You are on page 1of 68

T.C.

YÜZÜNCÜ YIL ÜNĐVERSĐTESĐ


SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ
FELSEFE VE DĐN BĐLĐMLERĐ ANABĐLĐM DALI
DĐN SOSYOLOJĐSĐ BĐLĐM DALI

ĐSMET ÖZEL’DE TEKNĐK, MEDENĐYET VE YABANCILAŞMA


KAVRAMLARI

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

Sevim ŞAHĐN

VAN–2010
T.C.
YÜZÜNCÜ YIL ÜNĐVERSĐTESĐ
SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ
FELSEFE VE DĐN BĐLĐMLERĐ ANABĐLĐM DALI
DĐN SOSYOLOJĐSĐ BĐLĐM DALI

ĐSMET ÖZEL’DE TEKNĐK, MEDENĐYET VE YABANCILAŞMA


KAVRAMLARI

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

Hazırlayan
Sevim ŞAHĐN

Danışman
Yrd. Doç. Dr. Hasan ÇĐÇEK

VAN–2010
SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ’NE,

Bu çalışma, jürimiz tarafından ................................................ .......................


ANABĐLĐM DALI, ...................................................... ....................... BĐLĐM DALI’nda
YÜKSEK LĐSANS / DOKTORA / SANATTA YETERLĐK TEZĐ olarak kabul edilmiştir.

Đmza

Başkan : ................................................................................................

Üye (Danışman) : .................................................................................

Üye : .....................................................................................................

Üye : .....................................................................................................

Üye : .....................................................................................................

ONAY: Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

.... / .... / 2000 ..........................................................

Enstitü Müdürü
ĐÇĐNDEKĐLER

ĐÇĐNDEKĐLER ............................................................................................................I
ÖNSÖZ........................................................................................................................ III
KISALTMALAR ........................................................................................................ V
GĐRĐŞ ........................................................................................................................... 1
1. ĐSMET ÖZEL’ĐN HAYATI VE ESERLERĐ ....................................................... 5
1.1. Hayatı, Düşünsel Dönemleri......................................................................... 5
1.2. Eserleri......................................................................................................... 10
1.2.1. Şiir......................................................................................................... 10
1.2.2. Deneme, Söyleşi, Mektup..................................................................... 10
1.2.3. Çevirdiği Eserler ................................................................................... 12
1.3. Şair Đsmet Özel ........................................................................................... 12
1.4. Yazar Đsmet Özel ........................................................................................ 14
2. MODERNLEŞMENĐN KRĐTĐK KAVRAMLARI............................................. 16
2.1. Teknik ........................................................................................................ 16
2.2. Medeniyet .................................................................................................. 18
2.3. Yabancılaşma............................................................................................. 21
3. ĐSMET ÖZEL’ĐN ÜÇ MESELESĐ: TEKNĐK, MEDENĐYET,
YABANCILAŞMA..................................................................................................... 27
3.1. Bir Makine veya Mekanizmanın Ötesinde “Teknik” .................................. 27
3.1.1. Tekniğin Öteki Üzerindeki Hegemonyası .......................................... 27
3.1.2. Teknolojinin “Akıl”a Hakimiyeti ........................................................ 29
3.1.3. Tabiatı ve Eşyayı Đstismar Unsuru Olarak “Teknik” ........................... 30
3.1.4. Batılılaşma Algımız “Taklit” ............................................................... 32
3.2. Bir Zaaf Unsuru Olarak “Medeniyet”......................................................... 35
3.2.1. Özel’e Göre Medeniyetin Tanımı ve Kökenleri ................................. 35
3.2.2. Đbn-i Haldun’un Medeniyet Anlayışının Đrdelenmesi ......................... 36
3.2.3. “Zerafet” Đçtenliğin Đnceliğe Dönüşümü............................................. 38
3.2.4. Đslâm’ın Medeniyete Karşı Duruşu ..................................................... 39
3.3. Bir Tanrıtanımazlık Olarak “Yabancılaşma”............................................. 42

I
3.3.1. Hümanizmin “Mükemmel Đnsanı” ve “Tanrıtanımazlık” .................. 42
3.3.2. Yabancılaşmanın Ürettiği “Yalnız Đnsan” ......................................... 44
4. “ÜÇ MESELE”NĐN ÇÖZÜMLEMESĐ ............................................................... 46
4.1. Teknik: “Alet ve Edevatın Kültürel Temsilleri”.......................................... 46
4.2. Medeniyet: “Tasavvur ve Tahayyül”........................................................... 48
4.3. Yabancılaşma: “Kendini Bilmek” .............................................................. 51
SONUÇ ....................................................................................................................... 53
KAYNAKÇA .............................................................................................................. 55
ÖZET........................................................................................................................... 59
ABSTRACT ................................................................................................................ 59

II
ÖNSÖZ

Günümüzde teknik, toplumsal hayatın olmazsa olmazı; teknoloji, toplumsal


yaşamın standartlarının iyileştirilmesi için bir zorunluluk durumundadır. Çünkü
teknik yalnızca alet-edevat değil, aynı zamanda içinde geliştiği toplumların kültürel
simgeleri olarak kabul edilir. Teknoloji yerli kültürleri evrensel kültürle
kaynaştırmayı beraberinde getirir. Bu nedenle küreselleşen yeni dünya düzeninde
“Öz”ümüze ne şekilde sahip çıkabileceğimiz ve onu başka medeniyetlerin
tahakkümünden nasıl koruyabileceğimiz, üzerinde düşünülmesi gereken bir
problemdir.

Batı’nın bilimsel, teknik üstünlüğü ve bunun Müslüman toplumlara


yansıması, bu oluşum karşısında yılgınlık göstermeden “Akıl” ve “Varlık” arasındaki
bağları koruyarak nasıl bir duruş sergileyeceğimiz önemli bir tartışma konusudur.

Đnsanın kâinattaki yerinin geleneksel anlayıştan farklı olarak yeniden tespiti


sonunda gelişen bir mantalite ve ahlâkî değerler bütünü olan Batı medeniyeti
karşısında, referansı “Aşkın Varlık” inancı olan, kötülükle mücadele etmek ve iyilik
yapmak konusunda kararlı olup, erdemli bir duruş sergilemek zorunda olan
Müslüman’ın, teknolojik üstünlük ve başka medeniyetler söz konusu olduğunda
geliştireceği tutum önemlidir. Başka kültürlerden alınan yenilikleri kendi
değerlerinin potasında eritemeyen Müslümanlar kendi tarihlerine ve toplumlarına ya
yabancılaşma eğilimi gösterirler ya da tamamen bu yenilikleri inkâr eden, tarihi ve
geçmişi tartışmasız kabul eden, değişime kapalı bir toplum olma yönelimi sergilerler.

Bu çalışmada Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma kavramlarını kendine


özgü yaklaşımı ile irdeleyip yorumlayan Đsmet Özel’in düşünceleri temel alınmıştır.
Batı’nın bilim ve teknolojisinin reddedilmesinin Đslam inancı ve pratikleri ile
özdeşleştirilmesinin yanlış bir yaklaşım olduğu, aslında bu çağda yaşayan
Müslümanların çözümü kendi dinamikleri ışığında yeniden yapılandırmaları ve
çağdaş sorunlar ile baş edebilmek için temel referanslara dönüşün olanaklarını
araştırmalarının gerekliliği Özel’in görüşleri ışığında irdelenmektedir. Bu bağlamda
Đslâm, modernizmin doğurduğu yabancılaşmadan ve onun yıkıcı bazı etkilerinden,

III
insanları koruyabilecek alternatif bir toplumsal söylem oluşturabilecek güç ve
dinamiğe sahip olacaktır.

Đsmet Özel’in yaklaşımları çerçevesinde Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma


kavramlarının kritiğinin yapılmaya çalışıldığı ve inanan insanın teknik, medeniyet ve
yabancılaşma olguları karşısında geliştirmesi gereken tutumları irdeleme, yansıtma
gayreti taşımakta olan bu çalışmada yardımını ve desteğini esirgemeyen danışman
hocam Yrd. Doç. Dr. Hasan ÇĐÇEK’e teşekkür ediyorum. Tüm sınırlılıklarıma
rağmen bu çalışmayı yapabileceğime beni inandıran, ilgi ve desteğini esirgemeyen
sayın Yrd. Doç. Dr. Necdet SUBAŞI’ya ve çalışmamın her aşamasında sabrını ve
desteğini gördüğüm eşime minnettarım.

Sevim ŞAHĐN
VAN - 2010

IV
KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.k. : Adı geçen konuşma

a.k. : Aynı kaynak

a.g.m. : Adı geçen makale

a.g.p. :Adı geçen program

bkz. : Bakınız

c. : Cilt

çev. : Çeviren

der. : Derleyen

ed. : Editör

diğ. : Diğerleri

haz. : Hazırlayanlar

S. : Sayfa

s. : Sayı

s.s. : Sayfa sayıları

terc. : Tercüme

üniv. : Üniversite

v.b. : Ve benzeri

v.d. : Ve diğerleri
yay. : Yayınları

V
GĐRĐŞ

Bilim ve teknolojinin entelektüel ve sosyal bir güç olarak yükselişinin


gerçekleştiği yüzyılımızda, insanın bilinçli ve rasyonel çabaları sonucu oluşan yapay
değişim kendini medeniyet olgusu şeklinde hissettirmektedir.

Dünyayı derinden etkileyen Sanayi Devrimi kimi Batılı devletlere refah ve


güç sağlarken onlarla, coğrafi ve kültürel açıdan Batılı olmayan devletler arasında
maddi ve teknolojik açıdan bir uçurum doğurmuştur. Söz konusu olan devletler bu
uçurumu kapatmak için Batı’nın tekniğini ve beraberinde değerlerini benimseme
eğilimi göstermişlerdir. 19. yüzyıl ile birlikte gündeme gelen ve yeni sınıfların,
teknoloji ve iletişim bağlarının dönüşümüyle şekillenen dünya görüşlerinin
çoğullaşması1 ile ilgili olan modernlik kavramının yeniden biçimlendirilmesi ile
modernleşme diye adlandırabileceğimiz bir süreç başlamıştır. Bu süreç Batılı
olmayan toplumlara Batılı gelişme modelleri ile birlikte Batı toplumunun sorunlarını
da taşımıştır.2

Nesneler dünyasının değeri artarken, insanlar dünyasının değerinin doğrusal


bir oranda düştüğü3 modernleşme sürecinde öncelikle girift biçimde iç içe geçmiş ve
birinin bir diğerinin sebebi veya sonucu olduğu, Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma
kavramlarının anlaşılması zorunludur.

Yabancılaşma, insan olarak kendimizi nasıl algıladığımıza ilişkin bir


kavramken; medeniyet yaşama biçimimiz, insanlarla olan bağlantımız, hayat
tarzımızla ilişkili bir kavramdır. Hangi medenî ölçüleri geçerli saymış isek onlara
bağlı bir yaşama programını kendimiz için uygun kabul ederiz.4 Teknoloji ise bir
kavram olmaktan öte yaşayışımızın maddi çerçevesini oluşturur ve modern dünyanın

1
Necdet Subaşı, Alevi Modernleşmesi, Kitâbiyât, Ankara, 2005, 62.
2
Muammer Tuna, “Toplum ve Çevre” Sosyolojiye Giriş, (ed. Đhsan Sezal), Martı Kitap yay., Ankara,
2003, 382.
3
Doğu Ergil, “Yabancılaşma Kavramına Đlk Katkılar”
(http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/442/4949.pdf,s.96, 27. 01. 2010)
4
Đsmet Özel, Üç Mesele: Teknik-medeniyet-yabancılaşma, Şûle yay., Đstanbul, 2008, 13.

1
en dinamik unsuru olarak bizimledir.5 Böylece teknoloji yerli kültürleri evrensel bir
kültürle kaynaştırmayı beraberinde getirir.

Batı’nın teknolojik ve maddi üstünlüğü aynı zamanda kültürel ve ahlâkî bir


üstünlük anlamına gelmediği gibi, modern Batı’yı belirleyen fikir ve teknikleri alma
şeklinde tanımladığımız Batılılaşmanın, geleneksel Batı uygarlığının bir bütün olarak
kabul edilmesini asla gerektirmediği de unutulmamalıdır.6 Modernleşmede sadece
Batı’ya benzeme değil, kendi geleneksel özellik, toplum yapısı ve niteliklerinden
uzaklaşma da vardır.

Konuyu Türkiye özelinde ele aldığımızda, Türk modernleşmesinin kendisiyle


birlikte başladığı Tanzimat’ın temel yönelimi toplumu Batılılaştırmaktır. Türk
modernleşmesi toplumu tümden dönüştürmeyi ve ideal Batı normları içinde yeni bir
düzen inşâsını amaçlar.7 Batılılaşma anlayışı ve teknolojinin kendi şartlarımıza
adaptasyonu yapılmadan ve olanaklarımız ölçüsünde yeniden yapılandırılmadan
sadece taklit edilmesi beraberinde ahlaki bir çöküşü ve dejenerasyonu getirir. Bunun
önlenebilmesinin farklı bir değer sistemi içinde kendi dünyamızı kurmak ile
sağlanabilirliği tartışılmalıdır.

Teknolojinin günlük hayata egemenliğinin küçümsenmeyecek boyutlara


ulaştığı günümüzde, onun sadece bir mekanizma olmayıp yeni bir anlayış ve yaşama
şekli dayatan dönüştürücü bir güç oluşu göz ardı edilemez. Teknolojinin doğurduğu
medeniyet tanrıtanımaz bir felsefenin söylemini içerdiği için egemen olduğu
toplumlarda, insanların kendi özlerinden uzaklaşmalarına ve yabancılaşmalarına
neden olmuştur.

Çoğu Müslüman’ın çağlar boyunca kendi tanımlarını eksik kavramış


olmaktan ötürü yeryüzündeki varlıklarını insanî ölçülerin göreceliği içinde kabul
etme yoluna gittikleri yadsınamaz bir gerçektir.8 Çağımızda kendi tanımını yeniden
irdelemek ve tanımına uyun davranışları ortaya koymak sorunuyla yüz yüze gelen

5
Özel, a.g.e., 14.
6
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü ,Ekin yay., Ankara, 1997, 87.
7
Subaşı, a.g.e., 78.
8
Özel, a.g.e., 123.

2
Müslümanların en önemli problemi kendi tanımına sahip çıkarken aynı zamanda
kendine özgü bir medeniyeti de yeniden kurup kuramayacağı sorunudur.9

Kendi kültürümüze yabancılaştığımızı söyleyebilmek için öncelikle kendi


kültürümüzün hangi kültür olduğunu belirlememiz gereklidir. Müslüman’ın çağın
esiri olmamak için kendi düsturlarını (Kur’an ve sünnet) esas alıp şartlarını bu
düsturlar doğrultusunda yeniden biçimlendirmesi zorunluluğu üzerinde durulmalıdır.

Amacı Müslümanca düşünme yollarını araştırmak10 olan Özel’in bunu batılı


dünya görüşünün üç olgusu, teknik, medeniyet ve yabancılaşmayı eleştirerek ve
reddetmeye yönelik bir tutumla yaptığı görülür. Özel, Türk toplumunun Batılılaşması
ve bunun sonucunda da Đslam toplumunun parçalanmasını kendine problem
edinmiştir. Özel’in yazılarında cephe alınan nitelikleriyle Batı, belli hâkimiyet
odaklarını, belli denetim merkezlerini ifade etmektedir.11 ”Đsmet Özel’de Teknik,
Medeniyet ve Yabancılaşma Kavramları” adını verdiğimiz bu çalışmada Đsmet
Özel’in yaklaşımı ile sınırlı bir söylem analizi çerçevesinde Teknik, Medeniyet ve
Yabancılaşma kavramları ele alınmıştır. Özel’in, adı geçen kavramlara bakışı;
tarama, anlama ve yorumlamaya öncelik verecek bir yöntem çerçevesinde ele
alınmış, çalışmada Din Sosyolojisi’nin genel metodolojisine bağlı kalınmıştır.

Birinci bölümde Đsmet Özel’in hayatı, düşünsel dönemlerine de kısaca


değinilerek verilmiştir. Özel’in eserleri: Şiir, deneme, söyleşi, mektup ve çeviri
başlıkları altında sıralandıktan sonra, seküler bir eğitimden geçmiş olup Müslüman
aydınlar arasında etkin isimlerden12 biri olan Đsmet Özel’in özgün ve çarpıcı bir şair
ve ahlaki sorumluluğunun ağır bastığı dürüstlüğü13 taşıyan bir yazar olduğuna
değinilmiştir.

9
Özel, Üç Mesele, 124.
10
Michael E. Meeker, “Türkiye Cumhuriyetinin Yeni Müslüman Aydınları”, Bilgi ve Hikmet, Kış,
1993/1, (154168) , 166.
11
Necdet Subaşı, Türk Aydınının Din Anlayışı, Yapı Kredi Yay., Đstanbul, 1996, 199.
12
Binnaz Toprak, “Đslâmcı Aydınların Endüstriye ve Teknolojiye Başkaldırısı” (çev.Hasan
Boynukara), Bilgi ve Hikmet, Güz, 1995/12 (66-75) , 69.
13
Meeker, a.g.m., 166.

3
Đkinci bölümde Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma kavramları
“Modernleşmenin Kritik Kavramları” başlığı altında ele alınıp farklı düşünür ve
akademisyenlerin tanımlamalarıyla açıklanmaya çalışılmıştır.

Üçüncü bölümde Đsmet Özel’in Teknik Medeniyet ve Yabancılaşma


kavramlarını nasıl tanımladığına yer verilmiş, daha sonra Özel’in bu kavramlara
karşı geliştirdiği duruş yansıtılıp yaklaşımı ve önerileri aktarılmaya çalışılmıştır.

Dördüncü bölümde Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşmanın kritiği yapılarak


bu çözümlemede Özel’in konuya çizdiği sınırlar korunmaya çalışılmıştır.
Araştırmada elde edilen bulgular Sonuç’ta değerlendirilmiştir.

4
1. ĐSMET ÖZEL’ĐN HAYATI VE ESERLERĐ

1.1. Hayatı, Düşünsel Dönemleri

Đsmet Özel 19 Eylül 1944’te Kayseri’de altı çocuklu bir ailede dünyaya
gelmiştir. Babası polis memurudur. Kastamonu’da Abdülhak Hamid Tarhan
ilkokulu’nda eğitim görmüştür. 1955 yılında ilkokulu bitirdikten sonra Çankırı’ya
taşınan ve babası emekli olan Özel, ortaokulu Çankırı Lisesi’nin orta kısmında
bitirirken liseyi Ankara’da Gazi Lisesi’nde tamamlar. Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi’ne 1962 yılında başlayan Özel, dört yıl sonra okulu tamamlamadan
Siyasal Bilgilerden ayrılır.14

Hayatının farklı dönemlerinde farklı düşünce ve dünya görüşlerini


benimseyen Özel’in kabaca üç bölüme ayrılabileceğimiz ve “benim masalımda üç
önemli kelime var: Şair, komünist, Müslüman”15 cümlesi ile dile getirdiği düşünsel
dönemlerinin ilkinde, kendini sosyalist dünya görüşü içinde tanımlar. Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda Türkiye Đşçi Partisi’ne üye olur ve partinin
faaliyetlerine katılır.16

Henüz çocuk denecek yaşta şiire ilgi duyan Özel’in şiirle asıl tanışması 1962
yılından itibaren başlar. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciyken şiirler yazar. Đlk
şiiri 1963 yılında Yelken Dergisi’nde yayımlanır.17 Fakülteden arkadaşlarıyla birlikte
hazırlanması ve satılmasında etkinlik gösterdiği Dönüşüm adlı siyasi dergiyi 1966
yılında çıkarmaya başlar. Đlk şiir kitabı Geceleyin Bir Koşu’yu aynı yıl kendi yayını
olarak çıkarır.18

Özel, 1967 yılında gittiği askerliğini Muş’ta sürdürürken babası Ahmet Özel’i
kaybeder. 1969’da Evet, Đsyan adlı ikinci şiir kitabını çıkaran Özel’in, hayatı ve
insanı merkeze alarak şiiri bir dünya görüşü ile buluşturması başarısının temellerini
oluşturmuştur. Mart 1970’te kendi yönetiminde Halkın Dostları dergisini çıkarmaya

14
Osman Özbahçe, “Đsmet Özel Biyografisi”, Memleket Dergi, S.1. Nisan 2006,1.
15
Đsmet Özel, Waldo Sen Neden Burada Değilsin, Çıdam yay., Đstanbul 1993, 15.
16
Özbahçe, a.g.m., 1.
17
Özbahçe, a.g.m., 1.
18
Özbahçe, a.g.m,, 1.

