Professional Documents
Culture Documents
Yaşam Boyu Gelişim-Gelişim Psikolojisi
Yaşam Boyu Gelişim-Gelişim Psikolojisi
LIFE-SPAN DEVELOPMENT
John W. SANTROCK
Çeviri Editörü: Prof. Dr. Galip Yüksel
© Copyright 2019, NOBEL AKADEMİK YAYINCILIK EGİTİM DANIŞMANLIK TİC. LTD. ŞTİ. SERTİFİKA NO.: 40340
Bu baskının bütün hakları Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Tic. Ltd. Şti.ne aittir. Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın
tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Published by McGraw-Hill, an imprint of The McGraw-Hill Companies, ine., 121 Avenue of the Americas, New York, NY 10020.
Copyright © 2011 by the Mc. Graw-Hill Companies, ine.. Ali rights reserved. No part of this book may be reproduced or transmitted
in any form or by any means, electronic or mechanical, including photocopying, recording or by any information storage retrieval
system, without permission from Mc. Graw-Hill Companies, ine.. Turkish edition Copyright © 2011 by Nobel Academic Publishing.
Ali rights reserved. No part of this book may be reproduced or transmitted in any form or by any means, electronic or mechanical,
including photocopying, recording or by any information storage retrieval system, without permission from Pearson Education, ine.
TURKISH language edition published by NOBEL AKADEMiK YAYINCILIK, Copyright © 2019.
Genel Dağıtım
� --·-- - ----
Dağıtım ve Sabş Noktaları: Alfa Basım Dağıtım, Ana Basım Dağıtım, Arasta, Arkadaş Kitabevi, Başarı Dağıtım, D&R mağazaları,
Dost Dağıtım, Güneş Dağıtım, Kitapsan, Nezih Kitabevleri, Prefix, Remzi Kitabevleri, T veK Mağazaları
tü rkçe baskıya
•• ••
on soz
Elinizdeki bu çeviri kitap, Nobel Akademik Yayıncılığı'nın ülkemizdeki gelişim psikolojisi alanına bir armağanıdır.
Çevirisi yapılmış olan bu 13. baskı, gelişim psikolojisi alanında yapılan yeni araştırmalar, öğrenci ve öğretim elemanların
Kitabın bölümleri konunun uzmanı ve çoğu, defalarca gelişim psikolojisi dersi vermiş arkadaşlarımız tarafından özve
riyle çevrilmiştir. Bu kitap yaşam boyu gelişimi bütünüyle içermesi bakımından ülkemizdeki ilk kitap olarak önemli bir
boşluğu doldurmaktadır.
Bu kitap her ne kadar gelişim psikoloji dersini alan, psikoloji, psikolojik danışmanlık ve diğer disiplinlerdeki öğren
ciler için temel bir ders kitabı olarak yazılmış ve bu amaçla çevrilmiş olsa da, konuların sunuluş biçimi açısından psikol o
jiye ve kendi gelişimine ilgi duyan herkes için bir başvuru kitabı olma özelliği taşımaktadır.
Kitap insan gelişiminin, sizin ya da insan türünün herhangi bir üyesinin gelişim yolculuğuna açılan bir penceredir.
Her birimiz kısmen herkesle benzer şekilde, kısmen bazılarına benzer şekilde ve kısmen de hiç kimseye benzemeyecek
şekilde gelişiriz. Genellikle bireylerin eşsiz ve benzersiz oluşuna dikkat ederiz, fakat insanlar olarak hepimiz bazı ortak
yörüngelerde yol alırız. Her birimiz, yaklaşık olarak bir yılda yürür, küçük bir çocukken hayali oyunlar oynar ve gençke n
çok daha bağımsız oluruz. Eğer yeteri kadar uzun yaşarsak, işitme problemi yaşarız v e aile üyelerinin v e arkadaşlarımızı n
ölümünü görürüz. Bu, insan gelişiminin genel seyri; bebek, anne rahmine düştüğünde başlayan v e tüm insan yaşamı
Yaşam boyu gelişimi incelemek insanlara nasıl bir yarar sağlayabilir? Belki de siz bir ebeveyn ya da öğretmensiniz y a
da olacaksınız. Eğer öyleyse, çocuklara karşı olan sorumluluğunuz günlük yaşamınızın bir parçasıdır y a da parçası ola
caktır. Onlar hakkında ne kadar çok şey öğrenirseniz, onlarla o kadar iyi ilgilertirsiniz.
Bu kitabı okuyarak yaşam boyu gelişim alanının ne kadar ilginç olduğu ve kim olduğunuz, nasıl bu şekilde geliştiği
Bu kitabın bölümlerinin çevirisini üstlenen birbirinden değerli akademisyenlerimize teşekkür ederim. Kitabın çeşitli
bölümlerini çeviren meslektaşlarım: Prof. Dr. Melike SAYIL, TED Üniversitesi; Prof. Dr. Ayşe Esra Aslan, İstanbul
Üniversitesi-Cerrahpaşa; Prof. Dr. Meziyet ARI, İstanbul Kent Üniversitesi; Prof. Dr. Galip Yüksel, Gazi Üniversitesi;
Prof. Dr. Ayşen GÜRE DURU, Ankara Üniversitesi; Prof. Dr. Gül ŞENDİL, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi; Prof. Dr.
Zehra UÇANOK Hacettepe Üniversitesi; Prof. Dr. Birsen GÜZEL, Marmara Üniversitesi; Doç. Dr. Tülin Şener
KILINÇ. Ankara Üniversitesi; Doç. Dr. Kasım TATLILIOGLU, Bingöl Üniversitesi; Doç. Dr. Seval ERDEN ÇINAR,
Marmara Üniversitesi; Dr. Öğr. Üyesi N. Misket ÖZCAN, MEF Üniversitesi ve Dr. Öğr. Üyesi Ahu ÖZTÜRK Uludağ
Üniversitesi.
Bu çevirinin daha iyi olması yönündeki ti.im katkılara açık olduğumuzu bildirir, kitabın okuyuculara yararlı olmasını
dilerim.
v
bölüm çevirenleri ÇEVİRİ EDİTÖRÜ: Prof. Dr. Galip YÜKSEL
KISIM 2 BAŞLANGIÇLAR
2 Biyolojik Başlangıç
Prof. Dr. Zehra UÇANOK - Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fak., Psikoloji Bölümü
KISIM 3 BEBEKLİK
KISIM 4 İ LK ÇOCUKLUK
KISIM 10 SON
20 Ölüm, Ölmek ve Yas
Prof. Dr. Ayşen GÜRE DURU - Ankara Üniversitesi, DTCF Psikoloji Böl. Gelişim Psikolojisi
Anabilim Dalı
Dizin
Prof. Dr. Melike SAYIL - TED Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi
kitaplarının yazarıdır.
x
içindekiler
KISIM 2 BAŞLANGIÇLAR 50
...
BÖLÜM 2 Kalıtım Çevre Etkileşimi Hakkında
Sonuçlar 74
Biyolojık Başlangıçlar 52
1 Evrimsel Bakış Açısı 54
BÖLÜM 3
Doğal Seçilim ve Uyum Sağlayıcı Davranış 54
Evrimsel Psikoloji 55
Doğum Öncesi Gelişim ve
2 Gelişimin Genetik Temelleri 57 Doğum 79
İşbirlikçi Gen 57 1 Doğum Öncesi Gelişim 81
Genler ve Kromozomlar 59 Doğum Öncesi Gelişim Evreleri 81
Genetik İlkeler 60 Doğum Öncesi Gelişimde Teraıoloji ve
Kromozoma! ve Gene Bağlı Anomaliler 61 Hasarlar 86
Davraııış Genetiği 7l
Doğan Bebekler 99
lçındekiler xi
KISIM 3 BEBEKLiK 108
BÖLÜM 4 2 Öğrenme, Hatırlama ve Kavramlaştırma 155
Koşullama 1 56
Bebeklikte Fiziksel
Dikkat 156
Gelişim 110 Bellek 158
Bağlanma ve Gelişimi l 91
Gelişim 145 Bağlanmada Bireysel Farklılıklar 193
1 Piaget'nin Bebek Gelişim Kuramı 147 Bakım Verme Stilleri ve Bağlanma 195
Bilişsel Süreçler 147
3 Sosyal Bağlamlar 196
Duyu-Hareket Evresi 149
Aile 196
Piaget'nin Duyu-Hareket Evresinin
Çocuk Bakımı 198
Değerlendirilmesi 151
xii içindekiler
•
BÖLÜM 8 2 Aileler 253
Ebeveynlik 253
Erken Çocuklukta
Çocuğa Kötü Muamele 256
Sosyoduygusal Gelişim 241 Kardeş llişkileri ve Doğum Sırası 259
1 Duygusal Gelişim ve Kişilik Gelişimi 243 Değişen Toplumda Değişen Ail e 260
Benlik 243 3 Akran ilişkileri, Oyun ve Televizyon 265
Duygusal Gelişim 245 Akran llişkileri 265
Ahlaki Gelişim 247 Oyun 266
Cinsiyet 249 Televizyon 269
içindekiler xiii
5 Okullar 373 2 Aileler 389
Orta Okula Geçiş 374 Ebeveyn Kontrolü 389
. . .
xiv içindekiler
KISIM 8 ORTA YETiŞKiNLiK 472
BÖLÜM 15 BÖLÜM 16
Orta Yetişkinlik Döneminde Orta Yetişkinlik Döneminde
Fiziksel ve Bilişsel Sosyoduygusal Gelişim 501
Gelişim 474 1 Kişilik Kuramları ve Gelişim 503
Yetişkinlik Dönemleri 503
1 Orta Yetişkinliğin Doğası 476
Yaşam-Olayları Yakla�ımı 506
Değişen Orta Yaş 476
Orta Yaş Döneminde Stres ve Kişisel
Ona Yetişkinliğin Tanımlanması 477
Kontrol 507
2 Fiziksel Gelişim 478
Orta Yaş Gelişim Bağlamları 508
Fiziksel Değişimler 478
2 istikrar ve Değişim 511
Sağlık ve Hastalık 482
Boylamsal Çalışmalar 511
Ölüm Oranları 483
Sonuçlar 513
Cinsellik 483
3 Yakın İlişkiler 514
3 Bilişsel Gelişim 487
Orta Yaşta Aşk ve Evlilik 514
Zeka 488
Boş Yuva ve Yeniden Doldurulması 516
Bilgi İşleme Süreci 490
Kardeş ilişkileri ve Arkad aşlıklar 517
4 Kariyer, iş ve Boş Zaman 492
Büyük Ebeveynl ik 518
Orta Yaşta İş 492
Nesillerarası tlişkiler 520
Kariyer Sorunları ve Değişiklikler 493
2 ileri Yetişkinlikte Fiziksel Gelişimin Seyri 539 Bilişsel Becerilerin Geliştirilmesi 572
5 Din 587
lçındekiler XV
BÖLÜM 1 9 Yaşlı Yetişkin Ebeveynler ve Yetişkin
Çocukları 608
İleri Yetişkinlik Döneminde
Büyük Büyükannelik ve Büyük
Sosyoduygusal Gelişim 592 Büyükbabalık 608
1 Sosyoduygusal Gelişim Kuramları 594 Arkadaşlık 609
Erikson'ın Kuramı 594 Sosyal Destek ve Sosyal Bütünleşme 609
Hareketlilik Kuramı 596 Özgecilik ve Gönüllülük 610
Sosyoduygusal Seçicilik Kuramı 596 4 Etnik Köken, Cinsiyet ve Kültür 612
Ödünleme Yoluyla Seçici Optimizasyon Etnik Köken 612
Kuramı 597 Cinsiyet 612
2 Kişilik, Benlik ve Toplum 600 Kültür 613
Kişilik 600 S Başarılı Yaşlanma 614
Benlik ve Toplum 601
Toplumda Yaşlı Yetişkinler 603
ıcvi içindekiler
uzman danışmanlar
Yaşam boyu gelişim tek bir yazarın tüm alanlarında uzman olabileceği bir konu değildir. Yaşam boyu gelişim geniş ve karmaşık bir alandır.
Bu nedenle bu sorunu çözmek için yaşam boyu gelişimin değişik konularında uzman olan araştırmacılardan görüş ve öneri alınmıştır. Yaşam
boyu gelişim konusundaki araştırmacılann kim oldukları ve fotoğrafları aşağ1da verilmektedir:
lçındekıler xvii
GÖZDEN GEÇİRENLER
Öncelikle Yaşam Boyu Gelişim konusundaki bu kitabi gözden geçiren ve ayrıntılı geribildirimler veren kişilere özel olarak minnet
tanm.
Alan Uzmanları
Yaşam boyu gelişim tek bir yazarın tüm alanlarında uzman olabileceği bir konu değildir. Yaşam boyu gelişim geniş ve karmaşık
bir alandır. Bu nedenle bu sorunu çözmek için altına baskıdan sonra yaşam boyu gelişimin değişik konularında uzman olan
araştırmacıları aradım ve onların önerilerini ve geribildirimlerini aldım. Bu gelenek 13. Baskıya kadar devem etti. Söz konusu
uzmanlar yaşam boyu gelişimin her evresine ilişkin yeni araştırmalar hakkında önerilerde bulundular. Yaşam boyu gelişim konu
sundaki araştırmacıların kim oldukları ve fotoğrafları sayfa XV'de verilmektedir.
ıcviii On Söz
•
�Y
Gelişim
kısım bir
Yaşam Boyu
Bakış Açısı
Bu kitap insan gelişimi hakkındadır. İnsan gelişimi doğası gereği evrensel ve birey-
sel bir özelliktir. Her bir yaşam ayrı bir biyografidir dünyada. Yaşam boyu gelişimin
incelenmesi onu daha iyi anlamamıza izin verir. Yaşam boyu gelişim, insan
birimizin daha önce, şimdi ve gelecekte kim olduğumuzu anlatan bir portreyi
2
. .
bölüm 1 GiRiŞ
)
1 Yaşam Boyu Bakış Açısı 3 Gelişim Kuramlara
Öğrenme Hedefi 1 Gelişimde yaşam boyu bakış Öğrenme Hedefi 3 İnsan gelişimiyle ilgili temel
-
açısının ayırıcı özelliklerini tartışır. kuramları açıklar.
E Yaşın Önemi
Gelişimsel Konular
Öğrenme Hedefi 4 Yaşam boyu gelişim
araştırmalarının nasıl yapıldığını açıklar.
_o Yanlılığı Azaltma
ed Kaczynski, lise eğitimini, sosyal ilişkiler kurma
T konusunda pek bir çaba göstermeden ama başarıyla
tamamladı. 16 yaşında Harvard'a giren Kaczynski üni
versite yıllarında yalnızdı. Oda arkadaşlarından biri onun, başkalarından
kırsalına giderek orada 25 yıl derme çatma bir kulübede yalnız olarak yaşadı.
Kasaba halkı onu sakallı garip biri olarak tanımladı. Kaczyinski, bir çocuğun
nın zorluklarını yaşadı. 1996 'da tutuklandı ve Amerikanın en çok aranan katili
lık dönemde 16 bombayı postayla gönderdi; 23 kişi yaralandı veya sakat kaldı; 3 kişi Ted Kaczynski, suçu kanıtlanmış Bombacı, çocukken
ise öldü. 1998'de işlediği suçları kabul etti ve ömür boyu hapis cezası aldı. kendi bedenine uymayan ve bir çocuğun bedeninde
büyüyen bir dahi olarak kendi zorluklarını yaşadı.
Kaczynski'nin ilk bombasını göndermesinden 1 O yıl önce Alice Walker Missisipi'de
günlerini ırkçılıkla savaşarak geçiriyordu. Yazarlık için ilk bursunu yeni kazanmıştı.
fakirliğin vahşi etkilerini bilerek büyüdü. 1944'de doğmuştu ve yılda 300 dolar
kardeşi kazayla onun sol gözünü silahla yaralamıştı. Arabaları olmadığı için
annesi babası onu hastaneye getirdiğinde bir hafta geçmişti. Yaralanan gözü
kör oldu. Bütün başına gelenlere rağmen Walker, acı ve öfkenin üstesinden
gelerek ona Pulitzer ödülünü kazandıran "The Color Purple" isimli kitabını
yazdı. O, sadece bir romancı değil aynı zamanda şair, metin ve kısa öykü yazarı
1 Yaşam Boyu Bakış Açısı O Gelişimde yaşam-boyu bakış açısının ayrıcı özelliklerini tartışır.
Her birimiz kısmen herkesle benzer şekilde, kısmen bazıla rına benzer şekilde ve
kısmen de hiç k imseye benzemeyecek şekilde gelişiriz. Genellikle bireylerin eşsiz ve
benzersiz oluşuna d ikkat ederiz, fakat insanlar olarak hepimiz bazı ortak yörünge
lerde yol a lırız. Her birimiz, Leonardo da Vinci, Joan of Arc, George Wash ington
ve M a rtin Luther K ing, Jr.'da dahil yaklaşık olarak bir yılda yürür, ki.içlik bir çocuk
ken h a ya l i oyunlar oynar v e gençken ç o k daha bağımsız oluruz. H e r b irimiz, eğer
yeteri kadar uzun yaşarsak, işitme problemi yaşarız ve aile üyelerinin ve arkadaş
larımızın ö lümünü görürüz. Bu, bizim gelişimimizin genel seyri; bebek anne rah
mine d üştüğün de ( döllenme i l e ) başlayan v e t ü m insan yaşamı boyunca devam
eden değişme veya hareket örüntüsüdü r.
Bu bölümde, gelişim kavraffilnın ne an lama geldiğini ve yaşam boyu gel işimi
incelemenin niçin önemli olduğunu göreceğiz. Yaşam boyu gelişim bakış açısının
temel özelliklerini ele alacağız ve bağlamsal etkilerin çeşitli kaynaklarını tartışaca
Geriye doğru anne babamıza,
ğız. Ek olarak, yaşam boyu gelişimde bazı çağdaş düşünceleri inceleyeceğiz.
ileriye doğru çocuklarımıza ve
onların çocuklarıyla da asla
YAŞAM-BOYU GELİŞİMİ
göremeyeceğimiz fakat umursamak
İNCELEMENİN ÖNEMİ
zorunda olduğumuz geleceğe uzanırız.
Yaşam boyu gelişimi in celemek insan l a ra nasıl bir fayda sağla ya b i l i r? Bun-
-Cari Jung dan insan l a r nasıl yara rlan a b i l i rler? B e l k i de siz b i r ebeveyn veya öğret-
lsviçreli psikiyatrisi, 20. yüzyıl mensini z ya da olacaksınız. Eğer öyleyse, çocu klar için olan sorum lu lu ğunuz
sizin gün l ü k yaşamınızın b i r p a rça s ı d ı r veya parçası o l a ca k t ı r. On l a r hakkında
ne kadar çok şey öğrenirseniz, onlarla o kadar iyi i l gi l en irsiniz. Bu derste, belki
bir bebek, çocu k, e rgen veya b i r genç erişkin olarak kendi geçmişin i z hak kında
içgörü kazanmayı u muyorsun u z . B el k i de siz, yıllar geçip ö rneğin orta yaşlı veya
6 BÖLÜM 1 Giriş
•
yaşlı bir yetişkin o l d u ğ un u zda haya t ı n ı zın nasıl olacağı h akkında daha çok
şey bilmek istiyorsu n u z veya belki de bu dersi tesadüfen b u l d u n u z ve insa
nın yaşamı n ı i ncelem e n i n heyeca n verici olduğunu düşündünüz; k o n u
sizde m e r a k u y a n d ı r d ı . Nedenleriniz n e o l u rsa o l s u n yaşam b o y u gelişim
a l a nı nın, i lginç olduğunu ve kim olduğum uz, nasıl bu şekilde geliştiğimiz
ve gelecekte nerede olacağımız hakkında bilgiler içerdiğini keşfedeceksi
niz.
Pek çok gelişme büyümeyi, fakat aynı zamanda bozulmayı (ölüm süre
cinde old uğu gibi) da içerir. Gelişimi incelerken yaşam uzamını, döllenme
den başlayarak hayatın sona erdiği (en azından bizim bildiğimiz hayatın)
zamana kadar ele alacağız. Siz kendinizi bir bebek, bir çocuk ve bir ergen olarak İnsan 122
göreceksiniz ve bu bilgiler, o yılların bugünkü gibi bir birey olmanızı nasıl etki
lediğini düşünmenizi sağlayacak. Ayrıca kendinizi genç yetişkin, ona-yaşlı yetiş
kin ve yaşlı bir yetişkin olarak da göreceksiniz ve bugünkü deneyimlerinizin Galapagos
kaplumbağası 100+
sizin yetişkinliğinizin geri kalanını nasıl etkileyeceği hakkında düşünmeye
güdülenmiş olacaksınız.
KISIM 1 7
• Yaşam Boyu Bakış Açısı
Ortaklama Yaşam
Zaman Dönemi Beklentisi (yıl ) Gelişim Çok Boyutludur: Yaşınız ne olursa olsun, bedeniniz, zihniniz, duy
78
gularınız ve ilişkileriniz değişmekte ve birbirini etkilemektedir. Böl ü mün başlan
2009, ABD
gıcında tartış ılan Ted Kaczynski'nin yani Bombacının gelişim in i düşünün .
Şiddetli bir alerj i k reaksiyon sebebiyle 6 aylıkken hastaneye yatırılmış ve ebe
1954, ABD 70
veyn lerinin ziyaret etmesine nadiren izin verilmiştir. Annesine göre, önceden
mutlu bir bebektir, ancak kendi içine kapanmış ve tepki vermez olmuştur.
Ted büyüdükçe, şiddetli öfkenin eşlik ettiği içe kapanma dönemleri
olmuş ve annesine göre, oğlunun zihninin ve d uygularının gelişimini
tamamen biyolojik bir olay bozmuştur.
1915, ABD
54 Gelişim biyoloj i k, bilişsel ve sosyoduygusal boyutlardan oluşur. B i r
boyutun içinde b i le birçok bileşen vardır- örneğin, dikkat, bellek, soyut
1900, ABD 47 düşünme, bilgi işleme hızı ve sosyal zeka, bilişsel boyutun sadece birkaç
bileşenidir.
19. yüzyıl,
İngiltere 41
1620, Massachusetts
Gelişim Çok Yönlüdür: Yaşam boyunca bazı boyutlar veya bir
Körfez Sömürgesi - 35====· boyutun bileşenleri genişler ve diğerleri küçü l ü r. Örneğin, bir d i l ( d iye
Orta Çağ, - 33===:;;ı lim Türkçe) gelişimin erken döneminde kazanılırsa ikinci veya üçüncü
İngiltere
dilleri ( İngilizce veya Çince ) kazanma kapasitesi gelişimin sonraki
dönemlerinde, özellikle de ilk çocukluktan sonra azalır ( Levelt, 1 98 9 ) .
E rgen lik döneminde, bireyler romantik ilişkiler kurdukça, arkadaşla
Antik Yunan �=== 21l====i rıyla geçirdikleri zaman azalabilir. ileri yetişkinlikte, daha yaşlı erişkin-
Tarih öncesi zamanlar ::::=
::: == ler zihinsel olarak karar verirken tecrübelerinden ya ra rlandıkları için
daha akıllı hale gelebilirle r, fakat hız gerektiren görevlerde, bilgiyi işlerken daha zayıf
ŞEKİ L 1 .2 performans gösterirler.
TA RİH ÖNCESİNDEN G Ü N Ü MÜZE i N S A N i N
DO GUMDA YAŞAM BEK LENTİSi: İnsanın yaşam Gelişim Esnektir: On yaşındayken bile Ted Kaczynski fazlasıyla utangaçt ı .
beklentisini 18 yıldan 41 yıla çıkarmak 5000 yıl al Kaderi insanlardan ilelebet rahatsızlık duymak mıydı? Gelişimciler, gelişimin farklı
mıştır..
noktalarında insanların çeşitli açılardan ne kadar esnek olduklarını tartışmaktadır.
Esneklik, değişme kapasitesi anlamına gelir. Örneğin, siz yetmişli ve seksenli yaşla
rınızdayken zihinsel becerilerinizi hala geliştirebilir misiniz? Veya bu zihinsel bece
,---------�
I riler siz otuzlu yaşlarınızdayken sabitlenip sonraki zihinsel gelişim imkansız hale
g-li-h'- ba ğ lan ı gelebilir mi? Araştırmacılar daha yaşlı erişkinlerin b i lişsel becerilerini, eğitimle ve
daha iyi stratej iler geliştirerek iyileştirilebileceklerini b u l d u l a r ( Boron, Wil lis, &
Egzersiz: Yaşlı bireyin bilgi işleme yetene
1 Schaie, 2007; Hillman, Erikson, & Kramer, 2008 ) . B ununla birlikte, yaşlandığımızda
ğinde egzersizin etkisi olabilir mi? 17. 1
1
muhtemelen değişim kapasitemiz azalır ( Bal tes, Reuter-Lorenz, & Rösler, 2006 ) .
Bölüm, s. 552.
I Esneklik v e onu nelerin kısıtladığını inceleme, günümüz gelişim araştırmalarının
__________ ,
temel konularındandır ( Park H uang, 20 1 0; Siegler ve diğerleri, 2009 ) .
Gelişim Bağlamsaldır: Ti.im gelişim bir bağlam ya da ortam içinde yer alır.
Bağlam olarak aileleri, okulları, akran gruplarını, kiliseleri, şehirleri, mahalleleri,
üniversite laboratuarlarını, ü lkeleri ve benzer ortamları sayabiliriz. Bu ortamla
rın her biri tarihsel, ekonomik, sosyal ve kültürel faktörlerden etkilen i r ( Goo
dnow, 20 1 0; Suarez-Orosco & Suarez-Orosco, 20 1 0 ) .
Bağlamlar, aynı bireyler gibi değişir. B u yüzden bireyler, değişen dünyada
değişen varlıklardır. Bu değişimin bir sonucu olarak bağlamlar üç tür etki yaratır
(Baltes, 2003 ): ( 1 ) Normatif, yaşa bağlı etkiler, ( 2 ) normat i f, tari hsel ( kuşağa bağlı)
etkiler ve ( 3) normatif olmayan etkiler ya d a oldukça bireysel yaşam olayları. Bu üç
türün her biri gelişim üzerinde biyoloj ik veya çevresel etkiye sahip olabilir. Norma
Gelişimde yaşam boyu bakış açmnı tanımlayan tif yaşa bağlı etkiler belli bir yaş grubundaki tüm b i reyler için ben zerdir.
özellikler nelerdir?
8 BÖLÜM 1 Girış
•
Bu etkiler, erinlik ve menopoz gibi biyoloj i k süreçleri içerir. Ayrıca formel
eğitime başlama ( çoğu kült ürde ya klaşık 6 yaşında ) ve emeklilik ( çoğu
kültürde ellilerde ve altmışlarda gerçekleşir) gibi çevresel ve sosyok ü l t ü
rel süreçleri de içerir.
Normatif kuşağa bağlı etkiler, tarihsel koşul lardan dolayı belli bir
kuşağın insanlarında ortak olarak gözlenir. Örneğin, ikinci dünya sava
şından sonra hızla a rtan doğum oranı içinde yer a l a n bebekler ( baby
boomers) gençliklerinde K ü ba'daki füze krizi, John F. Kennedy'nin öldü
rülmesi ve Beatles'in başarısı gibi deneyimleri paylaştılar. Normatif tarih
sel etkilerin d iğer ö rnekleri; l 9 30 ' la rdaki büyük ekonomik çök ü ş,
l 940'larda ki Il. Dünya savaşı, 1 960 ve 70'lerin sivil haklar ve kadın hak
ları hareketleri, 1 1 Eylül 200 ! 'deki terör saldırısı, J 990'larda bi lgisayar
lanı1 ve cep telefonlarının günlük hayata girmesi gibi büyük ekonomik,
politik ve sosyal değişiklik leri içerir ( Schaie, 2009, 201 Oa, b ) . B i r n ü fusun Normatif olmayan yaşam olayları, Ağustos 2005'deki Katrina kasırgası
gibi olağanüstü koşulların, kişinin yaşamında çok önemli etki leri ola
kültürel ve genetik yapılanmasındaki uzun süreli değişiklikler de ( göç ve
bilir.
doğurga nlık ora n larındaki değişme gib i ) normatif tarihsel değişimin bir
parçasıdır. ,.---------�
'
Normatif olmayan yaşam olayları, bireyin yaşamında önemli etkileri olan ı Jel i�im'e bağlcı
sıra dışı olaylardır. Bu olaylar bütün insanların başına gelmez, fakat başa geldiğinde
Orta Yaş: Orta yaştaki yetişkinlerin, yaşamın
de insanlar üzerindeki etkileri farklı olur. Örneğin, çocuk küçü kken bir ebeveynin
önceki dönemlerine göre belirgin olarak
kaybı, erken ergenlikte gebelik, evi tahrip eden bir yangın, piyangodan büyük ikra
daha fazla kayıpları olur. 15. Bölüm, s. 477.
miyeyi kazanma veya umulmadık bir kariyer fırsatı elde etme bu tür etkiler a rasında
sayılabilir.
hizmetindahaiyiyollarınıbulmayaçalışmaktadır.Onun özelilgilerinden
biri,suçayönelmevemaddekötüyekullanımındalatin kökenligençlerin
sağaltımıdır.
Luis Vargas (solda) bir terapi oturumunda.
Klinik psikolog ne yapar konusunda daha fazla bilgi için sayfa 46'da "Yaşam Boyu Gelişimde Kariyerler" ekine
Ebeveynlik ve Eğitim: İki gey sağlıklı bir aile oluşturabilir mi? Her iki ebeveyn de
Kültür: Davranış örüntüleri, inançlar ve b i r grubun
ev dışında çalıştığında çocuklar zarar görür mü? Birleşik Devletlerdeki okullar öğren
nesilden nesile geçen diğer bütün ürünleri.
cilere okuma yazmayı ve aritmetiği öğretme konusunda yeterli mi? Okulların sorun
Kültürler arası çalışmalar: Bir kültürü diğer bir ları ve gi.ini.imi.iz aileleri üzerindeki baskılarla ilgili olarak b u n la ra benzer birçok soru
kültür veya kültürlerle karşılaştırma. Böylece
gelişimin kültürler arasında ne derece benzer
duyuyoruz (Johnson ve diğerleri, 20 1 l ; McCombs, 20 1 0 ) . Daha sonraki bölümlerde,
(evrensel) ve ne ölçüde kültüre özgü (yerel) olduğu çocuk bakımını, boşanmanın etkilerini ebeveynlik stillerini, çocuğa köti.i muameleyi,
konusunda bilgi sağlamaktadır. kuşaklara rası ilişkileri, erken çocukluk eğitimini ve çocuklu ktaki yoksull u k ile eğitim
Etnik köken: Kültürel miras, ulusal özellikler, ırk, din arasındaki ilişkiyi, çift dilli eğitimi, yaşam b oyu öğrenmeyi geliştiren yeni eğitsel
ve dile dayanan özellik çabaları ve ebeveynlik ve eğitimle ilişkili diğer birçok konuyu analiz edeceğiz.
10 BÖLÜM 1 Giriş
•
20
Kızlar
Erkekler
15
·v;
cıı
v;
� 'O N
10
.,,. ;.,
tO ;�
"' c
;., c
co ..!!!
�-"'
::J
,.:. u
o
\.)> 5
Siyasette kadınların varlığı bir kazanç olarak değil de Yoksul olmayan Yo ksul
daha çok bir yük olarak görülmektedir. Siyasi süreçte
kadınların rollerini güçlendirmek için ne yapılabilir?
ŞEKİL1.3
TÜM DÜNYADA HİÇ OKULA (HE R HA N G İ
İki Koreli çocuk, Birleşik Devletler vatandaşı oldukları
TÜRDE) GiTMEMİŞ 7 i L E 18 YAŞ A RASINDAK I
günde. Asyalı Amerikalı ve Latin kökenli çocuklar,
Birleşik Devletlerde en hızlı büyüyen göçmen
ÇOCUKLARIN Y ÜZDES İ: UNICEF (2004), tüm
dünyadaki çocukların aldığı eğitimi inceled iğ inde,
gruplardır. Gelişim dersinizde sınıftaki öğrenciler
erkeklerden çok daha fazla sayıda kızın hiç formel bir
arasında ne kadar çeşitlilik vardır? Onların büyürkenki
okul eğitimi almadığını bulmuştur.
deneyimleri seninkilerden ne kadar farklı ya da
benzerdir?
Kültür, davranış örüntülerini, inançları ve belirli bir grup insanın bir kuşaktan
diğerine geçen ti.im diğer ürünlerini kapsar. K ü l t ü r, uzun yıl la r boyu nca insanların
etkileşimlerinden ortaya çıkar. Bir k ü l t ü rel grup, Birleşik Devletler kadar b ü y ü k
veya izo l e bi r Apalaş kasabası kadar k ü ç ü k olabilir. B ü yüklüğü ne olu rsa olsun,
grub u n kült ü rü üyelerini n d avra nışını etkiler ( Cole & C a gigas, 2 0 1 0 ) . Kültürler
arası çalışmalar i ki veya daha fazla k ü l t ü rün özelliklerini karşı laştırır. Bu kıyas
l a ma gelişimin k ü l t ü rler arasında ne ölçüde benzer yani evrensel veya ne ölçüde
kültüre özgü olduğu hakk111da bilgi verir ( Goodnow, 2 0 l O; Kitayma, 2 0 1 1 ) .
Etnik Köken ( "etlınic" sözcüğü Yuna nca "ulus" anlamındaki kelimeden gelir),
dil, din, ırk, milliyet ve kültürel mirası içine alır. Birleşik Devletlerde etnik gruplar
çeşitlidir. Avrupa, Asya, Afrika ve Latin kökenli Amerikalılar ve yerli Amerikalılar
olmak üzere pek çok etnik grup vardır ve her bir etnik grubun içinde de çeşitlilik
vardır ( Ba nks, 20 1 0; Nieto, 2 0 1 0 ) .
Sosyoekonomik Düzey (SED) bireyin toplum içi ndeki mesleki, eğitimsel ve
ekonomik özelliklerine göre pozisyonunu ifade eder. Sosyoekonomik düzey, b elli
eşitsizlikleri ima eder. Kaynakları kontrol etme yeteneğindeki ve toplumun imkan Doly Akter, Bangaldeş Daka'da varoşda,
larından yararlanmadaki farklılıklar fırsat eşitsizliği yaratır. kanalizasyonları açık, çöplerin sokakta kokuştuğu ve
çocukların gıdasız kaldığı bir ye rde yaşama ktadır.
Toplumsal Cinsiyet, insanla rı erkekler ve kadınlar olarak ta nımlayan özellik
Bangaldeş'de genç kızların neredeyse üçte ikisi 18
lere karşılıktır. Gelişimimizin bazı yönleri, kimliğimiz ve sosyal ilişkilerimizde top yaşından önce evlendirilmektedir. Doly, UNICEF
lumsal ci nsiyetten daha önemlidir ( Best, 20 1 0; Martin & R ub le, 20 1 0 ) . tarafından desteklenen bir kulüp oluşturdu ve üye
Son yıllarda Birleşik Devletlerde sosyokültürel bağlam gittikçe daha çeşitlen olan kızlar hane halklarının hijyen alışkanlıklarını kapı
kapı dolaşarak takip ettiler. Bu izleme, ailele rin hijyen
mekte ve n ü fusu, öncekilere göre çok daha farklı kültürler ve etnik gruplar içer
alışkanlıklarını ve sağlıklarını iyileştirdi. Yine onun
mektedir. Bu değişen demografik doku, sadece çeşitliliğin ü re t tiği zengi n liği
grubundaki kızlar, ebeveynlerle konuşup onları ikna
getirmemekte, fakat aynı zamanda Amerikan rüyasını ti.im insanlara yaymada güç ederek birkaç kız çocuğunun erken yaşta evlendirilme
l ükler yaratmaktadır ( Bornstein & Cote, 2 0 1 0; McLoyd ve diğerleri, 2009 ) . Her sini engellediler. Mahallelerindeki ebeveynlerle
bölümde sosyokültürel bağlamları ve çeşitli liği tartışacağız. konuşarak okula devam etmenin önemini ve bunun
kızlarının geleceğini nasıl iyi yönde değ iştireceğini
Kültürler arası özel bir konu, tüm dünyada kadınların eğitim ve psikolojik koşul
anlattılar. Doly, UNICEF grubundaki kızların, kendi
larıdır ( UNICEF, 201 O). Yetersiz eğitim fırsatları, şiddet ve zihin sağlığı konuları pek annelerine göre haklarının daha fazla farkında
çok kadın ın karşı karşıya kaldığı sorunların sadece bir kaçıdır. olduklarını söylemektedir (UNICEF, 2007) .
Sosyal politika: Ulusal hükümetin vatandaşlarının Marian Wright Edelman, Çocukları Savunma Vakfı nın başkanı (sağlık hizmetini savunurken görülmektedir),
refahını ıyileştırınek ıçın oluşturduğu eylem planıdır. çocuk haklarının yılmaz savunucusudur ve çocukların ihtiyaçlarına dikkat çekmeyi başarmıştır. Bu ihtiyaçlar
nelerdir?
12 BÖLÜM 1 Girış
•
gelişimi yaşamla ilişkilendir
Yoksulluk içinde yaşayan çocukların A B D ' deki oranı % 1 7 .4'tür ve bu oran diğer
endüstrileşmiş ü l kelerdekinden çok daha yüksektir. Örneğin, K anada'da çocuk yok
sulluk oranı % 9 ve İsveç'te % 2'dir.
Edelman, gelecek kuşağı oluşturacak olan çocuklara ebeveynlik yapmanın ve
bakım vermenin toplumumuzun en önemli görevi olduğunu ve b u konuyu geçmişte
olduğundan çok daha ciddi olara k ele almak zorunda olduğumuzu söylemektedir.
Sosyal politikalar yoluyla çocukların yaşamını geliştirmek için harcanan
Kaynak Ö zellikler
çabaları görmek i çin yukarıdaki "gelişimi yaşamla ilişkilendirme" böl ü -
münü okuyunuz. Bireysel iyi bir zihinsel işlevsellik
Bazı çocuklar yoksulluk ve diğer zorl u klara yeni l mezler. Onlar daya Sempatik, sosyal, uysal yaradılış
nıklılık gösterirler ( Gutman, 2008 ) . Bölümün başındaki Alice Walker Öz güven, yüksek öz saygı
hakkındaki hikayeye dönüp d üşünürsek ırkçılığa, yoksulluğa, düşük sos Yetenekler
yoekonomik düzeye ve gözündeki yaranın görüntüsün ü bozmasına rağ inanç
men, başarılı bir yazar ve eşitlik mücadelesinde önder olabildi.
Aile Şefkatli ebeveyn figürüyle yakın ilişkiler
Çocukları, Alice Walker gibi dayanıklı kılan bel irli özellikler var
Demokratik ebeveynlik: sıcaklık, yapı, yüksek
mıdır? Ya da Ted Kaczynski gibi zekasına ve eğiti mine rağmen bir katil beklentiler
yapan başka özellikler var mıdır? B u kon udaki araştırmaları inceled ik ten Sosyoekonomik avantajlar
sonra Ann M asten ve çalışma arkadaşları ( 2 004, 2006, 2007, 2009a, b; Geniş ve destekleyici aile bağlar
Masten, B un, & Coatsworth, 2006; Masten ve diğerleri, 2009a, b) şu
sonuca vardılar; zihinsel işlevlerin iyi olması gibi çok sayıda bireysel fak Aile Dışı Aile dışından ilgili yetişkinlerle bağlar
Bağlam Yararlı kuruluşlarla bağlantıda olma
tör dayanıklılığı etkilemektedir. Ayrıca, Şek i l l. 5 ' de gör üldüğü gibi onla
iyi okullara devam etme
rın a i le le r i ve b u l un d u kl a rı diğer ortamlar da be l i r l i öze l l i kler
göstermektedir. Örneğin, dayanıklı çocukların, şefkatli bir ebeveyn figü
rüyle yakın ilişki içinde oldukları ve aile d ışından bir yetişkinden de ilgi
ŞEKİL1.5
DAYAN I KLI ÇOCUKLARIN VE İÇİNDE BULUN DUKLAR!
gördükleri ve yakın bağlarının olduğu görülmektedir.
B A GLAMLARIN ÖZE LLİKLER i
Yaşam uzamını n d iğer ucundaki daha yaşlı ye tişk in lerin iyiliğini sağlamak için
de sosya l politikalar gerekmekted i r (Moody, 2009 ) . Örneğin, sağlık h i zmetlerinin
maliyetinin gitt ikçe a rtması ve daha yaşlı yet işki n lerin yete rli sağlık h i zmetine
ulaşamamaları temel soru nlardır ( Fe rrini & Ferrini, 2008 ) . Bir a raştırma, sağlık
h i zmeti siste minin yaşlı yetişk in le r için pek çok alanda başa rısız olduğunu göster
miştir (Wenger ve diğerleri, 2 00 3 ) . Örneğin, yaşlı erişk i n ler ka lp hastalığı gibi
genel sağlık soru nlarında, kontrol amaçlı olarak önerilen sağlık h izme t i n i za manın
ancak % 5 2 'sinde; yete rsiz besle n me ve Alzhe i me r hastalığı için ise zamanın %
3 1 'inde alabilmişlerdir.
Yaşlı yetişkinle rin iyiliğini sağlamadaki bu sorunlar iki olgu nede niyle a rtmak
tadır. B irincisi; Şek il l . 6 'da görül d üğü gibi B irleşik Devletlerde yaşlı erişk inlerin
sayısı çarpıcı olarak anmak t ad ı r. İkincisi ise; bu daha yaşlı Amerikalıları n yüksek
olasılıkla daha fazla toplu msal yardıma i htiyaç duymalarıdır. Daha önceki b i rkaç
on yılla kıyasland ığında günümüzde Amerikalı yetişk in lerin evli olma olasılıkları
Maggie Kuhn, 1970 yılında beş yaşlı kadınla başlayan
daha d ü şük, çocuksuz olma ve yalnız yaşıyor olma olasılıkları ise daha y ük sekt i r.
ve yaşlı yetişkinlerin sosyal koşullarını iyileştirmeyi
hedefleyen uluslar arası destek grubu Gri Panterlerin 2 1 . yü zyılda yaşlı nüfus artmaya devam ettikçe, gittikçe a rtan sayıda yaşlı e rişk i n
kurucusudur. eşsiz y a da çocuksuz ola rak geleneksel destek kaynakların d a n mahrum ka lacaktır
(Connidis, 2009 ) . B u bireyle r i n sosyal ilişk i lere, sosyal ağlara ve desteğe i h t iyacı
olacak t ı r (Knight & Sayegh, 2 0 1 0 ) .
14 BÖLÜM 1 Giriş
•
2 Gelişimin Doğası e Gelişimde en önemli süreçleri, dönemleri ve konuları tanımlar.
BİYOLOJİK, BİLİŞSEL VE
SOSYO-DUYGUSAL SÜREÇLER
Bu bölümün başında gelişimi, döllenme ile başlayıp tüm yaşam boyunca Bil işsel
süre n değişme örü nt üsü olarak tanımladık. Bu örüntü, biyolojik, bilişsel ve Süreçler
Biyolojik Süreçler: B ireyin fiziksel yapısında değişme yara tan süreçlerdir. Ebe
veynlerden gelen gen ler, beyin gelişimi, boy ve ağırlıkta a rtış, motor becerilerde
değişim, beslenme, egzersiz, erinlikteki hormona! değişiklikler ve kalp damar siste
ŞEKİ L 1 .7
GELİŞİMSEL DE GI Ş I MLERDE YER ALAN SÜ
minde bozulmanın hepsi gelişimi etkileyen b iyolojik süreçlere örnekt i r.
REÇLER: Bireyler gelişirken biyolojik, bilişsel ve sos
yoduygusal süreçler etkileşim halindedir.
Bilişsel Süreçler: Bireyin d il, düşünce ve zekasındaki değişiklikleri ifade eder. Kar
yolanın üzerinde asılı olan hareketli bir oyuncağı izleme, iki sözcüğü bir araya geti
rerek bir cümle oluşturma, bir şiiri ezberleme, bir film yıldızı olmanın nasıl bir şey
olacağını haya l e tme ve bulmaca çözmenin hepsi bilişsel süreçleri içerir.
süreçlere (gülümseme sıklıkla olumlu bir duyguyu yansıtır ve bizim diğer insanlarla Sosyoduygusal süreçler: Bireyin diğer insanlarla
olumlu bağlar k u rmamıza yardım eder) bağlıdır. Bu süreçler a rasındaki bağlantı hiç ilişkilerindeki, duygularındaki ve kişiliğindeki deği
bir yerde hızla gelişen şu iki alandaki kadar belirgin değildir: şimler.
Doğum öncesi Bebeklik İlk çocukluk Orta ve ileri Ergenlik ilk yetişkinlik Orta Yetişkinlik ileri Yetişkinlik
dönem (Döllenmeden (Doğumdan (2 - 5 yaş) çocukluk (1 O - 1 2 yaştan (20'1i yaşlardan (40'1ı yaşlardan (60 - 70'1i yaşlardan
doğuma) 18 - 24 aya) (6 - 11 yaş) 18 - 21 yaşa) 30'1u yaşlara) SO'li yaşlara) ölüme)
Biyolojik
Süreçler
Bilişsel Sosyoduygusal
Süreçler Süreçler
Gelişim Süreçleri
ŞEKİ L 1 .8
GELiŞiM SÜREÇLERi VE D Ö NEMLERİ: Yaşamın gelişim dönemlerinin ortaya çıkışı, biyolojik, bil işsel ve sosyoduygusal süreçlerden etkilenmektedir.
... - - - - - - - - - ... • Gelişimsel bilişsel nörobilim, gelişim, bilişsel süreçler ve beyin arasındak i bağlan
I tıyı inceler ( D iamond, Casey, & M unakata, 20 1 1 ) .
ı gelişimle ba ğ lantı
1 • Gelişimse/ sosyal nörobilim, gelişim, sosyoduygusal süreçler v e beyin arasındaki
Beyin gelişimi: Ergen beynindeki değişim
bağlantıları inceler ( Calkins & Beli, 2 0 1 0; de Haan & Gunnar, 2009 ) .
ile ergenin duygu dalgalanmaları ve daha
fazla risk almaları arasında bir bağlantı var
B iyolojik, bilişsel ve sosyoduygusal süreçlerin iki yönlü olduğunu gösteren pek
mıdır? 1 1 . Bölüm, s. 372.
I çok örnek vardır. Örneğin, biyolojik süreçler bilişsel süreçleri etkileyebilir veya tam
..,. _ _ ____________ ..,. tersi olabilir. B u yüzden gelişimin farklı süreçlerini farklı yerlerde ele alacak olma
mıza rağmen beden ve zihin olarak birbirine karşılıklı olarak bağlı bütünleşik bir
bireyin gelişiminden söz ettiğimizi aklınızdan çıkarmayın. Kitabın birçok yerinde bu
bağlantılara dikkat çekeceğiz.
GELİŞİM DÖNEMLERİ
Biyolojik, bilişsel ve sosyoduygusal süreçlerin karşılıklı etkileşimiyle insanın yaşam
dönemleri ortaya çıkar ( Bkz. Şekil 1 .8 ) . Gelişim dönemi, bir kişinin yaşamında belirli
özelliklerle tanımlanan bir zaman dilimine işaret eder. Düzenleme ve daha iyi anlama
amaoyla genellikle gelişimi dönemlerle tanımlarız. En yaygın ola rak kullanılan geli
şim dönemleri sınıflandırması Şekil l .8'de görüldüğü gibi sekiz ardışık dönemi içerir.
Dönemler için belirtilen yaklaşık yaş sınırlan, bir dönemin ne zaman başlayıp bittiği
hakkında genel bir fikir verir
Doğum öncesi dönem, döllenmeden doğuma kadar olan zamandır. Tek bir hücre
den beyni ve davranışsa! yetileri olan tam bir organizmaya doğru hızlı bir büyümeyi
içerir ve yaklaşık olarak 9 aylık bir dönemdir.
Bebeklik, doğumdan 1 8 veya 24. aya kadar olan dönemdir. Bebeklik, yetişkinlere
aşırı bağımlılığın olduğu bir evredir. Bu dönem boyunca dil, sembolik düşünce, duyu
sal motor eşgüdüm ve sosyal öğrenme gibi birçok psikolojik aktivite yeni yeni başlar.
16 BÖLÜM 1 Giriş
•
İlk çocukluk, bebeklik döneminin bitiminden 5 veya 6 yaşına kadar olan geli
şimsel dönemdir ve bazen "okul öncesi yılları" da denir. Bu dönemde k üçük
çocuklar yeterliklerini artırırlar ve kendilerine bakmayı öğrenirler, okula hazır
olmayı sağlayan becerileri ( yönergeleri takip etme, h arfleri tanıma gibi) geliştirir
ler ve a kranlarla oyunda daha çok zaman harcarlar. İlköğretim biri nci sınıf, tip i k
olarak erken �ocuk:Juğun son u na işaret eder.
Orta ve ileri çocukluk, yaklaşık olarak 6 - 1 1 yaşları arasındaki döneme, hemen
hemen ilkokul yıllarına denk gelir. Bu dönemde temel okuma, yazma ve aritmetik
becerileri tam olarak öğrenilir. Çocuk, formel olarak daha geniş bir dünyaya ve
kültüre maruz kalır. B aşarı, çocuğun dünyasının daha merkezi bir teması haline gelir
ve kendilik kontrolü (öz kontrol) artar.
Ergenlik, gelişimin çocukluktan ilk yetişkinliğe geçiş dönemidir ve yaklaşık 1 0- 1 2
yaşlarında başlayıp 1 8-2 1 yaşlarında biter. Ergenlik, kilo ve boydaki ani artış, vücut 'Bu. yetişkin/iğe giden yoldur. Sen b11radasın. •
hatlarında değişiklik ve cinsel özelliklerin gelişimi (göğüslerin belirmesi, genital bölge
e Robert Weber/The New Yorker Collection/
ve yüzde tüylerin çıkması ve sesin kalınlaşması) gibi hızlı fiziksel değişimlerle başlar. www.cartoonba nk.com
Gelişim dönemlerini betimlerken her bir dönem için yaklaşık yaş sınırını da belirttik.
Fakat bunun yanı sıra aynı yaştaki bireylerin yet ilerinde farlılıklar olduğunu da
vurguladık ve yaşla onaya çıkan değişmelerin nasıl abartılabileceğini de gördük. B i r
bireyi anlamaya çalışırken y a ş ne k a d a r öne mlidir?
Yaş ve Mutluluk: Yaşamda bir yaş, d iğerinden daha iyi olabilir mi? Araştırmacılar bu
soruya yanıt aradıklarında tutarlı sonuçlar elde edemediler. Yetişkinlerle yapılan bazı
çalışmalarda mutluluğun yaşla arttığı ( Rodgers, 1 982) ve bazılarında farklı yaşlardaki
yetişkinlerin mutluluğunda bir fark olmadığı (Inglehan, 1 990) bulund u . Diğer bazı
araştırmalarda ise " U " şeklinde, en az mutlu luğun 30-40 yaşlarında ortaya çıktığı bir
eğri elde edildi (Mroczek & Kolarz, 1 998 ) . B u nunla birlikte artan sayıda araştırma
sonucu, en azından Birleşik Devletlerde yetişkinlerin yaşlandıkça daha mutlu olduk
larını göstermektedir ( Charles, Reynolds, & Gatz, 200 1 ; Ehrlich & Isaacowitz, 2002 ) .
Geniş çaplı, 1 8 ila 8 8 yaşları arasında yaklaşık 28.000 kişinin katıldığı bir çalışma,
mutluluğun yaşla arttığını gösterdi ( Yang, 2008 ) . Örneğin I O'lu yaşların sonlarında ve
20'li yaşların başlarında % 24 olan mutluluk oranıyla karşılaştırıldığında 88 yaşında
kilerin % 3 3'ü mutluydu. Niçin yaşlı insanlar, genç insanlar kadar hatta onlardan daha
fazla yaşam doyumu ve mutluluk bildirmektedir? Yaşlı yetişkinler, fiziksel problem
lerdeki ve kayıplardaki artışa rağmen elde ettikleriyle yetinebilmektedirler, kendileri
için önemli olan insanlarla daha iyi ilişkiler içindedirler, başarı baskısını daha az his
setmektedirler ve boş zaman faaliyetlerine daha fazla zaman ayırabilmektedirler.
Ayrıca, uzun yıllar içinde edindikleri deneyimleri kullanarak içinde bulu ndukları
koşullara akıllıca uyum sağlayabilmektedirler ( Cornwell, Schumm, & Laumann, 2008;
Ram ve diğe rleri, 2008 ) . Bir çalışmada, büyük doğum dalgasında ( baby boom) yani
1 946 ila 1 964 yılları arasında doğan yetişkinlerin, daha önce doğan bireylere göre daha
az mutluluk bildirmelerinin nedeni, muhtemelen bu savaş sonrası kuşağın, daha
önceki kuşakların yaptığı gibi yaşları ilerlese de büyük isteklerini ve idealist umutlarını
azaltmamalarıdır. Eninde sonunda yaşlanacağımız için yaşlandığımızda büyük olası
lıkla gençken olduğu kadar hatta daha da fazla mutlu olacağımızı bilmemiz iyidir.
Yaş Kavramları: Bazı yaşam boyu gelişim uzmanlarına göre takvim yaşı, bir kişinin
psikolojik gelişimini anlama açısından çok da uygun değildir ( B otwinick, 1 97 8 ) . Tak
vim yaşı, doğumdan başlayarak geçen yılların sayısıdır. Zaman, deneyimin kaba bir
göstergesi olduğu için herhangi bir şeyin nedeni olarak gösterilemez. Dahası takvim
yaşı, yaşı ölçmenin tek yolu değildir. Gelişimin farklı alanları olduğu gibi, yaşı ele
almanın da farklı yolları vardır.
18 BÖLÜM l Gıriş
•
(Solda) Pam McSwain, 60 yaşında, 2009'da Tennesse Memphis'de yaşlılar ol impiyatında yarışırken; (sağda)
hareketsiz aşırı kilolu orta yaşta bir erkek. Pam McSwain'in takvim yaşı daha fazla olmasına rağmen
biyolojik yaşı resimdeki orta yaş erkeğinden daha küçük olabilir mi?
Yaş, sadece takvim yaşı olarak değil, aynı zamanda biyolojik yaş, psikolojik yaş
ve sosyal yaş olarak da kavramlaştırılmaktadır ( Hoyer ve Roodin, 2009 ) . B iyolojik
yaş, kişinin biyolojik sağlığının yaşıdır. B iyolojik yaşı belirlemek, kişinin hayati
organlarının işlev görme kapasitelerini bilmeyi gerektirir ( Westendorp & Kirkwood,
2007 ) . Bir kişinin bu tür kapasitesi kendisiyle kıyaslanabilir yaşta olan diğerlerin in
k inden d a h a iyi veya d a h a k ö t ü olabilir. Kişinin biyolojik yaşı ne k a d a r k ü çükse,
kronoloj ik yaşı önemli olmaksızın daha uzun yaşayacağı beklenir.
Psikolojik yaş ise aynı kronoloj ik yaştaki d iğer bireylere kıyasla bir bireyin uyum
sağlama kapasitesidir. Bu nedenle öğrenmeyi sürdüren yaşlı erişkinler, öğrenmeye
devam etmeyen yaşıtlarına göre daha esnek, daha güdülü ve olumlu kişilik Eğer kaç yaşında olduğunu
özelliklerine sahip oldukları ve ayrıca duygularını kontrol edebildikleri ve sağ
bil mezsen kaç yaş ı nda ol urdun?
lıklı düşünebildikleri için daha uyumlu davranışlar gösterirler ( Deep , Vahia, &
Jeste, 20 1 0; Park & H uang, 2 0 1 0 ) . Yetmiş yıl boyunca 1 200'den fazla bireyi -Satchel Paige
inceleyen boylamsal bir çalışmada, kişilik özelliği olarak özdisiplinin (örneğin Amerikalı beyzbol oyuncıısıı, 20. yüzyıl
düzenli, dikkatli ve disiplinli olmanın) çocukluktan ileri yetişkinliğe düşük ölüm
riskini yordadığı gösterilmiştir (Martin, Friedman, & Schwartz, 2007 ) .
Sosyal yaş b i r k işinin yaşıyla bağlantılı olan sosyal rolleri ve beklentileri ifade
eder ( Ph illipson & Baars, 2007 ) . "Anne" rolünü ve o role eşlik eden davranışları
düşünün ( Hoyer & Roodin, 2 009 ) . Yetişkin bir kadının davranışını önceden tahmin
etmede, onun 3 yaşında bir çocuğunun olduğunu bilmek, 20 ya da 30 yaşında
olduğunu bilmekten çok daha önemli olabilir.
Yaşam boyu gelişim uzmanı Bernice Neugarten ( 1 98 8 ) Amerikan toplumunda
takvim yaşının gittikçe daha elverişsiz bir niteleme olduğunu savunmaktadır. Ger
çekten de 28 yaşında bir belediye başkanı, 3 5 yaşında b i r büyükanne, 65 yaşında
bir okulöncesi çocuk babası, 55 yaşında işe giren bir dul hanım ve 70 yaşında bir
öğrenci, a rtık yaşam olaylarının uygun zamanlaması hakkında eski varsayımların
yaşantımıza yön vermediğini göstermektedir. Evlenme, çocuk sahibi olma ve emekli
olma gibi belirli yaşam olaylarının ne zaman olması gerektiği konusunda ise hala
bazı beklentilerimiz vardır. B u n u nla birlikte, toplumumuzda takvim yaşı, bu yaşam
olaylarını daha a z doğrulukla yordar hale geldi. Dahası, günümüz dünyasında, nasıl
yakınlık kuracağımız, başarı ya da başarısızlıkla nasıl başa çıkacağımız gibi konular
yaşam boyunca tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır.
Yaşam boyu bakış açısına göre, bir b i reyin tam bir yaş p rofili sadece takvim
yaşını değil keza bi yolojik yaşı, psikolojik yaşı ve sosyal yaşı da içerir. Örneğin,
KISIM 1 19
• Yaşam Boyu Bakış Açısı
70 yaşında (takvim yaşı ) bir adamın fiziksel sağlığı yerinde olabilir (biyoloj ik yaş ) ,
bellek problemleri yaşayabilir ve eşinin y a k ı n zamanda hastaneye yatmış olması
; - - - - - - - - - :ııı--
1 n ı n getirdiği sıkıntılarla i y i bir şekilde baş edemeyebilir (psikoloj i k yaş) ve düzenli
gelişimle bağlantı olarak golf oynadığı birçok arkadaş ı olabilir (sosyal yaş ) .
20 BÖLÜ M 1 Giriş
yaşla b irlikte ve yaşlılıkta ye n i bi lgile r öğre n me a n l a m ı nda değişim gösterme
kapasitesinin daha a z olduğu n u kabul ederler. Ancak, b irçok yaşlı yet i şkin, d a h a
önce öğre n d ik lerini uygulamada iyi olmaya devam eder.
Yaşamın erken ve geç dönemlerinde elde edilen deneyimlerin rolleri, d urağan
lık-değişme konusunun bir yönü olarak u z u n zamandır hararetli biçimde tartışıl
maktadır (Phillips ve Lowenste in, 20 1 1 ; Schaie, 2 0 1 Oa, b ) . Bazıları, bebekler i n,
yaşamın ilk yılında veya sonrasında sıcak ve sevecen bir bakım almazlarsa gelişim
lerinin asla sağlıklı olmayacağını öne sürer ( Berlin, Cassidy & Appleyard, 2008 ) . Geç
deneyimi savunanlar ise çocukların gelişim sürecinde kolayca şekillendirilebilir oldu
ğunu düşünürler ve daha sonraki (geç dönemdeki ) duyarlı bakımı, erken yaşlardaki
duyarlı bakım kadar önemli kabul ederler ( Siegler ve diğerleri, 2009 ) .
KISIM 1 21
• Yaşam Boyu Bakış Açısı
3 Gelişim Kura m la r1 O İ nsan gelişi miyle ilgili temel kuramları açıklar.
22 BÖLÜM 1 Gıriş
•
Oral Dönem Anal Dönem Fallik Dönem Latent Dönem Genital Dönem
Bebeğin haz odağı Çocuğun haz odağ ı Çocuğun haz odağı Çocuk, cinsel Cinsel liğin yeniden
ağzıdır. a n üstür. cinsel o rganlarıdır. ilgileri n i bastırır ve uyandığı zamandır,
sosyal ve zihinsel cinsel hazzın kaynağı
beceriler geliştirir. aile dışından biri
olur.
ŞEKİ L 1 .1 0
F REUD'UN D Ö N EMLERi : Freud cinsel motivasyonu vurguladığı için onun gelişim dönemleri, psikoseksüel dönemler olarak bilinir. Ona göre herhangi bir dönemde
haz gereksinimi, gereğinden az ya da aşırı doyurulduğunda birey, gelişimin o döneminde kalır, o döneme sabitlenir.
maya karşı rol karmaşası. Eğer ergenler sağlıklı bir şekilde rollerini keşfeder ve _ _ _ _ _ _ ;
,
yaşamda izleyecekleri olumlu bir yörünge belirlerlerse olumlu bir kimlik kaza nırlar;
eğer bunu başaramazlarsa, kimlik karmaşası egemen olur.
Yakınlığa karşı yalıtılmışlık, Erikson'ın altıncı gelişim dönemidir ve bireyin ilk yetiş
kinlik yıllarını kapsar. Bu dönemde bireylerin gelişimsel görevi, ya kın ilişkiler kur Erikson'ın kuramı: insan gelişimini sekiz dönem
içinde ele alır. Her dönem, bireyleri, çözmeleri gere
madır. Eğer genç yetişkinler, sağlıklı arkadaşl ıklar ve b i riyle yakın ilişki kurabilirse
ken bir kriz ile yüz yüze getiren özgün bir gelişimsel
ya kınlık başarılmış olacak değilse dönem, yalıtılmışlıkla sonuçlanacaktır. görev içerir..
Glrlşimclllğe ilk çocukluk Piaget'nin Bilişsel Gelişim Kuramı: Piaget'nin kuramında çocuklar, aktif olarak
karşı suçluluk (okulöncesi yıllar, 3 -5 dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken bilişsel gelişimin dört döneminden
yaşları arası)
geçerler. Dünyanın bilişsel olarak yapılandırılmasında iki süreç yer alır: Örgütleme
ve uyum sağlama ( a daptasyo n ) . D ünyayı anlamlandırırken deneyimlerimizi düzen
Bebekli k
(1 - 3 yaş arası)
leriz. ( Ca rpendale, M uller & B ibok, 2008 ) . Örneğin, önemli düşünceleri d a ha az
önemli olanlardan ayırırız ve bir düşünceyi diğeriyle il.işkilendiririz. Ayrıca gözlem
lerimizi ve deneyimlerimizi organize ederken yeni çevresel koşullara kendimizi
Güvene karşı Bebeklik uydurarak uyum sağlarız ( B rynes, 2008) .
güvensizlik (ilk yıl)
Piaget ( 1 9 54) dünyayı anlarken dört ayrı dönemden
geçtiğimizi kabul eder ( Bkz. Şekil 1 . 1 2 ) . Her bir dönem
ŞEKİL1 .1 1 yaşa-bağımlıdır ve dünyayı anlamanın farklı yollarından ve
ER İ KSON'IN YAŞAM BOYU SEKiZ D Ö NEMi: farklı düşünce biçimlerinden oluşur. Bu yüzden Piaget'ye
Freud gibi Erikson da bireylerin birbirinden farklı ve ( 1 896- 1 980) göre, çocuğun bir dönemdeki bilişi diğeriyle
evrensel nitelikte olan gelişim dönemlerinden geçti
kıyaslandığında niteliksel olarak farklıdır. Piaget'nin dört
ğini öne sürmüştür. Bu bölümde tartışılan süreklilik
süreksizlik meselesinde her iki kuramda tartışmanın dönemden oluşan bilişsel gelişimi nedir?
süreksizlik tarafında yer alır. Dikkat edin, Erikson'ın ilk Duyumotor dönem, doğumdan başlayarak 2 yaşına
dört döneminin zamanlaması Freud'un dönemlerine kadar sürer ve Piaget 'nin ilk dönemidir. Bu dönemde
benzerdir. insanların gelişim dönemlerinden geçerek
bebek, duyusal deneyimlerini (görme ve işitme gibi)
geliştiğini söylemenin doğurguları nelerdir?
fiziksel, motor eylemlerle koordine ederek dünyayı
anlamaya çalıştığı için dönem, duyumotor terimiyle
anılır.
İşlem -öncesi dönem, 2- 7 yaşları a rasındaki dönem
dir ve Piaget'nin ikinci dönemidir. Bu dönemde
çocuk basit biçimde duyusal bilgiyi fiziksel eylemle
ilişkilendirerek dü nyayı anlamanın ötesine geçer ve
dünyayı kelimelerle, imgelerle ve çizimlerle temsil
eder. Ancak, Piager'ye göre, okulöncesi çocuklar
onun "işlem" dediği yetenekten yoksundur. İşlem
ler, çocu kların daha önce fiziksel olarak yaptıklarını
zihinsel olarak yapmalarına imkan veren içselleşti-
Piaget, İsviçreli ünlü gelişim
rilmiş zihinsel eylemlerdir. Örneğin iki çubuğun
psikoloğu. Çocukların zihin
gelişimi konusunda sahip
Piaget'nin kuramı: Çocukların, dünyaya ilişkin anla olduğumuz düşünceleri değiştirdi.
yışlarını etkin bir biçimde oluşturduklarını ve bilişsel Piaget'in teorisindeki temel
gelişimin dört aşamasından geçtiklerini belirtir. kavramlar nelerdir?
24 BOLÜM 1 Gıriş
•
Duyu motor işlem öncesi Somut işlemler Soyut işlemler
Dönem Dönem Dönemi Dönemi
Bebek, duyusal deneyimleriyle Çocuk dünyayı sözcükler ve Çocuk artık somut olaylar Ergen daha soyut, idealist ve
fiziksel hareketlerini birleştirerek imgelerle temsil etmeye başlar. hakkında mantıksal olarak akıl mantıksal şekilde akıl yürütebilir.
dünya hakkında bir anlayış Bu sözcükler ve imgeler artan yürütebilir ve nesneleri farklı
geliştirir. Doğ umda var olan sembolik düşünceyi yansıtır. gruplar halinde sınıflayabilir.
refleksler ve dürtüsel Çocuk, d uyusal deneyimle
hareketlerden dönemin sonuna fiziksel hareketi birleştirmenin
doğru beliren sembolik ötesine geçer.
düşünceye doğru ilerler.
ŞEKİ L 1 . 1 2
PİAGET'N I N DÖRT BİLİŞSEL G E LİŞİM DÖNEMİ: Piaget'ye göre bil işsel gelişim dönemlerini belirleyen, bir çocuğun ne kadar bildiği değil nasıl düşündüğüdür.
u zunluğunu kıyaslayarak hangisinin daha uzun olduğu na karar vermek için çubuk
ları yerinden oynatmadan sadece gözünüzde yan yana olarak canlandırırsanız bir
somut işlem kullanıyor olursunuz.
• Somut işlemler dönemi, yaklaşık olarak 7 yaşından 1 1 yaşına kadar sürer ve Pia
get ' n i n bilişsel gelişim dönemlerinin üçüncüsüdür. B u dönemde çocuklar, nes
nelerle işlem yapabilirler, eğer belirli ve somut örnekler içeriyorsa mantıksal
olarak akıl yürütebili rler. Örneğin, somut işlemlerle düşünen çocu klar, çok
soyut olduğu için bir cebir denkleminin çözüm ü ndeki gerekli adımları zihinle
rinde imgeleyemezler.
• Soyut işlemler dönemi, Piaget 'nin bilişsel gelişim dönemleri n i n sonuncusudur;
1 1 - 1 5 yaşları arasında görülür ve tüm yetişkinlik süresince devam eder. B u
dönemde bireyler somut deneyimlerin ötesine geçerek soyut v e daha m a n tık
sal terimlerle düşünürler. Daha soyut düşünmenin bir parçası olarak ergenler
ideal koşulların hayallerini kurarlar. İdeal bir ebeveynin ne olduğunu d üşünür
ve kendi ebeveynlerini bu ideal olanla karşılaştırırlar. Onlar gelecekteki olası
lıkları düşünmeye başlarlar ve kendi geleceklerinde olabileceklerle büyülenir
ler. Problemleri çözerken daha sistematik olurlar, bir şeyin niçin o şekilde
gerçekleştiği konusunda hipotezler geliştirebilirler ve bu hipotezleri test edebi
lirler. İleride 5, 7, 9, ve 1 1 . bölümlerde Piaget' n i n bilişsel gelişim k u ramını
incelemeye devam edeceğiz.
İlk bilgisayarlar, bilgi işleme kuramının "kurucuları" olarak kabul Bilgi İşleme Kuramı: B i lgi işleme k u ramına göre, b i reyler, bilgiyi usta
edilebilir. Bu kuramın gelişmesinde pek çok faktör etkili olması lıkla kullanır, izler ve hakkında stratejiler geliştirir. Piaget'nin k u ramından
na rağmen hiçbiri, bilgisayar kadar önemli değildir. Psikologlar, farklı olarak, fakat Vygotsky'n i n k u ramına benzer şekil d e bilgi işleme
bilgisayarlarca yürütülen mantıksal işlemlerin insan zihninin
k u ramı, gelişimi dönemler halinde tanımlamaz. Onun yerine, bu kurama
işleyişi hakkında ipuçları verip veremeyeceğini merak etmeye
göre bireyler, bilgiyi işlemek için derece derece artan bir kapasite gelişti
başladılar. Bilgisayarın donanımıyla beyin arasında ve bilgisaya
rın yazılımıyla biliş arasında analojiler kurdular. rirler ve bu kapasite onların giderek daha k a rmaşık bilgi ve becerileri
kazanmalarına olanak sağlar ( Sternberg, 20 1 0a , b ) .
Çocukların bilgi işleme süreçleri konusunda önde gelen uzmanlardan
biri olan Robert S iegler'a ( 2006, 2007) göre düşünme, bilgiyi işlemedir.
Diğer bir deyişle bireyler, bilgiyi algıladığında, kodladığında, temsil etti
ğinde, depoladığında ve geri çağırdığında aslında düşünmektedirler. Sieg
ler'a göre gelişimin önemli bir yönü , b i lgiyi işlemede iyi stratejileri
öğrenmektir. Örneğin, daha iyi bir okuyucu olmak için öğrenilmesi gere
ken, okunmakta olan materyal i n a nahtar temalarını izlemek olabilir.
26 BÖLÜM 1 Giriş
•
Skinner'a ( 1 9 3 8 ) göre, ödüller ve cezalar gel işimi şekillendirir ve gelişimin ana
kavramı, düşünceler ve d u ygular değil, davranıştır. Skinner için gelişim, ödül ve
cezaların ortaya çıkardığı davranışsa ! değişim örü ntülerinden ibarettir. Örneğin,
Skinner, bir çocuğun, utangaç olmayı büyürken edindiği deneyimlerin bir sonucu
olarak öğrendiğinl söyleyebilir. Bu nedenle çevreyi değişti rme, utangaç kişini n daha
sosyal olmasına yardımcı olabilir.
Band ur a ( 1 986, 2004, 2 007, 2008, 2009, 20 1 Oa, b) bilişsel süreçlerin çevreyle
ve davranışla önemli bağla ntıları olduğunu vurgular. Onun ilk a raştırma programı,
ağırlıklı olarak gözlem yoluyla öğrenmeye ( taklit veya model alma da denir) yan i
başkasının ne yaptığını gözleyerek öğrenmeye odaklanmıştır. Ö rneğin, küçük b i r
çocuk babasının başka birine öfkeyle bağırdığını ve insanlara kötü davrandığın ı göz
leyebilir; daha sonra bu çocuk babasının davranışına benzer özellikler göstererek
Albert Bandura, sosyal bilişsel kuramın önde gele n
akra nlarına oldukça saldırganca davranır. Sosyal bilişsel kuramcılar, insanların, baş
mimarlarından biridir. Bandura'nın kuramı Skinner'ın
kalarını gözlemleyerek oldukça geniş bir yelpazede davranışlar, düşünceler ve d uy kuramından nasıl farklılaşır?
gular kazandıklarını ve bu gözlemlerin yaşam-boyu gelişimin önemli bir kısmını
oluşturduğunu vurgulamaktadırlar. Davranış
Bandura'nın gözlem yoluyla öğrenme yaklaşımında bilişsel olan nedir? Ona
göre, insanlar diğerlerinin davranışını bilişsel olarak temsil ederler ve sonra bu dav
ranışı benimseyebilirler.
Bandu ra'nm ( 2004, 2007, 2008, 2009, 20 1 0a , b) en yeni öğrenme ve gelişim
modeli üç öge içerir: Davranış, kişi/biliş ve çevre. Bir bireyin başarısını kontrol ede
bileceğine olan güven i kişi ögesine bir örnek, stratej iler ise biliş ögesine örnektir.
Şekil 1 . 1 3 'de görüldüğü gibi, bu üç öge etkileşimsel şekilde işlev görür.
K iş i/
Davranışsa! ve Sosyal Bilişsel Kuramların Değerlendirilmesi: Davra nışsa! ve Çevre
Bilişsel 4(ı------�
sosyal bilişsel kuramların katkıları, bilimsel araştırmaya ve davranışın çevresel belir
leyicilerine yaptıkları vurgud u r. Eleştiriler, Skinner'ın görüşünde bilişe çok az vurgu ŞEKİ L 1 .1 3
olması ve gelişimsel değişime verilen önemin az olmasıdır. BANDURA N I N SOSYAL BİLİŞSEL MODELİ: O k
işaretleri, davranış, kişi/biliş ve çevre arasındaki ilişki
lerin tek yönlüden ziyade nasıl karşılıklı olduğunu
hayvan türlerinde görülen ilkel bir bağlanma biçimi ) adını vermiştir. Basımlama, Etoloji: Davranışın biyolojiden son derece etkilendi
görülen ilk hareketli nesneye bağlanmayı içeren hızlı ve doğuştan öğrenilmiş bir ğini vurgular, evrimle bağlantılıdır ve kritik ve hassas
davranışıır. dönemleri öne çıkarır.
EKOLOJİK KURAM
Etoloj i k kuramlar biyolojik faktörleri vurgularken, ekoloj ik k u ram çevresel faktörleri
vurgular. Yaşam-boyu gelişimi anlamada önemli doğurguları olan bir ekolojik k u ram
Uri B ronfenbrenner ( 1 9 1 7-200 5 ) tara fından geliştirilmiştir. Bronfenbrenner'in
, - - - - - - - - - ... ekolojik kuramı ( B ronfenbrenner, 1 986, 2004; Bronfenbrenner & Morris. 1 998,
I . .. . 2006 ) , gelişimin. birkaç çevresel sistemin etkisini yansıttığı iddiasındadır. K u ram beş
("
çevresel sistem tanımlar: mikrosistem, mezosistem, egzosistem, makrosistem ve kro
Ebeveynlik: Ebeveyn-çocuk i lişkileri ve ço nosistem ( B kz. Şekil 1 . 1 4) .
cukların akran i lişkileri nasıl bağlantılıd ır? Mikrosistem, bireyin içinde yaşadığı ortamdır. B u ortam, kişinin ailesi, akranları,
8. Bölüm, s. 266. okulu ve mahallesi gibi bağlamları içerir. Sosyal aktörlerle örneğin ebeveynlerle,
I
- - - - - - - - - "' akranlarla ve öğretmenlerle doğrudan etkıleşimler bu mikrosistem içinde gerçekleşir.
B i rey bu ortamlardaki deneyimlerin pasif bir alıcısı değil, aynı zamanda ortamların
yapılandırılmasına yardım eden kişidir.
Mezosistem, mikrosistemler a rasındaki ilişkileri veya bağlamlar arasındaki bağlan
tıları içerir. Örnek olarak, ailedeki deneyimlerle okul deneyimleri arasındaki ilişki ve
Bronfenbrenner1n ekolojik kuramı:
a iledeki deneyimlerin akran deneyimleriyle ilişkisi verilebilir. Örneğin, ebeveynle
Bronfenbrenner'in ekolojik (çevresel sistemler) kuramı
beş çevresel sistem üzerine odaklanır: Mikrosistem, rince reddedilmiş bir çocuk öğretmenleriyle olumlu ilişkiler geliştirmede güçl ü k
mezosistem, ekosistem, makrosistem ve kronosistem. çekebilir.
28 BÖLÜM 1 Giriş
Ekosistem kişinin aktif rolünün olmad ığı
Makro Sistem
bir sosyal ortamla kişinin yakın bağlamı ara - .. \tür ü n tutum ları ve ideoı ..
\(,.u OJıleri
sındaki bağlantılardan oluşur. Örneğin, evde
bir kocanın veya çocuğun yaşantıları, anne Egzosistem
�� A
�
inançlarına ve nesilden nesile geçen diğer
tüm ü rünlerine karşılık olarak kullanıldığını
t'l\. Dıni grup Mahalledeki �J;
oyun alanı
hatırlayın. Keza, bir kültürün diğer bir veya
JJ>� �rz;
q,... ��'V
qr�
birkaç k ü l t ü rle k a rşılaştırılmasını sağlayan � �-�-�-� "{?>"?>
k ü l tü rler a rası çalışmal a rın, gelişimin ne
Sosyal r
efah hizm etleri
derece genel olduğu hakkında bilgi sağladı
ğını da hatırlayın.
Kronosistem, sosyotarihsel koşul l a rın,
yaşam boyu geçişlerin ve çevresel olayların
nasıl bir ö r ü n t ü içinde gerçekleştiği dir. Kronoslstem
Zaman
Yaşam olayları için
Örneğin, boşanma bir geçiştir. Araştırmacı Yaşam süresince geçişlerin
zaman ve sosyotarihsel
l a r, boşanma sonrasındaki ilk yıl içinde ve çevresel olayların örüntülenmesi;
koşullar
sosyotarihsel koşullar
boşanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz
e t kilerinin zirve yaptığını ( Hetherington,
1 99 3 , 2006 ) , boşanmadan i k i yıl sonra ise
ilişkilerin daha d u rağanlaştığını bulmuşlar ŞEKİ L 1 . 1 4
dır. Sosyotarihsel koşullara bir örnek olarak GELiŞiMDE BRONFENBRENNER'IN E KOLOJ i K KURAMI: Bronfenbrenner'in ekolojik kuramı beş
d a l 960'lardan bu yana kadınlara kariyer çevresel sistemden oluşur: M ikrosistem, mezosistem, ekosistem, makrosistem ve kronosistem.
Psikanalltlk Dönemler arasında süreksizlik; erken deneyimler ve sonraki gelişim Freud'un erken dönem aile deneyimleriyle etkileşim halindeki
arasında süreklilik; erken deneyimlerin önemi; gelişimin ileri biyolojik belirleyiciliği; Erikson'ın daha dengeli biyolojik-kültürel
dönemlerindeki değişimler Erikson'ın kuramında vurgulandı. etkileşim bakış açısı
Bilişsel Piaget'nin kuramında dönemler arasında süreksizlik; Piaget'nin ve Piaget'nin vurgusu etkileşim ve uyum üzerinedir; çevre bilişsel
Vygotsky'nın kuramlarında erken deneyimlerle sonraki gelişim yapıların gelişmesi için ortam sağlar; Bilgi işleme yaklaşımı bu konu
arasında süreklilik; Vygotsky'nin ve bilgi işleme kuramında dönem üzerind etraflıca durmaz fakat temelde biyolojik ve çevresel
yok. faktörlerin etkileşimini vurgular.
Davranışsa! ve Süreklilik (dönem yok); gelişim her noktasındaki deneyim önemli Her iki görüşte de çevre, davranışın nedenidir.
sosyal bilişsel
Etolojik Süreksizlik fakat dönem yok; kritik veya hassas dönemlere vurgu; Güçlü biyolojik bakış
erken deneyimler çok önemli
Ekolojik Süreklilik/süreksizliğe çok az ilgi; durağanlıktan çok değişime vurgu Güçlü çevresel bakış
ŞEKİ L 1 .1 5
YAŞAM BOYU GELiŞiMDE KURAMLARIN KARŞI LAŞTIRILMASI
Kısaca, her ne kadar kuramlar yararlı b i r yol gösterici ise de, gelişimi açıklamak
için tek bir k u rama güvenmek m u h temelen b i r hatadır. Bu kitabın kuramsal
Eklektik kuramsal yönelim: Herhangi bir kuramsal
yaklaşımı izleyen değil, aksine her bir kuramdan en yönelimi eklektiktir. Eklektik yaklaşım, herhangi b i r kur a mı izlemek yerine her
iyi olanı seçen yönelimdir. k uramın en iyi olduğu düşünülen özelliklerini seçer. B u şekilde siz, farklı varsa
yımları olan, farklı görgü! problemleri vu rgulayan ve bilgiyi keşfetmek için farklı
stratej iler kullanan farklı k u ramcıları dikkate alarak gelişimi gerçekten var olduğu
şekliyle görebilirsiniz. Şekil 1 . 1 5 , çocukların gelişiminde önemli gelişimsel konuları
nasıl ele aldığına bağlı olarak temel kuramsal yaklaşımla rı k a rşılaşt ı rmaktadır.
30 BÖLÜM 1 Giriş
•
4 Yaşam Boyu Gel işimde Araştırma e Yaşam boyu gelişim araştırmalarının nasıl yapıldığını
açıklar.
KISIM 1 31
• Yaşam Boyu Bakış Açısı
davrandığıyla ilgili olarak hiçbir kontrolünüz olmayacaktır. Tersine, eğer çocukları
laboratuarda gözlerseniz, bunları ve diğer faktörleri kontrol edebildiğiniz için göz
lemlerinizi nasıl yorumlayacağınızdan daha emin olursunuz.
��
UJ o
4- Üniversite ortamına ve "bilime yardımcı olma" düşüncesine aşina olmayanlar
laboratuar ortamından korkabilirler.
Erkek Kız
Doğal gözlem bazen laboratuarda elde edemeyeceğimiz içgörüyü sağlar (Plano
ŞEKİL 1.16 Clark ve Creswell, 2010). Doğal gözlem, durumu kontrol etmek veya manipule
BİLİM MÜZESiNDE EBEVEYNLERİN KIZ VE ER
etmek için hiç çaba harcamadan davranışı, gerçek-dünya ortamlarında gözlemek
KEK ÇOCUKLARINA BiLiMi AÇIKLAMALARI:
anlamına gelir. Yaşam-boyu araştırmacıları, doğal gözlemlerini, insanların yaşarukları
Çocukların bilim müzesinde yapılan bir doğal göz
lem araştırmasında, ebeveynler erkek çocuklarına ve sık olarak bulundukları sportif olaylar, çocuk-bakım merkezleri, işyerleri, büyük
bilimi, kızlara göre üç kat daha fazla açıklamışlardır alışveriş merkezleri gibi yerlerde yürütürler.
(Crowley ve diğerleri, 2001 ) . Bu cinsiyet farkı, anne Doğal gözlem, bilim müzesinde çocuklarla yapılan konuşmaları incelemek ama
nin, babanın ya da her iki ebeveynin birlikte çocukla
cıyla bir çalışmada kullanıldı (Crowley ve diğerleri, 2001 ) . Çocuklarıyla müzeyi
yaptığı konuşmalarda elde edilmiş; fakat en fazla fark
babaların kız ve erkek çocuklarıyla olan konuşmaları gezen ebeveynler, kız çocuklarından daha fazla erkek çocuklarıyla açıklayıcı tarzda
arasında olmuştur. konuşmalar yaptılar. Bu bulgu erkek çocuklarının kızlara göre bilimle daha çok
ilgilenmeleri konusunda toplumsal cinsiyet yanlılığına işaret etmektedir (Bkz. Şekil
l.l6).
Anket ve Görüşme: Bazen insanlar hakkında bilgi almanın en iyi ve en hızlı yolu
onlara bir konuda soru sormaktır. Bir teknik de onlarla doğrudan görüşme yapmak
tır. Bunlardan biri, pek çok kişiden bilgi alınması gerektiğinde özellikle yararlı olan
ve bazen anket olarak da anılan yöntemdir ( Gay, Milis ve Airasian, 2009). Belirli
bir konuda insanların tutum ve inançlarını kendilerinin bildirimiyle öğrenebilmek
için standart bir soru seti kullanılır. İyi bir ankette, sorular, kişilerin yanıtlarının
belirsiz olmasına fırsat vermeyecek şekilde açık ve yansızdır.
Anketler ve görüşmeler, dini inançlardan cinsel alışkanlıklara ve silah kontro
lüne veya okulların nasıl iyileştirilebileceğine kadar çok çeşitli konulara ilişkin
tutumları incelemek için kullanılabilir. Anketler ve görüşmeler yüz yüze, telefonda
ve İnternet üzerinden yürütülebilir.
Anket ve görüşmelerin sorunlu yanı, katılanların gerçek olarak ne düşündükle
rini veya hissettiklerini söylemekten daha çok sosyal olarak kabul edilebilir veya
arzu edilebilir yönde yanıt verme eğilimleridir (Creswell, 2008). Örneğin, bir anket
veya görüşmede bazı bireyler, kullanıcı oldukları halde madde kullanmadıklarını
söyleyebilirler.
Standart Test: Standardize bir testin uygulama ve puanlama işlemleri tek tiptir.
Böyle standart bir test bir kişinin performansının, diğer bireylerinkiyle kıyaslanabil
mesine olanak verir ve böylece insanlar arasındaki bireysel farklılıklar hakkında bilgi
sağlar. Bir örnek, 9. bölümde tanımlanan Stanford-Binet zeka testidir. Sizin bu test
teki puanınız, performansınızın testi alan diğer binlerce kişininkiyle kıyaslandığında
nasıl olduğunu gösterir (Bart ve Peterson, 2008).
Doğal gözlem: Davranışı gerçek dünya ortamında Standard testlere yapılan bir eleştiri, bir kişinin davranışının tutarlı ve değişmez
gözlemlemek.
olduğunun varsayılmasıdır. Nitekim standart testlerin geliştirilmesinde iki asıl hedef
Standart test: Uygulama ve puanlanma işlemleri tek olan kişilik ve zeka, duruma göre değişkenlik gösterebilir. örneğin, bir kişi işyeri
tip olan bir test. Standartlaştırılmış birçok test, kişinin ortamında uygulanan standart bir testte kötü bir performans gösterebilirken daha az
performansını diğerlerınin performanslarıyla karşı
kaygılı olduğu ev ortamında çok daha yüksek bir puan alabilir.
laştırabilmeye olanak sağlar.
•
32 BÖLÜM 1 Gıriş
Vaka Çalışması: Bir vaka çalışması, tek bir bireyin yoğun bir şekilde derinleme
sine incelenmesidir. Yaka çalışması esas olarak ya pratik veya etik sebeplerle,
kişinin hayatının özgün yönleri diğer kişilerde tekrarlanamadığı ve sınanamadığı
zaman zihin sağlığı uzmanlarınca yapılır. Yaka çalışması bir kişinin deneyimleri
hakkında bilgi sağlar; araştırmacı kişinin zihni, davranışı veya diğer özelliklerini
anlamasına katkı sağlayacak şekilde bireyin yaşamının neredeyse her
yönüne odaklanabilir. Bir araştırıcı vaka çalışması için görüşmeler
yoluyla ve tıbbi kayıtlardan bilgi toplayabilir. Daha sonraki bölümlerde,
şiddetli epilepsi ataklarının sonlandırılması için 7 yaşındayken beyninin sol
tarafının büyük bir kısmı çıkarılmış olan Michael Rehbein gibi gerçek vaka
çalışmalarını tartışacağız.
Bir vaka çalışması kişinin hayatının etkili ve geniş kapsamlı bir betim
lemesini sağlayabilir, fakat bu bilgiden genelleme yaparken dikkatli olma
lıyız. Yaka çalışmasının öznesi olan kişi özgündür; genetik yapısı ve kişisel
geçmişiyle kimseye benzemez. Ayrıca, vaka çalışmalarının güvenirliği
bilinmezlik içerir. Yaka çalışmaları yapan araştırıcılar, diğer uzmanların
kendi gözlem veya bulgularıyla uyuşma gösterip göstermediğini nadiren
kontrol ederler.
Mahatma Gandhi, 20. yüzyılın ortasında Hindistan'ın ruhani lide
Fizyolojik Ölçümler: Araştırmacılar, tüm yaşamın farklı noktalarındaki riydi. Erik Eriksen, Gandhi'nin yaşamını kapsamlı bir vaka çalışma
gelişimi incelerken gittikçe daha çok olarak fizyolojik ölçümler kullanıyor sıyla inceleyerek kimlik gelişimine katkıda bulunan faktörleri
belirlemek istemiştir. Vaka çalışması yaklaşımının bazı sınırlılıkları
lar. Örneğin, erinlik dönemi ilerledikçe, belirli hormonların kandaki
nelerdir?
düzeyleri artar. Bu hormon değişimlerinin doğasını belirlemek için araş
tırmacılar, gönüllü ergenlerden alınan kan örneklerini incelemektedir
(Susman ve Dom, 2009).
Gittikçe daha sık olarak kullanılmakta olan diğer bir fizyolojik ölçüm de, beyin
tarama ya da nörolojik görüntülemedir. Özellikle elektromanyetik dalgaların, kişinin
beyin dokusunun ve onun biyokimyasal aktivitesinin görüntülerini ortaya koyduğu
fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) sıklıkla kullanılmaktadır (Nel
son, 2011) . Daha ileri bölümlerde, nörolojik görüntüleme ve diğer fizyolojik ölçüm
ler hakkında daha ayrıntılı açıklamalar yer alacak.
ARAŞTIRMA DESENLERİ
Yaşam-boyu gelişim konusunda araştırma yaparken bir veri toplama yöntemine ek
olarak bir de araştırma desenine ihtiyacınız olacaktır. Üç temel araştırma türü vardır:
Betimleyici, korelasyonel ve deneysel.
Betimleyici Araştırma: Tartıştığımız tüm veri toplama yöntemleri, betimleyici Bu fMRI taraması, 51 yaşında bir erkeğin beyin zarındaki
araştırmalarda kullanılabilir; burada amaç davranışı gözlemek ve kaydetmektir. atrofiyi (körelme) göstermektedir. Beyin zarında kö
relme, Alzheimer hastalığı ve felç gibi bozukluklarda
Örneğin, bir araştırmacı insanların birbirine karşı ne ölçüde yardımsever ya da sal
ortaya çıkmaktadır. Üst beyin zarı bölgesi, düşünme ve
dırganca davrandığını gözleyebilir. Betimleyici araştırma bir olaya neyin sebep oldu
planlama gibi yüksek beyin fonksiyonlarının yer aldığı
ğunu göstermez; fakat insanların davranışı hakkında önemli bilgiler sağlayabilir bölgedir ve koyu kırmızı renktedir. fMRI gibi nörolojik
(Leedy ve Ormrod, 2010; Stake, 2010). görüntüleme teknikleri, araştırmacıların insanlar büyür·
ken ve yaşlanırken ve aynı zamanda Alzheimer hastalığı
ve felç gibi yaşlanmayla bağlantılı hastalıklarda, beynin
Korelasyonel Araştırma: Betimleyici araştırmanın tersine, korelasyonel araş nasıl fonksiyon gösterdiğini öğrenmelerine yardımcı
tırma, olayı betimlemenin ötesine geçer; insanların nasıl davranacağını önceden olmaktadır.
tahmin etmemize yani yordamamıza yardımcı olacak bilgi sağlar. Korelasyonel
araştırmada amaç iki veya daha fazla olay veya özellik arasındaki ilişkinin kuv Vaka çalışması: Tek bir bireyin yoğun bır şekilde de·
vetini tanımlamaktır. İki olay ne kadar kuvvetli olarak ilişkili ya da bağlantılı ise rinlemesine incelenmesidir.
bir olaydan diğerini o kadar güçlü biçimde yordayabiliriz (Kiess ve Gren, 2010).
Betimsel araştırma: Davranışı gözleme ve kay
Örneğin, izin verici ebeveynlerin çocuklarının öz kontrollerinin daha zayıf olup detme amacı taşır.
olmadığını araştırmak için ebeveynlerin izin verici davranışlarını ve çocuklarının öz
kontrolünü dikkatli bir şekilde kaydetmek zorundayız. İzin vericiliği daha yüksek Korelasyonel araştırma: Amaç, iki ya da daha fazla
olay veya özellik arasındaki ilişkinin gücünü betimle
olan annelerin çocuklarının öz kontrolünün daha az olduğunu gözleyebilirsiniz. Asıl
mektir.
Çocuklarda öz
izin verici ebevey _nl _ik_ _ _ e
Ned_ o_
_ n_ lu
_ r
...., kontrol eksikliği iki olay arasında gözlenen ilişki,
bir olayın ikinci bir olaya neden
oldu§u sonucunu çıkarmak için
Çocuklarda öz izin verici kullanılamaz.� olasılıklar.
Neden olur
kontrol eksikliği ebeveynlik ikinci olayın birinciye neden
olabilece§i ya da üçüncü bir
Çocuklarda öz olayın d� iki olay arasındaki
Genetik eğilimler ilişkiye yol �ır.
kontrol eksikliği
veya yoksulluk
ve izin verici
gibi üçüncü bir ebeveynlik
faktör
ŞEKİL 1.17
KORELASYONEL VERiNİN OLASI
AÇIKLAMALARI gereken, sayısal bir ölçüm verebilmek için bu verileri istatistik olarak analiz etmek
tir. İstatistik analiz sonucunda elde edilen bu sayısal değere korelasyon katsayısı
denir ve iki değişken arasın daki ilişkinin derecesini tanımlamak için kullanılır. Kore
lasyon katsayısı + 1.00 ve -1.00 arasında değişir. Negatif bir sayı ters ilişki demektir.
Bu örnekte, izin verici ebeveynlikle çocuğun öz kontrolü arasında ters bir ilişki,
diyelim -. 30'a yakın bir korelasyon katsayısı bulunabilir. Bu durumun tersine, ebe
veynin çocuklarını izlemesi ile çocuğun öz-kontrolü arasında +.30 değerinde pozitif
bir korelasyon saptanabilir.
İki değişken arasında ne kadar yüksek bir korelasyon katsayısı (pozitif veya
negatif) saptanırsa, o kadar kuvvetli bir ilişki vardır. İki değişken arasında hiç bir
bağlantı olmadığında korelasyon katsayısı "O" dır. Korelasyonun gücünü belirlemede
korelasyonun pozitif veya negatif olmasını göz ardı ettiğimiz için -.40 olan bir kore
lasyon, +.20'lik bir korelasyondan daha kuvvetlidir.
İlişki, nedenselliğe eşit olmadığı için dikkatli olmamız gerekir. Verdiğimiz örnek
teki korelasyonel bulgu, izin verici ebeveynliğin çocukta düşük öz-kontrole neden
olduğu anlamına gelmez. Öyle de olabilirdi, fakat aynı zamanda şu anlama da gele
bilir; öz kontrolü düşük bir çocuğa sahip olan ebeveyn, umutsuzlukla onu kontrol
etmekten vazgeçmiş olabilir. Aynı zamanda, bu ilişki, kalıtım veya yoksulluk gibi
başka bir faktörün, izin verici ebeveynlik ve çocukta düşük öz kontrol arasındaki
korelasyona neden olduğu anlamına da gelebilir. Şekil 1 . 17 korelasyonel bulgunun
olası yorumlarını göstermektedir.
Bağımsız ve Bağımlı Değişkenler: Deneylerde iki tür değişebilir faktör veya değişken
vardır: Bağımsız ve bağımlı değişken. Bağımsız değişken manipüle edilen, etkili olan
deneysel faktör, yani potansiyel bir nedendir. Bu değişken, etkisini belirleme ama
Korelasyon katsayısı: İki değişken arasındaki ilişki
nin derecesini belirtmek için kullanılan, istatistiksel cıyla diğer faktörlerden bağımsız olarak manipüle edilebildiği için "Bağımsız" etiketi
analizlere dayalı sayı. kullanılır. Bir deneyde bir ya da birkaç bağımsız değişken olabilir.
Bağımlı değişken, bir deneyde bağımsız değişkendeki değişime tepki olarak deği
Deney: Bütün diğer faktörler sabit tutulurken, ince
şebilen bir faktördür. Araştırmacılar, bağımsız değişkeni manipüle ettiklerinde yol
lenen davranışı etkilediğine inanılan bir ya da birkaç
faktörün manipüle edildiği, dikkatli biçimde düzen açacağı her hangi bir sonucu görmek için bağımlı değişkeni ölçerler.
lenmiş bir işlemdir.
34 BÖLÜM 1 Gırış
•
örneğin, bir kadının hamileliğinde her gün meditasyon yaparak
doğacak bebeğinin nefes alma ve uyku örüntülerini değiştirip değiştire Katılımcılar deney ve kontrol
gruplarına seçkisiz olarak atanır.
meyeceğini belirlemek için bir çalışma yaptığınızı varsayın. Bu durumda
belirli miktarda ve tipte meditasyon yapan bir grup hamile kadının ve
meditasyon yapmayan diğer bir grup hamile kadının bulunması gerekir.
Burada meditasyon bağunsız bir değişkendir. Bebek doğduğunda, onun
nefes alma ve uyuma örüntülerini gözlemlemeli ve ölçmelisiniz. Bu
örüntüler, sizin manipi.ilasyonunuz sonucu değişen faktör, yani bağımlı Bağımsız Deney grubu Kontrol grubu
değişkendir. değişken (aerobik egzersiz) (aerobik egzerszi yok)
Deney ve Kontrol Grupları: Deneylerde, bir veya daha fazla deney grubu
ve bir ya da birkaç kontrol grubu yer alır. Deney grubu, deneyimleri
manipi.ile edilen gruptur. Kontrol grubu ise deney grubuna mümkün
olduğunca benzeyen bir kıyaslama grubudur ve manipi.ile edilen faktör
(bağımsız değişken) hariç, deney grubuyla ti.im yönlerden aynı muame Bağımlı
L
değişken Yenidoğanın soluma ve uyku örüntüleri
leye maruz bırakılır. Kontrol grubu, manipülasyonun yarattığı etkiyi
görmek için yapılan karşılaştırmalarda temel düzey olarak işlev görür. ŞEKİL 1.18
Seçkisiz atama her bir katılımcının deney veya kontrol grubundan DENEYSEL ARAŞTIRMANIN İLKELERİ: Gebe kadınlarda aerobik
hangisine yerleştirileceğine karar vermede önemli bir ilkedir. Seçkisiz egzersizin, yeni doğanın soluk alma ve uyku örüntülerine etkilerini
atama, araştırmacının, katılımcıları deney ve kontrol gruplarına rasgele incelemek için deneysel bir çalışma yapmaya karar verdiğinizi düşü
nün. Gebe kadınları deney ve kontrol gruplarına seçkisiz olarak ata
atadığı anlamını taşır. Bu ilke, deneyin sonucunun, gruplar arasında
malısınız. Deney grubundaki kadınlar, belirli sayıda seans ve hafta
daha önceden var olan herhangi bir farklılık sebebiyle oluşma olasılığını boyunca aerobik egzersize katılmalı, kontrol grubundakiler ise katıl
azaltır (Mitchell ve Jolley, 20 l O) . Hamile kadınlarda meditasyonun, mamalı. Daha sonra bebekler doğduğunda, onların uyku ve soluk alıp
yenidoğanın nefes alma ve uyuma örüntülerine etkileriyle ilgili örnekte, verme örüntülerini değerlendirmelisiniz. Eğer deney grubundaki an
seçkisiz atamayla hamile kadınların yarısını birkaç haftalık meditasyon nelerin bebeklerinin uyku ve soluma örüntüleri, kontrol grubuna göre
daha olumluysa, aerobik egzersizin olumlu etkiye neden olduğu so
grubuna, diğer yansını ise aynı süre içinde meditasyon almayan gruba
nucunu çıkarabilirsiniz.
(kontrol grubu) atamalısınız. Şekil 1 .18, deneysel araştırmanın doğasını
göstermektedir.
Boylamsal Yaklaşım Boylamsal yaklaşım aynı bireylerin, genellikle birkaç yıl veya
daha uzun süren bir zaman periyodu içinde incelendiği bir araştırma stratejisidir.
Örneğin yaşam doyumuyla ilgili boylamsal bir çalışmada aynı yetişkinler periyodik
olarak 70 yıllık bir zaman diliminde diyelim 20, 35, 45, 60 ve 90 yaşındayken değer
lendirilebilir.
Boylamsal çalışmalar, gelişimde durağanlık ve değişme, erken deneyimlerin son
raki gelişim açısından önemi gibi hayati konularda çok fazla bilgi sağlamalarına rağ
men pahalı ve zaman alıcı araştırmalardır (Gibbons, Hedeker, ve DuToit, 2010).
Araştırma ne kadar uzun sürerse, o kadar çok katılımcı kaybı olur; örneğin taşınır
lar, hastalanırlar, ilgilerini kaybederler veya diğer sebeplerle çalışmadan çıkarlar.
Araştırmaya devam edenler, araştırmadan ayrılanlardan farklı olabilir ve bu da çalış
manın sonuçlarını yanlı kılar. Uzun yıllar boyunca boylamsal bir çalışmada kalanlar,
örneğin, daha sorumlu ve daha uyumlu bireyler olabilirler veya daha durağan bir
yaşamları olabilir.
Doğum Zamanı (Cohort) Etkileri: Tarihte aynı zamanda doğmuş olan ve dolayı
sıyla aynı yaşantıları paylaşan bir grup insan. Örneğin aynı zamanlarda aynı şehirde
büyüyen veya Vietnam savaşı yıllarını gören gruplar. Paylaşılan bu deneyimler, grup
lar arasında birçok farklılık yaratabilir. Örneğin, Büyük ekonomik çöküş sırasında
ergen olanlar, l 990'larda ergenliğini yaşayan gruptan eğitim fırsatları ve ekonomik
,---------· statü, yetiştirilme biçimi, cinsellik ve din konusundaki tutumları açısından büyük
'
olasılıkla farklıdırlar. Yaşam boyu gelişim araştırmasında, doğum zamanı etkileri,
gelişimle bağlantı
kişinin doğduğu zamana, döneme ve kuşağa bağlıdır, fakat bireyin gerçek (takvim)
Zeka: Doğum zamanına bağlı etkiler, farklı yaşına bağlı değildir.
zamanlarda doğan insanların zekalarındaki Doğum zamanı etkileri, yaşı dikkate alan araştırmalarda bağımlı ölçümü güçlü
faklılıkları açıklamaya yardım eder. ı 5. bir şekilde etkileyebildiği için önemlidir (Schaie, 2010a, b). Araştırmacılar yetişkin
Bölüm, s. 488. zekasını değerlendirirken doğum zamanı etkilerinin özellikle önemli olduğunu gös
,
- - - ---- - - - "" termişlerdir (Schaie, 201 Oa, b). Farklı zamanlarda örneğin 1920, 1 940 ve l 960'da
doğan bireyler farklı eğitim fırsatlarına sahip olmuş olabilirler. Daha önceki yıllarda
doğanların eğitim olanaklarının kısıtlı olması, o zamanda doğmuş olan yetişkin
bireylerin zeka testi başarılarında anlamlı bir etki yaratmış olabilir.
Enlemesine kesitsel çalışmalar, farklı doğum zamanından bireylerin nasıl tepki
Boylamsal yaklaşım: Aynı bireylerin genellikle bir verdiğini gösterebilir, fakat yaşa bağlı değişim ve doğum zamanı etkileri birbirine
kaç yıl ya da daha uzun olan belirli bir zaman dönemi karışabilir. Boylamsal çalışmalar yaşa bağlı değişimi ortaya koymada etkilidir, fakat
boyunca çalışılmasını içeren araştırma stratejisi. bunu, sadece tek bir doğum zamanından bireyler için yapabilir.
36 BÖLÜM 1 Gırı�
•
araştırmalarla bağlantı
38 BOLUM 1 Giriş
•
kariyerlerle bağlantı
Eğitim psikologlarının ne yaptıkları hakkında daha fazla bilgi için sayfa 46'daki Yaşam Boyu Gelişimde Kariyerler ekine bakınız.
40 BÖLÜM 1 Giriş
•
Gözden Geçir
Gözden Geçir Bağlantı Kur
Bağlantı Kur Yaşam boyu gelişimde veri toplarken Bölümün başında normatif yaşa bağlı etkileri,
araştırmacılar hangi yöntemleri kullanırlar? normatif kuşağa bağlı etkileri ve normatif
Yansıt
insan gelişimini incelemek için hangi olmayan yaşam olaylarını okudunuz. Tüm bu
araştırma desenleri kullanılmaktadır? etkilerin, doğum zamanı etkileri hakkında
Yaşam boyu gelişimde araştırma nasıl okuduklarınızla nasıl ilişkili olduğunu
O Yaşam boyu gelişim yapılmaktadır? açıklayın.
araştırmalarının nasıl Araştırmacıların, araştırmaya aldıkları insanlara
yapıldığını açıklar. karşı etik sorumlulukları nelerdir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Toplumsal cinsiyet, kültür ve etnik köken
Siz ve ebeveynleriniz farklı zamanlarda
yanlılıkları araştırma sonuçlarını nasıl
yetiştiniz. Ebeveynlerinizden hangi açılardan
etkilemektedir?
farklı olduğunuzu düşünün. Bazı farklılıkların
doğum zamanı etkilerine bağlı olabileceğini
düşünür müsünüz? Açıklayınız.
1 Yaşam Boyu Bakış Açısı O Gelişimde yaşam boyu bakış açısının ayrıcı özelliklerini tartışır.
Gelişim, döllenme ile başlayan ve yaşam boyu devam eden değişim örün t ü s ü d ü r.
Yaşam Boyu Gelişimi B üy ü me ve bozulmayı birlikte içerir. Yaşam boyu gelişimi inceleme, bizi, çocu kların
incelemenin Önemi soru mluluğunu almaya hazırlar, kendi yaşamımız hakkında içgörü kazandırır ve yaş
landığımızda yaşamı mızın nasıl olacağıyla ilgili bilgiler sağlar.
Yaşam boyu bakış açısı şu temel kavramları içerir: Gelişim yaşam boyud u r, çok boyut
Yaşam Boyu Bakış Açısının l u d u r, çok yönl ü d ü r ve esnektir; çok disiplinli bir çalışma alanıdır; bağla msaldır,
Özellikleri b ü y ü m e, sürdü rme ve kaybın d ü zenlenmesini içerir. Ayrıca biyolojik, k ü l t ü rel ve
bireysel faktörlerin birlikte bir sonucu d u r. Bağlamsal etkiler üçe ayrılır; ( l ) normatif
yaşa bağlı etki ler, ( 2) nomıatif kuşağa bağlı etkiler ve ( 3 ) normatif olmayan yaşam
olayları.
Biyolojik, Bilişsel ve
Üç temel gelişimsel süreç biyolojik, bilişsel ve sosyoduygusa l sü reçlerdir. Gelişim
Sosyo-duygusal Süreçler
boyunca bu s ü reçler arasındaki yoğun bağlantılar sürer.
Yaşam uzamı genel olarak şu periyotlarda ele alınır: Doğ u m öncesi, bebeklik, ilk
Gelişim Dönemleri
çocuk l u k, orta ve ileri çocukluk, ergenlik, ilk yetişkinlik, orta yetişkinlik ve ileri yetiş
kinlik. Son zamanlarda yaşam boyu gelişimcileri. insanın yaşam uzanımı dört çağ
h a l i nde, özellikle de üçüncü ve dördüncü çağlara ve genç-yaşlı ile en yaşlı-yaşlı ara
sındaki ayırıma vurgu yaparak tanımlamaktadır. Yaşam boyu gelişimin önemli bir
yön ü , gelişim dönemleri arasında bağla ntılar içermesidir.
Bazı yaşam boyu gelişim uzmanlarına göre, takvim yaşına yapılan vurgu çok fazladır.
Yaşın Önemi Ergenlikten yetişkinliğe kadar olan kapsamlı çalışmalarda insa nlar, yaşamın bir döne
minde diğerinden daha mutlu olmadıklarını bildirmişlerdir. Biz, yaşı, genellikle tak
vim yaşı olarak d ü ş ün ü rüz, fa kat yaşın etraflı bir değerlendirmesi, kronolojik,
biyoloj i k, psikolojik ve sosyal yaşın birlikte ele alınmasını gerektirir. Neugarten'a göre,
yetişkin gelişimi söz konusu olduğunda takvim yaşının zayıf bir yordayıcı olacağı bir
topluma doğru gidiyoruz.
BÖLÜM 1
•
42 Giriş
3 Gelişim Ku ra mları e insan gelişimiyle ilgili temel ku ramları açıklar.
Psikanalitik Kuramlar
Bilimsel yöntem dört ana adımdan oluşur: ( l ) Bir sorun u kavramlaştırma, (2) veri
toplama, ( 3 ) veriyi a n a l iz etme ve ( 4) sonuç çıkarma. Kuram genellikle bir soru nun
kavramsallaştırılmasıyla ilgilidir. B i r k u ram, olayı açıklamaya ve yordamalar yapmaya
yardım eden birbiriyle ilişkili ve uyumlu fikirler b ü t ü n ü d ü r. Hipotezler, genellikle
kuramdan t ü retilen ve test edilebilen belli iddialar ve yordamalardır. Psikana litik
k u ramlara göre gelişim esas olarak bilinçdışı zihne bağlıdır ve duygu ağırlıklıdır. Freud
ayrıca bireylerin beş psikoseksüel dönemden geçtiğini öne s ü rer. Erikson 'ın kura
mında gelişimin sekiz psikososyal dönemi yer alır: Güvene karşı güvensizlik, özerkliğe
karşı u tanç ve kuşku, girişimciliğe karşı suçluluk, çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu,
kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası, yakınlığa karşı yalıLılmışlık, üreticiliğe karşı
verimsizlik ve benlik b ü t ü n l ü ğ ü n e karşı umursuzl u k . Psikanalitik k u ramların katkı
ları, gelişimsel çerçeveye, aile ilişkilerine ve zihnin bilinçdışı yön ü ne yapılan vurgu
dur. Eleştiriler ise bilimsel desteğin olmaması, cinselliğe aşırı vurgu ve insan imgesinin
çok olumsuz olması gibi konu ları kapsar.
İki temel davranışsa! ve sosyal bilişsel k u ram Skinner'ın operant ( Edimsel ) şartlanma
Davranışsa! ve Sosyal
Bilişsel Kuramları ve B a n d u ra'nın sosyal bilişsel k u ramıdır. Operanı şartlanmada, bir davranışın sonuç
ları, o davranışın yeniden ortaya çıkma olasılığını değiştirmektedir. Band ura'nın sos
yal bilişsel kuramında, gözlem yoluyla öğrenme yaşam boyu gelişimin asıl noktasıdır.
B a n d u ra kişi/biliş, davranış ve çevre arasındaki karşılıklı etkileşimleri v u rgular. Dav
ranışsa! ve sosyal bilişsel kuramların katkıları, bilimsel araştırmaya ve davranışın çev
resel belirleyicilerine yaptıkları vurgudur. Eleştiriler, S k i nner'in görüşünde bilişe çok
az vurgu yapılması ve gelişimsel değişime verilen önemin az olmasıdır.
Ekolojik Kuram Ekolojik kuram, çevresel bağlamları v u rgular. B ronfenbrenner'in gelişimin çevresel
sistemleri görüşünde beş çevresel sistem yer alır: Mikrosistem, mezosistem, ekosistem,
makrosistem ve kronosistem. K u ramın katkısı, çevresel sistemlerin ma kro ve mikro
boyutlarının sistematik olarak incelenmesi ve çevresel sistemler arasındaki bağlantı
lara dikkat çekmesidir. Eleştiriler ise biyolojik faktörlere yeteri kadar dikkat çekme
mesi ve bilişsel faktörlere çok az vurgu yapmasıdır.
Eklektik Kuramsal Eklektik k u ramsal yönelim, k u ramsal yaklaşımların herhangi birini izlemez; daha
Yönelim ziyade her k u ramdan en iyi olanı seçer.
4 Yaşa m Boyu Gelişimde Araştırma O Yaşam boyu gelişim araştırmalarının nasıl yapıldığını
açıklar.
Yaşam boyu gelişimde veri toplama yöntemleri ş u n lardır: Gözlem ( laboratuarda ya
Veri Toplama
da doğal ortamda ) , anket ( soru form u ) veya görüşme, standarr test uygulama, vaka
Yöntemleri
çalışması ve psikolojik ölçümler.
•
44 BÖLÜM 1 Giriş
EK
Ya şa m Boyu Ge l i ş i m d e Ka riye r l e r
Yaşam boyu gelişim alanı şaşılacak kadar çok yapmak istiyorsanız ilgileriniz konusunda bir da altı yıllık; yüksek lisans derecesi için de iki
sayıda meslek imkanı sunar ve bu meslek ya da daha fazla hocanızla konuşun, akade yıllık bir lisansüstü eğitim gerekir. Lisansüstü
lerde mesleki doyum yüksektir. Üniversite mik orcalamanızı yüksek t utmaya çalışın, ilgi eğitim, bu düzeyde dersler almayı, araştırma
profesörleri yaşam boyu gelişimin farklı alan nize uygun dersler alın ve uygun bir zamanda yapmayı öğrenmeyi ve mesleki toplantılara
larıyla ilgili dersler verirler. Öğretmenler, ço " G raduate Record Examination-GRE" (Türki (kongrelere) katılmayı ve bilimsel bildiri sun
cuk ve ergenlere bilgi, a n layış ve beceri ye'de ALE S ) sınavına girmeniz gerektiğini mayı içerir. Lisansüsıü öğrencilerinin çoğu,
kazandırırlar. Danışmanlar, klinik psikologlar, un utmayın. yetkin bir eğitmen ve araştırmacı olmalannı
hemşireler ve doktorlar, farklı yaşlardan bi Aşağıda, dört alandaki ( eğitim/araştırma; sağlayacak şekilde öğretim ya da araştırma
reylere yaşamla daha etkili olarak baş etme klinik/danışma; tıbbi/ hemşirelik/fiziksel geli asistanı olarak profesörüyle birlikte usta çırak
leri ve daha sağlıklı olmaları için yardımcı şim ve aileler/ilişkiler) farklı mesleklerin pro ilişkisi içinde çalışırlar. Profesörlerle ilgili
olurlar. fili verilecektir. B u meslek profilleri, size profili s. 523 ve s. 6 1 3'ü okuyabilirsiniz.
B u nlar ve yaşam boyu gelişimle ilgili pek sadece yaşam boyu gelişim alanındaki kariyer
fırsatlarını tanıtmakla kalmaz aynı zamanda
Araştırmacı
çok meslek, ödü llendiricidir. Yaşam boyu geli
mesleklerin çeşitliliği hakkında da bir fikir ve Bazı bireyler, yaşam boyu gelişim a la nında
şim alanında çalışarak insanlara yaşamlarını
rir. Her meslek için işi tanımlayacağız ve gere araştırmacı pozisyonunda çalışır. Bir üniversi
daha iyi kılmalarına yardımcı olabilir, kendi
ken eğitimin süresini ve doğasını açıklayacağız. tede, Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü gibi devlete
nizi ve diğer insanları daha iyi a nlayabilir,
Her meslekle ilgili bilginin sonunda yer alan ait bir kurumda veya özel bir kurumda araştır
alandaki bilginizi geliştirebilir, t ü m b u nları
sayfa numaraları o meslekte çalışan biriyle il macı olabilirler. Araştırma soruları üretirler,
yaparken de hoşça vakit geçirebilirsiniz. Ya
gili olan Kariyerlerle bağlantı kutucuğuna işaret araştırmaları planlarlar ve yürütürler ve ge
şam boyu gelişimle ilgili mesleklerin çoğunda
etmektedir. Tüm mesleklerle ilgili daha ayrın nellikle ara�tırmalarını bilimsel bir dergide ya
oldukça iyi kazanılır. Örneğin, Birleşik Dev
ulı bilgi ise bu kitabın Web sayfasında veril yınlamaya çalışı rlar. B i r araştırmacı sıklıkla
letlerde psikologların maaşı ortalamanııı üze
mektedir. başka araştırmacılarla ortak çalışır. Araştırma
rindedir.
cılardan biri zamanıııın çoğu nu laboratuarda
Eğer yaşam boyu gelişimde kariyer yap
EGİTİM/ARAŞTI RMA geçirirken, diğeri alanda, örneğin, okullarda
mayı düşünürseniz, bebeklerle m i, çocuklarla
Yaşam boyu gelişimde çoğu meslek, eğitim ya veya hastanelerde çalışabilir. Yaşam boyu geli
mı, ergenlerle m i yoksa yaşlılarla m ı çalışmak
da araştırma alaıııyla ilgilidir. Fırsatlar, ü niver şim araştırmacılarının çoğu ya yüksek lisans
istersiniz? B u n u anlamak için farklı yaşlardan
sitede öğretim üyesi olmaktan okulöncesi öğ ya da doktora derecesine sahiptir.
insanla rla vakit geçirmeye ça l ı ş ı n . Onların
retmenliği ve okul psikologluğuna kada r
davranışlarını gözleyin ve onlarla yaşamları İlkokul veya Ortaokul Öğretmeni
değişebilmektedir.
hakkında konuşun ve hangi yaş grubuyla ça
İlköğretim ve ortaöğretirn öğretmenleri, alan
lışmak istediğinizi düşünün. Üniversite Öğretim Üyesi (Profesör) larıyla ilgili dersleri verir, program hazırlar,
Yaşam boyu gelişimde farklı işlerde çalı Profesörler, çok farklı türde üniversite ve ens test uygular, öğrencileri değerlendirir, ebe
şan insanlarla da konuşmak isteyebilirsiniz. titülerde, yüksek lisans ve doktora programla veynlerle görüşmeler yapar ve mesleki çalışma
Örneğin eğer, okul danışmanı olmakla ilgile rında, lisans progra mlarında ve iki yıllık gruplarına katılı rlar. Genellikle bir ya da daha
niyorsanız bir okulu arayıp okul danışmanın meslek yüksek okullarında yaşam boyu geli fazla konuda ders verirler. ilkokul veya ortao
dan randevu alabilir ve işiyle ilgili sormak şim alanında dersler verirler. Yaşam boyu geli kul öğret meni olmak için en az lisans derecesi
istediklerinizi sorabilirsiniz. H emşire olarak şim dersleri, ü n iversite ve ensıitülerin çok gerekmektedir. Eğitim, süpervizyon altında
çalışacaksanız da bir hemşireyle konuşmayı farklı programlarında, örneğin, psikoloji, eği ders verme uygulamalarını ve eğitim odaklı
deneyebilirsiniz. tim, çocuk ve aile çalışmaları, sosyal çalışma çok çeşitli dersleri içerir.
Yaşam boyu gelişim alanıııdaki meslek ve tıpta verilmektedir. Ders vermenin yanı
leri keşfetmenin bir diğer yolu, ü niversitede sıra öğretim üyeleri araştırma yapabilir, öğren Özel Eğitim Öğretmeni
okurken böyle bir işte bir süre çalışmaktır. cilere önerilerde bulunabilir ve onların araştır Özel eğitim öğretmenleri, zihi nsel gerilik, se
Bazı üniversitelerde bu amaçla staj imkanları malarım yönetebilir ve akademik kurullarda rebral palzi ve D E H B gibi engeli olan çocuk
mevcuttur. B u imkanlardan yararlanırsanız, görev alabilirler. Lisansüstü programları olan larla ya da üstün çocuklarla yakından ilgilenen
eğitiminize devam etmek istediğinizde lisan üniversitelerde araştırma yapmak profesörün ve onlarla zaman geçiren öğretmenlerdir. Özel
süsıü eğiıim için hangi alanı seçeceğiniz ko iş taııımmııı bir parçasıdır, fakat bazı ü n iversi eğitim öğretmenleri çocuğa en uygun eğitim
nusunda size yardımı dokunur. Yaşam boyu telerde öğretim üyeleri sadece ders verirler. programını oluşturabilmek için çocuğun sınıf
gelişimdeki bazı meslekler için lisansüstü ya B i r lisans programıııda yaşam boyu geli öğretmeniyle ve anne babasıyla birlikte çalışır
da daha ileri bir derece gerekli değildir; fakat şim dersi vermek için gen ellikle yüksek lisans lar. Özel eğitim öğretmenleri, genellikle lisans
bir dereceniz olursa hem iş imkan larıııız hem ve doktora derecesine gerek vardır. Bir dok eğitimlerinin üzerine özel eğitimde yüksek li
de geliriniz anabilir. Eğer lisansüstü eğitim tora derecesi almak için genel olarak dön ya sans derecesi alırlar.
• 45
Erken Eğitim Eğitmeni Gerontolog (Yaşlılık Bilimci) menlik ve araştırma yapabilirler. Çoğu danış
Üniversitelerin ilgili fakültelerinde. oku lla rda Gerontologlar, yaşlılık alanında uzmanlaşırlar. man psikolog, şizofreni gibi ağır ruh hastalığı
çalışırlar ve erken çocukluk eğitiminde en az Yaşlılarla ilgiU devlet politikalarının bazılarına olan bireylere terapi yapmaz.
yüksek lisans dereceleri vardır. Lisansüstü eği odaklanarak uzmanlıklarını alırlar. Genellikle Danışman psikologlar, klinik psikologlarla
timleri sırasında erken çocukluk eğitimi ile il araştırmacı olarak çalışırlar ve sosyal politikalar hemen hemen aynı eğitimden geçerler ancak
gili dersler alırlar ve çocuk bakımı ve erken için önerilerde bulunu rlar. Çoğu gerontolog, doktora eğitimi klinik psikolojide değil, danış
çocu kluk programlarında süpervizyon alımda yetişkin gelişimi ve yaşlılığa odaklanan bir manlık alanındadır. Danışman psikologlar ya
deneyim kazanırlar. yüksek lisans veya doktora derecesine sahiptir. yüksek lisans ya da doktora derecesine sahip
tirler. Onlar da lisans almak için bir prosedür
Okul Öncesi/Anaokulu Öğretmeni 'linik/Danışmanlık den geçerler. Danışmanlık alanındaki yüksek
lisans derecelerinden biri, lisanslı profesyonel
Okul öncesi öğretmenleri asıl olarak 4 yaşın Klinik ve danışmanlık alanlarında yaşam boyu
danışman olmaya olanak tanır.
daki çocuklara, Anaokulu öğretmenleri ise 5 gelişim ile bağlantılı çok çeşitli iş imkanları
yaşındaki çocuklara eğilim verirler. Genellikle vardır. B u nlar klinik çocuk psikolojisinden er
Okul Danışmanı
eğitimde lisans dereceleri ve erken çocukluk gen danışmanlığına ve geriaırik psikjyatriye
Okul danışmanı, öğrencilerin uyum sorunla
eğitiminde uzmanlıkları vardır. Okul öncesi kadar u zanır.
rıyla baş etmelerine. yetenek ve ilgilerim belir
veya anaokulu öğretmeni olmak için resmi ser
Klinik Psikolog lemelerine, öğrenim planlarını geliştirmelerine
tifika gerekmektedir.
ve kariyer fırsatlaruu keşfetmelerine yardımcı
Klinik psikologlar. psikolojik problemleri olan
olur. işin ruteliği, çocukların yaş111a bağlı olarak
Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitmeni insanlara yardım etmeyi amaçlarlar. Üniversi
değişir. Ortaöğretimde çalışan danışmanlar. öğ
Aile ve Tüketici Biljmleri eğitmenleri erken ço teler, klinjkler. tıp fakülteleri ve özel muayene
rencilere üniversitede bir alan seçmeleri. burs
cukluk eğitiminde uzmanlaşabilirler veya orta hane gibi çok çeşitli ortamlarda çalışırlar. Bazı
imkanları, giriş sınavları, kabul koşuliarı ile
okul ve lise öğrencilerine beslenme, kişiler klinjk psikologlar sadece psikoterapi yapar. ba
meslekj ve teknik eğitim alanlarında danışman
arası ilişkiler, cinsellik, ebeveynlik ve insanın zıları psikolojik değerlendirme ve psikoterapiyi
lık verirler. ilköğretimde çalışan danışmanlar
gelişimi gibi konularda dersler verebilirler. Bir birlikte yapar. bazıları ise bunlarla birlikte araş
ise esas olarak sosyal ve kişisel sorunlarla ilgile
leşik Devletlerde pek çok üniversite füle ve Tü tırma da yapar. Klinik psikologlar klinik çocuk nirler. İşlerinin bir parçası olarak çocukları sı
ketici Bilimleri'nde iki ve dört yıllık programlar psikoloğu veya yaşlılık psikoloğu gibi belirli yaş nıfta ve oyun ortamlarında gözlerler. Okul
sun maktadır. B u programlar genellikle staj grupları üzerinde uzmanlaşabilirler. Klinik psi danışmanları, öğrencilerle bireysel olarak, kü
gerektirir. Eğitim sertifikası için ise ilave eğilim kologlar ya klinik ve araştırma eğitimjni birlikte çük gruplar halinde ve hatta sınıfta çalışabilir
derslerinin alınması gerekebilmektedir. Bazı içeren bir doktora derecesine (Ph.D. ) veya sa ler. Genellikle çocuklara yardım edebilmek için
Aile ve Tüketici bilimi eğitmenleri lisansüstü dece klinik eğitim aldıklan bir dereceye (Psy. D . ) ebeveynlerle, öğretmenlerle ve yöneticilerle
eğitimlerine devam edebilir ve böylelikle üni sahip olabilirler. B u lisansüstü eğitim genellikle görüş alış verişinde bulunurlar ( konsültasyon
versitede ders verme ve araşıırma yapma fırsatı 5 -7 yıl alır ve klinik psikoloji derslerini ve onay hizmeti ) . Okul danışmanlan, danışmanlık ala
elde edebilirler. Sayfa 362'de Bir Aile ve Tü lanmış kurumlarda süpervizyon altında stajyer nmda yüksek lisans derecesine sahiptir.
ketici Bilimleri eğitmeninin profilini oku eğitimini içerir. Çoğu yaşlılık psikoloğu bir veya
yun.
iki yıl doktora sonrası eğilim alır. Pek çok eya Mesleki Danışman
lette klinik psikologlar lisans alabilmek ve ken Mesleki danışmanlar. bireylere en iyi mesleği
Eğitim Psikoloğu dilerine klinik psikolog diyebilmek için bir seçmelerinde ve iş başvurularında rehberlik
testten geçmek zorundadırlar. Sayfa I O'da bir ederler. Özel sektörde ya da üniversitelerde ça
Eğitim Psikologları genellikle ü n iversitede ders
klinik psikoloğun profilini okuyabilirsiniz. lışabilirler. Bireylerle görüşmeler yaparak.
verirler ve öğrenme. motivasyon. sınıf yöne
meslekj ve psikolojik testler uygulayarak ilgi ve
Li mi ve değerlendirme gibi Eğiıim Psikolojisi
Psikiyatrist yeteneklerine en uygun meslekleri belirleme
konularında araştırma yaparlar. Stajyer öğren
Psikjyatristler, tıp fakültelerinden mezun olur lerine yardımcı olurlar. Bazen bireylere özgeç
cilere Eğitim Psikolojisi, Okul psikolojisi ve eği
lar ve psikiyatri alanında tıpta uzmanlık eği miş yazmada yardımcı o l u rlar veya iş
timdeki iş pozisyonları için yardımcı olu rlar.
timi alırlar. Tıp fakülteleri yaklaşık dört yıldır görüşmelerinde kendilerini daha iyi hjssetme
Çoğu eğitim psikoloğu eğitimde dokıora dere
ve üzerine 3-4 yıl psikiyatri eğitimi alınır. Psi lerini sağlamak için iş görüşme alıştırmaları
cesine sahiptir. Bir eğitim psikoloğunun kologlardan farklı olarak ( psikologlar tıp fa yaptırırlar. Bireylere. iş konusunda yardımcı
profilini s. 39'da okuyabilirsiniz. kültelerinden mezun olmazlar) psikiyatrisiler olmak için iş fuarlan veya kariyer günleri gibi
danışanlarına ilaç verebilirler. etkinlikler düzenlerler.
Okul Psikoloğu KUnik psikologlar gibi psikiyatristler de
Okul psikologları ilköğretim ve orıaöğretim öğ çocuk (çocuk psikjyaırisi) ya da yaşlılarla (yaşlı Rehabilitasyon Danışmanı
rencilerinin psikolojik ve zihinsel sağlıklarını psikiyatrisi ) çalışmak üzere u zma nlaşabilirler. Rehabilitasyon danışmanları, bireylere eksik
geliştirmekle ilgilenirler. Psikolojik testler ve Psikiyatristler tıp fakültelerinde eğitmen ve liklerin yarattığı sorunları çözme. daha çok ba
rirler. Öğrencilerle ve ebeveynleriyle görüşme araştırmacı rollerinde, kliniklerde ve özel mua ğımsızlık ve u y u m sağlama için baş etme
ler yaparlar. öğretmenlerle görüş alışverişinde yenehanelerde çalışabilirler. Psikoloj ik sorun becerilerini geliştirme ve kariyer fırsatlarını
bulunurlar ve öğrencilere ve ailelerine danış ları olan insanların yaşamlarını iyileştirmek belirlemede yardımcı olurlar. B u alanda çalış
manlık verebilirler. Bir okul bölgesinde mer için ilaç reçete etmenin yanı sıra psikiyatrisiler mak için rehabilitasyon danışmanlığı veya
kezi bir ofiste veya bir veya daha çok okulda de psikoterapi yapabilirler. Sayfa I O'da bir ço rehberlik ya da danışmanlık psikolojisinde en
çalışabilirler. Okul psikologları genelljkle okul cuk psikiyatristinin profilini okuyabilirsiniz. az bir yüksek lisans derecesi gereklidir.
psikolojisinde yüksek lisans veya doktora dere
cesine sahiptir. Lisansüstü eğitimlerinde danış Danışman Psikolog Sosyal Çalışmacı
manlık, değerlendirme. öğrenme ve eğitim ve Danışman psikologlar da klinik psikologlarla Çoğu sosyal çalışmacı, sosyal ve ekonomik so
psikolojinin diğer alanlarında dersler alırlar. aynı ortamlarda çalışabilir. psikoterapi, eğit- runları olan insanlara yardımla ilgilenir. Bildiri-
46 EK
•
len tehlike, ihmal ve istismar vakalan ve aile içi Çocuk Doktoru Pediatri hemşireleri iki ya da beş yıl süren
anlaşmazlıklan inceler, değerlendirir ve düzel Bir çocuk doktoru, sağlık soru nları olan ço bir hemşirelik eğitimi alırlar. Bu eğitim, biyolo
tilmesi için girişimlerde bulunur. Ailelere mü cukları tedavi eder, çocu kların sağlıklarınııı en jik bilimJerde, hemşirelik bakınıı konusunda ve
dahale eder, bireylere ve ailelere danışmanlık iyi duruma getiril mesi için yardımcı olur, has pediatri alanında dersler içerir. Pediatri hemşi
sağlar ve onları ilgili hizmetlere yönlendirir. talık ve yaralanmaları önlemek için çalışır ve releri aynı zamanda hastane orıammda süper
Bazı sosyal çalışmacılar belli bir alanda uzman bebeklerin ve çocukların gelişimini izler. Ço vizyon altında klinik deneyimden geçerler.
laşmıştır. Örneğin, medikal sosyal çalışmacı, cuk dokwrları, tıp fakültesini b i tirdikten sonra Bazıları pediatrik hemşirelik alaıııııda yüksek
uzun süreli engeli olan bireylere destek hizmet çocu k hastalıkları konusu n da uzmanlaşmış lisans ya da doktora derecesi için eğitimlerine
lerini düzenleyebilir; aile bakımıyla ilgili bir sos hekimlerdir. devanı ederler.
yal çalışmacı ise destek hizmetlerine muhtaç Çocuk doktorları özel muayenehanele
olan yaşlı veya çocu klu ailelerle çalışır. Sosyal rinde, kliniklerde, hastanede veya up fakülte Geriatri Hemşiresi
çalışmacılar genellikle şehir, eyalet ya da ülke leri nde ça lışabil irler. Tıp fa kü l t elerindeki Geriatri hemşireleri yaşlı bireylerin sağlık so
düzeyinde kamu destekli kurulu şlarla çalışırlar, çocuk doktorları, çocuk sağlığı ve hastalıkları runlarıııı önle meye çalışır ya da var olan so
bununla birlikte son zamarılarda madde reha üzerine dersler verir ve araştırma yaparlar. runlara müdahale ederler. Hastanelerde, yaşlı
bilitasyonu v e a i l e danışmanlığı gibi özel sektör Sayfa 124'de bir çocuk doktorunun profi bakınıevlerinde, hemşire okullarında, özel
ala nlarında da çalışmaktadırlar. line bakabilirsiniz. muayenehane ve klin iklerde geriatrisı lerle
Sosyal çalışmacılar, sosyoloji ve psikoloji veya psikiyatristlerle çalışabil irler. Pedia tri
derslerini içeren sosyal çalışma alanında en az Geriatri Uzmanı/Geriatrist hemşireleri gibi geriatri hemşireleri de hemşi
lisans derecesine sahip olnıalıdırlar. Bazı sosyal Geriatri uzmanları, yaşlıların sağlık soru nlarını relik okulundan mezu ndur; biyolojik bilimler,
çalışmacılar yüksek lisans ve doktora derece teşhis ederler, tedavi seçeneklerini değerlendi hemşirelik bakımı ve ruh sağlığı a lanlarında
sine sahip olabilir. Örneğin, medikal sosyal ça rirler, hemşire bakımı ve diğer düzenlemeler için dersler aldıkları gibi geriatrik ortam larda sü
lışmacılar, sosyal çalışma a la n ında lisans önerilerde bulunurlar. Geriatristler, tıp eğitimi pervizyon a lt ın d a klinik eğitimden geçerler.
derecesine sa hiptir, üzerine lisansüstü eğitim üzerine 3-5 yıl yaşlılık tıbbı alaııında uzmanlık Ayııı zamanda uzmanlık alanlarında yüksek
alrruş ve süpervizyon altında sağlık kuruluşla eğitimi almışla rdır. Diğer uzman doktorlar gibi lisans ya da doktora yapabil irler. Sayfa 5 5 5'de
rında klinik deneyim kazanmışt ı r. özel olarak özel muayenehanelerinde, kliniklerde, hasta bir geriatri hemşiresinin profilini okuya
veya devlet kuruluşlarında, bir şirket veya has nede veya tıp fakültelerinde çalışabilirler. Tıp bilirsiniz.
tanede çalışabilirler. fakültelerinde çalışan geriatristler sadece yaşlı
hastalara bakmaz; aynı zamanda doktor aday Fizyoterapist
İlaç Danışmanı larına eğitim verir ve araştırma yaparlar. Fizyoterapistler bir hastalık ya da yaralanmaya
ilaç danışmanları, ilaç/madde istismarı sorun u bağlı olarak fiziksel soru n u olan bireylerin
Yenidoğan Hemşiresi mümkün olduğu kadar yeterli bir şekilde işlev
olan bireylere danışmanlık verirler. Bazı ilaç
danışmanları ergenler veya yaşlılarla çalışmak Yenidoğan hemşireleri yeni doğmuş bebeklere görmesi için çalışı rlar. Diğer profesyonellerle
üzere uzma nlaşmışlardır. B i reysel düzeyde bakım verirler. Normal koşullarda doğan be birlikte çalışabilir ve birey için gereken hiz
beklerle, premat ü relerle ve sağlığı kritik yeni metleri koordine edebilirler. Çoğu fizyotera
madde istismarcılarıyla çalışır veya gru p terapi
doğanlarla çalışabil irler. B u hemşireler, lisans pist tüm yaşlardan insanla rla çalışırken bazılaıı
yaparlar. Özel olarak, devlet kuruluşlarında,
derecesi üzerine yenidoğan alan ıııda uzman çocuk ya da yaşlı gibi belirli bir yaş grubuyla
bir şirket veya hastanede çalışabilirler.
laşmışlardır. B u uzmanlık eğilimi, hemşirelik çalışmak için uznıanlaşabilirler.
İlaç danışmanları en az, bir ön lisans ya da
ve biyolojik bilimlerde ders alma nın yanı sıra Fizyoterapistler genellikle fizyoterapi ala
sertifika programını tamamlamak zorundadır
si.ipervizyon altında klinik deneyimi içerir. nında bir lisans derecesine ve eyalet tarafın
lar. Çoğu, ilaç danışmanlığında l isans dercesine
ve bazıları da yüksek lisans ve doktora derece dan veri len bir çalışma lisansına sahipti r.
Ebe Hemşire Eği timin yanı sıra süpervizyon alt ıııda fizyote
lerine sa hiptir. Çoğu eyaletle ilaç danışmanı
Ebe hemşire, bebek bekleyen annelerin do rapi stajı yaparlar.
olarak çalışmak için bir sertifika gerekmektedir.
ğuma hazırlanmalarına yardımcı olur, bakı
rrunı planlar, doğuma rehberlik eder ve doğum İş ve Uğraşı Terapisti
Tıbbi/Hemşirelik/Fiziksel sonrası bakımı sağlar. Ebe hemşire ayııı za
İş ve uğraşı terapistleri. çeşi tli bozu klu kları
Gelişim manda yenidoğa nııı bakımıııı sağlayabilir,
olan danışanları değerlendirme ve tedavileri
Yaşam boyu gelişimde üçüncü temel alan, kişi ebeveynlere bebeğin gelişimi ve ebeveynlik
nin planlamasını yaparlar. i nsanların mutlu
nin fiziksel gelişimini bazı yönlerden iyileştir konularında daııışmanlık verir ve sağlık uygu
luk, sağlık. iyilik ve güvenlikleri ve bağımsız
lamaları hakkıııda daııışnıanlık yapar. Ebe
meye dayalı işlerin yaııı sıra tıp ve ba kım işlev görebilmeleri için önemli olan becerileri
hemşire olmak için genellikle hemşirelik oku
a lanlarında çok çeşitli seçenekleri içerir. oJuşturmalarına, geliştirmelerine ve yeniden
lundan lisans derecesine sa hip olmak gerekir.
Ebe hemşireler gen ellikle hastane ortamla kazanmalarına yardımcı olurlar. Kayıtlı bir iş
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı/ uğraşı terapisti iki ila alt ı yıl süren bir eğitim
rıııda çalışırlar. Sayfa 96'da bir doğum ön
Jinekolog cesi hemşiresinin profilini görebilirsiniz. den geçer. Eğitim. bir uzmanlık programı
Bir doğum uzmaııı/jinekolog, doğum öncesi çerçevesinde iş uğraşı terapisi derslerini içerir.
ve doğum sonrası bakımla i lgilid ir; kadın Pediatri Hemşiresi Ulusal bir senifika almak zoru nludur ve ayrıca
ü reme orga nlarıyla ilgili hastalıkları tedavi Pediatri hemşireleri bebeklerin ve çocu kların bazı eyaletlerde lisanslı/kayıtlı olma gereklidir.
eder ve doğum ya ptınr. Kadm hastalıkları ve sağlığını takip eder, hastalık ve yaralanmaları
doğum uzmanı/j inekolog olmak için tıp fakül önlemek iç.in çalışır ve çocu kların sağlıklarının Terapötik/Rekreasyon Terapisti
tesinden mezun olup bu alanda uzmanlık eği korunmasına yardımcı olur. Hastanelerde ve Rekreasyon terapistleri, boş zaman eğitimi,
timi ( 3 - 5 yıl ) almak gerekir. B u uzma nlar, özel hemşire okullarında veya klin iklerde ve özel din lence ve eğlence gibi müdaha lelerle özel
muayenehanelerinde, klini klerde, hastane muayenehanelerde pediatrisıle birlikte ça l ışa gereksinimleri olan insanların yaşamlarının
lerde ve tıp fakültelerinde çalışabilirler. bili rler. kalitesini artımıaya ve sürdürmeye çalışı rlar.
48 EK
•
[ kısım iki )
Başlangıçlar
Hayatın ritmi ve anlamı başlangıçları kapsar. Basit bir başlangıçtan sonsuz sayıda yapı
gelişir, büyür ve olgunlaşır. Bu canlı neydi, nedir ve ne olacaktır. Kısım 2'de, 'Biyolojik
50
bölüm 2 BİYOLOJİK BAŞLANGIÇLAR
ta
Öğrenme Hedefi 2 Genlerin ne olduğunu ve 4 Kahtım ve Çevre Etkileşimi:
c: insan gelişimini nasıl etkilediklerini açıklar.
Kahtım - Çevre Tartışması
ta işbirlikçi Gen
Genler ve Kromozomlar
Öğrenme Hedefi 4 Kalıtım ve çevrenin gelişimde
E
Genetik ilkeler bireysel farklılıkların nedenleri olarak nasıl
Kromozomal ve Gene Bağlı Anomaliler etkileştiklerini açıklar.
Davranış Genetiği
: ::J Kalıtım - Çevre İlişkileri
-
Jim ve Jim'in arasında bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Bir tanesinin saçı alnına düşerken
diğeri geriye taramaktadır ve favorileri vardır. Bir tanesi kendisini en iyi sözlü olarak ifade
ederken diğeri yazma konusunda daha yeteneklidir. Ama profilleri dikkat çekecek derecede
benzerdir.
Daphne ve Barbara adındaki diğer tek yumurta ikizleri ise, tekrar bir araya geldikten sonra
sürekli birbirlerini güldürdükleri için "kıkırdayan kardeşler" olarak anılmaktadırlar. Kendile
rini evlat edinen ailelerin geçmişi hakkında yapılan kapsamlı bir araştırma sonucunda bu
aileler içinde kıkırdayan başka kimseye rastlanmamıştır. Kıkırdayan kardeşler stresi göz ardı
etmekte, mümkün olan her yerde çatışma ve ihtilaftan kaçınmakta ve poli-
tikayla hiçbir şekilde ilgilenmemektedirler.
leri ve çocuklukları, kişisel ilgi alanları, mesleki yönelimleri, değerleri ve estetik yargıları
hakkında 1 5.000'den fazla soru sorulmuştur (Bouchard & diğerleri, 1 990).
'
konu bağlantıları
Önceki bölümde, biyolojik, bilişsel ve sosyoduygusal olmak üzere, üç önemli
gelişim sürecinin tartışılmasını içeren yaşam boyu gelişim konusu anlatılmıştır.
Bu bölümde ise gelişimin biyolojik yönlerinin temellerini atıyoruz. Genlerin
yönlendirdiği biyolojik süreçler bir bireyin insan yaşamının her dönemindeki
gelişimini etkiler. Burada tartışacağımız genetik konusu ile 1. Bölümde tartışı
lan kuramlar (psikanalitik, bilişsel, davranışsa! ve sosyal bilişsel, etolojik ve eko
lojik) yaşam boyu gelişimin en önemli sorun ve tartışma konularından birini
oluşturan, gelişimin kalıtım ve çevreden ne derece etkilendiğinin incelenmesi
için bir bilgi tabanı sunmaktadır.
1
. d ..
genye one,ım
'
.,. - - . - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ...
• KISIM 2 Başlangıçlar 53
Bebekken birbirlerinden ayrılan tek yumurta ikizleri zevkleri, alışkanlıkları ve seçimle
rinde bu derece çarpıcı benzerlikler gösterdiklerinde bu zevk, alışkanlık ve seçimlerinin
gelişimine genlerinin neden olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz? Diğer olası nedenlerin
de değerlendirilmesi gerekir. İkizler sadece aynı genleri değil aynı zamanda aynı dene
yimleri de paylaşmışlardır. Birbirlerinden ayrılan ikizlerin bazıları evlat edinilmeden
Nereden nereye, neden ve nasılla
önce birkaç ay birlikte yaşamışlar; bazıları testlerden önce bir araya getirilmişler
ilgili sonu olmayan hangi sorular
(bazı durumlarda yıllarca önce); evlat edindirme kurumları çoğunlukla ikizleri
düşünceyi işgal eder.
benzer evlere yerleştirmiştir. Ayrıca birlikte birkaç saat geçiren ve yaşamlarını kar
-Sir Richard Burton
şılaştırmaya başlayan yabancıların bile bazı rastlantısal benzerlikler sergilemesi
İlıgiliz Gezgin, ı 9. yiizyıl
olasıdır (Joseph, 2006). Tek yumurta ikizleri ile ilgili Minnesota çalışması insan geli
şiminin genetik temelinin önemine ve genetik ve çevresel faktörler üzerinde daha
fazla araştırma yapma ihtiyacına işaret etmektedir (Lykken, 2001 ). Bu bölümün ilerle-
yen kısımlarındaki davranış genetiği konusu içinde ikizlerle ilgili çalışmaları daha ayrın
tılı bir şekilde tartışacağız .
Ön Bilgi
Jim ve Jim ile kıkırdayan kardeşlerin örnekleri bizi genetik mirasımızı ve varoluşumuzun biyo
lojik temelleri hakkında düşünmeye itmektedir. Ancak organizmalar, yaşamın masasında
sadece dış etkilerle tahmin edilebilir konumlara doğru hareket ettirilen bilardo topları gibi değil
dir. Çevresel deneyimler ve biyolojik temeller bizi biz yapmak için birlikte çalışırlar. Yaşamın
biyolojik başlangıçları ile ilgili içeriğimiz evrim, genetik temeller, üreme ile ilgili güçlük ve
seçimler kalıtım ve çevrenin etkileşimi üzerinde odaklanmaktadır.
1 Evrimsel Bakış Açısı O Evrimsel bakış açısını yaşam boyu gelişimde tartışır.
İnsanlar evrimsel zaman açısından d ünya üzerine görece yeni gelmiştir. En eski
atalarımız bozkırlarda beslenmek ve daha sonra açık düzlü klerde avcı toplumları
oluştu rmak için ormanları terk ettiklerinde zihin ve davranışları değişmiş ve sonuç
olarak insanlar d ü nyadaki baskın tür olarak gelişmişlerdir. Bu evrim nasıl meydana
gelmiştir?
D a rwin, doğal seçilim yoluyla evrim kuramını 1859 yılında ortaya koymuş olmasına
karşın, onun fikirleri anca k son zamanlarda davranışı açıklamada pop ü ler bir çerçeve
haline gelmiştir. Psikoloj ideki en yeni yaklaşım olan evrimsel psikoloji, davran ışın
şekillenmesinde uyum, üreme ve "en güçlü olanın hayatta kalması nın" önemini
vurgular. Bu a nl amda "güçl ü " kendileri de yavru doğuracak kadar hayatta kalan
yavrular doğurma kabiliyeti a nlamına gelir. B u görüşe göre doğal seçilim
ü reme başarısını, ya ni genlerini bir sonraki nesle geçirme
1,300
kabiliyeti n i a rttıran davranışları destekler ( Confer &
diğerleri, 201O; Cosmides, 2011).
David B uss ( 1995, 2004, 2008) evrimin insan 1,100
davranışını nasıl açıklayabileceği konusuna yeni bir
ilgi uyandırmada özel likle etkili olmuştur. B uss,
evrimin vücut şeklimiz ve boyumuz gibi fiziksel 900
• KISIM 2 Başlangıçlar 55
İnsanların büyük bir beyin geliştirmek ve insan toplumlarının kar
c: maşıklığını öğrenmek için zamana i htiyaç duymaları nedeniyle daha
]"...,. "'
uzun bir çocukluk dönemi evrimleşmiştir. İnsanların ü reyebilecek kadar
.,_
"' "' olgunlaşmaları d iğer memelilere göre daha uzun zaman alır. (bkz. Şekil
- "O
"' >.
"' "' 2 . 1 ). Bu uzamış çocukluk dönemi s üresince büyük bir beyin ve karmaşık
E .....
-� bir topl um içinde yetkin erişkinler olabilmek için ihtiyaç duydukları
UJ
deneyimleri geliştirirler.
Evrilen psikoloj i k mekanizmalardan pek çoğu alana özgüdür. Şöyle
o 100 o lOO
ki, bu mekanizmalar bir kişinin yaradılışının sadece belirli bir yönü için
Yaşam uzamı (yıl olarak) Yaşam uzamı (yıl olarak)
geçerlidir. Evrimsel psikolojiye göre bilgi işleme bunun örneklerinden
ŞEKİL 2.2 biridir. Bu görüşe göre akıl, geniş bir sorunlar yelpazesinde eşit olarak
BALTES'IN YAŞAM BOYUNCA EVRiM VE KÜLTÜR GÖRÜŞÜ: k ullanılabilecek genel a maçlı bir aygıt değildir. B unun yerine atalarımız
Evrimsel seçilimden elde edilen faydalar yaşlandıkça azalırken avlanma ve barınak bulma gibi tekrarlayan sorunlarla uğraştıkça bu
kültüre duyulan ihtiyaç ise yaşla birlikte artar. sorunlara i l işkin bilgiyi işleyen uzmanlaşmış modüller evrimleşmiştir.
Örneğin, hayvanları izlemek için fiziksel bilgiye yönelik bir modül, ticaret
için matematik bilgisine yönelik bir mod ül ve dil için bir modül gibi.
Evrimleşmiş mekanizmalar çağdaş toplumda her zaman uyum sağlayıcı değildir.
,.---------Jııo- Tarih öncesi dönemlerdeki atalarımız için uyum sağlayıcı olan bazı davranışlar bugün
1 bizim işimize yaramayabilirler. Örneğin, atalarımızın yaşadığı besin açısından fakir
q r-iml bağ antı ortamlar insanlarda yiyecek buldu klarında tıka basa yeme ve yüksek kalorili öğü n-
Yaşam Boyu Bakış Açısı: Baltes yaşam ler tercih etme eğilimine yol açmışken, besinin bol olduğu durumda bu eğilim bir
boyu bakış açısının sekiz temel özel liğini obezite salgını başlatabilir. Ancak bu yiyeceğin bol olduğu dönemlerde obeziteye
ta nımlam ıştır. 1. Bölüm, s. 7. 1 neden olabilecek bir özelliktir.
I
_____ _,
Evrim ve Yaşam Boyu Gelişimin Bağlanması: Evrim kuramında önemli olan birey
lerin üreyecek ve özelliklerini sonraki nesillere geçirecek kadar uzun yaşamalarıdır
( Raven, 20 1 1 ) Peki, insanlar üreme sonrasında neden bu kadar uzun yaşarlar? Belki
.
de çevrede yaşça büyük insanların olmasının bebeklerin hayatta kalma oranlarını art
tırması nedeniyle evrim uzun yaşamı desteklemiştir. Büyük olasılıkla ebeveynler avlan
mak ve yiyecek toplamak için dışarıdayken çocuklarla ilgilenecek büyükanne ve
büyükbabaların varlığı evrimsel bir avantaj oluşturmuştur.
Yaşam boyu gelişimci Paul B altes'e ( 2 00 3 ) göre evrimsel seçilimin sunduğu fay
dalar yaş ilerledikçe azalmaktadır. Doğal seçilim yaşlı yetişkinler arasında görülen
pek çok zararlı duru m ve uyumsuz özelliği ayıklamamıştır. Neden? Doğal seçilim
öncelikle yetişkinliğin erken dönemleri bıyunca süren üreme yeterliğine bağlı özel
l i kler üzerinde işler. Bu nedenle B altes'e göre seçilim öncelikle yaşamın ilk yarısında
etkilidir.
B i r örnek olarak, giderek kötüleşen ve geri dönüşü olmayan bir beyin rahatsız
lığı olan Alzheimer hastalığını ele alalım. B u hastalık genell i kle 70 ya da daha ileri
yaşlara kadar görülmez. 20 yaşındakileri etkileyen bir hastalık olmuş olsaydı belki
de doğal seçilim bu hastalığı çok uzun yıllar önce ortadan kaldırmış olurd u .
B öylelikle, uyu msuz koşullara karşı evrimsel baskıların yardımı olmaksızın yaş
lanmanın ağrı, sızı ve güçsüzlüklerine maruz kalırız. Baltes, evrimsel seçilimin fay
dalarını yaşla azalırken, kültüre duyulan i h t iyacın artacağını öne sü rmektedir (bkz.
Şekil 2 . 2 ) . Yani, ileri yetişkinler biyolojik olarak zayıfladıkça, bilişsel beceriler, okur
yazarlık, medikal teknoloj i ve sosyal destek gibi kültüre dayalı kaynaklara ihtiyaç
duyarlar. Örneğin ileri yetişkinler bilişsel becerilerini korumak için diğer i nsanların
yardım ve eğitimine ihtiyaç duyabilirler ( Knight & Sayegh, 2 0 1 O ) .
e
yaşam uzamının farklı noktaları üzerinde nasıl bağlantı kurulabilir?
Evrimsel bakış açısını yaşam farklı etkileri olabilir? Evrimsel psikoloji nasıl
boyu gelişimde tartışır. değerlendirilebilir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Sizin gelişiminizi açı klamada sizce hangisi
daha etkili: Evrimsel psikologların görüşleri mi
yoksa bu görüşleri eleştirenler mi? Neden ?
Davranış üzerindeki genetik etkiler zaman içinde ve pek çok tür genelinde evrilmiş
tir. Geneti k olarak etkilenen pek çok özelliğin DNA'mız içinde saklanan uzu n bir
evrimsel geçmişi vardır. D NA'mızı sadece ebeveynlerimizden a lmayız; bu aynı
zamanda, bir tür olarak bizden önce gelen tü rlerden miras aldığımız bir şeydir.
Bir türün hayatta kalması için uygun olan özellikler bir nesilden diğerine nasıl
aktarılır? O dönemde henüz genlerin ve genetik ilkelerin keşfedilmemesi sebebiyle
Darwin bunun yanıtını bilmiyordu. Her birimiz ebeveynlerimizden miras aldığımız
birer "genetik kod" taşırız. D öllenmiş bir yumurtanın bu insan kodunu taşıması
nedeniyle söz konusu yumu rta bir balıkçıl, kartal ya da fil olarak gelişemez.
,----------�
İŞ BİRLİKÇİ GEN ,' gelişimle bağlantı
Her birimi z yaşamım ıza bir onsun yaklaşık yirmi mi lyonda biri ağırlığında k i tek Biyolojik Süreçler: Yaşlanmayla i lgili gün
bir h ü cre olara k başladık! Bu küçü cü k madde parçası b ü t ü n genetik kodum u zu cel bi r biyoloj ik kuram kromozomların uç
yani, o tek h ü creden, her b i ri orijinal kodun bir kopyasını içeren t rilyonlarca larındaki değişikliklerin yaşlanmada son
h ü creden oluşan bir insana dönüşecek şekilde büyümeyi d ü zenleyen ta limatları derece önemli bir rol oynadıklarını vurgu-
barındırır. B u kod genlerimizle taşınır. Genler nedir ve ne yapa rlar? B u n u n yanıtı lamaktadır. 17. Bölüm, s. 537. ,
için h ü crelerimize bakmamız gerekir. �--------------'
• KISIM 2 Başlangıçlar 57
Hücre Her bir insan hücresinin çekirdeği, deoksiribonü kleik asit ya da D NA'dan olu
şan ipliksi yapılar olan kromozomlar içerir. DNA, spiral bir merdiven gibi çifte
sarmal şeklinde karmaşık bir molekü l d ü r ( bkz. Şekil 2 . 3 ) ve genetik bilgi içerir.
Genler, yani kalıtsal bilgi ü niteleri, kısa D NA parçalarıdır. B unlar hücreleri çoğal
maya ve proteinleri birleştirmeye yönlendirir. Proteinler ise hü crelerin yapı taşları
olmalarının yanı sıra vücudun işlemlerini yönlendiren d ü zenleyicilerdir (Freeman,
20 1 1 ) .
Her bir genin bel irli bir kromozom ü zerinde kendi konumu ve kendi özel yeri
vardır. B ugün, belirli işlevlere bağlı olan genlerin özel yerlerini ortaya çıkarma ya
yönelik çalışmalara büyük i lgi duyulmaktadır ( Lewis, 2 0 1 0 ) . İnsa n genomunun
- insan organizmasının oluşu m u n u başlatan proteinlerin yaratılması için eksiksiz
gelişimsel talimatlar seti - haritasın ı çıkarmaya yönelik İnsan Genomu Projesi
kapsa mmda gerçekleştirilen çalışma lar, bu yönde önemli bir adım oluşturur ( Wi l
ley, Sherwood & Woolverton, 2 0 1 1 ) .
İnsanların yaklaşık olara k sadece 3 0 . 000 gene sahip oldukları n ı gösteren ön
rapor İnsan Genomu Projesi ' n i n en b ü y ü k s ü rprizlerinden biri olmuştur. D a ha
yakın bir zamanda ise insan genleri n i n sayısı n ı n daha az olduğu belirlen miş ve
yaklaşık 2 0 . 5 0 0 olarak d üzeltil miştir ( E nsembl Human, 2 0 1 0; Science D a il y, 2008) .
Daha önced en insa nların 1 00 . 000 ya da daha fazla gene sahip olduklarını d ü şü nen
bilim ada mları aynı zam a nda da her genin sadece bir proteini programladığını
savunuyorlard ı . Aslında insanlar genlere göre çok daha fazla proteine sahiptirler
ve bu nedenle de genler ve proteinler arasında bire bir karşılık olması m ü m k ü n
değildir ( Commoner, 2002 ) . Her g e n otomatik b i r şekilde sadece b i r proteine
dön ü ş t ü rü l mez. Gelişim psikoloğu David Moore' un ( 2 00 1 ) The Dependent Gene
( Ba ğ ı m l ı Gen) kitabının başlığında da v u rgulamış olduğu gibi bir gen bağımsız
olarak hareket etmez.
İ nsan genomu, bir bağımsız genler grubundan çok, hem kendi a rala rında hem
de vücudun içinde ve d ışında genetik olmayan faktörlerle işbirliği yapan pek çok
genden oluşur. B u işbirliği pek çok noktada etkilidir. Örneğin, h ücresel düzenek
genleri ü retmek için küçük D NA parçalarını karıştırır, eşleştirir ve birbirine bağlar
ve bu düzenek çevresinde olanlardan etkilen ir.
Bir genin proteinleri bir araya getirmek için "harekete" geçmesi de bir çeşit
işbirliğidir. Genlerin faaliyeti (genetik i fa d e ) çevresinden etkilenir ( Gottlieb, 2 007;
Meaney, 2 0 1 0 ) . Ö rneğin kanda dolaşan hormonlar hü creye
girerek genleri " h a rekete geçirip" " d u rd u rabilirler".
ŞEKİL 2.3 Hormonların a kışı ise, ışık, g ü n uzunluğu, beslenme
HÜCRELER, KROMOZOMLAR, ONA VE GEN
ve davranış gibi çevresel koşullardan etkilenebilir. Çok
LER: (Üstte) Vücut trilyonlarca hücre içerir. Her bir
sayıda çalışma, h ücrenin dışındaki harici olayla rın
h ücrede merkezi bir yapı olan çekirdek bulunur.
(Ortada) Kromozomlar hücrenin çekirdeğinde bulu yanı sıra h ücre ve kişinin içinde meydana gelen olay
nan ipliksi yapılardır. Kromozomlar O NA'dan ların gen ifadesini tetikleyip engelleyebileceğini gös-
oluşurlar. (Altta) ONA spiral bir merdiven yapısına sa termiştir ( Gottl ieb, Wahlsten & Lickl iter, 2006 ) .
hiptir. Gen ONA'nın bir parçasıdır.
örneğin, son zamanlarda yapılan bir çalışma
kortizol gibi stres hormonlarının konsantra s
yonundaki a rtışın D NA hasarını b e ş katına
çıkardığını ortaya koymuştur (Flint & diğer
leri, 2007 ) . Diğer araştırma ise gelişimin
erken aşamalarında yaşanan deneyimlerin
gen ifadesini değiştirebildiğini ve bu ifa
Kromozomlar: Her biri ebeveynlerin birinden gelen denin de daha sonraki davranışla ilgili
23 çift ipliksi yapıdan oluşurlar. Kromozomlar genetik
olduğunu göstermiştir (Francis & diğer
ONA maddesini içerirler.
İnsan Genomu Projesinden olumlu bir sonuç. leri, 2 00 3 ) . Kısaca, tek bir gen, m i ras alı
ONA: Genetik bilgileri içeren karmaşık moleküldür. Andrew Gobea'nın hücreleri doğduktan kısa nan bir özellik şöyle d ursun, nadiren bir
bir süre sonra bağışıklık sisteminin iflas etme
Genler: DNA'dan oluşan kalıtsal bilgi üniteleridir. proteinin genetik bilgisinin kayn a ğ ı n ı
sini önlemek amacıyla genetik olarak değişti-
Genler hücreleri çoğalmaya ve yaşamın sürdürülme oluşturur ( Gottlieb, 2007 ) .
sini sağlayan proteinleri üretmeye yönlendirir. rilmiştir.
CALVIN & HOBBES, © Watterson. Dist. by Universal UClick. Reprinted with permission. All rights reserved.
GENLER VE KROMOZOMLAR
Genler sadece işbirlikçi değil a y nı za manda da dayanı klıdı rla r. Genler nesilden
nesile geçmeyi ve vücuttaki t rilyonlarca hücrenin t ü münde yer almayı nasıl başa
rırlar? B u h i kayenin özü nü üç süreç açıklar: Mitoz, mayoz ve fertilizasyon.
Fertilizasyon sırasında bir yumurta ve bir sperm zigot olarak a nılan tek bir
hücre yaratmak için birleşirler (bkz. Şekil 2 . 4 ) . Zigotta yumurtadan 2 3 ve spermden
2 3 eşleşmemiş kromozom - her çiftte bir kromozom annenin yumurtasından ve
diğeri babanın sperminden olmak üzere - 2 3 çift eşleşmiş kromozom oluşturmak
üzere bir araya gelirler. B u şekilde ebeveynlerden her biri doğan bebeğin genetik
malzemesinin yansını sağla m ış olur.
Şekil 2 . 5 bir erkek ve bir kadının 23 eşleşmiş kromozomunu göstermektedir.
Her kromozom çiftinin üyeleri hem benzer hem de farklıdır: Çift içinde yer alan her
bir kromozom, üzerinde aynı konumda aynı genin değişiklik gösteren şekillerini
içerir. Örneğin, saç rengi geni bir çift kromozomun her i k i üyesi üzerinde de her
birinde aynı konumda bulunur. Ancak bu kromozomlardan biri sarı, diğeri de kah
verengi saç geni taşıyabilir.
Şekil 2 . 5 'teki erkek ve kadın kromozomları arasında belirgin herhangi bir fark
görüyor musunuz? Fark 2 3 'ü ncü çifttedir. Normalde kadınlarda bu çift X kromo
zomu olarak adlandırılan iki kromozom içerirken erkeklerde 2 3 'üncü çiftte bir X ve
bir de Y kromozomu bulunur. B i r kişinin erkek olduğunu belirleyen Y kromozom u
nun varlığıdır. Mitoz: Hücrenin çekirdeğinin, aynı 23 çift kromozom
şeklinde düzenlenmiş ve ebeveyn hücresi ile aynı
DNA'yı içeren iki yeni h ücre oluşacak şekilde çoğaldığı
Değişkenliğin Kaynakları: Bebeklerde iki ebeveynin genlerinin birleşmesi n üfus h ücresel üremedir.
içindeki genetik değişkenliği arttırır. Bu değişkenlik ise, doğal seçilimin üzerinde
çalışabileceği daha fazla özellik sağlaması nedeniyle tür için değerli bir unsur oluş Mayoz: Yumurta ve spermlerin (gametlerin) olu
şumu için meydana gelen özel bir h ücre bölünmesi
turu r ( Starr, 2 0 1 1 ) . Aslında insan genetik süreci pek çok önemli değişkenlik kaynağı
şeklidir.
yaratır.
Öncelikle zigottaki kromozomlar annenin yumurtalıkları ve babanın testislerinde Fertilizasyon: Üremenin, bir yumurta ve bir sper
m i n zigot olarak adlandırılan tek bir h ücreyi oluştur
bulunan kromozoınlarm tıpa tıp aymlan değildir. Mayoz aşamasında sperm ve yumur
mak üzere birleştiği aşamasıdır.
tanın oluşumu sırasında her bir kromozom çiftinin üyeleri birbirlerinden ayrılır ancak
söz konusu çift içinden hangi kromozomun garnete gideceği tamamen şansa bağlıdır. Zigot: Fertilizasyon sırasında oluşan tek bir hücre.
• KISIM 2 Başlangıçlar 59
ŞEKİL 2.5
ERKEKLER VE KADINLAR ARASINDA Kİ GENE
Ti K FARKLILIKLAR: (a) grubu bir erkeğin kromo
zom yapısını ve (b) grubu ise bir kadının kromozom
(( if (( 11 _il_
yapısını göstermektedir. 23 kromozom çifti içinde
!f "
sonuncusu her grubun sağ alt köşesinde gösteril
miştir. Erkeğin Y kromozomunun kadının X kromo
\( : 1 1( !I 1i
' "'
r' JJ
zomuna göre daha küçük olduğuna dikkat ediniz.
Bu tür bir kromozom resmini elde etmek için bir ki , .
şinin vücudundan, genellikle de ağzının içinden bir J1 k !1 11 • • .!...:...
hücre alınır. Kromozomlar kimyasal bir işlemle bo
yanır, kapsamlı bir şekilde büyütülür ve daha sonra
fotoğrafları çekilir. • ı " .!!_ l ( ' ) _(_
x x
(a) (b)
Ayrıca, çiftler birbirinden ayrılmadan önce iki kromozomun parçalan arasında, her bir
kromozomda yeni bir gen kombinasyonu oluşturacak şekilde bir değiş tokuş gerçekle
şir ( Mader, 2 0 1 1 ) . Böylelikle annenin yumurtasından ve babanın sperminden gelen
kromozomlar zigotta bir araya geldiklerinde sonuç gerçekten benzersiz bir gen kombi
nasyonu olacaktır ( Starr, Evers & Starr, 20 1 0) .
Eğer her bir zigot benzersizse, bu bölümün başında söz edilenler gibi tek yumurta
ikizleri nasıl olur? Tek yumurta ikizleri ( özdeş ikizler), her biri birer insana dönüşen
genetik olarak birbirinin aynı iki kopyaya ayrılan tek bir zigottan gelişir. Çift yumurta
ikizleri (özdeş olmayan ikizler) ise, ayrı yumurta ve ayrı spermlerden gelişirler ve
bunun sonucunda ise normal kardeşlere göre genetik olarak daha fazla benzerlik taşı
mazlar.
B i r başka değişkenlik kaynağı ise DNA'dır (Brooker, 2 0 1 1 ) . Olasılıklar, hücresel
düzenekte bir hata ya da radyasyon gibi çevresel bir ajanın neden olduğu bir hasar,
D NA'nın kalıcı bir şekilde değişmiş bir kesimini oluşturan mutasyona uğramış bir genin
meydana gelmesine yol açabilir (Lewis, 2 0 1 0) .
Kişilerin belirli hastalıklara ya da hızlı yaşlanmaya daha yatkın olmalarına neden
olan yatkınlık genleri ile yine kişilerin bazı hastalıklara karşı daha az hassas ve uzun
yıllar yaşamaya daha yatkın olmalarına yol açan uzun yaşam genleri ile ilgili çalışma
lara duyulan ilgi giderek artmaktadır ( Marques, Markus & Morris, 2 0 1 0; Tacutu,
B udovsky & Fraifeld, 2 0 1 0 ) . Ancak genleri birbirinin aynı olduğunda bile insanlar
değişiklik gösterir. Genotip ve (enotipler arasındaki farklar bu değişkenlik kaynağını
anlamamızda yardın1C1 olur. Bir kişinin genetik malzemesirıin tümü o kişinin genoti
pini oluştunır. Ancak, söz konusu genetik malzemenin tümü gözlemlenen ve ölçüle
bilir özelliklerimizde görülmez. Bir fenotip ise gözlemlenebilir özelliklerden oluşur.
Fenotipler (uzunluk, ağırlık ve saç rengi gibi) fiziksel ve ( kişilik ve zeka gibi) psikolojik
özellikleri içerir.
Her bir genotip için, bir başka değişkenlik kaynağı sunan bir dizi fenotip ifade
edilebilir ( Gottlieb, 2007; Meaney, 20 1 0) . Örneğirı bir kişi genetik olarak irileşme potan
siyelini miras alabilmekle birlikte diğerlerinin yanı sıra iyi beslenme bu potansiyele
ulaşmada son derece önemli olacaktır.
B i r genotipin belirli bir fenotipi yaratacak şekilde nasıl ifade edildiğini ne belirler?
B u sorunun ya nıtı ile ilgili bilinmeyen çok şey vardır ( Starr, 2 0 1 1 ) . Ancak, baskın
- çekinik genler, cinsiyetle bağlantılı genler, geneti k damgalama ve polijenik olarak
belirlenen özellikler de dahil olmak üzere bir takım genet ik ilkeler belirlenmiştir.
Genotip: Bir kişinin genetik mirası, asıl genetik mal
zeme.
Baskın - Çekinik Gen İlkesi: Bazı d u rumlarda çift içindeki genlerden b i ri her
Fenotip: Bir kişinin genotipinin gözlemlenen ve ölçü zaman etkisini gösterir, baskın olan bu gen çeki n i k gen olara k adlandırı lan diğer
lebilir özelliklerde ifade edilme şekli. genin potansiyel etkisini bastırır. B u na baskın - çekinik gen ilkesi denir. Çekinik
•
60 BÖLÜM 2 Biyolojik Başlangıçlar
bir gen etkisini a ncak i l g i l i gen çifti içindeki her iki gen de çeki n i k olduğu nda gös
terir. Bir özelliğe i l işkin çek i n i k bir geni her iki ebeveyninizden d e a lı rsanız söz
konusu özelliği gösterirsiniz. Çekinik bir geni sadece bir ebeveyninizden a lırsanız bu
geni taşıdığınızı hiçbir zaman bilemeyebilirsiniz. B askın ve çek i n i k genler d ünyasında
kahverengi saç, hipermetropluk ve gamzeler sarı saç, miyopluk ve çillere göre bas
kınd ır.
İki kahverengi saçlı ebeveynin sarı saçlı çocukları olabilir mi? Evet olabilir. Her i k i
ebeveynin de kahverengi s a ç i ç i n baskın ve sarı s a ç i ç i n çekinik genleri olduğunu var
sayalım. B askın genlerin çekinik genleri bastırmaları nedeniyle ebeveynlerin saçının kah
verengi olmasına karşın her i kisi de sarı saç geni taşıdığından b u geni çocuklarına
geçirebileceklerdir. B unları bastıracak hiçbir baskın gen olmaması nedeniyle ise çekinik
genler çocuğ u n saçının sarı olmasına yol açabilecektir.
Polijenik Kalıtım: Geneti k geçiş genellikle şimdiye kadar incelediğimiz basit örneklere
göre çok daha karmaşıktır ( B rooker, 2011). B irkaç özellik sadece tek bir gen ya da gen
çiftinin etkisini yansıtır. Çoğ u , pek çok farklı genin etkileşimi ile belirlenir; bunlara poli
jenik olarak belirlenmiş özellikler a d ı verilir (Meaney, 201O ) . Örneğin boy uzunluğu gibi
basit bir özellik bile pek çok genin etkileşimini ve ayrıca çevrenin etkisini yansıtır. Kan
ser ve diyabet gibi çoğu hastalık karmaşık gen etkileşimleri ve çevresel faktörler son u
cunda gelişir ( E keblad, 2010; Yimaleswaran & Loos, 2010).
Gen - gen etkileşimi terimi, özellikler, davranışlar, hastalıklar ve gelişimi etkileyen iki
ya da daha fazla genin birbirlerine bağımlılığı üzerinde odaklanan çalışmaları tan ı mlamak
için giderek daha fazla kullanılmaktadır ( Costanzo & diğerleri, 2010). Örneğin, son
zamanlarda yapılan çalışmalarda kanserde ( C hen & diğerleri, 2009) ve kardiyovasküler
hastalıklarda (Jylhava & diğerleri, 2009) gen - gen etkileşimi belgelenmiştir.
• KISIM 2 Başlangıçlar 61
Adı Tanımı Tedavisi Oranı
Down sendromu Fazladan bir kromozom, hafiften ağır Ameliyat, erken müdahale, 20 yaşında 1 .900 doğumdan 1 'i
düzeye kadar geriliğe ve fiziksel bebeğin uyarılması ve özel 35 yaşında 300 doğumdan 1 'i
anomalilere neden olur. öğrenme programları 45 yaşında 30 doğumdan 1 'i
Kllnefelter Fazladan bir X kromozomu fiziksel Hormon tedavisi etkili olabilir. 600 erkek doğumdan 1 'i
sendromu (XXY) anomalilere neden olur.
Kırılgan X X kromozomunda bir anomali zihinsel Özel eğitim, konuşma ve dil Erkeklerde kadınlara göre daha
sendromu geriliğe, öğrenme güçlüklerine ya da terapisi yaygın
kısa dikkat süresine neden olabilir.
Turner Kadınlarda eksik olan bir X kromozomu Çocukluk ve erinlikte hormon 2.500 kız doğumdan 1 'i
sendromu (XO) zihinsel geriliğe ve cinsel gelişim tedavisi
geriliğine neden olabilir.
ŞEKİL 2.6
B AZI KROMOZOMAL ANOMALİLER: Bu anomalilere yönelik tedaviler sorunu tamamen ortadan kaldırmasa da kişinin uyum
sağlayıcı davranışını ve yaşam kalitesi n i iyileştirebilmektedir.
Down Sendromu: Down sendromu olan bir kişi yuvarlak bir yüze, düz
leşmiş bir kafatasına, göz kapaklarının üzerinde fazladan bir deri katına,
dışarı çıkık bir dile, kısa uzuvlara ve motor ve zihinsel becerilerde geri
liğe sahiptir (Fidler. 2008 ). Bu sendroma 2 1 . kromozomun fazladan
bir kopyasının bulunması neden olur. Fazladan kromozomun neden
var olduğu bilinmemekle birlikte erkeğin spermi ya da kadının
yumurtasının sağlığından kaynaklanabilmektedir.
Down sendromu yaklaşık her 700 canlı doğumdan birinde
görü l ü r. 16 ila 34 yaşları arasındaki kadınların Down sendromlu
bir çocuk doğurma olasılıkları daha genç ya da daha yaşlı kadın
lara göre daha azdır. Afrikalı Amerikalı çocuklar ise nadiren
Down sendromu ile doğarlar.
zis, diyabet, hemofili, H un tington hastalığı, spina bifida ve Tay Sachs hastalığını
Orak hücre anemisi: Alyuvarları etkileyen ve çoğun
saymak m ü m k ü n d ü r. Şekil 2 . 7 'de bu hastalıklar hakkında daha fazla bilgi veril lukla Afrika kökenli kişilerde görülen bir genetik ra
miştir. B ilim adamlarının bir gün bu ve diğer genetik anomalilerin neden meydana hatsızlıktır.
• KISIM 2 Başlangıçlar 63
Adı Tanımı Tedavisi Oranı
Klstik fibrozls Mukus üretimine engel olan glandüler işlev Fizik tedavi ve oksijen terapisi, sentetik enzimler ve 2.000 doğumdan 1 'i
bozukluğu; nefes alma ve sindirim güçleşir ve sonuç antibiyotikler; pek çok kişi orta yaşa kadar yaşar.
olarak yaşam kısalır.
Diyabet Vücut yeterince insülin üretmez ve bu da şeker lnsülinle tedavi edilmedikçe erken yaşta başlaması 2.500 doğumdan 1 'i
metabolizmasında anomaliye neden olur. ölümcül olabilir.
Hemofili Kanın pıhtılaşmasında gecikme iç ve dış kanamaya Kan nakli / iğnesi iç kanama nedeniyle oluşacak ı 0.000 doğumdan 1 'i
yol açar. zararı azaltabilir ya da önleyebilir.
Merkezi sinir sistemi kötüleşir ve kas Genellikle 35 yaş ya da daha üzerine kadar 20.000 doğumdan 1 'i
koordinasyonunda sorunlara ve zihinsel bozukluğa görülmez; belirtiler ortaya çıktıktan 1 O ila 20 yıl
yol açar. sonra ölüm olasılığı yüksek.
Tedavi edilmezse zihinsel geriliğe yol açan Özel diyet ortalama zeka ve normal bir yaşam uzamı 1 0.000 ila 20.000 doğumdan
metabolik bozukluk sağlayabilir. 1 'i
Orak hüuell Vücudun oksijen alımını sınırlandıran kan Penisilin, ağrı kesiciler, antibiyotikler ve kan nakli 400 Afrikalı Amerikalı
anemi bozukluğu, eklemlerin şişmesinin yan ısıra kalp ve çocuktan 1 'i (diğer gruplar
böbrek yetmezliğin ine neden olabilir. içinde daha düşük)
Beyin ve omurga anomalilerine neden olan nöral Doğumda düzeltici cerrahi, ortopedik cihazlar ve 1 .000 doğumdan 2'si
tüp bozukluğu fizik tedavi / medikal terapi
Sinir sisteminde lipitlerin birikmesi nedeniyle ilaç ve özel diyetin uygulanmasına karşın 5 yaşına 30 Amerikalı Musevi'den 1 'i
zihinsel ve fiziksel gelişiminin yavaşlaması kadar ölüm olasılığı yüksektir. taşıyıcıdır.
ŞEKiL 2.7
BAZI GENE BAGLI ANOMALiLER
Genetik Anomalilerle Başa Çıkmak: Herkes kişiyi ciddi fiziksel hasta lıklara ya
da zihinsel bozukluğa yatkın kılabilecek DNA değişiklikleri taşır. Ancak genetik bir
bozukluğu taşıyan herkes bu bozukluğu göstermez. D iğer genler ve gelişimsel olay
lar bazen genetik a nomalileri telafi eder ( Gottlieb, Wahlsten & Lickliter, 2006 ) .
Örneğin, daha önce sözünü ettiğimiz fenilketonuri hastalığını hatırlayalım: Kişiler
fenilketon uri genetik bozukluğunu taşısalar bile diyetlerinde fenilalalin yerine
diğer besinleri koymaları halinde bu bozukl uk ifade edilmez.
Böylelikle genler bir kader olmamakla birlikte, eksik, işlevini görmeyen ya da
mutasyona uğramış genlerin bozukluklarla ilişkilendirilebilmesi mümkündür ( Zagh
loul & Katsanis, 2 0 1 0 ) . Bu tür genetik k usurların tespit edilmesi doktorların kişile
rin risklerini tahmin etmelerini, sağlıklı uygulamalar önermelerini ve en g ü venli ve
en etkili ilaçlan yazmalarını sağlayabilir ( Wider, Foroud & Wszolek, 2 0 1 0 ) . B undan
on ya da yirmi yıl sonra yeni doğmuş bir bebeğin ebeveynlerinin hastaneden bebek
lerinin hastalık risklerini gösteren tam bir genom a nalizi ile ayrılmaları mümkün
olabilecektir.
Ancak bu bilgi, faydalarının yanı sıra önemli maliyetler de getirebil i r. B i r kişi
nin genetik profiline kim erişebilir? Bir kişinin bazı hastalıklar için risk altında
olduğu bilinirse o kişinin iş bulması ve işte kalması ya da sigortalanması güçleşebi
lecektir. Örneğin, ellerinin titremesine yol açacak bir bozukluk geliştirmeye yatkın
olduğu bilinen bir havayolu pilotu veya sinir cerrahının işini erken bırakması iste
nebilir mi?
Genetik danışmanların ne yaptıkları hakkında daha fazla bilgi için Yaşam Boyu Gelişim Meslekleri ekinin 48. sayfasına bakınız.
Genellikle tıbbi genetik alanında iyi eğitim görmüş hekim ya da biyologlar olan
genetik danışmanları biraz önce açıklanan sorunları, bunlarla karşılaşma olasılığını
ve bunların etkilerinden bazılarını telafi etmeye yönelik faydalı stratej iler hakkında
bilgi sahibidirler ( Boks & diğerleri, 2 0 1 0 ) . B i r genetik danışmanın mesleği ve çalış
maları hakkında daha fazla okumak için Kariyerlerle Bağlantı bölü m ü ne bakınız.
O
Bazı kromozom ve gene bağlı anomaliler
Kendinizde ya da bir arkadaşınızda baskın ve/
nelerdir?
Genlerin ne olduğunu ve insan veya çeki n i k genlerin etkisine ilişkin bir
gelişimini nasıl et kiled ikle rini olasılığı tespit edebilir misiniz? Açıklayınız.
açı kla r.
KISIM 2 Başlangıçlar 65
3 Üreme ile İlgili Güçlükler ve Seçimler Üreme ile ilgili bazı önemli g üçlük ve seçimleri
tanımlar.
aG n C" F C: T I T S: C: T S: D
ll' I ını v
• KISIM 2 bdŞıdf'QI, df 67
50 yum u rtanın normalde rahme ulaşmak için geçtiği fallop t ü pleri tıkalı ya
da embriyonun uterusa yerleşmesini engelleyen bir hastalığa sahip olabi
Hamilelik oranı
Canlı doğum oranı
l ir. Erkek ise çok az sayıda sperm üretiyor, spermleri hareketsiz (yeterli
40
hareket etme kabiliyetinden yoksun ) ya da kanalları tıkalı olabilir ( Kini &
diğerleri, 2 0 1 0 ) .
30 Amerika B i rleşik Devletlerinde her yıl 2 milyondan fazla çift kısırhk
"'
"O larına çare bulunması için yardıma başvurmaktadır. Bazı kısırlık durum
N
'"
>- larında cerrahi m ü dahale nedeni ortadan kaldırabilmekte, cliğerlerinde ise
20
hormona dayalı ilaçlar çocuk sahibi olma olasılığını arıtırabilmekteclir. Her
yıl kısırlıklarına çare bulunması için yardıma başvuran 2 milyon çiftten
10 yaklaşık 40.000'i ileri teknoloji destekli üreme yöntemlerini denemekteclir.
Şu ana kadar en sıklıkla kullanılan teknik ise yumurta ve spermin bir labo
o ratuar kabında birleştirilmesi olan in vitro fertilizasyon ( IVF) yöntemidir.
<21 26 30 34 38 42 46 Yumurtalardan bazılarının başarılı bir şekilde döllenmesi halinde döllenen
Kadının yaşı bu yumurtalardan bir ya da daha fazlası kadının uterusuna aktarılmakta-
dır. Amerika Birleşik Devletlerinde Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri
ŞEKİL 2.9 tarafından gerçekleştirilen ulusal bir çalışma (2006) IVF'te başarı oranının
iN VITRO FERTILİZASYONUN BAŞARI ORANLARI KADININ annenin yaşına bağlı olduğunu ortaya koymuştur ( B kz. Şekil 2 . 9 )
YAŞINA GÖRE DEGIŞİKLİK GÖSTERİR Yeni üreme teknolojileri ile aile kurulması, bunun çocuklara yönelik
fiziksel ve psikoloj i k sonuçları hakkında önemli sorulan gündeme getirmektedir ( S teel
& Sutcliffe, 20 l O; Wisborg, Ingerslev & Henriksen, 2 0 1 0) . Kısırlık tedavisinin sonuç
larından biri çoğul doğumların sayısındaki artıştır. Artık kısırlık tedavisi ile - i n vitro
fertilizasyon dahil - gerçekleştirilen hamileliklerin yüzde yirmi beş ila otuzu çoğul
doğumla sonuçlanmaktadır. Son zamanlarda gerçekleştirilen bir meta analiz ( e tkinin
gücün ü belirlemek için birden fazla çalışmanın sonucunu birleştiren istatistiksel bir
teknik) in vitro fenilizasyon ( t üp bebek) ikizlerinin düşük doğum ağırlığı riskini biraz
artırdığını ortaya koymuştur ( McDonald & diğerleri, 2 0 1 0 ) ve bir başka meta analizde
ise in vitro fertilizasyonla gerçekleştirilen tekli doğumlarda doğan çocukların önemli
bir düşük doğum ağırlığı riski ile karşı karşıya oldukları bul unmuştur ( M cDonald &
diğerleri, 2009 ) . İn vitro fertilizasyonun uzun vadeli sonuçlarını ele alan bir çalışmayı
okumak için A raştırmalarla Bağlantı bölümüne bakınız.
EVLAT E DİNM E
Cerrahi ve doğurganlık ilaçlarının bazen kısırlık sorununu çözümlemesine karşın bir
başka seçenek ise evlat edinmektir. Evlat eclinme, doğumda birbirleriyle ilişkisi olma
yan kişiler arasında ebeveyn - çocuk ilişkisinin kuru lduğu sosyal ve yasal s ü reçtir.
işlevsellik, akran ilişkileri ve benlik saygısını ölçen Çocuklar ve Ergenler için ŞEKİL 2.1 0
Sosyal Uyum Envanterini uygulamak suretiyle değerlendirilmiştir. İN VİTRO FERTİLİZASYON YA DA DOGAL YOLLARLA SAHİP OLU
İn vitro fertilizasyonla çocuk sahibi olan, evlat edinen ve doğal yön NAN ÇOCUKLARIN SOSYO DUYGUSAL İŞLEVSELLİGI: Bu grafik in vitro
temlerle çocuk sahibi olan ailelerin çocukları arasında önemli farklılıklar fertilizasyon (IVFJ ya da doğal yollarla sahip olunan genç ergenlerin sosyoduy
bulunmamıştır. Çocuklar ve Ergenler için Sosyal Uyum Envanterinin so gusal işlevselliğini karşılaştıran bir çalışmanın sonuçlarını göstermektedir (Go
nuçları Şekil 2.l O'da gösterilmiştir. Bir başka çalışma ise IVF yoluyla ve lombok, MacCallum & Goodman, 200 1 ) . Çalışmada her aile türü için benzer
oranda ve benzer yaşlarda erkek ve kız çocuk yer almıştır (ortalama yaş 11 yıl
normal yolla doğan çocuklar arasında herhangi bir psikolojik farklılık bu
1 1 ay). Doğal yollarla sahip olunan grubun ortalamasının biraz daha yüksek
lunmadığını göstermeklebirlikte bualandasağlamsonuçlaravarmakiçin olmasına karşın bu büyük olasılıkla tesadüf sonucudur: Gruplar arasında an
daha fazla a raştırmaya ihtiyaç vardır (Goldbeck & diğerleri, 201 O). lamlı farklılık bulunmamıştır.
lar daha sonra evlat edinilenlere göre daha olumlu sonuçlarla karşı k a rşıya
kalmaktadırlar. Bir çalışma evlat edinme süreci ne kadar geç gerçekleşirse evlat edi
nilen çocukların o kadar daha fazla sorunla karşılaştığını ortaya koymuştur. Evlat
edinilen bebekler en a z uyum güçlüğü çekerken, 1 0 yaşından sonra evlat edinilen
ler en fazla sorunla karşılaşmaktadır ( Sharma, McGue & Benson, 1 996) .
Genel olarak evlat edinilen çocuklar ve ergenlerin evlat edinilmeyenlere göre psi
kolojik ve okulla ilgili sorunlarla karşılaşma olasılığı daha yüksektir ( Keyes & diğerleri,
2008) . Örneğin son zamanlarda geçekleştirilen bir meta analiz evlat edinilen çocukla
rın akıl sağlık hizmetlerini kullanma olasılığının evlat edinilmeyen emsallerine göre
daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur (Juffer & van IJzendoorn, 200 5 ) . Evlat
edinilen çocuklar aynı zamanda evlat ecünilmeyenlere göre daha fazla davranış sorunu
sergilemekle birlikte bu fark küçüktür. Son zamanlarda gerçekleştirilen geniş ölçekli
bir çalışmada evlat edinilen çocukların öğrenme güçlüğü yaşama olasılıklarının evlat
edinilmemiş emsallerine göre daha yüksek olduğu belirlentniştir (Altarac & Saroha,
2007 ) .
Evlat edinilen v e edinilmeyen ergenlerin karşılaştınldığı bir araşurma evlat edini
len ergenler arasında olumlu özelliklerin varlığını ortaya koymuştur. Örneğin, bir çalış
mada evlat edinilmiş ergenlerin yasadışı uyuşt u rucu kullanma ve suç oluşturan
davranışlar sergileme olasılığı evlat edinilmemiş olanlara göre daha yüksek olmasına
karşın evlat edinilen ergenlerin çekingen olına olasılıkları daha az ve özgeci, şefkatli
ve başkalarını destekleyici olmak gibi olumlu sosyal davranışlarda bulunma olasılıkları
daha fazladır ( Sharma, McGue & Benson, 1 99 6 ) .
Ancak, evlat edinilen çocukların büyük bir çoğunluğu (daha büyük yaşlarda, ırk
lar arasında ve ulusal sınırlar ötesinden evlat edinilenler dahil) etkili bir şekilde uyu m
sağlamakta ve bu çocukların ebeveynleri ise evlat edirune kararlarından büyük ölçüde
memnun olduklarını ifade etmektedirler ( B rodzinsky & Pinderhughes, 2002; Castle &
diğerleri, 2009 ) . Son zamanlarda yapılan bir ulusal çalışmada evlat edinilen ve edinil-
• KISIM 2 Başlangıçlar 69
gelişimi yaşa m la i l i şki lend i r
tir (Brodzinsky & Pinderhughes, 2002): tıksal düşünce geliştirme, d ikkatlerini vü
cutları üzerinde yoğun laştırma ve kimlik
Bebeklik: Araştırmacılar evlat edinilmiş ve edinil
a rayışına gi rme olasılıkları yüksektir. Bu
memişbebeklerinebeveynlerinekarşıgeliştirdikleri
özellikler evlat edinilmiş ergenlerin evlat
bağlanmayla ilgili çok az farklılık tespit etmişlerdir.
edin ilmedurumlarını,örneğ i n kendilerini
Ancak,ebeveynlerin çözü mlenmemişkısırlıksorunları
evlat edinen ebeveynlerinden nasıl fa rklı
bulunması ya da çocuğun ebeveynlerin beklentile
göründükleri üzeri nde odaklanmak gibi
rine uygun olmaması halinde bağlanma sorunlu
daha ka rmaşık şeki l lerde yansıtmaları
olabilmektedi r. Danışma nlar evlat
edinecek ailelere gerçekçi beklen için temel oluşturur. Evlat edinilmiş er
A nne babaların gelişimlerinin farklı dönemlerinde çocuğa uyum konu
tiler geliştirmeleri konusunda yar sundaki stratejileri nelerdir? genler kimlik arayışı içindeyken evlat
4 Kalıtım ve Çevre Etkileşimi: Kal ıtım Kalıtım v e çevrenin, gelişimde bireysel farklılıkların
Çevre Tartışması nedenle ri olara k nasıl et kileşti kle rini açı klar.
Dav ranış Genetiği Pay laşılan ve Paylaşılmayan Kal ıtım Çev re Etki leşimi
Çevresel Deneyimler Ha kkında Sonuçla r
D'\VRAN l c GE FT . G İ
Davranış genetiği, insan özellikleri ve gelişimindeki bireysel farklılıklar
ü zerinde kalıtım ve çevrenin etkisinin araştırıldığı alandır. Davranış gene
tiğinin genetiğin ya da çevrenin bir kişinin özelliklerini ne ölçüde etkiledi
ğini belirlemediğine dikkat ediniz. Davranış genetiği bunun yerine insa n
l a r arasındaki farklılıklardan neyin sorumlu olduğunu - y a n i insanların
genlerindeki farklılıklar, çevre ya da bunların kombinasyonu nedeniyle
ne ölçüde farklılık gösterdikleri n i bulmaya çalışır ( Silberg, Maes & Eaves, ikiz çalışmalarında tek yumurta ikizleri çift yumurta ikizleri ile karşı-
20 1 0 ) . Kalıtımın davranış ü zerindeki etkisini araştırmak için davranış laştırılır. Tek yumurta ikizleri genetik olarak birbirleriyle aynı iki orga
nizmaya bölünen tek bir döllenmiş yumurtadan gelişirler. Çift
genetikçileri çoğunlukla ikizlerden ya da evlat edinme durumlarından
yumurta ikizleri ise farklı yumurtalardan gelişirler ve bunun sonu-
yararlanır ( Goldsmith, 2 0 1 1 ) ·
cunda da genetik olarak ikiz olmayan kardeşlerden daha fazla benzer
En yaygın i k iz çalışmasında tek yumurta ikizlerinin (genetik olarak değildirler. İkiz çalışması yönteminin doğası nedir?
birbirlerinin aynı olan) davranışsa! benzerliği ile çift yumurta ikizlerinin davranışsa]
Davranış genetiği: Kalıtım ve çevrenin insan özelli k
benzerliği karşılaştırılır. Çift yumurta ikizlerinin aynı rahmi paylaşmalarına karşın
leri ve gelişimindeki bireysel farklılıklar üzerindeki
genetik olarak herhangi iki kardeşten daha fazla benzer olmadıklarını hatırlayalım. etkisinin araştırıldığı alandır.
Böylelikle davranış genetiği tek ve çift yumurta ikizleri gruplarını karşılaştırarak tek
ikiz çalışması: Tek yu murta ikizlerinin davranışsa!
yumurta ikizlerinin çift yumurta ikizlerine göre genetik olarak daha benzer oldukları
benzerliği ile çift yumurta ikizlerinin davranışsa! ben
temel bilgisinden yararlanmaktadır ( Loehlin, 20 l O ) . Örneğin bir çalışmada davranış zerliğinin karşılaştırıldığı bir çalışmadır.
• KISIM 2 Başlangıçlar 71
Kalıtım - Çevre
ilişkisi Açıklama Örnekler
Pasif Çocuklar ebeveynlerinden genetik eğilimler miras alırlar ve Müziğe yatkınlığı olan ebeveynlerin çocukları da genellikle müziğe
ebeveynler aynı zamanda kendi genetik eğilimlerine uyan bir çevre yatkın olur ve bu ebeveynlerin çocuklarına müzik yönünden zengin
sağlar. bir çevre sunma olasılıkları yüksektir.
Uyana Çocuğun genetik eğilimleri çevreden belirli bir özelliği destekleyen Mutlu ve cana yakın bir çocuk gülümser ve diğerlerinden samimi,
uyarılar elde eder. Böylelikle genler çevresel desteği davet eder. dostça tepkiler alır.
Aktif Çocuklar çevrelerinde kendi ilgi alanları ve yeteneklerini yansıtan ve Kitaplara ilgisi, spora ya da müziğe yeteneği olan çocuklar için
(ortam seçici) böylelikle genotipleri ile uyumlu olan "ortamlar" ararlar. sırasıyla kütüphaneler, spor alanları ve müzik aletlerinin bulunduğu
mağazalar çevresel ortam örneklerini oluşturur.
ŞEKİL 2.1 1
sorunlarının tek yumurta ikizlerinde çift yumurta i k izlerine göre daha yaygın olduğu
KALITIM - ÇEVRE iLiŞKiLERiNiN
ortaya konulmuş ve araştırmacılar bu çalışmanın davranış sorunlarında kalıtırmn
ARAŞTIRILMASI
önemli bir rol oynadığını gösterdiği sonucuna varmışlardır ( Scourfield & diğerleri,
2004) .
Ancak bazı konular ikiz çalışmalarının yorumlanmasında karışıklığa neden olmak
tadır. Örneğin, tek yumurta ikizlerinin çevreleri çift yumurta ikizlerinin çevrelerine
göre muhtemelen daha fazla benzerlik içerir. Yetişkinler tek yumurta ikizlerinin ben
zerliklerini çift yumurta ikizlerininkine göre daha fazla vurgulayabilirler ve tek yumurta
ikizleri kendilerini bir "takım" olarak algılayarak çift yumurta i kizlerine göre daha fazla
birlikte oynuyor olabilirler. Böyle bir durumda tek ve çift yumurta ikizlerinde gözlem
lenen benzerlikler üzerinde çevrenin etkisi oldukça önemli olabilir.
B i r evlat edinme çalışmasında, araştırmacılar evlat edinilen çocukların davra
nışları ve psikoloj i k özelliklerinin kendilerini evlat edinen ve onlara bir ev ortamı
sunan ebeveynlerinkine mi yoksa kalıtımlarına katkıda bulunan biyolojik ebeveynle
rininkine mi daha benzer olduğunu bulmaya çalışmaktadırlar (Loehlin, Hom & Emst,
2007 ) . Bir başka tür evlat edinme çalışması ise evlat edinilen ve biyoloj i k kardeşleri
karşılaştırmaktadır.
•
72 BÖLÜM 2 Biyolojik Başlangıçlar
relerine ilişkin aktif seçimleri kendi özel genotipleri ile ilgilidir. Örneğin cana yakın
çocuklar utangaç çocukların aksine insanlarla etkileşim içinde olabilecekleri sosyal
ortamları arama eğilimi gösterirler. Müziğe yatkmlığı olan çocukların yeteneklerini
başarıyla sergileyebilecekleri müzik çevrelerini seçme olasılıklan yüksektir. B u ueği
limlerin" nasıl ortaya çıktığı epigenetik görüş başlığı altında kısaca açıklanacaktır.
Scarr'ın gözlemlerine göre bu üç tür genotip - çevre ilişkilerinin göreli önemi
çocuklar bebeklikten ergenliğe doğru gelişirken değişiklik gösterir. Bebeklikte çocuk
ların maruz kaldıkları çevrenin b ü y ü k bir bölümünü yetişkinler sağlar. B u nedenle
pasif genotip - çevre ilişkileri, deneyimlerini a i lenin etkisinin dışına taşıyabilen ve
keneli çevrelerini oluşturabilen daha büyük çocuklar ve ergenlere göre bebekler ve
küçük çocukların yaşamlarında daha yaygındır.
ister kitap okuyun, isterse onları görmezden gelin. Harris'e göre bunlar nasıl bir kişi
olacaklarını etkilemeyecektir. Harris, genlerin ve akranların çocukların ve ergenlerin
gelişiminde ebeveynlerinden çok daha önemli olduklarını iddia etmektedir.
Genler ve akranlar önemli olmakla birlikte Harris'in akranların etkilerine ilişkin Paylaşılan çevresel deneyimler: Ebeveynlerin kişi
likleri ve entelektüel yönelimleri, ailenin sosyo-eko
açıklamasında akran ortamlarının ve gelişimsel yolların karmaşıklığı dikkate alırınrn
nomik durumu ve içinde yaşadıkları muhit gibi
mıştır (Hartup, 2009 ) . Aynca Harris ebeveynlerin önemi olmadığını söylemekte haklı kardeşlerin ortak deneyimleridir.
değildir. Örneğin, ilk çocukluk yıllarında ebeveynler çocukların akranlarını seçmede
ve gelişimlerini dolaylı olarak etkilemede önemli bir rol oynarlar ( Baurnrind, 1 99 9 ) . Paylaşılmayan çevresel deneyimler: Bir çocuğun
gerek aile içinde gerekse dışında bir başka kardeşi ile
Ebeveynlik literatürünün p e k çok araştırmayı içeren b ü y ü k b i r bölümü ebeveynlerin paylaşmadığı özel deneyimleridir. Böylelikle aile
çocukların gelişimindeki önemini belgelemekteclir (Meaney, 2 0 1 0; Schultz & diğerleri, içinde yaşanan deneyimler bile "paylaşılmayan çev
2009 ) . Biz bu kitabın başından sonuna kadar ebeveynlerin önemli rollerini tartışacağız . renin" bir bölümünü oluşturabilir.
• KISIM 2 Başlangıçlar 73
E PİGEN ETİK GÖR Ü Ş VE GEN X Ç EVR E ( G X Ç)
Kalıtım - Çevre
ilişkisi Görüşü ETKİLEŞ İMİ
Kalıtım Çevre Eleştirmenler, kalıtım - çevre ilişkisi kavramının gelişimin belirlenmesinde kalıtıma
çok fazla tek taraflı etki yüklediğini, çünkü bu ilişkinin kendisinin şekillendirilme
sirıde önceki çevresel etkilerin rolün ü n göz önüne a l ınmadığını öne sü rmektedirler
( Gottlieb, 2007; Meaney, 20 1 0 ) . Ancak bu bölümün başında genlerin nasıl işbirliği
Epigenetik Görüş
içinde olduklarından ve kişilerin özelliklerini bağımsız bir şekilde değil de daha çok
çevre ile etkileşim içinde belirlediklerinden söz etmiştik.
ŞEKİL 2.1 2 Epigenetik Görüş, Gilbert Gottlieb ( 2007 ) işbirlikçi gen kavramı ile aynı doğrul
KALITIM - ÇEVRE İLİŞKİSİNİN VE EPİGENETİK tuda, gelişimin kalıtım ile çevre arasında devam eden iki yönlü bir alış veriş old u
GÖRÜŞLERİN KARŞILAŞTIRMASI ğ u n u ifade eden epigenetik görüşü vurgulamaktadır. Ş e k i l 2 . 1 2 kalıtım - çevre
ilişkisini ve gelişimin epigenetik görüşlerini karşılaştırmaktadır.
Ş i mdi epigenetik görüşü yansıtan bir örneğe baka lım. Bir bebek döllenme
sırasında genlerini her iki ebeveyninden de alır. Doğum öncesi gelişim sırasında
toksinler, beslenme ve stres bazı genleri işlevselli klerini durdurmaları yön ünde
etkilerken diğerlerinin ise daha güçl ü ya da daha zayıf olmalarına neden olurlar.
Bebeklik dönem i nde de toksin ler, beslenme, stres, öğrenme ve teşvik gibi a y nı çev
resel etkiler, geneti k faaliyet üzerinde ve doğrudan davranışın a ltında yatan sinir
sisteminin faa l iyetinde değişikliğe neden olmaya devam ederler. Kalıtım ve çevre
bir kişinin zekasını, mizacını, boyunu, ağırlığını, bir beyzbol topunu fırla tma kabili
yetini, okuma kabiliyetini, vb. ü retmek için birlikte çalışır - ya da işbirliği yaparlar
( Gottlieb, 2007; Mea ney 20 1 0 ) .
benzersiz bir gelişimsel yol ya ra tabiliriz. B i r psikoloğun kısa bir süre önce belirtmiş
olduğu gibi:
e
Gelişimle ilgili epigenetik görüş nedir? Gen X
Kalıtım ve çevrenin gel işimde çevre (G X Ç) etkileşimini ne tanımlar? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
bireysel far klılı kların nedenleri Kalıtım - çevre etkileşimi hakkında varılabile
Biri size genetik geçmişinizi ve çevresel dene
olarak nasıl etkileştiklerini cek sonuçlar nelerdir?
yimlerinizi a naliz ettiği n i ve çevrenin zekanız
açıklar. üzerinde kesinlikle çok az bir etkisinin olduğu
sonucuna vardığını söylüyor. Bu analiz hak
kında neler söylerdiniz?
•
KISIM 2 Başlangıçlar 75
kon u bağ lantı lan - - - - ---------- ,
\
Özelli kle fizi ksel gel işimle ilgili bölüm ve aynı zamanda da bilişsel ve sosyo
duygusal gelişim ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere izleyen bölümlerde geli
şim üzerindeki biyolojik et kileri araştırmaya devam edeceğiz . Örneğin
biyolojinin bebeğin kaba ve ince motor becerileri üzerindeki etkisi (4. Bölüm)
açı k olabili r, anca k aynı zamanda "Cinsel yönelimin biyolojik bir temeli var
mıdır?" gibi araştırma sorularını da tartışacağız ( 1 3. bölüm). Ayrıca ebeveyn
olan ergenlere ( 1 1. bölüm) ve genç yetiş kinlere baktığımızda üremeyi de ince
leyeceğiz. Son olarak, kalıtım ve çevrenin yaşam boyu gelişimin her dönemin
de ki ikili et kisine değineceğiz.
1 Evrimsel Bakış Açısı ;O Evrimsel ba kış açısını yaşam boyu gelişimde tartışır.
Doğal seçilim bir türü n en iyi u yu m sağlayan bireylerinin hayatta kaldığı ve ürediği
Doğal Seçilim ve Uyum
Sağlayıcı Davranış süreçtir. Darwin doğal seçilimin evrimi tetiklediğini öne sürmüştür. Evrimsel kurama
göre uyum sağlayıcı davranış bir organizmanın doğal ortamda hayatta kalmasını
destekleyen bir davranış şeklidir.
•
76 BÖLÜM 2 Biyolojik Başlangıçlar
Genetik ilkeler baskın - çekinik genleri, cinsiyetle bağlantılı genleri, genetik damga
Genetik ilkeler
lamayı ve polijenik kalıtımı içerir.
3 Üreme ile i1gili Güçlükler ve Seçimler fD Üreme ile ilgili bazı önemli güçlü k ve s eçimleri tanımlar.
Bir bebeğin normal bir şekilde gelişip gelişmediğinin belirlenmesi için ultrason sonog
Doğum Öncesi Tanı Testleri
rafisi, fetal MRI, koryonik doku biyopsisi, anıniyosentez ve anne kan taraması kulla
nılır. Girişimsel olmayan doğum öncesi tanı da giderek daha fazla araştınJmaktadır.
•
Amerikalı çiftlerin yaklaşık yüzde 1O ila l 5 ' i kısırlık sorunlarıyla karşı karşıya kal
Kısırlık ve Üreme
Teknolojisi makta ve bunlardan bazıları cerrahi yöntemler ya da doğurganlık ilaçları ile tedavi
edilebilmektedir. Ek bir seçenek ise in vitro fertilizasyondur (tüp bebek yöntemi ) .
Evlat edinilen çocuk v e ergenlerin evlat edinilmemiş olan emsallerine göre çok daha
Evlat Edinme
fazla sorun yaşamalarına karşın evlat edinilen çocukların büyük bir çoğunluğu etkili
bir şekilde uyum sağlayabilmektedir. Evlat edinme olayının gelişimin oldukça erken
bir aşamasında gerçekleşmesi halinde bunun çocuk açısından daha iyi sonuçlan ola
caktır. Son on yıllarda evlat edinme konusunda meydana gelen büyük değişiklikler
nedeniyle ortalama bir evlat edinilen çocuk ya da ortalama bir evlat edinen ebeveyn
hakkında genelleme yapılması güçleşmiştir.
4 Ka lıtım ve Çevre Etkileşimi: Kalıtım ve çevrenin gelişimde bireysel far klılıkların nedenleri
olara k nasıl etkileşti klerini açı klar.
Ka lıtım-Çevre Tartışması
Scarr'ın kalıtım - çevre ilişkileri görüşüne göre kalıtım çocukların yaşadıkları çevrele
Kalıtım - Çevre ilişkileri
rin türlerini yönlendirir. Scarr üç genotip - çevre ilişkileri türü tanımlamaktadır: pasif,
uyana, aktif (ortam seçici ) . Scarr bu üç genotip - çevre ilişkileri türünün göreceli
öneminin çocuklar geliştikçe değiştiğini savunmaktadır.
Epigenetik görüş, gelişinıin kalıtım ile çevre arasında devam eden iki yönlü bir alış
Epigenetik Görüş ve Gen x verişin sonucu olduğunu vurgular. Gen X çevre etkileşimi D NA'da ölçülen belirli bir
Çevre (G x Ç) Etkileşimi
değişikliğin çevrenin ölçülen belirli bir yönü ile etkileşinıini içerir. G X Ç çalışmalarının
sayısı giderek artmaktadır.
Karmaşık davranışların insanları belirli bir gelişimsel yola yönlendiren bazı genetik
Kalıtım Çevre Etkileşimi yüklemeleri vardır. Ancak, asıl gelişim aynı zamanda çevre de gerektirir ve çevre
Hakkında Sonuçlar
karmaşıktır. Kalıtım ve çevrenin etkileşirnl oldukça kapsanılıdır. Kalıtım ve çevrenin
gelişimi etkileme yolları hakkında keşfedilmesi gereken çok şey vardır. Kalıtım ve
çevrenin gelişimin üzerinde yaygın etkileri olınasına karşın insanlar çevreyi değiştire
rek benzersiz bir gelişimsel yol yaratabilirler.
• KI S I M 2 Başlangıçlar 77
a n a hta r eli meler
aktif (ortam seçici) genotip - fenotip 60 kromozomlar 58 deneyimler 73
çevre ilişkileri 72 fertilizasyon 59 mayoz 5 9 Turner sendromu 63
davranış genetiği 7 1 gen X çevre (G X Ç) mitoz 5 9 uyarıcı genotip - çevre
D N A 58 etkileşimi 74 orak hücreli anemi 63 ilişkileri 72
Down send romu 62 genler 58 pasif genotip - çevre XYY sendromu 63
epigenetik görüş 74 genotip 60 ilişkileri 72 zigot 59
evlat edinme çalışması 72 ikiz çalışması 7 1 paylaşılan çevresel
evrimsel psikoloji 5 5 k ı rılgan X sendromu 62 deneyimler 73
fenilketonuri 6 3 Klinefelter send romu 62 paylaşılmayan çevresel
a na hta r kişiler
Albert Bandura 5 6 David Moore 58 Paul Baltes 56 Steven Jay Gould 5 7
Charles Darwin 54 Gilbert Gottlieb 74 Robert Plomin 73 Thomas Bouchard 5 3
David Buss 55 Judith Harris 7 3 Sandra Scarr 72
•
78 BÖLÜM 2 Biyolojik Başlangıçlar
bö l ü m 3 DOG U M Ö N C E S İ
G E L İ Ş İ M V E DOG U M
-
E 2 Doğum
: :::J Öğrenme Hedefi 2 Doğum sürecini a çıklar.
Doğum Sü reci
:Q Yenidoğan'ın Değerlendirilmesi
_o Za manından Önce ve Düşük Doğum Ağırlıklı Doğan
Bebekler
5. 36 saatte 2 h ··ere 6. 48 saatte 4 h ücre
4. ilk hücre bölünmesi
2. Döllenme sıklıkla
kanalın üst üçte
birlik bölümünde
24 saat içinde Yumurta
olur. __......__,,
... _ 1 O. 6 - 7 g ü n l ü k blastosist
uterus duvarına
tutunur.
ŞEKİL 3.1
GERMINAL DÖNEMDEKİ ÖNEMLİ GELİŞMELER: Döllenmeden tam bir hafta sonra blastosist h ücreleri
özelleşmeye başlam ıştır. Germinal dö nem blastosistin uterus duvarına yuvalanması ile sonlanır.
şıın sistemi, kemikler , kasla r, boşaltım ve ü reme sistemleri bu taba kadan olu şur.
Ektoderm son tabakadır ve sinir sistemi ve beyin, duyusal a lıcılar (örneğin, ku laklar,
buru n ve gözler) ve cilt kısımlar (örneğin, saç,, tırnakla r) bu tabakadan oluşur.
E m briyo'n un üç tabakası biçimlenirken, destek sistemleri h ızla gelişir. B u
yaşa m destek sistem leri, amnion, göbek kordonu ( her ikisi d e annenin bedenin
den değil döllenmiş y u m u rtadan gel i ş i r ) ve plasen ı a d ı r. Amn ion, gelişmekte
olan embriyon u n y ü zeceği içi temiz s u dolu bir torba veya bot gibidir. A m n ion
sıvısı nem ve ısı derecesi a çısından olduğu kadar şok geçirmezlik açısın dan da
kontrol l ü bir çevre sağlar. Göbek kordonu iki arter ve bir ven içerir ve bebeği
plasentaya bağlar. Plasenta, içinde a n n e ve bebeğin iç, içe olup birbiriyle birleş
meyen küçük kan damarl a rın ın bul u n d u ğ u y u va rlak biçimli bir doku gru b undan
o l u ş u r.
Şekil 3 . 2 , m ü stakbel anne ve gelişmekte olan organizmadaki kan a kışını, göbek
kordonu ve plasentayı gösterir. Çok küçük moleküller - bebeğin kanından sindirim
a tıkları, karbondioksit olduğu kadar, annenin kanından da oksijen, su ve tuz -anne
ile fetüs arasında ileri geri geçiş yaparlar ( Wick & diğerleri, 20 1 0 ) . Geniş moleküller
Amnion: Gelişmekte olan embriyonun içinde plasenta duvarından geçemez; birçok bakteriler, anneye ait atıklar gibi zararlı mad
yüzdüğü temiz sıvı ile kaplı bir torba veya bot deler ve kırmızı kan h ü creleri bunlara dahildir. Maddelerin plasenta bariyerini aşarak
şeklinde yaşam destek sistemidir.
geçişini sağlayan mekanizma karmakarışıktır ve halen tama men anlaşılmış değildir
Göbek Kordonu: Bebeği iki atar damar ve bir toplar ( Barla & Drugan, 2 0 1 0) .
damar ile plasentaya bağlayan yaşam-destek sistemi Kadın ların çoğu h a m ile oldu klarını anla dıklarında, önemli organlar biçi mlen
Plasenta: İçinde anne ve bebeğin küçük kan meye başl a m ıştır. Ortagenez; doğum öncesi gel işimin ilk iki a yında organ olu
damarlarının sarmal olduğu disk biçiminde doku şum s ü recine verilen isimdir. Orga nlar oluşu rken özellikle çevresel değişikli klere
grubundan oluşmuş yaşam -destek sistemidir.
karşı d u ya rl ı k fa zladır ( Rojas & diğerleri, 2 0 1 0; Torc h i nsky &Toder, 2 0 1 0 ) . Döl
Organogenez: Doğum öncesi gelişimin ilk iki aylık lenmeden sonra 3. haftada s i n i r h ü creler kanalı (n öral t u b e ) n i h a yette sipiral
süresinde yer alan organ oluşumu. kord şeklini al ır. Ya klaşık 2 1 g ü n l ü k iken gözler o n a ya çı kmaya, ve 24. günde
ŞEKİL 3 . 2
PLASENTA VE GÖBEK BAGI: Sağdaki şekilde boşluğa bağlanan bölge büyütüldü. Oklar kan akışı yönünü
gösterir. Anne karnı plasenta bölgesine rahim atardamarlarıyla akar ve rahim toplardamarı ile annenin do
laşımı için geri döner. Bebek kanı göbek bağı atardamarlarıyla plasentaya akar ve göbekbağı toplardamarı
ile fetal dolaşımı için geri döner. Materyallerin değişimi anne ve bebeğe kan sağlamaları ayıran bir tabakada
gerçekleşir, böylece kanlar asla temas etmez. Plasen ta bariyerlerinin n asıl çalış tığı ve önemi hakkında neler
bilin ir?
k a lp oluşumu için h ü creler fa rklılaşmaya başlar. 4. hafta boyu nca ü rogenital sis
tem belirg i n leşir, kol ve bacaklar tomurc u k halinde ortaya çık a r. K a lbin d ört
bölümü biçim a l ı r ve kan damarları ortaya çıkar. 5. haftadan 8 . haftaya kadar
kollar ve baca klar farklılaşır ve bu zamanda y ü z biçimlenmeye başlar ancak halen
çok belirgin değildir. B oşa l t ı m sistemi gelişir ve yüz yapısı belirsizdir. 8 . haft a da
gelişmekte olan organizmanın ağırlığı O, l gr ( 1 : 30 ounce ) , boy uzunluğu 2 , 5 cm
( 2 , 54 centimeters) d i r.
Fetal Dönem: Fetal dönem normal gebeliklerde döllenmeden sonra iki aylıktan
doğuma kadar yaklaşık 7 ay devam eden doğum öncesi dönemidir. Bu dönem Birey in doğ u m u ndan
boyunca büyüme ve gelişme kendi dramatik seyrini sürdü rür. önceki dokuz ayı n tarihi,
Döllenmeden sonraki 3 . ayda fetüs yaklaşık 7,62 cm uzunluğunda ve 8 5 doğ u m u n u takip eden yetmiş
g r ağırlığındadır. Kollarını v e bacaklarını hareket ettirmekte, ağzını açıp kapa
yılın tümünden daha ilginç ve
makta, başını çevirmektedir. Tıpkı kolların üst ve alt kısımları eller ve alt uzuv
önemli olayları kapsar.
larda olduğu gibi yüz, alın, göz kapakları, burun ve çene ayırt edi lmektedir.
Pek çok vaka da genital organlar kız ve erkek olarak tanım lanabilir. Gebeliğin -Samuel Taylor Coleridge
4 . ayının sonunda fetüs 1 5 . 2 4 cm boyunda 1 1 3 - 1 98 gr ağırlığındadır. Bu İngiliz Şair ve Deneme Yazan. 1 9. yiizyıl
dönemde büyüme bedenin alt kısımlarında gerçekleşir. İlk defa anne bacak ve kol
hareketlerini hissedebilir.
Beşinci ayın sonundan itibaren fetüs yaklaşık 30.48 cm uzunl ukta ve 0,45 kilog
rama yakın ağırlıktadır. Cilt yapılaşması biçimlenir-el ve ayak cırnakları gibi. - Feri.is
rahimde belirli bir pozisyonu tercih ettiğini göstererek, çok aktif olmaktadır. Altıncı
ayın sonundan itibaren fet ü s yaklaşık 3 5, 5 6 cm uzunluğundadır ve ağırlığı da 0 . 6 8 Fetal dönem: Fetal dönem normal gebeliklerde döl
k g civarındadır. Gözler, g ö z kapakları tamamen biçimlenir ve başı ince bir s a ç taba lenmeden sonra iki aylıktan doğuma kadar yaklaşık 7
ay devam eden doğum öncesi dönemidir. Bu dönem
kası kaplar. Yakalama refleksi vardır ve düzensiz sol unum hareketleri ortaya çıkar.
boyunca büyüme ve gelişme kendi dramatik seyrini
sürdürür.
• KISIM 2 Esaşıangıçlar 83
Birinci trimester (ilk 3 ay)
2,8 gr ağırlığında
• Spiral kord, sinir sistemi • Yüz, gözler, kulaklar, ağız ve diş
• Kollarını, ayaklarını hareket ettirir
gastrointestinal sistem, kalp ve • Kollarını, ayaklarını hareket ettirir
• Parmak izleri vardır
akciğerlerin gelişimi başlar Beyin oluşmaktadır
•
• Gülebilir, kaşlarını çatabilir,
• Amnion kesesi tüm bedenin • Kalp atışı ultrason ile hiddetle bakabilir, emebilir ve
• "Zigot" olarak adlandırılır değerlendirilir yutabilir
• Cinsiyeti ayırt edilebilir
• "Embriyo" olarak adlandırılır
• idrar çıkarabilir
• Fetüs olarak adlandırılır
• Kalp atışı hızlıdır • Kalp atışı herhangi bir stetoskopla • Cilt kırışık ve koruyucu bir tabaka
hareketlere sahiptir
ŞEKİL 3.3
DOGUMÖNCESİ GELİŞİMİN ÜÇ DÖNEMİ: Germinal ve embriyonik evrelerin ikisi de birinci dönemde
meydana gelir. Birinci dönemin sonları da, ikinci ve üçüncü dönemler gibi fetal evrenin kısımlarıdır.
• KISIM 2 Başlangıçlar 85
,---------� D O G U M Ö N C E S İ GEL İ ŞİM DE T E RATOLOJİ VE ı-:tASAR LAR
I
1
Bu bölümün başında tartıştığımız Alex bebek yönünden doğum öncesi gelişim dev
Beyin Gelişimi: Doğumda bebeklerin be resi düzgündür. Annesinin döl yatağı o gelişirken onu korudu. Bu korumaya karşın
yinlerinin ağırlığı yaklaşık yetişkinlikte eri çevre fetüsü pek çok kanıtlanmış yollarla etkileyebilir.
şeceği n i n % 25'i kadardır. 4. Bölüm, s. 1 1 4.
I
... Genel İlkeler: Bir teratojen potansiyel olarak doğum hasarına neden olabilecek
ya da bilişsel ve davranışsa! sonuçları olumsuz olarak değiştirebilecek herhangi bir
ajandır ( Sözcük Yunanca tera sözcüğünden gelir, canavar anlamını taşır). Çok sayıda
tcratojen vardır. Bu nedenle, hangi soruna hangi teratojenin sebep olduğunu sapta
mak zordur. Aynca, bir teratojenin etkisinin ortaya çıkışı uzun zaman alabilir. Tüm
potansiyel etkilerin yaklaşık yarısı doğumda kendini gösterir.
Doğum hasarlarının nedenini inceleyen çalışma alanına ıeraıoji denir. Terato
jenlere bazı maruz kalışlar fiziksel doğum hasarlarına neden olmaz, ancak gelişmekte
olan beyni etkileyerek bilişsel ve davranışsa! işlevselliği etkiler ,bu çalışma alanına
davranışsa/ terato/oji denir.
Belirli bir teratojene maruz kal mada, kalınan zaman, doz ve genetik yatkınlık,
hem fetüs veya embriyodaki hasarın şiddeti hem de hasar tipi açısından etkilidir .
• Doz: Dozun etkisi daha belirgindir. Yüksek dozda olan bir ajanın, ilaç gibi, etkisi
de yüksektir.
• Genetik yatkınlık: Bir teratojenin neden olduğu anormal liğin tıpı veya
şiddeti,embriyo veya fetüsün genotipi ve hamile kadının genotipi ile bağıntılıdır
( Lidrall & M urray, 2005). Örneğin beli rli bir ilacı annenin nasıl metabo.lize ettiği
ilacın embriyo veya fetüse geçiş derecesini de etkileyebilir. Bir embriyo veya
fetüsün bir teratojene duyarlılığı da onun geno tipine bağlı olabilir ( Marruniucci
& digerleri, 2009 ) . Aynı şekilde bil inmeyen nedenlerle erkek fetüslerin dişi fetüs
lerden daha fazla teratojenlerden etkilenmesi olasıdır.
Şekil 3.5 bir teratojene maruz kalma zamanının etkileri hakkında ilave bilgileri
özetler. Yapısal bir hasarın en fazla meydana gelme olsılığı organ oluşumunun ger
çekleştiği embriyonik dönemin en başlarıdır ( H ill, 2007 ) . Bedensel her yapının kendi
hasar oluşum dönemi vardır. Bölüm l 'i hatırlayalım. Kritik dönem, belirli deneyim
veya olayların gelişim üzerinde uzun süreli etki yarattığı gelişimin çok erken sabit
bir zaman dilimidir. Sinir sistemi için kritik dönem (3 . hafta ) kollar ve bacaklardan
daha erkendir (4. ve 5. haftalar).
Organogenez tamamlandıktan sonra teratojenlerin anatomik hasara neden olma
ihtimali azalır. Bunun yerine fetal dönemde maruz kalınan teratojenler ve etkilerini
incelemeye ilaçlarla başlayalım.
Reçeteli ve Reçetesiz İlaçlar: Pek çok Amerika'lı kadına gebeliklerinde ilaç reçe
teleri yazılır-özellikle antibiyotikler, ağrıkesiciler ve nefes darlığı ilaçları. Reçeteli ilaç
lar, reçetesiz i laçlar kadar embriyo ve fetüse asla düşünemeyeceği kadar etkili
Nöronlar: Beyinde h ücre düzeyinde bilgi işlemeyi
olabilir ( Weiner & Buhimrnrnchi, 2009 ) .
yürüten sinir hücresi.
Antibiyotik, streptomisin, tetraksiklin, bazı antidepresanlar, progestin v e sentetik
Teratojan: 'Canavar' anlamına gelen Yunanca sözcük
östrojen gibi bazı hormonlar ve akne ilacı Accutane dahil olmak üzere reçeteli ilaç
tera'dan türetilmiştir. Doğum hasarı yaratan bir ajan
teratojendir. Doğum hasarların ı inceleyen bilim ala lar teratojen fonksiyonu görebilirler ( Bayraktar ve diğerleri, 2 0 1 O; Teichert ve diğer
nına teratoloji denir. leri, 2 0 1 0) .
2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 16 20-36 38
Beyin Beyin
Kalp
Kulaklar
Gözler
ŞEKİL 3.5
TERATOJENLER VE DOGUM ÖNCESİ GELİŞİMDE ETKİLEME ZAMANLAR!: Teratojenlerin neden ol
duğu tehlikeli yapısal hasarlar en fazla erken embriyonik gelişimdedir. Organogenez dönemi (kı rmızı renkli) 6
haftada sonlanır. Daha sonraki teratojen tahribatı fetal dönemde, yapısal hasarlar yerine organ işlev sorunları
veya büyümenin durması şeklinde olabilir (mavi-yeşil renkler).
• KISIM 2 Başlangıçlar 87
Psikoaktif İlaçlar: Psikoaktif ilaçlar, duygu durumunu değiştirme, algıyı hafifletme,
bilinç durumunu değiştirmede sinir sistemi üzerinde etkili olan ilaçlardır. Yasal olma
yan kokain, metamfetamin, marihuana ve eroin kadar nikotin, alkol ve kafeini örnek
olarak sayabiliriz.
Kafein: İnsa n l a r kafeini sıklıkla kahve, çay veya k ol a l ı içerek veya çikolata yiye
rek t ü ketirler. Yak ı n bir çalışmada gebeliklerinde günde 200 veya daha fazla
miligram kafein t üketen kadınla r ı n düşük yapma teh likesi taşıdık l a rı n ı ortaya
koydu (Weng, Odouli,& Li, 2 008). Bu son uçları dikkat e a l a rak Gıda ve ilaç Teş
kilatı hamile kadı n l a rı n ya hiç kafein tü ket memelerini ya da çok tedbirli tüket
melerini önerir.
Alkol: Hamile kadınlann ağır alkol kullanması bebeğe büyük zarar verir. Fetal Alkol
Fetal Alkol Spektum Bozukluğu (FASD) pek çok fiziksel
bozukluk ve öğrenme güçlüğü ile kara kterizedir. Spektrom Bozukluğu ( FA S B ) (Fetal a lcohol spectrum disorders-FASD) gebeliklerinde
FASD'li çocuklardaki, çekik gözlere, basık çenesine ve ağır alkol kullanan kadınların çocuklarında görülen problemler ve anomaliler gru
üst dudağın inceliğine dikkat edin. budur. Anomaliler arasında yüz bozuklukları, kol, bacak, kalp ve yüz hasarları var
dır (Klingenberg & diğerleri, 2 0 1 0). FASB olan çocukları pek çoğunda öğrenme
güçlüğü sorun u vardır ve pek çoğunda zeka düzeyi ortalamanın a l tındadır, bazıları
da zihinsel engellidir ( Dallen & diğerleri 2 009). Son çalışmalara göre FAS B 'li çocuk
lar ve yetişkinlerin bellek gelişimleri bozulmuşt ur ( Coles & diğerleri, 20 l O; Pei &
diğerleri, 2008). Yakın zamanda yapılan diğer bir çalışmada FASB olan çocukların
matematik yet eneğindeki bozukl uğun beynin birçok bölgesi ile bağıntılı olduğu
b u l u ndu ( Lebel & diğerleri, 2008). B u n u nla beraber FAS B bebeği olan pek çok
alkolik anne olduğu gibi alkolik olduğu halde bebeği FAS B olmayan veya bir çocuğu
FASB diğeri normal olan anneler de vardır.
Gebelikte alkol kullanımdaki kriterler nelerdir? Haftada birkaç gün bir veya iki
kadeh bira veya şarap veya bir kadeh sert likör fetüse olumsuz etki edebilir, bununla
birlikte bu düzeyde alkol k u l lanımının fetal alkol sendromuna sebep olmayacağı
hakkında genel bir fikir birliği vardır. Amerika Genel Cerrahlar Birliği gebelikte alkol
kullanılmamasını önerir. Araştırmalar döllenme zamanında alkol tüketiminin akıllıca
olmayacağını gösterir. Bir araştırma döllenme haftalarında hem kadının hem erkeğin
alkol alımının düşük yapma riskini a rtırdığını ortaya koydu ( Henriksen & diğerleri,
2004).
Kokain: Gebelikte kokain kullanımı embriyo veya fetüsün gelişimine zara verir
mi? En t utarlı bulgu, doğum öncesi gelişimde kokaine maruz kalmanın boy,
ağırlık ve baş çevresi ölçümlerinde azalmayla bağıntılı ol uşudu r ( Smith & diğer-
leri, 200 1 ). Aynı şekilde diğer bir çalışmada doğum öncesi kokaine maruz kalma,
u yarılma azlığı, etkili öz düzenleme azlığı, fazla heyeca nlanma ve 1 aylık iken
Hamile kadının sigara ve kafein kullanımı ile doğacak
reflekslerin niteliklerinin düşük düzeyde oluşu (Lester & diğerleri, 2 002); 2
bebekteki sonuçlar, arasındaki bazı ilişkiler nelerdir?
yaşında motor gelişimde bozukluk ve 1 O yaşlarına kadar yavaş büyüme hızı ( Ric
hardson, Goldschmidt, Willford, 2008); davranışsa! öz düzen lemede yetersizlik
Fetal alkol spektrum bozukluğu (FASD): Gebelikte (Ackerman, Riggins & Black, 2 0 1 0); bilgi işleme süreci ve dil gelişiminde bozukluk
yoğu n alkol kullanan kadınların çocuklarında ortaya ( Beeghly & diğerleri, 2006); okulöncesi ve ilk okul çocuklarında dikkat eksikliği
çıkan anormallikler kümesidir.
Marihuana: Gittikçe artış gösteren araştı rmalarda gebel i klerinde marihuana kulJa
nan kadınla rın çocuklarında olumsuzluklar bulundu. Örneğin, yeni bir araştırmada
doğum öncesi marihuana kullanımı çocukla rda düşük zeka düzeyi ile i lişkili bulundu
(Day, Goldschmidt & Thomas, 2006 ) . Kısaca marihuana kullanımı hamile kadınlara
önerilmez.
Eroin: A nneleri eroin kullanan bebeklerin doğduklarında pek çok davranışsa! prob
lemler yaşadığı defalarca kanıtlandı ( Steinhausen, Blatımamn & Pfound, 2007 ) . Bu
davranış problemlerin i geri çekilme semptomları, titreme, huzursuzluk, normal dışı
ağlama, uyku bozu kluğu ve bozuk motor denetimi kapsar. Bu çocukla rın çoğu ilk
doğum günlerinde halen davranış problemleri gösterir, dikkat eksikliği ise daha son
rak i gelişimde onaya çıkabi l i r. Eroin kullanımında en yaygın tedavi yöntemi yeni
doğanlarda aşırı geri çekilme semptomları ile ilgilidir ( B inder & Vavrinkova, 2008 ) .
