You are on page 1of 125

T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AFRODİSİAS BİZANS DÖNEMİ


HEYKEL OKULU
(Sanat Tarihi Yüksek Lisans Tezi)

HAZIRLAYAN
YASEMİN SUNER
90/6255

YÖNETEN
YARD.DOÇ.DR.MEHMET İ.TUNAY

İSTANBUL
1993
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ
ı. GİRİŞ 1
A. Coğrafyası 2
B. Tarihçes 3
c. Mrodisias Kazıla 8
n. AFRODİSİAS HEYKEL OKULU 20
A. Mrodisias'm İmzah Heykeltraşları 23
B. Heykeltraşlarm Atölyeleri 27
c. Heykeltraşlarm Çalışmaları 29
m. KATALOG 32
IV. KARŞILAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME 64
v. SONUÇ 72
VI. DİPNOTLAR 75
VII. KISALTMA CETVELİ 80
VIII. BİBLiYOGRAFYA 87
IX. RESiM LİSTESİ 92
ÖNSÖZ

Türkiye'nin olağanüstü zenginlikteki arkeoloji kalıntıları içerisin-


de sanat ve güzelliğe adanan Afrodisias antik kentinin kazıları yüzyılın en
önemli arkeoloji çalışmalarından biri olarak dikkat çekmektedir. Devam
etmekte olan Afrodisias kazılarıyla her dönemin sonunda eşsiz güzellikte
eserlerle karşılaşılmakta ve bu eserler etkileyici Afrodisias heykeltraşlık

okulunun birer kanıtını oluşturmaktadırlar. O dönem heykeltraşlarının

sanata olan katkılarını araştırmak çalışmamdaki heyecanı sürekli kılmıştır.

Tezimin Afrodisias Heykelciliği konusuna yeni bir bakış açısı

getirmesini umuyorum. Bu tezi hazırlarken yaşadığım heyecana çalışmayı

okuyacak olanları da ortak etmekten büyük mutluluk duyacağım.

Zevkle araştırdığım bu konuda bana çalışma fırsatı veren, ayrıca

bazı sebeplerden dolayı tamamlanması geciken bu tezin uzamasını anlayış­

la karşılayan değerli hocam Yard.Doç.Dr. Mehmet İ.TUNA Y'a ve hiç bir


fedakftrhktan kaçınmayan sevgili dostlarıma teşekkür ederim.
1

I. GİRİŞ

Afrodisias adını Tanrıça Afrodit'den alan bir kült bölgesi, bölge-


de bulunan mermer yatakları ve o dönemin yetenekli sanatçıları sayesinde
önemli bir heykeltraşlık merkezi olmuştur. Anadolu ve Akdeniz yöresinin
bu en etkin heykeltraşlık okulu bölgede altı yüzyıl varlık göstermiştir. Bu
güne kadar sürdürülen kazılar bu tarih zenginliğinin boyutları hakkında biz-
lere fikir vermektedir.

Tezin konusunu Afrodisias'taki bu heykeltraşlık okulunun IV.


yüzyılın 2. yarısı ve V. yüzyıl süresince yapmış olduğu heykeller ve bu hey-
kellere ait parçalar oluşturur. Bu malzeme İstanbul Arkeoloji Müzesi, Afro-
disias Müzesi ve birer tane olmak üzere Brüksel Musees Royaux du Cınqu­

antenaure ile Bostan Museum of Fine Arts'da bulunmaktadır. Afrodisias


Müze deposunda ilgili döneme ait çok sayıda heykel parçası bulunmakta,
fakat bunlar müzenin yetersizliği nedeniyle sergilenememektedir. Devam
eden kazılar nedeniyle tezin malzemesi yeni bulunacak heykeller ya da hey-
kel parçalarıyla değişebilir. Bu durum gözönüne alındığında çalışmanın

tamamlanmış olduğunu söyleyemeyiz.

Bu çalışmayı hazırlarken yurt dışındaki iki müzede bulunan hey-


kel başları hariç, eldeki malzeme yayınlanmış olduğu çeşitli kaynaklarda ve
ilgili müze kataloglarında araştırıldıktan sonra yerinde incelemelerde bulu-
nularak bir sentez halinde sunulmuştur.
2

A. COĞRAFYASI

Afrodisias Aydın ilinin Karacasu ilçesinde, deniz seviyesinden


yaklaşık 600 m. yukarıda, bol yağış alan yüksek bir yaylanın güney doğusun­

da yer almaktadır(!). Doğuda Baba Dağ (Salbakos) batıda Madran Dağları­

nın son kısımları olan Karıncalı Dağ bulunmaktadır. Baba Dağ tepeleri
kuzeye doğru uzanır, en kuzeydeki kısımları Çubuk dağları ismini alarak
15 km kuzeyde dar bir boğaz meydana getirirler. Bu dağlar tamamen meşe­

lik ve fundalıktır. Bu görünümüyle yayla üç taraftan aynı yükseltide dağlar­

la çevrelenmiş kapalı bir havza gibidir. Baba Dağlarından aşağı akan bir
takım nehirler Karacasu-Afrodisias kolunun İzmir-Denizli yolu ile çatallaş-
. tığı yerin civarında Başaran yakınlarında Menderes nehrine dökülen ve
bugün Dandalas diye bilinen bir nehir ayağı oluştururlar. Yayladan geçen
Dandalas çayı burayı güneyden ve batıdan çevrelemektedir. Geyre köyünün
güneyine kadar Geyre Çayı adını taşımaktadır~

Eski kentin bulunduğu alan güneybatıya doğru hafif meyilli bir


düzlüktür. Buradaki iki yükselti yaklaşık 24 m yüksekliğindeki Akropol
tümseği ve yaklaşık 13 m yükseklikteki Pekmez tepeciğidir.

Bölgedeki sürekli yağmurlar dolayısıyla çok sayıdaki derelerle


bunların dağlardan getirdiği alüvyonlar, yaylanın bereketli olmasını sağla­

maktadır. Afrodisiaslılar verimli toprağı en iyi biçimde işlemişler, sadece


sanat eserleri ile değil ziraat ve şarapları ile de ün sahibi olmuşlardır(2).
3

B. TARİHÇESİ

Afrodisias Türkiye'nin güney batısında, eski çağlarda Karya ola-


rak adlandırılan bölgenin içinde bulunur. Günümüzde İzmir'den 230 km
güney batıda olan Afrodisias, Aydın ilinin Karacasu ilçesine bağlı Geyre
köyündedir. Kent adını doğa, aşk ve verimlilik tanrıçası Afrodit'den alır.

Afrodisias adı geç bir çağda, muhtemelen İ.Ö. il.yüzyılda kullanılmaya baş­
lanmıştır. Eski kaynaklar Afrodisias'ın Hellenistik dönem öncesi adı ve
eski tarihi ile anıtlarına ait bilgiler vermemektedir. Yörenin ilk yerleşmele­
ri ile ilgili konular ancak son kazılarla açıklığa kavuşturulabilmiştir(3 ). Bu
buluntulara göre yöreye ilk yerleşimin Neolitik Çağ'da başladığı görü-
lür( 4 ). Akropol kolonisinin şüphe uyandıracak kadar düzgün olması ve
burada yapılan araştırmalarda çakmaktaşı ve obsidyen aletlerin mevcudiye-
ti Prof.Kenan Erim'in bu yörede kazı ve araştırma yapmasına yol açmıştır.

1960'lı yıllarda tranşelerden birinde prehistorik katlara ulaşılmıştır(5).

Daha sonra yapılan araştırmalar sonunda Afrodisias'ta Geç Neolitik Çağa

giden buluntular ele geçmiştir. (M.Ö. 5800). Bunların yanısıra Geç Kalkoli-
tik ve Erken Bronz Çağı (M.Ö. 4360-2800) buluntularına da rastlanmıştır.
Prehistorik Çağa ait diğer buluntular ise İlk Tunç il (2600-2500), İlk Tunç
111 (2500-2400) ve Orta Tunç (2400-2200) çağlarına aittir. Tepenin Tunç
Çağı yerleşmesinin üstündeki tabakalanmaları özellikle çanak çömlekçe
zengin olan iki Bizans yapı katı ve bir Türk tabakası teşkil etmektedir(6).

V. yüzyılda eski kentlerle ilgili bir kitap yazan geç dönem yazar
ve dilbilimcisi Bizanslı Stephanus'a göre şehir, Yunanistan'dan gelen
Pelasg ve Anadolu'nun yerli halkı olması kuvvetle muhtemel Lelegler tara-
fından kurulmuş ve Lelegapolis adını almıştır(7). Daha sonra Asur'un yarı

tarihsel yarı mitolojik kralı Ninos'tan türemiş bir ad olan "Ninoe" ismini
almıştır(8). Afrodisias isminin Büyük İskender'den ve Anadolu'ya Yunan
kültürünün daha etkin olarak yerleşmesinden sonra kullanılmaya başlandı­

ğı düşünülebilir(9). Burada erken dönemlerden itibaren tapınılan tanrıça

zamanla Yunan Afrodit'i ile birleşerek şehre ismini vermiştir.


4

Son araştırmalardan anlaşılacağı üzere l.ö. 1200'de Ion şehirleri


kurulurken Afrodisias'ta köy yerleşmesinden daha ileri bir site bulunmak-
taydı. Yunan tesiri şehre ancak 1.ö. 1100-1000 yıllarında girmeye başlamış­
tır{l0). Bundan sonra devamlı gelişen ve Afrodit kültünün giderek yerleşti­
ği şehir hakkında arkaik ve klasik dönemlere ait (İ.Ö. VII., IV. yüzyıllar)
bilgiler azdır. Bölge İ.Ö. 546 yılında Perslerin istilasına uğramış, 1.ö. 333
yılında Hellen Krallığı'nın sınırlarına dahil olmuştur. Hellen Kralları Afro-
disias'ta tahribat yapmayıp özellikle şehre yardım etmişlerdir. Bölge 303'-
ten sonra Kral Antiogonos'un idaresine girmiş, İ.Ö.240 yılında da Seleu-
kosların idaresinde olmuştur. Bergama Krallığı sınırlarına dahil olmadığı

halde kendiliğinden Roma'ya bağlanmıştır. Bu olay Afrodisias tarihinde


bir dönüm noktası olmuştur. Roma'ya bağlanmasından önce Afrodisias için
kelimenin tam anlamıyla bir şehir diyemeyiz. Burası sadece bir kült yeriydi
veya kutsal bir yerdi. Bir tapınak ile bu tapınağın ihtiyaçlarını ve kendi
ihtiyaçlarını gidermek için çevrede çalışan insanlar topluluğu vardı. Roma
hakimiyetinin başlamasıyla Romalılar burada bir Afrodit kültüyle karşılaş­

mışlar ve şehrin adı Afrodisias olmuştur. Romalıların kendilerinin


Venüs'ün oğlu olan Aineias'tan geldiklerine inandıklarını bilen şehrin
Afrodit rahipleri bu bilgiyi kullanarak bu kült yerini bir şehir haline getir-
mesini bilmişler ya da bunu fırsat olarak kullanmışlardır(l 1).

Afrodisias ismi ilk olarak İ.Ö.II. yüzyıla ait bronz ve gümüş sik-
kelerde görünür ve bu sikkelerde adı genelde komşusu Plarasa ile birlikte
kullanılmıştır. Roma idaresinde Plarasa önemini tamamen yitirmiş ve Afro-
disias onun yerini almıştır{12).

Roma egemenliğinin güçlenmesiyle kent ün ve zenginliğinin doru-


ğuna ulaşmıştır. Bunun nedeni kentin Roma'ya içten bağlılığı ve Sulla
{İ.Ö. 83-82), Julius Caesar (İ.Ö. 49-44), Augustus (İ.Ö., 27 - İ.S. 14) gibi
büyük Romalı imparatorların bu kentte tapınılan Afrodit'e duydukları

yakınlıktır{13). il. yüzyılda yaşamış Romalı tarihçi Appianus'a göre Del-


fi'deki Apollon kıthinleri Romalı diktatör Sulla'ya güç ve iyi talih kazan-
ması için Karya'daki tapınağa bir hediye vermesini istediler. Söylendiğine
göre Sulla 81 yılında altın bir taç ve çift yüzlü bir balta verir{14). Kazılar-
5

da ortaya çıkarılan tiyatronun sahne yapısının duvarlarındaki yazılar Afro-


disias'ın İ.Ö. I. yüzyıl tarihi hakkında bilgiler vermektedir. İ.Ö. 44 yılında
Caesar'ın öldürülmesinden sonra kente imparatora olan sadakatinin ödülü
olarak bir anlaşma ile hukuki birtakım ayrıcalıklar tanınmıştı. Tiyatroda
bulunan yazıtlara göre bu ayrıcalıklar arasında özerklik, vergi muafiyeti ve
Afrodit Tapınağı'na sığınma hakkı bulunmaktadır(15).

Tiyatro duvarına kazınmış bulunan mektuplarından birinde


Augustus (İ.Ö. 27-İ.S. 14) Afrodisias'tan ve onun azat edilmiş kölelerin-
den biri olan Afrodisiaslı Zoilos'tan da söz etmiştir. Zoilos Roma ile ilişki­

lerinde oynadığı rol ve kentine sağladığı yararlar yüzünden yurttaşları tara-


fından büyük saygı görmüştür.

İ.S. I. yüzyılın sonlarından başlayarak Afrodisias uzun süren bir


refah döneminin doruğuna ulaşır ve önde gelen sanat ve kültür merkezle-
rinden biri olur. Tiyatroda bulunan yazıtlarda da belirtildiği gibi 111. yüzyı­

la kadar imparatorlar iyi niyet göstermeye devam etmişlerdir. Bu yüzyıllar­

da Afrodit kültünün artan ünü ve buradaki heykeltraşlık okulunun önemi


çok uzaklardan bile pek çok ziyaretçinin Afrodisias'a gelmesine neden
olmuştur. Afrodit onuruna düzenlenen şenlik ve törenler kente birçok hacı

ve ziyaretçi çekmiştir.

III. yüzyılda Afrodisias'ın statüsünde pek çok değişiklik meyda-


na gelmiştir. O güne kadar kazandığı hakların bazıları son bulur ve içinde
yeraldığı Karya Bölgesi 250 yılında Frigya ile birleşir. Bu birleşmeden son-
ra muhtemelen Karya'nın başkenti olmaya devam etmiştir(16). Diocletia-
nus devrinde (284·-305) küçültülmüş olan Karya'nın başkentiydi. İ.S. 395
yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesiyle Anadolu ile birlikte
Doğu Roma egemenliğine girmiş ve sonra da bu devlete ait bir şehir olmuş­
tur.

IV. yüzyılda Hıristiyanlığın yayılması ve burada bir piskoposlu-


ğun kurulmasına rağmen, şehrin kökleri çok eskilere dayanan pagan özelli-
ği yok edilememiştir. 484 tarihine ait, paganların ha.ta tapınaklarda kurban
6

kestiklerini gösteren kanıtlar vardır(l 7). Bu dönemde çok önemli bir


pagan felsefeci İskenderiyeli Asklepiodatos hem çalışmak hem de öğrenci
yetiştirmek için Afrodisias'ı seçmiştir(18). Bu felsefecinin burayı seçmesi-
nin nedeni o sıralarda Afrodisias'ta oldukça fazla sayıda paganın bulunma-
sıydı ve ha.ti pagan eğitimi yapılıyordu. Bu felsefe çalışmaları yüzyıllardan

beri vardı ve bu zamanda kent bir kültür merkeziydi. Kentte eşit miktarda
Hıristiyanın da yaşadığını bilmekteyiz(19). Şehirde hem pagan hem de
hıristiyan varlığının uzun süre devam ettiğini, her iki toplumunda şehrin

gelişmesinde ve birçok binanın yapılmasında önemli rol oynadığını biliyo-


ruz. Şehire yardımda bulunanlardan biri de İmparator Justinianus l'dir.
Afrodisiaslılar Justinianus'a bir mektup yazarak kendilerine ait iratlardan
vergi muafiyeti isterler ve bu imparator tarafından kabul edilir. Justinia-
nus I zamanında (527-565) kentin ismi Afrodisias'tan Stavropolis'e çevril-
miştir. VII. yüzyıla kadar Afrodisias isminin burada yaşamasının nedenleri
paganistlerin Herakleios çağına kadar burada güçlü olmalarına bağlanabi­

lir. Fakat bundan sonra paganizmin son kalıntılarını da silmek amacıyla

Afrodisias ve Afrodisias'lı sözcükleri yazıtlardan sistemli bir biçimde


kazınmışve yerine Stavropolis yazılmıştır. Afrodisias adı tamamen yok
olmamakla birlikte Bizans döneminde önemini hata korumakta olan bu böl-
ge için Karya adı kullanılmaya başlanmıştır.

Bir fay hattı üzerinde kurulu olduğu için Afrodisias tarihi boyun-
ca depremlerden zarar görmüştür. IV. yüzyılda ve sonrasındaki doğal fela-
ketlerin izleri daha belirgindir. Bu felaketlerin en kötü sonucu ise doğuda­

ki dağ yamaçlarından kente su sağlayan kanalların çoğunun zarar görmesiy-


di. Hasar gören yapıların çoğu V. yüzyılda onarılıp su baskınlarını önle-
mek için ustaca girişimlerde bulunulmuş fakat özellikle Herakleios döne-
minde (610-641) meydana gelen şiddetli depremler bu sorunu daha da cid-
dileştirmiştir. Çeşitli anıtlardaki bugün de gözlenebilen çoğu hasar hiçbir
zaman giderilememiştir.

Roma ve daha sonra Bizans İmparatorluğu'nun pek çok kenti


gibi Afrodisias VII. yüzyıla kadar önemini korumayı başarmış fakat birçok
Küçük Asya kendi gibi VII. yüzyılda gerilemeye başlamıştır. Bunun neden-
7

leri arasında dinsel çekişmeler, siyasal ve iktisadi baskılar ile iç şehirlerin

kıyı şehirlere nazaran önemini kaybetmeye başlaması olabilir.

VII. yüzyılda Roma İmparatorluğu ve kurumları ortadan kalkın­


ca Afrodisias da yok olmuştur, şehir tamamen Bizanslılaşıp, kurumlarıyla

Orta Bizans devri boyunca yaşamıştır.

Afrodisias hakkında VII. yüzyıl sonrasına ait bilgiler sınırlıdır.

Arkeolojik olarak kesinlikle XI. yüzyıla tarihlenen kalıntılarından kısa bir


yeniden canlanma dönemi yaşadığı anlaşılmaktadır(20). Bununla birlikte
bu yüzyılla XIII. yüzyıl arasında Selçukluların Anadolu,da ve batı sınırları

boyunca yerleşmeleri ile Selçuklu idaresine girmiştir. Bizans kaynakların­

da XII. ve XIII. yüzyılda Karya,nın en az dört kez kuşatıldığı kayıtlıdır.

XIII. yüzyıldan sonra tüm yöre Aydınoğulları ya da Menteşe BeyliğPnin

hakimiyetine girmiş, 1413 yılında Murad II (1421-1451) tarafından Osman-


lı Devleti topraklarına katılmıştır.

XV. ve XVI. yüzyıllarda ovanın verimliliği sayesinde yörede yeni


yerleşimler oluşmuş ve sonunda Geyre köyü bir zamanlar anıtların bulundu-

ğu yerde kurulmuştur. Geyre Köyü,nün adının Bizanslıların kullandığı Kar-


ya,dan kaynaklanma olasılığı oldukça yüksektir(21).
8

C. AFRODİSİAS KAZILARI

Anadolu'nun batı ve güneybatı kıyılarındaki antik yörelere kıyas­


la Afrodisias 19.yüzyılın başlarına kadar ziyaretçilerin ve bilimadamlarının
pek fazla dikkatini çekmemiştir. 1835 yılında Afrodisias'ı ziyaret edip bura-
daki yazıtların kopyalarını alan ve planlarını çizen Charles Texier ile İngi­
liz mimarlardan oluşan Dilettanti Derneği üyeleri yayımladıkları çalışmala­

rıyla Afrodisias'ın unutulmuşluğuna son vermişlerdir.

Afrodisias'ta kazı niteliği taşıyan ilk çalışmayı 1904-1905 yılla­

rında Fransız mühendis, amatör bir arkeolog ve kolleksiyoncu olan Paul


Gaudin yapmıştır(22). Gaudin şehrin pek çok yerinde kazılara başlamış ise
de özellikle Hadrianus dönemine tarihlenen (117-138) Hadrianus Hamam-
ları kazısı önemlidir. Bu ilk çalışmalarda beklenmedik sayıda dekoratif,
mimart ve heykeltraşt buluntularının gün ışığına çıkmasıyla ikinci bir çalış­

ma dönemi planlanmıştır. Gaudin'in bir diğer araştırma için Suriye ve Ara-


bistan'a gitmesiyle çalışmaları Gustave Mendel tamamlamıştır. 1913 yılın­

da Andr~ Boulanger tarafından Atina Fransız Okulu'nun himayesinde kazı


çalışmaları yeniden başlamış fakat uluslararası siyasal durum bu çalışma­

nın devamını engellemiştir.

1937 yılında bir İtalyan heyeti arkeolog Giulio Jacopi'nin yöneti-


minde kazılara yeniden başlamış ve çalışmalarını Hadrianus Hamamları ile
yakınındaki agora üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Fakat bu çalışmalarda

uluslararası sorunlar yüzünden yarıda kalmıştır.

il. Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında çok önemli çalış­

malar ve yayımlar yapılmıştır. Bunlar arasında özellikle Maria Squarciapi-


no'nun La Scuola di Afrodisia'sı önemlidir. Squarciapino bu çalışmada

Afrodisiaslı heykeltraşlara ait tüm belgeleri toplamış ve onların yetenekle-


rini, Hellen ve Roma dünyası heykelciliğine katkılarını gözler önüne ser-
miştir.
9

Afrodisias antik kentinde sistemli olarak ilk araştırma ve kazıla­

ra 1961 yılında New York Üniversitesi Klasik Diller ve Edebiyat Bölümü'n-


den Prof.Dr.Kenan T.Erim önderliğiyle başlanmıştır. Bu çalışmada ilk ola-
rak kentin yeniden ölçülmesi esas olmuş, Roma dönemine tarihlendirilen
çeşitli heykel ve kabartma parçaları yapılan araştırmalar neticesinde ele
geçmiştir{23 ).

Afrodisias'ın ilk kazılarını yapan Paul Gaudin'in hazırlamış oldu-


ğu plan, rapor ve fotoğraflar ailesi tarafından 1962 yılı Afrodisias kazıları­

na sunulmuştur. Bu dönem çalışmalarında Tanrıça Afrodit'in olağanüstü

heykeli dışında mimart alanda da önemli buluntular ele geçmiştir(24).

Afrodit heykeli, şimdiye kadar tanrıça adına kurulmuş şehirlerde görülme-


diği oranda büyük bir kült heykeldir. Yaklaşık 3 m. boyunda olan heykelin
yüzeyinde çeşitli mitolojik kahramanların kabartmaları işlenmiştir(25).

Afrodit Tapınağı'nın güneyinde 1962 yılında ortaya çıkarılan ve


yarım daire şeklinde dokuz sıralı mermer oturma yeri olan küçük tiyatro
binası scaena ve scaenae fronsu ile bir odeon olarak düşünülse de meydana
çıkarılmış olan heykellerin görünümü ve kitabe parçaları bunun bouleuteri-
on veya o içerikte bir belediye yapısı olabileceğini de düşündürmektedir.

Heykel parçaları işlenişleri ile 1904 senesinde Gaudin tarafından Hadria-


nus Hamamları'nda bulunan ve bugün İstanbul Arkeloji Müzesi'nde sergi-
lenmekte olan yüksek memurlara ait heykellerle büyük benzerlik taşımakta­

dır(26).

1963 yılı kazılarında 1962 de çıkan heykeller arasında tamamla-


nan parçalar bulunmuştur(27). V. yüzyıl sonu veya VI. yüzyıl başına tarih-
lendirilen toga tipi bir yüksek memur heykeli yine Odeon'da meydana çıka­

rılmıştır.

1904 - 1905 yıllarında Gaudin tarafından kısmen kazılan


ve 193 7
yılında İtalyanlar tarafından gerçekleştirilen kısa çalışmalardan sonra
1963 yılında Afrodisias Hadrianus Hamamlarında sistemli kazı çalışmaları

başlamıştır(28). Bu çalışmalarda Roma dönemine tarihlenen çeşitli heykel


10

parçaları bulunmuştur.