5
başlar. Daha sonra dergi Ankara’ya taşınır.19 Özel de 1970’te Ankara’ya taşınıp
Đnşaat Mühendisleri Odası tarafından yayımlanan Türkiye Mühendislik Haberleri
Dergisi’ nde teknik sekreter olarak çalışır.20

1970 yılında din ve yaşama biçimi olarak Müslümanlığı seçen Özel’in


hayatında ikinci düşünsel dönem başlar. Müslümanlığın, çocukluğunun ve yetişme
yıllarının kendisine tanıttığı anlayışlar içinde ağırlıklı bir yere sahip olmadığını
belirten Özel, “kısacası Müslümanlık benim için olumsuz değildi; ama bir bakıma
gündem dışıydı”21 cümlesini kullanır. Lise yıllarında, Kur’an meali okuduğunu, bunu
yapmadan önce itina ile abdest aldığını, büyük bir samimiyetle okuduğu Kur’an’ı
göbeğinin üstünde tutmaya özen gösterdiğini22, fakat dini bir eğitim almamış olduğu
için okuduğu bu mealin iç dünyasında bir karşılık bulmadığını belirten Özel’in
arayışı onu sosyalizme götürmüştür. “Lise yıllarımda beni sosyalist yapan nedenler
neyse o yüzden Müslüman oldum.”23 Cümlesiyle de ifade ettiği şekilde daha sonra
arayışı Müslümanlıkla sonlanmış ve bunu ilan ettiği Amentü şiiri Sezai Karakoç’un
çıkardığı Diriliş dergisinde yayımlanmıştır.24 Özel, Müslümanlığı gündemine sokan
şeyin yine şiir olduğunu vurgulamıştır.25 Müslüman oluşunun içsel sürecini ifade
ederken, “hangi ahlak?” sorusunu “yaratılışı mümkün kılan ahlak” şeklinde
cevaplandıran Özel, “Yeniden doğmayı, dirilmeyi mümkün kılan ahlak, ancak
yaratılmayı mümkün kılan ahlak olabilirdi”26 diyerek önceden beri sahip olduğu ve
onu kendisini kandırmaktan alıkoyan “deus otiosus” (boş tanrı) inancının Đslam
itikadındaki “Kadir-i Mutlak” inancına inkılab ettiğini ve Müslüman olduğunu
belirtir.27 Özel’in “Müslüman olmak beni, kendimi bildim bileli içine düştüğüm
yalnızlıktan çekip çıkardı.”28 cümlesi ise elde ettiği kazanımı ifade eder. Bu
dönüşümden sonra 1975 yılında üçüncü şiir kitabı Cinayetler Kitabı nı yayımlar.29

19
Özbahçe, a.g.m, 1.
20
Đbrahim Tüzer, Đsmet Özel’în Şiirleri Üzerine Bir Đnceleme,(Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü yayımlanmamış doktora tezi) 2007, 29.
21
Özel, a g e., 78.
22
Özel, a.g.e, 35.
23
Özbahçe, a.g.m, 1.
24
Özbahçe, a.g.m., 1.
25
Özel, a.g.e., 34.
26
Özel, a.g.e., 78.
27
Özel, a.g.e., 78.
28
Tüzer, a.g.e., 31.
29
Özbahçe, a.g.m, 1.

6
1976 yılının başında Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı’ndan sınıf
arkadaşı olan Necla Arslandoğdu ile evlenen30 Özel, dört çocuk babasıdır.

Memuriyetten 1977’de istifa eden Özel, aynı yıl Yeni Devir gazetesinde köşe
yazarlığı yapmaya başlar. Milli gazete ve Yeni Şafak gazetelerinde, Gerçek Hayat
dergisinde sürdürdüğü bu görevinin amacını insanların dikkatlerinin “Kur’an’ı
Kerim” üzerine yoğunlaşmasını sağlamak olarak görür. Özel, 4 Ağustos 2003’te
yayımladığı “Bir Zamanlar Bir Đsmet Özel Vardı” (Milli Gazete) başlıklı yazısıyla
yazılarını sonlandırır ve bu sonlandırışı “ben sizin durduğunuz yerden tedirgin
oldum, artık gidiyorum.”31 cümlesiyle kategorize eder. Kültür, bilim, siyaset, sanat
gibi konuları ele aldığı yazılarının çoğu kitaplar halinde yayımlanır.32

Çalışmamızın çıkış noktasını teşkil eden Üç Mesele isimli ilk düzyazısı


kitabını 1978 yılında yayımlar. “Teknik Medeniyet ve Yabancılaşma” kavramlarının
merkeze alındığı kitapta Batılılaşma anlayışını ve teknolojinin doğurduğu ahlaki
çöküşün yabancılaşmayı doğuruşu ve bunun önlenebilmesinin yolunun dünyayı
kontrol eden egemen gücün kontrolünden çıkabilmeyi gerektirdiği ve bunun da farklı
bir değer sistemi içinde kendi dünyasını kurmak, kurabilmek gerekliliğini dile getirir.
Türkiye’nin birleştirici gücünün çimentosunun Đslam olduğu fikrini savunan Özel’in
yazıları antikapitalist, antiemperyalist bir çizgide ilerler.33 Bu arada gazete yazıları
yazmaya devam eder. Milli Gazete’de yayınladığı Cuma Mektupları beş cilt olarak
yayınlanır. Dokuz yıl aradan sonra “Kimin Restini Görmek Kime Düşer” isimli
mektupla Gerçek Hayat’ ta yeniden yazmaya başlayan Özel, “Şuara-i Türki vü
Menafiî Milli” başlıklı mektupla Cuma Mektupları’na son verir ve Cuma Mektupları
on cilt olarak yayımlanır. Sonraki süreçte Sanat Olayı, Yazko Edebiyat, Yeni
Gündem, Dergâh dergilerinde yazılar yazar. Kanal 7’de 1995-1997 yılları arasında
yayımlanan ve üç yıl süren “Đsmet Özel’le Baş Başa” isimli programda entelektüel
gündeme ilişkin görüşlerini anlatır.34

30
Tüzer, a.g.e, 31.
31
Özel, Đsmet, “Bir Zamanlar Bir Đsmet Özel Vardı”( www.karakutu.com.07.08.2004).
32
Özbahçe, a.g.m., 1.
33
Özbahçe, a.g.m., 1.
34
Özbahçe, a.g.m., 1.

7
Kültür Bakanlığı Đstanbul Devlet Konservatuarı’nda Fransızca okutmanı
olarak on sekiz yıl çalışan Özel, Fransızca okutmanlığından emekli olduktan sonra
Bilgi Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başlar ve burada şiir
teorisi üzerine dersler verir.35

Özel’in üçüncü düşünsel dönemi “Türklük” kavramı ile ifadesini bulur.


Aslında dini bir kavram olmayıp literatürde siyasi bir kavram olarak yer alan Türklük
Özel’de neseble alakalı bir anlam içermez. Türk(lük)=Müslüman(lık) anahtar
kavramına bağlanır. Nesebe (ırka/ırkçılığa) bağlanmış ve belirleyici kılınmış önceki
anlam, “Tarihsel bir rolün ve kültürün” belirleyici olduğu bir anlamla
irtibatlandırılır.36 Özel’e göre Türk eşittir Müslüman’dır. Đyi Müslüman olmanın yolu
Türk olmaktan geçmektedir.37 Özel, Türklerin tarih sahnesine çıkışlarının Müslüman
oluşları münasebetiyle gerçekleştiğini belirtir ve Türklüğü Müslümanlık kavramına
bağlar, tarihteki siyasal unsurlarıyla irtibatlandırır. Ona göre Türklüğün varlık şartı
Türkçe’dir. Onun Türkçesi Arapça ve Farsçayı dışarıda bırakır. “Dil devrimini” ve
“harf devrimini” “Türk(lük)”ün kurtuluşu ve yeniden doğuşu, “Bir millet olarak tarih
sahnesine yeniden adım atışı” şeklinde değerlendirir.38 Đslâmî düşüncelerini kendine
özgü bir yorumla Türklük kavramı ile bağdaştırır.

Özel görüşlerini, Türklerin tarih sahnesine çıkışlarının Müslüman oluşları


münasebetiyle gerçekleştiği ve Türklerin üzerinde diğer bütün milletlerden daha
büyük bir sorumluluk olduğu, bundan dolayı da Türklerin diğer milletlerden daha
üstün oldukları şeklinde ifade eder.39 Özel’e göre Türk olmak, kâfirle çatışmayı göze
alan Müslüman olmak demektir. Bu görüşüyle Özel, Türklerin Batılılar karşısında
kâfirle çatışmayı göze alan formatta Đslam’ı etkin bir yaşam biçimi olarak sunma
yöntemini bir sorumluluk olarak algılamakta ve bu durumu üstünlüğe bir gerekçe
olarak genele taşımaktadır.40 Özel, çatışmayı göze almanın alternatifini uzlaşma
olarak tanımlar. Ona göre uzlaşmayı isteyen Türklüğü reddeder. Özel, tarihi bir rol

35
Tüzer, a.g.e., 33.
36
Servet Kızılay “Đsmet Özel’in ‘Türk (lük)’ Kavramı Hakkında”( www.aktüelpsikoloji.com.
26.06.2009),1.
37
Sait Mermer, “Đsmet Özel’in Anakronik Türklük Yaklaşımına Bir Eleştiri”,( http:
www.cemaat.com/ismet-özel 26.06.2006),1.
38
Kızılay, a.g.m.,1.
39
Sait Mermer, a.g.m.,1.
40
Mermer, a.g.m.,2.

8
olarak gördüğü Türklüğü Peygamberin, cihada gitmeyip bu iş için kullanacakları
maddi kaynak ile mescid yaptıranların mescidine gitmemesi ve daha sonraki
zamanlarda o mescidlerin yıkılması ile başladığını belirtir.41

Özel’in 24 Nisan 2008 tarihli 32. Gün programında “Türklük mürklük benim
derdim değil, ben bir toprak üzerinde başı dik ve haysiyetine sahip olarak yaşamak
istiyorum” ifadesiyle aslında Türklüğün bir duruş olduğunu ifade ederek böylece
Türklüğü Đslamiyetin bağımlı değişkeni haline getirir. Kişi Đslamiyeti benimsediği
oranda Türk’tür. Özel’in yine aynı programda “Türkçü müsünüz?” sorusuna verdiği
“Asla, katta ben Türküm. Türk’ü alıp satmıyorum. Türklük bir ırk değildir, Türklük
bir kültür değildir, Türklük sadece ve sadece tarihi bir roldür. Bu rolü benimseyen
insanlar Türklüğe sahip çıkarlar, bu rolü reddeden insanlar Türklüğü reddederler”
şeklindeki cevabı onun bu konudaki duruşunu anlamamızı kolaylaştırır. “Türklük,
Đslam bayraktarlığından başka bir şey ise onu anmaya değmez.”42 cümlesi ile
düşüncesini ifade eder.

Özel’e göre Türk kanı taşımak kişinin Türk olduğunu kabul etmemiz için
yeterli değildir. Türklüğü biyoloji, antropoloji ve sosyal bilimlerin yardımı ile
tanımlanma çabası boşunadır. Kişilerin Türklüklerini muhafaza etmek istiyorlarsa
bilimsellikten, bilimselliklerini muhafaza etmek istiyorlarsa Türklükten vazgeçmesi
gerekir.43 Görüşlerini bu şekilde özetleyebileceğimiz Özel kendisinin, Türkiye
düşmanlarının ajanı olmadığını, on altı yaşından beri bu gibi insanlara karşı
savaştığını, zamanını hiç boş geçirmediğini vurgulayıp kendisini “Kalın Türk” olarak
nitelendirir.44

Biyografisini ve düşünsel dönemlerini yukarıda aktarmaya çalıştığımız;


Đngilizce, Fransızca, Almanca ve Đspanyolca bilen Özel’in şiirleri Đngilizce,
Fransızca, Rusça ve Letonca’ya tercüme edilmiştir. Türkiye Yazarlar Birliği Deneme

41
Đsmet Özel, 32. Gün Programındaki Söyleşi, Kanal D, 24 Nisan 2008.
42
Özel, a.g.p.
43
Özel, a.g.p.
44
Đsmet Özel, Kalın Türk, Şûle Yay., 2007, Đstanbul, 7.

9
Ödülü, Uluslararası Yunus Emre Ödülü, “Gabriela Misteral Nişanı” ve Türkiye
Yazarlar Birliği “Üstün Hizmet Ödülü” Özel’in aldığı ödüllerdir.45

1.2. Eserleri

1.2.1. Şiir

- Geceleyin Bir Koşu (1966)

- Evet Đsyan (1969)

- Cinayetler Kitabı (1975)

- Şiirler 1962-74 (1980)

- Şiir Kitabı (1982)

- Celladıma Gülümserken (1984)

- Erbain (1987)

- Bir Yusuf Masalı (2000)

- Of Not Being A Jew (2005)

- Đlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir (2008)

1.2.2. Deneme, Söyleşi, Mektup

- Üç Mesele (1987)

- Şiir Okuma Kılavuzu (1980)

- Zor Zamanda Konuşmak (1984)

- Taşları Yemek Yasak (1985)

- Bakanlar ve Görenler (1985)

- Faydasız Yazılar (1986)

- Đrtica Elden Gidiyor (1986)

- Surat Asmak Hakkımız (1987)

45
Özbahçe, a.g.m., 2.

10
- Tehdit Değil Teklif (1987)

- Waldo Sen Neden Burada Değilsin (1988)

- Sorulunca Söylenen (1999)

- Cuma Mektupları (1-10) (1995-2004)

- Tahrir Vazifeleri (1-14) (1994-1998)

- Neyi Kaybettiğini Hatırla (1994)

- Ve’l-Asr (1996)

- Bilinç Bile Đlginç (2000)

- Genç Bir Şâirden Genç Bir Şâire Mektuplar (1995)

- Tavşanın Randevusu (1996)

- Çatlayacak Kadar Aşkî (2003)

- Kırk Hadis (2004)

- Henry Sen Neden Buradasın? 1-2 (2004)

- Kalın Türk (2006)

- Çenebazlık (2006)

- Toparlanın Gitmiyoruz 1- 2-3 (2008)

- Şâirin Devriye Nöbeti -1 (2009)

Tok Kurda Puslu Hava

- Şirin Devriye Nöbeti -2 (2009)

Bileşenleriyle Basit

- Şairin Devriye Nöbeti -3 (2009)

Neredeyizim

- Şairin Devriye Nöbeti -4 (2009)

Ebrulî Külâh

- Evet mi, Hayır mı? (2010)

11
1.2.3. Çevirdiği Eserler

- William Ebenstein’den- Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürleri (2000)

- I an Dallas’tan- Gariplerin Kitabı (2007)

- Norman Itzkowitz’dan- Osmanlı Đmparatorluğu ve Đslamî Gelenek (2008)

- Anthony Standen’dan- Bilim Kutsal Bir Đnektir (1997)

- Abdülkadir Es-Sufi’dan- Cihad – Bir Temel Tasarım (1980)

1.3. Şair Đsmet Özel

Çocuk yaşlarda şiire ilgi duyan Özel, şiirle düzenli bir şekilde 1962 yılından
itibaren ilgilenmiştir.46 Şiir Yazma sürecini aşama aşama anlattığı Waldo Sen Neden
Burada Değilsin isimli kitabında, “Neyi yazdığım ön plana çıkmaksızın yazmanın
önemini yaşayabilirim” diyen Özel, zamanla şiiri dünya hakkındaki tasavvurlarının
yedeğinde ve beklentilerinin doğrultusunda yazamayacağını anladığını ve zihninin
işleyişini tamamen serbest bırakıp ortaya çıkanı bilinçle düzene sokması gerektiğini
kabul eder.47 Bunu da “Yazdığım her dizenin kendimce bir hikâyesi var. Bu
demektir ki benliğimde bir mekân tutmayan şeyler yazılamıyor”48 cümlesi ile ifade
eder.

Đsmet Özel’in şiirinin biçim anlayışı, modernist bir yapıya dayanmaktadır.


Şiirde farklı, özgün bir ses olmasının yanında, kendisiyle tarih önünde hesaplaşması
ve yenilgilerini olgunlukla açıklayabilmesi de Türk şiirine kattığı yeniliklerdendir.49

Özel’e göre şiirin ortaya çıkışındaki sebep “anlatılmaz bir şeyin anlatılmaya
çabalanması, anlatılabilir bir şeyin yeniden anlamlı kılınması ve yeterince anlamlı
kılınmayan bir şeyin etkili bir anlatıma kavuşturulmaya çalışılmasıdır.50 Waldo Sen
Neden Burada Değilsin adlı kitabında bir şairin çizgisinin anahatlarını yirmi altı
yaşına kadar çizmiş olması gerektiğini söyleyen Özel’e göre yirmi altı yaşından

46
Özbahçe, a.g.m.,1.
47
Özel, a.g.e., 24.
48
Özel, Waldo Sen Neden Burada Değilsin, 24.
49
Cihan Oğuz, Değişim Sürecindeki Türk Toplumu ve Đsmet Özel’de Kimlik Arayışı, (Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara, 1992.22.
50
Tüzer,a.g.e.,38.

12
sonra şiire başlanılmaz. “Bu yaşa kadar şairliği otantik yanıyla, ayırıcı vasıflarıyla,
ortaya koyduğu şiirin gücüyle belirginlik kazanmamış kimseler artık bir daha şiire
özgü canlı ve canlandırıcı nitelikleri kazanamazlar.”51 cümlesiyle konu hakkındaki
görüşünü net bir şekilde ifade eden Özel, şair olarak yapabileceği her şeyi, bütün
belirtilerini ortaya koyduğunu, bundan sonrasının kurulmuş bir şiirin çoğalması,
örneklendirilmesi şeklinde süreceğini ifade eder.

Henüz dokuz şiiri yayımlanmışken şiirlerinin neye yöneldiği konusunda fikir


yürüten insanlarla karşılaşan Özel, bundan çok etkilendiğini belirtir. Hiçbir
sanatçının kendisine gösterilen ilgiye duyarsız kalamayacağını, işte böylesi
duyarlılıklar içinde “Partizan”ın doğduğunu ve bunun bir “cüret gösterisi” olduğunu
ifade eder.52

Özel şiirin onun alanı olduğunu, şiiri zaafa uğratmakla kendi alanını
daraltacağını ve bunun kendine duyduğu özsaygıyı azaltacağını bu sebeple şiirinin
devrimci niteliğine önem verdiği kadar devrimin şairi olma zaafına düşmemeye de
aynı ölçüde önem verdiğini belirtir. Şair, şiirleriyle yüz yüze gelenlerin dünya ile
olan ilgilerinde yeni bir açılımı, gerekirse rahatsızlığı fark etmeleri gerektiğini dile
getirir.53

Özel, çeşitli söyleşilerinde ve yazılarında kendisini hem sosyalizme hem


Đslâmiyet’e yönelten birinci sebebin şiir olduğunu belirtmiştir.54 Đslamcı anlayış ve
sosyalist kültürün ortak paydasını, egemen ideolojinin kalıplarına sığınmamakta
bulan Özel, böylece kişilikli bir sanat kavgası verdiğini kanıtlamıştır.55

Müslümanlığı gündemine sokanın şiir olduğunu56 belirten Özel, Materyalizm


ile Đslâm arsındaki geçişi ilan ettiği Amentü şiiri ile kendi tarihsel geçmişi ile
Türkiye’de yaşayan halk arasında kurduğu düşünce ve eylem bağını ortaya koyar.
“Benim şiirimde ben olan yere Türkiye’yi koyabilirsiniz.” diyerek şiir ile dünya
görüşünü bütünleştirip yaşadığı topluma insanı önceleyen bir yaklaşımla hitap eder.
51
Özel, a.g.e.,74.
52
Özel, a.g.e., 47.
53
Özel, a.g.e., 49.
54
Özbahçe, a.g.m, 1.
55
Oğuz, a.g.e., 22.
56
Özel, a.g.e., 34.

