Professional Documents
Culture Documents
Okuma Metinleri 1
Okuma Metinleri 1
OKUMA METİNLERİ
METİN 1
Hatha Yoga; fiziksel olarak fit olmak için bir sistem değil, bir din değil, ‘kült’ değil, New Age
değildir. Herhangi bir inanç gerektirmiyor, körü körüne bir şeyi kabul ettirmiyor. İtiraflara, diz
çökmeye, günah çıkartmaya gerek yok. Belirli değer sistemi olan bir hayat tarzı değil. Tütsü
yakıp garip kıyafetler giymeye gerek yok. Eti, Sigarayı, alkolü, seksi ya da parayı reddetmeye
gerek yok. Hatha Yoga, spiritüel bir uygulamadır. Yani olanları açıklığa kavuşturan ve bütün
içinde harmoni ile gerçekleşmeyi sağlayan bir uygulama. Bu şekilde Hatha Yoga hem bir bilim
hem de sanattır. Tarafsızlık, tutku ve aydınlanma, harmoni, güzellik ve ilham ile Hatha Yoga
uygulanır.
Hatha Yoga, pratik olarak yoga insan potansiyelinin ortaya çıkmasını sağlar. Bu demek ki
bedenin ve zihnin bütün gücü elde edilir. Uygulamada derinleştikçe bu potansiyel daha da
kendini tatmin eder. Ancak ilk andan itibaren rahatlama, sakinleşme, harekette özgürlük,
dengede artış, konsantre olabilme, ayık olabilme, kendine güven, odaklanma ve tatmin
hissedilir. Bunlar tek bir dersten sonra da hissedilir. Bu şekilde hemen hissedilen etkileri
sağlar. Eski ve sınırlayıcı huylarımızı terk etmemizi ister, Hatha Yoga. Tanıdık ve bilinenlerden
bizi özgür kılar. Bilinmeyen ve yabancı olanla, rahat ve emniyetli hissetmemizi sağlar.
potansiyelin yüzeye çıkmasını sağlar. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak, bir yapı kurmak gibi
değil, bir şeyi sökmek gibi de değildir. Araştırma ve kabullenmenin sonucu olarak varlığımızda
spontane olarak değişimlerin gerçekleşmesidir, potansiyel. Artık yüzeysel, geçici, kopuk anlık
Bütünün bilincini kaybetmeden bunların sadece geçici bir yer almasına izin verilir.
Yoganın anlamı bütünlük. Bütünlük, faklı taraflarımızın bir araya gelmesidir. Bir araya gelme
ile her ayrı parça güçlenir. Çok seviyede bütünleşme gerçekleşir: hareket ve nefesin
bütünlüğü, kas ve kasın bütünlüğü, kemik ve kemik, anatomik ve fizyolojik beden, dış ve
güçlü, daha dengeli ya da başka bir dış fayda için değil. Bunlar yoganın tesadüf yan etkileridir.
Ancak bunlara fazla odaklanırsak konuyu kaçırmış oluruz. Zihinde böyle dar bir hedef olursa
zihin stabil, rahat olamaz ve bütünlük olamaz. Hırs, zihni rahatsız eden bir gerginlik yaratır.
Bütünlük için açık, tahammül eden ve bütün farklı taraflarımızı tolere eden bir zihin gerekir.
Hatha Yoga, belirli bir tavırla önerir ki yoganın meyvelerini tadalım. Patanjali tarafından
tanımlanan tutum ve yönelmeler, tavrı tarif eder. Bunlar uyumlandıkları ortam (asana) içinde
Hatha Yoga uygulaması şiddet olmadan yapılmalı (ahimsa), bedenin limitlerini zorlamadan
önce o limitlere duyarlı olunmalıdır. Hatha Yoga, paldır küldür limitlerin ötesine geçmek
değil. Onların varlığını tanıyarak dikkatimizin ışığında erimelerine davet etmektir. Duyarlılık,
emniyetli bir uygulama için şarttır. Hatha Yoga tanımadık kas, tendon ve eklemlerin
kullanılmasını sağlar. Bir hedef güderek aceleci olarak onları zorlamak tehlikeli olabilir.
Hatha Yoga uygulaması dürüstlük ile yapılmalı (satya). Yani bütün kaynaklarımızı kullanarak
psikolojik olarak emniyetli bir uygulama için şart. Dürüstlük olmadan hırsın içine düşüp
Hatha Yoga uygulaması açıklıkla yapılmalı (asteya). İstediğimiz sonuçlar peşinde bir sürü fikir
ile yogaya yaklaşmamalıyız. Bu fikirler gerçekten olup bitenlerden uzaklaştırır. Tabii ki başta
bazı ön yargılar var. Ancak uygulama ile bu ön yargıları bırakmayı öğreniriz. Daha fazlasını
(yoga ya da başka bir şeyden) istemek fakir bir zihniyetin anlayışıdır. Olmadığı yerde daha
fazlasını istemek bir tarz hırsızlıktır. Limitlerimizi kabul etmeliyiz onları bırakmadan önce.
kaliteyi empoze etmeye çalışırken çok enerji harcarız. Daha fazlası için çalışmak bizi tüketir,
yavaş yavaş ama kesin olarak tüketir. Aynı derecede boşa giden enerji, hayal kurmakla olur.
bırakalım.
Hatha Yoga uygulaması bonkörlükle yapılmalı (aparigraha). Bulduklarımızdan
tiksinmemeliyiz. Yıllardır bedeni hor görerek yaşadık. Daraltıcı huyların içine sıkışık olarak
yaşamışız. Bunu değiştirmek zaman alır. Limitlerimize saygı duymamız gerekir ki onları
bırakalım.
Bu beş tutum aslında birbirinden ayrı değil. Duyarlı olmak için dürüstlük gerekir, dürüst
olmak için açıklık. Açık olmak için bonkör olmak lazım, bonkör olmak için de odaklı. Sürekli
birbirine örülen bu tutumlar zihinde bir tavır yaratır; bu tavır olmadan yoga uygulaması sınırlı
Hatha Yoga, adama ile yapılmalı (sauça). Yoga, zorlayıcı bir süreç. Kendimizi geri tutmadan,
bir adama uygulamamıza bir temizlik ve saflık davet eder. Bu olmadan meyveler çürük olur.
