You are on page 1of 58

FOTOĞRAFÇILIĞA

GİRİŞ
Feyyaz Bodur
Eskişehir-2019
FOTOĞRAFÇILIĞA GİRİŞ

İçindekiler Sayfa No
Fotoğrafın Öyküsü…………………………………………………………....… 1
Giriş………………………………………………………..…………....………… 1
Fotoğrafın Bulunuş Öncesi………………………………………………………… 1
J. Nicephore Niepce Ve İlk Fotoğraf……..…………………………………....….. 3
Fotoğrafın Dünyaya Duyuruluşu: L. Mande Daguerre………....…………………. 4
Fotoğrafın Çoğaltma Aracı Olarak Bulunuşu: Fox talbot……………………...…. 5
Buluşun Adının Konulması ve Gelişmeler………………….…………….......…… 6
Çok Renkli Fotoğraf Dönemi………………………………………………………. 7
Sayısal (Dijital) Fotoğraf Dönemi………………………...........……………….......9
Fotoğraf Kayıt Araçları…………………………………...……………………… 10
Giriş………………………………………………………………….………....… 10
Fotoğraf Makineleri Türleri……………………………………....……………….. 10
Aynalı Sayısal Fotoğraf Makineleri (DSLR)………………………………………. 11
Aynasız Sayısal Fotoğraf Makineleri………………………………………………. 11
Akıllı Telefonlar……………………………………………………...…………… 12
Fotoğraf Makinelerinin Ana Parçaları……………………………....…………….. 14
Fotoğraf Makinesi Tutma Türü…………………………………....……………… 18
Objektifler………………………………………………………..………………. 19
Giriş……………………………………………………………………………….. 19
Objektif Türleri………………………………………………………....…………. 21
Değişkenler ve Net Alan Derinliği………………………………………….…… 28
Giriş……………………………………………………………………………….. 28
Değişkenler………………………………………………….………………....….. 29
Fotoğraf Kayıt süresi…………………………………..……………………....….. 29
Diyafram Açıklığı……………………………………………………………......... 31
Işığa Duyarlılık Ayarı (ISO)…………………………………………………....… 32
Değişkenlerarası Bağlantılar…………………………………………………....… 33
Net Alan Derinliği ve Etkenleri………..………………………….......…………... 34
Diyafram Açıklığı Etkisi………………………………………………………….. 35
Odak Uzunluğu Etkisi…………………………………………………………….. 36
Konuya Uzaklık Etkisi…………………………..………………………………... 37
Fotoğrafta Kompozisyon……………………………………………...………… 39
Giriş…………………………………………………………………........……….. 39
Altın Alan (Altın Noktalar)…………………………….……....…………………. 39
Doğal Düzenleme………………………………….…………………………....… 41
Yapay Düzenleme……………………………………………………………....… 41
Düzanlamlı Fotoğraf (Doğrudan Anlatım.).…………………………………....…. 43
Yananlamlı Fotoğraf (Dolaylı Anlatım.).……………………………………....…. 43
Fotoğrafta perspektif……………………...…………………………………....…. 47
Fotoğraf Kolay kayıt Modları………………………………………………………49
Kaynakça…………………..……………………………………………………….50
Fotoğrafın Öyküsü

Giriş
Bugün her yanımızı kuşatmış olan fotoğrafın bulunuşunun öyküsü oldukça ilginç ve uzun bir
serüven içerir. Fotoğraf, başlangıcında fiziksel ve kimyasal, 1980’li yıllardan başlayarak da
sayısal işlemler sonucu gerçekleştirilen görüntü kaydetme işlemidir. Her ne kadar “fotoğraf
çekmek” kavramı ile bu oluşumu anlatabiliyorsak da asıl olan bir yüzey üzerine kayıt olayıdır.
Bir tür resmetme olan fotoğrafın ana maddesi ışıktır. Işık olmadan, yeterli ışık olmadan
fotoğrafın oluşması mümkün değildir. İnsan tarafından ışığın bir güç olduğunun anlaşılmasının
tarihi, yaradılışına kadar uzanır. Gündüzün aydınlığı içinde hareketli bir yaşam sürdürürken,
güneşin batışı ile çöken karanlıkla birlikte, kendini bir ağaç kovuğuna, bir kaya oyuntusuna
saklamıştır. İnsan ateşi buluşuyla, gecelerinin de hareketli yaşam saatlerine dönüşmesini
sağlamıştır. Güneş, ay ve ateş insanın ömrü boyunca doğa ile mücadelesinde yardımcı olmuştur.
İnsanlık bu ışık ve ısı kaynaklarından yararlanmanın yöntemlerini aramış, bulmuş ve
geliştirmiştir.
Fotoğrafın Bulunuşu
Görebilmek ancak ışık sayesinde mümkündür. Diğer söyleyişle görülebilirlik ancak belirli bir
aydınlıkta mümkündür. Işığın nesneleri görülebilir kılmanın ötesinde onların üzerinde farklı
etkileri olduğu zamanla bazı insanların dikkatini çekmiştir. Nesnelerin gölgesi ışık sayesinde
oluşur. Işık renkleri soldurur. Işık meyve ve sebzelerin rengini geliştirir. Kimyasal sıvılar
üzerinde ise daha güçlü değişim gerçekleştirir. Bu nedenle kimyasal sıvılar (sıvı ilaçlar)
değişime uğramamaları için koyu renkli şişelerde saklanır.
Araştırmacıların birbirinden bağımsız, belki de habersiz, bir taraftan fiziksel diğer yandan
kimyasal olarak ışığın gücü üzerinde çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalar M.Ö V. Yüzyılda Çinli
Mo Ti’nin karanlık kutu içinde görüntü oluşturması, daha sonraki yüz yıllarda Aristoteles, İbnül
Heysem, Leonardo da Vinci vb. öncülük ettiği birçok araştırmacı ve bilim insanının bu kutunun
çalışma prensipleri üzerine çalışmaları ile sürdü.
Bu araştırmacılar aynı zamanda geliştirdikleri karanlık kutuların resmetme aracı olarak
kullanılmasını sağladılar. Karanlık kutunun deliğini önce tek mercek daha sonraları iki mercek
kullanarak daha nitelikli görüntü oluşturdular. İbnül Heysem (965-1040) ile başlayan bu
gelişmeler sonucu, Daniele Barbaro’ nun (1514-1570) diyaframı, Johann Zahn’ın (1631-1707)
objektifi ile karanlık kutunun işlevselliği artırıldı.(Kılıç, 2009: 42)
Nesnelerin ışıktan etkilenmelerinin farklılık göstermesi, bazı maddelerin kararırken bazılarının
renginde açılmalar olması araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Özellikle de gümüş tuzlarının ışığa
karşı duyarlıkları (kararması) görüntü oluşturmada öncü rol oynamıştır. 19. yüzyıla kadar süren
bu dönem görüntü oluşturmada kimyasal gelişme dönemini oluşturur. Kimyasal gelişme
döneminin öncüleri arasında, Cabir İbn Hayyan (721-815) gümüş nitratı elde eden ve bu
maddenin güneşin etkisiyle renk değiştirdiğini gözlemleyen bilim insanıdır.

1
Böylelikle ışıktan etkilenmeyi ifade eden pozlanma kavramı doğmuştur. XVIII. yüzyılın bilim
insanlarından Johann Heinrich Schulze ise maddelerin kararmasının ışığın etkisiyle olduğunu
kanıtladı (1727). O döneme kadar kararmada ısının etkisi olduğu sanılıyordu. Işıktan en çok
etkilenen madde ise gümüş tuzları olduğu üzerinde görüş birliği oluştu. Daha sonraki yıllarda
pozlamanın etken maddesi olarak gümüş tuzları bileşikleri kullanıldı.
Başlangıçta, fiziksel ve kimyasal bir süreç sonucu biçimlenen “fotoğraf”ın bu gelişimini
günümüzde anlamak kolaydır. Oysa bu olanağın gerçekleşmesi için uzun yılların geçmesi
gerekmiştir. Fotoğraf, yukarıda sözü edilen iki fenomenin (fizik ve kimyanın) mutlu
beraberliğinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Günümüze ise daha çok sayısal (dijital) kayıtlar
ile yapılan fotoğraflar söz konusudur.

Günümüzde her alanda kullanılan fotoğraf birçok bilim insanının ortak çabasının ürünüdür. Bir
binayı yapan mühendis, usta, çırak onlarca insanın çalışması gibi bu buluşta da her
araştırmacının en az bir tuğlası, bir kürek harcı vardır.

2
Joseph Nicéphore Niépce Ve İlk Fotoğraf (1765-1833)
Fotoğrafın buluşçusu olarak tarihe adını yazdıran kişi ise
Fransız Joseph Nicephore Niepce’dir. Nicéphore Niépce
yaşamını verdiği fotoğraf ile uğraşabilmek için yeterli bilgiye
ve maddi olanaklara sahipti. Başlangıçta, litoğraf yöntemlerini
kullanarak görüntülerin doğrudan reprodüksiyonlarını elde
etmeye çalıştı. Bu çalışmaları point-de vue (bakış açısı) olarak
adlandırılmaktadır. Ardından gravür yöntemini kullanarak
fotografik reprodüksiyonlar elde etmeyi başardı. Bu buluşuna
güneş yazısı anlamına gelen Heliograf adını verdi. Tarihin ilk
fotoğrafını 1827 yazında kaydetti (Bazı kaynaklarda 1826
olarak belirtilmektedir). Fotoğrafın buluşçusu Nicéphore
Niépce tarafından yapılan ilk fotoğraf sekiz saat pozlama Fotoğraf 1: Joseph Nicephore
sonucu elde edilmiştir. Birkaç ev ve çatıların görüntüsünden Niepce
oluşan bu fotoğraftaki tüm cepheler uzun poz suresinin doğal sonucu, güneşin hareketine bağlı
olarak aydınlıktır Fotoğraf: 2)
Dairesel görünümlü bu ilk fotoğrafın belirgin alanının boyutları 16,5 x 20.3 cm dir. Niépce daha
önce de benzer çalışmalar yapmış ancak sonuçlarından memnun kalmamıştır. 1816 yılında
başladığı deneylerinin başarılı sonucuna 11 yıl sonra ulaşmıştır. Bu ilk fotoğraf, fotoğraf tarihi
açısından büyük önem ve anlam taşımaktadır. Tıpkı eski mağara resimlerinin resim sanatı için
taşıdığı önem gibi.

Fotoğraf 2:J.Nicephore Niepce’in 1826 veya 1827 yılında kalay levha üzerine gerçekleştirdiği bu kaydı,
1952 yılında fotoğraf araştırmacıları Helmut ve Alison Gernsheim düzelterek yeniden sundular.

3
Louis Jaques Mandi Daguerre (1787-1851)
Niépce tarafından elde edilen sonuçlara ilişkin haberler, Fransız
ressam Daguerre tarafından ilgiyle izleniyordu. Louis Jaques Mandi
Daguerre ressamlığının yanısıra tiyatro dekorcusu ve Diorama
denilen gösterinin yaratıcısıdır.
Daguerre, Niépce’in buluşunu kendi çalışmaları için de
kullanabileceğini düşünüyordu. Bu amaçla Niépce ile
tanışabilmenin ve birlikte çalışmanın yollarını aradı. Sonunda
fotoğraf çalışmalarını geliştirmek için 14 Aralık 1829’da bir ortaklık
anlaşması imzaladılar.
Fotoğraf 3: Luis Mande Daguerre’in ticari yeteneğinin fotoğrafın gelişmesine yararı büyük
Daguerre
olmuştur. Geliştirdiği yöntemleri Niépce’in görme şansı olmadı.
Niépce 1833’de öldükten sonra, Daguerre farklı yönde fotoğraf çalışmalarını sürdürdü. Üç yıl
içinde de çalışmalarının ürünlerini almaya başladı. Daguerretip adını verdiği yöntemle başarılı
fotoğraflar elde etti.
Daguerre’in çeşitli maddeler deneyerek elde ettiği “pozitif” bir görüntüydü. İki yıl sonra bu
görüntüyü tespit etme, yani güneş ışınlarına karşı kesin olarak duyarsızlaştırma olanağını buldu.
Daguerre’in elde ettiği sonuçlar çok başarılıydı. Görüntüler kusursuzdu. Poz süresi sekiz saatten
birkaç dakikaya düşmüştü. Uygulanan yöntem kolay olduğu için, hiç bir bilimsel bilgi ve
olağanüstü beceriklilik gerektirmiyordu.

Fotoğraf 4: 1839 yılında Daguerre tarafından Paris’te çekilen bu fotoğrafta ilk hareketli bir konu
kaydedilmiştir.

4
Bu yeni yöntemi örten sır perdesi, 19 ağustos 1839 tarihindeki bir oturum sırasında Bilimler
Akademisi ve Güzel Sanatlar Akademisi delegeleri önünde Bilim insanı Arago tarafından
dünyaya açıldı. Bu olay fotoğrafın resmen doğuşu olarak kabul edilebilir. Dagerotip yöntemi
ile yapılan fotoğrafların bazı olumsuzlukları vardı. Pozlama süresi çok uzundu bu nedenle
yalnızca sabit nesneler belirgin olarak kaydedilebiliyordu. Ayrıca her fotoğraf tek kopya
(pozitif) idi. Aynı fotoğraftan bir tane daha gerekiyorsa tekrar pozlanması gerekiyordu.

William Henri Fox Talbot (1800-1877)


Bu sırada, başka sorunlara eğilmiş araştırmacılar, aynı klişeden
birçok benzer kopya çıkartılmasını sağlayacağı için, birkaç yıl
içinde dagerotip’in yerini kesin olarak alacak bir yöntem
buldular. Bunların başında, kimyacı William Henri Fox Talbot
yer alıyordu. Gerçekten, Fox Talbot, daha 1833’te, karanlık
odada ışıkla oluşan görüntüyü bir yüzey üzerine tesbit
edebiliyordu; iki yıl sonra, kağıt üzerinde, negatif fotojenik
resimler elde etti. Üzerindeki “gizli görüntü”yü görünür hale
getirmeyi başardığı (1840) yeni bir duyarlı yüzey, onun en
değerli buluşudur; bu buluş, kağıt üstünde negatif ve pozitifler
elde etmenin ya da kalotip’in ilkesini oluşturur (1841 Şubat
Fotoğraf 5: Fox Talbot
beratı).

Fotoğraf 6: Pencere, Fox Talbot, (1835). Kâğıt üzerindeki bu negatif görüntüde, İngiltere’nin Güney Gallery
Bölgesi’nde kendisinin de yaşadığı Lacock Abbey’deki demirli bir pencere resmedilmiştir.

