Professional Documents
Culture Documents
Asım Aslan - Sömürülen Atatürk Ve Atatürkçülük
Asım Aslan - Sömürülen Atatürk Ve Atatürkçülük
•• •• ••
SOMURULEN
••
ATATORK
ve
•• •• ••
ATATURKÇULUK
ISBN 975 - 95365 - O - 1
Dizgi ve Baskı : Şafak Matbaacılık Bas. Yay. San. Tic. Ltd. Şti.
Tel 229 5 7 84 & 230 02 37
Sıhhiye/ANKARA, 1 994
"Gerçeği konuşmaktan korkmayınız."(l)
ATATÜRK
Asun Aslan
Ankara, Eylül1995
3
Uğur Dündar'ın "Arena" programında sözü edilen
yılbaşı kartının bir örneği aşağıda görülmektedir:
ASlM ASLAN
Yozgat Hukuk Işleri Müdürü
4
BiRiNCi BÖLÜM
SÖMÜRÜLEN ATATÜRK
2. HERKES ATATÜRKÇÜ
Türkiye 'de herkes Atatürkçü: Atatürk ' ü sevenler Atatürkçü ,
sevmeye n l e r Atat ü rkçü , i htiya r l a r Atatü rkç ü , orta ya ş l ı l ar
Atatü rkçü , ge nçler Atatü rkçü , çocu klar Atatü rkçü , kad ı n lar
Atatü rkçü , erkekler Atatürkç ü , sivi l l e r Atatü rkçü , askerler
Atatürkçü , öğretmenler, öğreti m görevlileri Atatürkçü, öğrenciler
Atatürkç ü , o k u m u ş lar Atatürkçü , oku m a m ı ş l a r Atatü rkçü ,
çal ışkanlar Atatü rkçü, tembeller Atatürkçü, medeni cesaret sa
h i p le ri Atatü rkç ü , korkakl ar Atatü rkçü , yönete n l e r Atatü rkçü ,
yöneti l e n l e r Atatü rkçü , p o l it i k a c ı l a r Atat ü rkç ü , p a rti l i le r
Atatü rkçü , partisizler Atatü rkçü, işçiler Atatü rkç ü , işvere n l e r
Atatü rkç'ü , serbest meslek s a h i p l eri Atatü rkç ü , köy l ü l e r
Atatürkçü , kentl i ler Atatürkçü, memurlar Atatü rkçü, demokratlar,
5
i le r i c i l er, devrimciler Atatü rkçü , tutu c u lar, m u h afazakarlar
Atatürkçü, gericiler, yobazlar, şeriatçılar Atatürkçü , ı rkçıl ar, kafa
tasç ı lar, Turancı l ar, faşistler Atatü rkçü, kapital izm i, l iberalizmi,
serbest piyasa ekonomisini savunanlar Atatürkçü , demokratik
solcular, ortan ın solcuları Atatürkçü , sosyal demokratlar, sos
ya l i stler Atatürkçü , komünistler Atatü rkçü , anarşistler Atatürk
çü , ağalar Atatürkçü, beyler Atatürkçü , şeyh ler Atatü rkçü , aracılar
Atatürkçü, tefeciler Atatürkçü , karaborsacılar Atatü rkçü , vurgun
cular Atatürkçü , soyguncu lar Atatürkç ü , kompradorlar Atatürk
çü, ezenler Atatürkçü, ezilenler Atatü rkçü, sömürücü ler Atatürk
çü, sömürülenler Atatürkçü , bankerler Atatürkçü, bankerzedeler
Atatürkçü, rüşvet verenler Atatürkçü , rü şvet a l anlar Atatü rkçü ,
h ı rsızlar Atatürkçü , kaçakçılar Atatü rkçü, satılmışlar Atatü rkçü ,
üçkağıtçılar Atatürkçü, eyyamcılar Atatürkçü, dönekler Atatürk
çü , kısacası herkes ama herkes Atatürkçü ...
6
4. ATATÜRK'Ü ISTEDiGiNiZ KIUGA SOKABILIRSINIZ
Atat ü rk ' ü n d ü ş ü n ce l e r i n i , söylevl e r i n i ( n utu k l a r ı n ı ) ,
demeçlerini o kuyan herkes, onlar aras ında kendi görü şlerine
uyan sözler bu labilir ve bunl ara dayanarak Atatürk ' ü kendisi gibi
düşünüyor gösterebil ir. Her görüşteki kişi, Atatürk'ün çeşitli za
manlarda çeşitl i nedenlerle yaptığı konuşmalara dayan arak,
Atatü rk'ü kendi parelel inde gösterebil ir. N i h ayet bu, Türkiye 'de
yıl lardanberi yapı lmaktadır. Şimdi bu konuda bazı örnekler vermek
istiyoru m .
a) Kapitalist Atatürk
Atatü rk, kapital istti. Başta Ankara'daki orman çiftliği ol mak
üzere pek çok çiftl iği, bazı fabrika ve imalathaneleri ve yüzbinlerce
dönüm toprağı vard ı . Kapita list bir kuru luş olan Tü rkiye I ş Ban
kas ı ' nı kurdu rmuştu ve bu bankada m i lyonl arca li ra parası ve
h isse senedi bulu nmaktayd ı .
Türk iye ' n i n ön de ge len kapital ist kuru l uşları ndan 'b iri olan
I stanbu l Ticaret Odası'n ın yayın organı I stanbul Ticaret Gazete
si'nin sağ üst köşesinde şu sözler yer almaktadır:
''Tüccar, Milletin emeği ve üretimini kıymetiandirmek için, eline
ve zekasma emniyet edilen ve bu emniyete liyakat göstermesi ge
reken adamdır."
Kemal ATATÜRK" (2)
Kapital i stlerin kurduğu bir dernek, bir gazeteye şöyle bir i l an
verm iştir:
Kemal ATATÜRK
7
Tüccar ve Sanayici Budur . . .
Atatürk ' ü n , başta Ankara 'daki orman çiftl iği o lmak üzere
pekçok çiftl iği , b azı fabrika ve imalathaneleri ve yüzbinlerce
dönüm toprağı olduğu, Türkiye I ş Bankası ' n ı kurdurduğu ve bu
bankada mi lyonlarca l i ra parası ve h i sse senedi bulu nduğu
doğrudur. Ancak, Atatürk, tüm b u n ları, kapita l i st o l mak için
deği l , her konuda o lduğu gibi tarım, ticaret ve sanayi konusunda
da halkına önderlik yapmak, yurt ekonomisine katkıda bulunmak
için yapmıştır.
8
Atatürk, servetinin, mal varl ığının tümünü h alkına, h azineye,
belediye lere , kurduğu partiye (gel iri Türk Tarih ve Türk Dil Kuru
mu'na veri lmek üzere) bağışlamış, kapitalist olmadığını, parada,
malda, mü lkte gözü bulu nmadığını kanıtlamıştır.
9
bizce minası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini ve faaliyetle
rini esas tutmak; fakat büyük bir milletin bütün ihtiyaçlannı ve
birçok şeylerin yapılmadığını gözönünde tutarak, memleket ek�
nomisini Devletin eline almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk
vatanında asırlardanberi ferdi ve hususi teşebbüslerle
yapılamamış olan şeyleri bir an evvel yapmak istedi ve kısa bir za..
manda yapmağa muvaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz yol,
görüldüğü gibi, Uberalizm'den başka bir yoldur." (6)
c) Sosyalist Atatürk
Sosya list Devrim Partisi Programı'nın başında şu sözler yer
almaktadır:
ç) Komünist Atatürk
Mu stafa Kemal Atat ü rk, bir komünistti . Çü nkü Atatürk,
komün ist bir örgüt olan Resmi Türkiye Komün ist Partisi ' n i kur
d u rmuştu r .
10
Atatü rk, Lenin'e bir mektup yazmış ve komünist Rusya 'dan
para, silah ve cephane yard ı m ı isteğinde bulunmuş ve yard ı m
almıştır. Mustafa Kemal Lenin'e şu mektubu yazmıştı:
"Lenin'e Mektup
26 Nisan 1920
"Sayın Başkan,
" . . . Rus Bolşevikleriyle bütün çalışmalarımız• ve askeri
harekatımızı birleştirme zorunluğunu kabul etmekteyiz.
Bolşeviklerin emperyalist hükümetlere karşı savaşmak ve bütün
mazlum ulusları emperyalistlerin hegemonyasından kurtarmayı
amaç edinmiş olduklanna inanıyoruz.
Aynca, ülkemizi işgal eden emperyalist kuvvetleri saf dışı
bırakmak, emperyalizme karşı girişilen genel savaşı sürdürebilmek
amacıyla yurt içindeki gücümüzü arttırmak için, Sovyetler
Birliği'nin, bize ilk önce; (5 milyon altın lira) vermesini, yapılacak
görüşmelerde tutar sayısı kararlaştınlacak (silah ve cephane)
bunlardan başka (askeri teknik malzeme ve tıbbi malzeme), birlik
lerimizin ihtiyacını karşılayacak (gıda maddesi) sağlamasını iste
mekteyiz.
Saygı ve selamıarımızla samimi duygulanmızı lütfen kabul
buyurunuz efendim."
11
"Arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, Birinci Dünya Savaşı'nın
son senelerinde Rusya'da patlayan inkılap, insanların mutlak
çoğunluğunu teşkil eden fakir halk içinde, özellikle bu halkın en
çok zorluk ve sıkıntılara ve ıstıraba maruz kalmış olan işçi sınıfı
içinde, eskiden beri mevcut olan sosyalistlik hakiki maksatlannı
ve gayelerini ilan etti. Daha açık, daha belli ve daha ser:t bir suret
te ilan etti. Ve umum insanlığın emperyalist ve kapitalist idarelerin
tahakküm (hüküm sürme) ve zalimane zorbalığından kur
tanlmasını bir hedef kabul etti. (... ) lslamiyetin en yüksek kural ve
kanunlannı içine alan Bolşevizrnin bizim de varlığ)mıza kasdetrniş
olan müşterek düşman aleyhinde, bugün elde etmiş olduğu
zafer, bizim için de teşekküre layık bir neticedir." (9)
" Bolşevizrn, millet içinde mağdur olan bir sınıf halkı göz
.•.
12
d) Anti-komünist Atatürk
Atatürk, komünist degi l , a nti-komün istti, yani ko münizme
karşıyd ı . Atatürk, komünist olsaydı Türkiye'de komü nist bir rejim
kurard ı . Oysa O ' nun kurdugu rej im, komünizme karşıdır.
13
Mustafa Kemal ' in Kurtuluş Savaşı sırasında komünizmi öven
b azı sözler söylemes i , komünist sloganlar ku l l anması , O ' n u n
komün ist olduğunu göstermez. M u stafa Kema l , o sözleri, Rus
laraan yardım almak için , o günlerin koşulları gereği söylemiştir.
Mustafa Ke mal Atatü rk' ü n , komün izme karşı olduğu aşağı
daki düşüncelerinde açıkça görü lme ktedir:
" ... Bizim görüşümüz, bizim prensiplerimiz herkesçe bellidir ki,
asla bolşevik prensipleri değildir. Ve bolşevik prensiplerini milleti
mize kabul ettinneyi de şimdiye kadar hiç düşünmedik. Teşeb
büste bulunmadık. Bizim inancımıza göre, milletimizin yüksel
mesi ve hayabm kazanması kendi azim ve kabiliyeti ile mütenasip
olan görüştür." (11)
"Komünizm sosyal bir meseledir. Memleketimizin hali, memle
ketimizin sosyal şartları, dini ve milli geleneklerinin kuvveti
Rusya'daki komünizmin bizce uygulanmasına elverişli olmadıği
inancını doğrulayacak şekildedir. Son zamanlarda memleketimiz
de komünizm esaslan üzerine kurulan partiler de bu hakikati bit
tecrübe (tecrübe ile) aniayarak faaliyeti durdurma lüzümuna
inanmışlardır. Hatta bizzat Ruslann düşiinürleri dahi bizim için
bu hakikatın doğruluğuna inanıyorlar. Binaenaleyh bizim Ruslarla
olan ilişkilerimiz ve banşımız ancak iki bağımsız devletin ittihad ve
ittifak esaslariyle alakadardır."
"Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist; ne biri, ne diğeri ola
mayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hünnetkanz."
"Türkiye'de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü, Türk
hükümetinin ilk gayesi, halka hürriyet ve saadet vermek, askerle
rimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır. Türkiye'de
işsizlik yoktur. M illetimizin fertleri boş zamanlannda sıhhi dinlen
me imkanianna maiktir." (12)
"Uyanan Doğu milletlerinin zihniyetierini mükemmelen istis
mar eden, onlann mil rı ihtiraslannı okşayan ve kinleri tahrik etme-
14
sini bilen Bolşevikler, yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit
eden başlıca tehlike halini almışlardır.
"Kayıtsız şartsız Rus tibiyeti demek olan komünizm, gaye iti
bariyle tamamen bizim aleyhimizdedir."
"Gizli Komünist Teşkilatını her suretle tevkif ve teb'it etmek
mecburiyetindeyiz.
"Ne yapsalar nafile... Türk milleti sosyal bünyesine ve kuvvet
li inançlanna katiyen uymayan komünizmi hiçbir vakit benimseye
mez." (13)
e) Faşist Atatürk
Faşistler tarafı ndan yayınl anan "Yeni Hedef" adlı b ir gazete
nin sağ üst köşesinde şu sözler yer almaktadır:
f) Demokrat Atatürk
Atatü rk, h alkın halk tarafından h a l k yararına yöneti l mesi
demek olan demokratik rej imden yanaydı. Mustafa Kemal, u lu
sun, h al kın egemenl iğini h e r şeyin ü stünde tutuyordu. O ,
Tü rkiye M i llet Meclisi ' n i 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplamış
ve demokrasiye, halk yönetimine dayanan yeni bir devletin ilk te
mellerini atmıştır.
15
ver Cumh uriyet Fırkası ( kuru l u ş tari h i : 17 Kası m 1924) i le Ser
best Cumhu riyet Fırkası' nın (kuruluş tarih i : 12 Ağustos 1930)
kuru lmasına izin vermiş; ancak gericilerin, şeriatçıların, devrim ve
cumhu riyet düşmanlarının b u tırkaları (partileri) ele geçirmeye,
yurtt a karışıkl ık çıkartmaya çalışmaları ve devletin geleceğinin teh
likeye girmesi üzerine yukarda adı geçen partilerden ilki (Terakki
perve r Cumhu riyet Fırkası) Takrir-i SükOn Kanu n u ' nun tanıdığı
yetkiye dayan ı larak bakanlar kurulu kararıyla 5 H aziran 1925'te
kapatı lmış, ikinci parti (Serbest Cumhuriyet Fırkası) ise 17 Aralık
1930'da kend i l iğinden dağı lmış ve böylelikle çok partili rejim de
nemesi başarili olamamıştır.
Atatürk, bir diktatör deği l, tam aksine bir demokrattı. Atatü rk,
bir konuşmasında "Ben diktatör değilim " (15) demiş, başka bir
...
16
"Yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir, halkın devletidir. Mazi
deki müesseseleri ise bir şahıs devleti idi."
"iç siyasetimizde şiarımız olan halkçılık, yani milleti bizzat
kendi mukadderatına hakim kılmak esası 'Teşkilatı Esasiye" Ka
nunumuzla tesbit edilmiştir."
'Teşkilat baştan başa halk teşkilatı olacaktır. Umumi idareyi
halkın eline vereceğiz. Bu toplulukta hak sahibi olmak, herkesin
bir iş görmesi esasına dayanacaktır. Millet hak sahibi olmak için
çalışacaktır." (17)
"Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
Devlet ve milletin mukadderatında miiiT irade amil ve hakimdir.
Eşitliğin de dayanağı miiiT hakimiyettir.
Adaletin de dayanağı miiiT hakimiyettir.
Hürriyetin de dayanağı miiiT hakimiyettir.
"Milletin saltanat ve hakimiyeti makamı yalnız ve ancak
Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve bu makama hakimiyetin
hükümetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti derler. Bun
dan başka saltanat makamı, bundan başka bir hükümet yoktur
ve olamaz."
"Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine
mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını
yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin
fikrine ve vicdanına hakim olunamaz." (18)
g) Dilrtatör Atatürk
Atatürk, bir d i ktatördü, çünkü ülkeyi tek parti ile yönetmiştir.
Atatürk döne minde Türkiye'de çok partili parlamenter rej i m ve
onun ge reği o l an söz, düşü nce, örgütlenme ve b a s ı n
17
özgürlükleri ile seçme, seçi lme, parti , sendika ku rma ve siyasal
faal iyetlerde bu lunma hakları yoktu. Atatürk, ülkenin ve devletin
tek hakimiydi, tek adamıydı.
h) lrkç..Turancı Atatürk
Hocaoğlu Selahattin Ertürk'e göre Atatürk, ırkçı ve Turancıdır.
Adı geçen yazar, bu konuda şunları yazmaktadır:
18
kudret damarl anndaki asil kanda mevcuttur." diyen M ustafa
Kema l'in -çapraşık içtimai meseleleri halledecek ilkeyi kanda ara
mak su retiyle- ırkçılığını ilan ettiği sarih deği l midir? M u stafa
Kemal ' i n bu sözü manasını an lamadan sarfettiğini hiç kimse
iddia edemeyeceğine göre sualimize menfı cevap vermeye imkan
var mıdır?
ırkçı l ık, kendi ırkının üstünlüğünü idd ia etmek b akım ından ele
alındığı takd irde, "Bir Türk cihana bedel" d iyen Mustafa Kemal,
ı rkım ızı ü stü n tutmak " su ç " u n u işlemiş o l m uyor mu? Türk
ırkı nın meden iyet kurm a kabiliyetinin üstünlüğünü yı llarca oku l
sıralarında Türk yavru larına te lkin ettiren ve h atta bütün dünya
daki menşei meçhul veya münazaalı insanları Türk ırkından çıkmış
gösterecek kadar ırkçılık yapan Mustafa Kemal değil midir?
19
Se lahattin Ertü rk' ün verdiği kaynaklara aynı sayıda Orkun
adıyle şu ekleme yapılıyor (Sf. 3) :
Bu kitapl ar, maka leler ciddi birer emek mahsulü olarak görü
lebilir. Pek tabi idir ki Türk ırkının ölçü leri , vasıfları, kökleri , onun
maddi cephesi üzerinde önemle ineelenrneğe değer konulardır.
20
" C i h a ngirane b i r devlet çı kard ı k b i r aşirette n" mı srasının
m a n a s ı n ı reddederek O s m a n l ı l a rd a n önce tari h i m i zin
büyüklüğü ne ve kökümüzün ta Orta Asya'ya b ağlı olduğu na
gençliği iman ettirmek için öğretmen camiasını seferber eden kim
dir? H atta anayu rt ol arak bizlere Orta Asya'yı gösteren, bütün
Türklerin oralardan çıkarak nasıl yayı ldıklarını, nasıl kardeş olduk
larını an latan; "Oğuz, Kırgız, Tatar, Özbek, Yakut yok, Türk vardır"
diye n resmi propaganda faa l iyetinin başında kim vardı? Dış
Türklerin yaşadıkları toprakları b ize ikinci bir vatan olarak sevdir
rnek i steye nler arasında hem de icraatçı olarak Mustafa Kemal
yok mudur? Bizzat direktifler vererek umumi Türk tarih inden
alınmış konu ları işleten, göçler üzerine piyesler ve destanlar
yazdıran, bu suretle de Turancılık edebiyatı mızı zengin leştiren
Mustafa Kemal değil midir? l i k fırsatta Turan'ın bir parçası olan
Hatay' ı bilfiil işgal edivermek için harekete geçen Mustafa Kemal
değil mid ir? Ve nih ayet bütün bunlar, Ziya Gökalp'in uzak ideal
olarak tanıd ığı bütün Türkler arasında " Lisanda, edeb iyatta, hars
ta birlik" için olmuyor mu? Turancılık olmuyor mu?" (22)
Prof. Dr. H ikmet Tanyu , "Atatürk ve Türk Milliyetçiliği " adlı kita
bında Atatü rk' ü ı rkç ı-Turancı ol arak göstermeye çalışmaktadır
(23).
i) Anti-ukçı , Anti-Turancı Atatürk
Atatürk, anti-ırkçı ve anti-Turancıyd ı, yani ırkçıl ığa ve Turancılığa
karşıyd ı .
Prof. Dr. A. Afet i n a n , Atatürk' ü n ı rkçı o lm ad ığı n ı i l eri
sürmekte ve b u konuda şöyle de m e kted ir: "Atatürk ı rkçı
o l m a m ı ştır. Ü stün ırk n azariye s i n i t e l k i n eden ve kendi
zamanında po litika cereyanlarında güdülmüş siyasete, rağbet et
memiştir. Ancak kendi mensup olduğumuz ırkın da ikinci derece
de kab u l edilmesini doğru bul mamıştır. Birde, kendi zamanında
Türk Mil letinin ırki vasıflarını bugünkü i lmi metodlarla tesbit edil-
21
mesini ve Anado lu'da bugün yaşayan Türk Mil letinin hakiki duru
munun meydana çıkmasını istemi ştir. Çünkü, aynı zamanda bu
bilgiler geçmişteki antrepolajik belgelerle mu kayesesi bakımından
öneml i ve lüzumlu idi." (24)
Mustafa Kemal Atatürk, ırkçılığa ve Turancıl ığa karşı çıkmış ve
Misak-ı Milli (Ulusal Ant) sınırları içinde tam bağımsız bir Türkiye'yi
s avu n m u ştur.
Atatürk, ırkçı ve Turancı bir siyasete açıkca cephe a lmış ve bu
nu Söylev'de (Nutuk'ta) şu biçimde dile getirmiştir: " Değişik
•••
22
ve bu siyasanın iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması ge
reklidir. Ulusal siyasa demekle anlabnak istediğim şudur: Ulusal
sınırlanmız içinde, her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak
varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve
bayındırlığına çalışmak; gelişigüzel, ulaşılamayacak istekler
peşinde ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dün
yasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu
beklemektedir." (25)
ı) Şeriatçı Atatürk
Atatürk, şe riatçıyd ı , çünkü kurmuş olduğu devletin Anaya
sasına "devletin dininin Islam olduğu" hü kmünü koydurmuştur.
23
d i nin etkisinden ku rtarılmasından, devlet yaşa mında, hukuk
düzeninde aklın ve bi limin egemen kı lınmasından yanaydı .
3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı bir yasayla Şeriye ve Evkaf Ve
kili ikierinin (Dinişleri ve Vakıflar Bakanlıklarınını kaldırılması, 3 Mart
1924 tarih ve 430 sayılı Tevh idi Tedrisat Kanunu'yla (Öğretimin
Birleştiri l mesi Yasası'yla) yu rttaki tüm öğreti m ku rumlarının
b irleşti rilmesi ve 30 Kas ım 1925 tarih ve 677 sayı l ı bir yasayla
tekke ve zaviye lerle türbelerin kapatılması , türbedarlıklar ile bir
takım unvaniarın yasaklanması ve kaldırılması ile laiklik konusun
da önemli adımlar atılmış oluyordu.
24
Atatürk, l a i k l iği d i n d ü şmanl ığı sayan şeriatçı çevre leri
kuşku landırmamak için, za manın koşu lları gereği, Anayasaya
"devletin dininin islam" olduğu hükmünü koydu rmuştu .
25
Atatürk ' ü n , şe riatçıl ıga karşı olduğu ve laikliği s avundugu
aşagıdaki sözlerinde açıkça görü lmektedir:
"Bizi yanlış yola sevkeden habisler (kötü, fesatçı) çok kere
din perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat
sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz,
görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harab eden fenalıklar
hep din kisvesi altındaki küfür ve alçaklıktan gelmiştir. Onlar her
türtü hareketi dinle kanştınrtar." (26)
" Hükümdarlar, kendilerini mevhum bir kuvvetin mümessili
••.
26
bütün illere, bagımsız sancaklara, Müdafaai Hukuk Merkez Kurul
larına ve belediye başkaniıkiarına gönderdigi 21 N isan 1920 tarih
li tel b i ldirimin bir yerinde şöyle diyordu: yüce Halifelik ve
"•••
alınacak w pç kazanılacakbr.
( ... ) Halife ve Padişahımızın, din ve devletimizin, yurdumuzun
ve ulusumuzun kurtuluşu, esenliği ve bağımsızlığı için dua edile
cektir." (30)
Mustafa Kem a l , 24 N isan 1920 ' de, Türkiye Büyü k M i l let
Meclisi ' nde yaptıgı bir konuşmada şöyle demişti: " ... Meclisimiz
de belirip şahlanan ulusal gücümüz, sultaniiğı ve halifeliği ya
bancı baskısından kurtaracak, Osmanlı devletini çözülüp gitmek
ten ve tutsak olup kalmaktan alıkoyacak bütün tedbirleri
almasını bilecektir." (31)
Mustafa Kemal Atatü rk, yukardaki konuşma larında ve bildi
rimde, Padişahlık ve Halifelik Mak�mını ve Padişah-Halife Vahdet
tin' i açıkça övmü ştür. Atatü rk ' ü n bu tutu m u , d avranışı O ' nu n
pad işahçı ve h i l afetçi oldugunun b i r kanıtıd ır.
1) Cumhuriyetçi Atatürk
M u stafa Kemal Atatürk, padişahçı-h ilafetçi degi l , cumhu
riyetçidir. Atatü rk, saltan atı h i l afetten ayırmış ve 1 Ka s ı m
1922'de sa ltanatı kaldırmıştır. 1921 Anayasasında, 2 9 Ekim
1923 tarih .ve 364 sayı lı yasayla bir degişiklik yaptırarak Anaya
sanın b i rinci m adde sine, " Tü rkiye Devletinin şekli H ü kumeti ,
Cumhuriyettir. " hükmünü koydurmuş ve 29 Ekim 1923 günü
Cumhuriyeti ilan ettirmiştir. 3 Mart 1924'de halifeligi ka ldırmıştır.
27
Mustafa Ke m a l , padişahçı- h i l afetçi o lsaydı bu kuruml arı
kaldırmaz, kendisi padişah-h alife olurdu. N ihayet meclisteki bazı
hoca lar, Mustafa Kemal'e padişahlık ve halife lik teklif etmişler,
ancak O, bu tekl ifi reddetmiştir.
28
kertede aşağılık bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir ulusun
başında bulunduğunu düşünmek ne acıklıdır! Şuna kıvanabiliriz
ki, bu alçak, alçaklığını atalanndan kalma padişahlık orunundan
(makamından) Türk ulusunca atıldıktan sonra tamamlamış bulu
nuyor. Türk ulusunun bu öncelikli davranışı elbette övülmeye
değer.
Beceriksiz, aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık,
kendisini kabul eden herhangi bir yabancının kanadı altına
sığmabilir; ama, böyle bir yaratığın, bütün Müslümaniann Halifesi
kimliğini taşıdığını söylemek elbette doğru değildir. Böyle bir
görüşün doğru olabilmesi, her şeyden önce, bütün Müslüman
toplumların tutsak olmaları koşuluna bağlıdır. Oysa, dünyada
gerçek böyle midir? Biz Tü rkler, bütün tarihimiz boyunca
özgürlüğe ve bağımsızlığa bayrak olmuş bir ulusuz. Değersiz
yaşayışiarını iki buçuk gün daha, alçakçasına, sürükleyebilmek
için her türlü düşkünlüğü sakıncasız bulan halifeler oyununu da
ortadan kaldırabildiğimizi gösterdik. Böylece devletlerin, ulus
lann, birbirleriyle oları ilişkilerinde, kişilerin, özellikle kendi devleti
nin ve ulusunun dokuncasına da olsa kişisel durumlarından ve
canlarından başka bir şey düşünemeyecek aşağılık kişilerin
önemi olamayacağı yolundaki herkesçe bilinen gerçeği bir kez
daha doğruladık.
( . . . ) Türk ulusunun sınırsız ve koşulsuz olarak egemenliğini
elinde tuttuğunu bir kez daha ve kesinlikle söylüyorum. Egemen
lik, hiçbir anlamda, hiçbir biçimde, hiçbir renk ve belirtide ortaklık
kabul etmez. Sanı ister halife olsun, ister başka bir şey olsun,
hiç kimse bu ulusun alınyazısında ona ortak çıkamaz. Ulus,
buna, hiç mi hiç, göz yumamaz." (32)
"Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli
demektir.
29
( ... ) Cumhuriyet ahlakifazilete dayanan bir idaredir. Cumhu
riye t fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide dayanan bir idaredir.
Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sul
tanlık, korkuya, tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil, rezil in
sanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.
Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cum
huriyet idaresidir." (33)
5. ÇELIŞKILERIN NEDENI
Her görü şteki kişinin, Atatürk' ü kendi paralelinde gösterdiğini,
kendi yanına çektiğini ve Atatü rk'ün kılıktan kılığa sokulduğunu
bundan önceki yazıda örnekleriyle açıklamıştım. Değişik görüşteki
insanlar, neden Atatü rk'ün sözleri, düşünceleri a rasında kendi
görüşlerine uyan sözler, düşünceler bu labi liyorlar? Atatü rk' ün,
birb iriyle çelişen söz, düşünce, tutum ve davranışları var mıdır?
Varsa bunun nedeni nedir?
Kanımca, Atatürk'ün söz, dü şünce, tutu m, d avran ış ve ey
lemlerini doğru değerlendi rmek için, Atatü rk ' ü n k i ş i l iğin i ,
düşünce lerini, tasarıların ı , gerçek amacını, Ku rtu l u ş Savaşının
koşu llarını, Türkiye ' n in ve dünyanın o günlerdeki duru munu çok
iyi bi lmek gerekir. Aksi halde yanlış yargı lara, sonuçlara van labilir.
M u stafa Kem a l Atatürk, Ku rtu luş Sava ş ı n ı k aza nmak,
düşman lıkları, emperyalizmi yurdumuzdan kovmak ve Türkiye ' nin
tam bağımsızlığını sağlamak için her şeyden önce toplayıcı,
birleştirici bir önder olmak ve türlü o lanaktan, fırsattan yararlan
mak zorundaydı .
" Milli Mücadele devrinde Türk toplumu 4 sosyal gruba ayrı lır:
"1 - Ağalar ve eşraf, 2 - Şeyhler, din adamları, 3 - Aydınlar, 4 - Halk
(Büyük çoğunluğu köylü olmak üzere, şehirlerde ve kasabalarda
esnaf, zanaatkar).