Afrodisias'daki 1964 yılı kazılarında son iki yıl süresince Ode-


on'da yapılan kazılar devam ettirilmiş, güney arka sahne portikosunda kıs­

men dairevi on bir oda ortaya çıkarılmıştır(29}. Batı yönündeki iki odayı

ayıran duvarın yanında bulunan bir heykel kaidesi üzerinde heykeltraş Fla-
vius Andronikos'un ismi ve imzası vardır(30). Doğu yönündeki iki arka
odanın zemininde çok sayıda parça bulunmuş fakat bunlar belirli bir özel-
lik göstermediklerinden kimlere ait oldukları tespit edilememiştir. Bulu-
nanlar arasında İ.S. V. yüzyılın normal boyutlardan biraz küçük çok ince
işlenmiş bir toga heykeli önemlidir. Afrodisias heykeltraşlarının şaheseri

denilebilecek normal boyutlarından büyük bir kadın heykeli 1964 yılı kazı­

larınınönemli bir buluntusunu oluşturur. Kaide üzerindeki yazıya göre adı


Klaudia Antonia Tatiana olan heykeli imzaya göre heykeltraş Zenon'un
oğlu Aleksandros yapmıştır(31 ). Bu imza Afrodisias Heykelcilik geleneğini

izleyen birine aittir. Aleksandros oğlu Zeno ismini bir kaidede taşıyan ve
İ.S. il. yüzyılın başına tarihlenen bir heykel Girit'te bulunmuştur. Bu hey-
keltraş Tatiana'nın heykelini yapmış olan sanatçının babası olabilir(32).

Afrodisias şehrinin kuzey doğusunda Su Kanalı denilen bölge


civarında yapılan araştırmalarda, güzel işlenmiş iki ucu bükülü ve törpülü
bir heykeltraş aleti bulunmuştur(33).

1965 yılı Odeon kazıları sonucu portiko'nun batı kısmında arka


duvar boyunca kendilerine ait kaidelerinin önilnde iki heykel bulunmuş­

tur(34). Bu heykellerden biri Gaudin tarafından 1905 yılında Hadrianus


Hamamları portikosunun önünde bulunmuş ve bugün İstanbul Arkeoloji
Müzesi'nde sergilenen klamis giyimli heykele benzer. Başı araştırmalara

rağmen bulunamayan heykelin üzerinde V. yüzyıla tarihlendirilen ve itinalı

bir işçilik gösteren klamis bulunmaktadır. Beyitler halinde yazılmış man-


zum kitabeden anlaşıldığına göre Oikovmenios adında önemli bir avukat ya
da şairdir(35). Yine beyitler halinde yazılmış bir kitabesi olan 2. heykel
himation tipindedir. Bu heykelinde başı bulunamamıştır. il. yüzyıla ait
kitabeli oktogonal kaide heykelden ayrılarak 111. yüzyılda Alexandros
11

Dikaios adında bir kişiyi öven kitabesiyle yeniden kullanılmıştır. Bu kişi­

nin "taştan görüntüsünün" Frigya'nın annesi tarafından Karya'nın annesine


gönderilmiş olduğu söylenmektedir(36).

1966 yılı kazılarında ise önemli heykel buluntuları ele geçmiştir.


Bunlar tamamen yeni bir tipte görülen Klamis heykeli ile çok büyük çıplak
bir erkek torsosudur(37). Klamis heykelinin özelliği sağ elinin dirsekten
bükülerek sağa doğru kaldırılmış olması ve iki yanında birer küçük figürün
bulunmasıdır(38). Bu küçük figürlerin oval kaidede sadece ayakları görül-
mektedir. Soldaki figürün ayakları çıplak olup sağdaki figürün ayaklarında

sivri burunlu sandaletler mevcuttur. Sandalet giymiş olan sağdaki figürün


tunikalı bir torsosu da bulunmuştur, fakat bacaklarının üst kısmı kayıptır.

Bu iki yandaki figürlerin klamis giyimli heykelin çocuklarını temsil ettiği

düşünülebilir.

1967 yılı kazıları Afrodisias Heykel Okulu'nun varlığını kanıtla­

yan heykeltraşların atölyelerinin ortaya çıkarılması açısından çok önemli-


dir(39). Odeonun batısında yuvarlak bir mezar anıtı bulunmaktadır. Bu anı­

tın kuzeyinde, kuzey-güney doğrultusunda Bizans dönemine ait olduğu anla-


şılan dayanıksız inşa edilmiş bir duvara rastlanmıştır. Duvarın yavaş yavaş

sökülmesiyle farklı kalitelerde heykel parçaları ortaya çıkarılmıştır. Bu


heykellerin bazılarının tamamlanmamış olması burasının bir heykel atölye-
si olabileceği ihtimalini ortaya koymaktadır. Bu heykellerden iki tanesi
oldukça önemlidir. Bunlardan biri küçük diğeri büyük boyuttadır ve omu-
zunda bir çocuk ile dans eden satir heykelleridir. Bu grup heykellerinin
ilginç olan yönü 1887 yılında Roma'da Esquiline yakınlarında bulunmuş

olan ve Kopenhagen Glyptotek'te duran Afrodisiaslı heykeltraş Flavius


Zeno'nun imzasını taşıyan bir heykelin hemen hemen aynısı oluşları­

dır( 40).

Diğer buluntular arasında ise başında meşe çelengi olan zarif bir
genç atlet (belki Herakles), normalden daha büyük boyda olup, başını arka-
ya atmış durumda çılgınca gülen satir, bir satirin ayağından diken çıkaran

bir Pan, bacakları gayet zarif bir şekilde çaprazlanmış ve çok ince bir şekil-
12

de işlenmiş oturan çıplak bir kadın figürüne ait gövdenin alt kısmı (Afro-
dit veya bir Nimfe), iki tane gerçek boyutta erkek büstü, gerçek boyutunda
çıplak bir erkek figürü, bu figüre ait olması gereken bir baş, küçük bir Pan
ve Çıplak bir kadın torsosu ile daha bir çok tamamlanmamış parça mevcut-
tur.

Ayrıca Afrodit Tapınağı'nın batısında ortaya çıkarılan cadde izle-


rinin yakınında ince bir işçiliğe sahip Bizans dönemi bir erkek portresi
bulunmuştur.

1968 yılı Hadrianus Hamamları kazısında bir heykel başı parçası

bulunmuştur. Bu parçanın önemi 1905 yılında Gaudin tarafından Hadria-


nus Hamamları palaestrasının doğu portikosunda bulunan genç yüksek
memur heykelinin portresine benzer bir saç işçiliğine sahip olmasıdır( 41 ).

1969 yılı kazıları heykel buluntuları açısından oldukça verimli


olmuştur. Çalışmalar Odeon'un kuzeyinde sürdürülmüş, çok sayıda mermer
parçanın bulunması sonucu 1967 yılında varlıkları kanıtlanan atölyelerin
Odeon ile Afrodit Tapınağı arasındaki yolun aşağı yukarı ortasında olduğu

anlaşılmıştır( 42).

1967 yılında bulunan heykellere ait bazı parçaların heykelin


bulunduğu yerden en az otuz metre uzaklıkta bulunmasıyla, bu atölyelerin
VI. yüzyılda tahrip edildiği ve içlerindeki malzemeninde kırılarak dağıtıldı­

ğı kesinlik kazanmıştır( 43). Yıkımlar ve daha sonraki dönemlerde devam


eden yeni mimari faaliyetler bu atölyelerin mimarisiyle ilgili bir çok detayı

yok etmiştir. Fakat bu atölyelerin basit ama büyük dükkan benzeri odalar-
dan oluştuğu anlaşılmıştır.

Buluntular arasındaki tamama yakın bir yargıç ya da şehir ileri


geleni portre heykeli çok önemli özelliklere sahiptir. Vücudu ince bir işçi­

likle tamamlanmış ve parlatılmış olan heykelin başı portrenin karakterini


belirtecek şekilde kabaca yontularak bırakılmıştır. Bu alandaki diğer bulun-
tular bir filozof ya da şaire ait oturan erkek heykelinin alt kısmı, su mer-
13

merinden işlenmiş sakallı bir baş, başı olmayan küçük bir Asklepios heyke-
li, bir Satir başı, bir kadın torsosu, bir heykele ait ayak ve kollar, bir
Herakles başı ve bir torsonun alt kısmıdır. 1967 yılında Flavius Zeno'nun
Çocuk Dionysos ile Satir isimli heykel gruplarına ait bacak ve kol parçaları

bu yılın çalışmalarında ortaya çıkarılmış ve birleştirilmiştir. Hadrianus


Hamamları'ndaki kazılarda bulunmuş olan bir diğer önemli eser Erken
Bizans dönemine tarihlendirilen ve Afrodisias heykel geleneğinde işlenmiş

olan bir portredir. Bu başın da İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunan


genç Yüksek Memur heykeli ile saçlarının işlenişi bakımından bir benzerli-
ği vardır. Ayrıca bir şeyler söyler gibi ağzı açık olarak işlenmiş olan dia-
demli bir kadın başı da bulunmuştur. Tiberius Portikosu'nun güney batı

köşesi ve batı ucunda bir çok tiyatro maskı, Silenus ve Satir başı ile askeri
maskeleri içeren çok iyi korunmuş baş ve masklar dikkati çeker. Bu bulun-
dular arasında asıl önemli olan demirden yapılmış iki adet uzun delgi aleti-
dir( 44).

1970 yılının tiyatro kazıları oldukça verimli olmuş ve Roma döne-


minden çeşitli heykel ve heykel parçaları bulunmuştur. Gerçek boyutlardan
daha büyük başsız bir kadın heykeli, iki Muse heykeli, başıyla birlikte
bulunmuş bir kadın heykeli, bir Nike torsosu, gerçek boyutlarından küçük
başsız bir Nike heykeli, Polyneices'e ait bir boksör heykeli, himation giyim-
li bir torso, çıplak bir erkek torsosu, bir kadın başı, çıplak bir atlet heykeli
ile bir atlete ait baş ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca yüzeye yakın yerlerde bir
kaç heykel parçası daha bulunmuştur. Bunların arasında V. yüzyıla tarihle-
nen yaşlı bir erkek portresi ile Afrodisias Afroditi'ne ait bir heykel başı

önemlidir( 45).

1971 yılında Afrodit'in tiyatrodaki kabartma büstü, bir Afrodit


rahibinin portresi, halkı temsil eden genç bir erkek heykeli, bir Apollon
başı ve Epicurus'un portre başı bulunmuştur( 46).

1972 yılı tiyatro kazısı çalışmaları sırasında Asya valisi Flavius


Palmatus'un togalı heykeli bulunmuştur. Portre heykelden ayrı olarak
bulunmuş ve daha sonra birleştirilmiştir. Bu eserin Afrodisias okulunun
14

değerlendirilmesi açısından önemi büyüktür. Tiyatro sahne binasının kuze-


yinde, oldukça zengin kıvrımlara sahip toga giymiş genç bir erkek heykeli
daha bulunmuştur. Bu heykelinde kırık olan portre başı daha sonra birleşti­

rilmiştir. ( 4 7) Aynı bölgeden sakallı bir heykel başı çıkarılmıştır.

1973 yılı kazılarında, Akropolis'in doğu kenarını kuvvetlendir-


mek amacıyla inşa edilmiş Orta Bizans Çağı'nın savunma duvarları araştı­

rılmıştır. Bu bölgeden bir çok yazıt ve heykel parçası ortaya çıkmıştır. Bun-
ların arasında toga giyimli bir genç torsosu önemlidir. Bir diğer önemli
buluntu klamis tipi bir heykelin alt kısmı ve kol ile bacaklarına ait parçala-
rıdır.

Afrodisias'ın kuzey doğu bölgesinde yapılan kazılarda oturan


giyimli bir kadın figürü, bir geç Roma portresi, kendini kalkanla koruyan
miğferli bir savaşçının bitirilmemiş heykeli ve İmparator Mithradates VI
(İ.Ö. il. yüzyılın sonları)'e ait olduğu düşünülen portre bulunmuştur( 48).

1974 yılında çıplak bir Afrodit heykeline ait parçalar, Helios'a


ait bir baş, bir Nike torsosu ve oldukça büyük bir Afrodit başı ortaya çıka­

rılmıştır( 49).

1975 yılında, Afrodisias'ın zengin bir çeşitlilik gösteren yüksek


kaliteli tanınmış eserleri kentin düzenlenmesi çalışmalarında yeniden can-
landırılmaya başlanmıştır. Yıllar süren kazıların sonucunda bir depoda top-
lanan buluntular yeniden elden geçirilerek tasnif edilmiş ve birbirine uyan
parçalar birleştirilerek teşhire hazırlanmıştır(S0).

Tiyatro ve tiyatronun güneyindeki şehir surlarının kazıları esna-


sında bir çok heykel parçası ve büyük boyutlu lahitler bulunmuştur. Ayrıca

sol elinde Medusa başı ile süslenmiş bir kalkan tutan gerçek boyutlarından

büyük bir Athena heykeli ortaya çıkarılmıştır.

Tiberius Portikosu'nun kuzey batısında elinde mappa tutan toga


giyimli bir torso bulunmuştur ve Theodosius dönemine tarihlendirilmekte-
15

dir(51).

1976 yılı kazılarında çok miktarda heykel ve kitabe parçaları

bulunmuştur(52). Bunların arasında en ilginç olanı erken dönemden kalma


bir portreden yararlanılarak üzerinde çalışılmış genç bir erkek başıdır.

1975 yılında bulunmuş olan bir heykel gövdesinin başı ise kilisenin güneyin-
deki aynı bölgenin yakınlarında bulunmuştur.

1977 yılı kazılarında mitolojik konuları içeren kabartmalar ve


Medusa ile Satir maskları, Apollon, Pegasus, Perseus, Midas ve tanımlana­
mayan figürlere ait çok sayıda parça ortaya çıkarılmıştır(53).

1978 yılında, yörede yaşayanların engel olmalarına karşın istim-


lak edilerek başlatılan eski Geyre Köyü'nün bulunduğu alanda inşası süren
Afrodisias Müzesi'nin yerleştirilmesi çalışmalarına öncelik verilmiştir(54 ).

1979 yılının ön çalışmalarını ise Afrodisias Müzes.i'nin açılış

hazırlıklarının tamamlanması oluşturmuştur. Müze 21 Temmuz günü bir


tören ile açılmıştır. Ayrıca sürdürülen kazı çalışmaları sonucunda kabart-

majsüslü büyük mermer levhalar bulunmuştur. Bunlar Anadolu'da Roma


anıtlarına ve Afrodisias Okulu'na ait önemli yeni bilgiler oluşturmuş­

tur(55).

1980 yılında 1979 yılı kazı çalışmalarında bulunan levhaların ben-


zeri, mitolojik konuları canlandıran mermer levhalar ortaya çıkarılmıştır.

En önemli grubu oluşturan büyük levhalar Julios Claudios imparator aile-


sinden ·kişiler ve bazı sembolik figürleri tasvir etmektedir(56). İki ayrı
pano üzerinde İmparator Claudios Britania'yı (İngiltere) temsil eden kadı­
nı ezmektedir ve imparator Neron Armenia'yı (Ermenistan) zaptetmekte-
dir(57). Tanrı ve Tanrıça figürleri ile süslü kabartmalar ve heykellere ait
buluntuların çoğu ise Hıristiyanlık döneminde tahrip edilmişlerdir.

1981 yılında Sebasteion'un kuzey portiğinde çok sayıda büst par-


çaları, tonda şeklinde büstler ve heykel parçaları bulunmuştur. Bazıları
16

yazıtlı
olan tondo tipi büstler Hellenistik portre araştırmaları için büyük
önem taşır. Biri Büyük lskender'e atfedilmiştir. Geç Antik devre ait sakal-
lı bir portre ise yazıtı ve başı ile günümüze gelmiş olup, şair Pindaros'a ait-
tir(58).

Bu bölgedeki önemli bir diğer buluntu Afrodit'in doğumu ile ilgi-


lidir. Ortada çıplak olarak görülen tanrıça bacak bacak üzerine atmış, bir
istiridye kabuğu içine oturmuştur. Elleri ile tuttuğu uzun saçlarını kurut-
maktadır.

1982 yılında Sebasteion'un kuzeyindeki kazı çalışmaları sonucu


askeri giysili bir prens ya da generale ait heykel, Herakles'e ait bir baş ve
Julios Ceasar'a ait olduğu düşünülen bir erkek başı bulunmuştur. Bu bölge-
nin en ilgi çekici buluntusu, ince işçiliği ile dikkati çeken genç bir kadın

heykelidir. Bir kemerle göğsünün altından bağlanan tuniğinin üzerinde


fibula ile bağlanmış bir pelerin giymektedir. Kadın heykellerinde görülme-
yen klamis benzeri bu pelerinler, Afrodisias'ta V. yüzyıl boyunca yapılmış

olan portre heykellerinde görülen tipe uygundur. Başı bulunmayan heyke-


lin omuzlarında görülen izlerden uzun kıvırcık saçları olduğu anlaşılmakta­

dır(59).

1983 yılı Agora bölgesi kazılarında, zengin kıvrımlı bir toga giy-
miş olan tamama yakın genç bir erkek heykeli bulunmuştur. Sol kolu dir-
sekten bükük bir şekilde ileri uzatılmış olup, sağ kolu gergin bir biçimde
aşağıya doğru sarkmaktadır. Bu hareketiyle bir topluluğa hitap ettiğini

düşündürmektedir. Görünümü ve ince işçiliğe sahip olan saç bukleleri ger-


çek boyutunda çalışılmış bu heykeli İ.S. il. yüzyıla tarihlendirmekte-
dir( 60).

Ayrıca bu bölgeden giyimli bir kadın torsosu ile oldukça fazla


sayıda heykel parçası ortaya çıkarılmıştır.

1984 yılı kazıları Sebasteion, Tetrapilon ve Agora'da sürdürül-


müştür(61). Sebasteion'da propilonun nişlerini süsleyen heykellere ait
17

oldukları düşünülen, imparatorların ailelerine mensup üç heykel parçası

bulunmuştur. Tetrapilon'un restorasyon çalışmaları sırasında binanın

güney ve kuzey sahalarında sürdürülen araştırmalar sonucu Julius Claudi-


us'a ait genç erkek portresi ortaya çıkmıştır. Bu bölgede bulunan ilginç bir
eser Mısır'dan getirilen ve Ptolemeler devrine ait başsız, oturan ve yeşil
bir taştan oyulmuş olan heykelciktir. Mısır tanrıları İsis, Serapis veya Har-
pokrates kültleri ile Karya bölgesinde Hellenistik devirden itibaren yer
aldıklarını ve Roma çağında da bu durumun devam ettiğini göstermekte-
dir{62). Agora bölgesindeki kazı çalışmalarında t.s. V. yüzyıla ait sakallı
bir portrenin, 1904 yılında Gaudin tarafından bulunup Fransa'ya kaçırılmış

ve 1965 yılında aile tarafından kazı başkanına iade edilmiş parçasının

diğer kısmı bulunmuştur. Portre 80 yıl sonra tamamlanmıştır. Bunun dışın­

da bir Muse ile bir prense ait iki heykel başı daha bulunmuştur.

1985 yılı kazıları Afrodisias'ın üç önemli bölgesi olan Tetrapi-


lon, Sebasteion ve Agora'da sürdürülmüştür(63). Tetrapilon bölgesi kazıla­

rında 15 tane figürlü korint tipi başlık bulunmuştur. Akantus yaprakları

arasında Eros ve diğer çocuk figürleri oyun oynamakta veya hareketli poz-
larda görünmektedir. IV. veya V. yüzyıllara tarihlendirilen bu ilginç başlık­

ların yanısıra aynı döneme tarihlenen bir kadın portresi bulunmuştur.

Sebasteion'un propilonunu süsleyen bazı heykellere ait parçalar


buradaki çalışmalar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Bunlar büyük bir kadın

başı ve büyük bir erkek figürüne ait sağ omuz parçasıdır.

Agora'da sürdürülen çalışmalar sonunda ise bir toga figürüne ait


torso, bir erkek heykeline ait torso, bir Julius •Claudius başı, gigantomakhi
kabartmalarına ait parçalar ve bir Bizans evinde bulunmuş olan Mısır şvap­
ti figürü önemlidir( 64 ).

1986 yılı Sebasteion kazılarında gerçek boyutunda büyük bir


kadın büstü, Afrodisias Afrodit'ine ait sol el ve çok sayıda heykel parçası
bulunmuştur(65).
18

1987 yılı Tetrapilon alanındaki kazılarda 1983 yılında bulunan


bir ayak ve kaideye ait himation giyimli bir erkek heykeli ortaya çıkarılmış­

tır. Figürün en ilginç yönü sol ayağının yanında rulolar olmasına rağmen

sol elinde bir cilt kitap tutmasıdır.(66)

Agora çalışmalarında büyük boyutlu, oturan, çıplak bir erkek hey-


keline ait bel kısmı, heykeltraş Apelles imzasını taşıyan sandaletli bir ayak
ve kaide kısmı ile bir kadın başı bulunmuştur. Agora'nın güney portikosun-
da ise üstün kalitede bir işçilik gösteren girland ve masklarla süslü friz
blokları ortaya çıkarılmıştır. Başların arasında Zeus, Dionysos, Satir ve
diğer tanrı ile tanrıçaların tasvirleri ile Hellenistik karakterde portreler ve
masklar görülmektedir(67).

Afrodisias'ta yirmi dokuz yıllık çalışmaları ile kentin tarihini


araştıran ve özellikle Afrodisiaslı heykeltraşların faaliyetlerinin başlangıcı­

nı ve gelişimini yeni delillerle belgeleyen Prof.Dr.Kenan T. Erim 3 Kasım

1990'da ölmüştür. Afrodisias'ta kazılar New York Üniversitesi'nden


R.R.R. Smith başkanlığında sürdürülmektedir.

1990 yılında Agora'nın Tiberius Portikosu olarak bilinen güney


portikosunda bir kadın başı, Yunus'la oynayan bir Putta heykeli, iki ayrı

Putta başı ve bir rahibe ait olduğu düşünülen küçük bir heykel bulunmuş­

tur(68).

1991 yılında ağırlıklı olarak müze deposunda çalışılmıştır. Sürdü-


rülen kazılarda ise Roma dönemine ait üç ayrı portrenin parçaları bulun-
muştur. Bunlar, yüzün alt kısmına ait küçük bir parça, başın arka kısmına

ait bir parça ve iki yanda kulaklarının olduğu bölümleri eksik olan bir başa

ait portrelerdir(69).

Bu yıl, 1989 yılında Tiberius Portikosu'nda bulunmuş olan ince-


likle işlenmiş sakallı bir başa ait önemli bir gelişme olmuştur. 1904 yılında

Berlin'e götürülen yaşlı balıkçı torsosunun Prof.Dr.Kenan T.Erim tarafın­


dan bulunan portre ile birleştirilebilmesi için alçı kopyası istenmiştir. 1991
19

yılında gönderilen torso, baş ile .birleştirilmiştir.

New York Üniversitesi'nin desteği ile 1961 yılında başlatılan ve


her yaz düzenli olarak sürdürülen bu kazılar yalnız Türkiye'de değil tüm
Akdeniz ülkelerinde yapılan kazılardan daha verimli olmuş, eski Anadolu
sanat ve arkeolojisinin her yönünde yeni ufuklar açmıştır.
20

il. AFRODİSİAS HEYKEL OKULU

Anadolu'daki heykeltraşlık atölyelerinin Roma'dakilere olan


üstünlüklerini sürekli olarak koruduğunu bu bölgedeki zengin buluntularda
görmekteyiz. t.ö. I. yüzyıldan başlayarak kentin kuzey doğusundaki Salba-
kos Dağları (şimdiki Baba Dağ) ocaklarından çıkartılan beyaz ve mavi-gri
renklerdeki mermerlerle heykeltraşlar Akdeniz'in diğer yörelerinden ve
Roma'dan gelen siparişleri karşılamak üzere heykeller, kabartmalar,
portreler, lahitler ve dekoratif parçalar üretmişlerdir. İlk kez Maria F.Squ-
arciapino tarafından ortaya atılan Afrodisias'ta bir heykel okulunun varlığı

kavramı günümüzde kesinlikle doğrulanmıştır. Squarciapino'nun bulduğu

heykeltraş adlarına bugün yeni pek çok heykeltraşın imzası eklenmektedir.


Adları bilinen diğer heykeltraşların eserlerine ise yeni buluntular sayesin-
de ek yorumlar getirilmektedir.

Zengin mermer ocaklarının varlığı ve bunların kente olan yakınlı­

ğı Afrodisias'ta heykel sanatının gelişmesinde çok önemli bir r.ol oynamış­

tır. Deneme niteliğinde yapılmış ya da bitirilmemiş pek çok parçanın bulun-


ması burada gerçek bir okulun varlığını kanıtlamaktadır. İ.Ö. I. yüzyıldan
İ.S. V. yüzyılın sonlarına dek uzanan altı yüzyılı aşan bu uzun süreç Afrodi-
siaslı sanatçıların özgünlüğünün ve Hellen ile Roma heykel sanatına katkı­

larının değerlendirmesini yapabilme olanağı sağlamaktadır.


