Professional Documents
Culture Documents
Özel Statülü Bi̇r Anoni̇m Şi̇rket Türü Olarak Türki̇ye Cumhuri̇yet Merkez Bankasi Yüksek Lisans Tezi Şebnem Özbek Uygun OK Önemli
Özel Statülü Bi̇r Anoni̇m Şi̇rket Türü Olarak Türki̇ye Cumhuri̇yet Merkez Bankasi Yüksek Lisans Tezi Şebnem Özbek Uygun OK Önemli
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI
Ankara 2019
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK
Ankara 2019
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... II
GİRİŞ ................................................................................................................................1
I. KONU VE AMAÇ........................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
GENEL OLARAK MERKEZ BANKACILIĞI VE
TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI’NA İLİŞKİN TEMEL
HUKUKİ ÇERÇEVE
I. GENEL OLARAK .......................................................................................................5
II
2. Merkez Bankası’nın İlk Esas Sözleşmesi ............................................................ 38
1. 1211 Sayılı Kanun ile TTK Arasındaki Özel Kanun - Genel Kanun İlişkisi ...... 47
İKİNCİ BÖLÜM
MERKEZ BANKASI’NIN TEMEL YAPISAL ÖZELLİKLERİ
I. UNVANI......................................................................................................................54
B. İçeriği ..................................................................................................................... 64
2. 1211 Sayılı Kanun’da Olmayıp Banka Esas Mukavelesi’nde Yer Alan Hükümler . 66
IV
bb) Sınıf Değişikliği ...................................................................................... 102
cc) Devre İlişkin Kuralların Sınıf Değişikliği Hükmü ile Bağlantısı ............ 104
b) 1211 Sayılı Kanun’daki Yedek Akçelere İlişkin Terminoloji Farklılığı ........ 128
aaa) TTK’dan Daha Yüksek Oranda Birinci Tertip Yedek Akçe Ayrılması . 130
bbb) Birinci Tertip Yedek Akçeler İçin Bir Tavan Tutar Belirlenmemesi 130
e) 1211 Sayılı Kanun’da Yedek Akçeye Eklenen Unsurların Bulunmaması ..... 133
V
4. Kâr Payı Avansı ................................................................................................. 137
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MERKEZ BANKASI’NIN ORGANLARI
I. GENEL OLARAK ...................................................................................................139
VII
cc) Görüşmeler ve Karar Alınması ................................................................ 205
VIII
b) Yönetimin Devri Kavramı .............................................................................. 226
bb) Yönetim Kurulu Tarafından Kabul Edilen Bir İç Yönerge ..................... 231
cc) Devre Konu Görev ve Yetkilerin Devir Yasağı Kapsamına Girmemesi . 234
IX
a) Toplantılara Katılma Hakkı ............................................................................ 246
X
a) Denetleme Kurulu’nun Oluşumu - Üyelerin Sayısı, Gerekli Nitelikleri ve
SONUÇ .........................................................................................................................271
KAYNAKÇA................................................................................................................285
ABSTRACT .................................................................................................................303
XI
KISALTMALAR
bkz. : Bakınız
C. : Cilt
c. : Cümle
Çev. : Çeviren
Derl. : Derleyen
dn. : dipnot
Ed. : Edited by
m. : madde
Nr. : Number/Numara
örn. : Örneğin
s. : Sayfa
S. : Sayı
T. : Tarih
TL : Türk Lirası
vb. : ve benzeri
vd. : ve devamı
Y. : Yıl
XIII
GİRİŞ
I. KONU VE AMAÇ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası1, “11 Haziran 1930 tarihli ve 1715 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu”2 ile anonim şirket olarak kurulmuş ve
buna uygun olarak örgütlenmiştir. Banka’nın bu yapısı ikinci kuruluş kanunu olan “14
Ocak 1970 tarihli ve 1211 sayılı Kanun”da3 da korunmuştur. Anonim şirket olmasının
bir gereği ve sonucu olarak Merkez Bankası da belirlenmiş bir sermaye ile kurulmuştur;
bir esas sözleşmesi, pay sahipleri vardır. Organları da, ticaret hukukunda anonim şirketler
için kanunen zorunlu olan organ yapısı dikkate alınarak belirlenmiştir. Buna göre diğer
anonim şirketlerde olduğu gibi Banka’nın da Genel Kurulu ve yönetim kuruluna karşılık
Diğer yandan, bir “merkez bankası” olması dolayısıyla Banka’ya çeşitli kamusal
görevler yüklenmiş, kamu hukuku alanına özgü yetkiler tanınmıştır. Üstelik bu özgün ve
1
Çalışmanın devamında yerine göre, tam unvanıyla veya “Merkez Bankası”, “Banka” ya
da “TCMB” olarak anılacaktır.