30
M i l l i Mücadelede, bu sosyal gru plar, kendi özelliklerine has
ge nel bir davranış göstermemişlerd ir. Her grupta, mücadeleye
katı lanlar, karşı duranlar ve nötr kalanlar vard ır. Bir sınıf şu uruna
varamamış olan ağalar ve eşraf, toplumun nüfuzlu bir kanadını
teşki l eder. Gerek köydeki ağa, gerekse şe hir ve kasabadaki
eşraf, nüfuzunu daha çok toprağa dayanan varlıkti:ın, yani zen
gi nlikten almaktadır. Bunlar, genel olarak b irbirini çekemeyen,
karşılıklı rekabet halinde bulunan bir özellik gösterirler. Bu sebep
le, b i r kasaba eşrafının toptan bir tarafı tutması düşünülemez.
Eğer eşraftan biri Kuvayi M i l l iyeci ise, diğeri I stanb ul hükümeti
tarafı ndadır. Bazıs ı malını, mül künü muhafaza edebi lmek için
düşmanla hoş geçinme yolunu tutmuş, bir kısmı d a yine aynı
maksatla dövüşenler safında yer alm ıştır. Her yerde, " M üdafai
Hukuk" teşekkülleri n i n , " Hey'eti M i l l iye " ve " Hey'eti Me rke
ziye " lerin başında, 'idarecileri arasında ayd ınlarla beraber eşrafın
bir kısmını görmekteyiz.
31
az veya çok bu bölünme mevcuttu . Fakat, pol itik h u su met,
zararını en çok aydın grupta hissettirmiştir.
32
M u stafa Kem a l , Ku rtu l u ş Savaşı döneminde o gü nlerin
gerçeklerine, zamanın koşu l larına göre l'ıareket etmiş, aslında
içinden karşı olduğu , istemediği padişah-halifeye ve yanlllarına
karşı -düşmanlar yurdu muzdan kovu lana dek- olumlu davranm ış,
padişah-halifeyi övmüş, padişahlığa-h alifeliğe karşı değilmiş gibi
bir tavır takınmıştır.
33
Tel: Çok ivedidir Ankara
Ankara'ya acele yaz1 gönderilmesi 21.4.1920
Kolordulara (On Dördüncü Kolordu Komutan Vekilliğine},
Altmış Birinci Tümen Komutanlığına, Refet Beyefendiye, Bütün
lııere, Bağ)msız Sancaklara, Müdafaai Hukuk Merkez Kurullanna,
Belediye Başkanlıkianna
1- Tanrı'nın yardımıyla Nisanın yirmi üçüncü Cuma günü,
cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi
açılacaktir.
2- Yurdun bağımsızlığı, yüce Halifelik ve Padişahlığın kur
tanlması gibi en önemli ve ölüm dirimle ilgili görevleri yapacak olan
bu Büyük Millet Meclisinin açılış gününün cumaya rastlamakla o
günün kutsallığından yararlanılacak ve bütün sa)·ın milletvekille
riyle birlikte, kutlu Hacı Bayram camisinde cuma namazı kiiınarak
Kur'anın ve namazın nurlarından ışık alınacak ve güç
kazanılacaktır. Namazdan sonra, Peygamberimizin kutlu sakalı ve
kutsal Sancak alınarak Meclisin toplanacağı özel yere gidilecektir.
Toplantı yerine girilmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesile
cektir. Işbu törende, camiden başlayarak M eclise değin, Kolordu
Komutanlığınca askeri birliklerte özel tören düzeni alınacaktır.
3 Açılış gününün kutsallığını arbmıak için il merkezinde, Vali
-
34
başlanacak; cuma günü ezandan önce minarelerde sali verilecek;
hutbe okunurkan Halifemiz ve Padişahımız Efendimiz Hazretleri
nin kutlu adı anıldığı sırada, kendisinin, ülkesinin ve bütün uyruk
lannın bir an önce kurtulmalan ve mutluluğu ermeleri için aynca
dua edilecek; cuma namazı kılındıktan sonra da hatim tamamlana- .
rak yüce Halifelik ve Padişahlığın ve bütün yurt parçalannın kur
tanlması amacıyla yapılan ulusal çalışmaların önemini ve kut
sallığını ve her yurttaşın, kendi vekillerinden meydana gelmiş olan
Büyük Millet Meclisince verilecek yurt ödevlerini yapmak zorunda
olduğunu anlatan dinsel söylevler verilecektir. Daha sonra Halife
ve Padişahımızın, din ve devletimizin, yurdumuzun ve ulusumu
zun kurtuluşu, esenliği ve bağımsızlığı için dua edilecektir. Bu din
sel ve yurtsal tören yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra,
Osmanlı ülkesinin her yerinde, hükümet konağına gidilerek, Mecli
sin açılışından dolayı resmi tebriklerde bulunulacaktır. Her yerde
cuma namazından önce, uygun görülecek şekilde Mevlit okutula
caktır.
5 - I şbu bildiri min hemen yayılması için her araca
başwrulacak ve tezelden en sapa köylere, en küçük askeri birfik
lere, yurttaki bütün örgütlere ve kurumlara ulaştı rılması
sağlanacakbr. Aynca, büyük kağıtlara yazılarak her yere asılacak
ve yapılabilen yerferde bastınlıp çoğalblarak parasız dağıtılacakbr.
6 - Ulu Tanndan tam başanya ulaştı rmasını yakannz.
35
" Atatürk, Türk iye C u m h u r iyet i n i n kuru l u ş u n u h a l k ç ı
düşüneeye dayandırmıştı. Yüzyıllar boyu h alkının, padişahlardan
ve soylu lardan neler çektiğini bil iyordu. Halkın bağrından kopup
gelmişti. U lu sun kend i kendisini yönetmesinin en iyi yönetim
b içimi olduğu kanısına çok önceleri varmıştı. Ne var ki, işin
b aşlarında " H alk Yöneti m i " n i düpedüz söyleyivermek eylemin
boşa gitmesinin nedeni olabilirdi. Padişahlığa karşı beslediği dev
rimci düşünceyi, pad işahl ığı yoketmek, ortadan kaldırmak, yerine
u l usal b i r devlet, ha lka d aya l ı bir yönetim kurmak düşüncesini,
yıllar yılı içinde " m i l l i sır" gibi saklamayı bildi. " Her toplumsal
oluşumun gelişeb ilmesi için daha elverişli bir zaman ol acaktır.
Önderi güçlü kılan bu zamanı iyi ayarlayabilmektir." {38)
Atatürk, h a l ifel iğe ve padişah lığa karşı olduğu halde Biri nci
Büyük M illet Meclisini toplantıya çağırmak için hazırlad ığı bildirim
de bunu önceleri açıkl amamış ve toplanacak meclisin görevleri
arasında ". yüce Halifelik ve Padişahlığın kurtanlması" olduğu be
..
Toplanan Birinci Türkiye Büyük Mil let Mecl isi 'nde, padişahl ığı
ve halifeliği savunan b i r h ayli ağa, bey, şeyh , sarıklı hoca ve
çeşitli mesleklerden kişiler vardı. Örneğin, "Birinci Büyük Millet
36
Meclisi' ndeki 380 milletvekil inin 61 ' i sarıkir hoca, 46' s ı büyük
toprak sah ibi, 10'u aşiret reisi, ağa , 8'i tarikat şeyhidir." (39)
6. ATATÜRK'ÜN TAKTICI
" l htila llerde zaman ve fırsat, taktik bakımından, büyük önem
taş ır. Fırsatı kollayan, zamanı seçmede yanı lmayan ihtil a l ler
başarı sağlarlar. Atatürk, bu cihetlere çok dikkat ederdi. Zamanı
çok güzel seçer, fırsatı asla kaçırmazdı. Zaman ı ge lmedikçe acele
etmez, sabrederdi. Koruk sabırla helva olur. O kadar sabrederdi ki
yerinden kıpırdamıyacak sanılırdı. Hakikatte prensiplerden �ir zer-
37
resini feda ettiği görülmemiştir. O, sabreder; fakat bir de fırsatı ve
zamanı ele geçirince, ihtilalin prensibini uygu lama alanına koymak
ta dakika geçirmezdi . Prensip tatbikata girince, onun aksi olan
eskiliğin yerinde ye ller eserdi. Cumhu riyetin ilanı böy�� oldu. ( . . . )
Şapka giymek, laik devlet hep böyle oldu.
Laik devlet örneğile, görüşümüzü biraz açıklamayı faydasız bul
muyoruz. Atatü rk ödedenberi devletin laikleşmesini, Türk ihti lali
için bir prensip olarak benimsemişti. Dinin devlet, devletin din
işlerine karışmaması, bunların birbirinden ayrı kalması, onca gerek
l i idi. Din bir vicdan meselesi olduğuna göre, Atatürk bunda pek
haklı idi. Devlet işleri , günü gününe değiştiği için, laiklik prensibini
kabu l etmekten başka çare yoktu. ( . . . ) zamanı gelmeden Atatürk
bunu ortaya sürmedi. Fakat aksine hareket ettiği görülmüştür.
Mesela: Birinci Mi llet Mecl isinin açılma töreninde, önce, Anka
ra'da Hacı Bayram camiine gid ilmiş, kurbanlar kesilmiş, dualar
edilmiş, tekbirler getirilmiş, bu dini merasimle meclis açılmıştır.
Birinci teşkilatı esasiye kanununun (Anayasa), iki maddesini
din prensibi teşkil etmiştir. Bu maddelere göre "Tü rkiye devletinin
dini, d in-i I s l a m " : " ahkamı şer' iyen in infazına m i l let meclisi
me'mur" idi.
Mecliste müezzin, beş vakit ezan okur, imam cemaate namaz:
kı ldırırdı. Dikkate değer ki Kurtuluş Savaşları zaferle taclandıktan
sonra, Atatürk, Ankara'ya döndü. Meclis kapısı önünde resmi
üniformasile bekleyen imam efend i , Atatü rk' ü d u rdurd u , el lerini
kaldırdı, fakat, dini duaya başlar başlamaz, Atatürk h iddetle:
"Burada böyle şeylere lüzum yoktur. Bunlan camide yapabilir
siniz! Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanile kazandık!"
dedi ve imamı kovdu.
Bir defa d a, Rize seyahatinde medreselerin açılması için ken
d isine müracaat eden hocalara; h iddet ve ş iddetle herkesin
önünde:
38
"Para istiyorsanız size millet yetecek kadar verecektir. Açsanız
karnınızı doyuracaktır. Medreseler bir daha açılmayacaktır
anladınız mı?" diye bağırdı.
Laikliğe doğru pratik ilk adımlar atılmıştı.
39
gerçek amacını , yani padişahlığı ve hal ifeliği kaldırmayı, cumhuriye
ti kurmayı, devrimleri gerçekletirmeyi ilk anda açıklamamış bunu
"bir ulusal sır gibi" saklamış, düşüncelerini aşama aşama eyleme
geçirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, gerçek amacına ulaşmak için şöyle
bir stratej i izlemiştir:
Mustafa Kemal ' e göre ilk amaç, yurdun düşmanlardan kur
tarı lmasi ve ta m b ağımsızl ığın sağlanmasıyd ı . Bu ilk amacı
gerçekleştirmek için birleştirici, bütünleştirici, topl ayıcı olmak,
herkesten, her şeyden, her türlü o lanaktan ve fırsattan yararlan
mak gerekiyord u . Mustafa Kem a l , asker, sivi l bürokratları,
ayd ınları, padişah-h alife , şeriat yan l ı l arın ı , h ac ı l arı, hocaları,
şeyh leri, dede leri, ağaları, beyleri vb. bu ilk amaçta, yan i yurdun
düşmanlardan kurtarı lması ve tam bağımsızl ığa kavuşturulması
konusunda birl eştird i . Mustafa Kemal, Kurtu luş Savaşını, yur
dumuzu, padişah lık ve h a l ifeligı dü şmanlardan kurtarmak için
başlattığını, Türkiye Büyük Millet Meclisini bu amaçla topladığını
her fı rsatta yineledi (te krarladı). Pad işahlığı- h a l ife l iği övücü
konuşmalar ya�t ı , padişahl ıkta n-h alife likten, şeriatçılıktan ya
naymış gib i davrand ı . Böyle l ikle padişahl ık-h alife lik, şeriatçı l ı k
yanlllarını çevresine, yanına a l d ı . Oysa Mu stafa Kemal'in gerçek
amacı, yurdu düşman lardan kurtardıktan ve tam bağı msızl ığı
gerçekleştird i kten sonra padişah l ığı ve hal ife l iği, şer iatç ı l ığı
kald ırıp cumhuriyet yönetimine dayalı laik yeni bir Türk devleti kur
mak, devrimleri gerçekleştirmekti. Fakat Mustafa Kemal, bu
gerçek amacını, çok büyük sakıncalar değuracağı için, ilk anda
açıklamadı, zamanı, koşulları ve fırsatları bekledi.
Mustafa Kemal, gerçek amacını Kurtu luş Savaşını başlattığı
gün lerde, örneğin, 19 M ayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan sonra
Samsun'da veya Amasya'da veya Erzu rum'da veya Sivas'ta
veya Ankara'da açıklasa ve şöyle bir konuşma yapsaydı n'olurdu
acaba?
40
"- Arkadaşlar, yurdu d ü şmanl ardan kurtardıktan sonra
padişahl ığı ve halifeliği kaldırıp cumhuriyeti ku racağım. Şeriatı
kaldırıp lai kliği getireceğim , din ve devlet işlerini birbirinden
ayıracağım. Medreseleri kapatacağım. Eğitim ve öğretimde birliği
sağlayacağım . Arap harflerini kaldırıp, Latin h arflerine dayalı yeni
bir a lfabe kab u l edeceğim. Kad ın larda örtünmeyi, peçeyi, çarşafı
kaldıracak ve kadınlara erkel<'lere tanınan hakları tanıyacağım. Yur
dumuzu çağdaş uygarlık düzeyine u l aştırmak için daha pekçok
devrimi gerçekleştireceğim."
41
halifeliği savunanlar, cumhu riyete , devrimiere karşı çıkanlar vardı.
Bunlar, bırakınız Kurtu luş Savaşının o kararsız ilk günlerini, 30
Ağustos 1922 'de Başkomutanlık Meydan Savaşı, Büyük Zafer
kazanıldıktan, düşmanlar yurdumuzdan kovu lduktan sonra b i le
padişahl ığı n ve h a l ifeliğin kaldı rılmasına , cumhu riyetin kuru l
masına, devrimiere karşı ç ı kmışlardır. Şimdi b u konuda bazı
örnekler vermek istiyorum.
42
( . . . ) Zararlı olan -ki zararını islam bir kavim çekmiştir- bu gibi me
sai li (meseleleri) bırakalım. Böyle fikirler içimize girmesin. Sonra
büsbütün lal-ü ebkem olur ( şaşa kal ı r) ve bütün alem-i Isıarnı
(Islam dünyasını) üzerimize hücum ettirir ve kendi aramızda birbiri
mizi yeriz." (42)
"... Raıf (Orbay) Bey, bir gün Meclisteki odama gelerek beni�
le önemli bir takım işleri görüşmek istediğini; akşamieyin Refet
( Bele) Paşanın Keçiröndeki evine gidersem daha güzel
konuşabileceğimizi söyledi. Rauf Beyin isteğini kabul ettim. Fuat
(Cebesoy) Paşanın orada bulunmasına izin vermemi istedi; onu
da uygun gördüm. Refet Paşanın evinde d('rt kişi toplandık. Rauf
Beyden dinlediklerimin özetı şu idi: Meclis, padişah lığın , belki de
h a l ife l iğin ortadan k a l d ı r ı lmasJ d ü şü ncesinde b u l u n u ldu ğu
43
kaygısıyla üzgündür. Sizden ve sizin gelecekte alacağınız durum
dan kuşku l anmaktadır. Bunun için, Mecl ise ve dolayısıyl a u lu s
kamuoyuna güvence vermemiz gereğine inanıyorum.
44
" Rauf (Orbay) Bey Ankara'ya geldikten sonra, parti
üyeleriyle yakından ve arkadaşça görüşmelere başladı. Ama,
bütün görüşme ve konuşmalarda bir erek güttüğü anlaşılıyordu.
Rauf (Orbay) Bey: " Cu m h u riyetin i l an ında ived i (acele)
gösterilm i ştir. Bu ivediyi gösterenler soru msuz kimselerdir. Bu
yo lda davranışın içyüzünü anlamak gerekir. Meclis, u lusal ege
menliği gereği gibi kullanabilmelidir. Gizli amaçlarla yönetilmeye ses
çıkarılmazsa nereye varı lacağı bil inemez. Cumhuriyetin i lanını zo
ru nlu kılan etmen ne imiş? Cumhuriyetin gerçekten, bizim için ya
rarlı ve gerekli olduğu tanrtlanmalıdır." gibi bir takm propagandalar
la, arkadaşlanmızı ve partiyi bize kaışı kışkırtmaya koyuldu." (44)
Yukarda sözü edi len Kurtu luş Savaşı önderlerinin, yani Kazım
Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Fuat Gebesoy'un yu rtsever
liklerinden hiç kimse kuşku etmez e lbette.
Kurtu l u ş Savaşı kazanı ldıktan, düşmanlar yu rdu muzdan ko
vu lduktan sonra bile Atatürk'ün en yakın silah ve mücadele ark&
daşlarından, Kurtu luş Savaşı önderlerinden bazıları Atatürk'e ve
O'nun başlattığı devrimlere, padişahl ığın, halifeliğin kaldırıl ması
na, cumhu riyetin ilan edilmesine, Latin harflerinin kabul edi lmesi
ne, diğer devrimiere karşı çıkmışlardır. Çünkü onların, düşünceleri,
kafa yapıları, görüş ufukları o kadardı ancak. Atatürk, bu konuda
Söylev'de şöyle diyor: " ... Ulusal savaşa birlikte başlayan yolcu
lardan kimileri, ulusal hayatın bugünkü Cumhuriyet& ve Cumhu
riyet yasalanna kadar uzayan gelişmelerinde, kendi düşünme ve
ruh yeteneklerinin kavrama sının bittikçe, bana direnrneye va karşı
çıkmaya başlamışlardır." (45)
Atatürk, gerçek amacını, yani padişahlığı , halifefiği kaldırıp cum
h uriyeti kuracağını, Arap harfleri yerine Latin h arflerin i kabul
edeceğin i ve diğer devrimleri gerçekleştireceğini Kurtuluş Savaşı
başlarında yakın silah ve mücadele arkadaşlarından Kazım Karabe
kir, R auf Orbay, Refet Bele ve Fuat Cebesoy' a vb. söyleseydi
45
onların desteğini kaybedecek ve çok büyük bir o lasılıkla Kurtu luş
Savaşını kazan amayacak, Türkiye Cumhuriyeti Devletin i kura
mayacak ve tarihteki şimdiki yerini alamayacaktı.
47
tümünü b irden gözönünde tutmamız ve O ' n u n içinde b u l u n
dugu, yaşadıgı koşulları çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Ancak, o
zaman Atatürk'ü dogru , saglıklı degerlend irebilir, gerçegi bulabili
riz.
48
Halkçı bir yönetimi benimsemiş, halkın devlet yönetiminde söz
sahibi olmasını istemiş, halk içinde ayrıcal ıklı kişi, zümre ve
sınıfların bulunmasına karşı çıkmıştır.
49
Atatürk' ün söz, düşü nce, tutum, davran ış, eylem ve devrimle
rinin tümünü birden değerle nd irdiğimizde, O'nun tam bağımsızlık,
anti-emperya l izm, özgü rlükçülük, cumhu riyetçi l i k, m i l l iyetçi l ik,
h alkçılık, devletçilik, laikl ik, devrimcilik, akılcılık ve bil imsel lik,
çağdaşçılık ve barışçılik ilkelerinden oluşan, b u ilkelerden kaynak
lanan ve adına Atatürkçü lük, Kemalizm denilen kendine özgü bir
dünya görüşü n ü , bir ideo lojiyi benimsediği n i , savu nduğunu
görüyoruz. Atatürk'ün hangi dünya görüşünü, ideoloj iyi beni mse
d iği, savunduğu, apaçık belli olduğu h a lde, O ' n u olduğundan
başka türlü göstermek, benimsemed iği , s avunmadığı, karşı
olduğu görüşlerin, düşüncelerin, ideoloji lerin, doktrinlerin maske
si, kalkanı, paravanı yapmak gerçek dışı bir davranıştır.
50
• Şeriye Mahkemelerinin kaldırılması (8 Nisan 1924).
• Tekke ve zaviye lerle türbelerin kapatılması ve türbedarlıklar
ile birtakım unvaniarın (şeyh lik, dervişlik, müritlik, dedelik,
seyyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcı lık,
büyücü lük, üfürü kçülük, muskacı l ı k , türbedarl ı k gib i un
vanların) önlenip kaldırılması (30 Kasım 1925).
• Ağa, hacı, hafız, hoca, mo l la, efendi, bey, beyefendi, paşa,
han ım, hanımefendi ve h azretleri gibi lakap ve unvaniarın
kaldırılması (26 Kasım 1934).
• Bazı giysilerin giyilmesinin yasaklanması . 3 Aralık 1934
tarih ve 2596 sayı l ı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair
Kanun ( Kimi G iysi lerin Giyilemeyeceğine I l işkin Yasa) ile
hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar din adam
larının tapınak ve dinsel törenler dışında dinse l giys i
taşımaları yasaklandı. Sadece her dinin en üst rütbe li kişisi
bu yasağın dışında b ırakıldı.
• Kapitülasyonların kaldırı lması. Osmanlı I mparatorluğunda
yabancı devletlere siyasal, yönetim, ekonomik, ticaret, ma
liye ve adaletle ilgili işlerde kapitülasyonlar adı altında verilen
ayrıcalıklar (imtiyazlar) 24 Temmuz 1923 tarihinde imzala
nan Lozan Barış Antlaşmasıyla kaldırılmıştır.
• Aşar vergisinin kaldırılması. Toprak ürünlerinin onda birin
den ayni (mal) olarak alınan aşar vergisi 17 Şubat 1925'te
kabul edilen bir yasayla kaldırılmıştır.
• Kabotaj hakkının kabu l edilmesi. Kabotaj, yani Türk denizle
rinde, karasu larında gemi işletme , her çeşit deniz, yolcu ve
yük taşıma h akkı, 19 Nisan 1926'da çıkarılan bir yasayla
Türklere verilmiştir.
• Şapka devrimi (25 Kasım 1925).
51
• lsviçre Medeni Kanunu esas alınarak h azırlanan Türk Mede
ni Kanunu'nun kabul edilmesi (17 Şubat 1926).
• Kad ın h aklarında devrim. Türk Medeni Kanunu (Türk Yurt
taşlar Yasası), kadını toplumsal ve ekonomik ilişkilerde, er
keklerle eşit duruma getirmiştir. Söz konusu yasa a ile
birliğinin kurulması için evlenme akdinin evlendirme memuru
tarafından yapılacağına ilişkin medeni nikah , resmi nikah
esasını kabul etmiştir.
3 N i san 1930 tarih ve 1580 say ı l ı Belediye Yasası ile
kadınlara belediye meclisine üye seçmek ve seçilmek hakkı
tanınmıştır.
5 Ara l ı k 1934 ' de Anayasa 'da bir değişiklik yap ı larak
kadınlara milletvekili seçmek ve seçilmek hakkı tanınmıştır.
Böylelikle kadınlara siyasal haklar da tanınmış oldu.
• Laiklik ilkesinin kabul edilmesi (10 N isan 1928 ve 5 Şu bat
1937).
• Soyadı yasasının kabu l edilmesi (21 Haziran 1934).
• Harf devrimi. Arap h arfleri yerine Latin esasından alınan
yeni Türk harflerinin , yeni Türk Alfabesinin (Türk Abecesi
nin) kabul edilmesi (1 Kasım 1928).
• M i l let Mekteplerinin ( U lus Oku l l arının) açılması (1 Ocak
1929).
• Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı oku llarda Arapça ve Farsça
öğreniminin kaldırılması (1 Eylül 1929).
• Türk Tarih Kurumu' nun kuru lması (15 N isan 1931).
• Türk Dil Kurumu' nun kurulması (12 Temmuz 1932).
• Halkevlerinin kurulması (19 Şubat 1932).
• Üniversite devrimi (31 Mayıs 1933).
52
• Güzel Sanatlar Akademisi ile Devlet Konservatuarının kurul
ması.
• Kur'an-ı Kerim'in Tü rkçeye çevri lmesi, ezanın, h utbenin ve
duaların Türkçe okunması (1932).
• U luslararası rakamların kabul edilmesi
(20 Mayıs 1928).
• U luslararası saat ve takvimin kabu l edilmesi (26 Aralık
1925).
• Uluslararası ölçü lerin, ölçülerde metre ve kilo sisteminin
kabul edilmesi (26 Mart 1931).
• Hafta tatilinin kabul edilmesi (2 Ocak 1924).
• H afta tatilinin cuma gününden pazar gününe alınması (27
Mayıs 1935).
• Merkez Bankasının Kurulması (1930).
b) Atatürk'ün Gerçekleştiremediği Devrimler
Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimierin yadsınacak (inkar edile
cek), küçümsenecek hiçbir yanı yoktur. Aksine övülecek, iftihar
edi lecek pekçok yönü vardır. Çok kısa bir zamanda pekçok devrimi
gerçekleştiren Atatü rk , yaptığı devrimlerle Türkiye' nin çağdaş uy
garl ığa u laşmasını sağlayacak i l k adı mları atmıştır. Ancak, şu
ge rçeği de açıkça k a b u l etmek zorundayız: Atatü rk ' ü n
gerçekleştirdiği devrimler, ulusal (milli) gelirin adil dağılmasına, sos
yal adaletin gerçekleşmesine ve Türkiye 'nin kalkınmasına yetme
miştir. Eğer Atatürk yaşasaydı -bu ndan hiç kimsenin kuşkusu
olmasın- yaptığı devrimleri yeterli görmez ve her alanda yeni devrim
ler yaparak yurdumuzu geri kalmışlıktan kurtarırdı ve kalkındırırdı.
• Ekonomik Devrim: Ulusal gelirin adil dağıtılması, sosyal adale
tin gerçekleştirilmesi, emekçi halkın sömürülmekten, ezilmekten
ku rtarılması için ekonom ide devrim yapmak zorunludur. Ekono
mik devrim, ekonom i k gücü kapitalistlerin, ağaların, beylerin,
şeyhlerin, aracıların, tefecilerin, karaborsacıla_rın, yabancı sermaye
53
işbirlikçilerinin, kampradarların el inden a lıp köylülerin , işçilerin, za
naatkarların, emekçilerin eline veren ve toplumun üretim yapısını,
ü retimdeki kuru msal temel leri ve ü retim i l işki lerini ye niden
düzenleyen devrimdir.
54
Atatürk, devri mleri gerçekleştirmeye başlayınca , eşraf, bu kez,
devrimiere karşı çıkmaya başladı.
Padişahlığın ve halifeliğin kaldırılması, cumhuriyetin ilanı, laiklik,
öğretim birl iği , h ukuk, kılık kıyafet, kadın haklarındaki devrimler,
toplumda değişiklik yapan önemli devrimlerdi. Ancak, tüm bu dev
rimler toprak reformu gibi toplumsal yapıyı temelinden değiştiren
devrimler değildi. Çünkü bu devrimler, eşrafın, toprak ağalarının
zengin leşmesine ve köyl ü ler üzerindeki egemenliklerini sürdür
melerine engel olmuyordu. Buna karşın eşrafın, ağaların egemen
liğini değiştirmeyen bu devrimler dah i önemli d i renme lerle
karşılaşmıştır. Üstelik bu devrimler bir yasayla gerçekleştiri lecek
işlerdi. Ortaçağdan kalma feodal iteyi tüm kalıntılarıyla tasfiye ede
cek, toprak ağalarının egemenliğini sona erdirecek, köylü leri siya
sal ve ekonomik özgü rlüğe kavuşturacak bir toprak devrimini, re
formunu gerçekleştirmek çok daha zor bir işti . Bu, bir yasayla
yapılacak bir iş değildi.
"Tek Ad a m " M u stafa Ke mal Atatü rk, toprak refo rmunun
yapılmasını Türkiye Büyük Mil let Meclisi kürsüsünden birkaç kez
istediği halde, toprak reformu nu gerçekleştirememiştir. Çünkü
toprak ağal arı, Atatürk döneminde de çok güçlüydüler ve toprak
reformunun gerçekleşmesini engel lemişlerdir. Atatürk dönemin
de, toprak ağaları, güçlü, bil inçli ve örgütlü oldukları, siyasal
yaşama, devlet yönetimine ağırl ıklarını koydukları halde, toprak re
formundan yararlanacak topraksız ve az topraklı köylüler, güç
süz, bilinçsiz ve örgütsüzdü ler. Bu nedenle siyasal yaşama, dev
let yönetimine ağırlıklarını koyamıyorlardı. Ü ste lik kuru lan yeni
rejim, eşrafa, ağalara, toprak ağalarına dayanıyordu, dayanmak du
rumundayd ı .
Atatü rk' ü n ö lü münden sonra iktidara ge len hükümetlerin
h içbirisi de toprak reformunu gerçekleştirememiştir. Çünkü her
dönemde güçlü olan toprak ağaları, iktidara gelen tüm hükümetleri
etkilemişler ve toprak reformunu engel lemişlerdir. Toprak ağaları,
55
her dönemde, hükümetleri, bürokratları çeşitli yollarla etkileyerek
amaçlarına u laşmaktadırlar. Kısacası , gerek Atatürk döneminde,
gerekse Atatürk'ün ölümünden sonraki dönemlerde , hep toprak
ağalarının dediği olmuş ve hep onlar, toprak ağaları kazanmıştır.
56
demokras i n i n baş koş u l l arından o l a n d ü şünce, basın ve
örgütlenme özgürlüğü yoktu . Böyle bir rejim e lbette demokratik
deği ldi. Atatürk, zamanın, o gün lerin koşu lları gereği, devrinileri
yerleştirmek, genç cumhuriyeti geric i , şeriatçı akıml ardan koru
mak, rejimi güçlendirmek için, ülkeyi tek partiyle yönetmiş ve otori
ter bir rej im kurmuştur.
58
Türk halkını "demokrasi" adlı sevgilisinden ayırmaya hiçbir zali
min gücü yetmeyecektir. . .
59
( ...) Her şeyde Atatürk.
Yerde O ! . .. Gökte 0!. .. Denizde 0! .. Varda 0 ! . .. Yokta 0!. .. Her
şeyde O!. ..
( ... ) Her şey (O)'dur;
(0) her şeydir.
Her şeyde Atatürk! . ..
60
" . . . Tanrı gibi görünüyor her yerde
61
( ... ) Bilmem ki semadan yüksek alnınla.
