You are on page 1of 160

YİĞİT SERTDEMİR /TOPLU OYUNLARI 1

Bu kitaptaki oyunların Fikir ve Sanat


Eserleri Yasasından ve yasalardan
kaynaklanan tüm hakları
yazarına aittir.
Yayınlanan oyunların sahnelenmesi,
oynanması, herhangi bir amaçla
eserlerden yararlanılması ancak
eser sahibinin iznine bağlı olduğundan,
bu oyunlardan yararlanacak
kişi veya kurumlarla, kuruluşların
oyunun yazarına
doğrudan başvurmaları zorunludur.

Türkiye Yayın Hakları:


© TEM Yapım Ltd.

Mitos-Boyut Tiyatro Yayınları


Oyun Dizisi 204
Yiğit Sertdemir / Toplu Oyunları 1

1. Basım: Eylül 2005

Baskı: Ulus Matb. -Topkapı-İstanbul; Tel 212. 544 51 59

ISBN 975-7468-94-0

TEM Yapım Yayıncılık Ltd. Şti.


Ağa Çırağı Sok. 7/2 Gümüşsuyu-Beyoğlu / 80090 İstanbul
Tel: 212. 249 87 37-38; Fax: 212. 249 02 18
E.posta: temyapim@yahoo.com
Mitos-Boyut Yayınları * OYUN DİZİSİ 204

Aileme...

YİĞİT SERTDEMİR

TOPLU OYUNLARI 1

BEKLEME SALONU
Bir Perde

O. B. E. B.
[Ortak Bölenlerin En Büyüğü]
İki Perde
4

İÇİNDEKİLER

Bekleme Salonu,... 5

O. B. E. B. [Ortak Bölenlerin En Büyüğü],... 39

"Yiğit Sertdemir ve Oyunları"/ Doç. Metin Balay,... 155

Yiğit Sertdemir'in Özgeçmişi,... 158


YİĞİT SERTDEMİR

BEKLEME SALONU

Bir Perde
6 Bekleme Salonu

KİŞİLER

GRİLİ ADAM
KADIN
SİYAHLI ADAM

İlk oynanış:
23 Eylül 2003 / 'Altıdan Sonra Tiyatro' /Maya Sahnesi-İstanbul

Görev alanlar:
Yöneten: Gülhan Kadim
Dekor ve Kostüm: Esra Kudde
Grili Adam: Onur Tuna
Siyahlı Adam: Yiğit Sertdemir
Kadın: Sevi Orakoğlu / Selin Girit

Işık: Aslı Can Kortan


Teknik Ekip: Erkan Kortan, Seda Özen Yürük, Ebru Gözdaşoğlu
Bekleme Salonu 7

(Odada iki adam. Siyahlı Adam gazete okuyor, Grili Adam


çantasındaki eşyaları içine tekrar yerleştiriyor. Arkada duran
kapıya yaklaşan ayak sesleri. Kapı açılır. Kadın girer. Yüzü
beyaz. Kapının önünde durur. Arkasına yaslanır, kapı kapa­
nır. Siyahlı Adam gazeteden başını kaldırmadan göz ucuyla
bakmıştır. Grili Adam, Kadını izler. Kadın yavaşça gelip boş
olan üçüncü koltuğa oturur. Elleri titremekte. Kucağında
duran çantasını sıkmış. Sessizlik.)
GRİLİ ADAM Su?
KADIN Efendim?
GRİLİ ADAM Su. İçer misiniz?
KADIN Yo. (Es) Teşekkür ederim. (Es) Neden?
GRİLİ ADAM Efendim?
KADIN Neden su içer misiniz diye sordunuz?
GRİLİ ADAM Şey... biraz... şey görünüyorsunuz da...
KADIN Ne görünüyorum?
GRİLİ ADAM Solgun. Belki su içerseniz...
KADIN İyi gelir diye düşündünüz.
GRİLİ ADAM Evet.
KADIN Evet... (Es) Belki de içmeliyim.
GRİLİ ADAM Belki de...
KADIN Belki de... (Es) Özür dilerim.
GRİLİ ADAM Ne için?
KADIN Bir an şey sandım da...
GRİLİ ADAM Ne sandınız?
KADIN Şey işte...
GRİLİ ADAM Ne?
KADIN İçmek zorundaymışım gibi...
GRİLİ ADAM Neden zorunda olasınız?
KADIN Sizi şey sandım da... Belki de özellikle sordunuz
içer misiniz diye. Nasıl bir tepki vermem gerektiğini bi­
lemedim. Ama anlaşılan siz de...
8 Bekleme Salonu

GRİLİ ADAM Evet, ben de.


KADIN Evet. Öyleyse... Evet. (Es) Su... (İçer) Siz de içer mi­
siniz?
GRİLİ ADAM Yo. (Gülerek) Pek heyecanlı sayılmam.
KADIN Öyle mi? Ah, hayır. Siz şey sandınız. Tabii canım,
nereden bileceksiniz. Ondan değil. Şey, ben, az önce
asansörde kaldım da...
(Siyahlı Adam gazeteyi indirir)
GRİLİ ADAM Asansörde mi kaldınız? Hay Allah! İyi misi­
niz?
KADIN Evet, evet. Şimdi iyiyim. Nasıl oldu anlamadım. Ye­
dinci kattayken birden duruverdi.
GRİLİ ADAM Yalnız mıydınız?
KADIN Neyse ki hayır. Bir bayan daha vardı yanımda. Far­
kında olmadan çığlık atıvermişim. Beni sakinleştirmek
ona düştü.
GRİLİ ADAM Görevliler hemen geldi mi bari?
KADIN Sanmıyorum.
GRİLİ ADAM Anlamadım.
KADIN Şey, ben biraz fazla telaşlandım. Ne kadar süre geç­
tiğini pek bilmiyorum. Ama yanımdaki bayan, görevli­
nin on dakika içinde geleceğini söylediğine göre...
GRİLİ ADAM Neyse, kurtuldunuz ya, önemli olan o.
KADIN Evet. Teşekkür ederim. (Sessizlik) Şanssızlık işte.
(Sessizlik) Böyle şeyler de hep beni bulur zaten. (Sudan bir
yudum daha alır) Gerçekten iyi geldi.
GRİLİ ADAM (Çantasını tekrar kontrol ederken) Hı hı...
(Kadın bir an durur. Sehpanın üzerinden bir dergi alıp karış­
tırmaya başlar. Sessizlik)
KADIN Siz uzun zamandır bekliyorsunuz herhalde.
GRİLİ ADAM Sayılır.
(Sessizlik)
KADIN Beş dakika içinde başlıyoruz dediler.
GRİLİ ADAM Evet.
Bekleme Salonu 9

(Kadın makyajını tazelemek için malzemeleri çıkartırken dö­


ker)
KADIN Affedersiniz.
(Makyaj yapmaya başlar. Siyahlı Adam sigara yakar. Kadın
önce dumanı uzaklaştırmayı dener)
KADIN Pardon... Affedersiniz... Daha var mı?
(Siyahlı Adam, Kadın 'a sigara uzatır)
KADIN Hayır, hayır. Yanlış anladınız. Sigaranızın bitmesi­
ne daha var mı demek istedim.
SİYAHLI ADAM Epeyce...
KADIN Ama, şey, ben biraz... Havasız bir yerdeyiz. Benim
de şeyim, alerjim var. Duman...
SİYAHLI ADAM Söndüreyim mi?
KADIN Mümkünse...
SİYAHLI ADAM Aslında... değil.
KADIN Ha, özür dilerim. (Es) Neden diye sorabilir miyim?
SİYAHLI ADAM Ben sizin su içmenize karışmadım.
KADIN (Yüzünde gergin bir gülümsemeyle) Açıkçası aradaki
bağlantıyı pek kavrayamadım.
SİYAHLI ADAM Basit. Siz su içerek rahatlıyorsunuz, bense
sigara...
KADIN Aynı şey mi?
SİYAHLI ADAM Elbette...
KADIN Nasıl?
SİYAHLI ADAM Bardağın dişlerin arasında gidip gelerek
çıkarttığı sesi hiç sevmem.
KADIN Ya. Özür dilerim. Hiç fark etmemiştim. (Grili
Adam’a) O kadar ses çıktı mı gerçekten?
GRİLİ ADAM Ben duymadım.
KADIN Gördünüz mü?
SİYAHLI ADAM Buna karşı hassas olan benim. Sizin duma­
na hassas olmanız gibi. (Grili Adam'a) Sigaram sizi rahat­
sız ediyor mu?
GRİLİ ADAM Pek sayılmaz.
ıo Bekleme Salonu

SİYAHLI ADAM Gördünüz mü?


KADIN Ama...
SİYAHLI ADAM Algıda seçicilik diye bir şeyi hiç duymadı­
nız mı? Her insan kendini ilgilendiren yönüyle algılar
hayatı. Mesela siz! Dumanımdan rahatsız oluyorsunuz
çünkü, -sözde- alerjiniz var. Ama belki de beyefendinin
dikkatini çeken, ne kadar sıklıkla sigara içtiğim. Diyelim
ki, beyefendinin babası kanserden ölmüş, o da, bu üzücü
olaydan beri, herkesin ne kadar sigara içtiğine dikkat
eder olmuş. (Grili Adam'a) Olamaz mı?
GRİLİ ADAM Mümkün.
KADIN Ama
SİYAHLI ADAM Yani, aynı olaydan, iki ayrı insan iki farklı
yönden etkilenebiliyor.
KADIN İyi ama...
SİYAHLI ADAM Bundan da şu sonuca varıyoruz ki; siz bel­
ki de sadece 'özel rahatsızlığınız'dan ötürü hiç kimsenin
umursamadığı bir şeye tepki gösteriyorsunuz. Sizce bu
haksızlık değil mi?
KADIN Ben...
SİYAHLI ADAM Anlaşılan dersinizi iyi çalışmamışsınız.
Bence yol yakınken vazgeçin. Kovalarca su içseniz de
fayda etmez sonra...
KADIN Siz... çok... küstahsınız.
SİYAHLI ADAM Siz... sadece güzelsiniz.
(Sessizlik. Kadın sinirle makyajına döner. İki adam mütebes-
sim. Siyahlı Adam sigarasını söndürür. Saatine bakar. Oda­
da dolaşır. Eşyaları karıştırır.)
GRİLİ ADAM Beş dakika doldu.
KADIN Baksak mı dersiniz?
GRİLİ ADAM Doğru olur mu sizce?
KADIN Şey... belki de... yani... olmaz değil mi?
GRİLİ ADAM Herhalde...
KADIN Çağırılmayı beklesek daha iyi galiba...
Bekleme Salonu

(Sessizlik)
KADIN Nasıl olacak acaba?
GRİLİ ADAM Herhalde, diğerleri gibi...
KADIN Öyle mi?
GRİLİ ADAM Evet. Yalnız biraz daha zor...
KADIN Tabii, değil mi?
(Sessizlik)
KADIN Gidip baksam mı7
GRİLİ ADAM Siz bilirsiniz.
KADIN Beklemekten sıkıldım.
GRİLİ ADAM Haklısınız.
KADIN (Kalkarken) Lavaboya gidiyormuş gibi yaparım.
(Siyahlı Adam'la karşılaşır. Siyahlı Adam önce davranıp çık­
ması için kapıyı açmaya kalkar.)
SİYAHLI ADAM Buyurun güzel bayan.
(Kapı açılmaz. Zorlar yine açılmaz.)
KADIN (Gülümseyerek) Bunu neye bağlasak acaba? Dersini­
zi iyi çalışmamanıza mı, yoksa özel rahatsızlığınıza mı?
SİYAHLI ADAM Sıkışmış.
KADIN İzin verir misiniz? (O da dener, başaramaz.) Sıkışmış.
SİYAHLI ADAM Dâhiyane.
KADIN Ne yapacağız?
GRİLİ ADAM Sıkıştığına emin misiniz? Yanlışlıkla kilitlen­
miş olmasın?
SİYAHLI ADAM Evet?
KADIN Bilmem... yani... Neden kilitlensin ki? Sıkışmıştır
herhalde.
GRİLİ ADAM O zaman bekleyelim. Nasıl olsa gelip açarlar.
KADIN Değil mi? Hay Allah. Bendeki şansa bakın. Önce
asansör, sonra da bu...
GRİLİ ADAM Böyle aksilikler her zaman olur.
KADIN Yine de... yani... saatlerdir binadan dışarı çıkmadım.
Bir de üstüne iki kez kilitli kalmak... yani... ister iste­
mez... Neyse... Bekleyelim... (Su içer)
12 Bekleme Salonu

(Sessizlik. Bekleme salonunda, bekleyiş)


KADIN (Saatin tiktaklarına takılmış kendi kendine) Tik.. tak...
tik.. tak..
(Kendine bakıldığını fark edince gülümseyerek geçiştirir)
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM Eee?
(Sessizlik)
GRİLİ ADAM Hiç.
(Siyahlı Adam sıkıntıyla dolaşmaya başlar. Sabırsız. Sessiz­
lik.)
KADIN Yedi dakika...
(Siyahlı Adam kapıya yönelir tekrar. Sessizlik.)
GRİLİ ADAM Neredeyse gelirler.
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM (Bir süredir dinlediği kapıdan baştın kaldır­
madan) Sanmıyorum.
(Sessizlik)
GRİLİ ADAM Efendim?
SİYAHLI ADAM Sanmıyorum dedim. Dışarıda hiç ses yok.
KADIN Nasıl yani?
SİYAHLI ADAM Gelin bakın. Siz de dinleyin. (Grili Adam
kapıya gidip dinlemeye koyulur) Ne ayak sesi, ne bina gü­
rültüsü, ne konuşma. Hiçbir şey. Sanki...
KADIN Sanki?
GRİLİ ADAM Kat boşaltılmış gibi...
SİYAHLI ADAM Evet.
(Sessizlik)
KADIN Nasıl? Ne... ne demek bu?
GRİLİ ADAM Sakin olun.
KADIN Ne yani? Binada bir şey mi oldu?
SİYAHLI ADAM (Sakinleştirici) Tamam...
KADIN Nasıl yani? Bizi bırakıp gittiler mi?
(İki adam bakışır. Kadın ikisinin bakıştığını görür. Bir an.)
KADIN (Kapıyı yumruklar) Açın! Açın! Kimse yok mu?
Bekleme Salonu 13
GRİLİ ADAM Hanımefendi...
(İki Adam kollarına girer)
KADIN Açın şu kapıyı! Lütfen! Burada kaldık!
SİYAHLI ADAM Yeter!
(Kadını koltuğa götürürlerken)
KADIN Bırakın. Ne olur! Ya yangın çıktıysa? Bizi unuttular­
sa? Ne olur! Bırakın...
GRİLİ ADAM Öyle olsa yangın alarmı çalardı...
KADIN Belki de başka bir şey. Ne bileyim? Allah kahretsin!
(Siyahlı Adam duıvarları dinlemeye koyulur)
GRİLİ ADAM (Su içirirken) Hemen paniğe kapılmayın.
KADIN Nasıl kapılmayayım? Asansörde kalan benim! (Bir
an Grili Adanı 'la bakışır. Sonra gözlerini kaçırarak) Özür di­
lerim. (Suyu içer)
GRİLİ ADAM Bir ses var mı?
SİYAHLI ADAM Yok. Yan odalar da terk edilmiş gibi.
GRİLİ ADAM Ne yapacağız?
SİYAHLI ADAM Bilmiyorum.
GRİLİ ADAM Telefon etsek...
SİYAHLI ADAM Sizde varsa edin. Benimkini girişte aldılar.
GRİLİ ADAM Doğru ya... Güvenlik için.
KADIN Sanki binaları çok güvenliymiş gibi. Allah kahret­
sin. Burada tıkıldık kaldık. Yangın çıktı, bizi de unutup
dışarı fırladılar.
SİYAHLI ADAM Yangın deyip durmayın! Öyle bir şey ol­
saydı gürültülerini duyardık. Sanki sessizce çekip gitmiş
gibiler...
KADIN Başka ne açıklaması olabilir?
SİYAHLI ADAM Bilmiyorum, ama vardır mutlaka. Siz ses­
siz olun yeter.
KADIN Koskoca binada sadece biz...
GRİLİ ADAM Korkacak bir şey yok.
KADIN Kimse kalmadı...
SİYAHLI ADAM Susun artık.
14 Bekleme Salonu

KADIN Buradan çıkmamız lazım. (Gözlerini Siyahlı Adam'a


dikerek) Artık...
SİYAHLI ADAM Kes sesini! (Sessizlik. Grili Adam'la kaça­
mak bakışlar) Durum yeterince gergin, bir de seninle uğ­
raşmak zorunda kalmayalım.
KADIN Ben...
SİYAHLI ADAM Kapa çeneni!
GRİLİ ADAM Sakin olun.
KADIN Bana bağırma.
SİYAHLI ADAM Sus!
KADIN Bana bağırma!
SİYAHLI ADAM SUS!
KADIN BANA BAĞIRMA!!!
GRİLİ ADAM Lütfen...
SİYAHLI ADAM Sana az önce de söyledim. Eğer hazır de­
ğilsen, buraya hiç gelmeyecektin.
KADIN Ben hazırım.
SİYAHLI ADAM Belli oluyor...
GRİLİ ADAM Yeter artık...
KADIN Ben hazırım!
SİYAHLI ADAM Tabii... karşına bir sorun çıkıyor, sen onu aş­
mak yerine her şeyi... (Aniden susar. Gözleri Kadın'ın üze­
rinde) Bak canım, eğer başaracak gücün yoksa, vazgeç.
KADIN Ben hazırım. Göreceksin. Ben hazırım...
(Sessizlik)
GRİLİ ADAM Bitti mi? Güzel. Ne yapıyoruz?
SİYAHLI ADAM Kapıyı açmanın bir yolu olmalı.
GRİLİ ADAM Törpünüz var mı? (İkisi anlamaz gözlerle
bakınca) Belki kilidi zorlarsam...
(Kadın törpüyü verir)
GRİLİ ADAM Sağ olun.
(Grili Adam kilitle uğraşır. Huzursuz bir sessizlik.)
SİYAHLI ADAM Oluyor mu?
GRİLİ ADAM Törpü girmiyor.
Bekleme Salonu 15
SİYAHLI ADAM Kapıyı itsem belki işe yarar...
(Siyahlı Adam da katılır Grili Adam'a. Grili Adam'ın elin­
deki törpü Siyahlı Adam'ın eline batar)
SİYAHLI ADAM Ah...
GRİLİ ADAM Hay Allah. Özür dilerim. Birden kurtuldu ki­
litten.
SİYAHLI ADAM Önemli değil.
GRİLİ ADAM Ama kanıyor.
SİYAHLI ADAM Geçer.
GRİLİ ADAM Pamuğumuz olsaydı...
KADIN Var...
(Kadın makyaj çantasından çıkarıp sehpaya koyar)
GRİLİ ADAM Güzel. Siz elinizle ilgilenin o zaman ben de
şununla...
(Siyahlı Adam pamuğu alır. Duvar kenarına gider)
GRİLİ ADAM Gerçekten özür dilerim.
SİYAHLI ADAM Sorun değil. Basit bir iş kazası.
(Üçü de belli belirsiz gülümser. Sessizlik.)
SİYAHLI ADAM Hâlâ ses yok. Anlamıyorum.
GRİLİ ADAM Belki de biz abartıyoruz. Olamaz mı? Belki de
hiçbir yere gitmediler, birazdan gelip açacaklar kapıyı.
KADIN Öyle olsa, çıkardığım gürültüyü duyup çoktan bu­
rada olurlardı...
(Kadın'ın bu belirleyici tavrı şaşırtır Grili Adam'ı)
GRİLİ ADAM Haklısınız.
SİYAHLI ADAM Ne olmuş olabilir? Durup dururken?
KADIN Biri kasıtlı olarak içeri kilitlemiş olamaz mı bizi?
GRİLİ ADAM Bunu kim, neden yapsın?
KADIN Bilmem. Belki dışarı çıkmamızı istemeyen biridir.
SİYAHLI ADAM Ya da içeride kalmamızı isteyen...
(Sessizlik. Grili Adam'la Kadın bakışır.)
KADIN Aradaki fark ne?
SİYAHLI ADAM Dışarı çıkmamızı istemiyorlarsa, orada bir
tehlike var demektir. İçeride kalmamızı istiyorlarsa...
16 Bekleme Salonu

GRİLİ ADAM Burada...


KADIN Yani?
SİYAHLI ADAM Başladık.
(Sessizlik)
KADIN' Nasıl? Yani... şimdi... biz...
SİYAHLI ADAM Baştan beri bildiğimiz neydi? En son üç ki­
şi kalacak ve son aşamaya beraber katılacaklar.
KADIN Ama... olur mu canım? Bu çok saçma. Sizi çağıraca­
ğız demişlerdi...
GRİLİ ADAM İstediklerini söylemekte özgürler. Kuralları
koyan onlar.
KADIN Tamam işte! Kurallar... Kuralları bilmeden... Hayır
canım olmaz öyle şey...
GRİLİ ADAM Bir başlangıç olmalı.
SİYAHLI ADAM Bir ipucu.
(İki adam etrafı dikkatle aramaya başlar)
KADIN Boşa uğraşıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Hem
nasıl bir ipucu ki aradığınız? Yani, bulduğunuzda onun
ipucu olduğunu nasıl anlayacaksınız? Burada farklı du­
ran bir şey yok ki! Kalemler, dosyalar, dergiler... Her şey
normal. Boşa uğraşıyorsunuz. Ne yapacaksınız yani?
(Eline bir dergi alır) Her sayfayı teker teker okuyup bir an­
lam mı çıkarmaya çalışacaksınız? Bunların aras...
(Gözü sehpadaki dergilerin arasından görünen kitapçığa ili­
şir. O susunca diğerleri döner)
GRİLİ ADAM Ne oldu?
KADIN Yok bir şey.
SİYAHLI ADAM O ne?
KADIN Hiç. (Saklarken Siyahlı Adam kapar elinden) Bu hiçbir
anlama gelmez.
SİYAHLI ADAM (Kapağı okur) Hansel ile Gretel!
GRİLİ ADAM Masal kitabı...
SİYAHLI ADAM (Kadın'a) Demek boşa uğraşıyoruz ha?
KADIN Saçmalamayın. Belki bir çocuk unutmuştur.
Bekleme Salonu 17
SİYAHLI ADAM Burada?
GRİLİ ADAM Çocuk?
KADIN Ne bileyim... üff... Aklım karıştı...
SİYAHLI ADAM Akıl karıştıracak bir şey yok. İşte ilk ipu­
cu! Ama nasıl?
KADIN Pekâlâ. Diyelim ki ipucu. Ama ilk olduğunu nere­
den biliyoruz?
SİYAHLI ADAM Çevrene bir bak. Buna benzer bir şey gö­
rüyor musun? Hem bir ipucundan çok... belki de... bir kı­
lavuz... Tabii ya... Konusu neydi bunun? İki kardeş or­
manda bir yere bırakılır...
GRİLİ ADAM Dönüş yolunu bulmak için yere ekmek kırın­
tıları atarlar. Ama kuşlar bu kırıntıları yediği için orman­
da kaybolurlar ve pastadan bir ev ile...
KADIN Bununla hiçbir yere varamazsınız.
SİYAHLI ADAM Ben hazırım derken ciddi olduğunu sanı­
yordum.
KADIN Ciddiydim. Ama bu çok saçma.
(Kalkıp yanlarından uzaklaşır ve odada turlamaya başlar)
SİYAHLI ADAM Baştan alalım. Ormanda bir yere bırakılı­
yorlar. Tek yapmaları gereken kuşlar yemeden ekmek kı­
rıntılarına ulaşabilmek. Ama bunu başaramadıkları için
kayboluyorlar...
GRİLİ ADAM Yani?
SİYAHLI ADAM Ekmek kırıntıları; dönüş yolunu, çıkışı bu­
labilmeleri için bırakılan ipuçları. (Gözü kapıya ilişir) Ya­
ni... Tabii ya...
GRİLİ ADAM Ne?
SİYAHLI ADAM Eğer bizim durumumuzu düşünecek olur­
sak, şu kapıdan çıkabilmemiz, dönüş yolunu bulabilme­
miz için tek yapmamız gereken, ekmek kırıntılarını, bize
bırakılan ipuçlarını takip etmek. Sonunda bulacağımız
şeyse...
18 Bekleme Salonu

GRİLİ ADAM Anahtar!


SİYAHLI ADAM Kesinlikle!
GRİLİ ADAM Bir dakika, bir dakika... Peki kuş, yani önü­
müzdeki engel ne?
SİYAHLI ADAM Önümüzdeki engel...
KADIN Zaman.
(Kuş motifli duvar saatine bakmaktadır Kadın. Diğerleri de
bakar. Saat 11:15 olabilir.)
SİYAHLI ADAM Hâlâ inanmıyor musun?
KADIN (Bir an durur. Karar verir) Ne kadar zamanımız var?
SİYAHLI ADAM Ne kadar zamanımız var? Tabii... Tahmi­
nen... kırkbeş dakika. Yani onikiye varana dek.
GRİLİ ADAM Sıfır noktasına.
KADIN O zaman bütün odayı didik didik edeceğiz, anahta­
rı ilk bulan...
SİYAHLI ADAM Bu kadar kolay olamaz.
GRİLİ ADAM Öyleyse?
SİYAHLI ADAM Bilmiyorum.
KADIN Belki de... şeydir...
SİYAHLI ADAM Ne?
KADIN Kurallardan biri de, ipuçlarından ayrılmadan anah­
tarı bulmaktır.
SİYAHLI ADAM Doğru... İpuçlarını takip etmeyi bırakıp
anahtara yönelense...
KADIN Yanar ve oyundan çıkar...
GRİLİ ADAM İyi de, bu kurala uyduğumuzu nereden bile­
cekler? Bizi görmüyorlar şu an.
KADIN Emin misiniz?
(Sessizlik. Nereden izlendiklerini ararlar. Kadın saate takılır.
Sonra Siyahlı Adam, ardından Grili Adam. İki adam bakışır)
GRİLİ ADAM Eğer izliyorlarsa...
SİYAHLI ADAM (Keserek) Daha dikkatli davranmamız ge­
rekir. Haydi artık başlayalım.
KADIN Nereden?
Bekleme Salonu 19
SİYAHLI ADAM Kuralları öğrendik. Şimdi sıra ilk adımı at­
maya geldi.
KADIN İlk adım mı?
SİYAHLI ADAM Başlangıç.
KADIN Ama nasıl?
SİYAHLI ADAM Bilmiyorum! Rahat bırak beni.
KADIN Yardım etmeye çalışıyorum.
SİYAHLI ADAM Hiç sanmıyorum. Kafamı karıştırmaktan
başka bir şey yaptığın yok!
KADIN Ben, sadece yardım etmeye çalışıyorum.
SİYAHLI ADAM Neden?
KADIN Anlamadım?
SİYAHLI ADAM Neden yardım etmeye çalışıyorsun? Sade­
ce bir kişi çıkacak bu odadan.
(Sessizlik)
KADIN Bize yaptıklarına bakın. Üçümüzü aynı odaya ko­
yup birbirimizi yememizi izleyecekler. Neden yardım et­
meye çalışıyormuşum! Şimdiye kadar farklı bir şey mi
yaptık sanki?
(Sessizlik. İki adam ona bakmaktadır.)
KADIN Pekâlâ. Herkes tek başına.
(Sessizlik. Odada düşünceli adımlar. Grili Adam mırıldanır­
ken birden durııp masal kitabını açıp okumaya başlar. Sonra
sehpanın üzerine atar ve tekrar odanın içinde arayan gözler­
le dolaşır.)
SİYAHLI ADAM Tabii ya! Başlangıç! Masalın ilk cümlesi...
(Alır okur. Sonra o da etrafa bakınmaya başlar. Vazoyu gö­
rüp onu deşmeye başladığı sırada Kadın ilk cümleyi okur
yüksek sesle.)
KADIN "Bir oduncu, karısı ve iki çocuğuyla ormanın yakı­
nında bir yerde yaşıyormuş." Saçmalıyorsun. Bırak şunu.
Kıracaksın!
(Grili Adam yanaşmaya çalışır, Siyahlı Adam onu iter)
GRİLİ ADAM Kendine hâkim ol! İzleniyoruz.
20 Bekleme Salonu

SİYAHLI ADAM Yok, yok, yok... Allah kahretsin. Bir şey ol­
malı. Bir işaret. (Vazoyu devirip kalkar) Buralarda. Mutla­
ka. (Kadın vazoyu kaldırmaya gider) Bir şey olmalı. Bir şe­
kil. Bir yazı. Bir isim.
KADIN (Vazonun altından okur) Filifu.
SİYAHLI ADAM Ne?
KADIN Filifu. Bunu yapan şirketin adı. İşte.
GRİLİ ADAM (Yüzü düşmüş) Filifu mu?
KADIN Evet.
GRİLİ ADAM (Belli belirsiz bir sesle) Garip...
SİYAHLI ADAM Ne?
GRİLİ ADAM Hiç. Ben... (Gerisini getiremez)
KADIN Ne oluyor?
GRİLİ ADAM Bir saniye. Biraz... biraz düşünmem lazım.
SİYAHLI ADAM Anlamıyorum.
GRİLİ ADAM Ben de... Ama... yok canım...
SİYAHLI ADAM Ne olduğunu söylemeyecek misin?
GRİLİ ADAM Bakın... belki... ben abartıyorum ama...
KADIN Eee?
GRİLİ ADAM Eğer sandığım şeyse, durum beklediğimiz­
den biraz daha karışık demektir.
KADIN Nasıl yani?
SİYAHLI ADAM Filifu mu her neyse, onun bir anlamı mı var?
GRİLİ ADAM Evet... Yani... en azından... kardeşim için...
(Sessizlik. Siyahlı Adam'la Kadın bakışır.)
KADIN Kardeşin mi?
GRİLİ ADAM Evet. Filifu... kız kardeşimin... en sevdiği be­
beğinin adı...
(Sessizlik)
GRİLİ ADAM Komik geliyor... farkındayım. Ben de anlama­
dım ama... yani... bu isimde kaç şey vardır? Bu nasıl rast­
lantı olabilir? Hem bunu nereden bilebilirler?
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM (Ağır ağır ve idrak ederek) Eğer gerçekten
Bekleme Salonu 21
dediğin gibiyse, ipuçları bizimle ilgili demektir.
GRİLİ ADAM Evet.
(Sessizlik)
KADIN Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Ne yani? Şim­
di, anahtarı bulabilmek için kendi hayatımızla ilgili şey­
lerin peşine mi düşeceğiz? Yo, yo... Bu çok fazla. Ben bu
kadarını kaldıramam.
(Kapıya yönelir)
SİYAHLI ADAM Otur yerine!
KADIN (Bağırır) Bana emredip durma!
SİYAHLI ADAM (Bağırır) Gitmek istiyorsan git! Kır kapıyı!
Vazgeç!
KADIN (Hırıltı) Korkuyorum...
SİYAHLI ADAM Başladık. Bitecek. (Kadın'la uzunca bir bakış­
ma. Yumuşak.) Kaybeden olmazsa kazanmanın ne kıyme­
ti var değil mi? En azından burada kal da zevk almamızı
sağla. Otur yerine. Haydi. (Kadın oturur. Grili Adam'a)
Anlat.
GRİLİ ADAM Neyi?
SİYAHLI ADAM Kardeşini. Anlaşılan sıradaki ipucu o.
GRİLİ ADAM Hayır.
SİYAHLI ADAM Nedenmiş o? Başla bir yerden. Kaç yaşın­
da mesela?
GRİLİ ADAM Olmaz.
SİYAHLI ADAM (Gerginliği giderek artar) Olur. Anlat haydi.
Nasıl bir kız? Okulda başarılı mı? Erkek arkadaşı var mı?
Ne bileyim ben, anlat işte!
GRİLİ ADAM Boşuna uğraşıyorsun.
KADIN Neden zorluyorsun? Az önce söylediklerini unut­
tun mu? Yardım yok! Yoksa şimdi işine mi gelmiyor?
SİYAHLI ADAM Sen karışma! (Grili Adam'a bakar) Tamam.
GRİLİ ADAM Ne?
SİYAHLI ADAM Tamam. Pekâlâ. Evet. Kabul. Anlat haydi.
KADIN Ne diyorsun sen?
22 Bekleme Salonu

SİYAHLI ADAM Sen karışma! (Bir an durur) Sadece onu an­


ladığımı söylemeye çalışıyorum tamam mı? Kazanmak
istediği için söylemiyor. Ama eğer söylemezse hiçbirimiz
ilerleyemeyeceğiz. (Grili Adam'a) Yani, seni anlıyorum.
Tabii sen de beni anlıyorsan.
(Sessizlik. İki erkek arasında uzun bir bakışma)
GRİLİ ADAM Anlıyorum.
SİYAHLI ADAM Öyleyse?
KADIN Söyleme.
SİYAHLI ADAM Karışma!
KADIN Sakın söyleme!
GRİLİ ADAM Pekâlâ.
SİYAHLI ADAM Güzel. Haydi başla.
KADIN Sana inanamıyorum. Kendi çıkarın için...
SİYAHLI ADAM Bir daha... sakın... bana... karışma. Hepi­
miz için uğraşıyorum. Tamam mı?
KADIN Tamam.
SİYAHLI ADAM (Grili Adam'a) Evet?
(Sessizlik)
GRİLİ ADAM Biraz... biraz garip bir giriş olacak ama... kar­
deşim... iki sene önce öldü.
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM (Büyük bir hırs ve sabırla sorar sorularını)
Nasıl?
GRİLİ ADAM Trafik kazası.
SİYAHLI ADAM Kim vardı arabada?
GRİLİ ADAM Sadece ikimiz.
SİYAHLI ADAM Kaza nasıl oldu peki?
GRİLİ ADAM Aslında... hızlı gitmiyordum. Ama... yol kay­
gandı... birden kontrolü kaybettim. Sonra da takla atma­
ya başladık. Ben bir ay kadar hastahanede yattım.
KADIN Kardeşin?
GRİLİ ADAM Kaza sırasında ölmüş. Bebeği kucağında....
KADIN Kaç yaşındaydı?
Bekleme Salonu 23
GRİLİ ADAM Dokuz.
KADIN Yazık...
SİYAHLI ADAM (Oyununun kesilmesine sinirli, ama yine de
sabırla) Nereye gidiyordunuz peki?
GRİLİ ADAM Şehir dışındaki bir satranç turnuvasına. Kar­
deşim minikler takımındaydı.
SİYAHLI ADAM Satranç mı?
GRİLİ ADAM Belki kaza yapmasaydık...
SİYAHLI ADAM Satranç! Yeni ipucu bu olmalı. (Sessizlik)
Tabii... Satranç...
KADIN Ne ilgisi var?
SİYAHLI ADAM Birincisi, bir strateji oyunu. Yani duruma
uygun. İkincisi, bu yaşta bir çocuğun satranç oynuyor ol­
ması garip. Üçüncüsü, eğer bu kızın satranç merakı ol-
masaymış, ölmeyecekmiş. Tıpkı masaldaki çocukların
pasta merakı gibi. Dördüncüsü...
KADIN Onlar ölmüyor ki...
SİYAHLI ADAM Çünkü o bir masal! Dördüncüsü, üzerine
bastığımız zemin!
(Yere bakarlar. Yer yarım kalmış ve birbirini kesen çizgiler­
den oluşmuş bir zemindir.)
SİYAHLI ADAM Yarım kalmış bir satranç oyunu...
GRİLİ ADAM (Sessizlik. Kadınla bakışır) Haklı.
KADIN Normal değil. Bu hiç normal değil. Ne yani? Şimdi
biz, kendi hayatımızı düşünüp nerede hata yaptığımızı
mı bulmaya çalışacağız? (Grili Adam'a) Özür dilerim.
Onu kastetmedim.
GRİLİ ADAM Önemli değil.
SİYAHLI ADAM Kareler... kareler... siyah... beyaz...
KADIN Anlamıyorum. Hiçbir şey anlamıyorum. Böyle bir
yöntemi hiç duymadım. Bu... biraz fazla.
GRİLİ ADAM Kurallar artık değişti...
KADIN Ama... Belki... belki budur aradığımız şey. Oyun.
Sonuçta bizimle oynuyorlar.
24 Bekleme Salonu

SİYAHLI ADAM Tabii... Bizler piyonuz, unlarsa oyuncu! Bu


kadar basit mi sence?
KADIN Her söylediğim şeyi küçümsemek zorunda mısın?
SİYAHLI ADAM Küçümsenmeyecek şeyler söyle sen de...
KADIN Ne mesela? Kareler, kareler, siyah beyaz gibi şeyler
mi?
GRİLİ ADAM Off...
SİYAHLI ADAM Ben arıyorum en azından. Senin yaptığın
ne? Oturup yakınmak!
KADIN Kendine bu kadar güvenme.
SİYAHLI ADAM Öyle mi’
KADIN Evet.
GRİLİ ADAM Başlamayın yine.
SİYAHLI ADAM Ne yapacaksın, ezecek misin beni?
KADIN Ben değil. Sen. Kendini ezeceksin. Dikkatli ol.
SİYAHLI ADAM Öyle mi?
KADIN Öyle.
SİYAHLI ADAM Görelim bakalım.
GRİLİ ADAM (Siyahlı Adam, Kadın'ın üzerine yürürken tutar
onu) Uzatma artık!
SİYAHLI ADAM (Grili Adam'ın kolunu iter) Dokunma.
GRİLİ ADAM Sakin ol!
SİYAHLI ADAM Çekil şuradan
GRİLİ ADAM Sıktın ama!
(Sessizlik. Siyahlı Adam, Grili Adam'ın bu ani çıkışına şa­
şırmış, aralarında kaldığı Grili Adam ve Kadın'a baktıktan
sonra...)
SİYAHLI ADAM Ne oluyor? Küçük aile sırrını bizimle pay­
laştın diye kontrolü eline mi almaya çalışıyorsun? Ha?
KADIN Yapmayın.
GRİLİ ADAM Herkesle dalaşıyorsun. Böyle mi kazanacak­
sın? İkimizi de öldürecek misin?
SİYAHLI ADAM Gerekirse...
GRİLİ ADAM Haydi öyleyse. Unut izlendiğimizi saldır bana.
Bekleme Salonu 25
SİYAHLI ADAM Yapamam sanıyorsun değil mi?
KADIN Lütfen!
GRİLİ ADAM Haydi!
SİYAHLI ADAM Beni zorlama.
GRİLİ ADAM Haydi.
(Siyahlı Adam bir an dıırur. Saldıracakken Kadın girer araya)
KADIN Yapmayın... İzleniyoruz... Sakin olun....
SİYAHLI ADAM Engel olamayacaksınız.
KADIN (Grili Adam'ı uzaklaştırır) Sakin ol.
SİYAHLI ADAM İkiniz de...
KADIN (Şaşkın) İkimiz de mi?
SİYAHLI ADAM Ben çıkacağım bu odadan. Ne yaparsanız
yapın!
KADIN (Yenik) İkimiz de ha...
SİYAHLI ADAM Ben çıkacağım!
(Siyahlı Adam eşyaların yerini değiştirmeye, onları alt üst
etmeye başlar)
SİYAHLI ADAM Burada, buralarda olmalı. Zeminde.
KADIN Şimdi gerçekten hazırım...
SİYAHLI ADAM Baştan... en baştan... Siyah beyaz kareler.
Yan yana. Birleşince daha büyük kareler. Çizgiler üst üs­
te. Kutular. Yan yana kutular. Üzerinde taşlar. Kutular...
kutular... kutular. .
(Arayışa Kadın da katılmıştır. Kadın üstte duran elektrik ku­
tusunu fark eder.)
KADIN (Grili Adam'la tuhaf bir bakışma) Yardım edecek misin?
GRİLİ ADAM Seve seve...
(Grili Adam, köşedeki koltuğu duvar dibine çeker. Kadın kol­
tuğa çıkıp üstteki elektrik kutusunu açar)
KADIN Anahtar talan yok. Sadece yanmış kablolar...
GRİLİ ADAM Yanmış mı?
KADIN Herhalde bu sigortayı iptal etmişler ama kaldırma­
mışlar.
(Kadın'ı indirir)
26 Bekleme Salonu

KADIN Kablolar neden bu hale gelir?


