You are on page 1of 161

T.C.

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ÇALIġMA EKONOMĠSĠ VE ENDÜSTRĠ ĠLĠġKĠLERĠ ANABĠLĠM DALI

TÜRKĠYE’DE Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ ÖRGÜTLENMESĠNDE


ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLĠK BĠRĠMLERĠNĠN YERĠ:
MUĞLA ÖRNEĞĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HAZIRLAYAN

FATĠH AYDIN

DANIġMAN

PROF. DR. BETÜL ALTUNTAġ

MAYIS, 2019

MUĞLA
ÖZET

Günümüz dünyasında insanlar, günlük yaşamlarının büyük bir kısmını çalışarak


geçirmektedirler. Çalışmanın tükettiğinden fazlasını üretmek amacına yönelmesiyle
birlikte teknolojik gelişmeler ve sanayileşme başlamış, bu durum çalışanların karşı
karşıya kaldıkları mesleki riskleri artırmıştır. Çalışanların bedensel ve ruhsal yönden
zarar görmeleriyle sonuçlanan iş kazaları ve meslek hastalıklarındaki artış, iş sağlığı
ve güvenliği hizmetlerini daha ulaşabilir hale getirme zorunluluğunu ortaya
koymuştur.

İş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı gibi temel İSG hizmetlerini tüm çalışan
gruplarına ulaştırabilmek, işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği bakımından hizmet
sunan kişilerce denetlenmesini sağlamak adına kurulması öngörülen Ortak Sağlık ve
Güvenlik Birimleri (OSGB) ülkemizde kısa sürede yaygınlaşmıştır. Günümüzde İSG
hizmetlerinin çalışanlara ulaştırılması bakımından en çok tercih edilen yöntem olan
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin işleyişi ve fili durumları hakkında sınırlı bilgi
bulunmaktadır.

Bu çalışmanın temel amacı, Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin Türkiye‘de


uygulanagelmiş iş sağlığı ve güvenliği işleyişine katkısının hukuki ve fiili
değerlendirmesidir. Ayrıca bu araştırma; alan çalışmasından elde edilecek verilerin
değerlendirilmesi sonucunda Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinin sorunlu alanlarını
belirleme ve etkinlik düzeyinin artırılması yönünde öneriler sunmayı
amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: İş sağlığı ve güvenliği, İş kazası, Meslek hastalığı, Ortak sağlık


ve güvenlik birimi (OSGB), İşyeri hekimi, İş güvenliği uzmanı
ABSTRACT

In today‘s world, many people spend a large portion of their daily lives working. As
the aim of the work turned towards production of more than what is being consumed,
technological advancements and industrialization took effect, increasing the
occupational hazards faced by the workers. The increase in occupational accidents
that result in physical or mental injuries of the workers has demonstrated the
necessity of making work health and safety services more accessible.

The Joint Health and Safety Units (OSGBs), aimed at delivering basic Work Health
and Safety (İSG) services, such as workplace doctors and work safety experts, to
workers in all sectors and ensuring that workplaces are regularly inspected by
professionals specialized on providing work health and safety services, have rapidly
become widespread in our country. There is, however, limited information on the
functioning and de facto situation of the Joint Health and Safety Units, which are
currently the most popular instrument of delivering İSG services to the working
population.

The main objective of this study is to provide a legal and practical assessment of the
contributions of the Joint Health and Safety Units to existing mechanisms of work
health and safety in Turkey. The study also aims to identify problematic areas of the
Joint Health and Safety Units and offer recommendations on increasing their
effectiveness on the basis of the assessment of the data obtained through field
studies.

Key Words: Work Health and Safety, Accidents At Work, Occupational Disease,
The Joint Health and Safety Unit (OSGB), Workplace Doctor, Work Safety Expert
ÖNSÖZ

Bu çalışmanın ortaya çıkması için destek olan, yol gösteren ve beni cesaretlendiren
tez danışmanım Prof. Dr. Betül Altuntaş‘a; tezin her aşamasına katkı sunan, tüm
sorularıma içtenlikle cevap verip ilgisini ve alakasını eksik etmeyen Doç. Dr. Recep
Kapar‘a teşekkürün ötesinde minnet borçluyum. Onların bu zor ve öğretici süreçteki
insanca yaklaşımları, değerli katkıları olmasaydı bu çalışma olmazdı.

Emekli olması sebebiyle danışmanlığımı bırakan Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan‘a ve


değerli bölüm hocalarıma teşekkür ederim.

Çalışmama katılım göstererek anket sorularına içtenlikle cevap veren, sorular


hakkında değerlendirmelerde bulunan değerli iş güvenliği uzmanlarına ve işyeri
hekimlerine teşekkür ederim.

Hayatımın her döneminde yanımda olan anneme, babama ve kardeşime; desteğini ve


sevgisini her zaman hissettiğim, sabrıyla ve fedakarlığıyla bu çalışmanın
tamamlanmasına katkı sunan eşim Asiye Aydın‘a; çalışmam süresince bana moral,
motivasyon ve mutluluk kaynağı olan kızım Hacer Doğa ve oğlum Ömer Bartu‘ya
teşekkür ederim.

Bu çalışmamı kardeşim Hacer‘e ithaf ediyorum...

i
ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ......................................................................................................................... i
ĠÇĠNDEKĠLER .......................................................................................................... ii
TABLOLAR LĠSTESĠ .............................................................................................. vi
KISALTMALAR LĠSTESĠ .................................................................................... viii
GĠRĠġ .......................................................................................................................... 1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KAVRAMI, TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE
FARKLI ÜLKE UYGULAMALARI

1.1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramı ................................................................. 4


1.2. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Amacı................................................................ 5
1.3. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi .............................................................. 6
1.3.1. Çalışanlar açısından .................................................................................. 6
1.3.2. İşveren açısından ...................................................................................... 7
1.3.3. Devlet açısından........................................................................................ 9
1.4. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi ............................................ 10
1.5. Farklı Ülkelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri ................................. 11
1.5.1. Almanya .................................................................................................. 11
1.5.2. Bulgaristan .............................................................................................. 13
1.5.3. Finlandiya ............................................................................................... 14
1.5.4.Portekiz .................................................................................................... 15
1.5.5. İngiltere ................................................................................................... 16
1.5.6. Hollanda.................................................................................................. 17
1.5.7. Ülke uygulamalarının değerlendirmesi................................................... 18

ĠKĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE’DE Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ HĠZMETLERĠ

2.1. Uluslararası Etkiler .................................................................................... 20


2.1.1. 89/391/EEC Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Çerçeve Direktifi ............... 21
2.1.1.1. İşyerinin yükümlülükleri ............................................................ 22

ii
2.1.1.2. Çalışanların yükümlülükleri ....................................................... 25
2.1.2. Uluslararası Çalışma Örgütü .................................................................. 26
2.1.2.1. 155 sayılı iş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamına ilişkin
sözleşme .................................................................................................. 27
2.1.2.2. 161 sayılı iş sağlığı hizmetlerine ilişkin sözleşme ..................... 29
2.1.2.3. 187 sayılı iş sağlığı ve güvenliğini geliştirme çerçeve sözleşmesi
................................................................................................................. 30
2.2. Ulusal Etkiler ............................................................................................. 32
2.2.1. Tarihsel Kökler ....................................................................................... 32
2.2.1.1. Cumhuriyet öncesi ..................................................................... 32
2.2.1.2. Cumhuriyet sonrası .................................................................... 34
2.2.2. İş kazaları ve meslek hastalıkları ............................................................ 35
2.2.3. İş sağlığı ve güvenliğinde sorunlu alanlar .............................................. 40
2.3. Yeni Sistemin Oluşumu ............................................................................. 42
2.3.1. Avrupa Birliği‘ne uyum süreci ve 4857 sayılı İş Kanunu ...................... 42
2.3.2. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu .......................................... 44
2.3.2.1. Yürürlüğü ertelenen kanun hükümleri ....................................... 47
2.3.2.2. Yönetmelikler ............................................................................. 50
2.4. İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmeti Sağlama Yükümlülüğü .......... 53
2.4.1. İstihdam ettiği çalışanları aracılığıyla ..................................................... 53
2.4.2. İşverenin kendisi tarafından .................................................................... 54
2.4.3. Toplum sağlığı merkezleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimleri
aracılığıyla ........................................................................................................ 55

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLĠK BĠRĠMLERĠ

3.1. Kuruluş ve Genel İşleyiş ............................................................................ 58


3.2. Fiziki Şartlar .............................................................................................. 61
3.3. Görev ve Sorumluluklar ............................................................................ 61
3.3.1. Çalışma ortamının gözetimini yapmak ................................................... 62
3.3.2. Sağlık gözetimi yapmak ......................................................................... 63
3.3.3. Acil durum planlarının hazırlanması, yangınla mücadele ve ilk yardım
çalışmalarının organizasyonunu yapmak .......................................................... 65

iii
3.3.4. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin planlaması ve kayıtlarının tutulması
.......................................................................................................................... 65
3.3.4.1. Tespit ve öneri defteri ................................................................ 66
3.3.4.2. Yıllık çalışma planı .................................................................... 67
3.3.4.3. Yıllık değerlendirme raporu ....................................................... 68
3.3.4.4. Eğitim kayıtları ........................................................................... 68
3.3.5. Çalışanların izlenmesi............................................................................. 69
3.4. Görevli Personel ........................................................................................ 69
3.4.1. İş güvenliği uzmanı ................................................................................ 69
3.4.1.1. (A) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı ................................................ 72
3.4.1.2. (B) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı................................................. 72
3.4.1.3. (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı................................................. 73
3.4.2. İşyeri hekimi ........................................................................................... 73
3.4.3. Diğer sağlık personeli ............................................................................. 75
3.5. OSGB‘nin İlişki Olduğu Yapılar ............................................................... 76
3.5.1. Devlet ...................................................................................................... 76
3.5.2. İşveren..................................................................................................... 80
3.5.3. İstihdam ettiği İSG profesyonelleri ........................................................ 82

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MUĞLA ÖRNEĞĠ UYGULAMASI

4.1. Araştırmanın Yöntemi......................................................................................... 86


4.1.1. Araştırmanın amacı ve önemi ................................................................. 86
4.1.2. Araştırmanın yöntemsel modeli .............................................................. 88
4.1.3. Araştırmanın sınırlılıkları ....................................................................... 90
4.1.4. Veri toplama süreci ................................................................................. 91
4.1.5. Verilerin analizi ...................................................................................... 91
4.2. Bulgular ............................................................................................................... 92
4.2.1. Demografik özellikler ............................................................................. 92
4.2.2. Mesleki bilgiler ....................................................................................... 93
4.2.3. OSGB dışı çalışma alanlarına yönelik karşılaştırmalar .......................... 97
4.2.4. Çalışma ilişkileri ve genel işleyiş ........................................................... 99
4.2.5. İSG alanında rekabet ve etkileri ........................................................... 108
iv
4.2.6. Sosyal taraflar ....................................................................................... 112
4.2.7. OSGB‘lere yönelik genel değerlendirmeler ......................................... 120
4.2.8. Bireysel ve mesleki değerlendirmeler .................................................. 122
4.2.9. Devlete yönelik değerlendirmeler......................................................... 123
SONUÇ VE ÖNERĠLER ....................................................................................... 125
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 134
EKLER .................................................................................................................... 141
ÖZGEÇMĠġ

v
TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. En fazla iş kazasının yaşandığı iş kolları ..................................................... 37


Tablo 2. 2012 yılında gerçekleşen nedenlerine göre ilk 5 kaza türü .......................... 38
Tablo 3.AB ülkeleri ve Türkiye‘de ölümlü iş kazaları .............................................. 39
Tablo 4. 155 sayılı ILO Sözleşmesi ile 6331 sayılı Kanun karşılaştırması ............... 47
Tablo 5. 6331 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan yönetmelikler ile AB direktifleri 51
Tablo 6.OSGB Denetiminde İhtar Konuları ve Puanları ........................................... 77
Tablo 7. İSG denetimlerine ilişkin veriler.................................................................. 87
Tablo 8.Cinsiyet dağılımı ........................................................................................... 92
Tablo 9. Yaş dağılımı ................................................................................................. 92
Tablo 10. Çalışılan OSGB‘lerin İlçelere Göre Dağılımı ........................................... 93
Tablo 11.Mesleki deneyime göre dağılım .................................................................. 93
Tablo 12. Mesleklere Göre Dağılım........................................................................... 94
Tablo 13. İş Güvenliği Uzmanlarının Sınıflarına Göre Dağılımı .............................. 95
Tablo 14. İş Güvenliği Uzmanlarının Uzmanlığa Hak Kazanma Şartlarına Göre
Dağılımı ..................................................................................................................... 95
Tablo 15. İş Yeri Hekimlerinin Mesleğe Giriş Şartlarına Göre Dağılımı .................. 96
Tablo 16. Çalışılan OSGB Sayısı ............................................................................... 96
Tablo 17. OSGB dışında mesleğin icra edilmesi ....................................................... 97
Tablo 18. Çalışma Şartlarına yönelik karşılaştırma ................................................... 97
Tablo 19. Mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere uyum bakımından karşılaştırma ...... 98
Tablo 20. Yapılan görevelendirilmelerde uzmanlık alanının göz önünde
bulundurulması........................................................................................................... 99
Tablo 21. Ay içerisinde hizmet verilen işyeri sayısı ................................................ 101
Tablo 22. Aylık Görevlendirme Süresi .................................................................... 103
Tablo 23. İşverenin karşı çıkmasına rağmen İSG önlemi aldırabilme ..................... 104
Tablo 24. OSGB yetkililerinin İSG profesyonellerine yaklaşımı ............................ 105
Tablo 25. OSGB' lerin mevzuata aykırı olarak yaptığı işlemler .............................. 106
Tablo 26. OSGB‘ler arası rekabetin derecesi ........................................................... 108
Tablo 27. Rekabetin İSG hizmetlerine etkisi ........................................................... 108
Tablo 28. . İşverenin gerekli önlemi almaması sonucunda Bakanlığa bildirimde
bulunma .................................................................................................................... 109
Tablo 29. Bakanlığa bildirimde bulunulmasıyla ilgili olarak OSGB yetkililerinin
tavrı .......................................................................................................................... 111

vi
Tablo 30. OSGB‘lerle ilgili ortaya çıkan olumsuz gelişmelerdeki sorumlulular..... 112
Tablo 31. OSGB‘lerle ilgili ortaya çıkan olumlu gelişmelere en fazla katkı
sağlayanlar................................................................................................................ 113
Tablo 32. Sunulan İSG hizmetlerine yönelik işverenlerin yaklaşımı ...................... 114
Tablo 33. İşyeri çalışanlarının OSGB‘ ye yönelik genel algıları ............................. 115
Tablo 34. Çalışanların İSG önlemlerine uymalarını sağlamak için yapılması
gerekenler ................................................................................................................. 116
Tablo 35. Az tehlikeli işyerleri ve kamu kurumlarıyla ilgili olarak yapılan
ertelemelerin gerekliliği ........................................................................................... 117
Tablo 36. Puanlama Ölçeği ..................................................................................... 120
Tablo 37. OSGB‘lere yönelik genel değerlendirmelere ilişkin veriler .................... 120
Tablo 38. Bireysel ve mesleki değerlendirmelere ilişkin veriler ............................. 122
Tablo 39. Devlete yönelik değerlendirmelere ilişkin veriler ................................... 123

vii
KISALTMALAR LĠSTESĠ

Kısaltmalar Açıklama

AB : Avrupa Birliği
BM : Birleşmiş Milleler
ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü
İSG : İş sağlığı ve güvenliği
İSGK : İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
İSGHYÖN : İş sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği
İŞKUR : Türkiye Çalışma ve İş Kurumu
İGUY :İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve
Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
İSG-KATİP : İş Sağlığı ve Güvenliği Kayıt, Takip ve İzleme Programı
KOBİ : Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler
Md. : Madde
No : Numara
OSGB : Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi
TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi
TSMB : Toplum Sağlığı Merkezi Birimi
WHO : Dünya Sağlık Örgütü

viii
GĠRĠġ

İş sağlığı ve güvenliği insanlık tarihi ile başlayan bir geçmişe sahiptir. İlk zamanlarda
çalışma hayatı ve günlük hayat belirgin bir şekilde ayrılmadığından karşılaşılan
sağlık ve güvenlik sorunları doğrudan çalışmayla ilişkilendirilmemiştir. Ancak
zamanla çalışmanın üretimin aracı haline gelmesi, üretimde aletlerin ve makinelerin
kullanılmaya başlanmasıyla birlikte çalışma hayatına özgü tehlikeler ortaya çıkmaya
başlamıştır.

Sanayi devrimiyle birlikte iş sağlığı ve güvenliği çalışma yaşamında bir sorun alanı
olarak tanımlanmış ve bu yönde önlemler alınmaya başlanmıştır. Fabrikaların olduğu
bölgelere doğru yaşanan yoğun göçler sağlıksız şartlarda barınmayı beraberinde
getirmiş ve ortaya çıkan kötü koşullar ile yetersiz beslenme, aşırı çalışma ve çalışan
sağlığı düşünülmeden dizayn edilmiş makineler bir araya geldiğinde hastalıklar ve
kazalar kaçınılmaz hale gelmiştir. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan ağır
çalışma koşulları ve yeni çalışma ilişkileri devletleri bu yönde düzenlemeler
yapmaya yöneltmiştir.

Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye‘de de iş sağlığı ve güvenliğine yönelik


çalışmalar sanayileşme hareketleriyle paralellik gösterir. Ancak iş sağlığı ve
güvenliği alanında dolaylı olarak bazı düzenlemeler yapılsa da konunun ayrı bir
sorun alanı şeklinde algılanması ve bu yönde düzenlemelere gidilmesi yakın
zamanda söz konusu olabilmiştir. Türkiye‘de İSG alanında köklü değişiklilere
gidilmesi AB ile üyelik müzakerelerinin başlamasıyla birlikte olmuştur.

Türkiye‘de İSG alanında çıkarılan yasal mevzuat incelendiğinde, söz konusu


düzenlemelerin AB müktesebatı ve ILO sözleşmelerini temel aldığı görülmektedir.
Bu kapsamda çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenin İSG
hizmeti sağlama yükümlülüğünü yerine getirebilmesi adına üç seçenek sunmuştur. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu‘nun öncelikli olarak sunduğu yöntem İSG hizmetin
işletme içerisinden sağlanmasıdır. Buna göre işyeri çalışanları arasında işyeri hekimi,
iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli bulunması durumunda bu kişilerin
görevlendirilmesi suretiyle hizmetin yerine getirilmesi sağlanmalıdır. İkinci yöntem
İSG hizmetini işverenin bizzat sunmasıdır. Buna göre gerekli belgelere sahip olan ve
belirlenen nitelikleri taşıyan işveren, işyerinin çalışan sayısı ve tehlike sınıfına göre,
1
İSG hizmetinin yerine getirilmesini üstlenebilir. İSG hizmeti sağlama bakımından
üçüncü ve son yöntem hizmetin işletme dışından sağlanmasıdır.

İSG hizmetinin işletme dışından sağlanmasına yönelik olarak kurulan ortak sağlık ve
güvenlik birimi; işyerlerine sağlık ve güvenlik hizmeti sunmak üzere Aile Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş, belirlenen tıbbi ve fiziki
şartlara sahip olan iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, ve diğer sağlık personelinin
istihdam edildiği kuruluşlardır.

Bu çalışmanın amacı, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin Türkiye‘de


uygulanagelmiş iş sağlığı ve güvenliği işleyişine katkısının hukuki ve fiili
değerlendirmesidir. Ayrıca bu çalışma alan çalışmasından elde edilecek verilerin
değerlendirilmesi sonucunda ortak sağlık güvenlik birimlerinin sorunlu alanlarını
belirleme ve etkinlik düzeyinin artırılması yönünde öneriler sunmayı da
amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde çalışan iş
güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin genel işleyiş hakkındaki algıları ile
görevlerini yerine getirirken karşılaştıkları güçlükler ortaya konulmuştur. İSG
hizmetlerinin doğrudan yürütücüsü olarak görev yapan; sahip olduğu görev yetki ve
sorumluluklar bakımından devletin, işverenin ve hizmet verdiği işyeri çalışanlarının
menfaatini gözetmekle yükümlü olan İSG profesyonellerinin sistem eleştirilerinin
ortaya konulması, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik yapılacak mevzuat çalışmalarında
da yol gösterici olacaktır.

Çalışmanın ilk bölümünde iş sağlığı ve güvenliğinin kavramsal çerçevesi, amacı ve


önemi üzerinde durulmuştur. Sonrasında iş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel süreç
içerisindeki gelişimi incelenmiş ve farklı ülkelerde iş salığı ve güvenliği
uygulamaları ele alınarak ülke uygulamaları üzerinden genel bir değerlendirme
yapılmıştır.

Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye‘de iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri


incelenmiştir. Bu kapsamda ülkemiz İSG sisteminin oluşuma etkide bulunan ulusal
ve uluslararası faktörler üzerinde durulmuş, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunun hazırlanması ve yasalaşması süreci incelenmiş, Kanunun işverene İSG
hizmeti sağlama yükümlüğü bakımından sunmuş olduğu alternatif modeller
açıklanmıştır.
2
Çalışmanın üçüncü bölümünde işyerlerine dışarıdan iş sağlığı ve güvenliği hizmeti
sunan ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) ayrıntılı şekilde incelenmiştir. Bu
kapsamda ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin kuruluşu, işleyişi, fiziki şartları,
görev ve sorumlulukları ele alınmış, OSGB‘lerde görev yapan işyeri hekimi, iş
güvenliği uzmanı ile diğer sağlık personelinin mesleğe hak kazanma şartları, yetki ve
sorumlulukları incelenmiştir. Yine bu bölümde OSGB‘lerin devlet, işveren ve
istihdam ettiği İSG profesyonelleri ile kurmuş olduğu ilişkiler hukuki ve fiili
bakımdan ele alınmıştır.

Çalışmanın dördüncü bölümü ise alan çalışmasını içermektedir. Bu bölümde


araştırmanın amacı ve önemi, yöntemi, sınırlılıkları ile veri toplama süreci detaylı
şekilde açıklandıktan sonra saha çalışması sonucunda elde edilen veriler
sınıflandırılarak analiz edilmiştir.

Sonuç ve öneriler bölümünde ise tezin teorik kısmı ile saha çalışmasından oluşan
kısmı hakkında genel bir değerlendirme yapılmış, saha çalışmasıyla elde edilen
verilerden yola çıkılarak ortak sağlık ve güvelik birimlerinin işleyişi ile Türkiye‘de iş
sağlığı ve güvenliği uygulamalarına yönelik önerilerde bulunulmuştur.

3
BĠRĠNCĠ BÖLÜM

Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KAVRAMI, TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE


FARKLI ÜLKE UYGULAMALARI

1.1. ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Kavramı

İnsan haklarının temelini oluşturan yaşama hakkı, değer sırası bakımından ilk
sıradadır. Diğer tüm hakların varlığı ve kullanımı bu hakkın korunmasına bağlıdır.
Uluslararası belgelerde ―herkesin yaşama hakkının yasayla korunacağı‖ açıkça
belirtildiği için tüm ülkeler bu temel hakkı garanti altına almayı ve korumayı
sağlayacak yasal düzenlemeleri yapma gayreti içerisinde olmuşlardır (Kılkış, 2016:
3).

Çalışma ise bilinçle yapılan, insana özgü olan emek harcama değeridir ve geçmişi
insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, yaşamını
idame ettirebilmek için ilk çağlardan bu güne kadar emeğini ortaya koymak suretiyle
etkinlikte bulunmuştur (Şen, 2015: 120). İlk zamanlarda çalışma hayatı ve günlük
hayat iç içe olduğundan karşılaşılan sağlık ve güvenlik sorunları doğrudan
çalışmayla ilişkilendirilmemiştir.

Madenciliğin ortaya çıkmasıyla birlikte dikkat çekmeye başlayan çalışma


hayatındaki sağlık ve güvenlik sorunları sanayi devrimiyle birlikte iş sağlığı ve
güvenliği kavramını ortaya çıkarmıştır.

İş sağlığı ve güvenliği kavramı; en temel insan hakkı olarak kabul gören yaşama
hakkına tehdit oluşturan ve genellikle çalışanların karşısına iş kazası ve meslek
hastalığı şeklinde çıkan çeşitli tehlikeler karşısında bireylerin korunması, zararlı
unsurların yok edilmesi veya asgari düzeye indirilmesi, tehditlerin zamanında tespit
edilmesi, kısacası çalışma ortamının daha güvenli hale getirilmesini ifade etmektedir
(Yılmaz, 2019: 7).

İş sağlığı ve güvenliği içerisinde iki farklı kavramı barındırmaktadır. İş sağlığı,


işyerinde yürütülen faaliyetler sonucunda ortaya çıkabilecek ve çalışan sağlığını
tehdit eden tehlikelere karşı alınan sağlık önlemlerini ifade etmektedir. ―işçi sağlığı‖
kavramından ―iş sağlığı‖ kavramına geçiş yapılması, işçinin bireysel olarak
korunması yerine emeğin korunması ve işçi yerine işin özne olması şeklinde
4
eleştirilere yol açmıştır. Ancak dar kapsamlı işçi sağlığı önlemleri yerine işi sağlıklı
hale getirerek çalışanın yanı sıra iş yerini ve çevresini de korumak ve bu yolla daha
geniş koruma sağlanması daha kabul edilebilir bir düşüncedir. (Şen, 2015: 124).

İş güvenliği, işyerlerini işin yürütümünden kaynaklanan tehlikelerden uzaklaştırmak


ve sağlığa zararlı koşullardan arındırarak, çalışma ortamını iyileştirmek için yapılan
sistemli çalışmalar şeklinde tanımlanmaktadır. (Gerek, 2013: 12)

“Dar anlamda iş sağlığı ve güvenliği, sadece işyeriyle sınırlı olarak işin yapılması
sırasında işçilerin (çalışanların) karşılaştıkları bütün riskleri ortadan kaldırmayı
veya azaltmayı amaçlayan sistemli çalışmalar olarak belirtilirken; geniş anlamda iş
sağlığı ve güvenliği, işyeri ve çalışan ile sınırlı kalmaksızın bir işletmenin
faaliyetlerinden etkilenen sosyal kesimin tamamını da kapsamına alan bir nitelik
kazanmıştır. Bu bağlamda çalışanların, ziyaretçilerin, müşterilerin ve halkın
sağlığına etki eden tehlikelerin ve tehlikeleri doğuran etkenlerin ortadan kaldırılması
veya azaltılması çalışmaları geniş anlamda iş sağlığı kavramı içinde yer almıştır.”
(Öçal ve Çiçek, 2016: 109)

İş sağlığı ve güvenliği kavramı iki farklı terimin bir birleşmesiyle oluşmuş yeni bir
kavramdır. Bu iki kavramın sağlıkla ilgili olan kısmını tıbbi bilimler incelerken
güvenlikle ilgili olan kısmı teknik bilimler tarafından incelenmektedir. İşin sağlık
bilimiyle ilgili olan kısmı çalışanların olumsuz çalışma ortamları nedeniyle
sağlıklarını yitirmeleri; teknik bilimlerle ilgili olan kısmı ise önlemlerin yetersiz
olması sebebiyle çalışanların hayati tehlikelere yol açan kazalara maruz kalmalarıdır
(Kılıç‘dan akt. Çelik, 2018: 6).

1.2. ĠĢ Sağlığı ve Güvenliğinin Amacı

Her işyeri yapılan işin niteliğine göre çalışan sağlığı ve güvenliği bakımından
tehlikeler içermektedir. Bu tehlikelerin neden olduğu olumsuz sonuçların %2‘si
önlenemez durumda iken, %98‘inin önlenmesi alınacak İSG önlemleriyle
mümkündür. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin amacı da, çalışan sağlığı ve
güvenliğine yönelik tehlikelerden ve bunların yarattığı risklerden arındırılmış
çalışma ortamlarının sağlanmasıdır (Kılkış ve Demir, 2012: 24).

5
Uluslararası kamuoyunda, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık
Örgütü (WHO) kurmuş oldukları karma komisyon ile iş sağlığı ve güvenliği
önlemlerinin amaçlarını aşağıdaki şekilde sıralamışlardır(Yeşilgöz ve Adanır‘dan
Akt. Çelik, 2018: 6):

 Çalışanların sağlık kapasitelerini en üst seviyeye çıkarmak,


 Olumsuz çalışma şartları sebebiyle çalışanların sağlığının bozulmasını
önlemek,
 Çalışanları bedensel ve ruhsal bakımdan kendi yeteneklerine uygun olan
işlerde çalıştırmak,
 Yapılan iş ile çalışan arasında en uygun verim noktasına ulaşmak

İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin etkinliğini artırmak için toplumun genelinde


ortak bir güvenlik kültürünün oluşturulması gerekmektedir. Sağlıklı ve güvenli
davranışta bulunmanın alışkanlık haline getirilmesi, bu alışkanlığın kazandırılması ve
bireylerin iş sağlığı ve güvenliğine yönelik duyarlılık düzeylerinin artırılması
oldukça önemlidir (Cumhur ve Ahıskalı, 2018: 2)

İş sağlığı ve iş güvenliği önlemleri sadece çalışanların korunmasını


amaçlamamaktadır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda zarar gören çalışanın
ailesi ve dolayısıyla toplumun geneli de olumsuz çalışma şartlarından
etkilenmektedir. Yine işveren de kaza veya istenmeyen olaylar sebebiyle direkt veya
dolaylı zararlarla ve ödemelerle karşı karşıya kalabilmektedir. Ayrıca sağlıklı ve
güvenli çalışma ortamı üretimin devamlılığını sağlayarak verimi de artıracaktır
(Akıllı ve Aydoğdu: 245).

1.3. ĠĢ Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi

1.3.1. ÇalıĢanlar açısından

Dünyanın neresinde yaşadığına bakılmaksızın her insanın hayatı kutsaldır. Cinsiyet,


yaş, ırk ve meslek ayrımı yapılmaksızın tüm insanların hayat hakkı, en üst seviyede
garanti altına alınmalıdır. Ancak bir grup insan vardır ki, bunların hayat hakkını
ruhsal ve fiziksel sağlık içinde sürdürmesi, diğer insanların bu hakkı kullanabilmeleri
açısından da çok önemlidir; bunlar çalışan insanlardır (Alper, 1988:83).

6
Kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için çalışan ve üreten insanın ruhsal ve
fiziksel sağlığının çalışmadan dolayı zarar görmesi, sadece kendisinin değil, tüm
çevresinin de muhtaçlık içine düşmesi anlamına gelir ki, doğal olarak bundan toplum
da zarar görür. Üreten konumdaki insanın tüketen konumuna gelmesi ailesi için de
gelir kaynağının kesilmesiyle birlikte ek bir külfet anlamına gelmektedir. Bu
bakımdan üreten ve çalışan insanların ruhsal ve fiziksel sağlığı, kısacası sağlıklı
yaşama hakkı, diğer insanlar ve toplum bakımından çok önemlidir (Alper, 1988:83).

Çalışanlar açısından işyeri, günün büyük bir kısmının geçtiği yaşam alanlarıdır. Bu
açıdan bakıldığında çalışanlar açısından işyerindeki sağlık ve güvenliğin önemi
açıktır. Çünkü çalışanların hayatlarını devam ettirdikleri işyerlerinde yani yaşam
alanlarında, hayatları tehlike altındadır.

Sosyal güvenlik çatısı altındayken iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda


çalışamaz duruma gelen çalışanın geliri, çalışır durumdaki gelirinin yarısına kadar
düşebilmektedir. Bu durum sağlık açısından ortaya çıkan sorunların beraberinde
maddi sorunları da getirmekte, mağduriyetin boyutunu artırmaktadır. Sigortalı
çalışanlar açısından hal böyleyken kayıt dışı istihdam edilenler açısından ise çok
daha ileri boyutta mağduriyetler söz konusu olabilmektedir. Şöyle ki iş kazası ve
meslek hastalığı sonucunda iş göremez duruma düşen ya da yaşamını yitiren
sigortasız çalışanlar veya yakınları için herhangi bir ödenek söz konusu olamamakta,
hatta sağlık yardımlarından da mahrum kalınabilmektedir.

Çalışan nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı göz önüne alındığında çalışanların
sağlığı ve güvenliğinin toplumsal barış açısından önemi de değerlendirilmesi gereken
ayrı bir konudur. Birey olarak çalışanda meydana gelecek ekonomik, sosyal ve
psikolojik olumsuzluklar aileyi ve doğal olarak toplumu etkileyecektir.

1.3.2. ĠĢveren açısından

İşveren çalışanlarına sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı sağlamakla yükümlüdür.


Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda işin durdurulması, işyerinin
kapatılması veya para cezası gibi yaptırımlar uygulanmaktadır. İş sağlığı ve
güvenliği önlemlerine uymaması neticesinde çalışanların ölümüne veya
yaralanmasına sebebiyet veren işveren ise ―taksirle adam öldürme-kasten adam

7
öldürme‖ suçlarından dolayı hapis cezasına çarptırılabilmektedir. İdari para cezası
verilmesi veya işyerinin kapatılması gibi yaptırımlar bir yana insanın hürriyetinden
yoksun bırakılması şeklindeki ceza, işverenin iş sağlığı ve güvenliği noktasındaki
sorumluluğunun ve öneminin ortaya konulması bakımından önemlidir (Kabakçı,
2009: 260)

İş sağlığı ve güvenliği önlemleri çalışanların sağlıklarının ve güvenliklerinin


korunmasını amaçlar. Bunu sağlamak, onları istihdam eden kimseler olarak işverenin
görevidir. Çünkü çalışanın işini yaptığı sırada ruhsal ve fiziksel sağlığına yönelik
tehlikelerin kaynağı, işverenin iş organizasyonu kapsamında yürüttüğü faaliyetlerin
sonucudur. Çalışan işe başlamakla birlikte işverenin iş organizasyonuna dahil olur ve
çalışma ortamından kaynaklanan tehlikelere açık duruma gelir. Bu nedenle işveren,
iş sözleşmesinden kaynaklanan bir borç gereği çalışanı gözetmeli, onun iş sağlığı ve
güvenliğini sağlamalıdır (Kabakçı,2009:249).

Bir işletmenin verimliği ve karlılığının belirlenmesinde iş kazası ve meslek


hastalıklarının ortaya çıkarmış olduğu maliyet önemli bir unsurdur. İşletmelerde
gerçekleştirilen her faaliyetin bir maliyeti olduğu gibi kuşkusuz iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin uygulamaların da bir maliyeti olacaktır. İş sağlığı ve güvenliği
uygulamaları bakımından işveren iki tür maliyetle karşılaşmaktadır. İlki İSG
önlemleri kapsamında yapılacak harcamalar iken diğeri iş kazası veya meslek
hastalığına uğrayan çalışanın tedavi giderleri, olası tazminat ödemeleri, üretim kaybı
ile iş kazası sonucunda işyerinde meydana gelen zararlardan oluşur (Karacan ve
Erdoğan,2011). Söz konusu iki maliyet parasal anlamda karşılaştırıldığında ise ikinci
tür maliyetin kıyas edilemeyecek şekilde yüksek olduğu görülmektedir.

Ortaya çıkan iş kazaları sadece kazayı yaşayan çalışan üzerinde etkili olmamaktadır.
Kazaya şahitlik eden veya kazadan bir şekilde haberdar olan diğer işyeri çalışanları
üzerinde oluşan moral bozukluğu ve çalışma isteklerindeki azalma üretim sürecinde
sıkıntılara yol açmaktadır.

Bir işyerinde gerçekleşen iş kazalarının işyerinin imajını olumsuz yönde etkileyerek


işyeri hakkında olumsuz reklâm oluşturacağı, bu durumun da satış gelirlerine
olumsuz etkide bulunabileceği unutulmamalıdır (Karacan ve Erdoğan,2011). Öte
yandan olumsuz reklam sadece satış gelirlerine etki etmekle kalmayıp, iş arayan
8
kimselerin iş kazalarının gerçekleştiği bir işyerinde çalışmak istememesini ve
dolayısıyla işyeri için işgücü temininde de sıkıntılara yol açacaktır.

İş sağlığı ve güvenliği önlemleri ile iş gücü verimliliği arasında pozitif yönlü bir
ilişki bulunmaktadır. Buna göre sağlıklı ve güvenli işyerlerinde üretim artmaktadır.
―Önlemek ödemekten daha insani ve ucuzdur‖ ilkesi gereğince işverenin işyerindeki
tehlikeleri belirlemesi, gerekli önlemleri alması ve uygulamaları kontrol etmesi
gerekmektedir.

1.3.3. Devlet açısından

Vatandaş olarak çalışanların yaşamlarının güvence altına alınması ve korunması


devletin meşruiyetinin bir gereğidir. Anayasanın 49. Maddesinde yer alan; ―Devlet,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları
ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir
ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.‖ şeklindeki
hüküm çalışanların korunması ve onların hayat seviyelerinin yükseltilmesi
hususunun devletin asli sorumluğunda olduğunu ortaya koymaktadır.

Bir iş kazası meydana geldiğinde bu olay sadece çalışanı ve işvereni değil aynı
zamanda çalışanın ailesini, arkadaşlarını, meslektaşlarını, toplumu ve ülke
ekonomisini de etkilemektedir.

İş kazalarının maliyetini doğrudan ve dolaylı maliyet olarak ikiye ayırmak


mümkündür. Doğrudan maliyetler kolay hesaplanabilen, iş kazaları sonucunda ortaya
çıkan zararların giderilmesi ve tedavi giderlerinden oluşan parasal ödemeleri ifade
etmektedir (Durdu, 2015: 70).

Dolaylı maliyetler ise direkt bir parasal değeri ifade etmeyen ancak kaza sebebiyle
ortaya çıkan maliyetlerin artmasına neden olan dolaylı unsurlardır. Kaza sonrası
ortaya çıkan tedavi masrafları, tazminatlar gibi doğrudan maliyetler buzdağının
suyun üzerinde kalan bölümünü oluşturmaktadır. Buzdağının görünmeyen kısmını
oluşturan büyük bölümü ise dolaylı maliyetlerdir. Ancak dolaylı maliyetlerin parasal
anlamda net bir şekilde ortaya konulması çok zordur. Dolaylı maliyetlerin tümüyle
ortaya çıkması iş kazasının üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra mümkün
olabilmektedir (Gürbüz ve Yılmaz‘dan akt. Çelik, 2018: 13). Doğrudan maliyetlerde

9
ortaya çıkan parasal tutarla ilgili olarak devlet iş kazasında sorumluğu olan işverene
ya da üçüncü kişiye rücu edebilirken dolaylı maliyetlerin tamamı devletin üzerinde
kalmaktadır.

İş kazalarının ulusal ekonomiye önemli etkileri bulunmaktadır. Sosyal devlet anlayışı


gereği devlet iş kazası geçiren çalışana ve ailesine çeşitli hizmetler sunmakta,
çalışanın sürekli iş göremez duruma gelmesi durumunda veya ölümü halinde aylık
bağlamaktadır. Toplumun tümüne yüklenen bu maliyetler ulusal kaynakların israf
edilmesine yol açmakta, ülke ekonomisinin üretken kapasitesini olumsuz yönde
etkilemektedir. Genel olarak iş kazaları işgücü ve iş günü kayıplarıyla ülke
kaynaklarının yok olmasına neden olmakta, ulusal kalkınmayı engelleyici ve ulusal
refahı azaltıcı bir işlev görmektedir (Yılmaz, 32).

1.4. ĠĢ Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel GeliĢimi

İş sağlığı ve güvenliği insanlık tarihi ile başlayan bir geçmişe sahiptir. Eski Mısır‘da
M.Ö 2600‘lü yıllarda yaşayan mimar, mühendis, hekim ve aynı zamanda rahip olan
İmhotep, insanların çalıştıkları iş ile yaşadıkları sağlık sorunları arasındaki ilişkiye
değinmiş, piramitlerin yapımı sırasında ortaya çıkan iş kazalarında çok sayıda
insanın öldüğü ve çalışanlarda bel ağrılarının görüldüğü yönünde tespitlerde
bulunmuştur (Şen, 2015: 121).

M.Ö. 2000‘lerde; tarihin bilinen ilk kanunlarından olan Hammurabi Kanunlarında


yer alan hükümlerle iş sağlığı ve iş güvenliğinin temelleri atılmış ve işverenin işin
olumsuz sonuçlarından sorumlu tutulacağı şeklindeki düzenlemeler hayata
geçirilmiştir. İş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili bilinen ilk yazılı kaynaklar ise; Antik
Yunanlı tarihçi ve filozof Heredot‘a dayandırılmaktadır. Heredot, ilk kez çalışanların
verimliliğinin artırılması amacıyla yüksek enerjili besinlerle beslenmeleri
gerekliliğine vurgu yapmıştır (Öçal ve Çiçek, 2016: 111-112)

16. yüzyılın ikinci yarısında buharla çalışan makinelerin keşfiyle birlikte fabrikalar
kurulmuş, eskiden tarımda çalışan birçok insan fabrikalarda çalışmaya başlamıştır.
Fabrikaların olduğu bölgelere doğru yaşanan yoğun göçler sağlıksız şartlarda
barınmayı beraberinde getirmiş ve ortaya çıkan kötü koşullar ile yetersiz beslenme,
aşırı çalışma ve çalışan sağlığı düşünülmeden dizayn edilmiş makineler bir araya

10
geldiğinde hastalıklar ve kazalar kanılmaz hale gelmiştir. Yaşanan süreç çalışan
sağlığı ve güvenliğinin bir sorun alanı olarak toplumun ilgisini çekmesine yol
açmıştır (Şen, 2015: 123). Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan ağır çalışma
koşulları ve yeni çalışma ilişkileri devletleri bu yönde düzenlemeler yapmaya
yöneltmiştir.

İngiltere baca temizleme işinde çocukların çalıştırılması ve çalışanların genelinde


görülen kanser vakaları nedeniyle 1788 yılında ―Baca Temizleyicileri Kanunu‖
çıkarılmıştır. 1833 yılında çıkarılan ―Fabrikalar Kanunu‖ ile 9 yaşın altındaki
çocukların çalıştırılması, 18 yaşın altındaki çocukların gece çalışmaları ve 12 saatin
üzerinde çalışmaları yasaklanmıştır. 1842 yılında kadınların ve 10 yaşın altındaki
çocukların madenlerde çalıştırılması yasaklanmış, 1844 yılında fabrikalarda işyeri
hekiminin bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir. Yapılan düzenlemelerin
denetiminin yapılabilmesi amacıyla 1847 yılında iş müfettişliği yapısı
oluşturulmuştur. Aynı dönemde bazı tehlikeli meslek hastalıklarının bildirimi
zorunlu hale getirilmiş, belirli işyerlerinde ik işe girişlerde ve periyodik olarak sağlık
muayeneleri yapılması zorunluluğu getirilmiştir (Gerek, 2013: 5 ).

İngiltere‘de yaşanan bu gelişmeler diğer ülkeler açısından da örnek teşkil etmiştir.


Bu doğrultuda İsviçre‘de 1840, Fransa‘da 1841, Almanya‘da 1849 yılında
Amerika‘da 1877 yılında iş sağlığı ve güvenliği alanına yönelik düzenleyici kanunlar
çıkarılmıştır. Sonraki yıllarda ise bu ülkelerde mevzuatı ve uygulamayı geliştiren,
gelişmekte olan diğer ülkelerde de başlatan çalışmalar yapılmıştır. (Alper, 2012: 86).

Ülkelerin ulusal düzeyde yapmış olduğu düzenlemeler ve çalışmaların yanında


Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) de uluslararası alanda yapmış olduğu çalışmalar
ile iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimine önemli katkılar sunmuştur. 1919 yılında
Birleşmiş Milletler‘e bağlı olarak kurulan ILO zaman içinde bağımsız bir uzmanlık
kuruluşu haline gelmiştir (Gerek, 2013: 5 ).

1.5. Farklı Ülkelerde ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri

1.5.1. Almanya

Almanya‘da iş sağlığı ve güvenliği sisteminde, federasyon yönetim şeklinden de


kaynaklı olan ikili bir yapı söz konusudur. Tüm ülkede geçerliliği bulunan ve federal

11
hükümet tarafından yapılan düzenlemelerle birlikte eyaletler tarafından yapılan ve
sadece ilgili bölgede geçerli olan sağlık ve güvenlik düzenlemeleri bulunmaktadır.
Merkezi yönetim, İSG alanında tüm ülkede geçerliliği bulunan ve genel çerçeveyi
oluşturan kanunları ve yönetmelikleri düzenlerken, bölgesel yönetim birimleri de
kendilerine çizilen yasal çerçeve içerisinde çıkardığı düzenlemelerle İSG mevzuatını
uygulamaktadır. İş sağlığı ve güvenliği alanında görevli kuruluşlar belirlenen genel
çerçeve içerisinde kendi ihtiyaçlarını doğrultusunda federal ve eyalet yönetimlerinin
onayı ile kendi yasal düzenlemelerini yapmaktadırlar (ÇSGB, 2014: 41).

Alman iş sağlığı ve güvenliğinin temel düzenlemesi ―Arbeitssicherheitsgesetz (İş


Güvenliği Yasası)‖ dır. Söz konusu yasa işvereni, işletme içerisindeki araç
gereçlerin güvenli hale getirilmesinden ve bu yönde gerekli örgütlenmeyi
yapmasından sorumlu tutmakla birlikte, işyerlerinde görev yapacak işyeri hekimleri
ve iş güvenliği uzmanlarının atanması, çalışan ve işveren arasındaki koordinasyon ve
katılım mekanizmalarını da düzenlemektedir (Yılmaz, 2010: 459). Söz konusu yasal
düzenleme 89/391/EEC sayılı çerçeve direktif ile uyumludur.

