You are on page 1of 6

PARMAKLIK

Cafer Paşa
“Parmaklık” yahut diğer adıyla “şaranpo”, kale ve palankaların en dışında ve
hendeğin ötesinde yer alan ve düşmana karşı ilk direnişin gösterildiği yerleri koruyan
kazıklardan teşkil edilmiş savunma hattı manasındadır. Bkz. Gezer, Kale ve Nefer, s. 123-124.

Ol muhasarada bi-emrillahi Te‘ala kurdların bir merte be kesret ile hücumı var idi ki
balada ihtisaren zikr ettüğüm üzre kal‘a haricinde gece ile kaptukları nisvan u sıbyanı istihlas
icün karavulcılar gecelerde hay u huy ve tufenk atmak ile halasa care edemeyup taşra
parmaklık hendeğinin arzı dört arşun idi, kaptuğı uşak ile pertab ve karşu guzer ederdi ve
cağırta bağırta götürüp giderdi. Hatta bu hakīrin peder-mande bir cariyemizi ere vermiş idik,
kūt tedariki icun parmaklık haricinde hıraset olunan tarlalardan derd-mend huşe-cin etmek
icun asr vaktinde gittükte bir gurg-i gurisne karşusına cıkar, ol dahı parmaklığa firar eyledukte
akabinden erişup ve ensesinden kaptuğıyla boynı uzerine endahte eder, nöbetciler hay huy
ederler, asla ayna almayup taşra doğru cakırdırak göturup gitti. Bunlar şöyle dursun, nisvan u
sıbyan makūlesidir, [9a] hususa şiddet-i cu‘dan bi-derman olup her biri bere ve gusifend
kadar olmazlardı.

Eğreli bir bala-bulend, şahbaz yiğit parmaklık haricinde baruthane kurbında vaki‘
arsada bostan ekmiş idi, semeresin hıfz icun varup gece ile hıfz ederdi. Ancak parmaklık
haricinde kuruşun menzilinde olan ba‘zı tarla ve besatin kalmış idi. Fenlak tahribi ile Ignad
Vak‘ası ve Cakova ’nın ihrakından sonra ol acının intikāmı ile tekrar Lugoş ve Şebeş ve
Mehadiye ve Lipova ve Varadiya ve Becey ve Beckerek ve Pancova ve Canad ve Arad ve
Segedin kal‘alarının ve bi’l-cumle ol havalide vaki‘ palanka ve şans kapudanları on binden
mütecaviz Macar ve Sırf ve dört bin Nemce ile Bolond ve Anton nam Nemce ceneralleri on
pare şahi ve kolomborna top ve dört havan ile gelüp Tımışvar ’ın kuruşun menzili
mahallerinde bakıyye kalan tarla ve besatinin bicup gāret ve varoşa duhul ile zabt eylemek
niyyetiyle bir gun Hisar ardı tarafından gelüp ve gece ile guya meteris alur şeklinde
parmaklık kurbına yaklaşup bicmeğe başladukları istima‘ olundukta parmaklıktan tufenk
ve darbzenler ile cenge agāz ve mudafa‘asına ikdam u ihtimam gösterildukte bir mikdar
hasaret eyledi, ancak bi-lutfillahi Te‘ala gāzilerin cengine takat geturemeyup ol gece yuzi
[30a] karalığıyla askerin geru cekti

ol gece birbirlerine haber edup ale’s-seher yer yer parmaklıkların kapularını kuşade
ve kefere meterislerine yuruduklerinde mela‘in-i haşirin gāfil bulunmayup anlar meterisden
ve bunlar acıktan tufenklere ahenk ve tegerek-misal kuruşun danelerin yağdırup

bir fitilden cümle toplara ateş ve yiğirmi dört pare havana ahenk etmekle günde altmış
yaylıma varınca gerek top ve gerek humbarasın add eylemişlerdi. Kat‘an aram vermeyup bu
siyak üzre yiğirmi dört pare havanın humbaraları derun-ı kal‘a ve parmaklıkları mangala
cukurı gibi cukur cukur eylemişti [79b] ve darb-ı gululeden burc u barusın odalar gibi
hendeğe düşürüp taşra parmaklık ağaclarını orta yerinden topa yedirüp kırup gecürmiş idi.
Ardında asla tahassun edecek yer komayup bir vechile penah mümkin olmaduğından
parmaklıkta olan guzzat meteris alup ber-kā‘ide anlar dahı meterise girmişlerdi.