GRİLİ ADAM Kısa devre olmuştur. Ya da faz kaldırmamış­
tır. Kısacası kutuda ufak bir yangın çıkmıştır.
KADIN Demek yangın... Mesela nasıl çıkar bu yangın? Biri
kasıtlı yapmış olabilir mi?
GRİLİ ADAM Olabilir.
KADIN Nasıl bir kasıt olabilir? Belki de burada çok değerli
bir şeyi olan bir adam, bir gece yarısı onu almak için giz­
lice girmiştir içeri. Aradığı şeyi bulamayınca da, öfkesine
yenik düşüp burayı yakmaya kalkmıştır. Ha?
GRİLİ ADAM Mümkün.
KADIN Demek ki bu adam bir hırsız ve burayı soymaya
gelmiş. Peki aradığı o çok değerli şey ne olabilir? Mücev­
her? Ama böyle bir yerde mücevher ne arasın? Para? O
da olmaz. Kimse parasını buraya bırakıp gitmez. Belki
çok, ama çok daha özel bir şeydir aradığı. Aklına bir şey
geliyor mu?
GRİLİ ADAM Hayır.
KADIN Belki de şeydir...
SİYAHLI ADAM Fotoğraf. (Grili Adam ve Kadın'ın gözleri ona
çevrilir) Ama hikâye yanlış. Adam fotoğrafı bulamadığı
için değil, bulduğu için yakmıştır odayı. Bütün delilleri
aynı anda yok etmek için.
GRİLİ ADAM Ne delili?
KADIN Evet?
SİYAHLI ADAM Geçmişine dair deliller. Baba dediği ada­
mın, kendisine... Adam bu odayla birlikte bütün geçmişi­
ni yakmıştır. Kimliğini. Sonra da çok uzaklara gidip...
KADIN (Siyahlı Adamın sözünü keserek) Peki o odadan hiçbir
şey kalmamış mı geriye?
SİYAHLI ADAM (Durur. Kadın'a bakar. Dirence kırılır) Bir
tek şey. Adama hırsız denebilmesi için tek sebep. Yakmak
için gittiği fotoğrafın kendisi. (Kadın'a döner) Aferin. Ku­
ralları hemen öğrendin.
Bekleme Salonu 27
KADIN Hazır olduğumu söylemiştim.
SİYAHLI ADAM Şaşırtıcı bir akıl yürütme. Ustaca...
KADIN Benimle ilgisi olmadığına göre yangın ancak senin
konun olabilirdi.
GRİLİ ADAM Fotoğraf.. Fotoğraf... Ne vardı fotoğrafta?
SİYAHLI ADAM Sana ne?
KADIN Ona ihtiyacımız yok. Gördün ya. Basit bir akıl yü­
rütme ile sonuca hemen ulaşıveriyorsun. Düşünelim.
Mesela ne olabilir bu fotoğrafta?..
SİYAHLI ADAM Pekâlâ. Küçük bir oda. Orta yaşlı bir adam.
Bir çocuk. Adam çocuğa sımsıkı sarılmış. Etraf loş. Fotoğ­
raf belirsiz. Çünkü küçük birkaç mum aydınlatıyor ortal....
(Bir an durur; sonra ayağa fırlar kütüphaneye gider. Rafla­
rın arasından şamdanı bulup çıkartır.)
SİYAHLI ADAM Böyle bir şey gördüğüme emindim.
KADIN Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?
SİYAHLI ADAM Niyetim yok.
GRİLİ ADAM Duygusuzluğunu takdir etmemek elde değil.
SİYAHLI ADAM Ne yapacaktım yani? (Dalga geçerek) Geç­
mişimin utanç dolu sayfalarını size okuduğum için kö­
şemde oturup ağlamam mı gerekiyor?
KADIN Keşke...
SİYAHLI ADAM Otursam değil mi?
KADIN Ağlasan...
(Siyahlı Adam ona bakar. Vazgeçer. Şamdanla dolaşmaya
başlar)
SİYAHLI ADAM Mum... Şamdan... Işık...
(Birden durur. Gidip sehpanın üzerinde duran çakmağını
alıp mumu yakar.)
GRİLİ ADAM Ne yapıyorsun?
(Siyahlı Adam ışığı düğmesine basarak söndürür. Sahne sa­
dece şamdanın camından yansıyan ışıkla aydınlanır)
KADIN Bu ne?
GRİLİ ADAM Duvara yaklaştır.
28 Bekleme Salonu

SİYAHLI ADAM Karışma.


GRİLİ ADAM Peki. Yaklaştırma. Biz de karanlıkta birbirimi­
zi boğalım.
KADIN (Yatıştırıcı) Tamam...
(Siyahlı Adam şamdanı duvara yaklaştırır. Duvarda güneş
şekli belirir)
KADIN Güneş...
GRİLİ ADAM Ne demek bu?
SİYAHLI ADAM (Odanın duvarlarını ışıkla yalarken bir yan­
dan da düşünmesini sürdürür) Işık... Güneş...
GRİLİ ADAM Hiçbir yere varamayacak.
KADIN (Kaybetmeye niyeti yoktur) Gündüz... Deniz...
GRİLİ ADAM (O da katılır) Aydınlıkta yapılan bir şey. Ne
olabilir...
SİYAHLI ADAM Gece... Yıldız... (Işık şimdi arkada duran tab­
loyu aydınlatmıştır. Van Gogh'un Starry Night tablosu. Si­
yahlı Adam resme yaklaşır. Yakından bakar.) Işığı açın.
KADIN Bir emir daha.
SİYAHLI ADAM (Soğukkanlı) Işığı açar mısınız?
(Kadın ışığı açar. Sahne yeniden aydınlanır. Tablo üzerine
konuşma başlar.)
KADIN Yıldızlar...
GRİLİ ADAM Ve gece...
SİYAHLI ADAM İşte buldum.
GRİLİ ADAM Korkutucu bir ağaç... Bir kasaba. .
KADIN Gökyüzü ne kadar aydınlık. Sanki...
SİYAHLI ADAM Gündüz geceye dönüyormuş gibi...
KADIN Gece yarısı... Saat tam onikide...
(Sessizlik. Saate bakarlar.)
SİYAHLI ADAM Bu son ipucu...
GRİLİ ADAM Yirmi dakikamız var.
SİYAHLI ADAM Anahtar buralarda bir yerde olmalı...
(Siyahlı Adam tabloyu duvardan indirir. Arkasına ve tablo­
nun kenarlarına bakacakken Kadın da hamle yapar. Grili
Bekleme Salonu 29
Adam da. Kısa bir boğuşma.)
SİYAHLI ADAM Bırakın şunu.
KADIN Nedenmiş o?
SİYAHLI ADAM Bırak!
(Siyahlı Adam tabloyu kurtarır, inceler)
KADIN Kaba kuvvetten başka bir şey bilmiyorsun.
SİYAHLI ADAM (Tabloyu fırlatır) Yok. Yok. Yok!
(Sessizlik)
KADIN Belki de istedikleri budur. Üçümüzün de kaybetmesi.
(Sessizlik)
GRİLİ ADAM Sanmıyorum. Onca masraf, sonunda kimse
kazanmasın diye mi yani?
SİYAHLI ADAM Bizimle oynuyorlar. Tek yaptıkları bu.
KADIN Nasıl demiştin? Hah! O kadar basit mi sence?
(Siyahlı Adam Kadın a döner. Bu arada Grili Adam tabloya
bakmaktadır)
KADIN (Siyahlı Adam'ın gözlerinin içine bakarak) Vazgeçelim.
SİYAHLI ADAM (Kararlı) Hayır.
GRİLİ ADAM Bu resmi alet etmeleri ne kötü. Van Gogh'un
kemikleri sızlayacak.
KADIN Van Gogh mu?
GRİLİ ADAM Bu onun tablosu. 'Yıldızlı Geceler'... Kulağı­
na bedel bir tablo...
KADIN Kulağına bedel?..
GRİLİ ADAM Tabii... Sinirli bir anında...
SİYAHLI ADAM (Keser) Kulağını kesmişti...
(Sessizlik)
KADIN Eee?
SİYAHLI ADAM (Grili Adam'a) Neden kesti kulağını?
GRİLİ ADAM Ne ilgisi var şimdi?
SİYAHLI ADAM Neden kesti?
KADIN Saçmalamaya baş...
SİYAHLI ADAM (Bağırır) Neden?
GRİLİ ADAM Bildiğim kadarıyla... Kendini cezalandırmak
30 Bekleme Salonu

için.
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM Kendini... cezalandırmak... için...
GRİLİ ADAM Buradan nereye varılır ki?
(Sessizlik. Siyahlı Adam düşünmekte)
SİYAHLI ADAM Bunun bir şeylerle bağlantısı olması lazım.
GRİLİ ADAM Neden olsun canım. Son ipucu demedik mi?
SİYAHLI ADAM Hayır. (Bir şey yakalamıştır) Baştan... En
baştan... Şimdiye kadarki ipuçları ne? (Odanın içinde dola­
şıp vurgulayarak) Önce masal. Sonra şu çiçek. Filifu. Ora­
dan kardeşine, yani sana geçtik. Satranç tahtası. Zemin.
Kutular. Oradan elektrik kutusuna. Yangın. Ardından
bana. Mum. Tablo. Şimdi sırada... (Her ikisi de Kadın'a dö­
ner) üçüncü kişi var.
(Gergin bir sessizlik)
KADIN Ne?
(Sessizlik tırmanır. Siyahlı Adam kazanmaya kararlı, yıkıma
gider)
SİYAHLI ADAM Düşün.
KADIN Hayır.
SİYAHLI ADAM Düşün!
KADIN Sıkıldım artık. (Kalkmaya çalışırken Siyahlı Adam’ın
darbesiyle koltuğa düşer)
SİYAHLI ADAM Otur yerine!
GRİLİ ADAM Sakın ol!
SİYAHLI ADAM Anlat şimdi.
KADIN Neyi?
SİYAHLI ADAM Son ipucu. Dikkatli düşün.
KADIN Rahat bırak beni.
SİYAHLI ADAM (Kadın'ın üzerine eğilmiş) Bana bak. Anah­
tarı bulmam sana bağlı. Beni zorlama.
KADIN İzleniyoruz. Aynı hatayı yapma.
SİYAHLI ADAM Umurumda değil. Çabuk ol. Çok az zama­
nım kaldı.
Bekleme Salonu 31
KADIN Artık tek başınasın. Unuttun mu? Kaybedeceksin.
SİYAHLI ADAM Hayır.
KADIN Evet.
SİYAHLI ADAM Hayır!
KADIN Evet!
(Siyahlı Adam Kadın'ı hızlı sorularla sıkıştırır)
SİYAHLI ADAM Söyle! Bu resmin seninle ne ilgisi var?
KADIN Bilmiyorum.
SİYAHLI ADAM Gece yarısı başına bir şey mi geldi?
KADIN Hayır.
SİYAHLI ADAM Gizlice evden mi kaçtın?
KADIN Hayır.
SİYAHLI ADAM Orospuluk mu yaptın?
KADIN Yapma!
SİYAHLI ADAM Hiç tanımadığın erkeklere kendini mi sat­
tın?
KADIN Ne olur...
(Siyahlı Adam Kadın’ın üzerine çullanır)
SİYAHLI ADAM Yoksa başka bir şey mi? Söyle!
KADIN Ben...
GRİLİ ADAM (Siyahlı Adam'ı tutmaya çalışır) Yapma...
SİYAHLI ADAM Çek elini! Başka bir şeyle mi ilgisi var?
KADIN Bilmiyorum!
SİYAHLI ADAM Anlat!
KADIN Canım acıyor...
SİYAHLI ADAM Ne saklıyorsun!
KADIN Bırak...
SİYAHLI ADAM Ne?
KADIN Hiçbir şey...
SİYAHLI ADAM (Kadını tokatlamaya haşlar) Konuş!
KADIN (Grili Adam’a) Yardım et!
GRİLİ ADAM Bırak artık...
SİYAHLI ADAM Karışma! Ben kazanacağım!
(Kalkıp Grili Adam'ı savurur, Grili Adam arka duvarın kö­
32 Bekleme Salonu

şesine düşer. Siyahlı Adam tekrar kadına çullanıp sürünmek­


teyken onu yakalar)
Neyle ilgisi var! Ha!
KADIN Yalvarırım yapma...
SİYAHLI ADAM Ne yaptın? Yoksa sen de mi cezalandırdın
kendini?
KADIN Yeter...
SİYAHLI ADAM Söyle! Nasıl cezalandırdın?
KADIN İmdat...
SİYAHLI ADAM Neyi kestin! Neyi koparıp attın bedeninden?
KADIN Ne olur...
SİYAHLI ADAM Ne için cezalandırdın kendini? Neyi ko­
pardın?
(Ayaktalar. Kadını sürüklüyor. Grili Adam yaklaşmasın diye
de onu kalkan gibi kullanıyor.)
SİYAHLI ADAM (Grili Adam’a) Yaklaşma!
KADIN Nefes alamıyorum!
SİYAHLI ADAM Söyle ne yaptın! Bir kadın kendine ne ya­
par? Neyi koparıp atar? Senin gibi...
(Kendi söylediklerini idrak eder bir an. Aradığını bulmuştur.
Yavaşça çözülmeye başlar elleri. Kadın yere yığılır. Zorla ne­
fes almaktadır. Sessizlik.)
SİYAHLI ADAM (Kelimeler güçlükle çıkar ağzından) Sen...
yoksa... Olamaz...
GRİLİ ADAM Ne oluyor?
SİYAHLI ADAM Bunu nasıl yaparsın...
KADIN Söyleyecektim...
SİYAHLI ADAM Nasıl yaparsın...
GRİLİ ADAM Ne diyorsunuz siz?
SİYAHLI ADAM Bana sormadan...
KADIN Söyleyecektim...
SİYAHLI ADAM Bunu benden nasıl gizlersin?
KADIN Özür dilerim...
GRİLİ ADAM Sız...
Bekleme Salonu 33
SİYAHLI ADAM Neden?
KADIN Nasıl bakacaktık? Hangi parayla? Hem...
GRİLİ ADAM Siz neler diyorsunuz?
KADIN Biliyorum. Razı olmazdın. Sen razı olmazdın. Yapa­
cak bir tek şey kalmıştı geriye. O da... Kendimi cezalan­
dırdım. Hepsi benim hatam... Kendimi cezalandırdım...
(Sessizlik. Grili Adam beklediği hatayı bulmuştur)
GRİLİ ADAM Demek öyle. Karı koca... Ama yoo... Öyle ol­
sa son aşamaya ikinizi birden getirmezlerdi. O zaman, iki
sevgili... Şimdi anlaşılıyor her şey. Birbirinize olmadık
anlarda bağırmalarınız, küçük sataşmalarınız, sonra se­
nin yangını bu kadar kolay bulman, her şey... Demek baş­
taki o saçma oyununuzun sebebi de buydu. (Kadın'ı taklit
ederek) Siz çok küstahsınız... (Siyahlı Adam’ı taklit ederek)
Siz sadece güzelsiniz... Bir sürü beylik laf! Herhalde defa­
larca prova etmişsinizdir o sahneyi. Ne yapacaktınız? Ba­
na göz dağı verip saf dışı mı bırakmaya çalışacaktınız?
Peki neden? Sadece bir kişiyi alacaklar. Neden ikiniz?
SİYAHLI ADAM O sadece bana yardım etmek için buraday­
dı. Anlaşmıştık. Son tura kadar beraber gelirsek, benim
kazanmamı sağlayacaktık.
GRİLİ ADAM Ama oyununuz ortaya çıktı. Yazık...
(Sessizlik)
KADIN Ortadaki tek oyun bu mu?
(Sessizlik. Grili Adam’la bakışmakta)
SİYAHLI ADAM Ne?
GRİLİ ADAM Bence yapma...
KADIN Madem kaybedeceğiz. O halde kazanan da olmasın.
GRİLİ ADAM Yapma...
KADIN Asansördeyken yanımdaki bir bayan değildi. Gri
takım elbiseli bir baydı. Bu bay, bana son tura kendisinin
de kaldığını, ama başka bir yer ile görüştüğünü ve bura­
ya girmekten vazgeçtiğini, eğer istersem...
GRİLİ ADAM Eğer isterse, yıllık yüzde onluk bir pay karşı­
34 Bekleme Salonu

lığı, içeride ona yardım edebileceğimi söyledim. Ama o


kabul etmedi. Sadece düşüneceğini söyledi. Ta ki...
KADIN (Siyahlı Adam’a) Ta ki sen beni tek başıma bırakana
kadar.
GRİLİ ADAM Sonra hanımefendiye, aynı anda odaya girer­
sek yanlış anlaşılabileceğini, mümkünse biraz oyalanıp
gelmesini söyledim.
SİYAHLI ADAM Demek, sizin baştaki konuşmanız da sade­
ce bir oyundu, öyle mi?
GRİLİ ADAM Bence o kadarına gerek yoktu. Ama sevgilin
öyle istedi. Sebebini ise şimdi anlayabiliyorum. Senin bir
şeyden şüpheleneceğinden korkuyordu herhalde.
KADIN Evet...
GRİLİ ADAM Her neyse... Asansördeki bu küçük anlaşma­
dan sonra, kurtarıldık. Sevgilin tuvalete gitti. Bense, mer­
divenlerden tırmanıp buraya girdim ve...
SİYAHLI ADAM Aynı teklifi bana yaptın.
(Sessizlik)
KADIN Demek...
SİYAHLI ADAM Ben de hemen kabul etmedim. Ama son­
radan, kız kardeşinin hikâyesine ihtiyacım oldu.
GRİLİ ADAM Ben de küçük bir pay karşılığı hikâyemi sev­
gilinle paylaştım.
KADIN Sen...
SİYAHLI ADAM Bu durumda birbirimizi suçlamanın anla­
mı yok. Üçümüz de aynı şeyi yaptık.
(Uzun sessizlik)
GRİLİ ADAM Eeee... Sırada ne var? Bitti mi yani?
KADIN Her şey ortaya çıktı işte. Nasıl olsa kaybettik.
GRİLİ ADAM Sanmıyorum. Eğer öyle olsa, şimdiye kadar
çoktan açarlardı kapıyı. Unuttunuz mu? Kurallar artık
değişti. Evet? Teklifim hâlâ geçerli. Son beş dakika.
(Sessizlik. Siyahlı Adam devam etmeye karar verir)
SİYAHLI ADAM En son bulduğumuz neydi?
Bekleme Salonu 35
KADIN Yapma.
GRİLİ ADAM Dur bakalım. Evet. Kürtaj yaptıran bir kadın.
KADIN Kapa çeneni.
SİYAHLI ADAM (Gözü Kadın'da) Kürtaj yaptıran bir kadın.
GRİLİ ADAM Bir anne...
SİYAHLI ADAM Çocuğunu ölüme terk eden.
GRİLİ ADAM Adam istemediği halde...
SİYAHLI ADAM Adam istemediği halde...
GRİLİ ADAM Adam istemediği halde çocuğunu ölüme terk
eden bir anne. Tıpkı...
SİYAHLI ADAM Tıpkı?
GRİLİ ADAM Hansel ile Gretel'in annesi gibi.
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM Masal. Tabii ya.
GRİLİ ADAM Devamı nasıldı masalın?
SİYAHLI ADAM Devamı... Ormanda kaybolan bu iki ço­
cuk, pastadan bir eve girerler ve orada cadıyla karşılaşır­
lar. Cadı bunları kandırır, yemek karşılığı erkek olanı
hapseder. Kızı da kendisine yardım etmesi için zorlar. Bu
evden kurtulmalarının tek yolu... (Duraksar)
GRİLİ ADAM Evet?
SİYAHLI ADAM (Ağır ağır konuşur) Birlik olup, cadıyı kan­
dırarak onu fırının içine atmaktır.
GRİLİ ADAM Evet.
SİYAHLI ADAM Evet. Birlik olup cadıdan kurtulmak... (An­
lamaya başlamış) Aynı evde, üç kişi. (Kendisi) Hansel, (Ka­
dın) Gretel ve... (Grili Adam) cadı...
GRİLİ ADAM Son.
(Uzunca bir sessizlik. Siyahlı Adam ve Kadın, Grili Adam'a
bakmakta)
GRİLİ ADAM Tebrik ederim. Zor da olsa masalı bitirdiniz.
SİYAHLI ADAM Nasıl...
GRİLİ ADAM Açıkçası başta böylesine keyifli olacağını dü­
şünmemiştim. Hayal gücünüze hayran kaldığımı bilme-
36 Bekleme Salonu

nizi isterim.
SİYAHLI ADAM Öyleyse sen...
GRİLİ ADAM Evet. Görüşmeyi yapacağınız kişi bendim.
(Sessizlik)
KADIN Olamaz...
GRİLİ ADAM Şirket politikası. Eskimiş yöntemleri bir kena­
ra bırakıp yepyeni uygulamalarla alıyoruz insanları işe.
Bu katıldığınız da uygulamanın küçük bir parçası. Bir çe­
şit... mülakat.
SİYAHLI ADAM Anlamıyorum...
GRİLİ ADAM Basit. Dördüncü aşamadan sonra, ikinizin
ilişkisi olduğunu saptadık. Bu, elbetteki zor olmadı bi­
zim için. Sizi reddetmeyi başta düşünsek de, her sınav­
dan, diğer adayları açık bir farkla geçerek, en yüksek pu­
anı alan sizi (Siyahlı Adam'a) kaybetmek istemedik.
KADIN İyi ama... Ben?
GRİLİ ADAM Siz zaten beşinci aşamada elenmiştiniz. An­
cak beyefendiyi sınamamız için size ihtiyacımız vardı.
(Su doldurduğu bardağı Kadın'a uzatarak) Su? O yüzden si­
zi de bu aşamaya kadar getirdik ve...
SİYAHLI ADAM İkimizi de aynı oyuna soktunuz.
GRİLİ ADAM Baştan belli olan birkaç şey vardı. Mesela
asansörde kalmamız. Tek yapmamız gereken ikinizin de
birbirinizden vazgeçmenizi sağlamaktı. Böylece gerçek
yüzünüzü çok daha net görecektik. Bu yüzden de...
KADIN İkimize de ortaklık teklif ettiniz.
GRİLİ ADAM Evet.
SİYAHLI ADAM Peki bu odada olanlar. Bizim hakkımızda
bu kadar çok şeyi...
GRİLİ ADAM Hiçbirini bilmiyorduk. Odaya bıraktığımız sa­
dece bir masal kitabıydı. O da üçümüzün durumuna uy­
duğu için. Sonra da baş başa kalabilmemiz için kapıyı ki­
litlediler dışarıdan, o kadar. Gerisi sizin yaratıcılığınız...
SİYAHLI ADAM Nasıl? Yani... bütün bu ipuçları... mum,
Bekleme Salonu 37

tablo, yangın...
GRİLİ ADAM Hiçbirini biz belirlemedik. Her şey sizin yön­
lendirmeleriniz doğrultusunda gelişti. Bu kadarını ben
bile beklemiyordum.
KADIN Ama... ya kardeşinizin...
GRİLİ ADAM Beğendiniz mi? Tek yaptığım sizin oyununu­
za biraz renk katmak, size biraz yardımcı olmaktı.
SİYAHLI ADAM Bu yaptıklarınız... Bunlar... Ne gerek var­
dı... Anlamıyorum. Sonuçta ne oldu?
GRİLİ ADAM Tanıştık. Zaten mülakatların amacı da bu de­
ğil midir? Biz şirket olarak, insanların görüşme sırasında
kendilerini farklı tanıtmalarını izlemektense, onlara ger­
çek kimliklerini ortaya koyacakları alanlar sağlamayı
doğru bulduk. Böylesi daha sağlıklı değil mi?
SİYAHLI ADAM Anlamıyorum... Bir insanı yok etmeye ça­
lışarak... Hem ipuçları.. Nasıl rastlantı olur?
GRİLİ ADAM Algıda seçicilik diye bir şeyi hiç duymadınız
mı? Her insan kendini ilgilendiren yönüyle algılar haya­
tı. Mesela siz! Yani, aynı olaydan, iki ayrı insan, iki farklı
yönden etkilenebiliyor. Tüm bu olanlardan şu sonuca va­
rıyoruz ki, siz belki de sadece 'özel rahatsızlığınız'dan
ötürü hiç kimsenin umursamadığı bir şeye tepki gösteri­
yorsunuz. Sizce bu haksızlık değil mi?
(Sessizlik)
KADIN Artık gitmek istiyorum. Açın kapıyı.
(Grili Adam gülümser. Gidip çok sakin bir şekilde kapıyı
açar. Diğerleri şaşkın. Sessizlik)
SİYAHLI ADAM Bu... nasıl olabilir... kilitliydi kapı... tör­
püyle açmaya çalıştık... hatta ben... (Anlar)
GRİLİ ADAM Parmağınız için üzgünüm. Elimdeki anahta­
rı görmemeniz gerekiyordu.
KADIN Ama kapı o andan beri açıksa...
GRİLİ ADAM İpuçlarına kendinizi öylesine kaptırdınız ki,
kapıya bir daha bakmak aklınıza gelmedi...
38 Bekleme Salonu

SİYAHLI ADAM Ya birimiz açmaya kalksaydık?


GRİLİ ADAM Engelleyecektim. Hatta bir kere (Kadın'a) siz
çıkmaya kalktınız, ama bana gerek kalmadı.
KADIN İyi ama neden?
GRİLİ ADAM Benim cadı olduğumu unutmayın. Bana rağ­
men kapıyı açabilseniz bile, bu oyundan vazgeçer miydi­
niz? İşte öğrenmemiz gereken şeylerden biri de buydu.
Hem önemli olan kapıyı açabilmeniz değil, benim kim
olduğumu bulabilmenizdi. Ama, dedim ya, siz ipuçları­
na kendinizi çok kaptırdınız.
(Sessizlik)
SİYAHLI ADAM Demek sınavı kaybettim...
GRİLİ ADAM Pek sayılmaz. Özellikleriniz ve yeni öğrendi­
ğimiz şeyler hiç de yabana atılır cinsten değil. (Siyahlı
Adam'a) Hırsınız, bu iş için her şeyi göze almanız ve akıl
yürütmedeki başarınız bizimle çalışmayı çoktan hak etti­
ğinizi gösteriyor. Hem gerçek kimliğimi, benim yardı­
mımla da olsa, buldunuz sayılır, öyle değil mi? (Kadın'a)
Sizin içinse maalesef yapacak bir şey yok. Ama üzülme­
yin. Başta hedeflediğiniz şeye sonunda ulaştınız.
SİYAHLI ADAM Yani...
GRİLİ ADAM (Siyahlı Adam'a) Tebrik ederim. İşe kabul edil­
diniz. (El sıkışırlar. Siyahlı Adam şaşkın) Ben üst kattaki
odamda olacağım. Biraz dinlenmeliyim. Siz de hazır
olunca gelin şu sözleşmeyi imzalayalım. (Kadın'a) Size de
şirketimizin yeni yöntemini denememizde yardımcı ol­
duğunuz için teşekkür ederiz. (Kapıdayken durur) Ha,
unutmadan. Maaşınız, beklediğinizden yüzde on daha
az olacak. Malum ya... Anlaşmıştık...
(Çıkar.
Siyahlı Adam'la Kadın bir an durur. Bakışırlar.
Siyahlı Adam yavaşça kapıya doğru yürümeye başlayınca...)

SON
39

YİĞİT SERTDEMİR

O. B. E. B.
(Ortak Bölenlerin En Büyüğü)

İki Perde
40 O.B.E.B.

KİŞİLER
(Sahneye giriş sırasıyla)

YARDIMCI (AA.)
DOKTOR (K.M.)
C.T.
A.D.
M.E.
P.A.

İlk oynanış:

8 Ekim 2004 /'Altıdan Sonra Tiyatro' /Maya Sahnesi -İstanbul

Görev alanlar:
Yöneten: Yiğit Sertdemir
Dekor ve Kostüm: Esra Kudde
Müzik ve Efekt: Erhan Yürük
A.A.: Erkan Kortan
K.M.: Yiğit Sertdemir
C.T.: Seda Özen Yürük
A.D.: Aslı Can Kortan
M.E.: Gülhan Kadim
P.A: Ebru Gözdaşoğlu

Teknik Ekip: Y. Ömer Erzurumlu, Onur Kahraman,


Selin Girit, Seyfi Erol
O.B.E.B. 41

I. PERDE

(Özel hazırlanmış bir salon. 'Tedavi edici tiyatro salonu' Psi-


kodrama seansları için kullanılan bir yerdir burası. Sahnede
dördü normal, ikisi daha alçak altı sandalye vardır. Alçak
sandalyeler sağda ve solda, diğer dördü arkadadır. Sahnenin
üç tarafı perdelerle çevrilidir. Perdeler beyaz olabilir. Kenar­
da bir müzik seti ve telefon vardır. Oyun 1970'li yıllarda, İs­
tanbul’da, devlete ait bilmediğimiz binalardan birinde geç­
mektedir. Ya da öyle olması tercih edilir. Ancak günümüzde
yahut gelecekte, bu oyunda anlatılan olayın, yani yazar tara­
fından paranoyakça kurulan bu 'komplo teorisi'nin gerçek­
leşmeyeceğini de kimse garanti edemez. Oyundaki bütün
roller, Birinci Perde’de tanımlanan karakterlerine uygun bir
peruk takmaktadır. İkinci Perde'de, peruklarla ilgili not ayrı­
ca belirtilecektir. Karanlıkta telefonun çaldığını duyarız. Işık
açılınca, sahnede Yardımcı'yı görürüz. Sandalyeleri ve sah­
neyi düzenlemeye devam etmektedir. Telefona kayıtsızdır.
Birkaç saniye sonra telaşla Doktor girer içeri. Yardımcı'ya
göz ucuyla baktıktan sonra, açar telefonu. Yardımcı hâlâ ka­
yıtsızdır.)

DOKTOR Efendim? Benim. Tabii, bekliyorum. Alo! Efen­


dim, nasılsınız, afiyettesiniz inşaallah? Yok daha başla­
madık. İki saat kadar sonra. Her şey yolunda efendim.
Hayır, bir sorunumuz yok. Yani yok sayılır. Önemli bir
şey değil efendim. P.A. ile ilgili. Hâlâ direniyor da. Me­
rak buyurmayın siz, halledeceğiz efendim. Diğerleri kı­
vama geldi sayılır. Biliyorum. Ama... takdir edersiniz ki
benim de ilk... Biliyorum efendim. Son şansım evet. Telaş
etmeyin efendim, her şey kontrolüm altında. (Yardım-
cı'ya bakarak) Evet, o da. Gayet iyi. Alıştı sayılır. Hayır.
Aksine, faydası bile oldu. Hatta geçen gün... Sustum
42 O.B.E.B.

efendim. Yoo, anlatmadım tabii ki. Bilmesi gerektiği ka­


darını biliyor, emrettiğiniz gibi. Zaten, herhalde sizin
tembihleriniz doğrultusunda, bana henüz herhangi bir
şey sormuş değil. Başüstüne. Tabii... İstediğiniz zaman
arayabilirsiniz. Selametle efendim. Ha, bu arada, sayın
O.B.E.B.'le görüştüğünüz zaman saygılarımı... Teşekkür
ederim. Hürmetler efendim, hürmetler... (Telefonu kapa­
tır) Aptal herif! Son şansımmış! Sanki bana sordular da
görevi verirken! Çok istiyorsa başka...
(Uzaklardan bir patlama sesi. Doktor alışık olduğu bu sese
gerektiği kadar irkilir. Yardımcı kayıtsız.)
Etti beş. Eh, bugün bir daha patlamaz artık.
(Bu sırada Yardımcı’nın elindeki işler biter ve döner. Doktor
ile göz göze gelirler. Birkaç saniyelik manasız bakışma. Dok­
tor el kol hareketleriyle bombanın patladığını anlatmaya ça­
lışır. Tahmininiz doğrudur. Yardımcı sağırdır.)
Bomba, bomba. Bom! Patladı yine bir yerler.
(Yardımcı dudak okuyabildiği için anlar. Eliyle dört işareti
yapar.)
Hayır canım beş.
(Yardımcı dörtte ısrarcıdır.)
Yahu bu hafta beşinci işte, benden iyi mi bileceksin?
(Yardımcı ısrarcı)
Hayda, her gün bir tane ... Haaa, sen o gün... tabii... Pe­
ki, peki. Dört olsun.
(Yardımcı muzafferane dışarı çıkacakken)
Dur, dur nereye? Bantları getirdin mi?
(Yardımcı kafa sallar)
Haydi çıkar o zaman da, başlamadan önce hepsinin üs­
tünden bir kez geçelim.
(Yardımcı elindekileri bir kenara bırakıp teybin arkasındaki
bantları almaya gider, Doktor da arkada duran yazı tahtası­
nı öne doğru çeker)
Hah, güzel. Hepsi tamam değil mi, kaç tane var?
O.B.E.B. 43
(Yardımcı eliyle dört işareti yapar)
Sana da ne sorsak dört! Neyse, iyi dinle şimdi beni. Yapa­
cağımız şey şu: İki saat vaktimiz var. Bantları tek tek din­
leyip en son görüşmelerde neler olmuş, hangi noktaya
gelmişiz, kişilerin durumu nedir diye kontrol edeceğiz.
Burası çok önemli. Eğer bir hata yapıp da geldiğin nok­
tadan geriye dönersen, yaptığın her şey boşa gider. Anla­
dın mı?
(Yardımcı kafa sallar)
Güzel. Sen teybin başında dur. Ben arada durdurup sana
birkaç şey söylerim, sen de not alırsın. Bazen de ileri al
falan derim, hızlı hızlı işimizi bitiririz, tamam mı?
(Yardımcı kafa sallar)
İyi. Daha görünürde kimse yok değil mi?
(Yardımcı 'hayır' anlamında başını sallar)
Aman, içeri dalıp her şeyi berbat etmesinler de... Haydi o
zaman. Hazırsan bir tanesini tak.
(Yardımcı bantlardan birini seçip teybe takar)
Hangisi o?
(Yardımcı C.T.'yi taklit eder)
Ha C.T.! İyi bari. Sakin başlarız en azından.
(Tahtaya yazar)
Cee, Teee... Hangi gündü, Çarşamba değil mi?
(Yardımcı kafa sallar)
Eveet. Dur sana bir şey sorayım. Dışarıdan nasıl görünü­
yor C.T.? Yani, konuştuklarını duymayınca.
(Eliyle bir işaret yapar)
Salak?
(Yardımcı kafa sallar)
Duysan da değişen bir şey yok zaten. Peki. E, haydi o za­
man başlat!
(Yardımcı teybe basar. Teypten ses gelir. Fonda müzik)
TEYPTEN C.T. N'apıyorsunuz siz orada doktor?
TEYPTEN DOKTOR Eee, kalemimi şey yaptım, düşürdüm
44 O.B.E.B.

de onu alıyorum.
TEYPTEN C.T. Beliniz bölünecek neredeyse, öyle iki kanat!
TEYPTEN DOKTOR Yok, yok buldum zaten. Evet. E hani,
oturmamışsınız ya?

(Bu noktadan itibaren sahne tanı aydınlanır ve C.T.'yi görü­


rüz. Teypte kayıtlı olan konuşmalar canlandırılmaya başla­
nır. Artık teyple ilgili herhangi bir eylem gerçekleştirildiğin­
de, sahnedeki bayan buna uyar. Doktor ve Yardımcı, hem şu
anda, hem de banttaki anda olurlar. Aşağıdaki cümleyi hem
teypten hem de C.T.'den duyarız. Hemen sonraki cümleyle
birlikte teyp susar, sahne akar.)

C.T. Ben de düşündüm onu. Ama böyle bilemedim işte.