Hatha Yoga uygulaması içten bir tatmin ile yapılmalı (samtoşa). Tiksinme, şüphe ve anksiyete
ile değil. Yaptığımız uygulamaya olan sevgimiz bize ilham vermeli, sonuçlara tutunmak değil.
Hatha Yoga uygulaması yanan bir tutku ile yapılmalı (tapas). Hayatın keşiflerine, var oluşa
dair tutku ile dolu uygulama yapmazsak, zorluklarla karşılaştığımızda tatmin olarak devam
Hatha Yoga, bir öz araştırma olarak yapılmalı (svadhyaya). Öz araştırma, yoganın kalbidir.
Bütün teknikler iç dünyamızın bir aynası olmaktan öte değildir. Başka herhangi bir
Hatha Yoga uygulaması müteşekkir olma hissi ile yapılmalı (işvarapranidana). Müteşekkir
olma hissi sahte olarak yaratılamaz ve otantik bir uygulamanın sonucudur. Bizi koruyan en
büyük emniyetimiz budur. Yoga teknikleri,enerjiyi kat kat arttıran ve enerji üreten
korku, hırs, istek ve egoizm olmaması için var oluşun büyüklüğü karşısında mütevazi olmamız
gerekir.
Yama (tutum) ile niyama (yönelme) yoga asananın uygulandığı kaçınılmaz içerik. Bunların
samadhi (meditatif kaybolma). Bunlar Ashtanga Yoga yani Patanjali’ye göre yoganın 8
koludur.
GODFREY DEVEREUX
METİN 2
sağlayan enerji kanalları (nadi) ve ana enerji ağları (çakralar) çevresinde gelişmiş bir psikospirituel
bilimdir. Buna bir bilim diyebiliriz çünkü bilimsel bir araştırmanın bütün
gerekliliklerini yerine getirir. Test edilebilir davranışları tahmin eden bir model belirlenmiştir
Enerjinin batılı tanımı bir eylemde bulunabilme yetisidir. Doğudaki tanımı ise çok farklı
sağlar. Tıpkı “enerji” kelimesi var olan bütün enerjileri kapsadığı gibi, yogik yaklaşımda da
Prananın doğru anlaşılması bir yogi için önemlidir. Enerjimizin, pranamızın kontrolü; daha
sağlıklı olmamızı, varoluşumuzun derinlerine inmemiz için gereken enerjiyi ve zihnimizi bir
enerjilerini değişik yollarla yönetmemizi sağlar. Fakat bu enerjileri nasıl açığa çıkaracağımızı
arasında köprü olan ana ağlar(çakralar) hakkında biraz daha bilgilenmek iyi olacaktır.
Prana
Hayat, prana sayesinde vardır. Prana, varoluşun evrensel enerjisidir. Kelime anlamı olarak
prana, nefes almak demektir. Genellikle nefes veya hava (vayu) ile eş anlamlı olarak kullanılır.
En eski Hindu metni Rig Vedada, prananın kozmik purushanın nefesi olduğu söylenilir, fakat
prana aslında çok fazla alt kategorisi olan ve pek çok şeyi birden kapsayan bir terimdir.
uygulamalar pranayama olarak bilinir. Hava anlamına gelen vayu, prana ile eşanlamlıdır.
Bedende 5 majör ve 5 minör prana (veya vayu) bulunur. Majör olan vayular şunlardır:
•Prana: yukarı doğru yükseltici enerji. Bu biraz kafa karıştırıcı olabilir; vayu olan prana, bütün
enerjilerin genel adı olan prananın bir alt grubudur. Vayu prana, kalp ve nefes enerjisinden
sorumludur. Bir ağacın güneşe doğru yükselen dallarında görebiliriz vayu pranayı. Bu, vayu
prananın somut bir ifadesidir. Aldığımız nefesle, omuzlarımızla birlikte ruhumuzun da yukarı
Ağacın denge için köklerini derinlere salması apananın somut bir ifadesidir. Aldığımız
•Udana: yukarı doğru hareket eden enerji. Pranayla aynı yöndedir ama prana kadar çok
•Vyana: dışarıya doğru hareket eden enerji. Vyana, kaslarımızın hareketinden ve bedenden
Bu enerjilerin hiçbiri tek başına var olmaz. Yoga pratiğimizdeki zorluklardan biri; her ne kadar
bir tanesi daha baskın olsa da, bu enerjilerin hepsinin varlığını fark etmektir. Örneğin; derin
bir nefes alın: Prana enerjisi çok açık ve net hissedilir ama aynı zamanda apananın
edebilir misiniz? Aynı şeyi nefes verirken de deneyelim. Apananın içindeki pranayı
hissedebilir misiniz? Diyaframın hareketini takip etmek yardımcı olacaktır. Nefes aldığımızda,
göğüs kafesi ve omuzlar açık bir şekilde yükselirken, diyafram da aşağı doğru hareket eder.
Bu hareketi gözlemlemek apana içindeki pranayı ya da tersini bulmanıza yardım eder. Bunu
başta rahat bir oturuştayken deneyimledikten sonra yoga asana uygulamalarınızda da fark
etmeye çalışın.
Enerji akışını hissetmek/gözlemlemek başlı başına bir meditasyon yöntemidir. Sadece birkaç
dakika sakince oturup apananın içindeki pranayı ve prana içindeki apanayı gözlemlemek
dikkat gerektiren bir şeydir. Enerjilerimizi takip ettiğimiz her an meditasyon yaparız. 5 minör
prana, eğer öğrenci ileri düzey bir uygulamaya ilerlemek istemiyorsa çok önemli değildir.
Aşağıda bu enerjilere genel bir bakış sunulmaktadır. Fakat bazı eğitmenlerin bunlara değişik
Dhanamjaya: bütün bedene yayılır. Saçların uzamasını sağlar ve ölümden sonra bile var olur.