62
" ... Ey karanlık günleri n ura çeviren Ilah,
( . . .) Ey yanında güneşler hasta renklerle solan;"
A. Muhtar Kumral (53)
***
63
H ••• O mavi gözlerin bol güneşinden
64
" . . . Ey uluların u lusu,
Türkün göğe değen eli,
• Ey güzelierin güzeli,
Ey heybeti Haktan güzel,
Ey gözleri gökten güzel,
Ey saçları s ırma sırma."
Behçet Kemal Çağlar (62)
***
65
" ... Peygamber Tanrısına duymadı bu hasreti,
Vermedi bu kudreti Tanrı Peygamberine ...
( ... ) Yalnız senin önü nde duydum küçüldüğümü:
Benzedi ıstırabım Allah ' ın kederine . . . "
66
" Eski cihangirlerin bastığı yerde ot bitmezdi . O'nun geçtiği yol
lar cennete döndü ."
Hakkı Süha Gezgin (73)
67
(Not: Su ltan Vahdedd i n ' i n şahsiyeti, I stanbu l i şga l inden
duyduğu ıstıraplar, b u be ladan kurtu lmak için G azi M u stafa
Kemal Paşa 'yı _ b izzat Anadolu 'ya gönderişi, bu konuda Fevzi
Paşa 'nın Büyük Millet Meclisinde yaptığı h itabe gibi yine bu kitap
ta belgelenen yeni hakikatler, ayrı bir yazımııda anlatılacaktır.)"
Ahmet Kabaklı' nın övdüğü, okuyucuya " ısrarla tavsiye" ettiği
bu kitabın 2. baskısından al ıntıları, sayfa numaralarıyla aşağıda
veriyorum :
" M u stafa Ke mal gibi askerlerin ro l ü , Ku rtu l u ş S avaşını
başlatmak deği l, başlamış o lan bu hareketi birleştirip idare etmek
o lmuştur." (s. 10)
" Kanaatimizce Türk Kurtu luş Savaşının böyle nirengi nokta
larının başında Sultan Vahidettin'in durumu ge lir. Hala mektep ki
taplarında "Vatan satan bir alçak (!) olarak anlatılan bu büyük Os
manlı su ltanının, Türk Kurtuluş Savaşını ilk olarak düşünüp
tasarlayan, temeline ilk h arcı koyan, başanya ulaşabi lmesi için de
H i lafet ve saltanatın ke ndisine sağl adığı bütün selah iyet ve
imkanları kul lanarak tepesindeki işgal kuwetlerinin üç yıl sü ren
baskı l arına göğüs geren büyük bir vatansever olduğunu ne yazık
ki; Türk çocuklarına söyleyip öğretmekten hala korkuyor ve yalan
tarih okutmayı mübah sayıyoruz . " (s. 39, 40) "Ve l i a ht l ığı
zamanından beri tanıdığı Mustafa Kemal'e itimad etmek ve işgal
kuwetlerini a ldatıp gözlerini boyayacak sun'i bir memuriyet ihdas
eylemek s u retiyle onu Anadolu 'ya b izzat Su ltan Vah idettin
göndermiştir ( . . . ) Su ltan Vah idettin bununla da kalmamış bu iş
için lüzumlu parayı da şahsi atiarını satarak temin etmiştir."
( ... ) Ahmet Kabaklı ' n ın hararetle salık verdiği, şeriatı ve hilafeti
öven, M u stafa Kem a l ' i her fırsatta kötü lemeye çal ışan kitaba
döne lim ve (sayfa numaralarıyla) alıntı ları sürdürelim.
"Mustafa Kemal' i Anadolu 'ya husus! bir sıfat ve mah iyette ·
gönderen padişahın h içbir zaman bu kıyamı (ayaklanmayı) tam bir
68
cidd iyetle bastırmak mesleğini i ltizam etmeyerek (gere k l i
görmeyerek) Ingilizleri savsaklamakla vakit geçirdiği v e Mustafa
Kemal ' le onlara oyun oynamaya çalıştığı esnada, I ngilizler de aynı
adam l a padişah a ve makam-i h i lafete oyun etmek fırsatı nı
kaçırmamışlardır." (s. 104).
" M u stafa Kemal üzerine I stanbu l' dan ordu sevki, seneler
geçtiği halde Yunan ordusuna karşı kendisinin bir iş göremediği ve
bilakis Anadolu'nun pek çok yerlerini Yunan ordusuna h arben
i şgal ettitererek devlete "Sevr" M u ahedesindeki ağır şeraitin
(koşu lların) tahmil ine (yüklenmesine) sebep olduğu zamana mu
sadiftir (rastlamaktadır) . Yunan ordusuna karşı eser-i h ayat
gösterrneğe başlad ıktan sonra ise Mustafa Kemal'in sarahaten
(açıkça) Makam-ı Hilafet'e isyan edecek derecede şımarması bile
padişah tarafından ciddi bir mukabe leyi davet etmem iştir. " (s.
104'ün dip notu) (74).
" Kitabın adı: "Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Su ltan Va
h ideddin " .
70
Mondros Mütarekesi sıralarında Harbiye Nazırı olmaktan b aşka
şey düşünmediği belirtilmiştir. Milli şahlanma fikrinin Vahdettin'e
ait olduğu ve M u stafa Ke mal'in Samsu n'a gönderi lişinin bu
padişah tarafından gerçekleştirildiği söylenmiştir.
Sonuç olarak Vahdettin " büyük mazlum" sözleriyle nitelendiril
miş ve vatan haini deği l, vatan dostu olarak bilinmesi gerektiği
işlenmiştir. "
Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi , Atatü rk' ün anısına h akaret
neden iyle cezaya çarptı rılan Necip Fazıl Kısakü re k ' e i l işkin
Istanbul Toplu Basın Mahkemesinin kararını onayl ıyor.
( . . . ) H erke sin bild iği gibi Necip Fazıl Atatü rk dü şmanıdır,
Abdülhamidçidir.
Kısakürek'e bakılırsa Jantürkler dinsizdir. Hareket Ordusu -ki
Mustafa Kemal içi ndeydi bu ordunun- " çapulcu a layları"ndan
o l uşmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, Bağımsızlık Savaş ı ' nda hem emperyal iz
min silahlı gücüne, hem de Hilafet ordusuna karşı çarpışmak zo
runda k a l m ış; vatan h a i ni padişah Ingiliz gemisine b inerek
kaçmıştır.
Kısakürek, bu Vahdettin' in yanında Atatürk'ün karşısında yer
alır." (76)
" Meh met Şevket Eygi deni len din tüccarı " BUGÜN" adlı gaze
tesinde bütün Atatürk düşmanlarını etrafına toplamıştır.
71
- Vahdettin eğer israr etmeseydi Mustafa Kemal Paşa Anado
lu'ya geçmiyecekti. Zorla gönderi lmiştir.
c) Atatürk Ağrtçlları
" . . . Kaç yıldır Türkçeydi Tanrı' nın dili;
Insana ne ilah ne de sevgili
Ne de ana-baba aratıyordu:
Her an yaratıyor, yaratıyordu .
( ... ) Ecel, alçak ecel; ne yüzle kıydı
Fani olmasaydı, o da Tanrıydı."
Behçet Kemal Çağlar (79)
***
72
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
( ... ) Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz o devi
Türklük yüreğini dağlıyor şimdi
Cihan da bizimle ağlıyor şimdi.
Ankara'lı Aşık Ömer (Behçet Kemal Çağlar) (80)
***
73
"Gündüzler güneştin, gece ler aydın
Neden yıldız gibi göklerden kaydın
Uykun henüz yoktu sen yatmıyaydı n
Ağla garip yurdum bahtına ağla
Göklerle gürülde sularla çağla
( ...) Dilerim Tanrıdan gözde yaş olam
Başında ağlayan yavru kuş olam
Kabrine ya toprak ya da taş o lam
Ağla garip yurdum bahtına ağla
Göklerle gürülde sularla çağla
Garip Mustafa (Yusuf Mardin) (83)
***
74
" ... Sendin ışık veren güneşe, aya,
Mahzun birer kandil şimdi yıldızlar.
Seni her anışta içimiz sızlar.
Yıllarca tarihe ışıklar saçtın
lnsandın, insandan üstün bir şeyd in.
Destanlar yarattın, devirler açtın,
Ölmeseydin Atam, sen ölmeseydin . . .
l nsandın, insandan üstün bir şeyd in
Ümit Yaşar Oğuzcan (86)
***
75
" . . . Dünyayı gözümüz görmüyor Atam!
Güneş gayri ışık vermiyor Atam!. ..
( ...) N 'olur sesime bir ses ver de Atam!
Seni bizden alan feleğe çatam!. ..
( ... ) Haşre kadar orda yat uyu Atam!
Dünya Durdukça ben yasını tutam?! . . . "
76
"O" nsuz artık zevki yok,
Yaşamanın, gülmenin.
Yılların, mevsimlerin,
Her şeyler olsun sen in!"
!smail Hakkı Talas (91)
***
n
"Kara toprak diye en hissiz ayaklar hatta
Basamaz toprağa , toprakta cenaze n varken."
78
"Ah Atam, vah Atam! Biricik Atam
Yaralı bagnma ateşler katam,
Başımı taşına koyarak yatam
Bir güneş batar mı, ölür mü Atam?
Gösterin Tanrı'yı sorup da çatam.
Durası kalbime agular dolsun,
Analar ağlasın, saçını yolsun,
Güneşler dogmasın , çiçekler so lsun.
Toprağa girer mi, ölür mü Atam?
Gösterin Tanrı'yı sorup da çatam.
( ... ) Uğrunda edeyim kendimi adak.
( . . . ) Bizleri bırakıp gittin mi Atam?
Kendimi taşlardan taşiara atam,
Bırakın Atam'ın koynunda yatam."
Hikmet Turan Dağlıoğlu (98)
***
79
"Anıt-Kabir gönüllerde halka halka,
O mabetten yurdumuza nur damlıyor. "
Hüseyin Öztürk ( 100)
***
80
" ... Türklüğün kabesi ola Ankara,
Atanın peşinden giyindi kara.
( . . . ) Dünyada bir defa görebilseydim,
Ah etmezd im O'ndan sonra ölseydim!"
Ali Osman Atak (105)
***
" Ru hu muzda bir uçuru m, her yerde, her şeyde bir eksiklik, bir
boşluk var.
Ah Atatü rk, umut, neşe, gü neş, her şey, meğer ki hep sen
imişsin . "
lzzet Ulvi Aykut (106)
81
Türkiye Cumhu riyeti Devletini kurduğu için Atatürk'e komün ist,
din düşmanı, deccal derler. Atatürk'ten sövgüyle, za lim Padişah
l l . Abdü lhamit ile hain Pad işah Vahdettin'den övgüyle söz eder
ler. Atatürk' e, Atatürk adını bile çok görürler. Atatürk' ü ve devrim
lerini hiç sevmezler, ama herkesten fazla Atatürkçü görünürler. El
lerinden gelse Atatürk' ü , devrimlerini ve gerçek Atatürkçüleri bir
kaşık suda boğmaya çalışacaklardır, fakat güçleri yetmediğinden,
gerçek amaçlarına u laşmak için, Atatürk'ü ve Atatü rkçülüğü bir
maske olarak kullanırlar. Gerçek Atatürkçülere iftiralarda bulunurlar
ve meydanın kendilerine kalması için her türlü oyunu oynarlar.
Atatü rk ağıtçıları, Atatürk öldü diye ağlayıp sızlarlar, O'na ağıtlar
yakarlar. Atatürk'ün ölümüyle her şeyin b ittiğini sanırlar. Atatürk
olmadan veya yeni bir Atatürk, ikinci bir Atatü rk ortaya çıkmadan
Türkiye'nin kalkınamayacağına inanırlar.
Kanımca, Atatü rk h akkında yukarda açıklanan üç tavır da
yanlıştır. Atatü rk'e, övgüyle, sövgüyle, düşmanlıkla, inkarcılıkla,
redcilikle ve ağıtla değil; sevgiyle, akı lla, mantıkla yaklaşmalıyız. En
doğru tavır budur.
Yurdu muzu düşmanl ardan kurtaran, bağı msızlığa, özgürlüğe
kavu şturan , devletimizi kuran ulu önder M u stafa Kemal Ata
tü rk' ü elbette sevmel iyiz, övmel iyiz. Ancak, ölçüyü kaçırıp Ata
türk'ü Tanrı laştırmamalı, peygamberleştirmemeli, evliyal aştırma
malı, tabu laştırmamalı ve putlaştırmama lıyız. Atatürk sevgisiyle
Atatürkperestliği birbirinden ayırmalıyız. Atatürk' ü içtenlikle sev
mek başkadır, Atatürkperestlik ise yine başkadır. Atatü rkperest
lik, Atatürk'ü Tanrılaştı rmak, O'na tapmaktır. Atatü rk' ü içtenlikle
sevme liyiz, ama O'na tapmamal ıyız. Atatürk yurdumuzu emperya
l izmden kurtaran ve devletimizi kuran büyük bir kahramandır,
fakat yine bir insandır, Tanrı, peygamber deği ldir.
82
Atatü rk' ü n önderliğinde, kadını erkeği , genci yaşiısıyia b irl ikte
kanını, canını vererek kazanmıştır Kurtu luş Savaşını. Ancak, Türk
u lusuna, h alkına savaşta, barışta ve devrimlerde önderl ik eden,
yurdumuzun ve halkımızın kurtuluşu için her türlü özveriye, çi leye
katlanan, yaşamını ortaya koyan büyük önder Atatü rk'ü ve O'nun
yaptıklarını, eylemlerini yadsımak tek sözcük i le nankörlüktür.
Atatürk düşmanlarının çabaları tarihsel gerçekleri çarpıtmaya yet
meyecektir. Gayretleri boşunadır.
Atatürk öldü diye ağlayıp sızlamak, O'na ağıtlar yakmak da
h iç b i r şey kazand ı rmaz bize. Atatürk ' ü n öl ümüyle h er şeyin
b ittiğini, Atatürk olm adan Türkiye'nin kalkınamıyacağı nı sanmak
d a , b u n a inanmak da b i r h atadır, b i r yanı lgıdır. Atatürk' ü n
ölümüyle her şey bitmiş deği ldir. Türk halkı, Atatürk olmadan da,
O'nun yaşamda en gerçek yol gösterici saydığı bilimin yolundan
giderek kalkınacak, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacaktır
mutlaka.
Kanımca , Atatü rk'ü ve eylemlerini yadsımak gib i , Atatürk'ü
Tanrı laştırmak, peyga mberleştirmek, evl iya laştırmak, tabu
laştırm ak ve putlaştırmak da h atalı bir d avranıştır. Bu tür tutum
lar, akla, mantığa, bil ime ve tarihsel gerçekiere aykırıdır. Evet,
Atatürk, ü stün yetenekli büyük bir kah ramandı r, büyük bir kur
tarıcıdır, büyük bir dahid ir, ama yine de bir insandır. Etten kemik
ten yaratı lmış, seven, sevilen, özlemleri olan, h ata işieyebilen bir
insan. O halde Atatürk' ü değerlendirirken O'nu her şeyden önce
bir insan olarak ele almalı, ne yadsımalı, ne de Tanrı laştırmalıyız,
olduğu gibi göstermel iyiz.
Atatürk, hataları , yanılgıları, yaptıkları, yapamadıkları , başarıları
ve başarısızlıklarıyla b irl ikte b i r bütün olarak ele a l ınma l ı ve
değerlendirilmelidir. Atatü rk konusund aki duygusal, biçimse l ,
basmakalıp yaklaşımları b i r yana bırakıp, akılcı, gerçekçi, nesnel ve
bilimsel bir yaklaşımı benimsemeliyiz. Atatürk'ü ve düşü ncelerini
tabu laştırmaktan ve dogmalaştırmaktan kaçınmalıyız .
•
83
Atatü r_k kimdir, neler yapmıştır? Atatürk, Kurtu luş S avaşını
h angi koşullar altında nasıl ve kimlerle b irlikte kaza nmıştır?
Atatürk, amaçlarına ne ölçüde u laşabilmiştir? Atatürk, daha neler
yapmak istiyordu? Atatürk, yapmak istediği işlerin, eylemlerin
bazı larını n için gerçekleştirememiştir? Atatürk, Kurtu luş Savaşı
döneminde ve devrimleri gerçekleştirirken yaşamında en büyük
yardımı, desteği kimlerden görmüş, kimler tarafından engel len
miştir? Atatü rk, h angi görüşlerin, ideo loj i lerin, devri mlerin,
düşünürlerin, devlet ve bilim adamlarının etkisi altında kalmıştır?
Tüm bu soruların yanıtları tarihsel gerçekiere bağlı kalınarak ortaya
çıkartılmalıdır. Atatürk ve O ' nun eylemleri, devri mleri ve Kurtuluş
Savaşı, tü m yönleriyle, gerçekçi, nesnel ve b i li msel bir şekilde in
celenme lidir. Atatü rk'ün yaptıkları işler, gerçekleştirdiği eylemler,
devrimler takdir edilmeli, fakat çeşitli nedenlerle gerçekleştiremedi
ği işler, eylemler, devrimler açık açık ortaya konmalıdır. Gerçekleşti
remediği eylemler, devrimler, en kısa zamanda, demokratik yön
temlerle, gerçekleştirilmelidir.
84
övgüye değer bazı özell iklerimiz yan ında, eleştirilecek yönlerimiz,
daha doğrusu toplumsal bazı hastalıklarımız da bu lunmaktadır.
Insandan put yapıp ona tapma, her şeyi tek bir kişiden bekle
me de b i r başka to p l u msal h a stal ığım ızd ır. "A" h ü kümeti
döneminde o döne min en güçlü adamı "X"e büyük kurtarıcı
gözüyle bakar, ona tapar, her şeyi ondan bekleriz. "A" hwkümeti
iktidardan çe kil ince "X" hain olur gözü müzde . " B " h ü kümeti
döneminde o dönemin en sevilen adamı "Y" bu kez büyük kur
ta r ı c ı m ız o l u r . " B " h ü kü meti iktidardan çek i l ince veya
düşürü lü nce "Y"de hainl ikten kurtulamaz. Hain sayılan "X" ve "Y"
bir süre , belli bir zaman sonra yeniden " kahraman" olurlar. Bu
durum, böyle sürüp gider yıllarca. " Hain" ve " Kahraman" yaratma
da üstümüze yoktur. Bu konuda bir yarışma yapılsa rahatlıkla
dünya birincisi oluruz.
86
devleti dolandırarak köşeyi dönenler ise, toplumun en muteber,
en saygın kişi leri o l uyorlar. Değer yargı ları a lt üst o ldu
günü muzde . Ça lışkan, dürüst, onurlu olmak deği l ; rüşvetçi ,
hırsız, dalkavuk, dolandırıcı olmak önemli.
Köşe dönme düzeni, bu düzen. Önemli olan, köşeyi dönmek.
Köşeyi dön de nasıl dönersen dön. Kaçakçılık yap, hırsızlık yap,
üçkağıtçılık yap, halkı, devleti do landır, yeter ki köşeyi dön . . . I şte
o zaman para sende, pul sende, mal, mülk, kat, yat, köşk sende,
koltuk sende, itibar, saygı sende, her şey sende olur. Herkes
önünde saygı ile eğilir. . .
Bu düzen, köşe dönme düzeni . Allahı, d i n i , peygamberi, kitabı,
namusu para olan, paraya tapan, paraperest insanlar yetiştiriyor,
bu düzen.
N am ussuzlar, to plumun en saygın insanları s ay ı l ı p eller
üstünde taşınırken, namuslular ezi liyor. N amu ssuzlar, mi lyonlar,
milyarlar içinde zevk ve �efa içinde yaşarken; namuslu lar, açlık ve
setalet içinde ömür tü ketiyorlar. Namussuzlar, seslerini duyurur
larken; namu slu ların, sesleri çıkmıyor, çıksa da seslerini kimse
duymuyor. Namussuzlar, hak etmediklerini ald ıkları halde; namus
lular, haklarını aramıyorlar, arasalar da alamıyorlar.
Işin acı yönü, hırsızlar, kaçakçılar, vurguncular, soyguncu lar,
namussuzl ar, herkesten fazla Atatürkçü, herkesten fazla yurtse
ver görünüyorlar.
Çocu klara, gençlere okulda dürü st, çal ışkan, onurlu olmaları
öğretiliyor. Ancak, gerçek yaşamda bunların geçerli olmadığı nı
görüyorlar. Çocuklar, gençler, okulda öğre nd ikleriyle gerçek
yaşamda gördüklerini karşılaştırd ı klarında şaşırıp k a l ıyorlar,
buna l ı miara düşüyorlar. Çünkü okuldakilerle yaşamdakilerin birbi
riyle taban tabana zıt o lduğunu biliyorlar, görüyorlar.
Çalışkan, dürüst onurlu olmak kara kap l ı kitaplarda ka lıyor.
Gerçek yaşamda ise, üçkağıtçı, yalancı, dolandırıcı, h ırsız, vurgun-
87
cu ve namussuz olmak geçerli o luyor. Bu durumu b ilen bazı ana
babalar, çocuklarını yetiştirirken çifte standart, çifte ö lçü uygu
luyorlar. Başkalarının yanında çocuklarına çalışkan, dü rüst, na
m u s l u , onurlu olmayı ö ne ren, öğütleye n , bazı ana babal ar;
çocuklarıyla başbaşa kaldıklarında "Aman evladım" diyorlar, "b iz
başka larının yanında sana Çalışkan, dürüst, namuslu ol d iyoruz,
ama buna fazla inanma. Dürüst, namuslu o ldunmu toplu mda ezi
lirsin, harcanırsın. Memleketi kurtarmak sana mı kaldı? Eline fırsat
geçti m i , sen de ye, çal çırp, üçkağıtçılık yap! Çünkü bu düzende
önemli o lan, dürüst o lmak değil, köşe dönmektir. Köşeyi dönmek
için ne gerekiyorsa yap! Kaçakç ı l ı k , h ı rsızl ık, üçkağıtçılık, do
landırıcı lık yaparak köşeyi dönenler el üstünde taşınıyor. Gazetele
rin baş köşelerinde onlar, her yerde onlar. Sen de köşeyi dönenler
gibi o l . S ırası ge li nce herkesten fazla dürüst, herkesten fazla
memleketsever, herkesten fazla Atatürkçü görün. Işini yürüt. Ge
misini kurtaran kaptan ol. Okuma, yazma, gerçeği söyleme , evete
fendimci ve nemelazımc ı o l . Kaçma, karışma, çalışma. H aksız
lıklara, adaletsizliklere karşı çıkma. Aksi halde mimlenir, fişlenir,
h arcan ırsın . "
88
Özel konuşmalarda, toplantılarda, kapalı kapılar ardında, evler
de, kahve le rde, lokanta larda Atatürk için neler dem iyoruz ki
neler . . . Öze l , gayrı resmi toplantı larda Atatü rk'e " Komünist,
faşist, gerici, şeriatçı, ırkçı, Turancı, d insiz, deccal, din düşmanı,
gök gözlü şeytan, ayyaş, katilin oğlu , I ngi l iz ajanı, emperya l ist
u şağı" diye n , Atatürk a leyh ine demedi kleri n i b ırakmayan,
Atatürk'e en ağır h akaretleri yapan b izler; resmi toplantı larda,
konuşmalard a Atatürk için " Büyük kurtarıcı, eşsiz kahraman, ulu
önder, büyük komutan, büyük devlet adamı, devletimizin banisi,
milletimizin hamisi, ebedi şefimiz, dahi lerin dah isi, uluların u lusu ,
yücelerin yücesi, peygamberimiz, All ah ımız, can ımız, herşeyimiz"
diyoruz, O'nu öve öve göklere çıkartıyoruz.
89
sonra Ata ' m ızı koru m ak, O ' na s aygı göstermek için yasa
çıkarıyoruz. I şte bu, b izim Atatü rk konusundaki ikiyüzlül üğü
müzü açıkça göstermekte, belgelemektedir.
Yalnız bizim değil, kalkınmış, çağdaş uygarlık düzeyine u laşmış
ülkelerin de kurtarıcıları , ulusal kahramanları var. O ülkelerin, ulusal
kahra manlarının anısını koru mak için yasa çıkardıklarını h i ç
sanmıyoruz. B u tür b i r uygu lama Hitler Almanya' sında, M ussolini
ltalya'sında, Stalin Rusya'sında, M ao Çin' inde olmuştur belki .
Ancak, çok partili demokrasi ile yönetilen ü lkelerde böyle b i r uygu
l amanın olduğunu h i ç sanmıyo ruz. Ka ldı ki, bugünün Rus
ya'sınd a Stalin, bugünün Çin' inde M a o , rahatl ıkla eleştiril
mektedir.
"Atatürk Aleyh ine I ş lenen Suçlar H a kkındaki Ya sa" b i r
ikiyüzlülük belgesi olarak karşımızda durmaktadır.
Gerçeği söylemek gerekirse, Atatürk'ü ve Atatü rkçülüğü yasa
zoruyla ayakta tutuyoruz. Pekçok kişi, bu yasadan korktuğu için
Atatü rk'ü ve Atatürkçülüğü sever görünüyor. Bunları n, Atatq rk'ü
sevrneleri zorakidir, korkudan öyle görünüyorlar.
Kapalı kapılar ardında Atatürk'e en ağır hakaretleri yaptıktan
sonra yüzlerine "Atatü rkçülük" maskesi takıp meydana çıkan ve
Atatürk ilke ve inkılapları üzerine söylev çeken, timsah gözyaşları
dökenler, en büyük Atatürkçü sayı l ıyorlar gü nümüz Tü rki
ye ' sinde . . .
Kanımca, önemli olan, Atatürk' ü yasa olmadan, yasa korkusu
o l madan sevd i rebi lmekti r. S am i m i , i çten sevd ireb i l mektir.
Atatü rk, böyle bir yasa olmadan da sevil irse, o zaman Atatürk,
gerçekten seviliyor demektir. Anc-=ık, bu yapılamadı şimd iye dek.
Atatürk' ü yasayla, zorla, korkuyla sevdirmeye; Atatü rkçü lüğü
yasa zoruyla, korkuyla ayakta tutmaya çalışıyoruz.
"Atatürk ve Atatü rkçü lük yasa o l madan, zo ra, korkuya
başvurmadan da sevilecektir, benimsenecektir. Çünkü Atatürk ve
90
Atatürkç ü lü k, h a lka mal olmuştur" diyenler çıkacaktır. Evet,
Atatürk ' ü ve Atatürkçü lüğü, yasa o l madan, korkuya, zora
başvurmadan seven, benimseyen samimi, iÇten A�atürk severler,
Atatürkçü ler vardır yurdumuzda. Bundan hiç kimsenin kuşkusu
yok. Ancak, onların etkinliği, sayısı ne kadardır acaba?
91
bir adam olmadan kalkınmamıza olanak yok. Bize Atatürk gibi bir
önder gerekli. Atatürk yaşasaydı böyle mi olurduk biz? Atatürk
ö lmeseydi çoktan kalkınırdık. Tanrıdan bir mucize olsa da Atatürk
d irilse veya yeni bir Atatürk, ikinci bir Atatürk çıksa ortaya. Bakın o
zaman nasıl düze lird i , nasıl kalkını rdı Tü rkiye. Oh Atatürk ohhh!"
92
' tarıcıları, kahramanları var. Fakat onlar bizim gib i, kurtarıcılarının,
kahramanlarının dirilmesini veya yeni kurtancıların ortaya çıkmasını
beklemiyorlar. Onlar bizim gibi " Kurtarıcımız böyle dediydi", "Hayır,
kurtarıcımız böyle demedi şöyle dediydi" diyerek, lafebeliği yapa
rak zaman öldü rmüyorlar. Peki ne mi yapıyorlar? Bilimi, aklı rehber
edinerek elele, gönü l gönü le, kafa kafaya vererek, inançla, azimle,
sistemli, disiplinli, planlı ve programl ı bir biçimde çalışıyorlar.
"Aslında" , " ikinci bir Atatürk arama" heves ini de bir yana
bırakmamız gerekiyor. Çağdaş demokratik toplumlar, büyük kahra
manların değil, yasaların, kurumların ve bil inçli kitlelerin yönetimi ile
ilerler. Atatürk devrimi, bir daha Atatü rk gibi güçlü lideriere gerek
sinme duyu l m ayacak bir toplum yarattığı mız oranda başanya
ulaşmış olacaktır." (108)
93
Atatü rkçü , zengin leri daha zengi n, fakirleri daha fakir yapanlar
Atatürkçü , Amerika'ya ayrıcalık tanıyanlar Atatürkçü, yeraltı ser
vetlerimizi yabanc ı l ara peşkeş çeke n ler Atatürkçü, düşünceyi ,
gerçeği yazanları cezaland ıranlar Atatürkçü, öğretmeniere kıyanlar
Atatürkçü , halkı eğitmeyenler, ortaçağ karanlığında b ı rakan lar
Atat ü rkçü , v u rgu n a , soygu n a , s o m u ruye , yo l s u z l u ğa
gözyumanlar Atatürkçü , Türkiye'yi dünyanın en geri ü lkelerinden
biri durumunda bırakan lar Atatürkçü . . . Evet, o biçim Atatürkçü . . .
Türkiye 'de yıllardan beri "Atatürkçü lük" adı altında b i r oyu n, bir
komik - dram oynanmaktadır. Öyle sanıyoruz ki, daha uzu n zaman
devam edecektir bu oyun .
95
maye çevrelerinin çıkarlarını savunan politikacılar tarafından palav
ralarla, kuyru klu yalanlarla aldatıldı, avutuldu , uyutuldu . U lusal ge
lirin aslan payı zenginlere, mutlu azınlık insaniarına veri ldi. Zengin
leri daha zengin, fakirleri daha fakir yapacak bir politika izlendi.
Gerçekleri dile getirenler, fakir halk kitlelerinin çıkarını savunanlar
ezi l d i . Amerika'ya ayrı c a l ı k tan ı n d ı ; Atatürk ' ün yurdumuzdan
kovduğu emperyal izm O ' nun ölümünden sonra ikili anl aşmalar
aracıl ığıyla tekrar yurdumuza davet edildi; bağımsızlığımıza gölge
düşürü ldü. Türkiye, dünyanın en geri ülkelerinden b iri duru munda
b ırakıldı . Ve tüm bunları yapanlar "Atatürkçü" geçindi . . . .
96
IKINCI BÖLÜM
SÖMÜRÜLEN ATATÜRKÇÜLÜK
- En iyi düzen, Atatürkçü bir düzend ir. Atatü rkçü bir düzeni
elbirliğiyle kurmalıyız.
