You are on page 1of 326

2017

© DÜŞÜN YAYINCILIK

Yayın No: 309

BİR BAŞKA DİN: TASAVVUF


Cemre Demirel

Editör: Hümeyra Okuyan


Mizanpaj&Kapak: MottoProject

Baskı ve Mücellit:
Han Basım Yayın Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş.
Atatürk Caddesi No: 42 Küçükçekmece/İstanbul
Tel: (0212) 276 77 77

ISBN: 978-605-9304-45-0
Yayıncı Sertifika No:12628
I Baskı: Mayıs 2017
DÜŞÜN YAYINCILIK
Topkapı Mh. Kahalbağı Sk. No: 49/A Topkapı/İstanbul
(0212) 524 7 524
www.dusunyayincilik.com
twitter/dusunyayincilik - facebook/dusunyayincilik

“Düşün Yayıncılık” bir “Adım İletişim Hizm. ve Prod. Ltd. Şti” markasıdır.

Copyright © 2017 - Düşün Yayıncılık


Eserin her hakkı DÜŞÜN YAYINCILIK’a aittir.
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
İzinsiz çoğaltılamaz, basılamaz, yayınlanamaz, dağıtılamaz.
BİR BAŞKA DİN:
TASAVVUF

Cemre Dem rel


B yograf
1989’da İstanbul’da doğdu. Orta öğren m n Şehrem n Anadolu L ses ’n-
de, l sans eğ t m n Galatasaray Ün vers tes kt sat bölümünde tamamladı.
Şu sıralar Yıldız Tekn k Ün vers tes felsefe bölümünde yüksek l sansını
sürdürmekted r. İlg alanları olan d n, felsefe ve ezoter zm hakkındak yazı-
larını Türk ye’n n en fazla okunan şahs blog sayfası
m chaels kkof eld.blogspot.com adres nde yayınlamaktadır.
İÇİNDEKİLER

Önsöz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler:
Spiritüalizm ve Panteizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Bir Başka Din: Tasavvuf. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73
Tekamül ve Çilecilik (Asketizm) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 137
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden
Farklı Gösterme Çabaları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 193
İslam’da Akılcılığın Sonu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 217
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi . . . . . . . . . . . . . . . 245
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 261
Tasavvuf = Spiritüalizm = Paganlık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 277
Bir Başka Ruhçu Öğreti: Meleklerle İletişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 291
İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu ve
Cübbeli Ahmet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 303
Sonuç ve Sonsöz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 315
Dipnotlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 321
ÖNSÖZ

Kur’an’da bahs geçen peygamberler n büyük çoğun-


luğu d ndar toplumlara gönder lm şt r. Kur’an’ı referans
alırsak, d ns z b r topluma gönder len h çb r peygamber-
den haberdar değ l z. Hud, Sal h, Şuayb, Nuh, İbrah m,
Musa, İsa, Muhammed ve b ld ğ m z ya da b lmed ğ -
m z n ce peygamber n gönder ld kler toplumların ortak
özell ğ ; kend d nler n n d ndarları olmalarıydı. D nle-
r n n ortak özell ğ se h çb r del le dayanmasalar b le
atalarından gelenek olarak m ras kalmasıydı.
Hud peygamber, toplumunu b r ve tek olan Allah’a
kulluk etmeye çağırdığında d ndar nsanlardan şu cevabı
aldı:
“Sen, yalnız Allah’a badet edel m de atalarımızın
kulluk etmekte olduklarını terk edel m d ye m b ze gel-
d n? Eğer doğru sözlü sen had b ze b z tehd t ett ğ n
get r.” (Araf Sûres , 70)
Başka yer ve başka zamanda yaşayan Sal h peygam-
ber n aldığı cevap şuydu:
“Ey Sal h, sen bundan önce, aramızda b r umut kay-
nağıydın. Atalarımızın tapmış olduklarından sen ş md
b z men m ed yorsun? B z, sen n b z çağırdığın şeyler-
den kuşku ç ndey z.” (Hud Sûres , 62)
8 Bir Başka Din: Tasavvuf

Şuayb peygamber n aldığı cevap da buydu:


“Ey Şuayb! Namazı mı emred yor sana, atalarımızın
tapar olduğunu terk etmem z yahut mallarımızda d led -
ğ m z g b davranmaktan vazgeçmem z ? Esasında sen;
gerçekten yumuşak huylu, olgun b r nsansın.” (Hud Sûres , 82)
Ve son İslam peygamber Muhammed... Onun ş tt ğ
cevap da farklı değ ld :
“Onlara, ‘Allah’ın nd rd ğ ne uyun!’ dend ğ nde: ‘Ha-
yır! B z, atalarımızı üzer nde bulduğumuz şeye uyarız.’
derler. Pek , ataları b r şeye akıl erd rem yor, doğruya ve
güzele ulaşamıyor d yseler!..” (Bakara Sûres , 170)
Türk ye’de yaşayan sıradan b r Müslüman olarak, ne
zaman yaşanan d n n b r çarpıklığını d le get rsem, ne
zaman nsanların İslam zanned p nandıkları herhang
b r şey n İslam le bağdaşmadığını söylesem, ne zaman
d n adına yapılan kötü veya gereks z b r uygulamanın İs-
lam’da yer olmadığını deme cesaret göstersem, ben de
çok benzer cevaplar ş t yorum: “Bu kadar İslam al m
yanılıyor da, sen m doğrusunu b l yorsun?” ya da “Yıl-
lardır k mse bunu fark etmed de, sen m ş md fark et-
t n?” ya da “Bu kadar nsan yanlış b l yor da, b r tek sen
m doğrusun?”
B r şey n uzun yıllar boyu, al m de olsa cah l de olsa
b rçok nsan tarafından savunulması, onun hak kat değer
taşıdığı anlamına gelmez. N ce nsanın böyle b r argüma-
na sığınması, okullarda mantık ve felsefe eğ t m n n ye-
ter nce kal tel sev yede ver lmemes n n kötü b r sonucu
olsa gerekt r.
Öte yandan bu k tapta anlattıklarım asla ve asla k mse-
n n fark etmem ş olduğu şeyler değ ld r, b l nen ama d le
get r lmeyen gerçeklerd r.
Önsöz 9

İnsanlardak “Nasıl olsa ben m yer me düşünen başka-


ları var, doğru olan onlara uymak” f kr n ve eğ l m n Av-
rupa büyük ölçüde Aydınlanma Dönem nde kırdı, tama-
men kıramadıysa dah bu z h n putuna çok sert b r darbe
nd rmey başardı. B zdek “çoğunluğa uyma” kolaycılığı
se tüm heybet yle hala ayakta durmakta ve b zler gün
geçt kçe daha güçsüz b r topluluk hal ne get rmekted r.
Oldukça uzun vakt m alan bu çalışmadak tek amacım,
Allah rızası ç n bu puta b r kürek sallamak, İbrah mî b r
yol zlemeye çalışmaktır.
Hazırlanışı ve yazımı yıllarımı alan, fakat kötü yanı,
yayınlatmak ç n başvurduğum b rçok yayınev nden “Bu
k tabı basarsak kıyamet kopar.” ve “Çok tepk toplarız.”
sebepler sunularak redded len bu k tap, yayınlanmak ç n
de k yıl boyunca el mde hazır b r şek lde beklemek zo-
runda kaldı. Elbette b r şey n hak kat dereces , onu doğru
kabul eden nsan sayısının çokluğuyla yükselmed ğ g -
b , nsan sayısının azlığı ve marj nall ğ yle de yükselmez.
Hak kat yalnızca del llere dayanır. Fakat çoğunluğun gü-
cü, para, ş ve prest j korkusundan dolayı del ller g zle-
n rse, o zaman hak kat hang del llere dayanıp da ortaya
çıkab l r? Bu m nvalde yıllar süren bekley ş m n ve mü-
cadelem n sonunda bu k tabı severek ve sah plenerek ya-
yınlamayı kabul eden Düşün Yayıncılık’a m nnettarım.
K tabın yayınlanmasına ön ayak olan ve ed törlüğünü
üstlenen Hümeyra Okuyan’a, desteğ n ve mot ve ed c
sözler n benden es rgemeyen okuyucularıma, son ola-
rak da 31/14 ayet gereğ , yıllardır kahrımı çeken b r c k
annem Han fe Dem rel’e büyük teşekkür borçluyum.
GİRİŞ

Söze, “Bu k tabı Allah nd rd ” d ye başlasam ne tepk


ver rd n z?
Sanırım büyük çoğunluğunuz ben m akl melekeler n
y t rm ş b r del veya şöhret, para, mür t peş nde b r şar-
latan olduğumu düşünürdünüz. Ardından, zaten yeter nce
kalın olan bu k tabı okuma mot vasyonunuzu kaybeder ve
“Bu ne böyle be?” d yerek b r kenara fırlatırdınız.
Bunu yapmayın.
Aks ne, bu k tabı sabırla ve düşünerek sonuna kadar
okuyun.
Pekala, b r nsan Allah’tan vah y aldığını dd a ede-
b l r. İş n bu kısmında sorun yok, fade özgürlüğünü sa-
vunan b r nsanım ben. Fakat ş md s ze hem Müslüman
olduğumu, hem de bu yazdıklarımın bana vah y ed ld ğ n
söylersem, buna tepk n z ne olurdu? İşte bu sefer göstere-
ceğ n z o “Ne d yor bu adam?” tepk n zde tamamen haklı
olurdunuz, z ra Müslüman olmak demek; zaten Kur’an’ın
vah yle nen son k tap olduğuna nanmak demekt r. Bu
da demekt r k hem Müslüman olduğunu, hem de yazdık-
larının Allah tarafından nd r ld ğ n dd a eden adamda
büyük sıkıntı ve çel şk ler vardır.
Ş md gey k muhabbet n bırakalım, eğer s ze Müs-
lüman hal mle böyle b r dd ada bulunursam ben zerre
12 Bir Başka Din: Tasavvuf

kadar c dd ye almamanız gerek r, bu konuda anlaştık.


Fakat hem Müslüman olup hem de “Bu k tap bana Al-
lah tarafından yazdırıldı.” d yen n ce nsanı c dd ye alı-
yor, ben ms yor, sev yor ve sah plen yorsunuz. Evet, bu
k tapta tüm del ller yle göreceğ n z üzere, maalesef bunu
yapıyoruz. Üstel k yüzyıllardan ber .
B r nsanı sırf majı yüzünden seven ve b r nsanı y ne
sırf majı yüzünden sevmeyen nsanlarla dolu b r dünyada
yaşıyoruz. O adamın ne ded ğ ne, ne yazdığına, ne yap-
tığına h ç bakmadan, sırf majından dolayı ona b r değer
b ç yoruz. Z ra d ğer nsanlara uyum sağlamak, arasına
g rmek sted ğ m z topluluk tarafından kabul görmek adı-
na takl tç l k yapıyoruz. Arasına g rmek sted ğ m z top-
lumun sevd ğ n sev yormuş rolü yapıyor, sevmed ğ n de
sevm yormuş rolü yapıyoruz ve b r süre sonra yaptığımız
rol sah den de ç m ze şl yor. Ne olduğunu der nlemes -
ne b lmed ğ m z şey sah den sever veya ondan sah den
nefret eder hale gel yoruz. Ş md s ze sırf majından dola-
yı sev len b r nsanı göstereceğ m. Hem de bu nsan hem
muhafazakar kes m n, hem de modern kes m n sevd ğ
b r s k ; bu başarması çok zor b r ş. Bu k ş y hep n z ta-
nıyorsunuz aslında, ama çok çok azınız onun ne ded ğ n ,
ne yazdığını ve ne yaptığını b l yorsunuz. Bu k ş Romalı
Celaledd n’d r, yan b ld ğ n Mevlana Celaledd n Rum .
MEVLANA VE MESNEVİ’NİN MEŞHUR ÖNSÖZÜ

Mevlana’nın en öneml eser olan Mesnev ’n n önsö-


zünden b r kes t gösterey m s ze, ş md l k res m çer s n-
de kare ç ne alınan tek cümley okuyun[1]:
14 Bir Başka Din: Tasavvuf

“Mesnev , Alemler n Rabb ’nden nmed r.” (Mevlana)


Bu 1953 basımı Mesnev ’yd . İkna olmayanlar ç n b r
de 2007 basımı Mesnev ’n n önsözünden aynı bölümü
gösterey m[2]:

Ş md karşınızda ben değ l de, o yüce, ht şamlı, sev-


g dolu majıyla Mevlana hazretler duruyor ve Müslüman
hal yle yazdığı k tabın Allah tarafından nd r ld ğ n dd a
ed yor. Bana verd ğ n z tepk y ona da vereb lecek m s n z?
Hayır, b rçoğunuz veremeyecek.
Hatta onu -nedense- saplantı dereces nde sevenler ve-
ya sırf majından dolayı her sözünü y ye yorup kend -
n kandıracak olanlar “Hayır, orada öyle demek steme-
d ” d ye kıvırmaya çalışacaklar. Hatta ben öyle Mesnev
basımları gördüm k , şu yukarıdak cümley “Mesnev ,
alemler n Rabb tarafından (gönüllere) nd r lm şt r” d -
ye kıvırmışlar. Yan or j nal nde h ç olmayan “gönüllere
nme” dey m n , b r parantez yardımıyla basıma eklem ş-
ler. Hatta yüzyüze sohbet etm ş olduğum b rçok suf de
aynı şek lde “Gönüle nmey kasted yor orada” şekl nde
b r zah sundular. Bu nsanların heps Mevlana’dan çok
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü 15

Mevlanacılık oynuyorlar, z ra Mesnev ’n n b r başka be-


y t nde aynen şu fadeler geçer, kırmızı çerçeve ç ndek
kısmı okuyun[3]:

Mevlana açık seç k Allah’tan vah y aldığını, fakat bazı


tasavvufçuların bunu nsanlara karşı “yaa o aslında gönül
vahy demek st yo, eh h h ” d ye yumuşattığını söyler.
Mevlana, kend yazmış olduğu Mesnev ’n n tıpkı Kur’an
g b Allah tarafından vah yle nd r ld ğ n söyler. Hem de
bunu h ç kıvırmadan, del kanlı g b açıkça söyler. Öyleyse
bu adam Müslümanlar tarafından neden sev l r? Buna vere-
b leceğ m yegâne cevap şudur: Dünyaya hoşgeld n kardeş.
Gelel m bu k tabın amacına…
Öncel kle tasavvuf anlaşılmadan Müslümanların şu an
ç nde bulundukları durum anlaşılamaz. Z ra peygamber n
ölümünden yıllar sonra İslam’a sızan tasavvuf, prat ktek
İslam nancını kökünden değ şt rm şt r. Gelel m ş n esas
aleng rl boyutuna. Son yıllarda vmelenerek güçlenen
yen b r akım, yen b r d n var ve çoktandır Türk ye’ye de
sıçramış, bolca nanır toplamış durumda: Sp r tüal zm ve-
ya nam-ı d ğer New Age. Aslına bakarsanız “yen b r d n”
demekle kasıtlı b r hata yaptım, z ra sm n n “New Age”
(Yen Çağ) olması s z yanıltmasın; bu d n n öğret ler çok
16 Bir Başka Din: Tasavvuf

esk pagan d nlere dayanmaktadır. Bu uyduruk d n; tek


dünya d n olması amacıyla küresel sermaye tarafından
desteklenmekte, m syonerl ğ n yapan k l se ve dernek-
ler ne se m lyonlarca dolarlık bağışlar yağdırılmaktadır.
Z ra dünyadak b rçok merkez bankasının ve özel banka-
nın sah b olan Wall Street merkezl küresel güç, tek dün-
ya devlet kurma amacındadır ve bu tek dünya devlet se,
nsanları b r arada tutan tek b r dünya d n olmadan varlı-
ğını sürdüremez. Bu k tapta del ller yle b rl kte göreceğ -
n z şey se şu olacak; Müslümanlara yıllardır İslam al m
d ye yutturulan tasavvufçular aslında bu sp r tüal stlerden
farklı b r şey söylememekted r. Bu sebeple hem günü-
müzde f lm, k tap g b türlü yayınlarla ve çeş tl dernek,
kurum vb oluşumlarla aşılanan bu sp r tüal zm felsefes n
öğreneceğ z, hem de tasavvufun felsefes n .
Bu söyled kler m bazılarınız ç n ağır şeyler. K m n z
önyargılarınıza ve hazımsızlığınıza yen lerek okumayı bı-
racaksınız. Bu k ş ler ç n el mden b r şey gelmez. Ama
k m n z de “b r dur ya, bakalım ne d yor bu?” d ye oku-
maya devam edecek, şte bana onlar lazım.
Ayrıca bu söylem ş olduklarım b rçoğunuz ç n de bırak
ağır olmayı falan, çok önems z görünen şeyler olacak. On-
lar da “banane tüm bunlardan” d yerek bu k tabı okumayı
bırakacak, daha sonra gündem olmak ç n o gün köşes nde
“Bence erkek karısını döveb l r” d ye saçma b r laf söyle-
m ş olan türbanlı köşe yazarını eleşt ren b r Facebook le-
t s atarak eğ t ml , düzgün, çağdaş ve sorgulayan b r nsan
olarak hayatına devam edecekler. Bu eğ t ml görünen ç
boş jenerasyonun tam göbeğ nde yaşamaktan bunalan b r
tek ben değ l m, bunu b l yorum. İşte bana bu eğ t ml ca-
h llerden bunalan ve b lg ye aç olan adamlar lazım. Oku-
yun bu k tabı şte, daha ne d yey m. Z ra b rb r yle alakasız
görünen ve “ben bununla ne yapacağım” ded ğ n z yığınla
b lg n n, nasıl b rb r yle bağlantılı olduğunu anlayacaksı-
nız. Dahası, teoloj le h ç lg lenmeyen, seküler b r nsan-
sanız dah , hayattak hemen hemen her şey n merkez nde
esasen d nler n var olduğunu anlayacaksınız.
G r zgahı yaptım, parçaları b rleşt rmeye başlıyorum.
Bu k tapta s z epey b lg bombardımanına tutacağım, fa-
kat sabırla ve üzer nde düşünerek okursanız, harcayaca-
ğınız her san yen n karşılığını alacaksınız. Bu, ben m ç n
b r şeref sözüdür.
---
Mevlana’nın Mesnev ’s nden devam ed yoruz, şu ön-
sözü b raz daha nceleyel m bakalım[4]:

Önsözün bu kısmında Mevlana, kend yazdığı Mesne-


v ’ye övgüler d zer. Ve ne lg nçt r k , burada Mevlana’nın
Mesnev ’y övmek ç n kullandığı cümleler, Kur’an ayet-
ler d r. Yan Allah’ın Kur’an ç n kullandığı tab rler ,
Mevlana b reb r olarak kend Mesnev ’s ç n kullanır.
Müth ş b r alçakgönüllülük örneğ yle karşı karşıyayız.
Mesela yukarıda Mevlana “Mesnev ’ye tem z k ş ler-
den başkası el değd remez” der, Allah se Vakıa sures n n
79. ayet nde “Kur’an’a tem z k ş lerden başkası el değd -
remez” der.
Mevlana “Batıl, Mesnev ’n n önünden ve arkasından
yol bulamaz” der, Allah se Fuss let sures n n 42. ayet nde
“Batıl, Kur’an’ın önünden ve arkasından yol bulamaz” der.
Mevlana “Mesnev gönüller n ş fasıdır” der, oysa Al-
lah İsra sures n n 82. ayet nde “Kur’an’ı, nananlar ç n
b r ş fa ve rahmet olarak nd rd k.” der.
Mevlana “Mesnev , alemler n Rabb ’n n lhamıyla ha-
yır sah b kat pler n eller yle yazılmıştır.” der, Allah se
Abese sures n n 13-16. ayetlerde Kur’an’ın hayırlı kat p-
ler n eller yle yazıldığını söyler.
Uzatmaya gerek yok sanırım, yukarıdak cümleler n
neredeyse heps Kur’an ayetler d r. Mevlana, kend yaz-
dığı Mesnev ’ye Kur’an’ın sıfatlarını yükler. Tab , adam
açık seç k Allah tarafından nd r ld ğ n söyled zaten
Mesnev ’n n, ya ne olacaktı?
B r k ş n n kend yazdığı k tap ç n “bunu Allah nd rd ”
fades n kullanması ne demekt r b l yor musun? “Hoşgel-
d n z yen d ne” demekt r. Bunun lamı c m yoktur.
Pek Kur’an bu durum ç n ne der? Doğal olarak şunu
der: “Yazıklar olsun o k ş lere k , K tap’ı kend eller yle
yazarlar da sonra onunla bas t b r karşılık satın alsınlar
d ye ‘İşte bu, Allah katındandır!’ derler. Vay hal ne on-
ların, eller n n yazdıkları yüzünden! Vay hal ne onların,
kazanıp durdukları yüzünden!” (Bakara 79)
D kkat edersen z şu ana kadar ş n felsefes ne da-
r h çb r şey konuşmadık. Ş md l k yapmaya çalıştığım
şey, s ze sadece ortadak muazzam çel şk y göstermekt r.
Ortadak çel şk se, kend yazdığı k tabın vah yle nd -
ğ n dd a eden Mevlana lakaplı adamın, Müslümanlar
tarafından böyles ne sev lmes , sah plen lmes d r. Mev-
lana’yı bu k tapta tasavvuf ve ruhçuluk (sp r tüal zm)
öğret s n anlamak adına d d k d d k nceleyeceğ z zaten,
fakat sırf şu Mesnev ’n n önsözü b le kafasını kullanma-
ya cesaret edeb len b r nsan ç n b rçok şey n del l d r.
Ney n del l d r? Mesela ortada Müslüman d ye gez nen
toplumun, İslam’la zerre kadar alakası olmadığının de-
l l d r. Z ra kend yazdığı k taba “bu Allah katındandır”
d yen nsanın durumu, yukarıdak ayette de gördüğünüz
üzere Kur’an’da açık seç k anlatılıyor. Pek ortadak bu
çel şk , daha başka ney n del l d r? Müslüman olduğunu
söyleyen, yan ş lafa gel nce kend s ç n en öneml şey n
Allah’ın em rler olduğunu söyleyen nsanların, Allah’ın
em rler n h ç de öyle önemsemed ğ n n, asıl önemsed -
ğ şey n ç nde bulunduğu toplumun değerler olduğu-
nun, öyle k kend s ne gelenekler tarafından “Hazret,
yüce adam, Allah dostu” d ye kakalanan b r adamı b le
Allah’ın em rler ne karşı gelmek pahasına sah pleneb le-
ceğ n n del l d r. Daha başka ney n del l d r bu çel şk ?
Günümüzde Müslüman olduğunu söyleyen b rçok nsa-
nın, eğer peygamber dönem nde yaşasaydı müşr kler n
tarafında olacağının del l d r, z ra Arap müşr kler de ge-
leneklere dayalı d n n sürdüren nsanlardı, d ns z veya
nançsız değ llerd . Allah’a nanırlardı.

1. Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği) Meselesi


İnsan kel melerle konuşur ama kavramlarla düşünür.
B rb r m zle anlaşab lmem z n yolu, b r kel meye yükle-
d ğ m z ortak anlamdan geçer. Fakat eğer ben b r kel me-
ye, s z n düşündüğünüzden farklı b r anlam yüklüyorsam
anlaşamayız demekt r. “İnsanlar geleneklere uyar” cüm-
les nde kullandığım “gelenek” sözcüğünü ben lk akla
gelen “kız steme, kaşık çırparak folklor oynayan kız, as-
ker uğurlama” falan g b b r kapsamda kullanmıyorum.
20 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ben m vurgulamak sted ğ m gelenek anlayışı, hem yer-


leş k toplumun hem de nsanın arasına g rmeye özen-
d ğ kes m n değerler d r. O sebeple “gelenek” ded ğ m
şey n ç nde; o günün değerler , yan popüler kültür de
vardır. O günün kt darı da vardır. Yahut asıl moda o gü-
nün popüler kültürüne veya kt darına körü körüne zıt
g tmekse, o da vardır. O günde mevcut olmayan ama geç-
m şte güçlü b r b ç mde var olan ve etk s n o güne kadar
sürdüren b r güç de vardır. Kısacası gelenek ded ğ m şey,
takl tç l ğe yakın b r anlam taşır.
Mevlana hem muhafazakâr kes m tarafından, hem de
El f Şafak g b graff t yapılmış duvar önünde uzaklara
bakarak poz ver p fotoğraf çekt r nce havalı ve bohem ol-
duğunu zanneden modern kes m tarafından ben msenen
kusursuz b r gelenek örneğ d r. Yan hem yerleş k düze-
n n adetler nden, hem de arasına g r lmek stenen kes m n
doğrularından beslend ğ ç n çok güçlü b r gelenekt r. O
sebeple konu Mevlana olunca, karşımdak ne lafımı en
azından “d nlett reb lme” ht mal m b le çok düşüyor, bu-
nu yüzyüze g rd ğ m tartışmalardan da b l yorum.
Mevlana, tasavvufun kales d r. Tasavvufun görünüştek
“sevg , aşk, ne olursan ol gel, y l k güzell k heleloy” majı-
nı tamamen unutun, z ra nsanlara bu şek lde h tap etmeyen
neredeyse h çb r görüş yoktur. O ş n maj kısmıdır. Tasav-
vufun temel d reğ vahdet- vücud anlayışıdır (k b r de
vahdet- şühud vardır fakat ona lerleyen bölümlerde değ -
neceğ z). Vahdet- vücud, kel me manasıyla “Varlığın b r-
l ğ ” demekt r. B r başka fadeyle vahdet- vücud, “Her şey
Allah’tır” demen n sözüm ona Müslümanca yöntem d r.
Yan bu nanca göre tüm evren, tüm yaratıklar Allah’ın b r
parçasıdır. Günümüzde mantar g b çoğalan sp r tüal zm
akımı da aynı şek lde “Sen b r Tanrı’sın, ç ndek Tanrı’yı
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü 21

keşfet” mottosuyla nsanlara h tap eder. Z ra adı “New


Age” olmasına rağmen h ç de yen olmayan bu modern d -
n n temel paganlık ve pante zmd r.
Her şey n Allah olması veya her şey n Allah’ın b r par-
çası olması ne demekt r?
Her şey n Allah olması demek, her şey n y olması, kö-
tü d ye b r şey n olmaması demekt r. Hatta ve hatta eğer her
şey Allah se, her şey y b le değ ld r, her şey sadece “ol-
ması gereken”d r. Yan eğer her şey Allah se, ne y den, ne
de kötüden söz edeb l rs n. Her şey “var olan”dır ve her şey
doğrudur. Yanlışa yer yoktur. Kısacası her şey mübahtır.
Her şey mübahtır, çünkü her şey Tanrı’dır. Tanrı’nın kend
çer s nde “yanlış” g b b r kavram var olab l r m ?
O sebepled r k “Allah her şeyd r” demek le, “Allah
yoktur” demek arasında h ç ama h çb r fark yoktur. Bunu
k tabın devamında zaten anlayacaksınız. Entelektüel ate-
stler n Mevlana sevg s de, onunla ortak paydada buluş-
ması da esasen h ç tutarsız değ ld r.
Mevlana, Yunus Emre, İbn Arab g b suf ler 13. yüz-
yılda tasavvufa altın çağını yaşatıyorlar. Fakat bu k ş -
lerden önce tasavvufun ve vahdet- vücud anlayışının
İslam’a y ce sızması, 9. yüzyılda Hallac-ı Mansur ve
Bayez d Bestam g b meşhur suf ler sayes nde oluyor.
K 9. yüzyıldak bu Hallac-ı Mansur ve Bayez d Bestam ,
kend ler nden yüzyıllar sonra dünyaya gelecek olan d ğer
ünlü tasavvufçuların da akıl hocası olacaktır.
Hallac-ı Mansur 9. yüzyılda “Enel Hakk” dem şt r, ya-
n “Ben Hakk’ım/Ben Allah’ım”. Neye nandığını b lme-
yen çoğunluk tarafından “S z onun ne demek sted ğ n
anlayamazsınız, o Allah aşkı le söylenm ş b r laftır” g b
mükemmel derecede mantıklı (!) b r zahla savunulur bu
22 Bir Başka Din: Tasavvuf

söz. Bu sözün hang öğret n n, hang felsefen n ürünü ol-


duğunu zaten detaylı b r şek lde açıklayacağım bu k tap-
ta, fakat ş md den aklınızda bulunsun k “Ben Allah’ım”
demek, “Ben Allah’ım” demekt r. Kıvırmaya gerek yok.
Mevlana, b r d ğer öneml eser olan F h Ma F h’te bunu
şöyle açıklar, lütfen en azından altını ç zd ğ m cümleler
okuyun[5]:

Tasavvufta (d ğer m st k d nlerde olduğu g b ) benl ğ


öldürmek vardır. Suf ler kend dd alarına göre o kadar
alçak gönüllüdürler k , “Bakın ben yokum, ben d ye b r
şey yok, sadece Allah var” derler. Oysa alçakgönüllülük
g b görünen “Ben yokum” maskes n n altında “Ben Al-
lah’ım” dd ası yatar. Buradak mantık örgüsü şöyled r:
Ben yokum = Çünkü sadece Allah vardır = Sadece Al-
lah varsa o halde “ben” ded ğ m şey de Allah’tır = Ben
Allah’ım.
Ne güzel d m ?
Mevlana’ya göre de “Ben Tanrı’yım” demek bu se-
beple büyük b r gönül alçaklığıymış, hatta “ben varım”
demek k b r n d k alasıymış, z ra Allah’ın varlığının ya-
nında b r de kend n n var olduğunu dd a ederek k l k
oluşturuyormuşsun! Ayrıca “Ben Tanrı’yım” demek öyle-
s ne büyük b r gönül alçaklığıymış k , avam ve cah l halk
bunu anlamazmış.
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü 23

2. Hallac-ı Mansur ve Enel Hakk


Ş md Mevlana’nın doğal olarak savunuculuğunu
yaptığı, “Ben Tanrı’yım” öğret s n Müslümanlarla lk
tanıştıran b r olan Hallac-ı Mansur’a bakalım. Hallac-ı
Mansur’un günümüze ulaşan tek k tabı “Tavas n”d r,
bu k taptan bazı alıntılar yapacağım ş md . Hallac efend
şöyle d yorlar:
“Kalp gözüyle gördüm Rabb m ,
Sordum ‘K ms n sen?’ d ye,
‘Sens n’ ded ”[6]
Evet, Hallac-ı Mansur adlı şahıs b r kez daha Allah’lığı-
nı lan ett . Pek , az evvel ded kler m hatırlayın ş md . S ze
eğer her şey Allah se, h çb r şey n kötü olamayacağını söy-
lem şt m. Tasavvuf ve ruhçuluk düşünces ne göre bu hayat-
ta “kötü” olanlar aslında “kötülük rolünü üstlenen gerçek
y ler”d r –k bu tekamül meseles ne de lerleyen bölüm-
lerde detaylıca g receğ m-. Bu sebeple Hallac-ı Mansur
sık sık Şeytan’ı över. Evet Hallac, İbl s’e övgüler yağdırır,
z ra İbl s de tıpkı her şey g b Allah’ın b r parçasıdır. Yan
Hallac’ı Mansur da Allah’tır, İbl s de Allah’tır, gülünce an -
den burnundan balon şekl nde fışkıran sümük de Allah’tır.
Ş md sabırla okuyun bu kısmı, bu düşüncen n nasıl ğrenç
olduğunu, mantık örgüsünü kurarak anlayacaksınız:
Kur’an’a göre İbl s’ n Adem’e syan etmes n n sebeb
“k b r”d r. Allah, nsanı yaratır ve İbl s se nsandan daha
üstün olduğunu dd a ederek, sırf boş b r hırs ve k b rle
Allah’a syan eder. Fakat Hallac, İbl s’ n syan etme sebe-
b n şöyle açıklar:
Tanrı ona buyurdu: “Secde et!” O da şöyle ded :
“Senden başkasına secde etmem.” [7]
24 Bir Başka Din: Tasavvuf

Hallac tamamen kafasından senaryo üreterek Kur’an’a


eklemeler yapar ve İbl s’ n “ben Allah’tan başkasına sec-
de etmem” bahanes yle Adem’e secde etmed ğ n dd a
eder. Oysa Kur’an’a göre durum şudur:
“Allah buyurdu: ‘Sana emrett ğ mde secde etmen en-
gelleyen neyd ?’ İbl s ded : ‘Ben ondan hayırlıyım. Ben
ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.’” (Araf Sûres , 12)
Apaçık ortada değ l m ? Kur’an’a göre İbl s, nsanı
kıskanarak k b rlen r ve tar htek lk ırkçılık örneğ n ver r
b ze: “Ben nsandan daha üstünüm, çünkü nsan çamur-
dan yaratıldı, ben ateşten yaratıldım”. İnanın bana, bunun
beyazların zenc lerden üstün olduklarını dd a etmeler n-
den h çb r farkı yok, altında yatan duygu tamamen aynı-
dır: K b r ve boş gurur le, yan h çb r çaba sarfetmeden
sah p olduğun yaratılış/doğum özell ğ n le üstünlük dd a
etmekt r. Kur’an’a göre gerçekten de nsanlar b rb r nden
üstündür, fakat bu üstünlük yaratılıştan/doğumdan gelen
özell klere dayalı değ l, özgür rade le yapılan eylemle-
re, takvaya dayalıdır. Ve tab k üstünlük de k ş n n kend
çabasıyla yaptığı y şlere dayalı olduğundan, k m n k m-
den üstün olduğunu da tek b len Allah’tır.
Gelgelel m Hallac, Şeytanın avukatlığını yaparak İb-
l s’ “as l” lan eder. Bakın aynı bölümün devamında şun-
ları söyler Hallacı Mansur:
“Yücel ğ n onuru konusunda
İbl s’le ve F ravun’la konuştum.
İbl s ded k ‘Secde etseyd m, onurlu adımı y t r rd m.’
F ravun se, şöyle ded : ‘Bu Haberc ’ye nansaydım,
onurlu
katımdan aşağı düşerd m.’”
İbl s, Adem’e secde etmemekle onurlu b r davranış
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü 25

serg lem şt r Hallac’a göre, k bu düşünce daha sonra Ye-


z d l ğ n temel n oluşturacaktır. Aynı mantıkla Hallac’a
göre Allah’a syan eden ve Musa peygambere nanmayan
F ravun da çok as ld r. Hatta Hallac hızını alamaz ve şun-
ları söyler Tavas n adlı k tabında:
“Yoldaşım ve öğretmen md r, İbl s’le F ravun”[8]
İnsanlar genell kle soyut kavramları anlamakta zorluk
çekerler, bu durum “İbl s’le F ravun’u övmüş adam, ee
k me ne zararı var bunun” g b algılanıyor. Bunlar öyle
bas t, zararsız düşünceler değ ld r. İbl s’ ve F ravun’u
yüce varlıklar lan ed p övmek ne demekt r sen b l yor
musun? Gel bak, az çalıştır saksıyı. F ravun ded ğ n adam
ned r, k md r, ne yapar da Allah tarafından cehenneme atı-
lır? Kur’an’a bakalım:
“S z F ravun hanedanından kurtardığımızı da hatır-
layın. Han , onlar s ze azabın en ç rk n yle kötülük ed -
yorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınıza
hayasızca davranıyorlar/kadınlarınızın rah mler n yoklu-
yorlar/kadınlarınızı hayata salıyorlardı. İşte bunda s z n
ç n, Rabb n zden gelen büyük b r ıstırap ve mt han var-
dı.” (Bakara Sûres , 49)
Kur’an’a göre F ravun, c nayet şleyen, tecavüz eden,
ahlaksız, despot b r adamdır. Hatta Müm n sures 46.
ayette F ravun ve a les n n kıyamet gününde “azabın en
ş ddetl s ”ne sokulacağı söylen r, hal yle buradan F ra-
vun’un yeryüzünde yaşamış en kötü nsanlardan b r ol-
duğunu anlarız. İşte F ravun ç n “yoldaşım, öğretmen m”
d yen Hallac-ı Mansur’a göre ve Hallac’ın yolundan g -
den Mevlana’ya göre F ravun ve kötü gözüken her şey
esasında Allah’tır. Onların yaptıkları kötülük değ ld r.
Çünkü kötülük d ye b r şey yoktur.
26 Bir Başka Din: Tasavvuf

Pek Hallac’ın “yoldaşım ve öğretmen m” ded ğ İb-


l s k md r, ned r? İbl s de nsanlara kötülük yapmalarını
fısıldayan ve Allah’ın kulları ç n bel rled ğ dosdoğru
yola (Sıratel Müstak m) kurulacağını söyleyen kötü b r
mahluktur. Al sana adam öldürmek, hırsızlık yapmak,
ırza geçmek, yalan söylemek ve aklına gelen tüm kötü-
lükler n yücelt lmes ... Tüm bunlar aslında kötülük de-
ğ ld r tasavvufa göre. Bunlar, nsanların “tekamül”üne
yan “ruhan evr m” ne katkıda bulunan sınavlardır ve
aslında çok faydalıdırlar. O sebeple b z m “kötü” ded -
ğ m z k ş ler kötü rolünü üstlenen gerçek “ y ”lerd r ve
b z m “kötülük” ded ğ m z eylemler aslında gerçek “ y -
l k”lerd r. Hallac’ın İbl s ve F ravun’u övmes n n sebeb
budur. Mevlana’nın ve d ğer suf ler n Hallac’ı savunma-
sının sebeb de…
Anladın mı ş md “Her şey Allah’tır” g b masumane
gözüken saçmalığın c dd sonuçlarını?
Sevg , barış, aşk kılıfıyla; sadece yüzeysel b lg lerle ha-
yat görüşü ed n p o şek lde yaşayan kes me h tap eden bu
görüşün kötülüğü öldürme yöntem ; her şeye y demek-
t r, her şeye y demen n tasavvuf yöntem de “her şey Al-
lah’tır” demekt r. Z ra Allah apr or olarak y d r ve her şey
Allah se, her şey y olur, Oysa kötü, ona y den lerek yok
ed lemez. Kötüye y demek, kötülüğün en büyükler n-
den b r d r. Gerçek y ve gerçek adalet; y le kötü ara-
sına kesk n ç zg ler koymaktır, onları b r görmek değ l!
“Her şey Allah’tır” veya “Her şey Allah’ın b r parçası-
dır” düşünces n n yarattığı şeytan sonuç şte budur.
Pek , her şey g b kend s n n de Allah olduğunu söyle-
yen Hallac’ı ve onunla aynı f k rde olan Mevlana’yı gör-
dük. Kur’an bu k ş ler ç n ne der?
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü 27

“İçler nden her k m, “Ben O’nun ber s nden b r la-


hım!” derse böyles n cehennemle cezalandırırız. Zal m-
ler şte böyle cezalandırırız b z.” (Enb ya Sûres 29)
Müslümanların “İslam al m ” d ye sah plend ğ bu
adamlar, y ne Kur’an’da “cehenneml k” ve “zal m” d ye
n telend r len k ş ler n yaptığının b reb r aynısını yap-
maktadır. Ben m derd m se ne Mevlana le, ne Hallac-ı
Mansur led r… Esas sorun; hala bu adamları zleyen,
sev p bağrına basan Müslüman k tlelerd r. Ve bu “Müs-
lüman k tle” ded ğ m grup da üç beş k ş den baret değ l,
Müslümanların büyük çoğunluğudur. Durumun vehame-
t n s z düşünün.
Ş md bu “ben Allah’ım, sen Allah’sın, her şey Allah”
denen motto, günümüzde de sp r tüal st yayınlarla ve
çaktırmadan Hollywood’la, popüler kültürle ver len pan-
te st/panente st öğret n n eser d r. Bunları lk söyleyen ne
Mevlana’dır, ne de Hallac, bu k ş ler sadece bu b nlerce
yıllık pagan öğret y üstüne b raz Allah, b raz Muham-
med lafı ekleyerek İslam’a sızdırmayı başarmış k ş lerd r.
Bud zmde, H ndu zmde, Pavlus ve neo-platon zm kuran
Plot nus’un öncülüğünde şek llenen Hr st yanlıkta ve Ya-
hud m st s zm olan Kabala’da da vardır bu. Günümüz-
dek sp r tüal zmde de elbette... Ant k Mısır’da, Bab l’de
ve Sümerlerde de vardır aynı nanç, zaten yazılı tar hte
b l nen lk çıkış noktaları da buralardır. B z m lah yatçı
suf takım, hacı hocalar ve bunların tak pç ler , d nler ta-
r h hakkındak sıfıra yakın b lg ler yle Mevlana’yı sank
çok mübarek, çok lah ve çok yen b r şey söylüyormuş
g b şöyle savunurlar “S z o lafın ne anlama geld ğ n an-
lamıyorsunuz, cah ls n z, beyn n z yetmez, lm n z yet-
mez, avamsınız…” Tab bunları söylerken kend ler de
Mevlana’nın söylemler nden b r şey anlamamışlardır.
28 Bir Başka Din: Tasavvuf

Mevlana’nın b nlerce yıllık pagan öğret n n tems lc -


ler nden sadece b r olduğundan b haberlerd r. D van-ı
Keb r’den bazı güzel (!) bey tler toparlayan D van-ı Ke-
b r’den Seçmeler adlı k tabın hazırlayıcısı Şef k Can da,
k tabın önsözünde şöyle söyler, lütfen okuyun çünkü suf -
ler n bu sözüm ona evl ya takımını savunurken kullandık-
ları tek argüman sadece bu saçmalıklardır[10]:

Allah aşkıyla söylüyorsa tamam o zaman.


Hallac-ı Mansur ve Seyy d Nes m g b suf ler “Ben
Allah’ım” ded kler ç n öldürülmüşlerd r, tasavvufçular
da bu durumu gayet güzel b r duygu sömürüsü aracı ya-
parlar. Evvela şunu bel rtmek lazım k Yunus 99, Kaf run
6 ve daha b rçok ayete göre b r nsanın nancından dolayı
kılına b le dokunamazsın. “Ben Allah’ım” deseler dah bu
nsanlar s z n üstünüze yürümed kçe, s z onların üstüne
yürüyemezs n z. İnançları yüzünden bu nsanları öldüren-
ler c nayet şlem şlerd r, kat ld rler. Ne zaman b r IŞİD
ya da El Ka de olayı patlak verse, veya ruh hastası Ebu
Cabbar B n Zamaz ngo’nun tek adam öldürse “ şte İslam
böyle b şey!!!” d ye ortaya fırlayan m l tan ate st tayfayı
geç, onlar ç n İslam en kötüsü olmak zorunda, çünkü bu-
na nanmak st yorlar, Onlar en doğrusunu b l rler, çünkü
prof l fotoğrafında E nste n resm olan ate st Facebook
Mevlana ve Mesnevi’nin Meşhur Önsözü 29

sayfası paylaşımlarını beğen yorlar. Fakat ayetlere göre


sadece nefs müdafaa hakkın vardır, nefs müdafaadan b r
gıdım ötes n b le yapamazsın. Hallac-ı Mansur ve Seyy d
Nes m g b k m suf ler “Ben Allah’ım” dey p öldürülün-
ce de, zal mden mazlum durumuna terf ett ler nsanla-
rın gözünde. Z ra hak etmed kler b r ceza aldılar. Bu hep
böyled r, hadd aşan ceza zal m , nsanların gözünde
mazlum yapar. Em n m k bu k tabın üstüne “ şte zaten
s z n g b ler öldürdüler Hallac’ı” d ye demagoj yapanlar
da fırlayacak, hayır, adamın nancı sapıkça da olsa kılına
b le dokunamazsın, h ç oradan vurmaya kalkma. Aslında
Hallac-ı Mansur’un durumunu en y Oscar W lde’ın şu
sözü özetler: “Sırf adamın b r uğruna öldü d ye, o şey lle
de doğru olacak değ ld r”
Tasavvufçular şte yukarıdak sayfada göreceğ n z
üzere “anlaşılmazlık” k sves altında kend saçmalıkla-
rını nsanlara kabul ett rm şlerd r. Onlara göre tasavvufu
anlamak her babay ğ d n harcı değ ld r. O halde Kur’an’ı
gönderen Allah da anlamamış olacak k sen n Hallac’ının,
Bestam ’n n lah aşkını ve der n felsefes n , k Kur’an’da
“ben Allah’ım” d yen k ş ler ç n ‘zal mler’ demekted r.
Hayırdır, s z Allah’a d n n m öğret yorsunuz?
NABZA GÖRE ŞERBET DAĞITAN MİSTİK ÖĞRETİLER:
SPİRİTÜALİZM VE PANTEİZM

H ndu zm düşünces n n dayandığı en öneml met nler


Upan şad’lardır. Upan şad’ların temel öğret s se “Tat
tvam as ” (Sen O’sun) ve “Aham Brahma asmı” (Ben
Brahma’yım) cümleler d r k k s de aynı anlama gel r.
Brahma, H ndu zm’de her şey yaratan Tanrı’dır. Günü-
müzde nternet d ye güzel b r n met var, ufak çaplı b r
araştırma yap bakalım, bunların b nlerce yıllık pagan öğ-
ret olduğunu ve tüm m st k d nlerde aynı söylem n bu-
lunduğunu, bunların Kur’an’dak tevh d nancıyla h çb r
alakası olmadığını, hatta tam ters olduğunu kend gözle-
r nle gör b r bakalım. Sen seç lm ş adam değ ls n merak
etme, sen n ç nde doğduğun toplum n ha doğrulara sa-
h p yüce b r toplum değ l. Zaten kend emeğ ve çabasıy-
la h çb r şey elde etmeyen her tembel, her uyuşuk nsan
da buna nanır, böyle yaşar. Toplumu tarafından kend -
s ne öğret len sorgulamaksızın sah plen r ve savunur.
B r Sanskr tçe “Aham Brahma asmı” dem ş, b r Arapça
“Enel Hakk” dem ş, arada zerre kadar fark yoktur. İk s de
“Ben Allah’ım” demekt r.
Günümüzdek Hr st yanlık; Pavlus (Az z Paul) ve
Plot nus’un eser d r, İsa’nın değ l. Pavlus; İsa’ya karşı
savaşanlardan b r s d r ve dönem nde nüfuz sah b b r
32 Bir Başka Din: Tasavvuf

Yahud d r. Derken İsa, Hr st yan nancına göre çarmıha


ger l r, İslam nancına göre çarmıha ger lmey p Allah ta-
rafından öldürülür ve kend katına yükselt l r (bkz Al İmran
55). Her neyse, İsa öldükten sonra Pavlus’a b r haller olur.
Pavlus b r İsa v zyonu görür. Daha da açmam gerek rse,
Pavlus b r anda ölmüş olan İsa’yı görür. İsa buna “Ben
Tanrı’nın oğluyum” der ve Pavlus da b r anda mana gel r.
O andan t baren koyu b r Hr st yan olan Pavlus, nsanları
İsa’nın kend s n b r havar olarak tay n ett ğ ne nandı-
rır. Aslına bakarsan bence Pavlus yalan söylem yordur,
c dden kend gerçekl ğ nde b r şeyler görmüştür, yoksa o
kadar nüfuz sah b b r Yahud ’n n her şey ardında bırakıp
Hr st yan olması bana pek akıl kârı gözükmüyor. Gördü-
ğü artık halüs nasyon mudur, c nler n b r oyunu mudur
veya b r şek lde Allah tarafından yapılan b r sınav mıdır
orasını b lemem. Her neyse, Pavlus’un Hr st yanlığı’nda
kom nyon ay n , b r başka adıyla şarap ekmek ay n var-
dır. Kom nyon ay n nde müm nler şarap çer ve ç len bu
şarap İsa’nın kanıdır. Müm nler ekmek yer ve bu ekmek
İsa’nın et d r. Pek müm nler neden İsa’nın kanını çer,
et n yer? Çünkü İsa Tanrı’nın oğlu olduğu g b aynı za-
manda pante st öğret çerçeves nde Tanrı’nın ta kend s -
d r, zaten günümüz Hr st yanlarının b le büyük çoğunluğu
bu sebeple İsa’nın Tanrı olduğuna nanır ve ona “Rabb -
m z” der. E dolayısıyla İsa’nın kanını ç p et n yemek,
İsa’yla b r olmaktır ve İsa’yla b r olmak se Allah’la b r
olmak, Allah’la bütünleşmekt r. Geld k m y ne aynı yere,
Allah olmaya?
Ardından gelel m m lattan sonra 3. yüzyıla. Bu sefer
Plot nus adında b r f lozof ortaya çıkar ve Platon’un dü-
şünceler üzer ne adından da bell olacağı üzere neo-pla-
ton zm kurar. Plot nus’un cat ett ğ sudur teor s ne göre
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 33

Tanrı yaratmaz, yaratılmış olan varlıklar Tanrı’dan taşar,


fışkırır. Han zek çocuklar ç n “paçalarından zeka akı-
yo” der z ya, Plot nus’a göre Tanrı öyle yaratıcıdır k pa-
çalarından yaratık akar. E dolayısıyla Plot nus’a göre de
her şey Allah’tan taştığı ç n, her şey O’nun b r parçasıdır.
Plot nus’un uydurmuş olduğu bu “sudur teor s ”, daha
sonra çok yen b r şeym ş g b İslam alem ne “vahdet-
vücud, vahdet- şühud” g b s mlerle sızacaktır.
Gelel m günümüzdek sp r tüal st yayınlara k onlar
da tamamen aynı şeyler söyler H ndular, m st k Hr st -
yanlar, Kabal stler, Bud stler ve Suf lerle b rl kte: “Her
şey Tanrı’dır” ve dolayısıyla “Her şey B r’d r”. Tasav-
vuftak vahdet- vücud’un Türkçes de “Varlığın b rl ğ ”
demekt r, meseleye uyanın, Arapça b r laflar söylen yor
d ye ş n ç nde “mübarekl k” var önkabulüyle yaklaş-
mayın.
Ramtha adında sp r tüal st b r k tap var k , sp r tüal st
k tapların tamamında aynı söylemler bulab l rs n z, ben
konu manken olarak bu k tabı seç yorum. Lütfen şu altını
ç zd ğ m kısımları okuyun[11]:
34 Bir Başka Din: Tasavvuf

K tabın tamamı bu saçmalıklarla doludur. Ramtha da


y ne her şey n Tanrı olduğunu ve dolayısıyla b z m de
Tanrı olduğumuzu b ld r r nsanlara. Adı günümüzde “sp -
r tüal zm”, “ruhçuluk” veya “New Age” olan d n n temel
budur, yen b r şey söylemezler, b nlerce yıllık paganlık
geleneğ n devam ett r rler. Ha bunları söyled ğ m ç n
sp r tüal stlere göre ben, onların b lgel ğ ne er şemeyen,
onları anlayamayan, yeter nce ruhan evr m (tekamül) ge-
ç remem ş düşük b r varlığımdır. Kend ler ne karşı olan-
lara sürdükler lk ezbere argüman budur. Tıpkı tasavvuf-
çuların “sen n lm n yetmez, sen avamsın” lafları g b . Bu
tarz düşünceler n yöntemler b le aynıdır, z ra nançları
“tekamül” den len ruhan evr m safsatasına dayanır ve bu
nanca göre dünya tekamül etm ş üst nsanlar ve tekamül
edemem ş alt nsanlarla doludur.
Bu arada s ze ş n t yatral yanı hakkında da b r b l-
g verey m. ABD’de J. Z. Kn ght adında b r sp r tüal st
vardır. Bu Ramtha adlı k tabın yazarı da aslında odur
ama aynı zamanda değ ld r (“Nasıl yan ?” d yorsan zah
edeceğ m). Bu sp r tüal st sem nerler ver r, k taplar ya-
zar. Fakat bu sem nerler veren o değ ld r, k tapları ya-
zan da o değ ld r. Z ra Ramtha adında b r üst boyutta-
k varlık (tıpkı Interstallar f lm ndek , üst boyutlardak
sevg dolu, yardımsever varlıklar g b ) bu k ş n n bede-
n n kullanarak nsanlara seslen r. Ramtha adındak bu
üstün varlık, tüm m st k d nlerde ve m st k b r d n olan
tasavvufta da olduğu g b “varlık b rd r, çünkü her şey
Tanrı’dır, sen de Tanrı’sın, kend n keşfet” d ye seslen r
nsanoğluna. Pek bu Amer kalı abla sah den b r şeyler
görür duyar mı, yoksa şarlatan mıdır? Amer kalı J. Z.
Kn ght denen kadın ne lk, ne de sondur, Tanrı’dan veya
üst boyutlardak varlıklardan vah y aldığını dd a eden
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 35

m lyonlarca sp r tüal stten b r s d r. Şarlatan da olab l r-


ler, kend ler n “üst varlık, ışık varlığı, melek, peygam-
ber” d ye tanıtan c nlere nanan kandırılmışlar da ola-
b l rler. İş n orası hakkında kes n b r şey söyleyemem,
tıpkı Pavlus’ta olduğu g b .
Velhasılıkelam, ş n t yatral yanı değ ş r, ama öğret
aynıdır. K m zaman suf ler dergahta halvetteyken veya
z k r ay n esnasında Allah aşkıyla cezbeyle kapılırlar-
ken “varlık b rd r, her şey Allah’tır” derler, k m zaman
b rtakım m st kler, medyumlar vasıtasıyla celse törenler
düzenley p üst boyuttak varlıklarla temasa geçerler ve o
varlıklar b r medyumun ağzından “varlık b rd r, her şey
Allah’tır” derler, k m zaman da mantarı veya dönem n-
dek uyuşturucuyu kökleyen şamanlar sarhoşluk hal nde
her şey b r algılayıp “varlık b rd r, her şey Tanrı’dır” der-
ler. Toplumuna göre, kültürel etkenlere göre ş n bu se-
naryosu değ ş r, ama ağızlardan çıkan o öğret hep aynıdır
“Sen Tanrı’sın”.
Ramtha’dan devam edel m, şunu lütfen okur musun
güzel kardeş m[12]:

Okudunuz mu? Hallac-ı Mansur’un sözler n de tekrar


hatırlatayım mı?
“Kalp gözüyle gördüm Rabb m ,
36 Bir Başka Din: Tasavvuf

Sordum ‘K ms n sen?’ d ye,


‘Sens n’ ded ”
S z n Hallac-ı Mansur’unuz ve Mevlana’nızla aynı şe-
y söyler sp r tüal stler: Ben Tanrı’yım, her şey Tanrı.
Her şey n Allah olması ve dolayısıyla her şey n b r ol-
ması öğret s n pompalayan yayınlara b r örnek daha ve-
rey m. Sıradak k tabımızın adı “Ra B lg ler ”. İsm lg nç
geld d m , bu k tabın adının neden “Ra (Horus) B lg le-
r ” olduğunu da anlatacağım k tabın lerleyen kısımların-
da, daha ortaya dökülecek çok hurafe var, dur hele. “Ra
B lg ler ” adlı sp r tüal st k taptan b r kes t, al bak sen n
gül kokulu Mevlana’nla aynı şey söylüyorlar ama sen
Kur’an okumamış b r kültürel Müslümansan, bu adamla-
ra “kaf r” dey p Celaledd n Rum ’ye “Mevlana Hazretle-
r ” d yeceks n orası ayrı[13]:

Hah, her şey Yaratan’ın (yan Tanrı’nın) b r parçası


ve o halde her şey Yaratan, her şey Tanrı. Söyle bakayım
bana ş md , bu tasavvuftan farklı mıymış? Aynısı gü-
zel kardeş m. İslam’dak b r olan ve eş , benzer , deng
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 37

bulunmayan Allah nancı le, bu şek ldek b r Allah nan-


cının h çb r alakası yoktur. Fakat “Allah’ın b r olması”
kavramını şte bu şek lde tahr f eder bu adamlar. K m -
ler n n “esk toplumlar b r sürü Tanrıya nanıyodu zaten
ab yaa” ded kler olay da budur zaten merak etmey n.
Z ra h çb r nsan evladı taştan yaptığı heykele “aha bu
Allah” d yecek kadar aptal değ ld r, adam o heykelde
Allah’ın tems l ed ld ğ ne, z ra o heykel n Allah’ın b r
parçası olduğuna nanır. Kur’an’da “ş rk” yan “Allah’a
ortaklık” den len olay da tam olarak budur. Fakat Al-
lah’ın ortağı yoktur. Sen Allah değ ls n. Sen Allah de-
ğ ls n, çünkü sen n ç nde kötülük potans yel var, sen
kötülük yapıyorsun. Sen Allah değ ls n, çünkü sen yo-
ruluyorsun, uyuyorsun, bıkıyorsun, heyecanlanıyorsun.
Sen Allah değ ls n çünkü sen k gün yıkanmadın mı leş
g b kokuyorsun. Sen Allah değ ls n, sen b r yaratıksın.
Sen Yaratan’ın b r parçası değ l, onun “yarattığı”sın. N -
ce ç leler de çeksen (k ç le çekmek sana lla k b r şey-
ler katmak zorunda değ ld r), katr lyonlarca yıl da geçse,
sen Allah’la b r olmayacaksın, tekamül etmeyeceks n.
İnsan doğdun, nsan öleceks n ve Kur’an’a göre de bu
dünyada yaptıklarınla yüzleşt r lmek ç n nsan olarak
ah rette yen den yaratılacaksın.
Tasavvuf den len şey, m st k ve pagan b r d nd r güzel
kardeş m.
Ra B lg ler adlı sp r tüal st k taptan devam edel m[14]:
38 Bir Başka Din: Tasavvuf

Gördüğünüz üzere y ne her şey n “b r” olduğu ve her


şey n Tanrı olduğu düşünces , tıpkı tasavvuf met nlerde
olduğu g b burada da okuyucuya yed r l r. Her şey n b r
olması düşünces pante st/panente st öğret n n b r eser d r.
İslam nancına göre se b r olan Allah’tır. Fakat tasavvuf-
çular, İslam’a tamamen ters olan “her şey b rd r” felsefe-
s n şu şek lde İslam’a yamamışlardır: Allah her şeyd r ve
Allah b rse, o halde her şey b rd r. Vücud (varlık), b rd r.
Allah, Kur’an’da b zlere şöyle seslen r: “La lahe llal-
lah” (Allah’tan başka lah yoktur)
Suf ler se şöyle söyler: “La mevcude llallah” (Al-
lah’tan başka mevcut yoktur.)
Yan ayrı ayrı benl kler, ayrı ayrı varlıklar yoktur ta-
savvufçulara ve sp r tüal stlere göre, çünkü her şey b rd r.
Tasavvuf; İslam’ın b r yorumu veya manev yönü falan de-
ğ ld r. Tasavvuf başlı başına yen b r öğret , yen b r d nd r.

1. Benliğin (Nefsin) Öldürülmesi Safsatası


Tasavvufa göre “Benl k”, öldürülmes gereken b r la-
nett r. Tasavvufçuların ç le çek p nefsler n öldürmeye
çalışmaları da bu sebepled r k Kur’an’da benl ğ /nefs
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 39

öldürmek değ l, ona y ve güzel davranmak öğütlen r. Y ne


Kur’an’la taban tabana zıt olan b r anlayışla karşı karşıya-
yız. Tasavvuf düşünces ne göre nsanın “benl ğ nden” kur-
tulması gerek r, çünkü “benl k” den len şey nsanın haşa
Allah olmasını engelleyen b r aldatmaca, b r llüzyondur.
Ş md konuyla lg l olarak kameralarımızı yen den
Konya geceler ne, yan Mevlana’ya çev r yoruz[15]:

Mevlana’ya göre “benl k” b r suçtur, bu bey tlerde


Mevlana süslü sözlerle benl ğ öldürmey ve koyun olma-
yı öğütler mür tler ne; “Sürüde kal” der.
Mevlana’nın “benl ğ n öldür, sürüde kal” d yerek
verd ğ öğütler, meseley tam olarak b lmeyen ve Mevla-
na’nın her ded ğ n y ye yormaya mey ll z h nlerde şöy-
le b r etk bırakır: “Ya adam şte halkın arasında kalmayı
öğütlüyor, benl ğ n öldür, çok s vr lme d yor, ne kadar
k b rden uzak b r şey değ l m ?”. He canım, Mevlana’nın
“benl ğ öldür” tavs yes vermekle amaçladığı şey şudur;
bakın eğer benl ğ n z öldürürsen z ne olurmuşsunuz, lüt-
fen heps n okuyun[16]:
40 Bir Başka Din: Tasavvuf

Eğer benl ğ n z öldürürsen z Allah olurmuşsunuz,


evet gerçekten de k b rden çok uzakmış Mevlana hazret-
ler . Nefs- Emmare, tasavvufta Allah’la b r olmak ç n
aşılması gereken mertebelerden b r d r k bu tasavvufun
mertebeler de y ne H ndu zm ve Bud zm g b m st k d n-
lerden alınmıştır. Bu mertebeler n sonuncusu da da ma
Allah veya Evren le b r olunan yokluk hâl d r. Tanrı/
Evren le b r olunan bu yokluk hâl n n adı tasavvufta
Fenaf llah, H ndu zm’de Samadh , Bud zm’de N rva-
na, İslam’da se “ş rk”t r!
Mevlana’nın bu satırlarda “pad şah” ded ğ Allah’tır.
Mevlana’ya göre eğer benl ğ n z öldürürsen z pad şah, yan
Allah oluver rs n z. Z ra Mevlana’nın dey m yle nefs (ben-
l k), nsanın Allah olmasını engelleyen b r z nc rd r.
Ş md pası Mevlana’dan aldık, Ramtha adlı sp r tüal st
k taba geç yoruz. Ramtha adlı yüce varlık, nsanoğluna
şunları öğütler[17]:
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 41

Ramtha, Mevlana le “tamamen” aynı şey söyler:


Benl k, nsanın Allah olmasına z n vermeyen b r engel-
d r, yok ed lmel d r.
Konuşma d l nde “Ego”yu çoğu zaman “k b r” anla-
mında kullanırız, “egonu kır” falan der z ya, şte bu yan-
lış b r kullanımdır. Z ra ego ve k b r bambaşka şeylerd r.
K b r kötüdür, ego se kötü falan değ ld r. Ego demek;
benl kt r, nefst r. Ego sen sen yapan şeyd r. Ramtha da
bu bağlamda eğer egonuzu, yan benl ğ n z öldürürsen z
Tanrı olacağınızı öğütler tıpkı Mevlana g b .
Yen den Mevlana’ya, D van-ı Keb r’e bakalım, çerçe-
ve ç ndek kısımları okuyun[18]:

Bu süslü lafların anlamı y ne aynıdır: Benl ğ n öldür,


Allah ol.
Mevlana, tekamül sürec nde Allah’la b r olunca “cefa-
ların vefaya dönüştüğünü” söyler. Ç lec l k veya asket zm
42 Bir Başka Din: Tasavvuf

olarak b l nen saçmalığın sebeb de budur; ç leler çekerek


benl ğ n öldürmek ve Allah olmak. Z ra benl k b r suç,
b r günahtır (tıpkı Hr st yanlıktak g b ). Benl k, nsanın
Allah le arasına g ren b r engeld r. Bu nedenle benl ğ n
aşağılanması, şkenceler görmes , paramparça ed lmes
gerek r. Zamanında dergâha g rmek steyen gençlere ha-
karetler ed lmes , onurlarının kırılması, çeş tl r tüellerle
canlarının acıtılması bu sebeptend r. O Yunus Emre’n n
ç leler çekmes , b r lokma b r hırka yaşaması nedend r sa-
nıyordunuz s z ağalar? Mevlana’nın, Yunus’un ve d ğer
büyükbaş tasavvufçuların “Allah sevg s ” d ye öğrett kle-
r şey esasen “Allah le b r olma sevg s ”d r.
Bazı örnekler n de gördüğünüz üzere Mevlana ş rle-
r nde Allah’tan “pad şah”, “sevg l ”, “maşuk” g b s m-
lerle bahseder. Gelel m Mevlana’nın D van-ı Keb r’dek
b r d ğer bombasına[19]:

Okudunuz mu? Yem n eder m bu saçmalıkların ney n ,


neres nden başlayıp, nasıl zah edeceğ m b lem yorum.
Adam, Semra Öğretmen’e aşk mektubu yazan Hababam
Sınıfı edasıyla Allah’a aşk mektubu yazıyor.
Hemen b r sonrak sayfadan devam ed yorum[20]:

Mevlana bu satırlarda Allah’ı tehd t eder. Evet evet,


b ld ğ n Allah’ı tehd t eder, okuyun şte kend gözler n z-
le göreceks n z.
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 43

Allah olma aşkıyla yanıp tutuşan Mevlana, açık seç k


eğer “b r olma” çağrısına cevap vermezse çeş tl kargaşalar
çıkaracağını söyler Allah’a. Hanım koş, dışarda kavga var.
Ya güzel kardeş m bunlar ned r? Üşenmey p b okuyun
n’olur. Adam b ld ğ n İbrah m Kutluay’a laf sokma kay-
gısıyla şarkı yazan Demet Akalın m sal ş r yazıp Allah’a
rest çek yor “bu gece de yanıma gelmezsen gürültüler ko-
parırım” d ye. Oldu, stersen b r de Facebook’tan engelle
de sen merak ets n.
Üstüne üstlük b z m çok b lm ş “şeyh” ve b lmed ğ -
n dah b lmeyen mür t takımımız, yüzyıllardır nsanları
bu saçmalıkların ardında müth ş der n manalar olduğuna
nandırmaya çalışıyorlar.