5
Önceleri sofra tuzundan sonraları da, Sör John Frederick William Herschel’in önerileri
üzerine(1842) sodyum hiposülfitten oluşan etkili bir tespit banyosu kullandı; John Herschel’in
ve Joseph Bancroft Reade’in sayesinde, sodyum hiposülfit, günümüzde de kullanılmaktadır.
Yaptığı ilk fotoğraflarına The Pencil of Nature (Doğanın Kalemi) (1844) adlı yapıtında yer
veren Talbot, yalnızca negatif elde etmekten büyük umutsuzluğa kapılıyor ve bu negatiften
pozitif çıkarmayı, basit, değersiz bir iş sayıyordu. Oysa Niépce’in başaramadığı şeyi Talbot’nun
başardığını ve artık, kağıt üzerine kusursuz biçimde tespit edilmiş, çok güçlü ışıklara dahi
dayanabilen bir negatiften sonsuz sayıda pozitif kopyalar elde edilebileceğini görmezden
gelmek haksızlık olur.
Talbot’un erken dönem fotoğraf çalışmalarının önemli yanı negatif-pozitif fotoğraf işlemini
bulmuş olmasıdır. Bu, Fox Talbot’yu modern fotoğrafın buluşçusu olarak anılmasını
sağlamıştır. Günümüzde dahi film üzerine çekilen tüm fotoğraflar bu sisteme göre elde
edilmektedir. Analog fotoğraf makinesi kullanan amatörler film olarak kolay basılabilme ve
ekonomik olması nedeniyle negatif film kullanmaktadır.

Adının Konulması ve Gelişmeler


Fotoğraf (Photographe) sözcüğü ışıkla yazı yazmak (ya da çizmek) anlamına gelen Yunanca
Photos (ışık) ve Graphe (yazı-çizi) sözcüklerinden oluşturulmuştur. Fotoğrafın nasıl bir şey
olduğunu bugün biliyoruz. Geçmişte bu tip görüntülerin bir yüzey üzerine kaydedilebilmesi
üzerine düşünmüş çok sayıda kişinin adını hatırlıyoruz. Fransız Joseph Nicephore Niépce,
bunları Point-devue olarak adlandırdı. Fox Talbot ise Güneşli Dizaynlar dedi. Sir Jhon
Herschel ise son adını koydu: FOTOĞRAF.
Bazı kaynaklarda, 25 Şubat 1839’da “Vossiche Zeitung” dergisinde yayınlanan bir yazı da,
Charles Wheatstone ve Johann von Mädler'in Fox Talbot'ya yazdıkları 2 Şubat 1839 tarihli
mektuplarında Fotoğraf sözcüğünü önerdikleri belirtilmektedir. Bazı kaynaklar ise “to
photograph” (fotoğraf yapmak) fiilinin ve “photographic” (fotoğrafik) sıfatını İngiliz
astronomu Sir John Herschel’in notlarında Ocak 1839’da kullandığı ve bu bilginin 14 Mart
1839’da “On the Art of Photograpy” yazısında ilk kez İngilizce olarak yazıldığı
belirtmektedir. Bundan başka “pozitif” ve “negatif” (Ocak 1840) ve ayrıca “snap-shot”
(1860) ve “enstantane” deyimleri ilk kez yine Herschel tarafından kullanılmıştır.
1880’li yıllara gelindiğinde fotoğraf oluşturmak artık çok kolay hale gelmişti. Piyasada,
fotoğrafa ilişkin her türlü araç gereç ve kimyasallar bulunabiliyordu. Kodak firmasının
kurucusu George Eastman (1854-1932) 1880’li yıllarda başladığı üretimlerinde önce kâğıt,
daha sonra da modern fotoğrafçılığın başlangıcına işaret eden selüloid tabanlı rulo filmi
geliştirmiştir. 1889 yılında Kodak kamerası, 100 poz içeren film rulosu ile birlikte piayasaya
sunulmuştur. Fotoğraf makinesini fabrikaya göndermek şartıyla, film yıkama ve baskı işlemleri
hizmeti birlikte verilmiştir. Bir yıl sonra ise bir dolar fiyat biçerek “Brownie” marka makinaları
piyasaya sürmüştür. Bunu kullanan amatörler, makinelerini fabrikaya göndermeye gerek
kalmadan filmlerini kendi başlarına değiştirebilmişlerdir. Devrim niteliğindeki bu ürün,
fotoğrafın inanılmaz bir hızla halk arasında yaygınlaşmasını sağlamıştır. Fotoğrafçılık artık
yalnız uzmanlara ve profesyonellere özgü bir uğraş değildi; bilimlerin ve tekniklerin
hizmetindeki yeni bir araç haline geldi; aynı zamanda amatörlerin uğraşı alanlarına da girdi.

6
Yüzyıldan beri yöntemin ilkesi değişmemiş olan fotoğrafçılık alanında, giderek daha duyarlı
yeni emülsiyonlar, daha enerjik açınlayıcılar (formik asidin kullanılması) sayesinde poz
süresinin önemli ölçüde azaltılması sağlanmıştır. İlk fotoğraf 8 saatlik pozlama sonucu
oluşmuştu. 1880’e gelindiğinde ise 1/100 saniyeye, 1895’te de 1/1000 saniyeye ulaşıldı; bundan
sonra, duyarlı plakanın etkilenme hızı yalnızca öbtüratörün (örtücünün) mekanik dirençleriyle
sınırlı kaldı ve 1939’da saniyenin milyarda biri tutan hıza ulaşmak için, çok hızlı yeni
aydınlatma yöntemlerine başvurmak gerekti.

Çok Renkli Fotoğraf Dönemi


Fotoğrafın ilk dönemleri siyah beyaz fotoğrafçılığı kapsar. Ancak fotoğrafın bulunuşundan
itibaren bu uğraşı içinde olanlar doğadaki renklerin kaydını bu yöntemle gerçekleştirme çabası
içinde oldular. Ancak, fotoğrafçılık yalnızca bütün görünür renkleri giderek daha kesin değerler
halinde göstermekle yetinmedi, Bilim insanı J. Clark Maxwell’in yansıtarak renkli görüntü elde
etme çalışmalarını 1907’de, ışığa tutularak ya da projeksiyonla seyredilen Lumiere’lerin
otokrom pozitif filmleri izledi; daha sonra renkli kopyalar kâğıda basılmaya başlandı.

Renkli fotoğraf tekniği, İngiliz Thomas Young’ın ortaya attığı bir kurama dayanır; bu bilim
adamı 1802’de temel aldığı üç rengin, kırmızı, yeşil ve mavinin, gözün tüm renkleri üretmesi
için yeterli olduğu varsayımını ileri sürmüştü. İngiliz James Clark Maxwell de benzer
7
düşünceyle 1861’de, Londra’da yapılan bir konferans sırasında kırmızı, yeşil, mavi filtrelerle
çekilmiş üç adet siyah-beyaz diapozitifi üst üste gelecek şekilde perdeye yansıttı (fotoğraf:7).
Böylece renkli görüntü elde ediliyordu. Günümüzde kullanılan bütün renkli yöntemler, söz
konusu deneyden türemiştir.
Maxwell’in deneyinden kısa bir süre sonra, iki genç Fransız renkli görüntü ile ilgili yeni bir
sistem tasarladılar. Bu sisteme göre üç diapozitiften yola çıkarak tek bir renkli diapozitif elde
etmek mümkündü. Bu Fransız mucitler Charles Cros ve Louis Ducos du Hauron’dur.

Dünya renklerle bezenmiş bir yerdir. En azından algıladığımız kadarıyla böyledir. Eğer bu çok
renkli dünyayı siyah-beyaz görmek istersek, onu siyah-beyaz sunabilen video, sinema, fotoğraf
gibi araçlara başvurmamız gerekir. Birçok belgesel film ve fotoğraflarda dünyamızı siyah-
beyaz olarak ve doğal karşılayarak seyrederiz. Çoğu zaman da dünyanın siyah-beyaz ya da gri
olmadığını dahi unuturuz. Gerçekten de çağdaş dünya tarihinin büyük bir bölümü siyah-beyaz

8
olarak belgelenmiştir. Televizyonun renkli yayınlarını izlemek de ancak XX. Yüzyılın ikinci
yarısından sonra mümkün olmuştur.
Fotoğrafın başlangıç döneminde, bu yeni aracın, tabiatın renklerini saptamak konusunda da
aşamalar geçireceği düşünülmüştü. Peter Henry Emerson (1856-1936) da fotoğrafın en yaratıcı
araç olduğunu ifade etmişti. Ancak, fotoğraf dünyayı tanımlayabildiği halde ilk dönemlerinde,
tabiatın renklerini saptama konusundaki yetersizliği bir eksiklik olarak görülüyordu ve fotoğraf
azaltılmış bir doğallığı gösteriyordu
Fotoğrafın siyah-beyaz döneminde, müşterileri memnun etmek için, pek çok fotoğraf elle
renklendiriliyordu. Bunların bazılarında, fotoğraf olduklarını unutturacak yoğunlukta boya
pigmenti vardı. Diğer yandan, renkli fotoğraf elde etmek amacıyla deneyler fotoğrafın
icadından çok kısa bir süre sonra başladı.
Şayet fotoğraf, gerçekliği karşılayan bir iletişim aracı ise, siyah-beyazdan renkliye dönülse bile
yine de fotoğrafın otantik anlamı, bakışlardan ve fotoğrafa dönüşmüş bir parça dünyadan
gelmektedir. Dolayısıyla bu bağlamın dışındaki herhangi bir renk kullanımının süslemeden
başka bir şey olmadığı söylenebilir.

Sayısal (Dijital) Fotoğraf Dönemi


Sayısal görüntü kaydetme çalışmalarının tarihi video kayıtlar dönemi ve daha öncesine kadar
gitmekle birlikte sayısal görüntü kaydı yapan ilk fotoğraf makinesinin 1981 yılında Sony
tarafından üretildiğini söyleyebiliriz. İlk sayısal fotoğraf makineleri pahalı olmalarının yanında
görüntü kayıt kaliteleri de çok düşüktü. Bu fotoğraf makineleri ancak 25 fotoğraflık bir belleğe
sahipti. Günümüzde ise artırılabilir hafıza olanakları ile gerek fotoğraf makineleri gerekse akıllı
telefonlar binlerce fotoğrafı yüksek kalitede kaydederek belleklerinde depolayabilmektedir.
Sayısal (dijital) teknolojideki gelişmeler yaşamın birçok alanına olduğu gibi fotoğraf
teknolojisine de olumlu katkılar sağladı. Sayısal fotoğrafçılık yöntemlerinin kullanıcı açısından
da yararları oldu. Sayısal yöntemlerle elde edilmiş fotoğraflar kolayca işlenebilir, varsa hataları
kolaylıkla düzeltilebilir. İnternet ve diğer yollar kullanılarak kolaylıkla bir ortamdan farklı bir
ortama gönderilebilir, baskıları evde dahi kolaylıkla yapılabilir. Herhangi bir sayfaya önceki
teknolojilerden daha kolay yerleştirilebilir.
Diğer yandan, fotoğraf makineleri ister filme ister sayısal olarak sensör üzerine kayıt yapsınlar
aynı işleve sahiptirler. Her ne kadar film kalitesi bir adım önde olsa da günümüz fotoğraf
teknolojisi sayısal üzerine kurulmuş ve geliştirilmektedir. Yine fotoğraf kaydı için kullanılan
araçlardan biri olan cep telefonlarının üreticileri her yeni modelde fotoğraf ve video kaydını
cihazın diğer özellikleri kadar önemsemektedir. Sosyal paylaşım ağlarında sayısal görüntü
paylaşımı diğer paylaşımlar arasında birinci sıradadır. Özellikle de akıllı telefonlarla kaydedilen
fotoğraflar anında paylaşılabilmektedir. Ancak görüntü niteliği tartışılır fotoğraflar internet
ortamında çok fazla yer kaplamakta ve bir tür kirlilik yaratmaktadır.

9
Fotoğraf Kayıt Araçları

Giriş
Dersimiz kapsamında ele alacağımız fotoğraf kayıt araçları sayısal fotoğraf makineleri ile cep
telefonlarıdır.
Film kullanımını amatörler ve çoğu profesyonel fotoğrafçıların terk ettiğini görüyoruz. Film
artık bazı sanatsal çalışmalar, nitelikli baskı işleri ve tıbbi, askeri vb. sektörler dışında
kullanılmamaktadır. Gelişen teknoloji ve rekabet sonucu gün geçtikçe azalan maliyet ile elde
etme ve sunma kolaylığı gibi nedenler sayısal teknolojiye doğru bir akışı zorunlu kılmıştır.
Video kamera, fotoğraf makinesi, cep telefonu gibi nesnelerin görüntüsünü kaydetme araçları
günümüzde sayısal teknolojinin araçlarıdır ve kaydetme yöntemleri de sayısaldır.
Bu araçların çalışma prensipleri birbirine benzer yapıdadır. Her birinin şekilsel yapıları da
birbirine benzemektedir. Kullanmasını bilmesek de sahip olmasak da gördüğümüz bu araçların
ne olduğu ve ne işe yaradığı hakkında hepimizin yüzeysel de olsa bilgisi vardır.
Bu derslerimizde yüzeysel olarak bilgi sahibi olduğumuz, birçok özelliğini de kullandığımız bu
araçlarla daha güzel görüntü kaydı diğer deyişle fotoğraf çekmeyi öğrenmeye ve bildiklerimizi
geliştirmeye çalışacağız.

Fotoğraf Makineleri Türleri


Fotoğrafın buluşçusu Niepce’in ilk fotoğrafı kaydederken kullandığı karanlık kutu (Camera
obscura) ya da ilkel fotoğraf makinesi ile günümüzün fotoğraf makinelerinin çalışma prensibi
benzerlik taşır. Aradaki farklar pozlama yöntemleri, kullanılan duyarlı yüzey ile denetim
ayarlarından kaynaklanıyor. İlk fotoğraf makinesinin kutusu marangozlar tarafından yapılmış
mercekleri ise gözlükçülerden alınmıştı. Bugün ise gelişmiş teknolojilerle üretilen parçaların
yine son teknoloji ile birleştirilmesi sonucunda onlarca farklı marka, yüzlerce farklı model akıllı
sayısal fotoğraf kayıt araçları fotoğraf tutkunlarının hizmetine sunulmaktadır.
Tümü nesnelerin görüntüsünü kaydeden, diğer deyişle fotoğraf çekmeye yarayan bu araçların
bazı yapısal özellikleriyle birbirinden faklı olduklarını görüyoruz.
Günümüz sayısal (dijital) fotoğraf makinelerini türlerini aşağıda belirtilen şekliyle
sınıflayabiliriz:
 Değiştirilebilir veya değiştirilemez objektifli (kompakt) fotoğraf makinesi
 Aynalı veya aynasız fotoğraf makinesi
 Küçük, orta format veya full frame (tam kare) görüntü kaydı yapan fotoğraf makinesi
 Optik bakaçlı (optik vizörlü) veya elektronik bakaçlı veya ekranlı fotoğraf makinesi
 Optik zoomlu veya dijital zoomlu fotoğraf makinesi

10
Yukarıda türleri belirtilen fotoğraf makinelerinin bazıları birçok özelliği bir arada
bulundurabilirler. Örneğin optik bakaçlı ve LCD ekranı veya elektronik bakaçlı ve LCD ekranlı
fotoğraf makineleri vardır. Değiştirilebilir objektifli, optik bakaçlı ve LCD ekranlı, aynalı
fotoğraf makinesi tanımlamasına uyan fotoğraf makineleri bulunmaktadır.

