You are on page 1of 24

T.C.

MARMARA ÜNİVERSETİSİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE ASKERİ EĞİTİMİN MODERNLEŞME SÜRECİNDE

W
IŞIKLAR ASKERİ LİSESİ
IE
YÜKSEK LİSANS TEZİ
EV

Deniz KURT
PR

İSTANBUL 2007
T.C.

MARMARA ÜNİVERSETİSİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE ASKERİ EĞİTİMİN MODERNLEŞME SÜRECİNDE

IŞIKLAR ASKERİ LİSESİ

W
YÜKSEK LİSANS TEZİ
IE
EV
Deniz KURT
PR

TEZ DANIŞMANI: Prof. Dr. Cemil ÖZTÜRK

İSTANBUL 2007
PR
EV
IE
W
İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ............................................................................................. II
ÖZET ........................................................................................................... IV
ABSTRACT ................................................................................................. V
KISALTMALAR ......................................................................................... VI
ÖNSÖZ ....................................................................................................... VII

GİRİŞ:
TANZİMAT’TAN ÖNCEKİ TÜRK ASKERİ EĞİTİM TARİHİNE
GENEL BİR BAKIŞ

I. Osmanlı Öncesi Türk Askeri Eğitim Geleneği .......................................... 1

W
II. Klasik Dönem Osmanlı Askeri Eğitim Kurumları ................................... 5
A. Acemi Oğlanları Ocakları ................................................................... 5
B. Yeniçeri Ocakları ................................................................................ 7
IE
C. Enderun Mektebi ............................................................................... 10
D. Askeri Sanat Mektepleri .................................................................... 15
EV
III. Osmanlılar’da Batı Tarzında Açılan İlk Askeri Okullar ........................ 19
A. Batı’daki Askeri Eğitimin Gelişimine Genel Bir Bakış .................... 19
B. Askeri Alanda Batılılaşma Hareketleri .............................................. 23
PR

C. İlk Askeri Okullar .............................................................................. 27


1. Mühendishane-i Bahri-i Hümayun ............................................... 27
2. Mühendishane-i Berri-i Hümayun ................................................ 31
3. Mızıka-i Hümayun ....................................................................... 36
4. Mekteb-i Tıbbiye .......................................................................... 38
5. Mekteb-i Harbiye .......................................................................... 41

I. BÖLÜM
BURSA IŞIKLAR ASKERİ LİSESİNİN TARİHÇESİ

I. Bursa’da Askeri İdâdînin Kuruluşu ..................................................... 48


II. Bursa Askeri İdâdîsinin Işıklar Semtine Taşınması ............................ 62
III. Kurtuluş Savaşı’ndan Sonra Bursa Askeri İdâdîsi .............................. 66
IV. Okulun Işıklar Askeri Lisesi Adı İle Yeniden Açılması ..................... 73

II
II. BÖLÜM
İDARİ TEŞKİLAT VE ÖĞRETİM KADROSU

I. İdari Yapı ............................................................................................. 77


II. Işıklar Askeri Lisesi Okul Komutanları ............................................... 79
A. Birinci Dönem Işıklar Askeri Lisesi Okul Komutanları ............... 79
B. İkinci Dönem Işıklar Askeri Lisesi Okul Komutanları ................. 80
III. Öğretim Kadrosu .................................................................................. 81
IV. Sosyal ve Kolaylık Tesisleri ................................................................ 88
V. Ulaştırma, Levazım ve Sağlık Hizmetleri ............................................ 88

III. BÖLÜM
ÖĞRENCİ DURUMU

W
I. Öğrenci Kaynakları ve Askeri Liselere Giriş Koşulları ...................... 90
II. Öğrenciler ........................................................................................... 97
IE
III. Sınavlar ve Disiplin Cezaları ............................................................ 101
IV. Atış ve Tatbikat Eğitimi (ATAT) Kampları ..................................... 106
EV
IV. BÖLÜM
EĞİTİM VE ÖĞRETİM DURUMU
PR

I. Müfredat Programları ........................................................................ 108


A. 1847-1920 Dönemi .................................................................... 108
B. 1922-1961 Dönemi .................................................................... 114
C. 1974-2006 Dönemi .................................................................... 120
II. Eğitim-Öğretim Uygulamaları ......................................................... 132
III. Eğitim Öğretim Alt Sistemleri ....................................................... 136
IV. Sosyal, Kültürel ve Sportif Faaliyetler ........................................... 139
SONUÇ ....................................................................................................... 142
EKLER ........................................................................................................ 145
BİBLİYOGRAFYA .................................................................................... 149
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................ 154

III
ÖZET

Devlet için, yaşamsal bir öneme sahip olan orduda, subay faktörünün önemi ve rolü
çok büyüktür. Atatürk’ün “Bir ordunun kıymeti, subayların ve komuta heyetinin değeri ile
ölçülür” sözleri bu gerçeği en güzel şekilde ifade etmektedir. Türk tarihi incelendiğinde, Türk
milletinin kaderini etkileyen önemli olaylarda ordunun ve subay unsurunun payı daima büyük
olmuştur. Bu gerçek, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan yıkılışına kadar geçen süreçte
açık bir şekilde gözlenmektedir. Elde edilen başarılarda subay faktörünün etkisi ne ise,
başarısızlılarda da niteliksiz subayların o denli rolü vardır. Bu gerçeği fark eden Osmanlı
İmparatorluğu yöneticileri uzun süren gerilemeyi durdurmak amacıyla ilk tedbir olarak,
orduda bir takım reformalara gidilmiş, bu reformalardan biri ise subay yetiştiren kaynaklar
üzerinde durmak olmuştur. Bu çerçevede gerçekleştirilen yeniliklerin en önemlisi, çağdaş
bilgilere sahip subay yetiştirmek amacıyla Harp Okulu ve askeri liselerin açılması olmuştur.

W
Açılan askeri liselerden bir tanesi de günümüzde de eğitim-öğretim faaliyetini sürdürmekte
olan ve 162 yıllık bir geçmişe sahip olan Işıklar Askeri Lisesidir. Türkiye’de Askeri Eğitimin
IE
Modernleşmesi Sürecinde Işıklar Askeri Lisesi adlı bu çalışma, 1845’ten beri bazı kesintiler
dışında, Türk ordusuna subay adayı yetiştirmek gibi önemli bir görevi yerine getiren Işıklar
Askeri Lisesi’nin kuruluşunu, geçirdiği aşamaları, ulaştığı düzey ve eğitim-öğretim sistemini
EV
tarihi süreç içerisinde belgelerin ışığında bilimsel olarak ortaya koymaktadır. 19. yüzyılda
askeri liselerin açılmasındaki amaç günümüzde olduğu gibi harp okullarına öğrenci
yetiştirmektir. Işıklar Askeri Lisesi, Türk eğitim tarihi içerisindeki ilk liseler arasında yer
PR

almaktadır. Türk eğitim sisteminin çağdaşlaşmasında askeri okulların öncü kurumlar olduğu
bilinmektedir. Çok köklü bir geçmişe sahip olan Işıklar Askeri Lisesi, bugüne kadar Türk
milletinin hizmetine, Türk Silahlı Kuvvetlerine binlerce subay adayı yetiştirmiş, Türk
kültürünün çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkartılma mücadelesine önemli katkılarda
bulunmuş, önemli bir okuldur. Osmanlı öncesi askeri eğitim geleneği, Osmanlı dönemi klasik
eğitim kurumları ve batı tarzında açılan ilk askeri okullar konuları ele alınmıştır. Bursa Işıklar
Askeri Lisesinin kuruluşu, geçirdiği aşamalar ve günümüze gelişi incelenmiştir. Işıklar Askeri
Lisesinin idari teşkilat ve öğretim kadrosu, öğrenci durumu başlığı altında öğrenci kaynakları,
askeri liselere giriş koşulları, öğrenci başarı durumları, sınavlar ve disiplin cezaları gibi
konular incelenmiştir. En son Işıklar Askeri Lisesinin geçmişten günümüze gerçekleştirilen
eğitim ve öğretim faaliyetleri incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: Osmanlı Devleti, Eğitim, Askeri Lise, Işıklar Askeri Lisesi, Türk ordusu.