- Atatü rkçü görü şten h ı z ve i l h a m a l d ığımız zaman
çözemeyeceğimiz h içbir sorunumuz kalmaz.
- Gençlerim izi Atatü rk i n k ı l aplarına bağlı b i r şekilde
yetiştirmeliyiz.
Peki ama, nedir Atatürkçülük, Kemalizm, Kemalist ideoloj i ,
Atatürkçü görü ş, Atatürk devrimi, Atatürk ilkeleri, Atatürk inkılabı?
97
Şevket Süreyya Aydemir: " . . . Atatü rkçü lük bir ilim ve heyecan
sistemi olmaktan ziyade, bir ruh ve bir zihniyettir. Bu ruh ve zih
n iyetin yapısı ise , h i s ve h eyecandan ziyade, çağın akışına
dayanır.
takım kuru, içi boş laflar deği ldir. Anayasanın benzinliğine girmiş
bu prensiplerde Türk milletinin hali ve istikbali gizl idir." (112)
Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu: " . . . Kemalizm deyimi ile de
ifade olunan Atatürk ilkeleri ve devrimleri Türkiye ve dünya çapında
bir fi kir-kuwetin, özgürlük fikir-kuwetinin tezahürü , politik, so
syal , ekonomik, düşünsel sonuçl ariyle ul usal hayata ve tarihe
mal o luşu , uygu lanışıd ır." (113)
Recep Peker: ... Türk inkılabı, yalnız siyasal veya ekonomik bir
"
Peyami Safa: ... Kema l izm iki büyü k milli zaruretten doğdu:
"
98
Osman Güngör Feyzoğlu : " . . . Kurtu lu ş Savaşından sonra,
Türk iye Cumhuriyeti adıyla belirginleşen yeni Türk Devletin in
dayandığı Atatürk ilkeleri şunlardır: 1 - Cumhuriyetçilik. 2 M i l -
99
( . . . ) Atatürk Ilkeleri: 1 Bağımsızlık. ll - Devrimcilik. l l l - Bil ime
-
1 00
1 - Ana I lkeler: a - Cumhuriyetçi lik. b - Milliyetçilik. c - Halkçılık. d -
Laiklik. e - Devletçilik. f - lnkılapçılık.
ideoloj inin en belirgin özelliği u lusal olu şu, toplumun tari hsel,
ekinsel, toplu msal ve ekonomik koşu llarına, yapısına göre
1 01
olu şturulmuş bulunmasıdır. Marksist kalkınma mode linden de,
Batı tipi ge lişme yönteminden de yararlandığı doğrudur. Fakat bu
model Batı'nın da, Sovyet Rusya örneğinin de kopyası değildir.
Ülke ve toplum gerçe klerini dikkate a larak yararcı ( pragmatist) bir
yaklaşımla yeni yöntemler geliştirilmiştir. Dogmacı değildir.
( . . . ) Atatü rkçü düşünce Batı ' n ı n elkoyucu güçlerine karşı veri
len Türk Ulusal Kurtu luş Savaşı' ndan doğmuştur, ama amaçladığı
toplum ve devlet yapısı Batı ' nın us'a, olgul (pozitif) b i lime dayalı
çoğu lcu, özgürlükçü demokrasi anlayışıdır. Bu, çağdaş uygarlık,
çağdaş düşünce olarak tanımlanmıştır." (124)
Hürriyet: " . . . Atatürkçü lük b itmeyen, tükenmeyecek bir anla
yıştır. Bir varo luştur. Ve onun arzu ladığı " Fikri hür, vicdanı h ü r,
irfanı hür" nesiller yıllar değil , asırlar sonra da onunla birl ikte o l
maktan gurur duyacaklardır.
Ç ü nkü Atatü rkçü l ü k doğr u d a n bir mi lletin kendine
dönüşüdür.
Çünkü Atatürkçülük kendi anlatımı i le " Her tü rlü muvaffakiye
tin, her nevi kuwetin, kudretin menba-ı hakikisi gerçek kaynağı mil
letin kendisi olduğuna" inanmaktır." ( 125)
" ... Atatürk ilkeleri çağdaş anlayış demektir. Atatürk ilkeleri mil
l iyetçilik demektir, Atatürk ilke leri her türlü emperyalizme karşı
. çıkmak demektir.
Atatürk ilkeleri büyük Türk Devleti'ni korumak demektir. " (126)
Milliyet: "Atatürk, gerçekten , "Türk u lusu için kutsal b ir ideal
dir."
( ... ) Ama, Atatürk, gü nlük her soru nun çözümünü içinde bu la-
'
cağınız bir reçeteler kü lliyatının yazarı asla değildir...
( . . . ) Atatü rk' ü yaşatmaya çalışı rken izlenecek h ata l ı tutu m,
O'nun koyduğu temel ilkeler ile, çeşitli dönemlerde açıkladığı sade
ce o günün koşullarına değgin görüşlerini birbirine karıştırmaktır.
1 02
Devlete, laisizm yolunu göstermiştir. Bu temel bir ilked ir.
Ama uygu l anacak ekono m i k mode l i n , 100 y ı l l ı k planını
çizmemiştir Atatürk! . . .
"Yurtta sulh, cihanda su l h " ilkesi i le , Türk d ı ş pol itikasına
barışçı l ı k d amgasını vurm u ştur ... Ancak, ö l ü münden sonra,
dünyada yer alacak gelişmeleri somut kehanetlere bağlayıp, mese
la, "1980 yılında şu dış ü lkelerle dost, şunlarla da müttefik olun"
dememiştir.
Nasıl diyebil irdi ki? Ne Kemalizm bir dindir, ne de Atatü rk' ün
günlük davranış ve sözleri bir dogmanın cüzleridir. Nasçılığı yıkan,
toplumun yaşamındaki inancı, müsbet ilim ile dengeleyen kişidir
Atatürk!. . (127)
Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce: " . . . Atatürk devrimi bir doktrin
dir."(128)
Prof. Dr. ibrahim Karaca: " . . . Kemalizm, akılcı, deneyimci ve bi
limci bir ideolojidir." (129)
Prof. Dr. Hüseyin Nalll Kubalı: " . . . Atatürk' ün düşünce sistemi
bir doktrin değildir, bir ideoloji hiç değildir.
( . . . ) Atatürk'ün düşünce sistemi ise açık ve kavrayıcı niteliği ile
bir dünya görü şüdür. " (130)
Şinasi Özdenoğlu: " . . . Atatürkçü lük bir devlet felsefesidir, bir
dünya görüşüdür." (131)
Prof. Dr. Utkan Kocatürk: " . . . Atatü rkçü görüşte , Atatürk ilke
leri, Atatürk inkılaplarına temel teşkil eden, onlara ruh verrn fikir ve
düşüncelerdir. Zira Atatürk inkı lapları, Atatürk ilkelerinin eser hali
ne dönüşmüş şekillerid ir." (132)
Prof. Dr. Anıl Çeçen: " . . . Atatü rkçülük, emperyal izm gerçeği
karşısında az gelişmiş ülkelerin kurtuluş ve gel işme sürecinin or
taya çıkardığı bileşik yapılı bir eylemdir." (133)
1 03
Mehmet Deligönül: " . . . Atatürkçü lük, dar sınırlar içinde dondu
ru lmuş, katı , devinim yete neğinden yoksun bir doktrin olarak
düşünü le mez. Geleceğe dönük, usun buyruğunda devinge n ,
çağdaş gelişmelere açık bir dünya görüşü, bir yaşam dizgesidir.
Özgürlüğün özdeşi olan bağımsızl ıkla mayalanmıŞtır. " (134)
lanmasıdır." (135)
Prof. Dr. Niyazi Berkes: ... Gerçek şudur ki Kemalizm bir ideo
"
loji değil, tarihsel bir olay ve o olay h akkında bir görüştür. Iki yüz
yıldanberi başlayan modernleşme akımının doğru yolunu bulması
ve ona yönelmesidir.
Prof. Dr. lsmet Giritli: " En kısa tanımı ile Atatürkçülük veya Ke
malizm; modern Türk Devletinin kuru luşunda temel olan fikir ve il
kelerin bütünüdür. Kemalizm; gerçekçi, rasyonalist (akılcı) ve radi
kal bir sistemdir.
1 04
sürecini uygu lamış, böylece varlığın akış ilkesine günü ve geleceği
için uymuş bir devrimcidir." (140)
Emin Özdemir: " ... Atatürkçü lük bir öğreti değildir. ( . . . ) gerçeği
araştırma tavrıdır."
(141)
Sami N. Ozerdim: " . . . Kemalizm; düşünce d izisin i, olayl arı n
içinde geliştiren bir diıgedir. Öğreti değildir; gerçekçi bir izlencedir."
(142)
Ceyhun Atuf Kansu: . . . Kema lizm, Türk toplumunu uygarlık
"
1 05
Ord. Prof. Dr. Sadi ırmak: "Atatü rk bir doktri n adamı değildir.
Atatü rkçülük doktriner bir tez de değildir. Atatürkçülük bir eklektik
sistemdir. Ekstremlerden kaçmaya uğraşan, sağ duyuyu bu lmaya
çal ışan b i r sistem o l arak müta l a a edilmelid ir. Atatürkç ü l ü k
donmuş b i r sistem d e değildir." (146)
1 06
Em. Gen. Celal Erikan: " . . . Atatürkçü lük, Kemalizm, ancak
çalışmakla hak sahibi olabilecek bireyleri ve toplulukları b irbirine
sömürtmeyen; siyasal kuwetlerine kendileri sah i p ve herbiri akra
ba olmuş ulusların içte ve dışta b arış içinde yaşadı kları cumhu
riyetçi, laik, yenilikçi, demokratik ve sosyal bir düzendir." ( 153)
Aziz Nesin: . . . Bana göe Atatü rkçü lük şudur: Atatü rk'ün
"
Melih Cevdet Anday: ... Atatürk devrimi dedigimiz, iki bin beş
"
yüz yıllık bir süre içinde oluşan batı uygarl igının Türk toplumuna
mal edi lmesi çabasıdır. Atatürkçüler ve Atatürkçü olmayanlar işte
bu olay karşısındaki durumlarına göre , tanımlanabil irler." (158)
1 07
Talat Halman: " . . . "Yen i" Cumhu riyetimizin kutsal görevi,
gerçek bir demokraside eşitlik, adalet, hak ve hürriyet, refah ve
umut sağlamaktır. Atatü rkçü lük budur. " (162}
prof_ Dr. Faruk Erem: " . . . Atatürkçü lük, " insanlık" demektir."
(166}
M. lskender Özturanlı: " . . . Atatü rkçü lük demek özgürlü kle oto
rite arasında bir uyum, bir armoni kurmak demektir. " (168}
1 08
Prof. Dr. Hamza Eroğlu: " ... Atatürkçülük ölmeyen bir hedef,
yükselen bir şereftir." (172)
Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil: " . . . Ge rçekte , çok "Atatürk" ler
ol madığı gibi birden ziyade "Atatürkçü " lük de yoktu r. Ü ste l ik,
Atatürkçülük bir "tari h " , olup b itmiş bir "olgu " değil , yarına açık
bir "süreç", yeni gereksinmelerle ta mamlanıp olgu nl aşacak canlı
bir örgendir. Atatürk' ün " devrim" anlayışı, geleceğe uzanan bu ye
nilenme ve tamamlanma sürecini içermektedir." (175)
1 09
llhan Selçuk: " . . . Atatürkçülük demek, b ilime inanmak demek
tir. Bil ime inanmak, sosyal olaylarda da bilime inanmaktır.
" . . . Mustafa Kemal sosyalist deği ldi ama, solcu bir devrimciy
di." (181)
llhami Soysal: " . . . Atatürk devrimciliği denen şey, türbedarlık
deği ldir, müze memurluğu h iç değildir . . . Atatürkçü lük demek ileri
gitmek demektir, çağcıl laşmak demektir, adam olmak demektir,
adam!. . .
Kemal izmin özü de buna indirgenebi lir: Olguları akılcı bir tutum
la inceleyip öğrenmek ve bu öğrenişten o lumlu sonuçlar çıkarmak.
110
Bu yöntemde, bilim dışı u nsurların, putların, totemlerin, velveleye
ve yaygaraya boğulmuş sahtekarl ıkların yeri yoktur." (184)
Oktay Akbal: ". . . Atatü rkçü lük durm aksızın, Atatürk, Atatürk,
demek deği ldir. Ben Atatürkçüyü m, d iye söylevler çekmek de
değildir. Herşeyi yerli yerine koymalı, gerçek anlamını vermeli. .. Ne
demişti Atatürk "Beni sevmek benim yüzü me bakmak deği ldir"
düşünce lerini uygu lamak, benimsemek, bilim yo lunda i lerlemek,
uygarlığın gerektirdiği işleri başarmaktır Atatürkçülük." (188)
111
Doç. Dr. Erol Güngör: " . . . Atatürkçülük, fikri, siyasi veya felsefi
bir s i ste m veya ekol ol madığı için b azı Türk mü nevverleri
tarafı ndan h iç cidd iye a l ı n m ıyo r. ( . . . ) G ü n ü müzde ideoloj ik
aşırı ilkiara engel olmak ve plüralist demokrasinin ayakta kalmasını
sağlamak gayretinden başka bir manaya gelmeyen Atatürkçü lük
bir siyasi tedbirden ibarettir, yani bazılarının Kemalizm adını verdiği
ve bir siyasi partinin bayrağını teşkil eden sloganlarla ilgisi yoktur.
Bu tedbirlerin başar ı l ı olması elbette Türkiye için h ayı rl ı o l u rdu ,
fakat a lelacele al ınan tedbirlerin veya masa başında icad edilen
kurtu luş prensiplerinin ne başarılı, ne de uzun ömürlü olması bek·
lenebilir." (191)
Prof. Dr. ibrahim Kafesoğlu: " .. Atatü rkçülük" veya Atatürk
milliyetçiliği deyimini kısaca Türk milliyetçil iği olarak tanıtmak gere
kir." (192)
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan: . . . Kemalizm, köklerini Türk tarihi
"
112
tik düzen kuru labii miş midir? Bu soruyu objektif o larak ancak
"hayır" diye cevaplandırabil iriz. Şu h alde Atatürk rejimi, demokra-
_
tik ideo loj iyi reddeden tipik b i r diktatörlük müydü? Bu soru nun
cevabı da hiç şüphesiz "hayır" olmalıdır.
( ... ) Kemalizm özde "halka ragmen halkçı; yarı totaliter" bir rejim
ortaya çıkartır. Daha sonrtıltın Orta Dogu ve Afrika' da kimi zaman -
" N asırizm" adıyla ortaya çıkan " i lerici askeri yönetimler" asl ı nda
Kemalizmin derin izlerini taşırlar.
Kani Sangöllü : " . . . Atatürkçü lük, akıl ışıgında yüce Türk ulusu
nu refaha, mutluluga ve Batı uygarlıgına götüren dümdüz tam bir
orta yoldur." (198)
Etem Ütük: " . B iz, Atatü rkçü l ü kte orta yol tanım ıyoruz.
..
1 13
Hüseyin Rernzi Tekgüç: ". . . Kemalizm, sağ ve solu Türkiye'ye
özgü b i r şe ki lde b irleşt i re rek, hakiki m i l li şah siyetimizi ve
durduğumuz yeri b i r tarih i perspektif içinde b e l i rtip, kavram
kargaşal ığına son veren ve beşeri vasıfları da haiz olan bir milli yol
dur." (200)
Prof. Dr. Bedia Akarsu: ... Atatürk Devrimi bir sınıf devrimi
"
114
letçi liği umdeleri arasına koymuştur. Böyle olmakla b irlikte, reji m i
ne gelişi güzel sosyalizm demek yine zararlı o labilir. Altı U mde ile
beliren rejime Kemalizm demek doğru olur.
1 15
( . . . ) Ekonomik bakımdan bu rej i m le ( Nazizmle) Türk rej imi
arasında esasta fark yok gibidir. Her ikisi de devlet sosyalistliğine
dayanır. Mülkiyet hakkını ve ferdi tanırlar.
Prof. Dr. Cahit Tanyol: " ... Kemalizm yoktur, Kemalistler vardır.
"Atatü rkçülük" sözcüğü , eğer "Kemalizm" in bir karş ı l iğı olarak
düşünülüyorsa, bilimsel anlamda bu tür bir kavramdan söz edile
mez. Çünkü Atatürk bir eylem adamıdır ve eyleminin gerisinde ku
ramsal (teorik) bir temel yoktur. Bugüne kadar onun eylemini çıkış
noktası yapan bir düşünce akımı da ortaya çıkmış değildir. Ortalığı
sadece ona karşı olanlarla onu savunanlar doldurmuş. Karargahı
var, kampı var., savaşı yöneten kadrosu yok. Herkes onu savun
m aktan, onu düşünmeye vakit b u lamıyor. Durum böyle ol unca
kuramsal bir kaynağı zorunlu kılan Kemalist eylem havada kalıyor.
116
( . . . ) Sosya listler, Atatürk devrim lerinin doiıal sonucunun halk
sosyalizmi olduiıunu ileri sürerler.
Burjuva demokrasileri içinde bir tür sosyal ist reform sayı lan
Batı sosyalizmi, Kemalizme uzak yakın asla örnek olmamıştır. Nas
yonal Sosya l izm veya B o l şevizm , işte Atatü r k ' ü n d ü şünce
dünyasına sadece bunlar uiıramıştır.
Teoman Bilgi: " ... Kemalizm, Osmanlı - Türkiye hakim sınıf ve ta
bakalarının, b i r to plumsal o l u şu mdan başka b i r toplumsal
oluşuma geçiş süreçlerinin belli bir an' ında, belli bir kadroda odak
laşan ortaklaşa (coalise) bir hareketi ve ideolojisidir.
1 17
( ... ) gerek Kemalist rejim ve gerekse " Kadrocu" hareketin ünlü
"devletçiliği" ile Mussolini ltalya ' sının, Faşist ı talya ' n ı n Parti -
Devlet birliği - bütünlüğü birbirine ikiz kardeş gibi benzemektedir
ler." (211)
Hüseyin Cevizoğlu: " ... Atatürkçü lüğün başlıbaşına bir doktrin
ve sistem olduğunu kabul etmek gerekir.
118
Bu sözlerimizle şunu demek istiyoruz ki, Atatürk, Turancı l ık
olarak ifade edeb ilecek b i r m i l l iyetçilik a nlayışı nın temsilcisi
o lmuştur." (214)
rarası burj uvaz i , başka bir deyişle u lusl ararası kapita l izmle
uzlaşma içindeydi.
1 19
( . . . ) Ke malizm, kapital i st ve komün ist sistemlerin insani
yönden analiz ve sentezinden doğmuş anti-emperyalist evrensel
yöneti md ir.
1 20
inançların kölesi, esiri gözüyle bakmak gerektir. Onları, bu yan lış
zihniyet esaretinden kurtarmıya çalışmak dine de, mil lete de, vata-
•
Atatürkçü lüğün n ite l iği , Atatürkçü l üğün bir ideoloj i , bir dokt
rin, bir dünya görü şü , bir öğreti olup olmadığı konusunda da birbi
rinden çok değişik görü ş l e r i leri sürül mektedir. Ö rneğin ,
Atatürkçü lük, Kemalizm, kimine göre bir ideoloj idir; kimine göre bir
doktrindir; kimine göre bir ideo loj i değil, bir doktrin değil, bir dünya
görüşüdür; kimi ne göre h e m doktrindir, hem ideoloj idir; kimine
göre bir öğretidir; kimine göre bir devlet felsefesidir; kimine göre bir
yaşam d izgesidir; kimine göre tarihse l bir o l ayd ı r; kimine göre
gerçeği araştırma tavrıdır; kimine göre bir eklektik sistemdir; kimine
göre bir sentezdir; kimine göre bir fikir ve eylem programıdır; kimine
göre çağdaş bir siyasi akımdır; kimine göre bir düşünce sistemidir;
kimine göre fikri, siyası, felsefi bir sistem değil, bir siyasi tedbirdir;
kimine göre bir inanç dizgesidir; kimine göre sosyal bir düzendir;
kimine göre bir çağd a şlaşma b i le ş i m i d i r; k i m i ne göre ise
Atatürkçü lü k, Kemalizm diye b ir öğreti, teori yoktur.
1 21
Atatürkçülük, Kemal izm, deği şik görüşteki kişilerce, b irbirin
den çok farklı b içimlerde tanımlanmakta ve yoru mlanmaktadı r.
Ö rneğin, Atatürkçülük, Kemalizm, kimine göre demokrasi rejimidir;
kimine göre tüm partilerin kapatıldığı, parlamentonun olmadığı
mesleki temsil sistemidir; kimine göre otoriter bir rej imdir; kimine
göre yarı totaliter bir rejirndir; kimine göre diktatörlük rejimidir, anti
demokratiktir: kimine göre sağ yoldur; kimine göre sol yoldur; kimi
ne göre sağ ve sol yol değil, tam bir orta yoldur; kimine göre sağ ve
solu birleştiren b ir milli yoldur; kimine göre dümd üz bir yo ldur; ki
mine göre doğru yoldur; kimine göre serbest piyasa ekonomisidir,
liberal - kapitalizmdir; kimine göre ortanın soludur, demokratik sol
bir düzendir; kimine göre sosyal demokrasidir; kimine göre demok
ratik sosyalizmdir; kimine göre komünizmdir; kimine göre Ameri
kan emperyalizmidir; kimine göre kapita list ve komü nist sistem le
rin sentezidir; kimine göre N a syonal Sosyalizm, N azizm, yani
Alman faşizmidir; ki mine göre !talyan faşizmidir; ki mine göre Tu
rancıl ıktır; kimine göre şeriatçılıktır; kimine göre ise halkın her türlü
h areketinde gelişmesini, onun masada yemek yemesini, karyola
da uyumas ı n ı , eşi ile birl ikte yemek yemesini ve eğlenir olmasını
sağlayan bir idaredir.
1 22
sonra "Atatürkçü lük nedir?" sorusunun yanıtını vermeye çal ışa
cagız.
Atatürkçülügün ilke lerini, dogru, saglıklı bir biçimde saptamak
için Mustafa Kemal Atatü rk'ün söz, düşünce, eylem ve devrimleri
nin tümünü birden gözönünde tutmamız, dege rlend irmemiz, ta
rihsel gerçekiere baglı ka lmamız, gerçekçi, nesnel (objektif) ve bi
limsel olmamız gerekmektedir.
Mustafa Kem a l Atatü rk, yurdu muzu ve h a lkı mızı d ü şm a n
lardan, emperyalizmden kurtarmak, tam bagımsızl ıga ve özgürlüge
kavuşturmak için 19 Mayıs 1919 'da Samsun ' a çıkmış ve Türk
U lusal Kurtu luş Savaşını başlatmıştır.
Mustafa Kem a l , 22-23 H aziran 1919'da yayınladıgı Amasya
Genelgesinde (Tamiminde) yurdun bütün lüğünü n , u lu sun bagırn
s ızlığının teh likede o lduğunu belirtmiş, u lusun bağımsızlıgını yine
u lusun azim ve kararı ku rtaracaktır inancını d i le getirmiş, u lu sal
bagımsızlıgı ve u lus egemenliğini temel ilke olarak kabul etmiştir.
23 Temmuz 1919 ve 5 Ağustos 1919 tarihleri arasında topla
nan Erzu rum Kongre si ve bu ko ngre sonunda 7 Agustos
1919'da yayınlanan Erzu ru m Kongresi Bildirgesi ( Beyannamesi)
ile 4 Eylül 1919 ve 11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan ve 11
Eylül 1919'da yayınlanan Sivas Kongresi Bild irgesinde ( Beyanna
mesinde) yurdun kurtu luşu, u lusal bağımsızlık ve ulusal egemen
lik temel ilke olarak kabu l edilmiş ve mandacılıga, himayeciliğe, ya
bancı bir devletin güdümüne karşı çıkılmıştır.
Son Osmanl ı Meclisi Mebusanı (Osmanlı M i l let Meclisi) 12
Ocak 1920 ' de I stanb u l ' d a top l anmışt ı . Bu mecl i s , M u stafa
Kemal' i seven, O ' na inanan milletvekillerinin etkisiyle daha önce
Mustafa Kemal tarafından hazırlanan Misak-ı M i l l i 'yi ( U lusal Antı)
kabul etmiştir.
Misak-ı M illi (U lusal Ant) ile Erzurum ve Sivas Kon·gre lerinde
alınan kararlar kabul edi liyor, yu rdun bütünlüğü, tam bağımsızlık,
1 23
özgürlük savu nuluyor, kapitü lasyonlara karşı çıkılıyor, Türkiye 'nin
vazgeçilmez sınırları çizil iyor ve barış koşu lları öngörü lüyordu.
1 24
Kongresi' nde kurulan Anadol u ve Rumeli Müdafaai Hukuk Ce
miyeti'ni, Halk Fırkasına (Partisine) dönüştürdü. Cumhuriyet H alk
Partisi, 9 Eylül 1923'de resmen kuru lmuş oldu . Cumh uriyet H alk
Partisi'ni, Gazi Mustafa Kemal Atatürk kurmuştur. 1 1 Eylül 1923
gü nü yapılan seçimde, Türkiye Büyü k Mil let Meclisi Başkanı
Atatürk, Cumhuriyet H alk Partisi'nin (CHP'nin) Genel Başkanlığına
seçildi.
1 25
di. CHP'nin 1931' deki Ü çüncü Kurultayında, 1927'deki I kinci Ku
ru ltayda kabul edilen üç ilkeye, yani cumhu riyetçi lik, halkçılık ve
milliyetçilik ilkelerine laiklik, devletçilik ve devrimcilik ilkeleri eklen
miş ve bu altı ilke bu kurultayda, CHP'nin resmi görüşü haline geti
rilmiştir. Cumhuriyet H a lk Partisi'nin, cumhuriyetçi , m i l l iyetçi,
hal kçı, devletçi, laik ve devrimci bir parti olduğu parti programına
yazılmıştır. Bu altı i l ke , " a ltı ok" olarak C H P ' n in simgesi olarak
kabul edilmiştir. ı
.,
1 26
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aldığı kararları, çıkardığı yasaları,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasalarını, Atatürk' ü n kurmuş
olduğu Cumhu riyet Halk Partisi ' n i n tüzük ve programlarını ve
a şağıdaki belge lerin t ü m ü n ü b i rden gözönünde tutm a m ı z,
değerlendirmemiz gerekmektedir. Söz konusu b e lgeleri şöyle
sıralayabiliriz:
• Amasya Genelgesi (22/23 Haziran 1919). (221)
• Erzurum Kongresi Bildirgesi (7 Ağustos 1919). (222)
• Sivas Kongresi Bildirgesi (11 Eylül 1919). (223)
• Ulusal Ant (Misakı Milli) Bildirgesi (28 Ocak 1920). (224)
• Atatürk'ün Halkçılık Programı (13 Eylül 1920). (225, 226).
• Türkiye Büyük M i l let Meclisi Bildirgesi (21 Ekim 1920).
(227)
• 1921 Anayasası (20 Ocak 1921 Tarih ve 85 sayılı Teşkilatı
Esasiye Kanunu). (228)
• 1921 Anaya sas ı n ı n Bazı M addelerin i n Açıkl ığa Kavuş
turu lup Değiştirılınesine I lişkin 29 Ekim 1923 Tarih ve 364
Sayılı Yasa (Teşkılatı Esasiye Kanununun Bazı Mevadd ının
Tavzihan Tadilınc Dair Kanun). (229)
• 1924 Anaya sası (20 Nisan 1924 tarih ve 491 Sayı l ı
Teşkilatı Esasiye Kanunu). (230)
• 1924 Anayasasının Bazı Madde lerini Değiştiren 10 Nisan
1928 Tarih ve 1222 Sayılı Yasa (Teşkilatı Esasiye Kanu
nu'nun Bazı Maddelerini Muaddil Kanun). (231)
• 1924 Anaya sasının Bazı M addelerinin Değiştiri lmesine
I lişkin
5 Şubat 1937 Tarih ve 3115 Sayıl ı Yasa (Teşkilatı
Esasiye Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
Kanun). (232)
1 27
• Cumhu riyet H alk Partisi'nin Tüzük ve Programları (CHP'nin
9 Eylül 1923'de kabul edilen ilk tüzüğü , 1927 ' deki I kinci
Kuru ltayı nda kabul edilen tüzüğü , 1931'deki Ü çüncü Ku
ru ltayında kabul edi len tüzük ve programı ve 1935'deki
Dördüncü Ku ru ltayında kab u l edilen tüzük ve programı).
(233), (234), (235), (236), (237).
1 28
A) Atatürkçülüğün Ilkeleri
Atatü rkçü lüğü n i l ke lerini yukarıda saptamıştık. Bu ilkeleri
açıklamaya çalışacağız.
1 29
bağımsızlık anlayışı çok yönlüdür. Mustafa Kemal'e göre yalnızca
siyasal bağımsızlık yeterli deği ldir, ekonomik, adalet, askerlik,
kültürel ve diğer her alanda, her konuda tam bağımsız olmak gerek
mektedir.
130
mi, O' nun evrensel özell iğini oluşturmaktad ır. Emperyalizme karşı
ilk kurtu luş savaşını kazanmış, dünyanın ilk anti-emperyal ist kur
tu l u ş h a re ket i n i n ö nderi o l a n M u stafa Kema l Atatü rk' ü ,
bağımsızlık mücadelesi yapan ezilen u luslar, h alklar, kend ilerine
örnek almışlardır.
1 31
Atatürk, her çeşit emperyalizme karşı çıkmıştır. Atatü rk, Ameri
kan, I ngiliz, Fransız, Alman ve ltalyan emperyalizmine karşı olduğu
gib i, Sovyet emperyalizm i ne ve diğer emperyalist devletlere de
karş ı ç ı km ı ş , devletimizin ve h a l kı m ız ı n b ağı msızlığı n ı ve
özgürlüğünü tüm emperya listlere karşı savunmuştur.
1 32
Özgürlük, yalnız devlet için değil, yurtta şlar için de söz konusu
dur. Özgür devlet, yurtta şlarına insan kişi liğine bağlı vazgeçilmez
temel hak ve özgürlüklerin tümü n ü tanımalı ve bunları güvence
altına almalıdır. Özgürlüklerden yararlanmak için salt özgürlüklerin
tanınması yeterli deği ldir; özgürlüklerin kullanılır, yararlanılır hale ge
tirilmesi gerekmektedir. Ö zgürlükleri kısıtlayan, insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesine enge l olan her çeşit yasal, ekonomik,
siyasal ve sosyal engeller kaldırılmalıdır. Özgürlükler, her çeşit
baskıdan kurtarılmalıdır.