Fotoğraf 9: Fotoğrafın buluşçusu Niepce’in kullandığı ilk karanlık kutulardan biri (1820).

Aynalı Sayısal Fotoğraf Makineleri (DSLR)


Filme kayıt yapan aynalı fotoğraf makineleri Single Lens Reflex (SLR) olarak tanımlanır.
Sayısal aynalı refleks fotoğraf makineleri de, “Sayısal” yani “Dijital” sözcüğü eklenerek Dijital
Single Lens Reflex (DSLR) olarak adlandırılır. Aynalı fotoğraf makineleri aynasız ve kompakt
sayısal makinelere göre daha büyük ve ağır bir gövdeye sahiptirler. Kaydı yapılacak nesnenin
izlenmesi optik bakaç sayesinde gerçekleşir. Nesnelerden yansıyan ışınlar objektiften geçerek
45 derecelik aynadan yansıyıp sağ-sol ve alt-üst ters olarak pentaprizma ya gelir. Pentaprizma
tarafından düzeltilen görüntü bakaca (vizör) ulaşır. Kayıt anında diğer söyleyişle tetiğe
(deklanşör) basıldığında pozlama süresince bakaçtaki görüntü izlenemez. Çünkü ayna pozlama
sırasında yukarı kalktığı için görüntü iletemez, bakaç (vizör) ve ekran kararır. (Çizim:2)

11
Çizim 2: Aynalı fotoğraf makinesi

Aynasız Sayısal Fotoğraf Makineleri


Aynasız fotoğraf makineleri iki grupta incelenebilir. Sabit objektifli ve değişebilir objektifli
aynasız sayısal fotoğraf makineleri. Aynasız fotoğraf makinelerinin Aynalı olanlardan en
önemli farklı özellikleri, boyutlarının daha küçük ve hafif olmaları, daha sessiz kayıt
yapabilmeleri ayrıca elektronik bakaca (vizör) veya ekrana sahip olmalarıdır.
Aynasız fotoğraf makinelerinde fotoğraf kaydı anında diğer söyleyişle tetiğe (deklanşör)
basıldığında görüntü kaybolmaz. Görüntü kayıt anında ekranda ve bakaçtadır. Değişebilir
objektifli aynasız sayısal fotoğraf makineleri ile değişebilir objektifli aynalı sayısal fotoğraf
makinelerinin görüntü kayıt kaliteleri birbirine yakındır. Günümüzde teknolojideki gelişmeler
nedeniyle fotoğraf makinelerinin birbirine olan üstünlükleri tartışılır durumdadır.

Fotoğraf 10: Elktronik vizörlü, değiştirilebilir, optik zoom objektifli, LCD ekranlı aynasız sayısal fotoğraf makinesi

12
Fotoğraf 11: Aynalı ve Aynasız Sayısal Fotoğraf Makineleri

Akıllı Telefonlar
Asıl işlevleri sesli iletişim sağlamak olan telefonlar, teknolojinin gelişmesi sonucunda
görüntülü iletişim sağlayacak özellikler de sahip olarak ceplerimize sığacak kadar küçük
bilgisayarlara dönüştürüldüler. Aynı zamanda da hareketli ve durağan görüntü kaydeden bir
araç görevini de üstlendiler.

Fotoğraf 12: Akıllı cep telefonları

Nesnelerin iki boyutlu durağan görüntülerinin cep telefonlarımız tarafından kaydedilerek


oluşturulan fotoğraflar, depolanmakta, işlenmekte gerektiğinde farklı bir uyumlu iletişim
ortamına aktarılabilmektedir. Bu sayılanlara bakılacak olursak akıllı telefonların fotoğraf
makinesinden daha işlevsel araç olduğu söylenebilir. Gelişen teknoloji fotoğraf makinelerine

13
de Wi-Fi özelliği getirerek görüntüleri ve videoları doğrudan fotoğraf makinesinden sosyal
ağlara yükleme olanağını sağladı. Mobil cihaz bağlantı düğmeleri ile fotoğraf ve videolar akıllı
telefonlara veya tabletlere aktarılabilmektedir. Yine fotoğraf makinelerini akıllı telefonlar
aracılığı ile uzaktan kontrol etmek için uygulamalar geliştirilmiş ve bu sayede görüntü
senkronizasyonuyla (eşleme) PC ve bulut depolama gerçekleştirilebilmektedir. Cep telefonları
yalnızca kendi çektikleri görüntüleri değil, başka fotoğraf makineleriyle çekilmiş görüntüleri
de dünyanın başka noktalarına iletebilme özelliğine sahiptir. İnternetin birçok özelliği ile kablo,
bluetooth, wi-fi ya da 3G, 4,5G gibi uygulamalarla cep telefonuna aktarılan sayısal görüntüler
başka telefon ve ortamlara aktarılabilmektedir.
Ancak fotoğrafın kullanılma ortamları sözkonusu olduğunda, fotoğraf fotoğraf makinesiyle
çekilmelidir diyebiliriz. Zira kullanıldığı ortamlara uygun olarak üretilecek fotoğraflar ancak
fotoğraf makinelerinde bulunan özellikler sayesinde gerçekleştirilebilir. Nitelikli fotoğraf
üretimine yardımcı tüm araç gereçler fotoğraf makinelerine uyumludur. Objektifler, ışık
kaynakları, filtreler ve diğer aksesuarlar yine fotoğraf makineleri için üretilmektedir. Cep
telefonlarının yardımcı araç gereçleri ise sınırlıdır. İleriki bölümlerde bu konulara
değinilecektir. Akıllı telefonlarla fotoğraf çekim tekniğini yine temel fotoğrafçılık düzeyinde
her yaş ve eğitim seviyesine göre sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak anlatılacaktır.
Fotoğraf makinelerinde olduğu gibi cep telefonun marka ve modeline göre çok farklı görüntü
kaydetme ayarları (mod) bulunabilir bu nedenle ortalama bir fotoğraf eğitimi verilirken kayıt
modlarının tanımı ve işlevleri üzerinde de durularak açıklamalar yapılacaktır. Amaç elimizdeki
akıllı telefonun fotoğraf kayıt özelliklerini akıllıca kullanmanın metotlarını öğretmektir.
Akıllı telefonlarla fotoğraf pozlama sırasında kayıt modu yüksek çözünürlüğe ve çekilecek
konunun özelliğine ayarlarsanız kaliteli fotoğraflar elde edersiniz. Telefon hafızasına daha çok
fotoğraf kaydedebilmek amacıyla düşük çözünürlükte fotoğraf çekmek görüntü kalitesini
düşüreceğinden fotoğraf çekme keyfinizi azaltabilir.
Başkalarının fotoğraflarına bakarken aldığımız zevki kendi fotoğraflarımızdan alamıyorsak ve
paylaşacak fotoğraflar çekemiyorsak zamanla fotoğraf çekme isteğimiz azalır. Tam tersine
güzel fotoğraflar bize daha fazla fotoğraf elde etme, baktığımız her nesneden fotoğraf üretme
isteği doğurur. Bu tutkuyu giderek büyütmek ancak başta fotoğraf makinemizin olanaklarını
öğrenerek olacaktır. Buna bağlı olarak, görsel sanatlarla ilgilenmek, bu konuda yazılmış eserleri
okumak, sergileri ve toplantıları izlemek çevremize görsel açıdan bakışımızı geliştirecektir. Bu
değişimler dolaylı olarak üreteceğimiz fotoğraflarda niteliğin armasını sağlayacaktır.

Fotoğraf Makinelerinin Ana Parçaları


Fotoğraf kaydetmenin temel aracı olan fotoğraf makineleri iki ana parçadan oluşur; Gövde ve
Objektif. Nesnelerin görüntüsünün önceler kâğıt, metal, cam gibi yüzeylere daha sonraları film
üzerine kaydedildiği dönemlerden sayısal olarak sensör denilen elektronik hafıza kartlarına
kayıt dönemine geçiş yaptık. Günümüzde film kullanan fotoğraf makineleri tamamen işlevini
yitirmiş olmamakla birlikte amatör fotoğrafçılar sayısala geçiş yaptı denilebilir.
Film kullanan fotoğraf makinelerinde bulunan karanlık oda (filmin bulunduğu ışık geçirmez
bölüm) yerini odasız elektronik kartlara bıraktı. Cep telefonları ile de objektif ve gövde
üzerindeki sayısal teknoloji sayesinde filmsiz fotoğraf çekimleri yapılabilmektedir. Cep

14
telefonlarında görülen teknolojik değişiklikler fotoğraf kayıt özelliklerini de olumlu olarak
etkilemektedir. Akla şu soru geliyor, “fotoğraf makineleri yerini cep telefonlarına mı
bırakacak? Dar amatör anlamda baktığımızda taşıma ve kullanma kolaylığı bakımından
“olabilir” diyebiliriz. Ancak profesyonel işlevselliği açısından düşünüldüğünde “hayır” daha
doğru yanıt olacaktır. Konularımız ilerledikçe fotoğraf makineleri ile cep telefonları arasındaki
farkı daha iyi kavramış olacağız.

Çizim 3-4: Kaynak: Canon 650D kullanım kılavuzu

Bu bölümde fotoğraf kayıt araçlarının gövdeleri üzerindeki düzeneklerden ve işlevlerinden söz


edeceğiz. İkinci ana parça olan objektif ve işlevleri ise Üçüncü ayrıntılı olarak ileriki bölümde
anlatılacaktır.

Gövde
Günümüz fotoğraf makinelerinin gövdeleri fotoğraf makinesinin beyin, diğer deyişle yönetim
bölümüdür. Fotoğraf çekimiyle ilgi yapacağımız tüm ayarların ve kontrollerin kumanda
merkezi gövdedir. Özellikle sayısal görüntü kayıt araçlarında gövde kayıt öncesi ve sonrası
düzenlemelerin yapıldığı bir merkez konumuna dönüşmüştür. Analog (film üzerine) kayıt
döneminde diyafram, netleme, zoom gibi bazı ayarlar objektif üzerinden gövdeden bağımsız
olarak yapılmaktaydı. Bu bakımdan fotoğraf makinelerinin iki önemli parçasından bir tanesi
olan objektif sayısal dönemde gövdeye bağımlı hale gelmiştir diyebiliriz. Ancak gelişmiş
sayısal fotoğraf makinelerinde bulunan manuel ayar seçenekleri bize bazı objektif ayarlarını
bağımsız olarak yapabilme olanağı veriyor.

15
Güç Düğmesi
Sayısal fotoğraf kayıt araçları elektrik gücüyle çalışan araçlardır. Her birinin üzerinde gereksiz
enerji tüketimini önlemek amacıyla elektrik iletimini kapama ve açma düğmeleri bulunur.
Birçok yeni teknoloji fotoğraf makinelerinde ve akıllı telefonlarda enerji tüketimini kontrol
amaçlı olarak, cihaz açık olduğunda belirli bir süre kullanılmaz ise kendini otomatik olarak
devre dışı bırakan özelliği vardır. (on-off düğmesi). Bu düğme ve ayar düzeneklerinin ad, şekil
ve makine üzerindeki yerleri model ve markaya göre farklı olabilir. (Fotoğraf makinenizi ve
cep telefonlarınızı alırken verilen kullanım kılavuzlarının, size burada anlatılanlar kadar
yardımcı olacağını unutmayınız)

Fotoğraf 13: Gövde üzerindeki ayar düzenekleri

Tetik (Deklanşör)
Fransızca bir sözcük olan deklanşör Türkçede tetik olarak karşılığını bulmaktadır. Asıl görevi
fotoğrafın kaydedilmesi için komut düğmesi olmasıdır. Ancak bu düğmenin gelişmiş
makinelerde önemli ara işlevleri de bulunmaktadır. Örneğin tetiğe yarım basıldığında makine
modu ve objektif ayarları manuel seçeneğinde değil ise, netleme ve ışık ayarları komutu
devreye girer ve kilitler. Bu işlemler sonucu tetiğe tam basıldığında kayıt tamamlanır.

Kayıt Modları Kadranı

Fotoğraf 14: Fotoğraf Makinesi Kayıt modu örnekleri

16
Fotoğraf makinelerinin ve akıllı telefonların görüntü kaydı yapma anlamında birçok
fonksiyonları bulunmaktadır. Üretici fabrikalar bu araçlara kolay fotoğraf kayıt ayarları
yazılımı yüklemişlerdir. Marka ve modellere göre bazı farklılıklar gösteren bu kısa yollar harf,
rakam ve resimlerle belirtilmiştir (fotoğraf:14, 15).

Fotoğraf 15: Bir akıllı cep telefonun fotoğraf kayıt modları

Üretici firmalar marka ve modeller değiştirdikçe araçların sahip oldukları özelliklerde de


değişiklikler yapmaktadırlar. Güzel yüz, 360 derece, animasyon ve onlarca farklı kayıt türü
seçeneği gelişmiş fotoğraf makineleri ve cep telefonlarının yazılımlarına eklenmiştir. Fotoğraf
kayıt araçlarında bulunan ve en çok kullanılan ortak kayıt modları ile bazı araçların kendilerine
özel modların işlevleri kitabın son bölümünde anlatılacaktır.