Almanya‘ da, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri önleyici bir anlayışa sahiptir. Çalışan
sayısına bakılmaksızın bütün işverenlerin bir iş güvenliği uzmanı ile bir işyeri
hekiminden hizmet alması zorunludur. Uzman ve hekim işyerinde kısmi ya da tam
süreli çalışabileceği gibi, kendi adına çalışan ya da dışarıdan İSG hizmeti veren özel
bir yapının personeli de olabilmektedirler. Dışarıdan İSG hizmeti veren kuruluş
kamuya ait olabileceği gibi özel bir kuruluş da olabilmektedir. Yine dışarıdan İSG
hizmeti veren kuruluşların sadece bir coğrafik bölgeye veya sektöre odaklanabilmesi
de mümkün olmaktadır (ÇSGB, 2014: 44).

İşyerlerinde İSG hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi amacıyla teşvik edici


uygulamalar da gerçekleştirilmektedir. İş kazası ve meslek hastalığının yüksek
olduğu sektörlere yönelik ―yasal kaza ve hastalık sigortası fonu, (BGW)‖ daha iyi bir
iş sağlığı ve güvenliği yönetimi amacıyla bir uygulama başlatılmıştır ―Qu.int.as.‖ adı
verilen uygulamayla 500.000 işletmede 5 milyon çalışanın sigortası BGW tarafından
yapılmıştır. Mali desteğin verildiği işletmeler belirli taahhütleri yerine getirerek ISO
9001 kalite yönetimi sistemiyle uyumlu bir İSG yapısının oluşturulmasına katkıda
bulunmaktadır (ÇSGB, 2014: 44).

12
1.5.2. Bulgaristan

Bulgaristan‘da İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Avrupa Birliği Çerçeve Direktifi


(89/391/EEC) ile uyumlaştırılarak ―kamu-özel‖, ―işçi-memur‖, ―tarım-üretim-hizmet
sektörü‖ gibi ayrımlar olmadan tüm ekonomik faaliyet kollarını kapsamı içine
almıştır. Bu kapsama özel çalışma ilişkilerinin söz konusu olduğu Savunma
Bakanlığı, Sivil Savunma Ajansı ve İçişleri Bakanlığı çalışanları da dâhil edilmiştir.
(ÇSGB, 2014: 75).

Bulgaristan‘da İSG politikasının oluşturulmasından Bakanlar Kurulu sorumludur.


―Çalışma ve Sosyal Politika Bakanlığı‖ oluşturulan politikayı geliştirerek ulusal,
sektörel ve bölgesel düzeyde üçlü işbirliği çerçevesinde yürütülmesini sağlar.
Başkanı Çalışma ve Sosyal Politika Bakanı olan Ulusal Konsey, İSG politikasını
ülke düzeyinde geliştirirken uygulama bütünlüğünü, danışmayı ve işbirliğini sağlar
(ÇSGB;2014, 74).

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işyerlerinin İSG hizmeti almasını zorunlu kılmıştır.


Buna göre işverenler işletme içinde ya da diğer işverenlerle birleşerek iş sağlığı
servisi kurabilecekleri gibi bunun mümkün olmaması durumunda harici
servislerinden de hizmet alımı yapılabilmektedir. İş sağlığı servisleri tarafından
sunulan İSG hizmetleri daha çok önleyici nitelik taşımakta, işverene ve çalışma
komitelerine hizmetin; planlanması, organizasyonu ve uygulanması hususunda yol
göstermektedir (ÇSGB, 2014: 73)

İş sağlığı servislerinin sertifikasyonu Sağlık bakanlığı tarafından yapılmaktadır.


Servislerin görev ve sorumlulukları, servislerde kimlerin görev yapacağı ve
nitelikleri Bakanlık tarafından 1998 yılında yayınlanan ―İş Sağlığı Servisleri
Genelgesi‖ ile belirlenmiştir. Genelgede İSG profesyonellerinin uzmanlık alanlarına
göre hangi sektörlere hizmet verebilecekleri, hizmet verilen işyerlerinde çalışan
başına ne kadar süreyle hizmet verilmesi gerektiği ayrıntılı şekilde açıklanmıştır. Bu
servislerin görevleri (ÇSGB, 2014: 74);

 İş sağlığı ve güvenliği risk değerlendirmesini yapmak,


 Risklerin yok edilmesi veya azaltılması için tedbirleri belirlemek

13
 Çalışanların sağlık gözetimini gerçekleştirmek ve sonuçlarını yapılan işe göre
analiz etmek,
 Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini vermektir.

1.5.3. Finlandiya

İzlanda, Danimarka, Norveç, İsveç ile birlikte Finlandiya ―Kuzey (Nordic) Ülkeleri‖
olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu ülkeler, demokratik ve sosyal olarak benzer
geçmişleri, yüksek refah düzeyleri ile İSG mevzuatında nitelik bakımından benzer
özellikler göstermektedir.

Nüfus bakımından küçük bir ülke olan Finlandiya‘da İSG alanındaki ilk
düzenlemeler 1889 yılına uzanmaktadır. Kendi işleyişinde temel prensipleri olan Fin
İSG mevzuatı; Avrupa Birliği Çerçeve Direktifinin (89/391/EEC) 2002 yılında iç
mevzuata aktarılmasıyla yürürlüğe giren İSG Kanunu ile tüm ücretli çalışanları
kapsamıştır (Üçüncü, 4).

Gelişmişlik düzeyi yüksek bir toplumu ifade eden Finlandiya‘da en büyük


problemlerden biri gelecek adına endişe verici seviyedeki nüfus yaşlanması ve
beraberinde gelecek olan işgücü sıkıntısıdır. Bu doğrultuda mevcut çalışanların
çalışabilme kabiliyetlerinin devamı ve yükseltilmesi, düzenin korunması ve
sürdürülebilirliği ile sosyoekonomik alanda gelişmenin temel koşulu olarak kabul
edilmiştir.

Finlandiya İSG sisteminde sağlık ve güvenlik hizmetleri farklı şekilde ele


alınmaktadır. Buna göre; güvenlik hizmeti işveren ve çalışan temsilcileri aracılığıyla
işletme içerisinde sunulurken, sağlık hizmeti ise sağlık servisleri tarafından yerine
getirilmektedir. 1978 yılında zorunlu hale getirilen sağlık servisleri dört farklı şekilde
oluşturulabilmektedir; şirketler grubu içerinde kurulan servisler, işyeri içerisinde
kurulan servisler, harici özel servisler ve belediyeler tarafından kurulmuş kamu
servisleri. Dahili şekilde hizmet sunan servisler esas olarak çalışan sayısının fazla
olduğu büyük işletmelerde söz konusu olurken, kamu kuruluşlarına ait olan ya da
özel olarak dışarıdan hizmet veren servisler küçük işletmelere hizmet sunmaktadır.
Yasaya göre öncelik işletme içinde İSG hizmetinin sağlanmasıdır ancak işletme

14
içerisinde gerekli uzmanlığa sahip personelin bulunmaması dorumunda harici hizmet
alınabilmesi mümkün olmaktadır (ÇSGB, 2014: 99).

Fin mevzuatı, İSG hizmeti verecek bir serviste çalışabilecek profesyonellerin yetenek
ve yeterliliklerinin tespit edilmesi ve geliştirilmesine önem vermiştir. Genel olarak
hekim ve hemşirelerin yer aldığı servislerde, sektörün ihtiyacına göre psikologlar,
fizyoterapistler ve İSG uzmanları da yer almaktadır. İyi yetiştirilmiş personelin İSG
kültürünün gelişmesinde etkili olacağı varsayılarak 6900 civarında insanın bu alanda
çalışması sağlanmıştır. Bunların 2634‘ü sağlık çalışanı, 2369‘u fizikçi, 113‘ü iş
hijyenisti ve 700‘ü güvenlik uzmanıdır. İSG profesyonellerin bilgi düzeylerini güncel
tutmak amacıyla her üç yılda bir eğitime katılmaları gerekmektedir (ÇSGB, 2014:
100).

1.5.4.Portekiz

Portekiz‘de çalışma ilişkilerini düzenleyen ve İSG hizmetlerini koordine eden kurum


―Çalışma Koşulları Kurumu (ACT)‖dur. 2007 yılında çıkarılan kararnameyle
düzenlenen kurum, ―Genel İş Teftiş‖ ile ―İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü‖nün
birleşiminden oluşmaktadır. ACT‘ın temel fonksiyonu mesleki risklerin önlenmesi
uygulamalarını yürütmek, farklı sektörlerde uygulanan İSG mevzuatı arasında
koordinasyonu sağlamak ve kamu-özel ayrımı yapmaksızın çalışma koşullarını
iyileştirmektir (ÇSGB, ;2014: 196).

Çalışan sayısı her halükarda 400‘ün üzerinde olan ya da 30‘dan fazla çalışanı olan
tehlikeli işyerlerinin kendi bünyelerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetini sağlamaları
gerekmektedir. Ancak bu uygulamanın önemli ve teşvik edici bir istisnası
bulunmaktadır. Buna göre bir işletmede gerçekleşen kaza sayısı ya da ortaya çıkan
meslek hastalığı sayısı aynı sektörde faaliyette bulunan işletmelerin ortalamasından
düşük ise bu işletmelerin daha külfetli bir uygulama olan dahili İSG birimi kurma
zorunlulukları bulunmamaktadır. Bu durumda söz konusu işletmeler, harici bir
servisten İSG hizmeti alabileceği gibi işletmelerin birleşmesiyle kurulan bir servise
ortak olarak da İSG hizmeti alabilmektedir (ÇSGB, ;2014: 99).

Harici İSG Servislerinin hizmet verebilmeleri için ―İşyerinde Güvenlik, Hijyen ve


Sağlık Enstitüsü‖ tarafından sertifikalandırılmaları gerekmektedir.

15
1.5.5. Ġngiltere

İngiltere‘de İş sağlığı ve güvenliği hakkındaki tüm düzenlemeler 1974 yılında


çıkarılan ―İşyerinde Sağlık ve Güvenlik (HSW) Kanunu‖ ile tek çatı altında
toplanmıştır. Kanun İSG konusunda kamu-özel, ayrımı yapmaksızın serbest meslek
mensupları dahil tüm çalışanları kapsamaktadır (ÇSGB, 2014: 64).

İngiltere‘de İSG alanında faaliyette bulunan iki önemli kurum ―Sağlık ve Güvenlik
Komisyonu (HSC)‖ ile ―Sağlık ve Güvenlik Kurumu(HSE)‖ dur. Her iki kurum da
özel fonksiyonlara sahiptir. HSC‘nin birincil görevi çalışanların eğitimi, danışma
hizmetlerinden yararlanmalarının sağlanması ile İSG konularına katılımlarının
sağlanması amacıyla politika geliştirmektir. HSE içerisinde avukatlar teknoloji
çalışanları, bilim adamları, müfettişler, tıp uzmanları bulunmaktadır. İlgili birim
tarafından yapılan çalışma neticesinde teknik ve bilimsel standartlar oluşturularak
HSC‘ye tavsiyelerde bulunulur (ÇSGB, 2014: 63).

İngiltere‘de İSG hizmetlerinin yürütülmesinde kamu kuruluşları; ―Sağlık ve


Güvenlik Komisyonu‖ ve ―Sağlık ve Güvenlik Kurumu‖ ile ilişki içerisindedir. Her
Bakanlık Parlamento‘ya karşı İSG faaliyetlerinden kendisiyle ilgili olan konularda
sorumludur. Örneğin böcek ilaçlarının sağlık açısından incelenmesi durumunda
parlamento ya karşı Tarım Bakanlığı sorumludur (ÇSGB, 2014: 64).

İngiltere‘de İSG alanında önleme servislerine başvurmaları bakımından işverenlerin


gönüllü katılımı esas alınmıştır. Bu nedenle önleme servislerinin zorunluluğu
bulunmadığından işveren tarafından İSG hizmetleri bağımsız şekilde organize
edilebilmektedir. İşyeri hekimliğinde herhangi bir alternatif sunulmamış, bu hizmetin
tıp eğitimi almış bir hekim tarafından yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
Ancak diğer İSG hizmetlerinde gerekli uzmanlık bilgisine sahip işyeri hemşiresi,
ergonomist, hijyenist, mühendis ya da teknikerler görev alabilmektedir (ÇSGB,
2014: 67).

İSG düzenlemeleri servislerde görevli personelin hangi bölümden mezun olması


gerektiği ya da hangi meslekten olması gerektiği şeklinde bir içeriğe sahip değildir.
Bu alanda çalışacak personelin iş sağlığı ve iş güvenliği ihtiyaçlarını karşılayabilecek
nitelikte olması işverenin sorumluluğundadır. Örneğin herhangi bir kurum ya da

16
kuruluştan eğitim almaksızın pratikte kendisini geliştirebilmiş bir kimse, iş güvenliği
uzmanı olarak bu alanda teorik eğitim almış bir mühendise tercih edilebilmektedir.
Ancak işletme sahibi işyerinde gerçekleşen bir olumsuzluk durumunda bu yöndeki
tercihinden ilgili birime karşı sorumlu olmaktadır.

Servis hizmetleri diğer ülke uygulamalarında olduğu üzere işletme içinden temin
edilebileceği gibi harici birimlerden temin yoluyla da sağlanabilmektedir.

1.5.6. Hollanda

Hollanda‘da iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri 2007 tarihli ―Çalışma Şartları


Kanunu‖ kapsamında yürütülmektedir. Kanununa göre işverenler, meslek hastalıkları
oranını düşürmek ve çalışma şartlarının iyileştirilmesini sağlamak adına bu alanda
sertifikalandırılmış bir iş sağlığı ve güvenliği servisinden faydalanmak zorundadır.
Bu zorunluluk işyeri çalışan sayısına ya bakılmaksızın tüm işyerlerini ve işverenleri
kapsamaktadır (www.istesaglikdergisi.com)

Kanunun ortaya koyduğu bu zorunluluğu karşılamak adına ―Mesleki Sağlık Güvenlik


Hizmet Birimleri (Arbodienst) " kurulmuştur. Bu birimler işveren tarafından işyeri
içerisinde kurulabileceği, gerekli şartları sağlayan ve ilgili işyerlerine hizmet götüren
harici birimler de olabilmektedir (ÇSGB, 2014: 77).

―Mesleki Sağlık Güvenlik Hizmet Birimleri‖nin görevi; çalışmanın sağlıklı ve


güvenli bir ortamda yürütülebilmesi için gerekli şartları belirlemek adına çalışmalar
yaparak işverene bu yönde teklifler sunmaktır. Herhangi bir olumsuzluk durumunda
sorumluluğun kendisinde olması şartıyla sunulan tekliflere uyup uymama hususunda
işveren serbest bırakılmış, herhangi bir cezai müeyyide öngörülmemiştir. Mesleki
Sağlık Güvenlik Hizmet Birimlerinin sunmuş olduğu ―Temel Paket‖ içerisinde
(www.istesaglikdergisi.com) ;

―Çalışanların güvenliğini, sağlığını ve refahını olumsuz etkileyen bütün


riskleri belirlemek, değerlendirmek ve bu risklerden korunmak için alınması
gerekli koruyucu önleyici tedbirleri tavsiye etmek,

Hasta olan çalışanlar için gerekli yardımları sağlamak,

Çalışanların periyodik sağlık muayenelerini yapmak, (imkanlar içerisinde)

17
İşverenin talep etmesi halinde işyeri hekimi hizmetini sağlamak‖ şeklinde
hizmetler bulunmaktadır.

―Mesleki Sağlık Güvenlik Hizmet Birimleri‖nin sunmuş olduğu temel hizmet


paketine ek şeklinde iş yerinin niteliğine ve barındırdığı risklere göre farklı hizmet
seçenekleri de bulunmaktadır. Çalışma Şartları Kanunu‘na göre ―Mesleki Sağlık
Güvenlik Hizmet Birimi‖ kurulabilmesi için, ―endüstriyel ve mesleki hekimlik‖, ―iş
hijyeni‖, ―iş güvenliği‖ ile ―iş ve organizasyon‖ alanlarında en az bir sertifikalı
uzman eleman istihdam edilmesi zorunludur (www.istesaglikdergisi.com)

2005 yılında mevcut İSG işleyişinde çerçeve direktife uyum sağlama açısından
revizyona gidilmiştir. Bu tarihe kadar işveren İSG hizmetini; bünyesinde işyeri
hekimliği, iş güvenliği ve iş organizasyonu ile iş hijyeni alanlarından sertifikalı en az
bir tane uzman bulunduran birimlerden temin ederken bu hizmetin işletme içinden ya
da işletme dışından sağlanması hususunda serbest bırakılmıştır. Ancak bu tarihten
sonra, her işletme etkin önleme kapsamında işletme içinden bir çalışan
görevlendirmek zorunda kalmıştır. İşletme içerisinde önleyici İSG hizmeti
kapsamsında bir çalışan görevlendiren işveren bir organizasyondan hizmet
almaksızın doğrudan alanında uzman bağımsız kişilerden hizmet alabilmektedir
(ÇSGB, 2013: 117)

1.5.7. Ülke uygulamalarının değerlendirmesi

―Farklı Ülkelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri‖ başlığı altında bazı AB


ülkelerinde bulunan İSG uygulamaları incelenmiştir. Sosyo-ekonomik gelişmişlik
düzeyi ile İSG alanında alınan önlemler ve uygulamalar arasında pozitif yönlü bir
ilişki bulunmaktadır (Alper, 2012: 97). Görüleceği üzere sosyo-ekonomik gelişmişlik
seviyesi olarak belirli bir düzeyin üzerinde olan AB ülkelerinde İSG hizmetlerinde
genel bir standart oluşturulmuştur.

İSG alanında yapılan mevzuat çalışmaları ve teşkilat yapılanmalarında temel amaç,


İSG faaliyetlerini tek çatı altında toplamak, farklı örgütler arasında koordinasyonu
sağlamak ve tüm çalışan kesimini kapsamaktır. Çerçeve direktif ve ILO
sözleşmelerinin öngördüğü İSG ile ilgili mevzuatın tek kanun altında birleştirilmesi
şeklindeki yönlendirmenin farklı tarihlerde olsa da genel olarak uygulamaya

18
konulduğu görülmektedir. Yine ülke uygulamalarında İSG mevzuatı, kamu-özel
sektör ayrımı yapmaksızın tüm çalışan kesimi kapsayacak şekilde oluşturulmuştur.

AB ülkelerinde temel eğilimin tüm iş ve işlemlerde olduğu üzere İSG alanında da


mevzuatın ve teşkilat yapılanmasının tek tipleştirilmesi olduğu görülmektedir. AB
müktesebatı ve ILO sözleşmeleri; İSG alanında üye ülkelere kendi iç dinamiklerine
göre hareket etme imkanı tanımakla birlikte temel düzenlemelerde bir standart
oluşturmayı hedeflemektedir.

Her ülkede bulunan birbirine benzer teşkilâtlar, mevzuat ve uygulamaların varlığıyla


birlikte, ülkelerin kendine has uygulamaları da bulunmaktadır (Alper, 2012: 98).
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, nüfusu ve gibi değişkenler kendine has bazı
uygulamaları zorunlu hale getirmektedir.

İSG hizmetlerinin işletme dışından sağlanabilmesine imkân veren iş sağlığı ve


güvenliği servisleri ülke uygulamalarında yer almakla birlikte; servislerin içyapısı,
hangi hallerde bu servislerden hizmet alınabileceği ve servislerin hangi hizmetleri
sunacağı konularında ülke uygulamalarında farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin
Hollanda‘da İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri bir bütün olarak işletme dışından
alınabiliyorken; Finlandiya‘da iş güvenliği hizmeti her durumda işletme içerisinde
görevli personel tarafından sağlanmakta, iş sağlığı hizmeti ise istenmesi durumunda
işletme dışından sağlanabilmektedir. Yine bazı ülke uygulamalarında temel İSG
hizmeti sunucuları olan iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimlerinin yanı sıra
fizyoterapist, psikolog, iş hijyenisti ve iş organizatörü gibi meslek mensuplarının da
faaliyette bulunduğu görülmektedir.

19
ĠKĠNCĠ BÖLÜM

TÜRKĠYE’DE Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ HĠZMETLERĠ

Bu başlık altında Türkiye‘de iş sağlığı ve güvenliği sisteminin doğuşunda etkili olan


uluslararası kaynaklar ile ülkede yaşanan tarihsel gelişimin etkileri kısaca
özetlenecektir.

Türkiye‘de iş sağlığı ve güvenliği başlı başına bir sorun alanı teşkil etmektedir. Bu
bakımdan iş sağlığı ve güvenliğini bir sorun alanı olmaktan çıkarmak adına, özellikle
son yıllarda uluslararası kaynakların etkileri önem kazanmış ve sistem üzerinde
belirleyici olmuştur.

2.1. Uluslararası Etkiler

Yaşama hakkını etkileyen risklerden arındırılmış bir ortamda çalışmak tüm


çalışanların en temel hakkıdır. Bu bağlamda diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye‘de
de yasal düzenlemeler aracılığıyla çalışanlara sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı
sağlanmaya çalışılmıştır (Öçal ve Çiçek, 2017: 622). Ancak İSG konusu, Türkiye‘de
son yıllarda önemsenmeye başlanmıştır. Cumhuriyet‘in ilk yıllarından bu yana,
dolaylı olarak iş sağlığı ve güvenliği alanında bazı düzenlemeler yapılsa da konunun
ayrı bir sorun şeklinde algılanarak bu yönde düzenlemelere gidilmesi yakın tarihte
söz konusu olabilmiştir (Koçak ve Koray, 2018: 1781).

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili uygulamalar Avrupa Birliği açısından ele alındığında


ise Türkiye‘den oldukça farklı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Avrupa‘da, İş sağlığı ve
güvenliği bir sosyal politika alanı olarak görülmüş ve zamanla oluşan bilgi
birikimiyle bu alanda köklü ve sistematik bir yapı oluşturulabilmiştir. Bu bakımdan
Türkiye‘de İSG alanında köklü değişikliklerin yapılması yönündeki girişimlerin
başlangıç noktasının, AB ile üyelik müzakereleri başlangıç dönemlerine denk
gelmesi şaşırtıcı değildir (Koçak ve Koray, 2018: 1781).

Türkiye‘de İSG alanında çıkarılan yasal mevzuat incelendiğinde, söz konusu


düzenlemelerin AB müktesebatı ve ILO sözleşmelerini temel aldığı görülmektedir.
Özellikle 2012 tarihli ―6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu‖ ; 89/391EEC
sayılı AB çerçeve direktifi ile ILO‘nun İSG alanında temel sözleşmelerinden olan
155, 161 ve 187 sayılı sözleşmeleri‘nin gerekli kıldığı ―ulusal bağımsız bir iş sağlığı
20
ve güvenliği kanunu çıkartılması ve tüm çalışanları kapsamı altına alınması‖
gayretinin sonucudur (Öçal ve Çiçek, 2017: 622).

Bu başlık altında yukarıda ifade edildiği üzere 6331 sayılı Kanununun temel aldığı
düzenlemeler olan Avrupa Birliği Çerçeve Direktifi ile Uluslararası Çalışma
Örgütü‘nün doğrudan iş sağlığı ve güvenliği konusundaki düzenlemeleri olan 155,
161 ve 187 sayılı sözleşmeleri incelenecektir.

2.1.1. 89/391/EEC Sayılı ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Çerçeve Direktifi

AB içerisinde iş sağlığı ve güvenliği alanındaki düzenlemeler bağlayıcılığı olan ve


doğrudan uygulanabilen tüzükler yerine, üye devletlerin yerine getirmekle sorumlu
olduğu direktifler şeklinde yapılmıştır (Nicholsan‘dan akt. Koçak ve Koray, 2018:
1781)

1998 yılında Avrupa Parlamentosu tarafından, çalışanların ve iç pazarın korunmasına


yönelik dört önerge hazırlanmıştır. Hazırlanan önergelerle Avrupa Komisyonundan,
çalışan sağlığı ve iş güvenliği konusunda çıkarılacak direktifleri kapsayıcı ve
yönlendirici bir çerçeve direktif çıkarması istenmiştir. Üye ülkelerin İSG alanındaki
yasal düzenlemelerinin kendi aralarında büyük farklılıklar içermesi ve geliştirilmeye
muhtaç olmaları, çalışanların sağlık ve güvenliklerinin sağlanması bakımından
ülkeler arasında haksız rekabete yol açmıştır. Ayrıca, iş kazası ve meslek
hastalıklarının görülme sıklığı bu noktada acil önlemler alınmasını gerekli kılmıştır.

Bu gerekçelerle hazırlanan 89/391 sayılı direktif Avrupa Birliği ülkelerinin İSG


konusunda temel aldığı düzenlemedir. ―İşte Çalışanların Sağlık ve Güvenlik
Tedbirlerini İyileştirmeye Yönelik Tedbirler Alınmasına İlişkin 89/391 sayılı Konsey
Direktifi‖ İSG alanındaki temel düzenleyici metin olmakla birlikte kendisine
dayanılarak çıkartılan 19 ayrı direktifle desteklenmiştir. O nedenle bu direktif
―Çerçeve Direktif‖ olarak kabul edilmektedir (Koçak ve Koray, 2018: 1781).

Topluluk üyeleri, daha sonra iç hukuk sistemlerinde yapmış oldukları yeni


düzenlemeler sonucunda, çerçeve direktifi kendi iş ilişkilerinde uygulanabilir duruma
getirmişlerdir (Zeytinoğlu, 154).

Direktif, Konseyin direktifler aracılığıyla çalışma şartlarındaki gelişmeleri teşvik


etmesini, İSG alanında daha etkin bir koruma sağlamak amacıyla asgari şartları kabul
21
etmesini öngörmektedir. Bu durum çalışan sağlığı ve güvenliğinin tamamıyla
ekonomik gerekçelerin gerisinde kalmasını engelleme amacı taşımaktadır. Direktif;
risk ve kaza faktörlerinin ortadan kaldırılması, mesleki risklerin önlenmesi, dengeli
katılımı, çalışanların ve temsilcilerinin bilgilendirilmesi, danışmayı ve eğitim
konularını düzenlemektedir (Yılmaz, 2009: 74).

Çerçeve direktifin temel amacı; İSG‘nin iyileştirilmesi için tedbirler alarak, bu


tedbirlerin kamu ve özel sektör ayrımı yapılmaksızın tüm sektörlerde uygulanmasını
sağlamaktır. Bununla birlikte, kendine özgü nitelikleri olan ve ayrı düzenlemeler
yapılmasını gerektiren silahlı kuvvetler, polis ve sivil savunma teşkilatı bu direktif
kapsamı dışında tutulmuştur (Baloğlu, 2012: 43). Direktifte işçi kavramı yerine
çalışan (worker) ifadesinin kullanılması kamu ve özel sektör ayrımı yapılmaksızın
tüm sektörlerin ve iş görenlerin kapsama alınmasının bir yansımasıdır.

Çerçeve direktifte, işverenlerin sorumluluğu oldukça geniş tutulmuş, işveren her


konuda çalışanlardan sorumlu sayılmıştır. Bu bakımdan işverenler mesleki
tehlikelerden korunma ve önleme faaliyetlerini yürütecek, İSG alanında yeterli bilgi
düzeyine sahip çalışanları görevlendirmekle yükümlü tutulmuşlardır. Direktifle
birlikte ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmesinde işverenin işletme dışından
hizmet almasının da önü açılmıştır. Çalışanlara hayati bir tehlike karşısında işi
bırakma hakkı tanınmış, risk değerlendirmesi yapılmasının üzerinde önemle
durulmuştur. Yine direktife göre işveren belirli aralıklarla çalışanlara yaptıkları işle
ilgili eğitim vermekle yükümlüdür (Koçak ve Koray, 2018: 1781).

2.1.1.1. ĠĢyerinin yükümlülükleri

Direktifte işveren çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumak amacıyla her türlü


önlemi almakla yükümlü tutulmuş ve bu kapsamda uyması gereken prensipler
belirlenmiştir (Md: 6);

―(a) Tehlikelerin önüne geçmek,


(b) Önüne geçilemeyen kaçınılmaz tehlikeleri değerlendirmek,
(c) Tehlikelerle kaynağında mücadele etmek,

22
(d) İşleri kişilere uygun hale getirme, özellikle işyeri tasarımında, iş makinesi,
çalışma ve üretim yöntemi seçimlerinde, üretim temposunun sağlığa etkilerini
düşünmek ve monotonluğunu azaltmak.
(e) Teknik gelişmeleri adapte etmek,
(f) Tehlikelerin yerine tehlikesizleri veya daha az tehlikelileri ikame etmek,
(g) Çalışma ortamına ilişkin tüm koşulları, teknolojiyi, iş organizasyonunu,
çalışma koşullarını ve sosyal ilişkilerini bir arada değerlendirerek birbirini
destekler mahiyette tedbirler politikası geliştirmek,
(h) Toplu korunma önlemlerine kişisel korunma önlemlerinden daha çok
öncelik vermek
(i) İşçilere uygun talimatları vermek‖

Direktif işverenin, işyerinde kullanılan araç gereç ve üretimde kullanılan hammadde


bakımından risk değerlendirmesi yapmasını öngörmektedir. İş sağlığı ve güvenliği
alanında yapılacak risk değerlendirmesi işletmenin İSG koruma düzeyini yükselterek
diğer üretim sistemleriyle entegre olacaktır (Md: 6).

Katılım, danışma ve sürekli eğitim Direktifin vurgu yaptığı önemli ilkelerdir. Ciddi
tehlikelerin söz konusu olduğu çalışma ortamlarına yeterli eğitimi almış kişilerin
girmesi sağlanmalı ve bu yönde yapılacak görevlendirmelerde kişilerin bireysel
yetenekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Yine üretim planlamasında, teknoloji
transferinde ve araç gereç seçiminde çalışanlarla veya seçilmiş temsilcileriyle
istişarede bulunulmalı; işyeri birkaç işveren tarafından kullanılmakta ise istişare
işyeri sahasını kullanan tüm personeli kapsamalıdır. İSG konusunda alınacak
önlemler veya ilgililere verilecek eğitimler hiçbir çalışana mali yük getirmeyecektir
(Md: 6).

Direktif işverene işyerinde iş sağlığı ve güvenliğini örgütleme ve bu yönde


görevlendirme yapma yükümlülüğü getirmiştir. İşveren bir veya daha fazla çalışanı
önleme ve mesleki tehlikelerden korunma konusunda işyerinde çalışmalar yapmak
üzere görevlendirecektir. Çalışanlar, bu tür görevlendirmeler sebebiyle dezavantajlı
duruma düşürülemeyecektir. (Md. 7/1). Direktif görevlendirilen çalışanlara bu
direktiften doğan yükümlülüklerini yerine getirmeleri için yeterli zamanın
tanınmasını öngörmüştür.

23
Eğer işletme içinde İSG önlemlerini alacak nitelikte personel bulunmuyor ise,
işveren harici hizmet sunucularından personel sağlayabilecektir (md. 7/3). Bu
düzenleme işyerinin dışarıdan profesyonel bir servis aracılığıyla iş sağlığı ve
güvenliği hizmeti almasının önünü açmış, İSG hizmeti sağlanması açısından bir
yöntem ortaya koymuştur. Bu bağlamda dışarıdan İSG hizmeti sağlayacak servislerin
donanımlı ve sayıca yeterli olması önemlidir. Her durumda görevlendirilen
çalışanların, gerekli araç gereçleri ile yeteneklerinin olması gereklidir. İşletme
içerisinden veya işletme dışından görevlendirilen kişiler çalışan sayısına ve işin
niteliğine göre sayı olarak yeterli olmalıdır.

Direktife göre işveren İSG risk değerlendirmesi yaparak, tehlikeye maruz kalabilecek
çalışan kesimini belirleyecektir. Bu doğrultuda koruyucu tedbirler alarak, risklerden
arındırılmış bir çalışma ortamı sağlayacaktır. İşveren üç günden fazla iş görmezliğe
sebep olan iş kazalarının listesini tutarak mevzuatın öngördüğü kanallar aracılığıyla
ilgili kamu birimlerine sunacaktır (md. 9/1).

Direktif, çalışanlarla istişarede bulunulması ve yönetime katılımlarının sağlanmasını


öngörmüştür. Buna göre çalışan temsilcileri, işyerindeki tehlikeleri azaltmak veya
tehlike kaynağını ortadan kaldırmak adına teklifte bulunma ve önlem alınmasını
talep etme hakkına sahiptir. Çalışanların ya da çalışan temsilcilerinin bu yöndeki
faaliyetleri kendilerini işveren karşısında ya da işleyiş noktasında dezavantajlı
duruma düşürmeyecektir (md. 11/1). İşverenler, İSG hususunda sorumluluk taşıyan
çalışan temsilcilerine Direktif hükümlerine uygun şekilde çalışabilmeleri için
gereken yeterli zamanı, araç ve gereci sağlayacaktır. Çalışanlar veya bunların
temsilcileri, İSG önlemlerinin yeterli düzeyde olmadığı kanaatine varırlarsa, konu
hakkında yetkili makamlara müracaat etme ya da işyeri denetiminde düşüncelerini
ilgili kamu görevlileriyle paylaşma yetkisine sahiptir.

Direktife göre işveren, her çalışanın kendi yaptığı işle ilgili gerekli sağlık ve güvenlik
eğitimini almasını sağlayacaktır. Bu doğrultuda iş sağlığı ve güvenliği eğitimi (md.
12/1);

―İşe başlarken,

İş değiştirirken ve transferlerde,

24
Yeni iş makinesinin devreye girmesinde veya makine değişiminde,

Yeni teknoloji uygulamasında verilecektir.‖

Verilecek eğitim, yeni ve değişik tehlikelere göre güncellenerek, periyodik olarak


tekrarlanacak; çalışana ya da bunların temsilcilerine bir mali yük getirmeyecektir.
Eğitim işyeri bünyesinde verilebileceği gibi işyeri dışında bu konuda uzman bir birim
tarafından da verilebilecektir. Ancak her durumda eğitimin mesai saatleri içinde
verilmesi esastır. Burada çalışanlara mali yük getirilmemesinin yanı sıra dinlenme ve
izin sürelerinin korunması da amaçlanmıştır.

2.1.1.2. ÇalıĢanların yükümlülükleri

Direktifte yer alan düzenlemelerin çok büyük bir kısmı işverenin iş sağlığı ve
güvenliği sağlama yükümlülüğünü içermektedir. Bununla birlikte yapılan
düzenlemeler üretim araçlarının sahibi olan işverene karşı korumasız durumda olan
çalışanların da iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin görev ve sorumluluklarını içermiştir.

İSG önlemlerinin alınması bir işveren yükümlülüğü olmakla birlikte, çalışanlar da


bireysel olarak diğer işyeri çalışanlarının sağlığına risk oluşturacak hareket ve
tutumlardan kaçınmakla sorumludur.

Direktife göre çalışanlar almış oldukları eğitim ve talimatlara uygun olarak; makine
ve teçhizatı, koruyucu ekipmanları ve diğer üretim faktörlerini doğru kullanmakla
yükümlüdür. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması ve uygulanmasında,
çalışan veya çalışan temsilcisi işverenle işbirliği yaparak görev bölüşümüne uygun
hareket edeceklerdir. Çalışanların gerekli görülmesi halinde çalışma ortamının
emniyeti için işverene ve İSG temsilcisine yardımcı olacakları, ortaya çıkan ani ve
ciddi tehlikelere karşı işvereni uyarmaları gerektiği direktifte hüküm altına alınmıştır
(md. 13/1)

89/391 sayılı Çerçeve Direktifin 16. maddesi kapsamında 19 Yönerge çıkarılmıştır.


Ayrıca yönergeler dışında bir dizi komisyon kararı, komisyon görüşü ve komisyon
tavsiyesi de bulunmaktadır. Çerçeve Yönergenin çıkarılmasını öngördüğü bireysel
yönergeleri (md. 16) ―Tehlikeli Maddelere Karşı İş Güvenliği Yönergeleri‖, ―Teknik
Anlamda İş Güvenliği Yönergeleri‖ ve ―Sosyal Açıdan iş Güvenliği Yönergeleri‖
olarak üç gruba ayırabiliriz. Tehlikeli maddelere karşı iş güvenliği yönergeleri işte
25
kullanılan ya da işyerlerinde bulunan tehlikeli madde ve araçlara karşı çalışanların
korunmasını hedefler. Teknik açıdan iş güvenliği yönergeleri ise işyerlerinde
kullanılan malzeme, makine, araç ve gereçlerin çalışanlar için güvenli olmasını ifade
eder. Sosyal iş güvenliği yönergeleri de belirli çalışan gruplarının özelliklerinden ve
çalışma ilişkilerinden dolayı korunmasana yöneliktir (Tuncay, 2008: 52).

2.1.2. Uluslararası ÇalıĢma Örgütü

ILO çok sayıdaki sözleşme ve uygulamaya koyduğu programlar aracılığıyla iş


kazaları, meslek hastalıkları ve ortaya çıkan ölümlerin boyutları hakkında farkındalık
yaratmaya çalışırken korunma yollarına ilişkin düzenlemeler de getirmektedir. Son
dönemde dünyada İSG uygulamalarında önleyici yaklaşım kabul görmektedir.
Önleyici yaklaşımın bir gereği olarak, çalışanların işyerindeki sağlık ve güvenlik
tehlikeleri bakımından eğitimlere tabi tutulmaları konusu uluslararası hukukta önemli
bir yere sahiptir. (Kılkış ve Demir, 2012: 24).

ILO, İSG konusunda iki tamamlayıcı stratejiyi benimsemiştir. Bu stratejilerden


ilkinde ulusal düzeyde İSG kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılması
amaçlanmışken ikinci stratejide İSG yönetiminde sistem yaklaşımının benimsenmesi
amaçlanmıştır. İSG bilincinin artırılması, teknik yardım, ilgili mevzuatın revizyonu,
İSG bilgi gelişimi ve dağıtımı ile İSG konusunda uluslararası işbirliği ILO tarafından
tavsiye edilmektedir. ILO‘nun oluşturduğu İSG stratejisinde; sistematik düşünce,
İSG‘yi çalışanların temel hakları içerisinde ele alma, sağlıklı ve güvenli bir çalışma
ortamının talep edilmesinin bir hak olması, üçlü yapının bulunduğu ulusal düzeyde
bir İSG politikasının oluşturulması ve uygulanması, uluslararası kuruluşlar ve
organizasyonlar ile yakın ilişkilerin kurulması şeklinde dikkat çeken beş unsur vardır
(Hsu‘dan akt. İşler, 2014: 55).

ILO‘nun tanımına göre önleyici sağlık ve güvenlik kültürü; çalışanların, işverenlerin


ve devletin katkı sunacağı sağlıklı ve güvenli çalışma ortamını oluşturan kültürdür.
Bu üçlü yapı; görev, yetki ve sorumluluklarının bilincinde olarak hakların
belirlenmesi, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması amacıyla aktif
biçimde işbirliği yapmalıdır. Yine bu doğrultuda, önleyici İSG kültürünün
oluşturulması için, tehlike ve risk kavramlarını ön plana çıkaran yöntemler

26
uygulanmalı ve iş kazalarını önleyici yaklaşım izlenmelidir (Hsu‘dan akt. İşler, 2014:
56).

ILO, İSG yönetim sistemlerinin ulusal düzeyde uygulanabilmesi amacıyla ―ILO-


OSH 2001 ILO İSG Yönetim Sistemleri Rehberi‖ni hazırlayarak yayınlamıştır. ILO
söz konusu rehberi, üye ülkelerin iç mevzuatları ile uyumlaştırarak uygulamalarını
tavsiye etmiştir (İşler, 2014: 56).

ILO kapsamında bulunan 189 sözleşmenin 148‘i ve 204 tavsiye kararının 156‘sı
doğrudan ya da dolaylı bir şekilde İSG alanındadır. ILO; 17 sözleşme, 2 protokol ve
22 tavsiye kararı ile doğrudan iş sağlığı ve güvenliğini temel alarak bu alanda bir
standart oluşturmayı amaçlamıştır. Bu sözleşmeler içerisinde özellikle; 155 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme (1981), 161 sayılı İş
Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme (1985) ve 187 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi (2006) ile bunlara yönelik tavsiye kararları ILO‘nun
bu sahadaki politikalarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. (İşler ve Kılkış‘tan akt.
Öçal ve Çiçek, 2017: 624). Söz konusu düzenlemeler Türkiye‘nin, özellikle Avrupa
Birliği uyum sürecinde oluşturmaya çalıştığı İSG sisteminin temel aldığı esasları
içermektedir

2.1.2.1. 155 sayılı iĢ sağlığı ve güvenliği ve çalıĢma ortamına iliĢkin sözleĢme

1981 tarihinde toplanan ILO Genel Konferansı‘nın 67. oturumunda kabul edilen 155
Sayılı Sözleşmeye, Türkiye 07/01/2004 tarihinde 5038 sayılı Kanunun
onaylanmasıyla taraf olmuştur. Sözleşme, ILO tarafından çalışanların sağlık ve
güvenliklerini koruma altına almak amacıyla çıkarılan en önemli belgeler
arasındadır.

Sözleşme hükümlerinin, kapsanan ekonomik faaliyet kollarında çalışan bütün


çalışanlara uygulanacağı öngörülmekle birlikte uygulanmasında özel güçlüklerin
bulunduğu sınırlı çalışan kategorilerini kısmen veya tamamen bu sözleşmenin
uygulanması dışında tutulabileceği de belirtilmiştir. Ancak üye ülke kapsam dışında
tutulan sınırlı çalışan kategorilerini, kapsam dışında tutulma nedenlerini belirterek
liste şeklinde verecek ve daha sonraki raporlarında uygulama kapsamının
genişletilmesi yolunda kaydedilmiş gelişmeleri belirtecektir. Sözleşmede geçen

27
―İşçiler‖ terimi, kamu çalışanları dahil olmak üzere istihdam edilen bütün kişileri
kapsamaktadır (md:3).

Sözleşmeye göre her üye, kaza ve yaralanmaları veya çalışma ortamında bulunan
tehlike nedenlerini mümkün olduğu ölçüde asgariye indirmek amacıyla en fazla
temsil oranına sahip çalışan ve işveren kuruluşlarına danışarak; iş güvenliği, iş
sağlığı ve çalışma ortamına ilişkin tutarlı bir ulusal politika geliştirmekle yükümlü
tutulmuştur (md:4). Söz konusu politika işin
maddi unsurları ile işi yapan veya nezaret eden kişiler arasındaki ilişkileri,
yeterli sağlık ve güvenlik düzeyine ulaşılması amacıyla bütün çalışanların ileri
düzeyde eğitimini, haberleşme ve işbirliğini, politikaya uygun olan eylemlerinde
çalışanların ve temsilcilerinin disiplin cezalarına karşı korunmasını kapsayacaktır
(md:5).

Politikanın geliştirilmesi noktasında devlet organlarının, işverenlerin, çalışanların ve


diğer kuruluşların görev ve sorumlulukları ulusal şartları göz önüne alınarak
belirtilecektir. Üye ülkeler iç mevzuat düzenlemeleriyle, ilgili çalışan ve işverenlerin
temsilcisi olan kuruluşlara danışarak, oluşturulan politikalara etkinlik kazandırmak
için gerekli önlemleri alacaktır (md:8).

Oluşturulan politikaların işlerliğinin denetlenmesi gerekliliği de sözleşme


hükümleriyle kayıt altına alınmıştır. Buna göre iş sağlığı ve güvenliği ile çalışma
ortamına ilişkin ilgili mevzuatın uygulanması uygun ve yeterli bir denetim sistemi ile
güvence altına alınacaktır. Ulusal hükumetler mevzuat ihlallerine karşı yeterli cezalar
uygulayacak; yasal yükümlülüklere uymalarını sağlamak amacıyla işverenler ve
çalışanlar için yol gösterici tedbirler alacaktır.

Sözleşme üye ülkelerin, sağlık ve güvenliğe aykırılık yaratarak iş kazalarına ve


meslek hastalıklarına sebebiyet veren durumlarla ilgili istatistikler ve yıllık raporlar
düzenlenmesini öngörmüştür. Buna göre belirlenen politikalar uyarınca alınan
önlemlerle ilgili olarak ortaya çıkan diğer sağlığa aykırı durumlar dahil, iş kazaları ve
meslek hastalıkları bilgilerinin yıllık yayımı ulusal makamların görevleri arasında
sayılmıştır (md:11). Ayrıca ulusal şartlar dahilinde, çalışanların sağlığına verdikleri
risklerle ilgili olarak, kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerin incelenmesi
hususunda bir sistem oluşturulması gerekmektedir.
28
Sözleşmeye göre çalışanların kullandığı makine, ekipman ve maddelerin güvenliği
konusunda bunların tasarımcıları, üreticileri ve ithalatçılarının taahhüdü (CE işareti
vb.) istenmektedir (İşler, 2014: 59). Ayrıca ekipmanların arz ettiği tehlikeler ve bu
tehlikelerin nasıl önüne geçileceğine dair bilgileri içeren kılavuzların hazırlanması da
üreticilerin sorumlulukları arasında sayılmıştır.

