Professional Documents
Culture Documents
Fihrist
Fihrist
RİSALESİ
fihristidir
Müellifi
Said Nursî
1
W<ݦ*¾ð×X´8²Ý¦*¾ð×Z¢7¾ð×W²,Ł×
Mücmel Bir
Fihriste
sidir.
Müellifi
Bediüzzaman
Said Nursî
2
BİRİNCİ SÖZ
İKİNCİ SÖZ
ÜÇÜNCÜ SÖZ
(1) (Hâşiye)
: Bu temsilin mealiyle mühim bir meclisde: Ankara’da : Otuz
sene evvel Ziya Gökalp gibi müthiş bir mülhid.. Şakk-ı şefe etmeyecek
derece ilzam oldu.
3
DÖRDÜNCÜ SÖZ
BEŞİNCİ SÖZ
(Hâşiye)
: İkinci sahifenin ikinci haşiyesi.. Bu temsilin mealiyle.. Yirmi beş
mebus ve içinde mühim kumandanlar bulunduğu halde teslime mecbur
oldular..
4
ALTINCI SÖZ
W;«¾×¦–«!Ł ²W;«¾ð«:²³«ð«¦×²W;«,4²²«ð׫X<9³:8²¾ð׫X³×›«*«#²Žð׫Z¢7¾ðצ–ð
«^¦9«%²¾ð×âyetinin mealinde ve nefis ve malını Cenab-ı Hakk'a sat-
mak hakkındaki âyetlerin gâyet mühim bir sırrını tefsir etmekle
beraber, nefis ve malını Cenab-ı Hakk'a satanların beş derece
kâr içinde kâr ve satmayanların beş derece hasaret içinde
hasaret kazandıklarını, gâyet mukni' bir temsil ile tefsir ediyor.
Hakikate karşı mühim bir kapı açıyor.
YEDİNCİ SÖZ
׫Ÿ«½×«T«Ý×Z¢7¾ð׫(²$«¦×¦–ð ×IýB¡²ðו²Y«<²¾ð׫¦×Z¢7¾!Ł×«–Y9³:×
Þ¦I«3²¾ð×Z¢7¾!Ł×²W6²¦ ¦I3«×׫B«¦×!«<²²¨(¾ð× Y«<«&²¾ð×W6¦²¦I3«ł
âyetinin mealinde ve Iý´!²¾ðו²:«<²¾ð«¦×Z¢7¾!Ł×–!«8×µð ve hayat-ı dünyeviye
hakkındaki âyetlerin mühim bir sırrını gâyet makul bir temsil
ile tefsir etmekle beraber, ehl-i gaflet hakkında dünyanın ne
kadar dehşetli; ve mevt ve ecel, ne kadar müdhiş; ve acz ve
fakr, ne kadar elîm olduğunu ve ehl-i hidâyet hakkında hayat-ı
dünyeviyenin iç yüzü,
5
SEKİZİNCİ SÖZ
•Y¨<«5²¾ðר]«&²¾ð׫Y−צBð׫Z´¾ð׫B×Z¢7¾«ð×ve •«Ÿ²JB²ð×Z¢7¾ð׫(²9$׫X×±(¾ðצ–ð×
âyetlerinin mealinde mahiyet-i dünya ve dünyada mahiyet-i
insan ve insanda mahiyet-i din hakkındaki âyâtın mühim bir
sırrını (Suhuf-u İbrahimiyyede aslı bulunan) güzel ve parlak bir
temsil ile tefsir etmekle beraber, dünyanın mahiyetini ve dün-
yadaki ruh-u insanı ve insandaki dinin kıymetini göstermekle
beraber, dinsiz insan en bedbaht mahluk olduğunu isbat etmek-
le ve şu âlemin tılsımını açan ve ruh-u beşeri zulümattan kur-
tarmak çarelerini göstermekle beraber, gâyet latif ve güzel bir
müvazene ile; fâsık olan bedbaht âdemin müdhiş vaziyetini,
sâlih olan bahtiyar âdemin saadetli vaziyetini gösteriyor.
6
DOKUZUNCU SÖZ
×G²8«&²¾ð×Z«¾«¦×«–:&"².ł×«X<Ý«¦×«–:,²8ł×«X<Ý×Z¢7¾ð׫–!«&²",«½
«–¦*;²1ł×«X<Ý«¦×@©<-«$«¦×Œ²Þ«B²ð«¦×€ ð«:´8¦,¾ð×]½
âyetinin mealinde ve beş vakit namaz hakkındaki âyâtın gâyet
mühim bir sırrını Beş Nükte ile tefsir etmekle beraber, malûm
olan beş vakit namazın o vakitlere hikmet-i tahsisini o kadar
güzel ve şirin bir tarzda beyan ediyor ki: Zerre miktar şuuru
bulunan bir insan, bu cazibedar hikmet ve parlak hakikate karşı
teslime mecbur olur. Ve cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya
muhtaç olduğu gibi, ruh-u insan da namaza muhtaç bulundu-
ğunu gâyet kat'î bir surette beyan eder.
ONUNCU SÖZ
!«;ł²Y«³×«(²2«Ł×«Œ²Þ«B²ð×><²&×׫S²<«¹×Z¢7¾ð×B«8²Ý«Þ×Þ!«Š³_×>«¾ðײI1²²!«½
°I×(«¼×š²[«Ž×±V¹×]«7«$׫Y−«¦×]«ł²:«8²¾ð×]<²&8«¾×«U¾´]צ–ð
7
ONBİRİNCİ SÖZ
×!«;<¦7«š×ð«]ð×Þ!«;¦9¾ð«¦×!«;<«7«ł×ð«]ð×I«8«5²¾ð«¦×!«;<«&_«¦×K²8¦-¾ð«¦
×!«;<«9«Ł×!«³«¦×š!«8¦J¾ð׫¦×!«;<«-²3«××ð«]ð×V²<¦¾ð׫¦
!«;<«&«a×!«³«¦×Œ²Þ«B²ð «¦ «!«;<«7«ł×ð«]ð×I«8«5²¾ð«¦×!«;<«&_«¦
!«;׫Y²5«ł×«¦×!«−«ÞY%½×!«;«8«;²¾«!«½××!«;צY«J×!«³¦« ×K²4«²×«¦
!«;<¦J«bײX«³×«§!«ýײ(«¼×«¦ !«;<¦¹«þײX«³×«E«7²½«ðײ(«¼
–¦("²2«<¾×¦Bð׫K²²B²ð«¦×¦X%²¾ð×B²5«7«ý×!«³«¦
âyetlerinin yüksek ve geniş bir hakikatını Sure-i Şems'in
mu'cizane işaret ettiğini ve kâinatı muntazam bir saray suretin-
de gösterdiğini, ulvî ve vüs'atli bir temsil ile tefsir etmekle be-
raber, mahiyet-i insaniyedeki vezaif-i ubudiyet ve cihazat-ı
insaniyeyi
8
Zülfikarda..
ONİKİNCİ SÖZ
×_*<$«¹×_*²<«ý׫]ł¦ðײG«5«½×«^«8²6&²¾ð׫€:×ײX«³×«—
¥«J«²×±T«&²¾!Ł×«¦×˜!«9²¾«J²²«ð×±T«&²¾!Ł×«¦
âyetlerinin mealinde ve hikmet-i Kur'aniyenin fazileti hakkında
yüzer âyâtın mühim bir hakikatını, hikmet-i felsefe ile hikmet-i
Kur'aniyenin müvazenesi suretinde gâyet parlak bir temsil ile
tefsir etmekle Kur'anın bir mu'cizesini ve i'cazını ve onun kar-
şısında hikmet-i felsefenin aczini ve sukutunu hârika bir surette
isbat eder, körlere de gösterir. Bu söz, Onbirinci Söz gibi gâyet
mühimdir. Herkes onlara muhtaçtır.
9
ONÜÇÜNCÜ SÖZ
«X<9³:8²7¾×?«8²Ý«Þ«¦×°š!«4Ž×«Y−×!«³×–³_²I5²¾ð׫X³×¥±J«9²«¦×âyetiyle,×
Z«¾×>3«"²9«××!«³«¦×«I²2±-¾ðט!«9²8¦7«$×!«³«¦×
âyetinin mealinde ve hikmet-i Kur'aniyenin kudsiyeti ve vüs'ati
ve şiirden istiğnası hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını tefsir
etmekle beraber, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın yüksek mu'cizane
hikmetini, felsefenin aşağı ve dar hikmeti ile müvazene ediyor.
Hikmet-i Kur'aniyedeki kesret ve vüs'ati ve felsefenin fakr ve
iflasını muhtasar beyan etmekle beraber, Kur'anın şiirden istiğ-
nasının ve adem-i tenezzülünün sebebi, hakaik-i Kur'aniyenin
yüksekliği ve parlaklığı olduğunu gösterir. Ve mühim bir tem-
sil ile bir nevi i'caz-ı Kur'aniyeyi beyan eder.
ONDÖRDÜNCÜ SÖZ
–Y6«<«½×²X¹×Z«¾×«¥Y5«×ײ–«ð×!=²<«Ž×«bð«Þ«ð×ð«]ðטI²³«ð×!«8¦²ð
I«.«"²¾ð×E²8«7«¹×¦Bð×?«$!¦J¾ð×I²³«ð×!«³«¦
âyetlerinin gâyet yüksek ve gâyet geniş hakikatlerini temsil ve
tanzir ile akla kabul ettirir ve kalbi ikna eder bir tarzda beyan
ediyor. Ahirinde nefs-i emmareye müessir bir sille-i ikaz var.
Nefse esir olan onu okusa ve kabul etse esaretten kurtulur.
ONBEŞİNCİ SÖZ
¹X<a!«<¦-7¾×!³YšÞ×!«−!«9²7«2«š«¦×«E<Ł!«.«8Ł×!«<²² ¨(¾ð׫š!«8¦,¾ð×!¦9¦×«þײ(«5«¾«¦
âyetinin mealinde ve melaike ile şeytanların mübarezeleri hak-
kındaki âyâtın, kozmoğrafyacıların dar akıllarına yerleşmeyen
mühim bir sırrını, Yedi Basamak namıyla yedi muhkem hüccet
ve metin bir mukaddeme ile tefsir ediyor. Ve şu âyetin sema-
sından evham-ı şeytaniyeyi recmedip tardeder.
ONALTINCI SÖZ
–Y6«<«½×²X¹×Z«¾×«¥Y5«×ײ–«ð×!=²<«Ž×«bð«Þ«ð×ð«]ðטI²³«ð×@«8¦²ð
€Y6«7«³×˜(«<Ł ›)¦¾ð׫–!«&²"J«½
11
«–Y2«š²Ił×Z²<«¾ð«¦×š²[«Ž×±V¹
âyetlerinin mealindeki çok âyâtın ifade ettiği: Ehadiyet-i
zâtiyesi ile külliyet-i ef'al; ve vahdet-i şahsiyesiyle muinsiz
umumiyet-i rububiyet ve ferdaniyetiyle şeriksiz şümul-ü
tasarrufat; ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bu-
lunması ve nihâyetsiz ulviyetiyle herşeye yakın olması; ve
birtek zât-ı ehadî olmakla her şeyi bizzât elinde tutmak olan
hakaik-i âliye-i Kur'aniyenin [Dört Şua namıyla] gâyet mühim
bir sırrını tefsir ediyor. Ve o hakaikı müstakim akıllara ve se-
lim kalblere teslim ettiriyor.
ONYEDİNCİ SÖZ
ײW−«Y7²"«9¾×!«;«¾×?«9×þ׌²Þ«B²ð×>«7«$×!«³×!«9²7«2«š×!¦²ð
ðþIš×ð(<2«ž×!«;²<«7«$×!«³×«–Y7$@«%«¾×!¦²ð«¦×Ÿ«8$« ×X«,²Ý«ðײW;¨×«ð
×°A2«¾ °Y²;«¾«¦ ¦Bð×!«<²²¨(¾ðל!«<«&²¾ð×!«³«¦
âyetlerinin meallerinde: Lezzet-i hayat içinde elem-i mevt ve
sürur ve visal içinde elem-i zeval hakkındaki âyâtın mühim bir
sırrını ve ism-i Kahhar'a karşı Rahman isminin cilvesini gâyet
güzel bir suretle gösterip tefsir ediyor. Ve ehl-i iman için
12
ONSEKİZİNCİ SÖZ
Bu söz İki Makamdır. İkinci Makamı: Yazılmamış. Birinci
Makamı:Üç noktadır. Birincisi: Z«5«7«ýך²[«Ž×¦V¹×«X«J²Ý«ð×nun, çirkin
ve bahsi hilaf-ı edeb görünen şeylerin güzel cihetlerini gösteren
bir sırrını, İkincisi: Z¢7¾ð×W6²""²&× >²Y2"¦ł!«½×«Z¢7¾ð׫–:¨"&ł×²W#²9¹ ²–ð âyeti-
nin risalet-i Ahmediyeye (A.S.M.) dair ince fakat kuvvetli bir
delilini gösteren bir sırrını .
