You are on page 1of 22

BEHİCE BORAN

• Yaşamı TÜRK SOSYOLOGLARI


• Sosyoloji Yaklaşımı
Prof. Dr. H. Bayram
İÇİNDEKİLER

• Toplumsal Yapı ve Toplumsal


Değişme
• Köy Sosyolojisi KAÇMAZOĞLU
• Kentleşme, Sanayileşme ve
Kalkınma
• Türkiye'nin Toplumsal Yapısı
• Sanat ve Edebiyat Sosyolojisi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra Behice


Boran'nın;
HEDEFLER

• Bilim ve sosyoloji anlayışını


açıklayabilecek,
• Toplumsal yapı, toplumsal
değişme, köy, kent, sanayileşme,
kalkınma konularındaki görüşlerini
açıklayabilecek,
• Osmanlı ve Türkiye'nin toplumsal
yapısına ait değerlendirmelerini ÜNİTE
yapabilecek,
• Sanat ve edebiyat konusundaki
fikirlerini öğrenme olanağı
bulabileceksiniz. 8
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Behice Boran

BEHİCE BORAN (1910-1987)

Etkilendiği İsimler
Yaşamı ve Başlıca
ve Sosyoloji
Eserleri
Anlayışı

Yaşamı Başlıca Eserleri Etkilendiği İsimler Sosyoloji Anlayışı

1909'da Bursa'da Toplumsal Yapı


Ernest Burgess Ankara Ekolü
doğdu Araştırmaları

ABD'de doktora Yapısal -İşlevsel


Edebiyat Yazıları Karl Marx
yaptı yaklaşım

1939'da Ankara
Türkiye ve
Üniversitesi DTCF Toplumsal
Sosyalizm
'de Öğretim Üyesi değişme
Sorunları
oldu.

1948'de Öğretim
Evrensel bilim
Üyeliğinden atıldı.

Türkiye İşçi
Partisi'nin Genel Sosyalist düzen
Başkanlığını yaptı

1987'de
Brüksel'de vefat
etti.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Behice Boran

GİRİŞ
Behice Boran, Ahmet Emin Yalman’dan sonra Niyazi Berkes ile birlikte
ABD’de sosyoloji doktorası yapan ilk sosyologlarımızdan biridir. Bu vesileyle
Türkiye’ye Amerikan sosyoloji anlayışı ile Amerika’da egemen sosyoloji yaklaşımı
olan yapısal-işlevselciliği getiren ve temsil eden bir sosyologdur. Boran’ın diğer
yapısal-işlevselci sosyologlardan farkı, araştırmalarında yapısal işlevselci sosyoloji
anlayışını, üstü örtük tarihi maddeci veya Marksist bir siyasal bakışla
biçimlendirmeye çalışmış olmasıdır.
Boran Türkiye’ye döndükten sonra, yaklaşık altı yıl kadar alan çalışmaları
çerçevesinde veri ağırlıklı toplumsal yapı araştırmaları yapmıştır. Ancak 1945’ten
sonra siyasal çizgisi nedeniyle, soruşturmalara maruz kalmaya başlamış, bu durum
araştırmalarını ve derslerini aksatmasına yol açmıştır. Baskılarla 1948 yılında
Boran, Türkiye’ye üniversiteden uzaklaştırılan Boran, bir daha doğrudan sosyoloji araştırmaları
Amerikan sosyoloji yapma olanağı bulamamıştır. Buna rağmen Boran’ın Türk sosyolojisine
anlayışını getirip kazandırdığı veri merkezli toplumsal araştırma yapma tekniği bir gelenek halini
yerleştiren sosyologdur. almış ve Türk sosyoloji tarihinde öğrencileri tarafından sürdürülmüştür. Bu
bağlamda Türk sosyoloji tarihinde önemli bir yere sahip olan Boran, Ankara ekolü
olarak tanımlanan bir ekolün kurucuları arasında yer almış, pek çok sosyolog, onun
ilkelerini belirlediği sosyoloji anlayışı doğrultusunda Türkiye’de sosyoloji yapmıştır.
Soğuk Savaş Dönemi’nin ilk yıllarında Marksist dünya görüşü nedeniyle,
kendilerini milliyetçi olarak tanımlayan çevrelerin ve Amerikan yanlısı siyaset
anlayışının baskılarıyla üniversiteden uzaklaştırılan ve bu nedenle, Amerikan
sosyoloji anlayışının temsilciliğini sürdürme olanağı bulamayan Boran, sosyolojiyi
tamamen terk ederek, toplumsal duyarlılıkları harekete geçirmek adına siyasal
dernekçiliğe yönelmiştir. 1950’de Türkiye Barışseverler Derneği ile başlayan bu
siyasal mücadele süreci, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile milletvekilliğine ve parti genel
başkanlığına kadar uzanmıştır. Boran, siyaset yaptığı dönemde de Türkiye’nin
toplumsal yapısını değerlendiren sosyolojik ve siyasal metinlere imza atmıştır.
Genel olarak da toplumsal değişme, kalkınma, sosyalizm, Osmanlı üretim
ilişkilerine çalışmalarında ağırlık vermiştir.

Yaşamı
1 Mayıs 1910’da doğan Boran, ilkokul üçüncü sınıfa kadar Bursa’da
eğitimine devam etmiştir. Ardından bir Fransız okuluna verilmiş, burası kapanınca
Arnavutköy Amerikan Kolejine geçmiş ve 1927’de bu okulun orta, 1931’de de lise
kısmından birincilikle mezun olmuştur. Aynı yıl Darülfünun Felsefe Bölümü’ne
girmiş ve burada da iki yıl okuduktan sonra okulu bırakarak öğretmenliğe
başlamıştır. Öğretmen olarak 1933’te Manisa Orta Mektebi’ne İngilizce öğretmeni
olarak atanmış, henüz bir yıllık öğretmen iken o sırada kolejden bir hocasının
başvurusu ile kendisine Michigan Üniversitesi’nden bir burs sağlanmıştır. Bu burs

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Behice Boran

ile Eylül 1934’te ABD’ye giderek sosyolojide doktora eğitimine başlamıştır.


Toplumsal yapının ne olduğunu, toplumların nasıl değişip geliştiğini öğrenme
bilinci ile sosyolojiyi seçen Boran, Şubat 1939’da doktorasını tamamlayarak
ülkesine dönmüş ve 31 Mayıs 1939’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne Sosyoloji
Doçenti olarak atanmıştır (Mumcu, 1988; Erkul, 1995; Atılgan, 2009; Akpolat,
2014).
Boran, öğretim üyesi olduğu yıllarda iki derginin çıkarılmasında öncü rol
oynamıştır. Bunlardan birincisi,1941 yılında Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes ve
Adnan Cemgil ile birlikte yayımlamaya başladıkları Yurt ve Dünya; ikincisi ise
Muzaffer Şerif Başoğlu ile birlikte Mayıs 1943 yılından itibaren yayımlamaya
başladıkları Adımlar dergisidir. 1940’lı yılların bu önemli sosyal bilim dergilerinin
çıkmasında emeği olan Boran, sözü edilen dergilerin 1944’te hükümet tarafından
kapatılmasından sonra üniversite içerisinde ve özellikle egemen siyasal anlayış
tarafından çeşitli baskılara maruz kalmış ve 12 Temmuz 1948’de görevine son
verilmiştir.
Boran, 1950 yılında Türkiye Barışseverler Derneği’nin kurucuları arasında yer
almıştır. Ardından dernek adına yayınladıkları bir bildiri yüzünden 15 ay hapis
cezası ve memuriyetten çıkarılma cezası ile cezalandırılmıştır. 1953’te ise Türkiye
Komünist Partisi davasından yargılanmış ve delil yetersizliğinden beraat etmiştir.
Boran, 1940’larda Yurt 1962’de Mehmet Ali Aybar’ın teşvikleriyle Türkiye İşçi Partisi’ne katılmış ve 1965
ve Dünya dergisi ile seçimlerinde Urfa Milletvekili olmuştur. Sosyalist Devrim Tezi ile partinin kuramcısı
Adımlar Dergisi’nin da olan Boran, 1 Kasım 1970’de İşçi Partisi Genel Başkanlığına seçilmiştir. 12 Mart
kurucuları ve yazarları 1971’de partisi kapatılan ve kendisi de hapse atılan Boran, 1974 Affı ile
arasında yer almıştır. özgürlüğüne kavuşmuş ve tekrar 1 Mayıs 1975 yılında Türkiye İşçi Partisi’ni
faaliyete geçirmiştir. 12 Eylül 1980 askerî darbesinden hemen sonra yurt dışına
gitmiş; ülkeye dönmediği için vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 1987’de Brüksel’de
hayatını kaybeden Boran, Türkiye’ye getirilerek resmî bir törenle İstanbul’da
toprağa verilmiştir.
Yurt ve Dünya, Adımlar, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Mecmuası, Siyasal İlimler Mecmuası, İnsan Mecmuası, Yön, Sosyal Adalet, Emek,
Öncü, Yürüyüş gibi dergilerde makaleleri yayımlanan Boran’ın; Toplumsal Yapı
Araştırmaları, Edebiyat Yazıları, Türkiye ve Sosyalizm Sorunları ve İki Açıdan
Türkiye İşçi Partisi Davası başlıklı kitapları bulunmaktadır.

