Astroloji KARAKTERİ ortaya çıkarır ve karakter kaderdir.
Eğer kişi karakterini değiştirebilirse
geleceğini de değiştirmiş olur. Doğum haritasındaki 3 kişisel gezegen, Merkür, Venüs ve Mars, Güneş ve Ay’ın konumları ile birlikte karakterimizin genel özelliklerini gösterir. Venüs bizim sevgi dilimiz, sevgiyi nasıl algıladığımız, bolluk ve bereketimiz, kadınlarda erkeklere yaklaşım şeklimiz, ilişki biçimimiz, erkeklerde ise kadınlara davranış şeklimizdir. Venüs ilişkiler, maddiyat, kendi kaynaklarımızı nasıl yarattığımızdır da. Venüs aslında kendi değerimizi nasıl belirlediğimiz ve dışarıya nasıl yansıttığımızdır. Karma astrolojisinde Venüs bizim karmadan getirdiğimiz kalıntıları da gösterir, retro durumlarda geçmiş yaşamlardaki iffetsizlik durumları, bekaret yeminleri gibi halleri görebiliriz. Mars bizim gücümüz, bedenimizdir, kök çakra simgeleridir. Dünyada bedenimizi nasıl kullandığımız, bedensel gücümüzü nasıl sergilediğimizdir. Dünyaya nasıl ayak bastığımızdır. Merkür temel olarak, bizim iletişim dilimizdir. Aklımız, zekâmız, iletişimdeki tarzımız, kişisel ilişkilerimizde nasıl iletişim kurduğumuzdur. Kişisel gezegenlerin retroları yaşamımız üzerinde çok etkilidir. Venüs’ü retro olan bir insanın sevgi ile ilişkisi sorunludur, kendi değerinin farkında değildir ve farkında olamadığı bir şeyi dışarıya yansıtamayacağı için ilişkilerinde sorunlar yaşayabilir. Mars’ı retro olan bir kişi, kendi gücünün farkında değildir hatta açılarına göre, sert açıların olduğu durumlarda kendi gücünden korkabilir. Kötü burç ve açı yerleşimlerinde durum bedenini hissetmemeye kadar gidebilir. Karmadan gelmiş öldürme, öldürülme durumları tespit edilebilir. Merkür’ü retro olan kişi, burç yerleşimlerine göre iletişim alanında çok çeşitli sorunlar yaşayabilir, Merkür tam kapasite kullanılamadığı için kendini sözlü değil bazen sadece yazılı olarak net ifade edebilir. Bu yüzden yazarların önemli bir bölümünde Merkür’ün retro olduğunu görürüz. Karma astrolojisinde özellikle 3 burç, Başak, Akrep ve Balık karma ile ilgili önemli şeyleri gösterir. Başak’ın karma döngüsünde hasat dönemini, Akrep’in kişinin arzuları ile yüzleşmesi ve bunun arkasındaki gücü fark etmesini, Balık’ın ise karma döngüsünden çıkışı gösterdiği biliriz.
Ay insanın iç doğasını, duygu dünyasını, bilinçaltını ve içgüdüsel
tepkilerini temsil eder. Etkilenebilirliği, aklın mantıksız ve duygusal yönünü oluşturur. Ay günlük fiziksel yaşamımızın önemli bir bölümü olan döngüleri “hisseder” . Üzerinde yürüdüğümüz zeminle temas kurmamıza psikolojik açıdan yardım eder. Ay daima kendi dışında bir şeye göre tavır alır ve bu tepkileri görüntüsüyle yansıtır gibidir. Bu yüzden yaşamı kendimize göre -öznel (sübjektif)- algılama stilimizdir. Ay’ın bulunduğu burç kendisini otomatik olarak gösteren geçmişten kalma eğilimi, kişinin içsel açıdan güvenli hissetmesini ve kendisiyle barışık olabilmesi için özen göstermesi gereken hissediş ve varoluş tarzını temsil eder. Ayrıca ilişki kurma yeteneğini, yakınlık arzusunu, kendine özgü, başkalarıyla ilgilenmeye ve onlardan ilgi görmeye yönelik, duygusal ihtiyaçları ve arzuları yansıtır. Bu burç ve onunla bağlantılı deneyimler kendimizi doğru ve haklı hissetme ihtiyacımızı besler, çünkü bu tür kendini ifade biçimleriyle kişiliğimizin bütününe istikrar sağlayabilecek çok derin bir ihtiyacı doyururuz. Aynı zamanda Ay’ın bu yaşamda yanımızda getirdiğimiz “geçmiş” duygusunu temsil ettiğini söyleyebiliriz. Ay’ın burcu bu tür bir geçmişte hassasiyetle geliştirdiğimiz karakter özelliklerini temsil eder. Bu yapıyı iyice tanımak çok önemlidir, çünkü Ay bilinçaltıdır. Bu duygusal yapı çok küçükken, ana kucağındayken anneyle ilişki sayesinde oluşmuş, şekillenmiş yapıdır. Küçükken ihtiyaçlarımızın nasıl karşılandığı, kendi annemizi (veya beslenmemiz ve bakımımızla ilgilenen herhangi bir kişiyi) nasıl algıladığımız, kendimizi seviliyor hissetmemiz.. Bunları hatırlamak, tanımlamak, ifade etmek ve bilinçli olarak bilmek zordur. Ancak hafızaya kaydedilmişlerdir. Bunlar şimdi, içgüdüsel olarak bizim için koruyucu hatta bazen savunucu gibi davranan, farketmeden içimizden dışarı spontan tepkiler olarak akan kökleşmiş niteliklerdir. Bu yerleşik davranış düzenleriyle, en azından bilinçaltı düzeyde, kendimizi rahat ve güvende hissederiz. Alıştığımız gibi yaşamak bize doğal ve güvenli gelir.