21

Bu okulun kuruluş tarihi ve kaynakları tam olarak bilinmemekle


birlikte bazı sanatçıların İ.Ö. II. yüzyılın sonlarında Bergama'dan gelmiş
olduğu sanılmaktadır(70). Kullanılan mermerin kalitesi bu okulun oluşma­

sının önemli bir nedeni olmalıdır. Yapılan heykeller Afrodisiaslılara yöre-


den başlayarak Akdeniz çapında büyüyen bir ün kazandırmış ve siyasal
olaylar, imparatorluk himayesi ve dönemin huzurlu rahat koşulları bu sana-
tın gelişmesinde etkili olmuşlardır.

Son arkeolojik bulgular yerel mermerin 1.ö. VI. yüzyılda kullanıl­


maya başlandığını göstermektedir(71). Yine de yoğun olarak Roma ile
daha yakın ilişkilerde bulunulan İ.Ö. I. yüzyıl sonlarında mermer işçiliği
belirginleşmektedir.

Afrodit Tapınağı'nın yapımı için Bergama'dan İ.Ö. II. yüzyıl son-


larında deneyimli heykelci ve taş ustalarının gelmiş olmaları gerekir(72).
Bu yüzyılda Anadolu'nun sanat koruyucuları olan Bergama Kralları Atta-
los'lardan sonra yönetime geçen Romalılar Bergama Krallarınca başlanan

sanat çalışmalarını sürdürmemişlerdir. Böylelikle daha iyi olanaklar ve


nitelikli mermer ocaklarının bulunuşu nedeniyle Afrodisias bazı heykel
sanatçılarına cazip gelmiş olmalıdır.

Mermer oymacılığının ustaları oldukları görülen bu sanatçılar

önceki devirlerin ilham kaynaklarını kendi dönemlerinin tarz ve teknikleri


ile birleştirerek ürettikleri heykellerde yaratıcılıklarını ortaya koymuşlar­

dır. 1979 yılında açılan Afrodisias Müzesi'ni ziyaret edenler sergilenen


eserlerin yüksek kalitesi ve zenginliğine bakarak Afrodisias'ın küçük Asya
ve Akdeniz çevresinde heykel sanatının merkezlerinden biri olduğunu

kolaylıkla anlayabilirler. Bu heykeltraşların eserleri Hellenistik özellikler


yansıtmakla kalmaz aynı zamanda idealize etme eğilimini gerçekçilik ve
süslemecilik şeklinde vurgulayarak değişik bir yaklaşımı da ortaya koyar-
lar. Bu yüzden Afrodisias'taki atölyeler diğer yörelerden gelen talepler üze-
rine bitirilmiş ya da yan bitirilmiş eserleri ihraç etmişlerdir. Bunun yanı

sıra Afrodisias'ın heykeltraşları Roma ve Kuzey Afrika gibi Akdeniz yöre-


sindeki diğer ülkelere de gitmişlerdir. Aphrodisieus (Afrodisiaslı) sıfatını
22

taşıyan otuzdan fazla heykeltraşın imzasına imparatorluğun çeşitli bölgele-


rinde rastlanmıştır(73 ).

Afrodisiaslı heykeltraşların Oreko-Romen sanatına yaptıkları

katkılar gerçek değerini bölgenin araştırılmasıyla bulmuştur. Çünkü Afrodi-


siaslı sanatçılar genellikle Romalı zengin alıcılara eski Yunan eserlerinin
röprodüksiyonlarını yapan kopyacılar olarak tanınmaktaydı. Olağanüstü

sayıdaki heykeller Afrodisias heykelcilik okulu ürünlerinin benzersiz canlı­

lığı, çok yönlülüğü ve sürekliliğini belirgin bir biçimde gözönüne sermekte-


dir. Bitmiş heykellerin yanı sıra bulunan yarım kalmış çok sayıdaki parça
ya da denemeler Afrodisiaslıların sanatlarını geliştirmek ve geleneklerini
yaşatmak için gösterdikleri sürekli çabaya tanıklık etmektedir.

Bu okulun sanatçılarının heykel sanatına yaptıkları en çarpıcı

katkı portre alanında olmuştur. Bu alanda en özgün çalışmalar IV. ve V.


yüzyıllarda Geç Roma ve Erken Bizans döneminde yapılan güçlü ve etkile-
yici portre heykellerinden oluşmaktadır. Diğer yandan Afrodisias yapı hey-
kelciliği pek çok yapıda ve kentin ionik revaklarında kullanılan motiflerle
portre heykelciliğine yakın bir nitelik gösterir. Friz çelenklerine katılan

başlar, masklar, akantus yaprakları arasında işlenmiş hayvanlar, Eros ve


diğer mitolojik yaratıklar heykeltraşların yaratıcılık güçlerini belirtmekte-
dir.

600 yıllık gelişim süreci boyunca bu okul genellikle biçim ve


konuları yönünden Klasik ve Hellenistik dönem heykel sanatı ile benzerlik
göstermiş fakat kendine özgü canlılık, beceri ve özgünlüğünü sürekli koru-
muştur; Afrodisias okulunun ana çizgisi uzun bir süreçten geçen ustalığın

canlılıkla birleşerek özgün eserlerin yaratılmış olmasıdır.


23

A. AFRODİSİAS'IN İMZALI HEYKELTRAŞLARI

Afrodisias Roma İmparatorluğu zamanında dikkat çekecek sayı­


da heykeltraşın bulunduğu bir merkezdi. İmzaları geniş bir alana yayılan
heykeltraşlığa ilk kanıt Maria Squarciapino tarafından sunulmuştur(? 4 ).

Afrodisias heykel okulunun varlığı heykeltraşların eserleri etnik kökleriyle


imzalamaları sayesinde mümkün olmuş ve bu yargı araştırmalarla kesinlik
kazanmıştır. Squarciapino Yunanistan ve İtalya'da yayınladığı eserlerde 14
değişik Afrodisiaslı heykeltraş imzası toplamıştır(75). Bunlar heykel kaide-
lerine ya da heykelin üzerine işlenmiş imzalardır. Bu imzalar hemen her
eserde 6~ t.LYCX ' Af po~ 1aı EV 5 f.1rol E.t şeklindedir. Squarciapi-
no'nun araştırmaları ve Afrodisias'taki kazılar sonucunda yüksek kaliteli
heykel üretiminin İ.S. V. yüzyıl sonuna kadar devam ettiğini görmekteyiz.
Aynca imzalardaki Afrodisias kelimesi ile zengin kazı buluntuları, Afrodi-
sias'taki okulun sağlam delillerini oluşturmaktadır(76).

Afrodisias'taki tiyatro kazısında bulunan iki atlet heykelinin


kaidelerinde okunan TioA,J'/E.ıt[~.s'Aq,po]lıElcfEV.:. yazısı Roma'da bulu-
nan bir heykel parçasında ve Priene'de bulunan bir heykel kaidesinde de
mevcuttur(77). Bu heykellerin bulunmasıyla heykeltraş Polyneices'in İ.S.
III. yüzyılda eserler verdiği, çalışmaları Roma'da, Afrodisias'ta ve Küçük
Asya'da başka bir kentte bulunan ilk heykeltraş olduğu onaylandı. Bu delil
Afrodisiaslı heykeltraşların 111. yüzyıl boyunca Afrodisias dışında da çalış­

tıklarını göstermektedir.

Afrodisias'taki kazılarda ortaya çıkarılan kitabeli heykel kaidele-


ri ve mermer bloklarda Afrodisiaslı Flavius Zeno, Flavius Andronicus ve
Flavius Chryseros'un isimlerine rastlanılmıştır(78). Ayrıca Roma'da elde
edilen heykeltraş kitabelerinde Flavius Andronicus ve Flavius Zeno'dan
Afrodisiaslı heykeltraşlar olarak bahsedilmektedir(79).

Afrodisiaslı Flavius Zeno'dan bahsedilen Roma'da değişik tarih-


lerde bulunmuş 5 ayrı kitabede genelde aşağıdaki gibi ifadeler kullanılmış­

tır:
24

~>ı(~.j3LOS)Z-rivwy C(pxıEDE.V.S KC(ı Sıeivrıl-'6 (,aTos)

'A ~paa, crı E-u 5


.> '
E.Tro/El.

Fl (avius) Zeno, yüksek rahip, mükemmel, Afrodisiash (bunu)


yaptı.

Aynı şekilde Flavius Andronicus'a ait kitabelerde de


<!)). (a~)oj) 'Av8p6vL [KOS ...
Flavius Androni [cus ... ifadesi, Flavius Chryseros'a ait kitabeler-
de o). ( 6~to5) XpvuE.PwS flToltı = Flavius Chryseros. Afrodisiaslı
(bunu) yaptı ifadesiyle karşılaşırız(80).

Afrodisias kazılarının sonuçlarından yüksek kaliteli heykelciliğin

Afrodisias'ta IV. yüzyılın başında üretildiğini bilmekteyiz(81 ).

Heykellerin tarihlendirilmesi kitabelerle aynı tarihe uymaktadır

ve Afrodisias'ta veya Afrodisiaslı heykeltraşlar tarafından Roma'da yontul-


dukları düşünülmektedir. Roma'da bulunmuş olan ve il. yüzyıla tarihlenen
bir Muse heykelinde latince opus Atticianis Afrodisienis diye bir imza mev-
cuttur(82).

Flavius Zeno ve Flavius Andonicus'un yazıtları özel kişilere ait


olmaları açısından ender örneklerdir. Özellikle IV. yüzyıl boyunca Afrodisi-
as'ta başka özel kişilere rastlanılmamaktadır. Bu sanatçılar perfectissimus
sıfatı almış yüksek rütbeli önemli vatandaşlardı. Başka hiç bir yazıtta hey-
keltraşı yücelten bu gibi ifadelere Afrodisias'ta dahil olmak üzere rastlan-
maz. Afrodisias'ın özel kişileri olan bu sanatçılar heykeltraş olarak birey-
sel ü'nvanları kullanılarak önemli bir yere sahip oldukları gösterilir.

Perfectissimus ünvanı 111. yüzyılda kraliyet memurları için kulla-


nılmaktayken Konstantin'in imparatorluğu zamanında geniş bir kullanıma

sahip olmuş ve taşralı veya şehirli yüksek mevkideki insanlar için kullanıl­

mıştır(83 ).
25

Comes ifadesi seyrek ve dikkat çekici sıfat olarak imparatorların

yardımcıları için kullanılıyordu. Geniş kullanıma Konstantin,in imparator-


luğu zamanında geçmiş ve 330'larda derecelerinin sunulması gerekliliği

doğmuştur(84 ).

1913 yılı Hadrianus Hamamları kazılarında mermer kaide üzerin-


de Flavius Zeno,nun sıfatlarıyla ilgili bir yazıt bulunmuştur(85).

, AYaff~ -1\Y/f.l , , . ,
cb)d ı'.i.fıı o s) zn\ruYı apxLıE -P E 'd.s Ka\ J KoM11s
E.lTa(E.L ,'<al a'ri_
-0-'l Kc ,r ı"f.lır q
Tptol (eaf
Çevirisi: lyi şansla Flavius Zeno, büyük rahip ve comes, bunu
yaptı ve ülkesine sundu, şeklindedir. Daha sonra bulunan Flavius Zeno ile
ilgili kitabelerde aynı tanımlara sahiptir. Yüksek rahip Unvanı Afrodisi-
as'ta, imparatorluk kültünde rahipliği gösteriyordu. İmparatorluk kültünde
şehre ait rahiplikler 111. yüzyılın sonunda sona ermişse de taşraya ait yük-
sek rahiplik taşra toplumunun sözcülüğü anlamında IV. yüzyıl hatta V. yüz-
yıla kadar yaşamıştır(86).

311 yılında Maximinus'un Hıristiyanlıkla karşılaşan paganizm


kurumlarını genişletmek için şehirli ve taşralı rahipleri pagan dininin ida-
resine yönlendirmiştir. Flavius Zeno,nun "comes" ifadesinin anlamı Afrodi-
sias,ta Maximinus,un saltanatından sonra kullanılmış bir sıfat olmalıdır.

Heykellerin yeniden kullanımı ve biçimlenmesi bütün dönemler-


de fakat özellikle geç III. ve iV. yüzyılda daha yoğun olarak kullanılan bir
uygulamadır. Bu heykelleri yeniden biçimlendiren güçlerin özelliğinden

dolayı örneklerin çoğu resmi anıtları içermektedir. Bu dönemde antik hey-


kellere olan talebin fazla olduğu söylenebilir. Heykeller geniş bir yelpaze-
de yeniden kullanılmış ve yeni yerleşimlere taşınmıştır. Konstantinople,ün
kuruluşu genel bir örnek olarak verilebilir. Bu tez pek çok şehir için sırala­

nabilir. Roma,dan Konstantinople'da kullanılmak üzere heykeller getiril-


miş, bunlar bazı yenilenme ve süslemelere maruz kalmışlar, bu devşirmeler
26

yeni anıtlar oluşturmak için birleştirilmiştir.

Heykellerin üzerindeki imzalar onların yalnızca ikinci el olduğu­

nu değil aynı zamanda ünlü bir heykeltraşın atölyesinden çıktığını da göste-


riyor olabilir. Bu tip bir imza sadece bu isimdeki kişinin bu eserleri elleriy-
le yaptığını değil aynı zamanda geldiği atölyeye de sahip olduklarını göste-
riyordu(87).

Squarciapino pek çok Afrodisiaslı heykeltraşın memleketi dışın­

da heykel geleneğini devam ettirdiği ve bunun IV. yüzyıla kadar sürdüğü

tezini savunmaktadır(88). Zeno ve Andronicus adında başka Afrodisiaslı

heykeltraşların önceki yüzyılda yaşadıkları ispatlanmıştır. Afrodisias'ta en


az bir Andronicus ve pek çok Zeno adına rastlanmıştır(89). Bunlardan en
az birisi Roma'da yaşamış olmalıdır. Roma'da ve Afrodisias'ta bulunan
yazıtların aynı yapıda olduğunu gösteren bir diğer özellik E.lfOLE l -yaptı­
fiilini içeriyor olmalarıdır. Bu ifade genel olarak bütün Afrodisiaslı hey-
keltraşların imzalarında kullanılıyordu. Değişik formlarda yazılmalarına

rağmen büyük olasılıkla ithaf ettikleri kişiler aynı kişilerdi ve Elfol.E.L fiili-
nin Afrodisias ve Roma'da kullanımlarının aynı anlamda olduğunu düşün­

mekteyiz. Bu tez doğrultusunda Flavius Zeno ve Flavius Androniaus'un


Afrodisias'taki yazıtlarının kendi heykel atölyelerinde üretildiği açığa

çıkar.

Sonuç olarak, Polyneices'in III. yüzyıl ortalarında ve Flavius


Zeno ile Flavius Andronicus'un IV. yüzyıl başlarında Afrodisias Heykel
Okuluna yeni bir hareketlilik getirdikleri görülmüştür. Dönemin karakteris-
tik özelliğini, ya bitmiş heykellerin Afrodisias'tan Roma'ya taşındığını ya
da hem Roma'da hem de Afrodisias'ta heykel üretildiği tezi oluşturmakta­

dır. IV. yüzyıl başlarında Afrodisiaslı heykeltraşlar il. yüzyıldaki heykel


benzerleri çalışmalar yapıyorlardı. Bu heykeltraşlar ve atölye sahipleri top-
lumlarında seçkin kişilerdi ve imparatorluk Unvanları ile üstünlükler sağla­

mışlardı.
27

B. HEYKELTRAŞLARIN ATÖLYELERi

1967 yılı Afrodisias Odeon'unun kuzey batısındaki çalışmalarda

çok sayıda mermer heykel parçası bulunmuştur. Bunların bir çoğu bitirile-
memiş ve daha sonra yapılmış bir duvarda yeniden kullanılmıştır(90). 1969
yılı kazılarında ise Odeon'un kuzeyinde heykeltraşların atölyeleri gün ışığı­

na çıkarılmıştır(91). Bu küçük alandaki 4 odanın tamamı ve 5. odanın bir


bölümü kazılmıştır. Bu odalardan batıda kalan ikisi heykeltraşın atölyesi
olarak nitelenebilir. Birbirine bir antre ile bağlı bu odalarda mermer yont-
mak için kullanılmış paslı iki metal aletin yanı sıra 8 adet bitirilmemiş mer-
mer heykel blokları ile başka heykellere ait küçük parçalarda ortaya çıka­

rılmıştır(92). Ayrıca I ve il No'lu odaların arasındaki kapı kenarında kulla-


nılmış olan bir mermer blok üzerinde yuvarlak ve sivri uçlu keskilerin
denendiği veya nasıl kullanıldığının gösterildiğine işaret eden izlere sahip

heykeltraşın çalışma masası bulunmuştur(93).

Her iki oda da avluya benzer alanlara açılmaktadır. 3, 4 ve 5.


odalar heykeltraşın çalışmaları ile doğrudan ilgili değildir. Bu odalar için,
atölyeye aittir ya da başka amaçlarda kullanılmıştır demek eldeki bilgilerle
mümkün değildir.

1967 yılında Odeon civarında ve 1969 yılında atölye içinde bulu-


nan heykeller birbirleriyle ilgilidir. Çalışma metodu ve heykellerin üzerin-
de görülen alet kullanımı aynıdır, ayrıca bulunan aletlerle çalışmalar uyum
içindedir. Tüm çalışmaların aynı döneme ait olduğunu düşünmemeliyiz.

Çünkü bunlar ortaya çıkarılan atölyede çeşitli heykeltraşların yerel mer-


merleri işlemek için geleneksel teknikleri sürdürdükleri anlamına gelmek-
tedir. Atölyenin 111. yüzyılın I. yarısında çalışmakta olduğu ve IV. yüzyılda

yıkıldığı düşünülmektedir(94). Bu düşüncenin kaynağını çeşitli hipotezler


oluşturmaktadır. Atölye aniden tahrip edilmiş olmanın işaretlerini taşımak­

tadır. Heykellerden biri I no'lu odada etrafında kırık heykel parçaları oldu-
ğu halde düştüğü şekilde bulunmuştur. Mermer yontulan 2 No'lu odada,
aletler de kapı aralarında bulunmuştur.
28

Odaların bulunduğu tüm alan yaklaşık 75 cm.lik bir yüksekliğe

düzlenmiştir. Bütün olarak bulunan heykeller ya devrilmiş olanlar veya bu


seviyenin altında kalacak kadar küçük olanlardır. Bu dolgunun içinde bulu-
nan heykellerin bir tanesi stil olarak IV. yüzyıla tarihlendirilmekte ancak
diğer heykeller IV. yüzyıldan sonraya tarihlenmemektedir(95).

Bu nedenle stüdyonun IV. yüzyılda bir nedenle tahrip edildiği

düşünülmektedir.

I. oda hem çalışma hem sergileme odası olarak kullanılmaktaydı.

Dışarıya ve odanın merkezine doğru olan açıklık bu odanın çok iyi düzen-
lenmiş olduğunu gösterir. Merkezde heykeltraş bir figür üzerinde çalışır­

ken diğer heykeller duvarlardan birinin önüne yerleştirilmekteydi. Aynı

durum 2. oda içinde söz konusudur.

18. yüzyıldan itibaren bir heykeltraş için üç önemli temel ihtiyaç


geniş çalışma alanı, çalışma alanının mahremiyeti ve büyük malzemenin
güvenilir kullanımı olmuştur. Bu durumda modern bir heykeltraşın bu atöl-
yelerde çalışamaması için bir çok sebep söylenebilir. Bu atölyelerde hey-
keltraşlar çalışmaları için gerekli olan ışığı sağlamak için avluya bakan
kapıları açmak zorundaydılar. Bu çalışmanın mahremiyetine büyük bir
engel teşkil etmekteydi. Büyük mermer blokları saklamak için bu mek!nlar-
da yer yoktur. Ayrıca bu blokları şehrin bir bölgesinden getirmek büyük
problemdi. Büyük mimart bloklar üzerinde çalışacak boşluk burada mevcut
değildi.

Afrodisias'taki bu atölye büyüklüğü, kullanımı ve yerleşimi nede- ·


niyle heykeltraşların doğrudan pazar olarak kullandıkları dükkanlar şeklin­
de değerlendirilmektedir. Bu heykeltraş atölyesi bir dükkan kadar çalışma

yeriydi. Mekin öyle konumlandırılmıştı ki alıcı başka şeylerle ilgilense bile


çalışmaları izlemesi mümkündü.
29

C. HEYKELTRAŞLARIN ÇALIŞMALARI

Afrodisias'ta, 1969 yılı kazıları sırasında iki adet madeni taş

yontma aleti bulunmuştur(96). Aletler bir nokta keski ve bir dar düz keski-
dir. Bunlar modern yontu aletlerinden yalnızca aletin her tarafının sivri
olması yönüyle ayrılır. Heykeltraşların atölyeleri olarak tanımlanan Ode-
on'un kuzeyindeki mek!nlardan 1. odada, bitmemiş olarak ortaya çıkarılan

dört küçük heykelin yüzeyleriyle bulunan aletler uyum içerisindedirler.

Afrodisias'taki heykel yontuculuğunda genel olarak heykeltraş

eserin kaba kısımlarını nokta keski ile, detaylarını ise düz ya da eğri hatlı

yuvarlak başlı bir keski ile yapmaktaydı. Heykeltraş kaba düz keski çalış­

masını kaba törpü kullanımı ile sürdürür, bunları ise temiz törpü veya cila-
nın dönüşümlü olarak kullanılması izlerdi. 1. Oda'da bulunan bitmemiş hey-
kellerde nokta keski ve dar düz keski ile kabartma tekniğine benzer bir
çalışma uygulanmıştır. Cepheden arkaya doğru gerçekleştirilen çalışmanın

çeşitli nedenleri olabilir. Heykeltraşın atölye olarak kullandığı çalışma ala-


nı çok küçüktür ve her oda 30 ile 40 m 2 ölçülere sahiptir(97). Bu heykel
yapmak için yetersiz bir alandır. Müstakil parçalar işlemenin zorluğu düşü­

nülecek olursa, önden arkaya doğru çalışılan heykel bloğunun bir duvara
dayanabilecek olması heykeltraşa büyük kolaylık sağlardı. Ön tarafta çalış­
mayı bitirdikten sonra heykelin arkası çevirilerek yontmaya devam edilebi-
lirdi. Ancak bu şekilde böylesi dar bir mek!nda aynı anda birden fazla par-
ça üzerinde çalışmak mümkün olabilirdi. Ayrıca atölyede bulunmuş olan
küçük boyutlu bitmemiş işlerde bile önden arkaya doğru çalışılmış olması,

heykellerin boyutları ne ölçüde olursa olsun bu teknikle çalışılarak düzenli


bir tarzın oluşturulduğunu ifade etmektedir.

I. odada bulunan tamamlanmamış heykellerde, heykeltraşın taş

üzerinde cepheden başlayarak yavaşça çalıştığını ve heykelin kabasını tasar-


lamadan önce figürün detaylarını oyduğunu görmekteyiz. Diğer heykellerin-
de benzer alet çalışmalarıyla deneysel ve elle yapma tekniğinde çalışıldığı­

nı görmek ilginçtir. Taşların üzerinde ölçüm işaretlerinden kalan izler yok-


tur. Heykeltraşların doğrudan taş üzerinde tasarı geliştirdikleri anlaşılmak-
30

tadır. Tasarımda kullandıkları dar düz keskiden başka elle çalışıldığı düşü­

nülmektedir. Çalışma ilerledikçe yontuda düzeltme yapmış olmalıdırlar.

Düz keski heykellerin el ve kıvrımların tasarımı gibi ince işçilik gerektiren


yerlerinde kullanılmıştır.

Bacakları üst üste atılmış oturan çıplak kadın heykeli 1967 yılın­

da bulunmuş olan Oturan Afrodit heykelinin yarım boy kopyasıdır(98) [Re-


sim No: 1]. Bu Çalışma kaba ve törpülenmiş olarak bırakılmıştır. Atölyenin
yontuyu bitirme sürecini ve kopyalama tekniklerini göstermesi açısından

önemlidir. Bacaklar törpü ile düzleştirilmiştir. Bu aynı zamanda törpünün


düzleştirme kadar şekil vermek için de kullanıldığı izlenimi verir. İzler tör-
pünün dişlerinin büyük ve ayrık olduğunu gösterir. Kaba törpü son rötuş

aleti değil fakat yüzeye son şekli verecek olan çalışmaya hazırlayan bir alet
olarak tanımlanabilir. Bu tekniği heykeltraş düz keski ile dikkatli yontma
sorunuyla karşılaşmak istemediği zaman kullanır. Bu Afrodit kopyası atöl-
yenin terk edilmesi zamanında yarıda kalmıştır(99). Araştırmalar ideal
figürlerin kopyalarının IV. yüzyılda Afrodisias'ta hala oyulduklarını göster-
mektedir. Arkeolojik analizler atölyenin IV. yüzyılda terkedildiği düşünce­

sini doğrulamaktadır(lO0).