Üçüncüsü: «–:¨"&׫¦×_²:«ł«ð×@«8Ł×«–:Ý«*²4«×׫X×)¾¦ ðצX«"«,²&«ł×«B
_:7«2²4«×ײW«¾×@«8Ł _¦(«8²&×ײ–«ð ilaâhir âyetinin fahra meftun, şöhrete
mübtela,
13
ONDOKUZUNCU SÖZ
YİRMİNCİ SÖZ
YİRMİBİRİNCİ SÖZ
YİRMİİKİNCİ SÖZ
YİRMİÜÇÜNCÜ SÖZ
ט!«²²b«b«ÞצWŠ×W×Y²5«ł×X«J²Ý«ð×>½×«–!«J²²B²ð×!«9²5«7«ýײ(«5«¾
€
!«&¾!¦.¾ð×ðY78«$׫¦×ðY9«³³_׫X×)¾¦ ðצBð× ×«X<7½!«J׫V«4²J«ð
âyetlerinin mealindeki çok âyâtın imana dair ve terakkiyat ve
tedenniyat-ı insaniyeye medar hakikatlerini Beş Nokta ile ve
Beş Nükte içinde herkese taalluk eden ve herkes ona muhtaç
olan on mebhas ile o sırr-ı azîmi tefsir eder. İstidadat-ı insaniye
ile vezaif-i insaniyeyi, gâyet makul ve makbul bir surette beyan
eder.
Bu söz, şimdiye kadar binler âdemi hâb-ı gafletten kur-
tardığı gibi, çoklarını da imana getirmiş. Gâyet kıymettar ve
yüksek olmakla beraber, temsiller ile fehmi kolaylaşmış, her-
kes onun dilini anlıyor.
17
YİRMİDÖRDÜNCÜ SÖZ
Beşinci Dal,
>«9²J&²¾ðך!«8²J«B²ð×Z«¾×«Y−צBð׫Z´¾ð׫B×Z¢7¾«ð×âyetinin şecere-i
nuraniyesinin hadsiz meyvelerinden beş meyvesini gâyet par-
lak ve güzel bir surette gösteriyor. Bu beş meyve ve
Otuzbirinci Söz'ün âhirindeki beş meyve, çok şirindirler. Tatlı
ilim isteyenler onları alsın okusun.
18
YİRMİBEŞİNCİ SÖZ
_«)´−×V²$8Ł×_:ł²!«×ײ–«ð×]«7«$רX%²¾ð«¦×K²²B²ð×B«2«8«#²šð×X=«¾×²V¼
ðI<;«q×N²2«"¾×²W;/²2«Ł×«–!«¹×²Y«¾«¦ Z7²$8Ł×«–:ł²!«×׫B×–³ð²*5²¾ð
âyetinin hakikatını teyid eder. Yüzer âyâtın en mühim bir
hakikatı olan i'caz-ı Kur'anîyi tefsir eder.
YİRMİALTINCI SÖZ
•Y7²2«³×Þ«(«5Ł×¦Bð×Z¾±J«9²×!«³«¦×Z9tð«J«ý×!«²«(²9$צBðך²[«Ž×²X³×²–ð«¦
±W«3²¾ð×(²2«Ł×²X³×²W6²<«7«$׫¥«J²²«ðצWŠ
mealindeki âyâtın sırr-ı kadere aid ve "İman-ı bilkader"
]´¾!«2«ł×Z¢7¾ð׫X³×µ˜±*«Ž×«—×µ˜*²<«ý nın isbatına medar mühim bir
hakikatını dört mebhas ile öyle bir surette tefsir eder ki: Havas-
sın fikirleri yetişmediği esrar-ı kaderiyeyi, basit avamların zi-
hinlerine takrib edip anlattırıyor.
YİRMİYEDİNCİ SÖZ
ײW;²9³×I²³«B²ð×>¾¦ð×>«¾ð׫¦×¥YJ¦I¾ð×>«¾ðט¦¨b«ÞײY«¾«¦
²W6²<«7«$×Z¢7¾ð×V²/«½×«B²Y«¾×«¦×²W;²9³×Z«²Y0"²9«#²J«×׫X×)¦¾ð×Z«87«2«¾
Ÿ<7«¼×¦Bð׫–!«0²<¦-¾ð×W#²2«"ł¦ «B×Z#«8²Ý«Þ׫¦
âyetinin mealindeki âyâtın içtihada dair mühim bir hakikatını
tefsir eder. Ve bu zamanda haddinden tecavüz edip içtihaddan
dem vuranların haddini bildirip, ihtilaf-ı mezahibin sırrını güzel
beyan eder. Bu zamanda eski zaman gibi içtihad edebiliriz di-
yenlerin ne kadar yanlış hata ettiklerini isbat eder. Bu sözün
zeylinde Sahabe-i Güzin'in evliyadan yüksek olan mertebeleri-
ni gâyet parlak bir surette ve kat'î bir tarzda isbat etmekle bera-
ber, Sahabelerin nev'-i beşer içinde Enbiyadan sonra en müm-
taz şahsiyetler olduklarını ve onlara yetişilmediğini kat'î bir
surette isbat eder.
YİRMİSEKİZİNCİ SÖZ
×€!¦9«š×²W;«¾×¦–«ð×€!«&¾!¦.¾ð×ðY78«$׫¦×ðY9«³³_׫X×)¦¾ð×I±-«Ł«¦
× !«8¦7¹×Þ!«;²²«B²ð×@«;#²&«ł×²X³×›*²%«ł
21
!«9²¼þÞ×›)¦¾ð×ð«)´−×ðY¾!«¼×!¼²þÞ× «I«8«Š×²X³×!«;²9³×ðY¼þÞ
«I¦;«0³×°‚𫦲þ«ð×!«;<½×²W;«¾«¦×!;Ł!«-«#³× ZŁ×ðYłð«¦×V²"«¼×²X³
«–¦(¾!«ý×!«;<½×²W−«¦
âyetinin Cennet'e ve saadet-i ebediyeye dair hakikatını teyid
eden yüzer âyâtın mühim bir hakikatını iki makamla tefsir eder.
Birinci Makam: Beş Sual ve Cevab namıyla Cennet'in lezaiz-i
cismaniyesine ve huriler hakkında medar-ı tenkid olmuş
mes'eleleri öyle güzel bir surette beyan eder ki, herkesi ikna
eder. İkinci Makam: Arabiyy-ül ibare olarak oniki lasiyyema
kelimesiyle başlar ve gâyet kuvvetli ve kat'î ve hiç bir cihette
sarsılmaz, haşre dair, Cennet ve Cehennem'in hakkaniyetine
medar binler bürhanı tazammun eden bir bürhan-ı bahirdir ki; o
bürhan, Onuncu Söz'ün menşe'i ve esası ve hülâsasıdır.
YİRMİDOKUZUNCU SÖZ
×Z¢7¾!Ł×«–:9³:×׫–:9³:8²¾ð«¦××>±Ł«Þ×I²³«ðײX³×ƒ¦¨I¾ð×V¼
Z#«6=´7«³×«—
§«I²¼«ð׫Y−ײ¦«ð×I«.«"²¾ð×E²8«7«¹×¦Bð×?«$!¦J¾ð×I²³«ð×!«³×«¦
«(Ýð«¦×K²4«9«¹×¦BðײW6$²2«Ł×«B«¦×²W65²7«ý×!«³××
22
___
(Hâşiye):
Yirmidokuzuncu Söz'ün göz ile görünen bir kerameti var. O kera-
meti gösterir nüshalar yazılmıştır. O kerameti göstermeyen nüshalar hatt-ı
hakikisine rast gelmemiş. Ezcümle, onaltı sahifesinde ihtiyarsız, tasannu'suz
her sahifenin satırlarının başlarında [onaltı elif] gelmesidir.
23
OTUZUNCU SÖZ
âyetiyle @«;<¦J«bײX«³×«§!«ýײ(«¼×«¦×@«;<¦¹«þײX«³×«E«7²½«ðײ(«¼
€
ð«:´8¦,¾ð×>½× ¦Þ«]×¥!«5²$³×Z²9«$קJ²2«×׫B A²<«3²¾ð×W¾!«$
I«"²¹«ð׫B«¦×«U¾´]ײX³×I«3²ž«ð׫B«¦ Œ²Þ«B²ð >½×«B«¦×
X<"³×§!«#¹×>½×¦Bð
______
(Hâşiye):
Bu Otuzuncu Söz çıktığı zaman, kalbini kaybetmiş bir âdem okuyup
ehemmiyet vermeyerek, yatarken yastığının altına koymuş, yatmış. Rüya-
sında üç defa birbiri üstüne o âdemi boğmak için boğazını sıkmışlar. O
âdem uyanıp tekrar yatar, yine aynı hâl... Rüyâsında ona denilmiş: Niçin
başının altına bunu bırakıyorsun, hürmetsizlik ettin!. O âdem de, temerrüdü
terkedip, kemâl-i hürmetle o risaleyi alıp rafa bırakır. Sonra yatar. Sabahle-
yin rastgeldiklerine hikâye eder.
OTUZBİRİNCİ SÖZ
×>«¾ðוð«*«&²¾ð×G%²,«8²¾ð׫X³×Ÿ²<«¾×˜(²"«2Ł×›«I²J«ð×›)¦¾ð׫–!«&²"J
›«Y«−×ð«]ð×W²%¦9¾ð׫¦ ve ˜*'¾ð ›)¾¦ ð×>«.²¼«B²ð×G%²,«8²¾ð
Âyetlerinin hakikatını teyid eden âyâtın en mühim bir
hakikatı olan Mi'rac-ı Ahmediye'yi (A.S.M.) ve o mi'rac içinde
kemalât-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) ve o kemalât içinde
risalet-i Ahmediye'yi (A.S.M.) ve o risalet içinde çok esrar-ı
rububiyeti tefsir eder. Ve kat'î delillerle isbat eder bir risaledir.
Muhtelif tabakattan olan insanlardan bu risaleyi kim görmüşse,
karşısında hayran olup, akıldan uzak mes'ele-i mi'racı en zahir
ve vâcib ve lâzım bir tarzda gösterdiğini kabul ediyorlar.
OTUZİKİNCİ SÖZ
______
(Hâşiye):
Bu mevkıfın birinci müstensihi, "tevafuktan hiç haberimiz yokken,
acele ve bazan gece vaktinde yazdığı bir nüshasında hârika bir tevafuku
gördük. Bazen bir sahifeda otuz tevafukat bulunuyor. O ihtiyarsız olan
tevafukatı, o mevkıfın bir sırr-ı kerâmeti telâkki ettik.
30
OTUZÜÇÜNCÜ SÖZ
[Fihriste-i Mektubat]
[BİRİNCİ MEKTUB]
[İKİNCİ MEKTUB]
Bu zamanda zaruret olmadan, [irşad-ı nâsa ve neşr-i
dine çalışanların], sadakaları ve hediyeleri kabul etmemeleri
lâzımgeldiğinin sırrını dört sebeble beyan eder.
Z¢7¾ð×>«7«$צBð׫›I²š«ðײ–ð âyeti ile I²š«ðײW67«=²J«×׫BײX«³×ðY2"ł¦ ð âyeti gibi
insanlardan istiğna hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını tefsir
eder. Ve ilim ve dini neşre çalışan insanlar, mümkün olduğu
kadar istiğna ve kanaatla hareket etmezse; hem ehl-i dalaletin
ittihamına hedef olur, hem izzet-i ilmiyeyi muhafaza edemez.
Hem salahat ve neşr-i din gibi umûr-u uhreviyeye mukabil he-
diyeleri almak, âhiret meyvelerini dünyada fâni bir surette ye-
mek demektir.
[ÜÇÜNCÜ MEKTUB]
K¦96²¾ðׇð«:«%²¾«ð×K¦9'²¾!Ł×WJ²¼ð׫Ÿ«½×kaseminde ve yemininde-
ki ulvî bir nur-u i'cazîyi ve
W×(«5²¾ð×–Yš²I2²¾!«¹×«b!«$×>¦#«Ý׫¥þ!«9«³×˜!«²²Þ¦(«¼×«I«8«5²¾ð«¦×âyetinin teşbihinde-
ki
33
[DÖRDÜNCÜ MEKTUB]
ðI<$«¹×ðI²<«ý׫>ł¦ðײ(«5«½×«^«8²6&²¾ð׫€:×ײX«³«¦×âyetinin bir sırrı,
Risale-i Nur hakkında tecelli ettiğini beyan eder.Hem
@<²b×¾*ł .. ¾*łÞ!Æ×G³³ðוþB×›(9"-5²×T×*aׇb
¾*ł×¾*ł×]#,−×¾*ł×@"5$×¾*ł×
düsturuna mukabil, acz-mendî tarîkında pek mühim bir düsturu
beyan eder.
Hem !«−!«9²<«9«Ł×«S²<«¹×²W;«¼²Y«½×š!«8¦J¾ð×>«¾ð×ð¦I1²9«×ײW«7«½«ð×âyetinin
bir sırrını;
34
[BEŞİNCİ MEKTUB]
Şeriatın bir hâdimi ve bir vesilesi olan tarîkata mensub
bazı zâtların, tarîkata fazla ehemmiyet verip ona kanaat ederek
hakaik-i imaniyenin neşrinde tenbellik ve lâkaydlık gösterdik-
leri münasebetiyle yazılmış. Ve velâyetin üç kısmını beyan
edip, en mühim tarîkat olan velâyet-i kübra, [sırr-ı verasetle
Sünnet-i Seniyeye ittiba' ve neşr-i hakaik-i imaniyede ihtimam]
olduğunu isbat eder. Ve tarîkatların en mühim gayesi ve faidesi
ve müntehası olan inkişaf-ı hakaik-i imaniye, Risale-i Nur ile
dahi olabildiğini ve Risale-i Nur'un eczaları o vazifeyi, tarîkat
gibi, fakat daha kısa bir zamanda gördüğünü gösteriyor.