DOKTOR Neyi bilemediniz?
C.T. Nasıl oturacağımı. Hani, normal bir oda olmayınca ta­
bii... Şaşırıyor insan öyle.
DOKTOR Önemli değil canım. İstediğiniz gibi oturabilirsi­
niz. Alışın artık.
C.T. Değil mi? Ben de böyle bir tuhaf işte... Oturayım ney­
se ki... Hayır, etraf da pek dolu değil ya. Ondan belki.
DOKTOR Dolu değil mi?
C.T. Değil.
DOKTOR Yani... resmi bir oturuş olmasın diye ben...
C.T. Canım ne olursa olası. Siz dinleyin yine de doldurun
burayı. Masa falan bırakın bir köşeye. Sehpa teyelleyin
sandalyelerin ucuna. Ne demişler? Aslan yattığı yerden
bir hoş olurmuş.
DOKTOR Ne olurmuş?
C.T. Kim?
DOKTOR Aslan.
C.T. Ne olmuş aslana?
DOKTOR Yatmış ya...
C.T. Ee?
DOKTOR Yatınca diyorum, aslan niye bir hoş olurmuş?
O.B.E.B. 45
C.T. Nereden bileyim ben doktor? Aa! Kızdım bak. Gidin
aslana sorun canım. Huylanıyordur belki. Hem ne de­
mişler? Can çıkar, huylu huyundan çıksa vazgeçmez.
DOKTOR Dur! (Yardımcı teybi durdurur. C.T. donar) Uzun yıl­
lar yurt dışında yaşadığı ve yabancı dil konuştuğu için
kurduğu cümleler bir tuhaf. İki lafından biri atasözü ve­
ya deyim, ama onları da yarım yamalak biliyor. O yüz­
den ya uyduruyor, ya da geçiştiriyor. Üzerine gidince de
böyle birden parlıyor işte. Manyak. Devam! (Yardımcı
söylenenleri not edip tekrar basar teybe) Neyse boşverin
efendim. Sadece merak ettim.
C.T. İnsanın kafasına ya meraktan, ya...
DOKTOR Evet! Başlayalım isterseniz.
C.T. Başlayalım da başlamasına, bu (Yardımcı'yı göstererek)
fukara dinelecek mi öyle kuytuda?
DOKTOR Yardımcım biliyorsunuz. Hem rahatsız olmanız
için bir neden yok, kulakları...
C.T. Rahatsızlık değil canım. Acıyorum. Öyle sesi çıkma­
dan... (Yardımcı'nın ona baktığını fark eder) Bak nasıl sabit-
lemiş gözlerini bana. (Yüksek sesle ve el hareketleriyle des­
tekleyerek) Merhaba! Nasılsın? (Yardımcıdan iyi olduğuna
dair bir hareket, C.T. sözlerini hep destekler elleriyle) İyi,
iyi... Boşver canım. Duysan ne olacak? Değil mi? Biz du­
yuyoruz da olan ne? Sıkma canını. Afrika'daki sağırları
düşün! (Doktor'a) Moral vermek lazım tabii arada.
DOKTOR Evet. Tabii. Ee, neler yaptınız son görüşmemiz­
den bu yana?
C.T. Bildiğiniz gibi şeylere benzer. Hatırlamaya gayret edi­
yorum. Çok değişkenlik sunmuş buralar. Hep iletişim
döşemeye çalıştım insanlarla aramda, ama sonuçların
pek musibet olduğunu söyleyemem.
DOKTOR Müspet.
C.T. Zannederim uğraşsam onu da söyleyemem. Bir garip
bakışmaktalar insanlar yüzümle. Dediklerimi anlamı-
46 O.B.E.B.

yormuş gibiler. Şoförümle de aynı sorun yaşatıldı. Ben


buraya akalım diyorum anlamıyor. Kendimizi bir anda
kıyı mahallerden birinde buluveriyoruz. (Yardımcı’ya)
Boşver. Takma kafana.
DOKTOR Ama... sonuçta oralarda dolaşmak da, iyi gelmiş­
tir size. Farklı kesimlerden insanlarla karşılaşmak...
C.T İmkânlı tabii. Birkaç şeyi fark etmedim değil.
DOKTOR Ne gibi?
C.T. Mesel olarak, yine o kıyı mahallerden birinde kayba
düşmüşken bir çıkılmaz caddeye girmiş bulunduk. Tam
geriye dönüp kurtulma ihtimalindeydik ki, arkamıza
çöp toplayan uzun araçlardan biri ilişti. Sıkışa kaldık or­
tada. Şoförüm çöplerle konuşmak için arabadan indi.
Ben de bekleyeyim barı dedim. Birden, benim yandaki
camda bîr tıkırtı peyda oldu. Tabii irktim birden ben.
DOKTOR Sonra? (Yardımcı'ya 'boşver' der gibi bir hareket
yapar)
C.T. Sonra hemen irkintimi yenip cama dönme gereği işit­
tim. Oturduğum yerden, ağır bir ivmeyle başımı sağa
doğru devirdim. Gözlerimi, hafitçe kaldırdım cama doğ­
ru. Ah doktor bir de ne göreyim?
DOKTOR Ne görün?
C.T. Yanlış tarafa dönmemiş miyim meğerse? Demek ki di­
yorum o anın hezeyanıyla, beynim uzak noktaya yönlen­
dirmiş beni. (Yardımcı'ya) Kör olmak da vardı, değil mi?
DOKTOR Hemen öbür tarafa döndünüz tabii...
C.T. Yok, hemen gerçekleşmedi öyle bir şey. Hazır dedim bu
yana devrilmişken, biraz inceleyeyim camın ardını. O ya­
na ilikledim gözlerimi. Ah doktor bir de ne göreyim?
DOKTOR Ne görün?
C.T. Bir kadın bana bakışmıyor mu?
DOKTOR Ne diyorsunuz? Ne yapıyordu kadın?
C.T. Dikkatle beni seziyordu doktor. İçimden, acaba dedim
bir derdi var da bölüşmek mi niyeti. Dostandoğru uzan-
O.B.E.B. 47

dım kadının olduğu yöne, camı indirdim ki daha rahat


döşeyeyim konuşmayı. Ah doktor, bir de ne göreyim?
DOKTOR Ne görün?
C.T. Kadın birden ortadan kaybolmasın mı7
DOKTOR Yok artık!
C.T. Evet doktor, kadın kesinlikle yok artık! Bana sahip ol­
du mu bir endişe, acaba kadına bir şey mi yaptım diye?
Hemen böldüm kafamı camdan aşağı, sağa, sola, yukarı.
Yok! Kadın yok! Sanki yer yarıldı, satamadan getirdi. Ben
böyle kaldım! Derken birden zıpladım yukarı tuhaf bir
sesle. Arkadaki tıkırtı! Korktum mu ben öyle?! Hemen
dedim kapayayım camı, ne olur ne olsun. Tam camı yarı­
şına kadar çıkartmıştım ki, ah doktor bir de ne göreyim?
DOKTOR Ne görün?
C.T. Kadının kafasının yarısı camda durmuyor mu?
DOKTOR Yok artık!
C.T. Hayır doktor, yarısı var artık. Yani kadının ağzı var,
burnu yok. Telaşa geldim ben de, hemen açtım camı.
Hoppala!
DOKTOR Ne oldu?
C.T. Kadın yine yok olmasın mı? Açıyorum gidiyor, kapı­
yorum geliyor. Elim, camın kolunu oynattıkça, kadın
med-ceviz halleri sergiliyor doktor.
DOKTOR Sizin kadın dediğiniz, camdaki yansımanız olma­
sın?
C.T. Doktor.. Bak sonunu biliyorsan anlatmayayım. Bir sü­
re sonra onun farkına ben de ettim herhalde. Demek ki
diyorum o anın hezeyanıyla...
DOKTOR (Yardımcı'ya) Dur! (Yardıma teybe basar) Yaz! Ka­
dın salak! Ne olur al ileri, daha fazla katlanamayacağım.
Hikâyeyi biliyoruz zaten. Bir çocukmuş camı tıklatan da,
ona simit satmaya kalkmış. Bizimki de, çocuğa satış ko­
nusunda ders vermiş. Mesleği bu ya hanımefendinin! Ta­
mam, yeter bu kadar. Devam!
48 O.B.E.B.

(Yardımcı teybe basar)


C.T. Eh işte, çocuk boşluk gözlerle yüzüme ilişti, sonra da
ağlayarak kaçtı. Herhalde diyorum, kötü bir mazisini fa­
lan hatırına getirdi de öyle iki gözü iki göz gitti. Yoksa
ben ne dedim ki değil mi? Sonra da şoförüm geldi, ora­
dan uzağa düştük zaten.
DOKTOR Peki, bütün bu deneyimden öğrendiğiniz bir şey
var mı?
C.T. Var doktor.
DOKTOR Nedir?
C.T. Çöp toplayan uzun araçlara, çöp kamyonu deniyormuş.
DOKTOR Güzel... Başka?
C.T. Çöplere de çöpçü. (Yardımcıya) Üzülme artık. Cana ge­
leceğine mala gelsin.
DOKTOR (Yardımcı'ya şimdiye dair bir söz) İlk defa bir deyi­
mi doğru söyledi, ama kullandığı yer yanlış. (C.T.'ye)
Evet. Anlaşılan yine ilginç bir hafta geçirmişsiniz.
C.T. Öyle doktor, öyle. Nedense hep benden geçiyor bu il­
ginç haftalar.
DOKTOR Nedense... Geçen hafta konuştuğumuz şeyleri ha­
tırlıyorsunuz değil mi?
C.T. Elbette. Doktoramdan bahsetmiştik.
DOKTOR Peki düşündünüz mü akademik kariyer konusu­
nu?
C.T. Düşündüm. Akademik yapmaya karar verdim.
DOKTOR (Birden çok sevinçli) Sahi mi?
C.T. Evet! Neden olmasın? Sonuçta, kim bilir, belki profesör
falan olursam diyorum, iş dünyasının kapıları daha bir
açık durur önümde. Hem biraz daha aydınlanırım sanki.
DOKTOR Haa... İş hayatına atılmaktan da, aydın olmaktan
da vazgeçmediniz yani.
C.T. Hayır canım, ne demek yani? Neden vazgeçecek mişim?
DOKTOR Yoo, yani, vazgeçesiniz diye demedim tabii...
C.T. Aa, kızdım bak. Sen şimdi ekonomik oku, ama iş haya-
O.B.E.B. 49
tına atlama; düşün, ama aydın olma! Olur mu?
DOKTOR Haklısınız tabii...
C.T. Haklıyım tabii. Hem su testisi su yoluna dökülür dok­
tor.
DOKTOR Ne kadar doğru söylediniz...
C.T. Söylüyorum da işte anlayana doktor. Siz öyle bön ba­
kınca burada havaya konuşuyormuşum gibi.
DOKTOR Hayır, sizin hem iş hayatına atılıp hem de aydın
olmayı nasıl başaracağınızı anlayamıyorum da bir türlü.
C.T. Ne duruyor bunda anlaşılmayacak?
DOKTOR Para ile aydın olmak arasında...
C.T. Bağları dehşet doktor, söylemeyin şöyle.
DOKTOR Ne gibi?
C.T. Benim şahsi gözetlemelerimden ittiğim bir gerçek var
doktor. Aydınlar parasız yaşıyor. İnsan nesline yön uzat­
mak uğruna, kendilerini bitiriyorlar. Ama düşünün. Ben
ki yurdun ötesinde baktım eğitimime, doğurulduğum
topraklardaki insan neslini yaptıklarımla, yazdıklarımla
genleştirebilirim. Neden ben erken göçeyim doktor?
DOKTOR Neden göçesiniz?
C.T. Önce diyorum iyiden iyiye zenginleştireyim mülkü­
mü. O aralık okurum da bir kenardan. Zamanı varınca
da, yani mülküm zenginliğe çalınca da, başlarım aydın
olmaya. Olmaz mı öyle?
DOKTOR Olur mu öyle?
C.T. Olur doktor. Hem ne demişler? İnsan yemek yediği ka­
ba, seninki benden kara! Yani ne var bu kadar tepilecek
benim gelecek kaygımda, anlamadım hiç!
DOKTOR Kusura bakmayın. Ben üzüntüden öyle tepiver­
dim işte.
C.T. Neden o üzüntü doktor? Yoksa yapamam diye mi kur­
dunuz?
DOKTOR Hayır canım, olur mu? Yapmak için bütün mezi­
yetlerin üzerinizde toplandığını görüyoruz zaten.
50 O.B.E.B

C.T. Değil mi?


DOKTOR Ancak, başka bir meziyetiniz var ki, işte onu kul­
lanmayacak olmanıza tüm halkımız adına üzülüyorum.
C.T. Hangi meziyetimmiş o?
DOKTOR Siyasi liderlik.
C.T. Liderim ben?
DOKTOR Farkında değil misiniz?
C.T. Değilim ben...
DOKTOR Olur mu? Şöyle bir bakın kendinize, bana anlat­
tıklarınıza. Her sözünüzde otoriter bir tavır seziliyor.
C.T. Sezene tabii...
DOKTOR Hem gelecek adına büyük düşünceleriniz olduğu
belli.
C.T. Ben de hissediyorum onu arada...
DOKTOR Mesela şu simitçi çocuğu ele alalım. Halkınızdan
birinin geleceği adına ne müthiş önerilerde bulundunuz.
İkna edici olduğunuz bir kere buradan belli...
C.T. Şimdi düşününce... çocuk da mutlu gibiydi sanki ka­
çarken...
DOKTOR Ya, yardımcım için söyledikleriniz?
C.T. O da liderlik oluyor tabii, değil mi?
DOKTOR Elbette. Hem de bir liderin sahip olması gereken
en büyük özellik var sizde: İnsanları düşünüyorsunuz.
İnsanların acıları sizin için önemli.
C.T. Ama baksanıza şuna. Kıyamam. (Yardımcı'ya) İyi gör­
düm seni, iyi.
DOKTOR Zekânıza ne demeli? Bir konuyu öylesine detaylı,
öylesine akıcı anlatıyorsunuz ve söylenen bir şeyi o kadar
çabuk anlıyorsunuz ki... Kabul edin ki siz zekisiniz.
C.T. Kabul.
DOKTOR Ve en önemli özelliğiniz: Mesleğiniz. Düşünün.
Bir ülkeyi gerçekten yöneten nedir?
C.T. İnanç olabilir mi?
DOKTOR Hayır.
C.T. Dış güçler?
DOKTOR Hayır.
C.T. Başbakan?
DOKTOR Hayır.
C.T. Karısı?
DOKTOR Hayır.
C.T. Ay çatlayacağım doktor, nedir?
DOKTOR Para!
C.T. Ay, tam da dilimin ucundaydı.
DOKTOR Bir ülkenin elindeki en büyük güç paradır. Onu
kontrol edebilirseniz, gerçekten iyi bir lider olmuşsunuz
demektir. Ve bu odada, parayı en iyi idare edebilecek ki­
şinin kim olduğunu üçümüz de biliyoruz!
C.T. Benim o doktor.
DOKTOR Sizsiniz tabii...
C.T. Doktor... Düşündüm de... Sanırım ben bir liderim...
DOKTOR Elbette!
C.T. Tabii canım. Bunu görmezden gelmek imkân dışı.
DOKTOR Elbette!
C.T. Doktor...
DOKTOR Efendim?
C.T. Ay ben bir tuhaf oldum.
DOKTOR Birden söylemese miydim?
C.T. Yok, yok. İyi oldu. Ama içim çekildi sanki...
DOKTOR Derin derin nefes alıp verin, bir yandan da mas­
mavi bir denizin ortasında olduğunuzu düşünün, geçer.
C.T. (Dediğini yapar) Geçmiyor...
DOKTOR İyi olacaksınız meraklanmayın. Halkınızı düşü­
nün.
C.T. Hep ben mi onları düşüneceğim, biraz da onlar beni
düşünsün doktor. Hem doktor, ya iş hayatı?
DOKTOR Unutun şimdi iş hayatını canım.
C.T. Ama gözümün önünden paralar akıyor doktor. İnsan
nesline adanacak sözler akıyor. Böyle birden hop çöpe
52 O.B.E.B.

deyince... Çöp kamyonu bak unutmayayım onu!


DOKTOR Yine elinizin altında olacak para...
C.T. İkisi bir mi yahu siz de bir tuhafsınız sanki?!» İş haya­
tında kendi şirketiniz kendi paranız, liderlikte başkası­
nın şirketi, başkasının parası. Lider olursam, aydın da
olamam ki şimdi. Yok canım, ben düşüneyim bunu bir
gıdım.
DOKTOR Tamam, tabii böyle birden söyleyince yadırgadı­
nız, normaldir. Bakın ne diyeceğim. İsterseniz çağrışım
yöntemini deneyelim, o zaman ne kadar doğru bir karar
verdiğinizi anlayacaksınız. İçinizde aslında iflah olmaz
bir lider olduğunu fark edeceksiniz hemen.
C.T. Bir çağrışım yaptım diye hemen olabiliyor mu o doktor?
DOKTOR Elbette. Bakın deneyelim, hemen anlayacaksınız
ne demek istediğimi. Başlayalım isterseniz. Ben bir keli­
me söyleyeceğim, siz de o kelime size ilk neyi çağrıştırı­
yorsa onu. Anlaştık mı?
C.T. Biliyoruz herhalde doktor, başlayın artık ama. Zaten
zor nefes alıyorum...
DOKTOR Tamam başlıyorum, sakin olun ve aklınıza ilk ge­
leni söyleyin. İşte kelimeniz: Otorite!
C.T. (Hemen) Öküz.
DOKTOR (Önceden söyleyeceğini hazırladığı için hemen) İşte siz!
(Sessizlik. Doktor donakalmıştır.)
C.T. Doktor... eğer hemen anlamam gereken şey öküz oldu­
ğumsa, çağrıştırmasak da olur.
DOKTOR Ben... yanlış anladınız...
C.T. Öküz dedim, 'İşte siz,' dediniz doktor. Nesini yanlış
anlayacağım?
DOKTOR Yani... ben... hem siz niye otorite deyince öküz de­
diniz ki?
C.T. Çağrışım bu doktor. Dün bir belgeselde öküzlerin inek­
ler üstündeki otoritesinden bahsediliyordu, o yüzden ak­
lıma da ilk o çarptı.
O.B.E.B 53
DOKTOR Anlıyorum...
C.T. Ya siz doktor? Beni hangi belgeselde gördünüz de öküz
olduğuma hükmettiniz?
DOKTOR Ben...
C.T. 'Be'lemeyin doktor. Söyleyin bakalım, ben niye öküz
oluyorum?
DOKTOR Ben... ben de aynı belgeseli izledim dün.
C.T. Ve aklınıza hemen ben geldim öyle mi?
DOKTOR Evet.
C.T. Onca inek arasından benzete benzete öküze mi benzet­
tiniz beni doktor?
DOKTOR Evet.
C.T. Ağzınızdan bal düşüyor.
DOKTOR Ama neden?
C.T. Neden doktor?
DOKTOR Çünkü o öküzde, ineklerde olmayan bir özellik
vardı.
C.T. (Doktora imalı imalı bakar) Evet, var.
DOKTOR Hayır o değil.
C.T. Neyse ki...
DOKTOR O öküz çevresindeki tüm ineklere hükmediyor­
du.
C.T. E öküz bu, edecek tabii...
DOKTOR Ben de düşündüm, dedim ki, neden onca inekten
bir tanesi bile çıkıp da, kontrolü ben elime alıyorum de­
miyor? Onca inek neden bir tanecik öküze boyun eğmek
zorunda? Öküzlerin dünyasında, başarılı bir lider ineğe
hiç mi yer yok? Nedir bu ineklerin öküzlerden çektiği?
Ne zamana kadar boyun eğecekler böyle? İşte. Tam bun­
lar zihnimi meşgul ederken aklıma siz geldiniz. İşte de­
dim, onun durumu da tam böyle. Niteliklerine bakarsa­
nız tam bir öküz, ama inek olduğu için bunun ya farkın­
da değil ya da korkuyor. Yarın dedim, görüşmemizde, bu
örneği anlatayım ve korkmasının manasız olduğunu, her
54 O.B.E.B.

ne kadar bir inek de olsa, içinde iflah olmaz bir öküz yat­
tığım bu belgesel sayesinde fark etsin. İşte size öküz de­
memin nedeni buydu. Yanlış anlaşıldığım için üzgünüm.
Ama ne olursa olsun, bana kızsanız da ben aynı gerçeği
haykıracağım. Kadınların lideri sizsiniz. Bu gidişe dur de­
mek sizin elinizde! Kabul edin artık. Siz bir öküzsünüz!
(Sessizlik)
C.T. Doktor...
DOKTOR Evet?
C.T. Öküzüm ben.
DOKTOR Kesinlikle!
C.T. Evet öküzüm.
DOKTOR Ben de bunu diyorum ya.
C.T. Sizi yanlış anladığım için bağışlayın. Öyle birden öküz
deyince anlamadım tabii...
DOKTOR Rica ederim efendim. Yeter ki siz öküzümüz olun.
C.T. Evet olacağım.
DOKTOR Harika!
C.T. İş dünyasının ilk kadın öküzü ben olacağım doktor!
DOKTOR Ama...
C.T. Ya da siyaset dünyasının...
DOKTOR Evet!
C.T. Ya da aydınlar dünyasının...
DOKTOR Hayır!
C.T. Ay, bilmiyorum doktor. Bir öküz dediniz, beynim bu­
ruştu.
DOKTOR Liderlik...
C.T. Baskı yapmayın canım, zorla güzellik kime ne?
DOKTOR Yine de benim...
(Uzaklardan bir patlama sesi)
DOKTOR Etti üç!
C.T. Ay yine patladı bir yerler!
DOKTOR Sakin olun, uzaktan geldi.
C.T. Ne malum canım buraya da sıçramayacağı?
O.B.E.B. 55
DOKTOR Yangın mı efendim bu?
C.T. Anlamam ben, duramam daha fazla. (Yardımcıya) Ay
iyi ki duymadın. Bomba, bomba.
DOKTOR Otursaydınız, daha bitirmemiştik.
C.T. Ay doktor, ne kadar duygusuzsunuz! Kardeş kardeşi
vuruyor orada, sizin dediğinize görün!
[DOKTOR Canım onlar kardeş kardeşe vuruşuyorlar, bize
ne? Oturun siz.
C.T. Oturamam efendim. Bir dahaki sefere devam ederiz.
Cuma değil mi?
DOKTOR Evet Cuma ama...
C.T. Birde?
DOKTOR Evet ama...
C.T. Tamam o zaman Cuma karşılaşırız artık. Kalın hoşcuk­
lan! (Yardımcı'ya) Boşveeer...
DOKTOR (Yardımcı'ya) Dur!
(Yardımcı teybe basar. Işık değişir. C.T. kaybolur.)
Bandı çıkarabilirsin, bitti. (Yardımcı, bandı çıkarır) Bomba
tam da patlayacak zamanı bulmuş. Bir on dakikam daha
olsaydı, birkaç çağrışımla halledecektim işi. Bahtsızlık iş­
te. Sen yine de oraya, büyük bir aşama kat ettiğimizi ya­
zabilirsin. En azından kafasına düşürdüm liderlik fikrini.
Bugün hallederiz artık. Evet. Geçelim. Başka bir tane tak
bakalım. (Yardımcı, bantlardan birini seçer) Kim o? (Yardım­
cı A.D.’yi taklit eder) Haa... A.D. (Doktor tahtaya yazar) Aaa
Dee... Salı günü değil mi? (Yardımcı kafa sallar) Ha, senin
gelmediğin gün! (Yardımcı kafa sallar) Yazık sana ya, bak
hatırladım yine. Neyse canım, şimdi iyisin değil mi ar­
tık? (Yardımcı, 'Eh işte,' der gibi bir hareket yapar) İyisin iyi.
Kör olmak da vardı değil mi? (Doktor güler, Yardımcı ka­
yıtsız) C.T. dedi ya... ben onu... Evet. Neyse. Keşke gele-
bilseydin, çok şey kaçırdın. Bu haftanın en verimli görüş-
mesiydi. Başlat!
56 O.B.E.B.

(Yardımcı teybe basar)


TEYPTEN A.D. Doktor bey... affedersiniz, rahatsız ediyo­
rum ama öyle eğilmiş neye bakıyorsunuz acaba?
TEYPTEN DOKTOR Eee, kalemimi düşürdüm de onu arı­
yorum.
TEYPTEN A.D. Aman, dikkat edin, belinizde fıtık semp­
tomları oluşmasın sonra, bana göre tabii...
TEYPTEN DOKTOR Yok, yok merak etmeyin buldum za­
ten. Evet. Siz iyi misiniz?
TEYPTEN A.D. Niye, kötü müyüm?
TEYPTEN DOKTOR Bir garip duruyorsunuz da...
TEYPTEN A.D. Nasıl garip doktor bey?
TEYPTEN DOKTOR Yani... sanki biraz...
(Sahne aydınlanır. A.D. en arka köşede, bedenini dimdik tut­
maya çalışır bir durumda kaskatı durmakta, yüzünde kalıcı
bir gülümseme. Bu noktadan sonra teyp susar canlandırma­
ya geçilir)
DOKTOR ...kasılmış gibi...
A.D. Öyle demeyin doktor bey. Belki, siz oradan bakıyorsu­
nuz ya, o yüzden bana göre tabii, odanın genel estetiğine
aykırı gelmiş olabilirim.
DOKTOR Sizin yamukluğunuz odadan bağımsız gibi san­
ki... Yani, yamukluk derken, kendinizi sıkmış gibisiniz...
A.D. A ha ha... Anlaşılıyor işte.
DOKTOR Yamukluğunuz mu?
A.D. O kadar dedim. Duramam ben böyle, başka bir şey de­
neyelim diye. Dinletemedim ki...
DOKTOR Kime, neyi dinletemediniz, ne?
A.D. Bütün gün insanlar da tuhaf tuhaf baktı zaten...
DOKTOR Konu neydi?
A.D. Hayır, sonuçta mantıklı, bana göre tabii, ama olmuyor
işte...
DOKTOR Affedersiniz, sizi anlamakta zorlanıyorum da,
ayaktayız diye herhalde. Acaba diyorum şöyle geçip
O.BE.B 57
otursanız da, her şeyi baştan anlatsanız nasıl olur acaba?
A.D. Rahatsız etmeyeyim?
DOKTOR Niye edesiniz, zaten görüşmeye gelmediniz mi?
A D. Hayır, öyle tabii ama... Eğer kendinizi hazır hissetmi­
yorsanız...
DOKTOR Yok canım. Buyurun geçin şöyle.
A.D. Sinirlendiniz. Zor bir hafta mı geçiriyorsunuz? (Otur­
maya yönelir ve oturur) Bakın ben böyle zamanlarda he­
men derin derin soluk alıp veriyorum, bir yandan da
masmavi bir denizin ortasında olduğumu düşünüyo­
rum. Gözümü bir açıyorum, aaa, sinirden eser yok!
DOKTOR İyi fikir, aklımda tutarım.
A.D. Aa, doktor bey!
DOKTOR Buyurun?
A.D. Yardımcınız yok!
DOKTOR Fark ettim. Yani, evet, izinli bugün.
A.D. Yoksa başına bir şey mi geldi?
DOKTOR Önemli bir şey değil, dün ufak bir kaza geçirdi
de...
A.D. Yıkılmayın hemen. Ona destek olmayı ihmal etmeyin,
olur mu?
DOKTOR Adam evde uyuyor hanımefendi, ne desteği?
A.D. Bakın, yine sinir. Hemen düşünün... mavi... derin ne­
fes...
DOKTOR Tamam... Unutalım şimdi, yardımcımı, maviyi, si­
ze gelelim. Anlatın bakalım, neden öyle duruyordunuz?
A.D. Ben... olamadım Doktor bey.
DOKTOR Evet... yani... siz böyle deyince... ben de tabii... an­
lamadım. Ne olamadınız?
A.D. Bana biçilen role uygun davranamadım, bana göre ta­
bii...
DOKTOR Kim biçiyor efendim bu rolü?
A.D. Genelde sosyal çevrem, ama özellikle nişanlım.
DOKTOR Kendisi ne biçti acaba?
58 O.B.E.B

A.D. Elbise! (Fazlasıyla güler) Bakın, bu da rahatlamanın bir


başka yolu. Mizah. Gerilince siz de hemen patlatıverin
bir mizah, bütün siniriniz aksın dizlerinizden.
DOKTOR Olur. Şimdi, nişanlınıza gelelim.
A.D. Yok Doktor bey, ikimiz birden gidersek yanlış anlaya­
bilir. (Yine güler)
DOKTOR Hanımefendi, yeterince rahatladık zaten. Konuya
girebilir misiniz artık?
A.D. Bakın yine sinir! Gel de mizah yapma! Şimdi adamın
biri bir gün...
DOKTOR (Yardımcı'ya) Dur! (Yardımcı teybi durdurur) Al ile­
ri, delireceğim yahu! Yaz oraya genel notlarımızı! Kadın
pedagog. Bürokrat bir aileden yetişme. Altı ay önce, ça­
lıştığı çocuk kliniğine gitmeyi bıraktı. Nişanlısının yön­
lendirmeleriyle şarkıcı olmaya karar verdi. Şimdi günle­
rini sesini geliştirmekle geçiriyor. Bas artık. Devam!
(Yardımcı basar teybe)
A.D. Ay Doktor bey, nasıl rahatladım anlatamam.
DOKTOR Ben de efendim ben de... Gülmekten ölmedim,
süründüm desem yeridir. Eveet... Demek nişanlınız dik
yürümenizi istedi öyle mi? Güvenli, ihtişamlı gözükesi­
niz diye?
A.D. Ay, evet Doktor bey. Ama gördüğünüz gibi, hemen an­
laşılıyor kendimi kastığım, bana göre tabii...
DOKTOR Evet. Ses çalışmalarınıza devam ediyorsunuz ta­
bii...
A.D. Ediyorum, Doktor bey. Rahatlatmaya çalışıyorum sesi­
mi. Zaten, siz daha iyi bilirsiniz ya, psikolojik bir olay ses.
DOKTOR Tabii...
A.D. Mesela bazı sabahlar dikkat ediyorum, sesimi açma
çalışmaları yaparken, yani böyle nnn aaa diye inlemeler
çıkarırken, eğer moralim düzgünse, hemencecik açılıyor
sesim. Canım bir şeye sıkkınsa, sesim farenkse çarpıyor,
aritoneitlere takılıyor ama bir türlü dudaklarımdan dökü­
O.BE B 59
lemiyor. Hele kendimi etrafıma yabancılaşmış hissediyor­
sam, sesimin duyulması imkânsız. Ne dersiniz Doktor
bey, acaba ben depersonal olabilir miyim uzun vadede?
DOKTOR Eeee... İsterseniz olursunuz tabii... Yani sizin eli­
nizde demek istiyorum. Olmazsınız canım. Hem... değil
mi? Bence, depersonal olunmaz, depersonal doğulur za­
ten...
A.D. İşte! Ne kadar güzel açıkladınız Doktor bey. Yurt dı­
şında okuduğunuz hemen belli oluyor yaklaşımınızdan,
bana göre tabii...
DOKTOR Aman efendim, vazifemiz. Peki, bu hafta oldu mu
böyle bir şey? Yani, sesinizin çıkmasını engelleyecek bir
yabancılaşma, can sıkıntısı?
A.D. Olmaz mı Doktor bey, ne yazık ki yaşam her zaman
eylül serinliği kadar huzur vermiyor size. Kimi zaman
oluyor ki, tüm yaşadıklarınızı kopartıp savurmak isti­
yorsunuz gökyüzüne. Dokunduğunuz insanların üstün­
deki o gri, nihilist kalkana birden çarpıp düşmüş bulu­
yorsunuz kendinizi. Kafesinden kaçan muhabbet kuşlan
gibi. Orada oraya dönenerek, kimliğinizi, kaybettiğiniz
varlığınızı arıyorsunuz. Üşüyorsunuz ama alıştığınız o
ev sıcaklığını bulmanıza imkân yok. Tüyleriniz sizi ısıt­
maya yetmiyor ve artık o tatlı ötüşlerinizden eser yok.
Ölüme yaklaştığınızı duyuyorsunuz kuvvetle. Ve o ölüm
denen ilahi çağrıya yanıt verdiğiniz andaysa, kafesten
kaçmanızın, özgürlüğünüzün o muhteşem bedelini gö­
rüyorsunuz. Ardınızdan yükselense yalnızca bir leş ko­
kusu oluyor, yalnızca leş kokusu...
DOKTOR (Kısa sureli bir sessizliğin ardından) Yani?
A.D. Nişanlımla kavga ettim Doktor bey.
DOKTOR Bir kavga bu kadar güzel anlatılabilir! Yani... ede­
bi bir kavgaydı herhalde demek istiyorum.
A.D. Aslında bir bakıma öyle, bana göre tabii...
DOKTOR Nasıl yani?
A.D. Biliyorsunuz Doktor bey, ben şarkıcılığı sadece bir şar­
kıyı seslendirmek olarak görmüyorum. Bir şarkı sözü
yazmak, ne bileyim, bir beste yapmak da şarkıcının göre­
vi, bana göre tabii... O yüzden ara sıra şarkı sözü dene­
meleri de yapıyorum. Geçen hafta da yeni bir tane yaz­
mıştım. Tabii hemen heyecanla nişanlımı aradım, paylaş­
mak adına. Sözleşip bir kafede buluştuk. Ben de oturur
oturmaz şiirimi, yani şarkı sözü ama sonuçta bir şiir o da,
neyse onu işte okudum kendisine.
DOKTOR Ne dedi?
A.D. Birden asıldı suratı, çizgileri derinleşti. Sonra, birden
bağırmaya başladı bana. Birkaç şey söyleyecek oldum
ama psişik bir durumdur belki diye üzerine de gitmedim.
DOKTOR Niye böyle sinirlendi sizce? Yani, şiirde ne vardı
da kızdı bu kadar?
A.D. Bilmiyorum ki Doktor bey, hem şu şiir konusunu ka-
patsak artık, utanıyorum da...
DOKTOR Niye canım? Merak etmeyin, size okur musunuz
falan demeyeceğim.
A.D. Ay, okuyayım mı?
DOKTOR Ee, ben de tam onu diyecektim.
A.D. Of, nereden çıkarttınız şimdi şiir falan... Neyse, oku­
yayım bari... Melodili mi olsun?
DOKTOR O nasıl oluyor?
A.D. Şarkı sözü ya! Şiiri mi okuyayım, şarkısını mı söyleye­
yim?
DOKTOR Aman okuyun! Yani... Sesinizi yormayın boşuna.
İdareli kullanın diye dedim.
A.D. Haklısınız Doktor bey. Okuyayım o zaman. Bu şiiri,
kadınlara adadım. Ezilmiş, hor görülmüş, haksızlığa uğ­
ramış tüm kadınlara. Şiirin adı: Tüm Kadınlar.
Pembesin, pembe pembe,
Sabah rüzgârları vurunca yüzüne sevdiğin hani nerede
Kırılmış aynadan yarım yüzünü izlerken düşün bir de
O.B.E.B. 61
Of sevdiğim of, gel de öp şimdi gerdanımdan beni de.
DOKTOR Çok güze...
A.D.
Sen yine de biraz baksaydın kendine bari
Kandırdın onca yıl kendini, ellerin bomboş kaldı hani
Ben gözyaşlarımla yıkarken ninemden yadigâr kenarı
işlemeli mendili
Haykırıyorum sessiz çığlıklarla, özgür olmalı her kadın
özgür, bana göre tabii...
DOKTOR Gerçekten...
A.D. Eğer olur da dönerse bir gün şansın...
DOKTOR (Yardımcı'ya) Dur! (Yardımcı teybe basar) Adamın
neye sinirlendiği belli. Al ileri! (Yardımcı ileri alır) Yaz! Ka­
dın yeteneksiz! Nişanlısının büyük baskısı var üzerinde.
Ama sayemde artık kalmadı. Bana göre tabii... (Doktor
güler, Yardımcı kayıtsız) Duymuyorsun ya ondan, aslında
duysan gülersin. Devam!
(Yardımcı teybe basar)
A.D. Ve son dizem bu isyan şiirinde şu size:
Sakın kadın olduğunuzu unutup da günün birinde
Fark etmeden düşmeyin cabbar bir erkeğin eline
Bir de rakı şişesinde balık olsam...
Bu son dizeyi başka bir şaire gönderme olsun diye ekle­
dim. Paylaşım adına...
DOKTOR Hayret! Yani, nişanlınızı anlamak mümkün değil!
Bu kadar güzel bir şiire, öyle tepki vermesini aklım almı­
yor!
A.D. Beğendiniz mi gerçekten?
DOKTOR Ne diyorsunuz, bayıldım. Gerçi on altı kıta bir
şarkı için fazla uzun ama...
A.D. Yok, yok, prozodi falan tam oturdu yerine. İsterseniz
şarkısını da söyleyeyim?
DOKTOR Hiç gerek yok, gerçekten. Bırakın o da sürpriz ol­
sun canım, değil mi? Nişanlınız neler söyledi peki? Ha-
62 O.B.E.B.

tırlıyorsanız tabii...
A.D. Kelime kelime aklımda Doktor bey. Hafızam iyidir bi­
liyorsunuz. O yüzden çok geniş repertuarım. Ezbere
okuyabiliyorum bir sürü şarkıyı.
DOKTOR Ne güzel. Bakın aklıma ne geldi. Madem söyle­
diklerini hatırlıyorsunuz, anlatmayın, ama sizden rica
edeceğim şeyi yapın.
A.D. Nedir o Doktor bey?
DOKTOR (Boş bir sandalyeyi A.D.'nin karşısına koyar) Şim­
di bu sandalyede nişanlınızın oturduğunu farz edin. Siz­
den istediğim, nişanlınızla yaptığınız konuşmayı canlan­
dırmanız.
A.D. Nasıl yani? O da buradaymış gibi öyle mi?
DOKTOR Evet.
A.D. Öyle boşluğa, nişanlım var gibi mi konuşacağım? Ben
böyle bir yöntemi öğrendiğimi hiç hatırlamıyorum ama
Doktor bey?
DOKTOR Bu yurt dışında oldukça yaygın bir yöntem. Rol
değiştirme diyorlar.
A.D. Anlıyorum... Siz daha iyi bilirsiniz tabii... Peki... Ay he­
yecanlandım birden. Şimdi karşımda o var öyle mi?
DOKTOR Evet.
A.D. Ay yerim onu ben! Ah, pardon Doktor bey... Bastırıl­
mış duygularım su yüzüne çıktı birden.
DOKTOR Çıksın efendim çıksın. Evet. Hazır olunca başla­
yın. Ben bekliyorum.
A.D. Tamam.
(On saniye kadar sessizlik)
DOKTOR Hazır mısınız?
A.D. E, başladım ya Doktor bey. Şimdi o konuşuyor, dinli­
yorum ben.
DOKTOR Ha, anladım. Peki, devam edin.
A.D. (Sessizlik) Olur.
DOKTOR Ne dedi?
O.B.E.B. 63
A.D. Çay içer misin diye sordu.
DOKTOR Peki, devam.
A.D. (Sessizlik) Ne?
DOKTOR Ne oldu?
A.D. Bir şey söyledi, anlamadım da onu sordum.
DOKTOR Tamam. Bu böyle olmayacak. Değiştirelim şimdi.
A.D. Ama daha bitirmemişti Doktor bey.
DOKTOR Olsun. Şimdi başka bir şey yapacağız.
A.D. Ne yapacağız Doktor bey?
DOKTOR Siz nişanlınızın yerine geçeceksiniz.
A.D. Nasıl yani? Kendimle mi konuşacağım?
DOKTOR Evet.
A.D. Ay, ama ben bir tuhaf olurum doktor öyle kendime ba­
karak. Sonsuzluğa akmasın sonra zihnim?
DOKTOR Hiçbir yere akmaz, merak etmeyin, ben yanınız­
dayım.
A.D. Hem niye bir erkeğin yerine geçiyorum? Yoksa bende
elektral bir saplantı olduğunu falan mı sezdiniz? Nişan­
lımda babamı mı arayacağım şimdi?
DOKTOR Babanızın nişanlınızda ne işi var? Güvenin canım
bana. Bu çalışmanın en önemli kısımlarından biri.
A.D. Hayır, güveniyorum tabii de, yadırgadım birden. Ney­
se, peki. Nasıl olacak şimdi?
DOKTOR (Sandalyeyi gösterir) Buraya geçeceksiniz. Nişanlı­
nızın ağzından, kendinizle konuşacaksınız. Bu kadar!
A.D. Yani, baştan söyleyeyim, oyunculukta, şarkı söyler-
kenki kadar başarılı olduğumu sanmıyorum.
DOKTOR Ben de... diyorum ki... önemli olan onun gibi dü­
şünüp onun gibi davranabilmeniz. Oyunculuğunuz
önemli değil.
A.D. Madem öyle diyorsunuz. Peki...
(Kalkıp boş sandalyeye oturur)
DOKTOR Hazır olunca başlayın...
A.D. (Sessizlik) Nnn... eee... Sesimi açayım da... Evet. Başlı-
64 O.B.E.B

yorum. (Başlar) Şimdi, cenin yüzlüm dinle... Ay bakın na­


sıl da cenin yüzlüm diyor, yerim ben onu.
DOKTOR Yahu şu adamı yeyip durmayın. Her cümlenin so­
nunda böyle bastırılmış duygularınız falan çıkacaksa su
yüzüne nasıl ilerleriz? Hem cenin yüzlü ne demek?
A.D. Beni öyle sever de... Affedersiniz. Kesmeyeceğim bu
sefer, başlıyorum. (Yeniden başlar) Sen... Şair değilsin, ola­
mazsın. Sen besteci değilsin, olamazsın. Sen yazar değil­
sin, olamazsın. Herkes, her şeyi yapamaz, bunu bil! Ol­
madık şeylerle uğraşma. Çay içer misin? (Doktor'a) Ben
burada olur diyorum, demin de dedim ya...
DOKTOR Kesmeyin, güzel gidiyor.
A.D. (Devam) Yeter artık! Burama kadar geldi bak! Senin fizi­
ğini düzeltmen lazım, sesini güzelleştirmen lazım. Bun­
dan sonra şiir miir yok! Atarım yüzüğü bunu bil. Filifu!
DOKTOR Ne?
A.D. Hah işte, ben de anlamadım, o yüzden demin de sor­
dum ya 'Ne?' diye...
DOKTOR Peki, bu kadarı yeterli.
A.D. Ay, yoruldum ben Doktor bey.
DOKTOR Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?
A.D. Bilmiyorum. Tanımsız. Katharsis olmuş gibiyim Dok­
tor bey. Yani böyle, coştum da arındım sanki.
DOKTOR Doğrudur. Peki, nişanlınıza bir şeyler söylemek
geçmedi mi içinizden?
A.D. Yani... Aslında benim de cevaplarım var tabii hayata
dair... ama... nedense susuyorum işte onunlayken.
DOKTOR Güzel. Şimdi son aşamaya geldik. Tekrar kendi­
niz olacaksınız ve söyleyemediklerinizi söyleyeceksiniz
nişanlınıza.
A.D. Ama Doktor bey, ben bir kendim bir nişanlım olursam
dengem bozulmasın? Zihnim falan yarılır sonra. Şizofre­
ni böyle oluyor işte.
DOKTOR Meraklanmayın dedim ya. Benim kontrolüm al-
O.B.E.B. 65

tındasınız, güvenin bana. Haydi geçin şöyle!