IV
ABSTRACT

The factor of officers has a large amount of importance and a great role in the army,
which is vital to the government. Atatürk mentioned this fact by saying “ Value of an army is
measured by the value of its officers and decision makers”. If one looks into Turkish history
he sees that army and officers had a great impact on the events which affected the nation’s
destiny. This fact can be clearly observed from the establishment of the Ottoman Empire till
its collapse. The factor of officers affected both achievements and failures. In order to prevent
the long lasting period of recession, some reforms were put into action by the Ottoman
administrators who had noticed this fact . One of those reforms was to focus on the schools in
which officers were trained. The most important one of the innovations within this frame was
the establishment of War Academy and military high schools. One of the high schools opened

W
in this period was Işıklar Military High School, which has been training cadets to be army
officers for 162 years. In this research, with the title of Işıklar Military High School Within
The Process Modernization in Military Training in Turkey, the establishment of Işıklar
IE
Military High School, its phases, its current condition and educational system will be
scientifically explained under the light of historical documents. The traditions of military
EV
training before Ottoman Empire, classical educational institutions in Ottoman period and first
western-style military schools are taken into consideration. Other major issues are
administration of Işıklar Military High School, educational personnel and conditions of
cadets. Finally, educational activities in Işıklar Military High School throughout its history are
PR

put forth.

Keywords: Ottoman Empire, Education, Military High School, Işıklar Military High School,
Turkish Army

V
KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser.


a.g.m. : Adı geçen makale.
AÜEBF : Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimler Fakültesi.
BAL : Bursa Askeri Lisesi.
BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İstanbul.
Dz.K.K. : Deniz Kuvvetleri Komutanı.
Gnkur : Genelkurmay.
Hv.K.K. : Hava Kuvvetleri Komutanı.
HVS : Hüdavendigar Vilayet-i Salnamesi.
IAL : Işıklar Askeri Lisesi.

W
IALT : Işıklar Askeri Lisesi Tarihi.
İA : İslam Ansiklopedisi.
İND : İmtihan Not Defteri.
IE
J.Gn.K. : Jandarma Genel Komutanı.
KALT : Kuleli Askeri Lisesi Tarihi.
EV
KHO : Kara Harp Okulu.
K.K.K. : Kara Kuvvetleri Komutanı.
K.K.K. lığı : Kara Kuvvetleri Komutanlığı.
MSB : Milli Savunma Bakanlığı.
PR

MEB : Mili Eğitim Bakanlığı.


nr. : Numara.
ODD : Olgunluk Diploma Defteri.
Org. : Orgeneral.
TA : Türk Ansiklopedisi.
TDAV : Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.
TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri.
TSKT : Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi.
TDK : Türk Dil Kurumu.
TTK : Türk Tarih Kurumu.
SGD : Sınıf Geçme Defteri.
SKALY : Silahlı Kuvvetler Askeri Liseler Yönetmeliği.

VI
ÖNSÖZ

Toplumların ve devletlerin geleceği açısından, bilimsel, sosyal ve kültürel faaliyetlerin


devam ettirilmesinde ve istenilen insan modelinin yetiştirilmesinde, eğitim kurumları büyük
önem taşımaktadır. Bu eğitim kurumları içerisinde de subay yetiştiren askeri okulların, askeri
eğitim ve ordu için son derece önemli bir yeri bulunmaktadır. Devlet için, yaşamsal bir öneme
sahip olan orduda, subay faktörünün önemi ve rolü çok büyüktür. Atatürk’ün “Bir ordunun
kıymeti, subayların ve komuta heyetinin değeri ile ölçülür” sözleri bu gerçeği en güzel
şekilde ifade etmektedir. Türk tarihi incelendiğinde, Türk milletinin kaderini etkileyen önemli
olaylarda ordunun ve subay unsurunun payı daima büyük olmuştur. Bu gerçek, Osmanlı
İmparatorluğu’nun kuruluşundan yıkılışına kadar geçen süreçte açık bir şekilde
gözlenmektedir. Elde edilen başarılarda subay faktörünün etkisi ne ise, başarısızlılarda da

W
niteliksiz subayların o denli rolü vardır. Bu gerçeği fark eden Osmanlı İmparatorluğu
yöneticileri uzun süren gerilemeyi durdurmak amacıyla ilk tedbir olarak, orduda bir takım
reformalara gidilmiş, bu reformalardan biri ise subay yetiştiren kaynaklar üzerinde durmak
IE
olmuştur. Bu çerçevede gerçekleştirilen yeniliklerin en önemlisi, çağdaş bilgilere sahip subay
yetiştirmek amacıyla Harp Okulu ve askeri liselerin açılması olmuştur. Açılan askeri
EV
liselerden bir tanesi de günümüzde de eğitim-öğretim faaliyetini sürdüren ve 162 yıllık bir
geçmişe sahip olan Işıklar Askeri Lisesidir.
PR

Türkiye’de Askeri Eğitimin Modernleşmesi Sürecinde Işıklar Askeri Lisesi adlı bu


çalışmanın amacı, 1845’ten beri bazı kesintiler dışında, Türk ordusuna subay adayı
yetiştirmek gibi önemli bir görevi yerine getiren Işıklar Askeri Lisesinin kuruluşunu, geçirdiği
aşamaları, ulaştığı düzey ve eğitim-öğretim sistemini tarihi süreç içerisinde belgelerin ışığında
bilimsel olarak ortaya koymaktır. O dönemde askeri liselerin açılmasındaki amaç günümüzde
olduğu gibi harp okullarına öğrenci yetiştirmektir. Işıklar Askeri Lisesi, Türk eğitim tarihi
içerisindeki ilk liseler arasında yer almaktadır. Türk eğitim sisteminin çağdaşlaşmasında
askeri okulların öncü kurumlar olduğu bilinmektedir. Çok köklü bir geçmişe sahip olan Işıklar
Askeri Lisesi, bugüne kadar Türk milletinin hizmetine, Türk Silahlı Kuvvetlerine binlerce
subay adayı yetiştirmiş, Türk kültürünün çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkartılma
mücadelesine önemli katkılarda bulunmuş, önemli bir okuldur. Bu yönü ile bilimsel bir
araştırmaya konusu olarak seçilmesinin bir zorunluluk olduğunu değerlendirmekteyim.

VII
Türkiye’de Askeri Eğitimin Modernleşme Sürecininde Işıklar Askeri Lisesi adını
taşıyan araştırmam dört bölümden meydana gelmektedir. Araştırmanın giriş bölümünde
kısaca Osmanlı öncesi askeri eğitim geleneği, Osmanlı dönemi klasik eğitim kurumları ve batı
tarzında açılan ilk askeri okullar konuları ele alınmaya çalışılmıştır.