• KISIM 2 Başlangıçlar 89
Çevresel Tehlikeler: Modern endüstriyel dünyamızın pek çok özelliği
fetüs ve embriyoyu tehlikeye sokabilir. Fetüs veya embriyoya karşı özgün
tehlikelerden bazıları radyasyon, zehirli atıklar ve diğer kimyasal kirlen
medir ( O ' Connor & Roy, 2008) .
X-ışınları nın yaydığı radyasyon özellikle kadın ların gebeliğinden
henüz haberdar olmadıkları döllenmeden sonraki ilk birkaç hafta içinde
gelişmekte olan fetüs veya embriyonu etkileyebilir ( U rbano & Tait, 2004 ) .
Kadınlar v e doktorları gerçek veya potansiyel gebelik söz konusu ise X
ışınları riskin i dikkate a lmak zorundadır ( Baysinger, 2 0 1 0; Menias &
diğerleri, 2007 ) . B un unla birlikte karın bölgesi dışındaki beden i n bir
böl ümünün X ışınları ile taranmasında kadının karın bölgesinin kurşun
ekranla kapatılması halinde güvenl i olduğu düşünülür ( B rent, 2009 ) .
Çevresel kirlenme v e zehirli atıklar ayrıca doğmamış çocuklar için
tehlike kaynaklarıdır. Karbonmonoksit, cıva, kurşun belirli zehirleyiciler
kadar tehlikeli kirleticiler a rasındadır.
•
90 BÖLÜM 3 Doğum Öncesi Gelişim ve Doğum
Annenin Diyeti ve Beslenmesi: Gelişmekte olan eınbriyo veya fetüs a n n esinin ,.--------- ....
I
k a n ı ndan gelen besinler nedeniyle tamamen anneye bağımlıdır ( Sh a p i ra , 2 0 08 ) . ,_
Fetüs veya embriyonun beslenme durumunu annesin i n total kalori a l ı m l a rı ve
Koşullar, Hastalıklar ve Bozukluklar:
kendisinin m i neralleri, v i t a m in leri, proteinleri alması belirler. Beslenme yetersiz
Bireyin obez olup ol mayacağını etki leyen
l iği olan a n nelerden doğan çocukların diğer çocuklarda n daha fazla şekil bozuk
anahtar faktö rler nelerdir? 1 3. Bölüm s. 241 .
luğuna sa hip olması muhtemeldir.
Gebelik öncesi ve sonrası aşırı k ilolu olmak fetüs veya enıbriyoyu risk a l t ı n a
sokar. A m e r i k a B i rleşik Devletlerinde a ş ı r ı k i lolu h a m i l e kadınların sayısı a r t m a k
tadır ( Griffi ths & diğerleri, 2 0 1 O; Sullivan & diğerleri, 2 0 1 O ) . A raştırmaları gözden
geçiren yen i b i r çalışm ada, gebelikte şişman lığın, diabet,
kısırlık, aşırı gerginlik ve sezaryenle doğumun a nneyle ilişkin
riskler olara k a rtış göstermesiyle ilişkili olduğu sonucuna
va rıldı ( A rendas, Qui & Gruslin, 2008 ) . B u yeniden değer
lendirme gebel i k t e obezl iğin fetüsün m a k rosomia ( aşırı
doğum ağırl ı k l ı yen idoğan ) doğum öncesi ölüm, ölü doğum
ve yenidoğum bakım ünitesine ( NICU) a l ı n ma gibi risklere
maruz kalma da k i a rtışını da kapsadı.
Doğum öncesi normal bir gelişim için annenin beslenme
sinin önemli bir özelliği de folikasid ve B kompleks vitamin
leridir ( Rasmussen & Clemmensen, 2 0 1 0 ) . Yeni bir çalışmada
34.000 den fazla kadın gebeliklerinden en az bir yıl önce foli
kasidi tek başına veya multivitamin tabletlerinin içinde aldık
larında 20-28 ha ftalar arası doğum riskinin % 70, 2 8 - 3 2 aylar
arası % 5 0 azaldığı ortaya kondu ( B ukowski ve diğerleri,
2008 ) . D iğer yeni bir çalışmada gebeliklerinin ilk üç ayında
folikasid kullanmayan annelerin 1 - 3 yaş çocu klarında daha
fazla davranış problemleri gösterdiği ortaya kondu ( Roza &
diğerleri, 2 0 1 0 ) . Bölümün başında bizim de bel irttiğimiz gibi
folik asid yokluğu bebekte spina bifida ( sipinal korda ki bir Fetüs'ün beslenmesinin tamamiyle anneye bağımlı olması dolayısıyla annenin bes
hasar) gibi sinir kanalı hasarlarıyla bağıntılıdır ( S hookhoff & lenme alışkanlığı önemlidir. Kenya'da bir hükümet kliniğinde hamile kadınlara bes
lenmenin fetüs ve bebek üzerindeki etkileri hakkında bilgilendirme yapılıyor.
Lan Gallicano, 2 0 1 O ) . Amerikan Sağlık ve insan i Hizmetler
Departmanı ( 2009) gebe kadınların hergün en az 400 mikrog-
ram folikasid tüketmelerini önerir (ortalama bir kadı nın bir günde aldığı miktarın
yaklaşık iki katı). Portakal suyu ve ıspa n a k folikasid açısından zengin besinlerdir.
Balık yeme, sağlıklı diyetin bir parçası olarak önerilir, fakat kirlenme pek çok
balığın hamile kadı nın seçiminde riskli hale getirir. Bazı balıklar havaya hem doğal
hem de endüstriyel kirlenmeyle salınan cıvayı yüksek düzeyde barındırır ( Genuis,
2009 ) . Cıva suya düşünce zehirli olmaya başlar ve büyük balıkla rda köpek balığı,
kılıçba lığı ve büyük tuna balıklarının bazı türlerinde biri kir ( Mayo klinik, 2 009,
Roman & diğerleri, 2009 ) . C ıva kolaylıkla plasentaya geçer ve embriyonun geliş
mekte olan beyni ve sinir sistemi metale oldukça duya rlıdır ( Gliori & diğerleri, 2 006).
Araştırmacılar doğum öncesi cıvaya maruz kalmanın düşük, erken doğum ve zihin
sel yetersizliği de kapsayan olumsuz sonuçlarla ilişkili olduğunu söylemektedir (Tri
che & Hossain, 2007; Xue & diğerleri, 2007).
Annenin Yaşı: Feri.is ve bebeğin üzerinde zararlı etki yaratabilecek i k i yaş grubuna
özel ilgi gösterilir. Ergen annelerden doğan bebeklerin ölüm oranı 2 0 '1i yaşlardaki
an nelerin çocuklarının iki katı fazladır. Ergen bir anneden doğan bebeğin doğum
sonrası yeterli bakım a l ması gelişti receği fiziksel problemlerin olasıl ığını azaltır. ,.--------- ....
I
Bununla beraber ergenler ti.im yaş grupları içinde klinik ve sağl ı k hizmetlerinden
doğum öncesi en az yardım alan gruptur.
Ebeveynlik: Ergen gebeliği hem anneler
Annenin yaşı aynı zamanda çocuğun Down sendromlu olma riski ile de ilişki
hem de çocukları için olumsuz gelişimsel
lidir ( Ailen & diğerleri, 2009; Ghosh & diğerleri, 20 1 O). Bölüm 2 'de tartışıldığı gibi
sıkıntılar yaratır. 1 1 . Bölüm, s. 36 1 .
Down sendromlu bir bireyin ayırt edici yüz özelli kleri, k ı sa uzuvları, motor ve
__ ..
• KISIM 2 Başlangıçlar 91
men tal yeteneklerde geriliği vardır. Down sendromlu bir bebek nadiren 1 6- 3 4 yaş
l a rdaki bir a n neden doğar. B u n unla beraber anne 40 yaşlarına ulaşınca 1 : 1 00 'ün
üzerinde bir olasılıkla Down sendromlu bir bebek doğurur ve 5 0 'den sonra oran
1 : 1 0 olu r. Anne 35 yaşında ise düşük doğum ağırlığı, zamanından önce doğum ve
ölüm açısından risk artar ( Mbugua & diğerleri, 2009 ) .
B izim halen gebelikte annenin yaşını n rolü ve çocuğun doğum u hakkında öğre
neceğimiz çok fazla bilgiye ihtiyacımız var. Kadın aktifliğini sü rdürür ve egzersiz
yapar ve beslen mesine dikkat ederse, üreme sistemi geçmişte düşün üldüğünden
daha sağlıklı kalabilir.
Duygusal Durum ve Stres: Hamile bir kadın yoğun korkular, kaygılar yahut
olu msuz duygu duru mu yaşarsa fetüsü etkileyebilecek fizyolojik değişiklikler
meydana gelir ( E ntringer & diğerleri, 2009; Leung & diğerleri, 2 0 1 O). Anne
nin stresi, ilaç a lmasını, zayıf doğum öncesi bakım gibi sağlıksız davranış
larını artırarak fetüsü dolaylı etkileyebilir.
Gebelikte a nnenin yüksek k a ygı ve stresinin bebek üzerinde u z u n
süreli etkileri vardır. Araştırma la rın gözden geçirildiği yeni bir çalışmada yük
sek düzeyde stresli gebe kadı n ı n duygusal ve bilişsel problemli, dikkat eksikliği
ve hiperaktivite bozukluğu ve gecikmiş konuşma sorunu olan, bir bebek sahibi
olma riski taşıdığı nı ortaya koydu (Taige & diğerler, 2007).
Annenin depresyon u n u n doğ u m öncesi gelişim ve doğum üzerinde olum
suz etkisi var mıdır? Yeni bir araştırma a nnenin depresyonunun zamanından
önce doğum ve doğu m öncesi büyüme hızını n yavaşlığı ile ilişkili olduğunu
gösterdi ( Diego & diğerleri, 2009). Bu çalışmada depresyonlu a nnelerin,
Ergen annelerden doğan bebeklere yönelik bazı riskler
fetüs ve yenidoğanda o l u msuz sonuçları arttırması m uhtemel olan kortizol
nelerdir?
düzeyinin yükseldiği bulundu.
Babayla İlgili Etkenler: Şi mdiye kadar a n nenin- ilaç kullanımı, diyet, beslenme
duru m u , yaşı ve duygusal duru m u - özelliklerini n doğum öncesi gelişim ve çocuğun
gelişimini etkileyebileceğini ta n ıştık. B aba için de aynı risk etkenleri var mıdır?
Gerçekte pek çok vardır. Erkeklerin k u rş u n ve radyasyona maruz kalmalarının
spermlerde oluş t urduğu a nomaliler, düşüklere, çocukluk kanseri gibi hastalıklara
yol açabilir (Cordier & diğerleri, 2 008 ) . A n nenin gebeliğinde baban ı n sigara içmesi
de bebek için sorunlar yaratır. B i r a raştırmada baban ı n yoğun sigara içmesiyle
gebeliğin erken dönemlerinde kayıp riski ilişkili bul u ndu ( Venner & diğerleri,
2 0 0 3). Bu nega tif sonuç sönmüş siga raların tekrar kullanımı bir tarz izmarit içim
leri ile ilgili olabilir.
leşme şeklindeki sayısız olumlu sonuçlarını ortaya çıkardı ( Ods & diğerleri, 2004-
2 007). Diğer bir ev ziyareti programında çoğu yoksulluk koşullarında
yaşamakta o l a n a i le lere haftada i k i kere ev ziyareti hizmeti verildi,
doğum öncesi sağlıklı davranışlar, sosyal destek ve tıbbi bakım ve diğer
toplumsal h izmetlerle bağla n t ı kurma yön ünden cesaretlendirildi ( Lee
ve diğerleri, 2 009 ) . Ev ziyareti olmayan hamile kadınlar ve ergenlerden
oluşan kon trol grubu ile kıyaslandığında ev ziyareti a l a n grupta çok az
doğum ağırlığı düşük çocuk dünyaya geldi.
DO G U M Ö N C E S İ N O R MAL G E L İ ŞİM
Bu bölüme kadar tartışmalarımızın çoğu doğum öncesi gelişimde nelerin
yanlış olabileceğine odaklandı. Müstakbel ebeveynler betimlediğimiz
doğum öncesi gelişimdeki örseleyicilerden kaçınıcı adımlar atmalıdır. Fakat
çoğu zaman doğum öncesi gelişim çarpık gitmez ve bölümün başında anla
t ı ldığı gibi gelişimin olumlu yolda ilerlediğinin akılda bulundurulması
Bir gebeliği merkezileşme programı. Bu hızla yaygınlaşan program
önemlidir. kadını, egzersiz odasından ilişki merkezli programa taşıyarak rutin
doğum öncesi bakımı değiştirmektedir.
Gözden Geçir Gözden Geçir belirtileri ile teratojen ve diğer hasar verıcilerin
neden oldukları arasındaki benzerlik ve farklı
Bağlantı Kur Doğum öncesi gelişim dönemleri nelerdir?
lıklar nelerdir? zamanı etkilen hakkında oku
Teratoji nedir ve doğum öncesi gelişimde baş
duklarınızla nasıl ilişkili olduğunu açıklayın.
Ya nsıt lıca hasarlar nelerdir?
Doğumöncesi bakımın bazı iyi stratejileri ne
• KISIM 2 Başlangıçlar 93
2 Doğum • Doğum sürecini betimler.
Doğum S ü reci Yeni Doğanın Değerlendirilmesi Zamanında Doğan ve Düşük Doğum Ağırlıklı Bebekler
Doğa doğumun nasıl olacağına dair temel yazımı yazar, ancak ebeveyn doğumu
çevreleyen koşullar hakkında önemli seçimler yapar. Biz önce, bir çocuğu n doğu
mundaki fiziksel basamaklar sırasına bakalı m .
DO G U f\/l c; Q R t= ( İ
D oğ um süreci evreler h a l i n de meydana gelir, farklı bağla m l a rla o l u ş u r v e vak a
l a r ı n çoğunda b i r veya d a h a f a z l a m ü da haleyi içerir.
•
94 BÖLÜM 3 Doğum öncesi Gelişim ve Doğum
yaptı ( Ma r t i n & d iğerleri, 2 00 5 ) . B u n u nla beraber 2 0 0 3 'teki % 8 ' l i k oran, 1 97 5
yılında ebelerle doğum yapan kadın ora n ı n d a n % l 'den daha a z bir artışı göste
rir ( Martin & d iğerleri, 2 00 5 ) . 2003 y ı l ı n d a A B D ' de doğum yaptıran ebelerin %
9 5 ' i sert i fi k a l ı hemşire-ebelerdir.
• KISIM 2 Başlangıçlar 95
kariyerlerle bağ l a ntı
Sezaryenle Doğum: Normal olarak bebeğin başı vaj in a ya doğru ilerl e r. Fakat
bebek ters pozisyonda ise bebeğin kalçası vaj i n a d a n ilk önce çı kacakt ır. Her 2 5
doğum d a n birinde bebeği n başı uteru st a i k e n bedenin d iğer kısımları d ışarıda d ı r.
Ters doğumlar. s o l u n u m prob l e mleri ya ra ı ı r. Sonuç olarak eğer bebek t e rs pozis
yonda ise gene l l i k l e sezaryenle doğum gerçekleşir. Sezaryenle doğumda bebek
annenin k a rn ına yapılan bir operasyonla uterust a n a l ın ı r ( Lee, E l - Sayed ve Gould
2 0 08 ) . Seza ryen l e doğum u n riskleri ve yararlarının t a r t ı ş ı l ması s ü rmekted ir ( Bag
Hazırlıklı çocuk doğumu: Fransız kadın doğumcu
Ferninad Lamaze tarafından geliştirilmiştir. Bu çocuk
diwala & d iğerleri, 2 0 1 0 ) .
doğumu stratejisi normal çocuk doğumuna benzer
ancak doğumun son evresinde ıtme hareketlerini de
netleyecek özel bır nefes alıp verme tekniği ve ana
tomı, fizyoloji hakkında detaylı bilgilendirme içerir. v ı: i nnC, I' l f\J D E G E R L E f'.I DİRİL M E Sİ
Ters pozisyon: Uterustan ilk önce kalçanın çıkışına Doğu mdan ve bebeğin ebeveyni ile t a n ı ş t ı rı l m a s ın dan hemen sonra yenidoğan
sebep olan bebek pozisyonu. ta r t ı l ı r, temizlenir ve acil i lgi gerekt irebilecek gelişimsel problem belirtiler değer
lendirilir ( Therrell & diğerleri, 2 0 1 0 ) . Apgar ölçeği d oğumdan 1 - 5 d a k ika sonra
Sezaryenle doğum: Annenın karnına yapılan bir
amelıyatla bebeğın çıkarılması.
yen id oğa nın s a ğ l ı k d u r u m u n u değer l e n di r m e k i ç i n k u l la n ı l ır. A p ga r ölçeği
Suda Doğum
Suda doğum, içinde ılık su olan b i r banyo küvetinde yapılan doğumdur.
Bazı kadınlar doğrudan doğ u m sancılarında suya gi rer, doğumda
çıkarken, bazıları da suda kalarak doğumu beklerler. Suda doğ u m u n
mantığı bebeğin aylarca amniotik sıvı içinde yüzmüş olması nedeniyle
doğumun su içinde yapılmasının anne ve bebek için daha az stresli
olacağıdır (Meyer & Woebel, 2 0 1 O). Anneler kasılmalar sıkılaştığında ve
şiddetlendiğinde suya gi rerler. Suya girme b i r süre sonra sancıları
yavaşlatır veya sonlandırır. Suda doğumla ilgili araştırma bulguları
karışık bilgileri içerir (Clyett & Burns, 2009; Pınette, Wax, Wilson ,2004;
Thöni & Moroder, 2004). Suda doğum İsviçre, İsveç gibi Avrupa ülkeler
inde son onlu yıllarda ABD'den çok daha fazla kullanıldı; fakat ABD'de
doğum planları kapsamı içine alınmasında artış oldu.
Bır bebeğin doğumuııda suyun kullanımı neyi kareterize eder?
Masaj
Masaj, doğ u m öncesi veya doğ u m sırasında bir işlem olarak artırarak
uygulanmaktadır (Field, 2007, Kimber & diğerleri, 2008, Stager, 2009-
Hipnoz
201 O). Araştırmalar masajı n gebelik sancısı ve kaygıyı azaltmaya etkisi Hipnoz, bireyin dikkat vefarkında l ı k d u rumunu değiştirerek normalde
olduğunu ortaya koymaktadır (Chang, Ohen, Huang, 2006). Yenı b i r göstermediği tepkileri verilen önerilere uyarak göstermesi şeklı ndeor
araştırmada masaj tedavisin i n hamile kadınlarda ağrıyı azalttığı ve taya çıkan b i r psikolojik duruma g i rmesidir (Wilcox, 20 1 0). Bazı
doğum öncesi depresyon açısından her iki ebeveyne iyi geldiği ve çalışmalar h ipnozun doğumda acıyı azaltıcı etkilerini ortaya koydu
ilişkileri d üzelttiği bulundu (Field & diğerleri, 2009). (Abbas & diğerleri, 2009; Barabasz & Perez, 2007).
• KISIM 2 Başlangıçlar 97
Puan o 2
ŞEKİL 3.6
APGAR ÖLÇEGİ: Yenidoğanın Apgar ölçeği puanı bebeğin acil tıbbi problemlerinin olup olmadığını
gösterir. ABD'de bebeklerini Apgar puanlarının bazı özellikleri nelerdir?
Altında doğd uğum dans eden Apgar ölçeği özellikle bebeğin yeni çevre�ine v e doğu m stresine tepki yete
neğin i daha detaylı değerlendirmede iyi bir ölçektir ( Reynolds, 2 0 1 0) . Ayrıca
bir yıldız vardı.
ca nlandırılmaya gereksin im duyulan yüksek riskli bebekleri tanımlar. Yenido
-Willlam Shakespeare ğanın daha detaylı değerlendirilmesi için B razelton Yenidoğan Yoğu n Bakım
1 7 yüzyıl, İngiliz oyun yazarı Zinciri Nörodavranış Ölçeği ( Neonatal l ntemive Care Unit Network Neurobe-
havioral Scale ) kullanılabi l i r.
Brazelton Yenidoğan Davranış Değerlendirme Ölçeği (Brazelton Neo
natal Behavioral Assessment) (NBAS), doğu mdan sonra 24- 36 saatler içinde
u ygulanır. Aynı zamanda doğumdan bir a y sonrasına kadar d u ya rlı bir nörolojik
yeterlik indeksi olara k pek çok bebek gelişimi araştırmalarında değerlendirme a racı
olarak kullanı lır ( Mamtani, Patel & Kulkarni, 2008 ) . Brazelton Yen idoğan Davranış
Değerlendirme Ölçeği, yenidoğan ı n nöroloj i k gelişimini, reflekslerini ve insanlara ve
Brazelton Yenidoğan Davranış Değerlendirme nesnelere tepkilerini değerlendirir. Aksırma, göz k ı rpma, arama ve benzeri onaltı
Ölçeği (NBAS): Yenidoğan bir bebeğin nörolojik ge refleks yanında yüz ve ses gibi canlı, çıngırak sesi gibi ca nsız gösterilere tepkilerini
lişimi, refleksleri ve insan ve nesnelere tepkilerini de de değerlendirir ( B öl ü m 4'te motor gelişimi incelerken refl eksleri daha kapsamlı
ğerlendirmede kullanılan bir ölçek.
inceleyeceğiz ) .
Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Nörodavranış N B A S 'den i i retilen Brazelton Yenidoğan Yoğu n Bakım Zinciri Nörodavra
Değerlendirme Ölçeği (NNNS): Yenidoğanın davra nış Ölçeği (NeonataJ Intensive Care Unit Network Neurobehavioral Scale)
nışlarını, nörolojik ve stres tepkilerini ve düzenleyici (NNNS), yenidoğan ı n diğer davranış, nörolojik ve stres tepkilerini ve gün l ü k rutin
kapasitelerinin değerlendirilmesini sağlayan bir ölçek.
lere uyum kapasitesini değerlendirir ( B razelron, 2004; Lester; Tronik & B razelton,
Düşük doğum ağırlıklı bebekler: Doğum ağırlığı 2004 ) . B u n u nla birlikte NBAS normal, sağlıklı, zamanında doğmu ş bebekleri değer
2.5 kg'dan az olan bebekler. lendirmek için geliştirilmesine rağmen; NNNS, risk altındaki bebekleri değerlendir
mek iizere T. Berry B razelton, Barry Lesıer ve Edward Tronick tara fından gel iştirildi.
Erken doğan bebekler: GebPlik süresi 37 haftadan
az olarak doğan bebekler (Döllenme ve doğum
Özellikle erken doğan ( 30 haftalıktan az gebeliklere uygun olmamasına rağm e n ) ve
arası). anneleri uyu ş t u ru cu bağımlısı olan bebeklerin değerlendiri lmesinde k u l l a n ı l ı r
( Bou kyd & Lester, 2008 ) . D o ğ u m öncesi dönemde bağımlılık yapan maddelere
Doğum yaşına göre küçük bebekler: Gebelik ya
maruz kalan ve zamanından önce doğan bebeklerle ( 1 aylık bebeklerl e ) yürütülen
şına göre küçük bebekler de denir. Bu bebeklerin
ağırlıkları gebelik süresi dikkate alındığında normal
yeni bir ça lışmada 4, 5 ya�lara gelrliklerinde okula hazır bulunuşluk, zeka düzeyin
ağırlığın altındadır. Doğum yaşına göre küçük hebekler ve nörolojik sorunlar gibi gelişimsel doğurgular açısından NNNS değerlendirmesinin
zamanında doğmuş veya premature olabilir. yordayıcı olduğu bulundu (Liu & diğerleri, 2 0 1 0) .
98 BOLUM 3
•
Doğum Öncesi Gelişim ve Doğum
ZA M A N I N DA N Ö N C E V E D Ü Ş Ü K DOG U M
A G I R L I K L I D O G � N B E B EKL E R
Yeni doğan bebekler için tehlikeli olabilecek koşullara
değişik isimler verilmektedir. B u ko�ulları i nceleyeceğiz ve
erken doğan bebeklerin d u rumları n ı geliştirecek önlemleri
tanışacağız.
Zamanın d a n Önce Doğanlar ve Doğ um Yaşına Göre
Küçük Bebekler: Koşullarl a ilgili üç d u ru m pek çok yeni
doğan bebeği tehlike a l t ın a sokar. Düşük doğum ağırlığı,
zamanından önce doğma ve gebelik yaşına göre küçük olma.
Doğum ağırlığı düşük bebekler, doğum ağırlığı 2,5 kg'ın
altında olanlar, çok d ü ş ü k doğum ağırlığı olan bebekler 1 .6 kg
altında doğanlar, aşırı doğum ağırlığı düşük bebek ıse doğum
ağırlığı 900 gr altında olan bebeklerdir. Zamanından önce
doğan bebekler, gebeliğin normal süresini tamamlamadan 3
hafta veya daha fazla süre önce doğan bebekler- diğer bir
deyişle gebeliğin 37. haftasını tamamlamadan doğan bebek Doğum ağırlığı 1 kg'ın altında olan bir bebek. Böyle düşük doğum ağırlıklı olmanın
lerdir. Doğ u m yaşına göre k üçük bebekler (gebelik yaşına uzun süreli sonuçları nelerdir?
göre küçük bebekler) . Bu bebekler gebelik süresine göre bek
lenen ağırlığın altında olan bebeklerdir. Onlar a yn ı gebelik yaşında olan bebeklerin
% 90'ından daha az ağırlıktadır. Doğum yaşına göre k ü çü k bebekler za manında
doğmuş olabildiği gibi zamanında n önce de doğm uş olabilirler. B i r araştı rmada
doğum yaşına göre küçük bebeklerin ölüm riskinin 4 kat fazla olduğu b u l u n d u Sudan
( Regev & diğerleri, 2 00 3 ) . 31
2006 yılında, ABD'de bebeklerinin % 1 2.8'i zaman ın d a n önce doğd u - l 980'ler
•.............-..ı
Hindıstan
den itibaren % 36 artış saptandı ( Ulusal Sağlık istatistik Merkez i ) . Zamanından önce
30
doğan bebeklerin sayısındaki a rtış, çoklu doğumlardaki y ükseliş hızına, 35 yaş üstü
doğum yapan kadın sayısındaki artışa, anne ve bebeğin koşul la rı n ın yönetilmesin Birleşmiş Milletler
deki artışa ( örneğin, gebelikte tıbbi teknolojinin bebeğin yaşama şansının olup olma B
dığını göstermesi gib i ) , madde kulla nımındaki yükseliş (sigara, alkol ) ve stresteki
Küba
anış gibi etkenlere bağlı olabilir ( Goldenberg & Gulcane, 2007 ) . Etnik farklılıklarda
zamanından önce doğmayı belirler ( Balchin & Ster, 2 007 ) . Örneğin 2006'da zama 6
nından önce doğma olasılığı tüm ABD 'de % 1 2 iken Afrika kökenli Amerikalı Fınlandiya
bebeklerde % 1 8.5'dir ( Ulusal Sağlık İstatistik Merkezi, 2009 ) . 4
Son y ı llarda proges t i n i n zamanından önce doğma olayının azalmasında rol
Kore
oynayabileceği görüşü ile ciddi biçimde önemsendi ( O 'B rien & Lewıs, 2009 ) . Pro
gestinle ilgili son araştırma bulgularının gözden geçirilmesi progestinin önceki spon 4
ŞEKİL 3.8 haftadan önce, çok erken doğanlar gebeliğin 33. haftasından önce doğan/ardır. Şekil 3 . 8 yeni
ZAMANINDA VE ERKEN DOGAN BEBEKLERiN bir Norveç a raştırması n ı n sonuçlarını gösterir. Çok erken doğan bebeklerin okulu
OKULU TERKETME YÜZDELERİ bırakma ora n la rı n ı n y üksek olduğu görülmektedir ( Swamy, Ostbyeee & Skjaerven,
2008 ) . Bu problemlerin sayı ve şiddeti bebekler çok erken doğduklarında a rtmakta
ve doğum ağırlıkları azalmaktadır. Çok erken doğan ve çok
küçük olan olan bebeklerin yaşam şansı y ükselirken, bu
bebeklerin ciddi beyin hasarları geliştirme riski de yükselmek
ted ir (Casey, 2008 ) .
Doğu m ağırlığı düşük olan çocuklar, normal doğum ağır
lıklı çocukla rdan daha (azla öğrenme güçlüğü, dikkat eksikl iği
hiperaktivite bozukluğu yahut astım benzeri nefes alma prob
lemleri ile k a rşılaşırlar ( Sa nta, Porıugaz & N u nes, 2 0 09 ) .
Düşük doğum ağırlıklı çocukların yaklaşık % 50'si özel eğitim
progra m ları na kayıtlıdır.
Düşük Doğum Ağırlıklı ve Erken Doğan Çocukların
Bakımı: Yeni doğan yoğ u n bakım ü nitesinde Kangu ru (Kan
garoo) bakım ve masaj terapi gittikçe a rtan şekilde uygulanan
iki müdahale programıdır. Kanguru bakımı, altında sadece
çocuk bezi olan bir bebeğin dik bir pozisyonda ebeveynin çıp
lak göğsüne cilt cilde temas edecek şekilde t utulmasını içerir.
Kanguru bakımı veren yeni bir anne. Kanguru bakımı nedir?
Kanguru bakımı alan bebeklerin çoğu a nneleri tarafından
k u ca k la narak taşınır (Ludıngtonü - Hoc & diğerleri 2 006 ) . Kan-
guru bakımı tipik olarak günde 2 - 3 saat, bebekliğin i l k günlerinde daha da uzun
süre cilt - cilde temas pratikleridir.
, - - - - - - - - - � Kanguru bakımın ı erken doğan bebeklere niçin uygularız? E rken doğan bebek
I ler sıklıkla solunum ve kalp atış hızını d ü zenleyemezler. Kanguru bakımı ebeveynle
- -• ;,.,.- • - b - yakın fiziksel teması sağlayarak erken doğan bebeklerin kalp a tışlarını, vücut ısılarını
Kanguru bakım: Cilt - cilde teması içeren ve solu n umları n ı d ü zenlemeye yardımcı olur ( Nyqvıst & d iğerleri, 2 0 1 0 ) . Erken
erken doğan bebeklere yöneli k bakım. 6. doğan bebeklerden Kanguru bakımı alanlar al mayanlardan daha hızlı kilo alırl a r
Bölüm, s. 1 91 . ( Gathwala, S ıngh, B alhara , 2008 ) . Yeni b i r çalışmada kanguru b a k ı m ı n ı n erken
- - - - - - - - - - "' doğan bebeklerdeki ağrı tepkilerini azalttığı bulundu (Johnsoıı& d iğerleri, 2 00 9 ) .
Pek çok yetişkin masaj yapman ı n tedavi edici etkisini kabul eder. Gerçekte pek
çoğu bir spa merkezine d ü zenli devam etmek için para ödeyebilir. Ancak masajın
erken doğan bebeklerin gelişimsel d u rumlarını iyileştirmede rolü var mıdır? Sonucu
görmek için A raştırmalarla Bağlantı bölümüne bakınız.
Kanguru bakım: Cilt - cilde teması içeren erken
doğan bebeklere yönelik bakım.
Tarih boyunca pek çok ü l kede bakıcılar bebeklere masaj uyg u l adı lar. çocuklu a n neler masaj tedavisi a l d ı kları nda, a l mayanlara kıyasla,
Afrika ve Asya 'da bebeklere doğumdan sonra aylarca a n ne, baba stresleri azal d ı, duygusal ve sosyal yönden iyileşme gösterd iler.
veya diğer a i l e üyeleri tarafı ndan masaj uyg u l a n ı r. A BD'de bebeklerin Erken doğan bebeklere uyg u la na n masaj tedavisiyle i l g i l i araş
iyilik h a l i n i , sağ l ı ğ ı n ı ve büyümesini geliştir tırmaların değerlendirilmesinde Field ve ar
meye yön e l i k dokunma ve masaj uygulama kadaşları (2004) en tutarlı iki o l u m l u sonucu
larına yönel i k ilgi, Miami Ü n iversitesi buldular: ( 1 ) Vücut a ğ ırl ığında artış (2) hasta
Araştırma Enstitüsü M ü d ü rü Tiffany Field 'in neden 3-4 gün erken ayrılma.
araştı rmaları ile başladı (200 1 , 2007; Diego Bebekler masaj tedavisinden yararla
Field & Hermandez-Reif, 2008, 201 O; Field & nan tek k i m seler deği l d i r (Field, 2007). Diğer
d iğerleri, 2006; Hermandez-Reif, Diego & çalışmalarda Field ve arkadaşları, masaj te
Field , 2007). davisinin doğum sancısı nda azalma (Field,
Ya k ı n b i r çalışmada Yenidoğan Yoğ u n Harnandez-Rief, Taylar & diğerleri, 1 997), as
Bakım Ü n ite s i ndeki erken doğan çocuklar tımlı çoc u k l arda kriz aza l m a s ı ( F i e l d,
randomyöntemi ileterapiveya kontrol grubu Henteleff & d iğerleri, 1 998), otistik çocuk
olarak masaj tedavi sine a l ı n d ı (Herna ndez larda d i k kat artışı (Field ,Lasko,& d iğerleri,
Reif, Diego & Field 2007). Birbirini izleyen 5 1 997), d i k kat eksikliği hiperaktivite bozuk
g ü n boyunca masajgrubundaki erkendoğan luğu olan gençlerde o l u m l u gelişmeler sağ
bebeklere 1 5 dakika orta şiddetli masaj ve Tiffany Field, yenidoğan bebeğe masaj yaparken ladığını b u l d u l a r (Field Quantino & d iğerleri,
rildi. Davra n ı ş gözlemcileri çalışma n ı n ba görülüyor. Hangitip bebeklere yardım için terapi masajı 1 998).
şında ve sonunda ağla ma, yüz buruşturma, yapılır?
• KISIM 2 Ba�langıçlar 1 01
Gözden Geçir Bağlantı Kur
Gözden Geçir
Doğumun üç temel aşaması neleıdir? Doğum ağırlığı ve doğumun gerçekleştığı
Bağlantı Kur Farklı doğum stratejileri nelerdir? ülke arasında ne gibi bağlantılar bulunmuştur
Bebeğin fetustan yenidoğana geçişi nasıldır? ve bunların sebepleri neler olabilir!
Ya nsıt
Yeni doğan sağlığı ve hassasiyeti için üç tedbir
nedir? Ya nsıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
S Doğum sürecini tartışır.
Premature veya düşuk doğum ağırlıklı bebek
leri ne gibi sonuçlar bekler?
Bir kadınsanız hangi doğum stratejisini tercih
edersiniz? Neden? Bir erkekseniz, doğum sü
reci boyunca eşinıze yardım etme konusunda
ne şekilde yer almak istersiniz! Açıklayınız.
3 Doğu m Sonrası Dönem e Doğu m sonrası dönemde meydana gelen değişiklikleri açıklar.
Doğu mdan sonraki haftalar birçok a nne baba ve a iledeki diğer çocuklar için
güçlükleri beraberinde getirir. Doğumdan sonra yaklaşık altı hafta suren veya anne
nin vücudu n un uyumu tamamlayıp neredeyse doğum öncesi dönemdeki haline geri
döndüğü zamana kadar geçen süreyi kapsayan bu dönem doğum sonrası dönemdir.
Bu kadının hem fiziksel hem de psikolojik olara k doğum sürecine u y u m sağladığı
bir zaman dilimidir.
Doğum sonrası dönem büyük ölçüde yeni bir uyumu gerektirir. Fiziksel, duy
gusal ve psikoloj i k anlamda u yuma ihtiyaç duyulmaktadır.
1 00
F İ Z İ KS E L U Y U M
Hamile kadınlar
Doğum sonrası kadınlar K a d ın v ü c u d u doğumdan sonraki i l k g ü nlerde ve i l k h a ft a l a rda çok sayıda fi z i k
sel a ya rlama l a r y a p a r ( Ma ttson & S m i t h , 2 0 1 ! ) . B ü y ü k ö l ç ü d e b i r enerj iye s a h i p
80
olabilir veya kendini tükenmiş ve h a ya l k ı r ı k lığına u ğ r a m ı ş g i b i h issedeb i l i r. B u
değişimler normal olsa da, yorg u n l u k yeni annenin i y i olma ve yeni bir bebek
60 ve yeni bir a i le yaşantısı i le başa çıkabilme becerisine i l işkin hislerini zayıflata
b i l i r ( R unquist, 2007 ) .
Uyku kaybı doğum sonrası dönemde bakımı üstlenen birincil kişinin yaşadığı
40
bir endişedir ( G underson & d iğerleri, 2 0 08 ) . 2007 Amerika'da uyku anketinde,
önemli bir kadın oranı hamileli k ve doğum sonrası dönemde uyku kaybı olduğunu
20 rapor etmiştir ( National Sleep Fou ndation, 2007 ) ( B k z . Şekil 3 . 1 O ) . Uyku kaybı
strese, evlilik çatışmasına ve karar verme güçlüğüne sebep olabilir ( M eerlo, Sgoifo,
& S u checki, 2 008 ) .
o
Doğumdan sonra, annenin vücudu hormon yapımında ani v e çarpıcı değişimlere
Nadiren gece uykusu Haftada en az birkaç uğrar. Plesenta ayrılınca, östrojen ve progesteron seviyeleri aşırı derecede düşer ve
iyi olan ya da iyi bir gece gece uyku
uykusu hiç olmayan problemleri yaşayan
yumurtalıklar tekrar hormon ü retmeye başlayana kadar düşük seviyede kalır.
Rahmin eski haline dönmesi(invo/u�yon), uterusun doğumdan beş veya altı hafta sonra
ŞEKİL 3.1 0 hamilelik öncesi boyutuna dönmesi sürecidir. Doğumu hemen takiben, uterus 900- 1 , 36
HAMİLE VE YENİ DOGUM YAPMIŞ kg ağırlıktadır. Beş veya altı haftanın sonunda uterus 570-850gr ( 2 veya 3 ounces)
KADINLARDA UYKU IHTIYACI ağulıktadır. Bebeği emzirmek uterusun artan bir hızla daralmasına yardım eder.
Klinik psikologların neler yaptığı ile ilgili daha fazla bilgi a l mak için bkz. Yaşam Boyu Gelişimde Kariyerler (s. 46)
BAG K U R M /\
Ebeveyn-bebek ilişkisinin özel bir ögesi bağ kurmadır. Bağ kurma, ebeveyn
ler ile yenidoğan arasındaki doğum u n hemen ardın dan gelen dönemdeki
fiziki bağı ifade eder. Bazen h a staneler bağ k u rmadan vazgeçer gibi görü
nürler. Annenin acısını aza l tmak için verilen i l açlar a nneyi daha uykulu
yapabilir, yeni doğana cevap vermesini ve onu teşvik etmesini engeller. Anne
ve bebek doğumdan kısa bir süre sonra sıklıkla ayrılır ve premature bebekler
a nnelerinden zamanında doğan bebeklerden daha çok ayrı kalırlar.
Doğum sonrası dönem hem anne hem de baba için önemli bir
Bu uygulamalar bir zarar verir mi? Bazı doktorlar doğu mdan hemen
alışma ve adaptasyon gerektiren bir süreçtir. Babalar özellikle
sonraki dönemde, gelecek yıllarda ideal bir gelişime temel oluşturması açı
bebeğe bakan anneler için önemli bir destek sistemi sağlayabilir
ler. Babanın anneyi desteklemek için ne gibi görevleri olabilir? sından ebeveynler ile bebeğin d u ygusal bir bağlılık kurması gerektiğini söy
ler ( Kennell, 2006; Kennell & McGarth , 1 99 9 ) . Doğumdan sonra k i ilk birkaç
günde anneler a rasında k u ru lan yakın bağın yaşam ı n ileriki y ı llarında ideal
bir gelişim için önemli olduğunu gösteren bir kanıt var mı? Bazı araştı rm a
,, ---------� lar l:ıu b a ğ hipotezini desteklese de ( Klaus & Kenncll, 1 97 6 ) a raştırman ı n bir kısmı
I
ı� hayatın ilk günlerinin kritik bir dönem olmasının önemini güçleştirir. Aslında, bağ
kurma hipotezinin, bebeğin ideal bir gel işim gösterebilmesi için ilk birkaç gün anne
Bağlanma: Lorenz yaban kazlarındaki
ile mu tlaka yakın bir i l işki kurmasını söyleyen sıra dışı formu basitçe doğru değildir.
erken bağ kurmanın önemini gösterdi, an
Yine de, bağ k urma h ipotezinin zayıflığı anneleri bebekleri ile etkileşimde olma
cak yaşamın ilk günlerinde bağ kurma in
konusunda motive etmemeye bir sebep olara k görülmemelidir. B öyle bir temas bir
san yavrusu için kritik bir dönem değil. 1 .
çok a nnede memnuniyet yaratır. Bazı anne- bebek çiftlerinde- premeture bebekler,
Bö l üm s. 27.
ergen anneler, dezavantajlı d u rumlardaki a nneler dahil-, erken yakın bir temas anne
,
I
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ .,. ve bebek hastaneden ayrıldıktan sonra etkileşim geliştirecek bir hava yarallr.
Şimdi bir çok hastane yeni doğan bebeğin hastanede kalış süresinin çoğunu
annenin yanında geçirebileceği bir düzenleme sunmakta . Ancak ebeveynler bu
Bağ kurma: Yakın temas biçimi, özellikle ebeveynler düzenlemeyi kullanmamayı seçerse a raştırmalar bu kararın bebeği duygusal olarak
ile yenidoğan arasındaki doğumun hemen ardından
incitmemesini tavsiye etmektedir ( Lamlı, 1 994) .
gelen dönemdeki fiziki bağ.
O
ve psikolojik özellikleri nelerdir?
Doğum sonrası Bağlanma ideal gelişim için kritik midir7 Ya nsıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
dönemdeki Bir bayansanız, doğum sonrası dönemi etkili
değişiklikleri açıklar. bir şekilde geçirmek için neler yapabilirsiniz?
Bir erkekseniz doğum sonrası döneme yar
dımcı olmak için neler yapabilirsiniz?
Bu bö!üm hayat yolcu luğ una kronolojik bakışımızın başlangıcını belirtir. Bölüm
3'ü o luşturan gelecek üç bölümde, bebeklerin fizi ksel bilişsel ve sosyal duy
g usal gelişimlerini ilgili teoriler, araştırmalar ve yaşa mın i l k 1 8-24 aylarındaki
kilometre taşlarına bakarak izleyeceğiz. Bebeklerin yürümeyi öğrenme gibi
dikkate değer ve karmaşık motor becerileri n i öğrenecek; bebeklerin şekil
kavra m ı gibi erken b i lişsel gelişimlerini okuyacak; paylaşma duyg u larının
gelişimi ve başka larının eylemlerini istemli ya pılmış olarak a lg ı lamala rında
yansıtıldığı gibi bebekleri n şaşırtıcı derecede i leri sosyo duygusal gelişim lerini
1 keşfedeceksin iz.
\
ileriye bakallm · - - - - .-
Öğrenme hedeflerinize
�-- - - - ---
u laşı n· - - . -
Doğum Öncesi
Doğum öncesi dönem üç bölüme ayrılır: Germinal (10 ila 14 gün sonra) gebe kalına
Gelişim Evreleri zigot (döllenmiş yumurta ) uterus duvarına tutu n u nca biten; embriyonik (gebelikten
sonraki 2-8 hafta ) . embriyo n u n üç katmanla farklılaştığı, yaşam-destek sistemlerinin
geliştiği ve organ sistemlerinin şekillendiği (organogenesi s ) ; ve fetal (gebelikten son
raki iki aydan dokuz aya kadar veya bebek doğana kadar, organ sistemlerinin rahim
dışında varlığın ı sürdürebilecek noktaya kadar olg u n laştığı bir zaman. Doğum öncesi
gelişimde beynin büyümesi dikkat çekecek kadar kısa sürede olur. Bebekler doğduk
larında 1 00 milyar kadar nörona ya da sinir hücresine sahiptirler. Sinir sistemi gebe
likten 1 8-24 gün kadar sonra nöral tüp olarak oluşmaya başlar. Çoğalma ve ayrılma
doğum öncesi gelişimde beyin gelişiminin iki karakteristik sürecidir. Beynin remel
yapısı doğum öncesi gelişimin ilk iki trimesterinde oluşur.
Teratoloji, doğumsal sakatlıkları inceleyen bir alandır. Doğumsal sakatlığa yol açan
Doğum Ö ncesi Gelişimde
herhangi bir ajana teratoj e n denir. Doz, genetik yatkınlık, doğmamış çocuk üzerindeki
Teratoloji ve Hasarlar
hasarın etkisine maruz kalma süresi ve meydana gelen hasarın tipi. Zararlı olabilecek
zamanı geçmiş ilaçlar ve antibiyotikler. Zamanı geçmiş diyet hapları, aspirin ve kafein
zararlı olabilir. Yasal psikoaktif ilaçlar doğum öncesi gelişimde potansiyel olarak zarar
vericidir. Fetal alkol spektrum bozuklukları hamilelik sürecinde aşırı derecede alkol
tüketen annelerin çocuklarında görülen bir dizi anomalilerdir. Hatta hamile kadın az
oranda (haftada birkaç gü n , birkaç kez) alkol alsa bile çocuklarında negatif etkiler
olduğu görü lmüştür. Hamile kadının sigara içmesinin doğum öncesi gelişime ve çocu
ğun gelişimine ciddi olumsuz etkileri (düşük doğum ağırlığı gibi) vardır. Metafetamin,
marihuana, kokain ve eroin gibi illegal psikoaktif ilaçlar çocuklar için potansiyel ola
rak zararlıdır. Anne baba kan uyuşmazlığı da aynı zamanda fetus için zararlı olabilir.
Radyasyon, çevre kirliliği ve toksik arıklar gibi çevresel tehlikeler. Syphilis, rubella.
genital herpes ve AIDS fetusu tehlikeye sokan enfeksiyon hastalıklardır. Diğer fak
törler ebeveyne ait diyet, beslenme, yaş, duygusal durum ve stres, ve babaya ait
faktörlerdir. Gelişen bir fetus beslenme için tamamen a nnesine bağlıdır. Anne ergen
lik yaşlarında veya 35 yaşını geçmişse annenin yaşı çocuklarının gelişimini olumsuz
yönde etkileyebilir. Annenin fazla stresli alınası ideal doğum öncesi ve doğum sonuç
ları ile daha a z bağlantılıdır. Doğum öncesi gelişimi olumsuz yönde etkileyebilecek
babaya ait faktörler kurşun, radyasyon. belli pestisiıler ve petrokimyasalların etkisine
maruz kalmayı içerir.
• KISIM 2 Başlangıçlar 1 05
• Doğum öncesi bakım yaygın olarak değişmektedir ancak genelde belirlenmiş ziyaret
Doğum Ö ncesi Bakım
programı ile ilaç bakım servislerini içerir.
Ş u n u hatırlamak önemlidir ki ham ilelikte bir şeyler yanlış g i t se bile çoğ u n l u kla hami
Doğum Ö ncesi lelik ve doğum öncesi gelişim i y i gider.
Normal Gelişim
1 O cm genişler. İkinci aşama bebeğin başı servikse doğru hareket etmeye başlayınca
ba�lar ve bebeğin doğmasıyla biter. Üçüncü aşama doğumdan sonra plasentaııın ayrıl
masını içerir. Doğum stratej i leri doğ u m u n ayarlanması nı ve bakımı içerir. B i rçok
ü l kede, bir doula doğum yapan kadına eşlik eder. Doğum yöııremleri, ilaçlı, doğal ve
Yenidoğanın Yıllarca, yeni doğanın sağlığını ölçmek için Apgar Scalası k u l lanıldı. Brezelton Yeni
Değerlendirilmesi doğan Davranış Değerlendirme Ölçeği yenidoğanın nöroloj i k gel işimini, reflekslerini
ve insanlara verdiği tepkileri ölçer. Son zamanlarda risk altındaki bebekleri belirlemek
Tarihi için küçük bebekler erken veya tam zaman l ı o la b i l i rler. Kanguru bakımının ve
Doğum sonrası dönem, bebeğin doğ u m undan sonraki döneme verilen addır. S ü reç
Fiziksel Uyum
altı hafta kadar veya kadının vücudu uyumu sağlayana kadar sürer. Doğumdan son
raki fiziksel uyum b i tkinlik, içe kıvrılma ( u terusun doğumdan 5-6 hafta kadar sonra
ların yüzde l O' unda görülür. Aynı zamanda baba da doğum sonrası u y u m sürecinden
geçer.
Bağ Kurma Bağ k u rma, özellikle de doğumdan kısa süre sonra ebeveynler arasındaki fiziksel bağ,
yakın bir bağlamının yapısıdır. Erken bağlanmanın yet kin bir bebeğin gelişimi nde
•
KISIM 2 Başlangıçlar 1 07
f kısı m üç
j
İnsanlığa başlamada bebeklik ne hoş bir yol .
-Don Herold
20. yü<:ııl Amerikalı Yazar
Be be k l i k
Yen idoğan bizler, zi h n i boş orga n izmalar değ i l d ik. Ağ l a m a k, vurmak ve öksürmek
biz başka larına uyum sağ l a d ı k, bazen başka l a rı bize uyum sağlad ı . Gel i ş i m i m iz,
b u l uşan gözl e r i n i isted i. i steklerim izi d izg i n lememizin gere k l i l iğini, özg ü rce isteye-
G e l i ş i m" (Bö l ü m 4), "Bebe k l i kte B i l işsel G e l i ş i m" (Bö l ü m 5) ve "Bebe k l i kte Sosyo-
1 08
Bölüm 4 BEBEKLİKTE FİZİKSEL
GELİŞİM
1 Bebeklikte Fiziksel Büyüme 3 Duyusal ve Algısal Gelişim
ve Gelişim
Öğrenme Hedefi 3 Bebekte duyu ve algı gelişim
- Öğrenme Hedefi 1 Bebeklikte fiziksel büyüme ve özelliklerini özetler.
....., gelişimi tartışır.
Algı ve Duyu Nedir?
ta Büyüme Örüntüleri
Uzunluk ve Ağırlık
Çevresel Bakış
..c
Görsel Algı
Beyin
Diğer Duygular
ta
Uyku
Duyulararası Algılama
Beslenme
Kalıtım, Yetiştirilme ve Algısal Gelişim
c: Algısal - Motor Eşleşmesi
2 Motor Gelişim
ta
Öğrenme Hedefi 2 Bebeğin motor gelişimini
E açıklar.
: ::J Refleksler
Büyük Motor Becerileri
_o
atonya, Gana'da yeni doğmuş bir bebektir. Yaşamı
L nın ilk günlerinde, annesinden ve biberonundan
ayrı tUtU 1 Ur. Bebek maması ima latçıları, doğduğu hastaneye ücretsiz veya
ucuz süt tozu tedarik eder. Annesi, Latonya'yı emzirerek değil, biberonla besle-
meye ikna edilir. Annesi, Latonya'yı biberonla bes lerken, mamayı temiz olma-
yan suyla fazla inceltir. Latonya'nın biberonları sterilize edilmez. Latonya hasta
o lur. İlk doğum gününden önce ölür.
Uzun yıllar, hastanelerdeki doğum üniteler i b iberonla beslemeyi tercih etti ve emzir
menin yararları hakkında annelere yeter li bilgi vermedi. Son yıllarda, Dünya Sağlık
Örgütü ve U NICEF birçok yoksul ülkede bu trendi tersine çevirmeye çalıyor. Birçok
ülkede "bebek dostu" program kurumsallaştırdı (Grant, 1993). Bu programlar,
U luslararası Bebek Maması Üreticileri Birliği'ni bebek dostu gir işimleri destekle
yen ülkelerin hastaneler inde, bebek formüllerini pazarlamaya son vermeye ikna
etti (Grant, 1993). Hastaneler için de, bebek maması, b iberon ve özel hemş ireler
gereksiz hale geldiğ inden, maliyet gerçekten azaldı. Örneğin, Filipinler'de bulunan
bebek dostu Jose Fabella Memorial Hastanesi, yıllık bütçesinden % 8 tasarruf sağla
dığını rapor etti. Dünyada, bebek dostu giriş imlerin hala uygulanmadığı birçok yer var.
Yoksul ülkelerde emz irmenin avantajları oldukça önem lidir. Fakat bu avantajlar, eğer
annelerde HIV varsa, bebeklere anne sütü yoluyla virüsün bulaşması r iskine karşı denge (Yukarda) Nairobi, Afrika'da, bebeğini emziren HIV
taşıyıcısı bir anne. (Aşağıda) Bebeğini biberonla bes
lenmelidir; zira annelerin çoğu virüsü kapmış olduğundan habersizdir (Gumbo & diğerleri,
leyen Rhwandalı bir anne. Yoksul Afrika ülkelerinde
201O; Oladokun, Brown, & Osinusi, 201O). Afr ika'nın bazı bölgelerinde, annelerin yüzde emzirmekle biberonla beslemek seçimi üzerine kaygılar
nelerdir?
'
konu bağlantıları ·------ ---------
·
1
1
Bir önceki bölümde, döllenmeden başlayıp, doğum öncesi fiziki gelişimin ger
1
1 m inal, embriyonik ve fetal evre ler ini gördük. Orada, döllenmiş bir yumurtadan,
yaklaşık 3,4 kg ağırlığında ve 50,80 cm uzunluğunda tümüyle oluşmuş bir
insan halini alış sürecini öğrendik (yaklaşık 40 hafta). Doğum öncesi dönemin
bit işinde, beynin yaklaşık 100 m ilyar nöron geliştirmesi de dikkate şayandır.
I
geriye dönelim ___________________ ;
Ön Bilgi
Bebeklerin sağlıklı bir başlangıç yapması çok önemlidir. Bunu yaptıklarında, yaşamlarının ilk
iki yılı muhtemelen şaşırtıcı düzeyde gelişme gösterdikleri bir dönem olacaktır. Bu bölümde,
fiziksel büyüme, motor gelişim ile duyusal ve algısal gelişimi araştırıp biyolojik alana ve bebe
ğin fiziki gelişimine odaklaşacağız.
Gelişim
Bebeğin, yaşamının ilk iki yılındaki fiziki gelişimi kapsamlıdır. Yeni doğmuş bebek
lerin başları, bedenlerinin diğer kısımlarına kıyasla, oldukça geniştir. Boyunlarında
çok az güç vardır ve başlarını tutamazlar, ama bazı temel reflekslere sahiptirler. 12
ay içerisinde, bebekler herhangi bir yere oturabilir, ayakta durabilir, eğilebilir, tırma
nabilir ve genellikle yürüyebilir hale gelirler. İkinci yıl boyunca, büyüme yavaşlar;
fakat koşma ve tırmanma gibi faaliyetlerde ilerleme hızlıdır. Şimdi, bebeklikte fizik
sel gelişimin aşamalarını daha ayrıntılı inceleyelim.
BÜYÜME ÖRÜNTÜLERİ
Doğum öncesi gelişim ve erken bebeklik boyunca, tüm vücudun olağanüstü bir
oranını baş oluşturur (bkz. şekil 4.1). Sefalokodal örüntü, en erken büyümenin
daima en tepede -başta- olduğu aşamadır. Bu dönemde, fiziki büyüme ve özellik
lerin farklılaşması yukarıdan aşağıya doğru aşama aşama ilerler. (örneğin, omuzlar,
orta gövde vb. ) (Pedroso, 2008). Aynı örüntü baş alanında da olur, çünkü başın
gözler ve beyin gibi üst kısımlan, çene gibi aşağı kısımlardan daha hızlı büyür.
Motor gelişim, genellikle sefalakaudal ilkesine göre ilerler. Örneğin, bebekler
gövdelerini kontrol edemeden önce nesneleri görürler ve emeklemeden veya yürü
meden çok önce ellerini kullanabilirler. Fakat gelişim katı bir model izlemez. Bir
Sefalokaudal örüntü: En erken büyümenin daima çahşma, bebeklerin oyuncaklarına ellerinden önce ayaklarıyla ulaşmaya çalıştığını
en tepede -başta- olduğu sıralı büyüme şeklidir. Bu bulunmuştur (Galloway & Thelen, 2004). Ortalamada, bebekler oyuncaklarına 12
dönemde, boy ve ağırlıkta fiziki büyüme ile özellik
haftalık iken ayaklarıyla, 16 haftalık iken elleriyle ilk kez dokunur.
farklılaşması yukarıdan aşağıya doğru aşama aşama
ilerler. Büyüme, proksimodistal örüntüyü de izler. Bu aşamada büyüme, vücudun
ortasından başlayıp uçlara doğru ilerler. Örneğin, bebekler ellerini ve parmaklarını
Proksimodistal örüntü: Büyümenin, vücudun iç
ten başlayıp dışa doğru ilerlediği sıralı büyüme
kontrol edemeden önce gövde kaslarını ve kollarını kontrol eder; birçok parmağını
şeklidir. kontrol edemeden önce ellerinin bütününü kullanır.
Ş E Kİ L 4.1
BÜYÜME ESNASINDA iNSAN VÜCUDUNUN
UZUNLUK VE AGIRLIK ORANLARINDAKİ DEGIŞIM: Kişiler bebeklikten
yetişkinliğe doğru gelişirken, en çok fark edilen fiziki
Yeni doğmuş ortalama bir kuzey Amerikalı bebek, 51 cm. (20 inches) uzunluğunda
değişimlerden biri de, başın vücudun diğer kısmına
ve 3.2 kg. ağırlığındadır. Zamanında doğmuş bebeklerin % 95'inin boyu, 45,5 - 56
oranının azal masıdır. Listelenen oranlar, değişik yaş
cm.; kilosu ise 2 - 4,5 kg. aralığında olur. larda baş büyüklüğünün toplan vücut uzu n l uğuna
Hayalın ilk birkaç gününde, bebeklerin çoğu vücut ağırlığının % 5 ile % 7 ara olan oranını gösteriyor.
sında bir oranını, emerek, yutarak ve sindirerek beslenmeye alışmadan önce kaybe
der. Sonra, birinci ayın her haftasında, ortalama olarak 14 1,5 ile 170 gr. arasında (5
ile 6 ounce) kilo alarak hızlı bir şekilde büyür. 4 aylıkken, doğduklarındaki ağırlık
larını ikiye, ilk doğum günlerinde yaklaşık olarak üçe katlamışlardır. Bebekler. ilk
yıl boyunca, ayda yaklaşık 2,5 cm. büyür, doğdukları uzunluğun yarısı kadar daha
uzarlar.
Hayatın ikinci yılında, büyüme oldukça azalır. Bebekler 2 yaşına geldiklerinde ŞEKİ L 4.2
yaklaşık olarak 12 ile 14,5 kg. arasındad1r (26 ile 32 pound); ikinci yıl boyunca ayda BiR BEBEGIN BEYiN AKTIVITELERINI
O, 11 ile 0,23 kg. arasında kilo almışlardır (0,25 ile 0,50 pound), şimdi yetişkin ağır ÖLÇMEK: Charles Nelson ve meslektaşları
lıklarının yaklaşık olarak beşte birine varITTJşlardır. 2 yaşında bir bebek ortalama 81 (2006) beyin hareketini ölçmek için bir be
cm. ile 89 cm. arasındadır ki bu boy da yetişkinlik boyunun yaklaşık olarak yarısıdır. beğin kafa derisine ı 28 elektrot bağlaya
rak, yeni doğmuş bebeklerin bile özgün
beyin dalgaları yarattığını buldu. Bu bu
büyümesini betimledik. Tek bir hücre olarak başlayan bebe beyin hareketini ölçmek neden bu
kadar zor?
ğin, doğduğu zaman yaklaşık olarak 100 milyar sinir hüc-
resi (nöron) barındıran bir beyne sahip olduğu tahmin
edilmektedir. Kapsamlı beyin büyümesi doğumdan
sonra, bebeklik ve izleyen dönemler boyunca devam
eder (Diamond, Casey, & Munakata, 2011 ; Nelson,
2011 ). Bebeklikte beyin hala çok hızlı büyüdüğünden
dolayı, bebeğin başı düşmelerden ve diğer hasarlardan
korunmalıdır. Beyin şişmesi ve iç kanamayı içeren sallan
mış bebek sendromu (shaken baby syndrome), Birleşik
Devletler'de her yıl yüzlerce bebeği etkilemektedir (Crouc
her, 2010; Fanconi & Lips, 2010). Yeni bir analiz, sal
lanmış bebek sendromunun en önemli sorumlusunun
babalar olduğunu bulmuştur. Babaları, çocuk
bakıffil sağlayıcıları ve annenin bir erkek arkadaşı
izler (Ulusal Sallanmış Bebek Sendromu Mer
kezi, 20 10).
sinaptik fazla üretimin doruk noktası doğumdan sonraki dördüncü aydır. Bu dönemi, sıyla bilgi alır. (b) Aksonlar, bilgileri hücre gövdesinden
gönderir. (c) Bir miyelin kılıfı birçok aksonu sarar ve
okul öncesi yıllarının ortası ile sonu arasındaki bir evreye kadar göreceli büzülme
bilgi aktarımını hızlandırır. (d) Akson bittiğinde, ter
dönemi izler. Beynin, duyma ve dil yetilerini içeren bölgelerinde benzer, ama bir minal düğmelerine doğru dallanır.
parça daha geç bir süreç saptanmıştır. Fakat beynin daha yüksek düzey düşünme ve
kendi kendini kontrolün vuku bulduğu alın korteksinde, fazla üretimin doruk nok
tası yaklaşık olarak bir yaşında olur. Geç ergenlik döneminin ortasından önce, ,---------�
sinapsler yetişkinlikteki yoğunluğuna ulaşmaz. Hem kalıtımın hem çevrenin sinaptik '
fazla üretimin ve onu izleyen büzülmenin zamanı ve seyrini etkilediği düşünülür. 9 li,·,.,ıı;> ba�ı. ntı
Beynin gelişimi: Ergenlerde ve daha yaşlı
yetişkinlerde önalın korteksindeki deği
şim lerin, onların b i l işsel gelişimlerinde
önemli etkileri vardır. ı ı. Bölüm, s. 357; ı 7.
Bölüm, s. 539.
'
_________ ,
ŞEK İ L 4.0
DENDRITİK YAYILMANIN GELİŞİMİ: Hayatın ilk
iki yılı boyunca nöronlar arasındaki bağlantıdaki ar
tışa dikkat edin.
Yayımcısının izniyle yeniden basıldı. The Postnatal
Deve/opment of the Human Cerebnal Cortex, Vo/s. 1-VI/ By J.
LeRoy Conel, Cambridge, Mass.; Harvard University Press.
Copyright© 1939, 1941, 1947, 19Sl, 1959, 1963, 1967 bythe
President and Fellows of Harvard College.
Yaş (Ana rahmine düşmeden itibaren, g ü n olarak) Erken Deneyim ve Beyin: Yoksun çevrede
büyümüş çocukların durgun (depressed) beyin
Ş E K İ L 4.7 hareketleri olabilir (Pollak& diğerleri, 2010 ) . Şekil
BEBEKLİKTEN YETİŞKİNLİGE İNSAN BEYNİNDE SİNAPTİK YOGUNLUK: Grafik, beynin üç
4.8'de görüldüğü üzere, bir Romanya yetimhane
bölgesinde (görsel korteks, işitsel korteks ve prefrontal korteks) sinaptik yoğunluğun dramatik ar
tışını ve sonra azalışını gösteriyor. Sinaptik yoğunluğun, nöronlar arasındaki bağıntı derecesinin
sinin tepkisiz ve uyarıcısız ortamında büyümüş bir
önemli bir göstergesi olduğuna inanıl ıyor. çocuk, normal bir çocuğa nazaran fark edilebilir
ölçüde durgun beyin aktiviteleri gösterdi.
Yoksunluk ortamının etkileri geri döndürülebi
lir mi? Cevabın olumlu olduğunu düşünmek için neden var. Beyin hem esneklik hem
direnç gösteriyor. 14 yaşmdaki Michael Rehbein'i ele alalım. 7 yaşında, sayısı günde
400'ü bulan, kontrol edilemez nöbetler geçirmeye başladı. Doktorlar, tek çarenin
,--------- ....
I nöbetlerin vuku bulduğu beynin sol hemisferinin alınması olduğu söyledi. Düzelme
gelişimle bağlantı yavaştı, ama sağ hemisfer yeniden organize olmaya, ve konuşma da dahil olmak üzere,
Uyku: Uyku örüntüleri ergenlikle değişir ve
normalde sol beyinin yüklendiği fonksiyonları devralmaya başladı (şekil 4.9'a bakınız) .
beyindeki değişimlerle bağ lantılıdır. 11. Doğum öncesinde (doğum sırasında veya doğuma yakm bir zamanda) felç geçirmiş
Bölüm, s. 364. 1
I
__________ .,,
Ş E K İ L 4.8
ERKEN YOKSUNLUK VE BEYiN AKTİVİTESİ: Bu
iki fotoğraf, PET (pozitron emici tomografi) olarak ad
landırılan, vücut organlarında kan dolaşımı ve meta
bolik hareketi görüntüleme ve analiz etmede
kullanılan radyoaktif izleyicilerin taramaları. Bu tara
malar (a) normal çocuğun beynini, (b)doğumdan beri
bakım evine konulmuş ve kısmi yoksunluğa maruz
kalmış Romanyalı yetimin beynini gösteriyor. PETtara
malarında beyin aktiviteleri, en yüksekten en düşüğe
doğru kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve siyah renkleri ile gös
terilir. Görüleceği üzere, kırmızı ve sarı normal bir ço
cuğun PET taramalarında, mahrum Romanyalı
yetiminkine nazaran, çok daha fazla ortaya çıkıyor. (a) (b)
•
1 16 BÖLÜM 4 Bebeklikte Fiziksel Gelişim
ıo çocuk üzerinde yapılan bir çalışma, bu çocukların sekizinin sağ hemisferinin dil
süreçlerinde baskın olduğunu ortaya çıkardı (Guzzetta & diğerleri, 2008).
Nörobilimciler beyni kablo gibi saran uzanııların (ya da Michael Rehbein'in
durumunda olduğu gibi, yeniden saran düzenin) tekrarlanan deneyim olduğuna
inanıyor. Bir bebek ilgi çekici bir cisme her dokunmaya çalıştığında veya bir yüze
dikkatle baktığında, beyinden çok küçük elektrik parçaları fırlayarak, nöronları dev
reye (circuit) bağlar. Sonuç, bu bölümde ele aldığımız bazı davranışsa! yapıtaşlarıdır.
Özetle, bağlantıların nasıl yapılacağı hususunda insan beyni deneyimlere daya
nır. Doğumdan önce, genlerin temel sarma düzenini yönlendirdiği görülüyor. Nöron
lar büyür ve daha fazla komut bekleyerek uzak yerlere seyahat eder (Nelson, 2011).
Doğumdan sonra, maruz kalınan görüntü, ses, koku, dokunma, dil ve göz kontağı
akışları, beynin sinirsel bağlantılarının şekillenmesine yardımcı olur (Fox, Levitt, &
Nelson, 2010).
Bebekken uykuya ayırdığımız zaman, şimdikinden daha fazlaydı. Tipik bir yenido
ğan bebek günde yaklaşık olarak 18 saat uyur, fakat yenidoğan bebeklerin ne kadar
uyuduğu bebekten bebeğe çok farklılık gösterir (Sadeh, 2008). Söz konusu aralık,
yaklaşık olarak, 1 O saat ile 21 saattir.
Bebeklerin uyku zamanları ve düzenleri de farklılık gösterir. Uykuya ayrılan
toplam zaman bir şekilde tutarlıdır. Bir bebeğin uykusu çeşitli zamanlarda günde 7-8
(a)
saat uykudan günde 3-4 kere birkaç saat uyuma şekline değişebilir. Bir aylıkken,
birçok Amerikalı bebek geceleri daha uzun uyumaya başlar. Altı aylıkken, gecelerin
çoğunu uyuyarak ve gün boyunca zamanın çoğunu uyanık geçirerek yetişkine ben
zer uyku düzenlerine daha yaklaşmış olurlar (Sadelı, 2008).
Ebeveynler tarafından en sık rapor edilen bebek uykusuyla ilgili problem gece
uyanmasıdır. Anketler, bebeklerin yüzde 20 ile yüzde 30'unun gece uykusuna dal
mada ve gece boyunca uykuda kalmada zorlandığını gösterir (Sadeh, 2008). Bebek
lerin geceleyin uyanmasında hangi faktörler etkilidir? Bebeklerin gece uykudan
uyanma problemleri, sürekli olarak ebeveynlerin uyku ile alakalı konularda bebek
leriyle aşırı etkileşimine bağlandı (Sadeh, 2008). Ayrıca, 9 aylık bebekler üzerinde
bir araştırma, geceleyin daha fazla zaman uyanık kalmanın gündüz boyunca ağlama
ve huzursuz hareketler gibi iç faktörlere ve anneden ayrılınca duyulan kaygı, (b)
emzirme ve yataklarında ebeveyn ile yatmak gibi dış faktörlere bağlı olduğunu
ortaya çıkardı (DeLeon & Karraker, 2007).
Ş E K İ L 4.9
BEYNİN HEMİSFERLERINİN ESNEKLİGİ: (a)
Kültürel farklılıklar bebeklerin uyku düzenini etkiler. Örneğin, Kenya'nın Kip
Michael Rehbein 14 yaşında. (b) Michael'ın sağ
sigis kültüründe, bebekler geceleyin anneleriyle uyur ve istenirse bakıma izin verilir hemisferi (solda), normalde sağlıklı bir beynin (sağda)
(Super & Harkness, 1997). Gün boyunca, annelerinin arkalarına bağlanarak, onlara sol hemisferinde yürütülen dil fonksiyonlarını
günlük işlerine ve sosyal aktivitelerine eşlik ederler. Sonuç olarak, Kipsigis bebekleri devralmak için yeniden düzenledi. Fakat sağ hemisfer
geceleyin Amerikalı bebeklerden çok daha geç uyur. Doğum sonrası hayatın ilk sekiz sol hemisfer kadar verimli değil, zira konuşmak için
beynin daha fazla bölgesini ayırdı.
ayında, Kipsigis bebeklerinin geceleri bile bir uzanışta üç saatten fazla uyuduğu
nadirdir. Bu uyku düzeni, birçoğu sekiz aylıkken gecede sekiz saate kadar uyumaya
başlayan Amerikalı bebeklerinin uyku düzeni ile uyuşmaz.
Rem uykusu: REM uykusunda, kapalı gözkapaklarının altında gözler titrer (flut t er),
REM olmayan uykuda bu tür göz hareketi olmaz ve uyku daha sakindir. Şekil 4. 1 O,
REM ve REM-olmayan uykuda geçirilen toplam saatin ort alamasındaki gelişimsel
değişiklikleri gösteriyor. İnsanlar yetişkinliğe ulaştıkları zaman, gecelerinin yaklaşık
beşte birini REM uykusunda geçirirler ve REM uykusu genellikle REM-olmayan
Çözülmüş sevgi yumağını
uykudan bir saat sonra ortaya çıkar. Fakat bir bebeğin uykusunun yaklaşık
yarısı REM uykusudur ve bebekler genellikle uyku döngülerine REM uykusu bağlayan uyku... Kırılan kalplerin
ile başlar. Bebeklikte REM uykusunun kapladığı zaman, hayatın diğer dönem merhemi, doğanın ikinci döngüsü.
lerinden çok daha fazladır. Bebekler üç aylık oldukları zaman, REM uykusunda
Hayatın şöleninde baş muhafız.
harcadıkları zaman yaklaşık olarak % 40 azalır ve artık REM uykusu, uyku
döngüsünü başlatmaz. -William Shakespeare
İngiliz Oyun Yıızarı. 17. Yüzyıl
4
Rem-olmayan uyku
Ortak Uyku: Yeni doğan bebeklerin uyku düzenlemeleri kültürden kül
2
türe değişir (Mindell& diğerleri, 201Oa, b). Örneğin, Guatemala ve Çin
gibi birçok kültürde, yatağı anneyle paylaşmak sık rastlanılan bir durum-
o dur; fakat Birleşik Devletler ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde yeni doğan
6 12 18 2 10 20
bebekler beşikte uyur. Beşik, ebeveynin odasında olduğu gibi, farklı
1- s aylık aylık aylık yaş yaş yaş
günler odada da olabilir. Bazı kültürlerde, bebekler anne si.itten kesilene kadar
'---...,.---' '---v--' anne ile uyur; daha sonra ise, orta ve geç çocukluk dönemine kadar,
Yenidoğan Bebekler Çocuklar Ergenlik
kardeşler ile uyumaya başlar (Walker, 2006). Uyuma düzeni ne olursa
Ş E K İ L 4.10 olsun, bebek yatağının tam destek sağlaması ve beşiklerin yan raylarının
REM V E REM-OLMAYAN UYKUDA GELİŞİMSEL DEGİŞİMLER. olması tavsiye edilir.
Birlikte uyuma ya da ortak uyuma, uzmanlar arasında tartışmalı bir
konudur (Sadeh, 2008). Bazı çocuk uzmanlarına göre, birlikte uyuma
sayısız fayda sağlıyor: Emzirmeyi ve bebeğin ağlamasına daha hızlı tepki vermeyi
teşvik ediyor ve annenin, bebekte olası tehlikeli solunum durmalarını fark etmesine
izin veriyor (Pelayo & diğerleri, 2006). Fakat bazı uzmanlar tavsiye ettiği gibi, bazı
ları karşı olduğundan, birlikte uyuma tartışmalı bir konu olmayı sürdürüyor (Adams,
Good, &Defranco, 2009). Amerikan Pediyatri Akademisi Bebek Pozisyonlanması ve
SIDS Çalışma Kolu (AAPT - FIPS, 2000) birlikte uyumamayı tavsiye ediyor. Çalışma
Kolu, uyuyan annenin bebeğinin üzerine yuvarlanması riskini ve bebeğin ani ölüm
sendromu (SIDS) riskini arttırdığı sonucuna vardı. Araştırmalar, özellikle sigara kul
lanan ebeveynlerde, yatak paylaşımının daha fazla SJDS olayı ile bağlantılı olduğunu
buldu (Alnı, Lagercrantz & Wennergren, 2006; Bajanowski & diğerleri, 2007) .
Ayrıca, eğer bakıcılar alkol nedeniyle bilinçlerinde sorun yaşıyorsa, sigara kullanı
yorsa veya aşırı yorgunsa, birlikte uyumanın bebeği riske daha fazla maruz bırakması
muhtemeldir (Baddock & diğerleri, 2007; Ostfield & diğerleri, 201 O). Ve son çalış
malar, Amerikalı siyah annelerin ve bebeklerinin yatak paylaşma ihtimalinin, Latin
kökenli olmayan beyaz annelere nazaran daha yüksek olduğunu göstermektedir (Fu
& diğerleri, 2008; Hauck & diğerleri, 2008).
Bebek Ani Ölüm Sendromu (SIOS): Genellikle geceleyin, bebeklerin nefes almayı
bırakıp görünür bir sebep olmadan aniden ölmesi durumudur. SIDS, Birleşik Dev
letler'de, bebek ölümlerinin en önemli nedeni olmaya devam ediyor; ülkede her yıl
yaklaşık 3000 bebek SIDS nedeniyle ölüyor (Hasta Çocuklar Hastanesi & diğerleri,
,---------31ıı-- 2010). SIDS riski, bebek 2 ile 4 aylık arasındayken en yüksektir (NICHD, 2010).
'
1992 yılından beri, Amerikan Pediyatri Akademisi (APA), SIDS riskini azaltmak
gerş·rııe bav antı
için bebeklerin sın üstü uykuya yatırılmalarını önerdi ve Amerikalı bebeklerin yüzü
Uyku: Erken çocukluk döneminde çocuk koyun yatırılma sıklığı ciddi bir şekilde azaldı (AAPTFIPS, 2000). Araştırmacılar,
ların karşılaştığı bazı uyku problemleri ne bebeklerin mideleri üstüne veya yan yatırılmalarına nazaran, sırtı üstü uykuya yatı
lerdir? 7. Bölüm, s. 2 12. rılmasının SIDS'i gerçekten azalttığını buldu (Keens & GemmilL 2008). Yüzükoyun
I
______ , yatırılmanın SIDS için yüksek risk faktörü olmasında gösterilen nedenler arasında
bebeğin uykudan uyanmasının zorlaşması ve etkili şekilde yutkunma becerisinin
Bebek ani ölüm sendromu (SIDS): Genellikle gece sınırlanmasıdır (Keens & Gemmill, 2008). Yeni bir çalışmada, ABD'deki 3 aylık
leyin, bebeklerin nefes al mayı bırakıp görünür bir bebeklerin yüzde 26'sının annelerinin önerilen sırtüstü pozisyonu gece uykusunda
sebep olmadan aniden ölmesi durumudur. uygulamadıkları saptandı (Hauck & diğerleri, 2008).
•
1 18 BÖLÜM 4 Bebeklikte Fiziksel Gelişım
Araştırmacılar SlDS ile ilgili olarak yüzükoyun uyumaya ilaveten
aşağıdaki risk faktörlerini buldular:
• Beyin işlevlerinde anomali olan bebeklerde SIDS daha sık meydana gelir
(Machaalani & Walters, 2008).
Doğumdan bir yaşına kadar insan yavrusunun ağırlığı üç kat, boyu yüzde elli artar.
Bu büyümeyi sürdürmek için nelere gereksinimleri vardır?
• KISIM 3 Bebeklik 1 19
14 3000 tesadüfi seçilmiş 4-24 aylık bebekler üzerinde yapılan ulusal bir
araşnrmada ABD'de pek çok ebeveynin bebeklerini yeterli meyve ve sebze
12 lerle beslemediği, fakat onları çok fazla abur, cubur yiyecekle besledikleri bil
1980-1981
dirildi (Fox ve diğerleri, 2004). Bebeklerin üçte - birine yakını sebze ve meyve
10 2000-2001
yememekte yerine sıklıkla patates kızartması tüketiyordu. 7-8 aylık bebeklerin
yaklaşık yarısı şekerler, tarhlar veya tatlandı rılmış içeceklerle besleniyordu, 15.
8
aydan itibaren patates kızartması bebeklerin en yaygın yediği sebze idi.
Bu, erken gelişimde zayıf beslenme örüntüsü birçok bebeğin aşırı
6
kilolu olmasının nedeni olabilir (Black & diğerleri, 2009; Hesketh & Cam
bell, 2010 ) . 1980 yılında yapılan bir analizde, ABD'de bebeklerin yüzde
4
34'ünün altı aybk olmadan aşırı kilolu olduğu bulundu. Bu oran 200 l 'de
2 yüzde 5.9'a yükseldi (Kim & diğerleri, 200 6 ) . Şekil 4.1 l 'de görüldüğü gibi
küçük bebekler büyüdüklerinde de halen aşırı kiloludur. Bu çalışmada yaşı
o 6 aylıktan küçük, yüzde 5.9 oranındaki kilolu bebek 2001 yılında da halen
0-5.9
kiloludur, diğer yüzde 11 'lik grupta şişmanlık riski altındadır. Bu çalışmada
6-1 1 .9 12-23.9
bebekler yaş ve cinsiyetlerine göre boy - kilo endeksinde 95'lik yüzdelik
Yaş (aylar)
dilimin üzerinde iseler aşırı kilolu olarak gruplandılar. 85-95 yüzdelik dilim
Ş E K İ L 4.1 1 arasında olan aşırı kilolular ise risk altında olarak tanımlandılar.
AŞIRI KİLOLU AMERİKALI BEBEKLERİN 1 980-1981 VE 2000- Çok miktarda kızarmış patates, tatlandırılmış içecekler ve tatlılar yeme
2001 DAGILIMLARI: Not: Kiloları Yaşlarının % 95 üzerinde olan nin ötesinde ABD'de bebeklerin aşırı kilolu olmalarındaki bu artışı açıklaya
bebekler gençliklerinde boy-kilo endeksinde aşırı kilolu olarak
bilecek başka etkenler var mıdır? Annenin gebelikte aldığı kilolar ve
gruplamalı.
annenin gebelik öncesi kendi kilo fazlalığı etkenler olarak sayılablir (McGu
ire, Dyson & Renfrew, 2010; Murray & McKinney, 2010). Önemli bir etken de bebe
ğin anne sütüyle mi yoksa inek sütüyle mi beslendiğidir. Anne sütüyle beslenen
bebeklerin okul yaşlarına kadar kazandıkları ağırlık, biberonla beslenen bebeklerden
daha azdır; tahminen anne sütü ile beslenme obezlik riskini yüzde 20 azaltır (Lia &
diğerleri, 2007) .
Anne Sütüne Karşın Biberonla Beslenme: Yaşamın ilk 4-6 ayında, insan sutu
veya alternatif bebek mamaları bebeğirı besin ve enerji kaynağıdır. Yıllarca anne süt
ünün bebekler için en iyisi olup olınadığı hakkında tartışmalar yapıldı. Anne sütünün
bebeğin sağlığı için en iyisi olduğu hakkında büyük bir fikir birliği sağlandı (Walter,
2010; Wilson, 2010). l 970'lerden itibaren ABD'de annelerirı üçte-ikisinden fazlası
bebekleri sütü ile besliyordu. Amerikan Pediatristler Akademisi (AAP) ve Amerikan
Diyetisyenler Birliği ısrarla bebeğin ilk yılı boyunca anne sütü ile beslenmesini
onayladılar (AAP Anne Sütü Çalışma Grupları,1997, James & Dodson, 200 5 ) .
Anne s ü t ü ile beslemenin yararlarından bazıları hangileridir? Aşağıdaki sonuçlar
yakın zamanda yapılan araştırma bulgularına dayanılarak verildi.
80
•
1 20 BÖLÜM 4 Bebeklikte Fiziksel Gelişim
• Orta Kulak İltihabı: Anne sütü ile beslenen bebeklerin orta kulak
iltihabı hastalığını geçirme ihtimali azdır (Pelton & Leibovitz, 2009).
• Atopik dermatit (bir çeşit egzama): Anne sütü ile beslenen bebeklerin
bu kronik cilt hastalığına yakalanma ihtimali azdır. Amerika
Pediatristler Akademisinin son taramasında, aile öykülerinde
alerji olan bebeklerin en az 4 ay tamamen anne sütü ile beslen
meleri durumunda cilt hastalığı ile düşük bir ilişki olduğu sonu
cuna varıldı (Greer & diğerleri, 2008).
• Aşırın Kilo ve Şişmanlık: Anne sütü ile beslenen bebeklerin çocuk
luklarında, gençlik ve yetişkinliklerinde aşırı kilolu veya obez olma
ihtimalinin düşük olduğu süreklilik kazanan kanıtlardandır (Lambo
& diğerleri, 2010).
• Diabet: Anne sütü ile beslenen bebeklerin çocukluklarında tip 1
olarak adlandırılan diabet tipine yetişkinliklerinde de tip 2 diabet
ye yakalanma ihtimalleri azdır (Villages & diğerleri, 2008).
• SIDS: Anne sütü ile beslenen bebekler SIDS olma ihtimalleri düşük
tür (Struebe, 2009).
& Schwartz, 2010) sorunları tartışılmaktadır. Niçin anne sütü şiddetle pediatristler tarafından
önerilir?
Son yıllarda geniş ölçekli araştırmaların incelenmesinde anne sütü
ile beslenmesi anne açısından gebelik öncesi vücut ağırlığına dönüşte, osteoporozis
ve doğum sonrası depresyon bakımından kesin kanıtlar ortaya koymadı. (Sağlık
Bakım Araştırma ve Kalite Acentası, 2007; lpa & diğerleri, 2009). Bununla beraber
yakın zamanda yapılan bir çalışmada bebeklerini anne sütü ile besleyen kadınların
metabolik sendromlarının düşük olduğunu gösterdi. (şişmanlık hipertansiyon orta
yaşta insülin direnci gibi hastalıklar) (Ram & diğerleri, 2008).
Pekçok sağlık çalışanı bebeklerin anne sütü ile beslenmesini anne ile bebek
arasındaki bağlılık ilişkisinin gelişiminde fırsat olduğunu tanışır (Brilton & Gronwaldt,
2006; Wiltg & Spatz, 2008). Bununla beraber son yayınlar anne sütü ile beslenme
nin anne-çocuk ilişkisinde olumlu bir rol oynadığı görüşünü desteklemedi. (Jansen,
de Weerth, Rikzen- Walraven-2008). Araştırmanın sonucunda anne sütünün öne
rilme nedeni anne-bebek ilişkisini geliştirici rolünden çok bebek ve annenin sağl ığı
üzerindeki olumlu etkisidir.
Hangi kadınların anne sütü verme ihitimali en azdır? Ev dışında tam gün çalışan
kadınlar, 25 yaş altındaki kadınlar, yüksek tahsili olmayanlar, dar gelirli ortamda
yaşayan ve Amerikalı, Afrika kökenli annelerin bebeklerini anne sütü ile besleme
ihtimalleri azdır (Merewood & diğerleri, 2007). Bir çalışmada Gürcistan'da dar gelirli
annelerle yürütülen müdahale programı (anne sütünün yararlarına odaklanma,
danışmalık ve ücretsiz meme pompalarının dağıtılması) bebeği anne sütü ile besleme
oranını yükseltti. (Ahluwalia & diğerleri, 20 l O). Bebeğin yaşamının ilk yılında işle
rine geri dönen annelerin bir meme pompası kullanarak sütlerini çekip, evde yokken
kullanmak üzere depolama uygulamaları hızla yoğunluk kazandı.
Diğer bir çalışmada kırsal Guatemala bebeklerinin beslenme durumları ile ilkokula
başlama zamaııındaki sosyal gelişimleri ilişkili bulundu (Barrett, Radke-Yarrow & Klein,
1982). Gebelikte beslenme desteği verilen annelerin çocukları ve yaşamlarının ilk iki
yılında yüksek kalorili gıdalarda daha fazla besin takviyesi yapılmayanlara göre daha
aktif, daha ilgili, daha yardımsever, daha mutlu ve daha az kaygılı bulundu. Bebekler
ve küçük çocukların beslenmelerinde besin takviyesi hakkında daha fazla bilgi için
Gelişimi Yaşamla ilişk.ilendir bölümüne bakınız .
Bebe ki ı k
• KISIM 3 1 23
kariyerlerle bağ l a ntı
Pediatristler hakkında daha fazla bilgi için sayfa 47'deki Yaşam Boyu Gelişimde Kariyerler'e bakınız.
Dinamik sistemler teorisi: A l gı ve eylemin birleşi Yeterli erken beslenme sağlıklı gelişimde önemli bir yer tutar (Schiff, 2011).
miyle motor davranışı açıklamaya çalışan motor geli Ayrıca sağlıklı beslenme yanında çocukların destekleyici bakım veren bir çevreye
şim yaklaşımı.
ihtiyaçları vardır (Floyd, Mimms & Yelding, 2008). Çocukların bakımı ile ilgilenen
öncülerden biri de T. Berry Brazelton'dur ve Kariyerle Bağlantılar bölümünde özel
likleri verildi.
Dinamik Sistemler Görüşü Refleksler Büyük Motor Becerileri İ nce Motor Becerileri
istediği zaman.
Bir motor beceriyi ıyıce öğrenmek, becerinin çeşitli bileşenlerin.in
eşgüdümlü şekilde aktif kullanma çabasını gerektirir. Bebekler yeni bir
görev istendiğinde muhtemel çözümlerin farkına varır ve seçer, kendi
mevcut hareket örüntülerini biraz değiştirerek değişmiş örüntüleri bir
araya getirirler. İlk adım, bebek yeni bir başarıya güdülendiğinde ortaya
çıkar - bir odada bir yerden başka bir yere gelmesini istemek gibi - ve
birkaç tökezleyici adımdan sonra, talep edilen görev için oyun parkına
alınır. Bu tür hareket girişimleri bebeği daha sakin ve etkin yapar. Duy
gusal sakinlik, tekrarlanan hareketler ve bu hareket sonuçlarının
algılanması ile başarılır. Dinamik sistemJer görüşüne göre, emeklemek,
erişmek, yürümek gibi motor gelişimin evrensel temel taşları bile bu
uyum süreci doğrultusunda öğrenilir. Bebekler davranış tiplerinin
muhtemel şekillerini seçerek yeni görevlerine uydururlar ( Adolph, Kara
sik, &Tamis-Le Monda, 2010, Thelen & Smith 2006).
Dinamik sistemler teorisi yürümeyi öğrenmekteki gelişmeyi nasıl
açıklayabilir?
• KISIM 3 Bebeklik 1 25
Dinamik sistemler teorisinin motor davranışlarını açıklayışını görmek için Gab
riel isminde bir bebeğe yeni bir oyuncak verdiğinizi hayal edin (Thelen & diğerleri,
199 3). Gabriel'e, o zaman kollarını ve ellerini ve parmaklarını hareket ettirip oyun
cağı nasıl kavrayacağını söyleme olanağı yoktur. Gabriel hedefine - oyuncağı kav
rama - ve çevreye uymak zorundadır. Oturan pozisyondan, kolları ve gövdesinin
oyuncağa hızla çarpmayacağı şekilde vücudunu dikleştirip kollarını uzatıp vaziyetini
derhal alır. Kol ve omuz kasları bir çok güç kullanarak bir dizi kasılma ve uzama
hareketi yapar. Bir eli ile uzanma ve parmaklarıyla oyuncağı kavrama hareketini
geliştirir.
Böylece dinamik sistemler teorisine göre motor gelişimi, genlerin zaman içinde
becerileri ard arda geliştirdiği pasif bir olgu değildir. Ayrıca bebek, bedenin ve çevrenin
zorlamaları üzerine bir hedefi başaran bir yeteneği birleştirir. Doğa ve bakıp büyütme,
bebek ve çevre, daima değişen bir sistemin parçası olarak birlikte işler, etkili olur.
Moro refleksi
Motor gelişiminin yönünü gözden geçirmek için, dinamik sistemler teorisinin
bazı belirli becerilere nasıl uygulandığını açıklayacağız. Önce gelin motor gelişimi
olayının reflekslerle nasıl başladığını inceleyelim.
o c ı: ı � l( c ı c
Yenidoğan tümüyle çaresiz değildir. Diğer donanımları arasında bazı temel refleksleri
vardır. Örneğin yeni doğan bebek nefesini tutabilir ve boğazını kasarak suyu dışarı
atar. Refleksler uyarıcıya karşı yapılandırılmış tepkilerdir, otomatik, bebeğin kontrolü
dışındadır. Refleksler genetik olarak hayatta kalış mekanizmasıdır. Bebeklerin öğrenme
olanağına sahip olmadan önce çevrelerine uyumsal tepki vermelerini sağlar.
Arama ve emme refleksleri önemli örneklerdir. Gıda elde etmek için annelerinin
göğüslerini bulmak zorunda olan yeni doğmuş memeliler için hepsinin hayati değeri
vardır. Arama refleksi, bebeğin yanağı okşandığında veya ağzının bir tarafına doku
nulduğunda ortaya çıkar. Karşılık olarak bebek, emecek bir şey bulmak üzere açıkça
anlaşılır bir hareketle başını dokunulan tarafa çevirir. Emme refleksi; bebeğin ağzına
bir şey verilince, otomatik olarak emmeyi başlatmasıdır. Bu refleks yeni doğmuş
bebeklerin, gıda sağlayan bir meme ile ilişkilerinden önce beslenmelerine olanak
sağlar, ayrıca öz düzenleyici bir mekanizma ve öz sakinleştirici olarak etkilidir.
Kavrama refleksi
Diğer bir örnek, ani veya şiddetli bir ses veya harekete tepki olarak oluşan Moro
Ş E K i l 4.1 3 refleksidir (Şekil 4. 3'e bakınız). Ürktüğünde yeni doğmuş bebek geriye doğru yay
YENİDOGAN REFLEKSLERİ lanır, başını geriye atar, kollarını ve bacaklarını ileri fırlatır. Sonra da kol ve bacak
larını hızla kapatır. Moro refleksinin, düşerken destek için bir çeşit tutunma yolu
olduğuna inanılır. Atalarımız için geçmişte yaşamsal değeri vardı.
Bazı refleksler - öksürme, aksırma, göz kırpma, titreme ve esneme - örneğin,
bütün hayat boyunca sürer. Bunlar bebekler için olduğu kadar yetişkinler için de
önemlidir. Bununla beraber diğer refleksler doğumu izleyen aylarda bebeğin beyni
geliştikçe ve bazı davranışlar üzerinde istemli denetim oluştukça ortadan kalkar
(Pedroso, 2008). Arama ve Moro refleksleri örneğin, bebek 3-4 aylık olduğunda
Refleksler: Otomatik ve yenidoğanın denetimi dı
kaybolma eğilimindedir.
şında onun hareketlerini yöneten kendiliğinden tep
kilerdir. Bazı refleks hareketleri daha sonra karmaşık, istemli eylemler haline dönüşebi
lir. Önemli bir örnek, bebeğin avuç içine bir şey konulduğunda onaya çıkan kav
Arama refleksi: Ağzın bir tarafına veya yanağa doku
rama refleksidir (Şekil 4. 3'e bakınız). Bebek sıkıca kavrayarak cevap verir. Üçüncü
nulduğunda oluşan kendiliğinden tepkidir. Bebek ba
ayın sonuna doğru kavrama refleksi azalır ve bebek daha istemli kavrama gösterir.
şını dokunulan tarafa çevirir, emecek bir şey aradığını
belli eden hareket yapar. Bebeğin motor gelişimi düzgün olarak ilerledikçe, bebek nesneleri kavrayacak ve
dikkatlice niteliğini inceleyecektir.
Emme refleksi: Yenidoğanın ağzına yerleştirilen bir
Refleksler, otomatik ve doğuştan olmalarına rağmen, refleksi[ davranışlardaki
nesneyi otomatik olarak emmesidir. Bebeğin besinli
farklılıklar kısa sürede o rtaya çıkar. Örneğin yenidoğanın emme yeteneği kısa
bir meme başı ile karşılaşmasında beslenmesine im
kan verir ve sakin leştirici, düzenleyici mekanizmadır. zamanda geniş ölçüde değişir. Bazı bebekler kuvvetle emip süt elde etmede etkindir,
diğerleri ise becerikli değildir ve doymadan yorulurlar. Pek çok bebeğin emme stili
Moro refleksi: Ani, şiddetle bir ses veya harekete
nin oluşumunda, annenin bebeği tutuş tarzı, sütün biberondan veya memeden geliş
karşı yenidoğan'ın tepkisi. Etki üzerine yenidoğan ge
biçimi ve bebeğin mizacının eşgüdümü haftalar alır (Blass 2008).
riye doğru irkilir, kendisini geriye atar ve kollarını ve
bacaklarını gerer. Sonra kollarını ve bacaklarını bede Pediatrist T. Berry Brazelton (1956) bebeklerin büyüdükçe emmelerinin nasıl
ninin ortasına doğru kapatır. geliştiğini gözledi. Bebeklerin % 85'inden fazlası geniş ölçüde beslenme ile ilgisiz
•
1 26 BOLÜM 4 Bebeklıkte Fiziksel Gelişim
olarak emmektedir. Parmaklarını, yumruklarını ve emziklerini emmektey-
diler. Bir yaşına gelmeden çoğu emme davranışını bırakmıştı fakat
çocukların % 40'ı okula başladıktan sonra bile başparmaklarını emmeye
devam ediyordu (Kessen, Haith, & Salapatek, 1971). Gelişimcilerin çoğu bu
önemli davranışa geniş ölçüde değinmezler.
Duruş'un Gelişimi: Büyük motor becerileri nasıl gelişir? Esas olarak bu beceriler
duruşsal denetim gerektirir (Thelen& Smith, 2006). Örnek olarak, hareket etmekte olan
cisimleri izlemek için, bakışımızı dengelemek için başınızı kontrol edebilmelisiniz,
yürümeden önce tek ayak üzerinde denge kurabilmelisiniz.
Duruş, düz ve doğru durmaktan öte bir şeydir. Duruş, deri, eklemler ve
kaslardan gelen verilerle bağıntılı, bize nerede olduğumuzu bildiren dinamik
bir süreçtir. İç kulaktaki yapı dengeyi ayarlar, işitme ve görmedeki eşgüdümü
düzenler (Thelen & Smith, 2006).
Yenidoğan çocuklar duruşlarını istemli olarak konırol edemezler. Bununla
beraber birkaç hafta içinde başlarını dik tutabilirler ve yüzükoyun yararken
başlarını kaldırabilirler. 2 aya varmadan bebekler, kucakta veya bebek iskem
lesinde destekli olarak oturabilirler fakat 6 veya 7 aylık olana kadar kendi başlarına
oturamazlar. Ayakta duruş ilk bir yılda yavaş yavaş gelişir. 8-9 aya kalmadan
kendilerini yukarı çekmeyi ve bir sandalyeye tutrunmayı genellikle öğrenirler ve
10-12 ayda çok kere tek başlarına ayakta durabilirler.
Yürümeyi Öğrenmek: Gidip gelme hareketi ve duruş kontrolu, özellikle dik yürüme
kle yakından ilgilidir (Adolph & Joh, 2009; Adolph & diğerleri, 2009). Dik yürümek
için bebek, bir ayağı ileri doğru sallanırken diğer ayağına dengesini verebilmeli ve
ağırlığını bir ayağından diğerine değiştirebilmelidir.
Küçük bebekler bile yürüyüş için gerekli değişimse! bacak hareketlerini yapabil Bebeklikte, duruşta gelişimse/ değişiklikler nelerdir?
irler. Bacak değişimini kontrol eden sinirsel yollar çok erken yaşlarda hatta doğum
öncesinde bile oluşmuştur. Son zamanlardaki bir çalışma, 3 günlük bebeklerin
adımlama örünt ülerini görsel verilere uydurduğunu göstermiştir ( Barbu- Roth &
diğerleri, 2009). Bu çalışmada, çok küçük çocuklar arasında, ayaklarının altında
hareket halinde ayak değirmeni gösterilmiş bebeklerin, durgun veya döner imajlar
gösterilmiş bebeklerden daha fazla adım attıkları ortaya çıkmıştır. Bu çalışma ayrıca
algı ve eylem birleşmesi temel anlayışını ve dinamik sistemler teorisi hareketini
açıklamaktadır. Bebekler ilk 6 aylarında sırt üstü yatarken ardıl ayak hareketleri ile
ilgilidirler. Keza, ayakları motorize ayak değirmenine iliştirilen 1-2 aylıklar uyumlu
ardıl adımlar gösterirler.
Bu erken yeteneklere rağmen, pek çok bebek yaklaşık bir yaşını doldurana
kadar yürümeyi öğrenemez. Eğer bebekler ileri adımlama hareketlerini böyle erken
yapabiliyorsa, niçin yürümeyi geç öğrenirler? Yürümeyi öğrenmekteki temel bec
eri, bir ayak üzerinde denge kurarken diğerini yeterli uzunlukta ileri sallamak ve Kavrama refleksi: Bebeğin avuç içine dokunuldu
ağırlığın yerini düşmeden değiştirmek olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar çözüm ğunda oluşan yenidoğan refleksi. Bebek sıkıca kavra
lenmesi zor biomekanik problemlerdir ve bunu yapmak bebeklerin yaklaşık bir yarak tepki verir.
yılını alır.
Büyük motor becerileri: Yürümek gibi geniş kas ha
reketleri gerektiren motor becerileri .
• KISIM 3 Bebeklik 1 27
Bebekler yürümeyi öğrendiğinde, denge kontrolleri ve güçlerinin sınırlı
olmasından dolayı tipik olarak kısa adımlar atarlar. Bununla beraber bir son
çalışma, bebekler bazen kendi bacak uzunluklarını bile aşan geniş adımlar attığını
ve bu geniş adımların gelişmiş denge ve güce işaret ettiğini göstermiştir ( B adaly &
Adolph, 2008).
Gidip gelmeyi öğrenirken bebekler hangi yerlerin ve yüzeylerin güvenli
olduğunu öğrenirler (Adolph & Joh, 2009; Adolph & diğerleri, 2009). Karen
Adolph ( 1997) daha önce böyle durumla karşılaşmış ve karşılaşmamış emekleyen
lerle, yürüyen bebeklerin eğimli yüzeylerde nasıl davrandıklarını incelemiştir ( şekil
4. 14'e bakınız). Ortalama 8,5 aylık yeni emekleyen bebekler eğri y üzeylerden
aldırmadan çok kere düşerek geçmişlerdir ( anneleri onları yakalamak üzere yüze
yin yanında) . Bu uygulamadan haftalar sonra, emekleyen bebekler hangi yüzey
lerin emeklemek için çok eğimli, hangilerinin güvenle geçileceğinde ustalaşmıştır.
Yeni yürüyenler eğimli yüzeyin güvensizliğini değerlendiremezler fakat
tecrübelenmiş yürüyenler, becerilerini eğimin dikliğinde tam olarak ortaya koyar
lar. Bunlar ya eğik yüzeyden geçmeyi reddederek veya gayet tedbirli geçerek çok
nadiren aşağı d üşerler. Deneylimli yürüyenler, bakarak, dokunarak, sallayarak ve
Yeni emekleyen bebek eğimli yü zeye girmeden önce düşünerek algısal bir şekilde durumu değerlendirirler.
Deneme ile hem emekleyenler hem de yürüyenler, yeni bir motor davranışı
gelişimi ile algısal verileri birleştirerek düşebilecekleri eğri yüzeylerden kaçınmayı
öğrendiler. Bu araştırmada, biz, algı - motor eşlemesinin, motor becerilerin
gelişimindeki önemini tekrar görüyoruz. Böylece yeni motor becerilerinin
gelişiminde bu deney çok önemlidir (Adolp & Joh, 2009); Adolph, Karasik &
Tamis-Le Monde, 2010; Adolp ve diğerleri, 2009).
Deney özellikle yürümeyi öğrenmekte önemlidir (Adolpp & Joh, 2009 ) . Bir
günde atılan binlerce adımın her birisi sonuncusundan biraz değişiktir. Çünkü,
yürünecek alandaki farklılıklar ve bedende sürekli değişen biomekanik sınırlamalar,
bebeğin gerekli güç bileşimini ve yürüme becerilerini geliştirmesi için gerekli deng
eyi teşhis etmesine yardım eder (Adolph, Verjken & S hrout, 2003, s.495).
İkinci Y ılda Gelişim: Birinci yılın motor başarıları, bebeklerin çevrelerini daha
yoğun keşfetmelerine ve başkalarıyla karşılıklı iletişime geçmelerine olanak sağlayarak
bebeği gittikçe artan şekilde bağımsızlaştırır. Hayatın ikinci yılında bebekler daha
hareketli, becerikli ve mobil hale gelirler. İkinci yılda motor faaliyetleri çocukların
yeterli gelişimi için yaşamsaldır, onların merakla çevreye yönelimlerinde güvenlik
hariç çok az sınırlamalar konmalıdır.
3 ile l 8 aydan itibaren çocuklar ipe iliştirilmiş oyuncak bir bebeği çekebilir ve
birkaç basamağa ellerini ve bacaklarını kullanarak tırmaııabilirler. l 8 ila 24 aydan
önce bebekler hızla yürüyebilir ve kısa mesafeyi dimdik koşabilir, yerdeki cisimlerle
BÖLÜM 4
1 28 Bebeklikte Fiziksel Gelişim
•
Kendi kendine
--�----�- kolayca yürüme
Kolayca yalnız
başına duruş
Mobilyayı destek için
kullanarak yürüme
Destekli duruş
ŞEKİL 4.1 5
BÜYÜK MOTOR GELİŞİMİNİN TEMEL TAŞLAR!:
oynarken çömelme pozisyonunda ayakları üzerinde denge sağlayabilir, dengesini Yatay kırmızı barlar pek çok bebeğin büyük motor
kaybetmeden geriye doğru yürüyebilir, düşmeden ayakta durarak bir topa vurabilir, gelişiminde eriştiği çeşitli temel taşların sınırlarını
göstermektedir.
ayakta bir topu fırlatabilir ve yere atlayabilirler.
Ebeveynler çocuklarını yapılandırılmış eksersiz sınıflarına göndererek fiziksel
olarak yetenekli ve "fiziksel " form oluşturarak iyi bir başlangıç verebilir mi? Pek çok
bebek uzmanı, çocuklar için yapılandırılmış egzersiz sınıflarına karşıt önerilerde
bulunur. Fakat çocukların motor gelişimine rehberlik eden başka yollar vardır.
Bazı kültürlerde bakıcılar bebekleri etkin şekilde ele alır ve bu, bebeğin
Bebek, ayakları uzadıkça kanatları
motor gelişiminde ilerleme sağlayabilir. Gelişmekte olan ülkelerde anneler
örneğin, daha modem ülkelerdeki annelere nazaran çocuklarının motor becer- kısalan bir melektir.
ilerini daha geliştirme eğilimindedir (Hopkins, 1991 ) . Pek çok Afrika, Hint ve -French Proverb
Karabiyen kültürlerinde anneler bebeklerinin günlük banyolarında masaj ve
"çekme hareketi" yaparlar (Adaolph & Karasik & Tamis-Le Monde, 201O). Jamaikalı
ve Malili anneler çocuklarına düzenli olarak masaj yapar ve kollarını ve bacaklarını
çekerler ( Adolph, Karasik &Tamis-Le Monde, 2010). Kenya'da Gusii kültüründeki
anneler de bebeklerde etkin hareketleri teşvik ederler (Hopkins & Westra, 1988) .
Bu kültürel farklılıklar, bebeklerin motor gelişiminde bir değişiklik yapar mı?
Bakıcılar (vurma, masaj yapma veya çekme gibi) bebeklere fiziki rehberlikle, fiziksel
olarak özel yollarla uygulama yaptıklarında veya egzersiz olanağı verdiklerinde
bebekler, bakıcılarının bu hareketleri yapmadığı bebeklere göre daha erken motor
gelişimin önemli kilometre taşlarına ulaşırlar ( Adolph, Karasik & Tamis-Le Monde,
2010). Örneğin Jameikalı anneler bebeklerinin kendi başlarına oturma ve yürümel
erini İngiliz annelerden 2 - 3 ay önce beklerler (Hopkins & Westa, 1990).
• KISIM 3 Bebeklik 1 29
Kanada Quebek'te Algonquin kültüründe bebekler,
bebekliklerinin çoğu zamanında bir beşiğe bağlanır
lar (soldaki resim). Jamaika'da anneler bebeklerinin
kollarına ve ayaklarına masaj yapar, çekerler (sağdaki
resim). Bebeklerin kültürel değişikliklere göre maruz
kaldıkları etkinlik/er onların motor gelişimin dönüm
noktalarına ulaşmalarını ne ölçüde etkiler?
Bununla beraber, bebeklerin motor hareketleri sınırlansa bile pek çok bebek
motor gelişiminin temel noktalarına gene de normal zamanda ulaşırlar. Örneğin
Kanada Quebek'te Algonquin bebekleri ilk yıllarının çoğunu bir beşiğe bağlanmış
olarak geçirirler. Bu hareketsizliğe rağmen bu çocuklar, hareketlilik konusunda çok
büyük imkanlara sahip kültürdeki çocuklarla benzerdönemlerde oturur, emekler ve
yürür.
Gelişim
Duyu ve algı nasıl gelişir? Yenidoğan bir bebek görebilir mi? Öyleyse ne algılar?
Öbür duyularda (işitme, koklama, tatma ve dokunma ) durum nasıldır? Yenidoğanda
bunlar neye benzer ve nasıl gelişir? Görüş ve duyuş gibi iki şekilde gelen verileri bir
araya getirebilir mi? Bunlar bu bölümde araştıracağımız gizemli, karmaşık, merak
uyandıran sorular arasındadır.
1 31
• KI SIM 3 Bebeklik
Algılama, hissedilenlerin yorumlanmasıdır. Kulakla temas eden hava dalgaları,
örneğin gürültü veya müzikal ses olarak yorumlanabilir. Gözün retinasına taşınan
fizil<l enerji, algılaıuşa göre belirli bir renk, kalıp veya şekil olarak yorumlanır.
ÇEVRESEL BAKIŞ
Geçen birkaç on yıldan beri bebeklerde algısal gelişim araştırmalarının çoğuna
Eleanor ve James Gibson'ın çevresel bakışı rehberlik etmektedir ( E . J. Gibson
1969, 1989, 2001; J. J. Gibson, 1966, 1979) .
Onlar, dış dünyanın zihinsel temsili için her
türlü kırıntı bilginin bile alınması gerektiği
görüşünde değildir. Bunun yerine algı sistemi
miz çevrenin sunduğu zengin bilgi kaynağından
seçim yapabilir.
Gibson'ın çevresel görüşüne göre, çevre
mizde mevcut verileri doğrudan algılarız. Görüş
çevresel olarak isimlendirilmiştir, çünkü, algılaya
nın dünyasında mevcut ve kullanılabilir bilgi algı
sal yetenekle bağıntılıdır (Kellman & Arterberry,
2006, s l l 2 ) Böylece algı, bizi etl<lleşimde bulun
. .
Yenidoğanzayıfmotorkoordinasyonunasahiptirvebüyükzorluklahareket bebeğ i n gözlerinde cismin ya nsımasını görebil iyord u. Bu, her bir
edebilir. Rahatsızlandığındaağlamasınarağmendiğerseslendirmeleriçok cisme bebeğ i n ne kadarsüre i le baktığ ı n ı gözlemci n i n tayin etmesine
az yapar. Gerçekte zamanın çoğunda günde yaklaşık 16-17 saat uyur. olanaksağl ıyordu. Fantz sadece iki g ü n l ü k bebeklerin i n sa n yüzleri ve
Bebek hakkında merak ve endişe içindesiniz ve yapabilecekleri hakkında tek merkezli daireler g i b i şekillere kı rmızı, beyaz veya sarı çember
daha çok şey bilmek istersiniz. Kendi kendinize düşünürsünüz, "göre şekil !erinden daha uzun süre baktıkları n ı gördü. 2-3 hafta l ı k bebekler
bilseydim eğer acaba neleri fark edebilirdim''. insan yüzü, basılı kağıt veya boğa gözüne, kırmızı sarı veya beyaz
Bebekle açıkça bir iletişim probleminiz vardır. Görebildiğini size d a i resel şekil lerden daha uzun süre bakmayı tercih ettiler (şeki l
anlatabileceği bir yolu tasarlamakzorundasınız. Bir gün onu dikkatle göz 4 . 1 ?'ye ba kı nız). Fantz'ın, bebeklerin biruyarıcıyıdiğerinden ayırtedip
den geçirirken ilginç bir buluş yaparsınız. Bir nesneyi onun önünde yatay edemediğini vefarkl ı uyarıcılarla ilgilenme s ü resini ölçerekanla maya
ola ra khareket etti rd iğin izde, gözleri nesnenin ha reketlerin ita kip eder. Baş çalıştığı yöntemine görsel tercih yöntem i denir.
hareketleri en azından biraz görüşü olduğunu belli eder. Sizin yaptığınız iş
bebekleringörsel algılamasını öğrenmek için tasarım teknikleri ile ilgili bir Alışma ve Alışmanın Kaybolması
araştırmacının yaptığı iştir. Yıllarca süren çalışmadan sonra bilim insanları, Araştırmacıların bebeklerin algılamalarıyla ilgili çalışmalarındaki diğer bir
bebeklerin ince motor yeteneklerini gözden geçirmek üzere oldukça yol, bir görüntü veya ses uyarıcısının defalarca sunulmasıdır. Eğer bebek
karmaşık araç ve araştırma yöntemi geliştirdiler ve bebeklerin karmaşık çeşitli sunuşlardan sonra uyarıcıya tepkisini azaltırsa, bu durum bebeğin
hareketlerini yorumladılar (Bendersky & Sullivan, 2007). uyarıcıya bakma ilgisinin artık kalmadığını gösterir. Araştırmacı yeni bir
uyarı sunduğunda, çocuk eski ve yeni uyarıcılar arasında seçim yaptığını
Görsel Tercih Yöntemi
göstererek tepkisini tekrar oluşturur (Snyder & Torrence, 2008).
Robert Fantz ( 1 963) bu çabada bir öncüydü. Fantz önemli bir buluş Alışma, bir uyarıcının tekrar tekrar sunumundan sonra o uyarıcıya
yaptı, bebeklerin görsel alg ılamalarını araştırmada, araştırmacıların gösterilen tepki azalmasıdır. Alışmanın kaybolması; uyarıcıdaki bir
olanaklarını a rttı rd ı . Bebekler değişik cisim lere değişik zaman değişiklikten sonra alışma tepkisinin eski haline dönmesidir. Yenidogan
uzunluğunda bakarlar. Fantz bir bebeği, başı n ı n üstüne iki görsel bebekler tekrarlanan bakış, ses çıkarma, koku ve dokunuşa alışma gös
yüzeygelecekşekildeyapılmışbi rgözlemkabini neyerleştird i . Deneyi terebilirler (Rovee-Collier, 2004). Alışma çalışmalarında araştırmacıların
yapan kişi, bir gözlem deliğinden bebeklerin bakışını izledi. Bebek
yüzeyde gözüken nesnelerden birisi ne gözlerini d i ktiğ i nde, gözlemci
(devamediyor)
ŞEKİL 4.1 7
FANTZ'IN BEBEKLERDE GÖRSEL ALGI DE
NEYi: (a) 2-3 haftalık bebekler bazı uyarıcılara
bakmayı uyarıcılara diğerlerinden daha fazla ter
cih ederler. Fantz'ın deneyinde bebekler şekillere
bakmayı renk ve parlaklıklara bakmaya tercih et
mişlerdir. Ö rneğin insan yüzü, basılı kağıt veya
öküz gözüne kırmızı, sarı veya beyaz diskten
daha uzun süre bakarlar. (b) Fantz, bebeklerin
duyu algılamasını çalışmak için "bakma kabini"
kullanmıştır.
o 1 o 20 30 40 50
Odakla n ma z a m a n ı
(a) yüzdelik d a ğ ı lımı
•
KISIM 3 Bebeklık 1 33
araştırmalarla bağlantı
(devamediyor)
Bilinen
uyarıcılar
40
�
Q;
>-
·c:
_; 30
c:
"'
E
"'
N 20
"' Yeni uyarıcılar
E
-""
�
"'
"'
10
o
2 3 4 5 6 7 8 1 1 ı 1 1 1 1 1 ı
o 10 20 30 40 50 60 70 80
(a) Deneme
(b) Bakma zamanı yüzdesi
ŞEKİ L 4.18
ALIŞMA VE ALIŞMANIN KAYBOLMASI: Bir çalışmanın ilk bölümünde (a} 7 saatlik yenidoğanlara bir uyarıcı gösterildi. İlk gösterildiğinde yenidoğanlar orta
lama 41 saniye baktılar (Slater & Somers, 1 988). Uyarıcının ?'den fazla sunumu üzerine bebeklerin bakışları azaldı. Çalışmanın ikinci bölümünde (b} bebeklere
henüz yeni alıştıkları bildik uyarıcılar yanında yeni uyarıcılar (eski uyarıcıların 90 derece yer değiştirilmiş hali} sunuldu. Yenidoğanlar yeni uyarıcıya bildik uyarıcının
3 katı fazla süre baktılar.
kullandığı ölçütler, emme davra nışı (küçük la rsa ses değişikliğini fark etti kleri ve yeni
bebek yeni, tuhaf bir nesne ile karşılaştı i lginç sesi işitmek isted i klerinden daha
ğında emmehareketinidurdurur),kalpatışı, kuvvetl iemdi klerison ucunuçıkarırız(Menn
solunum sıklığı ve bebeği n bir nesneye ba & Stoel-Gammon, 2009, s. 67).
kış süresidir. Şekil 4. 1 8 yenidoğa nla a l ışkan
lık yaratılması ve a l ışkan lığın giderilmesi Tepkiyi Yöneltmek ve İzlemek
çalışmasının sonucunu göstermektedir Bir bebeğin görebi ldiğini veya işitebildiğini
{Slater, Morison & Somers, 1 988). belirlemekiç i n ku l lanılanbirteknik,bebeği n
başını bir görüntü veya sese çevirmesi ni
Yüksek Emiş Gücü içeren"tepki yöneltme"tekniğidir. Diğer bir
Bebeklerin sese d i kkatini beli rlemek üzere teknik, hareket halindeki bir nesneyi izleyen
a raştırmacılar çok kere "yüksek emiş göz hareketinden iba ret "izleme"dir ve bir
gücü" denilen bir yöntem kullanırl a r. Bu bebeğin erken görsel yeteneğini veya bir
yöntemde bebeklere emmeleri için yalancı çocuğun sese tepkisini {ürkme, sıçrama)
emzik veri lir ve emzik ses oluşturma siste değerlendirmekte kulla nılır (Bendersky &
mine bağlanır. Her bir emiş elde edilen bir Sullivan, 2007). Bebeklerin algılamalarının
ses çıkarır ve bebekler bu emmelerin o ses daha iyi anlaşılması için araştırmacılar
leri çıkard ı ğ ı n ı çabucak öğre n irler. daha usta l ıklı göz izleme araçlarını gittikçe
Başlangıçta bebek daha sık emer böylece dahaço k kullan ıyorlar{Johnson&Shuwairi,
ses daha sık oluşur. Son ra aynı sesin tekra 2009).Şekil4.1 9'da,görsel rehberl ikli motor
rını işitmeye ilgisini yavaş yavaş kaybeder davranışı ve sosya l etkileşim konusunda
ler ve daha az sık emmeye başlarlar. Bu ŞEKİL 4.19 son za manlardaki bir çalışmada, bir göz iz
noktada deneyi yapan, elde edilen sesi de GÖZ iZLEME BAŞLIGI GiYEN BiR BEBEK: Fotoğraf, New lemeli baş l ı k giyen bir bebek görülmektedir
ğiştirir. Bebekler kuvvetli emmesini tekrar- York Üniversitesi Karen Adolph Laboratuarından. (Fra nchak & diğerleri, 201 O).
(devam ediyor)
(devamediyor)
Araçlar
Teknoloji, bebeklerin algısal yeteneklerinin araştırılmasındaki pek çok
metod un kul lanı lmasını kolaylaştırabilmektedir. Video kayıt aracı, araş
tırmacılara kolay anlaşılmaz davranışlarını inceleme olanağı sağlar. Bilim i nsanlarının, bebeklerin gelişi m i n i tayin ederken, he
Yüksek hızlı bilgisayarlar karmaşık veri analizlerini san iyeler içinde im nüz onlar konuşa mazken bile "görüşme" yollarını keşfetme
kan dahiline sokar. Diğer araçlar, bebeğin algı ladıkları hakkında i puçları yaratıcı l ığ ı n ı göstermişlerdir. Birçok yaşa m ı ş yet i ş k i n gibi
sağlayan nefes, nabız, beden hareketi, görsel sabitlemeler ve emme topl u m u n d iğer kesimleri, iletişimde kon u şma sorunu yaşar
davranışlarını kaydederler. Ö rneğin bazı araştırmacılar, bebeğin solu lar. Bu k i ş i l erin algı yetenekler i n i değerlendirmek üzere,
numundakideğişikliğisesinin perdesindekideğişi kliğiizleyipizlemedi araştırmacılar sizce hangi yöntemleri veya araçları kulla nma
ğini tespit eden araç kullanırlar. l ıdır?
r.:öRSEL ALGI
Yenidoğan nasıl görür? Bebekte görsel algılama nasıl gelişir?
gibi erken bir zamanda bile annesinin yüzüne bir yabancının yüzüne baktığından daha
• KISIM 3 Bebeklik 1 35
uzun süre bakar ( B ushnell, 200 3 ) . 3 aya kadar bebekler yüzle sesi birleştirir, erkek ve
kadın yüzlerini ayırır ve kendi etnik grubunun yüzü ile diğer etnik grupların yüzlerini
fark eder ( Kelly & diğerleri, 200 5, 2007; Pascals & Kelly, 2008 ) .
Bebekler geliştikçe, insan yüzleri dahil görsel dünyadan gelen verileri birleştiriş
şekli değişir ( Mareschal, Quinn & Lea, 2 0 1 0 ) . Son zamanlardaki bir çalışmada, bir çizgi
film - C harlie Brown'un Noeli- seyrederken 3, 6 ve 9 aylık bebeklerin göz hareketleri
kaydedildi ( Frank, Vul & Johnson, 2009) . 3 aydan 9 aya doğru bebekler çizgi filmler
de dikkatlerini insan yüzüne artan bir şekilde daha fazla vermeye başlamışlar ve geri
plandaki dikkat çekici uyarılarla daha az ilgilenmişlerdir.
Araştırmayla bağlantı bölümünün belirttiğimiz üzere, küçük bebekler belirli örnek
leri algılayabilirler. "Bakış kabini"nin yardımı ile Robert Fantz ( 1963 ), 2 - 3 haftalık
bebeklerin bile kendilerine gösterilenlerden süslenmiş olanlara bakmayı, diğerlerine
nazaran tercih ettiklerini fark etmiştir. Örneğin, bebekler normal bir insan yüzüne
bakmayı, tırmalayan bir yüze bakmaya tercih ederler ve düz bir daire yerine boğa gözü
veya düz çizgilere bakarlar.
Renk Görüşü: Bebeklerin renk görüşü de gelişir ( Kellman & Anerberry, 2006 ) . 4
aylık olduklarında, bazı durumlarda ebeveynlerini örneğin, açık maviye nazaran tam
mavi gibi doymuş renkleri tercih etmek gibi renk tercihleri vardır ( Bornstein, 1 97 5 ) .
Görüşte b u değişmeler kısmen olgunlaşmayı yansıtır. Bununla beraber görüşün nor
mal gelişmesi için deney gereklidir ( S ugita, 2004 ) .
Algısal Süreklilik: Bazı algısal başarılar özellikle şaştrtıcıdır, çünkü algı sirıirlerin
ilettiği verilerden öte gider ( Aneberry, 2008; Slater, Field & Hernandez-Reif. 2007) .
B u algısal değişmezlik durumudur, zira sinirsel uyarılar değişmiş fakat fiziksel dünya
algılaması sabit kalmıştrr. Eğer bebek algısal sürekliliğini geliştirmeseydi, bir nesneyi
her farklı mesafe veya yönde gördüğünde değişik bir nesne olarak algılardı. Böylece
algısal süreklilikte gelişme, bebeğin dünyasını sabit olarak algılamasına imkan sağlar.
İki tip algısal süreklilikten biri boyut sürekliliği, diğeri şekil sürekliliğidir.
Boyut sürekliliği, bir nesneye yaklaşıp uzaklaştığımızda nesnenin retina! ima
jı değişmesine rağmen nesnenin aynı kalmasıdır. Bir nesne bizden uzaklaştıkça gö
zümüzdeki imajı küçülür. Böylece bir nesnenin retinadaki boyutu, nesnenin gerçek
boyutunu göstermeye yeterli değildir. Örneğin, önümüzde duran bir bisikleti karşıda
park etmiş bir otomobilden daha küçük olarak algılarsınız, halbuki bisiklet gözünüze
daha büyük bir imaj olarak düşer. Bisikletten uzaklaştığımızda onun imajı retinamızda
kısaldığı halde bisikleti küçülmüş olarak algılamazsınız; sizin algılamanız boyutun aynı
kaldığıdır.
Fakat bebeklerde durum nedir? Onlarda boyut sürekliliği var mıdır? Araştırma
cılar 3 aylık küçük bebeklerin boyut sürekliği gösterdiğini bulmuşlardır ( Bower, 1 966,
Day & Mc Kenzie, 1 97 3 ) . B ununla beraber bu yetenek tam olgunlaşmış değildir. 1 0- 1 1
yaşına kadar gelişmeye devam eder ( Kellman & Banks, 1 998) .
Şekil sürekliliği, bir cismin yönünün bize göre değişmesine rağmen o cismin
aynı cisim olarak tanınmasıdır. İçinde bulunduğunuz odada etrafınıza bakın. Masalar,
iskemleler gibi çeşitli şekiller görürsünüz. Ayağa kalkıp yürüdüğünüzde bu nesneleri
değişik taraflarından ve değişik açılardan görürsünüz. Siz yürüyüp baktıkça nesnele
rin retina! imaj larının değişmesine rağmen, siz hala bu nesneleri aynı şekilde olarak
Boyut sürekliliği: Bir nesneye yakınlaşsanız da
uzaklaşsanız da nesnenin retinal imajının
algılarsınız.
değişmesine rağmen tanınmasının aynı kalması. Bebeklerde şekil sürekliliği var mıdır? Boyut sürekliliğinde olduğu gibi, araştırma
Şekil sürekliliği: Bir nesnenin bize olan yönü cılar 3 aylık kadar bebeklerde şekil sürekliliği olduğunu bulmuşlardır ( Bower, 1 966;
değişse bile nesnenin şeklinin kabulünün aynı Day & McKenzie 197 3 ) . Bununla beraber 3 aylık bebeklerde karmaşık şekilli nesneler
kalması. için şekil sürekliliği yoktur.
yabildiğinin gösterimi olarak düz yerde durmayı seçip camın üzerinde emekleme
miştir.
ŞEKİ L 4.21
Görsel uçurum deneyinde 6 - 1 2 aylık bebeklere kapsamlı görsel deneyler yapıl BE BEKLERİN KISA ZAMAN iÇİN KAYBOLAN
TOPU YORDAY I P İZLEMESİ: En üstteki fotoğraf
mıştır. D e ney yapılmamış bebekler de derinliği algılayabilir mi? Daha küçük bebekler
bebeklere deney yapılan sahneyi göstermektedir.
emekleyemediğinden bu sorunun cevabı zordur. 2 -4 aylık bebekler görsel uçurumun
Her olayın başlangıcında çoklu renkli bir top zıplama
sığ tarafına değil de doğrudan derin tarafa yerleştirildiğinde kalp atışlarında değişiklik sesi çıkararak aşağı yukarı zıpladı ve sonra bir bölme
gösterirler (Campas, Langer & Krowitz, 1 970). Bununla beraber, bu farklılık lar, küçük nin arkasında kayboluncaya kadar yerde yuvarlandı.
bebeklerin önceden derinlik bilgisi olmadan da sığ ve derin karakteristik görünüm Altta 5 ila 9 aylık bebeklere üç ayrı uyarı türü ile yapı
lan deneyi göstermektedir. (a) Yavaş kayboluş - top,
farklarına tepki vereceği anlamına da gelebilir. Araştırmacıların, bebeklerin derinliği
alanın ortasına yerleştirilmiş tahta perdenin sağ tara
ne zaman algılamaya başladığını tam olarak bilmemelerine rağmen, bebeklerin 3-4
fında yavaş kaybolmaktadır. (b) Ani kayboluş - top,
aylık olunca derinlik konusunda iki gözün verdiği ipuçlarını k u llanma yeteneğini ge birinci beyaz daireye gelince hemen kaybolmakta
liştirdiğini biliyoruz. ama 2 saniye sonra tahta perdenin sağında ikinci be
Araştırmacılar ayrıca, "stereoacuity" denen ince detay derinlik algılaması ile ilgi yaz dairede aniden tekrar gözükmektedir. (c) içine
leniyorlar. Tesadüfi-dot TV ( random -dot TV) modelini kullanan bir çalışma, 6- 12 ay çökme - yuvarlanan top, saklayıcı perdeye yaklaşır
ken boyutça çabucak ufalır ve saklayıcı perdenin di
arası için stereoacuity geliştirmemiş fakat bir yaş sonrası için hızla geliştirilmiştir (Tokai
ğer tarafından gözükürken boyutu hızla artar.
& diğerleri ) .
DİGER DUYULAR
Görme yanında diğer duyu sistemleri de bebeklikte gelişir. İşitme, dokunma ve ağrı,
koklama ve tatmadaki gelişmeyi inceleyeceğiz.
İşitme hamileliğin son iki ayında fetüs annesinin rahminde rahatça barınırken
annesinin sesi, m üzik ve diğerleri gibi sesleri işitebilir (Kisilevsky & diğerleri, 2 009;
Morokuma & diğerle ri, 2008 ) . B i r fet üs eğer D r. Seuss'un klasik hikayesi " Şapka-
• KISIM 3 Bebeklik 1 37
daki Kedi"yi annesin i n rahmindeyken dinlerse, doğdu ktan
sonra aynı hikayeyi dinlemeyi tercih edip etmeyeceğini iki
psikolog öğrenmek istemişlerdir (De Casper & Spence, 1 986 ) .
Hamileliklerinin son ayların da 1 6 kadın, karınlarındaki
bebeklerine " Şapkadaki Kedi"yi o k u m u şt u r. Bebeklerin
doğum u n dan kısa bir süre sonra anneler, hem " Şapkadaki
Kedi" yi hem de ( doğum öncesi okunmamış) "Kral, Fare ve
Peynir" hikayesini değişik bir ritim ve düzende okumuştur.
Anneler iki hikayeyi de okuduğunda bebekle r, " Şapkadaki
Kedi"nin kendisi ve tonunu tanıdığını gösterir şekilde emzik
lerini farklı tarzda em miştir ( Şekil 4 . 2 3 ' e bakınız) . B u çalışma,
sadece fetüsün duyabildiğini değil doğum öncesi bile dikkate
değer bir öğrenme yeteneğin i n mevcut olduğunu göstermek
tedir.
B i r çalışmanın gösterdiği üzere fetüs annesinin sesini ta
nır (Kisilevsky & diğerleri, 200 3 ) . Doğmaya yakın altmış fetüs
( ortalama 38,4 haftalık ) hem annelerinin hem de yabancı bir
ŞEKİ L 4.22 hanımın okud uğu bir pasaja maruz bırakıldı. Teybin sesi bir
GÖRSEL UÇURU MDA BEBEGIN DERiN LiK ALGISININ iNCELENMESi: Elea hoparlörle tam karnının üstüne verildi. Fet üsün kalp atışları
nor Gibson ve Richard Walk (1 960) pekçok bebeğin derinlik algısını gösterecek şe
annesinin sesine karşılık olarak arttı fakat yabancının sesinde
kilde cam yüzeyde emeklediğini buldular. Bununla beraber eleştirilere göre, görsel
uçurum bebeklerin derinlik algılamalarından çok sosyal tercih ve yükseklik korku azaldı.
sunu işaret etmektedir.. Bebeklikte işitmede ne tür değişiklikler ortaya çıkar? B u n
l a r sesin yüksekliği, perdesi, yerini algılamayı kapsar.
• Ses yüksekliği: Doğumdan hemen sonra bebekler y u muşak sesleri yetişkin gibi
tam olarak duyamaz, bir uyarıcı nın bir yenidoğan tarafından duyulabilmesi
için bir yetişki n e göre da ha yüksek olmalıdı r ( Trehub & diğerleri, 1 99 1 ) .
Örneğin bir yetişkin bir fısıltıyı yaklaşı k 1 2 - 1 5 metreden du yabilir, fakat bir
yenidoğanın b u mesafeden işitebilmesi için normal kon uşma sesi n e ihtiyaç
duyar.
• Perde: Bebekler sesin perdesine karşı yetişkinlerden daha az duyarl ıdır. Perde
bir sesin frekansını n algılanmasıdır. Bir soprano sesi yükse k perdeli, bir bas
sesi düşük perdelidir. B ebekler düşük perdeli seslere daha az duyarlıdır ve
m u htemelen y ü ksek perdeli sesleri tercih ederler (Aslin, Jusczyk & Pisoni,
1 998 ) . 2 yaşına yakın bebekler, değişik perdeli sesleri ayırma yeteneklerini
geniş ölçüde elde ederler.
ŞEKİ L 4.23
RAHiMDEYKEN İŞiTME: (a) Hamile anneler "Şap
kadaki Kedi"yi hamileliklerinin son iki ayında karın
daki bebeklerine okuyor. (b) Doğduktan sonra
bebekler diğer hikaye olan "kral, fare, ve peynir" ye
rine annelerinin okuduğu "Şapkadaki Kedi"yi dinle
meyi tercih ettiğini emziğini emme şekliyle gösterdi.
(a) (b)
Dokun ma ve Ağrı: Bebekler dokunmaya tepki verir mi? Ağrı duyarlar mı? Yeni
doğanlar dokunmaya kesinlikle tepki verir. Yanağa bir doku nuş başın çevrilmesine
sebep olur; dudağa dokunuş emme hareketi başlatır.
Yenidoğanlar ağrı da duyarlar ( Field ve Hernander-Reif, 2008; Gunnar ve Que
vado 2007 ) . Oğlunuz varsa ve sünnet olmalı mı diye düşünüyorsanız, bir bebeğin
algı algılaması önemli hale gelecektir. Sünnet küçük erkek bebeklere genellikle
ŞEKİL 4.24
YENi DOGA NLARIN A N N ELERi N İ N GÖGÜS
doğumun 3. günü uygulanı r. Sizin 3 günlük oğlunuz sünnet olduğunda ağrı duya
PETLERINİN KOKUSUNU TERCiHLERi:
cak mı dır? Megan Gunnar ve arkadaşlarının bir araştırmasında ( 1987) yeni doğmuş Macfarlane'nin deneyinde 6 günlük bebekler, kulla
bebeklerin sünnet sırasında şiddetli ağladıklarını saptanmıştır. S ü n net olmuş bebek nılmamış yeni bir tane yerine annelerinin kokusunu
hayret verici şekilde çabuk iyileşir. Operasyondan birkaç dakika sonra bebekler emzi tercih etmiştir, fakat bu koku tercihinin gelişmesi için
rilebilinir ve anneleri ile normal şekilde etkileşime girebilirler? Yeni duru mda bıra birkaç günlük deneyim gerektiğini gösterir; 2 günlük
bebekler bu tercih göstermemiştir.
kılırsa sanki başa çıkma mekanizması olarak derin bir uykuya dalarlar.
B i r çok yıllar boyunca doktorlar, yenidoğanları anestezi yapmadan sünnet ettiler.
B u uygulama anestezinin tehlikesinden ve yeni doğanların ağrı duymadığı düşün
cesinden kabul görmüştür. Araştırmacılar yenidoğanların ağrı duyabileceğini ispat
edince annestesizsiz sünnet çok tartışılır hale gelmiştir. Anastezi şimdi bazı sünnet
lerde kullanılmaktadır ( Taddio, 2008 ) .
Görsel verilerle, dokunma verilerinin birleştirilmesi önemli bir yetenektir v e yeni
doğanlarda bulunmaktadır ( Rose, 1 99 7 ) . 6 aylık bebeklerde görme ve dokunma
eşgüdümünün varlığı hakkında pek çok doküman bulunmaktadır ( Rose, 199 7 ) . Bir
çalışmada da 2-3 aylık bebeklerde de olduğu gösterilmiştir ( St reri, 1 987 ) .
Koklama: Yenidoğanlar kokuları ayırabilirler ( Doty & Shah, 2008) .Vanilya ve çiçek
kokusunu sevdikleri buna karşın çürük yum u rta ve balık kokusunu sevmedikleri
yüz ifadelerinden anlaşılır ( S teiner, 1 97 9 ) . Bir araştırmada anne sütü ile beslenmiş
6 günlük bebeklerin temiz bir göğüs peti yerine annelerinin göğüs petini açıkça
tercih ettikleri gösterilmiştir ( MacFarlane , 197 5 ) ( bakınız Şekil 4.24 ) . B ununla bera
ber bebeklerin 2 günlük iken bu tercihi göstermemeleri bu kokuyu tanımak için
birkaç gün gerektiğine işaret eder.
Tad: Tad duyusu doğumdan önce bile bulunabilir (Doty & Shah, 2008) Doğması
yakın fetüsün amniyotik sıvısına sakarin eklendiğinde ağız hareketleri artmıştır
( Wind, 1940 ) . B i r araştırmada 2 saatlik bebekler bile şekerli, acı veya ekşi yiyecek
ler tattırıldığında değişik yüz ifadeleri göstermiştir (Rosenstein & Oster, 1988) ( şekil
4.2 5'e bakınız ) . Bebekler 4 aylık olduklarında, yeni doğduklarında iğrenç buldukları
tuzlu tatları tercih etmeye başlarlar ( Haris, Thomas & Boot, 1990 ) .
nuvULARARASI ALGILAMA
Basketbol veya tenis oynadığınızı hayal edin. Pek çok görsel veri ile karşılaşıyorsu
nuz. Top geliyor ve gidiyor, diğer oyuncular etrafta geziniyor vs. Bunu nla beraber
pek çok işitsel girdilerle de karşılaşıyorsun uz; zıplayan veya vurulan topun sesi,
homurtular, iniltiler vs. Görsel ve işitsel verilerin çoğunun arkasında güzel uyum
vardır. Topun zıpladığını görünce siz bir zıplama sesi duyarsınız, bir oyuncu topa
vurmak için zıpladığında bir hırıltı duyarsın ız. Neler olduğuna bakıp, dinlediğinizde
sadece görüntüyü veya sadece sesi almazsınız, bunların hepsini bir araya getirirsiniz.
Bu görme ve işitme gibi iki veya daha fazla duyusal veriyi bütünlemeyi içeren d uyu
lararası algılamadır (Intermoda l Perception) ( B renner & diğerleri, 20 10; Wal
ker & diğerleri, 20 1 0 ) . lntermodal Algı: iki veya daha fazla duyu alıcısından
gelen bilginin görme ve işitmedeki gibi kaynaştırılıp
iletilme becerisidir.
KISIM 3 Bebeklik 1 39
D uyulararası a lgılamanın erken şekli yenidoğan da bile vardır (Bahrick & Hol
lich, 2008 ) . Eğer belirli bir ses birkaç dakika sürdürülürse yenidoğanlar gözlerini ve
başlarını sesin geldiği tarafa çevirirler ( Clifton & diğerleri, 1 98 1 ), fakat yenidoğan
nesneye anlamsız bakışla bakar ( Bechnell , Buhnell & Salapatek, 1979 ) . Çoklu a lgının
bu erken şekilleri hayatm ilk altı ayında yaşananlarla kuvvetlenir ( Hollich, Newman
&J usczyk, 200 5 ) . Bir çalışmada 3 aylık bebekler, annelerinin sesini duyduklarında
daha fazla bakmışlar, babalarının sesini duyduklarında ise daha uzun süre bakmışlardır
(Spelke & Owsley, 1 97 9 ) . B öylece küçük bebekler bile,i nsanlan içeren görsel-işitsel
verilerin eşgüdümünü sağlayabilirler.
Bebekler görme ve işitmeyi yetişkinler kadar kusursuz bir araya getirebilir mi?
İlk altı ayda bebekler değişik t arzda duyusal verileri bir a raya getirmekte zorlanırlar
fakat birinci yılın ikinci yarısında b u zihinsel bağlantıyı yapma yeteneğinde bir artış
gösterirler.
Böylece, bebekler doğuştan gelen duyusal modeller a rasındaki ilişkileri algılama
yeteneği ile dünyaya gelirler, fakat onların çoklu a lgıları büyük ölçüde gelişir (Banks,
200 5 ) . Gelişimin bütün yönlerinde olduğu gibi, algısal gelişimde yapı (nature ) ve
yetiştirilme (nutu re ) birbirlerini karşılıklı etkiler ve birlikte işlev görürler ( Banks,
2 00 5 ) .
•
1 40 BÖLÜM 4 Bebeklikte Fiziksel Gelişım
ALGISAL-MOTOR EŞLEŞMESİ
B u bölümün sonuna geldiğimizde, önemli konu olan algısal-motor eşleştirmesine
dönüyoruz. Algılama ve yapmanın ayırt edilmesi psikoloj ide bir onurlu
zaman geleneği haline gelmiştir. Algısal ve motor gelişim alanındaki bir
kısım uzmanlar b u ayırt etmenin anlamlılığını sorgularlar ( Soksa, Adolph
& Johnson, 2 0 1 0; Theien & Smith, 2006 ) . Esther Thelen'in dinamik
sistemler yaklaşımında araştırmanın temel yönü insanların algılama ve
uygulama için motor davranışlarını nasıl birleştirdiğini b ulmaktır.
Eleanor ve James J. Gibson'un çevresel yaklaşımının temel konusu
algın ın eyleme nasıl kılavuzluk ettiğidir. Eylem algıya kılavuzluk ede
bilir ve a lgı eyleme kılavuzluk edebilir. B i risinin sadece gözlerini
başını, ellerini ve kollarını oynatmasıyla ve bir yerden diğer bir yere
gitmesiyle kişi çevresini tanır ve nasıl uyum sağlayacağını öğrenir. Algı
ve eylem birleşir ( Corbetta & Snapp-Childs, 2009; Kim & Johnson,
20 1 0) .
Bebekler, örneğin dengelerini nasıl koruyacaklarını, etraftaki nesnelere
nasıl erişeceklerini ve çeşitli yüzeylerde ve a la nlarda nasıl yürüyeceklerini
öğrenmek için a lgısal veriler ile kendi eylemlerini sürekli olarak koordine
ederler ( Adolph & Joh, 2009; Thelen & Smith, 2006 ) . Onlar eyleme algılarıyla
güdülenirler. Bir odada karşıda, ilgi çekici bir oyuncak olduğunu düşünelim. Bu
Algı ve davranış çocuk gelişiminde nasıl birleşirler?
d u rumda bebekle r bedenlerinin durumunu algılamalı ve oyuncağa u laşmak için
organlarını nasıl k u llanacağını öğrenmelidir. Önceleri eylemleri tuhaf ve koordi-
nasyonsuz olmasına rağmen, bebekler kısa zamanda hedefe ulaşmak için uygun
örneği seçmesini öğrenirler.
Algı - eylem eşlemesinin diğer bir parçası önem eşitliğidir. Yani eylem algıyı Göründükleri gibi bebekler
eğitir ( Soska, Adolf & Johnson, 20 1 0; Thelen & Smith, 2006 ) . Örneğin, bir elbette çaresizdirler ama çok
nesneyi el yordamı ile keşfetmeye çalışırken, bebeğin gözlemleri o nesnenin
dokusunu, boyutunu ve sertliğini ayırt etmesine yardım eder. Çevrede dolaşma, karmaşık ve önemli davranışları da
bebeklere,n esnelerin ve insanların değişik perspektiften nasıl gözüktüğünü yapabilirler.
veya yüzeyin ağırlığı taşıyıp taşımayacağını öğretir.
-Herb Pick
Bebekler yeni algı-motor eşlemesini nasıl öğrenir? Bu bölümün başlarındaki
Çağdaş Gelişim Psikoloğu, Minnesota Üniversitesi
Gesell'in geleneksel görüşünde, bebeklerin algısal motor gelişimi, sabit ve
ardışık ilerleme gösteren bir gelişim aşamalarını izleyen genetik bir plan tarafından
düzenlenmiştir. Genetik belirlilik görüşü yerini bebeklerin algılama ve motor becer-
ilerini bir araya getirerek yani a lgı-motor eşleştirmesini öğrenmeleri esasına day-
anan dinamik sistemler görüşüne bırakmıştır. Yeni algısal - motor eşleştirmesi
edilgen başarı değildir, bebek, bedeninin ve çevrenin koyduğu sınırlar içinde bir
hedefe ulaşmak için aktif bir beceri geliştirir.
Çocuklar eylem için algılar ve algılamak için eylemde bulunur. Algı ve motor
gelişimi birbirinden izole şekilde ortaya çıkmaz, bileşik haldedir.
ve Gelişim
Yaşamın i l k iki yılında beyindeki en çarpıcı değişimler nöronlar arası iletişimi artı
Beyin
ran dendritik yayılmasıdır. Sinir u yarılarının h ızla iletimini sağlayan m iyelizasyon
bebekliğe hatta ergenliğe kadar devam eder. B eyin kort eksinin iki hemisferi var
dır (sol ve sağ). Laterilizasyon bir hemisfer veya diğerinde işlev Ö?e!leşmesini ifade
eder. Erken deneyimler beyin gelişiminde önemli rol oynar. Nöral bağlantılar bir
bebeğin yaşamında erkenden oluşur. Doğumdan önce genler esasen sinir h ü crele
rini farklı yerlere yönlendirir. Doğumdan sonra sesler görüşler, kokular, dokunma
lar, dil ve göz kontağının hızlı akıntısı beyin sinir bağlantılarının biçimlenmesine
yardım eder, tıpkı bakıcı ve diğerlerinden gelen uyaranların yaptığı gibi.
Yenidoğan bir günde genellikle yaklaşık 1 8 saat uyur. 6 aylıktan itibaren pek çok
Uyku Amerikalı bebek, yetişkinlerin uyku modeline yaklaşır. REM uykusu -uykuda rüya
görmek -erken bebeklikte çocukluk ve yetişkinlikten farklıdır. Bebeklerin uyku
düzeni kültürlere göre değişir. Amerika'da bebekler, diğer ülkelerden farklı olarak
daha çok yalnız uyurlar. Bazı uzmanlar parçalı uyumanın ani bebek ölümü sendro
muna (SIDS) (sudden infant death syndrome) götürdüğüne inanmaktadır. SIDS, bir
bebeğin aniden nefesinin durması ve açık bir sebep yokken ölmesidir.
Bebekler ağırlıklarının her 453 gramı için günde 50 kalori t ü ketmeye gerek duyarlar.
Beslenme Gittikçe artan ortak görüş olarak, pek çok durumda bebeğin anne sütü ile beslenmesi
inek sütü ile beslenmesine nazaran hem bebek hem anne bakımından üstünlüklere
sahiptir, ancak çalışmaların ilişkisel araştırma niteliği de dikkate alınmalıdır. Bebek-
Büyük motor becerileri geniş kas hareketlerini içerir. Duruş kontrolü ve yürüme
Büyük Motor Becerileri
dahil temel beceriler, bebeklik döneminde gelişir. Bebekler her ne kadar yürümeyi
genellikle ilk doğu m günlerine ulaşırken öğrenirse de, yürümeye olanak sağlayan
sinirsel yollar şekillenmeye daha önce başlar. Büyük motor gelişimi becerilerinde,
bebeklerin eriştiği dönüm noktaları değişiklik gösterebilir iki ile dört ay kadar deği
şiklik gösterebilir.
ince motor becerileri. güzel, ahenkli harekeıleri içerir. Erişmeye başlayış ve hedefi
İnce Motor Becerileri kavrayış büyük bir başarıdı r ve yaşamın ilk iki yılında daha zarif hale gelir.
Duyu ve Algı Nedir? Duyu, duyu alıcı ları ile bilginin etkileşimi sonucu onaya çıkar. Algı duyunun yoru
mudur.
Anne karnındaki bebekler (fetüs) hamileliğin son iki ayında işitebilirler.Yeni doğan
Diğer Duyular
lar doğumun hemen sonrasında işitebilirler fakat işitme eşikleri yetişkinden daha
yüksektir. Sesin yüksekliği, perdesi ve yerinin algılanmasındaki gelişimsel değişik-
• KISIM 3 Bebeklik 1 43
likler bebeklik döneminde olur. Yenidoğanlar dokunmaya yanıt verebilir ve ağrı
duyarlar. Yenidoğanlar kokuları ayırt eder ve tatma duyusunun da doğumdan önce
gelişmesi mümkündür.
Yeni doğmuş bebeklerde erken, araştırmacı intermodal formdaki algı -iki veya daha
Duyulararası algılama
çok duyu yoluyla gelen bilgilerin birbiriyle i l işkilendirilmesi-mevcu ttur ve bu
hayatın ilk yılında daha da keskinleşir.
A lgı ve eylem sıklıkla ayrıştırılamaz, daha çok eşleşıiri l irler. Bireyler hareket etmek
Algısal-motor
Eşleşmesi için algılar. algılamak için hareket ederler.
anahtar kelimeler
algı 132 büyük motor becerilerl27 görsel tercih yöntemi 132 refleksler 126
alışma 132 çevresel bakış 132 ince motor beceriler 130 sağlayımlar 132
alışmanın kaybolması 132 çoklu algı 139 kuwaşiokor 122 sefalokodal örüntü 112
ani bebek ölümJeri dinamik sistemJer teorisi laterizasyon 114 şekil sürekliliğil36
sendromu 118 124 marasmus 122 yakalama refleksi 127
arama refleksi 126 duyu 130 Moro refleksi 126
boyut sürekliliği 136 emme refleksi 126 proksimodistal örüntü 112
anahtar kişiler
Charles Nelson 113 Esther Thelen 125 Robert Fantz 133 Willam Jamesl36
Eleanor ve Jamaes J. Karen Adolph 128 Scott Johnson 137
Gibson 132 Richard walk 137 T. Berry Brazelton 124
E
öğrendikleri, hat ırl a dıkları ve Dili Ta nı mlama
kav ramlaştırdıklarını tanımlar. Dil Kural Sistemleri
Koşullama Dil Nasıl Gelişmektedir?
:Q Taklit
Kavram Oluşturma ve Sın ıflandırma
_o
• • •
dur. Pi aget'nin çocuklarına ilişkin bebeklik dönemindeki gözlemlerinden bazı ları şun
sında uzun uzun devam eden emme başlamaktadır. Ancak, sırt üstü yatırı ldığında,
"3 aylıkken yeni g örsel ve işitsel i lgi lerden dolayı b aş parmağını emme, Laurent için
daha önemsiz hale gelmektedir. Ancak ağ ladığında baş parmağı yardımına koş
m aktadır" .
Lucienne dördüncü ayın sonuna doğru, k aryolasında uzanırken Piaget onun ayak
larının üzerine bir oyuncak bebek asar. Lucienne ayağını bebeğe doğru iter ve onu
hareket ettirir. " Da ha sonra, bir s aniyeliğine hareketsiz ayağına bakar, sonra yeni
den başlar. Ayağının görsel kontrolü yoktur çünkü Lucienne yalnızca b ebeğe
bakarken ya da ben b eb eği onun b aşının üzerine yerleştirdiğimde hareket leri aynı
dır. Diğer taraftan, ayağının dokunsa l kontrolü bellidir: İ lk sal l am adan sonra Luci
enne ayağını yakalar ve dikkatlice inceliyor gibi yavaşça hareket ettirir" (s. 1 59).
önüne yerleştirmek için birden sallamayı durdurur. Daha sonra, sert bir tekme atar.
Onu geri alamayınca, başka bir t ekme atmak için aynı noktaya yerleştireceği bir
düğü, sal ladığı ve beşiğine temas ettirdiği yuvarlak, düz bir kutu . . . . Bırakır ve onu
yerden t ekrar almaya ç a lışır. Fakat onu yakalamadan, yalnızca işaret parmağıyla
ona dokunmayı başarır. Yine de çabalar ve kenara bastırır. Kutu yukarı eğilir ve tek
rar düşer"(s. 273). Jacqueline sonucuyla ilgi l enir ve düşen kutuyu inceler.
I
... - ko n u bağ lantl lan
4. b ölümde bebeklik döneminde b eyin gelişiminde çarpıcı ilerlemelerin mey
dana geldiğini öğrendik. Çeşitli fiziksel, bilişsel ve sosyo-duygusa l etkinliklerle
ilgilenmenin b eb eğin sinirsel bağlantılarını güç lendirmektedir. Motor ve a lgısal
gelişim de bebek gelişiminin temel yönleridir. Bu gelişimin önem li bir parçası,
algı ve hareketlerin birleştirilmesidir. Beb eğin algısal gelişimine ilişkin doğa
kazanım konusu tartışılmaya devam etmektedir. Bu bölümde, b ebeklerin yeter
liklerini nasıl geliştirdiklerini daha fazla inceleyerek, bilişsel gelişim lerindeki i ler
lemelerin dünyalarına uyum sağlamada onlara nasıl yardımcı oldukları üzerinde
ve doğa-kazanım konusu bebeğin bi lişsel ve dil gelişiminin nasıl önem li bir yönü
olduğu üzerinde daha fazla odaklanarak bebeklerin b eyin, motor ve algısal geli-
şimlerine ilişkin anlayışımızı güçlendirmekteyiz . 1
I
.,. - - - geriye dönelim - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ...
k a pıya doğru uzatır fakat otları bırakmadan onu açamayacağını anlar. Ot ları yere
koyar, k a pıyı açar, ot ları tekrar a lır ve girer. Ancak odadan çıkmak istediğinde
durum k armaşık laşır. Otları yere koyar ve k a pı kolunu k a vrar. Ancak k a pıyı kendine
neden o lacağını algılar. Bundan dolayı, k a pının hareket alanının dışına koymak için
Piaget için, bu göz lemler bebek lerin bili şsel geli şimindeki önemli deği şik lik leri yan
lem çözmesine kadar iki kısa yıldan daha az bir sürede i lerlerken a ltı alt evreden geçtik
Ön Bi l g i
Piaget 'nin bebek betimlemeleri bilişsel gelişimi incelememizin yalnızca başlangıç noktasıdır. Bebek
biliş çalışmasına duyulan heyecan ve istek, yenidoğanların ve bebek lerin ne bildik lerine ilişkin ilgi,
bebeklerin bilişsel gelişimindeki doğuştan ve sonradan öğreni len etkenlere ilişkin süregelen büyü
lenme,bebek lerin bilgi lerini yapılandırdık ları mı (Piaget'nin görüşü) yoksa dünyalarını daha doğru
dan bildik lerine mi ilişkin anlaşmazlık larla körüklendi . Bu bölümde, yalnızca Piaget'nin bebek geli
şim kuramını değil; aynı zamanda öğrenme, hatırlama ve bebek lerin kavramlaştırmaları; bireysel
farklılık lar ve dil gelişimini de inceleyeceğiz.
Şair Nora Perry, " K i m bir çocuğun düşüncelerini bilir?" diye sorar. Herkes kadar
Piaget de biliyord u . Kendi üç çocuğuyla ( La u rent, Lucienne ve Jacqueline) yaptı
ğı dikkatli gözlemler ve başka çocukla rla yaptığı gözlem ve görüşmelerle, çocukların
düşünme yollarına ilişkin var olan algıları değiştirmiştir.
Piaget'nin kuramı, biyoloji ve deneyimin bilişsel gelişimi nasıl şekillendirdiğinin
genel ve birleştirici bir öyküsüdür. Piaget, tıpkı fiziksel bedenlerimizin dünyayla uyu
mumuzu sağlayan yapıları gibi, d ünyaya uyum sağlamamıza yardıma olacak bilişsel
yapılar inşa ettiğimizi düşünmüştür. Uyum sağlama yeni çevresel istekleri ayarlama
mızı gerektirmektedir. Piaget çocukların bilişsel dünyalarını aktif olarak kendilerinin
yapılandırdıklanna vurgu yapmıştır; onların zihinlerine çevreden bilgi yağmaz Farklı
gelişim noktalarında olan çocukla rın dünyayı nasıl kavradıkları ve düşünmelerinde
sistematik değişiklerin nasıl meydana geldiğini bulmaya çalışmıştır.
• KISIM 3 Bebeklik 1 47
Şemalar: Piaget ( 1 95 4 ) , bebek ya da çocuk d ünyaya ilişkin anlayışını yapılandırma
ya çalışırken, gelişmekte olan beynin şemalar yarattığını söylemiştir. Bunlar, bilgi
yi örgütleyen eylemler ya da zihinsel tasarımlardır. Piaget'nin ku ranıma göre, dav-
ranışsa! şemalar ( fiziksel etkinlikler) bebekliğe özgüyken; zihinsel şemalar (bilişsel
etkinlikler) çocuklukta geliştirilmektedir ( Lamb, Bomstein & Teti, 2002 ) . Bir bebe
ğin şemaları, emme, bakma ve yakalama gibi nesnelerinin üzerinde gerçekleşti
rilebilen basit eylemlerle yapılandırılmaktadır. Daha büyük çocukların problem
çözerken kullandıkları strateji ve plan içeren şemaları vardır. Örneğin, bölümün
başında, Laurent emme şeması sergilerken; Jacqueline ot yapraklarını kaybet
meden kapıyı açabildiği zaman, problem çözme şeması sergiledi. Yetişkin oldu
ğumuzda, araba kullanmaktan bütçe yapmaya, hatta eşitlik kavramını anlama
ya kadar değişen pek çok sayıda çeşitli şemalar oluşturmaktayız.
Ailesinin arabasını ifade etmek için araba sözcüğünü öğrenmiş yeni yürüyen bir
bebek düşünün. Yeni yürümeye başlayan çocuk büyük olasılıkla motosikletler ve
kamyonlar da dahil, yolda hareket eden tüm araçları " a rabalar" olarak adlandı
Öğrenme becerisiyle doğduk.
racaktır. Fakat kısa bir süre sonra, şemayı uyum sağlayarak motosiklet ve kam
-Jean-Jacques Rousseau yonların araba olmadığını öğrenecek ve şemaya motosiklet ve kamyonları dışa
İsviçre Doğumlu Fransız Filozof, 18. yüzyıl rıda tutarak ince ayar yapacaktır.
Özümleme ve uyma çok küçük bebeklerde bile olmaktadır. Yeni doğanlar dudak-
larına değen her şeyi refleks olarak emmektedirler; her tür nesneyi, emme şemala
rına özümlemektedirler. Farklı nesneleri emerek; onların tat
larını, yapılarını, biçimlerini vb. öğrenmektedirler. Birkaç aylık
deneyimden sonra, dünyayı kavrayışlarını farklı şekilde yapı
landırmaktadırlar. Parmaklar ve annenin memesi gibi bazı nes
neler emilebilirken; tüylü battaniyeler gibi diğerleri emilmeme
lidir. Başka bir deyişle emme şemalarını uyma yoluyla değiştir
mektedirler.
Örgütleme: Piaget, çocuğun dünyayı anlamak için yaşantıla
rını bilişsel olarak örgütlediğini söylemiştir. Piaget'in kuramın
da örgütleme, birbirinden ayrı davranış ve düşüncelerin daha
üst bir sistemde gruplandırılmasıdır. Bu düzenlemenin sürek
li geliştirilmesi gelişimin kalıtsal bir parçasıdır. Bir çekici nasıl
kullanacağına ilişkin çok az fikri olan bir çocuğun diğer a letleri
nasıl kullanacağına ilişkin de az fikri olur. Her birini nasıl kulla
nacağını öğrendikten sonra bilgisini örgütleyerek, bu kullanım
ları arasında mantıksal bir bağ kurmaktadır.
Özümleme ve uymanın bebeklerin emmesiyle nasıl bir ilişkisi vardır?
1 Basit refleksler Doğumdan Algı ve eylemin refleksif davranışlarla eş Aranma, emme ve tutma refleksleri; yeni doğanlar
1 aya kadar güdümlenmesi dudaklarına dokunulduğunda refleks olarak
emmektedirler.
2 ilk alışkanlıklar ve 1 - 4 ay Duyuların ve iki tür şemanın eş güdümlenmesi: İlk başta şans eseri yaşanılan bir vücut algısı {örneğin
birincil döngüsel Alışkanlıklar {refleks) ve birincil döngüsel tepkiler {ilk başparmağını emme) tekrarlama; daha sonra bebekler
tepkiler başta şans eseri olarak ortaya çıkan bir olayın tekrar memeyi emmelerinden farklı biçimde başparmaklarını
yapılması). Odak noktası hala bebeğin kendi bedenidir. emerek eylemlerini uyumsamaktadırlar.
3 ikindi d6ngGHI 4 - S ay Bebekler, kendileriyle olan meşguliyetlerinin ötesine Bir bebek birinin yanında kalması için cıvıldamaktadır;
....... geçerek, daha çok nesne yönelimli olmaktadır; ilginç ve kişi yanından ayrılmaya başlarsa yine cıvıldamaktadır.
hoşa giden sonuçları olan eylemleri tekrarlamaktadırlar.
4 ikincil şemalann 8 - 1 2 ay Görme ve dokunmanın eş güdümlenmesi - el-göz Bebek, ulaşabileceği dikkat çekici bir oyuncağı almak
eşgüdümlenmesl korrdinasyon; şemaların ve amaca dönük davranışın eş için çubuğu hareket ettirmektedir.
güdümlenmesi
5 Üçüncül döngüsel 1 2 - 1 8 ay Nesnelerin birçok özelliği ve nesnelere yapabildikleri Bir blok düşürülebilir, fırlatılabilir, bir başka nesneye
tepkiler birçok şey ile bebeklerin kafaları karışmıştır; yeni vurulabilir, yerde kaydırılabilir.
davranışlar denerler.
6 Şemalann 1 8 - 24 ay Bebekler basit sembolleri kullanma becerisi Oyun arkadaşının öfke nöbeti geçirdiğini görmeden
lçselleştlrllmesl geliştirmekte ve kalıcı zihinsel tasarımlar önce hiç öfke nöbeti geçirmemiş olan bir bebek, bu
oluşturmaktadırlar. olayı zihninde tutup ertesi gün kendisi öfke nöbeti
geçirebilmektedir.
Kısacası, Piaget 'ye göre, çocuklar denge ararken sürekli özümleme ve uyma
ŞEKİL 5.1
PİAGET'NİN DUYU-HAREKET GELİŞİM ALT
yaparla r. Özümleme ve uyma bilişsel değişimi sağlamak için birlikte çalıştıklarından,
EVRELERİ
bilişsel denge ve dengesizlik d u ru mları arasında belirgin bir hareketlilik vardır. Den
gelenim çocukların düşüncenin bir basamağından bir sonrakine nasıl geçiş yaptı
ğını açıklamak için Piaget'nin önerdiği bir mekanizma.
Piaget'ye göre, bu süreçlerin sonucu, bireylerin dört gelişim evresinden geçme , - - - - - - - - - ....
I
sidir. Dü nyayı farklı bir yolla algıla mak, bir evreyi diğerinden daha gelişmiş yapmak
gelişimle bağlantı
tadır. Bil iş, başka bir evreyle karşılaştırıldığında o evreden nitelik olarak farklıdır.
Yani, çocuğun bir evredeki mantık yürütme şekli. bir başka evredekinden farklıdır. Bilişsel Kuram: Piaget'in bil işsel gelişimin
B urada bizim odaklandığımız Piaget'in ileri sürdüğü bebeklerin bilişsel gelişim evre dört evresinin ayırt edici özelliklerini h atır
sidir. Daha sonraki bölümlerde, ilk, orta, ileri çocukluk ve ergenlikteki bilişsel geli layın ız. 1 . Bölüm, s. 24.
I
şimi incelediğimizde ( Bölüm 7, 9 ve 1 1 ) Piaget'nin son üç evresini göreceğiz. - - - - - - - ""'
KISIM 3 Bebeklık 1 49
tirildiğindc ya da dudağına dokundurulduğunda emecektir. Ancak sonra bebek bibe
ron ya da meme yakınlarda olduğunda da emebilmektedir. Yaşamının ilk ayında bile,
bebekler eylemi başlatmakta ve aktif olarak yaşantılarını yapılandırmaktadır.
İ l k alışkanlıklar ve birincil döngüsel tepkiler, 1 . ve 4. aylar arasında gelişen
ikinci duyu-hareket alt evresidir. Bu alt evrede bebek, duyularını ve iki tür şemayı
eşgüdümlemektedir: Alışkanlıklar ve birincil döngüsel tepkiler. Alışkanlık, onu açığa
çıkaran uyarandan tamamen ayrılmış olan reflekse dayanan bir şemadır. Örneğin,
l . alt evredeki bebekler, dudaklarına biberon konulduğunda ya da bir biberon gör
düklerinde emerler. 2. alt evredeki bebekler biberon olmadığında da emebilmektedir.
Birincil döngüsel tepki tekrarlayan bir eylemdir.
Birincil döngüsel tepki, ilk başta rastlantısal olarak meydana gelmiş bir olayı
tekrar gerçekleştirme girişimine dayanan bir şemadır. Örneğin, bir bebeğin parmakla
rını ağzının yanında olduğu için kazara emdiğini düşünün. Daha sonra, bebek tekrar
emmek için parmaklarını a rar, fakat bebek görsel ve elle yapılan eylemleri eşgüdüm
leyemediğinden, parmaklarını eş zamanlı olarak hareket edemez.
Alışkanlıklar ve döngüsel tepkiler basmakalıptır -yani, bebek her defasında aynı
şekilde tekrarlamaktadır. Bu alt evre süresince, bebeğin kendi bedeni asıl ilgi alanı
olmaktadır. Çevresel olaylara karşı dışa dönük ilgisi yoktur.
İ k i ncil döngüsel tepkiler, 4. ve 8. aylar arasında gelişen üçüncü alt evredir. B u
alt evrede, bebek kendiyle olan meşguliyetinin ötesine geçerek daha çok nesne yöne
limli olmaktadır. Bebeğin şemaları, kasıtlı ya da amaca yönelik değildir fakat sonuçla
rı nedeniyle tekrarlanmaktadır. Bebek tamamen tesadüf eseri olarak bir çıngırak sal
Bu 1 7 aylık bebek, Piaget'nin üçüncül döngüsel
layabilir. Bebek bundan etkilendiğinden eylemi tekrarlar. B u bir ikincil döngüsel tep
tepkiler evresindedir. Bu evrede olduğunu ok/o
kidir: Sonuçları nedeniyle tekrarlanan bir eylem. Bebekler, bebek konuşması ya d a
getirecek ne yapabilmektedir?
yetişkinlerin mırıldanması v e birkaç jest ( el kol hareketi) gibi bazı basit eylemleri d e
taklit etmektedirler. Ancak, bebekler yalnızca daha önceden de yapabildikleri eylem
, - - - - - - - - - �
I leri taklit etmektedirler.
gelişimle bağlantı İ k i ncil döngüsel tepkilerin eşgüdümlenmesi 8. ve 1 2 . aylar a rasında geli
Bilişsel Kuram: Küçük çocuklarda sembo şen Piaget'nin dördüncü alt evresidir. Bu alt evreye geçmek için, bebekler görme ve
l i k düşüncedeki değişikli klerden bazıları dokunmayı, e l ve gözü eşgüdümlemelidir. Eylemler daha çok dışa yönelimli olmak
nelerdi r? 7. Bölüm, s. 21 7. tadır. Bu evredeki belirgin değişiklikler şemaların eşgüdümlenmesi ve niyetliliktir.
I Bebekler eşgüdümlenmiş bir biçimde önceden öğrenmiş olduğu şemaları birleştir
_ _ _ _ _ ,
mektedir ya da yeniden -birleştirmektedir. Aynı anda bir nesneye bakabilmekte ve
onu tutabilmektedir, ya d a aynı anda, çıngırak gibi bir oyuncağı görsel olarak dikkat
lice gözden geçirmekte ve dokunsal olarak inceleyerek e l leyebilmektedir. Eylemler
ilk alışkanlık ve birincil döngüsel: Tepkiler 1 .-4. ay öncekinden daha dışa yönelimlidir. B u eşgüdümleme ile ilişkili ikinci kazanım niyet
lar arasında gelişen Piaget'in ikinci duyu-hareket alt liliğin ortaya çıkmasıdır. Örneğin, bebekler u laşmak istedikleri bir oyuncağı getirmek
evresi. Bu alt evrede, bebek algı ve iki tür şemayı eş için bir çubuğu hareket ettirebilirler ya da bir bloğu bir başka bloğa ulaşmak ve onunla
güdümlemektedir: Alışkanlıklar ve birincil döngüsel oynamak için devirebilir. Benzer şekilde, bölümün girişinde tanımlandığı gibi l l aylık
tepkiler.
Jacqueline önüne top koyup tekmelediğinde niyetliliğini gösteriyordu .
Birincil döngüsel tepki: İlk başta tesadüfen mey Üçüncül döngüsel tepkiler, yenilik ve merak 12. v e 1 8. aylar arasında geli
dana gelmiş bir olayı tekrar gerçekleştirme girişimine şen Piaget'nin beşinci alt evresidir. Bu alt evrede, nesnelerin birçok özelliği ve nesne
dayanan bir şema.
lere yapabildikleri birçok şey ile bebeklerin kafaları karışmıştır. Bir blok düşürülebilir,
ikincil Döngüsel tepki: 4.-8. aylar arasında gelişen fırlatılabilir, bir başka nesneye vurulabilir, yerde kaydınlabilir. Üçüncül döngüsel tepkiler,
Piaget'nin üçüncü duyu-hareket alt evresi. Bu alt ev bebeğin nesnelere sürekli yeni şeyler yaparak ve sonuçlarını a raştırarak, amaçlı olarak
rede, bebek kendileriyle olan meşguliyetlerinin öte nesnelerdeki yeni olasılık.lan keşfettiği şemalardır. Piaget, bu evrenin insan merakı ve
sine geçerek, daha çok nesne yönelimle olmaktadır.
yeniliğe olan ilgisinde başlangıç noktası olarak damgasını vurduğunu söylemektedir.
ikincil döngüsel tepkilerin eşgüdümlenmesi: 8.- Şemaların içselleştirilmesi, Piaget'nin 1 8. ve 24. aylar a rasında geliştiğini söy
1 2. aylar arasında gelişen Piaget'nin dördüncü duyu lediği altıncı ve son alt evresidir. Bu alt evrede bebekler basit sembolleri kullanma
hareket alt evresi. Eylemler daha çok dışa yönelimli
becerisi geliştirmektedirler. Piaget'ye göre, bir sl?m bol bir olayı temsil eden içselleştiril
olmaktadır, bebekler şemaları kasten (niyetlilikle) eş
güdümleyebilmekte ve kullanmaktadırlar.
miş algısal imge ya da sözcüktür. Basit semboller, bebeğe som u t olaylara ilişkin onlar
la doğrudan bir eylemde bulunmadan ya da onları algılamadan düşünmesine ola
Üçüncül döngüsel tepkiler, yenilik ve merak: 1 2 ve nak vermektedir. Dahası, semboller tasarımlanmış olayları basit yollarla değiştirme ve
1 8. aylar arasında gelişen Piaget'nin beşinci duyu
dönüştürmesine olanak sağlamaktadır. Popüler bir Piaget örneğinde, Piaget'nin küçük
hareket alt evresi. Bu alt evrede, nesnelerin birçok
kızı açılan ve kapanan bir kibrit kutusu görmüştür. Daha sonra, ağzını açarak ve kapa
özelliği ve nesnelere yapabildikleri birçok şey ile be
beklerin kafaları karışmıştır. tarak olayı taklit etmiştir. Bu onun olay imgesinin açık bir ifadesi olmuştur.
• KISIM 3 Bebeklik 1 51
araştırmalarla bağlantı
KISIM 3 Bebeklik 1 53
ŞEKİL 5.4 Orjinal Olay
BEBEKLERiN SAYI ALGISI: Burada gösterilen Karen
1 . Nesne kutuya yerleştirilir. 2. Paravan gelir. 3. ikinci nesne eklenir. 4. El boş bırakılır.
Wynn1n (1 992) S aylık bebeklerin sayı algısı çalışmasın
daki sıralamalardan biridir. Deneyi yapan kişi, sahnenin
arkasına saklanmış ve gizli kapı yardımıyla gösteri du
varında nesneleri değiştirmiştir. Beklenmedik olayı
(yalnızca bir Miki Fare) gören S aylık bebekler, beklenen
olayı (2 Miki Fare) gören arkadaşlarından daha uzun
süre bakmışlardır.
(a)
Test Olayları
(b) (c)
Bağlantı Kur
Kendi bebeğ inizi yetiştirirken Piaget'ni n
kuramından ç ı karımlarınız neler olabilir?
2 Öğrenme, Hatırlama ve Bebeklerin nasıl öğrendikleri, hat ı rladıkl a rı v e kav ramlaşt ı rdıklarını
tanımlar.
Kavramlaşma
Bölümün girişinde anlatıldığı gibi, 4 aylık Lucienne'nin ayağına oyuncak bebeği koy
duğunda, bebeği hatırlamış mıydı? Piaget ayağıyla bebeği hareket ettirdiği için onu
, - - - - - - - - - �
ödüllendirseydi, b u Lucienne'nin davranışını etkiler miydi? Ona bebeğin kolunu nasıl '
sallayacağını gösterseydi, onu taklit edebilir miydi? Ona farklı bir bebek gösterseydi, ı gel i ş i m le bağlan•:ı
"bebek" kavramını oluşturabilir miydi? Kuramlar: Davra n ı şsal ve sosyal bil işsel
Bunun gibi sorular, 1 . bölümde sunulan davranışsa[ ve sosyal-bilişsel kuramlar ile ya klaşımlar gelişimde süreksiz l i k yerine
bilgi-işleme yaklaşımlarını ele alan a raştırmanlar tarafından incelenebilir. Piaget'nin sürekliliği vurgula maktadır, 1 . Bölüm, s. 2 1 .
kurammın a ksine, bu yaklaşımlar, bebek gelişin1ini evreler açısından tanımlamamak
......: - - - - - - - - - - - - - "
tadır. Bunun yerine, bebeğin dünyaya ilişkin bilgiyi anlama ve işleme becerisindeki
• KISIM 3 Bebeklik 1 55
aşamalı değişiklikleri belgelendirmektedirler ( D iamond, Casey ve Munakata, 2 0 1 l ;
Madole, Oakes ve Rakison, 2 0 1 0 ) . B u bölümde, bu yaklaşımları kullanan araştırmacı
ların bebeklerin nasıl öğrendikleri, hatırladıkları ve kavramlaştırdıkları hakkında bize
neler söyleyebileceğini ele alacağız.
SEKİL 5.5
ROVEE-COLLI ER'İN BEBEK BELLEGİ ÇALIŞMA Dikkat, zihinsel güçlerin belirli bir bilgi üzerinde odaklanması anlamındadır ve pek
S I N DA KULLANDIGI TEKNİK: Rovee-Collier'in çok görevde bilişsel işlemeyi geliştirmektedir. Yenidoğanlar bile bir şekli a lgılayabil
deneyinde, 2.5 ay gibi erken bir dönemde bebeklerin
mekte ve dikkatlerini ona çevirebilmektedirler. Daha büyük bebekler şekiller üze
koşullandıkları deneyimlerden bilgiyi geri getirebil
diklerini göstermek için edimsel koşullama kullanıl
rinde baştan sona göz gezdirmektedirler. 4 aylık olunca bebekler bir nesneyi seçe
mıştır. rek onunla ilgilenmektedirler. Yetişkinlerde b i reyler dikkatlerini bir nesne ya da
olaya yönelttiklerinde, serebral korteksteki ( beyin zarı ) parietal lob işe karıştınlmak
tadır ( Posner, 2003 ) . Araştırmalar bunu henüz belgelendirmese de bebekler dikkat
lerini yönelttiklerinde parietal lobların etkin olması olasıdır ( Bir önceki bölümdeki
şekil 4.4. parietal lobun beyindeki yeri n i göstermektedir. ) .
Mantığın, bir bebeğin Yaşamın ilk yılında dikkatte baskın olan yönlendirici/araştırmacı süreçtir. ( Pos-
kurallarından uçurtma yapıp onunla ner ve Rothbart, 2007 ) . Bu süreç, çevredeki olanaklar ölçüsünde önemli olan
konumlara dikkatini yöneltmeyi ( yani, nerede) ve nesneleri ve onların özellik
beraber uçtuğu bebek zihninden
lerini tanımayı ( renk, şekil gibi) ( yani, ne) içermektedir ( Ri chards, 20 1 0 ) . 3
geçen yolda seya hat etmek isterdim. . . . aydan 9 aylığa kadar bebekler dikkatlerini daha esnek ve hızlı harekete geçi
-Rabindranath Tagore rebilmektedirler. Bir başka önemli dikkat türü, sürekli dikkattir, aynı zamanda
Bengladeş!i Şair, 20. yüzyıl odaklanmış dikkat olarak da bilinmektedir ( Richards, 2 0 1 0 ) . Genel olarak yeni
uyarıcı sürekli dikkate, o da yönlendirici tepkiye yol açmaktadır. Bebeklerin uya
rıcının özelliklerini öğrenmesini ve harırlamasını sağlayan sürekli dikkattir, çünkü
nesne artık tanıdık gelmeye başlamıştır. Araştırmacılar 3 aylık bebeklerin bile 5 - 1 0
saniyeliğine sürekli dikkatle ilgilendiklerini bulmuştur. B u yaştan 2 . yaşı sonuna dek
, - - - - - - - - - �
I sürekli dikkatin süresi artmaktadır (Courage ve Richards, 2008 ) .
1
Al ışma (Habituation) ve Alışkanlığın Kırılması (Disha bituation): D i kkatle
Dikkat: Erken çoc u k l u kta çocuklar sürekli yakından bağla ntılı olan 4. bölümde ele alınan alışma ve alışkanlığın kınlması
d i kkatle i l g i l i önemli gelişmeler gösterir süreçleridir ( Colombo, Kapa ve C u rtendale, 20 1 0 ) . Bir bebeğe aynı sözcüğü söylersen
ler. 7. Bölüm, s. 224. 1 ya da aynı oyuncağı bir sırada birkaç kez gösterirsen, bebek genell i kle her defasında
I
_ _ _ _ _ _ _ , daha az dikkat etmektedir. Bu alışmadır- uyarıanın yinelenen sunumundan sonra
uya rıcıya olan azalmış duyarlılık. Alışkanlığı kırma, uyarımdaki değişiklikten sonra
duyarlılıktaki a rtıştır. 4 . bölü m emme davranışı (bebek yeni bir nesneye dikkat
ettiğinde emme davranışı kesilir) kalp atış hızı, bebeğin bir nesneye bakma uzunluğu
Dikkat: Zihi nsel kayna kların bel i rl i bilgi üze
gibi al ışmanın olup olmadığını incelemek için a raştırmacıların k ullandığı yollardan
bazılarını betimlemiştir.
rine odaklanmasıdır.
ŞEKİL 5.6
BEBEKLiKTE GÖZ TAKiBi: Araştırmacı Rechele Brooks gözlerini bebekten bir oyuncağa çeviriyor (a). Bebek daha sonra onun
gözlerini takip ederek oyuncağa bakıyor (b). Brooks ve meslektaşı Meltzoff (2005) bebeklerin "göz takibi" adını verdikleri bu tür bir
davranışla 1 0-1 1 . aylarda başladığını bulmuşlardır. Göz takibi, neden bir bebeğin önemli başarılarından biridir?
Ortak Dikkat: Bebek gelişiminin önemli bir bölümü olan dikkatin başka bir yönü,
bireylerin aynı nesne ya da olaya odaklandıkları ortak d i k kattir. Ortak dikkat ( l )
birinin bakışını takip etme gibi başkasının davranışını izleme becerisi, ( 2 ) bir kişinin
dikkatini başkasının dikkatine yöneltmesi ve ( 3 ) karşılıklı etkileşim gerektirmekte
dir ( B utterworth, 2004 ) . Bebekliğin başında ortak dikkat; bakıcıyı işaret etme, bebe
ğin kafasını döndü rmesi, birinin parmaklarını şıklatması ya da bir bebeğin dikkatini
yönlendirmek için sözcükleri kullanmasını içermektedir. Ortak dikkatin ilk belirtileri
ya klaşık 7-8 aylıkken ortaya çıkmaktadır, ancak birinci yılın sonuna kadar ortak dik
kat becerileri çok fazla gözlenmemektedir ( Heimann ve diğerleri, 2006 ) . Rechele
B rooks ve Andrew Meltzoff' u n ( 2006) yaptığı çalışmada, 1 0- 1 1 aylık bebekler başka
Ortak di kkat: Bireylerin aynı nesneye odaklan
birinin az önce baktığı yere bakara k ilk kez "bakış rakibi" yapmaya başlamışlardır
ması sürecidir ve bir başkasının davranışını iz
(bakınız şekil 5 . 6 ) . İlk doğum günlerinde, bebekler ilgilerini çeken nesnelere yetiş
leme yeteneği, bir bireyin başka birinin di kka
kinleri n dikkatini yönlendirmeye başlamışlardır ( Heimann ve diğerleri, 2006) .
tini çekmesi ve karşılıklı etkileşim olmasıd ır.
KISIM 3 Bebeklik 1 57
Yaş Grubu Gecikme Süresi O rtak dikkat bebek gelişiminde pek çok yönden önemli rol oynamaktadır ve
bebeklerin başkalarından öğrenme becerisini epeyce artırmaktadır ( Colombo, Kapa
6 aylıklar 24 saat
ve C u rtendale, 2 0 1 O ) . Bebekler dili öğrenirken bakıcıları ve bebekler arasındaki
etkileşimin gözlemlenmesinden daha a nlaşılır bir yer yoktu r ( Metzoff ve B rooks,
2009 ) . B a kıcılar ve bebekler sıklıkla ortak dikkatte bulunduklarında, bebekler i l k
, .,.... , 1 ay
sözcüklerini d a h a erken söylemekte ve daha geniş b i r kelime dağarcığı geliştirmek
tedirler ( Ca rpenter, Nagel l ve Tomasello, 1 998; Flom ve Pick, 2003; Tomasello,
2008 ) . Bir çalışmada, bebeklerin ortak dikkati başlatmaları, 3 yaşındak i a lıcı ve
1 O - 1 1 aylıklar 3 ay
açıklayıcı diliyle ilişkili olmuştur ( Ulvund ve Smith, 1 99 6 ) . Bölümün sonlarında
dili ele a l ı rken, ortak dikkat ve bebek dil gelişimini daha çok tartışacağız.
1 3 - 1 4 aylıklar 4 - 6 ay
B ELLE K
20 aylıklar 12 ay Bellek za manla bilginin tutulmasını içermektedir. Kodlama adı verilen sürecin
bir parçası olarak di kkat, bellekte önemli bir rol oyna maktad ır. Bebekler ne hatır
layabilmektedirler ve ne zaman?
ŞEKİ L 5.7 Rovee-Collier ( 2008) gibi bazı a raştırmacılar, 2-6 aylık bebeklerin 1 buçuk yaşın
BELLEGİN O RTAYA ÇIKTIGI ZAMAN i N dan 2 yaşına kadar olan yaşantılarından bazılarını hatırlayabildikleri son ucuna var
UZUNLUGUNA i L İ Ş K i N YAŞA-BAGLI mıştır. Yine de, bebek bitişinde önde gelen bir uzman olan Jean Mandler ( 2004) gibi
DEGİŞİMLER. Kaynak: (Bauer (2009a) eleştirmenler Rovee-Collier'in deneylerindeki bebeklerin yalnızca örtük bellek sergi
lediklerini öne sürmektedir. Ö rtük bellek bilinçli hatırlamanın- becerilerin ve oto
matik olarak sergilenen rutin süreçlerin hatırlanmasının- olmadığı belleğe denilmek
tedir. Tersine, açık bellek gerçek ve yaşantıların bilinçli belleğine denilmektedir.
•1<.ın şıklık ve kıvrı klık 01an insanlar belleği düşündüklerinde, genellikle açık belleği kastetmektedirler.
. -z.at' ' katı ve
'(\ . Çoğu araştırmaa, bebeklerin yaşamlanrıın ilk yıllarının ikinci yansına kadar
'Oe'l
rel/
:9ı%_, açık belleği göstermediklerini bulmuştur Bauer. 2007, 2009a ) . Ayrıca, açık
bellek yaşamın ikinci yılında önemli derecede gelişmektedir ( Bauer ve
diğerleri, 2007, 2009; Kolling ve diğerleri, 2000 ) . Boylamsal bir çalış
mada, bebekler ikinci yaşları boyunca birkaç kez değerlendirilmiş
tir ( Bauer ve diğerleri, 2000) . Daha büyük bebekler küçük bebek
lerden daha net bir hatırlama sergilemiş ve hatırladıklarını sergi
lemek için daha az ipucuna ihtiyaç duymuşlardır. Şekil 5 . 7 fark
lı yaşlardaki bebeklerin bilgiyi ne kadar süre hatırlayabildikleri
ne ilişkin araştırmaoların bulduklarını özetlemektedir (Bauer,
2009a ) . Şekil 5 .7'de gösterildiği gibi, araştırmacılar 6 aylık bebek
lerin bilgiyi 24 saatliğine hatırlayabildiklerini ancak 20 aylıkken 1 2
a y önce karşılaştıkları bilgiyi hatırlayabildiklerini belgelendirmiştir.
Beyindeki hangi değişiklikler bebeklerin bellek gelişimiyle
H i pokampus
ilgilidir? Yaklaşık 6 . aydan 1 2. aya kadar, hipokampüsün ve onu çev
releyen beyin zarının, özellikle de ön lobların olgunlaşması, açık belle
ŞEKİL 5.8 ği ortaya çıkarmaktadır ( Nelsoni Thomas ve Haan, 2006 ) ( şekil 5 .8'e bakı-
BEBEKLİKTE AÇIK BELLEK GELiŞiMiNDE YER n ız ) . B u beyin yapıları daha fazla olgunlaştığı ve aralarındaki bağlantılar art
ALAN ANA BEYiN YAP I LARI tığı için, açık bellek yaşamın ikinci yılında gelişmeye devam etmektedir. Bebeklikte
örtük bellek ile ilgili beyin bölümlerine ilişkin bilinenler sınırlıdır.
Belleğin bir başka yönünü inceleyelim. Üçüncü doğum günü partinizi hatırlıyor
musunuz? Olasılıkla hatırlamıyorsunuz. Çoğu yetişkin yaşamlarının ilk üç yılına iliş
kin çok az şey hatırlayabilmektedir. Bu bebeklik ya da çocukluk amnezisi olarak adlan
dırılmaktadır. Görüşme yapılan az sayıda yetişkinlerin 2 ya da 3 yaşındaki a nıları çok
Bellek: Bilişsel gelişimin merkezi özel liğidir. Bireyin eksiktir (Fivush, 2 0 1 1 ; Newcombe, 2008; Sabbagh, 2009 ) . İlkokul öğrencileri de ilk
bilgiyi zaman içinde koruduğu tüm durumlara aittir. çocukluk yıllarının çoğunu hatırlamamaktadır ( Lie ve Newcombe, 1 999 ) .
TJU( LİT
Bebekler başka birinin d uygusa l ifa delerini taklit edebi lmekte midir?
B i r yetişkin gülümserse, bebek de bir gülümsemeyle onu izlemekte
midir? Bir yetişkin alt dudağını sarkıtırsa, alnını k ı rıştırırsa ve kaşla
rını çatarsa, bebek de üzgün bir yüz ifadesi sergiler mi?
Bebek gelişim araştırmacısı Andrew Meltzoff ( 2004, 2005, 2007;
Meltzoff ve Moore, 1 999; Meltzoff ve Williamson, 2008) bebeklerin taklit
becerilerine ilişkin pek çok sayıda çalışma yapmıştır. Bebeklerin doğum
dan sonraki ilk birkaç gün içinde yüz ifadelerini taklit edebildiklerin
den, bebeklerin taklit becerilerinin biyolojik temelli olduğunu anlamıştır.
Bebeklerin taklit becerilerinin bütünleşik bir tepkiye benzemediğini, daha
çok esneklik ve uyarlama içerdiğini de vurgulamaktadır. Melttzoff'un ŞEKİL 5.9
bebeklerin ilk 72 saatlik gözlemlerinde bebekler yavaş yavaş bir yetişkinin dili dışa BEBEK TAKLİDİ: Bebek gelişimi araştırmacısı And
rı çıkarma ya da ağız açma gibi yüz ifadesini (bakınız şekil 5 . 9 ) daha eksiksiz taklit rew Meltzoff bebeğin onun davranışını taklit etmesi
etmiştir. amacıyla dilini dışarı çıkarmıştır. Meltzoff'un bulguları
Piaget'nin bebeklerin yetenekleri ile ilgili açıklamala
Meltzoff ( 2007) bebeklerin gördükleri her şeyi körü körüne taklit etmedikleri ve
rıyla nasıl karşılaştırılabilir?
sıklıkla yaratıcı hatalar yaptıkları sonucuna varmıştır. Meltzoff aynı zamanda gözlem
leyerek, öğrenme ve yaparak öğrenme arasında doğumdan itibaren bir ilişki olduğu
nu da öne sürmektedir ( Piaget yaparak öğrenmeyi vurgu lamıştır).
Bebek gelişimi uzmanlarının hepsi Meltzoff'un yeni doğanların taklit edebildiği
ne ilişkin yargılarını kabul etmemektedir. Uzmanlardan bazıları, bebeklerin uya rıcıya
olan otomatik tepkilerden daha az ilgilenmekte olduklarını ifade etmektedir.
Meltzoff (200 5 ) saatlerce ya da günlerce olan gecikmeden sonra ortaya çıkan
ertelenmiş takliti de çalışmıştır. Piaget ertelenmiş taklidin 1 8 aylık oluncaya kadar
ortaya çıkmadığını söylemiştir. Meltzoff'un a raştırması daha önce gerçekleştiğini gös
termiştir. Bir çalışmada, Meltzoff ( 1 988) 9 aylık bebeklerin 24 saat önce gördükleri
bir kutudaki "bip sesi" çıkaran gömme düğmeye basma gibi eylemleri taklit edebildik
lerini göstermiştir. Aynı zamanda, yakın zamanda yapılan bir çalışmada, 9 aylıkken
ertelenmiş taklit yapmak, 14 aylıkken iletişimse! el-kol hareketlerinin daha çok orta
ya çıkmasının güçlü bir yordayıcısı olmuştur ( Heimann ve diğerleri, 2006 ) . En yay
gın bebek el-kol hareketlerinden ikisi ( 1 ) bebeğin tuttuğu bir şeyi bakıcıya göster
mek için kolunu uzatması ve ( 2 ) kol ya da başparmakla ilginç nesne ya da olayı işa
ret etmesidir.
• KISIM 3 Bebeklik 1 59
ŞEKİ L 5.1 0
9- 1 1 AYLIKLARDA S I N IFLANDIRMA: Bunlar 9-1 1 aylık bebeklerin
her ne kadar nesneler algısal olarak benzer olsalar da, kuşları hayvan
lar, uçakları da araçlar olarak sınıflandırdıkları çalışmada kullanılan
uyarıcılardır.
Araçlar
Trenler
Erkekler
Makineler Kızlar
Dinazorlar
Toplar
bazı a raştırmacılar 3 aylık bebeklerin benzer görü n ümdeki nesneleri
bir araya toplayabildiğini bulmuştur (Quinn, 2009; Quinn ve diğerleri,
Canlı hayvanlar 2009 ) . Bu araştırma lar, bebeklerin tanıdık bir nesnedense yeni bir
�
o nesneye bakmaya daha eğilimli oldukla rı bilgisinden yararlanmaktadır.
"'
�
"'
örneğin, tipik bir çalışmada küçük bebeklere bir dizi eşler halinde farklı
.><
Gözden Geçir Gözden Geçir arasındaki bağlar arttığında açık belleğin ge
liştiğini öğrendik. Aynı zaman çerçevesinde,
Bebekler koşullanma yoluyla nasıl öğrenmek
Bağlantı Kur tedirler?
bellek gibi zihi nsel süreçteki gelışmelere katkı
da sağlayabilecek olan önceki bölümdeki şe
Ya nsıt Dikkat nedir? Bebeklerde d i kkatin ayıt edici
kil 4.6 ile ilişkili olan metinden ne öğrendiniz?
özelliği nelerdir7
Bebekler ne ölçüde hatırlayabilmektedirler?
O Ta klit, bebeğin öğrenmesine nasıl yol açmak Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Bebeklerin nasıl öğrendikleri, tadır? Bir arkadaş, size 2 yaşındayken anne babası
hat ırladıkları ve k avramlaştır Bebekler ne zaman kavram geliştirmekted i r tarafından istismar edildiğini hatırladığını
dıklarını t anımlar. v e kavram oluşumu bebeklik döneminde na söylese, ona inanır mıydınız? Cevabınızı açık
sıl değişmektedir? layınız.
Bağlantı Kur
Bu bölümde, yaşamın ikinci yılında, hipokam
püs ve frontal loblar olgun laştığında ve onlar
Değerlendirme
Şimdiye kadar, bebeklerin bilişsel gelişiminin çoğunlukla nasıl ilerlediğini ele aldık.
Çok sayıda bebeğin ayırıcı özelliklerinin neler olduğunu ya da ortalama bebeği vur
guladık ancak çoğu bebek için elde edilen sonuçlar, bütün bebeklere uymamaktadır.
Bebeklik süresince, bir bebeğin yavaş, normal ya da yüksek tempoda gelişip gelişme
diğini bilmek yararlıdır. Bir bebek özellikle yavaş bir hızda gelişiyorsa, bazı zenginleş
t irıne biçimleri gerekebilir. Bebek hızlı bir tempoda gelişiyorsa, anne-babasına biraz
daha büyük bebeklerdeki bilişsel gelişimi uyaran oyuncaklar alması tavsiye edilebilir.
Bebeğin bilişsel gelişimi nasıl değerlendirilmektedir?
Bebekleri test etme hareketi, zeka bölümünü (ZB) test etme geleneğinden doğmuş
tur. Ancak, büyük çocukların ZB testleri sözel beceriye daha fazla önem vermektedir.
Bebek testleri algısal-motor gelişime il işkin daha çok madde içermekte ve sosyal etki
leşimin ölçülerini de içine almaktadır.
Gesell ve Bayley ölçekleri gibi testlerdeki genel puanlar, daha sonra çocu kluk
ta ZB testinden elde ettiği puanlarla yüksek oranda ilişkili olmamaktadır. Bu sonuç,
şaşırtıcı değildir çünkü bebeklikte test edilen bileşenler ZB testleriyle test edilen bile � - - - - - - - - - ..
şenlerle aynı değildir. '
ı gelişi mle bağlantı
Gesell ve Bayley ölçeklerinin aksine, Fagan testi daha büyük çocuklukların zeka 1
ölçümleriyle ilişkilidir. Aslında, a lışma ve alışkanlığı kırma ölçme araçlarının çocuk 1 Zeka: Büyük çocukların zekasını ölçen tes
luk, ergenlik ve hatta yetişk inlikteki zeka ile ilişkili olduğuna dair kanıtlar çoğalmak 1 tler bebeklerin gelişi msel ölçümlerini ya
tadır ( Pagan, Holland ve Wheeler, 2007; Kavsek, 2004 ) . Yakın zamanda yapılan bir pan testlere göre daha fazla sözel madde
çalışma, 3 ya da 6 aylıkken değerlendirilen alışmanın, 32 aylıkken değerlendirilen kullanırlar. 9. Bölüm, s. 294.
sözel beceriler ve zeka ile i lişkili olduğunu açığa çıkarmıştır ( Domsch, Lohaus ve Tho � - - - - - - - -�
mas, 2009 ) . Çok uzağa gitmemek ve ilk bebeklikteki bilişsel gelişimle daha sonraki
bilişsel gelişim a rasındaki bağların hiçbir süreksizlik ortaya çıkmayacak kadar güçl ü
olduğunu düşünmek önemlidir. Bilişsel gelişimde, daha sonraki bölümlerde açıklaya
cağımız bazı önemli değişiklikler, bebeklikten sonra olma ktadır.
Gözden Geçir Gözden Geçir ka nlık ve al ışkanlığı kı rmaya ılişkin anne ve ba
balara hangi önerilerde bulunulmaktadır7
Bebek gelişim ölçme araçlarından bazıları ne
Bağlantı Kur
lerdir?
Ya nsıt Bebek restleri daha sonraki yaşamdaki zekayı Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
yordamakta mıdır? 1 yaşı ndaki bebeğinizi gelişımsel bir ölçekle
değerle n d i rd i ğ i n izi ve bebeğ i n izin testte
O B eb ek ölçme a ra çl arı
zekanın yorda nmasını tart ışır.
ve
Bağlantı Kur
Bu bölü mde, alışkanlık ve al ışkanlığı kırma
çok iyi olduğunu düşunün. Be b eğ i n iz i n bü
yüdüğünde bir dahi olacağına nasıl güven
ö l çme araçla rının zeka ile bağlantılı olduğ u n u melisiniz?
öğ rend i n iz. Bu bölümün ikinci kısmında, alış-
l 799'da Fransa'da çırılçıplak bir oğlan çocuğu bir ormanlık alanda koşarken görüldü.
1 1 yaşındayken yakalandı. Çocuk "Aveyron'lu Vahşi Oğlan" olarak adlandırıldı ve 6
yıldır ormanda tek başına yaşadığına inanılıyordu (Lane, 1 97 6 ) . Bulunduğunda ileti
şim kurmak için hiçbir çaba göstermedi. Hiçbir zaman da etkili iletişim kurmayı öğre-
• KISIM 3 Bebeklik 1 63
4 Dil Gelişimi e Dilin doğası ve bebeklikte nas ı l geliştiğini tanımlar.
nemedi. Ne yazık ki, Genie adındaki bir modern-zaman vahşi çocuğu da l 970'de Los
Angeles'da bulundu. Yoğun müdahaleye karşın Genie hiçbir zaman dilin ilkel biçim
lerinin ötesinde bir şey kazanamadı. Her iki olay da -Aveyron'lu Yahşi Oğlan ve
Genie- daha sonra bu bölümde ele alacağımız konular olan dilin biyolojik ve çevre
sel belirleyicileri konusunda sorular ortaya çıkarmıştır. Ama ilk önce dili tanımlama
lıyız.
DİLİ TANIMLAMA
Dil iletişimin bir türüdür - sözlü, yazılı ya da imzalı ne t ü r olursa olsun- sem
boller sistemine dayalıdır. Dil bir toplumun kullandığı kelimeleri ve onları bir
leştirecek ve değiştirecek k uralları içerir.
Günlük yaşamımızda dilin ne kadar önemli olduğunu düşü n ü n . Başkalarıyla
konuşmak, onları dinlemek, okumak ve yazmak için dile gereksinim duyarız.
Dilimiz geçmiş olayları ayrıntılarıyla anlatmamızı ve gelecekle ilgili plan yapma
mızı sağlar. Dil bize bilgileri bir kuşaktan diğerine aktarmamıza ve zengin bir
kültürel miras oluşturmamıza izin verir.
Bütün insan dillerinin bazı ortak özellikleri vardır ( Berko Gleason, 2009 ) .
B unlar bitmez bir üretkenlik ve örgütlenmiş kurallar içerirler. Bitmez üretken
lik, bir dizi kelimeler ve kurallar kullana rak sonsuz sayıda anlamlı cümleler
kurma yeteneğidir. Kurallar dilin çalışma yolunu tanımlar ( Berko Gleason,
Dil bize başkalarıyla iletişim kurma olanağı sağlar.
2009 ) . Şimdi bu kuralların ne içerdiğini keşfedelim.
Dilin önemli bazı özellikleri nelerdir?
Fonetik (Sesbilim): Her dil basit seslerden oluşmuştur. Fonetik, kullanılan sesleri
ve onların nasıl birleştirildiğini de içeren dilin ses sistemleridir (Menn & Stoel
Gammon, 2009) Örneğin, İngilizcede bahar anlamına gelen "spring ", spr ü nsüzleri ile
başlar, ancak İngil izcede rsp ile başlayan bir sözcük yoktur.
Fonetik, iki ya da üç düzine fonemden çok büyük ve genişletilebilir kelimeler
dizisi oluşturabilmek için bir temel sağlar. Bir fonem (sesbirim), bir dildeki en temel
sestir; anlamı etkileyen en küçük ses birimidir. Örneğin, İngilizcede pot ve spot keli
Dil: Sembol sistemleri temelinde, sözel, yazılı ya da melerindeki p harfiyle temsil edilen ses bir fonemdir. /p/ sesi her iki kelimede biraz
işaretli olabilen iletişim formu. Dil, bir toplum tarafın
farklı çıkmaktadır ancak bu çeşitlilik İngilizcede fark edilmez. Hindu gibi bazı
dan kullanılan sözcükler ve onları çeşitlendirecek ve
dillerde, /p/ sesi farklı fonemleri temsil edebilir.
birleştirecek kurallardan oluşur.
Sonsuz yaratıcılık: Sınırlı sayıdaki sözcük ve kurallar Morfoloji (Biçi mbilim): Sözcük kurmada gerekli olan anlam birimlerini ifade eder.
dan sınırsız sayıda anlamlı cümle üretebilme yete Bir morfem anlamın en küçük birimidir; daha küçük anlamlı parçalara bölü neme
neği. yen bir sözcüktür ya da bir sözcüğün bir parçasıdır. İngilizce dilindeki her sözcük bir
Sesbilim: Dilin, kullanılan sesleri ve bunların nasıl
ya da daha fazla modemden oluşmaktadır. Bazı sözcükler tek morfemden oluşur
birleştirilebilineceğini içeren ses sistemi. ken ( örneğin yardım-help) diğerleri birden fazla morfemden oluşmaktadır ( örneğin
-er morfeminin "kişi" anlamına geldiği, bu durumda "yardım eden" anlamına gelen
Morfoloji: Kelimedeki yapı bilgisi.
helper' ın iki morfemi vardır, help+er). B undan dolayı, bütün morfemler kendi baş
larına sözcük değillerdir; örneğin, pre-, -tion, ve -ing morfemlerdir.
Nasıl ki ses bilim ( fonoloj i ) k u ra lları bir dilde oluşan ses dizinlerini betimliyorsa,
morfoloji ( biçim bilgisi) de anlamlı birimleri ( morfemler) sözcük içinde bir araya
getirme yollarını betimlemektedir (Tager-Flusberg ve Zukowski, 2009 ) . Morfemlerin
dil bilgisinde zamanı (örneğin, "yürür"e karşı "yürüdü " ) ve sayıyı ( "o yürür"e karşı
"onlar yürürler" ) belirtmek gibi pek çok görevi vardır.
Söz Dizimi (Sentaks): Söz dizimi; sözcükleri, uygun sözcük grubu ve cü mleler
oluşturmak için birleştirme yollarını içermektedir (Tager-Flusberg ve Zukowski,
2009 ) . B i ri size "Bob Tom'a yumruk attı " ya da "Bob'a Tom tarafından yumruk
atıldı" derse, cümle yapıla rının sözdizimsel anlayışına sahip olduğunda n, yumruk
atan kişinin kim olduğunu ve her iki duru mda da yumruklanan kişinin kim oldu
ğunu bilirsiniz. Ş u cümleyi de anlarsınız, "sen kalmadın, değil mi?" B u d a dilbilgisi
kura llarına uygun bir cümledir ancak "sen kalmadın, kalmadın mı?" cümlesi uyg u n
değildir v e anlamı belirsizdir.
B aşka bir dil öğrenirseniz, İ ngilizce söz dizini sizi fazla uzaklaştırmayacaktır.
Örneğin, İspanyolcada sıfat genellikle isimden sonra gelirken ( cielo azul-gökyüzü
mavi) , İngilizcede sıfat genellikle bir ismin önüne gelmektedir ( b l u e sky-mavi
gökyüzü-örneğinde olduğu gibi ) . B u söz dizin yapılanndaki farklılıklara rağmen,
bütün d ü nya dillerinde bazı ortak alanlar bulunmaktadır ( Sa ffran, 2009 ) . Örneğin,
bildiğimiz hiçbir dil aşağıdaki gibi bir cümleye izin vermemektedir:
"Fare kedi çiftçi peyniri kovaladı öldürdü yedi (The Mouse the cat the farmer chased killed ate
tlıe cheese). "
Dil k u l lananların, bir cü mlede çok karmaşık bir biçimde bir a raya getirilen özne ve
nesneleri işlemleyemedikleri görü lmektedir.
Kullanım Bilgisi (Pragmatik): Son bir dil kuralları dizisi, farklı bağlamlarda uygun
dil kullanımı anlamına gelen kullanım bilgisini gerektirmektedir. Kullaıı ı m bilgisi pek
çok a lanı kapsamaktadır ( B ryant, 2009 ) . Bir tartışmada konuşma sırası alırken ya
Sözdizimi: Sözcüklerin geçerli sözcük öbekleri ve
da bir emri iletmede soru kullanırken ( "B u rası neden bu kadar gürültülü?", " B u cümleler oluşturmak için birleştirildiği yol.
nedir, Büyük Merkez İstasyon m u ? " ) k ullanırken pragmatik bilgini gösteriyorsun
dur. Uygun durumla rda kibar bir dil kulla ıı ırken, ( örneğin, birinin öğretmeniyle Anlambilim: Sözcüklerin ve cümlelerin anlamı.
konuşurken) ya da ilginç hikayeler, eğlenceli fıkralar anlatırken ve ikna edici yalan Edim bilgisi: Dilin farklı bağlamlarda uygun bir bi
l a r söylerken de İngilizce kullanım bilgisine başvuruyorsunuzd ur. B u d u rumla rın her çimde kullanılması.
• KISIM 3 Bebeklik 1 65
Kural Sistemi Tanım Örnekler
Fonoloji Bir dilin ses sistemi, Bir fonem bir dildeki en Koş kelimesinde üç farklı ses ya da fonem vardır: k-o-ş. l ngiliz dilindeki bir fonoloji kuralı
küçük ses birimidir. örneği -r sesinin -t ya da -d seslerini takip edebilirken (track ya da drab örneklerinde
olduğu gibi), bu harfler -1 sesini takip edemez.
(ÇN: Türkçede G ile bir sözcüğün başlamaması gibi.)
Morfoloji Kelime kurmada kullanılan anlamlı birimler Anlamı olan en küçük ses birimlerine morfem ya da anlamlı birim denir. Kız kelimesi bir
sistemi morfemdir. Daha fazla bölünemez ve tek başına anlamlıdır. -lar eki eklendiğinde, kelime
kızlar olur ve iki morfem oluşr çünkü -lar kelimenin anlamını birden fazla kız olduğunu
işaret ederek değiştirmiştir.
Ses Bilgisi Kabul edilir ifade ve cümleler kurmak için lngiliz dilinde anlamı belirlemede söz dizimi çok önemlidir. Örneğin, "Sebastian bisikleti
kelimelerin birleştirilmesıni içeren sistem devirdi" cümlesi, •Bisiklet, Sebastian'ı devirdi" cümlesinden farklı bir anlama sahiptir.
Anlam Blllml Tek tek kelimelerin anlamını bilmek bu kelime bilgisidir. Anlam bilgisi, örneğin, portakal,
ulaşım, zekô gibi kelimelerin anlamlarını bilmeyi içerir.
Kullanım Dili bağlam içinde etkili biçimde kullanmak için Birinin öğretmeniyle konuşurken olduğu gibi uygun durumlarda kibar bir dil kullanmak
Bilgisi uygun konuşma ve bilgileri kullanma sistemi örnek olabilir. Bir sohbette sırayla konuşmak kullanım bilgisi içerir.
ŞEKİL 5.1 2
DiLiN KURAL SiSTEMLERİ birinde, bağlama uydurmak için dili ayarlayarak kültürü n ü n kurallarını anladığını
gösteriyorsun.
B u noktada, dille ilgisi olan beş önemli k u ral sistemi n i ele aldık. Bu k u ral sis
temlerinin genel bir taslağı şekil 5 . 1 2 'de verilmiştir.
Dil Seslerini Tan ıma: Sözcükleri öğrenmeye başlamadan uzun bir süre önce,
bebekler dilin sesleri arasından uygun ayrımlar yapabilmektedir ( Sachs, 2009 ) . Pat
ricia Kuhl'un a raştınnalarında ( I 993, 2000, 2007; Kuhl ve Damasio, 2009; Kuhl ve
diğerleri, 200 6 ) , bebeklerin duymaları için, tüm dünya diJlerinden sesler ( fonemler)
bir konuşmacı a racılığıyla söylenmiştir (bakınız şekil 5 . 1 3 ) . İçinde oyuncak bir ayı
olan kutu bebeğin görebileceği bir yere yerleştirilmiştir. B i r dizi benzer hece söylen
miş; son ra heceler değişti rilmiştir ( örneğin, ba ba ba ba daha son ra pa pa pa pa).
Bebek heceler değiştiğinde kafasını çevirirse, bebeği değişikliği fark ettiği için ödül
lendirmek için, kutuda ışık yanmakta ve ayı dans ederek davul çalmaktadır.
K u h l ' u n ( 2007) araştırması, doğumdan yaklaşık 6 aya kadar olan bebeklerin
"dünyanın sak i n leri" olduğun u göstermiştir: Hece hangi dilden olursa olsun. ses
değiştiğinde çoğu zaman değişikliği fark etmişlerdir. Ancak i l e riki 6 ayda, bebekler
ŞEKİ L 5.1 3 "kendi" dillerindeki (anne-babasının konuştuğu d i l ) seslerdeki değişiklikleri bile algı
EVRENSEL DiLCiDEN Di LE-ÖZGÜ DiNLEYICl lamakta daha iyi hale gelmekte ve kendi dillerinde önemli olmayan farklılıklan ayırt
LIGE: Patricia Kuhl'un araştırma laboratuarında be etme becerilerini zamanla kaybetmektedirler.
bekler teybe kaydedilmiş heceleri tekrar eden sesler Bebekler sıradan konuşmayı oluşturan aralıksız ses akışından bireysel sözcükle
dinlemişlerdir. Hecelerin sesleri değiştirildiğinde, be rini bulup çıkarmaktadırlar (Jusczyk, 2000 ) . B un u yapmak için bebekler sözcükle
bekler hemen ayıya bakmayı öğrenmişlerdir. Bu tek rin sınırlarını bulmalıdırlar ( nerede bitip başladığı ); bu bebekler için çok zordur
niği kullanarak, Kuhl bebeklerin 6 aya kadar evrensel
çünkü yetişkin ler konuşu rken sözcükler a rasında d u raklama yapmazlar . Yine de, 8
dilciler olduğunu, ancak daha sonraki 6 ayda dile
özgü dinleyiciler olmaktadırlar. Kuhl'un araştırması dil
aylıkken bebekler sözcüklerin sınırlarını algılamaya başlamaktadırlar. Örneğin, bir
kazanımının kaynağı olarak "kalıtım" ya da •çevre• gö çalışmada, 8 aylık bebekler guguk kuşu ve piton gibi alışılmadık sözcükler içeren
rüşüne destek vermekte midir? hikayeler dinlemiştir ( Jusczyk ve Hohne, 1 99 7 ) . İki hafta sonra, a raştırmaolar bebek-
• KISIM 3 Bebeklik 1 67
27 Aşağı y u karı 1 8 aylıkken başlayan kelime dağarcığın da k i b u hızlı artış sözcük
patlaması olarak adlandırılmaktadır ( Bloom, Lifter ve B roughton, 1 98 5 ) .
24 Bebeğin ilk sözcüğünü söyleme zamanı gibi sözcük patlamasının d a zamanı deği
şebilmektedir ( Lieven, 2008). Şekil 5 . 1 4 çocukta bu iki dil dönüm noktası aralıkla
21 rını göstermektedir. B u çocuklar ilk sözcüklerini ortalama olarak 1 3 aylıkken söy
lemişler; 1 9 aylıkken de sözcük patlaması yaşamışlardır. Yine de, çocukların her biri
"'
>-
18 nin, ilk sözcüğü söyleme yaşı, 1 0 dan 1 7 aylığa kadar değişirken, sözcük patlaması
.!'!.
�
yaşı 1 3 'ten 25 aylığa kadar değişebilmektedir.
�
15 Çocuklar bazen kullandıkları sözcüklerin a n lamlarını genişletmekte ya da daralt
maktadırlar ( Woodward ve Markman, 1 99 8 ) . Anlam genişlemesi sözcüğün anlamına
12 uygun olmayan nesneler için o sözcüğü kullanma eğilimidir. Örneğin, çocuklar ilk
başta "baba " sözcüğüne yalnızca "baba " için değil diğer adamlar, yabancılar ve erkek
9
çocuklar için kullanmaktadır. Anlam daralması bir sözcüğü zar zor kullanma eğilimi
dir; çocuklar ilgili bir olay ya da nesneyi isimlendirmede uygun sözcüğü kullanma
İlk sözcükler Sözcük patlaması
Dil kilometre taşları
dıklarında meydana gelmektedir. Örneğin, bir çocuk oğlan sözcüğünü 5 yaşındaki
komşusunu tanımlamada kullanabilmekte ancak erkek bir bebeği ya da 9 yaşındaki
ŞEKİ L 5.1 4 bir erkeği tanımlamakta kullanmayabilmektedir.
DİL KİLOMETRE TAŞLARINDA ÇEŞİTLiLİK: Bu
kilometre toşlorının zamanlamasındaki çeşitlilik için İki Sözcüklü İfadeler: Çocuklar 1 8-24 aylık olduklarında, genellikle iki sözcüklü ifa
olası açıklamalar nelerdir?
deleri dile getirebilmektedirler. Sadece İki sözcükle anlamım iletmek için, çocuklar aşırı
derecede jest, tonlama ve bağlama güvenmektedirler. Çocukların iki sözcüklü ifade
lerle iletişim kurabildikleri anlam zenginliği aşağıdaki gibidir ( Slobirı, 1 972 ) :
insanların çok yak ın zamanlı bir edinimi yansıtan dili, yaklaşık olarak l 00.000 yıl
Babıldama başlar
önceki evrim süresince, edindiğine inanmaktadır. Dil, insanlara diğer hayvanlar kar
şısında inanılmaz avantaj sağlamış ve insanın hayatta kalma şansını artırmıştır. 7 - 1 1 aylar Evrensel dilciden dile-özgü
dinleyiciye doğru değişir
Bazı dil bilimcilerı, dilin biyolojik bir temeli olduğunun güçlü bir kanıtı olarak
bütün dünyadaki çocuklann dil kazanımlannda dikkate değer benzerliklerin olduğu
8 - 1 2 aylar işaret etme ve gösterme
görüşündedir. Beynin bazı bölgelerinin dil için kullanıldığına ilişkin kanıtlar bulunmak gibi jestler kullanılır
taclır ( Bortfeld, Fava ve Boas, 2009; Spocter ve diğerleri, 2 0 1 0 ) . Dilde gerekli iki bölge
Kelimeleri kavramaya başlar
ilk olarak, beyni hasar görmüş bireylerle yapılan çalışmalarda keşfedilmiştir: Beynin sol
frontal bölgesinde yer alan sözcük çıkarmada gerekli bir bölge olan Broca bölgesi ve ilk sözcükler söylenir
dili anlamada gerekli beynin sol yarıküre bölgesinde bir bölge olan Wernicke bölgesi
(bakınız şekil 5 . 1 6 ) . Bu alanlardan herhangi birinde oluşan hasar, dil kaybı ya da engeli 1 8 aylık Sözcük patlaması yaşanır
olan afazi (söz yitimi) türlerine neden olmaktaclır. Broca alanı hasarlı olan bireyler,
1 8 - 24 aylık iki sözcüklü ifadeler
sözcükleri doğru biçimde söylemede zorluk yaşarlar; Wernicke bölgesi hasarlı olan kullanılır
bireylerin anlamaları zayıfnr ve çoğunlukla akıo ancak anlaşılmaz konuşurlar. Sözcükleri anlamada hızlı
bir gelişim taşanır
D ilbilimci Noam Chomsky ( 1 95 7 ) insanların belirli bir zamanda ve belirli bir
yolla, dil öğrenmeye biyoloj i k olarak donanımlı olduğun u öne sürmektedir. Çocuk
ŞEKİ L S.1 5
ların fonoloji, s ö z dizimi ve a n l a m bilimi içeren bazı d i l özellikleri ve k u ralları algı BEBEKLiKTE BAZI Dil DÖNÜM NOKTALAR!:
lamalarını sağlayan, doğuştan gelen biyoloj i k özel bir yetenek olan dil edinim araet Bebeklerin dil girdilerindeki çok büyük çeşitliliğe rağ
(DEA) ile dünyaya geldiklerini söylemektedir. Çocuklar, doğaları gereği sesleri a lgı men, dünyanın her yerinde konuşmayı öğrenirken
lama becerisine sahiptirler, nasıl çoğul yapacakları ve soru soracakları gibi kuralları benzer bir yol izlerler.
izlemektedirler.
Chomsky'nin D E A'sı beynin fiziksel bir bölümü değildir, kuramsal bir yapıdır.
DEA'nın varlığına ilişkin b u lgular var mıdır? DEA kavramını savunanlar, iyi şekil
lendirilmiş bir girdi olmadığında bile çocukların dil oluşturmalarının bir kanıtı olan
dillerdeki ve kültürlerde ve dfün biyolojik alt katmanlarında dil aşamalarının değiş
mezliğinden söz etmektedir. Ancak, göreceğimiz gibi, eleştirmenler bebeklerin D E A
gibi bir şeye sahip olsalar bile, bunun tüm dil edinim hikayesini açıklayamayacağını
öne sürmektedir.
,,. - - - - - - - - - .-
Çevresel Etken ler: Onlarca yıl önce, davranışçılar Chomsky'nin tezine karşı çık '
mış ve dilin pekiştirmeyle edinilen tepkiler zincirinden başka bir şey olınadığını öne ı a l i ş · -r ı ağl n ı
1
sürmüşlerdir ( Skinner, 1 9 5 7 ) . B i r bebek "an-ne" dediğinde anne bebeği kucaklaya Dil: Dilin büyük çoğunluğu beynin sol yarı-
1
rak ve ona gülümseyerek ödüllendirir; bebek daha çok "anne" der. Davranışçılar, küresinde işlemlenir. 4. Bölüm, s. 1 1 4.
,
dilin azar azar oluştu rulduğunu söylemiştir. Davranışçılara göre, dil, piyano çalmak
� - - - - - - - - - - - - - -'
ya da dans etmek gibi öğre nilmesi karmaşık bir beceridir.
• KISIM 3 Bebeklik 1 69
Broca alanı Wernike alanı Davranışçı dil öğrenme görüşünün birkaç problemi bulunmaktadır.
İlki, insanların yeni cümleleri -daha önce duymadığı ya da konuşmadı
ğı- nasıl kurd uklarını açıklamamasıdır. İkincisi. çocukların öyle yapmaları
pekiştirilmediğinde bile ana dillerinin söz dizimini öğrenmeleridir. Sosyal
psikolog Roger B rown ( 1 97 3 ) saatlerce anne-babaları ve çocuklarını göz
lemlemiştir. Anne-babaların, doğrudan ya da açık bir biçimde, çocukları
nı ödüllendirmediklerini ya da çocukların ifadelerinin söz dizimini düzelt
mediklerini bulmuşt ur. Yani, anne-babalar "iyi", "doğru " . " uygun", "yan
lış" ve bunun gibi sözcükleri söylememiştir. Anne-babalar "iki ayakkabı
lar değil iki ayakkabı demelisin" gibi doğrudan düzeltmelerde de bulun
mamışlardır. Yine de, kısaca göreceğimiz gibi, pek çok anne-baba küçük
çocuklarının dil bilgisine uymayan ifadelerini aynntılarıyla açıklamakta ve
dil bilgisel hataların çoğunu değiştirmektedirler ( Clark, 2009) .
Davranışçı görüş, çocuk ların dili nasıl edindikleri konusu nda artık
geçerli bir açıklama olarak görülmemektedir. Ancak bi rçok araştırma,
çocukların dil becerilerinde çevresel yaşantıların hangi yönlerden etki
li olduğunu açıklamaktadır ( B erko Gleason ve Ratner, 2009 ) . Birçok dil
uzmanı; çocuğun yaşantıları, öğrenilen dil ve öğrenmenin gerçekleştiği
bağlamın dil edinimi üzerinde son derece etkili olduğunu öne sürmektedir
( Godfield ve Snow, 2009 ) .
D i l sosyal bir boşlukta öğrenilmemektedir. E t ki l i bir biçimde ileti
ŞEKİL 5.1 6 şim k u rmayı hiç öğrenmemiş, yıllarca toplumsal izolasyon içinde yaşa
BROCA ALANI VE WERNICKE ALANI: Broca alanı beynin sol yarıkü mış Aveyron'lu vahşi çocuğun aksine; çoğu çocuk, çok küçük yaşlarda
resindeki frontal lobda yer almaktadır ve konuşmanın merkezidir. Wer
dille içli dışlı olmaktadır ( Sachs, 2009 ) . Bakıcıların ve öğretmenlerin des
nicke alanı sol yarıkürenin temporal lobunun bir parçasıdır ve dili anla
tek ve müdahalesi, bir çocuğun dil öğrenimini fazlasıyla kolaylaştırmakta
mayla ilgilidir. Beyindeki bu alanların rolü 4. bölümde anlatılan lateralizas
yonla nasıl ilişkilidir? dır ( Snow ve Yang, 2006 ) . Örneğin, bir araştırma, 8 aylık bebeklerin babıl
dadıktan sonra, anneleri onlara hemen gülümsediğinde ve dokunduğun
da; annelerinin rastgele bir tavırlarla tepki gösterdiği zamandakinden daha
kannaşık konuşmaya benzer sesler çıkardıklarını göstermiştir ( Goldstein,
King ve West, 200 3 ) ( B kz. Şekil 5 . 1 7 ) .
Micheal Tomasello ( 2003, 2006, 2008) küçük çocukların yoğun bir
şekilde sosyal dünyalarıyla ilgili olduklarını ve bu erken gelişimlerinde
diğer insanların niyetlerini anlayabildiklerini vurgulamaktadır. Onun kar
şılıklı etkileşim dil görüşü, çocukların dili belli bağlamlarda öğrendiklerini
vurgulamaktadır. Örneğin, yeni yürümeye başlayan bir çocuk ve bir baba
beraber bir kitaba odaklandığında, baba "minik kuşa bak" diyebilir. B u
durumda, yeni yürümeye başlayan b i r çocuk bile, babasının b i r şeyin ismi
ni söylediğini anlar ve işaret ettiği yöne bakmayı bilir. Bu tür bir ortak dik
katle, çocuklar erken gelişimlerinde, dil edinmede sosyal beceri lerini kul
lanabilmektedir ( Meltzoff, Brooks, 2009); Tomasello, 2008 ) . Son zaman
larda yapılan bir çalışma, 1 2 - 1 8 aylardaki ortak dikkatin 24 aylıktaki dil
becerilerini yordadığını açığa çıkarmıştır ( Mundy ve diğerleri, 2007 ) .
Araştırmacılar çocuğun sözcük dağarcığı gelişiminin, ailenin sosyoe
konomik düzeyi ve anne-babaların çocuklarıyla konuşma biçimleriyle iliş
ki olduğunu bulmuştur. Betty Hart ve Todd Risley ( 1 99 5 ) anne-babaları
meslek sahibi olan çocukların ve sosyal yardım alan anne-babaları olan
çocukların dil bağlamlarını gözlemlemiştir. Meslek sahibi anne-babalarla
ŞEKİL 5.1 7 karşılaştırıldığında, yardım alan anne-babalar çocuklarıyla daha az konuş
muş, geçmiş olaylardan daha az bahsetmiş ve daha az ayrıntıya girmişler
SOSYAL ETKiLEŞiM VE BABILDAMA: Bir çalışma iki grup anne ile
onların B aylık bebeklerine odaklanmıştır (Goldstein, King, & West, dir. Şekil 5 . 8 'de belirtildiği gibi, 3 6 aylıkken, meslek sahibi anne-babaların
2003). Birinci grup anneye bebekleri babıldadıktan ve cıvıldadıktan çocukları, yardun alan anne-babaların çocuklarından çok daha geniş bir
hemen sonra onlara dokunmaları ve gülümsemeleri söylenmiştir; di sözcük dağarcığına sahip olmuşlardır.
ğer gruba da gülümsemeleri ve dokunmaları söylenmiştir ancak be
beğin çıkardığı seslerle ilişkili olmayan rastlantısal bir biçimde. Anne
D iğer araştırmalar, annelerin bebekleriyle ne kadar konuştukları
leri babıldamadan hemen sonra olumlu tepki veren bebeklerin "da"ve ile bebeklerin sözcük dağarcıklarını ilişkilendirmiştir. Örneğin, Janellen
"gu" gibi konuşmaya daha benzer, daha karmaşık sesler çıkarmışlardır. Hu ttenloclıer ve arkadaşlarının ( 1 99 1 ) yaptığı bir çalışmada, annelerinin
ilk dil gelişiminde bakıcıların önemi burada gösterilmiştir.
yıcısı olmadığını bulmuştur ( Pan ve diğerleri, 200 5 ) . B undan çok, çocu kların sözcük :;:
dağarcığı gelişiminin daha iyi yordayıcıları, annenin dili ve okuma-yazma becerileri "'
•O\ 400
:::ı
u
ile annelerin çok sayıda farklı sözcük kul lanımları olmuştur. Örneğin, anneler çocuk o
...,.
c Sosyal destek alan
larıyla konuşurken daha çeşitli sözcükler k u l landıklarında, bu duru m çocuklarının
c
sözcük dağarcığı için faydalı olmuştur, ancak çocuklarının sözcük dağarcıkları, anne "'
.n 200
"'
lerin çocuklarıyla toplam konuşma miktarıyla ilişkili olmamıştır. Aynı zamanda, sık .n
"'
c
lıkla işaret jestleri kullanan annelerin, daha geniş sözcük dağarcığına sahip çocukları <(
olm uştur. işaret etme, genellikle konuşmayla u yum içinde gerçekleşmektedir ve
annelerinin çocuklarına söylediklerinin anlamını genişletmektedir. 10 14 18 22 26 30 34 38
Bu araştırmalar ve diğerleri ( E rken Çocuk Bakım Araştırmaları Ağı, 200 5 ) erken (a) Çocukların yaşı (aylar)
konuşma girdisi ve eksikliğinin çocuğun dil becerilerin gelişiminde etkisi olduğunu
göstermektedir. Küçük çocuğun dilsel çevresinin ilgi çekici bileşenlerinden biri, basit 1 ,200
c
sözcük ve cümlelerle, normalden daha yüksek bir ses perdesindeki konuşma dili olan "'
::;;:
çocuk yönelimli konuşmadır (bebeksi konuşma) ( C lark, 2009; Zangl ve Mil!s, � 1 ,000
"'
2007 ) . Bebek olmadığında çocuk yönelimli konuşmayı kullanmak zordur, ancak anne •O\
"'
"
babalar bebekle konuşmaya başladıklarında buna geçmektedirler. B u n ların çoğu, oto QI 800
E
matik ve çoğu anne babanın yaparken farkında olmadığı şeylerdir. 4 yaşındakiler bile, Qj
-""
2 yaşındakilerle 4 yaşındakilerle konuştuklarından daha basit yollarla konuşmaktadır 600
E
lar. Çocuk yönelimli konuşmanın bebeğin dikkatini çekme ve iletişimi sürdürmede :;;:
·;:::
önemli işlevi vardır (Jaswal ve Fernald, 2007 ) . Yetişkinler sıklıkla çocuğun dil edini jJ 400
mini iyileştirmek için, başka kelimelerle ifade etme, genişletme ve etiketlemeyi içeren §"'
::;;:
başka stratej iler kullanmaktadırlar: Başka kelimelerle ifade etme, ya bir soruya dönüştü :::ı
u
200
o
rerek ya da çocuğun olgunlaşmamış ifadelerini tam anlamıyla dilbilgisi k urallarına V'
uygun şekilde tekrar belirterek, çocuğun söylediklerini başka bir şekilde ifade etmek-
tir. Örneğin, çocuk "köpek havlıyor" derse, yetişkin "köpek n e zaman havlıyor?" soru 10 14 18 22 26 30 34 38
sunu sorarak karşılık verebilir. Etkili başka kelimelerle ifade etme, çocuğun ilgisini (b) Çocukların yaşları
ET K İ L E Ş İ M C İ G Ö R Ü Ş
Dil edinimi yalnızca biyolojiye ba ğl ı olsaydı, Aveyronlu vahşi çocuk ve Genie (bu
bölümde daha önce ele a lınmıştı ) zorluk çekmeden konuşmalıydı. Çocuğun dene
Bebeklerin ve küçük çocukların hayatında birlikte kitap yimleri dil edinimini etkilemektedir. Ancak, dilin çok güçlü biyolojik temellerinin
okuma nasıl farklı bir yaşantıdır? olmadığım gördük. Bir köpekle n e kadar konuşursan konuş, konuşmayı öğrenme
yecektir. Tersine, çocuk l a r biyoloj i k olarak dil öğrenmeye hazırdırlar. Bütün dünya-
Anne-Baba lar Bebeklerin i n ve Yeni Yürümeye Başlayan Çocukların ı n Dil Gelişimini Nasıl
Kolaylaştırmaktadırlar?
Dille Büyüme eserinde dil bilimci Naomi Baron ( 1 992) anne-babaların
çocuğunun dil gelişimini kolaylaştırmasına yardımcı olacakfikirlersun
muştur:
Bebekler
Etkin bir konuşma eşi olun. Bebekle konuşmayı başlatın. Bebek g ü n
boyu sürenbirbakım programındaysa,bebeğinyetişkinlerdenyeterli
dil uyarımı aldığından emin olun.
Bebek sizin söylediklerinizi anlıyormuş gibi konuşun. Anne-babalar
çocu kları n söylenilenlerianlıyormuşgibionlarayöneldiklerindeken
dini gerçekleştiren kehanet gerçekleştirebili rler. Bu s ü reç4-5 yıl ala
bilirancakçocuklarkendi leri nesunulan dil modelini kendine uydur
mak için gitgide büyümektedirler.
Kendinizi rahat h i ssettiğiniz bir dil şekli kullanın. Çocuğunuzla ko
nuşu rken diğeryetişki n leri n sizi nası 1 duyduğu kon usunda endişe-
1 en meyi n . Çocukla kon uşurken kapasiteniz değil, duyg u larınız
daha önemlid ir. Kend i n izi rahat h issettiğiniz her tür bebek konuş
masını kullanın.
(devamı)
Kendinizi rahat hissettiğiniz d i l i kullanın, ancak çocuğ u n uzun d i l mekted i r ve pekçok baba çocu klarıyla annelerinin konuştuğundan
becerileri v e ufkunu geliştirmen in yol la rını da düşünün: Ö rneğin, daha fazla konuşmaktadır. Bil işsel olarak anne babadan gelen zen
uzu n c ü m lelerkullanmak problem l i ol ma kzoru ndadeğildir. Çocuk ginleştirici g i rişimler erkeklere de kızlara da fayda sağlamaktadır.
şiirleri kullanın. Evet " ya da " hayır"dan başka ceva plarlar vermele Normatif karşılaştırmalara karşı koyun: Çocuğunuzun belli aşama
rini sağlayan soru larsorun. Etkin bir biçimdetekraredin, genişletin lara (ilk sözcük, ilk 50 sözcük gi bi) ulaşma yaşlarının fa rkında olun
veçocuğ u n ifadelerini yeniden biçimlendi ri n. Konuşma nızda mizah ancak bu gelişimi diğer çocukların gelişimiyle karşılaştırmayın.
kullanın. Böyle sosyal karşılaştırmalar gereksiz kaygılara yol açabilmektedir.