Sağlığı ve hayatı için ciddi bir tehlike nedeniyle işinden uzaklaşan çalışanın bu
uzaklaşmadan kaynaklı ortaya çıkabilecek olumsuzluklara karşı korunması gerektiği
sözleşmenin bir gereği sayılmıştır. Bununla birlikte sözleşme, iş sağlığı ve güvenliği
ve çalışma ortamına ilişkin sorunlara yönelik yüksek teknik, tıbbi ve mesleki
niteliklere sahip bir eğitim sistemin geliştirilmesi ve ulusal makamlar arasında
koordinasyonun sağlanması gerekliliğine vurgu yapmıştır.

Sözleşmenin dördüncü bölümünde işletme düzeyinde ortaya konulacak eylemler yer


almıştır. Buna göre işverenlerden kontrolleri altındaki işyeri, makine teçhizat ile
biyolojik ve kimyasal etmenleri, güvenlik ve sağlık bakımından zararsız hale
getirmeleri istenecektir. Sözleşmeye göre işverenden, yeterli ilk yardım hizmetlerini
de içine alan kazalar ve olağanüstü durumlarla ilgili önlemleri almaları da
istenmektedir. Yine bu bölümde çalışanların ve çalışan temsilcilerinin işverenle
işbirliği yapmaları, çalışanlara ve çalışan temsilcilerine yeterli düzeyde eğitim
verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

2.1.2.2. 161 sayılı iĢ sağlığı hizmetlerine iliĢkin sözleĢme

Sözleşmenin esası, çalışanın işinden kaynaklanan rahatsızlık, hastalık ve


yaralanmaya karşı korunması gerekliliğine dayandırılmıştır. Beş bölümden oluşan bu
sözleşmede, iş sağlığı hizmetleri politikalarının nasıl olması gerektiği, bu hizmetlerin
neleri kapsadığı, örgütlenme yapısı, çalışma koşulları, hizmetlerin ulusal yasa ve
yönetmeliklerle denetlenmesi konularındaki tavsiyeler yer almaktadır (Cevizci,
Erginöz ve Erdoğan, 2010: 157). Türkiye sözleşmeye 07.01.2004 tarihinde kabul
edilen 5039 sayılı Kanunla taraf olmuştur.

Sözleşme, tüm ekonomik faaliyet kollarında ve tüm işletmelerde çalışanlar için iş


sağlığı hizmetlerini geliştirmeye yöneliktir (Alpar, 7). Sözleşmeye göre üye ülkeler,
kamu özel ayrımı olmaksızın bütün ekonomik faaliyet alanlarında ve bütün çalışanlar

29
için; iş sağlığı hizmetleri konusunda uygun bir ulusal politika geliştirmeli ve Çalışma
Örgütü Anayasası‘nın 22. Maddesi uyarınca politika uygulamaları hakkında rapor
sunmalıdır (md: 3). Oluşturulacak politika kapsamında uygulanacak hizmetler
işletmelerin kendine has risklerini karşılamaya yeterli ve uygun olmalıdır.

Sözleşmenin ikinci bölümünde işverenin iş sağlığı hizmetleri kapsamındaki görevleri


belirtilmiştir. Buna göre işveren; işyerlerinde sağlığa zararlı risklerin tanımlanması
ve değerlendirilmesi, çalışanların sağlığının gözetimi ile ilk yardım ve acil durum
tedavi hizmetlerini örgütlemesi, işin çalışana uygunluğunun geliştirilmesi ve iş
kazaları ve meslek hastalıklarının analiz edilmesinden sorumlu tutulmuştur

İş sağlığı hizmetlerinin, özel ya da kamu örgütlenmesi şeklindeki birimlerden temin


edilmesi ya da bunların birleşimiyle oluşacak servislerden temin edilmesi sözleşme
kapsamında mümkündür (md: 7). İşçi-işveren ya da bunların temsilcileri dengeli bir
şekilde iş sağlığı hizmetlerine ilişkin örgütsel yapılanmalara katılacak ve bu
yapılanmalarla işbirliği yapacaklardır. İş sağlığı hizmetlerinden faydalanma
çalışanların ücretlerinde bir eksilemeye neden olmayacak, tamamen ücretsiz olacaktır
(md: 12).

Sözleşmeye göre iş sağlığı hizmetlerini sunmakla görevli personel mesleki anlamda


tam bir bağımsızlığa sahip olacaklardır. İş sağlığı hizmetlerini sunan personel
görevlerini ifa ederken işveren, çalışan ve bulunmaları durumunda bunların
temsilcilerinden mesleki anlamda tam bir bağımsızlığa sahip olarak çalışacaklardır.

Görüleceği üzere sözleşme öncelikli olarak önlemeye, bilgilendirmeye, eğitime ve


katılıma vurgu yapmaktadır (Piyal, 2000: 93). İş sağlığı hizmetlerinin bütünlük
içerisinde sunulması için kapsamlı bir stratejiyi geliştirilmesi ve geliştirilen
stratejinin temel sağlık hizmetleriyle uyumlu olması sözleşmenin öncelikli
amaçlarındandır.

2.1.2.3. 187 sayılı iĢ sağlığı ve güvenliğini geliĢtirme çerçeve sözleĢmesi

1981 tarihli ve 155 sayılı ―İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin
Sözleşme‖, dönemi itibariyle çalışanların sağlık ve güvenliğini koruma amacına
sahip en önemli düzenlemedir. Ancak teknolojide yaşanan değişimler ve ortaya çıkan
daha zor ve tehlikeli çalışma şartları nedeniyle, 155 sayılı Sözleşme için yeni bir

30
uygulama rehberi ihtiyacı doğmuştur. Bu bağlamda ILO, küresel strateji altyapısını
kullanarak 2006 yılında ―İş Sağlığı ve Güvenliği Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi‖ni
kabul etmiş, ancak sözleşme 20 Şubat 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye‘de
ise 29/05/2013 tarih ve 28661 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren
6485 sayılı yasayla sözleşmeye katılmamız uygun bulunmuştur (İşler, 2014: 61).

Sözleşme, 155 ve 161 sayılı sözleşmelerde olduğu gibi öncelikle üye ülkelerden
ulusal politikalarını belirleyerek, sistemlerini oluşturmalarını ve ulusal bazda İSG
projelerinin uygulanmasını talep etmektedir. Oluşturulacak ulusal sistemin
içeriğinde; İSG ile ilgili ulusal yasa ile yönetmelik altyapısı, ―Teftiş Sistemi‖ ile yasa
ve yönetmeliklere uyumun sağlanması ve İSG ile ilgili bir kamu teşkilatının
kurulması öngörülmüştür (İşler, 2014: 61)

Ulusal İSG politikası her alandaki çalışanların sağlıklı ve güvenlikli bir şekilde
çalışmalarını teşvik edecektir. Ulusal İSG mevzuatı dikkate alınarak oluşturulacak
İSG projelerinin, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemeyi amaçlaması ve
projenin başarısının ölçülmesi sağlanacaktır.

187 sayılı sözleşme öncesinde de üye devletlerin, iş kazalarını ve meslek


hastalıklarını önleyici politikalar izlemesi öngörülmekteydi. Ancak Uluslararası
Çalışma Örgütü tarafından yapılan çalışmalar; üye devletlerde uygulanan politika ve
stratejilerin bölünmüş olduğunu ve belirli bir standardın oluşturulmasına imkân
veremeyeceğini ortaya koymuştur. Söz konusu farklılaşma uygulama noktasında
çeşitli sorunlara sebebiyet vermekte ve çalışma alanlarında beklenen dönüşümün
gerçekleştirilmesine olanak tanımamaktaydı. 187 sayılı Sözleşmenin kabul
edilmesiyle birlikte İSG önlemlerinin, üye devletlerde en önemli gündem
maddelerinden biri haline gelmesi sağlanmıştır. Bunun bir sonucu olarak da, İSG
kültürünün ulusal düzeyde geliştirilmesi ve sürdürülebilirliği sağlanabilecektir (Alli,
2008: 9-47).

31
2.2. Ulusal Etkiler

2.2.1. Tarihsel Kökler

Dünyada iş sağlığı ve güvenliği tarihindeki temel dönemsel ayrım endüstri


devriminden öncesi ve sonrası şeklinde iken, Türkiye‘de bu ayrım Cumhuriyet‘ten
öncesi ve sonrası şeklinde olmuştur. Ülkemizde gerçek anlamda endüstri atılımı
Cumhuriyet‘ten sonra başladığı için, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin serüvenimizin
de büyük bir bölümünün ev sahibi Türkiye Cumhuriyeti‘dir (Akkaya, 2017: 509).

2.2.1.1. Cumhuriyet öncesi

Osmanlı İmparatorluğu‘nda mevcut üretim yöntemi esnaf kuruluşlarına ve


zanaatkârlığa dayanmaktaydı. Zamanla esnaf ve zanaatkârların yer aldığı bu sistem
loncalara dönüşmüştür. (Altan‘dan akt. Öçal ve Çiçek: 123). Bu süreçte çalışan
sayısının fazla olmaması, teknolojiden uzak üretim modellerinin kullanılması ve
buna bağlı olarak iş risklerinin az olması sebebiyle yaşanan iş kazaları da sayı ve
nitelik bakımından küçük olmuştur (Kılkış, 2016: 45,46) Aynı zamanda günümüz
anlamında bağımlı çalışanların az oluşu, kapitalist işyerlerinin ve çalışma ilişkilerinin
sınırlı olması da iş kazaları ve meslek hastalıklarını düşük olmasında etkilidir.

Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa arasındaki siyasi ve ekonomik yakınlaşmanın


başladığı Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleri, devletin sanayileşme sürecinin de
başlangıcı olmuştur. İş sağlığı ve güvenliği bakımından ortaya çıkan ilk
düzenlemelerde de bu döneme denk gelmektedir. Bu dönemde uygulamaya konulan
ilk düzenleme, 1865 tarihli ―Dilaver Paşa Nizamnamesi‖ olmuştur. (Öçal ve Çiçek,
123). Dilaver Paşa Nizamnamesi Divan-ı Hümayun‘dan ve padişah onayından
geçmemiş olması sebebiyle çıkarıldığı bölgeye özel olmuş ve 1954 tarihinde
çıkarılan ―6309 sayılı Maden Kanunu‖nuyla tamamen yürürlükten kaldırılmasına
kadar çeşitli değişikliklere uğramak suretiyle Ereğli havzasında geçerliliğini
korumuştur (Ülkekul, 63).

Nizamname, günlük çalışma süresini 10 saat olarak sınırlanması, çalışanlara


dinlenme süreleri verilmesi, yatacak yer sağlanması, ücretlerinin düzenli olarak
ödenmesi ve çalışmaya hazır bekletilenlere çalıştırılmasalar dahi ücretlerinin
ödenmesi gibi düzenlemeleri içermiştir (Öçal ve Çiçek, 123).

32
İlk işyeri hekimliği uygulamaları da bu nizamnameyle ortaya çıkmıştır. Çalışanların
hayati nitelik arz etmeyen hastalıklarının madenlerde yer alan hekimler tarafından
tedavi edilmesi, tedavisi uzun sürecek çalışanların ise evlerine gönderilmesi gerektiği
nizamnamede düzenlenmiştir. Çalışanın uzun süreli hastalığının iş akdinin sona
erdirilmesi için geçerli bir sebep olarak sayıldığı nizamnamede iş kazalarından pek
söz edilmemiş ve bunlar karşısında ne tip önlemler alınması gerekliliği üzerinde
durulmamıştır (Öçal ve Çiçek, 123). İş kazaları yönünden bazı temel düzenlemeleri
içermemesi bakımından eleştiri konusu olmakla beraber Dilaver Paşa Nizamnamesi
İSG alanında ilkleri barındırması açısından önemlidir.

1865 yılında Balıkesir'deki madenlerin işletme imtiyazının bir Fransız Şirketine


verilmesinden sonra 1869 yılında Fransız Kanunundan uyarlanan ―Maadin
Nizamnamesi‖ yürürlüğe girmiştir (Turan, 47).

―Maadin Nizamnamesi‖ ile birlikte, iş güvenliğine yönelik düzenlemelere daha fazla


yer verilmiş günümüz iş güvenliği uzmanlığına benzer bir yapılanmaya gidilmiştir.
Bu kapsamda madenlerde çalışan mühendislere iş kazalarının önlenmesi bakımından
gerekli çalışmaları yapma görevi ve iş güvenliği ekipmanlarını idareden isteme hakkı
verilmiştir. İş kazalarının idareye bildirilmesi, madenlerde hekim ve eczane
bulundurulması, iş kazasında kusurlu bulunan işverenin cezalandırılması gibi
düzenlemelerle ―Dilaverpaşa Nizamnamesi‖nde mevcut olmayan yeni uygulamalara
gidilmiş, madencilik kesimindeki koruyuculuk düzeyi yükseltilmiştir (Öçal ve Çiçek,
2016: 123; Gerek, Karaca, Kocabaş, Baybora, 2013: 7 ).

Günümüz Borçlar Kanunu ve Medeni Kanununa karşılık gelebilecek bir düzenleme


olarak ‗‘Mecelle‖ 1876‘da uygulamaya konulmuştur. İlgili yasal düzenlemede iş
sağlığı ve güvenliği önlemleri işverenin yükümlülüğü olarak belirtilmiş, işverenin
hatası ile çalışanın ölmesi/zarar görmesi durumunda gerekli tazminatların işveren
tarafından ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır (Cerev, 2018: 283).

33
2.2.1.2. Cumhuriyet sonrası

Türkiye‘de sanayileşmeye yönelik temel atılımların Cumhuriyetle başlamış olması


sebebiyle; iş sağlığı ve güvenliğine dair düzenlemelerin de bu dönemde
yoğunlaştığını söylemek mümkündür (Öçal ve Çiçek, 2016: 123).

1921 tarihinde Ereğli kömür havzası çalışanlarının yaşama ve çalışma koşullarını


düzenlemek amacıyla hazırlanan 151 sayılı ―Ereğli ve Zonguldak Havzai Fahmiyesi
Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun‖ Cumhuriyet döneminde İSG‘ye
yönelik çıkarılan ilk kanundur (Kocabaş, 2013: 7). Kanunla 18 yaşından küçüklerin
madenlerde çalıştırılması yasaklanmış, günlük mesai süresinin 8 saat olduğu, sürenin
aşılması durumunda ücretin iki katı şeklinde ödeneceği belirtilmiştir. Maden
dolaylarında hastane ve eczanenin bulunması gerektiği, buralarda hekimlerin
görevlendirilmesi gerektiği şeklindeki düzenlemeler kanunun çalışan sağlığına
yaptığı atıflar açısından önemlidir. Yine kanunun uygulanmamasının da yaptırımlara
sebep olacağı belirtilerek müfettiş denetimlerinin yapılacağı ve kuralları yerine
getirmeyen işletmelerin yetkilerinin ellerinden alınacağı hüküm altına alınmıştır
(Küçük, 2015).

1930 tarihinde çıkarılan ―Umumi Hıfzıssıhha Kanunu‖yla birlikte; çalışma hayatı


içinde yer alan çocuk ve kadınların korunması, en az 50 çalışanın bulunduğu
işyerlerinde hekim bulundurma zorunluluğu, belirli bir büyüklüğün üzerinde olan
işyerlerinde revir ya da hastane kurulması yönünde yükümlülükler getirilmiştir
(Gerek ve Arıcı‘dan Akt. Öçal ve Çiçek, 2016: 125).

Türkiye‘de doğrudan çalışma hayatını düzenlemek amacıyla hazırlanan ilk iş


kanunu 1936 yılında çıkarılmıştır. 3008 sayılı İş Kanunu iş sağlığı ve güvenliği
alanında da düzenlemeler içermiş, kanunun uygulanması amacıyla çok sayıda tüzük
çıkarılmıştır. Bu Kanunla, ilk defa ülke genelinde geçerli olmak üzere çalışma
ilişkileri düzenlenmiştir. 1945 yılına gelindiğinde 4763 sayılı Kanun ile ―Çalışma
Bakanlığı‖ kurulmuştur; 1946 yılında ise ―Çalışma Bakanlığı‘nın Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun‖ çıkarılmıştır (https://eysosgb.com/ulkemizde-is-sagligi-
ve-guvenligi/)

34
3008 sayılı İş Kanunu 30 yıl uygulandıktan sonra, duyulan ihtiyaç üzerine çıkarılan
931 sayılı ―İş Kanunu‖ yaklaşık üç yıl uygulanmış ancak Kanun 1971 yılında
Anayasa Mahkemesi tarafından şekil yönünden iptal edilmiştir. 931 sayılı kanunun
iptal edilmesi üzerine içerik olarak hiçbir değişiklik yapılmaksızın aynı yıl 1475
sayılı yeni bir İş Kanunu yürürlüğe girmiştir. Yeni kanun iş sağlığı ve güvenliği
yönünden çıkarılan tüzük ve yönetmeliklerle desteklenerek önceki iş kanununa göre
daha çağdaş ve ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Kanunla ilk kez, iş kazaları ve
meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik olarak işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği
kurullarının örgütlenmesi öngörülmüş, iş sağlığı ve güvenliği bakımından hangi
şartlarda işin durdurulacağı veya işyerinin kapatılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu
dönemde İSG bakımından en önemli gelişme 1973 yılında çıkarılan 520 maddelik ―İş
Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü‖dür. Söz konusu tüzük 4857 sayılı Kanun öncesinde iş
sağlığı ve güvenliği uygulamalarına yönelik düzenlemeler açısından zirve olarak
kabul edilmektedir. (MMO Oda Raporu: 2016 , Akkaya, 2017: 509, Öçal ve Çiçek,
2016: 126, Kocabaş, 2013: 9 ).

Görüleceği üzere; Türkiye‘de iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili alt yapı, sağlam bir
temel üzerine kurulu olmasa da geçmişi Cumhuriyet öncesi döneme dayanmaktadır.
Bu dönemde iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan düzenlemeler ulusal düzeyden
ziyade yerel çalışma koşullarını düzenler bir nitelik arz etmektedir. Cumhuriyet
sonrası dönemde iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan düzenlemeler ülke çapında
geçerliliğe sahip olmakla birlikte İSG‘nin ilgili mevzuat içerisindeki yeri sınırlı ve
kapsayıcılıktan uzak kalmıştır. Bu dönemde çıkarılan ―394 sayılı Hafta Tatili
Kanunu‖, ―3008 sayılı İş Kanunu‖, ―1475 sayılı İş Kanunu‖, ve ―4857 sayılı İş
Kanunu‖nda İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili düzenlemeler kanun metni içerisinde bir
bölüm şeklinde yer almıştır. Bu durum Türkiye‘nin en önemli sosyo-ekonomik sorun
alanlarından biri olan, çalışma hayatında sağlık ve güvenlik sorunlarını ikinci plana
iterek, bu alanda alınması gereken önlemleri ötelemiştir.

2.2.2. ĠĢ kazaları ve meslek hastalıkları

Küreselleşme süreciyle birlikte, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tehlikelerin gelişmiş


ülkelerden gelişmekte olan ülkelere ihraç edilmesi şeklinde bir uygulama başlamıştır.
Şöyle ki; İngiltere‘de çalışanların % 83‘ü hizmet sektöründe istihdam

35
edilmekteyken, çalışanların çok küçük bir kısmı tehlikeli işlerde istihdam
edilmektedir. İngiltere‘de yapılan araştırmalara göre ölümlü iş kazaları son 10 yılda
% 24 oranında azalmıştır. Bu durum istihdamın, tehlikeli işlerden tehlike
bakımından çok daha düşük hizmet sektörüne kaydırılması ile ilişkilendirilebilir
(Takala, Hämäläinen‘den akt. Karadeniz, 2012: 25) Sanayi kesiminin ekonomik
faaliyet bakımından ortadan kaldırılması mümkün olamayacağına göre bu durum ağır
ve tehlikeli işlerin gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere kaydırılması şeklinde
gerçekleştirilmiştir.

Konuyla ilgili olarak yapılan ülke ve bölge kıyaslamaları da bu yönde bulgulara


işaret etmektedir. 2003 yılında çalışma ile ilişkilendirilmiş 2,3 milyon ölümün %
32‘si şiddet ve kaza, % 18‘i meslek hastalığı sonucunda meydana gelmişken, 27
Avrupa Birliği ülkesinde çalışma ile ilişkilendirilmiş 167,000 ölümün % 5‘i şiddet ve
kaza, %57‘si kanser sonucunda meydana gelmiştir (Takala, Hämäläinen‘den akt.
Karadeniz, 2012: 25).

Yukarıda ifade edilen süreç gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye‘de de
gerçekleşmiş; küreselleşmeyle birlikte ülkede artan sanayileşme, çalışanların karşı
karşıya kaldıkları mesleki riskleri artırmıştır. Türkiye‘de Sosyal Güvenlik Kurumu
2010 yılı verilerine göre, yıl içerisinde 62.903 iş kazası yaşanmış, 533 meslek
hastalığı ortaya çıkmıştır. Yine 2010 yılında; 1454 kişi iş kazaları sonucunda
yaşamını kaybetmiş ( 2009 yılına göre % 23 daha fazla) 2.085 kişi ise sürekli iş
göremez hale gelerek 1.502.871 işgünü kaybedilmiştir (Kılkış, 2013: 20).

Sosyal Güvenlik Kurumunun sunmuş olduğu veriler kayıt altına alınabilen iş kazaları
ve meslek hastalıklarına dair ayrıntılı bilgiler içermektedir. Ancak söz konusu veriler
sadece zorunlu olarak sigortalı kabul edilen işçileri kapsamaktadır. 2014 yılında 26
milyon çalışan olduğu tahmin edilirken SGK‘nın yayınlamış olduğu istatistikler 13
milyon çalışan hakkında sağlık ve güvenlik verileri içermektedir. Diğer bir ifadeyle
istihdamın öteki yarısına ilişkin veriler iş kazası ve meslek hastalıkları
istatistiklerinde yer almamaktadır (Kapar, 2017: 483).

Tablo 1‘de İSG kanunu öncesinde iş kazalarının en çok yaşandığı 3 işkolu yer
almaktadır. Günümüze göre pek değişiklik göstermemekle birlikte 6331 sayılı yasa
öncesi dönemde toplamda gerçekleşen iş kazalarının ve sonucunda ortaya çıkan
36
ölümlerin yarısı madencilik, metal/makine ve inşaat sektöründe yaşanmıştır.
Böylesine yüksek bir oranda iş kazasının meydana geldiği üç sektör de çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerlerini ifade etmektedir.

Tablo 1. En fazla iĢ kazasının yaĢandığı iĢ kolları

İş Kolu 2011 2012


İş Ölüm Sürekli İş Ölüm Sürekli
Kazası Sayısı İş Gör. Kazası Sayısı İş Gör.
Sayısı Sayısı
Kömür Ve Linyit Çıkartılması 9.217 55 Sayısı
81 8.828 20 Sayısı
67
Metal Cevheri Madenciliği 449 16 14 421 7 14
Diğer Madencilik Ve Taş 702 43 32 569 17 32
Ocakları

Madenciliği Destekleyici 139 2 1 101 0 1


Hizmetler
Madencilik Sektörü 10.507. 112 128 9919 44 114
Ana Metal Sanayi 5.272 18 56 4.938 10 71

Fabrik. Metal Üretimi 7.262 72 146 7.045 25 131


Makine Ve Ekipman İmalatı 2.218 20 40 2.235 8 33
Motorlu Kara Taşıtı Ve 1.439 3 17 1.796 0 15
Römork İmalatı
Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 450 9 12 439 3 13

Makine Ve Ekipman 1.055 21 43 1.045 14 25


Kurulumu ve imalatı
Metal Makine Sektörü 17.732 143 314 17.498 60 288
Bina İnşaatı 3.836 304 243 4.511 127 281
Bina
Bi Dışı Yapıların İnşaatı 1.718 118 73 1.948 66 101
Özel İnşaat Faaliyeti 2.195 148 89 2.750 63 181
ĠnĢaat Sektörü 7.749 570 405 9.209 256 563
Üç Sektör Toplamı 35.988 829 847 36.626 360 965
Üç Sektörün Genel Toplam %52 %49 %40 %49 %48 %47
Ġçindeki Yüzdesi
Genel Toplam 69.227 1.700 2.093 74.871 744 2.036

http://www.isteguvenlik.tc/SGK2012IsKazaIstatistik.pdf

37
Tablo 2‘de yine İSG kanunu öncesinde nedenlerine göre ilk beş iş kazası türü yer
almaktadır. Belirtilen beş iş kazası türünün tüm iş kazaları içeresindeki oranı
%75‘dir. Bu beş iş kazası içerisinde oluş şekli bakımından birinci sırada, ―bir veya
birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması ve kesmesi‖ şeklinde ortaya çıkan iş
kazaları yer almaktadır. Bu durum az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin iş
kazaları profiliyle örtüşmektedir. Tabloda yer alan iş kazalarının oluş şekli
değerlendirildiğinde temel İSG uygulamalarıyla önüne geçilebilecek bir nitelik arz
ettikleri görülmektedir. Örneğin iş kazalarına sebebiyet veren makinelerin yerine
sağlık ve güvenlik bakımından teknolojik olarak daha gelişmiş makinelerin
kullanılması sağlanabilir. Ancak gelişmiş ülkelerde kullanımı yasaklanan veya
engellenen eski teknolojiler/makineler, gelişmekte olan ülkelere aktarılarak olumsuz
çalışma koşullarına neden olmaktadır.

Tablo 2. 2012 yılında gerçekleĢen nedenlerine göre ilk 5 kaza türü

Bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması, kesmesi 19.579
Makinelerin sebep olduğu kazalar 13.401
Düşen cisimlerin çarpıp devirmesi 11.088
Kişilerin düşmesi 8.541
Taşıt kazaları 3.561
Ġlk beĢ nedenin toplamı 56.172
Ġlk beĢ nedenin tüm kazalar içindeki payı %75
http://www.isteguvenlik.tc/SGK2012IsKazaIstatistik.pdf

Türkiye‘de iş kazaları ve meslek hastalıkları sayıları gelişmiş ülkelerle


kıyaslandığında çok yüksektir. Bu durum Avrupa Birliği üyelik sürecinde bulunan
Türkiye açısından olumsuz bir karne oluşturmakla birlikte ‖Uyum taahhüdü‖ nün
yerine getirilmemesi sebebiyle beklenilen takvimin de gecikmesi yönünde
gelişmelere sebebiyet vermiştir. Tablo 3 incelendiğinde ilgili dönemlerde Türkiye‘de
―100 Binde Ölümlü İş Kazası Oranları‖nın 15 AB üyesi ülkesinin ortalamasından
yaklaşık 6 kat fazla olduğu görülmektedir.

38
Tablo 3. AB ülkeleri ve Türkiye’de ölümlü iĢ kazaları

2002 2003 2004 2005 2006 2007


Türkiye
16.6 14.4 13.6 15.5 20.3 12.3
(SGK Verisi)
EU
2.5 2.5 2.4 2.3 2.3 2.1
(15 Ülke)
Belçika 2.6 2.4 2.9 2.6 2.6 2.5
Danimarka 2.0 1.8 1.1 2.2 2.7 2.0
Almanya 2.5 2.3 2.2 1.8 2.1 1.8
İrlanda 2.6 3.2 2.2 3.1 2.1 1.7
Yunanistan 3.8 3.0 2.5 1.6 3.8 -
İspanya 4.3 3.7 3.2 3.5 3.5 -
Fransa 2.6 2.8 2.7 2.0 3.4 2.2
İtalya 2.1 2.8 2.5 2.6 2.9 2.5
Lüksemburg 2.4 3.2 - 2.6 1.7 -
Hollanda 1.9 2.0 1.8 1.6 1.7 -
Avusturya 5.1 4.8 5.4 4.8 4.2 3.8
Portekiz 7.6 6.7 6.3 6.5 5.2 6.3
Finlandiya 2.0 1.9 2.5 2.0 1.5 1.3
İsveç 1.2 1.2 1.1 1.7 1.5 1.4
İngiltere 1.4 1.1 1.4 1.4 1.3 1.3
Norveç 3.1 3.2 3.8 2.5 2.8 1.0
İsviçre - - 4.1 2.5 3.0 3.3
*6331 sayılı Kanun gerekçesi

Diğer taraftan iş kazaları ve meslek hastalıklarının sebep olduğu ekonomik kayıplar


da dikkate alınması gereken bir husustur. ILO değerlendirmelerine göre gelişmekte
olan ülkelerin iş kazası ve meslek hastalığı neticesinde ortaya çıkan ekonomik
kayıpları GSYİH‘larının % 4‘ü civarındadır. Bu oran ülkemiz verileriyle
uyarlandığında; TUİK‘ten alınan 2010 yılı GSYİH rakamlarına göre iş kazası ve
meslek hastalığı sonucunda ortaya çıkan kayıp 44 milyar TL şeklinde bir tutara denk
gelmektedir. İş kazaları ve meslek hastalıkları neticesinde ailelerin yaşadığı elem ve
39
ıstırap da göz önüne alındığında ülkenin yaşamış olduğu maddi ve manevi kayıplar
daha net bir şekilde ortaya konulabilmektedir (6331 sayılı Kanun gerekçesi)

6331 sayılı yasayla oluşturulan yeni sistemin temel gerekçesi ülkede yaşanan iş
kazaları ve meslek hastalıklarının yüksek olmasıdır. Çalışanlara sağlıklı ve güvenli
bir ortam sağlamak amacıyla gerçekleştirilen uygulamaların iş kazaları ve meslek
hastalıkları sıklığını kabul edilebilir seviyelere indirememesi geniş kapsamlı ve
bütünlüklü bir mevzuat yapısını zorunlu kılmıştır.

2.2.3. ĠĢ sağlığı ve güvenliğinde sorunlu alanlar

İş sağlığı ve güvenliğinde sorunlu alanların fazlalığı ve çeşitliliği ne kadar fazla olsa


da bunların temelinde işsizliğin ve işgücü hareketliliğinin yüksek olması
yatmaktadır. Çalışan kesimin piyasayla eklemlenemeyen büyük çoğunluğu
yoksullaşmıştır. Yaşama ve çalışma şartları bozulan çalışanlar geçim sıkıntısı
sebebiyle koşulları ne kadar kötü olursa olsun her işi kabullenmek zorunda
kalmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ancak ekonomik olarak belirli bir refah
seviyesine ulaşmış kişiler iş seçimlerinde çalışma ortamlarının sağlıklı ve güvenli
olması koşulunu gözetecek ve bu yönde tercihlerde bulunacaktır (Piyal, 2003:151).

Çalışma hayatının temel sorunlarından olan iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerindeki


yetersizlik devletleri bu alanda sürekli bir çözüm arayışına itmektedir.

6331 sayılı yasa öncesinde is sağlığı ve güvenliği ile ilgili ayrı bir yasa
bulunmamakta, kanun ve yönetmelik gibi mevzuat düzenlemelerinde bir bölüm
şeklinde İSG hizmetlerine yer verilmekteydi. Son olarak 4857 sayılı İş Kanununda
da 1475 sayılı Kanun‘da ve öncesinde olduğu gibi ―İş Sağlığı ve Güvenliği‖ bir
bölüm şeklinde düzenlenmiştir. Bu durum beraberinde bütünlüklü bir yaklaşımı
gerektiren İSG hizmetlerinin bir birinden ayrı ve bağımsız kanun/yönetmelikler
içinde ele alınmasını getirmiş ve hizmetlerin kapsamını daraltmıştır.

4857 sayılı Kanun uygulama bakımından işverenler ile bir iş sözleşmesine tabi olarak
çalıştırılan işçiler ile stajyer ve çıraklarla sınırlıdır. İşçi ve işyeri kavramları günümüz
çalışma ilişkilerinde çok farklı anlamları ifade edebilmektedir. Artık çalışan bir
işverene işyerinde bağımlı olmaksızın iş görebilmekte, hizmet ya da mamül
üretebilmektedir. Yine çalışma hayatında sadece hizmet akdine tabi olarak bir

40
işverene bağlı çalışan işçi haricinde stajyer, çırak, ve memur gibi iş görenler de yer
almaktadır. Bu açıdan bakıldığında 4857 sayılı İş Kanunu kapsamının aksine, bir
mesleğin icrası esnasında işten kaynaklanan risklerle karşı karşıya kalan kimselerin
herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan sağlık ve güvenliklerinin sağlanması zorunluluk
halini almıştır. Bu durum gelişmiş ülke uygulamalarında olduğu üzere işçi kavramı
yerine çalışan kavramının konulmasıyla anlamlandırılabilir.

2003 yılında AB müktesebatına uyum sürecinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş


Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği bakımından sınırlı bir içeriğe sahip olmakla temelde
beklenen içeriğin çok uzağında kalarak eleştirilere sebep olmuştur. 4857 sayılı İş
kanunu, işverenler ve bir iş sözleşmesine bağlı şekilde istihdam edilen işçilerle sınırlı
kalmıştır. Bu durumda ülkede memur, stajyer ve bağımsız çalışanlar gibi önemli bir
kesim Kanun kapsamı dışında kalmış dolayısıyla İSG hizmetlerinden de
yararlanamamıştır. İşyerinde işverene bağlı olarak ücret karşılığında istihdam edilen
kişi şeklindeki işçi tanımı günümüz çalışma hayatını kapsama açısından yetersiz
kalmaktadır. Özellikle teknoloji alanında ortaya çıkan gelişmeler farklı çalışma
ilişkilerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu doğrultuda, artık gelişmiş ülkelerde
―işçi‖ ifadesi yerine ―çalışan‖ ifadesi kullanılmaktadır. Bir işin yapılması esnasında
ortaya çıkan risklere karşı sadece işçi değil çırak, stayjer, işveren gibi tüm unsurların
sağlığının ve güvenliğinin düşünülmesi gerekmektedir (Baloğlu, 2012, 109)

4857 sayılı İş Kanunu‘nun 81. maddesinde devamlı şekilde en az elli işçi çalıştırılan
işyerlerinde işin tehlike sınıfına göre en az bir işyeri hekimi çalıştırmak ve işyeri
sağlık birimi oluşturmak yükümlülüğü getirilmekteydi. 82. Maddesinde ise
sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli
işlerin yapıldığı işyerlerinde işyerinin niteliğine ve tehlikelilik derecesine göre bir
veya daha fazla mühendis veya teknik eleman görevlendirme yükümlülüğü
getirilmekteydi. Görüleceği üzere ilgili Kanun, İSG hizmetlerinin belirli sayıda
çalışanın bulunduğu ve belirli ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirildiği işyerlerine
verilmesini öngörmüştür. Ancak SGK verilerine göre mevcut işyerlerinin % 98‘ini
ellinin altında çalışanı olan işyerleri oluşturmaktadır. Bu işyerleri toplam zorunlu
sigortalıların % 61‘ini istihdam etmekte ve gerçekleşen her üç iş kazasından biri bu
işyerlerinde yaşanmaktadır (Kılkış, 2015: 63).

41
KOBİ şeklinde adlandırılan bu işyerleri kurumsallaşma ve kanuni yükümlülükleri
yerine getirme bakımından zayıf duyarlılığa sahip birimlerdir. Kanunun getirmiş
olduğu istisna, kayıt dışı istihdamın yüksek olduğu; sağlık ve güvenlik önlemlerinin
ise yetersiz olduğu işyerlerinde çalışanlar bakımından daha fazla olumsuzluğa
sebebiyet vermiştir.

2.3. Yeni Sistemin OluĢumu

2.3.1. Avrupa Birliği’ne uyum süreci ve 4857 sayılı ĠĢ Kanunu

Kendisinden önce çıkarılmış olan iş kanunlarından farklı olarak, 4857 sayılı


Kanunun temel aldığı düzenlemeler Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği
normlarıdır. Bu durum beraberinde İSG alanında köklü değişiklikleri getirmiştir.
Kanun‘da, kendisinden önceki düzenlemelerden farklı şekilde ―işçi sağlığı ve iş
güvenliği‖ kavramı yerine, çalışan sağlığının güvenli iş ortamıyla sağlanabileceğini
öngören ―iş sağlığı ve güvenliği‖ kavramı kullanılmaya başlanmıştır.

Özellikle 2000‘li yıllar Türkiye‘de AB uyum müzakereleri açısından önemli bir


kesittir. Bu dönemde uluslararası düzenlemeler temel alınarak yasa ve uygulamalarda
önemli değişikliklere gidilmiştir. 2003 yılında çıkarılan İş Kanunu ve buna bağlı
olarak çıkarılan yönetmeliklerle amaçlanan, hızlı bir şekilde AB normlarıyla uyumlu
bir iş sağlığı ve güvenliği sistemi oluşturarak uyum sürecindeki önemli bir taahhüdü
yerine getirmektir.

Avrupa Birliğinin iş sağlığı ve güvenliğine yönelik temel düzenlemesi olan 89/391


sayılı Çerçeve Direktif ―kamu-özel‖, ―işçi-memur‖, ―tarım-üretim-hizmet sektörü‖
gibi ayrımlar olmadan tüm ekonomik faaliyet kollarını ve çalışanları kapsarken, 4857
sayılı İş Kanunu 89/391 sayılı Çerçeve Direktif‘e göre kapsam bakımından oldukça
sınırlı kalmış ve sadece işçi kesimini kapsamıştır. Yine AB uyum sürecinde temel
hedef bağımsız bir işçi sağlığı ve iş güvenliği kanunu oluşturulması olsa da 4857
sayılı Kanunda "iş sağlığı ve güvenliği", 1475 sayılı Kanunda olduğu şekilde İş
Kanunu içinde bir bölüm şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenlerle, AB müktesebatına
uyum sürecinde 4857 sayılı İş Kanunu yetersiz kalmıştır. Bununla birlikte, AB
direktifleri ve ILO normları esas alınarak 4857 sayılı İş Kanunu‘nu kapsamında
2003 ve 2004 yıllarında çok sayıda yönetmelik çıkarılmıştır. (Baloğlu, 2012: 102)

42
4857 sayılı İş Kanununda değişen koşullara ve ortaya çıkan ihtiyaçlara daha hızlı
çözüm üretebilmek adına idari düzenlemelerin tüzükler yerine yönetmelikler yoluyla
yapılacağı öngörülmüştür. Ancak yönetmeliklerde, tüzüklerde olduğu gibi Danıştay
incelemesinden geçme zorunluluğu bulunmamaktadır. Tercih edilen bu yöntem
―insanın yaşama hakkı ile doğrudan ilgili kuralların düzenlenmesinde, sadece hızlı
düzenlenme ve değiştirilebilme özelliğinin üstün tutularak yönetmeliklerin, daha titiz
bir hazırlık safhasından geçirilerek düzenlenen tüzüklere, her durum ve koşulda
tercih edilmiş olması‖ şeklinde eleştirilere sebep olmuştur (Seratlı, 2004: 199-200).

89/391 sayılı Çerçeve Direktif‘in Türk İSG mevzuatına aktarılması amacıyla


hazırlanan ―İş sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği‖ 9 Aralık 2003 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Bu yönetmeliği ―ekranlı araçlarla çalışma‖, ―sondajla maden çıkarılan
işletmeler‖ ve ―kimyasal maddeler‖ gibi özel uygulama gerektiren iş alanları ve
çalışma ilişkilerine yönelik çıkarılan bir dizi yönetmelik takip etmiştir. Söz konusu
yönetmelikler AB ve ILO düzenlemeleriyle tutarlı olarak, çalışma koşullarının
geliştirilmesi, önleme, risk değerlendirmesi, işbirliği, katılım, danışma ve eğitim
kavramlarının karşılık bulduğu bir içerik yapısına sahip olmuşlardır (Baloğlu, 2012,
102)

AB normlarına uyum sürecinde İSG alanında bir başarı olarak görülen düzenlemeler
Danıştay‘ın İSG Yönetmeliği hakkında yürütmenin durdurulması ve sonrasında iptali
şeklindeki kararıyla yerini belirsizliklere bırakmıştır. Yönetmeliğin Danıştay
tarafından iptal edilmesindeki temel gerekçe, normlar hiyerarşisi bozularak ortada
tüzük niteliğinde bir düzenleme olmaksızın doğrudan yönetmelik ile düzenleme
yapılmasının yasaya aykırılığıdır. Bu gelişme üzerine Bakanlık İSG yönetmeliği
metnini tüzük şeklinde hazırlayarak Danıştay incelemesine sunmuştur. Ancak
sunulan tüzük taslağı; İSG uygulamamalarının belirgin kurallar halinde
düzenlenmediği, genel bir standart belirlemediği ve hükümlerinin farklı yorumlara
sebebiyet verecek nitelikte olduğu gerekçesiyle iade edilmiştir.

İSG yönetmeliğinin tamamen iptaliyle sonuçlanan süreçte ―İSG ile Görevli


Mühendis ve Teknik Elemanların Görev Yetki ve Sorumlulukları Yönetmeliği‖nin
ve ―İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimleri Görevleri ile Çalışma Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmeliği‖nin de önemli maddeleri iptal edilmiştir. İSG

43
profesyonellerinin belirlendiği ve görev tanımlarının yapıldığı iki yönetmelikte de
iptal edilen maddeler yapılan düzenlemeleri işleyemez duruma getirmiştir.

2008 yılında, iptal edilen yönetmelikte yer alan hükümler İş Kanunu kapsamına
alınmıştır, 2011 yılında ise İSG Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir (Baloğlu, 2013,
101-103).

Görüleceği üzere 2003 yılında AB müktesebatına uyum sürecinde yürürlüğe giren


4857 sayılı İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği bakımından sınırlı bir içeriğe sahip
olmakla temelde beklenen içeriğin çok uzağında kalarak eleştirilere sebep olmuştur.
Ayrıca mevzuatın AB normlarıyla hızlı bir şekilde uyumlaştırılması amacıyla yapılan
alt mevzuat düzenlemelerinin iptal edilmesi sonucunda, Kanunun çıkarılmasıyla
amaçlanan İSG düzenlemeleri işlevsiz bırakılmıştır.

2.3.2. 6331 Sayılı ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

İş sağlığı ve güvenliği konusu sadece çalışan-işveren açısından değil toplumun


büyük bir kısmını doğrudan ilgilendiren ve aynı zamanda ulus üstü düzeyde ele
alınması gereken bir olgudur. Avrupa iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasında
temel düzenlemeler olan 89/391 sayılı çerçeve direktif ve ILO sözleşmeleri haricinde
―BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‖, ―BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Antlaşması‖ ve ―Avrupa Sosyal Şartı‖ iş sağlığı ve güvenliğine vurgu yapan önemli
içeriklere sahiptir.

AB‘ye tam üyelik sürecinde bulunan Türkiye‘de 4857 sayılı İş Kanununun İSG
yönüyle gerek AB mevzuatının gerekse ILO Sözleşmelerinin gerekleri karşısında
yetersiz kalması, çalışma hayatı bakımından daha kapsayıcı ve ilerici mevzuat
değişikliklerini zorunlu kılmıştır. İSG mevzuatının dağınık yapısı, bu alanda çatı
nitelikte bir kanun ile düzenleme yapma iradesini ortaya çıkarmış ve 2007 yılında İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Taslağı yayınlanmıştır. Sosyal tarafların tartışmasına
açılan taslak, yoğun eleştiriler karşısında geri çekilmiştir. Bunun üzerine İSG
alanında yaşanan belirsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik farklı kanunlarla geçici
düzenlemeler yapılmış, ancak düzenlemelerin yetersiz kalması nedeniyle yeni İSG
kanun tasarısı hazırlanmış ve 30.06.2012 tarihinde ―İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu‖
adıyla TBMM‘de kabul edilmiştir (Demir, 2017: 26)

44
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, çalışma hayatının tümünü kapsayıcı
nitelikte olması ve müstakil bir yapı arz etmesi bakımından bir ilk olma özelliği
taşımaktadır.

İçerik bakımından 89/391/EEC Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Çerçeve Direktifi esas


alınarak oluşturulan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu toplam 5 bölümden
oluşmaktadır. Kanunun birinci bölümünde ―Amaç, Kapsam ve Tanımlar‖, ikinci
bölümünde ―İşveren ile Çalışanların Görev Yetki ve Yükümlülükleri‖, üçüncü
bölümünde ―Konsey Kurul ve Koordinasyon‖, dördüncü bölümünde ―Teftiş ve İdari
Yaptırımlar‖, beşinci bölümünde ise ―Çeşitli ve Geçici Hükümler‖ yer almıştır.

2012 tarihinde yürürlüğe giren yasanın en dikkat çekici özelliği hükümlerinin kamu-
özel sektör ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanları kapsamasıdır. Söz konusu
düzenleme Kanunun 2. Maddesinde “Bu Kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün
işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve
stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın
uygulanır‖ şeklinde yer almıştır. Kanunda çerçeve direktifle benzer şekilde bu
hükmün uygulanmayacağı istisna grupları belirtilmiştir. Bunlar (İSGK md:2);

“a)Fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk


Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığının faaliyetleri.

b) Afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri.

c) Ev hizmetleri.

ç) Çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi


yapanlar.

d) Hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme


kapsamında yapılan iş yurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri.”
şeklinde sayılmıştır.