Net Alan Derinliği Düğmesi


Fotoğraf çerçevesi içine giren nesnelerin bazılarının net bazılarının ise daha az net veya
tamamen netsiz olduğunu görürüz. Bazı fotoğraflarda ise tüm nesneler net olarak
kaydedilmiştir. Kayıt öncesi hangi nesnelerin net hangilerinin netsiz (flu) kaydedileceğini
bilmemizi sağlayan bir özelik gelişmiş fotoğraf makinelerine eklenmiştir. Bu düğmeye
basıldığında ekrandan veya vizörden (bakaç) net alanları görebilir ve gerekirse ayarlarımızı
değiştirebiliriz (Çizim 3). Anlatımımızda ayarlarımızı değiştirebiliriz dememizin nedeni bazı
değişkenler net alan derinliği üzerinde etkili olduğu anlamındadır. Bu değişkenler neler olduğu
ve nasıl etkilediği kitabımızın “Net Alan Derinliği Değişkenlik Faktörleri” bölümümüzde
örneklerle açıklanacaktır.

17
Flaş-Flaş Yuvası
Fotoğrafın kayıt ortamının yeterli ışılı olmadığı durumlarda şayet gereksinim duyarsak
yardımcı ışık kaynaklarından yararlanabiliriz. Bu ışık kaynaklarından biri de fotoğraf kayıt
araçları üzerine kayıt anında eşlemeli çalışacak şekilde var olan flaş sistemidir. Bu sistemin
bazıları makine ile bütünleşik bir ışık kaynağıdır. Haricen flaş cihazını kullanmak üzere,
gelişmiş fotoğraf makinelerinde flaş yuvası bulunmaktadır (Çizim 3).

LCD Ekranı
Fotoğraf kayıt öncesi ve sonrası işlemlerin izlenmesi ve kayıt gerçekleşmesi için ayarların
yapılmasını saylayan görüntü ekranıdır. Kayıt öncesi görüntü izlemesi DSLR fotoğraf
makinelerinde ayrıca bakaç aracılığı ile sağlanmaktadır. Bazı fotoğraf makinelerinde ve akıllı
cep telefonlarında bu izleme yalnızca ekran üzerinden olur. Akıllı telefonların tümümde ayar
ve kayıt komutları dokunmatik ekran üzerinden (LCD) yapılmaktadır. Yine birçok gelişmiş
model fotoğraf makineleri sürgülü basmalı veya çevirmeli normal ayar düzeneklerinin yanı sıra
dokunmatik ekran özelliklerine de sahiptirler.

Fotoğraf Makinesi Tutuma Türü


Günlük yaşamda kullandığımız tüm araç gereçler -özel üretimler dışında- sağ el ve sağ
ayaklarını kullananlara göre tasarlanmış ve üretilerek kullanıma sunulmuştur. Çevremizde sol
el veya sol ayaklarını kullananlar varsa hemen dikkatimizi çekerler. Halk dilinde de solak olarak
tanımlanırlar. Fakat sağlak diye tanımlama yoktur. Bu cümleyi yazarken “sağlak” sözcüğü için
Word programı yazım hatası uyarısı verdi.

Fotoğraf 16: Fotoğraf makinesini askısından boynumuza asarak düşme ve çarpma risklerine karşı önlem almalıyız.

Bu nedenle tam solak kişiler bazı araç gereçleri kullanmakta zorlanmakla birlikte yaşamlarını
etkileyecek bir engelle karşılaşmazlar. Tüm araç gereçler gibi fotoğraf makineleri de tüm
insanlar için kullanışlı bir tasarımla üretilmiştir.
Sayısal fotoğraf makinelerinde görüntü düzenleme diğer söyleyişle kaydedeceğimiz nesnenin
nasıl göründüğünü, kayıt sonrası nasıl bir fotoğraf çerçevesi oluşacağını, ya bakaçtan ya da
LCD ekrandan izleriz. Bu izleme sonucu ayarlarımızı yapar ve son işlem olarak tetiğe basarak

18
ve kaydımızı tamalar, fotoğrafı oluştururuz. Tüm bu işlemler sırasında fotoğraf makinesi ile
vücudumuzun temasının bir şekli vardır. Vücudumuz bir duruş biçimi alır, ellerimiz ve
gözlerimiz fotoğraf makinesine temas eder. Tüm fotoğraf makinelerinde tetik (deklanşör)
makine gövdesinin sağ tarafındadır. Sağ el işaret parmağı, tetiğe (deklanşör) kolay basabilmek
için fotoğraf makinesine sağ el destek olur ve işaret parmağının en uç bölgesi tetiğin üzeri değer.
Tüm ayarlamalar tamamlandıktan sonra tetiğe basarak fotoğraf makinesini kayıt için harekete
geçirir. Sol elimiz ise fotoğraf makinesini alttan destekler ( makinenin ağırlığına ve objektifin
boyutuna göre ya makinenin sol köşesine ya da objektif büyük, makine ağır ise objektifin
altından destek yapar. Sol elimiz manuel netlik -şayet varsa manuel diyafram- ayarlarını yapar.
Birçok ayarı ise sol elimizin desteği ile sağ elimizle yaparız. Fakat ilk önce yapmamız gereken,
fotoğraf makinesinin askısını boynumuza geçirerek her türlü güvenlik önlemini almaktır.
(Fotoğraf: 16)
Püf noktası: Fotoğrafın, kayıt sonrası belirli bir bölgesini kadrajlayarak (keserek) büyütmek
görüntü niteliği kaybına neden olabilir. Hangi nesneyi büyük göstermek istiyorsak, o nesneyi
çekim öncesi kullanacağımız şekliyle çerçeveleyip (kadraj yaparak) kaydetmeliyiz.

Objektifler

Giriş
Görüntü kayıt tarihine göz attığımızda, ilk kayıt araçlarının objektifi olmayan iğne deliği
karanlık kutular olduğunu görmekteyiz. Bu araçlar önceleri görüntü oluşturma ve izlemek
sonraları oluşan görüntüyü bir yüzey üzerine çizmek için kullanıldı. İleriki dönemlerde ise bir
yüzey üzerine kaydetme (pozlama) aracı olarak düzenlendi. İlk fotoğraf makineleri diğer
söyleyişle görüntü izlerinin kayıt araçlarının atası Camera Obscura olarak adlandırılan iğne
deliği karanlık kutulardır. (Çizim: 4 ve 5)

Çizim 5: İbnül Heysem ve Leonardo da Vinci gibi bilim insanlarının


araştırmalarında söz ettikleri, dış dünyadaki aydınlık nesnelerin
üzerinden yansıyan ışınların iğne deliğinden geçerek kutunun arka
yüzünde sağ-sol ve yukarı-aşağı ters görüntüsünün oluştuğu kutu örneği

19
İtalyan bir hekim olan Girolamo Cardano (1501-1576), deliğin önüne bir çift dışbükey ince
kenarlı mercek konulduğunda, daha parlak bir görüntü elde edileceğini belirtmiştir. Görüntünün
oluştuğu yüzey üzerinde keskin bir odaklanmaya izin veren mercek sayesinde, ışığın karanlık
kutuya girebilmesi için daha büyük bir delik çapı kullanmak mümkün olmuştur.
Venedik’li bir soylu olan Daniele Barbaro (1513-1570) tıpkı Leonardo da Vinci gibi, doğru
perspektif ve detaylı çizim yapmak için karanlık kutudan yararlanılabileceğini belirtmiş,
perspektif konusunda 1568 yılında yazdığı kitapta tek bir mercek yerine iki adet dışbükey (ince
kenarlı) mercek kullanmanın görüntü kalitesini daha da arttırdığını öne sürmüştür. Daniele
Barbaro ayrıca, merceğin önünde farklı büyüklüklerde diyafram (delik çapı) kullanılarak, elde
edilen görüntü keskinliğinin arttırılabileceğini belirtmiştir.
Napoli’li bir İtalyan bilgini olan Giovanni Battista della Porta (1535-1615), önünde bir
mercekle birlikte karanlık kutunun ayrıntılı bir biçimde tarifini veren ilk kişidir. 1558 yılında
yazdığı Doğa Büyüsü adlı ünlü eserinde, karanlık kutunun tam bir tanımını yapmış, delik yerine
kullanılan dışbükey bir mercek sayesinde nesnelerin keskin bir görüntüsünün elde
edilebileceğini belirtmiştir.
Alman astronomu Johannes Kepler (1571-1630) Karanlık Kutu (Camera Obscura) terimini asıl
anlamında kullanan ilk kişidir. Frisius’un 1544’te resmini yaptığı aygıtı, 1620 yılında
geliştirmiştir. Kepler, ince kenarlı bir merceğin önüne konulan düz bir ayna ile, görüntüdeki
baş aşağılığın düzeltilebileceğini düşünmüş ve bu düşüncesini gerçekleştirmek için çadır
şeklinde bir Camera Obscura tasarlamıştır.

Kircher’in öğrencisi Kapsar Schott (1608-1666), elde taşınabilecek büyüklükte bir karanlık
kutu tasarladı. Deliğin önüne iki adet ince kenarlı merceğin yerleştirildiği bu tasarım, birbirinin
içinde kayabilen iki kutudan oluşmuştu. Bu sayede görüntüyü netleştirmek için odak uzaklığını
ayarlayabilmek mümkün oluyordu.

20
Alman keşiş olan Johann Zahn yaptığı optik düzenleme sayesinde, uzak bir manzaranın ya da
yakın plan bir portrenin görüntüsünü elde etmek mümkün olmuştur. İç içe geçen kutular
aracılığıyla odak uzunluğu değiştirilebilen ve 45º açılı düz bir ayna yardımıyla, üstten çizim
yapmaya izin veren bir karanlık kutu tasarımı sayesinde hem iç mekânlarda hem de dış
mekânlarda aynı kolaylıkla kullanılmaya başlanmıştır. (Çizim: 6)
Günümüze gelindiğinde ise hem objektiflerin yapıldığı malzemelerin niteliği hem de görüntüyü
oluşturma ve düzenleme biçimlerinde olumlu değişimlere ulaşıldı. Mikroskobik objelerden
milyonlarca ışıkyılı ötesindeki yıldızlara kadar her şeyi görmek ve kaydetmek artık olanaklı.

Objektif Tanımı
Görüntüsünü kaydedeceğimiz konunun duyarlı yüzey (film veya sensör) üzerine istediğimiz
netlikte ve büyüklükte düşmesini sağlayan ince ve kalın kenarlı mercekler topluluğudur. Bu
tanımdan da anlaşıldığı gibi objektifler birden çok ince veya kalın kenarlı merceğin uyumlu
şekilde dizilmesinden oluşturulmuş bir düzenektir. Objektifler kullanıldıkları araçların en
önemli parçalarından biridir. Bir anlamda fotoğraf makinelerinin gözü olarak nitelendirilebilir.
Çünkü kalitesiz bir objektifle kaydedilen görüntüler hiçbir zaman fotoğraf olarak arşivlerimizde
yer almaz. Bu nedenle objektifler fotoğraf makinesinin gözümüz kadar değerli bir parçasıdır.
Objektif Türleri
Fotoğraf makineleri türlerini anlattığımız bölümden hatırlayacak olursak, objektifler bazı
fotoğraf makinelerinde sabit bazılarında ise çıkarılabilir özelliktedir. Bu özelliklerinin yanı sıra
objektifleri en çok kullanılan türlerine göre aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.
1- Normal Odak Uzaklıklı Objektif
2- Kısa Odak Uzaklıklı Objektif
3- Uzun Odak Uzaklıklı Objektif
4- Değiştirilebilir Odak Uzaklıklı Objektif
Bunlar dışında, Balık Gözü Objektif, Aynalı Objektif, Makro Objektif, Mikro Objektif
günümüz amatör ve profesyonel fotoğrafçılarının en çok kullandıkları objektif türlerindendir.
1- Normal Odak Uzaklıklı Objektif: Normal Bakış Açılı Objektif veya Normal Görüş
Açılı Objektif olarak da adlandırılan bu grup objektifler, insan gözünün bir noktaya
baktığında net olarak görebildiği sağ-sol veya yukarı-aşağı noktalar arasındaki yaklaşık
açıdır. Bu açı 45-55 derece arasında kabul edilebilir. Odak uzaklığı 1 olarak belirtmek
gerekirse 45-55 mm arasında odak uzaklığa sahip objektiflerdir.2 (Fotoğraf: 17)

1 Fotoğrafçılıkta Odak Uzaklığı: Objektif sonsuza netlendiğinde dışarıdan gelen ışınların toplandığı merkez ile görüntü izinin
net olarak düştüğü film yada algılayıcı düzlem (sensor) arasındaki uzaklığın mm olarak belirtilmesidir.
2 Bu konuda anlatılan ölçüler küçük boyutta (24X36 mm veya bu boyuta yakın ) kayıt yapan fotoğraf makineleri baz alınarak

verilmiştir. Sayısal fotoğraf makineleri ile akıllı telefonların kayıt boyutları daha küçüktür. Odak uzunluğunun normallik
ölçüsü. Kayıt çerçevesinin diagonal uzunluğunun mm olarak karşılığıdır.

21
2- Kısa Odak Uzaklıklı Objektif: Bu objektifler Geniş Bakış Açılı veya Geniş Görüş
Açılı Objektiflerdir. İnsan gözünden daha geniş çerçeveden görüş sağlar. Bu tür
objektiflerle çekilen fotoğraflardaki nesneler Normal Odak Uzaklıklı Objektiflere göre
daha uzak duygusu veren, daha küçük nesneler olarak kaydedilir. Yaklaşık 60-180
derece arasın görüş sağlayan objektiflerdir. Odak uzaklığı olarak 45 mm ile 10 mm
arasında odak uzaklığına sahip objektiflerdir.3 (Fotoğraf 18)

3 Odak uzaklığı aralığı fotoğrafçılıkla ilgili birçok bilgide farklılık gösterebilir. Her yazarın tanımladığı yaklaşık sınırlardır.

22
3- Uzun Odak Uzaklıklı Objektif: Dar bakış veya dar görüş açılı objektifler olarak da
adlandırılırlar. 55 mm den daha uzun odak uzunluğuna sahip olan bu objektifler, net
olarak çerçeveledikleri görüntüleri normal objektiflere göre daha büyük göstererek
aslından daha yakındaymış gibi bir görünüm oluştururlar. 200 ve daha uzun odak
uzaklıklı olanlar tele objektif adıyla bilinir. Görüş açıları 45 dereceden daha dar açılıdır.
(Fotoğraf: 19)

4- Değiştirilebilir Odak Uzaklıklı Objektif: Zoom objektif olarak özel bir adı olan bu
objektifler, Değiştirilebilir bakış ya da görüş açılı objektiflerdir. Adından da anlaşılacağı
gibi tek bir objektif farklı odak uzaklıklı objektifin özelliklerini taşımaktadır. (Fotoğraf.
20)

23
Zoom objektiflerin de, Kısadan Kısaya, Uzundan Kısaya, Kısadan Normale, Uzundan
Normale ve Uzundan Uzuna Odak Uzaklıklı Zoom Objektif türleri vardır. Zoom objektifler
“28-70 mm”, “75-300 mm”, “35-105 mm” şeklinde ifade edilir. Her iki değer arasındaki tüm
sonsuz adak uzunluğuna (görüş açısına) değiştirilebilir anlamındadır. Bunlar dışında yalnızca
alt ve üst iki değeri kullanılabilen zoom objektif türleri de vardır.