Birinci bölümde, askeri eğitimin modernleşmesi sürecinde ortaya çıkan askeri


okullardan birisi olarak Bursa Işıklar Askeri Lisesinin kuruluşu, geçirdiği aşamalar ve
günümüze gelişi incelenmiştir. İkinci bölümde ise, Işıklar Askeri Lisesinin idari teşkilat ve
öğretim kadrosu ele alınmıştır. Üçüncü bölümde öğrenci durumu başlığı altında öğrenci
kaynakları, askeri liselere giriş koşulları, öğrenci başarı durumları, sınavlar ve disiplin
cezaları gibi konular incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise Işıklar Askeri Lisesinin geçmişten
günümüze gerçekleştirilen eğitim ve öğretim faaliyetleri incelenmeye çalışılmıştır.

W
Türkiye’de Askeri Eğitimin Modernleşme Sürecinde Işıklar Askeri Lisesi adlı
çalışmam esnasında, Işıklar Askeri Lisesi Arşivi, Bursa Yıllıkları (Hüdavendigar Vilayet-i
IE
Salnâmesi), Başbakanlık Osmanlı Arşivi olmak üzere çeşitli arşiv vesikaları, konuyla ilgili
kitap, makaleler ve dergiler incelenerek elde edilen bilgiler değerlendirilmiştir.
EV

Tezimin başlangıcından itibaren, araştırmanın gerçekleşmesinde değerli görüş ve


yönlendirmeleriyle, emeğini ve zamanını katarak önerileri, fikirleri ve destekleriyle bana
yardımcı olan ve çalışmanın gerçekleşmesini sağlayan danışman hocam Prof. Dr. Cemil
PR

ÖZTÜRK’e şükranlarımı sunarım.

Çalışmalarım boyunca sabır, anlayış ve desteğini benden esirgemeyen sevgili eşim


Dilek KURT’a teşekkür ve sevgilerimi sunarım.

Ayrıca fikirleri ve kişisel katkılarıyla yardımını esirgemeyen değerli meslektaşım ve


arkadaşım Yavuz PEHLİVAN’a sonsuz teşekkür ederim.

VIII
GİRİŞ:

TANZİMAT’TAN ÖNCEKİ TÜRK ASKERİ EĞİTİM


TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ

I. Osmanlı Öncesi Türk Askeri Geleneği

Türk tarihi, Çin yazılı belgelerine dayanılarak M.Ö. IV. yüzyıla yani Asya Hun
Devleti’ne kadar götürülmektedir. Bu tarihten önce de Türk milleti var olmuştur.
Milliyetini, dilini, örf ve adetini kaybetmeden, çoğu zaman başka kültürlerle de
etkileşim içine girerek günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Asya Hun Devleti
hükümdarı Mete Han dağınık Türk kavimlerini birleştirerek 18 milyon kilometre kareye

W
ulaşan yüzölçümü ile zamanının en büyük imparatorluğunu kurmuştur.

Bir devletin, 200 yılı aşkın bir süre varlığını sürdürebilmesi, kendinden kat kat
IE
üstün olan diğer devletlere karşı mücadele ederek zaferler kazanabilmesi için şüphesiz
diğer devletlerin askerinden daha üstün meziyetlere sahip savaşçılar yetiştirmesi
EV
gerekmiştir. Bu meziyetlerin başında cesaret, kahramanlık ve askeri eğitim gelmektedir.

Eski Türklerde ordu ücretli değildi. Diğer milletlerde askeri kuvvet çoğunlukla
para ile tutulan kimselerden meydana gelirken, Türklerde ordu devletin doğal savunma
PR

gücü idi. Türk orduları daimi idi. Nitekim kadın erkek, yaşlı genç, herkes her an
savaşabilecek durumda idi1. Ordu bir halk, halk da ordu düzeninde yaşıyordu. Türk’ün
hayat tarzı sürekli uyanık ve dikkatli olmasını gerektiriyordu. Zira sık sık yapılan
baskınların nereden geleceği ve ne zaman yapılacağı belli olmuyordu. Hunlar’ın savaş
anlayışına göre, “baskın karşı baskınla” durdurulabilirdi. İşte bu yüzden boylar ve hatta
küçük aileler bile geceleri gözcüler çıkarmak zorundaydılar. Baskın haberi gelince
herkes yerini bir kargaşalığa meydan vermeden alıyorlardı. Yüzyılların kazandırdığı yer
alma düzenleri ve töreler, bunu kişilerin benliklerine ve şuuraltlarına kadar sindirmişti2.

XX. yüzyılın başına kadar orduda hareket kabiliyetini hayvanlar sağlamaktaydı.


Ordunun hareket kabiliyeti savaşın kazanılmasında çok büyük önem taşımaktadır.

1
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi Yay., İstanbul, 1993, s. 269.
2
Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, TDAV Yay., Ankara, 1988, s. 661.

1
Türkler at üzerinde rahatça hareket edebilen, ok, mızrak, kullanmada son derece
maharetli bir kavim olarak bilinir. Çin kaynakları, Çin’in M.Ö. V. yüzyılda ordusunda
atlı birlikler oluşturmayı Türklerden öğrendiklerini kabul etmektedir. Ordunun silahları
ise, diğer bütün ülkelerde olduğu gibi ateşli silahlar icad edilmeden önce, yakın
muharebe silahları olarak bilinen kılıç, ok ve mızraktı. Eski Türk ordusunda en büyük
askeri birlik 10 bin kişilik kuvvet idi. Bu birliğe tümen adı veriliyordu. Ordunun tümü
24 tümenden meydana geliyordu. Tümenler 1000’lere, 100’lere, 10’lara ayrılmış ve
başlarına binbaşı, yüzbaşı, onbaşı komutan olarak atanmıştı. Bu askeri teşkilatın ilk defa
Asya Hun İmparatoru Mete Han devrinde M.Ö.209-174 uygulandığı tespit edilmiştir3.
Aralıksız devam eden muharebeler Hunlar’da en iyi okul hizmetini görmüş ve böyle bir
askeri eğitim ile bunun devamlı uygulamaları Türk atlı topluluklarının harp taktiklerini
mükemmeliyete ulaştırmıştır.

W
Hunlar’da askerliği meslek olarak seçen profesyonel Türk askerleri de vardı.
Büyük akınlarda, özellikle Çin’e karşı yapılan büyük seferlerde; boyların yanında
IE
eyaletlerden gelen ordu birlikleri de savaşa katılıyorlardı. Bu daimi ordu, görevlerine
göre dört gruba ayrılıyordu: Kağanın özel muhafızları, kağanın muhafız tümeni, sınır ve
EV
garnizon tümenleri, şehirlerin asayişi ve korunması ile görevli garnizonlar. Türk
hükümdarlarının etrafında bulunan özel muhafızlar, Türk tarihinde her zaman önemli
bir rol oynamışlardır. Göktürkler tarafından eren, olarak adlandırılan bu muhafızlar için,
daha sonraki Türk devletlerinde alp deyimi kullanılmıştır. Söz konusu muhafızlar
PR

sıradan askerler olmayıp, bunlar büyük generaller ile devletin idarecisi olan
kurmaylardı.

Orta Asya Türk devletlerinde şehirlerin korunması ve asayişle görevli


garnizonlar mevcuttu. Garnizon birliklerine Şad ve Tudun adı verilen soylu kişiler
komuta ediyorlardı. Bunların haricinde, Türk devleti içerisinde boy ve bölge orduları da
vardı. Türk hakimiyetine giren boyların başlarında kendi reisleri bulunmakla birlikte;
hükümdar tarafından bir de Şad unvanı taşıyan askeri komutan tayin ediliyordu4.