Enerji sadece var olmaz aynı zamanda akar da. Sinirlerin elektriksel enerjiyi, damarların
kimyasal enerjiyi taşıması gibi, prana da bedenlerimiz içinde taşınır. Pranayı taşıyan bu
METİN 3
(Chuck Miller’dan)
Güneşe selam eylemi “Surya’’ güneşi temsil eden Tanrı’nın hint adı, yüce gerçeklik ve bilginin
şekli, şuur ‘un uyanışı. Namaskara, saygıyla selamlama hareketidir. Geleneksel olarak, güneşe
selamlar güneş doğmadan, doğuya doğru dönülerek yapılırmış. En önemlisi temiz bir beden,
zihin ve düzgün bir görünüm ile almaya hazır olarak uygulama yapılmasıdır.
Bu herhangi bir hareket değildir. Tüm dikkatiniz şu anda olmalıdır. Güneşin gücünü
keşfederek kim ve ne olduğunuza dair her hücrenizin ve dürtünüzün içerisine doğru derince
dalış yapın. Yavaşça farkındalık ile hareket edin. Hareket ve nefes yakından birbirine bağlıdır.
Acele etmeden izleyin, nefes derinleştikçe, hareket daha da yavaşlıyor. Nefes uzayıp
derinleştikçe sanki yaşam da uzayıp derinleşiyor. Nefes, evrensel nefes alış ve verişin bir
Bu sebeple adanma ile başlarız. Ayaklar bitişik, dört bir yanından zemine kök salmış, sağlam
ve hareketsiz. Elleri kalbin önünde bir araya getir, baş parmaklar kalbin merkezine dokunsun,
Bu pozisyonda eller sanki açmak için hazır bir çiçek gibi, kalbin merkezi adanmanın meskeni.
Güneş kalbin içindeki çiçeğin üzerine parlar. Gerçeğin ve bilginin ışığı, çiçeğin açması için
ilham verir. Güneşin büyüklüğünün karşısında saygıyla eğilirken bu çiçeğe doğru bak.
Bazen güneşe doğru bak. Ne olduğunu anlayabiliyor musun? Güneş içimize doğru parlar.
Tüm yaşamın içinde verici olarak daima oradadır. Gerçekten batmaz, dünya sadece döner.
Güneş ışığına doğru nefes alırken, yukarıya doğru bak. Bu büyüklük ile birleşmek için kollarını
yukarı doğru kaldırır, gücü ve dayanıklılığı almak için aç. Bedenin içinde kolaylıkla büyür, daha
Nefesi boşaltırken, nefesini tekrar ışığa ver, bedeni öne doğru katla, alçakgönüllülükle
selamla, “Namaskara “. Nefes alırken yeryüzüyle olan ilişkiyi muhafaza et, gökyüzüne doğru
bak ve kendini güneş ile doldur. Bacakları ve sırtı düzleştir. Prana ile tüm bedeni doldur ve
önündeki yolu aç. Bu kadar zemine yakın olmak nasıl bir duygu fark et ve hatırla.
Nefes alırken, bakışları yukarı doğru yönlendir ve kendini ileriye doğru çek, bedenin tüm ön
Kolların aracılığıyla göğüs kafesini öne doğru çekerken sanki kalbi açmaya doğru bir davet
sun.
Nefesi boşaltırken, kalçaları yükseltip, kollar ve bacaklar ile zemini iyice it ve geriye ve
Tüm beden boyunca nefesi hisset ve hareketin içerisinde derinleşmek için nefesin sana
Nefesi boşaltırken avuçları yere iterek kalçaları gökyüzüne doğru kaldır. Ayakların ve ellerin
zemin ile olan temasını fark et. Sağlam zeminden nefesi alırken ileri doğru bakıp, yavaş ve
zarifçe ellerin arasına doğru sıçrayarak/zıplayarak ya da birkaç küçük adımda gel, tıpkı bir kuş
gibi. Bacakların arkası ve omurga olabildiğince düz ve bakışlar ileride bir noktada, tüm
boşlukları doldur.
Nefesi boşaltırken, derince kasıklardan uzayarak bacakların üzerine doğru katlan. Tüm nefesi
dışarı doğru it. Nefes alırken, yukarı bak ve kollardaki uzunluğu muhafaza ederek yukarıya
güneşe sarılırcasına yükselmeye başla. En tepeye gelince orada kal ve yavaşça nefesi
boşaltırken nefes boyunca kolların bedenin iki yanına inmesine izin ver.
METİN 4
Her ne kadar yoga ağacının farklı dalları olsa da, Patanjali Sutralarında, yoganın 8 temel
sacayağı ile (ashtanga) bireylerin, hangi noktalara odaklanmalarının gerektiği kesin hatlarıyla
açıkça görülür. Yoga Sutralarının her biri bir dokuma kumaşın parçaları gibidir; her bir
aforizma asıl desenin bir motifi ve rengidir. Bu Sutralar (cümleler) ancak direkt olarak
aksine, asıl desen ortaya çıkana kadar, her bir motifin, her bir rengin adım adım geliştiği ve
anlam kazandığı organik bir süreçtir. Patanjali’nin bizim için dokuduğu bu desen, kendimizi
sınırlandıran düşüncelerimizden kurtulma ve özgürleşme sürecinin bir tanımıdır.
Yoganın 8 sacayağı geleneksel olarak birbirinin üzerine inşa ediliyor gibi tanımlanır ama
idealize edilmiş bir hedefe doğru olan bu doğrusal ilerleme, yoganın sadece varılacak /
kolaylaştıracaktır. Bu kollar ve bacaklar, asıl gövde olan yogaya bağlıdır ve böylece de her biri
birbiriyle bağlantı içerisindedir. Bu, tıpkı bir çocuğun uzuvlarının birbirine orantılı olarak
insan, bir süre sonra fiziksel pozlar yapmaya başlayacaktır ya da fiziksel pozlara yoğunlaşan
bir insan, bir süre sonra meditatif uygulamalara da yönelecektir çünkü her bir sacayak
bedenin en iyi şekilde işlemesi için gerekli ve önemlidir. Eğer birey, uygulamada gelişme ve
•Asanalar: Dinamik bir iç dans, yoga pozları. Bu pozlar, bedeni güçlendirir, esneklik sağlar ve
rahatlatır. Aynı zamanda bu pozlar sinir sistemini güçlendirir ve içsel algılama sürecini
destekler.
