Professional Documents
Culture Documents
10) Orta Çağ Müziği - Romanesk Dönem (1000 - 1150)
10) Orta Çağ Müziği - Romanesk Dönem (1000 - 1150)
Romanesk Dönem, Avrupa’da 10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan dönem, çok
sesliliğe giden yolda temel adımların atıldığı bir çağdır.
Ortaçağ Avrupası’nda, 10. yüzyıla kadar kullanılan neuma (nöma) adlı müzik
yazısı1, sadece ses yürüyüşlerini gösteriyordu. Porte’lerin (dizeklerin)
kullanılmasıyla bu işaretler, yetersiz duruma gelmiştir. Gerçek ses
yüksekliklerini gösteren işaretler durumuna gelince Nöma yazılarının çizgilere
ya da aralıklara gelen başları daha belirgin gösterilmeye başlanmış; baş ve
bacakları bir notanın belirli parçaları olmuştu.
1
Neum kelimesi, Yunanca ‘’işaret’’ anlamına gelir.
İsa’nın doğumundan sonra (MS) yaklaşık 1000 yıl süren teorik arayışların yeni
ve ileri bir aşamada düzen kazanması, Romanesk dönemde sınırlı bir ölçüde
gerçekleşmiştir.
Modern Batı müziğinin nota sisteminin kökleri, ilk bin yılın sonundaki Avrupa
manastırlarına uzanır. ‘’Neuma’’ adındaki ilk müzikal semboller, keşişlere
müziğin yükseldiğini, alçaldığını veya aynı tonda kaldığını gösteren yazılı
hatırlatmalardı. Nömalar, ezginin iniş ve çıkışını göstermek için sözlerin
üzerine konulan işaretlerdir. Bu işaretler sadece ezginin hareketini (iniş ve
çıkışlarını) gösteriyordu. Seslerin yüksekliklerini ya da arakları belirtmiyordu.
Porte’nin İcadı
2
Ancak Guido d’Arezzo’nun yaptığı, o dönemdeki mevcut pratiği formal hale getirmektir.
3
Tek çizgili porte için 9. yüzyıla, 4 çizgili portenin yaygınlaşması için 12. yüzyıla, 5 çizgili portenin ve ölçü
çizgisinin tanınması için 16. yüzyıla kadar beklemek gerekiyordu.
Hexacord (altı telli), sabit ses mesafelerine sahip altı sesli dizidir: 2 tam ses
aşağıda, 1 yarım ses ortada, 2 tam ses yukarıda. Bu seslerden her birine,
çevresinden bir özellik yüklenir. Buna göre üçüncü sesin üzerinde daima bir
yarım ses bulunur.
Resonare fibris
Mira gestorum
Famuli tourum
Solve polluti
Labi reatum
Sancte Johannes
Guido d’Arezzo, büyük yetenekleri olan bir Benedictine papazıydı. Çok etki
bırakan Micrologus de disciplina artis musicae adlı bir müzik kitabı yazmış,
Nöma’lardan düz-şarkıya5 kadar gelmiş olan çizgiye yazılan müzik yazısını
tamamlamış ve eski Doğu solmilemesi’ni Batı’ya sokmuştur.
4
,https://www.youtube.com/watch?v=9fMppPLocmo
Ut hecesi, şarkı söyleme tekniğine uymadığı için 16. yüzyılda, Dominus (Tanrı, Efendi) sözcüğünün ilk hecesi
olan Do hecesi ile yer değiştirdi. İlhan Mimaroğlu, Müzik Tarihi (2014) adlı kitabında Do hecesini kullanan ilk
müzisyenin İtalyan besteci ve kemancı Giovanni Maria Bononcini (1642 – 1678) olduğunu belirtmiştir (s. 24).
5
Lat. Cantus planus; Fr. Plain-chant, İng. Plain song
Mi – Fa, küçük ikili aralığını gösterirdi. Bir ilahiyi nota hecesiyle ezberleyen bir
şarkıcı hiç yanılmazdı. Çünkü Mi - Fa aralığı hep küçük ikilileri gösteriyordu.