Heykeltraşın atölyesinin olduğu alanda bulunan tüm parçalar


Afrodisias mermerinin beyaz ve açık gri formlarında yapılmıştır. Bütün
Afrodisias mermeri şehrin yakınlarındaki yaklaşık 4 km 2 olan küçük bir
bölgeden çıkarılmıştır. Bu mermer antik dünyada bilinen, heykel yapımına

uygun mermerlerin en yumuşağı ve yontulmaya en müsait olanıdır(101).

Mermerin yontulabilirliğini etkilemeyen büyük kristalleri vardır. Malzeme


çok çeşitli aşındırıcı cilaları da kolaylıkla kabul eder. Afrodisias'ta başka

bir mermerin kullanıldığı çok ender görülür.

Heykeltraşların atölyesi olarak tanımlanan mek!nlarda bulunan


heykeller iki grupta toplanabilir: Büstler ve tam heykeller. Bütün figürle-
rin tek bir mermer bloktan yapılmasına çalışılmıştır. Heykele sonradan
yapılan eklemeler çok nadir görülür.
31

Bazı heykellerin yapımının kesintiye uğradığını ve daha sonra


yeniden yontulduklarını Afrodisias'taki kazı buluntularından bir kaç örnek-
te görmekteyiz. Ayrıca bir filozof büstünde görüldüğü gibi orijinal işçilik
ile sonradan yapılan yontular arasında kalite farkı bulunmaktadır (Resim
No: 2). Kulaklarda, sakalın bazı kısımlarında ve gövdenin sol tarafında
kaliteli orijinal işçilik görülür. Yüzde yassı bir keski, başın üstünde ve büs-
tün diğer kısımlarında kullanılan sivri uçlu keski kullanımı sonraki yontu-
larda kaha bir görünüme neden olmuştur. Bu büstün bulunması ilginç bir
sonucun oluşmasına neden olmuştur. Eser zarar görmüş veya bitirildiği hal-
de satılamamış olduğunda bile mermer atılamayacak kadar kıymetliydi. Bol
miktarda, çok kaliteli beyaz mermer ocaklarının bölgeye yakınlığı göz önü-
ne alındığında heykeltraşların yeniden kullanıma uygun hiç bir mermer par-
çasını atmamaları ilginçtir.

Sonuç olarak Afrodisias'ta bulunan heykeller yüksek bir kabart-


ma çalışması olarak tahlil edilebilir. Eserler genelde önden arkaya doğru
oyulmuştur. Bu bir Roma geleneğidir. Dişli keski hakkında çok az işaret
vardır. Bütün oymalar bir nokta keski ile yapılmış, düz keski çeşitli aşama­

larda kullanılmış, çalışma özgürce ve kabaca çalışılmıştır. Bu yumuşak ve


kolay şekil verilebilir mermerin kullanımının bir sonucudur. Aletlerin kul-
lanımı üretim metodunda ölçmeye yer verilmemesini göstermektedir.

Tanımlanan teknikler çalışmaların stili ile uyumludur. Önden


arkaya doğru çalışmak model ve pozun heykeltraş çalışırken müşteriye baş­
langıç safhasında anlaşılır gelmesini sağlar. Pek çok ölçü aletinin kullanıl­

maması boş alan yaratır. Çünkü üç boyutlu bir modelle ölçü aletleriyle

çalışmak daha fazla bir alan ister. Ayrıca ölçü aletlerinin kullanılmaması

işin çabuk ilerlemesini sağlar. Modern teknikler çok zaman kullanılmasını


gerektirir. Bir zanaatkar ürünün satılmasıyla ilgilidir, fazla zaman harcama-
dan malzemeyi tamamlamak ister. Günümüz sanatçıları için yaptıkları eser
üzerinde düşünmek çok daha önemlidir. Bir zanaatkar ise eserinin kalitesi-
ni daha fazla önemser. Hüner zanaatkarların kalite kaygısı oymanın bitiril-
mesi için hız ve kolay çalışma isteği olarak ifade edilir. Afrodisiaslı hey-
keltraşların bitmemiş eserlerde görülen teknikleri bir zanaatkarın ticari

yaklaşımına benzemektedir.
32

111. KATALOG

1. Mermer Heykel
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Kenan T.Erim Salonu
Env. Na: 2264
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları doğu galerisi, Afrodisi-
as.
Malzeme: İri kristalli Afrodisias Mermeri.
Boyutlar: Yük. 1.88 m. Kaide yük. 0.087 m.
Dönem: 387 veya 390 yılları. Geç Roma.
Resim No: 3.

Gaudin,in 1905 yılı Afrodisias Hadrianus Hamamları kazısı sıra­

sında bulunmuştur( 102). Heykel baş, gövde, bacaklar ve kaideye bağlı ayak-
lar olarak 4 parça halinde çıkarılmıştır. Sol topuk, sağ ayağın ve taşıyıcının

bir bölümü, parçalar arasındaki bazı boşluklar, sağ kolun üzerindeki kıv­

rımların bazı yerleri alçı ile restor~ edilmiştir. Sağ ön kol, sol el ve elbise-
nin etek kısmı kayıptır. Burnun sol kısmı ile çene kırıktır. Sol kolun üzerin-
de derin bir aşınma vardır. Yuvarlak kaide sağ arkadan ve sağ ayağın solun-
dan kırıktır. Kırılan kaidenin eksik kısımları alçıyla düzeltilerek yeniden
birleştirilmiştir. Kopmuş olan baş tekrar takılmıştır.

Heykelin vücudu sol ayak tarafından taşınır. Sağ bacak düz ve


açık olarak biraz geride kalmıştır. Sol kol dik açı yapacak şekilde kıvrılmış-
33

tır. Bağlantıizlerinden anlaşıldığına göre omuzuna yerleştirilmiş bir impa-


ratorluk asası tutuyordu. Sağ kol kalan bölümden anlaşıldığı kadarıyla
doğal olarak boşluğa bırakılmıştı.

imparatorun üzerinde görülen giysi Konstantin'den itibaren


Roma'da yüksek rütbeli memurların özellikle resmi yerlere giderken sarın­

dıkları uzun ve dikişsiz kostümdür. Bu kostüm içten dar ve uzun bir tuni-
ka ile üstte kısa ve bol bir togadan oluşur. Burada toga normal kullanımın

aksine birincisine göre daha uzundur. Belden giysinin üzerine düşmesiyle

saklanan bir kemerle sıkılmıştır. İçine giydiği tunikası kırık kollarının uçla-
rından görünür. Toga sağ omuzda görüldükten sonra üst bacağa kadar
inmekte ve kolu heykelin sağ kolunun üst kısmında görünmektedir. Sağ

kolunun altından göğsünün üzerinde çapraz olarak sol omuzuna geçer.


Burada tespit edildikten sonra sırtından dolaşarak kıvrımlar oluşturmak
üzere ön tarafta bacakların üstünden sol koluna gidip ucu buradan aşağı

sarkmıştır. Toga önden gövdeye sıkıca sarılmıştır. Göğüsteki kısma bağlan­

mış olduğu anlaşılan enli bir şerit dikey olarak dizkapaklarına kadar iner.
Ayaklarında calcei aurei olarak adlandırılan bir çizme olup iki yassı kayış

ayağın üstünden çapraz olarak geçer ve çizmenin konçlarına sarılarak bilek-


lerine çıkar.

İmparatorun genç yüzü hafif sola dönüktür. Romalıların son


devirlerinde görülen bir üsluba uygun olarak gözün iris· kısmı yarık bir
daire olarak çizilmiş, göz bebeği üst kenarında küçük bir nokta bırakılarak

derince oyulmuştur. Bu çukurun yarım daire şeklinde bırakılmasıyla bakış­

ta etkileyici bir ifade yaratılmıştır. Kısa ve gür saçlar alına doğru kesilmiş

ve bir diadem ile çevrilmiştir. Bu diadem enli bir şeridin üzerinde sıralan­

mış olan iki sıra inci dizisi ve alının üzerinde kare şeklinde değerli bir taş­

la süslüdür. Bu taşın etrafı daha küçük incilerle çevrilmiştir.

1905 yılında Hadrianus Hamamları doğu galerisinde Arkadius ve


Valentinianus il isimleri geçen profilsiz iki silindirik taban, bu heykele ait
parçalarla birlikte bulunmuştur(103). Doğal olarak araştırmalar bu iki
imparator üzerinde yoğunlaşmıştır. Heykel, üzerinde yazıt olan 0.52 metre-
34

lik 2. kaideye oturmasa da aralarında bir karşılaştırma yapılabilir. Bahsedi-


len heykelin çehresi Valentinianus il (375-392)'un sikke resimlerine ben-
zer olduğundan bu heykelde O'nun tasviri olarak tanımlanır. Bu karşılaştır­

ma tanımlamaya uygunsuz olmamakla birlikte önemli bir kesinlik de getir-


mez(l 04 ). Çünkü IV. yüzyılda basılmış tüm sikkeler Başkent üslubundan
etkilenmişlerdir. Valentinianus il tasviri olduğu fikrini doğrulayan bir baş­

ka kaynak da İstanbul Bizans dönemi Hippodromu'ndaki Dikilitaş'ın kaide-


sinde bulunan ve Valentinianus il olarak kabul edilen genç imparator
betimlemesiyle olan tartışmasız benzerliktir(105). (Resim No:4).

IV. yüzyılda bu kadar canlı bir plastik değer taşıyan eser bulmak
ilginçtir. Heykelin giysisinin kıvrımları altından hareketlerin belli olması

canlı bir modelden çalışıldığını göstermektedir. Sağ bacağın biraz öne doğ­

ru konulmuş olması, sol kalçasının hafifçe çıkıntısı ve başının yana doğru

çevrilmiş olması klasik geleneğin etkisini vermektedir. İmparatorun başı­


nın işlenişinde düz ve soğuk bir ifade vardır. Gözlerin bakışında bir kayıt­

sızlık görülür. Heykeltraş burada eski imparator portrelerinde görülen


soğuk kibarlığı ve aynı zamanda Konstantin resimlerinin sertliklerini taklit
etmek istemiştir(106).

Heykel, bütününde dönemin sanat özellikleriyle uyum içinde


olmasına rağmen çok kişisel bir işçilikle benzerlerinden ayrılmaktadır.
Bunu da kuşkusuz geç IV. yüzyılda h!IA Afrodisias Okulu'nun gelenekleri-
ne bağlılığını sürdüren heykeltraşa borçluyuz.

Bibliyografya
Mende!, Cataloque, il, s. 199, no.506, Seherle, Meisterwerke, s.48-49, Squarciapino, La
Scuola di Afrodisia, s.73; Delbrueck, Spatantike Kaiserportrats, s.29, 44, 70, 196; Koll-
witz, Oströmische Plastik, s.81-83; Volbach-Hirmer, Frühchristliche Kunst, s.17, 54, L'O-
range, Des Spatantiken Portrats, s.73, 81, 140, No.4, Beckwith, The Art of Constantinop-
le, s.16, İnan-Rosenbaum, 1966, s.89, Vermeule, Roman lmperialArt in Greece and Asıa
Minor s.358; Grabar, Sculptures B)'Zantines De Constantinople, 1963, s.14, K,,/erıch,
/)spet.ts o.f. L4e f/ıı1ıqı.ı,1j, ard. PgrfJ /3j tQ(IUiltuH. 1993, -::,. 86
1
35

2. Mermer Heykel
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Kenan T Erim Salonu
Env.No: 2266
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları doğu galerisi, Afrodisi-
as.
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri.
Boyutlar: Yük. 1.760 m., Kaide yük. 0.100-0.110 m.
Dönem: V. yüzyılın ilk yarısı.

Resim No: 5 -6.

Gaudin'in 1905 yılı Afrodisias Hadrianus Hamamları kazısı sıra­

sında bulunmuştur(107). Afrodisias mermer ocaklarından çıkartılmış mal-


zemenin hafif mavi damarları vardır. İki elin parmakları, sağ ayağın ucu ve
kaidenin bir kısmı eksiktir. Burnun ucu kırıktır, burun deliği halen mevcut-
tur. İki parça olan sağ ön kol onarılmıştır. Cilalanmış olan heykelin yüze-
yinde yanık izlerinin oluşturduğu bir bozulma vardır. Heykelin arkası işlen­

memiştir. Kaide ön yüzde yuvarlak ve profilsizdir. 50 yaşlarında, İ.S. IV.


yüzyılın başlarına ait Romalı büyük memurlara özgü giysiye sahip birinin
heykelidir. Sağ omuz üzerinde metalik bir fibula ile tutturulmuş, ayakları­

na kadar inen uzun bir klamis ile bunun altında da tunika manikata deni-
len uzun kollu bir tunika, heykeli sarar. Sol kol kumaşın altında dik açıyla

kıvrılarak elbisenin eteğini taşır. Elbisenin eteği bu kol üzerinden sarkıtıl­

mıştır. Tunikanın kolları vücut ile aynı parçadan işlenmiştir. Üstü bol olup
ön kolda iyice daralan bu tunikanın kol ağızları üstteki giysi yontularak
belirtilmiştir. Sağ kalçanın üstünde görünen, iki toka dili olan geniş bir
kemer ile sıkılmıştır. Bu tunika dizlerin biraz altına kadar uzanmaktadır.

Tunika'nın eteğinden sonra herhangi bir detay belirlenmemiştir. Tunika'-


nın mantodan hafifçe ayrılan kenarlarında mermer düz ve ayrıntısız çalışıl­

mıştır. Klamisin dışında kalan kısım bütün olarak işlenmiştir. Elbise kıv­

rımları aşırı derecede stilize edilmiştir.

Heykel sol bacağının üzerine dayanmıştır, sağ bacak ise hafifçe


ayrıktır. Sağ kol tamamen açıkta olup gövdeye bir zıvanayla tutturulmuş­

tur. Heykelin elleri açıktır ve parmakları ileriye doğru uzanmıştır. Sağ eli-
36

nin yüzük parmağında yuvarlak taşlı bir yüzük taşır. Ayaklarında düz ve
kapalı campagi denilen ayakkabılar vardır. Sol ayağın arkasmda rulo
demetlerinden oluşan bir taşıyıcı vardır.

Dümdüz karşıya bakan başın dikkat çekici bir gerçekçiliği vardır.


Heykeltraş gerçekçi olmak amacı ile modelin çirkinliğini heykele geçirmiş­
tir. Dudaklar kalın ve çıkıntılı, alın kırışık, burun üzerinde iki dikey çizgi,
biri irisi diğeri akını belirleyen çift daireyle belirtilmiş şiş gözler gerçekçi
bir üsluba işaret eder. Bıyıklar, sakal ve kaşlar ince çizgilerle belirtilmiş­

tir. Kafanın üst kısmı traş edilmiş gibidir. Bu açıklığın etrafında saçlar
kısa fakat alına doğru düşmüş ve kulakları kapamış bukleler halinde delgi
ile yapılmış olup kabarık ve kıvırcıktır. Tepeden kısa kesilmiş saçlara alın­

da yuvarlak bir biçim verilmiştir. Bu, Theodosius dönemi saç tuvaletine


uygundur(108).

Heykelin kostümü iV. yüzyıl başlarına doğru görülen yüksek rüt-


beli bir memura aittir. Tunika Manikata bu dönemde seçkin tabakadan
Romalılar tarafından kullanılıyordu. Dönemin kısa olan askeri klamisinden
farklı olarak uzun klamis 111. yüzyıldan sonra tam anlamıyla imparatorluk
giysisi haline gelmiştir. Daha sonra bu giysiyi yüksek düzeydeki memurla-
rın giydiği görülür ve giysi sonunda soylulara özgü bir kostüm haline gelir.

I. No'lu bölümde bahsedilen İmparator Valentimianus II


(375-392) heykelinden farklı olan önemli bir özelliğe sahiptir. İmparator
heykelinde resmi portrenin taklit edilme zorunluluğu kişisel yaratıcılığı bir
ölçüde kısıtlamışsa da bu yüksek memur portresinde sanatçı hiç bir kısıtla­
ma olmaksızın özgün bir şekilde çalışabilmiştir. Yüksek memur heykelinde
başın gerçekçi işlenişi imparator heykelinin 111. yüzyıl geleneklerine bağlı

olan kalıplaşmış tipine zıttır.

Bu geç Roma Çağı yüksek memurunun kim olduğu belli değildir.

Bibliyografya
Mendeı Cataloque, il, s.202, No.507, lnan-Rosenbaum, 1966, s.179, No.242. Schede,
Meisterwerke, s.21, L'Orange, Des spatantiken portrats, s.81, No.108, Koll.witz, Oströ-
mische Plastik, s.84, No.3, Squarciapino, La Scuola di Afrodisia, s. 74, Volbach, Frühch-
ristliche Kunst, s.57, Beckwith, The Art of Constantinople, s.18, Peirce-Tyler, L'art byzan-
tin, I, s.47.
37

3. Mermer Heykel
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Kenan T.Erim Salonu
Env.No: 2265
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları Girişi, Afrodisias
Malzeme: Afrodisias Mermeri
Boyutlar: Yük. 1.76 m., Kaide Yük.: 0.09 m.
Dönem: V. yüzyılın ilk yarısı

Resim No: 7-8

Gaudin'in 1905 yılı Afrodisias Hadrianus Hamamları kazısı sıra­

sında bulunmuştur(109). Afrodisias mermer ocaklarına ait mavi damarlı

beyaz mermerden yapılmış olan heykel cilalanmıştır. Kopmuş olan baş son-
radan birleştirilmiştir. Burun ucu kırıktır, yeryer yanık izleri görülür. Cep-
heden görülmek için yapılmış olup arka yüzü işlenmemiştir.

Squarciapino heykeli 503-507 yılları arasında tarihlendirirken


İnan ve Rosenbaum tarafından heykel V. yüzyılın 2. çeyreğine tarihlendiri-
lir(l 10). 2 No'lu bölümde tanıtılan memur heykeli ile aynı özelliklere
sahiptir. Bu nedenle heykeltraşın aynı kişi olması muhtemeldir.

Yaşlı bir adam heykelidir. Vücut sol bacak tarafından taşınır,

sağ ayak hafifçe geride ve büküktür. Sağ el kol ile birlikte açıkta olup aşa­

ğıya doğru hafifçe eğilmiş yuvarlak rulo halinde, resmi bir görevde bulun-
duğunu gösteren kısa bir asayı tutmaktadır. Bunun göreve atamayı belirten
bir emirname= (mandatapirincipis) olduğu anlaşılır. Diğer el geniş bir
açıyla kıvrık olup giysinin altında saklıdır. Hacimsiz olan vücudun iki omu-
zunun genişliği eşit değildir. Sol omuzun darlığı ve zayıf olan sırtın işlenişi

yanlış hesap edilmiş olan mermer bloğunun yetişmemesi ile açıklanabilir.

Heykel uzun kollu bir tunika ve sağ omuzda fibula ile tutturul-
muş bir klamis giymektedir. Fibulası kayıptır ama metal mil hala mevcut-
tur. Sağ tarafı açık klamis geniş bir açı oluşturarak sol kol üzerinde toplan-
mış, böylece sol el kumaş yığınlarıyla örtülmüştür. Ayaklarında campagi
denilen ayakkabılar vardır. Giysi devrin sıradan giysisi olmakla birlikte
38

Katalogdaki 2 No'lu heykelden farklı olan yönü, tunikanın daha uzun olma-
sı nedeniyle kemerin görülmemesidir.

Vücuda göre daha küçük işlenmiş olan baş sola doğru hafif
dönüktür. İnce dudaklar kapalı durmakta olup ağızda diş olmadığı izlenimi
vermektedir. Alın kırışık, gözlerin etrafı şiş ve göz çevresi iki halkalıdır.

Hafif yukarı bakan gözler çift daireyle belirtilmiş, göz bebekleri derin oyul-
muştur. Sakal, bıyık ve kaşlar ince çizgilerle belirtilmiştir. Saçlar perçem-
ler halinde alına ve şakaklara doğru taranmıştır. Kafanın üst kısmı çıplak

olup saçların arasından kulaklar görülmektedir. Bu saç modeli VI. yüzyıl

başına kadar görülmektedir.

Heykelde görülen nispetsizliklere rağmen kişisel özelliklerini


yansıtması bakımından portrenin işlenişi oldukça başarılıdır. Ayrıca sol ön
kolun çevresindeki kumaş kıvrımlarında antik dönemin izleri görülür. Elin
kumaş altında belirtilebilmesi heykeltraşların mermer işlemedeki başarıla­

rını göstermektedir.

Katalogdaki il. No'lu memur heykeli gibi bu heykelinde kime ait


olduğu belli değildir.

Bibliyografya
Mendeı Cataloque, il, s.205, No.508, İnan-Rosenbaum, 1966, s.180, No.243, Schede,
Meisterwerke, s.21, L'Orange, Des spatantiken portrats, s.80, No.107, Kollwitz, Oströ-
mische Plastik, s.83, No.2, Squarciapino, La Scuola di Afrodisia, s.74, Volbach, Frühch-
ristliche Kunst, s.58, Beckwith, The Art of Constantinople, s.18.
39

4. Mermer Heykel
Afrodisias, Müze: Bitmemiş eserler salonu
Env.No: 79/10/213
Buluntu Yeri: Odeon'un kuzeyi. Afrodisias.
Malzeme: İri kristalli Afrodisias Mermeri.
Boyutlar: Yük.:1.64 m, Gen: 0.56 m.
Dönem: IV. yy. Geç Roma.
Resim No: 9- 10

1969 yılı Odeon'un kuzeyindeki heykeltraş atölyesi kazılarında,

1. odanın güneyinde bulunmuştur. Ayakta duran toga giyimli heykel, nor-


mal ölçülerden küçük olup başı tamamlanmamıştır {111). Kollarındaki

kırıklar dışında figür bütün olarak bulunmuştur. Heykel güney batı - kuzey
doğu yönünde, Odeon avlusunun giriş kapısının batı köşesi içinde kaidesi
ve bedeni ile birlikte yüzü zemine bakar durumda ortaya çıkarılmış­

tır{l 12). Bu nedenle heykelin düştüğü anda zemine çarpınca kırıldığı ileri
sürülmektedir. Bulunan diğer heykel çalışmalarından farklı olarak arkası

değil de baş kısmı tamamlanmamıştır. Tüm vücut güzel bir şekilde işlenmiş

ve törpülenmiştir. Ancak baş boyundan itibaren kabaca işlenmiş ve yüz iti-


nasız bir şekilde düzeltilerek bırakılmıştır. Gözler basit işlenmiş göz kapak-
larıyla belirlenmiştir. Kulakları kabaca yontulmuş, burun tamamlanmamış,

saçlar belirginleşmemiştir. Baş hafifçe sağa dönmüştür. Başın arkası düz


keski ile kabaca çalışılmıştır. Bu heykelde taşın daha fazla temizlenmesi
gerekiyordu1 ancak bu şekilde vücut için çok büyük duran baş normal boyu-
ta getirilebilir. Yoksa heykelin genel görünümü Afrodisias figürleri için
oldukça orantısız durmaktadır.

Bu figürün alıcı bekleyen bir heykel olduğu düşünülmektedir.

Heykelin başında vücutla uyumlu yontuyu sağlayacak kadar taş vardır. Hey-
kel taşra şehrinde önemli bir adamın portre heykelinin isteğini karşılaya­

cak şekilde bitirilebilirdi.

Heykelin sağ kolu ileri uzatılmıştır, eli eksiktir. Sol kol dirsek-
ten bükülerek ileri uzatılmıştır. Elinde bir mürekep hokkası tutmakta-
40

dır( 113 ). Sağ bacağın yanında rulolardan oluşan bir demet şeklinde evrak-
lar bulunmaktadır. Bu evraklar ve giysi, heykelin yüksek dereceli bir devlet
memuru şeklinde tasvir edildiğini göstermektedir.

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1979, 224-226, Rockwell, Aphrodisias Papers II, 1991, s. 129-136,
Erim, Aphrodisias ve Heykelcilik, 1979, s.14, F. 10, Erim, Anat. St., C.20, 1970, s.23.
41

5. Mermer Heykel
Afrodisias Müzesi, Melpomene Salonu
Env.No: 79/10/185
Buluntu Yeri: Odeon, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 1,68 m., Gen.: 0,65 m.
Dönem: V. yüzyılın 2. çeyreği
Resim No: 11.

1965 yılında Odeon sahnesinin batı bölümündeki portikonun ana


koridorunda bulunmuştur(l 14). Heykelin başı, sol elinin baş parmak ucu
ve yüzük parmağının büyük bölümü ve sağ eldeki rulonun ucu eksiktir. Cila-
lanmış olan heykelin alt bölümü yanık izi nedeniyle kötü durumdadır. Cep-
heden görülmek için yapılmış olup arka yüzü işlenmemiştir.