Sosyoloji Yaklaşımı
Boran, sosyolojiyi ABD’de okumuş ve orada doktora yapmış bir
akademisyendir. Dolayısıyla Türkiye’de sosyoloji derslerindeki Fransız kaynaklı,
Durkheim merkezli sosyoloji bilgileriyle ABD’ye gitmiş, orada Comte-Durkheim
etkisiyle şekillenen egemen bir yapısal-işlevselci sosyoloji yaklaşımı ile karşılaşmış,
bu yaklaşımı benimseyerek sosyoloji eğitimini tamamlamıştır. Yine Amerika’da
bulunduğu yıllarda bir sınıf arkadaşının etkisiyle Marksizm’den haberdar olmuş ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Behice Boran

Marx’ın eserlerini okumaya başlamıştır. Türkiye’ye dönmeden önce Marksizm’in


etkisinde kalan Boran’ın kafasında artık her şey yerli yerine oturmuştur.
Türkiye’nin kalkınması, toplumun değişmesi için gerekli olan yolu bulmuştur
(Mumcu, 1988).
1939’da Türkiye’ye dönen Boran, 1940’lı yıllarda yaptığı sosyoloji
çalışmalarında açık bir yapısal-işlevselci sosyoloji yaklaşımı ile örtük bir maddeci
toplum anlayışını birlikte kullanmıştır. 1940’larda, Niyazi Berkes ve Mediha Berkes
ile birlikte Türkiye’de Amerikan sosyoloji anlayışının temsilcisi olarak tanınan
Boran, Nilgün Çelebi’nin tanımladığı şekilde, toplum merkezli-veri yönelimli bir
anlayışla, gözlem ve anket tekniğini kullanarak alandan veri toplamış, verileri
temsil ettiği sosyoloji yaklaşımına bağlı kalarak yorumlamıştır. Bu verilerin
değerlendirilmesinde Marksizm oldukça örtük şekilde metinlerine yansımıştır. Bu
bağlamda, Boran, Durkheimci organizmacılık, yapısal-işlevselcilik ve Marksist
toplum anlayışı çerçevesinde eklektik bir sosyoloji yaklaşımına sahip olmuştur.
Boran’ın Amerikan sosyolojisini temsil ettiğini sürekli söylemekteyiz. Bunun
kanıtlarından biri aşağıdaki görüşlerinde yer almaktadır: Boran’a göre A. Comte
sosyolojiyi pozitif bir bilim olarak ilan etmekle birlikte Fransız sosyologları şimdiye
kadar genel sosyoloji kitapları yazmaktan ileriye gidememişler, bilimsel çalışmanın
esasını oluşturan araştırma alanına pek dalamamışlardır. Almanya’da da gelişme
Boran, toplum merkezli
– veri yönelimli bir gösteremeyen sosyoloji, İngiltere’de zaten önemsenmemiştir. Amerika’da ise
anlayışla sosyoloji sosyoloji her zaman önemsenmiş, üniversitelerin çoğunda felsefeden ayrılarak
yapmıştır. bağımsız bölüm hâline getirilmiştir. Amerikan sosyolojisi büyük felsefi içerikli
sistemler, ekoller kurma dönemini çabuk atlatmış, belirli problemler üzerinde
araştırmalar yapma, sosyal olayları bilimsel tekniklerle araştırma yolunu tercih
etmiştir (Boran, 1943).
Evrensellik ilkesi bağlamında bir bilim anlayışına sahip olan Boran’a göre
bilimin amacı, gerçeği bütünüyle doğru anlamak ve ona göre harekete geçmek
bakımından önemli faktörleri önemsizlerden ayırmak, önemli olanları önem
derecelerine göre bir sıraya koymaktır (Kaçmazoğlu, 2013b ve Boran, 1992).
Boran’ın sosyoloji anlayışında olguculuk, nedensellik, deneysellik, toplumsal
gerçekliğin bilim yoluyla açıklanabileceği görüşü ağır basar. Sosyoloji biliminin
sınıfsal niteliği ve sosyolojik modellerde olguların değerlendirilmesini etkileyen ön
kabuller sorgulanır (Durakbaşa, 1993). Bu bağlamda, determinist ve pozitivist bir
bilim, yani sosyoloji anlayışına sahiptir. Ona göre sosyolojide de doğa bilimlerinde
kullanılan yöntem kullanılmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Behice Boran

Resim: 8.1.Sosyolog ve siyasetçi Behice Boran. Kaynak:


5 Haziran 2018 tarihinde
www.samandagaynahaber.om/behice-boran-kimdir
adresinden erişildi.

Doğa bilimleri, manevi ve/veya beşeri ilimler


ayrımı yapılarak bilimde bir ikilik yaratılmak
istendiğini öne süren Boran, bu tür ayrımlara,
arayışlara karşı olduğunu kesin bir şekilde ortaya
Boran, Türk koymaktadır. Her toplum, her kültür kendi başına
sosyolojisine alt yapı araştırılabilir, her birinin kendine has özellikleri,
üst yapı ayrımı ile gerçeği vardır, o nedenle her toplumu kendi başına
birlikte yapısal-işlevselci incelemek mümkündür. Bu nedenle toplumlar arasında karşılaştırmalar yapmak,
egemen sosyoloji nedensellik aramak, genel sonuçlara ulaşmaya çalışmak yanlıştır. Her toplumun
yaklaşımını yerleştiren
tarihsel, siyasal, kültürel özellikleri farklı olduğuna göre, Türkiye’ye ait, millî bir
sosyologtur.
sosyoloji oluşturulabilir gibi görüşler kabul edilemez. Her toplumun diğerine
benzemeyen, kendine has bir takım sosyal koşullarının olduğunu, her toplumun
kendi coğrafi ve tarihi koşullarının sonucu olarak kendine özgü bir takım sosyal
belirtiler göstermesini kabul eden Boran, bundan genel sonuçlar çıkarmanın,
toplumlar arasında karşılaştırmalar yapmanın yanlış olduğunu söylemektedir. Tam
bir determinist ve pozitivist olan Boran’a göre, gerçeğin her aşamasında, fiziki,
psikolojik ve sosyal olayların hem tekrar eden, ortak olan yanları hem de her
birinin kendine has olan, diğerlerine benzemeyen yanları vardır. Bütün somutluğu
ile gözlendiğinde iki çam ağacı, iki taş parçası, hatta iki su damlası da birbirine
benzemez. Katılım-ayrılık, tekrar-oluş mutlak kavramlar değildir. Bunlar elimizdeki
probleme, araştırmamızın hedefine göre gerçekliğin her hangi bir aşamasına
uygulanabilir. Bu nedenle “millî ilim” anlayışı diye bir anlayış bilimde olamaz. Bu,
siyasidir ve içe dönük, daraltıcı bir anlayıştır. İnsanî bilimler de doğa bilimleri gibi
evrensel, genel-geçer ilkelere tabidir (Boran, 1943; 1944). Sosyoloji çalışmalarında
Boran, toplumsal değişme ve bu değişmeyi etkileyen temel faktörleri esas alır.
Örnek

•Evrensel olan bilimin amacı, gerçeği bütünüyle doğru anlamaktır. Bu


bakımdan bilimin millisi olmaz.

