You are on page 1of 150

tarik

kraliçenin
tufan
pireleri

akirakilap rofil
KRALIÇENÎN
PÍRELERI

PROFIL

Tarama & düzenleme.


akira
O Tarik Tufan
O PROFIL YAYINCILIK

Yazar/Tarik Tufan
Kitabin Ad /Kraliçenin Pireleri

Genel Koordinatör/Münir Ostün


Genel Yayin Yönetmeni/Cem Kücük
Yayna Hazirlayan/Erbay Kuzitepe
Kapak Tasarm/Yunus Karaaslan
Ic Tasarm/ Adem Senel
Baskr-Clt/ Kitap Matbaasi
Davutpasa Cad. No:123 Kat: 1
Topkapt-lstanbul Tel: 0 212 482 99 10

1. BASKI EYLOL 2002


4.BASKI MART 2010

978-975-996-085-8

Kültür Bakanli Yayncilk Sertiflika No:


1206-34-004350

PROFIL:43
EDEBIYAT07

PROFIL YAYINCILIK

Catalcesme Sk. Merlell Apt. No: 52 K.3


Cagaloglu-IsTANBUL
www.profilkltap.com/blgl@proflkltap.com
Tol. 0212.514 45 11 Faks. 0212.514 45 12

Proll Yayncltk Mavlaac Kültür Sanat Yayncilik Tic. Ltd. Stl. markasidr.

Bu kitabin Türkce yayn haklar Tarik Tufan ve Prof|l


Yayncilk'a alttlr. Yazarn ve yayncinin
Izni olmadan herhangi bir formda yaynlanamaz,
kopyalanamaz ve coaltlamaz. Ancak
kaynak
gösterilerek aluntu yapilabilir.
KRALÍÇENÍN
PÍRELER

TARIK TUFAN

PROFIL
Tank Tufan

1973 ylnda Istanbul'da dogdu.


Kabata Erkek Lisesi'ni tamamladktan sonra, 1tstanbul
Universitesi Edebiyat Fakaltesi Felsefe bölümüna bitirdi.
Yüksek Lisans egitimini Marmara Universitesi Ortadou
Ülkeleri Enstitús Sosyoloji bölümünde gerçekletirdi.
Radyo TV programcihiyla birlikte, gazetelerde
kose yazarhi yapyor.

Yaynlanm Kitaplar;
Kekeme Çocuklar Korosu -
2000
Kraliçenin Pireleri - 2002
Ve Sen Ku Olur Gidersin 2004
1cINDEKILER

Tüketilmi yaamlar ya da yeniden


11
Kraliçenin Pireleri
15
Uç numaralh saçlar
19
Munzur benim kirvem olur
25
Diardalar ve senin de çkman bekliyorlar
29
Anlaticilar cenk meydanlarna gitiler
35
Eylül olümleri
37
"Devrim; yeryüzüne yaln bir bakt..
41
Nisan yüzla sevgilim
45
Bir omzu çaydanlga yaslamak gibi
49
Ellerimde Takvim Yaprag Kesikleri
53
Ne yaparsak yapalm kent üzerimize yaacakt
57
Asksiz kadnlar cograflyas
61
Asalet benim admla balar!
65
Madam Butterily olayor
69
Haziranda ôlmek zor
73
Bazi sabahlar Istanbul
77
Simdi de ki; olsun, bu da geçer!
sesler 81
Daen bir uçan karakutusundaki
83
Kutsalin yitirmi sokaklar
87
Uzaklarn Cocuklarna
91
Tutunun artk, Allah akna!
95
Jazz balyor
97
Ben hayati seçmemeyi seçiyorum!
101
Kentin bakmsz sokaklarn kadnlar emziriyor
105
Gece kulübü arkclar
Bir lisenin önünde bekleyen kzlara bakarken 109
Film bitiyor, tükeniyorsunuz 111
Allah evlerimizden bize bakard 115
Blofu gormeli ve oyunu artturmalsin 119
"Yalnz huznû vardr, kalbi olann" 123
Yaamak belki de eve donmektir 127
Günein bir dekor oldugu sokaklara gidiyorlar 131
Bir yalana sinmak 135
Tannm, Burti ölmesin! 139
Balat bir kadnn yüzüdr 143
Beyazlar böyle istedi 147
Onlar çarmh için çivi toplayanlar 151
Yüzun ne kadar solmu bóyle! 155
Islak ehir arklar 159
Mc Donalds'in Buzdolab 163
Tuvalete dümü bir ceninin hikayesi 165
Kisa bir akamüstû yolculugu 169
Kendilerine benzeyen bir tannya ihtiyaçlar var 177
Elektrik direkderi, fotokopi kagulan ve karanlk fotograllar.. 181
Duvardan kan damlyorl 185
TARIK TUFAN

Sindaki saylardan biri. Bir reklam spotundaki harflerden biri


ola-
rak dünyaya gözlerinizi açabilirsiniz. Bilbordlara
aslm bir ilan
gibi bakakalrsnz hayata. Bir sabah, bir
ayakkab çekecegi yada
bir bilgisayar klavyesi olarak uyanmak ta mümkün.
Öz benligine
yabancilam herhangi bir nesne. Eyalarn ürperten sessizligine
düup, kutsal yitirilmi sessizliklerde boulabilirsiniz.
Kentin sürgit devam eden ileyiinde paynza
düen ihanet
dolu bir lokmay çinerken dilerinizden sizan
kan bembeyaz
gomleginizi bir anda kan rengine dönütürebilir. Bürokrasi
larndan dilendiiniz merhamet ykamakla çkaramadnz
kat-
garip
bir iz gibi yüzünüze asl kalr. Kimsenin duyamayaca
larda kaybolur son sôzcükleriniz. Yeni bir cûmle kuramayacak
bar-
kadar kelimesiz kalrsnz kendi cehenneminizde.
Anlaml bir
cümleye yetmez köpeksi hrilularnz ve kimsenin
anlamad bir
dilin çaresizligiyle dolarsniz mabetlerin
etrafinda. Geçmi ha-
yat izleri insafsz bir rüzgarn eteklerinde
kalmur oysa. Bir bu-
lutun bereketli gogslerinden gelen yagmur artk uzaklara
mektedir ve kurak günlerin açlna taklr
dü-
yüreiniz.
Bir sabah uyandnizda Tansn yitirmi bir
kentte yaylan
seytan uultular, kulaklarnz patlatrcasna dolar
irket odalari
niza. Son ayet, hesap tablolarnn ve istatistiklerin
arasnda kay-
bolmutur. Söylenecek son dualarn unutkanli yakar
vücudu
nuzu. Terleten bir titreyii engelleyemez fiyakal
takm elbiseleri
niz. Emeini çaldgnz bir genç kzn sefer tas
ateiniz olur. Yú-
reksiz döngülerde ararsniz kurtulu cümlelerini ve
araltan da ko-
vulmu bir günahkarn endieli gözlerini tarsnz.
Bir sabah uyandinzda kentte
siinacak hiçbir ta yap kal-
maz olur ortalkta.
Sizi gizleyecek hiçbir bina..
Ganahlarniz ôrtecek hiçbir ev...
Yaamak adna hiçbir güne domaz olur.
KRALICENIN PIRELERI

Kendi ölumüne dahi geç kalm zavall bir ruhun acS düer pa-
yina.
Simdi herey yeniden balayacak baylar!
Yarn sabah olduunda hayat adna dirençli bir sözcük söyleye
cegiz.
Yeniden!
Yeniden!
Yeniden!
Ve Allah yeniden balayanlarn yardmcisidir.
Kraliçenin Pireleri
-ya da yatakta felsefe

ve seyrek sakall, iyice


ené Descartes kark saçl, beyaz
Rw
I \kizarm ve yorgun gözleriyle uzaklara doru bo bo bakan
çizgide
bir adam. Yüzündeki her bir yaam sorgulamala-
iddetli
rinin hikayesi gizli. Mutlak dorulara
ulamak adna nesnelerle,

sôzcúklerle giritii kiyasya kavgadan yorgun düen zayf bir
telkin eden, scak bir
cut. Her eye ramen karsndakilere güven
kemiren, gece-
inandinclik hissettiren bir bilgi savaçs. Beynini
halsiz brakan üp-
ler boyu uykusuz brakan, çelimsiz vücudunu
helere kar olaanüstü bir çabayla kala tutan
bir düünûr.
ilginç hikayeyi barn-
Descartes'in yaam fotoraflar bir çok
bir hikayedir.
dirsa da, bunlardan bir tanesi oldukça hüzünlü
Duyduumda boazm düümleyen, yutkunmami zorlatran bir
hikaye.
düiüncenin en
Sahiden mantk ak snrlar mi? Matematiksel
evlenmemi olma-
büyük filozofu Descartes'in hayat boyunca hiç
Küçük yalardayken a bir kza
Sinn nedeni de bu olabilir mi?
TARIK TUFAN