35
[ALTINCI MEKTUB]
Z¢7¾ð׫>"²J«ÝײV5«½×ð²Y¦¾«Y«ł×²–!«½××V<¹«Y²¾ð׫W²2²«¦×Z¢7¾ð×!«9"²J«Ý
âyetlerinin bir sırrını, birbiri içinde hissedilmiş beş nevi hazîn
gurbetler zulmetinde nur-u iman ve feyz-i Kur'an ve lütf-u
Rahman'dan gelen bir nur-u tesellinin beyanıyla tefsir ediyor.
Bu mektub en katı kalbi de ağlattıracak derecede rikkatlidir. Ve
en me'yus ve mükedder kalbi dahi ferahlandıracak derecede
nurludur.
[YEDİNCİ MEKTUB]
Münafıkların ittihamından, beraet-i Nebeviye hakkında
gelen Z¢7¾ð׫¥YJ«ÞײX6´¾«¦×²W6¾!«šÞײX³×(«Ý«ð×!«Ł«ð×(¦8«&³ ׫–!«¹×!«³
ðI«a«¦×!«;²9³×(²×«þ×>«/«¼×!¦8«7«½×׫X<±<"¦9¾ð׫W«ł!«ý׫¦×
>½×°‚«I«Ý׫X<9³:8²¾ð×>«7«$×–Y6«×׫Bײ>«6¾×!«;«¹!«9²š¦¦«þ
²W;t!«<$²b«ðׂ𫦲þ«ð×âyetlerinin mühim bir sırrını tefsir ediyor.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın kesret-i izdi-
vacı nefsanî olmadığını; belki akval
36
[SEKİZİNCİ MEKTUB]
«X<8Ýð¦I¾ð×W«Ý²Þ«ð׫Y−«¦×!1½!«Ý×°I²<«ý×Z¢7¾!«½ diyen Hazret-i Yakub
Aleyhisselâm'ın Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm'a karşı hissiyatı
aşk olmadığını, belki ulvî bir mertebe-i şefkat olduğunu ve
şefkat aşktan çok yüksek ve keskin bulunduğunu ve ism-i
Rahman ve ism-i Rahîm'in vesilesi şefkattir diye beyan ederek
W<ݦ*¾ð×X´8²Ý¦*¾ð×Z¢7¾ð×W²,Ł×in güzel bir sırrını,
[DOKUZUNCU MEKTUB]
Keramet ve ikram ve inâyet ve istidraca dair mühim bir
kaideyi beyan eder. Kerametin izharı zarar olduğu gibi, ikramın
izharı şükür olduğunu ve en selâmetli keramet ise, bilmediği
halde mazhar olmak olduğunu ve hakikî keramet ise, kendi
nefsine değil belki Rabbine itimadını ziyadeleştiren olduğunu,
yoksa istidrac olduğunu; hem hayat-ı dünyeviyeyi bahtiyarane
geçirmenin çaresi, âhiret için verilen hissiyat-ı şedideyi dünya-
nın fâni umûruna sarf etmemek olduğunu ve aşkın mecazî ve
hakikî iki nev'i olduğu gibi; hırs ve inad ve endişe-i istikbal
gibi hissiyat-ı şedidenin de, mecazî ve hakikî olarak ikişer kıs-
mı bulunduğunu; mecazîleri gâyet zararlı ve sû'-i ahlâka menşe'
ve hakikîleri gâyet nâfi' ve hüsn-ü ahlâka medar olduğunu isbat
eder.
Hem İslâm ve imanın mühim bir farkını beyan eder.
Yani: İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve iltizamdır; iman ise, hakkı
iz'an ve tasdiktir. Yirmi sene evvel dinsiz
38
[ONUNCU MEKTUB]
İki sualin cevabıdır. [Birincisi]
V¦ ¹×«¦ X<"³×§!«#¹×>½×¦Bð׫I«"²¹«ð׫B«¦×«U¾´]ײX³×«I«3²ž«ð׫B«¦
X<"³×•!«³ð×>½×˜!«9²<«.²Ý«ðך²[«Ž×âyetlerinin bir sırrını tefsir eder.
"İmam-ı Mübin", "Kitab-ı Mübin" neden ibaret olduğunu be-
yan eder. [İkinci Sual] "Meydan-ı Haşir nerededir?" sualine,
gâyet makul ve mühim ve parlak bir cevab veriyor.
Sözlerde : 78
İkinci mebhas
[ONBİRİNCİ MEKTUB]
Dört ayrı ayrı mebhastır. Bu dört mes'ele birbirinden
uzak olduğundan, bu mektub perişan görünüyor. Bu perişan
mektub münasebetiyle kardeşlerime ihtar ediyorum ki:
39
[ONİKİNCİ MEKTUB]
[ONÜÇÜNCÜ MEKTUB]
Ehl-i dünya ve ehl-i siyasetin bana ettikleri zulüm ve
tazyik karşısındaki sükût ve tahammülümü merak eden çok
kardeşlerimin müteaddid suallerine karşı, Eski Said lisanıyla ve
Yeni Said'in kalbiyle verilmiş ibretli ve merak-aver bir
cevabdır. Esası şudur ki: Hâlık-ı Rahîm'in rahmeti yâr ise, her-
kes yârdır, her yer yarar; eğer yâr değilse, herşey kalbe bârdır,
herkes de düşmandır. Felillahilhamd rahmet-i İlahiye yâr oldu-
ğu için; ehl-i dünyanın bana ettikleri enva'-ı zulmü, o rahmet-i
İlahiye enva'-ı rahmete çevirmiştir. Serbestlik vesikası almak
ve kanunsuz tazyikattan kurtulmak için adem-i müracaatımın
bir-iki mühim sebebini beyan eder. Hülâsası: Zâlim insanların
mahkûmu değilim; belki ben, âdil kaderin mahkûmuyum, ona
müracaat ediyorum. Hem haksızlığı hak zanneden âdemlere
karşı hak dava etmek, bir nevi haksızlıktır ve hakka karşı bir
nevi hürmetsizliktir. Hem
43
[ONDÖRDÜNCÜ MEKTUB]
[ONBEŞİNCİ MEKTUB]
Altı mühim suale, altı ehemmiyetli cevabdır. Birinci Sual:
"Sahabeler, velilerden büyük oldukları halde; Sahabenin için-
deki fitneyi çeviren müfsidleri neden nazar-ı velâyetle keşfe-
demediler? Tâ, dört Hulefa-yı Raşidînden üçünün
şehadetleriyle neticelendi?" İki mühim makamla cevab verili-
yor.
İkinci Sual: "Hazret-i Ali'nin (R.A.) zamanındaki mu-
harebelerin mahiyeti nedir? O harpte ölen ve öldürenlere ne
nam verilir?" Gâyet mühim ve merak-âver bir cevab verilmiş.
Üçüncü Sual: Âl-i Beytin başına gelen pek feci ve
gaddarane muamelenin hikmeti nedir?"
44
[ONALTINCI MEKTUB]
²W6«¾×ðY2«8«š×²(«¼×«‰!¦9¾ðצ–ð׉!¦9¾ð×W;«¾×«¥!«¼×«X×)¦¾«ð
!²@«8×ðײW−«bð«J«½×²W−²Y«-²ý!«½×
45
V<¹«Y²¾ð׫W²2²«¦×Z¢7¾ð×!«9"²J«Ý×ðY¾!«¼×«¦
âyetinin bir sırrını, başıma gelen bir hâdise münasebetiyle Beş
Nokta ile tefsir ediyor.
Birinci Nokta: Hak ve hakikat olan hizmet-i Kur'aniye,
şimdiki zamanda çoğu yalancılıktan ibaret ve bid'a ve dalalet
olan siyasetten beni kat'iyyen men'ettiğine dairdir.
İkinci Nokta: Hayat-ı ebediyeye ciddî çalışmak ve za-
rarsız ve müstakim yol ile Kur'ana hizmet etmek, elbette dağ-
dağa-i siyasetten çekilmeyi iktiza ettiğinden, ehl-i dünyanın
hata ve harekâtlarını hoş görmek değil, belki kalblerimizi bu-
landırmamak için bakmamaktayız.
Üçüncü Nokta: Başıma gelen ağır tazyikat ve musibet-
lere karşı tahammülümün mühim bir sebebini iki vakıa ile be-
yan eder.
Dördüncü Nokta: Ehl-i dünyanın evhamlı suallerine
karşı cevabdır. O cevabda bilmecburiye hizmet-i Kur'aniyeye
aid bir keramet olarak hakkımızda göz ile görülen ve hiçbir
cihette inkâr edilemeyen birkaç inâyet-i İlahiyeyi beyan ediyor.
46
[ONYEDİNCİ MEKTUB]
Has bir kardeşime yazılmış küçük bir ta'ziyenamedir.
Çendan bu mektub sureten küçüktür; fakat faidesi büyük olup,
ona karşı ihtiyaç umumîdir. Hadd-i büluğa ermeden çocukları
vefat eden peder ve vâlidelere mühim bir müjdedir. Bu ta'ziye
ile en me'yus ve mükedder bir kalb, hakikî bir teselli ve ferah
bulur. Küçük
47
[ONSEKİZİNCİ MEKTUB]
Üç mes'ele-i mühimmedir. Muhakkikîn-i evliyanın keşf
ile hak gördüğü ve büyük bir mikyasta müşahede ettikleri hâdi-
seler, âlem-i şehadette bazan hilaf-ı vaki' ve bazan küçük bir
mikyasta tezahür etmesinin sırrını, şirin ve güzel bir temsil ile
beyan eder.
İkinci Mes'elesi : Vahdet-ül Vücud meşrebine dair gâ-
yet mühim bir hakikat ve güzel bir izahtır. Vahdet-ül Vücuddan
dem vuran ve o mes'eleyi merak eden, bu İkinci Mes'eleyi dik-
katle okumalı. Çünki bu Vahdet-ül Vücud mes'elesi, medar-ı
iltibas olmuş mühim bir meşrebdir. Ve ehl-i hakikatın medar-ı
ihtilafı olmuş bir acib meslektir. Bu İkinci Mes'ele, onun mahi-
yetini gösterir ve isbat eder ki; o meşreb, ehl-i sahvın meşrebi
değil,
48
[ONDOKUZUNCU MEKTUB]
[YİRMİNCİ MEKTUB]
Z¢7¾ðצBð׫Z´¾ð׫B×Z²¦ «ðײW«7²$!«½×âyetinin en mühim bir hakikatını bildi-
ren ve Z«¾×«U×I«Ž×«Bט«(²Ý«¦×Z¢7¾ðצBð׫Z´¾ð׫B
×B<8×׫¦×><²&××(²8«&²¾ð×Z«¾×«¦×U²78²¾ð×Z«¾
I²<«'²¾ð ˜(«<Ł×€ Y8«×׫B׫>«Ý׫Y−׫¦
×I<.«8²¾ð×Z²<«¾ð׫¦×°I×(«¼×š²[«Ž×±V¹×>«7«$׫Y−׫¦×
kelâmının onbir kelimesinde onbir beşaret ve onbir bürhan-ı
kat'î bulunduğuna dair bir mektubdur.
Elhak meratib-i tevhid-i hakikînin hakkında bu mektub
bir kibrit-i ahmerdir ve bir iksir-i a'zamdır. O derece parlak ve
o mertebede kuvvetli delilleri ve hüccetleri gösteriyor ki, en
mütemerrid zındıkları dahi imana getiriyor.
Ondokuzuncu Mektub olan Risale-i Ahmediye (A.S.M.)
kelime-i şehadetin ikinci kelâmı olan
Z¢7¾ð×¥YJ«Þ×ð(¦8«&³×¦–«ð ×(«;²Ž«ð hükmünü ne derece kat'î ve kuvvetli
isbat etmiştir;
öyle de bu Yirminci Mektub da, kelime-i şehadetin bi-
rinci kelâmı olan Z¢7¾ðצBð׫Z´¾ð׫Bײ–«ð×(«;²Ž«ð hükmünü, o kat'iyyet
ve kuvvetle isbat ediyor. Hakikî
54
[YİRMİBİRİNCİ MEKTUB]
Küçük bir mektubdur; fakat gâyet büyük bir âyetin bü-
yük bir hakikatını beyan ettiği için, ona ihtiyaç büyüktür.
²V5«ł×«Ÿ«½×!«8−«Ÿ¹×²¦«ð×!«8−(«Ý«ð׫I«"6²¾ð׫¾«(²9$צX«37²"«××!¦³ð
@8×*«¹×B²Y«¼×!«8;«¾×²V¼«¦×!«8−²I«;²9«ł×«B«¦×± ð×!«8;«¾×
!«8;²8«Ý²Þð×±§«ÞײV¼«¦×?«8²Ý¦I¾ð׫X³×±¥¨)¾ð׫ƒ!«9«š×!«8;«¾×²N4²ýð«¦
ðI<3«ž×>²!«<¦Ł«Þ×!«8«¹×
âyeti, beş ayrı ayrı surette ihtiyar vâlideyne şefkati celbettiğinin
sırrını gösteriyor. Hanesinde ihtiyar vâlideyni veya akrabası
veya müslüman kardeşleri bulunan zâtlar, bu mektubu okuma-
ğa pek çok muhtaçtırlar.