2
RG, T. 30 Haziran 1930, S. 1533. Çalışmanın devamında “1715 sayılı Kanun” olarak
anılacaktır.
3
RG, T. 26 Ocak 1970, S. 13409. Çalışmanın devamında “1211 sayılı Kanun” olarak
anılacaktır.
1
doğrultuda Banka, “finansal sistemde istikrarı sağlayıcı, para ve döviz piyasaları ile ilgili
basma ve ihraç yetkisi” münhasıran Merkez Bankası’na aittir. Banka’nın bir diğer görevi
de “döviz kuru rejimini Hükûmet ile birlikte belirlemek ve uygulamak”tır. “Ülke altın ve
kısmı kamu hukuku, daha somut bir ifadeyle idare hukuku karakterlidir; “tek yanlı hukuki
Bankası birçok uygulaması bakımından bir idare hukuku süjesidir. Görülmektedir ki,
bir anonim şirket olarak sınıflandırılması sonucuna götüren kendine özgü (sui generis)
Bankası’nın bir anonim şirket olarak nitelendirilmesinin ve 1211 sayılı Kanun’da hüküm
bulunmayan hallerde anonim şirketler hukukuna tâbi kılınmasının sonuçları bir anlamda
ihmal edilmiştir. Oysa Merkez Bankası, konunun salt ticaret hukuku boyutuyla da
da özellikle Banka’nın özel statülü bir anonim şirket oluşuna temel teşkil eden yönleri
2
üzerinde durmayı amaçlamaktadır. Merkez Bankası’nın hukuki yapısı tartışmasına ise
ifadeyle, çalışmanın konusu idare hukuku süjesi Merkez Bankası değil, anonim şirket
Ardından Merkez Bankası’nın hukuki yapısı hakkında bilgi verilmekte ve daha sonra da
çalışmanın konusu açısından özellikle “özel kanunla kurulan bir anonim şirket” olan
Merkez Bankası’nın kendi mevzuatının “13 Ocak 2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret
yetkileri ticaret hukuku kuralları ışığında ele alınmakta; Merkez Bankası esas
Banka’nın sermayesi ile TTK arasındaki ilişki, sermayenin simgesel niteliği gibi hususlar
4
RG, T. 14 Şubat 2011, S. 27846. Çalışmanın devamında “TTK” olarak anılacaktır.
3
açıklanmakta; Banka’nın pay sahipleri, pay senetlerinin sınıfları, payların devri konuları
değerlendirilmektedir. Bu bölümde son olarak, Banka’nın kâr elde etme amacı taşıyıp
taşımadığı da irdelenerek Merkez Bankası’ndaki kâr dağıtım ve yedek akçe düzeni yine
bağlantılı organları olan “Genel Kurul”, “Yönetim Kurulu” ve “Denetleme Kurulu” ele
has kamusal görev ve yetkileri dolayısıyla sadece Merkez Bankası’na özgü organlar olan
de bütün yönleriyle ele alındıkları genel ve ayrıntılı bir açıklama yapılması değil, TTK
4
BİRİNCİ BÖLÜM
I. GENEL OLARAK
A. Merkez Bankacılığı
role dikkat çekmek amacını taşıdığı açıktır. Gerçekten de günümüzde merkez bankaları,
5
SAMUELSON, Paul Anthony: İktisat, (Çev.: DEMİRGİL, Demir), Ankara, 1970, s.
346.