Optik Zoom ve Sayısal Zoom


Konunun bu arasında Optik ve sayısal (dijital) zoom türünde de söz etmekte yarar var.
Günümüzde birçok sayısal fotoğraf makinesinde optik ve sayısal zoom özelliği bulunmaktadır.
Akıllı telefonların da zoom özelliği sayısaldır. Bu iki zoom tekniğini birbirinden ayıran en
önemli özellik, sayısal zoomla yakınlaştırmada yaşanan görüntü dağılmasıdır. Diğer bir
söyleyişle, sayısal zoom, optik zoma benzer işlevsellikte olmakla birlikte fotoğraf niteliği
bakımından zayıftır. Optik zomla yapılan yakınlaştırma da fotoğraftaki netlik ve dağılma
sorununun çok azdır (fotoğraf: 21, 22).

Optik zooda adından da anlaşılacağı gibi yakınlaşma (büyüme) ve uzaklaşma (küçülma) optik
yani mercekler aracılığı ile sağlanır görüntü kalitesinde değişiklik olmaz. Sayısal (dijital)
yakınlaşma (büyüme) ve uzaklaşma (küçülme) ise yazılımsaldır. Bir diğer anlatımla bilgisayar
ekranında fotoğrafı büyütme-küçültme gibidir. Sayısal zomla büyütme sırasında fotoğrafın
piksel değeri düşer. Örneğin 6 mega piksel bir fotoğraf kaydeden bir akıllı telefonda 2x sayısal
zoom yapıldığında fotoğrafın değeri 3 mega piksele düşer.

24
5- Balıkgözü Objektif: Odak uzaklığı 8-6 mm gibi çok kısa, çok geniş görüş açılı
objektiflerdir. Bu objektiflerle kaydedilen fotoğraflardaki nesneler bükülmüş
yuvarlaklaşmış görünümdedir. (Fotoğraf: 23)

6- Aynalı Objektif: Çok uzun odak uzaklıklı objektiflerin boyunu kısaltmada yardımcı
olmak üzere içte aynalar yardımıyla objektifin boyu kısaltılmıştır. Katadioptrik objektif
olarak da anılır. Tele objektif türüdür. (Fotoğraf: 24)

25
7- Makro Objektif: Nesneleri birebir boyutta veya bire on kata kadar büyük boyutta
kaydetme amaçlı üretilen özel objektiflerdir. Bazı zoom bjektiflerde ve sayısal
makinelerin kayıt modlarında makro özellikleri bulunmaktadır. Ancak sayısal fotoğraf
makinelerinde kısayol olarak varolan “makro” modu nesneye çok yaklaşma veya
büyütme amacı taşımaz. Bu mod diyafram değerini ayarlar açık bir diyafram sunarak
ışıklı bir ortam yaratır ve sığ bir alanderinliği oluşturarak asıl nesneye odaklanmayı
sağlar. (Fotoğraf 25)
Makro çekim için makro objektife veya uzatma tüpüne (konvertör) gerek sinim vardır.
Yakın çekim yaparken makinenin sarsılmamasına ve netliğin iyi yapılmasına dikkat
edilmelidir.

26
8- Mikro objektif: Bu objektifler de makro objektifler gibi yakın çekim ve nesneleri
büyük kaydetme amaçlı objektiflerdir. Büyütme oranları makro objektiflere göre çok
daha fazladır. Objeleri yüz kat, bin kat veya daha büyük oranda büyük kaydederler.
Mikroskobik nesnelerin kayıtlarında ya da çok ince detayların ortaya çıkarılmasında
işlevseldir. (Fotoğraf: 26 ve 27)

Yukarıda sözü edilen türlerdeki objektiflerin dışında geliştirilen teknoloji ile sayısal fotoğraf
makineleri ve akıllı telefonlar için kayıt amaçlı gece görüş objektifleri, özel görüş objektifleri
vb. objektifler üretmektedir.

27
Objektiflerin çok türde üretilmiş olmaları fotoğraf kaydetme amaçlarıyla ilişkilidir. Her objektif
türünün kaydettiği fotoğraf diğerinden farklı görünümlüdür. Örneğin 50 metre uzaklıktaki bir
nesneyi 18 mm adak uzunluğundaki bir objektif ile kaydettiğimizde ve yine aynı nesneyi aynı
uzaklıktan 150 mm odak uzunluğundaki bir objektifle kaydettiğimizde oluşacak fotoğraf
birbirinden çok farklı olacaktır. (Fotoğraf: 28)

Bir nesneye fotoğraf makinesini yaklaştırarak kaydetmek ile zoom objektifle yaklaştırarak
kaydetmek arasında da görüntü özelliği açısından fark vardır. Asıl nesnenin boyutu aynı olsa
da çerçeve içine giren diğer nesnelerin görüntüleri çok faklı olacaktır.

Değişkenler ve Net Alan Derinliği


Giriş
Fotoğraf kayıt araçlarının bünyesinde bulunan önemli parçaları ve ayar düzenekleri hakkında
kısa bilgiler önceki bölümde verildi. Bu düzenekler fotoğrafın kaydının yapılması sırasında
deklanşöre basıldığı anda tüm harekete geçerek belirli bir düzende işlevlerini yerine getirirler.
Amaç bu işlemler sonunda ışık değerleri normal olan bir fotoğraf ortaya koymaktır. Fotoğraf
kayıt araçları normal koşullarda bir fotoğraf oluşturmayı tam otomatik veya yarı otomatik
şekilde bize yardımcı olabilmektedir. Ancak sonucun istediğimiz gibi olması için bu ayar
mekanizmalarının ne işe yaradığını bilmemiz diğer bir anlatımla, ayarlar değiştirildiğinde
fotoğrafa anlam katan gözle görülür ne tür farklılıklar oluşturabileceğini bilmemiz bize daha
anlamlı fotoğraflar kaydetmemizde yararlı olacaktır.
Bu bölümde fotoğraf kaydı sırasında kullandığımız değişkenlerden, Fotoğraf Kayıt (Pozlama)
Süresi, Diyafram Açıklığı ve Işığa Duyarlılık Ayarı kavramları üzerinde durulacak. Ayrıca bu
kavramların kaynağı olan ayar düzeneklerinin nasıl çalıştığı ve işlevlerinin ne olduğu bilgisi
verilecektir. Bir önceki bölüm kapsamında, objektif konusunda verilen bilgileri bir mantık
içinde bu bölümdeki bilgilerle birleştirerek Net Alan Derinliği kavramını öğreneceğiz. Bu
bölüm sonunda öğrendiklerimizle daha anlamlı ve bilinçli fotoğraflar kaydetmenin
yöntemlerini öğrenmiş olacağız.

28
Değişkenler
1- Fotoğraf Kayıt (Pozlama) Süresi Düzeneği
Hangi modda çekim yaparsak yapalım sonuçta ışık değerleri doğru, bakılabilir bir fotoğraf elde
etmeyi amaçlarız. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için fotoğraf kayıt araçlarına farklı ayar
düzenekleri konulmuştur. Bunlardan biri Fotoğraf kayıt (pozlama) süresi düzeneğidir.
Her fotoğrafın oluşması bir süreçtir. Bu süreç bir zamana bağlıdır. İlk fotoğrafı kaydeden
Niepce 8 saatlik bir pozlama ile amacına ulaştı. Bugün benzer bir fotoğrafı elde etmek için çok
az, saniyeden daha kısa süreler yeterli olabiliyor. Gelişen teknoloji sayesinde hem zamandan
kazandırıyor hem de daha nitelikli fotoğraflar elde etmemizi sağlıyor.
Bir nesnelerin fotoğrafını elde etmek için ne kadar süreye gereksinim olduğunu, pozometre adı
verilen ışıkölçerler sayesinde öğreniyoruz. Günümüzde fotoğraf kayıt araçları bu ölçümü
yapabilecek bir düzeye getirildi. Objektifin konuya çevrildiği durumda görüş açısı içine giren
nesnelerden gelen ışık objektiften geçerek algılayıcılar sayesinde ışığın gücü ölçülerek uygun
koşularda ayarlar yapılarak çekime hazır duruma getirilir. Bu ayarlamalar ya makine tarafından
otomatik olarak yapılır ya da manuel veya yarı otomatik olarak kullanıcı tarafından
gerçekleştirilir. En son olarak deklanşöre (tetiğe) basılarak duyarlı yüzey üzerine kaydedilir.
Pozlama süresini ayarlayan düzenek harfler ve sayılardan oluşan bir sıralama içerir. Tablo. 1’de
görülen, analog dönemde oluşturulan uluslararası düzeneğin bu sıralama bugün sayısal sistem
içinde geçerlidir. (Tablo: 1)

T, B, 1/1, 1/2, 1/4, 1/8, 1/15, 1/30, 1/60, 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000…….1/8000…sn.
Tablo 1: Uluslararası Pozlama Süreleri Aralığı

Yukarıdaki tabloda belirtilen sayılar saniye cinsindendir. Ve her aralık birbirini katları kadar
etkide bulunur. Harflerin ise farklı özellikleri vardır. Bu tablo sayısal sistemde farklılık gösterir.
Örneğin 1/300 sn., 1/640 sn. veya 1/ 850 sn. gibi farklı ara değerleri ölçen pozlama sürelerine
otomatik olarak veya manuel olarak ayarlanabilir veya fotoğraf makinesi otomatik olarak bu
poz sürelerinde kayıt yapabilir. Özetle fotoğraf kayıt aracının türüne ve üretimi yapan
fabrikasına göre alt, üst ara değerler değişiklik gösterebilir.4 Her bir değer pozlamanın ne kadar
süreceğini, diğer söyleyişle fotoğrafın kaydedilme süresini belirtir.
Tabloya bakıldığında sürenin sağa doğru kısaldığı görülmektedir. Sol tarafta ise 1 saniyelik süre
öncesinde B ve T harfleri bulunmaktadır. Mantık olarak bu harflerin sürenin uzun olduğu yönde
bulunması nedeniyle harf seçeneklerinin de uzun pozlama süresi ile ilgili olduğunu
düşündürüyor. Gerçekten de bu harf seçenekleri uzun süreli pozlamanın gerekli olduğu görüntü
kayıtlarında kullanılan seçeneklerdir. Örneğin yıldırım fotoğrafları veya gökyüzünde yıldızların
hareketinin kaydedildiği çok az ışıklı ortamlarda yapılan görüntü kayıtlarında. Çalışma
sistemleri ise şu şekildedir; B, Blub modunda iken deklanşörü basılı tuttuğumuz sürece kayıt

4Akıllı telefonlarla fotoğraf kaydı yaparken diyafram ve pozlama süresi ayarlarını manuel olarak değiştiremeyiz. ISO
değerlerini değiştirebilmemiz ise bazı çekim modlarında mümkündür.

29
Fotoğraf 29: Makine sabit tutularak 1/26 sn süresince kayıt sonucu elde edilen
fotoğraf.

(pozlama) sürer. Parmağımızı deklanşörden çektiğimiz anda pozlama sonlanır. T modunda ise,
deklanşöre bastığımızda kayıt başlar, parmağımızı deklanşörden çekmiş olsak da kayıt
kesilmez. Yeniden tetiğe (deklaşöre) basarsak kayıt sona erer. İki mod arasındaki fark bu
şekildedir. Her ikisi de uzun pozlamalar için kullanılacak bir seçenektir.

Fotoğraf 30: Pozlama süresi 1/30 sn olarak ayarlanmış, kayıt sırasında makine
sarsılmış.

30
Pozlama süresi ayar düzeneğinde akla gelen sorulardan biri de, 1/1000 veya 1/8000 gibi çok
kısa süreli kayıt seçenekleri hangi durumlarda kullanılacağı ile ilgilidir. Kısa bir yanıtla bunu
da belirtelim. Çok hızlı hareket eden nesnelerin (Yarış arabaları, kanatlarını çok hızlı sallayan
kuşlar) donmuş belirgin fotoğraflarını elde etmek için kullanılır. Fakat istersek çok hızlı
hareketleri 1/30, 1/4 sn gibi uzun süreli pozlama ayarlarında nesneleri, formu bozulmuş şekilde
kaydedebiliriz. (Fotoğraf: 29, 30)

2- Diyafram
İyi fotoğraf elde etmenin koşullarından biri yeterli ışık ortamı oluşturmaktır. Fotoğrafını
kaydedeceğimiz konumuzdan yansıyan ışınların duyarlı yüzey üzerine yeterli miktarda düşmesi
gerekir ki pozlama sonucu normal ışıklı bir fotoğraf oluşsun. Işığın normal ölçülerde olup
olmadığını fotoğraf makinelerinin bünyesinde bulunan pozometre aracılığı ile ölçebiliyoruz.
Daha doğrusu günümüzün sayısal fotoğraf makineleri ve akıllı telefonları yarı atomatik veya
tam otomatik pozlama modlarında kayıt yaparken ışık ölçümünü otomatik olarak yaparak
normal ışıklıklı bir fotoğrafı oluşturuyor.
Diyafram düzeneği, fotoğraf kayıt araçlarının bünyesinde bulunan ve kullanıcının denetimine
sunulmuş ışık miktarını ayarlama düzeneğidir. Diyafram ışığı miktar açısından düzenler.
Diyaframın İnsan gözünün ışığa karşı gösterdiği tepkiye benzer bir sistemi vardır. Az ışıklı
ortamlarda göz bebeğimizin büyüdüğünü, ışığın çok olduğu ortamlarda ise küçüldüğü bilgisine
ilk olkul derslerimizden ve gözlemlerimizden sahibiz. (Fotoğraf: 31)

Fotoğraf 31: Göz bebeği (siyah nokta) çok ışıklı ortamda küçülür, az ışıklı ortamlarda ise büyür

Kayıt cihazlarımızdaki diyafram düzeneği ile de duyarlı yüzey üzerine düşen ışık miktarını
azaltmak ve çoğaltmak mümkün olabilmektedir. (tabii bu ayarlamayı fotoğrafın daha iyi olması
adına ve gerektiğinde yapmak doğru olandır.) Pozometre ışığın uygun olmadığını gösteriyor ve
bize değiştirme olanağı tanıyorsa ışığı denetleme düzeneklerinden biri olan diyafam aracılığı
ile duyarlı yüzey üzerine düşen ışığı normal ışık düzeyine getirebiliriz. Konudan gelen ışık az
ise delik büyütülür, çok ise delik küçültülür.(Tablo: 2, Çizim:7)

31
f: 1 – 1,4 – 2 – 2,8 – 4 – 5,6 – 8 – 11 – 16 – 22 – 32 …
Tablo 2: Uluslararası Diyafram Aralıkları

Çizim: 7:Rakamsal değer büyüdükçe delik küçülür, Aynı süre içinde duyarlı yüzey üzerine düşen ışık
miktarı azalır.