2. Varlığın Sadece Bir İllüzyon Olduğu Safsatası


Ş md aklınıza şöyle b r soru takılmış olab l r: Eğer
ruhçuluk (sp r tüal zm) ve tasavvuf öğret s ne göre her
şey zaten Allah’sa, neden benl ğ terk etmek gerek r? B z
zaten Allah değ l m yd k, han marj nal b zd k?
Bu soruyu cevaplamam uzun sürecek ve bu sorunun
cevabını öğrend ğ n zde, sevg pıtırcığı gözüken tasavvu-
fun ve ruhçuluğun, ne g b ğrenç sonuçlara yol açtığını
da göreceks n z. Bu ğrenç sonuçların b r kısmı yalnız-
ca Müslümanları bağlar, ş n nanç boyutuyla lg l d r,
o kısımları okuyan b r ate st veya de st “ee banane” de-
mes n, z ra bu ğrenç sonuçların d ğer kısmı se sadece
Müslümanları değ l herkes lg lend r r, hayatın prat ğ le
lg l d r. İlk anlatacaklarım ş n Müslümanları bağlayan,
nançla alakalı kısmı olacaktır. Z ra bunu anlatmadan ev-
vel ş n herkes bağlayan kısmına geç ş yapmam mümkün
değ l. Öyle k ş n temel nde Kur’an-tasavvuf çatışması
44 Bir Başka Din: Tasavvuf

yatar. Ş md arkanıza yaslanın ve buradan sonra anlata-


caklarımı büyük b r sabırla tane tane okuyun.
Öncel kle şunu söyleyey m, doğası gereğ kusurlu ol-
maya mahkum olan nsan ürünü olan b r öğret de muhak-
kak tutarsızlıklar ve mantıksızlıklar olacaktır. Hele hele
sp r tüal zm g b elle tutulur h çb r del l olmayan b r öğ-
ret de… Zaten bu yüzden bunlara kulak asmayıp “hurafe”
d yoruz. Ruhçular ve suf ler bu dünyaya ve her varlığa
“ llüzyon” derler. Bu maddelerden oluşan dünya, onlar
açısından b r “hayal”d r ve aslında yoktur. Bu madde dün-
yasının b r aldatmaca, b r hayal olduğunu fark eden ve
bu aldatmaca dünyadan, aldatmaca benl ğ nden sıyrılan
ulv k ş ler de Allah le b r olur. Yan tasavvufa göre hem
Allah’ın b r yansıması, hem de hayal olan bu dünya, Al-
lah’ın nsanlara kurduğu b r tuzaktır, yanılsamadır. Ulv
k ş ler bu yanılsamayı fark eder ve madde dünyasından
sıyrılarak Allah le b r olma yolculuğuna çıkarlar. Bu ul-
v k ş lere sp r tüal zmde k m zaman “erm ş”, “üst boyut
varlığı” g b tıraş s mler ver l r, aynı k ş lere tasavvufta
se “ nsan-ı kam l” veya “vel ” veya “şeyh” veya “kutub”
vs den r. Tasavvufta bu erm şl k boyutunun da kend çe-
r s nde b r h yerarş s vardır. Bu k ş ler, dünyanın llüzyon
olduğunu fark ederek Allah olduklarını anlarlar.
Örneğ n, Ramtha adlı ruhçu k taba bakalım ş md , der-
hal okuyun[21]:
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 45

Veya d ğer ruhçu k tabımız olan Ra B lg ler ’nde de


aynı söylemler göreb l r z[22]:

Allah olduğunu, yan Allah’ın b r parçası olduğunu d-


rak etm ş olan yüce varlık Ramtha, nsanlara bu madde
denen, benl k denen llüzyonu aşmaları ve Allah oldukla-
rını fark etmeler çağrısında bulunur[23]:

Evet, ş md ye kadar yaptığımız g b , günümüzde yazıl-


mış bu k taplar le, 1200’lü yıllarda yaşamış olan Mevla-
na’nın aynı şeyden bahsett ğ n spatlamak adına hemen
46 Bir Başka Din: Tasavvuf

Mevlana’nın D van-ı Keb r adlı eser yle karşılaştırma ya-


pıyoruz. Şunları söyler Mevlana[24]:

B ld ğ n Burhan Altıntop’un dergâhlısı yem n eder m,


“ben yoğum” ned r arkadaşım? Ruhçuların “ llüzyon, al-
datmaca, hayal, yokluk” ded ğ şeye, Mevlana tıpkı onlar
g b “hayal” veya “yokluk” der veya bazen de “gölge” ve
“veh m” der. Tasavvufçuların kullandıkları bu kel meler,
ruhçuların kullandıkları “ llüzyon” sözcüğü le tamamen
aynı anlama gel r, sadece jargonları farklıdır.
Pek sadece “benl k” m b r hayald r? Mevlana’ya göre
sadece “benl k” m yoktur? Hayır, pante st öğret çerçe-
ves nde “ben, sen” ayrımı da yoktur. Yan anlayacağınız
“varlık b rd r”, başka b r dey şle vücud b rd r (vahdet-
vücud). O sebeple Mevlana’ya göre tüm varlık “hayal”-
d r, tüm varlık yoktur. D van-ı Keb r’den devam ed yo-
ruz, şu tek cümley okuyun[25]:
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 47

Mevlana bütün varlığa llüzyon der, çünkü bütün var-


lık Allah’tır.
Mevlana’nın dey m yle sen yoksun, hayvanlar yok,
b tk ler yok, çünkü sadece Allah var. O sebeple bu varlık-
lar b rer llüzyondur tasavvufa göre, çünkü sadece Allah
vardır ve her şey Allah’tır.
Matr x f lm n n senar st ve yönetmen olan Wachows-
k Kardeşler de sp r tüal stt r. Seyredenler n kaçta kaçı
fark ett artık orasını b lm yorum ama aynı yönetmen kar-
deşler n Cloud Atlas (Bulut Atlası) adlı f lmler de ale-
nen New Age propagandasıdır. Cloud Atlas g b Matr x
de pante zm ve ruhçuluk öğret s n zley c ye başarıyla
yed r r. Herkes toplum ç nde salak gözükmemek ç n
Matr x’ anlamış ayağına yatar, halbuk pante zm ve ruh-
çuluk b l nmeden Matr x anlaşılamaz. Gel bak, Matr x’ n
o meşhur sahnes nde neyden bahsed l r gör:
48 Bir Başka Din: Tasavvuf

B z m Neo, Kah n’le görüşmeye g der. İçer de kaşık


büken keş ş t pl b r çocuk görür.

Neo, çocuğun kaşığı nasıl büktüğünü merak eder. Ço-


cuk da “al kardeş ben aydınlandım, b tur da sen dön” d ye
bükmes ç n kaşığı Neo’ya uzatır.
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 49

Çocuk baktı k Neo’dan b r halt olmayacak, hemen


Neo’ya b r tüyo ver r. D kkatle okuyun:

Çocuk çok b lge b r edayla “Kaşığı bükmeye çalışma,


gerçeğ anlamaya çalış” der. Pek ned r o ulv “gerçek”?
50 Bir Başka Din: Tasavvuf

Kaşık yoktur.
Yan Neo’nun anlaması gereken o “gerçek”; aslın-
da h çb r şey n gerçek olmadığıdır.
Her şey b r llüzyon, b r yanılsamadır. Derken çocuk
esas bombayı patlatır:

Neden eğd ğ n kaşık değ l de kend ns n? Z ra bütün


varlık b rd r. Sen, ben, kaşık, elma, armut d ye ayrı var-
lıklar yoktur. Vahdet- vücud, yan varlığın b rl ğ vardır.
Pante zm şte tam olarak budur.
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 51

Mevlana, D van-ı Keb r’de “Sen bens n, benden ba-


rets n.” der[26]. Tıpkı “Eğd ğ n kaşık değ l, kend ns n.”
d yen sp r tüal st Wachowsk Kardeşler g b .
Mevlana y ne D van-ı Keb r’de “B z benl kten, sen-
l kten kurtulunca hep m z b r oluyoruz” der[27]. Tıpkı
sp r tüal stler n ve Matr x f lm n n söyled ğ g b .
Ve maalesef k bu m st k sözler nsanlarımıza; hocalar,
mamlar, lah yatçılar tarafından, Mevlana sank “K b r -
m z yenersek, kardeşçe, hoşgörüyle, b r olarak yaşayab -
l r z” d yormuş g b anlatılır. Oysa b zlere hoşgörü t msa-
l olarak anlatılan Mevlana’nın söyled kler de, derd de
bambaşkadır.
Matr x’ n başından sonuna kadar Neo’nun tekamül
(ruhan evr m) sürec n zler z. İlk başlarda Neo toydur,
fakat sonra p şer, tekamül eder ve “O” olduğunu spat
eder. Pek ne olur Neo? Ned r “O”?
Cevabı ç nde g zl : Neo ney n anagramıdır? Yan
N-E-O harfler yle ne yazab l rs n?
“One”: B r.
Wachowsk Kardeşler, Neo sm n bu sebeple verm şt r
b z m süper kahramana.
Neo, “b r” olduğunu fark eder. Neo, esasen “The One”-
dır. Neo le tems l ed len şey, varlığın b rl ğ d r. Neo Tanrı
olduğunu, tüm varlık g b her şey n b r olduğunu drak
etm ş hesapta b lge k ş d r. Tasavvuf jargonuyla konuşa-
cak olursak, varlığı Allah le b r olmuş k ş , yan nsan-ı
kam ld r Neo. Yok eğer Bud zm d l yle konuşacaksak,
benl ğ evren le b r olmuş, N rvana’ya erm ş k ş d r Neo.
Tüm bu m st k d nler aynı şey söyler, sadece jargonları
farklıdır.
1200’lü yıllarda yaşayan Mevlana le 1999 yapımı
52 Bir Başka Din: Tasavvuf

Matr x aynı şey söyler. İk z Kule saldırılarından ber


Müslümanlara potans yel terör st gözüyle bakılan Ame-
r ka’da, bu Mevlana nasıl bu kadar popüler olab ld sanı-
yorsun? Mevlana’nın İslam’la zerre kadar alakası mı var
zanned yorsun? Mevlana b nlerce yıllık ruhçu öğret n n
tems lc ler nden b r d r güzel kardeş m. UNESCO, b -
z m Celaledd n’ n kara kaşı kara gözü hatrına mı 2007’y
“Mevlana Yılı” lan ett zanned yorsun?
Ruhçu felsefeye göre “sadece Allah vardır” ve “her
şey Allah’tır”. Ve y ne ruhçu felsefeye göre aynı zamanda
“her şey llüzyon”dur, “her şey yokluk”tur. Kısacası “Al-
lah her şeyd r” demekle “Allah yoktur” demek arasında
fark yoktur.
Mevlana’nın D van-ı Keb r’dek şu sözler n okuyun[28]:
• Ey zavallı nsan! Sen n varlığın Hakk’ın varlığı
önünde yoktur. Yoktan barett r. Sen var g b görünen b r
yoksun.
İşte bu hakîkat anlarsan şaşılıktan kurtulursun.
Mevlana’ya göre bu gerçeğ anlarsak şaşılıktan kur-
tulurmuşuz. Hakkı var, söyled ğ şey n ne olduğunu tam
olarak anlarsan böyle b r saçmalığa nanma şaşılığından
kurtulursun. Yok, eğer Mevlana’nın sözler ne t raz eder-
sen “avam” ve “cah l” lan ed l rs n. Z ra b zlere yüzyıllar-
dır hoşgörü t msal d ye yutturulan Mevlana’nın k tapları,
kend s ne karşı gelenlere hakaretler ve tehd tler savurma-
sıyla doludur. Eğer y ne Mevlana’ya t raz edersen, bu se-
fer de suf ler tarafından “S z onların ne demek sted ğ n
anlayamıyorsunuz cah ller, orada Allah aşkı var!” d ye b r
sürü ç boş lafa maruz kalırsınız.
Anlamadığınız şey “vardır b r keramet ” d ye savunma
aptallığına düşmey n. Bu lafım Mevlana’yı ne olduğunu
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 53

ve onun ne söyled ğ n b lmeden, sırf toplumu öyle öğrett


d ye seven Müslümanlaraydı elbette. Z ra hem Kur’an’a,
hem de Mevlana’ya ve tasavvufa nanmak felsef açıdan
mümkün değ ld r. Mantıksızlığın d k alasıdır. Aynı anda
hem Fenerbahçel hem Galatasaraylı olmak g b d r.
“Hakkında b lg n olmayan şey n ardına düşme! Çünkü
kulak, göz ve gönlün heps bundan sorumlu tutulacaktır.”
(İsra Sûres , 36)

B r de ney n ne olduğunu gayet y b len, saman altın-


dan su yürüten azınlık fakat etk l b r hacı-hoca sınıfı var
k , onlar zaten bu saçmalıkları Kur’an’dan üstün tutarak
seç mler n çoktan yapmış durumdadırlar.
Pek , Kur’an’a göre bu dünya b r hayal m d r? Bu dün-
ya b r llüzyon, yok efend m gölge varlık veya yokluk
mudur suf ler n dd a ett ğ g b ? Kur’an’dan öğrenel m:
“B z gökler , yer ve bunların arasındak ler hak olarak
yarattık. ...” (H cr Sûres , 85)
Neym ş? “Hak olarak yarattık”. Bu kadar bas t.
“Hak”, “hak kat” sözcüğünün köküdür.
Yan bu dünya gerçekt r. El n, ayağın, gözler n, so-
kakta gördüğün ked gerçekt r. Çekt ğ n acılar gerçekt r.
Duyduğun mutluluk gerçekt r. Bunlar görel d r, k ş den
k ş ye farklı algılanır, fakat görel olmaları; gerçek olduk-
ları gerçeğ n değ şt rmez. Hatta sadece acı, mutluluk vb
h sler değ l, E nste n’dan t baren b l yoruz k zaman ve
madde b le görel d r. Meramımı daha sağlıklı b r şek lde
zah edeb lmem ç n b raz ep stemoloj ye ve ontoloj ye
g rmem z gerekecek. M sal kırmızı b r bardağa baktığını
hayal et, acaba o bardak sadece kırmızı mıdır? Hayır, z ra
sen n kırmızı renkte gördüğün o bardağı bazı hayvanlar
s yah-beyaz görür, renk körü b r nsan yeş l görür. Hatta
54 Bir Başka Din: Tasavvuf

sen b le aynı bardağı gündüz başka, akşamüstü başka,


gece karanlığında başka renklerde algılarsın. Kend mden
b r örnek ver p daha da ler g dey m, b r gözüm bozuk
olduğu ç n aynı bardağa sol gözümle baktığımda renk-
ler daha canlı kıpkırmızı b r bardak göreb l r m, fakat
sağ gözümle baktığımda daha soluk renkl ve buğulu b r
bardak görürüm. Yan aynı k ş b le, aynı maddey hemen
hemen aynı anda farklı şek llerde algılayab l r. Hatta gö-
rel l k senaryolarımızı b r adım daha ler taşıyalım. Çok
uzaklardak X galaks s nde, nsandan daha gel şm ş duyu
organlarına sah p b r Y ırkının yaşadığını farz edel m. Bu
Y canlısı, ben m baktığım bardağı bambaşka b r veya b r-
kaç formda b rl kte göreb l r. Fakat bu görel l k, varlığın
gerçekl ğ ne zeval get rmez.
Varlığın b rden çok hal vardır. Pek hang s gerçekt r?
Sen n gördüğün kırmızı bardak mı? Gece karanlığında
gördüğün, reng koyuya çalan bardak mı? Ben m sağ gö-
zümle bakarken soluk renkl gördüğüm bardak mı? Renk
körünün gördüğü yeş l bardak mı? B zden daha gel şm ş
görme yet s ne sah p olan Y’n n algıladığı bardak mı?
Bunların heps de gerçekt r. B z (b zden kastım algı-
lama yet s ne sah p tüm canlılardır) varlığın yalnızca b r
veya b rkaç gerçekl ğ ne ulaşab l r z. Fakat bu, gerçeğe
ulaşamadığımız anlamına gelmez. B zler sadece, varlı-
ğın “tüm” b lg s ne sah p olamayız k bu yalnızca Allah’a
özgü b r kudrett r. Ayetel Kürs olarak da b l nen Bakara
sures n n 255. ayet nde şu fade geçer: “İnsanlar O’nun
b lg s nden, b zzat kend s n n d led ğ m ktar dışında h ç-
b r şey kavrayamazlar.”
Yan b zler sınırlı da olsa gerçek b lg ye ulaşab l r z,
fakat tüm gerçekl ğe ulaşamayız.
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 55

Ve varlığın görel olması, varlığın gerçekl ğ ne herhan-


g b r zeval get rmez.
Bu noktada b r de “Kuantum şarlatanları”na d kkat
çekmem z gerek r. Elbette şu an okumakta olduğunuz
k tap, b r f z k k tabı değ ld r. Bu k tap daha çok d nler
ncelemes açısından teoloj k ve ezoter k öğret ler n karşı-
laştırmasını, anal n z yapması açısından felsef ve ler de
daha da yoğunlaşacağım üzere tüm bu m st k hurafeler n
toplumlar üzer nde yarattığı tahr batı ncelemes açısın-
dan sosyoloj k b r k taptır. Gelgelel m New Age’c ler n
ve sp r tüal stler n başta kuantum olmak üzere poz t f b -
l mler üzer nden çarpıtma b lg lerle satmaya çalıştıkları
hurafelere de değ nmek zorundayım.
Sp r tüal stler “enerj , foton kuşağı, kuantum dalga-
lanması” g b ter mler , altlarını zerre kadar doldurmadan
kullanarak, sank öğret ler n n b l msel b r temel varmış-
çasına nsanlara satarlar. Esasen bu “Dur b rtakım ter m-
sel laflar söyleyey m de çok b lg l gözükey m” takt ğ
pek çok k ş tarafından da uygulanır ya neyse... Ruhçular,
kuantumun madde d ye b r şey olmadığını spatladığını
ler sürecek kadar saçmalarlar.
Kuantum teor s n n; nanoteknoloj ye çağ atlattığı, b z-
lere lazer, b lg sayar, tomograf g b b rçok yen cadın
önünü açab lme olanağı sağladığı ve dolayısıyla prat k-
tek başarısı tartışılamaz. Fakat prat ktek başarısına rağ-
men kuantum teor s , felsef alanda en çok tartışılan f z k
dalıdır. Henüz teor n n lk yıllarında dah kuantumun fel-
sef yorumu konusunda b l m adamları; E nste n’cı deter-
m n st kamp ve He senberg’c ndeterm n st kamp olarak
k ye ayrılmıştı. E nste n, o meşhur “Tanrı zar atmaz”
sözünü de, He senberg’ n Bel rs zl k İlkes ne karşı söyle-
m şt r (yan genel algının aks ne, kend s bu sözü d n b r
56 Bir Başka Din: Tasavvuf

bağlamda kullanmaz). Günümüzde artık E nste n’ın de-


term n st model n n zayıfladığını ve He senberg’ n nde-
term n st model n n g tt kçe güçlend ğ n söyleyeb l r z.
Fakat buna rağmen hala kuantumun felsef yorumu açı-
sından b l m adamları arasında kes n b r görüş b rl ğ yok-
tur. Öte yandan atom altı dünyayı lg lend ren kuantum
teor s üzer nden, makro dünyaya doğrudan atıf yapmak
pek sağlıklı olmadığından dolayı, yalnızca kuantum üze-
r nden tüm evren açıklamaya çalışmak da aynı derecede
sağlıksızdır. Gelgelel m, New Age’c ler ve sp r tüal stler,
kuantum teor s ne dayanarak madden n var olmadığını,
sadece hayal olduğunu ve b z m b r llüzyonlar dünyasın-
da yaşadığımızı öne sürerler. Bunu desteklemek adına da
sözüm ona k m f z kç lere referansta bulunurlar.
Günümüzün en yaygın hastalıklarından b r s ; b -
l m adamlarının felsef ve subjekt f yorumlarının da,
nsanlar tarafından nesnel gerçekl klerm ş g b al-
gılanmasıdır (Tıpkı b r zamanlar k l sen n ve rah ple-
r n söyled ğ her sözün, nsanlar tarafından genel geçer
kanunmuşçasına kabul ed lmes g b ). New Age’c ler de
altını dolduramadıkları b l msel ter mler , şahs felsef yo-
rumunu, objekt f olan b l m n önüne koyan tek tük b l m
adamına “Bakın ünlü profesör falancaya göre madde yok-
muş!” şekl nde atıf yaparak nsanlara satarlar. Oysa kuan-
tum teor s n n “madde yoktur” ded ğ n , hele hele böyle
b r şey spatladığını dd a etmen n, dünyanın b r öküzün
boynuzları üzer nde hareket ett ğ n dd a etmekten h çb r
farkı yoktur!
Ruhçular ve günümüz suf ler , maddey ve dünyayı
reddederek materyal zme karşı olduklarını söylerler ve
böylece d ndar k ş lere sempat k gözükmeye çalışırlar.
İy de güzel kardeş m, materyal zme zıt g deceğ m d ye
Nabza Göre Şerbet Dağıtan Mistik Öğretiler: Spiritüalizm ve Panteizm 57

madden n h ç var olmadığını savunamazsın. B r başka de-


y şle, materyal zme ne kadar zıt g dersen o derece yüce ve
b lge b r k ş olmazsın, z ra maddey yaratan da Allah’tır
ve onları tıpkı Kur’an’da söyled ğ g b “hak olarak” ya-
ratmıştır. Allah, cennette b le nsanlara bedenl b r hayat
vadeder.
Özetle, madden n var olmadığına veya b z m b r hayal
dünyasında yaşadığımıza da r el m zde h çb r b l msel ve-
r yoktur. Eğer d n açıdan b r kıyas yapacak olursak –k
bu k tabın esas amacı da budur- Kur’an le tasavvuf ara-
sındak uçurum son derece nett r. Kur’an varlığın gerçek
olduğunu söylerken, tasavvuf gerçek olmadığını söyler.
Kur’an ve tasavvuf, bu konuda da b rb rler ne 180 derece
zıttır.
BİR BAŞKA DİN: TASAVVUF

Ruhçular ve suf ler, lafta kutsal k taplara nanırlar, fakat


kutsal k tapların söyled kler ne da ma mecaz anlamlar yük-
lerler. Yahud m st kler olan Kabalacıların Tevrat’a mecaz
anlam yüklemeler g b , Hr st yan ülkelerde yaşayan New
Age’c ler n İnc l’e mecaz anlam yüklemeler g b , b z m
tasavvufçular da Kur’an’a mecaz anlamlar yüklerler. Bu,
“Ben bu k taba nanmıyorum” demen n kurnazca b r yön-
tem d r. “Ben bu k taba nanmıyorum” d yerek d ndarlar
tarafından dışlanmak yer ne, k tabın söyled ğ her cümleye
kend ler nce b r anlam katar, kend d nler n kurarlar. Su-
f lere göre Kur’an’dak cennet ve cehennem de mecazdır,
z ra ş n sonunda Allah le b r olmak vardır. Cehennem on-
lara göre k ş n n Allah’tan uzaklaşması, cennet de Allah’a
yakınlaşması anlamında mecaz ter mlerd r. Örneğ n Yunus
Emre’n n şu meşhur dörtlüğünde de bunu göreb l rs n z:
Cennet cennet ded kler ,
B rkaç köşkle b rkaç hur ,
İsteyene ver onları,
Bana sen gerek sen .
Yüzyıllardır b ze bu suf ler sempat k olarak göster l-
d kler ç n, Yunus’un bu dörtlükte “Bana Allah’ın rızası
gerek” demek sted ğ n düşüneb l rs n z. Fakat Yunus’un
söyled ğ çok açıktır: “Cennet , n met boşver, ben Allah
le b r olmak st yorum”.
60 Bir Başka Din: Tasavvuf

B z m gelenekç hacı hoca tayfası bu sözler “Hayır,


yan orada şöyle demek st yor...” d ye kıvıra kıvıra halka
zah etmeye, Kur’an’a uygun hale get rmeye çalışırlar. Fa-
kat hem kend ler n , hem de nsanları kandırırlar. Burada
yen b r şeyden, başka b r nançtan söz ed l r. Yunus alenen
Allah’ın Kur’an’da vadett ğ cennet n ve n metler n fasa
f so olduğunu, esas steğ n n Allah le b r olmak olduğunu
söyler. Allah’ın vadett ğ ödül olan “n met” reddeder, kü-
çümser. Böyle b r cennet; ancak küçümsed kler ve adına
“avam” ded kler halkın (yan alt nsanların) nanacağı b r
yerd r. Fakat “havas” ç n, yan erm ş olan tasavvuf ehl bu
k ş ler ç n Kur’an’da sözü ed len bu “cennet” mecazdır.
Havasın Kur’an’ı, Allah’ın Kur’an’a g zled ğ mecaz ve
batın anlamlarda saklıdır. Yan Allah “alt nsan”lar ç n
yazmıştır Kur’anı, “üst nsan”larla let ş m kurmak ç n de
aynı Kur’an’a sembol k ve mecaz anlamlar eklem şt r.
Oysa bu ft rayı attıkları Allah, Kur’an’da onları da b -
z de uyarır:
“Onlardan b r zümre vardır, aslında K tap’tan olmayan
b r şey s z K tap’tan sanasınız d ye, d ller n K tap’la eğ p
bükerler. O, Allah katından olmadığı halde “Bu, Allah ka-
tındandır.” derler. B l p durdukları halde, Allah hakkında
yalan söylerler.” (Al İmran Sûres , 78)
Okudun mu? Allah, Kur’an’da nokta atışı yaparak bu
durum karşısında uyarır b zler .
İmam Gazzal 12. yüzyılın başlarında tasavvuf le İs-
lam’ı barıştırmış ve m st k tasavvufçu kes m n el n , akıl-
cı gruba karşı güçlend rm şt r. İmam Gazzal , Cevâh r’ul
Kur’an adlı k tabında tıpkı s ze anlattığım şek lde cennet ;
avamın ve havasın cennet olmak üzere k ye ayırır. Hava-
sın cennet , şte Yunus’un bahsett ğ , Allah le b r olunan,
kısacası Allah olunan cennett r.
Bir Başka Din: Tasavvuf 61

Tasavvuf d n ne hoşgeld n z.
“Zındık, sen k m oluyorsun da d l uzatıyorsun o bü-
yük İslam al mler ne” sesler n daha bu satırları yazarken
duyar g b y m fakat s z n İslam al m , Allah dostu kabul
ett ğ n z putlarınız uzatmış o d l n kralını, aklını başına
devş r Müslüman kardeş m, Allah’ın k tabına uy. Ha bu
adamlara nanmakta özgürsün elbette, fakat nandığın şe-
y n Kur’an’la zerre kadar alakası olmadığını b l. Onu gö-
res n d ye uğraşıyoruz burada.
Neyse, ş md y ne parçaları b rleşt rmek adına b z m
ruhçu k tap Ramtha’ya ger dönel m. Hatırlarsanız bu
Ramtha, hesapta Amer kalı b r sp r tüal st n beden aracı-
lığıyla nsanlara seslenen b r üst boyut varlığıydı.
Ramtha, k tabın b r bölümünde, sem ner ne gelen Hr s-
t yan b r kadını cehennem nancından vazgeç rmek ç n d l-
ler döker. Ramtha öncel kle kadına “Tanrı’nın b r parçası
olduğunu” söyler, egonun oldukça hoşuna g der bu[29]:

Tanrı’nın b r parçası olmak = Tanrı olmaktır elbette.


Ş md şu paragrafı, özell kle de altını ç zd ğ m cümley
okuyun lütfen:
62 Bir Başka Din: Tasavvuf

Öncel kle altını ç zd ğ m cümley ele alalım. Ramtha


özetle der k , sen Tanrı’sın ve Tanrı kend s n cezalandır-
mak ç n m cehennem d ye b r yer yaratacak? Tanrı ken-
d n cezalandırır mı h ç?
Evet, gerçekten de kend çer s nde tutarlı b r argü-
mandır bu. İron yapmıyorum, gayet c dd y m.
Eğer adına “ nsan” ded ğ m z varlık aslında Tanrı’y-
sa, cehennem d ye b r yer n olması saçmadır, çünkü bu
Tanrı’nın kend n cezalandırması demek olurdu. Aynı
mantıkla, eğer her şey Tanrı se, “kötü” veya “yanlış”
den len şeyler de yoktur, her şey y d r, her şey sadece
olması gerekend r. Bunları da altını ç zd ğ m yerden son-
rak cümlelerde söylüyor Ramtha gördüğünüz g b . Evet
her şey Tanrı se, kötülük veya yanlışlık den len kavram-
lar da var olamaz ve o halde m lyonlarca nsanı öldüren
H tler’ nden, masum b r kızı can ce öldüren Cem Gar -
poğlu’na kadar her şey “ y ”, “olması gereken”, “yargı-
lanamaz” Tanrı parçalarıdır. Bakın bu mantık örgüsü ke-
s nl kle kend çer s nde tutarlıdır, k mse “olur mu öyle
şey ya?” d yemez. Z ra sen başta zaten “her şey Tanrı’nın
b r parçasıdır” demekle bunu söylem ş oldun. Esas sorun
felsefen n temel nded r, yan “her şey n Tanrı olması” öğ-
ret s nded r. Temel uyduruk olduktan sonra, üstüne ste-
d ğ n z kadar tutarlı tuğlalar ekley n, yarattığınız şey en
n hayet nde y ne saçma olur. İşte bu meselen n herkes
lg lend ren şeytan boyutu da budur: Kötüler aslında y -
lerd r. S ze sempat k göster len o Mevlana’lar, Hallaç’lar
hep bu felsefey öğütler. Bu uyduruk k taplar da, Matr x
de... Hatta Plot nus da, anlaşılamamış (!) f lozof Sp noza
da k kend s ünlü pante stlerden b r d r. Ne güzel İstanbul
be, saçmala saçmala, sonra “ nsanlar b z yanlış anladı,
hayır o öyle demek stemed ”... Her şey apaçık ortada,
Bir Başka Din: Tasavvuf 63

s z saçmalıklarınızı “anlaşılamayan ulv gerçekler” d ye


b r g zem perdes yle süsley nce söyled kler n z doğruya
dönüşecek m sandınız? Ancak rol yapan, toplum ç n-
deyken “salak gözükmeyey m de nsanlar ben beğens n”
b l nçaltıyla çoğunluğa uyan k mseler kandırırsınız, söy-
led kler n z n saçmalığı se bak kalır. Ney n ne olduğunu
sana apaçık del ller göstererek anlatıyorum.
Ş md y ne pası Ramtha’dan alıp, b z m ak sakallı Mev-
lana’ya geç yoruz. Ramtha “Her şey Tanrı’dır, cehennem
yoktur, Tanrı kend s n n ye cehenneme atsın k ?” dem şt
en son. Ş md Mevlana’nın meşhur Mesnev ’s nde anlat-
tıklarına bakıyoruz, şu üç bey t lütfen okuyun, burası çok
ama çok öneml [30]:

Okudunuz değ l m ?
Şeyh, Allah’ta yok olmuş yan Allah olmuş k ş d r
(fenaf llah mertebes ne ulaştığından ötürü). Dolayısıyla
Mevlana’ya göre şeyh n ağzından çıkan söz, Allah’ın sö-
zü olur. Tüm suf ler de bunları söyler ya... Ve son satır-
da Mevlana bu durumu, Ramtha le aynı şek lde açıklar:
Şeyh Allah’tır, öyleyse şeyh n dua etmes , Allah’ın dua
etmes g b d r. Şeyh n duası kabul olur, çünkü Allah kend
steğ n n ye reddets n?
B z m okumadığı k taplara nanan Müslümanlarımı-
zın ve tasavvufun İslam b r şey olduğunu dd a eden
64 Bir Başka Din: Tasavvuf

suf ler m z n g d p de “Bunlar gavur cadı” d yecekler


Ramtha’nın sözler ve felsefes , Mevlana’nınk le tama-
men aynıdır:
“İç ndek cevher keşfedersen göreceks n k sen Tan-
rı’sın ve Tanrı neden kend s n cehennemde cezalandır-
sın?” - Ramtha
“İç ndek cevher keşfeden şeyh Tanrı’dır, şeyh n dua-
sı ve steğ kabul olur, Tanrı neden kend steğ n reddet-
s n?” - Mevlana
Bunları İslam d ye m llete kakalayan suf takımına en
güzel cevabı y ne Kur’an ver r. Şu ayet lütfen okuyun, bu
ayette Allah, Muhammed peygamber m ze şunları söyle-
mes n emreder:
De k : “Ben sadece s z n g b b r nsanım. İlahınızın
b r tek lah olduğu bana vahyed l yor. O halde şaşıp sen-
delemeden O’na yönel n ve O’ndan af d ley n. Vay hal ne
ortak koşanların!” (Fuss let Sûres , 6)
Peygamber m ze b le “Ben sadece s z n g b b r n-
sanım” denmes emred l rken (çünkü kend s de sadece
b z m g b b r nsandır), b z m Mevlana g b şeyhler m z
Allah olduklarını lan ed yorlar. İşte tasavvuf alçakgönül-
lülüğü ve tevazusuyla karşı karşıyayız. Yok yok yok, sa-
kın bana “ama orada demek st yor k ...” d ye başlayan
uyduruk zahlarla gelme. Sakın ağzını b le açma. Orada
ne denmek sted ğ n gayet y b l yorum k sen n İslam
zannett ğ n bu pagan saçmalıklarının nereden geld ğ n
zah etmeye çalışıyorum sana.
B r Müslüman olarak tasavvufu sah plenen tüm Müs-
lümanlara ve suf lere çağrımdır: Ah rette hesabını vere-
meyeceğ n z yükü sırtlanmayın.
Mevlana b r şeyht r. Şeyhler, Tanrı parçası olduklarını
Bir Başka Din: Tasavvuf 65

fark etm ş ve erm ş yüce k ş lerd r, tıpkı Matr x’tek Neo


g b yan . F lm zlem ş olanlar hatırlayacaklardır k ; Neo
da b z m bu suf ab ler g b lk başta hamdır, derken p şer
ve n hayet nde olur. İlk başlarda testler geçemez, bulun-
duğu çatıdan karşı çatıya uçmayı beceremey p rez l olur,
Morpheous’tan dayak yer, fakat tekamül ett kçe “O” ol-
duğunu anlar, yüksel r ve lahlaşır.
Ve tab k Tanrıların bazı (!) ayrıcalıkları da vardır.
Örneğ n Mesnev ’dek şu h kâyeye bakalım, b raz uzun
olduğu ç n okumanız şart değ l –k okursanız daha y
olur-, ben açıklayacağım anlatılanları[31]:
66 Bir Başka Din: Tasavvuf

Mesnev ’n n bu sayfalarında anlatılan şudur: Şeyh n b r


şarap çer, ardından tasavvufun yücel ğ n anlamamış halk-
tan b r s de şeyh n şarap çmes ne karşı çıkar. Fakat tam
da Mevlana’nın sted ğ t pte, beyn n şeyh ne tesl m etm ş
b r mür t hemen olaya atlar ve şeyh n savunur: “Sus sen n
ne hadd ne o ululara d l uzatmak. O şeyh koca b r Kızıl
Den z’d r, sense küçücük b r havuzsun. Kızıl Den z b r ş şe
şarapla k rlenmez ama sen n g b b r havuz k rlen r.”
Yan şeyh koca b r derya olduğu ç n b r ş şe şarap onu
k rletmez, şarap şeyhe helald r. Ama sıradan halk, yan
Mevlana’nın dey m yle “halden habers z” avam se sığ
ve bas t nsanlardır, şarap ancak onlara haramdır. Tasav-
vufa göre üst nsanların (havas) ve alt nsanların (avam)
Kur’an’ı farklıdır dem şt m s ze.
Y ne b r tasavvuf alçakgönüllülüğü le karşı karşıyayız..
Ş md bak güzel kardeş m, b r Müslüman şarap çer
m ? “Günahı boynuma” der, çer. Kend b leceğ ş, ah re-
t n ne kadar önemsed ğ ne bağlı.
Fakat b r adam şarap ç p, b r de “bu bana helald r”
derse orada sıkıntı vardır. Orada müdahale etmek, uyar-
mak gerek r. Z ra şarap Kur’an’da kes nl kle ve kes nl kle
haramdır, sen eğer İslam adı altında Allahçılık oynayarak
kend kafana göre helaller haramlar koyarsan, hele hele bu
p sl kler nle m llet n aklını çelersen, orada sana dur derler.
Şarap çen b r Müslümanın kafa yapısı ancak ve ancak “gü-
nahı boynuma, Allah affets n” olab l r, eğer “Bu bana helal,
çer m” d yorsa, tıpkı Kur’an’da söylenen şu t pe dönüşür:
Kend stek ve tutkularını lah ed nen gördün mü?
Ş md ona karşı sen m vek l olacaksın? (Furkan Sûres , 43)
Şarap ç p günah olduğunu b len, kabul eden k ş yal-
nızca şarap çme günahını şler ve günahkar olur. Ama
Bir Başka Din: Tasavvuf 67

bunlar g b Tanrılığını lan ed p şarabın kend s ne “helal”


olduğunu dd a eden t pler sadece şarap çme günahını de-
ğ l, aynı zamanda en büyük günah olan “ş rk” , yan Al-
lah’a ortak koşmayı da şler. Şeyh Allah’a, kend s n ortak
koşar. Mür tler se bu adamları Allah’a ortak etm ş olur.
Eylem aynı eylemd r; şarap çmek. Fakat z h nde Al-
lah’a karşı şlenen suç yüzünden, k günahın boyutu çok
farklıdır.
Bu tıpkı estet k olarak beğend ğ n b r heykel ev n n
salonuna koymakla, aynı heykele “bu Allah’ın b r tems l -
d r” manası yüklemek arasındak fark g b d r. B r nde h ç
günah yoktur, b r se en büyük günahtır, Allah’a aracılar
koymaktır.
Fakat bunları put anlayışı b le put olan nsanlara an-
latsanız dah kabul ett remezs n z. İnsanımızın kafasın-
dak put majı b le heykelden barett r. Oysa put esasen
f k r olarak meydana gel r. Mekke müşr kler n n Allah’a
aracı koyduğu putların s mler Kur’an’da söylen r (Lat,
Menat, Uzza), fakat bu putların heykel olup olmadıkları
dah söylenmez. Z ra belk de bu putlar ş md ler n ev-
l yaları, şeyhler , hayal varlıkları g b aracılardı. Eğer
bu putlar heykeldense b le, bu olay tamamen o heyke-
le yüklenen anlamla lg l d r, yan heykel n b r Tanrı
parçası veya Tanrı’ya yaklaştırıcı unsur olduğunu dd a
etmekle lg l d r. Heykel n kend s put olmak zorunda
değ ld r. Bu dünya üzer nde yaşamış h çb r nsan b r
heykel parçasına “aha şte bu Allah” d yecek kadar salak
değ ld r, ancak bu Mevlana’lar g b b r felsefe kurarak
o putun Allah’ın parçası/tems l olduğuna nanırlar. İşte
Kur’an’da nsanların uyarıldığı “Allah’a ortak koşma”
suçu tam olarak budur.
68 Bir Başka Din: Tasavvuf

İsteyen sted ğ ne nanab l r elbette, seç m s z n. Ah -


rette nasıl olsa görüşeceğ z.
Okumakta olduğunuz bu k tap, esasen 2015 yılından
ber ben m şahs blog sayfamda duran makaleler mden
oluşmaktadır. Yıllardır tasavvufu savunan nsanlar tara-
fından ş tt ğ m, adına eleşt r b le d yemeyeceğ m ç boş
karşı çıkışların en popülerler arasında “O sözlerde der n
manalar var, herkes anlayamaz, sen n lm n yetmez” ve
“Orada mecaz var, mecaz” g b saçmalıklar yer alıyor.
Burada bahsed len şarabın “aşk şarabı” g b mecaz b r
kullanım olmadığı ortadadır. Mevlana’nın b nb r türlü laf
cambazlığı yaparak sp r tüal zm İslam d ye kakaladığı
da gayet açıktır. Celaledd n Rum ’n n (hele hele k tabın
devamında göreceğ n z saçmalıkları da eklersen z) ne g -
b der n manalı (!) sözler söyled ğ n anlayan Allah rızası
ç n ber gels n. Bunlarda öyle sandığınız g b der n mana-
lar falan yok kardeş m.
Ve tekrar ed yorum, elbette Mevlana’ya veya tasavvufa/
sp r tüal zme nanab l rs n z. Bu s z n seç m n zd r, subjek-
t f b r meseled r. Fakat tasavvufun İslam b r öğret olduğu-
nu dd a ed yorsanız, saçmalıyorsunuzdur. Z ra bu objekt f
olarak tartışmaya açık b r meseled r ve tasavvuf le İslam’ın
taban tabana zıt, bambaşka d nler oldukları ortadadır.
Şeyh, tıpkı Matr x’tek Neo g b d r, üst nsandır. Hatta
üst nsan tanımı yeters zd r, nsan b le değ ld r o, Tanrı’nın
ta kend s d r. Mür tler ve d ğerler se avamdır, Matr x’te-
k Tank ve Doser g b henüz Tanrı olduğunu drak edeme-
m ş alt varlıklardır, bunlar ayak şler yle uğraşan hamal-
lardır ve feda ed leb l rler.
Mesnev ’den devam ed yoruz, steyen tamamını, ste-
yen sadece çerçeve ç ne aldığım kısmı okusun[32]:
Bir Başka Din: Tasavvuf 69

Mevlana burada mür tler ne, “vel ” adlı yüce k ş lere


karşı nasıl davranmaları gerekt ğ n temb h eder. Onların
gözünü y ce korkutur, z ra çerçeve ç ndek bölümde de
okuyacağınız üzere Rabb m z n şöyle ded ğ n dd a eder-
ler: “Vel ler ben m çocuklarım g b d r. Bu dünya gurbe-
t nde şten güçten ber d rler (muaftırlar)”.
Öncel kle şunu bel rtmel y m k tasavvuf eserler n
tercümeler n n b rçoğu sansürlüdür. Şeyhler nden daha
şeyhç olan nsanımız, bu eserler sansürleyerek çev r r,
öyle k k m çev r lerde bu bey tler “Tanrı, vel ler ben m
70 Bir Başka Din: Tasavvuf

çocuklarımdır ded ” şekl nde çev r lm şt r… “Çocukla-


rımdır” veya “Çocuklarım g b d r”, aralarında b r fark
yok. Kur’an’da b r çocuk ed nmed ğ ısrarla ve ısrarla
vurgulanan Allah’a, mecaz yoluyla dah böyle b r yakış-
tırma yapmak yanlıştır.
Esas öneml kısıma gelel m, yukarıdak bey tlerde gör-
düğünüz üzere Mevlana, “Tanrı şöyle şöyle ded ” d ye ah-
kam kesmekted r.
Böyle b r Kur’an ayet yok tab k de.
O zaman Allah bunu nerede dem ş, hang k taptan ko-
nuşuyorsun sen, d ye soracak olursanız Mevlana’ya, ken-
d s zaten vah y aldığını pek çok kez bel rtm şt . Onların
her sözü Allah’ın sözüdür zaten, sorgulayamazsınız.

1. “Keşif” ve “İlham” Tuzağı


Mevlana g b yüce zatlar, vel ler, şeyhler; “keş f” ve
“ lham” yoluyla Allah’tan b rtakım b lg ler alırlar. Tasav-
vufçular “keş f” ve “ lham” d ye k söz uydurmuştur, z ra
“vah y” demeler b z m müslüman cemaat n n tepk s n
çek yordu. Onlar da bu sebeple “vah y” le aynı anlama
gelen “keş f- lham” laflarını uydurdular. Soracak olursan
“keş f” ve “ lham” le “vah y” arasındak fark ned r d ye,
sana süslü sözlerle ve uyduruk yorumlarla b r sürü zahta
bulunurlar, onların saçmalıklarını buraya yazmayacağım
k kafanızda gereks z b lg yer etmes n. Ama keş f veya
lham demek, bu adamların jargonunda vah y demekt r.
Bu budur.
Mevlana’ya göre Tanrı’nın çocukları, parçası olan Ve-
l ler, şten güçten ber d rler. Şarap da çerler, badet de
etmezler, onlar b z m g b alt mahluklarla aynı kefeye ko-
nulacak varlıklar değ llerd r.
Bir Başka Din: Tasavvuf 71

Ş md bakın, Mevlana le aynı d lden konuşan b r baş-


kasını göstereceğ m s ze, bu adam bugün yüzb nlerce mü-
r de sah p b r şeyh n vek l d r.

Şeyh Nazım Kıbrıs ’n n m syonerl ğ n cra eden bu


k ş Mehmet Pehl vanlı’dır ve kend s n n namı “Allah
dostu”dur. İnternet çağındayız, kend s yle lg l ufak b r
arama yapacak olursanız bu karey hang v deo kaydından
aldığımı da kolaylıkla bulacaksınızdır. Allah dostu Meh-
met Pehl vanlı, b reb r olarak şunları söyler lg l v deo
kaydında: “B r kardeş m z soruyor, sözler n z n hang k -
taptan olduğunu söyleyeb l r m s n z, d yor. B z burada
k taptan konuşmuyoruz k , şu k taptan konuşuyorum
d yey m. Allah, peygamberler ne nasıl vahyederse, ve-
l s ne de lham eder.”
Ş md buraya Mevlana öyküler yazan El f Şafak’ı ge-
t r n. Bu adamı görünce “ıyy” d yecekt r. Sebep? Oysa bu
adam Mevlana le b reb r aynı şey söylüyor.
72 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ş md buraya Mevlana’yı sırf toplumun dayatmaları


yüzünden savunan ortalama b r Türk müslümanını get -
r n. Bu adamı görünce “ıyy” d yecekt r. Sebep? Mevlana
le aynı şey söylüyor ya bu adam?
Ş md buraya şu sp r tüal st derneklerdek kısa boyalı
saçları olan ablaları get r n. Onlar da bu adamı görünce
“ıyy” d yecekt r. N ye k ? Mevlana le aynı şey söylem -
yor mu bu adam?
Mevlana bu adamın aynısıdır, Mevlana’nın bu adam-
dan tek farkı y b r edeb yatçı olmasıdır. Mevlana’nın da
böyle mür tler vardır ve onlara “ben de peygamberler g -
b Allah’tan lhamla, keş fle b lg ler alıyorum” der. Sana
Mevlana’nın k taplarındak yukarıda gösterd ğ m bölüm-
ler okumuş olman b le bunu b lmen ç n yeterl d r. Mev-
lana da aynı bu adamlar g b “şeyhler/vel ler vah y alır”
der. Mevlana o uyduruk k taplarında “Tanrı şöyle şöyle
ded ” d ye yazar, fakat h çb r k tapta yazmaz Tanrı’nın
öyle ded ğ , z ra o sözler Mevlana’ya Tanrı tarafından b l-
d r l r!
Allah se Kur’an’da uyarır:
“Yalan düzüp Allah’a ft ra eden veya kend ne b r şey
vahyed lmed ğ halde “Bana vahyed ld ” d yen k ş le,
“Allah’ın ayet nd rd ğ g b ben de nd receğ m” d yen
k mseden daha zal m k m vardır! ...” (Enam Sûres , 93)
BİR BAŞKA ALLAH DOSTU (!): MUHYİDDİN İBN ARABİ

Bu ş r n ve ponpon görünümlü tasavvuf öyle b r ba-


taklıktır k kaz kaz b t remezs n. Ama y ne de kazmaya
devam edeceğ z, maksat Allah’ın rızasını kazanmak. Ta-
savvufun 12-13. yüzyıllarda yaşamış olan b r d ğer ağır
topu, İbn Arab ’d r. Kend s Endülüslüdür ve bu tasavvuf
nancının s stemat ze ed lmes nde en çok payı bulunan-
lardandır.
İbn Arab ’n n en öneml eser “Fusus’ül H kem”d r.
Fusus’ul H kem, bu Arab denen arkadaşa ver lm şt r (!).
Durumu, k tabın önsözünü okuyarak İbn Arab ’n n kend -
s nden öğrenel m[33]:

Evet, b z m Arab , Muhammed peygamber m z rüya-


sında görür ve peygamber m z bu Arab ’ye Fusus’ul H -
kem’ ver r ve “Had bu ulv gerçekler halka anlat” der.
Bu, İsa’yı gören Pavlus’un aynısı değ l m d r?
Ne tesadüftür k Arab ’n n k tabında da y ne tüm
74 Bir Başka Din: Tasavvuf

varlığın b r olduğunu, Allah’ın her şey olduğunu, vel ler


le sıradan halkın Kur’an’larının farklı olduğunu ve daha
n ce bencer söylemler öğren r z. K bunlar Kur’an’da ol-
mayan, hatta Kur’an’ın tam ters n söyled ğ dd alardır.
Arab ’n n d l d ğerler nden b raz daha ağırdır, ben her şe-
y el mden geld ğ nce sade b r şek lde açıklayacağım ama
y ne de steyen okusun d ye fotoğrafları da ekleyeceğ m.
Sağlıksız koşullarda üret m yapan pastane baskını yapan
Uğur Dündar edasıyla başlıyoruz fşamıza:
Arab ’ye göre gerçek b lg ye ulaşmanın tek yolu “ke-
ş f” ve “ lham”dır. Peygambere gelene “vah y” dend ğ
ç n, Arab g b şeyh veya vel lere gelene de “keş f” ve
“ lham” dend ğ n , bu sayede de müslüman cemaat n n
“N’oluyoruz hacı, ne d yor bu adam?” tepk s nden kıvrak
b r b lek hareket yle sıyrıldıklarını söylem şt m. Ş md
Fusus’ul H kem’ n şu bölümüne b r bakalım, b lhassa al-
tını ç zd ğ m cümleler lütfen okuyun[34]:
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 75

Bu paragraf var ya, koca b r tar h n ve müslümanların


ç nde bulunduğu sefalet n özet d r. Nasılını anlatacağım.
Arab ’n n “Bu anlayış hak kat ve keş f yoluyladır” de-
d ğ şey, “Ben Allah’tan vah y alıyorum” demekt r. Keş f
ve lham ter mler , sadece suf ler n “vah y” sözcüğünü
yumuşatmak ç n başvurdukları b r laf oyunudur. Yan
“Beyler boş konuşmuyoruz burada bakın, Allah’tan aldık
bu b lg ler , akıllı olun” demekted r kend ler .
Bu bölümde Arab , Kur’an’la alakası olmayan saçma-
lıkları d zer de d zer ve bunları “gerçek b lg ” d ye kaka-
lar. Neden? Çünkü ona göre gerçeğe ulaşmanın tek yolu
“keş f” ve “ lham”dır. Akıl ve düşünce le gerçek b lg -
ye h çb r zaman ulaşılamaz. E “keş f” ve “ lham” den -
len olay da sadece Arab g b seç lm ş kullara, yan Tanrı
parçası olduğunu drak etm ş şeyhlere nas p olduğu ç n,
gerçeğ sadece şeyhlerden öğreneb l r z. Akıl yoluyla ve-
ya düşünce yoluyla gerçek b lg ye ulaşmak mümkün de-
ğ ld r. Akletmek ve düşünmek boş şlerd r, ancak avamın
uğraşacağı şlerd r. Vel ler se b lg y lk kaynaktan, yan
Allah’tan alan yüce k mselerd r.
Arab ’n n şu sayfada anlattıkları bunlardır k aynı saç-
malıkları k tabının çoğu bölümünde tekrarlar.
İbn Arab 12-13. yüzyıllarda yaşamıştır. Mevlana ve
Yunus g b b rçok sm günümüze ulaşmış suf de 13. yüz-
yılda yaşamıştır. 13. yüzyıl tasavvufun altın çağıdır. Bu
tar hlerde İslam coğrafyasının her yer n dergahlar kapla-
yıverm şt r. Ve ne tesadüftür k müslümanların b l m-
de, l mde, felsefede ve üret mde dünyanın çok önünde
olduğu “İslamın Altın Çağı” den len o refah dönemle-
r de 13. yüzyılda b ter. Sebep?
Sebeb şte yukarıdak satırlarda yazıyor.
76 Bir Başka Din: Tasavvuf

Akıl yoluyla, düşünceyle h çb r şey elde edemezs n,


bunlar boştur ve avamın ş d r. Gerçek b lg sadece
şeyhten gel r, çünkü şeyh doğrudan Allah’a bağlıdır,
hatta Allah’ın vücud bulmuş hal d r. Sen bu dünya ş-
ler n bırak, gel şeyh ne bağlan ve kurtul.
Müslümanların ç nde bulundukları hâl n en büyük se-
beb , şte bu adamlardır. Tasavvuftur.
Bu adamlar hem Müslümanlarda o döneme kadar
yer alan b l mle uğraşma, araştırma, sorgulama kültürü-
nü yıkmıştır, hem de onun yer ne “şeyhe tesl m olmayı”
öğütleyen uyuşuk b r nanç s stem nşa etm şt r.
Müslümanlar özell kle 8-13. yüzyıllar arasında, mate-
mat kle, tıpla, astronom ve coğrafyayla uğraşan sayısız
b l m adamı çıkardılar, bu alanlarda sayısız eserler verd ler.
Yan o meşhur Haçlı Seferler boş yere olmadı, Müslüman-
lar 13. yüzyıla kadar d ğer coğrafyalara göre çok daha ler -
de ve gel şm şt . Ne zaman k “bu dünya boştur, her şey n
terk et, benl ğ n terk et, ne gerek var dünya şler ne, cen-
net n yolu şey ne bağlanmaktır” laflarıyla m llet n beyn n
uyuşturan bu adamlar gücü ve kudret eller ne geç rd ler,
çoğunluk üstünde söz sah b oldular, şte o zaman müslü-
manlar patır patır dökülmeye başladılar. Müslümanların
13. yüzyıldan önce ve sonra çıkardığı b l m adamlarını b r
mukayese ed n. 13. yüzyıldan önce matemat kç s , f lozo-
fu, tıpçısı c r t atarken, 13. yüzyıldan sonra müslümanların
çıkardıkları “al m”ler n b rçoğu h çb r halta merhem olma-
yan “d n adamları”dır. Sebep? Sebeb şte Arab ’n n yuka-
rıdak satırlarda özetled ğ tasavvuf felsefes nded r. Uyanın
güzel kardeş m, Allah rızası ç n uyanın. S ze “mübarek”
d ye anlatılan adamlar gerçeğ n üstünü örten hak kat düş-
manlarıdır. Bunlar s z n hem bu dünyanızı, hem de ah re-
t n z mahved yor. Ve sanmayın k bunlar sadece esk de
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 77

yaşamış, ölüp g tm şlerd r, tab k ölüp g tt ler fakat etk ler


bugün tüm ş ddet yle devam ed yor.
Tasavvufun öneml ve etk l b r kolu olan Nakş ben-
d l ğe g rmen n 4 şartı vardır: Terk- dünya, terk- ukba,
terk- hest , terk- terk.
Yan : Bu dünyayı terk, ah ret terk, benl ğ terk, terk
etmey de terk.
Sonuncusuna hastayım esas, han terk ed yorsun ed -
yorsun, sonra öyle aydınlanıyosun, öyle ulv leş yorsun k ,
terk etmey de terk ed yosun. Sırf laf salatası.
Kur’an’da bu dünyayı terk etmek var mıdır güzel kar-
deş m?
Bak bakalım Kur’an’a göre ne vardır, lütfen şu ayetler
tek tek okuyun:
“Gerçek şu k , nsan ç n çalışıp d d nd ğ nden başkası
yoktur.” (Necm Sûres , 39)
“O halde, b r ş ve oluştan boşalır boşalmaz yen b r şe
koyulup yorul!” (İnş rah Sûres , 7)
“Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına
b r bakın.” (Ankebut Sûres , 20)
Kur’an, her fırsatta çalışmayı ve üretmey emreder.
Dünyayı, çalışmayı, n metler terk etmey asla öğütlemez.
Hatta Kur’an’ın vadett ğ cennet b le b r “n met” yer d r,
n mete sırt dönme veya Allah le b r olma yer değ l.
Bu tar katlar ve tasavvuf şeyhler sürekl naf le badetle-
r emretm ş, nsanlara dergaha kapanıp hababam z k r çek-
mey nas hat etm şt r. Allah’ı z kretmey (anmayı) emreden
ayetler de kend sapık nançlarına alet etm şlerd r. Tasavvu-
fa göre bu dünya boştur, dünya n met p st r, o sebeple sa-
dece oturup Allah Allah d yerek n metlerden uzak durmak,
78 Bir Başka Din: Tasavvuf

arınmak gerekl d r. Pek Kur’an ne der? Bak, Kur’an’da


cuma namazı b le (k öneml b r namazdır) şöyle anlatılır:
“Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın
lütfundan nas b n z arayın! Allah’ı çok anın k , kurtuluşa
ereb les n z.” (Cuma Sûres , 10)
Namazını b t r r b t rmez hemen çalışmaya devam et
d yor Allah. Allah’ın emrett ğ hem çalışmak, hem badet
etmekt r. Allah öyle keş şler g b ç lec b r hayat çekmey
veya dergahlara kapanıp z k rler çekmey emretmez. Müs-
lümanlar ne zaman böyle b r hayat tarzına yöneld ler, z rve-
den d be çöktüler. Ne zaman dünya n met n düşman olarak
gördüler, ne zaman çalışmak yer ne dünyadan soyutlanma-
yı seçt ler, ne zaman Arab efend n n söyled ğ g b aklı ve
düşüncey küçümsed ler, ne zaman b l m ve teknoloj ye bu
adamlar ves les yle düşman kes ld ler, şte o zaman “kaf r”
ded kler adamlar bunların sırtına b nd . Suçlu k m? Bu öğ-
ret ler n peş ne takılan Müslümanların ta kend s …
13. yüzyıla kadar Müslümanlardan Ebu Kam l Şu-
ca’sından tut, B run ’s ne, Battan ’s nden tut Harezm ’s -
ne saymakla b t remeyeceğ n kadar b l m adamı çık-
mıştır. Sırf 1077-1231 yılları arasında var olan b r Türk
ve Müslüman devlet olan Harzemşahlar b le patır patır
b l m adamı yet şt rm ş, hatta o yıllarda Harzemşahların
b rçok şehr hem b l m, hem de sanat merkez olmuştur.
Müslüman coğrafyasındak bu tür şeh rler n sayısı Avru-
pa’yla kıyaslanamayacak kadar fazlaydı. Z ra Müslüman-
ların kültüründe b l m öğrenmek, sanat cra etmek saygın
mesleklerd , takd r ed l rd . Z ra Kur’an ön plandaydı,
Allah’ın yaratışını ve düzen n ncelemey , çalışmayı,
üretmey , l m öğrenmey emreden ayetler bu kültürün
m marıydı k yaratıcının sanatını ncelemek ve bu saye-
de nsanlara faydalı olmak, sadece Müslümanların değ l,
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 79

Newton g b b rçok Hr st yan b l m adamının da en büyük


mot vasyon kaynağı olmuştur. Bu çok ama çok etk l t c
b r kuvvett r, asla küçümsemey n. Fakat şte bu Arab g -
b aklı ve düşüncey küçümseyen, Mevlana g b her şey
terk etmey öğütleyen şeyhler çoğunluğa söz geç rmeye
başlayınca, artık kültür ve b l m öğrenmek yer ne dergaha
kapanmak oldu. Z ra suf lere göre l m öğrenmek, kes n
b lg ye ulaşmak ancak o yüce şeyhlere nas p olan keş f
ve lham le mümkündü! Böylece nsanların ç ndek o
büyük man duygusu, o büyük t c kuvvet, şte böyle b r
kanal zasyon çukuruna yönlend r lm ş oldu.
Arab -k kend s çok etk l b r suf yd , söylem şt k-
bakın neler anlatıyor Fusus’ul H kem’de[35]:

Arab y ne anlattıklarını Allah’tan “keş f” yoluyla aldı-


ğını söyler, yan tekrar etmekten d l mde tüy b tt fakat yüz-
yıllardır açık açık d le get r lmeyen bu gerçeğ kabullenme-
n z ç n bunları bağıra bağıra ve tekrar ede ede söylemem
lazım: Arab bu k tabı kend s yazmamıştır, dd asına göre
bu k tap keş f ve lham yoluyla kend s ne yazdırılmıştır!
Tüm şeyhler de keşfe açıklardır, yan sözler Allah sözüdür,
Arab bu şeyhlerden sadece b r s d r fakat “Şeyh- Ekber”
(En büyük şeyh) ünvanlı büyük b r suf olduğu ç n, g d p
kıyıda köşede kalmış k ş ler yer ne kend s nden, yan ta-
savvufun en büyük kaleler nden örnekler ver yorum s ze.
80 Bir Başka Din: Tasavvuf

Arab düşük sev yel k mseler n, kend ler ne keş f


yoluyla gelen bu b lg ler anlayamayacağını söyleyerek
“cah llerden olmaktan Allah’a sığınırım” der. Kısacası,
şeyhler n Tanrısallığına nanmıyorsan, sen cah ls n, z ra
cehalet n ve b lgel ğ n kr ter akıl yoluyla l m-b l m öğ-
renmek değ l, “keş f”t r. Arab bu sebeple al mler de sü-
rekl kötüler, yer n d b ne sokar, z ra onlar akıl ve düşünce
yoluyla b r şeyler elde etmeye çalışan düşük sev yel k m-
selerd r. Devam ed yoruz[36]:

Arab burada y ne nsanları havas veavam olarak k -


ye ayırır. Avam sığırdır. Havas se keş f yoluyla Allah’tan
b lg alan ulu zatlardır. Bu b lg ler sayes nde havas,
Kur’an’da “g zlenen” ve esas söylenmek stenen mesajı
alır, düşük sev yel avam se Kur’an’dak bu sırları anla-
yamaz. Bu ne demek b l yor musunuz? “B z m Kur’an’ı-
mız başka, s z n Kur’an’ınız başka” demek. Bu arada
Kur’an “apaçık b r k tap” olduğunu dd a eder ama bu
onlar ç n öneml değ ld r.
Pek Arab ’ye göre Kur’an’dak sırları sadece keş f eh-
l bu yüce şeyhler anlıyorsa ve avamın Kur’an’dan anla-
yab lecekler sınırlıysa, bu başka ne anlama gel yor, b r
düşün bakalım...
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 81

Bu, şu demekt r güzel kardeş m: Kur’an’ı okuma!