İş sağlığı ve Güvenliği Kanunuyla, kuralcı yaklaşımdan uzaklaşılarak iyileştirici,


önleyici ve koruyucu önlemleri içeren proaktif yaklaşım benimsenmiştir. Bu

45
yaklaşımın gereği olarak tüm işyerleri için risk değerlendirmesinin yapılması veya
yaptırılması ön koşul olarak getirilmiştir (Kılkış, 2013: 22)

6331 Sayılı Kanun çalışan sayısına bakılmaksızın tüm işyerlerini kapsadığından, İSG
hizmetlerinin maliyetini karşılamakta zorlanabileceği düşünülen ondan az çalışanı
bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerine devlet desteği verilmesi öngörülmüştür.
Yapılacak bu desteğin giderleri kısa vadeli sigorta kolları için toplanan primlerden
kaynak aktarılması suretiyle, SGK tarafından karşılanacaktır (İSGK Md. 7). Söz
konusu destekleme elbette kamuya önemli bir mali yük getirecektir (Avsallı ve
Korkmaz, 2012: 163). Ancak, önlemenin tazmin etmekten çok daha düşük maliyetli
olması ve yaşanan iş kazası ve meslek hastalıkları oranının çalışan sayısının az
olduğu işletmelerde yüksek olması gibi nedenlerle, devlet desteği yerinde bir
uygulamadır.

Kanunda ilk kez AB'nin çerçeve direktifiyle de uyumlu şekilde "çalışan temsilcisi"
tanımı yapılarak çalışanların İSG konusunda görüşlerinin alınması ve katılımlarının
sağlanması amaçlanmıştır. Bu uygulama çalışanların İSG yönetim sürecine katılımı
ve bunun nasıl olması gerektiğini açıkça düzenlemesi bakımından olumlu olup, iş
sağlığı ve güvenliği konusundaki sorunların çözümlenmesinde bütün tarafların
süreçte aktif rol almasını öngörerek katılımcılığa vurgu yapmaktadır (Avsallı ve
Korkmaz, 2012: 163).

Kanunun kamu-özel ayrımı yapmaksızın tüm çalışan gruplarını kapsaması, ―işçi‖


kavramı yerine ―çalışan‖ kavramını beraberinde getirmiştir. Kanun, kamu ve özel
sektöre ait tüm işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine,
çırak ve stajyerler de dahil olacak şekilde tüm çalışanlarına faaliyet konularına
bakılmaksızın uygulanmaktadır. (Korkut ve Tetik, 2013: 462). Kanunun üçüncü
maddesinde çalışan; ―kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya
özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişi‖ olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası sözleşmelerde yer alan düzenlemelerinin bir çoğu İş Sağlığı ve


Güvenliği Kanunu‘nda karşılık bulmuştur. 155 sayılı Sözleşme kapsamındaki
gereksinimlerin, Kanun bakımından karşılıkları Tablo 4‘de özetlenmiştir. Buna göre
Sözleşmedeki hususların çoğunluğunun, Kanun tarafından kapsandığı
anlaşılmaktadır.
46
Tablo 4. 155 sayılı ILO SözleĢmesi ile 6331 sayılı Kanun karĢılaĢtırması

155 sayılı 6331Sayılı


sözleĢme ilgili Kanun Ġlgili Madde Kapsamı
madde Madde
4 21 Ulusal politikanın oluşturulması

5 5 Ulusal politikanın kapsamı


9 24 Denetim sistemi

11/(a) - (b) 4/1-(a) - (b) İşverenin genel yükümlülükleri


İş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve
11/(c) 14
bildirimi
Makine, ekipman ve maddelerin güvenliği
12 12 konusunda bunların tasarımcıları,
üreticileri ve ithalatçılarının taahhüdü
13 13 Çalışmaktan kaçınma hakkı

14 17 Çalışanların eğitimi

16 4/1-(a) - (b) İ İşverenin genel yükümlülükleri


Acil durum planları, yangınla mücadele ve
18 11
ilk yardım
Acil durum planları, yangınla mücadele ve
19 18
ilk yardım
İSG tedbirlerinin çalışanlara
21 4/4
yansıtılamayacağı

Mesut Cemil İŞLER- Uluslararası Kaynaklar ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

2.3.2.1. Yürürlüğü ertelenen kanun hükümleri

6331 sayılı Kanun hükümlerinin, işyerlerinin büyüklüğüne ve yapılan işin niteliğine


göre farklı tarihlerde, aşamalı olarak yürürlüğe girmesi planlanmıştır. Buna göre
Kanunun iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme yükümlülüğü; 50‘den
az çalışanı olan ve ―az tehlikeli‖ sınıfta bulunan işyerleri ile kamu kurumları için
yayımlandıktan iki yıl sonra, (01 Temmuz 2014), 50‘den az çalışanı olan ―tehlikeli‖
ve ―çok tehlikeli‖ sınıfta bulunan işyerleri için yayımlandıktan bir yıl sonra (01

47
Temmuz 2013), diğer işyerleri için ise yayımlandıktan altı ay sonra, (01 Ocak 2013)
yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.

Kanunun, AB düzenlemeleri ve ILO sözleşmeleriyle uyumlu şekilde kamu ve özel


sektör ayrımı yapılmaksızın tüm sektörlerde uygulanacağı öngörülmekle birlikte
kanunun uygulanmayacağı istisna tutulan çalışan grupları söz konusu düzenlemelere
göre çok daha geniş tutulmuştur. Kanunun 2. Maddesinde sayılan istisnalar haricinde
―50‘den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2014
tarihinde, 50‘den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri
için 1/1/2014 tarihinde‖ yürürlüğe gireceği şeklindeki düzenlemeler de önemli bir
çalışan grubunu kanun kapsamı dışına itmiştir.

Uzman personelin yetersizliği, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün henüz oturmamış


olması ve küçük işletmelere kanunun uygulamasıyla gelecek maddi külfetin
büyüklüğü gibi unsurlar göz önüne alındığında yapılan ertelemeler makul olarak
değerlendirilebilmektedir. Ancak burada göz ardı edilememesi gereken nokta
Kanunun tüm çalışan kesimini kapsama alma amacından saptırılmamasıdır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun temel gerekçelerinden biri belki de en


önemlisi tüm çalışanları kapsayıcı bir kanunun eksikliğidir. Böylesi bir eksikliğin
hissedilmesi AB üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ortaya çıkmış ve Türkiye‘nin
uyum taahhütleri kapsamında 2012 yılında bağımsız bir düzenleme olarak İş sağlığı
ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe konulmuştur.

Kanunun ilk halinden farklı olarak iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi


görevlendirme yükümlülüğü 2013 yılında yapılan değişiklikle kamu kurumları ile
50‘den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri
için 01/7/2016 tarihine, 50‘den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer
alan işyerleri için 1/1/2014 tarihine ertelenmiştir. 2016 yılında yapılan değişiklikle
kamu kurumları ile 50‘den az çalışanı olan ve az tehlikeli işyerlerinde uzman ve
hekim görevlendirme yükümlülüğü 01/07/2017 tarihine, yine 2017 yılında yapılan
değişiklik ile de 01/07/2020 tarihine ertelenmiştir.

48
Görüleceği üzere yürürlüğünden 8 yıl sonrasına ertelenen işyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü, Kanunun tüm çalışan kesimini
kapsama özelliğini zedelemektedir.

Öte yandan yapılan ertelemeler kanunun yorumlanması açısından da bir takım


sıkıntıları ortaya çıkarmaktadır. Sonradan yapılan düzenlemelerle Kanunun İSG
hizmetlerinin sunulması için görevlendirilmesi gereken iş güvenliği uzmanı ile işyeri
hekimlerini açıklayan 6. maddesi ve İSG hizmetlerinin desteklenmesi hususunu
açıklayan 7. Maddesinin yürürlüğü ertelenmiştir.

6331 sayılı Kanunun ―İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri‖ başlıklı 6. maddesi;


―Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da
kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işverence
görevlendirilmesi gereken iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla
çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli
görevlendirilmesi veya bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve
güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilmesi ve ancak belirlenen
niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı
dikkate alınarak, bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir‖ hususlarını
içermektedir (Demir ve Demir, 2016: 175).

Yine ertelenen 6331 sayılı Kanunun ―İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin


Desteklenmesi‖ başlıklı 7. maddesi; ― İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine
getirilmesi için Bakanlıkça sağlanacak destekler, hangi tehlike sınıfı iş yerlerinin bu
destekten yararlanabileceği, giderlerin nasıl karşılanacağı, hangi kayıtların esas
alınacağı, destekten faydalanabilecek işyerlerinin taşıması gereken şartlar, İş sağlığı
ve güvenliği hizmeti verecek kuruluşların özellikleri v.b. gibi ‖ hususları
içermektedir. (Demir ve Demir, 2016: 175).

Görüleceği üzere kanunun ertelenen hükmü iş yeri hekimi ve İş güvenliği uzmanı


çalıştırma yükümlülüğüyle ilgilidir, diğer birçok yükümlülük 30.12.2012 tarihinden
itibaren yürürlüğe girmiştir. Ancak yapılan ertelemeler sanki kanunun tüm
hükümlerinin ilgili işyerleri bakımından ertelendiği şeklinde bir algı oluşturmaktadır.
Elliden az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta bulunan işyerleriyle birlikte Kamuya ait
iş yerlerinde dahi yürürlükte olan maddeler ile ilgili yükümlülüklerin yerine
49
getirilmediği; acil durum planın hazırlanmadığı, risk değerlendirmesinin yapılmadığı,
çalışan temsilcisinin seçilmediği, çalışanlara eğitim verilmediği, sağlık gözetiminin
yapılmadığı, ve bunlar gibi yasa/yönetmeliklerin zorunlu tuttuğu yükümlülüklerin
göz ardı edildiği görülmektedir (Demir ve Demir, 2016: 167, 168).

2.3.2.2. Yönetmelikler

Kanunla birlikte Avrupa Birliği 89/391/EEC sayılı AB Konsey Direktifi ve ILO‘nun


155 sayılı ―İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşmesi‖ ve 161
sayılı ―İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Sözleşmesi‖ esas alınarak çok sayıda
yönetmelik yayımlanmıştır.

AB müktesebatına uyum sağlamak amacıyla çıkarılan yönetmeliklerden ilki 2003


tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği‘dir. Çalışanların sağlık ve güvenliğine
yönelik iyileştirilmiş tedbirlerin alınması amacıyla 89/391/EEC sayılı Konsey
Direktifi‘nin birebir çevirisi yapılarak hazırlanmıştır. (Erginbaş, 2010: 73). Ancak
Danıştay önce İSG Yönetmeliği hakkında yürütmenin durdurulması ve sonrasında ise
tamamen iptali şeklinde karar vermiştir. Bunun üzerine 2007 yıllında sosyal
tarafların değerlendirmesine açılan İş sağlığı ve güvenliği Kanun tasarısı ancak 2012
yılında yürürlüğe girebilmiştir.

89/391/EEC sayılı Çerçeve Direktif‘in Türk İSG mevzuatına aktarılması amacıyla


çıkarılmış olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa dayanılarak çok sayıda yönetmelik
çıkarılmıştır. Çıkarılan yönetmelikler aynı şekilde 89/391/EEC sayılı Çerçeve
Direktif‘e dayanılarak çıkarılan tekil direktiflerin iç hukuka aktarılması şeklinde
oluşturulmuştur. Yani Çerçeve direktif kanun tekil direktifler ise yönetmelik olarak
ulusal hukuka uyarlanmıştır.

Tablo 5‘te 6331 sayılı İşSağlığı ve Güvenliğine dayanılarak çıkarılan yönetmelikler


ile yönetmeliklerin dayanağı olan AB düzenlemeleri yer almaktadır. Dayanak
sütununda yer alan bilgiler doğrudan yönetmelik metinlerinin ―Dayanak‖ alt
başlıklarından alınmıştır.

50
Tablo 5. 6331 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan yönetmelikler ile AB
direktifleri

YÖNETMELĠK DAYANAK

Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik 19/9/1983 tarihli ve 83/477/EEC sayılı,


Önlemleri Hakkında Yönetmelik 25/6/1991 tarihli ve 91/382/EEC sayılı Avrupa
Konseyi Direktifleri ile 27/3/2003 tarihli ve
2003/18/EC sayılı ve 30/11/2009 tarihli ve
2009/148/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve
Konseyi Direktifleri

Biyoloji Etkenlere Maruziyet Risklerinin Avrupa Birliğinin 18/9/2000 tarihli ve


Önlenmesi Hakkında Yönetmelik 2000/54/EC sayılı Konsey Direktifi

Çalışanların Gürültü İle İlgili Risklerden 6/2/2003 tarihli ve 2003/10/EC sayılı Avrupa
Korunmalarına Dair Yönetmelik Parlamentosu ve Konseyi Direktifi

Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden 16/12/1999 tarihli ve 1999/92/EC sayılı Avrupa


Korunması Hakkında Yönetmelik Parlamentosu ve Konseyi Direktifi

Çalışanların Titreşimle İlgili Risklerden 25/6/2002 tarihli ve 2002/44/EC sayılı Avrupa


Korunmalarına Dair Yönetmelik Parlamentosu ve Konseyi Direktif

Ekranlı Araçlarla Çalışmalarda Sağlık Avrupa Birliğinin 29/5/1990 tarihli ve


Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik 90/270/EEC sayılı Konsey Direktifi

Elle Taşıma İşleri Yönetmeliği Avrupa Birliğinin 29/5/1990 tarihli ve


90/269/EEC sayılı Konsey Direktifi

Geçici Veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı Ve 25/6/1991 tarihli ve 91/383/EEC sayılı Avrupa
Güvenliği Hakkında Yönetmelik Birliği Konsey Direktifi

İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık Ve 3/10/2009 tarihli ve 2009/104/EC sayılı Avrupa


Güvenlik Şartları Yönetmeliği Birliği Direktifi

İşyeri Bina Ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık Avrupa Birliğinin 30/11/1989 tarihli ve


Ve Güvenlik Önlemlerine İlişkin Yönetmelik 89/654/EEC sayılı Konsey Direktifi

Kanserojen Veya Mutajen Maddelerle vrupa Birliğinin 29/4/2004 tarihli ve 2004/37/EC

51
Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri sayılı Konsey Direktifi
Hakkında Yönetmelik

Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık Ve 7/4/1998 tarihli ve 1998/24/EC sayılı, 29/5/1991


Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik tarihli ve 1991/322/EEC sayılı, 8/6/2000 tarihli
ve 2000/39/EC sayılı, 7/2/2006 tarihli ve
2006/15/EC sayılı, 17/12/2009 tarihli ve
2009/161/EU sayılı Avrupa Parlamentosu ve
Konseyi Direktifleri

Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde 30/11/1989 tarihli ve 89/656/EEC sayılı Avrupa


Kullanılması Hakkında Yönetmelik Birliği Konsey Direktifi ve 21/12/1989 tarihli ve
89/686/EEC sayılı Avrupa Birliği Konsey
Direktifi

3/12/1992 tarihli ve 92/104/EEC sayılı Avrupa


Birliği Direktifi ile 3/11/1992 tarihli ve sayılı
Maden İşyerlerinde İş Sağlığı Ve Güvenliği
92/91/EEC Avrupa Birliği Direktifi
Yönetmeliği

Sağlık Ve Güvenlik İşaretleri Yönetmeliği 24/6/1992 tarihli ve 92/58/EEC sayılı Avrupa


Birliği Parlamentosu ve Konsey Direktifi

Yapı İşlerinde İş Sağlığı Ve Güvenliği Avrupa Birliğinin 24/6/1992 tarihli ve


Yönetmeliği Birinci Bölüm 92/57/EEC sayılı Konsey Direktifi

Makina Emniyeti Yönetmeliği Avrupa Birliğinin 98/37/EC Direktifi

Sosyal politika ve istihdam konusu çok geniş bir alanı kapsamakta olup, dinamik bir
bir değişim süreci içerisinde bulunmaktadır. Özellikle küreselleşme sürecinin de
etkisiyle, çalışma hayatında ve sosyal haklar çerçevesinde hergün yeni gelişmelerin
yaşanılması kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu nedenle, özellikle birçok Üye Devletin
ortak iradesine dayanan Avrupa Birliği‘nin hukuki metinleri de hızla güncellenmekte
ve yeni hukuksal metinler yürürlüğe girmektedir. AB‘ye üyelik müzakere sürecinde
söz konusu gelişmeleri takip etmek ve çağı yakalamak adına, mevcut AB Direktifleri
analiz edilerek, mümkün olduğu kadar iç hukuka uyumlu hale getirilmektedir.

52
2.4. ĠĢverenin ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Hizmeti Sağlama Yükümlülüğü

2.4.1. Ġstihdam ettiği çalıĢanları aracılığıyla

İş sağlığı ve güvenliği Kanunu‘nun öncelikli olarak sunduğu yöntem İSG hizmetin


işletme içerisinden sağlanmasıdır. Buna göre işyeri çalışanları arasında işyeri hekimi,
iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli bulunması durumunda bu kişilerin
görevlendirilmesi suretiyle hizmetin yerine getirilmesi sağlanmalıdır. Kamu kurum
ve kuruluşları açısından ise kendi mevzuatlarına göre çalıştırdıkları personelin
gerekli belgeye sahip olması koşuluyla asli görevlerinin yanında İSG hizmetlerinde
görevlendirilebilecekleri hüküm altına alınmıştır.

Kanunun İSG hizmetlerinin sunulmasında önceliği işyeri çalışanlarına vermesi;


sorumluluğun paylaşılması ve katılımcılığın artırılmasını daha üst seviyelere çıkarma
amacı taşımaktadır. Şöyle ki; işyeri çalışanı olan bir iş güvenliği uzmanı ya da işyeri
hekimi çalıştığı yeri sahiplenme ve sorumluk alma, çalışma arkadaşlarıyla sağlıklı
diyalog kurabilme ve onları sürece dahil edebilme, çalışma alanının sağlık ve
güvenlik risklerini sezebilme noktalarında işyeri dışından görevlendirilen birine göre
daha başarılı olacaktır.

Bizzat işyeri çalışanları aracılığıyla İSG hizmetlerini yerine getiren işveren,


sorumluluğu işyeri dışından bir birime taşere etmemiş olmanın getirdiği sorumluluk
duygusuyla hizmetin yürütümünde daha titiz davranmak durumunda kalacaktır.

Öte yandan İSG hizmetlerinin işyeri çalışanları arasından yapılacak


görevlendirmelerle yerine getirilmesinde, işyerinin kendisinden ve ülkenin genel
yapısından kaynaklı zorluklar ortaya çıkmaktadır. Türkiye‘de faaliyette bulunan
işyerlerinin % 98‘i küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşmaktadır. Bu tür
işyerlerinin ekonomik bakımdan gelişmemiş olması ve çalışan sayısının düşük
olması; İSG hizmetlerini kendi çalışanları aracılığıyla yerine getirmelerinde yüksek
bir maliyet ortaya çıkarmaktadır. Yine Türkiye‘de özellikle A sınıfı iş güvenliği
uzmanı ve işyeri hekimi sayısı ihtiyaç duyulan sayının çok altındadır. Yine iş
güvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin illere göre dağılımı dengesizdir.

Daha fazla sorumluluk gerektiren bir uygulama olması, işyerlerinin yapısı ile
personel eksikliği gibi sebeplerle; işyeri çalışanları aracılığıyla İSG hizmetlerinin

53
yerine getirilmesi pek tercih edilmemektedir. Ülkemizde genel eğilim çok daha az
maliyetli olan bir yöntem olarak işletme dışından İSG hizmetlerinin temin
edilmesidir.

2.4.2. ĠĢverenin kendisi tarafından

6331 sayılı Kanunun 6. Maddesine göre gerekli belgelere sahip olan ve belirlenen
nitelikleri taşıyan işveren, işyerinin çalışan sayısı ve tehlike sınıfına göre, İSG
hizmetinin yerine getirilmesini üstlenebilir. Bu maddeye 2014 yılında yapılan
eklemeye göre artık ondan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta bulunan işyerleri
için işveren, gerekli belgeye ve belirlenen niteliklere sahip olmasa da Bakanlıkça ilan
edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler
hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilecektir. 18/6/2017 tarihli ve 7033
sayılı Kanununla ise 85 inci maddesiyle, bu bentte yer alan ―10‘dan az‖ ibaresi
―50‘den az‖ şeklinde değiştirilmiştir.

2014 yılında çıkarılan 6552 sayılı torba Kanunla İş sağlığı ve Güvenliği Kanununun
6. Maddesine yapılan eklemenin komisyon gerekçesi; ―mali müşavirlik, bakkal ve
market gibi az tehlikeli sınıfta sayılan ve mikro işletme olarak tanımlanan
işyerlerinin uygulamada iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesinde
karşılaştıkları zorlukların giderilmesini teminen bu tür işletmelere kolaylık tanıyan
ve işverene bir takım sorumluluklar vermesi‖ olarak belirtilmiştir (TBMM Mevzuat
Bilgi Sistemi).

Yapılan düzenlemede bahsi geçen mikro işletmelerin; mali müşavirlik ve bakkal gibi
işletmelerden ibaret olmadığı özellikle küçük işletmelerde gerçekleşen iş kazaları ve
meslek hastalıklarının azımsamayacak derecede fazla olduğu göz önünde
bulundurulması gereken bir husustur. Öte yandan 2017 yılında ―ondan az çalışanı
olan işyerleri‖ ibaresinin ―elliden az çalışanı olan işyerleri‖ şeklinde değiştirilmesi
konuyu içinden çıkılmaz bir hale getirmiş, 2014 yılında yapılan eklemenin
gerekçesini temelsiz bırakmıştır.

Yine ―ondan az çalışanı olan işyerlerinin uygulamada iş sağlığı ve güvenliği


hizmetlerinin yerine getirilmesinde karşılaştıkları zorluklar‖ şeklindeki ifadeyle
işverenin ekonomik bakımdan yaşayacağı zorluğun kastedilmesi yanlış bir

54
değerlendirme olacaktır. İSGK‘nın 7. Maddesi, İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin
desteklenmesiyle ilgili düzenlemeleri içermektedir. Buna göre ondan az çalışanı olan
çok tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ile Cumhurbaşkanın karar vermesi
şartıyla az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin de iş sağlığı ve güvenliği
hizmetlerinin yerine getirilmesinde mali destek alması mümkündür.

Konunun iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin getireceği salt mali külfetle de


alakasının olmadığı kabul edilirse; yapılan düzenlemelerin temel gerekçesinin bu tür
işyerlerine hizmet verecek nitelikte yeterli uzman personelin hali hazırda
bulunmaması olduğu değerlendirilmektedir.

Yeterli uzman personelin özellikle de işyeri hekimi sayısının yetersiz olması haklı bir
gerekçe olarak kabul edilebilir olsa da; bu uygulama 6331 sayılı İSGK‘nın iş sağlığı
ve güvenliği hizmetlerinin teknik ve tıbbi bilgiye sahip kişiler tarafından yürütülmesi
gerektiği şeklindeki yaklaşımına tezatlık oluşturmaktadır.

2.4.3. Toplum sağlığı merkezleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimleri


aracılığıyla

Türkiye‘de 2009 yılından itibaren harici İSG hizmeti modeli gelişmeye başlamıştır.
2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile birlikte bütün
İSG hizmetleri içerisinde en çok tercih edilen model halini almıştır (Tülü, 2014: 11).

İşveren, Kanun ile birlikte çalışan sayısına bağlı olarak en az bir işyeri hekimi, bir iş
güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelini yine tehlike sınıfı ve çalışan sayısına
bağlı sürelere göre görevlendirmek ile sorumlu tutulmuştur. Ancak, 6331 sayılı
Kanunun bütün işyerleri için geçerli olması birçok işyeri için özellikle de küçük
ölçekli işletmelerde ilgili personelin bulunmasının zor olması nedeniyle, Ortak
Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) veya Toplum Sağlığı Merkezi Birimi (TSMB)
‘inden hizmet alınarak da ilgili yükümlülüğün yerine getirilmesine imkân veren
alternatif bir çözüm yolu ortaya konulmuştur (Tülü, 2014: 11). Ortaya konulan
alternatif çözüm yolu, İSG hizmetlerinin sunulmasında ortaya çıkan maliyetlerin
düşük olması ve İSG profesyonellerini iş yerinde sürekli bulundurmanın gerekli
olmaması gibi nedenlerde yaygınlaşmaya başlamıştır.

55
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB); kamu kurum ve kuruluşları, organize
sanayi bölgeleri ile Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından,
işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sunmak üzere kurulan gerekli donanım
ve personele sahip olan ve bakanlıkça yetkilendirilen birimleri ifade etmektedir
(İSGHYÖN Md. 4/f).

Toplum sağlığı merkezleri ise İş sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinde;


―Sağlık Bakanlığına bağlı olarak işyerlerine İSG hizmetlerini sunmak üzere kurulan
gerekli donanım ve personele sahip olan ve Bakanlıkça yetkilendirilen birimler‖
olarak tanımlanmıştır (İSGHYÖN Md. 4/h).

Görüleceği üzere OSGB‘ler bir ticari işletme niteliği taşıyabiliyorken, TSM‘ler


sadece Sağlık Bakanlığına bağlı olarak faaliyette bulunan kamu kuruluşlarını ifade
etmektedir. Toplum sağlığı merkezleri bölgesinde yaşayan toplumun sağlığını
korumak ve geliştirmek maksadıyla sağlıkla ilgili risk ve sorunları belirleyen,
bunlarla ilgili düzeltici ve önleyici faaliyetleri gerçekleştiren; birinci basamak bir
sağlık kuruluşudur. (Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği, Md.
4/n).

TSMB‘lerin devlete bağlı bir sağlık kuruluşu olması işyerlerine harici olarak İSG
hizmeti sunan bir kuruluş olması yönünden ziyade topluma aile hekimliği
uygulamasına benzer şekilde sağlık hizmeti sunan bir kuruluş olma özelliğini ön
plana çıkarmıştır. Dolayısıyla işletme dışından İSG hizmetinin sağlanmasında tercih
edilen ve uygulamada olan yöntem hizmetin OSGB‘lerden alınması şeklindedir.

56
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLĠK BĠRĠMLERĠ

Türkiye‘de OSGB kavramının ortaya çıkışı 2001 yılı sekizinci 5 Yıllık Kalkınma
Planı‘nın Çalışma Hayatı Alt Komisyonu Raporu‘na dayanmaktadır. Raporda,
KOBİ‘lerin, İSG‘ye yönelik hizmetleri tek başlarına temin edememeleri ve bu
konuda bir standart oluşturamamaları bir sorun olarak belirtilmiştir. Sorunun çözümü
olarak ortaklaşa hizmet kanallarının oluşturulması ve KOBİ‘lerin İSG alanında
özdenetimlerini gerçekleştirmeleri amacıyla OSGB‘lerin kurulması önerilmiştir
(Orhan, Özkan, ve, Uysal, 2017; 215).

Türkiye‘de İSG hizmetlerinin işletme dışından sağlanabilmesine ilişkin ilk


düzenleme 4857 sayılı İş Kanununda 5763 sayılı kanunla yapılan değişikliktir.
Değişiklikten önce 81. maddede iş güvenliği uzmanları, 82. Madde de işyeri
hekimleri düzenlenmişken yapılan değişikliklerle bu iki madde 81. Madde şeklinde
birleştirilmiştir. Kanunun 81. maddesine eklenen ―İşverenler, bu yükümlülüklerinin
tamamını veya bir kısmını, bünyesinde çalıştırdığı ve bu maddeye dayanılarak
çıkarılacak yönetmelikte belirtilen vasıflara sahip personel ile yerine getirebileceği
gibi, işletme dışında kurulu ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak da
yerine getirebilir. Bu şekilde hizmet alınması işverenin sorumluklarını ortadan
kaldırmaz.‖ şeklindeki düzenlemeyle de iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin işletme
dışından temin edilebilmesi yasal dayanağa kavuşmuştur (Karabacak, 505).

2009 yılında 4857 sayılı Kanunun 81. Maddesine dayanılarak ―İşyeri Sağlık
Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik‖
çıkarılmıştır. Bu yönetmeliğe dayanılarak da ―İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmeliğin Uygulanmasına Dair
Tebliğ‖ hazırlanmıştır. Ancak yönetmelik, 2010 yılında ―İş sağlığı ve Güvenliği
Hizmetleri Yönetmeliği‖ ile, tebliğ ise 2012 yılında yürürlükten kaldırılmıştır.

OSGB‘lere dair yürürlükte olan üst hukuki düzenleme, 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu‘dur. ―6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu‖ ve bu kanuna
dayanılarak çıkarılan ―İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği‖yle birlikte

57
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin kuruluşundan, çalışma prensipleri ve denetim
şekline kadar ayrıntılı düzenlemelere gidilmiştir.

Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi; ―Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı‘nca


yetkilendirilmiş, işyerlerine sağlık ve güvenlik hizmetlerini vermek amacıyla
kurulmuş, gerekli fiziki ve tıbbi donanıma sahip, İSG profesyonellerinin (İşyeri
Hekimi, İş Güvenliği Uzmanı ve Diğer Sağlık Personelinin) istihdam edildiği.
kuruluşlar‖ şeklinde tanımlanmaktadır (www.osgb.com.tr). Ortak sağlık ve güvenlik
birimleri kamu kurum ve kuruluşları, organize sanayi bölgeleri (OSB) ile Türk
Ticaret Kanununa göre faaliyette bulunan şirketler tarafından kurulabilmektedir.

İşverenler OSGB‘lerden hizmet almak suretiyle iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini


sunma yükümlülüğünü yerine getirebilmektedir. Ancak bu hizmetlerin OSGB‘lerden
alınması sadece işin yürütümüyle ilgili olup, işverenin mevzuattan kaynaklı iş sağlığı
ve güvenliğine ilişkin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim Kanunun
işverenin genel yükümlülüklerinin açıklandığı 4. maddesinde, ―işyeri dışındaki
uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan
kaldırmaz‖ şeklinde düzenleme mevcuttur. Öte yandan; işveren ile OSGB arasında
yapılacak sözleşmeye işverenin sorumluluğunu ortadan kaldıracak nitelikte
hükümlerin konulması durumunda dahi söz konusu hükümler anlam ifade
etmeyecektir (Ekmekçi, 2008: 14).

3.1. KuruluĢ ve Genel ĠĢleyiĢ

OSGB kurulabilmesi için tam süreli şekilde çalışan en az bir iş yeri hekimi, iş
güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin istihdamı zorunludur. Söz konusu
personellerin aynı unvanla başka bir OSGB‘de, işyerinde ya da Bakanlıkça
yetkilendirilmiş eğitim kurumunda görev alması yasaklanmıştır (İSGHYÖN.
md.12/1).

OSGB kurulabilmesi için, öncelikle e-devlet sistemi üzerinden İş Sağlığı ve


Güvenliği Genel Müdürlüğü Yetkilendirme Daire Başkanlığı‘na başvuru yapılması
gerekmektedir. Başvuru dosyasında aşağıda yer alan ekler bulunmalıdır (İSGHYÖN.
md.16/1);

58
―a) Ticari şirketler için tescil edildiğini gösteren Ticaret Sicil Gazetesi ve
imza yetkisi olanları gösteren imza sirküleri.

b) Tam süreli görevlendirilen kişilerin iş sözleşmeleri veya görevlendirme


belgeleri ile bu kişilere ait işyeri hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı, diğer
sağlık personeli belgeleri bu kişiler OSGB sahibi veya ortağı ise tam süreli
çalışacaklarına dair taahhütname,

c) OSGB‘nin sorumlu müdürünün görevlendirme yazısı, bu kişi şirket sahibi


veya ortağı ise sorumlu müdürlük taahhütnamesi,

ç) Faaliyet gösterilecek yere ait olan yapı kullanma izin belgesi,

d) Faaliyet gösterilecek yere ait olan ve yetkili makamlarca verilen ada, pafta,
parsel bilgilerini gösteren numarataj veya adres tespit belgesi,

e) Faaliyet gösterilecek yere ait tapu senedi ile birlikte kira sözleşmesi veya
intifa hakkı belgesi,

f)) Faaliyet gösterilecek yere ait olan ve bu Yönetmelikte belirtilen bütün


bölümlerin yer aldığı inşaat teknikeri, mimar veya inşaat mühendisi
tarafından onaylanmış 1/100 ölçekli plan,

g) İlgili mevzuata göre faaliyet gösterilecek yerde yangına karşı gerekli


tedbirlerin alındığına ve bu yerde OSGB açılmasında sakınca olmadığına dair
yetkili merciler tarafından verilen belge.

ğ) Tapu kütüğünde mesken olarak kayıtlı bir gayrimenkulde OSGB‘nin


faaliyet gösterebileceğine dair kat malikleri kurulunun oybirliğiyle aldığı
karar örneği.‖

Ortak sağlık ve güvenlik birimi tarafından yapılan başvuru en fazla on iş günü


içerisinde genel müdürlük tarafından incelenir. Yukarıda belirtilen unsurlarda
herhangi bir eksikliğin söz konusu olması durumunda eksikliklerin tamamlanması
amacıyla OSGB‘ye kırk beş günlük süre verilir. İlk başvuruda eksiği bulunmayan ya
da belirlenen kırk beş gün içinde eksiğini tamamlayan OSGB‘lerde en geç yirmi iş
günü içerisinde genel müdürlük personelince yerinde inceleme yapılır (İSGHYÖN.
m. 17). Söz konusu inceleme OSGB kurulabilmesi için gerekli şartların ve başvuru

59
dosyasında yer alan taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğinin fiziki ortamda
incelenmesinden ibarettir. OSGB olarak kullanılacak mekânın fiziki şartları,
OSGB‘de bulunması gereken araç gereçler, tabela gibi unsurların incelenmesi bu
aşamada gerçekleştirilir.

Yerinde incelemede tespit edilen eksikliklerin giderilebilmesi amacıyla ilgili


OSGB‘ye yine kırk beş günlük süre verilir. Bu süre içerisinde eksiklikler giderilmez
ise dosya iade edilir ve bu tarihten itibaren bir yıl boyunca yapılan başvurular askıya
alınır (İSGHYÖN. m. 17).

Yukarıda belirtilen sürecin olumlu bir şekilde tamamlaması durumunda, tam süreli
çalışacak iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeline ait işe giriş
bildirgesi İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü‘ne gönderilir, 10 iş günü
içerisinde de genel müdürlükçe yetki belgesi düzenlenir. Düzenlenen yetki belgesi
başvuru dosyasında yer alan adrese ve unvana özel olmaktadır. Adres değişikliğinde
ya da başka bir adreste şube açılması durumunda yeni bir OSGB açılıyormuş gibi
işlem basamakları tekrarlanmaktadır. OSGB‘ler yetki belgesi olmaksızın
yönetmelikte belirtilen faaliyetleri gerçekleştiremezler (İSGHYÖN. m. 17).

Ortak sağlık ve güvenlik birimleri yetki almış oldukları il ve bu ile sınır komşusu
illerde faaliyette bulunmaya yetkilidir. Ancak özel durumları gereği birden çok ili
kapsayan nakil hattı inşası, raylı sistem, yol onarımı veya bakımı ve gibi işlerde
hizmet verecek olan OSGB‘nin işin geçtiği illerden herhangi birinde yetkilendirilmiş
olması yeterli olmaktadır. Belirtilen iller ve istisnalar haricinde faaliyette
bulunulabilmesi için OSGB‘nin şube açması zorunludur (İSGHYÖN. md.12/5).

Ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin herhangi bir şekilde irtibat bürosu açması ise
yasaklanmıştır (İSGHYÖN. md.12/6). Böyle bir yasağın konulmasındaki amaç; şube
açmak için gerekli kuruluş şartlarını yerine getirmeksizin irtibat bürosu adı altında
faaliyette bulunulmasının önüne geçmektir. Şöyle ki, yasağın olmaması durumunda
bir ilde yetkilendirilen OSGB‘nin irtibat bürosu adı altında denetimsiz bir şekilde
birçok noktada hizmet vermesi mümkün olabilecektir.

60
OSGB‘lerin, hizmette bulundukları sürece kuruldukları adreste, açık ve faal olmaları
zorunludur. Mesai saatleri içerisinde sağlanan hizmetler konusunda yetkili bir kişinin
ortak sağlık ve güvenlik biriminde hazır bulunması gerekmektedir.

3.2. Fiziki ġartlar

OSGB‘ler 2004 tarihli ―İşyeri Bina ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık ve Güvenlik


Önlemlerine İlişkin Yönetmelik‖te belirtilen şartları taşıyacak şekilde oluşturulur.
Ortak sağlık ve güvenlik birimleri alışveriş merkezleri iş hanı ve iş merkezi gibi
yapılarda kuruluyor ise, söz konusu yapıların yönetmelikte belirtilen acil çıkış
düzenlemesine uygunluğu yeterli sayılmaktadır (İSGHYÖN. md.12/8). Ortak sağlık
ve güvenlik birimlerinin müstakil binalarda veya zemin katta kurulması esastır.
Ancak arşiv bölümleri ve tuvalet hariç diğer bölümlerin yol seviyesinden girişi
olmayan bölümlerde bulunması yasaktır. OSGB‘ye ait olmak kaydıyla arşiv
bölümleri ve tuvaletin bodrum katta bulunması mümkündür. OSGB‘nin kurulacağı
yapıların niteliklerinin tespitinde tapu kayıtları esas alınmaktadır (İSGHYÖN.
md.12/1).

OSGB‘lerin kurulabilecekleri yapının fiziki şartları belirlenirken, yapı içerisinde


bulunması gereken bölümler ve bu bölümlerin asgari büyüklükleri de belirlenmiştir.
Buna göre faaliyette bulunulacak yapı içerisinde; 15 metrekarelik ilkyardım ve acil
müdahale odası, işyeri hekimi tarafından kullanılacak en az 10 metrekarelik bir
muayene odası, 10 metrekarelik iş güvenliği uzmanı odası ile 12 metrekarelik
bekleme yeri, uygun büyüklükte arşiv odası ve en az bir tuvalet ve lavabonun
bulunması gerekmektedir (İSGHYÖN.m.12/3).

3.3. Görev ve Sorumluluklar

OSGB‘lerin görev ve sorumlulukları İSG yönetmeliğinin 13. maddesinde sayılmıştır.


Buna göre İSG hizmetinin sunulması esnasında işin normal akışını aksatmamaya
özen göstermekle yükümlü tutulan OSGB‘lerin hizmet sundukları işyerlerinde
sağlıklı ve güvenli bir ortam sağlamak üzere bir takım yükümlülükleri yerine
getirmesi gerekmektedir (İSGHYÖN. md. 13/1).

61
Ortak sağlık ve güvenlik birimleri iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini bizzat yerine
getirmekle yükümlüdürler. Söz konusu hizmetlerin tamamını veya belirli kısmını
başka bir kişi, kurum ya da OSGB‘ye devredemezler (İSGHYÖN. md.13/2).

3.3.1. ÇalıĢma ortamının gözetimini yapmak

Ortak sağlık ve güvenlik birimi hizmet vermeye başladığı işyerinde öncelikle çalışma
ortamını gözetmek suretiyle sağlık ve güvenlik risklerine yönelik her türlü koruyucu
ve önleyici faaliyetleri kapsayacak nitelikte işverene rehberlik edici öneriler listesi
hazırlar. Söz konusu uygulama; bizzat işyeri gözlemlenerek yapılan, yapıldıktan
sonra uygulaması kontrol edilen ve gerektiğinde revize edilen ―Risk
Değerlendirmesi‖ ile mümkün olabilmektedir. Çalışma ortamının gözetilmesi İSG
alanında tehlike oluşturabilecek etmenlere yönelik önleyici ve düzeltici nitelikteki
faaliyetlerin yürütülmesini ifade eder ve bu faaliyetler genel olarak iş güvenliği
uzmanı tarafından yerine getirilir (Şimşek, ÇSGB yayını).

Çalışma ortamının gözetiminde yapılan risk değerlendirmesi bir süreci ifade


etmektedir. Bu kapsamda öncelikle; işyerinde mevcut olan veya dışarıdan
gelebilecek tehlikeler belirlenerek, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan
faktörler tespit edilir. Sonrasında ise; tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz
edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması suretiyle süreç
tamamlanır (İSG Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği Md: 4). Kanuni yükümlülüklere
ve işyerinin önleyici politikalarına uygun olup, kayıp veya yaralanmalara sebebiyet
vermeyecek risk seviyesi ―kabul edilebilir risk seviyesi‖ olarak ifade edilmektedir.

Risk değerlendirmesi yapılmasında ilk aşama görevin somutlaştırılmasıdır. İkinci


aşamada tehlikeler belirlenirken, üçüncü aşamada riskler tahmin edilmektedir.
Dördüncü aşamada risklerin kabul edilebilirliği değerlendirilir ve beşinci aşamada
risklerin azaltılması için çalışmalar yapılır (Yanturalı; 2015, 34). Risk
değerlendirmesi sürecinin son ve en önemli aşaması; yapılan işlerin kontrol edilerek
değişen şartlara ve teknolojik yeniliklere göre revize edilmesidir.

Çalışma ortamının gözetiminde tehlikelerin yok edilmesi amaçlanmaktadır. Tehlike,


işyerinde mevcut olan ya da işyeri dışından gelmesi muhtemel, çalışanı veya çalışma
ortamını etkileyebilecek hasar veya zarar verme potansiyelidir. (İSGK. Md. 3).

62
Üretimde kullanılan faktörlerin hareketli parçaları, yükseklik, kaygan zemin, aşırı
gürültü, elektrik enerjisi, zararlı kimyasallar, ve ağır nesneleri kaldırma, tehlike
barındıran etmenlerdir Tehlike, ―canlı ya da cansız ayrımı yapmaksızın tüm
varlıklara zarar verme potansiyeli olan herşey‖ şeklinde tanımlanmaktadır (Akpınar
ve Çakmakkaya, 2014: 275).

Tehlike ve risk kavramları birbirleri yerine kullanılmakla birlikte 6331 sayılı İSG
Kanununda risk; ―Tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı
sonuç meydana gelme ihtimali‖ şeklinde tanımlanmıştır (İSGK. Md. 3). Tehlike
insana, eşyaya veya mala etki ederek; kazalara, ölümlere ya da maddi kayıplara
sebep olabilir. ―Risk‖ ise tehlikenin sebep olabileceği kayıpların ölçüsünü ifade
etmektedir.

Çalışma ortamının gözetiminde geçmiş tecrübelerden faydalanarak geleceğe yönelik


tedbirler almak önemlidir. Bu doğrultuda ―ramak kala‖ olaylarının kayıt altına
alınması gerekmektedir. İşyerinde meydana gelen, çalışana, işyerine ya da iş
malzemelerine zarar verme potansiyeli olduğu halde zarara sebebiyet vermeyen
olaylar ―ramak kala olay‖ dır. : Ramak kala; günlük dilde kullanılan ―az kalsın‖ ya
da ―kıl payı‖ söylemlerine karşılık gelmektedir. ―6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununu‖ gereğince; her türlü ramak kala olayının kayıt altına alınarak
raporlanması iş kazalarının önüne geçilmesi açısından hayati öneme sahiptir (Demir
ve Öz, 2018: 191). ―ramak kala‖ olaylarının kayıt altında tutulması beraberinde iş
sağlığı ve güvenliği bakımından kurumsal hafızayı getirecek ve ileride yaşanabilecek
muhtemel iş kazalarının önüne geçecektir.

3.3.2. Sağlık gözetimi yapmak

Sağlık gözetimi; çalışanların sağlığını koruma ve geliştirmeye yönelik verilecek her


türlü sağlık hizmetini kapsar ve işyeri hekimi ile diğer sağlık personeli tarafından
yerine getirilir (Şimşek, ÇSGB yayını).

Sağlık gözetimi, 6331 sayılı İSG Kanunu‘nda işveren sorumlulukları arasında


sayılmıştır. Buna göre işveren; işyerinde bulunan sağlık ve güvenlik risklerini
dikkate almak suretiyle çalışanların sağlık gözetimine tabi tutulmalarını sağlar.
Ancak işverenin işyeri dışından profesyonel destek almak suretiyle OSGB‘ler

63
aracılığıyla bu yükümlüğünü yerine getirmesi mümkündür. Bu kapsamda işe ilk
girişlerde, iş değişikliklerinde ve iş kazası, meslek hastalığı gibi nedenlerle işten
uzaklaşmalardan sonra gerçekleşen işe dönüşlerde talep edilmesi halinde, çalışanlara
sağlık muayenesi yapılır (İSGK, Md. 15).

İşin devamı süresince; düzenli aralıklarla çalışanın ve işin özelliği ile işyerinin
tehlike sınıfına göre çalışanların sağlık muayenelerinin yapılması zorunludur.
―tehlikeli‖ ve ―çok tehlikeli‖ sınıfta bulunan işyerlerinde çalışacaklar için, sağlık
durumlarının yapacakları işe uygun olduğunu belirten sağlık raporunun alınması
zorunludur. (Demir ve Demir; 2016: 185) Söz konusu sağlık raporları hizmet alınan
OSGB‘de görevli olan işyeri hekimi tarafından düzenlenebilmektedir.

İlk işe girişte yapılan sağlık muayenesiyle; yeni işveren eski işverenin sebebiyet
verdiği sağlık zararlarını belgeleme (sorumluluktan kurtulma) olanağını bulur.
Ancak çalışanın yeni işyerinde de sağlık zararına uğrama riski bulunmaktadır. Bu
durum belirli aralıklarla yinelenecek olan periyodik sağlık muayeneleriyle tespit
edilebilecektir. İlk işe girişteki muayene bulguları ile sonrasında devam eden sağlık
muayenesi bulguları arasında ortaya çıkan fark, yeni işverenin sorumluluğunu ortaya
koymaktadır. Periyodik sağlık muayeneleri çalışan sağlığını koruyucu önlemler
alınabilmesi açısından da önemli bir fırsattır. Dolayısıyla Periyodik sağlık
meyaneleri uygun sıklıklarda yapılmalıdır (Fişek, 2014: 209).