A.D. Peki Doktor bey, size güveniyorum.
(Eski yerine geçer)
DOKTOR Güzel. Şimdi karşınıza yine nişanlınızı koyun. Bir
yandan da beni dikkatle dinleyin.
A.D. Dinliyorum Doktor bey.
DOKTOR Karşınızda duran adama iyice bakın ve düşünün.
Sizi gerçekten anlayan, fikirlerinize saygı duyan, sizi ger­
çekten sizin istediğiniz şeyler için destekleyen biri mi
karşınızdaki, yoksa sırf kendi istediklerini yaptırmaya
çalışan, sizin kişiliğinizi hiçe sayan, sizi herkesin önünde
azarlayabilecek kadar saygısız, anlayışsız biri mi?
A.D. Yani... siz böyle deyince... Hayır, cenin yüzlüm de di­
yor ama...
DOKTOR Mesela bunu düşünün. Size neden cenin yüzlü
diyor? Eminim, 'Saf, bebek gibi biri olduğum için,' diye­
ceksiniz.
A.D. Evet...
DOKTOR Ama gerçek öyle mi ya?
A.D. Nedir gerçek Doktor bey, saklamayın benden.
DOKTOR Sizin henüz gelişmemiş biri olduğunuzu düşün­
düğü için söylüyor öyle. Aklı sıra sizi alaya alıyor. Bir ce­
nin kadar yarım, bilgisiz ve aptalsın demek istiyor.
A.D. Ne diyorsunuz Doktor bey? Ben de saf saf dinliyorum
onu; güzel, orijinal bir şey söylüyor diye öyle mi?
DOKTOR Bu kadarla kalsa iyi. Sizi kıskanıyor. Zekânızı, ya­
ratıcılığınızı, hayata bakışınızı... O yüzden bağırıyor size;
sen şu olamazsın, sen bu olamazsın diye. Halbuki eğer
isterseniz, neler olabileceğinizi siz de pekâlâ biliyorsu­
nuz. Öyle ki, şarkıcılık, olabileceğiniz şeyler arasında en
yavanı kalır. Ama yok, bunları söylemek benim haddime
düşmez.
A.D. Düşer Doktor bey, neden düşmesin? Söyleyin lütfen,
şarkıcıdan başka neyim ben?
66 O.B.E.B.

DOKTOR Siz bu ülkenin en önemli aydınlarından birisiniz,


anlayın artık!
A.D. O ben miyim Doktor bey?
DOKTOR Elbette. Siz, ezilmiş, hor görülmüş kadınların ne­
ferisiniz, Bulanık zihinlerini berraklaştıracak, susup da
söyleyemediklerini dile getirecek, yazdığınız şiirlerle,
yazılarla kadın sorununu bu ülkede belki de sona erdire­
bilecek tek kişisiniz! Çevrenize bakın bir. Size benzeyen,
sizin niteliklerinize sahip tek bir kadın var mı?
A.D. Yok!
DOKTOR Gördünüz mü? Böylesi önemli bir aydın olmak
varken siz ne yapıyorsunuz? Birkaç şarkı ezberleyip sah­
neye çıkmaya hevesleniyorsunuz. Kadınların gururla,
dimdik yürüyebilmesini sağlamak varken, kalkıp bede­
ninizi olmadık şekillere sokuyorsunuz. Bir bakın kendi­
nize. Siz bu musunuz? Şarkıcı olmaya çalışan bir zavallı
mısınız?
A.D. Değilim!
DOKTOR Kusura bakmayın ama siz kaçıyorsunuz. Görev­
den kaçıyorsunuz. Basit bir şarkıcı olmak işinize geliyor.
Ün, şöhret para, pul! Ama haysiyet, insanlığa faydalı şey­
ler yapmak, idealler sizin için birer yalan...
A.D. Yalan değil ben...
DOKTOR Yalan değilse ne? Bu hale getirmediniz mi kendi­
nizi? Siz değil misiniz bütün bunların sebebi?
A.D. Değilim!
DOKTOR Kim öyleyse?
A.D. (Sandalyeyi gösterir) Bu!
DOKTOR Bu mu?
A.D. Bu!
DOKTOR Yazıklar olsun ona!
A.D. Yazıklar olsun!
DOKTOR Size yaptıklarına bakın!
A.D. Bana yaptıklarına bakın!
O.B.E.B. 6-

DOKTOR Ne duruyorsunuz hâlâ? Yok etmeyecek misiniz


onu?
A.D. Edeceğim!
DOKTOR Ağzının payını vermeyecek misiniz?
A.D. Vereceğim!
DOKTOR Hadi öyleyse! Her şeyi söyleyin ona. Size yaptık­
larının öcünü alın!
A.D. Alacağım!
DOKTOR İşte karşınızda! Konuşun onunla!
A.D. (Sandalyeye) Bana bak bodur herif!
DOKTOR Harika!
A.D. Sen pisliğin, yeteneksizin, asalağın birisin!
DOKTOR Çok güzel!
A.D. Artık bitti! Beni kandıramayacaksın! Cenin sensin!
DOKTOR Söyleyin ona, istediğiniz her şey olabileceğinizi
söyleyin!
A.D. Ben istediğim her şey olabilirim tamam mı! Sen yete­
neksiz, aptal, çirkin birisin diye, beni kıskanmaya ne
hakkın var obsesif-kompulsif kişilik!
DOKTOR Söyleyin, o söylediğiniz iyiydi, devam edin!
A.D. Nefret ediyorum senden. Sırf kendini düşünen, anla­
yışsız, cibilliyetsiz, narsist herif! Sen şizoid bir ayısın! De-
personalsin sen! Kadın ruhundan anlamayan bir egosan-
tiriksin! Ayısın işte bana göre, bitti, ayı! Geber! Patlasın
koca kafan!
(Uzaklardan bir patlama sesi)
DOKTOR Etti iki!
A.D. Ay Doktor bey, patlattım adamın kafasını!
DOKTOR Yok canım, sakin olun.
A.D. Ay, ne oldu bana böyle, geçiverdim kendimden!..
DOKTOR Çok güzel şeyler oldu. Nasıl hissediyorsunuz
kendinizi?
A.D. Rahatlamış...
DOKTOR Gördünüz mü? Üstelik mizah falan da yapma-
68 O.B.E.B.

dan...
A.D. Ay, evet... Ama... çok da yoruldum ben Doktor bey...
DOKTOR Eh, kolay değil tabii...
A.D. İzin verir misiniz, gidip biraz kafamı toplayayım.
DOKTOR Tabii... Bugünlük bu kadar yeter zaten... Cuma
günü görüşürüz. Birde.
A.D. Tamam Doktor bey. Ay nasıl da böyle bir garip oldum...
DOKTOR Bilimin mucizeleri...
A.D. Neyse gideyim ben artık, başıma bir şey gelmese bari.
Patladı ya, yine karışmıştır ortalık.
DOKTOR Merak etmeyin. Size verdiğimiz kimliği gösterin,
hiçbir şey olmaz.
A.D. Tamam Doktor bey. Sağ olun. Çok iyisiniz.
DOKTOR Rica ederim. Güle güle.
A.D. Hoşça kalın. Ay, harikasınız. Bana göre tabii...
DOKTOR Öyleyim, öyleyim tabii... (Yardımcı'ya) Dur! (Yar­
dımcı teybe basar) Çıkarabilirsin bandı, bitti.
(Yardımcı bandı çıkarır, ışık değişir, A.D. kaybolur)
Oraya son notumuzu da ekle: A.D. erkeklerden nefret et­
meye başladı. Şarkıcılıktan vaz geçmek üzere. Bugün son
vurucu darbeyi de indirdik mi tamam. Acıları mayalan­
maya başlar bir düş kırıklığının umarsızlığında... (Yar­
dımcı bakar boş boş) Sonuncuyu yazma tabii. Hayır duy­
muyorsun, bütün rahatlatıcı mizahım boşa gidiyor. (Yar­
dımcı boş boş bakmaya devam eder) Neyse, tak bakalım bir
tane daha. Zamanımız azalıyor, oyalanmayalım. (Yardım­
cı bantlardan birini seçer) Kim o? (Yardımcı M.E.'yi taklit
eder) O kim be? (Yardımcı Nazi selamı verir) Haa... M.E.!
Ne güzel anlattın öyle!
(Tahtaya yazar) Mee Eee...
Perşembe günü tabii, yani dün... (Yardımcı kafasıyla onay­
lar) Tekli seansları bununla bitirmek ne şans! Öyle din­
gin, aşk dolu... Senin de hoşuna gidiyor değil mi? (Yar-
O.B.E.B. 69

dımcı, 'Ne alakası var kardeşim,' der gibi bir hareket yapar)
Haydi, haydi yutmam ben! O sana yanaştıkça, gözlerin
parlıyordu, kaçar mı benden? Evlensenize siz. Sessis
sesiz çocuklarınız olur hem... O gün sayemde az mı...
(Yardımcı, 'Ama doktorcum, siz de biraz fazla uzatmadınız mı,
lütfen yani, açıkçası rahatsız olmaya başladım ben keselim bu
sohbeti,' der gibi bir hareket yapar. Doktor bunun tamamını
anlar)
Aman, iyi. Sustum. Başlat!
(Yardımcı bandı takıp teybe basar)
TEYPTEN M.E. Ne oluyor orada sayın Doktor?
TEYPTEN DOKTOR Ee, kalemimi düşürdüm de onu arıyo­
rum.
TEYPTEN M.E. Her hafta düşüyor o kalem. Dikkat edin,
bel kırılınca insan ölür.
TEYPTEN DOKTOR Yok yok, buldum zaten. Evet. Nerede­
siniz?
TEYPTEN M.E. Buradayım?
TEYPTEN DOKTOR E hani?
(Işık açılır görünürde kimse yoktur. Dışarıdan sesi gelir
M.E.’nin, anlarız ki kapının ardındadır kendisi)
M.E. Burdayım sayın Doktor.
DOKTOR Ben niye görmüyorum?
M.E. (Kafasını uzatarak) Şimdi?
DOKTOR Evet, böyle daha iyi. Ne yapıyorsunuz orada?
M.E. Bekliyorum.
DOKTOR Neyi?
M.E. Daha bir dakika var.
DOKTOR Ha şu mesele. Girin canım, önemli değil o kadar.
M.E. Olmaz. Kurallara uyalım.
DOKTOR Ee, böyle duracak mıyız şimdi?
M.E. Duracağız.
DOKTOR Bir dakika erken geldiniz diye.
M.E. Bekleyeceğiz.
70 O.B.E.B.

DOKTOR Peki. (Kapı eşiğinde bekleşmekteler) Nasılsınız?


M.E. Soru sormayın daha başlamadık.
DOKTOR Sohbet ediyoruz.
M.E. İyiyim o zaman.
DOKTOR Üniversitede yeni bir şeyler oldu mu?
M.E. Oldu da anlatamam şimdi.
DOKTOR Niye ayıp bir şey mi?
M.E. Hayır, görüşmeye saklıyorum o konuyu. Başka bir şey
bulun.
DOKTOR Peki. (Sessizlik) Yedi numaradaki emekli albay ta-
şınıyormuş.
M.E. Ne?
DOKTOR Kapı eşiğinde dedikodu yapar ya, komşular onun
gibi oldu da bir an.
M.E. Gülmeyeceğim.
DOKTOR Tahmin ederim. (Sessizlik) Ne kadar kaldı?
M.E. Onbeş saniye.
DOKTOR Hazır mısınız?
M.E. Evet.
DOKTOR Bende.
M.E. Giriyorum.
DOKTOR Girelim haydi.
M.E. Beş saniye.
DOKTOR Çok heyecanlı.
M.E. Üç.
DOKTOR İki.
M.E. Bir.
DOKTOR Girin!
M.E. (Odaya girer) Şimdi geçen gün üniversitenin arkasına gi­
derken... (Yardımcıyı görür) Hayırlı günler. (Es) Nasılsı­
nız? (Es) Ben de öyle. (Es) Sıcak. (Es) Doğrudur. (Es) Terli­
yorsunuz değil mi? (Es) Doğrudur. (Es) Soyunsanıza.
DOKTOR Yok artık. Yani burada kıyafet zorunluluğu var bi­
liyorsunuz. Ondan...
O.B.E.B. 71

M.E. Kurallara uyalım o zaman. (Yardımcı'ya) Dışarıda so­


yarım... yani soyunursunuz...
DOKTOR Evet. Artık anlatabilirsiniz.
M.E. Neyi?
DOKTOR Üniversitedeki olayı.
M.E. Ha evet. (Yardımcı'ya bir bakış atıp döner Doktor'a) Siz
biraz gözlem yapın demiştiniz en son.
DOKTOR Demiştim?
M.E. Ben de yaptım ve çok ilginç bir şey bulduğum kanaa­
tindeyim.
DOKTOR Nedir o?
M.E. Bizim üniversitenin arkasında tavuk var.
DOKTOR Sivil kuvvet olmasın.
M.E. Ne?
DOKTOR Mizah yapılası bir andı da... Buyurun, anlatın ta­
vuktarı.
M.E. Şimdi bu tavuklar bana normal gelmedi sayın Doktor.
Erkeksilerdi. (Elleriyle alanları tanımlayarak) Çitle çevril­
miş bir alanın içindeydiler. Onlardan birkaç adım ötede
de, yine çitle çevrilmiş daha küçük bir alanda, gürbüz bir
horoz vardı.
DOKTOR Tavuklarla horozu ayrı yerlerde mi tutuyorlarmış?
M.E. (Elinde güya tuttuğu horozu göstererek) Bu ne?
DOKTOR Horoz.
M.E. (Diğer elini gösterip) Bunlar ne?
DOKTOR Tavuk.
M.E. Ne soruyorsunuz o zaman?
DOKTOR Özür dilerim. Devam edin...
M.E. Bir süre onları gözledikten sonra, horozu ayrı tutma­
sının sebebini öğrenmek maksadıyla bekçinin yanma git­
tim. Bekçinin dediğine göre horoz...
(Birden sadece ağzı oynamaya başlar, ses çıkmaz. Doktor da
sadece ağzını oynatıp bir şeyler söyler. M.E. tekrar ağzını oy­
natırken)
72 O.B.E.B.

DOKTOR (Yardımcı'ya) Yahu, bunun sesine ne oldu?


(Yardımcı yanlışlıkla sesi kapattığını fark eder, özür dilercesine
bir hareket yapar)
Niye kapatıyorsun sesini? Dikkatli ol canım biraz... En
heyecanlı yerinde... Dur! Hazır kesilmişken notlarımızı
da yaz bari. Kadın siyasal bilimler son sınıf öğrencisi. Si­
yasete atılıp sistemin içinde bir lider olmak istiyor. Ziya­
desiyle idealist. Geri al bu arada. Bir de şu notu ekle. Ka­
dın boş lafa gelemiyor. Köpürüveriyor hemen. Saldırma­
ya başlıyor. Bir de sana âşık. Tamam tamam. Bas haydi.
Devam!
M.E. Bekçinin dediğine göre horoz çok vahşiymiş. Bütün ta­
vuklara aynı anda saldırıyormuş.
DOKTOR Azgın bir horozmuş yani.
M.E. Oha! Karşınızda bir kadın var sayın Doktor!
DOKTOR Ben horozu yani kastetmiştim, hayvan ya bu...
M.E. Tavuk da hayvan, ama hiçbir horoza saldırmıyor. (Yar-
dımcı'ya) Horozuna da bağlı gerçi...
DOKTOR Peki, tavukların erkeksiliği konusunda bir sonu­
ca varabildiniz mi?
M.E. Vardım. Tavuklar o çit içinde kendilerini yönetmek du­
rumunda kaldıkları için, ister istemez erkeksileşmişler.
Tabii diğer taraftan, horozdan korunmanın falan filan...
DOKTOR Ne oldu?
M.E. Sıkıldım.
DOKTOR Anladım. Yine de tespitleriniz çok yerinde.
M.E. Biliyorum. (Yardımcı'ya) Zekiyim.
DOKTOR Ona ne şüphe! Peki, hiç düşündünüz mü...
M.E. Evet.
DOKTOR Daha sormadım ki.
M.E. Olsun, ben kesin düşünmüşümdür.
DOKTOR Yine de sorayım. Siyasete atılma fikri acaba ilk ne
zaman aklınıza düştü?
M.E. Düşünmüşüm işte.
DOKTOR Ne zaman peki?
M.E. İlkokulda.
DOKTOR Çüş!
M.E. Ne?
DOKTOR Üç? İlkokul üçte? Biraz erken değil mi karar ver­
mek için?
M.E. Bilmeden konuşmayın.
DOKTOR Neyi bilmeden?
M.E. Başıma geleni.
DOKTOR Vah vah, ne oldu?
M.E. Öğretmenim dövdü beni.
DOKTOR Elleri kırılsın.
M.E. Kırıldı zaten.
DOKTOR Nasıl yani?
M.E. Kırdırdım ellerini.
DOKTOR O yaşta bu ne kudret!
M.E. Yedimde neysem, yetmişimde de oyum. (Yardımcı'ya)
Ben buyum.
DOKTOR Peki ne oldu da vurdu size öğretmeniniz?
M.E. Anlatamam şimdi.
DOKTOR O niye?
M.E. Sıkılırım. Uzun.
DOKTOR Ama o zaman görüşmemiz neye yarar?
M.E. Şimdi olmasa bile uzun vadede (Yardımcı'ya bakarak)
bir şeylere yarar canım.
DOKTOR Anlatmazsanız nasıl iler... Aa buldum.
M.E. Neyi?
DOKTOR Ne yapacağımızı.
M.E. Ne yapacağız sayın Doktor?
DOKTOR Ayna tekniğini kullanacağız.
M.E. Nasıl bir teknik bu ayna?
DOKTOR İlkokulda olan olayı canlandıracaksınız.
M.E. Aynayı nereye tutuyorum?
DOKTOR Siz değil, ben tutacağım. Çevrenizdeki kişileri ön-
74 O.B.E.B.
ce siz oynayacaksınız, sonra ben. En son da sizin yerini­
ze geçip o sahneyi ben canlandıracağım.
M.E. Ne işe yarayacak bu?
DOKTOR Kendinizi dışarıdan göreceksiniz. Böylece daha
net anlayacaksınız ne olduğunu.
M.E. Yok. Faydası olmaz bunun. Boşa vakit kaybı.
DOKTOR Öyle mi? Hay Allah. Biz hevesliydik halbuki.
M.E. Biz derken?
DOKTOR Yardımcımla ben.
M.E. Kendisi katılacaklar mı?
DOKTOR Elbette. Olay anında eğer bir kişi daha varsa, o ki­
şiyi yardımcım canlandıracak.
M.E. E başlasanıza o zaman. Bu ne miskinlik.
DOKTOR Hemen! (Yardımcı'ya) Gel böyle de başlayalım.
M.E. Ne o? O ne o? Ne biçim hitap o, 'Gel böyle'? Nazik
olun. O da seksi! Erkek! İnsan!
DOKTOR Haklısınız. Yardımcım. Buraya gelmez misin, baş­
lamaz mıyız? (Gelir) Ayna tekniğini uygulayacağız şim­
di. Hani daha önce de yapmıştık ya. Sen hanımefendinin
istediği kişi olacaksın. Hatırladın değil mi?
(Yardımcı'ya, onaylıyor gibi zorla kafa sallatır)
M.E. Hatırladı. (Yardımcı’ya) Ne kadar kuvvetlisiniz .Hafıza
olarak...
DOKTOR Öyledir. Başlayalım isterseniz.
M.E. İsterim.
DOKTOR Şimdi... olay nerede geçiyor?
M.E. Öğretmenler odasında.
DOKTOR Kimler var peki?
M.E. Ben, sınıf öğretmeni bir de...
DOKTOR Evet?
M.E. (Yardımcı'ya) Sevgilim.
DOKTOR O yaşta?
M.E. (Yardımcı'ya) Çocukça bir aşk bizimkisi.
DOKTOR Peki. O zaman bir yandan anlatın bir yandan can­
O.B.E.B. 75

landıralım. Siz konuştukça biz cevap verelim. Doğru de­


ğilse düzeltirsiniz. Rolleri de belirleyelim tabii. Ben sev­
giliniz olayım isterseniz.
M.E. İstemem. Yani. Sizde öğretmen tipi olduğundan.
DOKTOR Anladım. Peki. Buyurun.
M.E. (Yardımcı'nın elini tutarak) Öğretmenim.
DOKTOR Ama küçüksünüz o zaman. Böyle öğretmenim
denmez ki.
M.E. Ne yapayım yani?
DOKTOR Çocuk olun, çocuk.
M.E. Olmaz.
DOKTOR Yapmayalım öyleyse. Bir faydası olmayacak çün­
kü...
M.E. (Çocukça konuşmaya başlar) Öğretmenim!
DOKTOR Söyle canım.
M.E. Ne canımı? Bir kere çıkmadı ağzından öyle bir laf.
DOKTOR Ne derdi peki. Buyurun siz gösterin.
(Yer değiştirirler; Yardımcı, Doktor’un elini tutmaya kalkar,
Doktor ters bakar)
M.E. (öğretmen olarak) Ne var bastıbacak?
DOKTOR Ha anladım. Ben deneyeyim şimdi. (Öğretmen ola­
rak) Ne var bastıbacak?
M.E. Hah oldu şimdi. Öğretmenim, izin verirseniz eve gi­
debilir miyim ben, başım ağrıyor da.
DOKTOR Git tabii yavrum... (M.E. 'Olmaz,'der gibi bir hare­
ket yapar) Nereye gidiyorsun sıska? Otur oturduğun ye­
re, yerden bitme.
M.E. Ne oluyor 'sıska, yerden bitme' falan?
DOKTOR Rolü yakalamaya çalışıyorum. Sevgiliniz ne yapı­
yordu bu arada?
M.E. Ee, göstereyim. (Yardıma'nın yerine geçip ona çeşitli sev­
gi hareketleri yapar) Bunları yapıyordu işte.
DOKTOR Öğretmeninizin önünde?
M.E. Bizim gizlimiz saklımız yoktu.
76 O.B.E.B.

DOKTOR Eh peki. Yap o zaman yardımcım. Biz devam ede­


lim bu arada. Gidemezsin deyince siz neler söylediniz?
M.E. Aşağı yukarı şuna benzer şeyler: Sen kendini ne sanı­
yorsun be? Benim kim olduğumu bilmiyorsun daha! Yı­
ğarım buraya bizimkileri görürsün o zaman bana izin
vermemek neymiş!
DOKTOR Sizinkiler kim oluyor?
M.E. Bizimkiler işte...
DOKTOR Anladım. Öğretmeniniz neler dedi?
M.E. Anlatmakla olmaz göstermem lazım.
DOKTOR Buyurun.
M.E. (Kendisi öğretmen, Doktor M.E., bu arada Yardımcı
M.E.'ye yaptığı sevgi hareketlerini Doktor'un üzerinde uygu­
lamaya kalkar) Yaklaş bakayım. Gel. Kulağına bir şey söy­
leyeceğim. Sokul daha sokul. Şey, biraz eğilir misiniz?
DOKTOR Tabii... (Eğilir)
M.E. (Doktoru kulağından yakalayarak odanın içinde döndürme­
ye başlar) Terbiyesiz seni! Şimdiden mi başladın eşkıyalı­
ğa ha?
DOKTOR Bu arada sevgiliniz ne yapıyor?
M.E. Ee, beni bırakıp öğretmenimin elini tuttu nedense...
DO
KTOR İlginç... (Yardımcı'ya) Tut bari... (M.E. kulağını sert­
çe çeker) Tutar mısın yardımcım barim...
M.E. (Yardımcı elini tutarken) Ben seni yola getirmesini bili­
rim! Rapor getirmeden kaytarmaya kalkarsın, bir de
utanmadan öğretmenine bağırırsın ha!
DOKTOR Siz ne yapıyordunuz bu arada?
M.E. Vakur bir edayla gözlerimi öğretmenime dikmiştim.
DOKTOR Dikeyim ben de o zaman. (Diker gözlerini) Sonra
ne oldu?
M.E. Bana tokat attı. Şöyle ki...
DOKTOR Durun! (Dururlar) Sanırım hepimiz olayı anladık.
Ee, artık yardımcımın elini bırakabilirsiniz.
M.E. Şart mı? Bırakayım tabii... (Yardımcı'ya) Artık ağrımı-
O.B.E.B. 77
yor başını. Sağ olun.
DOKTOR Demek öğretmeniniz size haksızlık edince lider
olmaya karar verdiniz?
M.E. Elbette. Bugün dahi sözümden dönmüş değilim. Her
hareketim, her tavrım liderliğe doğru atılmış bir adımdır.
DOKTOR (Alaycı) Görüşmenin başından beri de görüyoruz
zaten.
M.E. (Alay edildiğini fark edip gözlerini dikerek) Öyle mi? Pe­
ki. Gösterin bakayım!
DOKTOR Nasıl?
M.E. Ayna tekniğiyle. Canlandırın bakayım beni de, göre­
yim nasıl bir lidermişim.
DOKTOR Ama...
M.E. Aması yok! Bende sizin alaycı tavrınıza bırakacak pa­
buç da yok.
DOKTOR Ne alayı canım ben...
M.E. Yemezler! Görevinizi yerine getirin. Ya da çağırıvere-
yim bizimkileri.
DOKTOR Ee, haklısınız. Ben tutayım o zaman bu aynayı.
(Yardımcı'ya şimdiye dair bir söz) Şimdi fark ediyorum da,
aslında kendisi kaşınmış...
(Dışarı çıkar)
M.E. Haydi bakalım sayın Doktor. Bekliyorum.
DOKTOR (Dışarıdan) Nnn, eee...
M.E. Ne oluyor?
DOKTOR Sesimi açıyorum da. Tamam başlıyorum. (Başlar
ve önce kapıdan kafasını uzatır sonra da hızla dalar odaya)
Şimdi bizim üniversitenin arkasın... (Yardımcı'yı görür)
Hayırlı günler. (Es) Nasılsınız? (Es) Sıcak. (Es) Terliyorsu­
nuz değil mi? Soyunsanıza... Aman kurallara uyalım, dı­
şarıda soyar... (Duralar. Bir şey yakalamıştır) Bir saniye...
M.E. Ne oldu?
DOKTOR Tabii ya... şimdi anlıyorum...
M.E. Neyi anlıyorsunuz?
78 O.B.E.B

DOKTOR Sizi! Tamam. Şimdi taşlar yerine oturuyor.


M.E. Ne taşı?
DOKTOR Görüşmemiz bitmiştir. Lütfen gidin!
M.E. Ne?
DOKTOR Bir daha da gelmeyin. Bu son olsun.
M.E. Anlamadım?
DOKTOR Nasıl da kandırdınız beni!
M.E. Ben kimseyi kandırmam!
DOKTOR İtiraf edin! Siz bu sisteme karşısınız!
M.E. Ben?!.
DOKTOR Evet.
M.E. Değilim.
DOKTOR Karşısınız.
M.E. Değilim!
DOKTOR Karşısınız!
M.E. Karşıyım, değilim! Size ne?
DOKTOR Olur mu? Tuttuğumuz bütün aynalar bunu gös­
teriyor!
M.E. Nasıl canım?
DOKTOR Şu ilkokul hikâyesine dönelim. Siz dediniz ki öğ­
retmenim bana haksızlık etti. Doğru mu?
M.E. Doğru.
DOKTOR Ancak... Öğretmeninizi canlandırırken ağzınız­
dan kaçan bir laf, sizi hemen ele verdi. Doğru mu?
M.E. Ne bileyim doğru mu? Ne kaçmış ağzımdan?
DOKTOR Hemen göstereyim! (Yardımcı'yı kulağından tutup
kaldırır) Ben öğretmeninizim, yardımcım da siz. Dikkatle
izleyin! (Canlandırır) Cüce! Ben seni adam etmesini bili­
rim. Rapor getirmeden kaytarmaya kalkarsın, bir de öğ­
retmenine bağırırsın ha! (Rolden çıkıp) Duydunuz mu ne
diyor öğretmeniniz? (Üstüne basarak) Rapor getirmeden!
M.E. Ee?
DOKTOR Sizin elinizde rapor falan yoktu. Buna rağmen öğ­
retmeninizden izin vermesini talep ettiniz. Yani ondan
O.B.E.B 79
bir şeyi, dikkat edin bir şeyi diyorum, işte o şeyi ihlal et­
mesini istediniz! Neydi o şey?
M.E. Neydi?
DOKTOR Kural!
M.E. Kural...
DOKTOR Kesinlikle! Sizin gibi kuralcıyım diyen biri kalkıp
henüz ilkokuldayken kuralları hiçe sayıyor! O zaman so­
ruyorum size, bu kişi yedisinde oysa, yetmişinde nedir?
M.E. Budur ama...
DOKTOR İşte! Öğretmeninizin ellerini kırdırmanızın bam­
başka bir sebebi vardı!
M.E. Neydi o sebep?
DOKTOR Siz otoriteyle uyuşamıyorsunuz! Doğru mu?
M.E. Doğru mu?
DOKTOR Elbette doğru. Hemen bugüne, bu odaya döne­
lim! Sürekli beni aşağılayıp yardımcımı koruyorsunuz.
Çünkü ben neyim?
M.E. Çirkinsiniz.
DOKTOR Ne?
M.E. Nesiniz?
DOKTOR Ben bu odada liderim. Otoriteyim. Yardımcımsa
emekçi, ezilen taraf size göre! Doğru mu?
M.E. Ee doğru, eziyorsunuz adamcağızı ama...
DOKTOR Ama bununla da kalmıyor...
M.E. Başka ne var?
DOKTOR Tavuklar...
M.E. Onlar nereden çıktı?
DOKTOR Neden horozu değil de tavukları anlattınız bana,
çünkü bu hikâyede de ezilen taraf onlardı!
M.E. Ee, evet öylelerdi ama...
DOKTOR Gördünüz mü! Ve bütün bunlara baktığımızda ne
görüyoruz?
M.E. Ne görüyoruz?
DOKTOR Siz bu sisteme karşısınız. Doğru mu?
8o O.B.E.B.

M.E. Doğru mu yahu?


DOKTOR Ama bunların siz zaten farkındasınız. Biliyorum
yolunuzu çizmişsiniz bile.
M.E. Ne çizmişim ben?
DOKTOR Bizimkiler dediğiniz kişilerin arasına girip onları
içten çökertmeyi planlıyordunuz. Sonra okuluna girdiniz
ve her iki tarafın da teorisine vakıf oldunuz. Böylece hem
teoride hem de pratikte kusursuz bir sistem karşıtı ola­
caksınız.
M.E. Benim... kafam... karıştı...
DOKTOR (Yardımcı'ya) Aha da sistemle uğraşanın sonu!..
M.E. Hem bir dakika... Siz de bu sistemin adamı değil mi­
siniz? Ne biçim konuşuyorsunuz öyle sistem büyükleri
hakkında?
DOKTOR Ben? Ha... Beni diyorsunuz... Anladım... Benden
çekindiğiniz için mi itiraf edemiyorsunuz bir türlü? Hal­
buki çekinmeniz için hiçbir neden yok... (M.E.'yi bir köşe­
ye çekerek) Ben de sizdenim...
M.E. Bizdensiniz değil mi?
DOKTOR Evet. Sizin yönteminizi uyguluyorum. Aralarına
girip bütün işleyişi öğreneceğim. Sonra da bu düzeni yı­
kıp yerine yepyeni bir dünya inşa edeceğiz hep birlikte.
M.E. Yaparız değil mi bunu?
DOKTOR Elbette. Sakın inancınızı yitirmeyin. Farkındayım,
siz bu sisteme ayak uyduramayacak kadar özel bir insan­
sınız!
M.E. Öyleyim değil mi?
DOKTOR Tabii ki öylesiniz. Yalnız daha fazla dikkat çekme­
den ayrılın buradan. Konuştuklarımız aramızda kalacak
merak etmeyin. (Yüksek sesle) Haydi artık gidin! Güle gü­
le! (Uzaklardan patlama sesi) Etti dört! Şimdi söyleyin ba­
kalım, bu patlama sizinkilerden mi bizimkilerden mi?
M.E. Siz kim oluyorsunuz biz kimdik benim kafam iyiden
iyiye alt üst oldu sayın Doktor!
O.B.E.B 8

DOKTOR Haydi artık gidin. (M.E.'ye gizlice) Merak etme­


yin. Bizimkiler yaptı bu sefer. Önceden haberim vardı.
M.E. O zaman ben gönül rahatlığıyla gidebilirim artık...
DOKTOR (Yüksek sesle) Haydi gıdın.
M.E. Gidiyorum.
DOKTOR Size son bir şans daha veriyorum. Yarın birde ge­
lin.
M.E. Eksik olmayın.
DOKTOR Güle güle!
M.E. Hoşça kalın! (Yardımcı'ya) Sıcak.
DOKTOR Dur! (Yardımcı teybe basar) Çıkarabilirsin bandı,
bitti.
(Yardımcı bandı çıkarır, ışık değişir M.E. kaybolur)
Yaz bakalım: Kadının kafası karıştırıldı. Şu an hangi ta­
rafta olduğunun bilincinde değil. Bugün, olması gereken
tarafa iteceğiz hayırlısıyla! (Yardımcı bunları yazar) Şimdi­
den özledin değil mi onu? (Yardımcı, 'Çarparım bir tane gö­
rürsün,' der gibi bir hareket yapmaz. Yuh artık! Sadece, ‘Üstü­
me gelmeyin lütfen,' der gibidir hareketi. Doktor anlayışlıdır)
Tamam, tamam. Kim kaldı geriye? Ay... P.A. değil mi?
Daha bandı dinlemeden, bak nasıl da ürperdi tüylerim!
Neyse.
(Tahtaya yazar) Pee Aaa..
Pazartesi. Senin için haftanın en talihsiz günü. Nasıl da
öyle birden... (Yardımcı, ‘Aman hatırlatma,'der gibi bir hare­
ket yapar) Neyse. Baş belası kadın! Bir türlü kıramadım
şunun hevesini! Sinirlerimi de kontrol edemiyorum ki
onunla konuşurken! (Kendi kendine sinirlenmeye başlar)
Çok bilmiş, ne olacak! Sanki ben salağım da anlatıyor ba­
na. Hayır, sen önce kendine bak! Kedi gibi öyle. Bıyıklı,
mıyıklı. Matah bir şey sanki! Aptal kadın! Bu kadarsın iş­
te, bu kadar! (Bu arada Yardımcı, Doktor'a ‘Hoop, kendine
gel Doktor, bandı dinleyeceğiz daha,' der gibi bir hareket yapar)
82 O.B.E.B.