Orta Asya'da kurulan Türk devletlerinde askeri teşkilât bir süreklilik arz eder.
Hunlar’da görülen ordu düzeni çok küçük farklılıklarla diğer Türk devletlerinde de

3
İ. Kafesoğlu, a.g.e., s. 270.
4
B. Ögel, a.g.e., s. 664.

2
vardır. Hunlar’daki 24’lü ordu düzeni aynı şekilde Oğuzlar’da karşımıza çıkmaktadır.
İlk Müslüman Türk devleti olarak kabul edilen Karahanlı Devleti’nin ordu teşkilatı,
İslamiyet öncesi Türk devletlerinin ordu teşkilatına büyük ölçüde benzerlik
göstermektedir. Karahanlı ordusu başlıca şu dört unsurdan meydana geliyordu. Saray
muhafızları, hassa ordusu, hanedan mensupları ile devlet adamlarının kuvvetleri,
devlete bağlı Türk gruplara mensup kuvvetler şeklindeydi. Saray muhafızlarının başlıca
vazifesi, hükümdarı ve sarayını korumaktı. Hassa ordusu ise, hükümdarın şahsına bağlı
özel bir ordu idi. Devletin belli bölge veya vilâyetlerini idare etmekle görevlendirilmiş
hanedan mensuplarının, kendi emirleri altında orduları vardı. Her hanedan üyesi
savaşlara kendi ordularıyla katılıyordu. Bunların dışında; Karahanlı Devleti sınırları
içinde yaşayan Çiğil, Karluk ve Uğrak gibi Türk boyları de Karahanlı ordusuna askeri
birlikler veriyorlardı5.

W
1040 yılında kurulan Selçuklular, Orta çağın, en büyük askeri gücünü meydana
getirmiştir. Daha sonraki Türk devletlerine örnek teşkil eden Selçuklu ordusu; çeşitli
IE
milletlerden seçme suretiyle alınarak özel saray eğitimi ile yetiştirilmiş, tören ve teşrifat
kurallarını bilen ve doğrudan doğruya hükümdarın emrinde bulunan Gulaman-ı saray,
EV
seçkin kumandanların emir komutasında her an harekete hazır bekleyen hassa ordusu,
melik, vali ve vezir gibi ileri gelen devlet adamlarının askerleri ve devlete bağlı
hükümetlerin kuvvetlerinden oluşuyordu6. Kuruluşundan itibaren yerleşik bir devlet
olma özelliği gösteren Selçuklular, Karahanlı ve Gazneliler’de uygulanan gulâm
PR

sistemini benimsemişti. Bu sisteme göre, satın alınan Hıristiyan çocukları ve ailelerinin


rızasıyla verilen Türk çocukları saraya alınıp, genel bilgi, saray adabı ve askerlik eğitimi
gördükten sonra hükümdarın muhafız kıtasına katılıyorlardı. Daimi asker olan
gulâmlar, seçkin komutanlar nezaretinde eğitimlerine devam ediyorlar ve dört ayda bir
maaş alıyorlardı. Selçuklu tarihinde birçok ünlü şahsiyet bu sisteme göre yetişmiştir.
Hükümdarla birlikte savaşa katılan, isyanları bastırmakla görevlendirilen Hassa ordusu
da maaşlı idi. Ayrıca imparatorluğun her tarafına dağılmış, kendilerine ayrılan ikta
arazilerinden geçimini sağlayan; fakat, her an sefere hazır vaziyette bulunan kalabalık
süvari kuvvetleri de vardı. Ancak bunlar kendi iktalarında yaşayan reayadan (çiftçi,
köylü), Büyük Divan’ca belirlenen miktarda vergiden fazlasını alamazlardı. Belirlenen
miktardan fazla vergi alındığı takdirde köylü ve çiftçiler, Büyük Divan’a, hatta

5
Reşat Genç, Karahanlı Devleti Teşkilatı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1981, s. 282.
6
İbrahim Kafesoğlu, Selçuklular, MEB Yay., İstanbul, 1992, s. 97.

3
doğrudan doğruya saraya gidip şikâyet etme hakkına sahiptiler. Selçuklular’ın askeri
teşkilatta yaptıkları en önemli yeniliklerden biri ikta sistemi idi. Bir yandan pek
kalabalık orduların devlete yük olmadan beslenmesini mümkün kılan, bir yandan da
memleketin gelişmiş hale gelmesine yardım eden bu sistem, eski Türk toprak
hukukunun yeni şartlara uydurulmuş şekli idi. Bu sistem, imparatorluğun askeri olduğu
kadar idari ve hukuki en sağlam temellerinden birini teşkil ediyordu7.

Anadolu’da kurulan Türk beylikleri, varisi oldukları Anadolu Selçuklu askeri


teşkilatını yaşatmışlardır. Mısır, Anadolu ve Orta Doğu’da kurulmuş olan İhşitoğulları,
Tulunoğulları, Eyyubiler, Kölemenler, Artuklular, Karakoyunlular, Akkoyunlular gibi
Türk devletlerinde de aynı askeri teşkilatı bazı küçük farklılıklarla görmek mümkündür.
Timur ve Babür İmparatorlukları’nın askeri teşkilatları, diğer Müslüman Türk devletleri

W
askeri teşkilatlarının klasik özelliklerini yansıtmaktaydı. Değişen kurumlar değil,
kullanılan isimler ve orduyu meydana getiren unsurlara verilen önemdir. Orta Asya’da
Hunlar’la birlikte başlayan ordu teşkilatı tarihi seyir içerisinde hemen hemen bütün
IE
Türk devletlerinde bazı küçük farklılıklarla rağmen sürekli devam etmiştir. Yukarıda
görüldüğü gibi Türk ordusunun tarihi Türk’ün tarihi ile yaşıttır. Türkler en küçük insan
EV
topluluklarından en mükemmel toplum düzenine kadar daima bir disiplin atmosferi
içinde bir nevi askerlik şuuruna sahip olarak birbirlerine kenetlenmişler, bu anlayışın en
ileri derecesini de orduların bünyesinde gerçekleştirmeyi bilmişlerdir.
PR

7
Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet, Nakışlar Yay., İstanbul, 1980, s. 69.

4
II. Klasik Dönem Osmanlı Askeri Eğitim Kurumları

A. Acemi Oğlanları Ocağı

Askeri bir yapıya sahip olarak kurulan ve kısa sürede gelişen Osmanlı
İmparatorluğu’nun, beylikten devlete geçiş yıllarında askeri kuvvetleri eli silah tutan atlı
aşiret birliklerinden meydana gelmekte idi. Karşılıklı çatışmalarda ve baskınlarda
başarılı olan bu kuvvetler, uzun süren kuşatmaları sürdüremediklerinden, kalelerin
fethinde güçlüklerle karşılaşıyorlardı. Bu durum, daimi bir ordu kurulmasını zorunlu
kılıyordu. Aşiret kuvvetlerinin yerine sürekli görev yapacak düzenli ordu birliklerinin
kurulması kararlaştırıldı. Buna göre, biner kişilik “Yaya” ve “Müsellem” adı verilen,
süvari birlikleri teşkil edildi. Orhan Bey ve I. Murat’ın saltanatlarının ilk yıllarında

W
yapılan askeri harekâtlarda “Yaya, Müsellem ve Aşiret Kuvvetleri” kullanılmıştır8.