ilgi duymasna ramen, hiçbir zaman ak gibi, haylaz, buyurgan,


ehvetli bir duygunun avuçlarna damek istemedi. Bu yüzden
aklar kenti Paris'te fazla kalamayp, kaçp Hollanda'ya yerleti.
1649 ylna gelindiinde Descartes hayatnn dônüm noktala-
nndan birini yaad. Kraliçe Christina'ya felsefe dersleri vermek
üzere Stockholm'e davet edildi. Burada bulunduu ilk alu hafta
içinde vaktini diledigi gibi kullanmakta özgürdü. Bundan sonra
ise kraliçe ile birlikte felsefe çalmalar yapmas gerekiyordu. Bu
daveti niçin kabul ettigini bilmiyorum ama, Descartes'in keyfi
pek yerinde degildi. Bir yazsinda "burada kn, insanlarn d-
sünceleri sular gibi donuyor" diyordu. Belki para, belki ilgi gôr
me istegi ya da bilemedigimiz bir sebep onu Stockholm'de tuttu.
Descartes sarayda mutlu degildir. Endielerini Prenses Elisa-
beth'e yazd bir mektupta dile getiriyordu; Kraliçe'nin, felsefe
"

ye dair henûz bir sey görüp gôrmedigini bilmiyorum; bundan ala-


cagi zevk hakknda da húküm veremem.."
Descartes, Kraliçe'ye belirli gûnlerde gidip felsefe dersleri ve-
riyordu. Anlatlanlara gôre Kraliçe bu dersleri yatana uzanarak
dinliyordu. Cogu zaman da çiplak olarak. Sadece bununla da kal-
myordu. O dönem Avrupa'snda yaygn olan pireler sarayda da
kendini gösteriyordu. Kraliçe çplak halde uzanm fclsefe dersle-
ri dinlerken,zanaatkarlara yaplurdg alun-gümü karm bir
topla üzerine gelen pireleri vurarak öldurüyordu.
Descartes rasyonel düünmeyi, metodik üpheyi anlatrken,
Kraliçe ciplak yatiyordu..
Descartes bûtün ruhunu alev alev saran "cogito ergo sum"
ônermesinin dayanaklarn haykrrken kendinden geçmi bir
halde, Kraliçe üzerindeki pireleri kovmaya çalyordu.
Zavall Descartes!..
Çelikinin tam ortasnda, ayanda uzun süredir giydii Hol-
landa tipi pantolon, utancndan ba ône egik, yüzün gizlemeye
çaliyordu. Majesteleri bu yolla kendini tatmin ederken, Descar-
tes üçüncû snif bir yeilçam filminin aktörü gibi rol kesiyordu.

12
KRALICENÍN PIRELERI

Ac, utanç ve hüzün vücüdunun her zerresine sinmiti. Srf


bunun için kendini affetmeyecekti.
Rasyonel duüûnce, metodik süphe, cplak Kraliçe ve pireler.
Tüm bunlarn ortasnda zavall bir adam..
Kraliçe, maskeli balolarda, felsefeye yapug katklardan dola-
y yalaka soylularn alklarn toplarken, Descartesin payna,
kendi yavrularn yiyen bir kedinin akn hüznû daüyordu.
Gün geçtikçe Descartes'in acs artt. Bu da salnn bozul
masna yol açu. Saraya geldikten birkaç ay sonra, 2 ubat 1650'de
pnomoni'ye yakaland. 11 ubat 1650'de elli üç yl, on ay ve on
bir gün yaadktan sonra ölduü...
Kraliçe Christina ise otuz yedi yl daha soylu alklarn cazi-
besinde yaamn sürdürdu.
Descartes'in son anlarnda azndan tek bir cümle döküldü:
"Ey ruhum gidelim." Olàsù kendi paras ile kaldrld. Yalaka soy-
lular arkasndan alamadlar. Basit bir tören yapld. Vaftizsizlere
veya ergenlik yana gelmemi çocuklara, yani masum ölenlere ait
bir mezarla gömüldü. 1666'da kemikleri Fransa'ya tand. An-
cak yolculuk esnasnda bir çok kemigini ardlar.
Bu fotoraf, düünceyle servetin çarpk ilikisinin somut gös-
tergelerinden biridir. Tarihin her döneminde servet sahiplerinin,
düünce sahiplerine ilettikleri ahlaksz teklifin hazin hikayelerin-
den biridir, Descartes ile Christina arasnda geçen hikaye.
Bir gün büyük adamlar olacaksniz, baylar ve
bayanlar. Okur
akademisyen olacak-
yazar olacaksnz, kalem sahibi olacaksniz,
siniz. Majesteleri size danmanlk
teklif edecek, üst düzey yöne-
ticilik vadedecek.
Sizden karlk olarak, o çrlçplak ipek yatanda uzanrken,
pirelerini kovalarken, aktan sözetmenizi, erdemden, onurdan,
devrimden sôzetmenizi isteyecek sahte baklarla.
Zihninizin irzna geçecekler.
Tüketecekler sizi..
13
TARIK TUFAN

Stockholm'de bir gece vakt...


"Neyin var Descartes?"
"Daünüyorum, õyleyse.."
"Evet. Oyleyse?.."
"Hic.."

14
Uç numaral saçlar.

ocukluumuzun ve ilk gençliimizin deimezlerindendir


üç numara saçlar. Bir kuaförün önüne oturup da uzun uzun
saçmiz nasl kesmesi gerektigini anlatmak gibi bir lüksümüz ol-
mad Tek
hiç. bir cümle sarfettik. Kisa ve basit bir cümlecik; "üç
ses-
numara olsun". Istenmeden söylenmi, aiz ucuyla, ksk bir
le, yarm yamalak söylenmi bir cümlecik.
Bazen hiçbir ey söy

lememizi gerektirmeyecek kadar belli olurdu saçlanmz


nasl
de zorunluluk de-
kestimek istediimiz. Aslnda istemek deil
dibinden gir.
mek daha doru. Makinay al ve saçlarn
Berberler anlarlard bunu. Bakilarmizdan, duruumuzdan,
Saçlar üç nu-
yürûyûümüzden, sra beklerken oturuumuzdan.
mara kesilecek çocuklardan, gençlerden
olduumuzu daha söyle-
de kolay nasl olsa. Mo
meden anlarlard berberler. Kendileri için
Makinann girdi-
del yapmak, ekil vermek yok. Üç numara ite!
gi gibi.
Ogretmenlerimiz, okul idaresi
Ailelerimiz bôyle istiyordu.
bôyle istiyorlard. Çevre-
boyle istiyordu. Kurstaki hocalarmz
TARIK TUFAN

mizde otoriteyi temsil eden kim varsa aynm eyi istiyordu; "üç nu-
mara olacak!". Farkh olmak, göze çarpmak, biraz da güzelle-
mek, mutlu bakmak bir parça nasil da ôfkelendirir bir çogunu.
Herkesin kendine göre makul bir sebebi vard elbet. Temizlik
için, güzel göründüga için, yönetmelikler için, paraszlhktan, bit-
lenmemen için ve daha bir sür sebep. Sonuçta gerçek olan tek
bir ey vard ki, ilk gençlik çaina geldigimiz halde ayn saçlarla
dolaiyorduk; uç numara.
Bu durum saçlarmiz yeni kestirdigimiz zamanlarda koyardi
en çok. Azicik daha kesilse kelleecck bir kafayla yürûmek ne ka-
dar da zordur. Kizlar asla hoslanmaz bundan. Gidip iki kelime
konuacak cesareti bulamazsn úç numara saçlarla. Kimligini ele
verir. Hangi mahallede oturduunu, nasl bir aileden geldigini,
kaç paralk adam olduunu p diye anlayverirler saçlarndan.
Uzun saçlarna jöle sürm çocuklarn yannda hiç ansn yolktur
zaten.
Etrafinda ilk yüzletigin otoriteler seni bir çeit hizaya sokar.
Sana sekil verir. Hayatnin ilerleyen yllarnda karlacan otori-
te koyma biçiminin ilk türlerinden biridir üç numara saçlar. Saç-
larn biraz'uzatmaya kalkunda, müdürün öfkeli ellerindeki
makas saçlarnn önünden koca bir tulam alr ve sen yine berbe-
Te ayni cúmleyi acyla söylemek zorunda kahrsn; üç numara ol-
"

sun."
Onlar senin için yararl ve güzel olann bu olduunu düü-
nürler. Onlar senin için yararlh ve güzel olann ne olduunu as-
hnda hersey için ve her zaman bilirler.
Admlarin güvensizleir, sözlerin güvensizleir, duruun gü-
vensizleir. Utanç dolu susularnla kalakalrsn. Ban önde yü-
rümeye balarsin. Bir türlü gizlenmesi mümkün olmayan bir tut-
sakhk halkas gibidir üç numara saçlar.
Bazen merhametli berberlerin önden braktug bir tutamn te-
sellisiyle dónerdik evlerimize, okulumuza, kursumuza. Biraz te

16
KRALICENIN PÍRELER

bessüm, biraz umut ite o kadar. Ofkeli barnlarla berbere geri


dondüümûz de çok oldu bizim. Utanarak, skilarak, öfkeyle ge-
ri dönüp "her taraf üç numara olacakm" dediimiz günler çok
oldu.
Olacakmi!
Evet hep öyle söylerdik. Çünkü bu bizim fikrimiz deil.
Çünkü bize kalsa uzaup arkaya doru tarayacaktk. Bize kalsa jó-
leleyip ya da en azndan limon sürüp havaya kaldracaktulk. Çün-
kü bize kalsa devrimci bir isyan gibi arkaya doru tarayacakuk.
Uç numara olacakm!
Cunkü onlar böyle istediler.
Kalabalklara uzak duruumuz belki de bu yüzden. Insanlarnn
arasna karmak istemeyiimiz bir parça da bu yüzden. Güzel
Kizlarin yaninda güvensiz duruumuz. Begenilmeme korkusu,
mahcup baklarmz biraz da bundan. Gabuk ofkelenmemiz, za-
rar vermemiz kimi zaman, saldrganlmz belki bu yüzden.
Saçlarin hep ûç numara kesildigi mahallelerde büyüdük.
Uç numaral öfkemiz hep sak bir yanmzda.

