Professional Documents
Culture Documents
Osmanlıdan Günümüze Kadar Hayvan Hakları
Osmanlıdan Günümüze Kadar Hayvan Hakları
1. Giriş
Hayvanlar, günümüzden yaklaşık 18-20 bin yıl önce evcilleştirilerek insanların
çeşitli ihtiyaçlarını karşılamıştır. Orta Çağ boyunca Batının, hayvanların refahı ve
özgürlüğüne önem vermediği görülmektedir. Aydınlanma Çağı ile birlikte
bilimin gelişmesi bilim adamlarının hayvanları deneylerinde etik olmayan
yollarla kullanmasına yol açmıştır. Ancak 19. Yüzyılda hayvan hakları Avrupa’nın
gündeminde ciddi bir şekilde yer almaya başlamış bu konu üzerinde ilk yasal
düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu hareketlenmeler günümüz Batısında
hala devam etmektedir.
"Aşağı yukarı 12 yıl önce 1542'lerde İstanbul şehrine bir paşa sadaret
kaymakamı olarak tayin edilir. Adı Koca Mehmet imiş. Bu paşa halka karşı tuhaf
davranışlarda bulunurmuş ve onları sık sık işledikleri suçlar için cezalandırırmış.
Günün birinde paşa bir aşçı dükkânının önünde odun yüklü güzel bir at görür.
Atın sahibi ortalarda yok; içerde dükkânda karnını doyurmakta. Paşa köylüyü
buldurup odunları atın sırtından indirtir ve adamın sırtına yükletir. Ata bir
akçelik kuru ot aldırtır. At bu otu yiyinceye kadar adam sırtında ağır odun yükü
ile ayakta bekler. Paşa adama, "önce odununu sat, karnını ondan sonra doyur
anladın mı?”2
Kanunname-i Osmanî’de at, katır gibi üzerinde yük taşınan hayvanların nalsız
yürümemesi ve bunu dikkate almayanların bir bedel ödemesi üzerine maddeler
bulunmaktadır.
“Ve oduncular katır odununu uzunu dört karış ola. Eşek yükünün üç karış ola.
Deve odununun altı karış ola. Ve dağda vafir yükletip şehre yakın eskitmeye ve
yük adetçe ola. Ve davara miktarından artık yük vurmaya. Ve nalsız yürütmeye
ve semerleri bütün ola. İnad edenlerin hakkından gelüne”
“Oduncular, odunun katır yükünün odunu ..... karış, deve yükünün altı karış,
eşek yükünün iki buçuk karış uzunluğu ola. Şehre yakın mikdarını bulmayup
yükleri adetçe ola. Davara dahi ziyade yük vurmayup nalları ve semerleri
müretteb ola. İnad edenlerin hakkından geline”
“At, katır, hımar nalsız yürümeye. Ve ziyade yük yükletilmeye. Ve arik ve zebun
davarı kullandırmaya. Dinlemeyenleri marifet-i hükmü’ş-şer’le ta’zir etdire”3
“Hamalların beygirlere binmemesine dair” başlıklı 1766 yılına ait bir ferman;
1 Eylül 1856 tarihli Sultan Abdülmecid dönemine ait bir belgede cuma günleri
yük hayvanlarının taşımacılıkta kullanılmaması adına bir kural geçmekte.
Belgede şöyle denilmekte:
Beyana gerek olmadığı üzere, beygir hamallarının Cuma günleri tatil eylemeleri
ve beygir sahiplerinin beygirlerin boş olduğu halde üzerlerine binmemek üzere
semerleri üzerine demir çubuklar mıhlattırmaları eski adettendir. Fakat bir
müddetten beri bu usule riayet edilmeyerek Cuma günleri tatil edilmemekte ve
sahipleri beygirleri yüklü olmadığı halde üzerlerine binerek bir takım çoluk
çocuğu çiğnettirmektedirler. Bu hal layıksız bir şeydir ve asla caiz değildir.
Bundan böyle bunların Cuma günleri tatil ederek semerleri üzerlerine dahi çivi
mıhlattırmaları kati olarak sağlanmalıdır. Ayrıca, bu hususta beygir hamalları ile
bu tür iş yapan diğer ekmek, sebze taşıyan esnafların kethüdalarına gerekli
tebligatın yapılması ve esnafın devamlı kontrol altında bulundurulmasının
Şehremaneti yetkililerine dahi ifade kılınmasının tarafınıza bildirilmesi Meclis-i
Vâlâ’dan ifade olunmuş olmakla o yolda gereğinin yapılması hususunda tezkire
yazıldı.”6
İstanbul’da kurulan ilk modern belediye şubesi olan “Altıncı Daire-i Belediye”
tarafından uygulanmak üzere 1859 yılında hazırlanan “Sokaklara Dair Nizam-
name”de mezbahalardan başka yerlerde hayvan kesimi yapılması; zayıf, hasta
ve yaşlı hayvanlar ile bir aylıktan küçük kuzu ve dana kesimi yasaklanmıştır.7
“hasta koyun ve sığır ve dana ve iki aylıktan küçük kuzu ve dört aylıktan küçük
dana zebhetmek ve ağustosun on beşinden evvel ve şubat gayesinden sonra av
kuşları sayd ve furuht etmek ve tavuk ve hindi ve kaz misillü kuşların göğüslerini
şişirip de satmak”
“yaya kaldırımlarında hayvan yürütmek ve sokaklarda hayvan koşturmak ve
yüklü ve yüksüz hayvanlar yularlarıyla yekdiğerine rabtolunmayıp da sokaklarda
başıboş sürülmek ve yük hayvanlarına binmek ve hayvanları darbetmek ve
hayvanlara tahmil olunan kereste ve demirlerin uçları yerlerde sürüklenerek
götürülmek ve fener olmayan sokaklarda geceleri yük taşımak ve lagar ve yaralı
ve sakat hayvanlara yük yükletmek altmış kıyyeden ziyade yük tahmil etmek”
2004 yılında kabul edilen 5237 sayılı yeni Türk Ceza Yasasının 151’inci