[YİRMİİKİNCİ MEKTUB]
İki Mebhas tir. Birinci Mebhas:
W² 6²×«Y«ý«ð׫X²<«Ł×ðY&7²ž«!«½× «Y²ýð׫–:9³:8²¾ð×!«8¦²ð
Z¦²«!«¹× «¦ð«(«$×Z«9²<«Ł«¦×«U«9²<«Ł×›)¦¾ð×ð«]!«½×X«J²Ý«ð׫>−×>#¦¾!Ł×²Q«½²bð×
׉!¦9¾ð×X«$׫X<½!«2²¾ð«¦×«P²<«3²¾ð׫X<8q!«6²¾ð«¦×°W<8«Ý׫]¾«¦
«X<9,²&8²¾ðרA&××Z¢7¾ð«¦
56
İkinci Mebhas:
?¦Łð«bײX³×²X±×«!«¹«¦×X<#«8²¾ð× ¦Y5²¾ðצ]×»ð¦þ¦I¾ð׫Y−׫Z¢7¾ðצ–ð
²W¹!¦×ð«¦×!«;¼þ²I«××Z¢7¾«ð×!«;«¼²þÞ×V8²&«ł×«B×
W<7«2²¾ð×Q<8¦,¾ð׫Y−׫¦ sırrıyla,
Ehl-i imanı hırstan şiddetli bir surette men'eden esbabı
gösterir. Ve hırs dahi, adavet kadar muzır ve çirkin olduğunu
kat'î deliller ile isbat ederek; şu âyet-i azîmenin mühim bir sır-
rını tefsir ediyor. Hırsa mübtela ademler, bu ikinci mebhasi çok
dikkatle mütalaa etmelidirler. Kin ve adavet marazıyla hasta
olanlar, tam şifalarını birinci mebhasta bulurlar.
İkinci Mebhasın hâtimesinde, zekatın ehemmiyetini ve
bir rükn-ü İslâmî olduğunun hikmetini güzel
57
[YİRMİÜÇÜNCÜ MEKTUB]
hakikat-bîn bir zât, o gâyet lezzetli bir vaziyet içinde, gâyet acı
olan mevti istedi, tâ öteki saadete mazhar olsun."
İşte Kur'an-ı Hakîm'in şu belâgatına hayran ol, bak ki,
Kıssa-i Yusuf'un (A.S.) hâtimesini ne suretle haber veriyor. O
haberi dinleyenlere elem ve esef değil; belki bir müjde, bir sü-
rur ilâve ediyor. Hem irşad ediyor ki: Kabrin arkası için çalışı-
nız! Hakikî saadet ve lezzet ondadır. Hazret-i Yusuf
Aleyhisselâm'ın âlî sıddıkiyetini gösteriyor ve diyor: "Dünya-
nın en parlak ve en sürurlu haleti dahi ona gaflet vermiyor, ve
onu meftun etmiyor; yine âhireti istiyor."
[YİRMİDÖRDÜNCÜ MEKTUB]
(Hâşiye)
: Bu mektubun mesaili bir derece ihsas edilmek arzu edildi-
ğinden; fihristiyet ihtisarı muhafaza edilmedi, uzun oldu.
60
o yalnız değil; belki bir Kerim zât var; ona bakar, ünsiyet verir.
Onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve hadsiz düşmanla-
rını def'edebilir bir zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek,
bir ferah ve sürur duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden
atıp, "Elhamdülillahi Rabb-il âlemîn" der.
(İkinci Zeyli) Mi'rac-ı Nebevî (A.S.) ve Mevlid-i Ne-
bevîye (A.S.M.) dair üç mühim suale, gâyet mukni' ve mantıkî
ve parlak bir cevabdır. Bu zeyil çendan kısadır, fakat gâyet
kıymetdardır. Mevlid-i Nebevîye (A.S.) iştiyakı olanlar buna
çok müştaktırlar. Hâtimesinde gâyet mühim bir düstur-u man-
tıkî ile, kâinatta en büyük ferd-i ekmel ve üstad-ı küll ve habib-
i a'zam, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm olduğunu isbat
eder.
[YİRMİBEŞİNCİ MEKTUB]
Sure-i Yâsin'in yirmibeş âyetine dair Yirmibeş Nükte
olmak üzere rahmet-i İlahiyeden istenilmiş; fakat daha zamanı
gelmediğinden yazılmamıştır.
65
[YİRMİALTINCI MEKTUB]
Z¢7¾!Ł×²)2«#²J!«½×q²J«²×–!«0²<¦-¾ð׫X³×«U¦9««J²9«××!¦³ð«¦
W<7«2²¾ð×Q<8¦,¾ð׫Y−×Z¦²ð×
sırrına dair (Hüccet-ül Kur'an Aleşşeytan ve Hizbihî) namıyla,
İblis'i ilzam ve ehl-i tuğyanı iskât eden gâyet mühim bir
mektubdur. Bu mektubun (Dört Mebhas)ı var.
(Birinci Mebhas) Şeytanın en müdhiş hücumunu
def'etmekle, şeytanı öyle bir surette ilzam eder ki; içine girerek
saklanıp vesvese edecek bir yer bırakmıyor. Ve o kadar kuvvet-
li delail-i akliye ile ve kat'î bürhanlarla şeytanı ve şeytanın
şakirdlerini ilzam eder ki, şeytan olmasa idiler imana gelecek
idiler.
Fakat maatteessüf şeytan-ı cinn ve insin, gâyet çirkin
davalarını ve desiselerini bütün bütün ibtal ve def'etmek için,
farazî bir surette onların çirkin fikirlerini zikredip öyle ibtal
ediyor. Meselâ der ki: "Eğer faraza dediğiniz gibi, Kur'an
66
[YİRMİYEDİNCİ MEKTUB]
[YİRMİSEKİZİNCİ MEKTUB]
[YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB]
Yirmidokuzuncu Mektubun
[Dördüncü Kısmı Olan Dördüncü
Risale]
(Üç Nükte)dir.
(Birinci Nükte) Kur'anda, Kur'an kelimesinin çok sırla-
rından bir sırrını, altmışdokuz âyât-ı azîmede latif ve manidar
sahifeler arkasında birbirine tevafukla baktıklarını ve o âyât-ı
azîmenin manen birbirinin hakikatını teyid ettiklerini göster-
mek ve tilavet-i Kur'an sevabını ve zikir faziletini ve tefekkür
ubudiyetini birden kazanmak isteyenlere, evrad nev'inden gâyet
güzel bir hizb-i Kur'anî olarak yazılmıştır.
«Z¢7¾ð×ðY5¦łð«¦ ðY0Łð«Þ«¦×ð¦IŁ!«ž«¦×ð¦I"²žð×ðY9«³³_׫X×)¦¾ð×!«;¨×«ð×!«×
87
Ÿ<7«¼×!9«8«Š×]ł!«×³!Ł×ð¦I«#²-«ł×«B«¦ * «–Y&7²4ł×²W6¦7«2«¾×
Şu risalenin âhirinde; iki yaprakta yazıldıktan sonra gö-
rülmüş, ihtiyarsız kendi kendine gelen latif ve zarif bir tevafuk-
tur ki, sıkıntılı esaretimin tam dokuzuncu senesinde te'lif edilen
şu risalenin âhirinde, Yirmidokuzuncu Mektub'un bahsinde
yirmidokuz nükte bulunması ve dokuz kısım olması ve bu risa-
le fihristesinde dokuz defa dokuz lafzı ile o mektubdan bahse-
dilmesi ve Birinci Kısım dokuz nükte olması; ve Ramazanın,
burada işaret edilen ve İkinci Kısım'da mezkûr hikmetleri do-
kuz bulunması; ve burada işaret edilen ve Dördüncü Kısım'da
mezkûr Kur'an kelimesine dair âyetlerin altmışdokuz etmesi;
ve Kur'an kelimesi de bu mebhasta yirmidokuz gelmesi ve
lafzullah dahi dokuz olması; ve bu risale de yirmidokuz sahife-
de tamam olması cihetiyle, dokuz defa dokuzlar birbirine teva-
fuk ederek çok şirin düşmüştür. Bu risalenin dahi, sırr-ı teva-
fuktan küçük, fakat parlak bir hissesi var olduğunu gösterir.
Bu dokuz defa dokuzların sırrının, dokuzuncu sene-i
esaretimde zuhuru ise, inşâallah
88
W <ݦ*¾ð×X´8²Ý¦*¾ð×Z¢7¾ð×W²,Ł
!«9«7"J×!«9׫(«−ײ(«¼«¦×Z¢7¾ð×>«7«$׫V¹¦ «Y«#«²×¦B«ð×!«9«¾×!«³«¦
«–:7±¹«:«#8²¾ð×V¦¹«Y«#«<²7«½×Z¢7¾ð×>«7«$«¦×!«²Y8#²×«]³_×!«³×>«7«$צ–«I"².«9«¾«¦
Âyetinin sırrına istinaden, dünyanın hiçbir usûl ve ka-
nununa tatbik edilmeyen, vicdansız insanların bize karşı
tecavüzatına sabır ile ve Hakk'a tevekkül ile beraber; istikbalde
gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için ve istikbal asırları,
89
×X³:××›)¾¦ ð×±>±³B²ð×±>"¦9¾ð×Z¾YJ«Þ«¦×Z¢7¾!Ł×ðY9³¶!«½
²–«ð׫–¦(×I×׫–¦(«#²;«ł×²W6¦7«2«¾×˜Y2"¦łð«¦×Zł!«87«¹«¦×Z¢7¾!Ł
ט«ÞY²×¦W#×ײ–«ðצBð×Z¢7¾ð×>«Ł²!«×«¦×²W;−ð«Y²½«!Ł×Z¢7¾ð׫ÞY²×ðY=4²0×
«–¦I½!«6²¾ð׫˜I«¹×²Y«¾«¦
Âyetlerinin bir sırrını ve mühim bir hakikatını (Yedi
İşaret) ile ve (yedi mühim
90
gibi o×n dan daha hafif olduğundan bin iki yüz, o onun
G³Þ×X³×K8-¾ðךY_ךI8¾ð*69×(¼
W5J×X³×š@8¾ð×W2a×W4¾ð*69צ×
düsturuyla gözlerindeki hastalıklarla bu hakikat güneşinin ziya-
sını görmezler ve dillerindeki marazla, âb-ı hayat olan şu tatlı
suyun lezzetini hissedip tatmazlar.
olduğu gibi; Besmelesiz •B ile S¾ð ikisi otuz olup, •B ‘ın ebce-
dî makamı olan otuza tevafuk ederek, Besmelesiz Fâtiha’nın
otuz kelimâtına mutabakat ve otuz cüz Kur’ân’ın adedine mu-
vafakat sırrıyla, otuz cüz Kur’ân’ın esasları Fâtiha’da bulundu-
ğuna, bu kudsî şifre-i İlâhiyenin işaratından olmakla beraber, •B
‘ın yirmi üç adedi nüzul-ü vahyin yirmi üç senesine , muvafa-
kati ..elbette böyle bir kudsî şifrenin bir işâratıdır, denilebilir.
İşte; Fâtiha’da¥¶ð lafzı bu vazifeyi gördüğü gibi on üç ¥¶ð
ile Altıncı Remz’in Fihristesinde beyan edildiği gibi..on üç ¥¶ð
Fâtiha’da besmele ile beraber iki defa Lafzullah, iki kere Rah-
man, iki kere Rahim, iki İyyake, iki Sırat , iki Aleyhim ikişer
adedine ve ]µ²@«$«8²¾ð׫Q²"«,¾ð ‘nin mânâsının te’yidiyle beraber Fâti-
ha’nın iki defa nüzulünü ve Kur’ân’ın hem evvelinde hem âhi-
rinde iki kere vücub-u tilavetini ve her umur-u hayriyenin hem
bâşında, hem âhirinde iki kere sünniyet-i kırâatını imâ etmek,
bu kudsî ve parlak şifre-i İlâhiyenin şe’nindendir.
İşte Fâtiha’nın binler esrarından yalnız hurufâtına aid
bin esrarından böyle numuneler olursa, o Fâtiha ne muazzam
bir hazine-i esrar olduğunu kıyas edebilirsin.Ve ümmet-i
Muhammediye (A.S.M.) bütün namazlarında Fâtiha okuması-
nın bir hikmetini fehmet.