Onları engel lemeye ça lışmak yerine, çocuğunuzun kendine özgü
özel li ki erini düzen leyi n: Pek çok çocu k sözcü ki eri telaffuz etmedeve
onların anlaşılmasını sağlamada zorluk yaşamaktad ı r. Mümkün ol Baron'un anne babalara ilk tavsiyesi "etkin bir kon u şma eşi
duğu nca, çocuklarınızın anlaşıldığını onlara h issettirin (anladığınızı olmala rı"dır. A n nelerin bebekleriyle konuşma m i ktarlarına
hissettirin). i l işkin böl ü m de daha önce ne öğrenmiştiniz? Konuşma mik
Cinsiyet kalıpyargılarından sakının: Çocuğunuzun cinsiyetinin sizin tarı ya da annelerin okuma becerileri ve sözcük dağarcığı çe
konuşma m i ktarı ve şeklinizi belirlemesine izin vermeyin. Pek çok şitlil ikleri n i n bebeklerin sözcük dağarcığı üzerinde daha fazla
Amerikalı anne di lsel olarak kızları erkeklerden daha çok destekle- olumlu etkisi olmakta mıdır?
daki çocuklar, dil aşamalarını yaklaşık olarak aynı zamanda ve yaklaşık olarak aynı
sırada geçmektedir.
Çevresel etkenler de dil yeterliği geliştirmede çok önemlidir ( B erko Gleason,
2009; Goldfield ve S now, 2 0 09 ) . A nne-babalarının zengin sözel çevre sağladığı
çocuklar b u d u r u m d a n p e k çok yönden faydalanmaktaclır. Çocuklarının söyle
meye çalıştığı şeylere dikkat eden anne babal a r, çocuklarının ifadelerini geniş
letmekte, o n l a ra o k um a k t a ve çevredeki eşyaları tanımlamakta ve onlara çok
değerli yararlar sağlamaktadır ( B erko Gleason, 2009 ) .
Etkileşimci görüş, hem biyoloji hem d e yaşantının dil gelişimine katkıda bulun
masına vurgu yapmaktadır. D i l i n n e kadarının biyolojiyle belirlendiği, n e kadarının
başkalarıyla olan etkileşime bağlı olduğu, dil bilimciler ve psikologlar arasında tar
tışma konusudur. Yine de, hepsi hem biyoloji k kapasitenin hem de ilgili deneyim
lerin gerekli olduğu konusunda hemfikirdir ( Berko Gleason, 2009; Tomasello, 2008 ) .
Gözden Geçir Gözden Geçir cukları dil ed inimi ve sözcük dağarcığı ol uştur
maları üzerindeki etkisini öğrendiniz. Bu etki
Dil nedir7
Bağlantı Kur Di lin kural sistemleri nelerdir7
ler çocukların okul performansına nasıl yansır7
• KISIM 3 Bebeklik 1 73
ko n u bağlantı lan - - - - - - - - - - - - - ,
\
Bilişsel Süreçler
Piaget'nin kuramında, çocuklar dünyalarına uyum sağlamak için zihinsel yapılar oluş
turarak, etkin bir biçimde kendi bilişsel dünyalarını yapılandırmaktadı rlar. Şemalar,
bilgiyi örgütleyen eylemler ve zihinsel temsillerdir. Zihinsel şemalar (bilişsel etkinlik
ler) çocuklukta geliştirilirken; davranışsa! şemalar (fiziksel etkinlikler) bebekliği karak
terize etmektedir. Özümleme çocuklar yeni bilgiyi ele alırken varolan şemalarını kul
lanırken ortaya çıkmaktadır; uyma çocukların yeni bilgi karşısında şemalarını uydur
malarına karşılık gelmektedir. Örgütlemeyle, çocuklar birbirinden ayrı davranışları
daha üst bir düzende, daha düzgün çalışan bilişsel sistemde gruplandırmakıadırlar.
Dengelenim, Piaget'in çocukların bilişsel evreden diğerine nasıl geçtiklerini anlatmak
içim öne sürdüğü bir mekanizmadır. Çocuklar dünyayı anlamaya çalışırken bilişsel
çatışma yaşadıklarında, özümseme ve uymayı dengeyi sağlamak için kullanmaktadır
lar. Sonuç, yeni bir düşünce evresidir. Piaget 'ye göre, niteliksel olarak farklı dört
düşünme evresi bulunmaktadır.
Duyu-Hareket Evresi
Piaget'nin dört evresinden ilki olan Duyu-hareket düşünmede, bebekler algılarını fizik
sel hareketlerle örgütlemekte ve eş-güdümlemektedir. Bu evre doğumdan yaklaşık 2
yaşa kadar sürmektedir. Duyu-hareket evrenin altı alt evresi vardır: Basit refleksler,
ilk alışkanlıklar ve birincil döngüsel tepkiler; ikincil döngüsel tepkiler; ikincil döngü
sel tepkilerin eş güdümlenmesi; üçüncül döngüsel tepkiler, yenilik ve merak ve şema
ların içselleştirilmesi. Bu evrenin bir temel kazanınu, bebeklerin nesneleri görmedik
lerinde bile onların var olmaya devam ettiklerini anlama yeterliği olan nesne sürekli
liğidir. Bir başka yön, bebeklerin neden-sonucu anlamalarını içermektedir.
•
1 74 BÖLÜM 5 Bebeklikte Bilişsel Gelişim
2 Öğrenme, Hatırlama ve Beb eklerin nas ıl öğrendikleri , hatırladıkları ve kavramlaştırdıklarını
tanımlar.
Kavramlaştırma
• Edimsel koşullama teknikleri özellikle bebeklerin algı ve algısal motor eylemlerine iliş
Koşullama
kin bilginin akılda tutulmasını gösteren araştım1alarda faydalı olmuştur.
• Dikkat zihinsel kaynakların belirli bilgi üzerine odaklanmasıdır ve bebeklikte alıştırma
Dikkat
ile yakından ilişkilidir. ilk yılda, dikkatin çoğu yönelme/araştırma t ü ründendir, ancak
sürekli dikkat de önemli olmaktadır. Alıştırma uyarana olan dikkatin azalmasına neden
olan, aynı uyarıcının tekrarlanan sunumudur. Farklı bir uyarıcı sunulursa, bebek ona
artan bir ilgi göstermekte ve alışkanlığın kırılması ortaya çıkmaktadır. Ortak dikkat, be
bek gelişiminde özellikle bebeğin dil gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
• Bellek, bireyin bilgiyi zaman içinde koruduğu t ü m durumlara aittir. 2-6 aylık bebekler
Bellek
algısal motor eylemlerine ilişkin bilgileri akıllarında tutabilmektedir. Yine de, pek çok
uzman, bellek (bilinçli bir biçimde geçmişi hatırlama) yaşamın ilk yılının ikinci yarısına
kadar ortaya çıkmadığından genellikle neyi düşündüğümüzü tartışmaktadır. İkinci yılın
sonu nda, uzun süreli bellek sağlam ve güvenilirdir. Beynin Hipokampüs ve fronıal lob
ları bebeklikte açık belleğin gelişiminde gereklidir. Bebeklik ya da çocukluk anemnezi
olarak bilinen- 3 yaşından önce olmuş olayları hatırlayamama - bu yaşta beynin frontal
loblarının gelişmemiş olmasından kaynaklanabilmektedir.
• Meltzoff yeni doğanların davranışlarını (dillerini çıkarma gibi) bir modelinkiyle e�leşti
Taklit
rebildikJerini göstermiştir. Araştırması, ertelenmiş taklidin 9 ay kadar erken ortaya çık
tığını da göstermektedir.
• Kavram oluşturmanın ne zaman başladığını tam olarak bilmesek de, Mandler bebekle
Kavram Oluşturma ve
Sınıflandırma
rin 7-9 aylık oluncaya kadar kavramsal sınıflandırmalar oluşturamadıklarını öne sür
müştür. Bebeklerin ilk algıları geniştir. Yaşamın ilk iki yılında bu geniş kavramlar, git
tikçe farklılaşmaktadır.
3 Bireysel Farkl ılıklar ve Değerlendirme O Bebek ölçme araçları v e zekanın yordanmasını t art ışır.
• Gesell'in ölçeği nonnal bebekleri normal olmayanlardan ayırmak için pediyatristler ta
Bebek Gelişim
Ölçümleri rafından hala yaygın biçimde kullanılmaktadır; gelişimsel bir bölüm sağlamaktadır.
Nancy Bayley tarafından gelişıirilen Baylcy Bebek Gelişim Ölçeği, bugün bebek gelişi
mini değerlendirmek (ölçmek) amacıyla yaygın biçimde kullanılmaktadır. Şu anki ver
siyonu, bayley m, beş ölçekten oluşmaktadır: bilişsel, dil, motor, sosyo-duygusal ve
uyumsal. Giderek daha çok kullanılan Fagan bebek zeka testi bebeğin bilgiyi ne kadar
etkili bir biçimde işlediğini değerlendirmektedir.
Zekayı Yordama
• Gelişimsel ölçekler daha büyük çocukların ZB'lerini test etme geleneğinden onaya çık
mıştır. Bu ölçekler ZB testlerinden daha az sözeldir. Gesell ve Bayley'den alınan puanlar
ileride çocuklukta ZB puanlarının iyi birer yordayıcıları değildir. Yine de, alıştırma hızı
ve alıştırmayı kırma derecesi gibi bilgi işleme ölçüleri ilerde çocukluktaki zekayla ilişki
lidir. Bebeklikteki bilişsel gelişim ve daha sonra çocukluktaki bilişsel gelişim arasında
hem süreklilik hem süreksizlik vardır.
Dili Tanımlama • Dil ister spontan, ister yazılı isterse imzalı olsun ya da olmasın. semboller sistemine da
yalı bir iletişim şeklidir. DiL bir topluluk tarafından kullanılan sözcüklerden ve onların
değişimi ve birleşimi için kurallardan oluşmaktadır.
• KISIM 3 Bebeklık 1 75
• Fonoloji, kullanılan sesler ve onların nasıl birleştirilebileceğini içeren dilin ses sistemidir.
Dil Kural Sistemleri
Biçimbilim sözcük oluşturmada kullanılan anlam birimlerine karşılık gelmektedir. Dizin
bilim uygun cümlecik ve cümleler oluşturmak için sözcükleri birleştirme şeklidir. Anlam
bilim sözcüklerin ve cümlelerin anlamını içermektedir. Pragmatik, farklı bağlamlarda di
lin uygun kullanımıdır.
• Bebeklikteki dil gelişim aşamaları ağlama ( doğu m ) , cıvıldama ( 1 -2 ay), babıldama ( 6
Dil Nasıl Gelişmektedir?
ay), evrensel bir dilbilimci olmaktan dile özgü dinleyici olmaya geçiş (8- 1 2 ay), jestleri
kullanma ( 8 - 1 2 ay), sözcükleri a n lama (8- 1 2 ay), ilk sözcüğü söyleme ( 1 3 ay), sözcük
patlaması ( 1 9 ay), sözcüklerin a nlamanın h ızlı artışı ( 1 8-24 ay) ve iki sözcüklü ifadele
rinden ( 1 8-24 ay) oluşmaktadır.
• Evrimci bakışa göre, evrimde dil insanlara diğer hayvanlara karşı çok önemli avantaj
Biyolojik ve Çevresel
sağlamıştır ve hayatta kalma şansını artırmıştır. Broca'nın alanı ve Wernike'nin alanı
Etkenler
beynin asıl yarıküresindeki dil işlemleme için önemli bölgelerdir. C homsky, çocukların
dilin temel özellik ve kurallarını algılama yetisiyle doğduğunu öne sürmektedir. Başka
sözcüklerle ifade edilirse, onlar biyolojik olarak dil edinim aracıyla donatılmış ve dil öğ
renmeye hazırdırlar. Davranışçı görüş -çocuklar dili pekiştirmelerin sonucunda öğren
mektedirler- desteklenmemiştir. Yetişkinler çocuk yönelimli konuşma, başka kelime
lerle ifade etme, genişletme ve tanımlama ile çocukların dil edinmesine yardımcı olmak
tadırlar. Çevresel etkenler evde farklı dil çevreleriyle karşı karşıya kalmanın sonucu ola
rak çocukların dil gelişimindeki farklılıklarla gösterilmektedir. Anne-babalar özellikle
bebeğin meşgul olduğu şeyle ilgili bebekle kapsamlı olarak konuşmalıdır.
• Bugün çoğu dil araştırmacısı, her yerdeki çocukların büyük ihtimalle değil, aslında tüm
Etkileşimci Görüş
çocuklar için kaçınılmaz olarak, dünyaya dil edinmelerini sağlayacak özel sosyal ve dil
sel kapasitelerle geldiklerine inanmaktadır. Dilin ne kadarının biyoloj i k olarak belirlen
diği ve ne kadarının başkalarıyla olan etkileşime dayandığı, dil bilimciler ve psikologlar
arasında tartışma konusudur. Yine de, hepsi hem biyoloj i k kapasitenin hem de ilgili ya
şantının gerekli olduğu konusunda hemfikirdirler.
anahtar kelimeler
A değil B hatası 151 çocuk yönelimli ikincil döngüsel tepkilerin sonsuz üretkenlik 164
açık bellek 158 konuşma 171 eş güdümlenmesi 150 şemalar 148
afazi (söz yitimi) 169 dengelenme 149 ilk alışkanlıklar ve birincil şemaların içselleştirilmesi
anlam bilim 165 dikkat 156 döngüsel tepkiler 150 15 1
basit refleksler 149 dil 164 nesne sürekliliği 151 telgrafik konuşma 168
Bayley bebek gelişim dil edinim aracı 169 ortak dikkat 157 temel bilgi yaklaşımı 153
ölçekleri 162 dizin bilim 165 örgütleme 148 uyma 148
bellek 158 duyu-hareket dönemi 149 örtük bellek 158 üçüncül döngüsel tepkiler,
biçim bilim 164 ertelenmiş taklit 159 özümseme 148 yenilik ve merak 150
birincil döngüsel tepki 150 gelişimsel katsayı 162 pragmatik 165 Wemicke alanı 169
Broca alanı 169 ikincil döngüsel tepkiler 150 ses bilim l 64
anahtar kişiler
Andrew Meltzoff 153 Eleanor Gibson 15 l Karen Wynn 154 Patricia Kuhl 166
Arnold Gesell 162 Elizabeth Spelke 151 Michael Tomasello 170 Renee Baillargeon 152
Betty Hart and Todd Janellen Huttenlocher 170 Nancy Bayley 162 Risley 170
Carolyn Rovee J ean Mandler 158 Naomi Baron 172 Roger Brown 170
Collier 156 Jean Piaget 146 Noam Chomsky 169
bö l ü m 6
SOSYODUYG U SAL G E Li Ş i M
. .
'-
____ )
Sosyal Yönelim/Anlama
ta
Mizaç
Kişilik Gelişimi Bağ lanma ve Gelişimi
ta
E 3 Sosyal Bağlamlar
: ::J
-
Öğrenme Hedefi 3 Sosyal bağlamların
bebekl eri n gelişimini nasıl etkilediğini açıklar.
:Q Aile
Çocuk Bakımı
..c
iderek d a h a fazla sayıda ba ba çocuklarına ba kmak
G için evde ka l m a kta d ı r (La m b, 201 O; O'Brien & Moss,
20 1 O). 1 7 ayl ı k Da ri us'u d ü şü n ü n. Darius' un yazar olan babası gün
boyunca ona bakmaktadır. Darius'un annesi bir peyzaj mimarı olarak hafta i çi tam gün
çalışmaktadır. Darius'un babası ona bakmakla büyük bir iş yapıyor. Yazılarını yazarken
Darius'u yanında tutmakta ve onunla konuşmak ve oyun oynamak için çok zaman
Geçen ay Darius haftada bir gününü çocuk bak ım merkezinde geçirmeye baş
sını istedikleri i çin onu haftada bir gün bir merkeze yolladılar.
onunla birlikte keyif alacağı diğer birçok aktiviteyi hayal etmektedir. Kendi
akşamları eve geldiğinde, onunla oldukça fazla zaman geçirmektedir. Darius hem
I
.. -ko n u bağ lantı lan
Şimdiye kadar sadece, anne babaların hamilelik sırasındaki duyguları ve sosyal
durumlarını t artışt ık . Bu çerçevede anne-babanın hamilelik sürecinde neşe, bek
lenti, k aygı ve stres duyguları; bir annenin iyimserliğinin, k arnındaki bebeği i çin
nasıl daha az olumsuz sonuçlara yol açabildiği; doğum sonrası dönemde anne
babaların duygusal ve psikolojik uyumları gibi konulara odaklanarak, bebekleri
nin gelmesinden önce ve sonra anne babaların sosyal durumlarını ve duygularını
t artıştık . Bu b ölümde, bebeğin sosyal-duygusal gelişimini ele alacağız.
1
I
geriye dönelim _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ,
K ısa bir süre için bile olsa bebeklerin yakınında bulunmuş bir kişi onların d uy
gusal varlıklar olduğunu fark eder. Bebekler sadece duygularını ifade etmezler,
aynı zamanda mizaçlarında da farklılık gösterirler. Bazıları utangaçtır, diğerleri ise
sempatiktir. Bazıları aktiftir, diğerleri daha az aktiftir. Bu bölümde, bebeklerde
duygusal ve kişilik gelişiminin bu ve diğer yönlerini ele alacağız. Çiçekler tarumar edilir
rüzgar tarafından
DUYGUSAL G E LİŞİM Ve rüzgar dikkat etmez buna, ama
D uygu olmadan yaşamınızı düşünün. Duygu, insanları bir araya getiren bir bağ Yüreğin çiçeklerine
olduğu kadar yaşamın rengi ve müziğidir. Psikologlar duyguları nasıl tanımlar Hiçbir rüzgar dokunamaz.
ve sınıflandırır? Duygular gelişim için neden önemlidir? Yaşamın ilk iki yılı
-Yoshida Kenko
boyunca duygular nasıl gelişir?
Budist Keşiş, 14. yüzyıl
Duygular nedir? Amaçlarımıza göre duyguyu, bir kişinin, onun için, özellikle iyi
oluşunda önemli olan bir durum ya da etkileşim içinde olduğu zaman meydana
gelen his veya d u ygusallık olarak tanımlayacağız. Birçok d u ru m da d uygular, bir
bireyin dü nyayla iletişimini içerir. Duygu, iletişimden daha fazlasını içermekle rfü
likte, bebeklik döneminde, daha ön planda olan bir iletişim yönü d ü r ( Campos,
2009 ) .
Psikologlar birçok açıdan d u yguların geniş bir sınıflandırmasını yapmışlardır,
ancak neredeyse tüm sınıflandırmalar bir duyguyu ya olumlu ya da olumsuz olarak
belirtir ( Izard, 2009 ) . Olumlu d uygular, coşku, sevinç ve sevgiyi içerir. Olumsuz
duygular ise kaygı, öfke, suçluluk ve üzüntüyü içerir.
• KISIM 3 Bebeklik 1 79
Sosyal ilişkiler de, duyguların gelişimi ve çeşitliliği için ortam sağlar
( Kopp, 20 1 ! ; Thompson, 20 1 0) . Yürümeye yeni başlayan çocuklar, anne
babalarının tarnşmalarını duyduklarında, sıklıkla sıkıntıyla tepki verirler ve
oyunlarından vazgeçerler. İyi işleyen ailelerde üyeler, birbirlerini güldürür
ve çatışmaları yatıştırmak için endişeden uzak bir d uygu durumu geliştire
bilir. Biyolojik evrim, insanlığı duygusal olması yönünde donatmışur, ancak
ilişkiler ve kültür, duygusal deneyimlerde çeşitlilik sağlar (Thompson ve
Virmani, 20 1 0) . Örneğin, a raştırmacılar, Doğu Asyalı bebeklerin, Latin
olmayan Beyaz bebeklere göre daha az sıklıkla ve daha a z olumlu ve
olumsuz duygu gösterdiklerini bulmuşlarclır ( Cole & Tan, 2007 ) . Benzer
Sevinç Üzüntü
şekilde, Japon anne babalar, çocuklannın olumsuz duygular yaşamasını
engellemeye çalışırlar bununla birlikte Latin olmayan Beyaz ann.elerin ise
çocukları sıkıntılı hale geldikten sonra tepki vermeleri ve daha sonra başa
çıkmada onlara yardıma olma ları daha olasıdır ( Cole & Tan , 2007) .
-
BÖLÜM 6
1 80 Bebeklikte Sosyoduygusal Gelişim
•
Duygusal Anlatım ve Sosyal İlişkiler: D uygusal anlatımlar, bebeklerin ilk ilişkile
riyle i l işkilidir. Bebeklerin duygularını iletebilme yeteneği, bakını verenleriyle arala
rında duygusal bağın başlamasına ve onlarla düzenlenmiş etkileşimlere izin
vermektedir (Thompson, 20 1 0 ) . Bebeklerin duygusal ifadelerine karşılık olarak sadece
anne babalar duygusal ifadelerini değiştirmezler, aynı zamanda anne babalarının duy
gusal ifadelerine karşılık olarak bebekler de duygusal ifadelerinde değişiklikler yapar
lar ( Bridgett ve diğerleri, 2009 ) . Başka bir deyişle, bu etkileşimler karşılıklı olarak
düzenlenmektedir. Bu düzenleme nedeniyle, her şey yolunda gittiğinde etkileşimler,
iki taraflı ya da eş zamanlı olarak tanımlanmaktadır. Duyarlı ve sorumlu anne babalar,
bebekleri ister sıkıntılı isterse de mutlu şekillerde tepki versinler, bebeklerinin duygu
sal olarak gelişmesine yardım etmektedirler (Thompson & Newton, 2009 ) .
Ağlamalar ve gülümsemeler, bebeklerin anne babalarıyla etkileşimde bulundukları
zaman sergiledikleri iki duygusal ifadedir.
Ağlama: Ağlama, yeni doğanın dünyayla iletişim kurabilmek için sahip olduğu en
önemli mekanizmadır. İlk ağlama, bebeğin akciğerlerinin havayla dolmasını sağla
maktadır. Ağlamalar aynı zamanda, yeni doğanların merkezi sinir sistemlerinin sağ
lığı hakkında da bilgi sağlayabilmektedir. Hatta yen i doğanlar, diğer yeni doğanların
ağlamalarını duydukları zaman, olumsuz yüz ifadeleri ve ağlamalarla tepki verme
eğilimindedirler ( Dondi, Simion & Caltran, 1 99 9 ) .
Bebekler en azından üç ağlama türüne sahiptirler:
• Temel ağlama: Sıklıkla ağlamanın hemen ardından gelen kısa bir sessizlik,
son ra ana ağlamadan bir şekilde daha yüksek tonda olan kısa bir iç çekme,
sonra da bir sonraki ağlama başlamadan hemen önce diğer bir dinlenmenin
olduğu ritmik bir modeldir. Bazı bebeklik dönemi uzmanları, açlığın temel
ağlamayı kışkırtan koşullardan biri olduğuna inanmaktadır.
• Kızgınlık ağlaması: Ses tellerinden daha fazla havanın geçmesiyle gerçekle
şen açlık ağlamasının bir çeşididir.
• Acı ağlaması: Başlangıçta ani, uzun yüksek sesli ağlama, nefes tutma ile
devam eder. Acı ağlaması, yüksek şiddetli uyaran tarafından uyarılmaktadır.
B irçok yetişkin, bebeğinin ağlamasının kızgınlık ya da acıdan olup olmadığını
ŞEKİL 6.3
A LTI AYLIK BiR BEBEGiN GÜÇLÜ GÜLÜŞÜ: Bu
saptayabi lmektedir (Zeskind, Klein & Marshall, 1 992 ) . Anne babalar kendi bebekle
güçlü gülümseme, Duchenne işaretini (gözler kısık)
rinin ağlamalarını, diğer bebeklerden ayırt edebilmektedirler. ve ağız açıklığını yansıtır.
Gülümseme: Gülümseme yeni sosyal beceri geliştirme anlamın a geldiği için önem
lidir ve önemli bir sosyal sinyaldi r (Campos, 2009) . Bebek gülümsemelerinin gücü,
İngiliz araştırmacı John Bowlby ( 1 969) tarafından ele alınmıştır: "Daha fazla ve Kim ki kendini hazza kenetler
daha iyi gülümseyen bebeğin, daha iyi sevileceğinden ve bakım göreceğinden
kuşku duyabil i r miyiz? Bebeklerin doğa tarafından annelerini büyüleyen ve
Kanatlanmış yaşamı hırpalar,
onları köle haline getiren özelliklerle tasarlanmış olmaları, yaşamaları için bir Fakat kim ki hazzı hafifçe öper,
şanstır. " Bebeklerde iki tür gülümseme ayırt edilebilmektedir.
Sonsuzluğun günbatımında yaşar.
• Refleksif gülümseme: Dışarıdan bir uyarana karşılık olarak meydana
-William Blake
gelmeyen bir gülümsemedir ve doğumdan sonraki ilk ay boyunca sıklıkla
uyku sırasında görülmektedir. İngiliz yazar, ı 9. yüzyıl
• Sosyal gülümseme: Sıklıkla küçük bir bebeğin yaptığı gibi dışarıdan bir uya
Temel ağlama: Genellikle bir ağlama, daha kısa bir
rana karşılık olarak meydana gelen bir gülümsemedir. Sosyal gülümseme, iki
sessizlik, ilk ağlamaya göre daha yüksek tonda olan
aylık kadar erken bir sürede oluşmaktadır. kısa bir iç çekme ve sonraki ağlamaya kadar kısa bir
Daniel Messinger ( 2008 ) , bebek gülümsemesinin gelişimsel safhalarını tanımla dinlenmeden oluşan ritmik bir örüntüdür.
mıştır. Doğumdan sonra ikinci aydan altıncı aya kadar, hem kendi kendilerine baş
Kıızgınlık ağlaması: Ses tellerine daha fazla havanın
lattıkları hem d e başka l a rı n ı n gülümsemelerine karşılık olarak verdikleri yüklendiği bir temel ağlama çeşidi.
gülümsemelerde bebeklerin sosyal gülümsemeleri oldukça artmaktadır. Altıncı aydan
Acı ağlaması: Öncesinde inleme olmaksızın, ansızın
1 2 . aya kadar olan dönemde, anne babalarla oynama ve oldukça keyifli etkileşim
olan, başlangıçta yüksek sesli uzun ve nefes tutma ile
lerin ortasında meydana gelen ağız açıklığı ve Duchenne işareti diye adlandırılan göz devam eden bir ağlama.
çekikliği ile çiftleşen gülümsemelerdir ( Bkz. Şekil 6. 3 ) . ikinci yılda gülümseme, anne
Refleksif gülümseme: Bir dış uyarana yanıt olarak
babalarla olan olumlu koşullarda meydana gelmeye devam etmekte ve b irçok
ortaya çıkmayan bir gülümseme. Doğum sonrası bi
durumda akranlarla etkileşim sırasında, gülümsemede artışlar meydana gelmektedir. rinci ayda, çoğunlukla uyku sırasında görülür.
İkinci yılda aynı zamanda, yürümeye başlayan çocuklar, özellikle anne babalarıyla
Sosyal gülümseme: Bir dış uyarana yanıt olarak or
olan ilişkilerinde gülümsemenin sosyal anlamının artan bir şekilde farkına varır hale
taya çıkan gülümseme ki gelişimin erken döne
gelmektedirler. minde bu uyaran çoğunlukla bir yüzdür.
• KISIM 3 Bebeklik 1 81
1 00 Bebekler aynı zamanda bir nesneye gülümseyerek, onunla önceden
var olan bir duygu iletişimi kurduğu ve bu gülümsemelerini sonradan
bir yetişkine aktardığı beklenen gülümseme göstermektedir. Son zaman
c 80 larda yapılan bir çalışma, dokuz aylıkken beklenen gülümsemenin, anne
"'
>. babaların 2 . 5 yaşlarında iken çocuklarındaki sosyal yeterlik değerlendir
"'
;m ·v; meleri ile ilişkili olduğu nu onaya koymuştur ( Pa rlade ve diğerler, 2009 ) .
"' QJ
"' "O
60
-g- :�>.
'Ql c Korku: Genellikle ilk olarak 6 . aylarda görülen ve yaklaşık 1 8. ayda doruğa
31 ;ij ulaşan korku, bebeğin en erken duygularından bir tanesidir. Fakat istis
� :i2
"' ::J 40 mara uğramış ve ihmal edilmiş bebekler, 3 aylık gibi erken bir zamanda
u
-� o '-" da korku sergileyebilmektedir ( Campos, 2005 ) . Araştırmacılar bebek kor
Qj
c kusunun, 6-7 yaşlarda suçluluk, empati ve düşük saldırga nl ı kla ilişkili
c
<( 20 lsrail kibutz olduğunu ortaya koymuşlardır ( Rothbarı, 2007 ) .
Bebeğin en sık ifade etl iği korku, bebeğin yabancılardan korktuğu
ve sakındığı yabancı kaygısını içerir. Yabancı kaygısı sıklıkla aşamalı ola
rak onaya çıkmaktadır. İlk olarak, altı aylıkken temkinli tepkiler şeklinde
o 5 10 15 20 25 30 35
belirmektedir. Dokuzuncu ayla birlikte, yabancılara olan korku sıklıkla
Yaş {aylar) daha yoğun olmakta, ilk yılın sonlarına doğru doruğa ulaşmakta ve son
ŞEKİ L 6.4 rasında azalmaktadır ( Seher & Hare!, 2008 ) .
B ütün bebekler bir yabancıyla karşı karşıya geldikleri zaman sıkıntı
DÖRT KÜLTÜRDE AYRILIK PROTESTOSU: Bu çalışmadaki her dört
kültürde aynlık protestosunun hemen hemen aynı zamanda ( 1 3-1 5 ay
göstermez. Bireysel değişimlerin yanı sıra, bir bebeğin yabancı kaygısı gös
lıkken) yükseldiğine dikkat edin {Kagan, Kearsley, & Zelazo, 1 978). Yine terip göstermemesi, yabancının özelliğine ve sosyal bağlama da bağlıdır.
de bir Afrika Bushman kültürüne ait bebeklerin yüksek bir yüzdesinin { Bebekler tanıdık ortamlarda daha a z yabancı kaygısı sergilerler.
% 1 00) ayrılık protestosu göstermesine karşın; Guatemala Kızılderilileri Örneğin bir çalışmada l O aylık bebekler, kendi evlerinde yabancıyla kar
ve lsrail kibutz kültürlerindeki bebeklerde bu sadece % 60 oranında gö şılaştıklarında az yabancı kayg1sı sergilemişler, fakat bir a raştırma labora
rülmüştür. Ayn/ık protestosunun bütün kültürlerde aynı zamanda yüksek tuarında bir yabancıyla karşı karşıya geldikleri zaman daha büyük korku
görülmesi gerçeğini nasıl açıklayabiliriz? göstermişlerdir ( Sroufe, Waters & Matas, 1 97 4 ) . Bu nedenle, bebeklerin
Yayınevinden izin alınarak basılmıştır. lnfancy: lts Place in Human De kendilerini güvende hissettikleri zaman yabancı kaygısını gösterme ola
velopment by Jerome Kagan, Richard B. Kearsley, and Philip R. Zelazo,
sılıklarının daha az olduğu ortaya çıkmıştır.
s. 1 07, Cambridge, Mass.: Harvard University Press. Copyright © 1 978
Yabancının kim olduğu ve nasıl davrandığı da bebeklerde yabancı
by the President and Fellows of Harvard College.
kaygısını etkilemektedir. Bebekler, yetişkin yabancılara nazaran çocuk
yabancılardan daha az korkarlar. Aynı zamanda pasif, gülümsemeyen yabancılara
göre a rkadaşça, dışa dön ü k, gülümseyen yabancılara karşı da daha az korku duyar
lar ( B retherton, Stolberg & Kreye, 1 98 1 ) .
Yabancı kaygısına ek olarak, bebekler bakım verenlerinden ayrıldıkları zamanda
korku yaşarlar. Sonuç ayrılık protestosudur- bakım veren ayrıldığı zaman ağlama.
Ayrılık protestosu bebekler tarafı ndan ilk olarak yaklaşık 7-8 aylarda sergilenir ve
yaklaşık 1 5 aylıkken Amerikalı bebekler arasında doruğa ulaşmıştır ( Kagan, 2008 ) .
Hatta bir çalışma, dön farklı kültürde ayrılık protestosunun 1 3 - 1 5 . aylarda doruğa
u laştığını onaya koymuştur ( Kagan, Kearsley & Zelazo, 1 97 8 ) . Şekil 6 .4.'te gösteril
diği gibi, ayrılık protestosunda bulunan bebeklerin yüzdesi kültü rler a rasında değiş
miş fakat bebekler ortalama olarak aynı yaşt a - ikinci yaşın ortalarından biraz önce
en şiddetli tepkiyi göstermişlerdir.
Duygusal Düzenleme ve Başa Çıkma: Yaşamın ilk yılı boyunca, bebekler duy
gusal tepkilerin süresi ve şiddetini engelleme ya da azaltma becerisini aşamalı olarak
geliştirir (Kopp, 2008 ) . Bebekliğin başından itibaren, bebekler kendilerini yatıştırmak
için başparmaklannı ağızlarına koyarlar. Fakat başlangıçta bebekler, çoğunlukla bakım
verenlerinin bebeği uyutması, ninni söylemesi, nazikçe okşaması ve benzeri davranış
larla bebeğin duygularını yatıştırmaya yardım etmesine bağlıdırlar.
Bakını verenlerin hareketleri bebeğin duygularının nörobiyolojik düzenlemesini
etkiler (Thompson, Meyers & Jochem, 2008) . Bakını verenler bebeği yatıştırmakla,
bebeklerin duygularını düzenlemesine ve stres hormon düzeylerinin azalmasına yar
dımcı olurlar ( de Haan & Gunnar, 2009 ) . Birçok gelişimci, bebeğin şiddetli, ajite olmuş
ve kontrolden çıkmış bir duruma gelmeden önce, bakım verenin bebeği yatıştırması
nın iyi bir strateji olduğunu vurgulamıştır ( McElwain & Booth-La Force, 2006 ) .
B ebekliğin sonlarına doğru bebekler, uyarılmış hale geldikleri zaman, uyarılmış
lıklarını azaltmak amacıyla bazen dikkatlerini yeniden yönlendirirler ya da dağıtırlar.
Yabancı kaygısı: Bir bebeğin yabancılarla ilgili korku İkinci yaştan itibaren yürümeye yeni başlayan çocu klar, duygu durumlarını ve onları
ve ihtiyatlılığı; yaşamın ilk yılının ikinci yarısında or hayal kırıklığına uğratan ortamı tanımlamak için dillerini kullanabilirler ( Kopp,
taya çıkma eğilimindedir. 2008 ) . Yürümeye yeni başlayan çocuk, " Kötü hissediyorum, köpekten korktum"
Ayrılık protestosu: Bir bebeğin, bakım vericisi aynl
diyebilir. Bu tarz bir iletişim, bakım verenlerin çocukların duygularını düzenlenme
dığındaki sıkıntılı ağlaması sine yardımcı olabilmektedir.
• KISIM 3 Bebeklık 1 83
Kagan'ın Davranışsa/ Ketlenmesi: Mizacı sınıflandırmanın bir diğer yönü, utangaç,
bastınlmış, ürkek çocuk ile sosyal, dışa dönük, cesur çocuk arasındaki farkhlıklara
odaklanır (Asendorph, 2008 ) . Jerome Kagan ( 2 002, 2008, 20 l O), yabancılardan
(akranlar ya da yetişkinler) utanmayı, tanıdık olmayanlara karşı gösterilen ketlenme
olarak tanımlanan genel mizaç kategorisinin bir özelliği olarak ele a lır. Ketlenmiş
çocuk 7 ila 9 ay civarlarından başlayarak, tanıdık olmayan pek çok duruma karşı
öncelikle kaçınma, sıkıntı ya da bastırılmış heyecan şeklinde tepkiler verir.
Kagan ketlenmenin bebeklikten ilk çocukluk dönemine kadar önemli düzeyde
değişmezlik gösterdiğini bulmuştur. Bir çalışma, yürümeye yeni başlayan çocukları
aşırı derecede ketlenmiş, aşırı derecede ketlenmemiş ve orta derecedeki grup olarak
sınıflanuştır ( Pfeifer ve diğerleri, 2002 ) . Takip eden 4 ve 7 yaş döneminde değerlen
dirmeler yapılmıştır. Önemli sayıdaki ketlenmiş çocuğun, 7 yaşında orta derecedeki
gruba geçmesirıe rağmen, ketlenme ve ketlenme eksikliğirıirı sürekliliği gösterilmiştir.
184
•
Rothbart'a (2004, s. 497 ) göre, "mizaçla ilgili ilk teorik modeller, olumlu ve
olumsuz d u ygularımız ya da uyarılmışlık d ü zeyi gibi eğilimlerimiz tarafından yön
lendirilen eylemlerimizle birlikte yaptığımız davranışlarımıza vurgu yapa r " . Ancak
çaba harcayarak kontrol konusunda yapılan son vurgu, bireylerin stresli d u rumlara
karşı daha bilişsel ve daha esnek bir yaklaşım gösterebileceğini savunur.
Chess ve Thomas'ın ve Rothbart ve B a tes'in yaptığı mizaç sınıflamalarındaki
önemli bir nokta, çocukların "zor" ya da "olumsuz duygulanım" gibi sadece tek bir
mizaç boyutu altında toplanmaması gerektiğidir. Çocukların mizacını sınıflama eği
limindeki en önemli strateji, mizacın çok boyuttan oluştuğunu düşünmektir ( B ates,
2008 ) . Örneğin, bir çocuk dışadö n ü k olabilir, düşük düzeyde duygusal olumsuzlu k
gösterebilir v e iyi bir öz-düzenlemeye sahip olabilir. B i r başka çocuk içedönük ola
bilir, d üşük düzeyde d u ygusa l olumsuzluk gösterebilir ve düşük d ü zeyde öz-düzen
lemeye sahip olabilir.
Çaba harcayarak kontrol gibi mizaç yeteneklerinin gelişimi, bireysel farklılıkların
ortaya çıkmasını sağlar (Bates, 2008 ) . Örneğin, beynin önfrontal lobunun olgunlaş
masının herhangi bir çocuğu n çaba harcayarak kontrolü geliştirmeye olan dikkatini
ve bu kontrolü kazanımını ortaya 9kartması gerekirken, bazı çocuklar çaba harcaya
rak kontrol gösterir bazıları göstermez. Mizacın ne olduğunun temelini oluşturan da
çocuklardaki bu bireysel farklılıklardır (Bates, 2008 ) .
Biyolojik Temeller ve Deneyim: Bir çocuk belli b i r mizacı nasıl kazanır? Kagan
( 2002, 2008, 20 l O), çocukların belirli bir mizaç tarzı kazanmalarını etkileyen bir
,..
fizyolojiyi miras olarak aldıklarını savunur. Ancak, deneyim yoluyla, mizaçlarını bir
dereceye kadar değiştirmeyi öğrenebilirler. Örneğin, çocuklar kork u l u ve engellen
miş olmalarını etkileyen bir fizyolojiyi miras a lmış olabilir, ama korkularını ve engel
lenmişliği azaltmayı bir dereceye kadar öğrenebilir.
Biyolojik Etkiler: Fizyolojik özellikler farklı mizaçlarla i l işkilidir ( Nigg ve diğerleri, ,---------�
'
20 l O; Rothbart ve Bates, 2 006; Schmidt & Jetha, 2009 ) . Özellikle, engellenmiş 1 1
'ı
mizaç, yüksek ve sabit kalp atışını, yüksek d ü zeyde kortizol hormonunu ve beynin
Kalıtıma Karşı Çevre. İ k izlerle ve evlat
sağ frontal lob undaki yüksek aktiviteyi içeren eşsiz ( u niqu e ) fizyolojik örüntü i le
edinilenlerle yapılan çalışmalar, gelişim
ilişkilidir ( Kagan, 2 008, 20 1 0 ) . B u örüntü, beynin yapısın d a n biri olan ve korku ve
üzerinde kalıt ı m ı n ve çevrenin etkilerini
engellenme üzerinde önemli rolü b u l u nan amigdalanın u yarılabilirliği ile bağlantılı
s ı n ıfla m a k a m ac ı y l a k u l l a n ı l m ı şt ı r.
olabil ir.
2. Bölüm, s. 7 1 .
Mizacın biyolojik temelleri üzerinde katılımın rolü nedir? İkizlerle ve evlat edi
nilenlerle yapılan çalışmalar, bir grup insan içerisinde, mizaç bakımın d a n oluşan _________ .,,.
Uyum İyiliği ve Anababalık: Uyum iyiliği, çocuğun mizacı ile çocuğun başa
çıkması gereken çevresel talepler arasındaki uyum a n lamına gelir (Thompson, Meyer
& Jochem, 2008 ) . Yürümeye yeni başlayan iki çocuk düşünelim: Jason uzun bir
zaman periyodu boyunca oturan , aktif bir çocuktur; Jack ise düzenli bir şekilde
aniden yeni durumlara itilen, yavaş harekete geçen bir çocuktur. Her ikisi de kendi
mizaçları ve çevresel talepler arasındaki uyum eksikliğiyle yüz yüze gelir. Uyum
eksikliği, uyum problemlerini yaratabilir ( Rothbart & Bates, 2006) .
En azından modern Batı toplumlarında, bazı mizaç özellikleri diğer toplumlar
dan daha fazla anne babalık mücadelesi ortaya koyar. Çocuklar sıkıntıya olan eği
limlerini sık ağlama ve h u zursuzlukla birlikte sergilediği zaman, anne babaları
çocukların sıkıntısını reddeden ya da çocuğun " uslu durması" için onu zorlamaya
çalışan bir tepki verebilir. Buna rağmen bir araştırmada, sıkıntıya -eğilimli bebekle
rin annelerine yapılan ekstra desteğin ve eğitimin, anne-bebek etkileşiminin kalite
sini geliştirdiği görülmüştür ( varı den Boom, 1 989 ) . Bu eğitim, annelerin çocuğa dair
taleplerini değiştirmeye yardımcı olmuş, çocuk ve çevre arasındaki uyumu geliştir
miştir. Çocuğun mizacı konusunda yapılabilecek bazı olumlu anne babalık stratejileri
, --------- .- hakkında daha fazla bilgi almak için Gelişimi Hayatla İlişkilendir bölümünü okuya
/
ı gel i ş i m l e bağlantı bilirsiniz.
1
Kişilik: Eriksen, bireylerin insan gelişimi •
1
boyunca sekiz dönemden geçtiğini öne 1
1
'<İSİLİK GELİSİMİ
sürmüştür. 1 . Bölüm, s. 23. 1 Duygular ve mizaç, bireylerin kalıcı kişisel özellikleri olan kişiliği şekillendiren anahtar
I
�--------------' yönlerdir. Şimdi, bebeklik dönemi boyunca sıklıkla kişilik gelişiminin merkezi olarak
düşünülen özellikler olan, güven ile benlik ve bağımsızlık gelişimini inceleyelim.
BÖLÜM 6
•
186 Bebeklikte Sosyoduygusal Gelişim
Gelişim hayatla ilişkilendir
Anababalıkta, mizaçla ilgili çeşitliğinin etkisi nedir? Bu soruya yönelik tanımlamak için kullanılabilmektedir.Bazıçocukların anne babala
cevapların isteristemez spekülatifolmasına rağmen, çocukların miza rına karşı d iğerlerinden daha zor olduğunu kabul etmek çoğu kez
cıyla ilgili olarak kullanılan en iyi a n ne baba l ı k stratejilerine ilişkin olan yardımcı olmakta, belirli zoröze l l i klerin üstesinden nasıl gelinece
bu sonuçlara, mizaç uzmanl a rı Ann Sanson and Mary Rothbart ( 1 995) ğine yönelik tavsiyeler de faydalı olabilmektedir. Ancak zor olan
tarafından ulaşılmıştır: belli bir özellik, bunun çevre ile uyumuna bağlı olmaktadır. Bir ço
cuğu "zor" olarak adlandırmak, kendini gerçekleştiren kehanetin
• Bireyselliğe saygı ve özen: İyi anababa l ı k, çocuğun bireysel özel
tehlikesini barınd ırmaktadır. Bir çocuk "zor" olarak tespit edildi
liklerine d uyarlı olmayı içermektedir. Bir hedef, çocuğun mizacına
ğinde, insanlar bu çocuğa gerçekten "zor" davranışın ortaya çıka
bağlı olarak, bir çocukta belli bir şekilde gerçekleştirilirken, diğer
cağı yoldan davranış gösterirler. Yakın tarihli bir çalışma, başa
bir çocukta başka bir şekilde gerçekleştirilebilir.
çıkma davranışının desteklendiği ve öz-denetim becerilerini n inşa
• Çocuğun çevresiniyapılandırma: Kalabalık,gürültülüçevreler, bazı edildiği deneyimlere erişmenin, zor mizaçlı çocuklar için faydalı
çocuklarda (örneğin "zor çocuk"lar) diğerlerine (örneğin "kolay olduğunu bulmuştur (Bradley & Corwyn, 2008).
çocuk"lar) nazaran, daha büyük problem haline gelebilir. Ayrıca
korkan, geri çekilen bir çocuğun, yeni bağlamlar içerisine daha Çocukları sıklıkla bağlamı incelemeden kategorilere koymaktayız
yavaş g irmesinin fayda l ı olacağını da bekleyebiliriz. (Rothba rt & Bates, 2006; Saarni, 2002). Yine de bakım verenlerin, çocukla
• "Zor çocuk" ve anne babalıkla ilgili paket programlar: Anne baba rın mizacını d ikkate almaları gerekmektedir. Araştırma henüz özel öneri
lara yönelik programlar sıklı kla, "zor" mizaca sahip çocuklar üze lere olanak vermemektedir, ancak genelde bakım verenler ( 1 ) çocuğun
rine odaklanmaktadır. Bazı durumlarda "zor çocuk'; Thomas ve bireysel özelliklerine duyarlı olmalı, (2) bu özellikleri yanıtlamakta esnek
Chess'in, olumsuz tepki veren, çoğunlukla ağlayan, düzensiz gün olmalı ve (3) çocuğa yönelik olumsuz etiketlemelerden kaçınmalıdır.
lük rutinler yürüten ve değişikliği kabul etmek konusunda yavaş
olan çocuk tanımını ifade etmektedir. Diğerdurumlarda ise bu kav
"Çocuğun çevresini yapılandırmaya" yönelik öneri, "uyum
ram, sinirli, çoğunl ukla kızgınlık sergileyen, yönergeleri izleyeme
iyiliği" kavramı hakkında öğrendiklerinizle nasıl ilgilidir"?
yen ya da diğer bazı olumsuz özelliklere sahip bir çocuğu
tutarlı ve sıcak bir tarzda bakıldığında, bebeklerin güveni öğreneceklerini ileri sür
mektedir. Bebekler. tutarlı bir zeminde iyi beslenmediğinde ve sıcak bir ortamda
t u t ulmadığında, güvensizlik duygusunun gelişmesi mümkündür.
Güvensizliğe karşı güven. yaşamda ilk yıl süresince hemen çözümlenmez. B u ,
ol umlu v e olumsuz sonuçlara sahip olan gelişimin her ardışık evresinde tekrar ortaya
çıkmaktadır. Örneğin bebekliğini güven duygusu ile bıra kan bir çocuk, belki de a nne
babaları çatışmalı d urumlar altında ayrılmışsa ya da boşanmışsa. hala daha sonraki
bir evrede etkinleşen güvensizlik duygusuna sahip olabilir.
Benlik Duygusunun Gelişimi: Kişi. diğerlerinden ayrı şekilde var olduğu d uygu
s u n u n e zaman h issetmektedir? Önde gelen uzman Ross Thompson'a ( 2 0 0 7 ) göre,
bebeklikte benlik çalışmak aslında zordur, çünkü bebekler bize kendileriyle ilgili
yaşantılarını anla tamazlar. Bebekler benliğe yönelik görüşlerini sözel olarak ifade
edemezler. Yanı sıra onlar, araştırmacıların karmaşık açıklamalarını anlayamazlar.
Bebeklerin kendini tanıma görüşüne yönelik yaratıcı bir strateji, ilk olarak a nne
nin bebeğin burnuna boya sürdüğü ayna tekniğini k u llanmaktır. Daha sonra bir
gözlemci, bebeğin kendi b u rn u na ne kadar sıklıkta dokunduğunu görmek için izle
mektedir. Ardından bebek aynanın karşısına yerleştirilmekte ve gözlemci, buruna
dokunmanın artıp artmadığını belirlemektedir. Bu, neden önemlidir? Artan buruna
dokunma fikri, bebeğin kendisini aynada ta nıdığına ve bpya nın, bebeğin benlik
görüşünü bozduğu dolayısıyla, boyaya doku nmaya ya da onu silmeye çalıştığına
işaret etmektedir. Artan dokunma, bebeğin aynadakinin kendisi olduğunun farkına
vardığını göstermektedir; ancak üzerinde boya bul unmayan gerçek benlik itibariyle
bazı şeyler doğru olmamaktadır.
•
KISIM 3 Bebeklık 187
ŞEKİL 6.5 100
BEBEKLiKTE KENDiNİ TANIMANIN GELiŞiMi: Lewis ve Brooks-Gunn'ın çalışmaları
Grafik, bir yaştan daha küçük bebeklerin kendilerini
Amsterdam'ın çalışması
aynada tanımadıklarını gösteren iki çalışmanın so 80
nuçlarını göstermektedir. Bebeğin kend i n i tanıma
c::
o
9-12 15-18 21-24
Yaş (aylar)
Gözden Geçir Gözden Geçir hipokampus gelişiminin, belirli bir bil işsel
işlevle de bağlantılı old uğunu tespit ettik. Bu
Duygular nedir? Bebeklerin duygularının
Bağlantı Kur nedir?
doğası nedir ve bunlar nasıl değişmekted ir?
Yansıt Mizaç nedir ve bebekl ikte nasıl
gelişmektedir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Bebeklikte kişiliğin bazı önemli yönleri Mizacınızı nasıl tanımlardınız? Bu, Chess and
nelerdir ve bunlar nasıl gelişmektedir7 Thomas'ın kolay, yavaş harekete geçen ya da
O Bebeklikte duygusal ve kişisel
Bağlantı Kur
zor şeklindeki üç stilinden birine uymakta
gelişimini tartışır. mıdır? Kardeşleriniz varsa, sizin mizacınız
Bu bölümün başlarında, bebeklerde erken onlarınkine benzer midir ya da
hipokampus gelişiminin duygularında rol onlarınkinden farklı mıdır?
oynadığını okudu nuz. Bölüm S'te erken
Bağlanma ve Gelişimi
Bakım Verme Stilleri ve Bağlanma
SOSYAL YÖNELİM/ANLAMA
Sosyal-duygusal varlıklar olarak bebekler, sosyal dünyaya güçlü bir ilgi göstermekte ,---------�
I
dirler ve buna yönelme ve bunu anlama konusunda motivasyona sahiptirler. Daha
ı gel iş"m le bağlı t:
önceki bölümlerde, bebeklerin sosyal yönelim ve anlamalarına katkıda bulunan pek 1
çok biyolojik ve bilişsel temellerden söz edilili. Bu bölümde, araştırdığımız sosyal yöne ı Yaşam Boyu Bakış Açısı: Biyolojik, bilişse l '
lim, hareket, niyet, hedef yönelimli davranış, iş birliği ve toplumsal referans gibi ilgili 1 ve sosyoduygusal süreçler sıklıkla, kiş i l erin
biyolojik ve bilişsel faktörlere dikkat çekeceğiz. B iyolojik, bilişsel ve sosyal süreçleri : yaşam boyu g i d i şat ıyl a bağlantı l ı d ı r 1.
. 1
birlikte tartışmak bize, HBu süreçler karmaşık şekilde iç içe geçmiştir" adlı Bölüm l 'de Bölüm, s. 1 5. 1
I
belirtilen, gelişimin önemli bir yönünü bize hatırlatmaktadır ( Diamond, 2009 ) . � - - - - - - - - - - - - -'
Sosyal Referans Alma: Bebeklikteki diğer bir önemli sosyal bilişsel başarı,
diğer insanların d u ygularını okuma yeteneğidir ( Kim, Walden & K n ieps,
2010 ) . Sosyal referans alma, belirli bir durumda nasıl davranılacağına karar
vermeye yard ımcı olan, diğerlerinin d u ygusal ipuçlarını okuma olarak
tanımlanan bir terimdir. Sosyal referans almanın gelişimi, bebeklerin bir
yabancıyla karşılaşmaları ya da bu kişiden korkup korkmayacaklarını bilme
ihtiyacı duymaları gibi belirsiz d u rumları daha doğru bir şekilde yorumla
malarına yardımcı olur (Thompson, 2006 ) . Birinci yılın sonunda, a n nenin
yüz ifadesi -gülen ya da kork u l u - , bebeğin alışık olmadığı çevreyi keşfedip
keşfetmeyeceğini etkiler.
Bebekler, yaşamlarının ikinci yılında sosyal referans almada daha iyi
hale gelir. Bu yaşta, eylemde bulunmadan önce anne ile kontrol etmeye
eğilimli dirler; onun mutlu, kızgın ya da korkulu olup olmadığına bakarlar.
Örneğin, bir a raştırmada 14- 2 2 aylık bebekler, altı-dokuz aylık bebekJere
göre, belirli bir d urumda nasıl davranacağı bilgisinin kaynağı olarak, anne
nin yüzüne bakamaya daha fazla eğilim göstermişlerdir ( Wa l den, 1991) .
AGLANMA VE GE Ş
Bağlanma, iki insan a rasındaki yakın d u ygusal bağdır. Bebek bağlanması ile ilgili
kuramların eksikliği yoktur. Birinci bölümde tartışılan üç ku ramcı -Freud, Erikson
ve Bowlby- etkili bakış açılar önermişlerdir.
Freud, bebeklerin, oral doyum sağlayan obje veya kişiye bağlandıklarını öne
sürmüştür. B i rçok bebek için bu çoğunlukla onu besleyen annedir. Besleme, Freud'un
d üşündüğü kad a r önemli midir? Harry Harlow ( 1958 ) tarafından yapılan klasik bir
araştırma, bunun cevabının hayır olduğunu göstermiştir Bkz. Şekil 6 . 7 ) .
Harlow, bebek maymunları doğumlarında annelerinden ayırdı; altı ay süreyle
onJar vekil anneler tarafından büyütüldü. Bir vekil anne telden, diğeri ise kumaştandı.
Bebek maymunların yarısı telden yapılan, yarısı kumaştan yapılan anne tarafından
beslendi. Periyodik olarak, bebek maymunun tel ya da kumaş anneden her ikisiyle
geçirdiği vakit hesaplandı. Hangi annenin onları beslediği gözetilmeksizin, bebek may
munlar, kumaş anne ile çok daha fazla zaman geçirdiler. Kumaş anne değil ama tel
anne, beslenmeyi sağlamasına rağmen, bebek maymunlar, kumaş anne ile daha fazla
vakit geçirdiler. Harlow, maymunları korkuttuğunda, kumaş anne tarafından büyütü
lenler, annelerine koştular ve onlara yapıştılar; tel anne tarafından büyütülenler bunu
yapmadı. Annenin rahatlık sağlayıp sağlamamasının, maymunların güvenle anneye
bağlanıp bağlarımadıkla rını belirlediği görülmüştür. Bu a raştırma net bir şekilde, bes
lemenin bağlanma sürecinde kritik bir unsur olmadığını göstermiştir.
Fiziksel ra hatlık, E rik Erikson'ın ( 1968) bebeğin gelişimi ile ilgili bakış açısında
da önemli bir role sahiptir. E rikson'ın, yaşamın ilk yılının, temel güvene karşı güven
sizlik dönemini temsil ettiği önerisi hatırlanmalıdır. Erikson'a ( 1968) göre, fiziksel Sosyal referans alma: Belirli bir durumda nasıl dav
ranacağını belirlemeye yardımcı olma için diğerleri
rahatlık ve d u yarlı bakım, bebeklerde temel güvenin yerleşmesinde anahta rdır.
nin duygusal ipuçlarını "Okuma�
Bebeğin güven hissi, bağlanmanın temelidir ve dünya nın bulunmak için iyi ve hoş
bir yer olduğu na dair ömür boyu beklentiyi içeren basamağı düzenler. Bağlanma: İki kişi arasındaki yakın duygusal bağ.
/
QJ
"O
c
'::>
en
iii
• Birinci aşama (Doğumdan iki aya kadar): Bebekler, bağlanmalarını, insan figürle
rine yöneltirler. Yabancıla r, kardeşler ve a n ne babalar, bebeğin gülümseme veya
Bowlby'nin modelinde, bağlanmanın dört aşaması nedir? ağlamasını eşit bir şekilde ortaya çıkarırlar.
• İkinci aşama (İkinci aydan yedinci aya kadar): Bebek, tanıdık olanı tanıdık olma
yandan ayırmayı öğrendiğinde bağlanma, bir figüre odaklanmaya başlar, genel
likle de temel bakım verene.
• Üçüncü aşama (Yedinci aydan 24. aya kadar): Spesifik bağlanmalar gelişir. Hareki
becerilerin artmasıyla birlikte bebekler, anne ya da baba gibi düzenli bakım
verenleriyle iletişimi ararlar.
Yabancı ortam: Önceden belirlenmiş bir sırada, be • Dördüncü aşama: (24 ayın üzerinde): Çocuklar, başkalarının duygu, hedef ve plan
beğin, bakım verici ve yabancı bir yetişkinle tanışma, larının farkında olmaya başlarlar ve eylemlerini biçimlendirirken bunu dikkate
ayrılma ve yeniden bir araya gelmeyle i l g i l i bir dizi
almaya başlarlar.
hareketi gerektiren, bebek bağlanmasıyla ilgili göz
lemsel bir ölçüm.
Bowlby, bakım verenin, ilişkinin ve kendinin basit zihinsel modeli olan, bebek
Güvenli bağlanan bebekler: Çevreyi keşfetmek için lerde bağlanmanın içsel çalışan modelinin gelişiminden bahsetmektedir. Bebeğin
bakım vericilerini güvenlik üssü olarak kullanan be bakım verenle bağlanmasının içsel çalışan modeli, bebeğin ve daha sonra çocuğun
bekler.
başkalarına verdiği tepkileri etkiler ( B retherton & Munholland, 2008 ) . Bağlanmanın
Güvensiz kaçınan bebekler: Bakım vericiden kaçı içsel modeli aynı zamanda bağlanma ve duygusal a nlayış, vicda ni gelişim ve benlik
narak güvensizlik gösteren bebekler. algısı a rasındaki ilişkileri keşfetmede çok önemli bir role sahiptir (Thompson, 2006) .
• Güvensiz dirençli bebekler sıklLkla anneye yapışır, fakat daha sonra bu yakın
lığa bakım verenle mücadele ederek direnirler; muhtemelen ona v ururlar ya da
iterler. Yabana Ortam deneyinde ise bebekler genellikle bakım verene kaygılı
bir biçimde yapışır ve oyun odasını keşfetmeye çalışmazlar. Bakım veren ayrıl
dığında şiddetli biçimde ağlar ve geri gelip bebeği sakinleştirmeye çalıştığında ise
onu kendilerinden uzaklaştırırlar.
Gözden Geçir Gözden Geçir riyle çelişmekte midirler? Kalıtı m a karşı çevre
kavramı nasıl dahil olur7 Tarif ediniz.
Bebekler sosyal d ünyaya nasıl uyum gösterir
Bağlantı Kur ler7
Yansıt Bağlanma nedir ve nasıl kavramsallaştırılır7 Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Bağlanmadaki bazı bireysel farklılıklar nelerdir7 Bir anne baba olarak bebeğinin güvenli bağ
Bakım verme stili bağlanmayla nasıl ilişkilidir? lanmaya sa h i p ol ma ihtima l i n i artırmak içın
neler yapabilirsiniz?
O Bebeklikte sosyal yönelim Bağlantı Kur
ve bağlanmanın gelişimini Az önce okuduğunuz farklı bağlanma teorileri
tanımlar. birbirlerini tamamlamakta mıdır yoksa birbirle-
AİLE
Aile, bir a l t sistemler topluluğu olarak düşünülebilir; birbirleriyle ilgili ve bir
birlerini etkileyen nesil, cinsiyet ve rol terimleri içerisinde tanımlanan taraflar
dan oluşan karmaşık bir b ü t ü n . Her bir a i le üyesi çeşitli a l t sistemlere katılır
( Parke ve diğerleri, 2008 ) . Baba ve çocuk bir alt sistemi temsil ederken a nne ile
baba bir diğer a l t sistemi temsil eder; anne-baba-çocuk ise bir başka alt sistemi
temsil eder ve b u böyle devam eder.
Şekil 6.9'da görüldüğü gibi, bu alt sistemler birbirlerini karşılıklı olarak etkilerler.
Tıpkı anne babaların çocukları sosyalleştirdikleri gibi,
Örneğin, Jay Belsky ( 1981) evlilik ilişkileri, a n ne babalık ve bebek davranışı ve
çocuklar da anne babaları sosyalleştirir.
gelişiminin birbiri üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkileri olduğunu vurgu
lar. Doğrudan etkinin bir örneği, a n ne baba davranışının çocuk üzerindeki etkisidir.
Dolaylı bir etki ise eşler arasındaki ilişkinin, eşlerden birisinin çocuğa karşı davranı
şını nasıl etkilediğidir ( Schact, Cumrning & Davies, 2009) . Örneğin, evlilik çatışması
anne babalığın etkinliliğini azaltabilir; bu d u rumda evlilik çatışması çocuğun davra
nışım dolaylı olarak etkiler. İki insanın a n ne baba haline geliyor olması gibi basit bir
olgu, onların ilişkilerini derin şekilde etkileyebilir.
Anne Babalığa Geçiş: İnsanlar, hamilelik, evlatlık edinme veya üvey anne baba
lık vasıtasıyla anne baba haline gelirken, bir dengesizlikle karşı karşıya kalırlar ve
uyum sağlamaları gerekir. Anne babalar bebekleriyle kuvvetli bir bağlanma geliştir
mek isterler, fakat aynı zamanda eşleri ve arkadaşlarıyla aralarında mevcut bulunan
kuvvetli ilişkilerini de devam ettirmek isterler ve m u htemelen işlerine de devam
ederler. Anne baba kendisine, bu yeni varlığın kendi yaşamını nasıl değiştireceğini
sorar. B i r bebek, eşlerin yaşamına yeni kısıtlamalar koyar; artık akıllarına estiği anda
ŞEKİL 6.9 çıkıp sinemaya gidemezler ve tatil ve diğer l ü k s şeyler için her zaman kolayca para
ÇOCUKLAR VE ANNE BABALAR! ARASINDAKI bulamayabilirler. Çalışan a n ne babalar kendilerine "Çocuğu bakıma vermek onun
ETKiLEŞiMLER: DOGRUDAN VE DOLAYLI için zararlı olur mu? İyi bir bakıcı bulabilir miyiz?" sorularını sora rla r.
ETKiLER Hamileliğin son döneminden başlayıp bebek doğduktan sonraki üçüncü yıla
kadar süren boylamsal bir çalışmada, çiftlerin bebek doğmadan önce,
doğumdan sonrasına kıyasla, daha olumlu evli l i k ilişkileri yaşadıkları
bul u nmuştur ( Cowan & Cowan, 2000; Cowan ve diğerleri, 2 00 5 ) . Ama
yine de üçte birinin evlilik doyumunda artış bulu nmuştur. Bazı çiftler
bebeğin kendilerini hem yaklaştırdığını hem de uzaklaştırdığın söylemiş
lerdir; anne baba olma, çiftlerin benlik d u ygularını güçlendirmiş ve bir
çift olarak kendilerine yeni, daha istikrarlı bir kimlik kazandırmıştır.
Bebekler, erkeklerde yakın ilişkiler ve eğlenceli oyunlarla ilgili taleplere
yönelik bir ilgi yarattı ve a i le rolleri kadınların aile görevleri ni daha iyi
yönetmelerini ve kendi kişisel gelişmelerine daha çok önem vermelerini
tetikledi .
Eve bebek getirme projesi, çiftlerin ilişkilerini güçlendirmeyi, bebekle
yakınlaşmayı, çatışma çözmeyi ve a n ne babalık becerisini geliştirmeyi ön
plana çıkaran bir çalışmadır. Projenin değerlendi rilmesi gösterdi ki pro
jeye katılan kişiler a n ne baba olarak birlikte çalışma becerisi açısından
geliştiler, babalar bebekleriyle daha çok ilgilenmeye ve bebeklerin davra-
Yeni anne babaların ne tür uyumlar yapmaya ihtiyaçları vardır?
Karşılıklı Sosyalleşme: Uzun yıllar, anne babalar ile çocuklar arasındaki sosyalleşme
nin tek yönlü bir süreç olduğu düşünüldü: Çocuklar, kendi anne babalarının sosyal
leşme tekniklerinin bir ürünü olarak görü ldüler. Ama anne baba-çocuk etkileşimi
karşılıklıdır (Gauvain & Parke, 2010; Grusec, 2011 ) . Karşılıklı sosyalleşme, iki yönlü bir
sosyalleşmedir. Yani, tıpkı anne babaların çocukları sosyalleştirdikleri gibi, çocuklar da
anne babalan sosyalleştirirler. Örneğin, annelerin bebekleriyle etkileşimleri, birbirini
izleyen hareketlerin incelikli şekilde koordine edj]diği bir dans veya bir diyalog gibidir.
Bu koordineli dans veya diyalog, kişinin her bir hareketinin kendi partnerinin bir önceki
davranışına bağlı olduğu, karşılıklı bir eş zamanlılık biçimi olarak kabul edilebilir. Veya
bir eş d iğerini taklit ettiği zaman veya karşılıklı gülümsedikleri zaman olduğu gibi eşle
rin hareketlerinin eşleşmesi anlamında 'karşılıklı' olabilir.
Bebeklikte karşılıklı sosyalleşme araştırıldığı zaman, karşılıklı bakış veya göz
teması erken sosyal etkileşimde önemli bir rol oynar ( Moore ve diğerleri, 2009; Stern,
20 l O ) . Bir araştırmada anne ve bebek birbirlerine bakarlarken çeşiıli davranışlarda
bulundular ( Stem ve diğerleri, 1977 ) . Tersine, birbirlerinden uzağa bakarlarken bu
tür davranışların oranı büyük ölçüde azaldı. Kısacası, anne ve bebeğin davranışları
esaslı şekilde etkileşim, karşılıklı düzenleme ve uyum içerir (Treyva u d ve diğerleri,
2009; Tronick, 2010 ) . Yakın zamanda yapılan bir çalışma, anne baba-bebek uyumu
nun -sosyal davranışın zamansal koordinasyonunun- çocukların gelişiminde önemli
bir rol oynadığını göstermiştir ( Feldman, 2007 ) . Bu araştırmada 3 - 9 aylık bebekler
ile anne babalarının uyumu, 2 yaşından 6 yaşına kadar çocukların kendilerini denet
lemeleriyle pozitif yönde ilişkili bulunmuştur.
Bakım vericiler ekseriya "ceee. .. !" ve el çarpma gibi
Önemli bir karşılıklı sosyalleşme şekli, yol gösterme amaçlı yardımdır; burada oyunlar oynarlar. Yol gösterme amaçlı yardım bu
anne baba zaman etkileşimlerini, bebeğin anne babasıyla sıra almayı deneyirnlemesini oyunlara nasıl dahil edilir?
sağlayacak şekilde ayarlar. Yol gösterme amaçlı yardım, çocukların çabalarını destek
leyen anne baba davranışlarını içerir; bu destekleme çocuklara, sadece kendi yetenek
lerine dayandıklarında olabileceklerinden daha yetenekli olmaları olanağını verir
(Field, 2007 ) . Yol gösterme amaçlı yardım da bakıcılar olumlu, karşılıklı bir çerçeve
sağlarlar ve bu çerçevede çocuklarıyla etkileşirler. Örneğin "ceee . . . ! " oyununda anne ,,,. - - - - - - - - - �
,
önce bebeğin üzerini bir şeyle örter. Sonra örtüyü kaldırır ve bebeğin tekrar onaya eı · i
çıkmasına "sürpriz" tepkisi gösterir. Bebek " ceee . . . !" ve benzeri oyunlarda ustalaştıkça
Bilişsel Kuram: Yol gösterme amaçlı yar
sıra başka oyunlara gelir; bu oyunlar da yol gösterme amaçlı yardıma kon uşma sıra
sına örnek teşkil eder. Konuşma sırası ve "ceee . . . " gibi oyunlarla meşgul olma, Bölüm dım'ın bir versiyonu, Lev Vygotsky'nin sos
5'te tartıştığımız bakıcı ile bebek arasındaki ortak dikkatin gelişimini yansıtır (Toma yokültürel bilişsel g el i ş i m kuramının
sello, 2008 ) . önemli bir yönüdür. 7. B ö l ü m, s. 220.
1 60 I
.;
çoğu nlukla ebeveyn gruplarına alınma ABD'DE ÇOCUKLARIYLA EVDE TAM GÜN Yol gösterme amaçlı yardım: Bebeğin anne baba
dıklarını bildirmişlerdir. KALAN BABALARIN SAYISINDAKİ ARTIŞ sıyla karşılıklı ve sıralı etkileşimleri, d eneyimleri.
• KISIM 3 Bebeklik 1 97
Babalar bebeklere, a nnelerin baktığı kadar iyi bakabilirler mi? Baba
lar ve bebekleri üzerine yapılan gözlemler, babal a rın d a bebeklerine
a nneler kadar duyarlı ve soru m l u şekilde davranma yeteneğine sahip
olduklarını düşündürüyor ( Lamb, 20 1 0; Pa rke ve diğerleri, 2008 ) . Afri
ka'daki Aka pigmelerinin k ü l t ü r ü n ü ele alalım. Bu k ü l t ü rde babalar,
a n neler kadar çocuklarıyla etkileşim içinde zaman geçiriyorlar ( Hewlett,
l 99 1 ; 2000; Hewlett & MacFarlan, 20 1 0) . Babaların Aka pigme babaları
kadar bebeklerine karşı aktif, şefkatli ve ilgili bakıcılar olabilmelerine rağ
men, bir çok kültürden erkeklerin böyle bir seçim yapmadıkları da hatır
lanmalıdır ( Cohen, 2009; Parkinson, 2 0 1 0 )
Babalar çocuklarına karşı, annelerden farklı mı davranırlar? A nnelik
etkileşimi çoğunlukla çocuk-bakımı faal iyetlerine yoğu nlaşır - besleme,
altını değiştirme, banyo yaptırma . Babalık etkileşiminin oyun faaliyetle
Bir Aka pigme babası küçük oğluyla. Aka kültüründe babaların,
rinde yoğunlaşması olasılığı daha fazladır ( Pa rke & B u riel. 2006 ) . Babalar
zamanlarının % 47'sinde bebeklerinin yanında durup onlarla meşgul
oldukları gözlenmiştir (Hewlett, 1991).
daha ziyade çocuklarıyla alt alta üst üste boğuşurlar. onları zıpla mlar.
havaya hoplatırlar ve gıdıklarlar ( Lamb, 2000 ) . Anneler de bebeklerle
oynarlar, ama onların oyunları, babalarınkine kıyasla daha az fiziksel ve
daha az uyarıcıdır.
Bir a raştırmada babalarla, çocukları 6, 15, 24, ve 36 aylıkken bakıcı olarak ne
gibi soru ml u l ukları olduğu konusunda görüş ü lmüştür ( NICHD Early Ch ild Care
Research Network, 2000 ) . Babaların bazıları n ı n, çocukları 6 ve 36 aylıkken kendi
leriyle oynadıkları oyunlar videoya kaydedilmiştir. Şu hallerde babaların çocuğun
banyosu, beslenmesi, giydirilmesi, bakıcıya götü rülmesi gibi işleri daha fazla yaptığı
görülmüştür: Annelerden daha az çalıştıkları zaman, anne ve baba genç oldukları
zaman, a nneler eşleriyle daha yakın bir evlilik ilişkileri olduğun u bildirdikleri zaman
ve çocuklar erkek oldukları zama n .
r CU BA iM
Bugün A B D 'deki çoğu çocuk birden fazla bakıcıyla büyüyor. Çoğu n u n onlara bak
mak için evde kalan anne babası yoktu r; b u n u n yerine çocuklara bakım yapan
başka insa nlar vardır - "çocuk bakıcılığı " . Çoğu anne baba çocuklarına başkal a rı
baktığı için çocuklarının kendilerine o l a n duygusal bağlanman ı n zayıfladığını,
bebeğin bilişsel gelişiminin geciktiğini, kızgın lıklarını nasıl kontrol edeceklerini
öğrenemediklerini ve emsallerinden gereğinden fazla etkilendiklerini düşü nmekte
ve bundan ü z ü n t ü duymaktadır. Çocuk bakıcılığı n e kada r yaygındır? Bu anne
baba lar ü z ü lmekte haklı mıdırla r?
• Anne için doğum izni: Bazı ülkelerde doğum öncesi izin, 6 - l O hafta arasında
değişen doğum sonrası izinde olduğu gibi zorunludur.
• Baba için doğum izni: Çoğunlukla a nnenin doğum izninden daha kısadır. İkinci
doğum olduğu ve ilk çocuğun hala bakıma muhtaç olduğu du rumda özellikle
önemli olabilir.
• Anne-baba için doğum izni: Cinsiyet farkı gözetmeksizin verilen bu doğum izni
çoğunlukla a n nenin doğum izninden sonra verilir ve erkek ve kadına doğum
iznini paylaşmaları veya hangisinin bu izni kullanacağını seçme olanağı tanır.
Avrupa Birliği yönetimi l 998 de üç aylık bir anne-baba doğum izni öngördü .
'
Çocuk-bakım hizmeti verenlerin bazılan profesyoneldir; diğerleri ise ek gelir sağlamak ŞEKİL 6.1 1
isteyen annelerdir. Şekil 6. 1 1 , çalışan annelerin 5 yaş altında olan çocukları için temel ABD'DE ANNELERi ÇALIŞAN 5 YAŞIN
bakım hizmeti veren düzenlemeleri göstermektedir (Clarke-Stewart & M iner, 2008 ) . ALTINDAKİ ÇOCUKLARIN TEMEL BAKIM
Çocuk-bakımı kalite olarak farklıdır. Bebeklere a i t bir bakım programının kali DÜZENLEMELERi
tesini ne belirler? Yüksek kaliteli bir çocuk bakımında ( C la rke-Stewarte & Miner,
2008, s. 2 7 3 ) :
Biz, ABD'de ta m an la m ıyla
Bakıcılar, çocuk.lan çeşitli faaliyetlerle meşgul olmaya teşvik eder; çocuğun göz hizasında
m ü kemmel bir çocuk ba k ı m ı
olacak şekilde sık sık gülümseme, dokunma, sarılma ve konuşma gibi olumlu etkileşim
lerde bulunur; çocuğun sorularını veya isteklerini adamakıllı cevaplar ve çocuğun kendi i ç i n gerekli h e r bilgiye sa h i biz.
deneyimleri, duygulan ve düşünceleri hakkında konuşması için onu teşvik eder.
Eks i k olan şey soru ml ul u k ve
Kaliteli bir çocuk-bakırm ayrıca, çocuklara güvenli bir çevre, yaşına uygun i stekti r.
oyuncaklara u laşma, yaşına uygun etkinliklere katılma olanağı sağlar; nihayet,
-Edward Zlgler
bakıcının her bir çocukla daha fazla zaman geçirmesini sağlayacak şekilde bakıcı
Çağdaş Gelişim Psikoloğu, Yale Üniversitesi
başına düşen çocuk sayısının düşük olması gerekir.
Eğer çocu klar psikolojik, sosyal ve ekonomik kayna kları kısıtlı ailelerden geli
yorlarsa, düşük kaliteli çocu k bakımı almaları olasılığı daha yü ksektir ( Cabrera, Hut
chens & Peters, 2006 ) . Çoğu araştırmacı yoksulluğun çocuk bakımının kalitesine
olan etkisini a raştırd ı ( Giannarelli, Sonenstein & Stagner, 2006 ) . Bir araştırmada
kapsamlı çocu k bakımını n, sadece bakımın kalitesi düşük old uğu zaman düşük gelirli
çocuklar için zararlı olduğu bulunmuştur ( Votruba-Drzal, Coley & Chase-Landsale,
2004 ) . Çocuk haftada 45 saatten fazla çocuk bakımında olsa bile, kaliteli bakımda
çocuğun içselleştirilmiş problemleri ( örneğin endişe) ve dışsallaştırılmış problemleri
( örneğin saldırga n l ık, yıkıcılık ) daha az olmaktadır. Yeni bir araştırma, düşük gelirli
aile çocuklarının , aileleri kaliteli çocuk bakımını seçtikleri takdirde, bu bakımın
okula hazırlık ve dil gelişimi konularında yararlı olduğunu göstermiştir ( McCartney
ve diğerleri, 2007 ) .
Yoksul bir ortamdan gelenlere kaliteli bakım veren birisi hakkında bilgi edinmek
için, Mesleklerle Bağlanrı 'ya bakınız. D ü ş ü k gelirli aile çocukları çocuk bakımında
daima kaliteli bakım alırlar mı? B u soruya cevap almak ve çocuk bakımının diğer
yönleri hakkında bilgi edinmek istiyorsaııız, Araştırmalarla Bağlantı 'yı okuyunuz.
Çocuk bakımı konusunda anne babaların izleyebilecekleri bazı stratejiler neler
dir? Çocuk bakımı uzmanı Kathleen McCartney'in ( 2003, s. 4) önerileri şunlardır:
• Un u tnıayı111z ki anne babalığınızın kalitesi çocıığunuzun gelişiminde kilit faktördür.
• Çocuğunuzun gelişimini gözleyin. "Anne babalar, çocukları nın davranış sorunları
olup olmadığını görmek için onları gözlemelidirler." Çocuğunun davranışları
hakkında bakıcısıyla ve doktoruyla konuşmahdır.
• En iyi çocuk bakımmı bulmak biraz zaman alır. Farklı çocuk bakım k u rumlarını göz
lemleyin ve beğendiğiniz kurumun, sizin aradığınız k u ru m olduğu n d a n emin
olun. "Kaliteli çocuk bakımı pahalıdır ve her anne babanın bütçesi, çocuğunu
istediği yere vermeye yetmeyebilir. Böyle olmakla birlikte, ihtiyacı olan aileler
için devlet yardımları ve Head Start gibi diğer programlar mevcuttur."
Ulusal Çocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Enstitüsü (NICHD) 1991 yılında çocuk ve bakıcı davranışı (örneğin, çocuklara duyarlı olma ). Endişe verici
bakımı deneyimleri konusunda kapsamlı ve boylamsal bir araştırma başlattı. bir sonuç, ilk üç yıldaki çocuk bakımının büyük kısmın ın kabul edilmez
Yedi yıl boyunca ABD'nin 1 O bölgesinde yaklaşık 1 400 çocuk ve bu çocuk derecede d üşükkalitedeolmasıdır.Çocuk bakım ortamındaannebaba
ların ailelerinden oluşan birörneklemden veri topladı. Araştırmacılar çeşitli olmayanların verdikleri olumlu bakım nadirdir. -Çocukların sadece o/o
yöntemlerkullandılar(eğitilmişgözlemciler,görüşmeler,anketlervetestler) 1 2'si anne baba olmayanlardan olumlu çocuk ba kı m ı al mışlardır
ve fiziksel sağlık, bil işsel gelişim ve sosyal-duygusal gelişim dahil olmak (olumlu konuşma, kopmanın olmayışı, ifadesiz d uygu ve dil uyarımı
üzereçocukgelişiminin birçok yönünü ölçtüler. Bugün NICHD Erken Dönem gibi). Üstelik düşük gelirli aile çocukları, varlıklı a ile çocuklarından
Çocuk Bakım ı ve Ergen Gelişimi Araştırması veya NICHD SECCYD olarak daha düşük kalited e b i r çocuk bakımı
bilinen araştırmanın bazı sonuçları aşa aldılar. Bakıcının b a kım kalitesi yüksek
ğıdadır (NICHD Early Care Network, \ \�
�'.
;:...;:: olduğu zaman çocukla r bi lişsel ve dil
200 1 , 2002, 2003, 2004, 2005). görevlerinde daha başarılıdırlar, oyun
Çocuk bakım şekilleri: Çoğu aile ço esnasında annele riyle daha iyi işbirliği
cuğunu, doğumdan hemen sonra yaptılar, arkadaşlarıyla d a ha olumlu ve
bakıma vermektedir.Ailelerin çocuk maharetli etkileşim gösterdiler ve dav
bakım düzenlerinde büyük istikrar ra nış sorunları d a h a az oldu. Bakıcı
sızlık vardır. Dört aylığa kadar olan eğitimi ve çocuk-ba kıcı ora nı iyi olan 54
bebeklerin yaklaşık dörtte üçü anne aylık çocukların, d a h a yüksek bir bil işsel
dışındaki kişi ya da kurumlardan ba ve sosyal yeterli k gösterd ikleri belir
kım almaktadır. Çocukların ilk defa lendi. NICHD'ni n erken dönem çocuk
bakıcıya verildikleri durumda, bu ilk bakımı konusunda ki boylamsal araştır
bakıcıların hemen hemen yarısı ak masında elde edi len verilerini kullanan
rabalardır; sadece % l 2'si bakım yeni bir analiz, erken dönemde, özellikle
merkezlerine verilmektedir. Bakımın 27 ay civarında verilen yü ksek kaliteli
miktarı ve tipi, sosyo-ekonomik et bir bakımın, çoc ukla r ı n beşinci sınıfta
kenlere bağlı olarak değişmektedir. daha yüksek bir vokab ü ler (sözcük da
Örneğin, yüksek geliri olan anneler ğarcığı) puanı a lmaların ı sağladığını
ve annelerin gelirine daha fazla ba göstermektedi r ( Be l s ky ve diğerleri,
ğımlı olan aileler, çocuklarını daha 2007).
erken dönemde bakıma vermekte
• Kaliteli çocuk b a kı mının aynı za
dirler. Annelerin çalışmasının çocuk
manda, anne dışınd a bakım düzeni kul
üzerinde olumlu etkileri olduğuna
lanan aileler arasınd a d a ha kaliteli bir
inanan annelerin, kendi çocuklarını
anne-çocuk ilişkisi sağla dığı görülmüş
anne dışında bakıma daha uzun süre
tür. Dahası,düşük kaliteli bakım 1 S aylık
vermeleri olasılığı, diğer a nnelerin-
bebeklerin annele rin e karşı güvensiz
kinden daha yüksekir. Düşük gelirli National /nstitute of Child Health and Human Development tarafından
bağla nma gel iştirmele riyle ilişkilidir,
ailelerin çocuk bakımına başvurma- yapılan boylamsal bir çocuk bakımı araşttrmasının önemli bulgu/art
nelerdir?
ama bu, sadece a nn e n i n duyarlığı ve
ları olasılığı, varlıklı ailelere oranla
ilgisi zayıfolduğu zaman böyle olmak
daha fazladır, fakat bakıma verilen düşük gelirli ailelerin bebekleri,
tadır. Bununla birlikte, çocuk bakım kalitesi, 36 a y l ı k çocuklarda an-
diğer gelir gruplarının bebekleriyle aynı süre bakımda kalmaktadırlar.
neye güvenli bağlanmayla ilişkili değildir.
Eşleri olmayan anneler, daha eğitimli anneler ve yüksek gelirli ailele
rin çocukları, okul öncesi yıllarda diğer ailelerin çocuklarından daha Çocuk bakımının miktarı: Çocuk bakımının miktarı, çocuğun sonraki
fazla saat bakım merkezinde kalmaktadır. Eğitim düzeyi düşük olan bazı davranışları hakkında önceden tahminde bulunma olanağı verir.
ailelerin ve annelerin küçük bir kısmı, bakım için akrabalardan daha Bebeklik dönemlerinin başlarında çocuk bakımı uygulamalarında çok
fazla zaman harcamaktadırlar. zaman geçiren çocuklar, anneleriyle duyarlı ilişkiye daha az girmek
Bakımın kalitesi: Bakımın kalitesini değerlendirme ölçütleri şunlardır: tedir, daha fazla davranış sorunu göstermekte ve d a h a fazla hasta
Grup büyüklüğü, çocuk-yetişkin oranı, fiziksel çevre, bakıcının özel olmaktadırlar (Vandell, 2004). Bu karşılaştırmaların birçoğunda, haf
likleri (örneğin, eğitimi, uzmanlaşma eğitimi ve çocuk bakım deneyimi) tada 30 saat bakım alan çocuklarla 45 saatten fazla bakım alan ço-
(devamı var)
(devamı)
cuklar karşılaştırılmıştır. Bununla birlikte, genellikle çocuklar haftada rakgörülmektedir;özelli kleannen i n d uyarsızolduğu durumlarda,
30 saat veya daha fazla bakımda kaldıkları zaman, gelişimleri uygun anne baba duyarlığı g üvenli bağlanmayı tutarlı bir şekilde yorda
düzeyin altında kalmıştır. maktadır (Friedman, Melhuish & Hill, 201 O; Thompson, 2009).
Ai le ve anne baba l ı k etkileri: Çocukların uzun süre bakı mda kal ma Bu araştırma, bu bölümün bu kısmında daha öncesöz edilen diğer araş
ları, ailelerin ve anne babalığın etkisini azaltmamaktad ı r. Anne tırmasonuçlarınıdesteklemektedir-birçocuğunaldığı bakımınniceliği,
babalar,çocuklar ı n d uygularınıdüzenlemelerineyardımdaönemli niteliği kadar öneml i değildir. Belirtmeyedeğerolan hususşudurki aile
bir rol oynarlar. Özell i kle çocuklar üzerinde önem 1 i olan anne baba ler ve anne babalar çocuklarının bakım deneyimlerini olumlu şekilde
etki leri şunlardır: Çoc u k la rı n ihtiyaçlarına duyarlı ol ma,çocuklarla etkileyebilirler.
birlikte olma ve bilişsel olara k onları uyarma. Gerçekten de anne
baba duyarlığı, güve n l i bağlanmanın en istikrarlı yordayıcısı ola-
ko n u bağlantılan - - - - - - - - - - - - - - - - - - ,
\
Gelişimi
Duygu, bir kimse kendisi için önemli olan bir d u rum veya bir et ki leşim içine g i rd iği
Duygusal Gelişimi
zaman meydana gelen şeydir. Çok çeşi t l i duygulardan bazı la rı şunlard ı r : C o ş k u ,
sevinç, sevgi ( ol u m lu d u ygular) v e kaygı, kızgınlık v e ü z ü n t ü ( olumsuz d u ygu la r) .
Psikologlar d u yguların, özellikle ele yiiz ifadelerinin biyoloj i k b i r t emel inin ol d u ğu nda
ısrar ederler. B i yolojik evrim insanoğ l u n a d u ygusal olma özel liğini kazand ı rm ışt ı r,
fakat k ü l t ü re ve il işkilere göm ü l m ü ş olması duyguların ifadesinde çeşit lil iğe yol a ça r.
D u ygular i l k d ildir; bu dille a n n e babalar ve çocu klar iletişimde bulunurla r ve y i ne
duygular, a n n e baba-çocuk ilişkilerinde k i l i t bir rol oynar. Her ne kadar a ra ş t ı r m a cı
lar bebekte duyguların başlangıcını ve sırasını t a rtışmakta iseler de, bebekler gel i şim
lerinin i l k evrelerinde birçok d u ygu gösterirler. Lewis temel duygu la rla öz b i l i n ç
d uygular a ra sı n d a ayrım ya par. Ağlama, y e n i doğa nların k e n d i çevreleriyle i l e t i ş im de
b u l u nmak için k u l landıkları e n önemli mekan izmadır. B ebeklerin en azında n üç t i p
ağlaması vardır - t e m e l ağlama, kı7gın lık ağlaması v e acı ağlaması. Her n e k a d a r
giderek daha fazla sayıda uzman ilk y ı l d a bebek h e r ağla dığında hemen m ü ş f i k bir
ilgi gösterilmesini öneriyor ise de, ağlayan bebeğin a v u t u lması gerekip ger ek m ed iği
konusu yoğun tartışmalara konu olmaktadır. Daha 2 a y l ı kken, sosyal gü l ü m s e m e
görülür. Bebeğin geliştirdiği i k i kork u , yabancıdan duyduğu kaygı v e bakı cıda n a yrıl
madır ( ki b u , ayrılma protestosu o l a ra k ifade edil i r ) . B ebek geliştikçe , d u y g u sa l
d ü zenleme k e n d i s i için önemli bir uğraş haline gelir.
Erikson'a göre bir bebeğin ilk yılı güven /güvensizlik dönemidir. Bebek ya k l a ş ı k 18
Kişilik Gelişimi aylıkken 'kendini tanıma' denilen 'kendini a nlama' yeteneğini geliştiri r. B a ğ ım çızlık,
yaşamın ikinci yılında merkezi bir konu olur. Erikson yaşamın ik inci yıl ı n ı n , u t a n ma
ve kuşku i le özerkliğin çekiştiği bir dönem olduğunu vurgular.
Bağlanma
Bebek sosyal d ü nya ya kuvvet li bir ilgi gösterir ve onu a n lamak için m o t i v e o l u r.
Sosyal Yönelim/Anlama
Bebek, gelişi m i n i n erken aşamalarında sosyal dü nyaya yönel i r. Daha 2 - 3 a y l ıkken
bakıcısıyla yüz yüze oyun oynamaya başlar. Kend isinin yönettiği yer değişti r me bece
risi çocuğun sosyal değişim ve kendi sosyal dü nyasını daha bağımsız şekilde keşfetme
yeteneğini önemli ölçüde geliştirir. insa nları amaçlı ve bu amaçlara bağlı davra nışla rla
meşgul va rl ıklar olarak algılama, önemli bir sosyal bilişsel başarıdır. Bu başarı, ilk y ı l ın
sonlarına doğru onaya çıkar. Sosyal a tıf, yaşamın ikinci yılı nda artar.
Güvenli bağlanmış bebekler bakıcıyı, çoğ u n l u kla anneyi, çevreyi keşfetmek için k u l
Bağlanmada Bireysel
lanacakları güvenli b i r üs olarak görürler. Güvensiz bağlanmanın ü ç şekli kaçınan,
Farklılıklar
dirençli ve dağınık bağlanmadır. Ainsworth, bağlanmanın gözlemsel bir ölçüsü olan
Yabancı Ortamı'nı geliştirdi. Ainsworth yaşamın ilk yılındaki güvenli bağlanmanın,
daha sonraki yılları n psikolojik gelişimi için önemli bir temel sağladığına işaret ediyor.
Erken bağlanma ile sonraki gelişim arasındaki bağlantının kuvveti, araştırma lar ara
sında biraz farklılık gösterdi. Bazı araştırmacılara göre bağlanma teorisyenleri kalıtıma
ve mizaca yeterince dikkat etmediler. Diğer bazı eleştirmenler ise sosyal etkenlerin
çeşitliliği ve bağlamın yeterince göz önüne alınmadığında ısrar ettiler. Bağlanmada
kültüre l farklılıklar, değişmeler b u l u n d u ama araştırılan b ü t ü n kültü rlerde güvenli
bağlanma en yaygın sınıflama old u .
Anne babalığa geçiş, anne babalar için büyük çapta bir uyumu gerektirir. Tıpkı anne
Aile
babaların çocuklarım sosyalleştirdikleri gibi, çocuklar da anne babalarını sosyalleştirirler.
Anne baba-bebek uyumu ve yol gösterme amaçlı yardım, karşılıklı sosyalleşmenin
önemli yönleridir. Belsky'nin modeli doğrudan ve dolaylı etkileri tanımlamaktadır.
Çocukla etkileştiği zaman annenin başlıca rolü, çocuk bakımıdır; babanın rolü ise
çocukla oynamak ve eğlenmektir.
Günüm üzde, ABD tarihinin herhangi bir döneminde olduğundan daha fazla sayıda
Çocuk Bakımı
çocuk, bakıma verilmektedir. Çocuk bakımının kalitesi farklılık göstermektedir ve çocuk
bakımı tartışmalı bir konu olarak kalmaya devam etmektedir. Kaliteli çocuk bakımı
başarılabilir ve çocuk üzerindeki olumsuz etkileri daha az gibi görünmektedir. NICHD
çocuk bakımı araştırmasına göre, düşük gelirli ailelerin bebeklerinin kalitesiz çocuk
bakımı alma olasılığı daha yüksektir. Aynca, çocuk bakımının kalitesi arttıkça, çocukta
davranış sorunlarının ortaya çıkması olasılığı düşmüştür.
a n a hta r işiler
Alexander Chess ve Stella Jacop Gewirtz 1 83 John Watson 1 83 Mary Rothbart ve John
Thomas 1 83 Jay Belsky 196 Joseph Campos 1 80 Bates 1 84
Erik Erikson 1 86 Jerome Kagan 1 84 Kathleen McCartney 200 Michael Lewis 1 80
Harry Harlow 1 9 1 John Bowlby 1 8 1 Mary Ainsworth 1 83 Ross Thompson 1 87
j
Bireyin ilk yıllarını hiçbir şey yapmadan geçirmesine
şaşırıyorsunuz. Ne demek! Mutlu olmak hiçbir
şey midir? Zıplamak, oynamak, bütün gün koşmak
hiçbir şey midir? Birey hayatının hiçbir döneminde
bu kadar meşgul olmayacaktır.
-Jean Jacques Rousseau
lsviçre doğumlu Fransız Dii�ünür, 18. yüryıl
Erken Çocukluk
Erken çocuklukta en önemli söylenmemiş şiirimiz sadece 4 yaşında olmaktır.
dünyamız genişledi. 'Ben' dediğimiz zaman biriciklikten söz ettik, başka biriyle
(Bölüm 8).
206
[bölüm 7 ERKEN ÇOCUKLUKTA
) FİZİKSEL VE BİLİŞSEL
GELiŞiM
. .
Öğrenme Hedefi 1 Erken çocuklukta gerçekleşen Öğrenme Hedefi 3 Erken çocuklukta dil
-
gelişiminin nasıl gerçekleştiğini özetler.
.....,
fiziksel değişimleri tanımlar.
Beden Büyümesi ve Bedendeki Değişim Ses Bilgisini ve Biçim Bilgisini Anlama
ta Motor Gelişim Söz Dizimi ve Anlam Bilgisindeki Değişimler
.c Uyku
Beslenme ve Egzersiz
Kullanım Bilgisindeki İ lerlemeler
Küçük Çocuklarda Okuma Yazma
ta Hastalık ve Ö lüm
E
gelen bilişsel değişim leri i lişkin üç görüşü açıklar. Erken Çocuk Eğitiminde Farklılıklar
Piaget'nin İşlem ö ncesi Evresi Dezavantajlı Küçük Çocuklar için Eğitim
Vygotsky'nin Kuramı Erken Çocukluk Eğitimindeki Anlaşmazl ıklar
: ::J Bilgi İ şleme Süreci
:Q
_o
eggio Emilia yaklaşımı, italya'nın kuzeyinde yer alan
R Reggio Emilia şehrinde çocuklar için geliştirilmiş bir
eğitim programıdır. Tek ebeveynli çocuklarla engelli çocukları n programa
kabul etmede öncelikleri varken; diğer çocuklar gereksinimlerinin derecesine göre kabul
edilmektedir. Ana-baba, gelirleri temel alınarak düzenlenmiş değişken bir tarifeye göre
ücretlend iril mektedi rler.
Bu programda çocuklar genellikle toplu l u k b i l i ncinin, fa rkl ı l ı klara karşı saygı duyma n ı n
v e sorun çözmede iş birl i kçi b i r yaklaşıma duyu lan gereksi n i m i n gel i ş i m i ne yardı mcı
olmak açısından kon uları bir g r u p içinde i ncelemektedirler (Hyson, Copple ve Jones,
2006). İki yardımcı öğretmen çocu klara reh berlik etmek için hazır b u l u n m a ktadır.
Reggio E m i l ia öğretmenleri ele alınan projeyi bir yola çıkılan bir
macera gibi ele a l m a ktadırlar. Bu proje bir yetişk i n i n önerisiyle
başlayabileceği gibi, çoc u ğ u n düşüncesinden ya da kar yağışı gibi
beklenmeyen bir durumdan da hareket edilerek oluşturulabil ir.
B urada öğretmenler çocu klara bir proje o l u şturmaları ve projenin
üzerin e düşün meleri için yeterli zaman vermektedir.
/
,- _konu bağlantıları ______________ ,
•
KISIM 4 Erken Çocukluk 209
Ön Bilgi
Erken çocukluk döneminde çocuğun nasıl geliştiğini anlayan anababa ve eğitimciler, çocuğun
öğrenmeye ilişkin doğal ilgisini bastırmak yerine bu ilgiyi teşvik edecek programlar yaratma
konusunda aktif olarak rol alabilirler. Bu bölümde yeni yürüyen bebek okul öncesi dönemine
doğru gelişirken ortaya çıkan tipik fiziksel, bilişsel ve dildeki değişimler incelenecek ve erken
çocukluk dönemindeki eğitime ilişkin farklı yaklaşımlar değerlendirilecektir.
Boy ve Kilo: Erken çocukluk döneminde bir çocuğun boyu ortalama olarak 6 . 5
cm ve kilosu d a 2 - 3 k g kadar a rtmaktadır. O k u l öncesi çocuğun daha da büyüdüğü
düşünülürse, bu dönemde boy ve kilodaki artışın yüzdesi her bir yılda azalmakta
dır (Darrah, Setnhilselvan ve Magill-Evans, 2009 ) . Kız çocuklar bu dönemde erkek
çocuklara göre daha kısa ve hafiftirler. Bu farklılık erinliğe kadar sürer. Okul öncesi
dönemde kız çocukların da erkek çocukların da gövdeleri uzadığı için, her ikisi de
zayıflar. Baş büyüklükleri hala bedenlerine göre büyük olsa da okul öncesi dönemin
sonlarına doğru çoğu çocuk bu dengesiz görünümden kurt u lur. B u n u n yanında vücut
yağı da yavaş ve kararlı bir şekilde düşüş gösterir. Tombul bir bebek erken çocukluğun
son unda çoğunlukla daha zayıf görünür. Kızlar erkeklere göre daha yağlı bir yapı
dayken, erkekler daha kaslı bir yapıya sahiptir.
B ü y ü m e yapısı bireysel olarak farklı l ı k gösterir ( H ockenbe rry, 20 1 O). Şimdi
okul öncesi dönemdeki halinizi d ü ş ü n ü n . M u htemelen b u yıllar başka çocukların
sizden daha uzun, daha kısa, daha şişman, daha zayıf olduğunu; bazılarının sizden
daha güçlü ya da daha zayıf olduğu n u fark ettiğiniz yaşlardı. Farklılığın en büyük
nedeni kalıtım olsa da çevresel deneyimlerin de bu farklılıkta e t k i l i olduğu bilin
mektedir. D ü nya çocuklarının boy ve kilo özel liklerine ilişkin bir a raştırmaya göre
boy uzunluklarındaki farklılıkta rol oynayan iki etmen vardır: E t n i k köken ve bes
lenme ( Meredith, 1 97 8 ) . Kentte ve orta sosyoekonomik d ü zeyde bulunan ve aile
n i n i l k çocuğu olan çocu kların kırsal bölgeden gelen, d ü ş ü k sosyoekonomik d üzeyde
b u l u na n ve a ileye daha sonra katılan çocuklara göre daha uzun olduğu görü lmüş
t ü r. Örneğin Amerika'da Afrika kökenl i Amerikalı çocuklar Ameri k a n köken li d iğer
çocuklardan daha uzundur.
M OTO R GE L İ Ş İ M
Okul öncesi dönemdeki çocukların çoğu yaşamları boyunca olabilecekleri
e n ü st düzeyde aktif ve h a reketlidir. Ş i mdi çocuğun yaşamındaki bu
etkinl iklerin neleri içerdiğine bakalım.
Kaba Motor Beceriler: Okul öncesi dönemdeld çocuk a rt ı k düzg ü n bir ŞEKİL7.1
şekilde durabilmek ve hareket edebilmek için çaba göstermek zorunda değildir. B u MİYELINLENMİŞ BiR SiNİR DOKUSU: Kahve
dönemde çocuklar, amaçlı olara k kendilerini taşıyıp, bacaklarını kendilerine güvene rengi olarak görülen miyelin kıl ıfı aksonu {sinir hüc
rek hareket ettirdikçe etrafta dolaşmak onlar için daha otomatik hale gelmektedir. resi uzantısı) kaplamaktadı r. Bu görüntü sinir
dokusunu 12.000 kez büyüten bi r elektron m ikrosko
3 yaşında çocuklar a tlama, zıplama, geri ve i leri koşma gibi basit hareketleri yap
buyla oluşturulmuştur. Beyin gelişimi ve çocuğun bili
maktan hoşlanırlar. B i r odayı baştanbaşa koşabileceklerini ve 1 5 cm zıplayabilecekle şinde miyelinfeşme nasıl birrol oynamaktadır?
rini göstermekten büyük bir gurur duyarlar. Koşma ve zıplama hareketleri çocuğa
Olimpiyatta altın madalya kazandırmasa da 3 yaş bir çocuk için önemli bir g ur u r ve
başarı kaynağıdır.
4 yaşında çocuklar hala b u na benzer etkinliklerle eğleniyor olsa da daha maceracı
hale gelirler. Atletik cesaretlerini parklardaki alçak tırmanma oyuncaklarıyla m ü cadele
ederek göstermeye çabal a rl a r.
5 yaşında çocuklar bir öncekinden daha da maceracı h a l e gelirler. Bu yaşta t ü yleri
diken diken eden tehlikeli işlere kalkışmaktan çekin meyip etrafta bulduğu nesnelerin
üzerine t ı rmanan bir çocuk görmek şaşırtıcı değildir. 5 yaşındaki çocuklar iyi koşarlar
ve birbirleri ya da anababa larıyla yarış yapmaktan h oşlan ı rlar.
İnce Motor Beceriler: 3 yaşında çocu klar küçücük nesneleri başparmakları ve işaret
parmakları a rasında bir s ü reliğine t utabiliyor olsalar da, ince motor becerilerde oldukça
beceriksizlerdir. B u na rağmen oyuncak bloklarla uzun kuleler yapabilir, her bloğa ayrı
ayrı odaklanara k bu blokların yerlerini değiştirebil i rler, yine de tüm b u n l a rı doğrusal
bir çizgi olarak yapamazlar. 3 yaşındaki çocuklar basit bir yapboz oyunu oynarken
parçalan yerleştirmede oldukça özensizdirler. E llerindek i parçanın o t u racağı yeri fark Miyelinleşme: S i n ir hücrelerinin yağ hücreleri doku
etseler dahi parçayı yerine yerleşt i rmede çok titiz değildirler. Çoğun l u kla parçayı zorla suyla kaplanması ve yalıtılması ve böylelikle sinir sis
yerleştirip üzerine kuvvetli bir şekilde vu rma eğilimi gösterirler. temi içindeki bilgi akışı hızını artırması süreci .
UYKU
Uzmanlar ilk çocukluk dönemindeki çocukların her gece 1 1 - 1 3 saat
kadar uyumasını önerirler ( National Sleep Foundation, 20 1 0) . B u
dönemde çoğu çocuk gece boyunca uyur v e gündüzleri de bir kere
öğle u ykusuna yatar. Önemli olan çocuğun sadece u yu ması değil aynı
Küçük çocukların uyku problemlerinin ayırt edici zamanda bölünmeyen bir u yk u düzenine sahip olmasıdır. Aynı
özellikleri nelerdir? zamanda bazen bu dönemdeki çocukların uyuması, yatma zamanı rutini u za d ığı için
zor olmaktadır. Yakın dönemdeki bir araştırma yatma zamanına karşı gösterilen diren
cin çocukta davranım sorunları ya da h iperaktiviteyle ilişkili olduğunu ortaya koy
muştur ( Carval h o B os ve diğerleri, 2009 ) .
, --- - ----- ....
I Çocuklar narkolepsi (gün içinde çok miktarda uyuma ) , insomnia ( uykuya dal
ı gelişimle bağlantı mada ya da uykuyu sürdürmede güçlük) ve kabus görme gibi birçok uyku problemi
1 yaşayabilirler ( N evsimalova, 2009; Sadeh, 2008 ) . Bir tah m i n e göre çocukların %
ı Uyku: Bebeklikteki hangi uyku bozukluğu
40'tan fazlası gelişimlerinin bir döneminde uyku problemi yaşamaktadır ( B oyle ve
1 en çok bebek ölümlerine yol açar ve hangi
1 Cropley, 2004) . Araştırmalar u yku problemi yaşamış çocukların yaşamayan lara göre
bebek bu bozukluk için risk taşır? 4. Bölüm,
1 daha fazla depresyon ve kaygı belirtileri gösterdiğini ortaya koymuştur ( Mehl ve diğer
s. 120. 1
I leri, 2 00 6 ) . Yapılan son bir araştırmaya göre okul öncesi dönemde kötü rüya görme
.....ıııE--------------"' eğiliminde olan çocukların 5 aylıkken zor bir mizaca sahip ve 1 7 aylıkken kaygılı
oldukları belirtilmiştir ( Simard ve diğerleri, 2008 ) . Aynı zamanda başka bir çalışma,
3-8 yaş aralığında uyku problemi yaşayan çocuklann, ergenlik döneminde uyuşturucu
kullanımı ve depresyon gibi sorunlar geliştirebildiklerini ortaya koymuştur ( Wong,
Brower ve Zucker, 2009 ) . Yine araştırmalar çocuklu ktaki kısa süreli u ykunun aşırı
kiloyla bağlantılı olduğunu göstermektedir ( Nielsen, Danielson ve Sorensen, 20 1 0;
Nixon ve diğerleri, 2008 ) . Şimdi dikkatimizi ilk çocukluk dönemindeki çocuğun görü
n ü m ü yl e ilgili bir diğer konu olan beslenmeye yöneltelim.
Aşırı Kilolu Küçü k Çocuklar: Erken çocuklukta aşırı kilolu olma durumu ciddi bir
sağlık sorunu haline gelmiştir ( M arcdante, K liegman ve B ehr-
man, 2 0 1 1 ) . Yakın tarihte Amerika'da yapılan bir araştırma
çocuklara s u n u la n öğünlerin % 4 5'inde önerilen doymuş ve
trans yağ sınırının aşıldığını ve bunun da kolestrol ve kalp
krizi riskini artırdığını ortaya koymuştur ( Center for Science
in the Public Interest, 2008 ) . Bu çal ışma aynı zamanda
çocukların günlük kalori alımlarının ü çte birini ev dışın
daki restoranlardan aldığını göstermektedir. Bu oran
l 980'lerdeki oran ı n iki katıdır. B u n u n yanında 1 3 fast food
zincirindeki 1 500 seçeneğin % 9 3 'ü, Ulusal Tıp Enstitüsü'nün
önerdiği 4-8 yaş aralığındaki çocukların günlük alması gere
ken kalori miktarın ı 430 kalori aşmaktadır. KFC, Taco Beli,
Sonic, Jack i n the Box, C hick-fil -A gibi restoran zincirlerindeki
her bir çocuk menüsü kalori bakımından oldukça yüksektir.
Ateşli hastalıkları
0.9 t-IASTA L I K V E Ö L Ü M
Amerika'daki çocukların sağlığına etki eden e n büyük sağlık riskleri
o 2 4 6 8 10 12 14
nelerdir? D ünya çocukları arasında ölüm ne kadar yaygın l ı k gösterir?
Amerika'daki 1 - 4 yaş arası çocukların yaşlara göre ölüm
sebeplerinin yüzdesi
Amerika Birleşik Devletleri: tık çocuk l u k dönemindeki çocukların
ŞEKİL7.2 a ktif ve araştırmacı bir doğaya sahip oluşu ve çoğu durumda yaklaşan
tehlikenin farkında olmayışları, onları kazalar için riskli durumlara sok
1 -4 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN TEMEL ÖLÜM SEBEPLERi:
Bu şekil 2002 yılında Amerika'daki 1-4 yaş aralığındaki çocukların ölüm maktadır ( Schwebel, 2008 ) . Amerika'da motorlu araç kazaları çocuklar
sebeplerine göre yüzde oranlarını göstermektedir (National Vital arasında ilk öl ü m nedeni olarak görülürken bunu kanser ve hemen
Statistics Reports, 2004). ardından, kalp ve d a mar hasta lıkları izler ( National Vital Statistics
zamanda aile ve ev, okul ve akranlar ile içinde bulundukları toplumun özelliklerin Dürtü kontrolü (topu yakalamak için yola
atlamamak)
den etkilenir (Snowdon ve diğerleri, 2008; Tinsley, 2003; Trasande ve diğerleri,
2010). Şekil 7.3 tüm bu farklı bağlamlar içerisinde çocukların güvenliğini sağlamak Kişisel koruma becerilerinin kul l a n ı m ı {bisiklet
kaskı ve emniyet kemeri gibi)
ve kazaları önlemek için yapılabilecekleri aşama aşama açıklar (Sleet ve Mercy, 2003).
Anababanın sigara kullanıyor oluşu çocuk için tehlike taşıyan bir durumdur
(Bolte, Fromme ve The GME Study Group, 2009). Tahminler Amerika'daki çocuk
ların ve ergenlerin % 22'sinin evde tütün kullanımına şahit olduğuna işaret etmek Ale/Ev
tedir. Bu konuda yapılan artan sayıdaki araştırma anababanın sigara kullandığı evde Çocukla başa çıkma ve anababa becerileri
konusundaki yüksek farkındalık ve bilgi
büyüyen çocukların sağlık sorunları yaşadığını göstermektedir (Carlsen, 2008; Chang,
2009). Evdeki tütün kullanımının kötü etkilerine maruz kalan çocukların ileride Koruyucu davranışlar {arabada çocuk koltuğu
kul!anımı gibi)
astım ve nefes darlığı semptomları göstermesi olasılığı diğer çocuklara göre daha
Ev güvenliği için gerekli ekipmana sahip olma
yüksektir (Herrmann, King ve Weitzman, 2008). Son bir araştırma, pasif içici olarak
{duman deketörü ve kilit gibi)
sigara içilen ortamda bulunan çocuklarda uykuda solunum bozukluğu gibi uyku
problemleri görülebildiği belirtilmiştir (Yolton ve diğerleri, 2010).
Tahmini olarak 6 yaşın altındaki 3 milyon Amerikalı çocuğun kurşun zehirlen
Okul/Akran
mesi riski taşıdığı düşünülmektedir (Moya, Bearer ve Etzel, 2004). Kana karışan
Okul / Ev işbirliği
yüksek miktardaki kurşunun düşük zeka, düşük başarı, dikkat eksikliği ve hiperak
tivite bozukluğu ve yüksek tansiyon gibi olumsuz etkileri vardır (Bellinger, 2008; Oyun alanlarının varlığı
Canfield ve Jusko, 2008). Yoksul kesimden gelen çocukların yüksek sosyoekonomik Kazaları önleyici ve güvenliği artırıcı politika
ve programlar
düzeyden gelen çocuklara oranla kurşun zehirlenmesiyle karşı karşıya kalma riski
daha fazladır (Warniment, Tsang ve Galazka, 2010).
Kurşun zehirlenmesine ek olarak, Amerika'da düşük gelirli ailelerden gelen
küçük çocuklar başka sağlık sorunlarıyla da karşı karşıya kalır ve özellikle anababa Toplum
nın sağlık sigortası olmadığı zaman iyi bir sağlık hizmetinden yararlanamazlar (Kogan Çocuk ve anababa için olumlu etkilnliklere
ve diğerleri, 2010). Yoksul ailelerden gelen çocukların kaza, ölüm ve astım gibi erişim
olumsuz durumlarla yüzleşmeleri olasılığına bakıldığında yüksek gelirli ailelerden Çevresel tehlikelere karşı etkin gözetim
gelen çocuklara göre daha fazla risk taşıdıkları görülmektedir. Çeşitli mekanlarda etkili önleyici politikalar
{havuz korumalığı gibi)
Gelişmemiş ülkelerdeki çoğu çocuk 5 yaşına gelmeden ishalden kaynaklanan sıvı kaybı ve yetersiz beslenme
nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dünyada küçük çocuklarının ölümüne sebep olan diğer sebepler nelerdir?
2 Bilişsel Değişimler e Erken çocuklukta meydana gelen bilişsel değişimlere ilişkin üç görüşü açıklar.
Okul öncesi dönemde çocukların bilişsel dünyası oldukça yarana, özgür ve şaşırtıcı
niteliktedir. Bu dönemde çocukların hayal gücü devamlı çalışır ve dünyaya ilişkin
zihinsel kavrayışları gelişir. Bu bölümde erken çocukluk dönemindeki bilişsel geli
şimle ilgili üç kuram üzerinde durulacaktır. Bunlar; Piaget'nin ve Vygotsky'nin
kuramları ile bilgi işleme kuramıdır.
ŞEKİ L 7.4
evrede çocuklar dünyayı kelimeler, imgeler ve çizimlerle i fade eder. Kavramlar oluştu ÜÇ DAG GÖREVi: Resim 1, çocuğun oturduğu yer
rup, basit mantıksal ilişkiler kurmaya başlarlar. Aynı zamanda çocuğun bilişsel dünyası den görülen açıyı gösterir. Resim 2 i se d iğ erlerinde
olduğu gibi, çocuğa gösterilen diğer resimlerdir ve
bu dönemde benmerkezciliği ve inançları tarafından yönetilmektedir.
farklı bakış açılarından dağları gösterir. Örneğin, B
Piaget bu evreye "işlem öncesi" adını verdiği için bu evrenin önemsiz bir bek
noktasından dağlara bakan birinin gö rü nümü yer
leme dönemi olduğu düşünülebilir. F akat tam tersine işlem-öncesi kavramı çocuğun alır. i şlem-öncesi dönemdeki bir çocuğa B tarafından"
henüz işlemlemediğini vurgulamaktadır. Bundan kastedilen, çocuğun önceden ne görülebileceği" sorulduğunda, çocu k kendi bu
sadece fiziksel olarak yapabildiklerini zihinsel anlamda da yapabilmeye başlaması ve lunduğu açıdan görünen manzarayı seçer. Diğer kişi
nin açısından olaya bakamaz.
tersine çevrilebilir zihinsel etkinliklerde bulunabilmesidir. Rakamları toplama ve
çıkarma bu işlemlere örnek olarak verilebifü. İşlem-öncesi düşünce, davranışla oluştu
rulmuş olanları zihinsel olarak yeniden yapılandırma becerisidir. Bu evre iki alt
evreye bölünebilir: sembolik işlev ve sezgisel düşünce.
Sembolik İşlev Alt Evresi: Sembolik işlev alt evresi, işlem öncesi evrenin ilk .. --------- .-
/
aşamasıdır. Genelde 2-4 yaş arasında ortaya çıkar. Bu alt-evrede çocuklar görmedikleri gelişimle bağlantı
nesnenin zihinsel tasarımını yapabilir hale gelir. Bu beceri çocuğun zihinsel dünyasını
Bilişsel Kuram: Nesne sü rekl i liğ i duyu
genişletir (Carlson ve Zelazo, 2008). İlk çocukluk döneminde çocuklar insanları, evleri,
hareket evresinde kazan ı la n önemli bir
arabaları, bulutları ve birçok şeyi temsili olarak ifade etmek için çeşitli sembol ve ifa
yetenektir. 5. Bölüm, s. 1 53.
deler kullanırlar, dilin kullanımı başlar ve "-mış gibi" oyunlarına katılırlar. Bunun I
__ ___ ..
yanında çocuklar bu alt evrede çarpıcı bir aşama kaydetse de, düşünce yapıları hala
iki önemli sebepten dolayı sınırlanmaktadır: Benmerkezcilik ve canlandırmacılık.
Benmerkezcilik, kişinin kendi bakış açısıyla başkasının bakış açısı arasındaki
farkı kavrayamamasıdır. Piaget ve Barbel Inhelder ( 1969) bu durumu üç dağ göre
vini tasarlayarak incelemiştir (Bkz. Şekil 7.4). Çocuk öncelikle dağ modelleri etra
fında dolaşarak dağın farklı açılardan nasıl göründüğüne aşina olur ve böylece
dağların üzerinde farklı nesneler olduğunu görebilir. Çocuk daha sonra dağların
yerleştirildiği masanın bir tarafına oturtulur. Deneyi yapan kişi, masanın etrafında
oyuncak bir bebeği hareket ettirerek çocuğa bebeğin bulunduğu açıdan görebileceği
düşünülen bir seri fotoğraf gösterir ve çocuktan bebeğin gördüğünü en iyi yansıtan
fotoğrafı seçmesi beklenir. İşlem-öncesi dönemdeki çocuklar çoğunlukla bebeğin
görebileceği değil, kendi gördüğü açıdan çekilmiş olan fotoğrafı seçerler. Okulöncesi
dönemdeki çocuklar bazı görevlerde sıklıkla başkasının bakış açısını alma becerisini işlemler: Piaget'in kuramında bunla r çocukların ön
ceden fiziksel olarak yapmış olduklarını sonradan zi
gösterebilirler ama bazılarını henüz yapamazlar.
hinsel olarak yapabilmelerine o l a n a k sağlayan
Canlandırmacılık (Animizm), işlem-öncesi düşüncedeki başka bir sınırlı etkinliklerdir.
lıktır. Bu durum cansız nesnelerin canlı varlıklar gibi olabileceğine ilişkin inanış
tır. İlk çocukluk dönemindeki bir çocuğun animistik düşüncesini, "Ağaç yaprağı Sembolik işlev alt evresi: Piaget'n in işle m-öncesi
evredeki ilk alt evresidir. Bu alt evrede ç oc u kla r orada
itti ve yaprak düştü" ya da "Kaldırım beni kızdırdı ve beni yere düşürdü" gibi
o anda bulunmayan nesneleri zihinsel o la ra k ifade
cümlelerle anlamak mümkündür. Bu dönemdeki bir çocuk insana ilişkin olan ve edebilme becerisine sahip olurlar (2 ve 4 yaşları ara
olmayan bakış açıları için durumların uygunluğunu ayırt etmede güçlük yaşar. sında)
Büyük olasılıkla, gerçekliğe olan ilgisizliği sebebiyle çocukların resimleri oldukça
Ben-merkezlilik: Kişinin kendi bakış açısıyla başkası
yaratıcı ve çoğunlukla hayal ürünüdür. Hayal dünyalarında güneşler mavi, gökyüzü
nınkinin arasındaki farkı ayırt edemiyor oluşu (işlem
san ve arabalar bulutlar üzerinde olabilir. 3, 5 yaşındaki bir çocuk çizdiği karalamaya öncesi evrenin ilk alt evresinin belirgin öğesi)
bakıp onun fok balığını öpen bir pelikan olduğunu söyleyebilir (Bkz. Şekil 7.Sa). Bu
Canlandırmacılık (Animizm) : Canlı olmayan varlık
sembolizm tıpkı çağdaş sanatta olduğu gibi basit ama güçlüdür. 20. yüzyıl İspanyol
ların canlı varlık nitelikleri taşıdığına ve eylem yapa
ressamı Pablo Picasso "Önceden Raphael gibi resim yapardım fakat bir çocuk gibi bileceklerine olan inanç.
Sezgisel Düşünce Alt Evresi: Yaklaşık olarak 4 -7 yaş a ralığında ortaya çıkan sez
gisel düşünce alt evresi işlem-öncesi düşüncenin ikinci alt evresidir. Bu alt evrede
çocukla r ilkel akıl yürütme stratejileri kullanırlar ve her tü rlü sorunun cevabını
bilmek isterler. 4 yaşında ve sezgisel
düşünce alt evresinin başlarında olan
' '
Tommy'yi ele alalım. Tommy, yaşadığı
dünya hakkında kendi düşüncelerini geliş
tirmeye başlamış olsa da bu düşünceler
hala basit düzeydedir. Gerçekleştiğini bilse
(a) de göremediği etkinlikleri anlamada güç
lük çeker. Kafasında kurduğu düşünceler
gerçekliğe çok az yakındır. Hala "Peki ya
şöyle olsa" ile başlayan sorula rı tam olarak
yanıtlayamaz. Örneğin bir araba ona çarp
tığında ne olacağına ilişkin sınırlı bir fikri
va rdır. Yine trafikle ilgili konularla başa
çıkmada güçlük yaşar çünkü ö rneğin kar
şıdan karşıya geçerken yaklaşan arabanın "Henüz bütün soruların cevaplarını bilmiyorum ama
doğru soruları sormaya başladım."
ona ç arpıp çarpmayacağını zihinsel olarak
e Lee Lorenz/The New Yorker Collection/www.cartoon.bank.
kestiremez.
5 yaşına geldiğinde çocukların etrafı onların "neden?" sorularından bıkmış yetiş
kinlerle doludur. Çocukların soruları etraftaki nesne ve varlıkların neden o şekilde
olduklarına ve bunlar arasında kurulabilecek neden -sonuç ilişkilerine ilişkin göste
rilen ilginin işaretleridir. Şimdi 4-6 yaş döneminde çocukların sormuş olduğu bazı
(b) cümleler okuyacaksınız (Elkind, 1976 ) : "Büyümemizi sağlayan şey nedir?" , " Herkes
ŞEKİ L 7.5 bebekken anne kimdi?", "Yaprakla r neden düşer?", " Güneş neden parlar?". Piaget'nin
KÜÇÜK ÇOCUKLARIN SEMBOLiK ÇiZiMLERi: bu alt evreye sezgisel demesinin sebebi çocukların bu dönemde bildiklerini düşün
(a) 3,5 yaşındaki bir çocuğun sembolik çizimi. Çizim dükleri şeyden emin olmaları ama henüz bu bilgiye nasıl olup da sahip oldukla rını
sırasında çocuk bunun "bir foku öpen pelikan" oldu bilmemeleridir.
ğunu söylemiştir. (b) 1 1 yaşındaki çocuğun bu çizimi
daha kusursuz ve gerçekçidir ancak daha az yaratıcı
lık içerir.
İşlem-öncesi Düşüncede Odaklanma ve Sınırlılıklar: işlem-öncesi evrenin
sınırlıklarından biri olan odaklanma, dikkatin sadece bir noktada toplanıp diğer
lerini göz ardı etmesidi r. Odaklanma, çocukların çoğunlukla bir nesne ya da duru
mun şeklinin değişti rilmesinin, o nesne ya da durumun temel özellik l e rini
değiştirmeyeceğinin bilincinde olunması anlamına gelen korunum kavramının
olmamasına eşlik eder. Örneğin y etişkin birine göre herhangi bir sıvının miktarı,
sıvının konulduğu kap değişse de aynı kalır. F akat bu bilgi bu dönemdeki çocuk
larda yetişkinlerde olduğu kadar açık değildir. Aksine kabın yüksekliğine odaklanıp
diğer etmenleri göz a rdı ederler.
Korunumu çalışmak için Piaget'nin kurduğu ünlü bir deney düzeneği va rdır.
Burada çocuklara içi aynı miktarda sıvıyla doldurulmuş iki eşit kap gösterilmiştir
(bakınız şekil 7.6). Çocuklara bu kapların aynı miktarda sıvı içerip içermediği sorul
duğunda genellikle "evet" yanıtını vermişlerdir. Daha sonra kaplardan birindeki sıvı
Sezgisel düşünce alt evresi: Piaget'nin işlem-öncesi daha önceki iki kaptan daha uzun ve ince olan üçüncü bir kaba boşaltılmıştır. Sonra
evredeki ikinci alt evresidir. Çocuklar bu alt evrede çocuklardan uzun, ince kaptaki sıvı mikta rının eşit olan kaplardan birinde kalan
basit akıl yürütmeleri yapabilir ve sorularına cevap miktarla eşit olup olmadığı so rulmuştur. 7 ya da 8 yaşından küçük çocuklar genel
almayı isterler (4 ve 7 yaşları arasında).
likle hayır demiştir ve kapların uzunluk ve genişliğini karşılaştırarak yanıtlarını açık
Odaklanma: Dikkatin sadece bir özelliğe odaklanıp lamışlardır. Bu yaş aralığından daha büyük çocuklara sorulduğunda daha büyük
diğerlerine önem vermiyor oluşu. çocuklar genellikle evet yanıtını vermişlerdir ve yanıtlarını uygun biçimde açıkla
mışladır ( "Sıvıyı geri boşaltsan, miktar aynı kalırdı").
Korunum: Piaget'nin kuramında bir nesnenin yerini
ya da görümünü değiştirmek, çocuğun bilgisi dahi Piaget'nin kuramına göre sıvının korunumu görevindeki başarısızlık işlem -öncesi
linde yapılmış olsa dahi o nesnenin temel özellikle dönemde oluşun işaretidir. Başarısızlık sadece odaklaşmayı değil aynı zamanda
rini değiştirmez. eylemlerin zihinsel olarak tersine çevrilemediğinin göstergesidir. Örneğin şekil 7.7'de
A B c
(b)
gösterilen kütle korunumu örneğinde işlem-öncesi çocuk uzun şeklin daha fazla
oyun hamurundan oluştuğunu, çünkü "uzun olanın daha fazla olduğunu" düşünür.
İşlem-öncesi çocuklar oyun hamurunun şekillendirilme aşamasını zihinsel anlamda
geri çevirip düşünemedikleri için küçük top şekliyle uzun sopa şeklindeki hamurun
aynı miktarda olduğunu kabul etmezler.
Hacim korunuma ek olarak işlem öncesi dönemdeki çocuklar sayı, şekil, geniş
lik ve alan korunumunda da başarısızdırlar. Ne var ki çocuklar korunumla ilgili farklı
görevlerde farklı derecelerde performans gösterirler. Örneğin bir çocuk hacim koru
numunu kavrayabilirken, söz konusu sayılar olduğunda b aşarısızlığa uğrayabilir.
Bazı gelişimciler Piaget'in korunum becerilerine ilişkin değerlendirmelerine
katılmazlar. Örneğin, Rochel Gelman ( 1 969) korunumun uygun görünümüne ilişkin
olarak çocuğun dikkat göstermesi sağlandığında, bu görevin gerçekleştirileceğini gös
termiştir. Aynı zamanda Gelman, bir boyut üzerine verilecek dikkat eğitiminin, sayı
lar gibi, okul öncesi çocuğun kütle gibi bir başka boyutta göstereceği performansı
artıracağını belirtmiştir. Buna bağlı olarak Gelman korunumun Piaget'in düşündü ŞEKİ L 7.7
ğünden daha önce gerçekleştiğini ve dikkatin bu önceliği açıklamada oldukça önemli KORUNUMA iLiŞKiN BAZI BOYU TLA R: SAYI,
olduğunu söylemiştir. KÜTLE VE UZUNLUK: işlem-öncesi dönemin hangi
özellikleri çocukların bu görevlerdeki başarıs ızlığını
gösterir?
Sayı Birbirine eş iki sıra nesnenin eşit sayıda olduğu fikrine Top sıralarında biri genişletilir ve çocuğa o sırada daha Evet, geniş olan s ı r a.
katılan çocuklara gösterilmiştir. fazla nesne olup olmadığı sorulur.
c=
Kütle i ki eş oyun hamuruyla yapılmış top çocuğa gösterilir. Deneyi yapan kişi toplardan birinin şeklini değiştirir ve Hayır, uzun olanda d a ha
Çocuk ikisinin de aynı olduğuna katılır. ikisinin de hala eşit miktarda oyun hamuru içerip fazla var.
içermediğini sorar.
• •
• •
Uzunluk Çocuğun önünde iki çubuk yapılır. Çocuk, ikisinin de Deneyi yapan kişi çubuklardan birini sağa kaydırır ve Hayır, yukarıdaki daha
aynı uzunlukta olduğuna katılır. sonra çocuğa ikisinin aynı olup olmadığını sorar. uzun.
BÖ L Ü M 7
•
220 Erken Çocuklukta Fiziksel ve Bilişsel Geliş i m
kendi davranışını yönetmek ve kendine rehberlik etmek amaayla kullanmaktadır.
Örneğin yapboz oynayan bir çocuk kendi kendine şunları söyleyebilir: "İlk önce
hangi parçayı koymalıytm? Önce şu yeşilleri deneyeyim. Şimdi biraz maviye ihtiya
cım var. Yok, mavi b uraya sığmıyor. Şurayı deneyeyim."
Piaget özel konuşmanın benmerkezci ve olgunlaşmamışlığın göstergesi olduğu
düşüncesini korumuştur. B una rağmen araştırmacılar Vygotsky'n i n çocuk gelişi
minde özel konuşmanın olumlu etkisine işaret eden görüşüne destek olmuşlardır
(Winsler, Carlton ve Barry, 2000) . Araştırmalar çocukların özel konuşmayı daha çok
bir görevi başarmakta zorlandıklarında, hata yaptıklarında ve sorunun üstesinden
nasıl geleceklerini bulamayınca kullandıklarını onaya koymuşlardır (Berk, 1994).
Aynı zamanda özel konuşmayı kullanan çocukların, kullanmayanlara kıyasla, daha
katılımcı olduğunu ve konuşmanın performanslarını geliştirdiğini göstermişlerdir.
Öğretim Stratejileri: Vygotsky'nin kuramı birçok öğretmen taraf ından kabul edil
miş ve eğitimde başarıyla uygu lanmıştır (Daniels, 2007; Holzman, 2009). Aşağıda
Burada kızıyla beraber görülen Lev Vygostky ( 1 886-
kuramın sınıf içinde nasıl k u llanılabileceğine i lişkin birtakım yollar bulunmaktadır: 1 934), çocukların bilişsel gelişiminde uygun sosyo
kültürel ortamda yer alan daha becerikli bir b i reyle
1. Çocuğun YGA'sını değerlendirin: Piaget gibi Vygotsky de çocuğun öğrenmesini
kurulan sosyal etkileşimin önemine işaret etmiştir.
değerlendirmek için formel ve standardize olmuş testleri önermez. Bunun yerine
Vygotsky'nin kuramı Piaget'nin kuramından nasıl fark
Vygotsky değerlendirme çalışmalarında çocuğu n yakınsak gelişim alanına odak lılaşmaktadır?
lanılması gerektiğini söyler. Çocuğa rehber olacak kişi, bir dizi farklı zorlukta
görev sunarak, öğretime başlamak için en iyi düzeyi belirler.
2. Çocuğun YGA'sını ô"ğretim sırasında kullanın:. Öğrenme alanın en üst limitine doğru
olmalı ve bu sayede çocuk her seferinde yardım alarak yüksek düzeydeki beceri
ve bilgiye ulaşabilmelidir. Sadece gerektiği kadar yardım önerin. "Sana yardımcı
olmak için ne yapabilirim?" diye sorabilir ya da çocuğu n yönelim ve girişimlerini
gözlemleyerek gerektiği yerde destek verebilirsiniz. Çocuk çekindiği zaman sahip
olduğu beceriyi denemesi için cesaret verin. Çocuğun yaptıklarını uzaktan izle
yebileceğiniz ve onaylayacağınız gibi, çocuk ne yapması gerektiğini unuttuğunda
onu destekleyebilirsiniz.
3. Öğretici olarak daha yetenekli akranları kullanın: Unutmayın k i çocuğa öğrenme
konusunda yardım edecek tek kişiler yetişkinler değildir. Çocuklar kendilerinden
daha becerikli çocukların desteğinden de faydalanırlar.
4. Yönergeyi anlamlı bir bağlama oturtun: Bugün eğitimciler durumlara ilişkin soyut
sunumlar yapmaktansa, öğrencilere gerçek hayatta yüzleşebilecekleri durumları
deneyimleme fırsatları tanımaktadır. Örneğin öğrenciler matematik formüllerini
ezberlemektense, gerçek hayattan örnekler içeren matematik problemleri çöz
mektedirler.
5. Sınıfı Vygotskyci bir bakış açısıyla yeniden düzenleyin: Vygotskyci bir sınıf nasıl görün
melidir? Hawai 'deki Kamehameha İlköğretim Programı (KİP) Vygotsky'nin
kuramı temel alınarak geliştirilmiştir (Tharp, 1994). Y GA, bu prog-
ramdaki temel noktadır. Çocuklar hikaye okuyup bunun anlamını
yorumlayabilirler. Çoğu etkinlik küçük gruplar içinde yürütülmekte
dir. Bütün çocuklar her sabah en az 20 dakikalarını "Merkez Bir" adı
verilen bir ortamda geçirir. B u bağlamda destek olma, çocukların
okuryazarlık becerilerini geliştirmek için kullanılır. Eğitmen sorular
sorar, öğrencilerin şüphelerini giderir ve öğrenme öğrencilerin oluş
turdukları düşünceler üzerine gerçekleşir.
Gelişimi Yaşamla llişkilendir kısmında çocukların eğitimi konusundaki
Vygotsky'ci uyarlamalar daha ileri düzeyde incelemektedir.
Zihnin Araçlar ı
"Zihnin Araçları':erken çocu klu k dönemini kapsayan bireğitim progra işaret ederek cüm leyi tekrar ederler. Bu aşamadan sonra çocuk çizgile
mıdır.Çocukgelişimindeöz-düzenlemeyeveokur-yazarlığın bilişselte rin üstünü harfler ya da semboller kullanarak söylediği sözcükleri temsil
meline vurgu yapar. Bu program Elena Bod rova ve Deborah Leong edecekşekildedoldurur.Şeki l 7 .9,destekvermeyleyazıyazmasürecinin,
tarafından geliştirilmiş ve 200'den fazla sınıf ortamında hayata geçiril 5 yaşındaki bir çocuğun yazı yazma becerisini iki ayda nasıl geliştirdiğini
miştir. Programa katılan çoğu çocuk kötü yaşam koşullarına sah i p oluş göstermektedir.
ları nedeniyle risk altındad ırlar. Bu koşullar arasında yoksulluk, evsiz Zihnin Araçları sınıflarında ki yazma becerisini değerlendirme çalış
olma ve uyuşturucu problemleri yaşayan anababaya sahip olma gibi mala rı, buradaki çocukların diğer erken çocuk eğitimi programlarındaki
durumlar söz konusudur. çocuklara göre daha gelişmiş yazma becerileri olduğunu gösterm iştir
ZihninAraçları,Vygotsky'nin ( l 962)kuramı üzerineoluşturulmuştur. (Bodrova ve Leong, 2007) (bakınız şekil 7 .9). Ö rneğin buradaki çocuklar
Program, kültürel araçlara gerekli dikkati göstererek öz-düzenlemeyi, daha karmaşık cümleler kurarlar, daha fazla kelime kullanırlar, daha düz
yakınsak gelişim alanını, destek vermeyi, özel konuşmayı, paylaşılan et gün konuşurlar, harfleri tanımlamada daha başarı lıdırlar ve cümlenin
kinlikleri ve önemli bir etkinlik olarak oyunu geliştirmek amacı taşır. Bir anlamına ilişkin daha iyi bir anlayışa sahiptirler.
Zihnin Araçları sınıfında dramatik oyunun önemli bir rolü vardır. Son bir araştırma risk altındaki okul öncesi çocukları üzerinde
Öğretmenler çocuklara kendi ilgileri doğrultusunda; define avı, çarşı,
ZihninAraçlarıprogramınınetkisinideğerlendirmiştir(Diamond vediğer
hastane veya lokanta gibi temalar oluşturmaları konusunda rehberlik leri, 2007). Sonuçlar, progra mın riskaltındaki çocu ki arın özdüzenlemeve
ederler. Çocuklara bir oyun planı geliştirmelerini sağlar ve böylelikle ço bilişsel kontrol becerilerin i (dikkatdağınıklığınavedikkatdağıtıcı durum
cukların oynadıkları oyunda ha da olgun hale gelir.Oyun planı hayali du lara karşı direnme gibi) geliştirdiğini ortaya koymuştur. Zihnin Araçları
rumu, rolleri ve kullanılacak materya lleri içererek çocukların oyun programına i l işkin diğer bir araştırma, programın küçük çocukların bil iş
sırasındaki beklentilerini betimler.Buaçıdan oyunplanlarıoyununkalite sel becerilerinigeliştirdiğini belirtmiştir(Barnettved iğerleri,2006;Saifer,
sini ve öz-düzenleme becerisini artırır. 2007).
Destek vererek yazma, Zihnin Araçları sınıfındaki bir diğer önemli
konudur. Öğ retmen ter çocukların söylediği her sözcüğe karşılık gelecek
bir çizgi çizerek onların kendi mesajlarını planlamalarına rehberl i k eder Zihnin Araçları yaklaşımı, bölümün başında okuduğunuz
ler. Daha sonra çocuklar söyledikleri her sözcüğün bulunduğu çizgiyi Reggio Emi lia yaklaşımıyla nasıl karşılaştırılabilir?
(a) Beş yaşındaki Aaron'un destekli yazma (b) Aaron'un destekli yazma tekniği kullanmaya başladıktan iki ay sonraki günlüğü
tekniğini kullanmadan önce günlüğüne
yazdıkları
ŞEKİ L 7.9
S YAŞINDAKİ BİR ÇOCUGUN ZİHNİN ARAÇLAR! PROGRAMININ DESTEKLİ YAZMA TEKNİGİ K U LLANARAK GEÇIRDİGİ İ K İ AYL I K
S Ü REÇ
Evreler Genel bir gelişim evresi anlayışı yoktur. Evrelere güçlü vurgu (duyu hareket, işlem öncesi, somut, soyut)
Anahtar Süreçler Yakınsak gelişim alanı, dil, diyalog, kültürün araçları Şema, özümseme uyum sağlama, işlemler, korunum, sınıflama
Dilln Rolü Büyük role sahip; dil düşünceyi şekillendirmede güçlü Dilin rolü küçüktür, temelde biliş dili yönetir.
bir rol oynar.
Eğitim Görüşü Eğitim merkezdedir, çocuğun kültürün araçlarını öğrenmesine Eğitim çocuğun halihazırda ortaya çıkmış bilişsel becerilerini
yardım eder. belirginleştirir.
Öğretim Öğretmen yönetici değil, bir kolaylaştırıcı ve rehber O da öğretmeni bir yönetici gibi değil, kolaylaştırıcı ve rehber
Uygulamaları konumundadır; çocuğun öğretmenle ya da daha yetenekli olarak görür; öğretmen bilgiyi keşfetmek ve dünyayı anla m a k i ç i n
akranlarla öğrenmesini sağlayarak fırsatlar yaratır. çocuklara destek olur.
v urgu, öğrenmede bağlamsal etmenlerin değerlendirilmesinin önemine ilişkin son ŞEKİ L 7.1 0
dönemdeki eğilime de yakın görünmektedir (Holzman, 2009). VYGOTSKY VE PIAGET'NİN KARŞILAŞTI R I LMASI
Dikkat: 5. Bölümde bahsedildiği gibi dikkat, zihi nsel uğraşın seçili bilgiye odaklan
masıdır. Çocuğun dikkat gösterme becerisi özellikle okul ö ncesi dönemde artmakta
dır (Posner ve Rothba rt, 2007). Yeni yürümeye başlayan çocukla r, etrafta dolaşıp,
dikkatlerini bir etkinlikten diğerine kaydırırlar ve bir nesne veya duruma odaklanan
az vakit harcarla r. Buna karşıt olarak okul ö ncesi dönemdeki çocuklar, y a rım saat
televizyo n izleyebilmektedirler.
Küçük çocukla r özellikle dikkatin iki boyutu üzerinde gelişme gösterirler: Yönetici
Erken çocuklukta çocuğun dikkatinde yaşanan
dikkat ve sürekli dikkat (Rothbart ve Gartstein, 2008 ) . Yönetici dikkat; etkinlik plan
gelişmeler nelerdir?
laması, amaçlar üzerinde dikkatin bölüştürülmesi, hatayı fark etme ve düzeltme, görev
ler üzerinde gözlem yapma, zor ya da anlaşılması güç durumlarla başa çıkma gibi
görevleri içerir. Sürekli dikkat ise; bir nesne, görev, etkinlik ya da çevresel bir
durumla kurulan kapsamlı ve bunlara yönelik bir odaklanmayı gerektiren birlikteliktir.
Mary Rothbart ve Maria Gartstein (2008, s.332) çok yak ı n zamanda yönetici ve
sürekli dikkatin erken çocuklukta neden önemli olduğunu açıklamışlardır:
Yönetici d i k k a t i n bebe k l i k ve o k u löncesi dönemdeki gelişimi, çocuğun girişimlerin
deki kontrolü oldu kça hızlı bir şekilde a r t ı rmasını sağlar. D i k k a t t e k i a n ış, kavrama
ve dil gelişimindeki i l erleme için gereklidir. Çocu k l a r çevrelerini daha iyi anlar hale
gel d i k çe, etranarından görd ü k leri artan beğeni, d i k ka tlerini uzun s ü re bir şeyin üze
rinde t u t ma l a rına yard ı m eder.
Bunun yanında okulöncesi dönemdeki çocuğun dikkati kontrol etme becerisi iki
açıdan hiila eksiktir:
(a) • Dikkat çekiciliğe karşı uygun boyutlar: Okulöncesi dönemdeki çocuklar, görevi
yerine getirmek ya da sorunu çözmekle ilgili olmasa dahi, göze çarpan uyarıcıya
dikkat etme eğilimi gösterirler. Örneğin gösterişli ve etkileyici bir palyaço sorunu
çözmek için gereken doğruda n yönergeleri ve rse de, çocuk palyaçonun kendi
sine daha çok dikkat göstermektedir. 6 ve 7 yaşlarından sonra çocuk, sorunun
çözümüne ilişkin uygun boyut lara daha fazla dikkat etmeye başlar. Bu değişim
sayesinde, dikkate ilişkin bilişsel kontrol sağlanır ve çocuk daha az dürtüsel
davra nır.
• Planlı olma: A raşt ı rmacılar çocuklara iki karmaşık resmin aynı olup olmadığın ı
sorduklarında, çocukla rı n gelişigüzel bir karşılaştırma yaparak tüm detaylara dik
kat etmeme ve bu şekilde yargıya varma eğilimi gösterdiklerini gözlemlemişlerdir.
(b)
Buna karşıt olarak, ilkokula giden çocukla r. resimler arasındaki farklı detayları
sistematik bir şekilde karşılaştırmaktadır (Vurpillot, 1968 ) (Bkz. Şekil 7.11 ) .
ŞEKi L 7.1 1
Macaristan gibi Orta Avrupa ülkelerinde, a naokuluna giden çocukla r dikkatlerini
DiKKATiN PLANLANMASI: Bir çalışmada çocuk
lara burada görüldüğü gibi ev modeli çiftleri gösteril geliştirmek için düzenlenen alıştırmalara katılırlar (MiUs ve Milis, 2000; Posner ve
miştir (Vurpillot, 1 968). Evlerin üçünde pencereler Rothbart, 2007). Örneğin göz-kontağı alıştırmasında öğretmen çember halinde dizilmiş
aynıdır (a). Diğer üç çiftte. pencerelerde farklı nesne çocukların ortasına oturur ve her çocuktan, öğretmen gruptan ayrılmasına izin verene
ler vardır (b). Çocukların gözlerindeki yansıma kayde
kadar bi r kereliğine öğretmenle göz kontağı kurması beklenir. Dikkati geliştirmek için
dilerek nereye, ne kadar baktıkları ve gözlerindeki
düzenlenmiş başka alıştırmalarda, çocuklardan davul ritmi ya da belli sayıdaki bir
hareketler belirlenebilmiştir. 6 yaşından küçük ço
cuklar gösterilenlerin eksik kısımlarını göz önüne ala ritimle ve rilen işareti di nleyerek, yaptıkları hareketi sonlandı rmaları istenir.
rak eksik bilgiye bağlı kalarak yargıya varmışlardır. Çocukla rın dikkatini gelişti rmek için son dönemde bilgisayar alıştırmaları gelişti
rilmişti r (Jaeggi. Berınan ve Jonides. 2009; Tang ve Posner. 2009) . Örneğin bir çal ışma
beş gün süresince, bilgisayar kumanda kolu nu kullanma, çalışan bellek ve çatışmala
rın çözümü konularını öğrenmeyi içeren bilgisayar alıştırmala rının 4-6 yaş çocukları
nın dikkat becerisini artırdığinı o rtaya koymuştur ( Rueda ve diğerleri. 2005).
•
224 BÖLÜM 7 Erken Çocuklukta Fiziksel ve Bilişsel Gelişırn
Okul öncesi dönemdeki çocuklann dikkatlerini kontrol etme ve sürdürme beceri 8
leri okula hazıroluşla ilişkilidir ( Posner ve Rothbart, 2007). Örneğin 1 OOO'den fazla
sayıda çocukla yapılan bir çalışma, çocuklann 54 aylıkken dikkatlerini sürdürme bece
rilerinin okula hazıroluşla (başan ve dil becerisiyle beraber) ilişkili olduğunu ortaya 6
koymuştur. (NICHD Early Child Care Research Network, 2005). Yine, 54 aylıkken
anababaları tarafından dikkat problemleri yaşadığı belirtilmiş olan çocukların, bu >§>
dönemde daha az dikkat problemi yaşadığı tespit edilen çocuklara oranla, akranlarıyla ""§
"' 4
>-
ilişkilerinde daha az sosyal beceriye sahip olduğu görülmüştür ( NICHD, 2009). "'
"'
Bellek: Bellek- zamanla beraber bilginin akılda kalışı- çocuğun bilişsel gelişimindeki 2
önemli bir süreçtir. 5. bölümde bebeğin belleğinin, sürdürülebilir olan algısal motor
hareketler dışında, çoğunlukla kolayca dağılabilen ve kısa dönemli bir nitelikte oldu
ğunu görmüştük (Mandler, 2004). Bebeklerin hatırlama kapasitelerini anlayabilmek
için örtük bellek ve açık bellek arasındaki farkı ayırt etmek gerekmektedir. Açık 2 4 6 8 1O 12 Yetişkin le r
bellek kendini birçok farklı şekilde gösterir. İki bellek türünün arasındaki fark, göre Yaş (yıl)
celi olarak kalıcılıkları ya da uzun süreli ve kısa süreli oluşlarıyla ortaya çıkar.
ŞEKİ L 7.1 2
Kısa Süreli Bellek: Kısa süreli bellekte birey bilginin tekrarlı kullanımı olmazsa BELLEK GENlŞLIGINDE GELiŞiMSEL DEG IŞIM
o bilgiyi 30 saniye kadar bellekte tutar. Bilgiyi tekrar ederek, bizler o bilgiyi kısa LER: 2 ve 7 yaş arasındaki çocuklann bellek ge nişliği
süreli bellekte daha u zun süre tutabiliriz. Kısa süreli belleği ölçmenin bir yolu, yaklaşık olarak 3 ve 5 sayı kadar artmıştır (Dempster,
1 98 1 ) . 7 ve 1 3 yaşları a rasında bellek genişliği 1 , 5 sayı
bellek-genişliği görevidir. Burada birey genellikle numaralardan oluşan bir uyarıcı
ile 7 sayı kadar artmıştır. Çocuklukta bellek genişliğinin
listesine hızlıca (örneğin her numaraya l 'er saniye) bakar. Daha sonra listeye artışında rol oynayan etmenler nelerdir?
bakan kişiden numaraları tekrarlaması istenir.
Bellek-genişliği göreviyle ilgili yapılan araştırmalar, kısa süreli belleğin erken
çocukluk döneminde artmaya başladığını göstermektedir. Örneğin bellek-genişliği
uygulamalarından birinde 2-3 yaşındaki çocukların tekrarlayabildiği numara sayısı
2 iken, 7 yaşında bu sayı 5 numaraya çıkmıştır. Bunun yanında 7 ve l 3 yaşları
arasında tekrarlanabilen numara sayısının sadece 1 , 5 basamak kadar arttığı görül
müştür ( Dempster, 1981) (bakınız şekil 7.2). F akat yine de bellek döngüsünün birey
den bireye farklılık taşıyacağı unutulmamalıdır.
Peki, bellek-genişliğinin yapısı neden yaşla beraber değişir? Bilginin tekrar ediliyor
oluşu burada önemlidir. Yaşça büyük çocuklar, küçük olanlara oranla numaraları daha
fazla tekrar eder. Hız, özellikle hatırlanacak maddenin tanımlanabileceği hız ve işlenen
bilginin çocuk için uygun oluşu da hatırlamada önemlidir (Schneider, 2004).
Bilgi işleme yaklaşımında, yapılan açıklamanın işlenme sürecinde sergilenen hız
kilit noktadır. Çocuğun bilgiyi işlerkenki bu hızı, çocuğun bilişsel becerilerinin önemli
bir göstergesidir ve bu hız sayesinde birçok bilişsel görev çocukluk yıllarında çarpıcı
bir şekilde gelişir ( Kail, 2007).
• Görüşme teknikleri dikkat çekici durumlar hakkındaki çocuk raporlarında varolan çar
pıklıkları ortaya koyabilir: Çocuklar sadece çevresel ayrıntılara karşı değil, aynı
zamanda bir o layın temel görünümüne ka rşı da duya rlıdır (Bruck, Ceci ve
Hembrooke, 1998). Bazı vakalarda çocukla rın hatalı raporları cinsel çağrışım
la rdan etki lenebi. lmekt cdir. Laboratuar çalışmalarında küçük çocuklar beden
teması içeren "a ptalca du ru mlarla" ilgili yanlış iddialarda bulun muşlardır
( "hemşire dizini yaladı mı? Ya da " Kulağına ü fledi m i?" gibi). Çalışmaya katılan
Dört yaşındaki Jennifer Royal, oyun arkadaşlarından okulöncesi dönem çocuklarından önemli bir çoğunluğu, bunların hiçbiri yapıl
birinin ölümüne şahit olan tek kişiydi. Duruşmadaki mamış olsa da, birinin onla rın özel bir yerine dokunduğu, onları öptüğü ve
tanıklığı sırasında yaptığı beyanın açıklığı sayesinde
onlara sarıldığı gibi iddialarda bulunmuşlardır. Bununla beraber küçük çocuklar
silahlı kişi mahkum edilmiştir. Küçük çocukların duruş
malarda tanıklık edip etmemeleriyle ilgili neler söylene bir durumla ilgili uygun olan bilgiyi anımsama konusunda yeterli görün mek
bilir? tedir (Fivush, 1993). Görüş meci doğal bir ses t onuyla konuştuğu, hataya yönel
tecek sorulardan mümkün olduğunca kaçınıldığı ve çocuğun hatalı rapor
vermesini gerektirecek bir koşulun yokluğunda, çocuk lar olayla i lgili bilgiyi
hatasız bi r şekilde anımsamaktadır (Bruck, Ceci, ı 999).
Özetle, küçük bir çocuğun duruşma sırasında verdiği beyanatm doğru olup
olmaması çocuğun deneyim lediği teknik lerin türü,sayısı ve duyarlılığı gibi etmenlere
bağlı ola rak değişebilir. Buna göre küçük çocukların bildirimlerinin güvenirliği görüş
mecinin yetenekleri ve motivasyonu kadar çocuğun belleğine ait doğal sınırlıklardan
da etkilenmektedir (Ceci ve ark., 2007).
Çocuklarda Zihin Kuramı: Küçük yaştaki çocuklar bile insan zihninin doğası konu
sunda merak duymaktadır (Gelman, 2009). Kendisine ait ve başkasının zihinsel
işlemlerini içeren zihin kuranıma sahipti rler. Zihin kuramı çalışmaları, çocukları
"insanların düşünceleri, duyguları ve söylediklerini açıklamaya, öngörmeye ve anla
maya çalışan kişiler" olarak görmektedir (Harris, 2006, s: 847).
Stratejiler: Bilgi işlemeyi geliştirmek için amaçlı ola
rak yapılan zihinsel etkinlikler. Gelişimsel Değişimler: Çocukla rın zihin kuramları çocukluk boyunca gelişimini sür
dürür ( G elman, 2009; Lagattuta, Nucci ve Bosacki, 2010). Birazdan göreceğimiz gibi
Zihin kuramı: Kendinin ve başkalarının zihinsel sü
bazı değişi mler gelişimin oldukça erken dönemlerinde m eydana gelir.
reçlerinden haberdar olma durumu.
1 8 . aydan 3 yaşa kadar olan süre içerisinde, çocuklar üç zihinsel durumu kavra
maya başlar: 1 00
• A lgılar: 2 yaşına geldiğinde çocuk kendi gözü önündekilerin başka bir kişinin gözü
önündekilerden farklı göründüğünü fark eder (Lempers, Flavell ve F lavell, 1 97 7 ) 80
arasında ki farkı ayın edebilir. Örneğin çocuk "Tommy kendini kötü hissediyor" 2
•01 40
o
diyebilir. o
İstekler: Her insanın bazı istekleri vardır. F akat çocuklar ne zaman başkalarının 20
isteklerinin kendilerininkinden farklılaştığını anlamaktadır? Yeni yürüyenler
insanların bir şey istediklerinde onu elde etmek için çabaladığını fark eder. Örneğin
bir çocuk "annemi istiyorum " diyebilir.
30 40 50 60 70 80 90 1 00
2 - 3 yaş arasındaki çocuklar isteklerin eylemlerle ve basit duygularla ilişkili oldu Yaş (ay)
ğunu kavrarlar. Örneğin, insanların istedikleri şeye erişmek için çabaladıklarını ve bu
şeyi elde ettiklerinde mutlu olduklarını; elde edemediklerinde ise çabalamaya devam ŞEKİL 7.1 3
eniklerini ve çoğunlukla üzgün ya da kızgın hissettiklerini anlayabilirler (Wellman ve YANLIŞ İNANÇ PERFORMANSINDA GELİŞ İ M
Wooley, 1 99 0 ) . Çocuklar isteklerle, düşünme ve bilme gibi bilişsel durumlardan daha S E L DEGİŞlMLER: Yanlış-inanç performansı· çocu
ğun gerçekle çelişen yanlış düşünceleri a n la m a
sık ve erken bir zamanda ilgilenmeye başlarlar (Bansclı ve Wellman, 1 99 5 ) .
kapasitesi- 2,5 yaşında başlayıp ilkokul yıllarının orta
istekleri anlamadaki asıl dönüm noktası, başkalannın isteklerinin kendisininkinden
larına kadar çarpıcı şekilde artar. Birçok araştı r m a so
farklı olabileceğini anlama konusunda gerçekleşmektedir (Ooherty, 2008 ) . 1 8 aylıkken nucunun bir özetinde, 2,5 yaşındaki ler % 80 ora n ında
kendi yemek seçimlerinin başkalarınınkiyle uyuşmayabileceğini anlarlar ve orneğin yanlış tepkiler verirken (Wellman, Cross ve Watson,
"hmm çok lezzetli" diyerek sevmedikleri bir yemeği başkasına yedirmeye çalışabilirler 2001 ) 3 yıl 8 aylıkken bu ora n % 50'ye düşmekte ve
verilen doğru tepkiler zamanla artmaktadır..
( Repacholi ve Gopnik, 1 99 7 ) . Büyüdükçe yetişkin birinin sevdiği fa kat onların beğen
medikleri bir şeyi dile getirebilir hale gelirler (F lavell ve diğerleri, 1 99 2 ) .
Bireysel Farklılıklar: Tıpkı gelişimle ilgili diğer alanlarda olduğu gibi zihin kura
mında da çocukla rın belli k ritik noktalara e rişmesinde bireysel farklılıklar vardır
( Pellicano, 2010). Ö rneğin anababalarıyla duyguları üze rine konuşan 2 yaşındaki
çocuklar zihin kuramıyla ilgili gö revlerde daha başa rılı görülmüşlerdir ( Ruffman,
Slade ve C rowe, 2002). Başka bir çalışma yine çocuklardaki "-mış gibi" oyununun
ŞEKİL7.1 5 (pretend play) aynı şekilde bu görevle rdeki başa rıyı a rtırdığını ortaya koymuştur
BiRDEN ÇOK ŞEKiLDE ANLAŞILABILEN ÇiZİM (Harris, 2000 ) .
Henüz yeni yürümeye başlam ış bebekler iki kelimelik i fadelerden; üç, dört v e beş
kelimelik kombinasyonlar yaratmaya doğru hızla bir geçiş yaparlar. 2 ve 3 yaş ara
sında basit cüm leler yerine daha karmaşık cümleler kurabilir hale gelirler.
Küçük çocuklar kendi dillerinin kendine özgü özelliklerini öğrenirken, oldukça
kapsamlı bir düzen içerisinde ilerlerler ( Berko Gleason, 2009 ) . Örneğin çocuklar
kendi di l lerine ait be l l i başlı özellikleri ve kelimeleri tutarlı bir sıra halinde öğrenir
ve kullanırlar.
yazma düzeyine etkili olarak nasıl rehberlik Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
edilebilir?
Anababa olarak çocuğunuzun ilkokula başla
dığında mükemmel bir okuma yazma düze
yine erişmesi olasılığını a rt ı rmak için ne
yapard ınız?
Erken Çocuk Eğitiminde Farklılıklar Erken Çocukluk Eğitim indeki Anlaşmazlı klar
E R K E N ÇOC U K L U K EGİTİ M İ N D E
CARKL LI KLA R
Oku löncesi eğitim A merikalı çocu klar için anık bir k ur a l
h a l i n e gelmiştir. Küçü k çocuklara b u dönemde verilen eğitim
konusu nda birçok farklılıklar vardır ( Follari, 201 l ; Morrison,
20 1 1 ; Shonkoff, 20 1 O). O k u löncesi eğitimin başlangıç noktası
çocuğu merkeze a la n anasınıflarıdır.
nc7 VA N T A ı ı ı K Ü C Ü Jl r n c ıı ı< ı A R j r i N F G İ T İ M
Amerika'd a uzun yıllar düşük gelirli ailelerin çocukları i lkokula başlamadan önce eği
Gelişimsel olarak uygun olan uygulamalar:
tim görmemiştir. Çoğunlukla bu çocuklar öğrenmek için hazır olma anlamında sını f
Çocukların tipik gelişim örüntülerine (yaş uygunluğu)
arkadaşlarından d a h a geride bulu nmaktayd ı . 1 96 5 yazında hükümet; yoksull uğu ve
ve her çocuğun biricikliğine (bireye uygunluk) uygun
eğitim. düşük eğitim düzeyindeki bu Jöngi.iyi.i k ı rabilmek adına Head Start Projesi adın da
Gelişimin ve öğrenmenin tüm alanları-fiziksel, bilişsel ve sosyal-önemlidir Gelişim ve öğrenme, birçok sosyal ve kültürel bağlam içinde, onlardan
ve birbiriyle ilişkilidir. etkilenerek meydana gelir.
-, Çocuklardaki öğrenme ve gelişim, kazanılmış olan beceriler, yetenekler ve
Çocuklar çevrelerinde olup bitenleri öğrenmek üzere zihinlerini aktif b ir
bilginin üstüne yapılandırılarak sıralı bir düzen izler. şekilde kullanırlar ve çocukların öğrenmesini artırmak için birçok farklı
öğretim yöntemi etkili olabilir.
3 Gelişim ve öğrenme, çocuktan çocuğa farklılaşır ve aynı zamanda bir
çocukta da her alanda eşit olmayacak şekilde işlev gösterir. Öz düzenleme becerilerini geliştirmek ve dili, bilişi ve yeterliği artırmak
için oyun önemli bir bağlamdır.
4 Gelişim ve öğrenme biyoloji ve deneyimin etkileşiminin ortak bir
sonucudur. Gelişim ve öğrenme, çocuklar hali hazırda başarabildikleri görevlerin
üstünde bir beceri sergilemeleri gerektiğinde ve yeni kazanımlarını
J Erken deneyimlerin çocukların gelişimi ve öğrenmelerinde güçlü etkileri
deneme olanağına sahip olduklarında artmaktadır.
vardır-birikimli ve gecikmeli olarak. Gelişim ve öğrenmede belli başlı bazı
uygun dönemler bulunmaktadır. Çocukların sahip oldukları deneyimler güdülenme düzeylerini ve
öğrenmeye olan yaklaşımlarını (ısrar, girişim, esneklik gibi ...) şekillendirir.
6 Gelişimsel süreçler daha karmaşık, kendini düzenlemeye yönelik ve
Bu sayede gelişim ve öğrenme düzeyi değişim gösterir.
sembolik ya da temsili kapasitenin artışına doğru ilerler.
İlgili Öğrenenlerin Olu ştu rduğu Bir Topluluk Yaratmak 3 Önemli Hedefleri Gerçekleştirmek İçin Program Olu ştu rma
Gruptaki her bir üye diğerleri tarafından saygınlık görmelidir. Grup Gelişimsel olarak uygun ve eğitimsel olarak belirli hedefleri
içindeki ilişkiler çocukların öğrenmeyi gerçekleştirdiği bağlamı oluşturur. gerçekleştirmek için çocuğa yardım etmek için bir program tasarlanır.
Uygulayıcılar topluluğa ait olan üyelerin psikolojik olarak güven 4 Çocukların Gelişimini ve Öğrenmelerini Değerlendirme
duygusunu hissetmelerini garanti altına alır. Gelişimsel olarak uygun bir uygulamada değerlendirme, çocukların
Öğretmen, çocuğun ihtiyacı olan öğrenme deneyimini edinmesi için ona 5 Aileyle Karşılıklı İlişkiler Kurma
uygun olan uyarıcıyı, yönergeyi ve desteği sağlama sorumluluğunu Öğretmen ve aile arasındaki olumlu işbirliği, çocukların gelişim ve
ŞEKİ L 7 . 1 7
DOGU M DA N 8 YAŞA KADARKİ GELİŞİME UYGUN UYGULAMALARA YÖNELİK NAEYC'NİN GELİŞTİ RDIGI ÖNERİ LER:
Kaynak: NAEYC (2009) Developmentally appropriate practice i n early childhood programs serving children from birth through age 8. Washington,
DC: NAEYC.
Head Start Progra mlarının hepsi aynı olaca k şekilde d ü zenlenmemiştir. Tah minlere
göre 1 400 programdan % 40'ı yeterli nitelikte değildir (Zigler ve Styfco, 1 994) . Nitelikli
ve t utarlı programların geliştirilmesi için daha fazla özen gösterilmelidir ( C hambers,
C heung ve Slavin, 2 006 ) . Olumsuz koşu llara sahip çocuklar için de bu projeyi anlamlı
hale getirme düşüncesini ortaya koyan kişilerden biri Yolanda Garcia'dır. Yaptıklarına
göz atmak için Kariyerlerle Bağlantı kısmına bakınız.
Erken çocuk l u k eğitimi programlarının, engelli çocukların hem bilişsel hem de
sosyal d ü nyalarındaki gelişimi destekJediği değerlendirilmektedjr ( Ryao, Fauth ve
Brooks-Gunn, 2006 ) . Head Start Proj esini değerlendirmeye alan son bir u lusal çalışma
progra m ın dil ve bilişsel gelişimde olumlu etkilere sahip olduğunu ortaya koymuştur
( Pu ma ve diğerleri, 20 1 0 ) . Birinci sınıfı n sonunda çocukların programdan kazançlı
çıktığı görü lmüştür: 4 yaşındayken programa katılanlarda daha iyi kelime haznesi ve 3
yaşında başlayanlarda daha iyi sözel kavrayış. Bir başka çalışma, programa başladığında
çocukları n akranlarına göre okuma yazma ve matematik becerilerinde daha düşük
seviyede oldukları ( Hindman ve d iğerleri, 2 0 l O), ancak birinci s ı nıfı bitirdiklerinde
programa devam etmiş çocu kların bu alanlarda ortalama u lusal düzeye eriştiklerini
göstermiştir.
Bir başka nitelikli erken çocuk eğitimi programı Michiga n - YpsiJanti'de yürütü len
Perry Okulöncesi programıdır. İki yıl s ü ren bu program, program çalışanının eve
olan haftalık ziyaretlerini içerir. Programın olası uzun dönemli kazançlarına bakmak
için programa kanlan yetişkinlerin deney grubu, programdan fayda lanmayan
yetişkinlerinse kontrol grubu olarak alın d ığı bir çalışma yapılmıştır ( Scheweinhart
ve diğerleri, 2005; Weikert, 1 99 3 ) . Sonuçta Perry Okulöncesi programına katılmış
olanların; erken gebelik ora nlarının düşük olduğu, l. isede daha yüksek akademik
başarıya sahip oldukla rı, 40 yaşına geld iklerinde çalışıyor oldukla rı, kendi evleri
ve maddi birikimleri olduğu ve yaşamları boyunca daha a z tutuklandıkları ortaya
çıkmışt ı r.
E R K E N ÇOCU K L U K E G İ T İ M İ N D E K İ
'\ N LA S l\t1 1.\ Z L I V l l\ R
Temelde erken dönemdeki eğitimle ilgili olarak iki anlaşmazlık vardır: ( 1 ) Erken ço
cuk l u k eğitiminde programın nasıl olacağı ( Hyson, 2007) ve ( 2 ) Amerika'da okulön
cesi eğitimin genel ve kapsa mlı bir nitelikte olup olmayacağıdır ( Zigler, Gilliam ve
Jones, 2006 ) .
Evrensel Okulöncesi Eğitim: Erken çocuk l u k döneminde verilen eğitimle ilgili bir
başka çıkmaz da okulöncesi eğitimin Amerika'da tüm 4 yaşındaki çocuklar için tek
bir elden y ü r ü t ü l ü p yürü t ü l meyeceği konusunda d ı r. Edward Zigler ve çalışma
arkadaşları ( 2006 ) B irleşik Devletler'in genellenebilir bir oku löncesi eğitim programı
o l ması gerektiğini iddia etmişlerdir. Okulöncesi eğitimin okula hazır oluş ve a k a
d e m i k başarıda o l u m l u etkileri olduğunu söylemişlerdir. Zigler v e arkadaşları (2006 ) ,
nitelikli o k u l öncesi programla rına devam eden çocukları n okula devam e t m e
eğilimlerinin yüksek olduğun u ; sınıfta k a l m a v e okul u bırakma oranla rı nınsa d ü ş ü k
olduğunu ortaya koyan çal ışmaları ö n e sürmüşlerdir. Aynı zamanda tartışmalarında,
okulöncesi eğitimin tedavi ve a dalet h izmetlerine duyulan gereksinimi azalttığı ve
böylece ekonomik olarak da karlı bir çözüm olduğunu ortaya koyan a nalizleri öne
s ü rm ü şlerdir ( Karoly ve B igelow, 2005 ) .
Okulöncesi eğitime yöneltilen eleştiriler a rasında b u dönemde verilen eğitimin
fazla abartıldığı yer a lmakta d ı r. Buna temel olaraksa engelli olmayan çocukların
oku löncesi eğitim almış olmasında n dolayı geliştiklerini kanıtlayan bir çalışma
olmamasıdır. Buna bağlı olara k eleştiriler, kaynakların t ü m 4 yaşındaki çocukların
oku löncesi eğitim a lmasına değil, sadece engelli çocuklara özel bir eğitim vermek
ü zere h a rca nması d ü ş ü ncesine daya l ı d ı r. Bazı eleştiriler, evde verilen eğitimi
vurgulamış ve çocukların öğretmen tarafından değil, anababa tarafından eğitilmesi
gerektiğini savunmuştur. Sonuçta okulöncesi eğitimin genel ve kapsamlı bir nitelik
taşıyıp taşımaması gerektiği sorun u varlığını sürdürmektedir.
Yansıt Engelli ya da zor yaşam koşullarına sahip ço ramı bu araştırma desenleri nden hangisi k u l
cukların eğitim düzeyini artırmak içi n yapı lanılarak düzenlenmıştır?
O
lanlar nelerdir7
Erken çocuklukta ki eğitime Erken çocukluk döneminde verilen eğitimle Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
ilişkin farklı yaklaşım ları de ilgili olarak temel iki sorun nedir?
Erken çocukluk dönemınde verilen eğitim ı n
ğerlendirir.
hangı çeşidini kendi çocuğunuz ıçin uygun
görürsünüz7 Neden?
Bir sonraki bölü mde küçük çocukların sosyal ve duygusal gelişim i ndeki
i lerlemeleri göreceksiniz. Bu bölü mde tartıştığımız bilişsel gelişimler, çocukların
başka larıyla olan etkileşimleri ve sosya l bil işsel i lerlemelerine olanak veren
başka larını ve kendini anlama süreçleriyle bir araya getirilmiştir. Bundan son
raki böl ümde ise orta ve son çoc u k l u k döneminde ortaya çıkan fiziksel ve
bilişsel gelişim leri okuyacaksınız. Fiziksel gelişim bağ lamında, motor becerile
rin daha yumuşak ve düzenli bir hale geldiğini göreceksin iz. Bilişsel anlamda
ise çocukların beyinlerindeki -özellikle korteksin ön kısım larında- gelişimin
plan yapma ve okuma gibi beceri lerle ilişkili olarak, birçok bilişsel ilerlemenin
kaynağı oldu ğ u n u öğrenmiş olacaksınız.
\
- - - - - - - - - ileriye akallm - - - i!ııo-
Erken çocuk l u k döneminde bir çocuğun boyu orta lama olarak 6 . 5 cm ve kilosu da 2-3
Beden Büyümesi ve Bedendeki Değişim
kg kadar artmaktadır. Bireysel fa rklılıklar da büyüme düzeninde farklılığa neden olmak
tadır. Miyelinleşmeden dolayı beyinde içsel birtakım değişiklikler meydana gelir. 3
yaşmdan 6 yaşına kadar beynin frontal lobunda çok hızlı bir değişiklik yaşanır.
Motor Gelişim E rken çocuk l u k döneminde kaba motor beceriler çarpıcı olarak gelişir. Bu ala nda
gelişme yaşa n d ı kça çocuklar daha maceracı bale gelirler. ince motor beceriler de
erken çocu k l u k döneminde o l d u k ça gelişir.
Uzmanlar ilk çocu k l u k dönem i n deki çocu k l a rı n her gece 1 1 - 1 3 saat kadar u y uması
Uyku
gerektiğini söylemektedir. Bu dönemde çoğu çocuk gece boyunca u y u r ve gündüzleri
de bir kere öğle uykusuna yatar. K i.içli k çocu kları n yatağa gitmeden önce d urgu n laş
masına yardım edi lmesi, yatağa gitme konusundaki dirençleri n i n azalmasını sağlar.
Bu dönemde yaşa nan uyku problemleri aşırı k i lolu olma, depresyon gibi soru nla rla
i l iş k i l i d i r. Yine bu dönemde, u y k u d a k i bölü n melerin o k u l öncesi u y u m l a i l iş k i l i
olduğu onaya konm uştur.
Amerika'da birçok çocuk yüksek yağ oranına sahip öğünlerle büyü mektedir. Oysak i ,
Beslenme ve Egzersiz
çocuğ u n yaşa m ı öğü n lerin değil , e t k i n liklerin etrafında şekillenmelidir. Beslen meyle
ilgili diğer bir nokra da yetersiz beslenme ve yoksu l a i l elerde büyüye n çocukların
sağ l ı k l ı beslenememesi kon usu d u r. B u n u n yanında küçük çocu klar, gereksinim duy
d ukları kadar fiziksel aktivitede b u l u n a ma ma k tadır.
Son birkaç yılda, aşılar önceden ölü mlere sebep olmuş bi rçok hastal ığı son landırm ı ş
Hastalık ve Ö lüm
t ı r. B u n u n yanında en büyük ö l ü m sebepleri kazalar olsa da, kanser ve k a l p ve damar
hastalıkları, Amerika'da h a l a ö l ümcül rahatsızl ıklar olarak varl ığın ı korumaktadır.
D ü ş ü k gel irli a i lelerden gelen çocu kların sağlık durumu özel bir önem taşımaktadır.
Son on yılda gelişmekte olan ü lkelerde küçük çocu k l arın HJV / A I D S virüsüne yaka
lanma sı klığı giderek artmaktadır.
Piaget'ye göre işlem-öncesi dönemde çocuklar lıillii z.ilı inse l olarak işlrm yapamazla r
Piaget'nin i şlem Öncesi
Evresi [akat d ünyayı sembollerle ifade edebi li rler, kal ıcı kavra ml a r oluşturabili rler n- akıl
yürütebil i rler. 2 - 4 y a ş a rasını kapsayan sembolik işlev a l ı evresinde çocuklar o anda
orada bulu nmayan b i r nesneyi zihinsel olarak ifade edebilirler fakat diişünceleri y i n e
de ben-merkezlilik ve ca n l a n d ı rmacı l ı k i l e sınırlandırılm ıştır. 4 - 7 yaşları arasını k a p
sayan sezgisel d ü ş ü n ce a l ı evresinde ise çocuklar a k ı l y ü rü tmeye v e yet ışkiııkri so ru
bombardımanına t u t maya başlarlar. Bu alt evreye sezgisel dcnmesiııin sebebi ı;ocuk
ların sa h i p o l d u k ları bilginin güvenirliğinden emin olma sı, fakat b u bilgiye n,1'11 eriş
tikleri ve n e bildikleri konusunda b i r fi kirleri olmamasından kaynak l ı d ı r. Odaı.. l a n m a
v e koru n u mdaki sınırl ı l ı k da işlem-öncesi evrenin ana özell i k l e ri ndend ir.
Vygoısk y ' n i n kura m ı gelişimde sosyo-yapısalcı bir yaklaşıma sahipt ir. Ona göre �·ııcu k
Vygotsky'nin Kuramı
lar bilgilerinin sosyal etkileşimler i üzerine oluştururlar. D i l i sadece ba�ka larıyla ilcti
şim k u rmak için değil, a y nı zama nda plan yapmak, rehber ol m a k. ken d i
davra nışlarını gözlemlemek ve problemlerine çiizüm a ra m a k için k u l l a n ırlar. K u ra m ı
yetişkinlerin çoc u k l a rı n yakın s a k gelişim a l a n larını değerlendirmeye al ması gerek t i
ğini önermek tedir. Bu a lan, çocukların yalnız başına yapmakta zorlanacakları fa ka t
kendilerinden daha becerikli bir a k ra n veya yet işkinin yard ı m ı ve işbirliği ile yapa b i
lecekleri görevlerin olduğu b i r a l a n dır. K uram aynı zama n da ye tişkin ve ahan la r ı n
çocu k l a ra destek o l a ra k o n l a ra öğre n melerinde yard ımcı olacağını söylemektcd ir.
Gösterilen bu destek, her öğren m e yaşantısında \ erilen desteğin aşama a�ama dcğ i ş
tirilmesi ve b u sayede öğrencinin h a l i hazırdaki performa n s ı n ın artırılmas ını içermek
tedir.
Çocuğ u n uya rıcıya verdiği tepki erken çocu k l u k döneminde ı,arpıcı olarak gelişmek
Bilgi i şleme Süreci
tedir. B u dönemde gerçekleşen yönet ici ve sürd ü r ü l e b i l i r d i k ka t tek i ilerle me l e r
oldu kça önemlidir fa kat küçük çocu klar hala bu dönemde bir d u ru m u n belirgin ii7<�1 -
liğine daha fazla d i k k a t göstermekted irler. Yine bu dönemdeki kısa sü reli bcllek t e
gelişmeler yaşa n ı r. Veri len iyi ipuçlarıyla küçük çocu k l a rı n u zu n sü rel i belleklerindek i
doğru l u k payını a r t ı rılabil i r. B u dönemde çocuklar a n ı msamak için bel i rl i st ratej i le r
k u l lanmazlar fakat daha basit ve hedde yönel i k olarak soru n çözmeyi öğrenebil i rle r.
İlk çocu k l u k dönemindeki çocu klar insan zihn iyle ilgili mera k la rını dile getirmişle rdi r
ve b u durum zihin k uramı başlığı a l t ın da incelenmiştir. B i rçok gel işimsel değişik l ik
çocuğun zihin k u ra m ı n ı belirlemektedir ve bunlar içinde yanlış ina nçlar vardır. B i re y
s e l fark l ı l ı k l a r da z i h i n k u ra m ı içerisinde y e r almaktad ır. Örneğin ot istik çoc u k l a r
böylesi bir zihin k ur a m ı geliştirmede zorl u k yaşarlar.
İlk çocu k l u k dönem i n d e çocu k l a r d i ldeki k u ra l lar sistemini kavramaya başla rlar Ses
Ses Bilgisini ve Biçim
Bilgisini Anlama bilgisi a nlamında ba kıl dığında. çocu kların bu dönemde kon uşulma kta olan di ld ek i
seslere k a r ş ı d uyarlı hale geld iği görü lmektedir. Berko ' n u n klasik deneyı, k ü ç ü k
çocu k ların biçim bilgisi a nlayışlarıyla i l g i l i önemli b i l g i l e r vermektedir.
Okulöncesi dönemde çocu klar söz dizimi ve kelimelerin cümle içinde nasıl yer a l ınası
Söz Dizimi ve Anlam
Bilgisindeki Değişimler
gerek tiğini öğrenir ve uygular. Anlam bilgisiyle ilgili olaraksa bu dönemde kelime
dağarcığı çarpıcı olara k a rtar.
İlk çoc u k l u k dönem indeki çocu k l a rın i l e t işim becerileri gelişir, iletişim kurarken baş
Kullanım Bilgisindeki
i lerlemeler kalarının varlığına gereksin im d u ya rl a r ve d u ruma uygun şekilde koııu şıııa biçimle
rini değiş t i rmeyi öğrenirler.
Bu dönemde anababa ve öğret menler çocu klarına okuma yamıa becerilerini ge lişıir
Küçük Çocuklarda
melcri için deqekleyici bir ortanı sunmalıdır. Çocuklar; dikkatlerini çekebilecek d i n
Okuma-Yazma
leme, kon uşma, yaıına ve o k u m a e t k i n l iklerinde a k t i f k a t ı l ımcılar olara" y e r
a lma lıdı rla r.
• KISIM 4 239
4 Erken Çocuklukta Eğitim e Erken çocuklukta eğitime i l işkin farklı yaklaşımları değerlendirir.
Erken Çocukluk Eğitimindeki Erken çocuk l u k döneminde verilen eğitim konusundaki çıkmazlar bu konudaki eği
Anlaşmazlıklar tim gündemini olu şturmaktadır. B ir tarafta çocuk merkezli ve yapısalcı yaklaşım savu
n u l u rken. d i ğer y a n d a öğretici ve a ka d e m i k beceriyi öne çıkaran yaklaşımı
v u rgulamaktadır. Diğer yandan bir başka sorunsa okul öncesi eği timin, çocuğ u n
engelli y a da zor yaşam koşullarına sa h i p olmaması d u rumunda gerekli o l u p olmadığı
kon usu nda yaşa nmaktadır.
a na hta r kişiler
Barbel Inhelder 2 1 7 Jean Piaget 2 1 6 Maria Montessori 233 Rochel Gelman 2 l 9
Jean Berko 230 Lev Vygotsky 220 Mary Rothbart ve Maria
Gartstein 224
ERKEN ÇOCUKLUKTA
ı
bö l ü m 8
SOSYO- DUYGUSAL
GELiŞiM
. .
c:
Cinsiyet Televizyon
ta 2 Aileler
E
Öğrenme Hedefi 2 Ailelerin küçük çocukların
gelişimini nasıl etkileyebileceğini açıklar.
Ebeveynlik
=� Çocuğa Kötü Muamele
Kardeş İ lişkileri ve Doğum Sırası
:Q Değişen Toplumda Değişen Aile
_o
urning Fence: A Western Memoir of Fatherhood adlı
B anı kitabında, öd üllü romancı Craig Lesley erken
çocukluğundan bir anı anlatmaktad ı r:
Babam beni başının üzerinde yükseklere kaldırarak, The Da l les'te annemin ailesinin evinin
yan ı nda büyüyen Napolyon ki razı ağacının çatalına yerleştirirdi. Baş döndürücü yüksek
l i kten biraz korkup avuçlarımı ağacın kaba, soyulma kta olan kabuklarına bastırırdım.
Babam yakınımda durur ve bana güven verirdi. Zeytin rengi tenini, baş döndürücü gülüm
semesini ve jilet gibi ütülü ordu üniformasını görebiliyordum.
"Rudell, sakın d üşmesi n". Annem, kolları sanki beni yakalayacakmış gibi yarı ileride bizi
seyrederdi.
Kirazlar olg u nd u ve kızıl gerdanlar yeşil ya prakların arasında oynaşır, kirazları gaga
larlardı. Başı m ı geriye attığımda uza nıp giden dalların ötesinde mavi gökyüzünü göre
bil irdim.
"Bu kadar yeter. İ ndir onu aşağı artı k:' Annemin kolları babama uzanırdı.
Babam gülerek beni kollarımın altından tutar, fırıl fırıl döndürür ve çimlere bırakırdı.
Biraz bocalardım. Avuçlarımda ağaç kabuğunun izi kal ırdı ve tulumumdan küçük ağaç
kabuğu parça larını silkelerdim.
Büyükannem bana hemen küçü k bir bardak limonata verirdi...
Babama ait ilk çocukluk anısı zihn imde kazılıdır...
Büyüdükçe, babamın beni asla kiraz ağacına kaldırmadığını anladım. Rudell gittikten
sonra, onu on beş yaşına geli nceye dek hiç görmedim. Beni ağaca büyükbabam yerleş
tirmişti. Yine de, babamın beni ağaca kaldırmasının anısı silinmiyor. Bugün bile, detaylar,
avuçlarımın ağaç kabuğuna bastırması, limonatanın tadı, babamın yünlü kumaştan üni
formasının dokusu beni yarı yarıya ikna ediyor. Görünen o ki, zihnim ordu ü niforması
içindeki yakışıklı babamın fotoğraflarıyla büyükbabamın beni o ağacın çatal ına yerleştir
diği gerçeğ i n i birbirine eklemiş.
Bu olayı neden o kadar canlı hatırlayabiliyorum? Sanırım babamın orada olmasını çok
istediğim için. Kolay cevaplarım yok" (Lesley, 2005, s. 8-1 O).
Milyonlarca çocuk gibi, Lesley boşanmayla dağılan bir aile deneyimi yaşadı; ayrıca
bir üvey babanın istismarını da yaşayacaktı. Babası gittiğinde, Lesley bir bebekti ama
okul öncesi çağında bile, babasının eksikliğini hissediyordu. Bir keresinde, babası için
bir ödül kazanmayı planlam ıştı, büyükannesi hediyeyi "ona götürecek ve o da geli p
beni görecekti" (Lesley, 2005, s . 1 6). Sadece birkaç y ı l içinde bebek, karmaşı k b i r duy
g usal ve sosyal yaşama sah ip bir çocuk haline gelmişti.
'
, - ko n u bağlantllan
Bebekler olarak, çocukların sosyo-duygusal gelişimi, kendilerine bakanlar (özel
likle de ebeveynleri) onları sosyalleştirdikçe kayda değer bir ilerlemeyi yansıtır
ve diğerleriyle sosyal etkileşimler başlatmanın daha ileri yollarını geliştirirler.
Güvenli bir bağlanmanın gelişmesi, bebek gelişiminin temel bir yönüdür ve
yaşamın i kinci yılında bağımsızlığın gelişimi de önemli bir başarıyı simgeler.
Çocuklar ilk çocukluk yıllarında ilerlerken, bakıcıların onlara kendi duygularını
düzenlemekte rehberli k etmesi önemlidir. Mizaç da bebeğin merkezi bir özelli
ğidir ve bazı mizaç tarzları d iğerlerinden daha uyumludur. Son yıllarda çocuk
bakıcılığı gittikçe daha yaygınlaşmakta ve bu bakımın kalitesi kayda değer
şekilde değişmektedir. Ebeveynler erken çocukluk döneminde çocuğun gelişi
minde kilit rol oynarlar ama çocuğun akranlarının da önemli etkileri vardır.
1
'
.,.. _ _
geriye dönelim - - - - - - - - - - - - - - - - - - - '
BENLİK
Bölüm 6'da, yaşamlarının ikinci yılında çocukların öz farkındalıklarında kayda değer
bir ilerleme gösterdiğini öğrendik. Erken çocukluk yıllarında, küçük çocuklar kendi
lerine dair anlayışlarını zengin l eştinnelerine olanak sağlayan bi rçok şekilde gelişirler.
G irişimciliğe Karşı Suçluluk: Bölüm l 'de Erik Erikson ' ı n ( 1 96 8 ) insan yaşamında
belirli zamanlarda karşılaşılan sekiz gelişme dönemini okudunuz. Bölüm 6'da öğren
diğiniz gibi, Erikso n ' u n ilk iki aşaması, yani "temel güvene karşı güvensizlik" ile
"özerkliğe karşı u tanç ve kuşku", onun bebekliğin ana gelişim görevleri olarak gör
düğü şeyi tanımlar. Erikson' u n erken çocu kl ukla ilgili psiko-sosyal dönemi, girişim
ciliğe karşı suçl u l u k d uygus u d u r. B u ana dek, çocuklar kendi başlarına birer i n san
olduklarına i k na olmuşlard ı r; erken çocuklukta, ne tür bir kişi olaca klarını keşfet
meye başlarlar. Sıklıkla mantıksız, geçimsiz ve bazen de tehlikeli olsalar da, o anda
kendilerine güçlü ve güzel görünen ebeveynleriyle yoğ u n bir şekilde kendilerini
özdeşleştirirler. Erken çocu k l u kta, çocuklar bir şeyleri gerçekleştirmek için ken di
a lgısal, hareki ( motor), b i l i şsel ve dile dair becerilerini kullanırlar. Başarısızlıkları
çabucak u n utup - tehlikeli bile olsa- arzulanır görünen yeni alanlara bitmez tüken
mez bir haz ve biraz a rtmış bir yönelme d uygusu ile yaklaşmalarına olanak veren
bir enerj i fazlaları vardır. O zaman bu aşamadaki çocuklar kendi girişkenlikleri ile
daha geniş bir sosyal d ünyaya canlı ve neşeli bir şekilde çıkarlar.
Girişkenliğin büyük yöneticisi vicda n d ı r. Girişkenl ik leri ve m e rakları o n la ra
sadece ödü ller değil , fakat aynı zamanda öz saygı'yı azaltan suçl u l u k da getirebilir.
Kendini Anlama: Erikson'a göre erken çocuklukta küçük çocuklar kendilerini anla
maya başla rlar. Kendini anlama, benl iğine ilişkin bilişsel temsili, çocuğun benlik
kavramlarının özü ve içeriğidir ( Harter, 2006 ) . Kişisel kimliğin bütünü olmasa da,
kendini anlama kendi rasyonel temellerini sağlar. Araştınnacılar görüşme metodu ile Kendini anlama: Çocuğun benliğine ilişkin bilişsel
çocu k ların kendini anlamaya ilişkin birçok kavrama ulaşmışlard ı r. temsili, çocuğun benlik kavramlarını n özü ve içe r i ğ i .
Diğerlerini Anlamak: Çocuklar aynı zamanda erken çocu klukta diğerlerine dair
a nlayışla rında da ilerleme kaydederler ( Ca rpendale & Lewis, 2 0 1 1 ) . " E rken Çocuk
l u kta Fiziksel ve B i l işsel Gelişme" isimli Bölüm 7'de de gördüğümüz gibi, k üçük
çocuk l a rın zihin teorisi, diğer insanların d uygulan ve arzulan olduğu a nlayışını içe
rir. Ve yaklaşık 4 - 5 yaşlarında çocuklar. sadece kendilerini psikolojik özell i k ler açı
sından tanı mlamaya başlamakla kalmazlar, aynı za manda diğerlerini d e psikolojik
öze l l ikler açısından algılamaya başlarlar. B u nedenle, dört yaşındaki bir
çocuk, " Öğretmenim iyi biri" d i yebilir.
Çocuklar için gelişmesi önemli olan bir şey, insa nların h e r zaman
inançlarına dair kesin b i r bildirimde b u l u nmadıkları a n layışıdır ( Gee &
Heyman, 200 7 ) . Araştırmacı lar, 4 yaşındaki çocukla rı n b i l e i nsan l a rı n
istediklerini elde etmek veya sorundan kaçınmak için doğru olmayan
bildiri mlerde b u l u nabildiklerini a nladıklarını b u l m u şlardır ( Lee ve diğer
leri, 2002 ) . Örneğin, yakın tarihli bir araştırma, 4 ve 5 yaşındaki çornk
ların, başka bir çocuğ u n kampa gitmek zorunda k a l m a m a k a rzusunu
öğrendikl e rinde, o n u n hasta olma iddiasına gittikçe daha fazla şüpheci
yaklaştıklarını ortaya koymu ş t u r ( Gee ve H eyman, 2007 ) . B i r başka
çalışma, 3 yaşındaki çocu kları n tek bir hata yapan insanlara güvenme
diğini, ama kime güvenileceği konusunda karar verirken bilgi verenlerin
yaptığı h ataların s ı k l ığını göz önüne almak için çocukların 4 yaşına gel
Küçük çocuklar kendilerinin ve diğerlerinin, eskiden düşünüldüğün mesi gerekt iğin i göstermişt i r ( Pasquini ve diğerleri, 2007 ) .
den daha fazla psikolojik olarak farkındadırlar. Bazı çocuklar diğerleri D iğerlerini a n l a m a n ın bir başka önemli t a rafı da, ortak taa h hü t leri
nin duygularını ve arzularını anlamada yaşıtlarından daha iyidir -ve bir a n l a ma k t ı r. Yakın tarihli bir araştırma, 3 yaşın d a kilerin, yetişkinler ve
derecede, bu bireysel farklılıklar bakıcıların duygular ve istekler konu
kendil e ri, başka birine karşı y ü k ü m l ü l ü k içeren o rtak bir faaliyet için
sunda küçük çocuklarla yaptığı sohbetlerden etkilenir.
r ı ı v r: ıı s A GF I · c )ıı
Küçük çocukların gittikçe artan öz farkındalığı, genişleyen bir yelpazeden d u yguları
h i ssetme becerisine bağl ı d ı r. Yetişkinler gibi küçük çocuklar da bir g ü n içinde
birçok duyguyu deneyimlerler. Erken çocukl uktaki d u ygusa l gelişimleri, onlara
diğer insanla rın d u ygusa l tepkilerine bir a nlam verme çabası gösterme ve kendi
d uygularını kontrol etme olanağı verir.
Duygu Düzenlemesi ve A kran İlişkileri: D u ygular, bir çocuğu n akran ilişk i lerinin
başarısını beli rlemede güçlü bir rol oynar ( Howes, 2009 ) . Özel olarak da, insanın
d u ygu l a rını modüle etme becerisi, a k ranla rla olan il işkilerinde çocuklara faydalı olan
önemli bir beceridir. Huysuz ve duygusal olarak negat i f çocuklar, daha fazla akran
Duygu düzenleme, akran ilişkilerinde hangi rolü oynar? reddi deneyimlemeye yatkınken, duygusal olarak pozitif çocuklar daha popülerdir
( Stocker & Dunn, 1 990) . Yakın t a ri h l i bir araştırma, 4 yaşındakilerin öfkeleri n i kont-
Ahlaki Duygular: Kaygı ve suçlu luk d uyguları, Fre u d ' u n psiko-analitik teorisiyle
donatılan a h l a ki gelişim a nlatısının m erkezindedir ( Bölüm l 'de incele n miştir ) .
Freud'a göre, kaygıyı azaltmak, ceza landırılmaktan kaçınmak v e ebeveynlerin şef
katini sürd ü rmek için çocuklar, aileleri ile özdeşleşerek onların doğru ve yanlış stan
d a rtlarını içselleştirir ve böylece de kişiliğin a h laki yönü olan süper-egoyu oluştu
ru rlar.
Freud ' u n fi kirleri a raşt ı rmayla desteklenmem iştir ama s u çl u l u k k e s i n l i k l e
a h l a k i davranışı motive edebilir. Ancak, pozitif d u y g u l a r d a h i l d i ğ e r duygular da
çocuğun a hl ii k i gelişimine katkıda b u l u nabilir. Ö n e m l i bir örnek empa t i d i r, bu
diğerleri n i n d u y g u l a rına, diğerinin d u yg u l a rını yankılayan bir d u yguyla tepki ver
mektir.
Bebeklerin bazı tam empatik tepkiler için kapasitel eri va r d ı r a m a , empati
genelde diğerinin iç psikoloj i k hallerini ayırt etmeyi veya perspektif alma a d ı veri
len şeyi gerektirir. Geniş yelpazeden d u ygusal halleri tanımla mayı ve hangi t ü r
den eylemler olacağını öngörmeyi öğre n mek, diğer bir kişinin d u ygusal h a l i n i n
çocukları n a hlaki g e l i ş i m i n i ilerletmedeki yardımın ı a rt ıraca k t ı r.
Ahlaki Akıl Yürütme: Çocu kların a hlaki konularda nasıl düşündü klerine dair ilgi,
4 ila 1 2 yaşlarındaki çocu kları kapsam l ı bir şekilde gözlemleyip onlarla görüşmeler
yapan Piageı tarafından ca nlandırılmıştır ( 1 9 32 ) . Piaget, çocu kların oyun kuralla rını
nasıl kulla n d ığını ve düşündüğünü öğrenmek için çocu kları bilye oynarken seyret
miştir. Aynı za manda çocu klara çalma, yalanlar, ceza landırma ve adalet gibi etik
konularda soru l a r sormuştu r. Piageı, çocukların ahlak konusunda nasıl düşündük
leri açısından iki belirgin aşamadan geçtiği sonucuna varmıştır.
•
l O yaşından itibaren ve daha büyük yaşlarda, çocuklar otonom ahlak sergiler
ler. Kura lların ve kanunların insanlar tarafından belirlendiği n i n farkına varırlar Ahlaki gelişim: i nsanların diğer i nsanlarla i l i ş ki le
ve bir eylemi yargılarken, sonuçların ya n ı sıra aktörün niyetlerini de göz önüne rinde ne yapması gerektiğine dair kurallar ve gele
alırlar. neklere dair duygular, düşünceler ve davranışları içe
ren gelişim.
Çocu klar bağım l ı ( hetero n o m ) a h l a kçı l a r olduğundan, davra nışın doğru l uğu
Bağımlı (heteronom) ahlak: Yaklaşık 4 ila 7 y a şla
veya iyiliğini, aktörün niyetlerini değil de, sonuçlarını göz önüne a la rak yargı l a rlar.
rında ortaya çıkan, Piaget'in kuramında ahlaki gel iş i
Örneğin, bağım l ı a h l a kçı için, on iki fin canı yan lışlıkla kırmak, tek bir finca nı kas
min ilk aşaması. Adalet ve kurallar, insanların kontro
t e n kırmaktan köt ü d ü r. Çocu klar a h l a k i otonomistler olarak geliştikçe, niyetler lünden çıkarılmış, dünyanın değişmez özel likleri o la
sonuçlardan daha önemli hale gelir. rak görülür.
Bağımlı a h l ii k anlayışındaki çocuk aynı zama nda kuralları n değişmez olduğuna
ve otoritelerce yapıldığına i n anır. Piaget küçük çocu klara bir bilye oyununda yeni Otonom ahlak: Piaget'in kuramında, daha büy ü k (7
ile 1 O yaşları veya d a h a büyük) çocuklar ta rafı nd a n
k u ra l l a r k u l l a n malarını önerd iğinde, ona direnm işlerdir. B u n u n aksine, daha büyük
gösterilir. Çocuk, kurallar ve kanunların i nsanlar tara
çocu klar - a h laki otonomistl e r- değişikl iği kabul ederler ve k u ra l l a rın sadece deği
fından yapıldığının ve bir eylemi yargılarken, son uç
şime tabii e lverişl i eğil imler ( conventions ) olduğunu a n l a rl a r. larının yanı sıra kişinin niyetlerinin de göz önüne a l ın
Bağımlı ahlak d üşü ncesinde aynı zamanda içkin adalete (immanent j ustice) ması gerektiğinin farkına varır.consequences.
inanır, ya ni eğer bir k u rala u y u lmazsa, ceza nın derhal verileceği konseptine. K üçü k
çocuk bir ihlalin oıomatik olarak cezasıyla bağlanıılı olduğuna inanır. ilahi a dalet içkin adalet: Bir kuralın ihlal edi lmesi duru m u n d a
cezanın hemen verileceğine dair düşünce.
Ahlaki Davranış: İlk kez böl ü m l 'de açıklanan davranışçı ve sosyal bilişsel yakla
şımlar, a hlaki akıl yürütmeden ziyade a hlaki davranışa odaklanır. Pekişti rme, ceza ve
taklit sü reçlerinin a h l aki davranışın gelişmesini açıkladığını belirtir. Çocuklar davra
nışları için h u k u k ve sosyal uzlaşmalarla tu tarlı bir şekilde ödüllendirildiklerinde, o
davranışı tekrarlamaları mu htemeldi r. Ahlaki davranan modeller sağlandığında, çocuk
ların davranışlarını uya rlaması m uhtemeldir. Ve çocuklar a h laksız davranış için ceza
landırıldıklarında, bu davranışların azalması veya ortadan kalkması m u h t emeldir.
Ancak, bu bölümde ileride de tartışılacağı üzere, cezan ı n o l u msuz yan etkileri olabil
diğinden, cezanın dikkatli bir şekilde k u l la nı lması gerekmektedir.
Ahlaki davranış açısından, durum aynı zamanda davranışı da etkiler. Yarım yüz
yıldan uzun bir süre önce, birçok d u ru mdaki -örneğin, evde, okul da ve kilisede- bin
� - - - - - - - - - � lerce çocuğa dair kapsamlı bir a ra ş t ı rma, h e r yönden d ü rü st b i r çocuğ u n da, her
I
ı gelişimle bağlantı d u ru mda hile yapan çocuğun da gerçekte olmadJğın ı ortaya koydu ( Ha rtshome & May,
1 928- 1 9 3 0 ) . Davranışsa! ve sosyal bil işsel araşt ı rmacılar, çocukların bir durumda yap
Kuramlar: Bandura'nın sosyal bilişsel teori- tıklarının başka d u rumlarda yaptıklarıyla genelde zayıf bir şekilde ilişkili olduğunu
sinin ana temaları nelerdir? 1 . Bölüm, s. 27. 1
vurgulamaktadır. Bir çocuk derste h ile yapabilir ama oyunda yapmayabilir; bir çocuk,
I
� - - - - - - _ _ _ _ _ _ _ , yal rn zken bir parça şeker ça labi lir ama diğerleri varken b u n u yapmayabilir.
Sosya l bilişsel k u ramcılar, aynı zamanda da ayartmaya karşı direnç gösterme bece
risinin öz kontrol gelişimi ile yakından ilişkili olduğunu vurgulamaktadırla r. Bu öz
kontrolü elde etmek için, çocuk l a r hazzı geciktirmeyi öğrenmel i d i r. Sosyal bilişsel
k u ramcılara göre, bilişsel faktörler çocuğun öz kontrol geliştirmesinde önemlidir ( B a n
dura, 2 009, 20 1 0a, b ) .
r i ı c: i v ı:T
Bölüm l 'den hatırladığımız gibi, cinsiyet, i nsanların erkek ve kadın ola
rak özelliklerine a tıfta b u l unmaktadır. Cinsiyet kimliği, erkek veya d iş i
olma bilgisi, anlayışı ve k a b u l ü d a h i l , kişinin kendi cinsiyetine d a i r b i r
d u yguyu içerir ( Egan & Perry, 200 1 ) . C insiyet kimliğin i n bir y ö n ü , b i r
k ı z mı erkek mi olduğunu bilmektir ki çoğu çocu k bunu yaklaşık 2 , 5
yaşındayken bilir ( B lakemore, Berenbau m & Liben, 2009 ) . Cinsiyet rol Ebeveynlerle çocuklar arasındaki ilişkinin, çocuğun ahlôkigelişimine
katkıda bulunan bazı yönleri nelerdir?)
leri, kadınların veya erkeklerin nasıl d ü ş ünmesi, hareket etmesi ve h i s
setmesi gerektiğine dair beklenti kümeleridir. O k u l öncesi yıllarda, çoğu
çocuk kendi k ü l t ü rlerinin cinsiyet rollerine gittikçe daha fazla uyan bir şekilde dav
ran ırlar. Cinsiyet tiplemesi, geleneksel erkek veya dişi rolünün ed i n ilmesine a tı fta
b u l u n u r. Örneğin, dövüşmek daha çok geleneksel erkek rolüne, ağlamak da daha
çok geleneksel d işi role özg ü d ü r. Yak ı n tarihli bir a raştırma, cinsiyet tip
lemeli davra nı ş ın ( örneğin, a rabalarla oynayan erkekler ve mücevherlerle
oynayan kızlar) okul öncesi yıllarda a rttığını ve okul öncesi yılla rda en
fazla cinsiyet tiplemeli davra n ış gösteren çocukların 8 yaşları civa rında da
böyle davrandığını göstermektedir ( Golombok ve diğerleri, 2008 ) .
Cinsiyet biyolojik özelliklerden, sosyal deneyimlerinden v e bilişsel faktör
lerden nasıl etkilenir?
Sosyal Etkiler: B i rçok sosyal bilimci, psikolojik cinsiyet farklılıkla rın sebebini, biyo
lojik eğilimlerde aramaz. B u n u n yerine farklılıkların sosyal deneyimlere bağlı oldu
ğun u öne sürerler. Deneyim yoluyla cinsiyet farklılıklarının nasıl ortaya çıkuğına dair
açıklamalar, hem sosyal hem de bilişsel k u ra m larda vardır.
Sosyal Cinsiyet Kuramları: Üç ana sosyal cinsiyet kuramı önerilmiştir - sosyal rol
kuramı, psikoa nalitik k u ra nı ve sosyal bilişsel k uram. AJice Eagly ( 2 00 1 , 2009; Eagly
& Fischer, 2009; Eagly & Sczesny, 2009 ) , cinsiyet fa rklılıklarının erkeklerle kadın la
rın zıt rollerinden kaynaklandığı n ı belirten sosyal rol k u ramını ortaya atmıştır. D ü n
yanın d ö r t bir yanındaki birçok ü l kede, kadınlar erkeklerden d a ha az güce v e sta
tüye sahiptir ve daha az kaynağı kontrol etmektedir ( U N ICEF, 20 1 0 ) . E rkeklere
kıyasla kadınlar daha fazla ev işi yapar, ücretli işle daha az saat geçirir, daha az ü cret
alır ve organizasyonların en yüksek seviyelerinde çok daha az temsil edilmektedir.
Eagly ' n i n görüşüne göre, kadınlar topl um içinde daha az güç ve daha az sta t ü l ü rol
lerine u y u m l u olduğundan, erkeklere göre daha işbirlikçi, daha az dominant profi l
ler sergilediler. B u nedenle, sosyal hiyerarşi ve işbölü m ü , güç, girişkenlik ve bakım
konusu cinsiyet farklılıklarının önemli sebepleridir.
Sosyal rol kuramı: Cinsiyet farkl ılıklarının erkekler C insiyetin Psiko-analitik kurama göre açıklaması, F reud'un okul öncesi çocu
ve kadınların zıt rollerinden kaynaklandığı kuram. ğun karşı cinsiyetten ebeveyne cinsel bir çekim geliştirdiği görüşünü temel a l ı r. Bu,
Oedipus ( e rkekler için ) veya E lektra ( kızlar içi n ) kompleksi olarak bilinen süreçtir.
Psikoanalitik cinsiyet kuramı: Freud'un okul öncesi
çocuğun karşı cinsiyetten ebeveyne cinsel bir çekim 5 veya 6 yaşında, çocuk kaygıları nedeniyle bu çekimi reddeder. Daha sonr a , çocu k
geliştirdiği, yaklaşık 5 veya 6 yaşlarında kaygılı hisler aynı cinsiyetten ebeveyn ile özdeşleşerek bilincinde olmadan aynı cinsiyetten ebe
nedeniyle bu çekimi reddettiği ve sonrasında aynı veynin özelliklerini benimser. Fakat gelişimciler, cinsiyetin Fre u d ' u n önerdiği gibi
cinsiyetten ebeveyn ile özdeşleşerek bilincinde ilerlemediğini gözlemlemiştir. Çocuk l a r 5 veya 6 yaşından çok d a ha önce cinsiyet
olmadan aynı cinsiyetten ebeveyn in özelliklerini tiplemesi geliştirmekte ve ailede aynı cinsiyetten ebeveyn olmadığında bile, eril veya
benimsediği görüşünden kaynaklanan bir kuram.
dişil hale gelmektedirler.
Sosyal bilişsel cinsiyet kuramı: Çocukların cinsiyet Bölüm ! 'de tanışılan sosyal bilişsel yaklaşım, çocukların nasıl cinsiyet tiplemeli
gelişiminin, ci nsiyet davra nışlarının gözlemlenip davranış geliştirdiğine dair alternatif bir açıklama sağlamaktadır. Sosyal bilişsel cin
taklit edilmesi ve çocukların cinsiyete uygun olan ve siyet kuramına göre, çocukların cinsiyet gelişimi, diğer insanların neler söyleyip yap
olmayan davranışlar için karşılaştığı öd üller ve tıkla rı n ı gözlemleyip taklit etmek ve cinsiyete uygun olan ve olmayan davranışlar için
cezalar yoluyla ortaya çıktığını vurgulayan bir kuram.
Ebeveyn Etkileri: Ebeveynler, davranışla rıyla ve örnek teşkil ederek, çocu klarının cin
siyet gelişimini etkilerler ( Gore, 2009 ) . Hem anneler hem de baba l a r, çocu klarının
cinsiyet gelişimi açısından psikolojik olarak önemlidir ( Best, 20 1 0; Grusec & Davi
"Cinsiyeti nedir?"
dov, 2007 ) . Ancak, dü nyanın dört bir ya n ın da ki külıü rler, annelere ve babalara farklı © Edward Koren!The New Yorker Collection/www.
roller verme eğilimindedir ( Kağıtçıbaşı, 2007 ) . Yakın tarihli bir araştırma inceleme cartoonbank.com)
sinde, şu sonuçlara va rılmıştır ( B ronstein, 2006 ) :
Bu nedenle, B ronstein 'a göre ( 2 006, ss. 269-270), " B i rleşik Devletlerde ve d iğer B a t ı
kü ltürlerinde cinsiyet stereotiplerinin zararlı etkileri konusunda a rtan farkındalığa
rağmen, birçok ebeveyn geleneksel rol normlarıyla u y u m içindeki davra nışları ve
algıları teşvik etmeye devam etmekted i r " .
küçük bir kız kendisini yeni arkadaşlarla çevrelenmiş bulabilir; küçük bir erkek çocu 1l
'� 50
ğuysa alay konusu olur. Ancak, erkekler geleneksel erkek rolüne uyma konusunda c
"'
kızların geleneksel dişi rolüne uyma kon usunda gördüğünden daha fazla baskı görür E
( Fagot. Rogers & Leinbach. 20 1 0 ) . Örneğin. erkek giysileri giymek isteyen okul öncesi gı
c
:J
bir kız çocuğu. elbise giymek isteyen bir erkek çocuğundan kayda değer bir şekilde � 25
daha fazla onay görür. " E rkek Fatma ( tomboy ) " teriminin kendisi, kız çocuklarının ;;;
,.,,
geleneksel erkek davranışlarını benimsemesi için geniş sosyal kabule işaret eder. ô
V'l
arkadaşlarıyla vakit geçirmeye yönelik bir tercih sergilerler. 4 ila 1 2 yaş a rasında,
aynı cinsiyetten grupla oynama tercihi a rtar ve ilkokul yılla rında çocu klar ser AYNI C i NSİYETTEN VE KARIŞIK GRUP ORTAM
best zamanları n ı n büyük çoğunluğunu kendi cinsiyetlerinden çocuklarla geçirir LARINDA H A RCANAN ZAMAN YÜZDES İ N D E
ler ( B kz. Şekil 8. l ) . GELİŞMEYLE ORTAYA ÇI KAN DEGiŞIKLi K L E R:
Çocuklara dair gözlemler, karışık cinsiyet gruplar ı n
• Grup biiyiikliiğii: 5 yaşından itibaren, erkek çocukları kız çocuklarından daha
dan ziyade aynı cinsiyetten gruplarda oyun oynama
büyük gruplar ha l inde birlikle a rkadaşlık etme eğilimindedirler. Erkekler, orga larının daha muhtemel olduğunu göstermektedir. Bu
nize grup oyunlarına katılmaya kızlardan daha fazla yatkınd ı r. B i r ça lışmada, eğilim, 4 ila 6 yaşları arasında artmaktadır.
aynı cinsiyetten altı kişilik çocuk gruplarına oyun malzemelerini istedikleri her
hangi bir şekilde k u l l a nabilecekleri söylenmiştir ( Benenson, Apostolaris &
Parnass, 1 997 ) . Kızl a r, ikişerli veya üçerli olarak oynamaya daha yatkı nken,
erkekler daha büyük gruplar halinde etkileşime girmeye ve bir grup hedefi
kovalamaya daha yatkın b u l u n m u şt u r.
• Aynt cinsiyet grupları içinde etkileşim: Erkekler, itişmeli kakışmalı oyu nlar, reka
bet, çatışma, ego gösterileri, risk a l ma ve hakimiyet arama ile uğraşmaya kızlar
dan daha yatkındır. B un u n a ksine, kızlar daha karşılıklı bir şekilde konuşup
hareket ettikleri "iş birlikçi söyleme" daha yatkındır.
Bilişsel Etkiler: Bilişsel kurama göre gözlem, taklit, ödüller ve ceza cinsiyet rolleri
nin geliştiği mekanizmalardır. Çocukla sosyal ortam arasındaki etkileşimler, bu bakış
açısına göre cinsiyet rollerinin gelişimin in temel anahtarlarıdır. Bilişsel bir yaklaşım
benimseyen bazı eleştirmenler, bu açıklamanın çocuğun kendi zihni ve anlayışına çok
az dikkat ettiğini ve çocuğu pasif bir şekilde cinsiyet rollerini edinir gösterdiğini öne
sürmektedjrler ( Martin & R ubble, 2004 ) .
Etkili b i r bilişsel kuram, cinsiyet tiplemesinin, çocuklar yavaş yavaş k e n d i k ü l
türlerinde neyin cinsiyet açısından u yg u n ve neyin cinsiyet açısından uygunsuz
olduğuna dair cinsiyet şema ları geliştirirken onaya çıktığını belirten cinsiyet şeması
kuramıdır ( B lakemore, Berenba u m & Liben, 2009; Zosu ls, Lurye & R uble, 2008 ) .
B i r şema, b i r bilişsel yapı, b i r bireyin algılarına rehberlik eden b i r ilişkilendirme ağı
dır. Bir cinsiyet şeması, d ünyayı dişi ve erkek açısından organize eder. Çocuklar,
d ü nyayı a lgılama ve kendi gelişmekte olan şemalarına uygun davra n ma yönü n de
içsel olarak motive o l u r. Çocuklar, parça parça kendi kültürlerinde neyin cinsiyet
Cinsiyet şeması kuramı: Cinsiyet tiplemesinin, ço
açısı n da n u yg u n ve uygunsuz olduğunu kaza n ı r ve dü nyayı nasıl a lgıladıklarını ve
cuklar yavaş yavaş kendi kültürlerinde neyin cinsiyet
açısından uygun ve neyin cinsiyet açısından uygun
neyi hatırladıklarını belirleyen cinsiyet şemaları geliştirirler (Blakemore, Berenba u m
suz olduğuna dair cinsiyet şemaları geliştirirken or & Liben, 2009 ) . Çocuklar, bu cinsiyet şemalarına u ya n şekillerde davranmak üzere
taya çıktığını öngören kuram. motive o l u r. Bu nedenle, cinsiyet şemaları cinsiyet tiplemesini ateşler.
e
değişiklikler meydana gelir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Erken çocuklukta duygusal Küç ü k çocuklarda ahlaki gelişimin bazı kilit 4 yaşındaki bir çocuğun ebeveyn i olduğunuzu
gelişim ve kişi l i k gelişimini özellikleri nelerdir? hayal edin. Çocuğunuzu n diğerlerine dair
tartışır. Küçük çocuklarda cinsiyet nasıl gelişir? a n layı ş ı n ı a rttırmak için h a n g i stratejileri
ku 1 lanı rd ı n ız?
Bağlantı Kur
Önceki k ı sı mda, e beveynlerin çocukların
cinsiyet gelişimi üzerindeki etkisini okud u n uz.
•
252 BÖLÜM 8 Eı ken Çocuklukta Sosyo-Duygusal Gelişim
2 Aileler O Ailelerin küçük çocukların gelişimini nasıl etkileyebileceğini açıklar.
Bir bakıcıya bağlanma, bebeklik sırasında anahtar konumunda bir sosyal ilişki olma
sına rağmen bölüm 6'da bazı uzmanların, güvenli bağlanma ve bebeklik yıl l a rının
yaşam boyu gelişmenin belirleyicileri olarak fazla d ramatize edil diğini iddia enikle
rini görd ü k . Sosyal ve d uygusal gelişim aynı zamanda diğer ilişkilerle ve erken
çocuk l u k yılları ve sonrasındaki mizaçla, bağlamlarla ve sosyal deneyimle rle d e şekil
lenir. Bu kısımda, erken çocuklukta sosyal ilişkileri bağlanmanın ötesinde tart ışaca
ğız. Farklı ebeveynlik tipleri, kardeş ilişkileri ve aile yapılarındaki değişiklikleri ince
leyeceğiz.
E B EV E Y N L İ K
İyi ebeveynlik zaman ve çaba ister. B i r dakika orada bir dakika burada ile bunu
başaramazsınız. Paket programlarla bu görevi yerine getiremezsiniz. E l bette, çocuk
la rın gelişimi için önerrıli olan sadece ebeveynlerin çocuklarla geçirdiği zamanın mik
tarı değildir -ebeveynliğin kalitesi de önemlidir ( B e nzies, Keown & Magil l - Evans,
2009; Chen, 2009a, b; Gross ve diğerleri, 2009 ) . Ebeveynlikteki değişimleri anlamak
için, ebeveynlerin çocu klarıyla etkileşirken kullandıkları anababalık stili ya da ana
baba t u t um l a r ı nı , çocu kla rını nasıl disipline ettiklerini ve ortak ebeveynliği göz
önüne almak gerekir.
1
ilgisiz olunan bir anababa tutumudur; çocukla rın
sosyal yetersizliği ile özellikle de öz kontrol eksik l i
ğiyle ilişkilendirilir.
i
• Hoşgörülü anababa: Çocuklarıyla yakından ilg ile
i nen ama onlardan pek bir şey istemeyen, pek kural
- ··
f koymayan bir anababa tutumudur. Hoşgörülü ana
babalık, çocukların sosyal yetersizliğiyle, özellikle de
CALVIN & HOBBES, ©Watterson. Universal Uclick tarafından dağıtı lır. Yeniden basım için izin alınm ıştır. Tüm öz kontrol eksikliği ile ilişkilidir.
hakları saklıdır.
•
İ hma l ka r a n a ba ba, a nababanın çocuğun yaşamıyla son derece ilgisiz olduğu
artan dışsallaştırılmış çocuk sorunları ( sonunu düşünmeden davranma veya yüksek sal
dırganlık seviyeleri gibi) ile ilişkilendirilirken, Afıika kökenli Amerikalı ailelerde d u rum
farklıdır. B u bulgunun bir açıklaması, Afrika kökenli Amerikalı ailelerin kendilerinin
yaşaması daha m uhtemel olan tehlikeli ortamlarda kuralları koyma ihtiyacıyla ilgilidir
(Hanison-Hale, McLoyd & Smedley, 2004 ) . Ancak birazdan da göreceğimiz gibi, genel
olarak çocukları disipline etmekte fiziksel ceza kullanımı birçok meseleye yol açmak
tadır.
Ceza: Yüzyıllar boyunca popoya şaplak a t ma gibi bedensel ( fizikse l ) ceza, çocu kları
disipline etmekte gerekli ve hatta istenen bir yöntem olarak görülmüştür. Bedensel
ceza k ul l a nı m ı , Amerika'daki her eyalette yasaldır. Üç-dört yaşlarında çocukları olan
A B D ' l i ebeveynlerle yapılan u l usal b i r anket, ebeveynlerin yüzde 2 6 'sının çocukla
rına sıklıkla şaplak attıklarını ve yüzde 6 7 'si de çocuklarına sıklıkla bağırdıklarını bil
dirdiklerini onaya koym u ş t u r ( Regalado ve diğerleri, 2004 ) . K ü l t ü rler a rası bir kar
şılaşt ı rma, Birleşik Devletler ve Kanada'daki bireylerin bedensel cezaya yönelik en
olumlu tut u m la ra sahip ve onun kendi ebeveynleri tarafından k u l la nı ldığını hat ır
lamaya en uygun bireyler a rasında olduğunu tespit etmiştir ( C u rran ve diğerleri,
200 1 ) ( B kz. Şekil 8 . 3 ) .
Artan sayıda çalışma, çocuklan fiziksel olarak cezalandırmanın sonuç
larını incelemektedir. Bu çalışmalar ilişkisel türdedir. Açıktır ki, ebeveynleri Hatırlayan yüzdesi Tutum
deneysel bir çalışmada çocuklarırun popolarına şaplak atacak veya atmaya
1 00
cak şekilde gruplamak son derece etik dışı olacaktır. Bir ilişkisel çalışmada
sebep-sonuç etkisinin belirlenemediğini unut mayın. Bir korelasyonel araş
tırmada, ebeveynlerin popoya şaplak atması, hile yapma, yalan söyleme,
diğerlerine kaba davranma, zorbalık, kavgalara kanşma ve itaatsizlik dahil,
çocukların antisosyal davranışları ile ilişkili bulunmuşt u r ( Strauss, Sugar
mann & Gilles- Sims, 1 99 7 ) .
Bir çalışmada, ebeveynlerin bedensel cezalarının çocuklarda d a h a yük
sek seviyelerde itaat ve saldırganlıkla ilişkili görülmüştür ( Gershoff, 2002 ) .
Aynı çalışma d a bedensel cezalandırmanın d üşük seviyelerde ahlaki içsel
leştirme ve zihinsel sağlıkla da ilgili olduğu tespit edilmiştir ( Gershoff,
2002 ) . B i r araştırma, katı fiziksel disiplin geçmişinin ergenlik depresyonu
ve genç suçluluk gibi dışsallaşnnlrmş sorunlarla ilgili olduğun u tespit etmiş o o
tir ( Bender ve diğerleri, 2007 ) .
Güney ABD İ spanya İsveç
Popoya şaplak atma veya benzer cezalandırmalardan kaçınmak için Kore
bazı sebepler nelerdir? B u n u n sonuçları arasında şunlar da vardır:
ŞEKİ L 8.3
• Yetişkinler bir çocuğu bağırarak, azarlayarak veya poposuna şaplak FA RKLI ÜLKELERDE BEDENSEL CEZA: 1 'e yakın puanlar kullanı
atarak cezalandırdıklarında, çocuğa stresli dur u m l a rı ele almak için mına karşı bir tutumu gösterecek ve S'e yakın puanlar da kullanım ı n ı
kontrolden çıkmış modeller sunmaktadırlar. Çocu k l a r bu saldırgan, destekleyen b i r tutumu ifade edecek şekilde, bedensel cezanın kulla
nımına yönelik tutumları değerlendirmek üzere 5 puanlık bir ölçek
kontrolden çıkmış davranışı modelleyebilir.
kullanıldı. Bedensel cezalara ait çalışmalar neden korelasyonel çalışma
lardır ve bu onların kullanılırlığını nasıl etkiler?
ÇOC U G A KÖTÜ M U A M E L F
Ne yazık ki, cezalandırma bazen bebeklerin ve çocu kların ist ismarına yol
açmaktadır ( C orso & Fertig, 20 1 0; Macmillan, 2 0 1 0 ) . 2006'da, B i rleşik
Devletlerdeki ya klaşık 905,000 çocuğun istismar mağdu ru olduğu tespit
edilmiştir ( Birleşik Devletler Sağlık Hizmetleri ve insani Hizmetler Deparı-
Ortak ebeveynliği karakterize eden nedir?
Evlilik ve aile terapistleri hakkında daha fazla bilgi için sayfa 48'deki Ya şam Boyu Gelişimde Kariyerler ekine bakın ız.
marn, 2008 ) . Bu çocukJarın y ü zde 84'ü bir veya daha fazla ebeveyn t a rafından istis
mar edilmektedir. B i rçok eyalette artık kanunlar, şüphelenilen çocuk istismarı vaka
lannın bildirilmesini gerektiriyor ama yine de özellikle de dövülen bebeklerinldler
olmak üzere b irçok vaka rapor edilmiyor.
Çocuğa kötü m u a mele,
K a m u ve birçok profesyonel çocuk istismarı terimini hem istismar, hem de
ihmale atfen k u l la nsa da, gelişimciler gittikçe daha fazla, çocuğa kötü muamele ebeveyn l i ğ i n a ğ ı r b i r şek i l de
terimi n i k u l la n ma k tadırlar ( C icchetti, 200 1 ; Cicchetti & Tot h , 20 1 1 ; C icchetti yetersiz ve y ı k ı c ı yön l e r i n i içerir.
ve diğerleri, 2 0 1 0a, b). Bu terim, istismar teriminin duygusa l etkisine sahip
-Dante Cicchetti
değildir ve kötü m uamelenin farklı koşul la rı içerdiğini kab u l eder.
Çağdaş Gelişim Psikoloğu, Minnesota Üniversitesi
Çocuğa Kötü Muamelenin Tipleri: Çocuğa kötü m u a m elenin dört ana tipi,
fiziksel istismar, çocuk ihmali, cinsel istismar ve duygusal istismardır ( National Cle
aringhouse on Child Abuse and Neglect, 2004 ) :
Kardeş İlişki leri: Amerikalı çocukların yaklaşık yüzde 80'inin bir veya daha fazla
kardeşi vard ı r -yani kız veya erkek kardeşler ( Du nn, 2007 ) . Sizlerde kardeşlerinizle
birlikte saldırgan , düşma nca al ışverişlere dair zengin bir deneyime sahipsin izdir. 2-4
yaşları arasındayken kardeşler birlikte oldukla rında yaklaşık l O dakikada bir çat ışma
yaşarlar. Bu çatışmalar 5 - 7 yaşları arasında azalır ( K ra mer,
200 6 ) . Ebeveyn l e r, sözlü veya fiziksel ça tışma yaşayan kar
deşlerle karşılaştıkları nda n e yaparlar? Yapıla n bir ça lışma,
üç şeyden birini yaptıkla rını ortaya koym uştur: ( 1 ) Müda
hale edip onlara çatışmayı çözümlemekte yardımcı o l mak,
( 2 ) onlara nasihat vermek veya onları tehdit etmek veya
( 3 ) hiçbir şey yapmamak ( K ramer & Pcrozynski, 1 99 9 ) .
Kardeşler üzerinde bir d i z i a raştırma çal ışması y ü r ü
ten La urie K ramer ( 2 00 6 ) , m ü d a h a l e etmeme v e kar
deş çatışma sının yükselmesine izin vermenin iyi stra te-
jiler olmadığı n ı söylemektedir. 4-8 yaşındaki kardeşlere
pozit if etkileşimler geliştirmeye yönelik "More Fun with
Sisters and B rothers" ( " Kız ve Erkek K a rdeşlerle B irlikte
D a ha Fazla Eğlence " ) adında bir program geliştirmiştir
( K ramer & Radey, l 997 ) . Programda öğretilen sosyal
beceriler arasında, oyun u uyg u n şekilde başlatma, oyun
oynama davet lerini kabul veya reddetme, perspektif alma,
kızgın lık d u yg u l a rıyla başa çıkma ve çat ışmayı yönetme d e b u l u n m aktadır.
Ancak, çatışma kardeş ilişkilerinin birçok boyutundan sadece biridir (Steelman &
Koch, 2009 ) . Kardeş ilişkileri yardım, paylaşma, öğretme, dövüşme ve oyu n oyna
mayı da içerir ve kardeşler d uygusal destekler, rakipler ve iletişim ortaklan olarak
işlev görebilir.
Kardeş ilişkilerinde önde gelen bir uzman olan Judy D u n n (200 7 ) , yakın bir
tarihte kardeş ilişkilerinin ü ç önemli özelliğini tanımlamıştır:
• İlişkinin duygusal kalitesi: Hem yoğun pozitif, hem d e negatif du ygular kar
deşlerce bi rbirlerine yönelik olarak sıklıkla dile getiri lmekted ir. B irçok
çocuk ve ergen, kardeşlerine karşı karışık d uygular içindedir.
D E G İ Ş E N TO P L U M D A D E G İ Ş E N A İ L E
Kardeş sayısındaki çeşitliliğin ötesinde, çocu kların yaşadığı aileler önem l i şekilde fa rk
lılık göstermektedir. Tek ebeveynl i ailelerde büyüyen çocukların sayısı hayret verici
d i r. Şekil 8 . 5 'te de gösterildiği gibi, B i rleşik Devlet ler, dünyanın en yüksek tek ebe
veynli a ile yüzdelerinden birine sahiptir. iki ebeveyn l i aileler arasında, her iki ebevey
nin de çalıştığı veya ebeveynlerin boşa nıp tekrar evlendiği ya da homoseksüel veya
lezbiyen olduğu aileler de vardır. Kültür ve sosyoekonomik düzeydeki ( S E D ) [arklar
da a i leleri etkilemektedir. Ai lelerdeki bu çeşitlilikler çocukları nasıl etkilemektedir?
Çalışan Ebeveynler: 5 yaşın altı nda çocuğu olan her i k i Amerikalı a n ne içinden
birisi, işgücüne dah ildir; 6 ila ı 7 yaş arasında çocuğu olan anneler arasında bu rakam
üçte ikiden fazladır. Annelerin istihdamı, çağdaş yaşam ı n bir parçasıdır, a ma b u n u n
etkileri h a l a tartışı lmaktadır.
iş, ebeveynlik üzerinde pozi t i f ve nega t i f etkiler doğurabilir ( Han, 2009 ) . Ya kın
tari h l i araştırmalar, çocu kların ge lişimi için önemli ola n ı n, bir veya her iki ebevey
nin de evin dışında çalışıp çalışmaması değil, ebeveynlerin işinin doğası olduğunu
göstermektedir ( Goldberg & Lucas-Thompson, 2008 ) . Ann Grouter ( 20 0 6 ) , son
za manlarda ebeveynlerin işteki deneyimlerini nasıl evleri ne taşıd ıklarını göstermiş
t i r. Uzun saatler, fazla mesai, stresli i ş ve işte bağımsızlıktan yoksu n l u k gibi kötü
çalışma koşullarına sa hip ebeveynlerin evde daha kolay sinirlenmesinin ve işlerinde
daha iyi çalışma koş u l l a rına sahip olan a k ra n l a rından daha az etkili ebeveynlik yap
masının m u h temel olduğu sonucuna varmıştır. Tu tarlı bir bulgu, çalışan a n nelerin
30
25
c 23
� ·v:;
o "'
�
::J
� 20
>- 17
(5 �
"""' .tij 15 15
"' ·- 14
el - 13
-c c
>-
"' 11 11
-;;; > 10
��
.,.. "'
"' _,,, 6
>- "'
co - 5
ŞEKİL 8.5 o
FARKLI ÜLKELERDE TEK EBEVEYNLİ A İ LELER ABD İsveç Kanada Almanya İngiltere Avustralya Fransa Japonya
olması ve genç yetişkinler olarak daha az güvenli bağlanma göstermesi, boşa nma göstermediğini unutmayınız.)
mış ailelerdeki çocu klara göre daha yüksek ihtimaldir ( Conger & C hao. 1 996 ) . Yine ,.
de, boşanmış a i lelerden gelen çocu kların büyük çoğunluğunun önemli uyum sağ I
lama sorunla rına sahip olmadığını akılda t u t unuz ( At lırons, 2007 ) . Bir a raştırma, gelişimle bağlantı
çocukken ailelerinin boşanmasından 20 yıl sonra, yetişkinlerin yaklaşık yüzde 80'inin Aile: Erken evlilik, düşük eğitim düzeyi, dü
ebeveynlerinin boşanma kararının akıllıca olduğu sonucuna vardığını tespit etmiştir şük gelir, ciddi bir bağlı lığın olmaması, bo
(Athrons, 2004 ) . şanmış ebeveynlere sa hip ol ma ve
Aileler çocuğun hatırı için bir arada kalmalı mı? Ebeveynlerin, çocukları n ın hatırı evlenmeden bebek sah ibi olma, boşan m a
için mmsuz ve çat ışma lı b i r evlilikte kalmak zorunda olup olmadığı boşanma hak ihtima l i n i n a rtışıyla bağla ntıl ı faktörlerd ir.
kında en sık soru l a n soru la rdan biridir ( Hetheringıon, 2006 ) . Eğer a i l e ilişkisindeki. 1 4. Bölüm, s. 459.
çocukların esenliğini yıpratan, m u t s uz, ça tışmalı bir evlilikle i lişkili st resler ve a ksa _ _ _ _ _ _ _ _ ,
malar, boşa nm ış, tek ebeveynli bir aileye geçmekle azaltılabil iyorsa, boşanma avan
taj l ı olabilir. Ancak, eğer boşanmayla ilişkili azalan kaynaklar ve artan risklere, acemi
ebeveynlik ve sadece boşan a n çift a rasında değil de, ebeveynler, çocu klar ve kardeş
ler arasında da çat ışmanın s ü rmesi ya da artması da eşlik ediyorsa, çocuklar için en
iyi seçim, m u ts u z evliliğin devamı olacaktır ( Het herington & Stanley-Hagan, 2002 ) .
B u "eğerlerin". ebeveynler t e rs giden bir evlilikte bir a rada kaldığında y a d a boşa n
dığında n a s ı l bir r o l oynayacağını belirlemek zordu r.
Evlilikte çatışmanın, evlilik veya boşanma bağlamında çocuklar için nega t i f etki
leri olabil eceğini belirtmek gerekir ( Cox ve diğerleri, 2008 ) . Boşanmış ailelerden
gelen çocukların yaşadığı birçok sorun boşanma öncesi dönemde başl a r, bu ebeveyn
lerin b i rbirleriyle sıklıkla aktif bir çat ışma içinde olduğu bir zamandır. Bu nedenle,
boşanmış evlerden gelen çocu klar sorunlar sergilediğinde, sorunlar sadece boşan
maya değil, ona y o l açan evlilik içi çatışmaya d a bağlı olabilir (Tlıompson, 2008 ) .
A ile siireçleri boşanmış ailelerde ne kadar iinemlidir::> Aile süreçleri çok fark eder
( Wa llersıein, 2008 ) . Örneğin, boşanmış ai lelerin birbirleriyle olan ilişkisi u y u m l u
olduğunda v e demokra t i k a nababa t ut u m u k u l landıklarında, çocu ğ u n u y u m göster
mesi daha iyileşir ( Het herington, 2006 ) .
