You are on page 1of 12

İNTERNETTE YIKICI GEMEİNSCHAFT:

OKUYUCU TARTIŞMALARINDA ALBAY ÇİÇEK OLAYI


Haldun Narmanlıoğlu

ÖZET
Richard Sennett’in ‘kamusal insanın çöküşünü’ tespit ederken kullandığı ‘yıkıcı gemeinschaft’
(cemaat/topluluk) kavramı, kişinin kendisini bir topluluğa bağlı hissetmesi uğruna katılık ve dışla-
yıcılığa başvurmasını ifade eder. Sennett’e göre günümüzde kamusal alandan çekilen insanlar,
kendilerini çatışma üzerinde temellenmiş toplulukların kolektif kimliklerinde ifade eder. Sennet’in
kavramını açıklarken çözümlediği Yüzbaşı Dreyfus davası hakkındaki karşıt irrasyonel kamusal
tartışmaların bir benzeri, Türkiye’nin gündemini etkileyen Albay Dursun Çiçek olayında yaşan-
mıştır. Bu çalışmada, yeni bir kamusal alan oluşturma potansiyeline vurgu yapılan internetteki
bazı haber siteleri ile ulusal gazetelerin internet sürümlerinde Albay Çiçek olayıyla ilgili okuyucu
tartışmaları incelenerek ‘yıkıcı cemaat’ kavramı üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar sözcükler: Yıkıcı gemeinschaft, kamusal alan, internet

‘DESTRUCTIVE GEMEINSCHAFT’ ON INTERNET:


THE COLONEL ÇİÇEK AFFAIR AT THE READER DISCUSSIONS

ABSTRACT
The conception of ‘destructive gemeinschaft’ (community), which Richard Sennett used to deter-
mine ‘the fall of public man’, expresses to apply stiffness and excluding at the expense of feeling
belong to a community. According to Sennett, today the people who left public sphere, represents
their self by the collective identity of communities based on conflict. Similar opposite irrational
public discussions about captain Dreyfus case, which Sennett analise to express his conception,
has experienced about the colonel Dursun Çiçek affair which impressed Turkey’s agenda. In this
study, the reader discussions about the colonel Çiçek news on Internet, emphasized the potential of
constructing new public sphere, has examined according to the conseption of ‘destructive gemein-
schaft’.
Keywords: Destructive gemeinschaft, public sphere, internet
özelliği ile ötekine olan tahammülsüzlüğün
GİRİŞ
“yıkıcılığı”, Richard Sennet’in “kamusallığı
Bir zamanlar toplumun ortak yararını belirle- çökmüş insanın” (2002) yeni sosyal ağını ta-
meye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, nımlarken kullandığı “yıkıcı cemaat” kavramı-
söylem ve eylemlerin üretildiği kamusal alan, nın bileşenleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
siyasi, ekonomik ve iletişim ajanlarının etkisiy- Sennet'in Yüzbaşı Dreyfus davası hakkında
le büyük bir değişim yaşamıştır. Bu değişimin yazılı basın üzerinden yaşanan irrasyonel ka-
izlerini özel alanın kamusal alana göre geniş- musal tartışmaları çözümleyerek (2002: 311-
lemesinde, bireyin toplumdaki etkin rolünden 325) ortaya koymaya çalıştığı "yıkıcı ge-
geri çekilip pasifleşmesinde, kamusal alanın meinschaft", ‘öteki’ni dışlayarak gerçekleştiri-
tanışılan, tartışılan, fikir üretilen alan olmaktan len bağlılık üzerine kurulur. Kişinin kendisini
ziyade ev ve iş yeri arasında transit geçiş yapı- kim olduğunu tanımlayarak ilan etmesi, ardın-
lan bir mekâna dönüşmesinde bulabiliriz. Med- dan bu tanımlama paralelinde dışta kalanlardan
yanın ticarileşmesiyle yeniden feodalleşen arınması gerekir. Kamusal tartışma, eleştirel
kamusal alandan özel hayata çekilen insanın, rasyonelliğin kaybedilmesiyle temelde cephe-
sosyal yönü sakatlanmıştır. leşmeyle oluşmuş taraflar arasındaki “irrasyo-
nel” atışmalardan öte bir şey değildir. Reddet-
En temel topluluk tipolojisi olan “gemeincsc- mek ve dışlamak, sağlıklı işlemeyen bir ileti-
haft” (cemaat/topluluk) kavramının homojen şim ortamını işaretler.


Arş. Gör., İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi
İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)

Kamusal alan, bir mekân olarak yalnız iş ve Çiçek’in sivil mahkemece tutuklanmasını,
özel hayat arasındaki transit bir yola dönüştü- serbest bırakılmasını ve hakkında askeri savcı-
ğünde, ticarileşen medya da kamusal tartışma- lığın tutuklama talep etmesini anlatan haberlere
nın bir mecrası olmaktan çıktığında, kamusal ilişkin yorumlar incelendi.
tartışma ideal ya da tarihsel kategorisine yakın
bir şekilde nerede ve nasıl yaşanacaktır? Bu Çalışmada “İnternethaber”, “Haber7” haber
noktada yeni bir iletişim ortamı olarak internet, siteleri ile “Habertürk”, “Milliyet” ve “Vatan”
yeni bir tür kamusal tartışma imkânı sunduğu gazetelerinin internet sürümlerindeki haberler
görüşüyle değerlendirilmektedir. Onun özgür- üzerine okuyucuların yaptığı yorum ve tartış-
lük sunan yanına yapılan vurgu –serbest tartış- malar incelenmiştir. Bu sitelerin seçilmesinin
ma, bilgiye kolay erişim– kamusal alanı feo- nedeni taranan diğer sitelere oranla daha fazla
dalleştiren ticari iletişim ortamının dışında okuyucu yorumu barındırmaları ve basının
yenilikler vaat etmektedir. Kamusal mekânda birbirine yönelttiği ‘taraf’, ‘yandaş’ gibi tartış-
iletişime geçemeyen ve sosyalle çok sıkı bağla- maların gölgesinde kalmadan inceleme yelpa-
rı bulunmasına rağmen bütün psişik durumunu zesinin genişletilmesi amacıdır.
özel alan içerisine değerlendiren birey için
internet iletişimi, kamusal olmayan bir YÖNTEM
mekânda (ev, işyeri) kamusal tartışmalar yapa-
bildiği alana dönüşmüştür. Bu anlamda internet İnceleme yöntemi olarak siber-etnografi
‘hem kamusal hem özel bir mekân’ (Papacha- (netnografi) benimsenmiştir. Tartışma ortamla-
rissi 2002: 20) olarak tanımlanabilir. Bu yeni rından katılımsız gözlemle –lurking/pusuya
aracı ve vaat ettiği geleceği kutsayan düşünce- yatarak- (Fox ve Roberts 1999: 652, Binark
lere göre; insanları monolitik düzen dışında 2007: 35) elde edilen ve birer metin olarak
özgürce kendilerini ifade edip, kalıplarını kıra- değerlendirilen yorum ve tartışmaların içeriği
bilecekleri bir yapı beklemektedir. niteliksel olarak incelenmiştir. Elde edilen
veriler, çalışmanın kuramsal çerçevesi olan
İşte, kamusal insanın mahrem alana çekildiği, kamusal alan tartışmalarındaki “yıkıcı ge-
eleştirel rasyonel tartışmanın yok olduğu bir meinschaft” kavramı ışığında bir topluluk dili
yazına karşın ideal kamusal tartışma için yeni analizi yapmaya çalışılarak değerlendirilmiştir.
bir alan olarak interneti sunan yaklaşımlar
arasındaki diyalektik bu çalışmanın itici gücü- Bu noktada, incelenen internet alanın ve ince-
nü oluşturmaktadır. “İnsanlar yeni bir tür ka- leme için kullanılan yöntemin doğası gereği
musal mekân olan internet aracılığıyla önemli çalışmanın sınırlılıkları ve göze çarpabilecek
sosyal ve siyasi konularda ne tür tartışmalar olası eksiklikleri üzerinde durmak gerekmekte-
yapmaktadır?” şeklindeki bir genel soru, Tür- dir. Öncelikle tartışmalara katılan kişilerin,
kiye’de gündemi uzun süre meşgul eden Albay cinsiyetleri, sosyal durumları, yaşları gibi kate-
Dursun Çiçek olayı hakkında çıkan internet goriler araştırmanın konusu olmadığı gibi,
haberlerindeki okuyucu yorum ve tartışmaları incelenen internet siteleri yapıları gereği bunla-
üzerinden daraltılmaya çalışılmıştır. Olayın rı belirleyip yorumlamaya müsait değildir.
etrafında şekillenen siyasi görüşler ve konunun Kullanıcılar genellikle özel bir üyelik işleminin
hukuki boyutu çalışmanın kapsamı dışındadır. ardından yazılarını kendi isimleri (isimlerin
Konunun önemi, son yıllarda özellikle Dursun gerçek olup olmadığı bilinmemektedir) ya da
Çiçek olayını da içine alan siyasi tartışmaların rumuzlarıyla kaleme almaktadır. Böyle bir
toplumu kamplaştırdığı yönündeki görüşlerde işlem yaptırmak istemeyen kullanıcıların ta-
kendini bulmaktadır. Gerçekten de entelektüel- mamı “Misafir” ya da “Ziyaretçi” adıyla tar-
lerden siyasilere, hukukçulardan köşe yazarla- tışmaya katılmaktadır. Yine akla gelebilecek
rına kadar geniş yelpazedeki söylem seçkinle- fakat bu araştırmanın konusu olmayan bir diğer
rinin yön verdiği tartışmaların kabaca bir içerik eksiklik, haberlerle ilgili yorumların ve tartış-
analizi yapıldığında “rejim”, “yandaş”, “sivil ma metinlerinin ne tür bir eşik bekçiliği işlemi
darbe”, “askeri vesayet”, “vatan hainliği”, sonucu sayfalarda kendilerine yer bulduğudur.
“psikolojik savaş” gibi taraftar keskinleştiren Bu nedenle yukarıda da değinilen internetin
kavramların iletişim ortamlarına dâhil edildiği özgürlük vadeden yönünün ve özellikle fikirle-
görülmektedir. Araştırmada, Albay Dursun rin özgürce dolaşımı prensibinin, eşik bekçiliği