Bugün artık birey ile toplumu birbirinden ayırmanın da hatalı olduğunu


belirten Boran’a göre (Boran, 1943), sosyal olayları laboratuvara getiremiyoruz.
Ancak inceleme için seçtiğimiz bir sosyal olayı, ona önemle müdahale eden
koşulları az çok basit kaldığı birimlerde araştırabilirsek, araştırma birimlerimizi, bu
müdahale edici koşulların olanaklı olduğu kadar sabit kaldığı hâllere göre

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Behice Boran

seçebilirsek, laboratuvardaki kontrollü gözleme yakın bir sonuç elde etmiş oluruz.
Hatta müdahale edici koşullar tamamen sabit olsa, durum laboratuvar koşullarıyla
aynı olacaktır (Boran, 1992).
Amerikan sosyoloji anlayışının yapısal-işlevselci yaklaşımı ile birlikte
Marksist düşünceden esinlenerek alt yapı üst yapı ayrımını da Türk sosyolojisine
yerleştiren Boran, alandan veri derlemeye büyük bir önem vermekte; veri
toplanması sırasında kullandığı tekniği de beşeri ekoloji kavramı ile açıklamaktadır.
Boran, Beşeri ekolojinin, araştırmacıları idare eden, onlara hedef ve yön gösteren
bir hipotez olduğunu, bu hipotezin Chicago Üniversitesi’nde geliştirildiğini, daha
sonra benimsenerek yaygınlaştığını öne sürmektedir: Beşeri ekoloji, insan
ihtiyaçlarının tatmini konusunda doğal çevreyi işletme faaliyetlerinden doğmuş
insanlar arasındaki ilişkiler düzenini, yani toplumsal düzeni ve iş bölümünü inceler;
fonksiyonel farklılaşma ile uğraşır (Boran, 1940).
Kısaca, Boran, sosyolojide Marksist tınılı bir yapısal-işlevselci sosyoloji
yaklaşımını temsil etmiş, Ernest Burgess ve Karl Marx başta olmak üzere yapısal-
işlevselci ve Marksist sosyologlardan etkilenmiştir. Bu sosyoloji yapma biçimini
epistemolojik açıdan Marksist, ontolojik olarak yapısal-işlevselci olarak
Boran, sosyal değişme tanımlamak mümkündür.
ve toplumsal evrimi
sosyolojinin başlıca Toplumsal Yapı ve Toplumsal Değişme
konusu olarak kabul
eder. Boran, Amerika’ya gitmeden önce öğretmenlik yaptığı Manisa’ya, Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne atandıktan sonra 1941 ve 1942’nin yaz aylarında
tekrar döner. Bu sefer Amerika’da aldığı sosyoloji eğitiminin yapısal-işlevselci
sosyoloji yaklaşımı ve edindiği Marksist dünya görüşü çerçevesinde toplumsal yapı
araştırmaları yapacaktır.
Sosyal değişme ve toplumsal evrim meselesini sosyolojinin başlıca konusu
olarak kabul eden (Akpolat, 2014) Boran’a göre, toplumlar endüstri devrimi
öncesinde gelenekçi bir yaşam biçimine sahiptirler. Bu durum endüstri devrimi ile
değişmiştir. Endüstri devrimi öncesi toplumlara sosyolojide genellikle ilkel, devrimi
gerçekleştiren toplumlara da uygar toplumlar denilmektedir. Boran’a göre, bu
ayrıma dayalı tanımlama ahlaki bir yargı taşımaktadır. Toplumlardaki değişme,
toplumun bütününü kapsayacak şekilde, aynı hızla, aynı anda ve boyutlarda
gerçekleşemez. Bazı alanlarda ilerleme olurken, bazı alanlarda daha yavaş bir
değişme, hatta duraklama bile olabilir (Boran, 1941).
Boran, Toplumsal Yapı Araştırmaları’nda, amacının bir topluluğun sosyal
yapısının farklılaştığı fonksiyonel kısımlar arasındaki ilişkileri aydınlatmak olduğunu
belirtir. Nedir bu aydınlatılması gereken fonksiyonlar? Yapısal-işlevselci yaklaşıma
göre yürütülen bu çalışmada Boran, toplumun bir kurumlar topluluğu, sosyal
yapının ise bu kurumların birbirleriyle az çok bütünleşmiş bir sosyal düzen

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Behice Boran

oluşturduklarını belirtir. Ona göre, kurumların bütünleşme derecesi ve şekli


toplumdan topluma veya aynı toplumun çeşitli dönemlerinde farklı olabilir.
Boran’a göre, insanların kurdukları yüzlerce ilişki, esasında iki grupta
toplanır. Bunlardan birincisi toplum-doğa ilişkisinin insanlar arasında doğurduğu
ilişkiler sistemi; ikincisi ise doğrudan doğruya insanlar arasındaki ilişkiler
sistemidir. Birincisinde insanın doğayı kendi ihtiyaçlarını karşılamak için
işletmesinden doğan insanlar arası ilişkiler oluşur. İkincisi ise diğer sosyal faktörler
nedeniyle girişilen insan ilişkileri sistemini ifade eder. Bu iki ilişki sistemi, birlikte
bir toplum yapısı oluşturduklarından birbirinden bağımsız değildir (Boran, 1992).
Marksist bakış açısının etkisiyle insan-doğa ve insan-insan ilişkilerini temel
alarak toplumsal yapı araştırmalarına başlayan Boran’a göre, sosyolojik
çalışmaların başarması gereken iş; çeşitli toplum tiplerinde, farklı zaman ve mekân
koşulları altında, bu esas ilişkilerin somut olarak gösterdiği çeşitlenmeleri meydana
Boran, bir topluluğun çıkarmak, sosyal değişme sürecinde kurumların değişmesinin ve düzeninin ne
doğayı işleme biçimini; olduğunu ayrıntılı olarak belirlemektir (Boran, 1992).
üretim araçları,
Boran, bir topluluğun doğayı işleme biçimini üç açıdan ele almaktadır
işbölümü sistemi ve
mülkiyet ilişkileri Bunlardan birincisi, doğayı işletme işinde kullanılan araçlar, teknikler, araçlarda
şeklinde üç açıdan ele kullanılan enerji çeşidi ve miktarı, yani üretim araçları. İkincisi, doğayı işletme
alır. faaliyetlerinin topluluğu teşkil eden insanlar arasında nasıl bölündüğü ve
örgütlediği – üretim organizasyonu şekilleri, yani iş bölümü sistemi. Üçüncüsü de
kullanılan doğal kaynakların ve işletme araçlarının topluluğu oluşturan insanlar
arasında nasıl dağıldığı – yani mülkiyet ilişkileridir. Bu üç açıdan birincisi bir
toplumun teknolojisini, ikincisi ve üçüncüsü de doğayı işletme faaliyetlerinden
doğan insan ilişkilerinin şekillerini ifade eder. Doğa ile olan ilişkiler ve bundan
doğan insanlar-arası ilişki şekilleri, bir kurumlar sistemi olarak anladığımız “sosyal
yapı”nın temel ilişkileridir. Bu ilişki şekilleri insanın esas biyolojik ihtiyaçlarını
gidermek için gerçekleştirdiği faaliyetlerden doğmuştur. İkincisi, bu faaliyetler
insan doğasının en temel, evrensel gerçeği olan maddi, fiziki gerçekliğin bir
parçasıyla doğayı karşı karşıya getirir. İnsan, sosyal gerçeklikle maddi-fiziki gerçek
arasındaki karşılıklı ilişkiler sisteminin kurulmasında etkili olur. Maddi-fiziki gerçek
en kapsayıcı, evrensel gerçektir. Bütün
varlıkları içine alır. Fiziki doğa içine, organik
olmayan maddeyle birlikte organik madde ve
bunun bir parçası olan insan da girer (Boran,
1992).

Resim: 8.2. Behice Boran’ın bir eseri: Toplumsal


Yapı Araştırmaları. Kaynak: 5 Haziran 2018
tarihinde www.nadirkitap.com adresinden
erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Behice Boran