×^&ł!4¾ð׃!#4³ !9¾!8$ð×^&ł!½×V2šð×^&ł!½×^³*&Ł×W;¢7¾ð
×^&ł!4¾ð×^&ł!½ !²‡:³ð×^8ł@ý V2šð¦ ²Z¢7¾ð×W,Ł×]92׳
X<8¾!2¾ð×±§Þ Z¢7¾(8&¾ð×]9$ð
106
HAŞİYE
1.(Hâşiye) ×Z¢7¾ð×W²,Ł 'in çok esrar-ı mühimmesinden en mühim
sırrını hakâik-i Kur'âniyenin tefsiri olan Risale-i Nur'un birinci
risalesi o sırrı beyan etmiş. 2. Z¢7¾×(²8«&²¾«ð 'ın çok hakaik-i
mühimmesinden en mühim bir hakikatını Yirmi Sekizinci
Mektub'un şükre dâir Birinci Meselesi o mühim hakikatı izah
etmiştir. 3. G"²2«²×«¾!¦×ð 'nün çok envar-ı mühimmesinden en mü-
him bir nurunu, Yirmi Dokuzuncu Mektub'un İkinci Kısmı o
nuru göstermiştir. 4. «W<5«#²,8²¾ð׫nð«*±.¾ð×@«²(²−ð 'in çok dekâik-ı
mühimmesinden en mühim bir esası, İşârâtü'l-İ'câz'da ve Otuz
İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfı'nda izah edilmiştir. 5. ²W;²<«7«$ «B²8«2²²«ð
ilâ âhire 'in çok mühim nüktelerinden en mühim bir nüktesi
Otuzuncu Söz’ün Birinci Maksad'ının âhirlerinde beyan edil-
miştir. 6. W¡¾¡ð 'in çok esrar-ı mühimmesinden en mühim bir sırr-ı
i'câzîsi İşârâtü'l-İ'câz tefsirinde parlak bir surette beyan edil-
miştir. 7. Z<½×«A²×«Þ׫Bק!«#6²¾ð׫U¾´] ilahire'nin çok esrar-ı
mühimmesinden ve ehemmiyetli
107
OTUZUNCU MEKTUB
(Hâşiye):
Lillâhilhamd Beşinci ve Altıncı Lem'alar yazılmamışsa da mütebâki
otuzbir adet Lem'alar yazıldı. Ve Otuzbirinci Lem'adan da On üç şua ihsan
edildi.
113
Tetimmesinde,
X« <±<"¦9¾ð׫X³×²W;²<«7«$×Z¢7¾ð׫W«2²²«ð׫X×)¦¾ð׫Q«³×«U=´¾¦!«½
!5<½«Þ׫U=´¾¦ð׫XJ«Ý׫¦×«X<&¾!¦.¾ð׫¦×šð«(«;¨-¾ð׫¦×«X<5×±(±.¾ð׫¦
Âyetinin mühim bir nükte-i i'caziyesini, Sure-i Feth'in
âhirindeki âyetin aynı ihbar-ı gaybîsi nev'inden, gaybî ihbarla-
rına işaret eder. Hâtimesinde, Kur'an-ı Hakîm'in tevafukat cihe-
tinde i'cazî nüktelerinden gâyet parlak bir nükte-i i'caziyesini
beyan edip; Kur'an Fatiha'da, Fatiha Besmele'de, Besmele Elif
Lâm Mim'de bir cihet dercedildiğini beyan ediyor. Hem en
münteşir ve mütedavil derkenar Mushaflarda Lafzullah'ın
tevafukat-ı latife-i i'caziyesinden birisi şudur ki:
Sahifenin âhirki satırın yukarı kısmında bütün Kur'anda
seksen ve aşağı kısmında yine Lafza-i Celal birbiri üstünde
seksen olup tevafuk ederek gelmesi
119
>±Ł«Þ×I²³«ðײX³×ƒ¦¨I¾ð×V¼
ve «•«b´ð×V«$«8«¹×Z¢7¾ð«(²9$×]´,<µ$׫V«$«³×¦–ð
Âyetlerinin birkaç sırlarına dair, hizmet-i Kur'âniyye
içinde gâyet mühim bir kardeşimiz olan
124
²B«78«$×!«³«¦×ðI«/²&³×I²<«ýײX³×²B«78«$×!«³×K²4«²×¨V¹×G%«ł×«•²Y«×
ð(<2«Ł×ð(«³«ð×Z«9²<«Ł«¦×!«;«9²<«Ł×¦–«ðײY«¾×¨b«Y«ł×šYJײX³×
b!«"2²¾!Ł×° ¯¦«Þ×Z¢7¾ð«¦×Z«,²4«²×Z¢7¾ð×W¹Þ±)«&×׫¦
Âyetinin bir sırrını, hizmet-i Kur'aniyede arkadaşları-
mın beşeriyet muktezası olarak sehiv ve hatalarının neticesinde
yedikleri şefkat tokatlarını beyan etmekle tefsir ediyor.
Evet bu risale, iki kısım olarak yazılmış. Birinci kısım
has ve sadık Kur'an hizmetkârlarının sehiv ve hataları netice-
sinde yedikleri tenbihkârane şefkat tokatları.. ikinci kısım zahi-
rî dost ve kalbi muarız olanların bilerek verdikleri zarara mu-
kabil, zecirkârane yedikleri tokatlarından bahsedilecekti. Fakat
lüzumsuz bazıların hatırlarını rencide etmemek için, yüzer hâ-
disattan birinci kısmın yalnız onbeş adedinden bahsedildi. İkin-
ci Kısım şimdilik yazılmadı.
126
Beşinci Nüktesi :
Z¢7¾ð×W6²""²&××>²Y2"¦ł!«½×«Z¢7¾ð׫–:¨"&ł×²W#²9¹×²–ð×âyetinin sarahatıyla:
Muhabbetullah, kat'î bir kıyas-ı mantıkî ile, Sünnet-i Seniyenin
ittibaını intaç ettiğine dairdir.
Altıncı Nüktesi :
×Þ!¦9¾ð×>½×?«¾«Ÿ«_רV¹«¦×?«¾«Ÿ«_×?«$²(Ł×¨V¹×hadîsinin mühim bir sırrını
ve ²W6«9×bײW6«¾×B²7«8²¹«ð׫•²Y«<²¾«ð âyetinin bir hakikatını tefsir ediyor.
Onuncu Nüktesi :
Z¢7¾ð×W6²""²&××>²Y2"¦ł!«½×«Z¢7¾ð׫–:¨"&ł×²W#²9¹×²–ðײV¼
Muhabbet-i İlahiyeye ve o muhabbetin neticesinde Sünnet-i
Seniyenin ittibaına dair, üç nokta ile, gâyet merak-aver ve mü-
him ve güzel beyanat var. Hattâ kitabın nakşında şu Onuncu
Nükte'nin bir şua-ı kerametini, tevafukla nazara gösteriyor.
X <#«8²¾ð× ¦Y5²¾ðצ]×»ð¦þ¦I¾ð׫Y−׫Z¢7¾ðצ–ð
צX;«7²$³×Œ²Þ«B²ð׫X³«¦×€ ð«Y´8«J׫Q²"«J׫T«7«ý×›)¾¦ ð×Z¢7¾«ð
±V¹×>«7«$׫Z¢7¾ðצ–«ð×ðY8«7²2«#¾×¦X;«9²<«Ł I²³«B²ð×¥¦J«9«#«× ×
!8²7$ך²[«Ž×±V6Ł×«n!«Ý«ðײ(«¼×«Z¢7¾ðצ–«ð«¦×°I×(«¼×š²[«Ž×
Âyetlerinin, ehl-i Fennin ve şimdiki Coğrafyacı ve
Kozmoğrafyacıların medar-ı tenkidleri olmuş iki hakikatını, İki
Nükte ile tefsir ediyor.
Birinci Nüktesi : Umum rızk doğrudan doğruya Kadîr-
i Zülcelal'in elinde olduğunu ve hazine-i rahmetinden çıktığını
beyan ederek, rızıksızlıktan ölmek olmadığını isbat eder.
İkinci Nüktesi : Küre-i Arz’ın münkir coğrafyacı fey-
lesofların rağmına olarak,
131
(Hâşiye):
Lem’aların mütebaki fihristesi.. Otuzüçüncü Mektubun fihristesin-
den sonra yazılmıştır.
143
OTUZİKİNCİ MEKTUB
(Hâşiye):
İşte o sırra binaendir ki, kısacık pencerelerin herbiri birer risale gibi
fihristede bahsedildi. Otuz Üçüncü Mektub kıymet noktasında tam hakkını
aldı. Cirmi noktasında fihristede pek ziyade mevki zaptetti. Onun kardeşleri
ona “helal olsun” demeli..
144
İkinci Pencere:
ײW6#«9,²¾«ð× «Ÿ#²ý«¦×Œ²Þ«B²ð«¦×€ ð«:´8¦,¾ð×T²7«ý×µZł!«×´ðײX³«¦
«X<µ8«¾!««2²7¾×€!«×´!«¾×«U¾´]>µ½×¦–ðײW6²ð«:²¾«ð«¦ âyetinin, simâ-i insaniyedeki
sikke-i Rububiyeti, gâyet parlak bir bürhan-ı vâhdâni-
yet,olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Üçüncü Pencere:
@«;ł²:«³×«G²2«Ł×«Œ²Þ«B²ð><²&×׫S²<«¹×Z¢7¾ð×B«8²Ý«Þׇ!«Š´ð×]³´¾ðײI1²²!«½ âyetinin bir
hakikatını, küre-i arzın simasında dört yüz bin hayvânat ve
nebâtat envaının çizgileriyle tezâhür eden sikke-i Rububiyetin
gâyet parlak bir bürhan-ı vahdâniyyet olduğunu göstermekle
tefsir ediyor.
145
Dördüncü Pencere:
‡:0½×²X³´*«ł×²V«−«*«.«"²¾ð×Qš²Þ!«½×²W6«¾×²A%«#²J«ð>µ²:$²bð
âyetlerinin bir hakikatını, mevcudatta istidat lisanıyla ve
ihtiyac-ı fıtri lisanıyla ve kavl ve hal lisanıyla ve bütün mahlu-
katın bütün dualarını kabul etmek ve cevab vermek noktasında
gâyet kuvvetli bir bürhan-ı vahdaniyet göstermekle tefsir edi-
yor.
Beşinci Pencere:
š²]«Ž×¦V¹×«X«5²ł«ð×µH¦¾ð×µZ¢7¾ð׫Q²9ž×¶×Z«5«7«'t²>«Ž×¦V¹×«X«,²Ý«ð âyetlerinin bir
hakikatını, def’aten ve âni ve sühuletle vücuda gelen masnuatta
nihâyet derecede hüsn-ü san'at ve kemal-i rububiyet bulunma-
sıyla parlak bir delil-i vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Altıncı Pencere:
×Þ!«;¦9¾ð«¦×V²<¦7¾ð× «Ÿ#²ýð«¦×Œ²Þ«B²ð«¦×€ ð«:´8¦,¾ð×T²7«ý×>½×¦–ð
×!«³«¦×«‰!¦9¾ð×Q«4²9«××@«8Ł×I²&«"²¾ð×>½×›*²%«ł >#¦¾ð×U²74²¾ð«¦
«(²2«Ł×«Œ²Þ«B²ð×ZŁ×!«<²Ý«!«½ š!«³×²X³×š!«8J¦ ¾ð׫X³×Z¢7¾ð׫¥«J²²«ð
§!«&¦J¾ð«¦ ƒ!«×±I¾ð×S×I².«ł«¦×?¦Łð«b×±V¹×²X³×!«;<½×¦C«Ł«¦×!«;ł²Y«³×
«–Y75²2«×ו²Y«5¾×€ !«×B¡«×Œ²Þ«B²ð«¦×š!«8J¦ ¾ð׫X²<«Ł×I¦'«,8²¾ð×
Bu pek büyük âyetin pek büyük bir hakikatını, pek kuvvetli ve
pek parlak ve pek geniş bir delil-i vahdaniyet olduğunu gös-
termekle tefsir ediyor.
146
Sekizinci Pencere:
׫X<µ5×µ±(.¾ð«¦×«X<µ±<"¦9¾ð׫X³×²W;²<«7«$×Z¢7¾ð׫W«2²²«ð׫X×µ)¦¾ð׫U=³´¾ð
@5<µ½«Þ׫U=³´¾ð׫X,«Ý«¦×«X<µ;¾!¦.¾ð«¦×š³_«(«;¨-¾ð«¦ âyetinin pek mühim bir
hakikatını, bütün ervah-ı neyyire ashabı olan enbiya
(Aleyhisselam) mucizatlarına istinâden ve bütün kulub-u mü-
nevvere aktabı olan evliyâ (ks) keşf ve kerametlerine itimaden
ve bütün ukul-u nuraniye erbabı olan asfiyâ tahkikatlarına isti-
naden bir tek Vahid-i Ehad, Vâcibü'1-Vücud, Hâlık-ı Küll-i
Şey’in vücub-u vücuduna ve vahdetine ve kemal-i rubûbiyetine
icmâ ve tevatür suretinde şehadetleri, pek büyük ve çok nurani
bir pencere-i mağfiret ve hüccet-i vahdaniyet olduğunu gös-
termekle tefsir ediyor.
Dokuzuncu Pencere:
_(²"«$×X´8²Ý¦*¾ð>ł´ð׳¦Bð׌²Þ«B²ð«¦×€ ð«:´8¦,¾ð>½×²X«³×¦V¹×²–ð
µ˜(²8«&Ł×Z±"«,<¾¦Bðך²]«Ž×²X³×²–ð«¦×âyetlerinin mühim bir hakikatını
anâsır ve zîhayat ve nebatat ve hayvanat ve insanların ayrı ayrı
şekilde ettikleri ubudiyet içinde
147
Onuncu Pencere:
²W6«¾×!¼²þÞ×€ð«I«8¦$¾ð׫X³×ZŁ×«‚«I²ý«!«½×š!«³×š!«8¦,¾ð׫X³×«¥«J²²«ð«¦
²–:7«8²2«ł×²W#²²«ð«¦ ðbð«(²²´ð×Z¢7¾ð:7«2²%«ł «Ÿ«½ âyetinin gâyet mühim ve büyük
bir hakikatını, kâinatın mevcudatındaki birbirine teavünü,
tecavübü ,tesanüdü noktasında gâyet kuvvetli ve hiçbir cihetde
sarsılmaz bir delil-i vahdaniyet göstermekle tefsir ediyor.