57
Selçuk İletişim, 6, 3, 2010

gibi bir kavramla sınanması mümkün olmamış- toplum yapılarıdır söz konusu olan. Bu sivil
tır. Çalışmanın amacı da belirli bir yaklaşımın toplum yapılarının ruhu ‘rasyonel iletişim’
sınanması değil, belirli bir toplumsal tartışma olarak tarif edilebilir. Rasyonel iletişimin varlı-
ortamının niteliğinin keşfedilmesidir. Çalışma- ğı ya da yokluğu kamusal alanın işlemesinde/
nın yönteminin etnografya olarak belirlenmesi çökmesinde en önemli faktör olarak belirmek-
de bu amaçladır. Çünkü etnografi bir hipotezi tedir. Bireyler, iletişimsel eylemle rasyonel
test etmekten ziyade, sosyal bir fenomenin biçimde mesaj değiş-tokuşunda bulunur ve
durumunu açıklamaya, izah etmeye çalışır (Fox kamuyu oluştururlar. Karşılıklı anlamaya
ve Roberts 1999: 449-452). ulaşmayı hedefleyen bu eylemin gerçekleştiri-
leceği alan, yukarıda da belirtildiği gibi, yalnız
AKIL YÜRÜTMENİN YANSITICISI mekâna bağlı ya da mekânla özdeş olmayan
OLARAK BASIN kurumlar manzumesinden oluşur. Aileden kitle
iletişim araçlarına, kahvehanelerden, sivil top-
Kamusal alan tartışmalarında mihenk taşı ola- lum kuruluşlarına her yer ideal konuşma orta-
rak kullanılan Antik Yunan’daki ‘Agora’dan, mının mecrasıdır. Böyle tanımlandığında ideal
yitirilen rasyonalitesiyle işlevini kaybetmiş bir konuşma ortamının çapı Habermas’ın kavram-
mekâna geçişin tarihi seyrini Kırık şöyle tarif laştırmasıyla söylenecek olursa “yaşam dünya-
etmektedir: sıdır” (Kırık 2005: 74)

“Eğer antik şehir demokrasileri ‘kahramanla- Habermas’a göre, henüz tüketim kültürünü
rın-kalıcı kamusal alanı’ anlayışının gündoğu- teşvik eden bir kurum haline gelmemiş olan
mu ise, kitle toplumunun ortaya çıkışı ve mo- kitle iletişim araçları, burjuva kamusal alanında
dern ulus devletinin yükselişi rasyonel kamusal yalnızca haberlerin yayımlanmasıyla uğraşan
alanın gün batımının işaretçisidir” (2005: 83). bir organ değil, kamunun izleyebileceği tartış-
maların arabulucusu haline gelmişti. Siyasal
Gerçekten de agora, özellikle liberal yazına gazetelerin ortaya çıkması ve bunların savu-
göre tarihsel analiz penceresinden kamusal nulması, kamuoyunun özgürlüğünün ve bir ilke
alanın ilk örneği (Poster 2001: 265), kitle top- olarak kamusallık için yürütülen mücadele
lumu ise yok oluşuyken, burjuva toplumu - alanın savunulması anlamına geliyordu (2003:
Kırık’ın metaforuna bir ekleme yapılacak olur- 312). Ancak kamusal tartışmanın mekânların-
sa- güneşin tam tepe noktada bulunduğu an dan biri olduğu ilk dönemlerden (1) bugüne
olarak değerlendirilebilir. ‘Kamusal alan’ kav- basın, kendi polemik konumunu terk ederek
ramını sosyal bilimlerin gündemine taşıyan ticarileşmeye başladı. Önceleri, basın kamusal
Habermas’ın analizinde de burjuva toplumu topluluk oluşturan özel şahısların kurumuyken,
merkezi konumdadır (2003: 15). Konunun kamusal topluluğun belirli mensuplarının sahip
disiplinler arası değişik boyutları tamamen olduğu bir kuruma dönüşmüştür. Habermas’ın
ihmal edilmeden ancak ağırlıklı olarak bu ça- ifadesiyle bu durum, “imtiyazlı özel çıkarların
lışmayı ilgilendiren iletişim perspektifiyle kamuyu istilasına açılan kapı” olmuştur (2003:
bakıldığında kamusal alan vatandaşlar arasın- 315). Bir zamanlar kamunun akıl yürütme
daki akılcı etkileşimlerin bütünüdür. Haber- faaliyetini yansıtan basın, aynı alanı özel çıkar-
mas’ın tespitlerinde de kamusal topluluk akıl ların bombardımanına tutarak kamusal alının
yürüten öznedir (2003: 283). dönüşüme uğramasına neden olmuştur.