Boran’a göre, toplumların evriminde esas biyolojik ihtiyaçların karşılanması


ilk ve temel bir zorunluluk olarak devam etmekte, fakat bu ihtiyaçların karşılanma
şekilleri toplumların evrim düzeylerine, teknolojik ve iktisadi durumuna, sosyal
organizasyonun taşıdığı değerlere göre değişmektedir (Boran, 1992).
İnsan, sosyal gerçeklikle Boran, toplum-doğa ilişkilerinden doğan kurumların, yani mülkiyet ve ona
fiziki gerçeklik
bağlı olarak iş bölümü sistemlerinin diğer sosyal kurumlardan daha önemli
arasındaki karşılıklı
ilişkiler sistemi kurarak olduklarını, sosyal yapının temelinde bulunduklarını belirtirken örtük bir Marksist
yaşamını sürdürür. yorum yapmaktadır. Boran’a göre, mülkiyet ve ona bağlı iş bölümü sistemi,
topluluğun bütününü kapsar. Mülkiyet şekli, yaşamsal bir konu olan doğa
kaynaklarının ve işletme araçlarının topluluğun içinde dağılışını, mülkiyet
ilişkilerine göre nüfusun tabakalaşıp tabakalaşmayacağını ve tabakalaşması
hâlinde, bunun ne çeşit olacağını da belirler. Bugün toplumlardaki patron-işçi
ayrılığı birinci derecede mülkiyet durumlarındaki farklılığı ifade eder, fonksiyon
farklılığı buna bağlı olarak belirir. Mülkiyet şekline ve ilişkilerine göre topluluğun
bütünü içten farklılaşır ve şekillenir (Boran, 1992).
Toplumsal Yapı Araştırmaları çalışmasında Boran’ın temel problemi; bir
topluluğun toplumsal yapısının farklılaştığı fonksiyonel kısımlar arasındaki (altyapı
ile üstyapı) ilişkileri aydınlatmaktır.
Bütün dünya toplumlarının bu arada Türk toplumunun da değişmekte
olduğunu belirten Boran, bizdeki bu değişmenin Doğu feodalitesinden Batı
uygarlığı çevresinde bir ulus olmaya doğru gerçekleştiğini yazmaktadır.
Değişmenin nerelerden başladığını ve bir kural olarak nasıl işlediğine dair
açıklamalar da bulunan Boran’a göre, toplumsal değişmenin en hızlı olduğu yerler
İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük kentler ile Karabük, Zonguldak, Sivas gibi büyük
endüstri tesislerinin yer alıp gelişmekte olduğu merkezlerdir. Yaşayış koşullarında,
tarzında, görüşlerde, fikirlerde, toplumsal kurumlarda meydana gelen değişme ve
yenilikler öncelikle büyük merkezlerde belirip tutunurlar, sonra diğer küçük
merkezlere, topluluklara yayılırlar. Köylerimizde büyük kentlerimizin ve endüstri
merkezlerimizin öncülük ettiği bu değişme hâlinin dışında değildir. Köyler daha
yavaş değişir. Uzak bölgelerdeki köyler değişmiyor gibi görünür. Ancak inceden
inceye araştırılırsa onlarda da değişme belirtilerini yakalamak mümkündür.
Türkiye’nin köylerinde değişme ilkesi şöyle işler; genel ekonomik ve teknik koşullar
aynı kalmak şartıyla bir köy ne kadar kente yakınsa ve yakın olduğu kent de ne
kadar büyük ise, oradaki toplum hayatı o kadar kentinkine benzer ve o kadar hızla
değişir. Köyün yakınlarından demiryolu, karayolu geçmesi, sanayi merkezlerine
yakınlığı da değişme faktörü açısından etkilidir (Boran, 1943).
Değişme ve yenilikler
önce büyük Boran, toplumsal değişmenin evrensel yasaları adına, büyük işletmeler
merkezlerde ortaya karşısında küçük işletmelerin korunmasını, kent ve köy ilişkilerinin artması ile milli
çıkar, sonra küçük pazarın genişlemesi ve gelişmesi yerine ataerkil aile ekonomisinin himaye
merkezlere yayılır. edilmesini ekonomik gelişme kanunlarını bilmemek, ulusal kalkınmaya zarar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Behice Boran

vermek şeklinde değerlendirir (Boran, 1944).Toplumsal değişmenin yaratıcısı ve


yararlananı durumunda olan sınıflar ileri, bu durumu engellemeye çalışan sınıflar
geridir. Başka türlü bir ifadeyle, mevcut düzenden yararlanan, toplumsal
dönüşümden özel çıkarları zarar görecek olan sınıf ve gruplar, yani toplumsal
yapının değişmesini istemeyen, engelleyen çevreler gericidir (Boran, 1964).
Marksist toplumsal ilerleme anlayışından hareket eden Boran’a göre,
toplumlar, ilkel toplum yapısından sosyalist toplum yapısına doğru bir evrim çizgisi
izlerler (Erkul, 1995: 34). İnsanlık evrensel düzeyde bir evrim geçirmektedir.
Bugüne kadar toplumlar; ilkel, köleci, feodal aşamalardan geçmiş, şimdi kapitalist
ve sosyalist aşamaya gelmişlerdir. Bir süre sonra kapitalist aşama da
tamamlanacaktır. Bu evrime neden olan temel faktör insan-doğa ilişkisi, bunu
güdüleyen faktör ise teknolojinin neden olduğu “artık ürün”ün paylaşım tarzından
doğan toplumsal sınıflar ve bu sınıflar arasındaki çatışmadır (Erkul, 1995). Toplumu
değiştirmek, istenilen hedefe taşımak ve geliştirmek bireyin tek başına yapacağı
bir iş değildir; parti işi, örgüt işidir (Mumcu, 1988).

•İnsan-insan ve insan-doğa ilişkileri her toplumda aynı şekilde mi


gerçekleşir?
Etkinlik
Bireysel

•Dağ köylerinin toplumsal değişme hızları neden çok yavaştır?


Tartışınız.

Köy Sosyolojisi
Boran, bazı araştırmacıların yaptığı gibi köy çalışmalarında köylerin
envanterini çıkarmaz. Doğrudan köyün nicel özelliklerini değil, toplumsal yapısını
araştırır. Köylerin sosyal yapılarındaki farklılaşmaları ve toplumsal değişme
yeteneklerini ortaya çıkarmaya, bunu etkileyen temel faktörleri belirlemeye çalışır.
Dağ köylerinin Nüfusu ne olursa olsun, halkı toprağı sürerek geçinen toplulukları, köylü olarak
ekonomik yapısı ve tanımlayan Boran, köylerin kapalı, birbirinden ayrı duran birimler olduğunu
sosyal yaşam biçimi belirtir. Köy, daha geniş toplum organizasyonunda egemen olan para ekonomisine
zayıftır. Küçük boyutlu fazla dâhil değildir. Köy topluluğunu oluşturan bireyler arasındaki ilişkilerde
tarım ve hayvancılıkla hısımlık, akrabalık ve ikinci derecede komşuluk bağları hâkimdir. Aralarında servet
geçinirler.
farklılıkları varsa da köyün genel ekonomik düzeyi yüksek olmadığından bu ilişkiler
akrabalık ve dostluk ilişkilerini ortadan kaldırmaz. Akrabalık ve dostluk ilişkileri
bireyler arasındaki ekonomik ilişkilerin düzenlenmesinde büyük bir rol oynar. Köy
yaşamını gelenekler, örf ve adetler ve küçük topluluğun kamuoyu kontrol eder.
Bireysel farklılıklar azdır. Bireylerin kişilikleri ve zihniyetleri, genel hatları itibariyle
birbirine benzer (Boran, 1940).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Behice Boran

Boran’a göre, toplumsal kurumların somutta taşıyıcısı olan nüfusun


mekânda dağılışı, aldığı şekil ve meydana gelen topluluklar arasındaki ilişkiler
sistemi ve hiyerarşisi, genel toplum yapısının gelişme düzeyine, genel teknolojik –
ekonomik koşullarına göre değişir (Boran, 1992).
Şehirle köy birbirinden nüfus sayısına göre değil, fonksiyonel farklara göre
ayrılır. Ekonomik temellerine göre ayırt ettiğimiz köy ve şehir toplulukları, ekolojik
yer bakımından da, diğer topluluklarla olan ilişkiler ve bu ilişkiler sisteminde
oynadıkları rol bakımından da büyük farklar gösterirler. Bir ülkede yollar sistemine,
taşıma ve haberleşme araçlarının en çok nerelerden geçtiğine bakmak, şehir ve
köylerin ekolojik mevkileri arasındaki büyük farkları hemen belli eder (Boran,
1992).
Pozitivist anlayışını köy toplumsal yapı araştırmalarında uygulamaya koyan
Boran, Manisa’daki araştırma sırasında, değişkenlerini, gözlemlerini “kontrol”
altına almak, laboratuvar deneyim koşullarına yaklaşabilmek için ekonomik temeli
ve ekolojik bölgeyi sabit tutmuştur. Bir başka anlatımla, Boran, pozitivist bilim
anlayışı çerçevesinde değişkenleri etkileyebilecek faktörleri ortadan kaldırmak,
başka değişkenlerin etkilerini sıfırlamak adına, incelenen “yerli” ova köyleriyle aynı
alanda, aynı ekonomik, teknolojik koşullar altında yaşayan göçmen, “Kızılbaş” ve
daha sonra bölgeye yerleşmiş olan aşiret köylerini araştırmaya dâhil etmemiştir
(Boran, 1992).
Araştırma yaptığı bölgenin köylerini ova ve dağ köyleri olmak üzere başlıca
iki büyük gruba ayıran Boran, bu köy tiplerinin birbirinden çok farklı özellikler
gösterdiklerini belirtir. Köyler, ekonomik temel, nüfus sayısı, yerleşim üzerinde
oluşturdukları şekil, sosyal yaşam düzeyi bakımından dağ ve ova köyleri olarak
birbirinden ayrılırlar. Ova köyleri ziraatla geçinir, yüksek fiyat eden ürünler
yetiştirirler. Boran’ın araştırma yaptığı ova köyleri zengincedir. Yine ovadan iki
büyük tren yolunun geçmesi, kasabaya yakın ve İzmir’e birkaç saatlik mesafede
oluşları köylerin dışarı ile ilişkilerini artırmakta, daha geniş etkilere yol açarak,
daha ileri bir duruma gelmelerine olanak sağlamaktadır. Dağ köyleri ise daha çok
kendi içlerine kapanmış topluluklardır. Bunlar ovadan geçen geniş ilişkiler
sisteminin dışındadırlar. Ekonomik temelleri zayıftır. Küçük boyutlu tarım ve
hayvancılıkla geçinirler. Ova köylerinde para eden ürünler burada yetişmez. Dağ
köyleri yoksuldur. Yaşam düzeyleri düşük ve çok geridir. Bu köyler genellikle piyasa
için değil, kendi geçimleri için üretimde bulunurlar. Kısacası, ova köyleri daha ileri
üretim durumunda olan, dışa daha açık; dağ köyleri ise daha geri durumda,
dışarıya daha kapalı topluluklardır (Boran, 1992).
Boran’ın sınıflamasında, üçüncü bir köy tipi daha vardır. Bu köyler dağların
Boran; ova, dağ ve ovaya bakan cephelerindeki köylerdir. Dağların hemen eteklerinde olan bu
“geçiş” tipi şeklinde, köylerin aşağıdaki ovada arazisi vardır. Ova köyleri gibi toprağı işleyerek geçinirler.
köyleri üç grupta toplar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Behice Boran