13
1963 yılında Yelken dergisinde ilk şiiri yayımlanan Özel’in 1966’da ilk şiir
kitabı Geceleyin Bir Koşu çıkmıştır. Celladıma Gülümserken, ilk dört kitabını
birleştirdiği Erbain, Kırk Yılın Şiirleri, Bir Yusuf Masalı, Çatlayacak Kadar Aşkî /
Of Not Being A Jew şiir kitaplarından bazılarıdır.57

1.4. Yazar Đsmet Özel

1977 yılında üniversiteden mezun olan Özel Yeni Devir gazetesinde


“Konuşmak” adlı sütunda günlük fıkralar yazmaya başlar. Đlk yazısı “Yazmanın
Vebali” başlığıyla 20 Nisan 1977’de yayımlanır.58 1977 yılının baharından 1979
yılının yazına kadar kaleme aldığı günlük fıkraların Türkiye’de Müslümanlık
meselesini birinci derecede önemseyen, kaç kişiye ne anlam ifade ettiğini
bilmemenin tedirginliği ile gazete yazılarına ara verdiğini bildirir.59 Yeni Devir’de
yeniden yazı yazma teklifini maddi zorlukların etkisi ile kabul ettiğini söyler. Bir yıl
süren ikinci gazete yazarlığı döneminin yazılarını 1984’te Zor Zamanda Konuşmak
adlı kitapta toplar.60 2 Mayıs 1988 tarihinde Milli Gazete’de yazmaya başlar. Cuma
Mektupları adı ile kitaplaşacak olan yazılarını Gerçek Hayat dergisinde yayımlar. 4
Kasım 1988’de “Bir Siperden Söz Ediyorum” başlığıyla başlayan ilk mektup, 3
Nisan 1992’de Milli Gazete’de son bulur.61

12 Eylül sonrası bütün yazdıklarının Müslümanlığın bütün insan


meselelerinin ekseninde nasıl bir yer tuttuğunu gösterebilme çabalarını yansıttığını
belirten Özel,62 gazete yazarlığı süresince amacının insanların dikkatini “Kur’an’ı
Kerim’e” çekmek istemesi olduğunu fakat insanların yeterli hassasiyeti
göstermediklerini bildirir.63 Đtibar anlamında yirmi altı yıllık gazete yazarlığının çok
parlak olduğunu fakat “Hakikate yönelmek” hassasiyetinde aradığını bulamadığını,
vermek istediğini gerçekleştiremediğini bildirir. “Benim gazetede yayımlanmak
üzere yazı yazmam gülünç mü, yoksa âli mi idi? Ben dinini pazarlayarak makam ve
servet sahibi olan rezillerden biri miydim; yoksa beni harekete kendi dairemizin

57
Özbahçe, a.g.m. 1.
58
Tüzer, a.g.e, 31-32.
59
Özel, a.g.e., 95.
60
Özel, a.g.e., 96.
61
Tüzer, a.g.e, 33.
62
Özel, a.g.e., 96.
63
Tüzer, a.g.e.,, 34.

14
yamuğunu işaret etmek vazifesini üzerine alma ulviliği mi geçirmişti? Soruların
cevap bulmasının şartı pusun dağıtılmasıdır. Kim dağıtacak pusları? Đnsanlar ciddiye
alınmak için deli taklidi yapıyor. Bu tavır Türkiye’yi hiçbir sahile
yanaştırmayacaktır”64 ifadeleriyle bu konudaki hassasiyetini dile getirmiştir.
Edebiyatta edindiği yeri nefsani tatmin için yeterli gören Özel, bir Müslüman olarak
yazı işinin altından kalkamadığını düşünür ve “Bir zamanlar Bir Đsmet Özel Vardı”
adlı son gazete yazısında, “şimdiye kadar elimden, dilimden ve şair azalarımdan ne
kadar gavurluk (!) sadır oldu ise hepsinin bir alıcısı çıktı”65 cümlesi ile bu durumdan
duyduğu rahatsızlığı dillendirir.

64
Đsmet, Özel, Tok Kurda Puslu Hava, Şule Yay., Đstanbul, 2009, 19.
65
Đsmet, Özel, “Bir Zamanlar Bir Đsmet Özel Vardı”, (www.karakutu.com 22.01.2010).

15
2. MODERNLEŞMENĐN KRĐTĐK KAVRAMLARI

2.1. Teknik

Teknik, bir bilim, sanat ya da meslek dalında kullanılan yöntemlerin tümü;


beceri, yol, araç anlamlarına gelir. Teknoloji, bilimin insan hayatını kolaylaştırmaya
yönelik olarak geliştirdiği araç-gereçlerin bilgisi ve bilimsel araştırma sonucu
geliştirilen metodu ifade eder. Teknoloji, Grekçe sanat, zenaat anlamlarındaki
“tekhne” ve söz, kelime anlamlarındaki “logos”un birleşmesi ile oluşmuştur.1

Teknolojik buluşların toplumsal değişme üzerindeki belirleyici etkisi onun


kültür içinde tanınması, benimsenmesi ve kullanılmasına bağlıdır. Teknik, mensup
olduğu toplumun kültürel özelliklerini üzerinde taşır. Teknik çabaların ürünü olan
sanayileşme, insan hayatındaki yeri ve fonksiyonu itibariyle somut bir şekilde
karşımızda durmaktadır. Sanayi ile insan arasındaki belirli bağların olduğu
muhakkaktır.

Hemen bütün medeni ve kültürel olguların bir teknolojik boyutu vardır.


Teknolojinin gelişmesi, mal ve hizmet üretiminin yeni usûl ve araçlara kavuşması,
sanayide ilerleme, üretimin yeniden organize edilmesini, tüketimde yeni ürünlere
uygun ihtiyaç anlayışlarının teşekkülünü ve sosyal ilişkilerin bu modellere göre
yeniden ifade edilmesini doğurmuştur. Đnsan için ihtiyaç göreceli bir kavramdır.
Teknolojinin ilerlemesi ile insan için en zaruri olan ihtiyaç konuları bile zamanla
değişik boyutlar kazanır. Bu durum yaşamak için yemek ihtiyacının, ürün çeşitliliği
ve sunum zenginliğine dönüşmesi, barınma ihtiyacının mimari ile farklı boyutlar
kazanması şeklinde örneklendirilebilir.

Đnsana sayısız yararlar sağlayan teknoloji ve bilim, teknolojinin geliştirilmesi


ve bilimsel çalışmalarla insanlığın problemlerini çözüme ulaştırmaktadır. Tıp,
ulaşım, haberleşme alanındaki gelişmeler, insan hayatını kolaylaştırma konusunda
vazgeçilmezdir.2 Đnsan, tekniğin varlığından memnundur; çünkü teknik aletler onun

1
Mehmet Rıfat Kademoğlu, “Teknoloji”, Şamil Đslam Ansiklopedisi, Şamil yay. Đstanbul, 1998.
2
Kayhan Mutlu, “Đslam’da Sosyolojinin Yeri ve Önemi”, Đslami Araştırmalar (Journal of Đslamic
Research) Cilt 5, S. 2, (149-153), Nisan,1991, 150.

16
hayatını kolaylaştırıp güvenliğini sağlayan unsurlardır. Teknolojinin ilerletilip aletler
geliştirilmesi ölçüsünde hayat daha kolay yaşanır bir hale gelmiştir. Fakat teknoloji
sosyal ve psikolojik alana olumsuz etki yapmayacak bir şekilde dengeli
kullanılabilmelidir.3 Đyi bilinmelidir ki teknik, sosyal hayatı ve kültürü her zaman
olumlu yönde etkilemeyebilir. Bazen insanlığa uygarlık yerine felaketler de
getirmesi, mümkündür. Bernard Dixon teknik hakkında şunları dile getirir: “Tekniğin
hayatın bütün sadeliğini ve yumuşaklığını, dünyanın bütün güzelliğini yıkışını
görüyorum. Medeniyet maskesi altında barbarlığı getirdiğini görüyorum. Đnsanın
zihnini karartıp kalbini katılaştırdığını, eskinin binlerce savaşını gölgede bırakacak,
insanlığın emek ürünü, bütün gelişmelerini kana batmış bir kaosla ezecek kadar
büyük çatışmalar çağı getireceğini düşünüyorum”4 Dixon, bu arada tekniğin ölçüsüz
ve yoğun bir biçimde hesapsızca hayata girmesinden kaynaklanan ruhi bunalımın
tespitini yapmıştır.

Bilimsel gelişmelerin ortaya koyduğu sonuçların insanlık için faydalı


olabilmesi ancak değer yargıları ile kontrol edilebilir.5 Teknoloji, insanların
yatkınlıklarına göre iyiye de kötüye de hizmet edecek hale getirilebilir.

Bazı sahalarda insanların omuzlarındaki büyük yükü kaldıran makineleşme


bazen de kişinin yapmakla haz duyduğu, kabiliyetlerini geliştirdiği ve belli bir sanat
faaliyeti olarak yaptığı işleri de yaptığından, bu görevleri ondan kopardığında, bu
işleri yaparken manevi faydalar elde eden insanın arzu ve isteklerine engel olur.
Teknoloji ürünü olan makineyi hayata, insanın ruhî ve fizikî özelliklerini göz önüne
almaksızın yerleştirmeye çalışma, kişinin hayattaki rolünü bir ölçüde kısıtlar veya
değiştirir, insan kendini değersiz hisseder.6 Bu süreç insanda değerli olmadığı
düşüncesini doğurur ve kişi zamanla topluma ve kendine yabancılaşır.

Teknik gelişmelerin, sosyal değişmeyi sağlaması kaçınılmazdır.


Sanayileşmenin bazı hedefleri uğruna insanın normal yapısını bozup insani ilişkileri
zedelediği yadsınamaz bir gerçekliktir. Đnsan için faydalı gelişmelere ön ayak olan

3
Sami, Şener, Sosyoloji/Sosyal Bilimlere Alternatif Yaklaşım, Đnkılâb yay., Đstanbul, 1998, 209.
4
Şener, a.g.e., 211.
5
Mutlu, a.g.m., 149.
6
Şener, a.g.e., 209-210.

17
teknoloji bir noktadan sonra insan için problem üretmeye başlar; çünkü insanın
yaratılıştan getirdiği yapı özellikleri, sanayileşme felsefesinin hayata yaptığı
müdahale ile kısmen veya tamamen fonksiyonlarını yitirebilir.7 Teknolojinin bir
problemi çözerken başka problemleri ortaya çıkarması muhtemeldir. Bunu en iyi
sanayileşmenin toplum üzerinde ortaya çıkardığı etkilerde görürüz.

Batı toplumlarında sanayideki ilerlemenin doğurduğu makineleşmenin


boyutları sorun oluşturacak kadar genişlemiştir. Sanayileşme felsefesinin bütün bir
topluma yön verme iddiası bu sorunun ana kaynağıdır.8 Đnsanda dünyaya hakim
olma, onu değiştirme, ona biçim verme isteği hep olagelmiştir. Bunun belirgin bir
şeklinin görüldüğü Batı’nın teknolojisi, ihtiraslarının ve sömürgeci zihniyetinin aleti
haline gelmiştir; çünkü insan ihtiyaçları sonsuzdur ve bunları karşılayacak mal ve
imkanlar sınırlıdır. Teknolojik büyüme ve oluşturduğu gelişmeler yeryüzünün her
yerinde paralel şekilde ilerleyen bir seyir takip etmediği için yeryüzünde iktisadî
dengesizlikler oluşmuştur.9 Batı toplumu sınırsızca ürettiği ve bir şekilde tüketmek
zorunda olduğu mallarını kendi iç pazarında tüketemeyince10 yeni bir pazar arayışı
ile Doğu toplumlarına yönelmiştir. Đman ve teslimiyetin temel ilke kabul edildiği
Đslam dinine göre ilkel ilgileri denetim altında tutmak hatta aşmak gayreti söz
konusu olduğundan manevi değerler önemsenip maddeye olan bağımlılık hoş
görülmemiş ve teknolojiye karşı bir tavır alma süreci yaşanmıştır. Lüks tüketime
alışmamış olan doğulu Müslüman toplumlar Batı’dan ayrı ve ona uzak bir kültür ve
yaşama tarzına sahip olup kendi değerlerine uygun bir tüketim tarzını
benimsemişlerdir. Batı bu konuda mallarının talep edilmesi için kanaat ve inançları
değiştirmek, kültür ve medeniyetlerini “modernleşme” adıyla bu toplumlara ihraç
edip onları kendilerine benzetmek gibi bir yol izlemiştir.11

2.2. Medeniyet

Kültürün maddi ve teknik unsurlarını ifade eden bir terim olan medeniyet,
kelime anlamı olarak, Arapça, şehir anlamındaki “Medine” kelimesinden türemiş

7
Şener, a.g.e., 210.
8
Şener, a.g.e., 213.
9
Şener, a.g.e., 214.
10
Şener, a.g.e., 214.
11
Şener, a.g.e., 214.

18
olup, Fransızca “Civilisation (Sivilizasyon)”12 tabirini karşılayan bir kelime olarak
Türkçede karşılık bulmuştur.

Genel bir tanımla medeniyet, milletlerarası ortak değerler seviyesine yükselen


davranış ve yaşama vasıtaları bütünüdür. Pek çok kültürel unsuru kapsayan derin ve
geniş bir kavram olan medeniyet en geniş kültürel entitelerdir.13 Medeniyet toplumun
maddi ve manevi varlıklarının, sanat, düşünce, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını
ifade eder ve milletlerarası ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve
yaşama şekillerinin tümünü içerir. Medeniyet kelimesi ilmi ve teknik gelişme,
şehirleşme, sosyal organizasyon bakımından daha ileri aşamada bulunan toplumlar
için kullanılır.14

Medeniyet kavramının birçok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan bazıları


kültürü de medeniyet kavramı içinde ele alır. Ancak kültür bir millettin yaşamasını
kolaylaştıracak olan bilgi birikimi iken medeniyet bu kültürün maddi alanda ortaya
çıkışıdır. Yani medeniyet bir anlamda maddi kültürdür. Toplumların amaçlarına
ulaşmakta birer araç olarak kullandıkları sosyal, hukuk ve ticari kurallar da
medeniyetin bir parçasıdır.15

Medeniyet kavramını tanımlayanlardan Huntingtan’a göre medeniyetler


belirgin olmayan muğlâk sınırlara sahiptirler, ortaya çıkış ve yok oluş tarihleri de
yoktur. Halklar kimliklerini yeniden inşa edebilir veya tanımlayabilir. Bunun sonucu
olarak medeniyetlerin nasıl olmaları gerektiği ve şekilleri zaman içinde
değişmektedir.16

Alman Antropologu Thurnwald ise medeniyetin birikmiş bir bilgi ve teknik


vasıtalara sahip olmayı ifade ettiğini bildirir ve bunu “medeniyet, bilme ve
yapabilmedir.” şeklinde formülleştirir.17 Toynbee ise medeniyetlerin mutlaka doğum,

12
Đbrahim Arslanoğlu ,“Kültür ve Medeniyet Kavramları” , Hacıbektaşı Veli Dergisi, Gazi
niversitesi yay., Ankara, 2000, 15.
13
Murat Silinir, “Medeniyetler Çatışması Paradigması”, www.fargin.com. 2005,.286.
14
Arslanoğlu, a.g.m., 1.
15
Ömer Tellioğlu, “Medeniyet”, Şamil Đslam Ansiklopedisi, Şamil yay, Đstanbul, 1998.
16
Silinir, a.g.m.,286.
17
Osman Çetin, “Bedevilik-Hadarilik, Kültür”, (www. Enfal.de/Sosyal bilimler/m/ozl.htm 17. 12.
2009),1.

19
büyüme, çözülme ve yıkılma süreçlerini yaşadıklarını ve bunun sonucu olarak
birbirlerinin üzerine kurulduklarını ileri sürer.18

Toynbee’ye göre medeniyetler, diğer medeniyetleri etkileyerek veya onlara


karşı olan tepkileriyle doğmuştur.19 Böylece medeniyetin doğuşunun mekanizması
“meydan okuma ve karşılık verme”nin bir etkileşimi olarak formülleştirilir.20
Sosyolog R.M. Maclver, medeniyeti; “Đnsanın hayatı üzerinde etkili olan şartları
kontrol amacıyla sarf etmiş olduğu çabaları sonucunda meydana getirdiği mekanizma
ve teşkilatların bütünüdür.”21 şeklinde tanımlar.

Bir medeniyetin doğuşunda ve yayılışında etkili olan temel unsur; insan ve


onun toplumsal bir varlık oluşu, ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğu, maddi ve
manevi varlığını güven içinde sürdürebilmesidir.22 Buna ek olarak Đbn Haldun
medeniyetlerin oluşumunun sosyal öğelerin yanında tabiat şartları ve coğrafyanın da
etkisi ile şekillendiğini savunur.23 Pek çok kültürel unsuru kapsayan geniş ve derin
bir kavram olan, sosyal bir kültür biçimi olarak ortaya konabilen medeniyetin
başlangıcı şehirlerin ortaya çıkışına dayandırılır. Sürekli bir etkileşim içinde olan
medeniyetler birbirilerini etkiler ve bazı medeniyetler diğerini istila edebilir.

Đlkel kültürlerin bilgilerinin gündelik hayattaki sorunları ve ihtiyaçları


karşılayan pratik bilgilerden oluştuğunu belirten Dönmezer; bir kültürün yazılı bir
dile, bilime, felsefeye ve yüksek derecede uzmanlaşmış iş bölümüne, karmaşık bir
teknolojiye ve siyasal sisteme sahip olduğunda bu kültürün uygar kültür (medeniyet)
şeklini alacağı tespitini yapar.24 Medeniyetler arası farklılıklar güçlü bir zemine ve
realiteye dayanmaktadır ve bu durumun aşılması çok uzun süreyi
kapsayabilmektedir. Medeniyetler birbirilerinden tarih, dil, coğrafya, gelenek gibi
pek çok bakımdan farklılıklara sahiptirler.25 Medeniyetlerin ölçüsü, insana verdiği
değer olmalıdır. Toplumları diğerlerinden ayıran medeniyet anlayışı, düşünce, iman
18
Arnold Toynbee, Medeniyet Yargılanıyor,(Çev. Ufuk Uyan), Yeryüzü yay. Đstanbul, 1980, 154-
223.
19
Toynbee, a.g.e.,150.
20
Şener, a.g.e, 73.
21
Çetin, a.g.m.,1.
22
Çetin, a.g.m.,1.
23
Şener, a.g.e., 32.
24
Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, Beta yay. Đstanbul 1990, 124.
25
Silinir, a.g.m., 286.

20
ve yaşama biçimi itibariyle farklı hayat anlayışlarını gündeme getirir.26 Belirtilen
şekillerde farklı tanımlamaları yapılan medeniyet kavramında dikkat çeken unsur
insana verilen değerin ön planda olmasıdır.