Ah, evet. Ben öyle... kaptırdım kendimi. Haydi tak baka­


lım. Umarım dinlerken kontrol edebilirim kendimi. Baş­
lat!
(Yardımcı bandı takıp teybe basar)
TEYPTEN P.A. Ne yapıyorsun sen orada, sekter Doktor?
TEYPTEN DOKTOR Ee, ben... kalemimi düşürdüm de onu
arıyorum!
TEYPTEN P.A. Kırılsın belin! Yalancı!
TEYPTEN DOKTOR Nasıl yani?
TEYPTEN P.A. Sen beni çevresine duyarsız bir birey mi sa­
nıyorsun?
TEYPTEN DOKTOR Ne çevresi, ne duyarlılığı, ne?
TEYPTEN P.A. Orada gizlice teybe bastığının farkında de­
ğil miyim sanki?
(Sahne aydınlanır. P.A. köşede durmakta. Doktor teybe eğil­
miş.)
DOKTOR Ne diyorsun... uz?
P.A. Bütün konuşmaları diyorum, gizlice diyorum, banta
kaydettiğinin diyorum, farkındayım diyorum. Salak biri
olduğunu da ekliyorum.
DOKTOR Haa. Anladım ben. Şimdi, o zaman... Ben...
P.A Kekeleme karşımda. Aciz sekter! Kaydet istediğin ka­
dar. Kimseden korkum yok benim.
DOKTOR Ha. İyi o zaman. Geçin, oturun bari.
P.A. Ne zaman oturacağıma ben karar verebilirim. Bireyim
ben, senin gibi koyun değilim.
DOKTOR Anladım. Oturmayın o zaman. Ayakta daha iyi.
P.A. (Oturarak) Oturayım bari, kendi kararımla. (Yardım-
cı'ya) Nasılsın? Bir ihtiyacın var mı? (Yardımcı, 'Yok Allaha
şükür,' der gibi bir hareket yapar) İyi. Bir derdin olursa çe­
kinme.
DOKTOR Eveet...
P.A. Ne evet? Ne dedim ben şimdi de evet diyorsun?
DOKTOR Konuya gireyim diye ben yani...
O.B.E.B. 83

P.A. Al işte! Daha konuya girmeden 'evet' diyen kişiden ne


hayır gelir! Dur önce bir düşün, değerlendir, karşılaştır.
Ondan sonra, eğer kabul ediyorsan yine de 'evet'. Ne o
öyle her şeye hemen 'evet'? Çok mu lazım bu 'evet'?
DOKTOR Anlaşılan yine sıkıntılı bir hafta geçirmişsiniz.
P.A. Bizim gibilerin sıkılmadığı hafta yoktur sekter Doktor.
Ama sanma ki sizin gibiler sıktıkça sıkılırız biz. Biz, sı­
kıntımızı da kendimiz seçeriz.
DOKTOR Şiir gibi oldu.
P.A. Olsun. O da benim seçimim.
DOKTOR Ne güzel.
P.A. Güzel değil, doğru. Güzellikle işimiz yok bizim.
DOKTOR Görülüyor zaten. Yani... bu hafta neler sıktı canı­
nızı? Daha doğrusu, canınızı nelere sıkmayı tercih etti­
niz?
P.A. Dostlarla birlikte bir tavşan olayını protesto etmek du­
rumunda kaldık.
DOKTOR Neyini protesto ettiniz tavşanların acaba? Yoksa
zimmetlerine havuç mu geçirmiş keratalar?
P.A. Sekter! Nesini protesto edelim hayvancıkların? Bir
emekçi arkadaşımızın yetiştirdiği tavşanlara müdahale
edilmiş, ona gösterdik tepkimizi. (Yardımcı'ya) Sen nasıl
katlanıyorsun buna?
DOKTOR Biz gayet iyi anlaşıyoruz efendim, merak buyur­
mayın.
P.A. Sana sormadım. Emekçiyi susturmaya çalışma. Sana
kalsa herkes anlaşıyor, hiçbir sorun yok değil mi?
DOKTOR Yani elbette bazı sıkıntılar mevcut ancak...
P.A. Başkalarının ağzıyla konuşma! Kendi cümlelerini kur.
Sekter!
DOKTOR Aa, yeter ama! Ne bu sekter, sekter? Neye bağlan­
mışım ben öyle körü körüne? Ayıp canım, aaa!
P.A. Sen neye bağlandığını gayet iyi bilirsin! Maşa!
DOKTOR Sensin maşa! Terbiyesiz!
84 O.B.E.B

P.A. Ne o? Projeksiyonum rahatsız mı etti seni? Angaje he­


rif!
DOKTOR Sen kendine bak! Ajitatif karı!
P.A. O.B.E.B.'in uşağı!
DOKTOR Aylak '68 kuşağı'!
P.A. İktidarın yalağı!
DOKTOR Muhalefet batağı!
P.A. Devrik cümle!
DOKTOR Gizli özne!
P.A. Sahibinin sesi!
DOKTOR Gençlik hevesi!
P.A. İçi boş sözlük!
DOKTOR Attaki gözlük!
P.A. Yargısız infaz!
DOKTOR Sistemdeki maraz!
P.A. Emanet düzen!
DOKTOR Gönüllü düzülen!
P.A. Al işte, buralardasın buralarda!
DOKTOR Sen de bu kadarsın işte! Görmüyorum bile seni.
P.A. Haydi oradan! Korku tüneli! Para kesesi! Sıvadaki çat­
lak! Sömürü aleti! Dış mihrak! İnsan avcısı! Çürük yu­
murta! Kokuşmuş bekçi! Sapık cepçi! Şerefsiz...
DOKTOR (Cebinden tabanca çıkartıp P.A.'ya doğrultarak) Yeter!
Bittin sen! Bana laf yetiştireceğine yüzündeki kılları al,
erkek kılıklı karı! Şimdi görürsün kimmiş kokuşmuş, sa­
pık, şerefsiz! Ne bakıyorsun öyle suratıma? Korktun mu?
Bağırıyordun ya bana demin, nereye gitti o cesaret, küs­
tahlık?! Ha?!.
(Bu sırada, tabancayı gördüğü anda teybi kapatmış olan Yar­
dımcı yavaşça Doktor’a yaklaşıp, 'Ne oluyor yahu, kendi
kendine ne bağırıp duruyorsun, hem o silah nereden çıktı,'
der gibi bir hareket yapar. Anlarız ki, Doktor üstteki kavgayı
sadece zihninde kurmuştur, ancak böyle bir şey gerçekleşme­
miştir.)
O.B.E.B. 85

Ne oldu bana yahu? Böyle birden... geçiverdim kendim­


den... dalmışım... hiçbir şey de dinleyemedim... öyle...
birden karşımda görür gibi oldum onu da... öyle.. bir tu­
haf oldum yani... bu tabanca da... nereden çıktı diyorsun
değil mi? Şey o... eee... dışarısı malum ya... kendimi her
ihtimale karşı koruyayım diye ben... neyse... al biraz ge­
ri... dinleyeyim.
(Yardımcı bandı geri sarar)
Yaz sen bu arada: Kadın, her şeye karşı. Üniversitede
okumaya da. O yüzden liseden sonra devam etmemiş
okula. Etse, şimdi doktorasını yapıyor olurdu. Başka...
Tabii ki sisteme de kesinlikle karşı. Çalışmıyor. Tek yap­
tığı, bir şeylere karşı olduğunu göstermek için orada bu­
rada gösterilere katılmak falan. Yaramaz yani. Neyse.
Devam!
(Yardımcı teybe basar)
P.A. Başkalarının ağzıyla konuşma! Kendi cümlelerini kur.
Sekter!
DOKTOR Haklısınız. Birden kuramadım kendi cümlemi.
Sonuçta protestonuz amacına ulaşabildi mi?
P.A. İki günde nasıl ulaşsın amacına? Karşı durmak sabır is­
ter. Senin alıştığın düzene benzemez. Aslolan protesto
süreci. Sen anlayamazsın bunu, pragmatik Doktor!
DOKTOR Sahiden de anlayamadım. Eveeet...
P.A. Bak yine!
DOKTOR Belkiii...
P.A. Olmaz!
DOKTOR Hayııır...
P.A. Hah şöyle! Devam!
DOKTOR (Şimdiye dair bir söz) Söylediğine bak, yaptığına
bak! (P.A.'ya) Hayır, diyorum ki, tavşanları bırakıp sizi
konuşmanın zamanı geldi.
P.A. Neden? Tavşanlar da en az benim kadar bu ulusun bir
yurttaşı değil mi?
86 O.B.E.B.

DOKTOR Değil mi? Bir de seçme-seçilme hakları olsa tam


olacak. Ama acele etmeyip sürece bırakalım değil mi? Pı-
kırmatik olmamakta fayda var!
P.A. Bak sekter dost! Bu yersiz alaycı doğan, sana uzun va­
dede çok şey kaybettirecek bunu bil! Şimdi gündemi be­
lirle, konuya gir! Ama baştan söyleyeyim, yine o saçma
sapan yöntemlerinle beni yolumdan çevirmeye çalışa­
caksan...
DOKTOR Yoo... O da nereden çıktı şimdi? Benim sizi yolu­
nuzdan vazgeçirmek gibi bir gayem neden olsun? Artık
başlayalım isterseniz. Yalnız başlamadan önce birkaç so­
rum olacak.
P.A. Kime?
DOKTOR Size?
P.A. Sorgulama mı yapacaksın?
DOKTOR Hayır canım, basit birkaç soru, o kadar.
P.A. Şimdi beni iyi dinle oportunist dost! Sen çıkarın olma­
dan bir şeyi merak edip de soru soracak adam değilsin.
Ağzımdan laf mı almaya çalışacaksın şimdi?
DOKTOR Ağzınızdan alınacak bir laf mı vardı?
P.A. Bak ironi yapıyor hâlâ! Ne soracaksın bana? Neyle il­
gili?
DOKTOR Sizinle ilgili işte. Yaşantınız, aileniz falan. .
P.A. Ailemle ne ilgisi var? Tehdit mi bu?
DOKTOR Ne ilgisi var canım? Ben öyle bir şev mi dedim
şimdi?
P.A. Der misin hiç? Gizliden yürütürsün sen işini. Söyle ne
yaptın anneme?
DOKTOR Ne yapacağım canım ben sizin annenize? Tanı­
mam bile!
P.A. O kadar insana, tanıştıktan sonra mı çektirdiniz sanki
eziyetleri? Beni susturamazsınız!
DOKTOR Ne mümkün efendim sizi susturmak! Konuyu
nerelere çektiniz yahu...
O. BE B. 87
P.A. Asıl beni konuya çekmeye çalışan sensin! Ben gidiyo­
rum. Hiçbir baskı unsuru beni artık burada tutamaz. Hür
bir birey olarak girdiğim bu kapıdan, hür bir bireye yakı­
şır şekilde çıkıyorum.
(Ayağa kalkar, kapıya doğru yürür)
DOKTOR (Yardımcı'ya şimdiye dair bir söz) Hep aynı şeyi ya­
pıyor, ben de hep aynı cümleyi kuruyorum. (P.A.'ya) Siz
bilirsiniz. Babanıza selam söylemeyi unutmayın. Az ön­
ce aşağıda gördüm de kendisini...
P.A. (Durur, kendisinden beklenmeyen bir çekinmeyle) Babam
burada mı?
DOKTOR Evet. Bu taraflarda işi varmış da, geçerken uğra­
mış.
P.A. Babam... burada mı?
DOKTOR Burada efendim. Neden yalan söyleyeyim?
P.A. O zaman... Hür irademle burada kalmaya karar ver­
dim. Neden? Çünkü kaçmak çözüm değil. Burada yüz
yüze çarpışmak daha anlamlı.
DOKTOR Tabii... En doğru kararı verdiniz. Madem öyle,
sorularıma başlıyorum.
P.A. Başlayın bakalım.
DOKTOR İşte ilk sorum! (Yardımcı'ya) Dur! Al ileri! (Yardım­
cı teybe basar) Babası ile ilgili notlarımızı tazeleyelim. Ba­
basından korkuyor. Malum, babası çok güçlü bir adam.
Kızını yok etmeyi göze alacak kadar güçlü. Üniversiteye
gitmeme konusunda, kızını evire çevire, tekme tokat bir
anlayışla karşıladığını biliyoruz. Şu dava mevzuunda da
benzer bir anlayış sergilemiş. Ancak bir türlü engelleye-
mediği için sonuçta kızını bize gönderdi işte. Neyse! De­
vam! (Yardımcı teybe basar) Şimdi... Sizinle, eşleme deni­
len bir yöntemi deneyeceğiz.
P.A. Kimi eşliyorsun?
DOKTOR Sizi.
P.A. Kiminle?
DOKTOR Benimle.
P.A. İstersen bir de 'dansa davet' oynayalım tam olsun! Ne
bu şimdi, bu ne bu? Doktorluk bu mu? Bu ne ahlaksız bir
zihniyet!
DOKTOR Yine lafı nerelerden anladınız?
P.A. Tam da oralardan anladım işte! Niye eşleşiyoruz? Ne­
dir?
DOKTOR Efendim bu psikodramada bir yöntem işte. Ah­
laksız falan değil! Şöyle ortaya gelin anlatayım.
P.A. Ortada olmayı şiddetle reddederim!
(Sahnenin soluna doğru gider, nedense...)
DOKTOR Evet. Şimdi sizden istediğim, günün herhangi bir
saatinden başlayıp, yaşadıklarınızı canlandırmanız. Bu
arada da konuşacaksınız, ama düşünce sesi olarak. Yani
o an ne düşünüyorsanız, çevrenizle, durumunuzla ilgili,
onları söyleyeceksiniz. Ben de arkanızda durup sizinle
aynı hareketleri yapacağım. Arada da bir şeyler söyleye­
ceğim. Benim söylediklerimi de kendi düşüncelerinizmiş
gibi dinleyin. Anlaştık mı? Buyurun, hazır olunca başla­
yın.
P.A. (Evden çıkıp bir eyleme katılma olayını anlatmaya, canlan­
dırmaya başlar, uyanır önce. Tabii doktor her hareketini tak­
lit etmekte) Günaydın hayat, günaydın yeni gün, günay­
dın kardeşler, dostlar!
DOKTOR Topunuza günaydın!
P.A. Açayım pencereyi de, işe giden emekçi halkımı karşı­
layayım ve var gücümle haykırayım onlara!
DOKTOR Kahrolsun bir şeyler!
P.A. Düşünce sesi, topla kendini! Hemen giyinip katılayım
aralarına! Onca dost açken, kahvaltı yasak bana!
DOKTOR Varsın buzdolabında dursun ithal peynirlerim,
devrim olunca afiyetle yerim.
P.A. Düşünce, kısarım sesini.
DOKTOR Yine de açlık en büyük erdem derim, kırkıma ge-
O.B.E.B 89

lince elbet dönerim!


P.A. Düşünce seni döverim! İşte savaş karşıtı postallarım
önümde. Önce onları giyeyim! (Giymek için eğilir)
DOKTOR Dur! (Yardımcı teybe basar. Doktor, P.A.'nın poposu­
na bakar) I ıh! Bunda sisteme karşı duracak şey yok... po­
tansiyel. Devam!
(Yardımcı teybe basar)
P.A. Hazırım şimdi yeni güne! Duruşuma bakayım son bir
kez aynada. (Ayna karşısındaymış gibi durur)
DOKTOR Sakal tıraşı mı olsam?
P.A. Ne?
DOKTOR Ne kadar kıllıyım, o kadar karşıyım!
P.A. Sus düşünce!
DOKTOR Yaşasın kaşların kardeşliği!
(Bitişik kaşlıdır da P.A.)
P.A. Düşünce, düşünme! İşte çıktım sokağa. Ne çok acı, ne
çok yıkım...
DOKTOR Ne çok güzel kadın var etrafımda!
P.A. (Doktor'un maksadını anlar, onunla oynamaya başlar ve ya­
vaş yavaş Doktor ile P.A. yer değiştirir) Evet, ne çok güzel
kadın! Bense yapayalnızım! Tek göz bir odada sürdürü­
yorum yaşamımı!
DOKTOR (Hem P.A. hem kendi adına) Sürdürüyorum.
P.A. Oysa ne çok hayalim vardı! Şimdi sadece bir kuklayım!
DOKTOR (Hem P.A. hem kendi adına) Oynatıyorlar beni...
P.A. Hayat akıyor önümde, bense giderek yaşlanıyorum.
DOKTOR (Artık kendi adına ve P.A. tamamen Doktor'un arka­
sına geçti) Otuzumu geçtim.
P.A. Mutsuzum, çok mutsuz! Bıraksam mı her şeyi?
DOKTOR Olur mu ki?
P.A. Neden olmasın? Çıkarım karşısına O.B.E.B.'in, ben bı­
rakıyorum derim.
DOKTOR Der miyim?
P.A. Derim. Ben cesurum!
90 O.B.E.B.

DOKTOR Öyleyim!
P.A. Mesela karşısındayım şimdi onun ve şöyle diyorum:
Bak O.B.E.B.!
DOKTOR Bakar mısınız?
P.A. Beni kullandığın diyorum, yetti artık.
DOKTOR Bırak artık beni diyorum...
P.A. Kirlendiğimi hissediyorum diyorum...
DOKTOR Siz ne aşağılık birisiniz diyorum...
P.A. Beter ol diyorum...
DOKTOR Adınız batsın diyorum...
P.A. Geber diyorum!
DOKTOR Tez zamanda toprağa karışasın, zulmün kendine
dönsün, cayır cayır yanasın diyorum! (Yaptığının farkına
varır) Ben ne diyorum? Ne oluyor yahu?
P.A. Eşleme yapıyoruz. Düşünce sesi falan...
DOKTOR Nasıl değiştik birden?
P.A. Sayende. Ama iyi yoldayız, ilerleme kat ettiğimizi gö­
rüyorum!
DOKTOR Ben... (Yardımcı’ya) Dur! (Yardımcı teybe basar)
Unutturma bundan önceki kısım sileceğiz. (Yardımcı,
‘Nasıl yaparız,' der gibi bir hareket yapar) Bakma suratıma
öyle. Sileceğiz dediysem, sileceğiz! Duyarlarsa öldürür­
ler beni. Aşağılık kadın! Güya benden zeki olduğunu
gösterecek! Allahtan ondan kat be kat zekiyim de, hemen
toparlayabildim arkasından. Bas teybe. Devam! (Yardım­
cı teybe basar) Ben... beni şaşırttığınızı itiraf etmeliyim.
P.A. Beni hor görmekle hata ediyorsun demiştim.
DOKTOR Kabul ediyorum yenildim. Yeteneğinizle yendi­
niz beni. Bu çok açık.
P.A. Hangi yeteneğimle?
DOKTOR Oyunculuk yeteneğinizle! Nasıl yani, bilinçli de­
ğil miydiniz?
P.A. Elbette bilinçliydim. Ben, sen miyim? Ne oynadım ben
peki? Seni sınamak için soruyorum, yanlış olmasın...
O.B.E.B. 91

DOKTOR Beni oynadınız. Hatta benimle oynadınız. Bir


oyuncu kıvraklığıyla ait ettiniz beni. Düşüncelerimi o ka­
dar ustaca yansıttınız ki... Yenilmem işten değildi.
P.A. Oyunculuğum mu yaptı bunu? Sana göre yani...
DOKTOR Elbette, başka ne olabilir. Üstelik, kendinizden
vazgeçerek yaptınız bunu. Ben sizin düşünce sesinizken,
beni susturmaya kalktınız. Siz, düşünce özgürlüğünü kı­
sıtlayacak biri değilsiniz ki! Yoksa kendinizle çelişmiş
olursunuz! Kabul edin, oynadınız! Hem de değme oyun­
culara taş çıkartacak kadar iyi bir şekilde.
P.A. Yani... okuldayken müsamerelerden birinde de baya­
ğı beğenilmiştim aslında. Meyveleri anlatan bir gösteriy­
di...
DOKTOR Siz ne olmuştunuz?
P.A. Şeftali.
DOKTOR Tüylüsünden herhalde.
P.A. Ne?
DOKTOR Eee, yani gördünüz mü diyorum, yeteneğiniz var
işte. Hem şöyle bir bakıyorum da... bu duruşla, bakışla,
konuşmayla sahneye de, beyaz perdeye de çok yakışırdı­
nız eminim. Neyse, bırakalım artık. Sonuçta yendiniz iş­
te beni.
P.A. Yendim tabii... Oyunculuğumla hem de...
DOKTOR Düşünsenize, olmaz ya, büyük bir yıldız olmuş­
sunuz ve kitleleri peşinizden sürüklüyorsunuz. O zaman
insanları etkilemeniz çok daha kolay olurdu. Düşünün
ki, şurada kısacık bir gösterinizi izlemiş olan bende bile
soru işaretleri yaratmayı başardınız! Bir de milyonların
izlediğini düşünün. Davanız için ne büyük bir adım at­
mış olurdunuz.
P.A. Davamız için büyük bir adım... Bunu biraz düşüne­
yim.
DOKTOR (Yardımcı'ya şimdiye dair bir söz) Kabul ediyorum,
başına gelenler benim hatam. Tam kafasına çengeli at-
92 O.B.E.B

mışken, bırakmak istemedim. Halbuki kesseydim görüş


meyi hiçbir şey olmayacaktı. Ama o teklifi yapmış bulun
dum bir kere! (P.A.’ya) İsterseniz başka bir şey deneye­
lim, düşünmenize yardımcı olur belki.
P.A. Ee, deneyelim...
DOKTOR Diyelim ki bir protesto gösterisindesiniz. Etrafı
nızda da malum kuvvetler var. Bir şekilde aralarından
sıyrılıp davanız için önemli bir eylemi gerçekleştirmeniz
gerekiyor. Malum kuvveti atlatmak için ne yapardınız?
P.A. Ne mi yapardım?
DOKTOR Evet. Hiç düşünmeyin, hemen uygulayalım. Me­
sela, yardımcım malum kuvvet olsun. Siz de ondan kur­
tulmaya çalışın.
P.A. Olur.
DOKTOR Tamam. Gel Yardımcı dost. (Yardımcı gelir yanla­
rına) Şimdi sen malum kuvvetsin ve hanımefendiyi en­
gellemeye çalışıyorsun. O, kendisini bırakman için seni
ikna etmeye çalışacak, tamam mı? (Yardımcı kafa sallar)
P.A. Yanlış anlama Yardımcı dost! Sadece bir deneme.
(Yardımcı, 'Önemli değil bacım, nedir ki yani,' der gibi kafa
sallar)
DOKTOR Eh, hadi o zaman, başlayın.
(Doktor geri çekilip köşeden ikisini izler, ikisi ortada, bir ey­
lemde, polis barikatıyla eylemcinin karşılaşmasını canlandı­
rır)
P.A. Bak kuvvet dost! Bizim derdimiz de seninkiyle bir. Bı­
rak beni geçeyim.
(Yardımcı, ‘Olmaz,'der gibi kafasını sallar ve P.A.'yı iter)
DOKTOR Harika! Bu ne inandırıcılık, bu ne akıcılık!
P.A. Düşün ki senin kardeşin, çocuğun da aynı dertle boğu­
şuyor. Kendi kardeşini de iter miydin böyle?
(Yardımcı iter yine)
DOKTOR Ne kadar doğal, ne kadar yalın...
P.A. İtip durmasana be... kuvvet dost! Anlıyorum ben seni.
O.B.E.B. 93

Sen de beni anla. Çakacağım bir tane, itme! (Yardımcı iter


yine) Ee, laftan anlamıyor bu!
DOKTOR Biraz da dıştan içe deneseniz... ne demekse...
P.A. Tamam. Gücünü mü göstermek istiyorsun? Haydi ba­
kalım görelim hangimiz daha güçlüyüz.
(Yardımcı’nın üstüne atlar, kene çalışmasında olduğu gibi
tırmanır orasına burasına)
DOKTOR Bakın bedeniniz de çok esnek. Fark ettiniz değil
mi?
P.A. (Yardımcı'nın tepesindeyken) Küçükken bale eğitimi al­
mıştım.
DOKTOR Şarkı da söyleyebilir misiniz?
P.A. (Yardımcı'nın tepesindeyken) Meydanlarda az türkü söy­
lemedim.
DOKTOR Harika. Tam bir yıldızsınız demektir.
P.A. Öyleyim de alt edemedim ki şunu! (Yardımcı'ya) Bak
sana zarar vermek istemiyorum kuvvet dost. Güzellikle
izin ver geçeyim. Yoksa öldürücü darbeyi indirmem ge­
rekecek! (Yardımcı üstünden onu atmaya çalışırken) Ee, ye­
ter be!
(Üstünden düştüğü anda, Yardımcı'nın bacak arasına kuvvet­
li bir darbe indirir. Yardımcı inleme gibi bir ses çıkararak kıv­
ranmaya ve teybin yanına doğru savrulmaya başlar)
Aa, konuştu!
DOKTOR Ne konuşması, böğürdü adam! Geleceğini karart­
tınız yahu!
P.A. Ama ben, oyunculuk olarak...
DOKTOR Şuurlu oynayın canım biraz!
P.A. (Yardımcı'ya) Özür dilerim yardımcı dost. Kendimi da­
vaya kaptırmış bulundum. (Doktor'a) Yahu gözleri karar­
dı.
DOKTOR Haydi, aşağı git de bir baksınlar. Olmazsa yarın
gelmezsin.
(Uzaklardan bir patlama sesi)
94 O.B.E.B.

DOKTOR - P.A. (Aynı anda) İşte haftanın ilk patlaması!


P.A. Ben gidiyorum, bakalım kimden geldi bu sefer.
DOKTOR Daha devam edecektik ama...
P.A. Meraklandım şimdi. Aklımı veremem buraya.
DOKTOR Eh, peki gidin. Şu yıldız olma durumunu biraz
düşünün ama.
P.A. Ben hür irademle düşünmek istersem düşünürüm, sen
karışma.
DOKTOR Peki.
P.A. (Yardımcı'ya) Hoşça kal yardımcı dost. Kusura bakma,
dava uğruna bazen böyle şeyler geliyor işte başımıza!
(Yardımcı, 'Önemli değil.' der gibi kafa sallar) Sen de hoşça
kal, sekter Doktor! Cuma gelmeyebilirim, malum bir
protesto gösterimiz var da.
DOKTOR Güle güle. Babanıza saygılarımı iletin.
P.A. Cuma birde görüşürüz, hür irademle!
DOKTOR Dur! (Yardımcı teybi durdurur) Çıkarabilirsin
bandı, bitti.
(Yardımcı bandı çıkarır, ışık değişir, P.A. kaybolur)
Son notlarımızı yazıver bakalım yardımcı dost: Yıldız ol­
ma fikri kafasına sokuldu. Ama karşı duruşunu yok et­
mek henüz mümkün olamadı. Bugün olacak güya ama
nasıl? Eveet... Hepsini bitirdik. Şu notları bana ver, biraz
tahtada çalışayım. Sen de etrafı düzenle. Kırk dakikamız
var, toparlanalım artık. Birazdan damlamaya başlar hep­
si.
(Etrafı toplamaya başlarken telefon çalar. Doktor açar)
Efendim? Benim. Tabii bekliyorum. (Yardımcı'ya) Mer­
kezden arıyorlar yine. Alo! Buyurun efendim. Hayır da­
ha değil... Hazırız evet... Nasıl? Şimdi mi? Ama... Hayır,
sorun yok da... Yani, sayın O.B.E.B.'i başka bir gün de
ağırlayabilirdik... Hemen tanışmak istiyor öyle mi? An­
lıyorum. Şey... en azından terapiden sonra gelseler? Te­
O.B.E.B. 95
rapi sırasında burada olmaları işleyişi olumsuz yönde et­
kileyebilir de... Hah, iyi o zaman. Ne zaman gelecekler?..
Anladım. Yoo, yeter iki saat. Elbette, hazır hepsi dediğim
gibi. Birkaç ufak ayrıntı kaldı yalnızca. Yüzünüzü kara
çıkartmayız efendim, merak etmeyin. Peki, peki efen­
dim. Saygılar. Hanımefendiye hürmetler... Kapattı!
(Telefonu kapatır)
Bittim ben! O.B.E.B. geliyor! Öldürecekler beni! Denetle­
meye geliyor tabii, kadınlarla tanışma bahane! Bu sefer
yaşatmaz beni! Daha hiçbiri gelmedi ki kıvama! Bu hal­
de karşısına çıkarlarsa beni mahveder! Ah ben bu işe ne­
reden bulaştım! Ama dedim ben. Bunlar insan, kek değil
ki dedim. Psikodrama dediğiniz o bok, kitaptan okunup
da yapılmaz ki dedim. Tarifle insan değiştirilmez ki de­
dim. Bu işin ehlini bulun, o yapsın dedim. Dinletemedim
ki! Ben dört tane karıyı bir ayda nasıl değiştireyim? Psi­
kolog olsam neyse! Ben... (Yardımcı ile göz göze gelir)
Ben... demin... böyle ağzımı oynatırken falan... gözün
takip ediyor muydu dudaklarımı? (Yardımcı hayır anla­
mında kafa sallar) İyi bari... Yani, kendi kendime konuşu­
yordum da, üstüne alınmayasın diye ben... evet... Ney­
se! Sen devam et işine. (Yardımcı işine devam etmek için
Doktor'a sırtını döner) Sakin olmalıyım. Neydi? Derin ne­
fes. Mavi deniz. Düşün, düşün, düşün! Ne yapsam da
kurtulsam, ne yapsam da kurtulsam? Buldum. Yok, bula­
madım. Aha buldum! (Tabancasını çıkarır) Vurayım ken­
dimi bitsin bu iş! Hür irademle öleyim! Ya da... ben sa­
lak mıyım? Niye vurayım kendimi? Şu herifi vurayım.
Burayı bastılar diyeyim, yardımcımı vurup kaçtılar diye­
yim. Böylece bugün gelmezler, ben de kurtulurum. Evet,
evet vurayım ben bu herifi! Şöyle başına dayayıp... Dan!
(Yardımcı arkası dönükken korkuyla irkilir) Korktu sa... (Yar­
dımcı yavaşça döner, göz göze gelirler. Birkaç saniyelik şaşkın­
lık ve boş bakışma.)
96 O.B.E.B.

Haydi be! Sen... Haydi oradan! Ne bu? Manyak! Nasıl


duyarsın?!. Sen sağır değil misin şimdi? Konuşuyorsun-
dur da o zaman! Konuş! Konuş delerim bak!
YARDIMCI Filifu!
DOKTOR Ne?
YARDIMCI Gerildim de, mizah yapayım dedim. Tabancanı
indir, konuşayım.
DOKTOR Geç şöyle, geç! (Yardımcı'yı bir köşeye oturtup ta­
bancasını indirir) İndirdim, anlat haydi.
YARDIMCI Ben... aslında sağır değilim.
DOKTOR Yok canım!
YARDIMCI Gerçekten...
DOKTOR Öldürürüm seni. Doğru dürüst anlat. Neden sa­
ğır numarası yapıyorsun?
YARDIMCI Öyle istediler.
DOKTOR Kimler istedi?
YARDIMCI Merkezdekiler.
DOKTOR Sebep?
YARDIMCI Benden şüphelenmeyesin diye.
DOKTOR Ha... yani... beni gammazlıyordun öyle mi? Giz­
lice burada olanları onlara anlatıyordun...
YARDIMCI Yok anlatmıyordum.
DOKTOR Ne yapıyordun peki?
YARDIMCI (Cebinden bir ses kayıt cihazı çıkarır) Bende de var
bir tane!
DOKTOR Aşağılık herif! Kapat şunu, kapat! (Yardımcı ses
kayıt cihazını kapatır) Tereciye tere satıyordun bir de ha!?
YARDIMCI Öyle oldu sanırım.
DOKTOR Yuh be! O kadar hafta kandırdın ha! Tekmeyi ye­
diğinde bile çıkmadı sesin!
YARDIMCI Dayanıklıyımdır.
DOKTOR Şimdi konuşuyorsun ama?
YARDIMCI Ölesim yok.
DOKTOR Vay, vay, vay... Benim arkamdan da iş çeviriyor-
O.B.E.B. 97
lardı demek. Bir de bana senin için, 'Yanında staj yapsın
diye gönderiyoruz, psikolog olmadığını bilmiyor, sadece
sana yardımcı olacak,' demişlerdi.
YARDIMCI Orası doğru.
DOKTOR Neresi?
YARDIMCI Bilmediğimi belirttiğin kısım. Bana da sadece,
'Sürekli kayıt halinde ol, ona yardım et, sonra da sende­
ki bantları bize getir,' dediler.
DOKTOR Götürdün mü yoksa bantları?
YARDIMCI Yok, hepsi güvenli bir yerde, merak etme. Ama
zamanı gelince götüreceğim tabii...
DOKTOR Şimdi ben sana ne yapayım?
YARDIMCI Bana kalırsa, beni öldürme. Çünkü senin yaptı­
ğını hemen anlarlar. Bir de ölmesem daha iyi tabii...
Hem, yaşarsam belki sana bir faydam dokunur.
DOKTOR Ne faydası?
YARDIMCI Otur bir, dinlen. Gerildin sen de.
(Doktor oturur)
DOKTOR Oturdum, anlat haydi.
YARDIMCI (Ayağa kalkarak) Şimdi...
DOKTOR Sen niye kalkıyorsun?
YARDIMCI Benim gerginliğim geçti. Şimdi... Fark ettin mi
bilmiyorum, ama bütün kozlar benim elimde. O.B.E.B.
hakkında atıp tuttuğun konuşmalar ve benzeri kayıtların
olduğu bantlar bende. Benim sağır olmadığımı öğrendi­
ğini de söyleyemezsin, zira o zaman seni de hemen yok
ederler. Beni öldürmeye kalksan, dediğim gibi ardımdan
sen de gelirsin. Üstelik iki saat sonra O.B.E.B burada ola­
cak ve senin dönüştürmen gereken dört tane manyak ka­
dın var.
DOKTOR Ne kadar güzel özetledin.
YARDIMCI Sağ ol, iyi konuşurum ben. Şimdi, bütün bu
olumsuzluklara karşın, senden istediğim bir tanecik yanıt
var. Eğer soruyu yanıtlarsan, ben de bantlardan istediğin
yerleri silerim. Seçim senin. Hür iradenle karar ver.
DOKTOR Soru neydi?
YARDIMCI Genel olarak tek bir sorum var: Niye?
DOKTOR Hakikaten genel oldu...
YARDIMCI Biraz daha özelleştireyim o zaman. Niye böyle
bir dönüştürme yapılıyor? Niye sen yapıyorsun? Niye
bu kadınlar? Niye istedikleri şey olamıyorlar da, senin
söylediğin şey olmak zorundalar? Vaktimiz az. O yüzden
teklifimi kabul ediyorsan, hızlıca yanıtla!
DOKTOR Öğrensen ne olacak?
YARDIMCI Vaktin daralıyor...
DOKTOR (Düşünür) Peki.
YARDIMCI (Doktor'u taklit ederek) Hazır olunca başlayın o
zaman, ben bekliyorum.
DOKTOR Ben aslında psikolog değilim.
YARDIMCI Nesiniz?
DOKTOR Ee... insanların arasına girip, onları kışkırtarak...
YARDIMCI Haa... provokatif aj...
DOKTOR Evet, oyum ben!
YARDIMCI Yoksa son işinde kimliği deşifre edilen...
DOKTOR Evet...
YARDIMCI Methinizi çok duymuştum.
DOKTOR Sağ ol.
YARDIMCI O zaman, şu yurt dışında okuma hikâyesi de
yalan!
DOKTOR Elbette.
YARDIMCI Peki, devam!
DOKTOR Bu dönüştürme projesi, birkaç ay önce ortaya
atıldı. Bu projeye göre, merkez tarafından belirlenen bir­
kaç isim, yine merkez tarafından belirlenen yönde bir
'görev adamına' dönüştürülecek.
YARDIMCI E, hani P.A.'yı babası göndermişti bize?
DOKTOR Gönderdi! Ama onu da, diğerlerini de seçen yine
merkezdekiler. Yalnız, kadınların hiçbirinin dönüştürme
O.BE.B 99
projesinden haberi yok. Tek bildikleri mesleki olarak
doğru alanlara yönlendirilecekleri, bir de onlara verdiği­
miz kimlikler sayesinde korunacakları. Bir anlamda do­
kunulmazlıkları var yani...
YARDIMCI Anladım. Devam!
DOKTOR Bu bahsettiğim dönüştürmeyi de, yurt dışında
uzun zamandır uygulanan, ancak bizde örneğine pek
rastlamadığımız 'psikodrama' yöntemiyle yapmaya ka­
rar verdiler.
YARDIMCI O niye?
DOKTOR Yurt dışındaki uygulamalarda en başarılı sonuç­
lar bu yöntemle alınmış da ondan...
YARDIMCI Ha bu dönüştürme projesi de dışarıdan arak ya­
ni.
DOKTOR Tabii ki...
YARDIMCI Peki niye bir psikolog değil de sen?
DOKTOR Ben de bunu sorup duruyorum kendime. Bunu
yaptıracak, bu konuda uzman birini bulamadıklarını
söylediler. Olanlar da reddetmiş. İnsan reddedince de
ölüyor tabii.
YARDIMCI Hazır elimizde kışkırtma, kandırma konusunda
uzman, ölmek istemeyen biri var, neden onu kullanmı­
yoruz ki dediler yani.
DOKTOR Galiba... Ben de sayfalarca kitap okuyup yapma­
ya çalıştım işte. Aslında grupça uygulanması geren bir
yöntem bu. Ama merkezdekiler herkesi aynı anda idare
edemeyeceğimi düşünüp tek tek başla, sonra gruba ge­
çersin dedi. Ben de o yüzden psikodrama dışında yön­
temler de kullandım arada. Çağrışım gibi...
YARDIMCI Peki niye kadınlar?
DOKTOR Bu projeyi ilk olarak kadınlarda uygulamayı uy­
gun gördüler. Başarısız olunsa da, kayıp büyük olmaz di­
ye düşündüler herhalde.
YARDIMCI Herhalde...
ıoo O.B.E.B.

DOKTOR Bu kadınları da merkez seçti. Hepsi, O.B.E.B.'in


yakın çevresindeki insanların çocukları. Sonra da dört te­
mel kadın modeli seçip, ona göre başladık dönüştürme­
ye.
YARDIMCI Ne o modeller?
DOKTOR (Tahtanın başına geçer) Birincisi, yöneten kadın.
Yani lider. Kadınların da söz sahibi olabileceğinin göster­
gesi. Bizim gruptaki karşılığı C.T.! İkincisi düşünen ka­
dın. Yani aydın. Kadınların da düşünebileceğinin göster­
gesi. Bizim gruptaki karşılığı A.D.! Üçüncüsü direnen ka­
dın. Yani sistem karşıtı. Kadınların da mücadele edebile­
ceğinin göstergesi. Bizim gruptaki karşılığı M.E.! Dör­
düncüsü ve sonuncusu imrenilen kadın. Yani uyuşturu­
cu. Kadınların arzulanması halinde kitleyi uyuşturabile-
ceğinin göstergesi. Bizim gruptaki karşılığı P.A.! İşte bu
kadar. Birazdan ilk kez dördü bir araya gelecek ve dana­
nın kuyruğu kopacak. Anladın mı her şeyi?
YARDIMCI Anlamadım.
DOKTOR Neyi anlamadın?
YARDIMCI Zaten elimizde her modele de talip kadın var.
Neden başka şeylere dönüştürüp işimizi zorlaştırıyoruz
ki?
DOKTOR O.B.E.B. kimi nerede kullanacağını bizden iyi bi­
lir. Şimdi anladın mı?
YARDIMCI Anladım.
DOKTOR Anlaştık mı?
YARDIMCI Anlaştık.
DOKTOR Bantlardan istediğim yerleri sileceksin...
YARDIMCI Sileceğim.
DOKTOR Güzel. Sen işine bak o zaman. Ben de şunlara ba­
kayım. Vaktim iyice azaldı. Bir çözüm bulamazsam, bu
sefer kesin öldürürler beni.
YARDIMCI Sahiden zor işin! Dördünü de birbirine dönüş­
türeceksin bir anlamda...
O BE B 101

DOKTOR Evet... (Bir an durur. Aradığı çözümü bulmuştur)


Buldum! Sen var ya! Bir tanesin! Yardımcım benim! Yar­
dımcı dostum!
YARDIMCI Ne oluyor be?
DOKTOR Buldum diyorum, buldum! Şimdi beni iyice din­
le. Aşağıya in. Depodakilere de ki...
YARDIMCI Demem! Diyemem! Sağırım ben!
DOKTOR Ay unutmuşum. Dur bir kâğıda yazayım.
YARDIMCI Ne yapıyorsun?
DOKTOR Bak şimdi. Bu kâğıdı al. Bizim mahşerin dört at­
lısını da kat önüne. Depoya in. Aşağıdaki görevliler, bu­
raya yazdıklarımı, tek tek uygulasınlar bizimkilere. Her
biri için ne yapılacağını ayrıntılı olarak belirtiyorum bu­
rada. Yalnız, özellikle P.A. için bayağı uğraşmaları gere­
kiyor, söyle ellerini çabuk tutsunlar.
YARDIMCI Direnirlerse ne yapayım?
DOKTOR Sırayla vur hepsini.
YARDIMCI Olur.
DOKTOR Saçmalama, direnmezler. C.T. bayılır zaten.
A.D.'ye Doktor beyin özel ricası dersin. M.E.'yi sen zaten
halledersin. P.A. çok laf ederse de babasından bahset su­
sar hemen.
YARDIMCI Ben bu sağır halimle nasıl söyleyeceğim bunları?
DOKTOR Aman, bir kâğıda yazarsın sen de. Haydi koş.
Herkes hazır olunca da buraya getir onları. Ben burada
olmayacağım. Bırak biraz birbirlerini didiklesinler. Sen
dinlersin, sağır numarasına devam et tabii. Teybi çalıştır­
mayı da unutma. Sonra ben gelirim, başlarız tamam mı?
YARDIMCI Neye başlarız? Ne yapmaya çalışıyorsun sen
yahu?
DOKTOR Anlarsın sonra. Haydi koş, çok az zamanımız
kaldı!
YARDIMCI Tamam gidiyorum. Birden nasıl coştun öyle!
DOKTOR Koş, koş!
102 O.B.E.B.