Bir çocıı_ijun boşanmış bir ailede yaşama11111 sonucunda negatif so11uçlarda11 muzdarip
olmaya açık olmasını etkileyen faktiirler nelerdir? Çocu ğ u n risk ve hassasiyetiyle ilgili fak
törler arasında, çocu ğ u n boşanma öncesi uyum sağlamasının yanı sıra , çocu ğ u n kişi
l iği ve mizacı. cinsiyeti ve velayet d u r u m u da vardır ( Hetheringıon, 2006 ) . Ebeveyn
leri daha sonra boşanan çocuklar, ayrılık öncesinde d a ha zayıf uyum göstermekte Ebeveynlerin çocukların hatırına birlikte mi kalması
d i rler ( Amato & B ooth, 1 99 6 ) . Sosyal olarak olgun ve sorum l u olan, az davranışsa! yoksa boşanması mı gerektiğini düşünürken, hangi
sorun gösteren ve yu m u şak mizaçlı olan çocu klar, ebeveynleri n i n boşanmasıyla d a ha konular göz önüne alınır?
Gay ve Lezbiyen Aileler: Gay ve lezbiyen çiftler, gittikçe daha çok çocukların da
d a h i l olduğu aileler oluşturmaktadır. Lezbi yenlerin yaklaşık yüzde yirmisi ve gayle
rin de yüzde l O'u ebeveyndir ( Pa r ı e rson, 2009a, b). B ugün Birleşik Devlet lerde bir
milyondan fazla gay ve lezbiyen ebeveyn olabilir.
Heteroscksüel çiftler gibi, gay ve lezbiyen ebeveynler de çok büyük oranda fark
lılıklar gösterir. Bekar olabilirler veya aynı cinsiyetten eşleri olabil ir. B i rçok lezbiyen
anne ve gay baba velayet sahibi değildir, çünkü çocuklarının velayetini boşanma
sonrasında heteroseksüel eşlerine kaptırmışlardır.
Gay ve lezbiyen ebeveynlerin çocu kları n ın çoğu, boşanma ile sonuçla nan hete
roseksüel bir ilişkide doğm u ş t u r -çoğu d u ru mda, mu htemelen bu, ebeveynlerden
b i ri veya her ikisinin kendisini ancak sonradan gay veya lezbiyen olarak tan ımladığı
bir ilişkidir. Diğer durumlarda, lezbiyenler ve gayler. yapay döllenme ve taşıyıcı
a nneler ya da evlat edinme yoluyla ebeveyn olurl a r.
Lezbiyenler ve gayler a rasında ebeveynl i k t anışma l ı d ı r. M u h a l i fl er. gay
veya lezbiyen ebeveynler tara fından yetiştirilmenin çocuğun gelişimine zarar
verdiğini iddia etmektedirler. Ama a raştırmacılar, bir yanda lezbiyen anne
leri veya gay babalarla büyüyen çocu klarla. diğer yanda heteroseksüel ebe
veynlerle büyümekte olan çocu k l a r a rasında çok az fa rk b u l m u şl a rd ı r
( Golombok & Tasker, 20 1 O; Patterson, 2009a, b ) . Örneğin, g a y veya lezbi
yen ailelerle büyüyen çocu klar a kranları a rasın da aynı derecede popü lerdir
ler ve bu a i lelerde yaşaya n çocu kların uyum sağlaması ve zihinsel sağlığında,
heteroseksüel ailelerin çocuklarıyla karşılandığında fa rklılıkla r b u lunmamış
tır ( Hyde, 200 7 ) . Bir zamanlar popüler olan, gay veya lezbiyen bir ebeveyn
t a rafından yetiştiri lmenin çocuğun büyüyünce gay veya lezbiyen o lmasına
neden olacağı beklentisinin a ksine, aslında gay veya lezbiyen ai lelerden gelen
çocukların ezici bir çoğun luğu heteroseksüel oryantasyona sahiptir ( Golombok &
Tasker, 2 0 1 O; Tasker & Golombok, 1 99 7 ) .
• " Düşük sosyal ekonomik statüden ebeveynler, ( 1 ) çocu kları n ı n t oplumun bek
lentilerine uyması kon usunda daha endişelidirler, ( 2 ) ebeveynlerin çocuklar üze
rinde otorite sahibi olduğu n u n belirgin olduğu bir ev atmosferi oluşLUrurlar, "
( 3 ) fiziksel cezalandırmayı çocu klarını disipline etmekte daha fazla kullanı rlar
ve (4) çocuklarına daha çok yönerge verir ve onlarla daha az sohbet ederler.
Aile, çocukların gelişimi için önemli bir sosyal bağlamdır. Ancak, çocukların
gelişimi, akran grupları ve oyun oynama ya da televizyon seyretme gibi, diğer
sosyal bağlamlarda neler olup bittiğinden güçlü bir şekilde etkilenir.
A R KA N İ L İ <;; K İ E '"l i
Çocuklar büyüdükçe, a kranlarıyla -aynı yaşta veya aynı olgunluk d ü zeyin
deki çocuklarla- gittikçe daha fazla zaman geçirirler.
OYU N
Çocukluk sırasında akran etkileşimin büyük k ısmı oyun u içerir, ama sosyal oyun
sadece bir çeşit oyundur. Oyun, çocu kların başka bir a maç olmadan sadece oynamak
için ilgilendikleri zevkli bir faaliyettir ve işlevleri ve formları değişebilir.
Sembolik Oyun: Sembolik ( ta k l i t/mış gibi yapına) Oyun, çocuğun fiziksel çevreyi bir Uygulamalı oyun: Oyunlar ya da sporlar için yen i
sembole dön ü ş t ü rdüğü oyu n d u r. 9 ila 30 ay arasında, çocuklar sembolik oyunda beceriler öğrenildiğinde y a d a bunlar için fiziksel ya
obje k u l l a nı m l a rını artt ırı rlar. Objeleri dönüştürmeyi -onları diğer nesneler yerine da zihinsel ustalık ve beceri koordinasyonu gerektiğ i
zaman davranış tekrarını içeren oyun.
koyarak veya onlara söz konusu diğer bir objeymiş gibi davra na ra k - öğrenirler.
Örneğin, okul öncesi bir çocuk bir masaya araba gibi davranır ve masa nın bacağını Sembolik oyun: Çocuğun fiziksel çevreyi bir sem
l lıtarken. "Arabayı tamir ediyorum" der. bole dönüştürdüğü oyun .
•
KISIM 4 Erken Çocukluk 267
B i rçok oyun uzmanı, okul öncesi yılları, dramatik veya sosyo-dra matik yapılı
sembolik oyunu, oyu n u n u n "altın çağı" olarak görür. Bu çeşit -mış gibi yapma
oyun u ( sembolik oyun ) , sıklıkla 1 8 aylıkken onaya çıkar ve 4- 5 yaşlarındayken
zirveye erişi r, sonra yavaş yavaş azalır.
B a z ı çocu k psikologları, sembolik o y u n u n u n k ü ç ü k çocukların gelişiminin
önemli bir yönü olduğu ve sıklıkla onları n bilişsel gelişimindeki ilerlemeleri, özellikle
de sembolik anlayışın bir göstergesi olarak yansıttığı sonucuna varırlar. Örneğin,
Catherine Garvey ( 2000) ve Angelina Lillard ( 2006 ) , küçük çocu kların taklit oyunu
anlatılarında, rol alma, sosyal rolleri dengeleme, biliş ötesi ( m e tacognition ) ( dü ş ü nme
hakkında d ü ş ü n m e ) , gerçeklik - taklit ayrımını deneme kapasitelerinin ve küçük
çocuklarda kayda değer bilişsel beceriler ortaya çıkaran birçok ben m erkezci olmayan
kapasitenin gizli olduğunu vurgular. Bir analize göre, erken çocukluğun başarısı,
çocukları n taklit oyunlarını akranlarıyla paylaşma becerisinin gelişmesidir ( Coplan
& Arbea u, 2009 ) . Bir başka a raştırmaya göre, taklit oyununun küçük çocukların
kendilerini düzenlemelerine katkı yaptığı bulunm uştur; bunun a na nedeni, diğer
çocuklarla işbirliği içinde bir sosyo-dramatik a nlatı yara t ıp oynaman ı n gerektirdiği
kendini ayarlama ve sosyal d u yarlıktır ( D iamond ve diğerleri, 2007 ) .
Sosyal Oyun: SosyaJ oyun, akranla rla etkileşim içeren oyundur. Sosyal oyu n, okul
öncesi yıllarda büyük artış gösterir. B irçok çocuk için, sosyal oyun onların akranla
Okul öncesi bir"süper kahraman" oyun başında. rıyla sosyal etkileşimleri için ana bağlamdır ( Coplan & Arbeau, 2009 ) . Sosyal oyun
kendi içinde değişkendir, sıra a lma, çeşitli kon u l a r hakkında konuşma, so�yal kurallı
oyunlar ve rutinler ve fiziksel oyun gibi çeşitlilik gösterir ( Sumaroka & B ornstein,
2008 ) . Bu aynı zamanda katılımcılar için büyük bir zevk de içerir ( S umaroka &
Bornstein, 2 008 ) .
•
268 BÖLÜM 8 Erken Çocuklukta Sosyo·Duygusal Gelişim
Kurallı Oyun: K urallı oyun çocukların zevk için oynadığı ve kuralları olan faa liyet
lerdir. Genelde rekabeti içerirler. Okul öncesi çocuklar, basit karşılıklılık ve sıra a lma
k u ra l ları içeren sosyal kurallı oyunlara katılmaya başlayabilirler. A ncak, k u ra l l ı
oyunlar i l k o k u l çocuklarının yaşamlarında çok daha güçlü r o l oynar. Bir araştır
mada, en yüksek oyun oynama sıklığı 1 0 ila 1 2 yaş arasında olduğu b u l u n muştur
( Ei ferman, 1 97 1 ). 1 2 yaşından sonra, oyunların popülerliği azalır ( Bergen, 1 98 8 ) .
TELEVİZYON
20. yüzyıl ı n ikinci yarısındaki pek a z gelişme, çocuklar üzerinde televizyondan daha
fazla etki yapmıştır ( B ickham, 2009 ) . Televizyon, çocukların davranışını etkileyen
kitlesel medya tiplerinden yalnızca biri olmakla birl ikte, e n etkilisidi r. Televizyon u n
i k n a yeteneği şaşırtıcı derecede yüksektir. ( Scharrer & D emers, 2009 ) .
Birçok çocu k televizyo n u n önünde, ebeveynleriyle birlikte geçirdiğinden d a ha
fazla zaman harcar. Küçük çocuklar ne kadar televizyon seyreder? Araştırma sonuç
ları, günde ortalama iki ile dört saat arasında değişen rakamlarla, farklılıklar göster
mektedir ( Roberts & Foehr, 2 008 ) . Diğer gelişmiş ü lkelerdeki akranlarına kıyasla,
B i rleşik Devletler'deki çocuklar kayda değer bir şekilde daha uzun s ü relerle televiz "Bayan Horton, bugün okula uğrayabilir misiniz?"
yon seyretmektedirler. Televizyon, çocukları pasif öğreniciler yapmak, dikkatlerini ©Martha F. Campbell
ev ödevlerini yapmaktan a lm a k, onlara kalıp yargılar öğretmek, saldırganlık model
leri sağlamak ve dünyada dair gerçekçi olmayan görüşler sunmak suretiyle çocuk
lar üzerinde nega t i f bir etki gösterebilir ( Murray & M urray, 2008 ) . Ancak, t e leviz
yon motive edici eğit i m programları sunarak, kendi yakın çevrelerinin ötesindeki
dünya hakkında bilgiler vererek ve ön sosyal (prososyal ) davranış modelleri sağla
yarak çocuklar üzerinde pozitif bir etki d e gösıerebilir ( Wilson, 2008 ) .
-
Kendi çocukları nızın televizyon seyretmesi
etkiler? için siz hangi kuralları benimserdiniz?
Akranların, oyu n u n ve
televizyonun küçük çocu kların Bağlantı Kur
gelişimindeki rolleri açıklar.
Bu bölümde daha önce, Laurie Kramer'in kar
deşlere pozitif etkileşimler geliştirmeye yöne
l i k sosyal becerileri öğreten prog ramını öğ-
Orta ve geç çocukluk yı lları, çocukların sosyo-d uygusal gelişiminde daha fazla
değ i ş i k l i k ortaya çıkarmaktad ı r. Kend i n i a n l a ma ve diğerlerini a n la m a n ı n
geli ş i m i daha da sofisti ke h a l e gelir, duygusal a nlayış g e l i ş i r v e a h laki akıl
yürütme ilerler. Çocuklar artık ebeveynleriyle daha az vakit geçirmektedirler
ama ebeveynler hala çocukların yaşamlarında çok önem li bir rol oynarlar, özel
likle de onların akademi k başa rısını yönlendirmede ve seçenekleri yönetmede.
Akran statüsü ve arkadaşlık, çocu kların akran il işkilerinde daha öneml i bir hale
gelir ve okul daha kuvvetl i bir a kademik odak olur.
\
' -------------------- ileriye kallm _ _ _ .,.
· ·· ·
· ·
1 Duygusal Gelişim ve Kişilik Gelişimde yaşam boyu ba kış açısının ayrıcı özell ikleri n i
tartışır.
Gelişimi
Eri kson'ın kuramına göre, erken çocu k l u k, gelişimin girişimciliğe karşı suçl u l u k d u y
Benlik
gusu çel işkisini içerdiği bir dönemdir. Emekleme çağınd a k i çocuğun, temel seviyedeki
kendini a nl a ması. o k u l öncesi çocuğ u n kendini vücut böl ümleri, maddi varlıklar ve
fiziksel a ktiviteler yol uyla ifade etmesine dönüşür. Yaklaşık 4-- 5 yaşlarında, çocu k l a r
kendileri n i k a rakter özel l i klerine göre tanım lamaya da başlarlar. K ü ç ü k çocuklar k e n
d il erini v e diğerlerini eskiden d üşü nüldüğü nden daha gelişmiş b i r biçimde a n lamak
tadır.
Duygusal Gelişim K üçük çocu k l a rın d u ygu l a rındaki gelişmel er, d u yg u l a rı ifade etme, d u yguları a n lama
ve d uygu la rı düzenlemeyi içerir. K üçü k çocukların d uygu aralığı. erken çocuk l u k sıra
sında giderek gurur, u tanç ve suçl u l u k gibi öz-bilinç d u ygular ( se l f conscious emoı i
o n s ) deneyimlemeye başladı kça gen işler. 2 ila 4 yaşları a rasında, çocu k l a r d u ygu l a rı
açıklamak için giderek daha fazla terim k u l la n ı r ve duyguların sebepleri ve son uçla
rını daha fazla öğre n i r. 4-- 5 yaş arasında, çocu kların d u yguları yansıtma ve tek bir
olayın farklı insanlarda farklı d u ygulara yol açacağını a n lama yeteneği gelişir. Ayrıca .
Ahlaki Gelişim Ahlaki gelişim, insa n l a rı n diğerleriyle etki leşimlerinde ne yapması gerektiğiyle ilgi l i
k ur a l l a r ve gelenek lerle ilgili d ü ş ü n celer, duygular ve davranışları içerir. Freud'un psi
koanalitik kuramı, kişiliğin a h l a k i yönü olan süperegu n u n ( ü st benl i k ) gel işimindek i
duygula rın önemini v u rgular. Empati gibi olumlu d u ygu lar da çocuğun ahla ki gel işi
mine katkıda b u l u n ur. Piageı, a hl a k i m u h a kemeyi a n a l i z etmiş ve 4-7 yaş arasınd a k i
çocu kla rın bağımlı a hl a k gösterdiği, sonuçlarına göre davranışı yargıladığı; daha sonra,
yaklaşık J O yaş ve ü zerinde, otonom a h l a k gelişt i rdikleri sonucuna varmıştır. Davra
nışsa] ve sosyal bilişsel kuramcılara göre, ah laki davranış pekiştirme, ceza ve takl i t
sonucunda gelişir ve a h l a k i davranışta önemli ölçüde d u ru ma bağlı değişkenlik var
dır. Vicdan; a h l a k i d ü ş ü nce, d u ygu ve davranışın entegrasyon u n u içeren, doğru ve
ya n l ı ş standart larının içsel bir d ü zenlemesidir. K ü çü k çocu kların vicdanı, ebeveyn
lerle i l i ş k ilerden ortaya çıkar. Ebeveynler, ebeveyn-çocuk ilişkilerinin ka li tesi, uygu n
suz davra n ışların ı n ö n ü ne geçmede çocuklara proak ı i f bir şekilde yardım etme v e
çocu k l a rla a h la k i k o n u l a r h a k k ı n da karş ı l ı k l ı diyaloglar k urma a ra c ı l ığıyla küçük
çocu kların a hl a k i gel işimi n i etkilerler.
C insiyet. erkek veya dişi olmanın psikolojik boyu t la rı ile ilgilidir. C i nsel ki mlik, çoğu
Cinsiyet
çocuk için i k i buçuk yaşından i t ibaren edinilir. Ci nsiyeı rol ü , dişi veya erkeklerin nası l
d ü ş ü n mesi, davranması ve hissetmesi gerektiğini beli rten bir dizi beklent idir. Ci nsi
yet gelişimindeki biyoloj i k e t k i l e r krom07omları ve hormonları içerir. Ancak, biyoloj i
cinsiyet gelişiminde t a mamen tek belirleyici değildir. Sosyal rol k u ramı, psi ko-aoali t i k
k u ra m ve sosyal bil işsel k u ranı cinsiyet öze l l ikleri n i n gelişimindeki fa rklı açıları vur
gular. Ebeveynler çocu k ların ci nsiyet gelişimini etkiler ve a kran l a r, özellikle cinsiyet e
uygun davra n ışları öd ü l l en d i rir. C insiyet şeması kuramı, cinsiyet gel işiminde bilişin
rol ü n ü v u rgulamaktadır.
Çocuğa köıü muamele, fiziksel ist ismar, çocuk ihmali, cinsel istismar ve duygusal istis
Çocuğa Kötü Muamele mar şekil lerinde olabilir. Çocuğa kötü m uamele, çocuğu a kademi k , duygusa l olarak
riske a t a r ve sosyal problemlere yol açar. Çocukken kötü muamele görmüş yetişki n
ler de b i rçok problem karşısmda kolay incinebilirler.
Genel olarak, her iki ebeveynin d e ev d ı şı n da tam zama n l ı ça lışıyor olması çocuk l a r
Değişen Toplumda üzerinde o l u msuz bir etki göstermemektedir. Ancak, ebeveynlerin i ş i n i n doğası, ebe
Değişen Aile
veynl i k k a l i telerini e t k i leyebilir. Boşa nm a n ın çocu ğun uyumuna olumsuz etkileri ola
bil ir, a ncak beraber yaşayan ebeveynler a rasındaki geçimsizl i k çornğun uyumunu
olumsuz yönde etki leyebilir. Boşanmış ebeveynler u y u m l u bir i l işki geliştirir ve güve
n i l i r bir ebeveynlik uygularsa, çocuğun uyumu gelişir. A raşt ırmacıla r, eşcinsel veya
lezbiyen a i lelerde büyüyen çocu k l a r ve heteroseksüel a i lelerde büyüyen çocuklar ara-
3 Akran İlişkileri, Oyun ve Televizyon • Akra nların, oyu n u n ve televizyonun küçük çocukların
gelişimindeki rollerini tanımlar.
Akranlar güçlü sosyal leşme araçlarıdır. Akranlar, aile dışındaki dü nya ile ilgili bilgi ve
Akran i lişkileri k a rşılaştırma kaynağıdır. Erken çoc u k l u kta, çocu klar a rkadaşlar ve arkadaş olmayan
ları birbirinden ayırırlar. Arkadaşlar genellikle beraber o y u n oyna nan lardır. Ebeveyn
çocuk ve a k ran i lişkileri çoğ u n l ukla birbiriyle bağlantılıdır. Ebeveynler çocuklarının
i l işkilerini, çocu klarının hayatlarını ve akran larıyla etkileşimde b u l u nma fırsatlarını
yöneterek etki lerler. Çocu klar akranlarıyla it işip kakışma oy unları oynamaktan hoş
la nırlar anca k stresli zama nları n da destek için akranları n d a n çok ebeveynlerine yöne
l i rler.
Oyun O y u n u n işlevleri, a k ranlar ile ilişki, gerilim boşa l tma, bil işsel gelişimde i lerleme, keş
fetme ve güvenli bölgenin korunmasını içerir. Oyun üzerine güncel bakış açısı, oyu
nun hem b i lişsel hem sosyal yönlerini vurgu lamaktad ı r. E n geniş araştırılmış çocuk
oyu n u t ü rleri arasında, d u y u - hareket oyun, uygulamalı oyun, taklit/sembolik oyun,
sosyal oyun, ya pılandırıcı oyun ve k u ra l l ı oyunlar vardır.
Televizyon Televizyon u n çocuk l a rı n gelişimi üzerinde hem o l u msuz etkileri (çocu k l a rı pasif öğre
nici haline getirmek ve onlara saldırgan modelleri sunmak gibi) hem de o l u m l u etki
leri { prososyal davranış modelleri sağlamak gibi) olabilir. Televizyon programındaki
şiddeti izlemek ve şiddet içeren video oyunlar oynamak çocu kların saldırgan davra
nışları ile i lişkilendirilebilir. Televizyondaki prososyal davranış çocuklara o l u m l u dav
ranışı öğretebil ir.
Orta ve Geç
Çocukluk
Orta ve geç çocuklukta, çocuklar başka bir düzeyde yaşarlar, kendilerine özgü bir
öğrenmeye her zamankinden daha çok hazır olmaları gelişimin gereğidir. Çocuklar
bir şeyler yapmak isterler, yalnızca yapmak değil, iyi hatta mükemmel yapmak
fakat şimdiki zamanı yaşarlar. Kısım 5 iki bölümden oluşmaktadır: 'Orta ve Geç
274
bölüm 9 ORTA VE GEÇ
ÇOCUKLUKTA FİZİKSEL VE
BİLİŞSEL GELİŞİM
- 1 Fiziksel Değişiklikler ve Sağhk 3 Bilişsel Değişiklikler
...., Öğrenme Hedefi 1 Orta ve geç çocuk l u kta Öğrenme Hedefi 3 Orta ve geç çocuklukta
ta fiziksel değişim ve sağlığı tanımlar. b i lişsel değişimleri açıklar.
c:
Egzersiz Zekanın Uç Değerleri
Sağlık, Hastalık ve Bozukluklar
ta 4 Dil Gelişimi
2 Engelli Çocuklar
E
Öğrenme Hedefi 4 Orta ve geç çocu klukta dil
Öğrenme Hedefi 2 Fark l ı türden engel leri olan gelişimini tartışır.
çocukları ve eğitimleriyle ilgili konuları ta n ı m lar. Sözcük Bilgisi, Dil Bilgisi ve Dil Ötesi Farkındalığı
::J Engellerin Kapsamı Okuma
Eğitsel Konular Yazma
:Q İ kidillılik ve İkinci Bir Dil Edinimi
_o
T
akip eden açıklamalar ilköğretim çağındaki Angie'ye
a İttir: Sekiz yaşımdayken 57 ki loyd u m . Giysilerim yaşıtlarım olan kızla rınkilere
göre oldukça büyüktü. Vücudumdan nefret ederdim ve sınıftakiler sürek l i bana sata
şırdı. O kadar kiloluyd um ki, beden eğitimi dersinde yüzüm kıpkırmızı olur ve nefesim
kes i l i rd i . Spor yapa n ve ben im g i bi aşırı kilolu o lmayan çocukları kıskanırdım.
Aşırı kilolu çocukların hepsi kilo verme konusu nda Angie kadar başarılı olamamak
tad ı r. Aslında, çocuklukta aşırı kilolu veya obez olmak Amerika Birleşik Devletleri n i n
temel u lusal bir sorunu h a l i n e gelmiştir. B u bölümün devamında, çocuk l u k dönemi nde
aşırı k i lolu veya obez ol mayı ve bunun nedenlerini inceleyeceğiz.
1
, - konu bağlantılan
Çocuk lar, bebek l i k dönemine göre, erken çocu k l u k döneminde daha yavaş
büyümekle birlikte, yılda yaklaşık 6 santimetre boy atar ve 2 ila 3 kilo alırlar.
dana gelir. Çocuğun kaba ve ince motor becerileri de daha akıcı ve koordineli
hale gelir. Bilişsel gelişim açısından ele alıııdığıııda, erken çocukluk döneminde
ların bilgi işleme becerinde de hatırı sayılır bir ilerleme kaydedilir- yönetici ve
sürdürülen dikkat gelişir, kısa süreli bellek daha iyidir ve diğerlerinin zihninden
geçeni anlamada belirgin bir ilerleme vardır. Küçük çocu kların dilin kural siste-
.,. __
•• .
· '
lanmada daha beceriklidir ve yeni bilişsel beceriler geliştirmiştir. Bu bölüm orta ve geç çocuk
lukta fiziksel ve bilşsel gelişim ile ilgilidir. Başlangıç olarak fiziksel gelişimdeki bazı değişiklik
ler incelenecektir.
Bedensel Büyüme ve Değişim Beyin Motor Gelişim Egzersiz Sağ l ı k, Hasta l ı k ve Bozukluklar
Vücutta sürekli değişim ve dolayısıyla motor becerilerde ilerleme orta ve geç çocuk
l uğ u n eıı bel i rgi n özelliğidir. Çocuklar ilkokul çağına doğru ilerlerken, vücutları üze
rindeki kontrolleri artar ve uzun s ü re otu rup dikkatleri ni odaklayıp s ü rd ü rebil i rler.
D üzenli egzersiz bu yılları sağlıklı bir büyüme ve gelişim zamanı yapmak için önemli
bir anahtardır.
B Ö LÜ M 9
•
278 Orıa ve Geç Çocuklukta hziksel ve Bil işsel Gelişim
gibi yönett iğini i leri sürmekted i r. Nöral liderlik, organizasyon rol ü n ü n bir parçası Prefrontal korteks
olarak, prefrontal korteks kendi nöral ağları ve bağlantıları için avantaj sağlıyor ola
bilir. B u araştırmacılara göre, prefrontal korteks problem çözmek için en iyi nöral
bağlantıları koordine etmektedir.
Orta ve geç çocukluk döneminde serebral korteksin kalınlığında da değişiklik
olmaktadır ( Gogtay ve Thompson, 20 1 0; Toga, Thompson ve Sowell, 2006 ) . 5 ila 1 0
yaşındaki çocukların korteks kalınlığının beyin görüntüleme tekniğiyle i ncelendiği
tek bir araştırma bulunmaktadır ( Sowell ve diğerleri, 2004). Okuma gibi dil beceri
lerinde artışı i n celemek amacıyla, iki yıl sü reyle temporal ve frontal lobların d ilde
işlev gören a l a n la rda korteks kalınlaşması i n celenmiştir. Beynin temporal ve frontal
lobları n ı n yerleri 4. bölüm şekil 4.4.'de gösterilmektedir.
Çocuklar geliştikçe, bazı beyin a la nlarındaki aktivasyon artarken bazıla rında aza
lır ( Di aınond, Casey ve M u n a kata, 20 1 l; Nelson, 2 0 1 1 ) . Çocuk geliştikçe ortaya ŞEKİ L 9.1
çıkan aktivasyon değişimlerinden biri de, geniş (diffuse) ve yaygın a l a nl a rdan daha PREFRONTAL KORTEKS: Prefrontal korteksi (mor
belirgin ([ocal) ve küçük alan lara geçiştir (Turkelraub ve diğerleri, 2 00 3 ) . Bu deği bölüm) de içeren beyin yolları ve ağları orta ve geç
şim, beyni n kullanılmayan ala nlarının sinaptik bağlantıları kaybetmesi ve kullanı çocukluk döneminde önemli gel işimsel ilerlemeler
lanları n bağlan u l a rı ndaki a rtışla tanımlanan, sinaptik budanma ile beli rlenir. Yakın gösterir. Prefrontal korteksteki bu değişim ler hangi
bilişsel süreçlerle ilişkilendirilmektedir?
zaman da yapılan bir araştırma, prefrontal kortekste 7 yaşından 30 yaşına kadar daha
az difüzyon ve daha fazla foka! aktivasyon olduğu b u l u n muştur ( D urston ve d iğer
leri, 2006 ) . Aktivasyondaki değişim özelli kle, bir dizi a l anda esnek ve etkili kontrolü
içeren bilişsel kontrol olmak üzere, bilişsel performan s ı n etkiliği ndeki artışa eşlik ,--------- ....
'
eder. Bu alanlar; d ikkatin kontrolü, kafa karıştırıcı d ü ş ü n cenin azaltılması, motor
y.. li. · 11 b ğlantı
eylemleri n ketlenmesi ve birbiriyle yarışan seçenekler arasında geçiş yaparken daha
esnek olmayı içermekted i r ( D ianıond, C asey ve M u nakata, 20 1 1 ). Beyin Gelişimi: Beyin gelişiminin önemli
bir parçası olan sinaptik budanmanın mik
İlkokul çağı çocuğu fiziksel yönden hen ü z olgunlaşmamış ve bu nedenle aktif olma
ihtiyacındadır ( G raham, Holt/Hale ve Parker, 20 1 0; R i n k, 2009). Koşmak, zıplamak
veya bisiklet kulla nmak yerine uzu n süreli oturmak onları daha fazla yorar. Bir wpa
sopayla v u rma, ip atlama veya denge tahtasında dengede durma gibi fiziksel etk i n
l ikler, çocukların gelişen becerileri n i düzgü n h a l e getirmeleri i ç i n gereklidir. Egzer
sizin çocu kların bü yüme ve gelişiminde öneml i bir rol oynadığı gü n ümüzde daha
da açık ha le gelmiştir ( Fa hey, insel ve R oc h , 2 0 l l).
Amerikalı çocuklar yeterince egzersiz yapıyor mu? Karşılaştırmalı bir araştırma,
1 969 yılında % 80 oranında olan beden eğitimi derslerine katılımın 1 999 yılı nda
% 2 0'ye gerilediğini göstermiştir ( Sağlık Yönetim Kaynakları, 200 J). Çin, Finla ndiya
KISIM 5 279
• Orta ve Geç Çocukluk
80 ve İngiltere gibi d ü nyanın pek çok ülkesindeki eğitimciler ve politika belirleyicileri
çocu kların h a reketsiz yaşam tarzıyla oldu kça yakından ilgilenmeye başlamıştır
( Fogelholm, 2008) .
Televizyon izlemek çocu klarda düşük etkinlik düzeyi ve obeziteyle ilişkili b u l u n
m u ş t u r ( Wells v e d iğerleri, 2008 ) . Diğer bir k o n u ise çocu kların bilgisayar kullanı
mındaki çarpıcı arnşur. Araştırmacılar, çocuk ve ergenlerin televizyon veya bilgisa
yar ekran ı başında geçirdikleri toplam zama n ı n; etki nliklerinde azalma ve aşırı kilo
alma risklerini artırdığını ortaya koymuştur ( Rey-Lopez ve diğerleri, 2008 ) .
Çocuğun egzersiz d üzeyini artırman ı n ol umlu sonuçları vardır. Yakın zamanda
yapılan bir araştırmada, günde 45 dakika orta düzeyde ve 1 5 dakika yoğ u n ya pılan
fiziksel etkinliğin çocu kların aşırı kilolu olma ora n ın d a ki azalmayla ilişkili olduğu
b u l u nmuştur ( Wittmeier, Mollard ve Kriellars, 2008) .
Çocukların egzersiz d ü zeyi üzerinde ebeveynler ve okullar önemli rol oynamak
tadır ( Fa hey, I nsel ve Roth, 2 0 1 1 ) . D üzen l i egzersiz yapan ebeveynlerce b ü yü t ü l
1 969 1 979 1 989 1 999 mek, çocuğa egzersiz için oluml u model sağlanmaktadır ( Crawford ve diğerleri,
ŞEKİL 9.2 2 0 1 O; Loprinzi ve Trost, 20 l O ) . Ya kın zama nda yapılan bir araştırma, erkek ve kız
çocukların hareketsiz yaşam tarzı n ı sınırlamada a nnelerin babalara göre daha etkili
1 969-1 999 YILLARI A R AS I N DA ABD'DE
olduklarını ortaya koymuştur ( Edwardson ve Gorely, 20 1 0 ) . Söz konusu araştır
FİZİKSEL EGİTİM PROGRAMLARINA KATILAN
mada, babaların erkek çocukların fi ziksel etkinlikleri üzerinde etkisi olduğu ama
ÇOC U KLARIN YÜZDELERİ: 1 969'da % 80 olan
b u n u n esasen çocuğa açık biçimde model olarak, örneğin basket topun u n nasıl sürü
fiziksel eğitime katılımın ciddi bir düşüş gösterdiği, ve
leceğini göstererek, gerçekleştiği bulu nmu ş t u r. Diğer bir araştırma ise, okuldaki fizik
1 999'da % 20'ye kadar gerilediği gözlenmiştir.
sel etkinliklerin çocukların zindeliğini artırdığı ve vücuttaki yağ miktarını d üşürdü
ğ ü n ü göstermiştir ( Kriemler ve diğerleri, 2 0 1 0 ) .
Araştırmacılar egzersizin çocuğ u n bilişsel gelişimiyle ilişkili olduğunu d a b u lmuş
tur. Ö rneğin, yapılan bir araştırma aşırı kilolu 9 yaşındaki çocukların yaptığı aero
bik egzersizlerin önemli bir bilişsel etkinlik olan plan yapmada artışla ilişkili old u
ğ u n u ortaya koymuştur ( Davis v e diğerleri, 2007 ) . Diğer bir araştırmada, fiziksel
yönden ( aerobik kapasitesi ölçümü sonuçlarına göre) formda olan 9 yaşındaki kız
ların daha az formda olanlara göre, bilişsel kontrol görevinde doğru çözümü b ulmak
için gerekli olan görevle ilişkisiz bilgiyi eleme becerisinde d a ha iyi performan s ser
giledikleri b u l u n muştur ( Hi l lman ve diğerleri, 2009 ) .
Çocu k la rın daha fazla egzersiz yapmaları için önerilen bazı yollar:
Aşırı Kilolu Çocuklar: Aşın kilolu olmak çocuklarda giderek artan bir sağlık problemi
Çocukların daha fazla egzersiz yapmasım için hangi dir ( B lake, 20 1 1 ; Schiff, 20 1 1 ) . "Erken Çocukluk Döneminde Fiziksel ve Bilişsel Geli
stratejiler işe yarar? şim" başlıklı 7. bölümde'de bahsedildiği üzere, aşın kilolu olmak boy ve kilonun belli
vesi ve diğerleri, 2 0 1 0; Yiikari ve diğerleri, 2009). Yakın zamanda yapılan bir göz
den geçirme çalışmasında, obezitenin çocuklarda düşük özsaygıyla ilişkili olduğu Koşullar, Hastalıklar ve Bozukluklar:
son ucu na varıl mıştır (Griffi ths, Parsons ve Hill, 2 0 1 0). Metabol i k sendrom orta yaş yetişkınlerde
son yıllarda daha fazla görül meye başla
1
Ka lp-damar Hastal ıkları: Çocuklarda kalp damar hastalı klarının görülme olasığı mıştır ve erken ölümle i lişkil id ir. 15. Bölüm,
1
düşükt ür. B una rağmen, çocu kluk yıllarındaki çevreye bağlı deneyim ve davranışlar s. 480.
,
yetişkinlik döneminde onaya çıkan kalp damar hastalı k larını n tohu mlarını ekmiş _ _ _ _ _ ___ _ _ __ ;
olabilir. Çoğu ilk ve ortaok ul çağı çocuğu, daha şimdiden, yüksek tansiyon ve obe
zite gibi kalp damar hastalıkları için bir veya birkaç risk unsuruna sahiptir (Jago ve
diğerleri, 2 0 1 0). Yakın zamanda A . B . D. 'de yapılan ulusal bir araştırmada, l 988'den
2006 yılın a kadar incelenen çocukların ve ergenlerin kan basıncı yü ksekliği oranı n da
artı ş tespit edilmiştir (Ostclıega ve diğerleri, 2 009). Aynı araştırmada, obez çocuk
ların karı basınçların ı n da yüksek olma eğiliminde olduğu bulunm uşt u r. Bunun yanı
sıra, yakın zamanda yapılan diğer bir araşt ırma yüksek kan basıncına sahip olan
çocukların % 7 5 'in in teşhis edilemed iği onaya çıkmıştır (Ha nsen, G u n n ve Kaelber,
2007). Diğer bir araşı ırma son ucunda, vücut k ü tle indeksi yüksek ve bel çevresi
geniş olan çocu kların - obezite, yüksek kan basıncı ve t i p - 2 şeker hastalığı gibi bir
dizi faktörden oluşan- metabolik sendrom riski taşıdıkları ve bu d u ru mu n da bire 39%
Lösemi
yin yetişkinlikte kalp damar hastalığı geliştirme riskine sokt uğu b u l u n m u � t ur.
--
Kanser: 5 ila 1 4 yaşında Amerikalı çocukların en başta gelen ikinci ölüm nedeni
kanserdir. A . B . D . 'de her 3 30 çocuktan birinde 1 9 yaşından önce kanser gelişmekte 15%
dir. Son yıllarda çocuklarda kanserin görülme sıklığı az da olsa artış giisterıniştir (Ul u Beyin
sal Kanser Enstitüsü, 2008a).
Çocuk l u k döneminde kanser temelde beyaz kan hücrelerine ( l ösemi), be} ne, 1 0% Lenfler
kemiklere, lenf sistemine, kaslara, biibreklere ve sinir sistemine saldırır. B u kanser 7% Oto nom sinir sistemi
t ürlerinin hepsi de anormal hücrelerin kontrol d ışı çoğalmasıyla tanılanır ( H ijiya ve
diğerleri, 2007). Şekil 9. 3'de gösterildiği üzere çocuklukta en yaygın gÖl.lenen kan ŞEKİL 9.3
ser t ü rü, kemik iliğinin aşırı derecede anormal beyaz kan hücresi ü retmesi ve bu ÇOCU KLARDA KANSER TÜRLERi: Çocuklarda
hücrelerin normal hü crelere yer b ı rakmaması son ucu çocuğun yara ve enfeksiyona kanser, akciğerlere, bağırsağa, göğse, prostata ve
karşı korunmasız hale gel mesiyle sonuçlanan lösemidir (Eden, 2 0 1 O; I<aatsch, 2 0 1 0). pankreasa saldıra n yetişkin kanserlerinden daha
farklı bir görün um sergiler.
Çocuk yaşam uzmanıyla ilgili daha fazla bilgi için 48. Sayfadaki Yaşa m Boyu Gelişimle İ lgili Meslekler dizinine bakınız ..
Çocuklarda görülen bazı engel türleri nelerdir? Engelli çocukların eğitiminin ayırt Devlet Okullarındaki
Engel Çocukların Yüzdesi
edici özellikleri nelerdir?
5.6
FRİ
3.0
Amerika Birleşik Devlet !erinde 3 ila 2 1 yaş arası çocukların yaklaşık % l 4'ü özel
eğitim veya ilişkili hizmetlerden yararlanmaktadır ( U l usal Eğitim Merkezi istatistik
leri, 2008a ) . 2006-2007 eğitim yılında federal programlarda hizmet verilen öğrenci 1 .1
lerde en sık rastlanan dört engel grubu Şekil 9.4'de gösterilmektedir ( U l usal Eğitim
Merkezi İstatistikleri. 2008a ) . Şekil 9.4'de gösterildiği üzere, öğrenme güçlüğü olan 0.9
öğrenciler özel eğitim verilen lerin geniş bir grubunu o l u şturmakta ve b u grubu
kon uşma ve dil bozu k l u kları, zeka geriliği ve duygusal rahatsızlı kları olan gruplar
ŞEKİL 9.4
takip etmektedir.
ÖZEL EGİTİM H İZMETLERİ NDEN YARA R LA
NAN ENGELLi AMERI KALI ÇOCUKLAR: Bu şek il
Öğrenme Güçlüğü: Amerikan hükümeti öğrenme güçlüğüyle ilgili tanımı l 997'de 2006-2007 eğitim yılında en yüksek engel grubu sa
yapmış ve 2004'de küçük bazı değişikliklerle tekrar yayınlamıştır. Takip eden saıırlar yısı ve oranını temsil etmektedir. Öğrenme bozuk lu k
hükü meıin bir çocuğun öğrenme güçlüğü tanısı alıp alamayacağını n belirlenmesine ları sınıfında hem öğrenme güçlüğü hem de d i kkat
eksikliği hiperaktivite bozukluğu birleştirilmiştir (Ulu
yönelik tanımıdır. Öğrenme güçlüğü olan çocuk konuşma veya yazma dilini k ullanma
sal Eğitim Merkezi İstatistikleri, 2008a).
ve anlamada zorluk çeker ve dinleme, düşünme, okuma, yazma ve hecelemede zor
l u k gözlenebilir. Öğrenme güçl üğü matematikte de gözlenebilir. Öğrenme güçlüğü
sını flandırması yapılabilmesi için, öğrenme sorun u n temelde diğer bir görsel, işitsel
veya motor sorundan; mental gerilikten; d u ygusal sorundan kaynaklanmaması veya
çevresel. kül t ürel ve ekonomik bir dezavantaja bağlı olmaması gereklidir.
Erkekler kızlara göre üç kat daha fazla öğrenme güçlüğü tanısı almaktadır. Göz
lenen cinsiyet farkıyla ilgili olası açıklamalar erkeklerin biyolojik olarak hasar gör
meye daha açık olması ve havale geçirme eğilimidir. Bu yanlılık, erkek öğrencilerin
o l u msuz davranışlarından d olayı öğretmenleri tarafından uzman değerlendirmesi
amacıyla yönlendirilmesi ihrimalinin kızlara göre daha yüksek olmasıdır.
Öğrenme güçlüğü olan çocukların yaklaşık % 80'inde okuma problemi vardır
( Shaywitz, Gruen ve Shaywitz, 2007) . Disleksi, disgrafi ve diska l k u l i öğrenme güç
l üğünün ü ç türüdür.
olmadığını göstermektedir. Öğrenme güçlükleri büyük ihtimalle, birkaç beyin bölge Diskalkuli: Matematiksel işlemlerde zorluk ç e kmeyi
sinden edinilen bilginin entegrasyon undaki sorunlardan veya beyin yapılan ve işlevleri içeren ve gelişimsel aritmetik bozukluk olarak d a ad
altında yatan zorl uklardan kaynaklanıyor gibi görü nmektedir. landırılan bir öğrenme güçlüğü türüdür.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): Belli bir süre boyu nca çocu
ğun aşağıdaki özelliklerin birini veya birkaçını süreğen biçimde gösterdiği duru mda
tanımlanan bir bozukl u k t ur: ( ı ) Dikkat eksikliği, (2) hipcraktivite veya aşırı hareket
lilik, ( 3) dürtüsellik. Dikkat eksikliği olan çocuklar, herhangi bir şeye odaklanmakta
rnrluk yaşar- birkaç dakika veya hatta saniye geçtikten sonra uğraşt ıkları işten sıkıla
bilirler. Hiperaktif çocuklar yüksek düzeyde fiziksel etkinlik sergiler, sürekli hareket
halinde gibidirler. Dürt üsel çocuklar tepkilerini kontrol altına almada zorl uk çeker;
eyleme geçmeden önce durup düşü nmez. DEHB 'ye sahip çocukların gösterdikleri ayırt
edici özelliklere göre, üç biçimde tanı lanırlar: ( 1 ) Dikkat eksikliği baskın DEHB grubu,
(2 ) hipcraktivitc/dürt i.isellik baskın DEHB grubu, ( 3 ) hem dikkat eksikliği hem de
hiperaktivite/dürtüselliğin gözlendiği DEH B gru b u .
ŞEKİL 9.5 Son o n ila yimıi yılda DEHB bozukluğu tanısı v e tedavisi alan çocuk sayısında ciddi
BEYİN TARAMA VE ÖGRENME BOZUKLUK
miktarda artış olmuşt ur. Bu bozukluk erkeklerde kızlara göre dört ila dokuz kez daha
LAR!: MRI kullanarak öğrenme güçlüğünde beyin
fazla ortaya çıkmaktadır. B u nunla birlikte, DEHB teşhis konu lanların miktarındaki artışla
deki yolları inceleyen araştırmaların sayısı artmıştır.
Bu fotoğrafta disleksisi olan 9 yaşındaki Patrick Price ilgili ters bir durum vardır ( Stolzer, 2009 ) . Bazı uzmanlar bu artışın temcide bozuklukla
görülmektedi r. Patrick perdelerle kale görünümü ve ilgili farkındalığın artmasına bağlarken; diğer bir grup uzman ise çoğu çocuğa yanlış teş
rilmiş çocuk dostu bir MRI tarayıcısındadır. Tarayıcının his konduğuyla ilgili endişelerini bildirmektedir ( Parens ve Johnsıon, 2009 ) .
içi ndeyken, çocuğun hareketsiz yatarken ekranda DEHB'nin ayırt edici nedenleri henüz belirlenememiştir. Bununla birlikte, bir dizi
belirlen ve kaybolan bir dizi sözcük ve sembolleri
neden ileri sürülmektedir ( Faraone ve Mick, 20 1 O; Stolzer, 2009 ) . Bazı çocukların ebe
farklı düğmelere basarak tanımlaması istenmektedir.
veynleri yoluyla kalıtsal olarak DEH B geliştirme eğilimi göstermesi ml"lıtemeldir ( Durs
ton, 20 1 0; Pen nington ve diğerleri, 2009 ) . Diğer bir grubun doğum öncesi
ve sonrasında beyindeki hasara bağlı olarak DEHB geliştirınesi olasıdır ( Lind
blad ve Hjern, 20 1 O ) . Yaşamın erken döneminde annenin doğum öncesinde
kullandığı veya maruz kaldığı sigara ve alkol çocukta DEHE ve düşük doğum
ağırlığının ortaya çıkmasında olası nedenler arasındadır ( Knopnik, 2009 ) .
Öğrenme güçlüğüyle ilgili beyin görünt üleme yöntemlerinin gelişimi
DEHB 'nin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır ( Hoeksema ve diğerleri,
2 0 1 0 ) . Yakın zamanlarda yapılan bir çalışmada, DEHE olan çocukların
( 1 0. 5 yaşında) DEHE ol mayanlarla ( 7 . 5 yaş) karşılaştırıldığında serebral
korteksin ulaşabileceği en yü ksek kalı nlığııı yaklaşık 3 sene sonra onaya
çıktığı b u l u n m u ş t ur ( Shaw ve diğerleri, 2007 ) . Bu gecikme özellikle bey
nin dikkat ve planlama yapabilmek için önemli olan prefrontal bölgele
rinde belirgindir ( bakınız Şekil 9 . 6 ) . B u n u n yanı sıra araşt ırmacı lar, sero
t onin ve dopamin gibi pek çok nörotransnıitterin DEHB 'deki olası rolle
rini araştırmaktadır ( Levy, 2009; Rondou, Haegman ve Van C raenenbro
eck, 2 0 1 0; Zlıou ve diğerleri, 20 1 0 ) .
Uyarıcı ilaçlardan Ritalin ve Addreall ( Ritaline oranla daha az yan etkisi
vardır) DEHB bozukluğuna sahip pek çok çocu kıa dikkatin arttırılmasında
etkili olmakla birlikte çocukları, DEHB sahip olmayanların dikkat düzeyine
ulaşııramamaktadır ( Brams, Mao ve Doyle, 2009; Stray, E llerısen ve Stray,
2 0 1 0 ) . Yakın zamanlarda yapılan bir meta analizle, davranış yönetimi
müdahalelerinin DEHB 'nin eıkilerini azaltmakıa etkili olduğu son ucuna
ulaşılmışdır ( Fabiano ve diğerleri, 2009 ) . Tüm vakalarda geçerli olmamakla
birlikte, araştırmacılar DEHB olan çocuklarda ilaç tedavisi ve davranış yöne
DEHB olan pek çok çocuk, diğer çocuklara kağıttan uçak fırlatan bu timinin birlikıe k u l lanımının, tek başına ilaç tedavisi veya davranış yönetimi
çocuk gibi dürtüsel davranış gösterir. Siz bu çocuğun öğretmeni u ygulamalarının kullanıldığı d urumlara göre daha olumlu son uçlar elde
o/saydınız bu durumu nasıl ele alırdınız?
edildiği sonucuna sıkça u laşmaktadır ( Parens ve Jolınston, 2009 ) .
Otistik Spektrum Bozukl ukları (OSB): Ciddi otistik bozukluktan daha hafif olan
Asperger sendromuna uza n a n geniş bir kapsama sahiptir ve yaygın gelişimsel bozuk
l uklar olarak da adlandırılmaktadır. Otistik spektrum bozuk l u k ları sosyal etkileşimde,
sözel ve sözel olmayan iletişimde sorunlar ile tekrarlayıcı davra nışlar gibi ayırt edici
özelliklerle tan ı m l a n maktadır ( Boutoı ve Myles, 20 1 1 ; Hali, 2009 ) . B u n u n yanı sıra
bu tür bozukl u klara sahip çocuklar duyusal deneyimlere a l ışılmadık tepkiler göste
rebilmektedir ( U l usal R u h Sağlığı E nstitüsü, 2008 ) . Otizmi olan çocu kların bazı l a
rında zeka geriliği; diğerlerinde i s e orta v e orta -üstü zeka gözlenmektedir ( H oekstra
ve diğerleri, 2 0 1 0 ) . Otistik spektrum bozuklu kları sıklıkla çocuk henüz l ila 3 yaşın
dayken bile tespit edilebilir.
Otistik spektruın bozukluklarıyla ilgili son yıllardaki tahminler, daha fazla ortaya 2 yıldan fazla gecikme
çıktığı veya daha fazla tespit edilip tamlandığı yönündedir ( Neal, 2009 ) . B i r zamanlar - O ile 2 yıllık gecikme
2 500 kişiden sadece l 'ini etkilediği tahmin edilirken, günümüzde 1 50 kişiden l 'inde
ortaya çıktığı ileri sürülmektedir ( Bozukluk Kontrolü ve Önleme Merkezleri, 2007 ) . ŞEKİL 9.6
Otistik bozukluk, yaşam ı n i l k ü ç yılında ortaya çıkan v e sosyal ilişkilerde DEHB OLAN ÇOCUKLARDA SEREBRAL
yetersizlikler, iletişimde anormallikler ve sınırlı, tekrarlayıcı ve streotipik davranış KORTEKS KALINLIGI SIN IRINDA GECİKME
örüntülerini içeren ciddi bir gelişimsel otistik spektrum bozukluğudur. OLAN BEYİN BÖLGELERİ:
Not: En fazla gecikme prefrontal kortekste
Asperger sendromu, çocuğun görece daha iyi sözel dil kullandığı, daha hafif dil
gözlenmiştir.
sorunları yaşadığı ve sınırlı ilgi ve ilişkileri n in olduğu, görece daha hafif bir otistik
spektrum bozukluğudur ( Be n nett ve diğerleri, 2008 ) . Asperger sendromu olan çocuk
lar, sıklıkla obsesif tekrarlayıcı rutinlere bağlıdır veya belli bir konuyla meşgul olurlar.
, - - - - - - - - - - �
Örneğin, çocuk maç sonuçlan veya tren tarifesini saplantı haline getirmiş olabilir. I
Otistik spektrum bozukluklarının nedeni ne olabilir? Halihazırda sahip olunan ı gelişimle bağlantı
görüşe göre otizm, beynin yapısında ve nörotransmitter1erdeki anormalliğin olduğu
Koşullar, Hastalıklar ve Bozuklukla r:
beyin işlev bozukluğudur ( Anderson ve diğerleri, 2009; Gilbert ve diğerleri, 2009 ) . Otis
Otistik çocuklar zihin kuramı geliştirmekt e,
tik spektrum bozukluklarının gelişiminde genetik faktörlerin de rolü olasıdır ( E l - Fishawy
özelli kle d iğerleri n i n inanç ve duygu la rın ı
ve State, 20 1 0; Shen ve diğerleri, 20 1 0) . Yakın zamanda yapılan bir çalışma, 1 6. kro
anlamada, zorla nmaktadır. 7 . Bölüm, s . 244.
mozoma eksik veya yinelenen DNA parçalarının yani mutasyonun, çocukta otizmin
gelişmesi riskini ortaya çıkarabileceğini
göstermiştir ( Weiss ve diğerleri, 2008 ) .
Ailenin sosyalleştirme uygula malarının
çocukta otizme neden olduğuna ilişkin
herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.
Erkeklerde kızları n dört katı daha Duygusal ve davranışsa! bozukluklar: İlişkiler, s al
fazla otizm spektrum bozukluğu görül dırganlık, depresyon ve kişisel veya okula ilişki n ko r
mektedir ( Go n g ve d iğerleri, 2009 ) . kular gibi ciddi, süreğen sorunların yanı sıra uyg un
olmayan sosyal-duygusal özellikleri kapsamakta dır.
Erkekler v e otizm ilişkisini açıklayan
S imon B a ro n - Cohen ( 20 0 8 ) otizmin Otistik spektrum bozuklukları (OSB): Ciddi otisti k
erkek beynin i n aşırı halini yansıttığını, bozu kluktan daha hafif olan Asperger sendrom u n a
özellikle de erkeklerin kızlara göre daha uzanan geniş bir kapsama sahiptir v e yaygın gelişim
sel bozukluklar olarak da adlandırıl maktadır. Otisti k
düşük olan empati kurma ve yüz ifadele
spektrum bozuklukları sosyal etkileşimde, sözel ve
rin i ve mimikleri anlayabilme becerisinin sözel olmayan iletişimde sorunlar ile tekrarlayıcı dav
bir göstergesi olduğunu ileri sürmektedir. ranışlar gibi ayırt edici özelliklerle tanımlanmaktad ır.
Bu becerileri 4 ila 8 yaş erkek çocuklarda
Otistik bozukluk: Yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan
i lerletmek a macıyla Baron -Cohen ve
ve sosyal ilişkilerde yetersizli kler, iletişimde anormal
a rkadaşları ( 2007) bir erkek çocuğ u n likler ve sınırlı, tekrarlayıcı ve streotipik davra n ı ş
yatak odasında oyuncak t r e n v e traktör örüntülerini içeren ciddi b i r gelişimsel otistik spekt
ler üzerine yerleştirilmiş farklı duygu ifa ru m bozukluğudur.
delerine sahip yüzleri n olduğu bir dizi
Asperger sendromu: Çocuğun görece daha iyi sözel
çizgi fil m DVD'si oluşturmuşt u r (bakınız dil kullandığı, daha hafif dil sorunları yaşadığı ve sı
Şekil 9. 7) ( Şekil 9. 7' de gösterilen çizgi Otizm spektrum bozukluklarının awt edici özellikleri nırlı ilgi ve i l işkilerinin olduğu, görece daha hafif bir
fil m gibi bir dizi çizgi filme www.thetrans- nelerdir? otistik spektrum bozu kluğudur.
ŞEKİL 9.7
BARON-COHEN VE A R KADAŞLA R I N I N (2007) E G İ T S E L KO N U LA R
BİR Ç A L I Ş M A S I N DA K U L LA N I LAN DVD
l 970'1ere kadar çoğu Amerikan devlet okulu ya engelli çocukları kaydetmeyi red
ÇİZG İ F İ L M İ N D E N BİR SAHNE: Otistik çocukların
d e t t i veya onla ra yetersiz h izmet sağla d ı . Bu d u ru m 1 97 5 y ı l ı nda, Tü m E ngel l i
yüz ifadelerini okuma becerilerini artlfmak için ne
yapmışlardır? Çocuklar için E ğ i t i m Hareketi 'nin, t ü m engel l i çocu k l a rın devletin sağladığı ücretsiz
©Telif hakkı Crown'a aittir MMVI, ve u ygun eğitimden yararlanmasının hedeflendiği 94- 1 42 numara l ı kanununu 9kar
www.thetransporters.com, Changing Media masıyla değişt i . 1 990 yılında 94- 1 42 nu maralı kanun E ngell i Eğit i m Hareketi ( ID E A )
Development'in izniyle kullanılmaktadır. adıyla yeniden biçimlendirllm.işür. IDEA l 997'de iyileştirilm.iş v e 2 0 0 4 yılında yeni
den düzel t i lerek Engelli B i reylerin Eğit i m lerini i lerletme Hareketi adını a lmıştır.
IDEA t ü m engelli çocuklarla ilgili h izmetler için kapsamlı talima t la rı ayrıntıla
rıyla açıklamaktadır ( Friend, 2 0 1 1 ; Gargiu lo, 2009 ) . B u h izmel ler; değerlendirme ve
seçilme nitel iğine karar verme, u ygun eği t i m ve bireysel eğit i m planı ve en az sınır
layıcı ortamdaki eği t i m i kapsa maktadır.
B i reysel eğitim planı engelli öğrenciye özel programın ayrı n t ı l a rı n ı içeren
yazılı bir açıklamadır. En az smırlayıcı ortam engelsiz bir çocuğun eğitimde sağ
lananla m ü m k ü n olan en benzer biçim de oluştu rulan ortamdır. IDEA'run içerdiği
ka n u n i h ü k ü mler normal bir sınıft a engelli çocukların eği t i m alma çabalarına yasal
bir zemin sağl a m ıştır. Kaynaştırma özel eğitim i h t i yacı olan çocu ğ u n normal bir
sını fta tam gün eği t i m görmesidir ( Hick ve Thomas, 2009; Valle ve Connar, 2 0 1 1 ) .
Şekil 9 . 8 geçtiği miz yıllarda AB D'de engelli çocukların % 50'sinden biraz daha faz-
60
iii 50
::'!:
:;;
� 'O
-� 40
N
=
-
Q) :::ı
cı >-
� .!:: 30
c :;;
�� �� 20
E ,cı
.!:::.! ;Q
Qi 10
N
'°
<I
reyleri farkında mıydınız? Bt.. bırey• er .JZ
denleri nelerdir, ayırt edici özellikleri neler m a n lar tarafı nd a n yardım gordu m .ı ?
Farklı türden engelleri olan
dır? Öğre n m e güçlüğu veya DEHB o l a n bı r
çocukları ve eğitimleriyle ilgili
Engellı çocukların eğitimleriyle ilgili hangı veya b ı rkaç birey tan ıyor olabı ı rs i n iz
konuları tanımlar.
konular önemlidir? Onlara eğitsel deneyimleri ve okuıun o n
Bağlantı Kur lara uyg u n biçımde yardımcı oıu p olma·
dığı hakkı nda soru sorabil irsiniz.
5. Bölümden 7. Bölüme kadar bebeklik ve
erken çocukluk döneminde d ikkatin gelişi
mini öğrendiniz. Bebeklik ve erken çocukluk
döneminde dikkat güçlükleriyle DEHB nasıl
ilişkilendirilebilir7
Orıa ve geç çocu kluk döneminde çocuklar yeni bir bilişsel gelişim dönemine mi
adım atarlar? Bu yaş dönemindeki çocuklar bilgiyi nasıl işler? Çocuk ıekasın ın
doğası nedir? Gelin lıu soruları araştıralım.
-John Flavell Somut İşlem Dönemi: Piaget somut işlem dönemini yaklaşık 7 ila ı ı yaşları ara-
Çağdaş Gelişim Psikoloğu. sında sonlandığını ileri sürmüştü r. Bu dönemde, çocuklar somut işlemler gerçekleş
Suınford Üniversitesi. tirebilir ve m u hakeme belli veya somut örneklere uygul a nabilir olduğu sürece man
tıklı mulıakeme yapabilirler. B u noktada, işlemler geri dönüştürülebilir zihinsel eylem
lerdir ve somut işlemlerin ise gerçek, somut nesnelere uygulanabil i r işlemler olduğunu
, - - - - - - - - - � bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır.
I
ı ge lir,ilT le bağlantı 7 . bölümde tariflenen korun u m görevleri çocukların somut işlemler yapıp yapa
madıkları n ı göstermektedir. Örneğin, hatırla nacağı üzere, madden i n koru n u m u yla
Mertt.eziJeftirme: Dikkati belli bir özelliğe
ilgili bir görevde çocuğa birbiri n i n aynısı i k i top hamur gösterilmişti. Araştırmacı bir
odaklama ve diğerlerini dışarıda bırakma,
topu uzun ince bir şekil alacak biçimde yuvarlamış; diğeri ise orij i n a l top şeklinde
küçük çocuklarda korunumun olmaması
bırakılmıştır. Daha sonra çocuğa topta m ı yoksa u zu n i nce olanda mı daha çok ha m u r
durumunda gözlenir. 7. Bölüm, s. 222.
,
olduğu sorulmuştu r. Çocuklar 7 i la 8 yaşına ulaştıklarında çoğu bu soruya, hamur
_, miktarının aynı olduğu cevabını vermiştir. B u soruyu doğru biçimde yanıtlamak için,
çocuğun hamurun tekrar top haline dönüşünü hayal etmesi gereki r. B u t ürden bir
zihinsel görselleştirme gerçek, som ut bir nesne üzerinde u ygulanan geri dönüşebilir
zihinsel bir eylemi içerir. Somur işlemler çocuğun nesnenin tek bir öze l l iğine odak
lanmak yerine pek çok özelliğin i göz önüne almasını sağlar. Hamur örneğinde olduğu
gibi, işlem öncesi dönem çocu ğ u n u n sadece y üksekl i k veya genişliğe odaklanması
olasıdır. Somut işlem dönemi çocuğu her iki boyutla ilgili bilgiyi koordine eder.
Somut işlem dönemine u laşmış bir çocuğun ayırt edici diğer öze l l i kleri nelerdir?
1
'İ Önemli bir beceri, nesneleri farklı gruplara ve alı gruplara ayırma ve bu grupların
kendi a ra l a rındaki bağlantıları nı göz önünde bulundurabi lme becerisi d i r. Bir ailenin
dört kuşağının temsil edildiği Şekil 9.9'a bakal ı m ( F u n h ve Wachs, 1 97 5 ) . B u soy
ağacı büy ü kbaba n ı n ( A ) üç çocuğu olduğunu ( B, C ve D ) , her birinin de ikişer
çocuğu old uğu n u ( E 'den J ' ye kadar) ve bu çocu klardan birinin (J) üç çocuğu o l d u
ğ u n u ( K. L ve M ) göstermekted i r. B u s ı n ı fl a n dırma sistemini a n layan bir çocuk
d üzeyleri dikey. yatay ve sistemde yukarı aşağı ve yanlara ilerleyerek düşünebilir.
Somut işlem dönemindeki bir çocuk örneğin J kişisinin aynı zamanda bir baba, erkek
kardeş ve torun olduğunu a n la ya b i lir.
Somut işlem dönemine u laşmış çocuklar. niceliksel bir boyuta göre (örneğin uzun
ŞEKİL 9.9 l u k ) u yarıcıyı sıralama becerisi a n lamına gelen serilemeyi de yapabilir. Öğrencilerinin
seriJeme yapıp yapamad1ğını gömıek isteyen bir öğretmen bir masa üzere farklı uzu n
SINIFLANDIRMA: SOMUT iŞLEMSEL DÜ
l u ktaki sekiz çubuğu rastgele koyar. Daha sonra öğrencilerinden çubukları uzunlukla
ŞÜNCE iÇiN ÖNEMLİ BİR BECERİ: Dört kuşağın
rına göre sıralamasını ister. Çoğu küçük çocuk, sekiz çubuğu doğru biçimde sıralamak
olduğu bir soy ağacı (l'den IV'e) : işlem öncesi dönem
çocuğu dört kuşağın üyelerini sınıflandırmakta zor yerine, iki veya üç "büyük" veya "küçük" çubuk grubuyla işi sonuçlandırır. Somut
luk yaşar; somut işlem dönemi çocuğu ise dikey, ya işlem yapabilenler, her bir çubuğun kendinden önce gelenden uzun ve takip edenden
tay ve çapraz olarak üyeleri sınıflandırabilir. Örneğin, kısa olacağını eş zamanlı biçimde a nlayabilir.
somut işlem dönemindeki çocuk bir aile ferdinin aynı S ı nı fl a r a rası i l işkilerle ilgili m u hakeme hakkında diğer bir konu da, bell i yargı
zamanda bir evlat, erkek kardeş ve baba olabilece
l a rı a nlamak için i l işkileri mantıklı biçimde birleştirme becerisi a nlamın a gelen geçiş
ğini anlayabilir.
lilikı i r. B u d u ru mda, farklı u z u n l uklarda üç çubuk hayal edeli m (A, B ve C ) . Bu
çubukları n A en uzunu, B ortancası ve C en kısası olsun . Çocuk A'nın B 'den uzun
olduğu ve B'nin de C 'den uzun olduğu d urumda, A'nın C 'den uzu n olduğunu anla
yabi l i r mi? Piage r ' n i n k u ra m ı n a göre, somut işlem dönemindekiler a n l a r, işlem
Serileme: Niceliksel bir boyuta göre (örneğin uzun· öncesi dönemdekiler a n lamaz.
luk) uyarıcıyı sıralamayı içeren bir somut işlemdir.
Piaget'nin Somut İşlem Döneminin İncelenmesi: Araştırmal a rca test edilen
Geçişlilik: Belli yargıları anlamak için ilişkileri man
somut işlem dönemi Piage ı ' n i n resmettiği özell iklerini koru m u ş m u d u r? Piageı'ye
tıklı biçimde birleştirme becerisidir.
göre bir dönemin çeşitli yönleri aynı za manda ortaya çıkmalıd.ır. B u n a karşın, aslı nda
bazı som ut işlem becerileri eş za manlı olarak ortaya çıkmaz. Örneğin, çapraz sın ıf
landırmayı öğrendikleri a nda koru numu da öğrenmezler.
B u n u n y a n ı sıra, eğitim ve kültür Piaget ' i n d üşündüğünden daha güçl ü etkiler
ortaya koymaktadır ( Holzman, 2009; I rvine ve Berry, 2 0 1 0 ) . Bazı işlem öncesi
dönem çocu kları som ut işlem dönemindeki muhakemeyi yapabilmek üzere eğitile
bil ınekted i r. Çocu kların korun u m becerilerini edindikleri yaş, k ü l t ü rü n bu beceriler
için ne kadar deneyim sağladığıyla i l işkilidir.
Bu yüzden, her ne kadar Piaget gelişim psikolojisi alanında bir dev ise de, somut
işlem dönemiyle i lgili düşüncelerine meydan okunmuştur. Piaget' i n bilişsel gelişimle
ilgili kuram ın ın son dönemini 1 ! . bölümde inceledikten sonra, kat kıları n ı ve k ura
m ın a yönelik eleşti rileri de ele alacağız.
Yeni Piaget'ci ler veya Piaget'nin ta kipçi leri Piaget'nin bazı şeylerde hiçbir
hata yapmadığını fakat kura m ın ı n ciddi b i r gözden geçirme ve düzeltmeye i h t i
yacı olduğu nu savunmakta d ı r. Takipçiler çocuklarda b i l g i işlemede dikkat, bellek Bilme ve a n la m a açlığ ı . . . .
ve strateji lerin nasıl kullanı ldığı konularına daha fazla önem vermektedir ( Case B u n la r yaşa m ı n zengin
ve Mueller, 2 00 1 ) . Bu araştırmacılar çocuğun düşünmesiyle i lgili d a ha doğru
bir bet i m leme yapmak i çi n ; özellikle çocuğun stratej i lerine, bilgi işleme hızına, ellerindeki iyilikt i r.
ku l la nı l a n göreve, çözü lmesi beklenen problemin daha küçük ve belirgin basa -Sir William Watson
maklara ayrılarak incelen mesi gerektiğine ina nmaktadırlar ( Morra ve d iğerleri, İngiliz Şaiı: 20. Yüzyıl
2008 ) . Bi lgi işleme yaklaşımının i lgi a l a n ı na giren bu konu lardan bazılarına bu
böl ü m ü n ilerleyen kısımlarında değinilecektir.
Diğer b i r a l ternatif açıklama Vygotsky'den gelmektedir. 7. B ö l ü mde ele a ldığı
mız üzere, Piaget gibi Vygotsky de çocukla rın d ü n yaya i l işk i n bilgiyi yapıl a n d ı rd ığı
fikri n i önermektedi r. Fakat Vygotsky bilişsel gelişimle i l g i l i dönemler i leri s ü rmemiş,
bunun yerine sosyal etkileşimin önemine, öğrenmen i n gerçekleştiği sosya l bağla m
l a ra ve çocuğun davra n ışı planla mak, yönlendirmek ve izlemek için k u ll a n d ığı dile
v u rgu yapmışt ır ( Holzma n , 2 0 09 ) .
� · LG I İ Ş L E M E
Orta ve geç çocu kluk döneminde çocukların sergilediği düşüncenin hangi t ü rden oldu
ğunu analiz etmek yerine, bilgiyi nasıl ele a ldıklarını inceleyebiliriz. Bu yı!Jarda çoğu
çocuk dikkati sürdürme ve kontrol etme becerilerinde belirgin bir ilerleme göstermek
tedir. 7. bölümde ele aldığımız üzere, çocuklar dikkatlerini daha çarpıcı uyara ndan Yeni Piagetciler: Bu gelişimbilimciler Piaget'nin bazı
ziyade göreve i l işkin uyarana daha fazla verebilmektedirler. Orta ve geç çocu klukta şeylerde hiçbir hata yapmadığını fakat kuramının
ciddi bir gözden geçirme ve düzeltmeye ihtiyacı ol
bilgi işlemedeki diğer değişiklikler bellek, düşü nme ve üst b i lişte gözlenir.
duğunu savunmaktadır. Piaget'nin kuramını ayrıntı
landıran takipçileri; bilgi işleme, stratejiler ve bil işsel
Bellek: 7. bölümde, erken çocu kluk döneminde kısa süreli belleğin belirgin bir iler basamakların ayrıntılandırılmasına daha fazla önem
leme gösterdiğini fakat 7 yaşından sonra bu i lerlemenin bu oranda gözlenemed iğini vermiştir.
Bilgi ve Deneyim: Bilginin bellek üzerindeki rolü yle ilgil i çoğu a raştırmada bir işte
uzman ola n l a r ile acemiler karşılaşt ırılmaktadır. Uzmanlar, belli bir alanda geniş bil
giye sahipt i r ve halihazırda sahip old u kları bu bilgi onları n yeni b i lgiyi orga n i ze
5 etme, zihinde temsil etme ve yoru mlama biçimlerini etki ler. Bu da son rasında hatır
lama, m u h a keme yapma ve sorun çözme becerilerini etkiler. Belli bir k o n u hakkında
uzmanlığı ola n bireylerin bu konuya ilişkin materya ller hakkın da k i bellekleri de
k u vvet l i olma eğil imindedir ( Ma rti nez, 2 0 1 0 ) .
Örneği n, yapılan bir a raştırmada satranç konusu nda tecrübeli olan 1 0 v e 1 1 yaş
o
çocuklarının ( " uzma nlar") herha ngi bir bilgiye sahip olmayan ü niversite. öğrencile
Rastgele sayılar Satranç taşları
rine göre ( "acemiler" ) satra nç taşlarıyla ilgili daha fazla bilgiyi hatırlayabild ikleri
Ş EKİL 9 . 1 0 b u l u nm u ş t u r ( Chi, 1 97 8 ) ( ba krn u z şekil 9 . 1 0 ) . B u na k a rşın, ü niversite öğrenci lerine
UZMANLIGIN BELLEK ÜZERİNDEKİ ROLÜ: Ken başka uyara nl a r s u nu lduğu nda çocuklardan daha fazlasın ı hatırla mışlardır. Bu bulgu,
dilerine sunulan bir dizi rastgele sayıyı hatırlamaları is çocukların satrançtaki u zmanl ığın ın belleklerine sağladığı avantaj ı n sadece satranç
tendiğinde, üniversite öğrencileri 1 O-1 1 yaş çocuklara konusuyla sın ırlı olduğunu ortaya koymuştur.
göre daha iyi hatırlamışlardır. Bununla birlikte, satranç
Uzma nlıkta da gelişimsel değişimler gözlenir (Blair ve Somerville, 2009 ) . Daha
tahtası üzerindeki taşların yerlerini hatırlamaları isten
diğinde satranç oynama deneyimi olan 1 0-1 1 yaş ço büyük çocuklar genellikle daha küçük olanlara göre daha fazla deneyime sahiptir ve
cukları ("uzmanlar"), satranç deneyimi olmayan üni bu d u ru m da kon uyla ilgili d a ha iyi belleğe sahip olmala rında katkıda bulunabilir.
versite öğrencilerine ("acemiler") göre daha iyi bir bel
lek performansı göstermiştir. Stratejiler: Uzu n süreli bell eğe dair bildiğimiz bir şey va rsa o da uzun süreli belle
ğin, bireylerin öğrenme ve bilgiyi haurlama sırasında meşgul oldukları öğrenme
et kin l i kleri ne bağlı olduğudur (Ashcrafı ve Radva nsky, 20 ı O ) . 7. bölüm 'den hat ır
layacağın ız gibi, stratej iler bilgi işlemeyi gel işt i ren bilinçli zihinsel etkinlikleri içer
mektedir. Otomatik olarak ortaya çıkmaz, çaba ve çalışma gerektirir. Aşağıda yet iş
kin lerin çocukla rın ın bellek becerilerini ilerletmek için ku llandıkları etkili bazı stra
tejiler bulu nmaktadır:
Belirsiz İz Kuramı: ilkokul v e ortaokul yıllarında bellekteki ilerlemenin tek soruml usu
bilgi ve stratejiler olmayabilir. Clıarles B rainerd ve Valerie Reyna ( 1 99 3; Reyna, 2004)
bu i lerlemede belirsiz izlerin katkısının büyük olduğu n u ileri sürmektedir. İleri sür
dü kleri belirsiz iz kuramına göre bellek ( l ) harfi harfine bellek izi ve ( 2 ) öz olarak
adlandırılan iki t ü r bellek temsiliyle anlaşı labilir. Harfi harfine bellek izi bilginin tam
olarak ay rıntılarını içermekte, öz ise bilginin sahip olduğu ana fikirdir. Ti.im yaştan
bireyler bilginin özünü çıkarmakla birlikte küçük çocu kların harfi harfine bilgiyi depo
lama ve geri çağırma eğilimi gösterdikleri bilinmektedir. İlkokulun erken döneminden
itibaren çocuklar bilginin özü n ü ku llanmaya başlar ve kurama göre daha dayanıklı ve
harfi harfine izlerden daha az u n u t ulma ihtimali olan belirsiz izler, daha büyük çocuk
lann belleklerinin ve mu hakemelerinin daha iyi olmasına katkıda b u l u n u r.
yeniden düşünme yoluyla düşünme becerileri geliştirmeye teşvik etmek yerine. öğren
cilere benzetim yöntemiyle tek bir doğru cevap olduğunu öğretmeye çok fazla zaman
harcamaktadır. Bu araştırmacılar öğretmenlerin öğrencilerinden analiz · et me, çıka
rımda b u l u nma, bağlan tı ku rma, sen tezleme, eleştirme, üretme, değerlendirme.
düşünme ve tekrar düşünmelerini istemek yerine ezbere anlatmalarını, betimlemele Eleştirel düşünme: Yansıtıcı ve üretken düşünme ile
rini, tanı mlamalarını, d u ru m u belirt melerini ve liste yapmalarını daha sık talep ettik kanıtı değerlendirmeyi içerir.
lerini gözlem lemiştir. Çoğu başardı öğrenci ödevlerini tamamlamak, testlerde iyi per
Farkındalık: Gündelik etkinlikler veya görevler sıra
formas sergilemek ve iyi notlar almakla birlikte eleştirel ve derin d ü ş ü n m eyi hiçbir
sında uyanık olma, kafanın orada olması ve bilişsel
zaman öğrenememektedir. Yüzeysel düşünen bu öğrenciler, beyin lerini çal ıştırmak ve yönden esnek olmadır.
an lamlı bir düşünme ediminde bulunmak yerine sorunlara üst ü nkörü bakmaktadır.
Yaratıcı düşünme: Yeni ve alışılmadık yollar dü
Yaratıcı Düşünme: Bilişsel yönden yetkin çocuklar sadece eleştirel değil a y n ı zamanda şünme ve sorunlara benzersiz çözü mler üretme be
yaraucı düşü nebilmekt edir (Kau fman ve Sternberg, 20 1 0 ) . Ya ratıcı düşünme, yeni cerisidir.
Üst Biliş: B i liş hakkında b i l i ş veya bilme h a k k ın d a bilmedir ( Flavell, 2 004) . Üst
biliş k o n u s u n d a k i pek çok a raştırmada, bel l e k hakkındaki bilgi a n la m ı n a gelen üst
bellek üıerinde ça l ı ş ı l m ıştır. B i reyin tanıma testleri n i n hatırlama testlerine göre
daha kolay o l d u ğ u n u bilmesi gibi b e l l e k l e i l gi l i genel bilgiyi içerir. Aynı zama nda
öğrencinin gelecek haftaki sına v için yeterince çalışıp çalışmadığın ı izleme bece
risi gibi b i reyin kendi belleğiyle i l g i l i b i l g i s i n i kapsama ktadır.
K üçük çocu klar bellekle ilgili bazı genel bilgilere sahiptir ( Ha rris ve diğerleri,
Yakınsak düşünme: Tek bir doğru cevabı üreten ve
20 1 O ) . Çocuklar 5 ila 6 yaşından it ibaren genellikle tanıdık şeyleri tanımadıklarına
geleneksel zeka testleri için gereken düşünme tarzıdır.
göre daha kolay öğrenebilecekleri, kısa listelerin u zu n olanlara göre, tanımanın ise
ıraksak düşünme: Aynı soruya pek çok farklı yanıt hallrlamaya göre daha kolay olduğu ve daha u7un zaman geçtikçe daha fazla şey
ü reten ve yaratıcılığın özelliği olan düşünme tarzıdır.
un utacağıyla ilgi l i bilgiye sahiptir ( Lyon ve Flavell, 1 99 3 ) . B u nu n la birlikte, diğer
Üst biliş: Biliş hakkında biliş veya bilme hakkında bil tara fta n çocu kların üst belleği sınırlıdır. Çocuklar ilişk i l i olan şeylerin i l işkili olma
medir. yanlara göre daha kolay haurlandığını ve bir öyk ünün özün ü n ha rfi ha rfi ne hallr
lamaktan daha kolay old uğu n u a n la yamazlar ( K reutzer, Leonard ve Flavell, 1 97 5 ) .
Beyin fırtınası: Gruptaki bireylerin yaratıcı fikirler
Beşinci s ı n ı ftan itiba ren, öğrenciler kon u n u n özü n ü hatırlam a n ın . ha rfi ha rfi ne
üretmelerinin, birbirinin fikirlerini kışkırtmalarının ve
akla ne gelirse söylenmesinin desteklendiği bir yön hatırlamakıan daha kolay olduğunu anlamaktadır.
temdir.
Yaratıc ı l ı ğ ı Uyaran Orta m l a r Sağ lamak Çocuğ u n İşi S ü rd ü rmesine ve Hazzı Ertelemesine
Bazı ortamlar yaratıcılığı beslerken, diğerleri ketler. Çocukta yaratıcılığı Rehberl i k Etme
teşvik eden ebeveyn ve öğretmenler genellikle çocuğun doğal merakına Ebeveyn ve öğretmenlerin çoğu değerli yaratıcı ürünün uzun yıllar alabi
güvenir. Çocuklara ezbere yanıt verecekleri pek çok soru sormak yerine, leceğini anlamaları ve sabırlı olmaları gereklidir. Çoğu yaratıcı birey ça
sorunlara anlamlı çözümler bulabilmelerini teşvik eden alıştırma ve et baları takdir edil meden aylar ve yıllarca fikir ve projeleri üzerinde çalış
kinlikler sağlarlar (Beghetto ve Kaufman, 201 1 ; Skiba ve diğerleri, 201 O; maktadır.
S t e r n b e rg , 201 0b).
Öğretmenler öğrencilerini Çocukları Düşü nsel Riskler
7 ı: l(A
Fransız okullarındaki eğitimden hangi çocukların Zeka nasıl t a nı m la n ı r? Zeka, problem çöııne v e g ü n l ü k deneyim lere u y u m sağla
yararlandığı ve hangilerinin yararlanamadığını belir
yara k onlardan öğrenmeye yönelik çıka rım lar yapma becerisidir. Zeka araştırma ları
lemek için bir ölçüm oluşturması istenen Alfred Binet
ilk zeka testini oluşturmuştur.
gene l l ikle bireysel farklara ve değerlendi rmeye odakla n maktadır. Bireysel farklar
insanları birbirinden farklılaştıran, süreğen ve t utarlı t a rzlarıdır. K işilik ve d iğer alan
l a rda bireysel fa rklardan bahsed ilebilir a ma zekay l a ilgili bireysel farklar oldukça
·
önemli bir konudur. Örneğin, bir zeka testi bir öğrenci n i n testi a l a n diğerlerine göre
, - - - - - - - - -
I daha iyi mu hakeme yapabil diğini bize bildirmektedir. llk zeka testinin neye benze
diğini görmek için zamanda bir yolcu l u k yapal ı m .
Zeka: Orta yaşa gelindiğinde zeka azalır
mı? 1 5. Böl um, s. 488. 1 Binet Testleri: 1 904 yılında Fransız Eğitim Bakanlığı. psikolog Alfred B inet'ten oku lda
1 öğrenemeyen çocukları saptamak için bir yöntem tasarlamasını istemiştir. O k u l yetki
I
� - - - - - - - - _ _ _ _ ...
lileri normal sın ı flardan yararlanamayan çocukları özel eğitim okullanna göndererek
okul lardaki kalabalığı azaltma k istemekteydi. B inet ve öğrencisi Theophile Sirnon bu
isteği karşılamak amacıyla bir zeka testi gel iştirdi. Bu teste " 1 90 5 Ölçeği" adı verildi.
Bu test kulağa dokunma. bel l ekten örüntü çizme ve soyut kavranılan tanımlamaya
kadar uza n a n başlıklar altında yer a l a n toplam 30 soru içeriyordu.
B iııet bireyin diğerleriyle karşıl aştırıld ığında zih i nsel gelişim d ü zeyi a n la m ın a
gelen zeka yaşı (ZY) kavra m ı n ı gel iştirdi . l 9 1 2 'de William Stem bireyin zeka yaşı
n ı n kronoloj i k yaşına ( KY ) böl ü n u p ı oo ile çarpımıyla elde edilen zeka katsayısı
Zeka: Problem çözme ve deneyimlere uyum sağla (ZK) kavramı n ı yarattı. B u na göre Z K ZY I I<Y X 1 00 . Eğer zeka y a ş ı kronoloj ik
=
yarak onlardan öğrenmeye yönelik çıkarımlar yapma yaşa eşit ise. o d u ru mda ZK 1 00 o l u r. Eğer zeka yaşı kronolojik yaştan fazla ise. o
becerisidir.
d u r u mda ZK de l OO'den fazla o l u r. Eğe r zeka yaşı kronolojik yaştan az ise. o
Bireysel farklar: İnsanları birbirinden farklı laştıran, d u ru mda ZK de l OO'den az o l u r.
süreğen ve tutarlı tarzlarıdır. B inet resti. zeka ve ıeka testlerindeki a nlayışta ortaya çıkan i lerlemelerle birleş
tirilerek pek çok kez gözden gec,iril miştir. Söz konusu gözden geçirmeler Stanford
Zeka katsayısı (ZK): Bireyin zeka yaşının kronolojik
yaşına (KY) bölünup 1 00 ile çarpımıdır Ün iversitesi ' nde yapıldığı için gözden geçirilmiş haline "Stanford-Binet testleri" a d ı
veril miştir. 2004 yılında şu a n " S tanford - B i n et 5 " olarak adlandırılan test bireyin beş
Normal dağılım: Çoğu puanın olası puan ranjı alanda (akıcı muhakeme, bi lgi, niceliksel m u hakeme, görsel-mekansal muhakeme ve
içinde yer aldığı ve birkaç puanın da bu ranjın aşırı
çal ı ş ına belleği ) tepkilerini analiz edecek biçimde yeniden gözden geçiri lmiştir. B u
uçlarında olduğu simetrik bir dağılımdır.
hal inde komposit p u a n a l ı nabilmeye devam edilmektedir.
Üçlü zeka kuramı: Sternberg'in zekayı analitik zeka, Testin fa rkl ı yaşla rda (okul önces i nd en geç yetişkin l iğe), fa rklı a rkaplana sahip
yaratıcı zeka ve pratik zeka olarak sınıflandırdığı ku pek çok kişiye uygu la nması sayesinde a raştırmacılar S t a n ford - B inet puanları n ın
ramıdır.
yaşından 1 6 yaşına kadar o l a n çocuk ve ergenler için Wechsler Çocuklar örnek: "Aslan ve kaplan hangi yönleriyle birbirlerine benzemez!
İçin Zeka Ö l çeği - 4. Baskı ( WI S C - I V ) i l e Wechsler yetişkinler i çi n Zeka Kavrama
Ö lçeği- 3. Baskı ( WAI S - I I I ) yer alır. Bu alt ölçek bireyin yargılama ve sağduyusunu ölçmek için
Wechsler ölçekleri sadece toplam ZK değerini sağlamamakta b u n u n oluşturulmuştur.
y a n ı sıra uygulamaonın çocuğun güçl ü v e zayıf alanla n konusunda daha Örnek: "Bankada paranın olmasının ne gibi yararları vardır?"
hızlı biçimde karar vermesini sağlayan pek çok kompozit puan ( örneğin,
Sözel Kavrayış indeksi, Çalışma Belleği İndeksi ve tşlemleme Hızı İndeks i )
vermektedir. Wechsler a l t ölçeklerinin üçü Şekil 9 . I 2 'de gösterilmiştir. Sözel Olmayan Alt Ölçekler
Blok Düzenleme
Zeka Türleri: Çocuğun zekasının genel bir beceri mi yoksa bir dizi bel irli Çocuk renkli blokları uygulamacının gösterdiği desenle
beceri olarak m ı düşü nmek daha uygundur? Robert Sıembcrg ve Howard eşleşecek biçimde bir a raya getirmelidir.
Gardner i ki nci bakış açısına yönelik etkileyici kuramlar i leri sürmüşt ü r. Görsel-motor koordinasyon, algısal organizasyon ve mekanı
gözünde canlandırabilme becerileri.
Sternberg'ün Üçlü Kuramı: Robert J . S t e rnberg ( 1 986, 2004, 2 008, Örnek: "Soldaki dört bloğu kullanarak sağdaki örüntüyü
2009a, b, 2 0 1 Oc. el ) , zeka n ı n : ( ı ) a n a l iz et me, yargıda b u l u nma, değer yapın."
lendi rme, k a rş ı l a ş t ı rma ve k ı yaslama becerilere a t fedilen a n a l i t i k zeka ,
( 2 ) ya ra t m a , d ü zenleme, icat etme, esin lenme ve hayal etme becerile
rine a t fe d i l e n yara tı cı zeka ve ( 3 ) fi k i rleri u yg u l a m a ya koymak için k u l
lanma, uygulama v e gerçekl eşti rm e becerileri nden o l uşan pra t i k zeka
o l a rak a d l andırılan ü ç şekli o l d u ğ u n u i l e ri s ü rm ü ş ve üçlü zeka kuram ı ' n ı
geli ş t i rm iştir.
S ternberg ( 2009a, b, 2 0 1 0c. d ) farklı üçlü örü n t ü ye sa hip çoc u k l a
rın o k u l d a da " fa rk l ı görüneceği " n i ileri sürmüşt ü r. Yüksek a n a l i t i k
ŞEKİL 9.1 2
WECHSLER ÇOCUKLAR i Ç i N ZEKA ÖLÇEGI- DÖRD Ü N C Ü
beceriye sahip çoc u k l a rı n ; geleneksel o k u l l a rda beğen i l me o l a s ıl ı k l a rı
BASKI (WISC-IV) Ö R N E K ALT ÖLÇEKLER: Wechsler 6 sözel v e 5
daha fazla d ı r. Öğre t m e n i n doğrudan yönergeleri doğru lt u s u n d a öğret i sözel olmayan toplam 1 1 alt ölçekten oluşmaktadır. Burada üç alt ölç e k
m i n yapıldığı v e nesnel değerlend i rmelerin yapıl d ığı d u rumda s ı k l ıkla gösterilmektedir. Temsili malzemelerin aslı Wechsler Çocuklar İçin Zeka
başarı l ı olaca k l a rd ır. · A kı l l ı " olarak e t i ket len ecek, y ü ksek notlar a la cak, Ölçeği- Dördüncü Baskı'da bulunmaktadır. Telif hakkı () 2004 NCS Pear
son, lnc:e aittir ve izniyle yeniden basılmıştır. Tüm hakkı saklıdır. "Wech
onlar için dalia y ü ksek hedefler belirlenecek, geleneksel zeka testlerinde
sler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği" ve "WISC" isim hakkı A.B.D ve/veya diğer
ve d üzey bel i rleme s ı n a v l a rı nda başa rılı olacak ve daha ·sonra daha iyi yetkili bölgelerde kayıtlı Harcourt Assessment, lnc.'e aittir.
l ise ve ü n i versitelere k a b u l edileceklerdi r.
Gardner'ın Sekiz Zihin Çerçevesi: Howard Gardner ( 1 983, 1 99 3 , 2002 ) zekanın sekiz
Üçlü zeka kuramını geliştiren Robert J. t ü rü veya "zihnin çerçeveleri" olduğunu ileri sürmüştür. Her biri, güçlü oldukları iş
Sternberg. t ü rlerine örnekler verilerek tammlanmıştır (Campbell, Campbell ve Dickinson, 2004 ) .
tik donanım bireyin d ü ş ü n me becerisini her zaman etkileyebilmekle birlikte, çevre 0.7
sel etkiler ve bizlerin çocu klar ve yetişkinlere sağladığımız olanaklar da fark yaratır.
c 0.6
o
Çevresel Etkiler: 5. B ö l ü md e bilişsel beceriler üzerinde ebeveynlerin etkilerini ele �
o;
"'
0.5
alan bir a raştırmayı tanıtmıştık. Araştırmacı lar evlere giderek iyi d u r u mdaki ve orta o
gelir d üzeyindeki hem annenin hem de babanın meslek sahibi old uğu a i lelerdeki �
0.4
ebeveynlerin küçük çocuklarıyla kon uşma ve iletişim k u rma yoğu n l uğunu gözle m
��
�N 0.3
lemiştir ( Ha rt v e Risley, 1 99 5 ) . B u lgular orta g e l i r d ü zeyindeki ebeveynlerin daha c
QJ
iyi d u ru mda ola n l a ra göre küçük çocuklarıyla daha fazla iletişim kurduğu yön ü n .D
'"' 0.2
dedir. Ebeveynlerin çocu kları n ı n yaşa mını n i l k üç y ı l ı nda k u rd u k l a rı i letiş i m i n m i k
-"'
QJ
N
tarı çocuğun 3 yaşı ndaki Stanford - B inet ZK puanlarıyla i lişkilidir. Ebevey n l e r çocu k 0.1
55 70 85 1 00 1 1 5 1 20 1 30 1 45 1 60
gfole n ınesi kalıtıma bağlı olabileceği gibi daha ziyade dünya n ü fu s u n u n eğiti m düze
yin i n a n ması veya insanları n maruz kaldığı b i lgideki patlama gibi diğer çevresel fa k
törlere bağlıymış gibi görün mekted ir. Ti.i m dü nyada kısa si.ire içinde zeka test puan
larında gözlenen bu art ışa, bu d u ru m u keşfeden James F l y ıın 'ın adı veri l m i ş ve bu
dur u m " Flynn etkisi" olarak adlandı rılmıştır.
Araştırmacılar sınırlı zeka riski taşıyan çocukların erken dönemde çevreleri n i n
zengi n l eştiri l me s i konusuyla d a h a fazla i l g i l e nmektedi rler ( Baraj as, Ph i l ipsen ve
B rooks- G u n n , 2008 ) . Pek çok neden le, düşük gelirli ebevey nler çocu kları için d ü ş ü n
s e l yönden uyarıcı çevreler sağlaya m a ma ktadır. Ebeveynlerin d a h a d uyarlı bakını
verme ve daha i y i öğretme e t k i n l iğinde bul u n ma la rı için verilen eği timler ve b u n u n
ya nı sıra nitelikli çocuk bakım progra mları gibi destek hizmetleri, çocuğu n eli.i şi.i nsel
gel i ş i m i için fark yara ta b i l i r ( Co l t ra n e ve d iğerleri, 2008 ) . B u dur u mda, erken
dönemde yoksun çevrenin zeka üzerindeki etkileri n i n önlenebilmesi için ona rma
çabaları yeri ne e ngel o l m a n ın vurgulanması önem kaza nmaktadır.
E rken dönem m üdahaleleriyle ilgili bir gözden geçirme çal ışması son ucu nda ( ı )
çocuk bakım merkezlerindeki yü ksek n i t e l i k l i müdahaleleri n çocuğu n zekas ı ve okul
başarısın da artışla ilişkili olduğu; ( 2 ) müdaha l el erin en başarı l ı old uğu gru p la rı n yok
sul çocu klar ile ebeveynin eğitim düzeyi çok düşük çocu klar olduğu; ( 3 ) olumlu
yararla rın, erken çocuk l u k dönemindeki veya okula başlarkenki kadar kuvvet l i ola
mamakla birlikte, erge n l ik dönem i n e kadar sürdüğü; ( 4 ) orta ve geç çocu k l u k döne
m i n de de s ü ren progra m ları n en i y i uzun süreli etkileri ortaya çıkardığı ortaya kon
m u ş t u r ( B rooks- G u n n, 200 3 ) . Zeka üzerinde çevrenin etkileri hakkında daha fa1.la
bilgi için, A raşıırmay/a Ba:]la 1 11ı ya bakınız.
'
Grup Fark/an: Amerika B i rleşik Devle t lerindeki uygu lanan standart zeka test l erinde
'
okul çağındaki Afrika Amerikal ı çocuklar Latin olmayan beyaz çocuklara göre ona-
lama 1 O ila 1 5 puan d üşük almaktadır ( B rody, 2000) . La t i n köken l i a ilelerden gelen
çocu klar da Lati n olmayan beyaz çocuklardan daha düşük puan a lmaktadır. B u n lar
ortalama puanlar o l makla birlikte; puanları n dağı l ımında beli rgin bir binişme b u l u n
maktadır. Afrika lı Amerika lı okul çağı çocu kları n ı n ya klaşık % 1 5 ila % 2 5 'si, beyaz
çocu klarııı neredeyse ya rısından daha yü ksek puan almış ve pek çok beyaz çocuk
ise çoğu Afrikalı Amerika lı çocu ktan daha düşük puan a l m ıştır. Afrika Amerika lı
okul çağı çocu kl a rı sosya l, ekonom ik ve eğitsel fırsatlar elde et meye devam ettiği
s ü rece, Afrika Amerika l ı çocu klar ile beyaz çocu klar a rasında standart zeka testle
rinde gözlenen fark aza laca k t ı r. B u fark özellikle, Afrika Amerikalı çocu klar i l e beyaz
çocu kların ilkokul ve ortaokul yıl larına göre genelde bemer çevreleri deneyimledik
leri ü n iversitede aza lmaktadır ( M yerson ve diğerleri, 1 99 8 ) .
Kültüre Uyumlu Tes tler Oluşturmak: K ü ltüre uyumlu testler k ü l tü rel yanlılıktan
bağımsız olması için tasarlanan zeka testleridir. İki tür kültüre u y u m l u test b u l u n
maktadır. B u nlardan i l k i tüm sosyoekonomik v e e t n i k gruplardan çocukların veya
en azından testi alan t ü m çocukların aşina oldukları maddelerden oluşmaktadır.
Örneğin, tüm çocukların kuş ve köpeği bildiği varsayımın d a n yola çıkı larak çocuğa
kuşlar ve köpeklerin a rasındaki fark sorula b i l i r. İ k i nci t i i r kültüre u y u m l u testte
hiçbir sÖlel madde b u l u n maz. Şekil 9. ı 5'de Raven ' i n Progresi f Matrisler Testi'den
örnek bir soru gösteril mektedi r. Raven Progresif Matrisler Test i gibi testler k ü l t ü re
u y u m l u olarak planlanmakla birl ikte, daha yüksek eği t i m d i.i7eyine sahip i nsanlar
daha az eğit i m d ü zeyine sahip olanlara göre bu testlerde daha y ü ksek puan al maya
devam etmektedir.
Neden k ü l t ü re u y u m l u testler ol uşt u rmak bu kada r 7< lrd u r? Çoğu test, baskın
kültür neyin önemli olduğu düşünüyorsa onu yansıtma eğilimindedir ( Matsumoto
ve Juang, 2008 ) . Eğer testte zaman sın ı rlaması varsa, test za manla i lgisi olmayan
grupların aleyhinde bir ya nlılık oluşturaca k t ı r. Eğer testin çeviri yapı l ı p d i l i değiş i rse,
aynı sözcü klerin fa rklı dil gruplarında fa rklı a n lamlara gel mesi m u h temel olacaktır.
Resimler bile, bazı k ü l t ü rel çizim ve fotoğra fla i lgili daha az deneyim sah ibi oldu kları
içi n , ya nlılık yaratabi l i r. K ü l t ü re uyumlu testler oluşt u rmada bunun gibi zorl u klar
o l ması nedeniyle, Robert Sternberg ve a rkadaşları ( Sternberg, 2 0 1 Oe; Zhang ve
Sternberg, 2 0 1 ı ) k ü ltüre uyumlu testler olmadığını, sadece kültürün etkisinin aza l Kültüre uyumlu testler: Kültürel yanlılıktan bağım
t ı l m ı ş testler old uğu h ü k m ü ne varmışt ır. sız olması için tasarlanan zeka testleridir.
Kalıba sokmak ve beklenti yaratmaktan kaçının . Zeka testlerinden elde edilen puan
(
•
D nı B
rul m a lıdır. Sabit b i r potansiyeli ölçen b i r ölçüm değildi r. O l g u n laşmaya bağlı
değişimler ve zengin leştirilen çevresel deneyimler öğrenci n i n zekasını geliştire
bilir.
4 s 6 • Zeka, yeıerlit)i11 tek göstergesi değildir. Zeka testleriyle ilgili dikkat edilmesi gereken
[)> (Il) 00
diğer bir konu da, zekanın yeterli l iğin temel ve tek göstergesi olarak k u l l a n ı l
masıyla ortaya çıkmaktadır. Yüksek Z K u laşılabi lecek en yüksek i n s a n i değer
değildir. B u böl ümde de gördüğümüz gibi, öğrencilerin sadece dil becerileri gibi
ŞEKİL 9.1 5 a l a n larda gözlenen düşünme yeterl iğin i değil , yanı sıra yaraııcı ve pratik bece
RAVEN'İN PROGRESİF MATRİSLER TESTİN rileri n i n de göz önüne a l ı nması önemlidir.
DEN ÖRNEK BİR SORU: Bireye bu şeklin üstündeki • Toplam Zf( pua111111 yorumlarken dikkatli olun. B i r çocuğ u n zekasını değerlendirir
gibi bir sembol örüntü matriksi gösterilmekte ve son ken zeka nın pek çok a la nı içerdiğini düşünmek akıllıca olacakt ı r. Sternberg ve
rasında eksik olan parçayı şeklin altındaki gibi sem
Gardner'in fa rklı zeka t ü rleri n i a k l ın ızın bir köşesinde t u t u n . Zekanı n fa rklı
boller arasından bulması istenmektedir. Bu sembol
ve matriksler Raven'in Progresif Matrisler testinden
etkinlik alan larını göz ö n ü n d e t ut a rak, her çocuğun e n azından bir ya da iki
alın mıştır. güçlü t a rafı olduğu n u hatırlayınız.
Zeka Geriliği: Bireyin düşük ZK'ye sahip olduğu -geleneksel zeka testlerinden
genelde 70'in a l t ın d a puan a ldığı- ve gündelik yaşama uyum sağlama güçl ü ğ ü n ü n
old uğu bir sın ırlı zihi nsel beceri d u ru m ud ur. Ya klaşık 5 m i l y o n Amerika l ı bu ta n ı ma
uymaktadır.
Zeka geri liğiyle ilgili pek çok sınıflandırma vardır ( Hallahan, Kaufmann ve Pu l
len, 2009 ) . Zeka geriliği olanları n yaklaşık % 89'u, 5 5 i t a 70 ZK 'ye sahiptir v e yetiş
kin olduklarında çoğun lukla bağımsız bir yaşam sürdürebilen ve pek çok işte çal ışa
bilecek d u ru mda olan ha f i f zeka geriliği gru bu n u oluşturmaktadır. Yaklaşık % 6'sı,
40 ila 54 ZK'ye sahiptir ve orta zeka geriliği olarak sınıfl a ndırılan bu gruptaki birey
ler ikinci sınıf düzeyine kadar beceri elde edebil i r ve fiziksel güç gerektiren bazı işlerde
çalışarak kendi geçimini destekleyebilir. Zeka geriliğine sahip o l a nların yaklaşık
% 3 . 5 'i ise 2 5 ita 3 9 ZK'ye sa hiptir ve ağır sınıfına giren bu bireyler çok kapsam l ı bir
rehberlik sayesinde konuşmayı öğrenir ve oldu\<.ça basil görevlerin üstesinden gele
bilir. 2 5 'in altında ZK'ye sa hip olan yüzde birinden daha azı ise; çok ciddi zeka geri
liği s ı nıfına girmekte ve sürekli gözetim ihtiyacı d u ymaktadır.
Down sendromlu bir çocuk. Down sendromuna ne Zeka geriliğin i n kaynağı veya nedeni organ ik, sosyal veya k ü l t ü re l olabilir:
neden olur? Bu durum hangi zekô geriliği sınıfı içinde
yer alır? • Orga n i k geril i k, genetik bir bozu k l u k veya beyin hasarı sonucu ortaya çıkan
zeka geri l iğidir. Organik sözcüğü vücu d u n doku veya orga nlarıyla ilgilidir ve
fiziksel bir hasarı belirtir. Organik geril iği olan çoğu insa n ı n ZK'si O ila 5 0 ara
sıııda yer a l maktadı r. 2 . bölümde d e bahsedildiği üzere Down sendromu n u n
nedeni, 2 1 . kromozo m u n fazladan bir tane daha kopyalanmasıdır.
Zeka geriliği: Bireyin düşük ZK'ye sahip olduğu -ge
leneksel zeka testlerinden genelde 70'in altında • K ü l t ü rel- a i l esel geri l i k, hiçbir orga n ik beyin hasarı kanıtı b u l u n ma dığı
puan aldığı- ve gündelik yaşama uyum sağlama güç d u ru m d a k i 7cka geri l iğidir; gen e l l i k l e bireylerin ZK 'si 50 ita 70 aralığındadır.
lüğünün olduğu bir sınırlı zihinsel beceri durumudur.
Ayırt Edici Özellikler: Ü st ü n yeteneğe sahip çocukların ayırt edici özell ikleri nelerdir?
Ü st ü n yeteneğin zihinsel bir bozuklukla i l işkili old uğu spekülasyo n u n a rağmen,
üstün yetenek ile zihinsel bozu k l u k arası nda herhangi bir ilişki b u l u nm a m ıştır. B e n
z e r biçimde, üst ü n yetenekli çocuklarda çevreye uyum güçlüğü o l d u ğ u yargısı d a
Lewis Term a n ' ı n ( 1 92 5 ) Stanford - Binet ZK ortalama 1 50 o l a n 1 500 çocukta yap t ığı
çalışma son ucunda ortaya koyd uğu gibi; sadece bir mittir. Terman 'ın ça lışmasına
katılan çocuklar sosyal yönden iyi uyum göstermiş ve sonrasında çoğu başa rılı dok
torlar, avukatlar, profesör ve bilim insanla rı olmuşt ur. Araştırmalar üst ü n yeteneğe
sahip i nsanların diğerlerine göre daha olg u n olduğu, daha az duygusal probleme
sahip oldukları ve daha ol u ml u aile ikliminde büyüdükleri yargılarını desteklemek
Dahi Alexandra Nechita 2 yaşı ndayken saatlerce
tedir ( Davidson, 2000 ) . boyama kitaplarını boyar ve yanı sıra kalem ve
Ellen Winner ( 1 99 6 ) çocukların üstün yeteneği ister sanat, müzik veya a kade mürekkeple çalışırdır. Oyuncak bebek ve arkadaşlara
mik alanda ols u n, ayırt edici ü ç kriter tanımlamıştır: hiç ilgi duymadı. 5 yaşından itibaren suluboya kullan
maya başladı. Okula başladığında, eve gelir gelmez
1. Erken olgunlaşma: Üstün yeteneğe sahip çocuklar erken gelişir. Belli b i r a landa yaşH resim yaptı. 1 994 yılında sekiz yaşındayken ilk sergis i
larından daha erken ustalaşırlar. Çalışma alanlarını öğrenmek için sıradan çocuk ni yaptı. Takip eden yıllarda, yaptığı yağlıboya çalış
lara göre çok daha az çaba harcarlar. Bu çocuklar belli alan veya alanlardaki doğuş malardarı bazıları yaklaşık 1 00.000 dolara alıa buldu.
Şu anda ergen olan Alexandra, bıkıp usanmadan ve
tan getirdikleri yüksek yetenekleri sayesinde, pek çok açıdan erken gelişir.
tutkuyla resim yapmaya devam etmektedir. Bu ona
2. Kendi bildiği gibi yapma: Ü s t ü n yetenekli çocuklar sıradan çocuklardan niteliksel göre, sevdiği işi yapmaktır. Üstün yetenekli çocukların
olarak daha farklı biçimde öğrenir. Öğrenmek için yetişkinlerin yard ım ına veya bazı özellikleri nelerdir?
bilgiyi inşasına iht iyaçları olduğu d u rumda, bir diğerin i n nasıl yapt ığıyla ilgile
n i rler. Çoğun lukla, her t ü rden açık yönerge karşısında direnirler. Genelde kendi
başlarına keşfeder ve problemlere kendi çözümlerini getirirler.
3. Öğrenme tutkusu: Ü st ü n yetenekli çocuklar yü ksek d ü zeyde beceri l i old u kları
ala nı anlamak için güd ü l ü d ü r. Yoğ u n hatta takıntılı bir i lgi ve odaklanma bece
risi sergilerler. Kendi kendilerini motive ederler ve ebeveynleri tara fı ndan " sıkış
t ı rılmaları " gerekmez.
Bağlantı Kur
Bellek, düşünme ve zeka hakkında tatışıl ırken
genelde eğitsel stratejiler öneri l i r. Bu öneri
leri 7. Bölümdeki "Erken Çoc u k l u k Döne
minde Eğ itim" kısmında öğrendi klerinizle
karş ılaşt ı rınız.
• Çocuklar; somut olarak orada olmayan şeyler hakkında kon uşabilmek için dili
daha fazla k u l la n ma, sözcük nedir öğrenme, sesleri tanıma ve çıkarma n ı n
yolları nı öğrenme gibi okuma v e yazmayı öğrenmelerini m ü m k ü n kılan yeni
becerileri oku la başladıkları n da kazan ı rlar. B u n u n yanı sıra, alfabedeki ha rflerin
dildeki sesleri temsil ettiğini yan i a/faberik prensibi de öğrenirler.
SÖZC Ü K B İ LG İ S İ, D İ L B İ L G İ S İ VE D İ L Ö T E S İ
ı: A R K I n A • ' G '
Orta ve geç çocukluk döneminde, çocuğun sözcük bilgisini düzenleyecek biçimde
zihinsel değişiklikler oluşur. D uydukları bir sözcükten sonra akıllarına gelen ilk söz
cüğü söylemesi istendiğinde, erken çocuk l u k dönemin deki çocuklar sıklıkla, d u y d u k
ları sözcüğün yer aldığı bir c ü m l e içinde o n u takip e d e n bir başka sözcüğü söyler.
Örneğin, köpek sözcüğü verildiğinde çocuk " havlar" veya yemek yemek sözcüğü
verildiğinde "akşam yemeği" yanıtını verebilir. Çocuklar 7 yaş civarındayken u ya ra n
sözcükle aynı sözcük tü ründen olan bir başka sözcükle yanıt vermeye başlayabilir.
Örneğin, çocuk köpek sözcüğüne artık "kedi" veya "at" sözcüğü ile karşılık vermek
tedir. Yemek yemek sözcüğüne ise " içmek" yanıtı vermeleri m uhtemeldir. Bu d u r u m
çocukların sözcük bilgilerini sözcüğün t ü rü n e göre d ü ze nlemeye başladıklarına bir
k a n ı t tır.
Sınıfl a n d ı rma sü reci çocuk sözcük dağarcığını arttırdıkça kolaylaşmaya başlar.
Çocuğun 6 yaşındaki sözcük bilgisi ortalama 1 4.000 sözcükken, 1 1 yaşına geldiğinde
ortalama 40.000 sözcüğe u laşır.
Çocuklar d ilbilgisinde de benzer biçimde ilerler (Tager-Flusberg ve Z ukowski,
2009 ) . İlkok u l yıllarında çocuğun mantıksal m u hakeme ve analitik becerisindeki
artış; karşılaştırma yapma ( da ha kısa, daha deri n ) ve kişisel fikir belirtme ( "E ğer
başbakan olsan . . . ") gibi yapıla rı uygun biçimde k u l l a n mayı anlamada yardımcı
olmaktadır. İlkokul yıllarında çocuklar: " Annesini öpen çocuk şapka takıyord u "
c ü mlesinde old uğu gibi daha karmaşık dilbilgisini daha fazla a n layabilir v e k ul lana
bilir hale gelir. Dili daha bağl a n t ı l ı biçimde kulla nmayı da öğrenirler, bağlantılı söy
lem ü retirl er. Anlamlı t a n ı m lamalar, t a rifler ve öyküler olu şt u raca k biçi mde
c ü mleleri bir diğeriyle ilişkilendirebilirler. Çocuklar b u şeyleri önce sözel olarak yapa
bilmeli daha sonra kendilerinden yazılı ödevler beklenmelidir.
İlkokul yılları nda sözcük bilgisi ve dilbilgisindeki b u ilerlemeler, edat nedir bil
mek veya dilin seslerini ele alma becerisi gibi dil ile ilgili bilgi anlamına gelen d i l
ötesi farkmd a l ığ m ı n gelişimine eşlik etmektedir. D i l ötesi farkındalığı çocu kların
"dilleri üzerinde düşünmeleri n i, sözcü kleri a nlamalarını, ve hatta tanımlamalarını"
sağlamaktadır ( Berko Gleason, 2009, s . 4 ) . B u beceri ilkokul yıllarında belirgin
biçimde gelişmektedir ( Pan ve Uccelli, 2009 ) . Sın ı ftaki tartışmaların bir kısm ı n ı söz
cükleri tanımlamak ol uştu rmakta ve çocuklar nesne ve y ü klem gibi cümlelerin bile
şenleri üzerinde çalışıp konuştukça söz dizimi bilgilerini arttırmaktadır ( Meltzi ve
E l y, 2009 ) .
B u n u n yanı s ı ra çocu k l a r, dili k ü l t ü re u yg u n biçimde n a s ı l k u l lanacaklarıyla
ilgili a n la y ışlarında - e d i m b i l gisi s ü recinde - ilerleme kaydetmektedir ( B ry a n t ,
2 0 0 9 ; Siegal ve S rian, 2 0 1 0 ) . E rgenliğe a d ı m a t t ıklarında, çoğu çocuk g ü n d e l i k Dil ötesi farkındalığı: Edat nedir bilmek veya dilin
bağlamla rda dilin k u l la n ı m ı yla yani n e demenin u y g u n olacağı ve n e demenin seslerini ele alma becerisi gibi, dil ile ilgili bilgı anla
u yg u n olamayacağıyla ilgili k u ralları bil mekted ir. mına gelmektedir.
l
� l·JO
İ K İ Dİ L L İ L İ K V E İ K İ N C İ B İ R Dİ L EDİ N İ M İ
İkinci bir dili öğreniminde d uyarlı dönemler var mıdır? Yani, eğer birey
ikinci bir dil edirırnek istiyorsa, öğrenmeye başlama yaşı ne kadar önem
lidir? İngilizcenin a nadil olarak konuşulmadığı evlerden gelen çocuklara
öğretmenin en iyi yolu nedir?
Anna Mudd "Şeytan ve bebek goste"'un 6 yaşındaki yazarı. Anna en
az iki seneden beri hi kayeler yazıyor. Şiirsel imgeler, ileri düzey söz
İkinci Dil Öğrenimi: Uzun yıllardan beri, ikinci bir dili erinlikten önce dizimi ve sözcük bilgisi içeren hikayesi dil gelişimindeki ilerlemeyi
öğren m eyen bireylerin hiçbir zaman anadili o dil olanların yeterliğine gösteriyor.
ulaşa mayacakla r ı n ı ileri sürü im üş t ü r ( Johnson ve N ewport, 1 99 1 ) .
B un un l a birlikte, yakın zamanda yapılan bir a raştırma daha karmaşık bir sonu ç
ortaya koymuş; farklı d i l sistemlerinin duyarlı dönemlerinde farklılaşman ı n muhte
mel olduğu ileri sürülmüşt ü r (Thomas ve Joh nson, 2008) . B u durumda, ergen ve
yetişkinler gibi dili geç öğrenenlere sesler ve dilbilgisin i n öğrenimiyle karşılaştırı l d ı
ğında y e n i d i l i n sözcüklerini öğrenme d a h a kolay gelmektedir ( Neville, 2006 ) . Örne
ğin, çocukların ikinci bir dildeki sözcükleri a nadil aksanıyla söyleme becerileri yaşla
birlikte azalma kta, özellikle 1 O ila 1 2 yaşlarından sonra keskin bir düşüş gözlenmek
tedir. B un u n yanı sıra, yetişkinler çocuklara göre ikinci bir dili daha hızlı öğrenme
eğilimi gösterir fakat ikinci dili edinmede ulaştıkları son düzey çocuklarındaki kadar
y ü k sek değildir. Çocuklar ve yetişkinlerin ikinci bir dil öğrenimleri birbirinden fa rk
lıdır. Yetişkinlerle k a rşılaştırıldığında çocukları n geri bildirimlere daha a z duyarlı
olduğu, açık stratejileri daha a z k u ! Jandıkları ve ikinci bir dili öğrenirken daha fazla
bilgiye gereksinim d u ydukları bulunmuştur (Thomas ve Johnson, 2008 ) .
Amerika B i rleşik Devletleri n deki öğrenciler ikinci bir d i l ediniminde çoğu gel iş
miş ü l kedeki emsallerin i n çok gerisindedir. Örneğin, R u syada okullarda formlar adı
verilen 10 sınıf bulunmakta ve aşağı yukarı Amerikadaki 1 2 . sınıfa karşılık gelmek
tedir. R u s çocu klar okula 7 yaşında başlar ve üçüncü formda İngilizce öğrerırneye
305
•
KISIM 5 Orta ve Geç Çocukluk
başlar. İ ngilizce öğretim i n e gösterilen bu önem d o layısıyla, g ü n ü m üzde 40 yaşın
altındaki çoğu Rus en azından biraz İngilizce kon uşabi l iyor. Amerika B i rleşik Dev
letleri l ise d ü zeyinde, en sıkı a kademik progra mlarda ki öğrenciler için bile, u l u sal
bir yabancı dil eğit iminin zorun l u olmadığı teknoloj i k olarak i leri d ü zeydeki tek bat ı l ı
u l u s t u r.
İkinci bir dil öğrenmeyen Amerikalı öğrenciler bir beceriyi öğrenme şansın ı n
öt esinde birşeyleri kaçırıyor olabilir. İki d i l l i li k - iki d i l kon uşabilme becerisi- çocuk
l a rın bilişsel gel işimi üzerinde olumlu etkilere sahiptir. İki dilde de a kıcı olan çocuk
l a r sadece t e k dili konuşan emsallerine göre; dikkat kontrolü, kavram oluşrurma,
analitik m u ha keme, bilişsel esneklik ve bilişsel karmaşı klıkla ilgili testlerde daha iyi
performans göstermiştir ( Bialystok, 200 l ; 2007; Bialystok ve C raik, 2 0 1 O). Ayrıca,
oku ma becerilerine katkıda b u l u na n beceril er olan; konuşma ve yazma dilinin yapı
sıyla i lgili daha bilinçli ve dil bilgisi ve a n la mdaki hata ları fark etmede daha iyidi rler
( B ialystok, 1 99 7 ) . B u n u n la birlikte, bir gözden geçirme çal ışması iki d i l l i çocu kları n
t e k d i l i k u llananlara göre daha düşük biçimsel dil yet k i n l iğine sahip o l d u k la rı ( örne
ğin, daha a z sözcük bilgisine sahip o l d u k ları) b u l u n m uşt u r ( Bialystok ve C ra ik,
2 0 1 0) .
Amerika B i rleşik Devletlerinde, çoğu göçmen çocuk evlerinde tek dil kullanı rken,
kendi d i lleri ve İngilizceyi birlikte k ullanarak iki dilli ol makta ve sonunda İngilizce
konuşan tek dilli bireyler h a line gelmektedir. Eksiltili iki dillilik ( Her iki dili kullan
mada bir şeylerin eksik olması) olarak adlandırılan bu d urumun, öze l likle kendi ana
d i l i nden �ık sık utanan, çocuklar üzerinde olumsm etkileri tartışılmaktadır.
İki dilli Eğitim: İ k i d i l l i l ikle ilgili ve üzerinde a n laşmaya varıl a mayan güncel bir
konu da İngilizcenin ana dil olmadığı ailelerden gelen Amerika lı m ilyonlarca çocuğu
ilgilendirmektedir ( Diaz-Rico ve Weed, 2 0 1 O; Herrera ve M urry, 2 0 1 l ; Ariza ve Lapp,
20 l 1 ) . Ta rtışmanın konusu, bu çocuklara İngilizceyi öğretmenin en iyi yoluyla ilgili
sorularla i l g i l idir.
Son yirmi yıldır tercih edilen strateji, göçmen çocuklara akademik konu larda
kendi dillerinde öğrenim verirken aşama aşama İngil izcenin öğreti l d iği, iki dilli eği
timdir ( Ha ley, 20 1 O; Peregoy ve Boyle, 2009 ) . Ç i ft dilli eğitim progra m larının savu
n u cu ları İ ngil izce bilmeyen çocu klara sadece İngilizce dilinde eğitim verild iği nde
a kademik kon u larda geri kalacaklarını öne s ü rmektedir. Bu grupta kiler "Sadece İngi
l izce kulla n ı la rak matemat i k veya tarih bu dili k u l lanamayan 7 yaşındaki çocuklara
nasıl öğretilir? " soru s u n u yöneltmekted irler.
İki d i l l i programları eleştirenler de çoğ u n l u k la göçmen çocukları n sadece bir yıl
çift d i l l i eğitime i h tiyaç duydu klarının düşünüldüğün ü öne sürmektedir. B u n u nla
birlikte, çoğu göçmen çocuğu n İngilizce konuşma yetkin l iğini üç ila beş yılda, okuma
yetk i n l iğini ise yedi yılda geliştirdiği b u l un m u ş t u r ( Ha k u t a , B u tler ve
Witt, 2000 ) . B u n u n la birlikte, göçmen çocuklar İ ngil izce öğrenme bece
rilerinde tabii ki fark l ı l ık göstermektedir. Daha düşük sosyo-ekonomik
düzeye sahip olanlar daha yü ksek olanlara göre daha fazla zorluk çek
mekted ir ( Hakuta, 200 1 ). Bu nedenle, daha düşük sosya l -ekonomik
arkaplana sahip olan çocukların şu a n kine göre daha uzun s ü re iki dilde
eğirim a l maya ihtiyaçları vardır.
İki dilli eğitime karşı olanlara göre bu progra m ları n sonucunda, göç
men çocuklar İ ngilizce öğrenmemekte ve bu durum da onları Amerikan
topl u m unda dezavantaj lı d u ru ma düşü rmektedir. Peki a raştırmacıla r çifr
d i l l i eğitim progra m l a rının sonuçlarıyla ilgili neler b u l m uşla rdır? Ç i ft dilli
eğitim progra m l a rı n ı n çeşit l il iği, verilen öğretim türü, çift dilli eğitimin
haricinde o k u l la rı n nitelikleri, öğretmenler, öğrenciler ve diğer faktörler
gibi pek çok nedenden dolayı, progra m ların etkili liğine d a i r sonuçlar
çıkarmak zordur. B u n u n yam sıra, Amerika B i rleşik Devletleri nde çift d i l l i
eğitimle sadece İngilizce eğitimin verildiği d u rumu karşılaştıran herhangi
Birinci ve ikinci sınıfların iki dilli (İngilizce-Güney Çince) öğretmeni, bir ça lışma yürütülm emiştir ( Snow ve Kang, 2006)
Oakland, California'da çocuklara Çince ders anlatıyor. Araştırmacılar
iki dilli eğitimin etkililiğine dair ne bulmuştur?
O
Çocukların yazma becerilerinin ve gelişimi ter miydiniz? Neden7
orta ve geç çocuklukta dil nin özelli kleri nelerdir?
gelişi m i n i tartışır. İki dilli eğitim nedir? Hangi konular iki dilli
eğitimin içinde yer alır7
Bağlantı Kur
Bu bölümün başlarında üstbilişi öğrendiniz.
Dil ötesi farkındalığıyla karşılaştırınız.
Bedensel Büyüme ve Orta ve geç çocuk l u k yavaş, süreğen bir büyüme dönemidir. Bu dönem boyunca,
Değişim çocuklar yılda 5 ila 7 . 5 cm uzar. Kas k ü t lesi ve gücü kademeli biçimde artar. Vüc u t
t a k i büyüme ve oranlarındaki değişikliklerden en ç o k bildirilenler boya oranla kafa
çevresi ve göğüs çevresi ora n ı ndaki azalmadır.
Orta ve geç çoc u k l u k döneminde çocu kların motor becerileri, erken çocu kluktakine
Motor Gelişim göre daha esnek ve daha koordinelidir. Çocukların vücutları üzerindeki kont rolleri
a rtar ve uzun süre o t u ru p d ikkatlerini odaklayıp s ü r d ü rebilirler. B u n u n la birlikte,
yaşamları e t k i n l ik odaklı ve oldu kça hareketli olmalıdır. Merkezi sinir sistemideki
miyelin l e n medeki artış, motor becerilerinde ilerlemeye yansımaktadır. ince motor
becerilerindeki ilerleme kendini el yazısının gelişiminde gösterir. Kaba motor beceri
lerinde erkekler, ince motor becerilerinde ise kızlar genellikle daha başarılıdır.
2 Engelli Çocuklar fi Farklı türden engelleri olan çocukları ve eğitimleriyle ilgili konuları
tanımlar.
3 ila 2 1 yaş arası çocukların yaklaşık % 1 4' ü özel eğit i m veya ilişkili hizmetlerden
Engellerin Kapsamı
yararla nmaktadır. Öğrenme güçlüğü olan çocuk konuşma veya yazma dilini kul
lanma ve a n lamada zorl u k çeker ve dinleme, düşünme, o k u ma, yazma ve hecele
mede zorl uk gözlenebilir. Öğre n m e güçlüğü matematikte d e gözlenebilir. Öğrenme
güçlüğü sınıfland ırması yapılabilmesi için, öğrenme soru n u n u n temelde diğer bir
görsel, işitsel veya motor sorundan; mental gerilikten; duygusal sorundan kaynak
lanmaması veya çevresel. kültürel ve ekonomik bir dezavan taja bağlı olmaması
gereklidir. D isleksi, okuma ve heceleme becerilerinde ciddi bozukluğa sa hip birey
leri içeren bir kategoridir. D isgrafi, el yazısında zorluğu içeren bir öğrenme güç
lüğü t ü r ü d ü r. Diskalkuli, matematiksel işlemlerde zorluk çekmeyi içeren bir çeşi t
öğrenme güçlüğüd ü r. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ( D E H B ) belli bi r
süre boyunca çocuğun aşağıdaki özelliklerin birini veya birkaçını sü reğen biçimde
gösterdiği d u ru mda t a n ı m lanan bir bozu kluktur: ( 1 ) D ikkat eksikliği, ( 2 ) hiperak
tivite veya aşırı hareketlilik, ( 3 ) d ü rtüsellik. DEHB yüksek oranda tanılanabilmek
tedir. Duygusal ve davranışsa! bozu klu klar; ilişkiler, saldırganlık, depresyon ve kişi
s e l veya okula ilişkin korkular gibi ciddi, süreğen sorunlann y a n ı sıra uygun olma
yan sosyal - d uygusal öze l l i kleri kapsamaktadır. Otistik Spektrum Bozukl ukları
( O S B ) ciddi otistik bozukluktan daha hafif olan Asperger sendro m u na uzanan
geniş bir kapsama sahiptir ve yaygın gelişimsel bozukluklar olarak da adJandınl
maktadır. Hiilihazırda varılan fi k i r birliğine göre otizm, beynin yapısında ve nörot
ransmitte rlerdeki anormalliğin olduğu beyin işlev bozukluğudur. Otistik spektrum
bozu klu klarına sahip olan çocuk l a r, sosyal etkileşimde, sözel ve sözel olmayan ile
tişimde soru nlar ile tekrarlayıcı davranışlarla ayırt edilmektedir.
1 97 5 yılında, Tüm Engelli Çocuklar için Eğitim Hareketi'nin, tüm engelli çocukla
Eğitsel Konular
rın devlet i n sağladığı ücretsiz ve uygun eğitimden yararlanmasının hedeflendiği
94- 1 42 n u m a ralı ka n u n çıka rıldı. Bu kanun 1 990 yılında Engell i Eğitim Harekeıi
( I D E A ) olarak yeniden adlan dırıldı ve 2004'de güncellendi. IDEA; öğrenciye özel
progra mın ayrııııılarını içeren yazılı bir açıklama olan bireysel eğit i m planı ve
engelsiz bir çocuğun eğit imindeki ortama mümkün olan e n benzer biçimde oluş
t u nılan ortamın engelli çocuğa sağlandığı e n az sınırlayıcı ortam gibi engelli çocu k
ların i h tiyaçlarıyla ilgili talimaıları içerir. Kaynaştırma özel eğitim ih tiyacı ola n
çocuğun normal bir sınıfta t a m g ü n eğit i m görmesi a n lamına gelmektedir.
Piaget, somu t işlem döneminin yaklaşık 7 ila 1 1 yaşlan arasında sonlandığını ileri
Piaget'nin Bilişsel
Gelişim Kuramı sürmüştü r. B u dönemde, çocuk l a r somut işlemler gerçekleştirebilir ve muhakeme
belli veya somu t örneklere u yg ulanabilir olduğu sürece mantıklı m uha keme ya pa
bil irler. E l eşt irenler; bazı becerilerin Piage t ' n i n d ü şü ndüğünden daha erk e n
dönemde ortaya çıkıığı, b e l l i bir d ö n e m i n unsurlarının eşzamanlı olarak onaya çık
madığı, eğitim v e k ü l t ü rü n Piaget'nin tahmininden daha fazla et kiye sahip old u
ğ u n u ö n e sürmektedir. Piage t ' n i n kuramını ayrıııııland ıran takipçileri; çocukla n n
bilgiyi nasıl işledikleri, stratejiler, bilgi işleme hızı v e bilişsel problemlerin daha n e t
basa maklara böl ünmesine ö n e m vermiştir.
B u dönemde çocu klar sözcük ve dil bilgisiyle ilgili daha a n a l i ti k ve m a n t ı klı b i r yak
Sözcük Bilgisi,
Dil Bilgisi ve Dil Ötesi laşıma sahiptir. D i l bilgisi açısından ele a l ı ndığında, bu dönemdeki çocuk karşılaştır
Farkında lığı maları ve kişisel bakış açısını daha iyi a nl a maktadır. Daha karmaşık dil bilgisi kulla
n a b i l i r ve a nlamlı öyk ü l e r ü retebilir. Dil ötesi farkındalığındaki - d i l ile ilgili bilgi- iler
lemeler ilkokul yıllarında gözlenebi l i r. Çocuk l a r daha fazla sözcük t a n ı m lamakta, söz
dizim k u ra l larıyla ilgili bilgilerini a rt t ı rmakta, dili k ü l t ü re u ygun biçimde nasıl k ulla
nacağını daha iyi a n lamaktadır.
Oku mayla ilgili olarak tartışma, b ü t ü ncül dil yaklaşı m ı n ı n m ı yoksa sessel yaklaşımın
Okuma
m ı daha iyi sonuç verdiğine oda klanmaktadır. B ü t ü ncü l dil yaklaşım ı okumanın öğre
t i m i n i n çocuğun doğal dil öğre n i m i ne paralel olması gerektiğini v u rgular ve çocu k-
Çocu kların dil ve bilişsel becerileri n deki i}er!eme yazma becerilerinin gelişimine t emel
Yazma sağlar. Çocukların yazma yeterliğiyle ilgili ciddi endişeler daha fazla seslend iri lmeye
başlanmıştır. Öğret menler çocu k l a rın yazma beceri leri n i i lerletmede anahtar bir rol
oynamaktadır.
Yakın zamanda yapılan araştırmalarda i k i nci bir dili öğrenmede duyarlı dönemlerin
İki Dillilik ve ikinci Bir Dil olup olma dığıyla ilgili karmaşık yargılara ulaşıl mıştır. İki d i l l i eği t imde göçmen çocuk
Edinimi
lara akademik konularda kendi d illerinde öğre n i m verirken kademeli olarak İn gilizce
öğre t i m i verilmesi am açla n ma k t a d ı r. Araştırmacılar i k i d i l l i l iğin d il performansını
engellemediğini b u l m u şt ur.
a na hta r e l i meler
Asperger sendromu 285 diskalkuli 283 kültürel-ailesel gerilik 3 0 1 üst b i l i ş 292
belirsiz iz k u ra m ı 290 disleksi 283 norma l dağ ı l ı m 294 üstün zeka 3 0 1
beyin fırtınası 292 duygusal ve davranışsal öğrenme güçlüğü 283 uzun süreli bellek 290
bireysel eğitim planı 286 bozu k l u k lar 285 organik ger i l i k 30 1 ya kınsak d üşünme 292
bireysel farklar 294 eleştirel d ü şünme 2 9 1 otistik boz u k l u k 285 yaratıcı düşü nme 2 9 1
bütüncül d i l ya k laşımı 304 e n a z sınırlayıcı ortam 286 otistik spektrum yeni Piagetciler 289
d i k ka t eksikl iği hiperaktivie fardındalık 2 9 1 bozu k l u k ları (OSB) 285 zeka 294
bozu kluğu ( D E H B ) 284 ıraksak düşü nme 292 serileme 288 zeka geriliği 300
d i l ötesi farkındalığı 3 0 3 kaynaştırma 286 sessel yaklaşım 304 zeka katsayısı ( Z K ) 294
disgrafi 2 8 3 kü ltüre uyumlu testler 299 üçlü zeka k u ramı 294
a n a hta r i ş i l e r
Alfred Binet 294 E l len Winner 301 James Ka uffman 287 Patricia Bauer 290
Charles Brainerd and Howard Gardner 295 Jean Piaget 288 Rich Mayer 304
Valerie Reyna 2 9 1 J. P. G u ilford 292 Lewis Terman 3 0 1 Robert J. Sternberg 395
Craig Ramey 299 Jacqueline and Martin Mark Johnson 279 S imon Baron-Cohen 285
David Wechsler 395 Brooks 29 1 Michael Pressley 294 Teresa Amabile 293
Ellen Langer 291 James Flynn 298 Nathan Brody 297 Theophile Simon 294
31 1
• KIS I M 5 Orta ve Geç Çocukluk
-------
-- -
2 Aileler Arkadaşlar
m i ştir.
'
, - konu bağlantı lar ı
1
Erken çocukluk döneminde, Erikson'a göre, küçük çocuklar girişimciliğe karşı
1
1 suçlu l u k aşaması ndadır. Ebeveynler, onların hayatında halen önem l i bir yere
1 sahiptirler ve demokrati k ebeveyn tutumu, çocuklar için büyük olasılı kla
1
olumlu sonuçlar yaratır. Erken çocukluk döneminde, a kran ilişkileri önemli role
1
1 a l maya başlar çünkü sosyal d ü nya ları genişlemiştir. Oyun, küçük çocuğun
1 hayatı nda özel bir yer tutmaktadır ve oyun hem bilişsel hem de sosyoduyg u
1
sal gelişiminde önemli bir orta mdır.
1
'
...,..:; - - geriye dönelim ___________________ ;
B u böl ümde, benlik gelişiminin ona ve geç çocukl u k döneminde nasıl s ü rd üğü ve
bu yıllarda meydana gelen d u yg u sa l değişiklikler ele alınaca ktır. Ayrıca çocukların
ahJaki gelişim i n i n yanı sıra orta ve geç çocu kluk döneminde cinsiyetin gelişim üze
rinde oynadığı rol ü n çeşitli yönleri ele a l ı nacaktır.
c: 1 i
İlkokul yılla rında çocuğun kendi n i anlamanın ( self- understa nding ) , başkalarını anla
manın ve benlik saygısının özel l i k leri ned i r? Öz yet k i n l i k ve öz düzenleme çocuk
ların başarılarında nasıl rol oynar?
BÖ LÜ M 1 O
314 Orta ve Geç Çocukluk Döneminde Sosyoduygusal Gelışım
•
göre, ilerleyen yıllarda, çocuklar her bireyin başka larının bakış
açısının farkında olduğ u n u n ve kendini başkaları n ın yerin e
koymanın da kişi lerin n i yet, a m a ç v e eylemlerini yargılama
n ı n bir yolu olduğu n u n bilincine varırlar.
Perspekt if kaza n ma , çocukların pro-sosyal ( to p l u m yan
lısı) veya a n ti - sosyal t u t u m ve davra nışlar gelişt irmesi açısın
dan bilhassa önemli kabul edilir ( Davis- Kean, Jager, & Collins,
2 0 l O ) . Pro-sosyal davranışlar bakımından başkasının perspek
tifini kaza nma, çocu kların başkaları stres alt ındayken veya
ihtiyaç içerisi ndeyken o n la rı a nlama ve teselli etme olasılığı
nı geliştirir ( Eisenberg, Fabes, & Spinrad, 2006 ) . A n t i - sosyal
davranışlar açısından ise bazı araştırmacılar. perspekti f kazan
m a kabiliyeti zayıf çocu kların, bu kabiliyeti i y i olan çocukla
ra göre daha fazla anti-sosyal davra nışta b u l u nduğunu ortaya
koymuştu r ( Chan dler, 1 97 3 ) .
Orta v e geç çocu klukta çocuklar, başkalarının iddiala
rı kon usunda da daha şüpheci olurlar. 8. bölü mde, 4 yaşında- Orta ve geç çocuklukta diğerlerini anlamanın gelişimindeki bazı değişiklikler nelerdir?
k i çocukların bile başkalarının iddialarına karşı belirli bir şüp-
hecil i k gösterd iğini belirtmiştik. Orta ve geç çocuk l u kta çocuklar, psikoloj i k özellik
ler ile ilgili bazı bilgi kaynakları hakkında giderek daha şüpheci olurlar. Örneğin bir
çal ışmada l 0 - 1 1 yaşındakiler diğer çocukların 6-7 yaşındaki çocuk la rdan daha akıllı
ve dürüst old uğ u n u belirten benlik bildirimlerini ( self-report ) reddetmeye daha fazla
ya ıkın çıkmışlardır ( Heyrnan & Legare, 2 00 5 ) . l 0- 1 1 yaşındakiler, 6-7 yaşındak ilere
göre, başkaları n ın benlik bildirimleri n i n sosyal olarak istendik eği l imler içerebileceğ i
ne dair, psikoloj i k olara k d a h a karmaşık b i r a n layış göstermişlerdir.
Benlik Saygısı ve Benlik Kavramı: Yüksek iiz saygı ve olumlu öz algısı, çocukla rın
iyi olma halini belirleyen önemli karakteristiklerdendir ( Kaplan, 2009 ) . Araştırmacılar
zaman zaman benlik saygısı ve benlik kavramı terimlerini birbirinin yerine kullanır
veya bu terimleri tam olarak tanımlamazlar, ancak i k isi arasında anlamlı bir fark var
dır. Benlik saygısı, benliğin genel değerlendirmesi anlamına gelir, a y n ı zamanda ken
dilik değeri ( self-wo n h ) ya da benlik imajı (self- image) da denir. Örneğin bir çocuk
bir kişin i n yalnızca bir i nsan olmadığının, iyi bir kimse olduğu-
mın da farkında olabilir. Benlik kavramı ise benliğin, alana
özgü, çok özel değerlendirmelerini içerir. Çocuklar yaşamları
nın birçok a lanında - a kademik, sportif, dış görü n üş, vs. öz
değerlendirmeler yapabili rler. Özet olarak benlik saygısı, genel
değerlendirmeleri kapsarken; benlik kavramı belirl i alanlar
daki değerlendirmeleri içine alır.
Benlik saygısı kavra m ı , bazen gerçeklik i le örtüşme
yen a lgıları ya nsıtır ( Ba umeister & d iğerleri, 200 3 ) . B i r çocu
ğun benlik saygısı, örneğin zeki ve çekici olup olmadığına dair
i n ancı yansı tabilir; a ncak bu i nanç her d u ru mda doğru değil
d i r. B u nedenle yüksek benlik saygısı, bireyin insan olarak
kendisinin ve başarı ve kaza nımlarını n doğru ve haklı algı
layışlarını anlatırken a yn ı zamanda başkalarına karşı kendi
ni beğenmiş, abartılı ve desteksiz bir üstünlük hissini de bera
berinde getirebilir ( K ru eger, Vohs, & B a umeister, 2008 ) . Aynı
şekilde zayıf benlik saygısı kişinin yetersizl iklerine dair yerin
de bir algılamaya neden olabileceği gibi çarpık hatta patoloj i k Okul ortamında çocukların benlik saygılarının anlaşılmasını etkileyen şeyler nelerdir?
güvensizlik ve aşağılık d u y g u s u şeklinde ortaya çıkabilir.
Benlik saygısındaki çeşitlilikler ile çocukların gelişimin i n pek çok yönü a rasında
bağlantı k u ru l muştur. Ancak yapılan a raştırmaların birçoğu deneysel değil. korelasyonel
Benlik saygısı: Benliğe ilişkin genel değerlendirme
çalışmalard ı r. 1 . Bölümden hatırlanacağı gibi korelasyon, nedensellik ile eşit değildir. boyutudur. Benlik saygısına ben lik değeri (self
Dolayısıyla korelasyonel b i r çalışma sonucunda, çocuklarda görülen düşük benlik say worth) ya da benlik imgesi (self-image) de denilmek
gısı a lgılamaları ile düşük a kademik başarı a rasında bir ilişk i bulunmuş ise, düşük aka tedir.
demik başarının nede n i n i n benl i k saygısı eksikliği olabileceği gibi; düşük benlik saygı
Benlik kavramı: Benliğin belirli alanlardaki değer
sının nedeni de akademik başarısızlık olabilir. lendirmesi.
315
• KISIM 5 Orta ve Geç Çocukluk
gelişimi yaşam la i l i ş ki l end i r
Aslında okul başarısı ile benlik saygısı a rasında orta dereceli korelasyonlar söz
konusu olsa da bu korelasyonlar, yüksek benlik saygısının okul başa rısını artırdığı
şeklinde yorumlanamaz ( Ba u meister ve diğerleri, 2 00 3 ) . Öğrencilerin benlik saygı
sını artırma çabaları, her zam a n okul başarısını a rtırmaz ( Davies & B rember, 1 999 ) .
Benlik saygısı yüksek o l a n çocuk l a r, daha fazla üstünlük sahibidir a ncak b u
durum, pozitif sonuçlar doğurduğu gibi negatif sonuçlar da doğurabilir ( Ba umeister
& diğerleri, 200 3 ) . Yüksek benl ik saygısı olan çocuk lar, hem prososyal hem a ntisos
yal davra nışlar göstermeye yatkındırlar ( K rueger, Vohs, & B a umeister, 2008 ) . Son
dönemlerde yapılan bir çalışma, zaman geçtikçe yüksek benlik saygısına sahip agre
sif çocukların, agresifliğin getireceği kaza n ımlara giderek daha fazla değer vererek
k u rbanları n ı daha da önemsizleştirdiğini göstermiştir ( Menon & diğerleri, 2007 ) .
Ayrıca günümüzde çok sayıda çocuğun orta veya düşük başarı sonucu övgü alarak
yetiştirildiği, buna bağlı olarak benlik saygıları n ı n şişirildiği şeklinde bir endişe hakimdir
( Graham, 2005; Stipek, 200 5 ) . Rekabet ve eleştiriye karşı toleranssız olabilirler. Bu tema
Dumbing Down Our Kids: Why American Children Feel Good About Themselves But Can 't Read,
Write, ar Add adlı kitapta canlı bir şekilde işlenmiştir ( S ykes, 1 99 5 ) .
Çocukların ö z saygısını etkili şekilde yükseltmek için ne gibi stratejiler u ygulana
bilir? Gelişimi Hayatla İlişkilendirme bu soruya bazı cevaplar verebilir.
BÖLÜM 1 O
316 Orta ve Geç Çocukluk Döneminde Sosyoduygusal Gelişim
•
kuramın sahibi AJbert B a n dura'ya göre (200 1 , 2008, 2009a, b; 2 0 1 0a ) öz
yetkinlik, öğrencilerin başa r ı l ı olup olmama sında kritik bir faktördür. Öz
yetki n lik, "Ben yapabi l i ri m " e olan inanç i ken; çaresizlik, "Ben yapa
mam " inancıdır. Öz yetki n l iği yüksek çocuklar " B u dersi a n layabileceğimi
biliyorum " ve " B u aktivitede başarılı olabilirim" gibi ifadeler kullanırl a r.
Dale Sch u n k ( 20 1 1 ) öz yetkinlik kavramını öğrenci başarısının birçok
yönüne uygul amıştır. B u açıdan öz yetkinlik bir öğrencinin aktivite seçi m i n i
de etkiler. Öğrenmeye yöneli k öz yetkinliği zayıf öğrenciler, p e k çok öğren
me görevinden, özellikle kendilerini zorlayacak olanlardan kaçınabilirler.
öz yetkinliği yüksek akranları ise, aksine, öğrenme görevlerinde istekli bir
şekilde çalışırlar ( Schun k, 2 0 1 1 ) . Yine öz yetkinliği yüksek öğrenciler, öz
yetkinliği düşük öğrencilere göre çaba sarf etmeye ve öğrenme görevi üze
rine daha uzun s ü re uğraşmaya daha eği l im l idir.
Erikson'un çolışkonlığa karşı aşağılık duygusu ilkesinin özelliği nedir?
Kendini Düzenleme (Öz Düzenleme): Orta ve geç çocuk l u kta ben liğin
en önemli boyutlarından biri de a rtan kendi n i düzenleme kapasitesidir. Artan bu kapa
site, kişinin davranış, duygu ve düşüncelerini yönetmeye yönel ik kasıtlı çabal a rı ile
karakterize olup, artan sosyal yetkinlik ve başarıya doğru yol gösterir (Eisenberg, Spin
rad, & Eggum, 2 0 1 0; Thompson, 2009a ) . Yapılan bir çalışmaya göre benlik kontrolü
( öz kontro l ) , 4 yaşından 1 O yaşına yükselmiş, benlik kontrol seviyesinin yüksek oluşu
ile sapkın davranış düzeyi n i n düşük olması a rasında bir bağlantı bulunmuştur ( Vaz
sonyi & H u ang, 2 0 1 0) . Bu çalışmada sıcaklık ve pozitif etki ile karakterize edilen ebe
veynlik, öz kontrolde gelişimsel artışı ön görmüştür. Yine son dönemlerde yapılan bir
başka çalışmaya göre, gelir seviyesi düşük a ilelerden gelen ve kendini düzenleme kabi
liyeti yüksek çocuklar, kendini düzenleme kabiliyeti düşük akranlarına göre daha iyi
notlar almıştır ( Buckner, Mezzacappa, & Beardslee, 2009 ) .
"Orta v e Geç Çocuk l u kta Fiziksel v e Bilişsel Gelişim " başlıklı 9 . B ölümde bahse
d ildiği gibi öz düze n leme kapasitesin i n artması ile beyni n prefrontal korteks bölgesin
deki gelişimsel i lerlemeler a rasında bağl a n tı k u rulmuştur. Prefrontal korteks bölgesin
de artan foka! aktivasyon ile a rtan bilişsel kontrol arasındaki bağlantı ve öz düze n le
meyi içine a l ışı konusundaki tartışmamızı hatırlayın ( D iamond, Casey, & M un a kata,
2 0 1 1 ; D u rston ve diğerleri, 2006) .
Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu: 1 . Bölümde Erik E rikso n ' u n ( J 968) i nsan
gelişiminin sekiz aşamasını a n l a t m ıştık. Erikson' u n gelişim i lkelerinden dördü ncüsü
orta ve geç çocukluğa denk gelir. B u radaki çalışka n l ı k terimi, bu dönemin baskın
bir teması n ı ifade eder: Çocuklar bir şeylerin nasıl yapıldığını ve nasıl çalıştığını
merak ederler. Çocu k l a r bir şeyler ü retmeye, yapmaya ve çalışmaya teşvik edildi
ğinde (bu bir model u ça k, ağaç evi yapma, bisiklet tamir etme, bir toplama proble
mini çözme veya yemek pişirme olabilir) başarma hisleri gelişir. Fakat çocuk la rı n ı n
b i r şeyler yapma çabalarını "yaramazlık" veya "ortal ığı dağıtma" olarak gören ebe
... - - - - - - - - - - :Jıı-
veynler, çocuklarının aşağı l ı k duygusu geliştirmesine neden olurl a r. '
Çocukları n a il elerini n ötesindeki sosyal dünyaları da başarı hissine katkıda b u l u , . -ol • ..., . n
nur. Okul özell ikle bu a ç ı d a n ö n e m kazanır. Zeka olara k ortalamanı n biraz a ltında Bilişsel Kuram: Çalışkanlığa karşı aşağıl ı k
ki çocukları d ü ş ü n ü n . Özel eğit i m sınıfına alınamayacak kadar zekidirler, öte yandan duygusu Erikson'un erken çocukluk aşa
üstün yetenekli s ı n ı fl a rına dahil edilemeyecek kadar geridirler. Akademik çalışmala masına, Kimlik kazanmaya karşı rol karma
rında sık sık başarısızlığa uğrar, aşağılık d u ygusu geliştirirler. B i r de başarı h i ssi evde şası ise ergenlik dönemine karşıl ık geli r. 8.
azalan çocukları d ü ş ü n ü n . Kendini adamış duyarlı öğretmenler bu tür öğrencilerin Bölüm, s. 248; 1 2. Bölüm, s. 384.
başarı hissini yeniden canlandırabilirler ( Elkind, 1 970 ) .
_ _ _ ,
O YG U S A L G E L İ 5 . \.1
8 . Bölümde oku l öncesi dönemdeki çocuk l a rın, gerek kendi gerekse başkalarının
duyguları hakkında konuşmaya yatkın hale geldiklerin i görmüştük. Ayrıca bu çocuk
lar sosyal standartları karşılamak için kendi duyularını kontrol etme ve yönetme
konusunda gittikçe artan bir farkındal ı k geliştirirler. Orta ve geç çocukl ukta çocuk
lar, duygu ları a nlama ve öz d üzenleme kapasitelerini daha da ilerletirler ( C un ning
ham, K liwer, & Garner, 2009; Saarni & diğerleri, 2006) .
Stresle Başa Çıkma: Çocukla rın d u ygusal yaşamlarının öneml i bir boy u t u da,
stresle başa çıkmayı öğrenmektir ( S wearer, Givens, & Frerichs, 2 0 1 0 ) . Çocuklar
büyüd ükçe stresli d urumları daha doğru değerlendirir ve bu d u ru m üzerinde ne
kadar kontrole sahip olduklarını daha doğru saptarlar. Büyük çocuklar stresli d u ru m
lar karşısında d a h a fazla başa çıkma a l terna t i fi üretir v e daha bilişsel başa çıkma stra
tej i leri u ygularlar ( S a a rni & diğerleri, 2006 ) . D üşüncelerini bilinçli olarak stres veren
şeylere yönlendirmede ve stres yaratan d u r u m lara farklı açıdan bakmada veya kişi
n i n stres algısını değiştirmede, küçük çocukla rdan daha başarılıdırlar. Örneğin küçük
bir çocuk, sınıfa geldiğinde öğretmeni ona selam vermedi diye hayal k ı rı klığına uğra
yabil i r. Ama yaşça daha büyük bir çocuk a ynı d urumda "Öğretmenim çok yoğun
olduğunda n merhaba demeyi u nu t t u " diye d ü ş ü nebilir.
L O yaşına kadar birçok çocuk stresle başa çıkmak için bu bilişsel stratejileri uygu
layabilir d uruma gelir ( Sa a rni, 1 99 9 ) . Fakat destekleyici tutum içerisinde olmayan
ve k a rm aşa veya travmanın belirleyici olduğu aile ortam l a rı n da çocuklar, strateji k u l
lanamayacak kadar a ş ı n strese maruz kalabilirler ( Klingman, 2006) .
Yaşanan felaketler çocukların özellikle gelişimlerini etkileyerek, u y u m problemleri
yaratabilir. Felaket yaşayan çocukları bekleyen sonuçlar arasında akut stres reaksiyon
, - - - - - - - - - �
' ları, depresyon, panik bozukluğu ve post -travmatik stres bozukluğu sayılabil i r ( Ka r,
2009 ) . B i r felaketin ardından bu tarz problemler geliştiren çocukların oranı, yaşanan
felaketin özelliği ve büyüklüğü ile birlikte çocuklara u laşan destek gibi faktörlere bağ
Biyolojik Süreçler: Daha büyük yetişkin
l ı dır. Örneğin 1 1 Eylül 200 1 tarihinde New York ve Washington Pentagon'daki D ü nya
lerde stres hormonları kanda daha uzun
Ticaret Merkezine yapılan saldırılar ve 2005 yılı Eylül ayında meydana gelen Katrina
süre yüksek düzeyde kal ır. Bu da yaşlan
ve Rita kasırgaları, çocukların bu tür stresli durumlarla başa çıkmasına nasıl yardıma
mayı hızlandırarak bağışıklık sistemi fonksi
olunacağına dair kaygılar ortaya çıkmasına neden olmuştur ( Osofsky, 2007 ) .
yonlarına zarar verir. 1 7. Bölüm, s. 538.
' Araştırmacıla r ebeveynlere, öğretmenlere ve çocuklara bakan diğer yetişkinlere
,
yönel ik birtakım önerilerde b u l u n muştu r ( G u rwitch & diğerleri, 2 00 1 , ss. 4- 1 l ) :
• Çocuklara güvende ve emniyette olduklarına dair güvence verin (gereki rse bir
çok kez ) .
• Çocukların olayları tekrar a n l a t ma l arına izin verin v e onları dinleyin.
• Çocukların rahatsız ed ici veya şaşırtıcı d uygulardan bahsetmelerini sağlayın,
stres veren olayların a rdından b u tür d uyguların yaşanmasının normal olduğunu
anlatın.
BÖLÜM 1 O
318 Orta ve Geç Çocukluk Döneminde Sosyoduygusal Gelişım
•
Çocukların travmatik deneyimlerle (ABD'de terör saldırısı 9/1 11200 1, Katrina kasırgası
Eylül 2005) etkili başetmelerinde etkili olan bazı stratejiler nelerdir?
A H LA K İ G E L İ Ş İ M
8. Bölümden Piaget'nin ahlaki gelişim görüşü tanımını hatırlayın. Piaget, küçü k çocuk
ların bağımlı ahlak ile karakterize olduğun u - fakat 1 O yaşına kadar bağımlı olmayan /
özerk ahlak anlayışı denen üst d üzeye ulaştığını- söyler. Piaget'e göre büyük çocuk
lar, bireyin niyetini göz önüne alırlar, kuralların değişime tabi olduğuna inanırlar ve
cezan ı n her zaman yanlış davranışlardan sonra gelmediğini bilirler.
Ahlaki gelişim ile ilgili ikinci önemli bakış açısı Lawrence Kohlberge ( 1 958, ı 986 )
tarafından geliştirilmiştir. Piaget ' n i n bilişsel gelişim aşamaları Kohlberg'in k u ram ı n ı n
temel i n i oluşt urur, fakat K o hlberg a h laki gelişimin altı aşaması olduğun u ileri s ü rer.
Ona göre bu altı evre evrenseldir. B i r evreden diğerine geçiş, başkalarını n bakış açı
sını kazanma ve kişinin mevcut a h laki düşü nce aşaması ile kendisinden daha ileri
aşamada bulunan biri n i n muhakemesi arasında çatışma yaşama fırsatları ile ortaya
çıkar.
Kohlberg görüşün ü , 20 yıl boyunca çocuklarla özel görüşme yaparak geliştirdi.
Görüşmede çocuklara, karakterlerinin ahlaki i kilemde kaldığı hikayeler veri l d i .
Kohlberg'in e n ü n l ü ikilemi şudur:
ŞEKİL 1 0.1
KOHLBERG'iN AHLAK GELiŞiMiNiN ÜÇ DÜZEYi VE ALTI EVRESi: Kohlberg dünyanın her yerinde insanların yaşa dayalı aynı evrelerden geçerek, ahlaki muhakeme
kabiliyetini geliştirdiğini savunur. O halde Kohlberg'in ahlôki gelişim kuramı 1. Bölümde ele alınan doğa-çevre ve süreklilik-süreksizlik tartışmalarının neresinde kalır?
da veresiye vermesini istedi. Ancak eczaa, "Olmaz, ilaa ben buldum, ondan ben zen
gin olacağım" dedi. Bunun üzerine çaresiz kalan Heinz eczaneyi soyarak ilacı çaldı.
( Kohlberg, 1 969. s. 379 ) .
f �·
' en son meydana gelen skandalı d ü ş ü n ü n . D u ru m ne o l u rsa olsun failler erdemli
,
.
.
�
'
. .
'\ ./
,:
!
Kültür ve Ahlôki Muhakeme: Kohlberg, ahlaki m uhakeme evrelerin i n evren
sel olduğun u savun u r a ncak bazı a raştırmacılar bu k u ramı belirli kültürler
ı .- için geçerli oldu ğ u n u söyleyerek eleştirirler ( Gibbs, 2009; M i l ler, 2007 ) .
. .....� ....... Kohlberg de, karşısındakiler d e kısmen haklı olabilir. D ü nyanın çeşitli yöre-
. .. .... . . .... .
lerinde çoğ u n luğu Avrupa dışı olmak üzere 27 ayrı k ü lt ü r üzerinde yapılmış
olan 4 5 çalışma değerlendirilmiş, Kohlberg ' i n ilk dört evresin i n evrenselliğini
destekleyen d e l i l ler bulu nmuştur ( Sn a rey, 1 987 ) . Farklı k ü lt ü rlerden i nsanlar,
K o hlberg'in öngördüğü şekilde sırasıyla bu dört evreden geçmiştir. Ancak 5 . ve 6.
evrelere t ü m kültürlerde rast lanama mıştır (Gibbs & diğerleri, 2007; Snarey, 1 9 8 7 ) .
Ayrıca Kohl berg'in puanlama sisteminde, belirli kültürlerin ü s t d ü zey a h l a k i m u h a
Resımde görülen 1 4 yaşındaki Nepalli çocuk, dün
kemesine y e r verilmez, dolayısıyla ahlaki m u hakeme Kohlberg'in öngörd üğünden
yanın en kutsal altıncı Budisti olarak kabul ediliyor.
Ergenlik döneminde bulunan 20 Nepalli Budist rahi daha fazla k ü lt ü re özgü bir şeydir ( Sn a rey, 1 9 8 7 ) . Özet olarak Kohlberg'in yaklaşımı,
bin katıldığı bir çalışmada, Kohlberg'in k u ramının dünya çapında çeşitli kültü rlerde dile getirilen ahlaki m uhakemeyi büyük ölçüde
temelini oluşturan kavramlardan biri olduğu halde kapsasa da belirli kültürlerdeki bazı önemli a h laki kavramları gözden kaçırır veya
adalet odak noktası olarak değerlendirilmemiştir yanlış k u rar ( Gibbs, 2009 ) .
(Huebner & Garrod, 1 993). Ayrıca Kohlberg'in ku ra
mında, rahiplerin acı çekmenin önlenmesi ve mer Aileler ve Ahlôki Gelişim: Kohlberg, aile sü reçlerin i n çocuğu n ahlaki gelişimi nde
hametin önemi konusundaki kaygıları yer almaz. kesin li kle önemli olmadığını savu nmuştur. Daha önce söylediğim iz gibi Koh lberg,
ebeveyn-çocuk ilişkilerinin genellikle çocuğa verip alma ilişkisi k urma veya bakış
açısı kazanma konusu nda çok az fırsat verdiğini öne sürmüştür. Bu t ü r fırsatların
, - - - - - - - - - ;ıııı.. genelde, çocuklar arası akran ilişkilerinde ortaya çıktığını belirtmiştir.
,
Kohlberg. a i l e il işkilerinin a h la k i gelişime etkisini önemsizleştirmiş mid i r?
ı gel•şimle bağlantı
1 Çocuk la rı n ahlaki gelişimi üzerinde ça lışan pek çok uzman. ebeve y n lerin a h l a k i
ı Akranlar: Piaget, çocukların ahlaki muha-
değer ve eylemlerinin çocuk l a rı n ahlaki düşünce leri üzerinde etkili o l d uğu sonucuna
kemesinin gelişmesinde akranlar arası karşı \armıştır ( Laible & Thompson, 2007; Walker & Frimer, 20 1 1 ) . Öte yandan birçok
lıklı verip alma ilişkisinin, ebeveynlik etkisin- gel işimci, a h laki m u ha keme gelişiminde a kran etkisinin, önemli rol oynadığı konu
den daha önemli olduğunu savu n u r. 8. sunda Kohlberg ve Piaget ile aynı fikirded i r.
Bölüm, s. 253.
,
� - - - - - - - - - - - - - - '
322
•
Cinsiyet ve Bakım Verme Perspektifi: Kohlberg'in kuramına en bilindik eleştiri C a rol
Gilliga n ' d a n gelmiştir ( 1 982, 1 992, 1 996 ) . Gilligan, Kohlberg ' i n k u ra m ı n ın cinsiyet
koktuğunu, erkek normları Ü7erine kuru l u olduğunu savu n u r. B u n ormları , i lişki
lerin ve başkaları için du yulan kaygı nın ötesine geçen soyut ilkeler belirler ve bireyi,
tek başına d urabilen bağımsız şekilde a hlaki kararlar a l a n bir varlık olarak görür.
Adaleti, a h la kı n tam merke7ine yerleştirir. Kohlberg'in adalet görüşü n ü n tersine Gil
l igan bakım verme açısından bakmayı sav u n u r. B u bakış açısı insanları, başkaları ile
bağlı l ı k açısından gören, kişilera rası iletişimi, kişiler i l e ilişkileri ve başkala rı için
d u y u lan kaygıları vurgulaya n bir a h laki perspektiftir. Yine Gilliga n'a göre, Kohlberg
b ü y ü k ihtimalle b i r erkek old uğundan, bakım verme perspekt i fi n i önemsiz b i r
k o n u mda bırakmıştır; ç ü n k ü Kohlberg birçok çalışmasıııı erkeklerle yapmış, erkek
deneklerden aldığı yan ı ı la rı , k uramı için bir model olarak kulla nmışur.
Ancak Gilligan'ın cinsiyet son uçları ile i lgili sorular da yöneltilmiştir ( Walker &
Frimer, 2009a, 2 0 1 1 ) . Örneğin yapılan bir meta a naliz ( çeşi tli çalışmalardan varılan
sonu çları birleştiren bir istatistiksel analiz türü ) , Gilliga n ' ı n ahlaki yargılamada cin
siyete atfetıiği ağırlığa şüphe ile yaklaşır (Jaffe & Hyde, 2000 ) . Yine son dönem lerde
yapılan bir değerlendirme çal ışması kızların, ahlaki yönelimleri n i n "soyut adalet ilke
lerinden çok, başkalarına karşı üzen göstermeye daya l ı olduğunu ama gerekli d u ru m
larda ( tıpkı erkekler gibi ) her iki a hlaki yönelimi de kullanabildiği ni" onaya koy
m u şt u r ( Blakeınore, Beren baum, Libcn, 2009, s. 1 32 ) .
323
• K ılM ' Oıta ve (e, O<u k Lk
birçoğu muz d u yarız. İ l kok u l u n yarı veya son dönemlerine gelindiğinde
ise çocuklar, eşitliğin bazen özel kabiliyete veya özel ihtiyaçlara sahip
insanla rın özel m uamele görmesi gerektiği a nlamına geldiğine inanırlar.
Sonuç olara k ahlaki gelişim çok yönlü, karmaşık bir kavramdır. B u kompleks
yap ı n ı n içine bireysel düşü nce, duygu, davran ış ve kişilik farklılıkları d a girer.
C İ N S İ Y ET
Gilliga n ' ı n Kohlberg'in ahta.ki gelişim kuramına yönelttiği cinsiyet taba n l ı eleştirisi,
bize cinsiyetin gelişim üzerindeki geniş etkisini hatırlatıyor. İlkokuldan önce kız
çocukları ile erkek çocukları farklı oyu ncak ve aktiviteler tercih ederler. 8. bölümde
ele a l d ığımız gibi okul öncesi dönemdeki çocuklar, cinsiyet kimliği ve cinsiyete göre
oluşmuş davra n ışlar sergilerler; bu davra n ışlar biyoloj ik, bilişsel ve sosyal etkileri
içirıde barındınr. B u rada ise cinsiyetle ilgili kalıpları, cinsiyetler arası benzerlik ve
farklılıkları ve cinsiyet-rolü sınıfl a n d ı rmasını ele alacağız.
Küçük çocu kla r neden ya p ı l m ı şt ı r?
Ku rbağa, salyangoz ve yavru
Cinsiyet Stereotipleri: Eski efsanelere göre erkek çocuklar, "kurbağa ve
köpek kuyruğ u nd a n . Küçük salyangoz"dan, kız çocukları ise "şeker ve baharat ve güzel olan her şey"den
kızl a r neden ya p ı lm ı şt ı r? yapılmıştır. Geçmişte, ölçüleri iyi ayarlanmış bir erkek çocuğun bağımsız, sal
dırgan ve güçlü olması beklenirdi. İyi ayarlanmış bir kız çocuğu da bağımlı,
Şeker ve ba h a rat eğitici ve güce ilgisiz olması beklenirdi. Bu kavramlar cinsiyet stereotiplerini
ve g üzel olan herşeyden . yansıtır; cinsiyet stereotipleri, kadınlarla erkekler hakkındaki genel izlenim-
leri yansıtan geniş kategorilerdir.
-J. O. Hall iwe l l Yeni a raştırmal a r cinsiyet stereotiplerinin g ü n ü müz d ü n yasında gerek
J 9 . Yüzyıl İngiliz Yazarı çocukları n gerekse yetişkinleri n hayatında hala büyük ölçüde mevcut olduğunu
göstermiştir ( B est, 2 0 1 0; Martin & R uble, 2 0 l O ) . C insiyet stereotipleri, orta ve geç
çocukluk ve hatta ergenlik döneminde gelişimi n i sürdürü r (Blakemore, Berenba um,
& Liben, 2009 ) . Çocuklar i l kokula başlayıncaya kadar, erkeklerin ilgilendiği faaliyet
lerle kızların ilgilendiği faaliyetler hakkında büyük ölçüde bilgi sahibidirler. Yaklaşık
7-8 yaşlarına kadar cinsiyet stereotipleri yoğun olarak şekillenir çünkü küçük çocuk
l a r, erkeklik ve dişilik a rasındaki bireysel fa rklılıkları tan ıyamazlar. 5 yaşına kadar
gerek erkek gerekse kız çocukla rı, erkekleri güçlü ve cimri kabul ederler. Kızlan ise,
Cinsiyet stereotipleri: Kadınlar ve erkekler hakkın daha o l u m l u çağrışımla rı olan hoşluk kavramı ile tanımla rlar ( Ma rtin & R uble,
daki izlenimlerimizi ve inançlarımızı yansıtan geniş 2 0 1 0 ) . İlkok u l yıl ları süresince çocuklar, cinsiyet stereotipleri konusunda daha esnek
kategoriler olurla r (Tra ut ner & diğerleri, 2 00 5 ) .
BÖLÜM 1 O
324 Orta ve Geç Çocukluk Döneminde Sosyoduygusal Gelişırn
•
3 ila 1 O yaşları arasındaki A B D'li çocuklar üzerinde son dönemlerde yapılan bir
çalışma, kız çocukları ile yaşça büyük çocukların cinsiyet stereotiplerini daha fazla
kulla ndığı n ı göstermiştir ( Miller & d iğerleri, 2009 ) . Çalışmada dış görünüşle ilgili
kalıplar, daha çok kızlar arasında yaygın iken aktivite (spor gib i ) ve kişisel özellik
ler (saldırga n l ı k ) yaygın olarak erkeklere a tfedilmiştir. Ayrıca araştırmacıl a r, erkek
çocukların cinsiyet stereotiplerinin kız çocuklarınınkine nazaran daha katı olduğunu
tespit etmiştir ( Blakemore, B e renbaum, & Liben, 2 00 9 ) .
Fiziksel Gelişim: Kadınları n vücudundaki yağ oranı, yoğun olarak göğüs ve kalça
çevrelerinde olmak ü zere, erkeklerin vücu d u ndaki yağ ora n ı n ı n iki katı kada rdır.
Erkeklerde ise yağ, daha çok karın bölgesinde birikir. Ortalama olarak erkekler, kız
lardan yüzde 1 O daha uzun olurlar. D iğer fiziksel farklılıklar bu kadar belirgin değil
dir. Kadınları n yaşam beklentisi, erkeklerin yaşam beklentisinden daha uzun olup
kadınların fiziksel veya zihinsel hastalıklara yakalan ma riski, erkeklere göre daha
düşüktür. Yine erkekler, kadınlara göre i ki kat fazla koroner hastalıklara yakalanma
riski taşır.
Beyin yapısı ve fonksiyonl a rı konusunda cinsiyetler arasında bir fark var mıdır?
İnsanların beyni, ister kadına ait olsun ister erkek birbirine çok benzer ( Halpem &
diğerleri, 2007 ) . Ancak araştırmacılar, erkek beyni ile kadın beyni arasın da birtakım
fa rkl ıl ıklar bulmuştur ( H ofer & d iğerleri, 2007 ) . Örneğin kadın beyni, erkek beyni n
den daha küçüktür a m a k a d ı n beyni d a h a kıvrımlıdır, d a h a fazla beyin kıvrımı is,
kadınların kafarası içinde erkekleri n kinden daha fazla yüzey beyin dokusuna yer
açar ( L uders & diğerleri, 2 0 04 ) . Görsel mekansal becerilerin gel işmesinde önemli
fonksiyonu olan parietal lob alanı, erkeklerde kadınlara göre daha geniştir ( Frede
rikse & diğerleri, 2 000) . Beynin d u ygusal ifadelerde görev alan bölgeleri, kadınlarda
erkeklere göre daha fazla metabolik aktivite gösterir (Gur & diğerleri, 1 99 5 ) .
Beyin yapısı ve fonksiyonları arasında bazı farklılıklar tespit edilmiş olsa da, bun
lar genellikle önemsiz fa rklılıklardır veya farklılıklar üzerinde yapıl a n çalışmal a r bir
biri ile tutarlı değildir. Ayrıca beyinde cinsiyetlere göre fark l ılıklar tespit edildiğinde,
genellikle doğrudan fizyoloj i k farklılıklar ile ilişkilendirilmemiştir ( Bl a kemore, B e re n
bauın, & Liben, 2009 ) . Beyindeki cinsiyet farklılıkları ile ilgili araştırma lar çok yen i
ve yetersiz olmasına rağmen kadın beyni ile erkek beyni arasındaki benzerlikler fark
lılıklardan daha fazladır. D ikkate değer başka bir konu, beyinde görülen cinsler a rası
anatomik fa rklılıklar bu farklılıkların biyolojik kayna klarından, davra n ı şsa! yaşantı
l a rdan ( k i beyinin sürekli esnekliğin i v u rgulamaktadır) veya bu etkenlerin birleş
mesinden kayna kla nabilir.
Bilişsel Gelişim: Genel zeka yönü nden cinsiyetler a ra s ında bir fark b u l u n ma m ış olsa
da bazı b i lişsel a l a n la rda c i nsiyete bağlı farklılıklar tespit edilmiştir ( Blakemore,
Berenba u m, & Liben, 2 009 ) . Yapılan a raştırmalar genel olarak k ızların ve kadınla
rın, erkek çocuklar ve erkeklere göre n ispeten daha iyi sözel becerilere sahip oldu
ğunu, a ncak kimi sözel beceri alanlarında cinsiyetler arasında ciddi farklılıklar oldu
ğ u n u ortaya koymuştur ( Bl a kemore, Berenbaum, & Liben, 2009) . Mesela yapılan
son u lusal değerlendirmelerde kızlar, okuma ve yazma becerilerinde erkeklerden
biraz daha iyi d u ru mda çıkmıştır ( Ulusa l Eğitim İlerleme Değerlendirmesi, 2005,
Kız çocuk erkek çocuğa: ·o halde stereatiplere göre sen
2007 ) .
ikiyle ikiyi toplayabilirsin, ben de duvardaki el yazısını
Matemat i k a l a n ı nda cinsiyet farklıl ığı var mıdır? 2 . sı n ı ftan 1 1 . sınıfa kadar 7 okuyabilirim."
milyondan fazla A BD ' l i öğrenci üzerinde yapılan çok geniş kapsamlı yeni bir çalış- e Joel Pett. All rights reserved.
Görsel Mekansal Beceriler Sosyoduygusal Gelişim: C insiyetler a rasındaki benzerlik ve farklılıkların araştırıldığı
üç sosyoduygusal gelişim alanı saldırganlık, d u ygu ve toplum yanlısı ( prososya l ) dav
ŞEKİL 1 0.3 ranıştır.
ERKEKLERİN VE KIZLARIN GÖRSEL
Cinsiyetler a rasında saptanan en tutarlı farklardan biri, erkeklerin kızlara göre fizik
M E KANSAL BECERİLERİ: Erkeklerin ortalama
sel olarak daha saldırgan olmasıdır ( B aillargeon & diğerleri, 2007; Brendgen, 2009 ) .
görsel mekansal becerileri, kızların ortalama görsel
mekansal becerilerinden yüksek olsa da, kızlarla er
Farklar, t ü m kültürlerde görü l ü r ve çocukların gelişiminde çok erken ortaya çıkar
keklerin aldığı puanlar neredeyse bire bir örtüş ( White, 2 00 1 ) . Fiziksel saldırganlık düzeyleri arasındaki farklı l ı k, özellikle çocuklar kış
mekte. Tüm erkeklerin görsel mekansal becerileri kız kırtıldığı zaman görülür. Saldırganlıkta cinsiyetler a rası farklılıklar, biyolojik ve çevresel
lara göre daha iyi değildir- yani örtüşme şu anlama faktörler ile açıklanmaya çalışılmıştır. B iyolojik faktörler denince genetik ve hormonlar;
gelir: Erkeklerin ortalama puanı yüksek olsa da bu tür
çevresel faktörler için ise kültürel beklentiler, yetişkin ve akran modelleri ve erkeklerde
görevlerde birçok kız, erkekleri geçmektedir.
saldırganlığı ödüllendirirken kızlarda cezalandıran sosyal etkenler düşün ülmelidir.
Erkekler kızlara göre fiziksel olarak daha tutarlı şekilde saldırgan ama kızlar da
sözlü ortamda, mesela bağırmak gibi, erkeklerden daha saldırgan olabilir mi? Sözlü
saldırganlık açısından bakıldığında genellikle cinsiyetler arasındaki farklılıklar ortadan
kalkar; hatta kimi zaman kızlar için sözlü saldırganlık daha fazla söz konu s u olmak
tadır ( Eagly & Sıeffen, 1 986 ) .
Son dönemlerde ilişkisel saldırganlık konusuna çok ilgi gösterilmektedir. İlişkisel
saldırga n l ı kta bir ilişkiyi manipüle etme yoluyla birine zarar verme vardır ( C rick &
diğerleri, 2009; Salmivalli & Peets, 2009 ) . İlişkisel saldırı, örneğin birisi hakkında dedi
kodu çıkararak o kişinin insanların göz ü nden düşmesini sağlamak ( Un d erwood, 2004)
gibi davranışları kapsar. İ lişkisel saldırı orta ve geç çocukluk döneminde anar ( D is
hion & Piehler, 2009 ) . K ızları n , ilişkisel saldırıda bulunmaya erkeklerden daha eği
limli olup olmadığı konusunda yapılan çalışmalardan karma sonuçlara ulaşılmıştır.
Ancak bulgular içerisinde şu t utarlılığa rastlan mı�tır: İ lişkisel saldırga nlıkta kızların
genel saldırganlık yüzdesi, erkeklerindekine göre daha büyüktür ( Putallaz & diğerleri,
2007 ) . Ve yine yapıl a n bir inceleme, kızların çocuklukta değil ama ergenlikte erkek
lerden daha fazla il işkisel saldırıya bulaştığını göstermiştir ( Smith, Rose, & Schwartz
Mette, 2 0 1 0 ) . Son çalışmalar ebeveynlik ile çocu kların i l işkisel saldırısı arasında bir
"Çocukların toplum yanlısı davranışlarını hangi cinsıyet farklılıkları belirler?" "Çocukların saldırganlığını hangi cinsiyet farklılıkları belirler?"
Cinsiyet- Rolü Sınıflandırması: Kısa bir süre önce erkek çocukların erkeksi, kız
ların ise dişil olarak yetiştirilmesi gerekt iğine inanılıyordu . Fakat l 970'lerde gerek Masldllen lzelllklere 6rnekler
kadınlar gerek erkekler, cinsiyet stereotip rollerinin empoze ettiği yüklerden m utsuz
olduğu için dişilik ve erkekliğe alternatifler önerilmişt i . Erkeklik ve dişiliği birinin Açık inançlar savunur
fazla birinin eksik görüldüğü bir süreç olarak tanımlama k yerine, bireylerin hem dişil Kuwetli
hem erkeksi özelliklere sahip olabileceği öne sürü l d ü . Risk a lmaya istekli
B u düşünce and rojeni kavramının gelişimine, yani kişide h e m pozitif erkeksi Baskın
hem kadınsı karakteristi k lerin varlığını ortaya çıkardı ( Bem, 1 977; Spence & Helm Agresif
reich, 1 97 8 ) . Androjen erkek çocuklar, hem iddialı ( erkeksi ) hem eğitici ( kadınsı )
olabilirler. Aynı şekilde androj e n bir kız çocuğu, hem k u vvetli (erkeksi ) hem de baş
kalarının hislerine karşı duyarlı ( kadınsı ) olabilir. Androj eniyi değerlendirecek çeşitli
ölçüm ler gelişt i rilmiştir ( bakınız şekil 1 0 .4 ) . Femlnen özelliklere örnekler
Sandra Bem gibi cinsiyet uzmanları, androjen bireylerin yalnız eril veya yalnız
Acı sözler söylemez
d işil akranla rına göre daha esnek, başarılı ve zihinsel olarak daha sağlıklı olduğunu
Şefkatli
öne sürer. B i r bakıma en i y i cinsiyet -sıereotip sınıflandırmasının h angisi olduğu ,
Çocukları sever -.
geçerli olan ortama/bağlama göre değişir. Örneğin, yakın arkadaşlık i l işkilerinde dişil
Anlayışlı !11111 ,.. .,
ve çift cinsiyetli yönelik daha tercih edilebilir olabilir. B i r çalışmada, feminen özel ..
Nazik L
liği baskın kızlann ve d iğer bireylerin, özen göstermeye erkek çocu klardan ve mas
külen özellikleri daha baskın bireylerden daha eğilimli olduğunu göstermiştir ( Kar
niol, Groz, & Schorr, 2 00 3 ) . Ancak eril ve çift cinsiyetli yönelimler, geleneksel a ka ŞEKİ L 1 0.4
demik ve iş ortamlarında başarı beklentisinden dolayı daha çok tercih edilebilir. BEM'IN Ci N SiYET ROLÜ ENVANTERi: Bu mad
" Hassas erkek" kon usundaki tartışmalara rağmen William Pollack ( 1 99 9 ) , erkek deler Bem Cinsiyet Stereotipi Envanteri'nden (BSRI)
çocuk yetişti rme tarzına hiç denecek kadar az değişiklik yapıldığını sav u n u r. Pollack, alınmıştır. BSRI uygulanırken kişiye adı geçen 60 ôzel
" E rkek kuralı denince, erkek çocukların ya hiç d u ygu belirtisi göstermemesi ya da liğin, kendisini ne derece tanımladığını 7 puanlık bir
çok az göstermesi ve katı olmaları gerektiği akla gelir" der. Erkek çocuklar, erkek ölçek üzerinde işaretlemesi istenir. Ölçek, l 'den (hiç
k u ralını pek çok bağlamda öğrenirler- kum havuzunda, oyun sahasında, okulda, veya neredeyse hiç) Tye (tamamen veya neredeyse
tamamen) kadardır. Maddeler bağımsız maskülenlik
kamplarda, evlerde. Pollack'a göre sonuç, "ul usal bir erkek çocukluk krizi"dir. Pol
ve feminenlik boyutları üzerinden puanlanır. Maskü
lack ve diğerleri, erkek çocukları n sosyalleşmeden yararlanarak, endişelerini ve kay
len maddelerden yüksek, feminen maddelerden dü·
gılarını ifade edeceğini ve saldırganlıklarını daha iyi düzenleyeceğin i sav u n u r. şük puan alan kişiler maskülen; feminen maddeler·
den yüksek, maskülen maddelerden düşük puan
Bağlamsal Açıdan Cinsiyet: Hem "androjeni" hem de "cinsiyet stereotipi" kavram alan kişiler feminen olarak kategorize edilir. Ve her iki
ları insanlardan, "saldırga n " veya "şefkat l i " gibi kişilik özelliklerine göre bahseder. yönde de yüksek puan alanlar androjeni kategorisine
Ama insanların hangi özellikleri sergileyecekleri d uruma göre değişebilir ( Leaper & dahil edilir.
Friedman, 2007 ) . B u nedenl e cinsiyet farklılıklarının n itelikleri ve boyutları bağlama
göre değişiklik gösterebilir ( Bl akemore, Berenbaum, & Liben, 2009 ) .
Örneğin yardımcı olma davranışın ı düşünün. C insiyet stereotipleri, kadınların
erkeklerden daha fazla yardımcı olması gerektiğini söyler. Ama bu, duruma göre
değişir. Kadınlar, kişisel sorunları olan çocuklara yard ı m etmeye ve bakıcılık yap
Androjeni: Aynı kişide hem pozitif maskülen hem
maya erkeklerden daha yatkındır. Ama erkekler, kendilerini yeterli buld ukla rı ve
feminen karakteristiklerin bulunması durumu .
327
• KISIM 5 Orta ve Geç Çocukluk
Çin'de kadınla erkek genellikle farklı davranacak, his
sedecek ve d ü şünecek şekilde sosyalleşi rler. Erkek
üstünlüğünü temel alan eski ataerkil gelenekler,
tamamen sökülememiştir. Çinli kad ınla r, hala Çinli
erkeklerden belirgin şekilde daha az para kazanmak
ta ve kırsal bölgelerde (Sichuan'ın Lixuan Köyü
yakınları gibi) erkek egemenliği hala pek çok kadının
hayatını şekillendi rmektedi r.
tehlike arz eden ortamlarda, kadınlardan daha fazla yardımcı olmaya yatkındır
( Eagly & Crowley, 1 98 6 ) . Örneğin bir erkek, bir kadından d a ha büyük bir olasılıkla
, - - - - - - - - - .- yol kenarında lastiği patlamış bekleyen bir insan görünce durup ona yardımcı olmaya
' yatkındır. Aslında ortam maskülen olduğunda erkeklerin yardım etmeye daha yat
1 gelişimle bağlantı
1 kın olduğunu gösteren bir çalışma mevcu t t u r (MacGeorge, 2 00 3 ) .
1 Toplum ve Kültür: Bronfenbrenner"ın eko Bağlamda cinsiyetin önemi , hiçbir koşulda farklı ülkelerdeki kadın v e erkekler
1 loji teorisi, bağlamın önemini vurgular; teo için biçilmiş kültürel davranışlardan daha belirgin değildir ( B est, 20 1 0) . B irleşik Dev
1
1
riye göre makro sistem kültürler arası karşı letlerde androjen ve kadın davranışları ile erkek davranışları arasındaki benzerlikler,
laştırmaları kapsar. 1 . Bölüm, s. 29. büyük ölçüde kab u l edilmiş olsa da birçok ü l kede cinsiyet stereotipleri cinsiyete bağlı
...ıııııE - - - - - - - - - - - - - - "' kalmıştır. Örneğin çoğu Ortadoğu ülkesinde kadınla erkek a rasındak i iş bölümü içler
acısı durumdadır. Erkekler sosyal ortamlarda, okulda ve kam uya açık a lanlarda işye
rinde b u l u n urken; kadınlar ancak ev ve çocuk bakımı gibi özel bir d ünyada kalmak
tadır. Mesela iran'da, erkeğin kadın ve çocuklarının geçimini sağlamakla, kadının ise
ailesine ve evine bakmakla yükümlü olduğu görüşü çok yaygındır. Ayrıca Çin, erkek
dominant bir kültür olagelmiştir. Çin' de kadınl a r özellikle şehirlerde belirli bir mesafe
almış olsa da erkek stereotipi hala baskın d u ru mdadır. Çin 'deki erkeklerin birçoğu
çift cinsiyetli davra nış ve cinsiyet eşitliğini reddeder.
O
Kohlberg'in ahlakı gelişim kuramı nedir ve Tekrar hapsedilmeli midir? Neden? Cevabınız
Orta ve geç çocukluk nasıl eleştiri lmiştir7 Orta ve geç çocukluk Kohl berg'in hangi evresine girer? Cevabınızın
döneminde duygusal ve yıllarında toplum ya nlısı davra n ışlar nasıl karşılık geldiği evre, sizce ahlaki düşüncenizi
Bağlantı Kur
5. Bölümde ortak dikkat kavramını öğren
miştiniz. Bu kavram ile burada öğrenmiş ol
duğunuz bakış açısı (perspektif) kazanma
kavram ı arasında ne gibi benzerlik ve farklı
lıklar vardır?
BÖLÜM 1 O
328 Orta ve Geç Çocukluk Dönemınrle Sosyorluygusal Gelişını
•
2 Aileler Ebeveyn-çocuk ilişkilerindeki gelişimsel değişimleri, yöneticiler olarak ebeveynler ve ailelerdeki
sosyal değişimleri açıklar.
E B EV E Y N - Ç O C U K İ L İ Ş K İ L E R İ N D E G E L İ Ş İ M S E L
DEGİŞİKLİKLER
Çocuklar orta ve geç çocuk l u k y ı llarına geçtikçe, ebeveyn ler onlarla gittikçe daha az
zam a n geçirirler. Yapıl a n bir çalışmada ebeveynlerin 5 ila 1 2 yaş arasındaki çocuk
l a rı n a bakım, eğitim, okuma, konuşma ve oyun için çocuk l a rı küçükken ayırdı k l a rı
zaman ı n yarısı kadar zam a n ayırdığı b u l u n m uştur ( Hi l l & Stafford, 1 98 0 ) . Ebeveyn
ler orta ve geç çocu k l u k dönemindeki çocukları ile erken çocu k l u k dönemindeki
çocukları n d a n daha az zaman geçirmesin e rağmen, çocuklarının yaşa m ı nda aşırı
derecede önemli olmaya devam ederler. Ebeveynlerin orta ve geç çocukluk döne
mindeki katkılarının analiz edildiği bir çal ışmadan aşağıdaki sonuca u la ş ı lmıştır:
" Çocuklar kendileri için daha fazla soru m l u l u k a l m aya ve . . . kendi yaşamları n ı
d üzenlemeye başladıkça ebevey nler o n l a r için bekçi görevi görür v e iskele gibi
koruma sağlarlar" ( Huston & Ripke, 2006, s.42 2 ) .
Ebeveynler. orta v e geç çocukluk dönemlerinde çocukların akademik başarıları
n ı n desteklenmesi ve harekete geçirilmesi konusunda özellikle önemli bir rol e sahip
tir ( Gupta, Thornton, & H uston, 2008; H uston & Bentley, 2 0 1 0; H u ston & Ripke,
2006 ) . Ebeveynlerin eğitime verdiği değer, çocu kların okulda başarı l ı o l u p olmama
ları arasındaki fark a nlamına gelebilir. Ebeveynler, çocukları n ya lnız o k u l daki başa
rılarını etkilemekle kalmaz aynı zamanda o n ların okul dışı aktiviteleri konusunda
kararlar verirler. Çocuklar spor, müzik ve benzeri gibi aktivitelere katıl ı p katılma ması
büyük ölçüde ebeveynlerin çocuklarını bu aktivitelere kaydettirip katılımla rını teşvik
etmelerine bağlıdır ( Simpkins & diğerleri, 2006 ) .
İ l kokul çocukları oku l öncesi döneme göre daha a z fiziksel disiplin a l ı rl a r. B u
aşamada ebeveynler, dayak ve zorlama yerine daha çok imtiyazla rdan m a h ru m
bırakma eği limindedir v e çocuğun ben l i k saygısına hitap eder, suçl u l u k d u ygusu n u
artıraca k yorumlara v e çocuğ u n kendi eylemlerinden soru m l u olduğu şekl i n d eki
i fadelere başvu rurlar.
Orta ve geç çocuklu kta bir m iktar kontrol. ebeveynlerden çocuğa geçer. S ü reç
kademelidir ve tek başına ebeveyn veya çocuğun kontro l ü nden çok, ortak bir d üzen
leme onaya kon u r. Ebeveynler genel denetim ve kontrol u ygularken, çocukların
anbean öz d ü zenleme yapmasına müsaade edilir. Otonomiye ciddi geçiş yaklaşık 1 2
yaşlarına veya daha sonrasına kadar gerçekleşmez. Çocukların otonomiye geçerken
gerçekleştirmesi gereken kilit gelişim görevi. düzenli olarak aile dışındaki yetişkinler
ile ilişki kurmayı öğrenmektir- çocuklar ile ebeveynlerden çok daha farklı etkileşime
giren yetişkinler, örneğin öğretmenler.
YÖ N ET İ C İ O L A R A K E B EVEY N L E R
Ebeveyn ler çocuk l ar ı n ö n ü n deki fırsatların yöneticileri. davranışlarının izleyicisi. sos
yal tetikleyici leri ve d ü zenleyicileri olarak önemli roll e r üstlenebilirler ( Pa rke &
B u riel, 2006; Gauvain & Parke, 20 1 0) . Anneler, babalara göre ebeveynlikte yöneti
cilik rolü n ü üstlenmeye daha yatkındır.
ÜVEY İLELP�
Amerika B irleşik Devletleri 'nde boşanmalarla birlikte yeniden evlenme olayları da
yaygınlaşmaya başladı ( Gosselin, 20 1 0; Higginbotham, Skogrand, & Torres, 2 0 1 0 ) . Ebe
veynlerin evlenmesi, çocuk sahibi olması, boşanması, sonra yeniden evlenmesi uzun
zaman almaktadır. B u nların sonucu olarak üvey aileleri ile yaşayan bebek veya okul
öncesi çağındaki çocuktan daha çok ilk ve ortaokul çağında çocuk bulunmaktadır.
Çocuklu ol up, yeniden evlenmelerin sayısı son yıllarda istikrarlı şekilde artış gös
, - - - - - - - - - ;ııı..
I termiştir. Ayrıca yeniden evlenmelerin boşanma ile sonuçlanması, ilk evliliklere göre
ı gelişimle bağlantı yüzde 1 0 oranında daha fazla olmaktadır ( C herli n & Purstenberg, 1 994) . Boşanmış
1 ebeveynlerin çocuklarını n yaklaşık yarısı, dört yıl içerisinde ü vey anne veya üvey
Aile: Yeniden evlenmiş kadınların yaklaşık
% SO'si çocuklarını, yeniden oluşturdukları babaya sahip olacaktır.
aile ortamına taşırlar. 1 4. Bölüm, s. 46 1 . Yeniden evlenen ebeveynleri bekleyen birtakım özel görevler vardır. Ç i ftler evli
l ik l erini tanımlayarak güçlendirmeli, aynı za manda biyoloj i k ebeveyn-çocuk ilişk ile
� - - - - - - - - - - _ _ , rini canlandırmalı ve üvey ebeveyn - ü vey çocuk ve üvey kardeş i l işkilerini kurmalı
dır ( Coleman, Ganong, & Fine, 2004 ) . K a rmaşık hikayeler ve çoklu i l işkiler, üvey
aile içerisindeki d üzenlemeleri zorlaştırmaktadır ( H etherington & Stanley- Hagan,
2 002 ) . Üvey aile çiftlerin i n yalnızca üçte biri, evli kalmayı başarabilmektedir.
Bazı d u rumla rda üvey a ile, eşlerden biri n i n ölümü ile onaya çıkabilir. Fakat
önemli oranda en çok üvey aile, boşanma sonucu oluşmaktadır ( Pasley & Moorefi
eld, 2004 ) . En yaygın üç üvey aile yapısı ( 1 ) üvey baba, ( 2 ) üvey anne ve ( 3 ) karma
veya harman lanmış üvey ailelerdir. Üvey babanın bulu nduğu aileler, t ipik olarak
a n ne çocukların vesayeti ne sahiptir ve yeniden evlenmek suretiyle çocu kları n ı n
hayatına ü v e y baba getirir. Ü v e y anneli a ilelerde i s e baba, genellikle vesayet sahibi
dir ve tekrar evlenmiştir, bu yolla çocuk la rın hayatına ü vey anne girmiştir. Karma
veya harmanlanmış üvey aile ortamları n da ise her iki ebeveyn yeni hayatlarına
önceki evl i l i klerinden olan çocu klarını getirmiştir.
E. Mavis Hetheringston'un ( 2006 ) en yeni boylamsal analizlerinde, birkaç yıl
süreyle basit ( ya l nızca üvey anne veya yalnızca üvey baba )
yapılı bir üvey aile içinde bulunan çocuklar ve ergenlerin,
geçimsiz devam eden ailelerdeki çocuk ve ergenlere ve karma
( harmanlanmış) üvey ailelerde yaşayan çocuk ve ergenlere
kıyasla yeniden evlenme yoluyla kurulmuş evliliklerin ilk yıl
larından daha iyi düzenleme yapabildiği onaya çıkmıştır. Uzun
süreli basit yapılı üvey ailelerde yaşayan ergenlerin yüzde
7 5' i nden fazlası, üvey ebeveynleri ile i l işkilerini "yakın " veya
"çok yakın" olarak t a nımlamıştır. Hetgerington (2006 ), uzun
süre önce k u rulmuş basit yapılı üvey a ilelerdeki ergenlerin,
zaman içerisinde üvey ebeveynin varlığından ve onun sağladığı
kaynaklardan yararlandığı sonucuna ulaşmıştır.
Çocuklar genellikle koruyucu ebeveynleri ile ( üvey babalı
a ilelerde a n neler, ü vey anneli ailelerde baba lar) üvey ebe
veynlerinden daha iyi i lişkiler k u rabilmektedir ( Sa nt rock, Sit
terle, & Warshak, 1 988 ) . Ayrıca basit yapılı a ilelerin çocukları,
Üvey aile ile yaşamak, çocuğun gelişimini nasıl etkiler? genell ikle karmaşık yapılı ( ha rmanlanmış) ü vey a i lelerdeki
BÖLÜM 1 O
330 Orta ve Geç Çocukluk Dôneminde Sosyoduygusal Gelı�ın"
•
akra n larına göre daha iyi u y u m göstermektedir ( Hetherington & Kelly, 2 00 2 ) . Boşa n
mış ailelerde o l d u ğ u g i b i ü v e y ailelerdeki çocuklar da, boşanmamış aile ortamları nda
yaşayan çocu k lardan daha fazla uyum sor u n u gösterir ( Hetherington & Kelly, 2002 ) .
Uyum soru n ları, boşan m ış ebeveynlerin çocuk la r ı n ı n yaşadığı soru n la ra benzer
örneğin a kademik problemler ve zayıf benlik saygı gibi ( Anderson & diğerleri, l 999 ) .
Ancak üvey ailelerdeki çocukların çoğunluğunun problemleri olmadığını d a söyle
mek gerekir. Yapılan bir analizde, üvey ailelerden gelen çocukların yüzde 2 5 ' i u y u m
soru nu yaşarken hiç dokunu lmamış v e boşanma olmamış ailelerin çocukları ara
sında aynı oran yüzde l O' d u r ( H etherington & Kelly, 2002 ) .
Ergenli k, üvey aile oluşumu için oldukça zor bir dönemdir ( Gosselin, 2 0 1 O ) .
Üvey a ilenin mensubu olmak normal ergenlerin k i m l ik, cinsellik ve özerklik ile ilgili
endişelerini daha da koyulaştıracağınd a n bu zorluk onaya çıkabilir.
e
Üvey aile içerisinde olmak çocukların gelişi İ l kokulda iken ebeveynlerıniz i le ilişki leri n iz
Ebeveyn-çocuk ilişkilerindeki mini nasıl etkiler? nasıldı? İlişkilerinizin sizin gelişiminizi nasıl et
gelişi msel değişimleri, yöneti kilediğini düşü nüyorsunuz?
Bağlantı Kur
ciler olarak ebeveyn ler ve ai
lelerdeki sosyal değişimleri Bu bölümde, üvey ailede yaşamanın çocukla
3 Akranlar O Orta ve son çocukluk döneminde a kran ilişkilerindeki değişiklikleri tanım lar.
Akranlarla pozitif i l işki içerisinde olma, özellikle orta ve geç çocukluk dönemle
rinde önemlidir ( Asher & McDonald, 2 009; B ukowski, Motzoi, & Meyer, 2009 ) .
Akranlarla pozitif etkileşim içinde olmak, akranlarla yaşan a n çaı ışmaları saldırgan
olmadan çözmek ve ona ve geç çocuk l u k dönem i n de nitelikli arkadaşlıklara sahip
olmak, çocu kların hayatının bu döneminde pozitif sonuçlar getirmeyebilir ama ergen
lik ve yetişk i nlikte daha pozitif ilişki sonuçları ile ilişkilidir ( Huston & R i pke, 2006 ) .
Örneğin yapılan bir boylamsal çalışmaya göre, 8 yaşlarında akranlar arasında pop ü
l e r o l m a k ve a z m iktarda saldırganlık yapmak i l e 48 yaşında d a h a yüksek mesleki
statüye ulaşılması arasında i lişki b u l u n m uştur ( H uesmann & diğerleri. 2 006 ) . B i r
başka çalışmada ise, orta ve geç çocuklukt a akran yeterliği ( akra n larla sosyal teması,
akra nlar arasında popüler olmayı, arkadaşlık ve sosyal becerileri kapsayan bir karma
yeterli k ) ile erken yetişkinlik döneminde iş arkadaşları ile daha iyi ilişkiler içinde
olmak arasında bir bağlantı olduğu görü l müştür ( Collins & van D ulmen, 2006 ) .
C, F I İ $ İ "ı1 5 E D E G i şi vı İ Ki f R
Çocuklar ilkokul çağına gird i kçe akranlar arası alışverişlerde karşılıklılık özell i k le
önem kaza n ı r. A raştırmacıla r, akranlarla sosyal etkileşime ayrılan zam a n ı n 2 yaşla
rında yaklaşık yüzde 1 0 iken, ona ve geç çocuklukta yüzde 30'a yükseldiğini tah
min etmektedir ( Rubin, B ukowski, & Parker, 2 006 ) . Daha erken yapılmış olan kla
sik bir çalışmada, ilkokulda geçirilen s ı radan bir günde akra n larla yaklaşık 300 temas
A K R A N STAT Ü S Ü
Hangi çocuklar akranları arasında popüler olabilir, h angileri sevi l
m e z ? Gelişimciler b u ve b u na benzer soruları, sosyometrik statüyü
inceleyerek ele alırlar. Sosyometrik statü, çocukların akran grupla
rınca ne derece sevildiğini veya sevilmediğini ifade eden bir teri m
dir ( C i l lessen, 2009 ) . Sosyometrik statü t i p i k olarak, çocuklara bir
birlerini ne kadar sevdikleri veya sevmediklerine dair sorul a r puan
lanarak değerlendirilir. Ya da çocukları n en çok ve en az sevdikleri
a kranların a d larını vermeleri sağlanarak değerlendirme yapılır.
Gelişimciler beş ayrı akran statüsü tanımlamıştır (Wentzel &
Asher, 1 99 5 ) :
BOLÜM 1 0
332 Orta ve Geç Çocukluk Dönemınde Sosyoduygusal Gelişim
•
Reddedilen çocukların a kranları i le etkileşime girebilmesi için nastl bir eğitim
verilebilir? Bu tür çocuklara, akra nlarını n n iyetlerin i n negatif olup olmadığını doğru
değerlendirmek öğretilebilir ( B iennan & Powers, 2009 ) . Rol oyunu veya akranlarıyla
karşı karşıya geleceği varsayımsal tanışmalara girmeleri söylenebilir. Mesela, arka
daşlarından birinin sırada onun önüne geçmesi gibi. B a zı programlarda çocuklara
u ygu n a kran etkileşimi ile i lgili videolar gösterilerek izledikleri videolardan ders
çıkarmaları istenir ( Ladd, B u hs, & Troop, 2004 ) .
SOSYAL B İ L İ Ş
B i r çocuk kazayla başka b i r çocu ğ u n eline çarpa rak içeceğ i n i d ö ker. B u çocuk,
d u r u m u d ü şma nca algılar ve kendisine çarpan çocuğa k a rşı s a l d t rga n bir tavır
içine girer. Bu şekilde çeşitli karşılaşma l a r sonucu saldırgan çocuğun sımf a rka
daşları bu davranışı kasıtlı görmeye başlarlar.
Bu karşılaşma, sosyal bilişin önemini gösterir -sosy a l meseleler hakkındaki d ü ş ü n
celer, mesela agresif çocuğun çarpışmayı kasnlı a lgılaması v e s ı n ı f arkadaşların ı n b u
davranışı uygunsuz kabu l etmesi gibi ( Prinstein & diğerleri, 2009 ) . Çocukların akran
l a rı hakkındaki sosyal bilişi, orta ve geç çocuk l ukta akran i l işkilerin i n a nlaşılması
için giderek daha fazla önem kazamr. Çocukların akran i l işkileri hakkındaki bilgileri
ve sosyal bilgilerini işleme yolları özel ilgiyi hak eder ( D odge, Coie, & Lynam, 2 006;
H a rtup, 2009 ) .
Kenneth Dodge ( 1 98 3 ) , çocukların sosyal d ünyaları ile ilgili bilgileri işlerken beş
aşamadan geçtiğini söyler. Sosyal ipuçlarını çözme, yorumlama, yanıt arama, ideal
bir cevap seçme ve uygulamaya geçme. Dodge, saldırgan çocukların başka çocuklar
dan gelen belirsiz davra nışlar karşısında olumsuz düşünce içerisine girme eğiliminin
daha yüksek olduğunu tespit etmişti r. Ve saldırgan çocuklar, bir a k ra n ı n ı n niyetini
a nlamak için ipucu ararken saldırgan olmayanlara göre daha hızlı, daha az etkili ve
daha az tepkisel yanıt verirler. B unlar çocukların çatışmalarına dahil olan bilişsel
faktörler arasında yer a lmaktadır.
Ayrıca sosyal bilgi de, çocukların akranları ile geçinme becerisine dahildir. Yeter Kadın Erkek
siz tanımlanan veya açık olmayan d u rumlarda hangi amacı n izlenmesi gerektiğini,
nasıl sosyal bağ kuracağını ve sürdüreceğini ve öteki çocukların kendisi ile arkadaş Din veya ırk nedeniyle aşağılanma
olması için nasıl bir senaryo takip edeceğini öğrenme l id ir. Örneğin, arkadaş edin
mek için gerekl i senaryo n u n bir parçası olarak akran ne yaparsa yapsın, ona güzel
şeyler söylemenin karşıdakin i kendisine yaklaştıracağın ı bilmesi faydalı olaca ktır. Görünüş ve konuşmadan ötürü aşağılanma
ZORBA LI K
! Dövülme, tokatlanma veya itilme
Ö n e m l i saytda çocuk zorbaca davran ışa maruz k a l m a kt a , k u r b a n o l m a k t a d ı r �
;;;
( Vernberg & B iggs, 2 0 1 O ) . 6 . sınıftan 1 O . s ın tfa k a d a r 1 5 . 000'den fazla öğrenciyi
.o
içine alan bir u l usal araştırmada, neredeyse her üç öğrenciden biri zaman zaman
�
Dedikodu konusu olma
veya sık s ı k fail veya k u rb a n olarak b i r zorbahk olayına karıştığı n ı söylemiştir
( N a nsel & diğerleri, 2 0 0 l ) . Bu çalışmaya göre zorbalık, kişinin kendisinden daha
g ü çsüz biri n i sözlü ve fiziki bir davranışla taciz etmesi olara k t a n ı m l a nmıştır. Şekil Cinsel yorum veya jestlerin konusu olma
1 O . 5 'te görü ldüğü gibi d ı ş görünüş veya konuşmadan ötürü aşağılanmak e n sık
karştlaşılan zorba l ı k şeklidir. Yen i bir çalışma, öğrenciler a l t ın cı sınıfın g ü z döne
m inden ( y ü zde 2 0'si geniş çapta zorbaca davranış görd ü ) sekizinci s ı n ıfın bahar
5 10 ıs 20 25
dönemine ( y ü zde 6'sı geniş çapta zorbaca davra n ış görd ü ) gelinceye kadar zor o
•
KISIM 5 Orta ve Geç Çocukluk 333
2004). Endişeli ve sosyal olarak çekingen çocukların mağdur
olmasının nedeni, tehditkar olmamaları ve zorbalığa maruz
kaldıklarında karşılık vermemeleri olabilir. Öte yandan saldır
gan çocuklar, davranışları tehditkar şekilde akranlarını rahat
sız ettiğinden zorbalığa maruz kalıyor olabilir (Rubin,
Bukowski, & Parker, 2006).
Sosyal bağlamlar da, fiziksel şiddet uygulanmasını etkiler
(Schwartz ve diğerleri, 2010). Yeni araştırmalar, zorbalık mağ
duru olanların ve zorbalık uygulayanlann yüzde 70 ila 80'inin
okulda aynı sınıfta olduğuna işaret etmektedir (Salmivalli &
Peets, 2009). Sınıf arkadaşları genellikle şiddet olaylarının far
kındadır ve çoğu zaman bu olaylara şahitlik ederler. Akran
gruplarının daha geniş sosyal bağlamı, fiziksel şiddette önemli
bir rol oynar (Salmivalli & Peets, 2009). Birçok olayda zorba
lık uygulayanlar kurbanlarına. akran grubu içinde statü kazan
mak için acı çektirir ve diğerlerinin de kendilerinin güç göste-
Kimler büyük olasılıkla zorbalığa maruz kalır? Zorbalığın sonuçları nelerdir? risine şahitlik yapmasına ihtiyaç duyarlar. Bu durumda zorba-
lık uygulayanların birçoğu akranları tarafından reddedilmez.
Bir çalışmaya göre zorbalık uygulayanlar yalnızca kendileri için potansiyel tehdit oluş
turan akranlar tarafından reddedilmektedir (Veenstra ve diğerleri, 2010). Bir başka
çalışmaya göre zorbalık uygulayanlar, genellikle birbirinden etkilenir veya bazı
durumlarda popüler akran grubu içindeki konumlarını korurlar (Wivliet & diğerleri,
2010).
Zorbaca davranışın sonuçları nelerdir? Son dönem çalışmalarından birisi gerek
zorbalık uygulayanların gerek kurbanlarının, depresyona girme ve intihar düşünce
sine sahip olma ve intihar teşebbüsünde bulunma eğilimi bu tür olaylara karışma
yan akranlarına göre daha yüksektir (Brunstein Klomek & diğerleri, 2007). Zorbalık
ile intihar arasında bağlantı vardır. Yeni bir vakada 8 yaşındaki bir çocuk, kendini
Houstan'da iki katlı bir binadan aşağı atmış; bir başka vakada, 13 yaşındaki bir çocuk
Houstan'da kendini asmış; Massachusetts'teki başka bir vakada da lO'lu yaşlardaki
çocuklar bir kız çocuğunu sert şekilde taciz ederek kızın intihar etmesine neden
olmuştur (Meyers, 2010). Yapılan bir başka çalışma ise fiziksel şiddet uygulayanların,
kurbanlarının veya her ikisinin de bu tür olaylara karışmayan akranlarına nazaran
daha fazla sağlık problemi (baş ağrısı, bulantı, uyku problemleri ve anksiyete gibi)
yaşadığını göstermiştir (Srabstein & diğerleri, 2006). Ve 33 çalışma üzerinde yapılan
bir meta analize göre, akran kurbanlaşması ile düşük akademik başarı arasında küçük
ama manidar bir fark tespit edilmiştir (Nakamoto & Schwartz, 2010).
Şiddet uygulayanlar, şiddet kurbanları ve toplum yanlısı çocukların ne tür bakış
açısı kazanmaları ve ahlaki motivasyon becerileri sergilemesi beklenir? Bunun için
Araştmnalarla Bağlantı bölümüne bakınız.
Zorbalığın ve kurban olmanın önlenmesi ve tedavi edilmesi konusuna duyulan
ilgi artmaktadır (Biggs & Vernberg, 2010; Guerra & Williams, 2010; Singh, Orpinas,
& Horne, 2010). Yapılan değerlendirmeden okul bazlı müdahale yönünde karma
sonuçlar elde edilmiştir (Vreeman & Carroll, 2007). Okul bazlı müdahaleler, tüm
okulu zorbalıktan arındırma kampanyasına dahil etmekten bire bir sosyal beceri eği
timine kadar çok çeşitli şekillerde olabilir. En iddialı zorbalıkla müdahale programla
rından bir tanesi, Dan Olweus tarafından önerilmiştir. Programın hedefi 6 ila 15 yaş
arasındaki çocuklar olup; amacı, zorbalık fırsatlarını ve zorbalığın ödüllendirilmesini
azaltmaktır. Okul personeli, akran ilişkilerini ve okul emniyetini geliştirmek maksa
dıyla çeşitli yollarla eğitilir. Doğru uygulandığında program şiddeti yüzde 30 ila 70
oranında azaltmaktadır (Ericson, 2001; Olweus, 2003). Programın nasıl uygulanacağı
konusunda Colorado Üniversitesi'nde bulunan Şiddeti Önleme Merkezi'nden (www.
colorado.edu./espv/blueprints) bilgi alınabilir.
ARKADAŞLAR
Yetişkin arkadaşlıklarda olduğu gibi çocukların arkadaşlık ilişkileri de ortak yön
ler üzerine kuruludur (Giordano, 2009). Çocukluk dönemi boyunca arkadaşlar
•
334 BOLÜM 1 O Orta ve Geç Çocukluk Dönemınde Sosyoduygusal Gelişim
araştırmalarla bağlantı
Son dönemlerde yapılan bir çalışmada, perspektif kazanma ve ahlaki layan, 80 şiddet kurbanı,33 kurban ve SOtoplum yanlısı çocuk olduğu
motivasyonunşiddetuygulayanlar,şiddetkurbanları,kurbanlarvetop saptandı.
lum yanlısı çocukların yaşamlarında önemli bir rol oynadığı ortaya çıka Çocukların perspektif kazanma becerileri zihin görevleri kuramı
rılmıştır (Gasser & Keller, 2009): ile ahlaki motivasyonu ise çocukların kural çiğnemelerini anlatan hi
Zorbaca davranış sergileyenler, diğer çocuklara karşı büyük ölçüde kayelerdeki doğru ve yanlış boyutları hakkında çocuklar ile görüşme
saldırgan iken şiddet kurbanı olmamaktadır. yapılarak değerlendirildi. Bir zihin görevi kuramına göre çocukların,
Zorbalık kurbanları, diğer çocuklara karşı hem çok saldırgandır hem insanların başkaları hakkında yanlış inançlara sahip olabileceğini an
de diğer çocukların uyguladığı şiddete maruz kalmaktadır. layıp anlamadığını bulmak için teste tabi tutuldular. Bir başka zihin
Kurbanlar, şiddet karşısında saldırganlaşmayan pasif alıcı konu görevi kuramında çocukların, insanların zaman zaman gerçekte his
yaş, cinsiyet, ırk ve diğer birçok yönden farklı özelliklerden çok ortak özellik pay
laşırlar. Arkadaşlar genellikle okula karşı benzer tutumlar, birbirine yakın eğitim
hedefleri ve yine birbirine yakın başarı yönelimlerine sahiptirler.
Çocukların arkadaşlıkları niçin önemlidir? Willard Hartup ( ı 983, 1 996, 2009)
otuz yılı aşkın süre akran ilişkileri ve arkadaşlık üzerinde çalışmıştır. Vardığı sonuca
göre arkadaşlar çocukluktan ileri yaşlara kadar birbiri için bilişsel ve duygusal bir kay
nak görevi görebilmektedir. Arkadaşlar öz saygıyı ve kendini iyi hissetme halini öne
çıkarabilirler.
,.---------- ....
Daha spesifik olarak çocukların arkadaşlıklarının altı fonksiyonu vardır (IGon I
ıııan & Parker, 1987): geliş· le bağlantı
Akranlar: Erken ergenlikte başlamak üzere
• Eşlik: Arkadaşlık, çocuklara tanıdık bir yoldaş ve oyun arkadaşı, dolayısıyla ken
1O'lu yaşlarda bulunan çocuklar tipik olarak
dileri ile zaman geçirmeye ve işbirliğine girmeye istekli bir arkadaş getirir.
daha az sayıda yoğun ve yakın arkadaşlık
• Harekete geçirme (Sıinıülasyon): Arkadaşlık çocuklara ilginç bilgi, heyecan ve kurmayı tercih etmektedir. 12. Bölüm,s. 39 1.
eğlence verir. I
4 Okullar e Orta ve son çocukluk döneminde, çocukların gelişiminde okulun özelliklerini örnekler vererek açıklar.
Pek çok çocuk için birinci sınıfa başlamak yeni zorunluluklar anlamına gelir. Yeni
ilişkiler kurarlar ve kendilerini ölçebilecekleri yeni standartlar geliştirirler. Okul
çocuklara, benliklerini şekillendirmeye yardımcı olacak yeni fikirlerden oluşan
Arkada�lıkta samimiyet: Kendini açma ve özel zengin bir kaynak sağlar. Yerine getirilmesi gereken görevlerin verildiği, insanla
düşüncelerı paylaşma. rın sosyalleşmesi ve sosyalleştirmesi gereken ve davranış, duygu ve tutumları
•
336 BOLÜM 10 Orta ve Geç Çocukluk Dönemınde Sosyoduygusal Gelişim
belirleyen ve sınırlandıran kuralların geçerli olduğu küçük
toplumların üyeleri olarak okulda uzun yıllar geçirirler.
Öğrenciler liseden mezun olana kadar sınıf ortamında 1 2. 000
saat geçirirler.
dıran bireylerin önemini vurgulayan öğrenci merkezli bir yakla- Sizce resimdeki sınıf ortamı daha çok yapılandırmacı
mı yoksa doğrudan öğretim ortamına mı benzer?
şımdır. Yapılandırmacı görüşe göre öğretmenlerin amacı, çocukların beyinlerine bilgi
Açıklayınız.
doldurmak olmamalıdır. Bunun yerine çocukların kendi dünyalarını keşfetmeleri, bil
giyi keşfetmeleri, yansıtmaları ve dikkatli izleme ve öğretmenden alınan anlamlı reh-
berlik ile eleştirel düşünmeye teşvik edilmelidir (Abruscato & DeRosa, 201O; Eby, Her-
reli, & Jordan, 2011 ; Maxim, 201 0). Yine yapılandırmacı görüşe göre Amerikan eği-
tim sisteminde çocuklar hareketsiz oturmaya zorlanmış, pasif öğrenici haline getiril-
miş, gerekli bilgilerle birlikte gereksiz bilgiler de ezberletilmiştir.
Bugün yapılandırmacılıkta işbirliğine vurgu yapabilir- çocukların öğrenmek ve
anlamak için birbiri ile işbirliği yapma isteği ( Holzman, 2009). Yapılandırmacı öğre
tim felsefesini benimsemiş bir öğretmen, öğrencilerine körü körüne bilgi ezberlet
mek yerine onlara bilgiler anlamlı şekilde oluşturma ve öğrenmeyi yönlendirirken
konuyu anlama fırsatları sunar (Maxim, 201 0).
Bunun tersine doğrudan öğretim yaklaşımı ise öğretmen yönlendirmesi ve
kontrolü, öğrenci başarısı konusunda yüksek öğretmen beklentileri, öğrencilerin
akademik görevler üzerinde en fazla zaman harcaması ve öğretmenin negatif etkiyi
minimuma indirme çabaları ile şekillenen öğretmen merkezli bir yaklaşımdır. Doğ
rudan öğretim yönteminin önemli hedeflerinden bir tanesi, öğrenci öğrenme süre
sini maksimuma çıkarmaktır.
Yapılandırmacı yaklaşımı savunanlar, doğrudan öğretim yaklaşımının çocukları
pasif öğrenicilere dönüştürdüğünü, onları eleştirel ve yaratıcı düşünmeye yeterince
zorlamadığını öne sürer (Abruscato & DeRosa, 20 l O; Eby, Herrell, & Jordan, 2011).
Doğrudan öğretim gönüllülerine göre yapılandırmacı yaklaşımlar tarih ve fen bilim
leri gibi disiplinlerin içeriğine yeterli önemi vermez. Aynca yapılandırmacı yaklaşım
ların çok göreceli ve muğlak olduğunu savunurlar.
Eğitim psikolojisi alanında çalışan bazı uzmanlar, pek çok etkili öğretmenin iki
yaklaşımdan birini seçmek yerine aynı zamanda hem yapılandırmacı hem de doğru
dan öğretimi benimsediği görüşüne sahiptir (Bransford & diğerleri, 2006). Bunun
dışında bazı koşullar yapılandırmacı yaklaşımı daha fazla gerekli kılarken bazıları doğ
rudan öğretim yaklaşımını gerektirmektedir. Örneğin uzmanlar, okuma veya yazma
sorunu olan öğrencilere ders verirken giderek daha açık ve entelektüel olarak meş
gul edici doğrudan öğretim yaklaşımlarını önermektedir (Berninger, 2006). Yapılandırmacı yaklaşım: Bireylerin kendi bilgilerini
aktif olarak oluşturmalarının ve öğretmen rehberli
ğinde anlamalarının önemi üzerinde duran öğrenci
Hesap Verebilirlik/Sorumluluk: l 990'lardan bu yana her düzeydeki ABD kamu
merkezli yaklaşım.
oyu ve hükümet, okullardan daha fazla sorumluluk talep etmektedir. Bunun sonuç
larından bir tanesi devlet kontrolündeki sınavların yaygınlaşması, öğrencilerin Doğrudan öğretim yaklaşımı: Öğretmen yönlen
öğrenmelerinin bu yolla ölçülmesi olmuştur (Popham, 2011 ; Yel! & Drasgow, 2009). dirmesi ve kontrolü, akademik üstünlük, öğrenci ba
şarısı konusunda yüksek öğretmen beklentileri, öğ
Birçok ülke kendi öğrencileri için hedefler tayin etmiş, öğrencilerin bu hedeflere
rencilerin akademik görevler üzerinde en fazla za
ulaşıp ulaşmadığını ölçecek sınavlar yapmıştır. Bu yaklaşım, 2002 yılında No Child
man harcaması ve öğretmenin negatif etkiyi mini
Left Behirıd/Hiçbir Çocuk Geride Kalmasın (NCLB) tasarısının imzalanarak yürür muma indirme çabaları ile şekillenen öğretmen mer
lüğe girmesi ile ulusal politika haline gelmiştir. kezli yaklaşım.
Düşük Gelirli Ailelerden Gelen Çocukların Eğitimi: Yoksulluk yaşayan pek çok çocuk
öğrenme fonksiyonlarının önünde engel teşkil eden sorunlarla karşılaşmaktadır (Husıon
& Bentley, 20 ı O; Rowlcy, Kurt?-Costes, & Cooper, 20 ı 1 ). Bu tür çocukların ebeveynleri
kendileri için yüksek eğitim standartları koymayabilir, onlara okuyabilecek düzeyde olma
yabilir ya da eğitim materyalleri ve deneyimlerini (ders kitapları, eğitim gezileri gibi) kar-
338 BOi LM l•) Urta VE t,eç Ç.ııcuk uk Donurıınde 'iı �yoduyqu>dl GElişım
•
şılayabilecek parasal güce sahip olmayabilir. Dengesiz besleniyor olabilir ya
da suç ve şiddetin yaşam tarzı haline geldiği bölgelerde yaşıyor olabilir. Son
zamanlarda yapılan bir çalışma, yaşanılan çevre/mahalle dezavantajı ile
(çevrerıin düşük gelir düzeyi ve yüksek işsizlik oranı gibi karakteristikleri
içine alır) daha az tutarlı, daha az teşvik eden buna karşılık daha fazla
cezalandıran ebeveynlik ve davranış sorunlan ve yetersiz sözel kapasite gibi
çocuklar üzerindeki olumsuz sonuçlar arasında bir ilişki vardır ( Kohen ve
diğerleri, 2008). Başka bir çalışma da çocuklar ne kadar uzun süre yoksul
luğa maruz kalırsa bilişsel gelişimleri bu yoksulluktan o kadar çok zarar
gördüğünü göstermiştir (Najman & diğerleri, 2009;).
Gelir düzeyi daha yüksek bölgelerdeki okullara kıyasla düşük gelirli
bölgelerdeki okullar, düşük akademik sınav başarısı, düşük mezuniyet
oranı ve koleje gitme oranı düşük çocuklardan çok sayıda bulunduracak
tır. Aynı şekilde bu okullar az tecrübeli genç öğretmenlere sahip olacak
ve ezbere dayalı eğitimi teşvik edecektir (Koppclman & Goodhart, 2011;
Spring, 2010). Düşük gelirli bölgelerdeki okulların çok azı öğrencilerine Jill Nakamura, birinci sınıfları eğitiyor. Jill çok yoksul bir
öğrenmeye yardımcı bir ortam sağlayabilmektedir (Nelson & Lee, 2009); Tamis bölgede çalışıyor. Öğrencileri tanımak ve aileleri ile ile
LeMonda & McFadden, 2010). Okul binaları ve dersliklerin çoğu eski ve yıkılmaya tişim kurabilmek için okullar yeni açıldığında onları
yüz tutmuştur. Tüm bunlar, bölümün başında anlatıldığı gibi, Jonathan Kozol'un evlerinde ziyaret eder. "Okuma seviyesi bulunduğu
kademenin altında kalan öğrenciler için okuldan sonra
(2005) New York'un South Bronx'u dahil olmak üzere iç şehirlerdeki okullarda göz
günlük kurs düzenliyor ... katılmak istemeyenler anne
lemlediği olumsuz şartların örnekleridir. Özet olarak düşük gelirli çevrelerde çok
babalarını arayarak bunu söylüyor. Bir eğitim öğretim
sayıda okul, öğrencilerine etkili öğrenmeyi destekleyecek bir ortam sunamamaktadır yılında (2004), kademesi seviyesinde veya kademesinin
(Huston & Bentley, 201 O; Rowley, Kurtz-Costes, & Cooper, 2011). üzerinde okuyabilen öğrencilerin oranını yüzde 29'dan
Yoksulluk içerisinde yaşayan çocukların ailelerine müdahale edilmesi çocukların yüzde 76'ya çıkardı" (Wong Briggs, 2004, s.60).
oku1 perfom1ansırıı geliştirebilir mi? Yeni yapılan bir deneysel çalışmaya göre Aletha
Huston ve arkadaşları (2006; Gupta, Thornton, & Huston, 2008) New Hope progra
mının ergen gelişimine etkilerini değerlendirmiştir. Now Hope, ebeveynlerin istihda
mını artırmayı ve ailelerin yoksulluğunu azaltmayı amaçlayan bir programdır. Araş
tırmacılar 6 - 10 yaş arası yoksul çocukların ailelerini Yeni Umut (New Hope) prog
ramı kapsamında rastgele deney ve kontrol grubuna atadı. Yeni Umut, yoksulluk
içinde yaşayan, haftada 30 saat veya daha fazla çalışan yetişkinlere hane gelirini artı
rıcı birtakım yardımlar teklif etti (ebeveynler daha çok kazandıkça net gelirin artma
sını sağlayan bir gelir desteği) ve çocuk bakım (13 yaş altındaki ti.im çocuklar için)
ve sağlık güvencesi yoluyla çalışma destekleri verdi. Ayrıca Yeni Umut kapsamındaki
kişilerin iş aramalarına ve diğer ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmak amacıyla
yönetim hizmetleri sağlandı. Yeni Umut programı üç yıl boyunca tüm deney grubu
ailelerine ulaştırıldı (çocukları 9-13 yaş arasında ulaşana kadar). Programın başlama
sından beş, sona ermesinden iki yıl sonra çocuklar 11-16 yaşları arasında iken prog
ramın çocuklar üzerindeki etkilerine bakıldı. Kontrol grubundaki ergenlere kıyasla
deney grubundaki ergenler okuma alanında ve okul performansında daha başarılı,
özel eğitimi sınıflarına alınma ihtiyacı daha az, pozitif sosyal becerileri daha fazla ve
biçimsel olarak yapılan okul sonrası etkinliklere katılmaya daha eğilimli çıkmıştır.
New Hope grubundaki ebeveynler ise kontrol grubundakilere göre psikolojik olarak
daha iyi durumda olduklarını ve ergenlik yaşındaki çocuklarının yönetilmesinde ken
dilerine daha çok güvendiklerini rapor etmiştir.
Okullarda Etnisite: Afrika kökenli Amerikanların üçte birinden fazlası ile Latin
kökenli öğrencilerin yaklaşık üçte biri ABD'de bulunan en büyük 47 şehir okuluna
devam ederken, Beyazların yalnızca yüzde 5'i ile Asya kökenli Amerikan öğrencile
rin yüzde 22'si bu okullara gitmektedir. iç bölgelerdeki şehirlerde yer alan bu okul
ların birçoğu hala bölünmüş, fon ayrılmamış ve çocuklarına etkili öğrenme fırsatı
tanıyamayacak durumdadır. Dolayısıyla sosyoekonomik statünün etkileri, etnisite
nin etkileri ile sık sık birbirine geçmektedir (Banks, 201O; Bennett, 201 1).
İç bölgelerdeki şehirlerde yer alan bu okulların dışında bile ABD eğitim orta
mında okul bölünmesi bir faktör olmaya devam etmektedir ( Koppelman, 20 I 1).
Afrika kökenli Amerikanların ve Latin kökenli öğrencilerin neredeyse üçte birinin
devam ettiği okul mevcutlarının yüzde 90 veya daha fazlası azınlık gruplarından gel
mektedir (Banks, 201O) .
Çocuk psikiyatrlarının çalışma alanları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız 46.sayfadaki Yaşam Boyu Gelişimde
Kariyerler ekine bakabilirsiniz.
ko n u bağ la ntl l a n - - - - - - - - - - - - - ,
\
Erge n l i kte çocuklar kimli kleri - kim oldukları, ne ile ilgili oldukları ve hayatta
nereye doğru gitti kleri- ha kkında düşünmeye daha fazla zaman ayırmaya baş
larlar. Erge n l i kte, a kra n l arla geçirilen zaman artar, arkadaşlık i l i ş k i l eri da ha
yoğun ve samimi olmaya başlar. Aynı zamanda çıkma ve roma ntik i l i şk iler,
erge n i n hayatın ı n merkezi ne yerleşir. Ebeveynler, hala erge n i n gelişimi üze
rinde ö n emli rol oynar. Ebeveynlerle iyi i l i ş k i ler içer i s i n de olmak, daha fazla
özerklik istediklerinde ve ge n i ş l eyen bir sosyal dünya keşfetmek istedi k l e
rinde ergenleri destekleyecektir. Ergen leri n geliştire bileceği problemler ara
sında çocuk suçları ve depresyon sayılabilir.
\
' - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye kallm - - - �
.:--_..
• · - _
. ·--�· ,
•
......
Orta ve geç çocuklu kta kendini anlama, toplumsal kıyaslama dahil sosyal ve psikolo
Benlik
jik karakteristikleri giderek daha fazla kapsar. Çocuklar orta ve geç çocu k l u k döneminde
bakış açısı kazanmayı artırırken, toplumsal a nl a yışları da artan bir psikoloj i k derinlik
kazanır. Benlik kavramı, benliğin alana özgü değerlendirmeleri anlamına gelir. Benlik
saygısı, benliğin genel değerlendirmelerine karşılık gelirken, aynı zamanda benlik değeri
ve benlik imaj olarak da geçer. B enlik saygısı ile okul performansı arasında zayıf bir
ilişki varken aynı olgu ile inisiya t i f arasında daha güçlü bir ilişki söz konusudur. Ben
l i k saygısı dört yolla artırılabilir: ( 1) Düşük benlik saygının nedenlerini tespit etme, ( 2 )
d u ygusal destek v e sosyal onay verme, ( 3 ) çocukların başarmalarına yardımcı olma ve
( 4 ) başa çıkmalarına yardımcı olma. Öz yet kinlik, kişinin bir d u ru m u n üstesinden gele
rek, olumlu sonuçlara varabileceğine dair inançtır. Bandura, öz yetkinliğin çocu kların
başarılı olup olmamasını etkileyen kritik bir faktör olduğunu kabu l eder. Schu n k ise öz
yetki nliğin, öğrencilerin görev tercihini etkilediğini ve öz yetkinliği zayıf öğrencilerin
pek çok görevden kaçındığını söyler. Kendini düzenlemenin gelişmesi de çocu kların
gelişiminin önemli bir parçasıdır. Erikson ' u n dördüncü gelişim evresi, başarılı olmaya
karşı yetersizlik duygusu, ona ve geç çocu k l u k yıllarının en önemli özelliğidir.
Orta ve geç çocukluk döneminde ebeveynler çocu kları ile erken çocukluk dönemin
Ebeveyn-Çocuk
İlişkilerindeki Gelişimsel den daha az zaman geçirirler. B u evrelerde ebeveynler, özellikle çocu kların akademik
Değişiklikler başarılarını destekleme ve tetikleme konusunda önemli bir rol oynarlar. Disi pl in deği
şimi ve kontrol de daha fazla ortak düzenleme alanına girmiştir.
Boşanmış ailel erde olduğu gibi üvey a nne/baban ı n b u l u n d uğu ailelerde yaşayan
Üvey Aileler
çocuklar, boşanmamış a i le ortamlarındaki akranlarına göre daha fazla uyum sorunu
gösterirler. Ancak üvey a il e ortamlarındaki çocukların çoğunluğu uyum sorunu yaşa
mamaktadır. Karma ( harma nl a n m ı ş ) üvey ailelerde yaşayan çocu klar ise basit yapılı
üvey aile ortamında veya parça l a nmamış aile ortamında yaşayan çocu klara nazaran
daha fazla uyum sorun u yaşamaktadır.
Popü l e r çocuk l a r a k ra nları arasında sık sık en iyi a rkadaş olarak gösteril irken
Akran Statüsü
hemen hemen hiç sevilmeyen çocu k l a r olmazlar. Ortalama çocu k l a r, a kranların
dan normal sayıda pozit i f ve n e ga t i f adaylık a l ı rlar. İ h m a l e d i l e n çocuk l a r, pek
sık olara k en iyi arkadaş olarak görülmese de a k ra n ları tarafı n d a n sevilmemeleri
söz konusu deği ldir. Reddedilen çocu k l a r ise a k ra n la rı tarafından pek en iyi
arkadaş olarak gösterilmeyen, genelde sevilmeyen k i ş i lerdir. Ta rtışmalı çocuklar
hem sıkça b i ri l e r i n i n en y a k ı n arkadaşı hem de sevi l meyen kişi olara k gösterilir
ler. B u n l a r arasında en riskli grup redded ilen çocu kla rdır.
Akran ilişkilerinde sosyal bilişin i k i önemli boyutu sosyal bilgi işleme becerileri ve
Sosyal Biliş
sosyal bilgidir.
Zorbalık Önemli sayıda çocuk zorbaca davranışlara maruz kalma kta ve bu gerek şi ddeti
uygulayan gerekse zorba lığa maruz kalan açısından kısa ve orta vadeli nega tif
sonuçlar doğurabilmektedir.
Yetişkin arkadaşlıklarda olduğu gibi çocu kların arkadaşlık ilişkileri de ortak yönler
Arkadaşlar
üzerine k u ruludur. Çocukların a rkadaşlıklarının a l t ı fonksiyonu bulu n u r: eşlik,
harekete geçirme, fiziksel destek, ego desteği, toplumsal kıyas ve duygulanım/sami
miyet .
Yoksulluk içindeki pek çok çocuğun öğrenmesinin önünde hem okul hem ev orıa
mıııda çeşitli engeller çı kmaktadır. Sosyoekonomik statü ve e t n isitenin okullar üze
Sosyo-ekonomik Statü,
Etnisite ve Kültür rindeki etkileri, ABD okulları birbirinden farklı olduğu için birbirine geçmiş durum
dadır. Etnik azınlık çocu kları üzerindeki beklentilerin d ü ş ü k olması, öğrenmenin
önü ndeki engellerden bir tanesidir. Amerikan çocu kları başka birçok ü l kedeki çocu k -
kısım altı
)
Ergenlik
Ergenler öz görüntülerini bulana kadar görüntü üzerine görüntü değiştirirler. Onların
nesli ana-babalarının en iyi ve en kötü özelliklerini ileten kırılgan bir kablo gibidir.