Öte yandan, yapılan kontroller esnasında tespit edilen hastalıkların bulaşıcı veya
mesleki nedenlere bağlı olması, hasta çalışan kadar çevresi için de anlamlıdır.
Meslek hastalıkları işten kaynaklı olup; herkesi etkileme kapasitesine sahiptir.
Demek ki, bir çalışanda ortaya çıkan olumsuzluk, mutlaka öteki çalışanlar tarafından
yaşanmış ya da yaşanması muhtemeldir. Meslek hastalığının tanısı aynı zamanda
―toplumsal düzeyde bir erken tanı‖dır ve çalışma arkadaşlarının kurtarıcısıdır (Fişek,
2014: 209). Çalışanın hastalığının mesleki olmayıp bulaşıcı olması da toplum sağlığı
açısından tehlike oluşturacağından teşhisi önemlidir.

Sağlık gözetimi yönünden yürütülen faaliyetler kapsamında ortaya çıkan maliyet


işverence karşılanır (İSGK; md. 15). Aynı şekilde sağlık gözetiminin hizmet alınan
OSGB tarafından yerine getirilmesi durumunda; OSGB çalışanlardan herhangi bir

64
ücret talep edemeyecektir. Çalışanın özel hayatının gizliliği ve itibarının
korunması bakımından sağlık gözetimi kapsamında elde edilen bilgiler gizli tutulur.

3.3.3. Acil durum planlarının hazırlanması, yangınla mücadele ve ilk yardım


çalıĢmalarının organizasyonunu yapmak

Her işyerinin kendine özgü sağlık güvenlik riskleri bulunmaktadır. OSGB hizmet
verdiği işyerinde gerçekleşebilecek kaza, yangın ve doğal afet gibi acil müdahale
gerektiren durumları belirler. OSGB belirlemiş olduğu tehlikelere karşı acil durum
planının hazırlanması, acil müdahale ve ilkyardımın uygulanması bakımından bir
protokol oluşturarak ilgili diğer birimlerle, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmakla
yükümlüdür (İSGHYÖN. md. 13).

Ortaya çıkabilecek acil durumların önceden değerlendirilip önleyici tedbirlerin


alınmasıyla birlikte acil durum eylem planları yaparak, olumsuz durumlarda
müdahalede bulunabilecek gerekli eğitimi almış personelin görevlendirilmesi de İSG
sistemi işleyişinde önemlidir.

İş yerinde ciddi ve yakın bir tehlikeyle karşı karşıya kalan çalışan ―çalışmaktan
kaçınma hakkı‖na sahiptir. Kendisine ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya
kalındığı şeklinde bilgi verilen işveren, konu hakkında derhal karar vererek çalışan
temsilcisine bildirilir (Kökten ve Avinç, 2014: 43) Çalışanlar söz konusu ciddi ve
yakın tehlikelerin önlenemez ve zaman kaybına müsaade etmecek şekilde
olduklarına kanaat getirirlerse işveren kararını beklemeksizin işyerini bölgeyi terk
ederek belirlenen güvenli alana gidebilirler. Çalışanların bu davranışlarından dolayı
haklarında herhangi bir kısıtlamaya gidilemeyeceği gibi, tehlikelerin giderilmemesi
durumunda çalışanın iş akdini haklı nedenle feshetme hakkı vardır.

3.3.4. ĠĢ sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin planlaması ve kayıtlarının tutulması

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin tüm konuları kapsayacak şekilde


detaylandırılmış ve ileriye dönük şekilde planlanmış bir disiplin içerisinde
yürütülmesi gerekmektedir. Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri; çalışanların İSG
eğitimleri ve bilgilendirilmeleri konularında planlama yaparak işverenin onayına
sunmakla yükümlüdür (İSGHYÖN. md.13).

65
Ortak sağlık ve güvenlik birimi, çalışma ortamının gözetimi, çalışanların sağlık
gözetimi, iş kazası ve meslek hastalığı ile iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bilgilerin
ve çalışma sonuçlarının kayıt altına alınmasından sorumludur.

Ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin düzenlemekle yükümlü bulunduğu bir çok


kayıt olmakla birlikte; ―onaylı defter suretleri‖, ―yıllık çalışma planı‖ ve ―yıllık
değerlendirme raporu suretleri‖ ile ―çalışanlara verilen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerine dair kayıtlar‖ın OSGB arşivinde bulundurulması zorunludur. Söz
konusu kayıtlar talep edilmesi halinde denetime yetkili memurlara sunulur
(İSGHYÖN. md. 13/2).

Ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin arşivinde bulunması gereken kayıtlar aşağıda


sayılmıştır.

3.3.4.1. Tespit ve öneri defteri

Tespit ve öneri defteri iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi tarafından işyerinde


yapılan tespitlerin, tavsiyelerin ve gerekli görülen diğer hususların yazıldığı defterdir.
Söz konusu defter işyerinin bulunduğu ildeki Çalışma ve İş Kurumu İl
Müdürlüğü veya noter tarafından her sayfası mühürlenmek suretiyle onaylanır
(İSGHYÖN. md.13). Onaylama işlemi İş-Kur tarafından yapıldığında herhangi bir
ücret ödemesi yapılmamaktadır.

Seri numaralı şekilde sayfaları bir asıl iki kopyalı olarak düzenlenmiş defter, yapılan
tespitlerin niteliğine göre işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ile işveren tarafından
birlikte veya ayrı ayrı imzalanır. Deftere yazılan tespitler işverene tebliğ edilmiş
sayılmaktadır. (İSGHYÖN. md.13/4). Defterin sayfalarının bir asıl iki kopya
şeklinde düzenlenmiş olması işyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının farklı
tarihlerde ve şekillerde tespit yapabilmesine imkân tanımaktadır.

Şöyle ki işyerine giden hekim yapmış olduğu tespitleri deftere yazarak işverenle
birlikte imza altına aldıktan sonra sayfanın bir kopyasını alıp kayıtlarına ekleyebilir.
Sonrasında işyerine gelecek iş güvenliği uzmanı aynı sayfaya kendi tespitlerini
yazmak ve işverenle imza altına almak suretiyle diğer kopyayı alabilmektedir. Bu
durumda işverende kalan asıl nüshada, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının tespit

66
ettiği hususlar bir bütün olarak yer alırken, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanında
kalan nüshalarda kendilerince yapılan tespitler ve öneriler yer almaktadır.

Ortak sağlık ve güvenlik birimleri hizmet sunduğu işyerlerine ait tespit ve öneri
defteri suretlerinin yukarıda belirtilen kopyalarını arşivlerinde bulundurmak ve
denetime yetkili kamu görevlileri tarafından istenmesi durumunda sunmak
zorundadır. Verilen hizmet hem işyeri hekimliği ve hem de iş güvenliği uzmanlığı
şeklindeyse iki kopyanın da arşivde bulundurulması zorunludur.

3.3.4.2. Yıllık çalıĢma planı

Yıllık çalışma planı, işyerinde yıl boyunca yapılması planlanan İSG faaliyetlerinin
önceden belirlenmesi ve takip edilmesi amacıyla hazırlanır. Yılın hangi döneminde
veya hangi ayında; hangi görevlerin kimler tarafından yerine getirileceği bu planla
birlikte yıl başında hazırlanır (İSG Nedir.com). Burada yılbaşı ifadesinden kasıt
hizmet döneminin başı olup takvim yılı şeklinde bir anlam ifade etmemektedir.
Örneğin 2019 yılı Nisan ayında hizmet sözleşmesi yapılan bir işyeri için 2020 yılı
mart ayı sonuna kadar yapılacak faaliyetlerin yer aldığı bir yıllık çalışma planı
hazırlanır.

Yıllık çalışma planı, işyerinde yürütülecek İSG faaliyetleri bakımından bir yol
haritası olarak kabul edilir. Dolayısıyla yıl içinde gerçekleştirilecek tüm İSG
faaliyetleri planda yer almaktadır. İSG eğitimleri, makine ve teçhizat kontrolleri,
ortam ölçümleri, periyodik sağlık muayenesi tarihleri, ilaçlama ve tatbikat gibi
faaliyetler yıllık çalışma planı içerisinde yer alır (İSG Nedir.com).

Yıllık çalışma planı OSGB‘de çalışan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından
hazırlanır. Ancak yapılan plan işyerinde bulunan tüm birimleri ilgilendirdiğinden,
ilgili birimlerin katılımıyla yıllık çalışma planının hazırlanması yerinde olacaktır.
Hazırlanan yıllık çalışma planını iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve işveren
tarafından imzalanarak uygulamaya konulur.

67
3.3.4.3. Yıllık değerlendirme raporu

Yıllık değerlendirme raporu, bir yıl boyunca işyerinde yürütülen iş sağlığı ve


güvenliğine ilişkin faaliyetlerin ve sonuçlarının değerlendirilmesine yönelik
hazırlanır (Bizim osgb.com). Yıllık değerlendirme raporu, yıllık çalışma planında yer
alan faaliyetlerin yerine getirilip getirilemediği, yerine getirilmemesi durumunda
sebeplerinin yer aldığı bir kontrol işlevi görmektedir.

3.3.4.4. Eğitim kayıtları

İş sağlığı ve güvenliği bakımından verilecek eğitimler 15 Mayıs 2013 tarihli


―Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları Hakkında
Yönetmelik‖ ile belirlenmiştir.

Yönetmeliğe göre çalışanların İSG eğitimleri işyerinde çalışan iş güvenliği


uzmanları ile işyeri hekimleri tarafından; kamu kurumları, vakıflar, üniversiteler
tarafından ve Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumları ile ortak sağlık ve
güvenlik birimleri tarafından verilebilmektedir.

Verilen eğitimler, değişen şartlara ve teknolojik gelişmelere göre revize edilerek


belirli aralıklarla tekrarlanır. Buna göre; çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde
yılda en az bir defa, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iki yılda en az bir defa, az
tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise üç yılda en az bir defa olmak üzere çalışanın
yapacağı iş ve işyerine özgü riskler ile korunma tedbirlerini içerecek şekilde
eğitimler verilir (md. 6/4).

Çalışanlara verilecek İSG eğitimleri genel konular, sağlık konuları ve teknik konular
olmak üzere üç grup şeklinde sınıflandırılmıştır. OSGB‘lerce çalışanlara verilen
eğitimler belgelendirilir ve bu belgeler OSGB arşivinde saklanır. Uygulamada,
eğitim sonunda katılım formu düzenlenerek katılımcıların imzası alınmakta ve yazılı
sınav yapılmaktadır. Eğitim sonrasında düzenlenecek belgede, katılımcının adı,
soyadı, görevi, eğitim konusu, eğitimin süresi, eğitimcinin adı, soyadı, unvanı,
imzası ve eğitim tarihi yer alır (Md. 15).

OSGB‘lerce verilen İSG eğitimleri ve sonrasında düzenlenen ispatlayıcı belgeler iş


kazaları soruşturmalarında kusur oranının belirlemesi açısından önem arz etmektedir.
OSGB‘nin işyerinde tutmakta olduğu kayıtlar içerisinde doğrudan çalışanın
68
imzasının yer aldığı tek belge olan eğitim katılım formu, çalışanın uğramış olduğu ya
da sebebiyet verdiği kazayla ilgili konularda eğitim alıp almadığının tespiti açısından
en önemli belgedir.

3.3.5. ÇalıĢanların izlenmesi

OSGB‘ler iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulmasından hizmet verdiği


işverene karşı sorumludur. Bu bakımdan İSG hizmeti verilen işyerinde
görevlendirilen personelin ―İşyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin görev, yetki,
sorumluluk ve eğitimleri ile ilgili yönetmelik‖ ile ―İş Güvenliği Uzmanlarının Görev,
Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik‖ kapsamında hizmet
verdikleri alanlarda belirtilen görevlerin yerine getirilip getirilmediğinin
izlenmesinden sorumlu tutulmuşlardır (İSGH YÖN. Md. 13/f).

Öte yandan bu durum OSGB‘ye bağımlı olarak çalışan uzman, hekim ve diğer sağlık
personelinin hizmet verdikleri işyerlerinde, görevleriyle ilgili sorumluklarının
bulunmadığı anlamına gelmemektedir. İlgililerin görevlerini gerektiği şekilde yerine
getirmemeleri nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuzluklarda OSGB‘ler olayda ihmali
olan kişilere rücu edebilmektedir.

3.4. Görevli Personel

3.4.1. ĠĢ güvenliği uzmanı

Türkiye‘de iş güvenliği uzmanlığı hakkındaki temel düzenleme dayanağını 6331


sayılı Kanundan alan 29.12.2012 tarihli ― İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki,
Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik‖tir. İş güvenliği uzmanı ilgili
yönetmelikte; ―İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça
yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, Bakanlık ve ilgili
kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık
eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik eleman‖ şeklinde tanımlanmıştır. (md:
4).

İş güvenliği uzmanı olabilmenin temel kuralı, mevzuatta sıralanan kişilerden olmak


ve belirlenen eğitim programını tamamlayarak, ardından düzenlenecek olan sınavda
başarılı olmaktır. Görüleceği üzere teknik elemanlar veya mühendislerin öğrenim
döneminde almış oldukları eğitim bir nevi formasyon olarak kabul edilmiş,
69
uzmanlığın bu formasyonun üzerine alınacak teorik ve pratik bir eğitimle
kazanılabileceği belirtilmiştir (Süzek‘ten akt. Kılkış ve Alper; 2015, 47).

İş güvenliği uzmanı; işyerinde yapılan çalışmalarla ilgili olarak makine ve teçhizatın


seçimi ile bakımı, üretimde kullanılan maddeler, kişisel koruyucu ekipmanların
seçimi ve kullanımı gibi konular da dahil olmak üzere işleyişin, İSG mevzuatına
uygun şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla işverene tavsiyelerde bulunur
(İGUY Md. 7/a).

İş Güvenliği Uzmanı, çalışma ortamının gözetimi kapsamında, risk


değerlendirmesinin yapılmasını sağlayarak işyerinde alınması gereken sağlık ve
güvenlik önlemlerini belirler. Sağlık ve güvenlik yönünden ortaya çıkabilecek
risklerin azaltılması amacıyla işverene önerilerde bulunarak yapılacak periyodik
bakım, kontrol ve ölçümlerin planlamasını yaparak uygulanmasını kontrol eder
(İGUY Md: 7/b). Yine çalışma ortamının gözetimi kapsamında gerçekleştirilen
faaliyetleri kaydederek, işyeri hekimi refakatinde yıllık çalışma ve değerlendirme
raporunu hazırlar. İş güvenliği uzmanı; ortaya çıkan iş kazaları ve meslek
hastalıklarıyla ilgili değerlendirme yaparak, olayların tekrarlanmaması adına gerekli
önlemleri alarak ilgili birim ve kuruluşlarla işbirliği yapar (İGUY Md: 7/d).

İş güvenliği uzmanları hizmet verilen işyerinin menfaatlerini korumakla yükümlüdür.


Buna göre, görevlerini yerine getirirken işin normal akışını bozmamaya özen
göstermek ve işverenin meslek sırları, ticari ve ekonomik durumları hakkındaki
bilgileri gizli tutmakla yükümlü tutulmuşlardır (İGUY Md: 8/a) .

İş güvenliği uzmanı, işyerinde yapmış olduğu çalışmalara ilişkin tespit ve önerilerini


onaylı deftere yazmak ve defterin bir suretini saklamakla yükümlüdür. Onaylı deftere
yazılan hususlar işverene tebliğ edilmiş sayıldığından iş güvenliği uzmanının
sorumluluğunu yerine getirdiğinin ispatı bakımından bu yükümlülük önem arz
etmektedir. Onaylı deftere yapmış olduğu tespitleri yazmadığı veya yazmış olmasına
rağmen defter suretini saklamadığı tespit edilen iş güvenliği uzmanı Bakanlık
tarafından uyarılır. İlgili durumun tekrarı halinde ise yükümlülüğe uymayan uzmanın
―İş Güvenliği Uzmanlığı Belgesi‖nin geçerliliği bir yıl askıya alınır. Bir yıl
dolduktan sonra iş güvenliği uzmanlığı belgesi kendiliğinden işler hale

70
gelememektedir; bunun için ayrıca Bakanlık onayının alınması gerekmektedir
(İGUY Md. 9/2) .

İSG mevzuatı; sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınması ve uygulanmasında önemli


sorumlulukların yüklendiği iş güvenliği uzmanlarına ―yaptırım uygulayıcı‖ bir nitelik
kazandırmak adına belirli yükümlülükler getirmiştir.

Buna göre, işyerinde çalışanlar açısından yakın ve hayati tehlike tespit eden iş
güvenliği uzmanı öncelikle işverenden önlem alınmasını talep etmek, önlemlerin
işveren tarafından alınmaması durumunda ise Bakanlığa bildirmekle yükümlüdür
(İGUY Md: 8/a). Söz konusu yetkinin kullanılması, hayati öneme sahip İSG
önlemlerinin alınması bakımından bir caydırıcılık unsurudur.

İş güvenliği uzmanı, işyerinde çalışanlar açısından yakın ve hayati tehlike tespit


etmesi durumunda olayın aciliyetini de göz önünde bulundurarak işverenin onayını
almak şartıyla geçici olarak işi durdurma yetkine sahiptir. İş güvenliği uzmanı
görevinin gereği olarak işyerinin bütün bölümlerine serbestçe girmek ve İSG
konusunda inceleme yapmak; çalışanlarla görüşmek ve gerekli gördüğü kayıtları
incelemek yetkisine sahiptir (İGUY Md: 8).

Tam süreli olarak hizmet veren iş güvenliği uzmanları, mesleki gelişmelerini


sağlamak amacıyla düzenlenen eğitim, konferans ve seminer gibi organizasyonlara
katılma hakkına sahiptir. Bir yıl içerisinde bu gibi faaliyetlerde geçen ve toplam beş
iş gününü aşmayan süreler, çalışma süresinden sayılır ve iş güvenliği uzmanının
ücretinden kesinti yapılamaz (İGUY Md: 8/2).

Meslek grupları ile çalışma sürelerine göre belirlenen esaslar doğrultusunda iş


güvenliği uzmanlığı üç sınıfa ayrılmaktadır. Belirlenen koşulları taşıyan kişiler ilgili
sınıfın eğitimini almak ve sınavını geçmek suretiyle A, B ve C sınıfı ―iş güvenliği
uzmanlığı belgesi‖ almaya hak kazanırlar. A sınıfı belgeye sahip olan iş güvenliği
uzmanları bütün tehlike sınıflarında, B sınıfı belgeye sahip olan uzmanlar az tehlikeli
ve tehlikeli sınıflarda, C sınıfı belgeye sahip uzmanlar ise az tehlikeli sınıfta bulunan
işyerlerinde görev yapabilmektedirler (Kılkış ve Alper, 2015: 47). Birden fazla iş
güvenliği uzmanının görevlendirildiği işyerlerinde, tam süreli görevlendirilen

71
uzmanlarından sadece birinin, işyerinin tehlike sınıfının gerektirdiği belgeye sahip
olması yeterlidir (İGUY Md:7/4).

3.4.1.1. (A) sınıfı iĢ güvenliği uzmanlığı

A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesinin alınabilmesi için yönetmelik, tek bir


yöntem yerine alternatifler ortaya koymuştur. Buna göre B sınıfı iş güvenliği uzmanı
olarak en az dört yıl sahada görev yaptığını ispatlayan kişilere belirlenen eğitime
katılmak ve açılacak sınavda başarılı olmak şartıyla A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı
belgesi verilmektedir (İGUY md: 8/1-a).

A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesinin alınabilmesi için yukarıda belirtilen eğitim,


sınav ve deneyim şartı ile belirli unvanları taşıyanlar bakımından öngörülmemiştir.
Buna göre mimarlık veya mühendislik fakültesi mezunları ile teknik elemanlar İSG
alanında doktora yapmış olmaları halinde doğrudan A sınıfı İş güvenliği uzmanlığı
belgesine sahip olmaktadırlar (İGUY md: 8/1-a).

Yine mevzuat bakanlıkta ve ilgili kuruluşlarında görevli personelin de A sınıfı iş


güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmasına imkân vermektedir. Buna göre ―Genel
Müdürlük veya bağlı birimlerinde en az on yıl görev yapmış mühendislik veya
mimarlık eğitimi veren fakülte mezunları ile teknik elemanlar‖, ―İş sağlığı ve
güvenliği alanında müfettiş yardımcılığı süresi dâhil en az on yıl görev yapmış
mühendis, mimar veya teknik eleman olan iş müfettişleri‖ ile ―Genel Müdürlük ve
bağlı birimlerinde uzman yardımcılığı süresi dâhil en az on yıl fiilen görev yapmış
mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakülte mezunları ile teknik elemanı olan iş
sağlığı ve güvenliği uzmanları‖ A sınıfı iş güvenliği uzmanı olabilmektedir (İGUY
Md. 8/a)..

3.4.1.2. (B) sınıfı iĢ güvenliği uzmanlığı

(C) sınıfı iş güvenliği uzmanı olarak en az üç yıl sahada görev yaptığını ispatlayan
mühendislik veya mimarlık fakültesi mezunları ve teknik elemanlar belirlenen
eğitime katılmak ve açılacak sınavda başarılı olmak şartıyla (B) sınıfı iş güvenliği
uzmanlığı belgesi almaya hak kazanmaktadırlar (İGUY md: 8/1-b).

A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesinin alınabilmesi için İSG alanında doktora


yapmış olma şartı, (B) sınıfı belgeye sahip olmak için ilgili alanda yüksek lisans
72
yapma şeklindedir. Ayrıca İSG alanında doktora yapanlara A sınıfı iş güvenliği
uzmanlığı belgesi doğrudan verilebilmekteyken; İSG alanında yüksek lisans yapan
kişilerin B sınıfı belgeye sahip olmaları için eğitimin alınması ve sınavda başarılı
olunması şartı öngörülmüştür (İGUY md: 8/1-b).

Yönetmelikte yer alan bölümlerden mezun olmamakla birlikte iş sağlığı ve güvenliği


alanında teftiş yapan mühendis, mimar veya teknik eleman olan iş müfettişleri hariç
bakanlık ve ilgili kuruluşlarında müfettiş/müfettiş yardımcısı olarak on yıl görev
yapanlar da belirlenen eğitimi almak ve sınavda başarılı olmak şartıyla (B) sınıfı iş
güvenliği uzmanlığı belgesini almaya hak kazanmaktadırlar (İGUY md: 8/1-b).

3.4.1.3. (C) sınıfı iĢ güvenliği uzmanlığı

Üniversitelerin İSG lisans programını bitirenler ile öühendislik veya mimarlık


eğitimi veren fakültelerden mezun olanlar ve teknik elemanlardan (C) sınıfı iş
güvenliği uzmanlığı eğitimine katılanlara yapılacak sınavda başarılı olmaları şartıyla
(C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi verilmektedir (İGUY md: 8/1-c).

Yönetmelikte yer alan bölümlerden mezun olmamakla birlikte iş sağlığı ve güvenliği


alanında teftiş yapan mühendis, mimar veya teknik eleman olan iş müfettişleri hariç
bakanlık ve ilgili kuruluşlarında müfettiş/müfettiş yardımcısı olarak on yıl görev
yapanlar da belirlenen eğitimi almak ve sınavda başarılı olmak şartıyla (C) sınıfı iş
güvenliği uzmanlığı belgesini almaya hak kazanmaktadırlar (İGUY md: 8/1-c).

3.4.2. ĠĢyeri hekimi

Türkiye‘de ―işyeri hekimliği‖ hakkındaki temel düzenleme, dayanağını 6331 sayılı


Kanundan alan 20.07.2013 tarihli ―İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin
Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik‖tir. İşyeri hekimi
ilgili yönetmelikte; ―İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça
yetkilendirilmiş işyeri hekimliği belgesine sahip hekim‖ şeklinde tanımlanmıştır.
(Md: 4).

İşyeri hekimliği belgesi; işyeri hekimliği eğitim programını tamamlamak veya iş


sağlığı veya iş sağlığı ve güvenliği bilim uzmanı unvanına sahip olmak şartıyla
yapılacak ―işyeri hekimliği sınavı‖nda başarılı olan hekimlere verilmektedir (Md: 8).

73
İSG alanında en az sekiz yıl görev yapmış olan ―hekim iş müfettişleri‖ ile İş sağlığı
ve Güvenliği Genel Müdürlüğünde ve bağlı birimlerinde İSG alanında en az sekiz yıl
fiili olarak çalışmış hekimlere talep etmeleri durumunda işyeri hekimliği belgesi
verilmektedir (Md:8/1-c). Normal şartlarda işyeri hekimliği belgesinin alınabilmesi
için gerekli olan eğitim ve sınav şartı, bakanlığın ilgili birimlerinde görev yapan
hekimler için öngörülmemiştir.

İşyeri hekimi işverene rehberlik yapmak amacıyla; işyerinde yapılan çalışmalar


kapsamında kullanılan maddeler ve kişisel koruyucu ekipmanın seçiminde işverene
önerilerde bulunur. İşyeri hekimi, ergonomik ve psikososyal riskler bakımından
çalışanların fiziksel ve zihinsel kapasitelerini göz önünde bulundurarak çalışma
ortamındaki stres faktörlerinden korunmalarını sağlamakla görevlidir (Md:8/1-c).

İşyeri hekimi, tüm işyerinin genel hijyen durumunu sürekli izleyip denetleyerek,
çalışanlar için gerekli beslenme ihtiyacı ile uygun içme suyunun sağlanması
konusunda işverene tavsiyede bulunur (Md:8/1-d).

İşyeri hekiminin temel görevi çalışanların sağlığını korumak ve işyerinde sağlık


yönünden ortaya çıkabilecek risklerin önüne geçmektir. İşyeri hekimi sağlık gözetimi
kapsamında yapacağı işe giriş ve periyodik muayeneler ile tetkikler neticesinde
çalışanların uygun işte görevlendirilmelerini sağlar. Sağlık durumu gözetilmeksizin
yapılacak görevlendirmeler çalışan sağlığı açısından bir tehlike oluşturmakla birlikte
diğer işyeri çalışanları ve toplum geneli açısından da tehlike arz etmektedir. Şöyle ki
rahatsızlığı sebebiyle görevini aksatan bir kişi işyerinin genelinde bir sağlık ve
güvenlik riskinin ortaya çıkmasına sebep olur. Ya da bulaşıcı hastalığı olan bir
çalışanın özel durumu gözetilmeksizin doğrudan işyeri çalışanlarıyla, iş
ekipmanlarıyla uygun olmayan şekildeki teması toplumun geneli açısından sağlık ve
güvenlik riskini ortaya çıkarabilecektir.

Periyodik muayeneler az tehlikeli sınıftaki işyerlerinde beş yılda bir, tehlikeli


sınıftaki işyerlerinde üç yılda bir, çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde yılda bir, özel
politikalar uygulanmasını gerektiren çocuk, genç ve gebe çalışanlar için ise en geç
altı ayda bir tekrarlanmak zorundadır (Md: 8/c). Belirlenen süreler azami olup işyeri
hekiminin uygun görmesi durumunda bu süreler kısaltılabilmektedir.

74
İşyeri hekimi İSG yönünden yapılacak risk değerlendirmesinin hazırlanması ve
uygulanması aşamasında bulunarak alınması gereken önlemler konusunda işverene
öneride bulunur. İşyeri hekimi; gebe kadınlar, 18 yaşından küçükler, kronik hastalığı
olanlar, yaşlılar, malul ve engelliler gibi özel politika gerektiren çalışanlarla
yakından ilgilenerek ve onları bilgilendirerek, yapılacak risk değerlendirmesinde
dikkate alınmalarını sağlar (Md: 8/b).

Tam süreli iş sözleşmesi ile görevlendirilen işyeri hekimleri, çalıştıkları işyeri ile
ilgili mesleki gelişmelerini sağlamaya yönelik eğitim, seminer ve panel gibi
organizasyonlara katılma hakkına sahiptir. Bu gibi organizasyonlarda geçen
sürelerden bir yıl içerisinde toplam beş iş günü kadarı çalışma süresinden sayılır ve
bu süreler sebebiyle işyeri hekiminin ücretinden herhangi bir kesinti yapılamaz
(Md:2).

3.4.3. Diğer sağlık personeli

Diğer sağlık personeli; İSG hizmetlerinde görev yapmak üzere Bakanlıkça


belgelendirilmiş sağlık memuru, hemşire, acil tıp teknisyeni ve çevre sağlığı
teknisyeni diplomasına sahip olan kişiler ile Bakanlık tarafından verilen işyeri
hemşireliği belgesine sahip kişilerdir (İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin
Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik, Md:4/a).

Diğer Sağlık Personeli belgesi yukarıda sayılan kişilerden olup eğitim programını
tamamlayan ve Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak diğer sağlık personeli
sınavında başarılı olanlara, iş sağlığı veya iş sağlığı ve güvenliği programlarında
lisansüstü eğitimini tamamlayanlara ve Genel Müdürlük ve bağlı birimlerinde 5 yıl
fiilen çalışmış olanlara istekleri halinde Genel Müdürlükçe verilir (Md: 15).

Diğer Sağlık Personeli İSG hizmetlerinin planlanması, değerlendirilmesi, izlenmesi


ve yönlendirilmesinde işyeri hekimi ile birlikte çalışarak, veri toplamak ve gerekli
kayıtları tutmakla görevlidir (Md. 16/2-a). Diğer sağlık personelinin görev ve
yükümlülüklerinin tanımlanmasında işyeri hekimine sağlık hizmeti sunumunda
yardımda bulunacağı ve hekimin yönlendirmesiyle görevini yerine getireceğine
vurgu yapılmıştır.

75
Tam süreli iş sözleşmesi ile görevlendirilen diğer sağlık personeli iş güvenliği
uzmanı ve işyeri hekimlerinde olduğu üzere, çalıştıkları işyeri ile ilgili mesleki
gelişmelerini sağlamaya yönelik eğitim, seminer ve panel gibi organizasyonlara
katılma hakkına sahiptir. Bu gibi organizasyonlarda geçen sürelerden bir yıl
içerisinde toplam beş iş günü kadarı çalışma süresinden sayılır ve bu süreler
sebebiyle işyeri hekiminin ücretinden herhangi bir kesinti yapılamaz (Md: 17/2).

3.5. OSGB’nin ĠliĢki Olduğu Yapılar

3.5.1. Devlet

İş Sağlığı İş Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği‘nde OSGB; ―Kamu kurum ve


kuruluşları, organize sanayi bölgeleri ile Türk Ticaret Kanunu‘na göre faaliyet
gösteren şirketler tarafından, işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sunmak
üzere kurulan gerekli donanım ve personele sahip olan ve Bakanlıkça yetkilendirilen
birim‖ olarak tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere OSGB‘ler devletin
çalışan sağlığı ve güvenliği sağlama yükümlülüğünü yerine getirmek adına yine
devlet tarafından yetkilendirilen birimlerdir. Bu anlamda OSGB‘leri yarı kamu
kuruluşları olarak nitelendirmek mümkündür.

OSGB‘lerin çalışma usul ve esaslarını belirleme, yetkilendirme ve denetleme


konusunda görevli olan birim Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
bünyesinde bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü‘dür. OSGB‘lerin
denetiminde öncelikli görev sahibi personel İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü‘ne bağlı uzmanlar iken sonradan bakanlık oluru ile Sosyal Güvenlik
Denetmenleri de OSGB denetiminde yetkili kılınmıştır. OSGB‘ler rutin olarak yılda
en az bir kez denetlenmekle birlikte İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü‘ne
ulaşan şikâyetlere yönelik denetimler de yapılmaktadır. Bu kapsamda 2016 ve 2017
yıllarında Türkiye genelindeki 2682 OSGB‘ye toplam 3819 denetim
gerçekleştirilmiştir (birim.ailevecalisma.gov.tr).

76
Tablo 6.OSGB Denetiminde Ġhtar Konuları ve Puanları


ra Ġhlal Ġhtar
Ġhlalin Adı
N Derecesi Puanı
o.
Yetki alınan yer ve donanım ile ilgili belirtilen şartlara uygunluğunun
1. Hafif 10
devamının sağlanmaması durumunda denetim başına,
Ek-8‘de yer alan tabela haricinde Bakanlık logosunun veya unvanının
2. Hafif 10
kullanılması durumunda denetim başına,
Yerleşim planında Bakanlıkça onay alınmadan değişiklik yapılması
3. veya onaylanmış yerleşim planında belirtilen odaların amacı dışında Hafif 15
kullanılması durumunda denetim başına,
Hizmet verilen işyerlerine dair sözleşmeler ile personel
4. sözleşmelerinin ve bunların feshinin zamanında bildirilmemesi Hafif 15
durumunda denetim başına,
Tabela, basılı evrak, broşür, afiş ve diğer elektronik ortamlarda
herhangi bir amaçla kullanılan her türlü yazılı ve görsel dokümanda;
5. Hafif 20
yetki belgesinde belirtilen isim veya unvandan farklı isim veya unvan
kullanılması durumunda denetim başına,
Sorumlu müdürün ayrılmasına rağmen 30 gün içinde yeni sorumlu
6. müdür görevlendirilmemesi, Hafif 15

Sözleşme yapılan işyerlerine dair tutulması gereken onaylı defter


7. suretlerinin OSGB‘de bulundurulmaması durumunda denetim başına, 20
Hafif
Ek-8‘deki örneğine uygun tabela düzenlemesinin yapılmaması
8. durumunda denetim başına, Orta 30

Sözleşme yapılan işyerlerine dair yıllık çalışma planı veya yıllık


değerlendirme raporunun kayıt altına alınmaması veya OSGB‘de bir
9. 20
suretinin bulundurulmaması durumunda denetim başına,
Hafif
Çalışanlara verilen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine dair kayıtların
10. tutulmaması veya bir suretinin OSGB‘de bulundurulmaması 20
Hafif
durumunda denetim başına,
Hizmet verilen işyerine zorunlu haller dışında, aynı işyeri hekimi, iş
11. güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin hizmet vermesinin 20
Hafif
sağlanmaması durumunda denetim başına,
Hizmet sözleşmesi süresi sonunda elinde bulundurduğu kayıt ve
12. dosyaların ilgili işverene teslim edilmemesi durumunda denetim Orta 30
başına,
Hizmet verilen işyerinin çalışan sayısına ve tehlike sınıfına uygun
sürelerde iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimi veya diğer sağlık
13. Orta 30
personeli çalışmasının sağlanmaması durumunda her bir işyeri için,

Çalışma saatleri içerisinde OSGB‘nin kapalı olması durumunda


14. Orta 30
denetim başına,

15. İSG—KATİP üzerinden sözleşme yapılmadan hizmet verilmesi veya Orta 40


henüz onaylanmamış sözleşmelerle hizmet verilmesi durumunda

77
denetim başına,
Yetki aldığı mekânda Bakanlıkça yetki veya izin verilmemiş
16. faaliyette bulunulması veya 19 uncu maddenin ikinci fıkrasına Ağır 50
aykırılık durumunda denetim başına,
Tam süreli iş sözleşmesiyle istihdam edilmesi gereken kişilerin
17. ayrılmasına rağmen 30 gün içinde yenilerinin görevlendirilmemesi Orta 30
durumunda kişi başına,
Kontrol ve denetimlerde istenen bilgi ve belgelerin verilmemesi veya
18. Ağır 100
görevin tamamlanmasına engel olunması durumunda denetim başına,
Şirket ortaklarında yapılan değişikliğin zamanında bildirilmemesi
19. Orta 30
durumunda,

*İş sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği

OSGB denetimlerinde genel olarak Tablo 6‘da yer alan başlıkları kapsayacak şekilde
inceleme yapılır. Tespit edilen ihlalin karşısında bulunan ihtar puanı ilgili OSGB‘ye
ceza puanı olarak uygulanmaktadır. Yapılan denetimlerde ilgili OSGB‘ye herhangi
bir idari para cezası uygulanmaz. Bunun yerine OSGB‘lerin yetki belgelerinin askıya
alınması veya tamamen iptal edilmesi şeklinde cezalar uygulanır. Uygulanan ihtar
puanlarının toplamı 300‘e ulaştığında OSGB‘lerin yetki belgesi 6 ay süreyle askıya
alınmakta, belirli durumlarda yetki belgesi iptal edilmektedir.

OSGB‘lerin işleyişiyle ilgili olarak mevzuatta ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur.


Buna göre yetki alınması, kurulacak mekanın fiziki şartları, görevlendirilecek
personelin niteliği gibi konularda İş Sağlığı İş Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği‘nde
belirlenen esaslar doğrultusunda hareket edilmektedir.

Öte yandan İSG alanında kuramsal olarak ortaya konulan ayrıntılı düzenlemeler
beraberinde tutarlı ve bütüncül bir işleyişi gerektirmektedir. OSGB‘lere devlet
tarafından yüklenen misyon ile OSGB‘lerin piyasadaki karşılığı örtüşmemektedir. Bu
durumun temel sebebi OSGB‘lerin piyasa ekonomisine tabi olarak çalışmalarıdır.
Serbest piyasa ekonomisine göre hareket eden OSGB‘ ler sunmuş oldukları hizmetin
kalitesinden ziyade hizmetin ucuzluğuna göre tercih edilmektedirler.

Yukarıda açıklandığı üzere yarı kamu kurumu olarak nitelendirilebilecek OSGB‘ler


için ticari kaygılar yerine hizmet sunumunun gözetildiği bir yapı oluşturmak devletin
önceliği olmalıdır. Bu yöndeki bir girişim OSGB‘lerin işverenler arasındaki itibarını
yükselterek çalışanlara daha nitelikli İSG hizmetinin sunulmasına imkan verecektir.

78
OSGB‘lerin itibarı açısından bir diğer önemli husus öngörülebilir olmaktır. 2012
tarihli İSG Kanununda iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme
yükümlülüğünün başlangıcı 50‘den az çalışanı olan ve ―az tehlikeli‖ sınıfta bulunan
işyerleri ile kamu kurumları için 2014 yılı olarak belirlenmiş iken çeşitli tarihlerde
yapılan ertelemelerle bu tarih 2020 yılına çekilmiştir. Yapılan ertelemeler
öngörülemediğinden birçok OSGB‘de maddi ve itibari anlamda kayıplara sebebiyet
vermiştir. Az tehlikeli işyerleri ile kamu kurumlarına hizmet vermek üzere personel
istihdam etmeye başlayan, buna göre işyerleriyle sözleşme yapan OSGB‘ler yapılan
ertelemeler sebebiyle işe yeni almış olduğu profesyonelleri işten çıkarmak zorunda
kalmıştır. Yine yasal zorunluluğu gerekçe göstererek hizmet sözleşmesi yaptığı -
sözleşme yapmaya ikna ettiği- işverene karşı da zorunluluğun hiç ortaya çıkmaması
sebebiyle güven kaybı yaşamıştır.

OSGB‘ler tarafından öngörülemeyen dolayısıyla İSG alanında karmaşaya yol açan


bir diğer husus yakın zamanda yaşanan C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının
çalışabileceği işyeri tehlike sınıfıyla ilgili olmuştur. 27 Ocak 2017 tarihinde
yürürlüğe giren 6770 sayılı torba kanun ile; ―C sınıfı iş güvenliği uzmanların
tehlikeli sınıfta çalışabilme hakkı 1 Ocak 2019 tarihine, B sınıfı iş güvenliği
uzmanların çok tehlikeli sınıfta çalışabilme hakkı ise 1 Ocak 2020 tarihine
uzatılmıştır.‖ 1 Ocak 2019 tarihi yaklaşırken genel beklenti C sınıfı iş güvenliği
uzmanlarının tehlikeli sınıfta çalışabilme sürelerinin uzatılacağı şeklinde olmuştur.

İSG hizmeti alma zorunluluğu olan işyerlerinin tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri
olması ve İSG hizmeti alan az tehlikeli işyerleri sayısının çok düşük seviyede olması
sebebiyle ertelemenin yapılmaması doğrudan C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının
piyasadan çekilmesi, işsiz kalmaları anlamına gelmektedir.

1 Ocak 2019 tarihine kadar mutlaka erteleme yapılacağı şeklinde beklenti olmasına
rağmen konu hakkında bir açıklama yapılmaması ertelemenin olmayacağı şeklinde
yorumlanmaya başlanmıştır. Ancak süre uzatımı olmaması sebebiyle İSG KATİP
üzerinden tehlikeli işyerlerine dair sözleşmelerin otomatik olarak düşürülmemiş
olması karmaşanın boyutunu artırmıştır. Bu durumda bir kısım görüş sözleşmelerin
düşürülmemiş olmasının sürenin uzatılacağı anlamına geldiğini savunurken, bir
kısım görüş resmi bir açıklama yapılmamış olmasının sürenin uzatılmadığı anlamına

79
geldiğini savunmuştur. 1 Şubat 2019 tarihi itibariyle sözleşmelerin otomatik şekilde
düşürülmesiyle birlikte OSGB‘lerde C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının iş
sözleşmeleri sonlandırılmaya başlanmasıyla birlikte karmaşa zirveye çıkmıştır. İşte
bu aşamada 21 Şubat 2019 tarihinde çıkarılan kanunla C sınıfı iş güvenliği
uzmanlarının işsiz kalmaları, tehlikeli işyerlerine bakabilecek uzman sayısının
yetersiz olması gibi gerekçelerle süre 1 Temmuz 2020‘ye uzatılmıştır.

3.5.2. ĠĢveren

6331 sayılı İSG Kanunu iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin, işletme içerisinden


görevlendirilecek iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personelince
yürütülmesine öncelik vermiştir. Ancak işletme içerisinde belirlenen şartları
taşıyan personelin bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamı veya bir kısmı
OSGB‘lerden hizmet alımı suretiyle yerine getirilebilecektir.

Ayrıca işyeri personellerinden belirlenen şartları taşıyan ancak İSG alanında gereken
sorumluluğu almak istemeyen kimselerin olması durumunda da OSGB‘lerden hizmet
alınması mümkün olmaktadır.

Yukarıda belirtildiği üzere işyeri çalışanları içerisinde belirlenen nitelikleri taşıyan


personelin bulunmaması ya da hukuki ve cezai sorumluluğu almak istemeyen
personelin varlığı halinde işveren İSG hizmetlerini işletme dışından almaktadır. İş
sağlığı ve güvenliği hizmeti almak isteyen bir işveren ile OSGB arasında İSG-
KÂTİP‘te yer alan örneğine uygun şekilde sözleşme düzenlenir ve karşılıklı şekilde
en geç beş gün içinde yine sistem üzerinden onaylanır. (İSGHYÖN.m.14/3-a).
Belirtilen süre içerisinde imzaların tamamlanmaması durumunda sözleşme sistemden
düşer ve yeni bir sözleşme yapılması gerekir. İSG- KÂTİP üzerinden onaylanan
sözleşme nüshalarından biri OSGB tarafından, biri işveren tarafından saklanır. İSG-
KATİP üzerinden sözleşme yapılmaksızın OSGB‘lerin İSG hizmeti sunması
mümkün olmamaktadır.

Yine işveren ile OSGB arasında; iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık
personeli hizmeti için İSG-KATİP sistemi üzerinden ayrı ayrı sözleşme yapılması
gerekmektedir. İş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli
hizmetleri OSGB‘ nin sunduğu bölünemez bir hizmet niteliği taşımamaktadır. Şöyle

80
ki kendi iş güvenliği uzmanını istihdam eden ya da kendisi iş güvenliği Uzmanı
belgesine sahip olan bir işveren OSGB ile yapacağı sözleşmeye istinaden işyeri
hekimliği ve diğer sağlık personeli hizmeti alabilmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda; İşverenin çalışanların sağlık ve güvenliğini


korumakla yükümlü olduğu, bu yükümlülüğü yerine getirmek amacıyla İşyeri
dışındaki bir kişi veya kuruluştan hizmet alması durumunda dahi sorumluluktan
kurtulamayacağı vurgulanmıştır. Bu noktada bazı işletmeler, OSGB‘ler ile anlaşmak
suretiyle tüm yükümlülüklerden kurtulduğu yanılgısına düşebilmektedir. Ancak
OSGB ile anlaşmak işverenin yapması gerekenleri ve yükümlülüklerini ortadan
kaldırmamakta sadece İSG alanında yapması gerekenlerle ilgili olarak yardım ve
danışmanlık hizmeti almış olmaktadır (www.osgbpro.com).

İşverenin İSG hizmetini satın alsa dahi sorumluluğunun devam edeceği şeklindeki
hüküm hizmetin satın alındığı kuruluşların sorumluluğunun bulunmadığı anlamına
gelmemektedir (Karabacak, 520). İSG Kanununu 8. Maddesine göre; ―Hizmet
sunan kuruluşlar ile işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği
hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene
karşı sorumludur‖

Kanununun genel içeriğine bakıldığında İSG hizmetlerinin yürütülmesinde esas


sorumlunun işveren olduğu görülmektedir. Ancak yukarıda yer alan maddede
OSGB‘lerin de İSG konusunda sorumluluğunun olduğu hüküm altına alınmıştır.
Buna göre işyerinde meydana gelen bir kazada esas sorumlu işveren iken işverene
karşı sorumlu olan OSGB‘nin görevini yerine getirmemiş olması durumunda
kendisine rücu da bulunulacaktır.