Hızla gelişen fetihler, Osmanlı devlet adamlarını askeri alanda yeni bir girişimde
IE
bulunmaya sevk etti. Savaşlarda esir düşen, askerliğe elverişli Hıristiyanlar bir süre
Türk terbiyesiyle eğitildikten sonra, asker olarak kullanılacaklardı. Esir edilerek alınan
EV
bu çocuklara pencik oğlanı, gittikleri okullara göre de acemi oğlanları ve iç oğlanları
ismi verilmiştir. Acemi Ocağı adı verilen bu askeri eğitim merkezi ilk defa Gelibolu’da
kurulmuştur. Gelibolu Acemi Ocağı sekiz bölükten meydana gelmekteydi. İstanbul’un
fethinden sonra Gelibolu Ocağı, Anadolu sahili ile Gelibolu arasında hizmet edecek
PR

acemilere tahsis edilmişti. Daha sonraları, Gelibolu Ocağı yerine İstanbul Ocağı
kullanılmaya başlandı. İlk esirler doğrudan doğruya bu ocağa alınarak, bir akçe
gündelik ile Gelibolu, Çardak ve Lapseki arasında işleyen nakil vasıtalarında hizmet
görüyor ve sonrasında Yeniçeri Ocağına alınıyorlardı. Fakat, Hıristiyan esirlerin fırsat
buldukça kaçmaları, bu usulün değiştirilmesine neden oldu. Yeni uygulamaya göre,
savaşlarda esir olan küçük yaştaki Hıristiyanlar (8-12 yaş) önce Anadolu’daki Türk
köylülerinin yanına verilerek az bir ücretle 5-7 yıl hizmet ettiriliyor, burada Türk ve
İslam örf ve adetlerini öğrenip, o hayata uyum sağladıktan sonra, ocağa alınırdı9.

Acemi Ocağı için Osmanlı tebeasından olan Hıristiyan çocukları devşirme


kanunu çerçevesinde alınmaktaydı. Devşirme kanunu, ihtiyaca ve zamanın kurallarına

8
Aydın Taneri, Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuruluş Devri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1981, s. 98.
9
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Kapıkulu Ocakları, TTK Yay., Ankara, 1988, s. 7.

5
göre ortaya çıkan ihtiyaçları karşılacak şekilde oluşturulmuştu. Kanuna göre devşirme
işi şu şekilde gerçekleştirilmekteydi: Devşirmeye tayin edilen memur, eline verilen
fermanla kendisine devşirme mıntıkası olarak gösterilen ancak ve kazalara gidip mahalli
kadıların ve sipahilerin yardımlarıyla kazaları dolaşır ve kilise heyetleri vasıtasıyla
çocuk devşirirdi. Kanun uyarınca bir çocuğu olanın oğlu alınmayarak babasının
hizmetine bırakılır ve birden fazla olanın bir tanesi alınırdı. Alınacak çocuğun soy ve
sopunun belli, iyi bir aileye mensup ve orta boylu olmasına dikkat edilirdi. Kısa boylu,
köse, sanat sahibi olanlar ve şehir kasaba gezerek gözü açılanlar alınmazdı10.

Devşirilen çocuklar sürü denilen yüz, yüzelli, ikiyüz veya daha fazla kişiden
oluşan kafileler hâlinde sürücü denilen devşirme memurlarının ve muhafızların
nezaretinde hükümet merkezine sevk edilirdi. İstanbul’a getirilen devşirme çocuklar

W
ancak muayene edildikten sonra kendilerine Acemi oğlanı ismi verilirdi. Yeniçeri
ağasının huzurunda kontrolden geçen devşirmeler eşkal defterlerine kaydedilir ve
sünnet edilirdi. Bunların toplandıkları bölge dışına verilmeleri adetti. Bu sebeple
IE
Rumeli’den devşirilenler Anadolu’ya, Anadolu’dan devşirilenler ise Rumeli’ye
verilirlerdi. Böylece aradaki deniz dolayısıyla kaçmalarına mani olunmaya çalışılırdı.
EV
Acemi Ocağı elemanlarına ulüfe denilen maaş verilirdi. Bunların maaş işleri
yeniçerilerin maaş işleri gibi görülürdü. Acemilere bir, iki veya iki buçuk akça yevmiye
verilirdi. Bunun haricinde adet-i zerpul adıyla papuç akçası alırlardı. Acemi oğlanlarına
bundan başka senede iki kat elbise ile Fatih Sultan Mehmet devrinden itibaren
PR

kıdemlilerine kaputluk, yağmurluk ve şalvarlık çuha ile sarı veya kırmızı renkte iki adet
gömlek tahsis edilirdi. Değişik hizmetlerde bulunan acemilerin Yeniçeri Ocağına kayıt
ve kabullerine “Çıkma”veya “Kapıya Çıkma” adı verilirdi. Bunların kapıya çıkmaları
her zaman uyulmamakla birlikte sekiz yıldı. Bu süresi dolan acemi oğlanlarının isimleri
İstanbul ağası tafından düzenlenen defterlere kaydedilir ve Yeniçeri ağasına sunulurdu.
Acemiler kapıya çıkarlarken ikişer akça ulüfe ile defterlere kaydedilirlerdi. Kapıya yeni
çıkmış olanlara ise düzen akçası ismiyle ikişer altın verilmesi kanundu. Acemi
Ocağından Yeniçeri Ocağına geçenler odalara ayrılır, bir kısmı Bostancı Ocağına ve
diğer hizmetlere verilirlerdi. 11

10
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt I, TTK Yay., Ankara, 1994, s. 510.
11
Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK Yay., Ankara, 1991,
s. 40.

6
Acemi oğlanları içinde Bosnalı Müslümanlardan Poturoğulları denilen devşirme
çocukları hiçbir yere sevk edilmeden doğrudan doğruya saray hizmetine alınırlardı.
Yine Bosna’dan devşirilen Hıristiyan çocuklarından kabiliyetli olanlar da doğruca saray
adayı olarak ayrılırlardı. Sokullu Mehmet Paşa bunlardandır. Saraya alınacak acemiler
için XVIII. asrın ilk yarısına kadar Devşirme Kanunu’nun uygulandığı görülür. Fakat
Acemi Ocağı Nizamı bozulmuş, Yeniçeri ve diğer ocaklara Müslümanlar da alınmaya
başlanmıştır. Bununla beraber Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına kadar İstanbul’da
Acemi Ocağı ile Acemi ağalar mevcut idi.12 Acemi Oğlanları Ocakları 1826 yılında
Yeniçeri Ocağı ile birlikte kaldırılmıştır.

B. Yeniçeri Ocakları

W
Yeniçeriler Osmanlı ordusunun daimi ve hazineden maaş alan kapıkulu askerleri
sınıfının en önemli sınıfıydı. Yeniçeri Ocağı, padişahın özel kuvveti olup, seferde onun
emir-komutası altında bulunurdu. Teşkil edildiği devirlerde uc beylerine karşı padişahın
IE
merkezi otoritesini de temsil eden yeniçeriler, sonradan eyalet kuvvetlerine karşı da bu
otoriteyi devam ettirdiler. Zaman zaman devlet otoritesinede karşı çıkan yeniçeriler
EV
padişahların tahttan indirilişi ve cüluslarda başlıca unsur olarak görülmüştür. Osmanlı
Devleti’nde başlayan yozlaşma bu askeri sınıfı da etkisi altına almış, savaşma
kabiliyetini kaybeden Ocak zararlı bir topluluk haline gelmiştir. Nitekim Yeniçeri
Ocağı, Vaka-i Hayriye’ye (1826) kadar İstanbul’da meydana gelen bir çok isyana
PR

katılmıştır13.

