Professional Documents
Culture Documents
6707 Chol Chicheghi Waris Dirie H.gulru Yuksel 2004 250s
6707 Chol Chicheghi Waris Dirie H.gulru Yuksel 2004 250s
ÇÖL ÇİÇEĞİ
Waris Dirie
Türkçesi
H. Gülru Yüksel
BİLGE
KÜLTÜR
SANAT
ANNEM İÇİN
Her büyük ailede olduğu gibi her birimizin bir rolü vardı.
Benimkisi ise isyandı. Bu bana oldukça mantıklı ve
savunulabilir gelen, ancak büyüklerimce -özellikle de babam
tarafından- edepsizlik sayılan bir dizi hareketimle kazandığım
bir ündü. Bir gün, küçük kardeşim Ali ve ben bir ağacın altına
oturmuş deve sütlü pirinç yiyorduk. Ali kendi payını açgözlü
bir şekilde yalayıp yuttu, ama bu bizim için nadir bir ziyafet
demek olduğundan ben her lokmayı yavaş yavaş yiyordum.
Yiyeceğe sahip olmak bizim için her zaman olan bir şey değildi;
hep kendiminkini her bir yudumunu zevkle, tadına vararak
yerdim. Kâsemde sadece birazcık pirinç ve süt kalmıştı ve ben
büyük bir sabırsızlıkla onu yudumlamayı bekliyordum.
Ansızın, Ali kaşığım benim kâseme daldırıp en son pirinç
tanesine kadar alarak son lokmamı da kaşıkladı.
Düşünmeksizin yanımda duran bıçağı kapıp, Ali'nin bacağına
saplayarak intikamımı aldım. Ali bir çığlık attı, ama bıçağı
çıkarıp benim bacağımda aynı yere sapladı. Şimdi her ikimiz de
yaralı bacaklarla oturuyorduk, fakat ilk bıçaklayan ben
olduğumdan suç bana kalmıştı. Bugün her ikimiz de o yemeğin
benzer izlerini taşıyoruz.
İlk isyankâr davranışımın nedeni, bir çift ayakkabıya
duyduğum özlemdi. Tüm hayatım boyunca ayakkabı takıntım
olmuştur. Bugün bir model olmama rağmen, fazla giyeceğim
yoktur -kot pantolon, birkaç tişört- ama bir dolap dolusu
yüksek topuklu ayakkabılarım, sandaletlerim, tenis
ayakkabılarım, kösele ayakkabılarım ve botlarım var. İronik
olansa onları giyebileceğim elbiselerimin olmaması. Bir
çocukken ayakkabım olmasını delicesine arzu ederdim, ama
ailemdeki çocukların bazılarının elbisesi bile yokken, ayakkabı
alacak paramızın olmadığı açıktı. Yine de anneminki gibi güzel
deri sandaletler giymek benim hayalimdi. Bir çift rahat
ayakkabı giyerek hayvanlarımı gütmeyi, kayalara ve dikenlere,
yılanlara ve akreplere aldırmadan yürümeyi ne kadar arzu
etmiş olduğumu bilemezsiniz. Ayaklarım hep yara bere
içindeydi ve o yara izlerini hâlâ taşırım. Bir keresinde bir diken
tüm ayağıma dolaşmıştı; bazen dikenler kendiliğinden
ayağımdan çıkardı. Çölde ne doktor, ne de yaraya
sürebileceğimiz ilacımız vardı. Ama her şeye rağmen yürümek
zorundaydık, çünkü hayvanlarımıza bakmamız gerekiyordu.
Hiç kimse "Ben yapamam," demezdi. Her sabah çıkıp aksaya
aksaya elimizden geleni yapardık.
Babamın erkek kardeşlerinden biri zengin bir adamdı.
Ahmet Amca şehirde, Galcaio'da yaşardı, ama biz onun
develerine ve hayvanlarına bakardık. Ben domuzlarına
bakmada onun en favori çobanıydım, çünkü her zaman onları
iyi besleyip sulayarak mükemmel bir iş çıkarır, yırtıcı
hayvanlardan korumakta da elimden gelenin en iyisini
yapardım. Bir gün, yedi yaşlarındayken, Ahmet Amca bizi
ziyaret ettiğinde ona, "Bak, bana ayakkabı almanı istiyorum,"
dedim.
Bana baktı ve güldü. "Pekâlâ, pekâlâ, tamam. Sana
ayakkabı alacağım." Onun şaşırmış olduğunu biliyordum,
çünkü değil ayakkabı gibi pahalı bir şeyi istemek, bir kızın
herhangi bir şey istemesi bile görülmüş değildi.
Sonraki gelişinde babam beni onun yanına götürdü.
Heyecanlıydım, çünkü bu gün ömrümde ilk defa ayakkabılarım
olacaktı. İlk fırsatta büyük bir kararlılıkla ona, "Tamam, onları
getirdin mi?" dedim.
O da bana, "Evet, işte burada," diyerek bir paket uzattı.
Ayakkabıları elime alıp inceledim; bunlar plastik sandaletlerdi.
Anneminkiler gibi güzel deri sandaletler değil, sarı plastik
sandaletler. Buna inanamamıştım.
"Bunlar benim ayakkabılarım mı?" diye haykırarak onları
suratına fırlattım. Ayakkabılar kardeşinin suratına çarpınca
babam sinirlenmiş gibi görünmeye çalıştı, ama bu kez kendini
tutamıyordu. Kahkahalarla gülmeye başladı.
Amcam ona, "İnanamıyorum. Bu çocuğu nasıl
yetiştiriyorsunuz?" dedi.
Amcama saldırmaya başladım, çünkü hayal kırıklığına
uğramıştım ve kızgındım. Elimle hediyesini işaret ederek, "Bu
boktan şey için çok çalıştım!" diye bağırdım. "Bütün işleri senin
için yaptım ve karşılığı bu mu? Bir çift ucuz plastik sandalet
mi? Pöhh!!! Çıplak ayakla dolaşmayı yeğlerim. Bu çöplüğü
giymek yerine ayaklarım kanayıncaya dek çıplak ayakla
dolaşırım!" dedim.
Ahmet Amca bana baktı, sonra gözlerini havaya dikerek
"Ah, Allah'ım," diye homurdandı. İç çekerek eğildi,
sandaletlerini aldı ve eve döndü.
Ancak ben bu kadar kolay pes etmemeye kararlıydım. O
günden sonra her akraba, her arkadaş ya da Galcaio'ya giden
her yabancıyla amcama mesaj göndermeyi sürdürdüm: "Waris
ayakkabı istiyor!" Ama ayakkabı düşümü gerçekleştirinceye
dek uzun yıllar beklemek zorunda kaldım. Bu süre zarfında,
yine de Ahmet Amca'nın domuzlarını beslemeyi ve binlerce mil
çıplak ayak yürüyerek ailemin sürüsünü gütmeyi sürdürdüm.
Sağ:
Waris Meksika
Ormanları’nda,
1996.
Sol üst: Waris, Gabon Afrika’da
tatilde,1996.
Sağ üst ve alt: Waris ve Dana,
Gabon’da tatilde,1996.
Sağ: Waris, Virgin
Adaları’nda St. John’da
tatilde, Yilbasi,1997.