Okusan da anlayamazsın, onun yer ne şeyh ne bağlan,
z ra o sen n anlayamadıklarını anlıyor Kur’an’dan.
Sen okursan ya b razını anlayacaksın, ya da yanlış an-
layacaksın, sen Arab g b yüce zatları d nle.
“Şeyh olmayanın şeyh şeytandır” sözünün çıkış
noktası da bu öğret d r. Bu k ş ler, tıpkı dosdoğru yola
kurulup nsanlara tuzaklar kuracağını söyleyen İbl s g -
b , Allah’ın b r c k k tabı olan Kur’an’ı nsanlara okut-
mamak ç n eller nden gelen yapmışlardır ve hala da
yapmaktadırlar.
Ve bu sayede şeyhler n doğruları mür tlere öğret l r, bu
öğret lenler günümüze gelenek yoluyla aktarılır ve ortaya
çıkan bu şeyh, vel , zart zurt d n n n adı İslam olur. Müs-
lümanların bugünkü hal de ortadadır.
Pek Kur’an’ı herkes aynı ölçüde m anlar? Hayır, tab
k de k m s k m s nden fazla şey anlayab l r. Örneğ n An-
kebut sures n n şu ayet n b r okuyun:
Allah’ın ber s nden vel ler ed nenler n durumu, b r ev
ed nen d ş örümceğ n durumuna benzer. Ve evler n en
güvens z elbette k d ş örümceğ n ev d r. Keşke b lseler-
d ! (Ankebut Sûres , 41)
Bu ayette örümcek, Arapça’dak d ş l k takısıyla geçer.
Yan ağlarıyla ev kuran örümceğ n c ns yet n n d ş oldu-
ğu b ld r l r. Ayrıca bu ayette Allah’ın, d ş karadul örüm-
ceğ n n ç ftleşmeden sonra eş n yemes örneğ üzer nden
nsanları uyardığını da söyleyeb l r z. Kur’an, Allan’tan
başka “vel ” (dost) ed nenler n durumunu, d ş örümce-
ğ n ev ne, yan onun ağına takılanlara benzet r. Z ra tıpkı
örümcek ağına takılan b r s nek g b , Allah’tan başka vel -
ler ed nenler de kend ler n felakete sürükler. B rkaç ayet
82 Bir Başka Din: Tasavvuf

sonra da Allah, d ş örümcek üzer nden verd ğ örnek ç n


şu fadey kullanır:
Bunlar b z m, nsanlara vermekte olduğumuz örnek-
lerd r k l m sah pler nden başkası onlara akıl erd remez.
(Ankebut Sûres , 43)

B z bugün, Arab ’n n küçümsed ğ b l m ve akılcılık


sayes nde ağ kuran örümceğ n c ns yet n n d ş olduğu-
nu ve hatta d ş karadul örümceğ n n ç ftleşme sonrası
erkeğ n yed ğ n b l yoruz. Bu sayede Ankebut sures n n
41. ayet n layıkıyla anlayab l yor, ona akıl erd reb l -
yoruz. İşte aynı bunun g b , “ l m sah b ” k ş ler elbette
Kur’an’dan başkalarının anlayamadıklarını anlayab l r.
Pek bu, “şeyh” veya “vel ” nancına b r del l m d r? Bu
mana alem nde uçup kaçtığını dd a eden elemanların üst
nsan olduklarına b r del l m d r? Bu adamların Kur’an’ın
esas söylemek sted kler n anlayab len yüce varlıklar ol-
duklarına b r del l m d r? Tam ters ne, bu ayetler bu k ş -
ler n yalancı olduklarına b r del ld r. Sana örnek olarak
verd ğ m şu ayette b le “Allah’tan başka vel ed nme”
nancı yer n d b ne sokuluyor.
Arab efend den devam ed yoruz. Tar kat şeyhler
b lg y lk kaynaktan, yan Allah’tan aldıkları ç n, onla-
ra Kur’an’ın g zl sırları, b r başka dey şle güncel vers -
yonları nmekted r. Yan Kur’an, sıradan halkın anlaması
ç nd r, sen esas hak kata ulaşmak ç n şeyh n d nlemel -
s n. Bak ne d yor Arab [37]:
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 83

Bu Arab ’n n söyled ğ “Kur’an, avamın akıl sev ye-


s ne göre nd , fakat ondak g zl sırları ancak b z keş f
ehl anlarız” lafının aynı anlama gelen n farklı kel me-
lerle günümüz ruhçuları da söyler. Onların dd asına göre
de kutsal k taplar o dönemk nsanların b l nç sev yes ne
göre nm şt r, fakat artık nsanoğlu tekamül ed p başka b r
boyuta geçt ğ ç n yen b lg ler üst boyut varlıklarından
seç lm ş k mselere ner. Tamamen aynı senaryo, sadece
kullandıkları d l farklı. Bu suf ler le sp r tüal stler n jar-
gonları dışında h çb r farkları yoktur. B r n n kafası sarık-
lıdır, ötek n n fönlü, ger s aynıdır.
Arab tüm k tabı boyunca Kur’an ayetler ne mecaz
anlamlar yükler, z ra g zl manalarla dolu Kur’an ayet-
ler n sadece onun g b ulu b r zat anlayab l r. Bu sayede
Kur’an’dan bambaşka b r k tap çıkarmış olur. Arab ’n n
“ancak keş f ehl ar fler anlar” ded ğ o sırlar ve anlamlar
ned r pek ?[38]

“Tek varlıktan başka varlık yoktur.”


Geld k m y ne b z m meşhur pante zme. Adamlar
Kur’an’dak “Allah’tan başka lah yoktur” sözünü, “Al-
lah’tan başka varlık yoktur”a dönüştürüyorlar ve son
84 Bir Başka Din: Tasavvuf

satırda da göreb leceğ n z üzere bunun sadece seçk n k -


ş ler tarafından anlaşılab len ulv b r gerçek olduğunu d-
d a ederek üstünlük taslıyorlar. Öyle k , kend ler ne bağ-
lananları seçk n oldukları h ss ne büründürüyorlar ve bu
sayede kend ler ne t raz edenler de mür tler tarafından
“s z n bu hak katları anlama kapas ten z yok” d yerek sa-
vunuluyor. B r sonrak sayfadan devam ed yoruz[39]:

Burada Arab y ne ar f n (gönül gözü açık k mse)


kend s nde Allah’ı bulacağını, çünkü ar f le Allah’ın
k ml ğ n n b r olduğunu, hatta aynı varlık olduklarını
yumurtluyor. Ne Mevlana’dan, ne günümüz sp r tüal st-
ler nden, ne de H ndu zm’ n Upan şad’larından farklı
b r şey söylüyor. Aynı terane, daha İslam b r jargonla
m llete yed r l yor.
Arab ’yle lg l buraya kadar anlattıklarım genell kle
Müslümanların sefalet ne yol açan düşünceler yd . Ş md
hem Müslümanların hem de nsanlığın sefalet ne yol açan
kısmına gelel m. “Allah’tan başka varlık yoktur” öğret s -
n n y ne nelere yol açtığını göreceğ z.
S ze b r soru, eğer her şey Allah se, öyleyse putperest-
l k denen olay neden yanlış olsun? Yahu adam o putta her
şeyde var olan Allah’ı görüyorsa eğer, bunun nes yanlış
olab l r? Pante st/Panente st bakış açısına ve tasavvufa
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 85

göre bu tarz b r putperestl k yanlış değ l, tam aks ne doğ-


ru olandır. Ş md konuyla lg l olarak Arab ’n n Fusus’ul
H kem’ ne ger dönel m.
Arab , Musa peygamber n başına gelen ve Kur’an’da
da anlatılan bazı olayların b ze ç yüzünü (!) anlatır. Ara-
b ’n n kaynağı o kadar sağlamdır k , Arab bu b lg ler ,
d rekt Musa peygamberden aldığını söyler. Hemen altını
ç zd ğ m cümleye bakınız[40]:

Musa le mana alem nde görüşen Arab , ş md b ze


alt nsanların (avam) sev yes nde nen Kur’an’da anla-
tılmayan o ulv hak katler anlatacakmış. Z ra Kur’an’da
86 Bir Başka Din: Tasavvuf

açıktan söylenmeyen, b raz ma ed len o batın anlamları


Musa le mana alem nde görüşüp öğrenm ş. K tabı okur-
ken dayanamayıp kenarına ben yazmıştım o YUH’u. Yan
bakmayın bu konuları burada sak n b r üslupla anlattığı-
ma, bu saçmalıkları okurken s n r mden masayı yumruk-
ladığımı b l r m.
Neyse, Kur’an’da Musa hakkında anlatılanlardan b -
r şudur: Musa 40 gecel ğ ne İsra loğullarını bırakır ve
döndüğünde onları altın b r buzağı heykel ne tapınırken
bulur. Gerekçe se bu altın buzağı heykel n n böğüreb l-
mes d r. Bu böğüren altın buzağı heykel n yapan se İsra-
loğulları’ndak Sam r adında b r elemandır.
Ş md Arab ’n n Musa peygamber m zden aldığı (!) b l-
g ler eşl ğ nde bu ayetler nasıl yorumladığına bakalım[41]:

Musa, Sam r ’ye “Ey Sam r , maksadın ned r?” d ye


sorar Taha sures 95. ayette.
Her akıl f k r sah b nsanın anlayacağı üzere
Musa’nın Sam r ’ye bu soruyu sormasının sebeb ,
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 87

Sam r ’n n altın b r buzağı heykel n lah ed nmes ve


nsanları putperestl ğe teşv k etmes d r. Fakat yukarıda
da göreceğ n z üzere Arab ’ye göre Musa’nın “Maksa-
dın ne ey Sam r ?” demes n n sebeb şuymuş: “Neden
bu heykel yapmak ç n m llet n n altınlarını topladın?
Zaten her şey Allah.”. Yahu güzel kardeş m, Musa de-
d ğ m z k ş b r peygamber ve 40 günlüğüne bıraktığı
toplumunu ger döndüğünde putperest b r halde buluyor.
Pek Arab , neden böyle yorumlar bu ayet ? Çünkü ona
göre her şey zaten Allah olduğu ç n, g d p de özell kle
altından b r put yapıp ona “Allah” demen n manası yok-
tur. Tüm mesele budur! Arab ’ye göre Musa’nın kızdığı
şey de budur. Yan her şey Allah zaten, neden sen g d p
nsanların altınlarını toplayıp özell kle b r Allah heykel
yapıyorsun?
Devam ed yoruz[42]:

Taha sures 97. ayette görürüz k Musa, buzağı putunu


yapan Sam r ’ye kızar ve “Yaptığın lahına bak” der. Fa-
kat İbn Arab yukarıdak satırlarda bu ayet şöyle deforme
eder, güncel b r Türkçe’yle yazdıklarını sadeleşt r yorum:
“Musa, Sam r ’ye kızarken b le altın buzağı heykel n
88 Bir Başka Din: Tasavvuf

kastederek “yaptığın İlah’ına bak” der, yan Musa


o heykel ç n “ lah” fades n kullanır, çünkü Musa o
heykel n de Allah’ın b r tecell s (görüntüsü) olduğunu
b l r.”
Altını ç zm ş olduğum bölümde aynen bunları söyler
Arab .
Peygamber m z Musa’yı b le putperest yaptı. Mu-
sa tab k de “İlahın” d yecek o buzağı heykel ç n, z ra
Sam r ’n n ve ona nananların dünyasında o heykel b r
lah. Yan Kur’an’da “Allah katında d n İslam’dır” fa-
des de geçer, fakat Allah daha sonra Kaf run sures nde
b ze “S z n d n n z s ze, ben m d n m bana” demey em-
reder. Pek , b z tek d n İslam olmasına rağmen başkaları-
nın nancını “d n” d ye tanımladığımız ç n o d n de m
kabul etm ş olduk ş md ? Geçerl l ğ olmasa da o da b r
d n, adına Speedy Gonzales d yecek hal m z yok. Aynı şe-
k lde Musa da elbette “ lahın” der o heykele, hatta Allah
b le Kur’an’da “Allah’tan başka lah yoktur” der. Böyle
demekle d ğerler n n de b rer lah olduklarını söylem ş
olmaz Allah da, Musa da... Fakat s z kend pagan nancı-
nızı Kur’an’a yerleşt rmeye kararlı b r k mseysen z, “ şte
bunlar bana nen g zl hak katler, ar flerden başkası an-
layamaz “ şekl nde yalandan b r g zem perdes yle kıvıra
kıvıra bu hale get r rs n z ayetler .
B rkaç sayfa sonradan devam ed yoruz[43]
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 89

Buralarda da Arab , az önce ayetler deforme ederken


anlatmaya çalıştığı şeyler patır patır söyler. “Kemal ehl
ar f”, Allah’ın her şeyde olduğunu b len k mseym ş ve bu
k mseler n heykele, yıldıza, ağaca, herhang b r varlığa “Al-
lah” demeler nde b r sakınca yokmuş. Arab ’ye göre eğer
“takl t” yoluyla b r puta Allah dersen z ha şte o yanlışmış,
fakat o putta Allah’ın var olduğunu b len ulv b r nsansa-
nız, bunların jargonunda “kemal ehl ar f” sen z, kısacası
90 Bir Başka Din: Tasavvuf

pante st/panente st b r nanca sah psen z doğru man buy-


muş. Ve hatta b r sonrak sayfada göreceğ n z üzere[44]:

İbn- Arab ’ye göre eğer Allah’ın her şeyde var oldu-
ğunu b lmeyen b r ysen z s z Allah’ın cah l ym şs n z.
Valla sırf İhlas sures b le Allah’ın eş , benzer ve deng
olmadığını söyleyerek, zaten yaratıcı ve yaratılan ayrımı-
nı kesk n ç zg lerle yapar. S z n Plot nus’un Sudur’undan
arak “Her şey Allah” nancınızdan eser yoktur Kur’an’da
güzel kardeş m.
Ş md pası Arab ’den alıp günümüzdek b r Mevla-
nasever teyzeye çev r yoruz kameralarımızı. Aşağıdak
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 91

kare, TRT 1’de 26.10.2011 tar h nde yayınlanan ve sunu-


culuğunu Gülben Ergen’ n yaptığı b r programa a tt r.

Konuk olarak katılan Cemalnur Sargut s ml bu abla-


mız b r tasavvufçu/ruhçudur, çıktığı her programda “Mev-
lana hazretler , aşk, sevg , Allah, Mevlana, aşk, hazret,
hatta b r daha hazret” kel meler n shuffle’a alarak sevg
pıtırcıklığı yapar. Bu teletab ablamız TRT 1’de çıkmış
olduğu bu programda b r H ndu mabed n z yaret ed ş n
ve orada f l kafalı Tanrı’ya tapınan nsanların yaptıkları-
nı anlatır. Mevlana’sının z nden g den Cemalnur Sargut
ablamız aynen şunları söyler lg l programda, lütfen oku-
yun: “Ben böyle b r saygı, böyle b r hürmet görmed m.
Sank oradak heykel yıkamıyorlar da, karşılarında Allah
var, Allah’ı yıkıyorlar. Ş md bu nsanların taşa tapmaları
mümkün mü? Hayır. Aslında onlar o taştak hak kate,
yan her yerden tecell eden Allah’a tapıyorlar”
Ded kler n n Arab ’den herhang b r farkı var mı?
Bu lafları duyan programın sunucusu Gülben Ergen de
sank hayatın sırrıyla karşılaşmış g b koca koca gözler ve
“vaaaooovv!” n daları eşl ğ nde ufak çaplı b r aydınlanma
yaşar.
92 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ve elbette Cemalnur ablamız bunları doğruymuş g b


pazarlayarak anlatır. Kend s b r de konuşmanın başında
güven l rl ğ n arttırmak ç n Mevlana’dan b r alıntı ya-
par (aman ne güzel b r referans). “Mevlana’nın da ded -
ğ g b tüm d nler n özünde Ya Rab ses vardır” d yerek,
pante zm İslam d ye kakalar. Kur’an’da yasak ed len,
adına ş rk den len şey de tam olarak bu Cemalnur’un
anlattığı şeyd r şte. Yoksa h çb r nsan evladı b r taş
parçasına Allah d yecek kadar ger zekalı değ ld r, ora-
da hemf k r z. Her putperest o taşın, heykel n veya x’ n
sembol ze ett ğ güce, yan Allah’a tapınır. Allah se
Kur’an’da bunu tamamen yasaklar ve b z kullarını uya-
rır, Allah’la doğrudan rt bat kurun, aracılar ed nmey n
der. Rabb m z Kur’an’da nsanları bu konu hakkında de-
falarca uyarır. Z ra h çb r varlıkta Allah’ın tecell s , Al-
lah’ın b r parçası, zerres falan yoktur. Allah yaratandır,
ger kalanlar se yaratılmıştır.
Ş md , Cemalnur Sargut’un söyled kler Kur’an’a uy-
gun mudur? Tab k hayır. Hatta Kur’an, Cemalnur’un
söyled kler n n tam zıttını söyler.
Pek , Cemalnur Sargut’un söyled kler tasavvufa uy-
gun mudur? Evet, kend s tamamen tasavvuf nancına uy-
gun şeyler söyler, bunlar sadece kend s n n düşünceler
falan değ ld r.
Cemalnur Sargut’un söyled ğ bu “aslında onlar taşa
tapmeeyo, o taşta Allah’ın tecell s n görüp ona tapıyor-
lar.” sözler Mevlana’nın ve Arab ’n n söyled kler n n ta-
mamen aynısıdır.
Arab ’n n Musa le lg l anlattıklarıyla, Cemalnur’un
bu anlattıklarını kıyaslayın, arada zerre kadar fark yok-
tur. Ve bu Arab ’ler, Mevlana’lar, Hallac’lar, 1000 küsür
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 93

yıldır pante zm İslam d ye kakalamaktadır. P yasada İs-


lam d ye dolaşan bu tasavvuf d n n n; H ndu zm’ n bazı
kolları le, Bud zm le, New Age ve Sp r tüal zm le ne-
redeyse h çb r farkı yoktur. Farkları sadece teferruatlar-
dadır, fakat temel felsefeler olan “tümtanrıcılık”, yan
“pante zm” aynıdır. D ğer ortak paydalarını se k tabın
devamında anlatacağım nşallah k b r kısmını laf ara-
sında anlattım zaten.
Ş md tekrar Arab ’ye döneceğ z, ağır d l nden dolayı
Arab ’yle lg l yazdıklarım s ze b raz sıkıcı gelm ş olab -
l r ama sabred n ve okuyun k sevd ğ n z ya da sevmed -
ğ n z şey n aslının ne olduğunu b l n.
Hatırlarsanız Arab en son Musa peygamber m zle ma-
na alem nde görüşüp bazı b lg ler almıştı, herhalde Ara-
b ’n n bedava dak kası vardı, yoksa buradan ötek tarafa
çok yazar. Neyse, Arab y ne Musa’nın başından geçen
bazı olayların ç yüzünü, aldığı bu b lg ler sayes nde k ta-
bında anlatır. Hallac-ı Mansur’un F ravun’u övmes g b ,
Arab de F ravun övücülüğü yapar. Tab bu k mseler çok
ulu zatlar oldukları ç n b z m beyn m z onların ne de-
mek sted kler n algılayamaz, nöronlarımız yetmez. On-
lar muhakkak “öyle demek stem yor”dur ve muhakkak
b z yanlış anlıyoruzdur, ama y ne de o düşük zekamız ve
avam hal m z le şöyle b r bakalım yüce Arab ’n n neler
anlattığına[45]:
94 Bir Başka Din: Tasavvuf

Kur’an’a göre Musa, F ravun’un karşısına çıkar ve


F ravun’u İslam’a, yan Allah’ın b r olduğuna nanmaya
davet eder. Bu tebl ğ esnasında da doğal olarak Musa le
F ravun arasında b rtakım konuşmalar gerçekleş r. Fakat
Arab ’ye göre Musa ve F ravun çok b lg n k ş ler olduk-
ları ç n ve etraflarında da onları seyreden düşük sev yel ,
avam halk olduğu ç n, Musa ve F ravun b lerek halk d -
l nde konuşmuşlardır. Yan Musa le F ravun çok başka
hak katler konuşmak st yorlar aslında ama sığır halk da
anlasın d ye maalesef bazı şeyler tam olarak söylem yor-
lar, sadece ma ed yorlar. Pek Kur’an da bu avamın d -
l nde olduğuna göre, b ze Musa le F ravun’un açık seç k
konuşamadığı esas hak katler k m açıklayacak? Tab k
Arab hazretler .
Arab ’ye göre F ravun da Allah’tan b r parçadır, bunu
Fusus’ul H kem’ n b rçok bölümünde söyler[46].
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 95

Yan “her şey Allah’tır” öğret s ne göre bu kaçınılmaz-


dır zaten. Z ra her şey Allah’sa eğer; adam öldüren, teca-
vüz eden, d ktatör F ravun da elbette Allah’tır.
Kur’an’ın Şuara sures n n 29. ayet nde lahlık taslayan
F ravun, Musa’ya şöyle der: “Benden başka lah ed n r-
sen, yem n olsun sen zındanlıklar arasına atarım.”
Arab se mana katından aldığı b lg lerle “ya f ravun
orda şöyle demek sted ” d yerek Kur’an’ı yen den yazar,
bakınız[47]:

Bu paragrafta Arab “bunun asıl manası şudur” d -


ye başlar söze ve sonra alenen Kur’an’ı yen den yazar,
F ravun ve Musa’ya kafasından konuşmalar uydurur.
Kend s ne göre Musa, F ravun’a “Varlık b rd r” der ve
Musa’nın F ravunu davet ett ğ d n “varlığın b rl ğ ”
(vahdet vücud) d n d r. Düşük sev yel nsanlar ç n n-
d r lm ş olan Kur’an’da söylend ğ g b “Allah b rd r”
demek stemez yan Musa. Musa’nın asıl demek sted ğ
şudur: “Allah b rd r ve her şey Allah’tır, dolayısıyla her
şey b rd r.”
96 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ardından Arab ’ye göre Allah’ın b r parçası olan F -


ravun cehennemden kurtulur[48], z ra Allah nasıl kend n
cehenneme atsın k (Sp r tüal st Ramtha le tamamen aynı
felsefe)! B nb r türlü laf kıvırmalarla F ravun cennetl k
lan ed l yor, sonra da başımıza kural koyucu İslam al m
ve çok büyük Allah dostu kes l yor. Arab ’n n ş zofren k
hayal dünyasına göre Musa ve F ravun kend aralarında
“varlığın b rl ğ ” hususunda anlaşıyor, onları zleyen halk
bunu anlamasa da, F ravun da varlığın b rl ğ ne nandığı
ç n cehennem azabından kurtuluyor.
Oysa Kur’an’da F ravun ç n şu den r: “Sabah-akşam,
ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle den r:
“F ravun a les n azabın en ş ddetl s ne sokun!”” (Müm n Sû-
res , 46)

Tab Arab , b nb r türlü laf kıvırmalarla ve bu ayetler-


de söylenenlere mecaz anlamlar yükleyerek bu ayetler
geçers z kılar. Z ra kend s bu ayetler n esas söylemek s-
ted kler n (!) b ze mana katından aldığı b lg lerle aktarır.
Yan Arab ’n n Fusus’ul H kem’ > Kur’an.
B r de olayın “keramet” boyutu vardır k esasen bunu
lerleyen bölümlerde daha sık nceleyeceğ z, fakat burada
Bir Başka Allah Dostu (!): Muhyiddin İbn Arabi 97

da değ nme gereğ görüyorum. Tasavvuf nancına göre


şeyhler n, vel ler n, gavsların ve bunlar g b b l mum yüce
zatın kerametler vardır. Yan peygamberler n gösterd k-
ler muc zey lac verte boyayıp, adına “keramet” dem ş-
lerd r. Şeyh- Ekber, yan en büyük şeyh olan Arab ’n n
kerametler nden b r s de M rac’a çıkmasıdır!
K tabu’l-İsra lâ Makâm ’l-Esrâ adlı k tabında Ara-
b , M rac’a çıkışını ve göğe yükselerek ka natı seyred ş n
anlatır. Dünya, kend s n n tab r yle “sab t” ve “sak n” b r
şek lde yer nde durmaktadır. D ğer gezegenler, yıldızlar
ve Güneş se, sab t olan Dünya’nın etrafında dönmekted r.
Eğer bu adamlar yüce Allah dostu se, keş f ve lham
yoluyla b lg alıyorlarsa, kerametler göstereb l yorsa, bu
nasıl ş? Eğer gerçek b lg sadece keş f ve lham yoluyla
vel lere gel yorsa, bu nasıl gerçek b lg ? Bunlar nasıl Al-
lah dostu?
“Allah yalnız başına anıldığında, ah rete nanmayanla-
rın kalpler nefretle ürper r; O’nun dışındak ler anıldığın-
da se hemen müjdelenm ş g b sev n rler.” (Zümer Sûres , 45)
“Karşılarında okunup duran b r k tabı sana nd rm ş ol-
mamız onlara yetm yor mu? …” (Ankebut Sûres , 51)
Uyan Müslüman, uyan. Allah’ın k tabına uy, Allah le
aldatanlara değ l.
TEKAMÜL VE ÇİLECİLİK (ASKETİZM)

İnsanlara bazı meseleler soyut kavramlar üzer nden


anlattığında bunun önem n yeter nce drak edem yorlar.
Ancak o söylenen olay somut b r şek lde başına geld ğ n-
de veya soyut kavramlarla anlatmaya çalıştığınız o olayın
sonuçlarını b r şek lde gözler yle gördüğünde ş n önem n
fark ed p tepk göstereb l yorlar. Bu sebeple, bu adamların
İbl s’ ve F ravun’u övmeler ne demekt r, ş n c dd yet ne-
d r, bunları s ze daha net b r şek lde anlatmam lazım.
Arab ’n n F ravun’u övmes veya Hallac-ı Mansur’un
İbl s’ övmes , öyle başına boynuzlu taç takıp, el ne de
üç d şl mızrak oyuncağı alarak şeytan kılığında part ye
katılan Sel n’ n yaptığı g b laylaylom b r mevzu değ l-
d r. Sel n’ n yaptığına güler geçers n, fakat gelgelel m bu
adamların İbl s’ ve F ravun’u övmeler tam b r felakett r,
ş c dd d r.
İbl s ve F ravun, kötülükte en ler g den yaratıklar-
dandır. Ş md ye kadar F ravun’un akıbet yle lg l Kur’an
ayetler n okudunuz, Allah cehennem azabının en ş d-
detl s ne layık görüyor F ravun’u, z ra yaptığı kötülükler
maks mum düzeyde. Buradan şunu rahatlıkla anlayab l -
r z: İbl s’ ve F ravun’u övmek, kötülükler övmekt r. Z ra
İbl s de F ravun da, Kur’an’da yaptıkları kötülüklerle anı-
lan ve lanetlenen yaratıklardır. İbl s ve F ravun b r yerde
100 Bir Başka Din: Tasavvuf

“kötülük” demekt r. Bu adamların İbl s’ ve F ravun’u


yüceltmeler n n tek sebeb kötülükler yüceltmek steme-
ler d r. Z ra ruhçuluk ve tasavvuf nancına göre “kötülük”
ded ğ m z şey yoktur, çünkü her şey Allah’tır ve Allah
zaten apr or olarak y d r. Her şey Allah’ın b r parçasıy-
sa bu durumda nasıl kötülük var olab l r? İşte İbl s’ n ve
F ravun’un yaptığı ve b z m de adına “kötülük” ded ğ -
m z bu şeyler, ruhçuluk/tasavvuf nancına göre nsanların
ruhan evr m ne katkı sağlayan, Allah le b r olma süre-
c n hızlandıran “olumlu” şeylerd r. Yan düşük sev yel
nsanların (avam) adına “kötülük” ded ğ olaylar, aslında
har ka olaylardır, z ra s z n daha fazla acı çekerek daha
fazla yücelmen z , p şmen z ve Tanrı le b r olma yolun-
da hızlanmanızı sağlarlar. Suf ler n dergâhta ç le çekme-
ler de şte bu sebepled r: Tekamül etmek ç n! Asket zm
(ç lec l k) öğret s ne hoş geld n z.
Ramtha adlı ruhçu k tapta bu ş n felsefes gayet açık
seç k anlatılır, ş md bu sefer ekleyeceğ m bölümler oku-
manızı st yorum, Ramtha’nın şu altını ç zd ğ m kısımda
söyled kler n okuyun[49]:
Tekamül ve Çilecilik (Asketizm) 101

Her şey g b nsan da Tanrı’nın b r parçasıdır ve do-


layısıyla nsan; Tanrı’dır. O halde nsanın yaptığı h çb r
şey yargılanamaz. Z ra nsanın yaptığı her şey Tanrı’nın
yaptıklarıdır. E Tanrı da kötülük yapmayacağına göre,
nsan da kötülük yapmaz. He ama g d p tecavüz mü eder,
adam mı öldürür, çocuk mu keser, hırsızlık mı yapar, heh
şte tüm bunlar nsan den len varlığın yararınadır. S ze
tecavüz eden b r nsan, aslında s z n daha fazla ç le çe-
k p daha hızlı b r şek lde Tanrı le b r olmanız ç n s ze
“yardım” ed yordur. O sebeple Tanrı g b nsan da yargı-
lanamaz, sınırlandırılamaz. İnsanın yaptığı şlere “suç”,
“günah”, “kötülük” g b sınırlayıcı s mler takılamaz,
z ra nsanın yaptığı her şey Tanrısaldır. Hatta bu sp r -
tüal stler n celse törenler nde let ş m kurdukları sözüm
ona üst boyut varlıkları, nsanlara zaman zaman “yara-
maz varlıklar” d ye h tap ederler, yaramazlıktan kastı da
nsanın şled ğ suçlardır.
Anlatab ld m m ne demekm ş İbl s’ ve F ravun’u öv-
mek, kötülükler övmek?
Ramtha’dan devam edel m, şu ufacık kısmı da kend n
okuyacaksın k gözler nle görüp aklın le drak edeceks n
bu p sl ğ n ne olduğunu[50]:

B r şeye “ y ” demek, onun karşısında b r de “kötü”-


yü yaratacağından, h çb r şey ne y d r ne de kötü. Her
102 Bir Başka Din: Tasavvuf

şey Tanrı’dır, her şey sadece “var olan”dır. Her şey b r-


d r şte yahu. S z ne d ye tecavüz ed p adam öldürenlere
veya yalan söyley p nsanları dolandıranlara tepk göste-
r yorsunuz? S z bas t varlıklar mısınız? O tecavüz eden-
ler, çalanlar, öldürenler var ya, Tanrı’nın b r parçasıdır
ve s zler zor olaylarla karşı karşıya bırakarak Tanrı’ya
dönüşme ve bedenl nsan hal n zden kurtulma sürec -
n z hızlandırırlar. İşte tasavvufun ve ruhçuluğun “sev-
g , aşk, barış” maskel öğret s budur. Tab k “aşk”ı ve
“sevg ”y bu kadar sık kullanacaklar, çünkü onlara göre
her şey sevg d r, her şey, aklına ne gel yorsa... Z ra her
şey Tanrı’dır. Arab ’n n dey m yle “Tek varlıktan başka
varlık yoktur”.
Adına kötülük ded ğ m z (k gerçekten de kötülük
olan) bu olaylar ve ç leler, tasavvufta çok kutsaldır. Z ra
ruhçulukla tamamen aynı mantığa sah p olan tasavvuf-
ta da çok ç le çekmek; çok p şmek demekt r. Çok fazla
kötülüğe (aslında yardıma) maruz kalmak; Tanrı le b r
olma yolunda lerlemekt r. Ş md Mevlana’nın Mesne-
v ’s nden b r h kâyeye geç yoruz, h kaye uzun olduğu
ç n sadece b r kısmını ekleyeceğ m buraya, çer ğ n
ben anlatacağım[51]:
Tekamül ve Çilecilik (Asketizm) 103

Ş md bu çok nurlu, çok mübarek Mesnev bölümün-


de anlatılan şudur: İbl s b r gün g der Muav ye’y namaza
kalkması ç n uyandırır ve İbl s le Muav ye’n n arasında
b rtakım konuşmalar gerçekleş r.
Ş md ş n felsef bölümüne devam etmeden evvel ufak
b r b lg lend rme yapayım. Muav ye den len adamın her-
hang b r ruhan özell ğ m vardır k İbl s’le konuşur?
Hayır, Muav ye s yasetç n n b r d r. Mevlana’nın böyle
Muav ye g b bel rl k tleler tarafından sev len k ş ler
h kâyeler nde kullanmasının tek sebeb pr m yapmaktır
elbette. Aynı şek lde pr m yapmak ç n ve İslam’la alakası
olmayan f k rler n Müslümanlara pazarlayab lmek ç n
kend s peygamberler de aşırı şek lde över. Bu Mevlana
den len ab , tıpkı La Fonta ne’ n horoz le t lk y konuş-
turması g b , kafasından b r senaryo yazarak İbl s le Mu-
av ye’y konuşturur. Tab bu b lg ler Mevlana’ya vah y le
geld ğ ç n, ben “kend kafasından uydurdu” d yerek bu
104 Bir Başka Din: Tasavvuf

Allah dostuna büyük b r ft ra atmış oluyorum tasavvuf-


çulara göre.
Ş md Mesnev ’dek bu h kayeye göre İbl s g der Mu-
av ye’y “had kalk, namaz vakt geld ” d ye uyandırır.
Bunun üzer ne Muav ye’n n kafası karışır, “yahu sen İb-
l s’s n, neden ben namaza kaldırıp bana y l k yapıyor-
sun” d ye düşünür. Fakat h kayen n sonunda göreceğ m z
üzere İbl s şunları der[52]:

Yan s ze kolaylık olsun d ye en öneml cümley çerçe-


ve ç ne alayım ded m ama aslında heps öneml ve heps
rezalet. İbl s’ n Muav ye’y namaza kaldırma sebeb şudur:
Eğer Muav ye uykuya dalıp namazı kaçırsaydı, uyandığın-
da namazı kaçırdığı ç n çok üzülüp, çok ç le çekecekt . İşte
Muav ye’n n çekeceğ o ç le var ya, namazdan b le üstün
b r badett r. Muav ye’n n duyacağı o acı var ya, Allah le
b r olma yolunda en öneml şt r. İbl s, Muav ye’y namaza
kaldırarak ve onun acı çekmes n önleyerek Muav ye’ye
kötülük yapmış olur. Görüyor musun mantığı?
Tekamül ve Çilecilik (Asketizm) 105

Yan normalde nsanların ç le çekmeler n sağlayıp


onlara yardım eden İbl s, bu sefer öyle kıskançlaşır k ,
Muav ye’n n ç le çek p ermes n önlemek ç n ona y l k
yapar, onu namaza kaldırır! Çünkü eğer Muav ye namazı
kaçırsaydı üzüntüsünden dolayı çok ç le çekecekt ve ç le
g b namazdan üstün b r badet yer ne get rd ğ ç n daha
kam l b r nsan olacaktı! Yan Muav ye’n n ç le çekmes ,
onun ç n namazdan b le faydalı b r şt r. Ne yolunda fay-
dalı b r şt r? “Allah olma” yolunda elbette, bakın Allah
yolunda dem yorum, arada uçurum g b b r fark var.
Mesnev ’dek bu saçma h kaye özetle budur. Önce-
l kle şunu söyleyey m k namaz, savaşta b le kılınması
farz olan öneml b r badett r. N sa sures 101 ve 102.
106 Bir Başka Din: Tasavvuf

ayetlerde Allah, savaşta kılınacak namazı anlatır ve 101.


ayette “…bu durumda namazın süres n kısaltmanızda b r
sakınca yoktur…” der. Yan savaşta b le “namaz kılmasan
da olur” g b b r şey dem yor Allah, kısa da olsa y ne de
namazı kılmanı emred yor. Bu ayetler, şahsen ben m na-
mazın önem n anlayıp kafama bazı şeyler dank ett ren
ve ben namaza başlattıran ayetler olmuştu. Yan namaz
kılmayıp ç le çekmek, namazdan daha öneml b r badet
şekl değ ld r, bu b r.
İk nc s , ç le çekmek b r badet b le değ ld r. Ç le ve
acı çekmek, nsana da ma olumlu katkılar sağlayan şey-
ler değ ld r. Bu tamamen “Allah le b r olma” öğret s -
ne dayanan pante st/panente st nancın b r uydurmasıdır.
Kur’an’a göre çek len acılara sabretmek gerek r, fakat acı
çekmen n nsana b r katkısı olup olmayacağı s z n o olay-
dan çıkaracağınız derse ve sabrınıza bağlıdır.
Eğer acı çekmek, Allah le b r olma yolunda çok fay-
dalı b r ş olsaydı, Kur’an’da şu şek lde b r dua ayet olur
muydu:
“... Ey Rabb m z! B ze, b zden öncek lere yükled ğ n
g b ağır yük yükleme.” (Bakara Sûres , 286)
Kur’an’da Allah, b r Müslümanın bu şek lde dua et-
mes n st yor, z ra akıl sağlığı yer nde b r nsan acıyı s-
temez, acı onun ç n kötü b r şeyd r. Oysa, eğer çek len
acılar ve ç leler b z m Allah le b r olmamızı sağlayan ulv
yardımlar olsaydı, bu şek lde acıdan kaçınma steğ barın-
dıran dualar Kur’an’da yer almazdı. Z ra Allah, kulunun
acıdan kaçınmasını st yor.
Böylece tasavvuftak bu ç lec l k anlayışı da, b nlerce
yıllık pagan hurafeler n n arasına tesc ll b r şek lde g r-
m ş oluyor.
Tekamül ve Çilecilik (Asketizm) 107

Ş md , bu adamlar “acı” ve “ç le”ye böyle anlamlar


yüklüyor d ye, elbette acının nsana h çb r şey katmadı-
ğını dd a etm yorum. Fakat acı çekmen n nsana olumlu
katkı yapması; kes nl kle garant değ ld r. Üzer nden ders
çıkarılmamış her acı boşadır.
Ben m kanaat mce acı, y ler daha y , kötüler yse da-
ha kötü yapan b r katal zördür. Yan acı çekmek, Allah le
b r olma yolunda değ l, hak eden n hak ett ğ ne kavuşma-
sı yolunda b r hızlandırıcıdır. Ş md s ze durumu somut ve
yaşanmış b r örnek üzer nden anlatayım.
V ktor Frankl, 2. Dünya Savaşı dönem nde naz kamp-
larında yıllarca şkence görmüş b r Yahud d r ve aynı
zamanda ps k yatr stt r. İnsanın Anlam Arayışı adındak
otob yograf k k tabında, Naz kampında yaşadıklarından
yola çıkarak gel şt rd ğ ps koterap yöntem n anlatır.
V ctor Frankl herhalde b r nsanın bu dünyada yaşayab -
leceğ en büyük acıları ve ez yetler çekm şt r. Karısı ve
çocukları öldürülür, arkadaşları gözü önünde öldürülür,
tecavüze uğrar, kend s türlü şkencelere uğrar, b r de-
r b r kem k kalmasına rağmen yıllarca ağır amele şler
yapar vs. Bak vesa re dey p geç yorum, yazması kolay,
fakat şu arasına v rgül koyarak söyled ğ m şeylerden b r
tanes n n b le nsanın başına gelmes n n nasıl büyük b r
ıstırap olduğunu unutma. V ktor Frankl’ın o kampta yaşa-
dığı hayat “doğal seleks yon”un Naz ler tarafından nsan
el yle hızlandırılarak uygulanmış hal d r k buna öjen zm
de den l r. Yan sadece en güçlüler ve sabırlıları, b r baş-
ka dey şle “en uygunları” hayatta bırakmaya yönel k b r
s stem n ç nde yaşar V ctor Frankl. Gelgelel m kend s
b r şek lde savaşın sonuna kadar hayatta kalmayı başa-
rır. Savaşın b tt ğ ve Naz ler n kaybett ğ , kamptak Ya-
hud lere duyurulur, artık tüm ç leler b tm şt r. Kamptan
108 Bir Başka Din: Tasavvuf

çıkarlar, kurtulmuşlardır ve karşılarına çıkacak lk şehre


kadar yürümeler gerek r. B z m Frankl, kamptak b r Ya-
hud arkadaşıyla beraber yürür. B r tarlanın ç nden geç-
mek zorundadırlar. Frankl tarladak ek nler ç ğnememek
ç n t t zl k göster r ama d ğer arkadaşı hatır hutur basar
tarladak ek nlere. Frankl arkadaşını başkalarının malına
zarar vermemes yönünde uyarır, arkadaşı se yıllardır
maruz kaldığı ç le ve ıstıraptan sonra, sank başkalarına
zarar vermey kend s ne b r hakmış g b görür.
Frankl buradan yola çıkarak, b r nsanın acılar çekm ş
olmasının, ona ekstradan herhang b r hak veya üstünlük
vermeyeceğ n söyler. Ve k tabında, bu durumun nsanlar
ç n büyük sorunlara yol açab leceğ n söyler. Yan adam
daha İsra l Devlet henüz kurulmamışken şu ps koloj n n
teşh s n koyuyor:
Tekamül ve Çilecilik (Asketizm) 109

Burada b r grup İsra l vatandaşı, bombalanan Gazze


şehr n seyreder. Seyrederken alkışlarlar, sev n rler. Al-
kışlayıp sev nd kler şey se, “kend ler nden başka” nsan-
ların tepeler ne bombalar yağdırılmasıdır.
Bu ps koloj n n altında elbette geçm şte çek len acılar
ve ç leler vardır. Fakat bu yaşanmış ç leler onlara böyle
b r hak ve üstünlük ver r m , elbette vermez.
Ş md de Frankl’ı ve tarladak ek nler ç ğneyen ar-
kadaşını karşılaştıralım. Her k s de çok büyük ç leler
çek yorlar. Acıları b tt ğ nde se b r s tarladak ek nlere
basmıyor, yaşadıkları üzer ne düşünüyor, çekt ğ acıla-
rın ves les yle logoterap yöntem n gel şt rerek nsan-
lara faydalı olmak ç n uğraşıyor, mesleğ n cra etmey
sürdürüyor. D ğer se kend n her türlü ht yacın üstünde
görerek tarladak ek nlere basıyor ve böyle b r hakka sa-
h p olduğunu dd a ed yor, bu üstün görme ht yacının tek
sebeb se yaşamış olduğu acılar.
Yaşanan acılar aynı, fakat bu acılar b r nsanı daha y
b r s yaparken, b r başka nsanı daha da kötü b r s ha-
l ne get r yor. Elbette sırf tarladak üç beş tane patlıcana
bastı d ye kötü b r dem yorum bu adama, fakat böyle b r
ps koloj ye bürünmüş b r nsanın kötü b r ne dönüşmes
kaçınılmazdır. Tarladak sebzelere basması, sadece çekt -
ğ acılar sonunda ulaştığı kafa yapısının b r sembolü, b r
gösterges , b r özet . İşte yukarıdak fotoğrafın özet d r o
tarladak sebzeler ç ğnemek. Frankl ç n de aynısı geçer-
l , onun da tarladak o sebzelere basmamasıyla, kamptan
kurtulduktan sonra nsanlık adına yaptıkları paralel, z ra
daha o tarlada gösterd ğ hassas yet b le, onun da çekt ğ
acılardan çıkardığı dersler sonucunda ulaştığı kafa yapı-
sının b r özet d r.
110 Bir Başka Din: Tasavvuf

Yan acı, y b r nsanın daha y olmasına ves le ola-


b l rken, kötü b r s n n daha kötü olmasına yol açab l r.
Acı ded ğ m z şey, ç n zdek n daha kolay ve daha hızlı
ortaya dökmen z sağlayan b r katal zördür.
İnsanlar çekt kler acılara büyük anlamlar yüklemek
sterler, çünkü canları yanar, bu yüzden o acı mutlaka çok
öneml olmak zorundadır. Fakat üzer nden ders çıkarılma-
mış acı, boşa yaşanmıştır. Ne kadar canın yanarsa yansın,
ne kadar ç le çekersen çek, eğer sen eşşeksen (vurguluyo-
rum, k ş le) acı çekm ş olman sana h çb r halt katmaz
H çb r nsan kolay kolay “ben daha üstünüm” demez,
belk s n rlend ğ nde ya da belk alkollüyken ağzından
kaçırıver r bunu. Ama ağzıyla demese b le kend s n sırf
yaşadığı acılar yüzünden daha üstün gördüğü her lafın-
dan, her davranışından, her yaptığı şten bell olur. Han
bazı kadınlar “ben para ç n şunu şunu yapacak b r nsan
mıyım?” derler de, sonra aynen para ç n o ma ett kler-
l “şunu şunu” yaparlar ya, ve sen bunu ona asla ağzıyla
söylett remezs n ya, o hesap şte.
Ç lec l k (asket zm), tam b r hurafed r. Tasavvufu İs-
lam zanneden kültürümüzde de acı çekmen n öneml b r
yer vardır. Acı çekm ş olman asla sen n herhang b r şe-
k lde daha üstün olduğun veya b r şeyler aştığın anlamı-
na gelmez. Hele hele tasavvuftak bu acı da zaten kend
el nle kend ne uyguladığın b r acıdır, yan başına gelme-
d ğ halde zorla sen başına get r rs n acıyı Tanrı’yla b r ol-
mak ç n. Daha y şartlarda yaşama mkânın varken g der
b r hırka b r lokma suf hayatı yaşarsın, teknoloj den ve
b l mden uzak durur; bunlara “şeytan cadı” ders n, ne b -
ley m dergâha odun taşırsın, odalara kapanıp ç lec b r ha-
yat yaşarsın, haftalar boyu karanlık b r odada halvete g -
rers n, sonra bunların sana b r şey kattığını dd a eders n.
SPİRİTÜALİSTLERDEKİ TASAVVUF SEVGİSİ

Bu bölümde s ze gösterecekler m “del l”den z yade


“ şaret”t r. Z ra b r öğret y , deoloj y , d n vb. onu tak p
edenler üzer nden değerlend rmek ve yargılamak metodo-
loj k b r hatadır. Gelgelel m k tabın başından ber bel rtt -
ğ m üzere, ben m anlatmakta olduklarım b l nmeyen şeyler
değ ld r. Bunlar b l n p de d llend r lmeyen gerçekler-
d r. Tasavvufun İslam le alakası olmayan m st k b r görüş
olduğu gerçeğ ; b rçok Müslüman üzer nde soğuk duş etk -
s yaratacaktır, özell kle tasavvuf le yüzyıllardır haşır neş r
olan ülkem zde büyük tepk toplayacaktır. Zaten o yüzden
konuyu b lmes ne rağmen alacağı tepk den veya kaybede-
ceğ mevk s nden korkarak susan b rçok lah yatçımız ve
d n adamımız var ya, neyse… Bu nedenle s ze sp r tüal st-
ler n neden tasavvufu sevd ğ n açıklamak zorundayım.
Fakat bu yapacağım asla ve asla tasavvuf öğret s n , tak p-
ç ler üzer nden yargılamak olmayacaktır. Ancak ve ancak,
ş md ye kadar anlattıklarımın ve ler de anlatacaklarımın
üzer ne b r c la çekmek olacaktır.
Arab ’ler n, Mevlana’ların, kısacası b z m tasavvufçula-
rın, günümüz sp r tüal stler nden farklı b r şey demed kler
ortadadır. Ben sana örnek olarak Ramtha ve Ra B lg ler ad-
lı sp r tüal st k tapları sundum, karşılaştırdım. Aynı şeyden
bahsett kler n , aynı öğret ye sah p olduklarını gözler nle
112 Bir Başka Din: Tasavvuf

gördün. İsted ğ n sp r tüal st k tabı al, yanına da sted ğ n


tasavvufçunun k tabını koy, durum y ne değ şmeyecek. Üç
beş tane kılkuyruk yorum farkı dışında, y ne hep aynı fel-
sefeye sah p olduklarını göreceks n.
Tıpkı Mevlana ve Arab g b her şey n b r olduğunu ve
her şey n Allah olduğunu, madden n llüzyon olduğunu,
“ben” den len şey n olmadığını, Allah dışında h çb r var-
lık olmadığını öğütleyen Ra B lg ler adlı k tabın kapağını
gösterey m s ze[53]:

Sembol tanıdık geld değ l m ? Bu k tabın ne sm , ne


de kapağı tesadüf d r, heps n el mden geld ğ nce açıkla-
yacağım.
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 113

Bugünkü ekonom k s stem n m marları olan küresel


sermayen n, yan global el t n amacı Tek dünya devlet
kurmaktır. Tek b r merkezden, tüm nsanlığa hükmetme
amacı taşıyan ve başını Rothsch ld, Warburg, Rockefel-
ler, Morgan g b a leler n çekt ğ küresel çeten n yüz yı-
lı aşkın planı budur. Amer kan Merkez Bankası (Federal
Rezerv) s stem n n kurucularından olan Warburg a les n n
üyes banker James Warburg, 1950 yılında senatoda şu
lafları sarfetm şt r: “K m ne derse des n, tek dünya devlet
kurulacaktır. Esas sorun, bunun rızayla mı, yoksa zorla mı
olacağıdır”.
Tab k bu tek dünya devlet , aynı zamanda tek b r mer-
kez bankasına ve tek b r dünya d n ne sah p olacaktır.
Yan en azından gayeler budur, ama başarırlar, ama ba-
şaramazlar…
İler de b rçok del lle de göstereceğ m üzere hedefle-
d kler bu tek dünya d n , sp r tüal st/pante st b r d n ola-
caktır. Bütün dünyaya pompaladıkları öğret de budur,
uğruna m lyarlarca dolar harcadıkları proje de budur…
Her Horus’un Gözü ya da m st k b r sembolün kullanıl-
dığı k tap, yayın vs’n n global el t le llak f z ksel b r
bağı olmak zorunda değ ld r. Yan bu k tabın yazarlarının
veya yayınev n n, b z m 1 doların üzer ne kutsal mühürle-
r n basan banker çetes yle b r bağı olup olmadığını Allah
b l r. Ve bunun pek de b r önem yoktur. Z ra aralarında
gerçekten b r bağ olsa da olmasa da, aynı öğret y pom-
palarlar. Amaçları aynıdır. Z ra kurdukları sayısız k l se,
dernek, vakıf, okul yoluyla bu ş n eğ t m n ve propagan-
dasını yaparlar. K m kurumun d rekt olarak global el t
le bağı varken, k m n n yoktur, z ra çoktan onların bey n
yıkamalarına maruz kalmışlardır ve gönüllü olarak, sam -
m yetle m syonerl kler n yapmaktadırlar.
114 Bir Başka Din: Tasavvuf

S ze ş md şöyle b r örnek verey m. Günümüzde hala


yaşamakta olan Alex Grey adında b r ressam vardır ve bu
ab sanatında harb den çok kab l yetl d r. Kend s aynı za-
manda sp r tüal stt r. Kend nternet sayfasını gösterey m
s ze[54]:

Kend s n n sp r tüal st olduğunu söylem şt m, nternet


sayfasındak bu pagan sembol olan Horus’un Her Şey
Gören Gözü’nün bulunması da gayet doğal. Alex Grey’ n
“Chapel of Sacred M rrors” adında sp r tüal st b r k l ses
ve buraya şt rak eden tak pç ler vardır. Ş md y ne aynı
meseleye geld k, bu elemanın da b z m küresel sermaye
le b r bağı var mıdır b l nmez, k konumuz da bu değ l.
ABD’de sp tüal zm öğret s n n okulları vardır. Bu adam-
lar 20. yüzyılın başlarında sp r tüal zm modern dünya-
ya gayet güzel uyarladılar, esk öğret ler yen b r l sanla
gayet güzel pazarladılar. Böyle b r öğret y pompaladık-
tan sonra da, dünya çapında bunun b r sürü nanırı türe-
d . Hang s d rekt küresel sermaye bağlantılıdır, hang s
değ ld r, bunun peş ne düşmek anlamsız, z ra heps aynı
kapıya çıkıyor.
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 115

Ş md bu kend k l ses olan sp r tüal st ressam Alex


Grey’ n 2013’te attığı b r tweet’ gösterey m s ze:

Kend s tak pç ler ne b z m Arab hakkında yazılmış


b r k tabı tavs ye ed yor. Dur dur, devam ed yorum.
Veya şahs blog’undak b r röportajda y ne Arab ’y se-
v p okuduğunu söylüyor:
116 Bir Başka Din: Tasavvuf

Veya s tes ndek şu habere bakalım ş md de:

Alex Grey, eş yle beraber sp r tüal st k l ses nde sem -


nerler ve eğ t m ver r. S tes ndek bu haberde göreceğ n z
üzere sem nerler nde tasavvufun da öğret ld ğ n söylü-
yor. (Tasavvufun İng l zces “suf sm”d r)
Tasavvufun yanısıra Bud zm, H ndu zm g b d ğer
m st k d nler n de eğ t m n ver yor kend s .
Neden m ? Yahu başından ber anlatıyorum şte sana,
tasavvuf tıpkı Kabalacılık g b , H ndu zm ve Bud zm g -
b m st k b r d nd r. Onlarla aynı şey söyler. Varlığın b r
olduğu ve her şey n Allah/Evren olduğu nancına dayalı-
dır. Tasavvuf, sp r tüal zmd r. Sp r tüal zm n İslam’a göre
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 117

uydurulmuş hal d r tasavvuf. Tasavvuf sp r tüal zm n;


Mevlana’lar ve b l mum şahıslar tarafından b nb r türlü
laf kıvırmayla, Kur’an ayetler ne mecaz ve uyduruk an-
lamlar yüklen lerek Müslümanlara yed r lm ş hal d r. İs-
lam’la zerre kadar alakası yoktur.
Herkes de bu durumun gayet farkındadır, Mevlana’dır,
Arab ’d r, bunlar sp r tüal stler tarafından pek sev l r.
Mevlana’nın ABD’de bu kadar popüler olmasının sebeb -
n ne zanned yorsunuz s z? Mevlana’yı sevmeyen b r sp -
r tüal st yoktur, varsa da henüz Mevlana’yı tanımıyordur.
Çünkü Mevlana sp r tüal stt r. Pek neden bu Mevlana
b z m kültürümüzde yer ed nm şt r? Neden Mevlana’yı
hala hacı hocalar, lah yatçı tayfa falan pek sever, sürekl
över? Neden Mevlana hala Müslümanmış g b , İslam’ın
sevg pıtırcığı yüzüymüş g b kabul ed l r, sah plen l r?
Çünkü nsanlara böyle olduğu öğret ld . Gerçek olmasa
b le dogmat k b r şek lde böyle öğret ld ve böyle g d yor.
H çb r rasyonel tarafı yok.
B z m lah yatçılar veya mamlar, kend ler ne çocuk-
ken çevres tarafından öğret len n en doğru olduğu nan-
cına sah p oldukları ç n Mevlana’ya toz kondurmazlar.
Halbuk nandıklarını dd a ett kler k tap, yan Kur’an,
Mevlana’nın ve d ğer tüm tasavvufçunun ded kler n n
tam ters n söyler.
Yahu bu nasıl b r k yüzlülüktür? S z h ç m sevd ğ -
n z, peş ne düştüğünüz adamın ne yazdığına bakmazsınız,
arada açıp okumazsınız. Toplumun büyük çoğunluğu sırf
cehalet nden veya majı yüzünden, Mevlana g b hesap-
ta sevg pıtırcığı tasavvufçuların peş ne düşer, onlara bu
ayet yeter: “Hakkında b lg n olmayan şey n ardına düş-
me! ...” (İsra Sûres , 36)
118 Bir Başka Din: Tasavvuf

Bu lah yatçı ve gelenekç Müslüman tayfanın b r kıs-


mı da, ney n ne olduğunu gayet y b l r ama kabul ede-
mez! Mevlana’nın söyled kler n sürekl İslam’a yontma-
ya çalışır. B r Ahmet, b r Mehmet söylese “Olur mu öyle
şey, sus bre kaf r!” d yeceğ sözün Mevlana tarafından
söylend ğ n görünce “Ya vardır b r keramet , öyle demek
stem yordur” düşünces yle ıkınır da ıkınır, İslam hale
get rmeye çalışır Mevlana’nın söyled kler n . Kend v c-
danına da sığmaz, çel şt ğ n gözler yle görür ama y ne
de putuna sah p çıkmak ç n kıvranır. Öncek bölümlerde
Mevlana’nın Kur’an’la çel şen pek çok öğret s n göster-
d m s ze, daha da göstereceğ m. Buna rağmen nsanlara
çocukluğunda öğret len veya yıllardır doğru olduğunu
zannett ğ saçmalıklar, Allah’ın nd rd ğ nden üstün ge-
l r. Putunu kırmaya b r türlü cesaret edemez. Tıpkı 600’lü
yıllardak Mekkel müşr kler n yaptığı g b ... Onlar da Al-
lah’a nanmalarına rağmen, h çb r del l olmayan nanç-
larını, o gelenek d nler n büyük b r manla savundular.
Günümüz tasavvufçuları ve tasavvuf sempat zanı Müslü-
manları da aynen bu durumdadır şte. Onlara da bu ayet
gels n: “Onlardan b r zümre vardır, aslında K tap’tan ol-
mayan b r şey s z K tap’tan sanasınız d ye, d ller n K -
tap’la eğ p bükerler. O, Allah katından olmadığı halde
“Bu, Allah katındandır.” derler. B l p durdukları halde,
Allah hakkında yalan söylerler.” (Al İmran Sûres , 78)
Y ne b r kısım lah yatçı veya mam veya d n adamı
-adına her ne dersen ne- kes m vardır k , bunlar da ta-
savvufun ne olduğunu hem b l r, hem de kabul eder ama
dışlanma korkusuyla d le get remez. İş mden olurum, ce-
maat mden olurum, toplum tarafından dışlanırım korku-
suyla, toplumun büyük çoğunluğunun b lmeden sevd ğ
tasavvufa karşı gelmeye cesaret edemez, onlara da bu
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 119

ayet gels n: “İbrah m ded : “Şu b r gerçek k , s z dünya


hayatında aranızda sevg oluşturmak ç n Allah’ın ber -
s nden putlar ed nd n z. Sonra, kıyamet gününde b rb r -
n z tanımaz olacaksınız, bazınız bazınıza lanet edecek.
Hep n z n varacağı yer cehennemd r; h çb r yardımcınız
da olmayacaktır.” (Ankebut Sûres , 25)
Ben çok şükür Müslüman b r adamım. Bu k tabı da
kend m ç n yazıyorum. B ld kler m sana söylüyorum
ve sen uyarıyorum k , ah rette Allah’ın karşısına bomboş
çıkmayayım, en azından “şunu, şunu yaptım” d yeb le-
y m... Yan kend çıkarımı düşünüyorum. O yüzden, sen
de akıllı davran ve kend çıkarını düşün. İş banka kuyru-
ğunda öne geçmek olunca b nb r türlü şark kurnazlığına
kafan basar da, ş n ha çıkarına gel nce neden h ç çalış-
tırmazsın o kafayı? Ney n ne olduğunu gör, berrak b r ka-
fayla düşün şu meselen n üstünde.
Bu k tapta ben hem Müslümanlara, hem de her nançtan
nsana seslenmeye çalışıyorum. Sadece b r Müslümanın
değ l, b r ate st n, de st n veya Müslüman olmayan her-
hang b r n n de tasavvufa veya sp r tüal zme yönelmes n
stemem, z ra k tabın lerleyen kes mler nde daha net gö-
receğ n z üzere “her şey Tanrı/Evren le b r olma uğrun-
da” olduğu ç n, tasavvuf ve ruhçuluk ortada “kötülük”
d ye b r kavram bırakmaz. Kend çıkarını düşünen b r n-
san evladı olarak daha y b r toplumda yaşamak sted ğ m
ç n de, k msen n bu tasavvuf veya sp r tüal zm saçma-
lıklarına nanmasını, nancında ler g tmes n stemem.
Ayrıca şunu da söyleyeb l r m s ze, Müslüman olmayan
b r s n n tasavvufa ve sp r tüal zme nanması kend çer -
s nde tutarlıdır. İnancında b r tutarlılık vardır. Zaten ate st
olmasına rağmen konu Mevlana olunca “Ooo, ne hadd -
m ze onun hakkında konuşmak” d yen nsanlar tanıdım
120 Bir Başka Din: Tasavvuf

ve bunu gayet doğal karşıladım, z ra adam Mevlana’nın


ne ded ğ n anlamış. Kend terc h d r der geçer m. Fakat
b r Müslümanın tasavvufa nanması, Mevlana’yı sevme-
s , neres nden tutarsan tut el nde kalır. Neres nden bakar-
san bak tutarsızdır. Neres nden bakarsan bak saçmalıktır.
B rb r yle çel şen şeyler aynı anda doğru olamaz. Aklını
şleten ve tarafsız olab len her nsan da zaten tasavvuf ve
İslam’ın b rb r yle alakası olmadığını kabul edecekt r. Ya-
n konu Müslümanların tasavvufa nanması olunca ş k
boyut kazanmış oluyor:
1- Kötü b r şeye nanıyorlar.
2- B rl kte doğru kabul ed lmes mümkün olmayan zıt
şeylere nanıyorlar.
Umarım mevzuyu anlıyorsunuzdur. Yan kapağında Ho-
rus’un Gözü sembolü olan Ra B lg ler adlı k tap der k [55]:

“Her şey b rd r”
İbn Arab de Fusus’ul H kem’ nde der k [56]:

“Tek varlıktan başka varlık yoktur”


Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 121

Tab k de sp r tüal stler Arab ’y severler, çünkü


onlarla aynı şey söylem şt r ve bu pante st nanışı da
müslümanlara da b r güzel pazarlamıştır. Tasavvufçular
Kur’an’da “Allah’tan başka lah yoktur” şekl nde açıkça
fade ed len tevh d nancını, “Allah’tan başka varlık yok-
tur” d yerek değ şt rm şt r.
Arab , daha önce anlattığım g b b rtakım b lg ler ma-
na katında yükselerek Allah’tan veya peygamberlerden
aldığını dd a eder. Tasavvuf nancına göre sadece Arab
değ l, tüm vel ler bu özell ğe sah pt r. Mesela Arab , şu
g zl hak katler de Allah’tan öğrenm şt r[57]:

Süleyman Peygamber’ n mertebes n sadece Arab g -


b üst boyut varlıkları/ulu zatları b leb l r, bu hak katler
herkese anlatılmaz, çünkü her önüne gelen bunları drak
edeb lecek sev yede üstün varlıklar değ ld r. Hatta k tabın
çev rmen de b r başka suf n n şöyle b r cümles n buraya
d pnot ver r[58]:

Yan bu “vahdet- vücud” sırlarını b lmek herkes n


harcı değ ld r, Süleyman Peygamber bu vahdet vücudu
b l yordu, Süleyman’ın nandığı d n, tasavvuf d n yd .
Ama Süleyman da, tıpkı bu vel ler g b , herkes bu sırrı
anlayamaz d yerek bu sırları g zled .
122 Bir Başka Din: Tasavvuf

Kur’an’da böyle b lg ler var mıdır? Elbette hayır.


Kur’an’da Süleyman peygamber çok varlıklı b r k mse ol-
masına rağmen İslam’dan şaşmadığı ç n sık sık övülür (z -
ra Allah asla fak rl ğ övmez, bu yüzden zeng n b r hayatı
olmasına rağmen yolundan sapmayan Süleyman peygam-
ber n Kur’an’da çok övülmes ne de şaşmamalı). Kur’an’da
kend nançlarına da r bu tür saçmalıkların olmayışını da
şöyle açıklar tasavvufçular: Kur’an alt nsanların anlayış
kapas tes nded r, ancak vel g b ulu k ş ler g zl hak katler
Allah’tan öğreneb lme kapas tes ne sah pt r.
Pek kapağında Horus’un Gözü olan Ra B lg ler ’n n
senaryosu ned r? Ra B lg ler adlı k tap, b r grup sp r -
tüal st n toplanarak yaptıkları celse seanslarından oluşur.
Yan b r grup eleman b r odaya g rerler, b r de medyum
vardır aralarında, üst boyut varlığı bu medyumun beden
vasıtasıyla bu nsanlarla konuşur. Bunları k tabın kend s
anlatıyor, sır değ l bunlar, z ra günümüzde de bu şler ya-
pan m lyonlarca nsan var[59]:
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 123

Yan Ra adlı ne düğü bel rs z üst boyut varlığı, b z


bas t nsanların b lmed ğ hak katler b l r ve o hak kat
de tüm varlığın b r olduğu hak kat d r. Ra adlı üst boyut
varlığı, medyum vasıtasıyla nsanlara b rtakım hak katle-
r açıklar ama y ne de nsanların anlayab leceğ kadarını
anlatır, her şey anlatmaz, anlatsa da nsan den len düşük
boyutlu varlık anlamaz. Tıpkı Arab g b şeyhler n her
hak kat b lmeler ama mür tler ne ve nsanlara her şey
anlatmamaları, çünkü anlatmaya kalksalar b le düşük se-
v yel avamın bunu anlamayacak olması g b ! Tamamen
aynı mantığa sah pt r günümüz sp r tüal zm le tasavvuf,
sadece paketler farklıdır. B r nde vel vardır, şeyh vardır,
gavs vardır, d ğer nde üst boyut varlığı vardır, ışık varlığı
vardır. İnsanların kanına g rmek ç n kullandıkları kılıf se
hep aynıdır: Sevg .
Interstellar f lm nde de üst boyuttak sevg dolu varlık-
lar safsatası zley c ye b r güzel kakalanır. Annen n oğlu-
na köften n arasına katarak yed rd ğ ant b yot k m sal ,
o kadar b l msel teor n n arasına b r güzel sp r tüal zm
hurafeler n de gömer Chr stopher Nolan ab m z. Sahte
b l m, yan el n dey m yle pseudo-sc ence yapar. F lmde
tam dünya kaynakları tükenmek üzereyken, nsanların
başka b r galaks ye geç ş yapab lmeler ne olanak sağla-
yan b r solucan del ğ (wormhole) oluşur dünyanın ya-
kınlarında. Herkes hemen bunu, nsanlara yardım etmeye
çalışan ulv , sevg dolu üst boyut varlıklarının keramet ne
bağlar. F lmdek “başka boyutlarla let ş m kurmanın tek
yolu sevg d r” teması da y ne sp r tüal zm öğret s d r. Et-
k ley c d r, z ra duygusal b r mevzudur, ama hurafed r.
Sp r tüal zm popüler kültür üzer nde sandığınızdan
çok daha fazla etk l d r. B r k tapçıya g r p raflarda d z -
l olan k tapları az kurcalayın, eğer konuya hak msen z,
124 Bir Başka Din: Tasavvuf

durumu kend n z göreceks n z zaten. Yahut dünyada ve


son 25-30 yıldır Türk ye’de de mantar g b çoğalan ruhçu,
suf dernekler, s ze durumun ne olduğunu zah edecekt r.
B r başka örneğe geçey m:

Yukarıdak res m, New Age’c tar kat Ashtar Com-


mand’ın ruhan l der olan ve hesapta evr m olarak b z-
den çok daha üst sev yede olan “üstün varlık” Ashtar
Sheran’ın tems l resm d r. Altı köşel Davut Yıldızı ve
d ğer kabal st k sembollerle bezenm ş bu tems l res m
dah , Ashtar’ın m st k b r oluşum olduğunu anlamak ç n
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 125

yeterl d r sanıyorum. İlg nç b r anekdot anlatayım… Bu


örgüt 1977 yılında, esrareng z b r b ç mde İng ltere’de
b r telev zyon kanalının yayınını böler ve “Ben Vr llon,
Ashtar Galakt k Kumandanlığının sözcüsü olarak s z
nsanlara seslen yorum…” şekl nde başlayan uzun b r
konuşma yapar. Bu lg nç olayın telev zyon kayıtlarını
nternet’te, Youtube’da aratarak kolayca bulab l rs n z.
Yan İng l z telev zyonunun -nasıl olduğu hala çözüleme-
m ş b r şek lde- yayının ele geç r lmes ve g zeml b r ses
tarafından bu konuşmanın yapılmış olması şeh r efsane-
s değ l, gayet gerçekt r. Fakat ş n h kâye kısmı konuş-
manın çer ğ d r. Konuşmayı yapan k ş b zlere hesapta
Ashtar Command’dan seslend ğ n , UFO olarak gördüğü-
müz varlıkların kend ler olduğunu, tek gerçeğ n “sevg ”
ve “kozmoz” olduğunu, nsanlığın yakında yen b r çağa
(New Age) geçeceğ n b ld rm şt r. Özetle konuşmanın
çer ğ “sevg ” sözcüğüne bulanmış t p k sp r tüal st, pan-
te st propagandadan barett r.
Bu örgütte de, son yüzyılda yen yen türem ş b rçok
UFO’cu tar katta olduğu g b ; b r üstün varlık olan As-
htar’ın nsanlığı uzaktan seyrett ğ ve nsanlara yardım
ett ğ , ler de b z “kurtuluşa” erd receğ , tüm varlığın b r
olduğu, esas emel n benl kler m z öldürerek Tanrı (ve-
ya Kozmoz) le b r olunacağı nançları esastır. Bu k tapta
uzun uzadıya konu ed nmeyeceğ m bu UFO’cu tar katla-
rın st snasız tamamında “ nsanlığın b r olması” gerekt -
ğ vurgulanır, z ra bu örgütler; tek dünya devlet kurma
emel ndek el tler tarafından f nanse ed l r. Eh, eğer karşı-
nızda dünya dışı varlıklar varsa, ayrı devletlere bölünmek
yer ne tek dünya devlet çatısında b rleşmem z gerekt ğ -
n rahatlıkla yed reb l rs n z nsanlara. Ded ğ m g b ş n
bu aleng rl kısmı, esasen başlı başına b r k tap konusu
126 Bir Başka Din: Tasavvuf

olduğu ç n, bu konuda çok fazla detaya nmeyeceğ m.