1 33
seçer, yöneticilerin çalışmalarından memnun, hoşnut kalmamı ş
sa yapılacak yeni bir seçimde, bu kez, başkalarını, b aşka yönetici
leri işbaşına getirir. Gerçek bir demokrasinin varlığı için salt biçi�
sel bir parlamentonun varo lması ve seçimlerin yapılması yeterli
değildir. Gerçek bir demokrasiden söz edeb ilmek için, toplumun
tüm kesimlerine, sınıfiarına söz, düşü nce ve örgütlenme özgürlü
ğünün tanınması gerekmektedir.
1 34
da kendi u l u s u n a ayn ı saygıyı göstermesini ister ve bunu
gerçekleştirmeye çalışır.
1 35
H a lkçı l ı k i l kes i , halkın herhangi bir kişi, zümre ve s ı n ıf
tarafından sömürülmesine karşıdır. H alkın ayrıcalıksız bir toplum
haline getirilmesinden ve sın ıflar arasındaki ayrıcalığın, uçurumun
kapatılmasından yanadır.
f) Devletçilik:
Devletin, ekonom iye yön vermesi, ekonomik
yaşama doğrudan doğruya katılması, ekonomide öncü olmasıdır.
Atatürk, cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye ' nin kapita list yo lla,
özel sektör eliyle kalkınabileceğine inanmıştı. Yabancı kapitalistler,
azınlık kompradorları tasfiye edilecek, onların yerini alan Türk kapi
tal istleri yurdumuzu kalkındıracaklardır. Bu amaçla devlet, milli bir
kapita l izmin , geltşmesine büyük ölçüde destek oldu. Yerli kapita
listlere, işadamlarına büyük olanaklar tan ındı. Ancak, on yıla yakın
bir süreyle izlenen bu ekonomi politika, başarılı olamadı ve özel
sektör eliyle kalkınmanın hayal olduğu anlaşıldı. Türk işadamları,
kapitalistleri, gerçek bir sanayileşmeye öncü lük edecekleri yerde,
sanayileşmeyi engelleyici ticari ve spekülatif faal iyetlere girişmişler
ve kısa zamanda köşe dönmeyi amaçlamışlardır. Yabancı firma
temsilciliklerini azınlık kompradorlarıyla paylaşmışlardır.
Öze l sektöre d ayalı kalkınma politikasının iflas etmesi üzerine,
Atatürk, devletçilik ilkesini benimse miştir. Devletçilik ilkesinin be-
1 36
nimsenmesiyle, devlet, ekonomik yaşama katı lmaya, ekonomiye
yön vermeye başlamış, sanayinin temelleri devlet el iyle atı lmış,
tarım alanında önemli gelişmeler olmuş, tarım kombinaları ve dev
let ç iftlikleri kuru lmuş, kooperatifçiliğe büyük önem verilmiş ve
halka, topluma daha çok hizmet götürülmüştür. Bu dönemde
ayrıcalıklı yabancı sermaye ş i rketleri mi l l i leşti r i l m i ş , devlet
leşti rilmiş ve kapitülasyonlar kald ırılmıştır.
1 37
gelişmesi, kalkınması için devletin temel e konomik konu larda
doğrudan ekonomik yaşama girmesini istediği de bir gerçektir.
Laik bir toplu mda devlet, tüm dinler, mezhe pler karşısında
yansız kalır ve çeşitli dinlere , mezheplere bağl ı insanlar arasında
herhangi bir ayırım yapmaz. Devlet, yu rtta şların dini inancına, vic
danına karışmaz.
138
Bilim ve sanatın gelişmesinde lailik büyük bir rol oynamıştır. Laik
lik, düşünce özgürlüğü nün de, demokrasinin de bir koşuludur.
Bazı kişi ve çevre ler, şeriatı kaldırıp laikliği kabul ettiği için
Atatürk ' e din düşmanı demekted irler. Aslında Atatürk, laikliği
kabul etmekle d ine ne kadar saygıl ı olduğunu kanıtlamıştır. Din,
her insanın vicdanını i lgilend irir. Din, Tanrı ile insan arasında bir
ilişki olup buna h iç kimsenin karışmaması gerekir. Atatürk, laikliği
kabul ederek Tanrı ile insanlar arasına girmek, vicdanlar üzerinde
baskı ku rmak isteyen d i n sömürücü lerinin oyu n larına engel
olmuş, insanl ara d i n , vicda n , in anç ve ibadet özgürlüğü n ü
tanımıştır. Atatürk, din düşmanı deği l , tam aksine d i n e saygı lıydı.
Atatürk dine deği l , dini pol itikaya, devlet işlerine sokmak isteyen
ve bundan çıkar sağlayan sahte din adamlarına ve dini maske ola
rak ku llanan çıkarcı politıkacılara, din sömürücülerine karşıydı.
1 39
kurumları yıkmış ve halkı çagdaş uygarlıga götürecek yeni kurumlar
getirmiştir.
1 40
durağan lığa engel olmak için can lı, sürekli bir devrim anlayışı be
nimsemek zorunludur. Devrimcilik ilkesi, halkımızın ve yurdumu
zun yenileşmesini, ilerlemesini sağlayacak olan bir ilkedir.
1 41
Bilimse l lik, olayları tek tek gözleyerek ayn ı etkenie rin aynı
sonuçları verdiğini saptamak ve neden-sonuç arasındaki il işkiyi,
genel bir yasanın içine oturtmaya kalkmak demektir.
Bilim, yal nızca gerçeği , doğru olanı arar ve ona değer verir.
Gerçek dışı şeylerin, hurafelerin, boş, batıl inançların, dogmaların
ve önyargıların bilimde yeri yoktur.
1 42
yanlışlanabilecek bilgidir. Gözlem ve deneyler ne getirirse, bi limsel
gelişmeler de buna göre ilerler.
Doğa olayları gibi ekonomik ve sosyal olaylar da bilimin konu
sudur. Sosyal ve ekonomik alanın da, olayların da kendine özgü
yasaları vardır. Bu bakımdan, yapısını b i ldiğimiz bir topl u mda,
h angi uygu lamanın hangi sonuçları vereceğini, bazen matematik
bir kesinlikle, bazen o derece kesin olmasa bile, yaklaşık olarak bili
riz. Ö nceden h aber vere b i l i r ve to p l u mu n yararına tedbirler,
önlemler alabiliriz.
I nsanın üstünlüğü, bi lime dayanarak olaylara egemen olabi lme
sinde ve doğa güçlerini denetim altına alabilmesindedir.
Bilim, doğada, toplumda geçerli kuralları, yasaları bu lur, ortaya
çıkartır ve sorunların en iyi biçimde nasıl çözü mleneceğini gösterir.
Atatürk'e göre, "Yaşamda (hayatta) en gerçek yol gösterici bi
limdir." Yurdumuzun çağdaş uygarlık düzeyine u laşmasında izle
necek tek yol, bilimin yo ludur. Kalkınmak için aklın ve bilimin yolun
dan gitmek zorunludur. Çü nkü akıl ve bilim, her türlü ge lişmenin
kaynağıdır.
Osmanlı I mparatorluğu zamanında Türk toplumu, yüzyı llardan
beri süregelen koyu bir kadercilik, ceha let, bilgisizlik, taassup, hu
rafe, boş, batıl imınçların içinde yaşamış ve onların esiri olmuştu .
Oysa bir toplumun kalkınması için, o top l u mu oluşturan insan
ları n , taassuptan, h u rafe lerde n, bi lgisizlikten , batı l inançlardan,
dogma lardan ve önyargılardan kurtu lmaları gerekmekted ir. Bunu
ise ancak akıl ve bilim sağlayabilir. Akılcı ve bilimsel düşünceyi be
nimseyen insanlar, düşünen, eleşti re n , yorumlayan, doğruyu ,
gerçeği bu lan kişilikli, çağdaş ve özgür bir insan haline gelirler; batıl
inançlardan, hurafelerden, önyargı lardan ve dogmalardan kurtu
lurlar.
Atatü rk, kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin yurt
taşlarının akılcı ve bilimsel düşünceyi ben imsemelerin i , insan-
1 43
larımızın kişi likli, özgür ve çağdaş birer insan o lmalarını istiyordu.
Soru nları çözerke n , o n lara duygu s a l , dogm atik açıdan ve
önyargı larla deği l, akı lcı ve b i l imsel bir biçimde yaklaşma lıyız. Her
şeyi akl ı n ve b i l i m in süzgecinden geçirmeliyiz. Duygu sal deği l ,
akılcı ve bilimsel olmalıyız. Akla ve bilime uymayan kurumları orta
dan kaldırma lıyız. Çağdaş bilim pozitif bilimdir. Aklın, mantığın, bil�
min çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur.
1 44
uydusu olması olanaksızd ı. O h a lde Batı lı emperyalistle re karşı
ç ı kmış, onlarla savaşm ı ş b i r M u stafa Kem al Atatürk, niçin
Batılılaşmak, Batı uygarlığını benimsernek istiyordu? Neden Batıyı
örnek almıştı?
Atatü rk' ü n Batıc ı l ığı , Batıya karşın bir Batıcı l ı ktır. Mustafa
Kemal, Batı l ı e m pe rya l i stlere karşın Bat ı l ı laşmak istiyord u .
Atatü rk'e göre T ürkiye ' n i n B atı l ı l aşması yaşam sorun uyd u.
Türkiye' nin, kalkınması , gelişmesi için Batının bilimini, tekniğini uy
gu l amaktan başka çıkar yo l yo ktu. Türkiye , Batı n ı n b i l i m i n i ,
tekniğini, akılcı ve bilimsel düşüncesini a l ı p çağdaşlaşırsa yeniden
Batı n ı n tutsağı, uydusu o lmaktan kurtu lacak ve ancak bu
biçimde bağımsızlığını sürekli sağlayabilecekti.
1 45
Batının evrensel değerlerini alacağız, fakat öykünmeci (taklitçi)
o l mayacağız, k i ş i l iğimizi yitirmeyeceğiz, kend i kü ltürümüzü,
sanatı mızı yadsımayacağız (inkar etmeyeceğiz) ve Batının uydu
su, uşağı olmayacağız.
1 46
Atatürk, Batı' nın bilimini, tekniğini, sanatın ı , akılcı ve bil imsel
düşü ncesini, insancı l değerlerini, çok parti l i demokrasisini ve
çağdaş ku ru mlarını benimsemekte; fakat Batı uyduculuğuna,
uşaklıgına, kuyrukçuluğuna, öykünmecil igine karşı çıkmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir komutan, çok iyi bir savaşçı
olduğu h alde savaşı sevmez, u lusun, halkın, devletin yaşamı teh
likeye girmedikçe, zorunlu o lmadıkça savaşa karşı çıkardı. Çünkü
Mustafa Kemal, savaşın insanlar, halklar, uluslar için ne acılar, ne
felaketler getirdiğini çok iyi biliyordu.
1 47
nin hak ve özgürlükle rine s aygılı d avranm a l ı , sorunlar ı kinle,
düşmanlıkla, kavgayla deği l , konuşarak, tartışarak, anlaşarak
çözmelidirler.
Kalkınmamız, çağdaş uygarl ı k düzeyine u laşmamız için yurtt a
gerçek bir barışın sağlanması baş koşuldur.
Dünyada barış, u lusl ararası uyuşmazlıkların barı şçı yo l larla
çözü lmesini ve kuwete başvurmamayı öngörür. Dünyada barış,
tüm devletle rin, ü lkelerin orta klaşa b i r l i k ve beraberl iğiyle
sağl anabil ir. Birleşmiş Milletler Ö rgütü , bu amaçla kuru lmuştur.
Türkiye , bu örgütün üye sidir.
Atatü rk, tüm ulusların, h alkların, devletlerin birbirlerini sevrnele
rini ve barış içinde yaşamalarını istiyordu. Dış politikasını "Yurtta
banş, dünyada banş" ilkesine göre düzenlemişti.
Türk halkı, barışsever bir halktır. Savaştan yana o lanlar, silah
tüccarları ile onların uşaklarıd ır. Dünyanın en kutsal varlığı olan
i nsan ı , insan yaşam ını, onurunu , insanın yarattığı maddi ve ma
nevi değerleri yok eden savaşa karşı çıkmak ve barışı, barışçıliğı sa
vunmak, hem insan lık, hem de bir yurtta şlık görevidir. Barışa,
barışçıl ığa karşı çıkan bir insanın insanlığından şüphe etmek gere
kir.
B) Atatürkçülük Nedir?
Atatürkçü lüğün ilkelerini yukarda saptamış ve bu n ların
açıklamalarını yapmıştık. Saptadığımız ve açıklamalarını yaptığımız
Atatürkçülüğün ilkeleri şunlard ı : Tam bağımsızlık, antı-emperya
l izm, özgü rlükçülük, cumhuriyetçilik, milliyetçil ik, ha lkçılık, dev
letçilik, l aiklik, devrimcilik, akılcılık ve b i limsell ik, çağdaşçılık ve
barışçı lık.
Peki ama, Atatürkçü lük nedir?
Atatürkçü lük, tam bağımsızlık, anti-emperyalizm, özgürlükçü
lük, cumhuriyetçilik, mill iyetçilik, h alkçılık, devletçilik, laiklik, dev-
1 48
rimcilik, akılcılık ve bilimsellik, çağdaşçılık ve barışçı lık ilkelerinden
o l u ş a n , bu i lkelerden kaynaklanan kendine özgü b i r d ü nya
görüşüdür, bir ideoloj idir.
3. ATATÜRKÇÜ REJIM
H e r görüş sahib i , Atatürkçü lüğü kendi yanında göstermeye
çalışmaktadır. Değişik görüşteki kişi ler, Atatü r�çü l üğe sahip
çıkmaktadırlar. Atatürkçü lük, karşıt görüşlerin, birb irine taban ta
bana zıt görüşlerin, ideoloj i lerin, doktrinlerin maskesi, kalkanı , pa
ravanı yapılmaktadır. Atatürkçü lük, ne yazık ki, hangi niyete yenilir
se o tadı veren bir muz n iteliğine dönüştürü l müştür. He rkes,
Atatürkçülüğü nalıncı keseri gibi kendine yontmaktadır.
1 49
Atatürkçülük, ümmetçi, gerici, ırkçı, Turancı, kafatasçı, şoven,
saldırgan, ayırıcı, bölücü ve yıkıcı bir milliyetçi liği değil; birleştirici,
bütünleştirici, kaynaştırıcı, bilimsel, akılcı, gerçekçi, barışçı, in
sancıl ve çağdaş bir mill iyetçiliği benimsemektedir.
1 50
Atatü rkçü l ü k , yabancı ideoloj i l e rden e s i n lenmiştir, yarar
lanmıştır. Atatürkçlüğün i lkelerinin hemen hemen tümü yabancı
ideoloj idir, kökü dışarda ideoloj idir, ithal malı ideoloj idir. Ö rneğin,
cumhuriyetçilik, yabancı ideoloj id ir. Osmanlı Devleti, cumhuriyetçi
değil, egemenliğin tek kişinin , padi şah-halifenin elinde bulunduğu
monarşik bir devletti. Laiklik, kökü dışarda bir ideolojidir. Osmanlı
I mparatorluğu , laik değil , din esaslarına, I slam dini esaslarına,
şeriat esaslarına dayalı teokratik bir devletti. M i l l iyetçi lik, ithal
malı, yabancı bir ideolojidir. Osmanlı I mparatorluğunda milliyetçilik
yoktu , ü m in etç i l ik vard ı . Devletçilik, h a lkçı lık, devrimc i l i k gibi
Atatü rkçülüğü n diğer ilkeleri de, h ep yabancı ideoloj idir, ith al
malıdır, kökü dışardadır. Atatürkçülüğün ilkelerinden o lan bu ideo
lojiler, Osmanlı I mparatorluğunda çok teh l i ke l i , sakıncı lı, yıkı c ı ,
bölücü sayı lıyordu . Bu ideoloj i leri savu nanlara da, çok tehlike l i ,
sakıncalı kişi gözüyle bakılıyordu . Ö rneğin , b u ideolojileri savunan
Mustafa Kemal'e teh l i ke l i , sakınc a l ı , bozgu ncu , yıkıcı , bölücü,
bolşevik, komünist gözüyle bakılm aktayd ı . Padişahçı çevre ler,
Mustafa Kemal'e bolşevık, komü nıst diyorlard ı .
Atatürk, Fransız devri m i n den ve b u devr i m i n getirdiği
düşü nce lerden çok geniş ölçüde etkilenmiştir.
Atatürk, cumhuriyetçılık, mill iyetçilik, halkçılık, laiklik, devletçilik
ve devri mcilik gibi kökü d ı şarda yabancı ideo loj i lerden, ith al malı
ideoloji_lerden e sinlenmış, yararianmış ve bu ideoloj ileri Türkiye'nin
ve Türk halkının gerçeklerine uydurarak adına Atatürkçülük, Kema
lizm denilen kendıne özgü b i r dünya görü şü, bir ideoloj i , bir rejim
o l u şturmu ştur.
Atatü rkçülüğün belirli i lkeleri olmasına karşın, Atatü rkçü lük,
Atatürkçü görüş sistemleştirilmemiştir, doktrinleştiri lmemişti r.
Ö rneğin, kapital izm ve sosyal izm sistemleştirildikleri ve birer dokt
rin haline getiri ld ikleri halde Atatürkçülük, Kemalizm, sistem
leştirilmemiş ve bir doktrin niteliğine dönüştürü l memiştir, dönüş
türülememiştir.
1 51
4. ATAlÜRKÇÜLÜÖÜ DOÖRU YORUMLAMAK
Her görüşteki kişi, Atatürkçülüğü kendi eğilimine göre yorumla
makta ve bunun sonucunda karşıt, birbi riyle taban tabana zıt
Atatürkçü lük görüşleri , yorum ları ortaya çıkmaktadır.
1 52
Bazıları , Atatürkçül üğün b ir veya bi rkaç i l kesini kabul edip
diğerlerini reddetmektedirler.
Atatürkçülüğün ilke leri arasında bir hiyerarşi, yani bir önce lik
sırası söz konusu olamaz. Atatürkçü lüğün il kelerinden b irinin
diğerine oranla önceliği, ağırlığı, önemi yoktur. Atatürkçülüğün ilke
lerinin hepsi önce l i k l i d i r, hepsi önemlidir, hepsi ağırlıklıdır.
Atatürkçülüğün ilke leri arasında " az öne m l i " , "çok öneml i " veya
1 53
" birinci derecede öncelikli " , " ikinci derecede öncelikli" diye bir
ayrım yapılamaz. Böyle bir ayrım, böyle bir yorum, Atatürkçülüğe
aykırıdır. Atatürkçü lüğün i lkelerinden birini veya birkaçın ı öne
çıkarıp diğerlerini geri planda, gölgede bırakmak, savsaklamak,
Atatürkçü lüğe ters düşer.
Atatü rkçülüğü n, doğru , sağl ıklı bir yoru munu yapabilmek için
Atatü rkçülüğün ilkelerinin tü münü , yan i tam bağımsızlık, anti
emperyalizm, özgürlü kçü lük, cumhuriyetçilik, mill iyetçilik, h alkçı
lık, devletçilik, laiklik, devrimcilik, akı lcılık ve bil imsellik, çağdaşçılık
ve barışçıl ı k ilkelerinin tümünü birden ele a lmak, gözönünde tut
mak, değe rlendirmek gerekmektedir. Ancak o zaman Atatü rkçü lü
ğün doğru , sağl ıklı bir yorumu yapılabilir.
1 54
tırılmamalı, dondurulmamalıdır. Atatü rkçülük, çağdaş bilimin, çağ
daş düşüncenin ışığı altında sürekli yenilenmeli ve bulunduğu yer
den daha ileriye götürülmelidir.
S. GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK
Siz Türkiye 'nin ve Türk ulu sunun bütünlüğünü her türlü dış ve
iç tehl ikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin
göste rdiği yo ldan gide b i l iyor m u s u nuz? U l usal ge l irin adil
dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen
değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç
uçurumu kapatabil iyor musu nuz? Ayrıcal ıksız bir toplum yaratabi
liyor musunuz? Amerika'ya ikili anlaşmalarla verilen ayrıcalıkları geri
alabiiyor musu nuz? Tüm dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve
h içbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika
izieye b i l iyor musu nuz? "'Yu rtta barış, dünyada barış" i l kesine
bağl ı kalab iliyor musu nuz? Yurdumuzun ekonomisini I M F (Ulusl a
rarası Para Fonu)' nin ve diğer u l u s lararası finans kurulu şları nın
g ü d ü m ü n d e n k u rt ar a b i l i yo r ve e ko n o m i k b a ğ ı m s ı z l ığı
ge rçekleştire b i l iyor musun uz? G e rçek çok parti l i , çoğu l c u ,
özgürlükçü demokras iyi benimsiyar v e o n u tü m kurumlarıyla işler
h a le getireb i l iyor musunuz? Emekçi sınıfların da tıpkı kapital ist
sınıflar gibi örgütlenmesi ne ve demokratik yollarla iktidara gelmesi
ne ve kendi düzen lerini kurma larına razı olabiliyor mu sunuz? Her
çeşit fikrin açık ve seçik tartışılmasını istiyor, fikirlere copla, silah
la, kelepçeyle, zindanla değil , fikirle cevap verebiliyor ve düşünce
suçunu tarihe karıştırabiliyor musunuz? Ekonominin kilit nokta
larını ve yeraltı servetlerini devletleştirebil iyor musu nuz? Sosyal
adaleti en iyi biçi mde gerçekleştirebil iyor musunuz? Bu yurdun in
sanların ı insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor mu
sunuz? Mali güce göre vergi alma i lkesini, yani çok kazanandan
çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor
1 55
musunuz? Kırtasiyecil iği , " Bugün git, yarın gel"i, tembe lliği orta
dan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor
m u s u n uz? Tüm y u rtt aşlarımızın ge leceği ni -doğu m larından
ö l üm lerine dek- güven altına alabiliyor musunuz? Herkese aynı
fırsatı tanıyabiliyor, fı rsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde
eşitl iği gerçekleştire b i l iyor musunuz? Tüketime ve ezbe rcil iğe
dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun
gerçeklerine uygun, yaratıcı ve ü retici, yepyeni bir eğitim sistemi
yaratabiliyor musunuz? Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ
artığı feodal ite leri, ağa ları , beyleri, şeyh leri tarihe karıştırabiliyor
musunuz? Doğu ve Güneydoğu Anado lu'yu "üvey evlat" olmak
tan kurtarabiliyor musunuz? Ceh alet ve setalet isimli canavarları
ö ld ü re b i liyor musu nuz? Kooperatifçi liği geliştirerek ü retici ve
t ü keti c i l e r i n aracı ve tefe c i l e r tarafından s ö m ü r ü l me s i n i
önleyebil iyor musunuz? Sanayi leşmeye önem veriyor v e yurdun
dört bir yanını fabrika larla donatab iliyor musunuz? Kentleşme ve
gecekondu soru nlarına bir çözü m yolu bulabiliyor musunuz? Her
çeşit kaçakçılığı (silah , uyuştu rucu madde, gümrük, altın, vergi,
döviz vb.), karaborsacal ığı , vurgunu , soygunu, sömürüyü , torpili,
rüşveti, yiyiciliği, nemelazırncı l ığı , vurdu mduymazlığı ön leyebiliyor
musunuz? I şsizleri işe , ekmeksizleri ekmeğe, evsizleri eve , yol
suzları yola, susuzları suya , köprüsüıleri köprüye, okul suzları
okula, öğretmensizleri öğretmene, kitapsıziarı kitaba, deftersizleri
deftere , kalemsizleri kaleme, kütü ph anesizleri kütü phaneye ,
ışıksızları ışığa, ilaçsıziarı ilaca ,doktorsuzları doktora, hastanesiz
leri hastaneye, arabasıziarı arabaya, tiyatrosuılan tiyatroya, sine
masıziarı sinemaya, televizyonsuzları televizyona, radyosuzları ra
dyoy a , telefonsuzları te leto n a kavu ştura b i l iyor m u s u n uz?
Ağasız, beysiz, şeyhsiz, kompradorsuz, aracısız, tefecisiz, vur
guncu suz, soyguncusuz, sömürücüsüz bir Türkiye yaratabil iyor
musunuz? I şte budur gerçek Atatü rkçülük . . . Gerisi masaldır,
hikayedir, lafebeliğidir ...
1 56
6. ÇEŞIT ÇEŞIT ATATÜRKÇÜLER
Yurdumuzd a çeşit çeşit Atatürkç ü le r vardır. B u n l a rdan
bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1 57
• Tekelci Atatürkçüler: Tekelci sağ, tekelci
sol, tekelci sermaye,
tekelci memleketseverler olur da tekelci Atatürkçüler olmaz mı hiç?
Teke lci Atatürkçüler, Atatü rk' ü , Atatürkçü lüğü , Atatürk i lke ve
inkılaplarını kendi tekellerinde gören kişilerdir. Bunlar, Atatürk' ü ta
bulaştırırlar, putlaştırırlar. Atatürkçü l üğün belli kalıplar içinde don
durulmasını, şerbetlendirilmesini isterler.
1 58
• 50. Yıl Atatürkçüleri: Cumhuriyetin 50. kuru luş yı ldönümü
o l an 1973 yı lında, sadece bir yıl, Atatü rkçü olanlara 50. yıl
Atatürkçüsü denir.
1 59
Ö rneği n, 27 Mayıs 1960 devriminden sonra 2 7 Mayıs
Atatü rkçü leri; 12 M art 1971 d a rbesinden sonra 12 Mart
Atatü rkçü leri ve 12 Eyl ü l 1980 h a re katından sonra 12 Eyl ü l
Atatürkçüleri çıkmıştı ortaya.
Söz konusu kitaba çeşitli kuru luşlar, bu arada bazı devlet ku
ru luşları da, reklam ve ilan veriyorlar. Anılan kitaba maddi ve mane
vi destek sağlanıyor.
1 60
Atatürk'ün ruhuyla yapıld ığı ileri sürü len konuşmaları içeren söz
konusu kitabı, devlet parasıyla alıyor ve çeşitli yerlere, bu arada
valiliklere , i l halk kütüphanelerine gör.deriyor. Demek ki, koskoca
M i l l i Eğitim Bakan l ığı ' n ı n koskoca yetkili leri, Atatürk' ü n ruh uyla
yapıldığı ileri sürülen konuşmaları çok önemli görmüş olacaklar ki,
b u nların halk ta rafı ndan, öğrenciler tarafından okunması için
anılan kitabı halk kütüphanelerine de göndermişler. Belli olmaz, bir
b a k m ı ş s ı n ız , Atatü rk' ü n ru h uy l a yapı ldığı i l e r i s ü rü l e n
konuşmalar, Atatürk'ün öte a lemden seslenişleri, Milli Eğitim Ba
kan l ığı' nca ders programiarına al ınabilir. Milli Eğitim Bakanlığı 'na
bağl ı tüm okullarda, i lkokul, ortaokul ve liselerde Atatürk'ün öte
alemden sesienişleri ders olarak okutu labi lir. M üfredat program
Iarına ruh çağırma dersleri konabilir. Ruh çağırma dersleri nde
Atatü rk' ün ruhu çağrılabil ir. Atatürk' ün ruhuyla konuştuğunu ileri
süren kişiler okullarda ruh çağırma dersleri vereb ilir. Ruh çağırma
seansları uygu layabil ir.
1 61
Bazı kişiler, yurdumuzda yeteri kadar Atatürkçü olmadığını ileri
sürerler. l nsaf, el insaf! Allaha şükürler olsun ki, bereketli toprak
larımııda bol bol Atatü rkçü yetişmektedir. Evet, yurdumuzda
çeş it çeşit , türlü türlü , boy boy, re nk renk, b i ç i m biçim
Atatürkçü ler, Atatürk inkıl apçıları vard ır. Çeşit çeşit Atatürkçü
lerimize kırk bir kez maşallah, nazar değmez inşallah . . .
1 62
ka ile yönettigini u nuturlar. Tam bagımsızlıga modası geçmiş
gözüyle bakarlar. Sahte Atatürkçü ler, kö le, uşak ruhludurlar.
1 63
Gerçek Atatürkçüler, devrimcid irler, toplumun sosyal , siyasal,
ekonomik, kü ltürel yapısının demokratik devrimlerle değişmesini,
toplumun sürekli olarak ileri gitmesini isterler.
Sahte Atatürkçü ler, toplumsal değişmelere, demokratik dev
rimlere, yenil iklere karşıdırlar, bağnazdırlar, tutucudurlar.
Gerçek Atatürkçüler, ülke ekonomisinin geniş halk kitlelerinin
çıkarlarının birinci planda tutu l arak yönetilmesinden yan adırlar.
Ekonominin yabancılar tarafından, örneğin , IMF (Uluslararası Para
Fonu) ve d iğer finans kuru luşları tarafından yönlend iri lmesine
karşıdırlar.
Sa hte Atatü rkçü ler, ü l ke e ko no m i s i n i n kapita l i stleri n ,
işadamlarının, holdinglerin çıkarlarına göre yönetilmesın ı . onların
çıkarlarının h alkın ve devletin çıkarlarından ü stün tutu l ınasını is
terler. Yurt ekonomisinin yabancılar tarafından, örnegın, I M F ve
diğer finans kuruluşları tarafından yönlendirilmesini isterler.
Gerçek Atatürkçüler, Batının bilimini, tekniğini, çağdaş kurum
larını, düşünce ve örgütlenme özgü rlüğünü, çok partilı parlamen
ter rej imini benimserler, ancak Batılılaşmayı, Batı uyducu l uğu ,
kuyru kçu luğu , öykünmec i l iği o l arak anla mazlar, Bat ı uyducu
luğuna karşıdırlar.
Sahte Atatü rkçü ler, Batılı laşmayı, Batı uyduculu�u ve öykün
meciliği olarak kabul ederler.
Gerçek Atatürkçüler, hoşgörüde n , barıştan, akılcı ve b i l i msel
düşünceden yanadırlar.
Sahte Atatürkçüler, bağnazdırlar, fanatiktirler, önyargı l ıdırlar,
barışa, akılcı ve bilimsel düşüneeye karşıdırlar, düşmandırlar.
Gerçek Atatürkçüler, Atatürk' ü ve Atatürkçülüğü her dönemde
(sivil ve askeri h ü kümetler dönem inde , normal ve olağanüstü
dönemlerde) savunurlar. Atatürk ilke ve devrimlerinin, her zaman,
her dönemde, inançlı bekçiliğini yaparlar.