Kamusal alan, fiziki mekâna gönderme yapılan Böylece eskiden özel alanla sınırlı kalan çıkar
anlamının dışında daha girift bir yapıyı temsil çatışmaları kamusal alana da girmeye başla-
eder. Devlet ve sivil toplum arasında yer bul- mıştır. Kamusal ve özel alanların iç içe geçme-
muş ve toplumsal bütünleşmenin potansiyel siyle birlikte, toplumsal erkler yeni siyasal
aracı olarak işlev gören bir kurumlar manzu- işlevlere sahip olurlar. Bu süreç de kamusal
mesidir (Kırık 2005: 83). Yani yalnız bir ‘sa- alanın ‘yeniden feodalleşmesine’ neden olur.
lon’ ya da ‘kahvehane’ içerisindeki bireylerin Değişen medyanın yarattığı dünya sadece gö-
rasyonel tartışmaları değil, yerleşik düzenin rünüşte kamusaldır (Habermas 2003: 295).
yasal ve siyasal kurumlarını dönüştüren, değiş- Kamusal topluluk, eleştiren, karşı çıkan, konu-
tiren, işlemesini sağlayan çok değişik sivil şan sıfatlarını kaybederek dinleyici ve izleyici-

58
İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)

ye dönüşmüştür. Artık güdüm altına alınan Rasyonel iletişim içerisinde kamuyu oluşturma
kamu alanında ‘kamuoyu’ oluşması beklene- ve bunu eyleme dönüştürme gücü artık kalma-
mez. Bunun yerini “oluşturulan kamusallık ve mıştır. Kamusal yaşamın silindiği dönemlerde
kamusal olmayan kanaat” almıştır (2003: 350- sokakta birbirleriyle konuşmayanlar bir kolek-
365). tiflik olarak kim olduklarının resmini çizerken
ortak fantezilerden yararlanır (Sennett 2002:
YIKICI GEMEİNSCHAFT 290). Böylece topluluğun en belirleyici özelliği
olarak karşımıza eylem değil, fantezi üzerine
Kamusal alanı kent bağlamında inceleyen Sen- kurulu kolektif varlık çıkmaktadır. Sennett’in
nett’e göre ise bir zamanlar hayat dolu kamusal yıkıcı gemeinschaft’ında topluluğun yürütebi-
alan özel alana yenilmiştir. Bu “kamusal insa- leceği tek etkinlik arınmadır. Kolektif kişiliğin
nın çöküşü” anlamına gelmektedir. Bu görüşün mantığı tasfiye etrafında şekillendiğinden,
temel tezi, kamusal alanın kentte canlılığını bütün topluluklar kendilerini “gerçek” olarak
kaybetmesiyle atomize edilmiş, kamuyla bağla- görür. Tasfiye edilmesi gerekenler ‘gerçekten’
rını koparmış, yeni mahrem bir toplumun orta- o topluluğa ait olmayanlardır;
ya çıkmasıdır. Tüketim ve turizmle sınırlı gü-
nümüz kentiyle şekillenen kültür, “iç” ve “dış” “Bu ülkelerine sadık Amerikalılar, otantik
arasında bir ayrıma neden olmuştur. ‘Öznel Aryanlar, ‘gerçek’ devrimciler arayışıdır. ....
yaşantı’ ile ‘dünyasal yaşantı’ arasında yansı- günümüzde insanlar dolaysız ve açık duygusal
masını bulan bu ayrıma “açılma korkusu” kay- ilişkiler arayışına girdiklerinde yapabildikleri
naklık etmektedir (Sennett 1999: 14). Kamusal tek şey birbirlerini yaralamaktır. Bu, kişiliğin
yaşamın merkezi olan büyük kentlerde herkes toplum içinde kendini göstermesiyle ortaya
birbirine yabancı durumdadır. Açılma korkusu çıkan yıkıcı gemeinschaft’ın mantıksal sonucu-
insanların duygularını, düşüncelerini, kişilikle- dur” (Sennett 2002: 291).
rini açıklamayı engellemektedir.
Sennett, Fransa tarihindeki ünlü Yüzbaşı Alf-
Özel hayatın kutsanmasıyla, insanın sosyal red Dreyfus davası hakkında yapılan kamusal
yönü sakatlanmış, kamusal katılım yalnızca tartışmaları ‘yıkıcı gemeinschaft’ kavramı
gözetlemeye dönüşmüştür. Sennet’e göre, bu- üzerinden çözümler. Yahudi asıllı olan Yüzbaşı
gün dünyanın çoğu yerinde, yabancıların birbi- Dreyfus, 1894 yılında Almanlar lehine casus-
riyle konuşma hakkının olmadığı, herkesin luk yaptığı iddiasıyla tutuklanır. Ancak eldeki
arkasına gizlenebileceği bir kalkana sahip olma tek kanıt yüzbaşının el yazısı olduğu iddia
ve yalnız kalma hakkının kamusal bir hak ol- edilen ve Alman Askeri Ateşesi’nin çöp kutu-
duğu nosyonu yerleşmiştir (2002: 46). Burjuva sunda bulunan bir bilgi notudur. Dreyfus, bel-
kamusal alanının rasyonel tartışmalara girişen gedeki el yazısının kendisine ait olmadığını
bireyi, bu dönemde kalabalık kentin yabancıla- iddia etse de ceza almaktan kurtulamamıştır.
rından korkan, kendi içine kapanarak pasif bir Sennett, dönemi betimlerken Fransa’yı Yahudi-
izleyici olduğu toplumda, daha dar kolektif lerden temizleme kampanyasına ve eski Fran-
topluluk kimliğiyle kendisini özdeşleştiren sa’nın başarısızlıklarının içerideki hainlerle dış
birey haline gelmiştir. Hoşgörüsüzlük artmış, güçlere mal edilmesine dikkat çeker (2002:
toplumu saran anonim perdeyi yırtan farklılık- 314). Ancak henüz yargılama devam ederken
lar tahammülsüzlükle karşılanmaktadır. Diya- ve ardından cezasını çekmek için Şeytan Ada-
log sona ermiştir. sı’na gönderildikten sonra Yüzbaşı Dreyfus
üzerinden toplumda keskin kutuplaşma yaratan
Sosyalliğini kaybederek mahremleşen toplu- tartışmalar başlamıştır. Ordu, meclis, hükümet,
mun dayandığı temellerden biri ‘yıkıcı ge- basın ve aydınların müdahil olduğu tartışmada
meinschaft’dır. Bu bir anlamda mahrem top- suçsuzluğuna inananlarla, Dreyfus’un hainliği-
lum içerisinde topluluk (cemaat) olgusunun ne kesin gözüyle bakanlar irrasyonel bir müza-
daha yaygın hale gelmesidir. Kamusal yaşamın kereye girişir. Elde edilen yeni deliller sonunda
silinmesiyle aralarında etkileşim kalmayan ve Yüzbaşı Dreyfus ancak 12 yıl sonra aklanır.
pasifleşen insanlar toplum görüntüsünden uzak, Sennett, Yüzbaşı Dreyfus davasının hukuki ve
eylem yapamayan, yapabildikleri tek eylem bir siyasi yönünü bir kenara bırakarak, bu dava
kimlik inşasıyla sınırlı topluluğa dönüşmüştür. üzerinden yürütülen tartışmaların niteliğini,

59
Selçuk İletişim, 6, 3, 2010

özellikle Dreyfus’u savunan Emile Zola’nın bunları üretememenin önündeki engellerin