Yalnız çetin bir sorun vardı: Bir ezgi altı seslik sınırı aşarsa, altı nota yetersiz
kalıyordu. Örneğin, Si notası bemolleştirildiği zaman (bu sık sık olurdu) La –
Sib üzerinde Mi – Fa demek gerekiyordu ve bu ezgide daha önce geçmiş olan
Mi – Fa karışıyordu.
Bu ikinci Mi – Fa’yı söyleyebilmek için şarkıcı daha önce nota adları sırasını
ona göre hazırlıyor ve ezginin gerektirdiği gibi altı seslik bir takımdan öbürüne
atlıyordu.
6
Hareketli Do esasına dayanan solfej metodundaki çalışmalar, majör dizilerde Do majör, minör dizilerde de La
minör dizisi temel alınarak yapılır. Böylelikle “Do” notası bütün majör dizilerin, “La” notası da bütün minör
dizilerin ana sesi olarak kullanılır.
‘’Yer değiştirim ya da ezgisel aktarım için ezginin bir yoldan öbür yola kolayca
kayabileceği önceden hazırlanmış kanalların olması gerekiyordu. İşte böyle bir
kanal, yapıca eşit, ancak ses yükseklikleri birbirinden ayrı, birbirinin içine
girmiş üç altıses’le elde edilebiliyordu. Majör diziye uyularak hepsine Ut – Re –
Mi – Fa – Sol – La deniyor; ancak biri Ut sesinden başlayan bir altıses, ikincisi
Fa sesinden başlayan yumuşak bir altıses, üçüncüsü ise Sol sesinden başlayan
sert bir altıses oluyordu.’’
‘’Bu daha çok, iki altısese giren iki değişik Si yüzünden kullanılmıştır: Fa’dan
başlayan altıseste, altısesin dörtlüsü Si bemol oluyor ve bu yuvarlık bir b
harfiyle (B rotundum’la) gösteriliyordu. Sol’den başlayan altıses’te Si, bekar
(naturel) Si oluyordu ve köşeli bir b harfiyle (B quadrum’la) gösteriliyordu.
Birinci B yumuşak; ikinci B sert’ti.’’
Bu iki B harfi bugün hâlâ yaşamaktadır. Bugün birini Bemol, birini biribi Bekar
olarak kullanılmaktadır. Altıseslere verilen Latince adlar, molle ve durum
(yumuşak ve sert), hâlâ yaşamaktadır. Fransızca’da Bemol, İtalyanca’da
Bemolle, Almanca’da Majör ve Minör dizileri belirtmek için dur ve moll
kullanılmaktadır.
7
Gama (Γ γ), Yunan alfabesinin üçüncü harfidir.
Guido’nun Eli
Guido d’Arezzo’nun Micrologus8 adlı eseri (y. 1026), kendisinin en çok
tanınmasını sağlayan ‘’Guido’nun Eli’’ sistemini anlatır.
8
Micrologus de disciplina artis musicae. ‘’Bu ilahi kitabını, akıllı ve gayretli herkesin bir ilahi söylemeyi
öğrenebileceği şekilde notaya dökmek istedim.’’ (Guido d’Arezzo)
Modern ‘’orta C’’ notası, Guido’nun elinde ‘’C sol – fa – do’’ 9 olarak ifade
edilir ve en kalın Sol (G) notası için Yunanca harf adı kullanılarak ‘’gamma
do’’ denir. İngilizce’de ‘’gamma ut’’ şeklinde söylenir. Bu ifadeden hareketle
‘’bir şeyin tamamı, uçtan uca dizi’’ anlamına gelen ‘’gamut’’ sözcüğü halen
kullanılır.
Kutsal Roma litürjisinde iki çeşit ayin biçimi yer almaktaydı. Bunlardan biri
‘’Officium’’ (Office); diğeri de ‘’Missa’’ (Messe, Mass) adıyla anılmaktadır.