2.3. Yabancılaşma

Đnsanlardan ve toplumdan uzaklaşma, ayrı düşme, onlarla bir temas noktasına


sahip olamama27 bir kimseyi veya şeyi başka kimseden veya şeyden uzaklaştıran,
yabancı hale getiren eylem ya da gelişme anlamlarına gelen yabancılaşma; kişinin
kendisine, içinde yaşadığı topluma, doğaya ve başka insanlara karşı duyduğu
yabancılık hissidir.28 Yabancılaşma (alienation) terimi, en genel çerçevesiyle
bireylerin birbirilerinden ya da belirli bir ortam veya süreçten uzaklaşmalarını
anlatır.29

Yabancılaşma kavramını irdelerken dikkate almamız gereken diğer kavram


da “Anomi” (anomie, anomy) dir. Bir toplumun normlarının etkisizleşmesi, çöküntü,
karışıklık ya da çatışma olması durumunu gösteren bir terim30 olan anomi, değerlerin
ve kuralların yitirilmesi şeklinde de tanımlanabilir. Çoğunlukla hızlı sosyal değişim
ve sosyal parçalanma dönemlerinde hem fertlerde, hem toplum düzeyinde ortaya
çıkabilir.31 Bir bakıma insanın yaşamını yöneten şeylerin, onun kendine özgü
özelliklerini eylemlerini cansız nesnelerin özellik, ilişki ve eylemlerine dönüştürme
sürecidir.32 Kıssaca denilebilir ki yabancılaşma, bir anlamda ferdin yaşamını
yönlendiren ve anlamlandıran unsurların çeşitli süreçlerden geçerek ferdin kendine
uzaklaşmasıdır.

Robert Frager yabancılaşmayı, bir zamanlar yakınlık ve hatta sevgi duyulan


bir şeye karşı yabancılaşmak, kayıtsız veya olumsuz hale gelmek şeklinde tanımlar.

26
Şener, a.g.e., 71.
27
Ali Dölek, “Yabancılaşma”, Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, (ed. Mustafa Armağan v.d.), Risale yay.
Đstanbul, 1990, c.4, 105.
28
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Ekin yay. Ankara, 1997, 710.
29
Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat yay.,(Çev. Osman Akınbay, Derya Kömürcü),
Ankara, 1999, 798.
30
Marshall, a.g.e., 32.
31
Robert Frager, “Yabancılaşma ve Anomi, Anlam ve Cemaate Karşı Zihinsel Sıkıntı ve Potansiyel
Çözümlerdeki Bazı Temel Sosyal Unsurlara Bakış” Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Đşleri
Daire Başkanlığı yay, Đstanbul, 1997, C.II,.47.
32
Cevizci, a.g.e, 710.

21
Ona göre yabancılaşma, sosyal bağların zayıflamasını ve toplumdan kopuş
duygusunu ifade etmektedir. Sosyal yabancılaşmada ise fert bir zamanlar kucak
açtığı değerleri ve kurumları reddetmektedir.33 Frager tebliğinde yabancılaşmayı beş
kısımda aktarır. Bunlardan ilki kişinin anlamsız bir evrende anlamsız bir hayat
sürdüğü duygusundan ileri gelen, modern Batı’nın materyalist ve mekanik evren
görüşünü kabul etmiş kişiler arasında yaygın olan “Varoluşsal Yabancılaşma”dır.
Đnsan gelişiminin sosyal ve kültürel beklentilerden farklı, kendine özgü bir şekilde ve
süreçte gerçekleştiğinde ortaya çıkan “Gelişimsel Yabancılaşma” yabancılaşmanın
ikinci çeşididir. Frager, üçüncü olarak “Kültür Değişimi”ni ele almıştır. Kültür
değişiminde, birçok insan kültürel değer ve kurallardaki değişim döneminde, önce
bağlanmış oldukları geleneksel değerlerle toplumun istediği yeni değer ve tutumlar
arasında sıkışıp kalır. Dördüncü olarak ele alınan “Öz Yabancılaşma” da kişinin
kendi gerçek benliği ile bağlantısını kaybetmesini ve kendi içindeki en derin duygu,
ihtiyaç ve değerlerden kopmasını ifade eder. Son olarak ele alınan “Ferdi
Yabancılaşma” ferdin toplumdaki hakim değer ve uygulamaları aktif ve bilinçli
şekilde reddetmesini ifade eder.34

Yabancılaşma en açık ifadesini onu felsefi bir kavram olarak ortaya koyan
Hegel’de bulur. Hegel’e göre yabancılaşma aynı insanın “özne” yani kendini
gerçekleştirmeye çalışan yaratıcı insan ve “nesne” yani başkaları tarafından etkilenip
yönlendirilen insan olarak ikiye ayrılışının sonucu olup, insanın kendi yaratıları (dil,
bilim, sanat vb.) ona yabancı nesneler haline geldiği zaman ortaya çıkar.35

Alman filozofu Feuerbach ise yabancılaşmanın kaynağını din kurumu olarak


görür. Tanrı, insanın özünün mutlaklaştırılması ve insanın kendinden
uzaklaştırılmasıdır. Feuerbach’a göre insan kendi özünden daha yüksek hayali ve
yabancı bir varlık yarattığı, kendi üstüne koyduğu ve onun karşısında kendisini
köleleştirdiği zaman kendisine yabancılaşır.36 Din, insanın temel istek ve güçlerinin

33
Frager, a.g.m., 49.
34
Frager, a.g.m., 49 -50.
35
Cevizci, a.g.e., 710.
36
Cevizci, a.g.e., 710.

22
yansımasıdır. Tanrıya atfedilenler aslında insanın kendi nitelikleri olduğundan
kendisinden uzaklaşmış ve sonunda yabancılaşmıştır.37

Moses Hess ise 1844 yılında yayımlanan “Paranın Özü Üzerine” isimli
kitabında paranın insanın yabancılaşmış özü olduğu düşüncesini ortaya atmıştır.38
Veblen, insanın yabancılaşmasına neden olduğunu düşündüğü iki temel zaafın
(animizmin etkisi ve toplumun çalışmaya karşı olan küçümseme duygusu) ve bu
zaafların yol açtığı ikilemlerden kurtulmanın yolunu “makina sürecinde” görür. Ona
göre makina, maddenin gerçeğini insan zihnini dolduran insan benzeri gerçeklik
izahlarının yerine koyar.39 Đşi çalışana değil, çalışanı işe uymaya zorlar. Bu konuda
Durkheim Đntihar adlı çalışmasında çağdaş uygarlık düzeyindeki toplumlarda
isteyerek cana kıymayı, bireylerin bu toplumlardan ne ölçüde bunaldıklarının,
uzaklaşıp yabancılaştıklarının göstergesi olarak görür.40 Weber’e göre ise insanlar
yaşam ve evren hakkındaki mistik düşüncelerinden arındıkça tekniğin ilerleyen
uygulaması sonucu kendilerini giderek karmaşıklaşan ve uyum arayışlarını pek
tatmin etmeyen bir dünyada bulurlar. Yaşadıkları akılcılaşma bir yandan eski
metafizik inançları yıkarken diğer yandan insanlara yeni yükler getirir. Bu yükün
baskısı sonucu insan yabancılaşır.41

Yabancılaşma kavramını değerlendirirken ele alacağımız en önemli yaklaşım


şüphesiz Karl Marx’ın kuramıdır. Marx’ın kuramı temelde şu iki soru çerçevesinde
temellendirilmiştir.
1. Đnsan doğayı fethetme gücünü kazanırken kendini yönetme gücünü nasıl
kaybetti?42
2. Đnsan nasıl emeğini dışlar ve onu yabancılaştırır?43

“Yabancılaşma” Karl Marx’ın yazılarında temel bir önem taşır ve Marksist


Sosyoloji ile birlikte anılır. Bu argümanın felsefi, sosyolojik ve psikolojik boyutları

37
Doğu Ergil, “Yabancılaşma Kuramına Đlk Katkılar”, ( http://www.Dergiler.edu.tr ,27.01.2010).
Ankara, 95.
38
Ergil, a.g.m., 95.
39
Ergil, a.g.m., 104.
40
Ergil, a.g.m., 106.
41
Ergil, a.g.m., 107.
42
Ergil, a.g.m.,.96.
43
Ergil, a.g.m.,96.

23
vardır.44 Marx’a göre yabancılaşmanın kaynağı genel bir ifade ile çalışanın,
çalışmayan, kapitalist tarafından sömürülmesidir.

Fikirlerini materyalist bir bakışa dayandıran Marx’a göre insan toplulukları


tarihsel olarak diyalektik yasalara uygun olarak evrilirler; buna göre değişme,
karşıtların çelişki ve etkileşiminden kaynaklanır.45 Marksist kurama göre insanlar
özünde üretken olmak isterler, yaşamdaki en önemli değer emektir. Đnsan bu temel
yaşamsal etkinlik sırasında doğayı, dış dünyayı, kendisini yeniden yaratmaktadır.
Toplumsal bir varlık olan insanın üretim etkinliği toplumsal ilişkilerde temellenir.
Kapitalist üretim ilişkileri, özel mülkiyete dayandığından ve üretimin hedefi kar
sağlamak, sermaye biriktirmek olduğundan, bu ilişkiler Marx’ın yabancılaşma
kuramına göre insanı hem doğaya, üretim etkinliklerine, kendi emeğine ve emeğinin
ürünlerine; hem de diğer insanlara, insan türüne karşı yabancılaştırır.46

Đnsanlığı, “tür olma”yı tanımlayan emek gücü ve emeğin sonunda ihtiyaçların


karşılanması insanların yetilerini ve potansiyelini geliştirir. Üretim “nesneleşme” ile
sonuçlanır ve insanlar kendi yaratıcı yeteneklerinin somut ürünü olup, yaratıcısından
fiilen uzaklaşan malları imal ederler.47 Bu süreçte işçinin emeğinin ürünü artık
kendisine yabancılaşmıştır. Çünkü ona sahip değildir. Ürün artık üreticisinden
bağımsız bir güç ve nesnedir. Bir grup kapitalist’e ait olan bu ürünlerin üretilmesi
artık işçi için işin angarya niteliği kazanması sonucunu doğurur.48 Emeğin pazarda
alınıp satılan bir metaya dönüşmesi sonucu; işçinin ürününden yabancılaşması
(çünkü kapitalist sınıf el koymuştur) ve işçinin üretim eyleminden yabancılaşması
gerçekleşir.49 Özel mülkiyet ve iş bölümü ile yeri ve ekonomik rolü saptanan insan,
çalışma biçimini düzenlemekten ve emeğinin ürünlerinden yoksun kalır, kendinden
ve diğer insanlardan uzaklaşır.50 Đşte yabancılaşma insanlığın türsel varlığıyla

44
Marshall, a.g.e. ,798.
45
Ayşe Durakbaşa Tarhan, “Sosyolojide Temel Kuramlar”, Sosyolojiye Giriş,(ed. Đhsan Sezal), Martı
Kitap yay., Ankara, 2003, (13-44), 27.
46
Durakbaşa Tarhan, a.g.e.. 27.
47
Marshall, a.g.e., 799.
48
Abdurrahim Kurt “Toplum ve Din”, Sosyolojiye Giriş,(ed. Đhsan Sezal). Martı Kitap yay.,Ankara,
2003, (395-454) , 400.
49
Marsall, a.g.e,, 799.
50
Ergil, a.g.m., 95.

24
nesneleşmesinin kapitalizmde büründüğü çarpık biçimidir.51 Mülkiyet dağılımındaki
dengesizlikler ve aşırı uzmanlaşmanın bireyin kendi öz varlığından sıyırıp
yabancılaşmasına sebep olduğunu savunan Marx iktisadî yabancılaşmayı diğer bütün
yabancılaşmaların kaynağı olarak görür ve yabancılaşmanın ortadan kalkması için
işçi sınıfının topluma egemen olup mülkiyetin son bulmasının gerekliliğini
savunur.52 Yabancılaşmayı farklı bir açıdan tanımlayan “Varoluş Felsefesinde”,
insan dünyaya fırlatıldığı andan itibaren bir yabancıdır. Đçine bırakıldığı sosyal doku
ile biçimlenir.53

Bir başka açıdan Yabancılaşma şu şekilde gerçekleşir: Đnsanın tanrı ve doğa


ile olan ilişkisinde tanrı iradesi ve dinsel doğmanın yerini insan iradesi alınca insanın
içinde bulunduğu doğal çevre ile olan yakın ve karşılıklı ilişkisi zayıflayıp zihinsel
olarak ve maddi anlamda doğal çevreden uzaklaşır ve yabancılaşır.54 Farklı bir
yaklaşımla Hz. Đbrahim’in yabancılaşmış insan prototipi ve evrensel simgesi olduğu
belirtilir. Bu görüş ışığında peygamberler, içinde bulundukları sosyal dokuyu
eleştirerek değiştirme çabası içinde oldukları için yabancılaşmayı dorukta yaşayan
birer yabancıdırlar. Uzmanlar yabancılaşmada okulun önemli bir rol oynadığını
savunur. Okulun yarattığı bu yabancılaşmanın tek tip ve kitlesel olma boyutu ile
bireysel yabancılaşmadan daha etkili, örgütlü ve kasıtlı bir yapılanma olduğunu
belirtir.55

Dönmezer ise bireyin, toplumun değerlerine, çevresine ilgisinin yok olması,


dünyaya karşı içe dönük bir tutum geliştirmesi şeklinde tanımladığı yabancılaşma
kavramının aynı zamanda kuralsızlık, güçsüzlük, iktidarsızlık, sosyal yönden tecrit
olma, anlamlarını da içerdiğini belirtir.56 Modern dünyanın anlam boşluğu içine
düşen insan, gittikçe yaşadığı topluma, kültürüne yabancılaşır, kabuğuna çekilir ve
özünden uzaklaşır.

51
Marshal., a.g.e., 799.
52
Kurt, a.g.m., 401.
53
Mehmet Yapıcı, “Eğitim ve Yabancılaşma”, Uluslararası Đnsan Bilimleri Dergisi,S.2, 130.
(www.insanbilimleri.com, 27. 12. 2009),2.
54
Muammer Tuna, “Toplum ve Çevre”, Sosyolojiye Giriş, (ed. Đlhan Sezal), Martı kitap yay.,
Ankara, 2003, (363-394) , 383.
55
Yapıcı, a.g.m., 2.
56
Dönmezer, a.g.e., 202.

25
Farklı açılardan yapılan tanımlamalarını yansıtmaya çalıştığımız,
modernleşme ve sanayileşme süreçlerinin sonucunda bireyin kendisinden, içinde
yaşadığı toplumdan, doğadan ve ürettiği ürününden uzaklaşması diye
tanımlayabileceğimiz yabancılaşma fenomeni öz itibariyle insanın ruhundan,
yaratılış gerçeğinden uzaklaşmasıyla ilintilidir. Toplumların modernizasyon süreci,
bir nevi insanın yabancılaşma sürecidir.

26
3. ĐSMET ÖZEL’ĐN ÜÇ MESELESĐ: TEKNĐK, MEDENĐYET,
YABANCILAŞMA

3.1. Bir Makine veya Mekanizmanın Ötesinde “Teknik”

3.1.1. Tekniğin “Öteki” Üzerindeki Hegemonyası

Teknolojinin gelişmesi, mal ve hizmet üretiminin yeni usul ve araçlara


kavuşması, sanayide ilerleme, üretimin yeniden organize olmasını, tüketimde yeni
ürünlere uygun ihtiyaç anlayışlarının teşekkülünü ve sosyal ilişkilerin bu modellere
göre yeniden ifade edilmesini doğurmuştur. Teknik, kültür değişiminin önemli bir
dinamiği olmakla birlikte yeni bir anlayış ve yaşayış biçimini gerektirir.

On dokuzuncu yüzyılda Avrupa kapitalizminin hızlı gelişimi ve dünya


üzerinde büyük bir makine ve mal gücüyle belirmesinin bu düzenin dışındaki
milletlere bir yılgınlık saldığı, Avrupalının gücü karşısında “bir aşağılık duygusuna”1
kapılmanın başladığını vurgulayan Özel, kendi gelenek ve tarzlarına yabancı bu
bütüne, maddi teçhizat ve kültürel birikime hayranlık duyulması ve boyun eğilmesi
eğiliminin hakim olduğunu ifade eder.2 Batı’nın teknik gücü karşısındaki bu
yılgınlık, çıkış yolu arayan düşünce adamlarına Batı’nın maddi gücünün esası olan
teknolojiyi benimseyip, onun ahlaki ve fikrî değerlerini kendilerinden uzak tutmak
gibi bir çözümü düşündürmüştür.3 Özel, bu çözüm yolunun aslında meseleyi hiç
anlamamaktan doğan bir yaklaşım olduğunu4 belirtir. Çünkü teknoloji, içinde
doğduğu uygarlığı da beraberinde getirecektir.5 Günümüze hakim olan bilim ve
tekniğin Batı’da belli bir dönemde belirlenmiş bir kafa yapısının uzantısı olduğunu,
günümüzdeki hayatı biçimlendirenin teknik, teçhizat değil, onların ortaya çıkmasına
ve bazı insanların kâr ve kuvvet sağlamasına yol açan müesseseler olduğu görüşünü
ileri süren Özel, “Batı”nın inanç, felsefe, bilim ve tekniğiyle bir bütün olduğu ve
reddedilecekse tümden reddedilmesi gerektiği, kabul edilecekse yine tümden kabul

1
Özel, Üç Mesele, 55.
2
Özel, a.g.e., 55.
3
Özel, a.g.e, 51.
4
Özel, a.g.e, 52.
5
Toprak, a.g.m., 52.

27
edilmesi gerektiğini savunur.6 Gelinen noktada günlük hayata olan egemenliği
küçümsenemeyecek boyutlara ulaşmış olan tekniği ve teknolojiyi reddetmenin
sonucunda ortaya çıkacak olan boşluğun ne ile doldurulacağı cevaplanması gereken
ciddi bir sorudur.

Yukarıda sözü edilen boşluğun ne ile doldurulacağı sorusu, bir teknolojik


başarının karşısına yeni bir teknoloji koymanın gerekli olup olmadığı tartışmasına da
dönüşebilir. Özel, Amerikalı astronotların Ay’a ayak basmalarının, insanların
teknoloji karşısında ezik bulunan yörelerinde efsanevi bir çerçeve içinde takdim
edildiğini, böylece bu yörelerde yaşayan insanların bir düşünce kısırlığına mahkum
edilmek istendiğini belirtir. O zamanlar, halkın Ay’a ayak basma olayına karşı aşırı
ilgisini kendi kavrayışı içinde tepki ile karşılayan Anadolu’dan bir hocadan işitilen
“Gâvurların Ay’a gitmeleri de iş midir? Bizim öyle erlerimiz var ki, bir saniyede Kaf
Dağına gidip gelirler”7 cümlesini aktaran Özel, bu tepkiyi mümkün kılan kavrayış
biçimini her zaman saygı ile karşıladığını belirtir. Bu saygının sebebinin, kendi
dışındaki bir dünyevi propagandaya teslim olmayı reddedişin ve bu red tavrının
içinde kendine mahsus bir özelliği geliştirme tohumu taşımasının8 olduğunu ifade
eder.

Özel, Batı medeniyetinin hareket alanını genişleten bir finans şebekesi, insan
hayatını denetim altında tutabilecek bir sosyal şebeke ve bunların sürekliliğini
sağlayan bir koruyucu güç kurmak için çalıştığını, Doğulu medeniyetlerin ise sadece
ruh dünyasını zenginleştirme ve geliştirmeye çalıştığını bu sebeple onları
köleleştirmek için topraklarını işgal eden Avrupalıların kolay avı olduklarını öne
sürer.9 Batı medeniyetinin hakimiyetini elinde tutanların, kökleri bu medeniyetin
dışında olan ülkelerde modernleşmeyi özendirmesini, Özel şu şekilde açıklar: “Batı
medeniyeti Dünya’ya hakim olma yolunda, kendi kültürel çevresi içinde yaşayan
insanları kalkındırma yoluna gitmiştir. Çünkü bu insanlara ‘tasma takması’ için bir
boyunlarının olması ve takılan tasmanın çekilmesi durumunda boyunun kopmayacak
kadar da kalın olması gerekliydi.”10 Özel, devamında, böylece kendi koyduğu

6
Özel, a.g.e., 52.
7
Özel, Tehdit Değil Teklif, Şûle yay., Đstanbul, 2000, 90.
8
Özel, a.g.e., 90.
9
Özel, a.g.e., 116.
10
Đsmet Özel, Bileşenleriyle Basit, Şûle yay., Đstanbul, 2009, 387.