Tablo: 2’de görülen sayılar arasındaki değerler birbirlerinin katları kadar ışık miktarını
göstermektedir. 5,6 değerdeki bir açıklık 2,8 değerdeki açıklıktan 2 kat daha az miktarda ışık
geçirdiğini belirtir. Her kayıt aracı için alt ve üst değerler farklılık gösterebilir. Ayrıca pozlama
süresi düzeneğinde olduğu gibi ara değerlerde de tablodaki değerlerin dışında üretici firmanın
yazılımlarına göre farklılık gösterebilir. Örneğin 4,5 – 5 – 12 -13 – 25- vb değerler görülebilir.
Ana değerler tablo 2’de görülen değerlerdir.
Diyafram düzeneği objektifte bulunur. Değerlerin ölçümü ve düzenlenmesi ise makine gövdesi
üzerinden objektifle bütünleşik olarak manuel veya otomatik olarak yapılır. Diyaframın ışık
miktarını düzenlemenin dışında, nesnelerin daha belirgin görünmesini sağlama gibi bir görevi
daha vardır. Net alan derinliğine etkisi olan diyafram düzeneğinin etki gücü ile ilgili özelliğine
Net Alan Derinliği başlığı altında değineceğiz.

3- Işığa Duyarlılık Ayarı (ISO)


Nesnelerin sayısal olarak kaydının gerçekleştiği sensörün ışığa duyarlık derecesi olarak
tanımlana ISO yine uluslararası bir sayısal düzenektir. Diyafram ve pozlama süreleri
değerlerinde olduğu gibi ISO değerlerinin alt ve üst sınırları kayıt aracının özelliğine göre
değişiklik gösterebilir. Ancak ara değerler aynıdır ve her değer diğerinin katları kadar etkide
bulunur. (Tablo: 3) 200 ISO 100 ISO ya göre ışığa iki katdaha duyarlıdır. Bu değerler ya kayıt
aracına otomatik olarak yaptırılır ya da değer menüden seçilerek sabitlenir.
ISO değerinin yükseltilmesiyle ışıktan daha çok yararlanılır, diğer söyleyişle az ışıklı ortamda
yüksek ISO değerleri normal ışıklı fotoğraflar kaydetmemize yardımcı olur.

32
AUTO – 50 – 100 – 200 – 400 – 800 – 1600 – 3200 – 6400 ……. 25600
Tablo 3: Uluslararası ISO değerleri

Fotoğraf 32: ISO değeri yükseldikçe fotoğraftaki noktacıklar belirginleşmekte fotoğrafın keskinliği
azalmaktadır

Ancak ISO değerinin aşırı artırılması aracın kalitesi ile de bağlantılı olarak fotoğraftaki
görüntülerin dağılmasına, görüntü keskinliğinin azalmasına neden olur. (Fotoğraf: 32)

Değişkenler Arasındaki Bağıntılar


Yukarıda açıklamalarını yaptığımız Pozlama (Kayıt) Süresi, Diyafram Açıklığı ve Sensörün
Işığa Duyarlılık Ölçüsü (ISO) değerlerinin ışık doygunluğu açısından iyi bir fotoğraf
oluşmasında birbirleriyle ortak çabası bulunmaktadır. Bu üç değeri birleşimni pozometre
değerlendirerek normal ışıklılığı belirler. Ya tümünün ölçümünü otomatik olarak yapan bir
kayıt modu seçilir ya da kayıt aracının özelliğine göre bir veya ikisinin veya üçünün de manuel
olarak belirleneceği bir kayıt modunda istediğimiz özellikteki bir fotoğrafı oluşturmak için
değerleri belirleriz.
Her üç seçenekte de değerler birbirinin katları kadar etki ettiği için bir değerin değişmesi diğer
değerleri de o kadar kat etki edeceğinden hareketle biri değiştiğinde diğerinin ne kadar
değişeceğini hesaplamamız mümkün olacaktır. (Tablo: 4)
Örneğin, kayıt aracımız fotoğrafını kaydedeceğimiz çerçeve içindeki görüntünün ölçülerini,
pozlama süresi: 1/250, diyafram açıklığı f: 8 ve Işığa duyarlık ölçüsü ISO: 400 olarak göstermiş
olsun. Şayet pozlama süresi konunun çok hızlı hareketi nedeniyle 1/1000 değerine (daha kısa
süreli pozlama değerine) değiştirildiğinde ve Iso sabit tutulduğunda diyafram değerinin kaç
olacağını hesaplayabiliriz. ISO sabit tutulduğuna göre pozlama süresindeki değişikliğin ışığa
etkisine göre diyafram yine ışığa göre değişmesi gerekecektir. Pozlama süresini
değiştirebildiğimize göre kayıt aracımız ya manuel ya da pozlama süresi öncelikli moda

33
ayarlıdır. O halde ya diyafram değerini manuel olarak ayarlayacağız ya da aracımız diyafram
değerini otomatik olarak değiştirecektir.

ISO SÜRE DİYAFRAM ISO SÜRE DİYAFRAM


200 1/500 f: 5.6 = 200 1/60 f: 16
100 1/250 f: 8 = 400 1/250 f: 4
400 1/2000 f: 2,8 = 100 1/500 f: 2,8

Tablo 4: Değerlerden biri sabit tutularak diğerinden herhangi birini değerinin değiştirilmesinin diğerini etkileme
ölçüsü.

Acaba normal ışıklı bir fotoğraf için yeni diyafram değerimiz ne olacaktır. Cevap: ISO sabit
olduğu için bir değişiklik yapılmayacaktır. Pozlama süresi 1/250 den 1/1000 değerine kısalmış,
diğer anlamıyla ışık değeri süre 4 kat (4 durak) azalmış. Doğal olarak diyafram değerinin de 4
durak değişmesi, ışık miktarının 4 kat artırılması gerekir. Eş anlatımla sayısal değerin 4 kat (4
durak) değişmesi, Sayısal değerin 4 durak azaltılması (açıklığın 4 kat büyütülmesi) gerekir.
Tablodan (Tablo 2) baktığımızda diyafram değerinin 2 olacağı görülecektir. Şayet bu değeri
fotoğrafınız için uygun buluyorsanız deklanşöre basabilirsiniz. Çok açık diyafram değerinde ve
yakından kaydedilen fotoğraflarda ön ve arka tarafların net olmama olasılığı yüksektir. Bu konu
ile ilgili ayrıntılı bilgi Net Alan Derinliği bölümünde verilecektir. Buna benzer ölçüm ve
değerlendirmeler diğer değişkenler için yapılabilir ve sonuçlara göre fotoğraflar oluşturulabilir.
Eş değerdeki ölçümler sonucu fotoğraf bezer ışıklılıkta kaydedilir. Yalnızca fotoğraf çerçevesi
içine giren nesnelerin görüntüsel niteliklerinde değişiklikler (netlik, hareketlilik, noktacıklar)
oluşur.

Net Alan Derinliği


Fotoğraflara baktığımızda fotoğraf çerçevesi içinde olan nesnelerin bazılarının net bazılarının
belirginliğinin az, bazı fotoğraflarda ise tüm nesnelerin net (belirgin olduğunu görürüz. Bu
belirginlik veya belirginsizlik fotoğrafların anlamlarında farklılık yaratmaktadır. Bu tür
fotoğraflar bazen bilinçli bazen bilinçsiz (fotoğraf makinesinin tam veya yarı otomatik
modlarıyla çekim sonucu elde edilmiştir.
Oysaki fotoğraf kayıt araçları bünyesinde bulunan çekim modları ve ayar düzenekleri bizlerin
emrine sunulmuş farklı anlamlarda fotoğraf kaydetme seçenekleridir. Bazı ayar düzenekleri
vardır ki bunlar özellikle farklı fotoğraf oluşturmak için tasarlanmıştır.
“Net alan derinliği” ya da “net alan derinliği mesafesi” başlığı altında anlatılacak bu bölümde,
nesnelerin netlik kontrolünün hangi ayar düzenekleriyle nasıl sağlandığı açıklanacaktır.

34
Net Alan Derinliği Etkenleri
Fotoğraf kaydı çerçevesi içine giren, fotoğraf makinesine farklı uzaklıktaki nesnelerin
netliklerini etkileyen üç etkenden söz konusudur; Diyafram açıklığı, Objektifin odak uzaklığı
ve netlik yapılan nesnenin kayıt aracına uzaklığı.
Bu üç etken değiştirilebilir etkenlerdir; Diyafram açıklığını değiştirebiliriz, Farklı odak
uzaklıklı (bakış açılı) objektif kullanabiliriz, nesneye (nesnelere) yaklaşıp uzaklaşabiliriz ya da
çerçeve içine giren farklı nesnelere netlik yapabiliriz.
1- Diyafram Açıklığının Etkisi
Diyafram açıklığı net alan derinliği mesafesini ters orantılı olarak etkiler. Diğer söyleyişle
rakamsal değer büyüdükçe (diyafram deliği küçüldükçe) net nesnelerin sayısı artar (Fotoğraf:
33). Bu durum karanlık kutu ya da iğne deliği kutularla yapılan deneyler döneminde fark
edilmiş ve delik ne kadar küçük olursa kutunun içine giren ışıksal görüntünün belirginliğinin o
kadar fazla olduğu gözlenmiştir.

Çizim 8: Diyafram açıklığı küçüldükçe net olan nesnelerin sayısı artar.

35
Fotoğraf 33: soldaki fotoğraf f:2,8 diyafram açıklığı ile kaydedildi. Sağdaki fotoğrafın diyafram açıklık
değeri ise f:22.

2- Odak Uzunluğu Etkisi


Objektifler sabit ya da hareketli görüntü kaydeden araçların değişmez parçalarıdır. Odak
uzaklıklarının objektiflere nasıl özellik ve işlevsellik kazandırdığı objektifler konusunun
işlendiği bölümde ayrıntıları ile anlatıldı.

Çizim 9: Uzun odak uaklıklı objektifler kısa odak uzaklıklı obzektiflerden daha az net alan derinliği olan
fotoğraf kaydeder.

36
Kısa odak uzaklıklı objektifler normal ve uzun odak uzaklıklı objektiflere oranla nesneleri daha
geniş çerçeveden göstermekte ve nesneleri çerçeve içinde daha küçük olarak kaydedilmelerini
sağlamaktadır. Tersine olarak da uzun odak uzaklıklı objektifler normal kısa odak uzaklıklı
objektiflere oranla daha yakından göstermekte ve daha büyük kaydetmektedirler. Bu özellikleri
görüntü çerçevesi içine giren birbirinden farklı uzaklıktaki nesnelerin görüntü belirginliği
üzerinde de farlı etkisi olmaktadır.
Kısa odak uzunluklu (geniş bakış açılı) objektifler, uzun odak uzunluklu (dar bakış açılı)
objektiflere oranla daha fazla nesnenin net olmasına olanak sağlar. Uzun odak uzaklıklı
objektiflerle kaydedilen görüntülerde, netlik yapılan nesnenin ön ve arkasındaki nesnelerin
genellikle netsiz (flu) olması uzun odak uzaklıklı (dar bakış açılı) objektiflerin kısa odak
uzaklıklı (geniş bakış açılı) objektiflere göre daha kısa net alan derinliği uzaklığına sahip
olmalarından kaynaklanmaktadır. (Fotoğraf. 34)

Fotoğraf 34: solda 75 mm odak uzunluklu objektifle kaydedilen fotoğrafta tüm nesneler net. Sağda 210 mm odak
uzunluklu objektifle kaydedilen fotoğrafta ise yalnız ortadaki nesne net.

3- Konuya Uzaklığın Etkisi


Bir nesnenin uzaktan fotoğrafını kaydetmekle yakından kaydetmenin görünüm açısından en
önemli farkı nesnenin farklı büyüklükte kaydedilmiş olmasıdır.
Diğer fark ise asıl konu olan nesnenin önünde arkasında ve diğer taraflarında olan nesnelerin
farklılığıdır. Net alan derinli farklılığı olarak açıklamak gerekirse, netlik yapılan nesneye
yaklaştıkça önündede ve arkasında bulunan nesneler netsizleşir. Konudan uzaklaştıkça ön ve
arkada bulunan nesneler belirginleşir (Çizim: 10, Fotoğraf 35).

37
Çizim 10: Fotoğraf makinesi netlik yapılan konudan uzaklaştıkça net alan derinliği uzunluğu artar.

Fotoğraf 35: Soldaki fotoğrafta: öndeki nesneyenetlik yapımış. Diğer nesneler flu. Sağdaki fotoğrafta ise
arkadaki resmin soldakina göre daha net olduğu görülüyor.