J’Accuse (2) (Suçluyorum) adlı yazısındaki kalkması, dolayısıyla yeni ortamın yapısal
cemaat dilinin analiziyle araştırır. Sennett’in bu olarak özgürleştirici olarak belirmesi demektir.
analizindeki bulgular, çalışmanın araştırma Eleştirel bir perspektiften bakıldığında ise söz
bölümünde Albay Dursun Çiçek ile ilgili haber konusu araçlar yeni bir egemenlik, iktidar alanı
yorumlarının analiziyle paralel biçimde tartışı- ve işleyişi yaratmaya uygun görülmektedir
lacaktır. (Timisi 2003: 227).
Ancak erişim imkânlarındaki artış, kitle ileti-
KAMUSAL MÜZAKERE ZEMİNİ
şim araçlarıyla kıyaslandığında göreli serbest-
OLARAK ELEKTRONİK ORTAM
lik, internetin bir kamusal alan olarak adlandı-
rılması ve ileri bir analizle demokrasiyi işlet-
Yaşam dünyasının kitle iletişim araçlarıyla
mesi için yeter neden değildir. İntenet, açık ve
dolayımlanması, toplumsal ilişkilerin bu dola-
demokratik toplumlarda, erişim imkânı ve
yımlanma üzerinden yürümesi anlamına gelir.
politik motivasyonu bulunan vatandaşlar ara-
Kitle iletişimi, bireylere yaşam dünyası dene-
sında etkileşim açısından uygulanabilir olanak-
yimini özel yaşam alanında edinebilme
lar sunsa da hızlı bir şekilde demokrasiyi ilerle-
imkânını sunmuştur. Ancak medyanın mesajla-
teceği söylenemez (Dahlgren 2005: 151).
rı belirgin biçimde tek yönlü olarak aktarması
ve cevap verme imkânlarının sınırlı olması,
Özellikle akılcı bir tartışma ve uzlaşma için
sürece ‘yarı katılım’ niteliği yüklemektedir
tarafların birbirlerinin kimliklerini bilmeleri
(Thomson 1994: 257). Yığınsal iletim araçları-
gerekmektedir. Oysa online kimlikler çoğu
nın tekrar feodalleştirdiği kamusal alanın yeni-
zaman belirsizdir. Akışkan ve değişken kimlik-
den kurulması ve -Thomson’un analizine de-
ler söz konusudur (Papacharissi 2002: 18). Yüz
vamla- ‘tam katılım’ için gerekli ‘ideal konuş-
yüze iletişimden farklı olarak özne, cinsiyetiy-
ma ortamının’ post-endüstriyel dönemin bel-
le, ırkıyla, rengiyle, dil aracılığıyla inşa edilir
kemiğini oluşturan yeni iletişim teknolojilerin-
(Timisi 2005: 97). Kimliğin görünümü olarak
de bulunduğu görüşü akademik yazında önemli
bedenden ayrılan dil pratiği tek başına kamusal
bir yer tutmaktadır. Bu araçlar içerisinde ayrı
tartışmaya dâhil olmaktadır. Ancak bir dizi
bir yer tutan internet, tahakkümden bağımsız,
ilişki aracılığıyla elektronik bir coğrafya oluş-
akılcı temelde bir mutabakata varabilmenin
turan internet (Poster 2001: 262) benzer düşün-
yeni ortamı olarak değerlendirilmektedir. Boz-
celeri paylaşan ve destekleyen kişilerin belirli
kurt, internet ortamında ortaya çıkan yeni ileti-
konular etrafında politik katılımına olanak
şim topluluklarını “ötekisiz postmodern kabile-
sağlamaktadır. Bu anlamda internet “yeni bir
ler” olarak tanımlar. Bozkurt’a göre, bu yeni
biçemde politikleşmenin temellerinin atıldığı
topluluk modeli yıkıcı gemeinschaft’ın yerini
yerler” (Binark 2005: 136) olarak da belirmek-
almaktadır (2003: 1-11).
tedir.
Kullanıcıların aynı zamanda içerik üretimi Timisi’ye göre yeni iletişim araçları bireylerin
yaparak bunu ağda dolaşıma sokabilmesi, eski karşılaştıkları ve bunun sonucunda toplumsal-
iletişim ortamının tek merkezli, tek yönlü ‘se- lığın üretildiği mekânlar olarak kabul edildi-
çilmiş’ kısıtlı enformasyon niceliğinin aşılma- ğinde bu araçların bir kamusallık içeriği taşıdı-
sını sağlamaktadır. Şahin, kitle iletişim döne- ğı kabul edilebilir. Ancak buradaki kamusallık,
mini kullanıcı açısından ‘karavana’nın kısıtlılı- ‘kamusal alanı’ değil ortak bir mekâna erişim-
ğı, yeni medyayı ise ‘kafeterya’nın bolluğu deki açıklığı vurgulamaktadır (2003: 146-147).
metaforlarıyla açıklar (2004). Castells’e göre Bu çalışmanın internetle ilgili ön kabulü de bu
internetin avantajı, toplumsal özelliklerin ileti- yaklaşımla açığa çıkmaktadır: İnternet bir ‘ka-
şimi çerçevelemekte, hatta engellemekte daha musal alan’ olarak tanımlanmasa da en azından
az etkili olduğu eşitlikçi bir iletişim çizgisinde ‘toplumsal bir mekân’ olarak kabul edilebilir.
‘yabancılarla zayıf bağların güçlendirilmesini’ İşte bu yeni toplumsal mekânda yapılan güncel
mümkün kılmasıdır (2005: 478). İnternete içkin siyasi tartışmaların niteliği Albay Dursun Çi-
olduğu varsayılan bu özellik, kullanıcı açısın- çek olayı üzerinden incelenmeye çalışılacaktır.
dan egemen iletişim ortamının kontrolündeki
mesajlardan farklı mesajlara ulaşamama ve

60
İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)

OKUYUCU TARTIŞMALARINDA Mart 2010 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı,


DURSUN ÇİÇEK OLAYI bu duruma atıfta bulunarak belgenin gerçek
olduğunu doğrulayacak yeni delillerin elde
‘Ergenekon’ adlı bir örgütün varlığı iddiası son edildiğini bir basın açıklamasıyla duyurdu.
yıllarda Türkiye gündeminin başat konuları Açıklamada askerî savcılık tarafından Dursun
arasında yer aldı. 2007 yılında bir dizi operas- Çiçek'in tutuklamasının talep edildiği fakat
yonla başlayan ve içerisinde işadamı, gazeteci, askerî mahkemenin talebi reddettiği belirtildi.
emekli ve muvazzaf askerlerin de bulunduğu
çok sayıda kişinin tutuklanmasıyla devam eden Araştırma için bu karışık dönemin yalnız üç
süreçte, söz konusu kişilerin kaos ortamı yara- sürecinden bahseden haberlere dair yorumlar
tarak askerî darbeye zemin hazırlamaya çalış- seçildi. Albay Dursun Çiçek’in sivil mahkeme-
tıkları iddia edildi. Bu çalışmanın konusunu ce ilk kez tutuklanmasını anlatan 30.06.2009
oluşturan Albay Dursun Çiçek olayı da söz tarihli haberlerin, tahliye edilmesini anlatan
konusu dava üzerindeki tartışmalar sürerken 01.07.2009 ve 02.07.2009 tarihli haberlerin
yaşandı. Taraf Gazetesi’nde 12 Haziran 2009 okuyucu yorumları ile hakkında bu kez askeri
tarihinde yayınlanan “AKP ve Gülen’i Bitirme savcılığın tutuklama talep ettiğinin ortaya çık-
Planı” başlıklı haberde, Albay Dursun Çiçek tığını anlatan 02.03.2010 tarihli haberlerle ilgili
tarafından “İrticayla Mücadele Eylem Planı” yorumlar incelemeye dâhil edildi.
adıyla bir çalışma hazırlandığı iddia ediliyordu.
Habere göre, Albay Çiçek iktidardaki Adalet Yorum ve tartışmaların genel olarak iletişim
ve Kalkınma Partisi ile Fetullah Gülen’in ba- yönüne bakıldığında, temelde iki karşıt grubun
şında olduğu dini cemaate yönelik komplo ve fikirlerinin sunumu ya da karşılıklı tartışması
yıpratma planları içeren bir çalışmanın altına karşımıza çıkmaktadır. İncelenen toplam 1859
imza atmıştı. Ancak habere konu olan belgenin yorumun, 1783’ü (% 96) Albay Çiçek’in suçlu
orijinali değil, fotokopisi mevcuttu. Haberin ya da suçsuz olduğuna inanan iki farklı eğili-
ardından hem askeri hem sivil savcılıklar tara- min izlerini taşımaktadır. Yorumlardan yalnız
fından soruşturma açılırken belge ve imzanın 76’sı (% 4) haberlerdeki verilerle kimsenin
sahte mi gerçek mi olduğu konusunda basında suçlu ya da suçsuz olduğunun kesin olarak ilan
çeşitli iddialar gündeme geldi. Konu, içlerinde edilemeyeceğini belirten ya da haberin konusu
köşe yazarlarının da bulunduğu birçok söylem dışında (çoğunlukla ekonomi konusunda) ya-
seçkini tarafından kitle medyasının tartışma pılmış yorumlardan oluşmaktadır. İncelenen
platformlarına taşındı. yorumların 167 tanesi (taraf belirten yorumla-
rın % 9’u) karşılıklı tartışma ya da önceki yo-
30 Haziran 2009 günü Ergenekon davası savcı- rumlara atfen yapılan katkı veya eleştirilerden
ları tarafından sorgulanan Albay Çiçek, tutuk- oluşmaktadır. Araştırmada elde edilen nicelik-
lanarak cezaevine gönderildi. Ancak yapılan sel verilerin niteliksel analizini yapabilmek için
itiraz üzerine ertesi gün tahliye edildi. 2009 Sennett’in çalışması üzerinden bir izlek oluştu-
Ekim ayında Genelkurmay Karargâhı’nda rulmaya çalışıldı. Yıkıcı gemeinschaft’ı “ait
çalıştığı belirtilen bir subay tarafından eylem olmanın dili” ve “ait olmayanlarla yaşanan
planının ıslak imzalı orijinali olduğu söylenen çatışmanın dili” (Sennett 2002: 310) bağla-
belge bir ihbar mektubuyla beraber soruştur- mında çözümleyebilmek için üç temel kategori
mayı yürüten savcılara gönderildi. Yapılan belirlendi. Yorumlar bu kategorilere göre ayrı-
bilirkişi incelemelerinde belgedeki imzanın lırken, çalışmanın fiziki darlığı nedeniyle kendi
Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu bilgisi kamu- kategorilerini temsil eden kısıtlı sayıda yorum
oyuna yansıdı. Bu gelişme üzerine 11 Kasım örneği, orijinal yazımları üzerinde herhangi bir
2009 tarihinde ikinci kez tutuklanarak cezaevi- düzeltme yapılmadan buraya alındı.
ne gönderilen Albay Çiçek, yapılan itiraz üze-
rine iki gün sonra tekrar serbest bırakıldı. 2010 a. Kolektif kişiliğin tanımlanması
yılının başlarında Albay Dursun Çiçek tekrar
basının gündemine taşındı. Jandarma Kriminal Kamusal yaşamın düşüşüyle birlikte etkileşim-
Dairesi’nin de belgedeki imzanın Dursun Çi- den uzaklaşan ve mahremiyetle pasifleşen
çek'in elinin ürünü olduğuna dair bir tespitte insanlar için topluluk artık yalnız kolektif bir
bulunduğu bilgisi basın aracılığıyla yayıldı. 1 kimlikten ibarettir. Böylece günümüzde, top-