“Ücüncü sa‘atte keferenin kal‘aya hücumı vardır, gafil olman!” deyü herkesi habir u
agah, hazır u amade ettürdüp cebehaneden tulumbalar ve revgan ve zift ile alude pacavralar
ihrac ve parmaklıklarda müheyya ettürdüp “donuz ayağı” ta‘bir olunur alattan parmaklık
önlerine ferş u fişan ve cümle guzzat rezme nigeran üzre vakt-i ışa murur ve sa‘at üce vardığı
gibi vakı‘a kuffar-ı hak-sar meterislerinden huruc edup ziyade şeb-i tarik olduğından asla sit u
sadaları dahı yok, ancak ellerinde suzan fitillerin şu‘leleri zalam-ı şebde kevakib-misal zahir u
nümayan olmağla sayir kefereden ma-ada piş-revleri olan sekiz bin serdengectilerinin
oğazlarına avihte el humbarası ile memlu vu meşhun birer torba, bir elinde humbara ve bir
elinde suzan fitil ile yuruyunce kal‘ada muheyya olan humbara havanları ki yağlı [86b]
pacavralar ile memlu olmışlardı, birden ateş olunup meydana duştukte parlayup şa‘şa‘ası
zahir ve mur-var kara bulut gibi hücum eyledükleri müşahede vu mu‘ayene olmağla
parmaklıklarda amade kılınan tulumbalara ve meş‘allere dahı ateş verilup zıyalarından gelen
düşmanın gözi ve kaşı fark olunmağın ol kavm-i şum manend-i gurab u bum hücum eyledukte
evvela parmaklıklarda ve tabyalarda olan guzzat-ı İslam ve kal‘anın gedük yerlerinde ve
burc u barusında cenge müterakkıb olan asker-i zafer-peyker sada-yı “Allah Allah” zemzeme-
i tesbihi mele-i a‘laya peyveste etmekle

geduk tarafında olan parmaklıkta anlar taşradan ve guzzat u mucahidin icerden, amma
cümlesi meydana cıkup göğüs göğüse taşradan yaka yakaya cenk edüp dolular içmiş kafirler
parmaklık ağaclarına elleriyle yapışup girift ve gāziler şimşir-i hun-fişan ile calup kat‘
etmekle bileklerinden elleri parmaklık ağaçlarına kısılup avihte ve buna misal kemal-i gayret-i
cahiliyye ile nice def‘a hücumdan sonra gulgule-i guzzatın sadme-i salabeti guş-ı kuffarı
asamm edüp ……… alamatını her canibden kenduleri müşahede ve mu‘ayyen
eyleduklerinden gayrı [87b] subh-ı zafer matla‘-ı İslam ’dan tulu‘ etmekle kafirler bir durlu
parmaklığa duhule mecal emr-i muhal olduğın yakīnen ıttıla‘ hasıl eyledüklerinde

Göynüklü
Divan tercümanı gelen dillere Temeşvar Kal‘ası ahvalin huzur-ı Sadr-ı Ali’de
su’al olundukda şöyle takrir eylediler ki: “Bugünki gün ile Temeşvar Kal‘ası’n muhasara ideli
yigirmi bir gündür.” Bir dahi su’al eyledikde: “Gereği gibi muhasara ideli yedi gündür. Zira
arabalar getürüp ve ağaclar kırdırup şaranpo parmakları diküp ve iki def‘a yürüyiş idüp zafer
idemeyüp ücünci def‘ada dahi yürüyiş idüp bu def‘a dahi kal‘aya zafer bulmaz ise dönüp
gerüye gideceklerdur. On iki bin yaya askerisi vardur, on beş bin atlu askerisi vardur ve
yigirmi beş bin eli baltalı re‘ayası vardur. On iki bin Macar atlusı dahi vardur, ordu köprüsi
tarafına gönderilup gecid mahalleri gözedeler.” Uc mahalden takrir eyledikden sonra Belgrad
Kal‘ası’nın zindanına gönderdiler.