38
Fotoğrafta Kompozisyon

Giriş
Fotoğrafı yapan belli bir amaç için kaydettiği fotoğrafın sınırları içine giren nesnelerin her
birinin bir değeri olması gerektiğini bilmelidir. Fotoğrafın anlamını çerçeve içindeki nesneler
ve bu nesnelerin bulundukları yerler belirler. Önceden tasarlanmış kompozisyona göre - ya da
deneyimler sonucu verilebilecek çabuk kararlara göre - yapılan fotoğraflar anlam kaygısı ile
oluşturulmuş fotoğraflardır. Ancak kompozisyonun doğru şekilde oluşturulabilmesi belirli
kurallara bağlıdır.
Peki, nedir “Kompozisyon “ ve “Kuralları” ?
Kompozisyon, dilimize Fransızcadan geçen bir sözcüktür. Mimarlıkta, güzel sanatlarda,
müzikte, edebiyatta ve birçok alanda kompozisyon vazgeçilmez bir unsurdur. Kompozisyon
nesneleri amaca uygun şekilde bir çerçeve içinde düzenlemektir. Herhangi bir fotoğrafa
bakalım. Fotoğraf tek bir insan, bir kafa ya da bir gözden oluşabilir. Ya da çerçeve içinde
onlarca nesne bulunabilir. Doğanın geniş bir bölümünü, onlarca insanı bir arada ya da tek bir
nesneyi fotoğraf çerçevemiz içinde yer almasını isteyebiliriz. Kompozisyon, işte bu nesne ya
da nesnelerin fotoğrafın neresinde nasıl bulunması gerektiğine karar vermek, fotoğraf
çerçevesinde en uygun yere yerleştirmektir.
Fotoğraf kaydında en önemli öğelerinden biri olan çerçeveleme, zihni çeşitli şekillerde uyarıp,
yönlendirmektedir. Her fotoğrafçının bir konuyu çerçevelemedeki tarzı farklıdır. İstanbul
Boğazı sayısız amatör ve profesyonelin fotoğrafına sayısız kez konu olmuştur. Ancak hemen
hiçbir fotoğraf birbirinin tıpkısı değildir. Çünkü her kişi İstanbul Boğazı’nı kendine göre bir
görüş açısı ile görüntülemiştir. Boğazın bundan sonraki fotoğrafları da kuşkusuz farklı
olacaktır.
İster bilerek isterse içgüdüyle ya da zorunluluktan o şekilde kaydedilmiş olsun, her fotoğrafta
farlı bir ışık, farklı bir açı, farklı bir net alan derinliği vs. vardır.
Tüm bu farklılıklar aynı zamanda fotoğrafların anlam ve iletilerindeki farklılıkları oluştururlar.
“İyi” bir kompozisyonun nasıl yapılacağını belirleyen kesin kurallar olmamasına karşın, en
azından “kötü” çerçevelememek için nelere uyulması gerektiğini gösteren kimi önerilerde
bulunulabilir.
Fotoğraf kompozisyonunda bazı ana kurallar vardır: Fotoğrafa bakıldığında öncelikli olarak
belirli noktalara odaklanılır. Fotoğrafın belirli bölgeleri öncelikli olarak bakılan yerlerdir. Bu
bölge ya da noktalara “altın noktalar” denir. (Fotoğraf: 36)
Fotoğraf karesini yatay ve dikey eşit aralıklı iki çizgi ile böldüğümüzde çizgilerin kesişme
noktaları dikkatimizin ilk önce odaklandığı noktalardır. Üst yatay çizgi ise ufuk çizgisini
oluşturur. Bu çizgi üzerindeki kesişme noktaları da dikkatin yoğunlaştığı yerlerdir. Ancak
bunları kesin kurallar olarak görerek nesneleri o bölgelere yerleştirme uğraşısı içinde olmak
bazen diğer nesnelerin önemsenmelerini göz ardı edebilir. Bu da fotoğrafta boşluklar
yaratabilir. Bu nedenle, nesneleri bulundukları yere göre de doğru açı, doğru perspektif, doğru

39
ışık, doğru keskinlik, doğru netlik kullanarak diğer nesnelerle uygun orantı, denge, sadelik,
bütünlük gözeterek kaydetmek gerekmektedir.
Fotoğraf kaydetme sırasında doğal görüntü kaynakları (efektleri) olan, ışık, rüzgâr, yağmur,
kar, sis, uzaklık, zaman vb. unsurlardan yararlanabilmekteyiz. Bunun yanı sıra yapay kaynaklar
fotoğrafta anlam yaratabilmemiz için yardımcı olanaklardır. Filtreler yardımıyla fotoğraf
çerçevesinin tamamına ya da bir bölümünde farklı etkiler yaratabiliriz. Günümüz bilgisayar
programları yardımıyla, kayıt sonrası elde edilen görüntüler üzerinde istediğimiz değişiklikleri
yapma olanağı bulunmaktadır.

Fotoğraf: 36

Fotoğraf kompozisyonunu oluşturan nesne ya da nesnelerin fotoğraf çerçevesi içine anlam ifade
edecek şekilde yerleştirilme biçimlerine göre, L, S, Y, üçgen, simetri, dairesel kompozisyon,
vb. isimlendirilmektedir.
Birçok şeyde olduğu gibi fotoğraf yapma uğraşı da sonuçta beğenilme amacı taşır. Gerek kendi
yaptıklarımızın gerekse izlediklerimizin beğenilir olması insana doyum sağlar. Halk arasında
“zevkler ve renkler tartışılmaz” deyimi herkesin haz duyduğu şeylerin farklı olacağı anlamına
gelse de, beğeni olabilmesinin de ortak bazı koşulları bulunmaktadır.
Fotoğraf 36’da görüldüğü gibi fotoğrafı 9 parçaya bölen çizgilerin kesişim noktalarının olduğu
dairesel olarak gösterilen fotoğrafın altın alanlarına yerleştirilen objeler daha dikkat
çekicidirler. Diğer bir söyleyişle önemli objeler fotoğraf çerçevesinin bu bölgelerine
yerleştirildiğinde doğru karar verilmiş olur. Bir fotoğraf çerçevesi içinde bulunan her objenin
mutlaka o fotoğrafa bir katkısı olmalıdır. Gereksiz nesneler fotoğrafın değerini azaltır ve asıl
anlamında uzaklaştırır.

40
Fotoğrafçılık alanında bu düzenlemeler, doğal ve yapay olarak iki biçimde yapılabilir.
1- Doğal Düzenleme
Doğada gözümüzün görebildiği çok geniş bir alan ve bu alan içinde çok farklı nesneler vardır.
Bu nesnelerin bazıları bizim için görsel güzellikler taşır. Doğadaki bu varlıkların bazılarının
ayrı ayrı bazılarının da bir arada bir çerçeve içinde bizim için farklı anlamları oluşur. İşte bu
anlamlılıkları fotoğraf olarak kaydetmek arzusu güderiz. Örneğin güneşin doğuşu veya batışı.
Ya da güneşin batışı ile birlikte deniz, orman, dağlar veya insanların birlikte kaydını yapmak
isteriz.
Bu tür bir fotoğrafı kaydetmek için bizim doğayı yönlendirmemiz olası değildir. Ancak güneşin
batışını izleyerek doğanın bu görüntüyü oluşturmasını bekleriz. Ya da çerçevemiz içine girecek
doğadaki varlıkların on anda bulundukları yerdeki seçimini hareketlerin devamını tahmin
ederek yapabiliriz.(Fotoğraf: 37)

Fotoğraf: 37

2- Yapay Düzenleme
Fotoğrafın konusundan, çerçeve içine girecek nesnelere ve nesnelerin çerçeve içindeki
yerleşimlerine kadar her şeyin fotoğraf yapıcısı tarafından düzenlenmesidir. Bu tür
düzenlemelerde stüdyo fotoğrafçılığında olduğu gibi iç ve dış mekânlarda ışık düzeninden
insanların duruşlarına kadar fotoğrafçının müdahalesi vardır. Poz verdirme veya poz verme
olarak adlandırabileceğimiz bu düzenlemede, insanlar gibi diğer nesnelere de bir bakıma poz
verdirme söz konusudur. Fotoğraf yapıcısının istediği kişiler, istediği nesneler, fotoğraf
yapıcısının istediği mekânda onun isteğine göre yerleşirler. Bu düzenlemelerden iyi bir fotoğraf
oluşabilmesi için kuşkusuz yeterli fotoğraf bilgisi gerektirir. (Fotoğraf: 38)

41
Yapay düzenleme, daha çok düğün, anı fotoğraflarında görüldüğü gibi, sanatsal fotoğrafçılıkta
da söz konusudur. Deneysel ve soyut fotoğrafçılığın da yapay fotoğrafçılık olduğunu
söyleyebiliriz.

Fotoğraf. 38)

Fotoğraf bir iletişim aracıdır. Bir kitle iletişim aracıdır. Bu nedenle fotoğraflar birçok bilgi
içerir. Kompozisyonun bu anlamda da fotoğraf yapımında önemli yeri vardır. Fotoğrafla
anlatımın doğru olabilmesi için doğru kurgulanmış olması gereklidir.
Fotoğrafla anlatım iki türde olabilir; Doğrudan anlatım, dolaylı anlatım. Bunu düzanlamlı
fotoğraflar ve yananlamlı fotoğraflar olarak da söyleyebiliriz.
1- Düzanlamlı Fotoğraf (Doğrudan anlatım)

Fotoğraf: 39

42
Fotoğraf içindeki nesnelerin kendileri ve yerleştirilme durumlarına göre yapıcısı ve bakanlar
tarafından faklı anlamlarda ifade edilmezler. Ağaç ağaçtır, insan insan, ev de ev. Bu anlatım
daha çok haber fotoğraflarında, anı fotoğraflarında ve belge fotoğraflarında görülmektedir.
(Fotoğraf. 39)
2- Yananlamlı Fotoğraf (Dolaylı anlatım)
Fotoğraf içinde kullanılan nesneler asıl anlamlarından başka alamlar taşırlar. Bu tür fotoğraflara
simgesel anlatımlı fotoğraflar da denilmektedir. Sanatsal yapıtlarda veya bir kişiyi, durumu
veya olayı eleştirmek, o olay hakkında düşündürmek için yapılan fotoğraflardır. Bu fotoğraflar
ya doğadan bir parça olarak seçilir veya yapay olarak düzenlenirler. Ya da fotoğraf düzenleme
programları ile pozlama, baskı aşamalarında da gerçekleştirilebilir. (Fotoğraf. 40, 41)

Fotoğraf: 40, Hangi Yol Fotoğraf 41: Köprüde Balık Tutmak Yasaktır

Fotoğraf 40’da heykel ile yol yön tabelası, 41’de ise balık tutanlarla uyarı yazısı birbiriyle
ilişkilendirilerek asıl durumlarından farklı olarak anlamlandırılmışlardır.

43
Fotoğraf çerçevesi içine
yerleştirilecek nesneleri seçimi ve
düzenlenmesi ile ilgili bir diğer
önemli konu da fotoğrafın yatay mı
yoksa dikey mi kaydedileceğidir.
Kaydedilecek görüntüye çıplak gözle
ve fotoğraf makinesinin gözüyle
baktığımızda, dikey ya da yatay
olarak nelerin nasıl göründüğünü
gözlemlenmelidir. Daha sonra
bakaçtan (vizör) veya ekrandan kayıt
aracı gözüyle çerçevelenir; Yatay
olarak baktığımızda sağ ve soldan,
dikey olarak baktığımızda ise
yukarıdan ve aşağıdan daha fazla
alan gözlemlenir. Bu farklı
bakışlarda çerçeve içine giren gerekli
ve gereksiz nesnelerin durumuna
göre pozlama yönü belirlenir. Fakat
her iki yönlü kayıt yapmak daha
doğru bir davranış olacaktır.
Fotoğrafı oluşturduktan sonra
kullanım yerine göre her ikisi de
gerekli olabilir.(Fotoğraf: 42, 43)
Fotoğraf. 42

Fotoğraf. 43

44
Bir başka karar durumu da fotoğrafların siyah beyaz veya çok renkli kaydedilme seçenekleridir.
Daha çok renkli kayıt gerçekleştiriliyor olsa da, sanatseverler konuya göre siyah beyaz
kaydetmeyi de tercih etmektedirler. Böyle bir tercih söz konusuysa önceki anlattıklarımızdan
biraz daha farklı bilgi birikimi gerekecektir.

Fotoğraf: 44

Fotoğraf: 45

45
Konunun gerçek renklerinin siyah beyaza dönüştüğünde görüntüde detayların kaybının ne
olacağının bilinmesi gerekmektedir. Çünkü tüm nesneler en açık griden (beyaz) en koyu griye
(siyah) bir renk yelpazesi içinde kaydedilecektir. Bazı farklı renkler gri ölçeğinde aynı derecede
yer aldıklarından fotoğrafta benzer tonda kaydedilecek, şayet bitişik durumda iseler bir bütün
olarak detay kaybedilerek fotoğrafta yer alacaklardır. Fakat bazı fotoğraflar çok renkli yerine
siyah beyaz olarak kaydedildiklerinde daha anlamlı olabilir.
Siz kaydedecek olsaydınız, seçiminiz 44’mü yoksa 45’ mi olurdu?

Fotoğrafta Perspektif
Resim ve fotoğraf gerçek dünyanın çok boyutluluğunun bir yüzey üzerine iki boyutlu olarak
görselleştirilmesidir. Bu durum sinemada ve televizyonda da benzerdir.
Gerçek evrende aynı boyuttaki nesnelerin bize yakın olanları uzaktakilere oranla büyük
görünürler. Tünelin girişi trenlerin otomobillerin girebileceği kadar büyük olduğu halde diğer
ucu çok küçük görünür. Rayların çok uzaklarda birleşiyormuş gibi görünmeleri yine
uzaklaştıkça küçük görünme durumundan kaynaklanmaktadır. Tüm bunlar “Perspektif”
sözcüğünün tanımına karşılık gelir. Bir tür görünüştür.

Fotoğraf: 46

Ancak hiçbir zaman, bir gökdelenin tepesinden aşağıdaki insanları gördüğümüzde onların
gerçek boyutlarının karınca kadar olduğunu düşünmeyiz. Ya da tünelin öbür ucunda arabaların
sıkışıp kalacak diye bir yanılgı içinde olmayız. Nesnelerin doğadaki gerçek durumlarını

46
bildiğimizden iki boyutlu görselleştirilmiş hallerini üç boyutlu olarak düşünür ve öyle algılarız.
Şayet bu yapıtlar bir usta elinden çıkmış ise gerçeğe daha yakın duyumsama içinde oluruz.
Gerçeğe yakın duyumsama doğru perspektifte çizim veya kayıt oluşturmakla gerçekleşir.
Rönesans döneminde sanatçılar doğru perspektifte çizimler gerçekleştirebilmek için çeşitli
aygıtlar geliştirdiler. Camera obscura ve objektifin bulunuşu ile birlikte artık çizimler gerçek
oranlarıyla resmedilir oldu. Fotoğraf kayıtlarında da aynı görünümle karşılaşırız. Fotoğraf
makinesi objektifi aracılığı ile perspektif bir görüntü kaydeder. (Fotoğraf: 46)
Perspektifin fotoğrafta gerçekliği yansıtması, diğer söyleyişle doğru algı yaratması, ışık,
kantrast, belirginlik ve bunlar gibi unsurların dengeli kullanılması ile mümkündür.