1 64
Sahte Atatürkçü ler, her dönemde degil , bazı dönemlerde, ken
dilerini en büyük Atatürkçü s ayan b azı h ükümetler döneminde
Atatürkçü görünürler. Böyle zamanlarda h e rkesten fazla Atatü rk
çü geçinirler.
Gerçek Atatürkçü ler, Atatürk ' ü sadece bir yönüyle degi l , çeşitli
yönleriyle ele alırlar. Ö rnegi n , Atatürk' ü yaln ızca bir asker, komu
tan olarak görmezler, O'nu yurt kurtarıcısı, devlet kurucusu , anti
emperyalist ve devrimci yönleriyle de ele alırlar.
1 65
Sahte Atatü rkçüler, Atatürk ilke lerinin uygu lanmaması ve dev
rimierin yozlaştırı lması için t ü m güçl eriyle çal ışırlar. Sa hte
Atatürkçülerin Atatürkçü lükleri sadece sözde kalmaktadır.
&ıhte Atatü rkçü ler, Atatürk' ü sevmedikleri ve Atatürkçü lüge
inanmadıkları halde gerçek a maçlarına ulaşmak için Atatürk ' ü se
viyor ve Atatürkçü lüge inanıyor görünürler. Atatürk ve Atatürkçü
lük, sahte Atatürkçü ler için, amaca ulaşmada, sadece bir maske
dir, bir kalkandır, bir paravandır, bir araçtır.
Sahte Atatürkçüler, gerçek amaçlarına ul aşmak için her yo lu
denerler. Onlara göre amaca ulaşmak için her iş, her yol mu bahtır.
Sahte Atatürkçüler, gerçek Atatürkçüleri gerçek dışı ihbarlarla, ifti
ralarla sindirmeye, korkutmaya, on ları komünistlikle suçlayıp sus
turmaya ve böylelikle meydanın kendilerine kalmasına çalışırlar.
Gerçek Atatürkçü olmak, Atatürk ilkelerini her dönemde savun
mak, Atatürk devri mlerinin bckç i l iğini her dönemde yapmak,
Atatürkçülüğün yozlaştırılmasına her dönemde karşı çıkmak ve
bunun içi her tü rlü tehlikeyi göze almak gerçekten çok zor, ama. o
derece onurlu bir iştir.
Gerçek Atatürkçü lere, her zaman, her dönemde çok büyük
görevler düşmektedir. Gerçek Atatürkçüler, Atatü rk ilke ve devrim
lerini her dönemde yı lmadan, usanmadan, bıkmadan savunacak
lar ve sahte Atatü rkçülerin oyu nlarını boşa çıkaracaklardır. Vurdu
muz, sahte Atatürkçü ler yüzünden çok çekm iş, çok şey kaybet
miştir ve hala kaybetmektedir. Gerçek Atatürkçü ler, sahte Atatürk
çü leri n yüzlerindeki Atatü rkçülük maskesin i indirmeli ve onları
halka gerçek kişilikleriyle, kimlikleriyle tanıtmalıdırlar.
Sahte Atatü rkçü ler, ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri kadar
Atatürk, Atatürkçü lük, Atatürk i l ke ve inkılapları üzerine söylev
çeksinler, istedikleri kadar yüzlerine Atatürkçülük maskesi takıp
Atatürkçü görü nsünler, gerçek Atatürkçü ler, o nları, yani sahte
Atatü rkçüleri çok iyi tanıyorlar artık. Sahte Atatürkçüler, meydanın
1 66
boş olduğunu ve amaçlarına ulaşacaklarını sanıyorlar, ama yan ı l ı
yorlar. Gerçek Atatürkçü ler, dün olduğu gibi, bugün de, yarın da
sahte Atatürkçü lerin oyunlarını bozacaklar, boşa çıkaracaklardır.
1 67
sının, kardeşinin, karısının, çoluk çocuğunun yanında gönül ra
hatl ığıyla ça lışıyor ve yaşıyor.
Bln1
1 68
DiPNOTLARI
1 69
24. A. Afetinan, M. Kemal Atatuıi<'ten Yazdıklanm, Ankara 1969, s. 59.
25. Ataturt<, Sôylev (Nutuk), 2. Cilt, Turt< Dil Kurumu Yayınları, Ankara
1966 , s. 323.
1 70
51. B.S. Edipoğlu · F. Çağlayan, a.g.e. s. 64.
52. B. S. Edipoğlu · F. Çağlayan, a.g.e. s. 163.
53. B. S. Edipoğlu · F. Çağlayan, a.g.e. s. 127.
54. Behçet Necatigil, Cumhuriyetin 50. Yıl ında Ataturk Şiirleri, Turk Dil Ku-
rumu Yayınlan, Ankara 1973, s. 14.
55. B. Necatigil, a.g.e. s. 29.
56. B. Necatigil, a.g.e. s. 99.
57. B. Necatigil, a.g.e. s. 36.
58. B. Necatigil, a.g.e. s. 48.
59. B. Necatigil, a.g.e. s. 58.
60. F. R. Tuncor, a.g.e. s. 64.
61. F. R. Tuncor, a.g.e. s. 127.
62. F. R. Tuncor, a.g.e. s. 163.
63. F. R. Tuncor, a.g.e. s. 17 4.
64. F. R. Tuncor, a.g.e. s. 183.
72. Selahattin Çiller, Atatürk Için Diyorlar ki, Varlık Yayınları, Istanbul 1971,
s. 33.
73. Selahattin Çiller, a.g.e. s. 183.
74. Turnan Oktay, Ataturk ve Kurtuluş Savaşına Ilişkin Yalanlar, Yanhşlar,
lftiralar, Varlık, Kasım 1981, Sayı 890, Istanbul, s. 6-7.
75. Mustafa Coşturoğlu, Sosyal Şizofren i ve Ataturk, Ankara 1981, s.
308-309.
76. ilhan Selçuk, Ataturk'e Duşmanlıkta Tercuman'ın Göreneği, Cumhu·
riyet, 6. 7.1983.
77. Kemalizm Dergisi, Maskeler Aşağı, Atatürk ve Cumhuriyet Duşmanı Din
ve Vicdan Sömuruculerinin Gerçek Yuzleri, Sayı 75, Ekim 1968,
Istanbul.
1 71
78. Hürriyet, ( " Bir Günün H ikayesi" köşesi), Atatürk ve . . . • , 6.9. 1980.
1 72
108. Tuı1<er Alkan, Yankı, Sayı 511, 12·18.1.1981, s. 5.
109. Falih Rtfkı Atay, Atatuı1<çuluk Nedir? Bateş Yayınlan, Istanbul 1980, s.
45.
110. Şevket Sureyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, 3. Cilt, Remzi Kita
bevi, Istanbul 1969, s. 535-537.
111. Vedat Nedim Tör, Kemalizmin Dramı, Çağdaş Yayınları, Istanbul 1989,
s. 17. 28.
112. Yaşar Nabi, Atatuı1<çuluk Nedir? Varlık Yayınları, Istanbul 1969, s. 34.
113. Yaşar Nabi, a.g.e. s. 198.
114. Recep Peker, lnkılap Dersleri, Iletişim yayınları, l stanbul 1984, s. 19.
115. Atatuı1< Devri Fikir Hayatı: ı. Hazırlayanlar: Mehmet Kaplan, Inci
Enginun, Zeynep Kerman, Necat Birinci, Abdullah Uçman, Kultür Ba·
kanlığı Yayınları, Ankara 1981, s. 289.
116. Osman Güngör Feyzoğlu, Atatüı1< Ilkeleri ve l nkılabımız, Milli Eğitim Ba·
kanlığı Yayını, Istanbul 1981, s. 56.
117. Emre Kongar, Atatüı1< ve Devrim Kuram ları, Tüı1<iye iş Bankası Kültür
Yayınları, Ankara 1981, s. 429-430.
118. Hasan Latif Sarıyüce, Atatüı1<'ün H ayatı, Ilkeleri, Devrimleri, Serhat
Dağıtım Yayınevi, lstanbul 1981, s. 84, 89, 103.
119. Arif H ikmet Par · M. Agah Ö nen, Atatüı1<'ü Anlamak, Serhat Dağıtım
Yayınevi, Istanbul 1981, s. 1 36, 152, 160.
120. l smet Zeki Eylıboğlu, Kendi Sözleriyle Atatüı1< i lkeleri, Uygarlık Yayınları,
Istanbul 1981. s. 73 1 7 9.
121. Mükerrem K. Su Ahmet Mumcu, Tüı1<iye Cumhuriyeti l nkılap Tarihi,
·
1 73
129. lbrahim Karaca, Atayol Dergisi, Sayı 4. lzmir 1982, s. 4.
130. Hüseyin Naili Kubalı, 12 Eylül Atatürkçü Rönesansa Geçiş Dönemidir,
Milliyet, 8.6.1981.
131. Şinasi Özdenoğlu, Önce Insan Olmak, Akın Yayınları, Ankara 1981, s.
173.
132. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Turhan Kitabevi , An
kara 1984, s. XIII·XIV.
133. Anıl Çeçen, Atatürk ve Ideoloji, Türk Dili, Türk Dil Kurumu Yayını, Sayı
359, Kasım 1981, Ankara, s. 299.
134. Mehmet Deligönül, Atatürk, Devrimler ve Ulusal Eğitim, Türk Dili, Türk
Dil Kurumu Yayını, Sayı 353, Mayıs 1981, Ankara, s. 733.
135. Sami Selçuk, Atatürk'e ve Atatürkçülük'e Yaklaşım, Cumhuriyet,
10.11. 1981.
136. Niyazi Berkes, i kiyüz Yıldır Neden Boca lıyoruz?, Istanbul 1 965, s. 94,
84-85.
137. lsmet G iritli, Tek Birleştirici Akım: Kemalizm, Yeni Istanbul, 29. 1 . 1969.
138. Ahmet Coşar, Atatürk ve Türe Devrimi, Ankara Barosu Dml(lsi, Sayı 4,
Ankara 1982, s. 586.
139. Muzaffer Hacıhasanoğlu, Atatürk Bakıyor Bize, Varlık Yayınları,
Istanbul 1981, s. 30.
140. Azra Erhat, Atam Seni Niçin Seviyorum? Cumhuriyet 81 , Cumhuriyet
Gazetesi Yayını, Istanbul 1981, s. 165.
141. Emin Özdemir, Atatürkçülük Sınavı, Varlık, Sayı 806, Knsım 1974,
Istanbul, s. 9.
142. Sami N . Özerd im, Atatürkçü'nün El Kitabı, Türk Dil Kuruımı Yayını, An·
kara 1981, s. 18.
143. Ceyhut Atuf Kansu, Kemalist Bir Öğreti Var mıdır? Yeni Ufuklar, Sayı
232, Ocak 1973, I stanbul, s. 23, 25.
144. Suat Sinanoğlu,. Atatürk Öğretisi, VII. Türk Tarih Kongresi (Ankara, 25-
29.9.1970) 2. Cilt, Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Torih Kurumu
Yayını, Ankara 1973, s. 883, 885.
145. Enver Ziya Karai, Atatürk ve Devrim (Konferanslar ve Makaleler), Türk
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1980, s. 148.
146. Abd i l pekçi'nin Sadi ırmak ile Yaptığı Sohbet, Milliyet. 12.11.1973.
147. Sadi ırmak, Atatürk Yılının Eşiğinde Türkiye Ne Yapıyor?, Milliyet,
18.6.1980.
148. Tarık Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri Içinde Atatürk ve Atatürkçülük,
Turhan Kitabevi, Istanbul 1981, s. 6, 99.
1 74
149. Turhan Olcaytu, Dinimiz Neyi Emrediyer, Atatürk Ne Yaptı, Okat
Yayınevi, Istanbul 1973, s. 16, 175, 200.
150. Mehmet Kemal, Kart Horozlar Gibi. Cumhuriyet. 7.1.1979.
151. Adnan Binyazar, Atatürk Yolunda 40 Yıl, Varlık Yayınevi, Istanbul 1973,
s. 155.
152. Kenan Akçay, a.g.e. s. 262.
153. Celal Erikan, Atatürkçülük (Kemalizm), Türkiye Iş Bankası Kültür
Yayınları, Ankara 1974, s. 134.
154. Rahmi Kumaş, Atatürk Meclisinin Dili, Türk Dili, Türk Dili Kurumu
Yayını, Sayı 353, Mayıs 1981, Ankara, s. 784.
155. Nadir Nadi, Atatürk Ilkeleri ışığında Uyarılar, Çağdaş Yayınları, Istanbul
1981, s. 156.
156. Şahap Balcıoğlu'nun Aziz Nesin ile Söyleş isi. Yazko Somut, Yıl: 3,
Sayı: 50/24, 15. 7. 1983, s. 2.
157. Yaşar Nabi, Tek Yol Atatürk Yolu, Varlık Yayınları, lstanbul 1967, s. 14.
158. Yaşar Nabi, Atatürkçülük Nedir?. Varlık Yayın ları, I stanbul 1969, s.
156.
159. Çetin Altan, Atatürkc;ülüğün Genel Tanımı, Mill iyet. 24.9.1980.
160. Metin Toker, Laikliğin Nerosindeyiz? Milliyet, 13.8.1984.
161. Mehmet Barlas, En Büyük Silahımız, Milliyet. 12.10.1984.
162. Talat Halman, "Yeni" Cumhuriyet, Milliyet, 24.10. 1983.
163. Necati Zincirkırıın. lım 'ler Nedir?, H ürriyet Gazetesi Yayını, Istanbul
1969, s. 78.
164. Abdullah Uraz, 10 Kasımlar, Son Havadis, 10.11.1984.
165. Necdet Öztorun, Atatürkçülükte Devletin Dinamik Ideali, Atatürkc;ülük,
Genelkurmay Başkanlığı Yayını, Gnkur. Basımevi, Ankara 1983, s. 368.
166. Faruk Erem, Atatürk ve I nsanlık Doktrini, Milliyet, 12.11.1979.
167. Hasan Pulur, Atatürk �as Karası Değildir, Milliyet, 10. 11.1975.
168. M. lskender Özturanlı, Acı Deneylerle, Cumhuriyet, 23.10. 1980.
169. Hüsamettin Ünsal, Laiklik ve Atatürk 'ün Laiklik Politikası, 100. Yıl
Atatürk Konferanslan, Eneıji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Petro�
leri A.O. Genel Müdürlüğü Yayını, s. 152.
170. Nazmi Tuğrul, Kemalizm ve Demokrasi, Istanbul 1978, s. 50.
171. Vehbi Tanfer, Atatürk·Atatürkc;ülük, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt 1 , Sayı 1, Kasım 1984,
Ankara, s. 197.
1 75
172. Hamza Eroğlu, Gerçek Yönüyle Atatürkçülük, Ankara 1965, s. 39-40,
212, 176.
173. Doğan Avcıoğlu, Devrim ve " Demokrasi" Üzerine, Tekin Yayınevi,
Istanbul 1980, s. 365.
174. Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni , 1. Kitap, Tekin Yayınevi, Istanbul
1977, s. 563.
175. Cavit Orhan Tütengil, Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak, Varlık
Yayınları, lstanbul 1975, s. 174.
176. Hıfzı Veldet Velidedoğlu, Atatürk Sevgisi ve Atatürk Korkusu. Türk Dili,
Türk Dil Kurumu Yayını, Sayı 254, Kasım 1972, Ankara, s. 1 53.
177. Bahri Savcı, Atatürk ve Çağdaş Türkiye, Varlık Yayınları, Istanbul 1981,
s. 9, 28.
178. llhan Selçuk, Bir Anı'dan Bir Ant'a, Cumhuriyet 81. a.g.e. s. 51.
179. Uğur Mumcu, Ununurulan Atatürk, Cumhuriyet, 6.1.1981 .
180. Atilla llhan, Üç Atatürkçülükl, Mill iyet, 22.6. 1982.
181. Atilla lıhan, Faşizmin Ayak Sesleri, Bilgi Yayınevi, Ankara 1975. H. 254.
182. llhami Soysal, Yas Tutmak Neyimize?, Yeni Ortam, 10.11.1974 .
183. Adnan Binyazar, a.g.e. s. 266.
184. Mümtaz Soysal, Bez Resimler, Mill iyet, 10.11.1979.
185. Hüsnü A. Göksel, Atatürkçü Olmak Zordur, Cumhuriyet, 6.9. 1 9H 1 .
186. Şahap Balcıoğlu'nun yaptığı "Atatürkçülük Nedir? N e Değildir?" Konu
lu Soruştunna, Yazko Somut, Sayı 41, 1 1.11. 1983 s. 1 .
187. a.g.e. s . 6.
188. Oktay Akbal, Atatürk Bir Gün Gelecek, Tekin Yayınevi, lstıınlıul 1981,
s. 81.
189. Kazım Yenice, O'na Neleri Borçlu Deği liz ki, Danıştııy Dergi si,
Atatürk 'ün Doğumunun 100. Yılı Özel Sayısı, Ankara 1981, s. 49.
190. Mahmut T. Öngören, Atatürk Televizyonu, Cumhuriyet, 24.9.1981.
191. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Istanbul 1975, s. 19.
192. Akkan Suver"in lbrahim Kafesoğlu ile Yaptığı Sohbet, Yeni Düşünce,
Sayı 129, 6.4.1984, s. 8.
193. Ortıan Türkdoğan, Kemalist Modelde Fert ve Devlet Ilişkileri, Istanbul
Kitabevi, Istanbul 1982, s. 16.
194. Nazlı Ilıcak, Atatürk Diyor kil .. , Tercüman, 10.11.1983.
195. Ali G evgili'nin Yönettiği, Reşat Kaynar, Esat Çam ve Sencer
Divitçioğlu 'nun Katıldığı "Atatürkçülüğün Çağdaş Yorumu" Konulu
Forum, Milliyet, 17.11.1974, s. 9.
1 76
196. Münci Kapani, Kamu Hürriyetlerl, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yayınları, Ankara 1970, s. 97·98.
197. Toktamış Ateş, Kemalizmin Özü, Der Yayınları, Istanbul 1980, s. 7.
198. Kani Sarıgöllü, Atatürk Ilkeleri, lnkılap ve Aka Kitabevleri, Istanbul
1982, s. 64.
199. Adnan Binyazar, a.g.e. s. 163.
200. H üseyin Remzi Tekgüç, Anadolu Türklerinin Milli Ideolojisi Kemal izm,
Istanbul 1971, s. 144.
201. Bedia Akarsu, Atatürk'ün Özgün Görüşleri, Cumhuriyet, 10. 11. 1982.
202. Taner Timur, Devrimler, Atatürk ve Türk Devrim i , Cum huriyet,
13.11.1970.
203. Emin Türk Eliçin, Kemalist Devrim Ideolojisi, Ant Yayınları, Istanbul
1970, s. 59.
204. Muammer Aksoy, Sosyalist Enternasyon al ve CHP, Tekin Yayınevi,
Istanbul 1977, s. 207.
205 . lsmayıl Hakkı Baltac ıoğlu, Atatürk (Yetişmesi, Kişiliği, Devrim leri)
Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum 1973, s. 84, 51 .
206. lsmayıl Hakkı Baltııcıoğlu, a.g.e. s. 86.
207. Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk Ihtilali, Altın Kitaplar Yayınevi, Istanbul
1967, s. 297, 299-300, 305.
208. Cahit Tanyol'un Mahmut Esat Bozkurt'un "Anadolu Ihtilali" adlı
kitabına yazdığı önsöt, ıı.g.e. s. 4 - 5.
209. Cahit Tanyol, Kemalltm Yoktur. Kemalistler vardır, Yazko Somut, Sayı
4 1 , 11.11.1983, s. 7 .
210. Cahit Tanyol, Atatü rk ve Halkçılık, Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları,
Ankara 1981, s. ı . 37-38.
211. Teoman Bilgi, Kema lizmle Sosyalizm Arasında Aşılmaz Bir Duvar Var
mıdır? Ürün, Sayı 18, Aralık 1975, Istanbul, s. 28, 22.
212. H üseyin Cevizoğlu, Atatürkçülük (Türkçü, Toplumcu - Bireyci Düzen
Içinde Ulusal Refah ve Mutluluğa) Ufuk Ajansı Yayınları, 1973, s. 117,
119-121.
213. Emin Arat, Kemalizm (Yurtta Sulh - Cihanda Sulh), Ankara 1969, s. 5,
108.
214. Yalçın Toker, Milliyetç iliğin Yasal Kaynakları, Toker Yayınları, istanbul
1979, s. 374-375.
215. Yahya Sezai _Tezel, Birinci Büyük_ Millet Meclisinde Yabancı Sermaye
Sorunu, Bir Ornek O lay, Ankara Universilesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Dergisi, Cilt XXV, Mart 1970, Ankara, s. 251.
1 77
216. Yahya Sezai Teze!, Birinci Büyük Millet Meclisi Anti-Emperyalist miydi?
Chester Ayrıcalığı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
Cilt 'IJ<V, Aralık 1970, Ankara, s. 318.
217. Kazım Odabaşı'nın "Sayın Valiler, Kaymakamlar, Belediye Başkanları ve
Müftüler" Başlıklı Mektubu.
218. Nadir Serin, Kur-an'ı Kerim ve Atatürk i nkılapları, Kemalizm Dergisi, Sayı
75, Ekim 1968, Istanbul, s. 21.
219. Avni Altıner, Atatürk Yüzyılı Kronolojisi, Bakış Yayınevi, Istanbul 1981,
s. IV.
220. Osman Nuri Çerman, Kemalizm ( Kemalizmin Esasları, Kemalist Türk'ün
Kutsal Ödevleri, ltikadı, llmühali (Din Bilgisi)'nin Başlıcaları), 1956, s.
1.
221. Server Tanilli, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, Istanbul 1 976, s. 54.
222. Server Tanilli, a.g.e. s. S5 7.
223. Server Tanilli, a.g.e. s. 57-59.
224. Server Tanilli, a.g.e. s. 59-61.
225. lsmail Arar, Atatürk'ün Halkçılık Programı, Istanbul 196:3.
226. Ethem Özbakır, Dünya'da ve Türkiye'de Demokratik Sol Dulgeler, Anka-
ra 1977, s. 183-186.
227. Server Tanilli, a.g.e. s. 61-62.
228. Server Tanilli, a.g.e. s. 62-65.
229. Servet Tanilli, a.g.e. s. 66.
230. Server Tanilli, a.g.e. s. 68-84 .
231. Düstur, 3. Tertip, Cilt 9, Başbakanlık Neşriyat ve Müdewenat Umum
• Müdürlüğü, Ankara 1948, s. 141-142.
232. Düstur, 3. Tertip, Cilt 18, Başvekalet Neşriyat ve Müdcwenat Dairesi ·
1 78
239. Atatürk, Söylev (Nutuk), 2 Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
1978.
240. Gazi M. Kemal Atatürk, Söylev, Cilt: HI, Kısaltarak Basıma Hazırlayan:
H ıfzı Veldet Velidedeoğlu, Çağdaş Yayınları, Istanbul 1978. Gazi M .
Kemal Atatürk, Söylev, Cilt: lll - Belgeler, Türkçeleştirilerek Basıma
Hazırlayan: Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Çağdaş Yayınları, Istanbul 1981.
241. Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 3 Cilt, Türk
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1959, 1961.
242. Behçet Kemal Çağlar. Bugünün Diliyle Atatürk 'ün Söylevleri, Türk Dil
Kurumu Yayınları, Ankara 1968.
243. M. K. Atatürk, Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, 4 Cilt, An
kara 1964.
244. A. Afetinan, M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, Devlet Kitapları, Milli
Eğitim Basımevi, Istanbul 1971.
245. Enver Ziya Karai. Atatürk'ten Düşünceler, Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet
Kitapları, Istanbul 1981 .
246. Utkan Kocatürk, Atatürk 'ün Fikir ve Düşünceleri, Turhan Kitabevi, An
kara 1984.
247. Mustafa Baydar, Atatürk Diyor ki, Varlık Yayınları, Istanbul 1981.
248. Fethi Naci, 100 Soruda Atatürk 'ün Temel Görüşleri, Gerçek Yayınevi,
Istanbul 197 4.
249. Mustafa Baydar. Alatürk 'le Konuşmalar, Varlık Yayınları, Istanbul,
1967.
250. Sami N. Özerdlm , Atatürkçünün Elkitabı, Türk Dil Kurumu Yayınlan, An
kara 1981.
251. Sadi Borak, Atatürk'ün Özel Mektupları, Varlık Yayınları, Ankara 1981.
252. Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk'ün Hatıraları: 1914 - 1919. Türkiye Iş
Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1965.
253. Atatürk'ün Anıları (1917 - 1919). Anlatan: Gazi M ustafa Kemal
Atatürk, Kaleme Alanlar: Falih Rıfkı Atay, Mahmut Soydan, Sade
leştiren: lsmet Bozdağ, Bilgi Yayınevi, Ankara 1982.
254. Sami N. Özerdim, a.g.e. s. 80.
255. Sami N. Özerdim, a.g.e. s. 217 - 218.
256. Fethi Naci, a.g.e. s. 47.
257. Sami N. Özerdim, a.g.e. s. 114.
258. Necıa Çarpan, Öte Alemden Atatürk Seslen iyor (Ilahi Nutuk), Ankara
1976.
1 79
•• ••
SOZLU K
.. ..
SOZLU K
1 83
B uluslararası örgüt. Türkiye, BM'ye üye
dir.
Blttec:rü ba : Tecrübe ile, tecrübe ederek.
Boltavlk : Bolşev iklik yanlısı kimse.
Babalık : Eski devirlerde bazı tarikatlarda
Komünist.
din büyüğü. Bektaşi babası gibi.
Bolfavlzm : Bolşeviklık, komünistlik.
Bııiııu : Bir düşünceye, bir inanışa aşırı
ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşün Bukalamun : Bukalemungillarden, 2()..30 cm
ce ve inanışa karşı olan, onu kabul et boyunda, renk değiştirmesiyle ünlü sü
meyen, mutaassıp. rüngen türü. Çıkarına göre davranışını,
görüşünü değiştiren kımse.
Bıuıl : Kurucu. Yapan, kuran.
Burjuva : Şehirlerde yaşayan, özel imtiyaz
Batıl : Doğru ve haklı olmayan. Çürük, te
lardan yararlanan şehirli .
. melsiz.
Burjuvazi : Kapitalist toplumlarda, üretim
a.,.n : Insanoğlu ile ilgili.
araçlarına (fabrikalar, madenler, iletişim
Bay : Günümüzde erkek adlarından sonra araçları, toprak, toprakaltı vb.) sahip
kullanılan saygı sözü. olan zengin sınıf, burjuva sınıfı, kent soy.
Bayannama : Bildirge luluk.
Bildillfa : Bir kimsenin resmi bir kuruluşa Bünye : Vücut yapısı. Yapı, kuruluş.
herhangi bir durumu bi.ldirmek için
verdiği çizelge, beyanname.
Bildiri : Resmi bir makam, kurum veya bir
topluluk taralından herhangi bir durumu
c
ilgililere duyurmak için yazılan yazı,
tebliğ, tebliğat. Bilimsel bir konu üzerine Camla : Topluluk, zümre.
yazılan açıklama, teblığ.
Canıyan : Bir yöne doiru akma, akıntı. Aynı
Bildirim : Yazılı olarak yapılan açıklama, eğilimde olan, aynı &Orüoü paylaşan kim
tebliğ. selerin oluşturduiu harekat.
Biletim Iki veya daha çok öğe bır araya
: Cavhar : Bir şeyin Ozü, maya. Değerıo süs
gelerek yeni bir öğe oluşturma, terkıp. taşı, mücevher. Iyi yetanok.
Bilfiil : Iş olarak, iş edinerek, gerçekten. Fıi· Cihan : Evren, Alem, dünya.
le n, doğrudan doğruya, eylemsel olarak. Clhaneır : Dünyanın büyük bır bölümünü
BHim : Evrenin veya olayların bir bölümünü elıne geçiren.
konu o larak seçen, deneye dayanan Clhanıılrana : Ülkeler lıtlheden cesur, kah
yöntemler ve gerçekl ikten yararlanarak raman.
yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi,
ilim. Genel gaçerlik ve kesınlik nitelikleri
Clh.t : Yön, yan, taraf.
gösteren yöntemli w dizgesel bilgi. Cumhuriyat : Milletin, egemenliği kendi elin
de tuttuğu ve bunu balırlı süreler için
Blnaanalayh : Bundan dolayı, bundan
seçtiği mil letvekilleri aracılığı ile kul
ötürü, bunun için, bunun üzerine.
landığı devlet biçimi.
Bireflm : Parçaların veya öğelerin bir araya
Cüz : Bir bütünü oluşturan bölümlerdan
getirilip bir bütün olarak birleştirılmesi.
her biri.
Bu biçimde oluşan bütün.
Blrl8flll lf Milletlar Öll(iitü (BM): Dünya
barışın ı ve güvenliğini korumak ve ulus
lar arasında ekonomik, toplumsal ve ç
kültürel bir işbirliği oluşturmak amacıyla
Birleşmiş Milletler Antiaşmasında öngö Çajdat : Aynı çağda yaşayan, muasır. Bu
rülen yükümlülükleri yerine getirmeyi lunulan çağın anlayışına, şartlarına
kabul eden devletler taralından kurulari uygun olan.
1 84
Ç•id•tl•tm•k : Ç a ğ ı n tutumuna, Devletçilik : Ekonomik alanda devletin doğ
a n l ay ı ş ı n a , gereklerine uymak, rudan doğruya müdahale ettiği yönetim
muasırlaşmak. sistemi. Devletin iktisadi ve toplumsal
alanlara karışmasını gerekli gören öğre
Ç•i Dıtı : Çağın gerektirdiği şartların ger�
ti.
sinde kalmış, köhne. ·
Çelebi : Görgülü, terbiyeli kimse. Bektaşi Devrim : Bir toplumda bireylerin yaşamında
kalıcı ve önemli bir etkisi olan ekonomik '
ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine ve
ahiiki ve kültürel alandaki ani değişiklik ;
rilen unvan.
inkılap.
Devrimcı : Devrim yapan, devrime bağlı
olan.
D Dlkt.tör : Bütün siyasi yetkileri kendinde
toplamış bulunan kimse. Zorba.
Diktatörlük : Diktatör olma durumu. Bir dik
Delm• : Her zaman, her vakit, sürekli ola.
tatör taratından yönetilen ülke.
rak.
Din : Doğa üstü güçlere, çeşitli kutsal
Delr : Bir konu üzerine olan, üzerine, konu
varlıklara, tanrıya inanmayı ve tapınmayı
sunda, . . . ile ilgili, üstüne.
sistemleştıren bir toplumsal kurum. Bu
D•lk•vuk : Kendisine çıkar ve yarar nitelıktekı ınançları kurallar, kurumlar,
sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve töreler ve semboller bıçiminde toplayan,
hayranlık göstererek yaranmak isteyen sağlayan düzen.
kimse, şaklaban.