maddesinin ikinci fıkrasında “Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı
öldüren, işe yaramayacak hâle getiren veya değerinin azalmasına neden olan
kişi hakkında” mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya
adlî para cezası öngörülmüştür. Aynı “Müstehcenlik” ile ilgili olan 226’ncı
maddesinin 4’üncü fıkrasında da hayvanlarla cinsel ilişkiye ait yazı, ses veya
görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan,
nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişinin,
bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılacağı hükmü bulunmaktadır.8
Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda değişiklik yapılmasına dair
kanun 9 Temmuz 2021 tarihinde kabul edildi. Kabul edilen Kanun sayesinde
hayvanlar "mal" statüsünden çıkarılıp "can" statüsüne geçmiş oldu. Eski kanuna
göre kabahat niteliğinde olan hayvanlara işkence yapmak, acımasız ve zalimce
muamelede bulunmak, hayvanlara cinsel saldırıda bulunmak ve tecavüz etmek
fiilleri suç kapsamına alındı. Bu şekilde Türkiye hayvan hakları adına çok büyük
bir adım atmış oldu.12
"Öldükleri zaman haftada belirli sayıda köpek ve kediyi beslemek için yüklü
miktarda para bırakanlar var. Bu iş için fırıncılar veya kasaplara para verirler ve
onlar bu görevini sadık bir şekilde yerine getirirler. Her gün etleri yüklemiş
adamların gidip vakfın köpekleri ve kedilerini çağırmaları, hayvanların etraflarında
toplanmaları ve yiyeceklerin dağıtılmasını görmek hoştur. Türklerin hayvanlara karşı
gösterdikleri hayırseverliklerin yüz örnek daha verebilirim.
Öyle davranışlar gördüm ki bizde olsaydı çok saçma sayılacaktı. İyi giyinmiş birkaç
adamın yeni yavrulamış bir dişi köpeği görünce sokakta durdukları, sonra dikkatsiz
kişiler onu ezmesinler diye taşlar toplayarak etrafına küçük bir duvar ördüklerini
gördüm.”14
‘’Bu ülkeye II. Mehmet’in ordularının ardından gelen köpekler İttihat ve Hükümet
işlerinin varlığını unutmuşlardı. 4-5 asırlık sadakatten sonra ve kimseyi ısırmış
olmamalarına rağmen katliamların en iğrencine maruz kaldılar. Hiçbir Türk hilale
uğursuzluk getireceği söylenen bu onur kırıcı görevi üstelenmek istemedi. O yüzden
serseriler, dilenciler, evsiz barksızlar ve düşkünler hayvanları yakalamak için
görevlendirildi. Bende bu köyün insanları gibiyim. Tüm bunların Osmanlı
İmparatorluğuna uğursuzluk getireceğinden korkuyorum.’’16
Yurdumuzda hayvan severleri bir araya getiren ilk resmi dernek olan İstanbul
Himâye-i Hayvânât Cemiyetinin iki temel amacı bulunmaktadır. İlk olarak,
hayvanlara yapılan zulüm ve haksızlıkları engellemek ve hayvanların içinde
bulundukları kötü yaşam koşullarından olanaklar dâhilinde kurtarılmalarına
hizmet etmek; ikinci olarak ise halk arasında, özellikle de çocuklarda,
hayvanlara karşı adalet, iyilik ve hayırseverlik duygularını yaymak ve onları
hayvanlara karşı iyi davranmaya alıştırmak gelmektedir.
Cumhuriyet Dönemi
Uzun ve zorlu geçen savaş yıllarının ardından yeni bir yapılanma dönemine
başlayan Türkiye’de, 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan İzmir
İktisat Kongresi’nde, hayvanları koruma derneğinin fiilen tekrar kurulması ele
alınmış; hükümetin hayvanları koruma derneklerine yardım etmesine oy birliği
ile karar verilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla yeniden yapılandırılan “İstanbul
Himâye-i Hayvânât Cemiyeti”; daha sonraki adıyla “Türkiye Hayvanları Koruma
Deneği”, merkezi İstanbul olmak ve sonradan şubeler açmak üzere 1923 yılında
kurulmuş.
3. Bulgular
İlk modern belediye olan “Altıncı Daire-i Belediye” 1859 yılında hazırladığı
Nizamname ile kurbanlık hayvanların kesimi hakkında düzenlemeler yaptı.1877
yılında ise bu düzenlemeler “Vilayat Belediye Kanunu” ile genişletildi.
4. Sonuç ve Tartışma
5. Öneriler
Kaynakça
3. Ergin, ON. (1995). “Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, Cilt 1”, Büyükşehir Belediyesi Kültür
İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul.
4. Sarıcık,M. (1999). “III.Murad Devrinden Hayvan Haklarıyla İlgili Bir Ferman”, İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı: 9, Süleyman Demirel Ünv, s.68-78.
5. Ergin, ON. (1995). “Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, Cilt 1”, Büyükşehir Belediyesi Kültür
İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul.
14. Jean, T. (1655-56). “The Travels of Monsieur de Thevenot into the Levant”
17. Baron Wratislaw’ın Anıları, 16. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğundan Çizgiler, (1996),
(Çev. M. Süreyya Dilmen), Milliyet.
18. OLİVİER, (1977), Türkiye Seyahatnamesi (1790 Yıllarında Türkiye ve İstanbul), (Çev.
Oğuz Gökmen), Ayyıldız Matbaası, Ankara.