28
sınırlarda bu insanlara bağımsızlık, sömürüden kurtulma, kalkınma hedefleri
gösteren Batı medeniyetinin bu hedeflerin gerçekleşmesi için de yardımdan
çekinmediğini böylece medeniyetinin ayakta durmasını sağladığını belirtir.11
Tekniğin ve ona sahip olan Batı medeniyetinin “öteki”ne bakışı Özel’e göre bu
şekilde belirtilebilir.

Özel, Batı’nın tekniğini reddettikten sonra Müslümanların yapmaları


gerekenin tek tek veya topluca kendi kalitelerini geliştirmeleri olduğunu ifade eder.
Bu çaba sonunda varılacak olan Đslâmî toplum yapısının kolaylıkla kendi hayat
tarzına uygun maddi kuvveti üreteceğini böylelikle Müslümanca bir hayat tarzının
uzantısı olan teknolojik bir teçhizat sahibi olunacağını belirten Özel, esas meselenin
“her yönüyle Müslümanca bir hayatı göze alıp sonuna kadar götürebilecek inanç
kuvvetini elde bulundurmamız”12 olduğunu vurgular.Ona göre Đslâmî yaşama ve
algılama biçimini yeniden oluşturmak, yapılandırmak bu sorunun çözümünde
gereklilik arz etmektedir.

3.1.2 Teknolojinin “Akıl”a Hâkimiyeti

Modern kültür içinde insanlardan teknolojik, yoğun bir hayatın işlerini


yürütebilecek zeka seviyesinde olmalarının beklenip yeterli sayıldığını13 bildiren
Özel, insan zihnini çok sınırlı bir doğrultuda çalışmaya zorlayan tekniğin, nesnenin
nesneyle olan ilişkisinden öteye geçmeyi yasaklayan mantığı ile insanın nesnenin
özüne ait meseleleri zihin dışı bırakmasını dayattığını böylece aklın gerçekle
uğraşmaktan hakikati göremediğini14 ve insanla akıl arasına mesafe koyduğunu
savunur.15 Batılı teknik adamın sihirbaz durumunda olduğunu ifade eden Özel, Hz.
Musa’nın Kur’andaki kıssasına atıfta bulunarak “bilim ve teknik karşısında
Yaratıcı’ya teslimiyetin heyecanıyla tavır takınmak mutlaka ip, değnek vesaire alet-
edevatı yutacaktır”16 yorumunu yapar.

11
Özel, a.g.e., 387.
12
Özel, Üç Mesele, 50.
13
Đsmet Özel, Tavşanın Randevusu, Şûle yay., Đstanbul, 1999, 69.
14
Özel, Üç Mesele, a.g.e., 151.
15
Özel, a.g.e., 153.
16
Özel, a.g.e., 155.

29
Özel, karmaşık iktisadi yapının yanı başında, teknolojik güce ve makinenin
gücüne tapınmanın yaygınlık kazandığını, modern çağda gelişim sergileyen bu dinin
iki ana mezhebe sahip olduğunu dile getirir. Ona göre “birinci mezhep teknik
gelişmeye ve dolayısıyla makineye taparken ikinci mezhep bu gelişmeyi sağladığı
gerekçesi ile insan aklının işleyişine tapmaktadır.17 Batı’nın bu yaklaşımının insanın
kâinattaki yerini yönetilen değil, yöneten olarak belirlemesi sonucunda insanın sahip
olduğu yeni imkânlarla dünyayı yönetme işini teknolojinin hâkimiyetine
dönüştürdüğü18 ifade edilebilir. Teknik, aklı sadece varlığın fizik alanında, maddenin
madde ile olan ilişkisinde kullanıp makinenin gelişmesi ile insan zihninin entelektüel
konumu arasında bir kopukluk öngörür. Özel, hâlbuki Kur’an’ın işaret ettiği zihin
yeteneğinin parça parça değerlendirilmeyecek, insanda bir bütün olarak bulunan
“akıl” olduğunu19 ifade ettikten sonra aynı zihni yetenekle bir kuşun uçuşundaki
güzelliğin, saygı, vefa, dürüstlük, ihanetin kavranabileceği gibi Dünya’nın Güneş
etrafında dönüşünün de kavranabileceğini ve yine aynı yetenek ile Allah’ın birliğini
ve ahireti kavramanın da mümkün olduğunu dile getirir.20 Böylece aklın bütünlük
sahibi oluşuna dikkat çekmek ister.

3.1.3. Tabiatı ve Eşyayı Đstismar Unsuru Olarak “Teknik”

Yaşadığımız çağın insan faaliyetlerinde, teknolojinin belirleyici olduğunu,


insanın kendi elinden çıkan aletler ile tüm canlıların “özgün” yapısına müdahale
ettiği, zarar verdiği bir çağ olduğunu öne süren Özel, aklımızı Allah’ın bizim için
çizdiği sınırları tanıyıp bu sınırlar içinde yaşamak için kullanmadığımızda21 modern
yaşama biçiminin doğurduğu zararlara yine bizim katlanmak zorunda olduğumuz
gerçeğini bize hatırlatıyor.

Batı medeniyetinin ana vasıflarından birinin tabiatı istismar etmek22 olduğunu


ifade eden Özel, Doğu insanının kendini kainata hakim olarak görmediği için eşyayı,
istismar edilecek bir nesne olarak kabul etmediğini, Batı insanının ise kendine

17
Özel, Üç Mesele, 155.
18
Özel, a.g.e., 145.
19
Özel, a.g.e., 145.
20
Özel, a.g.e., 150.
21
Özel, a.g.e., 122.
22
Özel, a.g.e., 163.

30
tanrılık izafe edip eşyaya keyfince tasarruf ettiğini belirtir.23 Bu dürtünün ana
kaynağı insanda var olan eşyaya hakim olma ve ona biçim verme, onu değiştirme
isteğidir. Özel, Müslümanların tabiata karşı konumlarını, bilinç ve tutumlarını Üç
Mesele adlı kitabında Busbecg’in mektuplarından yaptığı alıntı ile örneklendirir.
Busbecg mektubunda köylüye nehirdeki balıkları nasıl tuttuklarını tercüman aracılığı
ile sorduğunu, köylünün cevap olarak, nehirde çok balık olduğunu ama birisi zahmet
edip tutmak için elini uzattığında kaçtıklarını söyler.24 Tıpkı hakkında malumat
istedikleri kuşlar için “bu kuşlar tutulmaz; çünkü bir kimse onlara el uzatacak olursa
uçarlar”25 dediği gibi. Özel’e göre canlıların doğal varlığına müdahale etmeyen bu
zihniyet tabiat ile barışık yaşayan, ona zarar vermeyen, onun düzenini bozmayan,
ona hakim olmaya çalışmayan, ondan istediğini ancak ödünç alan Doğu insanına
aittir.

Đslam’da helal ve haram sınırlarının sadece azgınlığımızı zapt etmek için


konulmadığını belirten Özel, helal ve haram sınırlarının bizim yeryüzünde
yaşadığımız hayatın anlamını kavramamız, mevcudiyetimizin sebebine yaklaşmamız
için konulduklarını, bu sınırları kaybetmemiz durumunda kimliğimizi, kişiliğimizi,
var oluşumuzun anlamını kaybedeceğimizi dile getirir.26

Ölüm üreten, kitle halinde ölümleri mümkün kılan teknolojinin ölüm aleti
ürettiği şekilde dirim aleti üretemeyeceğini Özel, şu örneklerle ironik bir ifade
kullanarak vurgular: “El bombalarını saksı olarak kullanıp, mitralyözlerin mermi
şeritlerinden çocuğumuza salıncak mı yapacağız?”27 Bilim ve teknolojinin
alanlarının karıştırıldığını belirten Özel, iyi amaçlar için kullanılabilen bilimin kötü
amaçlar için de kullanılabileceğini, yine bilimin, maddenin imkânlarına uygulanması
ile teknik ve teknolojinin doğacağını belirtir. Ona göre, atomun parçalanması
bilimsel bilgi iken bu bilgi ile bomba yapılması durumunda teknoloji doğmuş
demektir. Artık bombaya karşı olmakla kapitalizmin çarkını döndüren teknolojiye
kaşı olmak özdeştir. Bomba kötü ise onu sağlayan teknoloji de kötüdür. Özel, yararlı

23
Özel, a.g.e., 164.
24
Özel, a.g.e., 164.
25
Özel, a.g.e., 165.
26
Özel, Taşları Yemek Yasak, 22.
27
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 299.

31
bir teknolojinin doğamayacağını “burjuvazi-bürokrasi-teknokrasi üçlüsünün süper
zorbalarının”28 ürettikleri teknolojinin anlamına hakim oluşları29 görüşü ile destekler.

Özel’in verdiği bir başka örnek olan, Çinlilerin hiç ateşli silah icat etmemiş
oluşları da konuya açıklık getirir, konunun ahlakî boyutunu iyi bir şekilde
anlamlandırmamızı sağlar. Özel, barutu bilen, maden işçiliğinde çok ileri safhaya
varmış olan, mekanizma alanında da çok ince farkları bilen Çinlilerin hiç ateşli silah
icat etmemiş olmalarının bireysel ve toplumsal hedeflerin bağlı olduğu ahlaki
değerlere ve bu değerlerden çıkan, dünyayı algılayış ve yorumlayış biçimleriyle
anlaşılabilineceğini vurgular.30 Bu örnekler tekniğin sosyal hayatı ve kültürü her
zaman olumlu yönde etkilemeyip bazen insanlığa uygarlık ile birlikte felaketler de
getirdiğine işaret eder.

Bugün artık teknik ve teknolojinin günlük hayata olan egemenliğinin


küçümsenmeyecek boyutlara ulaştığını belirten Özel, tekniğin ortaya çıkardığı
istenmeyen sonuçlardan ötürü farklı yorumların dile getirilmeye başlandığını aktarır.
Bu yorumlardan biri olarak teknolojinin en yoğun olduğu ülkelerde tekniğin kötü
etkilerinden dolayı bazı aydınların bilime cephe alacak duruma geldiğini, bir diğer
yorumda ise tekniğin ortaya çıkardığı rahatsızlıktan tekniğin kendisinin sorumlu
tutulamayacağı, ortaya çıkan kötülüğe tekniğin hızına ve ruhuna ayak uyduramayan
toplumsal örgütlenme biçiminin kaynak görülebileceğini31 ifade eden Özel, Allah
inancı olan Müslümanların, kaynağını tanrıtanımaz bir felsefeden alan Batı tekniğini
alırken çok dikkatli ayrıştırması gerekliliğini belirtir. Teknik sadece işleyen bir
mekanizma olmayıp beraberinde yeni bir anlayış ve yaşama şeklini de barındırır. Bu
sebeple teknik, onu alacak toplumun değerleri ve insan tipi gözetilerek alınıp yeniden
inşa edilmelidir.

3.1.4. Batılılaşma Algımız “Taklit”

Değişen dünya şartları ve Batı’da doğmuş makineli medeniyete karşı


geliştirilebilecek tedbirlerin genel eğilimi Batılılaşma ile birlikte başlayan bir taklit

28
Özel, a.g.e., 300.
29
Özel, a.g.e., 300.
30
Özel, Taşları Yemek Yasak, 34.
31
Özel, Üç Mesele, 169-170.

32
etme yaklaşımı olmuştur. Özel, acil bir siyasi başarı elde etmek isteyen
Müslümanların kendilerini “canhıraş bir şekilde modernleşme ormanındaki en güçlü
kaplanın yani kapitalizmin sırtına attığını”32 böylece kapitalizmin ideolojik kalıpları
ile yönlendirilmeye itiraz etmediklerini belirtip Müslümanların yaşadıkları
ülkelerdeki hakim zümrelerin amaç olarak Batı medeniyetinin gücüne talip olmayı
seçtiklerini, Batı medeniyetinin gücünü dumura uğratacak Đslamî değerleri üstün
tutmayı denemediklerini belirtir. Ona göre Batı medeniyetini güçlü kılan araçlar,
teknoloji Müslümanlarca eleştirilmemiştir.

Batı’dan ithal edilen teknolojiye karşı gelişen tepkiyi matbaa makinesi örneği
ile açıklayan Özel, eğitim gördüğümüz süre boyunca bizlere sunulan yorumlardan
farklı bir yaklaşımla ezber bozan bir tanımlama yapar.

Özel, bu direnişin çağın şartlarını hesaba katmadan değerlendirildiğini, bunun


basit bir gelenek koruyuculuğu, muhafazakârlık, taassup davranışı olmadığı bilakis o
dönemdeki Đslâm aydınının sandığımızdan daha şuurlu olduğunu düşündüğünü
belirtir.33 Batı’da matbaanın yaygın kullanılışının kitap okumanın arttığı bir
zamanda, artan talebi karşılamak üzere geliştiğini, Osmanlıda ise matbaanın geliş
tarihinin böyle bir zamana rastlamadığını, belli bir zümre tarafından zaten kitap
üretiminin seri bir şekilde (hatta o devirdeki matbaanın yaptığının belki de yarı
süresinde aynı kitabın çoğaltılabildiğini) yapılabildiğini aktarır. Asıl yapılmak
istenenin yazı yazarak geçinen zümreye zarar verilmek istenmesi olduğunu belirten
Özel, böylece okur-yazar olan ve Batılılaşmayı benimsemeyen bu insanların aç
bırakılıp direniş güçlerinin kırılmasının amaçlandığını34 vurgular. Bu şekilde
Batılılaşmanın önü açılmış, birçok alanda Batı’nın üstünlüğü kabul edilip onun örnek
alınması eğilimi doğmuştur. Bu faaliyet taklit bir yapı arz ettiğinden ne tam
anlamıyla Batılılaşılabilinmiş, ne de geleneksel değerler tam olarak
korunabilinmiştir.

Özel, düşünce, sanat, bilim, teknik ve ekonomi sahalarında dikkate değer


hiçbir başarıya ulaşılmadığı görüşünde olanlara bunun sebebinin bünyevi
yetersizlikte değil, kültürel bir handikapta aranmasını tavsiye eder. “Türkiye kedi

32
Özel, Tavşanın Randevusu, 131.
33
Özel, Üç Mesele, 158.
34
Özel, a.g.e., 159.

33
idiyse fare yakalayacak pençeye sahipti; ama Cumhuriyetle gelen siyasi rejim
kedilerin eldivenle daha şık, daha medeni, daha çağdaş ve laik olabileceğine
inanıyordu. Eldivenli bir kediden fare yakalamasını beklemek abes. O olsa olsa
eldiveni temiz tutma başarısına erebilir.”35 benzetmesini yapan Özel, daha işin
başında siyasi kültürümüzün Batı Medeniyetinin zorlamasıyla değişime uğratıldığını,
devletin asli oluşumunu temin eden değerlerden çareler üretilmediğini, devletin ve
toplumun organik yenilenmesi yoluna gidilmediğini şu cümle ile belirtir: “Kediye
tırnak bakımı yapılmayıp eldiven giydirildi.”36 Aktardığımız bu kurguyu yapan Özel,
siyasi kültürümüzün Batı medeniyetinin zorlamasıyla değişime uğratıldığını devletin
asli oluşumunu temin eden değerlerden çareler üretileceğine hep kötü taklitler
yapılması yoluna gidildiğini belirtir.

Bir başka örnekte Özel, terk edildikleri zaman çok canlı olan Meddah,
Karagöz, Ortaoyununun gösteri sanatları alanında değişen dünya ihtiyacına cevap
verecek düzeye getirileceğine, bunlar terk edilerek yerlerine, kökeninde
laikleştirilmiş kilise temsilleri olan tiyatronun toplum hayatına eklendiğini37 belirtir.

Özel, konu ile ilgili olarak verdiği bir başka örnekte, Türk süvarilerinin atın
sağrısına yakın oturup böylece atın sırtına yatarak hem düşman okçular karşısında
hedef küçülttükleri hem de atın daha süratli yönetilmesinin sağlandığını aktarır. II.
Mahmut döneminde başlayan Batılılaşma hareketi ile bu biniş şekli değiştirilir. Artık
Avrupalı süvariler gibi dik oturmaya başlanır. Bu oturuş şeklinin seçilmesi savaşta
daha başarılı olmak için değil, sadece Avrupalı askerler öyle oturduğu için seçilir. Bu
oturuş aslında zırhlı Ortaçağ savaşçıları için zorunlu bir oturuş şeklidir. Özel, örneği
bu şekilde aktardıktan sonra örnekten yola çıkarak bütün Batılı kurumların
Türkiye’ye adaptasyonunun tıpkı örnekteki gibi, yeniliklerin neye yarayacakları,
hangi fonksiyonları yerine getirecekleri ve eskisiyle karşılaştırıldığında ne gibi
üstünlükler sağlayacağı düşünülmeden sadece Batılı devletler ne yapıyorsa
yapabildiği kadar (taklit edebildiği kadar) yapılması şeklinde bir yaklaşımın hakim
olduğunu38 ifade eder. Özel’in bize sunduğu örnekler, Batı’dan alınan unsurların

35
Özel, Tavşanın Randevusu, 106.
36
Özel, a.g.e., 107.
37
Özel, a.g.e., 107.
38
Özel, Tehdit Değil, Teklif, 191.

34
kendi şartlarımıza bir adaptasyonunun yapılmadan ve kendi olanaklarımız ölçüsünde
yapılandırılmadan sadece taklit etmekle yetinildiğini anlamlandırmamıza katkı sunar.

3.2. Bir Zaaf Unsuru Olarak “Medeniyet”

3.2.1. Özel’e Göre Medeniyetin Tanımı ve Kökenleri

Özel, medeniyeti şu şekilde tamımlar: Medeniyet (uygarlık), Türkçe’ye XIX.


yüzyılın ikinci yarısında girmiş, Arapça m.d.n. kökünden türetme bir kelimedir. Aynı
kökten türemiş olan medine, şehir anlamına gelmekte, medenî, medineli, şehirli
anlamını vermektedir. 39

Özel, medeniyet kelimesinin tarihsel sürecini aktarırken önceleri vahşet


(savagery) ve barbarlık (barbarisim) kavramlarına zıt bir anlamda kullanıldığını,
daha sonra insan toplumunun evrimi ve gelişmenin evrenselliğini bünyesinde
kökleştirerek aydınlanma çağında Batı düşüncesinin çerçevesinde bütün insanlık için
geçerli olan bir modelin adı olduğunu belirtir. Bu aşamada Özel, medeniyet
kavramının üç ana noktasının belirginleştiğini şu şekilde alıntılar:

1- Optimisme: Medeniyet insanoğluna parlak bir gelecek vaad etmektedir.40


2- Üniversalisme: Medeniyet insanlığın izleyeceği tek yoldur. 41
3- Ethocentrisme: Medeniyeti yaratmak ve yaymak Avrupa’ya özgüdür.42

Bu üç unsuru hareket noktası olarak alan Batı medeniyeti, kendine barbar ve


vahşi olarak gördüğü diğer kavimleri medenileştirmek görevini yüklenir.43
Sömürgecilik ve emperyalizm yoluyla dünyaya açılan Avrupalı medeniyet olarak
kabul ettiği zihnî gelişkinlik, ahlakî olgunluk, davranışlarda incelik, üstün sanat
eserleri, şaşırtıcı teknik ürünleri gibi özelliklere barbar zannettiği kavimlerin de sahip
olduğunu görür. Gördükleri bu üstünlükler karşısında Avrupalının kendi
medeniyetinin tek ve üstün olduğu konusunda artık şüpheye düştüğünü aktaran Özel,

39
Özel, Üç Mesele, 125.
40
Özel, a.g.e., 127.
41
Özel, a.g.e., 127.
42
Özel, a.g.e., 127.
43
Özel, a.g.e., 127.