Ashtar’ın t p k b r New Age’c sp r tüal st oluşum oldu-
ğunu b lmen z yeterl d r. Ş md s ze Ashtar nanırlarının
nternet sayfasından b r görüntü verey m[60]:

“Rum ” ded kler b z m Mevlana Celaledd n Rum ’d r


elbette, yaban ellerde Rum derler kend s ne daha çok. As-
htar adlı sp r tüal st ek p b rçok yerde Mevlana ş rler ve
Mevlana sözler paylaşır, tasavvufçuların ve Mevlana’nın
öğret ler sayfalarının b rçok yer nde vardır. Neden? Çünkü
Mevlana onlarla aynı şey söylüyordu, sadece jargonu fark-
lıydı, Müslümanlara pazarlanmak ç n daha değ ş k b r d lle
anlattı olayları ama öğrett kler temelde hep aynıydı. Müs-
lüman coğrafyaya pante zm ve m st s zm İslam le har-
manlayarak tasavvuf yoluyla satarlar, bu g b “fazla uçuk”
tar katlara UFO h kayeler le satarlar, k m sosyeteye “ener-
j , evren” d ye konuşarak satarlar. Senaryoları ve üslupları
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 127

farklı olab l r, fakat verd kler mesaj hep aynıdır: “Her şey
b rd r” = “Her şey Tanrı’dır” = “Sen Tanrı’sın” = “Enel Hak”
Kısacası pante zm…
Bunları s ze gözlem sah b olun, k m neye neden nanır
bunları görün d ye göster yorum. Bu adamların Mevlana
sevg s tamamen tutarlıdır, b l nçl d r, z ra Mevlana’nın
ne ded ğ n anlamışlardır. Müslümanların Mevlana sevg -
s se tutarsızdır, b l nçs zd r. Müslümanlar, Mevlana’nın
söyled ğ pagan saçmalıklarını “ya orada öyle demek s-
tem yor” şekl nde kıvırıp Kur’an’a uygun hale get rme-
ye çalışarak hem kend ler n , hem de m llet kandırırlar.
Oysa bu adamlar, her ne kadar absürt b r nanca sah p
olsalar b le kend çler nde tutarlıdırlar. Z ra Mevlana le
aynı nanca sah pt rler. Mevlana g b her şey n b r oldu-
ğunu söylerler, tekamül (ruhan evr m) öğret s n savu-
nurlar, benl ğ n yok ed lmes gerekt ğ nden dem vururlar,
bu dünyanın b r llüzyon (hayal) olduğuna ve n hayet nde
Tanrı/Evren le b r olunacağına nanırlar.
Buna örnek olarak, İng ltere’dek b r grup tasavvufçu-
nun nternet sayfasına bakalım[61]:
128 Bir Başka Din: Tasavvuf

İng ltere’dek bu tasavvufçu grup mür tler ne Nakş -


bend l k, Kad r ye vs g b tasavvuf tar katlarının öğret le-
r n anlatır. S tede bu gruba katılan mür tler n anlattıkla-
rına da yer ver l yor, mür d n b r dah l olduğu bu grubu
öve öve b t rem yor ve şunları söylüyor:

Mür t eleman, bu gruba g rmeden önce ABD’dek


başka tasavvufçu ve New Age’c gruplara da katıldığını
söylüyor. Eh eleman arayış hal nde, bunu gerçekten tak-
d r ed yorum ama olayı çok yanlış yerlerde araması ve bu
New Age tar katlarının çoğalarak bu tür sorgulayan nsan-
ları kapıyor olması ben s n r ed yor tab k . Neyse, bu ço-
cuğun lafı get rd ğ yer şu oluyor: “Tasavvuf bu New Age
safsatalarıyla çok ç çe geçm ş halde, ben New Age’ n
uydurma olduğunu b l yorum ama gerçek tasavvuf böyle
değ l”. Yan çocuk lafı, şu an dah l olduğu tasavvufçu gru-
bun doğru yolda olduğuna get rmeye çalışıyor.
Bu her sp r tüal st n uydurmasıdır. Sp r tüal stler b r
şek lde kötü şöhret nden dolayı “New Age”e veya “sp -
r tüal zm”e karşı olduklarını söyley p, y ne New Age ve
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 129

sp r tüal zm safsatalarını tak pç ler ne satarlar. Yan , lafta


karşı olduklarını söyled kler deoloj n n tüm öğret ler n
b r güzel mür tler ne satmış olurlar.
Neyse, yukarıda çerçeve ç nde aldığım bölüme ba-
karsanız eğer, bu mür t eleman dah l olduğu tasavvuf
cemaatlerde “Tasavvufun İslam olamayacak kadar y
b r şey” olduğunu görüyor! ABD’dek ve Türk ye’de de
özell kle 25 küsür yıldır patır patır çoğalmaya başlayan
ruhçu/tasavvufçu derneklerde zaten açık açık tasavvufun
İslam’dan bağımsız olduğu, tasavvufun (sp r tüal zm n)
çok daha üstün b r yol olduğu söylen r. En azından b z m
hacı hocalarınk nden daha açık sözlü b r tavırdır bu, o açı-
dan takd r ed yorum.
Gelgelel m bu mür t arkadaş yazısının devamında da
şu m nvalde şeyler söylüyor: “Bazı k mseler tasavvufu
new age hal ne get rd ler, ama ben bu dergah sayes n-
de doğru yolu buldum, şu an gerçek tasavvuf sayes nde
Kur’an’ı daha y anlıyorum.”
S ze ben tasavvufun kaynağını da gösterd m bu yazıda,
yan Hallac-ı Mansur’ların, Arab ’ler n, Mevlana’ların ne
ded ğ n de gördünüz. Gerçek tasavvuf ded ğ n şey zaten
bu New Age’d r, sp r tüal zmd r, bunun “gerçek tasavvuf
öyle değ l.” yapılacak b r tarafı yok sevg l kend n kan-
dıran arkadaşım. Tasavvufun kaynağında da bu her şey n
Allah olduğu nancı, İbl s’ n çok as l b r varlık olduğu
nancı, “kötülük” d ye b r şey n olmadığı nancı, çünkü
her şey n Allah’ın b r parçası olduğu öğret s vardır. Ya-
hu be güzel nsan, tasavvufun kend s zaten “Allah le b r
olma yolculuğu”dur. Daha sen ne d ye tasavvuf le sp -
r tüal zm aslında farklı şeylerm ş g b göstermeye çalışı-
yorsun? Neden b l yor musun? Rol yapıyorsun, kend n
kandırıyorsun.
130 Bir Başka Din: Tasavvuf

Bu mür t n anlattıklarından da alacağınız b rtakım me-


sajlar vardır elbet. Mesela ABD’de ve Avrupa’da bu ş n
nasıl okulları olduğunu, nasıl türed ğ n , öyle k popüler
kültüre bu ruhçu öğret ler n ve ruhçu semboller n nasıl
hızla g rmeye başladığını daha y anlarsınız bu adamın
yazdıkları sayes nde. Z ra yağmur sonrası yerdek tuğla-
ların arasından fışkıran yosunlar g b çoğalıyor bu sp r -
tüal zm, bu ş de elbette küresel sermayen n sayısı b tme-
yen sp r tüal st kuruluşları sayes nde oluyor günümüzde.
Sp r tüal zm, ler de kurulması planlanan tek dünya dev-
let n n tek d n olacaktır, z ra nsanlara nançsızlık le
hükmedemezs n z, nanç b r ht yaçtır. İnsanları b r arada
tutan bu sp r tüal st öğret se, tamamen nsan uydurması
b r hurafe olacaktır. Yan nsanlar, kend eller yle nşa et-
t kler put nançlara tapacaklardır!
Nabza göre şerbet uygulayan küresel el t n bu m st k
nancı Müslüman coğrafyaya yed rme yolu se tasavvuftur.
Z ra tasavvuf = sp r tüal zm = paganlık.
Bunu asla unutmayın ve hem s ze gösterd ğ m o sözüm
ona Allah dostu tasavvufçuların yazdıklarını, hem ben m
yazdıklarımı d kkatle, s nd re s nd re okuyun k olayı ç-
selleşt rerek anlayın.
Ş md y ne s ze gözlem olsun d ye b r başka ruhçu (sp -
r tüal st) oluşum göstereceğ m. Türk ye’de b rtakım sp r -
tüal stlerce tak p ed len “Ruhun Uyanışı” adında b r Face-
book hesabı var, bunlardan çok var da şte malum, ben y ne
gözlem sah b olun d ye b r tanes n konu ed neceğ m. Ta-
k pç ler genell kle Facebook’unda manzara ve melek re-
s mler paylaşan orta yaşlı k mselerle, genç yaşında yogaya
merak salan t plerd r. Ş md l k Türk ye’dek ruhçu prof l
de genell kle böyled r. Bu Facebook hesabı b rçok yerl ve
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 131

yabancı sp r tüal st n sözler n , k tap bölümler n paylaşır


ve tak pç ler n bu yazarları okumaya yönlend r r. Mesela:

Bu yazıda pek çok defa kullandığım Ramtha’nın söz-


ler n paylaşır. Altına da hayatın sırrını çözen arkadaşlar
“çoook güzel kalp kalp kalp” falan yazar.
132 Bir Başka Din: Tasavvuf

Y ne b r başka ruhçu yazarın acıyı ve ç lec l ğ öven b r


yazısını paylaşırlar. Tasavvufla aynı felsefeye sah p olan
sp r tüal zmde de acı çekmek = daha çok p şmekt r. Ha-
yatın anlamı tekamül etmek, yan ruhan evr m geç rmek
ve n hayet nde de Tanrı le b r olmaktır. Bu nedenle acılar
ve başa gelen zorluklar çok y şeylerd r. Pagan hurafele-
r nden b r olan asket zm, C hang rl sözde aydınlarımıza
bu d lle satılır. Zaten sosyoekonom k düzey yüksek olan
nsana kafadan aydın den lmes ne ayrıca uyuzum da, ney-
se. Ha ç lec l ğ öven bu t pler dergahlara kapanmazlar,
ponpon terl kler ve nescafe f ncanlarıyla Instagram’da
bu k tapların fotoğrafını çek p paylaşırlar, sp r tüal stler
ş prat ğe gel nce b z m hacı hoca tayfası tasavvufçular
kadar sam m değ llerd r. Zaten Allah aşkına böyle saçma
b r nanç s stem nde nasıl sam m olab l r, nasıl ş prat ğe
dökeb l rs n? Olgunluğu, sabrı, acıyı öven ama arkadaşı
Şems g d nce karalar bağlayan Mevlana m sal , söyled k-
ler nle yaptıklarının b rb r n tutmaması kaçınılmazdır.
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 133

Aynı oluşumdan b r örnek daha verey m. “Başmelek


Cebra l (Gabr el)’ n mesajı!” şekl nde sürekl senaryolar
yazan dünya çapında b r ruhçu furya var. Han nasıl k
Mevlana’lar, Arab ’ler d rekt Allah’tan b lg ler alıyorlar
veya peygamberlerle mana katında görüşerek b lg ler alı-
yorlarsa, bu ruhçu arkadaşların senaryoları da k m zaman
medyum vasıtasıyla let ş me geçen üst boyut varlıkları,
k m zaman da nsanlarla let ş me geçen melekler oluyor.
Bunların “vah y” senaryosu da bu. Hesapta Cebra l, M -
ka l g b melekler bazı seç lm ş k ş lerle let ş me geçer,
onlara g zl sırları açıklar, Türk ye’de de “Meleklerle Ya-
şamak” adında k tapları 100 küsürden fazla baskı yapan
b r şarlatanlık örneğ var, dünyadak sp r tüal st furyanın
Türk ye şubes d r kend ler . O konuya daha sonra g rece-
ğ z. Pek neden melekler alet ederler? Hr st yanlara ve
Müslümanlara uzak kavramlar değ ld r “melekler”, bu
sebeple nsanları kandırab lmek ç n aş na oldukları şey-
ler kullanırlar. Semav d nler n öğret ler n kend şler ne
yarayacak şek lde kullanırlar.
Ş md gelel m zurnanın zart ded ğ yere:

Aynı sayfa b z m Mevlana’nın çok aydınlatıcı, çok b l-


gel k dolu sözler n de paylaşır elbette. Şaşırdık mı? El-
bette hayır, z ra Mevlana tüm bu ruhçu arkadaşlarla aynı
şeyler söyler.
M st kler n ve ruhçuların tasavvuf sevg s boşuna
değ ld r, hatta daha önce ded ğ m g b Müslümanların
134 Bir Başka Din: Tasavvuf

tasavvuf sevg s nden çok daha tutarlıdır, z ra tasavvufun


İslam’la en ufak b r alakası yoktur. Konuya dışarıdan
bakab len herkes, müslümanların tasavvuf sevg s n n
kom kl ğ n fark eder. İnsanlar duygusal oldukları ç n
kend kültürler ne yakın olan veya kend ler ne çevres
tarafından öğret len her şey savunmaya mey ll olur-
lar, Müslümanların tasavvufçuları sah plenme sebeb de
şte bu duygusallık ve k b rd r. Tab bu şeyh veya vel
geç nen bey n takımı t pler durumun gayet farkındadır,
ben burada kandırılan mür t sürüsünden bahsed yorum.
Duygusallık adamı yer b t r r. Kafayı kullanacaksın da-
yı, başka yolu yok!
Bu dünyada hep, zaten sah p olmadığımız şeyler yü-
zünden sorguya çek l r, bedel öder z. Sank sen n ka-
bahat nm ş g b sana “Buna n ye sah p değ ls n?” d ye
sorulur. Daha lkokulda b le res m ç zme kab l yet ol-
mayan çocuk, kötü res m ç zd ğ ç n res m ders nden y
not alamaz. Adam fak r a lede doğup büyümüştür, parası
yok d ye alt sınıf nsan olur. Kadın ç rk n doğmuştur, gü-
zel olsa yapab leceğ şeyler sırf güzel olmadığı ç n ya-
pamaz, z ra o da alt sınıf nsan muameles görür. Adam
zenc doğmuştur, beyazlara n speten çok daha kolaylıkla
su st male uğrar. İnsanlar d ğer nsanlara, zaten sah p
olmadıkları şeyler yüzünden suç yüklerler. Fakat Allah
h çb r nsana “Neden buna sah p değ ls n” d ye sormaya-
cak, çünkü Allah’ın yöntem farklıdır. Allah “Buna sah p
olduğun halde neden kullanmadın?” d ye, ya da “Buna
sah p olduğun halde neden kötüye kullandın?” d ye so-
racak. Yan Allah, sen sah p olmadığın şeyler üzer nden
mt han etmez, sah p oldukların üzer nden mt han eder.
En bas t nden paran yok d ye çok nsan sana b kb k ede-
cekt r, ama Allah’ın b r nsana parası yok d ye kızdığını
Spiritüalistlerdeki Tasavvuf Sevgisi 135

görmed m ben Kur’an’da, göremezs n de. Allah paraya


sah p olana “O parayı neden paylaşmadın?”, “Neden
y ye harcamadın?” d ye sorar. Kısacası sah p olduğun
her şeyden sorumlusundur. Zeka, para, güzell k, özgür
rade, aklına ne gel yorsa... Sana ver len bu n metler n
en başında da “akıl” gel r. Aklı olan her nsan, bu akla
sah p olmanın sorumluluğunu taşır. İnsanın sınav ed lme
sebepler nden b r s de budur, sah p olduğun aklın b r
bedel vardır. O halde, o aklı kullanmak zorundasın, hem
de y ye kullanmak zorundasın. Çalıştıracaksın saksıyı,
bunun başka b r yolu yok.
“Yeryüzünde debelenenler n Allah katında en kötüsü,
akıllarını şletmeyen sağır-d ls zlerd r.” (Enfal Sûres , 22)
ASIRLIK PLAN: TEK DÜNYA DİNİ

Ş md ş n b raz daha aleng rl boyutuna g receğ z, bu-


rası ş n nançla lg l kısmı değ l, herkes lg lend ren b l-
g kısmı. Arka sıra d nle burayı evladım.
B nlerce yıldır, belk de daha fazla var olan bu pan-
te st felsefe 20. yüzyılda New Age hâl n almıştır. 20.
yüzyılda New Age’ hortlatanların başında Al ce Ba ley
adlı Amer kalı b r sp r tüal st gel r. Al ce Ba ley’ n öğre-
t ler de ne Mevlana’dan, ne de günümüzdek herhang
b r sp r tüal stten farklıdır, aynı şeyler n lac verte boyan-
mışını anlatır. Bu k ş de pante st ve sp r tüal stt r, yan
“her şey Tanrı’dır, sen de Tanrı olduğunu keşfet” der. Bu
Al ce Ba ley adlı kadın, 1922 yılında Luc fer Publ sh ng
Company’ kurar, yan Luc fer (İbl s) adında b r yayınev
kurar[62]. Luc fer; Lat nce “ışık get ren” demekt r, yan bu
ruhçuların kasıtlı olarak kullandığı “ışık varlığı”, “ışık s -
z nle olsun”, “ışığın gücüyle” lafları Luc fer’la l nt l d r.
Luc fer (İbl s), nsanlara kötülük yaparak aslında onların
y l ğ ne, yan tekamüller ne h zmet ett ğ ç n ışığı, ay-
dınlanmayı ve kurtuluşu get rend r. “Illum nat ” yan “ay-
dınlanmışlar” sm de buradan türem şt r, her neyse b z
konumuza dönel m. Al ce Ba ley adlı kadın 1922’de kur-
duğu Luc fer Yayınev ’n n sm n “b raz ler g tt k gal -
ba” d yerek 3 sene sonra değ şt r r, Luc s Trust’a dönüş-
türür. Luc s Trust günümüzde de kend s ne a t b rçok alt
138 Bir Başka Din: Tasavvuf

ş rket yle beraber faal yette olan sp r tüal st b r kurumdur.


Luc s de y ne Luc fer demekt r, b r fark yoktur.
Al ce Ba ley, öyle bu şlerle kafayı kırmış kend hal n-
de, sıradan b r vatandaş değ ld r. Günümüzde pörtleyen
New Age’e en büyük vmey kazandıran şahıstır Al ce
Ba ley. Ve daha da öneml s , kend s Bush g b b rçok
ABD’l s yasetç n n 2000’lere doğru konuşacakları l sanı
daha yıllar önces nde kullanmıştır. Nasılını göstereceğ m.
Kend s n n 1957’de basılan ve 1949’da öldüğünden
dolayı muhtemelen çok daha önceden kaleme aldığı “The
External sat on of the H erarchy” adlı k taptan bazı bö-
lümlere bakalım[63]:

Kend s k tapta sık sık “Efend ler”den (Masters) bah-


seder. Bu Efend ler, nsanlığa ve dünyaya h zmet gönül-
lüsü, yüce, seçk n ve el t k ş lerd r. Bu Efend ler n G zl
kardeşl k örgütler vardır. Tıpkı nsanlara kötülük ederek
onlara h zmet eden Luc fer m sal , bu Dünya Efend le-
r de dünyanın ve nsanların anasını belleyerek nsanlığa
h zmet edeceklerd r. Hem alt nsanların (!) adına kötülük
ded ğ o yüce h zmetler yaparak nsanların tekamülüne
h zmet edeceklerd r, hem de dünyayı alt ırklardan tem z-
leyeceklerd r. Altını son ç zd ğ m bölümde kend s şunu
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 139

söylemekted r: “Dünya H zmetl s b r yen grup, her m l-


lette etk n olacak ve dünyanın her yer nde ş başında ola-
caktır”.
Bu adına “Dünya H zmetl s Yen Grup” ded ğ olu-
şum tam olarak b z m banker çetes Illum nat ve onların
örümcek ağı g b b rb rler yle bağlantılı alt kuruluşlarıdır.
Kend s bu k ş ler n m syonunu daha sonra şu şek ller-
de açıklar[64]:

“Bu Dünya H zmetl s Grup nsan hakları ç n, nsan-


lığın ruhan geleceğ ç n ve yen dünya düzen ç n sava-
şacaktır.”
Yen dünya düzen n n ne olduğunu, artık b raz olsun
s ze dayatılan standart basın yayın organlarından kafanızı
kaldırab ld ysen z b l yor olmalısınız. “İnsanlığın ruhan
geleceğ ”nden kastı se şudur kend s n n:

Gelecekte “Yen Dünya D n ”n kuracaklardır k bu


d n; Al ce Ba ley’n n de tems lc ler nden b r olduğu sp -
r tüal zmd r.
Evet, Al ce Ba ley adlı sp r tüal st abla, daha 1957 yı-
lında tam olarak Illum nat ’n n m syonunu açıklar. Tek b r
dünya devlet ve tek b r dünya d n … “New World Order”
(Yen Dünya Düzen ) fades nsanlara kameralar önün-
de lk olarak 1990’lı yıllarda George Bush tarafından b r
140 Bir Başka Din: Tasavvuf

basın toplantısında açıklanacaktır, fakat ne h kmetse bu


ruhçu kadın daha en az 30 yıl önces nden Bush’un söyle-
d kler n n aynısını yazar. Yen Dünya Düzen fades , Al -
ce Ba ley’ n n tüm k taplarında sıklıkla kullanılır, bahset-
t ğ m bu k tapta da defalarca bahsed l r, açıklanır, detaylı
olarak zah ed l r. Bu k tabın basım yılı daha 1957’d r,
yazılışı se tar h b l nmemekle beraber çok daha önce-
d r. Al ce Ba ley’ n kullandığı Yen Dünya Düzen fades
öyle alelade b r rastgelme veya kel me benzerl ğ değ l-
d r, k tabı okuyan olursa rahatça görecekt r k , kend s n n
Yen Dünya Düzen tanımı; ABD başkanı Bush’unk yle
b reb r olarak aynıdır.
Meseley tekrar anlatayım.
Ş md bu George Bush adlı ab -k kend s b ld ğ n z
üzere esk ABD başkanıdır- aşağıda b r kes t n almış ol-
duğum basın açıklamasında, 1991 yılında artık Yen Dün-
ya Düzen ’n n hüküm süreceğ n açıklar. Konuşmasının
çer ğ yse, Al ce Ba ley’n n anlattıklarının tamamen pra-
t ğe dökülmüş hal d r.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 141

Ne h kmetse, George Bush’un bu konuşmayı yapma-


sından 30 küsür sene önce Al ce Ba ley adlı kadın da aynı
dd aları k tabında yazar.
Ve ne h kmetse, Al ce Ba ley adlı kadın New Age’ n
kurucularından b r d r, sp r tüal st ve okült stt r.
Ve y ne ne h kmetse, George Bush da hem babası Pres-
cott Bush, hem de oğlu George W. Bush g b Yale Ün -
vers tes ’n n okült st b r cem yet olan Bones and Skulls
(Kem kler ve Kafatasları) tar katının üyes d r.
Acaba bu sp r tüal st arkadaşlar sandığımız kadar
saf olmayab l r ve g zl kardeşl k örgütler yle gayet,
çatır çatır dünyanın kader n tay n ed yor olab l rler
m ? Çatır çatır dünyayı yönlend ren k l t s yasetç ler ,
yönet c ler , medya üyeler n , yazarlarını, sanatçıları-
nı seç yor olab l rler m ? Peşler ne taktıkları bu sp r -
tüal st ve New Age’c derneklerdek aydın görünümlü
cah ller da gayet sömürüyor olab l rler m ? Bu şek lde
yen dünya d n n n propagandasını yavaş ve sağlam
adımlarla yayıyor olab l rler m ?
Bu sp r tüal st Al ce Ba ley’ n k taplarında çok sıklıkla
kullandığı b r laf vardır: “Işık hüzmeler ” (po nts of l ght).
M sal esk adı Luc fer Yayınev , yen adı Luc s Trust olan
ruhçu ş rket n şu ank nternet sayfasına b r bakalım. In-
ternet sayfasında da doğal olarak Al ce Ba ley’ n öğret le-
r yle dünyayı aydınlatır bu yüce oluşum[65]:
142 Bir Başka Din: Tasavvuf

Çerçeve ç ne aldığım bölümde şu den r: “Ben daha


büyük b r Işığın ç ndek ışık hüzmes y m.”
Al ce Ba ley’ n öğret ler n n de pante st olduğunu
söylem şt m. D kkat edersen z “greater L ght”tak L ght
büyük harfle yazılıyor, z ra “daha büyük Işık”la kasted -
len Tanrı ve/veya Evren’d r. Burada söylenen sözle anla-
tılmak stenen şudur: Tüm varlık ışıktır, yan tüm varlık
b rd r. Ben de bu bütün ve b r olan varlığın b r parçası
olduğuma göre, ben de ışığım, ben de Tanrı’yım.
Bu New Age öğret ler n n b z m Mevlana’lardan, Ara-
b ’lerden h çb r farkı olmadığını ve tek farklarının şte
bu yen çağa adapte ed lm ş ışıklı, enerj l jargonları ol-
duğunu ell kez söylem şt m. Şek l A’da da bunu gayet
güzel görüyoruz. Bu arada şunu da fade etmek gerek rse
1200’lü yıllarda yaşamış Mevlana le bu adamların ara-
sında f z ksel b r bağ olduğunu düşünmüyorum. Fakat
tüm m st kler g b temel öğret ler aynıdır, aynı sonuca
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 143

ulaşmışlardır. Her neyse, Al ce Ba ley’ n 1957 yılında ya-


yınlanan k tabına ger dönel m. Al ce Ba ley öğret ler n n
özet olan şöyle b r ş re yer ver r k tabında[66]:

Al ce Ba ley burada y ne ışık hüzmeler n n nsanlığa


aydınlanma ( llum nat on) get receğ nden bahseder. Pan-
te st öğret çerçeves nde ışık hüzmeler olan nsan, büyük
ışık olan Tanrı’nın b r parçasıdır.
Ş md neden Al ce Ba ley’n n bu saçmalıklarını s ze
göster yorum, şu yüzden:
144 Bir Başka Din: Tasavvuf

Bu karey şu an s z n de ulaşab leceğ n z New York T -


mes gazetes nternet arş v nden aldım, 19 Ağustos 1988
tar hl sayıda, yakında ABD başkanı olacak olan George
Bush’un görev kabul konuşmasının metn vardır[67].
Bu konuşmada George Bush lg nç b r fade kullanır:

Bush, Amer ka’dak çeş tl l ğ anlatır ve Amer ka’yı


“thousand po nts of l ght”, yan “b nlerce ışık hüzmes ”-
ne benzet r. Thousand Po nts of L ght fades , sp r tüal st
okült st Al ce Ba ley’ n ürett ğ b r ter md r. Bu söz öyle
Amer kalıların sıklıkla kullandığı b r dey m falan değ ld r.
Sp r tüal st Bones and Skulls üyes olan Bush, konuşmala-
rında y ne hocalarının ona öğrett ğ m st k l sanı kullanır.
Ardından aynı George Bush’un 1991 tar hl , Yen Dün-
ya Düzen ’n duyurduğu şu meşhur konuşmasına da b r
bakalım. (Az önce bahsett ğ m konuşması değ l, bu aynı
yıl yaptığı farklı b r konuşmadır.)
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 145

Bu konuşmanın b r bölümünde ABD başkanı Bush


amaçlarının şu olduğunu söyler: B nlerce ışık hüzmes -
n n aydınlanması (Illum nat on of a thousand po nts
of l ght).
Bush’un bu sözü öyle AKP B lec k m lletvek l n n
“Rabb m b ze aydınlık günler nas p ets n enşallaaah”
demes g b alelade b r söz değ ld r. “Illum nat on of a
thousand po nts of l ght”, Al ce Ba ley’n n k taplarında
da sıklıkla geçen, ezoter k ve okült manaları olan b r
sözdür k ne manaya geld ğ n sabahtan ber açıklıyo-
rum zaten bu öğret n n. John F. Kennedy g b bazı st s-
na ABD başkanları dışında, Bush da rades ve karakter
olmayan b r kukladır. Seç m kampanyalarına akıttıkları
paralar sayes nde kend s n o mevk ye tırmandıran bü-
yükler n n el ne tutuşturduğu metn okur. El ne ver len
met n elbette başta ABD’y ve ABD üzer nden de tüm
dünyayı saran pante st, m st k çeten n b r ürünüdür. Fab-
r ka orasıdır.
George Bush bu fadey konuşmalarında o kadar sıklıkla
kullanır k , 1990 yılında “Po nts of L ght” (Işık Hüzmeler )
adlı sözüm ona b r hayır kurumu da kurar. Bu sp r tüal st
oluşum hâlâ dünya çapında akt ft r. Tıpkı Ba ley’n n söyle-
d ğ g b , Efend ler dünyanın her yer nde akt ft r.
Bu “b nlerce ışık hüzmes ” muhabbet , şu İk z Kule-
ler ve Pentagon saldırılarını yıllar önces nden b ld ren
1995 üret ml Illum nat oyun kartlarında da vardır. Bu
oyun kartları muhabbet de karşınıza b n kere çıkıp kl şe
b r hâl aldı d ye gerçekl ğ n y t rmez, bu nsanlar açık
seç k dalga geçer g b b rçok faal yetler n oradan du-
yurdu:
146 Bir Başka Din: Tasavvuf

Şu ana kadar tüm anlattıklarımı aklında b r kt r, z ra


parçaları b rleşt r yoruz. Devam ed yorum.
Dünyayı b r örümcek ağı g b saran Wall Street’l ban-
kerler n th nk-tank kuruluşlarından b r s de RAND Corpo-
rat on’dır. Bu RAND, hesapta kâr amacı gütmeyen b r dü-
şünce kuruluşudur. Oysak RAND, tıpkı Stratfor g b tüm
dünyayı sosyoloj k, asker , ekonom k vs her alanda nce-
leyen, anal zler yapan b r st hbarat ve anal z kuruluşudur,
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 147

yan gavurun dey m yle “th nk tank” kuruluşu. B r nev kü-


çük CIA de d yeb l r z kend s ne. Dünyanın hemen hemen
her ülkes ve tüm coğrafyaları hakkında yığınla b lg ye,
ver ye sah plerd r ve küresel çeten n ler de yapacağı ham-
lelere da r f k rler sunarlar. E adamlar yapacakları yatırım
veya operasyonlar ç n gerekl ön b lg y gökten zemb lle
almıyorlar elbette, RAND g b , Stratfor g b yığınla th nk
tank kuruluşu vasıtasıyla sağlıyorlar bu b lg ler .
Küresel çeten n ya da Al ce Ba ley’n n dey m yle “Dün-
ya Efend ler ”n n anal z kurumu olan RAND, 2005’te “C -
v l Democrat c İslam: Partners, Resources and Strateg es”
adında b r rapor yayınlar[68]. Yan adından da bell olacağı
üzere; Müslüman ülkelerde k mlerle şb rl ğ yapab lecek-
ler n , k mler n kend çıkarlarıyla uyuştuğunu, k mler n su-
yuna g d l p k mlere karşı gel nmes gerekt ğ n zah eden
b r yol-yöntem har tası ç zerler. RAND’ın 2005’te yayınla-
dığı bu raporu b r nceleyel m bakalım.

Raporda en çok selef /c hatçı gruplar ve tasavvufçular


(suf ler) üzer nde durulur. Selef /c hatçı gruplar ded ğ m şte
bu El Ka de’d r, Iş d’d r, veya d ğer potans yel rad kal d nc
gruplardır, bunlara üye olab lme potans yel taşıyan kandırıl-
mış ve gözü dönmüş cah l, can kalabalıklardır. ABD’n n bu
selef ler üzer ndek tutumu özetle şudur: Kullan, at.
İş n bu raporda bahsed lmeyen (aslında üstü kapalı
olarak ma ed len) kısmını anlatayım s ze, ABD’n n kafa
148 Bir Başka Din: Tasavvuf

kes c selef lere karşı tutumu şudur: Bu köktend nc arka-


daşlar muhakkak k oradan buradan p yasaya çıkacaktır,
bunu önleyemezs n. Çıkan bu rad kal d nc ler sen s lah-
landır, sen organ ze et, yer geld ğ nde sür sahaya, sted ğ n
noktaya Allahuakbar n dalarıyla saldırsınlar. Fakat destekte
fazla ler g tme, toplumun çoğunluğuna yayılmalarına z n
verme, yoksa bu ş n önünü alamazsın. Z ra bu elemanlar
manyak oldukları ç n zapted lmeler zordur. Sağları solları
bell olmaz. Ayrıca küreselleşme karşıtı oldukları ç n de
toplumun çoğunluğuna yayılmaları ş m ze gelmez, o se-
beple sadece kısıtlı güce sah p olmalılar. İsted ğ m z böl-
geler karıştırab lecek kadar ve medyada vahş l kler n gös-
terecekler pozlar verecek kadar güçlü olmaları yeterl d r.
Yan bu adamlar elbette desteklen r, fakat görüşler n n
toplumun çoğunluğuna yayılmaları stenmez, büyümeler
stenmez. Ha ABD bu adamları d b ne kadar desteklem -
yor d ye de g d p bu adamları destekleyecek hal m z yok,
z ra düşmanın düşmanı her zaman dost değ ld r.
Yukarıda Rand’dan aldığım bölümde de müslümanla-
rın, bu ps kopat c hatçılardan sonra üzer nde en çok du-
rulan k nc kes m anlatılır: Suf ler, yan tasavvufçular.
Tasavvufçular ABD tarafından pek sev l r. 2005’tek
bu Rand raporunda da göreceğ n z üzere tasavvufçular,
İslam’ın sözüm ona modern st ve entelektüel yüzü olarak
lanse ed l r.
Ş md Rand Raporu’nun şu kısmına bakalım:
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 149

Kel mes kel mes ne tercüme ed yorum: “Tasavvufun


önem n arttır. Güçlü tasavvuf gelenekler olan ülkeler ,
tar hler n n bu bölümüne odaklanmaları konusunda teşv k
et ve okul müfredatlarına da tasavvufu koysunlar. Tasav-
vufa daha fazla önem ver.”
Tar h bazen, sah den tekerrürden baret olab l yor.
Ş md ABD’l th nk-tank kuruluşu RAND’ın Müslüman-
lar hakkındak bu raporu ve tasavvufçular hakkında şu
söyled kler aklınızda kalsın, z ra ger döneceğ z. Ben o
arada meselen n önem n zah etmek maksadıyla b r anek-
dot anlatacağım, s zler 150 yıl ger ye götüreceğ m.
1800’ler n lk yarısında yaşamış Tocquev lle adında b r
Fransız düşünür vardır, kend s aynı zamanda tar hç , dev-
let adamı ve kt satçıdır. 1840’ların başında Tocquev lle’
Cezay r’e gönder rler, z ra Fransa, Cezay r’ sömürge-
leşt rmekted r ve syan hareketler de Fransızların başını
ağrıtır. Abdülkad r adında b r Cezay rl l der, sömürgec
Fransızlara karşı halkını ayaklandırır, d ren şe geçer. Hat-
ta 1990’lı yılların şu meşhur Abdel Kader (Abdülkad r)
şarkısı da bu Cezay rl kahraman d ren şç Abdülkad r Ce-
zay r hakkındadır. Her neyse, Fransızlar ne yapacağız, bu
Cezay rl ler nasıl yöneteceğ z d ye kara kara düşünürler.
Tocquev lle’ Cezay r’e göndermeler n n sebeb de budur
zaten; gözlem yapsın, Cezay r halkını anal z ets n, b ze
st hbarat sağlasın. Tocquev lle 1847’de, tar he “Cezay r
Raporları” adıyla geçecek anal zler n yollar Fransa’ya.
Tocquev lle’ n raporlarını zamanında okumuştum, o say-
falar dolusu koca raporda anlattıklarının tüm özet şudur:
“Cezay rl ler n eğ t mler ne ve d nler ne karışmamalıyız,
ancak bu halde rahat rahat sömürürüz. Eğer eğ t mler ne
ve d nler ne müdahale etmeye kalkışırsak başımız ağrır,
çok tepk toplarız.”
150 Bir Başka Din: Tasavvuf

B r halkı, hele hele Müslümanlar g b (ama doğru ama


yanlış) güçlü d n gelenekler olan b r halkı yönetmek
ç n d kkat etmen z gereken lk husus d nd r. İk nc s se
eğ t md r. 150 sene önces n n Fransız’ı ş n önem n ve
karmaşıklığını görüp “bu şlere h ç karışmayın, s z mad-
d kaynakları sömürmen ze bakın” der. Fakat günümüzde
her halkın ne y y p çt ğ nden tut, k m ne oranda sev p
k mden ne oranda nefret ett ğ ne kadar her detayını b len
b r yapılanmamız var. CFR’s nden tut Stratfor’una, ya-
hut bu Rand’ına kadar saymakla b t remeyeceğ n kadar
st hbarat örgütü var. Sırf Tw tter ve nternet sayfalarında
yayınladıkları raporlarda b le bu adamların ne derece b l-
g ve gözlem sah b olduklarını görürsün zaten k onlar
sadece halk le paylaştıklarıdır. Gelgelel m 1900’ler n ba-
şından t baren, halkı yönetmek ç n gerekl olan bu “d n”
ve “eğ t m”den uzak durmamıştır küresel çete, z ra artık
bunları karıştıracak, yönlend recek gücü ve st hbarat b l-
g s vardır. Artık 1800’ler n Fransası kadar ac z b r em-
peryal st güç yoktur.
Bunu nasıl yaparlar? İşte şu RAND raporunda tasav-
vufla lg l söylenenlere bak anlarsın.
Bu tasavvufu destekle, eğ t mler ne de b r güzel sok,
sürekl canlı tutsunlar tasavvufla olan bağlarını d ye açık
seç k tal mat ver l yor.
Tasavvufu edeb yat ders nde, d n ders nde sürekl gör-
med n m evladım sen okuldayken? Sürekl Yunus’tur,
Mevlana’dır, b lmem k m tasavvufçudur, bunları görme-
d n m sen edeb yat ve d n dersler nde? E şte o yüzden
duruma uyanan b r ler çıkıp “Bu adamlar Müslüman fa-
lan değ l, b ld ğ n pagan. Del l de şu, şu ve şu” ded ğ nde
önyargıyla yaklaşıyosun, hatta bunu d yenlerden nefret
ed p; Mevlana’nı, Yunus’unu bağrına basmaya devam
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 151

ed yorsun. Neden? Çocukken sana öyle öğret ld . Neden?


Okulda ders k tabında öyle yazıyordu. Neden? Çevren
sana öyle öğrett , mahallendek mam öyle söyled , çok
feyzl b r ab olan falanca öyle söyled , öğretmen n öyle
söyled . Bu kültürü de şte öyle güzel yapılandırır k bu
adamlar ufak ufak... Şu tasavvufun hâlâ kültürümüzde bu
kadar canlı b ç mde yer alması, hâlâ ders k taplarında b -
le olması; %50 bu adamların uğraşlarının ürünü, %50 de
Müslümanların b lmed kler şey sah plenen cehalet nden
kaynaklıdır.
Bu El Ka de veya IŞİD g b (veya yakında pörtleme-
s muhtemel potans yel El Zamaz ngolar g b ) Amer kan
s lahlarıyla c hat eden rad kal d nc ger zekalılar veya
d n s yasete alet eden s yasal İslamcılar zaten nsanları
İslam’dan yeter nce uzaklaştırır. Fakat nsansın sen, nan-
mak sen n ç n b r ht yaç, hele hele bu coğrafyanın n-
sanıysan, ne kadar soğursan soğu muhakkak k İslam’la
çten çe b r bağ h sseders n. Öyleyse ne yapacaksın?
Karşında şte güler yüzlü tasavvuf var. Sen n nandığın o
“gerçek İslam”, aha bu tasavvuf, koş sarıl ona. RAND’ın
raporlarında da göreceğ n z üzere ABD’n n İslam coğraf-
yasındak tüm stratej s buna odaklıdır: Rad kal d nc ler-
den soğuyanları, sevg dolu tasavvuf le karşıla. B r başka
dey şle, yağmurdan kaçarken doluya tutulsunlar.
Küresel sermaye y ne Hegel d yalekt ğ n kullanır ve
dünyayı tez-ant tez çatışmalarıyla şek llend r r. D kkat
edersen z, kafa kesen c hatçıları da, tasavvuf kuruluşları
da desteklerler.
Küresel sermaye tıpkı b zde olduğu g b dışarıda da
nsanları aynı yöntem le man püle ed yor: “Bak karşıda
c hatçı rad kaller var, onların karşısında da b z m sevg
pıtırcığı tasavvufçularımız var. O halde doğru d n budur.”
152 Bir Başka Din: Tasavvuf

Tek dünya devlet kurma gayes ndek küresel sermaye


yıllardır ısrarla “tek d n” pompalıyor. Bu tek d n; k m s ne
New Age, k m s ne sp r tüal zm, k m s ne tasavvuf, k m -
s ne kabal zm sm yle satıyor. Her coğrafyanın nabzına
uygun şerbet ver yor. Fakat nandıkları şey s mler farklı
da olsa, özünde aynı oluyor: Varlığın b rl ğ veya vahdet-
vücud veya pante zm. Yan : “Sen Tanrı’sın”
Aynı el rad kaller besler, kan aktırır. Aynı el d ğer yan-
dan suf ler ve pante stler besler, okullar, dernekler açtı-
rır. Aynı el b r tarafın kest ğ kafaların haberler n yapar.
Aynı el d ğer tarafın craatler n “sevg , aşk, kardeşl k”
mesajlarıyla ve gülen çocuk fotoğraflarıyla süsleyerek
haber yapar. Ve sonra da sen hakkında h çb r b lg n ol-
mayan konuda, v cdanından, duygularından vurur: “Gel
bakalım tasavvufa, gel bakalım kardeşl ğe...”
“Hakkında b lg n olmayan şey n ardına düşme!” (İsra
Sûres , 36)

Tasavvufun sevg majı tamamen b r masked r. Orası-


na burasına ş ş batırıp Allah Allah d yen adamlar da ta-
savvufçudur. Veya sırf bu k tabımdan dolayı, el nde güç
kudret olsa ben taşlayacak olan adamlar da b lmemk m
cemaat ndend r ve o cemaat de tasavvufçudur. Küresel çe-
ten n Müslümanları tasavvufa yöneltmek stemes n n se-
beb tasavvufun sevg ve hoşgörü dolu oluşu değ l, ler de
tek ve ortak dünya d n olmasını planladıkları sp r tüal zm
le aynı şey olmasıdır. Yüzeysel b lg ve yüzeysel sorgu-
lama nsanı genell kle yanlışa götürür. Her konuda sadece
k cümlel k kulaktan dolma b lg sah b olan ve bu yüz-
den de kend n her konunun uzmanı zanneden günümüz
sığır aydın gençl ğ , bu adamların tasavvufu destekleme
sebepler n “tasavvufun barış d n olması”na yoracaktır
muhakkak, fakat ş n aslının bununla en ufak b r alakası
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 153

yoktur. Yüzlerce yıllık b r projed r sp r tüal zm. Ve bu sp -


r tüal zm; tasavvuf le aynı şey olduğu ç n, sp r tüal zm n
Müslümanlara satılmasının yegane yolu tasavvuftur. Gör
bunu artık güzel kardeş m, gördüğünden em n m de şte,
kabul et. Sırf ben m anlattıklarım b le aklı olan adam ç n
yeterl d r ama, tem z b r kafayla düşünerek kend araştır-
manı yap bakalım, sen de bunu fark edeceks n. Z ra Al-
lah’ın da Kur’an’da ded ğ g b “Şeytanın tuzağı zayıftır.”
Anal z m ze ger dönel m, Rand’ın 2005’tek bu raporu
baştan aşağı aynı tal matla doludur: Tasavvufu destekle.

Ayrıca bu raporda Fethullah Gülen ve tasavvuf b r


oluşum olan Nurculuğun da desteklenmes öner l r. Fet-
hullah bol bol övülür:

Küresel sermayen n tasavvuf hakkındak tutumunun


özet n , ş md de s ze b r New York T mes haber üzer n-
den gösterey m. 17 Ağustos 2010’da NY T mes gazete-
s nde yayınlanan, 16 Ağustos 2010’da da NY T mes’ın
nternet sayfasına koyulan ve tar hç W ll am Dalrymple
154 Bir Başka Din: Tasavvuf

tarafından yazılan “Musl ms n the M ddle” başlıklı yazı-


yı rol model olarak kullanacağım[69]:

Bu NY T mes haber var ya, şu yukarıdak Rand Ra-


poru tal matlarının b reb r uygulamaya dökülmüş hal d r.
Ş md anal z m y oku.
Yukarıdak kes tte göreceğ n z üzere, yazıda öncel kle
pr m yapmak ç n ABD’l s yasetç lere g yd r l r. “Bush
g b s yasetç ler tüm Müslümanları terör st g b göster -
yorlar” m nval nde haklı b r çıkışla Müslümanların yana-
ğından makas alınır. E tab k burası doğru, İslam’ın batı
basınındak şöhret malum... Ayrıca bu kısımda göreceğ -
n z üzere y ne El Ka de g b Selef /C hatçı manyakların
ğrençl ğ y ce bel rt l r. Fakat bu El Ka de’ler n ş ş r l-
mes n n esas sebeb , “gerçek İslam bunlar değ l, gerçek
İslam şte bu sevg dolu tasavvuftur” golüne b r orta ha-
zırlığıdır.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 155

Yazının bu kısmında se Amer kalı tasavvufçu Fe sal


Abdul Rauf övülür. Söylenenler özetle şudur: “B r tasav-
vufçu olan Abdul Rauf aşkı, sevg y ve Tanrı’yı z kret-
mey över. Ama görüşler b raz New Age’e benzer. Bu
sebeple sevg dolu tasavvufçu Abdul Rauf; şte bu Usama
B n Lad n veya Tal ban g b c hatçıların gözünde kaf r ve
putperestt r.”
Anladın mı ş md tuzağı?
“Bak Müslüman kardeş, burada El Ka de var, Tal ban
var, bunlar p s adamlar (k evet, gerçekten de öyleler, Al-
lah onların belasını vers n). Ş md bu p s adamlar, b z m
sevg dolu New Age’c tasavvufçularımıza kaf r gözüyle
bakıyorlar. Demek k sevg dolu tasavvufçular y adam-
lar (yok ya).”
İşte ABD’n n İslam üzer ndek tüm stratej s budur:
Selef /c hatçı kafa kesen manyaklar üzer nden, tasav-
vufu övmek. B r nev y pol s/kötü pol s t yatrosu oyna-
tıp, tasavvufu m llete kakalamaktır.
Bu budur, mesele bu kadar açık.
Ben m burada sana kör göze parmak sokarcasına zah
ett ğ m yöntem , adamlar esasında şte böyle ustalık-
la uyguluyorlar. Rand raporu ned r, sp r tüal zm ned r,
tasavvuf ned r, ABD neden tasavvufçuları över, bunları
der nlemes ne b lmeyen b r adam şu yazıyı okusa, %99
ht malle yazara hak ver r. Z ra senaryo çok sağlamdır.
Göster El Ka de’ler , IŞİD’ler , karşısına da “kurtuluş
bu!” d ye koy tasavvufu, m llete yed r. Kaldı k ben m
s ze gösterm ş olduklarım Batı basınını tak p edenler n
sıklıkla karşılaşab leceğ sadece b rkaç örnekten barett r.
Tüm bu senaryonun zaman çer s nde ağır ağır, nakış g -
b şlend ğ n , sürekl telev zyon, gazete, çeş tl dernek ve
156 Bir Başka Din: Tasavvuf

kurum vasıtalarıyla defalarca uygulandığını düşünün…


Tasavvufun hem Müslüman coğrafyasında hem de Ba-
tı’da nasıl ve neden bu kadar sempat topladığını daha y
anlayacaksınız.
Aynı NY T mes yazısından devam ed yoruz.

Yazar uçtukça uçar, tasavvufu nasıl öveceğ n b lemez.


Altını ç zd ğ m bölümde der k : “Tasavvufçu l derler hoş-
görülü f k rler yüzünden hayatlarını r ske atarlar, tıpkı
Bağdat’tak Amer kan askerler g b .”
Gerçekten de bundan daha güzel ve daha yer nde b r
benzetme yapılamazdı herhalde, artık Allah mı söylet-
m ş ned r... Yazar elbette Amer kan askerler n n Bağ-
dat’ta hayatlarını r ske atmalarını, Amer kan m ll yetç s
duygularla söyler, fakat y ne de farkında olmadan çok
doğru b r benzetme yapar. Z ra tasavvuf da İslam’a, en
az Amer kan askerler n n Bağdat’a yabancı oluşları ka-
dar yabancıdır. İslam le tasavvuf, b rb r ne tamamen zıt
nançlardır. Ve günümüzde de tasavvuf, tıpkı Bağdat’ta-
k Amer kan askerler g b küresel sermaye tarafından
desteklen r.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 157

Hah kambers z düğün olmaz, yazarımız burada Mev-


lana’yı över. Mevlana’nın tüm varlığı ve tüm d nler b r
olarak gördüğünü söyler k bu doğrudur, yazarın bunları
söylemes Mevlana’yı doğru anladığına delalett r. Mevla-
na’nın Kur’an’la h çb r alakası olmayan bu pante st f k r-
ler n n de, “İslam’ın Yen Ah t’ ” olduğunu söyler. Evet,
tar hç W ll am Darlymp le tasavvuf olarak kel mes kel -
mes ne bu tab r kullanır: “İslam’ın Yen Ah t’ ”
Yan ş md ben bu hurafec her fler , tasavvufu ve ta-
r katları eleşt rd ğ mde, bunların İslam’la h çb r alaka-
sı olmadığını söyled ğ mde, beyn n süs olarak taşıyan
her fler bana “reformcu” d yecekt r. Kardeş m reformun
kralını s z yapmışsınız zaten. İslam’la gram alakası ol-
mayan hurafe nançları İslam d ye m llete yed rm şs n z.
Kend pagan kökenl nançlarınızın adını İslam koymuş-
sunuz. Öyle k el n Amer kalısı b le çakmış mevzuyu, s -
z n İslam zannett ğ n z tasavvuf ç n adam “İslam’ın Yen
Ah t’ ” tanımını kullanıyor. Sonra da reformcu b z oluyo-
ruz, ya sabır. Peygamber n ölümünden yıllar sonra pey-
dah olan bu tasavvuf, Müslümanlara b r güzel yed r ld ve
İslam’da reform, zaten s z n şeyh ve vel bozuntularınız
tarafından yapılmış oldu. Vahdet- vücud, velayet, kera-
met, şeyhl k, mür tl k, ç lec l k, fenaf llah g b yığınla İs-
lam dışı öğret Müslümanlara b r güzel kakalandı. Fakat
158 Bir Başka Din: Tasavvuf

bu pagan tasavvuf nancı, aşağı yukarı 1000-1200 sene


evvel İslam’a sızdığı ç n, b r şek lde gelenek hal n aldı
ve şu an s z n bu saçma düzen n ze karşı b r laf söylemek
“reformculuk” oldu. Kur’an’ın, yan Allah tarafından son
peygambere ver ld ğ dd ası taşıyan b r k tabın; reforma
falan ht yacı olamaz, ama bu reformu “Kur’an’ın g zl
anlamlarını Allah’tan keş f yoluyla öğrend k” yalanıyla
çok güzel yed rd m llete s z n o hazretler n z, şeyhler n z,
Mevlana’larınız. S z açık seç k söylesen ze Kur’an’ı be-
ğenmed ğ n z , Kur’an’ı yeterl görmed ğ n z . Şunu del -
kanlı g b söyley n, öyle c dd ye alıp konuşayım s z nle.
Yem n eder m şu ABD’l sp r tüal stler daha del kanlı s z-
den, z ra en azından tutarlı b r b ç mde tasavvufun nasıl
m st k ve yen b r d n olduğunu söylüyor adamlar.
Neyse devam ed yoruz anal ze.

Yazının devamında da eleman Ortadoğu’nun tüm yo-


baz gruplarını sayar, bunlara karşı çözüm olarak da ta-
savvufu sunar, b l nd k senaryo. Ve yazının sonunda da
güven l rl ğ n arttırmak ç n, g der şaka g b 2007’dek
Rand Raporu’nu kaynak olarak sunar.
Öncek sayfalarda ncelemeye aldığım RAND raporu
2005 tar hl yd , bu yazar se 2007’dek b r Rand Rapo-
rundan bahseder. 2007’de de Rand y ne “yobazlara karşı
tasavvufu kullanma takt ğ ” zah eden b r çalışma yayın-
lar. 2005’tek raporun hemen hemen aynısıdır bu rapor da,
hatta raporun adı b le:
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 159

“Ilımlı İslam Ağları İnşa Etme”d r[70]. Bu “ılımlı İslam”


da tab b z m sevg yumağı tasavvuftur. 2007 tar hl bu ra-
porda da tasavvuf, İslam’ın aydınlık yüzü olarak kakalanır.
Fethullah Gülen ve cemaat uzun uzun övülür. Feto g b Or-
tadoğu’dak d ğer çeş tl tasavvuf l derler övülür ve bunla-
rın desteklenmes öner l r. Medyada sürekl haberler çıkan
kafa kesen manyak c hatçılar varken, fırsat bu fırsat d ye-
rek nsanlara sevg pıtırcığı tasavvufun kakalanması gerek-
t ğ bel rt l r. Hayal dünyamda yaratmıyorum bunları güzel
kardeş m, kaynakçaya koyduk al oku şte raporu. Unutma
k bu raporu yayınlayan, b z m küresel sermayen n stratej
kuruluşu RAND’dır. Adamların yolu yöntem budur. Yu-
karıdak Ny T mes yazısında da tasavvufu öven eleman,
körler sağırlar b rb r n ağırlar m sal g der RAND Rapo-
ru’nu kaynak olarak göster r “bakın RAND da tasavvufçu-
lar ç n entelektüel ve hüman st d yor” d ye. RAND’ın bu
160 Bir Başka Din: Tasavvuf

raporlarının ardından UNESCO 2007’y Mevlana yılı lan


eder. Küresel sermaye tasavvuf oluşumlara oluk oluk para
akıtır. Müfredatında tasavvufu ön plana çıkaran İslam ün -
vers teler n kurulması teşv k ed l r. Bu okullarda tasavvufa
mey ll akadem syenler ve lah yatçılar yet şt r l r. RAND
raporlarında ün vers teler ve akadem syenler üzer nde nat-
la ve ısrarla durulur, z ra man pülasyon eğ t mden başlar.
Kulaktan dolma b lg lerle hayat görüşü ed nen b rtakım her
şey b len şahıslara soracak olursan eğer, tüm bunlar dün-
ya barışı ç nd r, çünkü tasavvuf barış d n d r, “ne olursan
ol gel” felsefes ne sah p b r huzur yuvasıdır ve İslam’dan
daha barışçıdır (!). Unesco, RAND veya hesapta hayır ş-
ler ne m lyonlarca dolar bağışlar yağdıran büyük küresel
ş rketler, hep dünya barışı ç n uğraşan y l k meleğ kuru-
luşlardır, tasavvufu desteklemeler o yüzdend r.
Polyannacılık oynamak elbette s z m seç m n z, fakat
gerçekler n bunlar le alakası yok.
Tüm bunlar geleceğ n tek dünya d n sp r tüal zm ç nd r.
Ş md b r konuya tekrardan açıklık get rey m. Örneğ n
şu yukarıda nceled ğ m z NY T mes’tak yazıyı yazan
tar hç , belk de sah den kend hal nde b r adamdır ve sa-
m m yetle tasavvufun y b r şey olduğuna nanmıştır, tüm
d nler n b r olduğunu düşünüyordur ve gelecekte nsan-
ların refahı ç n tek ve ortak b r dünya d n ne ht yacımız
olduğuna nanıyordur. Yan yazdıklarında sam m olab l r.
Adam harb den belk de h ç öyle g zl kapaklı şler çev r-
meden, kend başına bu sonuca ulaşmıştır. İşte zurnanın zırt
ded ğ yer de tam olarak burası oluyor. Ortada tasavvufa
ve sp r tüal zme bu kadar büyük b r destek varken ve tüm
dünyada bu ş teşv k ed l yorken, sorgulayan b rçok nsanı
bu tür abuk subuk oluşumlar kapıyorken, bu ş n okulları
sürekl çoğalıyorken, b r nsanın zaten “kend başına” bu
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 161

sonuca ulaşma ht mal de artıyor. Z ra nsan çok kolay ma-


n püle ed leb len b r yaratıktır. Adamlar da bu meseley y
b ld kler nden şte söz konusu RAND raporlarındak tal -
matlarda gördüğünüz üzere eğ t m yoluyla, popüler kültür
yoluyla, çeş tl okul ve dernekler yoluyla bu man pülasyon
koşullarını oluşturmayı sağlıyorlar. Patır patır ruhçuluğu,
tasavvufu, pante zm yücelt yorlar ve bu sayede bu saçma-
lıklara b rçok nsanı nandırmayı başarıyorlar. Geleceğ n
tek dünya d n ne zem n şte böyle hazırlıyorlar.

1. Sufi Sam Amca


Dünyada “Un versal Suf sm” (Evrensel Tasavvuf)
adıyla b l nen ve 1900’lü yılların başlarında kurulup hala
çığ g b büyüyen b r kardeşl k oluşumu vardır. Kurucuları
Inayat Khan ve Samuel L. Lew s adlı k aydınlanmış
elemandır. Bu arkadaşların da lg alanları y ne Kabal zm,
H ndu zm, Bud zm g b m st k d nlerle beraber tasavvuf
ve tasavvufun kolları olan Nakş bend l k, Kad r l k vb’d r.
Öğret ler y ne aynıdır, “tüm varlık b rd r, tüm d nler b r-
d r, her şey Allah’tır, sen ve ben de Allah’ız.”
Bu kardeşl k örgütü, nternet sayfalarında da göreb -
leceğ n z üzere mür tler n pante zme ve aydınlanmaya
( llum nat on) davet eder.[71]
162 Bir Başka Din: Tasavvuf

“Evrensel Tasavvuf” adlı bu hareket kend arasında da


dallara budaklara ayrılır, “Suf Ruhan at Internat onal”,
“Internat onal Suf Movement”, “Suf Order Internat o-
nal”, zart zurt g b b rçok alt kardeşl k örgütü vardır bu
hareket n. Örneğ n bu alt kollardan sadece b r tanes olan
Suf Order Internat onal’ın b le çoğu Amer ka’da olmak
üzere dünyanın dört b r yanında dernekler , okulları var-
dır. Bakınız[72]:

Çarşaf sererces ne heps n buraya koyamayacağım bu


l ste şte böyle sabaha kadar uzuyor, merak eden kaynak-
çadak adresten tüm dernekler göreb l r, Türk ye’de de
şubeler vardır. Ve unutmayın, bu dernekler “Evrensel Ta-
savvuf” hareket n n sadece b r alt kolu olan Suf Order
Internat onal’a bağlı olanlarıdır.
Tıpkı Mevlana g b tüm d nler n b r olduğunu, her şe-
y n Allah olduğunu söyleyen, buram buram mushroom
kokan bu pagan ve aydınlanmış ab ler, kend nternet
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 163

s teler nden b r nde de b r s ls le yayınlarlar. Han bu ta-


savvufun şeyhler , vel ler , yan Tanrı parçası olduğunu
drak etm ş yüce seç lm ş k ş ler çıkar ya arada sırada,
şte tar hten ber onların k m olduğunu sıralarlar[73]:

Gördüğünüz üzere s ls le (haşa) Muhammed pey-


gamberden başlıyormuş. Tab bu ab lere göre (tıpkı İbn
Arab ’n n de söyled ğ g b ) peygamberler de aslında ta-
savvufçudur, peygamberler de aslında her şey n Allah ol-
duğuna nanırlar, peygamberlere göre de tüm d nler b rd r.
Yalnız şte bu peygamberler görevler gereğ açık seç k
konuşamamışlardır, halk da anlasın d ye bas t konuşmak
zorunda kalıp bazı gerçekler g zlem şlerd r, bak sen şu
hınzır peygamberlere.
Ve tab k Muhammed peygamberden başladığını dd a
ett kler bu s ls len n son halkaları, yan son Tanrı Parça-
ları se, Evrensel Tasavvuf hareket n n kurucusu olan Ina-
yat Khan ve öğrenc ler d r:
164 Bir Başka Din: Tasavvuf

Her tasavvuf kolunun da tıpkı bu elemanlarda oldu-


ğu g b kend ler ne has s ls leler vardır. Her tasavvuf
kolu, s ls ley peygamber m zden veya Ebu Bek r g b
sahabelerden başlatır, araya kend vel ler n , yüce zat-
larını sıkıştırır. Evrensel Tasavvuf hareket nde de olay
aynıdır.
Ş md ş n b raz daha ç ne g rel m... Bu Evrensel Ta-
savvufun ve onun Ruhan at adlı d ğer b r alt kolunun ku-
rucusu Samuel L. Lew s adında b r elemandır. Kend s ne
“Suf Sam” de derler, c dden ünvanı bu kend s n n, dalga
falan geçm yorum.
Bu Suf Sam, yan Samuel L. Lew s, hareket n kuru-
cusu olan Inayat Khan’ın öğrenc s d r ve meşaley on-
dan alarak bu kardeşl k örgütünü daha da lerlet r. İş n
görünen kısmı kadarıyla, hareket n en öneml 2. adamı
d yeb l r z kend s ne ama aslında kend s hareket n en
öneml adamıdır (neden n göreceks n z). B r sp r tüal st
ve tasavvufçu olan Suf Sam, hareket n yaymak adına
dünyanın dört b r yanını gezm ş, öğret ler n nsanlara
duyurmuş ve büyüklü küçüklü b rçok dernek, kardeşl k
örgütü vs kurmuştur. Kend n tasavvufa adamış olan Su-
f Sam şudur:
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 165

Suf Sam burada aydınlanma keyf yaşıyor. Bakınız ne


de güzel aydınlanıyor.
Pek hareket n en öneml 2. adamı olan bu Suf Sam
(Samuel Lew s) k md r, kend s n yakından tanıyalım[74]:

Suf Sam’ n babası, meşhur ABD’l kot panto-


lon üret c s Lev s ş rket n n başkan yardımcısıdır.
166 Bir Başka Din: Tasavvuf

B ld ğ n z üzere Lev s’ n kurucusu Lev Strauss’tur, Suf


Sam’ n babası se şte o meşhur Lev Strauss’un sağ ko-
ludur.
Suf Sam’ n anne tarafı se daha lg nç: Rothsch ld
Hanedanlığı.
Evet, b z m kend s n tasavvufa adayan, Evrensel Ta-
savvuf ve Ruhan yat adlı kardeşl k örgütler n n kurucusu
olan ve ne h kmetse dünyanın dört b r tarafına yayılmayı
başarab len Suf Sam, meşhur banker Rothsch ld a les n n
b r ferd d r. Annes Harr et Rothsch ld’d r.
S ze, ortada dönen şu t yatronun büyüklüğünü anlata-
b lmem ç n daha ne yapmam lazım b lm yorum.
Dünyanın en büyük banker a les Rothsch ld’ler, oğul-
larını Erasmus’la tasavvuf öğrens nler d ye dünyanın dört
b r yanına göndermed ler herhalde değ l m ? RAND’ın
son 10 yıldır yayınlamakta olduğu “tasavvufu teşv k et”
temalı raporlar yen b r nane değ ld r, yüzlerce yıllık b r
planın, sırası geld ğ nde uygulanan adımlarından b r s -
d r. Sp r tüal zm, temel öğret s pante zme dayanan b r
öğret d r ve temel nde tasavvuf le tamamen aynı şeyd r.
Pagan sembolü mühürler n 1 doların üzer ne basan ve
sp r tüal zm yıllardır teşv k eden bu banker a len n kend
oğullarını tasavvufu yaymak ç n görevlend rm ş olması
elbette tesadüf değ ld r. Z ra kend nançları da tasavvuf
le temelde aynıdır ve gelecekte nsanlığı kontrol altında
tutmak ç n kuracakları sp r tüal st dünya d n de tasavvuf
le temelde aynıdır. Lafta “sevg , hoşgörü, kardeşl k”,
der n nde se “kötü”, “ y ”, “ahlak” g b kavramların
bulunmadığı, z ra herkes n sorgulanamaz Tanrı’lar
olduğu, daha doğrusu kend ler n öyle zannett kler
b r rezalet.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 167

Bunları b z m tasavvufçu lah yatçılara, sıradan ge-


lenekç müslümanlara veya hele hele tar kat, cemaat
üyes suf lere kabul ett rmek genelde çok zordur. Z ra
gelenekç ler n büyük çoğunluğu ne sp r tüal zm b l r-
ler, ne pante zm, ne de m st s zm (her ne kadar tasav-
vuf başlı başına m st s zm n ağa babası da olsa). Ken-
d ler ne öğret len d n muhakkak en doğru d n olduğu
ç n sadece onu öğren rler ve başlarını kaldırıp “Yahu
dünyada başka neler var acaba?” d ye dönüp bakmaz-
lar. İnandıkları tasavvufun, ruhçuluk nancı le aynı şey
olduğundan b le b ’haberd rler. B r de tüm bunların üs-
tüne, g der s z “cah ll k” le suçlarlar. Onlar muhakkak
tasavvufun anlaşılamadığını veya yanlış anlaşıldığını
dd a edecek, kaynağı d ğer m st k d nlerden alınmış
olan tasavvuf öğret ler n Arapça s mler yle s ze açık-
lamaya kalkarak b lg çl k taslayacak (çünkü Arapça b r
şeyler söylüyorsa otomat kman çok b lg l oluyor) ve
sonunda s z ya “kapas tes zl k” ya da “b lg s zl k”le
suçlayıp ş n ç nden çıkacaklardır. Tek b r dd anı-
za b le mantıklı cevap veremeyeceklerd r. Vermeler
mümkün değ ld r, z ra kend nançları ortadadır, Kur’an
ayetler ortadadır. Aradak çel şk y görmemek ç n,
yalnızca onu görmek stememek lazımdır. Tasavvuf le
Kur’an’ın çel şmes had ayrı b r yerde dursun, b r de
yazının şu son bölümler nde gösterd ğ m ş n pol t k ve
s yas boyutu da vardır. Sp r tüal zm n Arapça’ya bo-
yanmış hâl olan tasavvuf; küresel sermaye tarafından
alenen desteklen r, fakat onlar tüm bunlara karşı da laf
kıvırmaya başvuracaklardır. Öyleyse ben bu kol g b
k tabı neden yazıyorum? Öncel kle tab k kend m ç n
yazıyorum, z ra ölüp g tt kten sonra Allah’ın ben bu
dünyada yaptıklarımdan sorgulayacağını b l yorum.
168 Bir Başka Din: Tasavvuf

Allah’ın karşısına sığır g b bomboş b r şek lde çıkmak


stem yorum. B r d ğer sebeb se, muhakkak k aranız-
dan kafasını kullanıp bu şten dönenler olacaktır, ama
3 tane, ama 5 tane, heh şte o da kısa günün kârıdır.
Aklını kullanıp del ller n peş nden g denler kazanacak-
tır, aklını şletmeyenler se muhakkak kaybedecekt r,
B r Müslüman olarak öğrend kler m s ze anlatmak ve
uyarmak ben m görev md r, artık s z sted ğ n z n pe-
ş nden g tmekte özgürsünüz.