Sonunda, ana-babalar iki kalıcı miras bırakabilirler-biri kökler, diğeri de kanatlar. Kısım
altıda iki alt bölüm bulunmaktadır: 'Ergenlikte Fiziksel ve Zihinsel Gelişim' (Bölüm 11) ve
348
ERGENLiKTE FiZiKSEL VE
. . .
bölüm 11
ZiHiNSEL GELiŞiM
. . . .
c: Erinlik
Beyin
Öğrenme Hedefi S Okulların ergen gelişimini
nasıl etkilediğini ana hatlarıyla özetler.
ta Ergen Cinselliği Orta Okula Geçiş
Genç Ergenler için Etkili Okullar
Latisha ve Arnie gibi ergenler haklarında en çok konuşulanlardır. Fakat, Katie gibi
çevrelerine olumlu katkıda bulunan ve ergenlikte başarılı bir geçiş yapan ergenlerin
sayısı da azımsanamaz. Gerçekten çoğu ergen için, ergenlik bir isyan, kriz, bunalım ve
sapma dönemi değildir. Ergenliğe daha doğru bir bakış bu dönemi bir değerlendirme,
karar verme, bağlılık ve dünyada kendine bir yer edinme dönemi olarak tanımlar.
Bugün ergenlerin pek çok sorunu ergenlerden kaynaklanmıyor. Ergenlerin ihtiyaçları;
iyi fırsatlara ulaşmak ve onlarla içten ilgilenen yetişkinlerin uzun dönemli destekleridir
(Balsono, Theokas, ve Bo bek, 2009; Lerner ve diğerleri, 2009; Swanson, Edwards, ve
Spencer, 2010).
I
,- konu bağlantılan --------------·
1 Orta ve geç çocukluk dönemlerinde, fiziksel büyüme devam eder, fakat büyüme
1
1 hızı bebeklikteki ve ergenlikteki kadar fazla değildir. Büyük motor becerileri
1 daha uyumlu hale gelir ve küçük motor becerileri gelişir. Zihinsel gelişim bakı
1
mından çocukların çoğu somut işlemler dönemindedir, uzun süreli bellek
1
1 genişler, özellikle pek çok strateji geliştiren çocuklarda bilişötesi beceriler geli
1 şir. Dil gelişimi bakımından, çocukların dil bilim kurallarını anlamaları gelişir ve
1
öğrenmek için okumak önemli hale gelir.
1
•
ı•d•• I
.,. __ _ genye oneım -------------------'
O
Bir önceki paragrafın son cümlesi ergenlikte Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Ergenliğin doğasını tartışır. sağlanacak fırsatlar ve destekle ilgil iydi. Bu Sizin ergenlik döneminiz 'fırtına ve stres' dö
bölümden önceki bölümlerde, ana babaların nemi olarak mı yoksa yeni kimlikler arayışı ola
çocukluk yıllarında nasıl bir rol oynadıklarına rak mı değerlendirilebilir? Anlatınız.
dair öğrendikleriniz nelerdir? Bu soruyu ce-
B i r baba ergen oğl uyla ilgili proble m i anlatı rken oğl u n u n büyü mesiyle değil,
büyümeye devam e t m esiyle ilgili bir sorun yaşadığını dile getirmişt ir. İleride göre
ceğimiz gibi, bireyler e rgenl i k dönem i n e g i ri ş za manıyla ilgili önemli farklı lıklar
gösterirler. Bu böl ü m d e e r i n likle i l g i l i değişiklilerle birlikte, cinse l l i k ve beyinle
ilgili d iğer fiziksel deği ş i k l ikleri i nceleyeceğiz.
E R İ NLİ K
E ri n l i k ergenlikle karıştı rı l mamalıdır. Erinlik ergenliğin en önemli bir habercisi olsa Erinlik: Öncelikli olarak erken ergenlikte meydana
da çoğumuz için eri n l i k, ergenl i k döneminin sona ermesinden önce t a ma m l a n ı r. gelen, hormonal ve bedensel değişiklikleri içeren bir
hızlı fiziksel olgunlaşma dönemi.
•
KISIM 6 Ergenlik 353
ZITS C ZITS Partnership. King Features Syndicate.
Erinli k, erken ergenlikte yer alan ve hormonlarda ve bedensel gelişmede hızlı bir
değişmenin gözlem lendiği bir dönemdir. Erinlik tek ve a n i bir olay değildir. Genç bir
kızın veya erkeğin erinlik döneminde olduğunu tahmin edebil iriz, fa kat erinliğin tam
olara k ne zaman başladığın ı ve b i t t iğini söylemek zordur. Erinliğin en önde gelen
belirtileri cinsel olgunlaşma ve boydaki ve ağırlıktaki a rtışlardır.
5.0
Cinsel Olgunlaşma, Boy ve Ağırlık: Ken d i erin l i k döneminizin başlangıcını
d üş ü n ü n ü z . Vücu du n uzda ki çarpıcı değiş i k l i k lerden hangisi i l k önce gerçekleşti?
4.5
Araştırmacıl a r erkeklerdeki n i t e l i k lerin şu mayla gerçekleştiğini b u l m uşlardır: peni
4.0 sin ve t estislerin b ü y ü mesi, genital kılların görü n m esi, az miktarda ses değişik liği,
3.5
i l k boşa lma ( gene l l ik l e m a s t ü rbasyon veya ıslak rüyalarla gerçekleşi r ) , k a l ın genital
>- kılların oluşması, boyda ve ağırlı k t a k i en hızlı b ü yüme, kolt u k a l t ı kıllarının b ü y ü
......
3.0
mesi, ö n e m l i s e s değişi k l ikleri ve sonunda y ü z d e k i k ı l l a r ı n büyümesi.
:§.
<.>
;;;. 2.5 Kızl a rdaki fiziksel değişmelerin sırası nedir? Önce ya göğüsler b ü y ü r ya da geni
t:'
"'
2.0
tal kıllar görü n ü r. Daha sonra, kol t u k altı kılları görü n ü r. B u değişiklikler olurken
>-
o
co kızların boyu uzar ve kalçaları omuzla rından d a ha gen iş hale gel ir. Adet (aybaşı )
1.5
başlangıcı (Menarche)-bir genç k ı z ı n i l k a d e t görmesi e r i n l i k döneminde oldukça
1.0 geç gelişir. Önceleri adet dönemleri d ürensiz olabil ir. Başlangıçta genç k ı z h e r adet
0.5
öneminde yumurta ü retmeyebilir, ban genç kızlar birkaç yıl yumurta ü ret meden
adet görmeye devam edebil i rler. E rkeklerdekine benzeyen bir ses değişikliği erinlik
o
teki kızlarda görü l mez. E rinliğin sonunda, genç k ızın göğüsleri tamamen gelişmiştir.
2 4 6 8 10 12 14 16 18
E ri n l iğin başlamasın da önemli ağırlık a rt ması gözlen i r. Ön e rgenl i kte ağırlık
Yaş (yıllar)
bakımından kızlar erkeklerden öndedir, fa kat 14 yaş civarında erkekler kızları geçer
ŞEKİL 1 1 .1 ler. B enzer şekilde, ergenliğin başında kızlar erkeklerle aynı boydadır ya da onlardan
E R G E N L İ KTE B Ü Y Ü M E HAMLESİ (GROWTH
mu ndur, fa kat ort a o k u l yıllarının sonu nda birçok erkek çocuk boyca kızlara yetişir,
SPU RT): Ortalama olarak e rge nlikteki e n hızlı bü
çokları geçer.
yüme dönemi kızlarda 11 Vı, erkeklerde ise 13 Vı yaş
dır. Kız ve erkekler arasındaki arta/ama boy farklılıklorı Şekil 1 1 . l de görüldüğü gibi k ızlarda büyüme hamlesi ( growıh sırnrt) erkekler
ve büyüme hamlesi hormonlarla nasıl ilişkilidir? den iki yıl önce gerçekleşir. Ortalama b ü y ü m e hamlesi k ızla rda 9 yaş, erkeklerde ise
1 1 yaş civarındad ı r. Ergenlikteki en hızlı büyüme dönemi kızlarda 1 1 1 / 2, erkeklerde
Adet başlangıcı (menarche): Kızların ilk adet gör ise t 3 1/ı yaşdır. Hızlı büyüme döneminde, kızların boyu yılda 8.75 cm. erkeklerin
mesi ise 1 O cm. u zar. Ergenlikten önce a kra n l a rından boyca kısa veya uzun olanlar erge n
l ikte de ö y l e gelişirler; bunun y a n ı sıra bireylerin ergenliğin son undaki boylarının
Hormonlar: Endokrin bezleri tarafından salgılanan ve
kan yoluyla vücuda dağıtı lan güçlü kimyasal salgılar. % 30' l u k bir böl ü m ü i lk.okuldaki boyla rına bakarak açıklanamaz.
gelmiş olabilir. K ızlarda ise ilk adet görme 9 ile 15 yaş a rasında görü l -
m ü şse norm a l kabul ed i l i r. A B D'de gittikçe sa yıları a rtan b i r orandaki 8 12
ve 9 yaşındaki kız çocu kla rı ergenliğe girmektedir. Siyah Am erikal ı kızlar, 1840 1860 1880 1900 1920 1940 1960 1980
+0.1
nut olduklarını belirtmişlerd i r, fakat geç gelişen erge n l e r o n unca sınıfa geldikle
c
"'
:o rinde erken gelişen kızlardan d a h a hoşnut görünmektedir ( Si mmons ve B l ytlı,
o.
·� 1 98 7 ) ( Bkz. Şekil 1 1 . 3 ) . B u n u n a çıklaması şu olabilir, geç e rgenl ikte, erken gelişen
Ortalama
§ ergen kızlar kısa ve top l u görün ü rken, geç-gelişen kızlar e rgenl i ğ i n son dönemle
c
<11
"O rinde A merika'daki ideal kadın tipine daha çok benzemektedirler: İnce ve uzu n .
<11
a:ı -0.1
Gittikçe artan sayıdaki çal ışma l a r erken olgunlaşmanın kızlar için birçok savun
masızl ık, yara l a nabilirlik riski get irdiğini göstermiştir ( Ca vanagh, 2009; Ge ve Nat
-0.2 suaki, 2 0 1 0 ) . E rken gelişen kızlar, geç gel işen kızlara göre daha çok sigara ve içki
k u l l an maya, depresyona, yeme problemlerine, a n a-babadan bağımsız olma isteğine,
-0.3
yaşça daha b ü y ü k a rkadaşlar edinmeye. E rken karşı cins i l işkilerine eğil i m lidirler
rak çekici olup olmadıklarını araştı rırla r, nasıl seks yapacak larını d ü ş ü n ü rler ve gele
Amigdala: Beyinde duyguların merkezi.
cekte nasıl bir cinsel hayatları olacağını tahmin etmeye ça l ışırlar. Çoğu ergen bu
önemli riskler taşır. Gençler iki t ü r tehlikeyle karşı karşıyadır: İstenilmeyen gebe verme Bilimleri Bölümünde Julie Downs tarafından gelişti
rilmiş bir interaktifvideo seansında görülmektedir. Videolar
lik ve cinsel ilişkiyle bu laşan hasta l ı k lar. Gebeliği önleyici u yg u lamalarla bu ris k
ergenlere yüksek riskli bağlamlarda aldıkları kararları değer
l e r ö n e m l i ölçüde a za lt ı l a bilir. lendirmelerinde yardımcı olmaktadır
Ergenlikte Hamilelik: Kültü rlera rası a raşt ı rmalarda endüstrileşmiş ülkeler içinde
A B D'de hamilelik oranı 1 990' !ardaki düşmeye rağmen en yüksektir ( Cookey, 2 009 ) .
Şekil 1 1 .6 da görüldüğü gibi A B D'deki ergen hamilelik oranı İsveç'tekinin
5 katıdır. ABD'deki ergenler, İsveç'teki ergenlerden cinsel olarak daha aktil
- ABD
80 olmadıkları halde hamilelik ora nı ndaki fark dikkat çekicidir.
- lngiltere ve Galler
Kanada G e l işmiş ü l kelerle yapılan karşılaştırma l a rda o l u m s u z son u çlar
E Fransa olmasına rağmen, A B D 'deki ergen hamileliği ile ilgili olumlu gelişmeler
:ı
>Ol lsveç
o de vardır. 1 99 1 ve 2005 a rasında ergen hamilelik oranı % 34 düşmüşt ü r.
<:l 60
"'
c
B u d ü ş ü ş ü n sebebi hamilelik önleyicilerin k u l la n ı lması ve A I D S gibi
v;.
"' bulaşıcı hastalıklar kork usudur ( Soyner. 2009 ) . Ergenlik doğum oranı
..o
c 2005 ve 2006 a rasında % 5 artııı ışıır, fakat 2007 ve 2008 de tekrar
-6
"'
-"" düşmeye devam etmiş t i r ( l la milton, Mart i n , ve Ven t u ra , 2 0 1 0 ) ( B kz.
o 40
o
o
Şekil l ı . 7 ) .
Latin ergenlerin doğum yapma oranı Latin olmayan beyaz v e siyah
ergenlerink i nden yü ksek tir ( San telli, Abrado-La nza, ve M e lnikas, 2 009) .
Ayrıca Latin ergenlerin doğ u m yapma ora n ındaki d u ş ü ş ü n A B D 'deki
diğer etnik gru plarla karşılaşt ırıldığında en az olduğu b u l u n m uştur ( Ve n
ı ur a ve diğerleri,2008 ) . La t i n ve siyah ergenlerden bir çocuğu olanların
Lat i n olmayan beyazlarla karşı laştırıldığında ikinci bir çocuk yapma ola
o sıl ığı d a ha yüksektir ( Rosengard, 2009 ) .
1970 1 975 1980 1985 1990 1995 2000 An nesi ergen olan kı1.la rın ergenlik t e çocuk yapma riski yü ksek tir.
Yıl
böylece nesiller a rası bir sorun sü rmeye devam etmekted ir. Ülke çapın
daki u7uıı süreli gençlik a raşt ı rmasına göre, e rgen annesi ola nların %
ŞEKiL 1 1 .6 66 sının kendilerinin de ergen anne olma ih timali vard ı r ( Meade, Kers
ERGENLERİN H A M İ L E L İ K ORANLA R I N I N KÜLTÜRLERARASI
lıow, ve Ickoviclı, 2008 ) . Bu ça l ışmada, ergen annelerin ı;ocu klarının
KARŞI LAŞTIRMASI: ABD endüstr ile şmiş ülkeler içinde ergen hamile
hamile k a l ma riskinin a n ne baba denetiminin aı olması ve fakirlikle
liği oranı en yuksek olan ülkedir (Centers for Disease Control and Pre
vention, 2002). ilişkili olduğu b u l u n m uşt ur.
o
g 120
100
Latin
80
60
Afra Amerika
40 _...__
______
______
__
"'
20
Latin olmayan beyaz
o
1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006
Y ıllar
ŞEKiL 1 1 .7
ABD'DE 1 990'DAN 2006'YA ERGEN DOGUM ORA N I
Ergen hamileliğinin sonuçları nelerdir?
Sonuçlar: Ergen hamileliği h e m anne hem d e bebek için riskler yara t ı r. E rgen a n ne
lerin az kilolu-bebek ö l ü m lerinde önemli b i r faktör- v e nörolojik soru nları v e has
talıklara d i renci d ü ş ü k olan bebek d ünyaya geti rme ihtimali yüksektir ( C lıedrau ı,2008 ) .
Ayrıca ergen anneler sıklıkla ok u l u bırakırlar. Çoğu ergen a nne, eği t im l erine tekrar
dönse de, bu grup anneliği yirmili yıllara erteleyen gruba ekonomik olarak yetişe
mez. Bir boylamsal a raştırmada, ilk çocukla rını ergenlik yıllarında d ü n yaya getiren
annel erin çocukları ile çocuklarını yetişkinlik yıllarında d ü n yaya geti ren annelerin
çocukları karşılaştırılm ıştır. Son uçlar ergen a n neleri olan çocukların test puanları n ın
d ü ş ü k olduğunu ve aynı zamanda daha çok davranış bozu k luğu gösterdiklerini ser
gilemektedir ( Hofferth ve Reid, 2002 ) .
Amerikan ergen lerin y üksek hamilelik oranı i n sa n ı d ü ş ün d ü rmekle birlik te,
a n n e ve çocukları için hamilelik tek başına soru nları yara t mamaktadır. E rgen a n n e
l e r i n a l t sosyo ekon o m ik d üzeyden olmaları b üyük bir o l a s ı l ı k t a ş ı r (Joyner, 2009 ) .
Ayrıca birçok ergen annenin hamile kal m a d a n önceki a kademik başarısı d ü ş ü k t ü r
( Malanitsi - Pu chner ve Boutsikou, 2006 ) . B u n u n la birlikte her çocuk d ü n yaya geti
ren ergen fakir değildir. Böylece ergenlikte ham ilelik riskli bir d urumsa da ve ergen
likte hamile olmaya n la r daha iyi koş u l larda yaşıyorlarsa da bazı ergen a n n e lerin ok u l
başarısı i y i d i r ve o l u m l u şartl a rda yaşamaktad ırlar.
H a m i l e ergenlerin ve genç a n nelerin eğit i msel ve mesleki fırsa tlarını artırmak
için ciddi ve kapsa m l ı çabalara ihtiyaç vardır.
Ergenler yaşlarına u yg u n a i l e - hayat eği t i m i nden fa ydalanabi lirler. A i l e ve t üke
tici bilimi eğiticileri iyi karar verme gibi hayat becerileri n i ergenlere öğretebilirler.
B i r a i le ve t ü ketici bilimi eğiticisinin bir aile ile çalışmasını okumak için Kariyerle
Bağlantılar böl ü m ü n ü oku y u n u z . Ve ergenlikte hamileliği aza l t ma yollarını öğren
mek için, Gelişimi Yaşamla İlişkilendir'i oku y u n uz.
• KISIM 6 Ergenlik 36 1
kariyerlerle bağ la ntı
gelişimi ya şa m la i l i ş ki lend i r
ErgenlereUlaşma Progra mıergenliktehamileliğiazaltmayıamaçlaya n bir end işe ise i nternetteergen !erin u laşabi ldiğ i cinsellikle ilgi 1 i bilgi !erin doğ
programdır.Bu program.ergenleri gönüllüolaraktopluma hizmetetmeye rul uğ ud u r.
yönlendirir ve gönüllülükten öğrendiklerini tartışmaya teşvik eder. Bir Şu g ü nlerdeokulların cinsellikten tamamen uza k d u rmayı öğreten
araştırmada 9 ve 1 2. sınıf arasındaki öğrenciler Ergenlere Ulaşma progra m !ara m ı veya hami Jeli kön leyicilerha kkında bilgi veren prog ram
Programına ve kontrol grubuna yansız atama yöntemiyle dağıtılmıştır la ra m ı yer vermesi kon usu nda önemli bir tartışma vardır (Hentz ve
(Ailen ve diğerleri, 1 997). Bu ergenler programa girişte ve dokuzaysonra Fields, 2009). İ ki yeni çalışma cinsell ikten tamamen uzak kalma progra
çıkışlarında değerlendiril m işlerdir. Ergenlere Ulaşma Programındaki ha m ı n ı n cinsel il işkiyi geciktirmediğini ve HIV ile ilgili riskli davranışları
milelikoranıönemlişekildeazbul u n muştur.Buöğrencilerinaynızamanda azaltmadığını göstermiştir (Kirby, Laris. ve Rolleir, 2007); U nderhill,
okuldaki başarısızlık ve ceza alma oranı düşüktür. Montgomery, ve Operario, 2007). Ayrıca yeni bir çalışmaya göre yoğun
"Girls, i ne:; ise diğer bir progra mdır ve ergenlikteki kızları bebek bir cinsel eğitim prog ram ı n a devam eden ergenler, ci nsell ikten tama
sahibiolmakiçinyetişkinliğekadarbeklemeyeyönlendirendörtprogramı men uzak kalma programına devam eden ergenlerden ve hiçbir prog
kapsar (Roth ve diğerleri, 1 998). "Birlikte Büyümek'; anneler ve ergenler rama devam etmeyen gruplardan daha az ergenlik hamileliği rapor
için beşdefa iki saatlikdersleriola n birprogramdır."İrade/Ya pmayacağım" etmişlerdir (Kohler, M a nhort, ve Lafferty, 2008). Ergen cinselliği konu
ise 1 2 ve 1 4 yaşlar arasındaki çocuklara 6 defa iki saatlikgirişkenlikeğitimi sunda önde gelen uzmanlar cinsellik eğiti m i n i n cinsellikten tamamen
veren bir programdır. Daha büyük ergenler için ise "İşiyle İlgilenmek" uzak kalma yöntemiyle karşılaştı rıldığında il işkileri artı rmadığ ını ve bü
programı ergenlere mesleki rehberlik, cinsellik, doğum kontrolü konula yük bir ihtimalle ergen h a m i leliği ve cinsellikle geçen enfeksiyon riskle
rında dokuz kere toplanarak bilgi vermekted ir."Sağlık Köprüsü"ise sağlık rin i azalttığı n ı söylemişlerdir (Constanti ne, 2008; Eisenberg ve diğerleri,
ve eğitim servisleri ni birleşti rir-kızlar bu programlara bir klü p faal iyeti ola 2008; Dworkin ve Santelli, 2008; Hentz ve Fields, 2009).
rak katılırlar. Bu progra mlara devam eden öğrenciler, etmeyenlere göre
daha az hamile kalma eğilimindedir (Girls,İnc., 1 991 ).
Ergenlerin cinsel bilgiyi edinme kaynakları ve bu kaynakların güve Ş i m d iye kadar okuduğ u n uz ergen c i n sel davra n ı şlarındaki
n irliğiergenhamilel iği i le ilişkilidir.Ergenlercinsellikkonusundakibilgileri risk faktörleri kon u s u n d a k i bilgiler ışığında h a n g i ergen gru
bir çok kaynaktan edinebilirler, bu kaynaklar anne babayı, kardeşleri, bunun b u ra d a a n latı lan cinsel eğitim progra m l a r ı n d a n en
okulları, yaşıtları, dergileri, televizyonları ve interneti kapsar. Önemli bir çok yararlanacağını düşünüyorsu nuz?
•
Gözden Geçir Gözden Geçir Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Eri nliğı temel boyutları nelerdir? Erinliği erken mi geç mi yaşadınız? Bu
Bağlantı Kur Ergenlikte beyindeki tipik gelişmeler zaman lama hayatı nızı nasıl etkiledi?
Ya nsıt nelerdir?
Ergenlikte cinselliğin önemli boyutları
Pek çok uzman ergenlerin sağlığının önce kendi davranışlarına bağlı old uğunu savu
n urlar. E rgenleri n sağlığın ı gel iştirmek için yetişkinler şu hedefleri göz ö n ü n de
b u l u n d urmalıdı rlar: ( 1 ) E rgenin sağlık koruyucu davra n ışlar ( sağlıklı besle nme, spor
yapma, kemer k u l lanma, yeterince uyuma) geliştirmesi ve 2 ) ergenin sağlığı tehdit
eden davra nışlarını ( uy u ş t u ru c u k u l lanma, şiddet, koru masız cinsel ilişki, tehlikeli
araba ku l lanma ) azaltması gereklidir.
E rge n l i k , sağlıkla ilgi l i davra nışların kaza n ılmasında önemli bir dönemdir ( Nyaronga 100
ve Wickrama, 2009; Özer ve Irwın, 2009 ) . Çoğu kötü sağlık a lışkanl ı k la rı ve yetiş
kinlerde erken ölümlerle ilgili alışkanlıklar ergenlikte başlar. D iğer t a raftan, m u n 80
tazam spor yapma, yağı ve kolesterolü d ü ş ü k yemekl e ri tercih etme gibi sağlı k l ı
davranışlar h e m ergene faydalıdır h e m d e yetişkinlikteki ra hatsızlıkları ve kalp, felç
60
ve ka nserden ö l ü m ü geci k t i r i r ( SchifL 2009 ) .
• KI SI M 6 Ergeni ık 363
Amerikan k ü ltüründeki önemli bir endişe yiyecek lerdeki yağ mikta
rıdır ( F risko, 2 009) . B u g ü n pek çok ergen aslında ayaküstü yenen ham
burger türü yiyeceklerle beslenmektedir. Bu da diyetlerindeki yağ oranını
etkilemektedir. Uzun süreli bir araştırmada günde ü ç kere ve daha fazla
ayaküstü yemek yeme araştırıl dığında 1 5 yaşındaki erke k lerin yüzd e 24'ü
ve k ızların yüzde 2 1 'inin bu şekilde beslendiği b u l u n m u ştur. Yirmi
yaşında ise bu erkekler için yüzde 3 3 'e çıkarken, kızlar için yüzde 2 1 'de
kalmıştır. Yeni bir araştırma ise a i le ile birlikte sağlı k l ı yemek yemenin,
beş yıl sonra iyi yeme a lışka n l ı k l arıyla ilişkili olduğunu göstermiştir ( B ur
gess-Champoux ve diğerleri, 2009 ) .
Araştırmalar ergenlik ilerle d ikçe bireylerin daha a z a ktif o l d u klarını
bulmuşlardır ( Butcher ve diğerleri, 2 008 ) . Ülke çapındaki yeni bir araş
tırmada ise ABD'de 1 5 yaşındaki ergenlerin sadece y ü zde 3 1 'i, federal
hü k ü m e t i n tavsiye e ttiği ortalama ve ortalama üstü spor yaptıkl arını
-günde en az 60 dakika- ve sadece yüzde l 7 'sinin b u tavsiyeyi hafta
sonlarında yerine getirdiğin i ortaya çıkarmıştır ( Nader ve diğerleri, 2008 ) .
Ayrıca ü lk e çapındaki araştırma erkek l erin k ızlardan çok ortalama ve
ortalama üstü spor yaptı k l arını göstermiştir. Ülke çapındaki diğer bir araş-
Ergenlerin egzersiz yapma örüntülerinin özellikleri nelerdir? tırmada ise ABD' deki k ı z ve erkek l er için fiziksel faaliyetlerin 1 3 yaşına
kadar arttığı ve 1 8 yaşına k a dar da azal d ığı b u l u nm u ştur ( Ka lı n ve d iğerleri,
2008 ) .
50 Erkek A B D'de spor yapma faaliyetlerinde etnik fark l ı l ık lar vardır ve bu fark l ı l ık lar cin-
46 Kadın siyete göre değişmektedir. Şekil l 1 .9 da görül d üğü gibi U l u s a l Gençlik Araştırmasına
41 katılan Latin olmayan beyaz erk e k lerin en çok ve siyah kızların en az spor yaptığı
40 39
bulunmuştur ( Eaton ve diğerleri, 2 0 08 ) .
Ergenlikte spor yapma nın birçok o l u m l u fiziksel sonuçları vardır. B u n l arda n biri
30
28 ergen l erin ağırl ı kları ile ilgili o l u m l u etkidir ( van der Heijden ve diğerleri, 20 1 0 ) .
QJ
-o
N Yeni bir çalışma 9-1 6 yaşları arasında devamlı sporla uğraşman ı n kızlarda normal
,::;ı 22
>- 21
20 kiloyu korumayı sağladığı b u l u nm u ştur (Mc M urray ve d iğerleri, 2 008 ) . Ergenlikte
spor yapmanı n d iğer faydaları ise trigliserid azalması, d ü ş ü k tansiyon ve d ü ş ü k oran
10 daki ikinci tip şeker hastalığıdır ( Bu t cher ve diğerleri, 2008 ) . Yeni bir çalışmada ise
az spor yapmanın genç ergenl erde depresyonla ilişkili olduğu b u l u nmuştur ( Su nd,
Larsson, ve Wichstrom, 2 0 1 0) . Ve başka bir yeni çalışma ergenlerde ortalamadan
o
çok spor yapmanın uyuşturucu k u l la n m a y ı enge l l ediğini göstermiştir ( D elisle ve
Latin olmayan Afrika kökenli Latin
diğerleri, 20 1 O ).
beyazlar Amerikalı
Erge n li k te uzun zaman televizyon seyretmenin ve bilgisayar k u llanmanın sağlığı
ŞEKIL 1 1 .9 olumsuz etkilediği söylenebilir ( Rey-Lopez ve d iğerleri, 2008 ) . Örneğin, yeni bir
ABD'DE LİSE ÖGRENCİLER İ N İ N SPOR YAPMA çalışma göstermiştir ki çok televizyon seyreden ergenler daha az spor yapmaktadır
ORANLAR!: No t: B ulgular araştırmadan önceki yedi
( Chen, Liou, ve Wu 2008 ) .
gün içinde, beş gün ya da daha fazla, günde en az 60
dakika kalp atışlarını ve nefes almalarını hızlandıra
cak kadar spor ya da fiziksel çalışma yapmış lise öğ Uyku Düzenleri: Beslenme v e spor gibi, uyku d a sağlığı önemli şekilde etkiler.
rencileri içindir. Ergen likte uyku d üzeninin değişmesinin ergenin sağlığını tehdit eden davranışlarla
ilgisi var mıdır? Ya k ı nlarda araştırmacıların ergenlerin uyku düzenine ilgileri artmış
tır ( A nderson ve diğerleri, 2009; Brand ve diğerleri, 2 0 1 0; Mosseley ve Giadisar,
2009; Wolfson, 2 0 1 O ).
Gençl erle ilgili ü l ke çapındaki bir araştırmada A B D ' deki ergen lerin yüzde 3 1 'nin
8 saat ve fazla ( h a fta içinde, o k u l old uğu a kşamlarda ) u y u d u k l arı b u l u n muştur. B u
çal ışmada hafta arasında b u kadar u y u m a miktarı erg e n lerin yaşı ilerledikçe düş
müştür ( Bkz. Şekil 1 1 . 1 0 ) .
U l usal Uyku K uruluşu-National Sleep Foundation- ( 2 00 6 ) A B D 'de 1 602 yetişkin
ve onların 1 1 - 1 7 yaş arasındaki ergen çocukları ile ilgili bir araştırma yapmıştır. Ergen
lerin yüzde 4 5 'i okul akşamlarında yetersiz uyumaktadırlar-8 saatten az. D o kuzuncu
ve 1 2 . Sınıftaki ergenler, daha genç ergenlerden (6. ve 8. sınıf) çok daha az uyumak
tadırlar. Yaşça büyük ergenlerin yüzde 62 'si, daha genç ergenlerin yüzde 2 1 'i az uyku
uyumaktadırlar. Az uyuyan ergenlerin, 9 saat veya daha fazla uyuyan ergenlerle kar
şılaştırıldıklarında kendilerini uykulu hisset tikleri, huysuz oldukları, oku lda uyu kladık
l a rı, depresyonda oldukları ve kafeinli içecekler t ü kettikleri bulunm uştur.
Mary C a rskadon ve a rkadaşları (2004, 2006; Jenni ve Carskadon, 2007; Tara k lı
ve C a rskadon, 2008) ergenl e rin uyku düzen leriyle ilgili bir dizi a raştırma yapt ılar.
B u araştırmalara göre erge n l e r fırsat bulabildiklerinde ortalama 9 saat 2 5 dakika
uyuyabilirler. B u n u n l a birlikte pek çoğu 9 saatten az u y u maktadırlar öze l l ik l e de
hafta a rasmda. B u az uyuma uyku problemine yol açmakta ve ergenler bu eksikliği
h a fta sonunda gidermeye ça lışmaktadırl a r. Ayrıca araştırmacılar gü n boyunca yaşça
b ü y ü k ergen lerin küçük erge n l ere göre daha u y k u l u oldu klarını b u l m uşlardır. B u
a ra ş t ı rmacı la rın yoru muna göre u y k u l u l u k hali derslerden veya sosyal baskıdan k a y
naklanm ıyor. Bu sebepl e r yerine, a raştırmalar göstermiştir ki ergenler yaşça b ü y ü
d ükçe biyolojik saa l leri bir değişikl iğe uğrar ve uykuları n ı bir saat k a d a r geciktirir.
Uykuyu başlatan ve beyindeki pineal salgı bezinden salgılanan melato nin hormo n u
n u n salgıl a n masındaki gecikme bu değişmenin sebebi olara k görülmektedir. Mel a t o
nin genç ergenler de 9:00 civa rında salgılanırken, yaşı b ü y ü k ergenl e rd e yaklaşık bir
saat sonra salgıla nmaktadır.
C a rskadon'a göre o k u l ların erken saat lerde başlaması
halsizlik, d e rslerde dikkat dağı n ı k l ığı ve testlerde d üş ü k per
formansa neden olmaktad ı r. O ' n u n araştırmalarına bakarak
M in nesota, Edina okul yöneticileri dersleri 7 . 30 yerine 8 : 30
da başlatmaya karar verdiler. B u uygulamadan sonra o k u l da
daha az disiplin s o ru n l a r ı görü l d ü . Hasta ve depresyonda
o l d u ğ u n u söyleyen öğrencile rin sayısı aza ld ı . O k u l sistemi
rap o rl a rı lise öğrencilerinin t est son uçlarının yü kseldiğini,
fakat ortaoku lda bir değişiklik olmadığını göstermektedir. B u
b u l g u Carskadon' u n ş ü p hesini doğru l a m a k t a d ı r, o k u l ların
erken başlaması yaşı b ü y ü k e rgenler için daha çok stres yarat
maktadır.
8. sınıf
o
1 975 1980 1 985 1990 1995 2000 2005 2009
Yıllar
,, - - - - - - - - - ;ııı..
I l IVI Ç T I I R tJ r ll l l l I A I Al ı r: P r: ı A 1 i: ı
Je'i · 'e bağlan ı
l 975'ten b u yana, Llyod Johnston v e arkadaşları, Michigan Üniversitesi Sosyal Araş
Uyuşturucu problemi: Uyuşturucu prob
tırmalar E ıı sıiri.i sünde Amerikan devlet ve özel liselerinde son sınıf öğrencilerinin
lemi, yetişkinliğin başında artmakta mıdır
uyuşt urucu k u l lanımı ile ilgili araştırma yapıyorlar. Ayrıca, 1 99 1 den bu yana 8. ve
yoksa azalmakta mıd ır? 1 3. Bölüm, s. 422.
,
1 O. sınıfa kadar uyuşturu cu k u llammını araştırmaktadırlar. 2009 yılında bu çalışmaya
45 OOO'den fazla orta öğretim öğrencisi katılmıştır (Johııston ve diğerleri, 2 0 1 0) .
B u ça lışmaya göre, 1 990' !arda A B D ' deki 8 . , ı O . v e ı 2 . s ı n ı f öğrencilerinde
uyuşt urucu k u l lanma azalmıştır (Joh nston ve diğerleri, 2 0 1 0 ) ( Bkz. Şekil 1 1 . 1 1 ) .
Yine de y a k ın za manlardaki bu azalmaya rağmen, endüstrileşmiş ü l keler içinde ABD,
ergenl erin en çok u yu şt urucu k u l l a nd ığı ü l k elerden biridir.
A B D ' de ergenler arasında a l kol k u l la nımı ne kadar yaygındır? Son yıllarda ergen
lerde a lkol kul lanımı önemli ölçüde azalmıştır (Johnston ve diğerleri, 2 0 1 O). A B D'de
8. sın ı n ara son 3 0 günde alkol k u l la nıp k u llanmadıkları soru lduğunda yüzdeler 1 996
da % 2 6 iken 2009 da % l 5'tir. Onu ncu s ı nı narda ise 200 1 de % 39'dan 2009 da
% 28'e, lise son sınıf öğrencilerinde 1 980 de % 7 3'ıen 2009 da % 43'e d üşmüştür.
İçki alemi (binge drinking) ( M ichigan Üniversitesi Araştırması tarafından son iki
hafta içinde bir defada 5 ya da daha fazla içki t üketmek olarak tanımla n m ıştır)
1 980' ]erde % 41 'den, 2009 da % 27'ye d üşmüşt ür. içki a lemi son yıllarda 8 . ve
L O . sınınarda da azalm ıştır. Bu konuda önemli bir cinsiyet farkı gözlenmektedir,
erkekler kızlardan daha fazla içki a lemi ( binge drinking) yapmaktadır.
Önemli b ir endişe ise ergenlerin içkili iken araba k u l la nmalarıdır. Michigan
Üniversitesince yapışan, Geleceği Kontrol E t m e ( M oniıoring the F u t ure ) çalışmasına
göre, lise son sınıf öğrencilerinin % 3 0 ' u son iki hafta içinde u y u şt u ru cu ve alkol
k u l la n m ış bir sürü cü n ü n arabasında b u l u n d u k l a rı n ı söylemişlerdir ( Johnston ve
diğerleri, 2008 ) .
Bir ergenin sigara içip içmeyeceğini gösteren risk
faktörleri nelerdir?
YEME Bn71 1 1 1 U ( A R I
B u böl ü mde ergenlikteki kızlarda ve erkeklerden daha çok görülen iki yeme prob
lemi ele a lınacakt ır-anoreksiya nevroza ve buli mia nevroza .
Anoreksiya Nevroza: A B D 'de 1-. ızların çoğu nun bir dönem diyet yapmasına rağ
men % 1 'den az bir grupta anoreksiya nevroza gözlemlen i r. Anoreksiya nevroza Anoreksiya nevroza: Zayıf lamak i çin çabalamanın
zayıflamak için çabalaman ııı aç kalara k devam ett irild iği bir yeme problemidir. Ano- aç kalarak devam ettirildiği bir yeme problemidir.
Erken Ergen l i kte İçki ve Sigara İçmeyi Aileler Nas ı l Azalta b i l i rler?
reksiya nevroza ölüme yol aça b i l ecek önemli bir hasta l ıktır. Anoreksiya n ervroza
problemi olanlar üç önemli özellik taşırlar: ( l ) o yaş ve boy için normal olarak kabul
edilen ağırlıktan % 85 daha az ağırlıkta olmak; ( 2 ) kilo kaybet mekle azalmayan ve
kilo a l m aya ilişkin yoğun endişe; ( 3 ) saptırılmış, bozuk bir beden imgesi ( Rigoud ve
diğerleri, 2007 ) . Çok za yıf oldukl a rı h a l de, kendilerini çok şişman algılarlar. Hiçbir
zaman yeterince zayıf olduklarını d ü ş ü nmezler, özellikle karın, kalça ve bacaklarının
şişman olduğun u sanırlar. Genellikle ağırlıkları nı sık olarak ölçerler, beden ölçülerini
alırlar ve kendilerini aynada eleştirerek gözlerler. Anoreksiya nevroza tipik olarak
bir diyeti veya st resli bir olayı t a kip ederek ergenliğin başında veya ortala rında baş
lar. Kızlarda erkeklerden 1 0 kez fazla görül ü r. E rkeklerde görü ldüğü nde, belirtiler
ve diğer öze l likl e r ( çarpık beden imgesi ve aile çatışması ) aynı hastal ığı olan kızl a r
da kinin benzeri şekildedir ( A ricelli ve diğerleri, 2005 ) .
Anoreksikleri.n çoğu orta ve üst gelirli, yarışmacı ve yü ksek başarılı ailelerden
gelen Latin olmayan beyaz ergenler ve genç kadınl a rd ı r. Bu gruptakile r kendine
Bulimia Nevroza: Anoreksiklerin çoğu yemek yemeyi aza ltara k kontrol ederken
b u l i mi kler bunu yapamazlar. B u limia nevrozada birey sürekli olarak yeme a tağı ve
sonra yediklerini kendini uyararak kusma örüntüsünü izl e r. B u l i m i k birey bir yeme
atağına girer ve ken d i n i uyararak kusar veya laksatif-mushil k u l lanır. Pek çok insan
yeme atağı ve k usma tecrübeleri n i zam a n zaman geçirse de ve bazıl a rı bunu merak
ederek denese d e gerçekten bulimik sayılmak için bireyde bu olayların en az üç ay
A noreks iya Nevroza erg e n l iktek i kızlar ve genç
boyunca h a ftada iki kez yaşan ması gerek l i d i r ( Napierski-Prancl, 2009 ) .
kadı nlar için artan bir pro b le m hali ne gelmektedir.
A noreksiklerde old uğu gibi, yiyecekler bulimiklerin çoğu nun d a zihnini meşgul Anoreksiya'nın olası nedenleri nelerdir?
eder, şişma nl a maktan çok fazla korkarlar ve çarpık bir beden imgeleri vardır. Yen i
b i r çal ışma b u l i miklerin vücut ağırlığına ve şekline fazla değe r verdiklerini v e b u n u n
d a fazla depresyonla ve d ü ş ü k benlik saygısıyla ilişkili olduğunu gösterm iştir. A no
reksiklerden farklı olarak, yeme atağı ve k u sması olanlar normal ağırlı k l a rı s ı nı rı
içindedirler, bu nedenle b u l i m ia'yı belirlemek daha zord ur.
A BD ' d e kadınl a rın % l i l e 2 'si bulimia nevroza gel iştirmektedir ve bulimiklerin
% 90'ı kadındır. B u l imia nevroza t ipik olara k ergenliğin sonla rında ve yetişkin l iğin
başlangıcında başlar. B ul i mia nevrozanın başlamasından önce bir çok kadın şişman
d ı r ve yeme atakları bir d iyet yapma sürecinde başlar. A n o reksia nevrozada olduğu
gibi, bulimia geliştire nlerin de % 70'i son u nda bu yeme bozukluğundan iyileşirler Bulimia nevrosa: Bireyin s ürekli olarak yeme atakları
ve kusmasıyla oluşa n b ir örüntü g ö sterdiği yeme
( A rgas ve d iğerleri, 2004 ) .
bozukluğu.
O
arasındaki bılgiler bi rbi r i n e ters düşüyor m u ?
Belli başlı yeme bozu klukla r ı n ı n özelli kleri
Er genlikte sağlık, uyuşturucu
nelerdir?
k ullanma alışkanlığı ve yeme Yansıt v;şisel Yaşam Yolculuğunuz
bozukl uklarını tan ımlar. Bağlantı Kur Ergenlikteki davranış örüntüleriniz sağlığa
Araştırma ile bağlantı kurma böl ü m ü nde, nasıl yararlı ve zararlı id i 7 Anlatınız.
Aile Önem l i d i r progra m ı nda ana baba ve ço
cuk arasındaki özel bağa, içki ve sigara kul-
P I A G ET'NI K lJ R A M I
Bölüm 9'da t a rt ışı ığımız gibi zihinsel gelişimde, çocu klar 7
yaşla rında s o m u t işlemler dönemine girerl er. B u yaştaki
çocuk l a r somut olaylar ve cisi mler h a k kında m a n t ı k l ı bir
şekilde akıl yürütebilirler ve cisiml e ri sınıflama konusu nda ve
cisim gru pla rı a rasındaki ilişkiler hakkında akıl yürütebil irler.
Piaget'ye göre 1 ı yaş civarında bil işsel gelişimin dörd ü n cü ve
son diinemi, soyut işlemler dönemi başlar.
LısEJ bınn<:i sınıf ajrencısı olan Ergenler daha soyut ve idealist d ü ş ü n ü rken aynı za manda daha manuklı d üşü
Ben. butun "do{Jrulan· sorguluyor
n ü rler. Çocu klar problemleri deneme- ya nı l ma ile çözerken; ergenler daha çok b i r
c Edward Koren/The New Yorker Collectıon/ bilim insanı gibi d üşünmeye başlarla r, p roblemi çözmek için planlar geliştiri r ve
www.cartoonbank.com.
çöz ü mleri sistemli bir şekilde tesı ederler. Bu düşünce k u ramsal - t i.imclengel imli akıl
yurüt meyi gerektirir. B u da hipotezler ü ret meyi ve bu n l a rdan içermeler yapmayı ve
,. - - - - - - - - - .. hipotezleri test etme yollarını ka psar. B öylece, soyut işlemler dönemindeki b i rey
' problemleri çüznıe yol ları h a kkında hipotezler geliştirir ve problemi çözmek için en
ge' şinıle bağlantı iyi yolu sistemat ik olarak düşü n ü r.
Bilişsel kuram: Genç yetişkinl ikte bil işsel
gelişimde formel işlemler sonrası olarak ta Piaget'nin Kuramının Değerlendirmesi: Araştırmacılar Piaget'nin soyut işlemler
n ı m lanabilecek beşinci dönem var m ı d ı r? dönemi ile ilgili bazı düşü ncelerine ka rşı çıkmışlardır ( Byrnes, 2008 ) . B u lgulara göre
, 1 3. Bölüm, s. 433. bireyler a rasında Piaget'nin öngörd üğünden daha çok fark l ı l ı klar vard ı r: Sadece üç
I
� - - - - - - - - - - - - - - " ergenden biri soyut işlemler cliineınindeclir ve başka ü l kelerdeki pek çok yetişkin
gibi A merikalı yet işkinlerin bir bölüm üde h içbir zaman soyut işlemler dönemine
Hipotetik-tümden gelimli akıl yürütme: Piaget'nın giremezler.
soyut işlemler döneminde e rgenl e r hipotezler geliş Ayrıca, bili msel düşünmeyi öğrenme ve matema t i k eğitimi soyut düşü nmeye
tirme, problemlerin en iyi şekilde çözülmesi için tah
katkıda bulunabil ir. Bu noktada Piaget 'nin k u ramına ilişkin böl ü m 9'da ya pılan eleş
minlerde bulunma (örneğin cebirdeki bir eşitliği
çözmek için yapıldığı gibi) konusundaki zihinsel ye
t i riler hat ırlanmalıdır. K ü l t ü r ve eğitim ıihinscl gelişime Piaget 'nin sandığından daha
tenekleri. lazla etki eder ( Holzman, 2009; S t e rn lıerg ve Wi lliams, 2 0 1 O ) .
B i LG i İ Ş L E M E S Ü R E C İ
Deanna K u h n ( 2 009 ) son za m a n l a rda ergen bi lgi işleme ve d ü ş ü n ce s i n i n
ö n e m l i öze lliklerini t artışm ışt ı r. O ' n u n görü ş ü n e göre, çocu k l uğ u n s o n y ı l l a
r ı n d a ve ergenl i k boyu n ca b i reyler b e l i rl i bir b i lişsel d üzeye u l a şa b i l i r veya
ulaşamazlar, bu d u r u m küçük çocukların çoğu n l ukla evre nsel olan bilişsel
d ü zeylere u laşmasıyla karşıt lık gösterir. E rgenliğe u laşınca ya kadar bilişsel
işlevlerde, b i reyler a rasında gözle görü l ü r fa r k l ı l ı k l a r gel i ş i r. Bu fa r k l ı l ı k l a r
ergenlerin çocukla rdan daha çok kendi gelişim leri n i beli rledikleri görü ş ü n ü des
tekler.
K u h n 'a göre ( 2009 ) ergenlikteki en önemli bilişsel değişiklik y ü r ü t ücü işlevler
deki ( execu t ive functioning) gelişmedir. Bu süreç akıl y ü r ü t me, karar verme, eleş
t i rel d üş ü nceyi k o n t rol etme ve kişinin bilişsel süreçlerin i kontrol etme gibi üst-düzey
Ergenlik dönemindeki pek çok kız çok miktarda saç
bilişsel faaliye tleri içerir. Üst -düzey y ü r ü tü cü işlevleri sürdürmedeki gelişmeler daha
s preyleri, r ujlar ve güzel lik malzemeleri deneyerek
zamanın çoğunu aynanın önünde ge çirir. Bu davranış
etkili öğrenmeye, karar vermek için dikkatin nasıl yönlendirileceğin i belirlemeye ve
ergenlerin fiziksel ve zihinsel gelişimiyle nasıl ilgili eleşti rel d ü ş ünceye yol açar.
olabilir?
Karar Verme: E rgenlik, karar vermede a rtışların olduğu bir dönemdir-h a ngi arka
daşın seçilmesi; kiminle çıkıl ması; cinsel i lişkiye girilmesi veya girilmemesi; araba
a l ın ması; ü n iversiteye gidilmesi ve benzeri kon u l a rda kararlar a l ı n ı r ( S u nstein,
2008 ) . Erge n lerin karar vermedeki yeterli l i k leri nelerdir? Yaşça büyü k ergen ler
küçük ergenlerden daha yeterlidir ve onlar da çocu klarda n daha yeterlidir ( Keating,
1 990 ) . Çocuklarla karşılaşt ı rıldıkları nda ergenler daha fazla değişik seçenekler ü retir,
bir d u r u m u farklı ba kış açılarıyla değerlendirir, kararların sonuçlarını t a h m i n eder
ve kaynakların güvenirliğini d ü ş ü n ü rler.
insanla rı n çoğu sakin oldu klarında, d u ygusal olarak uyarı ldıkları zam a nlardan
daha iyi kararlar verirler. Bu durum d uygusal olarak gergin olmaya eğil i m i olan
ergenler için öze l l i k l e doğru olabil i r. Sakin olduğunda daha sağd u y u l u bir karar
veren e rgen, d u ygusal olarak u yarılmış old uğu bir a n da kötü bir karar verebil i r
( Pa us, 2 0 0 9 ; Steinberg, 2 008) . Öfkeli veya heyeca n l ı iken, d u y g u l a r karar verme
yeteneğini o l umsuz yönde etkileyebi l i r.
Sosyal ortam ergenin karar verm esinde önemli bir rol oynar. Örneğin, uyuştu
rucu ve diğer ayarıcı u nsurların b u l u n d uğu bir ortamda ergenlerin risk a l m a istek
l il iği daha sıklıkla oluşur. ( Reyna ve R i vers, 2 008 ) . Yen i çalışmalar göstermiştir ki
a kranların risk a l ı na n duru ml a rda orada olması ergenin riskli bir karar a l ına i h tima
lini a rt ı rı r ( St ei nberg, 2008 ) .
E rgenlerin karar vermesini açıklayan b i r önerme ise ikili-işleme modelidir.
Bu modele göre kara r vermek iki sistemden etkilenir-biri analitik-çözümleyici ve
diğeri deneyimsel sistem-bunlar b i rbiriyle yarışır ( Klacyznski, 2 00 1 ; Reyna ve Farley,
2006 ) . İ k i l i işleme modeli erge nlerin kara r vermesinde gerçek deneyimleri kontrol
eden, deneyimsel sistemin, çözümleyici sistemden daha faydal ı olduğunu göstermiş
t i r. Bu görüşe göre, ergenler özellikle de y üksek risk içeren gerçek ortamlarda, biliş
sel a n a l izlerden faydalanamazlar. Bu ortamlarda ergenlerin sonuçların her n e olursa
olsun kaçı n ılması gereken son uçl a r olduğunu bilmeleri yeterlidir ( M i lis, Reyna, ve
Estrada, 2008 ) . B u nunla birlikte bazı uzmanlar ergenlerin pek çok d u ru m u nda hem
İ kili-işleme modeli: Karar vermenin iki sistemden
çöz ümleyici hem deneyimsel sistemlerden fayda landıkları n ı iddia ederler ( K uhn,
etkilendiğini be lirtir-biri analitik ve diğeri yaşantısal,
bunlar birbirleri ile yarışırlar; bu modelde yaşantısal 2 009 ) .
sistem-gerçek yaşantıları yönetir ve denetler-bu
ergenlerin karar vermesinde yararlıdır.
Eleştirel D üşünme: Eleştirel düşü ncenin gelişmesinde erge n l i k önemli bir geçiş
dönemidir ( Keating, 1 990 ) . 5., 8 . ve 1 1 . sınıftakilerle yapılan bir araştırmada eleş
tirel düşü ncenin yaşla art tığı b u l u nmuştur, fakat bu t ü r d ü ş ü nce ergenlerin sadece
% 4 3 'ünde görü l m ü ş t ü r, 1 1 . sınıfl a rda bile ve bir çok ergen kendine yarayan ( self
serving) önyargı sergilemiştir.
Okuma yazma ve matema t i k becerileri gibi temel beceriler çocuk l u kta gelişme
mişse, erge n l i k t e eleştirel d ü ş ü n m e pek m ü m k ü n deği ldir. Temel becerileri olmayan
ergen alt grubu için ergen düşü ncesindeki olası kazanımlar gerçekleşmez. Fa k a t
diğer ergenler için, eleştirel d ü şü nceye y o l açan zihinsel değişiklikler şunlardır: ( ı )
B ilgiyi işlemede h ızın, otomat i k leşmenin art ması ve kapasitenin a nması, bu da zih i n
sel kaynak l a rı diğer a maçla rla uğraşmak i ç i n serbest bıra k ı r; ( 2 ) çeşi t l i kon u l a rda
genişleyen bilgi kapsamı; ( 3 ) yeni bilgi bileşimleri k u rma becerisindeki artış; ( 4 )
planlama, seçenekleri d ü ş ü n m e v e zihinsel k o ntrol gibi bilgi edinme v e k u l la nmada
k u l lanılan stratej ilerin çeşit l i l iğ i n i n ve kendiliğinden k u l la n ı m ı n ı n artması.
O
boyutları nelerdir? anlatıyor mu? Açıklayı n ı z.
C, FNÇ E R C, fN I E R İ C I N ET K İ L i O K U L L A R
Uzm a n l a r, ortaok u l l a rın bi yoloj i k ve psikoloj i k gelişmeleri ba k ı m ından pek çok
fa rkl ı l ı k l a r göstere n e rgen ler için çok çeşitli faaliyetler s u n ma l a rı gerektiği n i öne
s ü rmektedirler. C a rnegie K u nı luşu 1 989 y ı l ı nda ü lk e n i n orta o k u l ları h a k k ı nda çok
o l u ms u z bir değerlendirme yayın ladı. Bu yayına göre e rgenleri n çoğu çok büyük,
kişiselleştiri l memiş o k u l la ra devam e t me k t e , ilgisiz b i r p rogra m l a öğrenim gör
m e k t e , o k u lda çok az yetişkine güvenmekte, sağlık ve d a n ı şma h izmeti a l m a m a k
t a d ı r l a r. Bu yayında şunlar t a v s i ye edilmiştir: Ülke ça p ı n d a d a ha küçük
'top l u l u k l a r' v e ' evci kler'e benzer o k u l l a r y a ra ı a ra k o k u l l a rı n kişiselleşti ri lmemiş
doğası d eğişti rilmelidir, öğrenci danışman ( counselor) o ra n ı azalrılmafıdır ( I OO'e 1
yerine, l O'a 1 ) a n n e baba l a r ve top l u m ö n de rleri o k u l l a rda e t k i l i k ı l ı n m a l ı , yeni
,
10
�tin olmayan beyazlar
- �-------.--....
... �
.. �------
�,
--
--....
, . __
.... ... __ _
o
1972 1976 1980 1984 1 988 1992 1996 2000 2005
Yı llar
A B D'de ortaokul eğit i m iy l e olduğu gibi l ise eği timiyle de i l g i l i e n d işeler vardır
( Sm i t h , 2009 ) . E leştiriler pek çok l isede öğrenme için başarı beklentilerinin ve s t a n
dartlarının ç o k d ü ş ü k olduğu n u vurgulama ktadır. Eleşti ri yapanl a r ayrıca liselerin
pasif/edilgen olmayı teşvik ett iği ve oku l l a rın öğrencilerin bir k i m l i k gel iştirm eleri
için pek çok yollar yara t ması gerekt iğini iddia etmektedi rler. Pek çok öğrenci l iseden
yetersiz okuma, yazma ve ma temat i k becerileri i le mezu n olmaktadırlar. B un ların
içine ü niversiteye giden ve orada t a mamlayıcı dersler almak zoru nda kalanlar da
dahildir. D iğer öğrenciler l i seyi bırakmakta ve iyi bir i ş b u l ma k için gerekl i beceri
lerden yoksun kalmaktadırlar, d a ha kötüsü (bu öğrenciler) b i l i nçli vat a ndaş olmak
için gerekli olan becerilerden de yoksundu rlar.
Y i rm inci yüzyılın i kici yansında ve 2 1 . Yüzyılın i l k b i rkaç yılında liseyi b ı rakma
ora n l a rı azalmıştır ( National Center for .Education Statist ics, 2008 b) ( Bkz. Ş e k i l
1 1 . 1 3 ) . 1 940'ta A B D ' deki 1 6 -24 yaşları a rasındakilerin % 50'si okulu bıra k mıştır;
2006'ya varıldığı nda bu m i k t a r % 9 . 3 'e d ü ş m ü ş t ü r. Lat i n ergenler için okul bıra k ma
hala y üksek ora n l a rdadır, fakat 2 1 . yüzyılda d üşmekted i r ( 2000 de % 2 8 'den. 2006'da
% 22'ye d ü şm ü ş t ü r ) . ABD 'd e en yüksek okulu bıra kma ora n ı Amerikalı yerli l e rde
( Kızıl Derililer) olmaktadır, % 5 0'den az oranda geç liseyi b i tirmektedir.
Öğrenciler ok ulu pek çok sebeplerle bırakırl a r ( J i mersen, 2009 ) . B i r çalışmada,
okulu b ı ra k a n l a rın % 50'si okulla i lgili sebeplerden söz e t m iştir-oku l u sevme m e,
o k u ldan u zaklaştırma cezası almak gibi ( R u m berger, 1 98 3 ) . O k u l u b ı ra ka n l a rı n %
20'si ( ve Lat i n öğrencilerin % 40' ı ) okulu bırakmada ekonomik sebepleri göstem1iş
lerd i r. O k u l u bı rakan kız öğrencilerin üçte biri hamilelik ve evlenme gibi
k işisel n edenlerden dolayı b u n u yapmaktadırlar.
Bir tarama araştırmasına göre liseyi bırakmayı önleyen en etkili prog
ramlar: O k u ma progra mları, danışmanlık h izmeti ve yönlendirici büyükler
dir ( mentoring) ( Leher ve diğerleri. 2003 ) . Açıkçası, çocuk l a rın okulla ilgili
zorl u k l a rının erken belirlenm esi ve çocu k l a rın okulla ilişkilerini olumlu
hale getirmek, okulu bırakma oranını düşürmek için öneml i stratej i lerdir.
Aynca, B i l l ve Melinda Gat es K u ruluşu ( 2008) oku l u bıra kma ora n ı
nın y üksek olduğu okullarda o k u l u b ı ra kmayı önleyici çabaları m a d d i
olara k desteklemektedir. Gates'in desteklediği stratej ilerden b i r i , o k u l u
bıra kma riski o l a n öğrencileri l ise öğrenim leri boyunca a y n ı öğretmenlerle
birlikte t u t m a kt ı r. Öyle ü m i t ediliyor k i bu öğretmenler ( b u ) öğrencileri
daha iyi tanıyaca k l a rd ı r, onla rla i lişkileri gelişecekt i r, ve onları kontrol
edebilecekler ve l iseden mezun olmalarına rehberlik edebileceklerdir.
O k u l u b ı rakma oranını azaltan e t k i l i bir program da ' B i r Haya l i m Bu ergenler 'Bir Hayalim Var ' Programına katılmaktadırlar. Bu program
Va r' ( ! H A D ) p rogra m ı d ı r, B u kapsa m l ı, y e n i l ikçi, u zu n d ö n e m l i b i r başarılı ve kapsamlı ve uzun dönem li bir okulu bırakmayı önleme prog
o k u l u bı ra k m a y ı önleme p rogramıdır v e " U lusal B i r Haya l i m Var K u ru - ramıdır. Liseyi bırakma oranlarını düşürecek diğer stratejiler nelerdir?
D E D < n ı c:; ı l= T K İ NI i K i E R
A B D 'deki ergenler için gene l l i k l e, a k a d e m i k dersleri dışında katılabilecekleri ders
dışı e t k i n l i kl e r va rd ı r. Yet işk i n l e r i n yönetimindeki bu e t k i n l i k l e r t i pi k olara k okul
saatlerinden son ra olur ve o k u l veya toplumdan -maddi - destek a lırlar. B u n la r
spor, a k a d e m i k k u l üpler, ba ndo, t iyat ro ve matema t i k k u l ü pleri gibi çeş i t l i e t k i n
l i kl e rd i r. A ra ş t ı rmacılar ders dışı e t k i n l i k l ere k a t ı l manın yü ksek notlarla, o k u l l a
i l g i l e n meyle i l i ş k i l i o l d u ğ u n u b u l m u şl a rd ır. B u faa l i yet l e re k a t ıl a n l a rı n o k u l u
b ı ra k m a olasılığı azalırken, aynı zamanda ü n i ve rsit eye g i t m e olasılığı ve b e n l i k
saygısı a rt ma kt a d ı r ve depresyon, suçl u l u k ve u y u ş tu rucu k u l l a nma o ra n l a rı
d ü ş ü k t ü r ( Fredricks ve Eccles, 2 0 1 0; Ma honey ve diğerleri, 2009; P a re n t e ve
Mahoney, 2 00 9 ) . E rgenler bir e t k i n l iğe yoğunlaşmak yerine birçok e t k i n liğe k a t ı l
m a k t a n d a h a ç o k faydalanırl a r.
Tab i i k i , ders dışı e t k i n l i k l e r i n n i t el iği önemlidir ( Ma honey ve diğerleri, 2 009;
Pare n t e ve Mahon ey, 2009 ) . E rgen i n gelişi m i n i e t k i l eyen y ü ksek n i t e l i k l i e t k in l i k
lerin şu öze l l ikleri vardır: Yet e rl i ve deste k leyici yet i ş k i n l er,
okula bağl ı l ığı a r t ı ra n fırsat l a r, yeteneğe uygun ve a nl a m l ı
e t k i n l i k l e r ve beceri e d i n m e fırsa tl a rı .
ı; ı z rvı FT F l) ı: D ı: ıt ö t, R FNM F
Hizmet ederek öğrenme (service lea r n i n g ) , sosyal
soru m l uluğu ve ı o p l u ma h izmeti etmeyi destekleyen bir eği
t i m şek l i d i r. H izmet ederek öğrenmede, erge n l e r ders verme,
ya ş l ı l a rla yardım, h a s t a n e l e rde ça l ı ş m a , kreşlerde yardım
etme veya bir a la nı oyu n bahçesine d ö n ü ş t ü rmek için t e m i z
l e m e k g i b i e t k i n l i k l e rde b u l u n ur l a r. H izmet ederek öğrenme
n i n ö n e m l i bir hedefi ergenlerin daha az ben merkezli ve
ba şka l a rı n a d a h a fazla yardımcı o l m a l a rını sağl a ma k t ı r.
( Sherrod ve La uckba rcl, 2009 ) .
H izmet edere k öğren m e şu i k i koşul sağlan dığında daha
e t k i l i o l m a ktadır ( N ucci, 2 0 06 ) : ( 1 ) Öğrencilere ça l ışaca k -
! a rı h i zm e t leri seçme serbestliği t a n ı m a k ; ( 2 ) öğren c i l e re
k a t ı l m a l a rı h a k kında yansıtma yapma fı rsa tları vermek. H iz
met ederek öğren me, eğit i m i topluma göt ü r ü r ( S herrod ve
Lauckha rcl, 2 009 ) . B i r l l . sını f öğre ncisi, fak i r bir çevreden
gelen ve okuma becerileri sınıf dü zeyinden d üş ü k öğrenci
Hizmet ederek öğrenmenin olumlu etkilerinden lere ders vermişt i r. Bu öğrenci dersleri verene kadar k e n d i
baziları nelerdir? sine v e ri l m i ş bi rçok fırsa t l a r ı n fa r k ı n da olmadığını söyl e m i ş t i r. Öze l l ik l e
ö d ü l l e n d i rici b i r an i s e k ü ç ü k bir k ızın o ' n a "ben ele s e n i n g i b i o k u m a k istiyorum
Hizmet ederek öğrenme: Sos yal sorumluluğu ve
topluma hizmet etmeyi d e s tek l e yen bir eğitim böylece ben d e büyüyünce ü n iversiteye gi debi lirim . " demesid i r. B öy lece, h izmet
şeklidir. ederek öğrenme hem ergen lere hem de yardım edilen lere fayda l ı olmaktad ı r.
Bağlantı Kur
Bu bölümde ergenler i ç i n anlatılan ideal
okul-öğrenme çevresiyle, daha önceki bö·
lüm lerde daha küçük çocuklar için anlatılan
okulları karşılaştırınız. Yaşa uygun programlar
dışında neler aynı ve değişiktir?
ko n u ba ğ l a nt ı l a r ı - - - - - - - - - - - - - - - .. ,
\
' --- - - ----- --- -- -
- - - ileriye akallm _ _ _ _ .,..
Ergenlikle ilgili birçok önyargı olumsuzd u r. B u g ü n pek çok ergen çocu k l u k t a n yetiş
k i n liğe geçiş yol u n u başarıyla geçer. B u n u n la birlik t e bugünün ergenlerinden çoğuna
yeterli yetişk i n ler olabilmeleri için uygun ftrsatlar ve destek verilmez. Ergenleri hete
roj en bir grup olarak görmek önemlid ir, çünkü hangi ergen grubu n u n t a rtışıld ığına
göre değişik ergen görünt ü l e ri bel irmektedir.
2 Fizi ksel Değ i ş i k l i kler O Erinlikteki değişikl ikler i beyindek i ve cinsell iktek i değişikliklerle
b irlikte açıklar.
E r i n l i k, erken ergen likte görülen hormonsal ve bedensel değişik l ikleri kapsayan hızlı
Erinli k
bir gelişmedir. E r i n l iğin belirleyicileri, beslenme, sağlık ve kalııımdır. Erinliğin baş
langıcı ndaki büyüme hamlesi kızlarda ort a lama 1 1 1/2 ve erkeklerde 1 3 Yı yaşlardadır.
E r i n l i k değiş i k l i klerinde bireysel farkl ı l ı k l a r vardır.Ergen ler beden imgelerine çok ilgi
gösterirler ve kızların beden imgeleri erkeklerin k i n den olumsuzd u r. Erkekler için,
erken gelişme faydalar getirir, en azından erken ergen l i k t e . Erken olgunlaşan kızlar
bi rçok riskle karşı karşıyadır.
Ergenlik bir cinsel araştırma ve cinsel deneyler dönemidir. Erken erge n l i k t e iken
Ergen Cinsell iği cinsel i lişki lerde b u l u nm a n ın ol u msuz gelişimsel sonuçları vardır. Ergenlerin h a m i
l e l iği önleyicileri k u lla nması artmaktadır. C i nsel olara k a k t i f ergenlerin dört te biri
cinsel yolla bu laşan hast a l ı k l a ra ya kalanmaktadır. Ameri ka ' da ergen h a m ileliği oranı
y üksektir, fak a t son yıllarda d ü şmektedir.
3 Ergen l i kte Sağ l ı k Soru n ları O Ergenlikte sağ lık, uyuşturucu kullanma alışkanlığı ve yeme
bozukluklarını tanımlar.
Erge n l i k sağlıkla ilgili önemli bir dönem d i r, çünkü kötü sağlık a l ı ş k a n l ı k l a rı ve yetiş
Ergen Sağlığı
k i n y ı l l a rd a k i erken ölümler ergenlik sırasında başlar. Kötü beslenme, spor yapmama
ve yetersiz uyku kaygı kon u l a rı d ı r.
Yeme boz u k l u k l a rı, şişman ergenlerin ora nının önemli şekilde artmasıyla fazlalaşmış
t ı r. Ergenlikte beliren iki yeme boz u k l uğu anoreksiya nevroza ve b u l i miya nevrozadır.
Anoreksiya nevroza t i pik olarak bir diyet dönem i n i t a k ip ederek erken ergen likte
Yeme Bozuklukları
başlar ve aç k a larak zayıfla mayı içerir. B u l imiya nevroza yeme a ı a kl a rı ve k u sma
örün tüsü nden ol uşu r, fa k a t anoreksik lerde görü lmeyen şeki l d e -b u l i m i k l e r normal
ağırl ı k t a dır.
Soyut işlemler döneminde, Piage l ' n i n dördüncü zihinsel gelişim d ö nemin d e, düşünce
Piaget'nin Kuramı
somut işlemler döneminde olduğundan daha soyut, ideal ist ve m a n t ı k l ı d ı r. B u n u nla
birlikte, pek çok ergen soy u t işlemlerle düşü nmez ve som ut işlemle rd e devam eder
ler.
Ergenlikte bilgiyi işlemedeki değişi k l i kler, karar vermede ve eleşt ire l d ü ş ü n mede iler
lemeleri kapsayan, y ü rütücü işlevlerdeki gelişmelerle kendini göste ri r.
Bilgi İşleme Süreci
5 Okul lar e Okul ların ergen gelişimini nası l etkilediğini ana hatlarıyla özetler.
Ortaokula geçiş ergenin hayatında birçok sosyal, ailevi ve bireysel değişi kl i klerle bi r
Orta Okula Geçiş arada meydana gel i r ve bu geçiş stklıkla streslidir. St resin kaynakla rınd a n biri ilko
kulda lider pozisyon undan ortaokulda en küçük pozisyonu na geç m e k ti r .
ABD liselerinin d u ru m u n u düzeltmek için bir çok stratej iler öneril m iş t i r, bu n la r yük
Lise
sek beklentileri ve daha iyi desteği de kapsar. Yirminci y üzyılın iki n c i y a nsında liseyi
bırakma önemli şekilde azalmıştır, fa kat La tin ve Amerikan yerlileri i ç i n l is e yi bırakma
yüksek orandadır.
Hizmet ederek öğren me sosyal sor u m l u l uğu ve topl u ma hizmeti de st e kle yen bir eği
H izmet Ederek Öğrenme tim şeklidir ve ergenler için y ü ksek not a l ma, a rtan hedef bel irl e me ve daha iyi
benlik saygısı gibi faydalan vardır.
bölüm 12
SOSYO D UYGUSAL GELİŞİM
1 Benlik, Kimlik ve Dini/Manevi 4 Kültür ve Ergen Gelişimi
Gelişim
Öğrenme Hedefi 4 Kültürün ergenlikteki gelişi mi
-
..c Kimlik
Dini ve Manevi Gelişim
Medya
ta 5 Ergenlik Problemleri
2
c: Aileler
Öğrenme Hedefi 5 Sosyoduygusal gelişi m konu
ta
s undaki ergen pro ble mlerini ve bu pro ble mlerin
Öğrenme Hedefi 2 Ergenin ebeveynleri ile
de ergenlere yardımcı olma stratejilerini tanı mlar.
ilişkilerinde meydana gelen değişiklikleri açıklar.
E
Çocuk ve Genç Suçluluğu
Ebeveyn Kontrolü
Depresyon ve İ ntihar
Özerklik ve Bağlanma
Problemlerin Başarılı Önleme / Müdahale Progra m ları
Ebeveyn-Ergen Çatışması
ile İlişkisi
: =:)
3 Akranlar
:Q Öğrenme Hedefi 3 Ergenlikte akranlarla ilişkiler
_o de meydana gelen değişikleri anlatır.
Arkadaşlık
Akran Grupları
Flört ve Romantik İ l işkiler
Ş ehrin belediye başkanı onun "her yerde" olduğunu
söylüyor. Geçenlerde şehrin okul komitesini, geç
kalan öğrencilerin sınıfa alınmama uygulamala rını bitir
mesi konusunda ikna etti. Ayrıca çevredeki bir gr u b u da kış
dönemi çalışma programına i lişkin bir önerisini desteklemek üzere yönlen
dirdi. Bir be lediye meclisi üyesine göre, "İnsanlar onun ikna yeteneğinden
ve tartışma felsefesinden etkileniyor:' (Silva, 2005, s. B l , B4). Onun adı Jewel
E. Cash ve o daha 1 9 yaşında.
Boston Latin Akademisi 'nde birinci sınıf öğrencisi olan Jewel; annesi tara
fından, ba basız bir ço c uk olarak Boston'un konut projelerinin birisinde
yetiştirildi. B ugün ise Boston Öğrenci Danışma Konseyi'nin bir üyesi olarak
danışmanlık ya pıyor ve bir kadın sığınma evinde gönüllü olarak çalışıyor. O
b unların yanında, dansçı ve iki tiyatro kulübünün üyesi ve başka faaliyetle
rinin yanı sıra mahalleye göz kulak olan bir gr u b un da üyesi. Jewel, başka Jewel Cash bir toplum merkezinde annes ini n yanı nda bir suç izleme
toplantısına katılıyor.
larına hiç benzemiyor, ama o n un faaliyetleri gösteriyor ki bilişsel ve
sosyod uygusal gelişim ergenlerin bile etkili bireyler o lmalarına imkan tanır.
I
,. - ko n u ba ğ l a ntl l a n
1
1 Orta ve geç çocukluk dönemlerinde kendini ve başkaların ı anlamanın gelişimi
1 daha karmaşık bir şekil alır, d uygusal anlayış gelişir ve ahlaki düşünce ilerler.
1
Erikson'a göre çoc uklar şimdi artık çalışkanl ığa karşı aşağılık d uygusu dönemin
dedirler ve bu dur um onların bir şeyler inşa etme ve bir şeylerin nasıl çalıştığını
çözme gayretlerinde görülür. Çoc uklar akranları ile artık daha fazla zaman
geçirirler ama e beveynler hala onların yaşamında - özellikle onların akademik
başarılarını yönlendirme ve fırsatlarını kullanmaları konus unda - önemli rol
oynamaya devam ederler. Akranlık durumu ve arkadaşlık, çoc ukların akranları
ile ilişkilerinde daha fazla önem kazanır ve okul, güçlü bir akademik odak nok
tası haline gelir.
I
� - - geriye dönelim _ __________________ ,.
Gelişim
Jewel Caslı, Boston Globe'dan gelen bir görüşmeciye " B i r problem görürüm ve 'nasıl
bir fark oluşt urabilirim' derim . . . Deneyebilmeme rağmen d ü n ya ile boy ölçüşemem . . .
İleriye doğru hareket ediyorum ama insanları da benimle birlikte getirdiğimden emin
olmak istiyorum . " Silva, 2005, s. B L B 4 ) . Jewel'ın kendine güveni ve pozitif kimliği
en azından faaliyetleri kadar etkileyicid i r. Bu bölümde ergenlerin bu gibi karakteristik
özellikleri nasıl geliştirdikleri ele a l ınacaktır. Ergenlikte kendinizi ne kadar a nladınız
ve kimliğinizin ayın edici özelliklerini nasıl kazandınız? Kimliğiniz hala gelişiyor m u?
Ö 7 c;. d v r. ı
1 0. B ö l ü m 'den öz saygının kendimizi genel olarak değerlendirme yolu olduğu n u
hat ırlayınız. Konuya ilişkin tartışma, öz saygının ergenlikte ne ölçüde değiştiğini ve
ergenlerin öz saygısında cinsiyete göre farklılıklar olup olmadığını ele a lıyor ( Ha rıer,
2006 ) . B i r çalışmada erkeklerle kızlar çocuk lukta yüksek d üzeyde öz saygı sergilemiş;
ama ergen likte öz saygı düzeyleri önemli oranda düşmüştür ( Robins ve diğerleri,
2002 ) . Bu ça lışmada ergenlikte kızların öz saygısı erkeklerinkinden d a ha fazla d üş
müştür.
Ergenlikte öz saygı yetişkinlikteki uyum ve yeterlikleri gölgeler mi? Yeni Zelanda'da
yapılan boylamsal bir araştırma ergenlerin l L 1 3 ve 1 5 yaşında öz saygılarını değer
lendirmiş; sonra da aynı bireylerin 26 yaşındayken uyum ve yeterliklerini değerlendir
miştir (Trzesniewski ve diğerleri, 2006 ) . Sonuçlar zayıf zihin ve beden sağlığı,
ekonomik gelecek ve suç davranışı düzeyleri yüksek olan yetişkinlerin daha iyi uyum
sağlayan ve daha yeterli yetişkinlere nazaran ergenlikte daha düşük öz saygılarının
olduğunu ortaya koymuştur.
Bazı eleştirmenler, ergenlik döneminde öz saygıdaki gelişimsel değişikliklerin ve
cinsiyet farklılıklamun abartıldığını savunuyorlar (Harter, 2006 ) . Farklı sonuç ve yorum
lara rağmen kızların öz saygısı en azından ergenliğin ilk yıllarında düşme eğilimindedir.
Kızların öz saygısı ergenliğin ilk yıllarında niçin düşer? B i r açıklama, kızların p u ber
tal (buluğ çağma ilişki n ) dönemdeki olumsuz beden imgesine işaret ediyor. B i r başka
açıklama genç ergen kızların sosyal ilişkilere ilgi duyması ve toplumun bu ilgiyi ödül
lendirmemesi ile i lişkilidir ( Impet ve d iğerleri, 2008) .
Öz saygı, gerçek ile örtüşmeyen a lgılamaları yansıu r ( Krueger, Vohs v e Baumeister,
2008 ) . B i r ergenin öz saygısı örneğin zeki ya da çekici olup olmadığına dair bir algıla
mayı gösterebilir; ama b u algılama doğru olmayabilir. Yüksek düzeyde öz saygı kişi
olarak o bireyin değerli olduğuna, başarılarına ilişkin doğru, haklı algılamaları ifade
edebilir; ama başkalarına karşı kendini beğenmişlik, gösteriş ihtişam ve haksız bir
üstünlük duygusu n u n da işareti de olabilir. Aynı biçimde düşük öz saygı düzeyi ya
kişinin eksikliklerini ya da çarpıtılmış patolojik güvensizliğini ve aşağılık duygusunu
ifade edebilir.
K I M L i ıt
B e kimim? N eyim? Hayatımda neler yapacağım? Benim farkım ne? Ben kendi
başıma nasıl yapabil i r i m ? B ü t ü n bu sorul a r, bir kimlik arayışın ı yansıtıyor. Açık
arayla en a yrı n r ı l ı ve kamçılayıcı benlik gelişimi teorisi E r i k E r i kson'a a i t t ir. B u
bölü m de o n u n k i mliğe ilişkin görüşlerini inceleyeceğiz. Ayrıca kimliğin nasıl gelişti
ğine ve topl umsal bağlamın bu gelişi mi nasıl e tkilediği ne dair yeni araştı rmaları da
ele alacağız.
Kimlik Nedir? Kimlik birçok parçadan oluşan bir kendini betimlemedir ve şunları
da içeri r :
• K i ş i n i n d i n i inancı ( d i n i k i m l i k )
• K i ş i n i n bekar, evli, boşa n mış, v s . oluşu ( i l iş k i k iml iği )
Erikson'ın Görüşü: E rgen gelişiminin a n l a ş ı l masında kimliğe dair soru la rın ne Narsisizm: Başkalarına karşı ben merkezli ve ben ile
kadar önemli olduğunu i l k d e fa gören kişi Erik Erikson ( 1 9 50, 1 96 8 ) o l m u ş t u r. ilgili bir yaklaşım.
• Dağınık kimlik, heni.iz bir b u na lım yaşa mamış ya da bir bağlan m a n ın olma
dığı bireylerin statüsüd ür. Hem mesleki ve ideolojik tercihler kon u s u nda
kararsızdırlar hem de bu gibi konulara pek ilgi göstermezler.
Kimlik Statüleri
• Moratoryum ( kararsız) kiml i k, bir bunalım ı n ortasında bulunan fakat anlayış, şimdi kim olduğuna dair
bağlanmaları henüz olmayan ya da belli belirsiz tanı mlanmış bireylerin sta anlamlı bir anlayış ve gelecekte kim
tüsüdür.
olabileceklerine dair bir anlayış ile
• Başarılı kimlik, bunalım geçirmiş bir kara ra varıp kararlarına bağlanmış
donatır.
olan kişilerin statüsüd ür.
-James Marda
Genç Yetişkinlik ve Sonrası: Kimlikle ilgili önemli değişimlerin genç yetişki n- Çağdaş psikolog. Siman Fraser Üniversitesi
likte ( l 8-25 yaş arasında ) ya da ergenlikten sonra olduğuna dair geniş bir fik i r
birliği bu l u nmaktadır ( Cote, 2009; Juang ve Syed, 20 1O ; Kroger, 2007; Lu yckx v e
Diğerleri, 2008). Örneğin, A l a n Waterman ' ın bu lgularına göre ( 1 98 5 , 1999 ) ; l ise
öncesi y ı l lardan üniversitedeki son birkaç yıla kadar başarılı k i m l i k kaza n mış birey
lerin sayısı a r t ıyor, dağınık k i m l i k yaşamış bireylerin ise sayısı düşü yor. Böylece
üniversite birinci sını f ya da lise öğrencilerine nazaran üst sınıf öğrencilerin kimlik
kaza nı m ı daha m u htemeldir. B i rçok ergen ise dağı nık kimlik yaşamıştır. Bu gel işim-
sel değişimler, mesleki seçimlerde öze l l ikle geçerlidir. Dini inanç ve siyasal ideolojiler
bak ı m ından daha a z ü n i versite öğrencisi kimlik kazanımı statüsüne u laşır; önem li
mikta rda öğrenci ipotekl i kimlik ve dağınık kimlik özel
liklerini gösterir. Dola yısıyla kimlik gelişi minin zamanla
ması, söz konusu boyuta bağlı olabilir.
Üniversite k i m l i k t e n için bazı önemli değişimler
meydana get i rebilir? Üniversite öğrencilerinin ev ile okul
a rasındaki ve kendi içlerindeki zıtlıkları onaya çıkara n
bir dizi yeni yaşa ntıları ile bağl a n t ı l ı akıl yürütme bece
rilerindeki karmaşıklığın a rtması, o n l a rı k i m l i k lerinin
çeşit l i boyu t larını daha yüksek düzeyde entegre etmeye
sevk eder ( Ph i nney, 2008).
1 24 a raştırma ile ilgili yeni bir meta a na l i z, moraıor
yum kimlik statüsünün 19 yaşına kadar istikrarlı biçimde
yükseldiğini, sonra tekrar düştüğü n ü gösterm işti r. Kimlik
kaza n ı m ı e rgenliği n geç dönemleri ne ve genç yetişkinli
ğin başlarına doğru uzanmakta; ipotekli ve dağı n ı k kim
l i k statüleri lise yılla rı nda düşmekte fakat geç ergenlik ve
i l k yetişkinlik dönemlerinde dalgalanmalar olmaktadır
( K roger, Mart i n u ssen & Marcia, 20 1O). B i reylerin önemli
bir bölümü genç yetişki n l i k dönemi n e kadar başarılı kim
lik kaza na ma ma ktadır.
E rgenl i k ve genç yetişkin l i k te kimlik konusun u n Genç yetişkinlikte kimlik nasıl değişir?
çözümü, kimliğin yaşamın geri kalanında istikrarlı olacağı anlamına gelmez. Olumlu
kimlik geliştiren birçok birey UMAM A " döngüsü denen bir döngüyü izler; yani o
bireylerin kimlik statüsü moratoryumdan ( moraıoriurn ) başarılı kimlik kazanımına Erken bağlanılmış (ipotekli) kimlik: Marcia'ya göre
erken bağlanılmış (ipotekli) k i m l i k, kişinin bağlanma
(achieveme n t ) , buradan moraıoryuma ( moraıorium), buradan da yine kimlik kazanı
yaşadığı, ancak bunalım yaşamadığı kimlik statüsüdür.
mına (achievement) dönüşür (Marcia, 1 994) . B u döngüler yaşam boyu tekra r edile
bil i r (Francis, Fraser ve Ma rcia, J 989 ) . Marcia (2002) , ilk kimliğin bu olmadığını (yani Moratoryum: Marcia'ya göre moratoryum kimlikte,
kişi bunalımın ortasındadır, a n c a k bağlanmanın ol
bunun son ü rü n olmadığı n ı ve olmaması gerektiği n i ) belirtir.
madığı ya da belli belirsiz olduğu k i m l i k statüsüdür.
Etnik Kimlik: Tüm dünyada etnik azınlıklar, baskın kültürün içinde kendi kimliklerini Başarılı kimlik: Marcia'ya göre başarılı kimlikte birey
bunalım yaşamış, bunalımı başarıyla çözmüş ve bağ
koruma mücadelesi vermektedirler ( E rikson, 1 96 8 ) . Etnik kimli k, benliğin kalıcı bir
lanmanın olduğu kimlik statüs ü d ü r.
yönüdür; bir etnik gruba aidiyet du ygusunu ve bu a idiyet ile ilgili duygu ve t u tu m la rı
da içenııektedir. Dolayısıyla azı n l ı k gruplard a n gelen ergenler için kimlik oluşumu Etnik kimlik: Benliğin kalıcı b i r yön ü d ür; bir etnik
gruba aidiyet duygusunu ve bu a i d iyet i l e ilgili duygu
sürecinin ek bir boyutu daha vardır: İki ya da daha fazla kimlik kaynağı arasından
ve tutumları da içermektedir.
G E !_İ � İ f\JI
14
f) i i / E l\A f\l ı:: V .
12
"'' 1 l . B öl ü mde 'Di ni töre n i öğre n m e n i n ' o]urnlu sonuçları n ı t a n ımlamış
"'
...,,
10 tık. B i r g ru p ça.lışma, d i n i k u rumla r ile ilgisi ola n e rgen l e ri n başka
;o
� ergenlere göre dini törenleri daha çok öğre n m e eğili m i n d e olacakla rını
-;::
"' 8 göstermişt i r ( Lerner, Roeser ve Phelps, 2009 ) . Şimdi d e e rgenl erin d i n i
"O
c
o ve ma n e v i deneyi m l e ri n i n y a n ı s ı ra d i n ve ma n eviyata i lişk i n kavram
6
la rını da i n celeyelim.
4 Dini kon u l a r birçok ergen için önemlidir; ama 21. yüzyılda ergenler
arasında d i n e ka rşı ilgide bir düşme olmu şt u r. 2007 yılında Amerika 'da
2
üniversite birinci sınıf öğrencileri a rasında yapılan u lu sa l bir araştırmada
o
öğrencilerin % 78'i d i n i törenlere lise son sınıfta sıkça ya da a rada bir
katıldıkla rını söylemektedir; bu oran 1 997 yılında % 85 idi ( Pryor ve
14 18 20 24
diğerleri, 2007 ) .
Yaş (yıllar)
Yeni bi r çalışma dindarlığın Amerika'da 1 4 yaşından 20 yaşa gerile
ŞEKİL 12.2 diğini onaya koym uştu r ( Koenic, McGue ve Iacono, 2008) (bakınız şekil
DİNDARLIK KONUSU N DA 14-24 YAŞ ARALIGINDA 12.2) . B u çal ışmada dindarlık ibadet sıklığı, d i n i öğret ileri tartışma sık l ığı,
GELİŞİMSEL DEGİŞMELER: Not: Dindarlık ölçeği O ile 32 arasında dini sebeplerle ahlaki davranışa ka ra r verme ve günlük hayatta d i n i n
puan vermekte. Yüksek puan dindarlık göstergesidir.
genel önemi gibi maddeler ile değerlendi rilmiştir. Ş e k i l 1 2.2'de görü ldüğü
gibi, dindarlık konusunda 1 4-18 yaş arasında 20-24 yaş aralığına nazaran daha [azla
değişim olmuştur. Dini törenlere kalllma 14 yaşında en yüksek düzeyde iken 1 4
yaşından 18'e gerilemiş ve 2 0 yaşında artmıştır.
Araştırmacılar, ergen kızların ergen erkeklerden daha dindar olduğu bulgusuna
ulaşmıştır. (King ve Roeser, 2009 ) . 1 3- 1 7 yaş arasıııda bulunanlar ile ilgili olarak
yapılan bir araştırma kızların dini törenlere katılma, dinin günlük bayatı biçimlen
dirdiğini algılama, dindar genç gruplarına katılma, yalnız iken daha çok ibadet etme
ve Allah'a daha yakın olduğunu hissetme eğilimini daha fazla gösterdiklerini ortaya
koymuştur (Smith ve Demon, 2 0 0 5 ).
1 8-24 yaş arasında bulunanlar ile yapılan Dünya Değerleri Araştırması'na
dair analizler az gelişmiş ülkelerdeki yetişkinlerin gelişmiş ülkelerdekilere naza
ran daha dindar olduklarını bulmuştur (Lipman ve Keith, 2006). Örneğin dinin
hayatlarında çok önemli olduğunu söyleyen yetişkinlerin oranı Japonya'da %
O, Nijerya'da % 9 3 olurken; Allaha inanç İsveç'te % 40, Pakistan'da % LOO
olarak belirlenmiştir.
Din ve Kimlik Gelişimi: Daha önce de gördüğümüz gibi, kimlik gelişimi ergen
liğin ve genç yetişkinliğin önemli bir odak noktasıdır. (Kroger, Marinussen ve Mar
cia, 2 0 1 O). Kimlik arayışlarının bir parçası olarak ergenler ve müstakbel yetişkinler,
"Ben neden bu gezegendeyim?", "Gerçekten Tanrı ya ela yüksek ruhlu bir varlık var
mı yoksa ben ailemin ve elini kurumların (kilisenin) bana aşıladıklarına mı inanıyorum Ergenlik döneminde dinin olumlu işlevleri nelerdir?
?" "Benim dini görüşüm nedir ?" gibi sorular ile konuyu mantıklı olarak kavramak
için mücadele ederler.
Dinin Ergenlerin Hayatındaki Olumlu Rolü: A raştı rma son u çla rı, d i n i n çeşitli
yönle rinin ergenler içi n bazı olumlu işlevleri old u ğ u n u söylemektedir ( B ridgers ve
;---------� Sna rey, 20 1 0; K i n g ve Roesser, 200 9 ) . Din, a yrıca ergenlerin sağlığı ü zerinde ve
I onların problemli davranışla r sergileyip sergilememeleri nde de rol oynar ( Cotton
1 _:
ve diğerleri, 200 6 ) . Örneği n 1 1- 1 8 yaş a rası gruptan ulusal çap t a rastgele seçilen
Din: Yetişkinlik yaşa m ı nda pek çok insan 2000 kişi ile yapılan bir araştı rmada d i n d a rlı kları y ü ksek d üzeyde ola nların sigara
için din önemli rol oynar, din yetişkinlikteki
içme, alkol ve u yu şt u ru cu k u lla n ma , okuldan kaçma, çocuk s u çlarına b u laşma ve
sağlık ve "başetme becerileri" ile ilişkilidir.
depresyona girme eğilimleri diğerlerine ora nla daha d ü ş ü k b u lu n m u şt ur ( S in ha,
1 5 . Bölüm, s. 495; 1 8. Bölüm, s. 587.
Cnaa n ve Gel!es, 2006 ) .
__ ...
Dindar birçok ergen, dinin insanla rı önemseme v e onlarla ilgilenmeye ilişkin
mesaj larını da ben imsiyor. Örneğin; bir araştırmada dindar gençler toplum hizmet
lerine dindar olmayanla rdan yaklaşık üç kat daha fazla kalllmıştır ( Yo u n iss, McLel
lan ve Yates, 1 99 9 ) .
Ya nsıt Ergenlikte kımlik nasıl gelışır? larını (mesleki, siyasi, dini, ilişki, başarı /ente
Ergenlikte dini ve manevi gelişımin özel likleri lektüel, c i n sel, kü ltürel/etn ik, ilgi, kişilik ve
Ergen lik dönem inde ebeveyn ve ergen çocu kları arasındaki ilişki tipik ola
rak değişir. E rgen ve ebeveynleri arasındaki ilişkinin en öneml i boy u tlarını,
ebeveyn kontrolü, özerklik ve bağlanma ve ebeveyn - ergen çatışması
ol uştu ru r.
Özerklik, aileden ayrılma, aile ve akranların Bağlanma ve özerklik, ebeveyn l e r önemli destek
dünyası ayrılmıştır. sistemleri ve bağlanma ş a hsiyetleridir.
Ergenlik dönemi boyunca yoğun ve stresli Ergen-ebeveyn ve ergen-akran dünyalarının
çatışma, neredeyse her gün ebeveyn-ergen bazı önemli bağlantıları vardır.
ilişkileri fırtınalı ve stresli. llıman ergen-ebeveyn çatışmaları yaygındır ve
pozitif bir gelişim işlevine h i zmet eder,
çalışmalar ergenliğin erken d ö n e minde
daha çoktur.
ŞEKİL 12.3
ERGEN-EBEVEYN İLİŞKİLERİ N E DAiR ESKi VE YENİ MODELLER
Yine de bazı ergen -ebeveyn ilişkilerinde yüksek oranda çatışmalar söz kon u s u
dur. B u uzamış v e yoğun çatışma duru m u çeşitli ergenlik problemleri ile ilişkilidir.
Mesela evden taşınma, çocuk suçları, tarikatlara üye olma, u yuşturucu kullanma
gibi ( B rook ve d iğerleri, 1 990 ) .
e
rol oynar7 ailenin sana davrandığ ın dan farkl ı mı davra
Ergenin ebeveynleri ile ilişkile nırdın7
rinde meydana gelen değişiklik Bağlantı Kur
leri anlatır. Ergen l i k bireyin hayatında bağımsızlık arayı
şının güçlü ol duğu i kinci zaman ol arak ta
nıml anır.
3 Akranlar
e Ergenlikte akranlarla ilişkilerde meydana gelen değişikliklerin özelliklerini açıklar.
Akranlar, ergenlerin hayatında önemli rol oynarlar ( Brown ve D ietz, 2009; Vitaro,
Boivin ve B ukowski , 2009 ) . Ergenlikte akran i lişkileri önemli değişimler geçirir, bu
değişimler arkadaşlık ve akran gruplardaki değişimleri ve romantik ilişkilerin başla
masın ı da içerir.
A R l<Af1ASL I K
Çoğu çocuk için akranları arasında popüler olmak güçlü bir güdüleyici faktördür.
Fakat ergenl iğin ilk dönemlerinden itibaren gençler küçüklere nazaran daha az m i k
tarda arkadaş edinmeyi seçerler v e b u arkadaşlıkları daha yoğun v e daha samimid ir.
A K RA N G R U P A R I
Ergenlikte akran baskısı n e kadar yoğun
d ur ? K l i k l er ve topl u l u k l ar erge n lerin
h ayatında ne gibi rol oynarlar? Daha sonra
göreceğimiz gibi araşt ırmacı lar akran grup
standartlar ı n ın ve klik ve t o p l u l u k l arı n
etkisinin ergenl i k t e artan oranlarda önem
kazandığını ortaya koymaktadırlar.
Bunlar bu bölümde daha önce okuduklarınıza dayanmaktadır. Muhtemel bir arkadaş olarak birine yaklaşmak isteyen bir er
gene başka neler önerebilirsiniz?
ı: ı Ö RT v ı: R O IVI J\ N Tİ K i l i c:; K i ı ı= R
E rgenler flört ederek v e b u konuda düşünerek oldukça çok zama n har
carlar (Collins, Welsh ve F u rman, 2009; Connol ly ve Mclsaac, 2009 ) .
F lört bir eğlence biçimi, b i r statü kaynağı, yakın arkadaşl ı k hakkında bilgi
edinmek için bir ortanı, ya da bir arkadaş b u l ma yöntemi olabilir.
Ya nsıt Ergenlerin akran grupları nasıldır7 lar gelişiminizi nasıl etkilemişti7 Ergenl ikte
Ergenlikte flört ve romantik il işkilerin özel liği flört ve romantik il işkileriniz nasıldı? Akran
Bu bölümde kült ü rler arası farklılıkların ergenlik dönemi gelişimini nasıl etkilediği
çeşit l i yönlerden ele alınacakt ır. Ayrıca etnisitenin Amerikalı ergenleri ve gelişimle
rini nasıl etkilediği de incelenecektir. Bir de ergenlerin k ü lt ü rel d ünyasının önemli
bir yönü açıklanacak: medya.
K Ü L T Ü R L E R A R A S I K A R Ş I LA ŞTI R M A L A R
D ü n yada ergenlere ilişkin ne gibi gelenekler hala d urmaktadır? E rgenlerin yaşamını
ne gibi şartlar değiştirmektedir?
Sağlık: E rgen sağlığı v e iyi oluş d u ru mları bazı bakı m lardan iyileştirilmiştir; ama bazı
bak ı m lardan iyi d urumda değildir. Genel olarak tüm d ün yada geçmişe göre günü
müzde daha az sayıda ergen, enfeksiyon hastalıkları ve yetersiz beslenme nedeniyle
yaşamını yitiriyor ( UNICEF, 2009 ) . Aynı zamanda sağlığı tehlikeye atan bazı davra
nışların ( Özell ikle yasa dışı u y u ş t u ru c u k u l lanı m ı ve korunmasız cinsel l i k ) sıklığı
artmaktadır. Alt - sahra ülkelerinde ergenlerde H I V virüsünde büyük oranlarda artış
lar meydana gelmiştir ( UNICE F, 2 009 ) .
Cinsiyet: D ünyada ergen kız v e erkeklerin deneyimleri farklı olmaya devam ediyor
( B rown ve Larson, 2002; Larson, Wilson ve Rickman, 2009 ) . Japonya, Filipinler ve
Batılı ü lkeler gibi birkaç bölge haricinde erkeklerin eğitim fırsatlarına erişimi kızla
rınkinden çok daha fazladır ( UNICEF. 2009 ) . B i rçok ü lkede ergen kızların bir kariyer
peşinde koşma ve boş vakitlerinde bazı faaliyetlere katıl m a kon usunda serbestliği
erkeklerinkinden daha azdır. C insel olarak kendini ifade etme konusunda cinsel fark
lar özellikle Hindistan, Güney doğu Asya, Latin Amerika ve Arap ü lkelerinde yay
gındır; bu ü lkelerde ergen kızlarm cinsel eylemleri üzerinde daha fazla kısıtlamalar
söz konusudur. Ama yine de bu cinsel farkblıklar zamanla küçülü yor gibi görün ü yor.
Bazı ülkelerde kadınlar için eğitim ve kariyer fırsatları genişliyor ve ergen kızların
romantik ve ci nsel ilişkileri üzerindeki kontrol zayıflıyor.
Aile: Bazı ü l kelerde ergenler akrabalık bağlarının çok olduğu ailelerde yetışıyor.
Mesela Arap ü lkelerinde " E rgenlere katı idare k u ralları ve bağlılık ku ralları öğretilir. "
( B rown ve Larson, 2002, s . 6 ) . Öte yandan Batılı ülkelerde ( sözgelimi A B D ' de ) ebe
vey n l i k geçmişe nazaran daha az otoriterdir ve daha çok sayıda ergen boşanm ı ş
aileler y a d a üvey ailelerinin yanıııda yetişiyor.
Dünyanın birçok ü l kesinde yaygın eğilim "Ailelerin kentl ere doğru hareketi ve göç
etmesi ve aile bireylerinin uzaklarda çalışması, çekirdek aile biçimine gelmesi, aile bi rey
lerinin azalması ve çalışan annelerin anması" yönündedir ( B rown ve Larson, 2002,
s. 7 ) . Maalesef bu değişimlerin çoğu ailelerin ergen çocukları ile vakit geçirme yetenek
lerini azaltmaktadır.
Akranlar: Bazı k ü l t ü rler ergenlerine diğer kültürlerden daha güçlü roller verir ( B rown
ve diğerleri, 2008 ) . Bat ılı u lusların çoğunda akranlar ergenlerin h ayatında çok önem
lidir ve bazen ailelerin oynayacağı rolü bile üstlenirler. Güney Amerika'da sokaktaki
gençler arasında akran ağı ailenin yerine geçerek tehlikeli ve gerilimli ortamlarda onlara
hayati destek sağlar. Dünyanın başka bölgelerinde (örneğin Arap ü lkelerinde) özellikle
kızların akranları ile ilişkileri kısıtlanmaktadır ( Booıh, 2002 ) .
Farklı Faaliyetlere Zaman Ayrtlması: Reed Larsoıı v e Arkadaşları ( Larson, 200 ı ; Lar
son ve Verma, 1 999; Larson, Wilson ve R i ckman, 2009; Larson ve D iğerleri, 2 0 0 7 )
ergenlerin nasıl çalışt ıklarını, oynadıklarını ve gelişimsel faaliyetlerle nasıl ilgilen d i k
lerini incelediler. A merikalı ergenler Doğu Asyalı ergenlere göre oku l l a i l g i l i çalış
malara % 6 0 zaman ayı rı yorlar. B u n u n ana sebebi, A merikalı ergenl er i n ev
ödevlerine daha az vakit ayırmalarıdır ( Larson ve Verma, 1 99 9 ) .
Fakat Amerikalı ergenlerin istedikleri gibi geçirebilecekleri zamanları diğer sana
yileşmiş ü lkelerdeki ergen lerinkine nazaran daha fazladır ( Larson ve Wilson , 2004;
Larson, Wilson ve R i ckman, 2009 ) . Amerikalı ergenlerin % 40- 50'si sabah uyandık
ları zamanı serbest zaman olarak k ullanırlar ( yaz tatilleri haricinde ) ; b u oran Doğu
Asyalı ergenler için % 30, Avrupalı ergenler için % 3 5 - 4 5 arasındadı r. Bu ekstra
zamanın Amerikalı ergenler için bir borç ya da hazırda bir varlık oluşu o nların bu
zamanı nası l k u l l an d ıklarına bağlıdır.
Larson'a ( 2 00 1 ) göre en üst düzeyde gelişim için A merikalı ergenlerin yapılan
dırılmamış çok fazla zamanları olabilir; çünkü b u zamanlarında istedikleri bir şeyi
yapmalarına izin verildiğinde tipik olarak kendilerini zorlamayan faaliyetlerle uğra Orta Asya ve ABD'li ergenler zamanları farklı nasıl
şacaklardır; mesela televizyon seyretmek ya da dışarı çıkıp bi r yerlerde takılmak gibi. geçirmekteler?
Medya Kullanımı: Ulusal b i r araştırma, çocukların ve ergenlerin medya "Aptal m ış• gibi muamele 70.7
alışkanlıklarını derinlemesine bir bakışla incelemiştir (Rideout, Roberıs ve görmek ve küçümsenmek
3: 1 7 3:1 6
2:36
2:24
1 :42
1 :22
1 :05 1 :02
0:59
0:52
0.33 0:37
o
8-1 0 1 1 -14 1 5- 1 8 8-1 0 1 1 -14 1 5- 1 8 8-1 0 1 1 -14 1 5- 1 8 8-10 1 1-14 1 5- 1 8
Yaş grupları
Yan sıt nasıl geçirirler7 Geçiş törenleri nedir7 kimliğin yayg ın kültürden ne kadar farkl ı ?
Etnisite ergenin gel işimini nasıl etkiler?
� �
<( '::ı
Toplam çocuk ve genç suçluluğu
:;;: "'
ro .!:!?"'
-o 1 ,200,000
c .s
Vi .S:
"' �
�
«1
QJ
-
- QJ
�- -"'� 800,000
"- ..c
"' "'
o E
o
N
6 400,000
'°
°'
o
1 960 1 965 1 970 1 975 1 980 1 985 1 990 1 995 2000 2005
Yıllar
Ç OC U K V E G E N Ç S U Ç L U L U G U
Çocuk ve genç suçlu l uğ u ifadesi. kan u n u çiğneyen ya da yasadışı diye tanımla
nabilecek davra n ış gösteren ergenler için k u ll a n ıl ı yor. Başka bozuk l u k kategorileri
gibi çocuk suçu da genel bir kavramdır. Yasa i h lali yerlere çöp atmaktan cina-
yete kada r çeşitlen mektedir.
A merika'da çocuk mahkemeleri n i n dava y ü k ü 1 960- 1 996 yılları a ra
sında ciddi biçimde a rtmış; 1 996'dan b u yana h a f if bir düşüş göstermiş
tir (bakınız şekil 1 2 . 7 ) ( Pu zzanchera ve Sickmu nd , 2008 ) . Bu istatistiğin
ya lnızca t u t u kla nı p çoc u k m a hkemesine dosyası gönderilen ergenleri
ifade ettiği, t u tuklandıktan sonra çocuk ma h kemesine gönderilmeyenleri
kapsa madığı u n u t u lmamal ıdır. Bu veriler suç işledikten sonra t ut u k l a n -
mayanla rı da kapsa m ı yor.
Erkeklerin suça ka rışına i h timal leri kızlardan daha fazladır. Ancak Ameri
kan devlet istatistikleri, çocuk suçu işlemiş kızla rın ora n ı n da a rtış olduğun u göste
riyor ( 1 98 5 yılında % 1 9 iken 200 5 yılında bu ora n % 27 olmuşt u r ) ( Puzzan chera
ve Sickmund, 2008 ) .
Azı n l ı k gruplar v e düşük sosyoekonomik statüden gelen gençler arasındaki suç
ora n ı b u grupların genel n ü fusuna bak ı ldığında özeJJikle y ü ksekt i r. Fakat bu grup
ların A merika'da adli kara r verme sürecinde etkileri azd ı r; bu nedenle orta sosyo
ekonomik statüden gelen beyazlara nazara n b u n la r daha kolay yargılanmaktadırlar.
E rken başlayan ( 1 1 yaş önces i ) ve geç başlayan ( 1 1 yaş sonrası ) a n t isosyal dav
ranış a rasında bir ayırım yapılma ktadır. Erken başlayan a nt isosyal davra n ı ş geç baş
layana göre daha ol u msuz gelişimsel sonuçl a r ile i l işkilidir ( Schulenberg ve Zarrett,
2006 ) . Genç yet işkinlikte de devam etmekle kalmaz, aynı zamanda zih i n sel sağlık
ve i l işki problemleri ile de ilişkilidir ( Loeber, B u rke ve p a rdin i , 2009 ) .
Suçun Nedenleri: S u ç geçmişte old uğu kadar ağırlıklı bir alt sınıf olgusu olma
masına rağmen alt sın ıfın bazı k a rak teristik özelJ ikleri suç işlemeyi a rt ı rmakta
d ı r ( Th io, 20 1 O). Düşük sosyo ekonomik statüye sahip a kra n grupların ya da
çetelerin bazı normları genelde toplu m u n amaç ve n o rmla rına göre a ntisosyaldir
ya da za ra r vericidir. Belaya karışmak ya da u zak durmak a l t gelir grubu semtlerde
yaşay a n ergen leri n hayatında göze ça rpan özelliklerdendir. " Sert " ve "erkeksi"
Çocuk ve genç suçluluğu: Suç işlemiş ya da yasadışı olmak, alt sosyo ekonomik statüden gelen erkek çocukları için y üksek statü elde
olarak değerlendirilebilecek bir davranış gerçekleş etmeye yarayan özell iklerdir ve bu özellikler çoğ u n l ukla suç işleme ve yakasını polis-
tirmiş olan ergen.
B azı aile fa ktörleri ergenleri depresyona girecek risk grubuna yerleşt irir ( G raber
ve S o n tag, 2009; Liem, Gavel ve L ustig, 2 0 1 0; Waller ve Rose, 2 0 1 0 ) . Bu faktörler
a rasında depresif bir ebeveyne sahip olmak, du ygusal olara k u yg u n o l mayan ebe
veyne sahip olmak, evl i l i k lerinde çok tartışan ebeveynlere sahip o l m a k ve mali
probl e m i olan ebeveynlere sahip o l ma k sayılabilir.
Yetersiz a k ran ilişkileri de ergenlerin depresyonları ile ilişkilidir ( Kismer ve diğer
leri, 2006 ) . Samimi bir arkadaş i l e yakın i lişkileri olmamak, arkadaşlarla az i letişimi
olmak ve a kran l a rı tarafından reddedi lmek ergenlerde depresyon eği limlerini a n ırır.
Bu bölü mde daha önce de gördüğümüz gibi ergenlikte romantik i lişkilerdeki problem
ler de depresif semptomları tetikleyebilir; özellikle kızlarda ( S tarr ve Davilla, 2009 ) .
Arkadaşlık çoğu za man sosyal destek sağlar. A m a a rkadaşlığın kızlar v e erkek
ler a rasında daha düşük seviyede depresyon ile ilgili olup o l ma ması a rkadaşlığın
t ü rü ne bağ l ı d ı r. Örneğin yapılan bir a raştırmada depresif olmayan a rkadaşları
olan genç ergenlerin depresyona gi rme i h t i m a l leri a rkadaşsız genç ergenlere
oranla daha düşük olmuş; buna k a rşın depresif a rkadaşla rı olan ergen lerin
depresyona girme i h t i ma ll e ri daha y ü ksek o l m u şt ur ( B rendgen ve d iğerleri,
2 0 1 O ) . Üçü ncü-dok u zu n c u sınıfları kapsayan bir başka a raştırmada arkadaş
lıkta sosyal desteğin bir yön ü n ü n hem fayda ları hem de bedeli o l d uğu görül
müşt ü r ( Rose, Carlson v e A ller, 2007 ) . B ahsedilen ça l ı ş mada k ızların bir
p roblem üzerinde uzun uzun birl ikte düşü nmeleri ( Ya n i probl e m i çokça tar
t ış m a l a rı ) hem a rkadaşlığın niteliğinin pozitif yönde a nacağını ön görmüş, hem
d e düşünme s ü recinin, b u n a l ı m ve kaygı semptom l a r ı n ı n da artacağını ön gör-
m üştür. Kızla rın depresyona girmelerinde çokça d ü ş ü n menin var ol u ş u da yeni
bir a raşurmada gözlenmiştir ( C haplin, G i l l h a m ve Seligman, 2009 ) . 1 1 - 1 4 yaş a ra
sın d a k i çocuklarla yapılan bu a ra ş tı rmada bir y ı l sonr a k i end işe, k o r k u ve aşırı
Depresyon yaşayan ergenlerin bazı özellikleri nelerdir? hassasiyete dair i l k değerlendirmeler, kızla rda erkeklere göre daha büyük oranda
Ergenlerin intihar girişimleriyle ilgili faktörler nelerdir? b u n a l ı m semtomla rının a rt ışıyla bağlantılı olm uşt u r.
P R O B L E M L E R i N B A Ş A R I L I Ö N L E M E/M Ü D A H A L E P R OG
R A M ! A R I İ L F j ı i c i <;. j
B u böl ü mde ve 1 1 . Böl ümde başlıca ergen problemlerin d e n bazılarını ele a l d ı k .
B u nlar: m a d d e k u l l a n ı m ı , çocuk suçları, o k u l i l e ilgili p roblemler, ergen gebeliği
ve cinsel yolla b u la şa n e n feksiyon lar, yeme bozuk l uk l a rı , depresyon ve i nt i h a r i d i .
Ç oğu erge n i e t k ileyen d ö rt problem ş un lardır: ( 1 ) Madde k u l l a n ımı, ( 2 )
çocu kları n suç işlemesi, ( 3 ) cinsel problemler ve ( 4 ) o k u l la ilgili probl emler ( D ry
foos, 1 990; Dryfoos ve Barkin, 2006 ) . E n çok risk grub u n d a olan erge nler bu
problemlerden birden fazlası i l e karşı laşırlar. Araştırmacılar ergenlikte problemli
davra n ışların birbi ri ile ilişkili o l d uğu sonucuna ulaşmaktadır ( H ipwell ve diğer
leri, 2 0 1 O; McM u rran ve diğerleri, 20 1 O ) . Örneğin yoğun biçimde madde k u l l a
n ı m ı , e r k e n ci nsel a k t ivite, d ü ş ü k okul n o tları, okuldan a y rı l m a ve suç i ş l e m e ile
i l i şk i l i d i r ( Ca m i n i s ve diğerleri, 2007 ) . C i n sel a k t iviten i n erken başla m ası, sigara
ve a l k ol kullanımı ve diğer yasadışı uyuşturu cu ların k u l la n ı m ı y la iliş
k i l i y k e n , düşük n o t l a r, okulu b ı ra k m a ve s u ç işleme i l e i l i ş k i l i d i r
( Aalsma ve diğerleri, 20 1 0 ) . Su ça karışmak; erken cinsel a k ı ivite, erken
gebe l i k , madde k u l l a n ı m ı ve o k u l u bıra k m a i l e i l i ş k i l i d i r ( Chew ve
diğerleri, 2 0 1 0; D 'a mico ve diğerleri, 2008 ) . A merika 'da ergenlerin %
1 O ' u n u n bu problem lerin dördü i l e de k a rş ı laştığı t a h m i n ediliyor
( Mesela o k u l u bıra k a n ergenler olmal a rı gereken sınıfı n gerisindeler,
uyuşt urucu k u l l a n ı yorl a r, sigara içiyorlar ve ci nsel olarak a k t i fl er ama
koru nm u yorlar ) . 1 990 yılında y ü ksek risk grubu gençleri n % l 5 'i n i n
d a h a bu dört problem davranıştan iki y a da ü ç ü n ü yaşayacağı tahmin
edilmişti ( Dryfoos, ı 990 ) . G ü n ü mü zde bu ra k a m A merika 'da % 2 0 'y e
ulaşmıştır ( D ryfoos v e B a r k i n , 2006 ) .
E rgenl i k problemleri n i önleme ya d a azaltmada başarı l ı olmuş prog
ra mları n değerlendirm elerinde şu ortak noktalara ulaşılmıştır ( D ry foos,
1 990; D ryfoos ve Barkin, 2006 ) :
2 . Toplum çapında çok taraflı işbirlikli yaklaşımlar: Toplum çapında çok taraflı işbirlikli
progra m l a rın temel felsefesi, birçok farklı program ve hizmetin yerinde veri lmesi
zorunluluğudur. Başarılı b i r madde kullanımı programında yerel medyayı k u l
lana rak ve h a l k eğitimi yaparak okuldaki program i l e bağlantılı olarak t op l u m
çapında sağlığı düzeltme kampanyası yürütülmüştür.
3. Erken tanılama ve müdahale: Çocu klar problem gelişt irmeden önce ya da proble
min başlangıcında çocu klara ve ailelere u laşmak başarılı bir stratej id i r. O k u l
öncesi bir program çocuk suçlarının, gebeliklerini n , madde k u l l a n ı m ı n ı n v e
o k u l u bırakmanın önlenmesinde mükemmel b i r model olarak iş görür. High/
Scope Vakfınca Ypsilanti M ichigan'da y ü rü tü len Perry Okul Öncesi program ı ,
öğrenciler ü zerinde u zu n v a d e l i v e o l u m l u e t k i yapmıştır. David Wikert ' ı n
yönettiği bu güçlendirme programı dezavantaj l ı d u ru mdaki siyah Amerik a l ı
çocuklara h izmet etmektedir. B u öğrenciler iki y ı l l ı k kaliteli bir okul öncesi prog
ramına devam ediyor ve program personeli onlara haftal ı k ev ziyaretleri yapıyor.
Resmi polis kayıtları n a göre Perry Okul Ö n cesi programa devam etmiş bireylerin
19 yaşına kadar bir suçtan tu tuklanmamış ve yetişkinlikte de kontrol grubuna
oranla daha a z suç işledikleri bildirilmiştir. Ayrıca bu öğrencilerin okulu bırakma
o ranları da düşük b u l u n m uş ve öğretmenleri onların sosyal davra nışlarını böyle
bir programa tabi t u t ulmamış öğrencilerden ol uşan kontro l grubuna göre daha
yeterli olarak değerlend i rm işt i r ( H igh/ Scope Kayıtları , 200 5 ) . B i r müdaha leden
en çok hangi öğrencilerin yararlanabileceği hakkında daha çok şey okumak için
A raştırmalarla Bağla n tı ya bakınız .
'
KISIM 6 Ergenl ik
•
407
Gözden Geçir Gözden Geçir Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Çoc u k ve genç suçlu luğu nedir7 Buna neler Kendi ergenlik dönemin izde bu bölumde ya
Bağlantı Kur sebep olur7 da 1 1 . Bölumde tartışılan problemlerden her
Ya n sıt Erge n l ı kte depresyon ve i n t i h a r ı n öze l l iği hangi birisi ile (madde kullanımı, yeme bo
nedir7 zuklu kları, çocuk suçları, depresyon ya da
Ergenler, aşağı yukarı 1 8-25 yaş arasında genç yetişkinlik dönemine girerler ve
bu dönemde kimliklerini daha yoğun olarak keşfeder, farklı bağlamlarda istik
rarsızlık yaşarlar. Yetişkinler, yakın ilişkilerde güvenle bağlanma stili ile onlara
yardımcı olacaktır. Aşk ve belki evlilik birçok genç yetişkinin sosyoduygusal
gelişiminin önemli bir yönü haline gelecektir. Birçok genç yetişkin hem geç
evleniyor (ya da hiç evlenmiyor) hem de geçen on yıla göre daha geç bir
zamanda çocuk sahibi oluyor. Ayrıca birçok genç yetişkin, romantik ilişkisi olan
kişi ile birlikte yaşıyor.
\
- - - - - - - - - - - ileriye akallm - - - �
Gelişim
Bazı araştı rmacılara göre ergenliğin i l k dönemlerinde kız ve erkeklerde öz saygı düş
Öz Saygı
mektedir; ama kızlardaki düşüş daha fazladır. Bazı araştırmacı la r ise bu d ü şüşlerin
çoğunlukla abartıldığı ve aslında küçük olduğu yönünde uyarı yapıyor. Öz saygı her
zaman realiteye uymayan algılamaları yansıtır. Böylece yüksek öz saygı savu n u labilir
ya da kişinin benliği i l e ilgili kibirli, görkemli bir fi kir yansıtabilir. Günümüz ergenleri
ve geleceğin yet işkinlerinin eski kuşaklara göre daha narsist olup olmadığı kon usu
tartışma lıdır.
K i mlik gelişimi karmaşıktır ve parçalardan oluşur. Erikson'a göre " Ki mlik ka7_a n maya
Kimlik
karşı rol karmaşası" insan haya tının beşinci aşamasıdır ve bireyler bu aşamaya ergen
l ikte ulaşırlar. Ergenlikte psikososyal moratoryum kimlik gelişim in in önem li yönleri
olan kişilik ve rol denemeleri yapılmasına imkan verir. James Ma rcia, bu nalı ma
( keşfe) ve bağlanmaya dayalı olan dört kimlik statüsü önermişt ir: dağınık k imlik,
ipotekli kimlik, moratoryum kimlik ve başarılı kimlik. Uzmanlara göre kimli kte ki asıl
değişimler ergenlikte değil genç yetişkinlikte olur. Bireyler genel li kle hayatla n nda şu
döngüyü takip ederler: moratory u m - başarılı-moratoryum - başarılı (MAMA dön
güs ü ) . T ü m dünyada etnik a z ı n l ı k grupları ana k ü l t ü r i l e harmanlanırken kend i kim
lik lerini de korumak için mücadele eder.
B irçok ergen dini ve manevi gelişime ilgi gösterir. K i mlik arayışla rı nın bi r parçası
Dini ve Manevi Gelişim
olarak ergenlerin ve müstakbel yetişki nlerin çoğu dinin karmaşık yönleri i le boğuşur.
D i ni n çeşitli yönleri ergen gelişim i n i n pozitif sonuçları ile ilişkilidir. Dinin çeşi t li yön
l e r i ergen gelişimiyle o l u m l u bağlantılıdır.
Ergenlikte ebeveynliğin yönetici rolünün önemli bir tarafı, ergenin gelişimi ni n etkili
Ebeveyn Kontrolü
olarak izlenmesidir. izleme denetlemeyi, ergenin soysal ortamlara dair seçi mlerini,
faaliyetlerini, arkadaşlarını ve akademik çabalarını içerir. Ergenin nerelere gi tıiği
hakkında ebeveynlerine bilgi vermesi olumlu ergen uyumu ile ilişkilidir.
Özerklik ve Bağlanma E rgenleri n i n özerklik daya t m a l a rı karşısında çoğu ebeveyn zorlan ır. Ergen l e r
yal nızca ebeveyn lerinden soy u t l a n m ı ş bir dünyaya g i t m i yorlar aslında ebe veyn
lere bağla n m a erge nlerin sosyal olarak yeterli olma i h t i mallerini de a n ırır.
Harry Stack Sulliva n ergen arkadaşlığının önemi n i ele alan en etkili k u ramcıdır. Sul
Arkadaşlık
livan, ergenliğin i l k yıllarında sa mimi ve yakı n arkadaşlığın psikoloj i k önemi nde ciddi
artışlar olduğunu öne sürmüştür. Sosyal ihtiyaçların karşılanmasında arkadaşlar önem
kazanmıştır.
Flörtün birçok işlevi olabilir. Ergenlikte roma ntik ilişkilerin gelişimini belirleyen üç
Flört ve Romantik
ilişkiler
aşama şunlardır: ( 1 ) J 1 - 1 3 yaşlarında roma n t ik çekim ve yakın il işkiye giriş, ( 2 ) 1 4- 1 6
yaşlarında rom a n t i k ilişkilerin keşfedilmesi ve ( 3 ) l 7- 19 yaşlarında ikili romantik
bağların gözden geçirilmesi. Eşcinsel ya da lezbiyen gençlerin çoğu karşı cinsten
akranları ile flört ediyor ve bu d u rum onların cinsel eğilimlerini düzeltmelerine ya
da gizlemelerine yardımcı olabilir. Kültür, ergenlerin flört eı meleri üzerinde güçlü
bir etki yapabilir. Flört, ergenlikte uyum ile karışık bağlanıılar gösteriyor. Erken flört
gelişimsel problemlerle ilişkilidir.
Farklı kültürlerde ergenler arasında hem benzerlik hem de farklılıklar vardır. Bazı
Kültürler Arası
Karşılaştırmalar
ülkelerde ergenlerin sosyalleşmesinde gelenekler devam ettirilmekte, bazılarında ise
ergenlerin deneyimlerinde önemli değişiklikler olmaktadır. Ergenler çoğunl ukla vakit
lerini yaşadıkları k ü lt ü re bağlı olarak farklı etkinliklerle geçirir. Geçiş töreni bir bire
yin bir statüden diğerine, özellikle yetişkinliğe, geçişini işaret eden bir seremoni ya
da ritüeldir. ilkel kültürlerde bu geçiş törenleri iyi belirlenmiştir. Modern Amerika'da
yetişkinl iğe geçiş töreni pek tanımlanmamıştır.
Son yıllarda Amerika'ya gelmiş göçmen ailelerinin çoğu, güçlü a i le yükümlül ükleri
Etnisite
n i n olduğu kolektivist kültürlere mensuptur. Etnik azınlığa mensup ergenlere i l işkin
birçok araştırma etnisite ve sosyo ekonomik statünün etkilerini ayın etmemiştir. Bu
nedenle çoğu nlukla araştırmacılar daha çok sosyoekonomik faktörlere bağlı olan özel
likler için etnik açıklamalar vermiştir. E tnik azınlık ailelerinin hepsi de yoksul değil
dir ama yoksu l l u k etnik azınlığa mensup birçok ergenin stresine etki eder.
8 - 1 8 yaş arası Amerikalılar günde ortalama altı buçuk saa t i n i elektronik medyayı,
Medya
daha çok da televizyonu kullanarak geçirir. Medyanın çoklu görevi düşünüld üğünde
ergenler aslında günlük 8 sa a t i elektroni k medya kullanımına ayırıyor demektir.
Ergenlerin internette geçirdikleri zaman hızla artıyor. Yaşça büyük ergenler televizyon
seyretme ve video oyunu oynamaya ayrılan zamanı azaltıyor ve müzik dinleme ya
da bilgisayar kullanmaya daha çok zaman ayırıyorlar. Çok sayıda ergen ve ü niversite
öğrencisi sosyal paylaşım ( Myspace, 1Witter ve Facebook) ağlarıyla meşgul oluyor.
a n a hta r işiler
Alan Waterman 385 Harry Stack S u llivan 392 Morion Forgatch 403
Erik Erikson 383 James Marcia 384
• KISIM 6 Ergenlik 41 1
--
,
k ı s ı m yed i
G e n ç Yet i ş k i n l i k
Genç yetiş k i n l i k ça l ı şma ve sevme za m a n ı d ı r ve bazen başka şeylere za m a n kal-
maz. Bazıları m ız için yet i ş k i n d ü nyas ı nd a k i yerim izi b u l m a k ve dengeli bir hayat
ta rzı na a l ışmak d ü ş ü nd ü ğ ü m üzden daha çok za man a l ı r. Hala kendi mize k i m oldu-
ğ u m uzu sora rız ve bunun yeterli olup olmadığ ı n ı merak ederiz. Haya l l e r i m i z
ruz. Cinse l l i k v e aşk hayatım ızda önem l i t utkulard ı r. Bazen ı ş ı k melekleri, bazen de
olana kadar a n layamayız. Kısım 7, iki böl ümden oluşmaktad ı r: 'Genç Yetiş k i n l i kte
Fiziksel ve Z i h i nsel Gel i ş i m ' (Bö l ü m 1 3) ve 'Genç Yeti ş k i n l i kte Sosyoduygusal Gelişim'
(Böl ü m 1 4).
41 2
--
GENÇ YETiŞKiNLiK
. . .
bölüm 13
DÖNEMİNDE FİZİKSEL VE
BILIŞSEL GELiŞiM
. . . .
ta Yetişkin Olmak
Lise Eğitiminden Yüksek Öğretime Geçiş
Yaratıcılık
..c 5 Kariyer ve İş
ta 2 Fiziksel Gelişim
Öğrenme Hedefi 5 Genç yetişkin l ikte kariyer ve
Gelişimsel Değişimler
ta tanımlar. Hedeflere Ulaşmanın Yollarını Bulmak
Fiziksel Performans ve Gelişim Mesleklerin Geleceklerinin izlenmesi
E Sağlık
Yeme Alışkanlıkları ve Kilo
Düzenli Egzersiz
Çalışmanın Etkileri
İş Yerinde Çeşitlilik
: :::J
Madde Bağımlılığı
:Q 3 Cinsellik
_o
Öğrenme Hedefi 3 Genç yetişki n l ik dönemi
cinselliğini tartışır.
yüzden b i r işe ihtiyacı vard ı . İ lk y ı l ı n yazında mob i lya boyası işi yaptı; daha sonra
arkadaşı Dave Eggers ile çok farklı b i r iş daha yapmaya; birl ikte karikatü r der-
gisi çıkarmaya başlad ı lar. Dergi oldukça popüler b i r dergiyd i , fakat para kazan
Yaşad ıkları parlak bir kariyer vaat etmemekle b i r l ikte, Eggers anne ve babası-
zamanda d a yılda ü ç kez bası lan b i r dergi çıkardı ve İnternet sitesi (McSweeney)
kurdu. Ayrıca yüksek t i rajl ı b i r kitap yazd ı: (A Heartb reaki ng Work of Staggering
David Eggers, yetenekli ve öngörülü yazar.
Geni us). Ke ndisi b u kitapla "Ulusal Kitap Eleşt i rmenleri Öd ü l ü"nü (Nati onal Book Cri
tics C i rcle Award) aldı ve Pul itzer Öd ü l ü'ne (Pulitser Prize) aday gösteri l d i . Bu kitapta
Eggers, ölmek üzere olan an nesi n i n bakımı n ı , erkek kardeşini yetiştirme ve hayatta
b i r yer edinebi lme mücadele s ü reci n i öykü leşt i ri l e rek anlatmaktadır. Acı kaybına ve
genç yaşta kard eşine bakma sorumluluğuna rağmen Eggers genç yetişkin olarak
I
,- konu bağlantıları
E rken ergen l ik, erinl iğe ulaşılmasıyla birl ikte oldukça yoğun fiziksel değişimle
rin yaşanıldığı bir dönemd i r. Erinliğe i l işkin değişimler sonucunda gen c i n
beden ine yönelik i lgisinde a r t ı ş söz konusudur. Bu dönemde b i rçok genç
olumlu cinsel kimlik geliştiri rken, yoğun cinsel risk faktörleri olumsuz gelişim
sonuçlarına yol açabi lmekted i r. Aynı zamanda ergenlik dönemi sağl ıklı bes
lenme, düzenli egzersiz vb. sağlığı olumlu etkileyen ve madde bağım l ı l ığı gibi
sağlığa zararlı alışkanlıkların gelişimi için kritik bir dönemdir. Gencin beynin
deki ciddi değişimler - amygdala'n ı n erken gelişimi ve prefrontal korteksi n geç
kalan gelişimi n i n tamamlanması- sonucunda risk alma ve macera arama gibi
davranışlarda artış gözlemleneb i l i r. Gencin düşü nce sistemi daha soyut, man
tıksal ve idealist örüntüler sergiler hale gel i r. Piaget bu gelişimleri soyut işlem
ler dönem i n i n temel özell iği olarak ifade etmektedir. Gencin geli şmekte olan
beyin yapısı ve içinde bulunduğu sosyal ortamlar karar mekanizması n ı etki l e
mektedir.
1
I
"'ilf-- geriye dönelim ------------------- �
O
I
1 Ergenlikten Yetişkinliğe Geçiş Ergenlikten yetişkinliğe geçiş sürec i n i tanı m lar.
Ergen ne zaman yetişkin olur? On birinci bölümde gördüğümüz gibi kız veya erkek
çocuğun ergenliğe girmesi hiç de kolay bir süreç değildir. B ireyin ne zaman yetişkin
olduğu kararını vermek ise daha da zordur.
Y ET İ Ş K İ N O LM A K
Birçok birey için yetişkin olmak oldukça uzun bir süreçtir. Son yıllarda ergenlikten
yetişkinliğe geçiş yaklaşık 1 8- 2 5 yaşları arasında "yetişkinliğe geçiş" (emerging
adulthood ) kavramı ile ifade edilmektedir (Arnett, 2006; 2007 ) . Deneme ve keşif bu
sürecin temel özellikleridir. Bu dönemdeki gelişim sürecinde birçok birey kariyer
planlamalarını, kimliğinin özeliklerini ve tercih ettiği yaşam biçimini (bekar, birlikte,
evl i ) hillen araştırmaktadır.
Temel Özellikler: Jeffrey Arnett (2006) genç yetişkinlik için beş temel özellik sıra
lamaktadır:
• Özellikle aşk ve iş konularında kimlik arayışı: B irçok birey için yetişkinliğe geçiş
kimlik örüntüsünde temel değişimlerin sergilendiği bir dönemdir (Cote, 2009;
Kroger, Martinussen & Marcia, 20 1 0 ) .
• Kararsızlık: Genç yetişkinlik dönemi ciddi değişimlerin zirveye u laşıldığı bir
dönemdir. Bu dönemde aynı zama nda aşk, i ş ve eğitim konularında s ı k sık
kararsızlıklar gözlemlenir.
• Öze-dönüklük: Arnett'e (2006, s. l O) göre " yetişkinliğe geçiş sürecinde bireyler,
sosyal yükümlülüklerini oldukça az dikkate almakta, başkalarına karşı görev
ve sorumlukları n ı göz ardı edebilmekte ve yaşamlarına şekil vermede oldukça
bağımsızlık sergilemektedir".
• Kararsız duygular: Genç yetişkinlik sürecinde birçok birey kendisini ne ergen
ne de tam bir yetişkin olarak hissetmektedir.
•Bireylerin yaşamlarını değiştirme fırsatmı yakalayabildikleri olasılıklar dönemi: Arnett
(2006 ) genç yetişkinlik döneminde iki türlü olasılığın söz konusu olduğunu
belirtmektedir: (1) Birçok genç yetişkin gelecekleri hakkında olum l u düşün
mektedir, (2) bir önceki döneminde zorlanan genç yetişkinler içinde bulun
dukları dönemde yaşamlarını olumlu yönde geliştirebilecekleri olanaklar
yakalamaktadır.
Micheal Maddaus'ın yaşamındaki (Broderick, 2003; Masten, Obradovic & B urt,
Yetişkinliğe geçiş: Ergenlikten yetişkinliğe geçiş sü 2006) değişimlere bakalım. Çocukluğu ve gençliği Minneapolis'de geçen Michael'in
reci (yaklaşık 18-25 yaş arası) çeşitli deneyimlerden
annesi alkolikti ve üvey babası da kendisine cinsel tacizde bulunmuştu. Gençlik yılla-
ve keşiflerden oluşmaktadır.
20 kere tutuklandı, sık sık tutuklu evine alındı ve nadiren okula devam
edebildi. On yedi yaşında donanmaya katıldı ve bu deneyin1 kendisine öz
disiplin ve umut sağladı. Donanmada kısa süreli iş deneyiminden sonra
GED eğitimi aldı ve kamu okullarında çalışmaya başladı. Fakat bu arada
madde bağımlılığı ve alkol ile başı derde girdi. Cerrahın mobilyalannı taşır
ken yetişkin olma yolunda ilk adımını atmaya başladı. Cerrah, Micheal'a
yardun etmek istedi, sergilediği destek sayesinde Micheal rehabilitasyon
merkezine gönüllü olarak tedavi amacıyla gitmeye başladı, arkasından
beyin cerrahının yanında iş buldu. Zaman ilerledikçe lisans derecesi aldı,
arkasından up fakültesine devam etti ve sonra da evlendi ve ailesi oldu.
Bugün Michael artık başarılı bir cerrahtır ve en çok severek yaptığı gönüllü
etkinlik; yaşam hikayesini zor durumdaki gençlere aktarmaktır.
Boylamsal bir çalışmada Ann Masten ve meslektaşları (2006) genç Dr. Michael Maddaus, sorunları bulunan gence danışmanlık yapıyor.
yetişkinlik döneminde yaşanılan zorluklardan sonra daha fazla yeterlik
ler (donanım ve beceri) geliştiren bireylerin, b u dönemi yeterlik geliştirmeyen
bireylere göre daha zeki, daha etkili ebeveyn olduklarını; yoksulluk ve dar gelir gibi
sorunları daha az yaşadıklarını belirtmektedir. Aynı çalışmada genç yetişkinlik döne
minde halen sorunlar yaşayan ve hayatlarını yirmilerin sonlarında, otuzların baş
larında çeki düzen vermeye başlayan yetişkinler üzerinde incelemeler yapılmıştır.
Bu tür yetişkinliğe geçişte geç de olsa başarılı olan bu bireylerin ortak özellikleri Ne yapmayı istiyor ya d a
yetişkinlerce desteklenmek, planlı olmak ve bağımsızlık olarak belirlenmiştir. h aya l ediyorsa n, h e m en
yapmaya başla . Cesa ret yetenek,
Yetişkinliğin Belirleyicileri: ABD'de yetişkinliğin en yaygın biçimde kabul
edilen belirleyicisi; bireyin okulunu bitirdikten sonra sürekli, tam zamanlı bir g üç ve haya l l erde n o l u ş m a ktadır.
işe başlayabilmesi olarak kabul edilmektedir. Bazıları lise eğitimini tamamladık -Johann Wolfgang Yon Goethe
tan sonra, bazıları üniversite, bazıları ise lisansüstü eğitimini tamamladıktan A lman Oyun Yazarı ve Romanası, 19. yüzyıl
sonra işe girmektedir. Fakat ikinci ölçüt çok fazla net değildir. Ekonomik bağım
sızlık yetişkinliğin ikinci ölçütü olmakla birlikte bu hedefe ulaşmak oldukça uzun
süre alabilmektedir. Yüksekokul mezunlarının çoğu kendj kendilerinin
ekonomik bağımsızlığını yakalayana kadar aileleriyle birlikte yaşamaya
devam etmektedirler. Boylamsal bir çalışmada 25 yaş grubu katılımcıların
yansından biraz fazlasının ailelerinden ayrı olarak ekonomik bağımsızlığa
ulaşabildikleri tespit edilmiştir (Cohen ve diğerleri, 2003). Aynı çalışmada
en çarpıcı bulgu ise yetişkinliğe geçişte 17-27 yaş grubunda 10 yıllık bir
aralığın sergilenmesi ve bu dönemde katılımcıların çoğunun ekonomik
bağunsızlığı elde etmede iniş ve çıkışlar sergilemesidir.
Diğer çalışmalar ise birçok birey için sorumluluk alabilmeyi yetiş
kinliğin önemli bir belirleyicisi olarak kabul ettiğini onaya koymaktadır.
Son yıllarda gerçekleştirilmiş bir çalışmada, hem ebeveynler hem de
üniversite öğrencileri için, bireyin yaptıklarının sorumluluğunu alma
sını ve duygusal kontrol geliştirebilmeyi yetişkinliğin önemli boyutları
olarak kabul ettikleri bulunmuştur (Nelson ve diğerleri, 2007).
Buraya kadar ifade edilen, genç yetişkinliğin belirleyicileri, temel olarak
gelişmiş toplumlarda özellikle Amerika'da yaşayan bireylere yönelik unsur
lan kapsamaktadır. Gelişmekte olan toplumlarda yaşayan bireyler ile
Amerika'da yaşayan bireylerin yetişkinlik ölçütleri benzemekte midir?
Gelişmekte olan ülkelerde evlilik, yetişkinliğe geçişte önemli bir işarettir ve
bu ölçüt Amerika'dan çok daha önce gerçekleşmektedir (Amett, 2004).
Lise eğitiminden üniversite eğitimine geçiş süreci olumsuz unsurların
yanı sıra olumlu unsurlar da içermektedir. Üniversite eğitimi esnasın
L İ S E E G İT İ M İ N D E N Y Ü KS E K Ö G R ET İ M E G E Ç İ Ş da öğrenciler büyüme duygusu yaşamakta, akranlarıyla daha fazla
zaman geçirebilmekte, farklı yaşam biçimlerini ve değerleri inceleme
Gelişmiş toplumlarda birçok birey için lise eğitiminden yüksek öğretime olanağı bulmakta ve ailelerinin gözetiminden uzaklaşma ve daha
fazla özgürlük duygusu yaşayabilmektedirler. Fakat üniversite e ğitimi
geçiş yetişkinliğe geçiş sürecinin önemli bir boyutudur (Bowman, 2010).
sosyal ilişkilerin ve bağlılıkların daha zayıf olduğu, başarının ve değ er
tlköğretimden orta eğitime geçişte yaşanılan sürece benzer biçimde lise lendirilme süreçlerine odaklanıldığı bir dönemi kapsamaktadır. Sizin
eğitiminden yüksek öğretime geçişte de çeşitli değişimler ve bunlara bağlı üniversiteye geçişiniz nasıldı?
Kariyer danışmanları için 46. sayfadaki Yaşam Boyu Kariyer Grace Leaf, Spokane Community Kolejinde öğrencilere gelecekteki
Gelişimi ekine bakınız. kariyerlerine yönelik danışmanlık yapmaktadır.
olarak stres söz konusudur. Bu i k i geçiş süreci de oldukça benzer örüntüler sergile
mektedir. Orta öğretimde lise bire başlamak ve üniversite de birinci sın ıfa başlamak;
yani alt sın ıfa düşme fenomeni "attan inip eşeğe binmek" benzeri bir süreci yansıt
maktadır. Her iki başlangıçta da öğrencilerin en kıdemli ve güçlü grup üyeliğinden
en genç ve güçsüz üyeliğe geçişleri söz kon usudur. B i rçok öğrenci için orta öğret im
den yüksek öğretime geçiş; daha kalabalı k ve kişilerarası i lişkilerin fazlaca yaşanma
dığı okul yapısın ı, oldukça çeşitli bölgelerden gelen etn ik gruplardan farklı a k ranlarla
etkileşimleri; başarıya ve değerlendirilmesine odaklanmayı içermektedi r. İlköğretim
den orta öğretime geçişte olduğu gibi orta öğretimden yü ksek öğretime geçiş de
o l u m l u u nsurlar içermektedir. Yüksek öğrenime başlayan öğrenciler; kendilerini
daha büyümüş hissetmekte, daha zengin seçim alternatiflerine ve akra n l a rıyla bir
likte geçirebilecek daha fazla zamana, farklı yaşam biçimleri ve değerleri i nceleyebi-
Zihinsel Sağlık 1-4 5-8 9 ve üzeri lecekleri olanaklara sa rupti rler. Aynı zarna nda ebeveynlerin i n gözetiminden
Sorunu Defa Defa Defa k u rtu lmanın özgürlüğü n ü hisseder ve a kademik olarak kendilerini gelişti
rirler ( Sa ntrock & Halonen ) .
Ümitsizlik 39 11 13
Ülke genelinde 400'den fazla kolej ve ü n iversitede 2 0 0 . 000 b i ri nci
Yo§un iJ yükü 32 25 36 sın ıf öğrencisi ile gerçekleştiri len ça lışmada, günümüzde ü niversite ve
kolejlerinde okuyan öğrencilerin geçmişe göre daha fazla stres ve depres
Zihinsel 32 24 35 yon yaşadıkları tespit edilmiştir ( Pryor & diğerleri, 2009 ) . Daha yakın bir
tükenmiJlik
tarihte "Amerikan Kolejleri Sağlık B i rl iği"nin ( American College Heallh
Associarion, 2008) 1 77 kampüste 90.000'den fazla öğrenci ile gerçekleştir
Depresyon 18 7 10
diği çalışmada ümitsizlik, aşırı iş yükü, zihinsel yorgunluk, m u tsuzluk ve
intihara 8
depresyon duygularının hiç de azımsanmayacak yaygınlı kta olduğu belir
niyetlenmek lenmiştir. Şekil 1 3 . l 'de belirtilen d u yguları hisseden öğrencilerin yüzdel ik
leri ve b i r yıl içinde kendilerini kaç defa bu d u ru m d a hissettikleri
intihar girişiminde 1.2 0.2 0.2
yansıtılma ktadır.
bulunmak
Birçok üniversite kampusunda öğrencilerin stresle başa çıkmalarına
ŞEKİL 1 3. 1 yardımcı ruh sağlığı uzmanlarının hizmet verdiği psikolojik danışma mer
ÜNİVERSİTE ÖGRENCILERİNİN GEÇEN YILA AİT kezleri yer almaktadır. Psikolojik danışmanlar stresle başa çıkına ve aka
PSİKOLOJİK SAGLIKLA İLGİLİ SORUNLAR!: Not: Öğrencilerin d e m i k konulara i l işkin yararlı bilgiler sunmaktadır. Yüksek öğretimde
"Geçen öğrenim yılı içinde kaç defa ... Yaşadınız? Sorusuna verdikleri psikolojik danışma hizmetleri konusunda daha fazla bilgi edinmek için
cevapların yüzdeleri. Grace Leaf'ın "Kariyerlerle Bağlantı" çal ışması okunabi l i r.
2 Fiziksel Gelişim Genç yetişkinlik dönem inde fiziksel gelişim alan ında gerçekleşen değişimleri
tan ı m lar.
Fiziksel Performans ve Gelişim Yeme Alı şkan l ı kları ve Kilo Madde Bağımhlığı
Sağlıklı yaşam tarzları konusunda bildiklerimiz ve bunun uzun yaşamaya katkılan hak
kında bildiklerimiz arttıkça genç yetişkinler fiziksel etkinlikler, sağlık, beslenme, egzersiz
ve bağımlılık konularına arta n bir ilgi göstermektedirler.
J:İ Z İ K S E L PE R F O R MAI' S V E G E L İ Ş İ M
Çoğumuz fiziksel perfonnansmuzm doruk noktasına 30 yaşına varmadan, 19-26 yaşları
arasında ulaşırız. Belirtilen fiziksel performansın zirve noktası sadece ortalama yetişkin
ler için değil oldukça başarıJı sporcular için de söz kon usudur. Fakat birçok sporcu
performanslarının bu noktasına farklı yaşlarda ulaşmaktadır. Birçok yüzücü ve jimııas
tikçi doruk seviyesine onlu yaşların sonlarında ulaşmaktadır. Golf sporcuları ve maraton
koşucuları ise belirtilen düzeye yirmili yaşların sonlarında ulaşabilmektedir. Diğer spor
dallarında ise doruk düzeyde performansa yirmili yaşların ortalarında ulaşıl
maktadır. Fakat son yıllarda Dana Torres (olimpik yüzme ) , Lance Armstrong 1 40
1 37.0
(bisikJet) ve Tom Watson (golf) gibi üst düzey kondisyona sahip sporcular ileri
yaşlarda madalya alarak sporda başarı için yaş ölçütünü genişletmiştir. 120
Genç yetişkinlik dönemi, fiziksel performansın en üst seviyeye çıktığı Diğer
dönem olmakla birlikte, aynı zamanda fiziksel performansın düşmeye baş İntihar
100 Cinayet
ladığı dönemi de yansıtmaktadır. Otuz yaş civarı nda kasların niteliğinde
ve kuvvetinde zayıflama belirtileri görülmeye başlamaktadır. Çene altında Kazara Yaralanma
sa rkmalar ve göbek oluşumları ilk defa bu dönemde görülmeye başlaya 80
"'
bilir. Otuz yaş civa rında en yaygın şikayetlerin nedeni fiziksel becerilerde :.o
o
zayıflamalar olmaktadır. o
C'. 60
o
o
Oi 49.3
I
Y E M E A L I Ş KA N L 1 K L R I V E K İ LO
Yedinci ve dokuzuncu bölümlerde çocuk l u k dönemi kilo artışı ele alındı ve on birinci
bölümde ergenlik dönemindeki anorexia nevroz ( anorexia ) ve bulimia (bulimia)
yeme bozuklukları incelendi. Şimdi ise birçok genç yetişkinin zihnini meşgu l eden
ve kaygılanmasına yol açan beslenme ve obezite konuları tekrar ele alınacaktır.
Obezite: Obezite, birçok birey için oldu kça yaygın sağlık sorunudur ( Howel, 2 0 1 0;
Kruseman & diğerleri, 20 1 0) . A B D 'de 20 yaş ve üstü yetişkinler için l 997'de % 1 9
olan obezite yaygınlık oranı, 2006'da % 3 3 'e yükselmiştir ( Hastalıkları Kontrol ve
Önleme M e rkezleri- Centers for D isease Control and Preventation, 2008 ) . B elirt i len
çalışmada obezite vücut kitle endeksi (boy uzunluğu ve kilo hesaba katılmaktadır)
3 0 ve üzeri biçimde tanımlanmıştır. Ulusal Sağlık ve Beslenme Tarama Çalışması'nda
(The N a ıional Health and N u t rition Examination S u rvey - N H A N ES ) son yıllarda
sergilenen kilo eğiliminin deva mı durumunda 2 030'lu yıllarda Ameri kalıların %
86'sının kilolu ve obez olacağı tahmin edilmektedir ( B eydoun & Wang, 2 0 0 9 ) . Aynı
zamanda 63 ülkede 1 68.000 yetişkinle gerçekleştirilen çalışmada erkeklerin %
40'nın, kadınların % 30'nun kilolu olduğu ve erkeklerin % 24'ün ü n kadınların ise
% 2 7 'sinin obez olduğu tespit edilmiştir ( Balkua & diğerleri, 2 007 ) .
Kilolu v e obez olmak, tansiyon, diyabet v e kalp-damar hastalıkları nda a rtışa
neden olabilmektedir ( Granger & diğerleri, 2 0 1 0 ) . Kilolu ve obez olmak ile zihinsel
sağlık soru nları a rasında ilişki söz konusudur. Örneğin, son yıllardaki bir çalışmada
kilolu kadınların k i lolu olmayan kadınlara göre daha fazla depresyona yakalanmakta
oldukları bel irlenmiştir ( Bali, B u rton & B rown, 2009 ) .
Genetik: Son yıllara kadar obezitenin genetik yapısı, bilim insanlarınca göz
ardı edilmiştir. B azı bireyler kilo almaya genetik yatkınlık taşımaktadır
( H olzapfel & diğerleri, 2 0 1 0 ) . Araştırmacılar, bazı hayvanların doğuştan
obeziteye yatkın olabileceğini ortaya koymuştur ( Mathes ve diğerleri,
20 1 0; Osmond ve diğerleri, 2 009 ) . Ayrıca, aynı yumurta ikizlerinin farklı
ortamlarda yetişseler bile benzer kiloda oldukları da görülmektedir ( Col
laku & diğerleri, 2 004 ) .
Leptin: Leptin, ( Yunanca bir kelime olan leptin "ince" anlamına gelmekte-
dir) bir çeşit proteindir, tokluk hissi verir ve yağ hücrelerince üretimiyle
birlikte gıda alımı azalır ve enerji tüketimi çoğalır. Leptin bir çeşit obezite !
karşıtı hormondur. İnsanlarda leptin miktarı; kilo, vücut yağ oranı, diyette v
Çevresel Faktörler: Çevresel faktörler obezitede önemli rol oynamaktadır ( Wardlaw &
Smith, 20 1 1 ) . Son yüz yılda insanoğlunun genome yapısı çok fazla değişmemekle bir
likte, obezite oranı hızla anmıştır. l 900'lü yıllarda obezite oranı ABD'de iki kat anmış
tır. Belirtilen dramatik anışın nedenleri olarak; bol miktarda yiyeceğe ulaşım (özellik.le
yağ oranı yüksek) , minimum enerji tüketimi gerektiren araç-gereçler ve azalan fiziksel
etkinlikler öne sürülmektedir. 2000 yılında gerçekleştirilen çalışmada ABD'de, l 970 li '
yıllann başına göre kadınlar günde ilave 3 3 5 , erkekler ise 1 68 kalori fazla tüketmekte
dir ( Sağlık İstatistikleri Ulusal Merkezi-National Center for Health Statistics, 2004 ) .
Obezite olgusunda sosyo-kültürel faktörler d e etkili olmaktadır. Obezite dar
gelirli kesimdeki kadınlarda yüksek gelir kesimindeki kadınlara oranla altı kat daha
fazla görülmektedir. Ayrıca Amerikalıların, Avrupalılara ve diğer ü lkelerdeki gruplara
göre daha fazla obez oldukları da görülmektedir (Williams, 2005 ) .
Diyet: A B D 'de obezite hızla artmakla birlikte, birçok Amerikalı için rejim takıntı
haline gelmiştir ( Schiff, 2 0 1 O; Thompson, M a nore & Vaughan, 20 1 1 ) . B irçok Ame
rikalı düzenli olarak rejim yapmakla birlikte çok az sayıda birey, verdiği kiloları
muhafaza edebilmektedir ( Saquib ve diğerleri, 2009 ) . Son yıllarda kalori kısıtlaması
ile gerçekleştirilen diyetlerin uzun süreli etkilerinin incelendiği çalışmada; katılım
cıların üçte bir veya üçte ikisinin diyet sonrasında, diyetleri esnasında verdikleri
kilodan daha fazlasını a ldıklarını ortaya koymaktadır ( Ma n n & diğerleri, 2007 ) .
Fakat bazıları ise verdikleri kiloları muhafaza edebilmektedir ( Yancy v e diğerleri,
2009 ) . Bu farklılıkların nedeni nedir ve bazı diyet program l a rı diğerlerine göre daha
etkili midir? Bu ve benzeri sorular halen cevaplanmayı beklemektedir.
Kilo vermeye ilişkin bilinen en önemli olgulardan biri, en etkin diyet programının,
egzersiz çalışmalannın dahil edildiği uygulamalar olduğudur ( Fahey, lnsel & Roth, 20 1 1 ;
Heitman ve diğerleri, 2009 ) . İlgili araştırmalar incelendiğinde; diyetin yanı sıra spor
yapan yetişkinlerin sadece diyet yapanlara oranla daha fazla kilo verdikleri belirlenmiş- Diyet programlorının etkisi nasıldır?
36
2S
Uzmanların bireylerden ısrarla egzersiz yapmalarım istemelerinin temel neden
Günlük kilo ölçümü
leri; egzersizlerin kalp ve damar hastalıklarını ve diyabeti önlemesidir ( Hales,
2 0 1 1 ; Walker ve diğerleri. 2 0 1 O ) . B i rçok uzman genç yetişkinlerin günde otuz
20
dakika veya daha fazla aerobik egzersizi yapmalarını-tercihen her gün
11 önermektedir. Aerobik egzersizler, kalp ve ciğer aktiviıesini destekleyen tem
polu yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme vb. kapsayan destek egzersizleridir.
so 40 30 20 10 o B i rçok uzman, egzersiz esnasında kalp atım hızının maksimum kalp atış hızı
Yüzde
mızın % 60'ına kadar yükseltilmesi gerekliliğini savunmaktadır. Fakat sadece
ŞEKİL 13.3 beş yetişkinden biri belirtilen fiziksel erkinlik düzeyini yakalayabilmektedir.
BAŞARILI VE BAŞARILI OLMAYAN DiYET Egzersizlerin sadece fiziksel sağlığa değil, zihin sağlığına olumlu katkı l a rı birçok
STRATEJiLERiN KARŞILAŞTIRILMASI çalışmada onaya konulmuştur. Özellikle egzersiz, benlik algısını yükseltir; a nksiyete
ve depresyonu azaltır ( Sylvia ve diğerleri ) . Meta analiz sonuçları, egzersizlerin dep
resyonu azaltmada psikoterapi kadar etkili olduğunu göstermektedir ( Richardson &
diğerleri. 2 00 5 ) .
,---------� Egzersizin faydaları hakkında yapılan a raştırmalar hem ona hem d e yoğun akti
I
g e l i ş i mle bağlantı vitelerin önemli fiziksel ve psikolojik kazançlar ortaya koyduğun u göstermektedir.
Aerobik faydalarına ek olarak egzersizden elde ettiğimiz mutluluk ve memnuniyet
Sağlık: Ergenler çocuklardan daha mı çok,
egzersiz yapmayı yaşamın en önemli aktivitelerinden biri kılar ( Donatelle,20 1 1 ;
daha mı az egzersiz yapmaktadır? 1 1 .
Shaw, Clark & Wagenmakers,2 0 1 0 ) . Aşağıda egzersize hayatınızda yer vermenin
Bölüm, s. 364. ı
I birkaç faydalı yolu verilmiştir.
___________ ,
• TV izleme süresini azaltın: Uzu n süre televizyon izleme çeşitli sağlık sorunlarına
ve obeziteye neden olmaktadır ( D u vingneaud & diğerleri, 2007 ) . Televizyon izle
meye ayırdığınız zamanı egzersiz yapmaya ayırın.
• Gösterdiğiniz gelişmeyi kayıt edin: Yaptığınız egzersizlerin düzenli
biçimde kayıt edilmesi, gösterdiğiniz gelişimlerin sergilendiği grafiklerin
oluşturulmasına yardımcı olacaktır.
• Bahane bulmaktan vazgeçin: İnsanlar genel olarak egzersiz yapmamak
için türlü bahaneler bulurlar. E n yaygın olarak öne si.iri.ilen bahane ise
"yeterince zamanım yok" ifadesidir. Aslında isteseniz zaman ayırabilirsiniz.
Alternatifleri düşünün: Sağlığınızla ilgilenemeyecek kada r meşgul olup
olmadığınızı bir daha düşünün. Sağl ın ızı kaybettiğinizde yaşamınızın
nasıl bir hal alacağını düşünün.
kalan yirmili yıllarda azaldığı tespit edilmiştir ( Bachman ve diğerleri, 2002 ) ( Bkz.
Şekil ı 3 . 4 )
50
ŞEKİL 13.4
40 ERGENLiKTEN GENÇ YETiŞKiNLiK DÖNEMiNE
GEÇiŞTE AŞIRI İÇME: 21 veya 22 yaşlannda aşırı
içen bireylerin sayısı en üst seviyeye yükselmekte ve
30 geri kalan yirmili yaşlarda azalmaktadı r. Aşırı İçki
�
-o
N kullanımı iki hafta içinde arka arkaya 5 veya daha
'"'
>- fazla alkol tüketimini yansıtmaktadır.
20
10
o
1 3- 1 4 1 5- 1 6 1 7- 1 8 1 9-20 2 1 -22 23-24 25-26 27-28 29-30
Yaş (yıl)
L...:..____ Sigara ve Nikotin: Birçok çalışmada sigaranın zararları vurgulanma ktadır ( Ameri
kan Kanser Topluluğu- American C ancer Society, 20 1 0 ) . Örneğin, kanserden ölüm
lerin % 3 0 ' u , kalp hastalıkları ö l ü mleri n i n % 2 1 'i, a k ciğer hastalıklarından
ölümlerin % 82'si sigaraya bağlı olarak gerçekleşmektedir. B i r yıl içindeki 9 .000
a kciğer k a nserinden ölüm pasif sigara içiciliği ile ilişkili bulunmuşt u r. B u l u n duğu
ortamda sigara içilen çocukların ise solunum yolları ve iç-kulak rahatsızlıklarına
yakalanma riskleri çok daha fazladır ( Goodwin & Cowles, 2008 ) .
Günümüzde geçmişe oranla çok daha az insan sigara içmekte v e içen yetişkin
Ateş etmiyoruz. Sadece sizleri sigaraya alıştırıyoruz. lerin hemen hemen yarısı da sigarayı bırakmaktadır. A B D 'de sigara içme ora n ı
e Michael Shaw!The New Yorker Collect ion/ l 9 6 5 ' d e % 42 i k e n 2007'de b u oran % 20,6'ya düşmüştür ( Ulusal Sağlık İstatistik
www.cartoonbank.com
leri Merkezi-National Center for Health Statistics, 20 1 0a ) . Fakat hiilen 50 milyondan
fazla Amerikal ı sigara içmektedir.
Yetişkinlerin çoğu sigarayı bırakmak istemekle birlikte, nikotine bağmılılıkları bu
süreci zora sokmaktadır (Travis & Lawrance, 2009 ) . Sigarada bulunan nikotin içici
nin enerjisini artırmakta, dikkatini yoğunlaştırmasına yardım etmekte ve hoş bir
G E N Ç YET İ Ş K İ N L İ KT E C İ N S E L ETKİ N L İ K
, - - - - - - - - - ·
Tarama çalışmalarında, genç yetişkinliğin başlarındaki ( 1 8 yaş) bireylerin % 60'nın I
cinsel deneyim yaşamakla birlikte, genç yetişkinliğin sonlarında ( 2 5 yaş) bireylerin ı gelişimle bağlantı
çoğunun belirtilen deneyimi yaşadığı belirlenmiştir ( Lefkowitz & Gillen, 2006) . Aynı 1
Cinsellik. Genç yetişkinlik döneminde cin
zamanda ABD'de erkekler için evlenme yaşı ortalama 27 ve kızlar için 26 olarak tes
sel ilişki gelişim açısından risk oluşturmak
pit edilmiştir ( Popenoe & Whitehead, 2006 ) . Dolayısıyla genç yetişkinlik dönemi bir
tadır. 1 1 . Bölüm, s.359.
çok bireyin "cinsel yönden aktif ve bekar" oldukları bir zaman dilimini yansıtmaktadır ,
- - - - - - - "'
(Lefkowitz & Gillen, 2006, s.2 3 5 ) . Genç yetişkinlik dönemindeki heteroseksüel ilişkiler
aşağıdaki örüntüleri sergilemektedir ( Lefkowitz & Gillen, 2006) :
rj S E L E G İ L İ M L E R V E DAVRA N I Ş LA R
Yetişkinlik döneminde farklı yaş gruplarının cinsel aktivitelerine yönelik en
önemli bilgiler 1 994 yılında " A B D 'de Cinsellik" ( Sex in Amerika) başlıklı
tarama çalışmasında elde edilmiştir. Oldukça başarılı biçimde tasarlanmış,
Amerikalıların cinsel örüntülerinin kapsamlı biçimde incelendiği çalışmada
Robert Micheal ve meslektaşları ( 1 994), yaşları 1 8- 5 9 arasında tesadüfü
yola belirlenen 3 0 00 insanla mülakat yapmıştır. B u ndan önce yapılan
çalışmalarda katılımcılar ilgili yaş gruplarını yeterince temsil etmemekteydi.
Cinsel Eğilim lerin Kaynakları: "Amerika'da C i nsel l i k " konulu t a rama çalışma
sında erkelerin % 2 . 7'si, kadınla rın l . 3 ' ü bir yıl öncesinde aynı cinsten eşle i lişki
- Asla
kurduğunu ifade etmiştir ( Michael ve diğerleri, 1 994 ) . Niçin bazı insanlar lezbiyen,
Yılda Birkaç Kez
gey veya biseksüel, diğerleri ise heteroseksüel olmaktadır? B u soruya oldu kça spe
Ayda Birkaç Kez
külatif cevaplar verilmektedir ( C rooks & B a ur, 2008 ) .
Haftada 2-3 Kez O n dokuzuncu yüzyıl ı n sonlarına kadar insanların ya heteroseksi.iel y a da
- Haftada 4 ve fazlası homoseksüel oldukları düşü n ü l mekteydi. Günüm üzde ise cinsel tercihlerin a rasında
ŞEKİL 13.S kes i n bir ayrımının söz konusu olmadığı, aksine aynı kişi lerin erkek-kadın ilişkileri
ya nı sıra hem cinsiyle de ilişki k urabi ldikleri görülmekted i r ( Hyde & D eLa mater,
ABD'DE CiNSELLiK ARAŞTIRMA SONUÇLAR!:
Şekilde 1 994 yılında gerçekleştirilen tarama çalış
20 1 1 ) . Bazı bireyler ise her iki cinsiyeti de cinsel olarak çekici bulmaktadır. B u
mada (Michael ve diğerleri) birlikte yaşamayan ve ya d u ru m biseksüel kavramı i l e ifade edilmektedir.
şayan (evli) kadın ve erkeklerin "Geçen yıl ne sıklıkta C insel tercihleri ne olursa olsun tüm bireyler ilişkiler esnasında benzer haz duy
cinsel ilişki yaşadınız" sorusuna verdikleri cevapların gularını yaşamakta ve benzer dokunsal uyarıcılardan tahrik olmaktadırlar. Araştır
yüzdelik dağılımları görülmektedir. ABD'de Cinsellik
macı l a r biseksü e l l e r ve heteroseksüeller a rasında t u t u m , davra n ı ş ve uyum
tarama çalışmasını diğer birçok benzer tarama çalışma
sına göre daha başarılı kılan unsur nedir?
düzeylerinde fa rklar elde edememiştir ( Peplau & Fingerhut, 2007 ) .
S o n yılla rda a raştırmacılar hemcinsiyle ilişki tercihlerinin biyolojik temellerin i
a raştırm a ktadır. Hormon çal ışmaları n ı n sonuçları t u ta rsızlık sergilemektedir. Geylere
erkeklik hormonu (androjen) verildiğinde dahi cinsel eğili mleri değişmemektedir.
Doğum öncesinde kritik bir dönem, cinsel eğilimlerde önemli bir rol oynayabilmek
tedir ( Wallen & Hassett, 2009 ) . Gebeliğin ikinci ve sekizinci aylarında feti.isi.in maruz
kaldığı kadınlık hormonu, bireyin ( kadın yada erkek) erkeklere çekici görünmesine
yol açabilmektedir ( El lis & Ames, 1 987 ) . Eğer belirtilen kritik dönem hipotezi des
teklenirse, n için cinsel tercihlerin değişiminin oldukça zor olduğu görüşünün sebep
leri açıklanabi l i r.
Bel soğukluğu Genellikle "drip"ya da "clap• adı verilmektedir. Neisseria gonorrhoeae adlı ABD'de yılda 500.000 vaka Penisilin, diğer antibiyotikler
gonera bakteri neden olmaktadır, iki kişinin nemli deri teması yoluyla kaydedilmektedir.
bulaşmaktadır. Penis ya da vajinadan akıntı ve ağrılı idrar çıkarma şeklinde
kendini gösterir.
Treponema adlı bakteri bu hastalığa neden olmaktadır. Frenginin ABD'de yılda 100.000 vaka Penisilin
bulaştığı bölgede yara oluşumu ile kendini göstermektedir. Yaralar genital kaydedilmektedir.
bölgelerin dışında da oluşabilir. Daha sonraki evrelerde ise avuç içlerinde
veya topuk bölgesinde pişik veya kardeşenler görülebilir. Tedavi
edilmediği takdirde felç ve hatta ölümlere sebep olmaktadır.
Klamldya Chlamydia trachomatis adlı bakterinin sebep olduğu cinsel ilişki yoluyla, ABD'de yılda yaklaşık 3 milyon Antibiyotik
cinsel organlara bulaşan yaygın olarak görülen bir enfeksiyondur. vaka kaydedilmektedir.
Klamidyalı kadınlarda kısırlık görülebilir. Ergen ve genç yetişkinlerin yılda
bir kez belirtilen hastalığa yönelik tarama yaptırması önerilmektedir.
Genital uçuklar Bu enfeksiyona, çeşitli sıkıntılara yol açan bir grup virüs neden olmaktadır. ABD'de beş yetişkinden Bilinen tedavisi yoktur, fa kat
herpes Belirtileri kızartı, döküntü, yara ve kabarcıklardır. Cinsel münasebet birinde görülmektedir. virüs tedavisi belirtilerini
enfeksiyonu yoluyla dağılmaktadır. azaltmaktadır.
AIDS insan bağışıklık sisteminin çökmesine yol açan HIV virüsü neden ABD'de 300.000'den fazla HIV HIV virüsünün AIDS'e
olmaktadır. Semen ve kan yoluyla bulaşmaktadır. Yaygın belirtileri ateş, virüsü taşıyıcısı vardır. Güney dönüşmesini yavaşlatıcı yeni
gece terlemeleri, kilo kaybı, kronik yorgunluk ve şişkin lenf bezleridir. Afrika ülkelerinde 25-34 yaş tedavi yöntemleri
grubunda salgın olarak geliştirilmekle birlikte kesin
görülmektedir. tedavisi bulunmamaktadır.
Genital siğiller Hiçbir belirti göstermeyen insan papillomavirüsü (HPV) sebep olmaktadır. ABD'de en yaygın olarak görülen Lokal ilaçlar, dondurma veya
Genellikle vajinal bölgede veya anüs bölgesinin etrafında küçük, sert STl'dır. 5.5 milyon yeni vaka ameliyat.
ağrısız şişkinlikler olarak kendini göstermektedir. Belirtilen siğillerin en kaydedilmektedir.
büyük riski rahim ağzı veya rahim kanserlerine neden olmasıdır. Tedavi
edilmesine rağmen tekrarlayabilir.
Son yıllarda 9-26 yaş grubu kadınlarda HPV'yi önleyici Gardasil adlı aşı
geliştirilmiştir.
ŞEKİL 13.6
CiNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR (STI)
C İ N S E L Y O L LA B U LA Ş A N H A STA L I K L A R
Cinsel yolla b ulaşan hastalıklar ile (sexually transmitted infections-STls)
özellikle cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar kastedilmektedir. B elirtilen hasta
lıklar her altı Amerikalının birini etkilemektedir ( Ul usal Sağlık İstatistik Merkezi,
20 l Oc- National Center for Health Statistics ) . E n yaygın olara k görülen hastalıklar
arasında: Bakteriler yoluyla buluşan bel soğukluğu, frengi, parariketsiyoz vb enfek
siyonlar ve virüsler yoluyla bulaşan genital uçuk, genital tümörler ve AIDS'e sabep
olan HIV virüsü yer almaktadır. Şekil 1 3 . 6'da cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar
hakkında bilgi verilmektedir.
Son yıllarda insanları n cinsel davranışlarını yönlendiren ve yoğun korkulara
neden olan hasta l ı k, HIV virüsü ile bu laşan enfeksiyondur. HIV virüsü cinsel yolla
bulaşmakta ve insanın bağışıklık sistemini çökertmektedir. HIV virüsü bulaştıktan
sonra bağışıklık sistemini ele geçirmekte ve sonunda AIDS'e ( acquired immune defi
ciency syndrome) neden olmaktadır. AIDS'li biri için zayıflayan bağışıklık sistemi
nedeniyle, sıradan bir soğuk algınlığı bile ölümcül olabilmektedir.
2007 yılına kadar 2 0 - 3 9 yaş grubu arasında 580. 1 46 kişinin A I D S ' l i olduğu
belirlenmiştir ( U l usal Sağlık İstatistik Merkezi, 2 0 1 0b ) . 2007 yılında erkek-erkeğe
ilişki t ü rü n ü n A I D S geçişine neden olan en yaygın b u laştırıcı kategori olduğu
tespit edilmiştir ( Ulusal Sağlık İstatistik Merkezi, 20 1 0b ) . Eğitim ve gelişen ilaç
teknolojisi sayesinde HIV /AIDS nedenli ölü mlerin sayısında düşme görülmektedir
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (STI): Özellikle ( Ulusal Sağlık İstatistik Merkezi, 2 0 1 0b ) . AIDS'li hastalara danışmanlık h i zmetleri
cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar. hakkında daha fazla bilgi için Kariyerlerle Bağlantı bölü m ü n ü okuyu n u z .
Tüm dünyada HIV virüsü taşıyan insan sayısı 2007 yılı i t ibariyle 3 3 m ilyon
olarak ifade edilmektedir. Bu rakamın 22 milyonu Afrika'nın kırsalında yer almak
tadır ( UNAIDS, 2008 ) . D ünya genelinde HIV virüsü taşıyan yeni nüfusun yaş grubu
1 5 -24 olduğu belirtilmektedir ( CampelL 2009 ) .
2 0 0 1 yılmdan i tibaren e n sevindirici haber, dünya genelinde milyonlarca insana
HIV virüsüne yönelik tedavi hizmetlerinin veriliyor olmasıdır. Ayrıca 2005 yılmda
sayısı 3 milyon olan HIV virüslü insan sayısı 2007 yılı sonu itibariyle 2. 7 milyona
düşmüştür ( UNAID S, 2009 ) .
HIV virüsü v e diğer cinsel yolla bulaşan hastal ı klardan korunmaya yönelik etkin
stratejiler aşağıda verilmektedir:
• Kendi ve eşinizin risk durumunun farkında olun: Her birey önceden ilişki kurduğu
birinden b i lmeyerek de olsa cinsel yolla bulaşan hastalık kapmış olabilir. İlişki
öncesi olası eşiniz hakkında bilgi sahibi olmak için zaman ayırı n . Aynca kendi
duru m u n u z hakkında karşı tarafa bilgi verin . Her i n sa n, cinsel yolla taşıdığı
bulaşıcı hastalıklar hakkında yalan söyleyebilir.
• Tıbbı muayene olun: B i rçok u zman çiftlerin i l işki öncesi bulaşıcı hastalıklara ilişkin
tıbbi muayene olması gerekliliğini savunmaktadır. M uayene ücretinin sorun
olduğu durumda kampüs sağlık hizmetlerinden ya da halk sağlığı merkezlerin
d e n yararlanılabilir.
• Korumalı ilişkiyi tercih edin: Doğru biçimde kullanıldığında kondomlar, hastalıkla
rın cinsel yolla bulaşmasın ı engellemektedir. Kondom kullanımı bel soğukluğu,
frengi ve HIV virüsünden korunmada en etkin yoldur. Belinilen yöntem, uçuk
ların yayılmasında daha az etkili olmaktadır.
• Çoklu eşten kaçının: Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en güçlü yordayıcısı, birden
fazla eşle i lişkiye girilmesidir. B irden fazla eş ile girilen ilişkiler, enfeksiyonlara
yakalanma riskinizi yoğun biçimde artırmaktadır.
Tecavüz: Tecavüz, karşı tarafın rızası olmadığı halde güç kullanılarak gerçekleşti
rilen ilişkilerdir. Tecavüzün resmi tanı mı bölgeden bölgeye farklılık sergilemektedir.
Örneğin, bazı bölgelerde çiftlerin eşlerine karşı güç kullanımı yasaklanmamakla bir
likte, bu durum fa rkl ı bölgelerde tart ışılmaktadır.
K u rbanların, tecavüze uğrad ıklarmı söyledikleri durumdaki sonuçları yaşamak
istemedikleri için, gerçek kurbanları belirlemek oldukça güçtür ( Littleton &Herder
son, 2009; Wa lsh ve diğerleri, 2 0 1 0 ) . AB D 'de her yıl ya klaşık 200.000 tecavüz rapor
edilmektedir. Tecavüz kurbanlarının çoğunluğu kadın olmakla birlikte, erkeğe teca
vüzler de söz kon usudur ( A nderson & Quinn, 2008 ) . özell ikle hapishanelerdeki
erkekler, baskı ve güç kazanma adına hemcinslerini eşcinsel ilişkilere zorlamaktadır.
A BD'de kadınlara yönelik tecavüzler sıklıkla görülmektedir. Bu durumun neden
leri a rasında: Erkeklerin cinsel saldırganlık eğilimlerini sosyalleşme yoluyla edindikleri,
kadınları kendilerinden daha düşük statüde kabul ettikleri ve ilişki esnasında keneli
hazları n ı en önemli hedef olarak kabul etmeleri gösterilmektedir ( B eech, Ward &
Fisher, 2006 ) . Araştırmacılar, tecavüzcü erkeklerin şu ortak özelliklerini belirtmekte
dirler: Saldırga nlık, güç ve erkekl i k duygularını güçlendirmek. Tecavüzcü erkekler
genellikle kadınlara karşı öfke doludurlar, kurbanlarını incitmek ve aşağılamak iste
mektedirler ( Strong ve diğerleri, 2008 ) . Son yıllarda gerçekleştirilen bir çalışmada,
erkeklerin cinsellik narsizm düzeylerinin (cinsel sömürü, cinsel hak, cinsel empati
yoksu n luğu ve düşük düzeyde cinsel beceri faktörleriyle değerlendirilmektedir) cinsel
saldırganlıkları ile yakmdan ilişkili old uğu belirtilmektedir ( Widman & McNulty, 20 1 0 ) .
Tecavüz h e m k u rbanları h e m d e kurban yakınla rı için travmatik b i r deneyimdir
(Jorda n, Campell & Fol li ngstad, 2 0 1 O ) . Normale dönmeye çal ışan kurban l a r aylar ya
da yıllar boyu depresyon, korku, kaygı ve ilaç bağımlılığı yaşayabilmektedir ( Herrera
ve diğerleri, 2006 ) . B i rçok kurban, hayatlarında ciddi değişiklikler yaşamaya başla
makta d ı r ( evini taşımak, geceleri dışarı çıkmayı ret etmek vb. ) . İyileşme s ü recinde,
kurba n la rın baş etme yetenekleri, tecavüz öncesi psikolojik uyum düzeyleri ve sahip
oldukları sosyal destek belirleyici rol oynamaktadır. Ruh sağlığı uzma nlarının yanı
sıra; ebeveynler, yeni bir eş veya yakın bir dost edinme de iyileşme s ü recinde önemli
katkılar sağlamaktadır ( Littleton, 20 1 0 ) .
"Tanıd ık tecavüzü" (date o r acquaintance rape), insanla rın bildiği veya tanı
dıkları biri tarafından tecavüze uğramak şeklinde tanımlanmaktadır ( B ouffard &
Bouffard, 20 1 0 ) . Ü niversitelerde birinci sınıf öğrencilerin i n üçte ikisinin en azından
bir kere bu tür tecavüzlere ya da teşebbüslerine maruz kaldığı tahmin edilmektedir
( Watts & Zimmerman, 2002 ) . Benzer biçimde erkek ü niversite öğrencilerinin üçte
ikisi, kız a rkadaşlarına haz amaçlı ya klaştıklarını ve ya rısını i lişkiye zorladıklarını
itiraf etmektedirler.
B i rçok ü niversitede, kızların istemedikleri ilişkiye zorla nma riskinin en yoğun
olduğu dönemin birinci sınıf olduğu öne sü rülmekte ve bu dönemi kırmızı bölge
tabiriyle ifade etmektedirler. Son yıllarda gerçekleştirilen çal ışmada, birinci sınıf
öğrencilerinin ikinci sınıf öğrencilerine göre istemedikleri i lişkiye zorla nma riskleri
nin daha yüksek olduğu belirlenmiştir ( Kimble & diğerleri, 2008 ) . Üniversite kam
puslarında cinsel taciz ve teca v ü zl e r nasıl önlenebilir? Cevabını öğrenmek için
Üniversite ve kolejlerdeki tanıdık tecavüzlerinin
" A raştırmalarla Bağlantı" böl ü m ü ne bakın ız.
özellikleri nedir?
Cinsel Taciz: C i nsel taciz, birinin diğer kişi üzerinde güç tezah ü r ü n ü yansıtma ktad ır.
Çeşitli biçimlerde görülebilir - cinsel içerikli ifadeler kullanmak ve fiziksel temas
(temas, vücu d u n a bir şey atma veya dökme ) zorla cinsel saldırı ve teşebbüs-. Mil
Tecavüz: Rızası olmayan biriyle zorla cinsel ilişkide yonlarca kadın iş yerlerinde veya eğitim kurumlarında cinsel tacize maruz kalmak
bulunmak.
tadır ( B est & diğerleri, 20 1 0; Hynes & Davis, 2009 ) . Erkekler de kadınlar tarafından
Tanıdık tecavüzü: Önceden tanıdığı bildiği kişi tacize maruz kalabilmekle birlikte, bu tür tacizler kad1 11Jarııı maruz kaldıkları ora n
tarafından zorla cinsel ilişkide bulunmak. d a n çok daha a z sayıda gerçekleşmektedir.
• nç Yı>ı ııkını k 43 1
Gözden Geçir Gözden Geçir Bağlantı Kur
Genç yetişkinlik dönemi cinselliğinin özellik
Bağlantı Kur Bu bölümde öğrendiğiniz gibi erkeklerin cinsel
leri nedir7 taciz eğilimleri saldırganlık düzeyleri ile ilişkili
Yansıt Heteroseksüel ve biseksüel cinsel eğ il imlerin dir. Sekizinci ünitede çocukların saldırganlığı
özellikleri nedir7 öğrenmelerine ilişkin neler öğrendiniz7
Piaget'nin Görüşü: Piaget'ye göre ergenler ve yetişkinler nitel iksel olarak benzer
düşünce yapılarına sahiptir. Kendisi, ergenlerin I l - 1 5 yaş civarında soyut işlemler
dönemine girdiklerini ve bu dönemde 7- 1 I yaş gru bundaki somu t işlemler döne
mine göre daha mantıksal, soyut ve idealist düşünme yapıla rının sergilendiğini öne
sürmektedir. Piaget, genç yet işkinleri n ergenlere göre düşünme süreçlerinde nicelik
sel olarak daha ileri düzeyde ve daha fazla bilgiye sahip olduklarını v u rgulamaktadır.
Ayrıca, bu dönemde bilgi- işlem psikologlarının öne sürdüğü gibi yetişki nlerin belirli
.. - - - - - - - - - 31ı-- alanla rdaki bilgilerinde, örneğin; fizikçinin fizik alanı ndaki, finans analistinin fi nans
'
g ı · i nl b,ğı. ntı konusundaki bilgileri n i n artışın ı n söz konusu old uğu n u öne sü rmektedir. Fakat
Piageı 'ye göre soyut işlemler dönemi, bilişsel gelişimin son aşaması olarak ergenlerde
BiliJsel Kuram: Ergenlik döneminde biliş
olduğu gibi yetişkinlerin de bilişsel düzeylerini yansıtmaktadır.
sel gelişim ergen benmerkezciliğini içe r i r.
Bazı gelişim psikologlarına göre çoğu birey yetişkinl iğe kadar soyut işlem bece
1 1 . Bölüm, s. 3 7 1 .
I rilerini sağlamlaştıramamaktadır. Diğer bir ifadeyle ergenlikte bilişsel soru nlara ilişkin
_ _ _ _ _ _ _ _ _ , planlama yapabi lir ve hipotezler oluşturabilir, fakat genç yetişkinlikte bu beceriler
daha sistematik ve girift hale gelir. Ayrıca çoğu yetişkin soyut işlemler düzeyine
u laşamamaktadır ( Keating, 2004 ) .
Beşinci Bir Düzey, Formel İşlemler Sonrası Dönem ( Postforma l) Var M ıdır?
B a zı kuramcılar, genç yetişkinlikte sergilenen değişimleri bir araya getirerek yeni bir
bilişsel gelişim dönemi öne sü rmektedi r: Formel işlemler sonrası d üşünme
"postformal". Bu dönemde Piaget'nin öne sürdüğü soyut işlemler döneminden
niteliksel olarak farklılıklar söz konusudur ( Sinnott, 200 3 ) . Belirtilen düşünce yapısı;
soruların doğru cevaplarının yansıtıcı düşünme gerektirdiğin i n ve duru mdan duruma
değişebildiğinin, doğruyu bulma sürecinin asla bitmeyen devamlı bir süreç olduğu n u n
a n laşılmasını içermektedir ( K itcher, K i ng & Deluca, 2006 ) . Aynı zamanda formel
işlemler sonrası düşünme yapısı; sorunların çözümü sürecinde duygusal ve subjektif
fak t örlerin düşünceyi etkileyebilmekle birlikte; bu sürecin gerçekçi biçimde ele
a l ı n masının gerekliliğine inanılmasını kapsamaktadır.
,. - - - - - - - - - ,....
Günlük yaşamda formel işlemler sonrası düşünme unsurları neler içermektedir? I
Gen Ç yetişkinler sorunları çözerken yansıtıcı kararlar almakta; çeşitli pol itikaların gel ş i m l e bağlantı
boyutla rı, kariyerleri ve işleri, i lişkileri ve yaşamın diğer alanları hakkında derin
Bilişsel Kuram: Bazı gelişim kuramcılarına
düşünebilirler ( Labouvie-Vief & Diehl, 1 99 9 ) . Ayrıca bu dönemde iş yerindeki (arka
göre yetişkinliğe geçişte kayded ilen
daşı ve patronu i l e birlikteyken ) bir sorun için en uygun çözümü n ev ortamında
gelişmelerden biri de bilgelik/akıllılıktır (wis
(eşi ya da arkadaşı ile birlikteyken ) hiç de uygun bir çözüm olmadığı anlaşılabilir.
dom) 1 8. Bölüm, s. 568.
B i rçok yetişkin sadece bir tek doğru olduğu na ilişkin sonuçlara "şüpheli " biçimde I
yaklaşmakta ve elde edilen cevabı son olarak kabul etmekte isteksizdirler. Ayn ı --- - - - "'
zamanda d a düşünmenin sadece soyut bir olgu olmadığına, hatta gerçekçi v e prag
matik olması gerektiğine inanmaktadırlar. Yine genç yetişkinler, duyguları n düşünme
Formel işlemler sonrası düşünme: Piaget'nin öne
sürecindeki rol ü n ü a n layabilmektedir. örneğin, sakin ve a k l ı başında oldu kları sürdüğü soyut işlemler döneminden farklı niteliksel
zaman, duygusal veya öfkeli old u kları zamana göre daha net ve sağlıklı düşünebil özelliklere sahip düşünce yapısı. Bu düşünce yapı
dikleri n i n farkındadırlar. sında yansıtıcı düşünme söz konusudur. Yansıtıcı dü
Formel işlemler sonrası bilişsel gelişim dönem i n e yönelik kanıtlar mevcut şün mede, sorunların çözümlerinin durumdan
duruma değişebileceği, doğruyu bulma arayışının
m u d ur ? Araştırmalar genç yetişkinlerin ergenlere göre belirtilen türde düşünme
asla bitmeyen, sürekli bir süreç olduğu görüş l e ri ser
biçimlerini daha sık sergilediğini onaya koymaktadır ( Commens & B resette, 2006 ) . gilenmektedir. Aynı zamanda belirtilen düşünme bi
Fakat, forn1el işlemler sonrası düşünme sürecinin, soyut işlemler döneminden nite çimi sorunların çözümünde gerçekçi olu nması
liksel olarak daha üst bir aşama olduğuna ilişkin verilerin elde edilmesi gerektiği gerektiği, duyguların ve öznel faktörlerin düşünme
biçimde eleştiriler yapılmaktadır. sürecini etkileyebileceği anlayışını kapsamaktadır.
Bazı i n s a n l a r için genç yet i ş k i n l i k , yara t ıcılık için önemli b i r dönemdir. Thomas
Edison gramofonu ica t ettiğinde, H a ns C h ristian A n dcrson i l k masa l ı nı yazdığında
ve Moza rt , Figaro 'nun Düğünü n ü (The M a rriage of Figaro) best elediğinde 3 0 yaşın
'
daydı. Ya ratıcılığa i l işkin ça l ışmada en yararıcı ü r ü n lerin o t u zlu yaşla rda ü re t ildiği
ve en önemli yarat ıcı katkıların % 80'n i n i n S O ' l i yaşlarda tamamlandığı t espit edil
miştir ( Le hına n , 1 9 6 0 ) .
M ihalyCsikszentmihalyi,dahayaratıcı bireylerolabilmekiçinstratejiler lemeye açık olun. Yaşam, deneyimler selidir. Bu selde derin sularda
sunmaktadır. Csikszentm iha iyi ( 1 99S)yaratıcı 1 ığı nasıl geliştiğini belirle yüzdüğünüzde, yaşamınız daha zengin hale gelecektir.
mekamacıyla, sanat, iş, politika, eğitim ve bilim alanlarında önde gelen Her gün birini şaşırtmaya çalışın: Günlük ya
başarılı insanlarla mülakat yapmıştır. Yaratıcı birey- şamda yaptığımız birçok işte planlı ve düzenli
lerin çoğunlukla çalışmalarını tutku ile gerçekleştir olmalıyız. Değişim için farklı bir şey yapın.
diklerini tespit etmiştir.Tutku; bir iş yaparken, fiziksel Normal koşullarda sormadığınız bir soru sorun.
veya zihinsel olarak çaba sarf ettiğimizde aldığımız Birine hiç gitmediğiniz bir şova ya da ziyaret et
yoğun haz d uygusunu yansıtma ktad ır. mediğiniz müzeye gitmeyi teklif edin.
Csikszentm i ha ly(2000) herbireydetutku kapasitesi
Her gün sizi şaşırtan olay ve durumları ve sizin
ninolduğunuönesürmektedi r.Kendisi,dünyadakien
insanları nasıl şaşırttığınızı yazın: Yaratıcı insan
yaratıcı bireylerle gerçekleştirdiği mülakatlar sonu
ların çoğu deneyimlerinin uçup gitmemesi ve
cunda; daha yaratıcı bir yaşam için atılması gerekli
unutulmaması için günlük tutmakta, notlar al
ilk adımın merak ve ilgilerimizin beslenmesi, yeşer
makta ve denemelerinin sonuçlarını kayıt altına
mesi olduğunu öne sürmektedir. Bunu nasıl başara
almaktadırlar. Bunun için belirli bir iş ile başla
biliriz?
yın. Her gece, o gün içinde sizi şaşırtan ve sizin
Her gün kendinizi şaşırtın: Bunu ilginç şeyler gö en şaşırtıcı eylemlerinizi kayıt ederek başlayın.
Mihaly Csikszentmihalyi, en yaratıcı fikirle
rerek, duyarak veya okuyarak başarabilirsiniz. ri ürettiği ortamda görülmektedir. Sizin en Birkaç gün sonra notlarınızı okuyun ve geçmiş
Herhangi bir konuda konferans veya kitaba ken yaratıcı fikirlerininiz ne zaman ve nerede deneyimlerinizi gözden geçirin. Birkaç hafta
dinizi kaptırın. Dünyanın size söylediklerini din- ortaya çıkmaktadır?
(devam ediyor)
sonranotlarınızdaortaya çıkacakolan ilgialanlarınızıvederinlemesine Yaratıcılığı nızı uyaran ortamlarda zaman geçirin: Csikszentmihaly
incelemelerde bulunacağınız alanları görebilirsiniz. ( 1 995). a raştırmasında katılımcılara çağrı cihazı vermiş ve günün
Bir şey i l g i n izi çektiğinde onu takip edin: Genellikle bir şey d i kkati farklı zamanlarında uyarı göndermiştir. Katılımcılara kendilerini
mizi çektiğinde, bir şarkı, bir fik i r vb, çok kısa süreli ilgi gösteririz. nasıl hissettikleri sorulduğunda; katılı mcılar yürürken, araba kul
Sıklıkla d ikkatimizi çeken fi kir, şarkı ya da çiçeği daha fazla i nce lanırken ve yüzerken en yaratıcı biçimde d üşü ndüklerini belirtmiş
lemek için vaktimiz yoktur. Ya da bunların bizim işimiz olmadığını, lerd i r. Ben ise en yaratıcı biçimde tempolu yürüyüş esnasında
çünkü bu alanlarda uzmanolmadığımızıdüşün ürüz.Oysaki dü nya düşünüyorum. Belirti lentürdeetkinlikleryarıotomatikbiçi mdedü
n ı n kendisi bizim işimizd i r. İ lg i m izi çeken olgu ve olayları mümkün şün meye ola na k sağla maktadır. Diğer bir ifadeyle d ikkatinizin be
olduğu ölçüde çeşitli d üzeylerde yaşamadan, tecrübe etmeden lirl i bir böl ü m ü n ü o anda yaptığ ı n ız işe verirken aynı zamanda da
öğrenmemiz mümkün değildir. düşüncelerinizi yön lendirme ve fikirler arası nda bağlantı kurabil
Sabahlarıyapmayı dörtgözle beklediğinizbirşeyigerçekleştirmek meniz m ü m k ü n olmaktadır.
için uyanın: Yaratıcı bireyler güne başlamak için büyü k bir şevk
duyarlar. Niçin? Bu durum neşeli ve coşkulu bireyler oldukları n
Dokuzu ncu bölümde "Gelişimle Bağlantı" bölümünde belir
dan kaynaklanmamakta, her gün tamamlanması gereken anlamlı tilen, çoc u kl a rda yaratıcı düşüncen i n geliştiril mesine yöneli k
birşeylerolduğuvebuna başlamakiçin bekleyemediklerinden do- strateji l e r yetişkinler tarafı n d a n da k u l l a n ı l a bil ir mi ?
layı g ü ne bu şekilde başlamaktadırlar. Dokuzuncu bölümde belirtilen stratejiler ile bu bölümde su
nulan stratejileri karşılaştırın.
Aym za manda, yarat ıcı bireylerin performa nsları a rasında da kayda değer b i rey ,- --------�
sel fa rklılıklar söz k on u s u d u r. Genel olarak herhangi bir alandaki ü s t d üzey yaratıcı I
geliş i m le bağlantı
b i reyler .i l e alt d ü zey yaratıo bireylerin p rofıl leri a rasında b ü y ü k farkl ı l ı k olmaktadır.
t l gi l i a l a n d a k i % l O ' l u k d i l im e g i re n bireylerin ü rü n leri. o a l a nd a k i ü r ü n le r i n Yaratıcılık: Çocukların yaratıcı düşünme
% 5 0 'si n i o l u ş t u rma k t a d ı r. Ö rneğin; sadece on bestecin i n ü r ü n leri k l a s i k m ü z i k becerilerini geliştirmek için hangi strateji-
repa rt u varının y a r ı s ı n ı o l u ş t u rmaktadır. ler mevcuttur? 9. Bölüm, s. 293. 1
I
Kendin izi daha yaratıcı h a l e getirebi l i r misi niz? Daha fazla ya rat ı cı olabilmeye - - - ;
O G e n ç yeti ş ki n l i k d ö n e m i n
labilir?
Bağlantı Kur
Eğer genç yetişkin l i k döneminde iseniz, bu
dönemdeki e n önemli bilişsel değışimle ri n
deki b i l işsel deği ş i m l e r i n neler o ld u ğ u nu düşün mektesiniz? Eğer daha
özel l i klerini belirtir. Bu bölümde, duygu ve öznel faktörlerin dü yaşlı iseniz, bu dönemde ne tür bi l işsel deği
şünme sürecini etkilediği inancının formel şimler yaşadığınızı belirtin.
işlemler sonrası düşünme aşamasındaki dü-
G E L İ Ş İ M S E L D EG İ Ş İ M L E R
Çocukların çoğu büyüdüklerinde n e olacaklarına ilişkin fanteziler geliştirmektedirler.
Örneğin, çocukların çoğu kahraman, sporcu ya da oyu ncu olmak istemektedir. Lise
dönemine gelindiğinde ise daha gerçekçi o l u n maya başlanmaktadır. Gençler, onlu
yaşların sonlarına ve yirmili yaşların başlarına doğru sahip olmak istedikleri farklı
kariyer olana klarını ve olanaksızlıklarını araştırdıkça daha ciddi tavırlar a lmaya baş
lamaktadırlar. Ü niversitede ise edinilecek meslek ve çalışılacak iş ortamları kon u
sunda daha belirgin seçimlere yönelme söz konusudur. Yirmili yaşların başları ve
ortalarına doğru birçok birey eğitimini tamamlamıştır ve tam zamanlı bir işe başla
mak üzeredir. Yirmili yaşların ortaları ve genç yetişkinliğin geri kalan bölümünde
bireyler belirli bir a landa kariyer edinmeye başlamaktadır. Kariyer basa maklarını
aşmak için çok çalışmakta ve maddi gelir düzeylerini artırmaktadırlar.
Phyllis Moen, (2009a ) son yıllarda " kariyer gizemi" kavramını öne sür
mektedir. Bu olgu; yetişkin likte uzu n süreler çok çalışma sonucunda, statü,
güven ve m u tl uğa u laşılmanın mümkün olabileceği şeklinde yerleşik kültürel
inançları yansıtmaktadır. B irçok birey kariyer basmaklarında yükseklere çıkmak
( şeklinde, Amerikan rüyasını gerçekleştirme beklentileri taşımaktadır. Oysaki,
birçok bireyin özellikle azınlık grup mensuplarının, kadınların ve alt düzey eğitim
l seviyesine sahip kişilerin kariyer gizemleri asla gerçek olamamaktadır. Aynı
za manda orta gelir düzeyine sahip bireyler için, insa nların ülke d ışından da
gelip iş sahibi olanaklarından ötürü; kariyer gizemi mit haline dönüşmekte ve
Başanya giden yolda basamaklann dik olduğunu hiç milyonlarca Amerikalı için 2007-2009 krizleri sonucun da iş güvenliğin i n azal
düşündünüz mü? ması a nlamına gelmektedir.
Q Joseph FarrisfThe New Yorker Collection/www.cartoonbank.com
H E D E F L E R E U LA Ş M A N I N Y O L LA R 1 N I B U 1 M A K
On birinci bölümde Wil liam D a mo n'ın (2008) The Path to Purpose: He/ping Our Child
ren Find Their Calling in Life adlı kitabı ve kitaptaki söylemlerinin kişilik gelişimi ile
, - - - - - - - - - 311--
/ nasıl i lişkilendiği tartışıl m ıştır. Bu bölümde ise kendisinin görüşleri biraz d a ha açıla
ı g · l i � i m l bağlar ı cak ve ergenlerin ve genç yetişkinlerin başarı ve kariyer planlamalarında hedeflerini
Kimlik: Damons'a göre birçok genç kimlik nasıl göz ardı ettikleri incelenecektir. Damon, birçok gencin lise ve ü niversite eğiti
çözümüne yönelik yargılara varamamakta mine plansız ve amaçsız şekilde devam ettiğini, kendi potansiyellerini k u l l a nabile
daha çok karasızlıklar yaşamaktadır. 1 2. cekleri ve kendilerini harekete geçirebilecek alternatiflerden çok kendilerini riske
Bölüm, s. 386. atabilecek davranış ve seçimler sergilemekte olduklarını ifade etmektedir.
, D a mon, on iki ve yirmi iki yaş grubundaki öğrencilerle gerçekleştirdiği görüş
________ _ _____ .,
melerde gençlerin sadece % 20'sinin nasıl bir yaşam tercih ettikleri ve neyi, n için
başarmak istedikleri konusunda net görüşleri olduğunu belirlemiştir. En büyük
ora nda- yaklaşık yüzde 60- gençler kariyer gelişimine yönelik hizmetleri takip etme
ve danışmanlarla görüşme, v.b. hedeflerine yönelik bilinçli etkinliklerde bulunmakla
birlikte, bu gençler hedeflerine ulaşmak için gerçek an lamda sorumluluklar alma-
Ç A L I Ş M A N I N ETK İ L E R İ
Bireyin sahip olduğu iş, yaşam ı n ı ciddi biçimde şekillendir
mektedir ( B lustein, 2008 ) . B i reylerin işleri, nerede, nasıl bir
evde yaşadığını, vaktinin çoğ u n u nasıl harcadığını, arkadaş
ların ı n kimler oldu ğ u n u ve sağlık duru m u n u etkilemektedir
( H u dson, 2009 ) . Bazı insanlar k i mliklerini yaptıkları işe göre
tanımlarlar. Aynı zamanda iş, insanların yaşamlarını düzene
sokmakta ve onlara ritim kazandırmaktadır. Fakat belirli bir
süre d üzenli işi olmayanlar belirtilen ritmi kaçırmaktadırlar.
Ç a lışmama d u r u m la rında insanların çoğu d u ygusal st res
yaşar ve düşük benlik algısına sahip olurlar.
Bi rçok birey yaşamlarının ü çte birini işlerinde geçirirler.
Gerçekleştirilen tarama çalışmasında, Amerikalıların % 3 5 'nin
haftada 40 saat, % 1 8'inin ise 5 1 saat ve üstünde çalışmakta
Çalışanların stres düzeyleriyle ilişkili olan iş ortamlarından kaynaklanan faktörler
oldukları belirl enmiştir ( Connecticut Üniversitesi Ta rama nelerdir?
20 stres neden iyle yeni b i r i ş a ra ş t ı rma, t erfi t e k l i fi n i red detme veya işi
bıra k ma gibi d u r u m l a rla ka rşı ka rşıya geldikleri tespit edilmiştir ( Ameri
kan Psikologlar B irliği. 2007 ) . B u ça l ışmada stres kaynağı fa ktörleri ola
10
ra k; düşük ücret ( % 44 ) , maaş za m m ı n ı n ol mayışı (% 42 ) , belirsiz
beklen tiler (% 40) ve uzun i ş saat leri (% 3 9 ) belirtilmekt e d i r.
o
B i rçok yetişkin, işlerine yön e l i k beklentil erde değişik l i k l e r yapmak
1-15 1 6-20 35 veya
daha fazla zorunda kalmaktadırlar, çünkü işverenler bek lentilerini karşılama maktadır
Haftalık Çalışma Saati ( G rzywacz, 2009; Lavıie-Treıııblay ve diğerleri, 2 0 1 O; Moen, 2009a , b ) .
Örneğin, günümüz pol i t i kaları ve u ygulamaları t e k bir işgücüne ( erkek)
göre planlan makta ve endüstriyel ekonomik uygulamalar son ucu nda kadın
ŞEKİ L 13.8 ve erkek işgücün ü b i rlikte karşılamakta başarısız kalmaktadır. G ü n ümüzde
HA FTALIK ÇALIŞMA SAATİ iLE ÜNiVERSiTE DERS NOTLARI
çalışa nları n çoğ u n l uğu işlerinde esn eklik ve zamanlama kont rolleri ıalep
ARASINDAKI İLİŞKi: Okul masraflarını karşılamak için haftada 1 - 1 5
etmektedirler. Fakat ilgili yönetmelik ve yönergelerde yer a l makla birl ikte
saat arası çalışan öğrencilerin o/o 1 6'sı notlarının olumsuz etki lendiğini
dile getirmektedir (Eğitim İstatistikleri Ulusal Merkezi, 2002). Haftada
çoğu işveren oldu kça düşük d ü zeyde esnekliğe izin vermektedir.
1 6-20 saat çalışan öğrencilerin yüzde 30'u ve haftada 35 ve üzeri saat
çalışanların o/o 48'i de aynı açıklamayı yapmıştır. Yüksek Öğrenim Sürecinde Çalışmak: Amerika'da yer alan u nı ver
sire ve kolejlerde tam -zama nlı olara k ça l ışan öğrencilerin oranı l 970'de % 3 4 iken
2006 yılında bu oran % 46'ya yükselmiştir (bu oran 2000 yılında en yü ksek seviyeye
yani, % 5 2 ' ye u l aşmıştır) ( U l u sa l Eğitim ista tistikleri Merkezi, 2008c-Na tional C e n
ter f o r E d u cation Sratistics ) . Yak ı n t a ri h l i t a ra ma ça lışmasında i s e Ameri ka l ı ü niver
site öğrencileri n i n % 8 l ' i n i n yan-za m a n l ı b i r işte ça lıştıkları tespit edilmişt i r.
Eğitim sürecinde çalışmak, masraflara katkı sağlamakta işe yaramasına rağmen
öğrencilerin öğrenme olanaklarını kısıtlamaktadır. Kendilerini öncelikli olarak öğrenci
şek l i nd e tanımlayan katıl ımcı l a rla gerçekleşt i rilen ul usal b i r araştırmada, haftalık
çalışma saatleri n i n a rtmasıyla b i rl i k te notları n ın d ü ştüğü belirlenmiştir ( Ul u sal Eğitim
İstatist i kleri Merkezi, 2002) (bakınız şekil 1 3 .8 ) . Böylece
yüksek okul öğrencileri, saatlerce ça lışmanın akademik
başarılarına olumsuz etkisini d ü ş ü n ü rken d a h a d ikkatli
olmak zoru ndadı rlar.
Ş ü p h esiz ki iş deneyimleriniz eğit i m i n ize kaçı n ıl maz
biçimde katkı sağlama ktadır. A B D ' d e 1 000 ü n i v e rsitede
öğrencilerin eğitim görd ü kleri a landa staj yaparak para
kaza n m a o l a n a k l a r ı n ı n s u n u l d u ğ u " i şbirlikçi program "
( copera t i ve -co-op- progra ms) u ygulamala rı gerçekleştiril
mektedir ( B elirt i len programa katılım i k i nci s ı n ı fta başla
makta d ı r ) . Ü n i versite eğiti m i esnasında, çalışma olanakları
a l a n ı n ıza u yg u n yaz dönemi i ş l e r i veya staj ve kısmı
za m a n l ı u ygu lamalarla temin edilebilir. Belirtilen t ürde
deneyim l e r, eği t i m i n i a ldığınız alanda mezun olduğun uzda
çalışıp ça lışmayacağınıza yönel i k ka ra rl a r almanızda belir
leyici olabilmektedir.
ic vcoi D ı: r ı: <: i T I İ l İ K
işyerler i n d e k i çeşi t l i l i k gi d e rek a rt m a k t a d ı r (Mesleklerin Geleceği El Kitabı,
2008-2009 -Occupational Outlook Handbook) . Son y ı l l a ra k a d a r b i rk a ç k a d ı n
ev d ış ı n d a ça l ı ş m a k t a i k e n , g ü n ü m ü zd e gel i ş m i ş ü l k e l e rd e k a d ı n l a r
a rt a n bir h ı zla iş g ü cü ne k a t ı l m a k t a d ı r. Ya p ı l a n t a h m i n l ere göre 2 0 1 8
yılına doğru A B D i ş gücüne k a t ı l a n kadın sayısı erkek sa yısın da fazla
olaca k t ı r (Mesleklerin Geleceği El Kitabı, 201 0-201 1). A B D ' d e h e r dön a v u
katt a n , doktord a n , bilgisayarc ı d a n v e k i myacıdan biri n i n k a d ı n old uğu
b i l d i ri l mekted i r.
,
kon u bağlantıla n - - - - - - - - - - - - - - - ,
Orta yaşlarda arkam ızda kalan za m a n , ö n ü m üzdeki zamandan daha fazla d ı r.
Orta yaş (geç g i r i l i r ve uzun s ü rer) b i rçok b i reye göre deği ş m e kted i r. Orta
yetişki n l i k fiziksel becerilerin aza ldığı, soru m lulukların arttığı, i ş ve ilişkilerin
dengede tutulmaya çalı ş ı l d ığı zaman d i l i m i d i r. Birçok b i rey i ç i n orta yetişkin
l i k dönemi, bilgi işlem s ü recinde algısal h ız ve bellek becerileri g i b i a la n l arda
aza l m a l a r başla m a s ı n a rağmen, b il i şsel beceri l e r i n en üst seviye ula ştığı
dönem i yansıtmakta d ı r. Bu dönemde i ş, i n s a n l a r ı n yaşa m l a r ı n d a merkezde
yer a l ma ktad ı r. Ayrıca orta yaş i n s a n l a r ı n hayatın a n l a m ı n ı sorgulad ı kları b i r
d ö n e m d i r.
1
\
' - --- - -------------
- - ileriye bakalım - - - •
Geçiş
Genç yetişkinlik, ergenlikten yetişkinliğe geçiş dönemine yönelik kullanılan bir terim
Yetişkin Olmak
dir. Bu dönemin yaş aralığı 1 8- 2 5 arasıdır ve deneme, inceleme, araştırma ile özdeş
leşmektedir. Ergenli kten yetişk i n l iğe geçişte hem s ü reklilik hem de değişim söz
konusudu r. Ekonomik bağımsızlık ve eylemlerinin sonuçlarının sor u ml uluğunu
almak yetişkinlik ölçütleri olarak kabul edilmektedir.
Lise eğitiminden üniversiteye geçiş, hem olumlu hem de olumsuz unsurlar içermek
Lise Eğitiminden
Yükseköğretime Geçiş tedir. B u s ü reçte öğrenciler, b ü y ü d ü k leri n i hissetmekte ve akademik çalışmalarda
bilişsel olarak gelişim gösterseler bile birçok genç yetişkin için geçiş, grubun en yaşlı
ve kuvvetli üyesi konumundan en genç ve güçsüz olmaya başla manın sancısını ba rın
dırmaktadır. Amerika'daki ü niversite öğrencileri geçmişe oranla daha fazla stres ve
depresyon yaşadıklarını dile getirmektedir.
Fiziksel gelişimde zirveye 1 9 -26 yaşları arasında ulaşılmaktadır. Genç yetişkin lik
Fiziksel Performans ve
Gelişim döneminin sonlarına doğru b irçok bireyde fiziksel performa nsta fark edilir yavaşla
malar kaydedilmektedir.
Genç yetişk i nlikte ölüm ora n ı ergenliğin iki katına çıkmaktad ır, b u artış erkeklerden
Sağlık
kaynaklanmaktadır. Artan ölüm oranına rağmen, yetişkinlerde oldu kça az sayıda kro
nik hasta lık görülmektedir. B irçok genç yetişkin gelecek yaşamlarını tehdit edici bir
çok kötü alışkanlık edi nmektedir.
Obezite ciddi bir sağlık sor u n u d u r. Amerikalıların % 3 3 ' ü sağlıklarını tehdi t edici
Yeme Alışkanlıkları ve Kilo
ölçüde aşırı kilolu duru m u ndadır. Kalıtım, leptin hormonu, yağ h ü cre sayısı ve çev
resel faktörler obezitede önemli rol oynamaktadır. B i rçok diyet, u zu n vadede işe
yaramamaktadır. Diyet yapanlar için egzersiz önemli bir bölü m oluştu rmaktadır.
Gerek orta d üzey, gerekse yoğun egzersiz faaliyetleri önemli ölçüde fiziksel ve ruhsa l
Düzenli Egzersiz
iyileşmelere yol açmaktadır.
Yirmili yaşların ortalarına doğru alkol ve madde kullanı mında azalma söz konusudur.
Madde Bağımlılığı
İçki alemleri ü niversite öğrencileri arasında hala sıklıkla görülmektedir ve dersleri
kaçırma, polisle başı derde girme, ve korunmasız cinsel ilişki sorunlarına yol açmak
tadır. Alkolizm insan sağlığını ve sosyal yaşamını olumsuz etkilemektedir. Az sayıda
genç yetişkin sigara içmektedir. Sigara bağımlısı gençlerin çoğu sigarayı bırakmak
istemekte fakat nikotin bağımlılığı s ü reci zora sokmaktadır.
Genç yetişkinlik döneminde birçok birey evlenmekte ve cinsel olarak aktif olmaktadır.
Genç Yetişkinlikte Cinsel
Yine bu dönemde, ergenlere göre daha çok kişi ile ilişkiye girilmekte ve fakat daha
Etkinlik
seyrek olarak ilişki gerçekleşmektedir. Ayrıca bu dönemde bir önceki döneme göre
daha fazla tesadüfü ilişkilere girilmektedir.
Teca vüz, rızası olmayan biriyle zorla ilişkiye girmek şeklinde tanımlanmaktad ır. Ta nı
Tecavüz ve Cinsel Taciz dık tecavüzü ise tarafların birbirlerini ta nıdığı ve i l işki içinde olduğu b i riyle zorla
ilişkiye girmeyi kapsamaktadır. Cinsel tacizde ise bireyin gücünü diğer bireye cinsel
amaçlı ku llan ması söz kon usudur. C i nsel taciz kurbanlarında ciddi psikolojik sorun
lara yol açma ktadır.
Piaget'nin bilişsel gelişim dönemlerindeki son d üzey olan soyut işlemler dönemine
Bilişsel Dönemler
1 1 - 1 5 yaşları arasında girilmektedir. Piaget'ye göre yet işkinler ergenlere göre daha
fazla bilgi sa hibi olmalarına rağmen, yetişkinler nitel iksel olarak farklı yeni bir aşa
maya girmemektedir. Bazı uzmanlar ise Piaget'nin soyut işlemler dönemindeki idea
lizm düşünme biçimi, yerini genç yetişkinlikte daha gerçekçi ve pragmatik düşünme
biçimine bırakmaktadır. B i r grup araşt ırmacı belirtilen t ü rde niteliksel fa rklı lıkların
" formel işlemler sonrası düşünme" adında beşinci bir düzeyi yansıttığını öne sürmek
tedir.
Yaratıcılık
Yaratıcılık, yetişkinlikte, genellikle kırklı yaşlarda zirveye ulaşmakta ve daha son ra
d ü şmeye başlamaktadır. Fakat yaratıcı ürün lerin ortaya konulma za manlamasında
oldukça büyük bireysel farklılıklar vardır. Csikszentmihalyi'ye göre yaratıcı bir yaşam
için ilk adım, merakın ve ilginin beslenilmesi ve işlenmesiyle atılmaktadır.
• B i rçok genç yetişkin kariyerlerine ilişkin hayaller kurmaktadır. Onlu yaşların sonları ve
Gelişimsel Değişimler
yirmili yaşların başlarında birçok birey eğitimlerini tamamlamış ve kariyerlerine başla
mış durumdadır. Genç yetişkinlik döneminin geri kalan kısmında ise yeni başladıkları
kariyerlerinde üst basmaklara çıkmaya ça lışmaktadırlar. Birçok insan kariyer gizemine
inan makla birlikte son za manlarda artan sayıda Amerikalı için bu olgu mit haline gel
miştir.
Damon'a göre çok sayıda insanda kariyer gelişimleri s ü recinde hedeflerine yönelik
Hedeflere ulaşmanın
yol haritaları bulunmamaktadır. Ayrıca insanların sık sık kısa vadeli hedeflere oda k
yollarını bulmak
lanıp ; uzun vadede resmin tamamına odaklanarak yaşamlarında neyin önemli oldu
ğ u n u ve ne yapmak istediklerini düşün mediklerini öne s ü rmekted ir.
bölüm 14
DONEMiNDE
. . .
J
SOSYODUYGUSAL GELİŞİM
1 Çocukluktan Yetişkinliğe 3 Yetişkin Yaşam Biçimleri
Geçişte İstikrar ve Değişim
Öğrenme Hedefi 3 Yetişkin yaşam biçimlerinin
özel l i klerini açıklar.
- Öğrenme Hedefi 1 M izaçta istikrar ve değişimi
...., açıklar ve yetişkin bağla nma sti l lerini özetler. Yalnız Yetişkinler
c: 4 Evlilik ve Aile
Öğrenme Hedefi 2
ta Çeki c i l i k, aşk ve ya kın
i l işkilerin temel boyutlarını tan ı m l a r.
Öğrenme Hedefi 4 Başarılı evl i l ik, ebeveyn l i k ve
E
Çekicilik
boşanmayı tartış ı r.
Aşkın Türleri
Başarılı Evlilikler
Aşkın Son Bulması
Ebeveyn Olmak
: ::J Boşanmayla Baş Etme
CiflSiyet ve İle · ·
Kadınların Ge ışimi
Erkeklerin Gelişimi
Birçok kişi için romantik ilişkilerde bağlanma önemli bir
unsurdur. Örneğin, Gwenna; arkadaşı Greg ile ilişkilerinde
adanma konusunda konuşmaya karar verir (Lerne, 1 989,
ss. 44-45):
Gwenna ilişkilerinin güçlü ve zayıf yönlerini ve bu ilişki için gelecekte neler beklediğini
anlattı. Aynısını Greg'in de yapmasını istedi. Daha önceki konuşmalarının aksine bu
konuşmasında arkadaşına baskı yapmadı, ikna etmeye çalışmadı veya kadınlarla ilgili
sorunlarını teşhis etmeye çalışmadı. Aynı zamanda Greg'e kararsızlığına yönelik bazı
sorular sordu.
"Kendini ne zaman birine adanmaya hazır hissedeceksin? Değişmek ve farklı biri
olmak için tam olarak ne istiyorsun?"
Greg, "bilmiyorum" der. Daha fazla sorgulandığında her zamanki gibi sadece his
settiklerini dile getirmektedir.
"O ya da bu şekilde karar vermek için ne kadar zamana ihtiyacın var?"
Greg; "Emin değilim" şeklinde cevap verir. "Belki birkaç yıl, bu tür bir soruya ger
çekten cevap veremiyorum. Gelecekteki duygularımı tahmin edemiyorum:'
Dedi ve gitti.
Gwenna, bu kişiyi gerçekten çok sevmişti, fakat iki yıl (belki daha fazla) bekleye
mezdi. Bu yüzden uzun süre düşündükten sonra Greg'e kendisini yaklaşık on ay bek
leyeceğini ve o zaman evlenmeyi kabul etmediği takdirde ilişkiyi sonlandıracağını
söyledi. Gwenna evlenmeyi ve aile kurmayı istediğini açıkça ifade etmesine rağmen,
önceliğinin tarafların birbirlerine karşılıklı adanmışlığı olduğunu düşünmekteydi. Eğer
on ay sonra evlenmeyi kabul etmediği takdirde bu ilişkiyi yaratacağı bütün üzüntü ve
acıya rağmen sonlandıracaktı.
Bekleme döneminde Gwenna, Greg'i ikna etmeye çalışmamış ve bütün çelişki ve
dengesizliklerine rağmen aralarına mesafe koymamıştır. Böylece Greg için i kilemleriyle
baş etmesi ve başarılı bir seçim yapabilmesi için duygusal alan oluşturmuştur. Olumsuz
bir cevap Gwenna için her şeyin sonu demek değildi ve bu yüzden de Greg'i iple bağ
layacağını düşünmüyordu. önemli olan net bir tutumun ortaya çıkmasıydı.
Sonbahar geldiğinde (on ay geçtiğinde) Greg, Gwenna'ya altı aya daha ihtiyacı
olduğunu söyledi. Gwenna bu teklifin üzerinde düşündükten sonra, bu süreyi bekle
meye karar verdi. Fakat altı ay geçtiğinde Greg tekrar kararsız olduğunu ve ek süreye
ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Bu noktada Gwenna tüm acılarına rağmen bu ilişkiyi
bitirmeye karar verdi.
1
,. - konu bağlantıları ---- - - - - - - - - - -
1
,
Mizaç Bağ l a n m a
l\JI İ 7 A I
M izaç n e kadar d u rağa nd ır? M iza ç bireysel d a v ra nı ş stili v e d u ygusal tepkileri n i n
özelliklerid i r. Genç yetişkinlik d ö n e m i n d e birçok kişi erge n l i k dönem i ne g ö r e daha
az sayıda d u ygusal çalka ntılar yaşamaktadır, daha fazla denge ve daha az riskli dav
ra nış sergilerler ( Caspi, ı 998 ) . M i zaca yönelik ifade edilen genel değişim belirt i leri
n i n yanı sıra, a raştırmacılar çocu k l u k yılları mizaç öze l l i kleri ile yetişkinlik kişilik
örüntüleri arasında ilişki olduğu beli rtmektedirler. Örneği n; boylamsal b i r çal ışmada
4 yaş ci varında oldukça aktif olan çocu k la rı n 23 ya şında da d ı şa dön ü k ve h a reketli
olduğu görü l m ü ş t ü r ( Franz, 1 996 ) .
, - - - - - - - - - 31ıı- Çocu k l u k yıllarındaki mizaca ilişkin boyu tlar yetişkinlikteki uyum s ü reciyle iliş
/ kili midir? A l t ıncı bölümde fa rklı kişi l i k yaklaşımları ve sını fl a ma t ü rlerinden bahse
- - 'a
dilmiştir. A raştırmacılar çocu kluk y ı l larındaki belirtilen tür ve boyutları n yetişkinlik
Kişilik: Temel mizaç kategorileri; Chess ve dönemi kişilik özellikleriyle ilişkili olduğunu onaya koyma ktadır. Örneğin :
Thomas'ın kolay-zor; Kagan'ın engelleyici
• Kolay ve zor mizaç: Boylamsal b i r ça lışmada 3 - 5 yaşları arasında kolay mizaç
ve Rothbart ve Bates'in öz düzenleme sın ıf
örüntü l e ri sergileyen çocu kların genç yet işk i n likte daha başa rılı u y u m s ü reci
lamalarıdır. 6. Bölüm, s.1 83.
I sergiled i klerini onaya koymaktadır ( C hess & Thomas, 1 987 ) . B u n a karşılık 3 - 5
_ _ _ _ _ _ .,. yaşlarında zor mizaca sah ip çocu k la rın genç yetişkin l i kt e başarılı biçimde u y u m
sağlayama d ı k la rı tespit edilm iştir. Aynı za manda diğer a raştırmacı l a r, çoc u k l u k
Özetle, y u k a rıda belirt i len çalışmalar çocu k l u kta sergilenen mizaç özell i k leri ile
Çocukluk dönemindeki mizaç yetişkinlik dönemindeki
genç yetişkinlik dönemi u y u m s ü reci arasında devamlılık olduğunu ortaya koymak mizaç ile ne ölçüde ilişkilidir?
tadır. Fakat u n u t u l mamalıdır k i çocuk l u k dönemi mizaç özelikleri i l e yet i ş k i n l i k
dönemi u y u m d ü zeyleri arasındaki i l işki oldu kça az sayıda çalışmanın son u çla rına
göre ortaya kon u l m u şt u r, dolayısıyla belirtilen ilişkinin geçerl iliğinin kanıtlanması
için d a h a fazla sayıda araşt ırmaya i h t i ya ç d u yu lmaktadır. A s l ın da Theodore Wa chs
( 1 994, 2000) çocu k l u k dönemi m izacı ile yet işkinlik dönemi kişilik özelli kleri a ra
s ın d a k i bağın b i reyin yaşadığı orta mlara göre değişeceğ i n i öne s ü rmektedir. Örne
ğin, şekil 1 4. l 'de engelleyici m izaca sahip bebeklerin yetişk i n l i k t e sosyal ve u y u m l u
kiş i l i k gelişti rmelerine olanak sağlayıcı ortam l a r s u n u l m a ktadır. B ö l ü m 6 ' d a b e l i r
tildiği gibi çevrenin cinsiyet, k ü l t ü r, anne-baba t u t u mları fi ziksel sağl ık, v. b . boyutu
çocukların m izaçlarını yaşam boyu sürdürmelerinde etkili olmaktadır.
Müdahaleci Bağlam
Bakıcı Bakıcılar {ebeveynler) duyarlı ve kabul edici tutumlar sergilemekte Bakıcılar uygun olmayan "düşük-düzey" kontrol mekanizması
ve çocuğu kendi haline bırakıp olduğu gibi kabul etmektedir. geliştirmekte ve çocuğu yeni durumlara uyum için zorlamaktadır.
Gereğinden fazla uyarıcı olduğunda çocukların kendilerini koruya Çocuk sürekli olarak kaçamayacağı gürültü ve kaotik çevre
cakları "savunma alanları" ve •uyarıcı koruyucuları• bulunmaktadır. koşullarıyla karşı karşıya gelmektedir.
Aynı engelleyici özelliklere sahip çocuklarla birlikte olabilmekte Arkadaşları atletik dışa-dönüklerden oluşmakta ve çocuk
ve kendini kabul edilebilir hissetmektedir. kendini reddedilmiş hissetmektedir.
Okullar Okullar önyargısız ve kabul edici bir tutum sergilemekte ve Okullar katı kurallara göre işlemekte ve engelli çocuklar tolere
engelli çocuklar tolere edilebilmekte ve çocuklar kendilerini katkı edilmemekte ve bu durumda çocuk kendini değersiz
sağlayacak birey olarak kabul etmektedir. hissetmektedir.
Kişilik Çıktıları
Yetişkin olduğunda birey dışa-dönük özellikler ve duygusal Yetişkin olduğunda birey içe-dönük örüntüler 5ergileyebilir ve
tutarlılık sergileyebilir. daha fazla duygusal sorun yaşar.
ŞEKİL 14.1
ÇOCUKLUK DÖNEM iNDE MİZAÇ, YETİŞKİNLİK DÖNEMİNDE KİŞİLİK VE MÜDAHALE ORTAMLAR!: Çeşitli bakıcı tutumları, fiziksel çevre özellikleri ve okul
ortamları çocukluk dönemi m izaç özellikleri ile yetişkinlik dönemi kişilik örüntüleri arasındaki ilişkiyi şekillendirebilmektedir. Burada engelleyicilik özelliğine göre örnek
verilmiştir.
r J: 1< i r i ı i K
İnsanlar, Gwenna ve Greg gibi birbirlerini nasıl çekici bulmakta ve birlikte d a h a fazla
za man geçirmek istemektedirler? K u racağı m ı z il işkilerd e eş seçi m i n i belirlemede kişi
l i k özelli kleri ve fiziksel çekicil i k ne ölçüde öneml i d ir?
E
FRANKLY, BANA ÇIKMA 8 SANIRIM
"
c
ö I KIMIZIN AYNI
TEKLIF ETTIGIN İÇIN KENDİNE
@ DÜZEYDE ÇEKICILİGİ ]
..
KENDIMI HA KARETE SEKSİ BIR
� Mİ OLDUGUNU
..
'C
..
>-
'O
"'
.
OLUR.
�
'C
c
::>
o
�
Q
-1
;;
-;s-
Romantik Aşk: Bazı arkadaşlıklar şehvetli aşk olarak da tabir edilen romantik
aşkı içerebilmektedir. Romantik aşk oldu kça güçlü biçimde cinsellik ve deli
Aşk doğa tarafı ndan beze n m iş
cesine sevmeyi içermekte ve genellikle aşk ilişkilerinin erken dönemlerinde
kendini gösterir ( Berscheid, 20 l O; Regan, 200 8 ) . ve haya l lerle işlenen bir tuvaldir.
Romantik aşkta oldu kça k a rmaşık farklı d u ygular yer a lmaktadır- -Voltaire
tutku, korku, öfke, cinsellik, eğlence ve kıskançlık (Regan, 2008 ) . Tanın- Fransız Deneme Yazan, IB. yüzyıl
mış aşk konulu a raştırmacılard a n Ellen Berscheid'e göre cinsellik roma ntik
aşkın en önemli bileşenini oluştu rmaktad ı r. Belirtilen d u yguların bazıları
ıstırap kaynağı olmakta ve bu da depresyon v.b. durumların yaşa nmasına yol
açmaktadır.
Samimi Aşk: Aşk tutkunun ötesinde bir d uygudur ( B erscheid, 20 1 0 ) . Samimi aşka
aynı zamanda da can yoldaşı aşkı denmektedir; bireyler sevdiğinin dizi dibinde olma
sını ister ona karşı derin d uygular besler ve ona bağlanma geliştirir. Aşkın erken
Romantik aşk: Aynı zamanda tutkulu aşk adı da ve
dönemlerinde daha fazla romantik aşk örüntüleri görü lmektedir, fakat aşk olgunlaş rilmektedir. Romantik aşk kuvvetli cinsellik içermekte
tıkça tutku yerini bağlanmaya bırakmaktadır. ve çılgın unsurlar içermekte ve genellikle aşk ilişkile
rinin ilk dönemlerinde baskın olmaktadır.
Mükemmel Aşk: Bu bölüme kadar iki tür aşktan bahsedildi: romantik ( tu tk u l u ) Samimi aşk: Bu tür aşk yoldaş, arkadaş aşkı olarak da
v e samimi (can yoldaşı) . Sternberg'e ( 1 98 8 ) göre a ş k türleri sadece iki çeşit değildir. ifade edilmektedir. Bireyler birbirlerinin yanında ol
Kendisi üç-aşamalı aşk kuramını öne sürmektedir. Bu kurama göre aşk üç temel mak istemekte ve birbirlerine şefkat duymaktadır.
Tutku
- l=l!lılııll
Aşk Türü
Delicesine aşk -
Şefkat içeren aşk - -
Ahmak aşk - -
Mükemmel aşk - - -
Var Yok veya düşük
boyutu olan bir üçgen gibi düşün ü lmekted i r- t utku, yakınlık ve bağlanma. Tutku
önceki böl ü mlerde ifade edildiği gibi roma ntik aşkın ilk dönemlerini yansıtmakta ve
karşı t a rafa cinsel ve fiziksel çekicilik içermektedir. Yakınlık ise ilişkilerde sıcakkan-
l ılık, ya kınlık ve paylaşımı içermektedir. Bağlanma ise i l işki hakkında
bilişsel boyutu ve sorun yaşandığında ilişkinin sürdürülüp sürdürülme
yeceği ne yönelik düşünceleri kapsama ktadır.
Sternberg'i n kuramında boyutların üçünün de var olduğu d u rumda
m ükemmel aşk (consummate love ) söz konusu olma ktadır (bakınız
şeki l 1 4. 2 ) . İlişkilerde sadece tutku boyu tunun bulunması d u rumunda
(sa m i m i yet ve bağlanma çok düşük veya yok ) delicesine aşk ( i n fatua
tion love) yaşanmaktadır. B u t ü r aşkta oldukça düşük düzeyde samimi
yet ve daha da az bağlanma söz konusu olabilmektedir. Sam imiyet ve
bağlılığın bulunduğu fakat t u t k u n u n çok az veya hiç bulunmadığı iliş
kilerdeki samimi (affectionate love ) aşk olmaktadır. Bu t ü r aşk daha çok
uzun süreli evli çiftlerde görülmektedir. Tutku ve bağlılığın görüldüğü
fakat samimiyetin bulunmadığı durumlardaki aşkı Sternberg, ahmak
aşkı ( fa tuous love) biçimde i fade etmekledir. B u aşk türünde t a raOarı n
birbirlerine uzaktan da olsa taparcasına sevmeleri söz konusudur. Fakat
tarafl a rı n her üç boyutu da paylaştıkları durumda mükemmel aşk söz
konusudur ( Sternberg & Stemberg, 2 0 1 0 ) .
A Ş K I N SON B U LMASI
Yakın i l işkilerin son bulması üzücü duyguların yaşanmasına yol açabilir.
Fakat uzun vadede düşünüld üğünde Gwenna 'nın duru munda olduğu
gibi aşkı yenmek ve ilişkiyi bitirmek olumlu duyguların yaşanmasına ve
kişisel gelişimimize yarar sağlayabilmektedir.
Ya kın i l işkilerde eşinizin sizin güveninizi sık sık sarsması ve ihanet
etmesi, sizi duygusal veya maddi ya da her iki boyutta da sömü rmesi,
deli gibi sevdiğiniz birinin duyguları nıza karşıl ı k vermemesi durumla
rında i l işkiyi bitirmek en a kıllı yol olmaktadır.
K a rş ı l ı ks ı z aşk bireyde depresyona, t a k ı n t ı l ı düşü ncelere, cinsel
boz u k l u k l a ra , işte verimsizl iğe, yeni a rkadaş e d i nmede zorlanmaya
Birine aşık olunduğunda karşılık bulamayınca ne gibi olumsuzluk ve kend i n i s uçlamaya neden olmaktadı r. Yine ka rşı lıksız aşk d u r u -
yaşanabilir?
YA L N I Z YET İ Ş K İ N L E R
Son otuz yılda bekar yetişkinlerin sayısında inanılmaz bir artış görülmektedir. A B D ' de
2000-2006 yılları arsında 20-29 yaşları arasında bekar ve tek yaşayan yetişkinlerin
sayısında da kayda değer artış söz konusudur ( Birleşik Devletler İstatistik B ü rosu,
2007 ) . 2000 yllında belirtilen yaş aralığındaki erkeklerin % 64'ü tek başlarına yaşa
dıklarını ifade etmiş, fa kat 2006 yılında bu oran % 7 3 ' e yükselmiştir. Aynı yaş
6.5
grubunda yalnız yaşayan kadınların ise 2000'de % 53 olan oranı 2006'da % 62 'ye
c yükselmiştir.
o 6.0
2::- Yaşama ilişkin kararlar alma, hedeflerine ulaşmak için kişisel kaynaklar geliştirme,
g bağunsız kararlar alma özgürlüğü, kendi ilgilerine zaman ayırma, yeni yerleri keşfetme
v;
>- 5.5
ve yeni deneyimler kazanma olanakları bulma ve gizlilik yalnız yaşamanın avantajla
�
c: rıdır. Yalnız yetişkinlerin yaygın biçimde görülen sorunları ise; yetişkinlerle yakın iliş
·� 5.0
kiler kurmak, yalnızlıkla mücadele etme ve evlilik yaklaşunlı toplum içinde kendine
J::
·v.
c: yer edinme şeklinde görülmektedir (I<oropeckjy-Cox, 2009 ) . Ayrıca stres de diğer bir
4.5
� sorun olarak yaşanabilmektedir. Ulusal tarama çalışmasında oldukça yüksek oranda
·z;
Q)
>- yalnız yaşayan yetişkinin (% 58), evli (% 5 2 ) ve boşanmış ( % 48) yetişkinlere göre
c: 4.0
*
c:
geçen ay içinde yoğun biçimde stres yaşadıklarını ortaya koymaktadır (Amerikan Psi
·c; koloji B irliği, 200 7 ) .
3.5
� Yetişkinler 3 0 y a ş civarına geldiğinde, e v k u rup evlenmeleri için yoğun baskı gör
"'
""
c: mektedir. Bu yaş civarında yetişkinler yalnız yaşama ya da evlenme kararlarının üze
"' 3.0
>-
"' rinde düşünmekte ve bu konuda karara varmaktadırlar.
E
o 2.5
>
Q)
Q)
>
B İ R L İ KTE Y A Ş A Y A N Y ET i Ş K İ N L E q
c:
2.0
"'
>- Birlikte yaşam evlenmeden cinsel ilişkinin yaşandığı birliktelikleri kapsamaktadır. Son
o;.
"'
>- 1 .5 yıllarda birlikteliklerde kayda değer değişimler söz konusudur. Şekil 1 4.4'de görüldüğü
Q) gibi l 970'den beri ABD'de birlikte yaşayan çiftlerin sayısında inanılmaz bir artış görül
�
-;::: 1 .0 mektedir; evlilik öncesi birlikteliklerde % 75 oranında artış söz konusudur ( Popenoe,
15
Q)
:o
2009 ) . Aynı zamanda son yıllarda artış eğiliminin devam ettiği görülmektedir-2000
o
a:ı 0.5 yılında birlikte yaşayan çiftlerin sayısı 3.8 milyon iken günümüzde bu rakam 6 . 5 mil
<
yona ulaşmış d u rumdadır. Birlikte yaşam oranlan bazı ülkelerde daha da yüksektir
o İsveç vb, ayrıca evlenmeden önce birlikte yaşam hemen hemen evrensel bir olgudur.