35
yukarıda saydığımız üç niteliğin böylece gücünü yitirdiğini belirtir.44 Batı medeniyeti
karşılaştığı bu yeni medeniyetlerin davranış ve duygularda kimi konularda
kendilerinden çok ileri düzeyde olduğunu fark ettikleri Doğu’dan gördükleri çoğu
davranışı kendi kültürlerine entegre etmişlerdir. Özel, Avrupalının Doğulu altı
yaşındaki çocuğun çok tabii olarak benimsediği davranışları çok zor olarak elde edip,
bunları hayatında uygularken önemli işler başardığını sandığını belirtir45 ve
Avrupa’nın aristokratlarını medenileştirmek için kurallar koyduklarını, kitaplar
yazdıklarını bildirir. Burnunu başlığına, ceketine silmenin köylülerin işi, koluna
silmenin balık satıcılarının işi olduğuna dair örnekler verdikten sonra burnunu
mendil ile silmek gibi basit bir olayın bile Avrupa hayatında bir sınıf meselesine
dönüştürüldüğünü anlatır. Avrupa’daki herkesin mendil kullanması için iki yüz yılın
46
geçmesinin gerektiğini belirten Özel, bu konuda Fransız düşünce hayatında
“filozoflar yüzyılı” diye anılan yıllarda Paris’in çamuru ve sokaktaki insanlarıyla
birlikte tahammül edilmez şekilde koktuğu örneğine de yer verir. 47

Özel davranış ve duygularda Avrupalının kendini en medeni saydığı zamanda


bile Doğu’yla yarışabilecek üstünlüğe sahip değilken Doğu insanının, duygu ve
davranışlarda Avrupalı olmaya özendiğinin altını çizer; ama sanatlar ve fikrî hayat
bakımından bunu yapmayıp elinde olanla yetinmek yoluna gittiğini ve sonucun
48
malum olduğunu eleştirel bir şekilde vurgular. Medeniyet kelimesi ilk zamanlar
kapitalist toplumun değerlerini ifade ederken şimdi daha kapsayıcı bir anlamda,
iktisadî ve teknik gelişmede, sanat ve düşünce üretmede karşılığını bulur.

3.2.2. Đbn-i Haldun’un Medeniyet Anlayışının Đrdelenmesi

Özel, medeniyetin özelliklerini üç madde halinde vurgularken ibn-i


Haldun’un tanıklığına başvurur. Bu özelliklerden ilki sınıflaşma ve sömürüdür.
Medeniyet, sınıflaşmayı ve insanın sömürülmesini öngörür; sınıflaşma ve sömürü de
medeniyeti doğurur görüşünü Özel, Đbn-i Haldun’un Mukaddime adlı eserinde
yazdıkları ile destekler. Đbn-i Haldun Mukaddime’de zengin olanların iktidar ile

44
Özel, a.g.e., 128.
45
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 359.
46
Özel, a.g.e., 359.
47
Özel, a.g.e., 359.
48
Özel, a.g.e., 359.

36
işbirliği içinde birbirilerine güvence vererek durumlarını güçlendirdiklerini tespit
eder.49 Đbn-i Haldun hükümdarın onlara yakın olmasını ve onları mal ve paraya
boğmasını “tıpkı bir suyun etrafında yer alan arazi gibi” şeklinde niteler.50 Đbn-i
Haldun’a göre suya yakın olan yerler (yakınlık derecesine göre) yeşerir ve bu hal
artık suyun etkisinin kalmadığı arazinin uzak kısımlarında sona erer. Đbn-i Haldun
bu malların “mal ve paralar vergiler ve harçlar yoluyla insanların elinden çıkar,
hükümdarın dağıttığı bağışlar yoluyla tekrar onlara döner”51 Đfadesi ile onların
zengine geri döndüğünü belirtir.52 Toplumun belli bir kesimi zenginleşirken diğer
kesim fakirleşir. Zenginleşen kesimin elinde fazlalaşan sermaye de sanayinin
gelişmesini53 doğurur. Burada ifade edilen yöntemin “gayri Đslami” olduğunu
belirten Özel, medeniyetin insanlara sunduğu toplum yapısının Kur’an’a muhalif
olduğunu “Tâ kî ( bu mallar) içinizden (yalnız) zenginler arasında dolaşan bir devlet
olmasın”54 ayeti ile ifade eder.

Đkinci olarak maddeye karşı zaaf unsuru olan Medeniyet, insanların madde
karşısında zaaflarının ve maddi gelişmeye mahkûm olmalarının somutlanmış
halidir55 ifadesini kullanan Özel, sonrasında insanlar zenginleşip servet sahibi
olduklarında bu durumun onları medeni yaşama ve bu yaşamın alışkanlıklarına sevk
ettiğini ifade eden56 Đbn-i Haldun’un tezini kullanarak ifadesini açıklar. Haldun’a
göre, insanlar göçebe hayatı yaşadıkları devrelerde ihtiyaç duymadıkları süslü, zarif
ve mükemmel eşyayı medeniyet gelişmesine paralel olarak yapmışlar ve sonrasında
arzularına itaat edip kullanmış ve zamanla da geliştirme çabası göstermişlerdir. Bu
çabanın ahiret için bir gerekliliği olmadığı gibi insanı dünya hayatına hapsedip
manayı ve ahreti düşünmelerini engellemesi söz konusu olmuştur.57

Son olarak medeniyetin toplum yapısını ve insan kişiliğini bozduğunu kabul


eden Özel’e göre Medeniyet, toplum yapısını ve insan kişiliğini karşılıklı olarak

49
Özel, Üç Mesele, 134.
50
Đbn-i Haldun, Mukaddime, Yeni Şafak yay., Ankara, 2004, C. II. 504.
51
Đbni Haldun, a.g.e., 504.
52
Đbn-i Haldun, a.g.e., 505.
53
Özel, Üç Mesele, 134.
54
Kur’an 59/7.
55
Özel, a.g.e.,135.
56
Đbn-i Haldun, a.g.e., 507.
57
Özel, a.g.e., 135.

37
bozar, kokuşturur.58 Özel, konuyu sıraladığımız şekillerde maddeleştirdikten sonra
Đbn Haldun’dan yaptığı alıntıya dayanarak onun görüşlerini şöyle ifade eder:
Yerleşik ve medeni hayat yaşayanların masraflarının artması sonucu israf içine
düşerler ve gittikçe artan talep ve ihtiyaçlarını karşılamak için meşru yolların dışına
çıkarlar. Yapılan ahlâksızlık ve kötülükler zamanla karakter haline gelir; öyle ki
insanlar yakınlarının önünde bile bunları yapacak kadar hayâsızlaşırlar59 şeklinde
dile getirir.

Đbn-i Haldun konuyu şöyle açıklar: ”Lükse ve sefahata dalan insanların, arzu,
istek ve alışkanlıkları çok olduğu için kazançları bunları karşılamaya yetmez ve
durumları bozulur. Tek tek kişilerin durumları bozulunca şehrin düzeni de bozulup
harap olur.”60 Đbn-i Haldun’un şehirlerden pek azının yerleşik hayatın bu
kötülüğünden korunabildiği, medeniyetin ortaya çıkardığı bu hayat tarzına her
şehirlinin uyma zorunluluğu olmadığı tespitine değinen Özel, bazı insanların
medeniyetin bu zararından korunup sağlıklı yaşama biçimine bağlı bir hareket
geliştirebileceklerini bildirir.61

3.2.3. “Zerafet”: Đçtenliğin Đnceliğe Dönüşümü

Özel, medeniyet olgusuna ilişkin kavramlardan biri olarak zerafeti ele


almıştır. Medeniyetin bir toplumda inceliği, zerafeti geliştirdiğini belirten Özel, zarif
insanın dışa vurmuş kurumsal tavırlarının yanında ince düşündüklerinin de ileri
sürülebileceğini çünkü onların düşüncelerinin de kurumsallaştığını ifade eder.62
Özel, bu inceliğin zamanla lüzumsuzluğu doğurduğunu; rahatın keyfe, güzelin
fanteziye dönüştüğünü, inceliği veren medeniyetin karşılığında içtenliği aldığını
belirtir.63 Yapma kurallara boyun eğen bu insanlar zamanla kendilerinin olmayan bir
yaşayış içine hapsolurlar.
Medeniyet ve refah birlikte bulunmak zorundadır. Keyif ve fantezinin
olabilmesi için maddi imkânların da üst düzeyde olması gerekir. Toplumun bir

58
Özel, a.g.e.,135.
59
Özel, a.g.e.,136.
60
Đbn-i Haldun, a.g.e., 509.
61
Özel, Üç Mesele, 136.
62
Özel, a.g.e., 114.
63
Özel, a.g.e., 114.

38
kesimi bu şekilde yaşarken “geri kalanlar”64 toplumun bu zarif kesimine,
zarafetlerinin devamı için gerekli imkânları sağlamaya mahkûm edilmiştir. Bu
insanlar “zariflikten daha şedit bir bela”65 olan zarafet özentisi ile her şeylerini fedâ
etmek zorunda kalmışlar. Özel Đslâm’ın medeniyet ile ilişkisini değerlendirirken önce
Ebu’l Hasan Nedvî’den alıntı yaparak Đslâm kültürünün başarıları olarak algılanan
yapıtlar ve sanat eserlerinin Đslâm’ın ruhuna aykırı olduklarını lüks ve gösteriş
arzusunu tatmin eden bu ürünlerin gayri Đslâmi görüldüğünü66 belirtir.
Özel, Nedvî’nin medeniyetleri: Materyalist, akılcı, mistik ve vahye dayalı
şeklinde dört kısma ayırdığını alıntılar. Özel, Nedvî’nin Đslâm’ı vahye dayalı bir
medeniyet olarak sınıflandırmasını hoş görmez, sadece Kur’an ve Sünneti otorite
olarak tanıyan Đslâm düzeninin medeniyet olarak tanımlanmasının gereksiz
olduğunu, yapılması gerekenin medeniyet olgusunun parçalarına ayrımlaştırılıp
Đslâm’ın diğer unsurlardan ayıklanması olduğunu savunur.67 Özel Müslümanların
Kur’an’da belirtilen hususları uygulamaya koyarak ve sünnet’in gerektirdiği
davranışları yerine getirerek sağlıklı bir yaşama biçimine varılabileceğine inanır.

3.2.4. Đslâm’ın Medeniyete Karşı Duruşu

XIX. asırdan itibaren dünyadaki bütün kültürlerin Batı medeniyeti tarafından


darbeye maruz bırakılıp güdükleştirildiğini iddia eden Özel,68 medeniyet kavramına
karşı radikal bir tutum sergiler. Bu tutumun temel öğesi reddetme üzerine
kurulmuştur. Đlk zamanlar maddi ve manevî planda kapitalist toplumun değerlerini
ifade eden medeniyet kelimesi çağımızda iktisadî ve teknik gelişmenin, yüksek
seviyeli sanat ve düşünce üretiminin karşılığı olarak kullanılır.69 Batı medeniyeti
insanın kainâttaki yerinin yeniden ve geleneksel anlayıştan farklı olarak tespiti
sonunda beliren bir kafa yapısı ve ahlâkî değerler bütünüdür.70 Bu anlayışı ile Batı
medeniyeti insanların maddeyle olan münasebetlerini yücelterek onlardan ahiret

64
Özel, a.g.e., 115.
65
Özel, a.g.e., 115.
66
Özel, a.g.e., 132.
67
Özel, Üç Mesele, 134.
68
Özel, Kalın Türk, 30.
69
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 41.
70
Özel, Üç Mesele, 142.

39
duygusunu uzak tutmaya çalışır.71 Müslüman düşünürlerin medeniyete bakışları ise
bir çeşit tepkiden kaynaklanır. Kapitalizmin dünyayı sömürgeleştirme çabasının
Asya ve Afrika’ya medeniyeti götürme bahanesiyle perdelendiğini belirten Özel, bu
süreçte kapitalizmin müdahalelerine muhatap olan ülkelerde iki çeşit eğilimin
geliştiğini; Müslümanların bir bölümünün muhafazakâr bir tepki göstererek Batı’ya
karşı direndiğini ve Batı’nın sunduğu medeniyet anlayışı karşısına başka bir
medeniyet, Đslâm medeniyeti anlayışını çıkarma düşüncesini doğurduğunu72 ifade
eder. Medeniyet kavramı Batı’daki ifadesiyle Đslâm’ın özünü yansıtmadığı için
öncelikle bu kavramı Batı’daki anlamı ile analiz eden Özel, Đslâm’ın medeniyet
karşısındaki konumunu ve tavrını ayrıştırıcı bir tutum ile değerlendirir. Davranış ve
duygularda Avrupalının kendini en medenî saydığı zamanda bile Doğu ile
yarışabilecek üstünlüğe sahip değilken Doğu insanının duygu ve davranışlarda
Avrupalı olmaya özendiğinin altını çizen Özel, sanat ve fikrî hayat bakımından ise
bunu yapmayıp elinde olanla yetinme yoluna gittiğini ve sonucun malum olduğunu
eleştirel bir şekilde vurgular.73

Özel’e göre Müslüman anlayışı, ancak ona imanla yaklaşıldığı zaman


kavranabilen, zihnî işleyişin kalıplaşmış kurallarını geride bırakan ve yalnızca
Kur’an’ı Kerim’in insana gösterdiği hedefler doğrultusunda yorum getirebilen bir
anlayıştır.74 Konuyu “Müslümanların sosyal ve siyasi tavırları da Đslâm dışı
anlayışların sosyal hayata ve siyasi tavra yükledikleri anlamdan çok daha zengin ve
çok farklı bir seviyede tebarüz etmek mecburiyetindedir”75 cümlesiyle ifade eden
Özel, bu mecburiyet doğru kavranılmazsa Müslümanca yapıldığı zannedilen birçok
davranışın, Müslümanların husumetlerini yönelttikleri güçlerin davranışının negatifi
olmaktan öteye geçemeyeceğini savunur.

Yaşadığımız teknolojik hayatın bizi mecbur ettiği bazı durumları


kabullenmemiz yaşadığımız medeniyete bir taviz anlamını taşır.76 Hemen dışına
çıkamadığımız medeniyetin ara devresini yaşadığımız için onun imkânları içinde bir

71
Özel, Bileşenleriyle Basit, 112.
72
Özel, Üç Mesele, 125.
73
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 359.
74
Özel, Tehdit Değil, Teklif, 90.
75
Özel, a.g.e.,91.
76
Özel, Neredeyizm, Şairin Devriye Nöbeti-3, Şûle yay, Đstanbul, 2009, 366.

40
şeyler yapmak durumundayız.77 Đlk yapacağımız şeyin kafaca bu medeniyete, bu
hayata, bu yaşama tarzına, bu münasebetlere evet deyip demediğimizin tespiti
olduğunu belirten Özel, eğer küfür düzeni diye kısa yoldan kestirip attığımız medeni
hayata geçici olarak katlanıyor değil de bunun kaçınılmaz olduğunda ve ne
yapılacaksa bu ortamda bu imkânlarla yapılacaktır fikrinde ısrarlı isek bu çarkların
içinde boğulmayı peşinen kabul etmişiz demektir78 şeklinde tavrını belirginleştirir.

Özel, daha sonra bu medeniyetin içinde olmanın, bu medeniyetin havasını


teneffüs etmenin birinci meselemiz olmadığını, birinci meselemizin bu medeniyetin
içinde olmaktan tedirginlik duyup duymadığımız, soluduğumuz havanın zehirli
olduğunun, bizden bir şeyleri sürekli olarak alıp götürdüğünün farkında olup
olmadığımız olduğunu belirtir. Özel,“eğer medeniyetin içinde olmaktan Müslümanca
bir huzursuzluk duyuyorsak, Müslümanca kardeşliğin gereği olan dayanışma ile bu
dünyanın kiri ve pasıyla mücadeleye girişmek için asgari şartı elde tutuyoruz
demektir”79 ifadesini kullanarak bu konudaki düşüncesini belirtir.

Özel’e göre Batı Allah’ın insanlara lütuf olarak sunduğu Kur’an ve Sünnet80
düsturlarının yerine ikâme ettikleri kural ve anlayışa medeniyet demektedir. Kendi
hayatlarını ona göre şekillendiren Batılı değer sistemi yönetenin de kendisi olduğu
iddiasındadır. Aklı tanrılaştıran bu yönelimin sonuçları olarak tezahür eden güç ve
kuvvet kaynakları Batı toplumunu maddi anlamda ne kadar ileriye taşımışsa bozulma
ve sapkınlıkta da o kadar tahripkâr olmuştur. Bu anlamda Batı ile, biz daha
medeniyiz gibi bir ölçüye vurulma anlayışı ve yarışması şeklinde bir tutum
sergilemek, tahripkâr olan medeniyet kavramının geçerli bir kriter olduğu anlayışını
kabul etmemiz demek81 olur. Bu tutumun Đslâm’a ilaveler ya da çıkarımlar izafe
etmek isteyenlerin ekmeğine yağ süreceğini belirten Özel, Đslâm’a göre medeniyet
denilen şey eğer kaynağını Kur’an ve Sünnet’ten alıyorsa asıl amaç onu ne eksik ne
de fazla göstermek olmalıdır82 tespitinde bulunur. Özel’e göre bilakis bu kaynakların
emir ve yasakları esas alınarak gerek bireysel gerekse toplumsal ilişkilerimizin

77
Özel, a.g.e.,397.
78
Özel, a.g.e., 398.
79
Özel, Neredeyizm, 398-399.
80
Özel, Üç Mesele, 139.
81
Özel, a.g.e., 139.
82
Özel, a.g.e., 137.

41
şekillenmesi sonucunda Müslümanın Allah’ın kendisine yönelttiği tanıma
uyabilmesi mümkün olabilir.

Özel’e göre Đslâm’ın tanımladığı insan Allah’ın kendisine verdiği


“Müslüman” adını kendi tanımı olarak kabul eden insandır. Bu vasfı kazanmış bir
insanın yapacağı tek şey, tanımına uymak ve onu koruyabilmektir.83 Bu anlamda
başka bir sıfata ihtiyaç yoktur. Özel, bu bilince sahip insanın kendi hayatını ve
toplumun yapısını yeniden kurmak amacıyla girişeceği mücadelenin medeniyete
karşı bir duruş olacağını, bu medeniyete karşı duruştaki temel referans noktasının
Allah’ın çizdiği sınırlar dahilinde kalmak ile sağlanabileceğini belirtir.

3.3. Bir Tanrıtanımazlık Olarak “Yabancılaşma”

3.3.1. Hümanizmin “Mükemmel Đnsanı” ve “Tanrıtanımazlık”

Özel’in anlayışında Đnsanın hayatına yön veren ilkelerin yalnızca insanın


yapısından kaynaklandığını böylece insanın kendi kendini yaratan bir varlık
olduğunu ifade eden düşünce şekli Tanrıtanımazlık olarak tanımlanır.84
Tanrıtanımazlığın ahlâkî bir tutum olmaya çabaladığı zaman dayanak aldığı
referanslar; insan hayatına yön veren ilkelerin yalnızca insanların yapısında olduğu,
insanın kendi kendini yaratan bir varlık olduğu, insanüstü kural koyucu bir varlığın
kabul edilemez olduğu ve benzer anlayışlardır. Đnsanın kendisini iyiliğe veya
kötülüğe yönlendiren ve ahlâkî tutumunu belirleyen tohumları içinde taşıdığı, insanın
kendi özünün doğrultusunda davranmadığı zaman yanlışa, kötüye, ahlâk dışı hayata
saplandığı savunulur.85 Özel, Hümanizmin mükemmel insan tezinin Đslâm’da yeri
olmadığını “Allah’ın üzerinizdeki lütf-û inayeti ve esirgemesi olmasaydı, birazınız
müstesna olmak üzere, muhakkak ki şeytana uymuş gitmiştiniz ”86 ayeti ile ifade
eder.87 Bu ayet insanın bir ahlak öğretisi üretebilecek seviyede yaratılmadığına,
ancak yaratıcının koyduğu kurallar çerçevesinde yaşayan insanın yanlış
yapmayacağına işaret eder.

83
Özel, a.g.e., 139.
84
Özel, Üç Mesele, 83.
85
Özel, a.g.e., 84.
86
Kur’an 4/89.
87
Özel, a.g.e., 95.