61
Selçuk İletişim, 6, 3, 2010

lumun en önemli özelliği olan kolektif eylemin mıştır. Albay Dursun Çiçek’in suçlu olduğuna
yerini topluluğun kolektif varlığı almıştır. inanan bu yorumcuya göre, kendisi gibi dü-
Dreyfus davasının en belirgin niteliği çatışma şünmeyenler ‘gerçek’ olamaz. Olsa olsa ‘çak-
üzerinde temellenmiş kolektif bir kişiliğin ma’ sıfatını taşımaya müsaittir. Kendi kimliğini
oluşmasını (Sennett 2002: 313) sağlamasıydı. ‘öz’ kelimesiyle betimleyerek bir anlamda
Dreyfus’u savunmak için kaleme aldığı kendisini ve kendi görüşünü ülkenin ‘kurucu
J’Accuse (Suçluyorum) ile cepheleşmeyi bir unsuru’ olarak tahayyül eden yorumcuya göre
anlamda keskinleştiren Emile Zola, bunu kar- ‘vatanın özüne dönmesi’ gerekir, bu ise kolek-
şıtlarının imgelemine zıt olan imgeleri bularak tif kimliğe uymayanlardan arınmayla sağlana-
başarmıştı (Sennett 2002: 317). ‘Dreyfusçular’ bilir.
olarak, ‘Biz kimiz?’ sorusunu yanıtlarını ara-
yan Zola, cevaplarını karşı cepheyi tanımlaya- “Bu ülke elbette öz evlatlarıyla buluşup kavu-
rak da desteklemişti. şacak yıllardır süren özlem ve hasret bitecek.
Müslüman Türk Halkına yapılan zulümler
Albay Çiçek haberleri hakkındaki yorumlara sona erecek, Vatan özüne dönecek. Sonradan
bakıldığında ilginç bir biçimde, cepheleşen iki türeme çakma birtakım neidüğü belli olmayan
tarafın birbirlerini çoğu zaman benzer imgeler tipler ve islam düşmanları hadlerini bilecek”
üzerinden suçlayıp, kendi kolektif varlıklarını (Haber7)
yine benzer imgeler üzerinden işaretledikleri
görülmektedir. Albay Çiçek’in serbest bırakıl- “Türk ve Müslüman” ağırlıklı bir kimlik tasvi-
ması haberiyle ilgili iki karşıt görüşten alınan ri, yalnız Albay Çiçek’i suçlayanlarca değil
bu yorumlarda, yorumcular ait oldukları kolek- savunan “karşı taraf” üyelerince de kullanıl-
tif kimliği benzer şekilde işaretlemektedir: maktadır. Her iki kavramın karşıt gruplarca
sahiplenilip ötekini betimlemede kullanıldığı
“gercek türk milletinin gözü aydin..” (Haber- sık sık görülmüştür. Dinsel ve ulusal referans-
türk) lar karşılıklı olarak birbirlerini beslemektedir:

“Bunlar kendini ne zannediyor yau. Darbeye “çok şeyler hayal ettler 30 bn kişinn katilne
gerek olursa millet darbeyi seçimlerde yapar sayn dedler paygamber efendimz (SAV )oca-
başkasını getirir iktidara . Bunların zaten ğının genceck ŞEHTLERİNE kelle dediler
Türk olduğuna inanmıyorumda” (Haber7) kendilerine AK türkiyenn en güvenilr kurumu
TSK ya milletn düşmanı(GLADYO)dedler
Yalnız münferit yorumlarda değil, karşılıklı ergenekonu(şanlı türk tarihinn başı)slmek
tartışmalarda da “orijinal Türk”lük, kimliğin istedier,o şanlı isme küf...p göstermek isted-
işaretlenmesinde ve gerçeğin ortaya çıkmasın- kleri karabasana isim yaptlr tabi br şey unut-
da önemli bir kıstas olarak belirmektedir: tular TÜRK milletinn SABRINI o sabr açmış-
tı 1071de kapları o sabr hükmetmşti chana
“abd avrupa ve de israil destekli irticacılar mı, 600sene..güçlüler çok PARLARI var bizden
yoksa TÜRK MİLLETİNİN ve ATATÜRKÜN çok korkuyorlr arkamzdaki gçtn ES_SABR
ordusu mu... hayırlısı olsun ben de merak dn..”. (Habertürk)
ediyarum sonucu... TANRI TÜRKÜ
KORUSUN...” (internethaber) Cepheleşmede, köken ile ilgili kaygıların çok
belirleyici olduğu görülmüştür. Hatta öyle ki,
“ikidebir tanrı deyip durma Allah[cc]demeye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bile,
dilin varmıyor mu? madem söylüyorsun bari kamuyu ilgilendiren bir konuda yorum yap-
doğru söyle orjinali tengri dir.orjinal türksün mak, tartışmaya katılmak için yeterli bir ölçüt
ya sanada orjinalini söylemek yakışır” (inter- değildir. Vatandaş olsa da kişinin yorum yapa-
nethaber) bilmesi için önce ‘Türk’ olması gerekmektedir.
Hatta ileri bir yorumla ancak soyu Türk olan
Yorumlarda “Türklük” yanında “Müslümanlık” bir kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir.
da yorumcular tarafından hem kendi kolektif Aşağıdaki örnekler, aynı sitede, aynı haber
kimliklerini, hem de arınılması gereken ötekile- altında yorum yapan karşıt görüşlere ait:
rin kimliğini tanımlamak için sıkça kullanıl-

62
İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)