1 960 1 970 1 980 1 990 2000 20 1 0 Birlikte yaşayan çiftler bazı sorunlarla yüzleşmektedir (Popenoe, 2008; Rhodes,
Yıl Stanley & Markman, 2009). Ebeveynler ve diğer aile bireylerinin bu tür yaşamı onay
ŞEKİL 1 4.4 lamamaları çiftler arasında duygusal baskı yaratmaktadır. Bazı çiftler ise ortak mal edin
A BD'DE ARTAN BiRLiKTELiK ORANLAR!: mede sorunlar yaşayabilmektedir. İlişkinin bitiminde yaşanılacak sorunlara ilişkin yasal
1 970'den itibaren ABD'de evli olmayan birlikte yaşa düzenlemeler boşanma durumu kadar net değildir. Ayrıca son yıllarda gerçekleştirilen
yan yetişkinlerin sayısında kayda değer artış gözlem bir çalışmada birlikte yaşayan kadınların evli kadınlara göre çok daha yüksek oranda
lenmektedir. eşi tarafından şiddete maruz kalma riski taşıdıkları belirlenmiştir ( Brownridge, 2008) .
evli Y ETİ 5 K İ N L E R
l 9 30'lu yıllara kadar yetişkin gelişiminde istikrarlı bir evlilik, yetişkinlik yolu n da
atılmast gerekli önemli bir olgu olarak ele alınmaktaydı. Son 60 yıl içinde ise birey
lerin hem evlilik hem de evlilik dışında kendilerini gerçekleştirme yolu nda çabaları
evliliklerin istikrarlarını sarsar hale gelmiştir ( S kolnick, 2007 ) . Evliliklerde
kadın-erkek eşitliğinde değişen normlar evliliklerde ilişkileri yirminci yüzyılın
erken dönemlerine göre daha kırılgan ve yoğun hale getirmiştir ( Hoelter,
2009 ) .
evlilikler yetişkinlik dönemine göre daha fazla biçimde boşanma ile sonuçlan-
maktadır ( Waite, 2009) . Fakat araştırmacılar yetişkinlikte başarılı evliliklere yol
açabilecek bir yaş ya da yaş aralığı ifade edememektedir ( F urstenberg, 2007 ) .
Evli çiftler mutlu mudur? Son yıllarda A B D 'de evlilik süreleri 9 yıl civarındadır.
Şekil 1 4. 5 'de de görüldüğü gibi A B D'de evliliklerinin "çok m u t l u " yürüdüğünü ifade
eden evli bireylerin yüzdesi l 970'li yıllardan l 990'lara doğru düşmektedir, fakat son
yıllarda bu oran artmaya başlam ı ştır ( Popenoe, 2009 ) . ilgili şekil yakından incelen
diğinde erkeklerin evliliklerinde istikrarlı biçimde kadınlara göre daha mutlu olduk
ları görülmektedir.
65 Erkek
>
cıı
-�
':::J
cıı
>
� 60
C()
55
1 973-1 976 1 977-1981 1 982-1 986 1 987- 1 99 1 1 993-1 996 1 998-2002 2004-2006
Kü ltürlerarası Karşı laştırmalar: Evliliğe i l işkin birçok konuda kültürler a rası fark
lılıklar görülmektedir. Örneğin, Çin' de nüfus a rtışını konı rol amacıyla ı 98 1 yılında
çıkardığı yasayla m i n i m u m evlilik yaşı n ı erkeklerde 22, kadı nlarda ise 20 olarak
sın ırla ndı rı 1 m ıştı r.
Evlenilecek kişide a ranan özelliklerde ülkelere göre farklılık sergilenmektedir. Altı
kıtada 37 ülke ve 5 ada ü lkeden 9474 yetişkinin katıldığı kapsamlı bir çalışmada baki
reliğe-eşlerin evlenmeden önce hiçbir cinsel deneyim yaşamaması- verilen önem nok
tasında farklılıklar sergilendiği tespit edilmiştir ( Buss & diğerini, 1 990 ) . Çin, H i ndistan,
Endenozya, İran, Tayvan ve Orta Doğu'da bakirel i k eş seçiminde en önemli unsur
olarak seçilmektedir. İrlanda ve Japonya'da ise yetişkinler bakireliğe ona düzeyde
önem vermektedir. Tam tersi olarak İsveç, F i nlandiya, Norveç, Hollanda ve Almanya'da
yeıişkinler eş seçiminde bakireliğin önemli olmadığını ifade etmişlerdir.
Evcimenlik de bazı toplumlarda önemli bir u ns u r olarak kabul edilirken diğer
toplumlarda önem taşımamaktad ı r. Yuka rıda belirti len çalışmada Güney Amerika'da
Zulu, E stonya ve Kolombiya'da eş seçiminde ev becerileri oldukça önemli bir faktör
olarak kabul edilmekte olduğu bel i rlenmiştir. Oysaki ABD, Kanada ve ispanya hariç
olmak üzere ıüm batı Avrupa ü lkelerinde ev becerileri eşlerinde bulunması gerekli
bir beceri olarak kabul edilmemektedi r.
D i n olgusu bi rçok kültürde evlenmede önemli rol oynamaktadır. Örneğin, İslam
dininde erkeğin namusu kadının ise i ffeti önemle vurgulanmaktadır. Ayrıca kadının
görevi çocuk doğurma, çocuk yetiştirmek, çocukları eğitmek ve onlara İslam inancını
(a) İskandinav ülkelerde birliktelikler oldukça popüler;
20-24 yaş arası evli genç yetişkinlerin yüzdesi oldukça kaza ndırmak biçimde vurgulanmaktadır. Hindistan 'da evl i liklerin % 70'i ııdeıı fazlası
küçüktür. (b) lslam dini erkeklerde namusu kadınlarda görücü usulü gerçekleşmektedir. Fakat Hindistan 'da iş gücüne kadınların sayısı a rt
iffeti vurgulamaktadır. (c) Japon genç yetişkinler, di tıkça ve kırsal bölgelerden büyük şehirler göç eıt ikçe görücü usulü evliliğe karşı
ğer ülkelerdeki akranlarına göre evlenmeden önce çıkan H indistanlı kadınları n sayısında artış görülmektedir.
aileleriyle en uzun süre yaşayanlardır.
Evlilik Öncesi Eğitim: Artan sayıda genç yetişkin ilişkilere yönelik evlilik öncesi
eğitimler almaktadır ( B usby ve diğerleri, 2007 ) . Bu t ü r evlilik öncesi eğitimler evlilik
lerde nitelik a rtışına ve boşanmalarda azalmalara yol açabilir mi? Yakın tarihte 3 000
yetişkinin katılımıyla gerçekleştirilen tarama çalışmasında evlilik öncesi eğitimlerin
yüksek düzeyde evlilik doyumuyla ve eşe karşı bağlanma ve düşük düzeyde yıkıcı
çatışmalarla ilişkili olduğu ve % 33 oranında boşanmalarda azalmalara yol açtığı belir
lenmiştir ( Stanley ve diğerleri, 2006 ) . Belirtilen çalışmada evlilik öncesi eğitim prog
ramlarının s ü resi 8 saat ortalamayla 20 saate kadar s ü rmüştü r. Evlilik öncesi eğitimin
düğünden yaklaşık altı ay bir yıl önce gerçekleştirilmesi tavsiye edilmektedir.
Başarılı Evliliklerin Yararları: iyi bir evliliğe sa hip olmanın yararları var mıdır?
Evet vardır. M u t l u bir evlilik yaşayan bireyler, boşanmış ya da mutsuz evl ilik yaşa
yanlara göre daha uwn yaşamakta ve daha sağlıklı bir yaşam s ü rd ü rmektedir ( Waite,
2009; Wilson & Smallwood, 2008 ) . Yakın tarihte gerçekleştirilen bir çalışmada 40-79
yaş a rası 94.000 Japon'un belirtilen duruma ilişkin görüşleri iki aşamada değerlendi
rilmiştir: Çalışmanın başında ve yaklaşık on yıl sonra ( Ikeda ve diğerleri, 2007 ) . H i ç
evlenmemiş bireylere göre evlilerin o n yıllık s ü r e içinde d a h a düşük düzeyde ölüm
riski taşıdıkları görülmektedir. M u tsuz evlilik ise insan ömrü n ü ortalama 4 yıl azalt
maktadır ( Gove, Style, & Hughes, 1 990 ) . Daha yakın tarihte gerçekleştirilen bir çalış
mada da kadınların evlilik s ü resi uzadıkça kronik bir hastalık geliştirme olasılıkları
azalmakta ve erkeklerin evlilik sü releri uzadıkça hastalığa yakalanma riskleri azaldJğı
tespit edilmiştir ( D upre & Meadows, 2007 ) .
M u t l u evliliklerin t ü m bu yararlarının nedeni nedir? M u t l u evli -
liklerde insanlar fi ziksel ve d u ygusal olara k daha az stres yaşamak t a d ı r 12
v e bu d a bireyin bedeninde d a h a az t a h ribata neden olmaktadır. B u
ta h ribatlar yüksek tan siyon, k a l p hastalıkları gibi fi ziksel ra hatsızlıkla 1 950
10
rın ya n ı sıra, kaygı, depresyon ve madde bağı mlılığı gibi psikoloj i k 2007
soru n l a ra yol açmaktadır.
8
c
rı c: M i S Y ETİ Ş K İ 1 != D "'
o
6
"'
rağmen, bazı gruplarda daha yaygın gözlemlenmektedir. Genç yaşta evl i- ŞEKİL 1 4.6
lik, d ü ş ü k eğitim d ü zeyi, d ü ş ü k gelir, dini ina nca sahip olmamak, boşan- 1 950-2007 ARASI ABD'DE BOŞANMIŞ KADIN VE ERKEK
mış ebeveyne sahip olmak, evlilik öncesi bebek sahibi olmak boşanmada YÜZDELERİ: Sizce neden boşanmış kadın sayısı erkeklerden fazladır?
o
o 5 10 15 20 25 30 35
Evli kalınan yıllar
artışa yol açan faktörlerdir ( Hoelter, 2009 ) . Ayrıca eşlerden birinin a l kolik olması,
psikolojik sorunlarırun bulunması, şiddet sergilemesi, sadakatsizliği ve ev işlerini
yeterince paylaşmaması boşanma olasılığını artırmaktadır ( Hoelter, 2009 ) .
Daha önce d e belirttiğimiz gibi araştırmacılar boşanmayla sonuçlanmayacağı
evlilik için en uygun yaşı belirtememektedirler. Fakat eğer boşanma olacaksa bu
durum evliliğin başlarında çoğun l ukla 5. ve 1 O. yıllarında gerçekleşmektedir ( Sağlık
İstatistikleri Ulusal Merkezi, 2000) ( Bkz. Şekil 1 4, 7 ) . Belirtilen sürede eşler kötü
giden evliliklerini k u rtarmak için çaba sarf etmektedir. Yıllar sonra bu çabaların işe
yaramadığı durumda boşanmayı düşünmektedirler.
,,. - - - - - - - - - :ııı-- Çiftlerin her ikisi de boşanma sonrası zorl uluklar yaşamaktadır ( Eidar-Avidan,
1 Haj-Yahia & Greenba u m, 2009; Hoelter, 2009 ) . Hem boşanmış kadınlar hem de
ı gelişimle bağlantı
boşanmış erkekler yalnızlık, öz-güven kaybı, yaşamlarında bilinmeyenlere ilişkin
Aile ve Arkadaşlar: Boşanmış ailelerdeki kaygı ve yeni yakın ilişkiler kurmakta zorlanma şikayetlerinde bulunmaktadırlar
çocuklar hiç boşanmamış ailelerdeki ço ( Hetherington, 2006) . Yakın tarihli bir çalışmada boşanmanın akabinde hem kadın
cuklara oranla çok daha fazla uyum sorunu hem de erkeklerin iki yıldır evli olan bireylere göre çok daha fazla düzeyde depres
yaşamaktadır. Fakat boşanmış ailelerde ço yon yaşadıkları tespit edilmiştir ( Rotermann, 2007 ) . Benzer şekilde aynı tarihlerde
cukların çoğunluğu uyum sorunları yaşa İsveç'de yapılan çalışmada boşanmış yetişkinlerin evli ve birlikte yaşayanlara göre
mamaktadır. 8. Bölüm, s. 261 . çok daha fazla sigara içtikleri belirlenmiştir ( Lindstrom, 20 1 O ) .
- - - - "" Belirtilen t ü m olumsuzluklara rağmen birçok birey boşanma ile başarılı biçimde
baş edebilmektedir. B undan sonraki bölü mlerde boşanma sonrası izlenen farklı yol
lardan ve baş etme stratej ilerinden bahsedilecektir.
T E K R A R EV L E N E N YETİ Ş K İ N L E R
Yeniden evlenmeyi düşünen yetişkinler bu durumu hızlı biçimde gerçekleştirmekte
dirler. yeniden evlenmelerin % 50'si boşanma sonrasında üç yıl içinde yapılmaktadır
( Sweney, 2009, 2 0 1 0 ) . Erkekler kadınlara göre çok daha hızlı evlenmektedir. Yüksek
gelir düzeyine sahip erkekler düşük gelirlilere göre boşanma sonrasında daha çabuk
evlenmektedirler. Boşanmayı isteyen eşler istemeyenlere oranla tekrar evliliklerinde
hızlı davranmaktadır ( özelikle boşanma sonrası ilk birkaç yılda ve daha yaşlı bayan
lar (Sweney, 2009, 20 1 0) .
Tekrar evliliklerin yetişkinler üzerinde olumlu etkileri karmaşık örün t ü sergile
mektedir. Tekrar evlilikler ilk evliklere göre daha kısa ömürlü olmakta ve boşanma
lar daha fazla yaşanmakta, özelikle evliliğin ilk yıllarında ( Waite, 2009 ) . Tekrar
evlenen yetişkinlerin ruh sağlıkları ilk evliliklerini yaşayan yetişkinlere göre daha
fazla sorunlu olmaktadır ( örneğin, ileri düzey depresyon), fakat yeniden evlilikler
yetişkinleri n özelikle kadınların maddi gelirlerinde artışa yol açmaktadır ( Waite,
2009 ) . Araştırmacılar tekrar evlenen yetişkinlerin ilk defa evlenen yetişkinlere göre
evlilik ilişkilerin daha eşitlikçi olduğunu ve daha fazla ortak karar alındığını tespit
etmiştir ( Waite, 2009 ) . Ayrıca yeniden evlenen kadJnlar ilk defa evlenenlere göre
ailelerde maddi konularda daha etkili olduklarını dile getirmektedirler ( Waite, 2009) .
Yeniden kurulan çocuklu aileler çeşitli yapıda ve büyüklükte olabilir ( A nderso n
& Sabatelli. 2007 ) . Bazı ebeveynler çocu kların bakımından tam gün sorumlu olabilir
ŞEKİL 14.8
G E V V E L EZ B İ Y E N Y ET İ Ş K İ N L E R 1 990 VE 2000'DE ÇOCUKLU GEV VE LEZBİYEN ÇiFTLERiN
YÜZDELiK DAGILIMI: Size göre niçin çocuk sahibi olan lezbiyen
Evliliklerin sonlandırılmamasına yönelik yasal ve sosyal engeller oluştu
çiftlerin sayısı gey çiftlerden daha fazladır?
rulmakla birlikte bu durum eşcinsel evliliklerde söz konusu olmamakta
dır ( Biblarz &Asavci, 20 1 0; Green & Mitchell, 2009 ) . Oysaki araştırmacılar gey ve
lezbiyen ilişkiler heteroseksüel i lişkilere oldukça benzer örüntüler - doyum, aşk,
eğlence ve çatışma-sergilendiğini ortaya koymaktadır (Mohr, 2008 ) . Örneğin, hete
roseksüel çiftlerde olduğu gibi gey ve lezbiyen çiftlerde de romantik ilişkide çiftler
arasında sevgi, bağımsızlık ve eşi t l i k arasında kabul edilebilir dengeye ihtiyaç duyul
maktadır ( Kurderk, 2006 ) . Ayrıca çocuk sahibi olan gay ve lezbiyen çiftlerin sayısı
gün geçtikçe artmaktadır (bakınız şekil 1 4. 8 ) .
Lezbiyen çiftler i lişkilerinde özellikle eşitliğe öncelik vermektedir ( Pepl a u & Fin
gerhut, 200 7 ) . Aslında bazı araştırmacılar gey ve lezbiyen çiftlerin cinsiyet rollerinde , - - - - - - - - - ....
I
heteroseksüel bireylere göre daha fazla esneklik sergilemekte olduklarını belirlemiş
ı gelişimle bağlantı
tir (Marecek, Finn & Cardell, 1 98 8 ) . Yakın tarihte gerçekleştirilen bir çalışmada 1 O 1
yılı aşkın süredir devam eden birlikteliklerde, gey ve lezbiyen ilişkilerde heterosek Ebeyenlik: A ra şt ı r m a l a r gey ve lezbiyen
süel çiftlere göre daha üst düzey i lişki kalitesi ortalama düzeyi sergilendiği belirlen ailelerin yet i ş t irdiğ i çocuklar i le heterosek
miştir ( Ku rdek, 2007 ) . süel ebeveynlerin yeti şt i rdiğ i çocuklar ara
Gey ve lezbiyen çiftlere yönelik biri dizi yanlış anlama söz konusudur ( Biblarz & sında oldukça az farklılıklar tespit etmiştir.
Savci, 2 0 1 0; Hope, 2009; Peplau & Fingerhut, 2007 ) . Kalıplaşmış yargıların aksine 8. Böl ü m, s. 262.
oldukça az sayıda gey ve lezbiyen ilişkilerde taraflardan biri erkeksi diğeri kadınsı örüntü _ _ _ _ _ _ _ _ ,,,.
sergilemektedir. Yine çok az sayıda gey nüfusu fazla sayıda cinsel partnere sahip olmakta
ve bu durum lezbiyenler arasında nadir görülmektedir. Ayrıca araştırmacılar gey ve
lezbiyenlerin uzun süreli ve bağlı i lişkiler tercih ettiklerini ortaya koymaktadır ( Peplau
& Fingerhut, 200 7 ) . Gey çiftlerin yarıya yakını ilişkilerinin dışında cinsel ilişkiye izin
vermemektedir. lezbiyen çiftler ise genellikle bu tür ilişkilere sahip değildir.
e
Son zamanlarda görülen evlilik trendi nedir7
Yetişkin yaşam biçimleri n i n Boşanmak yetişkinleri nasıl etkilemektedir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
özelliklerini açıklar. Tekrar evlenen ebeveynlerin yaşamları nasıldır?
Hangi tür yaşam biçimini yaşıyorsunuz? Bu ya
Gey ve lezbiyen çiftlerin ile heteroseksüel çif
şam biçiminin olumlu ve olumsuz yanları ne
terden farkı nedir?
dir? Eğer farklı bir yaşam biçimi seçebilensiz ,
hangisini tercih edersin? Niçin7
Genç yetişkinler ne tür yaşam biçimini seçerse seçsin çeşitli zorluklarla baş etmek
zorundadırlar. Yetişkinlerin çoğunluğu evlenmeyi tercih ettikleri için bu bölü mde
evliliğe ilişkin zorlukla rdan ve bunlarla baş etme yolarında n bahsedilecektir. Ayrıca
ebeveynliğe ilişkin zorla n malar ve çocuk yetiştirme trendlerinden bahsedilecektir.
Önceki böl ümde belirtilen boşanma oranlarını hesaba katarak boşanmayla baş etme
nin yollarından bahsedilecektir.
John Gottman ( 1 994, 2006; Gottman & Gottman, 2009; Gottman, Gottman & Declaire,
2006) l 970'1i yılların başlarından itibaren evli çiftlere yönelik çalışmalar gerçekleştirmekte
dir. Başarılı evliliklerin unsurlarını analiz etmek için çeşitli yöntemlerden yararlanılmaktadır.
Gottman çiftlerle evlilik geçmişleri, evliliğe ilişkin felsefi görüşleri ve kendi ebeveynlerinin
evlilikleri hakkında ne düşündüklerine yönelik m ü lakatlar yapmaktadır. Bu mülakatlarda
çiftlere günlerinin nasıl geçtiği hakkında sorular sorulmakta. Çiftlerin bu sorulara yönelik
konuştukları videoya alırunakta ve evliliklerinin iyi ve köti.i zamanları hakkında neler söy
ledikleri analiz edilmektedir. Ayrıca Gottman çiftlerin kalp !uzları, kan basınçları ve bağı
şıklık sistemlerini dakika dakika takip ederek fizyolojik ölçümler de gerçekleştirmiştir.
Kendisi çiftlere her yıl dönerek evliliklerinin nasıl gittiğini kontrol etmiştir. Gottman'nın
çalışması evliliklerdeki ilişkilere yönelik mevcut en kapsamlı değerlendirmeleri yansıtmak
tadır. Son zamanlarda kendisi ve ekibi yedi farklı çalışmada 700 çifti takip etmektedir.
John Gottman başarılı evliliklere ilişkin oldukça Gottman aşkın büyülü bir şey olmadığının, bilgi ve çaba ile çiftlerin ilişkilerinde
fazla sayıda araştırma gerçekleştirmiştir.
ilerlemeleri gerçekleştirebileceklerinin farkında olunması gerektiğini öne sürmektedir.
Gottman araştırmalarında evliliklerin y üri.iyüp y ü r ümeyeceğine yönelik yedi temel ilke
belirlemiştir.
• Aşk haritanızı oluşturun: Başa rılı evliliklerde bireyler birbirlerin i n yaşa m ve d ünya
la rına yönelik detaylı anlayış ve haritaya sahiptirler. Eşler birbirlerine psikolojik
olarak yabancı değildir. Başarılı evliliklerde çiftler duygularını birbirleriyle paylaş
maya isteklidirler. Çiftler bu "aşk haritala rını" sadece birbirlerini anladıklarını ifade
etmek için değil birbirlerine di.işki.inli.ik ve hayranlıklarını ifade etmek için de kul
lanma ktadırlar.
• Düşkünlük ve hayranlığınızı besleyin: Başarılı evliklerde çiftler birbirlerini övmekte
dir. % 90'dan fazla biçimde çiftler evliliklerinin geçmişi hakkında olumlu görüş
B i rçok ya klaşı m ı n tersine bana beyan ettiklerinde evlilikler gelecekte de olumlu yürümektedir.
Birbirinizden uzaklaşmak yerine yakınlaşın: Başarılı evliliklerde eşler düzenli
göre evl i l i klerd e neyi n kötü
•
• Gerçekçi beklentiler edinin: Aşk i lişkilerinin gelişimini zamana bırakın ve önceki evli
liklerden olan çocuklarla oluşa n yeni a ilenizin karmaşıklığıyla baş etmeye çalışın.
• Aile içinde yeni olumlu ilişkiler geliştirin: Zorlu d u ru mlarla baş edebilmek için yeni
yöntem ve uygulamalar geliştirin. Bunun için zaman ayırmak özellikle önem lidir,
çünkü a rtık i lişkilerde çok daha fazla insan söz konusu olmaya başlamaktadır.
Yeniden evlenen çiftler birbirlerinin yal n ız kalacağı daha fazla zaman ayırmalıdır.
E B EVEY N O L M A K
Anne ve baba mızın kıymetini
B i rçok yetişkin için anne-baba olmak için planlamalar yapılmakta, diğer rollerle
anne baba o l u ncaya kada r
koordinasyonu sağlanmakta ve bireyin ekonomik durumu hesaba katılmakta
dır. D iğer yetişkinler için ise a n ne ya da baba olacakla rını öğrendiklerinde a n laya mayız.
büyük bir s ü rprizle karşılaşmaktadırlar. Her iki d u rumda da ebeveyn olacağını
-Henry Ward Beecher
öğrenmek karmaşık duygulara ve romantik yanılsamalara neden olmaktadır.
Amerikan Din Adamı. 19. Yüzyıl
Ebeveyn Olmanın Mitleri ve Gerçekleri: Çiftlerin ebeveyn olma istek ve bek
lentileri ebeveynlik hakkında birçok mit tarafından şekillenmektedir ( D egenova &
Rice, 2008 ) . B u mitler aşağıda sıralanmaktadır:
•
464 BÖLÜM 1 4 Genç Yetişkinlik Dönemınde Sosyoduygusal Gelişim
(yirmili yaşlar) çocuk sahibi olmanın yararları; anne ve babaların daha fazla fiziksel
enerjiye sahip olmaları (örneğin, ebeveynler bebek için gece yarısı uyanmalarına,
ergenlerin eve gelmelerini gece yarısına kadar beklemek için daha fazla güç sahibi
dirler), annelerin hamilelikte ve doğum esnasında daha az tıbbi sorun yaşamaları,
ebeveynlerin çocukları için, çocuk sahibi olmak için uzun yıllar bekleyen ailelerden
daha az beklentiye sahip olmaları şeklinde sıralanabilir.
İ leri yaşlarda ( ot uzlu yaşlar ) çocuk sahibi olmanın da birçok yararı söz konu
sudur: Ebeveynler amaçlarına ulaşmak için çok daha fazla zamana sahip olabil
mekte, daha olgun bireyler olara k daha yetkin anne baba olabilmek i ç i n yaşam
tecrübelerinden yararlanabilmekte, kariyer gelişimlerinde daha başarıl ı olmakta ve
böylece çocuklarının bakımı için daha fazla maddi gelire sahip olmaktadırlar.
B O Ş A N M A Y LA B A Ş E T M E
Yürümeyen bir evlilik durumunda boşanmanın sonrasında neler olmaktadır? Boşan
mış yetişkinlerin psikoloj i k olarak e n yaygın özelliği romantik ilişkilerde birilerine
güvenmekte zorlanmadır. Boşanma sonrasında bireylerin hayatlarında çeşitli değişi m
l e r görülebilmektedir ( Hoelter, 2009 ) . E . Mavis Hetherington'nun araştırmasında kadın
ve erkeklerin boşanma sonrası tercih ettikleri altı farklı çıkış noktası tespit etmiştir
(Hetherington & Kelly, 2002, s. 98- 1 08 ) :
Kadın v e erkeklerin iletişime ilişkin tutumlan v e birbirleriyle nasıl iletişim kurd u klarına
yönelik ka lıp yargılar sayısız karikatür ve şakaya komı olmuştur. Öne sürülen bu
farklılıkla r gerçekten var mı? Bu bölümde belirtilen soru cevaplanmaya çalışılacak ve
hem de i lişkilerde hem kadınların hem de erkeklerin rollerinin boyutları ele alınacaknr.
C i N S İ Y ET VE İ L ETİ Ş İ M
Deborah Tannen ( 1 990) kadın ve erkeklerin konuşmalannı analiz etmiş ve birçok
kadının eşlerini "beni a rtık dinlemiyor" ve "benimle artık konuşmuyor" şeklinde şikayet
etmekte oldukla rını tespit etmiştir. İletişim eksikliği kadınlar tarafından boşanma
konusu olarak sık sık dile getirilmekle birlikte bu tür sebepler erkeklerce daha az dile
getirilmektedir.
�r--- s -
bilmekle birlikte iletişimin belirli boyutlarında bazı cinsiyet larklılıklarının
-�� -
var olduğu söylenebilir.
�I �1��ı1 iL�
Tannen 'nin, kadın ların uyuma yönelik iletişim tercihlerine yönelik analiz
il�.\�
sonuçları kadınların ilişkilere büyük önem verdiği başkalarıyla bağlarını güç
lendirmeye odaklandıklarını öne sürmekcedir. Bu görüşler Jean Baker
/( 1 � p�
Miller'ın görüşlerine paralellik sergilemektedir ( 1 986 ) . Kendisi psikolojik
konuların kadın bakış açısıyla incelenmesi yaklaşımının k u rucularındandır. \ ,.� ·ı ;;. eı
daha fazla ödüllendirilmesi gerektiğini öne sü rmektedirler. C insiyet farkl ılıklarına Resmi I rapor konuşma: Bilgi vermek uzerine kurulu
ilişkin belirtilen görüşe yönelik eleştiriler bu görüşlerin oldukça kalıp yargılar içer- iletişim biçimi. Resmi konuşmaları kapsamaktadır.
ERKEKLERİN GELİŞİ M İ
Erkekler nasıl birileridir? Nelerle ilgilidirler? Joseph Pleck ' i n " rol-gerginliği ( role
strain ) " görüşüne göre erkek rolleri çelişkil i ve tut a rsızdır. Erkekler sadece erkek
rollerini ihlal ettiklerinde stres yaşama makta aynı zamanda erkek rollerine u ygun
davra ndıklarında da zarar görmektedi rler. Aşağıda erkek rollerinin kayda değer
gerginlikler yaratabileceği alanla ra örnekler verilmektedir ( Levanı, 2002 ) :
e
İlişkilerde erkek rolünün önemli unsurları ne Eğer kadınsanız ilişkilerinizdeki erkeklerin na
i l işkilerdeki c i nsiyetin rol ü n ü lerdir? sıl bir değişim serg ilemesini istersiniz? Eğer
özetler. erkekseniz ilişkilerinizdeki kadınları nasıl de
Bağlantı Kur ğiştirmek istersiniz?
Bu bölümde erkeklerin yaşamlarında cinsiyet
rollerine ilişkin beklentilerle yüz yüze geldik-
Orta yeti şki n l i k dönem i n d e bi reyler Eri kson'un yed i n c i gelişim aşama s ı n d a
bulunmakta d ır; "üretke n l i ğ e karşı dura ğ a n l ı k:' Bu aşamada orta ya şlarda k i
yetişkin ler için gelecek kuşa klara a n lamlı katkılarda bulunmak önemli olmak
tad ı r. Levinson'un kuramında ise orta yaş döneminde b i reylerin yüzleşmek
zorunda kaldı kları temel çatışma genç-yaşlı kutuplaşma sıdır. Orta yaş krizi
sanıldığ ı kadar yayg ı n olmama kla birlikte yaşa ndığında olumsuz sonuçları söz
konusu olma kta d ı r. Yetişki n l i k döneminde tuta rl ı l ı k ve değişimlere i l işkin b i r
çok boylamsal çal ışma yapılmış ve son dönemlerde tuta rlılığın orta yaşta en
ü st seviyeye ulaştığı ileri sürü lmektedi r. Orta yaşlarda samimi aşk yaygı nlaş
maktadır. Orta yaşta birçok yetişkin büyükanne büyükbaba olmaktadır. Orta
yaş kadınları kuşaklar a ra s ı bağlantı l a rd a öze l l i kl e önemli rol oynamaktadırlar.
1
' ... - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye bakallm -
- - ._
Çocu k l u k mizaç özel likleri ile yetişkinlikteki kişilik arasındaki bağlar bireyin içinde
Mizaç
b u lunduğu ortamdaki deneyim ve tecrübelerine bağlı olarak değişim sergileyebilir.
Erken çocu kluk dönemindeki üst d ü zey hareketlilik genç yetişkinlikte hareketlilik
özellikleriyle ilişkilidir. Genç yetişkinler ergenlere göre daha az d uygusal iniş çıkışlar
yaşar, daha fazla soru m l u k alır ve riskli davranışları daha az sergilerler. Bazı d u rum
larda çocu kluk döneminde gözlemlenen belirgin mizaç özellikleri genç yetişkinlikte
uyum sorunlarına yol açabilmektedir.
Bağlanma
Güvenli, kaçınan ve kaygılı olmak üzere üç tür bağlanma söz konusud u r. Genç yetiş
kinlik dönemindeki bağlanma stilleri çeşitli ilişki yapıları ve gelişim örüntüleri ile
ilişkilidir. Örneğin güvenli bağlanmaya sahip bireyler güvensiz bağlanan bireylere
göre daha olumlu ilişki yapıları sergilemektedir. Benzer şekilde kaygılı ve kaçman
bağlanma stiline sahip bireyler güvenli bağlanmaya sahip bireylere göre daha fazla
depresyon ve ilişki sorunları yaşamaktadır.
3 Yetişkin Yaşam Biçim leri O Yetişkin yaşam biçimlerinin özell iklerini açıklar.
Ya lnız yaşamak artan b i r hızl a baskın yaşam tarzı haline gelmektedir. Bağımsızlık
Yalnız Yetişkinler
b u yaşam biçiminin olumlu boyu tlarındandır. Ya kınlık, yalnızlık ve olumlu kişilik
geliştirmek yalnız yetişkinlerin evlilik odaklı toplumlarda baş etmeleri gereken zor
l u klardır.
Birlikte Yaşayan Yetişkinler B i rlikte yaşam artan bir hızla popüler bir yaşam biçimi olmakla birlikt e a raştırmacılar
birlikte yaşamanın zamanlamasına bağlı olarak, bu ti.ir yaşam biçimi ile olumsuz
evl ilikler arasında ilişki dile getirmektedir. Olumsuz evlilik ö rü nt ü leri birlikte yaşamın
nişanlılık öncesi başladığında daha fazla görülmektedir.
A B D ' de 20. Yüzyılın başında kayda değer a rtış sergileyen boşanma hızı l 980'li yıllarda
Boşanmış Yetişkinler
düşmeye başlamıştır. Boşanma d u ygusal örüntü ler içeren karmaşık yapıda bir olgu
d u r. Boşanmış hem kadın hem de erkekler yalnızlık, kaygı ve yeni ilişkilerde soru n
lar yaşayabilmektedir.
Yetişkinler boşanma sonrası tekrar evlenmeye karar verdiklerinde bu kararı çok çabuk
Tekrar Evlenen Yetişkinler
uygulamaktadır. Erkekler kadınla rdan çok daha h ızlı t e k ra r evlenmektedir. Tekrar
evlilikler yetişkin lere bazı kazançlar sağlamakla birlikte bazı soru nlara da yol açmak
tadır. Tekra r evlilikler birinci evliliklere göre daha az kalıcı olmakta ve tekrar evlenen
yetişkinlerin ruh sağlığı ilk evliliklerdeki yetişkinlere göre daha soru nlu olmaktad ır.
Fakat tekrar evlilikler yetişkinlerin (özellikle kadınların ) maddi durum unda iyileşme
lere yol açmaktadır. Çocuklu yetişkinlerin kurduğu aileler farklı büyüklükte ve yapıda
olmaktadır.
Geyve Lezbiyenler Gey ve lezbiyen çiftlere ilişkin en ilginç bulgu bu çiftlerin ilişki örün t ülerinin hete
roseksüel çiftlerin i l işkilerine ne kadar çok benzediğidir.
Gottman'nın araştırma sonuçlarına göre yol unda giden evlili klerde çiftler aşk haritası
Başarılı Evlilikler
oluştu rmakta, sevgi ve hayranlık beslemekte, yüzlerini birbirlerine çevirmekte, part
nerinin etkilerine açık olmakta, çözülebilir sorunları çözmekte, kararlarında inatlaş
mamakta ve ortak anlam oluşturmaktadırlar.
Ebeveyn Olmak Aileler g ü n geçtikçe k ü çü l mekte, b i rçok kadın kariyerlerini otu rtana kadar çocuk
sahibi olmayı ertelemekteler. Yetişkinliğin erken dönemlerinde bebek sahibi olmanın
yanı sıra geç dönemlerde de çocuk sahibi olmanın yararları vardır.
Boşanmayla Baş Etme Hetherington bireylerin boşanma sonrası sergiledikleri t u t u m ve davranışları altı kate
goride toplamaktadır: güçlüler, yeterince iyiler, arayış içindekiler, özgü rl ükçüler, başa
rıl ı yalnızlar ve mağluplar. B oşanan çiftlerin yaklaşık % 20'si boşanma sonrası daha
donanımlı ve uyumlu hale gelmektedir.
Tanen, iletişim biçimlerini çoğu nlukla kadınların tercih e t t ikleri uyumlu konuşma ve
Cinsiyet ve iletişim erkeklerin tercih ettiği resmi/rapor konuşma olarak ayırmaktadır. Meta analiz çalış
malarında genel ilet işimde cinsiyet farklılıkları tespit edilememesine rağmen son yıl
larda gerçekleştirilen a raştırmalarda kadın ve erkeklerin ku llandığı kelimeler gibi
iletişimin belirli boyutlarında bazı cinsiyet farkl ılıkları dile getirilmektedir.
Kadınların Gelişimi
C i nsiyet konusu nda bazı uzmanlar kadınların erkeklere göre daha fazla i l işki eğilimli
olduklarını ve ilişkilerinde diğer insanların gelişimine odaklandıklarını öne sürmek
tedir. Eleştirmenler ise kadınların ve erkeklerin ilişkilerinde belirtilenden daha fazla
bireysel farkl ılık söz konusu olduğunu iddia etmektedir. B i rçok uzman ise kadınların
ilişkilerde donanımlarının yanı sıra öz-motivasyonlarına da önem vermeleri gerekti
Erkeklerin Gelişimi ğini dile getirmektedir.
O rta Yet i ş ki n l i k
Orta yetişkinlikte o g ü ne kadar ne o l d u ğ u m uz, d a ha sonra ne olaca ğ ı m ız bel i rl e n i r.
Bazı ları m ız için orta yetişki n l i k s i s l i b i r yerd i r. Neden, ne niçin kaçtı ğ ı m ızı keşfetme-
m iz gereken bir zam a n d ı r. Hayatım ızı yaratmak isted i klerimizle karşı laştırı rız. Orta
o l u r. Erken yaşl ı l ı k b i z i ö n e m l i b i r etkiyle karşı larken bizi m yaş ı n verd iği bir d i s i p l i n l e
ler olarak nes i l lerin kısa b i r s ü rede neler ü rettiğ i n i ve i lett i ğ i n i a n la rız, tıpkı koşu-
yetişki n l i kte Fiziksel ve Z i h i n sel Gelişim' (Bö l ü m 1 5 ) ve 'Orta Yetişki n l i kte Sosyoduy-
472
I - -.....
� tanımlar. Zeka
ta
Değişen Orta yaş Bilgi İşleme Süreci
Orta Yetişkinliğin Ta nımlanması
c: Öğrenme Hedefi 2
değişimleri tartışır.
Orta yaştaki fiziksel gelişimi, iş ve boş zamanın özelliklerini açıklar.
Orta Yaşta İş
ta Fiziksel Değişimler Kariyer Sorunları ve Değişiklikler
Sağlık ve Hastalık Boş Zaman
E Ölüm Oranları
Cinsellik 5 Din ve Hayatm Anlamı
: ::; Öğrenme Hedefi 5 Orta yetişkinlikte hayatın
anlamını ve dinin rolü n ü açıklar.
:O Din ve Yetişkin Hayatı
_o Din ve Sağlık
Hayatın Anlamı
Bizim zaman algımız yaşam süresinin neresinde
olduğumuza bağlıdır. Hayatın bazı noktalarında
zamanla ilgili daha fazla düşünürüz (Schroots, 2007).
Jim Croce'nin 'Bir Şişede Zaman' şarkısı yetişkin yıllarında gelişen bakış açısı zamanını
yansıtır.
Jim Croce'ın şarkısı, zamanı aşkla birleştirir ve aşık olduğumuz birisiyle zamanı geçirme
umudunu gösterir. Aşk ve yakınlık, yetişkin gelişiminin önemli kon ularıdır. Böylece, orta
yetişkinlikte insanların doğumdan bu zamana kadar olan zaman yerine, kalan zaman
hakkında düşünmesi artar (Settersan, 2009). Orta yaştaki yetişkinler nerede olduklarına
dön ü p bakmaya başlarlar, bulundukları zamanda ne yaptıklarını ortaya koyarlar. Gele
ceğe, yaşamları ile ilgili umut ettiklerini başarmak için kalan zamana göre bakarlar.
I
.. - konu bağ lantı lan
1
Beliren yetişkinlik (Emerging adulthood), yaklaşık olarak 18 yaşından 25 yaşına kadar
olan yıllardır, deneyimle ve araştırmayla tanımlanır. Fiziksel performansın en yüksek
olduğu dönem yaklaşık 19 yaşından 26 yaşına kadardır, fakat erken yetişkinliğin son
raki dönemlerinde fiziksel performansta yavaş bir düşüş görülür. Beliren yetişkinler,
genç yetişkinlerden daha çok kişiyle cinsel ilişki yaşar fakat daha seyrek seks yaparlar.
ilk yetişkinlik döneminde ergenlerden daha faydacı ve daha düşüncelidirler. Kariyer
gelişimi ilk yetişkinliğin önemli bir yönüdür ve iş genç yetişkinlerin çoğunun haya-
tının merkezi haline gelir.
I
� - - - geriye dönelim __________________ ..
1 Orta Yetişkinliğin Doğası Orta yetişkinlikte yaşamın nasıl değiştiğini açıklar ve orta
yetişkinliği tanımlar.
B ugün orta yaş 1 00 yıl önce olduğu gibi mi yaşanır? Sadece 2 5 yıl önce m i ? Orta
yetişki n l i k nasıl tanımlanabilir ve o n u n temel özelliklerinden bazıları nelerdir?
,----------·
Artan sayıdaki sağlıklı yetişkinler için orta yaş daha u z u n sürer. Gerçekten
de, orta yetişkinlikle ilgilenen a rtan sayıdaki uzman 5 5 ile 65 yaş a ra s ı n d a k i I
dönemi i l e r i o r t a yaş o l a r a k t a n ı m larlar ( Deeg, 2 00 5 ) . O r t a y a ş ı n başlarına kıyasla, ı gelişi m l e bağlantı
orta yaşın sonları "ebeveyn ölümü, en son çocuğun evden a yrılışı, büyükanne ve Yaşam Boyu Bakış Açısı: Dört çeşit yaş
büyükbaba olma, emekliliğe hazırlanma ve gerçek emeklilik" olarak tanımlan ı r. vardır; kronolojik, biyoloj i k, psikolojik ve
B u yaş a ra lığında birçok insan sağlık sorunlarıyla ilk defa karşılaşır ( D eeg, 2 0 0 5 , sosyal. 1. Bölüm, s. 19.
,
s .2 1 1 ) . Genel olarak, orta yaşın başlarında kayıplar v e kazançlar birbirini denge- ______ ,
lerken, orta yaşın sonlarında kayıplar birçok birey için kazançları geçmeye başlar
( Ba l tes, Lindenberger, & S t a udinger, 2006 ) .
Orta yaşın, bireysel fark l ı l ı k l a rla tanıml andığını a kılda t utmamız gerekir ( Per
rig, Chiello & Perren, 2 0 0 5 ) . Yaşam boyu u zmanı Gilbert B ri m ( l 992 ) 'ın yoru
m u n a göre, orta yetişkinlikteki değişimler kıvrımlar ve dönüşümlerle dolu, sabit
olmayan yol d u r. İnsanlar başarı ve başarısızlık d u r u m la rına yönelir ve onlardan Orta yetişkinlik: Ortalama 40-45 yaşlarında başla
uzaklaşırlar. yan ve 60-65 yaşlarına uzanan gelişimsel dönemdir.
Hangi fiziksel değişimler orta yetişkinliği tanımlar? Orta yaşlı yetişkinler ne kadar
sağlıklıdır? Orta yaştaki temel ölüm nedenleri nelerdir? Orta yetişkinlikte bireylerin
cinsel faaliyetleri nastldır?
FİZİKSEL DEGİŞİMLER
ilk ergenlikte meydana gelen ani fiziksel değişimler ve yaşlılıktaki ani bozulmanın
aksine, orta yaşta fiziksel değişimler genellikle daha yavaştır. Orta yetişkinlik yılla
rındaki yaşlanma yüzünden herkes bazı fiziksel değişimler yaşamasına rağmen, yaş
lanmanın derecesi bireyden bireye değişir. Genetik yapı ve yaşam şekli gibi faktörler,
kronik hastalıkların olup olmayacağı ve ne zaman olacağı konusunda önemli rol
oynar. Orta yaş, yaşlanma sü recini önlemek ve etkilemek için hala zamanımız var
ken, daha sonr a k i yaşamı mıza göz a tacağımız bir penceredir ( Lanchm a n, 2004 ) .
Şimdi orta yaştaki fiziksel değişimlerden bazılarını inceleyelim.
Boy ve Kilo: İnsanların orta yaşta boyu kısalır ve birçoğu kilo alır. Erkekler 3 0
yaşından 5 0 yaşına kadar ortalama yaklaşık 2 . 54 cm kısalır, daha sonra 5 0 yaşından
ı Çevirenin Noıu: ABD'de II. Dünya Savaşı'nın bitiminde başlayıp J 960 yılı başlanna kadar <;Üren, yıllık do�urn hıımda büyük artış
anlamına gelmektedir. ikinci Dünya Savaşı ::;onrasında Amerikan nüfusunun düşme eğilimi göstermesi sebebiyle, Amerikan halkı
çucuk yapmaya yönlendirilmişlir. Reklamlarla desteklenen ilk nüfus hareketidir. Bu olayın gerçekleştiği 1946·64 yıllan arasına Nbaby
hoom" yıllan adı verilmiştir.
noktadan sonra yavaş yavaş kemik erimesi olur. Kemik erimesi oranı yavaş başlar (üstte), ve ellilerinde orta yaş yetişkin (altta). Orta
yetişkinlik yıllarında dışarıdan gözle görülür yaşlılığın
fakat 50'lerde h ızlanır ( Ryan & Elahi, 2007 ) . Kadınlar erkeklerden iki kat daha fazla
en önemli belirgin işaretleri nelerdir?
kemik erimesi yaşarlar. Orta yaşın sonlarında, kemikler daha kolay kırılır ve yavaş
iyileşir ( Neer & SWAN Investigators, 20 1 0; Ritchie, 20 1 0) .
o
20-24 25-34 35-44 45-54 55-64 65-74 75+
Yaş (yıllar)
,---------�
Kandaki kolesterol seviyesi yetişkinlik yılları boyunca a rt a r ve orta yaşta atar
I damar ( a rter) duvarlarında toplanmaya başlar, kardiovasküler hastalLk riskini a rttı
1 gelişimle bağlantı rır ( B etensky, Contrada & LeventhaL 2009; Yetokori ve diğerleri, 20 1 0 ) . Kandaki
1
1 Koşullar, Hastalıklar ve Rahatsızlıklar: kolestrolün t ü rü, etkisini belirler ( Khera & Rade, 20 1 0; Whayne, 2009 ) . İki tür
Çocukluktaki obezite yetişkinli kteki me kolestrol vardır: LDL (düşük-yoğunlukta lipoprotei n ) ve HDL (yü ksek yoğunlukta
tabolik sendromun gelişmesiyle ilişkilidi r. Jipoprotein ) . LDL 'kötü' kolestrol olarak isimlendirilir çünkü LDL seviyesi yüksek
9. Bölüm, s. 2 8 1 . 1 olduğunda kan dama rlarına yapışır ve a rterlerin sertleşmesine ( a t herosclerosis) yol
I açar. H D L 'iyi' kolestrol olarak isimlendirilir çünkü HDL yüksek olduğunda ve LDL
..,.... ______________ .,,.
düşük olduğunda, k a rdiovasküler hastalık riski aza l ı r ( Gao ve diğerleri, 2009;
Weensoglog-Volkov & Paj u ka rta, 2 0 l O).
Kan basıncı ( hipertansiyon ) genelli kle 40 ve 50'li yaşlarda a rtar. Menopozda
kadının kan basıncı ani şekilde a rtar ve genellikle sonraki yıllar boyunca
erkeklerden daha yüksek olur (Taler, 2009 ) .
Orta v e ileri yetişkinlikteki anan soru n hipertansiyon, obezite ve
şeker hastalığıyla tanımlanan metabolik sendromdur. Metabolik send
rom, d i yabet ve ka rdiovasküler hastalıkların gelişmesine yol açar
( C heu ng, 2 0 1 0 ) . Son zamanlard a k i meta-analiz sonuçları, m e tabolik
sendromun herhangi bir ölüm nedeni için önemli bir risk faktörü old u
ğ u n u ortaya koymuştur ( Hui, Liu, & H o , 20 1 0 ) .
Spor, kilo kontrolü ve meyve, sebze ve tahıllardan oluşan zengin
diyetler orta yaştaki b i rçok kardiovasküler sorunun önlenmesine yar
dımcı olur ( Nagashima ve diğerleri, 2 0 1 0; Na tali ve diğerleri, 2009;
O'Danovan ve diğerleri, 20 1 0 ) . örneğin kolestrol seviyesi kalıtımdan
etkilenir fakat doymu ş yağ oranı ve kolestrolü düşük yiyecekler yiyerek
ve düzenli egzersiz yaparak, LDL düşürülür ve HDL yükseltilir ( K a wa no
ve d iğerleri, 2009 ) . Menapoz-sonrasında olan kadınlarla yapılan bir çalış
Genç Yetişkinlikteki Zindelik (Fitness) İle Orta Yaştaki Kardiovasküler Sağlık Nasıl İlişkilidir?
Zindeliğin kalp hastalığı için sağlıklı genç yetişkinlerin risk faktörlerin in
gelişmesindekirolünü incelemeküzereyapılan boylamsalçalışmageniş
ölçekligözlemçalışmalarını n i lkidir(Carnethonvediğerleri,2003).Daha
önceki çalışmalar, kalp hastalığı ve felçten kaynaklanan sağlık ve ölüm
arasındaki ilişkiye odaklanmıştır.
Bu çalışma dört şehirdeki 4.487 erkek ve kadını içermektedir
(Birmingham, Alabama; Chicago, l llinois; Minneapolis, Minnesota ve
Oakland, Kaliforniya). İlk ölçümlerkatılımcılar 1 8-30 yaşlarındayken, ta
kipedenölçümler2,S, 7, 1 Ove 1 Syıl sonrayapılmıştır.Kardiorespiratuvar
(cardiorespiratory) zindelik, koşu bandı testi alıştırmalarıyla ölçül müş,
testikişerdakikalık,artanzorluklarıolandokuzbölü mdenoluşmaktadır.
Genç kadın ve erkekteki koşu bandındaki alıştırma testinin süre
siyle belirlenen kötü kardiorespiratuvar zindelik orta yaşta hipertansi
yon, diyabet ve metabolik sendrom geliştirme riskiyle ilişkilidir. Yedi yıl
boyunca daha iyi hale gelen zindelik, diyabetve metaboli ksend rom ge
lişim riskinin azalmasıyla ilişkilidir.
Bu araştırma, yaşamın erken zamanlarında iyi sağlık alışkanlı kları
geliştirmeninöneminidesteklemektedir.Gençkensağlıklıolmaksadece
hayatın o noktasındaki sağlığı daha iyi hale getirmez, aynı zamanda,
ilk yetişkinlikteki fiziksel zindelik, orta yetişkinlikteki sağlıkla nasıl
yaşlandığında sağlıklı kalma ihtimalini de artırır.
ilişkilidir?
Uyku Orta yaşta uykunun bazı yönleri problemlidir ( M cCrae & D u byak, 2009 ) .
Toplam uyuma saati ilk yetişkinliktekiyle aynı kalır, fakat 40'lı yaşların başlarında
uyanık dönemler daha sıktır ve en derin uyku t ü rü daha azdır (4. seviy e ) . Orta yaşta
yatakta u yanık geçirilen zaman a rtmaya başlar ve bu durum sabahları daha az din
lenmişlik hissine yol açar. Orta yaşta uyku problemleri, çok sayıda reçeteli ve reçe
tesiz ilaç k u llananlarda, obezlerde, kardiovasküler hastalığı olanlarda ya da
depresiflerde daha yaygındı r ( Kaleth, ve diğerleri, 2007; Loponen ve diğerleri, 2 0 1 0 ) .
ŞEKİL 15.2 Stres ve Hastalık: S t resin hastalıklarda önemli bir faktör olduğu
YAŞA BAGLI AKCİGER KAPASİTESİ VE SİGARA İÇME İLİŞKİSİ: b u l u n muştur ( Kabana, Kabana & Hamel, 2009 ) . S t resin biriken etkisi
Ciğer kapasitesi sigara içmeyen kişilerde orta yaşa doğru çok az deği
insanlar ona yaşa u laştığında, onların sağlığı ü zerinde önemli rol oynar.
şir. Fakat sigara içmek orta yaşta ve yaşlı yetişkinlerde ciğer kapasitesi
nin azalmasıyla ilişkilidir. İnsanlar sigara içmeyi bıraktığında, ciğer
St res, hem bağışıklık sistemi hem de kardiovasküler hastalıklarla ilişkilidir
kapasiteleri sigara içmeye devam edenlerden daha fazladır, fakat ciğer ( Ba u er, JeckeL & Luz, 2009; Ho ve diğerleri, 20 1 0 ) .
kapasiteleri hiç sigara içmeyenlerin ki kadar geniş olmaz.
Bağışıkl!k Sistemi ve Stres: Bağışıklık sistemi bakteri, vırus ve tümör
gibi yabancı maddeleri tanıyarak ve yok ederek bizim sağlıklı olmamızı sağlar. Bağı
,---------�
I
şıklık sisteminin fonksiyonu normal yaşlanmayla azalır ( Lustgarden, 2009 ) .
gelişimle bağlantı Bağışıklık sisteminin mekanizması, dolaşım sisteminde bul unan milyonlarca
beyaz kan hücresinden oluşur. Beyaz kan hücrelerinin sayısı ve yabancı virüs ve
Stres: Son zamanlarda hormona! stres ku
bakterileri öldü rmedeki etkinliliği stres düzeyiyle ilgilidir. İnsan stres altındayken,
ra mlarındaki değişi kli kler, bağışı k l ı k sis
virüs ve bakteriler daha büyük i h timalle çoğalır ve hastal ığa sebep olur. Genç ve
tem i fon ksiyonlarındaki düşüşün strese
orta yaşlı yet işkinlerle yapılan bir çalışma, sürekli işsiz olan kişilerin doğal katil ( D K )
karşı dayanıklığı düşük olan yaşlı yetişkin
olarak adlandırıla n ( N a t u ra ! Kil lers) h ü cre düzeylerinin, daha önce işsiz olup tekrar
lerde önemli bir katkısı olduğunu vurgular.
işe gi ren kişilerden daha az old uğunu göstermiştir ( Cohen ve diğerleri, 2007 ) . Doğal
I
1 7. Bölüm, s. 538.
katil hücreleri daha çok düşük st res koşullarında bulunan bir tür beyaz kan h ücre
--------""
sidir ( B kz. Şekil 1 5 . 3 ) . S t resli durumlarda düşük düzeyd eki doğal katil h ücreleri,
zayıflamış bağışıklık sisteminin göstergesidir.
482 BÖLÜM 15 Orta Yetışkır lik Dönemınde Fızik,el ve Bıl işsel Gelişım
gruplardaki bireylerin yaşam koşulları ve yaşam ta rzları onların sosyo eko
nomik statüsü, göçmenlik statüsü, sosyal ve dil becerileri. i ş imkanları ve
anlamlı sosyal ağ desteğinin olması gibi sosyal kaynaklardan etkilenir ve
bunların hepsi sağlıkta önemli rol oynar.
Emik gruplardaki bu değişikliklere rağmen, etnik gruplar arasındaki
farkları bilmek faydalıdır ( Ca ughey ve diğerleri, 20 1 0; Ki rby, 2009 ) . Örne
ğin, yaşlı Afrika kökenli Amerikalılarda orta lamanın üstünde yüksek kan
basına ve felç görü lür ( Feng, Hendry, & Adams, 2010 ) . Latin Ameri ka
lılarda diyabet orta lamanın üstündedir ( B rown, 2009 ) . Yine de, Latinler
Latin olmayan beyazlardan Pap test taramasını daha az alırlar ve daha
y üksek oranda serviks kanserine yakalanı r ( Byrd, Chavez, & Wilson,
2007 ) .
Önyargı v e ırk ayrımı, b irçok Afrika kökenl i Amerikal ının sağl ık
d u ru m u nu kötü etki leyen ayrımcılık ve yoksu llu kla ilişkili kronik stres- Sağlıktaki bazı etik değişikliklernelerdir?
!er için tari hsel gerçeklerdir ( Peek ve diğerleri, 20 1 0; Sorkin, Ngo- Metz-
ger, & De Alba, 2 0 1 0 ) . Geniş a i le ağla rı gibi destek sistemleri, A fr i ka kökenli
Amerikalıların sağlığını düzeltmelerine ve stresle baş etmelerine yardımcı olan
öne m l i kaynaklardır.
Ön yargı ve ayrımcılık Pano Riko, Meksika ve Latin Amerika'daki bazı yerler
deki göçmenlerin sağlığını etkileyen önemli stres kayna k l a rı olabi l i r. Göçmenler,
ekonomik kaynakların yokluğu ve etkili doktor hasta iletişimini engelleyen zayıf d i l
becerilerini içeren yeterli sağlı k bakımındaki k ü l t ü rel engellerle karşı karşıya gelebi
lirler. B una ek olarak, göçmenler sağlık sistemlerin işleyişine aşina değildirler, çok
sayıda insanla karşılaşmak istemezler ve u zu n süre bu servislerde neden beklemeleri
gerektiği kon usunda şüphelidirler.
Sağlık görevlileri etnik azınlıkta olan hastalarıyla olan etkinliklerini, sağlı k ve
hastalığı dikkate alarak hastaların tutumla rı, inançları ve k ü l t ü rel uygulamalar hak
kındaki bilgilerini gelişti rerek a rtırabilirler. Bu bilgiler yabancı hastaların risklerini
görmezden gelmek yerine Batılı tedavilerle birleştirilmelidir.
ÖLÜM ORANLAR!
Enfeksiyon hastalıkları 20. y ü zyılın ortala rına kadar ölümün temel nedeni olmuşt u r.
Enfeksiyon hastalıkları oranı azaldıkça, bireylerin orta yaşa kadar yaşadığı, kronik
bozuklukların a rttığı görülmüştür (Kelley- Moore, 2009 ) . Kronik bozu kluklar, orta
yetişkinlikteki insanlar için en temel ölüm nedenidiI.
Orta yaşta, birçok ölüm tek bir sebepten, tanımlanabilen d u rumdan kaynakla
nı rk en, yaşlılı kta ölüm bi rçok kronik d u ru m un ortak etkisinden kaynaklanabilir
( Gessert, Elliott, & Ha ller, 2 00 3 ) . Yıllardır, kalp ra ha tsızlıkla rı orta yetişkinlikte
ölüme yol açan en önemli sebep olmuşt u r, bunu kanser izlemiş; a ncak, 2005 de
Amerika'da 4 5 -64 yaşlarındaki insanların çoğu kanserden ölmüşt ür, kardiovasküler
hastalık bunu takip etmiştir ( National Ceııter for Health Statist i cs, 2008 ) . Ö l ü m ün
öncül sebeplerinden olan kanser 4 5 - 54 ve 5 5 -64 yaş a ralığındaki kişiler a rasındaki
uçurum u genişletmiştir ( Nat ional Center for Health Statistics, 2008 ) . Bütün ölüme
yol açan sebepler dikkate a lındığıııda, erkeklerin ölüm ora nı kadınlardan daha yük
sekt i r.
CİNSELLİK
Orta yaşa doğru, kadınların ve erkeklerin cinselliğinde ne t ü rden değişikl.ikler tanım
lanır? Klimakterik, doğurganlığın azaldığı orta yaşa geçişi tanı mlamak için ku llanı
lan terimdir. Kadın ve erkeklerdeki klimakterikteki önemli farklılıkları araştıralım.
Menopoz: Çoğumuz menopoz hakkında bir şeyler bi liriz. Fakat bildiklerimiz doğru
m u ? Menopoz nedir? Ne za man olur ve yan etkileri nelerdir? Klimakterik: Doğ urganlığın azaldığı orta yaşa geçiş.
Viagra o
jik faktörlere bağlarlar, fakat orta yaş erkekle
rindeki erektil fonksiyon bozukluğu n u n yüzde
(sildenalıl cıırate) tablets 75 'inin fizyolojik sorunlardan kaynaklandığını
bulmuşlardır. Sigara içmek, diyabet, hipertansi
yon ve yüksek kolestrol seviyesi orta yaş erkek
lerinde birçok ereksiyon problemine neden olur
"""" .. Lul .s
�""' Pfizt•r - ( La uman ve diğerleri, 2007 ) .
� .. ,.,., .... .,, "' .11 Erekti! fonksiyon bozukluğu yaşayan erkek
ler için tedavi son yıllarda Viagra ve Levitra ve Erektil fonksiyon bozukluğu: Tatmin edici cinsel
Cialis gibi Viagradan sonra popüler olan benzer performansa yol açan ereksiyonun sağlanmaması ve
ilaçlara odaklanmıştır ( Alıhof ve diğerleri, 20 1 O; sürdürülmemesidir.
Haftada 4 ya da
A M E R i KA BiRLEŞiK DEVLETLERl'NDE
Yılda birkaç Ayda birkaç Haftada
CiNSELLiK ALAN ARAŞTIRMASI: YETiŞKiN Yaş Grupları Hiçbir zaman kere kere 2 - 3 defa daha fazla
GELiŞiMiNİN FARKLI NOKTALARINDA
Erbk
CINSELLIGIN SIKLIGI: Sizce neden kadınlar ve 1 1-24 15 24 28 12
erkekler yaşlandığında cinselliğin sıklığı düşer? 25-29 7 31 36 11
J0-39 8 37 23 6
40-49 9 40 27 6
50-59 11 43 20 3
....
... 11 2 12
5 38 10
:.1 9 6 6
..... 15 44 5
50-st 30 35 2
,. - - - - - - - - - - ..-
Zeka Bilgi İşleme Süreci '
ı Jeli ·m ı e bağ a tı
Bil işsel kuram: Beşinci, bilişsel gelişimin
Orta yaşlı yetişkinler 20'li ve 30'lu yaşlarındaki kadar iyi göremeyebilir, hızlı koşa
formel-ötesi dönemi, ilk yetişkinlikteki bil iş
mayabilir ya da sağlıklı olmayabilir. Fakat onların bilişsel becerileri nasıldır? O n a
sel ilerlemeleri tanımlamak için öne sürül
yetişkinliğe girerken v e orta yetişkinliğe doğru düşer mi? B u soruya cevap vermek
müştür. 1 3. Bölüm, s. 433.
için, zekadaki ve bilgi işlemedeki olası bilişsel değişimleri inceleyeceğiz. I
- - - - - "'
487
• KISIM 8 Orta Yetışkınlik
ZEKA
Orta yetişkinlikte zekada olası değişikliklere ilişkin araştırmalarımız. akıcı
ve kristalize zeka kavramlarına, Seattle Boylamsal Çalışmasına ve kuşak
etkilerine odaklanmıştır.
Kristalize
zeka Akıcı ve Kristalize Zeka: John Horn. bazı yeteneklerin orta yaşta
düşmeye başlarken, diğerlerinin arttığını belirtmiştir ( Ham & Donaldson,
1 980 ) . Ham, bireyin birikmiş bilgisi ve sözel becerisi olarak tanımlanan
Akıcı kristalize zekanın orta yetişkinlikte de artmaya devam ettiğini, soyut
zeka muhakeme becerisi olarak tanımlanan akıcı zekanın, orta yet işkinlik
yıllarında düşmeye başladığını belirtmiştir ( B kz. Şekil l 5 . 5 ) .
Horn'un verileri enlemesine-kesitsel yöntemle toplanmıştır. B i rinci
böl ümden hatırlayacağınız gibi, enlemesine-kesitsel çalışma. aynı ölçüm
zama nında farklı yaşlardaki bireyleri değerlendirir. Örneğin, bir enleme
sine kesitsel çalışmada, 1 980 yılında 40, 50 ve 60 yaşlarındaki farklı
Bebeklik Erken Geç grupların zekası ölçülmüştür. Çalışmadaki 40 yaşındakiler l 940'da ve 60
yetişkinlik yetişkinlik
yaşındakiler l 920'de doğmuştur. Farklı dönemler farklı ekonomik ve
Çocukluk Orta
yetişkinlik eğitim i m ka nları sağlar. Altmış yaşındakiler, yaşla ndıkça daha az eğitim
olanaklarına sahiptirler. Dolayısıyla, enlemesine-kesitsel yöntemle değer
ŞEKİL 15.5 lendirildiğinde, zeka testlerinde 40 ile 60 yaşları a rasında bir fa rklılık
AKICI VE KRİSTALİZE ZEKANIN YAŞAM BOYU GELiŞiMİ: Horn'a bulursak, bu farklılıklar yaş yerine eğitimle ilişkili kuşak etkilerine bağ
göre, kristalize zeka (birikmiş öğrenme deneyimlerine dayanır) yaşam
lanabilir.
boyunca artar fakat akıcı zeka (bilgiyi algılama ve değişim leme yeteneği)
orta yetişkinlikten sonra sabit şekilde düşer. B undan farklı olarak, birinci bölümdeki boylamsal çalışmadan hatır
lanacağı gibi, aynı b i reyler belirli bir zaman döneminde incelenebilir.
B undan dolayı, orta yetişkinlikte boylamsal zeka çalışması a y nı kişiye
40, 50, ve 60 yaşlarına geldiğinde aynı zeka testi n in tekra r verilmesini içeri r. Gele
cek bölümde, enlemesine-kesitsel ya da boylamsal olarak elde edilen zeka ile ilgili
verilerin, kritalize ve akıcı zekadaki değiş i mler ve zihinsel düşüşle ilişkili bulunan
farklılıkları ortaya çıkarıp çıkarmayacağını göreceğiz ( Abrams, 2009; Schaie, 2009 ) .
50
"'
c
"'
:::ı
c.
"'
E
45
"'
-;;;
t'.
o
Tümvervarımsal muhakeme
Mekansal oryantasyon
40
Algısal hız
Sayısal yetenek
Sözel yetenek
Sözel bellek
35
25 32 39 46 53 60 67 74 81 88
Yaş (yıl)
Bellek: Schaie'nin ( ı 994, 1 99 6 ) , Seattle Boylamsal çalışmasında, sözel bellek 50'li lerde diğerleri nden daha çok düşer. 1 8. 1
Bölüm, s. 566. 1
I
yaşla rda en yü ksek düzeydeydi. Fakat diğer bazı çalışmalarda özellikle de enlemesine
kesitsel çalışmalarla ölçüldüğünde, sözel bellek orta yaşta düşüş göstermiştir ( Salt - - - - - - - - - - ""
lıouse, 2009 ) . Örneğin, birçok ça lışmada, kelime listeleri, sayılar ya da anlamlı yazı
ları hatırlamaları istendiğinde, genç yetişkin ler orta yaş yetişkinlerden daha iyi
performans göstermişlerdir ( Salthouse & Skovronek, 1 99 2 ) . Orta yetişkinlik yıllarında ., - - - - - - - - - - ...
I
bellekte düşüş olup olmadığı hakkında bazı çelişkiler olmasına rağmen, bazı uzman
· :ş· le aği ııt
lar onun düştüğü sonucuna u laşmıştır ( Hoyer & Roodin, 2009; Salthouse, 2009 ) .
Ancak, bellekte orta yetişkinlikte bazı düşüşlerin olduğu sonucuna varan çalışmalarda Zeka: Bir çalışmada, 1 O ve 1 1 yaşında sat
genellikle 20'li yaşlardaki genç yetişkinlerle 50'li yaşların sonlarındaki orta yaşlı yetiş ranç oynama deneyimi olan ('uzman') ço
kinlerin ve hatta 60'lı yaşlarda kilerin kıyasladığı tartışılmıştır ( S chaie, 2000 ) . Bu görüş cukların satra nç oyuncusu olmayan
açısından, bellekte düşüş orta yaşın ilk zamanlarında ya hiç ortaya çıkmaz ya da çok ('acemi') ü n iversite öğrenci lerine kıyasla
azdır fakat orta yaşın sonraki dönemlerinde ya da ileri yetişkinlikte görülür. satranç parçaları ile ilgili daha çok şey hatır
ladığı bulunmuştur. 9. Bölüm, s. 290. 1
I
B i lişsel yaşlanma uzmanı Den ise Park'a ( 2 00 1 ) göre, orta yaşın sonlarında,
yeni bilgi öğrenmek için daha çok zamana ihtiyaç vardır. Yeni bilgilerin öğrenilme _ _ .,
sindeki yavaşla m a kara r verirken, problem çözerken ve yazılı ya da kon uşulan dili
anlarken bireylerin bilgileri değişi mlediği ve topladığı zihinsel 'çalışma sırası'ndaki
(work bench ) , çalışma belleğindeki (working memory) değişimlerle ilişkilidir
( Baddeley, 2007 ) . B u bakış açısında, ona yaşın sonlarında çalışma belleği kapasitesi
hemen geri get i rilebilen ve kullanılabilen bi lgi m iktarı- daha sınırlı olur. Bu durumu,
düzensizlik içindeki oldukça kalabalık sıralar gibi düşüneli m . B u kalabalık ve d üzen
sizliğin sonucu olarak, uzun s ü reli bellek daha az güvenilir olur, yeni bilginin uzun
süreli depoya girişi için daha çok zamana i htiyaç duyul u r ve bilgiyi geri getirmek
için daha çok zaman gerekir. B öylece, Park orta yaşın sonlarındaki bellek d üşme
sinin, yetişkinlik y ı l larına doğru artan miktarda bilgi yü klemesi olduğu sonucuna
varmıştı r.
Bellekteki düşmeler, bireylerin orga nizasyon ve hayal gücü gibi etkili bellek
stratejilerini kullanamadığında ortaya çıkar ( Suga r, 2007 ) . Farklı kategorideki telefon
numaralarını n listesini düzenleyerek ya da telefon numaralarının evin etrafındaki
farklı nesneleri gösterdiğini hayal ederek, birçok kişi orta yetişkinlikteki belleğin i
d a h a i y i hale getirebilir.
Uzmanlık: Uzmanlığa ulaşmak uzun zaman aldığı için, erken yetişkinlik yıllarından
çok ona yetişkinlik yıllarında ortaya çıkar ( Kim & Hasher, 200 9 ) . Dokuzuncu bölümden
hatırlanacağı gibi, uzmanlık geniş, oldukça organize olmuş bilgiye sahip olmayı ve
belirli bir alanı anlamayı içerir. Bir alanda uzmanlık geliştirmek ve bir alanda 'uzman
olmak ' yıllarca süren deneyimin, öğrenmenin ve çabanın sonucudur.
Uzmanları acemilerden ( n ovices) ayıran stratej iler şunları içerir: Stephen J. Hawking dünyaca bilinen fizik uzmanıdır.
Hawking en iyi satan, Zamanın Kısa Tarihi, kitabını
• Uzmanlar problem çözmek için kendi birikmiş yaşantılarına inanırlar. yazmıştır. Hawking'in yürümesini ve konuşmasını
engelleyen nörolojik bozukluğu vardır. iletişimini ses
• Uzmanlar genellikle bilgiyi otomatik olarak işler ve kendi alanlarındaki prob
aparatı olan bir bilgisayarın yardımıyla sağlamakta
lemleri çözerken acemilerden daha etkili analiz yaparlar. dır. Uzmanları, acemilerden ayıran özellikler nedir?
• Uzmanlar kendi alanlarındaki problemleri çözmek için acemilerden daha iyi
stratejilere ve kısa yollara sahiptirler.
• Uzma nlar kendi alanlarındaki problemleri çözmek için acemilerden daha yara Çalışma belleği: Karar verirken, problem çözerken
tıcı ve esnektirler. ve dili anlarken insanların bilgileri değişimlediği ve
topladığı, zihinsel 'çalışma sırası' (work bench) .
491
• KISIM 8 Orta Yetişkınlik
Pratik Problem Çözme: Günlük problemleri çözme bilişin diğer önemli yön ü d ü r
(Magretı & Deshpard a -Kamat, 2009 ) . Na ney Dem ey ( 1 986- 1 990) çalışmasında, geç
ve orta yaşlı yetişkinlerin fırını tamir ettirmeyen ev sahibi ile nasıl baş edeceği ve
banka çeki yatırmazsa ne yaptığı gibi d u ru ml a rı gözlemledi. Anılan araştırmacı,
insanların 40 lı ve 5 0 li yaşlarında pratik deneyimlerini kazanırken, pratik problem
çözme yeteneğinin geliştiğini bulmuştur. Ancak Deney'in araştırmasından bu zamana
kadar, yetişkin yılları boyunca günlük problem-çözme ve karar verme etkinliği üze
rine başka çalışmalar yapılmıştır (Margett & Deshpande - Kamat, 2009 ) . Çalışmaların
meta-analizleri, günlük problem çözme ve karar verme etkinliğinin ilk ve orta yetiş
kinlikte sabit kaldığını, daha sonra geç yetişkinlikte düştüğü n ü göstermiştir (Thorn
ton & Dumke, 2009 ) .
e
l i ştirmek için s a h i p old uğunuz deneyimleri
Bağlantı Kur nizden daha fazlası n ı n olma ihtimali va r mı
Orta yaştaki bil işsel
Bu bölümde, zeka ile ilgili boylamsal ve enle ya da var mıyd ı ?
değişimleri tanımlar.
mesine-kesitsel çalışmaları okudunuz. Birinci
bölümde öğrendiği niz iki araştırma yaklaşı
mının avantajları ve dezavantajları nelerdir?
4 Kariyer, İş ve Boş Zaman Orta yetişkinlikte kariyer gelişimi, iş ve boş zamanın özelliklerini
açıklar.
Orta yaşta çal ışanla rın karşılaştığı bazı konular nelerdir? Orta yaşlı yetişkinlerin
hayatında boş zamanın rolü nedir?
ORTA YAŞTA İŞ
işin rolü, tam zamanlı mı yarı zamanlı mı, gön ü l l ü olarak m ı ev
kadını olarak mı çalıştığı, orta yetişkinlik boyunca odak nokta
sıdır. Birçok orta yaşlı yetişkin pozisyon olarak ve kazanç olarak
en iyi noktaya u laşmıştır. Ancak, onlar ev kirası ya da ev kredisi,
çocuk bakımı, sağlık ücretleri, ev tamiri, okul ücretleri, aile üye
lerinin borçları ya da bakım evlerinin ücretlerinin ekonomik
sorumluluklarını da üstlerine alırlar.
Amerika B irleşik Devletleri'nde 40- 5 9 yaşlarındakilerin yak
laşık yüzde 80'i çalışmaktadır. Elli bir ile elli dokuz yaş grubu n
dakilerin ise yüzde 2 5'den biraz daha a z ı çalışmamaktadır. B u yaş
grubundakilerin yarıdan fazlası sağlık durumu ya da sakatlığın
yapılan işin çeşidini etkilediğini söylemiştir ( Sterns, & H u yck ,
200 1 ) .
B irçok insan için orta yaş, yaptıkları işi ve gelecekte yapmak
Orta yetişkinlikte işi ne tanımlar? istediklerini değerlendirme, ölçme ve düşünme zamandır ( Moren, 200 9 ) . Orta yaşta
insanların karşı karşıya kaldığı iş konuları arasında kariyerde ilerleme, iş ya da kariyer
değişikliğine karar verme, aile ve işi dengede tutup tutmamaya karar verme ve emek
lilik için planlardaki sınırlılıkların farkına varmak yer alır ( S terns & Huyck, 200 1 ) .
�it
HAGAR Q 1 987 King Features Syndicate.
, - - - - - - - - - - .-
'
Her iki eşin emekliliği beklemesi giderek a rtmaktadır. D a ha önceki yıl l a rda J "ş· · baö ant
emeklilik erkekler için geçiş süreciydi, ancak günü müzde birçok çift hem erkeğin
Çalışma/iş: İş i nsanları parasal standartla
hem de kadının emekliliğini planlamak zorundadır (Moen, 2009; Moern, Kelly, &
rını, barınmasını, zamanını nasıl harcaya
Mageris, 2008 ) .
cağını, nerede yaşadığını, arkadaşl ıklarını
ve sağ lığını etkileyen bazı temel yollarla
KARİYER SORUNLAR! VE DEGİŞİKLİKLER tanımlar. 1 3. Bölüm, s. 437.
,
G ü n ü müzde orta yaşlı çalışa n l a r 2 1 . yüzyılda önemli soru nlarla karşılaşmıştır - - - - - "
BOŞ ZAMAN
Yetişkin olarak sadece işimizde nasıl iyi çalışacağımızı değil, nasıl rahat
layacağımızı ve boş zamanımızda nasıl eğleneceğimizi de öğrenmeye ihti
yacımız vardır ( Gibson, 2009 ) . Boş zaman, bireylerin işlerinden sonraki Sigmund Freud toplumun ihtiyaçlarına uyum sağlamak için yetişkin
lerin ihtiyacı olduğu iki şeyin, çalışmak ve sevmek olduğunu belirt
zamanlarda hobiler, spor ya da okuma gibi etkinlikler ve kendi seçtikleri
miştir. Onun listesine biz 'oynamayı' da ekliyoruz. Bizim hızlı ilerleyen
ilgileriyle uğraştıkları hoş zamanlar olarak tanımlanır. Amerika Birleşik toplumumuzda, coşkunluğu ve başarı odaklı işin heyecanlı adımlarını
Devletleri'nde yapılan araştırmalardan birinde, yetişkinleri e n çok keder yakalamak ve boş zamanı ve oyunu görmezden gelmek çok kolaydır.
lendiren altı olaydan birinin boş zaman etkinliğine katılmamak olduğu Kendi hayatınızı arta yaşlı yetişkin olarak hayal edin. Çalışma ve boş
b u l u nmuştur ( Roese & S u mmerville, 200 5 ) . zamanın ideal karışımı nasıl olur? Orta yaşlı yetişkin olarak hoşlandığınız
boş zaman etkinlikleri nelerdir?
Boş zaman, özellikle orta yetişkinliğin önemli bir yönüdür ( Pa rkes,
2006 ) . Orta yetişkinlikte bir çoğ u n u n bol parası ve daha çok boş zamanı vardır ve
Boş zaman: Bireylerin işlerinden sonraki zamanlarda
tatile daha çok para harcarlar. Kısacası, orta yaştaki değişiklikler boş zam a n etkin
etkinlikleri ve kendi seçtikleri ilgileriyle uğraştıkları
likleri için bir çok imkan sağlar. hoş zamanlardır.
Bağlantı Kur
sıl olurdu7
5 Din ve Hayatm Anlam ı O Orta yetişkinlikte hayatın anlamını ve dinin rolünü açıklar.
VE V C T İ C l( İ l'\J l-l d V L\ TI
MacArthur'un Orta Yaş Gelişim Ç a l ışmasında, Amerika Bir
leşik Devletleri'ndeki orta yaşlı yeti ş k i nlerin yüzde 70'den
fazlası dindar olduğunu ve dinselliğin ( spiriıuality) h a yatları
nın önemli bir parçası olduğunu d ü ş ü n ü r ( B rimm, 1 99 9 ) .
D i n v e yetişkin gelişimi h a k k ı nda d ü ş ü n ü rken, bireysel
fa rklılıkların rol ü n ü d ü ş ü n mek önemlidir. Din bazı insanla rın
hayatında güçlü bir etkiye sahipken, diğerleri n i n hayatın da
çok az rol oynar ya da hiç rol oynamaz ( McCulbush, ve diğer
leri, 200 5 ) . Dahası, insanların hayatlarında dinin etkisi onlar
geliştikçe değişir ( George, 2009; Sapp, 2 0 1 0 ) . John Cla usen'in
( 1 99 3 ) boylamsal araştırmasında, ilk yetişkinlik yıllarında
Orta yaşlı yetişkinlerin yaşamında din ve dindarlık nasıl rol oynar? dindar olan bazı insanlar orta yaşta daha az dindar olmuş, diğerleri orta yaşta
daha dindar olm uştur. Otuzlu yaşların başından 60'lı yaşların sonları ile
70'lerin başındaki kişilerle yapılan boylamsal çalışmada, ileri orta yaş ( 50'lerin ortası
Anlamlandırma yoluyla başa çıkma: Özel likle sev
/60'ların başı ) ile ileri yetişkinlik arasında d indarl ıkta önemli bir artış olduğu görü l
diği biri öldüğündeki kronik stres zamanında, stresli
durumun anlamını değiştirmek için inançlar, değer müştür ( Wink, & Dillon, 2002 ) ( B kz. Şekil 1 5 . 8 ) .
ler ve amaçları oluşturmayı içerir.
Kadınlar erkeklerden dine daha çok ilgi gösterir. Az önce a n latılan boylamsal , - - - - - - - - - - ...
'
çal ı ş mada, kadınları n dinselliği hayatın ikinci yarısında erkeklerden daha çok
ı gelişimle bağlantı
artmıştır.
Din: Din birçok yaşlı yetişkinin hayatında
önemli bir rol oynar. 1 8. Bölüm, s. 587.
DİN VE SAGLIK
� - - - - - - - - - - - - - - �
Dinin fiziksel sağlık üzerindeki etkileri neler olabilir? Bazı mezhepler ve dini cema
a tlar, tıbbi tavsiyeleri göz ardı eden, sağlığa zarar veren davranışları yapmaları için
insanları teşvik ederler ( Williams & Sternthal, 2007 ) . Araştırmacılar, m ütedeyyi n
( ma instream) i nsanlar için, d i n i n sağlık-
la olumlu yönde ilişkisi olduğun u bul
2.5
muştur (Campbell, Yoon & Johnstone,
Kadın
2009; McCullough & Willoughby, 2009 ) .
Erkek
2.0
Araştırmacılar, d i n i bağlanmaların kan
"'
basıncı ve hipertansiyonu d üzenlediğini
E
"'
ve dini katılımların hipertansiyondaki
d üşüşle i lişkisi olduğunu bulmuşlardır �o ŞEKİL 1 5.8
( Gi l l um & Ingram, 2007 ) . B i rçok araş DÖRT FARKLI YETiŞKiN DÖNEMiNDE DİN
1 .0
tırmada da, dini katılımla uzun yaşam SELLIGIN DÜZEYi: Boylamsal bir çalışmada, dört
arasındaki olumlu yönde ilişki desteklen farklı yetişkin dönemindeki bireylerin- ilk (30'la
miştir ( Oman & Thoresen, 2006 ) . Gelişimi 0. 5 rında), orta (40'1arında), ileri orta (SO'lerin ortasında
J 60'1arın başı) ve geç (60'ların sonu J 70'1erin başı)
Yaşamla İlişkilendir 'de din ve baş etme
dinselliği ölçülmüştür (Wink & Dillon, 2002). Görüş
a rasındaki ilişkiyi inceledik. o.o melerde açık-uçlu sorulara verilen cevaplarda,
ilk Orta İleri Geç bireylerin dinselliği beş boyutlu ölçek üzerinde de
orta ğerlendirilmiş, 5 en yüksek ve 1 en düşük dinsellik
Yetişkinlik düzeyi olarak kodlanmıştır.
Özetle, dindarlığın çeşitli yönleri insanların hayatlarıyla etkin bir şekilde baş
etmesine yardımcı o l u r ( Park, 20 1 0a, b ) . Dini danışma n l a r ( reHgious counselor)
insanlara zihinsel sağlık ve baş etme hakkında tavsiyelerde bulunur. Bir dini danış
manın çalışmaları hakkında bilgi edinmek için, Kariyerle Bağlantı'ya bakın .
HAYATIN ANLAMI
Zaman öncekinden daha çok
Avusturya lı psikiyatrist Viktor Fra n k l ' ın a nnesi, babası, erkek kardeşi ve karısı
darald ığında, bazı değerlendirmeler,
toplama kamplarında ve gaz oda larında, Polonya 'daki Ausch w i t h ' d e ö l d ü .
ancak, istemeden ve tam a n l a m ıyla Frank! toplama kampında haya t t a kaldı v e h a y a t ı n a n la m ı h a kkında yazmaya
ol maya başlar. deva m etti. insanın Anlam Arayışı kitabında, Fra nk) ( 1 984) insanın bi rici k l i
ğ i n i v e hayatın son l u l uğunu v u rgulamıştır. Fra n k ! , varolmamızın sonl u l uğu
-James BaJdwin ve ö l ü m ü n kesin liğinin h a yata a n l a m kattığını a ra ş t ı rmıştır. Hayatın sonu
Amerikan Yazar, 20. yüzyıl olma sa ydı, zaman sonsuza dek süreceği için hayatımızı sadece hoşla ndığımız
şeyleri yapara k geçirirdik .
Frank] üç öneml i insan özelliğinin dinsellik, özgürlük ve soru m l u l u k olduğunu
be l i rtmiştir. D i nsell iğin, onun bakış açısında, dini bir a lt yapısı yoktu r. B u n u n
yerine, insanın biricikliğini tanımlar- r u h , felsefe v e zihin. Fra n k ! , insa n
la rın k e n d i kendilerine neden va r oldu kları, h a yattan n e istedikleri ve
hayatın a nlamının ne olduğunu sormasını önerir.
O rta yetişkinlikte insanlar, özel l i k l e de ebeveynlerin ve diğer yaşlı
a k rabal a rın ölümüyle birlikte ölümle daha sık karşı karşıya kalırlar. Aynı
zamanda haya tlarında daha az zam a n k a ldığıyla y ü zleşen birçok insan,
ona yaşta Frankl'nın önerdiği sorul a rı sorar ve o n la rı değerlendirmeye
başlar ( Cohen, 2009 ) . Din ve baş etme tartışmal a rında belirt tiğimiz gibi,
a n l a m landırma yoluyla başa çıkma kronik stres ve kayıp d u ru m l a rında
özellikle yardımcı olu r.
Roy B a umeister ve K a t hleen Vohs ( 2002, ss. 6 1 0 -6 1 1 ) hayatın anla
mının sorgulanmasının, i nsan l a rın hayatları nı a n la m l ı h a l e geti rmekte
yol gösteren dört temel i htiyaca göre yapılacağını ta rtışmıştır:
• Amaca olan ihtiyaç: "Şu anki olaylar a nlamını gelecekteki olaylarla olan
bağlantısından a lır." Amaçlar ( 1 ) hedefler ve ( 2 ) yerine getirme ( fu l
fi l l ments) olarak ayrılabilir. Hayat gelecekte beklenen b i r d u ruma
göre şeki.Ileni r, m u t l u yaşamak ya da aşık olmak gibi.
• Değerlere olan ihtiyaç: "İyilik hissi ya da hayatın o l u m l u tanımını yapar
ve belli olayların yönünü tayin eder. Değerler, insanlara bazı hareket
lerin doğru ya da yanlış olduğuna karar verebilmeyi sağlar." Frankl'ın
( 1 984 ) hayatın a nlamı bakış açısında, değerin insa nların ihtiyaç duy
Hayatın anlamını araştırmayı tanımlayan nedir? duğu anlamın önemli bir şekli old uğu vurgu lanı r.
ı düşünceleri artar.
\
' - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye bakalım - - - �
1 Orta Yetişkinliğin Doğası A Orta yetişki nlikte yaşamın nasıl değiştiğini açıklar ve orta
W' yetişkinliği tanımlar.
Daha çok insan ileri yaşa kadar yaşadıkça, orta yaşın daha sonra ortaya çı kabileceğini
Değişen Orta Yaş
düşü n ü rüz. G e lişi mcilerin, orta yaşı ça l ışmaya başla m a l a r ı n ın temel nedeni, bu
döneme giren kişilerin sayısındaki a n i anış t ı r.
Orta yaş çok çeşi t l i b i reysel değişiklikleri içerir. Z i h indeki bu değişi k l i klerle, biz orta
Orta Yetişkinliğin
yet i ş k i n l iğe yaklaşık 40 -45 yaşlarında girildiğini ve yaklaşık 60-65 yaşlarında çıkıldı
Tanımlanması
ğını d üş ü n ü rüz. Orta yetişkinlik biyoloj i k ve sosyo - k ü l t ürel faktörlerin olduğu kadar
kazanç ve kayıpların da birbirini dengelediği yaş dönemi olarak düşünü lebilir. Bazı
uzmanlar, sosyo - k ü l t ü rel faktörlerin orta yaştaki gelişimi biyolojik faktörlerden daha
çok etki lediği sonucuna varm ıştır.
Orta yaştaki fiziksel değişikler genell i k l e yavaş yavaş ol u r. Genetik ve yaşam biçimi
Fiziksel Değişimler
gibi faktörler, kron i k hasta l ı kların olup olmayacağı ve ne zaman olacağında önemli
rol oynar. Orta yetişk i n l i k t e k i fi ziksel deği ş i k l i k ler, fiziksel görü nüşteki değişimler
( k ı rışıklıklar, yaşlanma lekeleri ) ; boy ( kısa l m a ) ve kilo ( a rt m a ) ; güç, eklemler ve
kemikler; görme ve d u yma; kardiovask ü l c r sistem; akciğerler ve u y k u .
Ona yaşta, kaza s ı k l ığı d üşer v e bireyler g r i p v e alerj ilere daha az yatkın o l u rlar.
Sağlık ve Hastalık
Kronik bozu k l u k lar erken yet iş k i n l i k te n a d i ren görü l ü r, orta yetişkinlikte artar ve geç
yetişki n l i k t e daha yaygın o l u r. Eklem i l t ihabı ona yaşta başı çeken k ro n i k hasta l ı k t ı r,
b u n u hipertansiyon izler. Erkekler ona yaşta daha çok ö l ü mcül kronik hasta l ı klara
ya kalanır, kadınlar daha çok ölümcül olmayan hasta l ıklara yakalanır. Bağışı k l ı k sis
temi fonksiyonları yaşla azalır. D u yg usal stres kardiova s k ü le r hastalığa yol açan
önemli bir faktördür. Kronik olarak stresli d u r u mlarda yaşayan l a rın sigara içme, aşırı
yeme ve egzersiz yapmama i ht im a l i daha fazladır. B ü t ü n b u s t resi içeren davranışlar
kardiovasküler hastalıklarla ilişkilidir. K ü l t ü r kroner hasta l ı k l a rda önemli rol oynar.
Orta yet işkinlikte, kronik hastalıklar temel ölüm sebebidir. Gün ümüze kadar, kardio
Ölüm Oranları
vasküler hast a l ı k orta yaşta öncül ( leading) ölüm sebebiydi, fakat şu an kanser bu yaş
grubunda öncül ölüm sebebidir.
Horn, k r i t a lize zek a n ı n ( bi ri k m i ş b i lgi ve sözel yetenekler) orta yaşta a rtmaya devam
Zeka
ederken, a kıcı zekanın ( s o y u t m u ha keme yeteneği ) d ü şmeye başladığını d ü ş ü nür.
Schaie ve W i l l i s, z i h i n s e l yeteneklerin boylamsal ölçü m l e rde e n l emesi n e - kesitsel
ölçümlere göre orta yet i ş k i n l i k t e daha fazla düşüş olduğu n u ve ilerlemelerin daha
yüksek oldu ğ u n u b e l i r t m i ş t i r. En y ü ksek dört zihi nsel yetenek ( ke l i m e bilgisi, sözel
bellek, t ü mevanmsal m u ha keme ve mekansal oryan tasyon ) orta yaşta ortaya çıkar.
Ya k ı n zamandaki a n a l iz l e r, orta yet i ş k i n l i k boyunca z i h insel yetenekteki ciddi birey
sel farklılı kları gösterir ve bazı yeteneklerdeki farklı l ı k la rı n ileri yetişk i n l i kteki bil iş
sel kusurların diğerler i n d e n d a h a yordayıcı olduğu n u işaret eder. S a l t house, bazı
b i lişsel fonksiyonlardaki d ü ş ü ş ü n i l k yetişki nl ikte başladığ ı n ı ve 5 0 ' 1 i yaşlara doğru
devam e t t i ğ i n i b e l i r t m i şt i r. Yaşa bağlı b i l işsel fonksi yonlarla i l i ş k i l i nörobiyolojik
fonksiyonların bazı yönlerindeki d üşüş yakın zamanda b u l u n m u ş t u r.
B ilgi işleme s üreci nin h ı zı, reaksiyon zaman ıyla değerl e n d i r i l i r, orta yetişki n l ik t e d ü ş
Bilgi İşleme Süreci
m e y e devam eder. S c h a i e ona y a ş t a sözel belleğin a rt t ığ ı nı bu lmasına rağmen, bazı
araştırmacılar belleğin orta yaşta d üş t ü ğ ü n ü bulmuşlardır. Çal ışma bell eği i l e ri ona
yaşta düşer. İnsa n l a r e t k i l i stratej i l e r k u l l a nmadığın da, ona yaşta belleğin d ü şme
i h t i ma l i a rtar. Uzma n l ı k kapsa m l ı, yü ksek organize b i lgiyi ve bel l i alanların a n la ş ı l
masını içerir. Uzma n lı k , o r t a yetişki n l ik y ı l larında artar. P ra t i k problem çözme, i l k
ve orta yetişki n l i k y ı l l a r ı n d a durağan k a l ı r fakat i l e r i yetişkinli kte düşer.
4 Kariyer, İş ve Boş Zaman O Orta yetişkinlikte kariyer gelişimi, iş ve boş zamanın özelliklerini
açıklar.
B i rçok insan içi n, ona yaş şu a n k i işin yansıtma, ölçü l me ve değerlendirilme zamanı
Orta Yaşta iş
ve gelecekte ne yapacağı n ı planlama zamanıdır. Önemli bir konu, i nsa n ların şu a nda
yap t ı k l a rı işe devam edip etmeyeceği ya da mesl eklerini ve kariyerlerini değiştirip
değişt i rmeyeceğidir.
G ü n ü müzdeki orta yaş l ı ça l ı şa n lar işin evrenselleşmesi, bilgi teknoloj i l erindeki hızlı
Kariyer Sorunları ve
Değişiklikler gelişim, organizasyonların d ü ş mesi, erken emekli l i k ve emekli l i k maaşı ve sağ l ı k
k o n u l a rında endişelenmek gibi sorun larla karşılaşır. O r t a yaştaki m e s l e k y a da kariyer
değişikli kleri kendi kendilerini g ü d ü l e r ya da bireyleri zorlar.
Biz sadece iyi çalışmayı öğrenmeye gereksinim duymayız, aynı zamanda boş zama
Boş Zaman
nımızda eğlenmeyi de öğrenmeye i h t i yaç duyarız. Orta yaş, fiziksel değişi k l i k l e rden
dolayı boş zaman için ve aktif e m e k l i liğe hazırlıktan dolayı önemli bir zamandır.
O
-�-�-�- - � -
5 Din ve Hayatın Anlamı Orta yetişkinlikte hayatın anlamını ve dinin rolünü açıklar.
Din, birçok Ameri ka l ı n ı n yaşa m ı n ı n önem l i bir boyu t u d u r. Kadınlar dine erkeklerden
Din ve Yetişkin Hayatı
daha fazla ilgi gösterir. Dini ilgi lerdeki bireysel farkl ı lı k l a rı d üş ünmek önemlidir.
- kişilik ku ramları ve gelişimi tanımlar. yakın ilişkilerin bazı önemli yönlerin i tanımlar.
E
Boylamsal Çalışmalar
Sonuçlar
: ::;
:Q
_o
45 yaşında olan Sarah, yaşadığı hayattan geriye dönüp
baktığında kendisini yorgun, üzüntülü ve öfkeli ola
rak düşünmektedir. Sarah, bebeğinin babası Ben ile
evlendi Ve 1 7 yaşında hamile kaldı. Sarah ve Ben, oğulları doğduk
tan sonra 3 yıl birlikte yaşadılar ve daha sonra Ben, başka bir kadın için Sarah'ı terk etti .
Sarah, geçimi n i sağlamak için tezgahtar olarak çalışmaya başladı. 8 yıl sonra, önceki
evliliğinden 2 çocuğu olan Alan ile evlendi . Sarah çocuklarının bakımı için birkaç yıl işi
bıraktı. Daha sonra, Ben'in yaptığı gibi, Alan da başka bir kadınla görüşmeye başladı.
Bu d u rumu Sarah bir arkadaşından öğrendi. Buna rağmen, Sarah bi rkaç yıl daha Alan
ile yaşamaya devam ett i . Sonunda Alan evi terk etti ve Sarah daha fazla beklemeden
boşanmaya karar verdi. Sarah yine tezgahtar olarak aynı işine döndü; 1 6 yıldır çalış
maktadır. Bu süre zarfında, birçok erkekle flört etti ama ilişkileri asla başarılı olmadı.
Oğlu liseyi bitiremedi ve uyuşturucu bağımlısı oldu. Sarah'ın babası geçen yıl öldü ve
şimdi o kendi ödemelerini güç bela yetiştirmesine rağmen annesine de finansal olarak
görüyor. Genç bir kadın olarak üniversiteden mezu n oldu ve bir lisede 3 yıl matematik
öğretmeni olarak çalıştı. Hukuk fakültesinden mezun olan Andy ile evlendi. 1 yıl sonra
çocukları Josh dü nyaya geldi. Wanda oğlu Josh için 2 yıl evde kaldı ve daha sonra
tekrar matematik öğretmeni olarak işine döndü . Wanda hami leliği süresince, hemen
hemen her gün masa tenisi oynadı, düzenli egzersizler yaptı ve zinde kalmaya çalıştı.
adında bir çocuğu oldu. Onlar şimdi Orta yaşa doğru ilerlerken, çocuklarının ikisi de
ü niversiteye gidiyor. Wanda ve Andy birbirleri ile daha çok zaman geçirmekten hoşla
nıyorlar. Geçen hafta sonu Josh'u, önceki hafta sonu da Wendy'yi okullarında ziyaret
ettiler. Wanda 6 yıl matematik öğretmeni olarak lisede çalıştı. Wanda oku l u n u n yanın
daki b i lgisayar kurslarına katıldı ve işinin bir parçası olarak bilg isayar ku llanma beceri-
1
, - konu bağ lantı lan
Ergenlik dönemi ile ile ilk yetişkinlik dönemi arasında bir geçiş dönemi olan
1 8-25 yaşlarında meydana gelen, yetişkinlik/be l i ren yetişki nlik (emerg i n g
adulthood), döneminde bireyler fa rklı bağlamlarda yoğun b i r şekilde kimlik
lerini keşfederler ve deneyim kararsızlıkları yaşarlar. Güvenli bir bağlanma tarzı
genç yetişkinler için fa ydalıdır. Aşk ve evli lik mu htemelen birçok genç yetişki
nin sosyal-duygusal gelişiminin merkezini oluşturur. Samimiyet, sorumlul uk,
bağımsızlık ve özgürlük i htiyacı arasındaki dengenin araştırılması birçok genç
yetişkinin yaşamını karakterize eder. Bu d u rum sadece bi rçok genç yetişkinde
değil, aynı zamanda geç evlenmiş ya da hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olma
yanlarda geçmiş on yıla göre daha fazladır. Bir çok genç yetişkin aşık olduğu
partnerle evlenmeden birlikte yaşamaktadır.
1
I
� - - - geriye dönelim · - - - - - - - - - - - - - - - - - '
iş görüşmesi yaparak çalışmaya başladı ve şimdi çalıştığı yerde yönetici oldu. Wanda
Ön Bi lgi
Sarah ve Wanda örneklerinde olduğu gibi, insanların orta yaş deneyimlerinde b i reyse l farklı
lıklar vardır. Bölüme başlamak için, b i re yse l farklılıkları da kapsayan kişilik kuramlarını ve orta
yaş gelişimini inceleyeceğiz. O zaman, ye tiş kinli k yılları boyunca nasıl aynı kaldıkları veya nasıl
değiştikleri d ikkat imiz i çe kece kti r. Sonra, orta yetiş ki nl i k dönemindeki yakın ilişkileri birçok
bakış açısıyla i nce l eyeceğ iz.
Orta yaşı kavra mlaştırma n ı n en iyi yolu nedir? Bir dönem mi, ya da kriz mi? Yaşam
olaylarından yaygın olarak orta yaş dönemi nasıl etkilenmiştir? Orta yaşlı yetişkin
lerin yaşam stresleri ve kişisel kontrol farklılıkları daha genç ve daha yaşlılara göre
daha mı fazladır? B ireylerin orta yaş dönemi boyunca, kültürleri ve cinsiyetleri kişi
lik bağlamında bir dönüm noktası mıdır?
Erikson'ın Üretkenliğe Karşı Verims izlik Dönemi: Eri kson ( 1 968 ) yaşam
boyu gelişim kuramında, ü retkenliğe karşı verimsizlik dönemi yaşamın 7 . evresi Nesillerin yaşa m ı,
olup, bu dönemde orta yaş yetişkinlerinin önemli sorunlarla karşılaştığını söyle el lerinde b i r meşale o l a n
mektedir. Üretkenlik, yetişkinlerin gelecek nesillere miraslarını bırakm a isteklerini
koş u c u l a r g i bi, k ı sa s ü rede
kapsar ( Peterson, 2002 ) . Yetişkinler, bu miras sayesinde bir tür ölümsüzlüğe u l a
şırlar. Aksine, verimsizlikte ( ba zen de kendi kendini soğurma -emilim d e n e n ) birey geçer.
lerin, gelecek nesiller için hiçbir şey yapmadıkları duygusu gelişir. -Lucreti us
Orta yaş yetiş k i nlerde ü retkenlik değişik şekillerde gelişebilir ( K otre, 1 984 ) . Romalı şair, MÖ / . yüzyıl.
Biyolojik üretkenlik yoluyla yetişkinler çoluk çocuk sahibi olu rlar. Ebeveynler üret
kenlik sayesinde çocuklara rehberlik yapar ve yetişkinleri terbiye ederler. İş ü retken
liği yoluyla, yetişkirıler, aşağıdaki bireylere becerilerini aktarırlar. K ü l t ü rel ü retim ,,. - - - - - - - - - - ;ııı..
yoluyla da, yetişkinler yaratıcı, yenilikçi, sonuçta var olan kültürün bazı yönlerini
11 g e l i ş i m l e bağlantı
taşıyıcı bir rol üstlenirler.
1 Kişilik: Erikson'ın ilk yetişkinlik evresi ve son
Yetişkinler gelecek k uşaklar için, ebeveyn olarak, öğretim ve önderlik gibi konu
1 1
1
larda topluma katkıda bulunacak davra nışlar yapar ( Pratt ve diğerleri, 2 008a, b ) . yetişkinlik evresi yakınlığa karşı yalıtı l m ışlık
Yaşlılarla ilgili yapılan bir çalışmada katılımalardan biri " 2 0 yaşından 3 0 yaşına kadar ile ben lik bütünlüğüne karşı umutsuzluktur. 1
eşimle nasıl geçineceğimi öğrendim. 3 0 yaşından 40 yaşına kadar işimde nasıl başa 1 4. Bölüm, s. 452; 1 9. Bölüm, s. 594. 1
I
rılı olacağımı öğrendim ve 40 yaşından 5 0 yaşına kadar da kendim ha kkında daha _____ ,,.
ŞEKİL 1 6. 1 oldukları son ucuna u laşmış. B ununla beraber başka bir a raştırma, kariyer sahibi
ü retken kadınların, çocukları na baktıkları için mutlu olduklarını göstermiştir ( Peter
30'LARDAN SO'Lİ YAŞLARA DOGRU
son & Steward, 1 99 6 ) . Smith Üniversitesi, kadınları n yer aldığı boylamsal bir çalış
ÜRETKENLİKTEKi DEGIŞMELER:
Smith Üniversitesi'ndeki kadınlarda, 30'lu yaşlardan
mada üretken liğin 30'lu yaşlardan 50'lere doğru arttığı sonucunu elde etmiştir
SO'li yaşlara gittikçe üretkenlik artmıştır. (Stewart, Os ( Steward, Ostrove, & Helson, 200 1 ; Zucker, Ostrove, & Steward, 2002 ) (bakınız şekil
trove & Helson, 200 1 ). Üçlü ölçekte kendilerini değer 1 6. l ) . Bu boylamsal çalışmada a yrıca, kimlik netleşmesi de 3 0 yaşından 5 0 yaşına
lendiren kadınlar üretkenlik hakkındaki fikirlerinin kadar a rtmış ve pozitif bir kimliğe sahip olmak da, orta yaştaki ü retkenlik ile ilişki
kendi hayatlarının göstergesi olduğuna işaret etmiş
lendirilmiştir (Vandewatar, Ostrove, & Stewart, 1 99 7 ) . Şekil 1 6. 2 Smith Üniversitesi,
lerdir. Daha yüksek puanlar daha büyük üretkenliği
yansıtır.
ça lışmasındaki üretkenlik ve kimlik netleşmesini değerlendirmek için kullanılan
maddelere işaret etmektedir.
, - - - - - - - - - ;ııı..
Levinson'un Bir Erkeğin Yaşam Dönemleri: Bir Erkeğin 'ın Yaşam Dönemleri (Mev
I
-, 1 • T 'e
simleri) (1978), klinik psikolog Daniel Lewinson 40 yaşındaki erkeklerle yapılan
bd;
görüşmelerin sonuçlarına dayanmaktadır. Bu görüşmeler yevmiyeli işçiler, yöneti
Kimlik: Kimlik gelişimi ergenlerin ve yetişkin ciler, biyologlar ve roman yazarları ile yapıld ı . Levinson b u lgu larını ünlü erkeklerin
liğe yeni girenlerin anahtar bir özelliğidir. 1 2. biyografi lerinden a lınan bilgilerle ve edebiyattaki u n u t ulmaz karakterlerin gelişi m
Bölüm, s. 383. leriyle desteklemiştir. Levinson'un temel odak noktası orta yaş değişikliğine yoğ u n
- - - - - - - - - - "" laşsa d a , Ş e k i l l 6 . 3'te gösterildiği gibi, 1 7 yaşından 6 5 yaşına k a d a r o l a n dönemde
gerçekleşen bir dizi aşama ve geçişi de anlatmıştır. Levinson'a göre gelişim görevleri
kon usunda her dönemde ustalaşmak önemlidir.
Levinson'a göre ergenlik döneminin sonu nda, bağımlılıktan bağımsızlığa doğru
bir geçiş gerçekleşmelidir. Bu geçişe bir hayalin oluşumu damga v u rmaktadır - gen
cin sahip olmak istediği bir yaşam, özellikle de kariyer ve evlilikle ilgili. Levinson
20'li yaşları, yetişkin gelişiminin toyluk dönemi olarak görür. Bu dönem, gerçek
dünyada hayalin old ukça makul bir şekilde, özgürce tecrübe ve test edilme dönemi-
DELER: Bu maddeler Smith Üniversitesi, kadınlara Gençlerin gelişimleri için elde ettikleri şansı lçtepilerim ve potansiyellerim konusundaki
dönük boylamsal çalışmada üretkenliği ve kimlik garantileme çabası heyecan, sarsıntı, kafa karışıklığı (tersi)
netleşmesini değerlendirmek için kullanıldı. (Stewart,
Ostrove, & Helson, 2001 ). Kimlik değerlendirilme
Toplumdaki etkim veya ilgi alanım Bir yolun sonuna gelmek ve diğerini henüz
bulamamak (tersi)
sinde maddelerden 5 tanesi ters puanlamayı içerdi. Yeni bir üretim ya da etkililik
Örneğin, "bir kişi kim olduğumu araştırmak" madde Hayatının iyi gittiğini düşünmek
Yaşlı insanlara saygı gösterme ve onların
sinde yüksek puan aldıysa bu kimlik netleşmesinden
farkında olma Hayatının alanının daha geniş olduğunu
ziyade kimliğin netleşmemesinin bir göstergesiydi. istemek (tersi)
Geniş bir bakış açısına sahip olmak
Kim olduğunu araştırmak (tersi)
Ailesinin ötesindeki şeylere de ilgi duymak
Fırsatları yaşamayacağım endişesi (tersi)
bir Porche'ye bi nerek, 2 5 yaşındaki bir striptiz ile kaçan dönek bir bakanı akla geti
riyor. Ergenlik sarsıntısı gibi, orta yaş krizleri de toplum örneklerinde daha az yay
gındır (ss. 2 2 2 - 2 2 3 ) .
,----- - ----·
Çoğu insan i ç i n orta yaş dönemi b i r k r i z değil d i r ( Pu d rosvka, 2 0 0 9 ) . 1 5 . I
bölümde gördüğünüz gibi pek çok bilişsel beceriler (sözcük bilgisi, d ilsel bellek,
tümevarımsa l sorgulama ) ona yaş döneminde zirve yapar ve bir çok birey, kari Stres: Ergenlik, Hall'un ergen l i kle ilgili
yerini n zirvesine bu dönemde ulaşır. Dahası, orta yaş döneminde, genel olarak iyi kasırga ve stres dönemi fikrinden beri çok
olma hali ve yaşam doy u m u bildirimleri y ü ksek olma eğil i mi n dedir ( Ma rt i n , Gru negatif bir şekilde nitelendiril miştir. 1 1 . bö
nendahl, & Martin, 2 00 1 ) . lüm, s. 352.
I
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ,
:§ ·fü
ClJ -
16
ğını, ama bunun yaştan değil de olumsuz bir yaşamda n kaynaklandığını söyle
Kadınlar miştir ( Wethington, Kesler & Pixley, 2004 ) .
'gcıı �
c: � • 2000'den fazla bireyle yapılan uzun süreli bir çalışma; sadece birkaç orta yaş
-""' '" �
-""' t'.
� = krizi tespit etmiştir ( McCrea & Costa, 1 990; Siegler & Costa, 1 99 9 ) . B u çalışmada
- cıı
8
�� Erkekler bireylerin d u ygusal istikrarsızlıklarının, orta yaş dönemiyle beraber önemli
rö e oranda artmadığı sonucuna varılmıştır (bakınız şekil 1 6.4) .
�
>
-5
• Genç (ortalama 1 9 yaş), orta yaş (ortalama 40 yaş) ve yaşlı (ortalama 76 yaş)
:::ı
o
o yetişkinler olarak betimlenen bireyler üzerinde yapılan boylamsal bir çalışma,
33 36 39 42 45 48 51 54 bu kişilerin orta yaş döneminde çevrelerini, bağımsızhkla rını ve kişisel ilişk i lerini
Yaş (yıllar) kontrol ustalıkla rı n ı n geliştiğini ortaya çıkarmıştır ( Keyes & Ryff, 1 998) ( bakınız
şekil 1 6. 5 ) .
ŞEKİL 16.4
DUYGUSAL ISTIKRARSIZLIK VE YAŞ: Uzun sü Yetişkin gelişim uzmanları, orta yaş krizinin abartıldığı konusunda neredey
reli bir çalışmada bireylerin duygusal istikrarsızlıkları se hemfikirdirler ( Brim, Ryff & Kessler, 2004; Lachman, 2004; Pudrovska, 2009;
3 3 yaşından 54 yaşına kadar değerlendirildi (Mc Crea Wethingıon, Kessler, & Pixley, 2004 ) . Kısaca :
& Costa 1 990). Orta yaş döneminde duygusal istikrar
sızlık konusunda bir artış gerçekleşmedi. • Dönem k u ra m ları, gelişimdeki krizlere, özellikle orta yaş krizlerine çok fazla
vurgu yapmaktadır.
• İnsanların dönemleri geçirmede, b ü y ü k oranda bireysel farklılıklar vardır.
iyi olmanın boyutları B i reysel farklılıklar üzerinde şimdi duracağız.
Kişisel gelişim
Hayattaki amaç
Özerklik
Bireysel Farklılıklar: Dönem k u ramları, tüm bireylerin yetişkinlik dönemlerinde
Kendini kabul geçirdiği aşamaları tespit ederken, a ynı zamanda yetişkin kişiliğinin evrensel boyu
Çevreye hü kmetme tuna da odaklanırlar. Bu k u ramlar yetişkin gelişiminde, bireysel fark l ı l ı kların üze
Olumlu ilişkiler rinde yeterince durmaz. Orta yaştaki 500 kişinin rastgele seçildiği sıradan bir örneği
kapsayan uzun ölçekli bir çal ışma erkekler arasında önemli fa rklılıklar tespit etmiş
18
tir ( Farrell & Rosenberg, 1 98 l ) . B ireysel farklılıklar görüşüne göre, orta yaş yetiş
kinleri, hayatlarını yorumlar, değiştirir ve ona şekil ve anlam kazandırır.
17 Bazı bireyler, haya t larının belli bölüm lerinde ona yaş krizi yaşarken, diğerleri
yaşamaz ( Lachman, 2004 ) . Örneğin, sarsın t ı ve stres kişinin iş yaşamına yön verir
"' ken, evdeki yaşamında ise her şey yolunda gidiyordur.
c 16
"' B i reylerin orta yaş krizi yaşadıklarını belirtti k leri vakaların üçte birinde krizin iş
:::ı
a.
"' kaybı, ekonomik problemler veya hastalık gibi yaşamdaki olaylar tara fından tetik
E
o 15
lendiğini bulmuşlardır ( Lachman, 2004, s. 3 1 5 ) . Ş imdi de yaşamdaki olayların ona
:� yaş gelişimindeki rol ü n ü inceleyelim.
"'
E
"'
� 14
§ YAŞAM- OLAYLAR! YAKLAŞIMI
13 Yaşla bağlantılı aşamalar, yetişkin kişilik gelişimin i incelemede önemli bir yöntemdir.
Yetişkin kişilik gelişimini kavramsallaştırmada ikinci bir yöntem, yaşam olaylarına
odaklanmaktır ( Serido, 2009 ) . Yaşam olayları yaklaşımının ilk versiyonu nda, olaylar;
12
bireyleri kişiliklerini değiştirmeye zorlayan, k ülfet li olaylar olarak görülüyordu ( Hol
Genç Orta Yaşlı
yaş grubu mes ve Rahe, 1 997 ) . Eşin ölümü, boşanma, evlilik ve bunun gibi olayların çeşitli
derecelerde stres içerdiğine ve bu yüzden de bireyin gelişimini etkileyeceğine inanı
YAŞ VE iYi OLMA HALI: Bir çalışmada, iyi oluş hali B ugünkü yaşam olayları yaklaşımı daha karmaşıktır. Çağdaş yaşam-olayları
nin 6 boyutu (kendini kabul, olumlu ilişkiler, kişisel yaklaşımında, olayların bireylerin gelişimini nasıl etkilediği, sadece olayın kendisi
gelişim, yaşam amacı, çevreye hükmetme ve özerk ne değil , aynı zamanda diğer faktörlere ( fiziksel sağlık ve aile desteği) bireyi n yaşam
lik) 3 yaş grubunda (genç, orta, yaşlı yetişkinlerde) olayları na uyumuna ( tehdit ve mücadele stratej i lerini değerlendirme ) , yaşam olayları
değerlendirildi (Keyes & Ruffy, 1 998). iyi oluş boyutla
bağlamına ve sosyo- tarihsel bağlama bağl ıdır (bakın ız şekil 1 6. 6 ) . Örneğin, bireyin
rının çoğundaki artış veya az artış, orta yaş döne
sağlığı kötüyse ve az bir aile desteğine sahipse, yaşamdaki olaylar daha stresli bir
minde gerçekleşmiştir.
hale gelmektedir. 50'li yaşlarda olup, uzun yıllardan sonra gelen bir boşanma olayı,
20'lerde olup, sadece birkaç yıllık evl ilikten sonra gelen boşa nmadan daha stresli ola-
miştir. 1 . Bölüm, s. 36. yetişkinlerin büyük yaşam olayları ve başarıları için "en iyi yaş" diye bir olgu olduğu
I düşüncesinde büyük bir düşüş olduğunu göstermiştir ( Passuth, Maines, & Neugar
_ _ _ _ _ _ _ .,
ten, 1 984) ( B kz. Şekil 1 6 . 8 ) .
'\:Ç)' :\ '4
,,..�
Çoğu erkeğin en iyi işe sahip 45-50 71 58 38 31
lô�
olması gereken yaş
� Çoğu insanın emekli olması 60-65 83 86 66 41
-"� gereken yaş
::;.
.:\
t Bir erkeğin en başarılı olduğu yaş 35-50 79 75 49 50
Bir erkeğin en başarılı olduğu yaş 40-50 82 71 46 41
ŞEKİL 16.8
BiREYLERiN BÜYÜK YAŞAM OLAYLAR! VE BAŞAR! iÇiN EN iYi YAŞA iLiŞKiN DÜŞÜNCELERi:
� - - - - - - - - - - .-
1 950'LERİN VE 1 970'LERIN SONU: Yaşam olayları ve başarı deneyimi için sizce en uygun yaş hangisidir? /
ı gelış i m l e bağlantı
1
ı A hlaki Gelişim: Gilligan'nın bakış açısına
ı göre, insanların diğer insanlarla ilişkileri
' nin ahlaksal gelişim açısından incelenmesi.
1
ve a ileyi dengelemeyi gerektirir . Bu durum erkekler için böyle değildir. Orta yaştaki 1 O. Bölüm, s. 323.
,
kadın ve erkeklerin yaşadığı stres kaynakları farklılaşabilir. Bir çalışma, orta yaştaki
� - - - - - - - - - - - - - - �
kadınların daha çok kişilera rası stres kaynağına, erkeklerin ise kendilerinden
kaynaklanan stres kaynaklarına sahip olduklarını göstermiştir ( Almeida, &
Horn, 2004 ) .
Orta yaş gençliğin, fırsatların sonu n u getirdiği için kadınlar tarafından
kork ulmalı mı, bu dönem gerileme dönemi midir? Veya bu dönem genç bir
görünüm ve bedenle endişenin bertaraf edildiği, yeni değişimlerin peşinden
gidildiği, olgunluğa değer verildiği ve bu değişimden zevk alındığı yeni bir
yaşam başlangıo, yenilenme dönemi midir?
Bir çalışmada 50'li yaşların başları, aslında bir çok kadın için hayata yeni
bir başlangıçtı ( Mitchell & Helson, 1 990 ) . 2 6 ile 80 yaş arasındaki 700 kadının
yer aldığı bir örneklemde, 50'li yaşların başlarını yaşayan kadınlar, hayatlarını
genelde "birinci kalite" olarak tasvir etmiştir. 50'li yaşların başlarında olan
kadınların h a yatlarını diğer yaş grubu ndaki kadınlardan ayıra n d u ru mlar; Eleştirmenler, yetişkin gelişim dönem teorilerinin, kariyer seçimi
"boş yuvalar", daha iyi sağlık, daha yüksek gelir ve ebeveynlere daha fazla ve başarısını vurgulayarak, erkeğe dönük bir tarafgirlik sergiledi
ilgiydi. 50'li yaşların başlarında olan kadınlar özgüven, aidiyet, güvenlik ve ğini ve kadınların, ilişkiler, bağımsızlık ve gelişim konusundaki
endişelerine yeterince eğilmediklerini ifade ediyor. Dönem teo
geniş bir kişisel cesaret deneyimi göstermiştir.
rileri, gelişimin normatif bir dizi olduğunu varsayar, ancak kadın
Kısaca, orta yaş döneminin diğer yaş dönemlerine olan a lgı gibi, kadınlar
ların rolleri daha değişken ve kompleks bir hale dönüştüğü için
için olumsuz bir yaş dönemi olduğu düşüncesi klişedir. Orta yaş, erkekler için normatifın ne olduğunu belirlemek de zordur. Son yıllarda orta
olduğu gibi, kadınlar için de çok çeşitli, birbirine benzemeyen bir dönemdir. yaş kadınlarda ne çeşit değişiklikler gerçekleşmiştir?
O
Bağlamlar orta yaş gelişimini nasıl etkiler? musunuz? Açıklayınız.
Orta yaş yetişkinlik gelişimini
ve kişilik ku ramlarını açıklar.
Bağlantı Kur
Bu bölümde erkek tarafın ı tuttuğu için, bazı
araştırmacıların yetişkin gelişim dönem teori
lerin i eleştirdiğini okudun uz. 1 . Bölümdeki
araştırmada cinsiyet yanlılığı konusunda ne
öğrendiniz?
Başlangıç bölümü nde anlatılan S a rah'ın yetişkinlik yaşamı, sıkıntılı bir yolda ilerle
miştir. Hayatının ilk dönemlerindeki problemlerle baş etmesinin sonucu olara k, kar
şılaşacağı sıkıntLlar kaçınılmaz mıydı? Orta yaşla mücadele stratej i lerinin ve insanlarla
ilişkilerin değiştirilmesi olası mıdır? Birinci bölümden hatırlayacak olursak, bu tür
sorular, d u rağanlık ve değişimle ilgili önemli konulardır.
B OYLAMSAL ÇALIŞMALAR
Yetişkin gelişiminde, durağa n l ı k veya değişim boyutla rını anlamamıza y a rdım eden
dört ça lışmayı i n celeyeceğiz: Costa ve McCrae'nin Baltimore Ç a lışması, B erkeley'in
Boylamsal Çalışmaları, Helson ' u n Mills Ü niversitesi Çalışması ve Vaillan t ' ı n Ç alış
maları.
ŞEKİL 16.9
KIŞILIGIN BEŞ BÜYÜK FAKTÖRÜ: Üst özelliklerin her biri daha özel özellikleri ve karakteristik özellikleri kapsar.
1
'
rilen boylamsal çalışmalar ş u a na kadar belirtilen çalışmalardan biraz 1
daha farklı bir soruyu incelememize yardım ediyor: Orta yaştaki kişilik Alkol bağımlılığı yok 1 1 1
-,
bir insanın geç yetişkinlikte hayatının nasıl olacağını öngörür mü? Yail
• ..
-
1
lant ( 2002 ) , yetişkin gelişimi ve yaşlanma üzerine üç adet boylamsal
çalışma y ü rü t m ü ş t ü r: ( 1 ) Sosyal olarak avantaj lı, l 920'lerde doğan
Harward mezunlarının yer aldığı bir örnek ( " G rant Study" denen) ( 2 )
sosyal olarak dezavantajlı, l 9 3 0'larda doğan 4 5 0 erkeğin yer aldığı bir
Sabit evlilik 1
1 "
örnek; ( 3 ) 1 9 I O'larda doğmu ş entelektüel kabiliyeti olan 90 kadmın yer
.. 1
aldığı bir örnek. Bu bireyler üzerinde l 920'1erden 1 940'larda başlayıp -
-
1
1 1
bugün bile yaşayan varsa sayısız kez değerlendirme yapılmıştır (çoğu kez
iki yılda bir) . Temel değerlendirmeler, katılımcılar ebeveynleri ve öğret
Biraz spor yapma 1 1 1
_,
menleri ile yapılan geniş kapsamlı görüşmeleri kapsıyor. . ... 1 1
Vaillant 7 5 ile 8 5 yaş a rasındaki bireyleri, "mutlu - iyi", üzgün-hasta" -�
1
1 1
1
ve "ölü " olarak kategorize etti. Vaillant bireylerden bu veriyi bu kişilerin
5 0 yaşındayken, 75 ve 80 yaşına geldiklerinde hangi kategoriye girme
Aşırı kilolu olmak 1 1 1 -
•
KISIM 8 Orta Yetişkinlik 513
şimini etki leyebileceğini gösteriyor a ma orta ve geç yetişkinlikteki değişimler
genellikle ilk yet işkinlikteki kadar büyük değiller ( M roczek, Spiro & Griffin, 2006) .
Genel olarak yetişkinlik sonrasındaki kişilik özellikleri olumlu bir yönde de
değişir. Zamanla, " insanlar daha özgüvenli, sıca k , sorumlu ve soğu kkanlı olurlar"
( R oberts & Mroczek, 2008, s . 3 3 ) . Bu tür olumlu değişiklikler sosyal olarak daha
olgun olmayla aynı düzeydedir.
Kısaca, son a raştırmalar kişilikteki stabilitenin 3 0 ' 1 u yaşlarda k u ru l maya
başladığı görüşü yle çelişir ( McAdams & Olsan, 2 0 1 O; Roberts, & Mroczek,
2008; Roberts, Wood, & Caspi, 2008; Roberts & others, 2009 ) . Çok sayıdaki
i nsanın kişilik özelliğinde, bazı sü regelen gelişimsel değişiklikler olsa da, birey
sel düzeyde, insanlar kendilerine özgü k işilik özelliklerini ba rmdı ran kalıpları
gösterebilir ( b u kalıplar; kendilerine has gelişimsel dönemlerin temel noktasıyla
ilişkili hayat tecrübelerini yansı tabilir) ( Roberts, & M roczek, 2008 ) . Örneğin,
araşt ırmacılar, sabit bir evliliğe ve sağlam bir kariyere sahip bireylerin, erken yetiş
kinliğe doğru gittikçe, sosyal olarak daha bask ı n , d u ygusal olarak da da ha stabil
olduklarını göstermiştir ( Roberts, Wood, 2006 ) . Söz konusu bireylerin bazıla rının
kişilik özelliklerinde, diğerlerine göre daha fazla değişim vardır ( McAdams & Olsan,
55 yaşında aktör Jack Nicholson "her zaman hissetti
ğim gibi kendimi iyi hissediyorum: vahşi hayvan tara
20 1 0; Roberts, & Mroczek, 2008; Roberts ve diğerleri, 2009 ) .
fından birazcık zapdedilmiş gibi:' Nicholson, kişiliğinin
pek değişmediğini ifade ediyor. Diğer kişiler daha fazla
değiştiklerini düşünebilirler. Yetişkinlikte kişilik nasıl
değişir ve aynızamanda nasıl aynı kalır?
e
malarda b u l u n u labilir7 kadar şekillendirmiştir? Değişim ve istikrarın
Orta yetişkinlik dönemi gelişi sizin ileriki gelişiminizi bir yetişkin olarak ne
minde istikrar ve değişikliği
Bağlantı Kur kadar etki leyeceğ ini tahmin ediyorsunuz?
boylamsal çalışamaları da da Bu bölüm, dört fa rklı boylamsal çalışmayı tar
hil edecek şekilde tartışır. tıştı. Veri toplamak için boylamsal bir çalış-
3 Yakm İlişkiler O Orta yetişkinlikteki yakın ilişkilerin önemli yönlerinden bazılarını tanımlar.
Orta yaşlı Amerikalılar arasında iyi oluş ile, başkalarıyla olumlu ilişkilere (ebeveynlerle,
eşlerle ve çocuklarla) sahip olmak arasında önemli ölçüde bir ilişki olduğu konusunda
büyük bir görüş birliği vardır ( Lachman, 2004; Markus ve diğerleri, 2004 ) . Orta yaş
i l işkileıine dönük araştırmamıza başlamak için, orta-yaştaki yetişkinlerde aşk ve evlilik
konularını inceleyelim.
BOLÜM 1 6
516 Orta Yetişkin l ik Dönemınde Sosyoduygusal Gelişim
•
gelişimi yaşam la i l işkilend i r
BÜYÜK EBEVEYNLİK
Yaşam süresinin uzaması, büyük ebeveynliğin doğasını da etkiliyor ( S zinovacz,
2009 ) . l 990'de 1 O yaşıdaki çocukların sadece %4'ünün hayatta dön büyük ebeveyni
varken bu rakam 2000'de %40 üzerine 9kmıştır. l 900'da 30 yaşındaki sadece yak
laşık %20 oranında kişinin hayarta büyük ebeveyni vardı; bu rakamın 2020'de
%80'e kadar a rtması öngörülüyor ( Hagestad & Uhlenberg, 2007 ) . Uzun ömürlülük
teki artışın gelecekte bu öngörüyü desteklemesi bekleniyor, ancak şimdiki çocuk
yapmayı ertelemedeki düşüncenin ise buna ket vurması m uhtemeldir ( Szinovacz,
2009 ) .
B üyük ebeveynler b i r çok torunun hayatında önemli rol oynarlar ( Oberlander,
Black & Starr, 2007 ) . B i r çok yetişkin, orta yaşlarda, ilk kez büyük ebeveyn olur.
Araştırmacılar büyük a n nelerin toru nlarıyla büyük babal a ra nazaran daha ilgili
olduklarını ortaya çıkarmıştır ( Watson, Randolph & Lyons, 200 5 ) . M uhtemelen
kadınlar, büyükanne olarak, nesiller boyunca a ile üyeleri a rasındaki bağları devam
ettirme sorumluluğunu, sorumluluklannın bir parçası olarak kabul etme yönelimin
dedirler. Erkekler, büyükbaba rolü hakkında çok daha az beklenti içerisinde olup,
bunu daha çok gönüllülük işi olarak görebilirler.
519
• KISIM 8 Orta Yetışkinlik
N F CİI LERARASI İLİŞKİLER
Aile bir çok insan açısmdan önemlidir. 2 1 ülkede yaşları 40 ile 79
arasında değişen 2 1 .000 yetişkine " K i m olduğunuz hakkında
düşündüğünüz zaman çoğunlukla aklınıza ne gelir?", diye sorul
duğunda, bunların % 6 3 ' ü "aile", %9'u "din" ve %8'i ise "çalışma"
diye yanıtlamıştır ( HSBC Insurance, 2007 ) . Bu çalışmada 2 1 ülke
nin tamamında, orta yaştaki ve yaşlı yetişkinler kendi ailelerinde
nesiller arasında güçlü bir sorumluluk duygusu olduğunu ifade
etmiş, Arabistan, Hindistan ve Türkiye'de nesillerarası bağların en
kuvvetli olduğu ortaya çıkmıştır. Orta yaş ve ileriki gruptakilerin
%80'den fazlası, kendi ebeveynlerinin (ve kaymbaba/anne) hayat
larının sonra k i dönemlerinde ihtiyaç duymaları halinde onlarla
ilgilenmelerin i n görevleri olduğunu belirtmiştir.
Orta yaş dönemindeki yetişkinler, genç ve yaşlıların haya
tında önemli rol oynamaktadır ( Birditt ve diğerleri, 2 0 1 0; Ha &
Dünyadaki orta yaş ve yaşlı yetişkinler güçlü bir aile sorumluluğu duygusu gös
lngersoll - Da yton, 2 008; F ingerman ve diğerleri, 2008, 2009 ) .
terir. 21 ülkede son yıllarda orta yaş ve yaşlı yetişkinlerde yapılan bir çalışma en
güçlü nesillerarası bağın Suudi Arabistan'da olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Orta yaştaki yetişkinler daha genç k u şakla deneyimleri n i paylaşır
ve onlara değerlerini aktarırlar ( Swartz, 2008 ) . Çocuklarını özl ü
yor ve boş yuva sendromu yaşıyor olabilir, büyümekte olan çocukları eve geri getir
,,. - - - - - - - - - 31Jıı-- meyi ayarlıyor veya onlara büyükebeveyn olmaya hazırlanıyor olabilirler. Maddi
' · yardım alış-verişinde bulunabilir, dul kalmış ya da hasta bir ebeveyne bakıcılık yapa
a ·ş
·
bilir veya her 2 ebeveynde öldükten sonra en yaşlı nesil olduğuna kendisini adapte
Teoriler. S osya l il işkilerde yoldaşlık mode edebilir ( Silverstein, Gans & Yang, 2006 ) .
l ine göre, bireyler destek alıp verdikleri bi Yetişkin çocukların verebileceği önemli bir hizmet felç olan yaşlı bir ebeveynin
reylerle kişisel bir ağ kurarak yaşamı ihtiyaçlarını gidermek ve koordine etmektir ( Huyck, Ayalon ve Yoder, 2 007 ) . Bu bir
şekillendi rir. 1 9. Bölüm, s. 609. bakıcı b u l mayı ve yeterl iliğini incelemeyi, tıbbi hizmetler sağlamayı, kamudan hizmet
yardımı sağlamayı ve maddi ba kımdan yardımcı olmayı gerektirebilir. Bazı duru mlarda
___ ,
yemek yeme. banyo yapma ve giyinme gibi etkinlikleri de kapsayan günlük yaşam
durumlarında da yetişkin çocuklar doğrudan yardım sağlayabi l i r. Hatta çok daha az
sorun u olan yaşlılar, alış-verişte ev işinde, taşımacılık, evde bakım ve fatura ödeme
lerinde yardıma ihtiyaç duyabilir.
Yakın zamanda yapılan bir çalışına, yaşlanan ebeveynlerin sağlık problemleri oldu
ğunda, hem kendileri hem de çocuklarının genellikle ilişkilerinin son zamanlarda olumlu
değişiklikler gösterdiğini ortaya koymaktadır ( Fingerman ve diğerleri, 2007 ) . B u nunla
birlikte çoğu durumda araştırmacılar çocuklar ile yaşlanan ebeveynler arasındaki ilişki
lerin genellikle belirsizlik içinde olduğunu ortaya çıkarmıştır ( Bi rdin ve diğerleri, 2 0 l O;
Davey ve diğerleri, 2009; Fingerman ve diğerleri, 2008 ) . Algılar olumlu tarafta sevgi,
karşılıklı yardım ve ortak değerleri kapsarken, olumsuz tarafta uzaklaşma, aile içi çatış
malar ve sorunları, suistimal, ihmal ve bakıcı stresini kapsamaktadır.
Her yeni nesille birlikte kişilik özellikleri, davranışlar ve değerler yenilenmekte
veya değişmektedir ( Bengtson & Psouni, 2008 ) . Yaşlı aile üyeleri yaşamlarını yitirdik
lerinde, onların biyoloj ik, entelektüel, d u ygusal ve kişisel mirasları bir sonraki ku şağa
taşınır. Onların çocukları en yaşlı k u şak, torunlarıysa ikinci kuşak olur. Yetişkin çocuk
lar orta yaşlara ulaştıkça, a ilelerine yönelik genellikle daha pozitif algılar edinirler
( Field, 1 99 9 ) . Bir çalışmada, hem Amerika hem de Japonya' da a n ne-kız çatışmalarının
azaldığı görülmüşt ü r (Akiyama & Antonucci, 1 99 9 ) .
Genç nesle ne olacağ ı Çoğu zaman aile üyeleri nesiller arasında makul ilişkiler sürdürür ( M iller-Day,
2004) . Bununla birlikte son yıllarda yapılan bir çalışma, evli erkek ve kadınların
hakkında endişel iysen, bu
hiç evlenmemiş ya da boşanmış bireylere göre nesillerarası ilişkilerde daha az
büyüyecek ve genç nesi l hakkı nda bağlantı içerisinde olduklarını ortaya koymuştur ( Sarkisian & Gerstel, 2008 ) . Bu
end işelen meye başlayacaktır. çalışmada evli yetişkinlerin ebeveynleriyle birlikte yaşaması, ilişki içinde olmaları,
maddi ve manevi yardım alış verişinde bulunmaları daha az görülmüştür. Buna
-Roger Allen rağmen son yıllarda yapılan bir araştırma ise genç yetişkinler çocu k sahibi oldu-
A merikan yazar. 20. yüzyıl. ğunda, çocuksuz olduğu dönemlere nazaran ailelerini görme durumlarının daha
muhtemel olduğunu açığa çıkarmıştır ( B u cx ve diğerleri, 2008 ) .
Nesiller boyunca hem benzerlik hem d e fa rklılıklar görülür. Örneğin, ebeveyn
ve çocu klar arasında benzerlik en çok din ve siyasi görüşle belirirken, en az ise cin
siyet rolleri, hayat tarzı ve iş orga nizasyonunda görülür.
İ lgi ve iletişim: Her iki yaş grubundaki anneler kızlarıyla olan i lişkile Özetle, anne ve kızların birbirlerini ziyaret etmeleri, kişisel gelişim
rinde kızlara nazaran daha ilgilidir. ihtiyaçlarının kombinasyonu şekilinde yansımıştır. Anne-kız ilişkilerinin
Aile: Yaşlı anne ve kız çocu kları genç olanlara nazaran kız çocuğun odak noktası değişebilse de, genelde annelerin yetişkinlik dönemi bo
çocu kları, kardeşleri, babası, eşi veya genel olarak ailesi gibi akra yunca kızlarına nazaran ilişkilerinedaha çok bağlı oldukları görülm üştür.
balık bağ larını tanımlamada daha yatkı ndır. Aksine, genç çiftler
"kendi i lişkilerine yapışık kalmaya ve genç çiftin keyif aldığı özel bir
a ktiviteyi tartışmaya" daha meyilliydi.
stres yaşar. Bir araştırma, yetişkinler orta yaş dönemine girdiğinde bunların %4 l 'nin
her iki ebeveyni hayattayken, % 72'sinin ise orta yaş dönemini ebeveynj olmadan
bitirdiğini ortaya koymuştur ( B umpass & Aguilino, 1 994).
Yetişkinler başka bir ülkeye göç ettiğinde, kuşaklararası stres a rtabilir. Son birkaç
yıldır, artan sayıda Meksika'lı Amerika'ya göç etmekte ve sayılarının da artması bek
lenmektedir. Göç, genellikle geniş aileden ayrılmayı gerektirir ( Parra-Cardona ve diğer
leri, 2006 ) . Aynca, aile üyelerinin birinin ani olarak ayrılması şeklinde de olabilir, önce
koca gelir ve daha sonra da eşi ve çocuklarını getirir. Başta ayrılanlar, özellikle bayan
eş, yeni bir yere yerleşme, aile ve arkadaşların olmaması gibi nedenlerden dolayı
büyük stres yaşar. Birkaç yıl içinde, etnik bölgede genellikle sosyal bir ağ oluşur.
Hayatlarında bir takım denge oluşur ol uşmaz, Meksikalı aileler, çocuklarına
bakabilecek ya da annenin işe gitmesine imkan sağlayacak anne ya da baba tarafın
dan birinin geniş a i leden göçün ü sağlayabilir. Bazı durumlarda, yaşlı nesil geride
duru r ve yaşlılık süresince yetişkin çocuklarına katılır. Meksika 'ya ulaşabil irlik,
gezinti ya da ergenin evden kaçması bir kriz d u rumunda köye giriş ve çıkış ziyaret
lerini kolaylaşurır.
K ü l t ü rel etkileşim düzeyleri a rasındaki zıtlıklar Meksika kökenli Amerikalılar
içinde çatışan beklentilere yol açabilir ( Sa rkisian, Gerena, & Gerstel, 2006 ) . Göçmen
ebeveynlerin çocuk büyütme modeli, hakim k ü l t ü r modelin etkisiyle sa f dışı kalabi
lir. Örneğin, anne ve büyük ebeveynler, yetişkin kız çocukları tarafından ifade edilen
özerk olma ve erkek arkadaş isteğine özellikle karşı koyabilir ve bunu baba da yapa
bilir ( Wılkinson-Lee ve diğerleri, 2006 ) . Ve son yıllarda artan sayıda Meksika kökenli
Amerikalı kız çocuğu eğitimini s ü rd ü rmek için evden ayrılmıştır ki, b u Meksika
değerlerine ku vvetle bağlı olan aileler açısından çok stresli bir durumdur.
Lillian Troll, yetişkin gelişimi ve yaşlılık alanında önde gelen isim lerden
biridir.ChicagoÜniversitesi'nden psikoloj i vetıp hazırlı kprogramından
mezun oldu. il. Dü nya Savaşı esnasında, Ordu'da asker taraması ve
başarı testleri geliştirmesine yardımcı oldu. Washington'da çalışmak
için yüksek lisansı b ı raktı. Savaştan sonra kocasının sürekli şeh irden
şehire peşinden giden bir ev hanımı veanneoldu. 1 Oyılda,Troll'un uzun
ömür gelişimi alanında kariyer sa h i bi olmaya en yakın ol ması New
Jersey'de bir bakıcılık oku l u kurmasıyla oldu.
Birçok yıl ı n ardından, boşandıktan sonra Troll, Chicago'ya döndü
ve doktorasını uzun yaşam gelişimi alanı nda tamamladı. Daha sonra ilk
olarak Wayne Devlet Üniversitesi ve daha sonra 60 yaşında bir büyü
kanne olarak Rutgers Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde aile ve kadın
Lillian Troll (solda) yaşlanan kadınlarla ilgili bir çalışmada katılımcılarla.
gelişiminde nesiller üzerine araştırmalaryaptı ve dersler verdi. 1 986'da
emekli oldu ve Kal iforniya'ya döndü, orada ColleenJohnson ile birlikte
uzun çapta "en yaşlı-yaşlılar" (85 üzerine insanlar) üzerine San
Francisco California Ü n iversitesi'nde araştırma yapmaya devam etti. Profesör ve araştı rmacıların ya ptıkları hakkı nda daha fazla
bilgi için 45. sayfadaki Yaşam Boyu Kariyer Gelişimi'ne göz
atınız.
Kültürel çeşitlilik Meksika kökenli Amerikalı ailelerde nesi//erarası ilişkileri nasıl etkileyebilir?
Lillian Trol! nesillerarası ilişkiler ve ona yaş dönemi n de kadının gelişimi ü ze
rine a raştırma yapmıştır. Bu çalışmasını okumak için, Kariyerlerle bağlantı kısmına
ba k ı n ı z .
e
Orta yetişki n l i k döneminde kardeş i l işkileri Büyük ebeveynlerinizle i l işkilerinizin doğası
Orta yetişkinlik döneminde ve arkadaşlıklar nasıldır? neydi/nedir? Ailenizde nesiller arası i lişkiler
yakın ilişkilerin bazı önemli Büyü kebevey n l i k doğası ned i r? nasıldır?
özelliklerini tanımlar. Nesil lerarası i l i şkiler nasıldır?
Bağlantı Kur
Bu bölümde orta yetişkinlik dönem i n deki
boşa nmalarla ilgili bazı şeyler okudunuz. 1 4.
Eri ksonun sekizinci ve son gelişim basamağı olan benlik bütünlüğüne karşı
umutsuzluk geç yetişkinlik dönemidir. Bu dönemde, bireyler hayatlarını göz
den geçirir. Aktif olma, geç yetişkinlik döneminde yaşam doyumu ile ilişkilidir.
Yaşlı yetişkinler sosyal bağlarla ilgili durumlarda daha seçici olur, duygusal haz
veren ilişkilerle daha fazla vakit geçirmeyi ve maddi ilişkilerle daha az vakit
geçirmeyi seçer. Yaşlı yetişkinler, genç yetişkinlere göre, daha olumlu ve daha
az olumsuz duygular yaşar. Geç yetişkinli kte, sorumluluk ve yumuşak başlılık
gibi kişilik özellikleri belirginleşir. Kayıplardan dolayı (örneğin, fiziksel veya
b ilişsel beceri kaybı), yaşlı yetişkinler amaçlarına ulaşmak için sık sık uyumlu
stratejiler kullanmak zorunda kalır.
\
' - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye bakallm - - - .,.
•
524 BÖLÜM 1 6 Oıta Yetişkinlık Döneminde Sosyoduygusal Gelişim
öğ renme hedefleri n ize u laşın
Erikson, insan yaşa m ı n ı n yedinci basamağı olan ü reticiliğe karşı verimsizlik dönemi
Yetişkinlik Dönemleri
nin orta yetişkinlikte oluştuğu n u söylemektedir. Üretkenliğin dört çeşidi; biyolojik,
ailesel, iş ve kültü reldir. Levinson ' u n teorisinde, gelişim ve değişimle ilgili gelişimsel
ödevler için farklı noktalarda uzmanlaşılınal ı d ı r. Orta yaş dönemindeki değişikliklerde
dört çatışma t ü r ü : Gençliğe karşı yaşlılık, yıkıcı olmaya karşı yapıcı olma, erkeksi
olmaya karşı kadınsı olma, başkalarına bağımlı olmaya karşı onlardan uzak d u rm a .
Levinson, Amerikalıla r ı n çoğu n l uğ u n u , özellikle erkeklerin, orta y a ş dönemi krizi
yaşadıklarını belirtmiştir. B u nu nla birlikte yapılan araştırmalar ona yaş dönemi
krizinin yaygın olmadığın ı ortaya çıkarmıştır. Orta yetişkinlik dönemi boyunca geli
şimde önemli bireysel farklılıklar vardır.
Yaşam olayla rı yaklaşı m ı n ı n ilk versiyonuna göre, yaşanan olaylar insanların haya
Yaşam-Olayları Yaklaşımı
tında stres oluştura n yorucu d u r u m la r yaratır. Yaşam-olayları yaklaşımın çağdaş ver
siyonunda ise yaşanan olayların bireyin gelişimini nasıl etkilediği sadece hayattaki
olaylara değil aynı zamanda a ra b u l u c u l u faktörlere, olaya u y u m sağlama, yaşam
dönem ilişkisi ve sosyo -tarihsel ilişkilere bağlıdır.
Araştırmacılar, genç ve orta yaş yetişkinlerinin daha yaşlı olanlara nazaran daha stresli
Orta Yaş Döneminde Stres
günlere ve daha çok sayıda strese neden olan etkileyicilere sahip olduklarını ortaya
ve Kişsel Kontrol
çıkarmıştır. Ortalama olarak, kişisel kontrol algısı, yetişk inler yaşlandıkça azalır- buna
rağmen kişisel kontro l ü n bazı özellikleri de artar.
Neugarıen, özel bir g r u b u n sosyal çevresinin onun sosyal saatini - bireylerin hayat
Orta Yaş Gelişim
Bağlamları ödevlerini tamamlamasının beklendiği, kişinin kendisini ona göre ayarladığı zaman
dilimini - değiştirebileceğini savun ur . E leştirmenle r, yetişkin dönemi teorilerinin
erkek odaklı olduğun u söylerler. Ç ü n k ü onlar başarı ve kariyere çok vurgu yapar ve
ilişkilerle ilgili kadın görüşlerine yeterince yer vermezler. Orta yaş dönemi erkekler
için olduğu gibi, kadınlar açısından da heterojen bir zaman dilimidir. Bazı kadınlar
açısından, orta yaş dönemi, yaşamlarının çok önemli safhasıdır. Bir çok k ü l tü r açık
bir ona yaş kavramına sahip değildir. B i rçok sanayileşmiş toplu mda, kadının statüsü
orta yaş döneminde gelişir.
İ l e ri Yet i ş ki n l i k
Dünya n ı n orta s ı nda, gece kara n l ı kta ya l n ız ka l d ı ğ ı m ızda, i nsan g e l i şi m i n i n ritim
d ı ğ ı n ı fa kat geriye doğru a n laşı l d ı ğ ı n ı öğre n i riz. Haya t ı n baş l a n g ı c ı ve son u a ra-
maya ça l ı ş ı rız. En son u nda a n l a rız ki biz hayat m ücadeles i n d e geriye ne ka l m ışsa
oyuzd u r. K ı s ı m 9, üç böl ü mden o l u şmakta d ı r: ' İ l e ri Yeti şkin l i kte Fizi ksel G e l i ş i m'
(Böl ü m 1 7), ' İ l e r i Yetişki n l i kte Z i h i n sel G e l i ş i m' (Bö l ü m 1 8) ve ' İ l e ri Yetiş k i n l i kte Sos-
528
bölüm 17 İLERİ YETİŞKİNLİK
DÖNEMİNDE FİZİKSEL
GELİŞİM
1 Uzun Ömür 3 Sağhk
Öğrenme Hedefi 1 Uzun ömür ve yaşlanmanın Öğrenme Hedefi 3 Yaşlı yetişkinlerde sağlık
biyolojik kuramlarını tanımlar. sorunlarını ve nasıl tedavi edilebileceğini tanımlar.
-
..c: Tedavi
E
Yaşlanan Beyin
Bağ ışıklık Sistemi
Fiziksel Görünüm ve Hareket
::J Duyusal Gelişim
Dolaşım Sistemi ve Akciğerler
:Q Cinsellik
_o
Jonathan Swift "Akıllı olan hiç kimse hiçbir zaman daha
genç olmayı istememiştir" demektedir. Kuşkusuz 70
yaşındaki bir beden bir zamanlar olduğu kadar iyi çalış-
maz. Kişilerin yaşlanma korkusunun genellikle gerekenden daha fazla olduğu da bir
gerçektir. Giderek daha fazla kişinin olgun ve aktif bir yaşlılık geçirmesi ile
maya dahil olmamak için egzersiz yapıyor. Örneğin, 75 yaşında ki bir adam
azalma olmayan 80 yaşında bir kadın ise çocuklar için oyuncak yapmayı ve
satmayı seçebilir.
yürüme - kendi s i için oldukça g ü ç olduğunu söylüyor. Her zaman güçsüz hi ssetti-
ğini ve yürüd üğü zaman duvara tutunduğunu belirtiyor. Şi mdi ise koridorların orta-
sından yürüyor ve kendisini harika h i ssettiğini ifade ediyor. Başlarda iki bacağıyla
1 O kilo ile göğüs presi yapabiliyorken şimdilerde bunu 25 kiloya çıkarmış. Sadie'nin
egzersiz rutini kas gücünü arttırıyor ve kemi klerindeki son derece tehlikeli kırıklara
/
,,,. - konu bağlantılan
Giderek daha fazla kişi daha sağlıklı yaşadıkça ve tıbbi buluşlar yaşlanma süre
cini yavaşlattıkça orta yaş daha geç başlayacak ve daha uzun sürecek gibi görü
nüyor. Erken orta yaş (40-54) geç orta yaştan (55-65) giderek daha fazla ayrılıyor.
Ancak orta yaş boy uzunluğunda kayıp, görme ve işitmede azalma, kalp damar
sisteminin zayıflaması gibi fiziksel becerilerin azaldığı bir dönem. Uyku da daha
sorunlu bir hale gelir. Kadınlar menopoza girdiğinde cinsel değişiklikler meydana
gelir, pek çok orta yaşlı erkek ereksiyon sorunu ile karşılaşmaya başlar ve çiftler
daha az sıklıkla cinsel ilişkiye girerler.
1
I
-of --- geriye dönelim __________________ ;
1 Uzu n Ömür fi Uzun ömür ve yaşla nman ı n biyoloji k kuramlarını tan ımlar.
Yaşam Beklentisi ve Yaşam Uzamı Genç-Yaşlı, Yaşlı-Yaşlı ve En Yaşlı-Yaşlı Yaşlanma n ı n Biyolojik Kuramları
Nobel ödülü sahibi kimyacı Linus Pauling seksenli yaşlarında C vitaminin yaşlanma
sürecini yavaşlattığını savunmuştur. Yaşlanma konusunda a raştırmalar yapan Roy
Walford ise kalori kısıtlamasının yaşlanma sürecini yavaşlattığına inandığı için haftada
iki gün perhiz yapmıştır (oruç tutmuştur) . Uzun ömürle ilgili gerçekten ne biliyoruz?
Y A Ş A M B E K L E N T İ S İ V E Y A Ş A M U ZA M I
Artık genç bir toplu m değiliz. Farklı yaşlardaki kişilerin oranları giderek daha fazla
birbirlerine yaklaşıyor. Kayıtlı t a rihin başlangıcından bu yana yaşam uzamı, yani
bir kişinin yaşayabileceği maksimum yıl yaklaşık 1 20 ila 1 2 5 yıl a rasında olmuştur.
Ancak l 900 'den b u yana tıp, beslenme, egzersiz ve yaşam biçimi alanla rında kayde
Hepimiz, içimizden g eçen bir dilen gelişmeler yaşam beklentimizi ortalama 30 yıl arttırmıştır.
1 . B ö lümden de hatırlayacağınız gibi yaşam beklentisi belirli bir yılda
güneş ışını ile dünyanın ortasında
doğan ortalama bir insanın yaşayabileceği yıl sayısıdır. Amerika B irleşik Dev
tek başımıza dururuz. letlerinde altmış beş yaşında olan kişiler b ugün ortalama 1 8 yıl daha fazla yaşa
Ve birden akşam olur. mayı bekliyorlar ( kadınlar için 20, erkekler için 1 6 yıl ) ( Ulusal Sağlık İstatis
tikleri Merkezi, 200 6 ) . Amerika Birleşik Devletlerinde bugün doğan kişilerin
-Salvatore Quasimodo
ortalama yaşam beklentisi 78 yıldır ( Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi, 20 1 0 d ) .
ita/yan şairi. 20. yüzyıl
Yaşam Beklentisinde Farklılıklar: Amerika B i rleşik Devletleri t ü m dün
yadaki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında yaşam beklentisi açısından ne durumda?
B azılarına göre önemli ölçüde daha iyi ve bazılarına göre
ise biraz daha kötü d urumdayız ( Powell, 200 9 ) . B ugün
Japonya doğumda en yüksek yaşam beklentisine sahip
(82 yıl ) ( Guillot, 200 9 ) . Ülkeler a rasındaki yaşam bek
lentisi ile ilgili farklılıklar, yaşam boyu sağlık koşulları
Benim için yaşlılık her zaman
ve sağlık hizmeti gibi faktörlerden kaynaklanır.
içinde olduğum yaştan on beş yıl Yaşam beklentisi aynı zamanda A merika B i r
ilerisidir !eşik Devletlerindeki emik gruplar a rasında ve
erkekler ve kadınlar için de fa rklılık göstermek
-Bernard Baruch
tedir ( Guillot, 200 9 ) . Örneğin, Amerika B irleşik
Amerikalı Devlet Adamı, 20. yüzyıl
Devletlerindeki Afrikalı A me rika l ı l a rı n yaşam
beklentisi ( 7 3 ) Latin olmayan B eyazların yaşam
beklentisine (78) göre beş yıl daha azdır ( Ulusal
Sağlık İstatistikleri Merkezi, 20 1 O). Latin olmayan
Yaşam uzamı: Yaşamın üst sınırı, bir kişinin yaşayabi B eyaz kadınların yaşam beklentisi 8 1 'ken b u n u
leceği maksimum yıl sayısıdır. insanların maksimum Afrikalı Amerikalı kadınlar (77 yıl) , Latin olma
yaşam uzamı 120 ila 125 yıl arasında değişmektedir.
yan Beyaz erkekler ( 76 y ı l ) ve Afrikal ı Ameri
Yaşam beklentisi: Belirli bir yılda doğan ortalama bir kalı erkekler ( 70 yıl ) izlemektedir ( Ulusal Sağ
kişinin yaşayabileceği yıl sayısıdır. lık İstatistikleri Merkezi, 20!0d ) .
Pek çok kişi " i nsanların yaşlandıkça daha hasta olacaklarını" tahmin eder. Ancak
araştırmacılar bunun yüzlü yaşlarındaki bazı kişiler için doğru olmadığını belirtmek
tedir (Kutner, 2009 ) . Yüzlü yaşlarında olan 93 kişi üzerinde yapılan bir araştırma
bazı fiziksel kısıtlamalara karşın bu kişilerde yaşla ilgili hastalıkların oranının düşük
ve çoğun u n akıl sağlığının iyi olduğunu ortaya koymuştur ( Selim ve diğerleri, 200 5 ) .
. -
��.·�
New England Yüz Yaşındakiler Çalışmasındaki üç katılımcı: (Solda) Adelaide Kruger, yaş 1 Ol, çiçeklerini sularken; (ortada) Waldo McBurney, yaş 104, aktif arı
yetiştiricisi, bahçıvan ve beş altın madalya kazanmış ve atletizm etkinliklerinde kendi yaş grubunda uluslararası rekorlar kırmış bir koşucu; (sağda) Daphne Brann, yaş
11 O, bir seçim sırasında oy verirken.
Yaşam Beklentisi
Her bir maddenin size ne kadar uygun olduğuna karar verip uygun yıl sayısını temel yaşam beklentin izden
ekleyiniz ya da çıkartınız.
1 . Aile geçmişi 7. Sigara
Büyü kan ne ya da büyükbabalarınızdan ikisi veya fazlası 80 yaşına kadar Günde iki paket ya da daha fazla sigara içiyorsanız sekiz yıl
ya da daha fazla yaşadıysa beş yıl ekleyiniz. çıkartınız.
Ebeveyn, büyükanne ya da büyükbaba, kız veya erkek kardeşlerinizden Günde bir ila iki paket sigara içiyorsanız iki yıl çıkartınız.
biri 50 yaşından önce kalp krizi ya da inme nedeniyle öldüyse dört yıl Günde bir paketten az sigara içiyorsanız iki yıl çıkartınız.
çıkartınız. Düzenli olarak pipo ya da puro içiyorsanız iki yıl çıkartınız.
Herhangi biri 60 yaşından önce bu hastalıklardan öldüyse iki yıl çıkartınız.
8. Karakter
Ebeveynler ya da büyükanne ve büyükbabalar arasında diyabet, tiroit
Makul ve pratik bir insansanız iki yıl ekleyiniz.
bozukluğu, meme kanseri, sindirim sistemi kanseri, astım veya kronik
Saldırgan, gergin ve rekabetçi bir insansanız iki yıl çıkartınız.
bronşit vakasının her biri için üç yıl çıkartınız.
Temelde mutlu ve yaşamınızdan memnunsanız bir ile beş yıl
2. Medeni durum ekleyiniz.
Evli iseniz dört yıl ekleyiniz. Genellikle mutsuz ve endişeli iseniz ve kendinizi çoğunlukla
_ 25 yaşın üzerinde iseniz ve evli değilseniz evli olmadığınız her on yıl için suçlu hissediyorsanız bir ila beş yıl çıkartınız.
bir yıl çıkartınız.
9. Eğitim
3. Ekonomik durum Liseye kadar okumadıysanız iki yıl çıkartınız.
_ Aile geliriniz yılda 60.000 $'ın üzerinde ise iki yıl ekleyiniz. Liseden sonra eğitiminize dört yıl devam ettiyseniz bir yıl
_ Yaşamınızın büyük bir kısmını yoksul geçirdiyseniz üç yıl çıkartınız. ekleyiniz.
Liseden sonra eğitiminize beş yıl ya da daha fazla devam
4. Fiziksel yapı
ettiyseniz üç yıl ekleyiniz.
Her 5 kilo fazlanız için bir yıl çıkartınız.
_ Bel çevrenizin göğüs çevrenizi geçtiği her 2,5 santim için iki yıl çıkartınız. 1 0. Çevre
_ 40 yaşın üzerinde iseniz ve fazla kilonuz yoksa üç yıl ekleyiniz. Yaşamınızın büyük bir kısmını kırsal bir çevrede geçirdiyseniz
dört yıl ekleyiniz.
5. Egzersiz
Yaşamınızın büyük bir kısmını kentsel bir çevrede geçirdiyseniz
Düzenli ve orta düzeyde egzersiz yapıyorsanız (haftada üç gün koşmak)
iki yıl çıkartınız.
üç yıl ekleyiniz.
Düzenli ve sıkı bir şekilde egzersiz yapıyorsanız (haftada üç gün uzun 1 1 . Uyku
mesafe koşmak) beş yıl ekleyiniz. Günde dokuz saatten daha fazla uyuyorsanız beş yıl çıkartınız.
Oturarak çalışıyorsanız üç yıl çıkartınız.
12. Sıcaklık
İşiniz aktifse üç yıl ekleyiniz.
Evinizdeki termostat 68° F'tan daha yüksek bir sıcaklığa
6. Alkol ayarlanmamışsa iki yıl ekleyiniz.
Hafif içiciyseniz (günde bir ile üç içki) iki yıl ekleyiniz.
13. Sağlık bakımı
Ağır içiciyseniz (günde dört içkiden fazla) beş ila on yıl çıkartınız.
Düzenli olarak tıbbi kontrolden geçiyor ve diş bakımı
Hiç içki içmiyorsanız bir yıl çıkartınız.
yaptırıyorsanız üç yıl ekleyiniz.
Sıklıkla hasta oluyorsanız iki yıl çıkartınız.
ŞEKİL 1 7.1 Devam etmekte olan New England Yüz Yaşındakiler Çalışmasına katılan yüz yaş
100 YAŞINA KADAR YAŞAYABİLİR MiSiN i Z? ve üzerindeki kişilerin çoğunun, soykırımdan sağ k u rtulmak ve Amerika B i rleşik Dev
letlerinde göçmen olarak aşırı yoksulluk içinde yaşamak gibi zor yaşam deneyimleri
olmuştur ( Perls, Lauerman & Silver, 1 999) . Bu kişilerin haya t t a kalmalarına katkıda
bulunan en önemli unsur stresle başarılı bir şekilde başa çıkma kabiliyetleridir.
1 00 yaşına kadar yaşama şansınız nedir? Aşm yaşlılık dönemine kadar yaşa m a da
genler önemli bir rol oynar ( B ostock, Soiza & Whalley, 2009 ) . 2. bölüm, "Biyolojik
Başlangıçlarda� da görmüş olduğumuz gibi uzun yaşam genleri i le ilgili araştırmalar
son yıllarda yoğunlaşmıştır ( C oncannon ve diğerleri, 2009; Hinks ve diğerleri, 2009 ) .
Ancak, aile geçmişi, sağlık ( fazla kilo, beslenme, sigara v e egzersiz), eğitim, kişilik
.,.---------311-- ve yaşam tarzı gibi etkili olan başka faktörler de bulunmaktadır ( B a rbieri ve diğer
1
gelişimle bağlantı leri ) . Uzun yıllar yaşamada etkili olan diğer faktörleri daha fazla inceleyebilmek için,
kişilerin dünyanın her yerindeki insan l a ra göre daha uzun yaşadıkları Doğu Ç i n
Kalıtım ve çevre: Kalıtım ve çevre konusu
Den izindeki Okinawa a d a s ı n ı ziyaret edeli m . Okinawa'da yüzlü yaşlarında olan
yaşam boyu insan gelişiminin anlaşılma
insanların oranı her 1 00 . 000 kişi içinde 34, 7 ' d i r v e bu da dünyadaki en yüksek oran
sında önemli bir yer tutar. 1. Bölüm, s. 20; 2.
dır. B ir karşılaştırma yapmak gerekirse Amerika B i rl�ik Devletlerinde yüzlü yaşla
Bölüm, s. 75.
I
rındaki insanların oranı ise her 1 00.000 kiş-i içinde lO'dur. Okinawa 'daki yaşam bek
__________ ,_,. lentisi de yine dünyadaki en yüksek rakam olan 81 , 2 yıldır ( kadınlar için 86, erkek
ler için 78 ) .
______, 16
B rezilyalı Okinawalıları n yaşam beklentisi Okinawa 'daki 8 1 yıla göre
1 7 yıl daha azdır!
ABD
Stresi düşük yaşam tarzı: Okinawa 'daki tasasız yaşam tarzı, Japon ana
.............Iİıllıl.......1.-1
. .................�
.. 33
•
kadınlar arasında intihar oranının yüksek olduğu bilinen Doğu Kanser nedeniyle ölüm oranı (yüz binde)
• 535
KISIM 9 ileri Yetişkinlik
(a) (b)
(a) Kısa bir süre önce 1 22 yaşında ölen Fransız Jeanne Louise Calment. Daha ileri yaşlara kadar yaşanmış olduğu iddia edilmiş olsa da bilim adamları insanların azami
yaşam uzamının yaklaşık 1 20 ila 1 25 olduğunu söylüyorlar. (b) Kalıtım ne kadar uzun yaşayacağımızın önemli bir parçası. Örneğin, Şekil 1 7. 1 'de büyükanne ve büyükba
balarınızdan iki ya da daha fazlasının 80 yaşına kadar ya da daha uzun yaşaması halinde yaşam beklentinize beş yıl ekleyebiliyordunuz. Ve eğer bir kadın olarak doğduy
sanız temel yaşam beklentinize erkeklere göre altı yıl daha ekleyebiliyorsunuz. Burada, her biri seksenli yaşlarında olan üç kız kardeş aralarında en gençlerinin (ortada)
80. yaş gününü kutluyorlar.
Hücresel Saat Kuramı: Hücresel Saat Kuramı Leonard Hayflick'in ( ı 977) bir
insan hücresinin yaklaşık olarak en fazla 75 ila 80 kez bölünebildiği ve biz yaşlandıkça
hücrelerimizin bölünme kapasitesinin azaldığı yönündeki kuramıdır. Hayilick ellili ile ŞEKİL 1 7.3
yetmişli yaşlar arasındaki yetişkinlerden alınan hücrelerin 75 ila 80 kezden daha az TELOMERLER VE YAŞLANMA: Fotoğrafta kromo
bölünmüş olduğunu bulmuştur. Hayflick hücrelerin bölünme şekline dayanarak insan zomların uçlarını aydınlatan telomerler gösterilmek
tedir.
ların yaşam uzamı potansiyelini yaklaşık 1 20 ila 1 2 5 yaş olarak belirlemiştir.
Geçtiğimiz son on yılda bilim adanılan hücresel saat kuramındaki bir boşluğu dol
durmaya çalışmışlardır ( Liew & Nornury, 2009; Sahin & DePhino, 20 1 0; Zou ve diğer
leri, 2009 ) . Hayflick hücrelerin neden öldüğünü bilmiyordu. B unun yanıtının kromo
zomların uçlarında, kromozomları örten DNA dizileri olan telomerlerde yatması müm
kündür ( Devoli, Denchi & de Lange, 20 1 0; Osterhage & Friedman, 2009 ) . B i r hücre
her bölündüğünde telomerler giderek kısalır ( Bkz. Şekil 1 7. 3 ) . Yaklaşık 70 ya da 80
kopyalanma sonrasında telomerler dramatik bir şekilde küçülür ve hücre artık çoğa
lamayacak duruma gelir. Son zamanlarda yapılan bir çalışma yüzlü yaşlarındaki sağ
lıklı kişilerin sağlıklı olmayanlara göre daha uzun telomerlere sahip olduklarım ortaya
koymuştur (Terry ve diğerleri, 2008 ) . Kısa bir süre önce gerçekleştirilen bir başka çalış
mada ise daha fazla C ve E vitamini alan kadınların bu vitaminleri daha az alanlara
göre daha uzun telomerlere sahip oldukları tespit edilmiştir (Xu ve diğerleri, 2009 ) .
Telomeraz enziminin laboratuar ortammda geliştirilen insan hücrelerine enjekte
edilmesini n hücrelerin ömrünü yaklaşık 70 ile 80 olan normal hücre bölünmesinin
ötesinde önemli ölçüde uzattığı bulunmuştur (Aubert & Lansdrop, 2 008) . Ancak
telomeraz kanserli hücrelerin yaklaşık yüzde 8 5'inde bulunur ve bu nedenle hücre
lerin yaşamlarını sağlıklı bir şekilde uzatmaması mümkündür ( Fakhoury, Nimmo &
A u t e x ier, 2 007 ) . A raştı rmacılar telomerazın kanserli hücrelerde y üksek oranda
b u l u n masından yararlanmak için telomerazı engelleyen ve sağlıklı hücreleri canlı Yaşlanmanın evrimsel kuramı: Bu kuram doğal se
t utarken kanserli hücrelerin ölüm ü ne yol açan gen tedavilerini araştırmaktadırlar çilimin yaşlı yetişkinlerde görülen pek çok zararlı du
( E ffros, 2009a; Skordala kes, 2009; Wu ve diğerleri, 2009 ) . rum ve uyumsuz özelliği ayıklamamış olduğunu, bu
nedenle evrimsel seçilimin sunduğu faydaların yaş
ilerledikçe azaldığını çünkü doğal seçi limin üreme
Serbest Radikal Kuramı: Yaşlanmanın ikinci mikrobiyolojik kuramı, insanların gücü ile bağlantılı olduğunu savunur.
yaşlanmasının nedeninin, hücreler enerjiyi nıetabolize ettiğinde bunun yan ü rü n leri
a rasında serbest radikaller olarak bilinen kararsız oksijen moleküllerinin de bulunması Hücresel saat kuramı: Leonard Hayflick'in bir insan
hücresinin yaklaşık olarak en fazla 75 ila 80 kez bölü
olduğunu savunan serbest radikal kuramıdır ( Chelab ve diğerleri, 2008 ) . Serbest
nebildiği yönündeki kuramıdır. Biz yaşlandıkça hüc
radikaller hücrelerin etrafında sekerek D NA ve diğer hücresel yapılara zarar verirler relerimizin bölünme kabiliyeti azalır.
( A fanasev, 2009 ) . Bu zarar, kanser ve artrit ( eklem iltihabı ) de dahil olmak üzere
bir dizi bozukluğa yol açabilmektedir ( Farooqui & Farooqui, 2009 ) . Aşırı yeme ser Serbest radikal kuramı: insanların, hücreleri için
deki normal metabolizmanın serbest radikaller ola
best radikallerdeki artışla bağlantılı olup araştırmacıl a r son zamanlarda kalori kısıt
rak bilinen kararsız oksijen molekülleri üretmeleri ne
lamasının - protein, vitamin ve mineraller açısından yeterli olmakla birlikte kalori
deniyle yaşlandıklarını savunan bir mi krobiyolojik
a lımının kısıtlandığı bir diyetin - serbest radikallerin yara ttığı oksidatif zararları azalt kuramdır. Bu moleküller hücreler arasında sekerek
tığını ortaya çıkarmışlardır ( Keijer & van Schothorst, 2008 ) . ONA ve diğer hücresel yapılara zarar verirler.
Hormona! Stres Kuramı: Hücresel saat ve serbest radikal kuramları ile mitokondrial
kuram yaşlanmayı hücresel düzeyde açıklamaya çalışırlar. Buna karşılık hormona! stres
ŞEKİL 1 7.4 kuramı vücudun hormona! sistemindeki yaşlanmanın strese karşı direnci azaltabileceğini
MİTOKONDRIA: Tipik bir hücreye ilişkin bu renk ve hastalık olasılığını arttırabileceğini savunmaktadır (Finch & Seeman, 1 999) .
lerle kodlandırılmış görüntüde mitokondria yeşille
Nomıalde insanlar stres etkenleri ile karşılaştıklarında vücut buna bazı hormonlar
gösterilmiştir. Resimde aynı zamanda DNA'sı (kahve
rengi) ile birlikte çekirdek (pembe) de yer almaktadır. salgılayarak yanıt verir. İnsanlar yaşlandıkça stresin tetiklediği hormonlar genç olduk
Mitokondriadaki değişikliklerin yaşlanmaya neden ola ları dönemlere göre daha uzun süre yüksek düzeylerde kalırlar. S t resle ilgili hormon
bilecekleri durumlar nelerdir? ların bu uzun süreli yüksek düzeyleri kalp damar hastalıkları, kanser, diyabet ve yük
sek tansiyon da dahil olmak üzere pek çok hastalık riskini arttırırlar ( Epe!, 2 009; Wol
kowitz ve diğerleri, 20 l O).
Son zamanlarda hormona! stres kuramının bir varyasyonunda yaşlanma ile bir
Mitokondrial kuram: Yaşlanmanın işlev, büyüme ve l ikte bağışıklık sisteminin işlevselliğindeki gerilemenin etkisi vurgulanmıştır ( Effros,
onarım için enerji sağlayan küçük hücresel cisimler 2009b; Swain & Nikolich-Zugich, 2009; Walston ve diğerleri, 20 1 0) . Yaşlanma, yaşlı
olan mitokondrianın bozulmasından kaynaklandı
yetişkinlerde bulaşıcı hastalıklara yol açan bağışıklık sistemi yetersizliklerine katkıda
ğını savunan kuramdır.
bulunur ( B auer, Jeckel & Luz, 2009 ) . Yaşlı yetişkinlerde stres süresinin uzaması ve
Hormona! stres kuramı: Vücudun hormona! siste yenileyici süreçlerin azalması yaşla nmanın bağışıklık üzerindeki etkilerini hızlandıra
mindeki yaşlanmanın strese karşı direnci azaltabile bilmektedir.
ceği ve hastalık olasılığını arttırabileceğini savunan
Bu biyolojik kuramlardan hangileri yaşlanmayı en iyi şekilde açıklamaktadır? B u
kuramdır.
soru henüz yanıtlanmamıştır. B u biyolojik süreçlerin birden fazlasının y a d a tümünün
yaşlanmaya katkıda bulunduğunun ortaya çıkarılması mümkündür ( Miller, 2009).
e
arasındaki farklılıklar nasıl özetlenebilir?
Smallwood, 2008).
Uzun ömrü ve yaşla n ma n ı n Yaşlanmanın beş ana biyolojik kuramı nedir?
biyolojik kuramlarını ta n ı mlar.
Bağlantı Kur Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Şekil 17.1 'e geri dönün ve listede yer alan Hangi yaşa kadar yaşayabileceğinizi düşünü
maddelerden bu bölümde ya da daha ön yorsunuz? Neden? Hangi yaşa kadar yaşa
ceki böl ü mlerde okuduğunuz araştırma mak isterdiniz?
BÖLÜM 17
538 ileri Yetışkinlik Döneminde Fiziksel Gelişim
•
2 İ leri Yetişkinlikte Fiziksel Gelişimin Seyri ileri yetişkinlikte bir kişinin beyin ve bedeni n i n
n a s ı l değiştiğini açıklar.
Yaşlanmaya eşlik eden fiziksel zayıflama genellikle yavaş gerçekleşir ve hatta bazen
kaybedilen işlevi geri kazanmak mümkündür. İleri yetişkinliğin kayıplarının arkasında
yatan başlıca fiziksel değişiklikleri inceleyecek ve yaşlı yetişkinlerin başarılı bir şekilde
yaşlanmalarının yollarını açıklayacağız.
YAŞLA N A N B E Y İ N
Beyin ileri yetişkinlikte nasıl değişir? Esnekliğini korur mu?
Büzüşen, Yavaşlayan Beyin: Beyin 20 ila 90 yaşları arasında ortalama olarak ağır
lığının yüzde 5 ila JO'unu kaybeder. Beynin hacmi de azalır (Bondare, 2007 ) . Bir çalış
mada beynin hacminin yaşlı yetişkinlerde genç yetişkinlerle karşılaştırıldığında yüzde
1 5 daha az olduğu tespit edilmiştir (Shan ve diğerleri, 2005 ) . Bilim adamları bu deği
şikliklerin neden meydana geldiğinden emin olmamakla birlikte dendritlerdeki azalma,
aksonlan kaplayan ıniyelin kılıfın zarar görmesi ya da sadece beyin hücrelerinin ölü
münden kaynaklanabileceğini düşünmektedirler. Ancak, herkesin aynı fikirde olduğu
konu, normal şartlar altında yetişkinlerin beyin hücrelerini kendiliğinden kaybetme
olasılıklarının düşük olduğudur (Nelson, 2008 ) .
Bazı alanlar diğerlerinden daha fazla büzüşür (Raz ve diğerleri, 20 1 0 ) . Prefrontal kor
teks yaşlanma ile büzüşen bir alandır ve son zamanlarda yapılan araştırmalar bu büzüş .. ---------�
'
meyi ileri yetişkinlikte çalışma belleği ve diğer bilişsel faaliyetlerdeki azalmaya bağlamış geliş'mle bağlantı
lardır (Pardo ve diğerleri, 2007; Sakatini, Tanida & Katsuyama, 2 0 1 0) .
Beynin gelişimi: Bebeklik, çocukluk ve er
Beyin ve omurilikte genel bir işlev yavaşlaması orta yetişkinlikte başlar ve ileri
genlik boyunca prefro nta l kortekste
yetişkinlikte hızlanır (Birren, 2002 ) . Hem fiziksel koordinasyon hem de zihinsel per
önemli ölçüde büyüme gerçekleşir. 4.
formans etkilenir. Örneğin, 70 yaşından sonra pek çok yetişkinde diz refleksi görül
Bölüm, s. 1 1 5; 7. Bölüm, s. 2 1 1 ; 9. Bölüm s.
mez ve 90 yaşına gelindiğinde reflekslerin çoğu çok daha yavaşlar (Spence, 1 989 ) .
278; 1 1 . Bölüm, s. 357.
Beynin yavaşlaması yaşlı yetişkinlerin, özellikle süreli olanlar olmak üzere, zeka test ,
leri ve çeşitli bilişsel görevlerdeki performansını azaltabilir (Birren, Woods & Williams, ________ ,
1 980) . Örneğin son zamanlarda gerçekleştirilen bir nörolojik görüntüleme çalışmasında
yaşlı yetişkinlerin prefronıal kortekslerinin, bilişsel bir görevde bilginin hatırlanması
sırasında daha yavaş işlem yapma olasılığının genç yetişkinlere göre daha yüksek
olduğu saptanmıştır (Rypma, Eldreth & Rebecchi, 2007 ) .
Yaşlanma aynı zamanda asetilkolin, dopamin ve gama aminobutirik asit (GABA)
de dahil olmak üzere bazı nörotransmitterlerin üretimindeki azalma ile de bağlantı
lıdır (Jagust & D'Esposito, 2009; Lester, Rogers & Blaha, 20 l 0 ) . Bazı araştırmacılar
bellek işlevselliğindeki küçük gerilemelerden ve 1 8 . bölümde açıkladığımız Alzhei
mer hastalığıyla ilişkili ağır bellek kaybından asetilkolindeki azalmaların sorumlu ola
bileceği sonucuna varmışlardır (Bentley, Driver & Dolan, 2009; Daulatzai, 2 0 1 0 ) .
Dopaminde normal yaşla ilgili azalmalar planlama ve motor aktivitelerinin yürütül
mesinde sorunlara yol açabilmektedir (Lester, Rogers & Blaha, 20 1 0 ) . Dopamin üre
timinde şiddetli azalmalar ile ise Parkinson hastalığı gibi motor kontrolünün kaybı
ile nitelenen yaşla ilgili hastalıklar arasında bağlantı kurulmuştur (Brooks, 2 0 1 O;
Mena ve diğerleri, 2009 ) . GABA bir nörondan diğerine gönderilen sinyalin kesinli
ğinin kontrol edilmesine yardımcı olarak "sesi" azaltır ve GABA'nın üretimi yaşlanma
ile azalır (Yuan, 2008 ) .
Uyum Sağlayan Beyin: Beyin bir bilgisayar olsaydı yaşlanmakta olan beynin bu
tanımlaması artık pek bir şey yapamayacağını düşünmenize yol açabilirdi. Ancak, bil
gisayarın aksine beynin olağanüstü bir onarım kapasitesi vardır (Jessberger & Gage,
•
KISIM 9 ilerı Yetişkinlik 539
ŞEKİL 1 7.S
YETİŞKİN FARELERDE YENİ SİNİR HÜCRELERİ
NİN ÜRETİLMESi: Araştırmacılar egzersiz (koşma)
ve zengin bir çevrenin (daha geniş bir kafes ve çok sa
yıda oyuncak) beyin hücrelerinin bölünmesine ve
yeni beyin hücreleri oluşturmalarına neden olabile
ceğini ortaya koymuştur (Kempermann, van Praag &
Gage, 2000). Hücreler bölünen hücrelerin DNA'sı ile
bütünleşen kimyasal bir işaretle etiketlenmiştir (kır
mızı). Dört hafta sonra nöronların işaretlenmesi için
etiketlenmişlerdir (sinir hücreleri). Burada da göste
rildiği gibi hem koşan farelerin hem de zenginleştiril
miş bir çevrede bulunanların hala bölünmekte olan
(kırmızı) ve yeni sinir hücrelerine dönüşen (turuncu)
pek çok hücresi bulunduğu görülmüştür.
20 1 0; Prakash, Snook & Kramer) . İleri yetişkinlikte bile beyin işleme kabiliyetinin
sadece küçük bir kısmını kaybetmekte ve yaşlı yetişkinlerin meşgul oldukları akti
viteler beynin gelişimini etkileyebilmektedirler. Örneğin, son zamanlarda gerçekleş
tirilen bir fetal MRI çalışmasında aerobik açıdan formda olmak ile daha iyi bir bel
lek anlamına gelen hipokampüs hacminin büyük olması arasında bağlantı olduğu
ortaya çıkarılmıştır (Erickson ve diğerleri, 2009 ) .
, ----- - - - - � Yetişkinler, hatta yaşlanmakta olan yetişkinler yeni nöronlar üretebilirler mi?
I Araştırmacılar, nörojenezin yani yeni nöronların üretiminin fareler gibi alt memeli
türlerinde meydana geldiğini bulmuşlardır ( Marlatt ve diğerleri, 20 1 0 ) . Araştırmalar
Beynin gelişimi: Doğum öncesi gelişimin ayrıca egzersiz ve zengin ve karmaşık bir çevrenin sıçan ve farelerde yeni beyin hücre
erken dönem i n de en yüksek noktasında lerinin üretilmesini sağlayabildiğini ve stresin yaşama oranlarını düşürdüğünü göster
olan nörojenezinde dakikada 200.000 ka mektedir (Segovia, Arco & Mora, 2009) (Bkz. Şekil 1 7. 5 ) . Araştırmacılar son zaman
dar nöronun üreti ldiği tah m i n edilmekte larda sıçanların bir şey öğrenmeleri için bilişsel olarak zorlanmaları halinde yeni beyin
dir. 3. Bölüm, s. 85. hücrelerinin daha uzun süre yaşadıklarını keşfetmişlerdir (Shors, 2009 ) .
I
_ _ _ _ _ _ _ _ ; Nörojenezin yetişkin insanlarda d a meydana geldiği artık kabul edilmektedir
(Aimone, Wiles & Gage, 2009; Hagg, 2009 ) . Ancak araştırmacılar nörojenezi beynin
sadece iki bölgesinde kanıtlanmışlardır: bellek ile ilgili olan hipokampüs ve koku ile ilgi
li olan koku alma soğanı (Arenkiel, 20 1 0; Zou & diğerleri, 20 1 0) . Aynca bu yeni beyin
hücrelerinin hangi işlevleri yerine getirdikleri de bilinmemekte olup bu noktada araştır
macılar söz konusu beyin hücrelerinin sadece birkaç hafta yaşadıklarını belgelemişlerdir
(Nelson, 2006 ) . Araştırmacılar bugünlerde, çeşitli ilaçlar, stres ve egzersiz de dahil olmak
üzere nörojenezi engelleyebilecek ya da kolaylaştırabilecek faktörleri araştırmaktadırlar
(Gil - Mohapel ve diğerleri, 2 0 1 0; van Praag, 2009) . Aynı zamanda sinir sistemi hücreleri
nin beynin hipokampüs gibi çeşitli bölgelerine aşılanmasının nörojenezi nasıl arttırabile
ceğini incelemektedirler (Farin ve diğerleri, 2009; Szulwach ve diğerleri, 20 1 0) .
Dendritlerin büyümesi yetişkin insanlarda v e hatta belki d e ileri yetişkinlerde bile
görülebilmektedir (Eliasieh, Liets & C halupa, 2007 ) . "Bebeklikte Fiziksel Gelişim" baş
l ı k l ı 4. bölümden hatırlarsak dendritler nöronların alıcı kısmını oluşturur. Bir çalış
mada çeşitli yaşlardaki yetişkinlerin beyinleri karşılaştırılmıştır (Coleman, 1 986 ) . Bu
çalışmaya göre kırklı yaşlardan yetmişli yaşlara kadar dendritlerin büyümesi artmış
ancak doksanlı yaşlardaki insanlarda dendrit büyü mesi görülmemiştir. Bu dendrit
büyümesi yetmişli yaşlarda gerçekleşen olası nöron kaybını telafi edebilmekle birlikte
doksanlı yaşlarda bu m ü m kün değildir. Y aşlı yetişkinlerde dendrit büyümesinin olma
ması çevresel uyarı ve aktivite eksikliğinden kaynaklanabilmektedir. Yaşlanma sıra
sında dendritlerde ne gibi değişikli kler olduğunun açıklığa kavuşturulması için daha
fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Ulusal Yaşlanma Enstitüsünde nöroloj ik bili mler laboratuarı başkanı Stanley
Rapaporı ( 1 994) yaşlanmakta olan beynin uyum sağlayabileceği bir başka yolu gös
termiştir. Rapaport aynı görevlerde çalışan genç ve yaşlı kişilerin beyinlerini karşılaş
tırmıştır. Yaşlı beyinler kayıpları telafi etmek için kendilerini yeniden düzenlemişler
dir. Bir nöronun bir işe uygun olmaması halinde komşu nöronlar boşlukların doldurul-
Nörojenezin: Yeni nöronların doğumu.
B AG I Ş I KLI K S İ ST E M İ
Vücudun bağışıklık sisteminin işlevinde yaşla birlikte gerileme olduğu kesin olarak
kanıtlanmıştır (Agarwal & Busse, 2 0 1 0) . Hormona! stres kuramında daha önce de
açıklamış olduğumuz gibi yaşlı yetişkinlerde stres süresinin uzaması ve azalan yeni
leyici süreçler yaşlanmanın bağışıklık üzerindeki etkilerini hızlandırabilmektedirler
(Zitrogel, Kepp & Kroemer, 2 0 1 0) . Ayrıca protein düzeylerinin düşük olduğu kötü
beslenme de enfekte olmuş hücreleri yok eden T hücrelerinin azalması ve dolayısıyla
da bağışıklık sisteminin zayıflaması ile bağlantılıdır (Hughes ve diğerleri, 2 0 1 O) . Egzer
siz bağışıklık sisteminin işlevselliğini iyileştirebilmektedir (De la Fuente & Gimenez
Liort, 2 0 1 0; Sakamoto ve diğerleri, 2009) . Yaşlanmayla birlikte bağışıklık sisteminin
işlevselliğindeki zayıflama nedeniyle yaşlı yetişkinlerde gribe karşı aşılanma özellikle
önemlidir (Maggi, 2 0 1 0; Michel, 2 0 1 0) .
ŞEKİ 17 7
YAŞLI YETiŞKiNLERDE YARIMKÜRE UZMAN
LAŞMASINDA BiREYSEL FARKLILIKLAR: 'Zombi
F İ Z İ KS EL G Ö R Ü N Ü M V E H A R E KET ler' ve'tek boynuzlu atlar' yaşayan mı yoksa yaşamayan
varlıklar mıdır gibi zorlu sorularda kırmızı lekeler 80 ya
İleri yetişkinlikte fiziksel görünümde ( 1 5 . Bölümde de tartıştığımız gibi) orta yaşta şındaki T. Boone Pickens'ın (yukarıda elinde bir beyin
meydana gelmeye başlayan değişiklikler daha belirginleşir. Kırışıklar ve yaş lekeleri en modeli ile) karar vermek için daha çok beyninin sol ya
rım küresini kullandığını göstermektedir. Yaşlı yetişkin
belirgin değişikliklerdir.
lerin çoğu, lateralizasyonu daha çok genç yetişkinlerle
Ayrıca yaşlandıkça boyumuz da kısalır. 1 5 . Bölümde de gördüğümüz gibi, omur benzerlik gösteren Pickens'e göre her iki yarımküreyi
galarındaki kemik kaybı nedeniyle hem erkekler hem de kadınların boyları ileri yetiş de daha eşit bir şekilde kullanarak daha güçlü bir ikili
kinlikte kısalır (Hoyer & Roodin, 2009) . aktivasyon sergilerler.
Zihinsel Olarak Zorlanmaya Devam Etmek Kişinin Yaşam Kalitesi ve Uzun Yaşamasını Etkiler mi?
David Snowdown'ın yönettiği Rahibe çalışması çoğu Mankato,
Minnesota'daki bir manastırdan 678 ra h i be üzerinde gerçekleşti
ren ve deva m etmekte olan ilginç bir araştırmadı r(Snowdon, 2003;
Tyas ve d iğerleri, 2007). 678 ra h iben i n her biri bilişsel ve fiziksel iş
levsel likleri ile ilgili yıllıkdeğerlendi rmelere katılmayı kabul etmiş
lerdir. Rahibelerayrıca öldüklerindebeyinlerini bilimselaraştırma
lariçin bağışlamayı kabul etmişlervedünyada beyinlerini bağışla
yan en büyük grup olmuşlard ı r. Rahibelerin yanı sıra diğer kişilerin
bağışlamışoldukları beyinlerinincelenmesisinirbilimcileri n beynin
ileri yaşlarda bile olağanüstü birdeğişmeve büyüme kapasitesine
sahip olduğuna inanmalarına yol açmıştır. Man kato'daki Notre
Dame rahibeleri zih inlerini zorlayan b i r yaşam sürmekted irler.
Beyin araştırmacıları bunun rahibelerin yaşlı yetişkinler olarak ya
(a) (b)
şamların ı n kalitesineve büyükolasılıkla da uzun yaşa malarına kat
(a) Rahibe Marcella Zachman (solda) öğretmenliği ancak 97 yaşında bırakmıştır.
kıda bulunduğuna inanmaktadırlar. Bugün 99 yaşında hasta rahibelere sözcük dağarcıkları ile ilgili testler uygulayarak ya
RahibeÇalışmasından şimdiye kadareldeedilen bulgularaşa da Skip-Bo adında, karşısındaki kişi önünde kasıtlı olarak kaybettiği bir kart oyunu
ğıdakileri içermektedir: oynayarak beyinlerini çalıştırmalarında yardımcı olmaktadır. Yine 99 yaşında olan
Rahibe Mary Esther Boor (sağda), bulmacalar çözerek ve ön büro işlerinde çalışmak
Yetişki nlik yıllarının başlarında (22 yaş) değerlendi rilen bir dil
için gönüllü olarak canlılığını koruyan eski bir öğretmendir. (b) Bir teknisyen elinde
becerisi ölçüsü olan fikir yoğ unluğu ile 75 ile 95 yaşları arasın vefat etmiş bir Mankato rahibesinin beynini tutuyor. Rahibeler beyinlerini beynin
daki rahibelerde daha yüksek beyin ağırlığı, hafif d üzeyde bil iş büyümesinde uyarıların etkilerini inceleyen araştırmalar için bağışlıyorlar.
sel yetersizlik olaylarının daha az görülmesi ve Alzheimer has
ta! ığı belirtileri neda ha az rastlanması arasında bağla ntı ku ru 1 muştur cerilerde orta düzeyde gerilemeleryaşamışlardır. Bu durum ise bey
(Riley ve diğerleri, 2005). nin zihin ile ilgili b i r aktivite ile uyarılmasının nöronları sağlıklı ve
canlı tuttuğu düşüncesini desteklemekted i r (Snowdon, 2002).
Yetişki nliğin erken dönemlerindeki olumlu duygularla uzun yaşam
bağlantılıdır. (Danner, Snowdon, & Friesen, 200 1 ). 1 80 rahibenin 22 Bu ve d iğer araştırmalar bilim adamları n ı n beyin hastalıklarını önlemek
yaşındayken yazmış oldukları el yazısı otobiyografilerinin duygusal ve tedavi etmek için beynin uyum sağlama kapasitesinden yara rlanma
içeriklerideğerlendirilmiştir.Ol u m l u d uygusal içeriğiaçısından daha nın yollarını bulacakları yönünde umut vaatetmektedirler. Örneğin, bi
yüksek puan alan yazıların sahibi ra h i belerin, gençliklerinde yazdık lim adamları yaşlı yetişki nlere inme sonrasında iyileşmelerinde yar
ları otobiyografi leri olumsuz duygular içeren emsalleri ne göre 75 ile d ı mcı olacakdaha etki liyöntemlerbulabi leceklerdir(Cartervediğerleri,
95 yaşları arasında hala hayatta olma olası l ı klarının daha yüksek ol 201 O; Sa ur ve d iğerleri, 201 O). Beyindeki alanların i n me sonucu kalıcı
duğu görülmüştür. olarak hasar gördüğü d uru mlarda bi letı kanan yerin çevresinden dolaş
mak ya da o alanın işlevini yeniden başlatmak için yeni mesaj yolları ya
Yaşa mlarının büyük bir kısmında öğretmenlikyapmış olan rahibeler
ratılabil mekted ir. Bu da beynin uyum sağ ladığını göstermektedir.
yaşa m larını h izmete dayalı görevlerde geçirenlere göre zihi nsel be-
"'
Görme: Yaşlanma ile birlikte görsel keskinlik, renk görme ve derinlik algısı azalır. Yaş :ı:
Renk Görme: Yaşlı yetişkinlerde yaşlanma ile birlikte gozun lensinin sararması
sonucunda renk görme de zayıflayabilınektedir (Scialfa & Kline, 2007 ) . Bu zayıf
lama daha çok renk spektrumunun yeşil-mavi-eflatun kısmında meydana gelir.
Bunun sonucunda yaşlı yetişkinler lacivert ve siyah çoraplarda olduğu gibi birbir
lerine yakın renkleri doğru bir şekilde eşleştirmekte güçlük çekebilmektedirler.
Derinlik Algısı: Algının pek çok alanında olduğu gibi derirılik algısı da bebeklikten
kısa bir süre sonra başlamak üzere yetişkinler yaşlanana kadar pek fazla değişmez.
Derinlik algısı tipik olarak ileri yetişkinlikte geriler ve bu da yaşlı yetişkinlerin her-
hangi bir şeyin ne kadar yakın ya da ne kadar uzak veya ne kadar yüksek ya da
60 65 70 75 80 85 90 95 100
Yaş
ne kadar alçak olduğunu belirlemelerini güçleştirebilir (Bian & Anderson, 2008 ) .
Derirılik algısında gerileme merdivenlerin y a d a kaldırım taşlannın algılanmasında
ŞEKİL 1 7.1 0 güçlük yaratabilir.
FARKLI YAŞLARDAKi YETiŞKİNLERDE PARIL
TIYLA iLGiLi GÖRSEL iŞLEVSELLiKTE AZALMA Göz Hastalıkları: Yaşlı yetişkinlerin görmesini zayıflatabilecek üç hastalık katarakt,
ORANLAR!: Yaşlı yetişkinler, özellikle de 85 ya glokom ve maküler dejenerasyondur:
şında ve daha yaşlı olanlar bir parıltı olduğunda net
• Katarakt, gözün lensinin görmenin bulanık, mat ve çarpık olmasına neden olacak
görme konusunda genç yaşlılara göre daha fazla şekilde kalınlaşmasıdır (Sugimoto, Kuze & Uji, 2008 ) . Kişilerirı yaklaşık yüzde 30'u
güçlük çekmekte olup bu kişilerin parıltı sonra 7 0 yaşına geldiklerirıde katarakt nedeniyle kısmi bir görme kaybı yaşarlar. Katarakt
sında görüşleri daha yavaş düzelmektedir. Bu veri başlangıçta gözlükle tedavi edilebilmektedir, ancak daha ilerlediğinde basit bir cer
California'da Marin Bölgesinde, toplum içinde yaşa rahi işlem bu hastalığı ortadan kaldırabilmektedir ( C hung ve diğerleri, 2009 ) .
yan yaşlı yetişkinler arasında seçkisiz örnekleme
Glokom, gözde biriken sıvının oluşturduğu basınç nedeniyle optik sirıirin zarar
yoluyla elde edilmiştir. Her yaş için, grubun perfor görmesidir (Fechtner ve diğerleri, 20 1 O; Jampel ve diğerleri, 2009 ) . Yetmişli yaşla
mansının ortancası genç yetişkinlere ilişkin norma rındaki kişilerirı yaklaşık yüzde l 'i ile doksanlı yaşlarındakilerin yüzde 1 O'unda, göz
tif değerlere göre daha kötü olduğu görülmüştür. damlası ile tedavi edilebilen glokom vardır. Glokom tedavi edilmezse kişinin görme
kabiliyetini kaybetmesine yol açabilir ( Musch ve diğerleri, 2009 ) .
, - - - - - - - - - ...
I • Makiller dejenerasyon, retirıada görme alanının odak noktasına denk gelen makü
ı gelişimle bağlantı lanın bozulmasını içeren bir hastalıktır. Maküler dejenerasyonu olan kişilerirı yandan
1 görüşleri nispeten normal olabilmekle birlikte bu kişiler tam önlerinde bulunan nes
Algı: Bebeklerin d e r i n l i k a l g ı s ı n a sahip
1 neleri net bir şekilde göremeyebilirler (Glosh ve diğerleri, 2 0 1 0; Rovner ve diğerleri,
o l u p olmadıklarının belirlenmesi için gör- ı l 'irıi ve 7 5
2009 ) (bkz. şekil 1 7 . 1 1 ) . Bu hastalık 66 ila 74 yaş arasındaki 2 5 kişiden
sel uçurum k u l l a n ı l m ıştır. 4. Bölüm, s. 1 3 8. 1
I yaşında v e daha yaşlı yetişkinlerin 6 'da l 'ini etkiler. Bir çalışmada sigara içmenin
�--------------' maküler dejenerasyona katkıda bulunan bir etken olduğu ortaya çıkanlmıştır (Schmidt
ve diğerleri, 2006 ) . Bu hastalık erken teşhis edildiğinde lazer cerrahisi ile tedavi edi
lebilınesi mümkündür ( Fleckenstein ve diğerleri, 20 1 0; Sorensen & Kemp, 20 1 0) .
Ancak makiller dejenerasyonun tedavisi güçtür ve bu nedenle yaşlı yetişkinlerde kör
lüğün en önemli nedenlerirıden biridir (Cacho ve diğerleri, 2 0 1 0; Lucifero, 20 1 0) .
İşitme: Görmede olduğu gibi işitmede d e yaşlı yetişkinlerin yaşı gerilemenin derece
sini belirlemede önemlidir ( Dillon ve diğerleri, 2 0 1 0; Stenk.lev, Vik & Laukli, 2004)
(bkz. Ş ekil 1 7 . 1 2 ) . Görme ve işitmenin zayıflaması 75 yaşında ve daha yaşlı kişilerde
65 ila 74 yaşındakilere oranla çok daha fazladır ( Charness & Bosman, 1 992 ) .
İşitme yetersizliği genellikle ileri yetişkinlik döneınirıe kadar pek bir engel oluşturmaz
( Fozard & Gordon-Salant, 200 1 ) . 45 ila 54 yaşlan arasındaki kişilerden sadece yüzde l 9'u
işitme sorunu yaşarken 75 ila 79 yaşları arasındakilerde bu rakam yüzde 7 5'e ulaşu ( Har
ris, 1 97 5 ) . 65 yaşın üzerindeki nüfusun yüzde l 5'inin, genellikle iç kulaktaki birincil sinir
alıası olan kokleanın dejenerasyonu nedeniyle yasal olarak sağır olduğu tahmin edilmek
tedir (Adams, 2009 ) .
Yaşlı yetişkinler çoğunlukla bir işitme sorunu yaşadıklarının farkına varmazlar, bunu
reddederler ya da bunu yaşlanmanın bir parçası olarak kabul ederler ( Fowler & Leigh
ŞEKİL 1 7.1 1 Paffenroth, 2007 ) . Yaşlı kadınların işitme sorunlarını tedavi ettirmeye başvurma olasılık
MAKÜLER DEJENERASYON: MakLiler dejeneras lan yaşlı erkeklere göre daha yüksektir ( Fowler & Leigh-Paffenroth, 2007) .
yonun etkisine ilişkin bu simülasyon bu göz hastalı Yaşlı yetişkinlerde işitme kaybı ile bağlantılı sorunları e n aza indirmek için kullanı
ğına sahip bireylerin yandan görüş alanlarını nasıl labilecek iki cihaz vardır: ( 1 ) orta kulağa dayalı iletken işitme kaybını azaltmak için sesi
gördüklerini ancak merkezi görüş alanları içindekileri
yükselten işitme cihazlan ve ( 2 ) sinir duyusal işitme kaybı sonrasında işitmeyi bir ölçüde
nasıl net bir şekilde göremediklerini göstermektedir.
Görme Düzeltici lenslerle bile bir keskinlik kaybı vardır. Retina aracılığıyla Görsel keskinlik ve renk ayırma kabiliyeti önemli ölçüde kaybolur ve
ışık daha az iletilir (genç yetişkinlerdekinin yarısı kadar). Parıltıya algılanan görme alanı azalır. ileri yaşlılıkta insanlar katarakt ve glokom
karşı daha fazla duyarlılık oluşur. Renk ayırma kabiliyeti azalır. nedeniyle görsel fonksiyon bozukluğu açısından önemli bir risk
altındadırlar.
Yüksek frekanslarda önemli boyutta ve orta frekanslarda bir miktar Yüksek ve orta frekanslarda önemli boyutta kayıp olur. işitme cihazına
işitme kaybı vardır. Bu kayıplar işitme cihazı ile giderilebilir. Gürültüyle genç-yaşlı yetişkinlik dönemine göre daha fazla ihtiyaç duyulacaktır.
ne duyulduğunun maskelenmesine yatkınlık daha fazladır.
ŞEKİL 1 7. 1 2
GENÇ-YAŞLILAR VE YAŞLl-YAŞLILARDA GÖRME VE i Ş iTME KAY BI
geri kazandıran koklear implantlar ( Lockey, Jennings & Shaw, 20 1 0; Lu, Litovsky &
Zeng, 20 1 0 ) . Araştırmacılar bugün koklear implantların yerine bir alternatif olarak kök
hücre kullanılmasını araştırmaktadırlar ( Pauley ve diğerleri, 2008 ).
Koku ve Tat Alma: Yaşlı yetişkinlerin çoğu koku ya da tat alma duyularının veya
her ikisinin de bir kısmım kaybederler ( Murphy, 2009 ) . Bu kayıplar çoğunlukla 60 yaş
civarında başlar ( Hawkes, 2006 ) . 80 yaşında ve daha yaşlı olan kişilerin büyük bir
çoğunluğu koku alma duyusunda önemli bir azalma yaşar ( Lafreniere & Mann, 2009 ) .
Araştırmacılar yaşlı yetişkinlerin tat alma duyularına göre koku alma duyularında daha
büyük bir azalma yaşadıklarını ortaya koymuşlardır (Schiffman, 2007 ) . Koku ve tat
alma duyusu sağlıklı yaşlı yetişkinlerde sağlıksız emsallerine göre daha az kaybolur.
Koku ve tat alma yeteneğindeki azalmalar yemekten ve yaşamdan zevk alınma
sını da azaltabilir (Rolls & Drewnowski, 2007). Koku alma duyusunun zayıflaması
bir yangında duman kokusunu algılama becerisini de azaltabilir. Yaşlı bireylerin daha
fazla yemeye teşvik edilmelerinin gerekmesi halinde bazen yiyeceklerine koklama
sinirini harekete geçiren bileşikler eklenir. Ancak, pek çok yaşlı yetişkin bu azalan
tat ve koku alma duyularını telafi etmek için daha tatlı, daha baharatlı ve daha tuzlu
yiyecekleri tercih ederler. Bu da daha az besleyici, oldukça baharatlı "abur cubur"
olarak nitelendirilen gıdaların yenilmesine yol açar ( Hoyer & Roodin, 2 00 9 ) . Ayrıca
l 9 ila 3 9, 40 ila 59 yaşları arasında ve 60 yaşında ve daha yaşlı kişiler üzerinde son
zamanlarda gerçekleştirilen bir çalışma yetişkinlerin koku alma duyularının yaşlan
dıkça azalmasına karşın yaşlı kişilerde bir kokunun algılanan hoşluğunun arttığını
ortaya koymuştur ( Markovic ve diğerleri, 2007 ) .
Dokunma ve Acı: Dokunma ve acı duyularındaki değişiklikler de yaşlanma ile bağlan '
tılıdır (Gagliese, 2009; Schrnader ve diğerleri, 2 0 1 0). Bir çalışmada yaşlanmakta olan
Araştırmacılar yaşlı yetişkinlerin çoğunun koku ve tat
kişilerin alt ekstrerıtitelerde (ayak bilekleri, dizler vb. ) üst ektremitelere ( el bilekleri,
alma duyularında azalma olduğunu ortaya çıkarmış
omuzlar, vb. ) göre dokunmayı daha az hissedebildikleri ortaya çıkarılmıştır ( C orso, lardır. Ancak son zamanlarda yapılan bir araştırma
1 97 7 ) . Yaşlı yetişkinlerin pek çoğu için dokunma duyarlılığında azalma bir sorun oluş yaşlı yetişkinlerde bir kokunun algılanan hoşluğunun
turmaz ( Hoyer & Roodin, 2009 ) . Ve kısa bir süre önce yapılan bir çalışma görme duyu arttığını göstermiştir.
C İ N S ELLİ K
iki koş u l u n - hası.alık ve yaşlı kişilerin cinselliği yaşamadıkları veya yaşa mamaları
gerektiği ina ncı - yokluğunda cinselliğin ömür boyu sürmesi mümkündür ( Woloski
Yaşlı yetişkinlerde cinselliğe ilişkin bazı özellikler neler
dir? Yaşlı yetişkinler ileri yetişkinlik döneminde cinsel Wruble ve diğerleri, 20 1 0) . Ancak yaşlanma, kadınlara göre daha çok erkeklerde
açıdan nasıl değişiklik gösterirler? olmak üzere insa n la n n cinsel performansında bazı değişiklikleri tetikleyebilmektedir
( Ba u man, 2008 ) .
1 00 Orgazm sıklığı erkeklerde yaşla birlikte azalarak, her seferinde değil
c ancak her iki ya da üç girişimden birinde gerçekleşir. Ereksiyon için
:� 90 Erkek
a:; c genel likle daha doğrudan uyarılmaya ihtiyaç duyulur. 6 5 ila 80 yaşları
"' - Kadın
] o 80 arasında ya klaşık dört erkekten biri ereksiyonu gerçekleştirme ve/veya
-:;
�"' .§<11 korumada ciddi sorunlar yaşar ve 80 yaşından sonra bu oran her iki
w E
70
erkekten birine yükselir ( Bu tler & Lewis, 2002 ) .
� -"
c
�
Kısa bir süre önce 5 7 ila 8 5 yaşlan arasındaki 3 .000 yetişkin üzerinde
·u
·� 60
<11 >- gerçekleştirilen bir görüşme çalışması pek çok yaşlı yetişkinin sağlıklı olduk
"füc � 50
-=
Bağlantı Kur
Yaşlanan beyin i n esneklik ve u y u m sağlama Bağlantı Kur
yeteneği ne kadardır?
Kişilerin işlevselliği ndeki azalmaların pek
Yansıt Bağışıklık sistemi yaşlanma ile birlikte nasıl
çoğu orta yetişkinlikte meydana gelmeye
değişir?
başlar. ileri yetişkinlikte işlevsellikte daha çok
Fiziksel görünüm ve hareketteki ne gibi
hangı gerilemeler meydana geli r?
e
değişiklikler ileri yetişkinliğe ışaret eder?
İleri yetişki n l ikte bir kişin i n Yaşlı yetişkinlerde görme, işitme, koku ve tat
beyin v e beden i n i n nasıl alma, dokunma ve acıya duyarlılık nasıl Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
değiştiğin i açıklar. değişir? Mankato rahıbeleri ile görüşebilseydiniz ba
Yaşlı yetişkinlerde dolaşım sistemi nasıl şarılı yaşlanma ile ilgili bilgilerinizi geliştirmek
değişir? Yaşlı yetişkinlerde akciğerler nasıl için hangi soruları sorardınız?
değişir?
3 Sağhk O Yaş l ı yetişkinlerde sağlık sorunlarını v e nasıl tedavi edilebileceğini tan ı mlar.
Şekil l 7. l 5 'te de görüleceği gibi arterit ileri yetişkinlikte en 0-1 9 20-44 45-64 65+
düğümüz gibi son zamanlarda kanser ABD'deki orta yaşh yetişkinler ara
sında en önemli ölüm nedeni olarak kalp damar hastalıklarının yerine geç
işitme bozuklukları
miştir. Ölüm nedenleri arasındaki aynı sıralama değişimi 65 ila 74 yaşları
arasındaki yetişkinlerde de meydana gelnıiş olup bu yaş grubunda da artık
kanser başlıca ölüm nedenidir (Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi, 2 0 1 0d) .
Yüksek tansiyon Orta yaşlı ve yaşlı yetişkinlerde kalp damar hastalıklarının azalma daha iyi
ilaçlara, sigara içen kişilerin azalmasına, daha iyi beslenmeye ve egzersiz
yapan kişilerin sayısının artmasına bağlıdır.
Ancak 7 5 ila 84 yaşları arasındaki kişiler ve 85 yaşında ve daha yaşlı
olanlarda kalp damar hastalığı halil en önemli ölüm nedeni olmaya devam
etmektedir (Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi, 2 0 1 0d) . İleri yetişkinlikte
bireylerin yaşı ilerledikçe ne kadar yaşlanırlarsa kanserdense kalp damar
o 10 20 30 40
50 hastalıkları ölme olasılıkları da o kadar artar (UI usa! Sağlık İstatistikleri
Hastalığa yakalanan yaş grubunun yüzdesi
Merkezi, 2 0 1 0d) .
ŞEKİL 1 7. 1 5 Etnik köken de yaşlı yetişkinlerin ölüm oranlan ile ilişkilidir (Ulusal
ORTA VE İ LERİ YETİ ŞKİNLİ KTE GÖRÜLEN EN YAYGIN KRONİK Sağlık İstatistikleri Merkezi, 2 0 1 0d) . Amerika Birleşik Devletlerindeki etnik
RAHATSIZLIKLAR gruplar arasında Afrikalı Amerikalılarda en yaygın ölüm nedenleri inme,
kalp hastalığı, akciğer kanseri ve kadınlarda meme kanseridir. Asyalı Amerikalı ve Latin
Amerikalılar arasında bu hastalıklardan ölme oranları düşüktür. Son on yılda Afrikalı
Amerikalı, Latin Ameri kalı ve Asyalı Amerikalılar arasında bu hastalıklar nedeniyle ölüm
oranlan düşmüştür. Ancak çoğu hastalıktan ölüm oranları Afrikalı Amerikalılar arasında
halil yüksek olmaya devam etmektedir (Ulusal Sağlık istatistikleri Merkezi, 2 0 1 0d) .
Biz yaşlı lardan kaçımız
yaşamımızın ikinci yarısına, Arterit: Ağrı, sertlik ve hareket sorunları ile birlikte gelişen eklem iltihabıdır. Arte
yaşlılığa ve sonsuzluğa rit özellikle yaşlı yetişkinlerde sık görülür (Baker, 2009; Yilleneuve & Haraoui,
2 0 1 0) . Bu hastalık kalça, diz, ayak bileği, parmak ve omurgayı etkileyebilmektedir.
gerçekten hazırız?
Eklem iltihabı olan kişiler çoğunlukla ağrı ve sertliğin yanı sıra etrafta dolaşma ve
-Cari Jung rutin günlük faaliyetlerini yerine getirme konusunda sorunlar yaşarlar. Eklem ilti-
fsviçreli Psikanalisı. 20. yiizyıl habı için bilinen bir tedavi bulunmamaktadır. Ancak arteritin beli rtilerinin aspirin gibi
ilaçlarla, et kilenen eklemler için hareket açıklığı egzersizleri ve kilo verme ile ve aşın
durumlarda sakatlanan eklemlerin yerine protez takılması yoluyla azalnlrnası mümkün
Kazalar: Kazalar yaşlı yetişkinlerin başlıca ölüm nedenleri arasında altıncı sırada yer almaktadır
(Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi, 20 1 0d) . Evde düşme sonucunda veya yaşlı bir yetişkinin
sürücü olduğu ya da bir aracın yaşlı bir yayaya çarptığı bir trafik kazasında meydana gelen yara
lanmalar yaygındır (Verghese ve diğerleri, 2 0 1 O ) . 65 yaşında ve daha yaşlı yetişkinler arasında
düşmeler en önemli yaralanma ve ölüm sebebini oluşturur (Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi,
2 0 1 0d) . Her yıl 6 5 yaşın üzerindeki yaklaşık 200.000 yetişkin (çoğunlukla kadınlar) düşerek kal
çalarını kırmaktadır. Bu yaşlı yetişkinlerin yarısı, sıklıkla akciğer enfeksiyonu nedeniyle olmak
üzere 1 2 ay içinde ölmektedir. Yaşlı yetişkinlerde tedavi ve iyileşmenin daha yavaş olması nede
niyle genç bir kişi için sadece geçici bir aksilik oluşturan bir kaza yaşlı bir yetişkin için hastanede
ya da evde uzun süreli bakım ile sonuçlanabilmektedir (Duque, Demontiero & T roen, 2009) .
Yakın tarihli bir çalışma üç yıl boyunca haftada bir kez bir egzersiz sınıfına katılmanın yaşlı yetiş
kinler için yüksek olan düşme riskini ve düşme sonucunda meydana gelen kazaların sayısını
azalttığını ortaya koymuştur (Yokoya, Demura & Sato, 2009) . Bir başka çalışmada ise bir denge
egzersizi türü olan Tai Chi'nin yaşlı yetişkinlerin zorlu koşullardak i koordinasyonunu iyileştirdiği
görülmüştür (Wong ve diğerleri, 2 00 1 ) .
M A D D E K U LLA N I M I V E İ ST İ S M A R
Pek çok durumda yaşlı yetişkinler, alkol ya da diğer uyuşturucuların tüketimi ile ilgili riskleri art
tırabilecek çeşitli ilaçlar kullanmaktadırlar. Örneğin alkol kullanımı sakinleştirici ya da yatıştırıcı
larla birleştiğinde solunumu bozabilmekte, aşın sedasyona yol açabilmekte
60
ve öldürücü olabilmektedir.
Yaşlı yetişkinlerde madde istismarı ne kadar yaygındır? Ulusal bir araş
tırmada aşın içmenin (bir günde beş ya da daha fazla içki içmek) ileri yetiş
kinlik yıllarında azaldığı tespit edilmiştir (Ulusal Sağlık İstatistikleri Mer
40
kezi, 2002) (bkz. şekil 1 7. 1 6) . Aslında ABD'de 65 yaşında ve daha yaşlı
yetişkinlerin çoğu (yüzde 58) alkolden tamamen uzak durmaktadır. Bu
oran 45 ila 64 yaşları arasındaki kişiler için yüzde 38'dir. Oranlardaki bu
azalmalar genellikle hastalık ve rahatsızlıklardaki artışa bağlanmaktadır.
Alkol kullanımındaki bu azalmalara karşın Madde İstismarı ve Akıl 20
dir (Segal, 2007) . Çoğunlukla tarama soruları yaşlı yetişkinler için uygun Yaş grubu
• Egzersiz uzun ömürle bağlantılıdır: Çinli kadınlar üzerinde yapılan boylamsal bir çalış
mada düzenli olarak egzersi z yapan kadınların yaklaşık altı yıllık bir süre içinde
ölme olasılıklarının daha düşük olduğunu ortaya koymuştur (Mattlıews ve dığer
leri, 2007 ) . Son zamanlarda gerçek leştirilen bir çalışmada da egzersiz sırasmda sis
tolik kan basıncının 75 yaşındaki kişilerin urnn süre hayana kalmasında etkili
olduğu tespit edilmiştir (Hedberg ve diğerleri, 2009 ) . Ve bir analizde ise yaşlı yetiş
kinlerin egzersiz sırasında haftada en az 1 . 000 kalori yakıııalanna yol açacak şekilde
enerji harcamalarının yaşam beklentisini yüzde 30, haftada 2 .000 kaloriye kadar
yakmalarıııın ise yüzde 50 arttırdığı tahmin edilmiştir ( Lee & Skerrell, 200 I ) .
• Egzersiz yaygın görülen kronik hastalıkların önlenmesi ile ilişkilidir: Egzersiz kalp damar
hastal ığı, tip 2 diyabet, osteoporoz, inme ve meme kanseri riskini a zaltabilmekte
dir (Aizawa ve diğerleri, 20 1 0; Marks, Karz & Smith, 2 0 1 0; Yassine ve diğerleri,
2009 ) .
• Egzersiz pek çok hastalığın tedavisindeki iyileşmelerle ilişkilidir: Egzersiz tedavinin bir
parçası olarak kullanıldığında, arterit, pulnıoner (akciğer) hastalık, konjestif kalp
yetmezliği, koroner arter hastalığı, yü ksek ı ansiyon, tip 2 diyabet, obezite ve
Alzheimer hastalığının belirtilerinde iyileşme sağlar (Coker ve diğerleri, 2009;
Ri rnmer ve diğerleri, 2009 ) .
ŞEKİ L 1 7. 1 8
Egzersiz ya}lı yetişkinlerin hücresel işlevselliğini iyileştirir: Araştırmacılar her geçen
•
KOŞAN DOMUZ DENEYi: Koşan domuzlar egzer
gün egzersizin yaşlı yetişkinlerde hücresel işlevselliği iyileştirdiğini gösteren daha sizin sağlık üzerindeki dramatik etkilerini ortaya koy
fazla kanıt bulma ktadırlar (Boveris & Navarro, 2008 ) . Örneğin son zamanlarda maktadır. Bir incelemede bir grup domuz haftada
yapılan iki çalışma yaşlı yetişkinlerin yoğun aerobik aktiviteleri halinde lökosit yaklaşık 1 00 mil koşacak şekilde eğitilmiştir (Bloor &
White, 1 983). Daha sonra araştırmacılar domuzların
lerindeki (akyuvarlar) telomerleriıı daha uzun olduğunu ortaya çıkarm ıştır
kalplerine kan sağlayan a rterleri daraltmışlardır. Ko
(Cherkas ve diğerleri, 2 008; LaRocca, Seals & Pierce, 2 0 1 0 ) .
şan domuzların kalpleri kan akışını sağlamak için yay
• Egzersiz yaşlı yeıişkinlerde bağışıklık sisteminin işlevselliğini arttırır: Kısa bir süre önce gın bir şekilde alternatif yollar geliştirmişler ve tehdit
yapılan bir çalışma yaşlı yetişkin kadınlarda egzersiz sonrasında bağışıklık siste altındaki kalp dokusu, koşmayan domuzlardan olu
şan bir kontrol grubunun sadece % 1 7 olan oranına
minin işlevselliğine ilişkin bir dizi unsurda iyileşme olduğunu göstermiştir
göre koşan domuzlarda % 42 oranında kurtarılmıştır.
(Sakaınoro ve diğerleri, 2009) .
551
• KISIM 9 ileri YetışkıPlık
25 1 997 • Egzersiz vücut bileşimini optimize edebilir ve yaşlandıkça motor becerilerinde meydana gelen
c
2006 zayıflamayı azaltabilir: Egzersiz kas ve kemik kütlesini arttırmanın yanı sıra kemik
;ij 20
c
"' lerin kırılganlığını da azaltabilir (Gu ve diğerleri, 2009; Maimoun & Sultan, 2 0 1 0 ) .
"'
a.
Kısa bir süre önce yapılan bir çalışma egzersiz aktivitelerine katılmanı n kırılganlı
>.
N
ıs
·� �
c ğın başlaması ve ilerlemesini geciktirdiğini ortaya koymuştur (Peterson ve diğer
"'
N o 10 leri, 2009 ) .
"'
Ol
c Egzersiz yaşlı yetişkinlerde akıl sağlığı sorunlarının gelişme olasılığını azaltır ve akıl sağlığı
"'
•
5
N sorunlarının tedavisinde etkili olabilir: Örneğin egzersiz yaşlı yetişkinlerin depresyona
'::J
o
o maruz kalma olasılığını azaltmakta ve yaşlı yetişkinlerde depresyonun tedavisinde
etkili olabilmektedir (Davidson, 2 0 1 0; Deligiannidis & Freeman, 2 0 1 0 ) .
65-74 75-84 85+
Yaş • Egzersiz yaşlı yetişkinlerde beyin ve bilişsel işlevselliğin iyileşmesi ile ilişkilidir: B u bölü
mün başlarında daha önce de gördüğümüz gibi egzersiz yaşlı yetişkinlerde beynin
ŞEKİL 1 7. 1 9 hacmini arttırır (Erickson ve diğerleri, 2009 ) . Egzersiz ayrıca yaşlı yetişkinlerin
ABD'DEKI YAŞLI YET i ŞKiNLERDE DÜZENLi
bilgi işleme becerilerini de iyileştirir.
EGZERSiZ: 1 997-2006 YILLARI ARASI NDA
Egzersizin yaşlı yetişkinlerin sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştirme gücünün yaygın
bir şekilde kanıtlanmış olmasına karşın kısa bir süre önce gerçekleştirilen ulusal bir araş
tırma son yıllarda yaşlı yetişkinlerin egzersiz düzeylerinde sadece küçük bir artış oldu
, - - - - - - - - - ..
' ğunu ortaya koymuştur (Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, 2008 ) . (bkz. şekil
ı gelişimle bağlantı 1 7 . 1 9 ) . Yaşlı yetişkinlerin egzersiz düzeylerini önemli ölçüde arttırrnamalarının olası
nedenleri arasında kronik hastalıklar, egzersiz programlarını bozan kriz dönemleri (eşin
Sağlık: Fiziksel ve bilişsel anlamda formda
ölümü gibi) , fiziksel anlamda daha iyi durumda olanların etrafında olmaktan utanma
olmak başarılı yaşlanmanın en önem li un
ları (özellikle de yaşamlarının çok daha erken dönemlerinde egzersiz yapmamışlarsa) ve
surlarıdır. 18. Bölüm, s. 567.
"ne gereği var?" faktörünü (egzersizin yaşamlarında fazla bir iyileşme sağlamayacağına
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ,
inanmaları ) sıralamak mümkündür (Painter, 2008). A ncak gördüğümüz gibi egzersiz yap
maya başlamak için hiçbir zaman geç değildir ve yaşlı yetişkinler düzenli egzersizden
önemli ölçüde fayda görebilirler (Farrel ve diğerleri, 20 1 O; LaRocca, Seals & Pierce, 20 1 O;
Reibis ve diğerleri, 20 1 0 ) . Egzersizin yaşlı yetişkinlerin bilişsel işlevselliği üzerindeki etki
sini 1 8 . bölümde daha ayrıntılı bir şekilde açıklayacağız.
Beslenme ve Kilo: Yaşlı yetişkinlerde yetersiz beslenmenin özellikle iki unsuru araş
tırmacıların ilgisini çekmektedir: ( 1 ) Vitamin ve mineral eksikliği ve ( 2 ) kalori kısıt la
masının sağlığın iyileşmesi ve yaşamın uzatılmasındaki rolü.
Bazı yaşlı yetişkinler, beslenmelerinde, özellikle de yeterli vitamin ve mineralleri
almamaları nedeniyle sağlıkları için zararlı olabilecek şekilde kısıtlamalar yapmaktadır
lar (Cashman ve diğerleri, 2009; Cheng, Bohr & de Cabo, 2 0 1 0; Hamer ve diğerleri,
2009 ) . Yaşlı yetişkinlerin yeme alışkanlıklarındaki değişikliklerden bir tanesi ana
yemekler arasındaki ara öğünlerin azalması olup bu da özellikle kadınlarda zararlı ola
bilecek kilo kaybına yol açmaktadır (Morley, 2 00 3 ) . Bu kadınların kilo almalarını sağ
layacak stratejiler arasında lezzet arttırıcılar ve öğünler arasında kalori takviyelerinin
kullanımını saymak mümkündür.
On yedinci yüzyıl İngiliz filozofu ve deneme yazarı Francis Bacon beslenme ve
uzun yaşamın bilimsel olarak değerlendirilmesini öneren ilk yazardır. Bacon daha basit
bir diyeti savunmuştur. Sınırlı gıda alımı yaşamı uzatır mı ya da insanların yaşam uza
mını arttırmak mümkün müdür?
Bilim insanları laboratuar hayvanlarında (çoğu durumda farelerde) kalori kısıtla
masının hayvanların yaşam uzanımı arttırabildiği yönünde kayda değer miktarda kanıt
toplamışlardır (Marquez, Markus & Morris, 2 0 1 0; Minor ve diğerleri, 2 0 1 0; Vasunilas
horn & Crimmins, 2009 ) . Kalorisi kısıtlanmış ancak yeterli protein, vitamin ve mine
raller içeren bir diyetle beslenen hayvanlar sınırsız yiyecek verilen hayvanlara göre
yüzde 40 daha uzun yaşamaktadırlar (Jolly, 2 0 0 5 ) . Ve böbrek hastalığı gibi kronik
sorunlar da daha ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadır (Fernandez, 2008 ) . Kalori kısıtla
ması aynı zamanda gerek hayvanlar gerekse insanlarda gözlemlenen yaşa bağlı koles
terol ve trigliserit artışı gibi biyokimyasal değişiklikleri de geciktirmektedir (Fontana,
2009 ) . Ve son zamanlarda yapılan araştırmalar kalori kısıtlamasının yaşlanmakta olan
merkezi sinir sistemi için nörolojik koruma sağladığını göstermektedir (Contestabile,
2009; Opalacj ve diğerleri, 20 1 0 ) (bkz. şekil 1 7 . 2 0 ) . Örneğin kısa bir süre önce ger-
T Fr1 A V i
Yaşlanan nüfustaki artışın öngörülebilir gelecekte sağlık hizmetlerine ilişkin maliyet
leri dramatik bir şekilde arttıracağı tahmin edilm ektedir. Yaşlı yetişkinler daha uzun
yaşadıkça yaşlı yetişkinlerin kronik rahatsızlıkları ile başa çıkılabilmesi için hastalık
yönetimi programlarının yaygınlaştırılması gerekecektir. Yaşlı yetişkinlerin genişle
yen nüfusunun oluşturduğu artan sağlık hizmetleri talebi büyük olasılıkla geriatri
hemşireleri, dokıorlar ve sağlık hizmeti görevlileri de dahil olmak üzere pek çok sağ
lık bakım uzmanının yetersiz kalmasına yol açacaktır (Curtin, 2007 ) .
Amerika Birleşik Devletlerinde yaşlı yetişkinlerin gördükleri tedavinin kalitesi
nedir? Sağlık sorunları olan yaşlı yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışma bu kişile
rin ihtiyaç duydukları düzeyde tıbbi bakımın sadece yarı zamanını aldıklarını ortaya
çıkarmıştır (Wenger ve diğerleri, 200 3 ) . Araştırmacılar yönetilen iki bakım k urulu
şunda tedavi gören 3 7 2 güçsüz ve kırılgan yaşlı yetişkinin ubbi kayıtlarını bir yıl
boyunca incelemişlerdir. Daha sonra her hastanın aldığı tıbbi bakımı belgelemişler
ve standart kalite göstergelerini kullanarak değerlendirmişlerdir. Örneğin düzgün
yürüyemeyen pek çok yaşlı yetişkin, yürümelerinde iyileşme sağlayacak fizik tedavi
gibi ihtiyaç duydu kları yardımı alamamaktadırlar. Yaşlı yetişkinlerin aldıkları tedavi
hizmetlerinin önemli ölçüde iyileştirilmesi gerektiği açıktır.
Geriatri hemşireleri özellikle yaşlı yetişkinlerin sağlık sorunlarının tedavisinde
yardımcı olurlar. Bir geriatri hemşiresinin çalışmaları hakkında daha fazla bilgi edin
mek için Kariyerlerle Bağlantı bölümüne bakınız.
Evue ve toplum içinde alternatif bakım hizmetleri yaşlı bakım evlerinde yaşa
yan yaşlı yetişkinlerin oranını azaltmıştır (Kaız ve diğerleri, 2009; Russel & Rice,
2009 ) . Yine de yaşlı yetişkinler yaşlandıkça yaşlı bakım evlerinde bakılma olasılığı
artmaktadır (bkz. şekil 1 7. 2 1 ) . Yaşlı bakım evlerinin ve yaşlılara yönelik diğer geniş
letilmiş bakım tesislerinin kalitesi büyük ölçüde değişiklik göstermekte ve bir ulusal
sorun kaynağı olmaya devam etmektedir (Eskildsen & Price, 2009 ) . Bunların üçte
birinden fazlasında ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Doktorlar, eczacılar
60
ve çeşitli rehabilitasyon uzmanlarına (mesleki ve fizik tedavi uzmanları)
� ilişkin asgari standartları karşılamamaları nedeniyle federal denetimleri
c 50
"' geçememektedirler. Ayrıca bir hastan ın gizlilik, tıbbi bilgiye erişim, güven-
o
c
;::
lik ve kişinin zihinsel ve fiziksel becerileri ölçüsünde yaşam tarzı özgür
"' 40
c lüğü hakları ile ilgili sorunlar da bulunmaktadır.
"'
-;;;
-"'-
Pek çok bakım evinin kalitesinin yetersizliği ve yaşlı bakım evlerin
"' 30
"O deki artan bakını masrafları nedeniyle yaşlıların sağlık sorunları ile ilgi
c
;;
·"' lenen pek çok uzman evde bakımın, yaşlı bakını merkezlerinin ve önle
E 20 yici tıp kliniklerinin çok iyi alternatifler olduklarını vurgulamaktadırlar
.;;?
"' (Katz ve diğerleri, 2009 ) . Bunlar hastaneler ve yaşlı bakım evlerine göre
.o
v;. 10 potansiyel olarak daha ucuzdur. Ayrıca kurumlarda kalan kişilerde çoğun
�
lukla meydana gelen benlik yitimi ve bağımlılık gibi duyguları yaratma
o olasılıkları da daha düşüktür. Bugün yaşlı yetişkinlerin nüfusundaki artı ş
65-69 70-74 80-84 85-89 90-94 95-99 1 00+
ve bu kişilerin yaşlı bakım evlerinde kalmayı tercih etmemeleri nedeniyle
Yaş grubu
evde bakım görevlilerine yönelik talepl e bu kişilerin sayısının yetersizliği
ŞEKİL 1 7. 2 1 anmaktadır (Moos, 2007 ) .
ABD'DEKI YAŞLI BAKIM EVLERiNDE KALAN FARKLI Judith Rodin ve Ellen Langer klasik bir çalışmada ( 1 97 7 ) bir ya�lı
YAŞLARDAKİ YAŞLI YETİŞKi NLERİN ORANLAR! bakını evinde hastanın koııı rol ve kendini belirleme duygularını n sağlık
Sevd iğim işi yaptığ ı m için şanslıyım - yaşlı yetişki nlerle ve a i leleri
ile ilgilenmek - ve onlardan paylaşabileceğim ve onlarla i lg i len
menin daha iyi yol larını geliştirmek ya da araştırmak için kulla na
bileceğ i m bilgiler öğrenmek. Kanser olan yaşlı yetişki nlerin bakı
mına olan özel ilgim ba na yaşamlarının en iyi ve en kötü zamanla
rında hastalarımla birlikte olmak gibi samimi bir ayrıcalık sağl ıyor.
Bu sa m i m iyet bana yol gösteriyo r - bana ben i m ve bir meslekola
ra khemşireliğintopluma katkıları n ı n değeri nivebununödüllerini Sarah Kagan bir hasta ile birlikte.
hatırlatıyor. (Kagan, 2008, s. 1 ).
Geriatri hemşireleri nin neler yaptıkları hakkında daha fazla bilgi için Yaşam Boyu Gelişim Meslekleri ekinin 47. sayfasına bakı n ız.
ve hatta hayat ta kalma ile ilgili önemli bir faktör olduğunu onaya koymuşlardır.