2. Bir Meşhur Spiritüalist Animasyon: I, Pet Goat II


Gelel m tamamen b r pagan nanış olan tasavvufun,
sp r tüal stler tarafından pek sev l ş ne da r b r d ğer ör-
neğe.
B rkaç yıldır nternet’te dolaşan, v ral olarak hızla
yayılan, bazı ödüller de alan ve çok ses get ren b r kısa
an masyon f lm var “I, Pet Goat II”[75]. Bu v deo baştan
aşağı sembollerle konuşur, ABD s yaset ne, yen dünya
düzen ne ve d nlere g rer çıkar, bu ş de semboller vasıta-
sıyla yapar. Sonda söylemem gereken ş md den söyleye-
y m, an masyonu yapan elemanın röportajlarını ve b rkaç
yazısını okudum, eleman sp r tüal st. Hazırladığı bu an -
masyonda da doğrularla yanlışları harmanlayarak, tasav-
vufu ve sp r tüal zm yücelt r. Konuyla lg lenen b rçok
k ş bu v deo’nun “çok y mesajlar verd ğ n ” düşünür,
fakat pante zm n ve sp r tüal zm n ne olduğunu b lmezse-
n z, esas meselen n zaten dünyaya sp r tüal zm get rmek
olduğunu anlamış değ lsen z, bu şek lde kandırılmanız
doğal. Ş md bu v deo’nun ufak çaplı b r anal z n yapa-
lım. Mesela v deo’nun başında şu sahneler vardır, şöyle
b r göz gezd r n:
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 169
170 Bir Başka Din: Tasavvuf

Başlarda anlatılanlar özetle şudur (k bunlar v deo’nun


verd ğ “doğru” mesajlardır): Bush ve Obama g b ABD
başkanları b rer kukladır, bu kuklaların oynatıcısı se şey-
tandır (master of puppets hesabı). B raz daha detaya ne-
ceksek, Bush’un kafasında gerzek b r şapka vardır, Bush
“aptal ABD’l başkan” rolünü oynar. Obama’nın kafasın-
da se ün vers tel kep vardır, o da üzer ne düşen “görgü-
lü, eğ t ml ABD başkanı” rolünü oynar. Hatta son karede
Obama’ya b r ekrandan “gül” emr ver l r, o da rades
olmayan b r kukla olduğu ç n em rlere uyar ve güler. B l-
g l , güler yüzlü b r maj oluşturur. V deo’dak her karede
tonlarca detay vardır, steyen bu detayların ç nde kaybo-
lab l r ama ben bunu yapmayacağım, sadece konumuzla
alakalı kısımlarını nceleyeceğ m.
Öncel kle cevabını vermem gereken b rkaç soru var:
V deo’nun sm neden “Pet Goat”tur ve ABD başkanı
Bush neden b r sınıfın ç nded r? Ş md bu soruların ce-
vabını vermek ç n v deo’ya kısa b r ara ver p, reel hayata
ger dönüyoruz. İk z Kule saldırılarının yaşandığı 11 Ey-
lül 2001 sabahı Bush, b r okul z yaret nded r.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 171

Bu z yaret sırasında sınıftak çocuklar tarafından “Pet


Goat” adlı b r h kâye okunur k bu Pet Goat, satan st me-
sajlar barındırdığı gerekçes yle yasaklanmış b r çocuk
h kâyes d r. Fotoğrafa b raz d kkatl bakarsanız “aptal
ABD başkanı” majlı Bush’un el ndek h kâye k tabını
ters tuttuğunu göreceks n z. Bu kare nternet’te ve medya-
da da epey dalga konusu olmuştu zamanında “Bush ne ka-
dar salak yaa hahaha” d ye. Fakat Bush’un, çer s nde Pet
Goat adlı satan st b r h kaye de bulunan bu k tabı ters tut-
masının sebeb ; kend s n n salak olması değ l, satan zm-
de r tüeller n tersten yapılmasıdır. S ze garant eder m k
Bush, kend s n n salak olduğunu dd a eden nsanların en
az b r %95’ nden daha zek d r, ona şüphen z olmasın. Bu
sınıftak olay başlı başına b r r tüeld r.

Derken Bush’a İk z Kule saldırıları haber ver l r. Ş m-


d b z m şu an masyon f lm n adının neden Pet Goat ol-
duğunu, Bush’un neden b r sınıfta şebekl kler yaptığını
anlamış olduk. V deo’ya ger dönel m:
172 Bir Başka Din: Tasavvuf

İlerleyen kısımlarda Usama B n Lad n de gözükür,


d kkat edersen z Usama’nın göğsünde CIA arması var-
dır. Yan “Lad n de aynı ek pten, Lad n’ de örgütleyen-
ler der n ABD devlet ” der v deo’yu hazırlayan arkadaş.
Fazla b lg göz çıkarmaz, şunu da b l n: Baba George
Bush, 1977 yılında Arbusto Energy adında b r petrol
ş rket kurar. Ne gar pt r k Bush a les ne a t bu petrol
ş rket n n lk h ssedarlarından ve ortaklarından b r s Sa-
lem B n Lad n’d r. Salem B n Lad n se, 11 Eylül saldı-
rılarının sözüm ona b r numaralı sorumlusu olan meşhur
Usama B n Lad n’ n özbeöz kardeş d r. Bush ve Lad n
a leler arasındak l şk elbet bununla da sınırlı değ ld r,
fakat sözü uzatmamak ç n burada kes yorum. Detayını,
konunun meraklıları araştırsınlar ve böylece nasıl ruh
hastası nsanlar tarafından yönet ld ğ m ze kend ler şa-
h t olsunlar.
Buraya kadar gösterd kler m v deo’nun “doğru” me-
sajlarıydı k bu gösterd kler m zaten v deo’yu seyredenler
tavlamaya yönel k bölümlerd r. Bu anlatılanlar sayes nde
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 173

zley c ; v deo’nun bundan sonra da “doğru” mesajlar ve-


receğ ne nanmaya mey ll hâle gel r. Z ra şeytanın el nde
kukla olan ABD başkanları, Pet Goat meseles n n ncelen-
mes , Lad n’ n ABD le olan l şk s g b detaylar, konuyla
lg l b rçok nsanın lg s n cezbeder. Halbuk bunlar ön-
den göster len kamyondur, büyük b r hevesle açtığınız o
ağıza b razdan leş g b kerev z g recekt r çocuklar.

İlerleyen kısımlarda Ant k Mısır Tanrısı Anub s’ n bo-


tuna b nm ş b r s gel r.
174 Bir Başka Din: Tasavvuf

Anub s’ n botuyla gelen bu k ş n n göğüs boşluğunda


kalp sembolü vardır, yan bu k ş nsanlığa “sevg ”y get -
recekt r. Sevg ve aşk, y ne sp r tüal stlerle tasavvufçula-
rın en çok su st mal ett kler kavramlardandır.

İnsanlığa gelen bu kurtarıcının alnında da üçüncü göz


(veya Horus’un gözü) vardır, yan nsanlığa “aydınlan-
ma”yı get recekt r kend s .
Daha sonra görürüz k bu k ş aslında...
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 175

İsa’dır... Alnında pagan sembolü Horus’un gözü, altın-


da Ant k Mısır Tanrısı Anub s’ n botuyla beraber b r İsa
prof l ...
Tıpkı şeyhler n dd a ett kler g b , ruhçuların dd asına
göre de peygamberler “varlığın b rl ğ n ” çözmüş, döne-
m n n aydınlanmış k ş ler d r. İsa’nın üzer ndek pagan
semboller bu sebeptend r, yan aslında tüm peygamberler
pagandır.
Ve esasen burada resmed len İsa, Hr st yanların ve
Müslümanların düşündüğü g b b r İsa peygamberden
z yade, “kozm k kurtarıcı İsa”dır. Bu gelen kurtarıcı B r
nev Matr x’tek Neo’dur.
Bu v deo’dak g b “kozm k kurtarıcı İsa”nın anla-
tıldığı b r sp r tüal st b r k tap vardır. Adı “Com ng of
the Cosm c Chr st” (Kozm k İsa’nın Gel ş ), yazarı se
Matthew Fox’tur. Bu k tapta anlatılanlar y ne varlığın
b rl ğ (vahdet- vücud) üzer ned r ve İsa aslında tüm
varlığın b r oluşunun b r tems l d r. The One’dır yan
İsa, tıpkı Matr x’tek Neo, veya “ben Allah’ım” d yen
vel ler g b d r.
Ve ne kadar lg nç değ ld r k , bu sp r tüal st masalların
anlatıldığı Kozm k İsa’nın Gel ş adlı k tapta yazar, ün-
lü Wall Street banker Laurence Rockefeller’a, kend s ne
verd ğ desteklerden dolayı teşekkür eder.
Neden Rockefeller’a teşekkür eder pek yazar? E güzel
kardeş m sabahtan ber anlatıyoruz ya şte bu sp r tüal zm
küresel sermayen n mar fet d r, bu adamlar sp r tüal zm n
yayılması ç n destek ve teşv k ver r.
V deo’dak İsa’nın gel ş , aslında tüm nsanla-
ra “aydınlanma”nın gel ş n sembol ze eder. Tüm n-
sanlar “b r” olduklarını drak ederler. Bu aydınlanma
176 Bir Başka Din: Tasavvuf

esnasında da dünya, b rtakım zıtlıkların çatışmasına ve


yen sentezler n doğmasına şah t olur (Hegel d yalekt -
ğ ). Örneğ n:

El nde orak ve çek ç olan bu şç boğulur, yan nsanla-


rın aydınlanmasıyla komün zm çöker.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 177

Ardından bu takım elb sel ordular şekl nde sembol ze


ed len beyaz yakalı sınıfı görürüz ve...

Aydınlanmış olan nsanlık, bu beyaz yakalıları da yok


eder. Bu sahneler de kap tal zm n çöküşünü sembol ze eder.

V deo’nun sonunda da hesapta aydınlanmış nsan gal p


gel r. Komün zm ve kap tal zm çatışmasından b r sentez
178 Bir Başka Din: Tasavvuf

doğar, yan yen dünya düzen kurulur. İsa’nın hemen ar-


kasında b r k l sen n yıkıldığını görürsünüz. Z ra dünya,
artık ah ret ve ahlak g b kavramlara sah p d nlerden kur-
tulmuştur, çünkü nsan artık aydınlanmıştır, b ’nev über-
mensch (üst nsan) olmuştur.
V deo’nun verd ğ ana mesajı s ze göstermek adına bu
sahneler atlaya zıplaya gösterd m. Ş md v deo’nun orta
kısımlarındak bazı sahnelere dönel m k mesele daha y
drak ed ls n:

Yerde böyle devasa b r kara parçası vardır. D kkatl


bakarsanız eğer bu kütle aslında, yerde yatan b r adamdır
ve bu adam da ereks yon hal nded r. Derken göklerden
Tanrı’nın el gel r:
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 179

Bu sırada ereks yon hal ndek pen se zoom yapı-


lır. Yakından bakıldığında görürüz k bu erekte pen s n
tepes nde haç şaret vardır ve bu ereks yon hal ndek
pen s b r hap shaned r, parmaklıkları vardır. Parmak-
lıkların yanında se kalp vardır. Tüm bunların anlamını
açıklayacağım:
180 Bir Başka Din: Tasavvuf

Kalkık pen s şekl ndek bu hap shanen n ç nde b r de


yaşlı ve ç rk n b r kadın vardır.

Hap shanen n duvarlarında, kare ç ne aldığım bölüme


d kkatle bakarsanız eğer, çent k şaretler olduğunu göre-
ceks n z.
Bu sahnelerde anlatılmak stenen; c nsell ğ n bastı-
rılmasıdır. Sertleşm ş b r pen s şekl ndek bu hap sha-
nen n ç nde özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen ve dışarı
çıkmak ç n gün sayan b r ht yar vardır. Pen s şekl nde-
k bu hap shanen n tepes nde haç şaret bulunması da,
Hr st yanlıkta (tab İslam’da da) z nanın, yan evl l k dışı
c nsel l şk n n yasak olmasına b r atıftır. Z ra bu c nsel-
l ğ n bastırılması hap shanes n kuranlar, Hr st yanlık ve
İslam g b d nlerd r. Aydınlanmış nsanlar se bu d nler n
çok ötes nde, sözüm ona tekamül etm ş ve “Tanrı par-
çası” olduğunu drak etm ş üstün varlıklar olduğu ç n
bu yasakları artık kaldırırlar. Mtv’n n, Hollywood’un,
kısacası Batı menşe l popüler kültürün sabahtan akşa-
ma kadar s ze pompaladığı g b , ne kadar fazla nsanla
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 181

sev ş rsen z o kadar özgür ve aydın olursunuz. Yersen


d yeceğ m ama zaten yen yor bu.
Freud’dan t baren, neredeyse yüzyılı aşkın b r süred r
“c nsell ğ n bastırılması” üzer nde durulur. Oysa ondan
daha büyük b r felaket olan “c nsell ğ n ç n n boşaltıl-
ması” üzer nde neredeyse h ç durulmaz. Artık tamamen
tüket c olan b z nsanlar, aynı zamanda c nsell ğ ve ma-
nev yatı da hızla tüket r, ç n boşaltır hale geld k. İslam’a
göre gayet kolay ve esnek olan evl l k, günümüz sosyal
düzen neden yle nanılmaz şek lde zorlaştırılmıştır. B r
yet şk n ün vers teden mezun olup para kazanmaya başla-
dığında zaten 20’l yaşlarının ortasına gelm ş olur, ardın-
dan evlenmek stese dah toplumun dayatmaları sebeb yle
söz kesme, n şanlanma, düğün, balayı g b b r sürü angar-
ya ve madd yat steyen zorluklarla karşılaşır.
Acaba c nsell ğ n bastırılmasına yol açan şey d n m -
d r, yoksa günümüz çarpık sosyal düzen m ? Aynı şek lde
Allah’ın nsanlara sunduğu büyük b r n met olan c nsell -
ğ n ç n n boşaltılması da mı d n n suçudur, yoksa ç nde
bulunduğumuz saçma sosyal düzen n m ? Cevap verme-
n ze gerek yok, bunların heps retor k sorulardı.
Hr st yanlık zaten tesl s (üçleme) ve kom nyon ay n
g b nanış şek ller nden de bell olacağı üzere pante zm n
etk s altındadır. Fakat sp r tüal stler y ne de Hr st yanlığı
sevmezler, z ra Hr st yanlıkta y ne de y -kötü b r ahlak
anlayışı vardır, oysa Tanrı parçası olan nsan her türlü
ahlakın üzer nde olmalıdır, onun her yaptığı Tanrısaldır.
Öte yandan Hr st yanlıkta da bu ahlak anlayışının b r so-
nucu olarak bu dünyada yaptıklarından sorguya çek lece-
ğ n b r ah ret nancı vardır, ş n bu kısmı da sp r tüal zme
uymaz. Han ruhçuların kend nanışlarını te stlere kaka-
lamak ç n “melek”ler kullandığını söylem şt m ya s ze,
182 Bir Başka Din: Tasavvuf

bu meşhur kısa f lmde de İsa’nın kullanıldığını görürüz.


İnternet’te bu kısa f lme ver len tepk ler epey tak p et-
m şt m zamanında, Hr st yanların çoğu bu v deo’yu be-
ğenm şt , v deo’da anlatıldığı g b “eğer İsa’ya uyarsak
kurtulacağımızı” söyleyen nsanların yorumlarıyla doluy-
du nternet. Oysa şu v deo’dak İsa, b ld ğ m z İsa pey-
gamber n öğret ler n n tam ters n dayatır. Her türlü ahlak
anlayışını kırar, f nalde “varlığın b rl ğ ” üzer ne kurulu
yen dünya d n n get r r. Hr st yanların çoğu, tıpkı Müs-
lümanların çoğu g b neye nandıklarını b lmed kler ç n
şekl takl t ederler, bas t b r İsa an masyonuyla aldatılır-
lar. “Sevg ” le nsanlığa aydınlanmayı get receğ n dd a
eden bu arkadaşlar, Hr st yanları da “İsa sevg s ” üzer n-
den kandırırlar.
V deo’yu hazırlayanlar esasen o kadar b lg l ve çakal-
lardır k , bu yöntem n hep tuttuğunu b l rler, Hr st yanla-
rın sevd ğ bu v deo’da şöyle ron k b r sahne vardır:

Anub s’ n botuyla dünyayı gezen bu İsa, pante st, ay-


dınlanmış ve “b r” olduğunu drak etm ş üstün varlıktır,
bunu söylem şt m. Fakat bu karakter, sırf “İsa” şekl nde
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 183

ç z ld ğ ç n tamamen zıt b r felsefey öğütlese de Hr st -


yanları kandırmayı başarır. Şöyle k :

İsa’nın dünyaya geld ğ n gören balıklar hemen sudan


çıkarlar ve...

Onun botuna atlarlar...


Balık, b ld ğ n z üzere Hr st yanlığın ve İsa’nın (Jesus)
semboller nden b r d r. Hr st yan ülkelerde bu amblem
arabalarda, ş yerler nde ve b rçok yerde göreb l rs n z.
184 Bir Başka Din: Tasavvuf

Sp r tüal stler, Hr st yanların aş na oldukları “sevg ,


melekler, İsa” g b kavramları kullanarak onları kandırır-
lar. ABD ve Avrupa’da sp r tüal zm n yayılma yolu bu-
dur, tıpkı b zdek yöntemler n n tasavvuf olması g b ...
Yüzeysel b lg sah b nsanları, önceden aş na oldukları
kavramların anlamını değ şt rerek kandırırlar. Örneğ n
Allah nancı olan b r nsana “Allah yok d yeceks n” şek-
l nde b r baskı uygularsanız bu ger tepecekt r, fakat sp r -
tüal zm ve tasavvuftak g b pante st b r Allah nancı nşa
edersen z, yan “Allah” kel mes n n manasını değ şt r r-
sen z ve nsanlara bunu yutturursanız, amacınıza daha ko-
lay, daha az tepk yle karşılaşarak ulaşmış olursunuz. V -
deo’dak bu sahnede de İsa şekl ne kanan Hr st yanların,
bu pagan nanışın peş nden koşmaları, sudan çıkıp sp r -
tüal zm n kayığına atlamaları göster l r. Sudan çıkan balık
se elbette ölür. Yan bu sahnede anlatılan, Hr st yanlığın
sp r tüal zm tarafından b t r lecek olmasıdır. Bunu da sp -
r tüal stler, aynen şu sahnelerde anlatıldığı g b neye nan-
dığını tam olarak b lmeyen Hr st yanları, aş na oldukları
kavramlar üzer nden kandırmaları yoluyla yapacaklardır.
Hr st yanların bu v deo’yu beğenmeler , y b r şey zan-
ned p sp r tüal zm sevmeler de, tıpkı Müslümanların
tasavvufu sevmeler g b çel şk l ve mantıksız b r durum-
dur… Yüzeysel b lg nsanın hayatını mahveder.
Ş md gelel m v deo’nun b z m coğrafyamızı lg len-
d ren bölümüne, yan tasavvufu konu ed nd ğ bölüme.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 185

Buradan t baren anlatacaklarımı büyük b r d kkat le


okuyun.

V deo’nun bu bölümünde, Müslüman ülkelerde çıkan


savaşlar anlatılır. Cam ler bombalanır ve yıkılır.

Bu karede b rçok mason k ve m st k sembole daya-


nan detay vardır, fakat ben detaylarda boğulmayıp s ze
186 Bir Başka Din: Tasavvuf

meselen n özünü anlatacağım. Malumunuz Türkler n hâlâ


fesl resmed lmes g b , Amer kalının gözünde bu çarşaflı
kadın da Müslümanların s mges d r. Bu karede anlatılan-
lar özetle şunlardır: Müslüman ülkelerdek kargaşalar ve
savaşlar yüzünden nsanların, b lhassa da çocukların öl-
mes , nsanların bezmes .

Bu kare öneml d r, ölen müslüman çocuğun yüzü gös-


ter l r ve d kkat edersen z çocuğun alnında b r böcek gez-
mekted r. Bu böcek b ld ğ n bokböceğ d r. Neden çocu-
ğun suratında b r bokböceğ gezd ğ n b r sonrak karey
gösterd kten sonra anlatacağım.
Bu sahnelerden sonra araya dem n anlattığım kap ta-
l zm n ve komün zm n çökmes sahneler g rer, dünyanın
her yer ndek çatışmalar ve dönüşüm göster l r. İsa le
resmed len o aydınlanmış nsanlığın kurduğu yen dün-
ya düzen n görmeye başladığımız sahnelerde, v deo’nun
sonlarına doğru şu sahneler görürüz:
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 187

V deo’nun başlarında savaşlar yüzünden ölen Müs-


lüman çocuk, v deo’nun sonunda yen dünya düzen n n
gelmes yle beraber b r semazen olarak, yan suf olarak
d r l r!

Ve savaşlardan, rad kal d nc gruplardan bezen Müs-


lüman ülkelere artık tasavvuf gel r. Müslüman ülkeler ta-
savvuf le hesapta kurtuluşa ve aydınlanmaya ererler.
An masyonun başlarındak sahnede bu çocuğun yü-
zünde gezen bokböceğ de bununla l nt l d r. Bokböceğ ,
188 Bir Başka Din: Tasavvuf

paganlıkta ve m st s zmde sıklıkla kullanılan b r sembol-


dür. Örneğ n Ant k Mısır Tanrısı Khepr , başında b r bok-
böceğ le resmed l r.
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 189

Z ra bokböceğ , sürekl çalıştığı ve b r şlerle meşgul


olduğu ç n, çoğu zaman daha kanatları olduğunu fark
edemeden ölüp g der. Oysa fark edemese de onda b r cev-
her vardır, kanatlara sah pt r. Bokböceğ n n m st k mana-
larından b r s budur.
Müslümanlar da kanatlara sah p olduğu ç n, yan çler n-
dek cevher tasavvuf le keşfed p yen den doğacaklardır. Yan
Tanrı’nın, aslında ta kend ler olduğunu anlayarak aydınlana-
cak ve tekamül edeceklerd r. V deo’da tüm anlatılan budur:
Sevg ve ışık dolu tasavvuf yoluna gel Müslüman kardeş!
Ş md araya kısa b r reklam alayım. Müslüman ülke-
ler n bugünkü hal n zerre kadar savunmuyorum. Ben m
gözümde günümüzdek Müslüman ülkeler Allah’a İskan-
d nav ülkeler nden daha uzaktır. Z ra b r sürekl Allah
le aldatır, Allah adına kurallar koyar, Allah adına haram-
lar üret r, fetvalar ver r, Allah adına kend egosunu tat-
m n eder, Allah adına kend ceb n doldurur. D ğer se
en azından Allah’ı h ç ş n ç ne katmaz. Ben seküler b r
nsan değ l m, fakat sekülerler , kend saçmalıklarını d n
d ye dayatanlara çoğu zaman terc h eder m.
Gelgelel m gayet profesyonelce hazırlanmış olan bu
kısa an masyon f lmde Müslümanlarla lg l resmed len
manzara; tamamen küresel sermayen n planıyla, RAND
Raporlarıyla, ya da araya daha v rgül koymama gerek yok
şte, kısacası bu k tapta anlattığım her şeyle uygundur.
Müslümanlara, çler nde bulundukları saçma durumdan
kurtulma vaad olarak, tasavvufu dayatacaklardır. Planları
budur ve daha ş md den yapılan da budur. Müslümanları
b r p sl ğ n ç nden alıp, ötek p sl ğe batıracaklardır.
Bunu yapma nedenler se dünyayı, ortak d n olarak
get recekler sp r tüal zme hazırlamaktır. Her kültürün,
190 Bir Başka Din: Tasavvuf

toplumun ve d n n, sp r tüal zme ısınma yolu başkadır. K -


m n kozm k kurtarıcı İsa masallarıyla kandırırsın, k m n
Kabala ve ışık k tabı Zohar le kandırırsın, k m n de sevg
böceğ Mevlana le, Yunus le, yan tasavvuf le kandırır-
sın. Z ra tüm bu m st kler temelde aynı öğret ye sah plerd r,
sadece h tap şek ller çler nde bulundukları topluma göre
değ ş r ve bu sayede de nabza göre şerbet ver rs n.
Mesele bundan barett r.
Pek Müslümanların kurtuluşu o değ l, bu değ l, e ne-
rede o zaman bu kurtuluş? Kurtuluş elbette hurafeler ve
r vayetler terk ederek, Kur’an’a ger dönmekted r. Kurtu-
luş dünyayı ve n metler terk etmekte veya küçümsemek-
te değ l, çalışıp üretmekted r. Kurtuluş nasıl oluyorsa tek
b r Allah’tan çıkan ama helaller ve haramları b le farklı
olan mezheplere bağlanmakta değ l, “Ben Müslümanım”
dey p Kur’an’a bağlanmaktadır.
Fakat Müslümanların toplum olarak kurtuluşa erecek-
ler n de zannetm yorum, bu tab sadece ben m öngörüm.
Em n m k bu k tapta kanıtlara dayanarak anlattığım bunca
şeye b le “Müslümanlar” tarafından öyle ps kopatça, öyle
mantıksız, öyle ft ra dolu cevaplar alacağım k , neden bu
kafa yapısında olan nsanların toplumca rahata ermeler n n
mümkün olmadığını düşündüğümü sen de anlayacaksın.
Hatta ben sadece Müslümanların değ l, tüm dünyanın asla
kurtuluşa, refaha falan ereb leceğ n de düşünmüyorum.
“İnsanlar y d r” veya “ nsanlar kötüdür” g b ön ka-
buller, dünyanın en gerzekçe genellemeler d r k nsan-
ların bu tür parad gmalara kaymasının yegane sebeb ;
nsanları da ma tek t p gören toplumsalcı felsefeler n
yayılmasıdır (m sal sosyal zm n her türlüsü, m sal pante-
st d nler, m sal tasavvuf). İnsan, tek b r “benl k” olarak
Asırlık Plan: Tek Dünya Dini 191

y l ğe de, kötülüğe de mukted rd r. Bu da demekt r k


nsandan nsana değ şen b r seç m olarak b z, kötülüğü
seçen kötü nsanların ve y l ğ seçen y nsanların bulun-
duğu b r dünyada yaşıyoruz. Ve ben m gözümde kötülüğü
seçen nsan sayısı, y l ğ seçen nsan sayısından b r hayl
fazladır -k bu da ben m şahs düşüncem, katılmayab l r-
s n z. İy olduğunu dd a eden veya y ym ş g b rol yapan
nsanların “büyük çoğunluğu” da el ne mkân geçmem ş
kötülerd r ben m gözümde. Hasta olduğunu b le drak
edemeyen ruh hastalarının olduğu bu dünyada savaş, c -
nayet, haksızlık veya aklınıza geleb lecek her tür kötü-
lük da ma var olacaktır, tab k Allah aks n d lemed kçe.
Böyle b r hayatta ben m tek amacım kend m kurtarmak
ve bu manyak sürüsüne dah l olmamaktır. Kend m kur-
tarmamın yolu da başkalarına karşı nasıl davrandığımdan
geçt ğ ç n, ama üç k ş ye olur, ama beş k ş ye, bu k tapta
b nlerce yıllık b r putu yıkmaya çalışıyorum. Sen de “bu-
nu yapsam ne olur, ne değ ş r” d ye düşünme ve b r şeyler
yapmaya çalış. Hatta b r şeylerle yet nme, potans yel n
sonuna kadar zorla. Bu dünyada topyekün kurtuluş falan
olmayacak, sen başkalarını boş ver p kend n ha çıkarını
düşün, kend n kurtarmaya bak. Z ra yanan canının acısını
b r tek sen h ssed yorsun, tekamül ett ğ n ve tüm varlığın
b r olduğunu dd a eden ger zekalıların umurunda b le de-
ğ ls n sen. Sen “b z” değ ls n, sen “sen”s n. Tek başınasın
ve yanında dost olarak sadece Allah var.
Ve tar h n hemen hemen her zamanında “B z artık te-
kamül ett k, öncek nsanlardan daha ler dey z” d ye or-
taya çıkan nsanlar olmuştur. Sırf sah p oldukları mkânlar
yüzünden veya başkalarının, üzer nde düşünmeye vak t
bulamadığı konular üzer nde kafa yormuş olmaları yü-
zünden (k bu da sah p olunan b r mkândır) kend ler n n
192 Bir Başka Din: Tasavvuf

üstün/tekamül etm ş k ş ler olduklarını zanneden bu salak-


lar, kend ler n üstün gördükler o nsanlarla aynı haltları
yem şlerd r. Kend ler n üstün görmüşlerd r, k b rlenm ş-
lerd r, yalan söylem şlerd r. Artık daha ler de, daha üstün,
daha y olduklarını dd a ed p, b r yandan sürekl kötülük
şlem ş ve daha sonra bu kötülükler n de söyled kler ya-
lanlarla nsanlara y l k d ye yutturmaya çalışmışlardır.
İnsanların gözler n n ç ne baka baka onları kandırmışlar-
dır, Egolarının okşanması veya eller ne takr b 50-60 sene
yaşayacakları şu dünyada b raz güç geçmes dışında h ç-
b r yaraya merhem olmayacak o ufacık çıkarları uğruna,
tüm dünyanın anasını bellem şlerd r. Ş md , sen m aydın-
sın? Sen m Tanrı’nın parçası olduğunu keşfetm ş yüce
varlıksın? Sen zavallısın. İnsanlığın sah p olduğu servet
ve teknoloj , bugünkünün b nlerce katına da er şse veya
aradan onb nlerce yıl geç p nsanlar b rtakım mutasyon-
lara da uğrasalar, nsanın ç ndek bu kötülük potans yel
asla yok olmayacaktır. İnsan da ma y l ğe de, kötülüğe de
mukted r olan, böylece kend akıbet n kend seç mler yle
bel rleyecek b r “yaratık” olarak var olacaktır.
Son bölümlerde s ze neden m st kler n ve sp r tüal st-
ler n tasavvufu sevd kler n ve küresel sermayen n tasav-
vuf le sp r tüal zme neden destek verd ğ n açıklamaya
çalıştım. Bunlara l şk n de, en bağnaz nsanın b le ç ne
b r “acaba?” düşürecek kadar ve bence aklını kullanan öz-
gür b r nsanın da kna olacağı kadar del l sundum. Artık
bu faslı sonlandırıyorum ve k tabın lk bölümler nde yap-
tığım g b ş n felsefes n anlatmaya yen den devam ed -
yorum. Z ra ş n ne olduğunu b lmez ve sadece şekle göre
tavır alırsanız, şu Pet Goat adlı kısa f lmdek g b sudan
çıkan balıkların durumuna düşers n z.
VAHDET-İ VÜCUD İNANCINI PANTEİZMDEN FARKLI
GÖSTERME ÇABALARI

Bu bölümde y ne b r tasavvuf hurafes olan ve vah-


det- vücud’un da üzer ndek “vahdet- şühud” merte-
bes n nceleyeceğ z. Fakat vahdet- şühud konusuna
g rmeden önce vahdet- vücud hususuna da r bazı ha-
tırlatmalar ve eklemeler yapmam lazım, k taşlar yer ne
y ce otursun.
Tasavvuftak vahdet- vücud nancına göre “her şey
Allah’tır”. Her şey n Allah olması nancının genel adı da
pante zmd r. Bu vahdet- vücud nancı İslam b r şey ol-
madığı g b , bu nancı lk bulanlar (veya uyduranlar) ta-
savvufçular da değ ld r. Pante zm nancı m st k d nler n
alayında vardır ve zamanın tasavvufçuları da m st klerden
öğrend kler pante zm nancını “vahdet- vücud” adı le
Müslümanlara b r güzel kakalamışlardır. Fethullah Gü-
len g b bazı günümüz tasavvufçularının “pante zm gavur
cadıdır, vahdet- vücud le pante zm n b r alakası yoktur”
tarzı kıvırma dolu yazılarını bulab l rs n z.
Tasavvufçuların, pante zm le vahdet- vücud arasında
var olduğunu dd a ett kler farkı ben söylemeyey m de
kend ler söyles nler. Tasavvufa ılımlı yaklaşan b r lah -
yatçılardan Süleyman Ateş’ n kend nternet sayfasından
verd ğ cevaba bakalım[76]:
194 Bir Başka Din: Tasavvuf

Yukarıda gördüğünüz g b , pante zme göre yaratıkla-


rı Tanrı olarak görürmüşsün, ama çok mübarek vahdet-
vücud nancına göre yaratıkları “yok” olarak görür ve
aslında o yaratık sandığımız şeyler n “Allah” olduğunu
görürmüşsün.
Kaldı k bu k tabın 2. Bölümünde s ze gösterd ğ m
üzere sp r tüal st ve pante stler n b rçoğu da “madden n
llüzyon olduğunu”, hayal olduğunu ve asıl var olanın
Tanrı olduğunu söylerler, tıpkı tasavvufçular g b ! Pan-
te zm le tasavvuf tamamen aynı şeylerd r, tasavvufu
savunanlar kend nançlarını pante zmden farklı kılmak
ç n b n b r çeş t laf salatasına başvururlar fakat vardık-
ları sonuç tamamen aynıdır.
Vahdet- vücud le pante zm n farklı şeyler olduğunu
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 195

dd a edenler; gelenekler n en büyük put ed nm ş ha-


cı-hoca tayfasından ve Kur’an okumak yer ne bu şahısla-
rın peş ne takılan kültürel Müslümanlardan başkası değ l-
d r. Kend ler n ve mür tler n armudun armut olmadığına
nandırmaya çalışırlar. Yaban ellerdek sp r tüal stler me-
seley gayet y çözmüşlerd r ve tasavvufun da, Vahdet-
vücud’un da ne olduğunu y b l rler, zaten bu yüzden b -
z m Mevlana’ları, Arab ’ler epey severler.
K m ler se “Vahdet- vücud b r hald r, felsefe de-
ğ ld r” şekl nde tuhaf b r beyanda bulunurlar. Vahdet-
vücud’un b r “hal” olduğu doğrudur, fakat aynı zaman-
da tıpkı pante zm g b b r öğret d r de. Bazı esrar ve
mantar türler nde ya da çeş tl uyuşturucu maddeler n
kullanımında, nsan z hn tüm varlığı b r olarak algılar.
Beyn frekans değ şt rm ş ve sarhoş olmuş k ş , kend -
s n n ve h çb r şey n aslında hak katte var olmadığını,
hak katte asıl var olanın tek b r varlık olduğu h ss ne
kapılır. Etrafında gördüğü her şey n ve kend s n n de bu
b rl ğe dah l olduğunu zanneder. Suf ler n der n nef s
alıp vererek ve kafalarını sallayarak, havasız ortamda
z k r ay n yapmalarının amacı da; aynı sarhoşluk h s-
s ne kapılıp varlığın b rl ğ n h ssetme arzusudur. “B z
bunu normalde fark edem yoruz, ancak bu kafaya er -
ş nce hak kat göreb l yoruz” d yen pante stler ve suf -
ler, esasen b r sarhoşluk hal n n gerçekl k olduğunu sa-
vunmaktan başka b r ş yapmamaktadırlar. Yan b r nev
“Çıkarın ben buradan, ben del değ l m, Napolyon’um
ben!” vakası.
Tab bu tasavvufun ve Vahdet- vücud’un Müslüman-
lara pazarlanması o kadar da kolay olmadı. Z ra bu saç-
malıkların Kur’an’a alenen zıt olduğunu fark ed p tasav-
vufçulara karşı çıkan b rçok Müslüman oldu. Örneğ n
196 Bir Başka Din: Tasavvuf

“kelamcılar”, Kur’an ayetler yle lg lenen al mlerd r,


çalışma alanları Kur’an ayetler d r. Kelamcılar tasavvu-
fun Kur’an’la h çb r alakası olmadığını söylem şlerd r.
Tasavvufçular se tasavvufa karşı gelen herkes “anla-
mazsınız, s z n lm n z yetmez, tatmayan b lmez” g b
mantık ve nur dolu argümanlarla aşağılamış, avamdan
görmüştür. Bu sebeple tasavvufçular kelamcıları h ç
sevmez. Z ra İbn Arab ’n n de ded ğ g b , ancak düşük
sev yel nsanlar deney, akıl ve düşünce yoluyla gerçeğe
ulaşmaya çabalarlar. Gerçek b lg ; keş f ve lhamla d -
rekt Allah’tan alınır ve son peygamber öldüğüne göre,
bu da ancak Arab ’lere, Mevlana’lara, şeyhlere, evl ya-
lara; kısacası İslam’da asla ve asla bulunmaması gere-
ken ruhban sınıfına nas p olur!
Had d sures 27. ayet n b r bölümünde Allah, Hr s-
t yanları uydurma nançları yüzünden eleşt r r: “…B r
b d’at olarak ortaya çıkardıkları ruhban yet , onlar üzer -
ne b z yazmamıştık…”
Bu ayetler b z bağlamaz, orada Hr st yanlardan bah-
sed yor mu d yeceks n z? Yahu ruhban sınıfı g b b r şey
uydurdukları ç n Allah orada Hr st yanları uyarıyor, k
Müslümanlar da aynı hataya düşmes n, ders alsın d ye!
Tasavvufçular, kend uydurmuş oldukları velayet, ke-
ramet, keş f, lham g b zırvalıklara nanmayanları kaf r
olup d nden çıkmakla korkutmuş, böylece yavaş yavaş
kelamcılara ve aklı kullanmayı ön plana çıkaran al mlere
üstünlük sağlamaya başlamışlardır. İmam Gazzal (1058-
1111), hayatının ortalarından sonra y den y ye tasavvufa
yönelm ş ve 1091 yılında son derece öneml b r kurum
olan Bağdat’tak N zam ye Medreses ’n n baş müderr s
ve günümüz l sanıyla rektörü olmuştur. İşte bu tar hten
(b lhassa 12. yüzyılın başından) t baren Müslümanlar
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 197

arasındak f kr çatışmada üstünlük, g tg de tasavvuf-


çuların el ne geçmeye başlamıştır. 12. ve 13. yüzyıllar;
tekkeler n, dergahların, şeyhler n, evl yaların ve bunların
kapısına kul köle olan mür tler n mantar g b çoğalmaları-
na sahne olan ve Müslümanların günümüze kadar sürecek
b r bataklıkta boğulup kalmasına zem n hazırlayan karan-
lık yıllardır.

1. Vahdet-i Vücud İnancının Laciverti: Vahdet-i Şühud


16. yüzyıl H nd stan’ında Ahmet S rh nd yahut daha
çok b l nen adıyla “İmam Rabban ” adında b r çıkage-
l r, kend s de tasavvufçudur. İmam Rabban günümüzde
özell kle şu Cübbel Ahmet’ n İsma lağa Cemaat tara-
fından pek sev l r, Rabban ’n n z nden g derler. Kend
dey mler yle İmam Rabban “70.000 evl yanın re s ”d r.
Böyle bölüm sonu canavarı g b b şey şte, bu şeyhler n
de elbette kend aralarında sev yeler vardır. Pek İmam
Rabban neden öneml d r? Z ra tam b r “her devr n ada-
mı” olan İmam Rabban , ne ş ş yansın ne kebap d yerek ta-
savvufçular le kelamcıların arasını bulmak ç n “vahdet-
şühud” adında b r şey uydurmuştur. İmam Rabban ’n n
vahdet- şühudu da yen b r şey değ ld r, m st s zmdek
karşılığı “panente zm”d r ve vahdet- vücud’dan pek de
b r farkı yoktur. Ş md bu ab ler n çok karmaşık şeylerm ş
g b süslü süslü Arapça ter mlerle, adeta anlaşılmasın d ye
anlattıkları meseleler , s ze en bas t şek lde anlatacağım.
Z ra mesele gerçekten çok bas t, sadece bu k ş ler ş b -
lerek zorlaştırırlar k “b z çok ulv k ş ler z, herkes lm -
m z anlayamaz” şekl ndek g zem perdeler perç nlens n.
Şu el emeğ göz nuru şemalara y ce bakın ş md , mesele
şundan baret:
198 Bir Başka Din: Tasavvuf

Tasavvuftak vahdet- vücud le m st s zmdek pante zm


tamamen aynı şeylerd r. Bu nanışa göre, şek l A’da gördü-
ğünüz üzere evrenler (b r başka dey şle var olan her şey)
le Tanrı aynı şeyd r. Yan hem bu evren, hem olası d ğer
evrenler, hem de bu evrenler n ç ndek varlıklar, Tanrı’nın
ta kend s d r. Mesela ayağına yapışan ked p sl ğ var ya, o
ked p sl ğ Allah’ın b r parçasıdır, z ra tüm varlık Allah’tır
ve tüm varlık b rd r. B z m İbn Arab ’n n veya 17. yüzyıl
f lozofu Sp noza’nın ded ğ tam olarak budur. Elbette gü-
nümüz sp r tüal stler de bunu der, m sal ABD’de sem ner
sem ner gezen Ramtha da bunu söyler[77]

Gelel m ş md vahdet- vücud’un hemen hemen ay-


nısı olan, fakat çok farklı b r şeym ş g b Müslümanlara
kakalanan vers yonuna, yan İmam Rabban ’n n vahdet-
şühuduna:
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 199

Vahdet- şühud (panente zm) nancına göre evrenler


y ne Tanrı’dır, fakat Tanrı bu evrenlerle kısıtlı değ ld r,
Tanrı’nın evrenler aşan b r varlığı da vardır. Yan Tanrı
evrenler kapsar, fakat sadece evrenlerle kısıtlı değ ld r.
Bu “vahdet- şühud” lafını lk olarak İmam Rabban kul-
landıysa da, vahdet- şühuda yan panente zme benzeyen
f k rler kend s nden öncek tasavvufçularda da göreb -
l rs n z. Örneğ n, Mevlana’nın bazı k taplarını okudu-
ğunuzda kend s n n pante st olduğunu, bazı k taplarını
okuduğunuzda da panente st olduğunu görürsünüz. Hatta
Sp noza da pante st olmasına rağmen, sm panente zmle
beraber sık sık geçer. Z ra pante zm ve panente zm arasın-
da öyle çok kesk n ç zg lerle bel rlenm ş b r fark yoktur.
Hemen hemen aynı şeylerd r ve aralarındak farklar da
öyle çok büyük değ ş kl klere yol açan türden ayrımlar
değ ld r (sebepler n b razdan anlatacağım).
Yukarıdak şemada İmam Rabban ’n n laf salatalarıy-
la dolu c ltlerce mektubatını okuyup y ce kafası karışan,
h çb r şey anlamayan, anlamadığı ç n de “vardır b r ke-
ramet ” d ye düşünen tasavvufçuların savunduğu vahdet-
şühud nancını en sade ve en net şek lde göreb l rs n z.
200 Bir Başka Din: Tasavvuf

Öyle çok karışık b r mesele değ ld r bu. Tab b r de me-


seley gayet y anlayıp, bunların Kur’an le b r alakası
varmış g b ayak yapan, m llete yed ren tasavvuf ehl la-
h yatçı tayfa vardır k , onlara bu k tap uzunluğunda b r
sövme destanı d zsem az gel r.
Ş md gelel m vahdet- vücud le vahdet- şühut’un
karşılaştırmasına.
Vahdet- vücud nanışı le lg l en temel sorunun hatırlar-
sanız şu olduğunu anlatmıştım: Her şey n Allah’ın ta ken-
d s olması demek, her şey n kaçınılmaz b r b ç mde “ y ”
ya da “olması gereken, sorgulanamaz şeyler” olmasına yol
açar. Eğer her şey Allah se, Yaratan le yaratılan arasında
b r fark yoksa, bu durumda kötülük d ye b r şeyden bahse-
demey z. Zaten bu mantık le tekamül nancını b rleşt ren
Hallac-ı Mansur’un “İbl s ve F ravun ben m öğretmen m-
d r” demes , Arab ’n n de F ravun’a övgüler d zmes , hatta
onu cennetl k lan etmes gayet tutarlıdır. Eğer tasavvufçu
sen z, İbl s’ nden tut H tler’ ne kadar herkese bu bakış açı-
sıyla yaklaşmanız gerek r, tasavvuf nancı bunu gerekt r r,
bunu yapmazsanız nancınızı ya anlamamışsınızdır, ya da
nancınızla ters düşers n z. Z ra “her şey n Allah olması”,
ortada kötü d ye b r şey bırakmaz.
Ş md gelel m Rabban ’n n vahdet- şühud’una. Şu şe-
maları b r karşılaştırın, vahdet- şühut nancında da her
şey n “ y ” olması durumu aynen devam eder gördüğünüz
üzere, z ra evrenler y ne Allah’tan b r parçadır. Bu prob-
leme herhang b r çözüm get rm ş m d r vahdet- şühud?
Hayır. İmam Rabban ’ye göre “vahdet- vücud” aşılması
gereken b r mertebed r, eğer y ce aydınlanır, y ce ulv le-
ş rsen vahdet- vücud’u da aşarsın ve asıl hak kat n vah-
det- şühut olduğunu görürsün. Vahdet- şühutta da y ne
tüm varlık Allah’ın b r parçasıdır, varlık le Tanrı arasına
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 201

hayal b r ç zg çeker vahdet- şühut nancı ama y ne de


ortadak problem h çb r şek lde çözmez. “Vahdet- vücud
nancını halk yanlış anlayab l r, bu nanç materyal zme
yol açab l r” m nval nde laflar söyleyen İmam Rabban ,
Allah’ın sadece evrenle kısıtlı olmadığını, bu evrenden
başka da b r boyutu olduğunu söyler, fakat yaratıkların
Allah olarak görülmes nancını aynen devam ett r r. Yan
pante st/panente st nanç s stem İmam Rabban ’de de ay-
nen devam eder. B r de çok öneml b r şey başarmış g b
“İslam’ı hurafelerden ve materyal zmden koruyan al m”
olarak övülür bu İmam Rabban .
Vahdet- vücud (pante zm) der k : “Her şey Allah’tır.”
Vahdet- şühut (panente zm) der k : “Her şey Al-
lah’tandır.”
Bu k s arasında h çb r fark yoktur. “Her şey Allah’tan-
dır” lafı tek başına yanlış olmak zorunda değ ld r, bu la-
fa ne anlam yükled ğ n ze bağlı olarak değ ş r. Örneğ n
bu lafı söyleyerek “Her şey Allah yaratmıştır, o sebep-
le her şey Allah’tan gel r” demek st yor da olab l rs n z,
Kur’an’a göre durum da budur. Fakat tasavvufçular böyle
söylemez. İmam Rabban böyle söylemez. Vahdet- şühud
nancı böyle söylemez. Onların “Her şey Allah’tandır”
demes , aynen yukarıdak şemada da göreceğ n z üzere
“Her şey Allah’ın b r parçası/uzantısı/tezahürüdür” anla-
mı taşır. Bunun da Kur’an le en ufak b r alakası yoktur.
Enam sures n n 1. ayet n çok d kkatl okuyun ş md :
“Hamd Allah’adır! O k gökler ve yer yaratmış, ka-
ranlıklara ve nura vücud verm şt r. Sonra, gerçeğ örten-
ler bunları Rabler ne denk tutuyorlar.”
Ayette Allah’ın gökler ve yer yarattığı, karanlıkları
ve nuru (aydınlığı) yarattığı söylen r. Allah’ın gökler ve
202 Bir Başka Din: Tasavvuf

yer yaratması le karanlığı ve aydınlığı yaratması demek;


Allah’ın şte bu evren yaratması demekt r. Z ra evren;
yerler ve göklerden, karanlıklar ve aydınlıklardan baret-
t r, bunların yaratılması demek, zaten mantıken evren n
yaratılması demekt r. Ayet n son cümles nde se açık se-
ç k Allah tarafından yaratılan yerler ve gökler n, karanlık
ve aydınlığın, yan bu evren n, kaf rler tarafından Allah’a
denk tutulduğu söylen r.
Enam sures n n 1. ayet , alenen bu evren n Allah’a
denk tutulamayacağını söyler.
Pante zm ve panente zm nançları zaten Kur’an’ın bü-
tününe baktığınızda asla ulaşılab lecek şeyler değ ld r,
Kur’an bu nançlara tamamen zıttır. Kur’an’dan tasavvuf
nancına ulaşab lmen z ç n “Allah kuluna şah damarından
daha yakındır” ayet n y ce eğ p bükerek yorumlamanız
ve sonra d ğer tüm Kur’an ayetler ne “bunlar mecaz” de-
men z lazım k tasavvufçuların yaptığı da tamamen budur.
Ve sırf Enam sures n n 1. ayet b le bu nancın Kur’an’a
göre yanlış olduğunu anlamak ç n yeterl d r. “Gerçeğ n
üstünü örten”, kaf r demekt r, kâf r n kel me anlamı bu-
dur. Allah Enam sures 1. ayette açık seç k evren Allah’a
denk tutanların kâf r olduğunu söyler. Bu budur, lamı c -
m yok.
“Kâf r” lafı, yanlışa sapan nsanlar ç n öyle kapsayıcı,
öyle ortak ve öyle oturaklı b r tanımdır k ... Z ra “gerçeğ n
üstünü örtmek” eylem nde b r b lg s zl kten z yade, gördü-
ğün ve b ld ğ n şey görmezden gelmek, umursamamak ve
başkaları da onu görmes n d ye g zlemek anlamları vardır.
Yan bu fadede saf b r b lg s zl kten z yade, b ld ğ n şe-
y kend nden ve başkalarından g zled ğ n ç n “s ns l k”
vardır. Ve aynı zamanda gördüğün gerçeğ umursamadı-
ğın, onu önems z gördüğün ve önems zleşt rd ğ n ç n de
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 203

“duyarsızlık” anlamı vardır kâf r sözcüğünde. İng l zce’de


cah l; “ gnorant”, cehalet se “ gnorance”dır ve bu kel me-
ler “ gnore” f l nden türem şlerd r. Ignore kel mes n n tam
anlamı se “görmezden gelmek, önemsememek, b lmez-
l kten gelmek”t r, tıpkı Facebook’ta sana “selam gözler n
çok güzel” d ye mesaj atan Çılgın Mahmut61’ n orada var
olduğunu b lmen ama “ gnore” seçeneğ ne basarak onu
görmezden gelmen g b . Kur’an’da geçen “cah l” fades
de tam olarak budur. Kur’an’da Allah’ın cah l ded ğ k m-
seler n b r kısmı bulundukları toplumun en üst kes mler n-
dek adamlardı, kodamanlardı ve sosyoekonom k düzeyler
yüksek olduğu ç n b lg düzeyler de b rçok nsandan ler -
deyd , örneğ n Kur’an’da adı geçen Ebu Leheb b le böyle
b r k msed r. Fakat “cah l” ve “kaf r” olmak, Kur’an’a gö-
re az b lmekten z yade, b ld kler n n üstünü örtmek, onları
g zlemek, görmezden gelmek, natla gerçeğ kabul etme-
mek anlamları taşır. Kur’an’da Allah’ın eşs z, benzers z,
denks z olduğunu söyleyen ayetler görmeler ne rağmen
hâlâ pante zm ve panente zm nançlarını İslam d ye m l-
lete pazarlayan tasavvufçular da bu bağlamda tam olarak
cah ld rler. Enam sures n n 1. ayet n görürler ve hâlâ nan-
dıkları vahdet- vücud’u veya vahdet- şühud’u savunmaya
devam ederler. Sank o ayetler h ç görmem şlerd r.
“Ayetler m z ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü
çev r r. Sank onları h ç ş tmem şt r, sank kulaklarında
b r ağırlık vardır. İşte böyles n , korkunç b r azapla muş-
tula.” (Lokman Sûres , 7)
Sank Allah’ın eşs z, benzers z ve denks z olduğunu
söyleyen, yaratılmışların Yaratan’a denk tutulamayaca-
ğını söyleyen ayetler h ç görmem ş g b , hala tasavvu-
fu savunanlara ben d yecek b r şey bulamıyorum. Kalb n
mühürlenmes denen şey tam olarak bu demek k .
204 Bir Başka Din: Tasavvuf

Yan bakın tekrar söylüyorum, adamın b r gelse ve


açık seç k “ben sp r tüal st m ve tasavvufa nanıyorum”
dese veya “ben kend m herhang b r d ne mensup ola-
rak görmüyorum ve tasavvufu mantıklı buluyorum” de-
se, çıkıp da bu adama “s ns ” demem, z ra bu b r ft ra
olur. Bunlara nanmakta tamamen özgürsünüz, bu s z n
hayatınız, seç m yapacak olan s zs n z. Fakat b r nsa-
nın “ben hem Müslümanım, hem tasavvufçuyum” deme-
s öyle mantıksız b r şeyd r k , şte ben buna d yecek b r
söz bulamıyorum. Tab k her ne kadar mantıksız da olsa,
böyle b r seç m yapmakta da özgürsünüz, fakat aynı anda
zıt şeylere nandığınızı ve mantıksız b r nsan olduğunu-
zu kabul etmel s n z. Tasavvuf le Kur’an’ın zıt olduğunu
görmek ç n de herhang b r d ne mensup olmak zorunda
değ ls n z, bu k nanç arasındak karşılaştırmam gayet
nesneld r, aklını kullanan herkes tasavvuf le Kur’an’ın
zıt olduğunu görür ve kabul eder. Bunu tek kabul ede-
meyenler b z m gelenekç ler, cemaatç ler, b rtakım lah -
yatçılar ve tasavvufçulardır. Kısacası “atalarının d n ”n n
etk s nden kurtulamayanlar…
Ya lkokul 1’deyd m ya da 2’de, bahçede pet ş şeyle
maç yapıyorduk. Karşı takımdan b r çocuk pet ş şen n
üstüne basıp kaydı, sonra “fr k k” ded . H ç gereks z te-
vazu yapmayacağım; çocukken akranlarımdan zek yd m,
bu çocuğun da denyo olduğunu anladım, durumu gar p-
semeden sak nce çocuğa faulün ne olduğunu anlatmaya
çalıştım. İşte fr k k kullanması ç n b z m takımdan b r -
n n onu düşürmes gerekt ğ n , kend başına kayıp düş-
tü d ye fr k k kullanamayacağını zah ett m. Bana cevap
olarak “banane olum, ben düştüm şte, ben bağlamaz”
g b b r cevap verm şt . S n r mden ağladım. Bak ço-
cukluğuma da r s n rlend ğ m hatırladığım tek anım bu
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 205

ben m. Üzüldüğüm anılarım var, fak rl k anılarım var, ağ-


ladığım başka anılarım var, ama s n rlend ğ m b r tek bu
var. Neden bu kadar s n rlen p ağlamış olab l r m sence?
Çünkü çares z h ssett m ve bu çares zl ğ m n sebeb de
“anlaşılamamış” olmaktı. Ve bu anlaşılamamış oluşumun
sebeb , anlatmaya çalıştığım şey n çok karmaşık b r şey
olması da değ ld , çocuğun sırf kend hırsı yüzünden ken-
d n ben anlamaya kapatmasıydı. Z ra aynı çocuk, böyle
b r poz syonun çok daha zorlarını pazar akşamı Erman’la
Şansal’ın Maraton programında seyred p, pazartes saba-
hı andımız okunmadan önce sırada b z mle beraber yo-
rumluyordu, ger zekalı değ ld . B lm yorsa b le, çok ze-
k değ lse b le, bunu öğren p anlayab lecek zekası vardı.
Fakat şahs hırsı ve k b r yüzünden kend n “anlamaya”
öyle kapatmıştı k , karşısındak ne çares zl kten başka b r
şans bırakmıyordu.
Hem tasavvufa hem Kur’an’a nananlar ve uyarılara
rağmen ısrarına devam edenler de şte bende aynı etk -
y uyandırıyor. Ne desem boş h ss ne kapılıyorsun. Z ra
kend ler n boş b r k b re (ben m öğrend ğ m ve nandı-
ğım her zaman doğrudur düşünces ne) o kadar kaptırmış
vaz yetteler k , kend ler n bu k b rler ve boş hırsları yü-
zünden “anlamaya” öyle kapatmış vaz yetteler k , kend -
ler ne uymayan her türlü del l görmezden gel yorlar. Bu
sebeple de onlara laf anlatmaya kalkışırken çares z kalı-
yorsun. Yalnızlığın bundan daha yoğun h ssed ld ğ b r an
var mıdır b lm yorum. Yem n eder m k Allah’tan başka
k msem z yok, sana yem n eder m k yok.
Devam ed yorum, araya fazla laf g rd ğ ç n şu şema-
ları yen den göster yorum k , b razdan anlatacaklarımla
karşılaştırma yapab les n z:
206 Bir Başka Din: Tasavvuf

Tasavvufçular, yaratığı lahlaştıran ve yaratık le Al-


lah’ı muhakkak karşılaştırma çabasında olan bu nanış-
larını şöyle açıklarlar, örneğ n Mevlana F h Ma F h’te
“Ben Allah’ım” d yen Hallac-ı Mansur’u savunurken
şunları söyler[78]:
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 207

Yan Mevlana özetle der k : “Eğer ‘ben kulum’ dersen,


hem ben varım, hem de Tanrı var dem ş olursun ve k l k
yaratırsın. Oysa Allah’tan başka varlık olmadığı ç n, ‘ben
Tanrı’yım’ demen lazım.”
Ş md bu adamlar “haşa Allah’tan başka varlık mı
olur?” derler, fakat “ben Allah’ım” derken h ç de haşa de-
mezler, mütevazılığa bakın. Bu adamlara göre tasavvufçu
olmayan, yan “aklı ermeyen” avam Müslümanların Allah
nancı da şudur, yan kend ler n aklamak ç n karşıların-
dak n n nançlarının şu olduğunu söylerler:

Mevlana’nın “S z hem Allah var, hem de ben varım


d yerek k l k yaratıyorsunuz” ded ğ mesele şte budur,
buna çözüm olarak da evren Tanrılaştıran vahdet- vü-
cud anlayışını öner r. Oysa Kur’an’dak tevh d nancı, bu
tasavvufçuların anlattığı şek lde değ ld r. Kur’an’a göre
evrenler n (yaratılmışların), Allah’a karşı böyle b r po-
z syonu yoktur. Bu düşünce, kend n aklama çabasındak
tasavvufçuların, Kur’an’dak tevh d nancını çarpıtmasın-
dan başka b r şey değ ld r. Ş md s ze Kur’an’dak Allah
nancını, yan tevh d nancını da b r şema le açıklayayım:
208 Bir Başka Din: Tasavvuf

D kkat edersen z ş md ye kadar hep evrenler n varlığı


le Allah’ın varlığını kıyaslamıştık. Z ra tasavvufçuların
z hn nde, Allah’ın varlığı le nsanların, eşyaların, evren-
ler n, kısacası “şeyler n” varlığı muhakkak kıyaslanmak
zorundadır. Oysa sırf İhlas sures n n son ayet nde b le Al-
lah ç n şu söylen r: “H çb r şey O’nun deng ve benzer
olmamıştır, olamaz.”
Ş md soruyorum s ze, “benzer olmayan” b r Allah’ın
varlığını s z nasıl yaratıkların varlığı le kıyaslayab l rs -
n z?
“Benzer olmayan Allah”ın varlığı le evrenler n varlığı
nasıl mukayese ed leb l r, bana bunu del llere dayanarak
mantıklı b r şek lde açıklayab l r m s n z? Açıklayamazsı-
nız, açıklamaya kalksanız da saçmalamış olursunuz, z ra
Allah’ın tanımında b r kere “benzers z olmak” vardır. Ha
pardon unutmuşum, s z zaten “aklın” nsanı hayvanlaştı-
ran b r şey olduğunu dd a ed yordunuz değ l m , ne man-
tığı?
Allah’ın varlığı le Allah’ın yarattıklarının varlığı bam-
başka şeylerd r. Ben eğer b r şema le evrenler n karşısına
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 209

“aha şte şuradak şey Allah’tır” d ye b r ç z m yapacak


olursam, ş rke g rm ş olurum. Tab k ben m ç zd ğ m bu
şemalar, düşünce şek ller n n b rer s mges d r. Bu tasav-
vufçular da düşünce yapısı olarak Allah’ı “muhakkak b r
şeylerle kıyaslanması lazım olan varlık” olarak gördük-
ler ç n, “yahu tamam ben buradayım da, Allah’ı nere-
ye yerleşt receğ m?” d ye düşündükler ç n, hem kend
nançlarında Allah’ı yaratıklarla mukayese ederler, hem
de Kur’an’dak tevh d nancını b le kend hatalı parad g-
maları le anlayıp yorumlarlar.
Allah le evrenler n, daha doğrusu Allah le yaratıkla-
rın kıyaslanab lmeler ç n, bu k s arasında muhakkak
kıyas yapab leceğ n z b r ortak nokta olması gerek rd .
Örneğ n “elmalarla armutları karıştırmak” lafı, elma le
armutların “farklı” şeyler olduklarını ve aralarında b r
l şk kurulamayacağını fade eden mecaz b r dey şt r.
Fakat y ne de elma le armut da kıyaslanab l r. Örneğ n
elma ve armuttak as t oranlarını kıyaslayab l rs n z, z -
ra as t her k s nde de mevcuttur. Elma le armutun şeker
oranlarını kıyaslayab l rs n z, z ra her k s nde de şeker
vardır. Veya elma le armuttak herhang b r X oranlarını,
bu X elmada olsa ve armutta h ç olmasa b le kıyaslaya-
b l rs n z. Z ra X armutta h ç olmasa da X’ n armutta bu-
lunması ht mal dah l nde b r durum olurdu, böylece “X
elmada şu sev yede vardır, armutta se sıfır sev yes nde
vardır” şekl nde b r kıyas yapardınız ve bu kıyas yapma-
nıza olanak sağlayan şey se X’ n elmada da armutta da
“bulunma ht mal n n var olması” olurdu. Veya elma le
armutu daha başka alanlarda da kıyaslayab l rs n z ve kı-
yas yaparken “elma le armutun meyve olmaları”nı ortak
b r dayanak noktası olarak ele alırsınız. Veya elma le ar-
mutu, k s n n de “madde” olmalarını b r dayanak noktası
210 Bir Başka Din: Tasavvuf

alarak kıyaslayab l rs n z.
Özetle, k şey arasında kıyas yapab lmek ç n, bu k l
arasındak benzerl klere ht yaç duyarsınız.
Tanımında “benzers z” olma özell ğ çeren Allah le
yaratıklar arasında b r kıyaslama yapmak nasıl mümkün
olab l r? Bu resmen mantığın sefalet d r. S z n İslam al m
ded ğ n z bu adamlar, tanımında “yaratılmamış olmak”
özell ğ bulunan Allah ç n “ y de Allah’ı k m yarattı?”
sorusunu soran 20 yaşındak ate st ergen genç le aynı
saçma mantığa sah plerd r, z ra aynı mantıksal hatayı ya-
parlar. S z n o ulv adamlarınız, şöyles bas t b r şey b le
akıl edeb lmekten ac zd rler. Gerç akıl etseler de, kend
saçma nançlarını haklı çıkarmak ç n lafı kıvırıp yalan
söylerler.
Allah gözetley c , denetley c ve koruyucu olarak bu ev-
rene çk nd r, Allah’ın kuluna şah damarından daha yakın
olmasının manası da budur, fakat aynı zamanda Allah aş-
kındır. Yarattıklarında Allah’ın herhang b r parçası yoktur,
olamaz, z ra h çb r şey O’nun deng ve benzer olamaz.
Bu anlattıklarım s ze çok detay gözükmüş olab l r, fa-
kat “ben Allah’ım” dey p ortada dolaşan bu şeyh sürüsü-
nün varlığı, şte bu çürük felsefeler le mümkün olmuştur.
Teor den len şey öyle sandığınız kadar önems z değ ld r,
aha bu saçma teor ler n prat ktek sonuçlarını müslüman-
lar yüzyıllardır saçma sapan şeyhlere, gavslara, vel lere,
tar katlere, tasavvufçulara bağlanarak ve sürekl dünyanın
yıllarca ger s nden gelerek ödüyorlar. Ve eğer dünya, bu
“Her şey Allah’tır, dolayısıyla her yapılan şey mübahtır”
nancına sıkı sıkıya bağlı nsanlarla dolu b r yer olursa
b r gün, öyle b r dünyadak vahşet h çb r f lm senar st
veya roman yazarı hayal dah edemez. Tıpkı Aryan ırkı
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 211

deal ne sıkı sıkı bağlanan ve el ne nançlarını uygulaya-


b lecekler mkânı geç ren Naz ler n yaptığı g b , sp r tüa-
l zm de bu gücü ve mkânı el ne geç r rse; dünya kaos ve
vahşet dolu b r yer olacaktır. Z ra bu öğret n n “kötülük”
d ye b r mefhumu yoktur. Yapılan her şey “olması gere-
ken, Tanrı’nın yaptığı, sorgulanamaz” şeylerd r. Vahdet-
vücud ve vahdet- şühut nançları da şte bu sebeple, sp -
r tüal zm n söyled kler yle b reb r uygundur. Küçük CIA
olan RAND’ın ve b l mum küresel sermaye kuruluşları-
nın tasavvufa verd kler desteğ n sebeb de budur.