Bu köylere “geçiş” köyleri de denebilir. Ekonomik bakından olduğu kadar sosyal


bakımdan da bu köyler iki esas tipin arasında olan köylerdir (Boran, 1992).
Boran’a göre bunlar esas köy tipleridir. Çünkü bu ayrım yaşama koşullarına,
sosyal örgüt farklarına göre bir ayrımdır. Bu ayrım sadece coğrafi koşullara göre
oluşmamıştır. Bu farklılıklara yol açan temel etken coğrafi koşullar değil, ekolojik
durum ve ekonomideki temel farklılıklardan kaynaklanmaktadır (Boran, 1992).
Ekonomik ilişkilerin ailenin şeklini, toplum içindeki işbölümünü, sosyal
sınıfını etkilediğini, aile dışında ekonomik kurumların doğmasına sebep olduğunu
genel bir kural olarak belirten Boran, bu farklılaşmanın modern toplumlarda çok
daha belirgin şekilde ortaya çıktığını yazmaktadır. Buna göre, modern
toplumlardaki ekonomik kurumların çeşidi ve sayısı, fonksiyonları daha önceki
toplum tipleriyle karşılaştırılamayacak kadar artırmıştır. Bu teorik çerçeve
bağlamında, ova köylerinin yüksek ekonomik düzeyleri, köylerin gittikçe “açık” bir
hale gelmesi, şehirleşme etkilerinin yansımaları köy aile yapısında da
görülmektedir. Yine bu gelişmelerle aile grubu küçülmüş, basitleşmiş, akrabalık
ilişkileri gevşemiş, modern aile tipine benzer bir aile yapısı ortaya çıkmıştır (Boran,
1992).
Kente yakın ve ekonomik durumu iyi olan ova köylerinde kentleşme
düzeyine bağlı olarak iş gruplarının hafiften belirmeye başladığı gözleminde
bulunan Boran, köylerimizde cinsiyete dayalı bir iş bölümü şeklinin geçerli
olduğunu belirtmektedir. Buna göre, erkek, üretim faaliyetlerini, üretimin idaresi
ve kontrolü, ürünün piyasaya sürülmesi, kredi temini, ailenin kasabadaki alış
verişinin yapılması, mahkeme, vergi, nüfus gibi resmi işlerin takibi gibi dış
topluluklarla, aile dışı kurumlarla ilişkiyi düzenleyen faaliyetlerde bulunurken;
kadın, ev ve tarla işlerini yapmakta, evinin ve bağının sınırını aşmamaktadır.
Mülkiyet kadının üzerinde olduğunda da bu durum değişmemektedir. Genel
yaşama katılmaması, uzak kalması, kadının sosyal konumunun erkekten aşağı ve
erkeğe bağlı olması onun bir yaratık olarak kabul edilmesiyle ilgili bir durumdur.
Bu nedenle de kadının faaliyet ve ilişkiler alanı erkeğinkinden çok daha dar
kalmaktadır. Erkekler kadınlara göre daha fazla şehirleşmektedirler (Boran, 1943d:
126; 1945: 303-304). Kadın ile erkek arasındaki ayrımın bireysel ve toplumsal pek
çok değişkene bağlı olarak ortaya çıktığını belirten Boran, asıl neden olarak üretim
ilişkileri sistemini göstermektedir. Buna göre, üretim ilişkileri sistemi, erkekle kadın
arasındaki ast-üst, egemen-bağımlı ilişkiyi meydana getirmektedir (Boran, 1945).
Tarım, çiftçi için sadece
gelir sağlayıcı bir iş Köylerdeki mevcut üretim biçimini geri bulan Boran, sanayileşmeye paralel
değil, aile ve geleneğe olarak tarımsal üretimin de teknik araçların kullanımı açısından
bağlı bir yaşam modernleştirilmesi, geliştirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak mevcut
biçimidir. mülkiyet ilişkileri, üretim ilişkileri ve benzeri özellikler tarımda modern ve gelişmiş
araçların kullanılması için uygun değildir. O zaman yapılması gereken şey, devletin
tarımsal alanda yeni düzenlemelere gitmesi, ciddi adımlar atmasıdır. Bunun için

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Behice Boran

devlet; tarımda modern tarım araçlarının kullanımını ve üretim artışını sağlamak


için köylüye yeterince toprak sağlamalı, köyü bir birim olarak kabul edip,
makineleri ona göre dağıtmalı, kooperatiflerin kurulmasını teşvik etmeli, küçük
üreticiyi büyük işletmeler, aracılar ve eşraf karşısında korumalıdır (Boran, 1944).
Tarım, çiftçi için sadece kazanç sağlayan bir araç değil, aile ve geleneğe
bağlı bir yaşam tarzıdır. Köylü kentliye göre daha muhafazakârdır. Değişmeyen
değerlere bağlı olan köylü, akılcı bilgi ve yöntemden uzaktır. Köy ve kent yaşamının
birbirinden bu kadar farklı oluşunun temel nedeni, tarımsal üretim ile ticaret ve
sanayi üretim organizasyonları arasındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu
sorunun çözümü; köy insanını ileri görüşlü, hurafelerden, gelenekten kurtarmakla,
rasyonel, bilgili, kültürlü hale getirmekle, köy hayatını kent hayatındaki tempoya
uydurmakla, köyü köy olarak bırakarak değil, kentleştirmekle mümkündür (Boran,
1940).

Kentleşme, Sanayileşme ve Kalkınma


Toplumsal değişmeyi, teknolojik birikimlerin toplamı bağlamında ele alan
Boran, Batıcılaşma, toplumsal değişme ve kalkınma açısından kentleşmenin
önemini 1940’larda yazdığı bir dizi yazı ile ortaya koymuştur. Buna göre, yalnız
bugün değil, tarihin her döneminde uygarlık merkezleri kentler olmuş, insanlığın
ilerlemesine kentler öncülük etmiştir. Keşifler, büyük dinler, tarihe mal olmuş
Kentler büyüdükçe iş,
eğlence, kültür, eğitim büyük sanat eserleri, ekonomik ilerleme, devlet örgütü kentlerde toplanmıştır.
gibi farklı fonksiyonlara Büyük uygarlıklar tarihe büyük kentleriyle geçmişlerdir. Yine toplumların ilerlemesi
sahip bölgelere kente doğru gerçekleşmiştir. Ülkemizde gelişmesini istediğimiz Batı uygarlığı da
ayrılırlar. kentli bir uygarlıktır. Teknik, bilim, eğitim, ticaret, sanayi bugün Batı’nın büyük
kentlerinde toplanmıştır. Batı toplumları sadece büyük kentleri olan toplumlar
değil, kentleşmiş toplumlardır. Kentleşmiş toplumlarda kent, toplumun bütün ilişki
biçimlerine neredeyse egemendir. Kentleşmiş bir toplumda köy, kentin baskısı
altındadır. Ülkemize gelince, Türkiye yakın zamana kadar kentleşmemiş bir
toplumdu. Ancak bugün kentleşmeye başladığı görülmektedir. Açılan kara ve
demiryolları, kurulan fabrikalar, santraller ve daha pek çok alandaki gelişmeler
ülkemizin kentleşmesini hızlandırmaktadır. Kentlerimiz ülkemizin Batı uygarlığına
açılan kapıları durumundadır. Önemli olan da kentleşme yönünde çaba göstermek,
ülkemizin ilerlemesini, kalkınmasını sağlamaktır. Köyün sosyal koşulları
değiştirilerek, köy ile şehir arasında iş bölümü dışında bir fark kalmadığı, teknik ve
kültür açısından insanlar aynı düzeye getirildikleri zaman köy sorunu halledilmiş,
Türkiye kentleşmiş, uygarlaşmış, Batıcılaşmış olacaktır (Boran, 1941).
Boran’a göre modern kentler, eski kasabalar gibi türdeş değildir.
Birbirlerinden çok farklı bölgelere ayrılmışlardır. Bu bölgeler, iş hayatının, ticaretin,
mali kurumların, idari fonksiyonların, eğlence mahallerinin toplandığı bir merkez
etrafında bir araya gelmişlerdir / örgütlenmişlerdir. Bu merkezin etrafında
pansiyonlar, kiralık odalar, işçi mahalleri, apartmanlardan oluşan bölgeler, tek katlı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Behice Boran