Fotoğraf : 47

47
Fotoğraf Kolay Kayıt Modları

AUTO (Otomatik): Tam otomatik mod olarak da bilinir. Bazı fotoğraf kayıt araçlarında yeşil
çerçeveli dikdörtgen veya çerçeve içinde A+ şeklinde gösterilir (fot: 14-15). İlk kez fotoğraf
kaydı yapmaya başlayanlar için vazgeçilmez bir seçenektir. Çünkü bakaçtan (vizör) veya
ekrandan gördüğümüz çerçeve içindeki görüntünün her türlü ışıksal değerleri makinenin
yazılımında bulunmaktadır. Makine ayarları bizim yerimize yapar. Bize yalnızca makineyi hiç
sarsmadan tetiğe (deklanşör) basmak kalır. Tetiğe basma anında (yarım basma), ışık değerleri
ve autofocus modunda olan objektifin netlik ayarı otomatik olarak yapılarak tetiğe tam basım
ile fotoğraf oluşturulur. Şayet ışık yetersizse flaş otomatik olarak devreye girer. Bu modda
sorulardan biri hareketli konuların çoğu zaman netsiz, sürüklenmiş olarak kaydedilmiş
olmasıdır. Bu mod daha çok durağan nesnelerin fotoğrafları için uygundur.
P (Program): Program modu bazı ayarları değiştirmenize izin veren bir moddur. Örneğin
diyafram, kayıt süresi, ISO değeri gibi ayarları belirleyebilirsiniz. Ancak bu ayarlardan bir veya
ikisini belirlediğinizde kaydedilecek konuya göre diğerlerini makine ayarlar. P modunda Flaş
manuel konumdadır, engellenebilir veya aktif edilebilir. (fot: 14-15).
S veya Tv ( Kayıt Süresi Önceliği) : Görüntünün kaydedilme süresinin kullanıcı denetiminde
olduğu bir seçenektir. Konunun özelliğine göre çok kısa süreli veya uzun süreli kayıt yapılabilir.
Hareketli bir konudan donmuş veya sürüklenmiş izlenimde fotoğraf elde etmek için bu
seçenekten yararlanılabilir (fot: 14-15). Spor karşılaşmalarını veya otomobil yarışlarını belirgin
olarak kaydetmek için kısa kayıt sürelerine, diğer ifade ile 1/500, 1/2000 gibi S,Tv ayarlarına
gereksinim vardır.
A veya Av (Diyafram Aralığı Önceliği): Diyafram aralığının seçiminde kullanıcıya öncelik
tanınan bir ayar seçeneğidir (fot: 14-15). Daha çok alan derinliği elde etmek için kullanılan bu
düzenek istenilen nesnelerin belirginliğini sağlamak için yararlı olmaktadır.
M (Manuel): Tüm ayarların kullanıcı tarafından yapılabildiği bir seçenektir (fot: 14-15). Kayıt
süresinden diyafram açıklığına, flaş ayarından ISO seçeneğine kadar tüm ayarları kullanıcı
girebilir. Tabii sonuca katlanmak şartıyla. Çünkü bakılabilir bir fotoğraf gelişi güzel
ayarlamalar sonucu oluşmaz. Fotoğraflanacak konunun tüm özelliklerine göre ayarlar uygun
olmak zorundadır.
U veya C: Birçok gelişmiş fotoğraf makinesinde bulunan bu modlar kişiye özel mod yaratma
olanağı verir (fot: 14-15). Kullanıcı fotoğraf makinesinde bu tür mod seçeneklere sahipse çok
kullandığı çekim ayarlarını bu modlara yükleyerek benzer konuları fotoğraflamak için otomatik
olarak kullanabilir.
B (Bulp): Uzun Süreli Kayıt: Gece gökyüzünü fotoğraflamak, şimşek yıldırım fotoğrafları
kaydetmek veya pozometrenin verdiği uzun pozlama değerlerine uygun hareket etmek için B
modundan yararlanabiliriz. Bu modda iken deklanşöre (tetik) bastığımız sürece kayıt (pozlama)
sürer. Parmağımızı tetikten çekince kayıt sona erer. Uzun süreli kayıt sırasındaki
rahatsızlıkların bilinmesi sonucunda üreticiler uzaktan kumanda ile kayıt seçenekleri
geliştirmişlerdir. Bu seçenekte fotoğraf kaydederken mutlaka tripot kullanılmalıdır.

48
A-DEP: Gelişmiş sayısal fotoğraf makinelerinin tetiğine yarım basıldığında belirlenmiş
ayarları yapar. Tam basıldığında bu ayarlara göre görüntüyü kaydederek fotoğrafı oluşturur. A-
DEP seçeneğinde deklanşöre yarım basıldığında çerçeve içine giren nesnelerin bazılarının
üzerinde ışık noktaları görülür. Bunun anlamı üzerinde ışık noktalarının bulunduğu nesnelerin
netlik alanı içinde olduğudur. Bu üzerinde ışık yanan nesnelerin konumuna göre makine
diyafram ayarını otomatik olarak yapar. Tüm bu nesneler fotoğrafta net olarak görünürler.
MAKRO (Yakın Çekim): Daha çok çiçek ve böceklerin ayrıntılı kayıtları için kullanılır.
Nesneler görüntüsünün 1/1 veya 10 kata kadar büyüterek kaydedillen görüntüler makro fotoğraf
olarak adlandırılır. Lale veya çiçek motifi simge olarak kullanılır (fot: 14-15). Nesnelerin ön ve
arkaların bulanık, netsizdir. Diğer anlamda net alan derinliği çok sınırlıdır.
PORTRE: Yakın çekim seçeneklerindendir. Portre çekiminde vücudun ağırlıklı olarak baş
bölgesinin çerçeveyi doldurur. Bu tür bir fotoğraf görüntüsü içinde ya makineyi konuya
yaklaştırmak ya da yaklaştırıcı özelliği olan bir objektif kullanmak gerekir. Bu modda çekilen
fotoğraftaki görüntü portre çok belirgin ön ve arka fon ise netsizdir. Makro çekim kadar olmasa
da net alan derinliği azdır. Mod kadranı veya menü üzerinde bir erkek veya kadın figürü ile
belirtilir (fot: 14-15). MANZARA: Bir dağ resmiyle gösterilen otomatik manzara fotoğraf
kayıt modu geniş ve uzak konuların görüntülerini kaydetmede kolaylık sağlar. Bu tür
fotoğraflarda tüm nesneler nettir. Fotoğraf kayıt ayarlarında diyafram en kısık ayarına
getirilmiştir bu nedenle fotoğraftaki her yer nettir.
GECE: Az ışıklı ortamlarda nitelikli fotoğraf kaydı yapmak kolay değildir. Flaş kullanılmadığı
ortamlarda kayıt süresi uzun olduğundan hareketli nesnelerin belirgin fotoğraflarını elde etmek
zorlaşır. Bu nedenle makine otomatik olarak flaşı devreye sokar. Şayet bu modda flaşı devre
dışı bırakarak kayıt yapacaksak o zaman tripot kullanarak makinenin sarsılmasını önlemeliyiz.

Fotoğraf 48: Anadolu Üniversitesi’nden Bir Gece Görünümü

49
FLAŞ: İyi bir fotoğrafın bir özelliği de ışıkla doyurulmuş olmasıdır. Nesneleri görülebilir
kılmak için ortamın ışığı yeterli değilse o zaman yardımcı ışık kaynaklarına ihtiyaç duyarız. Bu
ışıklardan biri de fotoğraf kayıt araçlarının üzerine sabitlenmiş olan flaş sistemleridir. Bu flaşlar
birçok modda otomatik olarak devreye girer. Bazı modlarda ise devreden çıkarılır veya aktif
olması sağlanır. Flaşın simgesi genel olarak şimşek işaretidir. Şayet şimşek bir çizgi ile
bölünmüş olarak belirtilmişse flaşsız kayıt anlamına gelir.
HAREKET, SPOR: Kayıt çerçevemiz içinde kalan hareketli nesnelerin hareket hızını tahmin
ederek, keskin hatlarla net veya sürüklenmiş bir görünümde pozlamak için bu moddan
yararlanabiliriz. Uzun süreli kayıt ayarları hareketli nesneleri sürüklenmiş olarak fotoğrafta yer
alacaktır. Spor karşılaşmalarını veya otomobil yarışlarını belirgin olarak kaydetmek için kısa
kayıt sürelerine, diğer ifade ile 1/500, 1/2000 gibi S,Tv ayarlarına gereksinim vardır. (fot: 14-
15).
SCENE (SCN): Küçük tip bakaçsız makinelerden gelişmiş profesyonel sayısal fotoğraf
makinelerine kadar birçok modelde bulunan bu özellik farklı ortamların fotoğraflanmasında
kolaylıklar sağlar. Örneğin, sahil, kar, havai fişek, gece, portre vs. Mod kadranı üzerinde
olmayan birçok otomatik fotoğraf oluşturma modları bu seçenek altında LCD ekrandaki menü
tablosundan seçilebilir (fot: 14-15).
CA (Yaratıcı Otomatik): Gelişmiş yarı profesyonel sayısal fotoğraf makinelerinde konulmuş
olan bu özellik, fotoğraf makinesi kullanıcısına farklı manuel ayar olanakları tanımaktadır. Flaş,
parlaklık, diyafram, fotoğraf stilleri ve sürekli çekim, zamanlayıcı, uzaktan kumanda gibi
sürücü modlarını kullanma imkanı verir (fot: 14-15).
HDR (Yüksek Dinamik Aralık): Makine art arda 3 kayıt yapar. Işık dengesizliklerini ortadan
kaldırarak tek bir fotoğraf oluşturur. Bu nedenle HDR modunda kayıt yaparken makinenin ve
konunun hareketsiz olması gerekir. Ancak deneysel çalışmalar yapmak isteyenler için farklı
fotoğraf olanakları sunabilir (fot: 14-15).

Fotoğraf 49: Fotoğraf makinesi ile HDR modunda kayıt yaparken makine sallanırsa ya da konu hareket
ederse yukarıda sağdaki fotoğraf gibi bir üst üste pozlama yapılmış fotoğraf oluşur.

Fotoğraf kaydı yapan modların ve kayıt türü ayarlarının bir kısmı fotoğraf makinesinin gövdesi
üzerinde bulunan kadrandan değil, menü düğmesiyle ekranda izlenerek ayarlanabilir. Cep
telefonlarında yine tüm ayarlar ekran üzerinde izlenerek yapılır.
Ekran üzerinde görebileceğimiz bu fotoğraf kayıt türlerinden bazıları aşağıda belirtildi.

50
RAW: Basit anlatımla sıkıştırılmış fotoğraf kayıt dosyasıdır. Bu modda kaydedilen fotoğraflar
sıkıştırılmış olarak RAW dosyaları içine atılır. Sıkıştırılmış veya işlenmemiş fotoğraf da
diyebileceğimiz bu kayıtlar özel yazılımlar olmadan görülemez ve kullanılamaz. Günümüzde
yüzlerce faklı RAW dosya biçimi bulunmaktadır. Bu durum uyumluluk sorunu yarattığı için
ortak bir dosya biçimi kullanma önerileri gündeme gelmiştir. Adobe firmasının piyasaya
sürdüğü DNG sıkıştırılmış ham görüntü arşiv formatı birçok fotoğraf makinesi üretici firma
tarafından kullanılmaktadır.
PANORAMİK (PANAROMA): Objektifin görüş açısı içine sığmayan alanlarında aynı
fotoğraf kaydı içinde yer almasını sağlayan bir kayıt özelliğidir. Fotoğraf makinemizin veya
telefonumuzu fotoğraf çekme konumundayken panoramik (panorama) moduna getirip istenilen
genişlikte (açıda) kayıt yapabilir. Normal fotoğraf çekiminde gibi ya da video kayıt gibi tetiğe
(deklanşör) basılıp bırakılır, paralel ve sarsmadan dönme yaparak istenilen konuma gelince
yeniden tetiğe basılarak kayıt sonlandırılır. Dönüş yapılan açı içine giren tüm alan fotoğraf
olarak kaydedilir (fot: 15).

Fotoğraf 50: Samsung J7 telefon ile 200 derece pannaromik kayıt.

SERİ (ART ARDA) ÇEKİM: Fotoğraf kayıt makineleri güç açık ve fotoğraf çekim seçeneği
aktif durumda tetiğe basıldığında bir poz kayıt yapar ve işlem sonlanır. Genellikle fotoğraf
kaydı bu süreç doğrultusunda işler. Ancak bazı özel durumlarda tetiğe bastığımız anda birden
fazla ses duyar ve birden fazla kayıt yaptığına tanık oluruz. Örneğin, HDR modunda üç kayıt
yapılarak (fotoğraf makinelerinde) tek bir poz içinde iyi yönler birleştirilir. Ancak farklı bir tür
ayar bize art arda biden fazla fotoğraf kaydı yapma olanağı veriyor. Seri pozlama özelliği olan
fotoğraf makineleri ve cep telefonları, aracın kayıt düğmesine bastığımız sürece pozlama art
arda sürer. Her makinenin saniyede kaç fotoğraf kaydı yaptığı kullanım kılavuzlarında belirtilir.
Bazıları saniyede 10 adet veya daha az daha çok fotoğraf kayıt yapabilmektedir (fot: 14-15).

51
Kaynakça
Bodur, Feyyaz. (2005). Fotoğrafın Tarihi, Tablet Yayınevi, Konya.
Bodur, Feyyaz. (2016). Fotoğraf Tarihi, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
yayınları (Edit. Feyyaz Bodur), Eskişehir.
Bodur, Feyyaz. (2016). Temel Fotoğrafçılık Bilgileri, Yayınlanmamış Ders Notları, Eskişehir.
Boubat, Edouard. (1992). Fotoğraf Sanatı, Türkçesi M. Nejat Özcan, İnkılap Yayınları,
İstanbul.
Büker, Seçil. (1985) Sinema Dili Üzerine Yazılar, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara,
Derman, İhsan. (1989). Fotoğraf ve Gerçeklik, Anadolu Üniversitesi Yayınları Yayn No: 326,
Eskişehir.
Freud, Giséle. (1980). Fotoğraf ve Toplum, (Çev. Şule Demirkol), Sel Yayıncılık, İstanbul.
Hannavy, John. (2008). Encyclopedia of nineteenth-century photography, editor John
Hannavy, Routledge, New York.
İkizler, Emre. (2013). Sayısal Fotoğraf Makineleri, Editör M. Zafer Arıcan, Anadolu
Üniversitesi yayınları, Eskişehir.
Kalfagil, Sabit. (1981). Fotoğraf Sanatında Kompozisyon, Fotoğraf yayınları, İstanbul.
Kılıç, Levent. (2014). Temel Fotoğrafçılık, Editör Zeki Ceyhan, Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesi yayınları, Eskişehir.
Kılıç, Levent. (2007). Fotoğrafa Başlarken, Üçüncü basım, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara.
Kılıç, Levent. (2008). Fotoğraf ve Sinemanın Toplumsal Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları,
Ankara.
La Puerta Abierta - Açık Kapı, Belgesel, Türkçesi Simber Atay, Yayın tarihi TRT-2
Televizyonu, Ocak 1992.
Newhall, Beaumont. (1994). The History of Photography, beşinci basım, The Museum of
Modern Art, New York.

52

You might also like