Officium’ların müzikal açıdan önem taşıyan öğeleri, Eski Ahit metinlerini içeren
mezmurlardır. Mezmur söyleme biçimi litürjinin en eski geleneği içerisinde yer
alır ve kendine özgü bir ezgi yapısı vardır.
9
Bkz. sayfa 9’daki şekil (Tetrakord, Oktav ve Hexacord Bölünümüyle Ortaçağ Ses Sistemi )
10
Anthem, zamanla bir hayli değişikliğe uğramış; buna solo pasajlar, org ve yaylı çalgıların eşliği de girmiştir.
Henry Purcell ile George Friedrich Haendel bu türü zenginleştirmiştir.
11
Kökü Latince, Akşam anlamına gelen ‘’Vesperae’’dan gelir. Katolik kilisesinin 8 dua saatlerinden (Canonical
hours) akşam yapılan dua ayinidir.
12
Kökü Latince, sabah erken anlamına gelen ‘’Matutinus’’dan gelir. Gün doğumunda okunan dualardır. Katolik
dualarının ilkidir.
13
Katoliklerde 7 duadan biri; esas sabah duası. Matins ile birlikte güneş doğarken yapılan, psalm sözleri
kullanılmayan, kısa ve kolay tekrarlanabilir bir melodi modeline göre seslendirilen övgü duası.
Missa özünde, İsa’nın havarileriyle yediği son yemeğinin temsil edildiği bir
ritüel olarak tanımlanır.
Törende en son okunan dua olduğundan, sözlük anlamı ‘’tören sona erdi,
gidebilirsiniz’’dir (Ite, Missa est).
Dinsel müziğin ergin biçimlerinden biri olan Missa, başlangıçtaki basit haliyle
Katolik Kilisesi törenlerinde orta bölümde yer alırdı. Bu form, Gloria ve Credo
bölümlerinin katılmasıyla 11. yüzyılda gelişmiştir.
1) Kyrie14
Kyrie sözcüğü, Yunanca ‘’efendi’’ anlamına gelir. Bir yakarma duası olan
Kyrie, Yunanca bir antik metindir (Roma’da 4. yüzyıla kadar ibadet dili
Yunanca’dır). Kyrie, dokuz Yunanca duadan oluşur: Üç tane Kyrie eleison
(Efendimiz, bizi bağışla), üç tane Christe elesion (Hz. İsa, bizi bağışla) ve
yeniden 3 tane Kyrie eleison.
2) Gloria15
3) Credo16
Gloria’dan sonra Missa’nın üçüncü bölümü olan Credo in unum Deum (Tek bir
Tanrıya inanırım) gelir. Credo sözcüğü, ‘’inanıyorum’’ anlamına gelir.
Credo’nun Missa’ya dahil edilmesi 1014 yılında gerçekleşmiştir ancak 4.
yüzyıla ait olduğu düşünülür.
4) Sanctus17
14
https://www.youtube.com/watch?v=hEQYIT7eVYY
15
https://www.youtube.com/watch?v=05JbAhoTJPU
16
https://www.youtube.com/watch?v=yM0McJY7kbQ
17
https://www.youtube.com/watch?v=ehK1juwbtS0
Agnus Dei, ‘’Tanrı’nın Kuzusu’’ anlamına gelir. Missa’nın son bölümü olan
Agnus Dei qui tollis peccata mundi (bütün dünyanın günahını yüklenen Tanrı
kuzusu) adlı yakarış duası, 7. yüzyılda Suriye kökenli bir ayinden eklenmiştir.
Agnus Dei ile Missa sona erer.
Ancak kutsal ekmeğin dağıtımından sonra Communion vardır. Sonra papazi Ite,
missa ets’i ve Deo Gratias (Toplantı bitmiştir, Tanrıya şükür olsun)
responsorium’unu söyledikten sonra halk dağılır. İşte Missa, bu son cümlede
geçen missa sözcüğünden gelmektedir.