evlerin bulunduğu mahalleler, en dışta varoşlar ve daha da dışta zengin evleri


bölgesinden oluşan çeşitli türden ikametgâh bölgeleri vardır. Kentler büyürken iş
merkezi hemen yanındaki bölgeye yayılır; bu bölge de daha dış tarafta yer alan
bölgeyi işgal eder. Bu şekilde kent merkezden çevreye doğru genişler. Hatta daha
önce üst tabakanın oturduğu bölgelerin iş merkezi olması nedeniyle statüsü
düşerek amele ve kırsaldan göç edenlerin işgaline uğrar. Zengin aileler kentin daha
da dışına doğru çekilirler. Yine iş bulmak için kente dışarıdan göç eden aileler ucuz
ve “iyi” ailelerin rağbet etmedikleri bölgelere yerleşerek, çeşitli etnik ve dinsel
gruplara göre mahalleler oluştururlar (Boran, 1941).
Boran, kentlerin oluşması ve büyümesine bağlı olarak ortaya çıkan temel bir
soruna da işaret etmektedir. Bu sorun, kentlerin modernleşmesi, büyümesiyle
birlikte oluşan “sosyal çöküş, dağılma bölgeleri”dir. Bu bölgeler toplumsal çözülme
alanlarıdır. Cinayetler, suç işleyen çocuklar, bozuk aile yapıları hep bu alanlarda
toplanmıştır. Batılı ülkeler, kentlerinin bu önemli problemini çözmek adına çeşitli
politikalar geliştirmişlerdir (Boran, 1941). Ancak kentleşme ile birlikte anominin
artması topluma zarar vermektedir.
Batı uygarlığına sahip olan toplumlar sanayileşmiş toplumlardır. Uluslararası
ilişkilerde egemen olan toplumlar da bunlardır. Sanayi tarıma, şehir köye
egemendir. Toplumsal yapıdaki değişme, sanayileşme ve kentleşmeyle
mümkündür. Bugün nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunun köylerde yaşıyor ve
Nüfusun topraktan tarımla geçiniyor olması, kalkınma konusunda tarımın sanayiden daha iyi olduğunu
kopabilmesi için göstermez. Toplumsal olarak Batı uygarlığının bir parçası olmak istiyorsak
tarımdaki üretim kentleşmek ve sanayileşmek zorundayız. Köy ve kent, tarım ve sanayi bir bütün
yöntem ve aletlerinin olarak değerlendirildiğinde kalkınma gerçekleşir. Sanayileşme ile tarımsal ilerleme
ilerlemesi gerekir. iki noktada birbirine bağlıdır. Sanayi bir kent işidir. Sanayinin ilerlemesi kentlerin
büyümesine, kentleşmenin artması da sanayinin gelişmesine yardım eder. Kentler,
kent nüfusunun doğal yollarla artması ile büyümez. Tarım bölgelerinden göçen
nüfusla büyür. Sanayi tarım bölgelerinden kente göçen bu nüfusu kullanır.
Sanayinin kullandığı emeği, topraktan kopan nüfus oluşturur. Nüfusun topraktan
kopabilmesi için tarımdaki üretim yöntem ve aletlerinin ilerlemesi gerekir. Ancak o
zaman tarımda üretim düşmeden, nüfusun bir kısmının tarımdan sanayiye
geçmesi mümkün olur. Sanayileşme sonucu kentlerde toplanan nüfus gıdasını
kendi üretmez. Bu nüfus toprağı sürenler tarafından beslenir. Bunun mümkün
olabilmesi için de üretim artışının olması gerekir. Ancak ileri bir teknolojinin
kullanılması ile az emekle üretim artırılabilir, kent ve sanayi nüfusu beslenebilir.
Kısacası, sanayide kalkınma ancak tarımda kalkınma ile beraber başarılabilir.
Tarımda kalkınma hem sanayiye işçi sağlayacak hem de bu işçilerin tekrar köye
dönüşünü önleyecektir (Boran, 1942).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Behice Boran

Türkiye’nin Toplum Yapısı


Boran, Marksist düşüncenin kendisine kazandırdığı perspektif ile Osmanlı ve
Türkiye’nin sınıfsal yapısına yönelik çözümlemelerde bulunmuş, bu
çözümlemelerden hareketle sosyalist devrim stratejisini oluşturmuş, işçi sınıfına
dayalı güçlü bir siyasal hareket yaratılarak Türkiye’de düzenin değiştirilebileceği
iddiasını öne sürmüştür (Atılgan, 2009). Boran’a göre, sosyalist fikirler işçilerden
önce aydınlar arasında yayılıp tutunabilir. Zira aydınlar sosyalizmin ne olduğunu
işçilerden daha iyi bilir. Buna karşılık, sosyalist fikirler, kendilerine sınıfsal bir temel
bulamadıkları sürece aydınların kendi başlarına geliştirip yürütebilecekleri
toplumsal bir hareket haline gelemez. Sosyalist aydın, ancak, düşün gücünü
benimsediği sınıfa organik olarak bağlanarak; toplumsal ve sınıfsal bir işlev
görmekle sosyalist bir aydın olabilir. Boran, sosyalist hareketi bir işçi sınıfı hareketi
olarak kavramakta ve aydınları bu hareketin düşünsel, eğitsel ve yönetsel açıdan
işlev görecek bir tabaka olarak değerlendirmektedir (Atılgan, 2009).
Sınıf çatışmaları sonucu Batılı toplumlarda görülen toplumsal ilerleme
formlarının Marx tarafından yapılan sınıflamasını evrensel bir ilke olarak
benimseyen Boran, Türk toplum tarihinin değişimini de bu anlayışa göre
yorumlamıştır. Boran, 1960’lı yılların siyasal tartışmalarında yer alan Türkiye’de
burjuva sınıfı yoktur tezi karşısında, Batılı anlamda bir burjuvazinin oluştuğunu ve
geliştiğini yazmaktadır. Boran’a göre, evet Batı’daki gibi gelişmiş bir burjuva sınıfı
yoktur ama bizim burjuvamız da bizim toplumun çapına göre bir burjuvadır. Hatta
eski feodal düzenin ağaları da burjuvalaşmıştır. Burjuvazi yoksa işçi sınıfı ideolojisi
ve hareketi olarak sosyalizm de söz konusu olamaz diyen Boran, o zaman
sosyalizm, toplumda gerçek bir dayanak ve kuvvetten yoksun, havada kalmış, bir
takım fikir ve dilekler sistemi veya seçkinler kadrosunun yönetim hülyası olmaktan
ileri geçemez. Bunu kabul etmekte mümkün değildir (Boran, 1962).

•Osmanlı toplum yapısı üzerine başka hangi tezlerden söz edilebilir?


Etkinlik
Bireysel

•Bugünkü toplum yapımızı nasıl tanımlayabiliriz?