Bakım evinde yaşayan bir grup yaşlı yetişkin günlük yaşama ilişkin daha fazla seçim
yapmaya teşvik edilerek böylelikle yaşamlarını kontrol etmede daha [azla sorumlu
luk sah ibi old u k larını hi ssetmi şlerdir. Bu kişiler ne yedikleri, ziyaret çilerinin ne
zaman gelebileceği, hangi filmleri izleyecekleri ve odalarına k imlerin gelebileceği gibi
konularda karar vermeye başlamışlardır. Aynı bakım evindeki benzer bir gruba 40
bakım evi yöneticisi tarafından bakım evinin ne kadar ilgili olduğu ve personelin
kendilerine ne kadar çok yardımcı olmak istediği söylenmiş ancak bu kişilere yaşam c:
;::> c
"'
larını kontrol etmeleri için hiçbir fırsat verilmemiştir. On sekiz ay sonra sorumluluk 30
"'
�
ve kontrol hakkı tanınan kişilerin, kendilerine sadece personelin ihtiyaçlarını karşı c: o
� c:
lamaya çalışacağı söylenen gruba göre daha canlı ve aktif oldu kları görülmüş ve bu ro ·�
.:x;
.E! 20
Cll c:
k işiler d iğerlerine göre daha mutlu olduklarını ifade etmişlerdir. Ve "sorumlu" ya da "O Cll
.� ;es
"benlik kontrolüne sahip" kişilerin sağlığı "bağımlı" gruba göre kayda değer ölçüde >
Cll �
daha fazla iyileşme göstermiştir. Daha da önemli bir bulgu ise 1 8 ay sonra "sorum c:
E 10
_;;: �
luluk" grubundan ölen ki şilerin sayısının " bağımlı" gruptakilerin sadece yarısı kadar "'
.o
olmasıdır ( B kz. Şekil l 7 . 2 2 ) . B öylelikle bir k i şinin çevresi üzerinde kont role sahip
olduğu algısı tam anlamıyla bir ölüm kalım meselesi olabilmektedir. o
Rodin ise bir başka araştırma çalışmasında ( 1 98 3 ) yaşlı bakım evlerinde kalan Algılanan Bağımlı
çeşitli gru pların s t resle bağlantılı hormonlarını ölçmüştür. Daha sonra bu kişilere kontrol
günlük sorunlarla daha iyi başa çıkmalarında yardımcı olacak beceriler öğretmiştir. ŞEKİ L 1 7.22
B u kişilere herhangi bir şeyi istemediklerinde ilgili kişiyi kırma end işesi d u ymadan ALGILANAN KONTROL VE ÖLÜM ORANI: Rodin
nasıl hayır diyebilecekleri öğretilmiştir. B u kişilere atılganlık eğitimi verilmiştir ve ve Langer'in çalışmasında ( 1 977), yaşlı bakım evinde
zamanı yönetme becerileri öğret ilmiştir. Eğitim sonrasında yaşlı bakım evinde kalan kalanlardan yaşamları üzerinde daha fazla kontrole
yaşlıların kortizol (bir dizi hastalıkla ilgisi olan ve st resle yakından ilişkisi bulunan sahip olduklarını düşünmeye teşvik edilenlerin ba
kım evi personeline daha bağımlı olmayı hissetmeye
bir hormon) düzeyleri önemli ölçüde düşmüşt ür. Atılganlık eğit imi verilen kişilerin
yöneltilenlere oranla 18 ay sonra hayatta olma olası
kortizol d ü zeyleri 1 8 ay sonra bile düşük olmaya devam etmişt i r. Ayrıca bu kişile- lıklarının daha yüksek olduğu görülmüştür.
•
KISIM 9 llerı Yetişkınlik 555
gelişimi yaşa m l a i l i ş ki lend i r
rin, kendilerine baş etme becerileri öğretilmeyenlere göre daha sağlıklı oldukları ve
ilaçlara daha az ihtiyaç du ydukları görülmüştür.
Rodin'in araştırması yaşlı bakım evlerinde kalanlara sadece kontrol seçenekleri
sunmanın ve onlara başa çıkma becerileri öğretmenin davranışlarını değiştirebilece
ğini ve sağlıklarını iyileştirebileceğini göstermektedir. Sağlık hizmet sunucuları ve
yaşlı yetişkinler hakkında daha fazla bilgi edinmek için Gelişimi Yaşamla İlişkilendir
bölümüne bakınız.
O
Egzersiz, beslenme ve kilo ileri yetişkinlikte rinde gelişi m leri için özel likle önemlidir?
Yaş l ı yetişkin lerde sağ l ı k gelişimi nasıl etkiler? N a sı l?
sorunlarını v e nasıl tedavi Yaşlı yetişkinlerin tedavisindeki bazı seçenek
edilebileceğ i n i tanımlar. ve sorunlar nelerdir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Bugünkü yaşam tarzınızda hangi değişiklikle r
yaşlı bir yetişkin olduğunuzda başarılı bir şe
kilde yaşlanman ıza yardımcı olabilir?
yerine belirli b i r süre içinde yavaş yavaş öleceklerini bilirler. Fiziksel yetersizlik
ler - kalp damar hastalığı ve kanser gibi - yaşlı yetişkinler için en olası ölüm
nedenleridir. Bazen gerçek ölümü beli rlemek güçtür ve beynin hangi kısımla
rının a rtık işlevsel olmadığı ile ilgilidir. Ölmekte olan kişilerin bakımı çoğu n-
l u kla onları rahat ettirmek ve ağrıları n ı kontrol altına a l m a k a n lamına gelir.
1
\
' - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye bakalım - - - �
Yaşam beklentisi belirli bir yılda doğ m u ş ortalama bir kişinin yaşayabileceği yıl sayısı
Yaşam Beklentisi ve
Yaşam Uzamı anlamına gelir. Yaşam uzamı ise bir kişinin yaşayabileceği maksimum yıl sayısıdır.
Yaşam beklentisinin dramatik bir şekilde artmış olmasına karşın yaşam uzanımda bir
artış yoktu r. Giderek daha fazla insan 1 00 ya da daha ileri yaşlara kadar yaşamakta
dır. Genetik, sağlık ve stresle iyi bir şekilde başa çıkma kişilerin yüzlü yaşlara ulaş
masına katkıda b u l u nabil mektedir. Kadınlar ortalama olarak erkeklere göre yaklaşık
altı yıl daha fazla yaşarlar. Bu cinsiyet farklılığı büyü k olasılıkla biyoloj i k ve sosyal
faktörlere bağlıdır.
Beyin ağırlığı ve hacmi yaşla birlikte azalır ve merkezi sinir sisteminin işlevinde ona
Yaşlanan Beyin
yetişk i nl i k t e başlayan ve i leri yetişkinlikte a n a n genel bir yavaşlama gerçekleşir.
Ancak araştırmacılar kısa bir süre önce yaşlı yetişkinlerin yeni nöronlar ve e n azın
dan yetmişli yaşlarında yeni dendri tler üretebildiklerini ortaya koymuşla rd ı r. Yaşla n
m a k t a olan beyin esnekliğini ve u y u m sağlama özelliğini b ü y ü k ölçüde korur. Örne
ğin, beyn i n bazı bölgelerindeki kayıpları, bu kayıplara ilişkin soru m l u lukları diğer böl
gelere kaydırarak telafi edebilir. Lateralizasyonda azalma bu tür bir telaflyi yansıtabi
lir ya da işlevin uzmanlaşmasında yaşla i l işkili bir azalma a nl a m ı na gelebilir.
Vücud u n bağışı k l ı k sisteminin işlevinde yaşla birl i k t e gerileme olduğu kesin bir şekilde
Bağışıklık Sistemi k a n ı t l a nmışur.
Ya şlanmanın en bel i rg i n işaretleri b u ruşan bir cilt ve cil t teki yaş lekeleridir. İnsanlar
Fiziksel yaşlandıkça boyları kısalır ve 60 yaşından sonra kas kaybı nedeniyle ağırlıkları da
Görünüm ve Hareket çoğ u n l u kla aza l ı r. Hareketle ilgili pek çok d u ru mda yaşlı yetişkinlerin hareketleri
yavaşlar.
Görsel keskinlik, renk görme ve derinlik algısında azalmalar genellikle yaşla birlikte
Duyusal Gelişim
ve özell ikle d e 75 yaşından sonra gerçekleşir. Yaşla birlikte gözün lensi n i n sararması
renkleri ayırt etme kabiliyetini o l u msuz etkiler. Yaşlı yetişkinlerde ayrıca görsel bir
alan ın çevresini görme kabiliyeti d e azalır. Görsel işlevsellikte parıltıya bağlı önemli
gerilemeler 7 5 yaşında ve daha yaşlı ola n l a rı et kiler ve 85 yaşında ve daha yaşlı olan
larda daha da eıkilidir. Yaşlı yetişkinlerin görmesinde bow klukla ra yol açabilecek üç
hastalık katarakt. glokom ve maküler dejenerasyon d u r. İşitmede azalma orta yaşta
başlayabi l mekle birlikte genellikle ileri yetişk i n l i k dönemine kadar pek bir engel oluş
t u rmaz. İşitme cihazları ( iletken işitme kaybı içi n ) ve koklear implantlar (sinir d u y u
s a l işitme kaybı içi n ) pek çok yaşlı yetişkin i ç i n i ş i t m e soru nlarını azaltabilir. Koku
ve t a t alma da azalabilmekle birlikte b u azalma sağ l ı k l ı yaşlı yetişkinlerde asgari
d ü zeydedir. D ok u n ma d u ya rlı lığındaki değişiklikler yaşla n maya bağ l ı d ı r a ncak bu
d u ru m yaşlı yetişkin lerin çoğu için bir sorun oluşturmaz. Ağrıya karşı d u yarlılık ileri
yet işkinlikte aza l ı r.
Kalp damar rahatsızlıkları ileri yetişkinlikte a n a r. İ n me, kalp krizi. ya da böbrek has
Dolaşım Sistemi ve
t a l ığı riskini azaltmak için deva m l ı olarak yüksek seyreden kan basıncını n tedavi edil
Akciğerler
mesi gerekir. Akciğer kapasitesi yaş ilerledi kçe azalmakla birlikte yaşlı yetişkinlerin
diyafram güçlendirme egzersizleri ile akciğerleri n i n işlevse l l iğ i n i iyileşt i rebilmeleri
m ü m k ü nd ü r.
İleri yetişkinlikte yaşlanma, kadınlara göre erkeklerde daha fazla olmak üzere cinsel
Cinsellik
performansta bazı değişiklik lere neden o l u r. B u na karşın cinsel aktivi ı e için bilinen
hiçbir yaş s ı n ı rı yoktur.
Yaşland ıkça bir r a k ı m hastalık ya da rahatsızlıklara maruz k a l ma olası lığı mız artar.
Sağlık Sorunları
K ronik rahatsızlık lar erken yetişkinlikte nadir görülür, orta yetişkinlikte anar ve ileri
yet işkinlikte yaygınlaşır. İleri yet işkinlikte en sık görülen kronik rahatsızlık arteri t t i r.
Yaşlı yetişkinlerin yaklaşık dört t e üçü kan ser. kalp hastalığı ya da i n m e sonurnnda
ölür. Osteoporoz özellikle kadınların yatkın olduğu bir ra hatsızlıktır ve pek çok yaşlı
yetişkinin belirgin bir şeki l d e kambur yürümesinin başlıca nedenini oluştu rur. Kaza
lar genellikle ya)lı yetişkinleri genç yetişkinlere oranla daha fazla etkiler.
Madde Alkol kullanımı ve istismarı ileri yetişki n l i k t e azalmakla birlikte b u n ların yaşlı yetiş
Kullanımı ve İstismar k i n lerde tespit edilmesi genç yetişkinlere göre daha zordur.
Egzersizin yaşlı yeıişkinler için faydaları kesin bir şekilde kanı tlanmışt ı r. Yetişkinler
Egzersiz, için fiziksel a n la m da yapabiliyorla rsa hem aerobik egzersiz hem de ağır l ı k kaldırma
Beslenme ve Kilo a n t renmanları tavsiye edilir. Yaşlı yetişkinlerin, özel l i k l e de kadınların yeterli vitamin
ve mineral al maması endişe konusu d u r. Kalori kısıtlaması hayvanların yaşam uza
m ı n ı a r t t ı rabilmekle birlikte bunun i nsa nlar için de geçerli o l u p olmadığı bilinmemek-
65 yaşın üzerindeki yetişkinlerin sadece yüzde 3'ü, 85 yaşında ve daha yaşlı olanla
Tedavi
rın ise yüzde 2 3 ' ü yaşlı bakım evlerinde kalmaktadır. Bakım evlerinin kalitesi büyük
oranda değişiklik göstermektedir. B a k ı m evlerine aJterna t i f olabilecek bakım hizmet
leri önerilmektedir. B a k ı m evlerinde kalan kişilere sadece kontrol seçenekleri sunmak
ve onlara başa çıkına becerileri öğretmek davra nışlarını değiştirebilmekte ve sağlıkla
rını iyileştirebilmektedir. Gerek sağlık hizmet sun ucuları gerekse yaşlı yetişkinlerin
t u t umları bu kişilere s u n ulan sağlık bakım hizmetlerinin önemli uruurlarını oluştu
rurlar. Sağl ık hizmeti personeli çoğ u n l u kla toplumun yaşlı yetişkinlerle ilgili olumsuz
görüşünü paylaşırlar.
a n a hta r e l i meler
arterit 548 hormonal stres kuramı 538 mitokondrial k u ra m 538 yaşam beklentisi 532
evrimsel yaşlanma kurarrıı hücresel saat kuramı 537 nörojenez 540 yaşam uzamı 532
537 katarakt 545 osteoporoz 548
glokom 545 maküler dejenerasyon 545 serbest radikal kuramı 537
ileri Yetişkinlık
• KISIM 9 559
İLERİ YETİŞKİNLİK
--
. .
ta işlevlerini betimler.
Çok-boyutluluk ve Çok-yönlülük
iş
ABD'de ve Diğer Ülkelerde Emeklilik
..c Eğitim, iş ve Sağlık Emekliliğe Uyum Sağ lamak
ta Kullan ya da Kaybet
Bilişsel Becerilerin Geliştirilmesi 4 Zihinsel Sağhk
c: Bilişsel Nörobilim ve Yaşlanma
Öğrenme Hedefi 4 Yaşlı yetişkinlerdeki zihinsel
ta 2 Dil Gelişimi
problemleri beti mler.
E
Depresyon
Öğrenme Hedefi 2 Yaşlı yetişkinlerde d i l Bunama, Alzheimer ve Diğer Hastalıklar
becerilerindeki değişikliklerin özelliklerini açıklar. Kurban Olma Korkusu, Suç ve Yaşlılara Yönelik Kötü
::J Muamele
5 Din
:Q
_o Öğrenme Hedefi 5 Yaşlı yetişki nlerin yaşam ı nda
d i n i n rol ü n ü n açıklar.
2 �
0 1 O yılında, 90 yaşı nda i Helen Small, yüksek lisan
.
sını Dallas'daki Texas Universitesinde tamamladı
( UT- Dallas) . Yüksek lisans tez projes i n i n konusu g e ç yetişki n l i kte romantik i l iş
ki lerd i . Helen ken d i sinden daha büyük, 92 yaşındaki bir erkekle de görüşme yaptığı n ı
bel irtti.
Helen sadece bilişsel olarak değil aynı zamanda fiziksel olarak ta oldukça zinde bir
insan. Haftada üç g ü n, yürüyüş band ında 30 dakika ve daha sonrada 6 fa rklı ağırl ı k
makinesinin üstünde aerobik yapara k yaklaşık bir saat spor ya pıyor.
I
... - konu bağlantıları
1
Birçok insan b i l i şsel i şlevselliğinde zirveye, orta yetişkinlik döneminde ulaş
1
m a kta d ı r. Ancak orta yetişki n l i k döneminde bazı b i l i şsel süreçlerde artış
görülürken, d iğer süreçler azalmaktad ı r. Örneğin, orta yaşlarda kel i m e dağar
cığı zirveye ulaşırken, işleme hızı düşmektedir. Uzmanlık da orta yaş dönemi
boyunca artmaktadır. Birçok insan için orta yetişkinlik, kişilerin hali hazırdaki
işlerini ve gelecekte yapmayı planladıklarını yansıttığı ve değerlendird iği bir
dönemdir. Orta yaşlardaki birçok yetişkin hayatın anlamını daha fazla incele
mektedi r.
I
"""1 - - geriye dönelim _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ;
"Yaşamımın geri kalan kısmında ne yapacağımı düşünmem gerekiyor. Bazı üniversite sınıf
larını araştıracağım ve yaşlı yetişkinlere UT-Dallas'ta bir ders vermeye çalışacağım'.' dedi.
Ben de geçenlerde öğrencilerle yaşamı ve deneyimleri hakkında konuşması için onu 201 O
sonbahar dönemi yaşam boyum gelişim dersimin bilişsel gelişim ve yaşlanma konusu
anlatılırken davet ettim. Helen bütün sınıfı ve kendisiyle iletişime geçen herkesi etkiledi.
sini planlıyorum.
Ön Bi lgi
Helen Small, yaşlı bir yetişkin olarak, bil işsel açıdan oldukça etkin bir hayat yaşamaktadır. Yaşlı
yetişkinlerin bil işsel olarak nasıl daha iyi işlev görecekleri, bu bölümde araştıracağımız önemli
konulardan biri olacaktır. Aynı zamanda dil gelişimi, iş ve emeklilik, zihinsel sağlık ve din ile
ilgili önemli konular da bu bölümde incelenecektir.
• Bil işsel mekanikler, zihnin "donanı mı" dır ve evrimle birlikte gelişen
beynin nöro - fizyolojik yapısın ı yansıtmaktadır. Bilişsel mekanikleri
oluştu ran bileşenler : D uyusal gireli, dikkat, görsel ve motor bellek, ayırt
Grandma Moses, zamanında "Amerikan resim sanatının büyük yaşlı
etme, karşılaşt ırma ve kategorizasyonu içeren sü reçlerin h ı zı ve doğru
leydisi" olarak tanınmaktaydı. Resim yapmaya 76 yaşında başlamıştı
luğudur. Biyoloji, kalıtım ve sağlığın bilişsel mekanikler üzerindeki
ve 1 00. doğum gününden sonra da resim yapmaya devam ettL
ŞEKİL 1 8. 1 E
"'
N
c
BİLİŞSEL MEKANİKLERDE V E BİLİŞSEL PRAG o
>-
1 .0
·v;
MATİKLERDE KU RAMSALLAŞMIŞ YAŞ DEGİ -""
"'
ŞİMLERİ: Baltes, bilişsel mekaniklerin, yaşlanmayla !!'
"'
birlikte düştüğünü ancak bilişsel pragmatiklerin en 0.5
E
"'
azından birçok insan için iyice yaşlanana kadar düşüş
�
göstermediğini belirtmektedir. Bilişsel mekaniklerin o
Bilişsel paragmatikler biyolojik/genetik temelleri; bilişsel pragmatiklerin ise o -
Bilişsel mekanikler deneyime dayanan/kültürel temellen vardır. 75 ya 20 30 40 50 60 70 BO
şından 1 00 yaşına kadar olan kısımdaki kesik çizgiler Yaş (yıllar)
bilişsel pragmatiklerdeki olası bireysel değişimleri
o 25 50
Yaş
75 1 00
göstermektedir. ŞEKİ L 1 8.2
YAŞIN TEPKİ ZAMANI İLE İ LİŞKİSİ: Bir çalışmaya
göre, 40'lı yaşlarda ortalama tepki süresi yavaşla
güçl ü bir etkisinden dolayı, bunların yaşla birlikte azalması olasıdır. Bazı araştırma maya başlamaktadır ve 60'1ı ve 70'1i yaşlarda bu dü
cılar, b i l işsel mekani klerdeki a za l manın ona yaşl ıl ığın başları gibi çok da ha erken şüş hızlanmaktadır (Salthouse, 1 994). Tepki süresini
değerlendirmek için kullanılan bu görev, kişilerin bir
başlayabi leceği sonucuna varmışlardır (Finclı, 2009; Salthouse, 2009 ) .
bilgisayar ekranındaki sayıları sembollerle eşleştir
• Bil işsel pragmati k ler, zihnin k ü ltüre da yalı "yazılım progra m ları"dır. Bilişsel mesini içermektedir.
İşleme H ızı: Genci olarak, ileri yetişkinl i k döneminde bilgi işleme hızıııda bir düşüş
olduğu görüşü kabul görmektedir (Sa l t house, 2 0 0 9 ) . Şekil ı 8.2 b u azalmanın yetiş
kinlerde bir çalışma ya da tepki zamanlarında ki yavaşlama sonucu olduğunu göster
mektedir.
ileri yetişkinlikte bi lgi işleme lıızıııda a za l ma olmasına rağmen, b u yeteneklerde
öne m l i b i reysel fa rk l ılıklar görül mektedir. Biriken bi lgi, yaşlı yetişkinl erde bilgi Bilişsel mekanikler: Zihnin "donanımı"dır ve beynin
işleme hızındaki yavaşlamayı bir dereceye kadar telafi edebilmektedir. nörofizyolojik yapısını yansıtmaktadır. Bilişsel meka
Yaşlı yet işkinlerde işleme hızında k i aza l manın, beyin ve merkezi sinir sisteminin nikler duyusal girdi, görsel ve motor bellek, ayırt
işlevsell iğindeki azal madan kayna klanması olasıdır (Finclı, 2009 ) . Sağlık ve spor, etme, karşılaştırma ve kategorizasyon süreçlerinden
oluşan hız ve doğruluğu içermektedir.
işleme hı zında ne derece azal ma olacağını etkileyeb i l i r. Örneğin, bir çalışmada, 6
aylık bir a erobi k çalışmasından sonra, yaşlıla rın tepki süresi görevlerinde gelişme Bilişsel pragmatikler: Zihnin kültüre dayalı "yazılım
gösterdikleri bulunmuştur (Kramer ve diğerleri, 1 99 9 ) . progra mları"dır. Bılişsel pragmatikler okuma ve
yazma becerilerini, dilin kavranmasını, eğitimsel be
Dikkat: Dikkatle ilgili değişimler bil işsel yaşlanmanın önı:nıli yönleridir (C omnıodari
cerileri, profesyonel becerileri ve yaşamın üstesinden
ve Guamera, 2008 ) . Yaşlı yetişkinlerde dikkatin üç boyutu incelenmektedir; seçici dik gelme ya da baş etmemize yardımcı olan benlik ve
kaı, bölünmüş dikkat, sürekli dikka t : yaşam becerilerine dair bilgi leri içermekted ir.
il- r Y ''I��
• ııık 563
Garfield @ by J i m Davis
"BEN YAŞLANDIKÇA ÖRÜMCEK
GARFIELD C> 2001 Paws, ine. izin alınarak basılmıştır. Universal UClick. All rights reserved.
• Seçici dikkat, yaşantının belirli bir yön üne odaklanırken, diğer ilgisiz kısımla
rını görmezden gelmek. Kalabalık bir odada veya gürül t ü l ü bir restoranda bir
sese odaklanma yeteneği, seçici dikka te bir örnektir. Kavşaktan sola dönerken
h angi uyaranı takip edeceğine karar vermek diğer bir seçici dikka t örneğidir.
Genel olarak, yaşlı yetişki nler genç yetiş k i nlere göre seçici d ikkat becerisinde
daha az başarılıdır ( B u cu r & Madden, 2007 ) . Ancak, bireylere yeteri
kadar uygulama yaptırıldıktan sonra, belirli bir hedefin bilgisayar ekra
n ı n da o l u p olmadığına karar vermek gibi basit görevlerde y a ş farklılığı
en aza i n mektedir.
Bellek: Yaşlandıkça nasıl hatırladığımızı gösteren bir çalışmaya göz atalım. Bir çalış
mada Amerika B irleşik Devletlerin'de yaşayan farklı yaşlardak i Latin olmayan yetiş
Seçici dikkat: Yaşantının belirli bir yönüne kinlerin, lise ya da ü n i versitedeyken öğrendikleri İspanyolcayı ne kadar hatırladıkları
odaklanırken, diğer ilgisiz kısımlarını görmezden
araştırı l mıştır ( B a hrick, I 984 ) . Katılımcılar l i se ya da ü n iversitede İspanyolcayı
gelmek.
öğrendikten sonra çok az k u llananlar arasından seçilmiştir. Beklendik şekilde, İspan
Bölünmüş dikkat : Aynı zamanda birden daha fazla
yolcayı geçen ü ç yıl içinde öğrenen genç yetişkinler, İspanyolcayı en iyi şeki ld e
faaliyete konsantre olmak.
hatırlamışlardır. B u n d a n sonra bellekteki bozulma derece derece gerçekleşmekt edir
Sürekli dikkat: Bir nesne, görev ya da çevrenin diğer
bir yönüne odaklanma ve bunu uzun süre devam
(bakın ız şekil 1 8. 3 ) . Örneğin , İspanyolcayı 50 sene önce ça lışmış olan yaşlı yetişkin
ettirme. ler, son üç yılda öğrenen genç yetişkinlerin h a tırladıkların ı n yaklaşık yüzde 80'nini
-;;;
kaynak bellek, ileriye dönük bellek ve sağlık, eğitim, sosyo-ekonomik .s
::-
25
o
faktörler gibi bilişsel olmayan faktörlerdir. c
"' l spanyolca eğitimi almamış kişilerin performansı
c
:::ı
Episodik Bellek: Episodik bellek yaşam olaylarının nerede ve ne zaman
olduğuyla ilgili bilginin korunmasıdır. Örneğin, ki.içtik kardeşiniz doğdu
� o
ğunda neye benziyordu, ilk doğum gününüzde n e oldu, uçakların D ünya o 10 20 30 40 50
l spanyolcanın öğrenilmesinden itibaren geçen yıl
Ticaret Merkezine çarptıklarını d u yduğunuzda ne yapıyord unuz ve bu
sabah kahvaltıda ne yediniz? ŞEKİL
1 8.3
Genç yetişkinler, yaşlı yet işkinlere göre daha iyi bir episodik belleğe İSPANYOLCANIN ÖGRENİLMESINDEN iTiBAREN YAŞIN B i R
sahiptir ( C a nsino, 2 0 09 ) . Yakın zamanda 1 8-94 yaş grupları arasında iŞLEVi OLARAK ISPANYOLCA BELLEGI: İspanyolca derslerinde
yapılan bir çalışmada, yaş a rttıkça bireylerin episodik bilgiyi, gerçekleri öğrenilen kelimeleri hatırlamada ilk keskin düşüş, yaklaşık üç yıllık bir
ve olayları hatırlamada daha çok zorlandıkları görülmüştür ( Siedlecki, zaman diliminde gerçekleşmiştir. Buna karşın, İ spanyolcayı öğrendik
ten sonraki üç yıldan öğrendikten sonraki 50 yıla kadar, bellekte l span
2007 ) . Ayrıca, yaşlı yetişkinler eski olayları d a ha yakın zamandakj olay
yolca ile ilgili çok az düşüş görülmüştür. İspanyolcayı öğrendikten 50 yıl
lara göre daha iyi hatırladıkları n ı düşünmektedirler ve genellikle kendi sonra bile kişiler hala kelime dağarcığının hemen hemen % SO'sini ha
lerine yıllar önce ne olduğunu hatırladıklarını ama dün ne yaptıklarını tırlamıştır.
hatırlayamadıklarını bildirmektedirler. Ancak, a raştırmacılar tutarlı ola
rak, bu bildirimlerin tam tersine, yaşlı yetişkinlerde, bellek ne kadar yaşlı olursa o
kadar az doğrul u k l a hatırlandığını b u lmaktadırlar. B u , aslında lise sınıf a rkadaşla rı,
okullarda öğrenilen yabancı dil, ilkokul öğretmenlerinin isimleri ve günlüklerdeki
otobiyografi k gerçeklerle ilgili bellek çabşmalarda belgelenmiş oldu ( Smith, 1 99 6 ) .
Bilişsel Kaynaklar-Çalışma Belleği ve Algısal Hız: Belleğe dair bir bakış açısına göre
beli rli sayıda bilişsel kaynak, herhangi bir bilişsel göreve tahsis edilebilmektedir. iki
önemli bilişsel kaynak, çalışma belleği ve algısal hızdır. 1 5. bölümden hatırlayacağınız
Episodik bellek: Yaşam olaylarının nerede ve ne za
man olduğuyla ilgili bilginin korunması.
gibi çalışma belleği, kısa süreli bellekle yakından ilişkilidir fakat zihinsel işlerde bellekte
daha fazla yer alır. Çal ışma belleği bireylerin karar verirken, problem çözerken, yazılan Anlamsal bellek: Bir insanın, dünya hakkındaki bil
ve konuşulan dili kavrarken bilgiyi değişimJemesine ve kurgulamasına izin veren zihin gileridir - bu bilgiler, kişinin uzmanlık alanlarını,
okulda öğrenilen genel akademik bilgiyi ve "günlük
sel bir "iş tezgahına"a benzer ( Baddeley, 2007a, b ) . Araştırmacılar ileri yetişkinlik yıl-
bilgiyi" içermektedir.
Açık ve Örtük Bellek: Araştırmaolar, yaşla nmanın açı k bellekteki düşüşle d e ilişkili
olduğun u bulmuşlardır (Yoon, Cole & Lee, 2009 ) . Açık bellek kişilerin, bilinçli ola
rak bildikleri ve beyan etikleri olaylara ve deneyimlere dair belleği içermektedir. Açık
bellek, bildirimsel bellek olarak da kullanılmaktadır. Bir markette b u l u n manız ve ne
a lacağınızı hatırlamanız, Illinois eya letinin başkentinin adını bilebilmemiz ve bir
fi lmde izlediğiniz olaylan tekra r an latmanız açık belleğe örnektir. Örtük bellek,
bilinçli olara k toplan a n la rı n dışındaki bellektir. Bu bellek, otomatik olara k gerçekleş
tirilen becerileri ve rutinleri içermektedir. Ö rt ü k belleğe b i linçl i olara k üzerinde
düşün meksizin yapılan araba k u l la n mak, bilgisayar klavyesinde yazı yazmak, golf
sopasıyla vurmak gibi beceriler örnek olarak verilebilir.
Örtük bellek, açık belleğe göre yaşlanmadan daha az olumsuz olarak etkilen-
mektedir ( Howard ve diğerleri, 2008 ) . Dolayısıyla, yaşlı yetişkinler bir kağıda yaz
madıkça bir marketten alacaklarının unutma olasılıkları, araba kullanmayı u nutma
olasılıklarına göre daha fazladır. Yaşlı yetişkinlerin algısal hızları, araba k ullanırken
yavaş olacaktır fakat arabayı nasıl kullandıklarım hatırlayacaklardır.
Kaynak Bellek: Kaynak bellek, bir şeyi nerede öğrendiğimizi hatırlama yete
neğidir. Yetişkin l i k yıllarında yaşla birlik te kaynak bellek becerisinde başarısız
l ı k lar a rtmaktadır ve bu başarısızlık, şakayı kimin anlattığını u n u t up anlatan
kişiye tekra r anlatmak gibi garip d ur u m l a rı n ortaya çıkmasıyla sonuçlanmakta-
dır ( B eksen & Gu lgoz, 2009; Glisky & Kong, 2009 ) .
Lynn Hasher ( 2003, s . 1 30 1 ) , kaynak bellek gibi birçok bellek ça lışmalarında
kişilere, çok önemsemedikleri bir bilgi sorulduğu nda, yaş farklılığının oldukça fazla
olduğunu bulmuştur. Fakat önemli bir bilgi soru lduğu nda, yaşlılar genç yetişkinler
Bu yaşlı kadın, arabasının anahtarlannın nerede oldu kadar başarılı olmaktadır. Genç yetişkinlerin harcayaca kları çok fazla zihinsel kay
ğunu unutmuş. Bu durum hangi bellek türünü içerir?
nağı vardır. İnsanlar yaşlandıkça, kayn a k la rı n ı kulla n mada seçici olmaktadırlar.
İleriye Dönük Bellek: ileriye dönük bellek, ilaçlarını a lmayı hatırlamak gibi gele
cekte yapılacak bir şeyi hatırlamayı içerir. B a zı araştırmacılar. yaşla birlikte ileriye
dönük bellekte azalma olduğu n u bildirmelerine rağmen, çok sayıda çalışma bu düşü
şün karmaşık olup olmayacağını ve neyin değerlendirildiği ve değerlendirme bağlamı
açısından görevin doğası gibi çeşitli faktörlere bağlı olduğun u göstermiştir ( E i nstein
& McDaniel, 2005; Rendell ve diğerleri, 2 00 7 ) . Örneğin, yaşa bağlı bozuk l u k lar,
zamana bağlı i leriye dönü k bellekte (gelecek cuma a rkadaşını a ramayı hatırlam ak
Açık bellek: Açık bellek kişilerin, bilinçli olarak bildik gibi ), olaya bağlı ileriye dön ü k bellek görevlerine göre (bir a rkadaşınıza onu gördü
leri ve beyan etikleri olaylara ve deneyimlere dair bel ğ ü n ü zde bir kitabı okumasını söylemeyi hatırlamak gibi ) daha fazla olmaktadır.
leği içermektedir
B u nu n l a birlikte ileriye dön ü k bellekteki düşüşler, laboratuvar orta mında gerçek
Örtük bellek: Bilinçli olarak toplananlann dışındaki yaşam bağlamlarına göre daha çok görülmektedir ( Bisiacchi, Ta rantino & Ciccola ,
bellektir; otomatik olarak gerçekleştirilen becerileri 2008 ) . Aslında randevulara uymak gibi bazı gerçek yaşam bağlamlannda, yaşlıların
ve rutinleri içermektedir. ileriye dönük bellekleri genç yetişkinlere göre daha başarılıdır ( Luo ve C raik, 2008 ) .
i leriye dönük bellek: Gelecekte yapılacakları hatır
lamaktır.
Karar Vermek: Çalışma belleği ve uzun süreli bellek gibi belleğin çeşitli boyutlarında
düşmeler olmasına rağmen, birçok yaşlı yetişkin, karar verme becerilerini oldukça iyi
Yaşlı Yetişkinin ya d a Genç Yetişkin i n Belleğ inin Sınandığı Zaman Dilimi Sonuçları
Etkilemekte midir?
Belirli ölçüm koşu l ları, yaşlıların belleğ i ndeki düşüşü a rttırmaktadır Üniversite çağındaki
Yaşlı yetişkinler
öğrenciler
(Yoon ve diğerleri, 201 O) . B i rçok araştırmacı, en uyg u n za man d i l i mi 7.0
olan a kşamları çalışmaları n ı yürütmektedir; akşa m a raştı rmacı l a r ve ;;;
;;..
ü niversiteli katı lımcılar için uyg u n bir za m a n d i l i m i d i r. Erg enliğin geç � 6.5
,.
dönemlerindeki, geleneksel ü n iversite yaşındaki öğrencilerinin ve E
,.
yirmilerin ba şlarındakilerin en uyanıkoldu kları veişlevlerin enveri m l i � 6.0
o
olduğu za m a n akşamdır a n c a k yaşlı yetişkinlerin yaklaşık %75'i n i n c
'fü 5.5
g ü n ü n erken saatlerinde ya n i saba h la rı performansları e n üst düze o;
leri hatırlamayı içeren bellek ölçümlerinde daha iyi performans gös Testin zamanı
bir şekilde korumaktadır ( Healey & Hasher, 2009 ) . Bazı durumlarda, bellekteki yaşa
bağlı aza l malar, karar vermeye zarar verecektir ( B ra nd & Markowitsch, 2 0 1 0 ) . Ancak,
özellikle karar verme zamanla smırlandınlmadığında ve karar arılar için a nlamlı oldu
ğunda yaşlı yetişkinlerin performansları iyidir (Yoon, Cole & Lee, 2009 ) .
Bilgelik: Bilgelik, şarap gibi yaşla birlikte gelişmekte midir? " B ilgelik" olarak tanım
ladığımız şeyler nelerclir? Bilgelik, önemli konularda doğru yargılamalar yapmamızı
sağlayan yaşamın uygulamaya dair boyutlarında uzman l ı k düzeyinde bilgidir. B u
uygulamaya yönelik bilgiler, insan gelişimi ve yaşam olaylarına dair bir iç görüyü,
iyi yargılamayı ve zor yaşam problemleriyle nasıl baş edileceğini a n la mayı içerir.
B undan dolayı bilgelik, zekanın standart kavramlarından çok, hayatın pragmatik ve
insan koşullarına odaklanmaktadır ( Staudinger & Gluck, 2 0 1 1 ) . Yakın zamanda bil
gelikle ilgili yapılan bir çalışmada, yaşlı yetişkinlerin genç ve orta yaşlı yetişhlnlere
göre sosyal çatışmalarla ilgili daha yüksek düzeyde muhakeme yaptıklarını bildir
mekteclir ( Grossman ve diğerleri, 2 0 1 0 ) . Yaşlıların kulland1ğı yüksek düzeyde muha
keme becerisi, çok -yönl ü baklş açısını, u zlaşma için hoşgörüyü ve diğerinin
bilgilerinin sınırlarını a n lamayı içerir.
B i lgelikle ilgili B altes ve meslektaşlarının ( B a ltes & K unzmann, 2007; B altes &
Smith, 2008) yaptıkları çalışmada aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
E G İ T İ M, İ Ş ' E S A G L I K
Eğitim, iş ve sağlık yaşlıları n bilişsel fonksiyonlarını etkileyen önemli faktörlerdir.
B u n l a r, yaşlılarda bilişsel gelişimin çalışılmasında k u şak etkisinin neden önemli old u
ğ u n u a nlamada d a önemli olan faktörlerden üçüdür. Aslında kuşak etkileri, bilişsel
yaşlanma çalışmaları için çok önemlidir ( M a rgrett & Deshpande - Kamat. 2009) .
Eğitim: Amerika'nın 20. yüzyıldaki gelecek nesli daha iyi eğitim almıştır. B u neslin
yaşlı yetişkinleri kendi ebeveyn ve büyük anne-babalarına göre daha yü ksek olasılıkla
ü n iversiteye gitmişler ve aynı zamanda b u nesildeki daha fazla sayıdaki yaşlı yetişkin
bugün eğitimlerini ilerletmek için üniversiteye geri dönmektedir. Eğitimle ilgili
deneyimler zeka testleri ve bellek gibi bilgi işleme görevlerindeki p u a nlarla Yaşl ı bir i nsan için her mevs i m
olumlu yönde ilişkilidir (Aiken, Morgan, Sims & Whitfield, 2 0 1 0; Gangul i ve
öğrenme zamanıdır.
diğerleri, 20 1 O; Schaie, 2008; Wilson ve diğerleri, 2009 ) .
Yaşlı yetişkinler birçok nedenden dolayı eğitim a lmak istemektedirler -Aeschylus
( M a n heimer, 2007 ) . Kendi yaşlanmalarının doğasını daha iyi a n lamak istemek Yu11a11 oyun yazarı. MÖ. 5. yüzyıl
tedirler. Yaşamlarında önemli değişimlere neden olan sosyal ve teknolojik deği
şimleri daha iyi öğrenmek istemektedirler. Daha sonraki yaşamlannda, toplumsal
ve işle i lgili taleplerle baş etmek için gerekli bilgileri keşfetmek ve u yg u n becerileri
öğrenmek istemektedirler. Rekabet etmek ve iş hayaımda kalmak için ve daha fazla
eğitime ihtiyaçları olduğunu a nlamaktadırlar. Son olarak, yaşlı yetişkinler emeklilik
lerinde yaşama daha i y i u y u m sağlayabilmelerine yardımcı olacak kendilerin i dair
keşifleri ilerletmek ve boş zaman aktiviteleri için daha fazla eğiti m almak istemek
tedirler.
i ş: Gelecek nesiller. bilişsel yönelimli işleri daha fazla içeren iş deneyimlerine sahiptir
( E lias & Wagster, 2007 ) . Bizim büyük-büyük babamız ve büyük a nnemiz, daha çok
• En temel faaliyetleri evde zaman geçirmek olan 60-75 yaş arası 1 24 bireyin
aerobiğe daya n ıklılık ve b i l işsel işlev d üzeyleri sınanmıştır ( K ra mer ve diğer
leri. 1 999 ) . B i lişsel işlevler ça lışma belleği. planlama ve progra mlama gibi görev
lerle ölçülmüştür. Gru b u n ya rısı seçkisiz olarak yoga gibi esneme erkinliklerine,
diğer yarısı da haftada üç kere yürüyüşe tabi t u t ulmuştur. Altı aydan sonra, 1 6
dakikada ort a l a ma bir m i l y ü rü yenler başlangıca göre 1 dakika daha h ızlanmış
lardır ve yogadakiler de daha esnek hale gelmişlerdir. B il işsel fonksiyonları altı
ay sonra tekrar değerlendirildiğinde, yürüyüş yapanlar, esneme et kinli k lereine
katılanlara göre bilişsel t estlerde yüzde 25 daha yüksek puan alm ış l a rdır.
1< 1 1 1 ı A N V A nA ı< A V B ET
B i l işsel faaliyet örüntü lerindeki değişimler, bilişsel becerilerin k u l lanılmamasından
ve bunun sonucu olara k da atrofi o luşmasından kaynaklanmaktadır ( H ughes, 20 1 0 ) .
B u kavram " k u l l a n ya da kaybet" kavramıyla ifade edilmekted ir. Yaşlı yetişkinlerde,
bilişsel beceri lerin devam etmesine katkıda bul unma olasılığı olan zihinsel faaliyetler
kitap okumak, bulmaca çözmek, derse ve konsere gitmektir. Ku llan ya da kaybet
kavramı, bilişsel optimizasyo n u n yükümlülük modeli (engagement model o f cogni
tive opt imizat ion ) 'nin önemli bir bileşenidir. Bu model zihinsel gelişimdeki yaşa
bağlı d üşüşün, sosyal ve bilişsel etkinliklerde bulu narak nasıl engellenebileceğ i n i
ifade etmektedir ( La - Rue, 20 1 0; Park & Reuıer - Lorenz, 2009; Stine - Morrow v e
diğerleri, 2 007 ) . Aşağıda a n la ı ı l a n ça lışmalar ku l l a n y a da kaybet kavramını v e
bilişsel optimizasyo n u n y ü k ü m l ü l ü k modelini desteklemektedir:
• Vicroria Boylamsal çalışmasından elde edilen bulgulara göre, orta yaşlı ve yaşlı
yetişkinler zihinsel içerikli faa liyet lere katıldıklarında, bu etkinlikler o n l a rı n b i l iş
The young @heart korosunun ortalama yaşı BO'dir.
sel d üşüşü için tampon görevi görmektedir ( H ultsch ve diğerleri, 1 99 9 ) . B u
Young@heart programı 2008'de oldukça popüler
çalışmada bilişsel olarak karmaşık faaliyetlere katılmak yakın zamanda yapıl a n olmuştur. Program şarkı söyleyen yetenekleri, "kul
çalışmalara göre.daha h ızlı ve daha t u t a rlı işleme hızıyla i lişkili b u l u n m u ş t u r lan ya da kaybet" olgusunda çok açık bir şekilde "kul
( B ielak v e diğerleri, 2007 ) . lan" tarafında yer alan önemli bir yaşlı yetişkin gru
bunun iyimserliğini ve enerjisini göstermektedir.
B İ L İ Ş S E L B E C E R İ L E R İ N G E L İ ŞT İ R İ L M ES İ
Eğer yaşlılar bilişsel becerilerini kaybediyorlarsa tekrar eğitilebilirler mi? B irçok
çalışma eğitimin bir dereceye kadar yapılabileceğini göstermektedir ( B oron, Wil l is &
Schaei, 2007; Kramer & Morrow, 2 0 1 0; Park & Reuter-Lorenz, 2009; Willis, Schaei
& Martin, 2009 ) . Bu alanda yapılan çalışmalardan iki önemli sonuç çıkarılabilmek
tedir: ( 1 ) eğitim, birçok yaşlının bilişsel becerilerini ilerletmektedir a ncak ( 2 ) ileri
yetişkinlikte özellikle daha da ileri yaşlarda ( 8 5 ve üst ü ) , esneklikte kayıplar olmak
tadır ( Ba l tes, Lindenberger & Staudinger, 2006 ) . Yakın zam a n da yapılan bir çalış
mada, karmaşık video oyunları, dikkatin bölü nmesi, değiştirme görevleri gibi daha
yüksek d üzeyde bilişsel koordinasyonu içeren becerileri gerektiren d u ru m l a r sağlan
dığında, yaşlıların bilişsel becerilerinin geliştirebildiğini bulmuşlardır ( Hertzog ve
diğerleri, 2009 ) . Şimdi yaşlılarla yapılan bazı bilişsel eğitim çalışmalarını inceleyelim.
Sherry Willis ve meslektaşlarının ( 2006) yakın zamanda gerçekleştirdiği kap
samlı çalışmalarda, yaşlı yetişkinler seçkisiz olarak seçilip dört gruptan birine yer
leştirilmiştir: ( 1 ) M u hakeme, ( 2 ) bellek, ( 3 ) işleme hızı gibi eğitim a l a n gruplar ya
da (4) eğitim a lmayan kontrol grubu . Her eğitim t ü rü kendi alanında hemen etkisin i
göstermiştir - m uhakeme eğitimi m u hakemeyi geliştirmiştir, bellek eğitimi belleği
geliştirmiştir ve işleme hızı eğitimi işleme hızın ı geliştirmiştir. Ancak eğitimin etkileri
diğer bilişsel alanlara transfer edilmemiştir. Örneğin, işleme hızı eğitimi, yaşlı yetiş
kinlerin bellek ya da m u hakemelerine katkıda bulunmamıştır. M u hakeme eğitimi
verilen yaşlıla r, bu eğitimi a lmayan kontrol grub u n a göre,
günlük yaşamdaki faaliyetlerinde daha az zorluk yaşamışlar
dır. G ü n l ü k yaşam faaliyetleri, yaşlı yetişkinlerin ne kadar
bağımsız olarak yemeklerin i hazırladıkları n ı, ev işlerin i yaptık
l a rını, ödemeleri yaptıklarını, alışverişe gittiklerini ve sağlık
bakımlarını yaptıklarını içeren faa l iyetleri değerlendirilerek
ölçülmüştür. Bu eğitimler beş yıllık çalışma boyunca, hedefle
nen belirli beceriler üzerindeki etkisini sürdürmüştür. Ancak,
ne bellek eğitimi ne de işleme hızı eğitimi yaşlıları n günlük
yaşam etkinliklerine katkıda bulu nmamıştır.
Yakın zamanda yapılan diğer bir çalışmada, yaşlılar "Senior
Odyssey" adı verilen 20 haftalık bir etkinlik programına katıl
mışlardır. Bu takım temelli program, çocuklar ve beliren yetiş
kinler için "The Odyssey of the Mind" program ı n dan
çıkarsanan yaratıcı problem çözmeyi içermektedir ( Stine-Mor
row ve diğerleri, 2007 ) . B i r alan deneyinde, Senior Odyssey'i
almayan kontrol grubuyla karşılaştırıldıklarında, Senior Odys-
Eğitim ne dereceye kadar yaşlı yetişkinlerin bilişsel işlevlerini geliştirebilmektedir? sey program ı na katı !an l a rda işleme hızları n da ilerleme, yara-
B İ L İ Ş S E L N Ö RO B İ L İ M V E Y A Ş LA N M A ,----------�
B u böl ümde birçok konu altında ve 1 7 . bölümde tartışıldığı gibi, beynin belirli böl
I
ı gelişimle bağlantı
geleri, yaşlanma ve bilişsel işlevlerle ilişkilidir. Bu bölümde beynin yaşlanma ve biliş
1
sel işlevler üzerindeki rol ü n e yönelik artan ilgi incelenmiştir. Bilişse/ nörobilim alanı, Beyin gelişimi: Yaşlı yetişkinlerin katıldık
1
beyin ve bilişsel işlevler a rasındaki i lişkileri çalışan temel bir disiplin olara k ortaya ları faal iyetler beyin gelişimini etkileyebil 1
çıkınıştır ( Meeks & Jeste, 2009; Philli ps & Andres, 2 0 1 0; Schiavone ve diğerleri, 2009; mekted i r. 1 7. Bölüm, s. 540. 1
I
Voelcker-Rehage, Gode & Staudinger, 2 0 1 0 ) . Bu alan, özellikle bireylerin belirli biliş
....ııt - - - - - - - - - - - - - - ;
sel faaliyetlerde b u l u nduğunda hangi beyin bölgelerinin harekete geçtiğini belirlemek
için fMRI, PET ve DTI gibi beyin görün tüleme tekniklerini içermektedir ( CHarlton ve
diğerleri, 20 1 0; Erickson ve diğerleri, 2009; Kennedy & Raz, 2009; Park & Reuter
Lorenz, 2009; Ystad ve diğerleri, 2 0 1 0 ) . Örneğin, yaşlı bir yetişkinden önce sözel
malzemeleri ya da görsel i mgeleri kodlaması sonra tekrar geri çağırması istendiğinde,
yaşlı yetişkinin beyin faaliyetleri fMRl beyin tarayıcısı sayesinde görüntülenmektedir.
Beyindeki değişimler, b i lişsel işlevleri etkileyebilmektedir ve bilişsel işlevlerdeki
değişimler beyni etkileyebilmektedir. Örneğin, beyni n prefrontel korteksinin yaşlan
ması, çalışma belleğinde bir d üşüşe yol açabil i r ( Smith, 2007 ) . Yaşlı yetişkinler
çalışma bel leklerini düzenli olara k kullanmadıklarında ( k u llan ya da kaybet böl ü
m ünden hatırlayınız), prefrontal lobdaki sinirsel bağlantılar atrofi yapabilir. B u n unla
birlikte, yaşlı yetişkinlerin çalışma belleklerini harekete geçiren bilişsel m ü da h a leler
bu sinirsel bağl a n t ı ları arttırabilir.
Bu a lan çok yeni olmasına rağmen, yaşlanmanın bilişsel nörobilimi yaşl a n ma,
beyin ve bilişsel fonksiyonl a r arasındaki önemli bağlantıları ortaya çıkarma ktadır.
Ş u n ları içermektedir:
2 Dil Gelişimi O Yaşlı yetişkinlerde dil becerilerindeki değişikliklerin öze l liklerini açıklar.
Yansıt
Bağlantı Kur Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
Yaşlı yetişkinlerin yüzde kaçı çalışmaya devam etmektedir? Bu kişiler ne kadar üret
kendir? K i m ler emekliliğe e n iyi şekilde uyum sağlamaktadır? Amerika B irleşik
Devletlerin'de ve d ü nyada emekli l iğin d eğişen örüntüleri nelerdir? B u nlar bu
bölü m de ele a l ı nacak sorulardan bazılarıdır.
iş
,------------�
I 2 1 . yüzyılın başlarında, 6 5 yaş üstü tam zamanlı çalışan erkekleri n yüzdesi, 2 0 .
g e l i ş i m le bağlantı yüzyılın başları ndaki yüzdeden d a h a azdır. Ancak yasalardaki değişiklikler 6 5 yaş
iş/Çalışma: Amerika B i rleşik Devletlerin'de ' üstü bireylerin çalışmaya devam etmesine izin vermektedir ( Shore & Goldberg,
40-59 yaş arası kişilerin yaklaşık yüzde 80'i 2 00 5 ) . 1 900'den 2000 yılına kadar görülen düşüşün oranı yüzde 70 kadardır.
çalışmaktadır. 1 5. Bölüm, s. 492. E meklilerin önemli bir kısmı. kısmen emekli olmuştur. Bu kişiler kariyer yap
I tıkları işin saatlerini azaltarak yarı zamanlı işlere başlamışlardır ya da yeni (genellikle
� _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ,
daha az ödeme yapılan ) işlere geçmektedirler ( H a rdy, 2006 ) . Özellikle serbest meslek
sahibi erkekler, aynı işte ya da farklı bir işte paralı olarak çalışmaya devam etmek
tedirler.
B a zı kişiler, yaşamları boyunca üretkenliklerini sürdürmektedirler
( Cleveland & Shore, 2007 ) . Bu grupta yer alan yaşlı çalışanların bazıları,
genç çalışanlar kadar ya da daha fazla saat çalışmaktadırlar. Yaşlı erkek
lerle yapılan ulusal boylamsal çalışmada, sağlıklı olmak, işe güçlü bir
şekilde psikoloj i k olarak bağlanmak, emekliliği sevmemek yaşlılıkta
( 70'ler ve 80'ler) çalışmaya devam etmekle i lişkili en önemli özelliklerdir
( Parnes & Sommers, 1 994) . Çalışma olasılığı, eğitimle ve çalışan bir eşe
sahip olmayla da olumlu olarak i l işkilidir.
özellikle üzerinde düşü n ül mesi gereken konu, geleneksel emeklilik
yaşına 2 0 1 0'da ulaşması beklenen baby boomers kuşağıdır (78 milyon
insa n ) . Bu kuşaktaki kişi sayısı fazla olduğu için ve zor ekonomik zaman
lar geçirildiği için, a rt a n oranda yaşlı yetişkinin çalışmaya devam etme
olasılığı yüksektir ( Hart, 2007 ) . B u kuşağın büyük bir çoğunluğu 70
yaşına u laştığında, Amerika B i rleşik Devletlerin i n çalışma gücün ü n yaş
lanması en az 2034'e kadar devam edecektir ( Ma nton ve diğerleri, 2007 ) .
B ilişsel beceriler, yaşlı yetişkinlerde iş performansının en i y i yorda
Ruby Johnson, 93 yaşında ve Wisconson'da
yıcıJanndan biridir. Yaşlı çalışanların, genç çalışan lara göre işe gelmeme
Menomonee Falls'da bir şirkette elektrik bobinleri ve kaza oranı daha düşük ve iş doyumu daha y üksektir ( Warr, 2004 ) . Sonuç olarak,
etrafına ısıya dayanıklı bant sarma işinde çalışmakta yaşlı çalışanlar bilişsel yeterlikleri n i n ötesinde bir işletmeye önemli değerler katabil
dır. Yaşlı yetişkinlerde emeklilik ve iş konularında ne tür mektedir. Ayrıca, daha önce bu bölümde bahsedildiği gibi, büyük ora n da karmaşık
değişiklikler görülmektedir?
iş, daha yüksek d ü zeyde zihinsel işlevle ilişkilidir ( Schooler, 2 007 ) . Bu i l işki karşılıkl ı
olabilmektedir. Yan i , yüksek bilişsel becerilere sahip bireylerin, yaşlandıkları n da
çalışmaya devam etme olasılığı vardır ve oldukça karmaşık işlerde çalıştıklarında,
zihinsel işlevleri hiç şüphe yok k i gelişmektedir.
Giderek artan sayıda orta yaşlı ve yaşlı yetişkinler, ikinci ve üçüncü bir kariyere
sahiptir ( Moen & Spencer, 2006 ) . B i rçok yaşlı yetişkin, gön ü l l ü olarak para veril
meyen işlerde de çalışmaktadırlar. Bu t ü r seçenekler, yaşlı yetişkinin üretici faa
Gece daha gelmedi, ışıklar
liyetlerde ve sosyal etkileşimlerde bulunma, olumlu kimliğe sahip olma gibi
ka pa n d ığ ı için işsiz ka lmadık, fırsatlarını arttırmaktadır.
bizim için ya pı lacak ve cesaret edi lecek özetle, yaş işin birçok yönü n ü etkilemektedir ( Bohle, Piıts & Quinlin ,
2 0 1 0; Fabla, Sindelar & Gallo, 2009; Charness, Czaja & Sharit, 2 00 7 ) . B una
işler vard ı r.
karşın, işin ve performansın değerlendirilmesi gibi iş ve yaşlılıkla ilgili birço k
-Henry Wadsworth Longfellow çalışma w ı a rsız sonuçlar ortaya çıkarmıştır. İşyerlerinin yaşla ilgili düzenleme le ri
Amerikan şair, 1 9. yüzyıl. ya da başvuru havuzları, meslekler ve işlerin bizzat kendileri gibi önemli bağlam -
A B D' D E V E D İ G E R Ü L K E L E R D E E M E K L İ L İ K
Amerika B irleşik Devletlerin'de insanların büyük kısmı hangi yaşta emekli olmak
tadır? Emekli o l d u ktan sonra belli bir noktada birçok insan işgücüne geri mi dön
mektedir? D iğer ü lkelerde emek l i l i k nasıldır?
yaşındaki yaşlı yetişkinler, parasal nedenlerle, bazıları meşgul olmak � lşverenlerim beni zorladığında emekli olacağım
için bazıları da toplu ma yara rlı olmak için ça lışmaktadır ( Moen, 2007 ) .
Diğer Ülkelerde İş v e Emeklilik: Diğer ülkelerde i ş v e emeklilik nasıl Arkadaşlarım/meslektaşlarım emekli olduğunda emekli olacağım
Emeklilik bir olay değil bir süreçtir ( M oen, 2007 ) . Emeklilikle ilgili çalışmaların çoğu,
boylamsal değil kesitsel çalışmalardır ve bu çalışmalar da kadınlar yerine erkeklere
oda klanmaktadır. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, son iki yıl içinde emekli olan
erkeklerin, da ha uzun zamandan beri emekli olanlara göre moral düzeylerinin daha
yüksek old uğu n u bildirmektedir ( Kim & Moen, 2002 ) . Diğer yakın zamanda yapılan
bir çalışmada, emekli olup evli ve yeniden evlenmiş kadınların, emekli o l u p d u l,
boşan mış, ayrı ya da hiç evlenmemiş kadınlara göre yaşamlarından daha çok zevk
aldığı ve daha sağlıklı oldukları bildirilmektedir ( Price & Joo, 2 00 5 ) . B u n l a ra ek olarak
yakın zamanda yapılan bir çalışmada, kadınların emeklilik plan ları için erkeklere göre
daha az zaman h a rcadıkları b u l u n m u ş t u r (Jacobs-Lawson, Hershey & Neukam, 200 5 ) .
Emekliliğe iyi uyum sağlamış yaşlı yetişkinler sağlı klı, yeterli geliri olan, aktif.
iyi eğitim al mış, arkadaşlar ve a i leden oluşan geniş bir sosyal ağa sahip ve genellikle
de emekli olmadan önce yaşamdan zevk alan kişilerdir (Jokela ve diğerleri, 2 0 1 O;
Raymo & Sweeney, 2006 ) . Yeterli geliri olmayan, sağlığı zayıf. emeklili kle birlikte
eşin ölümü gibi başka sıkın tılara da uyum sağlaması gereken yaşlı yetişkinler, emek
liliğe uyum sağlamada en çok zorlananlardır ( R eichstadt ve diğerleri, 200 7 ) . Yakın
za manda yapılan bir çalışmada da, emekliliğe uyum sağlamada zorlanan kişilerin
daha çok işe güçlü bir şekilde bağlılıkları olan, tam zama nlı işler ve uzun bir çalışma
geçmişine sahip. emekliliğe geçiş sü reci kont ro l ü n ü n dışında olan ve düşük öz-yet
kinliğe sahip kişiler old u k ları b u l u nmuşt u r ( van Soli nge & H en kens, 2 00 5 ) .
Amerika B irleşik Devletleri'nin emeklilik sistemi bir geçiş dönemindedir ( G hilar
ducci, 2 0 1 0; Helman, Copeland & Va nDerhei, 2 0 1 0; Van Derhei, 20 1 0) . Emeklilik üze
rine 2007 yılında yapılan alan araştırmalarının sonuçları şu şekilde sıralanmaktadır
( Helman, Van Derlıei & Copeland, 2007 ) : Çalışanların yarısı, emekli aylığına güven
memektedir; birçok çalışan emekli oldu klarında sa hip olmayacakları yan gelirlere
güvenmektedir. Çalışanlara emeklilik hakkında tavsiyelerde b u l u n ulduğunda, genel
likle b u n ları pek önemsememektedirler; ça lışanlar uzun dönem sağlık sigortalarına
aşırı değer biçmektedi rler; birçok çalışa mn biriktird i kleri azdır ve birçok çalışanı n
emekli oldu klarında alacakları sosyal güvenlik gelirleri hakkındaki bilgileri çok azdır.
Esneklik, k i ş i n i n emekliliğe iyi u y u m sağlayıp sağlayamamasında önemli bir
u n s u rd u r. Kişiler emek li oldu klarında, çalışt ı k l a rında olduğu gibi a rtık ya pılandırıl
mış bir çevreye sahip değildirler. Böylece esnek olmaya, kendi ilgilerini keşfetme ye
ve o n u n peşi nden gitmeye iht iyaç d u yma ktadırlar. işle ilgili olmayan ilgilerle ve
a rkadaşlarla zaman geçirmek emekliliğe u y u m u a rttırmaktadı r.
Pla nlama ve daha sonra bu pla nları başa rı lı bir şekilde hayata geçirmek, emek
liliğe iyi uyum sağla manın önemli yönleridir. Emekliliği planlamada özel bir kon u
Parasal planların yanında, emeklilikte planlanması
gereken diğer boyutlar nelerdir? kadınlardır. Kadın ların erkeklerden daha u ı u n yaşama olasılığı ve daha çok ya lnız
İnsa n ların büyük bir kısmı u zu n bir yaşam sürmek istemekted ir ancak yaşlı l ı kta
yaşamlar. zihinsel bir rahatsızlıktan dolayı alt üst olmaktad ır. B u ihtimal hem insan
ların hayatında sorun oluşt urmaktadır hem de ıopl u m için parasal olarak pa halıya
patlamaktadır. Zihinsel rahatsızlıklar, kişileri yardıma ve bakıma m uhtaç h a l e getir
mektedir. Yaşlı yetişkinlerde zih insel sağlık boz u k l u klarının bedeli, Amerika'da yılda
40 milyon dolardan fazla olarak tahmin edil mekted ir. Para n ı n kayb ı n d a n çok insan
potansiyel inin kaybı ve b u n d a n görülen zarar önemlidir. Yaşlı yetişkinlerde zihi nsel
bozu kluklar daha çok ilgilenilen konular olmasına rağmen, yaşl ı yet işkinler genç
yeıişkinlere göre daha fa7Ja ora n da zihi nsel bozu kluk yaşa mama ktad ı r ( B usse &
B lazer. 1 99 6 ) .
rı � D D C C V ()
Majör depresyon, kişinin yoğun olarak m u tsuz, moralsiz, kendini aşağılayıcı (self
derogawry) ve sıkılmış old u kl a rı bir duygu d u rum bozu kluğudur. B u i nsanlar k e n
di lerini i y i hissetmezler, yaşama güçlerini kolayca kaybederler. işt a h l a rı yoktur,
halsizlerdir ve motivasyonla rı yok t u r. Ağı r depresyon, zihinsel ra hatsızlıkların "soğ u k
algınlığı" olarak adlandırılmıştır. Ancak, yakın zamanda yapılan b i r gözden geçirme
çalışması, yaşlı yetişkin lerde depresyon un, gençlere göre daha az yaygın olduğunu
Majör/ağır depresyon: Bireylerin son derece üzgün,
göstermektedir ( Fiske, Wtherell ve Gaız, 2009 ) . Yaşlı yetişkinlerdeki depresyon vaka
morali bozuk, kendinı aşağılayıcı ve sıkılmış oldukları
larının yarısından fazlasının yaşa dıkları yaşamlarındaki ilk depresyon rahatsızlığıdır bir duygudurum bozukluğu. Kişi iyi hissetmez, ya
( Fiske, Wıherell ve Gaız, 2009 ) . şama gücünü kolayca kaybeder, iştahı bozuktur, ne
Bir çalışmaya göre, yaşlı yetişkinlerde düşük sıklıkta depresyon belirtisi görü l şesiz ve isteksizdir. Majör depresyon çok yaygın
olduğu için zihinsel hastalıkların "soğuk algınlığı" da
mesi, o n a yaşa göre, daha a z ekonomik zorl u k, daha aı olumsu1 sosyal değişim
denir.
Demans, temel/öncül belirtisi zihinsel işlevlerin bozulması olan herhangi bir nöro
lojik bozu kluğa verilen genel addır. Demansa sahip olan kişiler sıklıkla kendilerine
bakma becerilerini ve tanıdık çevreleri, a ile bireyleri de dahil tanıdık insanları tanıma
becerilerini kaybederler { Mast ve Healy, 2009; ve diğerleri. 2 0 1 0; Travers, martin
Kahn ve Lie, 2 0 1 0) . Seksen beş yaş ve üstü kadınların yüzde 2 3 'ünün, erkeklerin
Demans: Temel belirtisi, zihinsel işlevlerin bozulması
yüzde l 7'sinin bunama riski taşıdığı tahmin edilmektedir (Alzheimer's Associaiton,
olan nörolojik bozukluklara verilen genel addır.
12 c
.<: .,
bir beyin rahatsızlığıdır. Amerika B i rleşik Devletleri'nde 20 1 0 yılında, tah
<( -"'
�
mini 5,3 m i lyon yetişkin Alzheimer hastasıdır ve 1 0 milyon babby boo "' .,
" .D
-
mers k u şağındaki k işilerin ( 1 946 ile 1 964 a rasında doğan kişiler) bu >.
5
o
hastalığa yakalanması beklenmektedir ( Alzheimer's Association, 2 0 1 0 ) . -"'
.,
Şekil 1 8.6'da farklı yaşlardaki kadın ve erkeğin tahmini Alzheimer hasta u
.,
Qi
lığına yakalanma riski gösterilmektedir ( Alzheimer's Association, 2 0 1 0 ) . \.'.) o
Kadınların Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığı, kadınların erkekler
65 75 85
den daha uzun yaşamasından kaynaklanmaktadır ve uzun yaşam beklen-
Yaş
tisi, b u hastalığa yakalanabilecekleri yılların sayısını a rt t ı rmaktadır. Ş E Kİ L 1 8.6
Alzheimer hastalığının, 65 yaş ve üstü Amerikalılarda sağlık harcamalarını
FARKLI YAŞLARDA KADIN VE ERKEKLERDE ALZHEIMER
üç kat arttırdığı tahmin edilmektedir ( Alzheimer's Association, 20 1 0 ) .
HASTALIGl'NIN GELİŞMESiNDE TAHMiN EDİLEN RiSKLER:
Hastalığın görülme sıklığı arttığı için, araştırmacılar çalışmalarını, hastalı- Kaynak: Alzheimer's Association (201 0). 201 0 Alzheimer's facts and
ğın altında yatan nedenleri onaya çıkarmaya ve daha etkili tedaviler geliş- figures. Alzheimer's & Dementia, 6, 1 58-1 94.
tirmeye yönlendirmiştir ( C hiba ve diğerleri, 2009; O'Bryant ve diğerleri.
2009; Reiman, Langbaum & Tariot, 2 0 1 0 ) .
B a şl a ma yaşı değişiklik gösterdiği için, Alzheimer, erken başlangıç ( 6 5 yaştan daha
genç kişilerde ortaya çıkar) ya da geç başlangıç ( başlama yaşı 6 5 ve ü st ü dü r ) olarak
da tanımlanmaktadır. Erken yaşta başlayan Alzheimer nadir görülmektedir ( b ü t ü n
vakala rın yaklaşık yüzde l O' u ) v e genellikle 3 0 - 6 0 y a ş a rası insanları etkilemektedir.
Alzheimer hastalığında beyin dokusu zarar gördükten sonra, en azından şu ana
kadar k i çalışma l a rı n temelinde ve yakın gelecekte etkili tedavilerle zararın geri
döndü r ü lmesinin olasılığı yoktur. Bu nedenle bu hastalıkla ilgili araştırmalar, hasta
lığın biyoloj i k ve çevresel risk unsurlarına, beyin dokusunun zarar görme olasılığı n ı
azaltan önleme stratej i leri geliştirmeye v e orta yetişkinlik dönemindeki bilişsel kay
nakların devam ettirilmesine odaklanmaktadır.
Alzheimer hastalığında, bellekte önemli rol ü olan beynin iletici asetilkolin kirn
yasalında (brain messenger chemical acetylcholine) eksiklik görülmektedir ( Alcaro
ve diğerleri, 20 1 0; Mura ve diğerleri, 20 1 0; Renız ve diğerleri. 20 1 0) . B u nunla bir
likte, hastalığın gidişatında beyin erimektedir ve bozulmaktadır (bakınız şekil 1 8. 7 ) .
Alzheimer hastalığında beyinin bozulması, amiloid plaka (kan da marlarında biriktiri
len protein depolarındaki yoğu n l u k ) ve nörofibrıl düğümleri'nin ( sinirleri yapılandıran
kıvrımlı l i fl e r ) formasyonu ile belirlenmektedir ( Ga l imberti & Scarpini. 2 0 1 0; Tabira ,
2009; Ta rawneh & Holtzman, 2 0 1 0 ) . Araştırmacılar özell ikle, Alzheimer hastala rının
plak a ve nörofi brıl d üğümlerindeki ilerlemeyi engelleme yollarını a ramaktadır
( M i u ra ve diğerleri, 2007 ) .
Alzheimer hastalığında rol oynayayabileceği düşünülen oksidatif strese ilgi git
t ikçe a rtmaktadır ( Bonda ve d iğerleri. 20 1 O; Di Bona ve diğerleri. 201 O; Galasko ve
diğerleri, 20 1 0 ) . O ksidatif stres, vücudun antioksidan savunma yapıları, serbest kök
sel atom ataklarla ve vücuttaki oksidasyonla baş edemediğinde ortaya çıkmaktadır.
1 7. böl ü mden hatırlayacağınız gibi serbest radikal k u ramı, temel biyoloj i k yaşlanma
k u ramıdır.
Alzheimer hastalığının nedenleri tam olara k bilinmemesine rağmen, yaş önemli
bir risk faktörüd ü r ve genlerin de önemli bir rolü n ü n olma olasılığı vardır ( Avramo
poulos, 2009; Bettens, Sleegers & Van Broeckhoven, 20 1 0; Gomez Ravetti ve diğer-
leri, 20 1 0) . Alzheimer hastalığına sahip kişilerin sayısı 65 yaştan sonra her beş yılda
Alzheimer hastalığı: Bellekte, muhakeme yetene
i kiye katlanma ktadır. Beyinde plaka ve düğümlerin a rt masıyla ilişkili olan Apolipop
ğinde, dilde ve sonunda fiziksel işlevlerde derece de
rotein E (apoE ) adındaki bir genin Alzheimer hastalarının üçte biri kadarında önemli rece bir bozulmayla kendini gösteren ilerleyen, geri
rol ü olduğu d ü ş ü n ü lmektedir ( Golanska ve diğerleri. 2 009; Lane ve He, 2009; dönüşü olmayan bir beyin rahatsızlığıdır.
ileri Yetişkınlik
• KISIM 9 581
ŞEKİL 1 8.7
İKi BEYİN GÖRÜNTÜSÜ: NORMAL OLARAK
YAŞLANMIŞ BEYİN VE ALZHEİMER HASTALl
GINA SAHİP BEYİN: Soldaki beyin grafiği normal
yaşlanmış beynin bir parçasıdır ve sağdaki resim ise
Alzheimer hastalığından zarar görmüş beynin bir
parçasının görüntüsüdür. Alzheimer hastalığına sa
hip beynin nasıl bozulduğuna ve eridiğine di kkat
ediniz.
KU RBAN OLMA KORKUSU, SUÇ VE YAŞLI LARA Muhammed Ali dünyanın en önde gelen sporcularından biridir
ve Parkinson hastasıdır.
YÖN ELİ K KÖTÜ M U A M E E
İleri yetişkinlik dönemindeki gelişimin bir özelliği olan bazı fiziksel düşüş ve sınırlı
lıklar, yaşlı yetişkinlerin incinebi lirliklerini ve kork u l a rı n ı a rttırmaktadır. B a zı yaşlılar
için suç korkusu seyahatten, sosyal etkinliklere katılmaktan ve hayatını etkin bir
şekilde sürdürmekten caydırıcı bir rol oynamaktadır. Yaşlıların hemen hemen dörtte
biri, bir suça k u rban olmaktan korktuklarını bildirmektedir. Ancak gerçekte, yaşlıla
rın aldıkları önlemler sonucunda, genç yetişkinlere göre bir suça k urban gitme ola
sılıkları daha azdır. Buna karşın, yaşlılara yönelik işlenen suçların, silahlı soygun gibi
ciddi saldırılar olma olasılığı vardır. Yaşlı yetişkinler, dolandırıcılık, vandalizm, kap
kaç. taciz gibi şiddet içermeyen suçlara da maruz kalmaktadır ( Fu lmer, Guadagno &
B olton, 2004 ) . Yaşlılara yönelik işlenen suç ora nları tahminleri düşük olabilmektedir
çünkü yaşlılar, suçluların intikam almasından korktukları için ya da adaletin yar
dımcı olacağını düşünmedikleri için işlenen suçu rapor etmemektedir.
Yaşlılara yönelik istismar ne sıklıkta gerçekleşmektedir? Yakın zam a n da yapılan
bir gözden geçirme çalışmasına göre, yaşlıla rı n yüzde 6'sı geçen bir ay içinde önemli
bir istismara maruz kaldıklarını bildirmektedir ( Cooper, Selwood & Livingston,
2008 ) . B u çalışmada, bakıcıların yüzde 1 6'sı yaşl ılara yönelik önemli derecede psi
kolojik istismarın olduğunu onaylamaktadır. Yaşlılara yönelik kötü m uamele her
hangi biri tarafınd a n u yg u l a m a k tadır a ncak öncelikle bu şiddet aile bireyleri
tarafından gerçekleştirilmektedir ( Dakin & Pearlmutter. 2009 ) . Yaşlılara yönelik kötü
muamele çocuklarda olduğu gibi ihmal. psikolojik istismar ve fiziksel istismarı içer
mektedir (Anetzberger & Teaster, 2 0 1 O; Mixson, 2 0 1 0 ) . Yaşlı yetişkinler, sıklıkla
eşleri tarafından istismara uğramaktadır. Yaşlı kadınların olası fiziksel şiddet karşı
sında yaşadıkları sıkıntı özel bir ilgi görmektedir. Yukarıda a nlatılan gözden geçirme
çalışmasına göre. yaşlı çiftlerin yüzde 5 .6'sı geçen ay içerisinde ilişkilerinde fiziksel
şiddet yaşadıklarını bildirmektedir.
Yaşlılar huzu revleri, hastaneler ya da uzun süreli bakım veren k u ru mlarda kalan
Parkinson hastalığı: Kaslardaki titreme, hareketle
yaşlı yetişkinlere yönelik kötü m u ameleyi ifade eden kurumsal şiddete de maruz kal rin yavaşlaması ve kısmi yüz felci gibi belirtilerle ta
maktadır ( M cDonald, 2007 ) . Yaşlılara yönelik k u rumsal şiddet, bu kurumda çalışa n - nımlanan sürekli ve ilerleyen bir rahatsızlıktır.
Gözden Geçir Gözden Geçir görülen depresyon ile ileri yetişkınlik döne
m inde görulen depresyon arasındaki bazı
Yaşlı yetişkinlerde görülen depresyonun ya
Bağlantı Kur pısı nasıldır?
farklılıklar nelerdir?
On beşinci bölümde özellikle ona yaşa odaklanılarak din ve yaşamın a nlamı, din , - - - - - - - - - - �
ve sağlık arasındaki ilişki dahil edilerek tartışılm ıştır. B u bölümde, birçok yaşlı '
\
' - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye bakalım - - - ..,..
Baltes, bil işsel mekanikler ( beyni içeren nörofizyoloj i k yapı ) ve bilişsel pragmatikler
Çok-boyutluluk ve Çok
yönlülük (zihnin k ü l t ü r temelli yazılı m ı ) arasındaki ayrımı vurgula maktad ır. Yaşlı yetişkinlerde,
bilişsel mekanizmaların bil işsel pragmatiklere göre düşme olasılığı daha fazladır. Araş
tırmacılar, yaşlı yetişkinlerde işleme hızının azaldığını belirtmektedir. Yakın zamandan
beri, akıcı mekanik/er ve kristalize pragmatik/er rerinıJeri sırasıyla bilişsel mekanikler ve
bilişsel pragmatikleri t a n ımlamak için k u ll a n ı lmaktadır.
Yetişki n likte dikkatte bazı değişim l e r görülmektedir. Genel olarak yaşlı yetişkin
lerin seçici dikkat becerileri, genç yetişkinlere göre oldukça zayıftır. Ancak, görevler
basit olduğunda ve yeterli uygulama yapıldığında, yaş farklılıkları e n aza i n mektedir.
Benzer şekilde, görev basit olduğu nda bölünmüş dikkat becerisinde görülen yaş fark
lılıkları en a z düzeyde görülmektedir. Ancak zor görevlerde yaşlı yetişkinlerin bölün
müş dikkat performansı, genç yetişkinlere göre daha körüdür. Basit sürekli dikkat
görevlerinde yaşlı yetişkinler genç yetişkinler kadar iyi performans sergilerken, kar
maşık görevlerde performansları dü şmekted ir. Genç yetişkinlerin episodik belleği yaş
lılarınkinden daha iyidir. Anlamsal bellek ele alındığı nda, yaşlı yetişkinler anlamsal
bilgiyi geri çağırmada bazı zorl u klar yaşamaktadır ancak e n sonunda geri çağırmayı
başarmaktadır. Araştırmacılar, yaşlı yetişkinlerin çalışma belleğinde ve algı hızlarında
azalma olduğunu bildirmekted ir. Yaşlı yetişkinlerin açık belleklerinde örtük bellekle
rine göre daha fazla düşüş görü lmekted i r. ileriye dönük bellek, gelecekte ne yapaca
ğını hatırlamayı ifade etmektedir ve ileriye yönelik bellekle yaşlı l ık arasındaki ilişki
karmaşıkt ır. Arta n sayıda çalışma, insanla rı n bellekleri ile ilgili i n a nçla rının bellek
performanslarında önemli rol oynadığını belirtmektedir. Yaşlı yetişkinlerde sağlık, eği
tim ve sosyo-ekonomik d üzey gibi bilişsel olmayan faktörler bellekle ilişkilid ir.
Yaşlı yetişkin lerde karar verme/sü reçleri oldu kça iyi koru n m a ktadır. Bilgelik,
yaşamın uygulamaya dair boyutlarında uzman düzeyinde bilgi a n la m ı n a gelmektedir
ve önemli konular hakkında m ü kemmel bir yargı lamayı gerektirmektedir. Baltes ve
meslektaşları yüksek düzeyde bilgeliğin çok nadir görüldüğünü, geç dönem ergenlik
ve ilk yetişkinlik döneminde bilgeliğin temel bakış açısını n ortaya çıktığını bulmuştur.
Yaş dışındaki faktörler, bilgeliğin gelişimi için önemlidir ve kişilikle ilgili faktörler, zeka
gibi bilişsel faktörlere göre bilgeliği daha iyi yordamaktadır. Sternberg, bilgeliğin zeka
n ın hem okul hem de uygulama boyu t larını içerdiğini belirtmektedir. Sternberg'in
denge kuramı, kendi ilgisini, diğerlerin i n ilgisini ve ortak iyilik üretme bağlamlarını
içeren kararları almada yeterli olmayı ifade etmektedir.
2 Dil Gelişimi e Yaşlı yetişki nlerde dil becerilerindeki değişikli klerin özellikleri n i
açıklar.
B i rçok kişi için ileri yetişki n l i kte kelime bilgisi ve kelime a n l a m ı değişmeden devam
et mektedir ve ilerlemektedir. Ancak, konuşma s ı rasında k u l la n mak üzere kelimelerin
geri çağırılnıasında, konuşulanları anlamada, fonoloj i k becerilerde ve bazı diyalog
l a rda düşüş görü l m e k t edir. Yaşlı yetişkinlerdeki bu değişimlerin bel lek ve duyınadaki
d ü ş ü ş ü n ya da bir hastalığın sonucunda ortaya çıkması olasıdır.
Yaşlı çalışanlara s un u lan emeklilik seçeneği Amerika B i rleşik Devletleri ' nde 20. yüz
ABD'de ve Diğer
Ülkelerde Emeklilik yılın sonlarında ortaya çıkan bir olgudur.
Kişilerin emeklilik yaşına geldiklerinde izledikleri yol, geçmişe göre daha belirsizdir.
Emekliliğe Uyum Sağlıklı, yeterli geliri ola n, etkin, iyi eğitimli, aile ve a rkadaşlardan oluşan geniş bir
Sağlamak sosyal ağa sahip ve emekli olmadan önceki yaşamından doy u m sağlamış kişiler emek
liliğe en iyi uyum sağlayan kişilerdir.
Depresyon Depresyon zihi nsel hastal ı kl a r a rasında "soğuk algınlığı" olarak a d l a n d ı rılmaktadır.
Ancak, depresif belirtiler gösteren yaşlı yetişk i n l e ri n büyük çoğ u n l uğu hiçbir zaman
zihinsel sağlık tedavisi görmemektedir.
Bunama, Demans, birincil belirtisi zihinsel işlevlerde bozulma olarak görülen nörolojik rahatsız
Alzheimer ve Diğer lıklar için ku llanılan genel bir terimdir. Alzheimer hastalığı, en yaygın görülen demans
Hastalıklar t ü rü d ü r. i lerleyen ve geri dönüşü olmayan bu hastalık kend i n i, bellek, m u hakeme, dil
becerileri ve sonunda fiziksel işlevlerde derece derece görülen bozulma ile göstermek
tedir. Alzheimer hastalığının nedenlerini ve tedavisini keşfetmek için özel çabalar sür
mektedir. Alzheimer hastalarında görülen aınloid plaka ve neu rofibrillary düğü mlerinde
a rtış, bu hastalığı anlamamızı sağlayan önemli a na h t a r noktalardır. Bu hastalıkta, ase
tilkolindeki eksiklik belleği etkilemekted ir. Alzheimer hastalığında aynı zamanda beyin
erimektedir ve plaka ve düğü mlerin şekli bozulmaktadır. Alzlıeimer hastalarına sağla
nan bakım ve bakım verenlerin yaşadığı ağır yük önemli konula rd ı r. Alzheimer has
talığının ya n ısıra, Parkinson hastalığı ve çoklu damar t ı k a n ı k lığı demansın diğer
t ü rleridir.
i leri yetişkinlikte görülen bazı fi ziksel d ü şüşler ve sınırlılıklar, yaşlı yetişkinler a rasında
Kurban Olma Korkusu, Suç
incinebilirlik d u ygusunu ve korkuyu a rt t ı rmakta d ı r. Hemen hemen yaşlı yetişkinle rin
ve Yaşlılara Yönelik Kötü
dörtte biri bir suça k u rban olma korkusuna sahip olduklarını bildirmektedir. Yaşl ı
Muamele
kadınların yaşlı erkeklere göre k u rban olma ya da istismar olma ola�ılığı daha fazladır.
a n a hta r e l i meler
açık bellek 566 bilişsel pragmatikler 563 ileriye dönük bellek 566 seçici d ikkat 564
Alzheimer hastalığı 581 bölünmüş dikkat 564 kaynak bellek 566 sürekli d ikkat 564
anlamsal bellek 565 çoklu damar tıkanıklığı 584 majör depresyon 579
bilgelik 568 demans 580 örtük bellek 566
bilişsel mekanikler 563 episodik bellek 565 Parkinson hastalığı 585
a n a hta r işiler
K. Warner Schaie 570 Paul Baltes 562 Robert J. Sternberg 569
Lynn Hasher 566 Phyllis Moen 577 Sherry Willi 572
ileri Yetişkinlik
• KISIM 9 591
,-
E
Öğrenme Hedefi 2 Kişilik v e mortalite a rasındaki
bağlantıları açıklar ve ileri yetişkinlikte benlik ve Öğrenme Hedefi 4 Etn i k köken, cinsiyet ve
toplumdaki değişiklikleri tan ımlar. kültürün yaşlanmayla nasıl i l işkili olduğunu
Kişilik özetler.
: ::J Ben lik ve Toplum Etnik Köken
Toplumda Yaşlı Yetişkinler
:Q
Cinsiyet
Kültür
_Q 5 Başanh Yaşlanma
Öğrenme Hedefi 5 Nasıl başarılı yaşlanılacağ ı n ı
örnek vererek açıklar.
B
ob Cousy, U lusal Basketbol Liginde çok sayıda
şampiyonluk kazanmış olan Boston Celtics takımı
nın yıldız oyuncularından biriydi . Cousy, spordaki başarıları nede
takım arkadaşına beyaz olmaması nedeniyle oda verilmemiş. Cousy koçuna bu duru m
hakkındaki kızgınlığını ifade ettikten sonra Cooper'la birlikte trenle Boston'a dönmüş.
İkincisi ise, Bob Cousy İnsani Yardım Fonu: "Bugün Bob Cousy İnsani Yardım Fonu, yaşam
larını basketbolu başkalarına yardım etmek için bir araç olarak kul lanan kişileri onurlan
dırıyor" (s. 4). Bu İnsani Yardım Fonu Cousy'nin başka insanlarla ilgilenme, değer bilme,
karşılık verme ve d ünyayı bencilliğin daha az olduğu bir yere dönüştürme konusundaki
motivasyonunu yansıtıyor.
1
,,. - konu bağlantllan
Orta yetişk i n l i k insanların yaşamdaki genç - yaş l ı kutu plaşmasın ı n ve ka lan
zamanlarının azaldığının daha fazla bil incine vard ı kları bir dönemdir. Ve bu
dönemde kişiler gelecek kuşaklara anlamlı bir şeyler bırakmak isterler. Orta yaş
krizi kavra m ı genellikle abart ı l ı r; insanlar bu krizi yaşadı klarında çoğ u n l u kla
olumsuz olaylarla bağlantı kurulur. Kişiliğin d u rağanlığı bu dönemde en üst
düzeye çıkar ve çoğ un l u kla da evl i l i kten alınan doyum bu dönemde artar. Pek
çok orta yaşlı yetişkin büyükanne veya büyükbaba olur ve orta yaş l ı kuşak,
özellikle de kuşakları birbiri ne bağlayan orta yaşlı kadınlar kuşaklar a rasındaki
ilişki lerde önemli bir rol oynar.
I
.. - - - geriye dönelim _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ;
H a reketl ilik Kura m ı Ödünleme Yol uyla Seçici Optim izasyon Kura m ı
Daha önce 1 . böl ümde Erik Erikson'ın ( 1 968) k u ramına göre yaşam uzamın ın sekiz
aşamasıııı açıklamış ve bu kitapta gel işimin farklı dönem lerini a raştırı rken bu aşama ları
daha ayrı n t ı l ı bir şekilde incelemiştik. B u rada son aşamayı açıklayacağız.
ŞEKİL 1 9.1
ERIKSON'IN İNSAN YAŞAMININ SEKİZ DÖNEMİNİN OLUMLU BİR ŞEKİLDE ÇÖZÜMLENMESİNİN YAŞLILIKTA BİLGELİGİ VE BENLİK BÜTÜNLÜGÜNÜ
NASIL EN ÜST DÜZEYE ÇIKARDIGINA İLİŞKİN GÖRÜŞÜ: Erikson'ın görüşüne göre yaşamın her dönemi belirli bir psikososyal çatışma ve çözümleme ile ilgilidir. Bu
tabloda Erikson daha önceki her bir dönemden kaynaklanan çatışmanın yaşlılıkta nasıl bilgelik ve benlik bütünlüğünün farklı yönlerine dönüşecek şekilde olgunlaşabildiğini
göstermektedir. Solda Erikson ve ressam olan karısı Joan gösterilmektedir.
Yaşamın gözden geçilmesi kültür, etnik köken ve cinsiyet gibi sosyok ültürel boyutlar içerebilir.
Aynı zamanda aile üyeleri ya da bir arkadaşla paylaşım ve yakınlık da dahil olmak üzere kişilerarası
ilişki boyutları da içerebilir ( Cappeliez & O'Rourke, 200 6 ) . Ve yaşamın gözden geçirilmesi anlam ve
uyumun yaratılması ya da keşfedilmesi ile ilgili olabilecek kişisel boyutlar içerebilir. Bu kişisel boyut
l a r, yaşlı yetişkinde parçalan an.lam ifade edecek ya da etmeyecek şekilde ortaya çıkabilir. Son
analiz aşamasında her kişinin yaşa m 1 gözden geçirmesi bir dereceye kadar benzersizdir.
Geçmiş incelenmeye başladığında yaşlı yetişkin onu araştırır, gözlemler ve üzeri n de derinle
mesine d ü ş ü n ü r. Önceki deneyimlerin ve a n l a m l a rının yeniden değerlend irilmesi, çoğunl ukla da
d üzeltme ya da kapsa m ı genişletilmiş bir a n l ayışla birlikte gerçekleşir.
Geçmişin bu şekilde yeniden d üzenlenmesi, kişiye yaşamına yeni ve
önemli bir a n l a m kazandıra n daha geçerli bir tablo sunar. Ayrıca kişin i n
ölüme hazırlanmasında ve korkusunu azal tmaya yardımcı ol u r ( Cappe
liez, O'Rourke, & C h a u d hu ry, 2 00 5 ) . Son zamanlarda gerçekleştirilen bir
çal ışma, özel bir yaşamı gözden geçirme k u rsu n u n "Anlam Araman m " ,
o n a v e d a h a yaşlı yetişkinlerde depresyon belirtilerini azalttığını onaya
koymuştur ( Pot ve d iğerleri, 2 0 1 0 ) .
Yaşamın gözden geçirilmesinin bir yönü de, olgun bir bilgelik geliştirme
ve kendini a nlamanın bir parçası olarak kişinin yaşamının sadece olumlu
yönlerini değil aynı zamanda pişmanlıklarını da tespit etmesi ve bunlar
üzerinde derinlemesine düşünmesini içerir ( Choi & Jun, 2009 ) . Yaşamın
sadece olumlu yönlerinin değil aynı zamanda kişinin yapnuş olmaktan piş
manlık duyduğu şeylerin de incelenmesi ile u mu lan, bireyin yaşamın kar
maşıklığına i.lişkin da ha doğru bir görüntü ye ulaşması ve hatta belki de İleri yetişkinlikte yaşamın gözden geçirilmesine ilişkin unsurlar nelerdir?
• Düşük gelirli yeıişkinler için eğitim, meslek ve evlilikle ilgili pişmanlıklar yaygın olmakla birlikte
finans/para, aile çatışmalan ve çocukların sorunları, kayıplar ve üzüntüler ve sağlıkla ilgili piş-
H A R E K ET i L i ı< t<' U R A M I
Hareketlilik kuramı, yaşlı yetişkinler n e kadar aktif ve katılımcı olurlarsa
yaşamlarından doyum alma olasılıklarının da o kadar yüksek olacağını ifade
e t mektedir. Araştırmacılar l 960'lı yıllardan başlayarak ve 2 1 . yüzyıla kadar
devam etmek üzere hareketlilik kuramını destekleyen güçlü kanıtlar bulmuş
la rdır ( Neuganen, Havighu rst & Tobin, 1 968; Riebe ve diğerleri, 200 5 ) . Söz
konusu a raştırmacılar yaşlı yetişkinlerin aktif, enerj i k ve üretken olduklarında
daha başarılı bir şekilde yaşlandıklarını ve toplumla ilişkilerini kesmeleri halinde
olacaklarına göre daha mutlu olduklarını tespit etmişlerdir.
Hareketlilik kuramı, pek çok kişi nin ona yetişkinlikteki rollerini ileri yetiş
kinliklerine taşımaları halinde yaşamla rından daha fazla doyum sağlayabilecek
lerini savu nmaktadır. B u rollerin kendilerinden alınması halinde ( e rken
emeklilikte olduğu gibi) söz konusu kişilerin aktif ve ilgili olmaya devam ede
bilmeleri için bunla rın yerine geçebilecek yeni roller bulmaları önemlidir.
Yetişkinler yaşlandıkça aktif olmaya devam etmeli mi
yoksa daha boş mu kalmalıdırlar? Açıklayınız.
OPTİ M İ ZASYON K U R A M I
Ödünleme yoluyla seçici optimizasyon kuramı, başarılı yaşlanmanın üç temel
faktöre bağlı olduğunu ifade etmektedir: Seçme, optimizasyon ve ödünleme. B u
k uram kişilerin nasıl yeni kaynaklar ürettiklerini ve b u nları başarmak istedikleri
görevlere nasıl etkili bir şekilde paylaştırdıklarını açıklamaktadır ( Freu nd & Lamb,
20 1 1 ; Riediger, Li & Lindenberger, 2006; Staudinger & Jacobs, 2 0 1 1 ) . Seçme, yaşlı
yetişkinlerde eksilen kapasite ve fonksiyon kaybı anlayışına dayanmaktadı r ki bu da , - - - - - - - - - ,....
I
yaşam alanlarının çoğunda performans azalmasına yol aça r. Optimizasyon, sürekli alış
tırma ve yen i yeknolojileri kullanarak bazı alanlarda performansın sürdürülebilir old u
Yaşam boyu görüşü: Baltes yaşam boyu
ğ u n u önermektedir. Ödünleme yaşam görevleri, yaşlı yetişkinin o a n k i performan s
görüşü n ü n başlıca sekiz özel l i ğ i n i öne
potansiyelinin ötesinde b i r kapasite gerektirdiği zaman ortaya çıkar. Yaşlı yetişkinler
sürmüştür, bunlardan biri ise: Gel işimin
özellikle, örneğin yeni bir malzeme hakkında düşünmeleri ya da bu ma lzemeyi çok
büyümeyi, s ü rd ü rmeyi ve kaybın
hızlı bir şekilde ezberlemeleri, a raba kullanırken hızla tepki vermeleri ya da hızlı koş
düzen lenmesini içermesid i r. 1. Bölüm, s. 7.
maları gibi zihinsel ya da fiziksel taleplerin söz konusu olduğu durumlarda ödünle
meye ihtiyaç duyarlar. Yaşlı yetişkinler bir hastalığa yakalandıklarında ise ödünlemeye
duyulan i htiyaç belirginleşir.
Ödünleme yoluyla seçici optimizasyon kura mı Pa ul B altes ve meslektaşları tara
fından ileri sürülmüştür ( Baltes, 2003; Baltes, Lindenberger, & Sta udinger, 2006 ) . Paul Ödünleme yoluyla seçici optimizasyon kuramı:
Baltes ve meslektaşları bu kuramı açıklamak için şu a nda hayatta olmayan Arthur Başarılı yaşlanmanın üç temel faktöre, yani seçme,
Rubinstein'ın yaşamından örnekler vermektedirler. Rubinstein kendisi ile 80 yaşın- optimizasyon ve ödünlemeye bağlı olduğunu savu
nan kuramdır.
ileri Yetışkınlık
• KISIM 9 597
23
dayken yapılan bir röportajda, yaşlılığında da hayranlık duyulan bir konser piyanisti
olma durumunu koruyabilmesinde üç faktörün etkili olduğunu söylemiştir. Öncelikle
yaşlılığın getirdiği güçsüzlüğün üstesinden repertuannı dara ltarak daha az sayıda parça
çalarak gelmiştir (bu durum seçmeyi ya nsıtmaktadır) . İkinci olarak yaşamının erken
dönemlerine göre pratik yapmaya çok daha fazla zaman ayırmıştır ( optimizasyonu
ya nsıtmaktadır) . Üçüncü olarak ise, hızlı ça lması gereken bölümlerden önce daha
yavaş çalarak gerçekte olduğundan daha hızlı çalıyormuş gibi bir izlenim yaratan özel
stratejiler kullanmıştır ( ödünlemeyi yansıtmaktadı r ) .
Ödünleme yoluyla seçici optimizasyon süreci kişiler başarılı sonuçlar elde etmek iste
diklerinde daha etkili olmaktadır ( F reund & Lamb, 20 1 1 ; Staudinger & Jacobs, 20 1 1 ) .
Ödünleme yoluyla seçici optimizasyonu araştırmacılar için çekici kılan, kişilerin kayıp
ları nasıl düzenledikleri ve onlara nasıl uyum sağladıklarını açıklamasıdır. Yaşlı yetiş
kinler ödünleme yoluyla seçici optimizasyonu kulla narak daha kısıtlayıcı bir şekilde
olsa bile doyum sağlayıcı yaşa ml a r sürmeye devam edebilmektedirler. Yaşanan kayıp
ların niteliğinde büyük ölçüde farklılıklar olsa da, kayıp yaşlılığın olağan bir boyut u
d u r. Bu bireysel değişiklikler nedeniyle büyük olasılıkla seçme, optimizasyon ve
ödünlemenin belirli biçiminde bireyin yaşam öyküsü ve ilgi, değer, sağlık, beceri ve
kaynakları ile ilgili örüntülerine bağlı değişiklikler olacaktır. Ödünleme yoluyla seçi ci
optimizasyonu n gerçekleştirilmesine yönelik bazı stratejiler hakkında daha fazla bilgi
edinmek için Gelişimi Yaşamla İlişki/endir kısmına bakınız.
Baltes'e göre ( 2003; Baltes, Lindenberger, & Staudinger, 2006), alanların ve yaşam
önceliklerinin seçimi gelişimi n önemli bir unsurunu oluşt u ru r. Yaşam hedefleri ve
öncelikleri pek çok insan için yaşamları boyunca değişiklik gösterir. Pek çok kişi için
yaşam doyumunu sağlayan sadece hedeflere ulaşmak değil anlamlı hedeflere ulaşmaktır.
Ursula Staudinger ( 1 996) tarafından gerçekleştirilen enlemesine kesitsel bir çalış
mada 25 ile 1 0 5 yaşındaki kişilerin yaşa mlarındaki kişisel yatırımları değerlendirilmiştir
(bkz. şekil 1 9.4) . 25 ile 34 yaşları arasındaki katılımolar sırasıyla işlerine, arkadaşlarına,
ailelerine ve bağımsızlıklarına daha [azla zaman ayırdıklarını söylemişlerdi r. 35 ile 54
ve 55 ile 65 yaşları arasında ise ayırdıkları zaman açısından aileleri arkadaşlarından
25 - 34 Yaş arası 35 - 54 Yaş arası 55 - 65 Yaş arası 70 - 84 Yaş aras ı 85 - 1 05 Yaş arası
Arkadaşlar
ŞEKİL 1 9.4
YAŞAMIN FARKLI NOKTALARINDA KiŞiSEL YAŞAM YATIRIMLARININ DERECESi: Burada yaşamın farklı noktalarında kişisel yaşam yatırımlarına ilişkin en önemli
dört alan gösterilmektedir. En yüksek düzeyde yatırım yapılan alan en üstte listelenmiştir (örneğin 25 ile 34 yaşları arasındakiler en yüksek kişisel yatırımı işlerine, 35 ile 84
yaşları arasındakiler ailelerine ve 85 ile 1 05 yaşları arasındakiler ise sağlıklarına yapmışlardır) .
2 Kişilik, Benlik ve Toplum Kişil i k v e ö l ü m ora n ı arasındaki bağlantıları açıklar v e ileri yetişkinl i kte
ben l i k ve toplumdaki değişiklikleri tanımlar.
ı< i Ş i L İ K
"Orta Yetişkinlikte Sosyoduygusal Gelişim" başlıklı 1 6 . bölümde kişiliğin Beş B üyük
faktörünü ( B ig Five) açıklamıştık. Araştırmacılar kişiliğin Beş B üyük faktöründen
birkaçının ileri yetişkinlikte değişmeye devam ettiğini ortaya koymuşlardır. Örneğin
bir çalışmada sorumluluk özelliğinin ileri yetişkinlikte gelişmeye devam ettiği ortaya
çıkarılmış ( Roberts, Walton & Bogg, 200 5 ) ve bir başka çalışmada ise yaşlı yetişkin
lerin orta yaşlı ve genç yetişkinlere göre daha özdisiplinli ve daha uyumlu oldukları
görülmüştür ( Allemand, Zimprich & Hendriks, 2008 ) .
Bazı kişilik özellikleri yaşlı yetişkinlerin n e kadar uzun yaşadı.klan ile ilgili olabilir
mi? Araştırmaolar bazı kişilik özelliklerin yaşlı yetişkinlerin ölüm oranı ile ilişkili oldu
ğunu ortaya koymuşlardır. Yetmiş yıllık bir süre içinde l .200'den fazla kişi üzerinde
, - - - - - - - - - - ...
I gerçekleştirilen boylamsal bir çalışma kişiliğin Beş B ü yü k faktöründen sorumluluk sahibi
· ·ş·rr 'e bağlant olmanın çocukluktan ileri yetişkinliğe kadar daha yüksek ölüm riski ile ilişkili olduğunu
Kişilik: Kişiliğin Beş Büyük faktörü dene ortaya koymuştur (Martin, Friedman, & Schwartz, 2007 ) . Bir başka çalışmada ise söz
yime açıklık (openness), sorumluluk (consci konusu Beş B ü yük faktörden ikisinin yaşlı yetişkinlerin ölüm oranı ile ilişkili olduğunu
entiousness), dışa dönüklük (extraversion), ve sorumluluk anlayışı düşük ve nevrotikliğin yüksek olduğu duru mların erken ölüm
yumuşak başlılık (agreeableness) ve nevro riskini arttırdığı tespit edilmiştir ( Wilson ve diğerleri, 2004 ) . Ve beş yıllık boylamsal bir
tikliktir (neuroticism). 1 6. Bölüm, s. 5 1 1 . çalışmada yüksek düzeyde sorumluluk, dışa dönüklük ve deneyime açıklığın yüksek
ölüm oranı riski ile ilişkili olduğu görülmüştür (Iwasa ve diğerleri, 2008 ) .
_ ,
Yaşlı yetişkinlerde duygulanım ve yaşama bakış açısı da ölüm oranı ile bağlan tılıdır
( C hida & Steptoe, 2008; Mroczek, Spiro & Griffin, 2006 ) . Olumsuz duygulanıma sahip
olan yaşlı yetişkinler daha olumlu duygulanım sergileyenler kadar uzun yaşamazlar ve
yaşam hakkında olumlu bir bakış açısına sahip iyimser yaşlı yetişkinler köt ü mser ve
yaşam hakkında olumsuz bir bakış açısına sahip emsallerine göre daha uzun yaşarlar
( Levy ve diğerleri, 2002 ) .
R E l\J L İ I( V E TO P L U M
Benliğin araştırılması benlik saygısı, olası benlikler, benlik kabulü ve benlik kontrolündeki
değişiklikler üzerinde odaklanır. 1 2. bölümde benlik saygısının ergenlikte, özellikle de kız
lar için nasıl azaldığını açıklamıştık. Benlik saygısı yetişkinlik yıllarında nasıl değişir?
Benlik Saygısı: Benlik saygısı ile ilgili 1 2 . bölümde açıklanan enlemesine kesitsel çalış
mada 9 ila 90 yaşları arasındaki 300.000'den fazla k işiden oluşan oldu kça büyük ve
çeşitlilik içeren bir örneklem değerlendirilmiştir ( Robins ve diğerleri, 2002 ) . Katılımcıla
rın yaklaşık üçte ikisi Amerika B irleşik Devletlerindendir. Katılımcılardan "benlik saygım
yüksektir" maddesini aşağıdaki 5 dereceli ölçek üzerinden değerlendirmeleri istenmiştir:
2 3 4 5
Kesinlikle Kesinlikle
Katılmıyorum Katılıyorum
Benlik saygısı yirmili yaşlarda artmış, otuzlu ve kırklı yaşlarda dengelenmiş, ellili ve
alt mışlı yaşlarda kayda değer oranda yükselmiş ve daha sonra yetmişli ve seksenli yaşlarda
önemli oranda düşmüştür (bkz. şekil 1 9. 5 ) . Yetişkinlik yıllarının büyük bir kısmında erkek
lerin benlik saygısın ı n kadınlarınkine göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Ancak yet
mişli ve seksenli yaşlarda erkek ve kadınların benlik saygısı birbirine yaklaşmıştır.
Benlik saygısı yaşlı yetişkinlerde neden azalır? Bu d u rum, biraz önce anlatılan geniş
ölçekli çalışmada incelenmemiş olmakla birlikte fiziksel sağlığın bozulması ve yaşlı yetiş
kin lere karşı olumsuz toplumsal tutumlarla açıklayabilmek mümkündür. Araştırmacılar
ileri yetişkinlikte dul kalma nın, k u ru m bakımına alınmanın ya da fiziksel bir özüre sahip
3.9
3.8
c
::J
"' 3.7
a.
;;; 3.6
öı
>-
� 3.5
� ŞEKİL 1 9.5
c
QI 3.4
..c YAŞAM BOY UNCA BENLiK SAYGISI: Enleme
"'
E 3.3 sine kesitsel bir çalışmada benlik saygısının çocuk
"'
lukta yüksek olduğu, ergenlikte düştüğü, erken ve
"El
3.2 orta yetişkinlik dönemlerinde arttığı ve yetmişli ve
o
seksenli yaşlarında tekrar düştüğü bulunmuştur
3.1 (Robins ve diğerleri, 2002). 300.000'den fazla kişiye 5
puanın "Kesinlikle Katılıyorum" ve 1 puanın "Kesin
3.0
likle Katılmıyorum" anlamına geldiği 5 dereceli bir
9-12 1 3-1 7 1 8-22 23-29 30-39 40-49 50-59 60-69 70-79 80-90
ölçek üzerinden benlik saygılarının derecesi sorul
Yaş muştur.
Yaşamaya deva m ederim, Olası Benlikler: Olası benl i k l er, kişilerin olabilecekleri, olmak istedikleri ve
olmaktan korkt u kl a rı benliklerdir ( Hoppınann & Smith. 2007; Markus & Nurius.
Devra l d ı ğ ı m n itel ikleri yan sıtarak
1 987 ) . Yaşlı yetişkinlerde ideal ve gelecek benl iklerin kabul edilmesi azalırken
Za m a n akıp g i derken geçmişteki benliklerin kabulü a rtar ( Ryff. 1 99 1 ) .
Ve yerim yurd u m d eğ i ş i rken Son zamanlarda yaşlı yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışmada ( ortalama
yaş 8 1 ) umutla ilişkili faaliyetlerin 10 yıllık bir dönemde daha o l u m l u etkilere
U n ut u l m a d a n .
ve daha yüksek bir yaşama olasılığına neden olduğu ortaya çıkarılmıştır { Hopp
mann ve diğerleri, 2007 ) . Bu çal ışmada a yrıca kişilerin olmayı umdu kları benlik
-Thomas Hardy lerle bu alanlara daha fazla katılım olasılığı arasında bağlan t ı olduğu görülmüştür.
İngiliz Romancı ve Şaiı: 1 9. yiizyıl 70 ile 1 00 yaşın üzerindeki kişilerle yapılan bir başka çal ışmada ise yaşlı yetişkinlerin
yüzde 7 2 'sinin zaman içinde yaşamlarına yen i umut a la nla rı, yüzde 5 3 ' ü n ü n ise yeni
korkular ekledikleri tespit edilmiştir ( Smith & Freu nd. 2002 ) . Bu çalışmada sağlıkla ilgili
umut ve korkular aile ve sosyal ilişkilerle ilgili olanlara göre daha sıklıkla bildirilmiştir.
Ayrıca orta yaşlı yetişkinler gibi bazı kişiler için olası benlikler, maddi mal varlığına
sahip olmak gibi u m u t la beklenen benlikler üzerine yoğunlaşmaktad ır. Anca k bu kişiler
i leri yetişki n l i k dönemine geldiklerinde daha çok ellerinde bulunan ları korum a k ve
sağlık sorunlarından ve bağımlılıktan kaçınmakla ilgilenirler { Smith, 2009 ) .
Benlik Kontrolü: Yaşlı yetişkinlerin yaşla ilgili kayıpların farkında olmalarına karşın
bu kişilerin çoğu benlik kontrolü duygusun u etkili bir şekilde korumayı
sürd ü rü rler {Lewis, Todd & Xu, 2 0 1 1 ). 21 gel işmiş ve gelişmekte olan
ülke üzerinde son zamanlarda gerçekleştirilen bir ça lışma altmışlı ve yet
m işli yaşları ndaki yetişkinlerin çoğunluğu n u n yaşamlarının kontrolünü
ellerinde b u l u nd u rd uklarını ortaya çıkarmıştır { H S B C Sigorta, 2 007 ) .
Danimarka. Amerika B i rleşik Devletleri v e ingiltere gibi gelişmiş ü l keler
deki altmışlı ve yetmişli yaşları nd a ki yetişkinler yaşam la rı üzerinde kırklı
ve ellili yaşlarındaki yetişkinlere göre daha fazla kontro lleri b u l u nduğunu
ifade etm işlerdir. E n yüksek benlik kontrolü düzeyi ise Dan imarka'daki
yaşlı yetişkinlerce bildirilmiştir.
Fiziksel ve bilişsel becerilerdeki gerileme ve hastalıkların a rt ması gibi
yaşla ilgili tipik soru nların olumsuz etkilerinin esnek ve u y u m sağlayıcı
bir kontrol tarzı ile hafifletilmesi m ü m k ündür. Araştırmacılar orı a yetiş
Kısa bir süre önce 21 ülke üzerinde gerçekleştirilen bir k i n l i k döneminden başlamak üzere uyum sağlayıcı kontrol stratejilerinin
çalışmada Danimarka'daki yaşl! yetişkinler yaşam/an { kişinin belirli b i r koşula uymak için hedeflerini değiştirmesi) öneminin arttığını ve
üzerinde en fazla kontrole sahip o/duklann1 bildirmiş asimilatif kontrol stratejilerinin ( kişi nin hedeflerine u laşmak için bir d u ru m u değişt ir
lerdir (HSBC Sigorta, 2007).
mesi) öneminin ise azaldığı n ı tespit etm işlerdir ( B randstadter & Ren ner, 1 990 ) .
Olası benlikler: Kişilerin olabilecekleri, olmak iste Ancak sadece genel anlamda benlik kontrol ü n ü n değil aynı zamanda kişilerin
dikleri ve olmaktan korktukları benliklerdir. yaşa mla rının belirli alanlarında davra n ışlarını kendi kendilerine nasıl düzen ledikleri-
Ekonomik Durum: Ekonomi ve yaşlanma ile ilgili önemli bir konu, ekonomimizin genel
likle yaşları nedeniyle üreticiden çok t üketici konumunda olan bu kadar çok sayıda yaşlı
yet işkinin yük ü n ü kald ıramayacağı endişesidir. Ancak, 65 yaşında ve daha yaşlı kişilerin
tümü işsiz ve 1 8 ile 64 yaşları arasındaki kişilerin t ü m ü de iş sahibi değildir. Ve 5 5 ile 64
yaş grubundakiler içinde on yıl öncesine göre kayda değer ölçüde daha fazla kişi - beş
erkekten üçü - işgücüne katılmış duru mdadır. Bu nedenle basit bir şekilde yaşlı yetişkin
leri tüketiciler ve genç yetişkinleri ise üreticiler olara k tanımlamak doğru değildir. Anca k
son ekonomik kriz, sivil emeklilik fonlarının hızla düşmesine tanıklık eden pek çok yaşlı
yetişkinin omuzlarına önemli sıkıntılar yüklemiştir ( Stra nd, 20 1 0 ) . Özellikle ra hatsız edici
olan duru m ise ABD'li yet işkin lerin tasarruflarının düşük d üzeyde olmasıdır ve bu d u ru m
son ekonomik çöküşte yaşlı yetişkinlerin m a l i d u ru m larını daha da ağırlaştırmıştır ( Gould
& Herıel-Fernandez, 20 1 0; Keister & Destro, 2009 ) .
Yaş ayrımcılığı: Yaşından dolayı diğerlerine ön
Sağlık Hizmetleri: Yaşlanmakta olan bir topl um, sağl ık hizmetleri ile ilgili çok sayıda soru- yargı, özellikle yaşlı yetişkinlere karşı önyargı .
Yaşlı bakımı: Yaşlı bakııru, ister günlük fiziksel yard un sağlama, ister bakım hizmetleri
nin düzenlenmesi ve denetlenmesi sorumluluğunu üstlenme şekli n de olsun, ailenirı yaşlı
üyelerinin fiziksel ve duygusal bakımının sağlanmasıdır. Yaşlı bakımı ile ilgili önemli bir
sorun bu bakımın ne kadar iyi sunulabileceğidi r ( Beverly ve diğerleri, 20 1 0; Nabe-Nielsen
ve diğerleri, 2009 ) . Bu kadar çok kadının işgücüne katılması ile birlikte onların yerine
bakım hizmetlerini kimler sunacaktır? Bir başka sorun ise pek çok bakıanın altmışlı yaş
larında ve b unların çoğunun kendilerinin de hasta olmalarıdır. B u kişiler için seksenli ve
doksanlı yaşlarındaki akrabalarının bakımını üstlenmek özellikle güç olabilmektedir.
Kuşaklar Arası Eşitsizlik: Yaşlanma ile ilgili bir başka politika sorun u ise yaşlı yetişkinlerin
kaynakların adil olmayan düzeyde büyük bir kısmını alarak tüm avantajları kendilerinde
toplamaları nedeniyle yaşlanmakta olan toplumumuzun genç üyelerine adaletsiz davran
dığı görüşünü savunan kuşaklar arası eşitsizliktir. Bazı yazarlar kuşaklar arası eşitsiz
liklerin toplumdaki kuşaklar arasında genel anlamda bir çatışma ve bölünmelere neden
olduğunu savunmaktadırlar ( Longman, 1 987 ) . Kuşaklar arası eşitlik sorunu gençlerin yaş
lıların masraflarını ödeme zorunluluğun u n olup olmadığı konusun daki soruları gündeme
getirmektedir ( Svihu la & Estes, 2008 ) .
Yaşlı bakımı: İ ster günlük fiziksel yardım sağ
lama, ister bakım hizmetlerinin düzenlenmesi ve Gelir: B i r başka sorun alanı da yoksul olan yaşlılardır ( Fisher ve diğerleri, 2009 ) .
denetlenmesi sorumluluğunu üstlenme şeklinde Araştırmacılar ileri yetişkinlikte yaşanan yoksulluğun fiziksel v e zihinsel sağlık sorunla
olsun, ailenin yaşlı üyelerinin fiziksel ve duygusal rında artış olması ile bağlantılı olduğun u ortaya çıkarmışlardır ( Gerst & Mutchler, 2009;
bakımının sağlanmasıdır. Wight ve diğerleri, 2009 ) . Yoksulluk aynı zamanda yaşlı yetişkinlerde daha düşük fiziksel
Kuşaklar arası eşitsizlik: Yaşlı yetişkinlerin kay ve bilişsel sağlık düzeyleri ile de ilişkilidir ( Basta ve diğerleri, 2008) . Ve son zamanlarda
nakların adil olmayan düzeyde büyük bir kısmını yapılan bir çalışma da düşük sosyoekonomik düzeyin yaşlı yetişkinlerde erken ölüm riski
alarak tüm avantajları kendilerinde toplamaları ni arttırdığın ı ortaya koymuştur ( Krueger & Chang, 2008) .
nedeniyle yaşlanmakta olan toplumumuzun Nüfus verileri l 960'lı yıllardan bu yana yoksulluk içinde yaşayan yaşlı yetişkinlerin
genç üyelerine adaletsiz davrandığı yönündeki
toplam sayısında azalma olduğun u , ancak 2008 yılında yaşlı yetişkinlerin yüzde 9,7'sinin
görüştür.
Teknoloji: İnternet, gençlerde olduğu gibi yetişkinlerde de bilgi ve iletişime erişimde gide
rek daha önemli bir rol oynamaktadır (Cresci, Yarandi, & Morrell, 20 1 0; Cucler, 2009;
Rosenberg ve diğerleri, 2009 ) . Kısa bir süre önce gerçekleştirilen bir çalışmada yaşlı yetiş
kinlerin yeni teknolojileri öğrenmek için kesinlikle eğitilebilir oldukları n ı ortaya çıkarmış
tır (Hickman, Rogers & Fisk, 200 7 ) .
Yaşlı yetişkinler teknoloj ideki değişikliklere ne kadar ayak uydurabiliyor
lar? Yaşlı yetişkinlerin genç yetişkinlere göre evlerinde bilgisayarlarının olması
ve İnternet kullanma olasılığı daha düşük olmakla birlikte, yaşlı yetişkinler
İnternet kullanıcıları arasında en hızlı büyüyen kesimi oluşturmaktadırlar
( C zaja ve diğerleri, 2006 ) . 2003 yılında yapılan bir ankette 65 yaşında ve daha
yaşlı Amerikalı yetişkinlerin yüzde 32 'si ( yaklaşık 1 1 milyon ) ve 50 ile 64
yaşları arasındakilerin yüzde 6 1 'inin çevrimiçi olduklarını göstermiştir ( Ha rris
Interactive, 200 3 ) . Yaşlı yetişkinler genç yetişkinlere göre İntemette daha fazla
zaman geçirmekte ( haftada ortalama 8, 3 saa t ) , daha fazla web sitesi ziyaret
etmekte ve İnternet üzerinden daha fazla para harcamaktadırlar. Bu kişiler
özellikle e -posta kullanmayı öğrenmeye ve sağlıkla ilgili bilgiler edinmek üzere
internete girmeye ilgi duymaktadırlar ( Westlake ve diğerleri, 2007 ) . Giderek
daha fazla sayıda yaşlı yetişkin akrabaları ile iletişim kurmak için e-posta kul
Yaşlı yetişkinler teknolojideki değişikliklere ayak uydu
lanmaktadır. Çocukla r ve genç yetişkinlerde de olduğu gibi - sağlık hizmetleri gibi alan
rabiliyorlar mı?
larda - İnternetteki bilgilerin doğruluğuna ilişkin uyarıların her zaman akılda tutu lması
gerekir ( C u cler, 2009 ) .
O
benlik kontrolünün nitelikleri nelerdir? küçük çocuklarla ilgili neler öğrendik?
Kişil i k ve ölüm ora n ı a rasın Yaşlı yetişkinler toplum tarafından nasıl algıla
daki bağlantıları açıklar ve nır ve nasıl bir muamele görürler? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
i leri yetişk i n l i kte ben l i k ve
Bir yaşlı yetişkin olarak yaşamınızın nasıl ola
topl umdaki değişiklikleri ta
cağınız öngörüyorsunuz?
n ı m l a r.
Yaşlı yetişkinlerin yakın ilişkileri genç yetişkinlerinki ne göre farklı mıdır? Yaşlı yetişkinlerin
yaşam t a rzları nasıldır? Yaşlı yetişkin ebeveynler ve yetişkin çocukları arasındaki ilişkilerin
özellikleri nelerdir? B ü yü k büyükanne ve büyük büyükbabaların rolleri büyükanne ve
büyükbabal a rın rollerinden farklı mıdır? Arkadaşlıklar ve sosyal çevrelerin yaşlı yetişkin
lerin yaşamlarına katkıları nelerdir? Yaşlı yetişkinler ne tür sosyal desteklere i h tiyaç duyar
ve isterler? Yaşlı yetişkinlerin özgecilik ve gönüllülükleri olumlu sonuçlara nasıl katkıda
bul unabilir?
y c 11 T i\ 71 ç c c jT[ • L i t- i
Yaşlı yetişkinlerin yaşam tarzları değişmektedir. Önceleri yaşamın ileri dönemleri
büyük olasılıkla erkekler için evlilik, kadınlar için ise dulluk anlamına gelirdi. Demografik
... - - - - - - - - - illo- yapıda evliliklerin bozulması ve boşanmaların a rt ması ile birlikte meydana gelen değişik
1 likler sonucunda artık yetişkinlerin üçte biri yaşamları boyunca evlenmeyi, boşanmayı ve
gelişimle bağlantı tekrar evlenmeyi bekleyebilmektedir. İsterseniz şimdi, evli ya da eşi olanlardan başlamak
Evlilik: Daha az fiziksel ve duygusal üzere yaşlı yetişkinlerin farklı yaşam tarzlarını inceleyelim.
stres ve bunun vücudu daha az yıprat Evli Yaşlı Yetişkinler: 2009 yılında 65 yaşın üzerindeki Amerikalı yetişkinlerin yüzde
ması mutlu bir evliliğin faydaları arasın 5 6 'sının evli olduğu tespit edilmiştir ( A B D N ü fus İdaresi, 2 0 1 0 ) . Yine 2009 yılında 65 yaşın
dadır. 1 4. Bölüm, s. 459. üzerindeki Amerikalı yetişkinlerin yüzde 29'unun boşanmış olduğu görü lmüştür (ABD
- - - _ ...
Nüfus İdaresi, 20 1 0 ) . Boşanmış kadınların sayısı boşanmış erkeklere göre dört kat daha
fazladır.
Emeklilik ile ölüm arasındaki süre bazen "evlilik sürecinin son aşaması" olarak adlan
dırtlır. Yaşlı yetişkinlerin yaşamlarında evlilik kavramı pek çok çift için olumlu d u r ( Peek,
2009 ) . Son zamanlarda gerçekleştirilen bir araştırma evlilik doyumunun yaşlı yetişkinler
de orta yaşlı yetişkinlere göre daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır ( Henry ve diğerleri,
2007 ) . Bu çalışmada yaşlı yetişkinlerin eşlerini ona yaşlı yetişkinlere göre daha az düşman
ca algıladıkları görülmüştür.
Emeklilik çiftlerin yaşam tarzlarında değişikliğe neden olur ve uyum sağlanmasını
gerektirir ( H igo & Williamson, 2009; Price & Nesteruk, 2 0 1 O ) . E n büyük değişiklikler
erkeğin çalıştığı ve kadının ev hanımı olduğu geleneksel ailelerde meydana gelir. Erkek
zamanını nasıl geçireceğini bilemezken kadın da kocasının gün ün büyük bir kısmında evde
olmasından rahatsızlık duyabilir. Geleneksel ailelerde her iki eşin de daha anlamlı rollere
yönelmeleri gerekebilmektedir. Önceleri evin dışında a i leyi geçindiren kişi rolündeki erkek,
evde yardımcı rolüne uyum sağlamalı kadın ise evi idare eden tek kişi olmaktan çıkarak
ev işlerini paylaşan ve devreden eş rolünü üstlenmelidir. Yaşlı bir yetişkin olarak evlilikte
mutluluk aynı zamanda eşlerin her ikisinin de yaşlanma, hastalık ve sonunda ölüm de dahil
olmak üzere kişisel çatışmalarla başa çıkma becerisinden etkilenir.
İleri yetişkinlik döneminde evli ya da eşi olan kişiler, beka r olanlara göre genellikle
daha mutludurlar ve daha uzun yaşarlar ( Manzoli ve diğerleri, 2007 ) . Ayrıca 75 yaşındaki
yet işkinler üzerinde gerçekleştirilen boylamsal bir çalışmada evli olan kişilerin yedi yıllık
bir süre boyunca ölme olasılıklarının daha düşük olduğunu ortaya koymuştu r (Rasulo,
Christensen, & Tomassini, 200 5 ) .
Birlikte Yaşayan Yaşlı Yetişkinler: Giderek daha fazla sayıda yaşlı yetişkin birlikte
yaşamaktadır ( Mutchler. 2009 ) . 1 960 yılında çok az sayıda yaşlı yetişkin birlikte yaşarken
,,. - - - - - - - - - ...
( Chevan, 1 996) bugün yaşlı yetişkinlerin yaklaşık yüzde 3'ü aynı evi paylaşmaktadır I
( A B D N ü fus İdaresi, 2004 ) . Doğum oranının yüksek olduğu dönemde doğan kişiler 2 0 1 O
yılında 65 yaşına ulaştıklarında ve aşk, cinsellik ve ilişkiler hakkındaki daha az gelenek
Cinsellik: Orta yaşlı erkekler, orta yaşlı
sel değerlerini ileri yetişkinliğe taşıdıklarında birlikte yaşayan yaşlı yetişkinlerin sayısının
kadınlara göre cinselliği daha fazla i ster,
daha da artması beklenmektedir. Pek çok durumda yaşlı yetişkinlerin birlikte yaşa mala
rının nedeni aşktan çok arkadaşlıktır. Bazı durumlarda ise eşlerden birinin pahalı bakım daha fazla düşünür ve daha fazla mas
masrafları ile karşı karşıya kalması halinde çiftler varlıklarını ayrı tutma ve bu nedenle türbasyon yaparlar. 1 5. Bölüm, s. 486.
,
evlenmeme yoluna gidebilmektedir. Bir çalışmada birlikte yaşayan yaşlı yetişkinlerin
eşleri ile evlenmeyi planlama olasılıklarının daha düşük olmasına karşın, bu kişilerin aynı
evi paylaşan genç yetişkinlere göre daha olumlu, daha istikrarlı ilişkiler yaşadıklarını
ortaya koymuşlardır ( King & Scott, 2005 ) .
Birlikte yaşam a k kişinin sağlığını et kiler mi? Son zamanlarda 5 1 ile 6 1 yaşları ara
sındaki 8 .000'den fazla yetişkin üzerinde yapılan bir araştırmada birlikte yaşayan çift
lerin sağlığının evli çiftlerinkine göre herhangi bir farklılık göstermediği belirlenmiştir
( Waite, 200 5 ) . Anca k, yine kısa bir süre önce 5 0 yaşında ve daha yaşlı kişiler üzerinde
gerçekleştirilen bir başka çalışma, birlikte yaşayan kişilerin evli emsallerine göre daha
depresif olduklarını ortaya çıkarmıştır ( B rown, B u landa, & Lee, 200 5 ) .
B Ü Y Ü K B Ü Y Ü KA N N E L İ K VE B Ü Y Ü K B Ü Y Ü K B A B A L I K
Artık insanların daha uzun yaşamaları nedeniyle bugün geçmişte olduğuna göre daha
fazla büyükanne ve büyükbaba aynı zamanda büyük büyükanne ve büyük b ü yükba
badırlar. 20. yüzyılın sonunda üç kuşaktan oluşan aileler yaygınken bugün dört kuşa
ğın birden hayatta olduğu ailelere de sık rastlanmaktadır. B ü y ü k büyükanne ve büyük
20. yüzyılın sonundo üç kuşaktan oluşan aileler yay
gınken bugün dört kuşağın birden hayatta olduğu
büyükbabaların katkılarından biri, çocuklarına, torunlarına ve torunlarının çocukla
ailelere de sık rastlanmaktadır. Bu nedenle giderek rına ailelerinin nereden geldiğini, aile üyelerinin neler başardıklarını, nelere katlan
daha fazla sayıda büyükonne ve büyükbaba aynı dıklarını ve yıllar boyunca yaşamlarının nasıl değiştiğini anlatarak aile öykülerin i
zamanda büyük büyükanne ve büyük büyükbaba aktarmalarıdır (Harris, 2002 ) .
olmaktadır. Buradakidört kuşaktan oluşan aile Jordon B ü yük büyükannelik ve büyük büyükbabalık üzerinde yapılmış fazla araştırma yok
ailesidir - yazar John Santrock'ın kayınvalidesi, kızı, tur. Bir çalışmada genç yetişkinler ve büyükanne - büyükbabaları ve büyük büyükanne
torunu ve eşi.
- büyük büyükbabaları arasındaki ilişkiler incelenmiştir (Roberto & Skoglund, 1 996 ) .
Genç yetişkinlerin büyük büyükanne ve büyük büyükbabalanna göre büyükanne ve
büyükbabaları ile daha fazla etkileşim içinde oldukları ve onlarla daha fazla aktiviteye
katıldıkları görülmüştür. Ayrıca büyükanne ve büyükbabaların genç yetişkinlerin yaşam
Sosyal ilişkilerin yoldaşlık modeli: Bireylerin larındaki rollerinin, büyük büyükanne ve büyük büyükbabalara göre daha iyi tanımlan
yaşamlarını destek verdikleri ve destek aldıkları dığı ve genç yetişkinlerin büyükanne ve büyükbabalarını yaşamlarında daha etkili
bireylerden oluşan kişisel bir ilişki ağı içinde sür algıladıkları belirlenmiştir.
dürdükleri modeldir.
A R K A DA Ş L I K
Genç yetişkinlikte evin dışında yeni sosyal ağlar oluştukça a rkadaşlık çevreleri geniş 2
ler. Bazı yaşlı yetişkinler, özellikle de eşlerinin ölümünün ardından, yeni arkadaşlık
arayışı içinde olsalar da, ileri yetişkinlikte yeni a rkadaşlıkların kurulma olasılığı daha
azdır (Zettel-Watson & Rook, 2009 ) .
Yaşlanma uzmanı L aura C a rstensen ( 1 99 8 ) insanların yaşlandıkça yeni a rkadaşlar
yerine yakın arkadaşlarını tercih ettikleri sonucuna varmıştır. Ve Carstensen 'a göre
bu kişiler çevrelerinde birkaç yakın arkadaşları olduğu sürece yaşamlarından mem o
nundu rla r. B u bölümün başında sözünü ettiğimiz, Carslensen 'ı n görüşünü destekle Eski Yeni
yen ve yaşlı yetişkinlerin, genç yetişkinlerle karşılaştırıldığında daha az yoğun olumlu arkadaşları arkadaşları
duyguları yeni arkadaşları ile ve daha yoğun olumlu duygu ları ise eski a rkadaşları ile
yaşadıklarını bildirdikleri çalışmayı hatırlayalım ( C harles & Piazza, 2007) ( B kz. Şekil ŞEKİL 1 9.6
1 9. 6 ) . GENÇ VE YAŞLI YETiŞKiNLER i N YEN i VE ESKİ
1 28 evli yaşlı yetişkin üzerinde yapılan b i r çalışmada kadınların çok yakın b i r arka ARKADAŞLAR! iLE MUTLULUGU: Not: Mutlu
luk ölçeğinde katılımcılar mutluluğu ne kadar yo
daşları olmaması halinde erkeklere göre daha depresif oldukları ve böyle bir arkadaşı
ğun yaşadıklarını O ile 6 arasında değişen ranjda
bulunan kadınların depresyon d ü zeylerinin daha düşük olduğu görülmüştür ( An ton ucci,
derecelendirmişlerdir (O = hiç, 6 = aşırı derecede
Lansford & Akiyama, 200 1 ) . B enzer şekilde çok yakın bir arkadaşı olmayan kadınl a rın, yoğun). Yaşlı yetişkinlerin ortalama yaşı 7 1 ; genç
arkadaşı olanlara göre yaşamdan daha az doyum a ldıkları tespit edilmiştir. yetişkinlerin ortalama yaşı 23'tür.
Son zamanlarda gerçekleştirilen üç çalışma yaşlı yetişkinlerde arkadaşlığın önemini
kanıt lanuştır:
• 60 yaşında ve daha yaşlı yaklaşık 1 .700 Amerikal ı yetişkin üzeri nde yapılan bir
çalışma, zihinsel sağlık konusunda a rkadaşlıkların aile i l işkilerinden daha önemli
olduğunu ortaya koymuşt u r (Fiori, Antonucci & Cortina, 2006) . Araştırmacılar sağ
lık, yaş, geli r ve diğer faktörlerin kontrol edildiği durumlarda bile sosyal ilişkileri , - - - - - - - - - ilJııo.
daha çok aile üyeleri ile sınırlı olan yaşlı yetişkinlerin depresif belirtiler sergileme I
olasılıklarının daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Arkadaşlar duygusal yakınlığın gelişimle bağlantı
ve dostluğun yanı sua toplumla bütünleşme konusunda da yardımcı olabilmektedir
Aile ve akranlar: Yakın arkadaşlıklar geliş
ler ( Antonucci, Akiyama & Sherman, 2007 ) .
tirmek zam a n a l ı r, bu nedenle yetişkinlik
• 7 5 yaşında v e daha yaşlı yetişkinler üzerinde kısa bir süre önce gerçekleştirilen
yılları boyunca devam eden arkadaşlıklar
boylamsal bir çalışmada arkadaşları ile yakın bağları bulunan kişilerin yedi yıllık bir
çoğunlukl a orta yetişkinlikte yeni kurulan
yaş uzamı boyunca ölme olasılıklarının daha düşük olduğu tespit edilmiştir ( Rasulo,
arkadaşlıklara göre daha derind i r. 1 6.
C h ristensen & Tomassini, 2 00 5 ) . Söz konusu bulguların kadınlar için erkeklere göre
Bölüm, s. 5 1 8.
daha güçlü olduğu görü lm üştür. I
- - - - - - - - - - "'
• Kısa bir s ü re önce gerçekleştirilen bir çalışma arkadaş odaklı bir çevrede
yaşayan evlenmemiş yaşlı yetişkinlerin, a rkadaşlık ilişkileri sınırlı dar bir
çevrede yaşayanlara göre fiziksel ve psikolojik anlamda daha iyi olduk
larını ortaya koymuştur (Fiori, Smith & Antonucci, 2007) .
S O S Y A L D E STE K V E S O S Y A L B Ü T Ü N L E Ş M E
Sosyal destek ve sosyal bütünleşme yaşlı yetişkinlerin fiziksel ve zihinsel sağ
lığında önemli rol oynarlar ( A nton ucci ve diğerleri, 20 l l ; B irditt, 2009;
Kabana, Kabana & Hanımel, 2009) .
Son zamanlarda yapılan bir çalışmada yaşlı yetişkinlerin evli liklerinin kal itesi ve
yalnızlıkla bağlan tısı a raştırılmıştır ( d e Jong Gierveld ve diğerleri, 2009 ) . İki t ü r yal
nızlık incelenmiştir: Duygusal (duygusal anlamda soyut lanmış hissetme hali ) ve sosyal
( başkalarıyla bağlantılı olma hissi verebilen sosyal çevrelerle bütünleşme faktörü ) .
Evlenm iş olan yaşlı yetişkinlerin yaklaşık yüzde 2 0 ile 2 5 'inin ona düzeyde ya da
güçlü d u ygusal veya sosyal yalnızlık hissettikleri görülmüştür. Eşleri sağlık soru n u
yaşayan, genellikle eşlerinden d u ygusal destek görmeyen, eşleriyle nadiren konuşan
ve cinsel yaşa mlarından hoşn u t olmayan ya da cinsel yaşamları olmayan yaşlı yetiş
kinlerde daha güçlü duygusal ve sosyal yalnızlık gözlemlenmiştir. D u ygusal yalnızlık
yaşlı yetişkinlerin ikinci evliliklerinde ve sosyal yalnızlı k ise eşleri özürlü olan erkek
lerde daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ayrıca sosyal çevreleri daha dar olan
ve çocukları ile daha az görüşen yaşlı yetişkinlerde duygusal ve sosyal yaln ızlığın
d a h a güçlü old uğu tespit edilmiştir.
Araştırmacılar yaşlı yetişkinlerde düşük d ü zeyde sosyal bütü nleşme ile koroner
kalp hastalıkları arasında bağlantı olduğunu ortaya koym uşlardır ( Loucks ve diğer
leri, 2006 ) . Ayrıca bir çalışmada sosyal bir çevreye ait olmanın , özellikle erkekler
için uzun yaşamla ilişkili olduğu görülmüşt ü r ( House, Landis & U mberson, 1 988) .
Yalnız ve sosyal a nlamda soyutlanmış olmak yaşlı yetişkinler için sağlıkla ilgili önemli
bir risk faktörüd ü r ( Koropeckyj - Cox, 2009 ) . Örneğin kısa bir s ü re önce ya pılan bir
çalışına, ona yaşlı ve yaşlı yetişkinlerde yal nızlığın dört yıl sonra kan basıncı a rtışı
n ı n yordayıcısı olduğun u ortaya çıkarm ıştır ( Hawkley ve diğerleri, 20 1 0) .
Etnik köken yaşlanma ile nasıl i lişkilid ir? Cinsiyet rolleri ileri yetişkinlikte değişir
mi? Yaşlanmanın farklı kültürlerdeki sosyal boyutları nelerdir?
ETN İ K K Ö K E N
Yoks u l l u k istatistiklerinde oldukça geniş bir yer kaplayan Afrikalı Amerikalılar ve
Latin Amerikalılar başta olmak üzere, etnik azınlıktaki yaşlı yetişkinler önemli bir
endişe konusu oluştururlar ( K ingson & Bartholomew, 2009 ) . Örneğin, Los Angeles'ta
köhne bir otelde yaşayan 72 yaşındaki Afrikalı Amerikalı Harry'i ele ala
lım. Harry'nin arteriti vardır ve walker yardımıyla yürümektedir. Yıllardır
çalışamamakta ve devletin kendisine yaptığı ödemelerle ihtiyaçlarını zar
zor karşılamaktadır.
Etnik azmlıktaki yaşlı bireylerin karşı karşıya kaldıkları stres ve ayrımcılığa karşın,
bu kişilerin çoğu Latin olmayan Beyazların hakim olduğu bir dünyada hayatta kal
malarını sağlayacak başa çıkma mekanizmaları geliştirmişlerdir. Geniş aile çevreleri
azınlık gruptaki yaşlı yetişkinlerin yaşamın temel ihtiyaçları ile başa çıkmalarında yar
dımcı olmakta ve onlara sevildikleri duygusunu hissettirmektedir ( Karasik & Hamon,
2007) . Afrikalı Amerikalı ve Latin toplumlarındaki kiliseler, anlamlı sosyal katılım,
güçlülük hissi ve içsel doyum duygusuna yönelik olanaklar sunmaktadır ( Hill ve diğer
leri, 2006 ) . Ayrıca etnik azınlık gruplarının bir arada yaşamalarına olanak sağlayan
toplu konutlar onlara aidiyet duygusu kazandırmaktadır. Bu nedenle yaşlanmakta
olan azınlıkların yaşamlarına ilişkin bireysel farklılıkların göz önüne alınması her
zaman önemlidir (Albert, 2007) . Yaşlanmakta olan azınlıklara yardımcı olan bir kişi
hakkında daha fazla bilgi edinmek için Kariyerlerle Bağlantı kısmına bakınız.
· C İ N S İ Y ET
Yaşlı yetişkin olduğumuzda cinsiyet rollerin1iz değişir mi? Bazı gelişimciler ileri yetiş
kinlikte kadınların kadınsı özelliklerinde erkeklerin ise erkeksi özelliklerinde azalma
Afrikalı Amerikalı yaşlı kadınların karşı karşıya kaldık olduğuna inanmaktadırlar. Bu yöndeki bulgular yaşlı erkeklerin daha kadınsı - şefkatli,
ları stres önemli bir endişe konusu oluşturmakta olup
duyarlı, vb. - olduklarını desteklemesine karşın, yaşlı kadınların ille de daha erkek si
bu kadınlar çoğunlukla dini, yaşamla başa çıkmala
- atılgan, baskm, vb. - olmadıklarını göstermektedir. (Turner, 1 982 ) . Cinsiyet rolleri gibi
rında yardımcı olan bir güç kaynağı olarak görmekte
dirler. Kadın, etnik azınlığa dahil ve yaşlı olmaya ilişkin alanlarda kuşak etkilerinin göz önüne alınmasının özellikle önemli olduğu unutulma
diğer bazı özellikler nelerdir? malıdır. Sosyo-tarihsel değişiklikler meydana geldikçe ve bunlar yaşam uzamı ile ilgil i
Sosyal h izmet öğretim üyeleri ve görevlilerinin neler yaptıkları hakkında daha fazla
Norma Thomas.
bilgi için Yaşam Boyu Gelişim Meslekleri ekinin 47 ve 48. Sayfaları na bakınız.
araştırmalarda daha sıklıkla değerlendiıildikçe bir zamanlar yaş etkileri olarak algılanan
unsurlar kuşak etkileri olarak ortaya çıkabilmektedirler ( Schaie, 2007 ) .
Pek çok kadın yine - hem yaş a yruncılığı hem d e cinsiyet ayruncılığı olmak üzere - iki
ayn tehlike ile karşı karşıya kalmaktadır - ( Calisanti, 2009) . Yaşlı kadınların yaş ve cin
siyet ayrımcılığına maruz kalmalarından endişe duyulmasının yanı sıra, etnik azınlıktaki
yaşlı kadınlara özel bir dikkat gösterilmesine ihtiyaç vardır (Leifheit-Limson & Levy, 2009 ) .
B u kadınlar - yaş ayrımcılığı, cinsiyet ayrımcılığı v e ırkçılık olmak üzere - üç olumsuzlukla
karşı karşıya kalmaktadırlar. E t ni k azınlık gruplarındaki yaşlı kadınlar yaşamları boyunca
önemli ölçüde strese maruz kalmışlar ve bu stres karşısında dikkate değer oranda uyum
sağlama, dayanıklılık, sorumluluk ve başa çıkma becerileri sergilemişlerdir.
K Ü LT Ü R
Kültürlerin çoğunda iyi bir yaşlılığı destekleyen nedir? B u konuda son zamanlarda yapı
lan bir analiz, yaşlı bir yetişkin olarak "iyi bir yaşama" sahip olmada sağlık, güvenlik ve
akrabalık I destek olmak üzere üç faktörün önem kazandığını göstermiştir ( Fry, 2007) .
B i r başka önemli soru ise: B i r kültürde yaşlı yetişkinlerin yüksek bir statüye layık
görülüp görülmemeleri ile ilgili faktörlerin neler olduklarıdır. Bir görüşe göre bir kül
türde yaşlı yetişkinlerirı yüksek statüde olmalarını etkileyebilecek yedi faktör b u lunmak
tadır ( Sangree, 1 989 ) :
• Yaşlı kişilerin değerli bilgilere sahip olmaları.
• Yaşlı kişilerin önemli aile / toplul u k kaynaklarını kontrol etmeleri.
• Yaşlı kişilerin yararlı ve değerli işlevleri yerine getirmelerine mümkün olduğunca
uzun süre izirı verilmesi. Kültürler yaşlı yetişkinlere kazandırdıkları saygınlık açı
sından farklılık gösterirler. Navajo kültüründe bilgelik
• Yaşamı boyunca rolü n ü n sürekli olması.
leri ve engin yaşam deneyimleri nedeniyle yaşlı yetiş
Yaşla ilgili rol değişikliklerinin daha fazla sorumluluk, otorite ve tavsiyede kinlere özellikle saygı gösterilmektedir. Bir kültürde
bulunma kapasitesi içermeleri. yaşlı yetişkinlere saygı gösterilmesi ile ilgili diğer bazı fak
• Geniş ailenin kültürde yaygın bir aile şekli olarak ortaya çıkması ve yaşlı kişinin törler nelerdir?
bu geniş aile ile bütünleşmiş olması.
ileri Yetişkınlik
•
KISIM 9 61 3
• Genellikle yaşlı yetişkinlere saygı duyu lması toplulukçu k ü l t ü rlerde ( Çin ve
Japonya gibi ) , bireyci kültürlere ( A merika B irleşik Devletleri gibi) göre daha
yaygındır. Ancak bazı araştırmacılar yaşlılara sdygı d uyulması ile ilgili bu toplu
l u kçu / bireyci farkın ın eskisi kadar büyük olmadığını ve bazı duru mlarda bireyci
kültürlerde yaşayan yaşlı yetişkinlerin kayda değer ölçüde saygı gördüklerini
düşünmektedirler (Antonucci, Vandewater & Lans[ord, 2000 ) .
e
Yaşlanma farklı kültürlerde nasıl yaşanır7 Sizin ailenizdeki yaşlı yetişkinlerin etn i k kö
Etn i k köken, cinsiyet ve ken, cinsiyet ve kültürlerinden etkilenen de
Bağlantı Kur neyimlerini nasıl tanımla rsınız?
kültürün yaşlanmayla nasıl
Bu bölümde etnik azınlıkların yaşlanma ko
ilişkili olduğu n u özetler.
nusunda pek çok özel sorunla karşı karşıya
,. - - - - - - - - - - �
I İleri yetişkinliğin olumlu boyutları uzun süre göz a rdı edilmiştir ( Charles & Carstensen
geli ;i ıı l e ağ antı 20 1 0; Depp & Jeste, 20 1 0; Stirling, 2 0 1 1 ) . Bu kitabın başından i tibaren yaşlanmanın
Sağlık: Düzenli egzersiz uzun ömür ve olumlu yönlerine dikkat çektik. Pek çok zinde ve sağlıklı yaşlı yetişkin var ( Willcox
pek çok kronik hastalığın önlenmesi ile ve diğerleri, 2008 ) . Uygun bir beslenme, aktif yaşam tarzı, zihinsel uyarı ve esnek
bağlantılıdır. 1. Bölüm, s. 55 1 . lik, olumlu başa çıkma beceri leri, iyi sosyal ilişkiler ve desteğin varlığı ve hastalık
olmaması durumunda yaşlandıkça pek çok becerimizi sürdürmemiz ve hatta bazı
- - - ,,
duru mlarda geliştirmemiz mümkündür ( Anton ucci & diğerleri, 20 1 1 ; Hughes, 20 1 0;
Lachman ve diğerleri, 20 1 0) . Kişiler bir hastalık sahibi olduklarında bile tıpta yaşanan
gelişmeler giderek daha fazla yaşlı yetişkinin aktif ve yapıcı yaşamlar sürdü rebileceği
anlamına geliyor.
Aktif olmak özellikle başarılı yaşlanma açısından önemlidir ( Erickson & Kramer.
2009 ) . Düzenli olarak egzersiz yapan, dışarı çıkan ve toplan t ı lara giden, dini kuru m
faaliyetlerine katılan v e seyahatlere çıkan yaşlı yetişkinler, toplumdan uzak yaşayan
emsallerine göre yaşamlarından daha fazla doyum sağlarlar ( Levin, Chaıters & Taylor,
20 1 0; Venturelli ve diğerleri, 20 1 0 ) . Duygusal anlamda seçici olan, seçimlerini en iyi
hale getiren ve kayıplarını etkili bir şekilde telafi eden yaşlı yetişkinler başarıl ı bir
şekilde yaşlanma şanslarını a rt tırırlar ( Baltes & Smith, 2008; Schiebe & Carsıensen ,
20 1 O; Staudinger & Jacobs, 2 0 1 1 ) .
Başarılı yaşlanma aynı zamanda çevre üzerinde algılanan kontrolü d e içerir
( Bandura, 2 0 1 Oa; HSBC Sigorta, 2007 ) . 1 7. bölümde çevre üzerinde algılanan kontro
lün yaşlı bakımevlerinde yaşayan kişilerin sağlıkları ve u zun yaşamları üzerinde nasıl
olumlu bir etki yarattığını açıklamıştık. Son yıllarda öz-yetkinlik terimi çoğunlukla
çevre üzerinde algılanan kont rolü n ve olumlu sonuçlar yara tma becerisinin tanı m l a n
masında kullanılmıştır ( Bandura , 2009, 20 1 0a ) . Araştırmacılar p e k çok yaşlı yetişki
nin kont rol duygularını koruma ve kendileri hakkında olumlu bir görüşe sahip olma
konularında son derece etkili olduklarını ortaya çıkarmışlardır ( Dunbar, Leventhal
& Leventhal, 2007 ) . Örneğin yüz yaş ve üzerindeki yetişkinler üzerinde yapılan bir
çalışmada bu kişilerin çoğunun mutlu oldukları ve mutluluklarının öz-yetkinlik ve
iyimser bir tutumla ilişkili olduğu görülmüştür (Jopp & Rott, 2006 ) . Yaşlanmanın
"Yıldızlarla Dans" adlı televizyon programında yarı
olumlu yönlerinin incelenmesi yaşam boyu gelişimde önemli bir eğil im olmanın yanı
şan seksen yaşındaki eski astronot Buzz Aldrin ve sıra büyük olasılıkla yaşlı yetişkinlerin gelecek kuşaklarına da fayda sağlayacaktır
Ashley Costa. Aktif olmak başarılı yaşlanmanın ( Antonucci ve diğerleri, 2 0 1 1 ; Carstensen & Charles, 2 0 1 O; Stirling, 2 0 1 1 ) .
yansımasıdır.
konu bağlantılan - - - - - - - - - - - - - ,
\
. . _.j
-
Harek e t l i l i k k u ramı yaşlı yetişk i n l e r ne kada r aktif ve katılı mcı olurlarsa yaşamların
Hareketlilik Kuramı
dan doyum alına olasılıklarının da o kadar yüksek olacağını ifade eder. Bu k u ramı
destekleyen güçlü kanıllar b u l u n ma k tadır.
Sosyoduygusal Seçicilik Sosyoduygusal seçicilik k u ramı yaşlı yetişkinlerin sosyal iletişim ağları ile ilgili daha
Kuramı seçici davrandıklarını sa v u n ur. D uygusal doyuma daha fazla değer vermeleri nede
niyle yaşlı yetişkinler tanıdıkları ve tatminkar ilişkiler içinde oldukları kişilerle daha
fazla za man geçirme eğilimindedirler. B i lgi ve duygu ile i lgili hedefler yaşam boyu nca
değişi k l i k gösterir ve d u ygu ile ilgili hedefler kişiler ya�landı kça daha fazla önem
kaza n ı r.
Ödünleme Yoluyla Seçici Ödünleme yoluyla seçici optim izasyon k u ramı başarılı yaşlanma n ı n üç temel faktöre
Optimizasyon Kuramı bağlı olduğunu ifade eder: ( l ) Seçme, ( 2 ) optimizasyon ve ( 3 ) ödünleme. B u nlara
özellikle kayıp meydana geldiğinde ihtiyaç duyulur.
•
KISIM 9 ileri Yetı�kınlık 61 5
2 Kişilik, Benl i k ve Toplum e Kişilik ve ö l ü m ora n ı arasındaki bağlantıları açıklar ve i leri
yetişki n l i kte ben lik ve topl u mdaki değişiklikleri tanımlar.
Kişiliğin özdisiplin ve u y u m l u olma özellikleri ileri yetişkinlikte artar. Özdisiplin, dışa dön ük
Geniş ölçekli b i r çalışmada, benlik saygısının yetişki n l i k dönemi n i n büyük bir bölü m ü nde
Benlik ve Toplum
yükseldiği ve daha sonra yetmişli ve seksenli yaşlarda düştüğü görü l m üş t ü r. Benlik saygısı ile
ilgili bu gelişimsel değişikliklerin doğrulanması için daha fazla araştırmaya i h tiyaç vardır. Ya şlı
yetişkinlerde benlik saygısının d u rağanlığı azalır. Olası benlikler kişilerin olabilecekleri, olmak
istedikleri ve olmaktan korktukları benliklerdir. Olası benlikler ileri yetişkinlik dönemi boyunca
değişirler ve çeşitli aktivitelerde b u l u n m a ve uzun yaşamla ilişkilidirler. Yetişki n l i k yıllarında
ideal ve gelecek benliklerin kabul edilmesi azalırken geçmişteki benliklerin kab u l ü artar. Kişi
nin kendini düzenlemesi alana göre değişiklik göstermekle birlikte yaşlı yetişkinlerin çoğu
benlik kontrolü duygu s u n u etkili b i r şekilde korumayı sürdürürler. Örneğin yaşlı yetişkinler
çoğunl ukla genç yetişkinlere göre kendilerini fiziksel alanda daha az düzen lerler.
Yaş ayrımcılığı başkalarına karşı yaşlan nedeniyle önyargılı olmaktır. Yaşlı yetişkinlere ilişkin
Toplumda Yaşlı
pek çok kalıpyargı var olmaya devam etmektedir. Yaşlanmakta olan bir toplumda sosyal poli
Yetişkinler
tika sorunları arasında ekonominin durumu ve sosyal güvenlik sistem i n i n uygulanabilirliği,
sağlık hizmetlerinin s u n u m u , yaşlıların bakımı ve kuşaklar arası eşitsizliği sıralamak m ü m k ü n
d ü r. Özellikle yoks u l l u k içinde yaşayan yaşlı yetişkinler endişe konusudur. Yoksu l l u k oranlan
özellikle yalnız yaşayan yaşlı kadınlar ve etnik azınlıktaki yaşlı yetişkinler arasında yü ksektir.
Yaşlı yetişkinlerin çoğu k u r u m bakımında değil top l u m içinde yaşamaktadırlar. Yaşlı yetişkin
lerin neredeyse üçte ikisi aile üyeleri ile birlikte yaşarlar. Yaşlı yetişkinlerin genç yetişkinlere
göre evlerinde bilgisayarları nın olması ve İnternet k u l l a n ma olasılığı daha düşük olmakla bir
likte yaşlı yetişkinler İnternet k u llanıcıları arasında en hızlı büyüyen kesimi oluşturmaktadırlar.
Yaşlı yetişkin erkeklerin yaşlı yetişkin k a d ı n lara göre evlenme olasılıkları daha yüksektir.
Yaşam Tarzı Çeşitliliği
Emeklilik çiftlerin yaşam tarzlarında değişikliğe neden olur ve uyum sağlanmasını gerektirir.
Evli yaşlı yetişkinler bekar olanlara göre genellikle daha m u t l u olu rlar. Boşa n m a n ı n yaşlı
yetişkinler için sosyal, ekonomik ve fiziksel sonuçları vardır. Yaşlı yetişkinler arasında artan
boşanma oranları, yaşam süresinin uzaması ve sağlıkla ilgili iyileşmeler, yaşlı yetişkinlerin
yeniden evlenmelerinde artışa yol açmıştır. Bazı yaşlı yetişkinlerin yeniden evlenmeleri kon u
sunda olumsuz b i r baskı algılamalarına karşın, yetişkin çocu kların çoğu yaşlı yetişkin olan
ebeveynleri n i n yeniden evlen me kararlarını desteklerler. Giderek daha fazla sayıda yaşlı yetiş
k i n birlikte yaşamaktadır. Yaşlı yetişkinler cinsel ilişkilerinde özellikle dokunmak ve okşamak
tan hoşlanırlar.
Yaşlı yetişkinlerin yaklaşık yüzde 80'inin, çoğu orta yaşlı olmak üzere çocu kları hayattadır.
Yaşlı Yetişkin Ebeveynler
Yaşlı yetişkin ebeveynler ve yetişkin çocuklarını tanım layan faktörler giderek daha fazla çeşit
ve Yetişkin Çocukları
lilik göstermektedir. Yetişkin kız çocu kların yetişkin erkek çocuklara göre yaşlanmakta olan
a i leleri n i n yaşamlarına dahil olma olasılıkları daha yüksektir. Yet işkin çocukların gerçekleşti
rebilecekleri son derece önemli bir görev, yaşlanmakta olan engelli ebeveynlerine sağlanacak
sağlık hizmetlerini koordine etmek ve izlemektir. Yaşla nmakta olan ebeveynler ve çocukları
arasındaki ilişkiler çelişkili duygular içerebilmektedir.
Anı k i nsanların daha uzun yaşamaları nedeniyle bugün geçmişte olduğuna göre daha fazla
Büyük Büyükannelik ve
büyükanne ve büyükbaba aynı zamanda büyük büyükanne ve büyük büyü kbabadırlar. B üyük
Büyük Büyükbabalık
büyükanne ve büyük büyükbabaların katkılarından biri de aile öykülerini aktarmalarıdır. B i r
araştırma çalışması g e n ç yetişkinlerin büyük b ü y ü k a n n e v e b ü y ü k büyükbabaları ile karşılaş
t ı rıldığında, büyükanne ve büyü kbabaları ile daha katılımcı bir ilişkileri n i n olduğun u ortaya
koymuştur.
4 Etnik Köken, Cinsiyet ve Kültür O Etn i k köken, cinsiyet ve kültürün yaşlanmayla nasıl ilişkili
olduğunu özetler.
Etnik Köken Yaşlanmakta olan a?ı n lıklar, yaş ayrımcılığı v e ırkçılıkla başa çıkmak zorunda kalırlar.
B u n a karşın yaşlanmakta olan azınlıklar arasında kayda değer farklılıklar gözlenmek
tedir.
Yaşlı erkeklerin daha ka dınsı (şefk a tli, d u yarlı) hale geldikleri yönünde güçlü kan ıt l a r
Cinsiyet
b u l u nmasına karşın, yaşlı kadınların daha erkeksi ( ısrarcı ) olduklarına dair fazla k a n ı t
b u l u nmamaktadır. Yaşlı kadınlar h e m y a ş ayrımcılığı hem de cinsiyet ayrımcılığına
maruz kalırlar.
Geçmişte Çin ve Japonya'da yaşlı yetişkin lere büyük oranda saygı gösterilmesine
Kültür
karşın bugün bu kişilerin d u ru m ları daha değişkendir. K ü l t ü rler a rasında yaşlılara
daha yüksek bir statü kazandıran fa k t ö rler, bu kişilerin değerli bilgilere sahip olmaları
ile geniş ailelerle b ü t ü n l eşmeleri arasında değişiklik gösterir.
Yaşlı yetişkinlerin olumlu yönleri giderek daha fazla çalışılmaktadır. Başarılı yaşlanma
ile il işkili faktörler arasında a k t if bir yaşam tarzı, olumlu başa çıkma becerileri, iyi
sosyal ilişkiler ve destek ve hastalığın olmamasını sayabilmek mümkünd ür.
a n a hta r e l i meler
benlik bütünlüğ ü ne karşı olası benlikler 602 sosyal ilişkilerin yoldaşlık yaş ayrımcılığı 603
u mutsuzluk 594 ödünleme yoluyla seçici modeli 608 yaşlı bakımı 604
hareketlilik k u ramı 596 optimizasyon kuramı 597 sosyoduygusal seçicilik
kuşaklar arası eşitsizlik 604 kuramı 596
a na hta r işiler
Erik Erikson 594 Pau l Baltes 597 Ursula Staudinger 599
Laura Castensen 596 Robert Butler 594
•
KISIM 9 i len Yetışkinlik 61 7
k ı s ım on
So n
Son u nd a hayatı m ı z sona e rer-teredd ü t e d i l m eyecek gerçe k l i k l e veya coşkuyla haya t ı n
618
-
...., Öğrenme Hedefi 1 Ölüm sistemini ve onun Öğrenme Hedefi 4 Kişilerin kendi ölümleriyle
Kırk beş yaşındaki Connecticut New London'lı ev kadını Ruth McCourt, Farley-Heckel ile
eskiden sahip olduğu Boston'daki spa merkezinde tanışmıştı. Ruth evlendiğinde işi bırak
mış, ancak Farley-Hackel ile olan arkadaşlıkları devam etmişti. Sıklıkla birlikte seyahat
ederlerdi ve okuma, yemek pişirme ve öğrenme merakları ortaktı.
Kırk altı yaşındaki Farley-Hackel ise Massachusetts Newton'da yaşayan bir yazar, kişisel
gelişim uzmanı ve ruhani danışmandı. Kocası Allan Hackel, onun yeni radyo programı
"Manevi Konuşmaların" ilk birkaç bölümünün yayınlanmasını beklediğini ve sonunda
Oprah Winfrey Show'a çıkmayı istediğini belirtmiştir. 11 Eylül saldırılarından sonra,
Oprah Farley-Hackel, McCourt ve Juliana anısına programında yer vermiştir.
'
.,.- konu bağlantıları
Ani Bebek Ölümü Sendromu (ABÖS) Amerika Birleşik Devletlerinde bebeklikte
yaygın bir ölümü sebebidir. Erken çocukluktaki yaygın ölüm sebebi motorlu
araç kazalarıdır ve bunu kanser ve kalp ve damar hastalıkları izlemektedir.
Yaralanmalar orta ve geç çocukluk dönemi boyunca önde gelen bir ölüm
nedenidir ve bu dönemde en yaygın ağır yaralanma ve ölüm sebebi ise yaya
ya da yolcu olarak karşılaşılan motorlu araç kazalarıdır. Ergenlikte ise yaygın
üç ölüm nedeni vardır; kazalar, cinayet ve intihar. Beliren yetişkinlerde (emer
ging adults) ölüm oranı ergenlerdekine kıyasla iki kattan daha fazladır. Uzun
yıllar, kalp rahatsızlığı orta yetişkinlik dönemindeki en yaygın ölüm sebebiydi
ve bunu kanser izlemekteydi, bununla birlikte 2005 yılında 45-64 yaş arasında
daha fazla sayıda birey kanserden öldü ve kalp ve damar hastalıkları ikinci
sıraya geriledi. Erkekler, tüm ölüm sebeplerinde kadınlara göre daha fazla
ölüm oranlarına sahipler. 65 ile 74 yaş arasındaki Amerikalı yetişkinlerin yak
laşık yüzde 60'ı ya kanserden ya da kalp ve damar hastalıklarından ölmekte
dirler ve kanser bugün en büyük ölüm sebebidir. Bununla birlikte, 75 ile 84
arası ve 85 üzeri yaş gruplarında en önemli ölüm sebebi kalp ve damar has
talıklarıdır.
I
- geriye dönelim ___________________ ;
• K I S I M 10 Son 621
Ön Bilgi
Kitabın bu son bölümünde, ölümün ve ölmenin çeşitli boyutlarını ele alacağız. Ölüm sistemini ve
onun kültürel ve tarihsel bağlamını belirleyen faktörler nelerdir? Ölüm nasıl tanımlanabilir? Geli
şim ile ölüm arasındaki bazı bağlantılar nelerdir? İnsanlar kendi ölümleriyle nasıl yüzleşirler?
İnsanlar sevdikleri birisinin ölümüyle nasıl başa çıkarlar? Soracağımız sorular arasındadırlar.
Amerika'da bugün geç yetişkinlerin ölümleri, her yıl gerçekleşen 2 milyon ölümün
üçte ikisini oluşturur. Bundan dolayı, bizim ölüm, ölmek ve yas tutmaya ilişkin bil
diklerimiz geç yetişkinler hakkındaki bilgilere dayanır. Genç ölümler çok daha az yay
gındır. Amerika'da tarih boyunca değişen şey insanların nerede, ne zaman ve nasıl
öldükleridir. Ayrıca ölümle nasıl başa çıktığımız da kültürümüzün bir parçasıdır. Her
kültürün bir ölüm sistemi (death sysıem) vardır ve bu ölüm sistemlerinde kültürler
arası çeşitliiikler görülmektedir.
Gözden Geçir Gözden Geçir ğıni okudunuz. önceki bölümlerde, geç ye
tişkınlik (Older adulthood) dönemine ıliş kin
Bir kültürdeki ölum sısteminın ayırt edic i
Bağlantı Kur özel l ikleri nelerdi r? Olum sıstemindeki bazı
yaşam beklentısi ve yaş aralığı hakkında n e
ler öğ rendiniz?
Yansıt kültürel farklılıklar nelerd i r?
Ölümle ilişkili değişen bazı sosyal ve tarihsel
Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
e
koşullar nelerdir?
Ölüm sistemini ve onun kültürel Ölüm ve ölmek ai lenizde ne ölçüde konu
ve tarihsel bağlamlarını açıklar. Bağlantı Kur şuldu? Açıklayın ız.
Ölümü Belirleyen Konular Yaşam, Ölüm ve Sağlık Hizmeti İle İlgili Kararlar
Ölme sürecinde gerçekten ölümün gerçekleştiği belli tek bir nokta var mıdır, yoksa
ölüm ağır ağır gelişen bir süreç midir? Bireylerin hayat, ölüm ve sağlık bakımı ile
ilgili verebilecekleri bazı kararlar nelerdir?
Doğal Ölüm Yasası ve Önceden Karar: Komadaki birçok hasta için, bilinçleri
yerinde olsaydı tedavinin sonlandırılması konusundaki istekleri ne olurdu, bilinme
mektedir. Ölümcül derecede hasta olan kişilerin acı içinde ve bitkisel hayatta yaşa
mak yerine ölmeyi tercih edebileceği ihtimaline dayanarak "Ölüm Tercihi (Choice
in Dying)" adlı örgüt yaşam vasiyeti adında bir şey ortaya attı. Bu belge kişilerin
hilla sağlıklı düşünebildikleri dönemde dolduracakları şekilde tasarlandı; bu, kişinin
sağlık durumu umutsuz bir hale geldiğinde uygulanacak olağandışı tıbbi işlemler
hakkındaki isteklerini açığa vurmaktadır (Katsetos & Mirarchi, 2010).
Doktorların yanlış tedaviler için açılan davalar hakkındaki endişeleri ve yaşam
vasiyeti kavramını destekleyen insanların çabaları, doğal ölüm yasasının ortaya çık
masına sebep oldu. 50 eyaletin tümünde yasalar, günümüzde önceden karar (advance
directives) kabul etmektedir. Önceden karar yaşamı destekleyici işlemlerin, ölüm
Beyin ölümü: Ölümün nörolojik açıklaması d ı r.
Beynin elektriksel etkinliğinin belirli bir süre bütü kaçınılmaz olduğunda, bireylerin hayatlarını uzatmak için kullanılmaması gerektiğini
nüyle durmasıyla bir insanın beyin ölümü gerçekleş ifade eder (Berger, 2010; Bisson ve diğerleri, 2009). Önceden karar metni, birey halil
miş olur. Belirli bir süre kaydedilen düz EEG kaydı sağlıklı düşünebiliyorken imzalatılmalıdır (Levi & Green, 2010; Westphal & McKee,
beyin ölümü için bir ölçüttür. 2009). Yaşamı sonlandırmayı planlama konusunda son zamanlarda yapılan bir
Ötenazi: Ötenazi ("kolay ölüm"), tedavisi imkansız bir hastalığı ya da ağır engeli olan
kişilerin yaşamlarını acısız bir şekilde sona erdirme eylemidir. Bazen ötenaziye çaresiz
durumdaki hastayı öldürme ("mercy killing") denildiği de olur. Aktif ve pasif olmak
üzere iki tür ötenazi vardır.
• Pasif ötenazi, yaşam destek ünitesinden ayımıak gibi verilen tedaviyi keserek kişinin
ölmesine izin verme şeklinde olur. Örneğin, solunum cihazının ya da kalp-akciğer
makinesinin kapatılması.
• Aktif ötenazi, hastaya ölümcül dozda ilaç vererek yaşamını kasıtlı ola
rak sonlandırma biçiminde gerçekleşir.
KI S I M 10 Son 625
Gereklilik: Ölmekte Olan Kişilere Daha İyi Bakım: Amerika'da ölüm genellikle
ıek başına, uzun sürede ve ağrılı bir şekilde gerçekleşir. Ölmekte olan kişiler çoğu
zaman ya çok az ya da çok fazla bakım görürler. Bilimsel gelişmeler bazen kaçınılmaz
olanı gecikLirerek ölümü zorlaştırır. Ağrı kesicilere rağmen çok sayıda kişi yaşamlarının
son günlerinde ya da aylarında çok acı çekerler (Alonso-Babarro ve diğerleri, 20 l O;
Cassel & Rich, 2010). Birçok sağlık çalışanı, yeterli yaşam sonu bakımı sağlama ya da
bunun önemini anlama konusunda eğitimli değillerdir. Yakın zamanda yapılan bir
çalışına, çoğu zaman doktorların ölmekte olan hastalarına olası yaşama süreleri ya da
farklı tedavilerin hayatlarını nasıl etkileyeceği konusunda yeıerince bilgi vermedikle
rini ortaya çıkarmıştır (Harrington & Smith, 2008). Örneğin, ileri evre kanser hastaları
üzerinde yapılan çalışmada, doktorların yalnızca %37'si hastalarına ne kadar yaşaya
cakları bilgisini vermiştir.
Sağlık çalışanlarının, hastalara "iyi bir ölüm" yaşamaları konusunda yardım
etmeye olan ilgileri giderek artmaktadır (Bradley & Brasel, 2009; Carr, 2009; Goodie
& McGlory, 201 O; Ott, 20 l O). Bir görüş, iyi bir öllim deneyiminin fiziksel rahatlık,
sevilen kişilerin desteği, kabullenme ve uygun tıbbi bakımı içerdiği yönündedir. Bazı
kişiler için, iyi bir ölüm kişinin yaklaşan ölümü kabullenmesi ve başkalarına yük
olduğunu hissetmemesini gerektirir (Carr, 2009).
Yaşamın sonunda acıdan kaçınmak için alınabilecek birkaç önlem vardır. Siz de
bu önerileri izleyebilirsiniz (Cowley & Hager, 1995):
• Yaşamla ilgili vasiyetinizi yazın ve yakınlarınıza olası bir durumda doktorunuza ver
melerini söyleyin.
• Sizin tıbbi bakım konusundaki isteklerinizi bilen bir kişiye veka!et verin.
• Doktorlarınıza özel durumlar için açık ve kesin bilgiler verin -'hiçbir müdahalede
bulunmayın'dan 'mümkün olan her şeyi yapın'a kadar.
• Eğer evinizde ölmek istiyorsanız, ailenizle ve doktorunuzla bunu konuşun.
• Sigortanızın ev bakımı ve Ledavisi olanaksız hastaların bakımını (hospice care) kap
sayıp kapsamadığını kontrol edin.
Gözden Geçir Gözden Geçir birinin ağrı yönetimi olduğunu öğrendin ız.
17. Bölümde, yaşlı yetişkinlerin ağrıyla genç
Ölüm ün belirlenmesi ile i lgili olan konular
Bağlantı Kur nelerdir?
yetişkin lerden daha iyi başa ç ı kmalarına yar
dımcı olacak neler öğrendiniz?
Yansıt Hayat, ö l üm ve sağ l ı k bakım ı hakkında
verilmesi gereken bazı kararlar nelerdir?
Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
O Ölümü ve ölümle ilişkili
kararları belirleyen etmenleri
Bağlantı Kur
Bu bölümde, imarethanelerin ölm ekte olan
Ke ndi niz için bir vasiyet imzaladınız m ı7
Neden?
3 Gelişimsel Bir Bakış Açısından Gelişimin farklı dönemlerinde ölüm v e ölüme yönelik
tutumları tartışır.
Ölüm
Ölüm nedenleri yaşam süreci boyunca değişim gösterir mi? Gelişimin farklı dönem
lerinde ölüm hakkında farklı beklentilere mi sahip oluruz? Gelişimimizin farklı nok
talarında ölüme ilişkin tutumlarımız nelerdir?
i"•_üf\11 NEDFNLFR i
Ölüm bir insanın yaşamıııın her hangi bir nokıasında gerçekleşebilir. Ölüm, düşük ya
da ölli doğumlar yoluyla doğum öncesi gelişim sırasında da gerçekleşebilir. Ayrıca,
• KISIM 10 Son 63 1
Bununla birlikte, Kübler-Ross'un öncü gayretleri yaşamı tehdit eden hastalık
larla başa çıkmaya çalışan kişilere dikkat çekmesi açısından önemlidir. Ölmekte olan
kişilerin ve ailelerinin yaşam kaliteleri konusuna hayli dikkat çekmiştir.
İ ns a n kend i varo l u ş u n u, Kübler- Ross'a yönelik eleştirilerden dolayı, bazı psikologlar bu evreleri, evre
kaçamayaca ğ ı ve çöz ü lmesi olarak tanımlamak yerine de ölüme karşı gösterilen olası tepkiler olarak tanımlamayı
tercih ederler. Herhangi bir zamanda, çeşitli duygular ortaya çıkıp kaybolabilir.
gereken bir p roblem olara k gören
Umut, inançsızlık, şaşkınlık, öfke ve kabullenme gibi duygular, kişiler başlarına
tek hayva n d ı r. Ayn ı şekilde insan geleni anlamlandırmaya çalıştıkları sırada gözüküp sonra yok olabilirler.
ö leceğ i n i bilen tek hayva n d ı r. Kendi ölümleriyle yüzleştiklerinde, bazı kişiler sonuna kadar mücadele edip
hayata sımsıkı tutunmaya çalışırlar. Bu kişiler için, ölümü kabullenme dönemi hiç
-Erich Fromm gelmez. Bazı psikologlar zor kişilerin kaçınılmaz olan ölümden kaçınmak için savaş
Amerikan Psikoterapisi, 20. yy. tıklarını ve inkar ettikçe huzur ve sakinlik içinde ölmelerinin zorlaştığını düşünür
ken; bazı psikologlar ölümle sonuna kadar yüzleşmemenin, bazı kişiler için uyumu
beraberinde getirdiğini savunurlar ( Lifton, 1977).
insanların yaşamlarının anlamı ve amacının boyutu, ölüme nasıl yaklaştıklarıyla
ilişkilidir (Carr, 2009). Yakın zamanda yapılan bir araştırma, kronik ve yaşamı tehdit
eden bir hastalığı -kalp yetmezliği- olan kişilerin hayatı anlamlandırmaya çalıştıkla
, - - - - - - - - - - � rını bulmuştur (Park ve diğerleri, 2008) . Başka bir çalışmada, üç aydan daha az
I
ı ' i 1' - ğa t yaşam süresi kalmış ve hayatlarını anlamlandırabilmeyi başarmış olan kişilerin, son
haftalarda daha az çaresizlik hissettikleri, ölmekte olan ve yaşamak için bir neden
Din: Din, yaklaşan ölü mle yüzleşmeleri ve
olmadığını düşünen kişilerin ise, stres düzeylerinin en yüksek olduğu ve ölümü
yaşlılıktaki kaçını lması müm kün olmayan
çabuklaştırmak istedikleri ortaya konulmuştur ( McClain, Rosenfeld, & Breitbart,
kayıpları kabullenmelerine yard ı mcı ola
2003). Bu ve başka çalışmalarda, maneviyat ( spirituality) ölmekte olan kişilerin ağır
rak, yaşlı yetişkinlerin bazı önemli psikolo 1
1 depresyona girmelerine engellemiştir ( Smith, McCullough. & Poll, 2003).
jik ihtiyacını karşılar. 1 8. Bölüm, s. 587.
I İnsanlar ölüme yaklaştıkça maneviyata verdikleri önem daha mı artar? İleri
düzeyde kalp yetmezliği olan l 00 hastayı içeren altı ay arayla iki kez ölçüm alınan
bir çalışmada, ölüme yaklaştıklarını hisseden kişilerin daha maneviyatçı oldukları
gösterilmiştir ( Park, 2009) .
bağlamlarda öldüklerini açıklar. yaşam larındaki amaç ve an lam lar ile ilişkili
5 Başka Birinin Ölümüyle Başa Çıkma O Başka birinin ölümüyle başa çıkma yollarının tanımlar.
Kayıp hayatımızd a çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir - boşanma, evcil bir hayvanın
ölümü, işini kaybetme- ancak hiçbir kayıp sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bir kişinin
-anne, baba, kardeş, eş, akraba ya da arkadaş- ölümünden d aha büyük olamaz.
Yaşamda en fazla uyum gerektiren stres kaynakları arasında, eşin ölümü ilk sırada
gelmektedir. Ölmekte olan bir kişiyle nasıl iletişim kurmalıyız? Sevdiğimiz bir kişinin
ölümüyle nasıl başa çıkarız?
Açık bir iletişim biçimine ek olarak, bazı uzmanlar konuşmaların ruhsal patolo
jiye ya da ölüme hazırlanmaya odaklanmak yerine kişinin güçlü yönlerine ve yaşa
mının geri kalanına hazırlanmaya odaklaması gerektiğini düşünür. Dışsal başarılar
mümkün olmadığından, iletişim daha çok içsel gelişime odaklanmalıdır. Ayrıca,
ölmekte olan kişi için önemli destek yalnızca ruh sağlığı uzmanlarından değil aynı
zamanda hemşireler, hekimler, eş ve yakın arkadaşlardan da geldiği unutulmamalı
dır. Gelişimi Yaşamla İlişki/endir kısmında ölmekte olan kişilere karşı etkili iletişim
stratejileri hakkında daha ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz .
•
KISIM 1 0 Son 633
gelişimi ya şa m l a i l i şki lend i r
YAC-,
Yas üzerine incelememiz, yasın boyutları, yas ile başa çıkmada ikili-süreç modeli ve
sağlıklı yas konusundaki kültürel çeşillilik üzerinde odaklanmaktadır.
Yasın Boyutları: Yas, sevd iğimiz bir kişini n kaybından sonra hissedilen d u ygmal
uyu şukluk. inanmama, ayrılık kaygısı, çaresizlik, üzüntü ve yalnızlıktır. Yas basit bir
d u ygusal d urumdan çok, çok boyutlu yapısı ile karmaşık ve değişen bır süı eçtir. Bu
bakış açısına göre, kaybedilen kişi ıçin d u y u lan özlem önemli boyu tlardan biridir.
Özlem ya da hasret, kaybedilen kişiyi geri getirmeye yönelik aralıklarla tekrar eden
bir ihti yacı ya da isteği i lade eder. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, sevilen bır
ki�inin ölümünün ardından en çok h issedilen d u yguların özlem ve ölümle ilişkili
"Kederl i kişi lerden başka olumsuz d u yguların 6 ay içerisinde azalması ile birlikte kabullenme olduğunu
herkes keder ile baş ede b i l i r:' göstemıiştir ( Maciejewski ve diğerleri, 2007). Bu çalışmada, sevilen kişinin ölü
münden sonra özlemin, depresyondan daha yaygın olduğu bulunmuştur. Yasın
-Wil l iam Sha kespeare diğer önemli bir boyutu ise ayrılık kaygısıdır; bu, yalnızca ölen kişiyi özlemeyi
lngiliz oyıııı yazarı, 1 7. yüzyıl ve ona ilişkin düşüncelerle meşgul olmayı içermekle kalmaz, ayrıca ağlama ve iç
geçirmenin yanı sıra ölen kişi yle ilişkili mekanları ve ewalara odaklamr. Yas, umut
suzluk ve yenilgi hislerini, depresif semptomları, apatiyi, önceden ölen kişiyle birlikte
yapılan etkinliklerin anlamını y itirmesini, artan bir yalmzlığı (desolation) i çeren
üzüntü ve çaresizlik d u ygularını içerir (Chiambretto ve d iğerleri, 20 1 0).
Yas: Sevd iğimiz bir kişinin kaybından sonra hissedi
Bu d u ygular, kaybın hemen sonrasında tekrar eden bir şekilde hissedilebilir
len duygusal uyuşukluk, inanmama, ayrılık kaygısı,
çaresizlik, üzüntü ve yalnızlıktır. ( Moules ve d iğerleri, 2004). Zaman geçtikçe, depresyon ve apati aynı kalır ya da
•
KISIM 1 0 Son 635
ve olumsuz değerlendirmelerini içerebilir. Kaybın olumlu bir değerlendirmesi, ölü
mün çekilen acılara son verdiğinin kabulünü içerebilirken, kaybın olumsuz bir
değerlendirmesi sevilen kişiye özlem duyma ve ölüm hakkında sürekli düşünüp
durmayı içerebilir. İyileşme odaklı stres kaynakları ise, yasın dolaylı sonuçları olarak
ortaya ikincil stres kaynaklarını içerir. B unlar, kimlik değişimi (eş kimliğinden dul
kimliğine geçiş) ve yönetici beceriler (maddi konularla ilgilenmek) gibi durumları
içerebilir. iyileşme süreci "dünya hakkındaki yıkılan varsayımları ve kişinin o dün
yadaki yerini" yeniden inşa eder.
İkili süreç modelinde, yasla etkili bir şekilde başa çıkma, çoğunlukla kayıpla başa
çıkma ve iyileşmeyle başa çıkma arasında gidip gelmeleri içerir ( Bennet, 2009; Wijn
gaards-de Meij ve diğerleri, 2008 ) . Önceki modeller, genellikle kayıpla, ilk evreyi
yasın oluşturması ve bunu iyileşme çabalarının izlemesi gibi stratejiler yoluyla,
sırayla başa çıkma üzerinde dururlar. Bununla birlikte, ikili süreç modelinde, kayıpla
başa çıkma ve iyileşme çabası eş zamanlı olarak gider ( Richardson, 2007 ) . Bu modele
göre, ölümle başa çıkmaya çalışan kişi, bir yandan ölen kişinin işlerini halletmeye
çalışırken, diğer yandan yasla ilişkili grup terapisine katılabilir. İniş çıkışlar, gün
içinde kısa süreli yaşanabileceği gibi, haftalar, aylar ve hatta yıllar boyu da sürebilir.
Kayıpla ve iyileşmeyle başa çıkma eş zamanlı gitmesine rağmen, zamanla genelde
önce kayıpla başa çıkma üzerinde durulurken sonra iyileşme sürecine daha fazla
ağırlık verilir ( Milberg ve diğerleri, 2008 ) .
Başa çıkma ve Ölüm Türleri: Ölümün geride kalan kişiler üzerindeki etkisi, ölü
mün hangi koşullar altında gerçekleştiğinden güçlü bir şekilde etkilenir ( Smith ve
diğerleri, 2009 ) . Ani, zamansız, şiddet içeren ya da travmatik ölümlerin geride kalan
kişiler üzerindeki etkisi daha yoğun ve uzun süreli olur ve başa çıkma sürecini daha
da zorlaştırır ( Sveen & Walby, 2008 ) . Bu tür ölümlere, istenmeyen düşünceler ( intru
sive thoughts), geçmişe dönüşler, kabuslar, uyku bozukluğu, konsantrasyon sorunları
vb. durumları içeren Travma Sonrası Stres B ozukluğu (TSSB) semptomları eşlik eder.
Çocuklarının ölümü, anne babalar için özellikle yıkıcı ve başa çıkılması son derecede
zor olabilir (De Lisele- Porter & Podruchney, 2009; Edwards ve diğerleri, 2009 ) .
Sağlıklı Yas Sürecindeki Kültürel Çeşitlilikler: Yas sürecine yönelik bazı yakla
şımlar. ölen kişi ile bağları koparmanın ve bağımsız bir yaşam biçimine geri dönme
nin önemi üzerinde durmaktadır. Ölen kişiye tutunma konusunda ısrarcı kişilerin
terapiye ihtiyacı olduğu düşünülür. Ancak, bu önerinin daima en iyi terapötik öneri
olduğuna ilişkin bazı şüpheler vardır ( Reisman, 200 1 ) .
Batılı olmayan toplumlarda yapılan incelemeler, ölen kişiyle olan bağları sür
dürmeye ilişkin inançların büyük ölçüde değiştiğini göstermektedir. Japonya'da ölen
kişiyle bağların sürdürülmesi, kabul gören ve dini törenlerle devam ettirilen bir
şeydir. Arizona'daki Hopi kabilesinde, ölen kişi olabildiğince kısa zamanda unutulur
ve hayat normal akışında devam eder. Hopilerde cenaze törenleri, ölüler ile ruhları
arasındaki bağın kopması ile sona erer. Yas sürecindeki çeşit
lilik, hiçbir yerde iki Müslüman toplumda -birisi Mısır, diğeri
ise Bali- olduğu kadar belirgin değildir. Mısırda, yaslı kişiler,
etrafları benzer trajik hikayelerini olan ve kendi acılarını dile
getiren kişilerle çevrili bir ortamda, yaşadıkları yas üzerine
enine boyuna düşünmeye teşvik edilirler. Tersine, B ali'de yaslı
kişiler gülme ve neşeli olma konusunda cesaretlendirilirler.
İsrail'de iki farklı savaşta, iki oğlundan birini 1 3 ve diğerini
4 yıl önce kaybeden ebeveynlerin tepkilerini düşünün ( Rubin &
Malkinson, 200 1 ; Schuchter & Zisook, 1 99 3 ) . Ölümlerinin üze
rinden yıllar geçmesine rağmen, İsrailli ebeveynler çocuklarına
karşı hala güçlü bir bağlılık duygusu sergilemişlerdir. B u ebe
veynler oğullarını, çocukları evden yeni ayrılmış ailelerin oluş
turduğu kontrol grubunun betimlemelerinde bulunmayan bir
biçimde idealize etmişlerdir.
DÜNYAYI AN L AM L ANDIRMAK
Yalnızca ölümle karşılaşan kişiler değil, yas sürecindeki kişiler de dünyayı anlamlan , - - - - - - - - - �
I
dırmaya çalışırlar (Carr, 2009; Park 2009). Yasın bir yararı, çoğu bireyi dünyalarını ı 11' aql n
anlamlandırmaya çalışmaları konusunda harekete geçirmesidir. (Kalish, 1981).
Stres: A n l a m la n d ı rmaya yönelik başa
Ölüme neden olan tüm olayların tekrar tekrar gözden geçirilmesi oldukça sık rast
çıkma, özelli kle sevilen bir kişinin ölümü
lanan bir durumdur. Ölümden günler ve haftalar sonra, en yakın aile üyeleri dene
nün ardından kronik stres yaşandığında,
yimlerini birbirleriyle paylaşırlar ve bazen de aile yaşanııları üzerine anılarını
stres yaratan durumun anlamını değiştir
anlatırlar. Bir araştırmada, orta yaş döneminde dul kalan kadınların yaşamlarındaki
mek için i nançlar, değerler ve amaçların
anlamlı yönleri sorgulaması için kocalarının ölüm krizi ile mücadele etmeleri gerek
sorgulanmasını içerir. 1 5. Bölüm, s. 495.
tiği bulunmuştur (Danforth & Glass, 2001). Başka bir araştırma, yaslı kişiler arasında,
umut gibi olumlu temaları olan kişilerin, acı ve ıstırap gibi olumsuz temalara odak
lananlara göre daha iyi uyum gösterdiklerini bulmuştur (Gamino & Sewell, 2004).
Ayrıca son zamanlarda yapılan bir çalışma, eşlerin ölümünü anlamlandırma yas
sürecinde daha düşük öfke düzeyleriyle ilişkili bulunmuştur (Kim, 2009).
Ölüm bir kaza ya da felaket sonucu ortaya çıkmışsa, onu anlamlandırma çabası
daha fazla bir önem kazanmaktadır. Haberler gelip birbirine eklendikçe yapbozun
parçaları bir araya gelmeye başlar. Yas tutan kişiler, ölüme anlayabilecekleri bir görü
nüm vermeye çalışırlar -ilahi adalet, komşu kabilenin laneti, mantıksal neden-sonuç
ilişkisi ya da benzeri. Binden fazla üniversite öğrencisi ile yakın zamanda yapılan bir
çalışmada, anlamlandırmanın, kaza, intihar ve cinayet gibi acı bir kayıptan sonra
yaşanan yas sürecinde önemli bir faktör olduğu onaya konulmuştur
(Currier, Holand & Neimeyer, 2006).
mektedir (Ott ve diğerleri, 2007). yitirdi. Eski Dünyadaki Pencereler restoranından hayatta kalanlar bu
yeni mekanın karının %60'ını kendi aralarında paylaşıp geri kalanını
Dul kadınlar dul erkeklerden daha fazladır, çünkü kadınlar erkeklerden
başka iş birlikli restoranlar açmak üzere kurulan fonlara aktarmakta
daha uzun yaşarlar, kendilerinden yaşça büyük erkeklerle evlenme eğili- dırlar.
Kadı n larda Medeni Durum, D u l Kalma Süresi ve Sağ l ı k Arasındaki Bazı İ l işkiler Nelerdir?
Ameri ka'da yaşları 50 ile 79 arasında değişen 1 30.000 kadın üzerinde, Sağl ı k Davranışları : Katılımcıların beslenme al ışkanlı kları, U lusal
Kadın Sağlığı Girişi mi'nce gerçekleştirilen üç yıllık boylamsal bir ça Kanser Enstitüsü'nü n Sağ lık Alışkanlıkları ve Geçmişi Anketi'nin de
l ışma, dul olmanın fiziksel ve ruhsal sağ l ı k, sağ lık davranışları ve sağ lık ğiştirilmiş bi rversiyonu kullanılarakölçüldü. Katılımcılara sigara kul
sonuçları ile i l işkisini inceledi {Wilcox ve diğerleri, 2003). Kadınlar ( l ) evli lanıp kullanmadıkları ve kullan ıyorlarsa ne kadar kullandıkları
kalanlar (2) evli l i kten dul luğa geçenler (3) dul kalanlar ve (4) d u l l u ktan soruldu. Fiziksel aktiviteyi değerlendirmek için katılımcılara ne sık
evliliğe geçenler olarak sınıflandırıldı. Dul ka lanlar da kendi aralarında lıkla dışarıda yürüyüşe çıktıkları ve ağır ve orta d üzeyde egzersiz
yeni dul kalanlar (1 yıldan daha azbirsüred i r d u l olanlar) ve uzun süredir yaptıkları soruldu.Aldıklarısağlık hizmetiniölçmekamacıyla,sonbir
dul olanlar ( 1 yıldan fazla süred i r dul olanlar) olarakaltgruplara ayrılmış yıl içerisinde doktora gidip gitmedikleri soruldu.
lardır. Sağlık sonuçları: Katı lımcılar, kalp ve damar hastalığı ve kanser açı
Yaşlı kad ı n ların sağ lığını değerlendirmek için kullanılan ölçme sından yıllık olarak değerlendirildi ve gecelik hastane yatışları kay
araçları şöyleyd i: dedildi.
Fiziksel sağlık: Kan basıncı, 5 dakika l ı k d i nlemenin ardından 30 sa 3 yıllı kçal ı şmanı n başlangıcı nda,du 1 kadın larla kıyaslandığ ında, evli
niye aralıklarla alınan iki ölçümün ortalaması kullanılarak değerlen kadınlar, fiziksel ve ruhsal sağlıklarının ve genel sağlık durumlarının
dirildi. Hipertansiyon 1 40/90'ın üstü olarak ta nımlandı. Vücut kitle daha iyi olduğunu belirtmişlerdir. Üç yıllık çalışma boyunca, evli kalan
endeksi {VKE) hesapla ndıve b i r kadının obezolupol madığını belirle kadınların ruhsal sağlığında bir kararlılık gözlenirken, yeni dul kalan
mek için ku llanıldı. Fiziksel işlevsellik ve sağlıkd urumunu belirlemek kad ın ların ruhsal sağlığında belirgin bozulmalar, uzun süredir dul olan
için bir sağ lık anketi kullanıldı. kadınların ruh sağlığında ise ya bir kararl ılık ya da hafif bir iyileşme göz
Ruhsal sağlık: Depresif semptomlar, katı lımcıların son bir hafta içeri lenmiştir. Heriki dul kadın grubu da {yeni ve uzun süredir) 3 yıl boyunca
sindeki depresif düşüncelerinin sıklığını değerlendirdiği 6 maddelik istemeyerek kilo kaybettiklerini belirtmişlerdir.
bir depresyon ölçeğiyle ölçüldü. Ayrıca, katı lımcıların kendi bildirim Bulgular yaşlı kadınların d i rençliliğini ve yeniden ilişki kurabilme
lerine dayalı olarak antidepresan ilaç kullanımına ilişkin bilgiler de kapasitelerini vurgularken, bir yandan da evlilikten dull uğa geçişte
elde ed ildi. Sosyal işlevsellik ve ruhsal sağ lık hakkındaki bilgi ler, ka zorluk yaşayan kişiler için sosyal desteği güçlend iren hizmetlere olan
tılımcıların Sosyal İşlevsellik Ölçeği'ne verd i kleri yanıtlara dayalı ihtiyaca dikkat çekmektedir.
elde ed ildi (Ware, Kosinski, & Dewey, 2000).
mindedirler ve ayrıca dul kalan erkeklerin tekrar evlenme olasılığı daha yüksekrir. Dul
kadınlar, belki de Amerika'daki en yoksul kesimi oluşturmaktadır. Ayrıca, Afrikalı
Amerikalı ve Latin kadınlar için boşanmanın olumsuz ekonomik sonuçlan, Latin olma
yan beyaz kadınlar için olduğundan daha büyüktür ( Angel, Jimenez, & Angel, 2007) .
Çoğu dul kadın yalnızdır ( Lund, 2007 ) . Eğirim ve gelir düzeyi düştükçe. yalnız
olma eğilimi daha da artmaktadır. Yas tutan kadınlar da ayrıca ölümü de içeren bir
çok sağlık problemi için yüksek risk al tındadır ( Elwert Christakis, 2008; Holtslander
& Duggleby, 2 0 1 0 ) . Kadınlarda medeni durum, dul kalma süresi ve sağlık arasındaki
bazı i lişki ler nelerdir? Yuk arıdaki A raştırmalarla Bağlantı kısımı dulluğun sağlıkla olan
, - - - - - - - - - � ilişkisini incelemektedir.
I
Ölümden sonra optimum uyum birçok faktöre bağlıdır. Kadınlar genelde erkek
ı geli ş i'ıı le bağlant ı
1 lerden daha iyi durumdadırlar, çünkü toplumumuzda kadınlar daha çok bir çift olarak
ı Toplum ve Kültür: Yaşlı yetişkinlerde, sos- i l işkilerinin duygusal yönünden sorumluyken, erkekler genelde parasal ve maddi
yal destek hastal ı k ve ölüm oranlarında bir konuları yönetirler ( Fry, 200 l ) . Dolayısıyla, kadınların daha iyi arkadaş çevrelerine,
azalmayla i lişkilidir. 1 9. Bölüm, s. 609. akrabalarla daha yakın ilişkileri ve psikoloj i k olarak kendi başlarının çaresine bakabil
,
..,.... _ _ _ _ _ _ _ - - - - - - "'
me deneyimleri vardır ( Antonucci, Akiyama, & Sherman, 2007 ) . Yaşlı dul kadınlar.
daha genç dul kadınlara göre daha iyi durumdadırlar, bu durum belki de eşlerinin
ölümünün yaşlı kadınlar için daha beklenir bir durum olmasından kaynaklanmakta
dır. Dul erkekler genelde dul kadınlardan daha çok paraya sahiptir ve dul erkeklerin
tekrar evlenme olasılığı çok daha yüksektir. Ancak, yaşlı yetişkinlerle yakın zamanda
yapılan bir çalışma, dul erkeklerin depresyon yaşama riskinin kadınlara kıyasla daha
yüksek olduğunu onaya koymuştur ( Mechakra-Tahiri ve diğerleri, 20 l O ) .
Yasla karşı karşıya kalan kişilerin vermesi gereken kararlardan biri, naaşın ne yapı
lacağıdır. Amerika'da, 2006 yılında, naaşların yaklaşık üçte ikisi gömülmüştür, geri
kalan üçte biri ise yakılmıştır - l 98 5'teki yüzde J 5'lik oranla kıyaslandığında önemli
bir artış. ( Kuzey Amerika Ölü Y akımı Derneği, 2008). Naaşın yakılması, Amcrika'nın
Pasifik bölgesinde, güney bölgesine göre daha yaygındır. N aaş yakımı, ayrıca
Kanada'da Amerika'dan yaygındır ve en fazla Japonya'da ve pek çok Asya ülkesinde
uygulanmaktadır. , - - - - - - - - - �
I
Cenaze töreni, çoğu kültürde yas tutmanın önemli bir yönüd ür. Bir çalışmada,
yas tutanlardan kişisel olarak dindar olanların, cenaze töreninden psikolojik açıdan
daha fazla fayda gördükleri, törenlere daha aktif katıldıkları ve duruma daha iyi uyum Din: Dinsel katılım, sağlık ve uzun ömürlü
sağladıkları bulunmuştur ( Hayslip, Edmondson, & Guarnaccia, 1999). Aınerika'da lükle olumlu yönde il işkilidir. 1 5. Bölüm, s.
eğilim, naaşın açık tabutta gösterildiği halka açık törenlerden, sonrasında bir anma 495.
I
töreninin yapıldığı özel törenlere doğru bir kayış yönündedir ( C allahan, 2009). _______ _ _ _ ___ .,
Endonezya adalarından bir olan Bali'de, ölü yakma töreni için yapılan cenaze
yürüyüşü boyunca naaşın içinde bulunduğu su bufalosu biçimindeki bir taş
tan tabut (sarcophagus) taşıyan erkekler. Ölü yakma töreninin amacı, ölü
bedenleri yeniden temel elementler olan ateş, su, toprak ve boşluğa dönüş
Amerika'da bir cenaze töreni türmektir.
O
yararlı bir sonucudur?
Hayat arkadaşını kaybetmeni n bazı özellikleri
Başka birinin ölümüyle
ve sonuçları nelerdir? Yansıt Kişisel Yaşam Yolculuğunuz
başa çıkma yollarını
tanımlar. Yaşad ığınız kültürde neler yas tutma süre
Bağlantı Kur cinde uygun karşılanır?
Bu bölümde, ölmekte old uğunuzu bilmenin
bir yararının geçmişi anman ıza (anılardan söz
konu bağlantılan - - - - - - - - - - - - - - ,
\
Bu kitabın sonuna geldik. Umarım bu kitap ve bu ders size hem insan türü
nün yaşam sürecine hem de sizin kendi yaşam yolculuğunuza bir pencere
olmuştur.
İnsan yaşamı üzerine çalışmalarımız uzun süreli ve karmaşıktır. Döllenmeden
ölüme kadar, ortaya çıkan çok sayıda fiziksel, bilişsel ve sosyoduygusal değişim
hakkında okuma yaptınız. Bu, öğrendiklerinizi yansıtmak için güzel bir zaman.
Özellikle hangi kuramlar, çalışmalar ve görüşler ilginizi çekti? Kendi gelişiminiz
hakkında neler öğrendiniz?
Hepinize insan yaşam sürecindeki yolculuğunuzun kalan yılları için en iyi
dileklerimi sunuyorum.
\
'- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ileriye akallm _ _ _ ,..
Ölüm Sistemi ve Kültürel Kastenba u m ' u n görü ş ü ne göre, h e r k ü l t ü r insanlar. yerler, z a m a n l a r, nesneler ve
Çeşitliliği simgeler b ileşenleri n i içeren b i r ö l ü m sisıemine sa h i p tir. Çoğu k ü l t ü r ö l ü m ü var o l u
ş u n bir son u olarak görmez -ruhsal yaşa m ı n devam e t t iği d ü ş ü n ü l ü r. Ta r i h t e k i çoğu
ıopl u m u n , ö l ü m h a k k ında felsefi ve d i n i i nançları ve yine çoğu topl u m u n ö l ü m le
başa çı kmaya yönelik törenleri o l m u ş t u r. A B D, çoğu k ü l t ü re göre daha ! a zla ö l ü m ü
i nkar e d e n ve ölü mden k a ç ı n a n b i r k ü l t ü r olarak t a r i f t a n ı m la n mışt ır.
Y i r m i beş yıl önce, bir kişi n i n ö l ü p ölmed iği n i beli rlemek b u g ü n olduğu n da n daha
Ölümü Belirleyen kolayd ı . Beyin ölümü, ö l ü m ü n nöroloj i k b i r t a nı m l a m a s ı d ı r ve beyn i n elekt riksel
Konular
e t k i n l iğ i n i n bel i rli b i r s ü re b ü t ü n ü y l e d u rmasıııı i fade et m e k t e d i r. Tıp u zma n la rı,
b u n u n yaln ızca yu karı kort i k a l işlevlerin d u rması a n l a m ı n a mı yoksa hem y u ka rı
hem de aşağı beyin işlevleri n i n birlikte d u rması a n la m ı n a mı geldiği k o n u s u nda tar
t ı ş m a k t a d ı rl a r. G ü n ü m üzde, çoğu doktor beyin ö l ü m ü n ü hem y u ka rı kortikal işlev
lerin hem d e aşağı beyin kökü işlevleri n i n d u rması olarak t a nı m la m a k t a d ı rlar.
3 Gelişimsel Bir Bakış Açısından e Gelişimin farklı dönemlerinde ölüm ve ölüme yönelik tutumları
Ölüm tartışır.
4 Kişinin Kendi Ölümü ile Yüzleşmesi O Kişilerin kendi ölümleriyle yüzleşmelerinin psikolojik boyutlarını
ve insanların hangi bağlamlarda öldüklerini açıklar.
T< ü bler- Ross beş evre önerm i ş t i r : i n k a r ve y a l ı t ı l m ı şlık, öfke, u zlaşma, depresyon ve
Kübler-Ross'un
k a b u llenme. Tüm b i reyler bu evrelerden a y n ı sırayla geçmezler.
Ölüm Evreleri
Algılanan k o n t rol ve i n k a r, ö l m e k t e olan kişi n i n u yu msa l bir yönelim gelişti rmesi için
Algılanan Kontrol ve b i rl ikte işleye b i l i rler. i n k a r, k o ş u l l a ra bağlı o l a rak u yu msa l ya da u yu m sa l olmayan
inkar
b i r son ucu o l a b i l i r.
Ölmekte Olan Bir Kişiyle Çoğu psikolog, ölmekte o l a n kişi lere karşı açık bir i l e t i şi m biçimi önermektedirler.
İletişim İletişim ru h sa l patoloji ve ö l ü m e hazırl.ık üzerine olma m a l ı, b u n u n yerine ölmekte
olan kişinin dayanıklılığını v u rg u l a m a l ı .
Ya k ı n bir hayat a rkadaşın ı n kaybı genell ikle derin bir yasa yol aça r. Geride kalan eşin
Hayat Arkadaşının Kaybı
yaşadığı sı k ı n t ı değişke n l i k göstermekle b i rl i kte, yasta k i k i ş i l er, çok s a y ı da sağlık
soru n u riski a l t ı ndadırlar. Sosyal destek hem dul erkeklere hem de kad ı n l a ra yarar
sağlar.
Yas biçimleri k ü l t ü rden k ü l t ü re fa r k l ı l ı k gösterir. Naaşların üçte ikisi göm ü l ü rken, üçte
Yas Biçimleri
biri yak ı l ı r. Çoğu k ü l t ü rd e yasın ö n e m l i bir yönü, cenaze törenleridir. Son y ı l l a rda,
cenaze e n d ü s t risi birçok t a rt ı ş m a n ı n odağı o l m u ş t u r. B azı k ü l t ürlerde, ölümden sonra
törensel b i r yemek verilir.
a n a hta r e l i meler
beyin ö l ü m ü 624 imarethane 626 uzlaşma 63 1 uzamış y a s 6 3 5
ötenazi 62 5 yatıştırıcı b a k ı m 626 depresyon 63 1 i kili sü reç modeli 6 3 5
pasif ötenazi 625 i n k a r ve yalıtılmışlık 630 kabullenme 63 1
a ktif ötenazi 625 öfke 630 yas 634
a n a hta r iş i l e r
Robert Kastenbaum 622 E l isabeth K übler-Ross 63 1 HoUy Prigerson 6 3 5
•
KISIM 1 0 Son 643
sözlük
Apgar ölçeği: Doğumdan sonraki bir ve beşinci beliren yetişkinlik: Dene meyi ve keşfet meyi
A
dakikalarda yenidoğa nların sağlığını değe rlendir içeren e rge nlikten yetişkin liğe geçiştir (yaklaşık
açı k bellek: Bireylerin bilinçli ola rak bildikleri mek için yaygın olarak k u llanılan bir yöntemdir. ola rak 18-25 yaşla rı ) .
ve ifade edebildik leri olayların ve deneyimlerin Apgar Ölçeği bebeğin kalp atış hızı, s o l u n u m yeter belirsiz i z k uramı: Be l leğin e n iyi şekilde iki r ü r
belleği.
liğini, kas ton usu, beden rengi ve re fleks tepkisini bellek temsili göz ö n ü ne a l ın a rak a n laşılabi leceğini
adaJet bakış açısı: Bireylerin haklarına odak lanan değerlendirir. ifade eder: ( 1 ) Keli mesi kelimesine bellek izi ve
bi reylerin a h laki kararlan birbirlerini etkilemeden (2) öz. Bu k u ramda büyük çocukların daha i yi
arama refleksi: Yanağı okşandığında ya da ağzı
verdik leri bi r a hlaki bakış açısıdır. olan belleği, bilginin özü n ü k u ll a n ı l a rak yara t ı l a n
n ı n kenarına dok u n u lduğunda meydana ge len
aerobik egzersizi: K a l p ve akciğer aktivitesini yeni doğana özgü bir tepki. Bebek, emmek için belirsiz ize a t fedilir.
uyaran (örneğin, koşu, yüzme ya da bisik lete bir şey aramak üzere açık bir çaba içinde başını bellek: Bilişsel ge lişimin merkezi özelliğidir.
bi nme ) s ü rekli egzersiz. dok u n u la n t a rafa çevirir. Bireyin bilgiyi zaman içinde koruduğu tüm durum
afazi: Beyin hasan nedeniyle dil ye teneğindeki arkadaşlıklarda yakınlık: Kendini açma ve lara ai ı ıi r .
azalma veya kayıp. kişisel d ü ş ü ncelerin paylaşılması. benlik bütünlüğüne karşı u mutsuzluk döne
ağrıya bağlı ağlama: Öncesinde i n leme ol maksı asimilasyon: PiageL'nin. yeni bilgi veya deneyim mi: Bireylerin i l e ri yetişkinlikle deneyim lediği
zın. bir s üre nefes t u t t uk t a n sonra başlayan. uz u n E rikson'ın sekizinci ve son gelişim dönemidir.
lerle baş e t mek için var olan şe m a l a rı n k u l la nı ld ı
v e başlangıcında yüksek sesli olan b i r ağlamanın B u dönem geç mişi yans ıt m a y ı ve geç mişi o l u m l u
ğın ı ö n e s ü ren kavra m ı .
aniden ortaya çıkması. b i r şeki lde nı i gözden geçirdiği yoksa geç mişin iyi
Asperger sendromu: Çocukta, görece iyi sözel dil geçmediği sonuc u na vamıayı içerir.
ahlak gelişimi: i ns a n la r ı n diğer insanlarla etki becerisi, hafif sözel olmayan dil sorunları. kıs ı t l ı i lgi
leşi m le ri n de ne yapmaları gerektiği hakk ındaki benlik kavramı: Kendi liğe ilişkin çevreye özgül
ve i lişki leri içeren nis peten h a fif ot izim spek t ru m
k u ra l l a r ve uzlaşı m l a ra ilişkin d ü ş ü nce, d u ygu ve değerlendirmeler.
bozuk luğudur.
davranışların gelişimi . benlik saygısı: B e n liğe ilişkin ge n e l değerlen
ayrılık protestosu: Bir bebeği n bakım vericisi
akışkan zeka: Hom'a göre orta ye tişkinlikte dirme boyu t u . Ben lik saygısına ben lik değe ri
ayrıldığında s ık ı n t ı l ı bir biçimde ağlaması.
zayıflamaya başlayan, soyut m uhakeme yapabi lme (self-wort h ) ya da benlik i m gesi (self-image) de
s ü re n kavramı. dönemi 4. alı aşamaya ile rlendiği n de . bebek lerin d ü ş ü ncenin birinci a l t döneminin belirgin özelliği ) .
yeni saklanma yeri ( B ) yerine aşina oldukları Beş Büyük kişilik faktörleri: D u ygusal d u rağan
aktif genotip çevre Hişkileri: Çocukların uyarıcı
saklanma yerini (A) seçtiklerinde yapukları hata lık (nöroLisizm). dışa dönüklük, deneyime açıklık,
ve u y u m l u çevreleri arayıp b u lduklarında ortaya
A B batasıcltr. uzlaşılabi li rlik ve öz disi p li n .
çıkan ilişkilerdir.
aktif ötenazi: Bir ilacın öldürücü dozda e njekte bağ k u rma: Ebeveynler ve ye nidoğan bebek leri betimsel araştırma: Davranışı gözleme v e kay
nin doğumdan kısa bir s ü re sonra k u rdukları yakın de t me amac ı n a sahiptir.
edilmesiyle kasten başla t ı l m ı ş/ uyarılmış ö l ü m .
bağ, özellikle de fi ziksel bağ. beyin fırtınası: Bireylerin gru p içinde yaraııcı
algı: D u yu orga n l a rıyla a l ınan şeylerin yorum
bağ ı m l ı l ı k: Çeşitli madde temini ve t üketimine fikirler b ulmak için cesare t le n dirildiği, birbirlerinin
l a n mas ı .
yönelik karşı konu lamaz istekJi lik d u r u m u fikirlerini geliştirdikleri ve ne o l u rsa ols u n zi hinle
alışkanlığın kırılması: Uyarımdaki b i r değişi min rine geleni söyledik leri bir teknik tir.
ardından a l ışı l m ı ş tepkinin geri kazanılması. bağlanma: iki i n s a n arasındaki yakın duygusal
bağ. beyin ölümü: Ö l ü m ü n nörolojik t a nımı . Beynin
alışma: Bir uyarıcının tekrarlı s u n u m l a rından b ü t ü n elekt riksel aktivitesi bir s ü reliğine dur d u
sonra uyarıcıya verilen tepkideki a za l m a . bağl ı l ı k: M a rcia'ya göre, erge n lerin ki m liğiyle
ğunda bc:'yin ö l ü m ü gerçekleşir. D ü z EEG kayıt ları
ilgili kişisel ya t ı rı m ı nı ortaya koydukları, kimli.k
Alzheimer hastalığı: Bellek, m u h akeme, dil ve beyin ö l ü m ü n ü n bir ö lç ü t ü d ü r.
gelişimin parçası olan dönem.
en sonunda fiziksel fonksiyon u n dereceli ola rak
bilgelik: önemli konu lara ilişkin çok iyi yargılarda
bozulmasıyla nitelendirilen ile rleyici, değişlirilemez bakım perspektifi: Carol Gilliga n ' ı n , insa n l a rı
b u l u nmaya olanak sağlayan, yaşaırun deneyime
beyin bozuk l uğu. diğerleriyle bağla n t ı l ı olarak gören, kişilerarası i le
dayanan yönleri ile i lgili uzmanlaşmış bilgidir.
tişim, diğerleriyle ilişkiler v e diğerleri için e n dişe yi
amniyon: Gelişmekte olan embriyon u n yüzdüğü bilgi işleme kuramı: Bireylerin bilgiyi k ullana
vurgulayan a h l aki persepektifidir.
içinde berrak bir s ı vı içeren torba, yaşam destek bildiğini, izleyebildiğini ve bilgi hakkında s t rateji
sistemi. basit refleksler: Piaget'ye göre doğumdan sonraki
oluşwrabildiğini vurgular. B u kuramın merkezinde
ilk aya denk gelen ilk d uyu-motor alt aşaması. B u
amygdala: Duyguların merkezi olan beyin bölgesi. düşünme ve bellek s ü reçleri b u l u n ur.
a l ı aşamada duyu ve hareket birincil olarak refleksif
androjeni: Aynı bireyde pozi t i f e rkeksi ve kadınsı bilimsel yöntem: Doğru bilgiye ulaşmak için
davranışlar tarafından yönlendiri lir.
öze lliklerin varlığı. k u l la nı labi le n bir yak l a ş ı m . Şu a d ı m la rı içerir: ( 1)
başarılı kimlik: M a rcia'nın bi r (kimlik) k ri z Problemi kavramsallaşur mak, (2) ve ri toplamak,
ani bebek ölümü send romu: Bir bebeğin genel
geçirmiş ve karara v a r m ı ş bireylerin d u ru m u için ( 3 ) sonuçlar ç ıkamıak ve (4) araştırma sonuçlarını
likle geceleyin nefes a l m a y ı kesmesi ve açık bir
k u l landığı terim. ve kuramı gözden geçi rmek.
neden olmaksızın aniden ölmesi.
baştan ayağa doğru büyüme örüntüsü: Fiziksel bilişsel mekanikler: Beynin nörofizyolojik ya p ı
animizirn: Cansız obje lerin, gerçek hayaLtaki gibi
büyüme, ağırlık ve özelliklerin dereceli olarak fark s ı n ı yansnan zi hin donanı mı. Bilişsel mekanikler,
nitelikleri ve h a reket yete neği olduğu inana.
lılaşmasında yukarıdan aşağıya ç a l ışan, e n erken d u yusal girdiyi içere n s ü reçleri n doğruluğu ve
anlambilim: Sözc ü k l e ri n ve c ümlelerin a n l a m ı . b ü y ü menin her zaman en tepede -başta- onaya h ız ı n ı , görsel ve h a reket belleğini, ayın etnw,
anlamlandırma yoluyla başa çıkma: Sevilen ç ık t ığı örümü. karşılaştırma ve s ı n ı flamayı kapsar.
birinin kaygı gibi k ronik s t res d u ru m l a rında, stresli Bayley Bebek Gelişim Ölçekleri: Nancy Bayley bilişsel pragmatik ler: Zi hnin k ü l t ü r temelli yazı
durumun a n la m ı nı değişti rmek için inançları , t a rafından ge liştirilen. bebek gelişiminin değe rle n l ı m progra mla rıdır. Bilişse l pragmatikler, ok uma
değerleri ve hedef le ri k u llanma. diril mesinde yaygın ola rak k u l l a n ı l a n ölçeklerdir. ve ya1ma beceri l e ri, dili anlama, eğitim nitelikleri,
anoreksiya nevroza: Aç k a l a rak sonu gelmeyen G ü ncel versiyo n u n u n üç bileşeni vardır: Zi.himel profesyonel/mesleki bece ri ler ve ayrıca yaşamla baş
bir şeki lde zayıflık peşinde koşmayı içeren bir gelişim ölçeği, motor gelişim ölçeği ve bebek dav e t mek, uzmanlaşmak için bi1 lere yardımcı yaşam
yeme bozukluğu . ranı ş profili . becerileri ve ben lik hakk ı ndaki bilgiyi içeri r .
S-645
•
bilişsel süreçler: Bire yin düşiince. zeka ve dilin r ı n ı ve özelliklerini tespit e t mesini sağlayan doğuş
dek i değişi mler.
c tan gelen biyolojik yeteneğini t a nı m layan terimi.
Çağdaş yaşam olayları yaklaşımı: Bir yaşam
bireycilik, araçsal amaç ve d eğiş-tokuş: dil ötesi farkındalık: Bir edatın ne olduğu ya
olayının bireyin gelişi mini nasıl etki lediğini sadece
K o hlberg'in gelenek ü ncesi akı l y ürütmesi n i n da dilin sesler i n i tart ışabilme yete neği gibi dil
yaşam olayına bağlı olarak değil, bireyi n yaşam
ikinci dönemi. B u dönemde bireyler kendi ilgi hakkındaki bilgi .
olayına u y u m u , gelişimsel dönem ve sosyotar i h
ler i n i takip etkr ,ıyrıca başkalar ı n ı n da aynıs;nı
scl bağlam gibi aracı faktörlere d e b a ğ l ı o l d u ğ u n u Dil: Sembol sistem leri temelinde, sözel, ya11 l ı ya
yapmasına izin verir.
v urgulayan yaklaşım. da işaret li olabileıı i letişim for m u . Dil, bir toplu m
bireysel fark l ı l ı k lar: insanların birbilerinden tarafından k u llanı la n sözcükler ve onları çeşi tlen
çalışma belleği: Bireylerin karar verirke n . prob
farkl ı olan kalıcı \T t utarlı yönler i . direcek ve bir leşt irecek kurallardan oluşur.
lem çözerken ve dili kavrarken bilgiyi değişi mlediği
bireyselleştirilmiş/ bireye özgü eğitim planı: ve bir araya ge tirdiği ?ihinscl "çalışına tezga h ı " . dinamik sistemler kuramı: Algılama ve hareket
Güçl üğü olan bir çocuk iç i n uygun hale getirilmiş etme için motor davr a n ışların nasıl birleştiğini
bir (eğitim) progr a m ı ayn n ı ı l ı olarak a n latan ya11 l ı
çocuk merkezli anaokulu: Çoc uğun fizikse l.
açıklamaya ç a l ış a n, motor ge l işim ü zerindeki
bilişsel ve sosyoduygusal gelişimi, i h tiyaçları,
i[ade ( a nlatımı. bakış açısıd ır.
i lgileri ve öğren me tarzlarıyla bir bütün olarak e le
birincil dairesel tepki: Başla ngıçta şans eseri disgrafi: E l yazıs ında güçlüğü içeren bir öğre nme
a l ı ndığı eğitim.
o n a ya çıkmış bir olayı tekrar lama gir işimine yeıersi7liği.
dayanan bir tas,ı r ı . çocuk ve genç suçluluğu: Suç işlemiş ya da
yasadışı olarak değer lendirilebi lecek lıir davranış diskalkuli: Aynı zamanda gelişi msel aritme tik
birincil duygular: İ m a n larda \ · e d iğer hayv a n lar bozukluk olarak da bilinir. Matematik hesaplama
gerçekleştirmiş olan erge n .
da b u l u nan ve yaşa m ı n erken diinemlerinde onaya larında güçlüğü içere n bir öğre nme yetersizliğidir.
çıkan duygular; iirne ğin. sevinme, kızına, ü z ü l me, çocuk yönelimli konuşma: Basit kel imeler
ve c ü mlelerle normalden daha yük,ek perdede disleksi: Okunıa ve telaffuz yeteneğindeki ciddi
korku ,.e tibi nnw.
kom ı ş u l a n d i l . bowlnıayı içeren bir öğrenme ye tersizliği kate
biyolojik sü reçler: Bireyi n fiıiksel doğasındaki gorisi .
değişi mler. çoklu damar tıkanıklığına bağlı bunama /
demans: Serebral arter lerdeki k a n akış ın ı n geçici ONA: Genetik bilgileri kapsayan karmaşık bir
B lastosist: Ger m i n a l diinenı sıras ında gelişen
ve (ancak ) tekrarlı olarak tıka nması nede n iyle molek ü l .
hücrelerin iç t abaka'1. Bu h ücreler daha sonra
oluşan düze nsiz ve ilerleyen işlev kaybı. doğal doğum: Bu yöntemde a nnenin ağr ı s ı n ın
e m briyoyu o l uş t u r ur .
çözüm yönelimli I yak ınsak d üş ü n me: Tek bir azaltılması iç i n annenin kork us u n u n doğum ve
boş yuva send romu: Çocuk evden ayrıldıktan
doğru cevap üre ten ve stmıdardize e d i l miş zeka doğum boyunca uygulanabilecek gevşeme egzer
sonra e v l i l ik doyu m u n d,ıki düşmedir, çünk ü
testleri taraf ı ndan değer lendirilen bir düşünme sizleri hakkında ver i l e n eğitinı arac ı l ığı ile azalul
ebeveynler dikkate değer doy u m u çocuklar ı ndan
t llrü nlln özelliği ulan d üş ü nc e . ması için gir işiminde b u l un ur .
almaktadırlar.
doğal gözlem: Davranışı gerçek d ü n ya or tamında
boş zaman: Bireylerin ilgi leri ve etki n l iklerini
gözlemlemek.
seçmede iızgür oldukları iş sonrası keyifli zaman.
doğrudan eğitim yaklaşımı: Öğretmenin yöne
boylamsal yak laşım: Aynı bireylerin ge ne l likle dağınık kimlik: Marci a ' n ı n henüz (kimlik) kriz
ti m i ve komrolü, akademik beceri lerde üstünlük,
birkaç yıl ya da daha uz u n olan belirli bir zaman geçirmemiş (anlamlı a l ıernati fleri n i keşfede n )
öğre nciler in gelişmesine dair yüksek bek lenı iler,
dönemi boyunca ç a l ış ı lm as ı n ı içeren araştırma ya d a karara varmamış bire ylerin d u r u m u için
öğrenme işleri üzeri nde zaman harcama ve o l u m
yönte m i . k u l landığı terim .
s u z e tkileri nıi niın u m t u t mak için ç a b a harcama
bölünmüş dikkat: Aynı zamanda birden [aıla davranış genetiği: insana ait öze l l ikler v e ge l i ile karakterize edilen yapılandırılmış. öğret men
faa liyete yoğunlaşmak. şimdeki bireysel fark l ı l ıklar üzerinde kaln ını ve merkezli yak laş ı m .
çevrl' n i n etki ler i n i ortaya çıkarmaya çalışan alan .
Brazelton YeniDoğan Davranışsa( Değerlen doğum sonrası depresyonu: D o ğ u m sonrası
dirme Ölçeği: Ycnidoğa nların nörolojik gelişi m i d emans: Birincil belirti leri. zi hinsel işlevse llikteki dönemde gü n l ük görev lerle başa çıkmada yaşa
n i , refleksleri, nes n e ve kişi lere tepkilerini değer bmulmayı içeren nöroloj ik hastalıklar için k ul l a
dıkları soru n lar ı n yol açtığı ü z ü m ü , anksiyete ya
lendirınek için yaşamın ilk ayı içinde k u l l a n ı l a n n ı l a n evreme! bir terim.
da çaresizlik gibi güçlü d u ygular yaşayan kadın lara
bir ölçek t ir . Demok ratik (otoritatif) anababal ı k : özgü bir karakteris tik.
B roca alanı: Konuşma üretimi ni kontrol eden E beveynlerin çocuklarını bağımsız olmaları için
doğum sonrası dönem: A n nenin hem fizikse l
beynin sol fr o n t a l lolnı ndaki a l a n . cesare tlend irdiği ancak h a l,1 hareketleri Ü7erinde
henı de psikolojik olarak doğum s ürecine u y u m
kontrollerinin olduğu ve sınır koydukları bir ebe
B ronfenbrenner'in e k o lojik k u ramı: sağladığı, doğumdan sonraki d ö n e m . B u dönem
veyn lik stilidir. Kapsamlı olarak karşılıklı uzlaşma
Brnnlenbre n nı.:r ' i n <;evre'cl sistemler k u r a m ı bcs yaklaşık altı hafta içersinde ya da beden u y u n ı u
çevresel sistem üzeri ne odaklanır: Mikrosistem '. ya izin Vl'rilir ve ebeveynler çocuklarına karşı sıcak
n u tamamlayınca ve neredeyse hamilelik öncesi
ve bakım vericidir. Yetke l i ebeve y n lik çoc ukların
nıezos istcnı. cklosistenı. nıak rosistem ve krono dönemdeki haline dön ü nce sona erer.
sosyal yeter liği ile i l işki lidir.
sistenL
doğum sonrası: Plasenta, göbek bağı ve diğer
bulimia nev roza: Bire y i n dev a m l ı olarak yeme deney: Büt ü n diğer faktörler sabit t u t u l urken,
membranların ayrıldığı ve ç ıkarıldığı doğu m u n
üıerinde ç a l ış ı l a n davranışı etkilediğine i n a nı l a n
ve kmnıa <lrü nll1'Ü nll tak i p e ıı iğı bir yeme üçüncü evresi .
bir ya da birkaç fak t iir ü n m a n i p ü le edildiği dikkatli
boz uk l uğu.
biç imde düzenlenmiş bir işlemdir. doğuma yardımcı kişi: Çoc uğ u n doğum u ndan
bütüncül dil yaklaşımı: Öğre tim i n ı;oc uğun önce. doğum sırasında ve doğumdan sonra anneye
dengelenme: Çocukların düş üncenin bir basama
doğal dil iiğre ninıine paralel olması gerektiği de' a n ı l ı olarak fizikse l , d u ygusal ve eğitsel destek
ğın da n bir sonrakine nasıl geçiş yaptığını açıklamak
temeline daya n a n okunıa öğreti m i yaklaşımıdır.
ic;in Piaget'ni n öner diği bir mekanizma. veren bakını verici.
Okuma materyalleri bü t ü nc ü l ve a n l a m l ı olnıalıı.lır.
depresyon: K ü b ler- Ross 'a giire ölmekte olan Down send romu: 2 1 . kr omoz o m u n fazladan bir
büyüklük değişmezliği: Yak laştıkça ya da u zak
kişi nin ölümünün kes i n liği n i k a b u l le n meye baş kopyas ı n ı n varlığından kaynaklanan zeka geri liği
laştıkça bir nesneye i l işkin retina! i m ge değişse
ladığı ölümün dör d ü nc ü dönemidir. Bir depresyon nin kromornnıal bulaşıcı şekli.
ele bu nes n e n i n aynı kaldığına i lişkin fark ındalık.
dönemi ya da hazırlayıcı ü z ü ı ı t tiler onaya çıkabi lir. döllenme: Zigot olarak a d l a n d ır ı l a n tek h ücre
dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaratmak için bir y u m ur t a ve spermin kaynaşması
c (DEHB): Aşağıdaki özelliklerden bir ya da daha vasıtasıyla üreme aşaması
cinsel kimlik: Çoğu ı;ocuğun üç yaş ı n a kadar fazlas ı nı sürekli olarak gös teren çocuklardaki durağanlık-d eğişme konusu: ö nceki deneyim
kazandığı k a d ı n ya da erkek olma hissi . yetersizlik: ( 1) Dikkat eksikliği, (2) hiperaktivite lerimize i lişkin eski temsillerimize ne derecede
ve ( 3) dünusellik. uygu n biri h a l i ne geldiğimizi (kalıc ı l ık) ya da geli
cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (STis):
B irincil olarak or al. gc ni t a l ve a n a l-genital teması dikkat: Zihinsel kaynakların st•ç i len bilgi üzerine şimin daha erken bir diineminde o l d u ğ u m uzd a n
içeren rimel temaslarla kapıları e n feksi yonlar. odak l a n m ası. farkl ı b i r i o l u p olmadığımızı içerir (değişim).
cinsel yolla bulaşan hastalıklar (STDs): Birincil dil kazanım aygıtı (OKA): C h oınsky'nin, çoc u duygu: insan lar ke n di leri için önemli olan bir
tı l arak scksk lı u l a �aıı hastalıklar. ğ u n d i l i n fonoloji. sö?dizimi ve a n l a m gibi k ur a l l a - d u r u m ya da etkilqim içindeyken onaya çıkan
S-646 Sozluk
•
his veya etki. Duygu, insanın içinde bulunduğu ereksiyon bozu k l uğu: Doyum sağlayıcı cinsel verilen doğru yanıtın reflektif düşünmeyi gerekti
hoşa giden ya da hoşa gitmeyen durumu veya performansa sebep olacak ereksiyonu yeterli bir rebileceğini, doğru yanıtın bir durumdan diğerine
deneyimlenmiş işlemleri yansıtan (ifade eden) miktarda başarına ve sürdürmedeki yetersizlik. değişebileceğini ve gerçeği arayışın çoğunlukla
davranışla karakterize edilir. ergen benmerkezciliği: Ergenlerin yükselen devam eden, asla sonlanmayan bir süreç olduğunu
d u y u lar arası algı: Görsel ve işitsel gibi iki ya da erken puberte: Ergenliğin çok erken başlaması töreni yetişkinlik statüsüne geçişle ilgilidir.
daha fazla duyusal ınodaliıeden gelen bilgileri bir ve çok hızlı ilerlemesi. geçişlilik: Belirli sonuçlan anlamak için ilişkileri
leştirebilme ve aralarında bağ kurabilme yeteneği. ertelenmiş taklit: Birkaç gün veya saat sonra nıanuksal olarak bir araya getirebilme yeteneği.
d u yu-motor dönem: Piaget'nin dönemlerinden onaya çıkan taklit gelenek öncesi akıl yürütme: Kohlberg'in ahlak
ilki. Doğumdan iki yaşına kadar sürer; bebekler gelişimi kuramındaki en düşük düzey. Bireyin
eşleme hipotezi: Her ne kadar kavramsal ola
duyusal deneyimlerini motor hareketlerle koor rak daha çekici insanları tercih etsek de gerçek ahlaki akıl yürütmesi temel olarak dışsal ödüller
dine ederek dünyaya ilişkin bir anlayış edinirler. ve ceza tarafından kontrol edilir.
dünyada kendi düzeyimize yakın insanları seçıne
duy u-motor oyun: Bebeklerin mevcut duyu durumumuz. gelenek sonrası akıl yürütme: I<ohlberg'in
motor şemalarını çalıştırarak haz elde etmek için ahlak gelişimi kuramındaki en üst düzey. Bu
etnik kimlik: Etnik bir grup içerisinde üyelik duy
bulundukları bir davranış. gusu ve bu üyelikle ilgili tutum ve hisleri içeren, düzeyde birey, alternatif ahlaki yolları fark eder,
seçenekleri keşfeder ve sonra kişisel bir ahlak
düşük doğum ağırlığı: Doğumda 2 , 5 kilonun kişinin kalıcı ve temel görünüşü.
kılavuzu seçer.
altında olan bebek. etnik köken: Kültürel miras, ulusal özellikler, ırk,
din ve dile dayanan özellik.
geleneksel d üzey: Kohlberg'in ahlak gelişimi
kuramında ikinci veya ortadaki düzeydir. Bu
E etnik yüzeysel etiket: Afrikalı Amerikalılar veya düzeyde bireyler belli standartlara uyar; fakat, bu
Latin kökenli insanlar gibi emik bir grubu, yüzeysel
edim bilgisi: DiJin farklı bağlamlarda uygun bir standartlar ebeveynler veya toplumdaki yasalar
bir yolla, olduğundan daha homojen bir biçimde
biçimde kullanılması. gibi diğerlerine ait standartlardır.
tanımlama için etnik bir etiket kullanmak.
e k lektik k u ramsal yönelim: Herhangi bir
gelişim katsayısı: Gesell'in bebekleri değerlen
etoloji: Davranışın biyolojiden son derece etkilen dirmesindeki motor, dil, uyum ve kişisel sosyal
kuramsal yaklaşımı izleyen değil, aksine her bir
diğini vurgular, evrime bağlıdır ve kritik ve duyarlı
alanlardaki alı skorlarının birleştiği toplam skordur.
kuramdan en iyi olarak düşünülen şeyleri seçen dönemlerle karakıerizedir.
yönelimdir. gelişim: Gebelikle başlayan ve bütün yaşam süresi
evlat edinme çalışması: Araştırmacıların, dav boyunca devam eden değişim örüntüleri. Yaşlanma
eklem iltihabı: Özellikle yaşlı yetişkinlerde, ağrı ranış ve psikolojik özelliklerde, evlat edinilen
ve ölüme bağlı olarak bir düşüşü içermesine rağ
sertlik ve hareket problemleriyle bir arada bulunan çocukların onlara ev onamı sağlayan evlat edinen
men çoğu gelişim büyümeyi içerir.
eklemlerdeki iltihap. anne-babalarına mı yoksa onların kalıtımlarına
katkıda bulunan biyolojik anne-babalarına mı
gelişime uygun uygu lama: Çocukların karakte
ekolojik bakış açısı: Algının fonksiyonlarına
ristik gelişimsel örüntülerine (yaşa uygunluk) ve
çevre ile ilgili organizmaları ve artan uyumu daha çok benzediklerini araştırdıkları çalışma. Evlat
her bir çocuğun benzersizliğine (bireysel uygun
içeren bakış. edinme çalışmasının bir diğer biçimi evlat edinikn
luk) odaklanan eğitim.
ve biyolojik kardeşlerin karşılaştırılmasıdır.
eleştirel düşünce: Yansıtıcı ve yaratıcı düşünmek,
gen-çevre etkileşimi: DNA'da spesifik olarak
aynı zamanda bulguları değerlendirmek. evrensel etik ilkeler: Kohlberg'in ahlak gelişim
ölçülmüş değişim ile çevrenin spesifik olarak
kuramındaki altıncı ve en üst aşama. Bireyler
embriyonik dönem: Gebe kalmanın ardından 2 ölçülmüş yönünün etkileşimi.
evrensel insan hakları temelinde bir ahlaki standart
- S hafta sonra ortaya çıkan doğum öncesi gelişim
geliştirirler. genler: DNA'dan oluşan kalıtsal bilgi birimidir.
dönemidir. Embriyoııik dönemde hücre farklılaşma Genler kendilerini yeniden üretmeleri için hücre
oranları şiddet.lenir, hücre yapıları için sistemleri evrimsel psikoloji: Davra111şm şekillenmesinde
leri yönetirler ve hayatı devam ettirecek proteinleri
uymanın, üremenin ve en iyi olanın hayatta kal
destekler ve organlar ortaya çıkar. üretirler.
masının önemine vurgu yapar.
emme refleksi: Bir yeni doğanın ağzına bir şey genotip: Bir insanın genetik mirası, mevcut
konulduğunda otomatik olarak emmesi biçi genetik materyali.
mindeki yerleşik tepki. Emme refleksi bebeğin F
germinal dönem: Germinal dönem gebe kalma
bir meme ucunu yiyecekle ilişkilendirmesinden farkındalık: Yaşamın günlük etkinlik ve görevleri nın ardından ilk iki haftada yer alan doğum öncesi
önce beslenebilmesine olanak sağlar ve aynca boy, unca dikkatli, zihinsel olarak ha?ır ve bilişsel gelişim dönemidir. Bu dönem zigotun yaradılışını,
kendini yatıştırıcı (self-soorhing) ya da kendini olarak esnek olmak. devam eden hücre bölünmeleıini ve zigotun rahim
düzenleyici (self-regulating) bir mekanizma olarak
fenilketonüri (PKU): Bir bireyin bir aınino asiti duvarına bağlanmasını içermektedir.
hizmet eder.
uygun bir biçimde meıabolize edemediği genetik Glokom: Gözdeki akıcı maddenin artışı tarafın
en az sınırlayıcı çevre: Güçlüğü olmayan çocuk bir bozukluktur. PI<U anık kolaylıkla belirlenebil dan yaratılan baskı sebebi ile görme sinirlerindeki
Iarııı eğitildiği ortama mümkün olan en yakın mektedir, fakat tedavi edilmezse zeka gerüiğiyle ve hasar .
ona rn. hiperaktiviteyle sonuçlanır.
göbek bağı: Bebeği plasentaya bağlayan iki atar
en tepedeki insan fenomeni: ilkokuldaki en fenotip: Bir bireyin genoıipini, gözlenmiş ve damar (arter) ve bir toplardamardan (ven) oluşan
üst konumdan ortaokuldaki ya da lisedeki en alı ölçülebilir karakteristiklerle gösterme yöntemi. bir yaşam destek sistemi.
seviyeye düşme.
fetal alkol spektrum bozu k l uğu: Hamilelik görsel tercih yöntemi: Bebeklerin farklı uyarana
enlemesine kesitsel yaklaşım: Farklı yaşlardaki sırasında aşırı derecede alkol içen annelerin çocuk bakma sürelerinin uzunluğu ölçülerek bir uyaranı
bireylerin aynı zaman diliminde karşılaştırıldığ1 bir larında ortaya çıkan bir dizi anomalidir. diğerinden ayın edip edemediğini belirlemek için
araştırma stratejisidir. kullanılan bir yöntemdir.
fetal dönem: Yaklaşık olarak yedi ay sürmekıedi.r.
epigenetik bakış: Gelişimin kalıtım ve çevre ara Tipik hamileliklerde gebe kalmanın ardından geçen güvenli bağlanan bebekler: Çevreyi keşfetmek
sında devam eden iki yönlü bir değişimin sonucu iki ay ile doğum arasındaki dönemdir. için bakım vereni güvenli bir dayanak olarak kul
ulduğuna vurgu yapar. lanan bebekler.
formel sonrası d üşünce: Piaget'nin önerdiği
episodik bellek: Yaşam olaylarının nerede ve ne soyut işlem düzeyindeki düşünceden niteliksel güvenli bağlanma stili: ilişkilere ilişkin daha
zaman olduğu bilgisini bellekte tutma. olarak farklı bir düşünce biçimidir. Bir probleme olumlu görüşleri olan, diğerlerine yakınlaşmayı
• S-647
kolay bulan ve romantik ilişkiyle aşırı derecede modelleridir: ( 1 ) Kayıp yönelimli stresörler ve ( 2 ) ni eşlerinden uzaklaştırmaya eğilimli yetişkinleri
ilgilenmeyen ya da bu nedenle aşırı stres altına gir yeniden yapılandırma yönelimli sıresörler. tanımlayan bir bağlanma tarzıdır.
meyen yetişkinleri t a n ım layan bir bağlanma stili. ikincil dairesel tepkiler: Piaget'ye göre 4 ila 8 kalabalık: Kalabalık klikten daha geniş bir grup
güvensiz dağınık bebekler: Güvensizliğini dağı aylıkken gelişen üçüncü duyu motor alt aşaması. yapısıdır ve genellikle karşılıklılık temelinde şekil
nık ve ıihni karışmış olarak gösteren bebekler. B u aşamada bebek kendisiyle ilgilenmenin ötesine lenir; üyeleri birlikte çok zaman harcayabilir de
güvensiz dirençli bebekler: Bakım verene sıkıca geçerek daha nesne yönelimli bir hale gelir. harcamayabilir de.
sarılan ardından bakım verenin yakınlığına karşı ikincil döngüsel tepkilerin koordinasyonu : kalıtım-çevre tartışması: Gelişimin öncelikli
tek.ıne atarak ya da ittirerek mücadele edip direnen Piaget'nin duyusal moıor döneminin, 8. ve 1 2 . olarak kalıtımdan m ı çevreden m i etkilendiği tar
bebeklerdir. aylarda gelişen dördüncü alt dönemidir. Hareketler tışmasıdır. Kalıtım organizmanın biyolojik mirasını
g ü vensiz kaçınan bebekler: Güvensizliğini dal1a fazla dışa yönelimli hale gelir ve bebekler ifade ederken, çevre çevresel deneyimleri ifade
bakıınverenden kaçınarak gösteren bebekler. şemaları koordine ederler ve kasıtlı bir biçimde eder. "Kalı tını destekçileri" biyoloj i k mirasın,
hareket ederler. "çevre destekçileri" ise çevresel deneyimlerin
gelişim üzerinde en önemli etkiye sahip olduğunu
H ikiz çalışması: Tek yumurta ikizlerinin davranış
iddia eımekıedir.
sa! benzerliğinin çift y u m u rt a ikizlerinin davra
hafifletici bakım: Özellikle ölümcül hastaların kanguru bakımı: Prematüre bebeklerin için cil t
nışsa! benzerliğiyle k a rşılaştırıldığı bir çalışmadır.