“Sayın salomonis 'e 5.42 oranında oy alailecek....bu da AKP ye


KAP-AK olsun...” (Vatan)
Sen ergenekona inamayabilirsin ismine bak-
tığımda yahudisin herhalde o nedenle bu işler
“İmralıya
senin işine geliyor gibi.Türk milletinin kurtu-
luşu bu ergenekon çetesinin bitirilmesine “tc devletinin hükümetine ağır hakaret yapan
bağlı.İtalyada da senin gibi inanmayanlar bu vatan hinini aponun yanına göndermeliler.
demeyimde baltalayanlar çıktı merek etme biz ben devletim sen o hepimiz devletiz devlet biziz
türkler bu işinde üstesinden geleceğiz....” arkadaşlar biz başımıza siyasileri seçtik adam
(Vatan) gibi adam olsunlar bu haini atsınlar” (Milli-
yet)
“BU ENSON OLAYLARDAN MUTLU
HUZURLU OLAN VARSA... SOY AĞACINA b. Dış mihraklar ve içteki hainlerden arınma
BİR BAKTIRSIN,KESİN TC.VATANDAŞI
DEİLDİR”. (Vatan) Yorumlarda dikkat çeken, her iki cephe için
“vatan hainliği”nin kolektif kimliğin çerçevesi-
Yorumcuların kimi zaman, karşı tarafın kimli- nin çizilmesinde önemli bir araç olduğudur.
ğini tespit ederken kendi tarih yorumlarına Birbirlerini “hain” kelimesini kullanarak suçla-
başvurduğu da görülmektedir. Yorumcu, böy- yan 26 yoruma rastlanmıştır. Ancak yukarıdaki
lece tarihsel köklerini ya da tarihsel kötücül örneklerde olduğu gibi “yabancılarla işbirliği”,
kişilerle benzerliklerini deşifre ettiği kişinin “dış mihraklarla ortaklık” imalarıyla birbirini
savunduğu konunun ya da bulunduğu tarafın suçlayan yorumların sayısı çok daha fazladır.
yanlışlığı ispat etmeye çalışmaktadır. Tarihsel Bu suçlama türü yıkıcı gemeinschaft’ın en
köken, hükme varabilmenin önemli kıstası belirleyici özelliklerinden biridir. Dreyfus
haline gelmiştir. Aşağıdaki örnekler yine iki davasında da “içerideki hainlerle dış güçler”
karşıt görüşten alındı: (Sennett 2002: 314) tartışma ortamının en güç-
lü argümanları arasındaydı. Yoğun yaşanan
“kubilayın katillerinin ,şeyh saidin,ali kemal- ayrışma ve cepheleşmenin kapsayıcı bir açık-
lerin torunlarına yakışır TÜRK ORDUSUNA lamaya ihtiyacı bulunmaktadır. Yorumcular
hakaret etmek” (İnternehaber) kapsayıcı açıklama için komplo teorilerine
başvurmaktadır. “Dış güçlerin Türkiye üzerin-
“bir avuç insan mutlu olsun diye çaşıp di- de oynadığı oyunlarda rol alan hainlerin” orta-
ğerlerini yoksulluğa iten beyler firavun- ya çıkarılması, birbirlerine benzer suçlamalar
lar,nemrutlar,ebu cuhiller nerde unutma- yönelten iki karşıt görüşün önemli cephaneleri
yın” (Haber7) arasında yer almıştır:

İlginç bir biçimde yorumcuların öteki olarak “cıa ile birlik olup türk ordusuna saldıranlar
gördükleri iki farklı kimlik kurgusunu karşılıklı türkiye ye ihanet içindedir” (Milliyet)
olarak bağdaştırma/yakıştırma örneklerine
rastlanmıştır. Bu bir anlamda kendi kimliğini, Dursun Çiçek’in bir komplo kurbanı olduğuna
aynı nitelikte gördüğü ‘iki öteki’ye karşı sa- inanan yorumcunun yazdıkları: “Amerika cik
vunmak olarak değerlendirilebilir. Karşıt gru- karsimiza,bizi ayak takimlariyla ugrastirma
bun kimliğini Fetullah Gülen ile özdeşleştiren !!! Evet ne istiyorsan söyle gozumuzu payla-
birinci yorumcuya göre Gülen’in gitmesi gere- salim...” (Vatan)
ken yer İmralı Adası’dır. Farklı haber sitesinde
farklı bir haberin altında yazan başka bir yo- “abd israil testekli tsk icinde darbeciler mi
rumcuya göre ise esas Albay Çiçek’in yeri yoksa demokrasi hakl mi kazanacak bunu
Abdullah Öcalan’ın yanıdır: görecegiz...” (İnternethaber)

“FETHULLAH İMRALIYA İŞTE GERÇEK: “sn ALBAYI tutuklayan zihniyet! ermenilerde


her tahmini tam isabet olan SONAR araştır- ozur diliyenlerdir. ABDde vatandaslik alabil-
ma şirketinin verilerine göre bir seçim olsa mesi icin CIA,PAPAZLARIN referans alan-
AKP yüzde 36.26, CHP yüzde 25.13, MHP lardir!!!” (Vatan)
yüzde 15.26, DTP yüzde 6.08, Saadet Partisi

63
Selçuk İletişim, 6, 3, 2010

Kimlik tanımını, dış mihraklarla işbirliği içeri- yimi kullanmayan birçok yorumda da katı
sinde olan ‘öteki’ni dışlayarak keskinleştiren dışlayıcılık hakimdir:
yıkıcı gemeinschaft, kendisine benzemeyenler-
den arınma isteğindedir. Albay Çiçek tutuklan- “Yazıklar Olsun Darbe Böcekleri” (Haber7)
dıktan bir gün sonra serbest bırakılınca arınma
isteği artan yorumcuların yazdıkları: “yazıklar olsun bu memleket için canını dişi-
ne takarak senelerini veren asil türk askeri
“demokrasiden ve hukuk'dan taraf olan ha- dolmuşlarla emniyete mahkemeye taşınırken”
kim'i değiştirince,şaibeli ve darbecileri destek- (İnternethaber)
leyen bir karar alınması kaçınılmaz oldu !!!
EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ 'ELİT “YAZIKLAR OLSUN yuh be bu adami
GENERALLERİN VE CHP'nin miş??? vatan kahramanda yaparsiniz.. ASIN bu hainleri
haini 'LAİKÇİLER' honduras'a gidin” (Ha- !!! asamazsiniz cünkü hainlar asilmiyor.. ah
ber7) ah ah” (Haber7)

“yaşasın laikler ve cumhuriyetçiler laik olma- “ingilizlerin bir deyimi vardir..rot in hell,
yanlar bu ülkeyi terk etmeli” (Haberturk) sayin albay...” (Vatan)

“ne mutlu türküm diyene ....bunu diyemeyen “ÖLÜMDE VAR zalimler için yaşaşın cehen-
türk deyildir ve ya sev ya terk et demekte ne nem” (İnternethaber)
kadar da haklıymış.” (Vatan)
“Sonunuz yakın hepinizin allahın izniyle.
Karşılıklı tartışmalarda da benzer arınma isteği Küfrün sonu önce hüsran, sonra cehennem”
görülmüştür, “pakal” rumuzlu yorumcuyla (Haber7)
tartışan bir başka yorumcunun yazdıkları:
“Sizinle cennete bile gitmiyeceğiz!” (Vatan)
“pakal türkmüsün yada soyunu araştır
Yıkıcı gemeinschaft’tın belirleyici özelliklerin-
tahrik için buradasın pakal kendini kurnaz
den biri ilişkiye giren insanların yaralayıcı
zannediyorsun.aslında zavallısınız sen ve
olmalarıdır. Her iki tarafın yorumlarında da
senin gibiler şunu unutmayın sakın türkiye
düşünce aktarımından ziyade, ait olduğu kolek-
laiktir laik kalacak.iranın aydın halkı buraya
tif kimlik ile geriye kalanların kolektif kimlik-
bizim mollalar irana” (İnternethaber)
lerini deşifre etme çabası, laf yarıştırma, katı
bir dışlayıcılığın izleri görülmüştür.
c. Tarafların kendilerini bir savaş içerisinde
görmesi – katı dışlayıcılık
“Artık bu iş kopmuştur, bu tam bir savaş ve
AKP ye her oy veren her Fettullahçı benim
Sennett, Zola’nın cemaat dilini analiz ederken,
direk olarak düşmanımdır. Tartışacak bir
“Görüşlerime katılmıyorsanız nasıl insan olabi-
konu kalmamıştır. Bundan sonra kim kimi
lirsiniz?” (2002: 320) sözleriyle açıklar ‘yıkıcı
yenerse.” (Vatan)
gemeinschaft’ı oluşturanların kişisel terimlerle
saldırıya geçişini. Bu var olanın yalnızca benli- “Herkes iyi bilmelidir ki, bugün yaşadıkları-
ğe ilişkin mutlaklar olduğu anlamına gelmek- mız ve gördüklerimiz, bir dünya savaşının
tedir. Araştırmada, karşıdakinin benliğine iliş- farklı türde tezahürü olup, Ülkemiz ise bu
kin mutlak görüşlerin hiçbir mantık süzgecin- savaşın en karanlık cephesi seçilmiştir. İşte
den geçirilmeden iletişim ortamına dâhil edil- bu nedenle çok şiddetli enformasyon savaşları
diği görülmüştür. Habere konu olan kişi, yo- yaşanmaktadır. Bu nedenle Türk milletine
rumlayanın tarafına göre bazen kahramandır, büyük görev düşmektedir. Millet isterse bu
bazen haindir. Ancak bunu iddia eden yorum- savaşı Türkiye kazanır!” (İnternethaber)
cuların elinde hiçbir delil yoktur. Katı dışlayı-
“Artık bu faşist ve cuntacı gruba karşı, mille-
cılığın önemli bir göstergesi olarak incelenen
tin ayaklanması gerekmektedir! Artık orman
yorumlardan 76 tanesinin “yazıklar olsun”
kanunlarının geçerli olduğu bir ülkede yaşı-
sözüyle başladığı görülmüştür. Ancak bu de-
yoruz!” (Haber7)