Osmanlı ordusuna subay yetiştiren kaynaklardan biri olan Yeniçeri Ocağı,


Sultan I. Murad zamanında, 1363 yılında kurulmuştur. Devşirme sistemine dayanan bu
ocak, Balkanlar’daki gelişmeler göz önüne alınarak, devamlı ve disiplinli bir yaya
birliğinin bulunması düşüncesinden doğmuştur. Yeniçeri Ocağının esasını teşkil eden
Hıristiyan çocuklarının devşirilip asker olarak yetiştirilmesi, tarihte ilk defa Osmanlılar
tarafından gerçekleştirilmiştir.

Acemi Oğlanları Ocaklarından iyi ve orta derece ile mezun olanlar ve başarısız
sayılanlar er olarak sipahi bölüklerine gönderilirlerdi. Bunlar görevlerine bağlılıkları ve

12
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Acemi Ocağı”, İ.A., Cilt I, MEB Yay., İstanbul, 1988, s. 117-118.
13
Mücteba İlgürel, “Yeniçeriler”, İ.A., Cilt XIII, MEB Yay., İstanbul, 1988, s. 385.

7
savaşlarda gösterdikleri başarılara göre subay olurlardı. Hatta ordunun, yüksek komuta
heyetine dahi geçebilme şansları vardı14.

Yeniçeri Ocağı XV. yüzyıl ortalarına kadar “Yaya Bölükleri” (Cemaat) denilen
bir sınıftan ibaret iken, 1451’de sekbanların da katılmasıyla iki sınıf olmuş, sonraki
tarihlerde “Ağa Bölükleri” denilen üçüncü bir sınıf daha oluşturulmuştur. Başlangıçta
her sınıfta bir bölük varken, zamanla bunların sayısı da artmış ve her bölük için “Orta”
tabiri kullanılmaya başlamıştır. Yaya bölükleri yavaş yavaş artarak yüz bir bölüğe kadar
çıkmıştır. Sekban bölükleride otuz dört bölükten meydana gelmekteydi. Her bölüğün
kendilerine özgü oda denilen kışlaları, mutfakları ve nişan denilen kışla alametleri vardı.
Yaya bölüklerinde çorbacı adında bir bölük komutanları bulunuyordu. Sekban ve ağa
bölüklerinde bu komutana bölükbaşı denmekteydi. Bundan başka bölüklerin kethüda,

W
odabaşı, vekilharç, bayraktar, başeski denilen diğer subayları bulunmaktaydı.

Yeniçeri Ocağının en büyük komutanı yeniçeri ağası olup, ondan sonra


IE
sekbanbaşı gelirdi. Bölük kethüdası veya kul kethüdası, zağarcıbaşı, sansoncubaşı,
turnabaşı, başçavuş ve muhzır ağa kıdem sırasıyla ocak büyük ağalarından idiler. Bir de
EV
yeniçeri ağası ve sekbanbaşıdan sonra ocakta en itibarlı olarak yeniçeri efendisi denilen
yeniçeri ocağı katibi vardı. Bu maiyetindeki bir kalem heyeti ile ocak defterini tutup
personel kaydı ve maaş işlerine bakardı. Bunun tâyin ve azli vezir-i âzama aitti.
Yeniçeriler, ülufe denilen maaşlarını üç ayda bir alırlardı. Her bölüğe ait olarak deri
PR

keseler içinde hazırlanan maaşın Salı günü verilmesi kanundu. Maaşlar, Padişah
nezaretinde büyük bir törenle verilirdi. Maaş arabi ayı denilen hicri senenin ayları
üzerinden verilirdi. Yeniçeriler başlarına gazi serpuşu olan ve Türklerin uc bölgelerde
iken kendilerini halktan ayırt etmek için başlarına giydikleri börk adı verilen beyaz
keçeden yapılmış başlık giyerlerdi. Börkün arkasında yatırtma denilen omuza kadar
inen parça yeniçerinin ensesini ve kısmen sırtını örterdi. Yeniçeriler börklerini eğri ve
subayları düz giyerdi. Subayların börklerinin başa giyilecek yeri sırma işlemeli olup
buna üsküf derlerdi. Yeniçerilerin yemekleri bölük mutfaklarında pişerdi. Yemek
masrafları her hafta yeniçerilerden toplanan para ile temin edilirdi. Her bölüğün
aşçıbaşısı vardı. Mutfak aynı zamanda tevkifhane olarak da kullanılmaktaydı. Yeniçeri
Ocağında ilk dönemlerde ok eğitimi, daha sonraları tüfek atış eğitimi için talimhane

14
İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, TTK Yay., Ankara, 1994, s. 100.

8
bulunmaktaydı. Burada talim yapılır iyi bir savaşçı olmaları sağlanırdı.Yeniçeriler XIV.
yüzyılın son yarısıyla XV. yüzyılın ilk yarısında ok, yay, kılıç, kalkan, kargı, bıçak gibi
harp aletleri kullanırlardı. Savaşta siper kazmak için kendilerine kazma kürek de
verilirdi15.

Divan toplantılarında divanın güvenliği için yeniçerilerden bir kısmı nöbetle


divana gelirdi. Divan toplantısının sonuna doğru nöbetçilere saray mutfağından çorba
verildikten sonra kışlalarına dönerlerdi. Padişahların cülus denilen hükümdarlık tahtına
oturuşlarında kapıkulu ocaklarına cülus bahşisi ismiyle bir ikramiye verildiği gibi
hükümdarın ilk seferinde de yine bunlara sefer bahşişi denilen bir para verilmesi de
kanundu. Yeniçerilerin bölüklerinde ayrı ayrı yardım sandıkları vardı. İhtiyacı olan bu
sandıktan para kullanabilmekteydi.

W
Osmanlı padişahı bizzat sefere çıktığı zaman yeniçerilerin hepsi birlikte gider,
yalnız hasta olanlar ile kışlaların emniyeti için korucu adı verilen muhafızlar bırakılırdı.
IE
Padişahın kendisi sefere gitmeyip yeniçeri göndermek gerekirse ihtiyaç oranında
ocaktaki büyük subayların komutasında yeniçeri sevkedilebilirdi.Yeniçeri ağası mutlak
EV
surette padişahla birlikte sefere giderdi. Savaş zamnında ordunun merkez cephesinde
bulunan yeniçerilerin önlerinde topçular ve onların önlerinde de azap denilen hafif yaya
askerleri bulunurdu.
PR

Yeniçeri Ocağının en büyük komutanı olan Yeniçeri ağasının başkanlığı altında


belirli günlerde ocak ağalarının katılımıyla ağa divanı kurulur ve burada ocağa ait işler
görüşülürdü. Ocak katibi yani yeniçeri efendisi bu divanın üyelerindendi. Yeniçeri
Ocağından biri terfi ederse ya kapıkulu süvari bölüklerinden yukarı ve orta bölüklere
verilir veya tımarlı sipahi olarak çıkarılırdı. Kapıkulu süvarisi olanlara hükümet
tarafından okluk, eğer bedeli ve bir de hayvan verilmesi kanundu.16

XVII. yüzyıl başlarına kadar yeniçerilerin evlenmeleri yasaktı. İkinci bir işle
uğraşamazlar, kışla dışına da çıkamazlardı. Devşirmelerin dışındaki kişilerden de ocağa
girmek mümkün değildi.

15
İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt I, TTK Yay, Ankara, 1994, s. 510.
16
İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 513.