ŞARANPO
Evliya Çelebi
“Ve handak kenârınca cümle kalın direkler ile şaranpav taʻbîr etdikleri parmaklık
çevirmişlerdir kim andan içeri at ve katır ve sâʼir hayvânât giremeyüp kimesne handaka bir
hâr u hâşâk atamazlar. Gâyet amîk ve pâk handakdır.

Fostiçse kalʻasının şaranpavlarına nihânîce varup direklerin kalʻ etmeğe başladılar.


Lâkin Osmânlı bu kalʻayı feth etdikde leb-i deryâya şaranpav kazıklar kakup
kalʻadan sarp palanka dîvâr etmiş, ammâ alçakdır. Lâkin mazgal ve dirseklerinde olan toplar
cümle limana nâzır [u] hâzırlardır.
Ve bu handak dibinin tâ orta yerinde balık sırtı gibi yığılmış toprak var kim kalʻayı
ihâta etmişdir. Hîn-i muhâsarada bu sırt toprak üzre cümle ağaçdan şarampav, yaʻnî
parmaklık dizüp ardına meterisler kazup handakı muhâfaza eder.
bu mezkûr Yassı Tabya başka kalʻamisâl handakları etrâfı çet-a-çet beşer ve altışar kat
kalın direklerden parmaklık sık ormanlık gibi kat-ender-kat şarampavlar edüp bu kadar bin
küffâr bu parmaklıkların ardlarında meterislenüp leyle'l-işâ ceng [ü] cidâl olup dahi bir
şarampav dîvârı alınmadı.
Hemân Sadrıaʻzam bir gece fermân edüp kalʻa etrâfında olan şarampav
parmaklıkların toplar içre gülle makaslar ve zincîrler doldurup cemîʻi toplara bir fitilden
âteşler edince cemîʻi şarampavları sokak sokak söküp cümle guzât-ı müslimîn
şarampavların şerrinden emîn olup cümle guzât şarampav direkleri taşıyup orduyu ağaç
bâzârına döndürdüler.
Anonim Tarih
Hendek etrafı şaranpoler. Püskürtme lağımlar ile hendek kenarındaki şaranpoler
yıkılır.
Mahmud Bey-zade ile ceng murad edüp, az asker ile küffara karşu durup mukāvemet
münâsib görülmekle, bir mahalde ale’l-fevr şaranpo çevirip, yanında bulunan Rumili asâkiri
ile içine girüp ve toplar kurup, meteris olup imdad talebiyle ordu-yı hümayuna haber
gönderüp

TABYA
Evliya Çelebi
Ve her kulle ve tabyanın letâfet ve zerâfet ve kâr-ı nezâfetinde misilleri olmaduğundan
mâʻadâ üstâd-ı şîrînkâr-ı âkıbet-endîş bu kalʻa bir dahi muhâsara olunursa sademât-ı top-ı
kalʻa-kûp gülleleri teʼsîr edüp dîvârlara rahne vermesin içün cümle tabya dîvârları
kaplımbağa arkası gibi içeri eğridir. Kaçan kim top gülleleri gelse kayup seküp gider. Aslâ
rûy-ı dîvâra teʼsîr etmez.

TABUR
Evliya Çelebi
Bu kalʻanın cânib-i garbîsinde top menzilinden alarka bâğlar başında bir tarafı nehr-i
Tuna ve bir tarafı Uyvar hâkinde Ciğerdelen sahrâsında cirmi yigirmi bin adım bir taburı
azîmdir kim iki kat handakdır. Toprağı dağlar gibi iç yüze yığılmış handak-ı azîmdir, aslâ
dîvârı yokdur. Gayyâ gibi kazılmış handaka tabur derler, kalʻadan saʻbdır. İçine yetmiş
seksen bin âdem girüp kapanup ceng etdiklerinde tabur cengi derler. Bu taburun ancak kara
tarafında iki kapu yeri vardır. Kapu yerleri önünde toprakdan yığma tabya yerleri var kim
kapuları pinhân edüp tabyalar hıfz eder. Ve bu tabur handakları ve toprak yığınları eğri
büğrü köşe köşe olup her köşede tabur handakların muhâfaza edecek azîm dağlar gibi tabya
yerleri var. Hîn-i muhâsarada ol tabyalar üzre balyemez toplar koyup handaka gelen düşmanı
uğratmaz. Ve bu dirsek tabyaların dahi çâh-ı gayyâ-misâl handakları var. Böyle tabur cengleri
kalʻa cenglerinden sarpdır. Hemân tabur fethine çâre toprak sürüp lağım edüp sıçan yollarıyla
kol kol hücûm-ı mehcûm etmeden gayri ilâc yokdur.