•Pranayama: Kabaca nefes egzersizleri olarak tanımlanan bu sacayak, aslında yaşam enerjisi
Yoga üzerine olan bu kitabın büyük bölümü asanalar, meditasyon ve nefes egzersizleri gibi
yaklaşım, bedenin aşılması gereken bir engel olarak algılandığı pek çok yaklaşıma zıttır.
Öncelikli olarak, yoganın yaşam için temel prensipleri olan ve diğer yoga uygulamalarının da
özelliklerinden oluşur. Bunlar genel olarak, enerjimizi diğer insanlarla olan ilişkilerimizde,
daha derin bakıldığında ise kendi kendimizle olan ilişkimizde nasıl kullanmamız gerektiğiyle
ilgilidir. Bilge kişiler, komşunuzdan bir şeyler çalmanın kargaşa çıkaracağını, eşinize yalan
söylemenin acıya sebep olacağını, şiddetin daha çok şiddet doğuracağını fark etmişler ve
bunların sonucunda huzurlu bir yaşam sürmenin mümkün olmadığını anlamışlar. İkinci
yapılmaması gerekenler” den ziyade, bizim asıl doğamızın şefkatli, cömert, dürüst ve huzurlu
olduğunu söylerler.
Batıda erken yaşlardan itibaren bize, başarının tek göstergesinin neler yaptığımız ve nelere
açısından değerlendiririz. Bu kısıtlı parametrenin dışında kalan şeyleri eleştirir ve göz ardı
ederiz. Yoga bize şunu öğretir: “biz kimiz” ve “biz nasılız” bir hayatın özgürce yaşandığının en
temel kanıtlarıdır. Eğer buna gerçekten inanmazsanız, yoga pratiğinizdeki başarıyı da dışsal
jimnastikten öteye geçemeyen bir alt kültürünün oluşmasına sebep oldu. Kim daha derin
arkaya eğilebiliyor, kim en sıra dışı yoga pozlarını yapabiliyorsa o kişi uzman olmuş oluyor
çünkü bedensel maharetleri ölçmek daha kolaydır ve kendimizi diğerleriyle, hangimiz daha
esneğiz, hangimiz daha ileri yoga pozlarını yapabiliyoruz diye karşılaştırabiliriz. Bu dışsal
özellikler, dengeli bir pratiğin ve yaşamın illa ki temelini oluşturmazlar. Yamalar ve niyamalar
bize bu tekniklerin ve pozların asıl hedefler olmadığını, sadece kendimizin kim olduğunu
simgelerle yorumlamaktır. Bu simgeler kültürel olarak genellikle göz ardı edilirler. Giderek
diğerlerine karşı daha kibar, daha sabırlı ve toleranslı olabiliyor muyuz? Diğer insanlarla nasıl
için fark etmeyi öğrenmemiz gereken daha subjektif özellikler ve niteliklerdir. Derindeki bu
değerlendirebilirsiniz. Aynı zamanda, kendinize bir prensip seçip, bunun üzerine bir ay, ya da
bir yıl süreyle yoğunlaşıp, bu prensibin hayatınızın her alanında nasıl işlediğini de
ilerledikçe, sık sık durun ve “ben bu uygulamayı yaparak kim olmaya doğru ilerliyorum?”
sorusunu kendinize sorun. “Arkadaş olmak isteyeceğim bir insana doğru mu ilerliyorum?”
YAMALAR NİYAMALAR
olmak
• Satya - Doğruluğa
bağlılık/adanmışlık
• Asteya – Çalmamak
• Aparigraha – Tutunmamak
• Shaucha – Saflık/Arılık
• Santosha – Tatminkarlık
• Swadhyaya – öz çalışma/araştırma
müteşekkir olmak
öldürmemek kadar kısıtlı bir düşünceden daha fazlasıdır. Her şeyden önce, kendimize karşı
şiddetsiz olmayı öğrenmeliyiz. Hemen her gün kendimize karşı yaptığımız kaba, işleri
zorlaştırıcı ve yıkıcı yorumları düşündüğümüzde, bu, bize kendimizi kabul etmekte ne kadar
zorlandığımız hakkında biraz fikir verebilir. Bu düşünceleri sesli olarak başka birine söylüyor
olsaydık, kişinin kendine karşı uyguladığı şiddetin ne kadar yıkıcı olduğunu görebilirdik. Aslına
bakılırsa, çok azımız başkalarına karşı, kendimize karşı olduğumuz kadar kabayızdır. Mesela
her sabah aynaya baktığımızda vücudumuzla ilgili yaptığımız eleştiriler veya en büyük
Bu şefkati bütün yaşayan canlılara yaymak, hisleri olan bütün varlıkların bir olduğunu fark
farksız olduğunu fark etmeye başladığımızda, dünyanın içinde bulunduğu duruma kayıtsız
kalmak mümkün değildir. Doğal olarak, bütün canlıları koruma isteği doğar içimizde. Bir
akarsuya çöp atmak veya ismimizi bir ağacın gövdesine kazımak istemeyiz çünkü böylesi her
bir davranış kendimize karşı da bir şiddet uygulamasıdır. Daha şiddetsiz ve zararsız bir tutum
benimsemek kızgınlık, kıskançlık ve nefret gibi güçlü duygulara sahip olmamak demek de
gerektirir. Kızgınlık, kıskançlık ve nefret gibi duygularımızı bir ruhsal başarısızlık olarak
daha kuvvetli bir arzuyu keşfederiz aslında - sevilme isteği. Eğer kendi içimizdeki
ulaşabilmemiz imkansızdır.