YARDIMCI Ay koştum, tamam!


(Yardımcı çıkar)
DOKTOR Aman unutmadan şunları sileyim!
(Tahtadaki yazıları siler bu sırada perde final müziği başlar)
Bu iş ya olacak, ya olacak.
(Sahne kararmaya başlar, arkada dört kadın ve yardımcı beli­
rir. Müziğe tempo tutmaktadırlar)
Sahnemiz hazır! Kadınlarımız da hazır olunca cümbüş
başlayacak.
(Birden müziğe uygun bir melodiye başlar, arkadaki beşli de
eşlik eder. Doktor durur)
Ne oluyor be?
(Yavaşça arkasına döner, bu arada beşli kaybolmuştur, sahne
aydınlanır)
Ya ben yine aklımda tuhaf tuhaf şeyler kuruyorum... Ya
da bu bir... yabancılaştırma.
(Işığın kapatılmasını işaret eder, ışık kapanır, müzik yükselir)
I. PERDE SONU
O.B.E.B 103

II. PERDE

(Karanlıkta müziği duyarız. Yirmi saniye kadar sonra, ya­


vaşça ışık açılır, müzik azalır. Sahnede dört sandalye ve üst­
lerinde oturmakta olan dört kadınımız. Yardımcı, arka çap­
razda ayakta duruyor. Şimdi kadınların görüntüsü Hakkın­
daki detaya gelelim. Kadınların kostümleri ve perukları, Bi­
rinci Perde'de gördüklerimizle aynıdır aslında. Ufak bir fark­
la. Birinci Perde'de giydikleri kostümler ve taktıkları peruk­
lar, artık bir başkasının üzerindedir. Şöyle ki; C.T. kadını
M.E.'nin kostüm ve peruğunu, A.D. kadını C.T.'nin kostüm
ve peruğunu, M.E. kadını P.A.'nın kostüm ve peruğunu,
P.A. kadını ise A.D.'nin kostüm ve peruğunu üstünde taşı­
maktadır. Üstelik P.A. sakalsız, bıyıksız ve kılsızdır. Harika!
Oturuş sırası; C.T., M.E., A.D., P.A. şeklindedir. Işık açıldı­
ğı andan itibaren yaklaşık bir dakika sessizlik vardır. Girdik­
leri 'şeklin'anlamsızlığı ve tatsızlığı üzerine boş, sıkılgan ba­
kışmalar olur. İçlerinden sadece A.D. memnundur halinden)

M.E. (Bir dakikanın sonunda) Şimdi... bizim bu durumu­


muz.. .
P.A. Bu ne yahu?
M.E. Ben de onu diyecektim.
P.A. Psikolog mu, modacı mı, nedir bu adam?
A.D. Psikolog.
P.A. Niye bu hale sokuyor bizi? Bu nasıl bir oyundur?
A.D. Psikolojik işte.
P.A. (Üstünü göstererek) Bunun nesi psikolojik?
A.D. Doktor beyin bir bildiği vardır, bana göre tabii. Hem
ben memnunum halimden. Daha dominant bir tavır ver­
di bana sanki. Şöyle bakın yandan. Değil mi?
M.E. Değil.
P.A. Ama farkındayım ben. Bizi maymuna çevirip dalga ge­
104 O.B.E.B

çecek aklınca. Sekter, ne olacak!


A.D. Nekter?
P.A. Şu üstümdeki biçime bak! Anneme döndüm!
A.D. A, niye öyle dediniz ki şimdi? Kıyafetiniz gayet güzel,
bana göre tabii...
P.A. Bu mu güzel? Bu ne bu? Diyalektik bu mu? İçim tez,
üstüm anti-tez, oldum mu ben şimdi sentez?
A.D. İsterseniz mizah yapayım biraz, iyi gelir belki!
P.A. Yapma!
A.D. (M.E.'ye) Siz ister misiniz?
M.E. Sıcak.
A.D. O zaman... kendime yapayım ben... (Sessizce kendi
kendine) Adamın biri bir gün...
P.A. Git köşede yap ne yapacaksan! Yeter be!
A.D. Aman iyi. Siz bilirsiniz. Ben de gider, Doktor beyin yar­
dımcısına yaparım. (Kalkar)
M.E. (O da kalkar) Yapma. Oturalım.
A.D. Peki. (Otururlar) Sıkmayalım canımızı. (Sessizlik)
Nnn... ööö... (Diğerlerinin ona baktığını görünce) Ses açı-
yorum da. ..
(Sessizlik)
C.T. (Birden, 'Sonunda buldum,' der gibi) Çöp kamyonu! (Her­
kesin dönüp ona baktığını görünce) Başka bir şey düşünü­
yordum da... Özür isterim.
M.E. (Birbirlerine baktıktan sonra C.T'ye) Veririz...
C.T. Ben, dalmışım bir zaman öyle. Çok şey aşırdım mı?
P.A. (Birbirlerine baktıktan sonra C.T. 'ye) Ne desek boş.
C.T. Ne zaman akacakmış Doktor buraya?
A.D. (Birbirlerine baktıktan sonra diğer ikisine) Dilimizi bilmi­
yor galiba. (C.T.'ye tane tane) Akar birazdan, dikkat edin
üstüne basıp kaymayın.
C.T. Böyle bekleyeceğiz tabii...
M.E. Öyle.
C.T. Ya...
OB.E.B. 105
A.D. Ya...
C.T. (A.D.'ye) Sizi bir yerden sökeceğim ama nereden?
A.D. Niye söküyorsunuz beni canım?
C.T. Tanıdık geldiniz öyle ansızın. Saçınız, üstlüğünüz...
A.D. dana da oluyor arada öyle. Birini görüyorum mesela
yolda, ay diyorum ben bununla karşılaşmıştım geçmişte.
Dejavu tabii, normal, bir titriyorsunuz şöyle...
P.A. Ay bir sus kadın, bir sus!
A.D. Ama rahatlayalım diye yapıyorum hep. Mizah olun­
ca...
P.A. Delireceğim! Benim burada ne işim var? Gösteriye git-
sene, tavrını koysana!
C.T. Ne gösteriyorsunuz?
P.A. Tepkimizi. Pasif pasif oturmuyorum buradaki gibi.
M.E. Ha... Siz şuralardansınız...
A.D. Kimlerden?
P.A. Evet onlardanım. Siz kimlerdensiniz?
M.E. Bilmiyorum. En son karıştırdım her şeyi.
A.D. Nasıl yani?
P.A. Karıştıracak bir şey yok bunda! Net olmalı, karşı koy­
malı.
M.E. Öyle mi diyorsunuz?
P.A. Elbette!
M.E. Ben de mi desem öyle, bilemedim işte.
P.A. De tabii kararsız dost. İnan bana en doğrusu bu.
M.E. Size bakınca inanamıyorum pek.
P.A. (Üstüne bakar) Ulan sekter Doktor, öldüreceğim seni!
C.T. (Arkada bir süredir onları izlemekte olan Yardımcı'ya bağı­
rır) Nasılsın?
A.D. Ay, ne oldu? Korkuttunuz beni.
C.T. Moral veriyorum da.
M.E. Gerekirse ben veririm, size ne oluyor?
C.T. Acıyorum adamcağıza, öyle hayatı enince çekecek der­
di var...
ıo6 OB.E.B

A.D. Yok canım, bir gün izin almış, geçmiş hemen.


C.T. Geçmiş mi?
A.D. Tabii canım.
M.E. Bir gün izin aldı diye?
A.D. Evet.
C.T. Bilim o kadar yürüdü demek...
M.E. Olmaz öyle şey!
A.D. Niye olmasın canım? Soralım kendisine.
M.E. Ben sorarım. (Yardımcı'ya) Hayırlı günler. İyileşmişsi­
niz, öyle mi? (Yardımcı 'Evet'anlamında kafa sallar) Gerçek­
ten de iyileşmiş. Ee, pansuman falan gerekiyorsa arada,
ben yaparım.
(Yardımcı boş gözlerle bakıp 'Peki' der gibi kafa sallar)
C.T. E, madem iyileşti niye ses atmıyor ağzından?
A.D. Ay, anlamadım. Sağırlığıyla ne ilgisi var? Adam kaza
geçirmiş, iyileşmiş.
M.E. Ne kazası?
A.D. Ben de bilmiyorum, ama önemli bir şey değilmiş.
P.A. Değil canım. Benim geldiğim seansta bir çalışma ya­
parken, yanlışlıkla bacak arasına tekme atmış bulundum
o kadar...
(Sessizlik)
A.D. (M.E. ye) Pansuman yapmakta kararlı mısınız? (Güler,
M.E. ters bakınca sesini kısar gibi) Sesimi kapıyorum da...
M.E. Niye tekme atıyorsun? Dikkat etsene biraz!
P.A. Dava uğruna...
M.E. Davanla oranın ne ilgisi var?
P.A. Sana ne? Hayır, sana ne? Sen önce, nerede duracağına
karar ver, liboş!
A.D. Mizah yapayım mı?
M.E.-P.A. Yapma!
A.D. Tamam.
M.E.-P.A. Bir sus!
A.D. Sustum zaten.
O.B.E.B. 107

P.A. Üstündeki biçimden utan! Sende bu onuru taşıyacak


yürek yok!
M.E. Sen kendine bak! Bu güzellikle, neye karşı duracaksın,
dönek?!.
A.D. Ağır konuştu.
M.E.- P.A. Karışma!
P.A. Güzel sensin! Geri al sözünü!
M.E. Önce sen al!
P.A. Sen!
M.E. Sen!
C.T. Yeter! Böyle saygısızlık bakmadım hayatımda. Bu ne
ağır sözler, ne biçim iğne deldirmeler böyle! Yapmayın
hanımlar. Böyle mi inşaat edeceğiz geleceğimizi. Bu oda­
dan mı fırlayacak, zeki, başarılı, başı aklında kadınlar?
Yakışıyor mu size böylesi bir terane? Aa, kızdım bak! Ku­
lak atın canım birbirinize biraz. Hep konuşmak olur mu?
Arada susacaksın! Söz gümüşse sükut vatanım demiş!
Oturun bakayım, oturun. (Otururlar) Hah, öyleee! Tadını
kopartın sessizliğin. Düşünün yaptıklarınızı da, kızarın
kendinizden. Haydi bakayım.
A.D. (Sessizliğin ardından) Dediklerinizden hiçbir şey anla­
madım, ama tebrik ederim.
C.T. Rica yaparım.
A.D. Siz yapın yine de, bravo gerçekten. Nasıl da düzeni
sağladınız öyle?!.
C.T. Noksan olmayın.
A.D. Gayret ederim. Müthiştiniz. Etkilediniz herkesi, bana
göre tabii. Otoriter bir havanız var...
C.T. Neyim var?
A.D. Havanız. Otoriterinden.
C.T. Nasıl mesel olarak?
A.D. Nasıl mı? Şey gibi... Kazanmak zorunda olan bir takı­
mın kaptanı gibiydiniz tıpkı.
C.T. Yani... siz bana... lidersin mi demek arzusundasınız?
ıo8 O.B.E.B

A.D. Arzu değil de, olabilir tabii lider, neden olmasın?


C.T. İçinizden mi konuşuyorsunuz gerçekten?
A.D. Evet, evet. Hep içimden.
C.T. (M.E.'ye) Sizce de öyle mi?
M.E. (P.A.'ya sinirli, söyleneni dinlemeden) Mümkün.
C.T. (P.A. ya) Ya sizce?
P.A. (M.E.’ye sinirli, söyleneni dinlemeden) Olur.
C.T. Doktor haklıymış...
A.D. Hangi konuda acaba?
C.T. Size nasıl teveccüh etsem azdır.
A.D. Aman efendim, teşekkürünüz. Dilinizi de öğreniyo­
rum bu arada...
C.T. Neredeyse başka mecralarda yüzecektim. Ama ne ol­
duğumu biliyorum artık.
A.D. Nesiniz acaba?
C.T. Öküzüm.
A.D. (Hepsi C.T.’ye dönüp kısa bir es verdikten sonra) Maaşınız
iyi mi bari?
C.T. Efendim?
A.D. Yok, ben kendimi rahatlatayım diye... Öküzüm diyor­
sunuz, öyle mi?
C.T. Evet, sayenizde anladım bunu.
M.E. (A.D.'ye) Sen ona ne dedin?
A.D. Anlamadım ki... Ben kaptana benzettim, ama o, öküz
olduğuna hükmetti.
P.A. Mizah yaptıysan, yan etkisidir.
A.D. Ama bu durumdan memnun sanki.
M.E. Manyaktır.
A.D. Öyle mi dersiniz?
P.A. Sen yine de dikkatli ol.
A.D. (C.T.'ye) Yanlış anlamış olmayasınız, ben öyle öküz fa­
lan kastetmedim sanki.
C.T. Yo, yo. Ben her şeyi anladım. Zihnimde kalan tefecik
bir soru simgesini, sözlerinizle yok ediverdiniz.
A.D. İlla öküzüm diyorsunuz yani?
C.T. Bütünüyle.
A.D. Eh, siz bilirsiniz o zaman. (Diğerlerine) Kadın öküz.
M.E. Kendisi bilir.
P.A. Bize ne...
A.D. Öyle...
M.E. (Sessizliğin ardından Yardımcı'ya) Rahatsız etmiyorum
ya? (Yardımcı 'Hayır'anlamında başını sallar) Merak ediyo­
rum da, sayın Doktor ne zaman gelecek acaba? (Yardım­
cı, ‘Az sonra gelir' manasında kolunu sallar) Tamam o za­
man. Geçmiş olsun bu arada. Şimdi öğrendim, çok üzül­
düm. Bilsem, çiçek falan yaptırırdım. Neyse, bir dahaki
sefere. Görüşmek üzere. (Önüne döner, diğerlerinin ona ma­
nalı manalı baktığını görür) Ne?
C.T. Aslında yakışıklı bir sıfatı var. Olur mu, olur.
A.D. Boylu poslu, iyi de birine benziyor, bana göre tabii...
P.A. Neden bahsettiğinizi anlamadım, ama tencere kapak
diyorum.
M.E. Ne alakası var? Bir ilgilendik diye hemen. Kapatın ko­
nuyu.
P.A. Bir konu mu açıldı, kaçırmışım?
M.E. Şimdi ben senin...
A.D. Konu buldum! Böyle, tuhaf tabii, saatlerce beraber
olup da, isimlerimizi bile bilmeden... Kimsesizler mezar­
lığındaki sahipsiz mezarlar gibiyiz tıpkı. Aynı yöne
uzanmışız, ne var ki baktığımız yer bir olsa da, farklıyız
birbirimizden. Toprağın yazgısıyla birleşsek de, tanımı­
yoruz birbirimizi. Ölümle tanıştığımız, ne ki ölüm oldu­
ğumuz o zamansızlıkta, birbirinden habersiz kemik yı­
ğınlarıyız adeta. Soğuk ve çürümeye yüz tutmuş.
HEPSİ Yani?
A.D. Adın ne?
HEPSİ Haaa...
M.E. Adlarımızı söylememiz yasak ya.
no O.B.E.B.

A.D. Olsun, kısaltmasını söyleyelim canım. Birbirimize na­


sıl hitap edeceğimizi bilelim en azından. Olmaz mı? Ben
başlayayım hatta. Benimki, A.D. !
C.T. C.T. !
P.A. P.A. !
M.E. M.E. !
A.D. (P.A.'ya) C.N. miydi?
P.A. Hayır canım, (M.E.'yi göstererek) C.N. şu konuşmadı­
ğım.
M.E. Benimki M.E. ! C.N. öküz olan.
C.T. C.T. efendim, C.N. değil. (A.D.'ye) Sizinki A V. !
A.D. Hayır, A.D.!
P.A. Yahu, tutun aklınızda. Şu (M.E.'yi göstererek) N.N.!
M.E. Sensin nene!
A.D. Ben A.D. idim değil mi?
C.T. Sanki...
A.D. Aklım karıştı.
C.T. Yok, bu öyle olmayacak. Hiçbirimiz aklımıza bu kadar
ismi çizemeyiz. Başka bir çözülüm genişletelim.
A.D. (Sessizliğin ardından) Takma ad mı kullansak acaba?
M.E. Olabilir.
P.A. Mantıklı.
C.T. Kullanalım.
A.D. Tamam. O zaman... herkes kendine bir isim düşünsün.
C.T. Bana öküz diyebilirsiniz.
P.A. Olur mu?
C.T. Gurur işitirim.
A.D. Buldum. Bana da 'yalnız kuş' deyin.
M.E. Kuş?
A.D. Başında 'yalnız' var.
P.A. İlla hayvan bulacaksak, ben sesini işitemediğim dost
için öneride bulunabilirim.
A.D. Bulunsun mu?
M.E. Bulunsun bakalım.
OB.E.B. 111

RA. Sevdalı tavuk.


A.D. (M.E.'ye) Güzel bu bak. Tavuk. Sevda. Güzel değil mi?
M.E. Öyle mi? Peki o zaman, ben de beni duymayan dosta
bir öneride bulunayım.
P.A. Duymuyorum ama, sen yine de bulun.
M.E. Seksi tavşan.
A.D. (P.A.'ya) Bak bu da hoş. Tavşan. Seks. Olur mu?
P.A. Yaa... Başka bir önerim daha var bana tavşan diyen ha­
nımefendiye: Azgın tavuk!
A.D. Ne güzel şeyler buluyorsunuz öyle, ben 'yalnız kuş'-
ta takıldım kaldım...
M.E. Öyle mi? Benim de bir başka önerim olacak o zaman:
'seksomanyak tavşan'!
A.D. 'Yalnızlığa yazgılanmış yalnız kuş' nasıl?
C.T. Uzun.
P.A. Bir duruşun bile yok! Zekân bu kadar işte! Seksoman­
yak tavşanmış!
M.E. Azgın tavuk çok mu zekâ dolu bir duruş?
P.A. En azından bir düzeyi var. Lümpen bir söylem değil!
M.E. Ne o? Lümpenler için verdiğin savaşı unuttun bakıyo­
rum.
A.D. Sadece kuş desem?
C.T. Olur.
P.A. Ben ne için savaştığımı senden iyi bilirim! Korkak ta­
vuk!
M.E. Senin savaştığın şeyi ben senden iyi savunurum! Öd­
lek tavşan!
A.D. Ama bunlar hep sıfat koyuyor...
C.T. Olsun, ben de sadece öküzüm.
P.A. Geri al lafını!
M.E. Önce sen al!
A.D. Yapmayın ama aaa!
(Arkadan Doktor'un girdiği görülür, Yardımcı'ya 'Ne oluyor
be,' der gibi bir hareket yapar, Yardımcı da, 'Delirdi bunlar,'
112 O.B.E.B

der gibi olan hareketiyle cevap verir, artık hepsi ayaktadır)


P.A. Tavuksun işte! Bu kadar!
M.E. Sen de tavşansın! Bitti!
C.T. (P.A.'yı ayırarak) Ben de öküzüm, ne var ki?
A.D. (M.E.'yi ayırarak) Evet. Bakın ben de kuşum!
M.E. Çekil başımdan şaklaban kuş!
A.D. Hayır sıfatım yok...
P.A. Bırak beni kentsoylu öküz!
C.T. Ne soylu?
DOKTOR (P.A.'nın yanındayken) Hanımlar...
P.A. (Doktor'u görmezden gelip iter) Sizin gibiler yüzünden
kadın olduğumdan utanıyorum!
DOKTOR (M.E.'nin yanındayken) Hanımlar...
M.E. (Doktor'u görmezden gelip iter) Ben sizin gibiler yüzün­
den insan olduğumdan utanıyorum!
DOKTOR (C.T.'nin yanındayken) Hanımlar...
C.T. (Doktor'u görmezden gelip iter) Asıl ben sizin gibilere
öküzlük etmekten utanıyorum!
DOKTOR (A.D.'nin yanındayken) Hanımlar...
A.D. (Doktor'u görmezden gelip iter) Ben niye utanacak bir
şey bulamıyorum?!
DOKTOR (Dördünün ortasındayken bağırır) Hanımlar!
KADINLAR Ay ne var be?
DOKTOR Susunuz! Oturunuz! (Oturur hepsi) Güzel. Şimdi
anlatın bakalım, ne oluyor? (Hepsi aynı anda konuşmaya
başlar, rabarba) Yeter! Tek tek zor anlıyorum, böyle hep bir
ağızdan olmaz ki... Biriniz anlatsın canım!
C.T. Ben anlatayım mı doktor?
DOKTOR Buyurun...
C.T. Şimdi doktor, herkes birbirinin adını bilme telaşına
düştü siz buraya akmadan az önce.
DOKTOR Söylemeniz yasak ama...
C.T. Bilincindeyiz bunun. O yüzden başkalarını takalım de­
dik birbirimize. Ben öküz oldum söz temsil.
OB.E.B.

DOKTOR Öküz mü? Karar verdiniz mi?


C.T. Kesinkes doktor. Sağ olun! Buradayken bu (A.D.'yi
göstererek) baydıranın sayesinde kesinleşti kararım. Siya­
sa beni bekler. Doğru yola girdim sonunda. Yönlendir­
meniz için takdir ederim.
DOKTOR Tebrik ederim. (Kendi kendine) Çok iyi başladık...
C.T. Ne?
DOKTOR Hiç...
A.D. Ben de kuş oldum Doktor bey!
DOKTOR Kuş?
A.D. Evet. (M.E.'yi göstererek) Bu hanım tavuk, (P.A.'yı gös­
tererek) bu hanım da tavşan.
DOKTOR (P.A.'ya bakarak) Ne güzel olmuşsunuz! Yüzünüz,
gözünüz açılmış!
M.E. Havuç yaramış.
DOKTOR (M.E.'ye bakarak) Siz de çok farklı görünüyorsu­
nuz.
P.A. Kuluçkadan yeni çıktı, ondandır.
A.D. Ben nasılım Doktor bey? Dominant bir havam oldu
değil mi?
DOKTOR Olmuş gerçekten.
A.D. (M.E.'ye) Demek oradan baksanız, siz de fark edecek­
mişsiniz.
DOKTOR Ee, ne güzel isimler takmışsınız, sorun ne?
C.T. Sıfat.
DOKTOR Nasıl?
A.D. Bu (M.E. ve P.A.'yı göstererek) iki hanım sıfat konusuna
karar veremedi bir türlü.
M.E. Yavşak tavşan!
P.A. Kart tavuk!
A.D. Bunun gibi mesela.
DOKTOR Anlıyorum. O zaman; (Olası boy sırasına göre) Co,
Cek, Vilyım, Avarel diyelim olsun bitsin.
(Güler, diğerleri ters bakar)
114 O.B.E.B.

M.E. Size de Red Kit mi diyeceğiz?


P.A. (Yardımcı'yı göstererek) Bu da rintintin dost.
M.E. Sensin rintintin!
A.D. O zaman Avarel olayım ben, çok hümanist!
P.A. Yakışır.
M.E. (P.A.'ya) Sana da Vilyım diyelim; etkisiz eleman.
P.A. Sen de Cek ol, hem daha kısa, hem daha pasif!
A.D. (C.T.'ya) Size de Co kaldı.
C.T. Öküz mü o da?
P.A. Önde gideni.
M.E. Trene de saldırıyor hem.
C.T. Olur o zaman.
DOKTOR Ben, aslında mizah yapmıştım ama...
M.E. Siz de mi sayın Doktor?
A.D. Aşkolsun Doktor bey, ben dururken...
DOKTOR Tamam. En iyisi, yine sizin taktıklarınız kalsın. Sı­
fat falan da kullanmayalım. Vaktimiz az zaten, bir an ev­
vel başlayalım. Yardımcım dost! Gel böyle de başlayalım!
(Yardımcı gelip yanlarında durur)
M.E. Merhaba tekrar.
P.A. Geçen gün için kusura bakmıyorsun değil mi?
C.T. Sıkma artık canını, sessizliğin tadını çıkar.
A.D. İçinizden mizah yapın sık sık, ferahlarsınız.
M.E. Son görüşmemizden bu yana daha da iyisiniz sanki.
P.A. Bazen kaybedebiliyoruz kendimizi, yapıcı olmakta fay­
da var.
C.T. Boşver canım, duyup da anlamamak vardı bir de...
A.D. Benim bu tur söyleyecek bir şeyim yok, pas diyorum.
DOKTOR Güzel. Eminim, neden böyle göründüğünüzü
merak ediyorsunuz.
KADINLAR Ediyorum.
DOKTOR Bildiğiniz gibi, bir süredir yaptığımız çalışmalar
genelde 'psikodrama' yöntemi çerçevesindeydi.
C.T. İşte onu bir türlü anlayamadım ben.
OB.E.B. 115
DOKTOR Efendim, psikodrama, kelime anlamıyla, 'ruh
dünyamızın eyleme dönüşmesi' demek! Bir nevi, psiko­
lojik oyun diyebiliriz. Daha önce de, hep ikili oyunlar oy­
nadık. Rol değiştirme, eşleme gibi...
A.D. Ay evet, bana çok iyi gelmişti rolümü değiştirmek.
M.E. Gelmemiş.
DOKTOR Bugünse, benzer oyunları grup halinde oynaya­
cağız.
A.D. Nasıl oyunlar Doktor bey?
DOKTOR Birazdan anlatacağım hepsini. Önce, tanımları
yerli yerine oturtalım da, bir yanlış olmasın.
C.T. (Yardımcı'ya) Boşveer... (Herkes ona bakar) Siz devam
edin.
P.A. Sen yine tanımları oturt da sekter, niye bu hale soktun
bizi, onu da açıkla!
DOKTOR Açıklayacağım efendim izin verirseniz. Şimdi, şu
aşamadan itibaren, bana terapöt demenizi istiyorum.
M.E. (Sessizliğin ardından) Ne pöt?
A.D. Terapöt, terapöt. Terapici yani!
C.T. (Yardımcı'ya) Ölmüş olsan daha mı iyi? (Herkes ona ba­
kar) Dinliyorum.
DOKTOR Güzel. Ben terapötüm.
M.E. Biz neyiz?
DOKTOR Grup üyeleri.
P.A. Haksızlık! Bizim niye özel bir adımız yok?
DOKTOR Özel adınız uygulamaya geçince olacak. Bu psi­
kolojik oyunları oynarken, olay kimin etrafında dönü­
yorsa, ona özel bir ad veriliyor.
A.D. Nedir o terapöt bey?
DOKTOR Protagonist.
M.E. Ne ist?
DOKTOR Protagonist.
A.D. (Sessizliğin ardından P.A.'ya) Size diyor herhalde!
P.A. Ne demek o sekter öyle? Bize ters bir şey çıkmasın so­
116 O.BE.B

nunda?
DOKTOR Hayır canım. Protagonist, 'başoyuncu' demek.
M.E. Öyle diyelim o zaman, niye ist'leştiriyoruz hemen?
P.A. Ne o, rahatsız mı etti, tavuk?
M.E. Seni aşar diye diyorum, tavşan!
A.D. Terapöt bey, bunlar yine başladı!
C.T. (Yardımcı'ya) Topla kendini!
DOKTOR Ama siz hiç dinlemiyorsunuz!
A.D. Terapöt bey haklı.
M.E. Hem beyefendiye ne bu ilgi?
P.A. Kıskanç tavuk.
A.D. Sıfat koydu, sıfat koydu! Kaybettin, çık!
DOKTOR (A.D.’ye) Ne diyorsunuz?
A.D. Ay, pardon ben birden, çok oyun dediniz ya, aklım baş­
ka bir yere kaydı. Odaklanırım hemen, kaygılanmayın.
DOKTOR Peki. (C.T.'ye) Dinliyorsunuz değil mi?
C.T. (Yardımcı'yı kastederek) Konuşmuyor ki adamcağız.
DOKTOR Beni diyorum beni, dinleyin diyorum.
C.T. Öyle yapsanıza açıklamanızı. Aa kızdım bak! Verdim
kulağımı, buyurun.
A.D. Yardımcısına verseydiniz keşke. (Güler) Uzun zaman­
dır yapmamıştım da. Bir rahatlayayım dedim...
M.E. Rahatlama.
DOKTOR Devam edeyim mi?
C.T. Edin teparet, hem dinle diyorsunuz, hem soru işareti
yapıyorsunuz, olmaz ki!
DOKTOR Haklısınız. Hepimiz anladık değil mi, ne anlama
geldiğini? (Kadınlar, kafa sallar) Güzel. Şimdi gelelim, ne­
den böyle göründüğünüze! Yaptığımız tekli seansların
ışığında gördük ki, aslında hedefleriniz farklı. Bu hedef­
lere ulaştığınızda da başarılı olabilirsiniz elbette. Ama,
içinizdeki o kadını keşfettiğiniz zaman; ulaşacağınız
noktayı, sahip olacağınız gücü düşünün! O yüzden, ken­
dinizi gerçekten tanıyabilmeniz, bir kadın olarak kendi­
nizi doğru yerde var edebilmeniz adına, şimdiki biçimi­
nizi verdik size.
(Herkes üstüne başına bakar)
P.A. Benim içimdeki kadın bu mu şimdi?
DOKTOR Bilmem, bu mu?
P.A. Ne ilgisi var sekter terapöt?
A.D. Bence yakıştı...
DOKTOR Hemen reddetmeyin. Bunu, bir deneme olarak
kabul edin. Birazdan yapacağımız çalışmalarda, hep bu
biçimin size yüklediği rol üzerinden hareket edin. Eğer,
bu roller, gerçekten sizin için doğru rollerse, mesele yok!
Yok, baktık ki, bu rollere bir türlü ısınamadınız, bu rolle­
re uygun davranamıyorsunuz, o zaman da anlarız ki, ha­
talı bir biçim seçmişiz sizin için. Yani bu konuda açığım.
Sizi yönlendirdiğimi sanmayın sakın. Evet. Eğer herhan­
gi bir sorunuz yoksa, psikodramanın ilk aşaması olan
'ısınma' ile başlayalım.
A.D. Başlayalım, başlayalım. Ben birkaç hareket biliyorum,
isterseniz yaptırabilirim sekter bey. Aman terapöt bey iş­
te, kafam karıştı.
P.A. Yaptırmasın.
DOKTOR Öyle bir ısınma değil efendim. Biraz sohbet edip
hem çalışmaya, hem de birbirimize ısınacağız.
A.D. Nelerden konuşacağız?
DOKTOR Herhangi bir konu olabilir. Aklına bir şey gelen
başlasın.
M.E. (Uzun süren bir sessizliğin ardından) Sıcak.
DOKTOR Efendim?
M.E. Sıcak diyorum.
DOKTOR Evet. O zaman... bunun üzerine konuşalım bi­
raz.
P.A. Bunun nesini konuşalım. Sıcak, sıcaktır işte.
DOKTOR Öyle demeyin. Mesela... sıcak, size neyi çağrıştı­
rıyor? Düşünün biraz.
ıı8 O.BE.B.

(Burada düşünce sesi kullanılacak. Duyulan bir efektin ar­


dından, düşünen her kimse, o konuşurken diğerleri donacak)
DOKTOR (Efekt) Düşünün bakalım. Bir saat sonra, istedi­
ğim şekle girmezseniz, bakalım O.B.E.B. ne düşünecek
benim için. Sıcakmış. Salak!
M.E. (Efekt. Yardımcı'ya bakarak) Yanıyorum. Sağırım benim.
Böyle olmayacak. Belli mi etsem acaba? O da beni düşü­
nüyordur şimdi. Düşünüyordur değil mi? Düşünüyor­
dur, düşünüyordur...
YARDIMCI (Efekt) Anlamalıyım, anlamalıyım, anlamalıyım.
(Her birine ve en son M.E.'ye bakarak) Anlamıyorum, anla­
mıyorum, anlamıyorum, bunu zaten anlamıyorum. En
iyisi, yol yakınken basayım istifayı. Bu niye bakıyor ba­
na? Kesin onu düşündüğümü sanıyor. Sanıyor değil mi?
Sanıyor, sanıyor...
A.D. (Efekt) Çay! Yok, çok sıradan! Agorafobik, sosyolojik
nekrofili! Bu ne ya? Farkındalık desem... Ne ilgisi var?
Spectacular! Olmaz!
P.A. (Efekt) Deniz! Olmaz! Bikini! Yok, böylesi bir söylem
bana yakışmaz. Bikini yakışır mı acaba? Neden yakışma­
sın, neyim eksik? Ama bunu da söyleyemem ki şimdi!
(Efekt tekrar gelir. Sessizlik. Görüldüğü üzere, C.T. hiçbir
şey düşünmemektedir. Son efekt. Düşünce sesi biter, donuk
pozisyonlarını hepsi tam bozar)
DOKTOR Evet?
KADINLAR Sıcak!
C.T. (Hemen bitiştirerek, duyup da söylemiş gibi) Sıcak!
DOKTOR İlginç. Demek 'sıcak' size sıcağı çağrıştırdı. Baş­
ka bir konu düşünelim o zaman. Mesela... Kadın!
YARDIMCI (Efekt) Sıkıldım. Kaçsam kimse anlamaz...
DOKTOR (Efekt) Tam da sorulacak soruyu buldum. Yarım
saat susmazlar şimdi.
P.A. (Efekt) Ben.
M.E. (Efekt) Ben.
O.B.E.B. 19
A.D. (Efekt) Ben.
(Efekt. Sessizlik. Herkes C.T.'ye döner. Yine düşünmüyor.
Donuk pozisyonlarına dönüş. Efekt. Dağılış)
DOKTOR Evet?
KADINLAR Ben!
C.T. (Hemen bitiştirerek, duyup da söylemiş gibi) Ben!
DOKTOR Çok güzel. Kısa, öz ve anlamlı. Hemen başka bir
sözcük veriyorum o zaman size: Erkek!
YARDIMCI (Efekt) Kadın, erkek derken girecekler birbiri­
ne. Arada sıvışırım hemen.
DOKTOR (Efekt) Hah, fırsat geçti ellerine. Yerden yere vur­
sunlar şimdi bakalım.
M.E. (Efekt gelir. Kafasını şöyle bir kaldırır. Bulamaz.)
P.A. (Efekt gelir. Bir düşünür. Bulamaz.)
A.D. (Efekt gelir. Kaşınır. Bulamaz.)
C.T. (Efekt)) Çöp kamyonu!
(Efekt gelir, hepsi donmuş pozisyonlarından çözülür)
DOKTOR Evet?
KADINLAR Çöp kamyonu!
DOKTOR Anlıyorum. Bir anlamı vardır mutlaka. Yani biz
erkeklerin bilmediği. Evet, gördüğüm kadarıyla bayağı
ısındık. Şimdi, yavaşça oyunlarımıza geçebiliriz. İlk oyu­
numuz, eminim hepinizin ilgisini çekecek. Adı; büyü
dükkânı!
C.T. Büyü dükkânı mı?
DOKTOR Evet.
A.D. Ay, sihir büyü derken, anksiyetelerim azmasın terapöt
bey?
DOKTOR Azmaz.
P.A. Öyle metafizik şeylerle işim olmaz benim!
DOKTOR Ama ne olduğunu öğrenince...
P.A. Fark etmez. İsminde meymenet yok bir kere. Aşın ar­
tık bunları, aşın.
DOKTOR Halbuki, babanızın çok hoşuna gitmişti.
no O.B.E.B.

P.A. Hür irademle denemeye karar verdim! Neden? Çünkü


karanlığın üstesinden ancak böyle gelebiliriz.
DOKTOR Güzel.
M.E. Babasından korkan tavşan!
P.A. Babası belirsiz tavuk!
DOKTOR İsterseniz, ne olduğunu anlatayım önce. Şöyle
düşünün: Dünyanın herhangi bir yerinde, hayali bir bü­
yü dükkânı var. Bu küçük dükkâna, insanlar, en gizli is­
teklerini gerçekleştirmek için başvuruyorlar.
M.E. Nasıl istekler öyle, gizli mizli?
DOKTOR Her türlü istek olabilir.
A.D. Nasıl satın alacağız peki?
DOKTOR Benimle pazarlık yapacaksınız.
A.D. Yanıma da hiç para almadım ki. Veresiye yapar mısınız?
DOKTOR İşte, bildiğiniz büyü tezgâhından bizim dükkânı
ayıran en önemli özellik de bu. Bizim dükkânda, alışve­
riş parayla yapılmaz.
M.E. Senet mi yapıyorsunuz?
DOKTOR Hayır, değiş tokuş.
P.A. Şimdiden söyleyeyim, ben de size verecek büyü yok!
DOKTOR Büyü sözün gelişi. Satın almak istediğiniz, nesne
ya da özellikleri, ancak başka nesne ve özellikleri vererek
alabilirsiniz.
C.T. Anladıysam camdan bakayım!
DOKTOR Bir örnek vereyim. Diyelim ki, siz neşeli bir mi­
zaca sahip olmak istiyorsunuz.
P.A. (M.E.'ye) İyi dinle.
DOKTOR Bunun karşılığında vermeniz gereken şey şu: Ge­
lecekte yaşayacağınız her türlü karamsar düşünceyi, ba­
na taksit taksit ödeyeceğinize söz vereceksiniz.
M.E. Taksit de mi yapıyorsunuz?
DOKTOR Yani, neşeli mizacınıza karşılık, bana karamsarlı­
ğınızı vereceksiniz.
A.D. Ne güzel...
O.B.E.B 121

C.T. Böyle özellik, mizaç falan olması şart mı taripit?