17
Munzur benim kirvem olur...

I.
unzur, hararetle bir olay anlatir gibí akiyor. Yerinde dura-
myor bir türlü. Oturuyor, kalkyor, hiddetleniyor, bari-
yor, terliyor. Bir türlü anlatmaktan usanmadi eski ve actan bir
öyksû var. Yanbana iliiyorum ve dinliyorum. Ate vûcudu-
mu saryor. Munzur alnmda birikiyor. iddetli bir baars
ile

gözlerim kamayor sanki. Anlatmaya devam ediyor Munzur.


Kim gelmi, kim gitmise anlatyor. Bir gûn kuruyup kalacak san-
ki ôfkeden.
az önce
Sonra birden bir ses duymu gibi duruluyor. Sanki
coan o deilmi gibi. Terini silip ayaklarini uzatuyor. Yorulmu
gibi, birazdan uyuyup kalacak gibi.
"Gitmeliyim" diyorum.
"Sonra yine gelirim."

Yiinla soru var cevaplanmas gereken.


her kap açln-
Gözlerini ilk açtiinda, ilk admn atarken,
ormanda can havliyle sa-
da, dar ilk çktin andan itibaren, bir
TARIK TUFAN

ga sola kouturup duran hayvanlar gibi ortalk dolaan sorular.


Farkli renklerde, farkl ekillerde, ne yapaca ve nasil bir zarar
verebilecegi önceden kestirilemeyen sorular.
Yeryüzünde ilk sõylenen cúmle bir soru cûmlesi midir?
"Ben kimim?" ler, "Bu insanlar nereye gidiyor?" lar, "Buras
neresi?" ler, nedenler ve nasllar..
Simdi bulabildiim tüm soru cümlelerini üstüste yiip, bula-
bildigim en merhametli cevabn dizlerine yaslamak istiyorum ba-
mi. Bulabildigim en müfik cümlenin önünde bir an olsun du-
sünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere brakmak
istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma oldugunu kestire-
medigim acilarn yorgunlugunu bir parça olsun üzerimden atmak
istiyorunm.
Uyumalym...
Uzunca bir süre.
Sinirlarn, para birimlerinin, zaman ôlçülerinin deitii ça-
lara dek.

I.
Sis bir anda ortal kaplyor.
Nasil ve nereden geldiini anlayamyor insan. Bir anda koca
bir sis bulutu içinde gôz gôzû gôrmez oluyor.
Bir hayale dalmak gibi.
Birkaç adimdan sonrasi yok. Kesif bir yalnzlk hissi.
Bulutlu bir girdabn önünde adm atmaktan korkar bir
halde
sisin dalmasn bekliyorum. Oyun arasnda inen bir perde gibi.
Simdi sis dalacak, kostümler ve arka fon, mekan
deiecek. Ba-
ka zamanlar, baka insanlar ve baka tiradlar.
Yeni bir sôz söylemeli.
Sis younlamaya devam ediyor. Simdi Munzur'un yalnzca
sesi var.

20
KRALICENÍN PIRELERI

Caresizlik, sükut ve korku. Çocukluumda, masallardan çal


dm oyunlar. Korku ve ümitsizlik annda gözlerini kapat ve bir
süre öyle bekle. Sonra içtenlikli dualar et. Gôzlerini yeniden açtu-
ginda her ey deimi olacak.
Sis geldii gibi bir anda dald. Her sey ne kadar anlk.
Tanm, deien bir ey yok!
Yagmur yaiyor.
Oyun bitmedi...

IIL
"Bu dünyada bir nesneye yanar içim góyner gózüm
Yigit iken ölenlere gôk ekini biçmi gibi."
öfkeye dönüû-
Bazen her ey tanmsiz ve anlalmas güç bir
ya da rastgele bir
yor. Küçük bir bak, anlk bir dil sürçmesi
ay-
adm. Herkes kutsal bir ritüele katlrcasna kendinden geçip,
ni öfkenin kanatc
turnaklar oluyor.
ritmi sürekli yükseliyor. Yayllar, üflemeli-
Fondaki müziin
genç erkckler, kadnlardan
ler, davullar sesi yükseliyor. Knlgan
kôelerde gözlerinden akan yalarn utancn topraa gömü-
uzak
yorlar.
Ófke büyüyor.
mütevekkil bir ihtiyar gibi uzaklara dikmi baklarn.
Munzur
ayak uyduramayan çelimsiz vücutlar savru-
Müziin ritmine
luyor ortala.
bulabilir.
Bundan böyle her sey son
balayabilir.
Bundan böyle her ey yeniden Gürültü zihnimi
seslerin arasnda salnyor.
Yaam tiz ve bas kadnlar, her ak-
Kirpiklerine arklar asuim
darmadagin ediyor.
kelimeler, gece yarlarnda úzeri-
am odamda dank biraktm
öykülerinin keskin kokular artk yok.
me sinen yaam araya getirebilecegim konu-
nasl bir
Hayatmn parçalarn
sunda en küçük bir fikrim de yok.
21
TARIK TUFAN

Nerden balamal ki?


Ba ve sonu içiçe geçmi bir hikayede ortaya çkacai an ka-
nturm bir kahraman gibiyim. Nerede ortaya çksam yanl ka-
redeyim.
Susup durma karmda Munzur!
Kafam kurcalayan soru u;
Nereden balamal?..

IV.
Kalbimden neler geçtiini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarla-
digim her eyi bildigini düünüyorum. En azindan tüm bunlar
hissetigini. Belki de boyle bir beklenti benimkisi. Cünkü bunlar
sana asla soylemeyecegim.
Asla sõyleyemeyeceim.
Oysa o kadar dilimin ucundalar ki.
Rüzgar esse düecekmi gibi, gözlerime baksan, giderken ba-
in bir kez geriye çevirsen, agzmdan dökülüverecek kadar dili
min ucunda. Uzunca sususlarm, azmi bile açmadan ôylece ka-
lakalp, baklarm kaçrim hep bundan.
Burada hava her geçen gûn biraz daha souyor.
Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki keli-
meler bu k da donmazsa bir dahaki yl uçmay örenecekler.
Biraz zaman diyorum.
Kalbimin bir yan sicak kalabilirse bu k, bir delilik
daha ya-
pacagim.
Ne bir portakal bahçesinde dolatum ne de bir posta treninde
yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya gôrsün, bir
çlgnlik yapp
haur için ölecegim.
Aslnda seni çok...
Ozledim.

22
KRALICENIN PRELERI

V.
Son zamanlar yaptklanma bakma ne olursun...
Altmiikiden tavan yapmay matematik problemi zanneden
bir çocuun çaresizliine benziyor yaadklarm. Elde varolan
eyler sonuca ulamaya yetmiyor. Tüm uralarmn beyhude bir
çaba oldugunu larkettigimde yeniden baa dönûyorum.
Yeni ilemler, karmaa, bitimsiz bir yolculuk.
Altmiikiden tavan.
Boylesine basit ve bir çrpda söyleyiveriyor insan. Nefes alp
vermek kadar allm, gözlerini kirpmak kadar sradan birey.
Saylabilir hereyi olaanlatryor insan. Günler, saatler, na-
biz atlarn, doumlar , ölümler. Hayret ise çocukluk zamanlarn-
da saplanp kalm bir ünlem.
Babamn bir portakal insan yüzüne benzetip, a1z biçiminde
yaptii yere de bir sigara ilitirdigi zamanlari hatirliyorum. Mum
151inda elleriyle yaptui gölge oyunlarn ve duvardaki kulara,
atlara bikpusanmadan bakuim zamanlar. Bitmek bilmeyen
hayretimi haturlyorum.
kokularn-
Sobada hafifçe yanm portakal kabuklarnin güzel
Evimizin duvarlarn dur-
nin eligindc sürüp giden hayretlerimi.
gånleri hatirlyo-
maksizin dolaan asmay hayranlikla izledigim
rum.
Aslinda basit.
Altmiikiden tavan ite.
Denklemler kurmaya devam ediyorum.
Beni böyle ortalarda brakma..