Ahimsayı anlamak için kendimize şunu sormak yardımcı olacaktır: Düşüncelerim, eylemlerim
temelini oluşturduğu fikri üzerine yoğunlaşır. Yalan söylemek, mübalağa yapmak ve hile
yapmak diğerlerine zarar verir. Bunu pratik etmek için yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri
her zaman doğruyu konuşmaktır. Eğer bu prensibi düzenli olarak uygularsak, pek çoğumuzun
gün içerisinde söyleyeceği şeylerde hatırı sayılır bir azalma olacaktır! Gün içerisinde
yaptığımız yorumların ve söylediğimiz şeylerin pek çoğu, doğru olduğunu bildiğimiz şeyleri
temel almak yerine, hayal gücümüzü, varsayımlarımızı, yalan yanlış çıkarımlarımızı ve
eksikliğidir.
Doğru olana bağlılık/adanmışlık, her zaman kolay değildir, fakat düzenli uygulamayla daha az
karmaşık hale gelir ve sonuç olarak kaçınmaktan ve kendi kendimize yalan söylemekten daha
Doğru ve düzgün bir iletişim, ufak problemlerin büyüyüp daha fazla sıkıntı yaratmadan
çözülmesini sağlar.
Bu uygulamanın belki de en zor kısmı kendi kendimize, kalbimize karşı dürüst olabilmektir. İç
zorlaştırır, fakat bazen bizim için doğru olanın ne olduğunu açıkça bilmemize rağmen, kendi
ilerlememiz için gerekli ve doğru olanı yapmak demek, bazen sağlıksız ilişkileri ve eylemleri
dış kültür tarafından tasdik edilmeyen kararlar almak demek de olabilir. Doğru olan genelde
çok da elverişli olan değildir. Doğru ve dürüst yaşadığımızı anlamanın bir yolu şudur: her ne
kadar verdiğimiz kararlar kolay olmasa da, günün sonunda kendimizi huzurlu hissediyor ve
•Asteya - Çalmamak
Asteya, her tür çalma ve kötüye kullanma eyleminin aslında hayatımızda herhangi bir
alandaki eksiklik hissinin dışa vurumu olarak algılanmasını temel alır. Ve bu eksiklik hissi,
genelde mutluluğumuzun bazı dışsal faktörlere ve sahip olduğumuz maddelere bağlı olduğu
inancından ortaya çıkar. Batının sanayileşmiş modern ülkelerinde, tatmin duygusu, olması
neredeyse imkansız koşullara ve durumlara bağlıdır ve pek çok insan bütün hayatını, daha
iyisini bekleyerek, umarak ve bizde olmayanlara sahip olan diğer insanların hayatlarının daha
iyi olduğuna inanarak geçirir. Tatmin ve mutluluğu sürekli dışarıda aradığımızda, aslında
elimizde olan bolluğun ve bereketin farkına varamaz hale geliyoruz. Aslında hayatta asıl
önemli olan şeyler sağlığımız, iç dünyamızın zenginliği, başka insanlara verip, onlardan
zaman, musluktan sıcak suyun akıyor olmasına müteşekkir olmak giderek zorlaşıyor. Ya da
sürekli olarak dışarıda daha sık yemek yemeyi arzularken nasıl soframızda her gün yiyecek
yemeğimiz olmasıyla mutlu olabiliriz ki?
Asteya, bize karşılıksız olarak verilen şeyler dışındakileri almamamızı söyler. Bu, telefonda bir
kişiye uzun uzun derdimizi anlatmadan önce, onun bizimle konuşmaya ayıracak vaktinin olup
başka daha uygun bir zamana bırakmak gibi de düşünülebilir. Başkalarının, onlar bizim için
özel olarak ayırmadıkları takdirde, zamanlarını almak da aslında bir çalma eylemidir. Asteya
uygulamasındaki çelişki şudur; başkalarıyla olan ilişkimize, ihtiyaç değil de bolluk, bereket
bakış açısıyla yaklaştığımızda, aslında diğerlerinin bize karşı ne kadar cömert olduğunu fark
Bu pek muhtemel gibi görünmeyebilir belki, o yüzden bir örnekle bunu açıklamak istiyorum.
Paul bir tıp öğrencisiydi ve herkese yardım eden ve limitli kaynaklarını herkesle paylaşan bir
tanıdığımdı. Bir akşam eve gitmek için saat epey geç olduğu için Paul’ e bizde kalmasını teklif
ettim. Sabah uyandığımda, Paul’un buzdolabımı temizlemiş olduğunu gördüm. (“Bu ara çok
yoğunsun demek ki”). Paul’un maddi imkanları kısıtlıydı ama her zaman arkadaşlarına çok
güzel ziyafetler verirdi. Sonradan öğrendim ki Paul, bir sağlıklı-yemek restoranında gece geç
da ona o günden arta kalan sebzeleri, ekmekleri ve yemekleri ücretsiz olarak veriyormuş.
Arkadaşlarıyla beraber 1 haftalığına kiraladıkları yazlık evde Paul, tüm gün süren bir
“temizlik” partisi düzenlemiş (“düşünsenize tatilden dönen ev sahibi için ne kadar büyük bir
şey temiz bir ev bulmak...”). Paul, çevresinden çok nadiren bir şeyler isterdi ama her zaman
arkadaşlarını şaşırtacak kazanımlar edinirdi. İnsanlar her zaman Paul’ e bir şeyler verirdi,
bazen araba veya çamaşır makinesi gibi büyük şeyler bile olabilirdi bu. Onun haline üzülüp
acıdıkları için değil, onun kendi içindeki zenginliği ve bereketi göstermesiyle, diğer insanların
Çalmamak; belirli bir düzeyde kendi kendine yetmeyi ve böylece başkalarından, ailemizden,
için iyi bir yol şudur: hayatınızda “yeterli olmayan, eksik olan” şeylerle uğraşırken kendinize
şunu sorun “aslında elimde olan şeylerle mutlu olmamı engelleyen şey nedir?” Hayatımızdaki
bolluk ve bereketi fark etmenin diğer bir yolu ise; gece uykuya dalmadan önce, hayatımızdaki
bize bahşedilmiş hediyelerden biri üzerinde düşünmek için biraz zaman ayırmaktır. Bu, sizi
seven bir eşinizin olması, sağlıklı olmanız, hayatınızı paylaştığınız sadık bir evcil hayvana sahip
olmanız veya bir bahçeye sahip olmak kadar bile basit bir şey olabilir.