On İkinci Pencere:
›«(«;«½×«Þ¦(«¼×›)¾¦ ð«¦×›¦Y«,«½×«T«7«ý×›)¾¦ «ð×>«7²$«B²ð׫U±Ł«Þ׫W²Jð×E±"«J âyetinin bir
hakikatını eşyanın aza ve cihazatındaki eğri büğrü hudutların
verdikleri meyveler noktasında gâyet kuvvetli bir bürhan-ı
vahdaniye-ti göstermekle tefsir ediyor.
148
On Üçüncü Pencere:
²X«³×²–ð«¦×¦X;<µ½×²X«³«¦×Œ²Þ«B²ð¦×Q²"¦,¾ð×€ ð«:´8¦,¾ð×Z«¾×E±"«,ł
µ˜(²8«&<Ł×E±"«,<¾¦Bðך²]«Ž×Âyetinin mühim bir hâkikatını mevcuda-
tın muntazam suretleri herbiri birer lisan-ı ubudiyet ve mevzun
heyetleri herbiri birer lisân-ı şehadet ve mükemmel hayatları
herbiri birer lisan-ı tesbih olduğu cihetle gâyet geniş ve kuvvet-
li ve câmi’ bir delil olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
On Dördüncü Pencere: ×
š²[«Ž×±V¹×€Y6«7«³×˜(«<Ł×²X«³×²V¼
Z9tð«J«ý×!«²«(²9$צBðך²[«Ž×²X³×²–ð«¦
!«;#«<ž!«9Ł×)ý³_׫Y−צBð×?¦Łð«bײX³×!«³
P<4«Ýך²[«Ž×±V¹×>«7«$×>±Ł«Þ ¦–ð
âyetlerinin hakikatlerinden mühim bir hakikatını zaaf-ı mutlak
içinde bir kuvvet-i mutlakanın ve acz-i mutlak içinde bir kud-
ret-i mutlakanın ve fakr-ı mutlak içinde bir gına-i mutlakın ve
cümud-u mutlak içinde bir hayat-ı mutlakanın ve cehl-i mutlak
içinde muhit bir şuurun mevcudatta görülen tezahüratını ve
âsarını nihâyetsiz Alîm ve Hayy, ve Kadir ve Kavi bir Zat-ı
Zülcelâl'in vahddaniyetine hüccet göstermekle tefsir ediyor.
149
On Sekizinci Pencere:
Œ²Þ«B²ð׫¦×€ ð«:´8¦,¾ð×€ Y6«7«³×>½×ð¦I1²9«×ײW«¾«¦«ð âyetinin bir hakika-
tini mükemmel eser mükemmel bir fiile mükemmel fiil mü-
kemmel bir fâile, mükemmel fâil mükemmel sıfât ve esmaya
kat'i delalet ettiğinden bütün kâinat mevcudatıyla
151
herbiri birer hikmetli esere, her eser birer muntazam fiile, mun-
tazâm fiiller birer fâile ve o fâilin Kadîr ve Alîm gibi esmasına,
yani Halık-ı Zülcelâl'in esma ve sıfatına dalalet ve şehadet et-
tikleri suretinde tefsir ediyor.
On Dokuzuncu Pencere :
Œ²Þ«B²ð>½!«³«¦×€ ð«:´8¦,¾ð×]½!«³×Z¢7¾×E±"«,× âyetinin bir hakikatını,
semavat güneşler ve yıldızlar kelimatıyla ve arz, kafası, nebatat
ve hayvanat denilen kelimat-ı tesbihiyesi ile ve herbir ağaç,
yaprak, çiçek ve meyvelerin kelimeleriyle ettikleri tesbihat
noktasında silsile-i mevcudat gibi kuvvetli bir hüccet-i vahda-
niyeti göstermekle tefsir ediyor.
Yirminci Pencere:
ך²[«Ž±V¹×€Y6«7«³×˜(«<Ł×›)¦¾ð׫–!«&²",«½
×Z¾±J«9²×!«³«¦ Z9tð«J«ý×!«²«(²9$צBðך²[«Ž×²X³×²–ð«¦
•Y7²2«³×Þ«(«5Ł×¦Bð
ך!«³×š!«8¦,¾ð׫X³×!«9²¾«J²²«!«½×«E¼ð«Y«¾×«ƒ!«×±I¾ð×!«9²7«J²Þ«ð«¦
*׫X<²þ!«'Ł×Z«¾×²W#²²«ð×!«³×«¦×˜Y8¹!«9²<«5²J«!«½
âyetlerinin hakaikınden geniş bir hakikatı mevcudatın enva-ı
külliyesinden
152
* ×ðb!«ł²¦«ð׫¥!«"%²¾ð׫¦×*×ðb!«;³×«Œ²Þ«B²ð×V«2²%«²×²W«¾«ð
Z¢7¾ð×B«8²Ý«Þ×Þ!«Š³_×>«¾ðײI1²²!«½ * !šð«¦²þ«ðײW¹!«9²5«7«ý«¦×
!«;ł²Y«³×«(²2«Ł×«Œ²Þ«B²ð×><²&×׫S²<«¹×
âyetlerinin hakaikından bir hakikatını küre-i arzın vaziyet ve
hareketinde ve yüzündeki mütemadiyen kemal-i hikmet ve mi-
zan ile yüzbinler ecnas-ı nebatat ve enva-ı hayvanat ile şenlen-
dirip, doldurup boşaltmak cihetiyle bir Vâcibü'1-Vücud’un
153
«X<µ8«¾!««2²7¾×€!«×´!«¾×«U¾´]>µ½×¦–ðײW6²ð«:²¾«ð«¦×²W6#«9,²¾«ð
âyetinin bir hakikatını kâinatın hey'et-i mecmuasındaki inti-
zamında ve erkân-ı külliyesindeki hikmetli tezyinat ve harekâ-
tında ve hayvanat ve nebatatın tedbir ve terbiyelerinden, hatta
hüceyrat-ı bedeniyenin mizan ve intizam dairesindeki vaziyet-
lerinde kâinatın silsilesi kuvvetinde bir hüccet-i vahdaniyeti
göstermekle tefsir ediyor.
Otuzuncu Pencere:
* ×!«ł«(«,«4«¾×Z¢7¾ðצBð×?«;¾³_×!«8;<½×«–!«¹×²Y«¾
«–Y2«š²Ił×Z²<«¾ð׫¦×W²6&²¾ð×Z«¾×Z«;²š«¦×¦Bð×U¾!«−ך²[«Ž×¨V¹
âyetlerinin hakaikinden imkân ve hudusa dâir bir hakikatını
ilm-i kelamın cadde-i kübrâları içinde imkân ve hüdus nokta-
sında gâyet kuvvetli bir bürhan-ı vahdaniyeti göstermekle tefsir
ediyor.
«–¦I.²"ł×«Ÿ«½«ðײW6,4²²«ð×>½×«¦××
âyetlerinin, insanın mahiyeti noktasında ve enfüsi cihetine ba-
kan bir hakikatini insan,üç cihetle Sâni-i Zülcelâlin esmâsına
ayna olmasıyla, yani acziyle ve fakrıyla ve naks ve kusuruyla
bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, gınasını, kemalini bildirdiği
gibi, cüz'i ilim ve cüz'i kudretiyle ve cüz'i basar ve cüz'i se-
mi’yle ve cüz'i malikiyetiyle yine Sâni'in ilm-i mutlakına, se-
mi’ ve basarına malikiyet-i mutlakasına ayinedarlık edip gös-
terdiği ve hem insan üstünde nakışları görünen Esmâ-i
İlâhiyeye o nakışlar cihetiyle ayinedarlık ederek, esmada bir
ism-i azam olduğu gibi
158
^«8´<5²¾ð>½¦×@,²:³*²"«5²¾ð>½«¦×@«<²²¨(¾ð>µ½!«9«¾×«–«ð²*5²¾ð×V«2²šðצW;¢7¾«ð
@Ł!«%Ý«¦ð*²#JÞ!¦9¾ð׫X³«¦ðÞ:²×€ð«*±.¾ð>«7«$«¦ !2<µ4«Ž
@³!«³ð«¦Ÿ<µ¾«b!«;±7¹×€ð«*²<«'²¾ð>«¾ð«¦ !5<µ½«Þ×B¦9«%²¾ð>½«¦×
×!«9«#²8¦7«$×!«³×¦Bð×!«9«¾×«W²7$׫B׫U«²!«&²"J
W<6«&²¾ð×W<7«2²¾ð׫B²²«ð׫U¦²ð
׫X<8«¾!«2²7¾×?«8²Ý«Þ×Z«#²7«J²Þ«ðײX«³×>«7«$ײW±7«J׫¦×±V«ž×¦W;¢7¾«ð
²X<µ2«8²š«ð Z"²&«ž×«¦×Z¾³_×>«7«$׫¦
Bu güzel (71) fihriste(750) tamam(481) oldu (51).=1353
[ONUNCU ŞUA’]
[ONALTINCI LEM'A]
Mesail-i mühimmeden bazı mesail hakkında sorulan su-
allerin cevablarını muhtevidir. Şöyle ki; en başta, merak-aver
"Dört Sual"e cevabdır.
Birincisi: "Ehl-i Sünnet Ve Cemaat hakkında bir ferec
ve bir fütuhat olacağı hakkında ehl-i keşfin verdiği haberlerin
zuhur etmemesi nedendir?" diye sorulmasına mukabil, gâyet
güzel bir cevabdır.
İkincisi: "Risale-i Nur'un müellifi, kendisini şiddetli
tazyikat altında tutan
163
Birinci Sual:
?«=8«Ý×X²<«$×>½×§I²3«ł×!«−«(«š«¦×K²8¦-¾ð׫§I²3«³×«R«7«Ł×ð«]ð×>¦#«Ý
âyet-i kerimesi meali olan: "Zülkarneyn, Güneşi hararetli ve
çamurlu bir çeşme suyunda gurub ettiğini görmüş?"
İkinci Sual: Sedd-i Zülkarneyn nerededir? Ve Ye'cüc
ve Me'cüc kimlerdir?
Üçüncü Sual: Hazret-i İsa Aleyhisselâm, âhirzamanda
gelip Deccal'ı öldüreceğine dair suallere o kadar ulvî cevablar
verilmiş ki; hem ehl-i imanın imanlarını takviye eder, hem
belâgatıyla edibleri susturur, hem de mülhidleri ilzam ederek
tokatlar.
Nihâyetinde, Mugayyebat-ı Hamse'den yalnız ikisi hak-
kında sorulan mühim bir suale ehemmiyetli bir cevabdır.
Rüşdü
165
[ONYEDİNCİ LEM'A]
Dördüncü Mes'ele:
Z²<«7«$×Z¢7¾ð×W²Jð×I«¹²)×ײW«¾×@¦8³×Y7¹²!«ł×«B«¦×âyetinin mana-yı işarîsiyle,
Mün'im-i Hakikî'yi hatıra getirmeyen ve onun namıyla veril-
meyen nimeti yemek ve almak caiz olmadığını; eğer muhtaç
ise, esbab-ı zahiriyenin başı üzerinde Mün'im-i Hakikî'nin
rahmet elini görüp, "Bismillah" deyip alınacağını; hem esbab-ı
zahiriyeyi perestiş edenleri aldatan iki şeyin beraber gelmesi
veya bulunması olan iktiranı, illet zannetmelerini güzel ve
mukavemetsûz izahla, yüzleri Mün'im-i Hakikî'ye çevirir.
Beşinci Mes'ele: Bir cemaatin sa'yleri ile hasıl olan bir
netice veya şerefi, o cemaatın reisine veya üstadına vermek;
hem cemaate, hem de o üstad ve reise zulüm olduğu gibi..
Cenab-ı Hakk'ın nur u feyzine ma'kes ve vesile ve vasıta olan
üstadın, masdar ve muktedir ve menba telakki edilmemek lâ-
zım geldiğini, güzel bir temsil ile isbat edip, hakikat-ı hale pen-
cere açıp gösterir.
ONDÖRDÜNCÜ NOTA: Tevhide dair dört küçük
remizdir.
172
[ONSEKİZİNCİ LEM'A]
ONDOKUZUNCU LEM'A
ðY½I²Jł×«B׫¦×ðYŁ«I²Žð׫¦×ðY7¹×âyet-i kerimesini "Yedi Nük-
te" ile tefsir eden, iktisadı emredip, israf ve tebzirden nehyeden
ve bilhassa bu asırdaki beşere gâyet mühim bir ders-i hikmet
veren, kıymetdar ve çok mübarek bir risaledir.
Birinci Nükte: Cenab-ı Hak, beşere ihsan ettiği bil-
cümle nimetlerin mukabilinde beşerden ancak bir "şükür" iste-
diğini; iktisad, hem nimetlere karşı bir ihtiram, hem Cenab-ı
Hakk'a bir şükr-ü manevî, hem nimetin bereketlenmesine bir
vesile olduğunu.. israf ise; Mün'im-i Hakikî'nin nimetlerine bir
hürmetsizlik ve bir tahkir olmakla, vahim neticeleri bulundu-
ğunu beyan eder.