VI.
birdenbire önümüze çkan
Yagmurlu bir havann ardndan
dönda ha-
bir gókkuana yetiebilmek gibi beyhude bir telaa
yat.
sayklhyor hayallerini.
Herkes unutmaktan korkarcasna
23
TARIK TUFAN

Benim aklimda hep sen varsin.


Uç adm atsak çku yere ulaacakmz gibi duran gökkua-
g her admda biraz daha uzaklaiyor.
içimdeki anlk kprtilar.
Aklmda hep sen varsn.
Munzur parmaklarn gibi uzuyor önümde. Boynumdan sûzü-
lúp, vcuduma akyor. Her yanm pslak. Sen Munzur olup, çü-
rùmeye yüz tutmu bedenimin her yanna, münbit bir yamur gi-
bi hayat veriyorsun.
Aruk gözlerime inanmyorum.
Görduüm hiçbir yerde yoksun.
Munzur'un gözlerine bakamyorum.

VII.
Olüm, imdi de bün giysilerinden anp çplak bir mernmi
olmu, darack sokaklarn ykk duvarlarndan sekip duruyor.
Banna ban yaslayaca delikanllarn aryor çildrtan bir sa-
birla.
Oylesine soukkanl, inatç, bitmek tükenmek bilmeyen bir
sabirla dolayor sokaklarda. Babo, vurdumduymaz, aldrma
dan hiçbir gözyana ve yakara yürüyup duruyor.
Ne yarm kalm bir mektup, imrendiren aklar ne de oglu
gelmeden yemege oturmayan anneler. Hiçbir ey yolundan çevi-
remiyor.
Umursamadan, ban tezgahndan ayrmayan bir içi gibi her
scye ilgisiz kol geziyor sokakta.
Sokaga çkmaktan korkuyorum.
Sana gelemeyiim bu yüzden..

24
Diaridalar ve senin de
çikman bekliyorlar

er zamankinden daha kalabaliklar. Kadnlar ve erkekler ve


H yallar hepsi oradalar ve senin dar çkman bekliyorlar.
Seni sevmediklerini biliyorsun, hatta nefret ettiklerini. Gülümse-
menden nefret ediyorlar, masumiyetinden, iffetli dülerinden,
dua ediinden. Seni onlardan farkl klan ne varsa nefret ediyor-
lar. Onlara kaybettiklerini haurlatuyorsun.
Zihinlerinin bir köesinde kalan, her an rahatszlk uyand-
ran, bir daha asla ulaamayacaklar masumiyetleri hatrlatyor-
sun.
Yüzüne baktklarnda kaybettikleri Tanrnn nefesini hissedi-
yorlar.
Yüzlerinden utanyorlar, akamdan kalma sözcüklerinden,
saçlarndan ve ehvete gômdükleri aklarndan utanyorlar.
Senin bu kentte yaaman ac veriyor çok zaman.
Bu sokaklarda yürümen, konuurken insanlarn gözlerine ba
kabilecek kadar cesur oluun arluyor onlar. Seni bir kuyuya

25
TARIK TUFAN

gômebilmek, talamak, korkularla sarmak, atee atmak yada gcc


mi zamanladan kalma bir acnn koynuna atmak istiyorlar. Bir
sabah günein douunu, ayakta durarak, alnn topraa dayaya-
rak, avuçlarn gökyüzüne kaldrarak selamlaman artuyor hep-
sini.
Diardalar ve senin de çkman bekliyorlar.
Eger çktunda mahcup yürûrsen mutlu olacaklar.
Ban ön-
de kalrsa, yapun her eyden utanarak, czik admlarla
yürürsen
bundan mutlu olacaklar.
Onlardan ózûr dilemeni, piman olman bekliyorlar
Kendi yüzünden nefret etmeni bekliyorlar. Bir daha
gözle-
rini gôkyüzüne çevirip, düsel hayallerc dalman
istemiyorlar.
Onlar gibi davranmani bekliyorlar, unutmani yani, yani
ni her eye.
alima-
Dilersen çk ve onlarla git!
Dilersen vazgeç benim dedigin her
eyden.
Kimse arka dan kötü sözler sôylemeyecek.
Istersen çik ve onlarla git.
Ya da olanca gücünle defolmalarn
söyle buradan.
Kirli yüzleriyle, hain gülümsemeleriyle,
sahte ruhlaryla bir-
likte buradan defolnalarn söyle.
Diari çk ve buram buram Medine kokan gökyüzüne
dik ba-
kilarni. Asla tükenmeyecegini anlasnlar. Dümeyeceini.
Alla-
hin cllerini nasl tultuunu larketsinler.
Gözlerinden damlayan
Kudus, topramz bereketlendirsin.
Diari çik ve parmak uçlarndan güneye salnsn
Meleklerin sözlerine
kirlangçlar.
karsn kanat çrplar.
Son tan henüz harcket cttirmedigini
haykr ve ahlarna sa-
hip çkmalar için uyar. Atlarn nal seseleriyle
kentin sarsilacai-
ni söyle. Atlarn ayaklarndan
saçlan kivilcmlarn bu
kenti tu-
tuturacagn ve camh binalar ve yüksek duvarlh
binalar ve gri
binalar yakacan hatirlat.

26
KRALICENIN PÍRELERÍ

Diar çk ve hayata dokun.


Hayat avuçlarnda yükselsin. Avuçlandaki çizgilerden, ne-
hirler tasn sokaklara ve önüne katsn her eyi.
ye
Hayau parmaklarnla hisset. Yaamak adna savur bûtün
minlerini.
Hereyin yeniden baladn söyle sonra.
Ak savun.
Ustü ba kavga kokan çocuklardan sözet onlara.
Diarndalar ve senin de çkman bekliyorlar.
Senden nefret ediyorlar sakn unutma...
Ve lütfen..
Lütfen onlarla gitme!
Sakin onlarla gitme..

27
Anlaticilar cenk meydanlarna gittiler..

gelmiler.
izden óncekiler Siirt'ten gôç ettiginde buralara
ola-
Onlardan sonra gelenler de buray tercih etmiler doal
geldiginden kendilerini
rak. Yaknlar, dostlar buraya önceden
Istanbul'da, Fa-
en güvenli hissedebilecekleri yer buras olmu;
tih'te Haydar semti.
kalabalk bir
Siirt'ten göç edenlerin çounluu oluturduu
üzerinden atamam. Racon-
semt buras. Eski semtlerin havasn
Eglenceli ortamlar kadar kavga gù-
lar hala yerli yerinde duruyor.
kalma konaklar var az da olsa.
rültü de eksik olmuyor. Eskiden
paalarndan kalma konaklar. Bu konaklarda hayat,
Son Osmanl
hikayelere dönüû-
anlatic ihtiyarlarn dilinde merakla dinlenen
yordu.
de bunlarn birinde kalyorlard. Yklmadan kala-
Bizimkiler
konaktan biriydi buras. Uç kath, ahap, gösterili
bilmi be
üç
üzerindcki, pencerelerin ve balkonlarn çev-
bir konak. Kapnn
zamannda ne kadar gôsterili bir ko-
relerindeki ahap ilemeler

29
TARIK TUFAN

nak olduunu belli eden bozulmam delillerdi. Konan içinde


be aile kalhyordu. Digerlerinde de büyüklugüne gôre be, altu ai-
le yerleebiliyordu. Herkes kendisine ait bir odada kalyordu. Ko
nan her odasna bir aile düüyordu. Banyo, mutfak, tuvalet gibi
mekanlar ise ortak kullanlan mekanlard.
Aile mahremiyeti açsndan buralarda genellikle yakn akra-
balar oturuyordu. Ayakta kalabilmi konaklarda kalabalk ailele-
lerin telah sesleri, gürültüleri yükselip duruyordu. Yoksul ailele
ler geçmiin varlklh paalarnn konaklarnda haturalarm üzerin-
de, Istanbul'da yeni bir hayata balamann endiesiyle gezinip du
ruyordu.
Konaklarda sizi ilk karlayan sey, keskin bir küf kokusu. Es-
kimi ahap kokusu. Sonra buna etrafa sinmi yemek kokularn ve
her ailenin artuk ayrt edici özellii haline gelmi kokular ekleni-
yordu. Kuytular sarm örümcek alar, duvarda gezinen böcek-
ler, etraftaki ykntular artuk kimsenin garipsemedigi, tepki verme-
digi siradan górüntülerdi. Yaamn zorlugu, buyak kente tutuna-
bilmenin yorgunlugu çevrelerindeki liziksel koullar iyice ônem-
sizletiriyordu.
Konan kapsndan geniçe bir sofaya giriliyordu ki buras,
ailelerin sosyal yaam alan saylabilirdi. Yaz zamanlar bahçe da-
ha kullanlr bir mekan olsa da uzun k akamlar ve güzün bu
sofalar kullanlyordu. Gügümlerde sular 1siulyor ve buraya ko
nulan büyük legenler içinde çamarlar ve çocuklar ykanyordu.
Anncler, sertlemi elleriyle çocuklarn balarn actarak ovuyor,
sabunun gôz yakmasna ve suyun sicaklna aldrmadan çocuk-
larnin haftalk banyolarn halletmi oluyorlard. Konaktaki kala-
balik, ya biraz büyük çocuklarn yüzünú kzartan bir utanca ne-
den oluyordu.
Kadinlar diarda çalmasalar da zaman zaman darya elii
yaparak para kazandklar oluyordu. Erkeklerin en çok yaptiklar
i ise pazarcilkt. Semt pazarlarnda sebze ve meyve satan pazar-
30
KRALICENIN PÍRELER