64
İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)

Haberin konusundan uzaklaşan bazı yorumların maat dilinde kesin kanı bellidir. Kanıt olması
ideolojiler arasında bir “öç alma”, “rövanş” önemli değildir (Sennett 2002: 319). Yapılan
duygusu içerdiği görülmektedir: yorumlar göstermektedir ki, Albay Çiçek le-
hindeki ve aleyhindeki deliller, daha çok çatı-
Ruhları Geri Geldi! “Aman Allahım; aman şan iki cemaatin tanımlanmasında kullanmıştır.
Allahım! Sanki, etrafımızda, merhum Adnan Sennett’in dediği gibi: “Artık casus hikâyesi
Menderes'in, merhum Fatin Rüştü Zor- cepheleşme yoluyla cemaat oluşturmak için
lu'nun, merhum Hasan Polatkan'ın ruhları cephane olmaktan başka bir şey değildir”
dolaşıyor. Ben, böyle şeylere inanmam ama, (2002: 311).
etkilendim ve ürktüm....” (İnternethaber)
Yayınlanan haberlerde, Albay Çiçek’in savcı-
“buradaki terazi bozuksa öteki taraftaki terazi lıkta, imza iddiası dışında başka ne tür bulgular
sağlam. hiç korkmayın biz kazanacağız.” çerçevesinde sorgulandığı, mahkemede nasıl
(habertürk) savunma yaptığı, hangi gerekçelerle tutuklanıp
hangi gerekçelerle serbest bırakıldığına dair
“Adnan.meenderes.Yasiyor.” (Vatan) detaylı enformasyon bulunmamasına rağmen
savunan ve suçlayan yorumların neredeyse
Aşağıdaki örneği kaleme alan yorumcuya göre, tamamı delillerle aydınlanmış yurttaşların nihai
Albay Dursun Çiçek’in suçlu ya da suçsuz kararları olarak haber sitelerindeki yerini al-
olmasının bir önemi yok. Önemli olan bir mıştır. İncelemede, yorumların bir müzakere ya
ödeşmedir. Albay Dursun Çiçek’in suçsuz yere da diyalog arayışının çoğu zaman yakınından
hapse girmesi, geçmişte suçsuz yere hapis bile geçmediği görülmüştür, yıkıcı gemeinsc-
yatan kendisiyle aynı ideolojiye sahip insanlar haft’ın önemli göstergelerinden biridir bu:
için bir bedel olmalıdır. Bu bedel -irrasyonel de “Kim olduğunuzu ilan etmek, size benzemeyen
olsa- rasyonel adaleti sağlayacaktır: ötekilerle ilişkileri düzenlemekten daha büyük
önem kazanır” (Sennett 2002:325).
“Binlerce insani iskencehanelerden gecirdi-
ginize ve yuzbinlercesini hapse attiginiza Tıpkı Dreyfus davasında kişinin bir meseleye
sayin. Karsinizda gecmisin zavalli devrimcile- sahip çıkmasının kendini haklı çıkarması soru-
ri yok.” (Vatan) nu haline gelmesi gibi, taraftarların hakkında
yorum yaptıkları haberin konusundan uzaklaşa-
TARTIŞMA rak geliştirdikleri argümanlar çerçevesinde
inandıklarını ispata çalışması, aslında ait olduk-
Zola, J’Accuse’ü yayınlayarak aslında Drey- ları kolektif kimliğin ilanı ve meşrulaştırılması
fus’un suçsuzluğunu bir dizi mantıksal nedenle gayretinin bir sonucudur. Topluluk kimliğine
izah etmek yerine, kolektif bir mücadeleye ait yapılan vurgu ve buna bağlı olarak “ötekilere”
olmanın dilini sergiliyordu (Sennett 2002: karşı katı bir dışlayıcı dil, yorumların çoğunlu-
322). Aynı şekilde Dreyfus’u bir hain olarak ğunda hâkimdir. İnsanın kendisini bir gruba
gören diğer cephe de benzer dil üzerinden bağlı hissetmesinin eylemsel karşılığı katılık ve
kimliğini şekillendirmişti. Bu ‘cemaat dili’ dışlayıcılıktır.
herkesin bir biçimde olayla ilgili olarak ko-
nuşmasını gerektirmektedir. İnceleme kapsa- Haklı ya da haksız, rasyonel analizlerde, huku-
mındaki yorumların çoğunlukla ait oldukları ki delillerde (ki haberlerde verilen enformas-
haberin konusunu aştığı, tarihi analizlere, ruh- yonlara göre yargıya varmak imkânsızdır)
sal tasvirlere, kimlik tespitlerine dönüştüğü değil, “biz kimiz?” sorusunun hemen peşinden
görülmüştür. İncelenen yorumlarda, ‘suçlayan’ gelen “siz kimsiniz?” sorusunun yanıtlarında
ya da ‘savunan’ tarafta olmanın kolektif bir aranmıştır. Kolektif kimliğin belirlenmesi,
kimliği ifade ettiği tespit edilmiştir. Hem bura- kimin “gerçek Türk”, “gerçek Müslüman”,
da örnek olarak verilen hem de diğer yorumlar “gerçek vatan evladı” olduğunun ortaya çıkma-
incelendiğinde genel olarak her iki taraf için de sı, (ir)rasyonel adalet arayışının parametreleri
kanıtların ya da genel anlamda olayın hukuki haline gelmiştir. Yorumların özünde gerçeğin
boyutunun bir öneminin olmadığı görülmüştür. rasyonaliteyle değil, ‘arınma’ ile arandığı gö-
Benzer biçimde Zola’nın ve karşıtlarının ce- rülmüştür. Bu arınma isteği ve kendi kolektif