42
Özel’e göre insan özne olarak nasıl yalnızsa nesne olarak da anlamsızdır.
Yabancılaşma, tanrıtanımaz düşüncenin sonucu olduğu kadar sebebi de olabilir.
Đnsan Allah tarafından belirlenmiş bir “ben”i olduğunu bilirse, hayata ve evrene
anlam veren bir yaratıcı olduğunu bilirse yabancılaşmaz, yabancılaşmayı reel bir
mesele gibi anlayan “özne” yalnızca tanrıtanımaz olabilir.88 Tanrıtanımaz görüşe
göre bütün ahlâki değerlerini kendi içinde barındıran insanın neden kendini şiddetli
bir yalnızlığa ve felâkete sürüklediğinin açıklaması şudur: Kişi kendi insanlığının
bilincinde değildir, insan olarak kendi bütünlüğünden ayrılmış, kendinden kopmuş,
kendine yabancılaşmıştır.89 Kişinin saplandığı bu hayat ister bireyin “nesne”leşmiş
halini ifade etsin ister “özneleşmiş” konumunu dile getirsin, bu iki durumda
yabancılaşmanın diğer bir şeklini ifade eder. Sonuçta bireyin kendi özünden
uzaklaşması kadar toplumla olan manevi bağlarının yok olması da kaçınılmaz olarak
gerçekleşir.90 Yaşadığı toplumdaki maddi ve manevi değerlerin oluşturduğu yapısal
dokulara uzaklaşan, artık bu normları önemli bulmamaya başlayan insan bu
uzaklaşmanın sonucunda yaşadığı topluma yabancılaşır.

Özel konuyu açıklarken Batılı düşünürlerden alıntılar yapar, ilk olarak


yabancılaşma kuramının babası sayıldığını belirttiği Hegel’in evrene, kitaplı dinlerin
Tanrı kavramından uzaklaşarak panteist bir gözle baktığını ve her çeşit emeğin
yabancılaşmış emek olduğunu düşündüğünü çünkü şartlar ne olursa olsun insanın
emeğinin ürününden ayrılmaya mahkum olduğunu savunduğunu alıntılar. Erich
Fromm’un bu konudaki düşüncesini belirtirken insanın temel yabancılaşmayı hiçbir
zaman aşamayacağını belirtir; çünkü insan ölümü anlayabilmesi açısından diğer
canlılardan ayrılsa da tabiatın bir parçası olduğunu, tabiattan ayrılamayacağını bu
nedenle her zaman tabiata bağlı ve tabiata karşı olacağını aktarır.91 Feuerbach’a göre
insanın kendi dışında bir tanrı kabul etmesi, insanın yabancılaşmasının temel
etkenidir.92

88
Özel, a.g.e., 85.
89
Özel, Üç Mesele, 90.
90
Özel, a.g.e., 91-92.
91
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 221-222.
92
Özel, Üç Mesele, 93.

43
Marx, toplumsal işbölümü aşılmadan özgür insanlardan oluşan bir toplumun
mümkün olmayacağı, bireylerin yaşamları boyunca aşağılayıcı amaçlardan
etkilendikçe özgür olamayacakları ve kendilerine bir insanlık fikri
gerçekleştiremeyecekleri düşüncesini öne sürer.93 Bu süreçte onurundan mahrum
edilen ve git gide zenginleşen bir azınlıkla çelişkiye düşen bir halk sınıfı oluşur ve
zenginlik üretenler ve bunları tüketen az sayıdaki insan arasındaki dengesizlik artar.94

Marx’ın felsefi tutumu ise idealizm ve materyalizmin bir bileşkesi


şeklindedir. Marx hiç kimsenin faaliyetlerinin sıkıca sınırlandığı belli bir alan
olmayan komünist toplumda herkesin kendini her faaliyet dalında yetiştirebileceği ve
üretimin düzenlenmesini yalnızca topluluğun temin ettiğini, insanın o an ne iş
yapmak istiyorsa onu yapabileceğini böylece yabancılaşmanın toplumdan
silineceğini savunur.95

3.3.2. Yabancılaşmanın Ürettiği “Yalnız Đnsan”

Özel’in aktarımıyla Batı felsefesinde “var oluşsal yabancılaşma” şeklinde


tanımlanan kavram insanın içinde iki kutup olduğunu kabul eder. Đnsanı hem özne
hem de nesne olarak değerlendiren bu görüşte insanın “ben” olan, bağımsız bir bilinç
olan yanı ve “evren” olan, evrene ait, ona bağımlı olan yanı teorik olarak birbirine
yabancıdır.96 Ancak Özel’e göre tüm bu görüş ve kuramlar insanın özüne uymazlar.
Đnsanın kendi gerçek kimliğinden uzaklaşması, nihayetinde yabancılaşmayı meydana
getirmiştir.

Yabancılaşma olgusunu irdelerken, yalnızlık kavramını faklı bir bakış açısıyla


örneklendiren Özel dağ başındaki çobanın, ormandaki avcının bulundukları yerde tek
başlarına kaldıkları halde yalnız olmadıklarını, insanlardan isteyerek uzak yaşamayı
tercih etmiş birini “inzivada” diye nitelediğimizi buna karşılık büyük şehirlerde çok
sayıda benzeriyle birlikte, yaşayan insanların sıkı ve bağımlı ilişkilerine rağmen

93
Philippe Raynaud-Stephone Rials, Siyaset Felsefesi Sözlüğü, (Çev. Đsmail Cengiz, Necmettin
Kâmil Sevil, Emel Ergun, Hüsnü Dilli), Đletişim yay, Đstanbul, 2003, 859.
94
Raynaud, Rials, a.g.e., 149.
95
Özel, Üç Mesele, 93-94.
96
Özel, a.g.e., 84.

44
yalnızlık içinde olduklarını97söyleyebildiğimizi belirtir. Özel, modern bir duygu olan
yalnızlığın Batı medeniyetinin ürünü olan, kapitalizmin boyundurluğunu kabullenmiş
“Yeni insan”da kök salabildiğini98 savunur. Yaşadığımız yüzyılda hızlı bir değişim
süreci içinde bulunan dünyada yabancılaşma adı verilen bu sosyo-kültürel değişim
yaygınlaşmıştır.

97
Özel, Waldo Sen Neden Burada Değilsin , 81.
98
Özel, a.g.e., 82.

45
4. ÜÇ MESELENĐN ÇÖZÜMLEMESĐ

4.1. Teknik: “Alet ve Edevatın Kültürel Temsilleri”

Teknik, işleyen bir mekanizma olmakla birlikte bu mekanizma beraberinde


yeni bir anlayış ve yaşayış biçimini gerektirir. Batı’dan alınan Bilim ve Teknik,
içinde Batı’nın felsefesini de barındırır. Bu zihniyete göre “ne kadar alete hükümran
ise o kadar hür olan”1 insan, özgürlüğü nefsin istediğini ona vermekle elde eder.2
Yalnızca çıplak bir alet-edevat imkânı olarak anlaşılmaması gereken teknik, bir
makinenin kendisi veya onun işleyişi kurallarından ibaret değildir.3 Artık belli bir
medeniyetin, belli durumlarda geliştirip o medeniyete has boyutlara ulaştırdığı bir
teknik4 söz konusudur.

Gelinen son durumda teknolojiye duyulan ilgi yalnızca “medenileşmek”


endişesinden doğmuyor, tekniğin elde bulundurulması toplumun hayatiyetinin
sağlanabilmesi için bir zaruret olarak görülüyor.5 Tekniğin tam olarak anlaşılmadan
ne ona sahip olabilmemizin ne de karşı durabilmemizin mümkün olmadığını belirten
Özel, teknolojinin sanıldığı kadar masum olmadığını, tekniğin şimdi sahip olduğu
özelliklerle Đslâmî topluma hizmet etmesi bir yana kendi mantığını kabul eden insan
topluluklarına huzur getirmekten uzak olduğunu6 savunur.

Özel’e göre teknik, ona hakim olanların diğer dünya toplumlarıyla


bağlantılarının nirengi noktasını teşkil eder. Bu bağlantı sonucu teknikle insan
arasındaki ilişki siyasi tutumlara, iktisadi tercihlere yön veren bir kimliğe bürünür.
Özel, “artık tekniğin toplum ve insanla olan özgül meseleleri yerini iktisadî
sömürüden kurtulma, siyasi bağımsızlığı elinde bulundurma ve nihayet kültürel
değerleri yaşatma gibi meselelere bırakıyor”7 cümlesi ile tekniğin sadece bir makine
veya mekanizma olmadığını, kültürel kodlar içeren bir olguya dönüştüğünü tespit
eder.
1
Özel, Taşları Yemek Yasak, 22.
2
Özel, Üç Mesele, 19.
3
Özel, a.g.e., 146.
4
Özel, a.g.e., 147.
5
Özel, a.g.e., 146.
6
Özel, a.g.e., 147.
7
Özel, a.g.e., 170.

46
Özel’e göre Batılı hümanist anlayış, bilimin anlamını saptırmakta, ona ilâhi
düzene isyankâr bir muhteva kazandırmaktadır. “Bilgiyi Hamd’a bir vesile kılmak
yerine, gurura bir dayanak yapma sevdasında”8 olan bu anlayış, Allah’ın kurmuş
olduğu düzenin hikmetini kavramaktan ve insanın ancak kendisine verildiği kadarını
alabileceği inancından uzaktır.9 Gücün, iktidarının bir parçası değil, tam tersine
insanın kulluğu kavradığı bir anda ona lütfedilmiş bir zenginlik10 olduğunu kavramak
gerektiğini öngören Özel, bizim Müslüman gözü ile tekniği, kulluk haddinin
aşılmasının bir belirtisi olarak görmemiz gerektiğini ve bu nedenle mevcut hali ile
Batı tekniğinin Đslâmî yaşayışın örgüsüne girmesinin mümkün olmayacağını
savunmamız gerektiğini11 iddia eder. Özel’e göre teknolojik medeniyetin cazip
tarafları köleleştirilmek istenen insan yığınları için “Kapanın” içindeki “peynir”
mesabesindedir. Eğer bu peyniri yemeğe değer görmüyorsa insanlar kapana girmeyi
de gerekli saymayacaklardır.12

Özel’e göre öncellikle anlamamız gerekenin bizi güçlendirecek şeyin Batıyı


güçlü kılan şeyler olmadığıdır. Batı, insanının var oluşunu, bilgi ve görgü edinme
tarzını ilâhi kaynağından kopardığı ölçüde Batı olabilmiştir. Özel, Đslâm’ın ise insan
davranışlarının Kur’an ve Sünnet’e bağlı bulunmasıyla Đslam kalabileceğini13
savunur. “Modern yaşama biçimi küfr ile iman arasına çizgi çekmeyi bilen hiçbir
Müslüman’ı yozlaştırmaz”14 diyen Özel, yozlaşanların modern yaşama biçimi ile
karşılaşmadan önce de böyle bir çizgiyi hayatlarında önemli saymamış olanlar
olduğunu belirtir.15 Özel, kurtuluşumuzun ise yaşadığımız ve tanıdığımız dünyaya
Đslâm’ın bize kazandırdığı ölçüler içinde bir anlam vermemizde, onu bu ölçülerin
çerçevesinde düzenli kılmamızda saklı16 olduğunu ifade eder.

8
Özel, Üç Mesele, 175.
9
Özel, a.g.e., 176.
10
Özel, a.g.e., 177.
11
Özel, a.g.e., 173.
12
Özel, Ebrulî Külah, 143.
13
Özel, Taşları Yemek Yasak, 39.
14
Özel, a.g.e., 99.
15
Özel, a.g.e., 100.
16
Özel, a.g.e., 38.

47
4.2. Medeniyet: “Tasavvur ve Tahayyül”

Düşünce evrenimizde medeniyetin nasıl bir duruş sergilediği üzerinde


düşünülmesi gereken bir konudur. Medeniyet nasıl bir duruşu ifade eder? Medeniyet
dünyayı nasıl algılar, tasarlar ve nasıl okur? Medeniyet insanlığın umudu mudur
yoksa; doğurduğu yabancılaşma, savaş, sömürü ve toplumsal rahatsızlıklar ile bir
felaket terimi midir? Sıralanan bu sorular bir anlamda medeniyet algımızı
belirleyecektir.

“Palmiyelerin altında, bir Avrupalı Afrikalıya soruyor:

- Sizin topunuz, tankınız, tayyareniz yok mu?

- Hayır bayım, biz vahşi insanlarız!”17 Özel’in Cemal Nadir Güler’e ait,
çocukluğunda gördüğü karikatürün bu aktarımında, ölçüsünün insana verdiği değer,
insanlara götürdüğü hizmet olması gereken medeniyet kavramının, salt maddeye
dayalı bir düşünüş biçiminin ürününe dönüştüğü Batı medeniyetinin genel eğilimi
betimlenir. Çıkış noktası olarak gelişmemiş ülkelere tekniği ve paralelinde rahat bir
hayatı, zenginliği, medeniyeti götürmek düşüncesini öne süren Batı medeniyeti
aslında çok farklı sonuçlar doğuran bir süreç geliştirmiştir.

Kalkınmak, zenginleşmek isteyen ülkelere – yoksulluktan kurtulmak!- gibi


cazip bir öneri sunan batı medeniyeti o ülke insanlarına daha çok ve iyi yemeleri,
giyinmeleri, tüketim mallarına sahip olmaları vb. hedefler gösterir. Yoksulluğu
ortaya çıkaranın medeniyetsizlik olduğunu propaganda edip, buna yeterli sayıda
insanı ikna edince artık bütün mesele dönen medeniyet çarkına her ülkenin kapılması
için uygun ortamın hazırlanmasına gelir.18 Burada medeniyetin bizzat yoksulluk
yaratan unsur olduğu gözden kaçırılır. Medeniyet misyonerleri19 yoksulluğun
tanımını da kendileri getirir, bu getirdikleri tanıma taraftar ve hısımlarını ikna edip ve

17
Özel, Kalın Türk, 24.
18
Đsmet Özel, Neredeyizim, 56.
19
Özel, Medeniyetin saygınlık kazandığı XIX. yüzyılda bir ideal olarak insan türünü geliştirmeyi
hedeflediğini, medeniyetin amacının insanın bütün yeteneklerini geliştirmek olduğunu, bu
ideal uğruna Avrupa’nın “vahşi kavimleri” medenileştirme çabasını aktarır. Geri kalmış
ülkelerin insanlarını kendi medeniyet seviyelerine getirmeye yardım eden insanları Özel,
“Medeniyet Misyonerleri” şeklinde niteler. Bkz: Özel, Neredeyizim, 156.

48
insanları hayattan beklenilen şeyin medeniyet misyonerlerinin sundukları olduğuna
inandırdıktan sonra insanlar medeniyet hülyasıyla oyalanmaya başlamıştır.20
Gelişme, kalkınma, modernleşme, zenginleşme ve kuvvetli olma efsaneleri bugün en
çok, yapılan tanıma göre gelişmemiş, kalkınmamış, geri kalmış ülkeleri ve onların
ahalisini oyalamaktadır.21 Teknolojik Batı medeniyeti ise sultasını kurmak için
teknolojiyi meşru kılan bir anlayış tarzını yaygınlaştırıp sahip olduğu teknolojik
teçhizat aracılığıyla hâkimiyetini perçinlemiştir.22

Özel’e göre Batı medeniyeti ile hesaplaşmak için ya onları bu seviyeye


getiren araçları ele geçirip onlar gibi güçlü (!) olacağız veya bu medeniyetin bütün
değerlerini yıkmak için yani bu medeniyeti maddede ve manada ortadan kaldırmak,
hayatımızdan söküp atmak için gayret sarf edeceğiz. Özel, kendisinin ikinci yolun
doğru olduğu kanaatinde olduğunu bildirir.23 Bu kanaati de Özel’in Batı
medeniyetine karşı geliştirdiği reddedici tutumu daha açık görmemizi sağlar.

Özel’in kitabında alıntıladığı Ömer Muhtar’ın Đtalyanlara sınırlı gücüne


rağmen şiddetle mukavemet edişini soran Đtalyan kumandana “ben imanım için
dövüşüyordum ve bu bana yetiyordu. Geri kalanı Allah’ın elinde idi ”24 şeklindeki
cevabı Özel’in reddiyesini ve tutumunu anlamamızı kolaylaştırır. Çünkü Özel,
insanın davranışlarına yön veren temel etkenin onun kendi hakkındaki tasavvuru
olduğu görüşünü savunur. Kendimiz hakkında kabullendiğimiz tanımlama bizim
hareketlerimizi yönlendirir.

Bazı görevleri yüklenebilmenin, o görevi yüklenmeye yaraştığını anladıktan


sonra mümkün olacağını belirten Özel, bu varsayımını şu görüş ile pekiştirir:
“Hapishaneden kaçması için insanın önce kendinin serbest yaratıldığına inanması
gerekir.”25 Kendini tanımlayan ve davranışlarını bu tanımın gereğince belirleyen
insan, ilk olarak kendi hakkındaki tasavvurunu düşüncelerinde netleştirmelidir.

20
Özel, Neredeyizim, 156.
21
Özel, a.g.e., 156.
22
Özel, a.g.e., 271.
23
Özel, a.g.e.,271.
24
Özel, Üç Mesele, 121.
25
Özel, a.g.e., 121.

49
Özel’e göre birçok değişik vasfı kendisine tanım olarak seçebilecek olan
insan Allah tarafından kendisine verilen “Müslüman” adını tanım olarak kabul ederse
(Daha önce -gönderdiği kitaplarda- ve Kur’an’da peygamberin size şahit olması,
sizin de insanlara şahit olmanız için, size Müslüman adını veren O’dur)26
davranışlarını Müslüman’a has, Müslümanca davranışlar olarak düzenler.27 Böylece
Allah’a teslimiyetini Kur’an ve Sünnet’e uygun davranmakla gösterir. Özel, bunu şu
şekilde belirler: “Müslüman sözünün kapsayıcılığı onun bireyi, inanç, hukuk, ahlâk,
bilgi alanlarında birbirini tamamlayan hükümlerle çevrelemesinden gelir.”28 Çoğu
Müslüman çağlar boyunca kendi tanımlarını eksik kavramış olmaktan ötürü
yeryüzündeki varlıklarını insani ölçülerin göreceliği içinde kabul etme yoluna
gitmişlerdir.29 Ve Müslüman, çağımızda kendi tanımını yeniden irdelemek ve
tanımına uygun davranışları ortaya koymak sorunuyla yüz yüze gelmiştir.

Özel’e göre en önemli problem kendi tanımına sahip çıkarken aynı zamanda
kendine özgü bir medeniyeti de yeniden kurup kuramayacağı sorunudur.30
Müslüman’ın kendi tanımına sahip çıkması demek, yalnızca kendisine Allah
tarafından gösterilmiş yolun izlenmesi demektir.31 Müslüman kendi eyleminin
sonuçlarından naslar ölçüsünde sorumludur. Davranışlarını insanî tasarımlar değil,
emir ve nehiyler belirler. Öyleyse “Medeniyet” gibi tamamen tarihi ve toplumsal
şartların çerçevesinde anlaşılabilen bir kavram, Müslüman’ın düşüncelerinde ve
davranışlarında belirleyici bir öğe olma imkân ve imtiyazına sahip olamaz.32

Batı medeniyetinin doğduğu dönemde Avrupa dışında birçok farklı yaşam


biçimi ve medeniyet olduğunu belirten Özel, Doğu-Batı ayrımını günümüze
taşımanın artık bir önemi kalmadığını çünkü dünyanın tek bir anlayışın sultası altında
olduğunu ifade eder ve “Dünyanın tümünü aynı belâya duçar eden anlayış insanları
hür ve müreffeh kılma sloganı altında kurulmuş bulunan totaliter bir medeniyet
anlayışıdır. Bu anlayışa karşı verilecek mücadele aynı ölçüde totaliter olursa sonuç

26
Kur’an 22/78.
27
Özel, Üç Mesele, 122.
28
Özel, a.g.e., 123.
29
Özel, a.g.e., 123.
30
Özel, a.g.e., 124.
31
Özel, a.g.e., 124.
32
Özel, a.g.e., 125.