Vücut sol bacak tarafından taşınır, sağ ayak geride ve diz hafifçe
bükülmüştür. Sağ el, kolu ile birlikte açıkta olup rulo halinde resmi bir
görevde bulunduğunu belirten kısa bir asa tutmaktadır. Bu evrak göreve
atamayı belirten bir emirn~me ( = mandata principis) dir. Sol kol dirsekten
bükülmüş olup giysinin altında bulunmaktadır.

Heykel uzun kollu bir tunika ve sağ omuzda fibula ile tutturul-
muş bir klamis giymektedir. Sağ tarafı açık olan klamisin etekleri sol kol
üzerinde toplanmış, böylece sol el kumaş katlarıyla örtülmüştür. Ayakların­
da campagi adı verilen ayakkabıları vardır.

Devrin sıradan giysisi olan klamis Afrodisias Müzesi'ndeki yük-


sek memur heykeli ile, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki Afrodisias'tan geti-
rilmiş iki klamis giyimli yüksek memur heykelinde de kullanılmıştır. Özel-
likle katalog No. 3'de tanıtılan heykel ile benzer ölçülere sahip olan bu
heykelin klamisinin kıvrımları, kumaş katları altında kalmış olan sol eli,
ruloyu tutan elin ve sağ kolun işlenişi ile ayaklarının duruşu da benzerlik
göstermektedir.

Bibliyografya
(1) Erim, Dumharton Oaks Papers, 21, 1967,
s.286.
42

6. Mermer Heykel Grubu


Afrodisias, Müze: Melpomene Salonu
Env.No.: 79/10/186
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları, Afrodisias
Malzeme: Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 1,57 m., Gen.: 0,93 m.
Dönem: V. yüzyıl
Resim No: 12
1966 yılında Hadrianus Hamamları'nın
frigidarium bölümü kazı
çalışmaları sırasında bulunmuştur(l 15). Oval bir kaide üzerinde ortada bir
erkek ve iki yanında birer çocuk figürü görülmektedir. Ortadaki figürün
düzgün bir şekilde oyularak çukurlaştırılmış boyun kısmı üzerindeki başı,
bilekten itibaren sağ eli, sağındaki çocuğun başı, elleri ve dizlerinden ayak
bileğine kadar olan bacak kısmı eksiktir. Sol taraftaki çocuğun yalnızca

bileklerine kadar olan ayakları kaide üzerinde mevcuttur. Yanında çocuk


figürleriyle tasvir edilmiş olan klamis giyimli erkek figürü yeni bir tip oluş­
turmaktadır. Yüksek memur heykeli tasvirlerine eklenen çocuk figürlerin-
den başka ortadaki figürün sağ elini ileriye doğru uzatması da bir diğer
yeniliğidir. Ayrıca sol kolu da Afrodisias okuluna ait diğer klamis giyimli
heykellerin dirsekten bükülmüş ve klamisin eteklerini taşıyan işlenişinden
farklı olarak aşağıya doğru sarkıtılmıştır. Ortadaki vücut sol bacak tarafın­
dan taşınır, sağ ayak hafifçe geride ve bacak dizden bükülmüştür.
Heykel uzun kollu bir tunika ve sağ omuzda fibula ile tutturul-
muş bir klamis giymektedir. Resmi görevini yansıtan evrak rulolarından

oluşan demet sağ bacağına bitişik olarak görülmektedir. Ayaklarında cam-


pagi denilen kapalı ayakkabıları vardır.
. Sağ taraftaki çocuk figürü bir tunika üzerine himation ile sarın­
mıştır; boynunda bir madalyon taşımaktadır. Ayaklarında sivri burunlu san-
daletleri vardır. Sol taraftaki çocuk figürünün ise yalnızca çıplak ayakları
görülmektedir.
Bu yüksek memur heykeli kıyafetinin işlenişi bakımından V. yüz-
yıla tarihlendirilmektedir(l 16).
Bibliyografya
Erim, 1993, s.83.
43

7. Mermer Heykel
Afrodisias Müzesi, Melpomene Salonu
Env.No.: 79/10/194
Buluntu Yeri: Odeon, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 1,62 m., Gen: 0,64 m.
Dönem: VI. yüzyılın 2. çeyreği
Resim No:13.
1963 yılı kazı döneminde, 1962'de Odeon kazısında bulunmuş
olan heykel parçasının diğer bölümleri ortaya çıkarılmıştır(117). Başın bir
kısmı ve yüz tümüyle, sağ kol omuzdan, sol kol ise dirsekten itibaren kırık­
tır.

Heykelin toga giysisinin içinde tunikası görülmektedir. Toga sağ


kolun altından sarmakta olduğu sol omuza göğüsde bir çapraz oluşturacak
şekilde geçmekte, buradan da dizlerinin üzerinde geniş bir kavis oluştura­
rak dirsekten kıvrık olan sol kolun üzerine uzanmaktadır. Sağ omuz üzerin-
den geçen toga ile sağ kolun büyük bir bölümü kayıptır. Vücudu sağ ayak
taşımakta, sol ayak ise yuvarlak kaidenin üzerinde oldukça geride durmak-
tadır. Katalog No. 10'da tanıtılan Flavius Palmatus heykeli ile yakın bir
benzerlik gösterir. Sol bilek üzerinden aşağıya sarkan toganın kalça hiza-
sındaki çıkıntısı küçük bir parça halinde görülebilmektedir.

Üç parçadan oluşan baş, portre özelliklerinin belirlenemeyeceği


şekilde tahrip olmuştur.
Saçlar kalan bölümlerden anlaşıldığına göre Katalog No: 2'de
tanıtılan klamis giyimli yüksek memur heykeli ile aynı özelliklere sahiptir.
Baş üzerinde kabaca yontularak bırakılmış olan saçlar kısa fakat dalgalı
bir kabarıklığa sahiptir. Portre orta yaşlı birine ait olmalıdır.
Sağ
kol mevcut olan bölümden anlaşıldığı kadarıyla yukarıya doğ­
ru kaldırılmış olmalı ve elinde de oyunları başlatan mappa bulunmalıy­
dı( 118).

Heykel kıyafeti, duruşu ve sağ bacağının yanındaki evrak ruloları­

nın varlığı nedeniyle bir yüksek memura ait olmalıdır.

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1966, s.181.
44

8. Mermer Heykel
Afrodisias Müzesi, Melpomene Salonu
Env.No.: 79/10/183
Buluntu yeri: Odean, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 1,74 m., Gen.: 0,62 m.
Dönem: V. yüzyılın 2. çeyreği

Resim No:14.

1964 yılında Odeon'un kaveasını destekleyen doğu kısmındaki

arka odaların kazısında ortaya çıkarılmıştır(119). Toga giymiş heykelin


başı, bilekten itibaren sol eli, omuza yakın bir yerden sağ kolu ve bilekleri-
nin biraz üzerinden her iki ayağı eksiktir. Toga'nın kıvrımları çeşitli yerle-
rinden kırıktır. Heykelin yüzeyi zamanla oluşan bozulmalar ile bazı yerler-
de parlaklığını kaybetmiştir.

Sağ
kolun altından geçerek sol omuza ve sırtı dolaştıktan sonra
sağ omuz üzerinden sarkan toga geniş bir kavisle sağ diz seviyesinden sol
kola doğru uzanır. Afrodisias okuluna ait togalı yüksek memur heykelleri
arasında sade elbise kıvrımlarına sahip olan bu çalışmanın detayları ben-
zer örneklere göre daha ince bir işçilik göstermektedir. Özellikle sol baca-
ğın tunikanın altından farkedilen görüntüsü Hellenistik özellikler taşımak­

tadır.

Sağ kol hafif bir eğimle vücuttan ayrılmıştır. Mevcut olan bölü-
müyle elinde bir mappa olması gerektiği anlaşılan figürün oyunları başlat­

ma anında gösterilen bir yüksek memura ait olduğu düşünülebilir(120). Sol


kol ise dirsekten bükülerek ileri uzatılmıştır ve toga kıvrımı üzerinden aşa­

ğıya sarkıtılmıştır. Sol omuzun hemen altında bulunan iki küçük destek
kalıntısı, figürün sol elinde bir hükümdarlık asası bulunduğunu göstermek-
tedir. Arkası işlenmemiş olan heykelin boyun bölümünde kumaş kıvrımları
görülür.

Sağ bacağının arkasında evrak demetinin izini görebilmekteyiz.


45

Bu evraklar, giysi ve özellikle sağ kolun işlenişi heykelin yüksek dereceli


bir devlet memuruna ait olduğunu göstermektedir.

B ibl iyografya
Erim, Dumbarton Oaks Papers, 21, 1967, s.285-288.
46

9. Mermer Heykel
Afrodisias Müzesi, Melpomene Salonu
Env.No.: 79/10/82
Buluntu Yeri: Agora'nın güneyi, Afrodisias
Malzeme: Afrodisias Mermeri
Boyutlar: Yük.: 1,35 m., Gen.: 0,68 m.
Dönem: V. yüzyıl

Resim No:15.

1975 yılında Agora'nın güney bölümünde Tiberius Portikosu'nun


batısında bulunmuştur. Heykelin başı, dirsekten itibaren sağ kolu, bileğin­

den itibaren de sol eli eksiktir. Her iki bacak ayak bileklerinin biraz üstün-
den kırılmıştır. Heykel bel kısmından kırık olarak iki parça halinde bulun-
muş ve birleştirilmiştir.

Heykelin gösterişli togası içinde tunikası görülmektedir. Sağ

kolunun altından göğüs üzerinde çapraz olarak sol omuza geçen toga sırt­

tan dolaşarak zengin kıvrımlar oluşturduğu ön tarafta bacakların üstünden


sol koluna geçerek bilek üzerinden aşağıya doğru sarkmıştır. Bu kıvrımla­
rın bazı yerlerinde kırıklar mevcuttur. Önde detaylı bir işçilik gösteren
toganın kavisi diğer Afrodisias togalı heykellerinden farklı olarak vücudun
büyük bir kısmını örtecek şekilde geniş tutulmuştur. Hellenistik dönem
sanatının zarif çizgilerine sahip olan heykelin özellikle kumaş altından far-
kedilen sol bacağı dizden hafifçe bükülmüştür. Sağ kol mevcut olan bölü-
münden anlaşıldığı kadarıyla dik açı oluşturacak biçimde vücuttan ayrılmış

ve dirsekten sonra yukarıya kaldırılmış olan eli ile bir mappa taşımaktadır.

Bu duruş yönetici sınıfına ait bir memurun oyunları başlatma anını yansıt­

maktadır. Sol omuz üzerindeki iki çıkıntı sol elde tutulan bir asalet asası­

na ait olmalıdır. Sağ bacak yanındaki evrak rulolarından oluşan deste, hey-
kelin duruşu ve kıyafeti bunun yüksek dereceli bir memura ait olduğunu

düşündürmektedir.
47

10. Mermer Heykel


Afrodisias, Müze: Melpomene Salonu
Env.No.: 79/10/187
Buluntu Yeri: Tiyatro sahnesinin kuzeyi, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 2,01 m., Gen.: 0,69 m.
Dönem: V. yüzyıl sonu
Resim No: 16, 17, 18, 19.

1972 yılı tiyatro kazıları sırasında sahne binasının kuzeyinde


bulunmuştur(121). Burnun ucundaki küçük bir kırık dışında heykelin eksi-
ği yoktur. Kopmuş olan baş sonradan birleştirilmiştir. Heykel uzun kollu
bir tunika ile onun üzerine toga giymiştir. Sağ kolunun altından uzanan
toga boynun kenarından itibaren sol omuzu kaplayarak arkaya dolanır ve
sağ omuzun kenarından geçerek aşağı uzanır. Aşağıya sarkıtılmış mappa
tutan sağ elin arkasından geçerek önde geniş bir kavis oluşturur ve sol
kolun üzerinden aşağıya doğru sarkar. Vücut sol bacak tarafından taşınır,

sağ ayak hafifçe geride ve dizden bükülmüştür. Ayaklarında campagi deni-


len ayakkabılar vardır.

Kitabeli kaidesi heykel ile birlikte bulunmuştur. Buna göre hey-


kel Flavius Athenaeus tarafından yaptırılmış olup Asya eyaleti valisi Flavi-
us Palmatus'a aittir. Bu görevini belirtmek üzere sol elinde gösterişli bir
saltanat asası tutmaktadır. Heykel ciddi görünüşlü ve sağlam karakterli bir
kişiyi yansıtmaktadır. Zayıf ve uzun yüzlü portrenin kemerli bir burnu var-
dır. Sıkıca kapatılmış ince dudaklı ağzı, burnun iki yanından dudak kenarla-
rına inen, ayrıca kaşlarının arasında da görülen derin çizgileri ile sert bir
ifadeyi yansıtır. Gözbebekleri derin oyulmuş birbirine yakın olan gözleri-
nin altı şiştir. İris kısmı 4/3 dairedir. Gözlerin altındaki halkalar ise derin
bir çukur halinde işlenmiştir. Portrenin kaşları ince çizgilerle belirtilmiş­

tir. Tepe kısmı kaba bir biçimde işlenmiş olan karışık bukleli gür saçlar
alnını ve kulaklarını örtmektedir. Yüzde ince uçlu bir aletle çentikler atıla­

rak belirtilmiş hafif bir sakal ve bıyık görülmektedir. Portrede alt çene
biraz ileridedir.
48

Heykelin kıyafeti ve saçlarının işlenişi bu eseri V. yüzyıla tarihle-


mektedir( 122). Antik sanatın mükemmelliğini Afrodisiaslı sanatçıların

erken Bizans çağında da sürdürdüğünü gösteren önemli bir örnektir.

Bibliyografya
İnan-Resenbaum, 1979, s.236-238, Erim, 1986, s.139, Erim, 1993, s.83.
49

1 ı. Mermer Heykel Başı

Side Müzesi
Env.No.: 187
Buluntu Yeri: Belli değil.

Malzeme: İnce kristalli beyaz mermer.


Boyutlar: Yük. O. 113 m., Gen.: 0.164 m.
Dönem: t.s. IV. yüzyıl sonu.
Resim No: 20

Başın kaşlara kadar olan üst bölümüne ait bir parçadır. Mevcut
olan parçadan mermerin çok iyi cilalandığı anlaşılır. Saçlar bir kütle halin-
de olup saç telleri ince çiziklerle belirtilmiştir. Alnın üzerine doğru taran-
mış olan saçlar uzundur, ortada ufak bir çatallanma gösteren uçları içeri
kıvrık olup düz bir hat halinde sona ermektedir.

Bu başın süslü bir tacı bulunmaktadır. Başa geçen kısmı çember


halinde ince bir şerittir. Ensenin üzerindeki bir noktadan öne doğru geniş

bir bant uzanır, bunun ucunda alın üzerinde yuvarlak ve damla şeklinde üç
sarkıntı vardır. Bu taç metalden, sarkıntıları ise değerli taşlardan olmalı­
dır.

Saç biçimi İ.S. IV. yüzyıl sonu imparatorlarını hatırlatır(123).


Taçlı olan baştan anlaşıldığına göre tasvir edilen kimse imparator ya da
imparator ailesinden biri olmalıdır.

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1966, s.90, No.67, İnan, Antalya Bölgesi Roma Devri Portreler~ Anka-
ra, 1965
50

12. Mermer Heykel Başı

Musees Royaux du Cinquantenaire, Brüksel


Env.No: 1561
Buluntu Yeri: Afrodisias
Malzeme: Beyaz mermer
Boyutlar: Yük. 0,29 m, Gen.: 0.20 m.
Dönem: IV. yüzyıl sonu.
Resim No: 21-22-23

1908 yılında Paris'li bir kolleksiyoncu tarafından müzeye geçmiş­

tir(124 ). Boynun üst kısmından kırık olan başın burun ucu kırıktır, sakalı

ve kulakları tahrip olmuştur. Başın yangın geçirmiş olduğu mermerin yüze-


yindeki siyah renkli kirlenmeden anlaşılır.

Zayıf olan yüzde elmacık kemikleri çıkıktır. Belirgin ve uzun ola-


rak işlenen kaşların altında gözler dışarıya taşkındır. Göz olabildiğince

açık dikkatle karşıya bakmaktadır. İris derin oyulmuş iki daire ile, göz
bebekleri ise hilal biçiminde derince oyularak belirtilmiş ve böylelikle hey-
kel etkileyici bakışlara sahip olmuştur.

Kaşlarının arasında iki derin çizgi ve çıkık alnında üç kavisli


derin çizgi vardır. Bu detaylar portreye hayranlık uyandıran bir gerçekçilik
kazandırmıştır. Saçlar tepeden öne doğru taranmışır. Alnın ve şakakların

üzerinde görülen bukleler kulakların üstüne düşerek enseye doğru uzanır­

lar.

Başının ortasında x Mr 1-&t ?> OH-frl. :x LPl OTdç ), }f (ı xa rı.))


"Christ, Mikael, Gabriel, Tanrı, yardım (bana) harfleri kazılıdır. Burada
ölümünden önce paganist olan portre sahibinin ölümünden sonra yakınları

tarafından Hıristiyan olması amacıyla İsa1 Başmelekler ve Tanrı'dan diledik-


leri yardım isteği ifade edilir.

Ensede görülen bir manto izi bu başın giyimli bir heykele ya da


bir büste ait olduğunu kanıtlamaktadır.
51

Bu portrede maden işçiliğinin etkileri görülmektedir{125). Hey-


keltraş kaşları maden uçlu bir kalem ile belirginleştirmiş, dudakların kenar-

larını ince çizgilerle belirlemiş, göz bebeklerini hilU şeklinde işleyip hele-
zonik kıvrımlarla bakışlara canlılık kazandırmıştır. Alın çizgileri sert ve
paralel olarak kazınmıştır. Burun delikleri, göz kapağı kıvrımları ve saçla-
rın bukleleri delgi ile yapılmıştır. Bu portrede modeli güzelleştirme veya
idealize etme kaygısı düşünülmemiştir.

Bu başı tarihlemek için en doğru ölçü saçların ve tepedeki ince


işçiliğin konumudur. Bunları bize tanıtan IV. yüzyılın imparator resimli sik-
keleri, özellikle de Konstantin'in oğullarının resimli sikkeleridir. Bunlarda
uzun tutulan saçlar alına doğru taranır ve enseye doğru iner. Başın ortası

cilalıdır, saç uçları kıvırcıklaştırılmıştır. Bu baş bir geçiş dönemine ait


olmalıdır, çünkü Antik heykelciliğin teknik yöntemleri fark edilebilmekte-
dir. Roma sanatının Bizans sanatına bağlantısını anlattığı için ayrı bir
önem taşır.

Bibliyografya
Cumont, Cataloque des Sculptures et Inscriptions antiques des Mus~es Royaux du Cinqu-
antenaire, 1913, s.51-53, No.41, L'Orange, Spatantiken portrats, 1933, s.82, No.114, Koll-
witz, Oströmische Plastik, 1941, s.121, Squarciapino, La Scuola diAfrodisia, 1943, s.75.
52

13. Mermer Heykel Başı

Afrodisias Müzesi, Depo


Env.No: 67-697 ve 84-50
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları, Afrodisias
Malzem: İri kristalli Afrodisias mermeri.
Boyutlar: Yük.: 0.25 m, Gen.: 0.21 m.
Dönem: V. yüzyıl ortaları.

Resim No: 24-25

Paul Gaudin 1904 yılında Hadrianus Hamamları kazısında bu


başın sol yanağa ait elmacık kemiğine kadar olan bölümü, sol göz, alın ve
saçlardan oluşan bir parçasını bulmuştur. Fransa'ya kaçırılan parça 1967
yılında Gaudin ailesi tarafından kazı başkanına iade edilip Afrodisias'a
tekrar geri getirilmiştir(126). Başın geri kalan kısmı 1984 yılında yine Had-
rianus Hamamları civarındaki yıkıntılar arasında bulunup 80 yıl sonra
tamamlanmıştır.

Portre, çenedeki sakalların hemen aşağısından bir eğik çizgi


halinde boynun arkasına kadar kırıktır. Kemerli olan burnun büyük bir kıs­
mı eksiktir. 1904 yılında bulunan parçanın alt kısmındaki sakal bölümü
kayıptır. Parçanın yüzeyindeki bozulmamış bölümlerden anlaşıldığı kadarıy­

la vücut cilalanmıştır.

Doğal büyüklükteki heykel başı, tepedeki saçları tamamen dökül-


müş yaşlı ve sakallı bir adama aittir. Saçlar başın iki yanında şakaklara

doğru taranmış, dalgalı ve derin oyulmuştur. Bıyık, ince dudaklı küçük bir
ağzı meydana çıkaracak şekilde düzgün dalgalı çizgilerle üst dudağa doğru

taranmıştır. Zayıf olan yüzde çökük yanaklar ve gözlerin altındaki çizgiler-


le birleştirilmiş olan yüksek elmacık kemikleri son derece iyi şekillendiril­

miştir. Alında dört yatay kırışıklık belirtilmiştir. Gözler yuvalarında biraz


içeri batmış ve ileri çıkık uzun kaşlar tarafından kısmen gölgelenmiştir.

Gözbebekleri hilal şeklinde, irisler ise üç çeyrek daire şeklinde yontulmuş­

tur. Sağ göz yukarıya doğru bakmakta ancak soldaki iris sağ köşede gözyaşı

kanalının yanına sıkışmıştır. Portre bu nedenle şaşı görünmektedir. Sakal


53

yanaklarda kısa dalgalar halinde başlar ve uçlara doğru daha gür ve kıvır­

cık bir hal alır.

Bu portre bazı bozukluklarına rağmen Anadolu ve Afrodisias'ın

erken Bizans devri portreleri içinde önemli bir yere sahiptir. İşçiliğinin
kalitesi bu okula ait diğer örneklerden üstündür. Ayrıca yine Gaudin tara-
fından 1904 yılında Afrodisias'taki Hadrianus Hamamlarında bulunan ve
şimdi Brüksel Mus~es Du Cınquantenaire'de bulunan mermer heykel başıy­

la (Katalogdaki 12 No'lu eser) büyük benzerlikler göstermektedir. Saç buk-


leleri, alındaki çizgiler ve plastik olarak işlenen kaşlar tamamen benzerdir.

Büyük bir ihtimalle şehrin önemli memurlarından biri olan bu


Afrodisiaslıyı Kenan T. Erim, L'Orange'in V. yüzyılın başına tarihleyen
düşüncesine katılmayarak 5. yüzyılın ortalarına tarihler(127).

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1979, s.235, No.207, Erim, Anadolu 22, 1989, s.113, Erim, 7. Kazı
Sonuçlan, 1985, s.182.
54

14. Mermer Heykel Başı

Museum of Fine Arts, Bostan.


Env.No.: 382
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli beyaz mermer.
Boyutlar: Yük.: 0,21 m.
Dönem: İ.S. 4 75
Resim No: 26.

Gaudin tarafından 1904 yılında Afrodisias Hadrianus Hamamları

kazısı sırasında bulunduğu düşünülmektedir. Çünkü bu heykel başı 1971


yılında, Paris'te küçük bir dükkanda bulunarak J erome Eisenberg ve Ric-
hard Titelman tarafından Museum of Fine Arts'a bağışlanmıştır{128).

Yangın izleri taşıyan başın çene ve göz etrafının kısmen restoras-


yonu yapılmıştır. Çenenin hemen altından enseye doğru kırık olan başın

oldukça gür saçları tepede ince çizgilerle belirtilmiş, alın ve şakaklara doğ­

ru kıvırcıklaşarak kütlesel bir görüntü meydana getirmiştir. Başın iki yanın­

daki bukleler kulakları örtmekte, alnın ortasında ise bir çıkıntı oluşturmak­

tadır. Tarihlendirme bu saç tuvaletine uygun olarak Katalogdaki 10 No'lu


eserde olduğu gibi tepeden öne doğru taranan saçların özelliğiyle yapılmış­

tır.

Oldukça belirgin işlenmiş kavisli uzun kaşların altında gözler dik-


katle ileriye bakmaktadır. Kaşların arasında derin bir çizgi, düz alında

{cavisli çizgiler ve burnun iki yanından dudak uçlarına doğru inen derin
birer çizgi yüze sert bir ifade vermektedir. Bıyık ve sakalları kısa ve derin
çiziklerle işlenmiş, gözler ve saçlar ise delgi ile oyularak yapılmıştır. Bur-
nun tamamı kırık olduğundan yüzün ifadesi tam olarak anlaşılamamakta­

dır.
55

Afrodisiaslı özel bir kişi olduğu, bölgenin diğer arkeolojik bulun-


tuları ile karşılaştırıldığı zaman ortaya çıkmaktadır. Diğer heykellerle
kurulan analoji sonucunda bu başın uzun bir tunika ve klamis içinde ayakta
durur vaziyette tasvir olunan bir yüksek memur heykeli olduğu düşünülür.

Bibliyografya
Erim, AJA, C.71, 1967, s.237-238; Comstock-Vermeule, Sculpture in Stone, 1972, s.244,
No.382.
56

15. Mermer Heykel Başı

İstanbul Arkeoloji Müzesi


Env.No.: 5028
Buluntu Yeri: Bayezid
Malzeme: Beyaz mermer
Boyutlar: Yük.: 0,325 m.
Dönem: IV. yüzyıl sonu
Resim No: 27,28.