Osmanlı toplumunun gösterdiği farklılıklar onun feodal tipten ayrı tipte bir
toplum olduğunu ispatlar nitelikte midir, yoksa feodal tipin bir başka çeşidi midir
diye soran Boran, Osmanlının feodal olduğu iddiasındadır. Genel geçer bilimsel bir
Cumhuriyet ile birlikte
Türkiye bir toplumsal ilke olarak, Batı dışı toplumlarda Batı’da görülen toplumsal evrim çizgisine tabidir
yapıdan bir başka görüşünde olan Boran’a göre, Osmanlı toplum yapısını belirleyen temel faktör
toplumsal yapıya doğru derebeylik toplum düzeninin bir çeşididir (Boran, 1992b). Zaman zaman Osmanlı
değişmiştir. İmparatorluğu’nu merkezi feodal bir sistem olarak da tanımlayan Boran’a göre,
eski derebeylik düzenini tasfiye eden, endüstri devrimini gerçekleştirerek kapitalist

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Behice Boran

sisteme geçen Batı toplumlarının Osmanlıyı ham madde kaynağı, mamul eşya
pazarı olarak zorlaması sonucu Osmanlı’da Batılılaşma hareketleri başlatılmıştır.
Ancak bu hareketleri destekleyecek güçlü bir milli burjuva sınıfı olmadığından,
yönetici-aydın tabakanın Batılılaşma-modernleşme girişimleri başarıya
ulaşamamıştır (Kaçmazoğlu, 2013). Cumhuriyet dönemiyle birlikte feodal yapı
tamamen tasfiye edilerek burjuva devrimleri yapılmış, yani bir toplumsal yapıdan
bir başka toplumsal yapıya doğru bir değişim gerçekleştirilmiştir (Boran, 1992).
Bugün (1960’lar), az gelişmiş bir kapitalist yapıya sahip olan Türkiye’nin önündeki
hedef, demokratik yollarla ve işçi sınıfına dayalı sosyalist bir düzen oluşturmaktır
(Kaçmazoğlu, 2013).

Sanat ve Edebiyat Sosyolojisi


Sanat ve edebiyat konularına da bir sosyolog, bir aydın olarak ilgi duyan,
üretilen sanat ürünlerini sosyolojik açıdan değerlendiren Boran, sanatkârın istese
de istemese de, zorunlu olarak, içinde yaşadığı toplumsal yapıdan, toplumsal
koşullardan, değerlerden etkilendiğini ve bu etkileri eserine yansıttığı
değerlendirmesini yapmaktadır. Toplumsal ortamdan etkilenen sanatkâr, diğer
Boran, evrensel ve bütün bireyler gibi toplum içinde bir tabakaya mensuptur. Doğal olarak bu durum
toplumcu bir sanat
onun çalışmalarını belli ölçüde şekillendirmektedir. Zira her birey gibi onun da
anlayışına sahiptir.
sosyal tabakalaşma yapısında bir yeri vardır. Bu bağlamda sanatkâr dış sosyal
koşullar içinde ve onlarla ilgili olarak harekete geçen, hisseden, düşünen bir
bireydir. Boran, bilim anlayışında olduğu gibi evrensel ve toplumcu bir sanat
anlayışı ortaya koymaktadır (Akpolat, 2014). Sanatın her şeklinin geçmişe mal
olmuş değerleri değil, bugünün ileri, yarına doğru değişen değerlerini ifade etmesi
gerektiği görüşünü aktaran Boran, bütün sanat şekilleri ve eserleri, toplumun
değişmesinde aktif rol oynamalıdır görüşündedir (Boran, 1943).
Romanı; kapitalist toplumun bireyci özelliklerini işleyen edebi bir sanat
olarak gören Boran, sanatı ve edebiyatı toplumsal açıdan ele almakta ve “halk için”
ilkesine dayandırmaktadır (Boran, 1943). Halide Edip Adıvar, Yahya Kemal Beyatlı
gibi romancıları, şairleri, eserleri bazında inceleyen ve muhafazakâr bulan Boran,
Muazzez Tahsin Berkand ve Kerime Nadir’in romanlarını ise, köylü ve kentli
kitlelere inmek bir yana, orta halli kent halkının yansımalarını bile içermediklerini
belirterek eleştirmektedir (Boran, 1941; Kaçmazoğlu, 2012).

•Behice Boran'ın Toplumsal Yapı Araştırmaları başlıklı kitabını


Etkinlik
Bireysel

okuyunuz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Behice Boran

•GİRİŞ
•Behice Boran, Türkiye'ye Amerikan sosyoloji anlayışını ve onun egemen
sosyolojik yaklaşımı yapısal-işlevselciliği getiren ve temsil eden bir
sosyologtur.
•Boran'ın Türkiye'ye kazandırdığı veri merkezli toplumsal araştırma yapma
Özet
tekniği, kendisinden sonra öğrencileri tarafından geliştirilerek
sürdürülmüştür.
•Boran, Türkiye'de Ankara ekolü olarak tanımlanan ekolün kurucuları arasında
yer almaktadır.
•Yaşamı
•Boran, 1910 yılında Bursa'da doğmuş, Amerikan Koleji'nde orta öğretimini
tamamlamış ve felsefe bölümüne devam etmiştir. 1934 yılında sosyoloji
doktorası yapmak üzere ABD'ye giden Boran, 1939'da Ankara Üniversitesi'ne
Doçent olarak atanmıştır.
•1948 yılında üniversitedeki görevine son verilen Boran, 1965 yılında Urfa
milletvekili olmuş, 1970'de de Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanlığı'na
seçilmiştir.
•Boran, 1987 yılında Brüksel'dE hayatını kaybetmiştir.
•Sosyoloji Yaklaşımı
•Boran, yapısal-işlevselci sosyoloji yaklaşımına ve Amerikan sosyoloji
anlayışına sahip; bilimsel evrenselliğe, pozitivizme, determinizme sıkı sıkıya
inanan bir sosyologtur.
•Siyasal görüşleri açısından Marksist bir eğilimde olan Boran, maddeci anlayışı
sosyolojik yorumlarına taşımıştır.
•Milli bilim anlayışına karşı çıkan ve evrensel bilim anlayışını benimseyen
Boran'a göre bilimin amacı, gerçeği bütünüyle anlamak ve ona göre harekete
geçmektir.
•Toplumsal Yapı ve Toplumsal Değişme
•Sosyal değişme ve toplumsal evrim meselesini sosyolojinin başlıca konusu
olarak kabul eden Boran'a göre, toplumlar endüstri devrimi öncesinde
gelenekçi bir yaşam biçimine sahiptiler.
•Sosyolojinin temel görevi; çeşitli toplum tiplerinde, çeşitli zaman ve mekân
koşullarında, sosyal değişme sürecini ayrıntılı şekilde ortaya çıkarmaktır.
•Köy Sosyolojisi
•Boran, köy sosyolojisi araştırmalarıyla ova ve dağ köylerinin değişme
düzeylerini belirlemeye çalışmıştır.
•Nüfusu ne olursa olsun, halkı toprağı sürerek geçinen toplulukları köylü
olarak tanımlayan Boran, köylerin kapalı, birbirinden ayrı duran birimler
olduğunu belirtir. Köy topluluğunu oluşturan bireyler arasındaki ilişkilerde
hısımlık, akrabalık ve ikinci derecede komşuluk bağları hakimdir. Köy
yaşamını gelenekler, örf ve adetler kontrol eder.
•Köylerde cinsiyete dayalı bir iş bölümü geçerlidir. Erkek, üretim faaliyetlerini,
üretimin idaresi ve kontrolü, ürünün piyasaya sürülmesi, kredi temini, ailenin
kasabadaki alış verişini, mahkeme, vergi, nüfus gibi resmi işlerini takip eder.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Behice Boran

•Kadın, ev ve tarla işlerini yapar.


•Köy de egemen olan tarımsal üretim ilişkileri sistemi, erkekle kadın arasındaki
ast-üst ilişkisini belirler.
•Tarım, çiftçi için sadece kazanç sağlayan bir araç değil, aile ve geleneğe bağlı
bir yaşam tarzıdır.
Özet(devamı)
•Kentleşme, Sanayileşme ve Kalkınma
•Tarihin her döneminde uygarlık merkezleri kentler olmuş, insanlığın
ilerlemesinde kentler öncülük etmişlerdir.
•Kentleşmenin gerçekleştiği ülkelerde kente, toplumun bütün ilişki biçimlerine
egemendir.
•Toplumsal değişmenin Batılılaşma doğrultusunda gerçekleşmesi gerektiği
görüşünde olan Boran, Türkiye'nin Batı'da görülen evrensel evrim kurallarına
göre değişim geçirmekte olduğu kanaatindedir.
•Köylerin sosyal koşulları değiştirilerek köy ile şehir arasında iş bölümü dışında
bir fark kalmadığı, teknik ve kültür açısıdan insanlar aynı düzeye getirildikleri
zaman köy sorunu halledilmiş, Türkiye uygarlaşmış olacaktır.
•Kentlerin büyümesiyle birlikte şehirlerde toplumun farklı gereksinimlerini
karşılayan semtler oluşur.
•Kentler büyüdükçe sosyal sınıflar da kentin farklı bölgelerinde kümeleşir.
•Toplumsal değişme teknolojik birikimlerle, kalkınma ise kentleşme ve
sanayileşmeyle gerçekleşir. Sanayi tarıma, şehir köye egemendir.
•Sanayide kalkınma, ancak tarımda kalkınma ile beraber başarılabilir.
•Türkiye'nin Toplum Yapısı
•Sınıf çatışmaları sonucu Batılı toplumlarda görülen toplumsal ilerleme
formlarınının Marx tarafından yapılan sınıflamayı evrensel bir ilke olarak
benimseyen Boran, Türk toplum tarihindeki değişimi de bu anlayışa göre
yorumlamıştır.
•Boran Osmanlı toplum yapısını derebeylik veya merkezi feodal bir sistem,
Cumhuriyet dönemini ise az gelişmiş burjuvazi sistemi olarak
tanımlamaktadır.
•Boran'a göre, Türkiye'nin gelişmesi, değişmesi, kalkınması ve insanca bir
sosyal-siyasal düzenin kurulması sosyalist devrimin uygulamaya konulmasıyla
mümkündür.
•Sanat ve Edebiyat Sosyolojisi
•Sanatkârın herhangi bir toplumsal sınıftan çıktığını ve bu sınıfının da
sanatkârın ürettiği ürünler üzerinde etkili olduğunu belirten Boran, sanatın
bireyci değil, toplumcu olması gerektiği anlayışının yanındadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Behice Boran