Direktır : Yönerge, talımat.
Decc•l : Dini inanışiara göre kıyamete
Dlq� : Bir ilkeye Veya dünya görüşüne göre
yakın bir zamanda ç ıkacağına inanılan
d u z e n l e n m i ş düşünc e l e r , b i lg i ler,
yalancı. Yalancı, tesat.
öğretıler bütünü, manzume, sistem.
Decle : Babanın veya ananın babas ı ,
Dotım• : Doğruluğu sınanmadan benimse
büyük baba. Mevlevi tarikatında çıle
nen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli
doldurmuş olan dervişlere verılen
yapılan sav, nas.
unvan.
Doıım•cılık : Öne sürülen öğreti ve ilkeleri
Dah• : Insan zekisının, Insan kışılığinin
e leştirmeden doğru olarak benimseyen
erişebileceği en yüksek kerte, dahilik.
ve benimsediği var sayımlardan katı bir
Dajen- : Soysuz. Yoz. yöntemle önermeler türeten anlayış,
DerıJih : Tarikattan olanların barındıkları ' dogmatizm.
ibadet ve törenler yaptıkları ye"r, tekke. Doıım•l•ttırm•: Bir inancı dogma durumu
Dervlt : Bir tarikata girmiş, onun yasa ve na getirme.
törelerine bağlı kimse. Doktrln : Öğreti. Siyasi, ekonomik, felsefi
Darvlfllk : Derviş olma durumu. vb. bir ekolün görüş ve anlayışlarının
Dernokreal : Halkın egemenliği temeline bütününe doktrin denir. Dini, felsefi
dayanan yönetim biçimi. veya siyasi bir sistemi meydana getiren,
dogma ve kavramların bütünü.
Damomt : Demokrasi yanlısı.
Dokunca: Kötülüge yol açan, sağlığı bozan
Dat.y : Ayrıntı.
şey, zarar.
Davlnpn : Hareketli, müteharrik.
DokuilCilli : Dokuncası olan, zararlı.
Devinim : Devinmek işi, hareket.
Dokunca8ız : Dokuncası olmayan, zararsız.
Devlet : Toprak bütünlüğüne bağlı olarak
Durııp n : Yerini değiştirmeyen, yerli, hare-
siyasi bakımdan teşkilltıanmış millet
ketsiz, sabit. Etkin olmayan, gelişmemiş.
'J!Ya milletler topluluğunun oluşturduğu
tuzel varlık. Düvel : Devletin çoğulu, devletler.
Dav�l : Devletçilik yanlısı.
1 85
E F
1 86
Finanaman : Bir girişime işleye b i lmes i , müslümanların imamlığını ve şeriatın ko
gelişebilmesi için gereken para v e kre ruyuculuğunu yapmakla görevl i kimse.
diyi sağlamak işi. Osmanlı padişahlarının kullandıkları un
vanlardan biri.
Fonkalyon : Işlev, görev.
Hallfalik : Hazreti Muhammed' i n temsilcisi
Füaun : Sihirli, büyülü, efsunlu.
olan Islam büyüğünün makamı ve görevi.
Buna göre, h a l ife, dünyadaki tüm
müslümanların dini lideri sayıldı. Halifelik,
G H azreti Muhammed ' i n ölümü ile ortaya
çıktı. H alifelik, 1 5 1 7 ' de Yavuz Sultan
Se l i m zamanında Osmanlılar'a geçti.
Cumhuriyet döneminde Türkiye B üyük
Qanlırop : G iysi dolabı veya yeri. Bir kişinin
Millet Meclisi'nin çıkardığı 3 Mart 1924
sahip olduğu bütün giysileri, giysı
tarih, 431 sayılı yasa ile ortadan kalktı.
takımları.
Hil : Bir şeyin içinde bulundugu şartların
Ganaıea : Yasa ve yönetmeliklerin uygularl
veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum,
masında yol göstermek, herhangi bir ko
vaziyet.
nuda aydınlatmak, dikkat çekmek üzere
Halkçılık : B i reyler arasında hiçbir hak
ilgılilere gönderilen yazı. tamim, sirküler.
ayrı lığı görmemek, topluluk içinde hiçbir
Gerici : Her türlü yeniliğe karşı olan, yenilik ayrıcalık kabul etmemek, halk adı verilen
lere değer vermeyen, her yönüyle eskiyi tek ve eşit b ir varlık tanımak, görüş ve
özleyen veya eski düzeni getirmeye tutumu, popülizm.
çalışan kimse veya görüş. mürteci .
Hami : Gözeten, kayıran, koruyan, koruyucu
Gönanç : Bolluk, rahatlık ve varlık içinde ıyı kimse.
yaşama, refah. Hamle : Ileri atılma, atılım. Saldırış, savlet.
Grek : Eski Yunanlı. Eskı Yunanltiara özgü H arabat : Yıkımılar, harabeler, viraneler.
olan şey. Hara : Tarla sürme. Kültür.
Hatlm : Sona erdirme, bitirme. Kur ' a n ' ı
başından sonuna kadar okumak.
H Hayat : Yaşam, d irım. Doğumdan ölüme
kadar geçen süre, ömür.
Haıııemonya : Bir devletin başka bir devlet
Habls : Kötü . alçak, soysuz kınısP.. üzerindeki siyasi üstünlüğü ve baskısı.
Hadis : Hz. Muhammed ' ın genel kural Hercümars : Alt üst, karmakarışık, darma-
değerindeki söz ve davrAnışları. Bu söz dagınık, allak bullak.
ve davranışları inceleyen b ılını . Heyet : Kurul.
Hldlse : O lay Hıyaban : Iki tarafı ağaçlı yol. Bulvar.
Hain : H ıyanet eden kımse.
Himaya : Koruma. kayırma.
Hiyararti : Makam sırası, basamak, derece
Haiz : Bir şeyi olan, elinde bulunduran,
düzeni.
taşıyan.
Holdlnııı : Birçok ortaklığın pay senetlerini
Hakikat : Bır işin doğrusu, gerçek, asıl.
e l inde bulundurarak onları denetimi
esas.
altında tutan sermaye yatırım ortaklığı,
Hakiki : Gerçek. ana ortaklık.
Hlklm : Egemenliğini yürüten, buyrugunu Huı-.ta : Dıne sonradan gırmiş boş inanç.
yürüten, sözünü geçirerı, egemen. Huaumet : Hasım olma durumu, düşmanlık.
Hilklmlyat : Egemenlik, egemen olma duru Huaual : Öıel
mu. M illetin ve onun tüzel kışiııgı olan H utba : Cuma ve bayram namazlarında mirl
devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık. berde okunan dua ve verilen öğüt.
Hallfa : H azreti Muhammed'in vekili olarak Hıızme : Demet, ışın demeti.
1 87
Hümanizm : lnsancılık, insanları sevme durumu, batık. Yenilgiye uğr a m a k ,
ülküs(i. değerini yitirme.
Hürriyet : Özgürlük. Iftira : Kasıtlı ve asılsız suç yCikleme, kara
Hiivlyet : Kimlik. çalma, bühtan.
lif;ıl : Aldatma, ayartma, kandırma, baştan
çıkarma.
Ihbar : Bildirme, bildirim, haber verme.
lhdas : Ortaya çıkarma, meydana getirme,
kurma.
Ira : Seciye, karakter. Ihtilal : Bir devletin siyasi, sosyal ve iktisa
Irk : Kahtımsal olarak belli ortak fiziksel ve
di yapısını veya yönetim dCizen i n i
fizyolojik özelliklere sahip insanlar toplu değiştirmek amacıyla hukuk kurallarına
luğu. ve kanunlara uymaksızın cebir ve kuvvet
kullanarak yapılan geniş halk hareketi,
lrkçı : !rkçılık yanlısı olan kimse.
devrim.
lrkçılık : Insanların toplumsal özellıklerinı
lhtıra : Yeni bir şey bulma, türetme.
biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek
lhtlaaa : Uzmanlık, uzman la şma.
bir ırkın başka ırkiara üstün o lduğunu
öne süren öğreti. Ihtiyaç : Gerekseme, gereksinme.
ı rki : Irkla ilgili IUih : Tanrı. Bir alanda yaratıcılığı ile hay
Istırap : Acı, üzüntü, sıkıntı, keder. ranlık uyandıran, çok beğenilen, çok tu
tulan.
IlAhi : Tanrı'ya özgü, tanrısal.
Ilerici : Toplumun her zaman ıleri gıtmesirı
den, ilerlemesinden yana olan; ileri top
lumsal ve siyasi gelişmelerı benimsemiş
olan (düşünce, kimse vb .), terakkiper
lcap : Gerek, gereklilik, ister, lüzunı. ver.
leraat : Yapılan işler, çalışmalar, uY&ulıııı ın Ilke : Başka şeylerin kendisinden türediği
lar. ılk madde, öğe, unsur. Temel düşünce,
lçtlmai : Toplumla ilgili, toplumsal aosynl. temel inanış, umde, unsur, prensip.
ldarel masiahat : Bir işı, gerektiğı gibi ueaıı Ilmi : Bılımsel.
de günün şartlarına göre yapma; ıtı olu lltı�am : Kayırma, bir taralı tutma. Gerekli
nına bırakmak. bulma, kesenek.
ldarel maslahatçı: Bır işı saglam bır ttımnla lıtLıamcı : Kesenekçi, müıtezim.
oturtmadan o günün ş ıı r t i m ırın görıı
Imam : Cemaate namaz kıldıran kimse.
yapan kimse.
Müslümanlıkta mezhep kuran kimse.
Iddia : Ileri sürülerek savurıu lıırı <lütilı ıı:ıı, Kimi ıslam devletlerinde devlet başkanı.
sav. Imar : Bayındırlık, bayındır duruma getirme,
Ideal : Ülkü, mefküre. Düşüncenın taRnr geliştirme.
layabiieceği bütün üstün nitalıkları kıııı Imkan : Yararlanılan uygun şart veya du
dinde toplayan. rum, olanak.
IdeoloJI : Siyasi veya toplumsal bir Iliratı Imtiyaz : Başkalarına tanınmayan özel,
oluşturan, bir hükümetin, bir partının kişisel hak veya şart, ayrıcalık.
davranışiarına yön veren politik, hukuki, Inanç : Bir düşüneeye gönCilden bağlı bu
bilimsel, felsefi, dini, moral, estetik lunma. Tanrı'ya, bir dine inanma, iman,
düşünce ler bütünü. ıtikat.
Itlis : Borçlarını ödemeyemediği mahkeme Infaz : Bir yargıyı yerine getirme, uygulama.
kararı ile tespit ve. ilan olunan tCiccarın B irine sözünCi geçirme.
1 88
lnkir : Yaptığını, söylediğini, tanık olduğu ltaal : Bir yeri ele geçirme. Bir kimseyi işten
nu saklama, gizleme, yadsıma. alıkoyma, engelleme, oyalama. Uğraştır·
ma.
lnkılip : Bir durumdan başka bir duruma
geçiş, evrim, dönüşüm. Ithal : Içine alma. Bir ü lkeye başka bir
ülkeden mal getirme veya satın alma.
Intikal : Bir yerden başka bir yere geçme,
geçiş. Anlama, kavrama. ltılif : Anlaşma, uyuşma.
Irade : Istek, dilek, buyruk. Birşeyi yapıp ltllifçı : Meşrutiyet döneminde H ürriyet ve
yapmamaya karar verme gücü. ltilaf Fırkası (Partisi) üyesi veya yanlısı
olan kimse.
lrdelemek : Bir konunun incelenmesi va
eleştirilmesi gereken bütün yönlerini ltımat : Güven. güvenç.
birer birer incelemek, araştırmak, tetkik ltıraf : Başkalarınca b i l inmesi sakıncalı
ve tetebbu etmek, mütalaa. etmek. görü l e n bir gerçeği s a k l a maktan
lrtılıat : Bağlantı, bağlı olma vazgeçip açıklama. söyleme, bildirme.
1 89
kArların da özel mülkiyete konu olduğu
K ekonomik sistem. Kapitalizmin temel
bünyesi özel teşebbüstür. Özel teşeb
büsün amacı, üretim, mal satışı ve ge.
: Hicaz'da Mekke şehrinde bulunan
Kı!ibe çerli ihtiyaçlara hizmet yolu ile en fazla
kutsal yapı. lbrahim ve !smail peygam kazancı, karı sağlamaktır.
berlerden kalmış; Islamlar için de kutsal Kapltüliııyon : Bır ü l kede yurttaşların
sayılm ıştır. Islamların namaz kılarken zararına olarak yabancılara verilen ayr�
yöneldikleri taraf; gücü olanların da hacı calık hakları. Vurdumuz kapitülasyon
olmak için gidip ziyaret ettikleri yer. lardan çok zarar görmüştür.
Kablr : Mezar. Karma Ekonomi : Devletçrlık ile liberalizmin
Kabotaj : Bir ülkenin iskele veya limanları bir arada yürütülmesrne çalışılan ekono
arasında gemi işletme işi. mik sistem. Bugün en lrberal ülkeler bile
Kadı : Tanzimata kadar her türlü davalara, (ABD ve Ingiltere gıbi) boır alanlarda dev
Tanzimat' la Medeni Kanun arasındaki letçiliği uygulamak ıorunda kalmak
dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, tadırlar. Aslında devletçr olan bazı ülke
nafaka, miras davalarına bakan mahke ler de liberalisı bır takım ıavranışlarda
melerin başkanlarına verilen ad. bulunabilmektedir. Kırrır karma ekonom�
de, devıetçi l iğe, devlel rnlidahelesine;
Kalataaçı : Kafata sçılıktan yana olan
kimi karma ekonomide <1". iiıeı sektöre,
kim.ıe. görüş. Türkiye'de aşırı ırkçılığı an
özel teşebbüse daha gerırş ye r verilmek·
latan bir sözdür. Nazilerin ari ırkta
tedir. Bu durum, ülkelorrrı sıyasal, so
(üstün ırkta) aradıkları ölçülere benzer
syal, ekonomik koşullarrnır. dünyanın ve
ölçülerle Türk ırkını tayin etme çabası
günün koşullarına göre ılııl(r�mektedir.
içinde olanlara bu isim verilmiştir.
Kavim : Aralarında töre, <Iri ve kültür or
Kalataııçılık : Insan ları kafatas l a r ı n ın
taklığı bulunan boy ve soy bakımından
biçimine göre değerlendiren görüş.
da birb i r ine bağlı rnsnn topluluğu,
Kilnat : Evren, dünya, herkes. budun.
Kalkan : Oktan ve kılıçtan korunmak için Kahanat : Bir o l ayın gerçekleşeceğini önce
savaşç ıların kullandığı korunmalrk, ko· den bilme, kahinlik.
ruyucu .
Kerte : Işaret için yapılmış çentık veya iz,
Kambiyo : Iki ayrı ülke parasının bırbınyle kerti. Derece , radde. Aım azar, yavaş
değiştirilmesi. Yabancı paraların, bun yavaş, tedric i .
ların yerine geçen senetierin alım ve
Kavaer : Cennette bulunduğuna inanılan
satrmı, yabancı bir ülkeye olan bir borcu
kutsal su.
ödemek için bankada yapı lan para
değiştirme ve gönderme işle m r . Bu Kıvanmak : Övünülecek bır olaydan dolayı
Kamu : Hep, bütün. Bır ülkedekr halkın Kıyam : Ayağa kalkma, ayakta durma. Bir
bütünü, halk, amme. işe girışme, kalkışma. Ayaklanma, baş
kaldırma, karşı gelme. Islam inancına
Kanun : Yasa
göre, ölümden sonra, yeniden dirilip
Kanunuesasi : Anayasa. ayağa kalkma.
Kapitalist : Sermayedar, ana malc r . Bır Kıyamet : Tek tanrılı dinlerin ınanışına göre
işletme için gerekli sermayeyi sağlayan dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirile
kimse. Üretim araçlarına sahip olan özel rek mahşerde toplanacağı z a m a n .
kişi ya da kuruluş. Gürültülü karışıklık, gürültü, patırtı.
Kapıtalizm : Fabrika. toprak gibi üretim Klsve : Kıl ık. Hacıların Kabe'de giydikleri be
araçlarının bireylerin, ailelerin ya da yaz üstlÜk.
grupların özel mülkiyetinde bulunduğu
KoHektlvlzm : O rtaklaşacılık. Üretim araçları
ve bunların işletilmesinden doğan
özel mülkiyetinin kaldırılması ve sosyal
1 90
e ş itsizliklerden arınmış b i r toplumun düşüncelerin, görüşlerin bütünü. Sistern
örgütlenmesi esaslarına dayanan eko li bir biçimde düzenlenmiş birçok o l ayı
nomik sistemdir. açıklayan ve bir bilime temel olan kural
lar. yasalar bütünü, nazar;ye, teori.
Kollektivist sistemde üretim ve dağıtım
araçları devletin ya da kollektif örgüt Kuran: lsliim dininin temel ilkelerıni, H azreti
lerin malıdır ve ekonomi tamamen planlı Muhammed'e gönderilen Tanrı buyruk
olur. Kollektivizm, çeşitli nüans farkları larını içeren, Müslümanlığın temel kitabı,
ile bütün komünist rej imlerde uygulan Kelarn-ı kadim, Mushaf.
dı. Kunıltay : Ulusal toplantı. Bir kuruluşun,
Komblna : B i rkaç sanayi kurumunun tek temel işleri konuşmak için belli sürelerle
yönetimda b irleşmesi. veya gerektikçe yaptığı genel toplantı,
kongre.
Komprador : Arac ı . Sömürgecilerle yerli
halk arasındaki ticarete aracılık eden, Kuvayı Mllllye: Kurtuluş savaşını başlatıp
y a b a n c ı orta k l ı k l a r h e s a b ı n a iş sürdüren milli, ulusal kuvvetler.
sözleşmesi yapan kimse. Yabancı ser. Külll : Sütüne ve genele ilişkin. Tümel.
maye işbirlikçisi. Emeğiyle geçinmeyen
Külllyat : Bir yazarın bütün eserlerini içeren
kimseler için de kullanılır. dizi.
Komünist : Komünizm yanl ısı ya da
komünist parti üyesı kimse.
Komünizm: Üretim araçlarının ortaklaşa L
kullanıldığı, özel mülkiyetin ve toplumsal
sınıfların bulunmadığı bir toplum kurma
amacına yönelik düşünce akımı. Böyle LAik : Din işlerinı devlet işlerine karış·
bir düzenin kurulmasını amaçlayan, tırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tu
siyasi, ekonomik ve toplumsal öğretı. tan.
Kontre : Çeşıtli ülke lerden yönetıcılıırın, Laiklik : Liiik olma durumu, liiisizm. Devlet
Kooperatif :Ortak ıhtıyaç ları elverişli halkından olan kimse için kullan ı l ı r.
şartlarıa karşılamak ıçin kurulan, kiir Kökenı Latince olan di ller ve Roma uy.
amacı o lmayan ortak lık. Üreticilerin, garlığının etkisinde kalmış ülkeler için ku�
aracıyı ortadan çıkararak ürünlerini lanılır. ltalyanca, Ispanyolca, Latin dilleri
daha ıyi şartlarda pazarismak için kur dir.
dukları ortaklık. Liberal : Hürriyet ve serbestlikle i lg i l i .
1 91
Lütuf : Önem verilen, sayılan birinden yönetmesi için M i l letler Cemiyetince
gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet, atıfet. görevlendirilen (devlet). mandater.
Lüzum : Gerek, gereki ik, gereklilik, icap. Markalım : Karı. Marks'ın felsefesi, dünya
görüşü, komünizm.
Maake : Boyalı karton, kumaş, plastikten
M yapılmış olan ve başkalarınca tanın
mamış olmak için yüze geç irilerek kul
lanılan yüz, yapma y(jz. Gerçek duyguları
veya bir şeyin gerçek görünüşünü giz
Mabet : Tapınak, ibadet yeri, ibadethane.
leyen aldatıcı görünüş, davranış.
Mabut : Kendisine tapılan varlık, tapacak,
Maaon: Masonluk derneğı üyesı, forma
tanrı, ilah.
son.
Madun : Alt aşamada bulunan. Ast.
Maaonluk : Birtakım kardeşlık ılkelerini be
M afevk : Üst aşamada bulunan, üst, n ı m seyen birb iriarını paro l a ve
yukarı. işaretlerle tanıyan, ıoca d e n i l e n
Majdur : Haksızlığa uğramış, kıygın. bölümlere ayrılan kimseitHden kurulu
dernek. Mason olma durumu.
MajNr : Kurumlu, gururlu.
M azi : Geçmiş. Geçmiş zamıın
Mahdut : Çevrilmiş, sınırlanmış. Sayısı belli
olan. sayılı, az. Mazlum : Kendisına zulmedllnn . Sessiz ve
1 92
Menkul : Bir yerden başka bir yere Mlhrap : Cami, mescit gibi yerlerde Kabe
taşınmış olan. Ağızdan ağıza geçerek yönünü gösteren, duvarda bulunan ve
gelmiş, söylenegelmiş. Bir yerden bir imama ayrılmış olan oyuk veya girintili
yere taşınabilen (mal), taşınır. yer. Umut bağlanan yer.
Mensup : Bir yerle veya bir kimseyle Mllls : Savaş sırasında orduya yardımcı ola
bağıntısı olan, ilişkili. rak toplanan halk gücü. Bazı ü lkelerde
yardımcı güvenlik gücü.
Mente : Başlangıç, bir şeyin çıktığı yer,
köken, kaynak. M ilitarizm : Bir ülkede ordu gücünün aşırı
derecede ağır basması. Bütün yurt so
MesaJ : Bir devlet büyüğünün, bir sorumlu
runlarının yalnız ordu gücüyle
nun b e l i r l i bir olay veya durum
çözülebileceğini savunan görüş.
dolayısıyla ilgililere gönderdiği bildiri.
Yazı veya sözle verilen, gönderilen bilgi; Millet : Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde
bildirme yazısı, ileti. Yazı veya sözle yaşayan, aralarında dil, duygu, ülkü, ge.
anlatılması amaçlanan duygu veya lenek ve görenek birliği olan insan toplu
düşünce. luğu, ulus. Benzer özellikleri olan toplu·
luk.
M-le : Sorun. Problem. Güç iş.
Milletvekili : Anayasaya göre yasama mecl�
Meslek : Bir kimsenin geçimini sağlamak
sine seçimle giren m illet temsilcisi,
için yaptığı sürekli iş, uğraş, çığ ır, okul,
mebus.
ekol.
Milli : Milletle ılgili, mıllete özgü, ulusal.
Mesullyet : Sorum, sorumluluk.
Milli Gelir : Bır ülkede bir yıl içinde üretilen
Metrutlyet : Hükümdarla yönetilen bir
mal ve hızmalierin para ile ifade edilen
ülkede hükümdarın başkanlığı altında
nel toplamıdır. Başka bir deyişle, bir
parl a m e n to yönet i m i n e d ayan a n
rnemlekette bir yıl içinde ziraat', sanayi,
hükümet b i ç i m i . Osmanlı lmparator·
lıcarel, devlet hizmetleri vs. gibi çeşitli iş
luğu'nda 1876 Anayasasıyla başlayan
kollarında yaratılan malların ve yapılan
ve 1918 Mandres Mütarekesine kadar
hızmetlerin karşılığı olarak bu faaliyetlere
süren ve 1. ve 2. Meşrutiyet dönemı
katılanların elde ettikleri gelirlerin top.
adlarıyla anılan süre.
lamına milli gelir denir. Diğer bir ifade ile
Mevadd : M a ddeler, işler, h u s u s l a r . de, belli bir dönemde üretilen nihai mal
Kanun, nizarn veya numaralannıış bır ve hizmetlerin satın alınması için yapılan
yazının fıkraları. harcamaların toplamıdır.
Mevcut : Var olan, bulunan. Bır topluluğu Milli irade : Ulusal irade
oluşturan bireyların tümü;
Mlllllettlrmek : Milli bir nitelik vermek. Özel
Mevhum : Gerçekte olmayıp var sanılan, sektöre ait yerli veya yabancı firmaları
var diye düşünülen, kurunıuya daya. devlet m ülkiyetine geç irme k , ulusal·
nan, vehmolunmuş. laştırmak.
Mavlevi : MevlevTiik tarikatına bağlı kimse. Milliyetçi : Milliyet ilkesini benimseyen,
Mevlevillk: Mevlana Cellilellın Rumi'nin ulusçu.
görüşlerine dayanan ve oğlu tarafından Milliyetçilik : Maddi ve manevi açılardan mi�
kurulan tarikat. let ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin
Mevllt : Doğma, doğum. Doğum yerı, üstünde tutma anlayışı, ulusalcılık. Mil
insanın doğduğu yer. Hz. Muhammed'in liyetçiliğin çeşitli aniaşılma ve uygulanma
doğumunu, hayatını anlatan me snevi. tarzları vardır. Bazıları, milliyetç iliği bir
Bu masnevi'nin okunduğu dini tören. ülkenin sınırları içindeki bütün halklar
Mezhep : Bir dinin görüş ve anlayış üzerinde bır ayrım yapmadan uygular.
ayrılıkları sebebirle ortaya çıkan kol· Bunları da, ırkçıl ığa kadar götürür.
larından her biri. Oğreti, anlayış, görüş. Monartl : Siyasi otoritenin genellikle miras
Mısra : Manzumenin satırlarından her biri, yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığı
dize. devlet düzeni veya rejim, tek erklik.
1 93
Muaccel : Acele olunmuş. Peşin, hemen Muvafık : Uygun.
ödenmesi gereken. Muvazaa : Danışık, danışıklık.
Muaddel Değişt i r i l m i ş ,
: değ i ş i k l iğe Müdafaa : Savunma, koruma .
uğramış, değişkin.
Müdahale : Karışma, araya girme.
Muadele : Eşitlik, beraberlik, denklik.
Müessese : Kuruluş, kurum.
Anlaşılmaz iş. Denklem.
Müesslr : Dokunaklı. Etkili, sonuçlu. Etken.
Muadelet : Eşitlik, denk lik, eş değeriik.
Müe.z.zln : Namaz vakitlerini bildirmek için
Muadll : Eşit, denk, eş değer.
ezan okuyan din görevlisi.
Mubah : Dince yapılmasında sakınca ol
Müfredat : Bir bütünü oluşturan bireyler,
mayan, yapılması günah veya sevap ol
ayrıntı lar.
mayan. Yapılmasında sakınca
görülmeyen. M üfreze : Türlü askerı görev ve hizmetlerin
yapılması için, küçük bırlıklerden, belli bir
Mucize : Insanları hayran bırakan, tabiat
kuruluşa bağlı kalmadan geç ici olarak
üstü sayılan o l ay, tansık. Insan aklının
oluşturulan gruplara verılen ad.
alamayacağı olay. O lağanüstü, şaşırtıcı.
Müftü : l ı ve ilçelerde Müslümanların din
Muhafazakir : Tutucu
işlerine bakan görevlı.
Muhakeme : Birbirine karşı olan iki tarafı
Mühlm : Önemli.
dinleyerek bir yargıya varma, yargalama.
Bir konuyu zihinde iyice düşünüp ince Mükemmel : Eksiksiz, kusursuz, tam yet
1 94
Mütecalllba: Zorba, zorba takımı. larının saldırıya uğraması durumunda,
karşılıklı yard ımiaşmayı öngören bu ant
Mütenaslp : Orantılı, oranlı, uygun.
laşma, ABD' nin Avrupa'yı kendi yörün
Müttefik : Bağlaşık. Uyuşmuş, birleşmiş. gesinde tutma politikasına ve Batı Avru
Aynı fikirde, uygun. pa devletlerinin SSCB'nin yayılma politi
kasına karşı koyarnama korkusundan
kaynaklanmıştır. Türkiye, NATO üyesidir.
N Nıızıı r : Bakış, bakma, göz atma. Bir konu
hakkında düşünme, görüş. Belli kimse
lerde bu lunduğuna inanılan; insanların,
Nııflle : Yararsız, boşa giden, boş, işe ya hayvanların, mala mülke zarar veren,
ramayan. bakıştaki çarpıcı ve öldürücü güç.
Naklb : Bir kabilenin, bir kavmin başkanı Nıızan Dikkiltin Çekmek : Ilgisini, dikkatini
ya da onun yerine başkanlık eden çekmek.
kimse. Bir tekkede şeyhe yardım eden, Nazan ltıbara Almak : Göz önüne almak,
vekillik yapan en yaşlı derviş ya da ônemsemek, önem vermek, değer ver
dede. Osmanlı devletinde esnaf kuru· mek.
luşları başkanlarından birinin unvanı. Nıızarlya : Kuram, teori.
Naktlbandi : Nakşibend i l ik tarikatından N•ll : Gôbek, kuşak.
olan kimse.
Nesnel : Nesne ile ilgili, nesneye ilişkin,
Naktlbend lllk : Şeyh M u h a m med öznel karşıtı. Gerçeğe varmak amacıyla,
Bahaüddin Nakşibend' in kurduğu, gizli taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm
ibadete dayanan bir tarikat. ve r e n , afa k i . B ireyin kişisel
Nailncı : N alın yapan veya satan kimse, ta. görünüşündEm bağımsız olan, objektf.
kunya. Netlee : Sonuç.
Nailncı K888rl : Hep kendi çıkarına çalışan. Nezih : Temiz, temiz ahlaklı.
Nailncı Keseri Gibi Kendine Yontm•k : Nlrenll : Belli sayıda noktanın konumunu
Yaptığı işlerde hep kendi ç ıkarını kesinlikle tespit edebilmek için, bu nok
düşünmek. taları tepe olarak kabul ederek, bir alanı
N .. : Açıklık, açık ve kesin yargı. lnak, üçgenlere bölme işi.
dogma. Nlrenll Harttıısı : Nirengi yoluyla çıkarılan
N..yonal Sosyalizm (Nszlzm) : Almanya'da harita.
H it ler tarafından kurulan Nasyonal So Nlrenll Noktası : Nirengi işleminde ayrılan
syalist Partisi'nin, Alman ırkının üstürı üçgenlerin tepe noktası.
lüğünü savunan politikası, H itlercilik.
Mispet : Oran. Bağıntı, ilgi, ilinti. Birini üz
H itler, insan ırklarının eşitsizliğini ve
rnek için veya inat olsun diye yapılan iş.