DOKTOR Hayır. Yeni doğan günün kızıllığını da satın al­
mak isteyebilirsiniz mesela.
A.D. Ay, bu tam bana göreymiş. Başlayalım hemen terapöt
bey!
DOKTOR Başlayalım. Yalnız görünümünüzü unutmayın.
Biçiminize uygun şeyler satın almaya çalışın. Rollerinizi
de bırakmayın hiç. Bunu bir tiyatro oyunu gibi düşünün.
Mümkün olduğunca gerçekçi davranmaya çalışın. Evet,
kalkalım şimdi hep beraber. (Kalkar herkes) Yardımcım!
Yardım et de, sandalyelerle dükkân kuralım. Siz de şöy­
le bir kuyruk oluşturun. Dükkânı bitirince, sizi sırayla
içeri alacağım. Pazarlığı tek tek yapacağız yani. Unutma­
yın, ben tezgâhtarım, siz de müşteri.
(Doktor ve Yardımcı, iki sandalye bitişik, ikisi de üstüne ters
konulacak şekilde bir tezgâh yaparlar sağ ön köşeye. Bu ara­
da kadınlar, sıra oluşturmayla meşguldür.)
M.E. Dizilelim şöyle bari.
P.A. Önce kim girecek?
A.D. Ben gireyim mi? Daha bankaya da uğrayacağım.
M.E. Ne?
A.D. Gerçekçi olsun diye...
P.A. Saçmalama. Ben geçeyim en başa. Her zamanki gibi.
M.E. Büyü dükkânı bu, kozmetik değil. Geç arkaya.
A.D. Terapöt bey, önce kim gelsin? Ben mi?
DOKTOR Fark etmez.
(Tabii bu arada Yardımcı ile Doktor arasında bakışmalar ve
itişmeler yaşanmakta)
A.D. O zaman ben geçeyim!
M.E. Çekil şuradan, ben gireceğim. Dava bekler!
P.A. Ne davan var senin be!
M.E. Role giriyorum, sana ne?
P.A. Hiç durmuyor üstünde. Ben anlarım oyunculuktan.
Hem çekilin, ben gireceğim.
i22 O.B.E.B.

M.E. Ben!
A.D. Ama ben girecektim...
(Üçü itişirken, C.T. sıyrılır aradan)
C.T. Hayırlı işler.
DOKTOR Hoş geldiniz, buyurun.
C.T. Açıksınız değil mi?
DOKTOR Tabii, tabii...
C.T. Geleyim o zaman. (Dükkândan içeri giriyormuş gibi ya­
par) Yeni açılış yaptınız herhalde burayı.
DOKTOR Evet. Buyurun ne bakıyordunuz, yardımcı olma­
ya çalışayım.
C.T. Ben, özel bir şeyler bakınıyorum öyle.
DOKTOR Özel derken?
C.T. Şey gibi... Mesel olarak; arzuluyorum ki, ağzımdan
laflar döküldüğü zaman, insanlar hayran baksınlar. Böy-
lesi bir mizaç bulunur mu acaba sizde?
DOKTOR Ee, evet, olması lazım.
C.T. Aman, iyi bari.
DOKTOR Yalnız, bu size biraz pahalıya patlar.
M.E. Kazıkçı bu dükkân.
DOKTOR Evet, istiyor musunuz yine de?
C.T. Ne ödeme yapmamı arz ediyorsunuz?
DOKTOR Bir düşünelim... Bunun karşılığında bana, kul­
landığınız deyimleri vermeniz lazım.
C.T. Yanımda o kadar yok ama.
DOKTOR Sizin teklifiniz ne?
C.T. Ben diyorum ki, deyimlerim bende dursun, size 'ta­
nım'larımı uzatayım. Nasıl?
P.A. Sıkı pazarlık yapıyor.
A.D. Şşş...
DOKTOR Bu işlerden anlıyorsunuz bayağı...
C.T. Eh, o kadar sene boşuna ekonomik okumadım.
DOKTOR Madem öyle, tanımlarınızı alalım. Ama yanında
ani parlamalarınızı da vermeniz lazım.
OB.F.B 123

A.D. Doktor da fena değil. (Kendisini susturur) Şşş...


C.T. Ama bu kadar şey de çok değil mi, sayın tezgâhtar?
DOKTOR Bizde böyle. İşinize gelirse. Bir yerde deyimler,
diğer yerde bunlar. Karar sizin.
M.E. Deyimleri ver deyimleri. Biz de rahat edelim.
P.A. Ver bunları kurtul. Deyimler sana lazım olur.
A.D. Bir dolanıp öyle gel istersen, hem fiyatları karşılaştırır­
sın.
DOKTOR Dışarıdan müdahale etmeyelim. Evet?
C.T. O zaman... ben... deyimlerimi vereyim sayın tezgâhtar.
DOKTOR Bence çok doğru bir karar verdiniz. Tanımlarınız
da, ani parlamalarınız da lazım olacak size. Ama deyim­
leri çok sık kullanırsanız, seçmenleriniz bunalabilir.
M.E. Haklı.
C.T. O zaman çok iyi bir alımverim gerçekleştirdik, öyle mi
sayın tezgâhtar?
DOKTOR Kesinlikle. Yardımcım, paket yap hanımefendi­
nin mizacını.
(Yardımcı, ‘Salak bu herif,' der gibi kafa sallayarak boşlukta
paket yapar)
P.A. Bu sekter terapöt de kendini rolüne bayağı kaptırdı
ha...
C.T. Gerek yok, ben elde götürürüm öyle.
DOKTOR Olsun. (Sözde paketi alır Yardımcı'dan) Buyurun.
İyi günlerde kullanın.
C.T. Teşekkür ederim.
DOKTOR Yine bekleriz. (C.T. çıkar dükkândan) Sıradaki.
M.E. (Üçü tepişirken kurtulup girer içeri) Merhaba tezgâhtar
dost.
DOKTOR Merhaba efendim, merhaba.
M.E. (Yardımcı'ya) Size de merhaba.
(Yardıma, 'Merhaba,' der gibi sallar kafasını)
DOKTOR Buyurun, ne lazımdı?
M.E. Ben, aslında düşünmedim pek, burada karar veririm
124 O.B.E.B.

demiştim ama...
DOKTOR Yine de aradığınız bir şey olmalı muhakkak.
M.E. Peki o zaman. Sizde, eşitlik bulunur mu?
DOKTOR Kalmadı.
M.E. Anladım. Adalet?
DOKTOR Gelecek dediler, bekliyoruz.
M.E. E, sizde de hiçbir şey yok canım. Özgürlük?
DOKTOR Olsa dükkân sizin!
M.E. E, ne alacağım ben o zaman buradan?
P.A. Yardımcısını al, ileride de kullanırsın. Hem paket yap­
sınlar da, evde ye.
M.E. Şu dükkânın önündeki serserileri kovar mısın tezgâh­
tar dost?
DOKTOR Sessiz olalım lütfen! Kendinize bir şeyler alabilir­
siniz ancak.
M.E. Ha, öyle desenize baştan. O zaman... ben şey ala­
yım... Eee...
P.A. Peh! Çeşitleri bilmiyor ki, ne alacağına karar versin! Bu
rol olmadı sende. Yapay durdu, yapay!
DOKTOR Karışmayın ama, yeter...
P.A. Beceremeyecek canım! Bırak bence, evlen kurtul!
M.E. (P.A.'ya) Karışmasana!
P.A. (M.E.'ye) Bir süre benle yaşasaydın öğrenirdin. Ne bi­
çim oyunculuk bu?
M.E. (P.A.'ya) Öyle mi? Sen görürsün. (Doktor'a) Buldum ne
istediğimi tezgâhtar dost.
DOKTOR Ne istiyorsunuz?
M.E. Tutarsız olmak istiyorum.
DOKTOR Nasıl yani?
M.E. Tutarsız olmak istiyorum tezgâhtar dost. İki kitap oku­
dum diye, her şeyi bildiğimi sanmak istiyorum. İleride
dönebileceğimi hesaba katıp kenara para koyabilmek isti­
yorum. Özgürlüğü savunuyorum diyerek, kıllarımı öz­
gür bırakabilmek istiyorum. Dava için öğrenmem gere-
O.B.E.B 125
ken hiçbir şeyi öğrenmeden, atıp tutabilmek istiyorum.
Sisteme karşı durmak değil, sisteme karşı duranlardan ol­
mak istiyorum tezgâhtar dost! Yani, (P.A.'yı göstererek) şu
karı bu biçime girmeden önce neyse, o olmak istiyorum!
(Kendini kaybetmiş bir şekilde bocalayıp boştaki beşinci san­
dalyeye oturur)
A.D. (Sessizliğin ardından) İlişmeyin, katharsis oldu.
C.T. Ne oldu?
A.D. Coştu, arındı.
P.A. Beni mi gösterdi o, parmağıyla?
A.D. Yok, yok. Hayal. Paket gibi...
P.A. Haa...
DOKTOR İyi misiniz?
M.E. Ay, bilmiyorum ki. Bir sinir taştı sanki. Ne dedim ben?
DOKTOR Hangi birini söylesem? Genel olarak; uzatılmış,
demogojik ve ironik bir eleştiri diyebiliriz.
C.T. Neymiş?
A.D. Sömürdü diyor işte...
DOKTOR Şimdi, sizin saydıklarınızı vermeye kalksak,
dükkânda bir şey kalmayacak. O yüzden, ben müessese-
mizin bir hediyesi olarak, size sabır vermek istiyorum.
Olur mu?
M.E. Karşılığında bir şey istemiyor musunuz?
DOKTOR Siz farkında olmasanız da, karşılığını peşinen
ödediniz zaten. Yardımcım, sar bakalım hanımefendinin
sabrını bir pakete.
(Yardımcı, 'Asıl bana lazım sabır,' der gibi sarar boşluğu)
M.E. Teşekkür ederim.
DOKTOR Rica ederiz, önemli olan müşteri memnuniyeti.
(Yardımcı'dan sözde paketi alıp M.E.'ye verir) Buyurun.
M.E. Sağ olun. (Yardımcı'ya) Size de çok teşekkür ederim.
Çok zarif bir paket olmuş.
A.D. Hah, kendine geldi anlaşılan.
DOKTOR Güle güle efendim. Yine bekleriz.
M.E. (Yardımcı'ya bakarak) Geleceğim...
DOKTOR Gidin ki gelebilesiniz. (M.E. dükkândan çıkar) Sı­
radaki!
P.A. (Hemen fırlayıp girer dükkâna) Selamlar.
DOKTOR Selamlar oldu mu şimdi? Yakıştı mı biçiminize,
oyunculuğunuza?
P.A. Ne diyeyim?
DOKTOR Selam deyin sadece. A'yı da uzatın biraz.
P.A. Selaaam.
DOKTOR Oldu şimdi. Selam. Buyurun. Aradığınız bir şey
var mı?
P.A. Ee, şimdi, tezgâhtar dost, ben...
DOKTOR Ne dostu? Ama olmadı ki böyle. Yok, siz oyun­
culuğu beceremeyeceksiniz galiba.
P.A. Niye beceremeyeyim canım? Ağız alışkanlığı işte.
DOKTOR Alıştırmayın ağzınızı. Bakın, (M.E.'yi göstererek)
hanımefendi ne kadar ustaca oynadı rolünü.
M.E. Örnek al beni, örnek.
P.A. (M.E.'ye) Sus sen, zaten anlamadım demin bana mı de­
din, ne dedin! (Doktor’a) Tamam, giriyorum role.
DOKTOR E, hadi o zaman dükkâna da baştan girin.
P.A. Peki. (Çıkar, tekrar girer) Selaaam!
DOKTOR Selam. Hoş geldiniz.
P.A. Hoş bulduk. Buralarda dolanıyordum, vitrininizi gö­
rünce, aa dedim, içeride enteresan bir şey vardır belki.
Attım kendimi buraya böyle. (Rolden çıkarak) Oluyor mu?
DOKTOR Gayet güzel. İyi yapmışsınız. Buyurun. Aradığı­
nız bir şey var mı?
P.A. Olmaz mı? Şey arıyorum... eee...
M.E. Ezberi zayıf.
P.A. (M.E.'ye) Sus be, karıştırma kafamı! (Doktor'a) Şey arı­
yorum. Şeyim olsun istiyorum hatta... kendimi satabil­
me yeteneği! Hah buldum!
M.E. O yetenek var zaten sende.
O.B.E.B 12"

P.A. (M.E.'ye bağırır) Onu kastetmedim herhalde! Dışarıdan


laf yetiştirip durmayın. Tezgahtar bey, müdahale etseni­
ze, kapıyı kapatın, bir şey yapın. Yoksul emekçiler doluş­
muş buraya! Ay ben ne dedim...
DOKTOR Yok, yok rol bunu gerektiriyor. Harikasınız. Dı­
şarıdan konuşmayalım artık, son kez uyarıyorum.
C.T. Bana uyar tirapüt.
A.D. Siz de konuşuyor musunuz, mizah mı yapıyorsunuz
çözemedim bir türlü.
DOKTOR Sessizlik! Evet. Ne istiyorum demiştiniz?
P.A. Kendimi satabilme yeteneği. Yani, biraz fütursuz ol­
mak istiyorum canım, anlasanıza!
DOKTOR Anladım.
P.A. Bulunur mu sizde peki?
DOKTOR Elbette.
P.A. E, ne duruyorsunuz? Verin haydi!
DOKTOR Yalnız, bu istediğiniz zor.
P.A. Neden?
DOKTOR Bize gelişi pahalı.
A.D. Tam esnaf oldu...
DOKTOR O yüzden, karşılığında vereceğiniz şey de ister
istemez onun ederinde olmalı.
P.A. Ne vereceğim sekter? Ne biçim laf öyle?
M.E. Yok canım, o kadar ucuza alamazsın bence.
P.A. (M.E.’ye) Hah! Bu kadarsın işte!
DOKTOR Çıkmayın ikide bir rolden! Onu kastetmedim ta­
bii ki!
P.A. Ha iyi o zaman. Neyle ödeyeceğiz... tezgâhtar bey?
DOKTOR Bu istediğinizin karşılığında, bana çok ama çok
önemli bir şeyinizi vermelisiniz. Kolay kolay vazgeçeme­
yeceğiniz bir şeyi... Bunu vermeye hazır mısınız?
P.A. Eee... yani şimdi...
DOKTOR Yoksa babanıza mı danışmak istersiniz?
P.A. Hazırım... bana göre tabii...
u8 O.B.EB

A.D. Ne dedi o?
P.A. Ne istiyorsunuz benden?
DOKTOR Samimiyetinizi.
P.A. Ama ne ilgisi...
DOKTOR Tartışmak yok. Madem bu yolu seçiyorsunuz, sa­
mimiyetinizden vazgeçeceksiniz. Artık işiniz yalan söy­
lemek. En önemlisi, yalanlarınıza başkalarını inandır­
mak. Artık oynayacaksınız. Gerçek bitti. Artık insan de­
ğilsiniz. Artık, insanın ne olduğunu gösteren bir makine­
siniz. Kendinizi programlayacaksınız, insan önüne çıka­
caksınız. Artık siz yoksunuz. Sadece bir görüntüsünüz.
Artık, prodüksiyonun malısınız. Artık siz, sizin olmadı­
ğınız tek yerdesiniz. İnsanların... beyninde...
A.D. (Sessizliğin ardından) Terapötde de hafif bir katharsis
durumu seziliyor sanki.
C.T. Coştu, arındı.
M.E. Terapöt dost, sen ne yaptın öyle?
DOKTOR Ben?.. Yabancılaştırma!
C.T. Niye yapıyorsun böyle şeyler, sayın Tırıpıt? Nasıl şey
o yabancılaştırma?
DOKTOR Şimdi... hani... sanki... mış gibi davranıp... hop
çıkıyorum rolden... siz ne oluyorsunuz? Aa, yabancılaş­
tım! Değil mi? Ne işe yarıyor bu? Dışarıdan bakıyorsu­
nuz olaya! Olmayanı görüp, diyorsunuz ki, aa ben olanı
arayayım.
P.A. Anladım ben.
DOKTOR Bakın. İşe yarıyor bazen.
P.A. Yani, şunu demeye çalışıyorsunuz değil mi: Aslında
demin söylediklerim olacak şey değil. Neme lazım sizin
de aklınıza gelir falan, siz kendinizi çok kaptırmadan,
ben dışarıya alayım sizi ki, olayın saçmalığını görün.
DOKTOR Çok iyi anlamışsınız.
P.A. Yani, öyle kötü bir şey de değil bu yıldız olma durumu
falan?
O.B.E.B. 29
DOKTOR Elbette. Ama samimiyetinizden yine de vazgeçe­
ceksiniz. Çünkü, sizi hür iradenize bakmadan, kullan­
maya kalkabilirler.
P.A. Ben istemeden, kimse beni kullanamaz!
DOKTOR O zaman ne yapıyoruz?
P.A. Veriyorum samimiyetimi!
DOKTOR Bravo! Çok iyi bir seçim yaptınız. Yardımcım, he­
men paketleyelim hanımefendinin fütursuzluğunu.
(Yardımcı, 'Allah belanı versin,' der gibi el hareketleriyle pa­
ketler boşluğu)
A.D. Bugün de satışları bayağı iyi.
M.E. Sürümden kazanıyor.
DOKTOR Buyurun. Güle güle kullanın.
P.A. Teşekkür ederim!
DOKTOR Güle güle! (P.A. çıkar) Sıradaki!
A.D. Bende, bende! Nnn ıııı!!! (Dükkâna girer) İyi günler
tezgâhtar! İçim bu ismi sayıklar! Büyün varsa tutma, hiç
saklama elinde! Avuç aç bana, gel paylaşalım seninle!
DOKTOR Bu neydi şimdi?
A.D. Dışarıda çok bekledim ya, giriş monologu yazayım
dedim kendime. Nasıl?
DOKTOR Lirik.
A.D. Tam istediğim gibi.
DOKTOR İyi. Nasıl yardımcı olabilirim size?
A.D. Dışarıda düşündüm hep, nedir gelmeme sebep, keş­
fettim sonra sebebi, işte karşınızdayım, eli boş gönder­
meyin beni!
DOKTOR Siz ki müşterisiniz, daha çok konuştunuz ben­
den; hep lirik mi gidecek böyle, yoksa keseceğim çalış­
mayı erkenden!
A.D. Kesmeyin terapöt. Ben sanat adına böyle lirik falan...
DOKTOR Ama anlaşmamız güçleşiyor. Devirmeyelim cüm­
leleri, olur mu?
A.D. Peki, siz bilirsiniz. Baştan alayım mı?
130 O.B.E.B.

DOKTOR Yok, kaldığımız yerden devam edelim. Evet, na­


sıl yardımcı olabilirim size?
A.D. Ben, hâlâ biraz kararsızım da... Aydın olmak falan...
Acaba diyorum, şarkı söyleyebilen bir aydın olabilir mi­
yim? Böylesi bir yetenek kaldı mı elinizde?
M.E. Bu mu aydın?
P.A. Sen şarkılarını söyle!
C.T. Çöp kamyonu! (Diğer ikisi ona bakınca) Unutuyorum da
arada...
DOKTOR Artık, dışarıdan gürültü gelmesin, yeter!
A.D. Bravo tezgâhtar.
DOKTOR İkisini birden istiyorsunuz öyle mi?
A.D. Evet, var mı sizde?
DOKTOR Bir düşünelim...
A.D. Ay, kalbim çatlayacak gibi...
DOKTOR Galiba...
A.D. Evet?
DOKTOR Var...
A.D. Yaşasın! Biliyordum, biliyordum! Verin hemen tezgâh­
tar!
DOKTOR Hemen sevinmeyin. Karşılığında ne ödeyeceği­
nizi bilmiyorsunuz daha!
A.D. Olsun, razıyım. Her şeyi veririm, gerçekten.
DOKTOR Yaşama sevincinizi de verir misiniz?
A.D. Hii... Ne kadar gaddarsınız! Tıpkı, suyu bitmiş çiçek­
leri güneşe çıkaran babalar gibi...
P.A. Ne o gerildin mi?
M.E. Mizah yap, rahatlarsın!
DOKTOR Sessizlik!
A.D. Nasıl veririm ben yaşama sevincimi tezgâhtar? Hem
niye?
DOKTOR Bir işinize yaramayacak da ondan. Hem şarkıcı,
hem de aydın olmayı başarmaya kalkarsanız, elinize ge­
çen yalnızca psikolojik sorunlar ve yorgunluk olacak.
O.B.E.B. 3
A.D. Sürmenaj diyorsunuz öyle mi?
DOKTOR Diyorum, evet. O zaman ne olacak? İkisinde de
tam başarılı olamayacaksınız. Öyle olunca da, ister iste­
mez kaybedeceksiniz yaşama sevincinizi. Eh madem öy­
le, şimdiden verin bari de size yük olmasın.
P.A. Ver, ver ne hayrını gördün zaten?
M.E. At yükünü, biraz daha hafifle!
DOKTOR Karışmayın artık, sinirlenmeye başlıyorum.
A.D. Sahi mi söylüyorsunuz tezgâhtar.
DOKTOR Evet, kızmaya başladım.
A.D. Hayır onu değil, yani yaşama sevinci konusunda?
DOKTOR Elbette! Aksi size mantıklı geliyor mu?
A.D. Aslında... gelmiyor galiba...
DOKTOR O zaman birini seçmek zorundasınız. Aydınlar
dünyasında, yaşama sevincinizi kat be kat arttırıp insan­
lara da bu sevincinizi, aydınlığınızı, hatta mizahınızı
yansıtmak mı; yoksa, anlayışsız, iğrenç erkeklerin arasın­
da çürüyüp gitmek mi?
P.A. Çürü!
M.E. Git!
C.T. Yabancılaş! (Diğer ikisi ona bakınca) Demin öğrendim
ya, hemen kullanayım dedim.
DOKTOR Bir daha oradan ses duymayacağım! Evet, verdi­
niz mi kararınızı?
A.D. Ben... niye çürüyeyim ki tezgâhtar? Aydın olayım
ben...
DOKTOR Çok güzel!
A.D. Evet canım. Boşu boşuna, öyle dik durmaya çalışarak!
Olmaz!
DOKTOR Bravo!
A.D. Evet. Kararım kesin! Aydınım ben!
DOKTOR Tebrik ederim. O zaman pazarlığımızı şöyle de­
ğiştirelim. Siz, 'bana göre tabii'lerinizi verin, biz de size
düz yazabilme yeteneği verelim.
rj2 O.B.E.B.

A.D. E, olur. Bir işime yaramaz zaten artık.


DOKTOR Çok iyi bir pazarlık oldu. Paketle yardımcım! (Yar­
dımcı sakince paketler havayı, Yardımcı'nın kulağına) Etti iki!
A.D. Ay ne kadar iyisiniz, tam da ihtiyacım olan şey! Yal­
nız, hediye paketi yapabilir misiniz?
DOKTOR Nişanlınıza mı vereceksiniz yoksa?
A.D. Yok canım. Kendime istiyorum. İnsan sevindirmeli
arada kendini. Hem, nişanlımdan da ayrıldım zaten...
DOKTOR Tebrik ederim, çok yerinde bir karar olmuş.
A.D. (Doktor'a iyice sokularak) Değil mi?
M.E. Bunun da mı nişanlısı varmış?
P.A. Ne o, kıskandın galiba? İstersen gir dükkâna, evlenile-
bilme potansiyeli al kendine!
DOKTOR Hanımlar!
M.E. Sen kendine bak! Hangi erkek dost ister senin gibi bi­
riyle evlenmek?
C.T. Erkekten dost mu olurmuş?
P.A. Sen karışma!
DOKTOR Hanımlar!
P.A. (A.D. 'yi göstererek) Şu aydın bozuntusu bile mizah ya­
pa yapa bulmuş koca! Sen bu halinle kime yamanacağını
sanıyorsun?
A.D. Niye bozuntu oluyorum canım?
M.E. Kim kime yamanıyormuş? Ben bir kere kurumsal her
türlü yapıya karşıyım!
C.T. Niyeymiş o öyle karşılık kuruma?
M.E. Sana ne? İthal öküz!
A.D. Bak yine başladılar sıfat koymaya!
P.A. Sen sus, lirik kuş!
M.E. Karışma her şeye!
A.D. Ama...
P.A. Car, car yedin beynimi!
M.E. Nişanlın terk etmiştir seni Allah bilir...
A.D. Hah, çıktım şimdi zıvanadan!
O.B.E.B. 133

DOKTOR Eyvah!
A.D. (C.T.'ye paketi verir gibi) Tut şunu! (M.E. ve P.A.'ya) Ge­
lin bakayım buraya!
P.A. Ne oluyor be?
M.E. Kuş delirdi!
A.D. İki manik bir araya geldiniz, beni alaya mı alacaksı­
nız?!. (Yakalar M.E. ve P.A.‘yı)
DOKTOR Yapmayın!
A.D. Nemfomanyak karılar sizi!
P.A. Bırak!
M.E. Bıraksana yahu!
C.T. (Yardımcı'ya) Bir de duyduğunu düşün!
A.D. Aşırttınız sabrımı! Had bilmez, kendini bilmez, yol bil­
mez, izan bilmez kadınlar! Ne yaptım ben size, duyarsız
ikili?!.
DOKTOR Yahu bıraksanıza şunları...
M.E. Kurtarsanıza be!
P.A. Boğuluyorum yahu!
C.T. (Yardımcı'ya) Neler diyorlar neler!
A.D. Katatonik tavşan! Hebefrenik tavuk! Yaşama sevinci­
me ne kastınız var be?..
P.A. İmdat!
M.E. Kurtarın!
DOKTOR (İnanılmaz bir çığlıkla ve hızla sıralar cümleleri) Ye-
teeeeeeerrrr!!!! Delirttiniz beni be! İki dakika durun, din­
lenin, bir kavga etmeyin yahu! Susun dedim, oturun de­
dim, konuşmayın dedim, dinlemediniz. Ne bu be! Car
car car, mahvettiniz beni! Bokunu çıkardınız yahu!
(Söylediğinin farkına varır. Diğerleri o düğüm olmuş halle­
riyle ona bakmakta. Sessizliğin ardından konuşur)
Şimdi... bok derken... Ne yaptım şimdi ben? Yabancılaş­
tırma! Bok dedim, ne oldunuz? Aa, yabancılaştım. Ken­
dinizi bir dışarıdan görün diye yani. Bir bakın şimdi ken­
dinize, ne haldesiniz. Bakın, bakın!
134 O.B.E.B

(Bakarlar kendi hallerine)


A.D. (Koltuğunun altına sıkıştırdığı iki kadına) Siz ne zaman
girdiniz oraya?
M.E. Bir iki dakika oluyor.
P.A. O kadar bile değil.
A.D. Ay dur, ben salayım sizi...
P.A. Zahmet olmasın?
M.E. İyiydik biz böyle.
A.D. (Gevşetir kollarını) Aa, nasıl da kaybettim yine kendimi.
DOKTOR Geçmiş olsun. Şimdi, şu sandalyeleri alıp oturun
isterseniz. Biraz dinlenin. Bu arada, ben yardımcımla sı­
radaki çalışmamız üzerine konuşayım. (Sandalyeleri ka­
dınlara verir Yardımcı ile ikisi; sonra Yardımcı'yı sağ ön köşe­
ye çekip fısıltıyla konuşur.) Bana bak! Artık ben sinirlerimi
kontrol edemiyorum. (Yardımcı, 'Farkındayım,' anlamında
kafa sallar) Her şeye kafa sallayıp durma! Çok az zamanı­
mız kaldı. Şu öküzle, kuş zaten yola girdi. Tavşanla, ta­
vuk da oldu sayılır. Şimdi, son bir çalışma yapıp, işi kök­
ten halledeceğiz. Bir olay tasarladım, ona sokacağım
hepsini. Sen de katılacaksın çalışmaya. (Yardımcı, 'Bir da­
ha tekme yemeye niyetim yok,' der gibi sallar kafasını) Bir şey
olmaz merak etme! (Yardımcı direnir) Bana bak, bir de se­
ninle uğraşmayayım şimdi. Acımam, öldürürüm bu se­
fer! Haydi yürü. (Yardımcı istemeye istemeye takip eder Dok-
tor'u, kadınlara dönerler) Evet. Geçti mi yorgunluğunuz?
A.D. Geçti, geçti. Döndüm hayata. (Diğerlerine) Siz de dön­
dünüz değil mi?
P.A. Ben döndüm.
C.T. Ben hep buradaydım zaten.
M.E. Yaşamak güzel şey be kardeşim. (Diğerleri bakınca) Ne
diyorum ben?
DOKTOR Güzel. O zaman, son çalışmamıza hep birlikte ge­
çebiliriz.
C.T. Geçelim sayın piritüt.
O.B.E.B. 135

A.D. Bu sefer ne dükkânı olacak?


DOKTOR Şimdiki oyunumuzda, dükkân yok. Psikodrama-
tik bir gezinti yapacağız hep birlikte. (C.T. ayağa kalkar)
Oturun. (C.T. oturur) Oradan da doğmaca bir oyuna ge­
çeceğiz.
P.A. O nasıl oluyor?
C.T. Demin boğmaca oynadınız ya, ona benzer herhalde.
M.E. Ben istemem!
DOKTOR Öyle değil. Önce ortak bir seyahat belirleyip ona
göre bir araca bineceksiniz. Hemen ardından da doğma­
ca dediğimiz, kendiliğinden, doğaçlama bir oyuna geçe­
ceksiniz.
A.D. Aa, ne güzel!
P.A. Ne faydası olacak peki?
DOKTOR Rollerinizi farklı ortamlarda da sürdürebiliyor
musunuz, onu göreceğiz. Yalnız şöylesi önemli bir ayrın­
tı var, doğmaca oyununuzu hiç kesmeyeceksiniz.
P.A. Ben bunalırsam keserim!
DOKTOR O zaman çalışmanın bir faydası olmaz. Önemli
olan, rolünüzü her türlü zor koşula rağmen sürdürebil­
meniz. Başınız sıkıştığı zaman rolden çıkarsanız, ne anla­
mı kalır çalışmanın?
A.D. Kalmaz tabii...
DOKTOR Başka sorunuz yoksa başlayalım.
C.T. Başlayın sayın tarapat.
DOKTOR Diyelim dördünüz de aynı arabadasınız. Ve hızlı­
ca, sizi kovalayanlardan kaçıyorsunuz.
C.T. Kimden kaçıyoruz biz öyle?
DOKTOR Malum kuvvetlerden.
A.D. Aa, neden?
DOKTOR Çünkü, birkaç saat önce, üst düzey yöneticilerin
olduğu bir kutlamadan, bir kadın lider... (C.T.'yi göstere­
rek)
C.T. Ben...
136 O.B.EB.

DOKTOR ...Ve o kutlamada gösteri yapan ünlü yıldız...


(P.A.'yı göstererek)
P.A. Ben...
DOKTOR ...Oraya gizlice giren bir direnişçi... (M.E.'yi gös­
tererek)
M.E. Ben..
DOKTOR ...Ve onunla işbirliği yapan bir aydın tarafın­
dan... (A.D.'yi göstererek)
A.D. Ben...
DOKTOR ...kaçırılıyor!
C.T. Aa, olaya bak!
A.D. Ben niye yardım ediyorum ki terapöt, böylesi bir ola­
ya?
DOKTOR Çünkü o ünlü yıldız yüzünden, kadınları aydın­
latma çabanız da, erkeklere karşı açtığınız savaş da sü­
rekli darbe alıyor.
A.D. Haa, iyi yapıyorum o zaman.
DOKTOR Evet, anlaşıldı mı konu?
M.E. Yani (A.D. ile kendisini göstererek) biz ikimiz, (P.A. ve
C.T.’yi göstererek) bu ikisini kaçıracağız öyle mi?
DOKTOR Evet.
M.E. Nereye götüreceğiz peki?
DOKTOR Dağ başındaki bir kulübeye.
A.D. Ay çok heyecanlı!
C.T. Biz de öyle kösüm kös gideceğiz öyle mi sayın ripitit?
DOKTOR Direnebilirsiniz tabii.
P.A. Sonunda ne olacak peki?
DOKTOR İşte orasını ben de merak ediyorum. Yani, sizin
yönlendirmelerinize göre gelişecek her şey. Sonunda ne
olacağını kim bilir? Evet, başlayalım mı?
M.E. Nereden başlıyoruz?
DOKTOR Arabadasınız ve hızla kaçıyorsunuz.
A.D. Arabayı kim kullanacak?
M.E. Ben kullanmam, yolu tarif etmem lazım.
O.B.E.B. 137

A.D. E, ben de bu ikisini tutacağıma göre...


P.A. Ee, kim kullanacak o zaman?
DOKTOR Yardımcım. (Yardımcı dehşetle bakar Doktor'a)
M.E. Güzel.
DOKTOR Siz daha rahat iletişim kurabilesiniz diye, birinin
dışarıda olması lazım tabii. Yardımcım, böyle konularda
uzmandır. Değil mi yardımcım?
(Yardımcı küfreder gibi onaylar başıyla)
A.D. Yine sağır olacak tabii...
DOKTOR Aksi mümkün mü? Ama bir bakarsınız, ölüm
tehlikesi geçiriyor ve o şokla açılıveriyor kulakları. Olur
mu olur. Değil mi yardımcım? (Yardımcı küfreder gibi kafa
sallar) Başlayalım mı?
A.D. Başlayalım, sabırsızlanıyorum ben.
DOKTOR Buyurun o zaman, arabayı kuralım hep beraber.
(Hepsi sandalyelere yönelir)
M.E. Sizinle özel bir şey konuşabilir miyim terapöt dost?
DOKTOR Tabii tavuk dost. Yani evet, şöyle geçelim. Siz ku­
run. Yardımcım sen de yardım et! (Diğerleri kurarlarken,
ikisi sağ öne gider) Evet?
M.E. Ben korkuyorum.
DOKTOR Neden?
M.E. Değişiyorum galiba.
DOKTOR Ne güzel işte?
M.E. Ama anlamıyorum ki. Galiba... sahiden de sizdenim.
DOKTOR Harika! Bunda korkacak ne var?
M.E. Ama doğru mu yapıyorum acaba?
DOKTOR Elbette. Hem bu odada bizden olan tek kişi siz
değilsiniz.
M.E. Başka kim var?
DOKTOR Yardımcı dost!
M.E. O da mı bizden?
DOKTOR Elbette. Neden sağır oldu sanıyorsunuz?
M.E. İnanmıyorum!
138 O.B.E.B.

DOKTOR Ya, böyle iyi bir insana bu yapılır mı?


M.E. Yapılmaz! Adi sistem!
DOKTOR Hem meydanı şu tavşan gibilere bırakmayacaksı­
nız değil mi? Öyle şekilci, cahil birine?
M.E. Bırakmayacağım tabii. Benim gibi özel birine ihtiyacı­
nız var sizin!
DOKTOR Haydi, geçin şimdi. Şüphelenebilirler bizden.
M.E. Tamam terapöt dost. (Arkaya doğru gider)
DOKTOR (Kendi kendine) Bir tek tavşan kaldı.
M.E. (Yardımcı'nın yanına gider) Her şeyi öğrendim. Merak
etmeyin. Ben de sizdenim! Öcünüzü elbet alacağım!
(Yardıma, ‘İyi olur tabii,' der gibi kafa sallar)
DOKTOR Evet. Başlayalım bakalım. (Sahneye sandalyelerle
kurdukları arabayı -arkada üç, önde iki sandalye- göstererek)
Buyurun geçin arabaya.
M.E. (A.D.'ye) Öne ben geçiyorum, sen ikisinin ortasına otur.
A.D. Tamam, ben tutarım bunları. (P.A. 'yı iterek) Geç baka­
lım şöyle.
P.A. (Oturarak) Yavaş biraz. Daha başlamadık!
A.D. Olsun, ben prova yapıyorum. (P.A.'nın yanına oturup
C.T.'ye) Siz de gelin bu yanıma.
C.T. Aman camı kapatın, helezona kapılıp kendimi başka­
sı sanıyorum sonra. (Oturur)
A.D. Ne?
M.E. (Oturur) Yardımcı dost, oturmaz mısın?
(Yardıma, 'Allah bana sabır versin,' dercesine oturur şoför
koltuğuna)
DOKTOR Evet. Herkes hazır olduğuna göre başlayabiliriz.
Unutmayın, ben her an bir şey söyleyebilirim. Yine de
kesmeden devam edeceksiniz. Ayrıca, içinizden biri, çev­
reyle ilgili bir şey söylerse, onu da doğru kabul edip ona
uygun davranacaksınız.
P.A. Nasıl yani?
DOKTOR Yani, eğer biriniz yolda çukur var derse, hepiniz
O.B.E.B 139
araba çukura girmiş gibi yapacaksınız. Gerçekçi olsun
diye. Hem böyle şeyler bulun ki, biraz yaratıcılığınızı da
görelim. Tamam mı?
KADINLAR Tamam!
DOKTOR O zaman... şimdi... malum kuvvetlerden... son
hızla kaçıyorsunuz! Başla!
(Arabadakiler, hızla geri atarlar kafalarını, araba hızlanmış
gibi)
M.E. (Yardımcı'ya) Daha hızlı şoför dost! Yakalayacaklar bizi!
A.D. (Elini pencereden çıkartıyormuş gibi yapan C.T. ’ye) Ne ya­
pıyorsun sen orada?
C.T. Çok güzel oluyor böyle, uçuyormuş gibi...
A.D. Sok canım elini içeri. Ağaca mağaca denk gelir.
M.E. Daha hızlı şoför dost!
P.A. İmdat! İmdat! Kaçırıyorlar beni!
A.D. Sus! Sesini kimse duyamaz burada.
(Kötü adam gülüşü)
C.T. Bari müzik itseniz öyle?
M.E. Kaçırılıyorsun yahu, bu ne rahatlık?
C.T. Kanım soğuktur benim.
A.D. (Öndekilere) Ruhsat yanınızda mı, çevirme falan olur­
sa...
M.E. Saçmalama!
P.A. Niye kaçırıyorsunuz beni? Ne yaptım ben size?
A.D. (M.E.'ye) Niye kaçırıyorduk sahiden?
M.E. Şeyden canım... fidye alacağız işte!
A.D. Fidye alacağız.
P.A. Ne kadar isteyeceksiniz benim için?
A.D. (M.E.‘ye) Ne kadar isteyeceğiz?
M.E. Eee... beşyüz...
A.D. Beşyüzmüş.
C.T. Benim için?
A.D. Bunun için?
M.E. Ee... yediyüz...
140 O.BE.B.