2. “Ruh” Meselesi
Tasavvufçuların kend nançlarını haklı çıkarmak ç n
en çok eğ p büktükler ayetler de, Allah’ın Adem’e ve
İsa’ya “ruhundan üfled ğ n ” söyled ğ ayetlerd r. Bu ar-
kadaşların nancına göre kend s b r ruh olan Allah, g der
kend s nden d ğer nsanların ruhlarını oluşturur (b ld ğ n
Plot nus’un sudur teor s ). Tasavvufçuların ruh konusun-
dak görüşler aslında karmakarışıktır ve b r n n söyled -
ğ n ötek yalanlar, ama b z y ne de Mevlana’nın yazdık-
larına b r bakalım. Örneğ n Mevlana, D van-ı Keb r’de
şöyle der[79]:

Mevlana’ya göre bedenle yaşamaktan kurtulunca baş-


tan başa ruh olurmuşuz. Ş md ye kadar s ze Mevlana’nın
beden ve varlığı b r ayıp olarak gördüğünü ve bedenden
kurtulunca Tanrı le b r olacağımızı söyled ğ bey tler n
212 Bir Başka Din: Tasavvuf

de gösterd m. Yan bedenden kurtulunca ruh oluyoruz ve


bedenden kurtulunca aynı zamanda Tanrı oluyoruz, bu da
demekt r k bu nanç s stem nde Tanrı b r ruhtur.
Öncel kle şunu söyleyey m k Allah’ın kend s b r ruh
değ ld r, Kur’an’da Allah kend n asla bu şek lde tanım-
lamaz. B r d ğer , Kur’an’da nsanların hayalet şekl nde
ruhlara sah p olduğu b lg s de geçmez, hatta ve hatta
Kur’an’da “ruh” kel mes n n çoğulu olan “ervah” kel -
mes b le asla kullanılmaz. Neden b l yor musunuz? Z ra
nsanın, öyle zanned ld ğ g b (hatta meşhur b r f lmde
de konu ed len) ağırlığı 21 gram olan, h ç ölmeyen, be-
denden ayrılab len hayalet ms ve ölümsüz b r ruhu yok-
tur. Bu sebeple Kur’an’ın h çb r ayet nde nsanlardan
“ruhlar” şekl nde bahsed lmez veya Kur’an’da nsanlara
h çb r ayette “ey ruhlar!” şekl nde h tap da ed lmez. Ruh
kel mes Kur’an’da 3 anlamda kullanılır:
1- Vah y meleğ olan Cebra l’ n d ğer adıdır (örneğ n Nahl
Sûres , 2 veya N sa Sûres , 171).

2- Vah y k tabı olan Kur’an’a da ruh den r (örneğ n Şura


Sûres , 52).

3- Ne olduğu belk de asla b l nemeyecek b r anlamda


kullanılır ve bu kullanım alanında da y ne d ğer kullanım
şek ller nde olduğu g b muhtemelen “vah y” ve “ lah
b lg ” anlamları olab l r (örneğ n Sad Sûres , 72 ve Tahr m Sûres , 12).
Kur’an’da “Allah’ın rufundan üflemes ” fades sade-
ce ve sadece Adem le İsa’nın yaratılışları ç n kullanılır.
Adem le İsa’nın ortak noktaları da c nsel b rleşme ol-
madan, yoktan yaratılmış olmalarıdır. Ayrıca Kur’an’da
“Ruh üfleme”n n değ l fakat, tek başına “üfleme”n n geç-
t ğ b r yer daha vardır. İsa, İsra loğulları’na muc ze gös-
ter rken şunları söyler:
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 213

“Şu b r gerçek k , ben s ze Rabb n zden b r muc ze ge-


t rd m: Ben, çamurdan, kuş görünümünde b r şey yapar,
ona üfler m de Allah’ın zn yle kuş oluver r. ...” (Al İmran
Sûres , 49)

Gördüğünüz üzere burada da c nsel b rleşme olma-


dan, yoktan var etme söz konusudur. Ve burada da bu
yoktan var oluşun gerçekleşmes ç n İsa kuşa “üfler”.
Üfleme, Allah’ın yaratış yöntemler nden b r s d r. Ya-
n Allah nasıl k nsanı anne karnında yaratmayı uygun
görüyorsa veya elmanın zaman çer s nde dalında ol-
gunlaşmasını uygun görüyorsa veya evde besled ğ m z
kan ş köpekler n yıllar çer s nde yapay seç l mle yara-
tılmasını uygun görüyorsa, aynı şek lde üfleme le olu-
şan b r yaratış b ç m de d leyeb l r.
Pek bu ayetlerden ne anlıyoruz? “Ruh” kel mes n n
Kur’an’dak başlıca kullanımları “vah y meleğ Cebra l”
ve “vah ylerden oluşan k tap Kur’an”dır ve bu kullanım-
larda da sürekl b r “ lah b lg aktarımı” söz konusudur.
Z ra Cebra l, bu lah b lg ler alan ve peygamberlere
aktaran melekt r, aynı şek lde Kur’an da lah b lg le-
r n yazılı olduğu k taptır ve Cebra l’e de, Kur’an’a da
“ruh” den l r. Ve b r kel men n Kur’an’da hang anlamda
kullanıldığını öğrenmek ç n, o kel men n tüm ayetler-
dek kullanımlarına bakmak gerek r k bu sadece kutsal
k tapları değ l, tüm met nler anlamada çok öneml b r
yöntemd r. Yan o kel men n aynı met n ç ndek tüm
kullanımlarını karşılaştırarak o kel men n hang anlam-
da kullanıldığını öğren r z. O hâlde “ruh üflemek” de-
mek de, b r ruh olan Allah’ın kend s nden başka ruhları
yaratması g b Kur’an dışı b r anlama gelemez. “Ruh
üflemek”; ruh kel mes n n Kur’an’dak tüm kullanımla-
rı göz önüne alındığında olsa olsa ancak “ lah b lg y
214 Bir Başka Din: Tasavvuf

aktarmak, vahy aktarmak” anlamına geleb l r k bu b le


kes n değ ld r. Kur’an’da sadece yoktan var etmek esna-
sında kullanılan “ruh üfleme” se asla ve asla tasavvuf-
çuların dd a ett ğ g b Allah’ın tüm nsanlara kend n-
den b r parça vermes g b b r anlam taşımaz.
Sp r tüal zm n kel me anlamı “ruhçuluk”tur, z ra tüm
bu haltlar zaten şte bu şek lde bedenden ayrı dolaşab len,
hayalet ms ve ölümsüz “ruh” nancından kaynaklanır. Ya-
hu eğer bu şek lde b r ruh var olsaydı, şu koca Kur’an’ın
tek b r ayet nde b le nsanların ruhu olduğu söylenmez
m yd ? Ya da en azından çoğul hâlde “ruhlar” kel mes
kullanılmaz mıydı? Tasavvufçular sırf kend nançlarını
haklı çıkarmak ç n “ruh üfleme” ayetler n n suyunu çıka-
radursun, Kur’an “ruh” ç n şöyle söyler:
“Ve sana ruhtan sorarlar. De k : “Ruh, Rabb m n em-
r ndend r. Ve s ze, l mden sadece az b r şey ver lm şt r.”
(İsra Sûres , 85)

İşte tam da bu sebeple, ruhun üçüncü kullanım alanı


ç n “ne olduğunu belk de asla b lemeyeceğ z” g b muğ-
lak b r fade kullandım. Z ra Allah açık seç k bu konuda
b lg m z n kısıtlı olduğunu söylüyor.
Öte yandan Kur’an’da, nsanın dünyada öleceğ ve
ah rette yen den d r lt leceğ b lg s b zlere pek çok ayette
ver l r. Ş md söyley n bana, eğer ah rette yen den d r lt -
l yorsak, ölümsüz olan ruh bu ş n neres nded r?
Tar h boyunca nsanların en çok merak ett ğ ve üzer n-
de tartıştığı konulardan b r olan “ruh” meseles ç n Allah
bu fadeler kullanırken, b ze bu konu hakkında l mden
sadece az b r şey verd ğ n söylerken, tasavvufçular bu
ruh üfleme meseles n kullanarak pante st nançlarını n-
sanlara yed r rler. Neden? Z ra b zlere l mden az b r şey
Vahdet-i Vücud İnancını Panteizmden Farklı Gösterme Çabaları 215

ver lse de, “keş f ve lham” yoluyla Allah’tan b lg ler alan


vel ler meseley çözmüştür! Ve onlara göre nasıl oluyorsa
tanımında “benzers z olmak” özell ğ bulunan Allah, ken-
d parçasından nsanları yaratmıştır.
Allah’tan vah y alan vel nancı ve bu vel lerden medet
ummak, onların söyled kler n doğru bellemek, kend n
bu sözüm ona ulu zatlara tesl m etmek düpedüz “ş rk”t r.
Tevbe sures 31. ayette Hr st yanları ve Yahud ler
yaptıkları b r hatadan ötürü eleşt r l r, o hata da ayet n lk
cümles nde bel rt l r: “Allah’ın yanında hahamlarını ve
ruhbanlarını da Rabler ed nd ler …”
Bu ayet n nd ğ dönemde, Mekke veya Med ne’de
yaşayan Hr st yanları ve Yahud ler düşünün. Herhalde
peygambere hemen “Yahu b z papazlara veya hahamla-
ra Tanrı dem yoruz, onlara tapınmıyoruz k !” d ye t raz
etm şlerd r (Tıpkı ş md şeyh n savunan mür tler g b ).
Oysa o ruhban sınıfının tüm em rler n , Tanrı’nın emr y-
m ş g b kabul ed yorlardı. Papazın veya hahamın ağzın-
dan çıkmış her sözü, Tanrı’nın emr bell yorlardı. İşte
“Rab (Efend ) ed nmek” de budur, “ş rk” de budur.
Ş md bana bunun, Allah’tan keş f ve lham yoluyla
kes n b lg ler alan vel lere, şeyhlere, gavslara ve k m ulu
zatlara nanmaktan tek b r farkını göster n.
Sadece tek b r fark st yorum s zden, göster n bana o
farkı.
Lütfen.
İSLAM’DA AKILCILIĞIN SONU

İmrenmek le kıskanmak arasındak farkı b l r m s n z?


İmrenmek, başkasında gördüğünüz b r başarıyı b zzat
yapma steğ , yan o başarıya gıpta etmekt r. Kıskanmak
se başkasında gördüğünüz bu başarıya katlanamama hal -
d r. Yan mrenmek olumlu, kıskanmak olumsuz b r mana
çer r. Kend mden örnek verey m, mrend ğ m çok nsan
olduysa da, hayatta ş md ye kadar kıskandığım sadece k
nsan oldu. Ne zaman güzel b r f lm zlesem veya güzel
b r k tap okusam, “Ben bunun daha y s n yazarım” d ye
hırslanır, mren r m. Fakat Ayn Rand’ın Founta nhead ro-
manını okuduğumda “Ben bu kadar y b r şey yazamam”
d ye moral m bozulmuştu. Kıskandığım d ğer nsan se,
hayatını okuduktan sonra B run oldu. Bu bölümde de
zaten nasıl B run ’lerden, abuk subuk hocaefend hazret-
ler n n veya s yasetç ler n el ne düştüğümüzü ve bu ger
kalmışlığın neden ısrarla devam ett r lmek stend ğ n an-
latmaya çalışacağım.
10. ve 11. yüzyıllarda yaşayan B run , 180 c varında
k tap yazmıştır ve bu k tapların b rçoğu astronom , f z k,
tıp, matemat k, coğrafya, b yoloj g b b l m dallarına
a tt r. Kend s aynı zamanda felsefeyle de lg lenm şt r.
Zaten Platon’un meşhur “Dünyayı f lozoflar yönetmel ”
sözünde kastett ğ f lozoflar da böyle b rçok alana hak m,
218 Bir Başka Din: Tasavvuf

komple adamlardır, yoksa adam okulda ders ne g ren


meymenets z süveterl felsefe doçent nden bahsetm yor.
B run ’n n yazdığı k tapların çok azı günümüze ulaştıysa
da (z ra vakt zamanında b rçok Müslüman kütüphanes
yakılmıştır), hakkında ed nd ğ m zlen me göre B run
muhtemelen Dünya’nın kend eksen etrafında döndüğü-
nü b le keşfetm ş olab l r. Kend s dünyanın ekl pt k eğ -
m n n 23 derece 27 dak ka olduğunu hesaplamıştır ve bu,
günümüzdek ölçümlere son derece yakın b r ölçümdür.
Tamam dayı anladık astronom ye hak ms n, fakat mate-
mat ğ nden b yoloj s ne, o kadar b l m dalına aynı anda
nasıl hak m olab l yorsun? Had hak m oldun, nasıl bu ka-
dar üretken olab l yorsun? B run ’y b l m yapmaya sevk
eden şey, Al İmran sures n n 191. ayet ndek “Onlar
gökler n ve yer n yaratılışı hakkında der n der n dü-
şünürler: ‘Ey Rabb m z! Sen bunu boşuna yaratma-
dın’ derler” sözler olmuştur. Ben de aynı ayet sayes nde
mot ve olup ayakta durmaya, b r şeyler üretmeye çabalı-
yorum. Ben de mot ve eden şey bu ayette bel rt ld ğ g b
hayatın ve yaratılışın b r anlamı olduğunu düşünmemd r.
Fakat B run ’y acay p kıskanıyorum.
Ş md bu anlatacaklarımı d kkatle okuyun, z ra öyle
haybeye İslam güzellemes yapmayacağım, konuyu çok
ama çok öneml yerlere bağlayacağım. 8. ve 13. yüzyıl-
lar arasındak dönem, Müslümanların patır patır B run
yet şt rd kler yıllardır. Bu yaklaşık 500 yıllık döneme “İs-
lam’ın Altın Çağı” (Islam c Golden Age) den r k Müs-
lümanlar, bu yıllarda b l m ve l mde dünyanın ger kala-
nına farkın kralını atmıştır. Yan bugünden örnek verey m
d ye düşünüyorum, bugünün Japonya’sı da desem, Nasa’sı
da desem eks k kalacak. Belk Müslümanların dünyanın
ger kalanına attığı farkı, bugünkü Güney Kore’n n Kuzey
İslam’da Akılcılığın Sonu 219

Kore’ye attığı farka benzeteb l r z. O Haçlı Seferler boş


yere yapılmadı, b rb r yle sürekl kavga hal nde olan Hr s-
t yan kontlar, dükler, prensler durduk yere b rl k olmadı.
Müslümanlar sadece esk Yunan eserler n kend d ller ne
çev rmekle yet nmed , onları nanılmaz derecede gel şt r-
d ve daha sonra Avrupa’nın rönesansına temel oluşturdu.
8-13. yüzyıllar arasındak Müslüman dünyasının b l m-
dek başarısını sadece Ant k Yunan eserler n n çevr lmes
ve gel şt r lmes ne bağlamak, batılı tar hç ler n yıllardır
b zlere attığı kazıklardan b r d r. Z ra özell kle Orta Asya-
lı (Türk) ve İranlı Müslüman b lg nler b rçok alanda sı-
fırdan başlayarak b l m cra etm şlerd r ve bu durum Batı
tarafından d kte ed len tar h sebeb yle pek de açık seç k
d le get r lmemekted r. Bu son söyled kler m de Pr nce-
ton Ün vers tes ’nden tar hç Freder ck Starr, 680 sayfalık
eser nde tüm detaylarıyla açıklar[80]. Bu t rafları da b r ne-
v , yıllarca zenc lere ırkçılık yapan ABD’n n, son yıllarda
sürekl kölel k ve ırkçılık karşıtı f lmler çekerek günah çı-
karma seansları yapması g b b r geçm şle yüzleşmes d r.
Her neyse, konumuza dönel m. O Müslüman toplumdan
Harezm , K nd , Farab , Battan , İbn Rüşd ve saymaya
kalksam b r yerden sonra adlarını okumayı bırakacağınız
yüzlerce meşhur b l m adamı çıktı, bak yüzlerce d yorum
ve o yıllarda daha k m b l r sm günümüze ulaşmayan
kaç b l m nsanı ve f lozof daha yaşadı. Hele hele b r El
Cezer (1136-1206) var k , dünyanın lk robotunu yapmış,
s bernet ğ n temeller n atmış, cat ett ğ mak neler günü-
müzdek b rçok teknoloj ye temel oluşturmuş, hatta ve
hatta Leonardo Da V nc ’ye b le es n kaynağı olmuştur.
L teratürü b raz taradığınızda, o dönem n koşulları ç n
akıl almaz buluşlara mza atan Müslüman b l m adamla-
rıyla karşılaşacaksınız. O dönemlerde Avrupa’da tıp b l m
220 Bir Başka Din: Tasavvuf

büyücülük olarak kabul ed l rken, doktorluk yapmaya ça-


lışanlar “Cadı bu!” d ye yakılıp asılırken, Müslüman tıp-
çı ve b l m adamı El-Zehrav (936-1013) 200’den fazla
amel yat alet cat etm ş, tar htek lk m gren amel yatını
yapmış ve tıp alanında daha b rçok “ lk”lere mza atmıştır.
Kend s yle lg l Türkçe kaynak pek bulamazsınız, z ra 13.
yüzyıldan ber eloğlu bu adamların kıymet n b zden da-
ha y b l yor. El-Zehrav yaban ellerde Abulcas s sm yle
b l n r ve ünvanı “Cerrahlığın Kurucusu”dur. Pek nasıl
oldu da b r zamanlar Cerrahlığın Kurucusu’nu yet şt ren
Müslümanlar, ş md Cerrah tar katında z k r ay n yapan
tuhaf nsanlara dönüştüler?
Unesco b ld ğ n z üzere 2007’y “Mevlana Yılı” lan
etm ş, hem Türk ye’de hem tüm dünyada yığınla adeta
Mevlana’ya tapınma törenler , saçma sapan semazen gös-
ter ler düzenlem şt . Bunun altında yatan amacı b lmeyen
nsanımız da “heleloy” n dalarıyla övünmüştü.
Unesco her sene, b rçok ünlü tar h k ş hakkında anma
törenler düzenler. Bu sene de (2016) k ünlü Türk ç n
hem burada, hem dünya çapında anma törenler düzenle-
yerek b z onore edecekler (!).
İslam’da Akılcılığın Sonu 221

Bu k ş ler Ahmet Yesev ve Fuat Köprülü’dür[81]. Pek


bayram değ l seyran değ l, Unesco b z neden öptü?
Bunu anlamak ç n 12. yüzyılda yaşamış olan Ahmet
Yesev ’y ve daha sonra 1920’l yıllarda, yan cumhur ye-
t n lk yıllarında, unutulmaya yüz tutmuş olan Ahmet Ye-
sev ’y adeta yen den gündeme taşıyan Fuat Köprülü’yü
b lmem z gerek r. Bu şahısları b lmek, Türk halkının yüz-
yıllardan ber gelen d n nancını ve sosyoloj k yapısını
anlamak ç n şarttır. Bu k ş ler b l nmeden Türk halkının
hang kültürlerden beslend ğ anlaşılamaz. O nedenle bu
anlatacaklarımı, tasavvufu İslam zanneden Müslümanlar
ayrı b r d kkatle, koca nsanlık tar h n kend yaşadıkları
30-40 yılda gördükler yle değerlend ren ve dünyadak her
kötü olayı İslam’a bağlayan m l tan ate stler le İslamofo-
b kler ayrı b r d kkatle okusunlar.
Genel kanının aks ne Türkler, İslam’ı Araplardan de-
ğ l, İranlılardan öğrenm şlerd r[82]. İranlılardan sonra se
Türk halkına İslam’ı öğreten d ğer kes m; İran sınırından
Orta Asya’ya kadar uzanan coğrafyada yer alan tasav-
vufçular olmuştur ve bunların en öneml s Türk stan’da
yaşamış olan Ahmet Yesev ’d r[83]. Ahmet Yesev ’n n et-
k s yle b lhassa 12. yüzyılda ve ondan sonrak tar hlerde
Türkler n yaşadıkları şeh rler; tekkeler, dergahlar, şeyhler
ve b l mum tasavvufçular le dolmuştur. Yan Türkler n
İslam anlayışına, peygamber m zden çok sonra peydah
olan tasavvuf felsefes hak m olmuştur. Ş md ye kadar ta-
savvuf öğret s n n ne olduğunu adeta 5 yaşında b r çocu-
ğa anlatır g b anlatmaya gayret gösterd m. Tasavvufun;
vahdet- vücud, vahdet- şühud, şeyhl k, keramet, velayet
mertebes , tar katçılık, ç lec l k, Allah’ta yok olmak (fe-
naf llah), dünyayı terk etmek, sabah akşam naf le badet
etmek g b İslam le h çb r alakası olmayan, hatta İslam’a
222 Bir Başka Din: Tasavvuf

tamamen zıt nançlara sah p olduğunu anlattım. Yan


Türkler n b r mutasavvıf (tasavvufçu) olan Ahmet Yese-
v ’den ve onun mür tler nden öğrend kler şey ne kadar
İslam’dır, bu tartışılır.
Ahmet Yesev , İslam le tasavvuf nancını harmanlayıp,
sade b r Türkçe le eserler yazmış ve bu sayede halka ko-
layca nüfuz etm şt r. Etrafında on b nlerce mür t toplamış
ve b rçok bölgeye hal feler n atamış, bu sayede de kend -
s nden yıllar sonrak b rçok k ş y ve tar katı etk lem şt r.
M sal Ahmet Yesev ’n n etk led ğ Türk tasavvufçulardan
b r , İslam anlayışı haşa “Ete kem ğe büründüm, Yunus
d ye göründüm” olan meşhur Yunus Emre’d r. Yesev l k
tar katı, geçm şte de günümüzde de hala etk l olan Nakş -
bend tar katını ve Bektaş l ğ de etk lem şt r. Yan özetle,
Türkler n İslam nancının oluşmasında ve şek llenmes n-
de Ahmet Yesev ’n n etk s çok ama çok büyüktür. Fuat
Köprülü de, 1919 yılında yazdığı ve en meşhur eser olan
“Türk Edeb yatında İlk Mutasavvıflar”da bunu bel rt-
m ş, Ahmet Yesev ’y öve öve b t remem şt r.
Ş md Türklere İslam’ı (!) öğreten en öneml f gürler-
den olan Ahmet Yesev ’n n öğret ler ne b r bakalım. Ken-
d s n n en meşhur eser D van-ı H kmet’t r, bu k tapta da
adına H kmet ded ğ çeş tl ş rler vardır. 126. h kmet n-
den bazı kes tler gösterey m:

Bu d zelerde b r şeyh olan Ahmet Yesev , doğal olarak


“Ben Allah’ım” d yen pante st Hallac-ı Mansur’u över.
Hallac, tüm tasavvufçuların atası, p r d r, bunu başlarda
İslam’da Akılcılığın Sonu 223

şlem şt k. “Tavas n” adlı k tabında “Ben m yoldaşım ve


öğretmen m, İbl s le F ravun’dur” d yecek kadar ler g -
den ve “O onları Allah aşkıyla söyled , s z anlayamazsı-
nız” g b ç boş fadelerle savunulan Hallac-ı Mansur’u
elbette tüm tasavvufçular g b Ahmet Yesev de sah plen r
ve över.
Aynı H kmet’ n son dörtlüğünde de şunları söyler Ah-
met Yesev hazretler :

Bu d zelerde kend s Bud zm’dek karşılığı N rvana,


H ndu zm’dek karşılığı da Samadh olan “Allah le b r
olma” nancının hesapta İslam vers yonu “Fenaf llah”a
er şmes gerekt ğ nden bahseder. B z m gar ban Türklere
de bu pagan nancı İslam d ye b r güzel pazarlar.
Veya aynı söylem kend s n n 27. h kmet nde de görü-
rüz:

Özell kle bu k d zede tıpkı Mevlana’da ve d ğer ta-


savvufçularda gördüğümüz g b benl ğ n (nefs n) b r suç,
b r günah kabul ed ld ğ ve onun öldürülerek Allah le b r
olunması gerekt ğ , Ahmet Yesev ’n n de bu yolda lerle-
d ğ anlatılır. Ne d yey m, Allah gazasını mübarek ets n.
Hatırlarsanız tasavvuf jargonunda aşık kul demek,
224 Bir Başka Din: Tasavvuf

maşuk se aşık olunan, yan Allah demekt . Mevlana, D -


van-ı Keb r’ nde şunları söyler[84]:

Yan ha aşık, ha maşuk, k s de aynı şey. Ha yaratılan,


ha Yaratan, k s de aynı şey. Yaban ellerde günümüzde
New Age d ye kakalanan pante zm nancı, Vahdet- vücud
nancının temelde b reb r aynısıdır. Ş md neden Mevla-
na’yı örnek olarak gösterd m? Çünkü Ahmet Yesev de
tam olarak onun d l nden konuşmaktadır, lütfen şu k d -
zey okuyun[85]:

Burada Ahmet Yesev ’n n, kend s nden 100 yıl sonra


Mevlev l ğ n kurulmasına sebeb yet verecek olan Mevla-
na’yı b le ne kadar etk led ğ n görüyorsunuz. Z ra b reb r
olarak aynı fadey kullanırlar. Ahmet Yesev de hem aşık,
hem maşuktur, yan haşa Allah’ın b r parçasıdır. Hatta
Ahmet Yesev hızını alamayıp kend ne Allah’ın “Rah-
man” ve “Sübhan” sıfatlarını da yakıştırır.
Allah’ın bazı sıfatları nsanlarda da kısıtlı ölçüde var-
dır. Örneğ n nsanlar da Allah g b merhametl olab l r, af-
fed c olab l r. Fakat Rahman g b sadece Allah’a a t olan
“sınırsız” b r sıfatı kend s ne de layık görür Ahmet Yesev .
Neden? Çünkü kend s de b reb r olarak Allah’tan kopan
b r parçadır. Tasavvuf nancı budur. Oysa sırf Kur’an’dak
İhlas sures , yan şu hesapta çok d ndar olan m llet m z n
İslam’da Akılcılığın Sonu 225

“kulhuvallahü...” d ye başlayıp anlamını b lmeden okudu-


ğu İhlas sures b le, Allah le O’nun yarattıkları arasına b r
ç zg çeker, Allah’ın eş n n, deng n n ve hatta b r benzer -
n n b le bulunamayacağını söyler. Hele hele “Sübhan” de-
mek, tüm noksanlıklardan münezzeh olan, kusursuz olan
demekt r. Ahmet Yesev de fenaf llah makamına er ş nce,
tıpkı Allah g b kusursuz olur. Bu sebeple k daha canınız
sıkılmasın d ye göstermeye gerek görmed ğ m d ğer d -
zeler nde Ahmet Yesev , nsanlara kurtuluşa ermeler ç n
kend yazdığı h kmetler okumaları gerekt ğ n emreder.
Z ra kend s de Allah’ın yeryüzündek b r tecell s d r (!).
Tıpkı Allah le b r olan ve yazdığı Mesnev ç n “Alem-
ler n Rabb tarafından nd r lm şt r” fades n kullanan
Mevlana g b [86], kend h kmetler n n de nsanları kurtulu-
şa erd receğ n söyler Ahmet Yesev .
Müslümanlar, değ nd ğ m o altın çağlarında b l mle ve
akıl yoluyla Allah’ın yaratışını ncelerken, Uzakdoğu ve
Kabala m st s zm nden etk lenen tasavvufçular “gerçek
b lg ye ancak vah yle ulaşılır, o da b z vel lere nas p olur”
argümanını üretm şlerd r. Öte yandan bu şeyh ve vel g b
ulu zatların b rtakım “kerametler” gösterd kler n , bu kera-
metlere nanmayanların da kaf r olduklarını öne sürmüşler-
d r. İşte 12. ve 13. yüzyıllarda bu tasavvufçular, akılcı gruba
baskın gelm ş ve Müslümanların çöküşünü başlatmışlardır.
İmam Gazzal (1058-1111) hayatının son dönemler n-
de artık kafayı y ce tasavvufla kırmıştır. K mya- Saadet
adlı k tabında tıpkı İbn Arab g b aklı, deney ve gözlem
yer n d b ne sokar. Öyle k K mya- Saadet’ n 1. bölümü-
nün 15. faslının başlığı b le şudur: “İl m Bu Yolda B r
Perded r”.
Bu bölümde Gazzal , nsanın beş duyusuyla algıladığı
her şey n yanıltıcı olduğunu, bunların ancak avamın ş
226 Bir Başka Din: Tasavvuf

olduğunu ve ancak keş f yoluyla elde ed len b lg n n ha-


k kat olduğunu söyler. Öyle k aynı bölümde şu sözler
sarfeder: “O hâlde, “İl m perded r” sözünün mânâsını
mükâşefe [keşfetme] dereces ne ulaşmış b r k mseden
duyarsan, böyle b l, nkâr eyleme!”
Keşfetme dereces ne ulaşmış k msen n ne olduğunu da
artık b l yorsunuz, keş f (vah y) yoluyla Allah’tan b lg ler
alan yüce zatlar!
Öyle k aynı bölümden devam edel m: “İşte peygam-
berler n ve evl yanın keşf k myaya benzer. Al mler n
lm de altına benzer. K myaya sah p olan, altına sah p
olandan daha faz letl d r.”
Hem tasavvufçuların, hem de Sünn ler n, aleyh nde
h çb r laf ed lemez putu olan İmam Gazzal hazretler ;
açık seç k evl yaların da peygamberler g b keş f le b lg
aldıklarını söyler, üstel k evl yaların keşf , akıl ve gözlem
yoluyla b lg etmeye çalışan al mlerden çok daha üstün-
dür! Tasavvufçulara göre evl yalar, peygamberlere vela-
yet mertebes nde ortaktırlar. Yan vel ler de tıpkı peygam-
berler g b b r nc kaynaktan, Allah’tan d rekt b lg alma
kab l yet ne sah plerd r ve hak k olan b lg de budur. Al-
lah se b z son derece açık, seç k ve net b r şek lde uyarır:
“Yalan düzüp Allah’a ft ra eden veya kend ne b r şey
vahyed lmed ğ halde “Bana vahyed ld ” d yen k ş le,
“Allah’ın ayet nd rd ğ g b ben de nd receğ m” d yen
k mseden daha zal m k m vardır? B r görsen o zal mle-
r ölüm dalgaları ç ndeyken. Melekler eller n uzatmış,
“Çıkarın canlarınızı!” d ye! “Bugün z llet azabıyla ceza-
landırılacaksınız; çünkü Allah’a karşı gerçek dışı şeyler
söylüyorsunuz ve çünkü O’nun ayetler ne karşı büyüklük
taslıyordunuz.” (Enam Sûres , 93)
İslam’da Akılcılığın Sonu 227

Vel , şeyh, gavs, kutup g b tab rler, “Ben peygambe-


r m” demen n kıvırtılmış hal nden başka b r şey değ ld r
ve bu apaçık Kur’an’a zıt g tmek, Allah’a ft ra atmaktır!
Tekrardan Ahmet Yesev ’ye dönel m ş md .

Fakrname adlı eser nde çok büyük b r alçak gönüllü-


lük örneğ gösteren Ahmet Yesev , kend s ç n “Şeyhler n
Sultanı Ahmet Yesev Hazretler ” demekted r[87]. Gerç ha-
d b r ht mal de olsa günahını almayalım, Fakrname’n n
Ahmet Yesev ’y d nleyen talebeler tarafından yazıldığı-
na da r dd alar da vardır, fakat bunun pek b r önem yok-
tur, z ra sonuç olarak bu adam mür tler ne bunları anlat-
mış, mür tler de kend ler n ona tesl m etm şlerd r. Hatta
bu satırların mür tler tarafından yazılmış olması ht mal
daha korkutucu, daha rez ld r.

Lütfen altını ç zd ğ m cümley okuyun. Fakrname’de


Allah le b r olma yolunu ve mertebeler n anlatan Ahmet
Yesev , bu uyduruk mertebelere man etmeyen n şeyta-
na uyacağını söyler[88]. Yan şu meşhur “Şeyh olmayanın
228 Bir Başka Din: Tasavvuf

şeyh şeytandır” sözünü, farklı kel meler kullanarak fade


eder. İy hoş fakat s z n en tepedek şeyh n z n de şeyh
yok. Bu mantıkla s z n şeyh n z şeytanın ta kend s oluyor
o zaman. Ha ama buna da “Şeyh m z n şeyh Hazret Mu-
hammed’d r” d ye kılıf uydururlar. Valla Allah’ın elç s
olan Hz Muhammed, s z n g b uyduruk ezoter k b lg ler
anlatmıyordu nsanlara şeyh değ ld .
“Sahte şeyh” d ye b r laf vardır, haberlerde falan çok
duyarsınız. Bu laf tıpkı “ÖSS sınavı” g b anlatım bozuk-
luğu çeren b r faded r. Z ra şeyh n hak k s yoktur k
sahtes olsun!
Z ra bu şeyhler Uzakdoğu öğret ler nde bulunan “Al-
lah le b r olma, Allah’ta yok olma” mertebeler ne b raz
yorum katarak, onların tıpatıp aynılarını tasavvuf adı
altında Müslümanlara pazarlamıştır. Oysa Kur’an’a gö-
re nsan veya h çb r yaratık, Allah le b r olamaz k bu
ş n mertebeler olsun! Bu hurafe ş n n b z m gar ban
Türkmenlere kakalanma şubes de, şte bu UNESCO
tarafından “sevg ve hoşgörü t msal ” adı altında altın
teps ç nde sunulan Ahmet Yesev ’d r. Ahmet Yesev de
d ğer tüm tasavvufçular g b bu saçma nançları İslam
d ye anlatmış, hem Fakrname hem de M r’âtü’l Kulûb
adlı k taplarında bu Allah le b r olma mertebeler n yaz-
mıştır. Önceden de defalarca ded ğ m g b , bu tasavvuf-
tak “sevg ve hoşgörü” olayı tamamen palavradır. Z -
ra bu adamlar zaten kend yollarına uymayan herkese
kaf r gözüyle bakar, onları sertçe dışlarlar. “Ne olursan
ol gel” lafıyla başlayan o sevg ve kardeşl k mesajları
dolu ş r b le Mevlana’ya a t değ ld r, had get r n baka-
yım bana b r kaynak, nerede söylem ş o lafı? B r senem
harcadım da bulamadım. K mse de bulamadı, z ra onun
değ l o ş r. Mevlana’nın Mesnev ’s , kend s n n yolunu
İslam’da Akılcılığın Sonu 229

zlemeyen nsanlara tehd tler ve hakaretlerle doludur.


Gerçeğ n, s z n hayal dünyanızda kurduğunuz romant k
h kayelerle alakası yoktur.
Fuat Köprülü’yü elbette Ahmet Yesev den len şeyh le
b r tutmayacağım. Fuat Köprülü, cumhur yet n lk yılları-
nın büyük b r b l m adamı ve tar hç s d r. Kend s n n bu
konudak craatler ne lerleyen bölümler ne değ neceğ m,
fakat aynı zamanda Köprülü’nün “Türk Edeb yatında İlk
Mutasavvıflar” k tabını da kaynak olarak kullanacağım.
Z ra Köprülü bu eser nde, Ahmet Yesev ’y ve Yunus Em-
re’y övse de, en n hayet nde bu adamların hayatlarını,
mür tler n ve etk ler n detaylıca araştırıp kaynaklarıyla
anlatmıştır. Ş md bu k tabın önderl ğ nde, Ahmet Yese-
v ’y nceleyeceğ z. Bu b lg ler sadece bu k tapta değ l,
Ahmet Yesev le lg l hemen her kaynakta da bulab l rs -
n z. İşaretled ğ m bölümler ster okuyun, ster okumayın,
ben özet n geçeceğ m[89]:
230 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ç lec l k yan asket zm, y ne pagan b r nanıştır. Z ra bu


şahıslar benl ğ n, Allah le b r olma yolunda b r engel ol-
duğuna nanır ve o yüzden nefsler ne kötü davranıp onu
öldürmeye çalışırlar. Bu dünyada kend ne kend el nle ez -
yet etmen n h çb r İslam tarafı ve zahı yoktur, z ra Allah
Kur’an’da nsanın nefs ne ve beden ne zulmetmes n ya-
saklar, tam ters ne ona y bakmasını ster. Gel gelel m Ah-
met Yesev denen gar p k ş l k, 63 yaşına geld ğ nde ç ne
kapanıp ç le çekmek ç n adı üstünde b r “ç lehane” nşa
ett r r. Sebep? Kend s , Hz Muhammed 63 yaşında öldüğü
ç n, bunu “peygamber sünnet ” olarak görür ve 63 yaşın-
dan sonra yaşamayı kend ne haram kılarak hayatını bundan
sonra ufacık ve karanlık b r odada ç le çekerek geç r r.
Arkadaşım, Hz İbrah m’ n sünnet d ye oğlunu mu bı-
çaklamaya kalkacaktın? Yunus Peygamber n sünnet d ye
kat l bal naya kend n yem m edecekt n? Nuh Peygambe-
r n sünnet d ye T tan c m nşa edecekt n? Keşke bunları
yapsaydınız da, nsanlığa b r katkınız dokunsaydı.
İşte bu kafa keramet hâlâ m svakta arar, ağız tem z-
l ğ nde değ l. M svak kullanmayı, sarık takmayı, sakal
uzatmayı peygamber sünnet zanneder, oysa Muhammed
peygamber m z öldürmeye çalışanlar da sarıklı ve sakallı
adamlardı. Aklı devreden çıkarırsan elbette ger ye ancak
böyle takl tç l kten baret b r sünnet anlayışı kalır.
Bu adamlar hem yüzyıllardır nsanların bey nler n
uyuşturdular, rez l b r Türk kültürünün oluşmasında etk n
rol oynadılar, nsanların z h nler ne saçma kodlar yerleş-
t rd ler, üstüne üstlük hâlâ da “İslam al m ” d ye sah p-
len lmekteler. Toplumun tepk s nden tırsan ve ş mden
olurum kaygısı yaşayan d n adamları veya lah yatçılar da
bunlara karşı tek kel me edem yorlar. Bu öğret ler n gü-
nümüzdek etk ler , sandığınızdan çok ama çok fazladır.
İslam’da Akılcılığın Sonu 231

Geçm şte yarattıkları tahr bat se zaten ortadadır. Bu ta-


savvuf anlayışı le m s g b b l m ve akılcılık geleneğ n
yerle b r ett ler ve Müslüman ülkelerde şu an da dah l ol-
mak üzere yüzyıllardır b r b l m geleneğ n n olmamasının
yegâne sebeb , aklı dışlayan tasavvuf nancıdır.
Bunu anlamanız ç n daha kaç del l lazım?
En son gösterm ş olduğum sayfada Fuat Köprülü, bu
ç lehanen n İlyas Peygamber ve Hızır tarafından korun-
duğu ç n yüzyıllardır ayakta durduğunu yazar. Sonlara
doğru altını ç zd ğ m bölümde se, Ahmet Yesev ’n n b r-
çok keramet gösterd ğ n söyler. Yan ord naryus profesör
de olsan, Kur’an’a zıt g tmek pahasına b le olsa, böyle
saçmalıklara nanab l yorsun. Bu şler kar yere, paraya,
vesa reye bakmıyor. Aklını kullanmaya ve böylece Al-
lah’ın nas p etmes ne bakıyor. Hayat s z n, özgür rade
s z n, alın s ze Allah’tan açık çek.
Defalarca bel rtt ğ m g b bu adamlar Kur’an’da geçen
“vah y” sözcüğünü, Müslümanlar tarafından çok tepk gör-
memek ç n “keş f” ya da “ lham” adıyla yumuşatarak n-
sanlara kakalamışlardır, yan tıpkı peygamberler n vah yle
Allah’tan b lg alması g b , bu şeyh bozuntuları da keş f ve
lham yoluyla Allah’tan b lg alırlarmış. Y ne aynı şek lde
peygamberler n gösterd kler “muc ze”ler de, “keramet”
olarak değ şt rm şlerd r ve kend ler n n de tıpkı peygam-
berler n muc ze göstermes g b keramet gösterd kler n
nsanlara yutturmuşlardır. Hatırlayın han , şu tape mevzu-
larının patlak verd ğ dönemlerde esk b r Nurcu olan Lat f
Erdoğan şu m nvalde b r açıklama yapmıştı: “B z ne za-
man b r konu hakkında Fethullah Gülen Hoca’ya g tsek,
aklımızı okurcasına o konuyu kend s b ze açıyordu. B z de
bunu keramet zanned yorduk. Meğer telefonlarımızı d nl -
yormuş”. Gülmek st yorum sayın sey rc ler.
232 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ve d kkat ed n, s ze buraya kadar anlattığım tüm bu


hurafe b lg ler n Kur’an le h çb r alakası yoktur, bu hu-
rafe b lg ler 12. ve 13. yüzyıldan t baren Ahmet Yesev ,
Mevlana, Yunus Emre, İbn Arab , Gazzal g b tasavvuf-
çuların etk s sayes nde Müslüman dünyasında baskın ha-
le gelm şlerd r.
Elbette Kur’an’da, son peygamber olan Hz Muham-
med’den t baren h çb r nsanın böyle ruhan özell klere sa-
h p olab leceğ bel rt lmem şt r. Fakat Kur’an’ı okuyan k m?
S ze Ahmet Yesev ’n n gösterd ğ o mübarek keramet-
lerden b r n , Fuat Köprülü’nün kalem nden aktarayım,
lle de okumanıza lüzum yok ben anlatacağım[90]:

Dönem n hükümdarı Kazan Han “Yahu bu Ahmet


Yesev o ç lehanen n ç nde yaşıyor ama cuma nama-
zını cemaatle kılmak farz, nasıl oluyor bu ş?” d yerek
hocayı cuma namazına çağırtır. Ahmet Yesev ’y cuma
İslam’da Akılcılığın Sonu 233

namazına davet etmeye b r mür d gel r. Ahmet Yese-


v de “takıl bana hayatını yaşa kanka” der öğrenc s ne,
öğrenc s de Ahmet Yesev ’ye yapışır ve b r anda ken-
d ler n Mısır’dak b r cam de cuma namazını kılarken
bulurlar. Ha b r ek b lg verey m, Ahmet Yesev ’n n ç -
lehanes Türk stan’dadır. Ş md s ze el emeğ göz nuru,
pa nt ürünü b r yapım desteğ yle Ahmet Yesev ’n n gös-
terd ğ keramet anlatacağım:

Ahmet Yesev A rl nes Hazretler müth ş b r keramet


göstererek b r anda mür d yle beraber Türk stan’dan Mı-
sır’a ışınlanır. Meğersem adam her cuma namazını bu
şek lde ç lehanes nden Mısır’dak cam ye ışınlanarak kı-
lıyormuş.
B r söz vardır ya, “Şeyh uçmaz mür t uçurur” d ye. İş-
te bu söz mecaz b r sözdür ama buraya gerçek anlamıy-
la da uyuyor. Uçmayan adamı uçurtuyorlar. M lyonlarca
nsan, kulaktan kulağa bu hurafec her fler n keramet h -
kayeler yle ve dünya hayatını terk etme, aza tamah etme
234 Bir Başka Din: Tasavvuf

nas hatler yle büyüyor. S z k msen n sm ne, namına, şa-


nına, et ket ne kanmayın, kend aklınızı kullanın ve na-
s b n z yalnızca Allah’tan stey n. Bugün dünyaya yön
veren el t a leler n b le ruh hastası nançları var.
Öte yandan Türk stan’da Cuma namazı okunurken, Mı-
sır’da mevs m ne göre ya Güneş daha yen açmıştır ya da
sabah namazı kılınıyordur, bu nasıl ş kardeş? Tab keramet
uydururken böyle ayrıntılara takılmalarına da gerek yok, z -
ra her şeye olduğu g b ona da b r kılıfları var. Ahmet Yese-
v g b mübarek evl yalar Superman edasıyla b r zamandan
öbür zamana veya b r mekandan öbür mekana uçab l yorlar.
Bunun adına da “Tayy Zaman” ve “Tayy Mekan” den -
l yor, b ld ğ n “tayyare” le aynı kök, “uçmak”tan gel yor.
Böyle ter msel ve Arapça laflarla konuşunca da mür t güru-
hu “heee o zaman doğrudur” deyerek d nl yor.
Buraya kadar anlattıklarım ş n t kad kısmıydı. Bura-
ya kadar anlattıklarım, d ğer tüm tasavvufçular g b Ah-
met Yesev ’n n öğret ler n n de Kur’an le taban tabana zıt
olduğunun spatıdır. Yan d yeceğ m o k , hem tasavvufçu
hem Müslüman olunmaz, ters mıknatıslanma yapar. Z ra
tasavvuf, şu an küresel el t tarafından dünyaya pompa-
lanan pante st/panente st d n n Müslüman coğrafyasına
yutturulan vers yonudur. UNESCO g b yığınla yabancı
vakıf ve basın organlarının k de b r b z m tasavvufçula-
rın reklamını yapması boş yere değ ld r.
Buradan sonra anlatacaklarım se daha çok ş n sosyo-
loj k yönüyle alakalı olacaktır, gerç ster stemez ş md ye
kadar da değ nd k ş n sosyoloj k yönüne... Yan bu adam-
ların öğret ler nsanlara nasıl f k rler aşılamış, Müslüman
ve Türk toplumunu ne yönde değ şt rm ş, b z Müslüman-
lar neden böyle b r cehalet batağının ç ndey z, bunları
göreceğ z.
İslam’da Akılcılığın Sonu 235

Ş md bu dergâhlar, tekkeler ve tar katlar hakkında


nsanımızın genel kanaat şudur. “Bu tar katlar lk başta
y yd de, sonradan bozuldu.” veya “Tamam bazı tar kat-
lar sapıtmış olab l r ama heps m kötü?”
Evet güzel kardeş m, çler nde y n yetl veya saf,
sam m nsanlar olsa da heps kötü. Sonradan da bozul-
madılar, sonradan yorum farkıyla kend aralarında b raz
değ şm ş olab l rler ama zaten daha lk başında yanlış yol-
daydılar. S ze bu dergâhların ve tar katların, şeyh-mür t
l şk s n n lk başlarda da ne olduğunu anlatmam lazım.
Fuat Köprülü, Yesev dergâhındak b r mür d n b r gün
ç nde yapması gerekenler anlatır. Ben buraya lg l say-
faları koyacağım, ster heps n okuyun, ster şöyle b r göz
gezd r n, ben açıklayacağım[91]:
236 Bir Başka Din: Tasavvuf

Özetle, derv ş ve mür tler 100 kere b lmem ne okur,


25 kere falanca z kr çeker, sonra 25 kere falanca surey
okur, derken 101 kere b lmem ne çeker. Sonra b lmem
kaç rekat naf le namaz kılar.
Ve daha bunlar sabahın köründen öğlen vakt ne kadar
yaptıkları şeyler, daha güne yen başladık dur dur. Ha bu
arada son satırda göreceğ n z üzere şeyhler n ruhuna da
fat ha okunurmuş. Sayfayı çev r p devam ed yoruz:

Yem n eder m artık altını ç zmekten b le yoruldum, bun-


lar ned r arkadaşım, s z nasıl böyle nsanlar hal ne geleb -
l yorsunuz? Yan anlayacağın, dergâhtak b r mür d n tüm
günü oturduğu yerden halahula cap cup d ye söylenmekle,
şeyh ne h zmet etmek le geçer. Üret m? Sıfır. İnsanlığa
h zmet? Sıfır. B l m, l m, çalışmak? Sıfır oğlu sıfır. Zaten
b l m ve l m le ne elde edeb l rs n k ? Gördünüz Arab ’n n
İslam’da Akılcılığın Sonu 237

ve Gazzal ’n n b l m, l m, akıl ve gözlem hakkında söyle-


d kler n .
Bu şeyhler, toplumun beyn n şte böyle yıkadılar.
Ha naf le namaz yasak mıdır? Yahu badet bu,
Kur’an’da farz olanlarını yapman şarttır, üstüne de ç n-
den gel yorsa sted ğ n kadar namaz kılar, Allah’ı z kre-
der, anarsın. B r sınırı yok bunun, sana kalmış. Fakat bu
nsanlar tüm gün oturdukları yerden, b r odaya kapanarak
hah huh d ye dua etmen n ya da ay n yapmanın adına “z -
k r” dem şler ve bunları yapmazsan cennete g remezs n
d ye nsanları korkutmuşlardır. Kur’an’da cuma namazı-
nın kılınışı b le şöyle anlatılır:
“Namaz yer ne get r l nce hemen yeryüzüne dağılın ve
Allah’ın lütfundan nas b n z arayın! Allah’ı çok anın k ,
kurtuluşa ereb les n z.” (Cuma Sûres , 10)
Allah’ı anmak ve z kretmek, öyle oturduğun yerden
2348934 kere falanca duayı etmek değ ld r! Z k r, Allah’ı
anmak, sürekl O’nu aklında tutmak ve ona göre yaşa-
maktır. Ben dem yorum bunu, Kur’an söylüyor, al şte
gözler nle gör, yoksa nasıl namazını kılar kılmaz yer yü-
züne dağılıp nas b n arayacaksın!
“O halde, b r ş ve oluştan boşalır boşalmaz yen b r şe
koyulup yorul!” (İnş rah Sûres , 7)
Kur’an sana bağırıyor; çalış, üret d ye. Ama Allah ke-
s len şeyh hazretler buyuruyorlar k , bu dünya şler boş,
el n eteğ n onlardan çek, kurtuluşa ermek ç n naf le ba-
det yap.
Kur’an, Allah’ın yaratışını ncelemey emreden ayetler
le doluyken, bu adamlar akılcılığı tamamen b t rm şler
ve toplumun parad gmasını kökünden değ şt rm şlerd r.
Nasıl mı? Şöyle açıklayayım o halde;
238 Bir Başka Din: Tasavvuf

Bugünkü okulların, hele hele Türk ye’dek eğ t m n ve


okulların kal tes elbette tartışılır, hatta bence tartışmaya
b le gerek yok, rez l halded r. Fakat en n hayet nde gü-
nümüz parad gmasında 6-7 yaşına gelm ş b r çocuktan
beklenen ned r? Okula g tmes d r. 18 yaşına er şm ş b r
çocuktan beklenen ned r? Ün vers teye g tmes , kend n
gel şt rmes ve ardından b r şte çalışmasıdır.
Kur’an, nd ğ andan t baren Cah l ye toplumunun
da parad gmasını değ şt rm şt r. İnsanları sorgulamaya,
akıllarını kullanmaya ve Allah’ın yaratışını ncelemeye
davet etm şt r k “h ç m düşünmezs n z?”, “aklınızı ş-
let n”, “gez n de nceley n Allah’ın yarattığını” türünde
fadeler n Kur’an’da defalarca geçt ğ n , Kur’an’ı b r kez
okumuş b r k ş b le b l yordur.
13. yüzyılda tasavvuf nancı, dergâhlar ve şeyhler üs-
tünlüğü tamamen ele geç rmeden evvel, yan İslam’ın Altın
Çağı ded ğ m z o dönem n parad gması da aklı kullanmak
üzereyd . 13. yüzyıla kadar zek b r çocuktan beklenen şey;
medreseye g tmes , b l m ve l m öğrenmes , üretmes yd .
Bu bölümde çok çok azının sm n saydığım b l m adamı
ve düşünürler, şte bu Kur’an odaklı toplum parad gma-
sı sayes nde yet şm şt r. Bugünkü İspanya’dan (Endülüs)
Orta Asya’ya kadar uzanan b r coğrafyada, b l m yapılan
medreseler, düşünürler ve b l m adamları f nk atmaktaydı.
Derken Gazzal , Ahmet Yesev , Yunus Emre, İbn Ara-
b , Mevlana g b tasavvufun ağır toplarının etk s yle, 12-
13. yüzyıllarda ezoter k b lg ler n peş ndek tasavvufçular
topluma hak m olmaya başladılar. Bu yıllardan t baren
de toplumun parad gması yen den kaydı. Artık b r çocuk-
tan beklenen şey b l m, l m öğrenmes veya üretmes de-
ğ l, dergâha g rmes , şeyh ne bağlanıp ona h zmet etmes ,
sabahtan akşama kadar naf le badet yapması oldu.
İslam’da Akılcılığın Sonu 239

Ve o günden bu yana da Müslümanlar p sl k batağının


ç nde yüzmekted rler. Tıpkı Allah’ın Kur’an’da söyled -
ğ gb:
“... Allah, p sl ğ , aklını kullanmayanlar üzer ne bıra-
kır.” (Yunus Sûres , 100)
H ç k mse o tar hlerdek çöküşü Moğol İst lasına bağ-
lamasın. B l m ve üret m geleneğ olan b r toplum, yıkı-
mın üzer nden hemen hızlı b r çıkışa geçer. Son yüzyıldak
Almanya ve Japonya bunun en net, en yakın örnekler d r.
2. Dünya Savaşı’ndan per şan halde çıkan bu ülkeler, sa-
h p oldukları b l m ve üret m gelenekler sayes nde hızla
toparlanab lm şlerd r.
Fakat gel gelel m “akıl le gerçek b lg ye ulaşılmaz,
gerçek b lg keş f ve lham yoluyla şeyhlere gel r, o yüz-
den sen kend n şeyh ne tesl m et” argümanıyla mür t sü-
rüsü toplayan ve hem Türk, hem de d ğer Müslüman coğ-
rafyasına patır patır yayılan tasavvufçu şeyhler, dergâhlar,
tar katlar, bu b l m geleneğ n b t rm ş, toplumun parad g-
masını kökünden değ şt rm şlerd r. Halkı tamamen pas -
f ze etm ş, bey nler n uyuşturmuşlardır. İşte esas çöküş
böyle başlamıştır.
Osmanlı’nın yüksel ş , fet h pol t kası ve asker tek-
noloj de lerlemes sayes nde olmuştur. Fakat Osman-
lı’nın ger ley ş , b l mde ve kurumsal yapıda çuvalla-
masıyla başlamış, bu da doğal olarak asker teknoloj ye,
ekonom ye ve b r ülkey ayakta tutacak her alana yansı-
mıştır. Esasen Osmanlı’nın yüksel ş , Türk olmalarından
kaynaklıdır.
1575 yılında, artık o yıllarda ender yet şen b l m adam-
larımızdan olan gökb l mc ve matemat kç Tak yüdd n,
Osmanlı’nın lk rasathanes n kurmuştur. 1580 yılında,
240 Bir Başka Din: Tasavvuf

yan 5 sene sonra se şeyhül slamın fetvasıyla o rasathane


top atışına tutularak yıkılmıştır.
Al sana tasavvuf, al sana şeyh, al sana şıh, al sana o
şanlı ecdadımız. Eğer suç İslam’ınsa, Kur’an önderl ğ n-
dek o Altın Çağ nasıl yaşandı?
Önce aklınızı, sonra v cdanınızı kullanıp söyley n,
bunları ben m uyduruyor, ben m ş me gelen şek lde
yorumluyorum? Ben öyle b r modernleşme çabası ç nde
m y m? Ben önce Kur’an’ı referans alıyor, sonra tar hten
notlar ve dersler çıkararak burada son derece rasyonel b r
anal z yapıyorum.
Endülüs’te İspanyollar Müslümanlara gal p geld kler n-
de, İber Yarımadası’ndak , yan İspanya’dak tüm Müslü-
man zler n s lmek stem ş ve büyük çoğunluğu Müslüman
b l m adamlarına a t olan yüzb nlerce c ltl k k tapları göv-
de göster s yapmak ç n yakmışlardır. Eğer k o kütüphane
Hr st yanlar tarafından yakılmasaydı ya da Müslüman ale-
m bu tasavvuf rezalet ne kend n kaptırmayıp önceden ol-
duğu g b b l me, felsefeye ve üret me devam etseyd , şu an
çok daha yaşanab l r b r dünyamız olacaktı. Tasavvufun ve
tar katların yaygınlaşması sadece Müslümanlar ç n değ l,
tüm dünya ç n b r kırılma noktası olmuştur.
Bu ülken n Müslümanı çok mu Müslüman k , ate st
adam akıllı ate st olsun. S yasal İslamcıları görüp İslam
eleşt r s yapan, on b nlerce yıllık nsanlık tar h n kend
gördüğü 50-60 sene üzer nden değerlend ren veya tar h
de kend keyf ne göre yorumlayan yurdum ate st suçu
İslam’a atadursun, suç beyn n tasavvuf llet ne kaptıran
Müslümanlarındır. B z m nsanımız aşağılık kompleks
ç nde kend tar h ne yabancıdır. Ben de tar h m z tama-
men beğenm yorum, buraya kadar anlattıklarımdan da
bell oluyordur zaten. Lak n bu şler öyle İnc l ve Tevrat
İslam’da Akılcılığın Sonu 241

eleşt r s yapan K erkegaard’dan, Feuerbach’tan duyduk-


larını İslam zannederek atıp tutmakla olmuyor güzel kar-
deş m. Okulda ders me g ren sosyal st hocalardan b le
Adem’ n çocuklarının ensest le çoğaldıklarını, d nlere gö-
re dünya tar h n n 6000 yıl olduğunu, Lut’un kızlarıyla se-
v şt ğ n ve d nler n tamamen palavra olduğunu d kte eden
masallar ş tt bu kulaklar. Akadem syen böyleyse ergen
ate stler sen düşün. Adamlar K tab-ı Mukaddes h kayele-
r n b le Kur’an’dan b l yorlar. Neyse, arada sırf ate st ol-
duğu ç n kend n otomat kman b l m adamı zanneden boş
beleş güruha da k çakasım geld buradan, hak geçmes n.
Ben konuma ger dönüyorum.
Dönel m Ahmet Yesev ’n n b z m gar ban Türklere
uyguladığı bey n yıkama seanslarına. Fakrname adlı ese-
r nde Ahmet Yesev , şeyhl k makamına ulaşma mertebe-
ler nden ve mür d n şeyhe nasıl davranması gerekt ğ nden
falan bahseder. Bakınız kend s ne d yorlar[92]:

B r k mse kurtuluşa ermek ve derv şl k mevk ne er-


mek st yorsa “40 yıl” h zmet etmes gerek rm ş. 40 yıl
d yorum bak 40 yıl. Pek bu 40 yılda ett ğ h zmet neler-
d r? Hah huh calabula capcup d ye z k r, daha doğrusu
ay n saçmalıkları, dergâhta ç le çekmek, odun kırmak,
çorba p ş rmek, sözüm ona göster şten uzak kalacam d ye
fak r ve rez l b r hayat yaşamak, Allah’ın b rçok n met -
n (en başta akıl ve teknoloj ) kend ne haram kılmak ve
242 Bir Başka Din: Tasavvuf

şeyh hazretler n n şler n görmek. Sonra bu adamlar bu-


nun adına “h zmet” derler, bunun g b öğret ler n adına da
“gerçek l m” derler.
Bu adamlar Kur’an’dak “Allah’ı z kred n” ayetler n ,
kend tuhaf r tüeller ne de alet ederler. Z k r çekeceğ m
d ye şek lden şekle g rerler. M sal 12. yüzyılda Abdülka-
d r Geylan tarafından kurulan Kad r ye tar katının z k r
ay n ne b r bakın:

(https://www.youtube.com/watch?v=8mING20gzds)
İslam’da Akılcılığın Sonu 243

Cezbeye kapılmak ç n, havasız b r odada gar p ga-


r p hareketler, hah huh d ye bağırıp kend nden geçmeler
ve ölüp g tm ş Abdülkad r Geylan ’den şefaat ve yardım
d lemek... Han nternet’te espr olsun d ye bu tür z k r
v deo’larının altına metal müz k koyarlar ya, aslında
metalc ler n headbang yapmaları le z k r çeken suf le-
r n böyle kafa sallayıp der n nefes çekmeler aynı amaç
ç nd r: Kafa bulmak, bey n frekansını değ şt rmek. Ta-
savvuf jargonuyla konuşacak olursak da bu rez ll ğ ; cez-
beye kapılmak, varlığın b rl ğ n drak etmek veya lah
aşk şarabından çmek g b süslü laflarla ve m n k soslarla
mür tler m ze kakalayab l r z.
Ş md d yeceks n k bana her tar kat bu şek lde z k r
yapmıyor, hayır kardeş m tar katların çoğunluğunda bu
tür saçmalıklar vardır. Bu şek lde z k r çekmeyen tar kat-
larda da y ne yukarıda saydığım, Kur’an dışı ve nsanı
pas f ze eden, beyn n baştak şeyhe veya hocaefend ye
tesl m etme nancına dayalı yığınla hurafe vardır.
Eğer hala ısrarla “Bu tar katlar sonradan bozuldu” d -
yorsanız da, al şte UNESCO tarafından sevg yumağı
d ye kakalanan Ahmet Yesev ’n n 12. yüzyılda kaleme
aldığı h kmet ne bak[93]:

Kend s gayet de daha 12. yüzyılda bu saçma z k r


seanslarını yapmıştır, bunları ş rler nde de, eserler nde de
fade ett ğ n göreb l rs n. Eee Fenaf llah’a er ş p Allah le
b r olmak kolay olmuyor.
244 Bir Başka Din: Tasavvuf

“Hu-hu” lafının manasında kötü b r şey yoktur,


“Hû” Allah demekt r. Han meşhur b r dey m vardır ya,
“Hayy’dan gelen Hû’ya g der” d ye, bu söz “Allah’tan
gelen Allah’a döner.” manasındadır. Fakat bu tür sapık b r
z k r anlayışı Kur’an’da var mıdır? Asla.
S z peygamber m z , Ebu Bek r’ , Ömer’ , Al ’y ,
sahabey bu şek lde hayal edeb l yor musunuz? Pey-
gamber m z b ze Allah’ın d n d ye bunu mu tebl ğ ett ?
Kur’an’da böyle saçma öğret ler var mıdır?
Ah rette, başarısız darbe g r ş m sonrasındak FE-
TÖ’cüler g b “çok p şmanız, kandırıldık” dey p t rafçı-
lık yapab leceğ n z telev zyon kanalları olmayacak, kaçıp
g deb leceğ n z yurtdışında b r ülke de olmayacak. Sade-
ce ve sadece Allah’ın yargılaması olacak. Müslüman de-
d ğ n bundan korkmaz mı?
TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA TASAVVUFUN
ISRARLA YÜCELTİLMESİ

Gelel m ş md UNESCO’nun şereflend rd ğ , cumhu-


r yet n öneml b l m adamlarından Fuat Köprülü’ye. Fu-
at Köprülü hayatının öneml kısmını bu tasavvufçuların
hayatlarını ve eserler n araştırmaya adamıştır. B lhassa
Türk oldukları ç n Ahmet Yesev ve Yunus Emre’n n üs-
tünde ayrıca durmuştur, 1919 yılında kaleme aldığı Türk
Edeb yatında İlk Mutasavvıflar adlı eser nde bu k adamı
d d k d d k araştırmış ve yerlere göklere sığdıramamıştır.
Fuat Köprülü, tasavvuf edeb yatının b z m m ll b r değe-
r m z olduğunu ve bu nedenle sah plenmem z gerekt ğ n
savunmuştur.
Şu sözler, Fuat Köprülü’nün kend s ne a tt r: “Tekke
edeb yatı d l, vez n, nazım şek ller ve fade tarzı bakı-
mından Türk halk edeb yatının b r çok unsurunu almıştır.
İnanç t bar yle doğrudan doğruya klas k İslam kültürüne
bağlıdır.”[94]
Köprülü, bunların hem edeb açıdan b z m kültürümüz
olduğunu, hem de nanç t bar yle “doğrudan doğruya” İs-
lam’a bağlı olduğunu söylem şt r.
Ş md bu Ahmet Yesev ’n n ve Yunus Emre’n n ş r-
ler n n edeb yat açısından b r değer var mıdır? Elbette
vardır. Fakat bunlar sadece edeb ş rler değ l, İslam’dan
246 Bir Başka Din: Tasavvuf

tamamen uzak, yüzyıllardır Müslümanları ve Türk halkı-


nı uyuşturmuş m st k b r d n n, yan tasavvuf d n n n öğ-
ret ler d r.
Fuat Köprülü’nün tekke edeb yatı ded ğ şey, şte bu
Ahmet Yesev ’ler n, Yunus Emre’ler n eserler d r. Bu
adamların yazdıkları şeylere “tekke edeb yatı” mı d -
yel m, “tasavvuf edeb yatı” mı d yel m şekl nde zama-
nında bazı tartışmalar yapılmıştır, fakat her k s de aynı
şey kasteder. En n hayet nde bunlar tekkede, dergâhta
saçma sapan b r hayat yaşayan m st k adamların saçma-
ladıkları sözlerd r. Ş md b z de burada ter m tartışma-
yalım, yoksa “Kaf ye göz çündür, hayur efendüm kulak
çündür” g b saçma ve gereks z b r tartışmanın ç ne
düşmüş oluruz.
Fuat Köprülü, 1924 yılında M ll Eğ t m müsteşarı-
mız olmuştur. Ayrıca 1930’lu yıllarda Atatürk, Türk Ta-
r h Tez ’n ortaya attığında Türk ye’dek akadem syenle-
r b r araya get rm ş ve bu tez eleşt rmeler n stem şt r.
Atatürk’ü b l rs n z, sırf mecl s daha y denetlens n ve
eleşt r ls n d ye kend el yle muhalefet part s kurmuş b r
adamdır. Lak n çoğu akadem syen Atatürk’e “Çok güzel
paşam, katılıyorum paşam” d ye yalakalık yaparken, Fu-
at Köprülü “Paşam bu tez saçmalık” d ye karşı çıkmıştır.
Etrafında yalaka adam stemeyen Atatürk de Fuat Köprü-
lü’ye “Bu m llete sen n g b adamlar lazım, sen gel mebus
ol” dem şt r. Ardından Fuat Köprülü s yasete atılıp m llet-
vek l olmuş, hatta sonraları Adnan Menderes dönem nde
dış şler bakanlığına ve başbakan yardımcılığına kadar
yükselm şt r.
Her neyse, ş n acıklı yanı şu k , zamanında akadem s-
yenl ğ ve Atatürk’le olan saygın l şk s sebeb yle ga-
yet sözü geçen b r adam olan Fuat Köprülü, bu tasavvuf
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 247

denen llet cumhur yet yıllarında b z m eğ t m müfreda-


tımıza sokmuştur.
L seden aklınızda kalan bazı kalıp b lg ler vardır, ha-
n “Almanya’nın s yas b rl ğ n geç tamamlaması” veya
“İtalya’nın ham madde ve pazar arayışı” g b , İşte aklı-
nızda em n m şöyle b r kalıp da yer ed nm şt r: “Tekke ve
zav yeler n kapatılması”.
Atatürk 1925 yılında bu kanunu çıkararak sadece bu
tekkeler ve tar katları kapatmakla kalmamış, aynı za-
manda şeyhl k, derv şl k, mür tl k g b tasavvuf öğret le-
r n de yasaklamıştır.
İş n daha da acıklı yönü se, Fuat Köprülü, tekkeler
kapattıran Atatürk’e “tekke edeb yatı”nı b z m kültürü-
müz d ye yutturmuş ve geçm şle olan bu bağın kopma-
sına müsaade ett rmem şt r. “Türk ye şeyhler, derv şler,
mür tler ve meczuplar memleket olamaz.” sözünün sa-
h b olan Atatürk, g d p bu derv şler n edeb eserler n
Fuat Köprülü’nün gazıyla m ll edeb yatımız olarak ka-
bul etm şt r.
Atatürk ç n “geçm şle bağımızı kopardı” d yorlar ya,
Atatürk m ll yetç duyguları yüzünden belk de en kopar-
ması gereken bağı tamamen koparamamıştır.
Atatürkçü geç nen çoğu nsanın ve halk arasında Müs-
lüman rolü yapıp evde kabal st k ay n yapan b r sabetay
edasıyla toplum tarafından dışlanmamak ç n Atatürkçü
ayağına yatan bazı sosyal st kardeşler m z n ş ne gelme-
se de, Atatürk babalar g b m ll yetç b r adamdır. Bunu
görmemek ç n kör olmak lazımdır. Hatta ve hatta b z m
merkez bankasının bastığı lk 5 ve 10 l ralık banknotlarda
b le bozkurt sembolü vardır, bunu merkez bankasının res-
m sayfasında da göreb l rs n z:[95]
248 Bir Başka Din: Tasavvuf

1927 yılında basılan bu paralar, 1937 ve 1938 yılların-


da, yan artık Atatürk’ün hastalığı sebeb yle elden ayak-
tan düştüğü dönemlerde tedavülden kaldırılmıştır.
Sonuç t bar yle Fuat Köprülü’nün, Ahmet Yesev le
b rl kte UNESCO tarafından onore ed lmes n n sebeb
yapmış olduğu bu craatlerd r. Pek hem Fuat Köprülü,
hem Atatürk, bu Yunus Emre’ler n, Ahmet Yesev ’ler n
gerçekte ne olduğunu çözemem şler m d r?
Şu an dah en b lg l s nden en cah l ne, yoldan geçen
100 k ş ye Mevlana’yı veya Yunus Emre’y sorsanız,
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 249

bunların sanırım 99’u bu k ş ler hakkında güzel şeyler


söyler. Z ra yüzyıllardan ber öyle sahte b r “hoşgörü, ne
olursan ol gel, kardeşl k” majı vardır k bu şahs yetler n,
bu tabuyu yıkmak çok zordur.
Yıllar geçt kçe ve hele hele günümüzde, tasavvufun
hem eğ t mdek ve okullardak etk nl ğ y ce arttırılmak-
ta, hem de CIA’e bağlı th nk-tank kuruluşu RAND’ın
raporlarında da d kte ett rd ğ g b tasavvuf, El Ka de ve
IŞİD g b kelle kesen adamlara karşı “gerçek İslam şte
bu” argümanıyla nsanlara yutturulmaktadır[96].
İsmet İnönü’nün 1946-47’de yaptığı b rtakım g zl an-
laşmalar le eğ t m s stem m z Amer kalılara tesl m ed l-
m şt r. Bu g zl anlaşmaların en öneml s , eğ t m s stem -
m z kayıtsız şartsız Amer ka’ya tesl m eden Fulbr ght
Anlaşması’dır ve bu anlaşma hala yürürlükted r. Bu anlaş-
ma sebeb yle, eğ t m müfredatımız ABD’l lerden oluşan
Fulbr ght Kom syonunca ya da had b raz daha yumuşa-
tarak söyleyey m, Fulbr ght Kom syonunun tavs yeler (!)
doğrultusunda bel rlen r. Ne tesadüftür k (!) Atatürk’ün
b r projes olan Köy Enst tüler n n müfredatı da tam olarak
1946 yılında değ şt r l p rezalet ezberc b r s steme çevr l-
m ş, ardından 1954 yılında da resmen kapatılmıştır. B z m
eğ t m s stem m z n çöp olmasının sebeb , bu g b yapılan
g zl anlaşmalarla bağımsızlığımızın eloğluna tesl m ed l-
m ş olmasıdır. İsmet ve Adnan efend ler sağ olsunlar...
İnsan man pülasyona çok ama çok açıktır. Çevrem z n
ve gördükler m z n etk s nde kalır ve çoğu zaman çerçe-
ven n dışına çıkmakta zorluk yaşayarak hayatı dar b r ba-
kış açısıyla ele alırız. İnsanoğlu man pülasyona bu kadar
açık b r canlı olmasaydı, medya ve eğ t m, küresel güç
tarafından bu kadar etk l kullanılmaz, hatta “propagan-
da” d ye b r şey cat b le ed lmezd . Naz Almanyası’nın
250 Bir Başka Din: Tasavvuf

H tlerden sonrak 2. adamı b le, b r “propaganda bakanı”


olan Goebbels’t r.
Tasavvuf kültürü hem bu UNESCO’nun ve küresel
sermayeye a t matruşka g b b rb r yle ç çe olan malum
kurumların etk nl kler yle, hem de eğ t m yoluyla hala
canlı tutulmaktadır. Ortaokullarda ve l selerde, edeb yat
ve d n kültürü dersler nde tasavvufçulara g tt kçe daha da
ağırlık ver lmekted r. Mesela, M ll Eğ t m Bakanlığı’nın
sayfasından rastgele b r d n kültürü k tabı seçey m sana,
şu rezalete bak[97]:

“Tasavvuf kültürümüzün önderler nden olan Hoca


Ahmet Yesev ”ym ş... Bu pagan tasavvufçular, b nlerce
yıllık ezoter k b lg ler n peygamber överek, Allah’ı sık
sık anarak b z m Müslümanlara b r güzel pazarlamışlar-
dır. İnsanları Allah le aldatmışlardır.
Ş md okulda öğretmenler nden, telev zyonda sözüm
ona b l rk ş lerden bunları duyarak büyüyen b r çocuğa
sen nasıl anlatacaksın ona öğret len tüm bunların yalan
olduğunu? Nasıl kıracaksın kafasındak putları?
İş m z zor, ama mkânsız değ l. Allah’ın yardımıyla
her şey mümkün.
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 251

UNESCO, UNICEF ve UN (B rleşm ş M lletler); Ro-


thsch ld ve Rockefeller a leler n n paravan ş rketler d r.
Bunlar sadece göstermel k “demokras , meden yet, y l k”
kurumlarıdır. B z m New York T mes’ta çıkan her haber
doğru belleyen, D scovery Channel’da gördüğü her şey b -
l m zanneden el t st özent s aydınımız daha bu kurumların
esas amaçlarını dah anlamaktan ac zd r. Al bak o hayır ku-
rumu zannett ğ n Un cef’ k m f nanse ed yormuş, adamlar
kend resm sayfalarından açık seç k söylüyorlar zaten ken-
d ler n “hayırsever” olarak tanıtmak ç n[98]:

Rockefeller Vakfı.
Al hatta Rockefeller Vakfı tarafından f nanse ed len
Un cef’ n Amer ka şubes n n kurduğu l sen n sm ne bak,
kend resm sayfalarından alıyorum y ne[99]:
252 Bir Başka Din: Tasavvuf

“Illum nat L ses ” d ye s m m olur arkadaşım? Bu


öyle Kadıköy L ses veya Adnan Menderes Ün vers te-
s g b yerel kültürden beslenm ş b r s m değ l. Hatta
Illum nat kel mes İng l zce b r sözcük b le değ l, La-
t nce’d r, b r okula ezoter k b r örgütün sm n vermen n
manası ned r?
Yüzyıllardır Afr ka’nın anasını belleyen nsanlar, ora-
lardan sömürdükler n n m lyonda b r n Un cef ve Unes-
co kurumları aracılığıyla bağışlayınca “bakın nsanlara
yardım ed yürüz h h h ” d ye kend ler n y l k meleğ
olarak tanıtıyorlar. Göstermel k y l kler yaparak v cdanı-
nı rahatlatma peş nde koşan nsanlar da bu paravan ş r-
ketlere bağışlarda bulunuyorlar. Zaten şu Un cef’ n gülen
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 253

veya burnuna s nek konmuş zenc çocuklu broşürler yle,


çocuklar tarafından pastel boyayla ç z lm ş res mler nden
oluşan vıcık vıcık duygu sömürüsü ve kolpa hüman stl k
kokan tanıtımlarına, kel melerle tar f edemeyeceğ m öl-
çüde uyuz oluyorum. Hele hele bunlara pr m verenlere
apayrı uyuz oluyorum.
Küresel el t n, o kanlı eller ne rağmen kend s n n-
sanlara hayırsever (ph lanthrop st) d ye tanıtmasını,
sanırım en güzel b ç mde The Wolf of Wall Street f l-
m ndek şu sözler açıklar: “Para s ze sadece daha y
b r yaşam daha y b r araba, y yecek, ya da daha y b r
kadın satın almaz, aynı zamanda s z daha y b r nsan
yapar. Terc h n ze göre k l seye ya da s yas b r part ye
cömertçe vereb l rs n onu. Parayla benekl baykuşu b le
kurtarab l rs n.”
Un cef son yıllarda uluslararası evlat ed nmeler en-
gell yor. Bakın mesela aşağıdak graf k, yıllara göre Un -
cef’ n uluslararası evlat ed nd rme rakamlarıdır[100]:
254 Bir Başka Din: Tasavvuf

Pek neden Afr kalı veya ne b ley m Bangladeşl ço-


cukların ABD’l ler, Avrupalılar tarafından evlat ed nmes -
n teşv k etmek yer ne buna engel oluyorlar? Z ra dünyayı
yöneten ruh hastası global el t, alt ırk olarak gördükler
bu nsanların yeryüzünden s l nmes n ve genler n d -
ğer nsanlara aktarmalarını önlemey amaçlamaktadır.
Bu uluslararası evlat ed nme pol t kasındak tuhaf durum
daha 2009 yılında El zabeth Bartholet adlı Harvard’lı b r
akadem syen n d kkat n çekm ş ve bu pol t kayı eleşt ren
çetref ll b r makale yayınlamıştır.[101]
Rothsch ld ve Rockefeller a leler n n sık sık akraba
evl l kler yapmalarının sebeb sadece servet n a le ç nde
kalması değ l, aynı zamanda o çok as l, çok şerefl kanla-
rının bozulmasını stememeler ndend r.
S zlere sık sık bel rtt ğ m g b global el t n amacı;
tek b r dünya devlet , tek b r merkez bankası ve tek b r
dünya d n yaratmaktır. Artık ş md ye dek b n b r türlü
del lle gösterd ğ m üzere, tek dünya d n yaratma ama-
cıyla da pante st/panente st pagan d n n tüm dünyaya
yaymaktalar. Bunu da tıpkı matruşka g b kurum ç n-
de kurumlar vasıtasıyla yapıyorlar. M sal New Age’ n
geçen yüzyıldak öneml tems lc ler nden Al ce Ba ley
adlı ruh hastası ablanın Luc fer Publ sh ng Company’
(Luc fer Yayınev ) kurduğunu, ardından bu ş rket n s m
değ ş kl ğ ne g derek sm n Luc s Trust’a çev rd ğ n ve
günümüzde hala dünya çapında etk n b r rol oynadığını
anlatmıştım. Luc s Trust’ın da b r alt kurumu olan World
Goodw ll, dünya çapında ezoter k eğ t m veren sürüyle
okullar açar. Buyrun kend s teler nden bazı kes tler ve-
rey m[102]:
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 255

“İlah Plan’a H zmet”


Neym ş bu planlar, sayfayı b raz aşağı nd rel m bakalım.
256 Bir Başka Din: Tasavvuf

Uluslararası b rl k, New Age eğ t m ve en öneml s :


“Yen Dünya D n ”
Luc s Trust ve World Goodw ll adlı bu yen tek dün-
ya d n yaratma gayes ndek kuruluşlar, elbette B rleşm ş
M lletler, Un cef ve Unesco g b global el t n d ğer para-
van kuruluşlarıyla beraber çalışırlar. Y ne kend sayfala-
rından b r kare aktarıyorum, tüm metn okumak steyen
kaynakçadan bakarak okuyab l r[103]:
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 257

Anlayana s vr s nek saz m sal , s ze bu ezoter k ör-


gütün H nd stan’da kurmuş olduğu b r okulun örneğ n
verey m k sadece H nd stan’da değ l, ded ğ m g b tüm
dünyada okul ve kuruluşları vardır bunların[104]:

H nd stan’da açtıkları bu ezoter k, okült okul, yan


öğrenc ler n beyn ne pante st d n nançlar aşılayan hura-
fec l k okulu, UNESCO tarafından 2002’de ödüllend r l-
m şt r. Ödülün adı da her zamank g b vıcık vıcık su st -
mal dolu b r s md r: “Barış Eğ t m Ödülü”.
Barış, sevg , kardeşl k g b lafta h ç k msen n t raz
etmeyeceğ bu soyut kavramları kullanarak, tüm dünya-
ya pante st/panente st d n yayma amacındak global el t
nabza göre şerbet ver r. H ntl ’ye pante zm n b r başka tü-
rünü, Amer kan’a başka türünü, Türk’e se başka türünü,
yan tasavvufu kakalar. Ve tüm dünyada hem basın, hem
eğ t m, hem dernekler, hem f lmler vasıtasıyla pante zm
yücelt lmekted r. Bu s ze örneğ n verd ğ m World Goo-
dw ll bu sayısız kuruluştan yalnızca b r tanes d r ve onun
b le kend s yle l şk l sürüsüyle derneğ , okulu, üyes var-
dır. Artık ger s n s z düşünün. World Goodw ll’ n bağlı
258 Bir Başka Din: Tasavvuf

olduğu üst kurum se, öncek bölümlerde üzer nde durdu-


ğumuz Al ce Ba ley’n n kurmuş olduğu Luc fer Publ s-
h ng Company, yan günümüzdek adıyla Luc s Trust’tır.
Amaç tüm nsanları kontrol etmek ç n tek ve ortak,
hurafe, nsan ürünü uydurma b r d n kurmaktır.
Tasavvuf den len llet de şte bu bey n uyuşturan pa-
ganlığın hesapta İslam vers yonudur. Tasavvuf neden yle
Müslümanlar yüzyıllardır Allah’ın n metler n kend ler ne
haram kılmış, teknoloj ve b l m düşmanı olmuş, pas f ze
ed lm şlerd r. Günümüzde se tasavvuf, sözüm ona İs-
lam’ın “modern” ve “entelektüel” yüzü olarak pompalan-
makta ve ler dek tek dünya d n ne geç şe b r zem n hazır-
lamaktadır.
Bu bölümü sonlandırmadan evvel, s ze tasavvuf de-
n len llet daha 100 yıl önceden çözmüş ünlü b r düşü-
nürümüzü hatırlatacağım. Bu k ş n n babası İpekl Tah r
Efend adında, Nakş bend Tar katının Hal d yye kolu-
nun mür d olan b r adamdır. Fakat buna rağmen bu k ş ,
babasının aks ne, hayatı boyunca h çb r tar kata mensup
olmamıştır. Kur’an odaklı b r İslam anlayışı olan bu dü-
şünürümüz, “Bu ezanlar k şehadetler d n n temel , ebed
yurdumun üstünde ben m nlemel ” sözler n n sah b , İs-
t klal Marşı’mızın şa r Mehmet Ak f Ersoy’dur. Mehmet
Ak f’ n tasavvuf hakkındak düşünceler n , Safahat’tak
şu d zelerden öğreneb l rs n z:
“Sürdüler Türk`e “tasavvuf“ d ye olgun ş rayı;
Muttasıl ş md hak kat kusuyor Sıdkı Dayı!
...
G t o D van mı, ne karnağrısıdır, aç da onu,
Kokla b r kere, kokar m s g b Sandıkburnu!
Türkiye’de ve Dünyada Tasavvufun Israrla Yüceltilmesi 259

Ben söyletme neler var daha!”


“Ben söyletme, neler var daha!” d yen Mehmet Ak f
açık açık tasavvufa karşı duruşunu ortaya koymuş, Türk
m llet n n tasavvufla uyuşturulduğunu bel rtm ş, tasavvu-
f eserler n de sarhoş kafayla yazıldıklarını söylem şt r.
Sandıkburnu, o dönemlerde İstanbul’un meşhur b r mey-
hanes d r. Ne de olsa Mevlana, Mesnev ’s nde şarabın
şeyhlere helal olduğunu söylem şt [105]. Yahut bu d zeler-
de Mehmet Ak f’ n kastett ğ lle de şarap olmak zorunda
değ ld r, z ra ş md ye kadar el mden geld ğ nce anlatma-
ya çalıştığım üzere tasavvufçuların kapıldıkları o “cezbe”
hal b r sarhoşluk hal d r. Akıllı adam Mehmet Ak f, olayı
ta o yıllarda çözmüş. Allah’ın da buyurduğu g b “B len-
lerle b lmeyenler b r olmaz”.
YİNE BİR ALLAH DOSTU (!):
İMAM RABBANİ

Ş md Müslümanların o kadar ler b r toplumken nasıl


d be çöktükler n , y ne bu Müslümanların z nden g tt k-
ler b r başka tasavvufçuyu nceleyerek anlayacağız. Ben-
de kal, z ra bu kısımlar çok öneml .
Bunun ç n şu “İslam’ı hurafelerden kurtardı” den len
ve “vahdet- şühut” nancını İslam’a yamayan İmam Rab-
ban ’n n mektuplarına, yan b l nen adıyla “Mektubat”a
b r bakalım, Ş md bakınız kend s nasıl da İslam’ı hura-
felerden kurtarıyor[106]:

İmam Rabban adlı şahıs burada “Kutbül İrşad” d ye


b r nden bahseder.
Tasavvufçuların “Kutup” ded kler şey; böyle şey-
h n, vel n n daha da b r üst model olan, daha da ulv
b r adamdır. Yan bu nsanların “erm şl k” h yerarş s n-
de orgeneral g b b r şeyd r bu “Kutup”, b ’nev Street
262 Bir Başka Din: Tasavvuf

F ghter’dak Mr. B son veya Mortal Kombat’tak Goro


da d yeb l r z kend s ne. Anlayacağınız Rabban ’n n bu-
rada “kutbül rşad” d ye bahsett ğ şey, b ld ğ n sarıklı
cübbel , kend ne hayrı olmayan b r adamdır. Kend s n n
dey m yle (son cümlede de göreb leceğ n z üzere) bu
“kutbül rşad” den len şahıs “karanlığın kapladığı alem
nuruyla aydınlatır”mış. B ld ğ n H ndu zm Tanrıların-
dan b r g b b r şeyd r. Işık Tanrısı.
Aynı mektubun b r sonrak paragrafından devam ed -
yoruz. Kula kulluk nasıl yapılırmış buyrun kaynağından
öğren n[107]:

Bak hocam, şu Rabban ’n n “kutbül rşad” den len sa-


kallı b r adam ç n bu söyled kler n oku, sonra bu adamın
Müslümanlar tarafından “İslam al m ” falan kabul ed l-
d ğ n hatırla, sonra bu adamların “s z onların ne demek
sted ğ n anlayamazsınız, lm n z yetmez” g b kılkuyruk
laflarla savunulduğunu düşün, sonra günümüzdek İslam
anlayışının şte bu adamların oluşturduğu gelenekler le
şek llend ğ n düşün, sonra şöyle b raz daha düşün, kafayı
yememeye çalış.
Ne demekt r “Kutbül rşadın nuru bütün dünyaya ya-
yılır”? Ne demekt r “H dayete eren herkes bunu kutbül
rşad sayes nde elde eder”? Ne demek “Onun aracılığı
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 263

olmadan h ç k mse bu devlete na l olamaz”? Ne demek


“Onun nuru okyanus m sal bütün dünyayı kuşatır”?
Müslümanların ç nde bulunduğu bu rez l hâl n nereden
geld ğ n anlıyor musunuz ş md ? B r zamanlar patır patır
b l m adamı ve düşünür çıkan topraklardan, ş md n ç n sa-
dece kan çıktığını anlıyor musunuz? Bu k taplar k yönden
Müslümanların bugünkü ger kalmışlığını açıklar: B r nc -
s , Allah veya Allah’tan b r parça olduğunu dd a eden bu
şeyhlere, vel lere, kutuplara tesl m olan b r toplumda ne
üret m kalır, ne kalkınma kalır, ne b l m kalır, ne de aklı
kullanmak. İk nc s , Müslümanların büyük çoğunluğu Al-
lah’tan geld ğ ne nandıklarını söyled kler Kur’an’da defa-
larca vurgulanan “Allah’a aracılar koymayın” emr ne b le
gayet çatır çatır karşı geleb len, çel şk l ve mantıksız nsan-
lardır. Öyle k Kur’an’ın en çok uyardığı ve affed lmeyen
tek günah olduğunu söyled ğ “ş rk” b le şlemekten çek n-
mezler, hatta b nb r türlü masallarla, r vayetlerle, uyduruk
zahlarla şled kler ş rk d nden b r şeym ş g b göster rler.
B r sonrak sayfaya geç yorum[108]:
264 Bir Başka Din: Tasavvuf

İmam Rabban özetle şunları söylüyor: “Kutbu nkar


eden k mse Allah’ı z kretse b le h dayete eremez. Ama
bu kutup denen adama bağlanır ve onu seversen, Allah’ı
z kretmesen b le sırf bu kutup denen adamın hayrına h -
dayete ulaşırsın”. Yan Allah’a dua etmeden Kutup’a dua
edersen, Kutup’un mübarekl k kontenjanı sayes nde yır-
tarsın, ama Kutup’a dua etmeden Allah’a dua edersen b r
şe yaramaz.
Suf ler n bu Müslüman coğrafyasına get rd kler
nanç s stem b le kula kulluğu, yalakalığı temb hler. Bu
kodlar b z m m llet m z n z hn nde yüzlerce yıldır ek l
halded r!
Eğer bunları “İslam” adı altında yapmasaydınız s ze
bunları asla söylemezd m, “ nancınız bu” der geçerd m,
ama bu saçmalıkların adına “İslam” ded ğ n z ç n s z ya-
lancısınız ve tıpkı İbl s g b “Allah le aldatıcı”sınız. Şu
saçmalıkları söyleyen adamları “İslam al m ” kabul ed p
bunların koyduğu kurallara uyuyorsunuz ya, Allah’a na-
sıl hesap vereceks n z b lm yorum. Allah dostu (!) olan
İmam Rabban ’n z adeta sırf ş rk koşma dalında rekor
kırıp tar he altın harflerle geçmek adına Kutup den len
her f Allah’tan b le üstün konuma get rd . S z ş n c dd -
yet n n farkında mısınız?
“Gerçekten, Allah, kend s ne ş rk koşulmasını bağış-
lamaz. Bunun dışında kalanı se, d led ğ n bağışlar. K m
Allah’a ş rk koşarsa, doğrusu büyük b r günahla ft ra et-
m ş olur.” (N sa Sûres , 48)
“Hem, kend uydurduğu yalanları Allah’a yakıştıran-
dan, ya da O’nun mesajlarını yalanlayandan daha zal m
k m olab l r? Gerçek şu k zal mler asla flah olmazlar.”
(Enam Sûres , 21)
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 265

“Yalan düzerek Allah’a ft ra edenden daha zal m k m


var? Onlar Rabler ne arz ed lecekler. Tanıklar d yecekler
k : “İşte bunlardır Rabler hakkında yalan uyduranlar.”
Herkes duysun k , Allah’ın lanet zal mler üstüned r.”
(Hud Sûres , 18)

Hala d renecek m s n z?
D yeceğ m şudur: İmam Rabban g b ney savunduğu
bel rs z “yüce” şeyhler bu masalları anlatırken, Avrupa
Rönesansı yaşıyordu. Bu tasavvufçular “Şeyh ne tesl m
ol, hak kat b zde. Sen cennete g tmek stem yor musun
yahu, e ne uğraşıyorsun dünya şler yle, gel şeyh ne tes-
l m ol da kurtul şte” masallarıyla Müslümanların bey-
n n uyuştururken, Avrupa reform hareketler nden aldığı
rüzgârla b l m ve felsefe le uğraşıyordu. İmam Rabban
den len adamın eser “Hak kate ancak keş f le ulaşırsın,
o keş f de b z m g b , kutup g b , şeyh g b yüce zatla-
ra gel r” masallarını anlatırken, Avrupa coğraf keş flerle
dünyayı gerçek anlamda “keşfed yordu”.
Hatta ve hatta, H nd stan’ın ve Müslümanların 16-17.
yüzyıldak öneml düşünürü (!) ve l der olan bu İmam
Rabban (1564-1624) le İng l z düşünür Franc s Bacon
(1561-1626) aynı dönemde yaşamışlardır, ölüm ve doğum
tar hler arasında 2’şer, 3’er yıl vardır. B r tarafta İmam
Rabban “hak kate ancak keş f ve lham le ulaşılır” g b
dd aları le Müslümanların beyn n uyuştururken, öbür
tarafta Franc s Bacon, İng l zlere ve Avrupalılara “doğayı
ancak b l m le anlayab leceğ m z ” söylüyordu. Bacon,
Allah le aldatıcılık ş rket n n Hr st yanlık şubes olan
k l seye rağmen nsanları “b l me” ve “aklı kullanmaya”
teşv k ederken, b l m n metodlarının ne olması gerek ğ n
ncelerken, d ğer tarafta Rabban şte bu öğret ler anlatı-
yordu.
266 Bir Başka Din: Tasavvuf

Sonra ne m oldu? Aynı tar hlerde, yan 1600’lü yılların


başında İng ltere geld , H nd stan’ı sömürgeleşt rd . Hatta
ve hatta bu İmam Rabban denen şeyh n, Babür İmpara-
torluğu (o dönemk H nd stan) ordusunda onb nlerce mü-
r d vardı. Acaba pas f ze ed len bu H nt ordusunda İmam
Rabban ’n n nasıl b r etk s olmuştur, rolü ned r, bunu da
konunun meraklıları araştırsın. Ben bu k tapta nsanları
n yetler konusunda yargılamaktan uzak duruyorum.
Sen yüzyıllar boyunca böyle La Fonta ne masalları
üzer ne b r nanç nşa edersen, Allah’ın aklı kullanmayı
ve yaratılışı ncelemey emreden ayetler n h çe sayıp “ha-
k kate akılla deeeğ l, şeyh le ulaşılır” dersen, nsanla-
ra dünya n met n b r öcüymüş g b göster rsen, yüzyıllar
boyunca b l m n her türlüsüyle meşgul olan Müslüman-
lardak bu kültürü yok edersen, g der h çb r yaraya mer-
hem olmayan m st s zmle kafayı yersen, “kaf r” ded ğ n
adamlar üstünden s l nd r g b geçerler.
İşte “İslam’ı hurafelerden kurtaran büyük İslam al m ”
İmam Rabban budur. Müslümanlara H nt d n n anlatmış
ve Müslümanlar da onu bağrına basmıştır.
Rabban ’n n yazdığı şu “Eğer Kutup’a bağlanırsanız,
Allah’ı z kretmesen z b le Kutbun hayrına kurtuluşa erer-
s n z” saçmalıklarının üstüne, şu ayetler okuyun ş md :
“Allah mı hayırlı, yoksa onların ortak tuttukları mı?”
(Neml Sûres , 59)

“Allah’tır k s z yaratmış, sonra rızıklandırmıştır. Sonra


s z öldürüyor, sonra d r lt yor. Pek , ortak koştuklarınızdan
b r var mı, bunlardan b r şey yapab lecek! Yüced r, arın-
mıştır onların ortak koştukarından O.” (Rum Sûres , 40)
“Gün olur, seslen r onlara da şöyle der: “O, b r şey zan-
nett ğ n z ortaklarım nerede?” (Kasas Sûres , 74)
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 267

Allah burada d ns zlerden m bahsed yor?


Yoksa şte tam olarak Allah’a aracılar koyan ve kend
d nler n yaratanlardan mı bahsed yor?
Lütfen ş md de bu ayetler sonuna kadar okuyun:
“Gözünüzü açıp kend n ze gel n! Arı-duru d n yalnız
ve yalnız Allah’ındır! O’ndan başkasını vel ler ed nerek,
“b z onlara, b z Allah’a yaklaştırmaları dışında b r şey
ç n kulluk etm yoruz.” d yenlere gel nce, h ç kuşkusuz
Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla lg l
hükmü verecekt r. Şu b r gerçek k , Allah, yalancı ve nan-
kör k ş y y ye ve güzele kılavuzlamaz.” (Zümer Sûres , 3)
“Onları cehennem beklemekted r. Kazanmış oldukları
da, Allah dışında ed nd kler vel ler de, onlara h çb r yarar
sağlamayacaktır. Çok büyük b r azap vardır onlar ç n.”
(Cas ye Sûres , 10)

İnsana ve yaratıklara “Allah”lık m syonu yükleyen ta-


savvufun, Kur’an ve İslam le h çb r alakası yoktur.
Ters ne tasavvuf, Kur’an’ın “ş rk” ded ğ şey n ta ken-
d s d r.
“Vel ” sözcüğü Arapça’da “dost” demekt r, fakat ta-
savvuf jargonundak vel ; “Allah dostu”dur. İşte ş md ye
kadar anlattığım o keşfe açık olma, lham alab lme (yan
vah y alma), keramet (yan muc ze) gösterme g b süper
güçler olan, daha doğrusu bu dd ada olan k ş lerd r ve-
l ler. Müslümanlar gar pt r, adeta sırf Allah’ın “yapma”
ded ğ n yapmış olmak ç n g der onu b reb r olarak ya-
parlar, sonra da adına “d n” derler. Mesela yukarıdak Zü-
mer sures 3. ayette de b r örneğ n göreb leceğ n z üzere
Kur’an’ın b rçok ayet nde “Allah’tan başka vel ler ed n-
mey n” fades ısrarla geçer. Bu Müslümanlar da g der,
adeta sırf Allah’a nat olsun d ye aracı yaptıkları adamın
268 Bir Başka Din: Tasavvuf

adını “vel ” koyarlar. Hayır sm “herhang b r şey” olsa


b le ş rk koştuktan sonra değ şen b r şey olmaz da, ada-
mın adını g d p özell kle “vel ” koymasaydınız bar , bu
kadar mı saçma nsanlarsınız s z? Bu dd aların tamamı
Allah’a kafa tutmaktır.
Rabban ’n n b r mektubunu daha gösterey m s ze[109]:

Ş rk koşuyormuş ben m b rtanem, öyle yazıyor son


mektubunda…
Ş md ben bunun nes n zah edey m k ? Rabban y ne
ruhlar alem nde kend h kâyeler n anlatıyor şte. Rabban
b r gün manev alemde Hızır’ı ve İlyas peygamber görü-
yor. Mesela İlyas peygamber Rabban ’den b nlerce yıl ön-
ce yaşayıp öldü ama sorun yok, bunlar gayet rahat rahat
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 269

görüşüp konuşab l yorlar, çünkü evl yacell kullanıyorlar.


Ş md Kur’an’dak “sen ölülere ş tt remezs n” (Neml 80, Rum
52) ayetler gereğ nce ölmüş k ş lerle konuşmak falan yalan.
Yok öyle şeyler. Ama had d yel m b r st sna yaşandı ve
Rabban de İlyas peygamberle konuştu, ş md en azından
aralarında geçen bu konuşmanın, hele hele b r peygam-
ber olan İlyas’ın söyled kler n n Kur’an’a uygun olmasını
bekler z d m ? Fakat gel gelel m b r peygamber olan İl-
yas d yor k “b z şer atlerle mükellef değ l z”. Peygamber
böyle söylüyor öyle m ? Valla Kur’an’da Allah, gayet Mu-
hammed peygambere b le em rler ver yor, namaz kılmasını
emred yor, hatta ve hatta Allah İsra 79. ayette sırf Muham-
med peygambere özel olarak fazladan gece Kur’an okuyup
Kur’an üstünde düşünmes n emred yor. Yan peygamber,
sen n ben m g b sıradan b r nsandan daha da büyük so-
rumluluk altında ve sorumluluğu gereğ kurallara daha da
t t zl kle bağlanmak zorunda. Ama Rabban le manev
alemde konuşan İlyas peygamber haşa “b ze kural falan
yok” d yor, pek . Hatırlarsanız Mevlana da şeyhler n şten
güçten ber olduklarını söylüyordu Mesnev ’s nde ve şeyh-
ler de velayet mertebes nde peygamberlere ortaktır.
Neyse mektuba devam edel m, ondan sonra İlyas pey-
gamber hesapta Rabban ’ye d yor k “b ze kural falan
yok ama b r tek Kutbu Medarın şler n yapıyoruz”. Han
yukarıda Kutbül İrşad’ı anlatmıştı ya Rabban “şöyle sü-
perd r, böyle nurludur, dünyaya şöyle ışıklar saçar” d ye,
hah burada da Kutup’un b r başka c ns olan Kutbu Me-
dar’dan bahsed yor, z ra bunun g b b rkaç tane Kutup çe-
ş d vardır tasavvufta. Han Yunan ve H nt m toloj ler nde
Den z Tanrısı, Adalet Tanrısı, S m t Yerken D ş Arasına
Kaçan Susamlardan Korunma Tanrısı g b her ayrı vukuat
ç n b r Tanrı olur ya, tasavvuftak bu kutuplar ve gavslar
270 Bir Başka Din: Tasavvuf

da tamamen aynı mantığa sah plerd r. Her b r olay ç n


görevlend r len çeş tl Kutup ve gavslar vardır. Hr st yan-
lıktak “Az z” nancı da aynen böyled r, hesapta tek b r
Allah’a nanırlar fakat başlarına b r şey geld ğ nde g d p
o konuyla lg l Az z’e dua eder, ondan yardım d lerler.
Zaten çok büyük ht malle, bu esk çok tanrılı d nler de
tek tanrılı d nlerden türed ğ ç n (ate stler n dd asının ak-
s ne), o d nlerde de da ma tıpkı bu tasavvuftak g b “bü-
yük Tanrı’nın etrafındak Tanrıcıklar” mantığına sah p b r
düzen bulursunuz. Yan çok tanrılı d nlerde genell kle b r
tane büyük Tanrı ve o büyük Tanrı’nın etrafında çeş tl
görevlere sah p olan başka Tanrıcıklar bulunur. Örneğ n
Yunan M toloj s ’nde Zeus en büyük Tanrı’dır, fakat öte
yandan Tanrılar panteonunda b r sürü ıvır zıvır Tanrı’sı
bulunur, mantık b reb r tasavvufla aynıdır.
Dönel m mektuba, hesapta h çb r kurala bağlı olma-
yan İlyas peygamber, “b r tek Kutbül Medarın şler n
yaptığını” söylüyordu, yan o kadar öneml k bu Ku-
tup, koca peygamber b le onun ayakçısı olmuş vaz yet-
te. Hatta ve hatta bu İlyas peygamber n bağlı olduğu
Kutup, Şaf mezheb ne bağlı olduğu ç n, İlyas peygam-
ber de İmam Şaf ’n n mezheb ne göre namaz kıldığını
söylüyor. Rabban ’den çocuklara, pardon yet şk nlere
masallar…
İlyas peygamber b nlerce yıl önce öldü, hayatta olduğu
dönemde eğer başka b r peygamber yaşasaydı muhakkak
onunla beraber hareket ederd , z ra peygamberler n yön-
tem n n bu olduğu Kur’an’da söylen yor (Al İmran Sûres , 81),
burası tamam. Fakat b r mamın, yan İmam Şaf ’n n, na-
sıl peygamber n d n n yönlend rme g b b r gücü ve yet-
k s olab l r? Hang s Allah’tan vah y alıyor, Peygamber
olan İlyas mı yoksa İmam Şaf m ?
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 271

Rabban kısaca H ndu zm’den ve d ğer m st k d nler-


den alınma uyduruk pagan nançları (Kur’an defalarca
tam ters n söylese de) Müslümanlara b r güzel pazarla-
mıştır, tıpkı Hallac, Mevlana, İbn Arab ve d ğer tasav-
vufçunun yaptığı g b . Müslümanlar ah ret n düşünsün,
Müslüman olan veya olmayan herkes de nsanların ne ka-
dar saçma olduklarını ve günümüzde ortada İslam d ye
dolaşan d n n ne olduğunu anlasınlar.
Bu adamların nsanlar üzer ndek etk ler n n ne oldu-
ğunu şöyle gösterey m s ze, mesela ben m okuduğum
Mektubat’ın önsözüne k tabın ed törü kocaman puntolar-
la şunları yazmış[110]:

Allah Allah, yapma ya?


Ma de sures , ç ndek ayetler n anlamlarından da an-
layab leceğ n z üzere son nüzul olan ( nen) surelerden b -
r d r, z ra Allah 3. ayette şöyle söyler: “Bugün s z n ç n
d n n z kemale erd rd m”
Yan Allah hem artık vahy n kes lmek üzere olduğu-
nun şaret n ver yor, hem de İslam d n n n tamamlandı-
ğını söylüyor.
Ama bu nsanlara göre kemale erm ş b r Müslümanlık
b l nc , ancak Rabban ’y okumakla mümkünmüş. Çünkü
Allah haşa b ze Kur’an’da yalan söyled , Muhammed ç n
“neb ler n sonuncusu” ded ama d n n tamamlamak ç n
bu Rabban denen şeyh n 1500’lü yıllarda H nd stan’da
doğmasını bekled .
272 Bir Başka Din: Tasavvuf

Yok yok, h ç bana “ya ş md orada öyle demek ste-


m yor” d ye kıvırma, kraldan çok kralcı olma. Tasavvuf
nancı budur, al bak önsözün devamında nançlarını nasıl
açıklıyorlar, altını ç zd ğ m cümley muhakkak oku:

Haa neym ş, her 100 yılda b r İslam’ın “güncelleşt -


r lmes ” ç n b r mücedd t (yen ley c ) gel yormuş, bu
Rabban de bu güncelley c arkadaşların en ulularından
b r ym ş.
Daha el ndek telefonun şlet m s stem n güncelleye-
mez, g der komşunun oğluna yaptırır, b r de g der İslam’ı
güncellemeye kalkar.
He sonra da “yahu bunlar hurafe, Kur’an’da yok” de-
y nce b z “reformcu” oluruz. E be kardeş m, reformun
kralını s z yapıyorsunuz ya?
Tasavvuf; İslam’ın New Age’ , Yen Ah t’ , yozlaştırıl-
mış hal d r. K zaten tasavvuf başlı başına New Age (sp -
r tüal zm) d n d r.
İnsanların nasıl bu hale geld kler n , bey nler n bu
tuhaf nsanlara nasıl tesl m ett kler n s ze b r de şöyle
gösterey m. Sırf gözlem olsun, bu Müslümanların İslam
le nasıl b r alakaları kalmamış buna şah t olun d ye bunu
göstereceğ m. İnternet’te b r şeyler okurken rastladım, İs-
lam b r forumda b r s “Allah nsanı kend suret nde m
yarattı?” d ye b r başlık açmış:
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 273

Başlığı açan (ve aklını kullanan) bu Müslüman, n-


sanın haşa Allah’a benzer şek lde yaratıldığını söyleyen
İnc l ve Tevrat ayetler n gösterm ş. Sonra da tıpkı İnc l
ve Tevrat’ta olduğu g b “Allah nsanı kend suret nde ya-
rattı” d yen had sler de gayet kaynak göstererek koymuş
altına. Sonra da doğal olarak Kur’an’da asla böyle b r şey
olmadığını ve hatta “h çb r şey n Allah’a benzemed ğ n ”
söyleyen Kur’an ayetler n gösterm ş.
Ş md bu durumda aklını kullanan b r Müslümanın
o had slere nanmaması, Kur’an’a uyması gerek r d
m ? Ama b z m Müslümanlarda durum şöyle şl yor; bu
başlığın altına adamın b r cevap olarak (pardon cevab
olarak) İmam Rabban ’n n mektuplarındak b r saçma-
lamasını koymuş, İmam Rabban de kusursuz b r pagan
örneğ olduğu ç n “Allah nsanı kend suret nde yarat-
tı” lafını doğrulamış, kıvırarak bu lafın ne g b ulv ma-
nalara geld ğ n açıklamış. Ve daha sonra, b r başkası
da hem başlığı açan ve Kur’an ayetler n del l olarak
gösteren adamın mesajını alıntılamış, hem de Rabba-
n ’n n mektubatlarını del l olarak gösteren adamın me-
sajını alıntılamış ve bakın terc h n hang yönden yana
kullanmış:
274 Bir Başka Din: Tasavvuf

Adam Kur’an ayet n n kaynak olarak göster ld ğ me-


saja “bu yazı doğru değ l” d yor, Rabban ’y kaynak gös-
teren mesaja da “Allah razı olsun, çok güzel b r paylaşım”
d yor. Ve bu adam Müslüman...
S z n Allah’ınız nasıl b r şey merak ed yorum, ey ata-
larının d n n Kur’an’a karşı çıkmak pahasına sah plenen
Müslümanlar? Hem Müslüman olduğunu söylüyorsun,
hem Kur’an ayetler n yeterl bulmuyorsun, hem de Rab-
ban ’n n saçmalıklarına nanıyorsun.
Alın s ze bu ayet yeter: “Pek , bu Kur’an’dan sonra
hang had se/söze man ed yorlar?” (Araf Sûres , 185)
Öte yandan bu arkadaşlar öyle kraldan çok kralcılardır
k , kend ler ne Rab ed nd kler o şeyhler n n eserler ndek
tehl kel yerler ya sansürlerler ya da yumuşatarak çev r-
meye kalkışırlar. Örneğ n İmam Rabban , Mektubat’tak
daha 1. mektubunun başında halden hale geç ş evreler -
n anlatır ve Allah’ı (haşa) kadınların bütün uzuvlarında
gördüğünü söyler! Lak n p yasadak çev r ler n yarısında
bu kısım sansürlüdür, d ğer yarısında da ya vardır, ya da
olab ld ğ nce yumuşatılarak çevr lm şt r.
Yine Bir Allah Dostu (!): İmam Rabbani 275

Bu nsanlar neden Kur’an’ı yeterl bulmazlar da çare-


y bu ve sözde “İslam al mler nde” ararlar? Allah, bu tür
hastalıklı nsanların her türlü yönel m ne ve ruh hal ne
Kur’an’da örnekler ver r, mesela bu durum ç n Zümer
sures n n 45. ayet ne bakalım:
“Sadece Allah anıldığı zaman, ah rete nanmayanların
kalb öfkeyle kabarır. Oysa O’ndan başkaları anıldığında
hemen sev nce kapılırlar.”
Buyrun, şu yukarıda gösterd ğ m forum mesajlaşması
örneğ nde b le aynı ps koloj y göreb l rs n. Bu adamla-
ra sadece Allah yetmez, muhakkak yanında ufak Tanrı-
cıklar, m n k soslar da olmalıdır. Tab k Kur’an’ın hala
nokta atışı yapab len b r k tap olması da Allah’ın yüce
b r lütfudur. Şükürler olsun k el m zde Kur’an, b r d -
ğer adıyla Furkan vardır. Furkan; doğru le yanlışı, hak
le batılı ayırt eden demekt r, yan kr ter m z Kur’an’dır.
İsteyen Allah’ın b r c k k tabını okur ve onun em rler ne
uyar, steyen bu adamların zırvalıklarına man eder. Al-
lah hep m ze bu seç m kab l yet n verd k , n hayet nde
herkes yaptığı y ve kötü seç mler n, ameller n n karşı-
lığını alab ls n.
Allah Müslümanın ne yapması gerekt ğ n Müm n su-
res n n 14. ayet nde şöyle söylüyor:
“Kâf rler hoşlanmasa da s z, d n yalnız O’na özgüle-
yerek, Allah’a dua ed n!”
Valla bu budur sevg l cemaat müsl m n.
Allah’ın defalarca “anlaşılması ç n kolaylaştırılmış”
olduğunu söyled ğ Kur’an’ı ve d n , bu abuk subuk ek-
lemeler n zle öyle zor ve hurafe b r hale get rm şs n z k ,
nsanları Kur’an’dan uzak tutmak ç n ş öyle dallandırıp
budaklandırmışsınız k , d yecek söz yok s ze…
TASAVVUF = SPİRİTÜALİZM = PAGANLIK

Bu enkazın kazınması ç n, nsanların kes nl kle tasav-


vufun ve onun günümüze adapte ed lm ş vers yonu olan
sp r tüal zm n ne olduğunu anlamaları gerek r. Öyle yü-
zeysel ve şeklen değ l, b r nc kaynaklardan okuyup, üze-
r ne tefekkür ederek, çselleşt rerek drak etmeler gerek r.
Tab k tek başına bu da yeterl değ ld r, z ra nsanların
b rçoğu anlamamak ç n, daha doğrusu kabul etmemek
ç n d renecekt r, yoksa Allah b z IQ test ne tab tutmu-
yor, bu ş zeka ş değ ld r. Zeka ve akıl farklı şeylerd r,
akıl; zekayı kullanab lme becer s d r ve akletmek, her
sağlıklı nsanın yapab leceğ b r şt r.
B razdan anlatacaklarımın anlaşılması ç n, Bakara su-
res n n 8 ve 12. ayetler arasındak şu kısmını okumanızı
r ca ed yorum:
“İnsanlar ç nden bazıları vardır, “Allah’a ve âh ret gü-
nüne nandık!” derler ama onlar nanmış değ llerd r.
Allah’ı ve nanmış olanları aldatma yoluna g derler.
Gerçekte se onlar öz benl kler nden başkasını aldatmı-
yorlar. Ne var k , bunun farkında olamıyorlar.
Kalpler nde b r hastalık vardır da Allah onları hastalık
yönünden daha ler götürmüştür. Ve onlar ç n, yalancılık
etm ş olmaları yüzünden acıklı b r azap öngörülmüştür.
Onlara, “Yeryüzünde bozgun çıkarmayın” dend ğ nde,
“Tam ters ne, b zler barış ve esenl k get renler z!” dem şlerd r.
278 Bir Başka Din: Tasavvuf

D kkat ed n, gerçekte onlar, bozgun get renler n ta


kend ler d r de bunun b l nc nde olmuyorlar.”
Bu nsanların yüzünü yere eğenler hep “ y l k, sevg ,
kardeşl k, barış, aşk, özgürlük, demokras ” g b lafta k m-
sen n t raz etmeyeceğ soyut kavramları ağızlarına sakız
etm şlerd r ve bu güzel kavramların savunucuları olduk-
larına kend ler n b le nandırmışlardır, ayette dend ğ g b
yed kler haltların farkında b le değ llerd r. Z ra nsanlar
da ma yaptıkları kötülükler b r şek lde rasyonal ze etme-
ye ve y şeylerm ş g b göstermeye mey ll lerd r.
Tasavvufçuları ele alalım. Sorsan hep y şeylerden
bahsederler, fakat b raz der n ne nd ğ nde, çer de sen
b r felaket bekler.
New Age’ ele alalım. Sp r tüal stler n heps ağızların-
dan “ y l k” ve “sevg ”y düşürmeyen nsanlardır, fakat
yaptıkları saçmalıktan ve kötülükten başka b r şey değ ld r.
Tasavvuf ve sp r tüal zm n “sevg ” ve “ y l k” an-
layışı, her şeye “sevg ” ve “ y l k” demekt r; k bu da
kötülüğün ta kend s d r.
Örneğ n Ra B lg ler ’nde söylenen şu sözlere b r ba-
kalım[111]:
Tasavvuf = Spiritüalizm = Paganlık 279

Bu elemanların, Tanrı parçası olduğuna nandıkları n-


sanın yapacağı her şey n “yargılanamaz” olduğunu dd a
etme sebepler n açıklamıştım. Onlara göre nsan Tan-
rı’dır ve Tanrı’nın yaptıkları “doğru” ya da “yanlış” değ l,
“olması gereken”d r, bu nedenle günah, kötülük, ahlak-
sızlık g b kavramların olmadığını dd a ederler. Neden
böyle b r şey yapar bu adamlar?
Sosyal Darw n zm f kr neden 19. yüzyıl İng ltere’s n-
de ortaya çıktıysa aynı sebepten... İsm günümüzde Sos-
yal Darw n zm olsa b le bu f k r aslında Darw n’ n evr m
teor s nden b le önce çıkmıştır. Sosyal Darw n zm’e göre;
en uygun ve üstün olan ç n her şey mübahtır. Bu neden-
le güçlü ülkeler n, güçsüz ülkeler ezmes nde b r tuhaflık
yoktur, hatta bu, nsanlığın lerlemes ç n “olması gere-
ken”d r. Bu f k r neden 19. yüzyılda İng ltere’de çıkar?
Z ra 19. yüzyılda İng ltere, ABD’n n şu an olduğundan
b le daha üstün b r dünya gücüdür. “Üstünde Güneş Bat-
mayan İmparatorluk”tu İng ltere, n ce sömürgeler , n ce
kolon ler vardı ve bu kadar servet n arkasında müth ş
günahlar, büyük vahşetler, büyük tecavüzler yatıyordu.
Elbette k bu kötülükler n, talanların, bozgunculukların,
sömürü ve köleleşt rmeler n de b r şek lde rasyonal ze
ed lmes gerek yordu.
S z h ç “ben kötüyüm” d yen b r nsan gördünüz mü?
Bu çok ama çok nad r olur ve bunu d yen de ne kadar
sam m d r, ne kadar buna nanarak söyler, ona şüphe et-
mek gerek r. Nasıl k dünyanın dengeler n bozan İng l-
tere, Sosyal Darw n zm f kr le “aslında yaptıklarımız
nsanlığın lerlemes ç nd r, b z y ler z” şekl nde kend n
tem ze çıkarıp, yaptıkları hataları rasyonal ze etme çaba-
sına g rd yse, aynısını “her şey Tanrı’dır, kötü yoktur” d -
yen sp r tüal stler ve tasavvufçular ç n de söyleyeb l r z.
280 Bir Başka Din: Tasavvuf

S zler sırf şahs günahlarınızı yok etmek adına, günah d -


ye b r kavram olmadığını ve Tanrı’nın b r parçası olduğu-
nuzu söylüyorsunuz. S z kötülükler n z örtbas etmek ç n
“kötü yoktur” d yorsunuz. Hatta ve hatta bu da yetmezm ş
g b , acının ve ç len n nsanı tekamül ett rd ğ n söyley p
“bu nedenle aslında kötüler, nsanlara yardım eden gerçek
y lerd r” d yor ve arsızlıkta çığır açarak kend n z üstün
lan ed yorsunuz. H çb r rasyonel dayanağı olmayan bu
saçmalıklar, tamamen s z n şahs ruh hastalıklarınızdan
kaynaklanmaktadır.
Süslü b r söz vardır ya han , Bertrand Russell’a a t olup
olmadığı tam olarak b l nmese de ona atfed len; “Yalnız-
ca günahları olanların Tanrıları olur” d ye. Bu tama-
men süslü b r laf salatası ve ç boş b r retor kten barett r.
İnsan, günahları aklına geld ğ nde Allah’ın olmamasını
ster. Bu ş n sonunda yok olup kurtulmak ster. Esasen,
y l kler olanlar Allah’ın olmasını ster, bunu “yaptıkla-
rım boşa g tmemel ” d ye sterler. Kaldı k nsanlar bu
günah ve “özgür rade sorumluluğu” kavramlarından kur-
tulmak ç n ah ret , Tanrı’yı reddetme eğ l m ne g rerler.
Yahut sp r tüal zm g b -k önümüzdek yüzyılda ate zm
büyük ölçüde pante zme ve sp r tüal zme evr lecekt r- y
ve kötü kavramlarının olmadığı felsefelere yönel rler.
Hatta ve hatta dd amı b r adım daha ler götürerek söyle-
yey m k ; Freud’un parlattığı ps kanal z akımıyla beraber
esk den “günah, suç, kötülük” ded ğ m z kavramlara artık
“hastalık” den lmekte ve bu kötülükler sank nsanın el n-
de olmayan şeylerm ş g b normalleşt r lmekted r. Elbette
k ps kot k vakaları ve sah den c dd ps koloj k sorunları
olanları tenz h eder m, fakat günümüz modern nsanı ş-
led ğ kötülüklerle yüzleşmek yer ne, da ma onlardan b r
kaçış yolu aramaktadır. Kend s ne m salen “duygu durum
Tasavvuf = Spiritüalizm = Paganlık 281

bozukluğu” teşh s koyulan b r k ş “Aaa meğersem ben


hastaymışım, yaptıklarım ben m el mde değ lm ş” d ye-
rek yaptığı kötülükler n sorumluluğunu üstlenmekten ka-
çar, kend n kandırmanın b r yolunu bulur. Sp r tüal zm
de bu yollardan b r tanes d r ve nsan ps koloj s n y b -
len küresel çeten n desteğ yle bu d n, dünyanın her yer n-
de parlatılmaktadır.
Bu sebeple vahdet- vücud ve vahdet- şühut nançları
sadece Müslümanlar açısından değ l, herkes ç n felaket-
t r. Z ra bu öğret ortada “ y ” ve “kötü” kavramlarına yer
bırakmaz.
Kapağında Horus’un Gözü bulunan Ra B lg ler adlı
k tapta Ceng z Han ç n şunlar söylen r[112]:

B r medyum vasıtasıyla dünyaya seslenen Ra adlı üst


boyut varlığı, Ceng z Han’ı bundan öncek sayfada da
b ld ğ n öve öve b t remez ve dünyada öldükten sonra
üst boyutlara yükselen Ceng z Han’ın şu an Tanrı’ya h z-
met etmekte olduğunu falan söyler. Bu adamların “Cen-
g z Han adlı varlık enkarne sürec nde lerleyerek kutsal
Yaratan’a h zmet etmeye devam ed yor.” şekl ndek d-
d aları le b z m tasavvufçuların İbl s’ ve F ravun’u öv-
meler arasında h çb r fark yoktur, altında yatan öğret
aynıdır. Z ra sp r tüal zmde de, tasavvufta da “her şey
Tanrı’dır, kötülük yoktur, kötü zannett ğ m z k ş ler; b ze
282 Bir Başka Din: Tasavvuf

bazı zorluklar çıkararak aslında b z m daha da ermem ze/


tekamül etmem ze yardım ederler”. Bunları kaç m lyon
k ş y öldürdüğü bell olmayan Ceng z Han’ı övmek ç n
söylemed m; bu noktada Ceng z Han b z m ç n “Büyük
Yaratıcı”nın b r parçasıdır bu öğret de.
Öncek kısımlarda anlattığım şu Mevlana’nın İbl s’l
Muav ye’l h kâyes de y ne aynı öğret yle yazılmıştı ha-
tırlarsanız, altında yatan felsefe “ç len n ve kötülüğün”
nsana faydalı olduğu nancıydı.
B z m tasavvufçu lah yatçılar genelde “Mevlana’nın
çok yanlış anlaşıldığını” söylerler, bunu söylemedek
amaçları, ben m g b bazı s vr ler n çıkıp tasavvufun İs-
lam’la b r alakası olmadığını d le get rmes ve b z m ce-
maat müsl m n atalardan kalma gelenekç d nler n n teh-
l kede olmasıdır. Mevlana sah den de çok yanlış anlaşıldı,
hatta o kadar yanlış anlaşıldı k , nsanlar neredeyse 1000
yıldır onun müslüman olduğunu zanned yorlar. Söyled -
ğ her pante st/panente st lafı, m st k öğret ler n , İslam’a
uydurmaya çalışıyorlar.
Ş md y ne b r Mevlana ve sp r tüal zm karşılaştırması
yapalım. Bunlar, Ra B lg ler adlı ruhçu k tapta söylen r,
şu k cümley okuyun[113]:

Ş md eğer ben bu felsefen n bütününü b lmeseyd m


veya şu tüm k tabı okumadan, sadece şu lafların söylend -
ğ bölümü okusaydım, bu laflarda b r yanlışlık göremez-
d m. Z ra b r nsan sah den de kend s ne bakarak Allah’ın
Tasavvuf = Spiritüalizm = Paganlık 283

varlığını göreb l r. Örneğ n, Descartes’ın Allah’a nanma


yolu da bu olmuştur, Descartes çok kısa b r özetle; “Et-
rafımdak şeyler gerçek m değ l m em n olamıyorum,
fakat ben bütün bunları düşüneb l yorum, düşüneb lmem
sayes nde de ‘ben’ olduğumu h ssedeb l yorum, yan dü-
şünüyorum o halde “var”ım. Pek ben var olab ld ysem ve
bunları düşüneb l yorsam, hatta b r de sonsuzluk ve mü-
kemmell k g b aslında b lmem n mümkün b le olmadığı
şeyler de düşüneb l yorsam, bu f k rler b r s ben m z h-
n me önceden yerleşt rm ş olmalı, bu varlığın b r kaynağı
olmalı” şekl nde b r mantık örgüsüyle Tanrı nancına ula-
şır. Bu gayet normald r. Aynı şek lde b r nsan çevres ne
bakarak da Allah’ın varlığını anlayab l r ve Allah nancı-
na ulaşab l r. Fakat bu sp r tüal st arkadaşlar “aynaya ba-
kın ve yaratanı görün” d yerek bunu mu kastetmekted r?
Hayır, kend ler gayet evren n, yaratıkların ve sen n b rer
Tanrı parçası olduğunu söyler, k buna da r b r çok tane
örneğ önce k kısımlarda görmüştük.
Aynı durum Mevlana’nın söyled kler ç n de geçerl -
d r, bakınız neler d yor Mevlana:

Mevlana’nın bu sözler de tek başına yanlış olmaya-


b l rd . Mevlana’nın bu sözlere hang anlamları yükled -
ğ n b lmek ç n, Mevlana’nın öğret s n b lmek gerek r.
Mevlana burada “İnsan, Tanrı k tabı sens n sen” demek-
le veya “Pad şahın güzell ğ ne b r aynasın sen” demek-
le, nsanın Allah’ın yaratıcılığının b r ürünü olduğunu
284 Bir Başka Din: Tasavvuf

söylemez. Mevlana’yı b lmeyen Müslümanlar; Mevla-


na’nın böyle demek sted ğ ne kend ler n nandırırlar.
B z m çakal tasavvuf erbapları, Mevlana’yı adam akıllı
b lmeyen Müslümanlara, Mevlana’nın bu sözler n çok
İslam sözlerm ş g b kakalar dururlar. Oysa Mevlana bu
sözler tıpkı sp r tüal stler g b pante st/panente st nanç
çerçeves nde söyler ve nsanın aslında var olmadığını,
tek var olanın Allah olduğunu, bu sebeple de nsanın
“benl k” denen şeyden kurtulduğu takd rde Tanrı’ya dö-
nüşeceğ n söyler. “Ne arıyorsan sens n sen” demekle,
“Yahu sen Tanrı’sın şte” der. “Ka natta ne varsa senden
dışarıda değ l” demekle de “Tüm varlık b rd r ve tüm
varlık Allah’tır, sen de öyles n” der.
Mevlana F h Ma F h’te açık seç k şunları söyler[114]:

Mevlana’ya göre “ben kulum” demek yanlıştır, “ben


Tanrı’yım” demek doğrudur. “Ben Tanrı’yım” d yen k ş ,
büyük b r ayıp olan (!) kend varlığından kurtulur ve her
şey n Tanrı olduğunu drak eder. Bu sebeple de “ben Tan-
rı’yım” demek büyük b r gönül alçaklığıymış ve halk da
bunu anlayamazmış g b b r düşünce yaratır.
Bunun sp r tüal zmden farkı ne? Tamamen aynısı.
Yan halkın pek çok şey anlamadığı konusunda Mev-
lana’ya katılıyorum. Eğer anlasalardı, Mevlana’nın da
tasavvufun da İslam’la b r alakası olmadığını görürlerd .
Tasavvuf = Spiritüalizm = Paganlık 285

Mevlana D van-ı Keb r’ nde şöyle söyler[115]:

Maşuk; “aşık olunan k ş ”d r ve Mevlana’nın maşuk-


tan kastı da elbette Tanrı’dır. Bu sözler aşk ş r zanne-
d p Facebook’ta paylaşan nsanımız Mevlana’nın neyden
bahsett ğ n b le b lmez, onları geçel m. Mevlana “Aşık
le maşuku ayırt etmek çok zordur” derken “Kul le Tan-
rı’yı ayırt etmek çok zordur” der. Her şey Tanrı’dır der, şu
enerj safsatası g b konuları d l ne dolamış sp r tüal stler-
le aynı şey söyler, sadece onun sarıklısı ve dergâhlısıdır.
D van-ı Keb r’den b r bölüm göstereceğ m s ze, altını
ç zd ğ m kısımları kes nl kle okuyun[116]:

İlk altını ç zd ğ m bey tte Mevlana Allah’a s tem eder.