A Kyrie eleison
B Christe eleison
A Kyrie eleison
18
https://www.youtube.com/watch?v=jln3fAv8ZBU
19
https://www.youtube.com/watch?v=EN73kO2_PZA
20
https://www.youtube.com/watch?v=WacH0_3rt-c
21
https://www.youtube.com/watch?v=T_66E7lM2XI
22
https://www.youtube.com/watch?v=T9J6zVMYhc0
15. ve 16. yüzyıl missaları ‘’a capella’’23 söylenmek için yazılmışlarsa da sayıca
yeterli olmayan bazı partileri güçlendirmek için çalgılara da başvuruluyordu. 14.
yüzyıla dek geleneksel Gregorius ezgisi de Floransalı madrigalcilerin Ars
Nova’sının etkisi altında dindışı ezgilere yerini bırakıyordu. 16. yüzyılın
ortasına doğru o çağın bestecilerinin dindışı ezgi kullanmakta gösterdikleri
aşırılıklara, sözlerin anlaşılmasını engelleyen kontrapuntal ‘’yapmacıklar’’a ve
çalgıların kullanılmasına karşı güçlü bir tepki oluştu. Trento Konsili24;
bestecileri, yeni bir dinsel müzik anlayışına zorladı. Ama din adamlarının
önergelerini uygulamakta görevli Palestrina bile dindışı temalar üzerine missalar
bestelemiştir.
Missa, 17. yüzyılda polifon dokusunu yitirmemiş olan bir iki türden biridir:
Claudio Monteverdi (1567 – 1643)’nin missaları doğmakta olan operanın
etkisinden uzak kalmıştır. Tıpkı Palestrina ya da Tomas Luis de Victoria (1548 –
1611) deyişi içerisindedir. Ancak bu yüzyılın sonuna doğru Venedikli
bestecilere (Antonio Caldara, Antonio Lotti) gelenek kopmuş, çalgılar yeniden
missaya girmiş, Kyrie ile Gloria’nın bazı bölmeleri konçertomsu bir deyişte,
tıpkı kantata gibi tek ya da iki sololu ve korolu olarak ele alınır olmuştur. J. S.
Bach (1685 – 1750), büyük Si minör Missa’sında bu anlayışı uygulayacaktır
(1733 – 1738).
23
A capella veya alla capella: Şapeldeki gibi, kilise stilinde ‘’çalgı eşliksiz’’ koro için.
24
Kuzey İtalya’daki Trento kentinde, Papa III. Paulus’un emriyle Roma Kilisesi’nde disiplin amacıyla 15 Mart
1545’te piskoposların toplanmasıyla başlayan ve sonraki papalar III. Julius ile IV. Pius zamanında da 1563’e
kadar süren kiliseler arası konsil. İmanın kaynakları, vaazlar, kiliseye karşı işlenen günahlar, Lüther’in 14
hatasının suçlanması, kutsal sırlar, Eucaristia (Aşai Rabbani – Şükran Duası), evlenme ve azizlere dua
kararnameleri gibi konularla ilgilenen, Katolik dininde bir dönüm noktası sayılan konsil, kilise müziği alanında
da sert önlermler almıştır.
20. yüzyılda, bu türe eski dinsel havasını vermek için bazı değişimler olmuştur
(André Caplet, André Jolivet ve Igor Stravinsky’nin missaları gibi). Her şeye
karşın 16. yüzyıldan sonra missanın müzik bakımından gittikçe zayıflaması
(Bach’ın Si minör Missa’sı dışında), din duygusunun zayıflamasıyla
yakından ilişkilidir.