1949 yılında İstanbul Üniversitesi'nin Bayezid'deki temel kazıla­


rında ortaya çıkan portre Forum Tauri'nin batı duvarları yakınında, Theo-
dosius I sütünunun kuzeyinde bulunmuştur(129). Bu bölge geniş bir alan
çerçevesinde araştırıldığı halde başın ait olduğu heykel, kaide ve kitabe
gibi parçalara rastlanılmamıştır. Boynun alt kısmının işlenişi, başın bir hey-
kele konulmak üzere hazırlandığını göstermektedir.

Theodosius I döneminin (379-395) imparator tasvirleri geleneğin­


de işlenmiş olan portre IV. yüzyıl sonuna tarihlendirilmektedir(130). Bu
dönemde imparatorluğun doğusunda devlet ileri gelenlerinin tasvirlerinde
oluşan tarza uygun olarak alın üzerine düz bir biçimde taranan saçlar ense-
de hafif bir dalga ile şekillenmektedir(131). Portre, bir şerit kenarına dizil-
miş iki sıra inci dizisinden meydana gelen bir diadem taşımakta, alnın üze-
rinde sekiz tane inci ile çevrelenmiş kare şeklinde bir taş bulunmaktadır.

Ön kısımda oldukça belirgin olan inciler, portrenin arkasında itinasız bir


biçimde işlenmiştir. Üst sırada birbirinden çizgi ile ayrılmakta, alttaki dizi-
de ise bir hat halinde görülmektedir. Portrenin tepesindeki saçlar belirtil-
memiş kabaca yontularak bırakılmıştır. Diadem ile alın arasında saç olduk-
ça muntazam taranmıştır ve alnın büyük bir kısmını örtmektedir.

20 yaşlarında görülen imparatorun genç yüzü oldukça iri ve açık

bir biçimde yontulmuş olan gözleriyle uzakta bir noktaya bakmaktadır.

Gözün üst kapağı bir çizgi ile belirtilmiştir, irisi ayrıca işlenmemiş olan
göz bebekleri derince oyularak gösterilmiştir. Hafif kemerli olan burnu
normal büyüklükte olup alın ile birleştiği yer biraz çukurdur. Küçük olan
57

ağzı biraz çıkık, muntazam dudaklar hafif aralıktır. Cildinin gerginliği,

hafif belirgin elmacık kemikleri ve burna doğru hafifçe kabaran yanaklarla


ifade edilmiştir. Burun delikleri oyularak belirtilmiştir. Boyunda iki ince
çizgi, boyunla göğüsün birleştiği yerde hafif bir çukur vardır. Kulakları

oldukça ince bir işçilikle saçlarının dışında gösterilmiştir.

İmparator Arkadius'a ait olduğu düşünülen bu portre Berlin'deki


Arkadius başı ve Arkadius'un sikkelerdeki tasvirleriyle benzerlik taşımak­

tadır( 132). Ayrıca İstanbul Bizans devri Hippodromun'daki Dikilitaş'ın


kaidesinde doğu ve batı yüzlerinde bulunan kabartmalarda, imparator loca-
sında oturmuş oldukça genç ve uzun yüzlü Arkadius tasvirleri ile bu portre
arasında da bir benzerlik bulunmaktadır(133). (Resim No: 4).

Bibliyograba
Fıratlı, AJA, C.54, 1950, s.67-71; Fıratlı, Belleten, C.16, S.1, 1952, s.17-21; İnan-Rosenba­
um, 1966, s.86; Vermeule, Roman lmperial Art in Greece And Asia Minor, 1968,
s.42-44; Severin, Zur Portraitplastik, 1972, s.154-155; İnan-Rosenbaum, 1979, s.138;
Fıratlı, 1990, s.7.
58

16. Mermer Heykel Başı

Afrodisias Müzesi, Depo


Env.No.: 83/8/2620
Buluntu Yeri: Tesadüfen bulunmuş parça
Malzeme: Küçük kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: O, 185 m., Gen.: 0,205 m.
Dönem: V. yüzyıl

Resim No: 29

Gerçek boyutlarda bir başın, arka kısmına ait parça. Yüzü mev-
cut olmayan başın yaşlı bir erkek figürüne ait olduğu düşünülmektedir.

Ense kısmının üzerinde ve yanlarda işlenmiş olan dalgalı kısa saçları dışın­

da diğer saçlar dökülmüştür. Bu saç işçiliğini Katalog No. 3'de tanıtılmış

olan heykelin portre başında da görmekteyiz. Bu özelliği ile parçayı V. yüz-


yıla tarihlendirebiliriz. ( 13 4)

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1979, s.235.
59

17. Mermer Heykel Başı


Afrodisias Müzesi, Depo
Env.No.: 83/9/2823
Buluntu yeri: Afrodit Temenosu, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 0,21 m., Gen.: O, 165 m.
Dönem: V. yüzyıl ortası

Resim No: 30-31.

1970 yılında Afrodit Temenosu'nun güneyinde bulunmuş­

tur(135). Gerçek büyüklüğünde orta yaşlı bir erkek figürüne ait portre
başın, gözlerinin altından boynun altına kadar olan kısmı mevcuttur.
Burun, dudaklar ve boynun sol yanı kırıktır. Çene kısmı aşınmıştır. Yüzde
derin çukurlarla belirtilmiş karışıklıklar vardır. Ense kısmında çok az bir
bölüm saç mevcuttur. İnce sakalı çentikler atılarak belirtilmiştir. Boynun
alt kısmında gövdeye bağlanmak için yapıldığı sanılan kenet deliği vardır.

Başın sahip olduğu bütün bu özellikler Afrodisias Okulunun


Erken Bizans döneminde yapmış olduğu yönetici sınıfına ait memurların

portre heykellerini yansıtmaktadır.

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1979, s.231.
60

18. Mermer Heykel Başı

Afrodisias Müzesi, Depo


Env.No.:
Buluntu Yeri:
Malzeme: Beyaz Afrodisias Mermeri
Boyutlar:
Dönem: V. yüzyıl ortası

Resim No: 32-33.

Gerçek boyutlarda çalışılmış olan başta yüz kısmı, gözlerinin


hemen altından tümüyle tahrip olmuştur. Tepe kısmı kabaca işlenmiştir.

İyi durumda olan başın arka kısmında ense üzerine dökülen dalgalı saçlar
görülür. Bu dalgalı bukleler alın ve şakakların üzerinde de görülmektedir.

Alnın üzerine dökülen perçemler oldukça düzgün ve simetriktir.


İnce çizgilerle belirtilmiş olan kaşlar hafif çatıktır. Şiş olan gözlerinin alt-
ları derin oyulmuş halkalarla işlenmiştir.

Başın
üst kısmında, kabaca işlenerek belirtilen açıklığın etrafını
kısa fakat kabarık buklelerin çevirmesi bir çok Afrodisias portresinde görü-
len Theodosius I dönemi özelliğidir. Bu konuda analoji yaparak, başın V.
yüzyılda yaşamış bir resmt görevlinin portresine ait olduğunu söyleyebili-
riz.
61

19. Mermer Heykel Başı

Afrodisias Müzesi, Depo


Env. No.: 83/12/3308
Buluntu Yeri: Odeon'un doğusu, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias mermeri
Boyutlar: Yük.: 0,31 m., Gen.: 0,095 m.
Dönem. V. yüzyılın ortası

Resim No: 34.

1973 yılında Odeon'un doğusunda bulunmuş olan bu baş parçası

sakallı bir erkeğe aittir(136). Gerçek boyutlarında olan parça ense kısmın­

dan başın arkasına ait bir bölüm ile sağ kulak ve yanağının bir bölümünü
yansıtır. Kabaca işlenmiş saçlar ensede basit bir bukle oluşturmaktadır.

Sağ yanakta görülen uzun sakallı bölüm saçlara oranla daha ince bir işçilik

gösterir.

Baş, saç ve sakalının işleniş özelliklerine dayanarak V. yüzyıla

tarihlenmektedir.

Bibliyografya
İnan-Rosenbaum, 1979, s.228
62

20. Mermer Heykel Başı


Afrodisias Müzesi, Melpomene Salonu
Env.No.: 79/10/189
Buluntu yeri: Hadrianus Hamamları, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias Mermeri
Boyutlar: Yük.: 0,275 m., Gen.: O, 195 m.
Dönem: V. yüzyılın 2. çeyreği
Resim No: 35-36.

1969 yılı Hadrianus Hamamları kazısında Tiberius portikosunun


güneybatı bölümünde bulunmuştur(137).

Boynunun bir bölümüyle birlikte bulunmuş olan portre gerçek


boyutundadır. Burnu kırık olup dudak ve çenesinde aşınma izleri görülür,
ense üzerinde destek izine rastlanmaktadır.

Zayıf
olan yüzün elmacık kemikleri ve çene kemikleri çıkıntılıdır
ve çökük yanaklar burnun iki yanından dudak kenarlarına uzayan derin çiz-
gilerle belirtilmiştir. Alında üç yatay çizgi, kaşlar arasında ise iki çizgi ile
kırışıklıklar belirtilmiştir. İnce çizgilerle belirtilmiş olan kaşların altında
gözbebekleri derin oyulmuş yukarı bakan gözleri hafifçe dışarı çıkıntılıdır.
Gözlerin altında şişlikler mevcuttur, üst göz kapakları gözlerin üzerine doğ­
ru düşmektedir. İnce dudaklı ağız sıkıca kapatılmıştır. Tepeden ve yanlar-
dan alın ile kulaklarınüzerine dökülen saçlar derin oyularak belirtilmiştir.
Alnın ortasına kadar inen bir kaç perçem dışında her iki yanda açıklıklar
görülür. Şakakların üzerindeki kabarık ve dalgalı saçlar portrenin arkasın­
da işlenmeden bırakılmıştır. Yüzde çentikler atılarak belirtilmiş olan kısa
bir sakal ve bıyığı vardır.

Afrodisiaslı
özel bir kişiye ait olması gereken portre bu okula ait
diğer heykel buluntuları ile kurulacak analoji sonucunda ayakta durur vazi-
yette tasvir edilmiş bir yüksek memur heykeli olmalıdır(138).

Bibliyograba
İnan-Rosenbaum, 1979, s.228-229, Erim, 1993, s.83.
63

21. Mermer Heykel Başı

Afrodisias Müzesi, Depo


Env.No.: 83/7 /2532
Buluntu Yeri: Hadrianus Hamamları, Afrodisias
Malzeme: İri kristalli Afrodisias Mermeri
Boyutlar: Yük.: 0,33 m., Gen.: 0,23 m.
Dönem: V. yüzyılın 2. çeyreği

Resim No: 37-38.

1968 yılında Hadrianus Hamamları güney galerisinde bulunmuş­

tur(139). Gerçek boyutlarda çalışılmış olan başın yüz kısmı tamamen kırık­

tır. Saçlar arka kısımda işlenmeden bırakılmıştır, yanlarda derin oyulmuş

dalgalı hatlar halinde kulağın yarısını örtmektedir. Sakal çentik atılarak


belirtilmiştir. Heykelin ense kısmında elbisesine ait kıvrımlar görülmekte-

dir. Ense üzerinde destek izine rastlanmaktadır. Bu başın, diğer örneklere


benzer saç işlenişi ayakta duran bir devlet memuruna ait olduğunu düşün­

dürmektedir(140).

B ibl iyo g rafya


İnan-Rosenbaum, 1979, s.231.
64

IV. KARŞILAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME

Bizans döneminde heykel sanatı, kendinden önceki devirlerde


görülen zenginliğe karşın önemini kaybetmiştir. Bunun nedeni çok tanrılı

kültürlerin sanatına kilisenin almış olduğu tavır ve dönemin anıtsal yapıla­


rının dekorasyonunda kullanılan bezeme öğelerinin farklılaşan beğenisidir.

Sonuç olarak Erken Hıristiyanlık döneminde çoğunlukla resmi çevrelerin


siparişi olan imparator ve imparator ailesine mensup kişilerin heykelleri
ile devlet ileri gelenlerinin heykelleri oldukça önemli bir grup eser oluştur­

muş, Orta Bizans dönemine gelindiğinde ise heykel yapımı hemen hemen
tümüyle ortadan kalkmıştır(141). Theodosius I döneminde (379-395) olduk-
ça gelişmiş olan imparatorluk sanatı Theodosius ve Arkadius sütunlarına

ait bazı parçalar, 390 yılında Hippodrom'a konulan Dikilitaş'ın kaidesi ve


Afrodisias'ta bulunan imparator Valentinianus il (375-392)'nin heykeli ile
aynı üslup özelliklerine sahiptirler. Bu eserlerde kumaş kıvrımları incelik-
le işlenmiş, yüzler Theodosius I dönemi beğenisiyle yansıtılmıştır. Çizgiler
kusursuz, kaşlar çok ince bir eğriyle belirtilmiş, yüzey mükemmel bir şekil­

de parlatılmıştır. Valentinianus il heykeli Dikilitaş'ın kaidesinde görülen


kabartmalarla karşılaştırıldığında belirgin olan özellik toga giyimli figürle-
rin kıyafetlerinde ve duruşlarındaki benzerliktir. İmparatorun heykeli ve
kaide üzerinde görülen kabartması özellikle yüz, saçlar ve diademi büyük
benzerlik gösterir. Bayezid'da bulunmuş olan İmparator Arkadius başı,
Valentinianus ırnin portre heykeline, tacının şekli ve çenenin çıkıklığı
gibi konularda görülen benzerliği yanında bazı farklı yönleride bulunmakta-
65

dır. Arkadius büstünde gözler iri ve olabildiğince açık, yüz uzun ve yüzün
ifadesi daha sert olduğu halde Valentinianus il portresinde yanaklar dol-
gun, bakış sakin ve ifade yumuşaktır. Saçları Arkadius büstünden farklı ola-
rak itina ile taranmamış, alın üzerinde küçük gruplar halinde bırakılmıştır.

İmparatorların inci dizili diademlerindeki işleniş aynı olmakla beraber


Arkadius büstünde arka yüzün inci dizileri kabaca belirtilmiştir. Valentini-
anus il portresinde ise itinalı işçilik arka yüzde de devam etmektedir. Yüz
hatlarının ne derece bireysel olduğu anlaşılamıyorsa da kaşların işlenişin­

de kendini belli eden ince işçilik zarif bir eğimle belirtilen alnın biçimi ve
saçların verilişi dönemin özelliklerini yansıtmaktadır. İmparatorların saçla-
rı ensede bir dalga ile toparlanmış ve uzun bırakılmış, düz saçlar genişçe

taranmış ve perçemler halinde alındaki diademin altında bir dalga oluştur­

muştur. Valentinianus il, tarihi kaynaklarda güzel yüzlü, büyük ve düz


burunlu, yumuşak çeneli olarak tanımlanmaktadır(142). Arkadius ise kay-
naklarda yorgun görünümlü, zayıf, kuvvetsiz ve tembel olarak tanımlanır,

tasvirlerinde boş bakan gözleri özellikle dikkati çeker(143).

İmparatorların bir gelenek halinde babalarının tablolarına baka-


rak kendi portrelerini yaptırdıklarını biliyoruz(144 ). Böylece bütün tasvir-
ler zamanla bazı değişikliklere rağmen tipik bir görünüm kazanmış, bu
gelenek sürdükçe imparatorlar birbirine benzemeye başlamışlardır. IV. yüz-
yılın ikinci yarısına tarihlenen bu iki imparator dışında Katalog No 11 'de
tanıtılan taçlı bir imparator portresine ait mermer heykel başıda aynı döne-
min benzer diğer bir saç modelini yansıtması açısından önem taşımaktadır.

Arkadius ve Valentinianus il portreleri arasında görülen farklı­

lıklara rağmen her iki portrenin yapımında büyük benzerliklerde görülür.


Portelerde kaşların detaydan uzak basit bir kavis halinde verilmesi ve göz
kapaklarının tek bir çizgi ile belirtilmesi dönem özelliği olmasından çok
aynı okula ait olmaları ile açıklanabilir. Diademlerin ortasındaki yani tepe-
deki saçlar her ikisinde de belirtilmeden kabaca işlenerek bırakılmıştır.

Alınların ortasına kadar inen perçemleri şakaklara doğru uzamakta ve


kulakları açıkta bırakacak şekilde sona ermektedir. Portreler profilden
incelendiği zaman gözlerin benzer çizgilere sahip olduğu görülür.
66

Arkadius büsbütün Afrodisias Heykel Okulu,nun bir ürünü oldu-


ğunu düşündüren en önemli özelliği ise ensenin üzerinde görülen saçların

benzer bir kıvrıma sahip olmasıdır. Sonuç olarak her iki portreninde aynı

heykeltraşın çalışması olabileceğini düşünebiliriz.

Genellikle toga giyenler ve klamis giyenler olarak iki gruba ayrı­

lan vali ve yüksek memurlara ait heykeller araştırmalara göre Roma,


Korint, Megara, Atina, Efesos, Sardes ve Afrodisias'ta üretilmiştir{145).
Klamis giyimli heykeller grubundan en tanınmış iki heykel İstanbul Arkeo-
loji Müzesi'ndeki Afrodisias Hadrianus Hamamları'ndan gelme iki yüksek
memur heykelidir. Bu heykellerde kumaş kıvrımlarının işlenişi doğru fakat
ifadesi sadedir. Yüzlerindeki ciddiyet, alınlardaki kırışıklıklar heykellerin
temsil ettikleri kişilerin üstlendikleri görevin güçlüğünü ve önemini yansı­

tır. Afrodisias Müzesi'nde klamis giyimli iki heykel daha mevcuttur. Fakat
bu heykellerin ne yazık ki başları mevcut değildir. Katalog No.VI'da tanıtı­

lan heykel grubundaki klamis giyimli ana figür, iki yanındaki çocuk figürle-
ri ile diğer örneklerden ayrılır. Bu farklılık dışında bahsedilen dört heykel
de benzer özelliklere sahip olup V. yüzyıla tarihlenmektedir.

Yunanistan'da Korint Müzesi'nde bulunan üç klamis giyimli hey-


kel görünümleriyle tezin konusunu oluşturan klamis giyimli yüksek memur
heykellerine benzemekle beraber işçilikleri bakımından Afrodisias örnekle-
rinden farklıdırlar. Korint örneklerinin başları günümüze ulaşmadığından

portrelerin özelliklerini bilemiyoruz. Afrodisias Okulu'nun kaliteli işçiliği­

ni göremediğimiz bu heykellerde hacimsiz olan vücutlar yüzeysel kıvrımla­

ra sahip klamisler giymektedir. Klamislerin içlerinde görülen tunikaların

kol kıvrımları ise basit çizgilerle belirtilmektedir. Elinde bir emirname ile
tasvir edilen heykel (Resim No.39) İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Afrodisi-
as Müzesi'nde bulunan örneklerden farklı olarak sağ elini göğsünün üzerin-
de tutmaktadır. Ayrıca bu torsonun ucu sivri bir aletle derin çentikler atıla­

rak işlenmiş olan klamisi kumaşın farklılığını yansıtmakta, sağ omuz üze-
rinde detaylı işlenmiş süslü bir fibula görülmektedir. Sol kol klamisin altın­

dan hareketsiz bir biçimde aşağıya doğru uzanmaktadır. Sağ kolun altında

bir kemerle tutturulmuş, iyi bir işçiliğe sahip tunika görülmektedir (Resim
67

No.40). Sanatçı tunika ve klamisi farklı biçimlerde işleyerek kumaş özellik-


lerini vermeye çalışmıştır(146). Klamisde iki tane derin kıvrım olup kıvrım­

ların biri sağ tarafta diğeri sol tarafta işlenmiştir. Bunlar belin hemen
altından kırık olan heykel boyunca görülmektedir. Arkası işlenmemiş olan
heykel VI. yüzyılın I. yarısına tarihlenmektedir(147).

Sağ
kolu omuzun hemen altından kırılmış olan heykel ise (Resim
No.41) klamis kıvrımları ve sol kol üzerinden sarkan etekleri ile Afrodisi-
as okulu örneklerine daha çok benzemektedir. Heykelin sağ kolunun işleni­

şi belirsizdir fakat göğüs kısmındaki izlerden Korint müzesindeki diğer hey-


kelde olduğu gibi elin göğüste durduğunu düşünebiliriz(148). Heykel dizle-
rin hemen üstünden kırıktır. Klamis kıvrımlarının işlenişi klasik geleneğin

devamını gösterir. Fakat bunlar oldukça yüzeysel belirtilmiştir, heykelde


gölge ve ışık etkisi çok azdır. Heykel V. yüzyılın ortalarına tarihlenmekte-
dir(149).

V. yüzyıla tarihlendirilen oldukça iyi durumda günümüze ulaşmış

bir diğer klamis giyimli heykel ise yine sağ elinde bu defa yuvarlatılmış bir
mappa tutmaktadır(150). Klamisin altında kalan sol kolun varlığını derin
yivlerle işlenmiş kumaş kıvrımlarından anlamaktayız. Tunikanın sağ kolda-
ki kıvrımlarıise oldukça derin işlenmiş ve bileğe doğru sıklaşan yivlerle
belirtilmiştir. Bu kolun görünümü Katalog No.2'de tanıtılan heykel ile aynı

özelliklere sahiptir. Yalnız Afrodisias kaynaklı heykelde kolun plastik


değeri daha canlı olarak işlenmiştir. Afrodisias heykellerinde kumaşın
dökümü daha gerçekçi yansıtılırken bu heykelde göğüsteki sağ elin altın­

dan klamisin eteklerine kadar aynı şekilde işlenmiş eşit aralıklı ve dik kıv­

rımın uzandığı görülmektedir (Resim No.42,43). Oldukça şematik bir


biçimde işlenmiş olan· bu kıvrımlar etek uçlarına doğru sıklaşmaktadır.

Heykelin sağ yanında klamisin etekleri arasından Afrodisias heykellerine


benzer campagi giydiği görülür(151 ). Sol ayağın hafifçe geri çekilmesi ise
Afrodiasias heykellerinde görülen genel bir özellik olup ağırlık sağ ayak
üzerinde taşınmaktadır. Fakat bu duruş heykelin frontal görünümünü kıra­

mamıştır. Korint Müzesi'nde bulunan klamis giyimli heykeller ile Afrodisi-


as Okulu heykelleri arasındaki bir diğer benzerlik de heykellerin arka yüz-
lerinin işlenmemiş olmasıdır.
68

Yunanistan Megara'da bulunan bir diğer .klamis giyimli heykel,


mermer yüzeyinde oluşmuş bozulmalara rağmen işleniş özelliklerini yansı­

tabilmektedir(152). Başı ve sağ kolu eksik olan heykelin campagi giymiş


ayaklarının üzerine kadar inen uzun klamisi Afrodisias örneklerinin gerçek-
çi kıvrımlarından çok Korint Müzesi'ndeki heykellerin şematik kıvrımlı

çalışmalarına yakın bir özellik gösterir. Hareketsiz bir görünüme sahip


olan bu heykel V. yüzyıldan geç bir döneme tarihlendirilmektedir(1S3).

Yunanistan'daki klamis giyimli heykeller ile Afrodisias heykel


Okulu'nun aynı tipteki heykelleri, bu kıyafet ile tasvir edilmiş memur hey-
kelleri olmaları dışında önemli bir benzerlik taşımazlar. Bu da Afrodisiaslı

sanatçıların Hellenistik gelenekleri sürdürdüklerini gösteren önemli bir


kanıt olmaktadır.

Afrodisiaslı tanınmış kişilerin portre heykellerinde diğer bir


grup eseri toga giymiş figürler oluşturur. Roma döneminin geleneksel kıya­

feti olan toga Erken Bizans yüksek memurlarının tasvirlerinde farklı

yorumlarla kullanılmıştır. Erken İmparatorluk dönemine ait, kıvrımlı tuni-


ka üzerine gösterişli toga giyinmiş bir yüksek memur heykeli Bizans döne-
mi togalı heykellerinden zengin kumaş kıvrımları ve hareketliliği ile ayrıl­

maktadır (Resim No.44) Bizans dönemi sanatçıları heykellerin temsil etti-


ği kişilerin resmi görevlerini yansıtmak amacıyla işçilikleri yönünden
oldukça kaliteli olan eserleri Roma dönemi örnekleri ile karşılaştırıldığın­

da daha hareketsiz bir biçimde tasvir etmişlerdir. Okulun sanatçıları her


dönemde ihtişamlı eserler ortaya çıkarabilecek teknik bilgi ve kabiliyete
sahiptiler. Bu konuyu gözönünde bulundurduğumuzda sanatçıların Bizans
döneminde yarattığı heykellerin durağanlığını ve sadeliğini· dönemin beğe­

nisine göre yaptıkları düşünülmektedir.