cilar arasnda Siirtlilerin hatri saylr bir fazlalih vard. 1yi es-
naf olmak bir meziyet olarak önemsenen ve uruna çaba sarfedi-
len bir ugrayd. Siirtliler. iyi esnaftur. Tezgah kurmalarndan,
mal tezgaha indirmelerinden, müteriyle ilgilenmelerinden hatta
bagrmalarndan bile ivi esnaf olduklarn anlayabilirsiniz. Evet
iyi esnafurlar çünkü zor zamanlarnda rzk temini için bu ie sa-
rilmilar ve geregini yerine getirmilerdir. Kimileri kendi tezga-
hinda çalrken kimileri de bakalarnn tezgahnda yevmiyeci
olarak çalmak durumunda kalyorlard.
Haydar'da younluk Siirtliler'de olunca çayocaklarnda otu-
rup sohbet eden insanlarn birbirleriyle Arapça konumas olaan
bir durumdur. Daha genç yatakiler yar Türkçe yar Arapça bir
dille sohbet ederler. Eb", "ammo" gibi tabirler çok sik duyulur.
"

Bu semte küçük Siirt yakurmasn yapmak gerçekten yerinde


bir tanimlamadr.
"Yoksulluk bir kaderdir, eyvallah!" deyip yaamak mi gere-
kir, yoksa düzene küfredip, öfkelenmek mi gerekir? Bu sorunun
cevabn bir kenara brakalm ama konaklarn her odasna sinmi
bir yoksulluk insanlarn yakasn bir túrla birakmiyordu.. Gezme-
ler yok, sinema, tiyatro yok, televizyon bile yok o zamanlar bura
larda. Insanlar zaman geçirmenin, eglenmenin yolunu geldikleri
topraklardan getirmiler; hikayeler, masallar anlatmak.
Ihtiyar anlatclar Siirt'ten gelirken hikayelerini de beraber ge-
katup gel-
tirmiler. Birkaç parça esyann arasna uzun hikayeler
çay
miler. Akam olduunda erkekler ilerinden, yallar
bahçesine, sofasna, geni bir
ocandan dôndüklerinde, konagn
odasna toplanp, anlatc ihtiyarlarn hikayelerini dinlemeye
koyuluyorlar. Hem de nasl hikayeler! Bazlari gùnleri, haftalar
cenkleri, ahme-
buluyor. Bir ay bulan hikaycler var. Hz. Ali'nin
hikayeler, ulu kimsele-
ranlar, cinlerin insanlara musallat oldugu
kssalar, peygamber hayat-
rin yaadklar olaanüstü olaylar, dini
bilmeyen hikayeler.
lar, õylece akp giden sonu gelmek
31
TARIK TUFAN

Anlauc ihtiyar balyor hikayeye. Hikayenin bir ba var ama


sonu nedir, nasl devam eder oras belirsiz. Anlatrken kendinden
bir súrû ey ekliyor yal adamlar. Hikayenin en can alc yerine
geldiginde, "Bu gece bu kadar yeter!" diyor yal adam. "Yarn de-
vam ederiz deyip uyumaya gidiyor. Herkes merak içinde kalyor
ve ertesi akam kald yerden devam ediyor adam.
Bu boyle geceler boyu sürüyor. $airmamak elde degil; bu na
sil bir hafizadr, nasl bir hayal gücüdür böyle? Haftalar boyu de-
vam eden ve heyecan asla eksilmeyen hikayeler anlatan bu yal
adamlarn nasl bir dnyas vardr?
Kimseyi yolda birakmyor yah anlatucilar. Usanmadan, öfke-
lenmeden her soruya cevap veriyorlar. Herkesi bir arada tutup,
insanlar ehrin ûrkütûcû sokaklarnda yem olmaktan kurtaryor-
lar. Bunu görev sayyorlar sanki. Bir sussalar, anlatmasalar insan-
lar diarnya gidccckler, kaybolacaklar, ihanete bulaacaklar, kök
lerinden kopup piçleecekler ehrin gobeginde.
Yorgun nefesleriyle baka dünyalardan hayatlar getirip, ko-
nagn orta yerine seriyorlar. Savalar çikyor, aklar yaanyor ko
nakta. Cinler doluuyor ortaliga, peygamberler ziyarete geliyor,
Allah bir kez daha ruhundan üfleyip yaam bahediyor konagn
insanlarna. Hayat, eskimi ahabin kokusunun arasnda latif bir
gülümseme yaymaya devam ediyor.
Bazen anlatucilar yoruluyor. Hayat da yoruluyor. Nefesi tu-
kendikçe hayat da teklemeye balhyor
Hikayeler insanlar ayakta tutuyor, yklmaya yüz tutmu ko-
nagi güçlendiriyor, cocuklar bûyütüyor, kadnlar bereketlendi-
riyor, erkeklere guç veriyor,
Tavsiyelerde bulunuyor anlatan adam. Sehirden en çok kor-
kan kendisi oldugu halde kimseye belli etmiyor. Gayretli, direnç-
li cümleler kuruyor, sonunu dua ile baglyor.
Zamanla azalmaya balad anlatan adamlar. Nefesleri tüken
meye balad. Konaklarda hayaun nabz yavalad ve konaklar

32
KRALICENIN PIRELERI

terk etmeye balad insanlar. Yava yava gösterili caddelerde


cdilen kavgalardan kalma biçak yaras, orospularn koynundan
çikma ehvet hikayeleri, para kazanmann put ii yöntemleri an-
latilmaya balad gençler arasnda.
Bereketimiz kaçt sonra.
Konaklar ykld.
Însanlar ehre daldlar.
Anlaticlar cenk meydanlarna, peygamber sofralarna, cinler-
le dolu evlerine gitiler.
Anlaticlar veda ettiler.
Biz ehirde kaldk...
Eylül ölünmleri
"Gitmek biraz ölmektir
(Kimin söyledigini haturlamyorum.
Bir Fransiz air.)
1. I Wanna Be Loved By You (M.M)

herhangi bir
Rliyorum gideceksin. Bir eylal aynda ve gnún
vakti gideceksin. Ne eski bir ark engelleyebilecek gitmeni
ne de yalnzca gözlerimde sakladm akm. Usul usul ve agr-
bal admlarla gideccksin. Her admnda gitmenin acs yankla
nacak sokakta. Bir törendeymiçesine gôze batan bir yüryüsle
Sen ge-
gideceksin ve ben çocuklar gibi bakakalacagm ardndan.
riye dônûp bakmayacaksn.
Gideceksin...
kurban verece-
Yalnizca gözlerimde sakladm akm, sükuta
da ve her zaman "ke-
gim. "Keke" diyeceim sonra ve sonralar
yakacak tüm bedenimi.
ke" diyeccim. Söylenmemi sözlerin atei
infazZin
Engizisyonlarda kurban edilecegim her gün. Geç kalm
hayflanacam.
korkusu kemirecek beynimi. Duvarlara bakp
Biliyorum gideceksin.
bir cylül aynda gideceksin. Gözlerinle birlikte, saçla-
Puslu
Geride seni haturlatan bir tek kelcbekler
rinla birlikte gideceksin.
35
TARIK TUFAN

kalacaklar. Bir tek kelebeklerin kanatlarna bakacam özlemle.


lan edilmemi bir akn hûznûnú birakacaksin bir de. Tamaya-
cak kadar yorgun olacam sen yokken. Sonra yaamak dedigimiz
saltanatn soytaril kalacak üzerime. Sihirli sözcüklerin avutu-
culuguna salacagm boyal yüzümû. Kimse fark etmeyecek seni.
Seni en kuytu baklarmda saklayacam. Seni uykusuz gece ya-
rilarimda saklayacam. Balayp da bitiremedigim yazilarmda.
Bir radyo istasyonunda çalnan Ortadogu arksnda.
Sen gideceksin.
Ve ashnda gitmelisin de.
Hem de bir eylül aynda gitmelisin.
Sehrin gece lambalarnda dans ctmcli veda baklarn.
Korkulanmla yüzüst öylece kalakalmalym basik bir kenar
mahalle kahvehanesinde. Aknla demlenmi sicak bir çay içme-
liyim. Küfürler saçp etrala belalara bulaturmalym
arl bami.
Yokluuna alamamalyim.
Alimamalym.