OSGB ile işveren arasında İSG KATİP üzerinden yapılan sözleşmeler içerik
bakımından oldukça sınırlı olup işyeri unvanı, vergi numarası sözleşme başlangıç
tarihi gibi genel bilgileri içermektedir. Buna karşılık işveren ile OSGB arasında
hizmet sunumuyla ilgili ayrıntılı hükümleri düzenleyen özel nitelikte bir sözleşme
imzalanmaktadır. İmzalanan sözleşmede hizmetin ücreti, süresi, cezai müeyyideler
ve tarafların sorunlulukları gibi ayrıntılı düzenlemeler yer almaktadır. Ancak söz
konusu sözleşme hükümlerinin serbest bir şekilde belirlenebilmesi tarafları yanılgıya
düşürebilmektedir. Örneğin yapılan sözleşmelerde ―İSG alanında tüm sorumluluğun
81
OSGB‘de olacağı‖ şeklindeki hüküm işverenin İSG önlemlerinin alınması
bakımından birincil sorumlu olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Yine işverene ya
da İSG profesyoneline gereğinden fazla sorumluluğun yüklendiği sözleşme örnekleri
de mevcuttur. Bu noktada ortaya çıkabilecek olumsuzlukların giderilebilmesi adına
OSGB ile işveren arasında düzenlenen sözleşmelerin tek tipleştirilmesi önem arz
etmektedir.

6331 sayılı yasaya göre işveren çalışan sağlığı ve güvenliği hizmetlerini ortak sağlık
ve güvenlik birimlerinden (OSGB) satın alma yöntemiyle temin edebilmektedir.
(Özgür, 2015: 20) Sayıları binlerle ifade edilen OSGB‘lerden hizmet satın alınması,
beraberinde rekabeti ve birini diğerine tercih edebilmeyi getirmekte; rekabet
içerisinde olan OSGB‘ler arasından seçme hakkına sahip olan işvereni üstün konuma
getirmektedir.

OSGB istihdam ettiği iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi aracılığıyla işyerlerine


İSG alanında önerilerde bulunmakla birlikte mevzuattan kaynaklı denetim görevinin
yerine getirilmesini de sağlamaktadır. Ancak yukarıda ifade edildiği üzere OSGB-
işveren ilişkisinde üstün olamayan tarafın, maddi anlamda muhtaç olduğu işvereni
yine maddi anlamda kendisine bağlı olan İSG profesyonelleriyle İSG alanında baskı
altında tutması mümkün olamamaktadır.

3.5.3. Ġstihdam ettiği ĠSG profesyonelleri

Bir tüzel kişilik olarak Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri; istihdam ettiği iş
güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personeli aracılığıyla işyerlerine
İSG hizmeti sunmaktadır. Dolayısıyla OSGB‘ler ile çalıştırdığı İSG profesyonelleri
arasında kurulan ilişkinin niteliği doğrudan İSG hizmetinin kalitesine etki
etmektedir.

OSGB ile İSG profesyonelleri arasındaki ilişki işçi işveren ilişkisine dayanmaktadır.
İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelleri işverenleriyle
yapmış oldukları klasik iş sözleşmesi gereği işçi konumunda görev yapmakta, diğer
bağımlı çalışanlardan bir farkları bulunmamaktadır (Orhan, 2014: 87).

Burada dikkat edilmesi gereken husus iş sözleşmesinin ayırt edici unsuru olan
‖bağımlılık‖ ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun öngördüğü ―bağımsızlık‖

82
unsurunun kendi aralarında tezatlık içermesidir. İSG profesyonelleri görevlerini
yaparken bilgileri ve vicdanları doğrultusunda, çalışanların sağlığını ve güvenliğini
sağlamak için kararlar almalarına olanak tanıyacak kadar bağımsız olabilmelidirler
(Namal, Kavas ve Önder, 2016: 159).

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 8. maddesi iş güvenliği uzmanları ile işyeri


hekimlerinin görevlerini yerine getirirken mesleki bağımsızlık içerisinde hareket
etmelerini öngörmüştür. Maddeye göre; ―İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları
görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde
yürütür.‖ Kanun bu düzenlemeyle iş sözleşmesine tabi olarak çalışan iş güvenliği
uzmanları ve işyeri hekimlerine önemli bir sorumluluk yüklemiştir. Klasik iş
sözleşmelerinde çalışan, işverenin emir ve talimatlarına uygun hareket etmekle
yükümlüdür. Söz konusu yükümlülük iş sözleşmesinden kaynaklı edim borcunun
gereğidir. OSGB ile arasında klasik iş sözleşmesi bulunan iş güvenliği uzmanları ve
işyeri hekimlerinin görevlerini ―mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki
bağımsızlık içerisinde‖ yerine getirmelerinde aksaklıkların ortaya çıkması
kaçınılmazdır (Özveri, 2015: 101).

İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi ücretini dolaylı olarak denetlediği işyerinden


almaktadır. Bu durum OSGB ile arasında işçi-işveren ilişkisi bulunan iş güvenliği
uzmanı ve işyeri hekiminin görevlerini yerine getirirken, mesleki bağımsızlıklarına
ve meslek etiğine uygun hareket etmeleri noktasında sapmalar meydana getirecektir.

Türkiye‘nin 07/01/2004 tarihinde 5039 sayılı Kanunla onayladığı ―İş Sağlığı


Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı ILO Sözleşmesi‖ de işyeri hekimleri ve iş güvenliği
uzmanlarının bağımsız çalışmaları gerekliliğine vurgu yapmıştır. Sözleşmenin 10.
Maddesine göre, ―İş sağlığı hizmetlerini sunan personel, 5. maddede sıralanan
görevlere ilişkin olarak, işveren, işçi ve bulunmaları durumunda bunların
temsilcilerinden mesleki anlamda tam bir bağımsızlığa sahip olarak çalışacaklardır.‖
(Özveri, 2015: 102).

6331 sayılı Kanun ve beraberindeki alt mevzuat; iş güvenliği uzmanı ve işyeri


hekimlerine İSG alanında denetim yapma görevi vermektedir. Denetim yapma görevi
yetki ve sorumluk bakımından iki yönlü bir nitelik arz etmektedir. Denetim yapma
yetkisi karşı tarafa bir şey yaptırma ya da yaptırmama gücünü beraberinde getirmekle
83
birlikte; denetim yapan kişiyi denetlediği alanda sorumluluk altına sokmaktadır.
Dolayısıyla yetki ve sorumluluk arasındaki dengenin korunabilmesi adına
denetleyenin belirli güvencelere sahip olması gerekmektedir.

İşçi statüsünde istihdam edilen İSG profesyonelinin iş akdinin sonlandırılması


bakımdan işçilerden bir farkı bulunmamaktadır. Haksız nedenle iş sözleşmesi
feshedilen İSG profesyoneli için işveren tazminat ödemekle yükümlü tutulabileceği
gibi kişinin işe iadesine de karar verilebilmektedir. Ancak işe iade kararında işveren
seçimlik hakka sahiptir. İşveren çalışanı işe başlatabileceği gibi en az 4 en çok 8
aylık ücreti tatarında iş güvvencesi tazminatı ödeyerek de bu sorumluluktan
kurtulabilmektedir.

6331 sayılı Kanun‘un 8. maddesinde 04.04.2015 tarihinde yapılan değişiklikle


―Bakanlığa bildirimden dolayı işvereni tarafından işyeri hekimi veya iş güvenliği
uzmanının iş sözleşmesine son verilemez ve bu kişiler hiçbir şekilde hak kaybına
uğratılamaz. Aksi takdirde işveren hakkında bir yıllık sözleşme ücreti tutarından az
olmamak üzere tazminata hükmedilir.‖ ibaresi eklenmiştir. Ancak bu düzenleme de
İSG profesyonellerine aktif bir koruma sağlayamamaktadır. Zira bir yıllık sözleşme
ücreti tutarında tazminat ödemeyi göze alan işveren çalışanı rahatlıkla işten
çıkarabilecektir. Namal, Kanber ve Kavas‘ın araştırmasına göre (2014); ― iş
güvenliği uzmanları, OSGB‘ye bağlı çalışanların, işverenle yapılan iş sözleşmesini
bireysel olarak yapmadıkları için bu yasa kapsamında korunmadıklarını ifade
etmişlerdir. Yine bağımsız çalışan iş güvenliği uzmanlarının ise, yasada değinilen
bildirim gerekçe gösterilmeden, herhangi bir başka sebep ileri sürülerek işlerine son
verilebileceğini dile getirmişlerdir. Böylece görüşmeciler, bu düzenlemenin kendileri
açısından etkili bir koruma sağlamadığını düşündüklerini ortaya koymuşlardır.‖

İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları görevlerini rekabet kurallarına göre


işleyen bir işletme bünyesinde yapmaktadırlar. Devlet salt hukuk kurallarıyla birlikte
uygulamaya yönelik yapacağı düzenlemelerle birlikte çalışan sağlığı ve güvenliğini
koruma altına almakla yükümlüdür. Gerçekte iş güvenliği uzmanları ve iş yeri
hekimleri devlet adına işyerinde İSG önlemlerinin alınmasına yardımcı olan,
işvereni bu anlamda denetleyen kamusal bir görevi ifa etmektedirler. Bu nedenledir
ki işverenle ya da OSGB ile olan ilişiklerinde, iş akdinin başlangıcı, içeriğinin

84
belirlenmesi ve sona ermesi hakkında özel bir koruma statüsüne alınmaları
gerekmektedir (Özveri, 2015: 102).

85
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

MUĞLA ÖRNEĞĠ UYGULAMASI

4.1. AraĢtırmanın Yöntemi

4.1.1. AraĢtırmanın amacı ve önemi

Özellikle AB uyum süreciyle birlikte iş sağlığı ve güvenliği alanında yeni bir


yaklaşım ortaya konulmaya çalışılmış ve politikalar geliştirilmiştir. Bu doğrultuda
yeni bir yöntem olarak ―harici hizmet sunumu‖ modeli ortaya konulmuştur. İlk kez
2009 tarihli ―İşyeri Sağlık Ve Güvenlik Birimleri İle Ortak Sağlık ve Güvenlik
Birimleri Hakkında Yönetmelik‖ ile uygulamaya konulan Ortak sağlık ve Güvenlik
Birimlerinden hizmet alınması ülke genelinde tercih edilen bir hizmet yöntemi haline
gelmiştir. Günümüz itibariyle ülke genelinde % 80‘e yakın bir oranda İSG hizmetleri
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri tarafından sağlanmaktadır
(http://www.osgbhisip.gov.tr).

Şirket şeklinde kurulabilen Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri bünyesinde


bulundurduğu iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri yani iş güvenliği uzmanı, işyeri
hekimi ve diğer sağlık personeli aracılığıyla işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği
hizmeti sunmak üzere Bakanlık tarafından yetkilendirilmektedirler. Devlet tarafından
görevlendirilmiş/yetkilendirilmiş özel teşebbüsler şeklindeki Ortak Sağlık ve
Güvenlik Birimleri; devlet ile işverenin sorumluluklarını yeterince yerine
getiremediği İSG alanında bir kurtarıcı olarak düşünülmüştür.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre işyerlerinin iş sağlığı güvenliği


bakımından denetimi, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı‘na bağlı iş
müfettişleri tarafından yapılmaktadır. Ancak ―iş sağlığı ve güvenliği bakımından
teftiş yapmaya yetkili‖ bakanlık iş müfettişlerinin sayısı gerekenin çok altındadır.
2017 yılı verilerine göre ―iş sağlığı ve güvenliği bakımından teftiş yapmaya yetkili‖
sadece 873 iş müfettişi bulunmaktadır. Türkiye‘deki işyeri sayısı göz önüne
alındığında iş müfettişi sayısının işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği bakımından
sağlıklı bir şekilde denetlenebilmesi ihtimalini ortadan kaldırmaktadır
http://tumtis.org/v2/2017/0927/denetim-sart-ama-kim-tarafindan/).

86
Aşağıda yer alan tabloda Bakanlık kayıtlarına göre 2015 yılında denetim yapılan
/yapılamayan işyerlerine ait veriler yer almaktadır.

Tablo 7. ĠSG denetimlerine iliĢkin veriler

İşyeri Sayısı 1.740.187


İş Sağlığı ve Güvenliği Teftişleri 13.296
İşin Yürütüm Teftişleri 8008
Toplam Teftiş Edilen İşyeri Sayısı 21304
Denetlenemeyen İşyeri Sayısı 1.718.883
Denetlenebilen İşyerlerinin Yüzdesi 1,2
* http://tumtis.org/v2/2017/0927/denetim-sart-ama-kim-tarafindan/

Tabloda görüleceği üzere iş sağlığı ve güvenliği bakımında denetlenebilen


işyerlerinin yüzdesi toplam işyerlerinin % 1,2‘sidir. Bu durumda ülke genelinde
kurulan OSGB‘lere iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sunumunun yanı sıra işyerlerinin
iş sağlığı ve güvenliği bakımından denetlenmesi sorumluluğunun da getirilmesi;
dolaylı yoldan denetlenebilen işyeri sayısının artırılmasını amaçlamaktadır. Zira
işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına; iş sağlığı ve güvenliği önlemleri
bakımından işverene tavsiyede bulunmaları sorumluluğuyla birlikte tavsiyelere
uymayan işverenlerin Bakanlığa bildirilmesi sorumluluğu da getirilmiştir. Bu
durumda sayıları milyonlarla ifade edilen işyerlerinin yarı kamu gücüyle donatılmış
OSGB‘ler tarafından denetlenmesi, OSGB‘lerin de sağlıklı ve derinlikli şekilde
devlet tarafından denetlenmesiyle birlikte İSG alanında olumlu gelişmelerin
yaşanması, iş kazası ve meslek hastalığı sayılarının düşürülmesi beklenmektedir

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin temini bakımından Ortak Sağlık ve Güvenlik


birimleri; işverenlere de büyük oranda kolaylıklar getirmiş, işyeri hekimliği ile iş
güvenliği uzmanlığı hizmetlerini daha ulaşılabilir hale getirmiştir. Örneğin
çalışanlarına ayda 40 saat iş güvenliği uzmanlığı hizmeti ile 10 saat işyeri hekimliği
hizmeti sunmakla yükümlü tutulan bir işveren bünyesinde herhangi bir iş güvenliği
uzmanı ya da işyeri hekimi istihdam etmeksizin OSGB‘den fatura karşılığı bu

87
hizmeti temin edebilmektedir. Özellikle iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi
sayısında ülke genelindeki yetersizlik de göz önüne alındığında bu uygulamayla
dengeli İSG hizmeti sunumu amaçlanmıştır.

Yukarıda belirtildiği üzere belirli sorun alanlarına yönelik olarak uygulamaya


konulması kaçınılmaz olan ve İSG sisteminde olumlu yönde birçok çıktı üretmesi
beklenen OSGB‘ler beklenenin uzağında kalmıştır.

Bu çalışmanın temel amacı, Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin Türkiye‘de


uygulanagelmiş iş sağlığı ve güvenliği işleyişine katkısının hukuki ve fiili
değerlendirmesidir. Ayrıca bu araştırma; alan çalışmasından elde edilecek verilerin
değerlendirilmesi sonucunda Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinin sorunlu alanlarını
belirleme ve etkinlik düzeyinin artırılması yönünde öneriler sunmayı da
amaçlamaktadır. Yapılacak alan çalışması neticesinde literatürde; Ortak Sağlık ve
Güvenlik Birimlerinin işleyişinde ortaya çıkan sorunların tespiti ve çözüm önerileri
hususunda önemli bir boşluğun doldurulacağı düşünülmektedir. Yapılan literatür
taramasında OSGB lerde çalışan iş güvenliği uzmanları, İşyeri hekimleri, OSGB
sorumlu müdürleri ve OSGB ortaklarının tamamının dahil edildiği bir çalışmaya
rastlanılmamıştır.

Çalışma kapsamında Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinde çalışan iş güvenliği


uzmanları ve işyeri hekimlerinin genel işleyiş hakkındaki algıları ile görevlerini
yerine getirirken karşılaştıkları güçlükler ortaya konulmuştur.

İSG hizmetlerinin doğrudan yürütücüsü olarak görev yapan; sahip olduğu görev
yetki ve sorumluluklar bakımından devletin, işverenin ve hizmet verdiği işyeri
çalışanlarının menfaatini gözetmekle yükümlü olan İSG profesyonellerinin sistem
eleştirilerinin ortaya konulması, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik yapılacak mevzuat
çalışmalarında da yol gösterici olacaktır.

4.1.2. AraĢtırmanın yöntemsel modeli

Araştırmada nicel ve nitel araştırma yöntem ve teknikleri birlikte kullanılmıştır.


Nicel araştırma yöntemi; olgu ve olayları nesnelleştirerek ölçülebilir, gözlemlenebilir
ve sayısal verilerle ifade edilebilir bir şekilde ortaya koyar. Nitel araştırma yöntemi
ise görüşme, gözlem, ve doküman analizi gibi veri toplama yöntemlerinin

88
kullanıldığı, ölçü aracı kullanılmadan olayların doğal ortamda gerçekçi bir şekilde
ortaya konulmasına yönelik bir sürecin izlendiği araştırma türüdür (Taşdemir ve
Taşdemir, 2010: 476)

Araştırmada veri toplama aracı olarak anket ve derinlemesine görüşme yöntemi


kullanılmıştır. Daha objektif veriler elde edilebilmek ve mümkün olan en fazla
katılımcıya ulaşmak amacıyla anket yöntemi kullanılmışken, katılımcıların konular
hakkındaki düşüncelerini doğrudan aktarabilmek adına derinlemesine görüşme
yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın güvenilirliğini artırmak için, katılımcıların
kimlik bilgileri gizli tutulmuş ve hiçbir şekilde anket formlarına isimlerini yazmaları
istenmemiştir.

Anket formu iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde katılımcılara cinsiyet, yaş,
meslek gibi demografik özellikli sorular ile OSGB‘lerin genel dorumuna yönelik
soruların yer aldığı 28 soru yöneltilmiştir. İkinci bölümde ise beşli likert ölçeği (1-
Kesinlikle katılmıyorum, 2-Kısmen katılıyorum, 3- Fikrim yok, 4- Kısmen
katılıyorum, 5- Kesinlikle katılıyorum) şeklinde yapılandırılmış 15 önermenin
katılımcılar tarafından puanlanması istenmiştir.

Ayrıca anket formlarının yüz yüze doldurulması ve anket formlarını teslim alınması
esnasında görüşülen İSG profesyonellerinin sorulan sorulara yönelik yapmış
oldukları değerlendirmeler de izinleri alınarak yazılı şekilde kayda alınmış, çalışma
içerisinde yapılan değerlendirmelerde kullanılmıştır.

Yapılan araştırmanın evreni Muğla ilinde bulunan tüm OSGB‘ler ile bu OSGB‘lerde
çalışan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarıdır. Yapılan araştırmanın örneklemi
ise Muğla ilinde Yatağan, Menteşe ve Fethiye ilçelerinde bulunan OSGB‘ler ile bu
OSGB‘lerde çalışan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarıdır.

Muğla ili ekonomik yapı bakımından çok yönlü bir içeriğe sahiptir. Ana ekseni tarım
ve turizme dayanmakla birlikte Muğla ilinde madencilik, denizcilik, balıkçılık,
hayvancılık, sanayi, ticaret, inşaat gibi sektörler de ekonomik faaliyet bakımından
önemlidir. Örneklemi oluşturan ilçeler seçilirken Muğla ilinin ekonomik yapısının
yansıtılmasına özen gösterilmiştir. Muğla genelinde olduğu üzere Yatağan, Menteşe
ve Fethiye ilçelerinde turizm, madencilik, denizcilik, balıkçılık, hayyancılık, sanayi,

89
ticaret, inşaat gibi sektörlerin varlığı örneklemin evreni temsil etmesine imkân
tanımaktadır.

Araştırmanın evrenini oluşturan Muğla ilinde toplam otuz altı OSGB faaliyette
bulunmaktadır. Araştırmanın örneklemini oluşturan Fethiye ilçesinde beş, Menteşe
ilçesinde beş ve Yatağan İlçesinde iki olmak üzere toplam on iki OSGB faaliyette
bulunmaktadır (https://isgkatip.ailevecalisma.gov.tr/Logout.aspx). Yapılan araştırma
kapsamında örneklem içerisinde bulunan tüm OSGB‘lere ulaşılmıştır.

Söz konusu OSGB‘lerde çalışan işyeri hekimi ile iş güvenliği uzmanlarının sayısı
hakkında bir veri bulunmamaktadır. Ancak anket formalarının dağıtılması esnasında
OSGB yetkilileri ve İSG profesyonelleri ile yapılan görüşmelerde bir OSGB‘de
ortalama 10-15 İSG profesyonelinin çalıştığı bilgisi edinilmiştir. Ancak ankete
katılım sağlayan OSGB büyüklükleri de farklılıklar göstermektedir. Bir OSGB‘de
toplamda 3 iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulunurken başka bir OSGB‘de
toplam 25 iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin bulunduğu görülmüştür.
Araştırmaya 81 iş güvenliği uzmanı ve 36 işyeri hekimi olmak üzere toplam 117 İSG
profesyoneli katılım sağlamıştır.

Araştırmaya katılım sağlayan 2 işyeri hekimi aynı zaman da OSGB ortağı iken , 4 iş
güvenliği uzmanı aynı zamanda OSGB ortağı, 4 iş güvenliği uzmanı aynı zamanda
OSGB sorumlu müdürü, 3 iş güvenliği uzmanı ise aynı zamanda OSGB ortağı ve
OSGB sorumlu müdürüdür.

4.1.3. AraĢtırmanın sınırlılıkları

Araştırma Muğla ilinin Menteşe, Fethiye ve Yatağan ilçelerinde faaliyette bulunan


OSGBler ile bu OSGB‘lerde çalışan işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarını ile
sınırlıdır. Ortak sağlık ve güvenlik biriminin kurulabilmesi için tam süreli şekilde
çalışan en az bir iş yeri hekimi, İş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin
istihdamı zorunludur. (İSGHYÖN. md.12/1). Ancak işyerlerine İSG hizmetinin
sunumunda genel olarak aktif rol almayan diğer sağlık personelleri araştırmaya dahil
edilmemiştir.

90
4.1.4. Veri toplama süreci

Araştırma Muğla ili Yatağan, Menteşe ve Fethiye ilçelerinde faaliyet gösteren tüm
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinde çalışan toplam 117 işyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanına yapılandırılmış anket sorularının yöneltilmesiyle
gerçekleştirilmiştir.

Anket sorularının hazırlanmasında Doç. Dr. Recep Kapar‘dan destek alınmıştır. Doç.
Dr. Recep Kapar‘ın tavsiyeleri doğrultusunda OSGB‘lerin işleyişinde sorunlu
alanların tespitine yönelik soru içerikleri hazırlanmıştır. Prof. Dr. Betül Altuntaş ve
Dr. Öğretim Üyesi Çisel Ekiz Gökmen‘in tavsiyeleri doğrultusunda anket sorularının
işlerliğini artırmak adına içerik değişiklikleri yapılmıştır.

Alanda veri toplamaya başlamadan önce ön deneme yapılmıştır. Bu kapsamda


Menteşe ilçesinde bulunan beş İSG profesyonelinden anket sorularını
cevaplandırmaları istenmiş, sonrasında anket soruları hakkında taraflarla
değerlendirme yapılmıştır. Yapılan ön denemede anket formunun doldurulmasının
yaklaşık 20 dakika sürdüğü görülmüştür. Yine anket soruları hakkında ilgililerce
yapılan değerlendirmeler hakkında gerekli notlar alınarak anket sorularında kısmi
değişiklikler yapılmıştır.

Veri toplama süreci yaklaşık üç haftalık bir dönemi kapsamıştır. Bu kapsamda


Menteşe, Yatağan ve Fethiye ilçelerinde bulunan tüm OSGB‘lere gidilerek araştırma
konusu ve anket içeriği hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Kişilerin tercihine göre
anket formlarının bir kısmı yüz yüze yapılan görüşmeler sonucunda doldurulmuştur.
Bir kısım anket formu ise OSGB‘lere bırakılarak sonrasında toplu şekilde teslim
alınmıştır.

4.1.5. Verilerin analizi

Anket çalışması sonucunda elde edilen veriler IBM SPSS 22.0 paket veri programı
kullanılarak analiz edilmiştir. Yine derinlemesine görüşme kapsamında elde edilen
veriler konulara göre kategorize edilerek doğrudan alıntı şeklinde sunulmultur.

91
4.2. Bulgular

4.2.1. Demografik özellikler

Tablo 8. Cinsiyet dağılımı

Sayı Yüzde
Kadın 35 29,9
Erkek 82 70,1
Toplam 117 100,0

Tablo 8‘de görüleceği üzere araştırmaya 117 İSG profesyoneli katılmıştır.


Katılımcıların % 29,9‘u kadın bireylerden, % 70,1‘i erkek bireylerden oluşmuştur.

Tablo 9. YaĢ dağılımı

Sayı Yüzde
20-25 4 3,4
26-30 21 17,9
31-35 22 18,8
36-40 14 12,0
41-50 28 23,9
51-60 14 12,0
61+ 14 12,0
Toplam 117 100,0

Tablo 9‘da görüleceği üzere araştırmaya katılan İSG Profesyonellerinin; % 3,4‘ünün


20-25 yaş arasında olduğu, % 17,9‘unun 26–30 yaş arasında olduğu, %18,8‘inin 31–
35 yaş arasında olduğu, %12‘sinin 36–40 yaş arasında olduğu, %23,9‘unun 41–50
yaş arasında olduğu, %12‘sinin 51-60 yaş arasında olduğu ve %, %12‘sinin 61 yaş
ve üzerinde olduğu görülmektedir.

92
4.2.2. Mesleki bilgiler

Tablo 10. ÇalıĢılan OSGB’lerin Ġlçelere Göre Dağılımı

Sayı Yüzde
MenteĢe 52 44,4
Yatağan 26 22,2
Fethiye 39 33,3
Toplam 117 100,0

Araştırmaya katılan İSG Profesyonellerinin çalışmış oldukları OSGB‘lerin


bulundukları ilçelere göre dağılımı incelendiğinde; % 44,4‘ünün Menteşe ilçesinde
çalıştığı, % 22,2‘sinin Yatağan ilçesinde çalıştığı, % 33,3‘ünün Fethiye ilçesinde
çalıştığı tespit edilmiştir.

Tablo 11. Mesleki deneyime göre dağılım

Sayı Yüzde
0-1 17 14,5
2-5 57 48,7
6-10 32 27,4
11-15 7 6,0
16-20 1 ,9
21+ 3 2,6
Toplam 117 100,0

Tablo 11‘de görüleceği üzere araştırmaya katılan İSG Profesyonellerinin % 14,5‘inin


bir yıldan az bir süredir, % 48,7‘sin 2-5 yıldır, % 27,4‘ünün 6-10 yıldır, % 6‘sının
11-15 yıldır, % 0.9‘unun 16-20 yıldır, % 2,6‘sının ise 21 yıl ve daha uzun bir süredir
İSG alanında çalıştığı tespit edilmiştir.

Katılımcıların İSG alanındaki deneyimlerine bakıldığında; % 63,2‘sinin 5 yıl ve


altında, % 90,7 sinin ise 10 yıl ve altında bir deneyim süresine sahip oldukları

93
görülmektedir. Elde edilen veriler Türkiye‘de İSG kültürünün yerleşmemiş olmasının
da bir açıklaması niteliğindedir. Şöyle ki İSG ile ilgili olan profesyonellerin yüzde
doksanının bu alandaki geçmişleri 10 yıl ve daha kısa bir süreyi kapsıyorken,
önceliği sağlık ve güvenlik olmayan işçi-işveren kesiminin veya toplumun genelinin
İSG alanında kısıtlı bir bilgi birikimine sahip olması olağandır.

Tablo 12. Mesleklere Göre Dağılım

Sayı Yüzde
ĠĢ Yeri Hekimi 34 29,1
ĠĢ Güvenliği Uzmanı 70 59,8
ĠĢ Yeri Hekimi-OSGB Ortağı 2 1,7
ĠĢ Güvenliği Uzmanı - OSGB Ortağı 4 3,4
ĠĢ Güvenliği Uzmanı – OSGB Sorumlu 4 3,4
Müdürü
ĠĢ Güvenliği Uzmanı Ortak- OSGB 3 2,6
Ortağı- OSGB Sorumlu Müdürü
Toplam 117 100,0

Araştırmaya 36 iş yeri hekimi ve 81 iş güvenliği uzmanı katılmıştır. Tablo 12‘de


görüleceği üzere İSG profesyonellerinin %29,1‘i sadece işyeri hekimi, %59,8‘i
sadece iş güvenliği uzmanı, %1,7‘si işyeri hekimi olup aynı zamanda OSGB ortağı,
%3,4‘ü iş güvenliği uzmanı olup aynı zamanda OSGB ortağı, %3,4‘ü iş güvenliği
uzmanı olup aynı zamanda OSGB sorumlu müdürü, %2,6‘sı iş güvenliği uzmanı
olup aynı zamanda OSGB ortağı ve sorumlu müdürüdür. Bazı iş güvenliği
uzmanlarının aynı zamanda OSGB ortağı, OSGB sorumlu müdürü veya aynı anda
OSGB ortağı ve sorumlu müdürü olduğu görülürken, işyeri hekimlerinden
bazılarının OSGB ortağı olduğu ancak hiç birinin OSGB sorumlu müdürü olmadığı
tespit edilmiştir.

OSGB‘lerde tam zamanlı şekilde çalışan iş güvenliği uzmanları veya işyeri hekimleri
aynı zamanda sorumlu müdürlük de yapabilmektedirler. Sorumlu müdürün OSGB
çalışanlarının takibini yapmak, OSGB kayıtlarını düzenli olarak tutmak ve

94
arşivlemek gibi bir dizi sorumlulukları bulunmaktadır (İSGHYÖN Md. 18).
Dolayısıyla OSGB‘lerin, sayı bakımından az olan ve maaşları görece yüksek olan
işyeri hekimlerini ―hekimlik‖ görevi haricinde bir alanda değerlendirmeyi tercih
etmedikleri görülmektedir.

Dağılım doğrudan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı şeklinde ayrıldığında ise


katılımcıların %30,8‘ini işyeri hekimlerinin, % 69,2‘sini ise iş güvenliği
uzmanlarının oluşturduğu tespit edilmiştir.

Tablo 13. ĠĢ Güvenliği Uzmanlarının Sınıflarına Göre Dağılımı

Sayı Yüzde
A 25 30,9
B 37 45,7
C 19 23,5
Toplam 81 100,0

Tablo 13‘de görüleceği üzere Araştırmaya toplamda 81 iş güvenliği uzmanı


katılmıştır. İş Güvenliği Uzmanlarının % 30,9‘unun A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı
belgesine, % 45‘inin B sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine, % 23,5‘inin ise C
sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olduğu tespit edilmiştir. Görüleceği
üzere dağılım içerrisindeki en büyük oran B sınıfı iş güvenliği uzmanlarına aittir.

Tablo 14. ĠĢ Güvenliği Uzmanlarının Uzmanlığa Hak Kazanma ġartlarına


Göre Dağılımı

Sayı Yüzde
Mühendis / Mimar olarak 47 58,0
Teknik eleman olarak 26 32,1
Yüksek lisans yaparak 8 9,9
Toplam 81 100,0

95
Araştırmaya katılan iş güvenliği uzmanlarının uzmanlığa hak kazanma şartları
incelendiğinde; % 58‘inin mimar veya mühendis olarak, % 32,1 ‗inin teknik
eleman olarak (fen fakültesi mezunu, teknik öğretmen ile iş sağlığı ve güvenliği
programı mezunu), % 9,9‘unun ise yüksek lisans yaparak uzmanlığa hak kazandığı
görülmektedir.

Tablo 15. ĠĢ Yeri Hekimlerinin Mesleğe GiriĢ ġartlarına Göre Dağılımı

Sayı Yüzde

ĠĢyeri hekimliği kursuna katılarak 35 97,2

MüfettiĢ olarak veya genel müdürlük


ve bağlı birimlerinde mevzuatta 1 2,8
belirtilen süre kadar çalıĢarak

Toplam 36 100,0

Araştırmaya toplamda 36 işyeri hekimi katılmıştır. Bunlardan % 97,2‘sinin


işyeri hekimliği kursuna katılarak, % 2,8‘inin müfettiş olarak veya Genel Müdürlük
ve bağlı birimlerinde mevzuatta belirtilen süre kadar çalışarak mesleğe hak
kazandıkları görülmektedir.

Tablo 16. ÇalıĢılan OSGB Sayısı

Sayı Yüzde
1 69 60,0
2 28 24,3
3 12 10,4
4 5 4,3
6 1 ,9
Toplam 115 100,0

96
Tablo 16‘da görüleceği üzere katılımcıların % 60‘ı bir, % 24,3‘ü iki, % 10,4‘ü üç , %
4,3‘ü dört, % 0,9‘u altı farklı OSGB‘de bugüne kadar çalışmıştır.

4.2.3. OSGB dıĢı çalıĢma alanlarına yönelik karĢılaĢtırmalar

Anketin bu bölümünde işyeri hekimleri ile iş güvenliği uzmanlarına mesleklerini


OSGB‘de çalışmaksızın da icra edip etmedikleri sorulmuştur. Sonrasında sorulan
soruda katılımcılardan OSGB ile diğer çalışma zamanlarındaki çalışma ortamını
karşılaştırmaları, bir diğer soruda ise OSGB ile diğer çalışma ortamlarını mesleki
bağımsızlık ve etik ilkelere uyum noktasında karşılaştırmaları istenmiştir.

Tablo 17. OSGB dıĢında mesleğin icra edilmesi

Sayı Yüzde
Evet 42 36,2
Hayır 74 63,8
Toplam 116 100,0

Katılımcılara ―Bu mesleği OSGB de çalışmaksızın da icra ettiğiniz dönemler oldu


mu?‖ şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo-17‘de görüldüğü üzere katılımcıların %
36,2‘si OSGB dışında da bu mesleği icra etmişken, % 63,8‘i mesleğini sadece
OSGB‘de icra etmiştir.

Tablo 18. ÇalıĢma ġartlarına yönelik karĢılaĢtırma

OSGB dıĢı çalıĢma ĠĢverene bağlı Bağımsız


OSGB Fikrim yok
Olup olmadığı olarak çalıĢma çalıĢma

Evet 46,4 24,4 26,8 2,4


Hayır 35,2 28,2 16,9 19,7

Katılımcılara, İSG hizmetlerinin sunulması bakımından hangisinde daha iyi bir


çalışma ortamı bulunduğu şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo-18‘de görüleceği üzere

97
önceden OSGB dışında çalışması bulunanlar ile bulunmayanların cevapları arasında
ilişki kurulmuştur.

Yukarıda yer alan tabloda görüleceği üzere OSGB dışında mesleği icra edenler ile
etmeyenler arasında çalışma ortamına yönelik değerlendirme farklılığı
bulunmamaktadır. Katılımcılar genel olarak OSGB‘nin bir işyerine bağlı olma veya
bağımsız olarak çalışmaya göre İSG hizmetlerinin sunulması bakımından daha iyi bir
çalışma ortamına sahip olduğunu düşünmektedirler.

Tablo 19. Mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere uyum bakımından karĢılaĢtırma

OSGB dıĢı çalıĢma ĠĢverene bağlı Bağımsız


OSGB Fikrim yok
Olup olmadığı olarak çalıĢma çalıĢma

Evet 46,4 19,5 29,3 4,8


Hayır 32,8 15,7 37,1 14,4

Katılımcılara, ―Mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere uyum noktasında hangisi daha


avantajlıdır.‖ şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo 19‘da önceden OSGB dışında
çalışması bulunanlar ile bulunmayanların cevapları arasında ilişki kurulmuştur.

Yukarıda yer alan tabloda görüleceği üzere önceden OSGB dışında mesleği icra
edenler OSGB‘de çalışmanın mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere uyum noktasında
daha avantajlı olduğunu düşünürken, OSGB dışında mesleğini icra etmeyenler
mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere
şçöpi. uyum bakımından bağımsız çalışmanın daha avantajlı olduğunu
düşünmektedirler.

98
4.2.4. ÇalıĢma iliĢkileri ve genel iĢleyiĢ

Tablo 20. Yapılan görevelendirilmelerde uzmanlık alanının göz önünde


bulundurulması

Sayı Yüzde
Evet 14 12,2
Hayır 28 24,3
Kısmen 67 58,3
Fikrim Yok 6 5,2
Toplam 115 100,0

Tablo 20‘de görüleceği üzere ―OSGB tarafından hizmet sunulan işyerlerine yapılan
görevlendirmelerde uzmanlık alanı göz önünde bulunduruluyor mu?‖ şeklindeki
soruya katılımcıların % 12,2‘si evet, % 24,3‘ü hayır, % 58‘3 ü ise kısmen cevabını
vermiştir.

Yasal mevzuat iş güvenliği uzmanı olabilecek kimseleri belirlerken yelpazeyi çok


geniş tutmuştur. Buna göre mühendislik fakültesi mezunları, mimarlar, teknik
öğretmenler, kimyagerler ve fizikçiler gibi fen fakültesi mezunları, iki yıllık iş
sağlığı ve güvenliği programından mezun olanlar, müfettişler, yüksek lisans ve
doktora yapanlar iş güvenliği uzmanı olabilmektedir.

İş güvenliği uzmanı olabilecek kişiler belirlenirken yelpazenin bu kadar geniş


tutulmasında şüphesiz ihtiyaç duyulan iş güvenliği uzmanı sayısının yetersiz olması
önemli bir etkendir. Ancak çok farklı alanlardan ve eğitim seviyelerinden gelen iş
güvenliği uzmanlarının hangi işyerlerine bakabileceği şeklinde bir ayrım mevzuatta
net şekilde yapılmamıştır. Mevzuat A sınıfı iş güvenliği uzmanının çok tehlikeli
işyerlerine, B sınıfı iş güvenliği uzmanInın tehlikeli iş yerlerine, C sınıfı iş güvenliği
uzmanlarının az tehlikeli iş yerlerine hizmet vereceği şeklinde bir ayrım
yapmaktadır. Bu durumda A sınıfı iş güvenliği belgesine sahip bir uzman yer altı
madenine hizmet verebileceği gibi ağır kimyasalların üretildiği bir fabrikaya da İSG
hizmeti verebilmektedir. Ancak iki işyerinin barındırmış olduğu tehlikeler ile bu

99
tehlikelere yönelik alınacak önlemler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu
açıdan bakıldığında A-B-C şeklindeki bir iş güvenliği uzmanlığı ayrımı yerine işin
niteliğinin gerektirdiği konuda eğitim almış uzmanın görevlendirilmesini sağlayacak
bir sistemin uygulanması daha yerinde olacaktır.

100
Tablo 21. Ay içerisinde hizmet verilen iĢyeri sayısı

Hizmet Verilen
ĠĢyeri Sayısı
Sayı Yüzde
180 1 0,9
140 1 0,9
130 1 0,9
110 1 0,9
100 1 0,9
95 1 0,9
91 1 0,9
90 1 0,9
85 2 1,8
83 1 0,9
80 2 1,8
75 2 1,8
73 1 0,9
70 3 2,7
69 1 0,9
63 1 0,9
60 3 2,7
53 3 2,7
51 1 0,9
50 6 5,3
48 1 0,9
46 2 1,8
45 4 3,5
44 2 1,8
42 1 0,9
40 2 1,8
37 1 0,9
35 1 0,9
34 1 0,9
33 1 0,9
30 6 5,3
28 1 0,9
26 1 0,9
25 7 6,2
21 2 1,8
20 7 6,2
18 1 0,9
16 2 1,8
15 3 2,7
12 1 0,9
11 2 1,8
10 3 2,7
9 1 0,9
8 1 0,9
7 1 0,9
6 3 2,7
5 6 5,3
4 1 0,9
3 1 0,9
2 2 1,8
1 7 6,2
0 4 3,5
Toplam 113 100

101
Katılımcılara yöneltilen açık uçlu soruda bir ayda kaç işyerine hizmet verdikleri
sorulmuştur. Tablo 21‘de görüleceği üzere verilen cevapların çok fazla farklılık
içermesi sebebiyle tek tek elde edilen veriler yerine, tablonun dikkat çekici yönlerine
vurgu yapmak daha uygun olacaktır. Şöyle ki beş kişi ayda 100 ve üzeri işyerine; 34
kişi 50 ve üzeri işyerine, 56 kişi ise 30 ve üzeri işyerine hizmet vermektedir.

Aylık hizmet verilen işyeri sayısının yüksek olması verilen hizmetin kalitesine
doğrudan etki etmektedir. Aylık 50 ile 100 arasında işyerine hizmet veren bir İSG
profesyonelinin hizmet verdiği işyerlerine özgü tehlikeleri göz önünde bulundurma,
işyeri çalışanlarıyla sağlıklı diyalog kurabilme ve bunu devam ettirebilme imkânı
sınırlı olacaktır.

Çalışan sağlığı ve güvenliği bakımından tehlike arz eden durumlar her işyerine göre
farklılık göstermektedir. Bu bakımdan işyerinde karşılaşılan tehlikeli durumların
kayıt altına alınması, tehlikenin ortadan kaldırılması için gerekli takibin yapılması ve
çalışanlarla görüş alışverişinde bulunulması İSG profesyonellerinin görevlerini
yerine getirmeleri bakımından önemlidir. Ancak yakarıda belirtildiği üzere örneğin
ay içerisinde 80 iş yerine hizmet veren bir iş güvenliği uzmanı ilk hizmet verdiği bir
işyerine tekrar uğradığında araya giren zaman diliminde 79 işyeriyle ilgili çalışma
yapmış olarak dönmektedir.

102
Tablo 22. Aylık Görevlendirme Süresi

Aylık görevlendirme
Sayı Yüzde
süresi
195 18 15,9
180 10 8,8
0 8 7,1
30 5 4,4
184 5 4,4
190 5 4,4
150 4 3,5
170 4 3,5
192 4 3,5
130 3 2,7
160 3 2,7
167 3 2,7
193 3 2,7
37 2 1,8
83 2 1,8
120 2 1,8
194 2 1,8
5 1 0,9
10 1 0,9
15 1 0,9
22 1 0,9
25 1 0,9
29 1 0,9
45 1 0,9
46 1 0,9
50 1 0,9
57 1 0,9
60 1 0,9
79 1 0,9
80 1 0,9
90 1 0,9
105 1 0,9
109 1 0,9
135 1 0,9
143 1 0,9
151 1 0,9
155 1 0,9
163 1 0,9
165 1 0,9
169 1 0,9
171 1 0,9
177 1 0,9
181 1 0,9
187 1 0,9
188 1 0,9
197 1 0,9
218 1 0,9
Toplam 113 100

103
4857 sayılı iş kanununda haftalık çalışma süresi 45 saat olarak belirlenmiştir.
Haftalık çalışma süresi üzerinden aylık çalışma süresi hesaplandığında yani haftalık
çalışma süresi ay içerisinde bulunan hafta sayısı ile çarpıldığında 180 saate
ulaşılmaktadır. Ancak bu hesaplama tekniği gerçeği yansıtmamaktadır. Burada
yapılması gereken, haftalık çalışma süresi olan 45 saat ile yılda bulunan hafta
sayısını yani 52‘yi çarpmak ve çıkan sonucu yılda bulunan 12‘ye bölmektir. Bu
şekilde yapılan hesaplamada aylık çalışma süresi 195 saate denk gelmektedir.

İSG KATİP sistemi de İSG profesyonellerinin en fazla 195 saat sözleşme yapmasına
izin vermektedir. Tam zamanlı şekilde çalışan İSG profesyonelleri için ise 22,5 saat
fazla bir süreyle sözleşme düzenlemeye izin vermektedir (www.isgnedir.com).

Tabloda 22‘de görüleceği üzere en büyük oran 15,9‘ile aylık 195 saat
görevlendirmesi bulunanlara aittir. Yine aylık 180 saat görevlendirmesi bulunanların
dağılımı % 8,8‘dir. Görevlendirmesi süresi ―0 saat‖ olan ve dağılım içerisindeki
yüzdesi 7,1‘e karşılık gelen 8 kişinin, görevlendirmesi bulunmayan sorumlu müdür,
OSGB sahibi veya işe yeni başlamış olan ancak henüz görevlendirmesi yapılmamış
olan iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri olduğu değerlendirilmektedir.

Tablo 23. ĠĢverenin karĢı çıkmasına rağmen ĠSG önlemi aldırabilme

Sayı Yüzde
Evet 16 13,7
Hayır 35 29,9
Kısmen 66 56,4
Toplam 117 100,0

Hizmet sunduğunuz işyerinde işverenin karşı çıkmasına rağmen İSG önlemi


aldırabiliyor musunuz şeklindeki soruya katılımcıların sadece % 13,7‘si evet
cevabını vermiştir. Katılımcıların % 56,4‘ü kısmen, % 29,9‘u ise hayır şeklinde
cevap vermiştir.

104
İş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimlerinin İSG alanındaki temel yükümlüğü
işverene yazılı şekilde ―öneride bulunmak‖ tır. Tespit ve öneri defterine yazılan ve iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri içeren önerilerin işverene
iletilmesi genel olarak İSG profesyonelini sorumluluktan kurtarmaktadır. Ancak
işveren tepkisi sebebiyle, eksikliklerin tespit ve öneri defterine rahatça yazılamıyor
olması İSG profesyonellerini işyerinde fiilen İSG önlemi aldırma yoluna
götürmektedir.