Lisân-ı Serhadlide tabur ana derler kim yâ bir sahrâda yâhûd bir buheyre ve nehir
kenârında bir iki kerre yüz bin küffâr ol sahrâda toprakdan kalʻa yapup ve kaʻr-ı azîm
handaklar kazup içinde mütehassın oldukları yere tabur derler, ammâ niçe bin taburlar
gördük, ammâ bunculayın saʻb u metîn tabur görmedim. Handakın toprağın cümle iç yüze
dağlar gibi yığup topraklar üzr[e] kat-ender-kat meterisler kazup cânib-i erbaʻasında yine
toprakdan tokuz yerde
tabya-i azîmler edüp her tabyada onar aded balyemez toplar koyup üç yerde şaranpavlı
kapular yapup ve handaklar içre niçe bin hiyel ü şeytanatlar ile paçarız çarh-ı felekler edüp
kapuları [179b] önlerinde ve handakların kenârlarında hadd [ü] hasrın Hudâ-yı Müteʻâl bilir.

Anonim Tarih
Tabur metrisler üzerine doğru yürüyüp, atlı askeri çıkup bir mikdar elleşip meteris
üzerine çekdiler. Tabur gelüp top erişür mahalde alayların bağlayup çarh-ı feleklerin düzüp
durdu.

HENDEK
Cafer Paşa
Paşa efendimiz dahi taşra çıkup düşmen-i din gördüğü gibi alayların areste ve berü
tarafdan biz dahi bakça hendeklerin meteris edüp
SİPER
Anonim Tarih

Hak-ı ekin sepetlerden siperler ile toplar yerine nihade.


Hak-ı ekin sepetlerden siperler vaz.

METERİS
Evliya Çelebi
Celâlî askerine mukâvemete âmâde olunup her bir vüzerâ ve mîr-i mîrânlara kol kol
karavullar fermân olunup sahrâ-yı Üsküdar'da cümle yeniçeriyân-ı dergâh-ı âlî yetmiş yerden
meterîse girüp kûşe kûşe şâhî ve kolomborone toplar ve darbzen ve balyemez topları kirpi
gibi kol kol yerleşdirüp cümle topları zencîr ve saçma ile saklayup âmâde edüp Çamlıca ve
Bulgurlu ve Kayışpınarı ve Âl-i Bahâdır ve Sücâh bâğları ve Kadıköğü dağları tarafına cümle
sipâh askeri karavul taʻyîn olundu
.
Ağaçayırı nâm mahalde kat-ender-kat meterîsler kazılup bostâncılar ve cebeciler ve
topçular cümle kat-ender-kat handaklar kenarına meterîslere girüp her dirsekde tabyalar
üzre balyemez toplar konulup Üsküdar'ın her köçe ve poça başlarına kapular ihdâs olunup
handaklar kazılup mevcûd neferâtlarıyla birer oda yeniçeriler çorbacılarıyla taʻyîn olunup

Göynüklü
Hele nısful-leyle gelinceye dek iki yüz elli pare toplar meterislere yirleşüp atılmağa
başladıkda kafir-i menhusun topları dahi ibtal olup atılmağa kudret kalmayup cumleten barut
yakardı. Şaf’i vaktinden evvelce yek-pare dört yüz pare toplar meterislere yirleşüp bütün
atılup kafir-i menhusun taburını darmadağın olunurdu.