9
III. Murad’ın kuraldışı olarak, oğlunun sünnet düğünündeki oyuncuları
ödüllendirmek amacıyla, ocağa kaydettirmesi (1582), Yeniçerilerin yavaş yavaş
bozulmasına sebep olmuştur. Başlangıçta belirli kuralları olan ve devşirmelerin dışında
kimsenin giremediği ocak; rüşvet, torpil ve iltimaslıların, devletten maaş almak için
girdiği bir kurum niteliğine dönüşmüştür. Bu durum, daha sonraları Yeniçerilerin,
başıboş, söz dinlemez, diledikleri gibi hareket eden bir hale gelmelerine neden
olmuştur. Hatta önceleri yeniçeriler arasında geçerli olan “Ocak, devlet için vardır”
anlayışı daha sonraları “Devlet, ocak için vardır” şekline dönüşmüştür. Ocağı bu
durumdan kurtarmak için faaliyete geçenlere karşı Yeniçeriler sık sık başkaldırdıkları
gibi, dilediklerini başa getirmeye kendilerine dağıtılan maaşların yetersiz olduğunu
söyleyerek isyanlar çıkartmaya başlamışlardır. Barış döneminde diledikleri gibi
yaşadıkları için, eğitim ve disiplinden yoksun kalmışlar, savaşlarda üst üste yenilgiler

W
almaya başlamışlardır. Deftere kayıtlı olan yeniçerilerin çoğu ikinci bir işle uğraştığı
için savaşa katılanların sayısı giderek düşmüştür.17
IE
Tüm olumsuzluklara rağmen, Yeniçeri Ocağı, Padişah II. Mahmud’a kadar ne
ıslah edilebilmiş, ne de ortadan kaldırılabilmiştir. Yenilikçi ve cesareti ile tanınan Sultan
EV
II. Mahmud, nihayet bu ocağa 15 Haziran 1826 yılında son vermiştir. Osmanlı
tarihlerinde bu hadise Vaka-i Hayriyye olarak adlandırılmıştır.18

C. Enderun Mektebi
PR

Enderun Mektebi, saray-i hümayunda Enderun ile dış saraylardan Edirne,


Galata, İbrahim Paşa ve İskender Çelebi saraylarında faaliyette bulunan eğitim
kurumlarına verilen addır. Enderun Mektebi, Osmanlı Devleti’nde ileri bir eğitim
kurumudur. Saray-ı hümayunda Enderun ile dış saraylarda (Edirne Sarayı, Galatasarayı,
İbrahim Paşa Sarayı ve İskender Çelebi Sarayı) faaliyette bulunan bu eğitim kurumunun
öğrencileri devşirme çocuklardı. Enderun mekteplerinin en eskisi Edirne Sarayı, en kısa
ömürlüsü İskender Çelebi Sarayı, en uzun ömürlüsü ise evrim geçirerek bugüne kadar
gelen Galatasaraydır.

17
Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Cilt IX, Ötüken Yay., İstanbul, 1978, s. 328.
18
Y. Halaçoğlu, a.g.e., s. 44.

10
Enderun Mektebinin ilkini Sultan I. Murad, Edirne’de ilk yaptırdığı sarayda iç
oğlanlarının yetiştirilmesi için bir bölüm olarak kurdurmuştu. İstanbul'un fethinden
sonra sarayın yeni hükümet merkezine taşınması üzerine tamamen acemi oğlanlarına
bırakılan bu saray, Kavak Meydanı’nda idi. 1675’e kadar faaliyet gösteren Edirne
Enderun Mektebi kapandıktan sonra, Musahip Mustafa Paşa tarafından satın alınmış, bir
süre sonra ise Hatice Sultan’a verilerek onun adı ile tanınmıştır. Tanzimatı izleyen
yıllarda askeri idadi olmuş, bugün ise askerlik dairesi binası haline getirilmiştir.

Enderun Mekteplerinden en kısa ömürlüsü olan İskender Çelebi Sarayıdır.


Kanunî Sultan Süleyman devrinin bu tanınmış defterdarının eğitim ve öğretim
alanlarındaki başarılı gayretleriyle sarayı da kısa bir süre için Enderun Mektepleri
arasına katılmıştır. İstanbul’da 1675’e kadar fiilen faaliyette bulunan Enderun

W
Mekteplerinden biri de İbrahim Paşa Sarayıdır. Sultan II. Bayezid tarafından kurulan,
1675’te kapatılmış ise de, 1715’te Sadrazam Şehit Ali Paşa tarafından tekrar açılan,
Sultan II. Mahmut zamanında modernize edilen Galatasatay ile birlikte Saray-i Cedîd-i
IE
Âmirede meydana getirilen Enderun-i Hümayun ile Enderun Mektepleri
tamamlanmaktadır. Enderun Mekteplerinden Galatasaray ile Saray-ı Hümayundaki
EV
Enderun Mektebi hariç, ötekiler faaliyetlerine 1675 tarihinde son vermişlerdir19.

Enderun Mektebi, Hıristiyan tebeadan alınan yetenekli çocukları (Devşirmeler)


iyi, güvenilir devlet adamı ve asker yapma, sanatkar ruhlu olanların yeteneklerini
PR

geliştirme amacıyla kurulmuştur. Diğer bir deyişle, saray hizmetleri için görgülü ve
bilgili adam yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Zamanın siyasal bilgileri yanında harp
sanatının da verildiği bir yüksek okul durumundadır. Osmanlı Devleti’nin yüksek idari
ve askeri memuriyetleri için eleman hazırlayan kaynaklardan birisiydi20.

Devşirme usulü ile alınan Hıristiyan ailenin çocuğunu, Türkçe’yi, Türk hayatını
ve kültürünü Anadolu’da Türk aileleri yanında öğrendikten sonra, Acemi Oğlanları
Ocağına alınır. Orada da askeri eğitimden geçirilirdi. Burada yapılan bir seçme-
inceleme sonunda Enderun Mektebine alınırdı.

19
İsmet Parmaksızoğlu, “Enderun Mektebi”, T.A., Cilt XV, MEB Yay., İstanbul, 1971, s. 193.
20
Osman Nuri Ergin, Türkiye’de Maarif Tarihi, Cilt V, Osmanbey Matbaası, İstanbul, 1977, s. 8.

11
İlk zamanlarda Enderun Mektebine Türkler giremez, yalnız devşirmeler ve
yabancılar alınırdı. Bununla birlikte, rehine olarak İstanbul’a getirilen hükümdar
çocukları da bu okulda eğitim görürlerdi. Bunlar arasında, Boğdan Voyvodası Dimitri
Kandemiroğlu ve Arnavut Prensi Jorj Kastoryoti bulunmaktadır. Bunlardan başka
Padişahın bizzat beğenerek buraya aldığı seyyah Evliya Çelebi gibi seçkin ve zeki
çocuklar da bulunuyordu21. Osmanlılar’da, devşirme usulünün bozulmaya başlamasıyla
birlikte bu okula, yüksek tabaka ve devlet ileri gelenlerinin çocukları da alınmaya
başlandı. Böylece Enderun’a öğrenci almada ehliyet ve kabiliyet değil, iltimas rol
oynamaya başladı. Enderun mektebinde öğrenciler (iç oğlanları) üç alanda yetiştirilirdi.

1. Saray hizmetlerini fiilen yaparak, saray işlerini öğrenmek (Saray ve protokol


işleri, görgü kuralları).

W
2. Aldığı islami ve diğer derslerle bilgi ve görgüsünü geliştirmek (Türkçe,
Arapça, Farsça, İslam Kültürü, Edebiyat, Tarih, Matematik).
IE
3. Beden eğitimi yapmak ve yeteneğini gösterebileceği bir sanatı en iyi biçimde
EV
öğrenmek (Güzel yazı, ok, cirit atma, ata binme, güreş, musiki, hattatlık, resim,
minyatür, şiir gibi).