İş güvenliği uzmanı Y;

“İşyerinde gördüğümüz olumsuzlukları tespit ve öneri defterine doğrudan


yazmak yerine işverenleri ikna edip olumsuz durumları ortadan kaldırtmaya
çalışıyoruz. Ancak işverenlere İSG önlemi aldırmakta çok zorlanıyoruz. İkna
edebildiğimiz işverenlerin bazıları da -tamam ben karışmıyorum nasıl yaparsan yap-
deyip işin içinden çıkıyorlar. En son bir işyerinde işverenin bahsettiğim şekildeki
tavrı sebebiyle demir korkuluk yaptırmak için ustaları ben ayarladım ve bu ustalarla
birlikte kafamda oluşturduğum korkuluk modelini monte ettik.”

Tablo 24. OSGB yetkililerinin ĠSG profesyonellerine yaklaĢımı

Sayı Yüzde

Evet 11 9,4

Hayır 72 61,5

Kısmen 32 27,4

Fikrim yok 2 1,7

Toplam 117 100,0

Katılımcılar ―Hizmet verdiğiniz işyerlerinde mevzuatın öngördüğü tespit ve


önerilerde bulunurken işverenin olumsuz tutum takınması neticesinde; OSGB‘ nin
sizi işten çıkarma ya da size karşı olumsuz tavır takınması şeklinde bir endişe
duyuyor musunuz?‖ şeklindeki soruya % 9,4 oranında evet, % 61,5 oranında hayır
27,4 oranında kısmen şeklinde cevap vermiştir.

105
Elde edilen veriler değerlendirildiğinde katılımcıların büyük bir kısmının belirtildiği
şekilde bir endişe duymuyor olması olumlu karşılanmakla birlikte, % 36, 8‘lik bir
kesimin doğrudan veya kısmi şekilde bu yönde bir endişe duyuyor olması İSG
profesyonellerinin mesleki bağımsızlıkları açısından dikkate alınması gereken bir
husustur.

Tablo 25. OSGB' lerin mevzuata aykırı olarak yaptığı iĢlemler

Sayı Yüzde
Çok fazla oluyor 15 12,9
Oluyor 32 27,6
Fikrim yok 20 17,2
Olmuyor 34 29,3
Kesinlikle olmuyor 15 12,9
Toplam 116 100,0

Katılımcılara, ―OSGB‘lerin mevzuata aykırı olarak (belge kiralama, hizmet


vermeksizin fatura kesme, eğitim verilmeksizin eğitim katılım formunu imzalatma
v.b.) yapmış olduğu işlemler oluyor mu?‖ şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo 25‘e
bakıldığında en büyük oran % 29,3 ile ―olmuyor‖ şeklindeyken, % 27,6 ile ikinci en
büyük oranın ise ―oluyor‖ şeklinde ortaya çıktığı görülmektedir. Katılımcıların %
17,2 si fikrim yok şeklinde tercihte bulunurken, ―çok fazla oluyor‖ ile ―kesinlikle
olmuyor‖ şeklindeki dağılımın oranlarının ise % 12,9 şeklinde eşit olduğu
görülmektedir.

Görüleceği üzere; belge kiralama, hizmet vermeksizin fatura kesme, eğitim


verilmeksizin eğitim katılım formunu imzalatma gibi mevzuata ve etik değerlere
aykırı olan işlemlerin OSGB‘ler tarafından yapılıp yapılmadığına ilişkin dağılım; %
40,5 (çok fazla oluyor-oluyor) ile % 42,2 şeklinde eşit sayılabilecek şekilde yakındır.

Bahsedilen belge kiralanması; iş güvenliği uzmanının veya işyeri hekiminin


OSGB‘ye ya da hizmet verilen işyerine hiç uğramaksızın belgesini kullandırmasını
ifade etmektedir. Bu durumda İSG-KATİP üzerinden ataması yapılan İSG

106
profesyoneli işyerini hiç görmemiş olmasına rağmen işyerlerine hizmet veriyormuş
gibi gösterilmektedir.

Hizmet vermeksizin fatura kesme işlemi; yukarıda bahsedilen belge kiralanmasında


olabileceği gibi, OSGB de fiilen çalışan ve ataması yapılan İSG profesyonellerinin
mevzuatın öngördüğü sürelerde ve şekillerde hizmet vermemesi şeklinde de ortaya
çıkabilmektedir.

Çalışanlara verilen İSG eğitimi ve sonucunda düzenlenen eğitim katılım formu


çalışanların yapılan işe uygunluğunun ispatı niteliğindedir. İş kazaları sonucunda
yürütülen soruşturmalarda ve kusur oranlarının belirlenmesinde, çalışana verilen İSG
eğitimi ile bu eğitimin kazanın söz konusu olduğu işi kapsayıp kapsamadığı üzerinde
önemle durulmaktadır. Böylesi bir sorumluluğu kağıt üzerinde yerine getirmek adına
işe yeni başlayan kimselere veya iş değişikliği yapılan çalışanlara yapmış oldukları
işin İSG konularına uygun eğitimin verildiğine dair belgeler imzalatılabilmektedir.

% 40,5 ile hiç de azımsanmayacak bir kısım İSG profesyoneli OSGB‘lerde mevzuata
ve etik ilkelere uymayan işlemlerin gerçekleştiğini ifade etmektedir.

B sınıfı iş güvenliği Uzmanı P;

“Gerektiği şekilde İSG hizmeti almak isteyen, hatta OSGB’yi daha iyi hizmet vermesi
noktasında zorlayan ve fiyattan ziyade kaliteye göre OSGB tercihinde bulunan
işverenler tabi ki var. Ancak sadece hizmetin fiyatını gözeten işverenler için hizmetin
bir önemi yok. Önemli olan hizmeti alıyor görünmek. Durum böyle olunca kötü
niyetli OSGB sahipleri/yetkilileri devreye giriyor. Örneğin Adana’da inşaat
mühendisliği yapan ancak iş güvenliği uzmanı belgesine sahip bir kişinin belgesini
kiralayıp sadece belge üzerinden para kazanıyorlar. İşyeri sistem üzerinde hizmet
alıyor görülüyor ancak işyeri çalışanları o uzmanı hiç görmüyorlar. Bu konuda en
fazla suçlu olan kişi işveren bence, işveren talep etmezse bunu yapamazlar.”

107
4.2.5. ĠSG alanında rekabet ve etkileri

Tablo 26. OSGB’ler arası rekabetin derecesi

Sayı Yüzde
DüĢük 2 1,7
Orta 12 10,3
Yüksek 46 39,3
Çok Yüksek 51 43,6
Fikrim Yok 6 5,1
Toplam 117 100,0

Tablo 26 da görüleceği üzere katılımcıların toplamda % 82,9 ‘u (yüksek, çok yüksek)


OSGB‘ler arasındaki rekabetin yüksek olduğu şeklinde görüş bildirmiştir.

Tablo 27. Rekabetin ĠSG hizmetlerine etkisi

Sayı Sayı

Olumlu 6 5,1
Olumsuz 51 43,6
Çok 51 43,6
Olumsuz
Fikrim Yok 9 7,7
Toplam 117 100,0

Tablo 27, OSGB‘ler arasında ortaya çıkan rekabetin İSG hizmetlerinin sunumuna
nasıl etki ettiğine yönelik görüşlerin dağılımını göstermektedir. Katılımcıların
toplamda % 87,12‘si (olumsuz, çok olumsuz) rekabetin İSG hizmetlerinin sunumuna
olumsuz yönde etkide bulunduğu şeklinde görüş bildirmiştir.

108
Tablo 26 ve Tablo 27‘de görüleceği üzere OSGB‘ler arasında yüksek düzeyde bir
rekabet bulunmakta ve bu rekabet İSG hizmetlerinin sunumuna olumsuz etkide
bulunmaktadır.

OSGB‘ler serbest piyasa ekonomisine göre çalışmaktadır. Serbest piyasa


ekonomisini "hür teşebbüs ve özel mülkiyetin hakim olduğu, iktisadi birimlerin
kararlarını fiyat mekanizmasına dayanarak aldıkları ve tam rekabet şartlarının geçerli
olduğu piyasa‖ şeklinde tanımlamak mümkündür. (Kılıçbay‘dan akt. Sezgin, 2014:
163). Rekabet daha kaliteli iş yaparak müşteri kazanma şeklinde yaşanabileceği gibi
genelde olduğu gibi düşük fiyat politikalarıyla müşteri çekme şeklinde de
yaşanabilmektedir. Tablo 26 ‗de görüleceği üzere OSGB‘ler arasında yaşanan
rekabet daha çok olumsuz yönüyle ortaya çıkmaktadır. İSG hizmetinde fiyatın
düşürülmesi hekimlerin ve uzmanların ücretinde düşüklüğe, bir noktadan sonra
düşük nitelikli hekim ve uzmanlar aracılığıyla hizmet sunumuna yol açacaktır. Öte
yandan fiyatların rekabetçi koşullarda çok aşağı çekilmesi bir noktadan sonra
OSGB‘ler arasında fiyat rekabetini işleyemez duruma getirmektedir. Bu aşamadan
sonraki rekabet İSG alanında işvereni -daha az rahatsız etme-, -İSG önlemlerine
uyulması noktasında ısrarcı olmama- şeklinde bir boyuta taşınmakta, işini gerektiği
şeklinde yapmaya çalışan OSGB‘lere yaşama hakkı tanımamaktadır. Dolayısıyla
süreç kötü OSGB‘nin iyi OSGB‘yi piyasadan kovmasıyla tamamlanmaktadır.

Tablo 28. . ĠĢverenin gerekli önlemi almaması sonucunda Bakanlığa bildirimde


bulunma

Sayı Yüzde
Hayır 116 99,1
Evet 1 0,9
Toplam 117 100,0

İSG mevzuatı; sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınması ve uygulanmasında önemli


sorumlulukların yüklendiği İSG profesyonellerine ―yaptırım uygulayıcı‖ bir nitelik
kazandırmak adına belirli yükümlülükler getirmiştir. Buna göre, işyerinde çalışanlar
109
açısından yakın ve hayati tehlike tespit eden iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimi
öncelikle işverenden önlem alınmasını talep etmek, önlemlerin işveren tarafından
alınmaması durumunda ise Bakanlığa bildirmekle yükümlüdür (İGUY Md: 8/a).

Tablo-28‘de görüleceği üzere 117 katılımcıdan 116 sının Bakanlığa hiç bildirimde
bulunmadıkları görülmektedir. Söz konusu veri yılda binlerce kişinin ölümüyle veya
yaralanmasıyla sonuçlanan iş kazalarının gerçekleştiği bir çalışma ortamı açısından
düşündürücüdür. Her yıl yaşanan iş kazaları sonucu binlerce çalışan hayatını
kaybederken Bakanlığa hiç bildirim yapılmıyor olması hayati tehlikenin tespit
edilmiş olmasına rağmen çeşitli sebeplerle Bakanlığa bildirilmediği anlamına
gelmektedir.

İSG profesyonellerinin görevleri bakımından hayati öneme sahip olan bu yükümlüğü


yerine getirmemeleri/getirememeleri hakkında görüşülen B sınıfı iş güvenliği uzmanı
G;

―Zaten sorunlu işverenlerin genel algısı bizim işleri yavaşlattığımız, gereksiz


ayrıntılara takıldığımız, hatta “gıcıklık” yaptığımız şeklinde. Böyle bir durumda
bizim çalışma yöntemimiz işverenin fazla tepkisini çekmeden ikna edebildiğimiz İSG
önlemlerini aldırmak şeklinde oluyor. Basit ve masrafsız İSG önlemlerini aldırmakta
bile zorlanırken işvereni Bakanlığa şikâyet etme gibi bir durum bizleri doğrudan
işimizden eder.”

A sınıfı İş güvenliği uzmanı F;

“Bildirimde bulunulması sonucunda bakanlık personeli gelerek ilgili işyerini


kapatmakta ya da faaliyeti belirli süre durdurmaktadır. Bu durumda işveren,
Bakanlığa bildirimde bulunan arkadaşa “sen benim iş yerimi kapattırdın” diye
çıkışmakta hatta tehdit ve şiddete varan eylemlerde bulunmaktadır. Bir keresinde
işyeri mühürlenen bir inşaat firması sahibi çalışmış olduğum OSGB’ye silahla
gelerek kendisini Bakanlığa kimin şikayet ettiğini öğrenmeye çalışmış, ama OSGB
sahibi kişiyi yumuşatıp geri göndermişti. Bir bakıma hayati tehlikeyle ilgili
Bakanlığa bildirimde bulunmak bizi hayati tehlikeye sokuyor. ”

110
Tablo 29. Bakanlığa bildirimde bulunulmasıyla ilgili olarak OSGB yetkililerinin tavrı

Sayı Yüzde
Olumlu 26 22,6
Olumsuz 37 32,2
Fikrim Yok 52 45,2
Toplam 115 100,0

Çalışanların sağlığı ve güvenliği bakımından yakın ve hayati tehlikeyle ilgili olarak


öneride bulunmanıza rağmen işverenin gerekli önlemi almaması sonucunda
Bakanlığa bildirimde bulunulmasıyla ilgili olarak OSGB yetkililerinin tavrının ne
olduğu şeklindeki soruya katılımcıların % 45,2‘si ―fikrim yok‖ şeklinde, % 32,2‘si
―olumsuz‖, % 22,6‘sı ―olumlu‖ şeklinde cevap vermiştir. Fikrim yok seçeneğinin
yüzde olarak bu kadar yüksek çıkması tablo 28‘de görüleceği üzere Bakanlığa
bildirim yapma oranının 0,9‘da kalmasıyla ilişkilendirilebilir.

111
4.2.6. Sosyal taraflar

Tablo 30. OSGB’lerle ilgili ortaya çıkan olumsuz geliĢmelerdeki sorumlulular

Sayı Yüzde Kümülatif


yüzde
Devlet 21 17,9 17,9
Devlet- OSGB Sahipleri/
13 11,1 29,1
Yetkilileri
Devlet-ĠĢveren 53 45,3 74,4
Devlet-ĠSG Profesyonelleri 5 4,3 78,6
Devlet- ĠĢyeri ÇalıĢanları 2 1,7 80,3
OSGB Sahipleri/ Yetkilileri 4 3,4 83,8
OSGB Sahipleri/ Yetkilileri –
6 5,1 88,9
ĠĢveren
OSGB Sahibi - ĠSG
4 3,4 92,3
Profesyonelleri
OSGB Sahipleri/ Yetkilileri -
1 ,9 93,2
ĠĢyeri ÇalıĢanları

ĠĢveren 3 2,6 95,7

ĠĢveren-ĠSG Profesyonelleri 3 2,6 98,3

ĠĢveren-ĠĢyeri ÇalıĢanları 1 ,9 99,1

ĠSG Profesyonelleri 1 ,9 100,0

Toplam 117 100,0

Katılımcılara ―OSGB‘lerle ilgili olarak ortaya çıkan olumsuzluklarda en fazla kimleri


sorumlu tutuyorsunuz?‖ şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo 30‘da görüleceği üzere
katılımcıların % 17,9‘u sadece devleti, %11,1‘i devleti ve OSGB sahipleri/
yetkililerini, %45,3‘ü devleti ve işvereni, %4,3‘ü devleti ve İSG profesyonellerini,
%1,7‘si devleti ve işyeri çalışanlarını, % 3,4‘ü sadece OSGB sahipleri/ yetkililerini,
%0,9‘u OSGB sahipleri/ yetkililerini ve işyeri çalışanlarını, %2,6‘sı sadece işvereni,

112
%2,6‘sı işvereni ve İSG profesyonellerini, %0,9‘u işvereni ve işyeri çalışanlarını,
%0,9‘u sadece İSG profesyonellerini sorumlu tutmaktadır.

Tabloda görüleceği üzere katılımcıların büyük bir kısmı (%45,3) devleti ve işvereni
OSGB‘lerle ilgili olarak ortaya çıkan olumsuzluklardan sorumlu tutmuşlardır.
Yüzdesel dağılım kümülatif olarak incelendiğinde ise katılımcıların % 80,3‘ünün
sadece devleti ya da devleti başka bir değişkenle birlikte sorumlu tuttuğu
görülmektedir.

Tablo 31. OSGB’lerle ilgili ortaya çıkan olumlu geliĢmelere en fazla katkı
sağlayanlar

Sayı Yüzde

Devlet 4 3,4

Devlet-OSGB Sahipleri 4 3,4

Devlet-ĠĢveren 1 ,9

Devlet-ĠSG Profesyonelleri 4 3,4

OSGB Sahipleri 10 8,5

OSGB Sahipleri-ĠĢveren 7 6,0

OSGB Sahipleri-ĠSG
46 39,3
Profesyonelleri

OSGB Sahipleri-ÇalıĢanlar 4 3,4

ĠĢveren- ĠSG Profesyonelleri 6 5,1

ĠĢveren-ÇalıĢanlar 1 ,9

ĠSG Profesyonelleri 24 20,5

ĠSG Profesyonelleri-
6 5,1
ÇalıĢanlar

Toplam 117 100,0

113
Katılımcılara ―OSGB‘ lerle ilgili olarak ortaya çıkan olumlu gelişmelerde en büyük
katkıyı kim sağlamaktadır?‖ şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo 31‘de görüleceği
üzere katılımcıların % 3,4‘ü sadece devletin, %3,4‘ü devletin ve OSGB sahipleri/
yetkililerinin, % 0,9‘u devletin ve işverenin, % 3,4‘ü devletin ve İSG
profesyonellerinin, % 8,5‘i sadece OSGB sahipleri/ yetkililerinin, % 6‘sı OSGB
sahipleri/ yetkililerinin ve işverenin, % 39,3‘ü OSGB sahipleri/ yetkililerinin ve İSG
profesyonellerinin, %3,4‘ü OSGB sahipleri/ yetkililerinin ve işyeri çalışanlarının, %
5,1‘i işverenin ve İSG profesyonellerinin, % 0,9‘u işverenin ve işyeri çalışanlarının,
% 20,5‘i sadece İSG profesyonellerinin, % 5,1‘i İSG profesyonellerinin ve işyeri
çalışanlarının katkı sağladığını belirtmişlerdir.

Tabloda görüleceği üzere dağılımdaki en büyük oran % 39,3 ile OSGB sahipleri/
yetkilileri ve İSG profesyonellerine aittir. Tek bir grubun dikkate alınması
durumunda ise en büyük oranın % 20,5 ile sadece İSG profesyonellerine ait olduğu
görülmektedir. Yüzdesel dağılım kümülatif olarak incelendiğinde ise % 73,4‘ünün
sadece İSG profesyonellerini ya da İSG profesyonellerini başka bir grupla birlikte
olumlu gelişmelere katkı sağladığını belirtmişlerdir.

Tablo 32. Sunulan ĠSG hizmetlerine yönelik iĢverenlerin yaklaĢımı

Sayı Yüzde
Evet 87 75,0
Hayır 7 6,0
Kısmen 22 19,0
Toplam 116 100,0

Tablo 32‘ de görüleceği üzere katılımcıların sadece % 6‘sı işverenlerden sunmuş


oldukları hizmetlerin gereksiz olduğu yönünde bir tepki almadıklarını belirtmişlerdir.
Geriye kalanların % 74,4‘ü işverenlerden sunmuş oldukları hizmetin gereksiz
olduğuna dair tepkiler aldıklarını, % 18,8‘i ise işverenlerden sunmuş oldukları
hizmetin gereksiz olduğuna dair kısmi tepkiler aldıklarını ifade etmişlerdir.

114
Tablo 33. ĠĢyeri çalıĢanlarının OSGB’ ye yönelik genel algıları

Sayı Yüzde

OSGB' lerin iĢverenin menfaatini


27 23,7
gözettiğini düĢünmektedirler
OSGB' lerin devletin menfaatini
3 2,6
gözettiğini düĢünmektedirler
OSGB' lerin çalıĢanların
menfaatini gözettiğini 22 19,3
düĢünmektedirler
OSGB' leri kar amaçlı kuruluĢlar
54 47,4
olarak görmektedirler.
OSGB' leri bağımsız kuruluĢlar
8 7,0
olarak görmektedirler

Toplam 114 100,0

Katılımcılara ―İSG hizmeti sunmakta olduğunuz çalışanların OSGB‘ ye yönelik


genel algıları nedir?‖ şeklinde soru yöneltilmiştir. Tablo 33‘de görüleceği üzere
dağılımdaki en büyük oran % 47‘4 ile OSGB‘lerin kar amaçlı kuruluşlar olarak
görüldüğü şeklindeyken, ikinci en büyük oran % 27,3 ile OSGB‘lerin işverenin
menfaatini gözettiği şeklindedir. OSGB‘lerin çalışanların menfaatini gözettiği
şeklindeki düşünce % 19,3 iken, OSGB‘lerin bağımsız kuruluşlar olarak görülmesi
şeklindeki düşünce % 7‘de kalmıştır.

İş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri; işyerlerine İSG hizmetini götüren,


çalışanlarla ve işverenle doğrudan ilişki içerisinde olan, onların çalışma ilişkilerinde
yer alan ajanlardır. Dolayısıyla İSG profesyonellerinin işverenlere ve çalışanlara
yönelik değerlendirmeleri doğrudan onların görüşlerini yansıtma gücüne sahiptir.
Tablo 32‘ de ve Tablo 33‘de görüleceği üzere işverenlerin çok büyük bir kısmı
OSGB‘nin sunmuş olduğu hizmetleri gereksiz görmektedir. Yine çalışanların genel
algısının OSGB‘lerin kendilerinden daha fazla işverenin menfaatini gözettiği ve
OSGB‘lerin kar amaçlı kuruluşlar olduğu şeklindedir.

115
B sınıfı iş güvenliği uzmanı Z;

“Bazı İşverenler OSGB’lerin sunmuş olduğu hizmetleri gereksiz görmektedirler.


Şöyle ki sistem üzerinden OSGB’den hizmet alıyor görünmenin ve OSGB’ye para
ödemenin kanuni zorunluluğu yerine getirme bakımından yeterli olduğunu
düşünmektedirler. Düşünce bu olunca bırakın tam anlamıyla İSG hizmeti almak
istemeyi OSGB çalışanlarının işyerine gelmesini bile gereksiz görmektedirler.
Çalışanların algısı da doğrudan işverenin tutumuyla benzerlik göstermektedir.
İşverenin sadece kağıt üzerinde hizmet alıyor görünmek için para ödemeyi kabul
ettiği bir ortamda çalışanlar da OSGB’leri farklı konumlandırmaktadır.”

Tablo 34. ÇalıĢanların ĠSG önlemlerine uymalarını sağlamak için yapılması


gerekenler

Sayı Yüzde
Para cezası verilmesi 3 2,6
Para cezası verilmesi / Eğitim
ve bilinçlendirme 11 9,4
faaliyetlerinin artırılması
Para cezası verilmesi / Ödül
22 18,8
sisteminin uygulanması
Para cezası verilmesi / ĠĢten
4 3,4
çıkarma
Para cezası verilmesi / Ücretten
6 5,1
Kesinti yapılması
Eğitim ve bilinçlendirme
13 11,1
faaliyetlerinin artırılması
Eğitim ve bilinçlendirme
faaliyetlerinin artırılması / 41 35,0
Ödül sisteminin uygulanması
Eğitim ve bilinçlendirme
faaliyetlerinin artırılması / 2 1,7
ĠĢten çıkarma
Eğitim ve bilinçlendirme
faaliyetlerinin artırılması / 6 5,1
Ücretten Kesinti yapılması
Ödül sisteminin uygulanması 5 4,3
Ödül sisteminin uygulanması/
3 2,6
Ücretten Kesinti yapılması
ĠĢten çıkarma 1 ,9
Toplam 117 100,0

116
Katılımcılara ―Çalışanların alınan İSG önlemlerine uymalarını sağlamak amacıyla
hangisinin daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz?‖ şeklinde soru yöneltilmiştir.
Tablo-34‘da görüleceği üzere dağılım % 2,6‘sı sadece para cezası verilmesi, 9,4
para cezası verilmesi ve eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması, 3,4 para
cezası verilmesi ve işten çıkarma, 5,1‘i 4 para cezası verilmesi ve ücretten kesinti
yapılması, 11,1‘i sadece eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması, 35‘i
eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması ve ödül sisteminin uygulanması,
1,7‘si eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması ve işten çıkarma, 5,1‘i
eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması ve ücretten kesinti yapılması,
4,3‘ü sadece ödül sisteminin uygulanması, 2,6‘sı ödül sisteminin uygulanması ve
ücretten kesinti yapılması, 0,9‘u sadece işten çıkarma şeklinde olmuştur.

Elde edilen veriler, çalışanların İSG önlemlerine uymalarını sağlamak amacıyla


eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması ile çalışanları bu yönde teşvik
edici uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Yine elde
edilen veriler para cezası, işten çıkarma ya da ücret kesintisi gibi cezalandırıcı
yöntemlerin çalışanların İSG önlemlerine uymalarını sağlayıcı bir niteliğinin
bulunmadığını ortaya koymaktadır.

Eğitim seviyeleri ve çalışma şartları çeşitlilik gösteren birçok çalışan grubuyla


doğrudan ilişki içerisinde olan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının bu yöndeki
değerlendirmeleri iş güvenliği kültürünün oluşturulabilmesi amacıyla yürütülecek
çalışmalar bakımından önem arz etmektedir.

Tablo 35. Az tehlikeli iĢyerleri ve kamu kurumlarıyla ilgili olarak yapılan


ertelemelerin gerekliliği

Sayı Yüzde
Evet 20 17,2
Hayır 91 78,4
Fikrim yok 5 4,3
Toplam 116 100,0

117
6331 sayılı Kanun hükümlerinin, işyerlerinin büyüklüğüne ve yapılan işin niteliğine
göre farklı tarihlerde, aşamalı olarak yürürlüğe girmesi planlanmıştır. Buna göre
Kanunun iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme yükümlülüğünü içeren
6. Maddesinin; 50‘den az çalışanı olan ―tehlikeli‖ ve ―çok tehlikeli‖ sınıfta bulunan
işyerleri için 2013 yılında, 50‘den az çalışanı olan ve ―az tehlikeli‖ sınıfta bulunan
işyerleri ile kamu kurumları için ise 2014 yılında yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
Ancak 50‘den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin
kapsama alınması için öngörülen 2013 yılı 2014 yılı olarak revize edilmiş
01/01/2014 tarihi itibariyle ilgili işyerlerinin hizmet alması zorunlu hale getirilmiştir.

Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin kapsama alınmasıyla ilgili
takvim 01/01/2014 tarihi itibariyle tamamlanırken, 50‘den az çalışanı olan ve az
tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ile kamu kurumlarının kapsama alınması için
öngörülen 01/01/2014 tarihi yapılan değişiklikle 01/7/2016 tarihine, sonrasında
yapılan değişiklikle 01/07/2017 tarihine en sonunda da 01/07/2020 tarihine
ertelenmiştir.

Tablo-35‘de görüleceği üzere katılımcıların % 78,4‘ü söz konusu ertelemelerin


gereksiz olduğunu düşünmektedir. Az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ile kamu
kurumlarıyla ilgili olarak yapılan ertelemelerin sürekli hale gelmesi başlı başına bir
sorun alanı olmakla birlikte yapılan ertelemeler hakkındaki belirsizlikler de
OSGB‘leri zorlamaktadır.

OSGB ortağı, OSGB sorumlu müdürü ve aynı zamanda A sınıfı iş güvenliği uzmanı
H;

“Yapılan ertelemeler doğrudan bizleri zor durumda bırakmaktadır. 2016


yılında az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ile kamu kurumlarıyla sözleşmeler
yapmaya başladık, hizmet verilecek işyerlerinin sayısı artacağından dolayı çok
sayıda işyeri hekimini ve iş güvenliği uzmanını işe aldık. Ancak hiç beklemediğimiz
şekilde yeniden erteleme yapıldı. Bu durumda az tehlikeli işyerleri ve kamu
kurumlarıyla yapmış olduğumuz sözleşmeleri iptal etmek zorunda kaldık, hatta
vereceğimiz hizmetin ücretini peşin olarak aldığımız işyerlerine para iadeleri
yapmak zorunda kaldık. Daha da zoru işe yeni aldığımız, başka illerden bizim

118
OSGB’de çalışmak için ailesiyle birlikte Muğla’ya gelmiş, ev kiralamış bazı iş
güvenliği uzmanlarını işten çıkarmak zorunda kaldık.”

OSGB sahibi ve aynı zamanda iş güveliği uzmanı Y;

―2020 yılından sonra bir erteleme daha yapılması beni şaşırtmaz. Hatta bu
ertelemelerin devlet bakımından haklı gerekçeleri olduğunu düşünür oldum. Çoğu
insan da böyle düşünüyor artık. Çünkü tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinin İSG
hizmeti alması dahi tam olarak sağlanamamışken, az tehlikeli işyerlerinin sisteme
tam olarak dahil edilmesi mevcut durum açısından mantıksız. Ancak yapılacak
ertelemelerin önceden taraflara bildirilmesi ve ilgili tarafların buna göre pozisyon
almalarının sağlanması çok önemli.”

Tarafların şikayetçi oldukları ve belirsizliklerin karmaşaya yol açtığı bir diğer önemli
olay yakın zamanda yaşanan C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının çalışabileceği işyeri
tehlike sınıfıyla ilgili olmuştur. 27 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6770 sayılı
torba kanun ile C sınıfı iş güvenliği uzmanların tehlikeli sınıfta çalışabilme hakkı 1
Ocak 2019 tarihine uzatılmıştır. 1 Ocak 2019 tarihine yaklaşılırken genel beklenti
sürenin uzatılacağı şeklinde olmuştur. 1 Ocak 2019 tarihi geldiğinde konu hakkında
bir düzenleme yapılmamış, 1 Şubat 2019 tarihi itibariyle de C sınıfı iş güvenliği
uzmanlarının tehlikeli sınıftaki işyerlerine ilişkin sözleşmeleri otomatik şekilde
sistemden düşürülmüştür. Bunun üzerine C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının çok
büyük bir kısmı işten çıkarılmak durumunda kalmıştır. Ancak 21 Şubat 2019
tarihinde çıkarılan Kanunla C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının işsiz kalmaları,
tehlikeli işyerlerine bakabilecek uzman sayısının yetersiz olması gibi gerekçelerle
süre 1 Temmuz 2020‘ye uzatılmıştır.

Görüleceği üzere ertelemeler ve süre uzatmalar hakkındaki belirsizlik OSGB‘leri zor


durumda bırakmakla birlikte belki en büyük zararı İSG profesyonellerine
vermektedir.

C sınıfı iş güvenliği uzmanı T;

“Denizli’de çalışmış olduğum OSGB’de tehlikeli işyerlerine hizmet veriyordum. 1


Ocak 2019 tarihi yaklaşırken sürenin uzatılacağına kesin gözüyle bakıyorduk. Ancak
o tarih geldiğinde süre uzatımıyla ilgili bir açıklama yapılmadı. Ben yine çalışmaya

119
devam ettim. Ancak 1 Şubat 2019 tarihinde sözleşmelerin İSG KATİP üzerinden
düşürülmesiyle birlikte C sınıfı iş güvenliği uzmanı olarak OSGB’de yapacak bir işim
kalmadı. OSGB sahibi de zorunlu olarak beni işten çıkardı. Ben işten çıktıktan kısa
süre sonra sürenin uzatıldığına dair kanun çıktı, ben de bir ay kadar işsiz kaldıktan
sonra şu an çalıştığım OSGB’de işe başladım. Keşke biraz daha önce çıksaydı
kanun. Önceki OSGB’den hiç ayrılmazdım. Önceki OSGB’de hem daha iyi bir
çalışma ortamım vardı hem de daha iyi maaş alıyordum.”

Tablo 36. Puanlama Ölçeği

1 2 3 4 5
Kesinlikle Kısmen Kararsızım Kısmen Kesinlikle
katılmıyorum katılmıyorum katılıyorum katılıyorum

Alan çalışmasının ikinci bölümünde katılımcılardan çeşitli önermeleri yukarıda yer


aldığı şekilde puanlamaları istenmiştir. Aşağıda yer alan tablolarda da katılımcıların
söz konusu önermelere vermiş olduğu minimum ve maksimum puanlar ile verilen
puanların ortalama değeri yer almaktadır.

Ortalama değerin 3 çıkması katılımcıların kararsız olduğunu gösterirken, 3‘ün


üzerinde çıkması kişilerin genel olarak önermelere katıldığını, 3‘ün altındaki
ortalama değerler ise kişilerin önermelere katılmadığı anlamını taşımaktadır.

4.2.7. OSGB’lere yönelik genel değerlendirmeler

Tablo 37. OSGB’lere yönelik genel değerlendirmelere iliĢkin veriler

Minimum Maximum Ortalama


Değer Değer Değer
OSGB’ leri ĠSG alanında yararlı 1 5 4,00
kuruluĢlar olarak görüyorum.
OSGB’ ler iĢ ve iĢlemlerinde ticari 1 5 3,65
çıkarlarını öncelemektedirler.
OSGB’ ler daha fazla / daha nitelikli 1 5 3,83
denetlenmelidir.
OSGB’ ler ücretlerini iĢveren yerine 1 5 4,72
devletten almalıdır.

120
OSGB‘lere yönelik değerlendirmeler alt başlığına ilişkin verilen yanıtlar
incelendiğinde katılımcıların en olumlu görüş belirttikleri konu 4,72 ortalaması ile
―OSGB‘ ler ücretlerini işveren yerine devletten almalıdır.‖ olarak belirlenirken en
olumsuz görüş belirtilen konu ise 3,65 yanıt ortalaması ile ―OSGB‘ ler iş ve
işlemlerinde ticari çıkarlarını öncelemektedirler.‖ şeklinde ortaya çıkmıştır. Ancak
tablo 37‘de görüleceği üzere ―OSGB‘lere yönelik genel değerlendirmeler‖ alt
başlığında bulunan tüm önermeler ortalama olarak yüksek çıkmış, katılımcılar
önermeleri doğru bulmuşlardır.

En yüksek ortalamanın çıkmış olduğu ―OSGB‘ ler ücretlerini işveren yerine


devletten almalıdır.‖ şeklindeki önerme İSG profesyonelleri tarafından sıkça
dillendirilmektedir. Buna göre ücretin işverenden alınmadığı bir sistemde OSGB-
işveren ilişkisi ticari ilişkiden kurtulup hizmetin öne çıktığı bir ilişki şeklini alacaktır.

Yine ―OSGB‘ler iş ve işlemlerinde ticari çıkarlarını öncelemektedirler.‖ şeklindeki


önermenin 3,62 ortalamaya sahip olması İSG profesyonellerinin çoğunluğunun bu
düşüncede olduğunu göstermektedir. OSGB-işveren ilişkisinin ticari ilişkiden
çıkarılarak, çalışan sağlığı ve güvenliğinin amaç edinildiği bir ilişki şekline
dönüştürülmesi gerekmektedir. İlişki şeklini değiştirmenin tek yolunun OSGB‘nin
ücretini devletten almasıyla mümkün olacağı düşüncesi de kesin doğruyu ifade
etmemektedir. Burada önemli olan OSGB-işveren arasındaki ilişkinin temeline İSG
hizmetini koymaktır. Hatta OSGB‘lerin ücretlerini işverenden almaya devam etmesi
durumunda da aradaki salt ticari ilişkinin zayıflatılması mümkün olabilecektir.
Böylesi bir durumda OSGB‘ler arasında rekabetin önüne geçilecek bir sistem kurma
adına belirli işyerlerine belirli OSGB‘lerin zorunlu olarak hizmet vermesi
sağlanabilir.

121
4.2.8. Bireysel ve mesleki değerlendirmeler

Tablo 38. Bireysel ve mesleki değerlendirmelere iliĢkin veriler

Minimum Maximum Ortalama


Değer Değer Değer
AlmıĢ olduğum ücreti yeterli
1 5 2,60
buluyorum.
Hizmet sunduğum iĢyerlerinde
"saygın bir kiĢi" olarak 1 5 3,40
görülüyorum.
ĠSG profesyonelleri arasında
mesleki dayanıĢma 1 5 3,07
bulunmaktadır.
ĠĢ güvencem bulunmaktadır. 1 5 2,76
OSGB de çalıĢmaya devam
1 5 3,54
etmek istiyorum.
AlmıĢ olduğum lisans/ önlisans
eğitimiyle yapmıĢ olduğum iĢ 1 5 3,41
örtüĢmektedir.
ĠSG alanında yeterli bilgi
düzeyine sahibim. 1 5 4,16

Tablo 38‘de yer alan bireysel ve mesleki değerlendirmeler alt başlığına ilişkin verilen
yanıtlar incelendiğinde katılımcıların en olumlu görüş belirttikleri konu 4,16 yanıt
ortalaması ile ―İSG alanında yeterli bilgi düzeyine sahibim.‖şeklindeyken, en
olumsuz görüş belirtilen konu ise 2,60 yanıt ortalaması ile ―Almış olduğum ücreti
yeterli buluyorum.‖ şeklinde ortaya çıkmıştır.

Bireysel ve mesleki değerlendirmeler alt başlığında elde edilen verilere bakıldığında


genel olarak katılımcıların önermelere çok fazla katılmadıkları görülmektedir. Şöyle
ki yanıt ortalamasının sadece ―İSG alanında yeterli düzeyde bilgi sahibim‖
şeklindeki önerme için 4‘ün üzerinde olduğu, diğer önermelerin tamamının ise 4‘ün
altında yanıt ortalamasına sahip olduğu görülmektedir.

122
4.2.9. Devlete yönelik değerlendirmeler

Tablo 39. Devlete yönelik değerlendirmelere iliĢkin veriler

Minimum Maximum Ortalama

Değer Değer Değer

ĠSG önlemlerine uyulması için


1 5 4,62
saha denetimleri artırılmalıdır.

ĠSG önlemlerine uymalarını


sağlamak amacıyla iĢverenler
1 5 2,21
üzerinde yeterli düzeyde baskı
oluĢturulmuĢtur.

Bakanlığa sormuĢ olduğum


sorularda (Alo 170 vb.
1 5 2,38
aracılığıyla) tatmin edici
cevaplar alabiliyorum.

Görevimi mevzuatın gerektirdiği


Ģekilde yapmam durumunda 1 5 3,07
yasal olarak korunurum

Tablo 39‘da yer alan ―Devlete yönelik değerlendirmeler‖ alt başlığına ilişkin verilen
yanıtlar incelendiğinde, katılımcıların en olumlu görüş belirttikleri konu 4,16 yanıt
ortalaması ile ―İSG önlemlerine uyulması için saha denetimleri artırılmalıdır.‖ olarak
belirlenirken en olumsuz görüş belirtilen önerme ise 2,21 yanıt ortalaması ile ―İSG
önlemlerine uymalarını sağlamak amacıyla işverenler üzerinde yeterli düzeyde baskı
oluşturulmuştur.‖ şeklinde ortaya çıkmıştır.

En yüksek ortalama ve en düşük ortalamaya ilişkin önermeler birlikte


değerlendirildiğinde elde edilen verilerin devletin, İSG alanında daha fazla inisiyatif
alması gerekliliğine vurgu yaptığı görülmektedir.

B Sınıfı iş güvenliği uzmanı H;

123
“Bizlerin imajını en kötü etkileyen şeylerden biri İSG hizmeti hiç almayanlara veya
gerektiği şekilde almayanlara, kâğıt üzerinde hizmet alıyormuş gibi görünenlere bir
şey yapılmıyor olması. Kanunda işyeri hekimliği hizmeti ve iş güvenliği uzmanlığı
hizmeti almayan işyerlerine hizmetin alınmadığı her ay için idari para cezası
uygulanacağı belirtilmiştir. Bu cezalar çok tehlikeli işyerleri için aylık ortalama 40-
50 bin TL’ ye denk gelmektedir. Ancak bu cezalar fiili durumda uygulanmıyor.
Durum böyle olunca bizden hizmet alan işyeri sahibi şöyle diyor; “Ben 5 yıldır İSG
hizmeti alıyorken yan komşum hiç almadı bu hizmeti. Benim 5 yılda ödediğim tutar
bu kadar yüksekken yan komşuma hiçbir şey olmuyor. O zaman neden bu hizmeti
alayım.” Bu durumda hizmet almayan komşuya bir yaptırımın doğrudan
uygulanmaması hizmet alan işverene de olumsuz örnek teşkil ediyor.”

―Bakanlığa sormuş olduğum sorularda (Alo 170 vb. aracılığıyla) tatmin edici
cevaplar alabiliyorum.‖ şeklindeki önermenin yanıt ortalaması 2,38‘dir. Bu durum
İSG profesyonellerinin önermeye pek katılmadıklarını göstermektedir. İSG
profesyonelleri sahada ve uygulamada karşılaşmış oldukları sorunlarla ilgili destek
almak adına Alo 170 hattı veya CİMER gibi kanallara başvurmaktadırlar. Ancak
ilgili kanallardan elde edilen bilgiler sorulmuş olan sorulara yönelik tatmin edici
cevaplar içermeyebilmektedir. Yine Bakanlığın ilgili birimiyle iletişime geçme veya
dilekçe yoluyla bilgi talep etme şekli de uygulamada yaşanan gecikmeler sebebiyle
tercih edilmemektedir.

İSG gibi dinamik bir yapı arz eden ve sahada karşılaşılan sorunlara yönelik hızlı
çözümlerin zorunlu olduğu bir sistemde, doğrudan bu ihtiyaca yönelik bir iletişim
kanalının oluşturulması önem arz etmektedir. Oluşturulacak iletişim merkezinde İSG
alanında üst düzey bilgi sahibi kişilerin bulunması ve 7/24 kesintisiz hizmet
verilmesi de ayrıca önem arz etmektedir.

124
SONUÇ VE ÖNERĠLER

İş sağlığı ve güvenliği, işin yürütümü esnasında ortaya çıkan sağlığa zarar vermesi
muhtemel tehlikelerden korunabilmek amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel
çalışmaları ifade etmektedir. İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkan iş sağlığı ve
güvenliği kavramı tarihsel süreçte kendi içerisinde kavramsal değişiklikler ve
gelişmeler kaydetmiştir.

İlk çağlarda çalışma hayatı ve günlük hayat iç içe olduğundan karşılaşılan sağlık ve
güvenlik sorunları doğrudan çalışmayla ilişkilendirilmemiştir. Ancak zamanla
çalışma olgusunun bir takım tehlikeleri de beraberinde getirdiği anlaşılmış ve bu
anlayışla söz konusu tehlikelere karşı çeşitli koruma yöntemleri geliştirilmiştir.
Geliştirilen yöntemlerin de yetersiz kalmasıyla birlikte artık anlayış değişikliklerine
gidilmiştir. Şöyle ki çalışanın korunabilmesi için öncelikle çalışma ortamının sağlıklı
ve güvenli bir hale getirilmesi şeklindeki anlayış ―işçi sağlığı‖ kavramından ―iş
sağlığı‖ kavramına geçiş yapılmasını sağlamış böylelikle çalışana daha geniş bir
koruma sağlanması amaçlanmıştır.

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin amacı, olumsuz çalışma koşulları sebebiyle


çalışanların sağlığının bozulmasını önlemek ve kişilerin bedensel ve ruhsal
bütünlüğünü korumaktır. Ailesinin ve kendisinin ihtiyaçlarını giderebilmek adına
çalışan kişinin, ruhsal ve fiziksel sağlığının çalışmadan kaynaklı zarar görmesi
halinde bu durum sırasıyla ailesinin ve toplumun genelinin de zarar görmesine neden
olacaktır.

Yetersiz iş sağlığı ve güvenliği önlemleri nedeniyle ortaya çıkan iş kazaları ve


meslek hastalıkları bireysel ve toplumsal sıkıntılara yol açmakla birlikte ekonomik
anlamda da önemli kayıplara sebebiyet vermektedir. İş sağlığı ve güvenliği
uygulamaları önleme ve tazmin etme şeklinde iki çeşit maliyeti içermektedir.
Önleme maliyeti iş kazası ve meslek hastalıklarının yaşanmaması adına önceden
alınan tedbirleri ifade ederken; tazmin etme maliyeti ise iş kazası ve meslek hastalığı
gerçekleştikten sonra ortaya çıkan tedavi giderleri, tazminat ödemeleri, işyerinde
meydana gelen hasar ve sonucunda ortaya çıkan üretim kayıplarını ifade etmektedir.

125
İş kazaları ve meslek hastalıklarının ulusal ekonomiye de önemli etkileri olmaktadır.
Gelişen sosyal devlet anlayışı gereği devlet mağdur olan çalışana ve ailesine bir
takım hizmetler sunmaktadır. Çalışanın mağduriyetinin sürekli hale gelmesi veya
ölmesi durumunda ise kendisinin ve ailesinin geçimini sağlama görevini yerine
getirmektedir. Devletin sunmuş olduğu hizmetler ve üstlendiği görevler sebebiyle
ortaya çıkan maliyet toplumun tamamına yüklenmekte, ülke kaynaklarının israf
edilmesine yol açmaktadır.

Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan sağlıksız barınma şartları, kötü beslenme,
aşırı çalışma ile çalışan sağlığı düşünülmeden dizayn edilmiş makineler bir araya
geldiğinde kazalar ve hastalıklarda çok büyük oranda artışlar meydana gelmiştir.
Ortaya çıkan yeni çalışma ilişkileri ve beraberinde getirdiği olumsuzluklar ülkeleri iş
sağlığı ve güvenliği bakımından düzenlemeler yapmaya yöneltmiştir.