IL Tears n Heaven (eric clapton


- Neyin var kötü gôrünüyorsun?
-
Bir seyim yok iyiyim.
-Eylal geldi sonunda degil mi?
- Evet.

- Gitti mi?

-Oyle olmalyd biliyorsun.


-Biliyorum..

36
"Devrim; yeryüzüne yaln bir baktur.."

ozlerin alabildigine uzaklar gôrebilmelibirbaktiinda. ehrin


herbir köesini ve her kógesinde baka hayata donüen
golgeleri farkedebilmeli. Sahici olan ne varsa ve içinde yaamak
adina bir giz layan ne varsa farkedebilmelisin. Böylece zaman
senin kollarnda uzamal. Bazen akrebi smsk avuçlanda
tut-
ara
malsn. Kimi zaman da bir yelkovann srtnda savamalsn
sokaklarn içinde.
Gozlerin alabildiine uzaklar görebilmeli her bakunda.
hesab hirslandr-
Gizli aktlan gözyalarnin, yarm kalm
bir odada, eskimi bir yataa uzanm ve ki-
mal yüregini. Souk
Sik yanan bir lambaya saatler
boyunca bakan bir adamn incin-
bir adamn incinmiliiyle
miligine dikkat kesilmelisin. Onurlu
sokaklarda yûrûyûp, ihanetin ayak izlerinde okumal-
puslanmi
sinhayaun kaypak yûzünü.
brakugi son hicaz hüzünleri
Cekip giden bir kadinn geride
içinde. Bir kristal bardag tutuyor-
özenle toplamalsn odann
olduunca gözlerden
muçasna özenle toplamal ve mümkün
uzakta tutmalsn.
TARIK TUFAN

Hirçn bir kuzey rüzgar gibi esmeli baklarn kentin sokak


lannda.
Bir kadnn saçlarndan atei çalmal ve yoksul erkeklerin par-
mak aralarna salmalsn. Yoksul evlerin ocaklarnda kaynayan
yalanc tencereleri görmeli ve tahta aun yitirmi çocuklarla yüri-
melisin sava alanna. Vitrinlerden ganimet toplamal çocuklar.
Bir gece vakti en lul sokaklara dalmal çocuklar ve zengin
kor
kulardan pay kapmal gecekondu sokaklarna. Zengin dülerden
doldurmalilar kirli avuçlarna. Sen sokaklarn
ban tutmalsn ve
aynaszlan sirenlerine kulak kabartmalsn.
Gozlerin alabildiine uzaklar görebilmeli baktunda.
Herkes el ayak çektiinde sokaklardan yüksekçe bir yere çk-
malh ve Kudüs'ü izlemelisin gece yarlarnda.
Kayan herbir yld
za selam durup, ta atan avuçlarn okamalsn çocuklarn.
Son-
ra Mekke'den gelen bir rüzgara yüz sürmelisin. Eski zamanlardan
kalma selamlar dolumal koynuna. Tan alundaki siyah
adamn
iniltilerine kulak kesilmelisin ve hayat her sabah yeniden
yaraul-
diinda, sen yenidcn ayaklarnn altnda kanayan yaralarn sar-
malayp yürümelisin.
Dikbal yürdyülerin olmal.
Her ak feda edebilecekmi gibi duran çelik bir kalp
tayor-
mu gibi asi, umarsz ve ifadesiz baklarla yürûmelisin. Fakat
hiçkimse bir yapraga gôzya dokebilecek
olman anlamamal.
Güçla ve direngen yürüyûlerin olmal.
Gozlerin alabildigine uzaklar görebilmeli
her bakugnda.
Bir gece kimselere farkettirilmeden kimsesizler
mezarlna
gömülen bir genç kzin cesedini görmelisin. Gözleri
balanm
bir adamn, çiglklar gelen bir odaya adm atarken irkilmesini
görmelisin. Iki admlk bir voltann ürküuen
yalnzligna dikkat
kesilmeli baklarn. Tecrit edilmi hayatlarn kimselerin
duya-
madhgi iç çekilerine çevirmelisin
baklarn.
Aciy farketmeli gözlerin.

38
KRALICENÍN PIRELER

Bir okulun ônünde utanca dönük genç kz admlarn farket-


meli.
Fabrika önünde üç kuruluk boyun emeleri farketmeli.
Hayata yaln bir bak firlatmalsn.
Ne varsa etralinda, ehri istila etmi ne varsa.
Bir yaama ahitlik etmenin yorgunluguna aldrmadan, yaln
bir baki lirlatmalsn uzak yerlere bile. Senin farketmedigin hiç-
bir souk ev kalmamal.
Gözlerin alabildiine uzai görebilmeli.
"Ve devrim; yeryüzüne yaln bir bakur.."

39
Nisan yüzlü sevgilim

ana söyleyecek bir eyim kalmad. Artik hiçbir cümleyi


ta-
bütün
mamlayacak gücüm yok. Belki utanç, belki ylgnlk
kelimelerimi alp götürüyor. Böyle zamanlarda hayat, saçlar ko
bileklerinden szan
künden kaznm müntehir bir travestinin
ucuz bir otel
simsicak kandr, kimsenin el süremedii. imdi
hayatn eiginde duru-
odasnin küçücük tuvaletine sikm bir
kalmad.
yorum ve sana söyleyecek hiçbir eyim
sevgilim. Nisan çalyor bütün
Nisan saldriyor üzerime
bir anda kaçp, yalar bo
sözcüklerimi. Yüzünde parlayan güne
yitiriyorum õykünün
aliyor gözlerinden. Ben nisanaknlnda
geri kalan ksmni.
Nasl bitiyordu?
lyiler nereye gittiler?
kurtulacaklar?
Kadnlar ve çocuklar nasl
savurabilir bir insan? Yagmur de-
Bir yamur böylesine nasl
bu yana darmadagn üstüm
gil sevgilim, gözlerinden akumdan
TARIK TUFAN

baim. Saçlarnda biriken kelebek kanatlarn talan ettiklerinden


bu yana utanç kemiriyor kalbimi. Saçlarn isgal ettiklerinde kaç-
ugim sokaklarda duúrdúm ahdamarmi.
Simdi yaamak, ucuz ekmek kuyruunda bekleyen bir genç
kizn saklamaya çaltu yüzüdür.
Simdi yaamak, bebegini terkeden bir kadnn gögüslerinden
akan hüzündür.
Nisan yiilyor üzerime sevgilimn.
Ansizin yagan bir yamurun, avuçlarndan dúen olú kular
topluyorum, sokak aralannda. Hiç bu kadar kimsesiz olmam-
um. Hiç bu kadar sensizlik akmamt damarlarmda. Böylesi bir
yoksullua düüüm ilk kez.
Buralardan git istersen nisan yüzl sevgilim. stersen buralar-
dan git. Sana sõyleyebilecek hiçbir eyim kalmad. Kaçamak söz-
lerle gizliyorum utancmi. Kimsesizliimi kalabalk cümlelerde
saklyorum. Saçlarn igal ettiklerinden beri yürümüyorum bu
sokaklar.. Ölû savaçlarn cesaretinden merhamet dileniyorum.
Istersen git ve cesur bir kalbin ovalarnda yürü.
Cesur bir kalbin
sabah rüzgarnda saçlarn dalsn.
Sana gözlerimde izi kalan son hayallerini
vereceim.
Sana parmak uçlarmda kalan son duam
vereceim.
Sana kirpiklerimde takl son
baklarn vereceim.
Istersen aruk git ve ben bir nisan gecesinin
asla batan sona sóyleyemedigim bir dag
acmaszlinda,
tùrküsünn sözlerine bi-
rakaym kendimi. Sokaklara dümü kadnlarn heveslerinde
ya-
kaym kalbimi.
Nisan yüzl sevgilim.
Ben bir çay bardauna snyorum
imdilcrde. Kahvede otu-
ran yal adamn ilresiz sigarasndan yükselen
dumana sinyo-
rum. Caddenin kenarnda bekleen amelelerin,
berbat renkli ceketlerine mesela. Böylesi anm
dirsekleri
küçük, böylesi gözden
uzak seylere siniyorum anlayacan.
Savrulan hayatlarn, kim-
KRALICENIN PRELERÍ

selerin gôrmedigi kûçük ayrntilarna. Gösterisiz yaam ôyküle-


rinin korunakli yalnizligna birakiyorum kendimi.
Konumak yaralarimi aciuyor. Konumak bir ip gibi boynu-
ma dolaniyor. Dilim dolanyor bu siralar. Sana sõyleyebilecek bir
seyim kalmad.
Aylardan nisan.
Diarida deli gibi bir yamur, hazrliksz yakalyor herkesi.
Beklenmedik bir rüzgar sürüklüyor ne varsa önünde.
Ben bir rüzgarda sürkleniyorum.
Konumak yoruyor.
Diarida yamur var ve gitmek için iyi bir gün.
Yagmur var ve hereyi gizlemek için iyi bir gûn.
Nisan üzerime yiilyor sevgilim.
Ben...
Veda etmeye çalyorum..
Hepsi bu..