korkulanıdır. Genel olarak cinsel ilişkiden uzak durmak olarak yorumlanan brahmacharya,
bunu cinsel bir baskılama ve arınma olarak algılayanların hayatında ve zihinlerinde büyük bir
sıkıntıya sebep olur. Bütün ruhani uygulamalar ve dinler cinsel enerjiyi en akıllıca nasıl
kendi ruhsal varlığımızla olan bağımızı canlandırmak için kullanılmasıdır. Aynı zamanda bu
enerjinin başkalarına zarar verecek şekilde kullanılmaması demektir. Başkalarını cinsel olarak
kötü niyetle kullanmanın, acı, kıskançlık ve kör edici bir nefret gibi kötü hislere sebep
olduğunu anlamak için, dahi olmamız gerekmiyor. Kadim Yogiler, insanın içindeki en iyiyi ve
cinsel birleşme esnasında net olarak deneyimlesek de aslında bu deneyim hayatın farklı
alanlarına yayılır, Erosun çok yönlü ve çok farklı kutlamaları gibi. Buna nasıl vardığımızın bir
tamamen arınmamızla.
başarısız olacak bir prensibi ortaya atacağına inanmak oldukça zordur. Sayısız gurunun,
inananlarına cinsellikten uzak durmalarını nasihat ederken, kendi cinsel güçlerini kötüye
doğru olup olmadığını sorgulamaya sebep olmuştur. Herhangi bir enerji bastırıldığında veya
yok sayıldığında, hayatı daha kötüye götürecek şekilde ters tepmesi, patlak vermesi büyük bir
olasılıktır. Bu, cinsel ilişkiden uzak durmanın güvensiz ve kötü bir uygulama olması da demek
enerjimizi kullanıp kullanmamamız değil, onu nasıl kullandığımızdır. Kendi hayatınızda cinsel
enerjiyi nasıl kullandığınıza bakın, bu enerji sizi ruhsal benliğinize yakınlaştırıyor mu yoksa
uzaklaştırıyor mu?
•Aparigraha – Tutunmamak
Nesnelere tutunmak ve özgür olmak iki çelişkili kavramdır. Sıradan bir zihin, çıkar sağlamak
için gerçekleri manipule eder ve kendini güvene almak için her şeyin somut imgelerini
yaratmaya çalışır. Kendimiz için imgeler yaratır ve kesinlik hissimizi besleyecek konseptler ve
örnekler oluştururuz. Ve sonra da bu kendi yarattığımız gösterişli binayı korumak için her tür
durumu eğip bükerek ona uydurmaya çalışırız. Hayat, hiçbir şeyin değişmediği homojen bir
yapı olsaydı, bu durum bize bir sıkıntı yaratmazdı. Fakat hayat pek tabii ki değişmektedir ve
karşı direnmek, inatla bir şeylere tutunmak, bize büyük sıkıntılar yaratır, büyüyüp
gelişmemize ve hayatı daha dolu dolu, keyifli bir şekilde yaşamamıza engel olur. Yoganın ve
Budist öğretilerin bize söylediği şey şudur; güvende/sağlamda olmak, sıradan bir zihnin
ürettiği bir şeydir ve başlangıçtan beri tutunabileceğimiz kalıcı hiçbir şey yoktur. Eğer
değişmeyen tek şeyin “geçicilik” olduğunu bilerek yaşarsak, hayat büyük oranda daha kolay
ve daha az acı verici olacaktır. Hemen hemen hepimizin hayatımızın bir döneminde yaşadığı
gençliğiniz – aslında bu çok değer verdiğimiz şeylere zarar vermekten öteye gidemeyiz. Asıl
güven hissi, duvarlarımızı yıkıp, barikatlarımızı kaldırmakta yatar. Böylece büyür ve gelişir ve
bakmayı da gerektirir. Yönetici ego kendinin çok güçlü olduğuna inanır ama yine de yanında
ona eşlik edecek “askerlere” ihtiyaç duyar. Bu askerler; güzel kıyafetler, araba, ev, iş gibi bu
yanılsamayı devam ettirecek değişik dışsal maddelerdir. Bu yönetici ego, bizim ayrı
olma/farklı olma hissimizin bir sonucundan başka bir şey değildir ve egomuzu “giyinik”
tutmak için giderek daha karmaşık stratejilere ihtiyaç duyarız. Bu tutunmama uygulamasında
şeyler alma ihtiyacı da yok olur çünkü ihtiyacımız olan her şeyin aslında kendimizde olduğunu
fark ederiz.
Niyamalar – Anlamlı bir yaşam sürmek için prensipler
•Shaucha – Saflık/Arılık
Shaucha; saf ve temiz yaşamak, bedeni, zihni ve çevremizi temiz tutmak ve böylece kendimizi
daha net görebilmemiz demektir. İngilizce “pure” (saf, temiz) kelimesi, Latince temiz ve
katıksız anlamına gelen “purus” kelimesinden gelmektedir. İlaçlanmamış, içinde yapay katkı
Bilincimizi geliştirecek kitaplar okursak, bize ilham verecek filmler izlersek, iyi ve nazik
insanlarla zaman geçirirsek, zihnimizi iyi gıdalarla beslemiş oluruz ve böylece de kendi iç
huzurumuz artar. Sade, temiz ve gereksiz eşyalardan arınmış bir ev, bir zamanlar yapılmış bir
projenin malzemeleri ya da geçen seneden kalmış ıvır zıvırların dikkatinizi dağıtmayacağı bir
Kendini her şeyden mahrum bırakmanın çok ötesinde, saucha uygulaması hayatı daha canlı
ve dolu dolu yaşamanızı sağlar. Temiz bir tabakta yediğiniz elma daha lezzetlidir, temiz suyun
tadı daha güzeldir, şiirler, hikayeler açık, berrak bir zihinle okunduğunda daha anlamlıdır,
ahşap bir masa ancak cilalandığında derin damarlarını ortaya çıkarır. Bu uygulama, hem
hayatımıza güzellikler katar, hem de güzelliğin her türlüsünün değerini bilmemizi sağlar.