Yapısı: Katolik missası’nın günlük duasında beş temel şarkı vardır: Kyrie,
Gloria, Credo, Sanctus (Benedictus ile birlikte) ve Agnus Dei. Çağlarda ve
beğenilere göre bu beş duanın müziklendirilmesi değişik yapılarda olmuştur:
2. Polifon Missa: 16. yüzyılın missası motetle birlikte, dinsel polifon sanatın en
yüksek anlatım noktasıdır. Yazısı çok karmaşık olmakla birlikte yapısı çok
yalındır. Kontrapuntal benzetleme üzerine kurulmuştur. Gregorius şarkısından,
polifon motetten ya da dindışı şarkılardan alınma bir tema bütün eserin
beslenme kaynağıdır. Eserin kuruluşu şu sözlerden çıkar:
Bir başka çeşit missa da eski olmakla birlikte Palestrina’nın sık sık ele aldığı
cantus firmus missası’dır. Cantus firmus, düz şarkıdan alınma bir temadır. Bu
tema, her partide işittirilir ya da bir koral teması gibi uzun değerlerle tek bir
11. yüzyıl Avrupa’sı bir yandan ticari ve kültürel hareketlilik içindeyken, bir
yandan da toprak ele geçirme nedeniyle çatışmalar ve savaşlarla sarsılıyordu.
Fransa’nın kuzey bölgelerini işgal eden Normanlar şimdi de Manş Denizi’ni
geçerek gözlerini İngiliz topraklarına dikmişti.
Müzikte, iki sesin uyum içinde tınlaması fikri Aziz Augustine ve Boethius (5. ve
6. yüzyıllar) döneminden beri kuşkusuz biliniyordu. Erken ve Yüksek
Ortaçağ’da, tek tek katedral ve manastırların şarkıcı okullarında çokseslilik
vardı. Doğaçlama yapılırdı ve sadece çok az sayıdaki didaktik kaynakta ve
münferit belgede izlerine rastlanır.
Bu ilk çokseslilik tekniği ile ilgili daha detaylı bilgiler, 9. yüzyıla ait Musica
Enchiriadis ve onun eki olan Scholia Enchiriadis adlı kitaplarda yer
almaktadır. Kitaplarda, organum olarak adlandırılan birlikte söyleme tekniği
anlatılmaktadır.
25
Org, Bizans (Doğu Roma) İmparatorlarının isteği ve dini otoritelerin izniyle 7. yüzyılda koroyu desteklemek
amacıyla kiliseye girmiştir. Org’un, Katolik kiliselerine girmesi ise 9. yüzyılda gerçekleşmiştir.
Vox organalis, cantus firmus’un (Gregoryen ezginin) en kalın sesi olan Do’dan
daha kalın olamaz. Cantus firmus ile konzonant tekseslilik içinde başlar, sonra
cantus 4’lü Fa’ya varana kadar (mükemmel konzonans) Do’da kalır (dizonans
olarak ikili ve üçlü). Sonra paralel dörtlülerle ilerler ve dize sonunda tekseslilik
içinde tekrar cantus firmus’a bağlanır.27
Organum’un yine basit bir çeşidi ise dörtlü aralığıyla birbirine paralel olan
seslerden ya da iki sesin tam beşli olarak üst üste gelmesiyle oluşurdu. ‘’Paralel
organum’’ da adı verilen bu ilk uygulama; bir Gregoryen ezgisinin oktav, 4’lü
ve 5’li aralık aşağısından söylenen ve asıl ezgiyle paralel hareket eden ikinci bir
ezginin eklenmesiyle oluşmaktaydı. Böylece birbirinden 4 veya 5 ses uzaklıkta
iki paralel ezginin birlikte devinimi sağlanmış oluyordu.
26
Cantus Firmus, Latincede ezgi ya da şan anlamına gelen ‘’cantus’’ ile yine Latincede sıkı veya sağlam
anlamına gelen ‘’firmus’’ kelimelerinden oluşur. Cantus Firmus terimi, Gregoryen ezginin dokunulmaz ve
değişmez karakterini ifade etmektedir.
27
https://www.youtube.com/watch?v=67qSXkksrz4
11. yüzyıl, organum uygulamasının gelişim süreci içinde ortaya çıkan bir diğer
organum biçimine de ‘’serbest organum’’ adı verildi. Organum’un bu çeşidine
eklenen sesin, Gregoryen ezgisine ters yönde hareket etmesi birbirinden
bağımsız iki parti oluşturuyordu.