3
Bir omzu çaydanla yaslamak gibi..

omzunun yan taralin kaplayan bir yaray farkettigimde


S
sebebini sordum. Once cevap vermek istemedi. Sonra baka
sebepler ileri sürdü. Daha önce yapturdi bir dövmeyi kazdn
onun için de böyle bir yara izi kaldn söyledi. Biraz daha üste-
leyince gerçek sebebini söyledi.
koy-
Evde otururken bir yanna küçük tüp üzerine çaydanlk
mu. Sonra malzemeleriní hazrlami. Eroini tûpûn ûzerinde isi-
up sulandrmaya koyulmu. Kvamna geldikten sonra rngaya
bulmak iyice
çekip, basm damarna. Son zamanlarda damar
kaybol-
zorlayormu. Kimileri kolundaki damar iyice ortadan
yerlerindcki da-
duunda, bulmas zorlatunda, vúcudun baka
marlar kullanyor. Boynundan, ayak parmaklarndan,
makatn
varsa ora-
dan ringa vuranlar var. Bulabilecckleri hangi damar
dan vuruyorlar ringayi.
Eroini rnga cttikten bir süre sonra
uyumaya balyormu.
lyice kendinden geçmeye balam ve o
arada küçük tüpîn üze-
Daha sonra farknda ol-
rine koydugu çaydanlga doru cgilmi.
TARIK TUFAN

madan omzu çaydanliga yaslanm. "o durumda ne kadar kald-


gimin farknda deilim" dedi. Uzun uzun çalan bir telefona bak-
mak için kalkugnda omzunda bir gerilme hissetmi hepsi o. Er-
tesi sabah omzunun iyice kabardn ve mosmor bir hale geldigi-
ni larkettigini sôyledi. O andaki uyuukluk durumunda hiçbir
sey farkeumek mümkün deil.
Uyumus bir vücudun yaralar alglamas gecikiyor.
Simdi bir çogumuz boylesi bir uyuukluk durumundayz ve
gitgide vücudumuzu saran yaralardan habersiz bir hayat sürüyo
ruz. Tedavisi gitgide imkanszlasan bagmhhklar sahibi oluyoruz.
Taradan gelmi yoksul adamlarn paraya ehvetli baklar,
baka hiçbir eyi görmemesine yol açyor. Ezik durular ve
kompleksli yaplar, paray ellerine geçirdiklerinde akl almaz ap-
talliklara dümelerine neden oluyor. Bir kz çocuunun okulu için
para harcamak yerine, kutsallaurdklar bir saçmalk uruna bir
ton para harcyorlar. Bir mezar gôsterili hale getirmek için har-
cadigi paray bir yoksula vermeye eli gitmiyor. Çnkü hac aa
mezardan prestij kazaniyor. Yoksula verdiinde ise kimse farkn-
da olmuyor. Bir ögrenciye üç kuru burs verdiinde, akaidinden
tut, saçna sakalna kadar çocuga karnma
hakkn clinde tutuyor.
Çanka taradan kopup chirde zengin olabilmek için bin
çeit da-
lavereye girmi. Para, gittikçe imanndan bir
parça olmu ve elin
den çkarmas zorlayor. Uyumu bir bedeni var
ama yaralarnin
farknda degil.
Kadnlarn "onlar yapiyor ve ben de yaparm" uruna ortaya
koyduklar davranlar anlalmasi güç hale
dônüyor. Onlar gi-
bi eglencbilmck, onlar gibi tüketcbilmek ugruna
olmadk saçma
hklarn avuçlarna duüyorlar. Dügünlerde baörtüsünún
üzeri
ne taktuklar süslemeli apkayla ne kadar
garip göründüklerinin
farkinda olamyorlar. Kendilerini bir tatil
köyüne, bir otele attk-
larnda gizli kalmi, bastirnlmi bûtün güdülerini en
ahlaksz bi-
46
KRALICENIiN PiRELERI

çimlerde ortaya döküyorlar. Çünkü uyumular iyice ve nasil ya-


ra aldklarnn farknda bile degiller.
Beyaz bir kzn gözlerine dümü çocuk. Ak henûz bir er-
genlik agrisndan farksz ancak dônüp de ak silen ideolojilere,
inançlara bakaldrn naralar auyor. Hayatnin bir tek gününde fe
In-
da edilmenin, adanmann fotoraf olmad halde esiyor ite.
tikam çighklar atyor kulaktan dolma sloganlarla. Internet sitele
rinde, kafelerde, okul kantinlerinde bütün orospu uzlamalarna
ideolojik kilhf geçirmeye urayor. Yenilmiligini, tükeniini süs-
diye yutturma-
là cümlelerle, artistik durularla bize devrimcilik
ya çaliyor.
Vücudumuz uyuuyor gitgide.
Kadinlarla, paralarla, erkeklerle, uzlamalarla, aptal
kutsallk-
larla uyuuyoruz.
Vücudumuzun her yan çürümeye balyor.
Bir çaydanlga yaslanmçasna.

47
Ellerimde Takvim Yapra Kesikleri...

Hani eski bir resme bakar ya insan!..

imdi onlar yoklar. Kisa sürmü bir hayal gibi. Yaanmln-


edilmi
Ydan emin olmadmiz güneli günleirn yüzle. Talan
savunmasz bir kasabann, 1ssIz sokaklarnda yürüyorum. Bir za-
manlar içinden gürültülà kalabalaklarn geçtigi çarlar bombo.
Mahalemizi tek tek terkeden solkak sauclarn yoklar. Kskanç koca-
gözlü ka-
lannin ôfkesinden korkup, iki sokak öteye gidemeyen iri
küçük kzlar,
dinlar da yoklar. Düünlerde birbirleriyle dans eden
erkek çocuk-
arsayi mesken tutmu dirsekleri, dizleri yaral haar
lar yoklar.
Simdi onlar yoklar.
bedenleriyle sahnp yürüyen,
Hinzr gülümsemelerle, zarif
eden, küçümser
biçkn delikanlilarn günahkar baklarda dans
edali kizlar yoklar. Uruna arebesk arklardan
apartulm iirler
ipince ve keskin ucuyla
yazilan utangaç kzlar yok. Sustalsnn
ço-
omzuna uzaktan sevmelerinin bahartlerini kaziyan serseri
cuklar da yoklar.
TARIK TUFAN

Etrafa bakandindan bir telatur kaplp gidiyorum.


Sen yoksun.
Abartilmi korkularm teskin edecek sõzler duymayal çok
zaman geçti. Küçüçük eyleri büyüttüümde akn ve yûksek
sesli gülümselerle teselli verecek kimse yok.
Oysa imdi her ey gerçek. Korkularm ve gitgide gzümde
bûyüyen katlanmas güç yalnzlk.
Simdi her sey gerçek.
Hani yllar sayar ya insan!
Zaman nerede durdu?
Ben nasil farketmeden gitti onca insan? Bir kasaba yklrken
gokyüzünü yrtan onca gürültüyü farketmeyiim neden (?) Soru-
lar kanserli bir hücre gibi zayflatuyor vûcudumu. Savunmasz ve
bir o kadar da dayankszm yüzüstü braklmalara. Oysa her go-
ren bilinçli bir tercihin onurlu yüzü saniyor ve yalnizligimi.
Bitmesin diye gôzlerimi kapamadnm geceler. Takvim yap-
raklarnn kyc umarsamzl. Kundaktan henüz çkm yüzü
kirik çocuklar.
Goç açp da henüz kapamadan bitmi yllar.
Yaanmihgndane emin bile olamadgmz, bir öyküden çal-
diimiz güneli günler. Güleryüzlü kumrularn mesken tuttuu
evlerimiz ne zaman ykldlar?
Zaman nerede durdu?
Sen hangi çan gökyüzünde kaldn?
Hani gózleri dolar ya birden!..
Simdi yasa koyucularn alçaltc baklarna ramen alayaca-
gim.
Duyduum ve gördüüm her ey gözya için birer sebep ola-
cak ve ben ne kadar küçük eyler olduuna aldrmayacam.
Yorgun bir vapur düdügü, ku yemi satan yal kadnlar, el
arabasn güçlükle iten seyyar saticlar, uçurtmasni uçurmay be-
en çocuk, camí avlusunda ezani ve ôlüm bekleyen yal

50
KRALICENÍN PiRELERi

adamlar, herey ve herey seni anmama ve gözlerimin dolmasina


sebep olacak.
Aglayacaim.
Neresi olursa olsun.
Bir marketin içinde, tam otobüse binerken, gece vakti yüzú-
nû görmediim insanlarla söyleirken, ekmek aras bireyler ha
zirlarken, Kadköy vapurunun arka tarafinda Istanbul'un haylaz
11klarna bakarken.
Neresi olursa olsun gözlerim dolmuken aglayacam.
Kendimi tutmadan ve umursamakszn hiçbir merakl yüzü.
Iste öyle bir sey!..