A.D. Yediyüzmüş.
P.A. Ben niye daha ucuz oluyorum?
M.E. Senin piyasan böyle.
DOKTOR Sağa doğru çok keskin bir viraj var!
(C.T. sola, diğerleri sağa döner)
A.D. Sarmısak, sarmısak! Niye soğan yapıyorsun?
C.T. Hep karıştırırım ben onları.
A.D. Aa, ama böyle olmaz ki canım!
DOKTOR Dur! (Fren yapılmış gibi dururlar) Kestiniz ama!
A.D. Soğan yapıyor bu!
C.T. Karıştırdım...
DOKTOR Bakın, kesmeyin ikide birde! Bu son olsun tamam
mı?
KADINLAR Tamam!
DOKTOR Peki. Haydi, toparlanın. (Herkes toparlanır) Başla!
(Sağa doğru hızla döner gibi hareket ederler)
M.E. Hızlan şoför dost hızlan, az kaldı atlattık arkadakileri.
P.A. Bir yerde dursak, benim şeyim geldi...
A.D. Tut canım biraz, az kaldı...
DOKTOR Önünüzde tümsek var!
(Hepsi zıplar)
C.T. Ay, kafamı vurdum!
A.D. Öpeyim geçsin mi?
C.T. Olur mu ki?
A.D. Saçmalama canım, aa! Bu ne biçim rehinelik anlama­
dım ben!
P.A. Çok kötü sıkıştım..
A.D. Ay çocuk gibisiniz!
M.E. Sessiz olun arkada. Yoksa yaşatmam ikinizi de!
A.D. Bak, abla kızdı!
DOKTOR Karşınızda malum kuvvetin arabası var!
M.E. Şoför dost hemen soldaki yola sap!
(Tabii Yardımcı ile göz gözeyken söylüyor bunları. Hepsi, so­
la kıvrılır. C.T. sağa dönecekken, A.D. onu sola çevirir)
O.B.E.B. 41
P.A. Amma bozuk yol!
(Hepsi toprak yolda gider gibi sarsılır)
C.T. Beni yol tuttu galiba, midem kalktı.
A.D. Şurayı da bir asfaltlayamadılar gitti!
M.E. Olsun, kestirme burası.
DOKTOR Dağ yoluna girdiniz, tırmanıyorsunuz.
(Hepsi tırmanırmış gibi geri atar bedenini)
C.T. Çok dik! (Daha da geri atarlar bedenlerini, bu eğlenceli ge­
lir C.T. ye) Daha da dikleşti! (Daha da atarlar bedenlerini ge­
ri) Daha da dikleşti!
(Daha da atarlar bedenlerini geri, neredeyse geriye düşecek­
lerken)
M.E. Neyse ki düzlüğe çıktık! (Hepsi birden düzeltirler beden­
lerini) Malum kuvvet var mı arkada, bak bakayım aydın
dost!
A.D. (Başını arkaya çevirip camı siler gibi yapar) Yok, arkası te­
miz.
M.E. İyi bari.
DOKTOR Kulübe karşınızda!
M.E. Hah, geldik sonunda. Dur şoför dost. (Yardımcı fren ya­
par, hepsi durur) Haydi inin bakalım. Aydın dost, dikkat et
kaçmasın ikisi!
(Arabadan iniyormuş gibi yaparlar)
A.D. İnin bakalım.
P.A. Ay, ne izbe bir yer böyle!
C.T. Şömine var mı bari?
M.E. Kesin söylenmeyi! Haydi kulübeye girelim. Şoför
dost, sen de gel bizimle! (Hepsi, arabanın etrafında dönerek
sözde kulübenin kapısına gelirler) İşte kulübenin kapısı!
Anahtar sende miydi, aydın dost?
A.D. (Bir süredir kollarından tuttuğu P.A. ve C.T.'yi bırakma­
dan) Çıkmadan sana verdim ya? Yine mi kaybettin?
M.E. Yok, bendedir o zaman. (Ceplerini yoklar) Hah, buldum.
Astara kaçmış. (Kapıyı açar gibi yapar) Girin bakalım.
i4z O.B.E.B.

(Hepsi sırayla girer, arabanın koltukları, artık kulübedeki


sandalyelerdir)
P.A. Ay ne kadar dağınık burası!
C.T. Hoşuma gitti benim. Böyle doğa içinde, ne güzel!
M.E. Öldürecek beni senin gamsızlığın. Kaçırılıyorsun sek-
ter lider!
P.A. Sekter neydi? (Herkes ona hayretle bakınca) Ben, fena olu­
yorum. Oturtun beni bir yere!
M.E. Şoför dost, sandalyeleri toplar mısın, şunlar otursun?
(Yardımcı, 'Az kaldı bağıracağım,' der gibi toplamaya başlar
sandalyeleri)
A.D. Ben ne yapayım?
M.E. Dur, şunları oturtalım. Sonra, erketeye yatarsın.
A.D. Neye yatarım?
M.E. Gelen giden var mı diye etrafı kolaçan edersin işte...
A.D. Haa, tamam.
P.A. Ben tuvalete gidebilir miyim artık, bir su çarpayım yü­
züme, açılırım belki?
M.E. Gidemezsin! Kaçmaya falan kalkarsın sonra, olmaz!
(Bu arada Yardımcı iki sandalyeyi ortada bırakmış, diğerlerini
yana almıştır) Eline sağlık şoför dost! Geçin bakalım şöyle!
(A.D. oturtur ikisini)
P.A. Bakın, çok büyük bir yanlış yapıyorsunuz, bana göre
tabii. Hayranlarım sizi rahat bırakmaz!
M.E. Sana ne? Konuşmadan otur öyle!
C.T. Bari bir şeyler içseydik...
A.D. Yuh artık! Bak kızacak abla yine, sessiz olun!
M.E. Şimdi beni iyi dinleyin! Bu eylem, örgütümüz ve ay­
dın çevrenin ortak girişimidir!
C.T. Hangi örgütlemeydi sizinki?
M.E. Ee... Hah! O.B.E.K.!
P.A. O.B.E.K.?
M.E. Evet. Oo... Be... Ee... Ke...
P.A. O ne be?
O.B.E.B. 143

C.T. Hiç işitmedim ben öylesi bir örgütleme!


M.E. Yeni kurduk.
C.T. Hayırlı olsun.
M.E. Sağ ol. Evet. Bu eylemdeki amacımız, ulus için tehlike
yaratan, sizin gibi düşmanları, birilerine nispet olması
açısından kaçırarak, kimi mercileri de harekete geçirme
maksadıyla, bazı kitlesel girişimleri de engellemek kay­
gısıyla, adalet anlayışını da eleştirmek sebebiyle... Ay
toplayamadım cümlemi!
A.D. Terapöt, hazır kesilmişken bir şey sorabilir miyim?
DOKTOR Çabuk sor!
A.D. İçimizden gelirse yabancılaştırma yapabilir miyiz biz
de?
DOKTOR (Artık zaman daraldığı için iyice sinirlenmeye baş­
lamış) Yapamazsın! Özdeşleşeceksiniz o kadar! Kesme­
yin bir daha! Devam!
(Devam ederler doğaçlamaya)
M.E. Evet. Az önce saydığım şeyler nedeniyle, sizi kaçırma­
ya, hür irademizle karar verdik!
P.A. Hür irade... Neydi bu, neydi?
A.D. Ve, ben niye bu eyleme katılıyorum? Çünkü, kadınları
erkeklerin elinde oyuncak eden (P.A.'ya bakarak) senin gi­
bilerine artık dur demenin zamanı gelmişti! Tıpkı, yap­
raklara düşen kırağıyı, parmağıyla dokunup dağıtan çift­
çi kadın gibi! Kararlı ve yalnız!
M.E. Kaptırdın yine, dön buraya dön!
C.T. (Zeminde bir noktayı göstererek) Ay, fare mi o?
P.A. (Sandalyenin üstüne sıçrar) Nerede?
A.D. (Köşedeki sandalyenin üstüne çıkarak) Ay, ne faresi?
M.E. Saçmalamayın. Bir şeyin gölgesidir. Dağ başında, ne
faresi?
C.T. Niye? Fareler de mi kentsoylu oluyor?
P.A. (Sandalyenin üstünden) Ne soylu?
M.E. İnin aşağıya! Korkaklar!
144 O.B.E.B

(İner ikisi de)


A.D. Korktuğumdan değil canım. Saldırırsa, üstüne atlaya­
bileyim diye.
DOKTOR (Dışarıdan megafonla bağırır gibi) Dikkat, dikkat!
Kulübedekiler! Etrafınız sarıldı! Rehineleri serbest bıra­
kıp teslim olun!
M.E. Etrafımızı sardılar, eyvah!
A.D. Ne yapacağız?
P.A. (Dışarıya bağırır) Buradayız, kurtarın bizi!
C.T. (Dışarıya bağırır) Ben halimden memnunum!
M.E. Şoför dost! (P.A.'yı) Yakala şu kadını!
(Yardımcı, 'Delirmeme az kaldı,' der gibi tutar kolundan
P.A.'yı)
P.A. Bırakın beni! Bunu ödeteceğim size! Bölücüler!!!
M.E. Senden ala bölücü mü olur! (Yardımcı'ya) Sıkı tutar mı­
sın kaçmasın! (A.D.'ye) Sen de, (C.T.'yi göstererek) şunun
yanına otur da, bir şey yaparsa engelle.
A.D. Pek niyeti yok gibi ama...
C.T. Yok, yok. İyiyim ben böyle.
M.E. (A.D.'ye) Sen yine de otur. (Oturur A.D.) Şoför dost, şu
kadını buraya getirir misin? (Yardımcı P.A.'yı getirir)
P.A. Ne yapacaksın bana, hain kadın?
M.E. Çok konuşma! (Pencereden dışarı sesleniyormuş gibi)
Şimdi, beni iyi dinleyin! Şu ünlü yıldız yanımda! Eğer
yanlış bir şey yapacak olursanız, onu öldürürüm!
C.T. (A.D.'ye) Öldürür mü dersin?
A.D. (C.T.'ye) Yapar bence.
P.A. İmdat! Kurtarın beni bunların elinden!
M.E. (P.A.'ya) Sus, bağırma! Öldürürüm bak!
P.A. Bu ne biçim zorbalık! Halka mal olmuş bir sanatçıya,
bu nasıl muamele böyle?!.
M.E. Mal olduğun doğru da...
P.A. Terbiyesiz! Maşasınız hepiniz, maşa! (Bağırır) Kurtarın
beni!
C.T. (A.D.'ye) Hazır dağın başındayken, korku hikâyesi an­
latalım mı birbirimize?
A.D. (C.T.'ye) Dur, şunu öldürecek mi merak ettim!
P.A. (Elinden kurtulmaya çalıştığı Yardımcı'ya) Bırak beni, ba­
ri sen yapma!
M.E. O da bizden, boşuna uğraşma kandıramazsın!
P.A. Öyle mi dersin? (Yardımcı'ya karşı dişiliğini kullanmaya
başlar ve her cümlesinde gittikçe dişileşir) Bana baksana, ya­
kışıklı!
M.E. Ne?
P.A. Senin gibi bir boğaya, böyle pis işlere bulaşmak hiç ya­
kışmıyor!
C.T. (A.D.'ye) Az kaldı yiyecek adamı!
A.D. (C.T.'ye) Bayağı özdeşleşti sahiden.
P.A. Halbuki benimle gelirsen, hayatını değiştiririm senin!
M.E. Ne oluyor be?
P.A. Hiç tatmadığın zevkleri tattırırım!
C.T. Oh, oh!
A.D Kaptırdı kendini!
P.A. Benimle gelmek istemez misin?
M.E. Sakın gitme sevgilim dost! Davamızı düşün!
(Yardımcı kararsızdır)
P.A. Davaymış! Böyle saçma sapan şeyler için beni reddet­
meye kalkmayacaksın değil mi, yakışıklı boğam?!.
C.T. Gidecek mi dersin?
A.D. Bizimki bırakmaz ki...
P.A. Bak bana! Ne kadar güzelim değil mi? Ünlüyüm! Zen­
ginim! Bu sefil hayatı sürdürüp ne yapacaksın?
M.E. Dinleme, boğa dost, dinleme şu kadını!
P.A. Meydanlarda çürüyecek adam mısın sen? Kandırıyor
bunlar seni! Haydi kaçır beni sevgilim! Kol kola çıkalım
kapıdan!
C.T. Ay çok hezeyanlı!
A.D. Çekirdek falan getirseydik keşke...
P.A. Kararını ver artık aşkım! Ya ben, ya bu sefil hayat!
M.E. Gitme! Bırakma beni!
C.T. Ay, ağlayacağım ben galiba!
A.D. Ben de kötü oldum...
P.A. Evet?
(Yardımcı yavaşça kollarını gevşetir, P.A. bacak arasına tek­
me atar, Yardımcı inleyerek yere çöker)
A.D. (Ayağa fırlayarak) Ay, gitti adam!
M.E. Ne yaptın, adi kadın!
P.A. Beni salak mı sandınız siz! Hiç kimse tutamaz beni bu­
rada! Kadınım ben! Güzelim! İstediğimi yaparım!
(M.E.'ye) Erkek kılıklı kan sen de! Çekilin gideceğim,
hayranlarım bekler beni!
(Sözde kapıya yöneliyor)
C.T. (Ayağa fırlayarak) Aa kaçıyor, yakalasanıza!
A.D. Sana ne oluyor be?
M.E. (A.D.'ye) Tut şunu!
A.D. (Yakalar P.A.'yı) Gel, kaçma!
P.A. Bırak!
M.E. Dostumu elimden almak ha, sen görürsün!
(P.A.'nın üstüne çullanır)
P.A. Bırakın beni!
C.T. Sıkı tutun ha!
A.D. Gel yardım et bari oldu olacak!
C.T. Olur. (O da katılır ikisine)
M.E. Öldüreceğim seni! Şıllık!
P.A. Buradan kurtulayım görürsünüz siz!
(Hepsi bir kütle halinde ortada dönüp dururken, Doktor ba­
şarıya ulaşmanın keyfiyle bir süredir izliyordur onları)
M.E. Boğaymış ha!
C.T. Başım döndü benim!
A.D. Hep sabit bir noktaya bakarsan bir şey olmaz!
P.A. Bırakın!!!
(Telefon çalar. Kadınlar rabarba halinde benzer replikleri söy-
O.B.E.B >47
terken telefonun sesini haliyle duymaz. Doktor telefonu açar)
DOKTOR Alo? Evet benim. Tabii, bekliyorum.
C.T. Yine de dönüyor ama kafam?
A.D. Yapamıyorsun ki, bak böyle!
(O da öyle döner, bu arada Yardımcı hâlâ köşede kıvranmak­
tadır)
DOKTOR (Arkada rabarba sürerken konuşur hep telefonla) Say­
gılar efendim. Hepsini dönüştürmeyi başardım! Sayın
O.B.E.B. istediği zaman gelebilir, kendisine projemizi
sunmaktan gurur duyacağım efendim.... Neden? Ne za­
man?.. Burası mı? Ama nasıl olur, bugün zaten bir tane...
O.B.E.B.'in geleceğini mi haber almışlar? Eyvah! Hemen
boşaltıyorum, hemen! (Telefonu kapatır, kadınların arasına
koşar) Hanımlar!
M.E. Öldüreceğim seni!
DOKTOR Hanımlar bir dinleyin...
C.T. Doğru bak şimdi dönmüyor!
DOKTOR Hanımlar lütfen...
A.D. Benimki dönüyor ama nedense...
DOKTOR Susun da beni...
P.A. Asıl ben öldüreceğim seni...
DOKTOR Dinleyin ama!...
A.D. O kadar da çalışmıştım şu dönüşü, hayret yani...
DOKTOR Yok bu böyle olmayacak...
(Bir sandalyenin üstüne çıkıp belinden tabancayı çıkarır ve ha­
vaya ateşler. Herkes durup, ona döner)
Oh be! Bakın, beni iyi dinleyin. Burayı hemen boşaltma­
mız lazım. Az önce, buranın bombalanacağına dair bir
ihbar aldım. Eğer kaçmazsak hepimiz öleceğiz. Gidelim
haydi!
A.D. (Sessizliğin ardından diğerlerine) Dışarıdan bağıran ma­
lum kuvvet bu!
DOKTOR Ne?
M.E. (A.D.'ye) Kap silahını!
DOKTOR (A.D. elinden silahı kaparken) Ne oluyor?
M.E. Çabuk yakalayalım şunu!
DOKTOR (A.D. silahı beline sıkıştırır ve M.E. ile kıskıvrak ya­
kalar Doktor’u) Hayır! Oyun değil bu! Çıkın rolden! Çıkın!
A.D. Yemezler! Sonra bize kız yine değil mi?
DOKTOR Bırakın beni, oyun değil diyorum! (Yardımcı'ya)
Ne bakıyorsun, kurtarsana beni!
YARDIMCI Sahiden oyun değil mi?
DOKTOR Evet geri zekâlı, evet!
YARDIMCI Eyvah!
(Hepsi bir an durup şaşkınlıkla Yardmcı'ya bakar)
M.E. Konuştu!
A.D. Doğruymuş terapötün söylediği!
C.T. Ölüm tehlikesi geçirince delindi kulakları!
P.A. Harikayız biz!
A.D. Kesmeyelim, çok iyi gidiyoruz!
M.E. Devam!
DOKTOR Bırakın beni!
P.A. (C.T.'ye) Gel biz de bunu yakalayalım, kaçmasın!
C.T. Tamam...
(İkisi birden yakalar Yardımcı’yı, şimdi iki ayrı üçlü, sahne­
nin ortasında dönmektedir)
YARDIMCI Bırakın beni!
DOKTOR Siz de beni bırakın. Öleceğiz diyorum!
A.D. Her canlı ölümü tadacaktır malum kuvvet! Kandıra­
mazsın bizi!
M.E. Sıkı tut kaçmasın!
P.A. Ay, başım dönüyor.
C.T. Sabit bakarsan bir şey olmuyor, bak böyle!
YARDIMCI Bırakın!
DOKTOR Bırakın!
A.D. Olmaz! Öyle kolay kaçamazsın bizden.
M.E. Bravo terapöt dost, çok inandırıcı oynuyorsun bu se­
O.B.E.B. ‘49
P.A. Sahiden kesildi başımın dönmesi!
C.T. Eee, biliyoruz da konuşuyoruz herhalde.
(Üçlülerden, Doktor'un olduğu öbek önde, diğeri arkada kal­
dığı anda Doktor bağırır)
DOKTOR Bırakııııııııııııınnn!
(Hoparlörden bir kadın sesi yükselir)
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Sahnedekiler donar, ışık değişir, küçük bir ışık Doktor'un yü­
züne vurmaktadır, teypten gelecek tüm konuşmalarda ve teyp­
teki ses gidince dahi devam eden bir müzik vardır altta)
Bu 'bırakın' diye bağıran Doktor var ya... K.M. yani... O
gün son anda ölümden dönünce, görevden alındı. Önce­
ki işinde, bir köşe yazarı kimliğini ortaya çıkarınca son
bir şans vermiştik. Asıl mesleği iktisatçılıktı zaten. Üni­
versitede ders vermeye başladı. Şu sıralar, ne zaman bir
'komplo teorisi' ortaya atılsa, hemen buna başvururlar.
Kim olduğunu hemen anladın tabii...
TEYPTEN YAZAR Anladım.
TEYPTEN O.B.E.B. Aferin. Devam!
(İşık değişir, sahne canlanır)
DOKTOR Öleceğiz diyorum!
A.D. Ölmezsin merak etme!
P.A. (Yardımcı'ya) Nasıl kandırdım seni ama?
C.T. Çok gerçekçiydin sahiden!
(Bu arada öne Yardımcı'nın olduğu üçlü gelmiştir)
YARDIMCI Ne olur bırakın!
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Sahnedekiler donar, ışık değişir, küçük bir ışık Yardımcı'nın
yüzüne vurmaktadır)
Bu sesi gelen sağır, yani A.A., bu olaydan sonra hemen
ayrıldı görevden. Önce gazetecilik yaptı. Sonra, televiz­
yona falan da geçti. Ama, asıl yazar olarak ün saldı. Ki-
150 O.B.E.B.

tapları yok sattı. Şu sıralar, kadınları ondan iyi anlayan


yok. Neden öyle olduğunu söylememe de gerek yok sa­
nırım. Anladın değil mi kim olduğunu?
TEYPTEN YAZAR Evet.
TEYPTEN O.B.E.B. Güzel. Devam!
(Işık değişir, sahne canlanır)
YARDIMCI Ölmek istemiyorum!
C.T. Kim ister ki zaten canım?
P.A. Ağzından yel alsın!
DOKTOR Bıraksanıza!
A.D. Olmaz, kızarsın sonra!
(Bu arada öne Doktor'un olduğu üçlü gelmiştir)
M.E. Sîzdenim artık, merak etme!
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Sahnedekiler donar, ışık değişir, küçük bir ışık M.E.'nin yüzü­
ne vurmaktadır)
Bu, sîzdenim diyen M.E., nam-ı diğer tavuk; bu olaydan
hemen sonra bıraktı okulu. Hemen bir örgütle işbirliğine
girdi. Bu arada, hem orada yaşadığı tecrübeden, hem de
tavşanı kıskandığından olsa gerek, oyunculuğa merak
sardı. Uzun süre şu sistem karşıtı herifin filmlerinde oy­
nadı. Ama örgütüyle de hiç koparmadı bağını. Tabii bi­
zimle de. Kim bu sence?
TEYPTEN YAZAR Açıkçası... anlamadım kim olduğunu...
TEYPTEN O.B.E.B. Bu da onun başarısı işte. Saman altın­
dan yürüttü hep işlerini. Neyse. Devam!
(Işık değişir, sahne canlanır)
M.E. Kimse yolumdan döndüremez beni!
A.D. Ama benim başım dönmeye başladı yine...
DOKTOR Yeter, ne olur bırakın!
YARDIMCI Öleceğim burada!
C.T. (P.A.'ya) Bayağı güzelleştin sen, farkında mısın?
O.B.E.B. 151

(Bu arada öne Yardımcı’nın olduğu üçlü gelmiştir)


P.A. Güzelim tabii!
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Sahnedekiler donar, ışık değişir, küçük bir ışık P.A.'nın yüzü­
ne vurmaktadır)
Bu güzel olan P.A., nam-ı diğer tavşan, oradan kurtulur
kurtulmaz bir derginin düzenlediği sinema güzeli yarış­
masına katılıp birinci oldu. Birkaç filmde oynadıktan
sonra, prodüktörler sesinin güzelliğini fark edip onu sah­
nelerde şarkı söylemeye ikna ettiler. O da sinemayı bıra­
kıp şarkıcılığa başladı. Gittikçe ünlendi. Sonunda bir yıl­
dız oldu. Hem de süper bir yıldız! Eee, hâlâ da öyle! Bu­
nun kim olduğunu anında anlamışsındır...
TEYPTEN YAZAR Evet, çok ipucu verdiniz.
TEYPTEN O.B.E.B. Öyle olsun, sıradakine çok vermem o
zaman. Devam!
(Işık değişir, sahne canlanır)
P.A. Kıskananlar çatlasın!
C.T. (Yardımcı'ya) Sana verdiğim morallerin de faydası ol­
du mu dersin?
YARDIMCI Yeter, kaçalım artık!
DOKTOR Niye anlamıyorsunuz, öleceğiz diyorum!
M.E. Tabii, tabii... Öleceğiz canım!
(Bu arada öne Doktor’un olduğu üçlü gelmiştir)
A.D. Kesin!
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Sahnedekiler donar, ışık değişir, küçük bir ışık A.D.’nin yüzü­
nü aydınlatmaktadır)
Bu duygulu A.D., nam-ı diğer kuş; o günden sonra, ka­
dın ağırlıklı bir gazeteye girip muhabirlik yapmaya baş­
ladı. Gazetecilikte bir yandan yükselirken, bir yandan da
kitaplar yazıyordu. Kadınlara dair yazdığı bir kitap o sı-
152 O.B.E.B

ralar çok ses getirmişti, ama ipin ucunu kaçırdığı için ya­
saklattık. Şu sıralar pek sesi çıkmıyor, bir gazetede köşe
yazarlığı yapıyor yine. Bak bu sefer çok ipucu vermedim.
TEYPTEN YAZAR Ben yine de anladım sanırım.
TEYPTEN O.B.E.B. Sen de az değilsin ha! Devam!
(Işık değişir, sahne canlanır)
A.D. Ölüm arındırıyor insanı. Tıpkı...
M.E. Başlama yine...
DOKTOR Ay, delireceğim ..
YARDIMCI Çıldıracağım ben...
P.A. (C.T.'ye) Sen neye daldın öyle?
(Bu arada öne Yardımcının olduğu üçlü gelmiştir)
C.T. Hah! Çöp kamyonu!
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Sahnedekiler donar, ışık değişir, küçük bir ışık C.T.'nin yüzü­
ne vurmaktadır)
Bu çöp kamyonu deyip duran C.T., nam-ı diğer öküz; he­
men akademik kariyer yapmaya başladı. Bir partiyle de
ilişkiye girdi tabii... Siyasi hayatta giderek yükseldi. Son­
ra partisinin kurultayında, onu liderleri yaptılar. Kadın
diye herkes onu seçti tabii ... Birkaç sene öküzlük etti. Yol­
suzlukları ortaya çıkınca, yeniden ineklerin arasında dön­
dü. .. Diğerlerini anladığına göre, bunu haydi haydi anla-
mışsındır.
TEYPTEN YAZAR Bu en kolayıydı.
TEYPTEN O.B.E.B. Peki! Devam!
(Işık değişir. Doktor, A.D'nin belindeki tabancayı kapar)
DOKTOR Yeter! Yürüyün çıkıyoruz! Bırakın onu da! (P.A.
ve C.T. bırakır Yardımcı'yı) Tut şunları kollarından, gidiyo­
ruz. Bunlara bir şey olursa, mahvederler beni. Bırakaca­
ğım bu işi, yeter! Haydi yürüyün!
(Önüne katar herkesi, çıkarlarken)
O.B.E.B. 153
P.A. Başka yerde devam edeceğiz galiba!
C.T. Değişiklik olur hem, ne güzel!
YARDIMCI Yürüyün haydi!
M.E. Şu kuvvet dostla, şoför dostun işbirliği dikkatini çek­
ti mi?
A.D. Satmış bizi...
M.E. Hiç aklına gelir miydi?
A.D. Böyle şeyler oluyor demek ki!
TEYPTEN O.B.E.B. Dur!
(Işık tamamen kapanır. Bundan sonra, teypten gelen konuş­
malar, karanlıkta ve fondaki müzik eşliğinde yükselecektir)

Oradan kurtuluşları da böyle oldu işte... Bir daha da dö­


nüştürme projesiyle ilgili bir şey yaptırmadık zaten. Ba­
zen hiç bulaşmasaydık da, kendi hallerine bıraksaydık,
belki daha hayırlı olurdu diye düşünüyorum...
TEYPTEN YAZAR Sizin bu dinlettiğiniz kayıtlar, A.A.'nın
teybindekiler herhalde.
TEYPTEN O.B.E.B. Saçmalama. Biz işimizi sağlama alırız.
Telefonun içinde de bir dinleme cihazı vardı.
TEYPTEN YAZAR Anlıyorum. Peki... benden istediğiniz?
TEYPTEN O.B.E.B. Senden istediğim şu: Bu bantları sana
vereceğiz. Hepsini dikkatle, tek tek dinleyeceksin. Sonra
da bu kaydedilenleri oyunlaştırıp yazacaksın. Yazdığın
bu oyunu da grubunuzda sergileyeceksiniz.
TEYPTEN YAZAR Niye?
TEYPTEN O.B.E.B. Bu bantların varlığı, basına sızdırıldı.
Altı ay içinde patlar bomba. Siz önceden oynayacaksınız
ki, kamuoyunun gazını alalım. Korkma, başına bir iş gel­
mez. Arkandayız.
TEYPTEN YAZAR Peki, niye ben?
TEYPTEN O.B.E.B. Bu kez de seni deneyelim dedik. Daha
önce, başka projeleri yazdırdığımız adamlar da oldu. Pek
çoğunu tanıyorsun zaten.
154 O.B.E.B.

TEYPTEN YAZAR Ben hiç böyle düşünmemiştim.


TEYPTEN O.B.E.B. Zamanla alışırsın. Haydi, al şu bantları
da, vakit kaybetmeden başla.
TEYPTEN YAZAR Peki. Şey, son bir şey sorabilir miyim sa­
yın...
TEYPTEN O.B.E.B. Bırak sayını. Sadece O.B.E.B. de! Sor ba­
kayım.
TEYPTEN YAZAR Şu anda konuştuklarımız da kaydedili­
yor mu?
TEYPTEN O.B.E.B. Saçmalama, tabii ki kaydedilmiyor. Ni­
ye sordun?
TEYPTEN YAZAR Hiç. Belki yazdığım oyunda kullanırım
diye düşündüm de...
TEYPTEN O.B.E.B. Nasıl yani?
TEYPTEN YAZAR Boşverin, öyle aklıma geliverdi işte. Ben
artık gideyim.
TEYPTEN O.B.E.B. Git bakalım. Kolay gelsin. (Uzaklaşan
adımlar) Unutma, bir şekilde destekleyeceğiz sizi. Para
konusuna takılma!
TEYPTEN YAZAR Tamam efendim. Teşekkür ederim. Hoş­
ça kalın!
TEYPTEN O.B.E.B. Güle güle...
(Uzakta bir kapının kapandığı duyulur)
Güle güle... Geri zekâlı. Ben senin bu kayıtları ele geçir­
mene izin verir miyim? Durdurun kaydı. Bitti!
(Müzik yükselir, selama geçilir)

SON
155

YİĞİT SERTDEMİR,
"O.B.E.B. " ve "BEKLEME SALONU"

Doç. Metin Balay

Fellini, "Ben hep aynı filmi çektim," demiş. Her sanatçı­


nın dünyayı algılama ve yorumlama biçimine bağlı olarak
kurduğu bir sanat dünyası vardır. Bu yüzden bir Van Gogh
resmiyle bir Fikret Mualla resmi, bir Fellini filmiyle bir Vis­
conti filmi, bir Shakespeare oyunuyla bir Marlowe oyunu bi­
ze birbirinden farklı dünyalar sunarlar. Algılayıcı için eğlen­
dirici olan da o sanatçının dünyası içinde var olmaktır.
Yiğit Sertdemir'in oyunlarında da böyle bazı özellikler
olduğu görülür:
- Öncelikle Yiğit Sertdemir'in oyunlarında tiyatro için
elverişli olan bir düzeneği, tek mekân kullanma düzeneğini
elverişliliğin ötesine taşıyarak etkin bir dramatik öge haline
getirdiği görülür. Şöyle ki, her iki oyunda da seyircinin gör­
düğü ve oyuncuların içinde bulundukları mekân dramatik
eylemin olmazsa olmaz bir unsurudur. Dramatik eylem an­
cak ve ancak orada var olabilir; dahası, mekân o dramatik
eylemi var eder. Bu bakımdan mekân bir parça Beckett, bir
parça da Sartre benzeri bir etkinlikle katılır dramaya. Öte
yandan bu mekânda kesin bir kopmuşluk hali vardır. Mekân
sanki bir yalıtılmış deney ortamı gibidir: Hem oyunun öykü­
sü açısından böyledir bu, hem de yazarın "insan ’ı sınaması
açısından...
- Mekândaki bu yalıtılmıştık sahne dışı mekânı, yani
"öte"yi de gizil ve baskıcı bir "dış güç"ün mekânı haline ge­
tirir. Bu güç aslında çoğu kez var olmayan, ama var olduğu
varsayılan hatta varlığı içeridekiler tarafından oluşturulan
bir güçtür. Bilinmezdir bu güç, bilinemezdir, ürkütücüdür,
kötücüldür, her şeyin sebebidir ve en önemlisi aslında yok­
tur, kurgulanmıştır. Bir oyun aracı olarak kurgulanmıştır,
ı56

ama oyunun ötesine de taşabilir varlığı.


- Karakterler hep "rol oynarlar", rolleri değiştirirler, gi­
derek rol dışında bir kimlikleri kalmamaya başlar. Rollerini
oynarlarken geçmişleriyle hesaplaşırlar, daha doğrusu he­
saplaşıyormuş gibi yapıp sergilerler, ama sergiledikleri aca­
ba sahiden gerçek midir? Yoksa kişisel gerçeklerimiz de bi­
rer rol kurmacası mıdır? Yiğit Sertdemir bu sorularla kimlik
ve birey olma sorularını dolaylı olarak tartışır. Bir anlamda
tiyatrodaki "rol oynama" düzeneğini, Pirandello benzeri bir
biçimde dramanın temel öğesi ve temanın ayrılmaz bir par­
çası olarak kullanır.
- Yiğit Sertdemir'in oyunlarında hep birer popüler öy­
künün izleri ve yan öge olarak seyri görülür: Hansel-Gretel,
Red Kit ve Daltonlar gibi... Ancak bu öyküler gerçeğin ürkü­
tücü imbiğinden geçmiş olarak çıkarlar karşımıza: Gerçeklik
belirsizleşir, masal masal olarak kalsa bile artık biz onu ma­
sal olarak algılayamayız.
- Olay örgüsü sürprizlerle ve sürekli tersine dönüşlerle
ilerler. Bu ilerleme biçimi bir yandan ilgimizi diri tutarken,
öte yandan gerçekliğin belirsizleşmesinde, rollerin dönüş­
mesinde, masalın ters dönmesinde en önemli etkendir. Yani
yazar, yine dramatik bir sürpriz düzeneğini tema ve öykü­
nün bir bileşeni haline getirmiştir.
- Yukarıdakilerin hepsine bakıldığında Yiğit Sertde­
mir'in oyunlarında, gerçeğin, mekânın, tiyatro sanatına ait
düzeneklerin, rollerin, eylemin, söylencenin kendi içlerinde
ve birbiri üzerine katlanarak derinleştiği, katlanmaların ken­
diliğinden yeni anlam düzlemleri yarattığı görülmektedir.
Katlanma da kendi başına yeni sürprizlerin ve dramatik dü­
zeneklerin yaratıcısı olarak kullanılmıştır.
- Bütün bunların dışında Yiğit Sertdemir'in oyunlarında
kullanılan dilin önemi çok büyüktür. Bir kere bu dil oldukça
yalın bir dildir. Anlamakta zorlanmayız bu dili. Bu yüzden
de tiyatro sanatı için çok elverişlidir. Öte yandan bu yalınlı-
'57

ğı onu daha karmaşık ve deyim yerindeyse "derin" anlamlar


iletmekten alıkoymaz. İşte bu yüzden de ilk algılandığında
televizyon seyircisi için tasarlanmış bir dil gibi dursa da, bir
süre sonra ne kadar zengin bir dil olduğu hemen fark edilir.
Çünkü bu dil edebi değildir, ama tiyatronun en temel öğesi
olan eylemin dilidir, yani "oynanan söz'dür Yiğit Sertde-
mir'in sözü. Tekrarlar, yanlış anlamalar, anlamamalar sade­
ce dramatik bir etki yaratmakla kalmazlar, aynı zamanda eğ­
lendirici ve anlam yaratıcıdırlar da.

Bütün bu özelliklere sahip genç bir yazarın aynı zaman­


da oyuncu, yönetmen ve bir tiyatro işletmecisi olduğunu bil­
mek de Yiğit Sertdemir'in neden önemsenmesi gerektiğini
gösteriyor. Her ne kadar bu özelliklerinin oluşmasında bir
katkım olmadıysa da, iki yıldır öğrencim olmasından ayrıca
gurur duyuyorum.
Yiğit Sertdemir zaten uzunca bir süredir, yazıyor, yöne­
tiyor, oynuyor. O yüzden ona hoş geldin diyemiyorum, ama
siz seyirciler ve bu oyunları okuyanlar, sizler Yiğit'in dünya­
sına hoş geldiniz!
Umarım o dünyada benim kadar eğlenirsiniz.
Yiğit, eminim senin de yolun hep açık olacak.
Kolay gelsin!
Eylül 2005
158

YİĞİT SERTDEMİR
1979 İzmir'de doğdu.
1995 Fen Lisesi'ni bitirerek, ITÜ'de Makine Mühendisliği eğitimi
almak üzere İstanbul'a geldi.
1996 İTÜ Güzel Sanatlar Bölümü Tiyatro Topluluğu'nda
amatör olarak tiyatroyla ilgilenmeye başladı.
1998 İlk çalışması olan Yumuşak Ge adlı oyunu yazdı.
1999 Altıdan Sonra Tiyatro'nun kurucuları arasında yer aldı.
Sadri Alışık Tiy.'nda, ilk kez profesyonel olarak sahneye çıktı.
2002 İTÜ'den kaydını alıp Yeditepe Üniversitesi Tiyatro
Bölümü'nde burslu olarak okumaya başladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'na yevmiyeli
oyuncu olarak girdi.
2003 Tema ve konusu Altıdan Sonra Tiyatro üyeleri tarafından
belirlenen Bekleme Salonu adlı oyunu yazdı. Bu oyun, "Gece
Tiyatrosu" başlığı altında sahnelendi.
2004 Bekleme Salonu adlı oyunuyla, 4. Lion Selim Naşit Özcan
Tiyatro Ödülleri’nde, 'Tiyatroya Bir Ömür' başlığı altında
verilen 'Genç Oyun Yazarı Onur Ödülü'nü aldı.
Aynı oyunla, Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu ve Yılın En
Başarılı Yerli Tiyatro Eseri dalında aday oldu.
O.B.E.B. (Ortak Bölenlerin En Büyüğü) adlı oyunu yazdı ve
Altıdan Sonra Tiyatro'da yönetti.
2005 O.B.E.B. adlı oyunla, 5. Lions Tiyatro Ödülleri'nde,'Yılın
Başarılı Oyun Yazarı' ödülünü aldı.
O.B.E.B. adlı oyunla Tiyatro Tiyatro Dergisi tarafından
düzenlenen Tiyatro Ödülleri'nde, Yılın Yerli Oyun Yazarı
dalında aday oldu.
Katilcilik adlı oyunu yazdı.
Halen İBBŞT'nda oyuncu, Altıdan Sonra Tiyatro'da oyun­
cu, yazar ve yönetmen olarak çalışmaktadır.
Oynadığı oyunlardan bazıları:
Sıradan Bir Gün (Sadri Alışık Tiyatrosu/1999),
Satıcının Ölümü (Altıdan Sonra Tiyatro/2000-2001),
Ver Elini Yeni Dünya (Altıdan Sonra Tiyatro/2002),
Gelin İle Kaynana (İBŞT/2002-2003),
Suç ve Ceza (İBŞT/2002),
Hakimiyet-i Milliye Aşevi (İBŞT / 2003-2004),
Can Ateşinde Kanatlar (İBŞT / 2004-2005).
Genç yazar Yiğit Sertdemir'in
ustaca kurgulanmış, özgün anlatım ve fikirlerin peşinden koşan,
yalın, içten ve çarpıcı iki oyunu.
Bekleme Salonu, aynı amaçla geldikleri bekleme salonunda,
karşılarına çıkan küçük(!) bir engel sonucu
beklemekten vazgeçen üç kişinin,
masal, bilmece ve şiddetle örülü çekişmesini anlatıyor.
O.B.E.B. (Ortak Bölenlerin En Büyüğü), 1970’li yıl arda
bir psikolog ve yardımcısı tarafından,
birbirinden farklı dört kadının psikodrama yöntemiyle
'merkezce' belirlenen hedeflere dönüştürülmesini anlatan,
yakın geçmişimize dair
bir kara mizah örneği.
ISBN 975746894-0

Kapak Tasarımı: Mengü Ertel

You might also like