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisinde Behice Boran’ın sosyoloji yaklaşımı verilmiştir?
a) Tarihi Maddeci - Yorumlamacı
b) Yapısal-İşlevselci – Tarihi Maddeci
c) Yorumlamacı - Eleştirel
d) Etnometodoloji – Sembolik Etkileşimci
e) Sembolik etkileşimci – Tarihi maddeci

2. Aşağıdakilerden hangisi Behice Boran’ın sosyolojik bilgi toplama anlayışını


doğru şekilde vermektedir?
a) Siyasal merkezli – idea yönelimli
b) İdea yönelimli – Toplum merkezli
c) Toplum merkezli – veri yönelimli
d) Toplum merkezli – grup yönelimli
e) Birey merkezli – Teorik yönelimli

3. Aşağıdakilerden hangisi Behice Boran’ın bilim tanımında kesinlikle yer


almamaktadır?
a) Olguculuk
b) Deneysellik
c) Determinizm
d) Nedensellik
e) Millilik

4. Behice Boran’ın sosyolojide esas aldığı temel konu aşağıdakilerden


hangisinde verilmiştir?
a) Toplumsal değişme
b) Aile yapısı
c) Kentleşme
d) Anomi
e) Köy üretim ilişkileri

5. Aşağıdakilerden hangisi bir köyün toplumsal değişme hızını en az etkiler?


a) Demiryollarına yakınlığı
b) Karayollarına yakınlığı
c) Sanayi merkezlerine yakınlığı
d) Kutsal merkezlere yakınlığı
e) Büyük kentlere yakınlığı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Behice Boran

6. Behice Boran’a göre köy ile kenti birbirinden ayıran esas özellik hangi
seçenekte verilmektedir?
a) Nüfus farklılığı
b) Ekolojik farklılık
c) Sosyal ilişkilerdeki farklılık
d) Mülkiyet farklılığı
e) Fonksiyonel farklılık

7. Aşağıdakilerden hangisi köylü erkeğin statüsünü artıran faktörler arasında


yer almaz?
a) Üretimin idaresi ve kontrolü
b) Ürünün piyasaya sürülmesi
c) Ev işlerinin yürütülmesine yardımcı olma
d) Ailenin resmi kurumlarla olan ilişkilerinin takibi
e) Ailenin dışarıyla olan ekonomik ilişkilerinin yürütülmesi

8. Aşağıdakilerden hangisi kentleşmeden beklenilen yararlar arasında yer


almaz?
a) Batı uygarlığına katılmak
b) Ekonomik açıdan kalkınmak
c) Sanayileşmeyi gerçekleştirmek
d) Anominin artması
e) Köy ile kent arasındaki farklılıkları azaltmak

9. Behice Boran’ın 1960’lar Türkiye’si için yaptığı toplumsal yapı tanımlaması


hangi seçenekte verilmektedir?
a) Feodalizm
b) Az gelişmiş kapitalizm
c) Sosyalizm
d) Despotizm
e) Derebeylik

10. Behice Boran’a göre sanatkârın sanatını, sanat ürününü en az etkileyen


faktör aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?
a) Uzak tarihsel geçmiş
b) İçinde yaşadığı sosyal sınıf
c) İçinde yaşadığı toplum
d) Toplumsal değerler
e) Toplumsal koşullar
Cevap Anahtarı
1.b, 2.c, 3.e, 4.a, 5.d, 6.e, 7.c, 8.d, 9.b, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Behice Boran

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akpolat, Y. (2014). Türk sosyolojisinde kuramsal tartışmalar ve dergicilik, İstanbul:
Doğu Kitabevi Yayınları.
Atılgan. G. (2009). Behice Boran: Öğretim üyesi, Siyasetçi, Kuramcı, İstanbul:
Yordam Kitap.
Boran, B. (1940a). Sosyolojide yeni araştırma esasları, Siyasi İlimler Mecmuası,
Sayı: 109, 35-41.
Boran, B. (1940b). Köy davası “şehirleşmek” davasıdır, Siyasi İlimler Mecmuası,
Sayı: 111-112, 146-149.
Boran, B. (1940c). Köy davası “şehirleşmek” davasıdır II”, Siyasi İlimler Mecmuası,
Sayı: 113, 183-186.
Boran, B. (1941a). Şehir ve şehirleşme davamız, Yurt ve Dünya, Sayı: 3, 25-35.
Boran, B. (1941b). Modern şehir örneği, Yurt ve Dünya, Sayı: 6, 9-17.
Boran, B. (1941c). Modern şehir örneği, Yurt ve Dünya, Sayı: 8, 72-79.
Boran, B. (1941d). İptidailik ve medenilik meselesi, Yurt ve Dünya, Sayı: 9, 151-
152.
Boran, B. (1942). Sanayide köylü-işçi, Yurt ve Dünya, Sayı: 15-16, 80-84.
Boran, B. (1943a). Sosyolojide bocalamalar, İnsan Mecmuası, Sayı: 21, 10-12.
Boran, B. (1943b). Hangi manâda millî ilim, Adımlar, Sayı: 5, 145-148.
Boran, B. (1943c). “Sanat Sanat İçindir” “Sanat Cemiyet İçindir” dolambacı,
Adımlar, Sayı: 2, 37-42.
Boran, B. (1943c). Değişme halinde köylerimiz, Adımlar, Sayı: 4, 124-127.
Boran, B. (1943e). Sanatın sosyal şartları ve roman, Adımlar, Sayı: 6, 196-200.
Boran, B. (1944a). Ekonomik ve sosyal kanunlara karşı gelinmez, Adımlar, Sayı: 9,
283-286.
Boran, B. (1944b). Zirai istihsalin geriliğinin sebepleri, gelişmesinin şartları,
Adımlar, Sayı: 10, 313-317.
Boran, B. (1944d). Kalp fikir, gerçek fikir, Adımlar, Sayı: 12, 377-379.
Boran, B. (1945). İş bölümü ve kadının sosyal mevkii, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 3, 301-310.
Boran, B. (1962a). Türkiye’de burjuvazi yok mu?, Yön Dergisi, Sayı: 39, 8-10.
Boran, B. (1964). Kalkınma ve gericilik üstüne, Sosyal Adalet Dergisi, Sayı: 7, 5-7.
Boran, B. (1992a). Toplumsal yapı araştırmaları, İstanbul: Sarmal Yayınevi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Behice Boran

Boran, B. (1992b). Türkiye ve sosyalizm sorunları, İstanbul: Sarmal Yayınevi.


Durakbaşa, A. (1993). Behice Boran ve 1940’larda toplumcu düşünce,
Toplumbilim, Sayı: 2, 41-46.
Erkul, A. (1995). Toplumbilimci kimliği ile Behice Boran, Cumhuriyet Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 18, 17-51.
Kaçmazoğlu, H. B. (2012). Türk sosyolojisinde temalar 2: Doğu-batı çalışması,
İstanbul: Doğu Kitabevi Yayınları.
Kaçmazoğlu, H. B. (2013a). 27 mayıs’tan 12 mart’a Türkiye’de siyasal fikir
hareketleri, 3. Baskı, İstanbul: Doğu Kitabevi Yayınları.
Kaçmazoğlu, H. B. (2013b). Türk sosyoloji tarihi üzerine araştırmalar, 5. Baskı,
İstanbul: Doğu Kitabevi Yayınları.
Mumcu, U. (1988). Bir uzun yürüyüş, İstanbul: Tekin Yayınevi.
www.nadirkitap.com adresinden 5 Haziran 2018 tarihinde erişildi.
www.samandagaynahaber.om/behice-boran-kimdir adresinden 5 Haziran 2018
tarihinde erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

You might also like