51
Aksz kadnlar corafyas

zamanlardan kalma bir


ir fotoraf tutuyorum elimde. Eski mahalle aralarnda do-
fotoraf. Acnn bir sokak satucis gibi
uykumuzun en keyifli anlarnda
laip, mnasebetsiz barlarla
yorgun
bizi ayaa diktii günlerden kalma bir fotoraf. Topran
münbit memeleriyle ekinle
dütúgü bir sava sonras, kadnlarn
günlerden kalma bir fotoraf.
ri emzirip hayat diriltmeye çaltu
ifadelerle bakyorlar. Siyah beyaz bir
hayatn kada
Sakin
endiesi var gözlerinde. Yüzlerinde kaln çizgiler var. Er
dumu olanlan bile erkeksi ve çirkin.
keksi ve çirkin kadn yüzleri. Genç
derileri.
Soguk yüz hatlar, yorgunlukla kalnlam
hüzünler
her anlatldnda anlatann kendinden yeni
Akin,
masalnda yitirildii zamanlarn kadnlar. Top
ekledigi bir ark
dütüü bir coralyann aksz
ragina yamurdan çok atlarn
kadnlar.
Bizim kadnlarmiz.
Aksiz kadnlanmiz.
TARIK TUFAN

Güçla ve kaln kollaryla cepheye gönderdigi son ogluna mer


mi tayan kadnlar. Ya da Karadenizin sarp, geçit vermeyen,
yù-
rümenin neredeyse mümkün olmad da yamaçlarnda sirtna
altui kilolarca çay, tütünü tayan kadnlar. Bitkin hale gelene
kadar insan umursamaz yllarda yük tayan kadnlarmiz.
Bizim kadnlarmz ak, bir sabah evden içtenlikli edilmi
dualarla uurlad ve sonra geri dönmeyen oglunun, koynunda
saklamaktan iyice krm fotorafnda kaybetti. Gergin Cumar-
tesi gùnlerinde kalabalk bir meydana doluup, ellerinde, kaybet-
tikleri çocuklarnm fotorallaryla bekleen ve coplanan kadnla-
imiz. Gözüyal Cuma günlerinde analarn dolutuu bir kabir-
de yitirdi aklarn bizim kadnlarmiz.
"Ne çok ac var?"*
Bir cezaevi baskn sonrasnda "ate topu olun!" emrine kar-
alik kendini atee atan bir genç kadnn yüzüyle birlikte yand
aklar. Açlk grevi sonras ölüme giden ondokuz yandaki kzn
güçsüz ve ark iyice incelmi bedeniyle birlikte topraga girdi ak.
Aksz kadnlarn cografyas buras ve kadnlarn payna hep
ac düyor.
Ac hep kadnlarn payna düüyor.
Erkeksi yüzleriyle, güçlü kollaryla hayatla kora kor çarpt-
yor kadnlarnmiz. Tirnaklaryla tutunmaya çalyorlar savrulduk-
larn hayata.
Bir okulun önünde bekleiyorlar. Bir ört nasl da arlayor
kadnlarn banda? Böylesi acy tamak güçlendiriyor okul ön-
lerinde.
Hüzün hep kadnlar kestiriyor gözüne.
Hüznun gûcû kadnlara yetiyor.
Hüzûn en çok kadnlarn üzerinde güzel duruyor.
Tarlabai'nda kasklarndan bçaklanm bir kadn kaldrma
düüyor. Bacaklarndan kanla birlikte ak dasüyor asfalta.

58
KRALICENIN PlRELERI

Akin, ehirleraras otobúslerin mola verdikleri yerlerde içi-


len hüzünlü çaylarn içinde erdigi corafyann kadnlarn.
Bizim kadnlarmz.
"kadinlarmz ince uzun bir yazgya yasl/ üzüm banin a-
rap taslaklan/ onlar afyon gibi degil ve degjiller mutlu bir hece gi-
bi"**

Cahit Zarifoglu
Ismail Kilçarslan
59
Asalet benim admla balar!

katld bir toplan-


N apoleon Bonaparte, Paris'te asillerin de
Ttudadr. Iyi giyimli
ve kimi zaman da aailayc
kadnlar ve erkekler, birbirlerini kskanç
gözlerle süzmektedirler. Balar
omuz hizasnn hep üzerinde karsndakine adeta yüksek bir ba
samaktan bakarmçasna ve kisk gözlerle bakmaktadrlar. Geni
bir salonda, bütün hareketler tek tek gósterilerek, agr ar, tören-
sel bir havada gerçekletirilmektedir.
Büyük bir masann etrafna dizilmi kadnlar ve erkekler ken-
dilerini tantmaya balamlardr. Herbiri kendini uzun isimlerin
ardindan tanitir. Asalctin simgesi olan soy aacndan asil isimler
le balarlar kendilerini tanitmaya. "Kont Michel in olu, baron
William'in kardei, dües Catherine'nin kz..." Gösterili kadn
lar ve erkckler uzun uzun asaletini paylatklar yaknlarinin
isimlerinin ardndan kendi isimlerini söylerler. Sra Napoleon'a
geldiginde, müthi bir ifade kullanr:
ve adimla balar!"
Ben Napolcon Bonaparte asalet benim
Asalet benim admla balar.
TARIK TUFAN

Asalet senin adinla balar.


Onlarn kendi adna sahip olduklar hiçbir ey yok. Büyük ai-
lelerine siniyorlar. Geçmite kalm yaknlarnn gölgelerine si-
inp, kendilerine asalet pay aryorlar. Artuk kendilerine ait paye
kalmad. Ólülerinden dileniyorlar ve hayatta olduklarn ispatla-
mak için geçmiten kantlar peindeler. Yayor olmalannn kar-
ili yok. Kendilerini tanturken bu kadar uzun cümleler seçtik-
lerine bakma. Tükenilerini fiyakal camlelerle gizleme çabas bu.
Hayat yeniden balhyor. Geçmite olup bitenler, aruk bir hi-
kayenin sayfalarda kalm izduümleridir. imdi yeni bir perde
aqilhyor. Zengin ailclerinin eriilmezligini gösterip, seni bir kum-
pasn içine sokma çabasndalar. Hayat seninle balad. Hayat se
nin ilk admini atugn gün yeniden yaratld. tlk ekmegi diledi
gin gün balad hayat.
Asla ulailmaz olduklarna inandrmaya çalyorlar seni. As-
la yenilmeyeceklerine, sahip olduklarna senin hiçbir zaman sa-
hip olamayacana inanman istiyorlar. Onlarla yüzyüze geldigin
de ezik bir durula, baklarn yere emeni bekliyorlar.
Geçmiten asalet biçiyorlar kendilerine.
Bu kentin gösterili sokaklarn hakkettiklerine, güzel
kadn-
lari, evlerin en iyisini, elbiselerin en güzelini hakkettiklerine
inanman bekliyorlar.
Oysa hayat yeniden baliyor.
Senin akn hakkeden güzel kadnlar, göz uçlaryla sana ba-
kyorlar. Onlarn gûçsûz kollarnda salnrken, senin
ateten kal-
binin hayalini kuruyorlar.
Asalet senin adnla balar.
Zihninin, kalbinin, ruhunun hakkn almalsn.
nin ve masumiyetinin haklarni almalsn
Arnmli-
onlardan.
Senin yüregin bu topraklardan yaratld ve sen gözyalanni
bu gökyzünden alyorsun. Bu sokaklar senin yürüyülerin için
var. Asfalta dökülen kanlar senin kardelerinin.
Onlarn sentetik
ruhlarnin asaletine inanma sakn.
62
KRALICENIN PIRELERI

Yakana inatçi bir gülümseme tak ve yür.


Hayati senin gülümsemelerin yeniden kuracak.
Onlar bir byük yalann oyuncular sadece. Bu yalana inan-
dikça büyüyecekler. Bir illüzyonun gölgesine siinyorlar. Kovul-
duun binalarn kapsinda úrkek yûrmeni, çaltin konfeksi-
yon atôlyesinde utançla oturman, aluna girdigin yükten, isiz ba-
bandan, gündelikçi annenden, fabrikada çahan kzkardeinden,
serseri agabeyinden utanman bekliyorlar.
Asalet, kokumu bir hayatun ortasnda, orospu uzlalarn
arasnda, mutlak gerçekligin arkasnda dik durabilmektir. Asalet,
dumanlann saldraca bir gece dostunun yerine yatana giripP.

yorgan üzerine çekebilmektedir. Asalet, çõl sicanda, üzerinde


kemiklerini kracak kadar ar bir kayann alunda, O'nun adn
sayklamaktr.
Asalet Bilal'in adyla balar.
Asalet Ebuzer'in adyla balar.
Asalet senin adnla balar.
Simdi ban dik tut ve yürü.
Simdi annenden ve sevgilinden kalma dualarn
yanna al ve
ka-
yuru, Hayati yeniden kuracak bir inadn, hayata yeni anlamlar
tacak bir asaletin çocuusun sen..

63

You might also like