üstün bir ırkın (ari ırkın) varlığını savurı
muştur. Ona göre Alman. Germen ırkının Nitelik : Bir şeyin nasıl olduğunu belirten,
aşağı bir ırkla karışması önlenmeliydi. onu başka şeylerden ayıran özellik,
vasıf, keyfiyet. Bir şeyin iyi veya kötü
NATO (Kuay Atıantık Plıktı ÖrJiitü) : Kuzey
oluşu, kalite.
Atiantik Paktı'nı imzalayan devletlerin
ekonomik durumlarını sarsmadan silah Nizlımname : Tüzük.
lanmasını sağlamakla ve silahlı kuwet· Noktalnıızar : Görüş, görüş açısı.
lerin tek ve etkili bir komuta aıtında to� Noktalnıızıı rd•n: Herhangi bir bakımdan.
lamakla görevli kuruluş. NATO kuruluş
Niıtr : Tarafsız, yansız.
antlaşması, Ikinci Dünya Savaşı'ndan
sonra Doğu Bloku ülkeleri ile Batı Bloku Nuıcu : Nurculuk tarikatından olan kimse.
ülkeleri arasında soğuk savaş döne· Nuıculuk : Saidi Nursi'nin kurduğu bir tari-
minde, 4 Nisan 1949'da Washington'da kat.
imzalandı. Taraflardan birinin toprak- Niifuz : Içine geçme. Söz geçirmek, erk.
1 95
o otorite : Yaptııma ya da yasak etme gacü
ve hakkı, yetke , sulta
Otorlter : Otorite sahibi.
1 96
den bağımsız olarak insanın kendi ira Pazltlvlzm : Olguculuk.
desine, kendi düşüncesine dayanarak Pnıamatıcılık : Doğruluğu ve gerçekliği tek
karar vermesi durumu, hürriyet. yanlı olarak yaln ızca hareketlerin
ÖZI(ürlükçü : Özgürlük yanlısı. sonuçları ve başarıları ile değerlendiren
öğreti.
Öqürlükçü Demokrasi : Bireylerin her
türlü düşüncelerine saygı gösteren, Pragmatizm : Pratik değeri, başarıyı,
yasak koymayan demokrasi biçimi. gerçeğin ölçütü o larak be nimseyen
görüş.
ÖZI(ürlükçülük : Özgürlükçü olma durumu.
Prııematıst : Pragmacı
Prensip : lıke, umde.
p Put : Bazı ilkel toplumlarda doğa üstü güç
ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya
cansız nesne, tapıncak, sanem, fetiş.
H aç.
Pııdlf8h : Osmanlı Imparatorluğu'nda dev·
let başkanına verilen unvan, hükümdar, Putlattırmak : Bir şeyi olağanüstü görerek,
sultan. gereğinden çok değer vermek, put duru
muna getirmek.
Panlallmlzın : Bütün müslümanları aynı
yönetim altında toplama amacını güden Putperaat : Puta tapan.
politik akım.
Pıınturanlzın : Turancılık. Bütün Türklerin
tek vetanda ve tek bayrak altında R
bır leşt irilmesini amaçlayan � � ı m ,
Türkçülük.
Pantürkizm : Türkçülük. Rab : Tanrı
Paradoks : Kökleşmiş inanışiara aykırı ola· Radiksi : Köklü, kesin, kökten.
rak ileri sürülen düşünce. Radikalizm : Köktencilik.
Paravan : Menteşelerle birbirine baglı Raibet : Istek, arzu. Beğenme, itibar.
b i rkaç parçadan oluşan ve yapılarda
Rast : Doğru. Tesadüf. (Atılan şey) Hedefi
bazı bölümleri ayırmakla kullanılan. kat·
vurma.
lanır, taşınır çarçeve li perde. Adından,
yetkisinden, gücünden kendısına belli Raatgalmak : Düşünmediği, ummadığı ha�
etmeden yararlanılan kimse veya kuru de karşılaşmak, rastlamak, tesadüf et·
luş. rnek.
Pıırlamanto : Başlıca görevı yasama, dev Rastgele : Herhangi bir, gelişigüzel, seç
let bütçesini çıkarma, hükümeti denet meden, iyisini kötüsünü ayırmadan,
leme olan ve üyeleri halk oyu ile belirli gelişigüzel, lalettayin. "Işimiz rast gitsin"
bir süre için seçilen meclıs veya meclis anlamında kullanılan iyi dilek sözü.
ler. Rastlamak : Bir kimse ile karşı karşıya ge�
Perspektif : Eşya ve nesne lerin uzaktan mek, karşılaşmak, rast gelmek, tesadüf
görünüşü. Nesneleri bir yüzey üzerine etmek.
görüldükleri gibi çizme sanatı. Rayonalist : Akılcı, usçu.
Plürallst : Çogulcu. Çokçu. Rasyonalizm : Akılcılık, usçuluk.
Pozitif : Olgulara, deneyiere dayalı olarak Refah : Bolluk. varlık ve rahatlık içinde
bazı nitelikleri be lli olan, olumlu, yaşama, gönenç.
müspet.
Reform : Daha iyi duruma getirmek için
Pozitif Billmler : Deney sonuçlarına daya yapılan değişıklik, iyileştirme, düzeltme,
nan bilimler, müspet ilimler. ıslahat.
Pozitivist : Olgucu. Reformcu : Reform yanlısı, ıslahatçı.
1 97
Retonnculuk : Eldeki imkanlarla, ihtililıle biriikiere verilen yazı işlemeli, kenarları
başvurmadan toplum duzeninin daha iyi saçaklı ve gönderli b ayrak. Osmanlı yı).
duruma getirileceğini, sosyal adaletin netim teşkilatında illerle ilçeler arasında
sağlanabileceğini ileri suren siyasi sis yer alan yönetim bölumu, mutasarrıtlık.
tem, ıslahatçılık. Sarftnezar : Sayılmasa da, vazgeçilse de,
Rejim : Yönetme, dUıenleme biçimi, dUzen. bir yana bırakılsa de.
Perhiz, diyet. SarfıiiiiZIIr Etmek : Hesaba kalmamak, say·
Rezerv : Saklanmış, biriktirilmiş şey. Ye mamak, vazgeçmek.
dek, ihtiyat. Sarlh : Açık, kolay anlaşılır. belli, belirgin,
Rezll : Alçak, aşağılık. belgin.
Ruh : Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda Sav : Iddia, tez. Haber, söz. Tanıilanması
vucuttan ayrı bir varlık olarak kabul gereken önerme, tez.
ettiği canlandırıcı ve etkin ilke, tin. Sebep : Bir şeyin olmasına veya belli bir
Canlılık, duygu. En önemli nokta, öz. halde bulunmasına yol açan şey.
Sebep Olmak : Nedeı . olmak. yol açmak.
Selt : Yalnız. tek, sırf. Içinde yabancı bir Sır : Varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak
öğe bulunmayan, mutlak. Istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey,
giz.
Salt Çoiıı nluk : Oylamada, yarıdan bır fazla
(iye sayısının oyuyle sağlanan çoğunluk. Slnıp : Sembol.
Saltenat : B i r u lkede hükumdarın, Slatem : Dizge. Duzen. Bir sonuç elde et
padişahın, sultanın egemen olması. Bır� meye yarayan yöntemler duzeni. Yol,
yöntem, model, tip.
nin bir işte, biryerde bulunan kımseler
uzerindeki egemenliği. SlyaMt : Politika siyasa. Devlet işlerini
duzenleme ve yurUtme sanatıyla ilgili
Saıı : Ün, şan, şÖhret. Saygı veya belirtma
özel göruş veya anlayış.
sözu, unvan.
Sly..l : Siyasetle ilgili, siyasal, politik. Siya.
Sanayi : Ham maddeler işlemek, eneıji kay.
setçi, politikacı.
naklarını yaratmak için k u l lanılan
yönt e m l e rin ve araçların butunu, Slyonlııt : Siyonizmle ilgili. Siyonizm yanlısı.
endustri. Slyonlzm : XIX. yuzyıl sonlarında çeşitli
Sancak : Bayrak, liva. Çoğunlukla askeri ulkelerde Yahudilerce ortaya atılan Filis-
1 98
lin'de bağımsız bir Yahudi devleti kur Sömiirııeclllk : Genel olarak bir devletin
mayı amaçlayan akım. başka ulusları, devletleri, toplulukları,
siyasal ve ekonomik egemenliği altına
Slotıan : Kısa ve çarpıcı propaganda sözii.
alarak yayılması veya yayılmayı istemesi,
Somut : Gerçekliği algılanabilen, miişah
miistemlekecilik.
has. Somut olan şey. Soyut karşıtı.
Sömiirmek : Bir kimseden veya bir şeyden
Sosyal Demokrasi : Siyasal demokrasi
haksız ve surekli çıkarlar sağlamak.
içinde emekçi sınıfların sosyal ve eko
Üretim araçları sahipleri, başkalarının
nomik haklarının genişletilmesi amacına emeğine ve onların yarattıkları değerlere
yönelik tum savaşımiarı kapsayan bir el koymak. Bir ulus veya devlet, diğer bir
öğretidir. Sosyal demokrasi, ya da de
ulusun veya devlet in doğal kaynakla
mokratik sol, sosyalizm ile liberalizmin rından, ekonomik değerlerinden çıkar
bir sentezidir. Giiniimiizde sosyal de sağlamak.
mokrasi, demokratik sol ile demokratik
Sömiirii : Sömiirmek işi.
sosyalizm arasında bir ayrım kal
mamıştır. Sosyal demokrasi, eşdeyimle Sömiiriicii : Sömiirüyii gerçekleştiren, sö-
demokratik sosyalizm, her iilkenin kendi miirgen, istismarcı.
iç durumu ve yapıları içinde değişik nite Sömiirii lme : Sömiirülmek işi.
likler kazanmakla ve biçimlenmektedir.
Sömiirii lmek : S(ımiirmek işine konu olmak.
Kimi ülkelerde siyasal yanı, yani demok
ratik niteliği ağır basmaktadır. Kimisinde
Söylev : Bir topluluğa diişiinceler, duygular
ise, toplumsal ve ekonomisel reformları aşılamak amacıyla söylenen, uzunca,
ileri geçmekte, önde yer almaktadır. coşkulu ve giizel söz, nutuk, hitabe.
Fakat hangı yanı ağır basaısa bassın, Spekül•syon : Kurgu. Ortal ıktaki darlıktan
ana amaç, her yerde insan haklarını yararlanarak aşırı kazanç sağlamak için
biitünü ile egemen kılmak ve ekonomik· kurulan düzen, vrugun.
sel bakımdan yeniden yapılanmaları, gi Spekülatif : Kurgusal.
derek refah ı , kalkınmanın iirünlerini · Spekülatör : Vurgun, muhtekir.
hakça böliişmek, yaymak ve bir biitün
Standart : Belli bir tipe göre yapılmış veya
olarak halkın mutluluğunu sağlamaktır.
Demokrasiyı, özgürlükleri, adaletlı gelır ayrılmış. Belirli ölçülere, yasaya, ku�
dağılımını, fırsat eşitliğinı bır arAda lanıma uygun olan. Örnek veya temel ola
rak alınabilen, tek biçim.
gerçekleştırmektir.
S•yallst : Sosyalizm yanlısı, toplumcu . Statiiko : Yüriirlükte bulunan antlaşmalara
göre olması gereken veya süregelen du·
Sosyalizm : Kapital ist sıstemdekı sosyal rum.
haksızlığı eleşiiren ve onun yerine
Sual : Soru.
sınıfsız, yani çalışanlardan ıbaret tek
sınıflı bir toplumun geçmesı gereğini Suni : Yapma, yapay, takma. Yapmacık, eğ-
öne siiren siyasi ve iktisadi teoriye sos reti.
y a l izm denir. Ü retım ve değişim Siibjektlf : Öznel, nesnel karşıtı.
araçlarının özel mülkiyetten çıkarılması
SiikOn : Durgunluk, dinginlik, hareketsizlik.
ve ekonomize plan uygulanmasını amaç
lar. Siikot : Susma, konuşmama, söz söyle-
meme .
Soyut : Soyutlama ile elde,edilen. varlığı
ancak eşyada gerçekleşen, miicerret, Siileymancı : Siileymancılık tarikatından o
somut karşıtı. Anlaşılması, kavramlması lan kimse.
giiç. Siileymancılık : Sü leyman A l i Resul
Sömürııe : Bir devletin kendi Lllkesinin tarafından kurulan bir tarikat
sınırları dışında egemenlik kurarak Siireç : Aralarında birlik olan veya belli bir
yönettiği ekonomik veya siyasal çıkarlar düzen içinde tekrarlanan, ilerleyen,
sağladığı iilke, sömiiriilen iilke, miis gelişen olay veya hareketler dizisi, veti·
temleke, koloni. re, proses.
1 99
ş Tablat : Insan faaliyetlerinin dışında kendi
kendini surekli olarak yeniden yaratma
ve değiştiren guç , can lı ve cansız mad
delerden oluşan varlığın hepsi, doğa.
Şah• : Kimse, kişi, zat. Tabii özellik. Bir kimsenin eğilimlerinin, iç
Şark : Doğu gudulerinin hepsi, huy.
Şaf : Yetki ve sorumluluğu olan, yöneten Tabii : Tab iatta olan, tabiatta bulunan.
kimse, önder, lider. Baş, yönetici duru Olağan, alışılmış. Katıksız, saf. Elbette,
munda bulunan. tabii olarak, işin gereği olarak.
Şarlat : Kuran'daki ayetlerden, peygambe Tabiiyat : Bir şeye veya bir kimseye bağlı
rin sözlerinden çıkarılan, dini temellere olma, bağımlılık, bağlılık. Uyrukluk.
dayanan Muslumanlık kanunları, Islam Tabu : Kutsal sayılan bazı ınsanlara, hay
hukuku. Osmanlı Devleti'nde uygulanan vanlara, nesnelere dokunulmasını, ku�
ve Hanefi mezhebi anlayışına dayanan lanılmasını yasaklayan, aksı yapıldığında
şeriat duzeni, Cumhuriyet döneminde zararı dakunacağı düşunuren dini inanç.
özel bir yasayla, 3 Mart 1924'de, ylırur Yasaklanarak korunan (nesne, kelime,
lukten kaldırılmıştır. davranış).
Şeriatçı : Şeriat kanunlarının uygulanmasını Tabulattırmak : Tabu kabul edılmek, tabu
isteyen kimse. gibi görunmek, tabu degerı kazanmak.
Şeriatçılık : Bir ulkenin şeriat esaslarına Taelll : Değişiklik.
göre yönetilmesi. Şeriatçılık, laiklik ve Tahakküm : Baskı, zorbalık. hukmetme.
demokrasinin karşıtı olan bir sistemdir.
Tahlll : Çeşitli yönlerden vııya maddelerden
Şeyh : Tarikat kurucusuna, bir tarikatta en oluşan bir şeyi çözumleme. Analiz.
yüksek dereceye ulaşmış olan kimseye,
Tahrik : Yola çıkartma, hareket ettirme,
tarikat buyuklerine veya tarikat kol
kımıldatma. Kışkırtma.
larından birinin başında bulunan kim
seye verilen ad. Tahelsat : Bir kimseye, bır kuruluş veya
topluluğa ayrılmış para, ödenek.
Şeyhlik : Şeyh olma durumu.
Taklit : Belli bir örneğe benzerneye veya
Şeyhüllalam : Osmanlı Imparatorluğunda,
benzetmeye çalışma. Öykünmek.
kabinede sadrazamdan sonra yer alan
ve din işlerine bakmakla birlikte dünya Takrlr : Yerleştirme, yerleştirilme. Anlatma,
işlerine de din bakımından karışan liye. anlatış. ders vemıe. Önerge. Resmi ola
rak yazı ile bildirme.
Şlar : Belgi. Iz, işaret. Ayırıcı işaret. Adet, iyi
ve ayırt edici, adet. Taktik : Turlu savaş araçlarını belli bir so
nuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde
Şoven : Şovenizmden yana olan kimse, gö
b irleştirerek ve kullanarak kara, deniz
rlış.
veya hava savaşını yönetme sanatı, ta
Şovanlzm : Değişik ırk ve uluslar arasında biye. Istenen sonuca ulaşmak amacıyla
duşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu izlenen yol ve kullanılan yöntemlerin
yolda kışkırtmada bulunan aşırı ulus tumu.
çuluk akımı. Bir ırkın ustlınluğünü savul"f
Tamlm : Genelge, sirkuler.
ma.
Yanıtlama : Yanıtlamak işi, ispatlama. Öne
ŞOra : Danışma kurulu
surulen b i r idd i anın doğruluğunu
Şuur : Bilinç. mantıksal yöntemle göstemıe.
Yanıtlamak : Bir iddianın gerçekliğini inkar
edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, is
T patlamak. Muhakeme etme yoluyla veya
tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu
ortaya koymak.
Taaeeup : Bağnazlık. Tann : Allah. Çok tanrıcıl ıkta var olduğuna
200
inanılan insan ustu varlıklardan her biri, Tehdit : Birinin gözunu korkutma, korku ver
ilah. me, göz dağı.
Tanzim : Sıraya koyma, sıralama. Duzett Takbir : Muslumanlıkta Tanrı ' n ın buyuk
me, duzenleme. IUğunu, yiiceliğini anmak için söylenen ve
Allah-u Ekber sözlı ile başlayan duanın
Tanzimat : Sultan Abdulmecit zamanında,
adı.
1839'da Gulhane ·Hatt-ı Humayunu
adıyla anılan bir fermanla ilan edilen, Takal : Bir malın yapımının, tek bir kuru
yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu luşun elinde bulunduğu durum; herhangi
iyileştirmenin yapıldığı dönem. bir uretim alanını devletin elinde tutma,
satışı tek elden yönetme ve fiyata hakim
Tanzlmatçı : Tanzimat hareketinde görev
olma durumu, inhisar, monopol. Bir tek
almış olan kimse. Tanzimat yanlısı kim
şeye tek başına sahip çıkma.
se.
Takalci : Tekel kuran ve bu tekeli kabul ett�
Tarif : Tanım. Bir işin yapılış yöntemini
ren, inhisarcı.
açıklama ve belirtme. Bir şeyin bulundu
ğu yeri, çevre ile ilgisini belirterek açık· Takka : Tarikattan olanların barındıkları,
lama. ibadet ve tören yaptıkları yer. dergah.
Tartkat : Aynı dinin içinde, tasavvufa daya TeknoloJI : Bir sanayi dalı ile ilgili yapım
nan ve bazı ilkelerle birbirinden ayrılan yöntemleri, kullanılan araç, gereç w alet
Tanrı'ya ulaşma arzusuyla tutulan yo: leri kapsayan bilgi.
lardan her biri. Mevlevi tarikatı. Bektaşi Talikkl : Anlayış, görüş. Kabul etme, say
tarikatı. ma.
Tarikalçı : Tarikatları yaşatmak isteyen, o Telkin : (Bir duyguyu, bır düşünceyi) Aşıla
yolda çalışan (kimse). Tarikata bağlı mA. Ölü gömüldükten sonra mezar ba
olan (kimse). şında ımamın söyledığı dini sözler. Bilinç
Taaavvuf : Tanrının niteliğini ve evrenın dışı bır sürecın ayrıc alığıyla, kışinin ruhi
oluşumunu varlık birliği (vahdet-ı vücut) veya fizyolojik alanıyla ılgılı bır duşün
anlayışıyla açıklayan dini ve felsefi a kım, cenin gerçekleştirilmesi.
Islam mistisizmi. Temin : Korkusunu giderme , inanç verme,
Tasavvufi : Tasavvufla ilgili, tasawuta aıt. sağlama, elde etme, gerçekleştırme.
Tastlye : Arıtma, ayıklama, temızleme. Bir Teokrasl : Siyasi iktidarın, Allah'ın temsile>
tica ret kuruluşunu kapatmak. Yok leri olduklarına inanılan din adamlarının
etmek, ortadan kaldırmak. Işine son elinde bulunduğu toplumsal, siyası dü
•
vermek. zen, din erki.
Tatbik : Uygulama, pratik. Teokratık : Teokrasiye dayanan.
Tatlıiki : Uygulama ile ilgili, uygulamaya yer Teori : Kuram, nazariye.
veren, uygulamalı, pratik.
Teorik : Kurama dayanan, kuramsal, naza
Taviz : Ödün, ödunleme. ri.
Tavsiye : Öğütleme, yol gösterme. Bir kim Tercih : Bir şeyi öburune göre daha iyi,
seyi iyi tanrtarak salık verme. Bir şeyin, ustun veya önemli sayma, yeğ tutma,
bir kimsenin iyi, işe yarar olduğunu ilgili yeğleme.
kişiye söyleme, referans. Salık vermek. Taroüma : (Dilden dile) tercume. Çeviri.
Tayin : Ne olduğunu anlama, gösterme,
Terennüm : Guzel ve alçak sesle şarkı
belirtme, kararlaştırma. Atama.
söyleme. Anlatma, ifade etme.
Teb'ld : Uzaklaştırma. Uzağa gönderme.
surme. T8f8bbüs : Girişim, girişme.
Te'bld : Ebedileştirme. Tatkil : Oluşturma, ortara çıkarma, meyda
Tedblr : Önlem na getirme. Oluşum. Orgütlerne.
Tefeci : El altından yuksek faizle ödunç T8fkllat-ı Esasiye Kanunu : Anayasa.
para veren kimse, faizci, murabahacı. Tatkik : Inceleme.
201
Tevkif : Durdurma. (Bir suç dolayısıyla bir� Turancı : Turancılık yanlısı (kimse, görüş
ni) Tutuklama. vb.)
Tevzl : Dağıtma, üleştirme. Turancılık : Osmanlı Imparatorluğunun son
Tezahür : Belirme, görünme, gözükme, or yıllarında, Osmanlılık ve Islamcılık akım
taya çıkma, oluşma. Belirti. ları karşısında bütün Türklerin tek va
Tılsım : Tabiat üstü işler yapabileceğine tanda ve tek bayrak altında birleşti
inanılan güç. Büyülü şey, muska. Çare, rilmesini amaçlayan akım, Türkçülük.
önlem, kuwet. Tııtaıık : Savaşta ele geçen düşman, esir.
Ticani : Ticani tarikatından olan kimse. G itmesine engel olunan, serbestçe ha
Ticanilik : Ahmet Teycani'nin kurduğu bir reketine enge l olunan. Bir şeye veya bir
tarikat. kimseye çok bağlı, kendisini bir şeyin et
kisinden kurtaramayan kimse.
TinıNI : Sembol, örnek, simge'.
'foprak Reformu : Büyük toprakların top. Tutucu : Mevcut toplumsal düzeni, düşün
raksız veya az topraklı çiftçilere dağ� celeri ve kurumları deği�Jtirmeden olduğu
tılmasıdır. Ancak, toprak reformu, sade gibi korumak isteyen (kımse). muhafa
ce bir toprak dağıtımı olarak anlaşılma zakar.
m a l ıd ı r . Toprak reformunda bazen, Türban : Ince kumaştan yapılmış, başı
hatta çoğu zamanlar hedef, parçalan sıkıca kavrayan bir baş sargısı.
mış olan toprağın toplulaştırılmasıdır. Az Türbe : Genellikle ünlü bır kimse için
gelişmiş ülkelerde 1950'1i yıllar sonrası yaptırılan ve içinde o kımsenin mezarı
tarımsal kalkınmayı gerçekleştirmek, bulunan yapı.
toprak mülkiyeti ve işletme düzeninin
Türbedar : Türbede hizmet gören, türbeyi
sorunlarını çözmek ve tarım sektörün
bekleyen kimse, türbe bekçisı.
den kalkınmanın, daha doğrusu sanay�
leşmenin finansmanını sağlamak için Tüzük : Herhangi bir kurumun veya kuru
kaynak aktarmak üzere toprak reformu luşun tutacağı yolu ve uygul ayacağı
na gidilmeye başlanmıştır. Büyük toprak hükümleri sırasıyla gösteren maddelerin
mülkiyetinin varlığı, özellikle kırsal kesim hepsi, nizamname, statü.
de gelir dağılımını bozduğundan refor
mun, toplumsal amacı da bu olmaktadır.
Siyasal amaçsa demokratik toplumlarda
insanların demokrasiye tam katılımını
u
sağlamak ve özellikle kırsal kesimdeki
tarım üreticisini de toprak sahibirıin etki
Ulua : Aynı sınırlar içinde, aynı bayrak altın
alanından çıkarmak ol maktadır.
da yaşayan, aralarında tarıhi bağ, kültür
Totıılltarlzm : Totaliter rejim ve kur am. ve ülkü birliği bulunan topluluk, millet.
Totaliter: Demokratik hak ve özgürlüklerin
Ulusal : U lusla ilgili, ulusa özgü, milli.
baskı altında tutulduğu, bütün yelkilerin
bir elde veya küçük bir yönetici grubu Ulusallattırına : Millileştirme.
nun e l inde toplandığı demokratik ol UluAI lnıde : Seçimler sonucunda u!usun
mayan (devlet düzeni), bütüncül. (milletin) ç�ıunluğunun gösterdiği yolun
Totem : Ilkel toplumlarda topluluğun ondan belirmesi. Ozellikle cumhurıyetlerde ve
türediği sanılan ve kutsal sayılan hay. demokrasilerde ulusal (milli) irade yöne
van, ağaç, rüzgar gibi herhangi bir tabi i timin temelidir.
nesne, ongun. Ulualararası Panı Fonu (IMF) : Ulusal para
Tulılı : Cennette bu lunduğuna inanılan, ların kambiyo değerlerinde istikrar sağ
kÖkü yukarıda, dalları aşağıda büyük bir layarak uluslararası para dalgalanma
ağaç . larını önlemek, uluslararası ticareti geli�
Turan : Turancıların dünyadaki bütün Türk tirmek, dış ödemelerde güçlük çeken
leri birleştirerek kurmayı amaçladıkları üye devletlere yardımda bulunmak ama
devletin adı. cıyla kurulmuş uluslararası mali kuruluş.
202
Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak 1946 bir buyruk veya düşüncenin pe�ambere
yılında kuruldu. 1980 yılında 138 üyesi veya pe�amber tarafından, insanlığa bil
oldu. Merkezi Washington'dur. Uluslara dirilmesi, aşım.
rası Para Fonu'nun sermayesi üye dev Veliaht : Bir hükümdarın ölümünden veya
letlerin katkılarıyla oluşmuştur. Türkiye, tahttan çekilmesinden sonra tahta
IMF'ye üyedir. geçmeye aday olan kimse.
Umde : Ilke, prensip. Veri : Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir
Umumi : Genel. muhakemenin temeli olan ana öğe ,
muta, done. Bir sanat eserine veya bir
Unvan : Bir kimsenin işi, mesleği veya top.
lum içindeki durumu ile ilgili olarak ku� edebi esere temel olan ana ilkeler.
lanılan ad, san. Veelle : Sebep, bahane. Elverişli durum,
Ua : Akıl. fırsat.
ü y
U çkaıiıtçı : Yalancı, dolandırıcı, hileci, Yadaıma : Yadsımak işi, inkar. Bir yargıdan
düzenci kimse. onun karşıtı olan yargıya geçme, nefiy.
Ufiirükçii : Okuyup üfleyerek hasta lıkları Yadaımak : Yaptığı bir işi, söylediği sözü
veya tanık olduğu bir şeyi yapmadığını,
savdığını ileri süren ve böylece bilgisiz
kimseleri dalandıran düzenbaz kimse. bılmedığinı söylemek, yaptığını saklamak,
inkAr etmek. Ilgili, bağlı bulunduğu bir
Ufiirükçüliik : Üfürükçünün işi.
şeye yabancı kalmak:
Ü lkü : Amaç edinilen, ulaşılmak istenen
Yelilemak : (Konu, olay, durum, kimse için)
şey, ideal. Diğerlerinden daha üstün görüp ona
ii mmet : Hz. Muhammed ' i n çevresinde yönelmek, yeğ tutmak, tercih etmek.
toplanan Müslümanların tümü. Yentl : Yenmek işi, utku, zafer, galibiyet,
iimmatçl : Ümmetçilik yanlısı olan (kimse, galebe.
görü"ş vb.). Yineleme : Yinelamek işi, tekrarlama.
ii mmetçlllk : Bir Islam topluluğu olarak ka� Yinelamek : Tekrar etmek, tekrarlamak.
mak amacını güdenlerin görüşü. Yobaz : Dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran,
U nivelilite : Bilimsel özerkJ iğe ve kamu başkalarına baskı yapmaya yönelen
tüzel kişiliğine sahip yüksek düzeyde (kimse). Bir düşünceye, bir inanca aşırı
eğitim, öğretim, bilınısel araştırma ve ölçüde bağlı olan (kimse). Kaba saba, in
yayın yapan fakülte, enstitü, yüksek celiksiz (kimse).
okul ve benzeri kuruluş ve birim lerden YÖ K (Yiikaeköıiretlm Kurumu) : Yüksek·
oluşan öğretim kurumu. öğretim kurumlarının öğretimini planla
Univenliteli : Üniversite öğrencisi. mak, düzenlemek, yönetmek, denetie
mek amacı ile oluşturulan kurum, kurul.
V
z
Vaaıf : Nitelik
Vehabl : Abdülvehhab tarafından kurulan Zalim: Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı,
mezhep ve buna uymuş kimse. zulmeden.
Vahly : Dini inanışa göre, Tanrı tarafından Zaruret : Mecburiyet, zorun luluk, zorunluk.
Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik.
203
Zavlye : Köşe. Anlayış, görüş. Açı. Küçük
tekke.
Zade : "Vurulmuş, uğramış, yakalanmış"
anlamıyle tamlamalar meydana getirme
de kullanılır. AfeUede, kazazede.
Zambil : H asırdan örülmüş saplı torba.
Zerre : Çok küçük parçacık.
Zıt : Karş�.
Zlhnlyat : Bir toplum veya topluluktaki b�
reylerde görüş ve inanış etmenlerinin
etkisiyle be l iren düşünme yo l u ,
düşünüş biçimi.
Zulnıat : Karanlık.
Zulmetmek : Eziyet etmek, işkence etmek.
Zulüm : Güçlü bir kimsenin yasaya veya
vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı
kötü durum, kıyım, kıygı , acımasızlık,
haksızlık, cefa.
Zümre : Topluluk, takım, grup. Hir, cins.
204
iÇINDEKiLER
BIRINCI BÖLÜM
205
iKINCI BÖLÜM
206
Asım ASLAN, Kırşe h i r ' i n
Akç akent i lçesinde dogd u .
Ankara Ü n ive rsite s i H u kuk
Fakülte s i ' n i bitird i. Yurdumu
zun degişik yöre leri nde kay
maka m l ı k ya ptı . I stifa etti.
Şimdi ise yayıncılıkla ugraş
maktadır.