Katalog No. 7,8 ve 9'da tanıtılan heykeller sağ kollarının mevcut


izlerinden anlaşılacağı gibi birer mappa tutmaktaydılar. Katalog No. 7'deki
heykel Efes'te bulunmuş olan Justinianus devri togalı yüksek memur heyke-
li ile büyük benzerlik taşır (Resim No.45). Sol eli ile saltanat asası tutan
bu heykel sağ kolunun bileğine kadar mevcut olan kısmıyla, mappa tutarak
69

oyunları başlatma anındaki bir yüksek memur heykeli tipinde işlendiğini

göstermektedir(154). Afrodisias heykellerinden farklı olarak sağ kol vücu-


da diktir ve dirsekten bükülerek bir dik açı oluşturmaktadır. Bu görünümü
gerçekçi bir hareketi yansıtmaktan uzaktır. Afrodisias'ta üretilmiş mappa
tutan heykeller Katalog No. lO'da tanıtılan Asya valisinin portre heykeli
hariç sanatçıların Hellenistik geleneklere olan bağlılıkları nedeniyle olduk-
ça canlı duruşlarda işlenmişlerdir. Asya valisinin portre heykelinde ise ifa-
de edilmeye çalışılan bir Eyalet valisinin bu sorumluluğunu yansıtan ciddi
görünümüdür. Bununla birlikte heykel özellikle portrede fark edilen detay-
lı işçiliği ile okulun seçkin örneklerinden birini oluşturur. Efes'te bulunan
heykelin portresi ise alnındaki kırışıklıklar, plastik olarak belirtilmiş kaş­

lar, göz altlarındaki şişliği belirten eğimli çizgiler, sivri ve çukur çene, saç-
larının tepede dökülmüş olması gibi özellikleri ile gerçekçilikten yoksun
değildir fakat yüzdeki donmuş ifade Afrodisias heykellerinin canlı görü-

nümlerinden uzaktır.

Efes Müzesi'ndeki bir başka toga giyimli heykel yukarıda bahse-


dilen heykeller içinde Katalog No.10'da tanıtılan heykele benzer bir görü-
nüme sahiptir (Resim No.46). Sol kolu dirseğin altından kırık olan heyke-
lin sağ kolu serbest bir biçimde aşağıya doğru sarmakta ve elinde bir map-
pa tutmaktadır. Elbisenin kaliteli bir işçilik gösteren zengin kıvrımları

oldukça gerçekçidir(155). Başı olmayan heykelin portre özellikleri bilinme-


mekle birlikte, vücudun işlenişi Erken Bizans döneminde yapılmış olan
toga giyimli heykellere benzemektedir.

Efes müzesi'nde bulunan bir başka örnekte toganın işlenişi ve


ayaklarının duruşu Afrodisias toga giyimli heykelleri ile benzer özellikler
taşır (Resim NÔ.47). Katalog No.8 ve 9'da tanıtılan heykeller ile bu heyke-
linde sol omuzunda görülen hükümdarlık asası izi yönetici sınıfından biri-
nin heykeli olduğunu düşündürmektedir(156).

İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunan biri Laleli'den (Resim


No.48) diğeri Tahtakale'den (Resim No.49) getirilmiş iki toga giyimli hey-
kel, kumaş kıvrımlarında görülen ince işçiliklere karşın kütlesel vücutları

ile durgun bir görünümdedirler(157).


70

Afrodisias okulunun heykellerinde görülen gerçekçi hareketler,


ayaklardaki değişik duruşlar, dizlerin kıvrılması ve kumaş kıvrımlarının
gerçeğe yakın işlenmesi Hellenistik sanatın V. yüzyılda yaşamakta olduğu­

nu gösteren kanıtlarını oluşturmaktadır.

Afrodisiaslı sanatçıların canlı yüz ifadelerine sahip portre eserle-


ri, Hellenistik geleneğin Anadolu'nun diğer merkezlerinde görülemeyen
bir gelişim izlediğini kanıtlamaktadır. Detaylı çizgilerle işlenen mükemmel
teknikleri, 1.ö. I.yy'dan - İ.S. V.yy sonuna kadar farklı örnekler vermiş, bu
okulun başlıca portre merkezi olarak değerlendirilmesine neden olmuş­
tur( 158). En seçkin örneklerini IV. ve V. yüzyıllarda Afrodisias'ın tanın­

mış kişilerin portre heykellerinde yansıtan sanatçılar, gerçekçi yaklaşımla­

rıyla bu kişilerin tüm özelliklerini mermere işleye bilmişlerdir.

Portrelerde devrin beğenisini yansıtan saç modeli, her heykelde


farklı bir biçimde yorumlanmıştır. İç dünyalarını yansıtan bakışları, figürle-
rin kişilik özellikleri hakkında fikir vermektedir. Sakal biçimleride her
portrede farklılık gösterir. Derin oyulmuş uzun sakal örneklerinin yanında
kalın veya ince çentikler atılarak belirtilen sakal biçimlerine de rastlan-

maktadır.

Erken Bizans döneminin saç modeli olarak genelde bütün portre-


lerde karşımıza çıkan alnın ve şakakların üzerine dökülen dalgalı saçlar
tepede işlenmeden bırakılmıştır. Katalog No.12'de tanıtılan portre ile Sar-
des'te bulunan incelikle işlenmiş portrenin görünümleri birbirine yakındır,

(Resim No.50-51). Başın tepe kısmında işlenmemiş olan saçlar alnın ve


şakakların üzerine dalgalı bukleler halinde dökülmektedir, alnın kenarları

hafifçe açılmıştır. V. yüzyıla tarihlendirilen Sardes portresinin bulunduğu

yerin yakınlarında, tunika giyimli bir heykele ait parçalarla emirna.me


tutan bir el ve kaide üzerinde bir ayak ortaya çıkarılmıştır(159). Bir yük-
sek memura ait olması muhtemel bu portre canlı ifadesiyle Afrodisias
portrelerini aratmayacak özelliktedir.
71

Bütün yüzü çevreleyen kabarık bukleli saçlara sahip bir diğer

grup portre aynı zamanda çentikler atılarak işlenmiş kısa sakalları ile de
benzer özellikler taşır. Katalog No.2 ile Katalog No.10'da tanıtılan portre-
ler saç kıvrımlarının işlenişi ve kulaklarının üzerindeki kabarıklıkla benzer
görünüme sahiptir. Katalog No.15'de tanıtılan portre ise aynı görünümde
olmasına karşın buklelerin dairesel işlenişi ile teknik yönden farklılık

taşır. Saçlar her üç portrede de kulakların büyük bölümünü örtmektedir,


sakallar yüzeye çentikler atılarak işlenmiştir.

Katalog No.3'te tanıtılan portre düz ve seyrek saçları alın ile


şakaklarına perçemler halinde inen bu görünümüyle katalogdaki eserler
arasında mevcut olan tek örnektir. Derin oyulmuş saçlar tepe kısmında

yine işlenmeden bırakılmıştır. Kısa sakal ve bıyığı ise ince çizgilerle belirti-
len işçiliğiyle İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne Laleli'den getirilmiş küçük bir
yüz parçasıyla benzer özellikler gösterir (Resim No.52). İnce dudaklı sıkı­
ca kapatılmış olan ağız, benzer kıvrımlara sahiptir. Gerçek boyutlarında

bir portreye ait olan parça çene kısmı ve sol yanaklarda görülen sakalının

işleniş özellikleri ile VI. yüzyılın 1. yarısına tarihlendirilmektedir(160).

Sanatçıların Afrodisias Heykel Okulu portrelerinde canlı ifadeyi


vermelerini sağlayan en etkileyici çizgileri gözlerin işlenişinde karşımıza

çıkar. Özenle belirtilmiş kaşların altında ayrı ayrı belirtilen göz kapakları,
iris ve gözbebekleri ile portreler anlamlı bakışlara sahiptir. Özellikle Kata-
log No.12'de tanıtılan portre gözlerinin işlenişiyle diğer örneklerden ayrı­

lır. Afrodisias portreleri göz altlarının halkalarla belirtilen şişlikleri, kaşla­

rının arasında, alında ve dudak kenarlarında görülen derin çizgileri ve sıkı­

ca kap'atılmış ifadesiz ağızlarıyla ciddi bir görünüme sahiptirler.


72

V. SONUÇ

İlk olarak 1943 yılında bilim dünyasına tanıtılan Afrodisias Hey-


kel Okulu tezin konusunu oluşturan Geç Roma ve Erken Bizans dönemle-
rinde, yaratıcılığına, özellikle portre heykelciliğine çok şey katarak sayısız

örnek vermiştir. Bu heykeller özellikle Greko-Romen heykelciliğin farklı

yorumlarına ışık tutmuştur.

Okulun geçmişi hala belirsizliğini korumaktadır. Baba Dağı etek-


lerindeki mermer ocaklarının ilk olarak ne zaman kullanıldığını bilmiyoruz
ancak bu kalitedeki malzemenin yüzyıllar boyunca keşfedilmiş olması
gerekmektedir. Afrodit Tapınağı'nın İ.Ö. VI. yüzyıla kadar inen varlığına
ait kanıtlar bulunmuştur. Belki de bulunan bazı arkaik heykeller ilk yerel
üretimin bu dönemde başladığını göstermektedir. Arkeolojik kanıtlara
göre bölgede heykeltraşlık Geç Hellenistik dönemde gelişmeye başlamıştır.

Bu gelişmenin sonucunda heykeltraşlık, bölgede nesilden nesile geçen gele-


neksel bir kök oluşturmuştur. Birçok Afrodisiaslı sanatçı• yurt dışına ve
imparatorluğun diğer büyük merkezlerine gitmişler ve buralarda eserlerini
satmışlardır.

Roma sanatının gelişimi ile ilgili kaynaklar Afrodisiaslılar hak-


kında bilgi vermemektedir. Fakat şu ana kadar bulunan otuz üç adet epigra-
fik kanıttan grek ya da latin sıfatlar taşıyan yirmi tane Aphrodisieus - Aph-
rodisiensis imzalı heykeltraş adı ortaya çıkmıştır. Bu kitabelerin çoğunluğu
73

İtalya'da olup Yunanistan ve Adalarda da birkaç örnek bulunmuştur. İmza


alışkanlığı Squarciapino'ya göre yalnızca şehirlerinin dışında çalışan sanat-
çılar ile ihraç edilen eserlerde görülür. Bu konuda dikkati çeken bir özel-
lik ise Afrodisias'ta bulunan imzalarda Polineices'in imzası haricinde
sanatçıların kökenlerini belirtmemeleriydi. Bunun açıklaması sanatçıların

kendi şehirlerinde tanınıyor olmalarıdır. Sanatçıların bu etnik Afrodisieus


- Aphrodisiensis sıfatlarını kullanma amaçları eserleri aranan ünlü bir oku-
lun sanatçısı olduklarını göstermek içindir. Afrodisiaslılar arasında bu sıfa­
tın kullanılması ile bir okul duygusu oluşmuştur.

Afrodisias heykel okulunun asıl problemi sadece kronolojiyle ilgi-


li olmayıp aynı zamanda okulun üretimine ait tanımlama eksikliğindendir.

Squarciapino'dan önce araştırmacılar Afrodisias'taki bu heykellere klasik


ve hellenistik modellerin kopyaları olarak baktılar. Fakat Squarciapino
özellikle dekoratif heykeltraşlık alanında Afrodisiaslı sanaçtıların Roma
heykeltraşlığındaki farklı kabiliyetlerini keşfeden ilk araştırmacı idi. Afro-
disiaslıların yaptıkları heykeller yalnızca mekanik kopya olarak değerlendi­

rilemez. Çünkü yaratıcıları olmasalarda kopya heykellere mutlaka yeni bir-


şeyler katarak model üzerinde yeni çalışmalar yapıyorlardı. Ayrıca gelenek-
sel şemalarda da bazı yenilikler ortaya çıkmaktaydı. Miktarın kaliteden
daha fazla önemsendiği Efes merkezi hariç Anadolu'nun hiçbir yerinde
1-V. yüzyıllar arasında Roma ve Erken Bizans portreleri Afrodisias'ta oldu-
ğu kadar çok yapılmamıştır. Bunlardaki teknik başarı ve orjinallik Afrodisi-
as okulunu Hellenistik dönem ile Roma çağları arasında organik bir çağ

olarak değerlendirmeyi mümkün kılmaktadır. Kendi dönemlerindeki teknik


ve stillerle eski dönem zevklerini ustaca kaynaştırmışlardır. Bu açıdan

imparatorluğun modasını ve eklektik zevkini yansıtmakta usta idiler.

Afrodisiaslı sanatçıların çok renkliliğe olan ilgileri değişik mer-


merlerin kullanılması ya da aynı mermerin değişik renklerdeki damarları­

nın bir eserde başarıyla kullanılmasında farkedilmektedir.


74

Afrodisiaslı heykeltraşların kendi yorumlarını kattıkları yaygın

mitoloji sahneleri dışında son yıllardaki kazılarla ortaya çıkan tamamıyla

orjinal çalışmaları da bulunmaktadır. Mitolojik olaylar genellikle impara-


torlarla ilişkili olarak yorumlanıyor ve böylece Roma İmparatorluğunun
propagandasına amaç ediliyordu.

Afrodisias'ta tanrılaştırılan İmparator Augustus ya da Hellence


karşılığı Sebastos adına bir tapınma yeri olarak inşa edilen Sebasteion
arkeolojik buluntuları, Afrodisias heykeltraşlığı için büyük önem taşır. Bir
grup kabartmada Britanya'yı istila eden Claudius ile benzer şekilde sembo-
lik bir figürle anlatılan Armenia'yı istila eden Nero tasvir edilmiştir.

Roma'da İmparatorluk çağından öncede hakimiyet altına alınan halkların


betimlenmesini içeren sahneler yapılmıştır. Fakat Afrodisias'takiler günü-
müze kadar gelebilmiş ender örneklerdir. Savaşta yenilmiş olan toplumla-
rın ve vilayetlerin kişileştirilmesi Yunan sanatında görülmez. Bu nedenle
kabartmaların yeni yaratılar olduğu ve Roma'da mevcut olan bu grup tasvir-
lerin Afrodisias okulundan doğmuş olabileceği ihtimali düşünülebilinir.

Ayrıca Roma'da Afrodisias atölyelerine bağımlı olarak çalışan Afrodisi-


as'lı heykeltraşların varlığıda söz konusudur.

Afrodisias Heykel Okulu tüm özellikleri ile hem Küçük Asya'da


hem de Roma'da heykel sanatına yapmış olduğu katkılar açısından son
derece önemlidir. Zengin malzemesi ve kaliteli işçiliği ile tanınan okul, sür-
mekte olan kazılarla araştırılmaya ve bilim dünyasına yeni görüşler kazan-
dırmaya devam edecektir.
75

DİPNOTLAR

ı.+Erim, 1993, s.15


2. Erim, 1979a, s.13
3. Erim, 1966-h, s.56
4. Erim, 1979-a, s. 10
5. Erim, 1986-a, s.162
6. Erim, 1968, s.46-47
7. Hirschfeld, 1894, s.2730; Bizanslı Stefanos, 1849, s.438
8. Erim 1979-a, s.13
9.t Erim, 1993, s.10
10. Erim a.g.e., s.11
11. Erim, 1986-a, s.28
12. Erim, 1969, s.87-88, Erim, 1986-a, s.29
13. Erim, 1979-a, s.13
14. Magie, 1950, s.418, 432-433
15.t Erim, 1993, s.11
16. Erim, 1986-a, s.32
17. Erim,a.g.e., s.34
18. Roueche, 1989, s.85
19. Roueche, a.g.e., s.86
20.t Erim, 1993, s.15
21. Erim, a.g.e., s.14
22. Erim, 1961, s.26
23. Erim, a.g.e., s.27
24. Erim, 1962, s.14
25. Erim, 1967-a, s.280-294
26. Erim, 1962, s.17.
27. Erim, 1964, s.88.
28. Erim, a.g.e., s.92.
29. Erim, 1965, s.137
30. Erim, a.g.e., s.138.
31. Alföldı, Erim, İnan, 1968, s.8-1 O.
32. Erim, 1965, s.139.
76

33. Erim, a.g.e., s.140


34. Erim, 1966-a, s.61
35. Erim, 1967-d, s.286
36. Erim, 1966-a, s.61
37. Erim, 1966-b, s.58
38.T Erim, 1993, s.83
39. Erim, 1967-b, s.69
40. Erim, a.g.e., s.69
41. Erim, 1968, s.46
42. Erim, 1970-a, s.23
43. Erim, 1969, s.91
44. Erim, 1972,s.156-159
45. Erim, 1970-b, s.60
46. Erim, 1973-a, s.62-68
47. Erim, 1974, s.38
48. Erim, 1975, s.73-92
49. Erim, 1976-a, s.28-29
50. Erim, 1976-b, s.14
51. Erim, a.g.e., s.26
52. Erim, 1980-a, s.17
53. Erim, 1981-b, s.59
54. Erim, 1979-b, s.186
55. Erim, 1980-b, s.37
56. Erim, 1981-c, s.23
57. Squarciapino, 1983, s.81.
58. Erim, 1982, s.301.
59. Erim, 1983, s.233.
60. Erim, 1984, s.5.
61. Erim, 19 85, s.541.
62. Erim, a.g.e., s.542.
63. Erim, 1986-b, s.349.
64. Erim, a.g.e., s.354.
65. Erim, 1987, s.60.
66. Erim, 1988, s.278.
77

67. Erim, a.g.e., s.282.


68. Smith, 1991, s.151.
69. Smith, 1992, s.378.
70. Erim, 1973-b, s.1080
71. Erim, 1979, s.16.
72. Erim, a.g.e., s.16
73.t Erim, 1993, s.76.
74. Squarciapino, 1943, s.12-17.
75. Squarciapino, a.g.e., s.12-17.
76. Erim, 1967-c, s.18-27.
77. Erim - Roueche, 1982, s.103.
78. Erim - Roueche, a.g.e., s.103-105.
79. Erim - Roueche, a.g.e., s.103-107.
80. Erim - Roueche, a.g.e., s.108.
81. İnan-Rosenbaum, 1966, s.177-178.
82. Squarciapino, 1943, s.20.
83. Erim - Roueche, 1982, s.107.
84. Erim - Roueche, a.g.e., s.107.
85. Erim - Roueche, a.g.e., s.103.
86. Erim - Roueche, a.g.e., s.115.
87. Erim - Roueche, a.g.e., s.108.
88. Squarciapino, 1943, s.20-22.
89. Erim - Roueche, 1982, s.112.
90. Erim, 1967-b, s.68-69.
91. Erim, 1969, s.90
92. Rockwell, 1991, s.136
93. Erim, 1969, s.91.
94. Rockwell, 1991, s.127.
95. Rockwell, a.g.e., s.129.
96. Erim, 1969, s.90.
97. Rockwell, 1991, s.129.
98. Erim, 1967-b, s.69.
99. Rockwell, 1991, s.142.
100. Rockwell, a.g.e., s.142.
78

101. Rockwell, a.g.e., s.129.


102. Mendel, 1912, s.199.
103. Mendel, a.g.e., s.201
104. Mendel, a.g.e., s.201
105. Beckwith, 1961, s.16-21.
106. Schede, 1928, s.21.
107. Mendel, 1912, s.202.
108. İnan-Rosenbaum, 1966, s.180.
109. Mendel, 1912, s.205.
110. İnan-Rosenbaum, 1966, s.180.
111. Erim, 1969, s.91.
112. Erim, a.g.e., s.91.
113. Erim, 1981, s.543.
114. Erim, 1966-a, s.61.
115. Erim, 1966-b, s.58.
116.tErim, 1993, s.83.
117. Erim, 1964, s.88
118. İnan-Rosenbaum, 1966, s.181.
119. Erim, 1967-d, s.285.
120. Ross, 1911, s.24-31.
121. Erim, 1974-b, s.38.
122. İnan-Rosenbaum, 1979, s.237.
123. İnan, 1965, s.48.
124. Severin, 1972, s.163.
125. Cumont, 1913, s.52.
126. Erim, 1985, s.182.
127. Erim, 1989, s.113.
128. Comstock-Vermeule, 1972, s.244.
129. I.A.M.Y., 1950, s.10; Fıratlı, 1952, s.17.
130. Vermeule, 1968, s.44.
131. Delbrueck, 1933, s.44.
132. Delbrueck, a.g.e., s.94-96.
133. Kollwitz, 1941, s.115-119.
134. İnan-Rosenbaum, 1979, s.235.
79

135. Erim, 1970, s.60.


136. Erim, 1975, s.78.
137. Erim, 1969, s.93.
138. İnan-Rosenbaum, 1979, s.228-229.
139. Erim, 1968, s.46.
140. İnan-Rosenbaum, 1979, s.231.
141.tFırath, 1990, s.223.
142. Delbrueck, 1933, s.28.
143. Delbrueck, a.g.e., s.30.
144. Delbrueck, a.g.e., s.9.
145. Sevcenko, 1968, s.36-41.
146. Johnson, 1924, s.254.
147. Kollwitz, 1941, s.89-90; Johnson, 1924, s.254.
148. Johnson, 1924, s.254.
149. Kollwitz, 1941, s.90; Johnson, 124, s.254.
150. Johnson, 1924, s.254-255.
151. Kollwitz, 1941, s.90.
152. Kollwitz, a.g.e., s.91.
153. Johnson, 1925, s.34.
154. İnan-Rosenbaum, 1966, s.157.
155. Kollwitz, 1941, s.88.
156. Kollwitz, a.g.e., s.86.
157. Kollwitz, a.g.e., s.84-85.
158. Erim, 1990, s.154.
159. İnan-Rosenbaum, 1966, s.166.
160.fFıratlı, 1990, s.15.
80

KISALTMA CETVELİ

Alföldı, Erim, İnan, 1968: E.Alföldı,K.T. Erim, J.İnan, "Roman and Early
Byzantine Portrait Sculpture in Asia Minor", Belleten, C.32.
s.125, 1968, s. 1-24.

Anat St: Anatolian Studies.

Arch Cl: Archeologia Classica.

Beckwith, 1961: J. Beckwith, The Art of Constantinople, London, 1961.

Bizanslı Stefanos: Stephanus of Byzantium Ethnicorium. Yay. G. Reiner,


Beroloni, 1849.

Comstock-Vermeule, 1972: M.Comstock- C.bVermeule, Sculpture in Sto-


ne, The Greek, Roman and Etruscan Collections of the Museum
of Fine Arts Boston, 1972.

Cumont, 1913: F.Cumont, Musees Royaux du Cinquantenaire. Catalogue


des Sculptures Inscriptions Antiques, Bruxelles, 1913.

Delbrueck, 1933: R.Delbrueck, Spatantike Kaiserportrats von Constanti-


nus Magnus Bis zum ende des Westreichs, Berlin, 1933.

DO Papers: Dumbarton Oaks Papers.

Erim, 1961: K.T. Erim, "Aprodisias (Karia) Kazıları Birinci devreye ait
başlangıç raporu (Temmuz/ Eylül 1961)", TAD, C.11, S.2, 1961,
s.26-29.

Erim, 1962: K.T.Erim, "Aphrodisias (Karia) Kazıları İkinci Kampanyaya


ait rapor (Haziran - Eylül 1962)", TAD, C.12, S.l, 1962, s.14-18.
81

Erim, 1964: K.T.Erim, "Aphrodisias 1963 Harfiyatı", TAD, C.13, S.2,


1964, s.86-92.

Erim, 1965: K.T.Erim, "Aphrodisias 1964 Hafriyatı", TAD, C.14, S.1-2,


1965, s.135-140.

Erim, 1966-a: K.T.Erim, "Aphrodisias. 1965 Campaign", TAD, C.15, S.l,


1966, s.59-69.

Erim, 1966-b: K.T.Erim, "Aphrodisias, 1966 Campaign", TAD, C.15, S.2,


1966, s.55-65.

Erim, 1967-a: K.T.Erim, "Ancinet Aphrodisias and lts Marble Treasures",


Nat GM, C.132, 1967, s.280-294.

Erim, 1967-b: K.T.Erim, "Aphrodisias Results of the 1967 Campaign",


TAD, C.16, S. 1, 1967, s.67-79.

Erim, 1967-c: K.T.Erim, "The School of Aphrodisias", Archaelogy, C.20,


s.1, 1967, s.18-27.

Erim, 1967-d: K.T.Erim, "Two New Early Byzantine Statues from Aphrodi-
sias", DOPapers, C.21, 1967, s.285-286.

Erim, 1968: K.T.Erim, "Aphrodisias result of the 1968 Campaign", TAD,


c.11, s.1, 1968, s.43-57.

Erim, 1969: K. T.Erim, "The Ninth Campaing of Excavations at Aphrodisi-


as in Caria 1969", TAD, C.18, S.2, 1969, s.87-110.