İngiltere‘de baca temizleme işinde çocukların çalıştırılması ve çalışanların genelinde


görülen kanser vakaları nedeniyle 1788 yılında ―Baca Temizleyicileri Kanunu‖
çıkarılmasıyla birlikte başlayan süreçte ülkeler iş sağlığı ve güvenliği alanında yasal
düzenlemeler yapmaya başlamıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere, Almanya, Fransa
ve Amerika gibi ülkelerde yapılan düzenlemelerle çocuk ve kadınların gece
çalışması, madenlerde çalışması hakkında standartlar oluşturulmuş; iş yeri hekimliği,
iş müfettişliği, meslek hastalığı gibi kavramlar bu düzenlemeler içerisinde yer
almıştır. İlerleyen zamanlarda bu ülkelerde İSG uygulamalarını geliştiren, bazı
ülkelerde ise İSG uygulamalarını başlatan çalışmalar yapılmıştır.

Ulusal düzeydeki düzenlemeler arasında ortaya çıkan farklılıklar uluslararası


düzeyde rekabeti bozucu yönde etkide bulunmuştur. Çalışma hayatında ülkeler
arasında bir standart oluşturmak adına yapılan girişimler sonucunda 1919 yılında
Birleşmiş Milletler‘e bağlı olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kurulmuştur.
Çalışma hayatının tüm alanlarını ve paydaşlarını kapsamaya yönelik çalışmalar
yürüten ILO ―155 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin
Sözleşme (1981)‖, ―161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme (1985)‖ ve
―187 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi (2006)‖ ile iş
sağlığı ve güvenliği alanında önemli düzenlemeler yapmıştır.

126
Çalışma ilişkilerinde ve iş sağlığı ve güvenliği alanında ulus üstü düzeyde bir
standart oluşturma eğilimi Avrupa Birliği‘nde de kendini göstermiştir. Üye
devletlerin İSG konusundaki mevzuatlarının birbirlerinden çok farklı olması, sağlık
ve güvenlik yönünden alınan önlemlerin devletler arasında haksız rekabete yol
açması, iş kazası ve meslek hastalığı sayılarındaki yükseklik gibi sorunlara çözüm
bulmak amacıyla 12 Haziran 1989 tarihinde 89/391/EEC sayılı ―İşte Çalışanların
Sağlık ve Güvenlik Tedbirlerini İyileştirmeye Yönelik Tedbirler Alınmasına İlişkin
Konsey Direktifi‖ uygulamaya konulmuştur. Kendisine dayanılarak çıkarılan çok
sayıda tekil direktif nedeniyle bu direktif ―Çerçeve Direktif‖ olarak kabul edilmiştir.

Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye‘de de yasal düzenlemeler aracılığıyla çalışanlara


sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı sağlanmaya çalışılmıştır. Ancak iş sağlığı ve
güvenliği alanında dolaylı olarak bazı düzenlemeler yapılsa da konunun ayrı bir
sorun alanı şeklinde algılanması ve bu yönde düzenlemelere gidilmesi yakın
zamanda söz konusu olabilmiştir. Türkiye‘de İSG alanında köklü değişiklilere
gidilmesi AB ile üyelik müzakerelerinin başlamasıyla birlikte olmuştur.

Türkiye‘de İSG alanında çıkarılan yasal mevzuat incelendiğinde, söz konusu


düzenlemelerin AB müktesebatı ve ILO tavsiyelerini temel aldığı görülmektedir.
Özellikle 2012 tarihli ―6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu‖; 89/391EEC
sayılı AB çerçeve direktifi ile ILO‘nun İSG alanında temel sözleşmelerinden olan
155, 161 ve 187 sayılı sözleşmelerinin gerekli kıldığı ―ulusal bağımsız bir iş sağlığı
ve güvenliği kanunu çıkartılması ve tüm çalışanları kapsamı altına alınması‖
gayretinin sonucudur.

İş sağlığı ve güvenliği hizmeti sağlama yükümlülüğünü yerine getirebilmesi adına İş


Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverene üç seçenek sunmuştur. İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu‘nun öncelikli olarak sunduğu yöntem İSG hizmetin işletme
içerisinden sağlanmasıdır. Buna göre işyeri çalışanları arasında işyeri hekimi, iş
güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli bulunması durumunda bu kişilerin
görevlendirilmesi suretiyle hizmetin yerine getirilmesi sağlanmalıdır. İkinci yöntem
İSG hizmetini işverenin bizzat sunmasıdır. Buna göre gerekli belgelere sahip olan ve
belirlenen nitelikleri taşıyan işveren, işyerinin çalışan sayısı ve tehlike sınıfına göre,

127
İSG hizmetinin yerine getirilmesini üstlenebilir. İSG hizmeti sağlama bakımından
üçüncü ve son yöntem hizmetin işletme dışından sağlanmasıdır.

Türkiye‘de 2009 yılından itibaren harici İSG hizmeti modeli gelişmeye başlamıştır.
2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile birlikte bütün
İSG hizmeti sağlama yöntemleri içerisinde en çok tercih edilen yöntem halini
almıştır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile birlikte işveren, işyerinde en az bir
işyeri hekimi ile bir iş güvenliği uzmanı görevlendirmekle sorumlu tutulmuştur.
Kanunun tüm işyerlerini ve çalışan gruplarını kapsaması, özellikle küçük ölçekli
işyerlerinde uzman ve hekim bulundurmanın zorluğu gibi sebeplerle OSGB‘ lerden
hizmet alınarak da ilgili yükümlülüğün yerine getirilmesine imkân veren alternatif
bir model ortaya konulmuştur. Ortaya konulan alternatif model, İSG hizmetlerinin
sunulmasında ortaya çıkan maliyetlerin düşük olması ve İSG profesyonellerini iş
yerinde sürekli bulundurmanın gerekli olmaması gibi nedenlerde yaygınlaşmaya
başlamıştır.

Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi; işyerlerine sağlık ve güvenlik hizmeti sunmak


üzere Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş,
belirlenen tıbbi ve fiziki şartlara sahip olan iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, ve
diğer sağlık personelinin istihdam edildiği kuruluşlardır.

Bu çalışmada ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin Türkiye‘de mevcut iş sağlığı ve


güvenliği uygulamalarına katkısı incelenmiştir. Bu kapsamda 81 iş güvenliği uzmanı
ve 36 işyeri hekimi olmak üzere toplam 117 İSG profesyonelinin katılım sağladığı
anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Ayrıca anket formlarının yüz yüze doldurulması
ve anket formlarının teslim alınması esnasında görüşülen İSG profesyonellerinin
sorulan sorulara yönelik yapmış oldukları değerlendirmeler de izinleri alınarak yazılı
şekilde kayda alınmış, çalışma içerisinde yapılan değerlendirmelerde kullanılmıştır.

Katılımcıların İSG alanındaki deneyimlerine bakıldığında; % 63,2‘sinin 5 yıl ve


altında, % 90,7 sinin ise 10 yıl ve altında bir deneyim süresine sahip oldukları
görülmektedir. Elde edilen veriler Türkiye‘de İSG kültürünün yerleşmemiş olmasının
da bir açıklaması niteliğindedir. Şöyle ki İSG ile ilgili olan profesyonellerin yüzde

128
doksanının bu alandaki geçmişleri 10 yıl ve daha kısa bir süreyi kapsıyorken,
önceliği sağlık ve güvenlik olmayan işçi-işveren kesiminin veya toplumun genelinin
İSG alanında kısıtlı bir bilgi birikimine sahip olması olağandır.

Bir işin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için o alanda yeterli deneyime ve bilgi
birikimine sahip olmak önemli bir unsurdur. Ancak deneyimin zamanla kazanılacağı
göz önüne alındığında başlangıçta sağlıklı bir sitemin kurulması ve devamının
sağlanması adına, işin niteliğine göre eğitim almış uzmanların alanda
görevlendirilmesi önemlidir.

İş sağlığı ve güvenliği ihtisas gerektiren bir çalışma alanıdır. Dolayısıyla işyerlerine


yapılan iş güvenliği uzmanı görevlendirmelerinde işin niteliğine göre eğitim almış
kişilerin görevlendirilmesi gerekmektedir. Ancak katılımcıların sadece % 12,2‘si
yapılan görevlendirmelerde uzmanlık alanının göz önüne alındığını ifade etmiştir.
Yasal mevzuat işin niteliğine göre iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesine yönelik
olarak sınıf usulünü getirmiştir. Buna göre A sınıfı iş güvenliği uzmanını çok
tehlikeli işyerlerine, B sınıfı iş güvenliği uzmanı tehlikeli iş yerlerine, C sınıfı iş
güvenliği uzmanı ise az tehlikeli iş yerlerine hizmet sunabilmektedir. Ancak
niteliklerine göre az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli şekilde ayrılan işyerleri çok
çeşitli riskleri bünyesinde barındırmaktadır. A sınıfı iş güvenliği belgesine sahip bir
uzman yer altı madenine hizmet verebileceği gibi ağır kimyasalların üretildiği bir
fabrikaya da İSG hizmeti verebilmektedir. Ancak iki işyerinin barındırmış olduğu
tehlikeler ile bu tehlikelere yönelik alınacak önlemler arasında önemli farklılıklar
bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında A-B-C şeklindeki bir iş güvenliği uzmanlığı
ayrımı yerine işin niteliğinin gerektirdiği konuda eğitim almış uzmanın
görevlendirilmesini sağlayacak bir sistemin uygulanması daha yerinde olacaktır.

Deneyim konusunda kısa süreli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan İSG
profesyonelleri Bakanlığa sormuş oldukları sorularda tatmin edici nitelikte cevap
alamadıklarını ifade etmiştir. İSG gibi dinamik bir yapı arz eden ve sahada
karşılaşılan sorunlara yönelik hızlı çözümlerin zorunlu olduğu bir sistemde,
doğrudan bu ihtiyaca yönelik bir iletişim kanalının oluşturulması gerekmektedir.
Sadece sisteme tanımlı İSG profesyonellerine yönelik oluşturulacak iletişim

129
merkezinde İSG alanında üst düzey bilgi sahibi kişilerin bulunması ve 7/24 kesintisiz
hizmet verilmesi önem arz etmektedir.

Katılımcılara ―OSGB dışı çalışma alanlarına yönelik karşılaştırmalar‖ alt başlığı


altında 3 soru yöneltilmiştir. İlk soruda mesleklerini OSGB de çalışmaksızın da icra
edip etmedikleri sorulmuş sonraki iki soruda ise diğer çalışma şekilleri ile OSGB‘de
çalışmayı çalışma şartları, etik ilkelere ve mesleki bağımsızlığa uyum bakımından
karşılaştırmaları istenmiştir. Elde edilen verilere göre önceden OSGB dışında
mesleğini icra etmiş olan yani doğrudan deneyimleyerek karşılaştırma yapan
katılımcılar; OSGB‘nin bir işyerine bağlı olma veya bağımsız çalışmaya göre
çalışma şartları, mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere uyum bakımından daha avantajlı
olduğunu düşünmektedirler.

Araştırmaya toplam 117 İSG profesyoneli katılım sağlamıştır. Bunlardan beş kişi
ayda 100 ve üzeri işyerine; 34 kişi 50 ve üzeri işyerine, 56 kişi ise 30 ve üzeri
işyerine hizmet vermektedir. Aylık hizmet verilen işyeri sayısının yüksek olması İSG
profesyonelinin işyerlerine yoğunlaşması, çalışanlarla sağlıklı diyalog kurabilmesi,
işyerlerine özgü tehlikeleri tanıması ve bunların ortadan kaldırılmasına yönelik planlı
bir sistem kurmasına engel olabilecektir. Dolayısıyla İSG profesyonellerinin bir ayda
görevlendirilebilecekleri maksimum hizmet süresi benzeri bir uygulama ile bir ayda
hizmet verilebilecek maksimum işyeri sayısının da İSG-KATİP üzerinden
sınırlandırılması uygun olacaktır.

İSG profesyonellerinin temel sorun alanlarından biri hizmet vermiş oldukları


işyerinde ve işveren karşısında yeterli yaptırım güçlerinin olmaması, dolayısıyla
mevzuatın öngördüğü yükümlükleri tam olarak yerine getirememeleridir.
Katılımcıların sadece % 13,7‘si işverenin karşı çıkmasına rağmen İSG önlemi
aldırabiliyorken, % 56,4‘ü kısmen önlem aldırabilmekte, % 29,9‘u hiç önlem
aldıramamaktadır. İSG profesyoneli ile OSGB arasındaki ilişkinin işçi işveren
ilişkine dayanması ve OSGB ücretinin hizmet sunulan işveren tarafından ödenmesi;
ticari kaygılar gereği OSGB‘yi işverene bağımlı hale getirdiği gibi dolaylı olarak
bağımsız çalışması gereken İSG profesyonelini de hizmet sunduğu işverene bağımlı
hale getirmektedir. Araştırmaya göre İSG profesyonelleri ücretlerinin devlet
tarafından ödenmesi gerektiğini düşünmektedirler. Bu konuda işverenlerden sosyal

130
güvenlik primlerine ek olarak alınacak iş sağlığı ve güvenliği primlerinin devlet
tarafından OSGB‘lere hizmet ücreti olarak ödenmesi şeklinde bir sistemin kurulması
uygun olabilir.

Söz konusu bağımlılık işyerinde bulunan hayati tehlikelere karşı işverenin gerekli
önlemi almaması sonucunda Bakanlığa bildirimde bulunulması yükümlüğünün
yerine getirilmesinde de kendini göstermektedir. Yasal mevzuat işyerinde çalışanlar
açısından yakın ve hayati tehlike tespit eden iş güvenliği uzmanı veya işyeri
hekiminin öncelikle işverenden önlem alınmasını talep etmesini, önlemlerin işveren
tarafından alınmaması durumunda ise Bakanlığa bildirimde bulunmasını
öngörmektedir. Katılımcılardan sadece % 13,7‘si işverenin karşı çıkmasına rağmen
İSG önlemi aldırabiliyorken, % 99,1‘i bu güne kadar Bakanlığa hiç bildirimde
bulunmamıştır. Söz konusu veri yılda binlerce kişinin ölümüyle veya yaralanmasıyla
sonuçlanan iş kazalarının gerçekleştiği bir çalışma ortamı açısından düşündürücüdür.
Her yıl yaşanan iş kazaları sonucu binlerce çalışan hayatını kaybederken Bakanlığa
hiç bildirim yapılmıyor olması hayati tehlikenin tespit edilmiş olmasına rağmen
çeşitli sebeplerle Bakanlığa bildirilmediği anlamına gelmektedir. Bakanlığa
bildirimde bulunulmamasının bir sebebi de bildirim sonucunda ortaya çıkacak ağır
yaptırımlardan işveren nezdinde İSG profesyonelinin sorumlu tutulacağı ve işverenin
bildirimde bulunan kişiye zarar verebileceği şeklindeki düşüncedir.

OSGB‘ler arasında yüksek düzeyde bir rekabet yaşanmakta ve bu rekabet İSG


hizmetlerinin sunumuna olumsuz etkide bulunmaktadır. Başlangıçta fiyat
bakımından ortaya çıkan rekabet; hekimlerin ve uzmanların ücretinde düşüklüğe,
bir noktadan sonra da düşük nitelikli hekim ve uzmanlar aracılığıyla hizmet
sunumuna yol açacaktır. Öte yandan fiyatların rekabetçi koşullarda çok aşağı
çekilmesi bir noktadan sonra OSGB‘ler arasında fiyat rekabetini işleyemez duruma
getirmektedir. Bu aşamadan sonraki rekabet İSG alanında işvereni -daha az rahatsız
etme-, -İSG önlemlerine uyulması noktasında ısrarcı olmama- şeklinde bir boyuta
taşınmakta, işini gerektiği şeklinde yapmaya çalışan OSGB‘lere yaşama hakkı
tanımamaktadır.

Serbest piyasa koşullarına tabi çalışan OSGB‘ler arasında yaşanan rekabet İSG
hizmetlerinin sunumunda da usulsüzlükleri de beraberinde getirmektedir. Belge

131
kiralama, hizmet vermeksizin fatura kesme, eğitim verilmeksizin eğitim katılım
formunu imzalatma gibi mevzuata ve etik değerlere aykırı olan işlemlerin OSGB‘ler
tarafından yapılıp yapılmadığına ilişkin dağılım; % 40,5 (çok fazla oluyor-oluyor) ile
% 42,2 şeklinde eşit sayılabilecek şekilde yakınken bu konuda fikir beyan
etmeyenlerin oranı ise % 17‘dir. % 40,5 ile hiç de azımsanmayacak bir kısım İSG
profesyoneli OSGB‘lerde mevzuata ve etik ilkelere uymayan işlemlerin
gerçekleştiğini ifade etmektedir.

Ortaya çıkan usulsüzlüklerin önlenmesinde etkin bir İSG denetim sisteminin


oluşturulması önem arz etmektedir. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu OSGB‘lerin
daha fazla ve daha nitelikli denetlenmeleri gerektiğini belirtmişlerdir. Yasal mevzuat
OSGB‘lerin yılda bir kez rutin denetimlerinin yapılmasını, şikâyet durumlarında ise
şikayet konusuna göre ayrıca denetim yapılmasını öngörmektedir. Yılda bir kez
yapılan rutin denetimlerde OSGB arşivinde bulunan yıllık çalışma planı, yıllık
değerlendirme raporu, eğitim katılım formu ile tespit ve öneri defteri gibi kayıtların
gerektiği şekilde tutulup tutulmadığının kontrol edilmesine yöneliktir.
Gerçekleştirilen denetimlerde İSG hizmetinin kayıtlardan bağımsız olarak OSGB
tarafından fiili olarak, gerektiği şekilde sunulup sunulmadığının da kontrolünü
sağlaması gerekmektedir. Yine katılımcıların büyük çoğunluğu İSG hizmetlerine
yönelik saha denetimlerinin artırılması gerektiğine, mevcut durumda işveren
üzerinde İSG önlemlerine uymasını sağlamak açısından yeterli düzeyde baskı
oluşturulmadığını düşünmektedirler.

İSG profesyonelleri devletin fazla inisiyatif alması gerektiğine inanmaktadırlar.


Buna göre katılımcıların % 80,3‘ü OSGB‘lerle ilgili ortaya çıkan olumsuz
gelişmelerden sadece devleti ya da devleti başka bir değişkenle birlikte sorumlu
tutmaktadır. OSGB‘lerle ilgili ortaya çıkan olumlu gelişmelerde ise en fazla katkıyı
kendilerinin sağladığına inanmaktadırlar. Görüleceği üzere ertelemeler ve süre
uzatmalar hakkındaki belirsizlik OSGB‘leri zor durumda bırakmakla birlikte belki en
büyük zararı İSG profesyonellerine vermektedir.

Çalışanlarla ve işverenle doğrudan ilişki içerisinde olan, onların çalışma ilişkilerinde


yer alan işyeri hekimleri ile iş güvenliği uzmanlarının işverenlere ve çalışanlara
yönelik değerlendirmeleri doğrudan onların görüşlerini ve İSG hizmetlerine yönelik

132
algılarını yansıtma gücüne sahiptir. Katılımcıların % 74,4‘ü işverenlerden sunmuş
oldukları hizmetin gereksiz olduğuna dair tepkiler almıştır. Yine katılımcılara göre;
çalışanların genel algısı OSGB‘lerin kendilerinden daha fazla işverenin menfaatini
gözettiği ve OSGB‘lerin kar amaçlı kuruluşlar olduğu şeklindedir.

133
KAYNAKÇA

Akkaya, M. A. (2017). Bilgi Merkezlerinde İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi ve


Uygulanabilirliğine İlişkin Bir Durum Değerlendirmesi, Türk Kütüphaneciliği,
31(4),501-519

Alpar, M. B. (2003). İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ve Çalışma Ortamı Hakkında 155


Sayılı Ilo Sözleşmesi İle İlgili Çalışma Hayatı Mevzuatı. Kamu-İş.
http://www.kamu-is.org.tr/pdf/7246.pdf

Alper, Y. (2012). Bazı Ülkelerde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Uygulamaları ve


Türkiye'deki Uygulama ile Karşılaştırılması. Journal of Social Policy Conferences,
http://dergipark.gov.tr/iusskd/issue/921/10406

Akıllı F. ve Aydoğdu H. (Tarihsiz). İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi, Maden Tetkik


ve Arama Genel Müdürlüğü. Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesi Başkanlığı.
Ankara

Baloğlu C. (2012). Avrupa Birliği ve Türkiye‘de İş Sağlığı ve Güvenliği. Hacettepe


Üniversitesi. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara

Cerev, G. (2018). Türkiye’de İş Sağlığı Ve Güvenliği Mevzuatının Tarihsel Gelişim


Süreci ve Güncel Durumu Üzerine Bir İnceleme. Kodaman ve Işıklı (Ed.). Sosyal,
Beşeri ve İdari Bilimlerde Akademik Araştırmalar (Cilt: III). Ankara: Gece Kitaplığı

Cevizci S. Erginöz E. ve Erdoğan S. (2010). Uluslararası Çalışma Örgütü‘nün 155 ve


161 Sayılı Sözleşmeleri ile Dünya Tabipler Birliği‘nin İşyeri Hekimliği Konusundaki
Görüşünün İş Sağlığı Mevzuatına Göre İncelenmesi. Türkiye Klinikleri Dergisi,
2010; 18(3), 153-61

Cumhur A. ve Ahıskalı, H. (2018). İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları: Hitit


Üniversitesi Örneği. Mesleki Bilimler Dergisi (MBD). 7 (2), 310-319.

Çakmakkaya B. Y. ve Akpınar T. (2014). İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından


İşverenlerin Risk Değerlendirme Yükümlülüğü. Çalışma ve Toplum Dergisi, 2014
(1)

134
Çelik S. (2018). İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları ve İş Disiplininin Çalışan
Performansı Üzerindeki Etkisi: Erzurum Örneği. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi
Atatürk Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Erzurum

Çiçek Ö. ve Öçal M. (2016). Dünyada Ve Türkiye‘de İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin


Tarihsel Gelişimi. HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, Cilt: 5, Yıl: 5,
Sayı: 11

Çilengiroğlu O. (2006). AB‘ye Uyum Sürecinde Türkiye‘de İş Sağlığı ve Güvenliği,


Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, DEÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü. İzmir.

ÇSGB (2014). Avrupa Birliği’nde İş Sağlığı ve Güvenliği. (Ed. F. Aydın). Ankara

Demir B. ve Demir N. (2016). Kamu Sektöründe 6631 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği


Yasasının Uygulanması ve Mevcut Yükümlülükler, İstanbul Aydın Üniversitesi
Dergisi, 8 (29), 167-194.

Demir A. ve Öz A. (2018). Teolojik Açıdan İş Kazalarının İncelenmesi, Avrupa


Bilim ve Teknoloji Dergisi, Sayı 14, S.189-197.

Demir B. (2017). 6331 Sayılı Kanunun 6. Maddesi Yürürlük Ertelenmesinin Kamuda


İş Sağlığı Ve Güvenliği Uzmanı Çalıştırılması Açısından Değerlendirilmesi. Hastane
Öncesi Dergisi, 2 (1), 23-36.

Durdu, H. İ. (2015). İş Kazalarının Ekonomik Analizi ve Bazı Sektörler Bazında


Değerlendirilmesi. Sosyal Güvence Dergisi, (5), s.67-91

Ekmekçi, Ö. (2008). Ana hatlarıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarı Taslağı,


Çimento İşveren,4-17. https://www.ceis.org.tr/dergiDocs/makale131.pdf

Erginbaş, E (2010). Avrupa Birliği‘nin Türkiye‘de İş Sağlığı ve Güvenliğine Etkisi,


Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Fişek, G. (2014). Çalışma Yaşamında Sağlık Güvenlik. Fişek Enstitüsü Çalışan


Çocuklar Bilim Ve Eylem Merkezi Vakfı Yayını No:3-2 Ankara

Gerek, N. (2013). İş Sağlığı ve Güvenliğine Genel Bakış , (Ed. Baybora). İş Sağlığı


ve Güvenliği, Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi.

135
Gürbüz, Y. ( Tarihsiz). İş Kazalarının Nedenleri ve Maliyeti. Mühendis ve Makine
50(592), 27-32.

İSG Yıllık Çalışma Planı Nasıl Hazırlanır? https://www.isgnedir.com/isg-yillik-


calisma-plani-nasil-hazirlanir/ (E.T: 21/01/2019)

İşler M. C. (2014) Uluslararası Kaynaklar ve 6331 Sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği


Kanunu. Çalışma Dünyası Dergisi, 2(2), 53-65.

İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında


Yönetmelik (2012). Resmî Gazete, 28512, 29.12.2012

İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri


Hakkında Yönetmelik (2013). Resmî Gazete, 28713, 20.07.2013

İş Sağlığı ve güvenliği Kanunu (2012). Resmi Gazete, 28339, 30.6.2012

İş Kanunu (2003). Resmî Gazete, 25134, 10.06.2003

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği (2012). Resmî Gazete 28512,


29.12.2012

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği (2012) Resmi Gazete


28512, 29.12.2012

İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 No'lu ILO Sözleşmesi,


https://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/WCMS_377299/lang--
tr/index.htm (Erişim Tarihi 30/12/2018)

İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı ILO Sözleşmesi.


https://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/WCMS_377304/lang--
tr/index.htm (E.T: 31.12.2018)

İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirmeye Yönelik 187 No‘lu ILO Çerçeve Sözleşmesi


https://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by turkey/WCMS_377312/lang--
tr/index.htm (E.T: 31.12.2018)

İş Sağlığı ve Güvenliğinde Hollanda da Durum ve Yapılanma (E.T: 06.01.2019).


http://www.istesaglikdergisi.com.tr/index.php/agustos-2008/110-is-sagligi-ve-
guvenliginde-hollanda-da-durum-ve-yapilanma-

136
İşte Çalışanların Sağlık Ve Güvenliklerini İyileştirmeye Yönelik Tedbirler
Alınmasına İlişkin 12 Haziran 1989 Tarih Ve 89/391/EEC Sayılı Konsey Direktifi ,
Resmi Gazete: OJ L 183, 29.6.1989, Sh.1

Kapar, R. (2017). Zor Zamanlarda Emek Türkiye’de Çalışma Yaşamının Güncel


Sorunları. (Ed. Makal ve Çelik). Türkiye‘de Çalışmada Sağlık ve Güvenlik
Sorunları, Ankara, İmge Kitabevi.

Karabacak E. (Tarihsiz). İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Dışarıdan Temini.


İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası,74,501-527.
http://dergipark.gov.tr/iuhfm/issue/29863/322598

Karadeniz, O. (2012). Dünya‘da ve Türkiye‘de İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları ve


Sosyal Koruma Yetersizliği. Çalışma ve Toplum Dergisi, S (3).

Karacan, E ve Erdoğan, Ö . (2011). İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine İnsan Kaynakları


Yönetimi Fonksiyonları Açısından Çözümsel Bir Yaklaşım. Kocaeli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, (21), 102-117.

Kılkış, İ. (2013). İş Sağlığı ve Güvenliğinde Yeni Dönem: 6331 Sayılı İş Sağlığı ve


Güvenliği Kanunu (İSGK), ―İŞ, GÜÇ" Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları
Dergisi, s.1, Ocak 2013,17-4

Kılkış İ. ve Demir S. (2012). İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi Verme


Yükümlülüğü Üzerine Bir İnceleme. Çalışma İlişkileri Dergisi, Ocak 2012, 3(1) 23-
47

Kılkış, İ. (2016). İş sağlığı ve Güvenliği. Bursa. Dora Basın Yayın.

Kılkış, İ ve Alper, Y. (2015). 6331 Sayılı Kanun‘da İş Güvenliği Uzmanlığı:


Nitelikleri, Görevlendirilmeleri ve Yetkilendirilmeleri. SGD-Sosyal Güvenlik
Dergisi, 5 (1), 32-67.

Koçak O. ve Koray N. (2018). İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Avrupa Birliği


Uygulamaları ve Türkiye‘ye Yansımaları. Uluslararası Toplum Araştırmaları
Dergisi, Ağustos 2018, 8,(15)

137
Korkut G. ve Tetik A.(2013). 6331 Sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu‘nun
Getirdiği Yenilikler Ve Temel Sorunlar, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18 (3), 455-474

Kökten M ve Avinç O. (2014). 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu‘nda


İşveren Yükümlülükleri ve Tekstil Sektörü Açısından Bir Bakış. Tekstil ve Mühendis
Dergisi, 21 (93)

Küçük G. (2015). İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Hukukuna Giriş,


http://www.onlemdergisi.com.tr/isci-sagligi-ve-is-guvenligi-hukukuna-giris-i/#_ftn

Narin, Ö. (2015). Sermayenin Denetimi Mi? İşçinin Yönetimi Mi? Mesleki Sağlık ve
Güvenlik Dergisi, 15 (54-55-20)

Namal B, Kanber H ve Kavas M. (2016). İş Güvenliği Uzmanlarının Ücretlerini


Denetledikleri Kurumlardan Almaları Nedeniyle Karşılaştıkları Etik Sorunlar
Türkiye Biyoetik Dergisi, Sayı 3, 146-164

Orhan S., Özkan E. ve Uysal S. (2017). Dışarıdan İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmeti


Sağlama Modellerinden Biri Olarak Türkiye‘de Uygulanan Ortak Sağlık Güvenlik
Birimi Hizmetlerinin Etkinliği: Örnek Bir Uygulama. İşletme Bilimi Dergisi, 5 (3),
207-234.

Orhan, S. (2015). İş Güvenliği Uzmanlarının İş Güvencesi Sorunu. Hak İş


Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 3 (6), 70-89.

Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (Osgb) Nedir? http://www.osgb.com.tr/ (E.T:


06.02.2019)

Osgb Açılımı Nedir? Osgb Amacı Nedir? Osgb Nedir? (Ortak Sağlık Güvenlik
Birimi Nedir?). https://www.ezelosgb.com.tr/osgb (E.T: 13.05.2019)

OSGB‘ lerden alınan İSG hizmetlerinin geçerliliği nedir? Sıkça Sorulan Sorular
https://www.ailevecalisma.gov.tr/sss/is-sagligi-ve-guvenligi/ (E.T: 13.05.2019)

Öçal M. ve Çiçek Ö. (2017). Türkiye ve Avrupa Birliği‘nde İş Kazası Verilerinin


Karşılaştırmalı Analizi. Hak İş Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 6 (16), 616-
637.

138
Özveri, M. (2015) İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve İş Cinayetleri, Birleşik Metal-İş
Yayınları.

Özveri, M. (2017). Denetim şart ama kim tarafından,


http://tumtis.org/v2/2017/0927/denetim-sart-ama-kim-tarafindan/

Piyal, B. (2000). 2 Temel Belge: 155 ve 161 Sayılı ILO Sözleşmeleri. Sendikal
Notlar Dergisi, Sayı: 2,

Piyal B. (2003). Toplumsal Koruma ve İş Sağlığı ve Güvenliği Sorunları, Sendikal


Notlar Dergisi, Petrol-İş Sendikası, s.140-156.

Seratlı, B . (2004). 4857 Sayılı İş Kanununa Göre İş Sağlığı ve Güvenliği. Ankara


Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 53 (2), 21-32.

Sezgin, Ş. (2014). Piyasa Ekonomisinin Şartları ve Özelleştirme. Akademik


İncelemeler Dergisi (AID), 5 (2), 154-171.

Sosyal Hizmetler Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
(2019). Resmi Gazete, 30694, 22.02.2019

Şen, M. (2015). İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramı, Tarihsel Gelişimi ve Dayanakları,


MÜHFD, Sayı 1, s. 117-142

Şimşek, B. (Tarihsiz). Sağlık Gözetimi. https://docplayer.biz.tr/1924458-Saglik-


gozetimi-dr-bulent-simsek.html (E.T. 26.01.2019)

Taşdemir M. ve Taşdemir A. (2010) Okullarda Başarı ve Başarısızlık Olgusu: Tipik


Öğrenci Davranışları Yönüyle Bir Durum Araştırması, Eğitim Fakültesi Dergisi,23
(2), 2010, 471-503.

Tuncay, C. (2008). ILO ve AB Normları Işığında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu


Tasarısı Taslağı‘nın Değerlendirilmesi, Sicil Dergisi, MESS Yayını, Sayı: 12.

Turan M. (Tarihsiz). Madenciliğimizin Tarihsel Gelişimi,


http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/b4e2b9376139fa0_ek.pdf (E.T. 26.01.2019)

Tülü, M. (2014). İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinde İSG Profesyonellerinin Algı


ve Beklentileri. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlık Tezi. İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü. Ankara.

139
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanun (2017) Resmî Gazete,
29962 , 27.01.2017

Üçüncü, K. (Tarihsiz); Avrupa Birliği Ülkelerinde İş Sağlığı ve Güvenliği


Organizasyonu Fransa, Almanya ve Finlandiya Uygulamaları,

www.isteguvenlik.tc/AB-İSGUygulamalarıAdanaBildiriKEMALUCUNCU.docx
(E.T. 26.02.2019)

Ülkekul C. (Tarihsiz).Taş Kömürü Havzasında (İşletmelerinde) Bahriye Nezareti


Yönetimi (1865-1908) ve Dilaver Paşa Nizamnamesi.
http://kentvedemiryolu.com/tas-komuru-havzasindaisletmelerindebahriye-nezareti-
yonetimi1865-1908ve-dilaver-pasa-nizamnamesi/ (E.T. 20.02.2019)

Yanturalı, B. (2015). İş Sağlığı Ve Güvenliğinde Risk Değerlendirmesi ve Bir


Uygulama Çalışması. Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Balıkesir.

Yılmaz F. (2009). Avrupa Birliği ve Türkiye‘de İş Sağlığı ve Güvenliği: Türkiye‘de


İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının Etkinlik Düzeyinin Ölçülmesi, Yayınlanmış
Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Yılmaz, F. (2010). Ülkemizde Kobilerde İş Sağlığı Ve Güvenliği: Avrupa Birliği


Ülkeleriyle Karşılaştırılmalı Bir İnceleme. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi,
(57), 449-479. (E.T:20.01.2019)

Yılmaz, F. (2019). İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarının Çalışma Yaşamına


Etkisi. OHS Academy, 2 (1), 1-10.

Zeytinoğlu, E. (2002). Avrupa Birliğine Girme Aşamasında Türk İş Güvenliği


Sistemine Toplu Bakış, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (1)

6331 Sayılı Kanun ve Uygulama Sorunları, https://www.osgbpro.com/blog/79-6331-


sayili-kanun-ve-uygulama-sorunlari (E.T: 28.02.2019)

140
EKLER

ANKET FORMU

Sayın Katılımcı, bu anket formu, T.C. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi S.B.E. ÇalıĢma Ekonomisi
ve Endüstri ĠliĢkileri Tezli Yüksek Lisans programı kapsamında “Türkiye’de ĠĢ Sağlığı ve
Güvenliği Örgütlenmesinde Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin Yeri: Muğla Örneği” adlı
yüksek lisans tezinde kullanılmak üzere hazırlanmıĢtır. Anket sonucunda elde edilen bilgiler gizli
tutulacak ve sadece bilimsel çalıĢmalar için kullanılacaktır.

Fatih AYDIN Prof. Dr. Betül ALTUNTAġ


Yüksek Lisans Öğrencisi Tez DanıĢmanı

□ Ankete katılmayı kabul ediyorum.

1. Cinsiyetiniz?

( ) Kadın ( ) Erkek

2. YaĢınız?

( ) 20-25 ( ) 26-30 ( ) 31-35 ( ) 36-40 ( ) 41-50 ( ) 51-60


( ) 61+

3. Muğla’ nın hangi ilçesinde bulunan OSGB’de çalıĢıyorsunuz?

( ) Menteşe ( ) Yatağan ( )Fethiye

4. Kaç yıldır iĢ sağlığı ve güvenliği alanında faaliyette bulunuyorsunuz?

( ) 0-1 ( ) 2-5 ( ) 6-10 ( ) 11-15 ( ) 16-20 ( ) 21+

5. Hangi mesleği icra ediyorsunuz? (Birden fazla iĢaretleme yapabilirsiniz)

( ) İşyeri Hekimi (iĢ yeri hekimi iseniz 8. Soruya geçiniz)

( ) İş Güvenliği Uzmanı

( ) Aynı zamanda OSGB ortağıyım

( ) Aynı zamanda sorumlu müdürüm

6. ĠĢ güvenliği uzmanlığında sınıfınız nedir?

( ) A sınıfı ( ) B sınıfı ( ) C sınıfı

7. ĠĢ Güvenliği Uzmanlığına aĢağıdaki Ģartlardan hangisini sağlayarak hak kazandınız?


(9. Soruya geçiniz)

( ) Mühendis/ mimar olarak

141
( ) Teknik eleman olarak (Fen fakültesi mezunu, teknik öğretmen ile iş sağlığı ve güvenliği programı
mezunu)

( ) Müfettiş olarak

( ) Yüksek lisans yaparak

( ) Doktora yaparak hak

8. ĠĢyeri hekimliği sertifikasını alabilmek için aĢağıdaki Ģartlardan hangisini yerine


getirdiniz?

( ) İşyeri hekimliği kursuna katılarak

( ) Yüksek lisans/doktora yaparak

( ) Müfettiş olarak veya Genel Müdürlük ve bağlı birimlerinde mevzuatta belirtilen süre kadar
çalışarak

( ) İş ve meslek hastalıkları yan dal uzmanlığı alarak

9. Bu mesleği OSGB de çalıĢmaksızın da icra ettiğiniz dönemler oldu mu?


( ) Evet ( ) Hayır

10. ĠSG hizmetlerinin sunulması bakımından hangisinde daha iyi bir çalıĢma ortamı
bulunmaktadır?

( ) OSGB ( ) Bir işyerine bağlı olarak çalışma ( ) Bağımsız çalışma ( ) Fikrim


yok

11. Mesleki bağımsızlık ve etik ilkelere uyum noktasında hangisi daha avantajlıdır?

( ) OSGB ( ) Bir işyerine bağlı olarak çalışma ( ) Bağımsız çalışma ( ) Fikrim


yok

12. ġu ana kadar kaç OSGB’ de çalıĢtınız?

( )1 ( )2 ( )3 ( )4 ( )5 ( )6 ( )7 ( )8 ( )9 ( )10+

13. OSGB tarafından hizmet sunulan iĢyerlerine yapılan görevlendirmelerde uzmanlık


alanı göz önünde bulunduruluyor mu? Örneğin inĢaat iĢyerinde inĢaat mühendisi,
maden iĢ yerlerinde maden mühendisinin görevlendirilmesi gibi.

( ) Evet ( ) Hayır ( ) Kısmen ( ) Fikrim yok

142
14. Bir ayda kaç iĢyerine hizmet veriyorsunuz? Yazınız ………..

15. Üzerinizde aylık kaç saat görevlendirme bulunmaktadır? Yazınız ……..

16. Hizmet verdiğiniz iĢyerlerinde mevzuatın öngördüğü tespit ve önerilerde bulunurken


iĢverenin olumsuz tutum takınması neticesinde; OSGB’ nin sizi iĢten çıkarma ya da
size karĢı olumsuz tavır takınması Ģeklinde bir endiĢe duyuyor musunuz?

( ) Evet ( ) Hayır ( ) Kısmen ( ) Fikrim yok

17. Hizmet sunduğunuz iĢyerinde, iĢverenin karĢı çıkmasına rağmen ĠSG önlemi
aldırabiliyor musunuz?

( )Evet ( ) Hayır ( ) Kısmen ( ) Fikrim yok

18. OSGB’ ler arasındaki rekabeti nasıl derecelendirirsiniz?

( ) Çok düşük ( ) Düşük ( ) Orta ( ) Yüksek ( ) Çok Yüksek ( ) Fikrim


yok

19. Ortaya çıkan rekabet ĠSG hizmetlerinin sunumuna nasıl etki etmektedir?

( ) Çok olumlu ( ) Olumlu ( ) Olumsuz ( ) Çok olumsuz ( ) Fikrim


yok

20. ÇalıĢanların sağlığı ve güvenliği bakımından yakın ve hayati tehlikeyle ilgili olarak
öneride bulunmanıza rağmen iĢverenin gerekli önlemi almaması sonucunda
Bakanlığa bildirimde bulundunuz mu?

( ) Hayır hiç bulunmadım ( ) Evet ……. kez bildirimde bulundum (sayı belirtiniz)

21. Bakanlığa bildirimde bulunulmasıyla ilgili olarak OSGB yetkililerinin tavrı nasıl
olmaktadır?

( ) Olumlu ( ) Olumsuz ( ) Fikrim yok

22. OSGB’ lerle ilgili olarak ortaya çıkan olumsuzluklarda en fazla kimleri sorumlu
tutuyorsunuz (en fazla iki Ģık iĢaretleyiniz)

( ) Devlet ( ) OSGB sahipleri/ Yetkilileri ( ) İşveren ( ) İSG Profesyonelleri ( ) İşyeri


çalışanları

23. OSGB’ lerle ilgili olarak ortaya çıkan olumlu geliĢmelerde en büyük katkıyı kim
sağlamaktadır (en fazla iki Ģık iĢaretleyiniz)

143
( ) Devlet ( ) OSGB sahipleri/yetkilileri ( ) İşveren ( ) İSG Profesyonelleri ( ) İşyeri
çalışanları

24. ĠĢyeri sahiplerinden sunmuĢ olduğunuz ĠSG hizmetlerinin gereksiz olduğuna dair
tepki aldığınız oluyor mu?

( )Evet ( ) Hayır ( ) Kısmen ( ) Fikrim yok

25. ĠSG hizmeti sunmakta olduğunuz çalıĢanların OSGB’ ye yönelik genel algıları nedir
?

( ) OSGB‘ lerin işverenin menfaatini gözettiğini düşünmektedirler

( ) OSGB‘ lerin devletin menfaatini gözettiğini düşünmektedirler

( ) OSGB‘ lerin çalışanların menfaatini gözettiğini düşünmektedirler

( ) OSGB‘ leri kar amaçlı kuruluşlar olarak görmektedirler

( ) OSGB‘leri bağımsız kuruluşlar olarak görmektedirler

26. ÇalıĢanların alınan ĠSG önlemlerine uymalarını sağlamak amacıyla hangisinin daha
etkili olduğunu düĢünüyorsunuz? (en fazla iki Ģık iĢaretleyiniz)

( ) Para cezası verilmesi

( ) Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması

( ) Ödül sisteminin uygulanması

( ) İşten çıkarma

( ) Ücretten Kesinti yapılması

27. OSGB’ lerin mevzuata aykırı olarak yaptığı iĢlemler oluyor mu? (Belge kiralama,
hizmet vermeksizin fatura kesme, eğitim verilmeksizin eğitim katılım formunu
imzalatma v.b )

( ) Çok fazla oluyor ( ) Oluyor ( ) Fikrim yok ( ) Olmuyor ( ) Kesinlikle


olmuyor

28. Az tehlikeli iĢyerleri ve Kamu Kurumlarıyla ilgili olarak yapılan ertelemelerin


gerekli olduğunu düĢünüyor musunuz?

( ) Evet ( ) Hayır ( ) Fikrim Yok

144
GörüĢleriniz doğrultusunda önermeleri puanlayınız.

1 2 3 4 5
Önerme Kesinlikle Kısmen Kısmen Kesinlikle
katılmıyorum katılmıyorum Kararsızım katılıyorum katılıyorum

OSGB‘ leri İSG alanında yararlı


1 kuruluşlar olarak görüyorum.
OSGB‘ ler iş ve işlemlerinde ticari
2
çıkarlarını öncelemektedirler.
OSGB‘ ler daha fazla / daha
3
nitelikli denetlenmelidir.
İSG önlemlerine uyulması için saha
4 denetimleri artırılmalıdır .
OSGB‘ ler ücretlerini işveren
5 yerine devletten almalıdır.
İSG önlemlerine uymalarını
6 sağlamak amacıyla işverenler
üzerinde yeterli düzeyde baskı
oluşturulmuştur.
Almış olduğum ücreti yeterli
7 buluyorum.

Hizmet sunduğum işyerlerinde


8 "saygın bir kişi" olarak
görülüyorum
İSG profesyonelleri arasında
9 mesleki dayanışma bulunmaktadır.
Bakanlığa sormuş olduğum
10 sorularda (Alo 170 vb. aracılığıyla)
tatmin edici cevaplar alabiliyorum.
İş güvencem bulunmaktadır.
11
Görevimi mevzuatın gerektirdiği
12 şekilde yapmam durumunda yasal
olarak korunurum,

OSGB de çalışmaya devam etmek


13 istiyorum,
Almış olduğum lisans/ önlisans
14 eğitimiyle yapmış olduğum iş
örtüşmektedir.
İSG alanında yeterli bilgi düzeyine
15 sahibim.

145
ÖZGEÇMĠġ

KĠġĠSEL BĠLGĠLER

Adı Soyadı: Fatih AYDIN

Doğum Yeri: Doğanyol/Malatya

Doğrum Tarihi: 25/07/1987

Medeni Hali: Evli

EĞĠTĠM BĠLGĠLERĠ

Muğla Üniversitesi İktisadi ve idari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü,


Lisans -2010

MESLEKĠ BĠLGĠLER

Gümrük Muhafaza Memuru, 2011-2012

Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı, 2012-2016

Sosyal Güvenlik Denetmeni, 2016- Halen devam ediyor

146

You might also like