Enderun aşağıdan yukarıya doğru yükselen yedi odadan meydana gelmekteydi.


PR

Öğrenciler sıra ile her odanın gereklerini yerine getirirlerdi. Her odanın eğitimi 1-2 yıl
sürerdi. Bu odalar: “Büyük ve küçük odalar, Doğancılar odası, Seferli oda, Kiler odası,
Hazine odası, Has oda” şeklinde sıralanmakta olup hizmetleri şu şekilde idi22.

Küçük ve Büyük Odalar : Asıl işi okuma yazma öğretmek olan bu iki oda,
ortaokul seviyesinde sayılabilir. Askeri eğitim ve öğretim burada başlar, dersler
uygulamalı olarak yapılırdı. Ayrıca bu odalar, öteki odalara çıkmak için öğrenci
hazırlardı.

Doğancılar Odası: Padişahın avda kullandığı doğanlara bakardı.

21
Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu, Uzman Yay., Ankara, 1987, s. 16.
22
Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, AÜEBF Yay., Ankara, 1989, s. 82.

12
Seferli Oda: Padişahın çamaşır hizmetlerine bakar, sipahi bölüklerine öğrenci
hazırlar, yüksek öğretimi tamamlama sınıfını oluştururdu.

Kiler Odası: Sarayın yiyecek hizmetlerine bakar, sipahi bölüklerine öğrenci


hazırlardı. Bu oda da yüksek öğrenim tamamlama sınıfını oluşturmaktaydı.

Hazine Odası: Hazine ve padişahın değerli eşyalarına bakar, müteferrika,


çeşnigir, sipahi hazırlardı. Yüksek öğretimin ihtisas sınıfını oluştururdu.

Has Oda: Padişahın en yakın hizmetlerinde bulunan, en yüksek derecedeki iç


oğlanlarından oluşan odaydı. Müteferrika, Çeşnigir ve Sancak Bey’i hazırlar, yüksek
öğretimin ihtisas sınıfını oluştururdu.

W
Enderun Mekteplerinde ilk müfredat programı Kur'an-ı Kerim, ilm-i hal, tecvit
gibi sadece dini bilgileri öğreten derslerle sınırlı idi. Sultan II. Murat zamanında
IE
müfredat programlarında bir gelişme olmuş, tefsir, hadis, fıkıh, feraiz, şiir ve inşa,
musiki, heyet, hendese, coğrafya, ilm-i kelâm, mantık, meânî, bedi ve beyan ile hikmet
EV
de dersler arasına katılmıştı. Fatih devrinde esas itibariyle İstanbul’a taşınan Enderun
Mektepleri, Sultan II. Bayezid devrinde büyük itibar görmüş ve buradan yetişenler
müezzinbaşılık, berberbaşıhk, tüfekçibaşılık, başlalalık görevleri ile işe başlatılıp üzengi
ağalıklarına kadar yükselme ve oradan birûn hizmetlerine geçerek sadrazamlığa kadar
PR

ilerleme ve Osmanlı Devleti’ni yönetme imkânlarına kavuşturulmuştu. II. Bayezid


devrinde Enderun Mektebinde öğretim genellikle Kur’an-ı Kerim, Arapça, Farsça ve
akait derslerine dayanılmış, ancak, bunun yanında her iç oğlanının kabiliyeti ayrı ayrı
ölçülerek aşçılık veya kunduracılıktan müzehhipliğe ve müsavvirliğe kadar ne çeşit
zanaat, sanat ve fen varsa, ona göre eğitilmesi prensibinden hareketle Enderun
Mekteplerinin bulundukları saraylar, birer akademi haline getirilmişti.

Dersler dışında ata binmek, iyi silâh kullanmak isteyenler cündîbaşı ağanın
tavsiyesine göre lokmacı veya bamyacı takımlarından birine yazılarak burada iyi bir
silahşor olarak yetişirler, güzel yazı, cilt sanatı, tezhip, tasvir, mimari gibi sanata merak
edenler, musiki, şiir, edebiyat ve tıp, matematik, hendese gibi bilimlere ilgi duyanlar da
ilgilendikleri alanlarda sarayda görevli bilginlere veya ehl-i hıref-i hassa üstatlarına
devam ederlerdi. Bunlar için hükümetçe zamanın en büyük sanatkârları ve bilim

13
adamları görevlendirilir, saray-i hümayun hocaları unvanını alan bu üstatlar haftada bir
kere genellikle salı, çarşamba ve cumartesi günleri Enderun Mekteplerine gelirler,
gelişlerinde dört öğrenci kollarına girerek ve eteklerinden tutarak öğretmenlerini
karşılarlar ve kendi koğuş, dershane, meşkhane ve atelyelerine götürerek onlara yiyecek
ve içecek ikram ettikten sonra, o günkü konuyu işlemeye başlarlardı. İç oğlanları,
aldıkları bu dersle yetinmezler, kendilerinden ileri olan eskilerin çevrelerinde 4-6 kişilik
gruplar meydana getirerek kendi kendilerine çalışmalarına devam ederlerdi. Böylece 7 8
yıllık bir eğitim ve öğretimden sonra çoğunlukla iyi bir silahşor ve zamanın kültürünü
bilen bir aydın, bazan da bilgin veya sanatkâr olarak Enderun Mekteplerinden mezun
olurlardı.

Enderun Mekteplerinde eğitim ve öğretim Sultan II. Mahmut devrine kadar bu

W
şekilde devam etmiştir. 1826’dan sonra Yeniçeri Ocağının kaldırılması üzerine nizamî
ordu için yetiştirilmesi gereken küçük ve büyük subayların çoğunun Enderun
Mekteplerinden seçilmesi bu okulu sarsmış, daha sonra batı metotları ile açılan
IE
okulların çoğalması ise, onun öneminin azalmasına sebep olmuştu. Modern eğitimin
gittikçe yerleşmesi ve yayılması karşısında Enderun Mektepleri kendisini koruyabilmek
EV
için medresenin tersine, modern eğitim ilkelerini benimsemekten bir an dahi geri
kalmamıştır. Ancak, şehirde Türk veya ecnebi olmak üzere çeşitli genel kültür
kurumlarının ve meslek okullarının açılması, özellikle bu okuldan çıkanların
Tanzimat’tan önceki devirde olduğu gibi devlet görevlerine atanmalarda üstün
PR

durumlarını kaybetmiş olmaları, onun halk arasında ve özellikle devlet ileri gelenleri
katındaki değerini sarsmış olduğundan kalkınması mümkün olamamış ve 1908
Meşrutiyeti’nin ilânını izleyen günlerde, artık Enderun Mektebi hüviyetini taşımayan
Galatasaray hariç, kapatılmıştır23.

Ordu ve saray görevlilerini yetiştirmek için kurulan Enderun Mektebini,


Osmanlılar’da subay yetiştiren okulların ilki olarak sayabiliriz. 79 Sadrazam, 3
Şeyhülislam, 36 Kaptan-ı Derya ve sayısız önemli görevlerde bulunan devlet adamı
yetiştirmiştir. Bunlar arasında Fatih’in vezirleri; Mahmud ve Gedik Ahmed Paşalar ile
Kanuni’nin vezirleri İbrahim ve Sokullu Mehmet Paşalar, ayrıca Evliya Çelebi gibi ünlü
seyyahlar bulunmaktadır.

23
İ. Parmaksızoğlu, a.g.m., s. 193.

14

Reproduced with permission of copyright owner. Further reproduction prohibited without permission.

You might also like