Ş md bu suf ler halvete g r p cezbe hal ne kapılırlar, yan
b ld ğ n Allah le b r olmak ç n trans hal ne g rerler. Mev-
lana bu d zelerde de, o kafayı yakalayamadığı ç n ve “b r
olma” çağrısına cevap alamadığı ç n Allah’a tr p atar, k
k tabın öncek bölümler nde kend s n n bunu alışkanlık
hal ne get rd ğ ne da r b r başka örnek de görmüştük.
Ardından altını ç zd ğ m sonlardak cümley okuyun,
286 Bir Başka Din: Tasavvuf

b z m Mevlana’nın “sevg l ” ded ğ Tanrı’dır ve Mevlana


Tanrı ç n “mal da odur, mülk de odur” der.
Ş md ...
Nur sures 42. ayette “Gökler n ve yer n mülkü Al-
lah’ındır” den r.
Veya Müm n sures 16. ayette de “Mülk Allah’ındır” den r.
Mevlana se Kur’an’a atıfta bulunarak “Mülk Al-
lah’tır” der.
“Şu köpek Ayşe’n nd r” sözü le “Şu köpek Ayşe’d r”
sözü arasında nasıl büyük b r fark varsa, şte bu k söz
arasında da öyle büyük b r fark vardır. “Mülk Allah’ın-
dır” sözü le “Mülk Allah’tır” sözü arasındak farkı şöyle
açıklayayım s ze;
Mülk den nce aklınıza sadece Gaz osmanpaşa’da g -
r ş kat 2+1 komb l da re gelmes n, Allah Nur sures 42.
ayette gökler n ve yer n, yan tüm evren n, tüm yaratıkla-
rın kend mülkü olduğunu söyler. Yan yaratıklar Allah’ın
mülküdür, b r başka dey şle Allah yaratıkların sah b d r.
Mevlana se “Mülk odur” d yerek, yerler ve gökler Al-
lah’tır, yaratıklar da Allah’tır der.
Tasavvufta görülen vahdet- vücud ve vahdet- şühud
nançlarını s ze şu şemalarla anlatmıştım:
Tasavvuf = Spiritüalizm = Paganlık 287

Bu şemalara bakarsanız da zaten “mülk”ün, yan ev-


renler n ve tüm yaratıkların Allah olduğunu göreceks n z.
Bu nanç s stemler ne göre “mülk Allah’tır”.
Tasavvuf d n bunu söyler.
Kur’an se “mülk Allah’ındır” d yerek şunu söyler:

Ortada b rtakım yaratılmış varlıklar vardır ve tüm var-


lıklar, tüm evrenler, her şey, eş benzer bulunmayan b r
kudret n, yan Allah’ın mülküdür. Allah, tum bu yarattık-
larının sah b d r. Yan “mülk Allah’ındır”.
Tasavvuf ve Kur’an’ın bambaşka k d n sunduğunu
288 Bir Başka Din: Tasavvuf

reddeden varsa, kend s ne Allah’tan h dayet d l yorum.


Z ra bu, bunca del l ve örnek le anlaşılmayacak b r
durum değ ld r. Ortadak çel şk y reddeden kes nl kle
ve kes nl kle kaf rl k ed yordur. Tekrar ed yorum, me-
sele “zeka” ş değ l, zekayı kullanab lme becer s olan
“akıl” ş d r.
Mevlana gayet Kur’an’dak “mülk Allah’ındır” sö-
züne atıfta bulunur, onu değ şt r r ve D van’ında “mülk
Allah’tır” der. Mevlana bu tür Kur’an’a kafa tutmaları
çok sık yapar, ş md Mesnev ’dek şu cümley b r oku-
yalım[117] :

Mevlana, kend yazdığı Mesnev ç n bu tab r kullanır.


Bu öyles ne masum b r benzetme değ ld r, z ra Allah Lok-
man sures 27. ayette şöyle söyler:
“Eğer yeryüzündek ağaçlar kalem olsa, den z de arka-
sında yed den z daha katılarak mürekkep olsa, Allah’ın
kel meler tükenmez ...”
Evet, Allah’ın Kur’an ç n söyled ğ lafın aynısını,
Mevlana g der kend Mesnev ’s ç n söyler.
Neden? Z ra Kur’an’ın da Mesnev ’n n de kaynağı ay-
nıdır!
Mesnev ’n n b r başka bölümünde açık seç k ne d yor
sen n mübarek Mevlana hazretler n, altını ç zd ğ m bey t
lütfen kend n oku[118]:
B ld ğ n vah y alıyorum d yor adam şte açık seç k.
Bu arkadaşlar “Kur’an’ın güncelley c ler ” oldukları ç n,
aldıkları vah yler Kur’an’da söylenenler yanlışlıyor. Al-
lah’ın koyduğu kanunlar değ ş r m ? Kur’an Allah’ın ya-
sasının değ şmed ğ n ve değ şmeyeceğ n söylüyor, karar
artık s ze a tt r.
İş n b r d ğer kom k ve ğrenç kısmını daha bel rte-
y m. B z m aslında bu adama “Mevlana” demem z b le
büyük b r hatadır. Bu adamın adı Celaledd n Rum yan
Romalı Celaledd n’d r ve kend s ne de bu sm yle h tap
ed lmes lazım. Hayır bunu Ramazan Bayramı’na “Şeker
Bayramı” demey hayat düsturu hal ne get rm ş Kadıköy-
lü p npon teyze mantığıyla söylem yorum, z ra “Mevla-
na” demek “Mevlamız” demekt r. Mevla se “sah p” ve
“efend ” anlamlarına gel r k , Allah’tan başka b r nsana
“sah b m z” demek nasıl b r hatadır, gel n bana bunu zah
ed n. Allah’ın bazı s mler h çb r şek lde kullara ver le-
mez, Mevla da bunlardan b r d r. Örneğ n Bakara sures
286. ayette Allah müslümanların şöyle demes n emreder:
“Sen b z m Mevlâ’mızsın. Gerçeğ örten nankörler/
nkârcılar topluluğuna karşı yardım et b ze!”
Bu ayettek “sen b z m Mevla’mızsın” fades n n Arap-
ça okunuşu da şudur: “Ente Mevlânâ”.
Yan “Mevlana”; Allah’a söylenmes gereken b r söz-
ken, “Mevlamız” anlamına gel rken, zamanında Allahlığı-
nı lan etm ş Celaledd n Rum ’ye de b z g d p “Mevlana”
d yoruz. Bu ayete ek olarak Tevbe sures n n 51. ayet n-
de de Müslümanlar Allah’a y ne “Mevlana” (Mevlamız)
derler, çünkü bu Allah’ın b r sm d r. “Ama ş md orada
o b z m ustamız anlamında saygı...” d ye geveleyecek
olursanız, s ze Hr st yanların İsa saygısını örnek olarak
ver r m. Saygı ded ğ n şey yalakalığın dozunu arttırıp ş rk
koşmakla olmaz.
BİR BAŞKA RUHÇU ÖĞRETİ:
MELEKLERLE İLETİŞİM

Tasavvuftak b r d ğer rezalet nanç da ölmüş (ya da


halen yaşayan) vel lerden medet ummak, yardım ve şefa-
at stemekt r. Bu k ş ler n mantığına göre Allah’ın sevd ğ
kullar olan vel ler Allah le araya sokarak, yan b r nev
torp l kullanarak, ett ğ m z duaların kabul ed lmes süre-
c n hızlandırab l yoruz. Hatta haşa Allah’tan daha adalet-
l , daha merhametl olan bu vel lere kend n z yeter nce
sevd r r ve onlara tapınırsanız, s ze şefaat ederek cehen-
nemden kurtulmanızı sağlayab l yorlar!
S ze şu Meleklerle Yaşamak denen şarlatanlıktan bah-
sedeceğ m söylem şt m, z ra tam sırasıdır. Pagan b r d n
olan sp r tüal zm n muhafazakar kes me yed r lme yöntem
tasavvuf cemaat ve tar katlarken, aynı sp r tüal zm sade-
ce kullandığı d l günümüzde b raz daha “enerj l , ışıklı”
hâle get rerek de modern takıma yed rmekteler. Meleklerle
Yaşamak adlı k tapları ve CD’ler yüzb nlerce satan bu akı-
ma göre de, Allah’tan değ l meleklerden yardım stemem z
tavs ye ed l r. Yan pagan olduklarının farkında olmayan
hacı hocalar Allah le aralarına vel ler sokarken, pagan
olduklarının farkında olmayan New Age’c ler de Allah le
aralarına melekler alırlar. Tab bazen üst boyut varlıkları-
nı, ışık varlıklarını falan da aracı alırlar ama New Age’ n
292 Bir Başka Din: Tasavvuf

bu kolu kafayı meleklere takmış vaz yettelerd r. Yan esas


mantık olan “ş rk” her zaman aynıdır; müşr k ps koloj s .
Ş md öncel kle s ze onların nternet sayfasını s ze b r gös-
terey m, sadece altını kırmızı le ç zd ğ m bölümlere şöyle
b r göz gezd r n, akıl sah b her nsan bunun nasıl b r şarla-
tanlık olduğunu lk bakışta anlayacaktır:

Bu “evren sevg gülücük gülücük” d ye ortalıkta dola-


şan teyzeler, tüm dünyada “melek koçluğu” adıyla yürü-
yen b r ş rket n Türk ye şubes d rler. Gördüğünüz üzere
“meleklerle let ş m kurma” sem nerler ver rler, ondan
sonra yok efend m CD’d r, SMS le meleklerden gelen
mesajlardan haberdar olmadır, bu tür şlerle de m lletten
tonla para alırlar. G den sadece para olsa neyse, akıl da
g der elden, man da... Gerç şahsen ben bunlara kanacak
kadar aptal nsanların dolandırılmasına üzülem yorum b -
le. Fakat öte yandan, b r arayış çer s nde olan nsanların
bu şek lde avlanmaları ç mdek adalet dürtüsüne doku-
nuyor.
Ş md bu arkadaşların nasıl b z m muhafazakar tasav-
vufçularla aynı şey söyled kler n göstermek ç n s ze
Bir Başka Ruhçu Öğreti: Meleklerle İletişim 293

k taplarından bazı kes tler göstereceğ m. Sırf para ka-


zandırmamak ç n de bu k tabı g d p b t pazarındak b r
sahaftan aldım, hatta k tabı bazen dışarıdayken otobüste,
vapurda falan okumam gerekt , onun ç n de k tabın ka-
pağını kahvereng kartonla kapladım reklam falan olma-
sın d ye.
Çerçeve ç ne aldığım cümley okuyun[119]:

“Sen ve ben b r z” artık gayet aş na olduğumuz b r


cümle değ l m ? Mevlana’dan, Arab ’den, “büktüğün şey
kaşık değ l, sens n” d yen The Matr x f lm ne kadar heps
temelde aynı öğret y paylaşırlar: Pante zm veya Müslü-
manlara pazarlanan sm yle vahdet- vücud, yan varlığın
b rl ğ . Devam ed yoruz[120]:
294 Bir Başka Din: Tasavvuf

S ze öncek bölümlerde şemalarla da y ce anlattığım


g b sp r tüal zmde evren le Allah aynı şeyd r. Evren ve
Allah adeta eş anlamlı kel melerd r, k k tabın yazarı da
“Evren ya da Allah, adı her neyse...” m nval nde b r cüm-
le kurab l yor.
Ş md araya ufak b r reklam alalım k , modern sp r -
tüal stlerle muhafazakar tasavvufçuların aynı pagan d -
ne sah p olduklarını y ce görün. Cübbel Ahmet Hoca
nternette kolaylıkla bulab leceğ n z sohbetler nde sık
sık, başı sıkışanın “yet ş ya Abdulkad r Geylan ” demes
gerekt ğ n ve böylece şler n n daha kolay hallolacağını
anlatır.

https://www.youtube.com/watch?v=nl7uJdI_HNM

Hatta yukarıda b r kes t n aldığım ve meydanda, bü-


yük b r kalabalığın çer s nde yaptığı şu konuşmasında;
Abdulkad r Geylan ’den h mmet (yardım) stemes sa-
yes nde uçakta kurtulduğunu anlatmakta ve İsma lağa
Cemaat mür tler de kend ler nden geçerek tekb r ge-
t rmekted r.
Bir Başka Ruhçu Öğreti: Meleklerle İletişim 295

Ş md hesapta Abdülkad r Geylan adlı vel Allah’ın


çok sevd ğ b r ya, şte sen d rekt Allah’tan yardım ste-
mek yer ne, araya torp l sokup Geylan ’den yardım ster-
sen, şler n daha kolay hallolurmuş. Cübbel ’y de sadece
b r örnek olarak gösterd m s ze, bütün tasavvuf cemaat
ve tar katlerde aynı nanç vardır. B r Geylan ’ye tapar,
öbürü Falanf lan ’ye…
Aynı durum y ne b r tasavvufçu olan Sa d Nurs ’de de
vardır[121].

Şek l A’da göreceğ n z üzere Sa d Nurs hazretler


özetle d yorlar k , cev z kadar önems z b r şey b le kay-
bolsa şeyh nden yardım sterm ş ve her defasında şeyh
yardımına koşarmış. Kend s de tüm tasavvufçular g b
Allah le araya şeyhler (ve y ne b r şeyh olan Geyla-
n ’y ) sokar. D rekt Allah’tan yardım stemek zor gel r
bu nsanlara… Kulun Allah le arasına aracılar koyma-
sının adına Kur’an’da ne den ld ğ n de gayet y b l yo-
ruz: Ş rk.
296 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ş md gelel m daha önce değ nd ğ m z ışıklı enerj l


k tabına, altını ç zd ğ m yerler okuyun[122]:

Mevzuya bakın, meleklerden yardım stey nce şler


daha hızlı halloluyormuş.
Tamamen aynı nanç değ l m d r bu?
Zaten daha altını ç zd ğ m lk cümle b le ş rkt r, “İster
Allah’tan yardım stey n, ster meleklerden, her k s de
aynı şey”…
Kur’an se uyarır: “Allah s ze melekler ve peygam-
berler rabler ed nmen z de emretmez. S z, müslümanlar
hal ne geld kten sonra nkarı mı emreder s ze?” (Al İmran
Sûres , 80)

“Rab ed nme”n n ne olduğunu da zaten zah etm şt k.


Tapınmak, toplumun büyük çoğunluğunun z hn nde yer
Bir Başka Ruhçu Öğreti: Meleklerle İletişim 297

ett ğ g b lla k b r heykel önünde secde etmek değ ld r,


bu arkadaşların yaptığı alenen melekler Allah’a b r aracı
yapmak ve meleklere tapınmaktır. Yan özetle bu ablalar
d yor k ; “Yahu ufacık b r şey ç n koskoca Allah’tan yar-
dım stemek yer ne meleklerden stey n, böylece şler n z
daha kolay hallolur.”
E b z m Cübbel ’n n ve Sa d Nurs ’n n konuşmaların-
dan “Abdülkad r Geylan ”y çıkar, oraya “melekler” ke-
l mes n ekle, karşına aynı nanç çıkacaktır. Allah’a ara-
cılar ve ortaklar koyan, b ld ğ n z müşr k nancıdır. Z ra
tasavvuf le sp r tüal zm aynı şeylerd r, sadece paketler
farklıdır. Her ne kadar bu p npon ablalar İsma lağa Ce-
maat ç n “Ayy o ne öyle bee” d yecek olsalar da ve her
ne kadar Cübbel ’n n mensubu olduğu İsma lağa Cemaat
de bu ablalar ç n “O ne la öyle? Gavur gavur şler” d -
yecek olsalar da, aynı şeye nanırlar. İnançları tamamen
şek l odaklı olduğu ç n, özünde aynı şeye nandıklarının
farkında b le değ llerd r.
Meleklerle Yaşamak denen sevg pıtırcıklığı ab des n-
den devam ed yoruz[123]:
298 Bir Başka Din: Tasavvuf

Ş md bu nsanlar sürekl meleklerden vah y alırlar.


Tasavvuf vel ler bazen Allah’tan, bazen peygamber-
lerden vah y alıyorlardı ya, ruhçuluğun bu kolunda da
senaryo meleklerden vah y almak üzer ne kuruludur.
“Başmelek Cebra l’ n mesajı” falan d ye uyduruk b r
met n yazarlar ve hesapta Cebra l’ konuştururlar. Me-
sela burada da Raz el adlı meleğ konuşturuyorlar ve
Melek Raz el, altını ç zd ğ m bölümde de göreb lece-
ğ n z üzere aynen b z m Mevlana’nın, New Age’ n ku-
rucusu Al ce Ba ley’n n ve tüm sp r tüal stler n sürekl
Bir Başka Ruhçu Öğreti: Meleklerle İletişim 299

öğütled ğ şey söylüyor: Hep n z b rs n z, Tanrı’sınız,


Tanrı sen n ç nde.
Daha önce söylem şt m, sp r tüal stler n bu pagan
d n yayma yöntemler da ma doğrularla yanlışları har-
manlamaktır. Bunun ç n de bulundukları coğrafyanın
yerleş k d n neyse ona göre ayak yapıp nabza göre şer-
bet ver rler. Bu sp r tüal stler de bu saçmalıkları Türk -
ye’de anlattıkları ç n ağızlarından Kur’an ve Allah laf-
larını düşürmezler. Oysa Kur’an’ı b r kere b le okuyup
okumadıkları meçhuldür, hayır zanna uymuyorum, bak
mesela[124]:

“Kur’an’da da M ka l, Cebra l, Azra l ve İsraf l’den


bahsed l r” den yor, oysa Kur’an’da sadece Cebra l’den
bahsed l r ve M ka l’ n de sadece b r ayette sm geçer
(Bakara Sures , 98). Kur’an’da Azra l d ye b r melek yoktur,
adı b le geçmez. Kur’an’da çok sayıda “ölüm melekler ”
olduğu söylen r, yan Azra l adında tek b r ölüm meleğ
aynı anda farklı yerlerde ölen nsanların canlarını alamaz.
Buradan da (bence) melekler n aynı anda farklı yerlerde
bulunma g b Tanrısal b r özell ğe sah p olamayacağı-
nı anlıyoruz, k Kur’an’ın böyle mantıksal b r detayı es
geçmemes o yüzden çok öneml d r. Yan sonuç olarak
Kur’an’da Azra l’den bahsed lmez. Ayrıca Kur’an’da
“sura üflenen gün”, yan Kıyamet günü vardır, fakat bu ş
İsraf l adında b r meleğ n yaptığı söylenmez, Kur’an’da
İsraf l’den de bahsed lmez.
300 Bir Başka Din: Tasavvuf

Pek burada neden Kur’an’da bu meleklerden bahsed l-


d ğ söylen r? İk sebepten; b r nc s “Bakın ben Kur’an’a
da hak m m” majı yaratıp Müslümanlara hoş görünme
çabası, k nc s se “Kur’an’da meleklerden bahsed l yor,
o zaman b z de meleklerle let ş me geçeb l r z” şekl nde
saçma sapan b r mantıkla kend nançlarının Kur’an’a da
uygun olduğunu müslümanlara yed rme çabasıdır. Aynı
durum tasavvufçularda da vardır, vel ler n vah y alab le-
cekler ne del l olarak Nahl sures n n 68. ayet ndek “Allah
bal arısına vahyett ” sözünü örnek göster rler. “E arıya b le
vahyed yor Allah, b z m vel lelere de vahyeder o zaman”
şekl nde saçma sapan b r zah sunarlar. E Kur’an’da de-
velerden de bahsed l yor, o halde develerden yardım ste-
yel m ve Allah’a daha yakın olalım, nasıl f k r? Hatta bak
arılar vah y alıyormuş, b z de nekler yer ne g d p arılara
tapalım, bu nasıl? Saçma değ l m ? Ama bu Meleklerle Ya-
şamak saçmalığıyla da, vel zırvalığıyla da aynı mantıktır.
Allah’a melekler ortak koşan bu modern ablaların tüm
dünyadak b r furyanın Türk ye şubes olduklarını s ze
söylem şt m. Z ra bu pagan ve sp r tüal st nanç esk lere
kadar uzanır. Ş md şu ayetler çok d kkatl okuyun:
O gün k , onları hep b rl kte mahşere toplayacak, sonra
meleklere: “Şunlar s ze m tapıyorlardı?” d yecek.
“Sen tenz h eder z. Sens n onlara karşı b z m sah b -
m z! Hayır, onlar c nlere tapıyorlardı, çoğu onlara nan-
mıştı!” d yeceklerd r. (Sebe Sûres , 40-41)
Allah meleklere “Şu nsanlar s ze m tapıyordu?” d -
ye soruyor k meleklerden yardım sted ğ n zannedenler
d n gününde yed kler haltlarla yüzleşt r ls n. Melekler de
41. ayette “Hayır, onlar c nlere tapıyorlardı, çoğu onlara
nanmıştı” d yorlar. Yan ortada bu şahıslara “ben melek
b lmem k m m” d ye gelen b r mesaj varsa da, o mesajın
Bir Başka Ruhçu Öğreti: Meleklerle İletişim 301

kaynağının c nler olduğu söylen yor. Ayetler açık seç k


şte bu pagan nanışı anlatıyor.
Öte yandan “B z vel lere tapınmıyoruz k ” d yen suf
takımı g b , bu arkadaşlar da “Ne alakası var yahu, b z
meleklere tapınmıyoruz k ” d yeceklerd r. S z Allah ye-
r ne g d p meleklerden yardım stem yor musunuz? İşte
tapınmak bu oluyor. Zaten melekler n varlığına nanan
b r s Allah’ın varlığına da nanıyordur, fakat g d p me-
leklerden yardım stemekle, Allah’ın Kur’an’da defalarca
“Yapma” ded ğ şey yapmış olur.
Yan sonuç olarak Türk ye’de de artık y ce yayılan ve
ses n duyuran bu sp r tüal zm, tasavvufçulardan farklı b r
şey söylemez. Olay sadece nabza göre şerbet meseles d r.
Muhafazakarlara ayrı b r d lle h tap eders n, modernlere
ayrı b r d lle h tap eders n, fakat ş n özünde heps ne de
aynı dd ayı yed r rs n: Ş rk ve pante zm. Mesele bundan
barett r.
İSMAİLAĞA CEMAATİ, MAHMUT
USTAOSMANOĞLU VE CÜBBELİ AHMET

Ş md H nd stanlı İmam Rabban ekolünden olan İs-


ma lağa Cemaat ’ne b r bakalım. İmam Rabban ’n n za-
ten kend s n n ne olduğunu gördünüz, eh onun yolundan
g denler n de şu an AIDS’e çare bulmak ç n araştırma
yapıyor olacak haller yok. Ne olduğu daha başından bell
b r h kâye bu ama aradak paralell kler görmen z açısın-
dan ncelemem z lazım.
İsma lağa Cemaat y ne hem sünn , hem tasavvuf b r
cemaatt r. Bu cemaatte y ne “şeyh, vel , mücedd d, ku-
tup” g b mana alem nde uçup kaçan şahıslara büyük b r
man vardır. Kur’an’da peygamber m zden sonra herhan-
g b r nsanın böyle ruhan özell klere sah p olab leceğ
söylenmez ama olsun, y k r vayetler, y k falanca hoca
hazretler var. Bu arkadaşların d nler n n d ğer kaynakları
da bu tür “r vayetler” olduğu ç n sted kler şek lde b r
İslam nşa edeb lmekteler. Yeter k kafasında sarık olan
sakallı b r Ebu Warawara b r şeyler anlatmış olsun, o ada-
mın ağzından çıkan sözler Allah’ın sözler olduğu ç n,
Ebu Warawara’yı d n n kaynağı olarak alab l yorlar. Espr
yapmadığımı da b l yorsunuz, bunlar gerçekler. Mevla-
na’nın da Mesnev ’s nde ded ğ g b : “Şeyh n sözü, Al-
lah’ın sözüdür.”
304 Bir Başka Din: Tasavvuf

2-3 sene evvel b rkaç arkadaşımla İst klal Caddes ’nde


turluyorduk, yılbaşına yakın b r tar ht . B r baktık adamın
b r s “Noel Kutlama Tehl kes ” d ye b r k tap dağıtıyor
yoldan geçenlere, yazarı da Cübbel Ahmet. Tab b ld ğ n z
g b İslam alem n n ve memleket m z n karşı karşıya oldu-
ğu en büyük sorunlardan b r s Noel kutlama tehl kes d r.
Her neyse b z de “Dur 3-5 tane alalım da bar m llete da-
ğıtacaklarına b z almış olalım” dey p b rer tane aldık dağı-
tılan k taplardan. Ş md bu k taptan b r bölüm gösterey m
s ze de, bu nsanların İslam (!) mantığını anlayın[125]:

Anlatılanlar şudur: Yetm ş b n evl yanın re s olan ve


16-17. yüzyılda H nd stan’da yaşayan İmam Rabban ,
başı sıkışınca b r konuda Allah’a müracaat eder ve Allah
İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmet 305

da ona cevap ver r. Sıra numarası almak yok, kuyrukta


beklemek yok, d rekt Allah’a sorab l yorsun. Yukarıdak
bölümde gördüğünüz üzere, Allah b ld ğ n İmam Rab-
ban le konuşur, bu tür şeyler tasavvuf nancında nor-
mald r, z ra s ze bu k tabın en başından ber ısrarla an-
latmaya çalıştığım g b ; tasavvuf ded ğ n d n tamamen
bu b r ler n n hazretler n n “keş f ve lham” le Allah’tan
b lg alması nancına dayalıdır. K tapta göreb leceğ n z
üzere Allah’ın İmam Rabban ’ye söyled ğ bu b r koca
paragraf dolusu söz ç n “kalb me ... d ye b r lham gel-
d ” derler. Ah canım, şu na fl ğe bakar mısın, “ lham”
gelm ş... Kardeş, Rabban b ld ğ n Allah le oturmuş
karşılıklı muhabbet ed yor.
Burada gelen “ lham”ın bayağı bayağı “vah y” ol-
duğunu söylem şt m, tasavvuf jargonunda lham budur,
kend ler Cem Yılmaz’ın aklına yen b r f lm senaryosu
gelmes g b b r lhamdan bahsetm yor. Son fotoğrafta
gösterm ş olduğum o koca k paragraflık kısım, İmam
Rabban ’n n Allah’tan aldığı vah yd r, o sözler kend s -
ne söyleyen Allah’tır. E zaten böyle sürekl “ lham” alan
mücedd dler m z (güncelley c ler m z) varsa, Kur’an or-
tada sadece b r süs n yet ne kalır, çünkü Kur’an sürekl
güncellen yor, W ndows 8 varken W ndows 95 kullan-
manın ne alem var? Zaten bu sebeple Cübbel de soh-
betler nde 1 ayet söylerse, bunun yanında 546 had s, 387
r vayet anlatır.
Cübbel Ahmet’e ve tüm İsma lağa Cemaat ne göre,
son yüzyılın mücedd d Mahmut Ustaosmanoğlu veya
kend dey mler yle Mahmut Efend Hazretler d r. Altta
b r kes t n almış olduğum v deo kaydında b r başka ho-
caefend , son yüzyılın mücedd d olan Mahmut Efend ’y
z yaret ed p ondan cazet alır.
306 Bir Başka Din: Tasavvuf

https://www.youtube.com/watch?v=aXJ3OwWD31w

Sağ tarafta görmekte olduğunuz k ş Mahmut Efen-


d ’d r. M den z kaldırırsa, kolaylıkla er şeb leceğ n z bu
v deo’yu nternet’ten b r seyred n, toteme tapan Kızıl-
der l kab les g b b r manzara göreceks n z. Hatta bu
Mahmut Efend ’n n önünde eğ l p bükülen adam Mah-
mut Efend ’ye “Merhamet n z sayes nde ayakta duruyo-
ruz” der. Bu g b manzaraları her gördüğümde aklıma şu
Kur’an ayetler gel yor:
“Kend ler ne yardım ed l r üm d yle Allah’tan başka
lahlar ed nd ler.
Oysa, o lahlar bunlara yardım edemezler. Tam aks ne,
bunlar, o lahlara h zmet eden ordular durumundadır.” (Ya-
s n Sûres , 74-75)

Kur’an ne kadar güzel b r k tap değ l m ?


İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmet 307

Bu cemaat n nancına göre Mahmut Efend adlı k ş ,


uykudayken b le mana ve ruhlar alem nde dolaşıp hayır
şler yapmaktadır. Asrın mücedd d olan Mahmut Efend ,
İrşadül Mür dîn adlı k tabının 172 ve 173. Sayfalarında
şunları yazar, lütfen kend n z okuyun:

Yorumda b le bulunmuyorum. Bu düpedüz bey n av-


cılığı, koyun ve mür t sürüsüne sah p olup hükmetme s-
teğ ve kula kulluk temb hlerd r. Yüzlerce yıldır kend s n
b r başka “kula” tesl m eden, cah l bırakılan ve b at kül-
türüyle yet şm ş b reylerden oluşan Müslüman toplumu
şte bunların ürünüdür. Mahmut Efend se bu 1000 yılı
aşkın süred r Müslümanların yakasına yapışmış olan ev-
l yaların, şeyhler n günümüz vers yonundan başka b r şey
değ ld r. Atalarının yolundan g den b r başka suf d r. Yo-
rumda bulunmayacağımı söyled m ama ster stemez bu
sözcükler çıktı parmaklarımdan, Allah adı le bu zulmün
yapılmasına dayanamıyorum.
308 Bir Başka Din: Tasavvuf

https://www.youtube.com/watch?v=LTwS8ymZ0_4

Y ne b r kes t n aldığım ve nternet’te kolaylıkla bu-


lab leceğ n z meşhur b r sohbet nde Cübbel Ahmet, bu
Mahmut Efend adlı protot p Tanrı ç n şunları söyler:
“Keşfe açık kullardan b r ne dem şt ? ‘Ete kem ğe bürün-
düm Mahmut d ye göründüm’”
“Keşfe açık kul” y ne Allah’tan vah y alan k ş n n
tasavvuf jargonundak adıdır. Cübbel ’n n anlattığına
göre Allah’tan vah y alan b r adam; Allah’ın ete kem -
ğe bürünüp Mahmut Efend olarak yeryüzüne nd ğ n
söylemekted r. Tıpkı Allah’ın İsa kılığında yeryüzüne
nmes g b . Yahut H nt Tanrısı V şnu’nın bazen y ye-
cek, bazen nsan şekl ne g rerek nsanlara yardım etmes
g b . Tasavvuf nancı şte budur. Zaten bu sözün kaynağı
da b ze yüzyıllardır c c l b c l h kayelerle “Allah dostu,
gönül adamı” d ye kakalanan Yunus Emre’d r. R vayete
göre Yunus Emre, Mevlana’nın Mesnev ’s n okur ve şu
yorumda bulunur: “Yahu lafı bu kadar uzatmaya ne ge-
rek var, ete kem ğe büründüm Yunus d ye göründüm”,
İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmet 309

Yunus Emre Mesnev ’de anlatılmak stenen her şey bu


şek lde özetler. Pante zm/panente zm nancı şte tam ola-
rak budur, bazı ulv k ş ler bu dünyanın b r “yokluk”, b r
“hayal”, b r “aldatmaca” olduğunu anlarlar ve Allah ol-
duklarını fark ederler. Yan Cübbel cemaat n n bu yap-
tıkları, sadece kend öğret ler falan değ ld r, o Hallac-ı
Mansur’lar, Mevlana’lar, Yunus’lar, İmam Rabban ’ler
bu nancın aynısına sah plerd r, bu pagan nanışı İslam’a
sızdıran ve İslam adı altında yücelt p halka pazarlayan
k ş lerd r.
Cübbel Ahmet aklınca Noel tehl kes ne ve Hr st yan-
lığa karşı nsanları uyarıyor ya, Hr st yan ve Yahud lerden
bahsed len şu Kur’an ayet n b r okuyun bakalım:
“Allah’ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rab-
ler ed nd ler. Meryem oğlu Mes h’ de öyle. Oysa kend le-
r ne, tek olan Allah’tan başkasına badet/kulluk etmeme-
ler emred lm şt . İlah yok o tek Allah’tan başka. Onların
ortak koştuklarından arınmıştır O.” (Tevbe Sûres , 31)
Bu ayette Yahud ler ve Hr st yanlar, d n adamlarını
Tanrı ed nd kler ç n eleşt r l r.
Cübbel kafayı m llet n yılbaşında y y p çt ğ ne taka-
dursun, kend s Hr st yanların yaptığının b reb r aynısını
yapar; b r d n adamını rab ed n r. Şu ayette Allah’ın “yap-
mayın” ded ğ şey g der harf harf ne yapar.
“Ya ş md orada öyle demek stem yor, tab k b z de
b r tek Allah’a nanıyoruz ama...” şekl ndek kıvırmaları-
nızı da artık ah rette Allah’a anlatırsınız. Merak etmey n
bu ayette eleşt r len Yahud ve Hr st yanlar da g d p b r
d n adamına durup dururken “aha bu Allah” dem yorlar,
tıpkı s z nk g b hurafe dolu b r nanç s stem yle ve ç nde
onlarca “ama” le başlayan zahlarla d n adamlarına Allah
310 Bir Başka Din: Tasavvuf

rolü b ç yorlar. S z n bu yaptığınızın adı “tapınmak” za-


ten. S z kend n z çok mu akıllı zanned yorsunuz? Hatta
s z kend n z ne zanned yorsunuz? S z neyle oynuyorsu-
nuz böyle? Aklınızı şlet n, göz göre göre ah ret n z yak-
mayın eğer sah den nanıyorsanız.
Cübbel tarzı hacı-hocalar sank Haçlı Sefer dönem-
ler ndeym ş z g b Hr st yanlığa çok fazla kafayı takarlar.
Bunun yegâne sebeb şudur: Eğer kend ler b le Kur’an’da
bahsed len müşr k veya kaf rlerden değ llerse, ortada za-
ten b r müşr k veya kaf r d ye b r şey kalmıyor. Adam
g d yor uçan kaçan vel lere şeyhlere nanıyor, bunların
vah y aldığına nanıyor, bunları Allah’a ortak ed yor ve
kend s müşr k olmuyor. Ama Kur’an sürekl “müşr k”-
lerden bahsed p duruyor, öyleyse k m bu müşr kler? İy k
Hr st yanlar ve ate stler var, z ra onlar da olmasa zaten bu
adamlar k mseye müşr k d yemeyecekler.
Cübbel Ahmet y ne b r vaazında aynen, kel mes ke-
l mes ne şu sözler sarf eder: “Böyle b r d n olur mu?
Mezheb devreden çıkar, mürş d devreden çıkar, al m
devreden çıkar, vel y devreden çıkar. Araya ves le koy-
mayın d yor, aracıya lüzum yok d yor. D rekt Allah’a r-
t batı kurun d yor. D rekt Allah’a rt bat? İy , sen buranın
cereyanını d rekt kofraya bağla, burayı patlat.”
https://www.youtube.com/watch?v=zx5d IxRtMY
Cübbel Ahmet burada %100 olarak Kur’an’da anlatılan
İslam d n n eleşt rmekte ve %100 olarak da Allah le kulun
arasına b rtakım aracılar sokan Mekke müşr kler n n d n n
övmekted r. Bak %99 benz yorlar dem yorum, %100 aynı
şeyler d yorum. Z ra Mekke müşr kler n n b rçoğu Allah’a
nanıyor, fakat araya “Lat, Menat, Uzza” g b b rtakım ne
düğü bel rs z varlıkları aracı olarak sokuyorlardı.
İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmet 311

“Kend ler n k m yarattı d ye onlara sorsan, yem n ol-


sun, “Allah!” d yeceklerd r. O halde, haktan nasıl sapı-
yorlar!” (Zuhruf Sûres , 87)
Bu ayetten b le hem Mekkel müşr kler n, hem de
Kur’an’ın evrensel b r k tap olduğunu göz önünde bulun-
durursak b rçok sapkın nsanın Allah’a nandığını anla-
yab l r z. Hatta Muhammed peygamber n babasının sm
b le tar h kaynaklara göre “Abdullah”tır, yan “Allah’ın
kulu”. Öyleyse Allah neden kend s ne nanan bu k msele-
r Kur’an’da yerer, eleşt r r?
B r düşünün.
Bu arkadaşlar da Lat, Menat, Uzza g b aracıların adını
İmam Rabban koymuşlar, Abdulkad r Geylan koymuş-
lar, Mahmut Efend koymuşlar, aralarında h çb r fark yok.
Cübbel Ahmet “yahu aracısız d n m olur?” dey p bu
vel lere nanmayanlara kızadursun, Kur’an şöyle söyler:
“Kâf rler hoşlanmasa da s z, d n yalnız O’na özgüle-
yerek, Allah’a dua ed n!” (Müm n Sûres , 14)
Kur’an’ın sürekl nokta atışı yapıyor olması çok süper
b r şey değ l m ?
Kur’an, Allah’a aracılar koyulmaması gerekt ğ n söy-
leyen ayetlerle doludur.
“Allah’ı bırakıp da kend ler ne, göklerden ve yerden
b r parçacık rızık veremeyen, buna güç yet remeyen şey-
lere m tapıyorlar?
Artık Allah’a örnekler ver p durmayın. Allah b l r, s z
b lmezs n z.” (Nahl Sûres , 73-74)
Açıkçası bu Cübbel ’d r, Mevlana’dır, sp r tüal stler-
d r, yem n eder m k ben m manımı arttırıyorlar. Ters
ps koloj yle man tazelett r yor. Sank sırf çler ndek
312 Bir Başka Din: Tasavvuf

kötülüğü dışavurmak ç n g d p Allah’ın yapma ded ğ n


özell kle yapıyorlar. Bu açıklanması o kadar zor, o kadar
gar p b r durum k … Yoksa k m n aklına gel r g d p ölüp
g tm ş adamlara yalvarmak, Allah dururken meleklerden
yardım stemek, bu tür şlere kalkışmak...
Öte yandan, bunlar öyle oturup da ayıkladığım küfür
sözler değ ld r. Kur’an’ı okuyan ve tasavvuf d n n n de ne
olduğunu b len b r nsan, bu adamın rastgele b r sohbet -
n d nlese yığınla küfür sözü ş tt ğ n n farkında olacaktır.
Aynısı ş md ye kadar anlattığım Mevlana, Arab , İmam
Rabban vs g b tasavvufçular ç n de geçerl d r. Evet bu
adamların eserler n oturup okudum, fakat burada s ze gös-
terd ğ m kes tler b nb r zorlukla bulduğum şeyler değ l.
Hele hele k m ler n n ezbere yapacağı “Sen cımbızlayıp
b ze b r şeyler gösterm şs n” thamı le ben m zled ğ m
yöntem n alakası yoktur. Ş md ye dek s ze tasavvuf nancı
le İslam nancı arasındak o koca uçurumu el mden geld -
ğ nce anlatmaya çalıştım. Tasavvuf le Kur’an’ın ayırdın-
da olduğum ç n zaten rahatlıkla seçeb l yorum adamların
Kur’an le alakası olmayan sözler n . S ze sadece artık
en yoruma açık olamayacak kadar net olanlarını göster -
yorum. Kur’an’ı okuyun k , s z de farkına varab l n. Eğer
hayatın ve hayatınızın b r gayes olduğunu düşünüyorsa-
nız, Kur’an’ı okuyun. Bunu kend n z ç n yapın. Kur’an’ı
okuyun k , ne bu adamların bataklığına düşün, ne de ters
ps koloj le bu adamların saçmalıkları yüzünden Allah’ın
d n nden uzaklaşın. Kend n z ç n okuyun Kur’an’ı.
Cübbel ’n n İsma lağa Cemaat ben m ç n sadece b r
rol model, ben burada bu nsanlar üzer nden b r şey an-
latmaya çalışıyorum. Adı ne olursa olsun, tasavvuf nan-
cının olduğu her tar kat, her oluşum, hatta her el yüzü
düzgün d plomalı lah yatçı bu tür pagan saçmalıklarına
İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmet 313

nanır. Z ra bu ş n kaynağının nasıl pagan olduğunu,


Mevlana’ların, Arab ’ler n, Hallac-ı Mansur’ların ne ol-
duğunu gördünüz. Hesapta İslam’ın “entelektüel ve hü-
man st” yüzü olan tasavvuf, şte böyle b r uyuşturucudur.
D ndek hurafeler n büyük çoğunluğunun kaynağı şte bu
kahrolası tasavvuftur. Şu an b z m cam ler m zde okunan
hutbelerde, telev zyonlarda ver len d n programlarda,
okullarda ver len d n dersler nde, bu adamların doğruları
“d n” d ye, “İslam” d ye anlatılıyor. Küresel sermaye de
“tasavvufu destekley n” d ye raporlar yayınlayıp duruyor.
Oysa İslam bu adamlardan değ l, Kur’an’dan öğren l r.
Bu adamlardan öğreneceğ n z şey, Kur’an’da “müşr kl k”
olarak anlatılan gelenek ve ata d n d r. Bunların d nler
del le değ l r vayetlere, zanlara ve kulaktan kulağa aktarı-
lan h kâyelere dayanır.
Allah le aldatmanın bu dünyada ne kadar büyük b r
güç olduğunu görün, k Kur’an’ın neden çoğunlukla d nc
müşr kler üzer nde durduğunu daha y anlayasınız.
Tasavvufun hesapta get rd ğ o “hoşgörü” anlayışı, ver-
d ğ zararların yanında b r h çt r. Allah rızası ç n kanma o
güler yüzlü dedelere, semazenlere, okuldak ders k tapla-
rına, takım elb sel profesörlere. Kanma! Bu hurafelerden
oluşan tasavvuf d n n n, kültüre ve geleneğe yerleşerek
nsanları nasıl mahvett ğ n gör!
SONUÇ VE SONSÖZ

Zamanın bu Mevlana’ları, Yunus Emre’ler , Arab ’ler ,


b ze nasıl büyük b r zarar verd ler s ze anlatamam, yem n
eder m b r bu kadar daha yazsam ş n ehemm yet n y -
ne de layıkıyla anlatamam. Pek bu adamlar nançlarında
sam m ler m yd ? Belk evet, belk hayır; z ra kalpler n
açıp n yetler n öğrenecek kab l yet m z yok. Fakat sam -
m olsunlar ya da olmasınlar, b ze bıraktıkları büyük b r
felakete yol açtı.
Bugünün lerlem ş toplumları sah p oldukları bu ge-
l şm şl k düzeyler n lk başta geçm şten aldıkları m rasa
borçlulardır. Batı’nın m rası Rönesans’ken, sanay devr -
m yken, keş fler ve buluşlarken, b z m aldığımız m ras şte
bu üstüste b nm ş yanlış nançlar ve düşüncelerd r. B r de
Allah razı olsun k ulema ney üflemeye ve ebru yapmaya
z n verm ş, sanat adına da tek m rasımız onlar. B z dergah-
ta k z k r çekt d ye kend n Tanrı’yla bütünleşt zanneden
bu adamlar yüzünden ve en çok da bu adamların peş nden
g denler yüzünden, zaten hayata 5-0 ger de başlıyoruz. Ve
daha kötüsü; hâlâ bunları sah plenen b r toplumun ç nde
yaşıyoruz. Ama olsun, h çb r şey ç n geç değ l. Ben haya-
tın ve tek tek hep m z n yoktan var oluşumuzun b r anla-
mı olduğuna nanıyorum, hatta nanmaktan z yade, bunu
“b l yorum”. Bu da demekt r k h çb r çaba boşa g tmez,
316 Bir Başka Din: Tasavvuf

çabalarının karşılığını muhakkak alırsın. O yüzden yılma-


yacaksın, mücadele edeceks n, kend n küçümseyerek pes
etmeyeceks n. Ve bunu yaparken de aklını kullanacaksın.
El ne b r k tap alacaksın, kapatacaksın o telev zyonu. Sana
adam akıllı h çb r halt katmayan okuldak dersler nle ye-
t nmeyeceks n sadece. Şu nternet’ n başına geç p saatler -
n Facebook’ta z yan etmeyeceks n, makale okuyacaksın,
e-book nd receks n, araştırma yapacaksın, bunların üstüne
düşüneceks n ve en öneml s de üreteceks n. Potans yel n
d b ne kadar zorlayacaksın. Çerçeven n dışında düşünecek-
s n. Bu ş n başka yolu yok.
İstersen z ş md ye kadar neler anlattığımı kısaca b r
özetleyey m;
Tasavvufun İslam d n ne tamamen zıt b r nanç olduğu-
nu ve buna rağmen Müslümanların tasavvufu kend ler n
kandırarak, hatta kandırılmaya can atarak sah plend kle-
r n gördük. Tasavvufçular le sp r tüal stler n tamamen
aynı nanca sah p olduklarını, aralarındak tek farkın
kullandıkları d l, kılık kıyafet g b şek l odaklı olduğunu
gördük. Öyle k sp r tüal stler n tasavvuf aşkını, Mevla-
na ve Arab g b ünlü suf ler nasıl sevd kler n gördük.
Sp r tüal zm gelecekte tek dünya d n yapma amacında
olan küresel sermayen n, sp r tüal zm n Müslüman top-
raklarda yeşeren vers yonu olan tasavvufa destek yağdır-
dığını gördük. Kültürümüze y ce yerleşm ş olan ve hâlâ
da çok matah b r şeym ş g b teşv k ed len, sev ml gös-
ter len tasavvufun, Müslümanları b r anda nasıl z rveden
d be çökertt ğ n gördük. O çok beğen len, f lozof den len
Mevlana’ların, Arab ’ler n ve b l mum tasavvufçuların
“gerçek b lg ye akıl ve düşünceyle değ l, keş f ve lham-
la ulaşılır, o keş f ve lham da b r tek b z şeyhlere gel-
d ğ ç n şeyh ne bağlan k kurtulasın ey oğul!” şekl nde
Sonuç ve Sonsöz 317

özetlenecek felsefeler yle nasıl Müslüman toplumlardak


b l m, l m ve üret m kültürünü öldürdükler n gördük. Şu
an Müslüman toplumlardak sefalet n büyük ölçüde nere-
den ve k mlerden geld ğ n gördük. El n oğlu Rönesansla,
keş flerle, b l mle uğraşırken, atalarımız ne g b boş şler-
le ömürler n heba etm ş bunları gördük. Müslümanların
nasıl alenen Kur’an ayetler n n “tam ters n ” söyleyen
tasavvufçuların, hacı-hocaların ve bunların günümüzdek
uzantılarının peş nden g tt kler n gördük. Müslümanla-
rın, nandıklarını söyled kler Kur’an tam ters n söylese
de, hâlâ da bu tasavvufun bıraktığı yanlışları nasıl hak -
katm ş g b savunuyor olduklarını gördük. Müslümanla-
rın çok ama çok büyük çoğunluğu ç n en öneml şey n; o
güne kadar sah p oldukları kulaktan dolma nanç olduğu-
nu, öyle k sah p olduğu uyduruk nanca a t 180 derece zıt
b r Kur’an ayet b le görse, kend nancını değ şt rmek ye-
r ne çeş tl laf oyunlarıyla Kur’an ayet n kend nancına
uydurmaya çalıştığını gördük. Aradan yüzyıllar geçse de,
tekamül ett ğ n zanneden b rtakım akılsız nsanların h ç
değ şmed kler n gördük. Kısacası, saçma sapan nsanlar-
la dolu b r dünyada yaşadığımızı gördük.
“Cemaat” kel me manasıyla topluluk demek olsa
da, günümüzdek bu cemaatler tasavvuf tar katlardır.
Şeyhl k ve mür tl k b r tasavvuf cadıdır ve bu gele-
nek hala çok güçlü b r b ç mde varlığını sürdürür. Bu
k tapta b r kısmını gördüğümüz, sm n z krett ğ m ve-
ya z kretmed ğ m cemaatler n hücaların peş nden g den
tek b r çocuk, tek b r genç, tek b r yet şk n b le kend n
oradan kurtarsa, bu toplum olarak b z m kazancımızdır.
Z ra tasavvuf, kula kulluktur ve b r uyuşturucu türüdür.
Saatlerce oturduğu yerden z k r çeken, 1248 kere b l-
mem ne duasını okuyunca cennete g deceğ n zanneden,
318 Bir Başka Din: Tasavvuf

geceler n körüne kadar ş rklerle dolu r saleler okuyan,


çeş tl saçma sapan z k r ay nler yapan tek b r k ş b le
bu bataklıktan kend n kurtarab ls n d yed r çabam.
Burada bey nler n uyuşturan nsanlar eğer okusalar,
vak tler n heba etmeseler, üretseler, çok daha y b r top-
lumda yaşayab l r z, z ra cemaatler n kuvvet s z n sandı-
ğınızdan çok daha fazladır.
Bu k tabı okurken belk aklınıza şu m nvalde b r soru
takılmış olab l r: “Neden Mevlana, Arab ve bunlara ben-
zer nsanlar üzer nde bu kadar duruyorsun k ? K m oku-
yor bugün Mevlana’yı?”
Aslına bakarsan b r açıdan doğru, kaç k ş okuyordur k
Mevlana’yı? Bu m llet Kur’an b le, hatta herhang b r k tap
b le okumuyor. Fakat bu tasavvuf kültürü ve geleneğ , ku-
la kulluk geleneğ toplumumuzun z hn ne yüzlerce yıldır
kazınmış durumda. Tembell k, kend n başkalarına tesl m
etmek, “o öyle d yorsa doğrudur” dey p sorgulama sorum-
luluğundan kaçmak, üretmemek ve asalaklık b z m toplu-
mumuzun tasavvuf kaynaklı hastalıklarından bazılarıdır.
Mevlana ded ğ n adam, tıpkı şu yukarıdak tar katların
ve cemaatler n şeyhler g b b r şeyht r. Mevlana’nın bu-
günkü şeyhlerden tek farkı y b r edeb yatçı olmasıdır! O
da yazdıklarında mür tler ne; vel lere ve şeyhlere kend -
ler n tesl m etmey emreder. Hababam oturduğun yerden
z k r çekmey , naf le badetler yapmayı, bu dünyanın boş
olduğunu, dünyadan tamamen kend n soyutlaman gerek-
t ğ n öğütler.
Ve nsanüstü b r şeyh n yahut b r hocaefend n n varlı-
ğına man eden nsanın, o k ş n n uğrunda yapmayacağı
şey yoktur. B r nsanı lahlaştıran k ş , en büyük uyuştu-
rucunun bağımlısı olmuştur: Ş rk.
Sonuç ve Sonsöz 319

Sadece bu kadarı da değ l. Bugün Türk ye’dek okul-


larda, lah yat fakülteler nde, telev zyondak d n prog-
ramlarda, cam lerde İslam d ye bu adamların masalları
anlatılır. Tasavvuf den len zeh r, m llete İslam d ye satılır.
K m s bunun farkında değ ld r, k m s se “aman ş m-
den/mevk mden olurum” korkusuyla düzene uyar, farkın-
da olduklarını d llend remez.
Fakat bu böyle gel p böyle g tmez, g demez. B r ler
Hz Hüsey n olacak k , adalet ç n yola çıkacak k , s vr
olacak k , artık bu sefalet ve kula kul olma geleneğ söne
söne b ts n.
8. ve 13. yüzyılda b l m ve felsefede dünyanın ger ka-
lanına uçurumlar kadar fark atan Müslüman toplumu; ta-
savvufun, tar katların, tekkeler n, şeyhler n üstünlüğü ele
geç rmes nden t baren çöküşe geçm şt r. Müslümanlar,
bugün bulundukları bu sef l hal şte bu tasavvuf den len
saçmalığa borçludur.
Ben de art n yetl b r emperyal st olsam, ben de altı
petrol, üstü asalak dolu bu toprakları sömürürdüm.
Sert m yazdım? Hayır haf f b le yazdım. Hem de çok
haf f. Hem Allah’ın d n ne leke süren, hem de toplumu
yüzyıllardır asalak hale get ren bu tasavvuf anlayışı ç n
çok az yazdım, çok haf f konuştum.
Sadece Allah’ın rızası ç n yazdığım, yazımından beş
kuruş para talep etmed ğ m ve uğrunda b r sürü r sk al-
dığım bu k tabı, teşh s daha 14. yüzyılda koyan İbn Hal-
dun’un b r sözüyle noktalıyorum:
“Akletmek Müslümanlar tarafından terk ed ld ve bu
yüzden zel l b r hale düştüler.”
DİPNOTLAR

1
Mevlana, Mesnev . M ll Eğ t m Basımev , 2. Baskı, 1953, C lt 1, Önsöz.
2
Mevlana, Mesnev . T maş Yayınev , 2007, C lt 1, Önsöz.
3
Mevlana, Mesnev . M ll ğ Eğ t m Basımev , 2. Baskı, 1953, C lt 4,
1852-1854. bey tler.
4
Mevlana, Mesnev . T maş Yayınev , 2007, C lt 1 Önsöz.
5
Mevlana, F h Ma F h, 51. Bölüm.
6
Hallac-ı Mansur, Tavas n, Yaba Yayınları, 3. Basım. s. 32.
7
Hallac-ı Mansur, Tavas n, Yaba Yayınları, 3. Basım. s. 39.
8
Hallac-ı Mansur, Tavas n, Yaba Yayınları, 3. Basım. s. 43.
9
Hallac-ı Mansur, Tavas n, Yaba Yayınları, 3. Basım. s. 43.
10
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev , 2006, C lt 1, Önsöz.
11
Ramtha, Akaşa Yayınev , 1990. s. 232 ve 249.
12
Ramtha, Akaşa Yayınev , 1990. s. 51.
13
Ra B lg ler , Akaşa Yayınev , 1994. s. 35.
14
Ra B lg ler , Akaşa Yayınev , 1994. s. 47-48.
15
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev , 199. Bölüm.
16
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev , 440. Bölüm.
17
Ramtha, Akaşa Yayınev , 1990. s. 212.
18
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev , 347. Bölüm.
19
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev , 33. Bölüm.
322 Bir Başka Din: Tasavvuf
20
a.g.e.
21
Ramtha. Akaşa Yayınev , 1990. s. 60.
22
Ra B lg ler . Akaşa Yayınev , 1994. s. 118
23
Ramtha. Akaşa Yayınev , 1990. s. 181.
24
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler. Hazırlayan: Şef k Can. 171. Bö-
lüm. Ötüken Yayınev .
25
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler. Hazırlayan: Şef k Can. 382. Bö-
lüm. Ötüken Yayınev
26
Mevlana, D van-ı Keb r, Müfte’ lün, Mefa’ lün, Müfte’ lün, Mefa’ l n
(c.I, 322)
27
Mevlana, D van-ı Keb r, Mef’ülü, Mefa’îlün, Fe’Olün (c. 1,517)
28
Mevlana, D van-ı Keb r, Müfte’ l n, M fte’ lün, Fa’ lat (c.I, 260)
29
Ramtha. Akaşa Yayınev , 1990. s. 45.
30
Mevlana, Mesnev , M ll Eğ t m Basımev , 2. Baskı, 1953, C lt 5, 2242-
2244. bey tler.
31
Mevlana, Mesnev , T maş Yayınev , 2007, C lt 2, 3333-3339. bey tler.
32
Mevlana, Mesnev , T maş Yayınev , 2007, C lt 3, 78-80. bey tler.
33
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 23, önsöz.
34
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 194.
35
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 69.
36
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 243.
37
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 70.
38
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 122.
39
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 123.
40
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 233.
41
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 227.
42
A.g.e.
43
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 231.
44
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 232.
45
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 248.
46
A.g.e.
47
A.g.e.
48
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 251.
49
Ramtha, Akaşa Yayınev , 1990. s. 130.
Dipnotlar 323

50
Ramtha, Akaşa Yayınev , 1990. s. 226.
51
Mevlana, Mesnev . M ll Eğ t m Basımev , 2. Baskı, 1953. C lt 2, 2604-
2792 bey tler.
52
Mevlana, Mesnev . M ll Eğ t m Basımev , 2. Baskı, 1953. C lt 2, 2780-
2784 bey tler.
53
Ra B lg ler . Akaşa Yayınev , 1994. K tap kapağı.
54
http://alexgrey.com/
55
Ra B lg ler , Akaşa Yayınev , 1994. s. 47.
56
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007, s. 122.
57
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007, s. 173-174.
58
Fusus’ul H kem Şerh , Ataç Yayınları, 2007. s. 174.
59
Ra B lg ler , Akaşa Yayınev , 1994. s 77.
60
http://www.ashtarcommandcrew.net/v deo/rum -poems
61
http://www.schoolofsuf teach ng.org]
62
http://luc strust.org/en/arcane_school/talks_and_art cles/the_esoter c_
mean ng_of_luc fer
63
Al ce Ba ley, The External sat on of the H erarchy, L nk: http://www.
ba ley. t/ mages/test - nglese/The-External zat on-of-the-H erarchy.pdf
s. 12.
64
Al ce Ba ley, The External sat on of the H erarchy, s. 96 ve 209
65
http://www.luc strust.org/en/serv ce_act v t es/e_mantrams/aff rmat on_
of_the_d sc ple
66
Al ce Ba ley, The External sat on of the H erarchy, sayfa 1.
67
http://www.nyt mes.com/1988/08/19/us/republ cans-new-orleans-trans-
c pt-bush-speech-accept ng-nom nat on-for-pres dent.html?pagewante-
d=4&pagewanted=all
68
http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/monograph_reports/2005/
MR1716.pdf
69
http://www.nyt mes.com/2010/08/17/op n on/17dalrymple.html?pa-
gewanted=all&_r=1
70
http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/monographs/2007/RAND_
MG574.pdf
71
http://www.suf movement.org/ ndex.php/branches/brotherhood-s ster-
hood/the-way-of- llum nat on
72
http://www.suf order.org/cg -b n/center_l st.cg
324 Bir Başka Din: Tasavvuf
73
http://www.suf order.org/s ls la.html
74
South As an Suf s: Devot on, Dev at on, and Dest ny, chapter 15. L nk:
http://books.google.com.tr/books/about/South_As an_Suf s.html? -
d=3TvMecI060sC&red r_esc=y
75
http://www.hel ofant.com/
76
http://www.suleyman-ates.com/ ndex.php?opt on=com_content&-
v ew=art cle& d=1131:2014-08-04-17-29-24&cat d=67:austos-2014&I-
tem d=46
77
Ramtha, Akaşa Yayınev , 1990. s. 97.
78
Mevlana, F h Ma F h, 51. Bölüm.
79
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev , 440. Bölüm.
80
S. Freder ck Starr - Lost Enl ghtenment: Central As a’s Golden Age from
the Arab Conquest to Tamerlane, Pr nceton Un vers ty
81
UNESCO: http://en.unesco.org/celebrat ons/ann versar es/2016/all?pa-
ge=3
82
Fuat Köprülü - Türk Edeb yatında İlk Mutasavvıflar, sf 21. Türk Tar h
Kurumu Basımev , 1976.
83
Köprülü, s. 17-18-56
84
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler, Hazırlayan: Şef k Can. 345. Bö-
lüm. Ötüken Yayınev .
85
Ahmet Yesev , D van-ı H kmet, 54. h kmet.
86
Mevlana, Mesnev , M ll Eğ t m Basımev , 2. Baskı,1953 veya Mevlana,
Mesnev , C lt 1 önsöz. T maş yayınev , 2007. C lt 1 önsöz.
87
Kemal Eraslan - Ahmet Yesev ’n n Fakrname’s , s. 81
88
Eraslan, s. 82
89
Köprülü, s. 37
90
Köprülü, s. 38.
91
Köprülü, s. 102.
92
Eraslan, s. 74.
93
Yesev , H kmet. s.74.
94
Sazşa rler , Dün ve Bugün”, Edeb yat Araştırmaları, Ankara 1986, kay-
nağından aktaran: Prof. Dr. Azm B lg n - Fuad Köprülü ve Tekke Edeb -
yatı, s.184-187.
95
Türk ye Cumhur yet Merkez Bankası resm web s tes . L nk: http://www.
Dipnotlar 325

tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Ma n+Menu/
Banknotlar/Cumhur yet+Donem nde+Dolas ma+C kar lan+Banknotla-
r m z/Em syon+Gruplar /1.+Em syon+Grubu/Em syon2
96
Bkz: “Tasavvuf ve Tar katlardan Tek Dünya D n ne - Volume I” adlı ma-
kale.
97
M ll Eğ t m Bakanlığı Yayınları - 11. Sınıf Ortaöğret m D n Kültürü ve
Ahlak B lg s Ders K tabı, 2012
98
Rockefeller Vakfı resm web sayfası. L nk: https://www.rockefellerfoun-
dat on.org/our-work/grants/un ted-states-fund-for-un cef/
99
UNICEF ABD resm web sayfası. L nk: https://www.un cefusa.org/sup-
porters/volunteers/ llum nat -h gh-school
100
CNN, 17 Eylül 2013, Internat onal adopt ons n decl ne as number of
orphans grows
101
El zabeth Bartholet - INTERNATIONAL ADOPTION: THE HUMAN
RIGHTS POSITION
102
Luc s Trust resm web sayfası. L nk: https://www.luc strust.org/world_
goodw ll/plan_wg
103
Luc s Trust. L nk: https://www.luc strust.org/world_goodw ll/un_wg
104
Luc s Trust. L nk: https://www.luc strust.org/world_goodw ll/newslet-
ter/recent_ ssues__1/2009_2_a_t me_of_trans t on/trans t on_act v t es_
emerg ng_ev dence_group_serv ce
105
Mevlana, Mesnev . T maş Yayınev , 2007. C lt 2, 3333-3339. bey tler.
106
İmam Rabban , Mektubat. Yen Şafak Yayınev , 1. C lt, 260. Mektup.
107
A.g.e.
108
A.g.e.
109
İmam Rabban , Mektubat. 282. Mektup.
110
İmam Rabban , Mektubat. 1. C lt, önsöz. Yen Şafak Yayınev
111
Ra B lg ler . Akaşa Yayınev . 1994. s. 80.
112
Ra B lg ler . Akaşa Yayınev . 1994. s. 155-156.
113
Ra B lg ler . Akaşa Yayınev . 1994. s. 150.
114
Mevlana, F h Ma F h. Remz K tabev , İstanbul Matbaası, 1959. s. 37.
115
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler. Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev . 345. Bölüm.
116
Mevlana, D van-ı Keb r’den Seçmeler. Hazırlayan: Şef k Can. Ötüken
Yayınev . 13. Bölüm.
326 Bir Başka Din: Tasavvuf
117
Mevlana, Mesnev . T maş Yayınev , 2007. C lt 6, 2772. bey t.
118
Mevlana, Mesnev . M ll Eğ t m Basımev , 2. Baskı, 1953. C lt 3, 2707.
bey t.
119
Bek İkala Er kl , Meleklerle Yaşamak, 2012. s. 55.
120
Bek İkala Er kl , Meleklerle Yaşamak, 2012. s. 11.
121
S kke- Tasd k- Gayb , Sözler. Reyhan Ofset Baskı, 2004. s. 120-121.
122
Bek İkala Er kl , Meleklerle Yaşamak. 2012. s. 16.
123
Bek İkala Er kl , Meleklerle Yaşamak. 2012. s. 100.
124
Bek İkala Er kl , Meleklerle Yaşamak. 2012. s. 79.
125
Ahmet Mahmut Ünlü, Noel Kutlama Tehl kes . 2013. s. 18-19.

You might also like