•Santosha – Tatminkarlık
mutlu olmakla karıştırılmamalıdır. Eğer büyük beklentiler içine girmeden, her şeyi olduğu gibi
görebilirsek, bazen çok zor, içinden çıkılmaz bir durumdayken bile tatminkar olabilecek bir
şeyler bulabiliriz. Tatminkarlık, elindekilerle yetinmenin getirdiği bir gevşeklik, bırakmışlık hali
de değildir çünkü böylesi bir durumda gelişmemiz, büyümemiz durur. Bunların hepsinin
olma ve içinde bulunduğumuz durumlarla barışık olma halidir. Ama bu, örneğin, sağlıksız
ilişkileri veya çalışma şartlarını kabullenip onları tolere etmek demek değildir. Daha çok şu
Tatminkarlık, sadece şu anı kabullenmek demek değil, aynı zamanda umutlu olmaya
hayatımızda yer açmak demektir. Bu çelişkili gibi gelebilir kulağa ama aslında değildir. Siz
eğer her koşulda ılımlılığınızı koruyabilirseniz, hayatı daha dolu dolu yaşama ihtimaline dair
olan inancınız güçlenecektir. Bu ihtimal, sizi sürekli beklenti içinde tutacak veya bu ihtimaller
gerçekleşinceye kadar tatmitsizsizlik yaratacak bir şey değildir. Aksine, kötü durumlarda bile
koşullara bağlı olmadığının göstergesidir. Ve işlerin iyiye gideceğine dair çok az işaret varken
Kelime anlamı “ateş” veya “sıcaklık” olan tapas, enerjimizi disiplinli olarak kullanmak olarak
yorumlanır. Disiplin kelimesinin kendini baskılama gibi negatif bir çağrışımı olduğundan ben
bunu “ateşli istek” olarak yorumlamayı tercih ediyorum. İstekli ve arzulu bir tutum
Hepimizin bildiği gibi, ev temizlemek gibi sıkıcı bir iş bile şevkle ve gayretle yapıldığında daha
iyiye dönüşebilir. Birden tuvalet temizlemek eğlenceli hale gelir, ağır yükleri taşımak
kolaylaşır, toz almak sürükleyici bir iş oluverir. Tapas, enerjimizi yönlendirmemiz demektir.
Karanlığın içine süzülen bir ışık huzmesi gibi tapas, bizim yolumuzdan şaşmamamızı sağlar.
Böylece gereksiz şeylere zaman harcamamış oluruz. Bu enerji ne kadar güçlüyse, değişim ve
Her birimizde tapasın disiplinli enerjisi aynı miktarda bulunmaz. Bazı insanların, tapasın
ateşini alevlendirmek için daha çok çabalaması gerekir. Bunu yaparken de iyi bir mizah
duygusuna ihtiyacımız vardır. Bu sayede, bizim için neyin iyi olduğunu bilen “iç benliğimiz”
eylemlerimize yön verir. Bir sinir bozukluğu anında veya tembelleştiğimiz zamanlarda bile
kendimize gülebiliyor olmak da buna yardımcı olur. Hemen hepimizin yataktan çıkmaya bile
ikinci dilim keke uzanan elimizi durduramadığımız günlerimiz olmuştur. Eğer kendi içinizde
çok az bir istek varsa, yanınıza daha istekli bir yol arkadaşı edinmek çok yararlı olacaktır. Size
ilham verecek bir eğitmenin dersine katılmak ya da yoga pratiği sizden daha güçlü olan bir
atılan her adım bir öncekinden daha kolay olacaktır. “Ateş” benzetmesi bu prensip için
oldukça uygundur. Ateş bir kere söndüğünde, onu tekrar canlandırmak için çok çaba sarf
etmek gerekir. Ateşi bir kere tutuşturduğunuzda ise onu düzenli olarak beslemeniz gerekir ki
tekrar sönmesin. Ama bir kere yanmaya başladı mı onu canlı tutmak daha kolaydır.
Peki neden tapasa ya da disipline ihtiyacımız var, bunun amacı ne? Pema Chödrön (Tibet
Budizmiyle ilgili pek çok kitabın yazarı ve Gampo Abbey Manastırının baş rahibi) der ki;
“disipline ettiğimiz şey kötülüğümüz ya da yanlışlığımız değildir. Asıl disipline ettiğimiz şey;
gerçeklikten olası bir kaçışımızdır.” Eğer bu disiplinli farkındalıkla yaşamıyorsak, çeşitli kaçış
taktikleri yaratırız ve kendimizi sonu olmayan bir acı sarmalına dolarız. Bu kaçış taktikleri
duyularımızı geçici olarak tatmin edebilir fakat daha derin bir mutsuzluğa sebep olurlar. Bir
Disiplin; kendi iyiliğinizi besleyecek ve ilerlemenize imkan sağlayacak kararlar verecek kadar
kendinize saygı duyuyor olmanız demektir. İyileştirici bir cezalandırmanın çok ötesinde tapas,
enerjimizi daha anlamlı, daha heyecanlı ve keyifli bir hayat sürecek şekilde kullanmamızı
sağlar.
•Swadhyaya – öz çalışma/araştırma
Öz araştırmayı, iç gözlemi sağlayan her tür eylem swadhyaya olarak yorumlanabilir. Ruh için,
onu aydınlatacak her tür aktivite çekicidir. Her insanın yatkın olduğu alanlar farklı olduğu için,
bazıları kendilerini yazı yazarak, bazıları ise resim yaparak ya da spor yaparak keşfederler.