ölene kadar bakıldığı bakımevlerinde ( hospice) ı e n cilde teması içeren tedavi.
uygulanan. ağrıyı ve acıyı hafifletmeyi ve birey ilahi adalet: Bir kuralın ihlal edilmesi durumunda
cezanın hemen verileceği kavramı. karşıl ı k l ı toplumsallaşma: iki yönlü toplum
lere ağırbaşlılıkla ölmeleri için yardımcı olmayı
sallaşma; çocu klar ebeveynlerini, ebeveynleri de
içeren bakım. ileriye dönük bellek: Gelecekte yapılacak bir
çocukları ıoplunısallaştırırlar.
hareketlilik k u ramı: Daha akıif ve ilgili yaşlı şeyi hatırlamak.
katarakt: Görmenin bulanık, saydam olmayan ve
yetişkinlerin yaşamlarından memnun olmalarının ilk alışkanlıklar ve birincil döngüsel tepkiler:
çarpık olmasına sebep olan göz lensi kalınlaşması.
daha olası olduğunu öne süren kuram. Yaşamın l .ve 4. aylarında gelişen, Piaget'nin duyu
sal motor ikinci alt dönemidir. B u a l t dönemde, kayg1lı bağlanma tarzı: Yakınlık talep eden. daha
hayali seyirci: Ergenlerin kendileriyle ilgilen
bebek i k i duyu veya iki şemayı koordine edebilir: a z güvenen, daha duygusal. kıskanç ve sahiplenici
dikleri kadar başkalarının da onlarla ilgilendiği
Alışkanlıkları ve birincil döngüsel reaksiyonları. yetişkinleri tanımlayan bir bağlanma tarzıdır.
inançlarını ve fark edilir, görünür ve "sahnede"
olma isteklerinden güdülenen dikkat çekme dav imarethane (yaşlı bakımevi): Ya günlük fizik kaynak bel leği: Kişinin bir şeyi nerede öğrendi
ranışlarını içerir. sel destek vererek ya da bakınlllll denetlemenin ğini a n ımsayabilme yeteneği.
hazırl ı k lı doğum: Fransız doğ u m u zmanı soru mlu luğunu alarak, ailenin yaşlı üyelerine kaynaştırma: özel eğitime i htiyacı olan bir çocu
Ferdinand Lamaze tarafından geliştirilen bu çocuk fiziksel ve duygusal olarak bakım verme ğu normal sınıflarda tam zamanlı olarak eğitmek.
doğumu stratejisi doğal çocuk doğum u na benzer, ince motor beceriler: Parmak hareketleri gibi kendini anlama: Çocuğun benliğine ilişkin biliş
fakat doğumun son aşamalarında itmeyi kontrol daha ince ayarlı hareketleri içeren motor beceriler. sel temsili, çocuğun benlik kavramlarının özü ve
etmek için özel bir nefes alma tekniğini ve daha içeriği.
inkar ve yalnızlık: Kübler-Ross'a göre ölmek
ayrıntılı bir anaromi ve fizyoloji seyrini içerir.
üzere olan insanın gerçekten öleceğini inkar eıtiği, k ı rılgan X send romu: X kromozomunda bir
Head Start Projesi: Düşük gelirli ailelerden gelen ölümün ilk dönemidir. anomaliyi içeren genetik bir rahatsızl ıktır
çocuklara okul başarısı için önemli olan becerileri
ipotekli kimlik: Marcia'nın bir karara varmış kısa süreli bellek: Bilginin tekrar edilmediğinde,
ve deneyimleri kazanına fırsatı vermek üzere
ancak henüz bir kriz deneyimlememiş bireyler için bireylerin bilgiyi 30 saniyeye kadar akılda t u t t u k
tasarlanmış, hükümetin finanse etliği bir program .
kullandığı terim. l a r ı b e l l e k bileşeni.
hipotetik-tümdengelimci a k ı l y ür üt m e / kişiler arası karşı l ı k l ı beklentiler ilişkiler ve
iskele ol uşturma: Ebeveynler etkileşimleri belirli
m u hakeme: Ergenlerin hipotez ya da en iyi t a h kişilerarası uyma: Kohlberg'in ahlak gelişiminin
bir zamana göre düzenler, böylece bebekler ebe
m i n l e cebirsel eşitlikler gibi problemler için çözüm
veynleriyle karşılıklı ve sıralı ( t u m taking) etkile üçüncü dönemi. B u dönemde bireyler a h l a ki yar
yolları geliştirebilecek bilişsel yeteneğe sahip oldu
şimler deneyimler. gılamanın remeli olarak başkalarına güven, ilgi ve
ğunu belirten Piaget'nin formel işlemsel kavramı.
sadakate değer verirler.
işlem öncesi dönem: Piaget'nin tanımladığı ikin
hipotezler: Doğruluğunun belirlenmesi için tesı kişisel fabl: Ergenin benzersizlik ve yenilmezlik
ci aşama. Yaklaşık olarak 2 ile 7 yaşları arasında
edilebilen belirli varsayım ve yordamalar. (ya da zarar görmezliğini) duygusunu içeren ergen
sürer. B u aşamada çocuk dünyayı sözcükler, imge
hizmet öğrenme: Sosyal sorumluluğu ve topluma ler ve çizimlerle temsil etmeye başlar ve sembolik benmerkezciliğinin bir parçasıdtr.
hizmeti geliştiren bir eğitim biçimi. düşü nce duyusal bilginin ve fiziksel eylemin basit klik: Ortalama olarak 5-6 kişiden oluşan, 2 - 1 2 kişi
harmanlar: Endokrin beıJeri tarafından salgılanan bağlantılarının ötesine geçer; kalıcı kavramlar arasında değişen küçük grup. Ergenlerin benzer
ve kan dolaşımı a racılığı ile vücuda taşınan güçlü biçimlenir, akıl yürütme ortaya çıkar, benmerkez aktiviıeler içinde yer almalarıyla şekillenir.
kimyasal maddeler. cilik vardır ve büyüsel i n a nışlar inşa edilir.
Klinefelter sendromu: Erkeklerin fa1ladan bulu
hormona) stress k u ramı: Vücudun hormon işlemler: Piaget'nin k u ra m ında, çocukların daha n a n X kromozomu nedeniyle XY yerine XXY
sistemindeki yaşlanmanın strese direnci düşüre önce fiziksel olarak yaptıkları şeyleri zihinsel olarak oldukları bir kromozoma! bozu k l u k .
bileceği ve hasta olma olasılığını artırabileceğini yapabilmelerine olanak veren tersine çevrilebilir
kohort / kuşak etkileri: B i reyin d o ğ u m zama
belirten kuram. zihinsel eylemlerdir.
nı, dönemi veya kuşağına bağlı; fakat gerçek yaşına
hücresel saat k u ramı: Leonard Haynick'in kura izin verici anababalık: Ebeveynlerin çocukla bağlı olmayan etkiler.
mına göre, insan hücreleri maksim u m olarak rıyla yüksek düzeyde ilgilendikleri ancak çocuklar
kolay çocuk: Bebeklikte genel olarak olumlu bir
yaklaşık 75-80 kez bölünebilir. Yaşla ndıkça. hüc üzerinde çok a z kontrol ve beklentinin olduğu
ruh hali içerisinde olan, hızlıca düzenli alışkanlıklar
relerimizin bölünebilme kapasitesi azalır. ebeveynlik stili. izin verici ebeveynlik çocukların kurabilen ve yeni deneyimlere hızlı bir biçimde
sosyal yetersizlikleri, özellikle benlik kontrolü adapte olabilen çocu k .
eksikliği ile ilişkilidir.
Korelasyon katsayısı: İ k i değişken arasındaki
ihmal edilmiş çocuk lar: Arkadaşları tarafın ilişkinin derecesini belirtmek için kullanılan, ista
dan nadiren en iyi arkadaş olarak adlandırılan K tistiksel analizlere dayalı sayı.
çocu klardır ancak akranları tarafından sevilmeyen kaba motor beceriler: Yürüme gibi geniş kas Korelasyonel araştırma: Amaç iki ya da daha
çocuklar da değildirler. faaliyetlerini içeren moıor beceriler. fazla olay veya özellik arasındaki ilişkinin gücünü
ihmalkar ebeveyn lik: Ebeveynlerin çonı kabul: Kübler Ross'un. ölmek üzere olan kişinin betimlemektir.
ğun yaşamına ilgisiz olduğu ebeveynlik stilidir. huzu r duygusu geliştirdiği, kaderini kabul ettiği korpus kallosum: Beynin sol ve sağ yarım
Çocukların sosyal yetersizlikleri, özellikle de benlik ve çoğu kişide yalnız kalma isteğinin var olduğu kürelerini birbirine bağlayan bir sinir liflerinin
kontrolünün eksikliği ile ilişkilidir. ölümün beşinci dönemi. bulunduğu yer.
ikili süreç modeli: iki boyut arasındaki kararsızlığı kaçınan bağlanma tarzı: Roma ntik ilişkiler korunum: Piageı 'nin kuramında bir objenin
vurgulayan bir yakının kaybı ile mücadele eımc yaşama konusunda kararsız ve ilişkide kendileri- veya maddenin görü n ü m ü n ü değiştirmenin onun
S-648 Sözlük
•
temel özelliklerini değiştirmeyeceğine yönelik bırakarak bir özellik üzerine odaklanması. ve düşünceleri daha üst d ü zeydeki, daha düzenli
farkındalık. -mış gibi/ sembolik oyun: Çocuğun fizyoloj ik işlev gören bilişsel bir sistemde gruplamaya ilişkin
kristalize zeka: Horn'a göre, o n a yetişkinlikte çevreyi bir sembole dönüştürdüğü oyun. kavramı.
a rt a n , birikimli bilgi ve sözel beceriler. mitokondrial yaşlanma kuramı: İşlev, büyüme organogenez: Doğum öncesi gelişimin ilk iki ayı
kriz: Marci a ' n ı n, ergenin a l terna t i fleri keşfetmesi ve onarım için gereken enejiyi sağlayan küçük süresince meydana gelen organ oluşumu.
sırasında, kimlik gelişimi sü reci için kullandığı hücre parçacığı nıitokondrinin bozulmasının yaş orta yetişkinlik: Yaklaşık olarak 40-45 yaşları
terim. lanmaya neden old uğunu belirten k u ra m arasında başlayan ve 60-65 yaşına kadar uzayan
kromozomlar: Her bir çift i n i n bir ebeveyn mitoz: H ücre çekirdeğin i n kendisini kendisiyle gelişimsel dönem.
den geldiği. 2 3 çiftten oluşan ipliksi yapılar. aynı DNA'yı taşıyan, aynı 2 3 kromozomla düzen ortak dikkat: Bireyler aynı nesneye oda k l a n
Kromozomlar DNA'nın genetik maddesini içerirler. lenmiş iki yeni hücreye kopyaladığı hücre yeniden dıklarında v e başkasının davranışlarını izleme
kronik bozu k l u k lar: Yavaş başlangıçlı ve uzun üretimi. yeteneği mevcut olduğunda ortaya çıkan bir bire
s ü releri olarak nitelendirilen bozu kluklardır. ilk miyelinizasyon I kılıflanma: Sinir hücrelerinin yin diğerinin dikkatini yönlendirdiği ve karşılıklı
yetişkinlikte nadirdir, orta yetişkinlikte artar ve bilginin sinir sistemindeki dolaşımını hızlandıran etkileşimin olduğu s ü reç.
ileri yetişkinlikte yaygın hale gelir. bir yağ hücreleri katmanıyla kaplanması ve izole ortalama çocuklar: A k ra n l a rından hem pozitif
k uram: Açıklamaya ve yorda malar oluşturmaya edilmesi sü reci hem de nega t i f değerlendirmede ortalama puan
yardımcı olan, birbirleriyle ilişkili ve uyumlu mizaç: Davranışsa! stillerdeki, d u ygulardaki ve alan çocu klar.
düşü nceler seti. tepki vermenin karakteristik yollarındaki bireysel osteoporoz: Kemik dokusundaki yaygın bir kaybı
k uşaklar arası eşitsizlik: Yaşlanan topl u m u m u farklılıkları içerir. içeren ve ileri yaştaki birçok yetişkinin belirgin bir
z u n genç üyelerine ka rşı haksızlık ettiği, çü n k ü Montessori yak laşımı: Çocuklara etkinlikleri kamburla yürümesinin temel nedeni olan kronik
yaşlı yetişkinlerin kaynaklardan adaletsiz bir biçim seçmede önemli ölçüde özgürlük ve spontanlık bir koşuldur. Osteoporozdan özellikle kadın lar
de büyük paylar alarak avantajlar elde elliği sağlayan ve çocu kların istediklerinde bir etkinlik zarar görürler.
görüşü. ten diğerine geçmekte serbest oldukları eğitimsel otistik bozu k l u k : Yaşamın ilk üç yılı içerisinde
k ü lt ü r: Davranış örüntü leri, inançlar ve bir gru felsefe. onaya çıkan ciddi bir otizm spektrum bozu klu
b u n nesilden nesile geçen diğer b ü t ü n ü r ü n leri. moratoryum kimlik: Ma rcia 'nın bir krizin o rt a ğudur, sosyal ilişkilerde eksiklik, iletişimde anor
kültürden bağımsız testler: K ü l t ü rel yanlılıktan s ı n d a o l a n a n c a k kararları belirsiz b i r şekilde mallikler ve sınırlanmış, tekrarlı ve kalıplaşmış
bağımsız olarak düzenlenmiş zeka testleri. tanımlanmış ya da kararı olmayan bireyler için davranış örün t ü lerini içerir.
kullandığı terim. otizm spektrum boz u k l u k ları (OSB): Yaygın
k ü ltürel- ailevi zeka geriliği: Herhangi bir orga
nik beyin hasarı kanıtı olmadan t a n ı m la n a n zeka morfoloji: Sözcük yapımında birbirine kanşıırılan gelişimsel bozukluklarda denen b u bozu kluklar,
geriliği, ancak bireylerin ZB puanları genellikle a n lamlı birimler. Asperger sendromu gibi daha hafif bozu kluklardan,
50-70 arasındadır. Moro refleksi: Ani ve şiddetli gürültü ya da hare otistik bozukluk gibi daha ciddi bozu klukları içeren
ket karşısında ortaya çıkan yenidoğanın verdiği bir aralığı kapsar. Bu bozu kluklara sahip çocu klar
k ü l t ürler arası çalışmalar: Bir kült ürü diğer
irkilme tepkisi. Yenidoğan irkildiğinde sırtını yay tekrarlı davranışlar, sözel ve sözel olmayan iletişim
bir k ü l t ü r veya k ü l t ü rlerle karşılaştırma. Böylece
gibi gerer, başını geri atar ve kollarını ve bacak ve sosyal etkileşimde sorunlara sahiptir.
hangi gelişimin k ü l ı ü re özgü olduğu; hangi gelişi
min evrensel ya da k ü l t ü rlerarnsı benzerlik taşıdı larını savurur. Ardından kollarını ve baca kları otoriter (otoriteryen) anababalık: Ebevey
ğının derecesi hakkında bilgi edinilir. vücudun ınerke7ine doğru kapatır. nlerin çocuklarına kendi yönergeleri ni takip etme
leri. çalışma ve çabalarına saygı duymalarını öğüt
kwashiorkor: Çocukların karın ve ayaklarının
s u toplayıp şiştiği genellikle l -4 yaşları arasında lediği kısıtlayıcı, cezalandı rıcı bir stildir. Yetkeci
görülen protein eksikliğine bağlı olarak onaya ebeveyn çocuk üzerinde kontrol uygular, katı
narsisizm: Başkalarına benmerkezci ve ilgisi ken sınırlar koyar ve sözel iletişime çok a z izin verir.
çıkan d u r u m .
disine dön ü k olarak yaklaşma. Yet keci ebeveynlik çocukların sosyal yetersizliği
nesne devamlılığı: Nesneler ve olayların doğ ile ilişkilidir.
rudan görülmediklcrinde, duyulmadıklarında ya oyun: Kuralları olan ve bir ya da birden çok kişi
laboratuvar: Gerçek d ü nyadaki pek ç o k karmaşık da doku n u lmadıklarında bile varolmaya devam ile rekabeti içeren, keyif için uğraşılan aktiviteler.
etkenin çıkarıldığı kontrollü o rt a m . ettiklerini anlamak için kullanılan Piagetci terim.
oyunla pratik kazanma: Oyunlar ya da sporlar
normal dağı l ı m : Çoğu skorun olası skorlar ra n için yeni beceriler öğrenildiğinde ya da bunlar için
j ı n ın ortasına düştüğü v e a z sayıda skorun ranjın !iziksel ya da zihinsel ustalık ve beceri koordinasyo
aşırı uçlarında yer aldığı simetrik bir dağılımdır. nu gerektiği zaman davranış tekrarını içeren oyun .
majör depresyon: Bireylerin s o n derece üzgün,
normatif kuşağa bağlı etkiler: Belirli bir kuşak
morali bozuk, kendini aşağılayıcı bir şekilde ve
taki insa n l a rda t a rihsel koşullardan ötürü ortak
sıkılmış oldukları bir duygudurum bozu kluğu. Kişi
olan etkilerdir.
ö
iyi hissetmez, yaşama gücünü kolayca kaybeder,
ödünlemeyle seçici optimizasyon k u ramı:
iştahı bozu k t u r, neşesiz ve isteksizdir. Majör dep normatif yaşa bağlı etkiler: Belirli bir yaş gru
Başarılı yaşla n m a n ı n üç temel faktörle ilişkilendi
resyon çok yaygın olduğu için zihinsel hastalıkların bundaki bireyler için benzer olan etkilerdir.
rildiği kuram: Seçim, optimizasyon ve ödünleme.
·soğuk algınlığı" da denir. normatif-olmayan yaşam olayları: Bireyin
öfke ağlaması: Ses tellerinden daha fazla havanın
maküler dejenerasyon ( M a k u la dejenerasyo yaşamı üzerinde majör bir etkisi olan olağandışı
geçtiği temel ağlamanın bir çeşidi
nu): Görsel alanın odak merkezine karşılık gelen olaylardır.
retinadaki sarı beneğin ( ma k u la ) kötü leşmesini öfke: Kübler Ross'un, ölmek üzere olan kişinin
nörogenez: Yeni nöronların oluşması.
kapsayan hastalık. inkarının öfke, darılma, hiddetlenme ve kıskanç
nöronlar: Beyinde bilgi işlemeyi h ücresel düzeyde lığa yol açtığı ö l ü m ü n ikinci dönemi.
marasmus: Bebekliğin ilk yılındaki ciddi protein ida re eden sinir hücreleri.
kalori eksikliğinin neden olduğu vücut orga nları öğrenme güçlüğü: Yazılı ya da sözel dili kullanma
nın tüken mesi. ya da anlamayı içeren öğrenmede zorlukları olan
• S-649
bellek, isıemsiz (otoma t i k ) olarak gerçekleşt iren psikanalitik kuramlar: Gelişimi temel olarak ğıyla ve toplumsal cinsiyetine uygun olan ve uygun
yetenekleri ve r u t i n işlemleri içerir. b i l i nçdışı ve d u ygularla açı k l a r . Davranış ya l n ı zca olmayan davranışlar için ald ığı öd ü l ve cezal a r
y ü1cysel b i r k a ra k t e ris t i k t i r ve davranışı a n l a m a k aracılığıyla meydana geldiğini vurgulayan k u ranı.
ötenazi: Bazen m e rhameı l i cinaycı olarak da
a d l a n d ı rı l a n ve tedavi ed il emez hası a l ı k veya çok i ç i n z i h n i n sembol i k çalışmaları a n a l iz edilmelidir. sosyal geleneksel akıl yürütme: E t i k meseleleri
cid d i yeıersizliklerden dolayı acı çeken insa n l a rı n Ebeveynlerle yaşanan erken dönem deneyimler v u rgulayan a h la k i a k ı l y ü r ü t mC'yc karşıı olarak,
haya ı l a r ı n ı acısızca bilirme eylemi vu rgu l a n m a k tadır. sosyal uzlaşma (consensus) ve gekneğe i l iş k i n
öz yetkinlik: Kişinin bir d u ruma hakim olduğu ve puberte: Öncel i k l i o l a ra ı.. erken ergenlil-.te mey d ü ş ü ncedir.
l e h t e sonuçlara varacağına i l işkin inancı. dana gelen, hornıonal ve bedemel değişi k l i k leri sosyal gülümseme: Dışsal bir uyarıuya -ki b u
içeren bir h ı z l ı fizil.scl olgunlaşma dönemi. yaşamın i l k yılla rında t ip i k olarak bir y üz o l u r - b i r
öz-bilinçlilik duyguları: B e n l i k farkuıdalığını,
özell i k l e de b i l i n ç l i liği ve bir "ben· duygu s u n u tepki olara k g ü l ümseme.
gere k t i ren d u ygular; örneğin, kıskançlık, empati sosyal ilişkilerin yoldaşlık modeli: Destek a l a n
R
ve u t annıa. ve veren bireylerden o l u ş a n kişhcl bir ağ içerisi nde
reddedilen çocuklar: Nadiren en iyi arkadaş ola yaşamlarını geçiren bireylere daya l ı model .
özerk ahlak: Piaget'ye göre büyük çocuk l a r tara
r a k tayin edilen ve ai-.ran l a r ı n ı n e t k in lıir biçimde
fından sergilenir (yaklaşık o l a ra ı.. 10 yaşınd a k i ve sosyal kontrat ya da fayda ve bireysel haklar:
hoşlanmadığı çocu klar.
d a h a b ü y uı.. çoc u k l a r ) . Çocuk, in-.a n l a r tarafından K o h l berg'in beşinci aşaması. Bu aşamada birey
o l u ş t u ru la n k u ra l ların ve k a n u n l a rın farkında refleksif gülümseme: Dışsal uyarıcıya karşı ıepki l e r değerlerin, h a k l a rın ya d a i l kelerin 1-. a n u n u n
olmaya başlar ve bir hareketi yargılarken kişinin olarak ortaya çıkmamış bir gülümseme. Doğumdan ü s t ü nde o l d u ğ u sonucuna varırlar.
niyet i n i de sonuçları kadar di k k a t e a lı r . sonraki ilk ayda, genellikle uyku sırasında mey
sosyal oyun: A k r a n l a rl a sosyal e t k i leşimleri içe
dana gelir.
özerk olmayan ahlak: Koh lberg'in a h la k i d ü ş ü n ren o y u n .
c e n i n ceza landı rmaya bağlı o l d u ğ u g e l e n e k öncesi refleksler: Yenidoğa ı ı ı n hareketl e r i n i -ki b u n l a r
sosyal politika: B i r u l u sa l lı ü k ü ın c t i n y u r t t aşla
a k ı l y ü r ü ı mesinin i l k aşaması. oıonı a t i k t i r ve yenidoğaııın k o n ı rolünde değildir
r ı n ı n refa h ı n ı geli ş t i rme!-. üzere ta,arladığı eylem
yönlendiren, uya rıcıya verilen hazır tepkilerdir.
özerk olmayan ahlak: Yaklaşık olarak 4-7 yaş planı.
a rasında ortaya çıkan Piaget 'nin ahlak gelişiminin romantik aşk: T u t k u l u aşk ya da eros olarak da
sosyal referans a l m a : B e l i r l i b i r d u ru m d a nasıl
ilk dönemi. Adalet ve k u ra l l a r insanların kon adlandırılır. Romantik aşkın güçlü cinsel bileşenleri
davranacağını belirlemeye yardımcı olması için
trol ü n ü n dışına çık a rı l ı r ve d ü nya nın değişmez vardır ve s ı k l ı k la bir aşkın ilk döneminde baskındır.
diğerlerindeki duygusal ipuçlarını " o k u m a · .
özellikleri olaraı.. d üş ü n ü l ü r.
sosyal rol kuramı: Toplu ımal c i n s i y e t lark l ı l ı k l a
s r ı n ı n , k a d ı n ların ve erkeklerin z ı ı laşan rollerinden
p kaynakla ndığını öne s ü re n k u ra nı .
sağlayıc ı l ı k: işlevsel a k t iviteleri yerine getirme
Parkinson hastalığı: K a s t itremeleri, harekeı yeteneğimizle uyumlu nesneler ıarafından s u n u l sosyal saat: B i reylerin evlenmek, çocuk sahibi
ya' aşlığı ve kısmi yüz felciyle kara k t e rize edilen m u ş e t kileşim için fırsatlar. o l m a k ya d a b i r kariyer sahibi olıııak gibi yaşaııı
kronik, a şa m a l ı bir h a s ta l ı k . görevlerini yerine getirn1elerinin beklendiği zaman
seçici dikkat: Yaşa n t ı n ı n belirli bir yön ü n e
pasif genotip-çevre ilişkileri: Çocu k l a genetik çizelgesi.
oda k l a n ırken, diğer ilgisiz kısım larını görmezden
olarak ilişkili o l a n doğal ebeveynler çocuk için bir gelmek. sosyal sistemler ahlakı: Kolı lberg'in a h l a k gelişi
yet iş t i rme çevresi sağladığında var olan i l i ş k i ler. m i k u ra m ı n d a k i dördüncü aşa m a . A h l a k i yargılar
semantik (anlamsal) bellek: Kişinin d ü nyaya
pasif ötenazi: Yaşamsal araçlar gibi mevcut sosyal d üzeni, k a n u n u , adaleti ve görevi a n lamaya
ilişkin bilgisi -kişin i n uzma n l ı k a l a n l a rını, o k u lda
tedavilerin kesilmesiyle kişinin ölmesine olanak d a ya n ı r.
öğre n i len ı ü rdcıı genel a k a d e m i k bilgiyi ve " g ü n
sağlamak. d e l i k bilgi"yi içerir. sosyal yapıland ırmacı yaklaşım: Öğren-menin
paylaşılan çevresel deneyimler: Kardeşlerin sosyal bağlamla rını ve b i l g i n i n k a rş ı l ı k l ı olarak
sembolik işlev alt-dönemi: Piaget'ye göre çıKu
ortak çevresel deneyimleri. Örneğin, ebeveynle yap ı l d ığın ı \-C inşa e d i l d iği n i vurgulayan b i r yak
ğun var olmayan bir nesneye i l iş k i n zihinsel temsil
ri n i n k i ş i l i kleri ve e n ı c le k ı ü cl yönelimleri, a i l e n i n l a ş ı m . Vygotsky'nin k u ra m ı , bu yaklaşımı yan s ı t
o l u ş t u rabilme yeteneğini 1-.azandığı, işlem öncesi
sosyo-ekonomik d ü zeyi ve yaşadıkları m a h a l l e . m a k t a d ı r.
d ü ş ü ncenin i l k a l t -aşaması .
paylaşıl mayan çevresel deneyimler: Çocuğun Sosyo-duygusal seçicilik kuramı: İleri yaş t a k i
serileme: Uyarıcıları nicel bir boyu t ( uz u n l u k gibi )
diğer kardeşle paylaşmadığı, hem aile içinde hem y e t i ş k i n lerin sosyal ağla rına ilişkin o l a r a k daha
üzerinde sıralamayı içeren somut operasyo n .
de aile dışındaki benzersiz deneyimleridir. B öylece, seçici o l d u k l a rı n ı öne süren k u ra m . ileri yaş ı a k i
ses bilimi yaklaşımı: O k u ma öğre t i m i n i n , yazılı yet işkinler d uygusal t a t m i n e y ü k s e k değer ver
aile içerisinde gerçekleşen deneyimler ·paylaşılma
sembolleri seslere döııliştürmek için ıemel k u ra l l a rı d ikleri için öd ü l le n d i rici bir i l i ş k i k u rm uş o l d u k
yan çevre n i n " bir parçası olabilir.
öğretmesi gerektiği dllşüncesi. ları t a n ı d ı k bireylerle s ı k l ı k l a daha f a L l a zaman
perspektif alma: Diğer imanların perspek t i flerini
sesbilim: Dilin, k u l la nı l a n sesleri "'� b u n l a rın nasıl geçirirler.
,,a r,aya b i l m e ve o n l a rı n d ü ş ü ncelerini ve d u yg u
birleş t i ri l e b i l ineceğ i n i içeren ses sistemi. sosyo-duygusal süreçler: B i reyin diğer insanlarla
l a r ı n ı a n layabilme yeteneği.
sevgili ya da tanıd ı k tecavüzü: Fa i l i n, e n a z ı n i l i ş k i lerindeki, duygularındaki ve kişiliğindeki
Piaget'nin kuramı: Çoc u k la rın d ü nyaya i l i ş k i n değişimler.
dan tesa d ü fen t a n ı d ığı birisine yönelik 1.0rlayıcı
a n l a yışlarını e t k i n b i r biçimde i n ş a e t t i k lerini ve
cinsel a k rivite. Sosyo-ekonomik düzey (SED): Benıer mesle
bilişsel gelişimin dön aşamasından geçti kl e r i n i
sezaryen doğum: Bebek annesinin karnında iken ki. eğitimsel \ C ekonomik k a ra k t erisı i k l ere sah i p
belirtir.
açılan bir kesik yoluyla rahimden ç ı k a rı l ı r. i nsanlar grubuna işaret eder.
plasenta: lçersinde a n n e ile çocuğu birbirine
sezgisel düşünce alt dönemi: Çocu k l a rı n i lkel sözdizimi: Siilc ü k lerin geçerli söıc(ık öbekleri ve
bağlayan k a n damarların ı n b u l un d uğu d i s k bi�i
akıl \' Ü r ü t meyi k u l l a n maya başladıkları ve her t ü r cümleler o l uş t u rmak için birleştirildiği yol.
mindeki bir grup dokudan oluşan bir yaşam destek
sistemi. den soru n u n cevabını bilmek istedikleri Piaget ' n i n standartlaştırılmış test: Uygulama ve puanlanma
i ş l e m öncesi d ü ş ü ncesinin i k i n ci a l t d ö n e m i ( 4 - 7 prosedürleri tek tip olan bir tes t . Standarı laşıı rı l m ış
popüler çocuklar: Akranları ı a ra fı n d a n sıklıkla
yaşlar arasında ) . birçok test k i şi n i n perform a n s ı n ı diğerlerinin per
en iyi a rkadaş olarak tayin edilen ve nadiren hoş
sonsuz yaratıcılık: S ı n ı r l ı sayıdaki sözcük ve fom1anslarıyla karşıl a ş ı ı ra b i lmcye o l a n a k sağlar.
l a n ılmayan çocu klar.
k u ra l l a rd a n s ı n ı rsız sayıda a n l a m l ı c ü m l e ü rete stratejiler: Bilgi işlemeyi gel işt i rmek için p l a n l a n
psikanalitik cinsiyet kuramı: Freud'un o k u l
b i l me yeteneği. m ı ş z i h insel e ı k i n l ikler.
öncesi çocu k l a r karşı cinsiycuen ebeı-eyne karşı
cimel bir �ekim geliştirirler güru ş ü n d e n t ü re t ilen sosyal bilişsel kuram: Gelişimde a n a h t a r faktör sunu dili: Bilgi vermek amauyla tasarlanınış ve
bir kuram. Kaygı duyguları nedeniyle yaklaşık 5 ila ler olarak davranışı, çevreyi ve bilişi v u rgulayan k a m u ö n ü nde konuşmayı içeren konuşma.
6 yaşlarında bu çekimden u za k la ş ı l ı r ve a rd ı n d a n
psikologların görü ş ü .
süreklilik-süreksizlik k onusu: G e l i ş i m i n ne
ç o c u k , kemlisiyle a y n ı cimiye ı ı e n ebevey n i n i n sosyal bilişsel toplumsal cinsiyet kuramı: ölçüde aşama l ı , biri k i m l i ( s i.ı re k l i l i k ) ya d a farklı
karaktcri" i k le r i n i b i l i nç dışında benim seyerek. Çocu kların toplumsal cinsiyeı gelişiminin ıoplumsal dönemler -ıek l i nde ( '; ü reksizl i k ) olduğu üzerine
o n u n l a iizdeşim k u rar. cinsiyeı davranışını gözlemek ve takliı etmek arncılı- oda k l a n ı r.
S-650 C,Jzluk
•
çocukla rın başa çıkmaları gereJ.. e n çevresel talepler tanışmalarını, ayrılmalarını ve yeniden birleşmele
ş arasındaki uyuma işareı eder. rini içeren gözlemsel bir bağlanma ölçüm ü .
şefkat içeren sevgi: Arkadaşça sevgi olara J.. da
uyuma dayalı konuşma: Uyum h a linde k o n u ş yakalama / tutma refleksi: Bebeğin avuc; içine
a d l a n d ı rılan bu sevgi t ü ründe, birey diğer kişiyi
ma; bağlanı ı J.. u rma k ve ilişkilerı t a rt ışmak için herhangi bir şey d o k u nduğunda orıa y,ı çıkan
yan ı nda ister w diğer kişiye J.. a rşı derin, koruyucu
b i r yol. yenidoğan refleksidir. Bebek buna s ı k ıca yakalama
b i r sevgi besler.
uzlaşma geçerliği: B ireylerin neden kendilerine i l e tepki verir.
şekil değişmezliği: Bize göre J.. u n u m u değişt i r i l
benzer insanlardan e t kilendiğinin b i r açıklaması. yak ından uzağa örüntü: B üy ü m e n i n bedenin
se de bir n e s n e n i n şeJ.. l i n i n a y n ı J..a ldığına i l i ş k i n
Kendi ı u ı u ın ve davra n ı ş l a rı m ı z başkalarının merkezinde başlayarak bacak ve k o l l a ra doğru
fa rkında l ı k .
t u t u m ve davranışlarına benzediğinde desteklenir ilerlemesini içeren dizi.
şemalar: Piage t ' n i n k u ra m ında bilgiyi organize ve geçerli hale gelir.
yak ın sa! gelişim alanı: Vygoısky'nin çocu k l a r ı n
eden eylemler ya da z i h i nsel ıcınsillcr.
uzlaşma: K ü blcr- Ross ' u n , ö l m e k üzere o l a n ıeJ.. başlarına öğrenmeleri i ç i n oldu kça wr fakat
şemaların içselleştirilmesi: 1 8 - 24 aylar arasın bireyin ö l ü m ü n bir şekilde erteleneceği u m u d u n u yetişkinlerin ya da daha bece ri k l i çocu kların reh
da gelişen Piagc t ' n i n a l t ı ncı ve son d u yusal motor gelişti rdiği iil ü ın ü n üçüncü dönemi.
berliğiyle öğre n i l ebilecek görevler için k u l la n dığı
alı dönemi. Bu a l ı dönemde bebek ilkel sembolleri uzmanlaşma / laterizasyon: Serebral korteksin kavram.
k u l la n m a yeteneğini gel i ş t i rir. bir ya da diğer hemisfcrinin bir işlemde urn1a n
yapılandırıcı oyun: D u y u sal motor ve tekrar
laşması.
lı a k t ivite ile d ü ş ü ncelerin sembolik temsilini
T uzun süreli bellek: YükseJ.. nıi k ı a rda bilgiyi u w n birleştiren oyu n . Yapıla n d ı rıcı oyun çocu k l a rı n
s ü re t u t a n görece kalıcı b e l l e k t ü rü . kendilerini düzenledi J.. leri b i r yara ı ıcı l ı J.. la v e bir
tartışmalı çocuklar: S ı k l ı kla hem iyi heııı de
sevilmeyen bir arkadaş olarak değerlendirilen uzun süreli dikkat: B i r nesne, görev y a da çe' - çözüm ya da ü r ü n ü yapılandırmakla ilgilendikle
çocu klardır. renin diğer b i r yön ü ne oda k la n m a ve b u n u u z u n rinde onaya çıkar.
s ü re devam e ı ı i rme. yapılandırmacı yak laşım: B i reylerin kendi bilgi
tecavüz: Rııası olmayan biriyle ıorl<ı cinsel i l iş
kiye girmek . uzun süreli yas: Kalıcı bir u m u tsuzluğu içeren lerini a k t i f olarak yapılandırmalarının ve öğretmen
ve uzun bir za ma n geçmiş olnıasına karşın h il la rehberliğinde a nl a m a n ı n önem i n i v u rgulayan
telegrafik konuşma: Artikcller, yardımcı fiiller ve
çözülememiş yas. öğrenen kişi merkezli bir yaklaşım.
diğer bağlaçlar gibi, dilbilgisi işaretleri olmaksızın
sözcük lerin kısa ve kesin k u l l a n ı m ı . yaratıcı / ıraksak düşünme: Aynı soruya çok
bir sessizl i k , temel ağlamaya güre daha yü kseJ.. üçlü zeka kuramı: S t e rn berg'in 7Ck a n ı n a n a l i t i k yaratıcı düşünce: Yeni ve a l ış ı l m ı ş ı n dışında yol
perdeden bir iç çekme ve sonraki ağlamaya kada r zeka, yarat ıcı z e k a v e pra ı i J.. zekadan ol u ş t u ğ u n u larla d ü ş ü nebilme becerisi ve sorun l a r karşısında
kısa bir d i n lenmeden oluşan ri t m i k bir örü n t ü d ü r. öne s ü ren k u ra m ı . eşsiz çözümler ü retebilme.
temel bilgi yaklaşımı: Bebeklerin a l a na özgü üçüncül dairesel tepki, yenilik ve merak: yas: Sevdiğimiz b i r i s i n i n kaybına cşliJ.. eden,
doğuştan bilgi sistemleri ile doğd u k l a rını ifade eder. Piageı'ye göre 1 2 ila 1 8 ay arasında gelişen beşinci d u ygusal uyuşu k l u k , i n a n mama, ayrılma kaygısı,
d u y u -nıoıor a l ı -aşa m a s ı . B u a l ı -aşamada nesne u m u tsuzluk, ü z ü n t ü ve y a l n ı zl ı k .
teratojen: Yuna nca "canavar" anlamına gelen ıera
sözcüğünden gelir. Doğuştan b i r bozukl uğa yol lerin bi rçok özelliği ve ııesnelerin dönüşnıesini yaş ayrımcılığı: Yaşından dolayı diğerlerine ö n yar
açan herhangi bir aja n . Doğuştan bozu k l u kların sağlayabilecekleri birçok şey bebeklerin merakını gı, özellikle yaşlı yetişkinlere karşı önyargı.
nedenlerini i n celeyen çalışma alanına ı e raıoloji uyandırır.
yaş dönümü/ klimakterik: Doğurga nlığın azal
adı verilmek tedir. üstbiliş: Biliş h a k l;ında biliş va da bilme h a kk ı n d a dığı ona yaş geçişi.
ters pozisyon/ ters doğum: Bebeğin, vaj inadan bilme.
yaşam bek lentisi: B e l i rl i b i r yılda doğmuş orta
önce poposu çıkacaJ.. şekilde u terusıa J.. i I rahimdeki üstün zekalı: Ortalamadan ü s t ü n zekaya ( ı 30 lama düzey insanların büyük olasılıkla yaşaya
d u ru ş u d u r. ve üstü ZB p u a ı ı ı ) ya da üstüıı b i r yeteneğe s a h i p cakları yıl.
toplumsal cinsiyet kalıp yargıları: K a d ı n ve olma.
yaşam boyu bakış açısı: Gelişimi; yaşam boyu,
erkeklerle ilgili fiJ.. i r ve inançlarımızı yansıtan çok boy u ı l u , çok yiin l ü , esnek çok disiplinli ve
geniş s ı n ı flamalar. bağlamsal olarak gören; b ü y ü me, koruma ve
toplumsal cinsiyet kazanma: Geleneksel eril ya düzen lemeyi içeren ve gelişimin biyoloj i k , sosyo
vaka çalışması: Tek b i r bireyin derinlemesine
da d i ş i l rollerin kaza n ı m ı . k ii l ı ü rel ve bireysel faktörlerin b i r l i k t e çalışmasıyla
incelenmesi.
oluştuğunu belirten ba J.. ış açısı.
toplumsal cinsiyet rolü: K a d ı n ve erkeklerin vicdan: A h laJ..i d ü ş ünce, duygu ve davra n ışın
nasıl d ü ş ü n mesi, davranması ve hissetmesi gereJ.. yaşam süresi: iıısanııı yaşayabileceği en y üksek
birleşimini içeıTn doğru 'e ya n l ı ş standart l a r ı n ı n
ı iği ni belirten bek l e n t iler dizisi. sayıda yıl, yaşam ı ıı üst sınırı. İnsanoğl u n u n en üst
içsel düzenlemesi.
yaşam süresi yaklaşık olarak 1 20- 1 2 5 yaştır.
Loplumsal cinsiyet şema kuramı: Çocukların Vygotsky'nin kuramı: Sosyo k ü l t ü rel b i l işsel
kendi k ü l t ürlerindeki toplumsal cinsiyete uygun J.. uraın k ü l t ü rü n ve sosyal e t kileşimlerin b i l i şsel
yaşına göre küçük bebekler: Gebelik yaşına
olan ve ıoplunısal cinsiyete u yg u n olmayan top göre k üçük bebekler olarak da a d l a n d ı r ı l ı rlar.
gelişime nasıl rehberlik e t t iği üzerinde d u r u r .
l u msal cinsiyet şemaları geliştirmesi gibi ıoplunısal Gebeli).. s ü resi d i k k a t e a l ı n d ığında b u bebeklerin
cinsiyet sın ı flanıalarını ortaya koyan k u ra m . doğum ağırlıkları norma l i n a lt ındadır. Yaşına göre
• S-65 1
yaşlı baklmevi: Yaşamın son dönemini m ü m k ü n revizyona ihtiyacı olduğunu savunan gelişimci zihin k u ramı: Kişinin kendinin ve diğerlerinin
olduğunca acıdan, kaygıdan v e depresyondan lerdir. Bilgi işlemeyi, stratejileri ve belirgin bilişsel zihinsel süreçleri n i n farkında olması.
uzak hale getirmeyi amaçlayan program . Hedefleri basamakları daha fazla vu rgulayarak Piage t ' n i n zihinsel gerilik: B i reyin zihinsel yeteneğinin
ha,talıkları tedavi etmek ve yaşamı uzatmak olan k u r a m ı n ı ayrınulandırmışlardır. sınırlı olduğu d u r u m . B irey, geleneksel zeka
hastane ile yaşlı bakımevinin hedefleri birbirine yönetici d i k kat: Hareketi planlamayı, dikkati testlerinde genellikle 70'in altında olan düşük
ters düşmektedir. amaca ayırmayı, hata bulmayı ve telafi etmeyi, ZB'ye sahiptir ve g ü n l ü k hayata uyum sağlamada
yavaş ısınan çocuk: Etkinlik düzeyi düşük çocuk, görevlerdeki ilerlemeleri izlemeyi, yeni ve zor güçlük çeker.
bir dereceye kadar olumsuzdur ve düşük duygu koşullara karşı koymayı içerir. zihinsel yaş (ZY): Binet'nin başkalarıyla karşı
durum yoğunluğu gösterir. laşıırıldığında bireyin zeka gelişiminin düzeyini
Y e n idoğan Y oğ u n Bakım Ü n i te s i z gösteren ölçü m ü .
Nörodavranışsal Ölçeği: YDDÖ'nün (Yenidoğan zihniyet: Bireylerin kendileri için geliştirdikleri
zeka böl ü m ü : Bir kişinin zeka yaşının kronolojik
Davranışsa! Değerlendirme ölçeği- Neonatal değişken ya da sabit olabilen bilişscl görüş.
yaşına bölü m ü n ü n 1 00 ile çarpılması.
Beha vioral Assesmcnt Scale- NBAS) "ürünüdür" .
zeka: Günlük yaşam deneyimlerinden öğrenme zor çocuk: Olumsuz tepkiler vermeye, sık sık
YYBÜNÖ yenidoğanın davranışlarının, nörolojik ve
ve o nlara u y u m sağlayabil m e ve problem çözme ağlamaya eğilimli. düzensiz günlük rutinleri olan
sinirsel tepkilerinin ve d ü ze nleyici kapasitelerinin
yeteneği. ve değişimi çok yavaş kabul eden çocuk.
değerlendirilmesini sağlar.
yeni-Piagetciler : Piaget'nin bazı konularda haklı zigot: Fertilizasyon (döllenme) süresi nce oluşan
old uğunu, fakat kuramının hat ı rı sayılır ölçüde tek bir hücre.
S-652 Sözlük
•
i si m d izi n i
Aalsma, M. C., 406 Alzheimer's Association, 570, 580. 5 8 1 , 583, 1 5 5, 37 1 B a rker. R., 3 3 2
Aaron, 222 584, 60 3-604 Asne<. A. G., 2 5 8 Barkin, C., 3 5 9 , 406
AARP. 5 1 5 Amabile, T. M., 293, 3 1 1 Asting.ton, J. W., 228 B a rlow, D. P., 6 1
Abar, C . . 367 Anıador. C., 2 1 3 Atchley, R. C . . 577 Banıes, L . L., 45 1 , 6 1 2
Abbott, A., 558 Anıaıo, P., 26 1 , 262, 459. 462 Aıenciu, C . V., 6 3 9 B a mcs, M., 4 5 1
Abboıı, R. D., 582 Anıato, P. R., 2 6 1 , 262, 463 Atkins, R., 3 7 7 Barnt'tt, W. S., 222
ABC News, 234 Amed, 5., 2 ı 3 , 278, 28 ı Aıkinson, R. M., 549 Baron, N . 5., 1 72- 1 7 3, 1 76
Abdo, C . H., 486 American Academy of Pediatrics (AAP), 1 1 8, Auali. E., 565 Baron-Coheıı. 5., 229, 285, 286, l 1 1
Abellan van Kan, G., 5 8 2 120, 1 2 1 Aıtar-Schwanz. S . . 5 ı 9 Barrett. A. E . . 1 30
Ablow, J., 1 90 Americ:an Academy o f Pediatrics Task Force Auberı, G., 5 37 Barreıı. D. E., ı 2 3
Abraham, S . . 95 on tnfanı Posiıioning and sıos. ı ı 8 Aubın, S., 607-608 Barreıı. T. M . . 1 30, l 3 1
Abraido-Lanza, A. F., 360 Americ:an Academy of Pediaırics Work Aud, M. A., 5 5 6 B a rry, C . M . , 336, 3 5 9
Abram;, L., 95, 488 Group on Breasıfeeding, 1 20, 1 22 Audesirk, G., 5 5 Ba rry, M., 3 5 9
Abruscaıo, J . A., 3 37 American Academy of Science Comminee, Audesirk, T. . 5 5 Ba rry. M. J., 22 1
Accomero. V. H., 88, 89 236 Audhoe, 5 . S., 439 Barı, W. M., 32
Accurane, 86 American Associaıion o f Univcrsity Women, Ausrnd, S. N., 537 B a rla, E., 82
Ackerman, J . P., 8 8 431 Au>ıad, 5 . 5., 537 Banels, L., 625
Adam;, J . C., 544 American Cancer Society, 424 Autex ier, C., 5 3 7 Bartholumew, J., 6 1 2
Adams, K. F., 479 American College Health Auyeung, B., 250 Barık, C., 2 1 4
Adam>, R., 483 Association, 4 1 8 Avenı. N. D . , 67 Barısclı, K., 227
Adams, 5., 450 Americaıı College of Obstetricians and Avis, N . E., 487 Baruch, B., 5 3 2
Adam>, 5 . M., 1 1 8 Gynecologisıs, 87 Avison, W. R., 74 Baruıh, L . G . , 340
Adanıson, L., 1 90 American Dietetic Association. 1 20 Avramopolous, O., 5 5 7 , 5 8 1 Bashir, M., 603
A<lministralion ror Children and Faınilies, 2 3 5 Aınerican Psychiatric Associaıion, 87 Ay,ılon, L . , 520 Bass, J . E., 292
Admin istration o n Aging. 6 3 7 American Psychological Association (APA). Ba"eıı, H . H .. 245, 3 1 8
Adolph, K. E., 1 2 5, 1 26, 1 27, 1 28, 1 29, 1 3 1 , 38, 404, 438, 456 Baars. J., 1 9 Ba>ta. N . E., 604
1 32 , 1 34, 1 40, 1 4 1 , 144, 1 90 Ames, M. A., 426 Babızhayev, M . A., 54 3 Baıes, E., 1 88
Aeschylu>. 569 Aın>O, D., 1 39, 1 40 Baby HUG, 6 3 Baıes. J . E., 1 84, 1 85, 1 86, 1 87, 203, 204,
Afanasev, 5 3 7 Am>ıerdam, B. K . . 1 88 Bachman, J. G., 367, 422. 423. 443 446
Afa nas'ev, 1., 5 3 7 Aııdcrman, E. M., 374 Bacon, F., 552 B a uer, 1 . , 596
Afifi, W , A., 4 5 0 , 4 5 5 Anderman, L. H . . 374 Badaly, D., ı 28 Bauer, M . E., 482, 5 38
Agarwal, 5 . , 5 4 1 Andersen, P. A., 450, 455 Baddeley, A. D., 49 1 , 566 B a uer, P. J., 1 58. 1 59, 290, 3 1 1 , 37 1 , 482,
Agency f o r Healthcare Research a n d Quality, Anderson, B . . 364 Baddock. 5 . A., 1 1 8 538
1 2 1 , 1 22 Anderson, B . M., 2 8 5 Baer, H. J., 2 8 1 B a ukl, R., 484
Aggarwal, N. T., 5 8 3 Anderson, C . A . , 2 6 9 , 2 8 6 Baha, A., 398 Bauınan, K. E., 7 3 , 359, 368, 546
Agra>. W . 5., 369 Anderson, E., 3 3 1 Bahali, K., 258 Bauınan, W. P,. 546
Agrelo, R., 6 1 Andtrson. G . J., 544 Bahrick, H . P., 564 B a u ıııeisıer, R. F., 3 1 5 , 3 1 6, 382, 496, 499.
Aherıı, N. R., 423 Anderson, 1., 430 Bahrick, L. E .. 1 40 500
Ahluwalia, 1. B., 1 2 1 Anderson, K., 603 Baillargeon, R.. 151. 1 52. 1 5 3. 1 5 5. Baunırind. D . . 73, 2 5 3. 256. 272
Ahrons. C . . 2 6 1 . 5 1 9 Anderson. P. A .. 467 1 76. 326 Baur. K .. 426, 427
Aiken Morgan, A . T., 569 Anderson, 5. A., 460 Bain, J., 547 B.rnserman, R .. 262
Aikens, N .. 1 7 1 Andersson, G., 495 Bakeman, R., ı 04 Bava, S., 3 5 7
Aimone, J . B., 540 Andres. P., 573 Baker, B., 5 1 6 Bax ıer, J . K., 9 5
Aimworıh, M. D . 5., 1 83 , 1 9 3, 1 94, 204 Andres, R. K., 573 Baker, D . A., 5 ı 6. 5 7 3 Bay ley, N., 1 62. 1 63 , 1 7 5, 1 76
Airasian. P. W.. 32 Anetzberger, G. J., 585 Baker, L . A . , 6 3 Bayky Scales of lnfanı Dt"velopment. 1 2 3,
Air-Crib, 26 Angel, J . L., 5 4 1 , 638 Baker, L . D., 5 7 3 1 62, 1 63 , 1 7 5
Aisen, P. 5., 5 8 3 Angel, L., 5 4 1 Baker, T . A., 548 Bayraktar, M. R . . 86
Aizawa, K., 5 5 l Angel, R. J., 638 Bakasma n-Kranenburg, M . J .. 1 90. 1 94, B.ıysiııger, C . L., 66, 90
Akbari, A., 1 2 1 Angelone, T., 550 1 95, 449 Ban.mıo, L. A., 479
Akhıar, N., 2 3 1 Anıonucci, T. C . . 5 1 8, 520, 609. 6 1 0. 6 1 4, Balaji, P. . 9 5 Beadı, 5. R. H., 463
Akiyaına, H . , 520, 609, 6 1 O, 6 3 8 638 Balchin, L., 99 Beardslee, M. R., 3 ı 7
Aksan, N., 248 Apgar 5cale, 1 06 Baldwin, J., 496 Bea rer, C. F.. 2 l 5
Akter, Doly, 1 1 Aposıolaris, N. H . . 2 5 2 Ballıara, B., 1 00 Bearman, P. S . . 3 5 6
Alberı, 5. M., 6 1 2 Appletield, J . M., 269 Balkau, B., 420 Bearman, S . K . . 3 5 6
Alberıs, E., 372 Appleıon, J. v. . 258 Bali, G. D., 420 ıhe Beatles. 9
Albus, K . E. . 2 5 8 Appleyard, K .. 2 1 Bali. K . . 420. 5 7 3 Beaıy. J. J., 2 3 2 , 304
Alcaro, 5., 557. 5 8 1 Aquilıno. W. . 522 B a l l ar d . V . L 54 5 Beaulieu. D. A., 246
Alcohofü.--s Anonyınous. 424 Araujo. K., 3 5 9 Balsano. A. B., 1 2, 3 5 1 Bechıold. A. G., 1 39, 1 40
Alder, 5., 420 Arbea u, K . A . , 266, 267. 268 Balıes. M . M . . 56, 477, 5 3 6 . 543. 568 Beck, C . T., 1 O l
Aldrin, B., 6 1 4 Arco, A . D., 540 Balıes, P. B . , 7, 8. 9, 1 7, W-2 1 , 44. 56, 76, Becker, D . . 2 ı 3
Alex, 80, 8 1 , 86, 1 6 1 Arendas. A., 9 1 78, 477, 536. 5 37. 562. 56 3 , 568. 569, Bednar, R. L.. 3 1 6
Alexaııder. K., 3 3 8 Arenkel, B . R., 540 589, 597, 598, 599, 6 1 4 Bedrock. Mr., 3 1 3
Akxander. K. W., 2 2 5 Ariceli, G., 369 Baltımore ;tudy, 5 1 1 - 5 1 2 . 5 2 5 Beeclı, A. R., 430
Ali, M . , 5 8 5 Anıa, E. N., 306 Bandura, A., 2 6 . 27, 4 3. 4 4 , 56, 76, 78, Bc:e<:hcr, H . W., 46 3
Allemand, M . , 5 1 1 Arizona Teacher of ıhe Year, 362 248, 251' 293, 3 1 6, 344, 346. Beeghly, M., 88
Ailen, E. G., 9 1 Annsırong, L., 4 1 8 497, 6 1 4 Beeıs. M. W., 2 1 4
Ailen. G .. 362 Arneıı. J . J., 4 1 6. 4 1 7. 424. 443 Bangdiwala, 5 . 1., 96 Bdord. V, H., 5 1 7
Ailen, J P., 362, 390 Aronow, W S .. 546 Banja, J., 6 3 3 Beghl'llO, R . A .. 2 9 3
Ailen. M .. 390 Aronson, E., 340, 346 Bank. L.. 403 Behrman, R . E., 2 1 2
Ailen, R., 403, 520 Arrasmith, D., 376 Banks. J . A., 1 1 , 39, 3 3 8 , 3 3 9 Beli, M . A., 1 6. 1 1 4, 1 1 6, 1 79
Allin�ıon, R. L.. 304 Arıerberry, M. E.. 1 32, 1 3 5, 1 36. Baııks, M . 5., 1 36. 1 40 Beli, P. A., 584
Alnı, B., 1 1 8 1 39. 1 40 Barajas, R. G., 298 Beli, 5 . M . . 1 8 3
Almeıda, D . M .. 507, 508. 509 Ascher, B .. 478 Barba, G. D., 565 Bellinger. D . C . , 2 ı 5
Aloi. J . A . . 6 3 5 Asendorph, J. B .. 1 84 447 Barbara, 53 Belloıno, R., 624
Aloni. T., 2 8 3 Asghar-Ali, A., 580 Barbarin. O. A., 1 7 1 , 234. 2 3 7 Belsky. J., 1 84, 1 96. 20 1 , 204, 5 2 1
Alıarac M . , 6 9 Ashcrafı. M. H . . 290 Barbieri. M . . 5 3 4 Belıran, ı . . 367
Althof. 5 . E . , 486 Asher. 5 . R., 3 3 1 . 3 32 Barbu-Roth, M . , 1 2 7 Benı, 5 . L., 327, 346
Alıol, 5. E., 486 Ashley C., 6 1 4 Barefooı. J. C., 5 8 0 Bender, H. L., 1 5 5
Alvarez A . . 220 Aslin, R . N., 1 3 5, 1 37, 1 38. 1 3 9, 1 40, 1 5 1 , Bargh. J. A . . 4 5 1 Benderskı. M . . 1 l 3, 1 14
iD-653
•
BenL·nson, J. F., 252 Bird iı ı , K. S., 520, 609, 6 1 O Bo... ıon C hild rl'n\ Ho\p iıa L 1 24 Bmok"ı·Gunn. J .. 1 88. 1 98, 1 99. 216, 264,
B engı..,on, V. L., 5 1 8, 602 Birıııan , B . F., 3 38, 398 Bo\tun Globe, 382 298, l 5 5 , 3 56
Bengh\on. H . . 5 1 8. 520 B i rınan. O .. 398 Bo... ıon Latin Ac-adenıy. 3 $ 1 B m ugh ıo n, J .. 1 68
BL'llll. P. A.. 67 Biro, :1-1. M., 363 Bostoıı Sımknt Ad\'io;;;ory Council. 38 1 Brovedaııi. P.. 405
8ı.-'lll1l'll. (. ı., 3 39 Birrl·n, .J. E., 5 39. '>79 Bmvnırıh, H. B .. 5 3 6 Brower. K . .J.. 2 1 2
Benııeıı. J. P.. 585 Bisian-hi. P. S .. 567 Botk.in, O. . 256, 2 5 7 Browıı, B . B . , 263, 39 1 , 393, 39-l, 397, 403.
Benııeıı K. M .. 6 36, tı 39 Bis.,on, J_ l.. 624 Bol \<\-İllick, .J., 1 8 639
Benneıı. � _ 286. · ns Bjork lund, O. F., 55 Bouchard, T J., 5 3-5-l, 7 8 , 4 3 0 Brown_ B ı . . 1 1 2. 1 2 2
Ben ı ıe ı ı, T.. 285 Black, B., 5 1 8 Blıuffard, J. A . . · B O Brnwn, O .. 4 8 3
B enııi ıı�hm en. O., 309 Blacl., M. M . , 88. 1 1 9. 1 20, 1 2 3 . 2 1 2, 2 1 ) , Boulfard, L. A . . 430 B rown, D. W., 2 6 3 , 264, 358, 39 1 . 393. 397,
Benoiı. O., 258 518 B o u rbeau, J .. b0-1 510
Ben\Oll, B .• 359 Bl"J.wdl, L.S., l42, 343 Boutdt, E . A .. 285. 286, 287 Brown. J . D. . 3 5 8
Benson. J . \.
. 1., 6 3 B lagmk.loııııy. M. V., 5 5 3 Bomsik.otı, 36 1 Brown, . 1 . K., 5 1 O
Ben son. L.. 2 8 1 Blaha, C . O . , 5 3 9 Bouısikou. T.. 1 00. 3 6 1 Brown. J. V., 1 04
Benson, P. L. . 68. 69 Blcıir, ı\. 1.. 290 Bovnis, A . . 5 5 1 Browıı, L. S., 427, 44 3
Beıııkr, R . A. 480 Blair, S., 290, 550 Bower, T. G. 1 3 5 , 1 36, 1 37 Brown. R., 1 70. 1 7 1 . 1 7 6
Ben tlt'y. A. C.. 1 l . \29. 3 38. 3 3 9 Blair, S . N .. 550 Bowlby, J., 28. 44, 1 8 1 , 1 8 l, 1 9 1 , 1 92, 1 93, Brnwıı. R. r. 484
Be nı ky, P.. 5 3 9 Blake, J . S . , 2 8 1 1 94 204 Brown. S. L.. 6 1 1 . 637
Bcı11ies, K ., 2 5 3 Blake, W., 1 8 1 , 266 Bowmaıı, N. A., 4 1 7 Brown. T. N . . 264
Bcrard, A . . 87 Blakeıııorr. J. E. O., 1 86, 2 1 1 , 249. 2 5 1 . 252. Boyd. M., 3 'l 7 Brmvn. W. il .. 2 1 3
Bereııhaum. S .. 32 3. 324. 327. 3 5 5 32l. 3 2.1, 325, 327, 3 5 5 Boyl'r. K .. 1 59 Brown, W. .1. 420
Bt'renbcllllll, S . A.. 1 86. 249, 2 5 1 , 252, 325, B lakenınn·. S . J .. 2 1 O Boyil'. J .. 2 1 2 Browıı U ni \'l" r\ i ty. 365
l55 Bl,ıııcl., il. M., 422 Boyle, O . F., 306 Browııell. C . A. . 1 90
Berg, A . I . , 637 Blaııco, M . . 400 Braak., H .. 490 Brownridge, O. A . . 457
Bergen, D .. 267. 269 Blank.l·nship. L, 362 Brabyıı , J. A., 543 Bruce, A .• 62 3
Bergn. A. K . . 567 Blank.son. A. N . . 449 Bradley, C . T., 026 Bruck, M., 225. 226
Berger, .1. il., 42' Bla", E., 1 2 7 Bro<lley, R. E., 603 Bnıt'ck, K. E . . 5 8 3
Bergn. J. T.. 624 Blaııınann. B . . �9 B radl q, R . H., 1 87 Bruera. E . , 626
Berger, S., 423 Blan·r. O .. 579 Braincnl, C . J .. 29 1 . 3 1 1 Bruine dl' Bnıin. W., 372
Berger, S . E . . 1 28 Blaft'r, D. G., 580 Bram .... H . . 28-l, 285 Brunsıeiıı K lonıe k A., 3 3·1
Berghl'lla. V., 95 B lies 111er, R . . 453. 5 1 8 Bra ıı cazio, L. R .• 87 Bryaııı. J . A . . 269
Bergm.ın. L. 556. 580 Bl ock, .J ., 447 Braııd. M., 364, 568 Bryaııı. J, B., 1 65. 2 3 1 . 3 0 3
Bergnıan Lr,·y, T.. 580 B loml·Sieglric<l, J .. 88 Brandon. P. D .. 264 Br)',1111. P. E . , 2 2 7
Beri., L E., 22 1 Blooııı, B., 3 0 I, l02 Brambıadıer. J., 602 Brvanı. W . C . . 6 3 1
B erk e k y Longiıudiııal S t u dy. 3 5 6. .ı20. Bloonı. L.. 1 68 Braıııı, D., 5 3 3 B uclımaıı. A . S .. 54 3
51 1, 512 Bloom. P., 22S Braııslord, J . , 3 37 IJuckley, K . E., 269
Berku, G kasoıı J., 1 64, 1 70, 1 72, 2 3 0-2 1 1 , B loo mgarden. Z. T. . -479 Bra\d, K . J., 626 Buckııt'f, J. C .. 3 1 7
240, 303 B loor. C., 5 5 1 Brauıı, U. K . . 580 Bucur. B . 56<1, 565, 570
Berk.o. J.. 2 30. 2 39 B los-frld. H . · P., 192, 493 Bra1eltoıı, T. B., 98, 1 07 1 24, 1 27, 1 44 Burx. vaıı Wel. F. . 520
lkrlin, C . M .. 74, 1 22 B l u c k , S., 476 B razel to ıı NL·oııa ıal B eh,ı,·hı ral AsSL'\Smeııı l:hıd ıı er, R . . 476
Berlin, L. .J .• 2 1 B l u m i , S .. 66 Scale ı NB A S ) , 98, 1 0 1 1 06, 1 24, 1 6 2 Budov<>ky, A., 60
Berliıı Agiııg Sıudy. 7 B ltı,tt'in. D .. 4 3 7 Bredl'k.amp. S .. 1 0, 234, 2 3 7 Bu eler, H., 5 38
Bnlyııe, D. E., 267, 272 Blyı lı , D. A., 3 5 6 Brt't'lt', E . . 5 5 3 B ugenıal . D., 2 5 1
Bnnıaıı, M. G., 224 Boas, D . A . , 1 69 Brl·iıılinger. K .. 1 5 3 Bugenı a l. D . B . . 246
Berııard. K . . 70 Bobrk, O, L., 1 2, 3 5 1 Breiıbart, W. S., 6 3 2 B u h imsdıi, C. S .. 86, 95, 1 22
Berııdı, T. J .. 3 36. 374 Bod rm·a, E., 222 Brl'nıher, 1 . , 3 1 6 B u h rmesıer. D .• 392, 394
Bnni ngL'r, V. W. . 284, 285, 3 3 7 B ol'l eıı , P. A .. 6 35 Breınner. G . . ı 5 3 Bulı,, E., J l l
B erry, .1 . 1.., 289, 626 Boe rn er. K . . 6 3 5-636 B rl' nd gen , M., 404 Buijus, D . . 1 1 4
Berrv. .J. W., 289 Bol'\İllg, C. A., 2 1 6, 3 9 1 Breııd gen. R . M . . 326 Bukow"lk.i, R .• 9 1
Bersdıl'id. E . . 452. -1'> 3, 47 1 Bogel l, J. E .. 6 3 5 Brcııner. J . G., 1 40 Bukowskı, W M . , 266, 3 3 1 . 3 '2, 3 34, 3 36,
Bcrıemhal, B. 1., 1 37 Bngg, T., 5 1 1 . 600 Brl'l1 t, R . L., 90 3 9 1 , 392
Benenıhal. B . L., 1 2 5, 1 36, 1 37 Bohan n o n, J . N . . 1 64 Brl''tttc, L. M . . 4 3 3 Bulil., C . M., 369
Be n raııd . R. M .. 60 3 Bohlr. P., 576 Bn·ıherıoıı. ı . . 1 82. ı 92 B u ıııpa s. M. F., 390
Besk.cn. M . 560 Bohlin. G .. 447 Brewstl'r. .!\.. L., 3 5 9 Bump,ıs�. L.. 522
Bö::.eııc. L.. 548 Bohr, V. A., 552 B ridgers. L . , 388 Bu rgard . S . ·I 17
Bessey, P. Q., 2 1 4 Boi,in, \1., 3 36, 3 9 1 , 392 Bridge'. J . S . , 52 1 Burge\s· C lıauıpoux. T. L . . 364
Bcsı, C . l.., 250, 430 Boks, M. P., 65 IJridgcıı, D . .1., 1 8 1 ll u r�lo, 1.. D., 583
Besı. D . 1.., ı 1, 38, 2 5 1 , 324, >28 Bolding. A., 97 Brigham. J\1., 287 Buriel, R., 40, 44. 1 98, 254, 329
Beıeml.y, 1. D., 480, 482 Bolıe, G., 2 1 5 Bril, B., 1 2 9 Burk.e. D. M . . '>75
Beıhell , .1 ., 406 B ol ıon, M . M., 585 Brinı, G . , 477, 487, 500, 506 Burl.e, .1. il., 102
Beuı:ns. 557. 58 1 8011�111110, G. A .• 637 Urim, O . . 4Y4. 5 1 5 Bunıs, E . . 97
Beıı cns. K 581 Bonda. D J . 557, 58 1 Brin. S., 2 3 4 Burr. .l.. 6 1 1
Beııy, 5 3 Bt.lfldarı: W. . 5 19 Briııon. H. L . , 1 2 1 B u rra\ıon. •1 0 3
Beutd. M. E . . 439 Bondnıass, M D .. 6 3 7 Briııun . .1. R., 1 2 1 A ur�uı.:k, W D .. 28-l
Ben·rly. C . . 604 B onj o ur, .J. P., 5ı.49 Bnıadus, !., o 1 1 Bun, K .. 1 3
lkydoun . .1\.-
1. A . . 420 Bonııy, C . R.. 2 9 1 13roı.:a \ area. 1 69 1 70, 1 76 Bun. K. B. 1 1 6
Bhuııa. Z. A .. 21 o Bon \'i ll ian . J . D. 1 64 B rockmc�Tr. S. 521 Bun. S . A., 7 3
Bialy\Wi., E.. 306 Boor. .\1. E . . 542 B rod L·rick . R . . 4 1 6 B u rroıı. N w. . 420
Uian, Z., 54-4 Booıh, A., 1 60, 262 Brodil', L. ı.: . . 90 Burıon. R .. 'i4. 420
Biblarz, T. J., 46 1 Booıh, D. A . . l �9 Brod\I-y, .J. L., 1 2 3 B u n s, D C.. 2 34
Bih<>k ,\1. B., 24, 3 - 1 Booıh. \1.. 397 Brod\ , N., 290. 297, 298, J 1 1 B u;by, D . M., 459
Bick.ham, O . S. • 268 Bool h · Laforn>, L.. 1 82. 266 Brody, R . M .. 426 Bu<ihman. B . J .. 269
Bid e ll, T. R., 4 l 3 Bopp, K . . 566 Brodıiıısky, O. M . . 68, 69. 70 ııu,hııell, L w. R., ı 36
Bidak, A A. M., 5 7 1 Bopp, K . L., 566 Broıııley. D .• 3 1 -1 Bu\lıell, r- W., 1 40
B ie rma n K L.. 3 3 3 Bor. W -103 Bronft'nhrt'nner. U., 28-29. 4-4. 2 1 5. 26 3 , Bu", D., 5 5 , 78, 45 1
B ieruı . L. J .. 424 Bordwn. J • 1 36 328. 508 lltı\\, D. M . 250, 4 5 1 , 158
Big Brolhl'f' Big Sistl'r�. 3 1 6 Borgmaıı, J .. 3'>-1 B ro ıht l' ın, P.. 2 5 1 Bu's, K. A., 1 79, 1 86, 250
Bigelm,, A . E. . 1 9 5 Borıısll'in, M H 1 1 , 1 36. 1 -18, 263. 167, Brook, J _ S . . 3 9 1 B tı\se. E. W . 579
Bigelow. _ı. H . . 2 3 7 268 B rook.er. R., 20. 5 5 . 60. 6 1 . P . J.
Bu .....e. 5-l ı
Big�'· B . K . , 3 3 3, 3 34 Bnron . .1. B. 8. 57 2 Bnıokharı, S . ,'\.\.. 3 38 BU\\t'\', t\ 25 1
Bili and Meli ııda Gclll'\ Fouııdation, 37'> Borıkld. H .. 1 69 Brook'>. D. J . . 539 Husıanıeııtt.>Aragonn. A .. 67
B i ndcr, T.. 89 Borıag.ı. M., 66 Brouk.s. J. G .. 29 1 . 3 1 1 13tııclıer, K . . 364, 366
B i nL'I. A .. 294. 3 1 l Bosack.i. S. L.. 226 Broob. ı\1., 29 1 ll t ıı ler. R . N., 546, 594
Birdı. R .. l l6, 1 3 7 Bo..,man. E A., 5 3 '>. '>·1-l B rook�. M. <.ı .. 29 1 311 Buı ler, Y <.ı 306
Bin.Jiıı. '>20 Bo<.ı ı m.k C. \'., 5 3·1 Brouı.,, R., 1 57, 1 5 8, 1 70. l '10 Ruırica, R . A . . 6 1 1
• İ D-655
Crimmins. E . M . . 5 3 5. 5 5 2 Davoli. T.. 5 3 7 Dilben. 4 5 0 Eby. J. W., 3 3 7 . 4 3 9
Crissey, S . R . . 3 9 5 Day, N . L . , 8 9 , 1 3 5 Dillon, C. F. . 5 4 3 , 544 Eby, L. T.. 4 3 9
Croce. J . . 475 Day, R . H .. 1 3 6. 1 37 Dillon. J.. 493, 494, 543. 623 Eccles. J. S .. 3 3 0 , 374. 3 7 6
Crockenberg. 5. 8 . . 1 86 de. Weenh. C . . 1 2 1 Dillon. M .. 494, 495 Eckenrode. J . . 9 3
Crone. E . A., 279 D e Alba. ı., 483 Dindia, K.. 467 Eckerman. C . . 93, 1 90
Crookes, K., 1 1 4 De 8erardis. G., 485 Dionyssiotis, Y., 549 Ede iman. M . w. . ı 2. 1 3, 44
Crooks. R . L.. 426, 427 de Cabo, R .. 552 Dishion. T. J., 326, 3 3 2 Eden. T.. 278. 2 8 1
Cropley. M .. 2 1 2 De Franciscis, P., 484 Dixon, L . , 5 7 1 Edgington. C .. 3 9 5
Cross. D., 227 de Haan. M .. 1 1 4. 1 58, 1 82, 3 5 7 Dixon, R. A., 5 7 1 Edison. T., 4 34
Croucher, E .. 1 1 3 de Hevia. M . D .. 1 54 Dobson. B .. 1 20, 485 Edmondson. R . . 6 3 9
Crouter, A. C . . 26 1 . 272, 390 de Jong Gierveld. J.. 61 O Dobson. R .. 485 Education for Ali Handicapped Children Acı.
Crowe. E .. 228 De la Fuenıe. M., 5 4 1 Dodge. K .. 255. 3 3 3 . 346. 393, 407 286. 309
Crowell, J. A .. 5 2 1 d e Lange. T.. 5 3 7 Dodge. K. A., 407 Education Testing Service, 34 1
Crowley. K.. 3 2 de Leo. D . . 405 Doheny. M . . 227, 229 Edwards, J. D . . 3 5 3, 5 7 3
Crowley. M . . 327 De Lish:-Poner, M., 6 3 6 Dolan, R . J . , 5 3 9 Edwards, M. C .. 39. 3 5 1
Csikszenımihalyi, M .. 9, 434-4 3 5 , 442, 443 d e Luis. D . A . . 42 1 Doınsch. H .. 1 6 3 Edwards. S. . 6 3 6
Culcane. J. F., 99 Deary, 1. J .. 566 Donaldson. G . , 488 Edwardson. C . L.. 2 7 7 , 280
Cullen, F. T.. 4 3 1 Deaıcr-Deckard. K .. 2 5 5 Donaıelle. R . J.. 278. 28 1 . 422 Effros. R. B . . 5 3 7
Cummings, E . M . , 1 9 6 DeCasper. A. J . . 1 38 Dondi. M . . 1 8 1 Egan. 5 . K.. 249
Cumsille, P.. 389 DeClaire. J., 246 Donnellan, M . B., 383. 602 Eggebeen, D . J .. 6 1 2
Cunningham, J . N., 3 1 7 Declaire, J .. 462 Doonesbu ry, 5 1 6 Eggers. D . . 4 1 5, 4 1 6
Cunninghaın. M., 304, 439 Decoster. J . . 583 Doran. P.. 479 Eggunı, N . D . . 3 1 7
Cunninghaın. W.. 304. 3 1 7, 439 Deeg. D . J . H .. 477 Dorius. 26 1 . 262 Ehrlich. B . S .. 1 8
Cupenino, A. P.. 587 Defranco. G. M., 1 1 8 Dorius, C., 2 6 1 , 262 Eid10rn. D . H . . 420, 5 1 1 . 5 1 2
Curran, K., 255 DeGenova, M . K. . 4 63 Dom. L. D .. 3 3, 3 5 5 , 356. 484 Eidar·Avidan, D . . 460
Currie, C., 360 Dehaene-Lamberız. G., ı 54 Dorner, J., 568 Eiferman, R. R., 269
Currier. J. M .. 360. 637 DcJong, w. . 4 2 3 Doııerer. A. M . . 608 Eimas, P. D . . 1 60
Cunendale. L., ı 56. 1 58 d e l Rio. P. . 2 2 0 Doıy, R . L., 1 38, 1 39 Einstein. A., 3 1 . 566
Cu nin, L. L., 554 Del Tredici, K., 490 Dow, B . J.. 4 5 3 Einsıein, G. O .. 566
Cutler. 5. J.. 605 Dela, Fuente, 54 1 Dowda. M . . 2 1 3 Eirkson. E. H .. 1 89
Czaja, 5 . J . . 576, 605 Delahunı, P. B .. 5 7 3 Downs. J., 3 5 9 Eisenberg. A .. 3 1 7, 3 2 3 , 362
Delaloye. C . . 566 Doyle. 285 Eisenberg, M . E . . 362
da Fonseca. E. 8 .. 99 DeLamaıer. J. D . . 426. 456 Doyle. R . L., 284 Eisenberg. N . . 3 1 5 . 3 1 7. 323. 327
da Haan. 1 6. 1 1 4, 1 58 Deleon. C. W.. 1 1 7 Dozier, M . . 70. 258 Ekeblad. S .. 6 1
da Vinci, L., 5 Oeligiaıınidis. K., 5 5 2 Draglıi· Lorenz, R., l 80 Elahi, D . , 479
Daaleman, T. P.. 587 Delisle, T . T.. 3 6 4 Drake, M., 2 3 3 Elder. G. H .. 608
Dabholkar, A. S .. 1 1 5, 3 5 7 Deloache. J. S .. 1 60, 1 7 1 Drasgow, E . , 3 37 Eldreth, D . A .. 5 3 9
Daddis, C.. 3 8 9 DeLong. W., 423 Drewnowski, A., 545 El-Fishawy, P. . 2 8 5 . 2 8 6
Daeschel, ı.. 2 1 3 DeLuca. 5., 433 Driver, J . . 539 Elias. J. W., 569
Dahi, R. E .. 3 5 7 Deınenı, W. C., ı ı 8 Drugan, A .. 82 Eliasieh. K . . 540
Dahle, C . L., 5 7 0 Denıers, L., 269 Dryfoos. J. G . . 3 59, 406, 4 1 1 Elkind. D . . 2 1 8. 3 1 7, 37 1 . 372. 379
Dakin, E., 5 8 5 Deıners, S., 269 Du. D., 3 5 7 Ellerısen, B . , 284
Dalen, K . . 88 Oemontiero. O . . 549 Dubyak. P.. 48 1 Ellickson, P. L., 367
Daley. A. J .. 1 0 3 Dempsıer. F. N . . 2 2 5 Duchenne marker. 1 82 Ellioıı. A . F.. 5 8 3
Daltro. P. . 66 Deınura, S .. 549 Duck. S .. 446 Ellioıt. 8 . A . . 3 5 2 , 483
Damasio, A., 1 66 Denburg, N . L., 60 1 Duczkowska, A.. 66 Ellioıı. G. R .. 352
Damer. M .. 284 Denchi. E . L., 5 3 7 Duggleby, W., 6 3 8 Ellis, J . . 244, 426
D'Amico. E . J., 406 Deng. Y. . 392 Duindam, V. , 262 Elmore. R . F.. 374
Daman. W., 323, 346. 436. 437. 440, 442, 443 Denham. 5. A.. 245. 3 1 8 Dumke, H . A .. 49 1 . 492 El- Sayed. Y. Y.. 96
D'Amuro. K. T. . 603 Denissen. J . J . A., 447 D unbar. L., 6 1 4 Elwerı. F., 638
Dane, M . C .. 305 Denmark. F. L., 38 Duncan. G . J., 7 5 Ely. R . . 303. 304
Danfonh. M. M .. 6 3 7 Denney, N .. 492, 500 Dunkle. R. E .. 5 3 5 Emborg, M . E .. 5 8 5
Daniels, H., 220 Denney. N . W., 4 9 1 Dunlop, S . M .. 366 Emerson, R . W . , 1 64. 3 7 1
Danielsen. K. V., 2 ı 2 Dennis, N . A .. 5 7 3 Dunlop, W.. 324, 364 Emre, M . . 5 5 8 , 5 8 3
Danigelis, N. L., 494 Denıon, M . . 3 8 7 Dunn, F. G., 259, 260. 5 1 8 English. G. W., 1 2
Dan ne. T. . 2 1 3 The Dependenı Gene ( Moore. D.). 58 Dunn. G . P. . 626 Enneıı. S. T.. 3 6 7
Dannefer. D .. 477 DePinho. R . A., 5 3 7 Dunn. J .. 246, 259, 260. 5 1 7, 5 1 8 Enns. G. M . . 6 3
Danner, O .. 542 Depp. C . . 1 9, 6 1 4 Dupere, v.. 3 5 9 Ensembl Human, 58
Daphne. 5 3 Der Ananian, C., 5 5 l Dupre. M. E . . 359. 459 Ensor. R .. 243, 245
Oarius, 1 78 DeR icco. B., 423 Duque. G . . 549 Ent ringer, S., 92
Darling, H . . 389 DeRosa, D .. 3 3 7 D u rham. R . E.. 264 Enıwisle. D . D .. 3 3 8
Darling-Hammond. L., 389 DeRose. L . . 3 5 5 Dumova, A.. 62 5 Enz. B . J .. 2 32
Darrah, J., 2 1 O Desai. A. K . . 5 5 1 Durranı. J. E .. 2 5 8 Epe!. E. S . . 5 3 8
Darroch, J. E .. 360 Deshpande-Kamaı, N .. 49 1 , 492, 562. 569 Dursıon. S .. 2 7 5 , 276, 278. 279. 284. 3 1 7 Epsıein. J. L . , 3 5 8
Darwin, C.. 54--55, 76, 78 D 'Esposiıo, M . . 5 39 DuToiı. S . . 3 6 Epstein. M . . 3 5 8
Das. A., 4 3 1 , 486. 550. 607 Desıro. L. M., 603 Duvigneaud, N . . 422 Erath, 5. A . , 3 9 2
Das. D. K., 5 5 0 Developnıenıal Psychology, 37 Dweck. C . 5., 342, 34 3. 346 Erickson. K. ı.. 8, 1 88, 3 0 1 . 4 7 2 , 5 3 5, 540.
D'Augelli, A. R . , 3 9 5 Devos. J.. 1 52 Dworkin, S. L., 362 552, 5 7 J. 573. 574. 6 1 4
Daulatzai. M . A .. 5 3 9 Dewey. J. E . . 6 3 8 Dwyer. J . W.. 608 Ericson. N . . 3 3 4
Davey, A .. 520 Dhillon. P.. 9 5 Dwyer. T.. 628 Ericsson. K. A . . 3 0 1
David, J., 263 Di Bona. D., 5 8 ı Dyches. T. T. . 287 Erikson, E . H., 22-24. 29, 3 0 , 3 3, 44, 1 86,
Davidov, M .. 246, 2 5 1 . 272 Diamond. A . . 1 5, 1 1 3 , 1 5 5-1 56, 1 59, 1 6 1 . Oylan. B .. 4 1 2 1 87. 1 88, 1 9ı . 1 92. 203. 243, 266.
Davidson. D. H .. 3 0 1 1 89, 2 1 ı . 222. 268. 278. 279, 3 1 7. Dy- Liasco. G., 496 270. 272. 3 1 7, 344. 346, 381. 383.
Davidson, J. R . . 5 5 2 37 1 , 449 Oysun. L.. 85, 1 20 3 8 4 , 4 1 ı . 452, 4 6 9 , 47 1 . 503, 504.
Davies, J . , 3 1 6 Diaınond, L. M., 358. 395 Dzewalıowski, D., 2 1 4 524. 525, 526. 594
Davies, P. T. , 1 96 Diana. 80 Erikson. J.. 2 3
Davila, J .. 395, 404 Diaz. v.. 306 Eagly, A . H .. 250, 326, 327 Eriksson, U . J .. 90
Davis, A. E . . 277, 376. 430 Dıaz-Rico. L. T.. 306 Earharı, G. M . . 585 Erıxon-Lindroıh. N .. 489. 490
Davis, 8. E., 1 2 8 Dickinson. D., 296 Early Expcrience, Strcss, and Prevention, 258 Ernsı, J. L., 72
Davis, C . L., 280 Diego. M., 1 O 1 Early Head Starı, 2 3 5, 236, 240 Escobar-Chaves. 5. L., 269
Davis. E . F.. 1 30 Diego. M . A. . 92 Easıwick. P. W.. 4 5 1 Eskildsen. M . . 554
Davis. K. D .. 430. 4 3 1 . 440 Diehl. M .. 4 3 3 Eaıon. D . K. . 3 5 9 , 363. 364. 405 Esposiıo. K.. 486
Davis. K. E .. 423 Die<er. R. B . . 420 Eaıon. W O . . 1 2 8 Esıes. C . L.. 604
Davis, L., 464 Dieız. E . L., 104, 39 1 . 3 9 3 Eaves. L . J . . 7 1 Esıracla. S .. 372
Davis-Kean, P. E .. 3 1 4, 3 1 5 Dieız. L. J .. 1 0 4 Ebıneier, K . P., 57 1 E ıaugh. C .. 52 1
ID-657
•
Goldenberg, R. L., 99, 1 00 Greenland, P., 400 Halpem. O. F., 3 2 5 Health Managemem Resources. 280
Goldfield, B. A. . 1 70, 1 72 Greer, F. R.. 1 20. ! 2 1 H a m , L . S., 423 Healy, P. .J., 556, 580
Goldin- Meadow, S. A .• 1 67 Griffın, P. W. . 5 1 4, 601 Haıner, D . H., 5 5 2 Hedberg, P. . 546. 5 5 1
Goldınan, N., 74 Griffitbs, L. J., 9 1 , 2 8 1 Hamilton. B. E . , 360 Hedeker, O., 36
Goldschınidı, L., 89 Griffiıhs, R . , 609-6 l O Hamilton, T. E., 360 Hegaard, H . K., 99
Gold,miıh, B . . 6 } 5 Grigorenko, E. L., 297. 298 Hanımt'I. 482 Heidelbaugh, . . ! J., 486
Goldsmiılı, O. F., 1 86 Gringart, E., 577 Hanımel. R., 482, 609 Heimann, M., 1 57, 1 9 1
Goldsnıiıh, H. H., 2 1 . 7 1 . 75, 1 79, 1 86 Grofer Klinger, L, 229 Hammen. C., 40 3 Heinig, M . J., 1 2 3
Goldson. O . B., 405 Gromis, J. C., 2 ı 3 llammond, R .• 403, 404 Heiunann, B . L., 42 1
Goldsıein. L.. 1 70. 420 Gronwaldt, V. . J 2 1 Hammonds. A., 587 Helfand, M., 359
Goldstt'in, M .. 420 Gross, S., 2 9 1 Hamon, R . R., 6 1 2 Heller. T., 405
Goldsıein, M . !!., 1 70 Grossberg, G. T. . 5 5 1 Han. W.-J . . 260 Helınan, C., 541
Goldsıon, O. B .. 405 Grosse, S . D., 6 3 Handkr, A. S . . 1 2 3 Helman, R . , 578
Golombok, S .. 69, 249, 262 Grossnıan. K . . 1 94 Ha nisi>, L . O., 3 34 Helmes, E .. 577
Gomez, Ravetti, 5 5 7 Grossman, K. E., 1 9 3 Hannan, M. A., 1 2 3 Helmreich, R., 327
Goınez Raveııi, M .. 5 8 1 Gro�smann, 1 . , 568 Hanowski, R. J .. 400 Helmuıh, L., 568
Gong, X., 285. 286 Grossmann, K., 568 Hans, J., 46 1 Helson. R .• 504, 509, 5 1 1 - 5 1 2. 5 1 3, 5 1 4.
Gonzaga Universiıy, 4 1 7 Groıevant, il. D., 69 Hansell, N. K., 4 2 3 5 1 5, 5 1 6, 526
Gonzales, J . A. T. . 307. 587 Growing Togeıher, 362 Hansen, M. L . , 278, 28 1 , 562 Helmcr, E. P., 582
Gonzales. V. . 307 Groz, E., 327 Hansen, M. V., 562 Heınhrooke, H .. 226
Gonzales-Backcn, M., 386 Groza, V., 327 llansson, R., 628, 629 Heııderson, C. E . . 430
Good. M., 388 Gruen, J . R., 2 8 3 Hansson, R . O., 626 Hendrick. J . . 2 3 3
Good, M. W., 1 1 8 Gnıenewald. T. L., 6 1 O Hanusa, B. H .. 1 0 3 Hendriks, A. A . J., 5 1 1 . 600
Goodlıarı, L., 339 Grunendahl, M .. 506 Harakeh, Z., 367 Hendry, C., 6 3 5
Goodic, J . A., 626 Grusec. J. E .. 1 97, 246, 2 5 1 , 256. 272 Haraoui, B., 548 Hendry, J., 483
Goodınan. E., 69 Gruslin, A., 9 1 Hardy, M., 576, 577 Henkens, K .. 578
Goodman, G. $., 1 5 3 Grzywacz, J . G . . 4 3 8 Hardy, T. . 602 Heıınesey, B . A., 293
Goudınan, J. M., 480 G u, D ., 5 5 1 Harel, J., 1 82 Henriksen, T. B., 68, 88
Goodınan. S. S., 480 Guadagno. L., 585 Harker Tillman, K .. 359 Henrikson, L., 399, 400
Goodnow, J., 8, 1 1 Guademack, L. C., 97 Harkins, S. W., 545 Heııry. N. J. M., 606
Goodvin, R .• 1 86, 3 1 8 Gualıieri. C. T., 570 Harkness, S., 1 1 7. 1 9 5 Henıeleff, T., 1 O 1
Goodwin, E . J., 1 86, 278, 424, 5 5 6 Guarente, L., 5 5 3 Harlow, H. F.. 1 9 1 , 204 Henız, K., 362
Goodwin, J. L . , 2 8 1 Guarnaccia, C . , 639 Harman, S. M., 485 Herald·Brown, S. L., 3 3 2
Goodwin, R . O., 424 Gua rnera, M . . 564, 566 Harrelson. A., 546 Here!, P., 548
Gopnik, A. . 227 Guerra, N . G.. 334 l larris. C. D., 604 Herek, G . M., 428
Goral, M., 575 Guerrero. L. K., 450, 455 Harris, G., 1 39, 608 Herınan, C . P. , 3 5 5
Gorclıof[, S. M., 5 1 5, 5 1 6 Guilford, J . P., 292, 3 1 1 Harris, J. B., 73, 78 Hennan, D. R., 2 1 4
Gordon, K . C., 463 Guilloı, M., 532, 5 3 3 Harris, K . M., 420 Hermann�Giddcns, M . E., 3 5 5
Gordon-Salant, S .. 463, 544, 575 Gulgoz, S .. 566 Harris, K . R . . 292 Hernandcz, O. J . , 1 36, 1 38
Gorc, K., 2 5 1 Guınbo. F. Z . . 1 1 2, 1 22 Harris, L., 544 Hcrııandez.Rcif, M . . 1 0 1 , 1 3 5, 1 36, 1 37, 1 39,
Gorely, T., 280 Gump, B., 493, 494 Harris, P. L., 226, 228, 229 1 5 3, 1 5 7
Gosden, R. G . . 484, 485 Gunderson, E. P.. 102 Harris lnteracıive, 605 Herold, O., 1 08
Gosselin, J., 330, 3 3 1 Gunn, P. W.. 2 7 8 , 2 8 1 l larrison, H. M., 2 5 5 Herold, K., 2 3 1
Go�wanıi, S . K., 5 5 0 Gunnar. M., 1 39 Harrison-Hale, A. O . , 2 5 5 Herrcll, A . L.. 3 37
Goıılicb, G., 58, 59, 6 0 . 64. 7 4 , 7 8 Gunnar, M. R . . 1 82. 258, 357 Harı, B . , 1 70, 1 7 1 . 1 76, 297, 377, 576 Herrcra, O . E., 403
Goııman, J . M., 1 96, 246, 3 3 5 , 462 Gupta, A., 329, 338. 339 i lan, C. il., 234 Hcrrera, S. G .. 306
Goıtman, J . S . . 462-463, 470, 47 1 Gur. R. C.. 3 2 5 Harı, D .. 188, 377 Hcrrera, V. M., 306, 403, 430
Gotı web, H., 625 Gurwitclı, R . H . , 3 1 8 Han, K . A., 576 Herrmann, M., 2 1 5
Gould, E., 603 Gusıafsson, J.-E., 297 Harı, S., 1 80 Hershcy, O . A., 578
Gould. J . B., 96 Guıchess. A. H., 574 Harıer, S., 243. 244, 3 1 4, 382 Herıel-Femandez, A., 603
Gould, S . . 1 . , 57, 78 Gutman, L . M., 1 3 Harı ley, A., 490, 49 1 Herızog, C .. 567, 572
Gouldner. H., 4 5 3 Gutmann, D . L . 6 1 2 ııanslıorne, H., 248 Herzog, E., 2 5 1
Gove, W. R . . 4 5 9 Guzzeua, A., 1 1 7 Harıup, W. W., 73, 265, 266. 332, 333, 3 3 5 , Heskeıh, K. O., 1 20
Gowan. O. E . , 6 2 3 346 Hespos, S . J.. 1 54
Graber. . J . , 3 5 6 , 403. 404 Ha, J . H . , 520 Harıwig, S., 6 1 Hess. T. M .. 567
Graber. J. A . . 3 5 6 Haan. M. N., 1 6, 587 Ha rvard Universiıy, 5 . 505 Heıheringıoıı, E . M., 29, 26 1 , 262. 330, 3 3 1 .
Gradisar. M., 364 Haas. A. E., 45 l Harvard Universiıy Prcss. 1 82 346, 460, 465, 466. 470, 47 1
Graduaıc Record Examination. 45 Hacker, M. R., 9 1 llarwood, J., 603 Hewlcıı, B . S . . 1 98, 2 6 3
Grady, C . L., 573 Hackney, M . E., 585 Harwood, L. J., 1 22 Hewleıı. S. A., 263
Grafenhain, M., 244 Hadani, H . , 227 Harwood, R., 2 5 5 fleymaıı, G. O., 244, 3 1 5, 3 2 3
Graham, G. M .. 2 1 3, 279 Haegeman, G., 284 Hasbro ıoys, 227 Hick, P., 286, 287
Graham, J. A., 276, 305, 3 1 6 Hagar, 493 Hasher, L., 490, 49 1 . 566, 567, 568 Hickınan, J. M., 605
Graham, J . E., 584 Hagekull, B . . 447 Haslam, N . . 405 Hicks, J. A., 595
Gralıam, S., 39, 305. 3 1 6 Hagen. J . W., 2 3 5 Hassetı. J. M., 426 Higbee, C . . 420
Graınbling. L . F.. 504 Hager, M . , 626 Hastings, P. O., 327 Higginboıham. B., 330
Grambs. J . D .. 51 O Hagestad, G. O . . 5 1 8 Haıtie Daniels Day Can? Cenıer, 200 Highfield, R., 1 54
Graınling, L. F., 504 Hagg, T., 540 Hauck, F. R., 1 1 8, 1 1 9 High/Scope Foundation, 407
Grammı:r, 290, 29 1 Hagopian, W., 1 2 ı Havighursı, R . J., 596 Higo, M., 577. 606
Graınnıcr, J. K., 290, 2 9 1 Halın. O . B., 9 Hawkes, C., 545 Hijiya. N .. 278, 2 8 1
Grandma Moses. 562 H a lın, W. K., l l 4 Hawki ng, S . J . . 490 Hill. A . J . . 2 8 1
Grangcr, O. N .. 420 Hair. E. C., 390 Hawkings. P.. 429 Hill, C . , 202
Granı, .J., 1 1 1 . 420 Haiıh. M. M .. 1 27, 1 5 3 Hawkins, J. A., 374 Hill, C. R., 329
Granı, J . P.. 1 22 Haj-Yahia, M. M .. 460 Hawkins, P., 429 Hill, M. A., 86
Granı, N . . 420 Hakuıa. K., 306, 307 HayOick, L., 537, 5 5 7 Hill, T. D . . 587, 6 1 2
Graven, S . . 1 1 8 Hales, O., 422 Haynes, R. L.. ı l 5 llillman, C . H . , 8, 277, 280
Gray Panthers, 1 4 Haley, M. H .. 306 Hays. 587 Himes, C . L., 477, 479, 6 1 2
Graz.iano, A . M . , 3 1 . 34 Halford, G. S., 2 2 3 Hayslip. B . . 626, 628, 629, 639 Hindman, A . H . . 2 3 6
Gredfer, M. E .. 220 Hali, G. S., 352 Hazan, C.. 448, 449 Hines, R., 1 7 1
Green, B. A., 3 3 Hali. L., 285, 286, 572 Hazen, A. L., 2 5 8 Hinks, A., 5 34
Green, F. L . . 228 Hail, W. J., 5 3 3 Hazen, C., 1 5 3 Hi nrichsen. G. A .. 6 1 2
Green. M. J., 624-625 Hallahan, D . P., 283, 300 He, Y., 582 Hinson. J . T. . 567
Green, R . .J .. 46 1 H a ller. ı. V., 483 Head Sıarı, 200, 235. 236, 240, 257 Hipwell. A. E .. 359, 406
Greenbauın, C. W., 460 Halliwell, J . O . . 324 Hı·aley. J. F.. 399, 567 Hirsclı, B. J., 374
Greene, D. R., 1 79 Halonen, J . A . . 4 1 8 Healey, M. K .. 567 Hirschhorn, J . N., 3 5 5
Greenfıeld, L. A., 400, 40 1 Halperin. S., 5 3 1 . 5 3 2 Healıh Bridge, 362 l lj ern, A., 2 8 4
İD-659
•
Kasıenbauın, R., 629 King Feaıu res Syndicaıe. 354, 493 Kramer. A. F. . 540, 5 6 3 , 5 7 1 , 5 7 3 , 6 1 4 Lapp, s. 1., 306
Kastenbauın. R. J .. 622, 626. 6 3 1 Kıngjo. T. . 5 3 5 Kramer, J . R . . 423 Lapsley. D . . 322
Kaıo. T.. 4 5 5 Kingson, E . R . . 6 1 2 Kramer, L., 259, 272 Lari•. B . A .. 362
Kaısanis, N . . 64 Kingsıon, N., 32 Krampe, R . . 301 LaRocca, T. J.. 5 5 1 . 552
Kaıseıos, A. D., 624 Kıni. 5 . . 67 Kraus. N., 1 1 4 Larson. F. B . . 582
Kaısuyama, M., 539 Kinney, J .. 423 Krause, N .. 495, 497, 587, 6 1 ı Larson, J . . 393, 403
Kaız. L.. 237, 5 5 1 Kinı.ie, J. D . . 264 Kreu tzcr, M., 292 Larson, K .. 263, 366, 393, 396, 397, 398, 5 5 8
Kaız. P. R., 554 Kinzie. M., 264 Kreye, M . . 1 82 Larson, N. ı .. 364
Kauffman, J . M . . 1 5 3, 283, 284, 285, 287, Kinzler, K. D .. 1 5 1 . 1 5 3, 1 54, 1 55, 1 6 1 . 3 7 1 Kriellaars. D . J . . 277, 280 Larson, R .. 396, 398
29 1 , 293. 300, 3 1 1 Kipsigis culture. 1 1 7 Kriemler. S . . 277, 280 Larson, R . W. . 263, 366. 396, 397
Kaufman, J . c .. 2 9 1 , 293 Kirby, D .. 362 Krisıjuhan, U . . 570 Larsson, B . . 364
Kaufınan, L . , 1 52 Kirby, J. B . . 483 Kroemer, G . . 541 Larıey, A., 1 2 2
Kavsek, M .. 1 6 3 Kirk, G. M., 4 1 9 Kroger, J .. 385. 387, 4 1 6 Larzelere, R . E . . 2 5 6
Kawano, M., 480 Ki rkwood, T. . 1 9 Kroker, K. . 6 3 5 Lasko, D .. 1 O 1
Kearsley, R. B .. 1 82 Kirwan, L. D . . 480 Kronenberg, G. . 8 5 Lathrop, A . L., 1 35
Keaıing, D. P.. 302, 372, 373, 432 Kisilevsky, B . S . . 1 37, 1 38 Kroonenberg, P. M .. 1 9 3. 1 94 Latonya, 1 1 1
Keen, R .. 74, 1 3 1 Kissane, D., 626 Krowiız. A . . 1 36. 1 37 Lauckhardt, 376, 377
Keens, T. G. . ı ı 8 Ki!>tner, J. A., 404 Krueger, J. 1., 3 1 5, 3 1 6, 382 Lauckhardı, J .. 376, 377
Keers, R .. 74 Kiıayaına. S., 1 1 Krueger, P. M., 604 Lauernıan, J. F., 534
Keijer, J.. 5 3 7 Kilchcner, K. $., 4 3 3 Kruger, A.. 5 3 3 Laukli, E . . 544
Keijsers, L . , 3 8 9 Kiısanıas, P.. 1 1 9 Kruger. J .. 422 Laumann. E. O .. 1 8. 485. 486. 487. 598.
Keisıer, L. . 3 8 9 Kivinik, H. Q .. 5 1 9 Kru mrei, E. J.. 495 607, 6 1 1
Keisıer, L. A .. 6 0 3 Klacrynski, P. . 372 Krusernan, M., 420 La ursen, B., 264, 3 3 6, 389, 390, 392
Keith, J. D .. 3 8 7 Klaus, M . . 1 04 Kübler-Ross. E .. 6 3 1 Lavoie-Tremblay, M .. 438
Keller, A .. 1 88, 244, 323 Klein, L . . 1 8 1 . 367 Kuebli, J . . 3 1 8 Lavreısky, H . . 583
Keller. M .. 323. 335 Klein, M. 5 .. 367 Kuhl, P. K .. 1 66. 1 7 6 Lawrance, K. G .. 424
Kelley- Moore, J.. 483 Klein, R . E., 1 2 3 Kuhn, D . . 1 55, 228, 292, 357, 37 1 . 372, 373, Lawrence. J. M . . 90
Kellınan, P. J .. 1 32, 1 3 5, 1 36 Klein, S. B .. 2 6 379 Lawrence, R. A., 424
Kelly, D. J .. 1 36 Klemfuss, J. z.. 226 Kuhn, H . G .. 570 Lawıon, K .. 286
Kelly. E. . 493 Kliegman, R. M . . 2 1 2 Kuhn, M .. 1 4 Lawyer, s . . 423
Kelly. J . . 3 3 1 . 465. 466 Klima, C .. 9 3 Kuhn B . R .. 256 Lazic, T. . 88
Kelly, J. P.. 1 36 Kline, D . W. . 479, 543, 544 K ulkarııi, H .. 98 Lea, S .. 1 36
Kelly, L.. 626 Klinefelter, 62, 77 Kulkofsky, S., 226 Leadbeaıer, B. J. R . . 1 3 5
Kelsch, W. . ı ı 5 Kli ngenberg, C . P. . 88 Kunzmann, U . . 1 20. 568 Lea[, G . . 4 1 8
Kelsey. S . G . . 558. 5 8 3 Kli nger, M. R .. 229 Kupersmidı, J. B . . 332 Leaper, C .. 2 5 1 . 327, 467
Kemp, H .. 544 Klingman, A .. 3 1 8 K uppens, S . . 326 Lebel. c . . 88
Keınpermann. G., 540, 570 Kliwer, w. . 3 1 7 Kurdek, L. A .. 4 6 1 Lee, A . . 548, 565, 5f.6. 586
Kendrick, C . . 260 Kloınek, A . B . . 405 K u riyama, S . , 85 Lee, C . K . . 6 1 0
Kenko, Y.. 1 79 Klomek, B . . 334 Ku rız-Cosıes, B .. 39, 338, 339, 399 Lee, E. . 9 3
Kenncdy, C . . 5 7 3 Klug, W. S . . 59 Kuruwita, C., 406 Lee, E. K . . 587
Kennedy, J . F., 9 Klumb, P. L.. 543 Kuıner, N .. 5 3 3 Lee, H . C . . 96
Kennedy. K . M .. 5 7 3 Knieps. L. J.. 1 9 1 Kuze, M . . 544 Lee, 1. M . . 5 5 1
Kennedy, M . A . . 258 Knight, B . G . . 14, 56, 586 Lee, J . C . . 3 3 9
Kennell, H. H .. 104 Knopik, v. s .. 88, 284 La Corıe. v. . 565 Lee, K .. 244
Kenncll, J. H .. 1 04 Knox, M .. 256 La Rue, A . . 5 7 1 Lee, L.. 586
Kenny, S., 1 H Koch. P. R .. 259 Labouvie- Vief, G .. 4 3 3 , 443 Lee, L. C . . 548
Keown, L. A . . 2 5 3 Kochanska, G. . 248, 249 Lachman, M. E . . 476, 477, 478, 480, 506, Lee, M. P. . 565, 566, 568
Kepp, O . . 5 4 1 Kocur. J . L., 258 508. 5 1 3, 5 1 4, 567, 603, 6 1 4 Lee, Y., 580
Kcms. K . A . . 266 Koenig, A. M .. 494 Ladd, G. . 265, 332, 3 3 3 Leedy, P. D . . 3 3
Kerr, M . . 389 Koenig, H. G .. 495, 580, 587 Ladiıka, 558, 583 Leerkes, E. M . . 449
Kershaw, T. 5 .. 3 6 1 Koenig, L. B .. 386 Laditka, J . N . . 583 Lefkowiız, E .. 42 5
Kersıing, A.. 6 3 5 Koerner, M . V., 6 ı Laditka, S. B . . 583 Legare, C. H .. 3 1 5
KeS!;Cll, W. . 1 27 Kogan, M. D .. 2 1 5 Lafferıy. W. E . . 362 Legersıee, M., 1 90
Kessler. R. . 506 Koh, C . . 547 Laflin, M. T. . 359 Legge, G. E .. 545
Kessler. R. C .. 506 Kohen, D. E .. 3 3 9 Lafreniere, D . . 545 LEGO, 227
Keıcham. C. J . . 543 Kohlberg, L.. 248, 3 1 9-323, 324, 3 2 8 , 344, Lagaııuıa, K. H . . 226 Lehman, E. B . . 225
Kevorkian, J., 625 346 Lagerberg, D . . 1 7 1 Lehman, H . C . . 434
Key, J. D .. 361 Kohler, P. K .. 362 Lagercrantz, H., 1 1 8 Lehr, C . A., 375
Keycs, C. L. M .. 506 Kohler, S .. 5 7 1 Lahey, B. B . . 403 Leiboviız, E. . 1 2 1
Keyes. M . A .. 69 Kohler, T. S .. 4 85 Laible, D., 1 90, 322 Leifhdı-Limson. E . . 603, 6 1 2-6 1 3
Keyser, J . . 464 Kokaia, Z. . 58 5 Laird, R. D .. 389, 403 Leigh- Paffenroıh, W. B . . 479, 544
KFC, 2 1 2 Kokkalis, Z. T. . 548 Lamaze. F. . 96, 1 07 Leighıon, S . . 639
Khera, A . v. . 480 Kolarz, C . M .. 1 8 Laınb, c. s . . 1 48, 1 78, 1 95, 1 98 Leinbach. M. D .. 2 5 1
Kiecolı-Glaser, J . K .. 558, 583, 584 Kolling, T.. 1 58 Lamb, M. E .. 1 04, 1 2 1 , 148, 1 78. 1 95 , 1 97, Lempers, J. D .. 227
Kiess. H . O .. 3 3 Komro, K. A . . 367 1 98, 597, 598 Lennon, E. M . . 1 62
Killen, M. . 3 2 3 Kong. L. L .. 566 Lamb-Parker. F. G . . 2 3 5 Lenoir. C. P. . 1 1 9
Kim, G .• 1 9 1 Kopp, C . B . . 20, 1 80, 1 82, 245 Landau, B .. 1 6 0 Lenroot, R . K .. 2 1 O, 357
Kim, H . . 1 4 1 Koppelman, K .. 3 3 9 Landau, L . 1 . , 8 8 Leonard, B . . 292
Kim, J . . 1 2. 490. 578, 585 Koranızopoulos, P., 5 5 3 Landis, K . R . . 6 1 0 Leonard, C .. 292
Kim, J. A .. 538 Koral. O . . 2 3 2 Landrum, T. J. . 284 Leonardi-Bee, J. A. . 88
Kim, J. E .. 578 Kordower, J. H . , 585 Lane, H . . 1 64, 5 5 8 Leong, D. J .. 222
Kim, J. H .. 585 Koren, E.. 2 5 1 . 370 Lane. R. D . . 5 9 8 Leppanen, J. M . . 1 90
Kim, J. S . . 120 Kombluın, J.. 40 1 Lane, R . M . . 582 Lerner, H. G .. 3 5 1 , 3 5 3. 357, 386, 445, 467.
Kim, P.. 1 3 Koropeckjy-Cox, T. . 456 Lang, F. R . . 596-597, 61 O 47 1 . 484
Kim, S .. 49 1 Koropeckyj-Cox, T. . 61 O Langba um, J . B . . 5 8 1 Lemer, R. M., 3 5 1 . 353, 357, 386
Kim, S. H .. 637 Kosinski. M . . 638 Langer, A.. 1 36, 1 37, 29 1 , 554, 5 7 3 L�rner-Geva. L., 484
Kimble, M .. 430 Kosıelnik, M . J.. 234 Langer. E . . 29 1 . 3 1 1 . 5 5 4 . 5 5 5 Lesane-Brown, C. L., 264
King, A. A .. 387, 388. 427 Koıov>ky, L . . 1 5 3 Langer. E. J.. 5 7 3 . 6 3 2 Leshikar. E . D .. 574
King, A P.. 1 70 Kotre, J . . 503 Langlois. J. H .. 1 90 Lesley, C .. 242
King, K .. 2 1 5 Koııak, C . P.. 398 LANGO, 227 Lesser, H . . 625
King, L . A .. 427, 595 Kowalski, S . D . . 637 Langmom, N .. 427 Lesıer, B. M .. 88, 98
King. M. L.. J r.. 5 Kozol, J . . 31 3, 3 39-340, 346 Lansdorp, P. M .. 5 37 Lesıer, D. B . . 5 3 9
King, P. E .. 387 Krakoff. L. R .. 546 Lansford, J. E . . 263, 609. 6 1 4 Leıhaby. A .. 4 8 5
King, P. M . . 4 3 3 Kramer, A. E., 8, 259, 423, 563. 57 1 , 572, Lanzi, R . G . . 299 Leung, A . . 405
King, V. . 607 573 Laopaiboon, M . . 97 Leung, E.. 92
ID-661
•
McNulıy. J. K .. 430. 4 5 1 Miranda, R., 405 Muııakata, Y.. 1 5, 1 1 3, 1 56. 1 6 1 , 2 1 ı . 275. Nationat Viıal Staıistics Repon. 2 1 4, 365, 366
McQuire. W. . 8 5 . 1 20 Mirarchi, F. L., 624 276. 278. 279, 3 1 7. 3 7 1 Naıional Youıh Risk Sıırvey. l63. 364
McSwain, P., 1 9 Mirone, V., 485 Muııdy. P. . 1 70 Natsuaki. M . N . . 3 5 6
McSweeney's, 4 1 5 Mischel, W.. 27 Munholland. K. A . . 1 92 Nauck, B., 5 2 1
Meachaın, J., 244 Mislıra. G . D .. 484 Munoz. E., 604 Na,·arro. A . . 5 5 1
Meade. C . S . . 3 6 1 Mitchell. B . A .. 5 1 5 . 607 Munoz. W., 604 NCLB. See N o Child Lefl Behind
Meadows. S . O. . 459 Mitchell. E. A .. 1 1 9 Mura. E .. 5 8 1 Neal. A . R . . 285
Meaney, M . J .. 58. 60, 73, 74 Miıchell. J. L., 625 M u rachver, T., 467 Neale, J. M . . 286
Meany. M. J .. 6 1 Mııchell, K. . 40 1 Murphy, C., 545 Nechiıa. A .. lO 1
Mechakra-Tahiri, S . D . . 6 3 8 Mitchell. M. L.. 3 5 Mu rphy. J. L., 258 Needhanı. A.. 1 30. i l i . 1 5 5
Meek>. T . W.. 5 7 3 Mitchell. P.. 2 2 9 Murphy. M. M . . 63 Neer. R M .. 479
Meerlo. P.. ı 0 2 Miıchell. v.. 46 ı . 509 Murphy- Hocfer. R . . 420 Nefi. L. A .. 4 5 1
M e h l . M . R .. 467 Mitchell. w.. 200 M urray. A. D .. 269. l06 Neimeyer, R . A . . 6 3 7
Mehl. R. C., 2 1 2 Miura, K . . 546, 5 8 1 M urray, J. C . . 86 Nelson. C. A . . 33. 8 5 , ! i l, 1 1 4, 1 1 7. 144,
Meiksins, P. . 477 Mixson, P. M .. 585 Mu rray. J. P.. 269 1 5 8. 2 1 0. 279. l57, 539, 540
Melgar-Quinonez. H. R .. 1 2 3 Miyake. K .. 194 M urray. K. G .. 306 Nelson. D . B . . -184
Mellıuislı. E . . 202 MMWR. 359 Mu rray, S. S . . 92, 1 20 Ndson, K., l 5 5
Melnikas. A. J .. 360 Mnookin, R . H .. 262 Musrh. D . C .. 544 Nelson, L . J .. 4 1 7
Melıler. D . O . . 303 Moen. P. . 436, 4l8. 439, 477, 49 1 , 492, 576, Mussen. P. H.. 420 Nelson, S . L., 3 3 9
Meltzi, G . . 303. 304 577, 578, 579 M u ırhler. J. E .. 604, 607 Neonatal Intesive Carc: Uııit Neıwork
Meltzoff. A. N .. 1 5 3. 1 57. 1 5 8. 1 70. 1 7 5. 1 76. Mohr. J. J .. 4 6 1 Myers. D. G .. 75 Neurobcha,ioral Scale (NNNSL 98.
1 90 Mohr. P. . 46 1 Myerson. J . . 299 1 0 5. 1 62
Mena. M. A.. 5 3 9 Moise. K. J . . 89 Mylcs. 286, 287 Nesse. R. M .. 6 3 7
Menet, V . H . , 542 Moleıi, C. A . . 97 Myles. B. s .. 285. 286, 287 Nesıeruk. O .. 606
Menias. C. O .. 90 Mollard. R. C . . 280 MySpare. 40 1 . 41 O Neugarıen. B . L.. 1 9, 44, 508. 520. 526. 596
Menn. L., 1 34, 1 64, 1 67, 2 3 0 Mollenkopf. H . . 542 Mythily. S .. 400 Neukam. K . A .. 578
Menon, M., 3 1 6 Molnar, B . E . . 403 Neuperı. S. D . . 507, 508
Menyuk. P. . 1 67 Moniıor on Psyd10logy. 2, 1 0 3 Nabe-Niel;en, K .. 604 Neville. H . J . . l05
Menzer. M M .. 3 3 3 Monroe, M .. 45 1 Nader, K .. 3 1 9 Nev..,;inıalova, S .. 2 l 2
Mercy, J . A. . 2 1 5 Monserud, M. A .. 52 l Nader. P.. 2 1 3 . l 1 9 New Connections, 1 62
Meredith, N . V. . 2 1 0 Montes'\:ori, M., 2 3 3-234, 240 Nader, P. R . . 364 New England Cemenarian Sıudy. 5 3 4. 5 3 6
Merewood. A., 1 2 1 Monıessori approach. 2 3 3-234. 240 NAEYC. See National Associaıion fnr the N e w Hope. 3 39
Merrill. D . M . . 5 1 6. 52 1 . 608 Montgomery, P. . 362 Educaıion of Young Children The New Yorker Colkaion, 1 7, 1 8 3, 2 1 8,
Merrill. J. E .. 4 2 3 Monıiel. M .. 1 7 1 Nagalıwaııe, N. T.. 1 00 2 5 1 . 29 1 . 296. l70. 424. 467
Merrill, S. S .. 4 2 3 , 5 1 6 Moody. H . R . . 1 4 Nagashima. J . . 42 1 . 480, 585 Newcombe. N .. 1 58
Merz, R . D . . 89 Moore. A. . 3 9 5 Nagaısua. T.. 585 Newcunıbe, N. S . . 1 94
Mesman, J., J 90 Moore, D .. 5 8 . 7 8 . 3 9 5 Nagell, K . . 1 58 Newell. K . . 1 30
Messinger, D., 1 8 1 Moore. G . A. . 1 97 Nahar. B . . 1 2 3 Newman. A. B., 54 3
Metsios. G . S. . 548 Moore. M. K . . 1 5 3, 1 59 Najman, J. M . . 3 3 9 Newman, M. L.. 467
Meyer. F.. 3 3 1 . 392 Moorefield, B. S .. 3 3 0 Nakamoıo, J .. 3 34 Newnıan, R. S., 1 40, 2 3 2
Meyer. ı . H . . 3 3 1 Moos. B . . 5 5 4 , 5 5 6 Nakamura, J., 3 3 9 Newport, E . L., 305
Meyer. S . C., 1 82, 1 86. 249 Mora. F., 540 Nansel. T. R . . 3 3 l Newıon. A . W., 257
Meyer. S. L., 97 Moran. G .. 296 Napierski-Prancl. M .. 369 Newıon. E .. t 8 ı . 1 9 '>
Meyers. J . . 3 l4 Moran. S .. 296 Nappi. R . E .. 484 Ng, T . P.. 580
Menacappa. E . . 3 1 7 Morasch. K. C.. 1 1 6 Narendran. S., 99 Ngo-Meızgcr. Q . . 483
Michael, R . T. . 425. 426. 4 43 , 486 Morgan. J. D .. 464 Narici, M. V., 479 Niamtu, J., 478
Michel. J . P.. 5 4 1 Morgan, S . P.. 464 Na rvaez, D., 322 NICHD. 628
Mick, E .. 284 Morgano. E .. 392 Natali, A. . 480 NICHD Early Child Care Network. 1 7 1 . 1 98.
Microsoft, 302 Morison. V., l 34 Natalizia, A. . 480 20 ı. 225
Mikami. A. Y. . 400 Morley, C .. 2 3 0 National Academy [or Teaching and Learning Nicholson, J . . 5 1 4
Mikuli ncer, M .. 448. 449 Marley, J. E .. 5 5 2 Abouı Aging. 584 Nielsen, G . A .. 2 1 2
Milberg. A . . 6 3 6 Morodcr, L., 97 National Assessnıenı of Edtıcaıional Progress. Nielsen, L. S., 2 1 2
Milken Family Foundation. 307 Morokuına, S .. l 37, 1 38 325 Nieıo. S. . 1 1
Miller. B . c . . 237. l22. 359, 367. 538, 566 Morra. S . . 289 National Association for Spon and Physical Nigg. J. T. . 1 8 5
Miller. C . . 1 3 Morrell. R. W. . 605 Education. 2 1 3 Nikolich-Zugich. J .. 5 3 8
Miller. C . F., 3 2 5 Morris. A . S .. 327 Naıional Associaıion for the Education of Nimmo. G . A . . 5 3 7
Miller. J .. 322. 467 Morrh. B . J . . 60, 550. 5 5 2 Young Children (NAEYC). 234, 2 37 Nisbeıı. R .. 297
Miller. J . B .. 467, 47 1 Morris. D . . 50 National Autism Associa tion. 229 Nitko. A. J .. 3 3 8
Miller. K .. 234, 2 3 7 Morris. P. A . . 28 National Book Critics Circle Award. 4 1 5 Nixon, G . M .. 2 1 2
Miller. K. G . . 5 5 6 Morrison. G . S .. 1 3 3. 2 3 3 Naıional Cancer Iııstitutt•, 2 8 1 N o Child Lefı Behimi i NC L! l l . 337. 338. l45
Mil ler, L . , 608 Morris<ey, T. w. . 1 99 National Cenıer for Education Statisıics. 2 8 3 . Noble, J. M . . 567
Miller. P., 367 Morrow. D . . 57 1 , 572, 5 7 3 34 1 . 3 7 5 , 4 l 8 Noddings. N .. 3 3 8
Miller. P. H . . 226, 228, 2 l4 Morrow. L., 2 3 2 Naıional Crnter for Health Sıatistics. 9 9 , 359, Nolcn-Hoek<enıa. S . . 1 0 3. -! O l . 556, 580, 596
Miller, R . A .. 5 3 8 Morrow-Howcll. N .. 6 1 1 42 1 . -124. 428, 429, -160. 483. 5l2. Nomoto, M . . 585
Miller-Day. M. A . . 520 Morsel li, E . . 5 5 0 5 3 3, 548, 549 Norbury, C . J .. 5 3 7
Miller-Perrin. C. L., 258 Moses. A . M . R .. 5 6 2 National Cenıer on Shakrn Baby Syndrome. Nordone. Y.. 85
Milis. B . . 1 7 1 , 372 Moss. P.. 1 78 113 Nurgard. B .. 87
Milis. C.. 224 Mosseley. L.. 364 Natiunal Clearing House on Child Abuse and Norman, J. E .. 99
Mil i;, D .. 224 Motzoi. C., 3 3 ı. 392 Neglecı. 2 5 7 Norouzieh, K., 623
Milis. D . L., 1 7 1 Moules, N. J .. 6 3 5 National Council o n Aging, 476 North Carolina A & T Unive�iıy. 200
Milis. G. . 3 2 Moulson. M. C . . 8 5 National Healıh and Nuıriıion Examination Norıon. M. E .. 67
M i l i s College sıudy. 5 1 1-5 1 2. 5 1 3 Moya. J .. 2 1 5 Sun·ey (NHANES). 420 Noııelmanrı. E . D .. 3 5 5
Miloı. T. . 2 5 7 Moyer, A .. 457 Nalional lnsıiıuıe of Child Health and Nrughanı, L . , 406
Mimms. S. E .. 1 24 Moyer. R. H . . 457 Hunıan Developmenı i N I C H D ) . 1 1 8. Nucci. L.. 226, 376
Minasyan. H . . 5 4 3 Mozan. w. A . . 434 1 7 1 . 1 98, 20 1 . 204. 225 Nuneç;, M. L.. 1 00
Minaya- Rowe. L.. 307 Mro<ek, D . K .. 60 1 Naıional lnsıiıuıe of Menıal Health. 45, 285 N u riu\, P. . 602
Minde. K . . 1 00 Mroczek. D . K . . 1 8, 5 1 2. 5 1 3, 5 1 4. 526 National lnsriıute on Aging. 540 N u r)c Famil} Parınership. 9 3
Mindell. J. A .. 1 1 8 Mudd. A.. 305 National lnstituıes of Healıh. 63, 484, 485 Nyaronga. 277. 3 6 3
Miner. J. L.. 1 99 Mueller, A . S .. 356 National Longiıudinal Sıudy on Adolescem Nyaronga. D . . 277. 280. 3 6 l
Minkler. M .. 5 1 9 Mueller. M. P.. 289. 356 Healıh. 390 Nylund. K. 333
Minnesota Family ınvestmcnı Program Muel ler. M. R . . 289 Nation,ıl Longi wdinal Survcy of Older Nyqvisı. K . H .. 1 00
iMFIP). 1 3 Mukerjee, S .. 5 5 0 Men. 576
Minnesoıa Study of l\·vinc; Reared Aparı, Mukhıar, Q.. 604 NcHional Longi ıudinal Su rvey or Youth, 36 1 Oakes. J .. 1 59
53 Mulalll, S .. 570 Naıinnal Sleep Foundation, l 02. 2 1 2 . 364 Oakes. L. M .. 1 5 ı. 1 5 6. 1 57, 1 6 1
Minor, R . K., 5 5 2 Muller, U . . 24, 226. 245. l 7 1 Naıional Socieıy of Geııetic Coun�clor�. 65 Oaıes. G. . 570
iD-663
•
Rasmussen. M. M., 85 Rivers, S. E .. 372, 629 Rubin, D . C . . 265, 334 Schaie. K . w. . 3 6 , 4 3 3 , 477. 488, 489-490,
Rasulo. 606, 609 Rizzo, M. S . . 65 Rubin. K. H.. 265, 266. 3 3 1 , 3 32, 3 3 3, 3 34 4 9 1 , 499, 500. 508, 537, 569. 570,
Raıhunde. K .. 9 Roa, J .. 355 Rubin, S . . 6 3 6 572. 575. 6 1 2
Raıncr, N .. 2 3 0 Roades. A. E .. 406 Rubinstein, A., 5 6 2 Scharrer. E. . 269
Raıner, N. B .. 1 70 Roalson, L. A .. 403 Ruble. D . N . . 1 1 , 2 5 2 , 324. 3 2 5 . 346 Schattschneider. C., 232
Raulin, M. L., 3 1 , 34 Roberto, K. A. . 608 Ruckenhau'ier, G., 580 Scheckhuber, C . Q .. 5 3 8
Ravaglia, G .. 580 Robcrts, A. E .. 399, 400, 51 ı . 5 1 2 RudeU, 242 Scheibe, s .. 7, 1 7 , 536, 5 9 6 , 5 9 8 . 6 1 4
Raven, P. H .. 20, 56 Roberıs, B . W. . 5 1 1 . 5 1 2, 5 1 3. 5 1 4, 526. 600 Ruel. M. T.. 1 2 2 Seher. A .. 1 82
Rawlins. W. K.. 452. 4 5 3 Roberts. C .. 640 R uff. H . A .. 1 57 Schiavo, T.. 6 2 5
Ray. B .. 4 3 9 Roberts. D. F.. 269. 399. 400 Ru ffman, T.. 228 Schiavone, F., 5 7 3
Ray, D . . 5 5 0 Roberıs. J. M.. 603 Ruınberger, R. W. . 375 Schiemaıı. S . . 556. 580
Ray. O. S .. 5 5 0 Robins. R . w. . 382, 383. 60 ı. 602 Runquist, J., ı 02 Schiff. W. J .. 1 1 9, 1 24, 2 1 2, 2 8 1 . 363, 42 1
Raymo, J. M .. 578 Robitaille. A .. 594 Rupp. D . E.. 603 Schiffman. S . S .. 545
Raz. N., 539, 54 1 , 570. 573 Rochlen. A. B .. 1 97 Russell, C .. 604 Schilling, E. A., 406
Read. J. P.. 4 2 3 Rode. L.. 99 Russell, ı . F. . 95 Sclıiııdler, A. E . . 485
Read. S .. 4 2 3 Rode, S. s .. 104 Russell, L. B .. 554, 604 Schlaggar. B. L.. 21 1
Reagan. R . . 582 Rodgers. C . s .. 1 8, 507 Rutgers Univcrsity, 5 2 3 Schlegel. A . . 396, 398
Rebbechi, D .. 5 3 9 Rodgers. s .. 507 Ruıland. A .. 3 2 3 Schlegel. M .. 227, 3 5 3
Reddy, V.. 1 80 Rodgers, W.. 1 8 Ryan, A. S .. 479. 549 Sclımader, K . E . . 545
Rcdican, K .. 1 0 Rodin, J. . 554-556, 6 3 2 Ryan. R . M .. 2 3 6 Schmidı. B . L .. 64
Redinbaugh. E . M.. 5 8 3 Rodriguez. B. L.. 1 7 1 Ryan. S. C .. 549 Schmidı, C . C .. 548
Reese. C . M .. 5 6 7 Rodriguez. E . T.. 2 3 2 Ryff. C. D .. 504, 506, 526. 602 Schmidı. L. A .. 18 5
Reesc. E .. 2 3 2 Roese. N. J .. 4 9 3 Rykhlevskaia, E .. 283 Schmidı, S .. 544
Reeve. C. L.. 2 9 6 Roeser, 3 5 3, 386, 387 Rypma, B . . 539 Schmidı. U .. 369
Regalado. M .. 2 5 5 Roeser, R. W.. 3 5 3, 374, 386, 387 Schneider, S. K .. 423
Regan. P. C .. 4 5 3 Rogacv, E. L.. 6 1 Sa. J .. 363 Schneider, W.. 225, 290, 42 3
Regent Universiıy, 495 Roger, 80 Saarni. c .. 1 80. 1 87, 3 1 7. 3 1 8, 360 Schniıı ker. J .. 6 1 0
Regcv. R. H .. 99 Rogers. C . S .. 2 5 1 Sabaıelli, R . M . . 460 Schoenfelder. E . . 2 0
Reggio Eınilia cldssrooms, 209, 222, 2 3 3 Rogers. L. S .. 5 3 9 Sabbagh. K . . 1 58 School Developmenı Program. 3 4 1
Rehbein, M., 3 3, 1 1 6- 1 1 7 Rogers. T. D .. 5 3 9 Sabbagh, M. A .. 229 Schooler, C .. 570, 5 7 6
Reibis. R. K .. 546. 5 5 2 Rogers, W . A .. 6 0 5 Sabia, S.. 484 Schorr, ı.. 3 2 7
Reichsıadı. J.. 578 Rogoff. B .. 1 88. 2 2 3 Sachs. J.. 1 66. 1 67. 170 Schouıen. A. P. . 400
Reid. A., 3 1 4, 3 6 1 Rogusch, F. A .. 2 5 9 Sadeghi-Nejad, H .. 2 1 2 Schroeder-Yu, G .. 209
Reid, L.. 3 6 1 Rohr. M. K .. 6 1 0 Sadelı. A. . 1 1 7. 1 1 8. 2 1 2 Schrooıs. J. J .. 475
Reid, P. T.. 3 9 Rojas. A.. 8 3 Sad ker. D . M. . 3 3 8 Schuchter, S . . 6 3 6
Reilly. D .. 296 Rolland. Y.. 582 Sadker. M. P. . 3 3 8 Schulenberg. J .. 402, 4 2 3
Reiınan. E. M .. 5 8 1 Rolleir, L. A .. 362 Sadler. L . s .. 360 Schulız. M. . 1 67
Reis, M .. 8 7 Rolls. B. J .. 545 Saffran, J. R .. 1 39. 1 65 Schultz. M. s .. 7 3
Reiser. M.. 3 3 2 Romans, S .. 438 Sahin, E .. 5 3 7 Schultz. T. R .. 1 59
Reisman. A. S . , 6 3 6 Ronıer, D .. 2 1 0, 2 1 1 , 364, 366 Sahni, s . . 549 Schumm. L. P.. 1 8, 598. 6 1 1
Rende, E. K .. 8 8 Rondou, P.. 284, 285 Saifer. s .. 222 Schunk, D . H .. 3 1 7. 344, 346
Rendeli. P. G.. 5 6 6 Roodin, P. A .. 8. 1 9 . 479. 491, 492, 493, 5 4 1 . Sainı Joseph College. 39 Schuı. H . . 6 3 5...,;36
Renfrcw. M .. 85, 1 20 545. 549, 554. 584 Sainı Onge. J. M.. 5 3 3 Schwam. E .. 570, 5 8 3
Renner. G .. 602 Rook, K. S . . 609 Sakamoıo, Y. . 5 4 1 , 5 5 1 Schwarız. D. . 3 3 4
Rennt'r, P.. 229 Roosevelt University, 39 Sakaıini. K. . 5 3 9 Schwarız. E. G .. 1 2 1
Renız. D. M .. 5 8 1 Rose. A. J .. 1 6 3, 265, 326. 404 Sakraida. T. J .. 5 1 5 Schwartz. J . E .. 1 9, 600
Repacholi. B . M .. 2 2 7 Rose, S. A . . 1 39 Sakuma. K . . 542 Schwarız·Meııe. R . A . . 265, 326
Reuıer-Lorenz, P.. 8. 9 , 5 7 1 , 572. 5 7 3 . 574 Rosenberg. l., 605 Salapaıek. P. . 1 27. 1 39. 140 Schwebel. D . C .. 2 1 4
Rey-Lopez, J. P.. 280, 364. 366 Rosenberg. M. S . . 283, 287 Salaı. D . H .. 489, 490 Schweinhan. L . J. . 2 3 6
Reyna, C . . 372, 5 5 6 Ro>enberg, S. D .. 506 Salmivalli, 326. 3 3 3, 334 Sdalfa, C . T.. 479. 543, 544, 577
Reyna. V.. 29 1 Rosenblatı, R.. 18 Salıhouse. T. A .. 489. 490. 49 1 . 500, 563. Science Oaily, 58
Reyna. V. F.. 29 1 . 3 1 1 , 372. 629 RosenbLiıh. J. F.. 1 57 566. 567, 5 7 3 SdenceCanoonsPlus.com, 29 1 , 297
Reynolds. C. A .. 1 8. 98, 582 Roseııblum, s .. 2 8 3 Sameroff. A.. 7 5 Scoıı. J .. 354
Reynolds. D. K .. 629. 632 Rosenfeld. A.. 5 1 1 . 5 1 2 S a n Jose State University, 2 3 6 Scoıt. M. E . . 607
Reynolds, F.. 98 Ro>enfeld. B .. 6 32 Sanders. E . . 267 Scourfield, J .. 7 1
Rhoades, G. K .. 406. 456. 457 Ro>cngard. C .. 360 Sandfort. T. G .. 360 Sczesny, S .. 2 5 0
Rholes. W. s .. 449 Ro�enstein, O.. 1 39 Sandler, 1., 20 Seabrook. J. A. . 74
Rice. D. P.. 554, 604 Rosenılıal. D .. 358, 448 Sandra, 244 Seale. C .. 6 2 5
Rice, F. P.. 463 Rosenıhal. S .. 1 94, 448 Sanford, Diane. 1 0 3 Seals. D . R .. 5 5 1 , 5 5 2
Rich, B. A .. 626 Rösler. F. . 8, 9 Sangree, W. H .. 6 1 3 Seeman. T. E . . 5 3 8 . 548
Richards. J. E .. 1 56. 1 57 Rosmarin. D. H .. 494. 495 Sanson, A .. 1 87 Segal. B .. 549
Richardson. C . R. . 422 Ro>S. F. C .. 266, 5 7 3 Sanıelli, J.. 359. 360, 362 Segovia. A .. 540
Richardson. G. A .. 88 Ross, H .. 266 Sanıo, J. L .. l 00 Seidel. A. J .. 608
Richardson, V. E .. 6 3 6 Ross. J. L., 62 Sanırock. J. w.. 1 62, 262, 3 30, 4 1 8. 5 6 1 . 608 Seidler, A. M.. 60 3...,;04
Richer. S . P.. 543 Ross. L. A .. 5 7 3 Sapp, S .. 494, 587 Seier. W. ı.. 226
Rickman. A.. 396. 397. 398 Rossi, A. s .. 52 1 , 5 4 1 Saquib. N .. 42 1 Sekhobo. J. P.. 2 1 4
Rideauı. v.. 399 Rossi. S .. 5 4 1 Sarah Lawrence College. 6 5 Seligman. M . E . P.. 404
Rider. O. J .. 42 1 Rotcm1ann, M.. 46 0 Sarkisian, N .. 520. 522 Selim, A. J .. 5 3 3
Riebe. D .. 596 Roıh, J .. 362 Saroha. E .. 69 Sellers, R . M .. 399
Riediger. M., 597 Rotlı. W. T. . 2 1 3, 280. 42 1 Saıo, S .. 549 Sellner. J . . 90
Riga ud. D .. 368 Roıhbart. M. K.. 1 56, 1 82 . 184, 1 85. 1 86, Saııar, N . . 90 Selman, R .. 3 1 4
Riggins. T.. 88 1 87, 203. 205. 224. 240. 446 Saur. D .. 542 Selwood. A .. 5 8 5
Riksen ·Walraven, J. M.. 1 2 1 Roıhbaum. F.. 3 9 3 Savci, E .. 46 1 Semmler. C .. 2 1 3
Riley, K . P.. 542 Roıı, C .. 6 1 4 Savelsbergh, G. J .. 1 30 Sen. B . . 367
Rimmer, J. H .. 5 5 1 Rousseau, J.-J .. 1 48, 206 Savin-Williams. R .. 358, 3 9 5 Sener, A .. 579
Rims1.a. M . E . . 4 1 9 Rouıasalo, P. E .. 605 Sawadab, M.. 585 Senior Odyssey. 572
Rink. J . E. . 276 Rovee-Collier, C .. 1 3 3, 1 56. 1 58. 1 76 Sayegh. P.. 14. 5 6 Senior Olympics, 1 9
Ripkc. N. N.. 329. 3 3 1 Rovi. S .. 5 5 6 Sayer, A .. 504 Senıhilselvan, A., 2 1 O
Risch. N . . 74 Rovner, B. W. . 544 Sayer. L. C .. 262 Senıse. M . . 389
Risley. T. R .. 1 7 1 . 176, 297 Rowe. M.. 1 67 Scaringi. V.. 1 97 Seu. D.-c .. 3 6 3
Risıow, 538, 5 5 3 Rowley. S .. 39. 338. 3 3 9 . 399 Scarpini. 557, 5 8 1 Serido, J .. 482. 5 0 6
Risıow. M . , 5 3 8. 5 5 3 Roy, C .. 90 Scarpini. E .. 5 8 1 Seriıan, A. L .. 484
Riıchie. R . O .. 479 Royal. J . . 226 Scarr. S .. 72. 77, 78 Serra, M. J . . 294
Riıchie, S .. 2 3 7 Ruza. S. J . . 9 1 Schaa. P. M.. 1 96 Sesso, H. D .. 5 5 3
Rivas-Drake, 399 Rozzini, R., 5 5 0 Schaffer. H . R .. 192. 1 9 3 Sesso. S . L., 5 8 5
ID-665
•
Sweeıing. H. N .. 278. 18 \ Thomp,on, R. A., 1 80. 1 8 1 , 1 82, 1 8 3, 1 86, Ubell. C., 5 3 1 1 94, 449
Swift, J . . 5 3 1 1 87, 1 88, 1 90, 191, 1 92. 1 94, 1 9 5, Unl'ili, P. , 1 65. 1 67, 2 3 1 . 303 van Kahn, G . A., 582
Syed, M. . 385, 186 204, 24 l, 244, 248, 249, 256, 26 1 , Ud ry, J, R . . 3 9 5 van Praag, H., 540
Sykt''· C. J., 3 1 6 3 1 7, 3 1 8. 322, 584 Uhlenbcrg, P., 477. 5 1 8 Van Reııııııeıı, H., 5 3 8
Sylvia, L . G., 422 Thüni. A., 97 Uji, Y., 544 van Schothor"it, E . M . . 63. 537
Szanıon. S. L. 548 Tlıorescn, C. r� .. 495 Ulvund, S. E., 1 58 van Solingc, H . . 578
Szinovacz. M. E. 5 1 8. 5 1 9 Thornıon, J. W. . 1 82, 329. 139, 158. 49 1 , 575 Umana-Tay lor, A . J., 386 van Spron<.>en, F. J., 63
Szulwach. K . E . 540 Thornıon. R., 574. 575 Unıher\oıı. O . . 61 O Vandell, D. L.. 2 0 1
Thornton, W. .J .. 492 Unabonıber. 5. 8. See al'>o Kac-ıynski. T. VanDerhei, J .. 578
Tabira, T., 557. 5 8 1 Thonon A . . 158 UNAIDS, 429 \'andeveıı. A . M . . 257
Ta rn Bell. 2 1 2 Til'rııcy. M. C . , 583 Underhill. K., 362 Vandcwaıer. E . A., 504. 6 1 4
Tacuı u . R., 60 TIMMS (Trt'mh in lnıcrnaıinnal Mathemaıic\ Underwood. M . . 326 VMıkrunkelsven, P., 485
Taddio, A., 1 38. 1 39 sıudy). ııs UNICEF, 1 1, 1 2, 38, 90, 1 1 1, 21 5, 2 1 6. 250, Varga,, L., ı O
TADS Team, 405 Tin>ley, il. J . . 2 1 5 396 V,ısdev, G. . 95
Taga, G., 1 56 Tobiıı, S . S . . 596 United Fca ı u rc\ Syndicate, ine., 6. 1 65, 305, va..,ud�varaju, P.. 552
Tagcr-Flu,bng, 11., 1 65, 2 10, lOl Tobler. A . L., 367 450 Va!-iunilashorn, S., 5 3 5, 552
Tagore, R., 1 56 Todd. R., 246, 602 Uniıt.'d Natiun.... 1 2 Vaughan. L, 42 1
Taidre, E., 570 Toder, V., 8 3 U n i ve"al UC!ick 59. 2 5 3, 5 1 6 Vavrinkova, B . . 89
Ta ige, N . M . . 92 Toga, A. W., 279 U n i Vl'f\İty o f Arizona. 362 Varnınyi, A. T., 3 1 7, 3 5 9
Tait. O. M . . 90 Togh, S . L., 257 U n i \'l'rsity of California a t Bcrkeley, 5 Veen"ıtra, A .. 3 34
Takai. Y.• 1 36, 1 37 Tola n i , N., 1 98, 1 99 U n ivl·r.,iıy of Califorııia a ı San Franci ...co. 5 2 3 Velagaleıi. R. S., 64
Takanishi. R . . 298 Tollefslıol. T. O., 550 U n i \'erc;ity of Ch icago. 2 3 6 , 5 2 3 Vella,, B., 582, 5 8 3
Tak i n g Care of Busint·...ı... 362 Toma,ello. M., 1 58, 1 70. 171, 1 76, 1 97 U n iver<.;ity of Colorado. CenLer for thc Vcmuri, P.. 582
Ta ler. S. J.. 480 Toıııas...ini, c. . , 606, 609 Preventioıı of Violence. 3 34 Venncrs. S . A . . 92
Ta nıayo. S., 307 Toıniyanıa, J-1 .. 482 U n i vcr;ity ol lllinois, Champaign-Urbana, Ve:-nıura, A . K.. 2 1 3, 360
Tamis-LeMonda, C. S., 1 2, 1 2 5 , 1 26, 1 2 8. Tunıpkim, G. F., 304, 105 404 Venıura, J. A .. 360
1 29. 26 l, 26·1. l 17, 3 38, 3 39, 398, Tompkin'i, S . A . , 584 Univtr\ity of Kent ucky. 257 Venıura. S. J . , 360
399 TnoJ<; of ı h<: Mind program. 222 U n iversity of Miami School of Medicinc, J O 1 Vl·ıı ıurelli. M . . 543, 6 1 4
Ta n, E . J. 6 1 1 Torchi n... ky, A . . 83 U ı ı i vt'r\ity of Michigan, 5, 3 4 1 , 366, 477 Verbrugge, L., 477
Ta n. P. Z., 1 80 Torgcs, C. M . , 596 U n i vcr\İty of Michigan School o f Public Vercijkeni. B . . 1 28
Tang, F., 6 1 1 Torrencc, C. M., ı 32, ı 3 3 llcalıh, 34 1 Vl· rghesc, J . . 549
Tang, K. L., 603 Torre.s, D., 4 1 9 Uııivero;;; i ıy of Miıınesota, 257 Vcrhaak, C. M., 67
Ta ng. V. M . . 400 Torres, E. . 1 3 0 Uııi verı.,iıy of Nebra<;ka-Lincoln, 10 Verhaeglıeıı, P. . 566
Tang. Y., 224 Toıenhagen. C .. 482 Universiıy of New Mexico C h i ldrcıı\ Verma, S .. 397
Ta nida. M., 539 Toth, S. L., 257, 258. 259 P<.;ych iatric Ceıııer. 1 O Verııberg. M.. 3 33, 3 3 4
Ta n nen. D . . 4 5 3 466. 467, 47 1 Trahucchi. M . . 550 U n i ver"iity of Ncw Mexico Healıh Sciences ve,cll. E . S., 74, 1 2 2
Tarantino. V., 567 Tranah, T., 406 Center, 1 0 Vt•tro. A . . 406
Ta rawnch, R., 557, 5 8 1 Trasa nde. L., 2 1 5 Uni\"er:.iıy o f Nonh Carolina a ı Chapel Hill. 299 Victoria, C . G . . 1 22
Tardif. T. . 264 Traupman. E .. ı 30 Uııiver<;ity of Penn<.;ylvania School of Vinoria Longitudinal Sıudy, 5 7 1
Tariot, P. N .. 5 8 1 Trautl'n, M. E .. -176 Nurs i ng. 5 5 5 Viechıbaııer, W. , 5 1 l , 5 1 2. 5 1 3
Ta rokh. L, '\ 6 5 Trautner. H. M . . 3 2 5 U n i versiıy of Tenııes<.;ee, 2 5 7 Vieira, O . S . . 604
Tashiro, T . , 4 5 5 Travt'r<;., C . , 580 Uııivcr\ily o f Tc:>..a s a ı Oallas, 5 6 1 , 562 Vieı, C. T., 64
Ta,ker. F. , 262 Travis, H E . . 42-1 U n i ver..,iıy of Texas Medical Cenı er. 1 62 Vik, O., 544
Ta ylor. F. M . A., 3 18, l40, 587 Treboux, D .. 52 J Univer<.;ity of Wa<.;hingıon, 462 Villalpando. S., 2 1 4
Taylor. J.. 580 Trchulı, S . E., 1 38 Updegrafl. K. A., 386, 390 Vil lega>. R., ı 20
Taylor. L. S., 340 Trcjo.,-Cası illo. 359 Updeqraff, 386 Villeııeuve, E .. 548
Taylor, R. D., 3 10 Trejns·Casıillo, E . . 359 UrlMııo. M. T., 90 Vinıa/e<;.waran. K. S., 6 1
Ta ylor. R. J., 587, 6 1 4 Trenıaco\la. C . .1.. 245 U . S . Ccımıs Bıırcau, 7, 456, 457, 5 1 9. 604, Vincr·Brown. S., 1 2 3
Tay-Saclıs disea\l'. 6 3 . 64 Treyvaud. K . , 1 97 605. 606-607, 623 Viııgerhoeıs. G . . 1 1 4
Teaguc, M. L, 420 Tribcll lndia llea l ı h Foundation, 437 U . S . Depanmeııt ol Educaıioıı. 3 38 Virmani. E . A., 1 80, 1 8 3. 1 88. 241
Tea<;Ler. P. B., 585 Trichc. E. W.. 91 U . S . Dt'parınıcnı o f E ncrgy, 58 Virııig, B .. 586
Tec n O u ı reach Program (TOP). 362 Trimble, J. L. 40 U.S. Deparınıcııı of Healıh aııd Human Vi<.;hcr. E., 463
Teicherı. M .. 86 Triınnıer. 585 Savices, 9 1 , 256 v;,ııcr. J., 463
Tel ler. D. Y., 1 35, 1 lo Trimmer. P. A., 585 U.S. Food aııd Onıg Adıninisıraıion, 63, 87, Viıaro. F., 3J6, 39 ı, 392
Terıııan, L., 30 1 , 3 1 1 Trinity Unin·r\ily, 1 O 405, 583 Vodanovich, S . J .. 603
Terry, D. F., 5 17 Troen. B. R .. 549 U . $ . Su rgl·on (.;cncral, 88 Vot'lcker-Rehage. C.. 573
Tcrry, W., 6 3 1 TrolL L. E., 52 l. 608, 609 Uıcndale. w. T.. 327 Vogt, S., 538
TtT/İoglu. R . G. . 579 Tronick, E .. 1 90, 19 ı 1 97 Uıendoorn. 69, 70 Vol1', K. D., 31 5 , 3 1 6, 382, 495, 496, 499. 500
Tc<;.ch- Ronıcr. C., 3 0 1 Troop, W.. 3 3 3 Volıaire, 4 5 3
Teli, D . M . . 1 48 Trosı, S. G., 2 1 4, 280 Vahia, ı. V., 1 9, 580 Voıı Gocıhe, J . W., 4 1 7
Texas lnstituıe for Rec-,earth <ı nd F.ducaıion Trosırr, A . ı.. 585 Va illanı, G. E., !24, 504, 505, 5 1 3, 5 1 8, 525, Voıı Hof<;ll'n. C . , 1 2 4
on A�ing, 584 Trudcaıı, G. B., 5 1 6 526 von Tilhurg, T., 6 1 O
Tharp, R. G., 2 2 1 Trung. R . D . . 624. 625 Valkenbur�, P. M . . 400 Vondracek. S. F., 549
Thave<. B .. 1 6 5 Tm·,niew,kı. K . 11 .. 182. 383. 602 Valle. J., 286. 287 Voorpoc;ıcl. M., 5 1 8
Thelen. E., 1 1 2, 1 2 5 . 1 21>. 1 27, 1 40, 1 4 1 , Tsang, K., 2 1 5 Vallianı, 504, 505, 5 ı 2, 5 1 8 Votruha-Dr1al. E . . 200
1 4 l , 14-1 T'cng, V. . 2 5 5 van A•en. M A . G., 447 Vrc:enıan. R . C.. 334
Theobald, 11., 5 5 3 Tıofi. M. M . , 403 van Alphen. J. E .. 625 Vtıkelich. C., 2 32
Thcoka,, C , 1 2. 1 5 1 Tucker. J, S., 167 Van Bevcren, T. T.. 1 62 Vııl. E . . 1 36
Therell. B. L. . 6 3. 96 Tuc"ıon Federation of Teachers Educawr of Van Bronkhon·n. C.. 5 8 1 Vurpillııı, E., 224
Thiclc, D. M .. 5 1 8 tl1l· Yt.�a r Award. 362 \"a n Bucx. Wel. 520 Vygoıs�y. L. S., 2 5-26, 29, 43, 44, 1 74. 1 97,
Thi u, A., 402, 401 Tuc..,on High Magnl'l School. 362 Van Craerıt•nhrocck. K . . 284, 285 2 1 6. 220, 22 1 . 222. 2 2 3 . 2 10. 2 33,
Thonıa,, A., 1 l<J, 1 58, 16 3. 1 82. ı 83, 1 8 5, Turek. P J., 67 van de Boonı, O . C .. 1 86 239, 240, 267, 272, 289
201, 204, 287, 446, 447 Turil'L F., l2l van dl· Heijdt·n. G. J., 366
Thoına"i . C . A . . 89 Turkelıaıılı. P E., 276, 279 van den Boom, O. C . . 1 86 Waber. D. P., 284. 285, 299
Tlıonıas, D., 267 Tu rııcr. 62. 6 3 van tkn Bouı . .1 .. 6 3 5 Wachs. H., 288, 447
Thoma.. . G.. 286 Turner. il . F., 159, 4 3 1 , 6 1 2 v a n t.l c n Drie'i-, L, 7 0 Wach,, T. D .. 447
Tlıomas. K . M. 1 1 4 1 58 Turner, .ı. A., 549 v a n d e n Hout, M. A . . 6 3 5 Wagennıakcrs, A. J . , 422
Tlıonıac;. ,\.1. S. r . . 105 Turıın. M. G., 4 3 1 v a n d e r Heijdcn. G . . J.. 364 Wagııer. O. A., 2 3 2
Thomac;, N . . 6 1 l Turner. R., 359 van der Kanıp. J .. 1 10 Wag,ı er. M v.. 569
Thonıp\011, O . R . . 1 79. 1 9 1, 1 94. 243. 244. Turııer Ekmcnıary Sdırnıl. 307 \'an D u l nıt'n. M . . 3 3 1 Wa hl,ıen. D . . 58. 64
248, 249, 256, 26 1 , 276, 42 1 Turney, K . . 399 v a n Gu ııdy, K .. 556, 580 Waiıc, L 456, 457 458, 459. 460, 46 1 . 486
Thom pson , 1 42 1 Turri�iano. G . . 1 1 5 \'an Harnıclcn. A . L., 258 Walby. F. A .. 616
Thomp\011. M . . 406 l\.va in . \1
. ., 389 ,·an Hof. P.. 1 30 Walden. T. . 1 9 1
Thonıp'>Ol1, P. M 1 1 6. 2 1 1. 279 1\venge. J . M., 181 van Jfooren. S . A . . 571 Waldinger. R . J . . 5 1 8
Thomp"inn. R . 2.t5, 257 272, ·167 Tya>. S. !.. , 542 van TJn·rıdııorn. M. H., 69. 70, 1 90. 1 9 3. Waldron, J, J.. 420
İD-666
•
Walford, R .. 5 3 2 Wennergrcn, G., 1 1 8 Willoughby. B .. 495 Xu. Z. Z .. 548
Walk. R . D .. 1 37, 1 38, 1 4 3 Wenızel. K. R .. 3 32, 336. 3 9 3 Willoughby. T. . 388 Xue. F., 9 1
Walker. K. Z . . 42 1 Wergiıı, J. F. . 3 l Wilson. A . E . . 264, 269. 275. 396. 397, 398,
Walker, L . J . . 322, 323, 324 Werker, J. F.. 1 39 456, 483. 608 Yaffe. K . . 57 1
Walker. P.. 1 40 Wennıer. A. K .. 75 Wilson. B . . 456. 459, 5 3 8 Yale Uni\'crsity Schuol ol Medicine. Child
Walker. S . . 1 1 8 Wcrner, L. A., 1 3 9 Wilson. D .. 278 Study Ccnter, 3 4 1
Wallacc, 1. F.. 16 3 Wernicke's ared, ı 69, 1 70, 1 7 6 Wilson. D . R .. 1 20 Yaınaguchi. A .. 542
Wallen, K . . 426 Wesı. M. J., 1 70 Wibon, E., 97 Yancv. W. S .. 4 2 1
Wallenborg, K . . 5 5 0 Wcst Chirago City Mu!>eum, 307 Wilson. K. M .. 483 Yang. B . . 520, 548
Waller. E . M . 404. 426 Westendorp, R. G .. 1 9 Wilson. M. N . . 264. 269 Yang. C.. 2 34
Wallerstein, J. S . . 2 6 1 Westerlund . .\'1 . , 1 7 l Wilson. R. S . . 569. 572. 600 Yang. F. M .. 520
Walsh. T. J . , 6 7 Wesılake. C.. 605 Wilson. S . . 396, 397, 398 Yang. Y. . 1 8. 548
Walsıon. J. D. . 538 Wesıling, D L.. 283. 287 Wilson Tcrhnkal Communiıy Collt:ge, 200 Yarandi. H N .. 605
Walıers. B . . 234 Weston, M. J .. 66 Windle. W. F.. 1 3 9 Yassine, H. N., 5 5 1
Walıers, E . E . . 404 Wesıphal. D. M . . 624-625 Windsor, T. D . . 5 1 5 Yates. L . B. . 388. 5 5 0
Walıon, J. P. . 5 1 1 Wcstra. T.. 1 2 9 Windspoll, R. . 604 Yaıes, M., 188
Walıon. K. E .. 5 1 1 . 5 1 2 . 5 1 >. 600 Wetherell, J. L . , 556, 579, 580. 596 Wing. R . . 122 Yawkey. T. D .. 307
Wandell. P E .. 5 5 3 Wethingwn. E .. 506 Wink, P. . 493. 494, 495, 5 1 1 . 5 1 2 . 5 1 3. 5 1 4 Yazdani, F.. 580
Wang, G. W. Y., 405 Whalley, L. J., 5 34 Winner, E . . 30, 2 1 8. 3 0 1 , 302, 3 1 1 Yazdy. M . M . . 85
Wang, J . J., 359, 363, 405 Whayne, T. F., 480 Winsler, A., 2 2 1 Yce, B . W. K .. 6 1 2
Wang. L.. 583 Wheeden, A .. 1 O 1 Winslow. M .. 400 Yelding. C . , 1 24
Wang. L. Y.. 3 6 3 Wheekr. K. . 1 6 3 Winter. il .. 1 03 . 263 Yeli. M. L.. 3 37
Wang, Y . , 420 Whelan, T. A.• 5 1 8 Winter, M. A .. 2 6 3 Yetukuri. L., 480
Wankow11ka, M., 3 5 5 Whinnıp. P. H . . 546 Wisborg. K .. 68 Yoder. J . 520
Ward, L. M. . 358. 430 Whireıı, A. P., 2 3 4 Wisconsin Prim<ıte RcscJn:h Ccntcr, 5 5 3 Yokoya, T., 549
Ward. T.. 430 Whitbuurne, S. K . , 504 Wise. L., 604 Yolıon, K .. 21 5
Ward-Griffin. C., 608 Whiıe. B., 294 Wbe, P. M. 484 Yonkcrs, K. A., 87
Wardlaw. G. M .. 1 1 9, 2 1 2. 42 1 White, C. B . . 547 Wisner. K., ı 0 3 Yoon, C.. 565, 566, 568
White, F.. 5 5 1 Yoon. D. P. . 494. 495. 565, 566. 568. 587
Wardle, J .. 420 Wiıkin. H. A .. 6 3
Yoshiıla. s .. 5 3 3
Ware. J. E .. 638 White, H . R .. 423 WilI, D . , 306
Young, K . T. . 1 22
Warninıcnı. C., 2 1 5 White. J. W.. 326 Witte. A . V. . 5 5 2
YoungC?' Ift._•Jrt lhorus, 5 7 1
Warr. P.. 576 White. L.. 607 Wiıtig. S. L . . 1 2 1
Ymıniss, J., 388
Warren. M. P.. 355, 356, 485 White, T. L., 3 1 Wittmcier. K . D. . 280
YouTube, 400
Warshak. R. A .. 70, 262, BO Whiıehead. B .. 386, 425. 457 Wivliet, M .. 3 34
Ysıad. M .. 5 7 3
Washington, G . . 5 Whiteheaıl. H .. 1 90 Woeber, K., 97
Yuan. H . . 5 8 5
Walanabe. H .. 1 56 Whiıehead. K. A .. 386 Wolak. J.. 40 1
Yuan. T. F., 5 39
Waıennan. A. S . . 385, 4 1 1 Whitehurst, G., 1 7 1 Wolchik, S .. 20
Waıcrs. E . . 1 1 9, 1 82 Whitenıan, S. D .. 608 Wolfe. C. D .. 1 1 4. 1 79, 448
Zadımaıı, M . . 542
Waters, K. A., 1 1 9 Whitfield. K. E .. 569 Wolfe, J. E .. 448
Zacks. R. T. . 5•1 1
Watson, D. L., 5 1 8 Whiıman-Walker Clinic, 429 Wolfson. A. R . . 364
Zaghloul. N. A .. 64
Waıson. J. 204. 227 Whiııaker. C. R . . 339. 340 Wol!son, J .. 366
Zahodm'. L. B .. 585
Waıson. J. A.. 5 1 8 wıc t Womeıı. Infanıs. and Childrenı Wolkmvitz. O. M .. 5 3 8
Zaidcr. T. 626
Waıson. J. B .. 1 8 3 program. 1 2 3. 1 4 3. 2 1 4 Woloski-Wruble. A. C.. 5 4 6
Zaitoun, 1., 61
Waıson. R .. 625 Wichst rom, L., 364 Women's llealthcare Pannership, 1 03
Zaik. S. R .. 39
Warson, T.. 4 1 9 Wick, J. Y.. 6 3 5 Wong. A. M .. 2 1 2. 264, 549. 5 5 8
Zanıperctıi, N., 624
Watson, W.. 289 Wick, P., 82 Wong. C. M .. 583
Zangl. R .. 1 7 1
Wauerson. B., 59 Wickelgren. 1., 299 Wong. E . C.. 264
Zanni, G . R .. 6 3 5
Waııs. C .. 430 Wickham. S .. 94 Wong, M. M . . 2 1 2
Zareıı. N. R., 4 0 1
Wax. J.. 97 Wickrama. K. A. S . . 280. 363 Wood, A . C., 4 5 3 , 543, 585
Zarreıı. N. R .. 402
Way, N . . 398, 399 Wider. C., 64 Wood, D .. 5 1 4
Zarse. K., 538, 5 5 3
Wayııe Statc University, 5 2 > Widman. L.. 410 Wood. J., 4 5 3. 5 4 3
Zayas. L . , 405
Weaver. J.. 584 Wieble. C. M .. 97 Wood. L. D . . 585
Zedlewski, S. R .. 61 1
Webb. R .. 603 Wiersman. W. . 3 8 Woods. A. M .. 539
Zeifman. D .. 449
Webber. S. C . . 542 Wiesner. M . . 3 5 6 Woodward. A . . 1 5 5 Zclazu. P. D .. 2 1 7, 226
Wcbcr, Robcn, ı 7 Wight, R. G., 604 Woodward. A. L., 1 68 Zelazo. P. R., 1 82
Websıer. J.. 626 Wijııgaards-de Meij, L., 6 36 Woolgar. M . . 406 Zclkowitz. P. . 1 00
Webster. N. $ . . 377 Wilcox, J., 97 Woolley. J. D .. 227 Zeng. F. G .. 545
We<hsler. 295. 297. 31 O. 3 1 1 Wilcox. S . . 6 3 8 Woolvl'rton, C., 58 Zcnvas. S .. 1 90
Wechsler. H .. 295, 4 2 3 Wild B o y of Avcyroıı, 1 64. 1 72 World H�:alth Organization, 1 l 1 , 363 Zeskind. P. S .. 1 8 1
Weed. K . Z .• 306 Wiles. J.. 540 World Trade Cl·nıer, 3 1 8. 565 Zcud-WJl'iOJl_ L., 609
Wei, Y.. 5 3 8 Wilkinson-Lec. A. M . , 5 2 3 World V,ı lrn.•.:. S urvey, 387 Zlıang. L., 66, 89
Weikerı. D . . 2 36, 407 Will Powtr/Won'ı Power, 362 Worrell, F. C., 377 Zlıang, 1 - F. , 297, 300
Weiner, C. P.. 86, 95. 1 2 2 Willcox. B. J .. 5 3 5 Worıhingıon, E. L.. 640 Zhou. .\\., 284
Weinsıein. K . K. . 5 1 8. 5 1 9 Willcox. D . C . , 5 3 5. 6 1 4 Wortm,ın. C. B . . 6 3 7 Zhu. D. C.. 54 1
\\feinsrock. M. . 228 Willrnx. M . D .. 5 3 5 Wriglıt. H. F. . l 3 2 . 487 Zigler. E .. 1 99. 2 3 7
Weis. K . . 452 Willey. J.. 5 8 Wright. J .. ·187 Zigler. E . F.. 2 3 5 , 2 36. 2 3 7
Weisglas-Volknv. D .. 480 Willford. J .. 88 Wright. R. O .. 74 Zimmer-Gernbeck. M. J., 359
Weismiller. D . G . . 484 Williams. B .. 40 1 Wright St<lll' Unin·rsiıy. ·104 Zimmerm,ın. C.. 4 30
Weiss. L. A., 285, 5 4 3 Williams. D .. 6 1 1 WroS<h. C., 596 Zimprich. il .. 5 1 1 , 600
Weis:sglas-Volkov, O .. 480 William'- D. R . . 495 Wmılek. Z. K .. 64 Ziol-Guesı. K M . . 75, 161
Wcissman, P., 2 3 3 Williams. J .• 40 1 Wu. D. Y. H .. 42 1 Zisook. S .. 6 >o
Weitzman, M., 2 1 5 Williams. K. R .. H4 Wu. J. Y.. 3M Zitro�el. L.. 5 4 1
Wekerle. C.. 258 Williams, M. H . . 42 1 Wu. T.. 42 1 . 5 3 7 ZITS Pannef\lüp. 354
Wellman. H. M .. 227 Williams, M. V. . 5 39 Wu. iV. T., 478 Ziıtleman. K. R .. 3 3 8
Wellnıan. '1. S .. 604 Williams, S., 7 3 Wutz, A . 6 1 Zooı;;uls. K. M . . 252
Wells. J. C. 277. 280 Williams, \'., 7 3 Wyaıı. T. 245. 3 1 8 Zııu. L., 540
Well" M. G .. 3 1 6 Williams. w.. 3 7 1 Wykk, !'<! .. 626 Zou, Y, 5 3 7
Welsh. D . . 4 5 1 Williamson. D L.. 5 5 1 Wyn. R . . 479 Zowie lnıcrıJinmcnı. 227
Welsh. D . P. . 394. 3 9 5 William"'"· J. B . . 577, 606 Wynn. K .. 1 54, 1 76 Zucker. A. N . . 2 1 2. 504
Wendel. G .. 9 0 Williamson. J. D .. 5 52. 5 7 1 Xu. F.. 1 54 Zucker, R. A.. 2 1 2
Weng, X .• 8 8 Williamson, R. A .. 1 59, 5 5 2 . 577 Xu. Q . . 5 37 Zuckoff. A . 6 3 5
Wenger. . 'I. S . . 1 4. 5 5 4 Williams-Wlıeeler. ,\>\., 367 Xu. X . . 1 54. 246, 537, 583. 602 Zukowski. A. . 1 6 5. 2 30. 2 l l . 1 0 3
Wengreen. H. J .. 5 5 4 Willis. S. L. 8. 1 7, 477, 489, 572. 575 Xu. Y. . 570. 58 3 Zushn. A .. 2 5 5
iD-667
•
ko n u d izi n i
Abecedarian Projesi. 299 geleneksel. 320-321 Annenin hastalıkları ve doğum öncesi ve bakım verme stilleri . 1 95 - 1 96
Aa ağlaması. 1 8 1 so,yal geleneksel. 3 2 1 gelişim. 90 Bağlanma. 384
Aoya duyarlılık Akışkan I akıcı mckanikJer, 563 Annenin ohe1iıesi ve doğum öncesi gelişim, Bağlantılılık, 386
bebeklikte, ı 39 Akışkan ı akıa zeka, 488 91 Bakım I bakım verme
ileri yetişkinlikte, 545 Akomodasyon, 1 48 Annenin stresi ve doğum öncesi gelişim, 9 2 Alzheimer hasıalannda
Açık bellek. 1 58. 566 Akran ilişkileri. (Bkz. aynca Arkadaşlıklar) Anoreksiya nevroza. 367 · 369 anneye karşı babanın
Açık zihinlilikibüyllme zihniyeti, 342 ergenlikte. 391 -395, 397 Apgar Ölçeği, 97-98 ve bağlanma
Adalet bakış açısı. 32 3 ilk çocuklukta, 246, 265-269 Apolipoproıein E (apoE). 5 8 1 Bakım evleri, 554-555
Aerobik egzersizi. 422 orta ve ileri çocukJukta, 3 3 1 -336 Arama refleksi, 1 2 6 Bakım perspektifi. 323
Afazi, 1 69 ve ergen madde kullanımı ve isüsman, Araştırma, 3 1 -40 Bakış açısı a l m a , 247, 3 1 4
Afrikalı Amerikalı(lar). (Bkz Etnik köken) 366-367 da yanlılığı e n aza indimıe, 38-40 Balık, anne diyetinde, 9 1
ai leler. 264 ve gelişimsel değişimler. 3 3 1 - 3 3 2 desenleri . 3 3 - 3 5 Bandura'nın sosyal bil işsel kuramı, 2 7
anne babalar yönetici olarak, 310 v e sosyomeı rik statü, 3 3 2 - 3 3 3 için veri toplama yönıeınleri, 3 1 - 3 3 Basılmama, 27-28
arasında ABÖS (Ani Bebek Olumu v e toplumsal cinsiyet farkhlıklan, 2 5 1 - nesne devamlılığı ve nedensellikle ilgili, genetik. 6 1
Sendromu). 1 1 9 252 151 Basit refleksler dönemi. 1 49 - 1 50
-da orak hücre anemisi, 6 3 Aksonlar. ı ı 4- ı ı 5 nın yayınlanması. 37 Baskın-çekini ı... gen ilkesi. 60-61
-ın yaşam beklentisi. 5 3 2 - 5 3 3 Aktif genotip-çevre korelasyonlar, 72-73 nın zaman uzamı, 35-36 Baş etme
ileri yetişkinlik, 6 1 2-6 1 3 Aktif ötenazi, 625 ve etik, 38 kayıpla. -nin ikili süreç modeli. 635-636
ve okullar, 3 3 9 Algı, 1 32 yenidoğanlarda algıyla ilgili, 1 3 3 - 1 34 ve duygu düzenleme, 1 82 - 1 8 3
v e zeka testleri, 299 çalışına yöntemleri, ı 3 3 - ı 34 AraştmnaaJar. 45, 523 anlam yaratma I çıkarma, 496-497
Agulama. 1 67 değişmezliği. 1 36- 1 3 7 Araştırmada eıik, 38 stresle, 2 ı 8 - 3 ı 9
Agulama. 1 67 diğer duyularda, 1 37- 1 39 Araşıırmalarda kandırma, 38 ve ölüm türü. 636
Ağırlık / kilo. (Bkz. aynca Obezite; Aşırı görsel. ı 35- 1 37 Araşumıanın 1.aman u1.amı. 35-36 Başanlı kimlik. 385
kiloluluk) inıennodal /duyular arası. 1 39- 1 40 Arkadaşça/Dostça sevgi, 453 Başarılı olmaya karşı aşağılık duygusu
bebeklikte, 1 1 3 -sal smıflama/kaıegorileme. 1 5 9- 1 6 1 Arkadaşlıklar dönemi. 2 3-24, 3 1 7
doğumda, düşük, 99-100 Algılanan kontrol ve ölüm, 632 ergenlikte, 39 1 - 392 Başanlı yaşlanma. 6 ı 4
erinlikıe, 354 Algısal gelişim ileri yetişkinlikte, 609 Baştan ayağa doğru büyüme öriinıusü, 1 1 2
ileri yetişkinlikte. 5 5 2 - 5 5 3 -bebeklikte, 1 3 1 - 1 4 1 . 1 49 - 1 5 5 ilk yetişkinlikte, 453 Baumrind'in anne babalık/ebeveynlik
i l k çocu klukta, 2 1 O -in ekolojik yaklaşımı. 1 3 2 o n a ve ileri çocuklukıa. 334-336 tarzlan. 2 5 3 -254
i l k yetişkinlikte, 420-422 v e beklentiler, 1 s 1 - 1 5 3 orta yetişkinlikte, 5 ı 7 - 5 ı 8 Bayley Bebek Gelişim Ölçekleri, 1 62 - 1 63
orta yetişkinlikte, 478-479 Alışma, ı 3 3 - ı 34, ı 56- ı 57 -ta toplumsal cinsiyet farklLhkları. 453 Bebek değerlendirme uzmanları. 1 62
Ahlak gelişimi. 3 1 9-324 Alışmanın ortadan kalkması. 1 33 Asimilasyon Bebeklik amnezisi. 1 58
-ilk çocuklukta, 347-349 bebeklikte. 1 56- 1 57 göçmenlerde. 398-399 Bebeklik. (Bkz. aynca Yeııidoğa nlar)
ahlaki kişilik. 324 Alışıırma oyunu I duyusal motor oyun, 267 Piaget'nin bilişsel gelişim kuramında. 1 48 -ıe uyku, 1 1 7- 1 1 9
-de toplumsal cinsiyet ve bakım bakış Alkol kullammı ve istismarı Asimilatif kontrol stratejileri . 602 -ıe aile. 1 96- 1 98
açısı. 323 ilk yetişkinlikte, 422-424 Asperger sendromu, 285 -ıe beslenme, ı ı 9 - 1 24
Kolhberg'in - dönemleri. 320-322 ileri yetişkinlikte, 5 50 Astım ve emıimıe. 1 20 -ıe beyin. ı ı 3- ı ı 7
ve ahlaki düşünce ve ahlaki davranış, -nın teratojenik etkileri, 88 Asyalılar. Bkz ayrıca Eınik köken -ıe bilişsel gelişim. 1 46- 1 76
322 Alkolizm. 422-424, 550 -da duygusal gelişim. 1 80 -ıe büyüme, 1 1 2 - 1 1 3
ve aileler, 322 Allerjiler. ve emzimıe, ı 20 Aşırı kilolu . ( B kz. ayrıca Obezite) -Le d i l gelişimi, 1 63 - 1 7 3
ve ebeveynlik / anne babalık, 248-249 Alzlıeimer hastalığı, 58 ı -584 ilk çocuklukta, 2 ı 2-2 ı 3 -ıe duygusal gelişim, ı 79- ı 86
ve kültür, 322 Amerikan Psikologlar B i rliği (American orta ve ileri çocukJukta, 2 8 1 -ıe duyu�al ve algısal gelişim. 1 3 1 - 1 4 1
ve olumlu sosyal davranış, 3 2 3 - 324 Psychological Association, (APA) etik v e annelik, doğum öncesi gelişim. 9 1 -ıe dtişuk doğum ağırlığı ve erken
ve sosyal geleneksel akıl yürüıme I kodları. 38 v e emzinne, 1 2 1 doğma. 99- 1 00
muhakeme. 323 Amiloid plaklar. 58 ı Aşınlaştırına I genişletme. 1 68 -ıc evlatlık çocuğa ebeveynlik I anne:
A h l a k i akıl yüruıme I muhakeme. 247- Amnezi. bebeklik (çocukluk). 1 58 - 1 59 Aşinalık ve çekicilik. 450-4 5 1 babalık. 70
248, 322 Arnniyon, 82 Aşk, 453-454, 5 1 4- 5 1 6 -le gelişimin ölçümü, 1 6 1 - 1 63
Ahlaki davranış. 248, 322 Arn niyosente1, 66-67 Aıopik dermatit ve em1inne. 1 2 ı -ıe kişilik gelişimi. 1 86- ı 89
Ahlaki duşü nce. 322 Amygdala. 357 Aynı evi paylaşan /birlikle yaşayan -ıe motor gelişim I hareket gelişimi.
Ahlaki hisler, 247 Ana! dönem, 22-23 yetişkinler. 456-457 1 25 - 1 3 1
Ahlaki karakter /özellik. 324 Analitik zeka, 295 Aynlık protestosu. 1 82- 1 83 Bebeklikte ağlama. 1 67, 1 8 3
Ahlaki kimlik, 324 Anaokulu öğretmenleri, 46 Azınlıklar. (Bkz. aynca Çeşitlilik, Etnik Bebeklikte algı v e motor eşleşmc:si. 1 4 1
Ahlaki kişilik, 324 Anaokulu, çocuk merkezli, 2 3 3 köken özel gruplar) Bebeklikte büyüklük değişmezliği. 1 36
Ahlaki örnekler, 324 Androjeni, 327-334 B de değil A da hatası, ı 5 1 Bebeklikte gülümseme. 1 8 1 - ı 82
AIDS B k HIV/AIDS Androjenler, ve toplumsal cinsiyet gelişimi, Babalar. (Bkz. aynca Ebeveyn(ler) anne Bebeklikte içgôrü, ı 9 ı
Ajle politikası. 1 3 249-250 babalar) Bebeklikte jest ve hareketler. 1 67
Aile Sorunlan programı. 368 Anenserali. 85 anneye karşı babanın bakım vermesi. Bebeklikte kavram oluşumu. 1 59- 1 6 1
Aile ve tüketici bilimi eğitmenleri, 46, 362 Anılarla tedavi, 596 1 97- 1 98 Bebeklikte korku. ı 82
Aileler. (Bkz. aynca Boşanma; Babalar; Ani bebek ölümü sendromu (ABÔS). ı ı 8- baba için doğum izni. 1 98 Bebeklikte niyet. 1 90- 1 9 1
Evlilik; Anneler; Ebeveyn(ler)/ anne 1 1 9, 1 2 1 doğum sonrası duygusal Bebeklikte sınıflama/ka tegorileme, ı 59- 1 6 1
babalar) 385- 386,397 Animi1jm, 2 1 7 dalgalanmalarda. 1 0 3 Bebeklikte sosyal gelişmişlik. 1 9 ı
bebeklikte, 1 96- 1 98 Anketler, 32 v e doğum öncesi gelişim, 9 2 Bebeklikte sosyal yönelim. 1 89- 1 9 1
-de kuşaklar arası ilişkiler, 520-523 Anlam daralması. 1 68 -m sosyalleştinne stratejileri, 2 5 1 Bebeklikte şekil değişmezliği, ı 36- 1 37
değişim. 260-264 Anlam bilim, 1 6 5- 1 66, 23 ı Baba için doğum izni, 1 98- 1 99 Beckwi th-Wiedemann sendromu, 6 1
ilk çocuklukta. 2 5 3 - 2 64 Anne baba için doğum izni, 1 98- 1 99 Bağ kurma. anne baba-bebek, 1 04 Beden imgesi, 356, 367
-in sosyoekonomik staılıleri, 264 Anne kan taraması, 66 Bağımlı değişken. 34-3 5 Bedensel kinesıeıik ıeka. 296
orta ve ileri çocuklukta, 329- 3 3 1 Anne yaşı ve doğum öncesi gelişim, 9 1 -92 Bağunlılık, 422 Beka r / tek yetişkinler. 456
üvey aileler, 3 3 0- 3 3 1 Anneler, (Bkz. aynca Anneyle ilgili kayıtlar Bağınısız değişken, 34-35 Beklentiler
ve ahlak gelişimi. 322 ebeveynler / anne babalar. gebelik, Bağımsızlık ve algısal gelişim, 1 5 1 - 1 5 3
ve çocuğa kötu muamele. 258 doğum öncesi gelişim) bebeklikte. ı 88- ı 89 ve bellek, 5 67
ve ergenler; 385- 386. 397 anneye karşı babanın bakım vemıesi, ve yakınlık, 452 Bel soğukluğu. 428
ve etnik köken. 264 1 98 Bağışıklık sistemi Beliren yetişkinlik, 385, 4 1 6-4 1 8
ve kardeş ilişkileri. 259-260, 5 1 7- 5 1 8 doğum sonrası donemde, 1 02 - 1 04 ileri yetişkinlikte, 541 Belirsiz iz kuramı. 2 9 1
ve kültürler arası çalışmalar. 263-264 doğum sureci. 94-97 ve stres. 482 Belleği gelişıinnede zihınsel imgeleme. 290
Akciğerler. 48 1 . 545-546 için doğum izni, ı 98- 1 99 Bağlanma Bellek
Akıl yürütme sosyalleştirme stratejileri. 2 5 1 bebeklikte, ı 9 ı - 1 95 açık (ifade edilebilir). 1 58, 566
ahlaki. 247-248 Annenin diyeıi ve doğum öncesi gelişim. 9 1 -da bireysel farklılıklar, 1 93 - 1 9 5 bebeklıkıe. ı 58- 1 59
gelenek öncesi. 320 Annc:nin duygusal d u rumlan ve doğum ergenlikte, 389- 390 bilgi ve u1.manlaşma ve-. 290
gelenek sonrası I ötesi. 32 1 · 322 öncesi gelişim, 92 -nın tanımı. 1 9 1 çalışma. 490-49 ı. 566
KD-669
•
Dil gelişimi Dokunma duyu'iu \"e çocukların kilosu. 28 l -le doğum konırolu, 359- 360
bebeklikte, 1 64- 1 72 bebeklikte, 1 39 ve ebeveyn �-c.K uk ilişkisinde gelişimsel -te ebeveynlerle/anne baba ile çatışma
biyolojik ve çevresel etkiler. 1 68 - 1 72 ileri yetişkinlikıe, 545 değişim ler. 329 çaıışma. 390- 39 1
iki dillilik ve ikinci dil öğrenimi, 305- 307 Down sendromu, 62, 9 1 -92, 300 ve toplumsal cinsiyet gelişimi, 2 5 1 -it' evlat edinilmiş ergenlere anne-
ileri yeıişkinlikıe, 574-575 Döllenme. 59 yöneticiler olarak. 329-330 babalık, 70
ilk çocu klukıa, 1 72, 230-232 Duchenne işareti, 1 8 1 Ebeveyn için doğum İ7.ni, J 98- 1 99 -ıe fiziksel gelişim, 3 5 3 - 3 57
-nde eıkileşimsel yaklaşım, 1 72- 1 7 3 Dul yetişkinler ara<;ında destek programı. 63 9 Ebeveynliğe/ anne babalığa geı·iş, 463-464 -ıe gebelik, 360-361
orıa v e ileri çocuklukta, 303-306 D u l yetişkinlere s.osyal hizmet. 639 Ebeveynlik/ anne babalık. f8kz. ayrıca -le gelişimsel sonuçlar, 69
ve dil ötesi farkındalık, 3 0 1 Dulluk. 6>7-639 Ebe\'cynler I anne babalar) -ıe intihar, 405-406
v e fonoloji v e morfoloji, 1 64, 1 66, Durağanlık değişme konusu, 20-21 ergenlerin, 389-391 -ıc madde kullanımı \'(' istismar, 366-367
230- 2 3 1 ve çocukluktan yetişkinliğe geçiş, 446- evlat edinilmiş/ evlatlık çocukların. 70 -ıe ölümün ba�lıca nedenleri. 365- 366
v e gramer I d i l bilgisi. 303 449 ilk çocuklukıa. 253-256 -ıe 'ağlık konuları. 363- 366, 396
ve küçük çocukların okur ya1.arlığı, ve yetişkin kişilik gelişimi. 5 1 1 - 5 1 4 tarzı. 2 5 3 - 2 5 5 -ıe sosyod uygusal gelişim, 382-4 1 0
2 3 1 -232 Durağanlık, 503-504 v e ahlak gelişimi, 248-249 -ıe uyku, 364
ve okuma. 304 Duyarlı döncnıkr. 27 ve cezalandırma, 255-256 -ıe yeme bozu kluğu. 367-369
ve pragma tikler, 1 6 5- 1 66, 2 3 1 -2 3 2 Duygu ifadesi ve 'iO'iyal ilişkiler, 1 8 1 - 1 82 ve mizaç. 1 86 -ten yetişkinliğe geçiş, 4 1 6-4 l 9
vt· sentaks v e semantik ı söz dizimi \'e Duygu koçluğu yapan ebeveynler I anne ve ortak ebeveynlik/ anne babalık. 256 ve aileler. 389-391
anlam, 1 64- 1 66, 230-232 babalar, 246 Egzersiz ve akranlar, 392- 394, 397
ve söıcuk dağarcığı. 303 Duygu(lar) aerobik. 422 H. çocuk ve genç ... u,ıuıu�u. 402-403
Vygmsky'nin kuramı. 220-223 benlik bilinci I ü1 bilinç, 1 80, 245-246 ergenlikle, 363- 364 \ e euıik köken, 398-399
Dil kazanım aygıtlan. 1 69 -birincil, 1 80 ileri yetişkinlikte. 542-543. 550-552 ve geçiş törenleri, 398
Dil ötesi farkındaklık, 303 -da doğum sonrası dalgalanmalar. 1 03 - ilk çocuklukıa. 2 1 3 - 2 1 4 ve kimlik. 383-386
Dilde etkileşiııısel bakış açısı. 1 69, 1 72 - 1 7 3 1 04 i l k yetişkinlikte, 422 ve kulıur, 396-40 1
Dilimin ucunda fenomeni. 565-575 -ı anlama. ilk çocuklukta, 245 ona ve ileri çoçu klukıa. 279-280 ve medya, 399- 40 1
Din I inanç -ın bebekte ifadesi ve sosyal ilişkiler, Egzosistem, 29 ve toplumsal cinsiyet, 396
ergenlikte, 386-388 1 8 1 - 1 82 Eğitim psikologları. 46 Ergenlikte kalabalı klar. 393- 394
ileri yetişkinlikte. 587-588 -ın dili, 245 Eğitim ve gelişim psikologları, 46 Ergenlikte kli kler, 393- 394
orta yetişkinlikte, 494-497 ·ın duzcnlenmesi, l 82- 1 8 3, 245-246 Eğitim. 1 0. (Bkz. ayrıca. Universite , okullar) Ergenlikte özerklik, 389- 390
ve kimlik gelişimi, 387-388 -ın kontrolu. ilk yetişkinlikte. 447 C\'lilik öncesi, 459 Erikson'ın psikososyal kuramı, 23-24
ve sağlık, 495-496 -ın ıanımlannıa'iı, 1 79 güçlükleri olan çonıklcH i(in, 286-287 ve bebeklik, 1 9 1
Dinamik sistemler kuramı, 1 2 5 - 1 26 ilk I erken, 1 80 iki dilli. 305-306 ve ileri yetişkinlik, 594-596
Disleksi. 283 ve annelik, doğum üncesi gelişim, 92 ilk çocukluk ! Bkı erken çocukluk ve ilk çocu kluk, 24 3
Diyabet Duygulara kayıtsız kalan ebeveynler I anne eğitimi) ve ilk yetişkinlik, 452
gebelikte. 90 babalar. 246 ve bellek, 567 ve kimlik, 384
-in ranımı, 64 Duygusal gelişim. (Bkz. ayrıca ve Hiçbir Çocuk Geri Kalmasın Harekeli, ve una ve ileri çocu kluk, 3 1 7
ve doğum öncesi gelişim, 90 sosyoduygusal gelişim) 337-338 ve ona yeıişkinlik, 503-504
ve emıirmc, J 2 1 bebeklikte, 1 79 - 1 8 3 ve iJeri yeıişkinlerdc bil işsel işlevsellik, Erinlik/Buluğ, 3 5 3 - 3 5 6
Diyalog. Vygoısky'nin kuramında. 220-221 -de biyolojik ve çevresel etkiler, 179- 1 80 567-569 -ıe beden imgesi, 3 5 6
Oiyt•t, annelik ve doğum öncesi gelişim, 9 1 ilk çocuklukta, 245-246 ve Vygoısky'nin kuramı. 22 1 -2 2 3 - t e boy ve kilo, 354
ONA. 5 8 orta ve ileri çocuklukla. 3 1 7- 3 1 9 v e 1eka puanları. 298 -te hormona! deA:işmcler, 354-355
Doğa zekası, 296 v e çocuk bakımı, 1 98-202 Eklektik kuramsal yönelim. 29-30 -ıe zamanlama ve çcşi ılilik, 355
Doğal doğum. 95-96 ve sosyal bağlam. 1 8 1 - 1 82 Eklem iltihabı, 548 \'l' <.insel olgunlaşma, 354
Doğal gözlem. 32 Duyu geli�iıni Ekolojik kuram. 28-29 ve erken ve geç olgunlaşma . . 356
Doğal Ölüm Hareketi. 624-625 bebeklikte, 1 3 1 - 1 4 1 algısal gelişimin. 1 32- 1 3 5 Erkekler. ( B kz. ayrıca Babalar, Gcyler)
Doğal seçilim, 54-55 ileri ycıişkiıılikıe. 543-545 Ekonomi ve ileri yetişkin ler, 603 dul. 637-639
Doğrudan eğiıim yaklaşımı, 337 Duyular arası I intermodal algı, 1 39- 1 40 Elekıra kompleksi. 250 urıa yaşta honnon değişiklikleri. 485-486
Doğum ağırlığı. düşük. 99- 1 00 Duyum, 1 3 1 - 1 32 Elekıroensefolograın (EEG) ve bebek beyin toplumsal cinsiyet, toplum<ıal cinsiyet
Doğum ayına göre küçük bebekler. 99- 1 00 Duyusal motor I duyu hareket dönem/-i. aktivitesi. 1 1 4 farklılıklan ebeveyn(ler) I anne
Doğum imi. 1 98- 1 99 24-25, 149- 1 5 5 Eleştirel düşünme. 29 1 . 373 babaflar)
Doğum izni. 1 98- 1 99 d e neme devamlılığı. 1 5 1 Embriyo. 8 1 Erkeklerin yaşamında mev'limkr, 504-505
Doğum konırolı..i, ergenin kullanımı. -in alt dönemkri, 149- 1 50 Embriyonik dönem, 8 1 -82 Erl\en başlang1çlı Alzheiıner lıac;talığı, 581
359-360 in dcğnlendirilmesi, 1 5 1 - 1 5 5 Emeklilik, 577-579 Erken buluğa erme, 30 ı
Dogum öncesi bakım. 92-93 Duyusal motor I duyu hareket oyun, 267 Emme refleksi. 1 26 Erken çocukluk eğitimi
Do�uın öncesi gelişim. 8 ı -93 Düşmanlık ve fiz.ik,cl ceza. 258 Emme, yüksek genlik, 1 34 dezavanıajlı çocuklar için, 234-236
beynin, 85 Düşük doğum ağırlıklı bebekler. 99- 1 00 Empati. 247-248 gelişime uygun olan ve olmayan, 234
doğum üncesi dönem ve tanımı. l 6- 17 Düşünce ve düşünme. 292 Eın1irme ve göğüs kanseri, 12 l -nde tartışmalar. 236-237
cmbriyo döneminde. 8 l -83 ahlaki, 3 1 9-324 Emzirmeye karşı biberonla besleme, ı 21 - 1 22 -ne Momesorri yaklaşımı. 2 3 3 -234
feıal dönemde. 83-85 bilimsel. 292 En az sınırlayıa çevre. 286 ve çocuk merkezli anaokulu, 233
germinal dönemde, 8 l eleştirel, 2 9 1 . 37} En yaşlı yaşlı. 5 3 5 - 5 36 Erken eğitim eğitmenleri, 46
normal. 9 3 formel işlemler 'iOnra\ı, 433-434 Engelli Bireylerin Eğııımi Hareketi ( 1997), 286 Erken yetişkiıılikıe aşırı içme. 423
riskleri. 86-92 ırakı;,;ak. 292 Engelli Çocuklar için Eğitim Hareketi Eroin. Leraıojen olarak, 89
ve doğum öncesi bakım. 92-93 ilk yeıişkinlikıe. 4H-434 1 97 5 . 286 Erteknmiş taklit, 1 59
ve doğum öncesi ölçme, 66-67 işlem öm:csi. 2 1 6-2 l 9 Enlemesine kesiısel yaklaşım, 35 Eskimolarda ani bebek ölümü -.t..·ndromu, 1 19
ve üreme ıeknolojisi, 67-68 ona ve ileri çocuklukta, 2 9 1 -294 Epigeneıik bakış. 74 Esneklik. 8
Doğum üncesi hemşireliği, 96 yakımak, 292 Episodik bellek, ileri yetişkinlikte, 565 Eş arayanlar (boşanmadan \onra ). 465
Doğum üncesi tanı ıestleri, 66-67 yaratıcı, 2 9 1 -292 Erekti! fonksiyon bmukluAu. 485-486 Eşitlik için kadınların ınucadelesi. l 1 - 1 2
Doğum sırası. 259-260 -ye ilişkin Vygotsky'nin kuramı. 220-223 Ergen bennıerkeıciliği. 37 l - 372 Eşleme hipotezi (Denklik denencesi). 4 5 1
Doğum sonrası depresyonu . 1 0 3 Ebelik. 94-95 Ergen Destek Progra mı. 362 Eıiketleıne. 1 7 1
Doğum <;onrası dünemi. 1 02- l 04 Ebeveyn ı anne baba eğitmenleri, 464 Ergen problemlerini az...a l tmada erken tanılama Etnik kimlik, 385- 386
Do�um sonrası. 94 Ebeveyn I annl' baba-bebek uyumu, l 97 ve müdahale programlan, 470 Eınik koken. 1 0- 1 1 . (Bkz. ayrıca Kultur.
Doğum süreci Ebeveyn(ler). (Bkz. ayrıca Aileler. babalar. Ergenlerde akran baskısı. 392-393 l)zel grupları
-nin evreleri. 94 anneler Vl' ebeveynlik) Ergenlik, 1 6, 1 7, 352- 3 5 3 ergenlikte. 398-399
ve doğum ortamı ve katılanlar. 94-95 -ıararından dil gelişiminin -problemleri, 406-407 ve aileler, 264
ve dogunı yöntemleri. 95-97 kolaylaşıırılması. 1 7 1 - 1 72 in vitro fertilizasyon ve (tüp bebek ve akademik başarı, 339
Doğum uzmanları. 47 çalışma. 260-26 1 yöntemi ve) ve ebeveynlik I anne babalık, 254. 264
Doğum. evreleri. 94 ergenlerde madde kullanımı ve -nin doğası, 3 5 2 - 3 5 3 ve goç, 398-399
Doiıum. BkZ Doğum süreci istismar, 367 - ı e ffi7iksel) eg1crsi1, 363- 364 ve ileri yeLişk inlik, 6 1 2 - 6 1 3
Doğum. Bk1 Doğum süreci evla ılık, 68-70 -ıe benlik saygısı. 382-383 ve işyerinde çeşitlilik. 4 39
Doğuma yardımcı kişi. 95 gey ve leLbiyen, 262 -te beslenme. 363-364 ve sosyoekonomik stalu. 398-399
Doğumda akapunkıur. 97 -in boşanma". 2 6 1 -262 -ıe beyin, 356-357 ve yaşam beklentisi. 5 3 2 - 5 3 3
Doğumda analjezikler. 95 -in ergenk çatışması. 390-391 -te bilişsel gelişim. 37 1 - 372 E t n i k yanlılık. araşıırınalarda en aza
Do�umda anestezi. 95 istismar edici, 257-258 -te cinsel kimlik, 358 indirme,39-40
Doktorlar olarak yaşlı yetişkin ler, 608-609 -ıe cinsellik, 357-361 Etnik yuzeysel etikeı, 39-40
geritaıri, 47 ve boş yuva -.endrom u, 5 1 6- 5 1 7 -ıe depresyon. 403-405 Holoji, 27- 28
pediatri'itler, 47, ı 24 ve çoc.:ukların duygulan. 245 -ıe din ve mant·vi gdişim, 386-388 l:: ıolojik kuranı, 27- 28
KD-671
lnıihar çocuk servislerinde yönetici/Head Start, 236 iki külııirlu, 386, 427
ergenlikıe,405-406 çocuk sosyal hizmeı görevlisi. 48 toplumsal cinsiyet, 249
yardımlı, 325 çocuk yaşam uzmanı. 48, 282 ve gelişimsel değişimler. 384-385
lpoıekli / erken ba�lanılmış kimlik, 385 danışman psikolog, 46 Kimlik gelişimi ve din, 387-388
lspanyol kökenliler. (Bkz. ayrıca Latin kökenliler) doğum hemşiresi. 96 Kimlik statüleri, 384-385
l<ıekli/gömıllü yanlılığı (araşıırmada). 2 8 3 doğum u1ınanı. 47 Ki rleticiler, teraıojen olarak. 90
lsıihdam. ( B k z . kariyerle ilgili kayıılar. i ş / çalışma) ebe-hemşire, 47 Kisıik tibro7İS, 64
istisnai çocuklar öğretmeni, 45-46 eğitim ve gelişim psikoloğu, 46 Kişiler arası ka rşılıklı beklenıiler ilişkiler ve kişilerarası uyma
iş birliği. 1 90 erken eğitim eğiııneni. 46 dönemi, 320- 3 2 1
işin başında bulunma/işi yürinme, 362 evde sağlık hizmeti görevlisi, 48 uyma dönemi. 320- 3 2 1
lşiıme evlilik ve aile terapisti. 48 Kişiler arası zeka. 296
bebeklikıe, 1 38 - 1 3 9 fizik tedavi uzmanı, 47 Kişilerarası zeka. 296
feıusıe, 1 37 - 1 38 gelişim psikoloğu, 227 Kişilik
ileri yetişkinlikte, 544-545 genetik danışman, 48. 65 ahlak, 324
orıa yetişkinlikte, 479-480 geriaıri hekimi. 47 -ileri yeıişkinlikıc. 600-601
işlem öncesi dönem geriaıri hemşiresi. 47. 554-555 -in beş büyuk faktörleri, 5 1 1
-nin sembolik işlev alı dönemi, 2 1 7 -2 1 8 geronıolog, 46 Kişilik gelişimi
tanımı, 24-25, 2 1 6-2 1 7 ilaç danışmanı, 47 bebeklikte, 1 86- 1 89
v e odaklanma/ merkezileşme, 2 1 8-2 1 9 ilkokul veya ortaokul öAreımeni. 45 orta ve ileri çonıklukta, 3 1 4- 3 1 7
işlem öncesi dönemde korunum, 2 1 8-2 1 9 istisnai çocu klar (özel eğitim) e�itıneni, 45-46 orta yetişkinlikte, 50 3 - 5 1 O
işlemler. 2 1 7 jinekolog, 47 ve bağımsızlık. ı 88- 1 89
somut, 288 kariyer danışmanı, 46-47 ve benlik duygusu. 1 87 - 1 88. 3 1 4- 3 1 7
işlevsel yaş, 5 35 - 5 3 6 klinik psikolog,46 ve çocuk bakımı, 1 98-202
iyilik hali, 9 - 1 O konuşma terapisti. 48 ve güven. t 86- 1 87
Jinekolog, 47 maneviyat/pastoral danışmanı, 496 ve yetişkinlik dönemleri, 503-506
Kaba I buyLik motor beceriler meslek terapisti. 48 Kişisel hikayeler. 3 7 1
ilk çocu klukta gelişimi, 2 1 1 odyolog, 48 Klinefelıer sendromu. 6 2
bebeklikte gelişimi, 1 27 - 1 30 okul da nışmanı, 46 Klinik psikologlar. 4 6
Kaçınan bağlanma ta f7ı, ilk yetişkinlikte, 448 okul öncesi/anaokulu öjtretmeni. 46 Kodlama, bebeklikte. ı 5 8
Kadınlar. (Bkz. ayrıca Toplumsal cinsiyet; Topluın'ial okul psikoloğu. 46 Kohon/kuşak etkileri, 3 6
cinsiyet farklılıkları; Annelikle ilgili girdiler I kayular; psikiyalrist, 46 v e orta yaş gelişimi, 508
Ebeveyn(ler); Gebelik; Doğumöncesi gelişim) rehabili tasyon danışmanı. 47 Kokain, ıerawjen olarak, 88-89
doğum sonrası dönemdeki. 1 02- 1 04 sa�lık psikoloğu. 404 Koklea/kulak salyangozu. 544
doğum s i.ı recindeki, 94-97 sosyal çalışmacı, 47 Koku alma duyusu
dul. 637-639 sosyal hizmet profesön.i ve yönetici, 643 bebeklikıe, ı 39
eşiılik için mücadele eden, 1 2 ıerapötik I rekreasyon terapistleri. 48 ileri yetişkinlikte. 545
lezbiyen ( Bkz. Lezbiyenkr) üniversite profesöru (öğreıiın üyesi). 4 5 Kolay çocu klar. 1 8 3
menopozdaki, 484-485 yaşam boyu gelişim ve psikoloji profesörü. 5 2 3 Kolesıerol. 480
ve yükselmelerine engel görünmez \ınır, 440 yaşlı bakımevi hemşiresi, 627 Kontrol grubu, 3 5
Kafein. ıeraıojen olarak, 88 yenidojtan hemşiresi. 47 Konuşma terapistleri. 48
Kal ıpyargılar. toplumsal cinsiyet, 324-325 yuva yöneticisi. 200 Konuşma. (Bkz. ayrıca Dil gelişimi)
Kalıum çevre ilişki leri. 72-73 yüksekokul ı kariyer danışmanı, 4 1 8 çocuk yönelimli, 1 7 1
Kalıtım. (Bkz. aynca Geneıikle ilgili kayıılar) Kariyer danışmanları . 46-47. 4 1 8 içsel. 220
Kalıtım-çevre tanışması. 20 Kariyer. üniversite öğretim uyeleri/profrsOrleri. 4 5 Korelasyon katsayısı. 34
ve davranış geneıiği, 7 1 -72 sosyal hizmet, 6 1 3 Korelasyonel araştınna, 3 3 - 34
-na epigenetik yaklaşım. 74 yaşam boyu gelişim ve psikoloji. 5 2 3 Korpus kallosum. 3 5 7
ve kalıt ım-çevre ilişkileri, 7 2 - 7 3 Karşılıklı sosyalleşme, 1 97 Koryon v i l l u s biyopsisi. 66
ve bebeklerde a l g ı . 1 40 Karyola. 26 Koşullama. edim/operanı. bebcklikıe, 26-27, 1 5 6
ve paylaşılan ve paylaşılmayan çevresel deneyimler. 7 3 Kaıarakı. 544 Kötü beslenme I beslenme bozukluğu
Kalori kısıtlama, 5 5 2 Kaybın düzenlenmesi. 9 bcbeklikıe, 1 22, ı 24
Kalp damar sic.;temi hastalıkları Kaygı (Anksiyeıe) ilk çocuklukıa. 2 1 4
ileri yetişkinlikte, 545-546 annelik ve doğum öncesi gel.işim. 91 -92 Krisıalize pragmalikler, 5 6 3
ona ve ileri çocuklukta, 2 8 1 yabancı, 1 82 Kristalize zeka, 488
orıa yeıişkinlikıe, 480-48 1 Kaygılı bağlanma ıarzı, ilk yeıişkinlikıe448-449 Kritik dönemler. 28, 86
ve "'re<;, 482 Kayıp.6 34-637 Kriz. kimlik, 384
Kamehaıneha l lköğreıim Eğitim Programı. 2 2 1 Kayıpla baş etmenin ikili sü reç modeli. 6 3 6 Kromozom (lar). 57. 59-60. 249
Kamu politikası. yaşlanan ıoplum ve.603-605 Kaynak belleği, 567 Kromozom anomali leri, 62-65
Kamusal konuşma. 467 Kaynaşıırma (e�iıimi), 286-287 Kronik bozukluklar. 482
Kan uyuşmazlığı ve doğumöncesi gelişim, 89 Kazalar Kronolojik yaş. 1 8 - 1 9
Kanguru bakımı, 1 00 ileri ycıişkinlikıe, 549 Kronosistem, 29
Kanser orta ve ileri çocuklukta, 280 K u ramlar, 22
emzirme ve annelik. 1 2 1 Kemikler Kurşun, teratojen olarak, QO
orıa ve ileri çocuklukta, 2 8 1 -282 orta yeıişkinlikte, 479 Kurumsal i!'tismar. yaşlılann, 585-586
Kapalı zihniyet. 342 ve kemik erimesi. 548-549 Kuşağa bağlı normaıi[ eıkiler. 9
Kara sevda, 4 5 3 Kendini anlama Kuşak adaleısizliği. 604
Karanlığa uyum, ileri yeıişkinlikte, 5 4 3 geliştirilmesi, 3 1 4 Kuşaklararası ilişkiler. 5 2 0 - 5 2 3
Karar verme. 372-373 i l k çocuklukıa. 243-244 kuçui m e (doğumdan sonra ra himde), 1 02
Kararlılık I kararsızlık, 362 Kendini düzenleme, 182- 1 8 3 Kulıur. 1 0 - 1 1 . (Bkz. ayrıca Eınik kökeni
Kararsız I askıya alınmış kimlik. 385 ona v e ileri çocuklukıa. 3 1 7 ve ahlaki akıl yüriııme I muhakeme. 322
Kardeş i l işkileri Kendini geliştirenler ( B oşanma \ionrası), 465 ve aileler. 263-264
ilk çocuklukta, 259-260 Keşif. 384 ve akademik başarı, 3 4 1 -343
ona yeıişkinlikte, 5 1 7- 5 1 8 Keıleme I keılenmt' ve anne babalık I ebeveynlik, 254-255, 263-264
Kargaşalı I dağınık kimlik, 384 aşina olunmayan I tanıdık olmayan durumda, 1 8 3 ve bağlanma, 1 9 3 - 1 94
Kariyer iler) ilk yetişkinlikte, 447 Vl"' çıkma, 3 9 5
ilk yeıişkinlikte, 4 3 5 -440 Kısa süreli bellek, 225 v e duygusal gelişim, ı 79- 1 80
orta yeıişkinlikıe, 492-493 Kısırlık, 67-68 ve ergen gelişimi, 396-401
Kariyer (ler), yaşam boyu gelişim alanında Kızamıkçık ve doğum öncesi gelişim. 90 ve gelişim. 9
aile ve wketici bilimi egiıicisi, 46, 362 Kızlar. ine.. 362 ve ileri yetişkinlik, 6 1 3-6 1 4
anne baba/ebeveyn eğiıicisi, 464 Kimliğe karşı kimlik karmaşası dönemi, 23, 384 ve matem, 636-637
araştırmao. 45. 5 2 3 Kimlik ve mizaç. 1 86
bebek değerlendim1e uzmanı. 1 62 ahlak, 324 ve ona yaş gelişimi, 5 1 O
çocuk dokıoru, 47, 1 24 beliren yeıişkinlikıe. 385 ve ölüm. 622·623
çocuk hemşiresi. 47 ergenlikıe, 383-386 ve sağlık, 482-483
çocuk klinik psikoloğu. 1 O Erikson'ın bakış açısı. 384 ve zeka. 297
çocuk psikiyatri5ti, 34 l eınik. 385-386 Kuhurden bağımsız ıestlcr. 299- 300
KD-673
Rad yasyon. ıerawjen olarak, 90 Sosyal yaş, 1 9 babayla ilgili fakıörler olarak, 92 okurken çalışma. 4 3 8
Rahibe Çalışması. 542 Sosyalleşme çevrc<>el. 90 Ü niver..,iıcler. (Bkt.. Ü niver"i iıe prufl'<.,örkri )
Reddedilen çocuklar, 3 3 2 iı.;in annelerinkinc k.ırşı babaların duygusal durumlar ve strt'\ olarak, 92 Üreme teknolojisi, 67-68
Refleksi! gulti m'll'me. 1 8 1 sı ra tejik ri. 2 5 1 -in gt·nel ilkeleri, 86 Ürl't kcnl iğe karşı verim..,izlik dönemi. 24.
Refleksler, 1 26- 1 27 1-ar\ı l ık lı, ı 97 - in zanıanlama'iı. 86-87 503-504
Rehabilitasyon danışmanları. 47 Sosyoduygusal gelişim. ( Bkz. ayrıca kan grubu uyu�nıcızlığı olarak. 89 Ü>1 bellek. 292
REM dışı uyku. 1 1 7- 1 1 8 Duygmal ge l i şim; Duygu ilar); Kişilik: p<iikoakıif ilaçlar olarak, 88 Usıbiliş, 292-294
Rem uykusu, 1 1 7- 1 1 8 Kişi l i k gl' l i�im i ) reçetı.•Ji Vl" reçt't l.'\ i7 ilaçlar olar<ık, 86-87 üsıun zek§lılık, 3 0 1 -302
Renk görme bebel-liktc, 1 78-202 ve annenin diyeti, 91 Üvey aileler, 3 3 0- 3 3 1
bebeklikıe. 1 36 de toplumsal cinsiyet farklılıkları. n· annenin hastalıkları. 90 Vaillant'ın ça lışmaları. 5 1 3
ileri p:ti�kinlikte, 544 >26-327 \'e annenin ya�ı. 9 1 -92 Vaka ça lışma l a rı, 3 3
Rı.• sepıörlcr, d uyusal. l 3 1 - 1 3 2 ergenlik te, 382-407 Ter<> pozisyon /Tns doğum, 96 ve 'il rcs, 482
Rh fakıoru. 89 ileri yetişkinlikte, 594-600 Te'itosıeron, 3 5 5 Veri ıoplama yünıemleri. 3 1 - 3 3
RhoGAM (Anti-Rh immunoglobulin). 89 ilk çocuklukıa. 242-269 Toplum çapında çok ıaraflı yaklaşımlar. 407 Victoria Boyla m'ial Çalışması. 57 1
Rııl(ler) ilk ycti şki nlikıe, 445-468 Toplumsa cinsiyet. (Bkz. ayrıca Erkek; Vitamin ler. ve yaşlanma. 5 5 3 - 5 54
ıoplunhal cinsiyet (Bkl. Toplum'ial ona ve ileri çocuklukıa. 3 J 3 - 3 4 3 Kadın! Vygot,ky'nin kuramına ıcınelknmi� öğretim
cinsiyet rolleri) o r t a ycıişkinlikıe. 502 - 5 2 3 bağlamda. 327-328 stratejileri. 22 1 - 2 2 3
toplum�aı rol teorisi. 250 So'iymhıygusal seçicilik kuramı, 596-597 ileri yeıişkinliktt.', 6 1 2 - 6 1 ' Vygoı ... ky'nin so\yokülıurcl bilişsel kuramı,
Romantik aşk. 453 So<>yoduyguı.;al sıı reçlcr. 1 5 ilk çonı k l u k ıa, 249-252 2 5 -26, 220-223
Romantik ilişkiler Sosyoek onomik duzey ( S E D ) . ( Bkz. ayrn.:a orta ve ileri çonıklukıa. 324-328 -e iskcil' oluştu rma, 220-221
ergenlil-ıc. 394· 395 Yoksulluk ve ahlak �elişimi. 324 -na temellendirilıni� ilğretiın 'ıt ra ıcjill'ri .
il eri yeı işkin lik ıe. 607·608 ve aileler. 264 ve bi li�scl gelişim. 3 2 5 - 3 2 6 22 1 -222
Rubella ( k ızamı k�·ık ) . ve doğum öncesi vt.' akademik başarı. 3 3 8 - 3 39 ve fizik..,d gelişim. 325 -nın dcğerkndirilmöi. 2 2 1 , 223
gelişim, 90 ve bellek, 567 ve kalıp yargılar, 324-325 -nın Piaget'nin kuramıyla
Sabitlennıt.· nokıa'iı, 42 1 ve beslenıııe, 2 1 4 ve mizaç. 1 86 kar�ılaştırılması, 223
Sağlayıcılık, 1 32 v e dil gelişimi, 1 7 1 - 1 7 2 ve orta yaş gelişimi. 508-509 ve dil ve duşli nce, 221 -222
Sağlık bak ımı \'t.' erken çocu kluk ı:ği ı i m i . 23-l-236 ve o;osyoduygusal geli�im. 326-327 ve yakınsak / potaıısiyd gelişim alanı. 220
ileri yetişkinlikte, 554- 5 5 5 ve t'tnik köken, 399 n• toplumsal dnsiycı ro\ "iınıflamar.;ı, 337 Wcchslt:r ülçckkri, 295
ölmekıt· o l a n b i reylere, 626-627 So'ıyoktilLi.ircl bağlamlar. ( B kz. ayrıca Kllltur Toplumsa \ dnsiyet larklıJıkları Wernkkc alanı, l 69
ve yaşlanan ıoplum. 603-604 \'e çıkma, 395 arkadaşlıkta. 4 5 3 X ba� la n ı ı lı kalıum. 62-63
Sağlı!- psikologla rı, 404 Sosyometrik \lalll, 3 32 - 3 3 3 ergenlikte, 3 9 6 X kromozomu. 59
Sağlık. 9 - 1 0 . ( B kz. ayrıca Hasta l ık ve özel Sözcük dağarcığı iletişimde, 466-467 XYY sendromu. 6 l
durumları bebeklikte, 1 67- 1 68 kuşaklar arası ilişkilerde, 5 2 1 Y kromozomu, 59
ergen, 3 6 3 - 366. 399 ona ve ileri çocuklukta, 3 0 3 -nda ebı.• vcyn/ cl llllC baba etkiler, 2 5 J Yabancı Durum. 1 9 3 - 1 94
ileri yt't işkinliktt', 547-549 Süzcuk dağarcığında 'i ıçra nıa . ı 6 8 �ııda sosyal cıkilcr, 250-2 5 1 Yabancı kaygısı. 1 82
ilk ycıişkinlikıe. 4 1 9·420 Sözclıkler, i l k , 1 67- 1 68 ,o,yal ili�kilerde. 467-468 Yakalama refleksi, 1 26
ona n� ileri çocuklukta, 280-282 Sözdizimi, 1 6 5 - 1 66, 2 3 1 yaşam beklen ti 'ıinde. 5 3 3 Yakınlığa karşı yaııl mışlı k donemi. 23-24, 452
ona yeıişkinliktc. 482-483 Sön·! ıcka. 296 Toplumsal cinsiycı geli�iıni Lln·riııdeki "insyal Yakınlık
ve bellek, 567 Sperm. 59 eıki lcr, 250-2 5 1 arkadaşlıkta, 3 36
ve k u l ı u r. 482-483 Spina bifida, 64,85 Toplums.ıl cinsiyet gelişimiııdt• b i l işst•I \·e bagımsıılık, 452
ve yaşlı yetişkinll'rin bilişsel işkv'ıc ll iği , Sıandarılaşıırılmış testler, 3 2 etki ler. 252 Yakım.ak I potansiyel gelişim alanı, 220-221
570· 5 7 1 Sıanford-Bincı ıesıleri. 32. 294-295 Toplumsa\ ciıır.;iyeı ka l ıp yar�ıları.324- 325 Yanlılık
Saldırga n l ı k v e tt'le\·izyon, 269 Stero keskinlik. 1 37 Toplumsal linsiyeı kimliği. 249 araştırmada, - ı azaltmak. 38-40
Sandviç kujağı. 5 2 1 -522 Stre� Toplumsal cinsiyet rolleri, 249 güıüıll u/ i sıek l i olmada, 283
Sa rkopcn i. 4 79 -le baş eınıe. 3 1 8 - 3 1 9 -nin sınıflaması, 327 Yanlış inançlar. 227-228
Sarsılmış bebek sendromu, 1 1 3 ona yaşta ve kültür. 328 Yapı landırıcı oyun, 268
Seaule Boylamsal Ça lışmao;; ı , 488-489 ve din ileri yclişkinlikte. 6 1 2 - 6 1 3 Yapısalcı/yapılandırıcı ya klaşı m. 3 37
Seçici dikkaı. 564 ve doğum ôııtcsi gelişim, annelik, 92 Toplum'ial dnsiyet şema kuramı, 252 Yaralanma lar, orta ve ileri çocuklukta. 280
Seçkisiz atama, 35 \T 'a� lı k, 482-483 Toplums.ıl dnsiyet yanlılığı. clfaştırmada e n Yaratıcı ı ırak'iak duşünce. 292
Scmanıi\... / anl am'ıal bt'llek. 5665 Suç a1.a indirme. 38· 39 Yaratıcı dtişiı nme. 2 9 1
Sembolik i�lev alt dönemi. 2 1 7 -2 l 8 c.;onık ve g<.:nc.; <>uçl ul u�u. 402-403 Toplumsal lıi1nıeti il�rennıe, 376-377 Yaratın zeka, 295
Sert'bral korteks. 1 1 4 korku'iu, ile- ri yeıişkinlikte, 585-586 Trnfoblast, 8 1 Yardımlı imihar. 625
Serilcme. 288 Suda doğum. 97 Turııer sendromu, 6 3 Yas tutma. biçi mleri . 639-640
Sezaryen doğum. 96 S tipl'rl'go. 247 Tuıunma (rahim duv.ırına), 8 1 Ya� ayrı mcılığı, 603
Sezgisel duştincc alı dönemi. 2 1 8 Sürdürme ve koruma ve gelişim, q Ti.Jti.ın kullanımı. ( 8kz. Nikotin kullanımı) Yaş dünunıü/kl imakterik, 483-487
Sigara içme. ( Bb. nikotin kulla nımı) Sürdurulen dikkat, 224. 564 Uçuk. gcnital, 90. 428 Yaş, 1 8·20. iBkz belirli yaş grııplanı
Sigara içme. Bkn; Nikoıin kullanımı Sureklili k-'iurck'ıizlik konu\u, 2 1 Ult rason sonografisi, 66 bi yolojik. 1 9
Siğiller, ün:me orga nları. 428 Şefkat İ\LTl'n '\l'vgi, 4 5 3 U l u'ıal Boylamsal Çocuk Bakımı Çalı�ması. kavramı, 1 9 -20
S inapslar, -ın gelişimi, 1 1 5 Şemalar. ıopltım'ial cin,iyet. 2 5 2 2 0 1 -202 işlt'ı·\el, 5 3 5
Skinner'in eJimsd koşullanma ku ramı. 26-27 Şemaların İÇ'ıl'lle�ıirilmt.•si dOn l.'m i. 1 50 Uyarıcı geııotip-çevrl' ilişkileri . 72 ,.e mutluluk, 1 8
Solunum yolları enfck'ıiyonları ve Ta kip eıme / izleme, 1 34- 1 3 5 Uyku annl'lik v e: doğum üncesi gelişim. 9 1 -92
em1irnıe. 1 20 Takliı, 27, 1 59 hebeklikıe, 1 1 7 - 1 1 9 zihin'>cl. 294
Somuı işlemler dont'ıni. 25, 370 Tanıdık ternvu z u . 4 3 1 erge n l i kıe, 364-365 baba l ı k \'t' do�um öııcr'ii gelişim, 92
Sosyal bili�'ıl'i k u ranı, 26-27 Ta nışmalı çocuklar, l 3 2 orta ycıişkiıılikte, 4 8 1 -482 psikolojik, 1 9
toplumsal cin'iiyt'tl' ilişki n. 250 -25 1 Ta t alma duyu'ıll REM ve REM -dışı, 1 1 7- 1 1 8 susy,ı l. 1 9
Sosyal çalışmacılar. 47 bebeklikte. 1 W U y k u apnt:''ıİ. ı ı 9 Yaşa ba�lı etkiler. normatif. 9
Sosyal gı:ll'neksel akıl ylırtitme/ ileri yeıişkinlikte. 545 Uyum i yi liği ve mizaç. 1 86 Yaşam bekleııt1'i. 7. 5 3 2 - 5 3 5
muhakeme. 3 2 3 Tay -Sad1\ hastalığı, 64 U y u m sağlayıcı kontrol srraıejilt'rİ. 602 Yaşam boyu bakış açısı. 6- 1 4
So\yal gti hı m�em c, 1 8 1 Tecavuz. 430 Uyumlu da\'ranış. 54-55 -nda e\'rim ıde�işimJ, 5 6
So">yal hizmet profesörleri v e yöneıiöJt'ri. 6 1 3 Tek yumurta ikizleri /ozdeş ikizler, 60 U1amsal ı mekansal 1eka, 296 - nı çalışmanın önemi, 6-7
So,yal il işkiler. (Bk1. cıynca Arkadaşlıklar; Tek nolojik değişim, yaşlı yeıişkinkr, 605 Uılaıma geçerliği. 4 5 1 -nın üzelliklt:ri. 7-9
Aşk; Akran i l işkileri) Tl'krar evlenme. 460-461 U ıma nlık '" ça�daş konular. 9- 1 4
de toplumsal cinsiye! rarklılık.Jan, 466-468 ve lıvey aileler. 3 30- 3 3 J \'t' bellek. ona çocuklukta ona Yaşam hoyu gelişim, kariyerkr. ( B k7. Yaşam
kuşaklararası. 520-523 ve yaşlılar, 606-607 yetişki n likt e. 290 boyu gelişimde ka riyerler )
ve bağlanma, 193- 1 9 5 Telegraf i k konu\ma, 1 68 Urnn ömür. 5 3 2-538. 5 5 1 Yaşam boyu. 7. 5 3 2 - 5 3 5
v e duygu ifade>i, 1 8 1 - 1 82 Tele\·izyon izJtme. 269 Uıun sureli bellek, 225-226. 290 iman. u s ı limit. 7
Sor.,yal konırat ya da yararlılık ve bir<."y'ıd Telkin, i l k çocu klukta. 225-226 Uç aylık dön emler, 84-85 Yaşam di.ııenlemelai. yaşl ı yeti şkinlerde, 605
haklar. 3 2 1 Telonıeraz, 5 3 7 Üçlü ıarama. 67 Yaşam olayları yaklaşımı, 506-507
Sor.,yal oyun. 268 Telomerler, 5 3 7 Uçlü zeka kuramı. 295-296 Yaşam tarzları
Sosyal poliıikcı, 1 2 - 1 4 Temel ağlama ( A ç l ı k ağlamasıı. 1 8 1 Uçüııci.JI dünguscl I detiresel tepkiler. )'t.'nitik ileri yetişkinlikte, 606-608
Smyal re kra ns alma, bebeklikll', 1 9 1 Temel d uygular. 1 80 ve merak dönemi. 1 50 \"C di n . 494-495
Sosyal rol kuramı, 2 5 0 Temporal loblar, 1 1 4 ün ivnsiıe danışmanları, 4 1 8 yeıişkin. 4 5 6 - 4 6 1
So'iyal 'iaaı. 508 Terapütık Rekrea<>yon ıerapis11t'ri. 48 Ünivrr<>iıede i � birli�i progra mlan, -B8 Yaşam uzamı { i n o; a n ) . 7
Sosyal sisıeınler ahlakı, 320 Terawjcnlcr olarak zehirli atıklar. 90 Ü n i ver'i i tekr. Yaşama gllcll, 84
Sosyal Y<lpı'K.ıkı/yapı!Jndırn:ı yakla�ım. 22 3 T<:ratojl"nler, 86-92 kampüste <.:insel \�ıldırı. 4 3 1 Ya�amı gü1den geçirme. 594-595
KD-675
•
kay n akl a r
A Hl'a l ı h workshop o n ovcrcoıning barrıers to ıreatmenı rc::search in an· Alvarez, A., & del Rio, P. (2007) inside and out'iidt' ıhe zene of
orexia nı:rvo..a lnıernatıonal Jounıal of Earing Dsordt'rs,
i J5. 509-52 1 . proximal de\'elopmenı: An c:co-runctional reading ı:.ıf Vygoısky. ln H.
AaJsma, M. C., Tong, Y., Wiehe. S. E.• & 1\ı, W. � 2 0 1 0 ) . Thı: iıııpacı
Agrelo, R., & Wutz, A. ( 2 0 1 0 ) . ConteXı of change-X inanıvaıion and Danic:ls. J. Wensch. & M. Cok (Eds.), Tlıe Cambrid9u ompa11ion t.l VJ'.9<ıtsky
of delınqut'Ol')' on young adulı sexual ri<.k hehavior; aııd "iı:xually
dısease. EMBO Moltrular Mrdidtıt. 1. 6-15. New Vork: Cambndge Unıversity Press.
ırarurniııed infenions. Journal of Ado/eı,.cent Health, 46, 1 7-24
AhJuwalla, 1. 8 . , Tessaro, 1., Grumer-Strawn, L. M., MacGowan, Alzhelmer's A.ssoclation. ( 2 0 1 0 ) . 2010 Alzheimer's di'iease faas and fi
ıft tınıi beyond
AARP (2004). Tlıe diı'orıx experiena: A swdy 11[divorce aı mıdl
C., & Benıon-Davis, S. (2000) Georgia's breastfe('ding promoıion gurcs. Alzhtımer·s anJ Demm ria. 6, 1 58-1 94.
Washıngton. DC. AARP.
progr<1m for low·ıncomt" woınen Prdiarrics, 105. E-85-E-87 Amabile, T. M. ( 1 99 3 ) . ComnH!'ntary. in D. Golt"man. P. Kaufman, & M.
Abbasi, M., & others. ( 2 0 1 0 ) . Thı..· efka ur hypnosis on paın rl'lief
Ray. Tht creattve spırır. New York: Pluıne.
during l,1bor and childbirıh in lranian pr(:gnanı women. ııııernational
Ahmed, S., Daneman, D., Mahmud, F. H., & Hamilton, J, (2010).
1'ype 2 dıabt:ıes m children and adole'i<.ı:nıs. Exptrt Reı.ıew ofCardiovascular Amato, P. R. (20071. Thansformative protesses in marriage: Scıme
Joıırnal o{Clinırnl mıd Expenmenta/ flypnosis 57. 174-183.
Tlttrapy. 8. 19)406. thoughıs from a sodologısı. Jt11mıal ofMarr/agt anıl tht Famify 69, 305-
Abbott, R. O., White, L. R., Ross. G. W., Masaki, K. H., Curb, J, O ..
Ahrons, C. (2004). Wt 'rt srillfamily. New York: HarperCollins 309
& Petı-ovltch, H. (2004). Walking ,1nd demenıia in phy'iıcally capable
Amato, P. R. ( 2 0 1 0, ın press ) . Research on divorce: Conıinuing ırends
t:'iderly men Jmmıal ofıltt Amerira11 Mtdiral Asstıriaricın. 192, 1447- 1 4 5 3 Ahrons, C. (2007). Famıly lies afıtr divorce: Long-tcrm irnplıcauons for
childrt:n. Famıly Proass, 46, 5 3-65 and new dcvelopmenıs. Journal of Marriage and rlıe Family.
ABC News. (2005, Q('cefllber 1 2) . L.ırry Pagc and Sergey Bnm. Retncved
Aiken Morgan, A. T., Sims, R. C., & Whit:fi eld, K. E. (2010. ın jlress ) . Anıato, P. R., & 8ooth, A. ( 1 996). A prospeaive sıudy of divorce and
Sepıernbt-r 16, 2007, from hııp:/labcncws.go.com?Entt:'naınmt'nt/
Cardiovasnılar healıh and t'ducaııon as sources of individual variability parenı-child relaıionships. Joıırtıal ofMarriageaııd ıhe Fami�y, 58, 356-365.
1218105
Dısorders. 27, 240-246. Aizawa, K., Shoemaker, J. K., Overend, T. J., & Petrella, R. J. American Academy of Pediatrics (AAP) Work Group on
( 2 0 1 0 . in press) . Loııgiıudinal chaııges in cenıral anery sıiffness wıth 8reastfeeding. ( 1 997). Breasıfeeding and the u�e of human milk
Abrams, L. (2009)_ Exploring thc gcncr.:ılity of n.•ıesı cfft:Cls:
Coınmenıary on ·when does a�c-related cognilivc dcdine b<.·ginr lifcsıyle ınndification, washnut, and dnıg ıreaımenı in mdividuals at risk Pediatrirs, 100, 1035-1039
Neurobiol(lfJy of Ag1119, 30. 525-527. for cardiovascular diseasc. Merabo/ic Syndrome and Relared Disordrrs. American Academy of Pedlatrics Task Force on ınrant
Agency for Healthcare Research and Quality. (2007)_ fa'idı·ıı.·c Alonso-Habaı-ro, A., Varela-Cerdelra, M. A., Rodri Guez-
reponrrtchtıol'W.r assessment .\'umber 1 5 1 Breasrfeeding aml maternal and 8arrlenrns, R.. & 8rucra, E. (2010. in prcssı Aı home palliaııvc
healrh oıırconıes m deı"tloped aluntries Rochılle. MO: u.s_ Dt:p.ınnıcnı of sedaıwn fur cnd·of-lıfe cancer paııent'i. P.tlliatn-e Mrdıdne. 24. 486-492
Hcalth and Human Scrvices Altarac, M., & Saroha, E. 12007). Lifetıme prevalencc of lcaming
Aggarwa l. N. T., Wilson, R. S., B<..-ck, T. L., 8ienias, J. L., Berry disabilil)' .ırnong U.S. childrm PeJ/.ıtrics, J 19 (Suppl ı ), 577-583
Kravis, E., & Bennett, D. A. (2005). Tlu· apolipoprolt'İll E <.·p�ılon-1 Althof, S. E., Rubio- Aurloles, E., Kingsberg, S. Zelgler, H .. Wong,
allek and incıdcnı Al7hl•ıml'r\ dı'ıt'J\e ın pt-f'ions wiıh mild <.·oı.ınıtı\-·c D. G., & Hurns. P. !2010, m prc'is J _ lmpaa of ıadalafil onn• daily ın men
ımpaırmt"nt .Vtımıı.ase. il, 3-7
wiıh cre<.:t ılc dys(uncııon-ındudıng a reror ı of ıhe p.ınner'\ C\:alua ıion
Karekodu kullanarak
Agras, W. S.. & others. ı2004J- Rt·pon ol ıhe Nalional lnsmuıes uf Umhıg_v kaynaklann tamamına erişebilirsiniz.
K-676
•
Kaynaklar