İkinci Nükte: Vücud-u beşer bir saray, mide bir efen-
di, ağızdaki kuvve-i zaika bir kapıcı, et'imenin verdiği lezzetler
birer bahşiş olduğunu göstererek; vücudun idaresi iktisad ile
temin edildiğini,
175
[YİRMİNCİ LEM'A]
±T«&²¾!Ł×«§!«#6²¾ð׫U²<«¾ð×!«9²¾«J²²«ð×!¦²ð×ilâ âhire âyet-i kerimesiyle,
׫–Y7³!«2²¾ðצBð׫–Y8¾!«2²¾ð׫U«7«−«¦×«–Y8¾!«2²¾ðצBð ׉!¦9¾ð׫U«7«−
«–Y.7²'8²¾ðצBð׫–Y7³!«2²¾ð׫U«7«−«¦
W<1«$×I«0«ý×>«7«$׫–Y.7²'8²¾ð«¦
hadîs-i şerifi mucibince, İslâmiyette ihlas en mühim bir esas
olduğunun sırrını, hadsiz nüktelerinden "Beş Nokta" ile tefsir
ve izah eder.
etmişler, zavallı ehl-i İslâmı pek müdhiş bir esaret altına almış-
lar, mahvetmek için çalışmışlar.
İşte asırlardan beri üçyüz elli milyon ehl-i İslâmı, zin-
cirler altında, her gün, her saat, her an inim inim inleten halet-
lerin sebebleri, bu risalenin Birinci Noktasıyla pek hakikatlı bir
surette izah edilmiş. Fakat heyhat! Zaman ve zemin müsaid
değilmiş ki, beş noktadan yalnız bir noktası yazılmış; diğerleri
te'hir edilerek, yazılmamış.
Hüsrev
[YİRMİBİRİNCİ LEM'A]
׫X<#²!«¼
(Hâşiye)
Z¢7¾×ðY³Y¼×«¦×²W6&×Þ׫A«−²)«ł«¦×ðY7«-²4«#«½×ðY$«þ!«9«ł×«B«¦
@«;<¦J«bײX«³×«§!«ýײ(«¼×«¦×@«;<¦¹«þײX«³×«E«7²½«ðײ(«¼
Ÿ<7«¼×!9«8«Š×]ł!«×³!Ł×ð¦I«#²-«ł×«B«¦
âyetlerini tefsir eder.
(Hâşiye):
Bu risalenin onbeş günde bir defa okunması hakkında tavsiye
vardır.
181
[YİRMİİKİNCİ LEM'A]
טI²³«ð×R¾!«Ł×«Z¢7¾ðצ–ð×Z"²,«Ý׫Y;«½×Z¢7¾ð×>«7«$ײV¦¹«Y«#«×ײX«³«¦
ðÞ²(«¼×š²[«Ž×±V6¾×Z¢7¾ð׫V«2«š×²(«¼
gibi âyetlerle, üç işaret ile, Risale-i Nur müellifine ve Risale-i
Nur'a aid çoklar tarafından deniliyor ki: "Sen ehl-i dünyanın
dünyasına karışmadığın halde, nedendir ki, herbir fırsatta senin
âhiretine karışıyorlar? Hattâ hiçbir hükûmet târik-id dünya ve
münzevilere karışmıyor?" mealinde bir suale karşı, gâyet güzel
cevab veriyor.
185
[YİRMİÜÇÜNCÜ LEM'A]
[YİRMİDÖRDÜNCÜ LEM'A]
[YİRMİBEŞİNCİ LEM'A]
(Hâşiye):
Bu devanın tesirindendir ki: Misafireten bir köye gittiğimde;
orada gözsüz Mehmed Ağa isminde bir zât, gözünün hastalığından
şikâyeti üzerine, yanımda bulunan Hastalar Risalesi'nin Ondördüncü
Devasını okuyunca, onun manevî tesiriyle o zât dedi: "Keşke ben bu
sevabı ve manevî bu kazancı; bana açan bu hastalığımdan şikâyet
etmese idim." diye nedametkârane, bir şükür kapısına döndü. Onun
için o hastalık, onun hakkında bir rahmet-i İlahiye olduğunu kat'î
anladı.
212
[YİRMİALTINCI LEM'A]
›«b!«²×²]ð×!¦×I«¹«þט«(²"«$׫U±Ł«Þ×B«8²Ý«Þ×I²¹]׳M³2´<´;³¹
]±9³×W²1«2²¾ð׫X«−«¦×>±²ð×±§«Þ׫¥!«¼×@©<4«ýךð«(²×Z¦Ł«Þ×
@©<5«Ž×±§«Þ׫Ut!«$(Ł×²X¹«ðײW«¾«¦×!"²<«Ž×‰²ð¦I¾ð׫V«2«#²Žð«¦
219
[YİRMİYEDİNCİ LEM'A]
[YİRMİSEKİZİNCİ LEM'A]
Z «¾ð:2«8«#²šð:«¾«¦ !Ł!«Ł]ð:57²'«×ײX«¾×Z¢7¾ð×–¦b××
׫S2«_×Z²9³×˜¦)5²9«#²,«×׫B!=²<«Ž×§!«Ł¨)¾ð×W;²"7²,«×ײ–ð«¦
§:7²0«8²¾ð«¦×A¾!¦0¾ð
âyet-i kerimesiyle Cenab-ı Hak ve Hakim-i Mutlak ekser mah-
lûkatın yüzlerini insanın menfaatına yarayışlı bir tarzda halk
buyurduğu gibi, sineğin hılkatinde dahi o mefaatten
mühimmini derc ettiğini beyan ile sineğe husumet değil, bilakis
muhabbet edilmesi lâzım geldiğini, her sene hılkatiyle nisyan
ve gaflete düşen insanlara haşr-i ekberi, sağ ve sağlam insan-
dan ziyade, hasta ve mikroplu insanlarla meşguliyetleriyle
tabibliğini (Hâşiye) ve yalnızlıkta ünsiyeti ve tembellikte teharet
ve nezafetiyle muallimliğini ders veren
(Hâşiye):
Şu nüktenin bir hakikatını ispat eden bir vakıa: Yakınımızda
bir köyden bir kişi dağa gider. Dağda hayvanını yılan sokmasıyla
hayvan şişer. Hayvanın köye gelmesi imkânsız olduğunu gören sahi-
bi, nâümid olarak hayvanı bırakır, köye gelir. Ertesi gün derisini
almak için gider. Hayvanı iyi olmuş bulur. Dikkat eder, görür ki,
hayvanın yattığı yerde sineğin bir nev'i olan yeşil başlı sineklerden
binler sinek cenazesi var. Ondan anlar ki, sinekler hayvanın kanını
emmek ile kandaki semmi sormuşlar. Hayvanı kurtarmışlar. Fakat
kendileri ölmüşler.
236
Dördüncü Nükte:
‰!¦97¾×Q½!«9«³«¦°(×µ(«Ž×°‰²!«Ł×Z<µ½«(×µ(«&²¾ð!«9²¾«+²²«ð«¦ âyetinin !«9²¾«+²²«ð kelimesine
gelen bir itiraza gâyet müskit bir cevab ve gâyet lüzumlu bir
ilim ve Kur'ân'ın hikmetli dersini gösteren kıymetli bir nükte-
dir.
Beşinci Nükte: Œ²Þ«B²ð«¦×€ ð«:´8¦,¾ð×]½×«š²A«&²¾ðׂ*²'×
âyet-i kerimesindeki evsaf-ı İlâhiyeyi, san'atının mikyasçılığıy-
la tarif eden Hüdhüd-ü Süleymani hakkındadır.
Altıncı Nükte:
×I²&«"²¾ð«(4«9«¾ µ]±Ł«Þ×€!«87«6¾×_bð«(³×I²&«"²¾ð׫–!«¹×²Y«¾×²V¼
_b«(³×µZ7²$8Ł×@«9²=‚ײY«¾«¦×µ]±Ł«Þ×€!«87«¹×«G«4²9«ł×²–«ð׫V²"«¼
Beş kelime ile, iki harf ile şu âyet-i kerimedeki nihâyetsiz
kelimat-ı İlahiyeye işaret edip kelamdan, kelimeden Mütekel-
lim-i Ezeliye yüzleri çeviren bahr-ı hakaikın bir fihristesi ve
âb-ı hayatın
237
!³YšÞ×!«−!«9²7«2«š«¦×«E<Ł!«.«8Ł×!«<²²¨(¾ð׫š!«8¦,¾ð×!¦9¦×«þײ(«5«¾«¦
X<a!«<¦-7¾×
gibi âyetlere gelen şübehat ve itirazatı; bir sual ve cevab ve
mühim bir temsil ile tefsir ve izah ile beraber mukadderat-ı
kâinattan olan Cennet; bir ağacın mukadderat-ı hayatını taşıyan
çekirdeğinde dürbün gözlerin ağacı görmesi ve az bir fikirle
meyveye vüsulu nisbetinde mukadderat-ı kâinatın fihristesi ve
menbaının mahzeni ve me'hazi olan küre-i arzda şecere-i kâina-
tın bir dalı olan cennetin her yerde bulunması ve meyvesinin
yemesinin istibadını izale edip hakkalyakin gösterir.
Hem en büyük bir hâdise olan hâdise-i Kur'âniyye ve
Risalet-i Muhammediyye Aleyhissalatü Vesselâm'la meşgul ve
kâinatın ecram ve alemlerinde kulak hırsızlığı yapan şeytanla-
rın hiçbir cihetle müdahele edemediklerini ve Nübüvvet-i
Ahmediye Aleyhissalatü Vesselâmın bütün cin ve inse
şümulunü, şeytanların melâikelerle o yüzden mübarezelerini
mu'cizane ilan etmekle bütün kâinata meb'us olduğunu gösterir,
ispat eder.
Hafız Ali ×Z"#¹!³× ¦*Ý×…(2Ł Z²<«7«$×Z¢7¾ð?«8²Ý«Þ
X<³³ð
248
(Hâşiye):
Risale-i Hasbiye olan Dördüncü Şua, hem bu nüktenin hem
yazılmayan Beşinci Lem'a'nın hakikatını bir derece beyan etmesiyle
o lem'a yerine geçmiştir.
258
[OTUZUNCU LEM'A]
Birinci Nükte :
«–¦(−!«8²¾ð׫W²29«½×!«−!«9²Ž«I«½×«Œ²Þ«B²ð«¦×âyetinin bir nüktesi ve
"Kuddüs" İsm-i A'zamının bir cilvesi olup; hem mevcudiyet-i
İlahiyeyi kemal-i zuhur ile, hem vahdaniyet-i İlahiyeyi kemal-i
vuzuh ile göstermektedir. Evet şu muntazam kâinat ve şu aza-
metli gâyet büyük fabrika; bütün mevcudatıyla hummalı bir
faaliyet içinde mütemadiyen çalışmasıyla beraber, kâinatın her
tarafını tertemiz tutan, kirli ve bulaşık maddelerden, lüzumsuz
olarak hiçbir tarafta hiçbir şey bulundurmayan, şu azametli
seyyarattan tut, tâ zerrata kadar her bir mevcud, Kuddüs-ü
A'zam'dan gelen emirlere müheyya ve münkad olarak gâyet
fa'al ve gâyet hârika birer
270
İkinci Nükte :
•Y7²2«³×Þ«(«5Ł ¦Bð×Z¾±J«9²×!«³«¦×Z9tð«J«ý×!«²«(²9$צBðך²[«Ž×²X³×²–ð«¦
âyetinin bir nüktesi ve "Adl" ism-i a'zamının bir cilvesidir.
Şöyle ki: Şu kâinat mütemadiyen tahrib ve tamir içinde çal-
kanmakta, her vakit harb ve hicret içinde kaynamakta, her za-
man mevt ve hayat içinde yuvarlanmaktadır. Bu hayret-engiz
tebeddülât ve tahavvülât ise, dehşetli cirmlerin intizamlı hare-
ketlerinden; ve Küre-i Zeminin yüzündeki dört yüz bin
272
isnad etmek ne kadar büyük bir hata ve tevhid ile iman etmek,
ne kadar doğru hak ve hakikatlı bir mukabele olduğunu bildiri-
yor.
ediyor.
bir çiçek kadar ve bir ağacı, bir meyve kadar rahatça icad edip
idare ettiğini; ve bu keyfiyet-i icad eğer müteaddid esbaba ve-
rilse, vahdetten kesrete girildiği için, en küçük birşeyin icadı,
en büyük birşeyin icadı gibi pek çok masraflı, pek çok
müşkilâtlı, pek çok zahmetli olduğunu temsilleriyle isbat eder.
İkincisi: Mevcudatın icadı ya ibda' ve ihtira' suretiyle
hiçten ve yoktan olacak veyahud inşa ve terkib suretiyle anasır
ve eşyadan toplamakla olacak. Bu iki surette; icad-ı eşya Zât-ı
Ferd-i Vâhid'e verilmez de esbabdan istenilse, hadsiz derece
müşkilatlı ve suubetli ve gayr-ı makul, belki de pek çok
muhalatı intaç edecek. Eğer cilve-i ferdiyete ve sırr-ı ehadiyete
verilse; bir kibrit çakar gibi, eserleriyle azameti anlaşılan nihâ-
yetsiz kudretiyle, hiçten ve ademden veyahud anasır ve eşya-
dan toplamak suretiyle âyine-i ilmindeki muayyen ilmî kalıp-
larla, hadsiz derece kolaylıkla ve sühuletle eşyanın icad
280
edildiği görülecek.