Diğer biri kendini bir enstrüman çalmayı öğrenerek bulurken, bir başkası bakımevinde
çalışarak ulaşır öz benliğine. Bazıları ise kendi içlerinde gizli kalmış şeyleri meditasyon
yaparak açığa çıkarmayı öğrenir. Bu öze yönelik çalışmanın (öz araştırma) ne şekilde
yapıldığının önemi yoktur. Niyetiniz, kendinizi bu yolla daha iyi tanımak olduğu sürece
yaptığınız her aktivite, kendiniz hakkında bir şeyler öğrenmenizi sağlayacaktır. Bunun yanı
sıra kendinizi bu sürece adamanız da önemlidir, özellikle işler zorlaştığında bile uygulamanıza
devam etmelisiniz çünkü özellikle bu gibi zor zamanlardan geçerken kendimizle ilgili çok şey
yatkınlıklarımızı acımasızca açığa çıkarır. Ve bu durum bizi her zaman mutlu etmez. Bu gibi
zamanlarda yapılacak en kötü şey hem zayıf bir noktamızı bulduğumuz hem de büyük bir
Başka birine bakıp “kendi öz benliğinin hiç farkında değil” dediğinizde ve onun kendisi için
yıkıcı olan şeyleri tekrar tekrar yapmasını izlediğinizde, kendinizin de bunu kendinize yapıyor
ama farkında olmuyor olabileceğinizi göz önünde bulundurun. Yetenekli bir danışman, ki bu
bilgili bir teyze, bir terapist ya da bir guru olabilir, size kendinizi olduğunuz gibi görmeniz için
Hayat, kendiliğinden anlamlı değildir. Biz, yaptığımız eylemler aracılığıyla ifade ettiğimiz ilgi
ve alakayla hayata anlam katarız. Özenerek bir masa kurmamız, bir uygulamadan önce
kılar. Ruhani olan (tanrısal olan), her şeyi kaplar. Onun, sıra dışı bir şekilde her bir şeyde aynı
anda bulunduğunu fark etmeyecek kadar meşgul, dağınık veya dikkatsiz oluruz bazen
sadece. Ishvarapranidhanayı uygulamak için ilk yapabileceğimiz şey, her gün birkaç dakika
bile olsa biraz zaman ayırıp, kendimizden daha yüce olan bilince kendimizi açmamızdır. Bunu
zihninizi arındırmak için birkaç dakika ayırarak, ya da okuma, dua etme ve meditasyon gibi
uygulamalarla yapabilirsiniz. Bu uygulama, hayatlarımıza yön veren, her yerde aynı anda
bulunan, bizden daha yüce bir gücün varlığına inanmayı gerektirir. Hepimizin hayatında
yaşarken bize çok acı veren, bizi yıkan ama sonradan dönüp geriye baktığımızda kişisel
yazgımız için çok büyük anlamlar taşıyan olaylar vardır. O zaman meydana gelen değişimin,
kendi büyümemizde ve gelişmemizde ne kadar önemli olduğunu fark ederiz ve bundan mutlu
oluruz. Kaçırmamamız gereken nokta şudur; kendi hayatlarımızın tek yöneticisinin biz
olduğunu düşündüğümüzde, asıl büyük resmi görmek zorlaşır. Kendinizi tek yönetici olarak
büyük bir yer kapladığını göremezsiniz. Kendi evreninizin efendisiyseniz, kendi yaptığınız
planlardan başka bir şeye güvenemezsiniz. Aslında daha büyük bir hikayenin parçası
değişime direnen bir kısır döngüye gireriz. Ishvarapranidhana, işlerin tam olarak nereye
gittiğini görmediğimiz zamanlarda bile sessizce yola devam etmemizi söyler. Başta bu
korkutucu olabilir, tıpkı bir trapez çubuğundan diğerine atladığınızda arada havada asılı
kaldığınız an gibi. Ama zamanla, hayatın bize neler getireceğini tam olarak bilmemek ve her
şeyi manyakçasına kontrol etmeye çalışmamak her günü yeni bir maceraya dönüştürür.
Sonuç olarak ishvarapranidhana, yazgımızı yerine getirmek için kendimizi bu büyük bilince
Sessizleşmek ve arınmak için kendimize zaman ayırarak, sıradan zihnimizin gereksiz yere
istiflediği düşüncelerle, yüce bilincin yansımaları olan sezgiler arasındaki farkı görmeye
Gizemi somutlaştırdıkça, anlamı bulmaya başlarız, daha önce boşluk, hissizlik olan yerlerde.
Bir bardak su içtiğimizde tadını fark ederiz; hafif bir yel tenimizi okşadığında onu hissederiz;
ve bir yabancı bizimle konuştuğunda onu dinleriz. Her şey ama her şey bu büyük bilincin bir
işareti olabilir. Ve nihayetinde hayatımızın amacına yeni bir gözle bakmaya başlarız. Ve
kendimize sormaya başlarız, hayatımı nasıl başkalarına daha yardımcı olacak hale
getirebilirim? Hayatta hiç bir zaman hiç bir şeyin garantisi yoktur ama bu ruhani olana karşı
durmak ve öyle yaşamak da sonu geldiğinde pişman olacağımız bir yaşam sürmek demektir.
Donna Farhi
BÖLÜM 7
MANTRALAR
Mantra
Zihni yavaşlatır, sinir sistemini yatıştırır ve bir his, düşünce veya niyet üzerinde yeni nöron
***
Bir odak ve derin çalışma olarak 40 gün boyunca 108 defa tekrarlanabilir.
İhtiyaç duyulan zamanlarda meditasyona girmeyi, yaşamda zor durumların ötesine geçmeyi,
***
Mantra tekrarının sinir sistemi ve nöron aktivitesi üzerindeki olumlu etkileri bilimseldir,
ancak Sanskrit gibi kadim dillerdeki seslerin dokular, organlar ve doğrudan duygular
Katha Upanishad
Om sahanaa bhavatu
Sahanau bhunaktu
Ma vidvishaa vahai
~~~~~~~~~~~~~~
Burada Yüce olan “Brahman”, Hint felsefesi geleneğinde pek çok farklı kaynakta geçer.
Evrenin kaynak bulduğu, hem içkin hem de aşkın olan, tek yüce ve evrensel ruhtur.
Upanishad’larda tarif edilişiyle Brahman, insan benliği ve kimliği de dahil olmak üzere tüm
maddenin ve madde aleminin nihai özü olan, varoluşu görülemeyen, duyulamayan ve ancak
insanın iç bilgeliği geliştikçe farkındalığına varabildiği hakikattir. Advaita’ya göre aydınlanmış insan,
Brahman’ın kendi öz varlığı olduğunu fark etmiş olan insandır.