Erim, 1970-a: K.T.Erim, "Aphrodisias, 1969. The Ninth Campaign" Anat


St, C.20, 1970, s.20-24.
82

Erim, 1970-b: K.T.Erim, "Aphrodisias in Caria, Results of the 1970 Campa-


ign", TAD, C.19, S.1, 1970, s.55-86.

Erim, 1972: K.T.Erim, "The Ninth Campaing of Excavations at Aphrodisi-


as in Caria 1969", VII. Türk Tarih Kongresi, C.I, 1972,
s.150-160.

Erim, 1973-a: K.T.Erim, "1971 Excavations at Aphrodisias in Caria", TAD,


C.20, S. 1, 1973, s.63-87.

Erim, 1973-b: K.T.Erim, "Sculpture From Aphrodisias" The Proceedings of


the X th lnternational Congress of Classical Archaeology" C.2,
1973, s.1077-1084.

Erim, 1974: K.T.Erim, "Aphrodisias in Caria, The 1972 Campaign of Exca-


vations, TAD, C.21, S.1, 1974, s.37-57.

Erim, 1975: K.T.Erim, "Aphrodisias in Caria. The 1973 Campaign", TAD,


C.22, S.2, 1975, s. 73-92.

Erim, 1976-a: K.T.Erim, "Excavations at Aphrodisias in Caria, 1974",


TAD, C.23, S. 1, 1976, s.25-50.

Erim, 1976-b: K.T.Erim, "Aphrodisias, 1975", Anat St., C.26, 1976,


s.24-30.

Erim, 1979-a: K.T.Erim, "Afrodisias ve Heykelcilik", Bilim Birlik, Başarı,

1979, s.10-18.

Erim, 1979-b: K.T.Erim, 11


Aphrodisias, 1978" Anat. St., C.29, 1979,
s.186-188.

Erim, 1980-a: K.T.Erim, "The 1976 Campaign at Aphrodisias in Caria",


TAD, C.25, S. 1, 1980, s.15-38.
83

Erim, 1980-b: K.T.Erim, "Aphrodisias 1979 Çalışmaları", il. Kazı Sonuçla-


rı Toplantısı, 1980, s.37-39.

Erim, 1981-a: K.T.Erim, "Ancient Aphrodisias Lives Through lts Art", Nat
GM, C.160, 1981, s.526-551.

Erim, 1981-b: K.T.Erim, "Aphrodisias, the 1977 Campaign", TAD, C.25,


S.2, 1981, s.55-63.

Erim, 1981-c: K.T.Erim, "Aphrodisias 1980", 111. Kazı Sonuçları Toplantı­

sı, 1981, s.21-24.

Erim - Roueche, 1982: K.T.Erim - C. Roueche, "Sculptors From Aphrodisi-


as: Some New Inscriptions", PBSR, C.50, 1982, s.102-115.

Erim, 1982: K.T.Erim, "Aphrodisias Kazısı 1981 Çalışmaları", IV. Kazı

Sonuçları Toplantısı, 1982, s.297-311.

Erim, 1983: K.T.Erim, "Aphrodisias, 1982", Anat St., C.33, 1983,


s.231-235.

Erim, 1984: K.T.Erim, "Aphrodisias 1983", New York University Bulletin


83/84-1, 1984, s.1-8.

Erim, 1985: K.T.Erim, "Aphrodisias 1984" VII. Kazı Sonuçları Toplantısı,


1985, s.541-577.

Erim, 1986-a: K.T.Erim, "Aphrodisias, London, 1986.

Erim, 1986-b: K.T.Erim, "Aphrodisias 1985", VIII. Kazı Sonuçları Toplantı­


sı. C.I, 1986, s.349-379.

Erim, 1986-c: K.T.Erim, Aphrodisias, City of Venus Afrodite, New York,


1986.
84

Erim, 1987: K.T.Erim, " Aphrodisias 1986", New York University Bulletin
86/7, 1987, s.1-16.

Erim, 1988: K.T.Erim, "Aphrodisias, 1987", X. Kazı Sonuçları Toplantısı, ·


C.11, 1988, s.277-291.

Erim, 1989: K.T.Erim, "De Aphrodisiensi Restituto: An Early Byzantiene


Head From Aphrodisias" Anadolu, C.22, 1989, s.111-115.

Erim, 1990: K.T.Erim, "Portrait Sculpture of Aphdodisias", Aphrodisias


Papers I, 1990, s.154-155.

Erim, 1993: K.T.Erim, Aphrodisias, 1993.

Fıratlı, 1952: N.Fıratlı, IV. yüzyıl sonuna ait bir İmparator portresi", Belle-
ten, C.16, S.1, 1952, s.17-21.

Fıratlı, 1990: N.Fıratlı, La Sculpture Byzantine Figuree Au Musee Archeo-


logique D'İstanbul, Paris, 1990.

Grabar, 1963: A.Grabar, Sculptures byzantines de Constantinople (IV-X.


Siecle), Paris, 1963.

Hirschfeld, 1894: G.Hirschfeld, "Aphrodisias", RE, C.I, Stutgart, 1894,


s.2726.

İAMY, 1950: İstanbul Arkeoloji müzeleri Yıllığı, S.4, 1950, s.10.

İnan, 1965: J.İnan, Antalya Bölgesi Roma Devri Portreleri, Ankara, 1965.

İnan-Rosenbaum, 1966: J.lnan - E.Rosenbaum, Roman and Early Byzanti-


ne Portrait Sculpture in Asia Minare, Landon, 1966.
85

İnan-Rosenbaum, 1979: J.İnan - E.Rosenbaum, Römische und Frühbyzanti-


nische Portrait Plastik aus der Türkei, Mainz, 1979.

Johnson, 1924: F.Johnson, "Byzantine Sculptures at Corinth", AJA, C.28,


1924, s.253-265.

Johnson,1925: F.Johnson, "A Byzantine Statue in Megara", AJA, C.29,


1925, s.34-37.

Kollwitz, 1941: J.kollwitz, Oströmische Plastik Der Theodosianischen Zeit,


Bedin, 1941.

L'Orange, 1933: H.-P.L'Orange, Studien zur geschichte des Spatantiken


portrats, Oslo, 1933.

Magie, 1950: D.Magie, Roman Rule in Asia minor. C.I, il, Princeton,
1950.

Mende!, 1912: O.Mende!, Catalogue des sculptures grecques, romaines et


Byzantines. Musees İmperiaux Ottomans, C.2, Constantinople
1912.

Nat. G.M.: National Geographic Magazine

PBSR: Publications of British School att Rome.

RE: Paulys Real - Encyclepadie der Classischen Altertumswissenschaft,


Stutgart, 1935.

Rocwell, 1991: P.Rockwell, "Unfinished statuary associated with a sculp-


tor's studio", Aphrodisias Papers il, 1991, s.127-142.

Ross, 1911: C.F.Ross, "The Reconstruction of the Later Toga", AJA, C.15,
1911, s.24-31.
86

Roueche, 1989: C.Roueche, Aphrodisias in Late Antiquity, Michigan,


1989.

Seherle, 1928: M.Schede, Meisterwerke der Türkischen Müseen zu Konstan-


tinopel 1. Griechische und Romische Sculpturen des Antikenmus-
cums, Berlin, 1928.

Sevcenko, 1968: l.~evcenko, "A Late Antique epigram and the so-called
elder magistrade from Aphrodisias", Synthronon, Paris, 1968,
s.29-41.

Severin, 1972: H-G.Severin, Zur Portraitplastik des 5. Jahrhunderts Chr.


München, 1972.

Smith,1991: R.R.R. Smith, "Aphrodisias 1990" XIII. Kazı Sonuçları Toplan-


tısı, C.II, 1991, s.141-154.

Smith 1992: R.R. R.Smith, "Aphrodisias, 1991 ", XIV. Kazı Sonuçları Top-
lantısı, C.II, 1992, s.373-383.

Squarciapino, 1943: M.Squarciapino, La Scuola dı Afrodisia, Roma, 1943.

Squarciapino, 1983: M.Squarciapino, "La Scuola dı Aphrodisias", Arch Cl.,


C.35, 1983, s.74-87.

Vermeule, 1968: C. Vermeule, Roman Imperial Art ın Greece and Asia


Minor, Cambridge, 1968.
87

BİBLİYOGRAFYA

ALFÖLDI, Elisabeth, Kenan T. ERİM, Jale İNAN, "Roman and Early


Byzantine Portrait Sculpture in Asia Minor", Belleten, C. 32,
S.125, 1968, s.1-24.
BECKWITH, John, The Art of Constantinople, Landon, 1961.
COMSTOCK, Mary - VERMEULE, Cornelius, Sculpture in Stone. The
Grek, Roman and Etruscan Collections of the Museum of Fine
Arts, Bostan, 1972.
CUMONT, Franz, Musees Royaux du Cinquantenaire, Catalogue des Sculp-
tures lnscriptions Antiques, Bruxelles, 1913.
DELBRUECK, Richard, Spatantike Kaiserportrats von Constantinus Mag-
nus Bis zum ende des Westreichs, Bedin, 1933.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias (Karia) Kazıları. Birinci devreye ait başlan­
gıç raporu (Temmuz/Eylül 196t)•, Türk Arkeoloji Dergisi, C.11,
S.2, 1961, s.26-29.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias (Karia) Kazıları. İkinci Kampanyaya ait
rapor (Haziran-Eylül 1962)", Türk Arkeoloji Dergisi, C.12, S. 1,
1962, s.14-18.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1963 Hafriyatı", Türk Arkeoloji Dergisi,
C.13, S.2, 1964, s.86-92.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1964 Hafriyatın, Türk Arkeoloji Dergisi,
C. 14, S. 1-2, 1965, s.135-140.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, 1965 Campaign•, Türk Arkeoloji Dergisi,
C.15, s.1, 1966, s.59-69.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, 1966 Campaign", Türk Arkeoloji Dergisi,
C.15, S.2, 1966, s.55-65.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias Results of the 1967 Campaign", Türk Arke-
oloji Dergisi, C.16, S.1, 1967, s.67-79.
ERİM, Kenan, T., "Ancient Aphrodisias and Its Marble Treasures", Natio-
nal Geographic Magazine, C.132, 1967, s.280-294.
ERİM, Kenan, T., "The School of Aphrodisias", Archaelogy, C.20, S.1,
1967, s.18,27.
88

ERİM, Kenan, T., "Two New Early Byzantine Statues from Aphrodisias",
Dumbarton Oaks Papers, C.21, 1967, s.285-286.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias result of the 1968 Campaign", Türk Arkeo-
loji Dergisi, C.17, S.l, 1968, s.43-57.
ERİM, Kenan, T., "The Ninth Campaign of Excavations at Aphrodisias in
Caria 1969", Türk Arkeoloji Dergisi, C.18, S.2, 1969, s.87-110.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, 1969. The Ninth Campaign", Anatolian
Studies, C.20, 1970, s.20,24.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias in Caria, Resuts of the 1970 Campaign",
Türk Arkeoloji Dergisi, C.19, S.1, 1970, s.55-86.
ERİM, Kenan, T., "The Ninth Campaign of Excavations at Aphrodisias in
Caria 1969", VII. Türk Tarih Kongresi, C.I, 1972, s.150-160.
ERİM, Kenan, T., "1971 Excavations at Aphrodisias in Caria", Türk Arke-
oloji Dergisi, C.20, S.1, 1973, s.63-87.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias in Caria, The 1972 Campaign of Excavati-
ons", Türk Arkeoloji Dergisi, C.21, S.l, 1974, s.37-57.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias in Caria, The 1973 Campaign", Türk Arke-
oloji Dergisi, C.22, S.2, 1975, s.73-92.
ERİM, Kenan, T., "Excavations at Aphrodisias in Caria, 1974", Türk Arke-
oloji Dergisi, C.23, S.1, 1976, s.25-50.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, 1975•, Anatolian Studies, C.26, 1976,
s.24-30.
ERİM, Kenan, T., "Afrodisias ve Heykelcilik•, Bilim, Birlik, Başarı, Yaşar
HoldingA.Ş., 1979, s.10-18.
ERİM, Kenan, T., •Aphrodisias, 1978•, Anatolian Studies, C.29, 1979,
s.186-188.
ERİM, Kenan, T., "The 1976 Campaign at Aphrodisias in Caria•, Türk
Arkeoloji Dergisi, C.25, S.1, 1980, s.15-38.
ERİM, Kenan, T., •Aphrodisias 1979 Çalışmaları", il. Kazı Sonuçları Top-
lantısı, 1980, s.37-39.
ERİM, Kenan, T., •Ancient Aphrodisias Lives Through lts Art•, National
Geographic Magazine,C.160, 1981, s.526-551.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, the 1977 Campaign", Türk Arkeoloji Der-
gisi, C.25, S.2, 1981, s.55-63.
89

ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1980", III. Kazı Sonuçları Toplatısı, 1981,
s.21-24.
ERİM, Kenan, T. - ROUECHE, Charlotte, "Sculptors From Aphrodisias:
Some New lnscriptions", Papers of the British School At Rome,
C.50, 1982, s.102-115.
ERİM, Kenan, T., Aphrodisias Kazısı 1981 Çalışmaları", IV. Kazı Sonuçla-
rı Toplantısı, 1982, s.297-311.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, 1982", Anatolian Studies, C.33, 1983,
s.231-235.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1983", New York University Bulletin
83/84-1, 1984, s.1-8.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1984", VII. Kazı Sonuçları Toplantısı,
1985, s.541-577.
ERİM, Kenan, T., Aphrodisias, Landon, 1986.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1985", VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı I,
1986, s.349-379.
ERİM, Kenan, T., Aphrodisias, City of Venus Aphrodite, New York, 1986.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias 1986", New York University Bulletni 86/7,
1987, s.1-16.
ERİM, Kenan, T., "Aphrodisias, 1987", X. Kazı Sonuçları Toplantısı II,
1988, s.277-291.
ERİM, Kenan, T., "De Aphrodisiensi Restituto: An Early Byzantine Head
From Aphrodisias", Anadolu, C.22, 1989, s.111-115.
ERİM, Kenan, T., "Portrait sculpture of Aphrodisias", Aphrodisias Papers
I, Michigan, 1990, s.154-155.
t ERİM, Kenan, T., Aphrodisias, 1993.
t FIRATLI, Nezih, "IV. yüzyıl sonuna ait bir imparator portresi," Belleten,
C.16, S.1, 1952, s.17-21.
FIRATLI, Nezih, La Sculpture Byzantine Figuree Au Musee Archeologi-
que D'Istanbul, Paris, 1990.
GRABAR- Andre, Sculptures byzantines de Constantinople (IV-X.siecle),
Paris, 1963.
HIRSCHFELD, O., "Aphrodisias", Real-Encyclopadie, I, Stutgart, 1894,
s.2726.
90

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı, S.4, 1950, s. 10.


İNAN, Jale, Antalya Bölgesi Roma Devri Portreleri, Ankara, 1965.
İNAN, Jale-ROSENBAUM, Elisabeth, Roman and Early Byzantine Portra-
it Sculpture in Asia Minore", London, 1966.
İNAN, Jale - ROSENBAUM, Elisabeth, Römische und Frühbyzantinische
Portraitplastik aus der Türkei. Neue Funde, Mainz, 1979.
JOHNSON, Franklin, "Byzantine Sculptures at Corinth", American Journal
of Archaeology, C.28, 1924, s.253-265.
JOHNSON, Franklin, "A Byzantine Statue in Megara", American Journal
of Archaeology, C.29, 1925, s.34-37.
KOLL WITZ, J ohannes, Oströmische Plastik Der Theodosianischen Zeit,
Bertin, 1941.
L'ORANGE, Hans-Peter, Studien zur Geschichte des Spatantiken portrats,
Oslo, 1933.
MAGIE, D., Roman Rule in Asia Minor, C.I, il, Princeton, 1950.
MENDEL, Gustave, Catalogue des sculptures grecques, romaines et Byzan-
tines, Mus~es Imperiaux Ottomans, C.2, Constantinople, 1912.
ROCKWELL, Peter, "Unfinished statuary associated with a sculptor's stu-
dio", Aphrodisias Papers 2, Michigan, 1991, s.127-142.
ROSS, C.F., "The Reconstruction of the Later Toga", American Journal of
Archaeology, C.15, 1911, s.24-31.
ROUECHE, Charlotte, Aphrodisias in Late Antiquity, Michigan, 1989.
SCHEDE, Martin, Meisterwerke der Türkischen Müseen zu Konstantino-
pel I. Griechische und Römische Sculpturen des Antikenmuse-
ums, Bedin, 1928.
- --
SEVCENKO, Ihor, "A Late Antique epigram and the so-called elder
magistrate from Aphrodisias", Synthronon, Patis, 1968, s.29-41.
SEVERİN, Hans-Georg, Zur Portraitplastik des 5. Jahrhunderts Chr.,
München, 1972.
SMITH,R.R.R., •Aphrodisias 1990", XIII. Kazı Sonuçları Toplantısı il,
1991, s.141- 154.
SMITH,R.R.R., •Aphrodisias, 1991", XIV. Kazı Sonuçları Toplantısı il,
1992, s.373-383.
91

SQUARCİAPİNO, F. Maria, La Scuola di Afrodisia, Roma, 1943.


SQUARCİAPİNO,F.Maria, "La Scuola di Aphrodisias•, Archeologia Classi-
ca, C.35, 1983, s.74-87.
VERMEULE, Cornelius, Roman Imperial Art in Greece and Asia Minor,
Cambridge, 1968.

KIILt.RıcH, rf3eıı'/e, 11 Ju,~1i.ıre ı'/1 !)e Rounıi ,'n .!he. f,ıı•lr


({(~ &!l(Jdine Puiod.: Cnns1o/Jlrn.o;le. aııd... /.-h.e ~ 0 -sf 1'..
llspecls o/ J..Je -llııJf!ui;'J..- aııd l'ar';J-/3,y 1:<J(I/;,,.,,
Vfflt:oılı-, 1993" s. 85""-:9':}.
92

RESİM LİSTESİ

Resim 1. Oturan Afrodit heykeli


Resim 2. Filozof büstü
Resim 3. Valentinianus il heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi (Katalog
No.1).
Resim 4. Dikilitaş'ın kaidesi
Resim 5. Klamis giyimli memur heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi, (Kata-
log No: 2)
Resim 6. Klamis giyimli memur heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi (Kata-
log No.2)
Resim 7. Klamis giyimli memur heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi, (Kata-
log No.3)
Resim 8. Klamis giyimli memur heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi, (Kata-
log No.3)
Resim 9. Toga giyimli memur heykeli, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 4).
Resim 10. Toga giyimli memur heykeli, Afrodisias Müzesi, (Katalog
No:4).
Resim 11. Klamis giyimli memur heykeli, Afrodisias Müzesi (Katalog
No.5).
Resim 12. Klamis giyimli memur heykeli grubu, Afrodisias Müzesi, (Kata-
log No.6).
Resim 13. Toga giyimli memur heykeli, Afrodisias Müzesi, (Katalog
No:7).
Resim 14. Toga giyimli memur heykeli. Afrodisias Müzesi. (Katalog No:
8).
Resim 15. Toga giyimli memur heykeli, Afrodisias Müzesi, (Katalog No:
9).
Resim 16 Flavius Palmatus'un heykeli, Afrodisias Müzesi, (Katalog No:
10).
Resim 17. Flavius Palmatus'un heykeli, Afrodisias Müzesi, (Katalog No:
10).
Resim 18 Flavius Palmatus'un portresi, Afrodisias Müzesi, (Katalog No:
10).
Resim 19. Flavius Palmatus'un portresi, Afrodisias Müzesi, (Katalog No:
10).
93

Resim 20. Başa ait parça, Side Müzesi (Katalog No: 11).
Resim 21. Heykel başı, Musees Royaux du Cinquantenaire, Brüksel (Kata-
log No: 12).
Resim 22. Heykel başı, Musees Royaux du Cinquantenaire, Brüksel (Kata-
log No: 12).
Resim 23 Heykel başı, Musees Royaux du Cinquantenaire, Brüksel (Kata-
log No: 12).
Resim 24. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 13).
Resim 25. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 13).
Resim 26. Heykel başı, Museum of Fine Arts, Boston, (Katalog No: 14).
Resim 27. Arkadius büstü, İstanbul Arkeoloji Müzesi, (Katalog No: 15).
Resim 28. Arkadius büstü, İstanbul Arkeoloji Müzesi, (Katalog No: 15).
Resim 29. Başa ait parça, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 16).
Resim 30. Başa ait parça, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 17).
Resim 31. Başa ait parça, Afrodisias Müzesi (Katalog No: 17).
Resim 32. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 18).
Resim 33. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 18).
Resim 34. Başa ait parça, Afrodisias Müzesi. (Katalog No: 19).
Resim 35. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 20).
Resim 36. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 20).
Resim 37. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 21).
Resim 38. Heykel başı, Afrodisias Müzesi, (Katalog No: 21).
Resim 39. Klamis giyimli torso, Korint Müzesi.
Resim 40. Klamis giyimli torso, Korint Müzesi.
Resim 41. Klamis giyimli torso, Korint Müzesi.
Resim 42. Klamis giyimli heykel, Korint Müzesi.
Resim 43. Klamis giyimli heykel, Korint Müzesi.
Resim 44. Toga giyimli heykel, Afrodisias Müzesi.
Resim 45. Toga giyimli memur heykeli, Efes Müzesi.
Resim 46. Toga giyimli memur heykeli, Efes Müzesi.
Resim 47. Toga giyimli memur heykeli, Efes Müzesi.
Resim 48. Toga giyimli memur heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi.
Resim 49. Toga giyimli memur heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzesi.
Resim 50. Heykel başı, Sardes.
Resim 51. Heykel başı, Sardes.
Resim 52. Başa ait parça, İstanbul Arkeoloji Müzesi.
Resim 1

Resim 2
Resim3

!
:1 - ~---.,~·"··

tl
.,.... ,:',
1 4"- . f

Resim4
ResimS

..
, _ı;'
,.•

~;~

·: -.'.~;-
. \-.... . . .._,t '- . . . ·:..'

Resim 6
Resim 7

ı.

~
~ '

'

-·J
~:/
,,

Resim8
Resim 9

Resim 10
Resim 11

Resim 12
Resim 13

Resim 14
Resim 15
Resim 16

Resim 17
,.,
~..,, :;
. ~I'
,' r;,ıJ">,

,, ...
: t

' I~" ,"I


·11

Resim 18

Resim 19
1

Resim20

Resim 21
-"-;.,. -.... - - °f'· •
- • -;!Jj -= -,.,-;_, ,,' , ---·«';;:~
.,', , - -,;/ ~'. :}t;,tf
•: . - .-.• -:;;.:. ~.t/,ı.,,
· ~~7-'\~".;'..- ,~:i.ı,ı -.
•, ~. ;.; --~j•t;··~: -~t !
' --~ ....._ ' .J.iı:.,•, -.
~~
. . .
i • '";;· ·- \ .,.

~ -~

~
•• ., •

'tf;,
...
- { '

Resim22

Resim23
Resim 24

Resim25
""'
:,~
.;ı~'
~· •, \'f,,

·-,
il

~-
,

Resim 26
~·-· ~ .-

' l

'
~'J
.,
t(~i

1
,,I
I

Resim27

Resim28
Resim29
Resim 30

Resim31
Resim32

Resim 33
Resim34
Resim35

_,;;,· .......-...... ,::.;. -.... ~


'4' ....,,, ... ,:t J. \,..l" •
.. ":..&'" ..• .:; .,. ....'-,;.,{ .
'llf::ı,~
' •~•~,iJI. ,.,;,._~
- ~ · " ~ ,':,\_...-.·
·c•·" ı"\.
~ _ ı:;: . -~~~. ;.-.r: . ı~~ \
-. ,. ;.ı.-~~•t.-41•,
•,... ·-·~

... ....... ~~-r,, ..._


-ı .~ , ~r.r..,-•. ,,c.~ ..." .. '..
Y:"', · · ~ , ... ..,;.,-
-.1-..

.'· . -. t:-;, ..t'\"-·,.•-.t!Ji~.


- "" ~-.~~~,i.V
• ,l'f, _,.
~-: ~.-,"'>:
'

'

Resim36
Resim 37

Resim 38
Resim39

,;f~

. ,•- ı·~~~
. '-
';{..,'.
~ •:t ;
, ı<."
::; , \.
:f
~-~
...fi>'·

Resim40
Resim 41
Resim42

.,H' ~

·-
' . ;; ;

,j
:- ,;

;,,:.j J
t . . i
;.,
t .·
.

.i:,
t· ·.•.•..

.· ...
,.
ı
t

Resim43

,.,

~
_I

Resim44

1
~
. • . t ~----··-tı .
\

Resim45
Resim46

Resim47
_,,.,.

ı· .·
ı t ' \.
\ .

Resim48

Resim49
Resim50

Resim51
\.

Resim 52

I' .C. Y1JKSEKÖÔRETİM Kt :<


DOKÜMANTASYON MERKBZİ

You might also like