Üçüncüsü: Eğer bütün eşyanın icadı bir Zât-ı Ferd-i
Vâhid'e verilse, birtek şey gibi kolay olduğunu; ve eğer esbaba
ve tabiata havale edilse, birtek şeyin vücudu umum eşya kadar
müşkilatlı olduğunu, üç şirin temsil ile izah eder.
Birinci Temsil: Bin nefere aid bir vaziyet ve idare, o
bin neferi idare eden bir zabite havale edilse ve bir nefer de on
zabitin idaresine verilse, bin neferin idaresinin ne kadar kolay
olduğunu ve bir neferin idaresinin ne kadar müşkilatlı olduğu-
nu..
İkinci Temsil: Ayasofya gibi kubbeli bir câmiin kubbe-
sindeki taşların muallakta durmaları ve o vaziyeti teşkil etmele-
ri taşlardan istenilse, nihâyet derecede suubetli olduğunu; ve
bir ustadan o vaziyet istenilse, nihâyet derecede kolay olduğu-
nu..
Üçüncü Temsil: Küre-i Arz, Zât-ı Ferd-i Vâhid'in bir
memuru olarak
281
Beşinci Nükte :
׫Œ²Þ«B²ð×><²&×׫S²<«¹×Z¢7¾ð×B«8²Ý«Þ×Þ!«Š³_×>«¾ðײI1²²!«½
]«ł²:«8²¾ð×]<²&8«¾×«U¾´]צ–ð×!«;ł²Y«³×«(²2«Ł
°I×(«¼×š²[«Ž×±V¹×>«7«$׫Y−«¦
âyet-i azîmesiyle
°•²Y«²×«B«¦×?«9Jט)ý²!«ł×«BוY¨<«5²¾ðר]«&²¾ð׫Y−צBð׫Z´¾ð׫B×Z¢7¾«ð×âyet-i
azîminin bir nüktesi ve "Hayy" ism-i a'zamının bir cilvesi olup,
muhtasaran "Beş Remiz" içinde gösterilmiştir.
Birinci Remiz: İsm-i Hayy ve İsm-i Muhyî'nin cilve-i
a'zamından olan "Hayat nedir? Mahiyeti ve vazifesi nedir?"
sualine karşı, fihristevari, yirmi dokuz
285
[BİRİNCİ ŞUA]
[İKİNCİ ŞUA]
Bu şua, esmâ-i Rabbi'l-Âlemin'den ²G«Ý«ð×Z¢7¾«ð ism-i celîlinin
inkişafıyla Otuzuncu Lem'a olan ve "Sekine" tabir edilen
‰¦¨(¼ ¥²(«$ W«6«Ý •Y¨<«¼×¨>«Ý b²I«½
esmâ-i azimesinin yedinci nüktesi olarak gâyet mühim akâid ve
delâil-i İslâmiyeyi ve esrar-ı imaniyeyi hâvi bir risale olup, üç
makam, üç meyve, üç muktazî, üç hüccet, bir hâtime olarak
tanzim ve tekmil
299
edilmiştir.
[ÜÇÜNCÜ ŞUA]
[DÖRDÜNCÜ ŞUA]
[BEŞİNCİ ŞUA]
[ALTINCI ŞUA]
[YEDİNCİ ŞUA]
(Hâşiye):
Bu azametli risale baştan nihâyete kadar âlem-i gaybdan ge-
len ve âlem-i şehâdete uğrayan ve âlem-i âhirete gitmekte olan şu
insan kütlesinin herbir ferdinin şu dünya misafirhanesinde muvakka-
ten oturtulmuş bir âhiret yolcusu ve âlem-i ebediye gidecek bir sey-
yah olduğunu izah etmekle beraber, herbir seyyahın bizzat cism-i
mânevîsinin elinden tutarak otuz üç mertebede zikrettiği berâhin-i
ulûhiyet ve delâil-i vahdaniyette gezdire gezdire ve tefeyyüz ettire
ettire öyle bir iman-ı tahkîkî sahibi eyler ki, bütün ehl-i küfür dünyası
küfür ve dalâlet fabrikasından çıkmış bir tek bomba olup patlasa,
^¦98²¾ð«¦×G²8«&²¾ð×Z¢7¾ o mü'minin imanından zerre kadar birşeyin eksildi-
ği görülmez. Belki de Ashâb-ı Kehf'in kendilerini dinlerinden çıkar-
mak için çalışan padişahlarına dedikleri gibi; "Ey melik, âgâh ol! Ne
yaparsan yap, senin icbar ve ısrarınla biz ne söylersek siz, inanmayı-
nız. Bizler dinlerimizi tebdil ediciler değiliz" dedirtir.
Hüsrev
352
(Hâşiye):
Gâyet güzel ve münasip gördük ve yazdık. Bin
bârekallah.
353
[SEKİZİNCİ ŞUA]
Yedinci Remz:
²B«%«4²¾ð׫X³×>±9³«ð×›«I²"6²¾ð×?«×B¡²!Ł×«¦
@«9«;´¾ð×!«××?«8²'«³×«Q«³×D«5«½×±T«&Ł×«¦
²B«#¦-¾ð׫X³×>²²Iš«ð×>«9²J&²¾ð׫Ut!«8²J«!Ł×
cümlesiyle Otuzuncu Lem'a olan altı Nükte-i Esmâ risalesine;
hem ²B«'«³!«-«ł×«¦×²B«7«$וð«I²;«"¾× ¦IÝ kelimesiyle Otuz Birinci
Lem'a'nın birinci Şuaı olan ve otuz üç âyât-ı Kur'âniyenin Risa-
le-i Nur'a işaratını ispat eden ve birer mu'cize-i Kur'âniye hük-
münde bulunan risaleye işaretlerini gösterip, ispat eder.
Sekizinci Remz: Evvelâ iki sual-cevab ile mühim bir
hakikatı beyan eder. Şöyle ki: Bütün kıymettâr kitaplar içinde
Risale-i Nur'un Kur'ân'ın işârât ve iltifatına ve evliyâ-i izâm'ın
takdir ve tebşir ve tahsisine vech-i ihtisasını; Hem Risale-i
Nur'un bilfiil harikulâde olarak bu asr-ı zulmet ve vahşet ve
dehşette düşmanlarına karşı mukavemeti ve resâneti ve
mü'minlere karşı şefkat ve himâyeti ve talebelerine iksir-i nûr
ve veraset-i nübüvvetle harika bir surette hakikat tedrisi ve ilim
ihdâsı ve Muhyi ismine mazhariyetle ölü kalblerin dirilmesi
Risale-i Nur'un bir kerameti ve bizlere ve ehl-i imana bir ik-
ram-ı İlahi ve bir in'âm-ı Rabbanî olduğundan izharı tahdis-i
nimet olduğunu delilleriyle ispat
359
[DOKUZUNCU ŞUA]
*׫–Y&"².ł×«X<Ý«¦×«–Y,²8ł×«X<Ý×Z¢7¾ð׫–!«&²",«½×
«–¦I;²1ł×«X<Ý«¦×!©<-«$«¦×Œ²Þ«B²ð«¦×€ ð«Y´8¦,¾ð×>½×(²8«&²¾ð×Z«¾«¦
ilâ âhir.. âyetine, otuz sene evvel başlanıp, görülen lüzum üze-
rine ve haşri inkâr eden ehl-i dalâlet ve ilhadın çoğalmasıyla ve
tevfik-i Rabbâni ile otuz sene sonra semavi âyât-ı kübrânın
âyâtından birinci âyet olan
!«;ł²Y«³×«(²2«Ł×«Œ²Þ«B²ð×><²&×׫S²<«¹×Z¢7¾ð×B«8²Ý«Þ×Þ!«Š³_×>«¾ðײI1²²!«½
I×(«¼×š²[«Ž×±V¹×]«7«$׫Y−«¦×]«ł²:«8²¾ð×]<²&8«¾×«U¾´]צ–ð
ferman-ı İlâhinin iki parlak ve çok kuvvetli hüccetleri ve tefsir-
leri bulunan Onuncu ve Yirmi Dokuzuncu Söz'lerle münkirleri
susturdu.
Hem o iki risale iman-ı haşrînin hücum edilmez iki me-
tin kal'ası olduğunu mukaddemesiyle te'yid etmekle beraber,
iki noktadan birinci noktada dört delil ile iman-ı haşrînin
vücudiyle Cenneti tebşir eder. Ve yine iman-ı haşrîyi inkâr
edenlerle Cehennemin vücudunun hakkaniyetini bildirir.
361
_______
(Hâşiye):
Hapishaneden çıktıktan sonra bir-kaç defa beraat verildiği
halde Risaleler, hâlâ mahzenlerde tutulmaktadır.
386
o merhumun "Bu bir katre değil bir bahrdır" dediği gibi biz de
derdik: "O bir lem'a değil bir şemstir. O bir reşha değil, bir
bahrdır. O bir zühre değil, bir cinandır. O bir habab değil bir
ummandır."
mefkûresini köküyle kesip İbn-i Sina gibi acib bir dâhînin "Ha-
şir bir mes'ele-i nakliyedir, akıl bu yolda gidemez" dediği haşri
en basit fehme de kabul ettiren; ve haşrin binler nümunelerini
arz yüzünde gösteren; ve haşri iktiza eden pek çok esma-i
İlahiyeden tut, tâ mahiyet-i insaniyede dahi haşri isbat eden bir
risaledir.
Bir kaide-i hasenenin tezahürü olarak, her risalenin ba-
şında olduğu gibi bu risalenin başında da Cenab-ı Hakk'a
tahmidat ve Nebiyy-i Zîşan'a salât ü selâm vardır. İman-ı Bil-
lah, iman-ı bi'n-nebi, iman-ı bil'haşir ve şuhud-u kâinat mabey-
ninde bir irtibat-ı tâmme ve telazum-u kat'iyye olduğundan, bu
risale kısaca olarak "Tevhid ve Risalet" hakikatlarından bahse-
derek esas mes'ele olan mes'ele-i haşriyeye Lasiyyemalarla
geçmiştir. Risale-i Nur'un Yirmisekizinci Söz'ünün İkinci Ma-
kamı olan bu risale, yirmi senedir Üstadımızın eline yeni geç-
miştir.
404
Mesnevi-i Nuriyenin
Beşinci Risalesi El Habab
Mesnevi-i Nuriyenin
Yedinci Risalesi Ez Zühre
Mesnevi-i Nuriye’nin
Dokuzuncu Risalesi Eş-Şemme:
Mesnevi-i Nuriye’nin
Onuncu Risalesi:
İtizar
W<6«&²¾ð×W<7«2²¾ð׫B²²«ð׫U¦²ð×!«9«#²8¦7«$×!«³×¦Bð×!«9«¾×«W²7$׫B׫U«²!«&²"J
!«²²!«0²ý«ðײ¦«ð×!«9<J«²×²–ð×@«²²)ýð«°:ł×«B×!«9Ł¦ «Þ
424
^«³²*&Ł×«?«.¼!¦9¾ð׫?«#²JI²;4²¾ðט)´−×¥:"«¼×X«J²Ý«!Ł×!¦9³×²V¦"«5«ł×!«9¦Ł«Þ
«X<³³_׫X<2«8²š«ð×Z"²&«ž×«¦×Z¾³_׫¦ «X<7«J²*8²¾ð×G±<«J××
׫X<8«¾!«2²¾ð×±§«Þ×Z¢7¾×(²8«&²¾ð«¦×
Mustafa Gül ve Tahirî Mutlu
˜(²8«&Ł×E±"«J×צBðך²[«Ž×²X³×²–𫦠Z«²!«&²"J×Z8²J!Ł
Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyân'ın i'câz-ı mânevîsinden süzülen
Risale-i Nur, şu dehşetli, görülmemiş asrın bid'akâr savletlerine
karşı bir sedd-i Kur'ânî ve bir seyf-i imanî hâsiyetiyle, muannid
küfr-u mutlakın mülevves teressübâtını yok ederek, zulümât ile
dolu kalblere nûr ve imân aşıladığı, bedâhet derecesinde âşikâr
olmakla beraber şu asırda ve tâ be-kıyâmet Kur'ân-ı Hakim'in
elinde durer-i bâr-i seyf-i semâvidir.
RİSALE-İ NUR
Ey nûr-u dürer-i bâr-ı semâvî
Tılsım-küşa esrâr-ı semâvî
Tullâbına derman-ı tedâvî
Ev mahz-ı becâ, mansur-u İlâhi
Sensin bize bir nur-u İlâhi
Ey Lütf-u muallâ-yı keramet
Ey mahz-ı kerem, mahz-ı hidâyet
Ey sahil-güzâr-ı selâmet
Ey mahz-ı becâ mansur-u İlâhi
Sensin bize bir nur-u İlâhi
Ey âyet-i Kur'ân ile müeyyed
Haydar ediyor hep seni te'yid
Ey Gavs ile Hakkâ ki müekked
Ey mahz-ı becâ mansur-u İlâhi
Sensin bize bir nur-u İlâhi
427
KASİDE-İ NUR
Abdurrahman Fehmi