50
bir uykudan uyanıp başka bir uykuya dalmaktan başka bir yere götürmez bizi.”33
Đfadesini kullanır.

Özel’e göre Doğu ve Batı coğrafi anlamının dışında bir kavrayış bölgesine
sahiptir. “Eğer önümüzde yapılacak şeyler varsa bunlar önceden tasarlanmış bir
planın sonradan doğmuş şartlara zorla uygulanması biçiminde değil, her somut şartta
bizde mevcut gerçeklerin yeniden anlamlandırılmasıyla mümkün olabilir.”34
cümlesiyle görüşünü dile getiren Özel, kavramları yerine oturtmanın onlara değişmez
yerler tespit etmekle değil, ulaşılan noktada ne anlam taşıdıklarını kavrayabilmekle
sağlanacağını35 belirtir.

4.3. Yabancılaşma: “Kendini Bilmek”

Özel, materyalist anlayışta insanın biyolojik ve zihnî yapısıyla tanıtılıp kabul


edilen bir varlıkken Đslâm’da Kur’an’ın gösterdiği yönde bazı yükleri taşıdığı oranda
kabul edilir bir varlık olabildiğini vurgular. Sonrasında Özel, Batılı anlayış içinde
insanın kendi özüyle mutabakat halinde olmasının onun sınıf, devlet gibi
yabancılaştırıcı unsurları aşmasıyla mümkün olduğunu belirtir. Đslâm’ın insanı değil,
Kelamullah’ı ölçü olarak almasından dolayı insan davranışlarının, onun mevcut
güdüleri ve zihni kabulleriyle ayarlanmasını öngörmediğini belirtir. Özel,
“Yabancılaşma kavramı insanın tanrılaştırılmasına cevaz veren tezlerden kalkarak
geliştirilmiştir. Đnsan ne kadar kendi özüne duyarlı olursa o kadar hâkimiyet sahibi
olacaktır. Bu hâkimiyet onun mutlak hâkimiyeti demektir ki hiçbir Đslâmî tavırla telif
edilemez; çünkü Đslâm’da esas olan kulluktur. Batı fikriyatının en büyük
yabancılaştırıcı unsur olarak Din’i görmesi boşuna değil.”36 cümlesi ile bu görüşü
teyit eder. Buna göre ilahi mesajı benimsemiş ve bu mesajların sınırlarında yaşayan
insanın ruhundan, yaratılış gerçeğinden uzaklaşması, yabancılaşması uzak bir
ihtimaldir.

Özel’e göre insanın özüne yabancılaştığını ifade etmek istediğimizde


yabancılaşma kavramını felsefi anlamıyla kabul etmişizdir. Eğer insanımız kendi

33
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 235.
34
Özel, Tok Kurda Puslu Hava, 235.
35
Özel, a.g.e., 235.
36
Özel, a.g.e., 223.

51
kültürüne yabancılaşmıştır diyorsak öncelikle hangi kültürün kendi kültürümüz
olduğunu belirlememiz gerektiğini belirten Özel, insanımızın inançlarına
yabancılaştığını kastediyorsak yanlış bir dil kullanıyoruz demektedir tespitini yapar.
Bu durumda Mürted ve Putperest kelimelerinin kullanılabileceğini belirtir.37 Özel’e
göre Müslüman, çağın esiri olmamak, kendi düsturlarını esas almak, çağın şartlarını
bu düsturlar doğrultusunda yeniden biçimlendirmek zorundadır.38 Çözüm olarak
çağın meselelerine Kitab’ın ve Sünnet’in gösterdiği istikametle çözümler getirmeli
ve çağın zorlamalarına boyun eğmemelidir. Özel, çağa yabancı olmanın çağdan
bihaber olma anlamına gelmediğini tam tersine hakikat için yola çıkan bu kişilerin
çağın unsuru olmayı reddedip çağa, onun tanımadığı doğruları getirdiklerini belirtir.
Özel’in ifadesiyle bu kişiler kendi çağlarına, çağlarının akıl düzenine, iktisadi ve
toplumsal işleyişine yabancı kalmayı seçmişlerdir; “yabancılaştırılmışlardır”. Bu
ifadelerden sonra Özel, “oysa ben Müslüman’ın yabancılaşmasını adeta özler
gibiyim”39 cümlesi ile bu konudaki düşüncesini dile getirir. Ona göre Đslâm,
modernizmin doğurduğu yabancılaşmadan insanları koruyabilecek alternatif bir
toplumsal söylem oluşturabilecek güce ve dinamiğe sahiptir.

37
Özel, Üç Mesele, 81.
38
Özel, a.g.e., 79.
39
Özel, a.g.e., 80.

52
SONUÇ

Genç yaşında yaptığı tercihin kendisine yüklediği mes’uliyet ile kendisini


Türkiye’nin devriyesi olarak niteleyen Özel, Teknik Medeniyet ve Yabancılaşma
kavramlarını kendi bütünlükleri içinde ele alıp Batı’nın bunlara yüklediği anlamları
tartışmış ve Müslümanca düşünme yollarını araştırmak gibi bir amaca yönelmiştir.
Konu, bize Müslümanca düşünme yollarını kavramamız açısından önemli
perspektifler sunar. Öncelikle insan Allah tarafından belirlenmiş bir “ben”i olduğunu
bilirse kendi bütünlüğünden kopmaz, yabancılaşmaz. Buna göre Müslüman, bir
anlamda çağın bazı eğilimlerine, isteklerine “yabancı” kalabilir.

Bir mekanizma olmakla birlikte içinde doğduğu kültürün anlayış ve yaşama


biçimini de barındıran teknik sadece bir makinenin işleyişinden ibaret değildir.
Đçinde geliştiği toplumun kültürel kodlarını da içeren bir olgudur. Teknik
gelişmelerin sosyal hayatı ve kültürü her zaman olumlu yönde etkilemeyip bazı
hedefler uğruna insanın yabancılaşmasına yol açtığı, insanî ilişkileri zedelediği
yadsınamaz bir gerçektir. Đnsan için faydalı olmak üzere geliştirilen teknolojinin
insanın evrene hakim olma, onu değiştirme isteğinin yönlendirmesiyle bir noktadan
sonra insan için problem üretmeye başladığı görülmektedir.

Đnsan için sunî ihtiyaçlar icad eden teknoloji insanın doğuştan getirdiği yapı
özellikleri ile örtüşmez. Đnsan doğanın bir parçası olduğu halde ondan üstün olmak,
ona hakim olmak eğilimindedir. Bu eğilimin yönlendirmesiyle insan, doğanın nesnel
gerçeklikleriyle yetinmeyip teknolojiyi yaratmıştır. Bu özelliklerden ötürü tekniği
reddetmek yanlış bir tutumdur. Bunun yerine çevreyle, insanla, evrenle uyumlu;
dayatma ve tahrip etmekten uzak, tamamen insana hizmet etmeye yönelik bir teknik
anlayışı geliştirme konusunda çabalar içinde olabilmeliyiz.

Kapitalizmin dünyayı sömürgeleştirme çabası, teknik anlamda geri kalmış


ülkelere medeniyet götürme bahanesi ile perdelendiği için Müslüman düşünürlerin
bir kısmının medeniyet kavramına yaklaşımları bir çeşit tepki içermiştir. Batı
medeniyeti lüks tüketime alışmamış olan, Batı’dan ayrı ve ona uzak bir inanç, kültür
ve yaşama tarzına sahip, kendi değerlerine uygun bir tüketim tarzı belirlemiş

53
toplumları kendi ürünlerinin pazarlanacağı bir pazar olarak görüp maddeye
bağımlılığı hoş görmeyen, ilkel ilgilere yatkınlık göstermeyen bu toplumların kanaat
ve inançlarını değiştirme yoluna gitmiş, kendi kültür ve medeniyetini “modernleşme”
adıyla bu toplumlara tanıtıp onları dönüştürmeyi hedeflemiştir. Đslâm düşüncesinde
ilkel ilgilerin aşılması veya en azından denetim altında tutulması gayreti hakimdir.

Müslüman’ın asıl referanslarını esas alıp çağın şartlarını bu düsturlar


doğrultusunda yeniden biçimlendirmesi gerekmektedir. Meseleyi çözümlerken onun
doğmasına yol açan bütün unsurlar göz önüne alınıp derinlere inilerek
incelenmelidir.

Özel’e göre üç mesele üzerinde düşünmek Batı Felsefesinin yerküre


üzerindeki hâkimiyetinin dayanakları üzerine düşünmek anlamındadır. Müslüman bu
düşünce ile uzlaşmadan yaşanabileceğini kesinlikle bilmelidir. Teknik, medeniyet ve
yabancılaşmayı uzak durulması gerekli kötülükler olarak gördüğümüzde kendimizi
radikal (köktenci) bir konumda bulacağımızı öngören Özel, bunları reddetmenin,
içinde bulunduğumuz dünyanın değerlerinin ve şartlarının dışında bir yerde
bulunmamızı sağlayacağını savunur.

Teknoloji ve bilimin reddedilmesinin Đslâm inancı ve pratiğiyle


bütünleştirilmesi yanlıştır. Çağdaş Müslüman’ın asıl sorunu Đslâmî bir yaşama
biçimini yeniden oluşturması, karşılaştığı problemleri, onun ışığında
yapılandırabilmesidir. Batı’nın bilim ve tekniğini alıp ahlâkını reddetme yönelimi
doğru bir tutum değildir. Tam aksine Batı’nın ürettiği tekniğin sınırlarını zorlayan
hatta aşan bilim kurumlarını ve düşünce yapılarını geliştirmek için yoğun bir çaba
içinde olmalıyız. Müslümanlar’ın birey ve toplum olarak kalitelerini yükseltmeleri
sonucunda oluşacak olan toplum kendi hayat tarzına uygun dinamikleri ihtiyaçları
ölçüsünde üretecektir.

54
KAYNAKÇA

ARMAĞAN, Mustafa, v.d., Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale yay, Đstanbul,1990.

ARSLANOLU, “Đbrahim, “Kültür ve Medeniyet Kavramları” Hacı Bektaşı Veli

Dergisi, Gazi Üniversitesi Yay, Ankara, 2000, S. 15, 243-251.

BULAÇ, Ali, “Đslâm Düşüncesinde Çifte Gerçeklik”, Toplum ve Bilim,29/30,

Bahar/Yaz,1985 (117-142).

CEVĐZCĐ, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Ekin yay.,Ankara ,1997.

ÇETĐN, Osman, “Bedevilik-Hadarilik; Kültür”


(www.enfal.de/Sosyalbilimler/m/021.htm, 17.12.2009)

DÖLEK, Ali, “Yabancılaşma” Sosyal Bilimler Ansiklopedisi (içinde) (ed. Mustafa

Armağan), Risale Yay, Đstanbul,1990.

DÖNMEZER, Sulhi, Sosyoloji, Beta yay., Đstanbul,1990.

DURAKBASA TARHAN, Ayşe, “Sosyolojide Temel Kuramlar” Sosyolojiye Giriş

(Đçinde) (ed. Đhsan Sezal), Martı Kitap yay., Ankara, 2003, (13-44).

ERGĐL, Doğu, “Yabancılaşma Kuramına Đlk Katkılar”,

(http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/442/4949.pdf, 27.01.2010).

FRAGER, Robert, “Yabancılaşma ve Anomi, Anlam ve Cemaate Karşı Zihinsel

Sıkıntı ve Potansiyel Çözümlerdeki Bazı Temel Sosyal Unsurlara Bakış”,

Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Đşleri Daire Başkanlığı yay.,

Đstanbul,1997,C.II.

GÜNAY, Ünver, “Đslam Dünyasında Gelenek, Değişme, Modernleşme ve

Fundamentalist Eğilimler”, Hacı Bektaşı Veli Dergisi yay, Kış 8/1994.

GÜNGÖR, Erol, Đslâm’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken, yay, Đstanbul, 1998.

ĐBN-Đ HALDÛN HADRAMĐ, Abdurrahman Bin Muhammed, Mukaddime, (Çev.

Halil Kendir), Yeni Şafak, Yay., Ankara, 2004, C.II.

55
KADEMOĞLU, Mahmut Rıfat, “Teknoloji”, Şamil Đslam Ansiklopedisi, Şamil

yay, Đstanbul, 1998.

KURT Abdurrahim, “Toplum ve Din”, Sosyolojiye Giriş, (Đçinde) (ed. Đhsan Sezal),

Martı Kitap yay., Ankara 2003 (395-454).

MARSHALL, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü, (çev. Osman Akınbay, Derya Kömürcü),

Bilim ve Sanat yay. Ankara,1999.

MEEKER, Michael E., “Türkiye Cumhuriyetinin Yeni Müslüman Aydınları” “Bilgi

ve Hikmet, Kış,1993/1, Đstanbul, (154-168).

MERMER, Sait, “Đsmet Özel’in Anakronik Türklük Yaklaşımına Bir Eleştiri”,(http:

www.cemaat.com/ Đsmet Özel 26.06.2006).

MUTLU, Kayhan, “Đslam’da Sosyolojinin Yeri ve Önemi”, Đslami Araştırmalar, c.5,

S.2, Nisan, 1991 ,(149-153).

OĞUZ, Cihan, “Değişim Sürecindeki Türk Toplumu ve Đsmet Özel’de Kimlik

Arayışı”, (Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış


yüksek lisans tezi), Ankara, Nisan, 1992.

ÖZBAHÇE, Osman, “Đsmet Özel Biyografisi” Memleket Dergi S.1 Nisan ,2006.

ÖZEL, Đsmet, 32. Gün Programındaki Söyleşi, Kanal D, 24 Nisan 2008.

ÖZEL, Đsmet, Waldo Sen Neden Burada Değilsin, Çıdam yay. Đstanbul, 1993.

______, Kalın Türk, “Medeniyetler Çatışması Üzerine Nisan 1993” Şûle

yay. Đstanbul, 2007.

______, Tok Kurda Puslu Hava, Şairin Devriye Nöbeti 1. (haz. Ercan

Yıldırım), Şûle yay. Đstanbul, 2009.

______, Bileşenleriyle Basit, Şairin Devriye Nöbeti, 2, (haz. Ercan Yıldırım),

Şûle yay, Đstanbul, 2009.

______, Neredeyizim, Şairin Devriye Nöbeti, 3 (haz. Ercan Yıldırım), Şûle

56
yay, Đstanbul, 2009.

______, Ebrulî Külâh, Şairin Devriye Nöbeti 4 (haz. Ercan Yıldırım), Şûle yay.

Đstanbul, 2009.

______, Cuma Mektupları 10, Şûle yay. Đstanbul, 2004.

______, Cuma Mektupları 7, Şûle yay. Đstanbul, 2002.

______, Cuma Mektupları 9, Şûle yay. Đstanbul, 2004.

______, Taşları Yemek Yasak, Şûle yay, Đstanbul, 2004.

______, Tavşanın Randevusu, Şûle yay, Đstanbul, 1999.

______, Tehdit Değil Teklif, Şûle yay, Đstanbul, 2000.

______, Üç Mesele, Teknik-Medeniyet-Yabancılaşma, Şûle yay Đstanbul,

2008.

PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali, Türkçe Sözlük, Arkadaş yay. Ankara ,2004.


RAYNAUD, Philippe - RĐALS, Stêphane, Siyaset Felsefesi Sözlüğü, (çev. Đsmail
Cengiz, Necmettin Kâmil Sevil, Emel Ergun, Hüsnü Dilli), Đletişim yay, Đstanbul,
2003.
SEZAL, Đhsan Sosyolojiye Giriş, vd. Martı kitap yay., Ankara, 2003.
SĐLĐNĐR, Murat, “Medeniyetler Çatışması Paradigması” (www.Fargin.com.,
30.11.2005).
SUBAŞI, Necdet, Alevi Modernleşmesi- Sırrı Fâş Eylemek-, Kitâbiyât, Ankara,
2005.

_______, Türk Aydınının Din Anlayışı, Yapı Kredi yay, Đstanbul, 1996.
SÜRUŞ, Abdülkerim, “Dini Bilginin Evrimi ve Çağdaşlaşma” Bilgi ve Hikmet, Güz,
8/1994, (76-82).
ŞERĐATÎ, Ali, Medeniyet ve Modernizm, Bir Yayıncılık, (çev. Ahmet Yüksekoğlu),
Đstanbul, 1985.
ŞENER, Sami, Sosyoloji “ Sosyal Bilimlere Alternatif Yaklaşım”, Đnkılap yay, 1998.
TOPRAK, Binnaz, “Đslamcı Aydınların Endüstriye ve Teknolojiye Başkaldırısı”
(çev. Hasan Boynukara), Bilgi ve Hikmet, Güz,1995/12 ,(66–75).
TOYNBEE, Arnold, Medeniyet Yargılanıyor,( çev. Ufuk Uyan),Yeryüzü

57
yay.Đstanbul, 1980.
TUNA, Muammer, “Toplum ve Çevre”, Sosyolojiye Giriş (Đçinde), (ed. Đhsan Sezal),
Martı Kitap yay., Ankara, 2003, (363-394).
TÜZER, Đbrahim, Đsmet Özel’in Şiirleri Üzerine Bir Đnceleme,(Kırıkkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış doktora tezi), 2007.
YAPICI, Mehmet, “Eğitim ve Yabancılaşma”,Uluslararası Đnsan Bilimleri Dergisi,
SSN:1303–5134.

58
ÖZET

ĐSMET ÖZEL’DE TEKNĐK, MEDENĐYET VE YABANILAŞMA


KAVRAMLARI

ŞAHĐN, SEVĐM
Yüksek Lisans, Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
Din Sosyolojisi Bilim Dalı

Tez Yöneticisi: Yrd.Doç.Dr. Hasan ÇĐÇEK


Şubat 2010 68 Sayfa

Bu çalışmanın konusunu Đsmet Özel’in Teknik, Medeniyet, Yabancılaşma


kavramlarını ele alışı ve bu kavramların sembolize ettiği Batı medeniyetinin
etkilerine karşı geliştirdiği duruşu oluşturuyor.

Birinci bölümde Đsmet Özel; hayatı, eserleri, şair ve yazar kişiliği tanıtılmaya
çalışılmıştır.

Đkinci bölümde Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma kavramları bilimsel


veriler ışığında değerlendirilmiştir.

Üçüncü bölümde Đsmet Özel’in Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma


kavramlarına yüklediği anlamlar irdelenmiştir. Batı kültüründen etkiler taşıyan bu
kavramların Đslam kültürü üzerindeki etkileri, yansımaları ve bu kavramlar karşısında
alınması gereken tavır Đsmet Özel’in bakış açısı ile ele alınmıştır.

Dördüncü bölümde Teknik Medeniyet ve Yabancılaşma’dan oluşan “Üç


Mesele”nin çözümlemesi yapılmıştır.

59
ABSTRACT

TECHNICAL, VILITATION AND ALIENATION TERMS


IN ĐSMET ÖZEL

Master, Department of philosophy and Theology,


Religion Sociology

Supervisor of Thesis: Assit. Prof.Dr.Hasan ÇĐÇEK


2010 February, 68 Pages

In this research, it formed told that method of Đsmet Özel about techinical-
civilisation and alienation terms and his attitude against to effectiving terms which
symbolize the western civilisation.

In first chapter, it was tried to introduced of Đsmet Özel, his life, his literary
works, his poet and author personality.

In second chapter, technique civilization and alienation conceptions are


defined in the light scientific results.

In third chapter, it was semtinized that meaning of techical, civilisation and


alienation terms which was attributed to them by Đsmet Özel. The effections on the
Đslamic culture of these conceptions which contains the influence of western culture,
reflections, and the manner which should be taken in view of these consepts are
examined with Đsmet Özel’s points of view.

In forth chapter, analysis of “Three Events” which consist of technical,


civilisation and alienation was made.

60

You might also like