YÜRÜYÜŞ – HENDEK DOLDURMAK


Cafer Paşa
Paşa efendimiz dahi taşra çıkup düşmen-i din gördüğü gibi alayların areste ve berü
tarafdan biz dahi bakça hendeklerin meteris edüp

Derkenar: Bin yüz yiğirmi dokuz [1717] senesinde Beligrad Kal‘ası giriftar-ı dest-i düşmen
olup asker-i İslam dahı Edirne ’ye geldükte bazı dostlar ile hem-meclis olup ol vak‘a zikr
olundukta derlerdi ki: “Eğer vardığımız gibi asker-i İslam kol kol olup ve herkesin eline bir
demet calı siper olmak üzre alup askeri yürütmiş olsalar idi ol düşmanı bozup cümle kılıctan
gecürmek bir iş değil idi, komadılar; yohsa askerimizin cezb u talebine gore ümmid olunurdı.”
deyü birbirleriyle müzakere ve hakīr sem‘ musafiri olup bihude kelamlarını istima‘ ile
ta‘accub ederdim. Hele düşman sizi Hisarcık ’ta veyahut Boş(?) Deresi ’nde karşulasa bu akl
u firaset ve bu re’y-i diraset ile ol düşmana cevab vermeğe kādir olabilur miydiniz ve
kudretiniz olur mıydı? Eline calı demedi alup düşmana yuruduğun var mı ve yürüyen asker
hic gördüğün var mı ki bu cevabı söylersin?
Doksan dokuz [1687] tarihinde Vezir Süleyman Paşa Beligrad meştasında iken ser-
eşme ile iki bin kadar levend ve Ca‘fer Paşa karındaşı ve kethüdası Topal Yusuf Beğ kapusı
halkı ile ve Tımışvar muhafızı olup Şam Valisi Ahıskalu İbrahim Paşa karındaşı ve kethudası
Abdulbakī Beğ , sonradan vezaret-i mumtaz olmış idi, kapusı halkı ve Şam ayaleti ile [91b]
ve Tımışvar’ın bin beş yuz kadar süvarisi ve Tokoli Kral dort bin kadar askeriyle ki mecmu‘ı
on bin kadar asker olurdı; Canad Palankası ki hendeği dört arşun ve icinde dort-beş yüz
mikdarı haydud tahassun eylemez idi, me’muren vardığımızda bu calı re’yini eylediler ve
asker birer demet calı ellerine alup acıktan hücum ve hendek kenarına geldükte ol calıyı
hendeğe pertab ve memlu edup üzerinden kal‘aya yürüyeler deyü bu ittifakı eylediler ve öyle
ettiler. Zuhr vaktinden ahşam namazına değin bu asker acıktan calı demedin götürüp
bıraktılar. Düşman divar ardından mazgallardan gelen askeri kuruşun ile bir mertebe haşladı
ki herkesin gözi büyüdi ve bir zafer bulamadılar. Heman dort-beş yüz kadar Ummet-i
Muhammed kimi şehid ve [kimi] zahm-dar olup geru cekildiler.

Cenk öyle midir ki sen elinde olan demedi yolıyla hendeğe bıragup da üzerinden
gecesin! Can pazarıdır, elindeki demedi bıraktuğun mahalle ol biri bıragabilur mi? Ya heman
bir yerden mi köprü edeceksin? Turna Feneri ardından gelup de ol mahalle pertab ile ve
hendek dolup da üzerinden gecesin. Hususa altı arşun arz ve altı arşun umkı olan tabor
hendeğinin ardında yüz elli bin kefere top ve tufengin muheyya ve askerin tertib eylemiş
düşmanın üzerine acıktan askeri yürütmek ancak divane veyahud mest u medhuş olanın
karıdır. Öyle yürumek asan olsa Beligrad Kal‘ası keferenin taborından ziyade metin değildi ve
derunında yiğirmi otuz bin asker ancak var idi. Ol mikdar asker düşmanın taborına kıyas ile
şey’-i kalil eder. Nicun kefere geldüği gibi umumen askerin yürüdüp icine girmedi? Bizim
askerimiz ise hod duşman ile denga-denktir, hic üzerine yürümek mümkin midir? [Bu]
mülahaza ile ve oyle yurumek lazım gelse ol gun ber-aks olmak ihtimali olurdı. Kopruli-oğlı
şehid Mustafa Paşa cenginde bizim yalın kat bir meterisimiz uzerine düşman acıktan yürüdi.
Ne aldı ve ne sattı! Kırk bin askeri kırılduğından gayrı dort yuz kadar hersek ve ceneral ve
kaprar ve sayir regimend sahibleri murd oldı. Ve merhum şehid olmasa düşman firar ederdi ve
firar ederken bizim askerimiz döndi ve geldi. El-an kefere ol cengi yad eder. Velakin ol
tedbir-danların ettukleri su-i tedbir idi, öyle

You might also like