65
Selçuk İletişim, 6, 3, 2010

kimliğini ilan etme çabasına eşlik eden suçla- diği referansları gösterebilme, kısaca ‘kendini
ma/savunma dili, ‘rasyonel adalet adına irras- ilan etme’ alanı gibi kullanılabildiği görülmüş-
yonelliğin özü’ (Sennett 2002: 321) olarak tür. İncelenen haber sitelerinde rasyonel müza-
belirmektedir. Bu durum zaman içerisinde kere yerine, ‘cemaat diliyle’ yoğrulmuş retorik
maddi koşullardaki değişimlerin bile, rakiplerin ağırlığını hissettirmektedir. Katı dışlayıcılık,
konumlarını değiştirmeyeceği gibi bir katılığın komplo teorileri, ‘ötekini’ açığa çıkarma ve
ümitsizliğini hissettirmektedir. Akılcı eleştirel dışlama, kendini bir gruba bağlı hisseden kul-
tartışmanın çekirdeği, kişinin kritiği kendisine lanıcının kimliğini kurarken başvurduğu dina-
çevirerek (reflexivity) daha iyi bir argümanla mikler olarak belirmektedir. Yeni iletişim or-
karşılaştığında pozisyonunu değiştirebilmesidir tamının yabancılarla olan zayıf bağları yeniden
(Dahlberg 2001). Oysa rasyonel adalet ve akıl- kurma potansiyeli, önemli siyasi konularda ‘ait
cı analizler topluluktan ayrılmış, kolektifliğin olma/dışlama’ gerilimine feda edilmiştir. Araş-
bizzat kendisi esas mesele haline gelmiştir. tırma göstermiştir ki, karşıt görüşlerdeki kişiler
Tartışma konusu olayın kendisi ya da Albay internet iletişimi vasıtasıyla ötekilerle ilişkile-
Çiçek değildir, tartışmanın ana konusu; ne tür rini düzenlemek yerine ‘yıkıcı gemeinschaft’ın
kişilerin Albay Çiçek’i savunup ne tür kişilerin dili aracılığıyla ‘kim olduklarını’ ilan etme
suçlayacağıdır. Bunların cevabı ‘kimlerin ger- imkânından yararlanmaktadır.
çek’ olduğunu açığa çıkaracaktır. Çünkü her iki
taraftaki yıkıcı gemeinschaft’ın üyeleri, kendi- SONNOTLAR
lerinin ‘gerçek’, dolayısıyla savunduklarının
‘hakikat’ olduğuna inanmaktadır. (1) İlk yazılı basın ortamının kamuoyunu ay-
dınlatan entelektüeller tarafından değil kâr
SONUÇ peşindeki kapitalistler tarafından kontrol edil-
diği yönünde görüşler de bulunmaktadır. Ha-
Kullanıcılar kitle iletişiminin ‘yarı-katılım’ bermas’ın düşünceleri ve kendisine yöneltilen
ortamını aşan bu yeni iletişim biçiminde mesaj eleştiriler ışığında bir değerlendirme için bkz:
üreticileri olarak sürece katılabilmektedir. Garnham N, Medya ve Kamusal Alan, S Alan-
Söylem seçkinlerinin doldurduğu eski ortamı- kuş, H Tuncel (çev.), İLEF Yıllık, 94, 275-288.
nın dışında, sıradan insanların günlük yaşamla-
rında kendi kimliklerini kurarken hangi imge- (2) Zola’nın dönemin Cumhurbaşkanı Felix
lerden beslendikleri, ‘öteki’ni nasıl tahayyül Faure’ye hitaben yazdığı ve L’aurore Gazete-
ettikleri, birer üretici olarak ürünlerinin yeni si’nde 13 Ocak 1898 yılında yayınlanan yazısı.
iletişim ortamında incelenmesiyle öğrenilebil- Zola’nın bu yazısı birçok kişi tarafından ‘onur-
mektedir. Bu çalışmanın gösterdiği veriler (katı lu aydın duruşu’ olarak değerlendirilmiştir. Bu
cepheleşme, tahammülsüzlük, irrasyonel tar- yönde bir değerlendirme için bkz.: Baysan Gül
tışma ve yorumlar) yeni iletişim araçlarının T (2002) “Dreyfus Davası: Gerçek ve Adalet
rasyonel müzakerenin yeni ortamı olup olma- Savaşçısı Zola” Hacettepe Üniversitesi Edebi-
yacağı yönünde bir genelleme yapamayacak yat Fakültesi Dergisi Cilt: 19 / Sayı: 1/ ss. 181-
kadar yetersizdir. Kaldı ki olumlu ya da olum- 195. Yazının tam metin çevirisi için bkz.: Zola
suz böyle bir yargı, internetin yalnız yapısal E (2007), ‘Suçluyorum’, T Yücel (Çev), İstan-
özellikleri ışığında teknolojik bir bakışla yapı- bul: Can Yayınları
lan değerlendirmeler gibi eksik kalacaktır.
KAYNAKLAR
Böyle bir değerlendirme perspektifine yaka-
lanmadan araştırmanın esas problemi olan Baysan Gül T (2002) Dreyfus Davası: Gerçek
“İnsanlar yeni bir tür kamusal platform olan ve Adalet Savaşçısı Zola, Hacettepe Üniversi-
internet aracılığıyla önemli sosyal ve siyasi tesi Edebiyat Fakültesi Derg, 19 (1), 181-195.
konularda ne tür tartışmalar yapmaktadır?”
Binark M (2005) Kimlik(lenme) Dipnotsuz
sorusunun cevabına odaklanınca karşımıza
İletişim ve Etnik Laflama Odaları, M Binark ve
‘yıkıcı gemeinschaft’a ait cemaat dili çıkmak-
B Kılıçbay (der.), İnternet Toplum, Kültür,
tadır. Araştırmada haber sitelerinin, farklı gö-
Epos Yayınları, Ankara, s. 118-136.
rüşteki insanlar tarafından politik özneler ola-
rak bir karşılaşma, kimliğini kurarken beslen-

66
İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)

Binark M (2007) Yeni Medya Çalışmalarında Thomson B (1994) Kamusal Alanın Dönüşü-
Yeni Sorular ve Yöntem Sorunu, M Binark mü, S Alankuş (çev), İLEF Yıllık, 94, 241-262.
(der.), Yeni Medya Çalışmaları, Dipnot Yayın-
Timisi N (2003) Yeni İletişim Teknolojileri ve
ları, Ankara, s. 21-44.
Demokrasi, Dost Yayınları, Ankara.
Bozkurt V (2003) "Yıkıcı Gemeinschaft"tan
Timisi N (2005) Sanallığın Gerçekliği İnterne-
‘Öteki’siz Postmodern Kabilelere: Sanal Ce-
tin Kimlik ve Topluluk Alanlarına Girişi, M
maatler”, Stradigma.com e-dergisi, sayı 8,
Binark ve B Kılıçbay (der.), İnternet Toplum,
http://www.stradigma.com/turkce/eylul2003/09
Kültür, Epos Yayınları, Ankara, s. 89-106.
_2003_09.pdf (Erişim: 20 Şubat 2010)
Zola E (2007), Suçluyorum, T Yücel (çev),
Castells M (2005) Ağ Toplumunun Yükselişi,
Can Yayınları, İstanbul.
1. Cilt, E Kılıç (çev.), İstanbul Bilgi Üniversi-
tesi Yayınları, İstanbul.
Dahlgren P (2001) Computer-Mediated Com-
munication and The Public Sphere: A Critical
Analysis, Journal of Computer-Mediated
Communication, 7 (1).
Dahlgren P (2005) The Internet, Public Sphe-
res, and Political Communication: Dispersion
and Deliberation, Political Communication, 22
(2), 147-162.
Fox N ve Roberts C (1999) The Sociology of a
Virtual Community, The Editorial Board of
The Sociological Review, 663-671.
Garnham N (1994) Medya ve Kamusal Alan, S
Alankuş ve H Tuncel (çev.), İLEF Yıllık, 94,
275-288.
Habermas J (2003) Kamusallığın Yapısal Dö-
nüşümü, T Bora ve M Sancar (çev.), İletişim
Yayınevi, İstanbul.
Kırık H (2005) Kamusal Alan ve Demokrasi,
Salyangoz Yayınları, İstanbul.
Papacharissi Z (2002) The Virtual Sphere: The
Internet as a Public Sphere, New Media &
Society, 4 (1), 9-27.
Poster M (2001) Cyberdemocracy: Internet and
Public Sphere, David Trend (ed.) Reading
Digital Culture, Blackwell Publishing.
Sennett R (1999) Gözün Vicdanı, S Sertabi-
boğlu ve C Kurultay (çev), Ayrıntı Yayınları,
İstanbul.
Sennett R (2002) Kamusal İnsanın Çöküşü, S
Durak ve A Yılmaz (çev), Ayrıntı Yayınları,
İstanbul.
Şahin H (2004) İletişimde Karavanadan Kafe-
teryaya, Dünya Kitapları, İstanbul.

67

You might also like