Bu arada vox organalis, vox principalis’e kesim bile yapıyor; dahası, vox
principalis’in bir notasına karşılık iki, üç nota bile duyuruyordu. Başka bir
Bu iki sesli kontrpuan, yerine giderek daha özgür bir kontrpuan’a bıraktı.
Cantus firmus alt sese inmiş ve daha belirgin olan üstteki sesi, kontrpuan yapan
vox organalis’e bırakmıştır.
Dechant (Discantus)29
Organumla başlayan çokses anlayışının gelişmesiyle ‘’Dechant’’ (Discantus)
doğdu. Ortaçağ polifonisine hakim olan Dechant (Discantus), gelişmeye uygun
bir teknik olması bakımından önemlidir. Bu teknik, Fransa’nın Akitanya
(Aquitaine) bölgesinde yeni bir organum stili olarak gelişmiştir.
28
Eğik, eğri, meyilli anlamlarında.
29
Bazı kaynaklarda ‘’Melizmatik Organum’’ olarak adlandırılmıştır.
Tenor kelimesi, Latince’de tutmak anlamına gelen ‘’tenere’’ fiilinden türemiştir. Terimin
ilk kullanım biçimi, Fransızca’da tutan anlamına gelen ‘’teneur’’ (okunuşu, tönör)
şeklindeydi. Bu terim zaman içinde değişime uğrayarak günümüzdeki kullanım olan tenor
biçimini aldı.
Tenor terimi, 11. yüzyıldan itibaren 250 yıl boyunca çoksesli dokunun en alt
partisini adlandırmak için kullanıldı. Tenor teriminin günümüzdeki kullanımı ise
ancak Rönesans’ın ilerleyen yıllarında gündeme geldi.
Organumda, notaya karşı nota hep eşdeğerdedir. Oysa dechant’da, süs notaları
ve daha küçük değerler de kullanır. Bu stilde Gregoryen ezginin sesleri
uzatılırken, uzayan seslerin üzerinde melizmatik süslemeler yapan bir üst
parti ekleniyordu. Böylece, aşağıda tutan uzun ve yalın sesler üzerinde, uzun
ve melizmatik bir ezgi yer aldığından, kısa bir Gregoryen ezgi bile uzun ve süslü
bir organum'a dönüşebiliyordu.30
30
https://www.youtube.com/watch?v=pnX4bNpVomI
Hermannus Constractus
31
https://www.youtube.com/watch?v=dTFW4nm9Lms
Bruno of Eguisheim-Dagsburg
Üçüncü besteci, Alman İmparatoru III. Henry’nin saray kilisesi papazı, ilahi
havası taşıyan sağlam ‘’Victimde paschalis laudes’’ (Paskalya Sekvens)32’ini
yazan Wipo of Burgundy (995 – 1050)’dir.
32
https://www.youtube.com/watch?v=AneBNAmTyr8
Boran, İ. ve Yıldız Şenürkmez, K. (2015). Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği (3.
Baskı). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Hodeir, A. (2016). Müzikte Türler ve Biçimler (4. Baskı). (çev. İ. Usmanbaş). İstanbul: Pan
Yayıncılık.
İlyasoğlu, E. (2013). Zaman İçinde Müzik (10. Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Lord, M. ve Snelson, J. (2018). Antik Çağlardan Günümüze Müziğin Öyküsü. (çev. D. Öztok).
İstanbul: hep kitap
Michels, U. ve Vogel, G. (2013). Müzik Atlası. (çev. S. Uçar). İstanbul: Alfa Yayıncılık.
Sachs, C. (1965). Kısa Dünya Musikisi Tarihi. (çev. İ. Usmanbaş). İstanbul: Milli Eğitim
Basımevi.
Sağer, T., Gürpınar E. ve Zahal, O. (2013). Hareketli do solfej metodu ile geleneksel Türk
sanat müziği solfej çalışmaları arasındaki ilişkilerin karşılaştırmalı olarak incelenmesi. İnönü
Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 3(8), 155 - 164.
Selanik, C. (2010). Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni (2. Baskı). İstanbul: Doruk Yayıncılık.