6
Para politikası kavramı için bkz. örn. LASTRA, Rosa M.: International Financial and
Monetary Law, Second Edition, Oxford, Oxford Universiy Press, 2015, (Anılış: Financial
and Monetary Law), s. 37-38, Lastra, para politikasının, para otoriteleri tarafından para
ve kredi arz ve maliyetlerini etkilemek için gerçekleştirilen işlemleri ifade ettiğini,
genellikle merkez bankası kanunlarında bu kavramın hukuki bir tanımının yapılmadığını,
çoğu merkez bankası kanununda yalnızca bankanın para politikasından sorumlu olduğu
hükme bağlanıp para politikası amaç ve araçlarının belirlenmesiyle yetinildiğini
belirtmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası özelinde de durum böyledir.
7
Buna dair bkz. örn. GIANVITI, François: “The Objectives of Central Banks”,
International Monetary and Financial Law: The Global Crisis, (Ed. GIOVANOLI,
5
dolayısıyla ülke ekonomisinde müstesna ve vazgeçilemez bir görev yerine
kolektif yaşamın en önemli unsurlarından biri olan “para” olduğunu ifade etmektedir.9
Mario/DEVOS, Diego), Oxford, Oxford Universiy Press, 2009, s. 449, 482; ÖÇAL,
Tezer/ÇOLAK, Ö. Faruk: Para Teori ve Politika, İstanbul, Nobel Yayın Dağıtım, 1999,
s. 29.
8
Bu konuda bkz. ZARAKOLU, Avni: Bankacılar İçin Merkez Bankacılığı Bilgisi,
Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1988, s. 1.
9
MONTEAGUDO, Manuel: “Neutrality of Money and Central Bank Independence”,
International Monetary and Financial Law: The Global Crisis, (Ed. GIOVANOLI,
Mario/DEVOS, Diego), Oxford, Oxford Universiy Press, 2009, s. 484.
10
BAKIR, Caner: Merkezdeki Banka, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve
Uluslararası Bir Karşılaştırma, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ağustos
2007, s. 3.
11
Bu nitelendirme için bkz. örn. ALPTÜRK, Nevzat: Merkez Bankacılığı, Ankara,
Türkiye Bankalar Birliği Yayını, Mayıs 1972, s. 14; DİLEYİCİ, Dilek: Parasal
Disiplinin Sağlanmasında “Merkez Bankası Özerkliği” ve Diğer Alternatif Öneriler,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir, 1997, s. 43;
HAWTREY, Ralph George: Merkez Bankacılığında İdare Sanatı, (Çev.: SİNAPLI,
6
“kâr etmek” bulunmadığından12, merkez bankalarının ticari bankacılık faaliyeti yürüten,
Günümüzde esas itibarıyla her ülkenin bir merkez bankası vardır.13 Bu bankaların
görev ve yetkileri mevcut koşullara göre zaman zaman değişkenlik gösterebilmekte14 ise
Mahmut Nedim), Ankara, 1936, s. 3; LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 45 vd.;
TELMAN, Ö. Turgut: Merkez Bankalarının Bağımsızlığı, İstanbul, 1994, s. 31.
12
ALPTÜRK, s. 27; GIANVITI, s. 450; UYGUN, Mehmet Şerif: Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri ve Avrupa Merkez Bankası ile
Karşılaştırılması, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara, 2008,
(Anılış: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri), s. 8.
15
Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 282 (1). maddesi uyarınca ECB ve
Birlik üyesi devletlerin ulusal merkez bankaları, ESCB’yi oluşturur. ESCB ve ECB’nin
görev ve faaliyetlerini Birlik Antlaşmaları ve ESCB ve ECB Statüsü Hakkında 4 No.lu
Protokol hükümlerine uygun olarak yerine getirmeleri öngörülmüştür. Dolayısıyla Birlik
üyesi devletlerin merkez bankalarının görev ve yetkileri bakımından bir yeknesaklık söz
konusudur. Antlaşma ve 4 No.lu Protokol için bkz. https://www.ecb.europa.eu, (About,
Legal Framework), (Erişim Tarihi: 6 Haziran 2019).
Bu konuda Smits de hukuki statüleri ne şekilde olursa olsun, ulusal merkez bankalarının
kanunlarının (özelikle bağımsızlık açısından) Topluluk hukukunun gereklilikleriyle
uyumlu olması gerektiğini belirtmektedir, SMITS, Rene: “Central Bank Independence
and Accountability in the Light of EMU”, International Monetary Law: Issues for the
New Millenium, (Ed. GIOVANOLI, Mario), Oxford, Oxford University Press, 2005,
(Anılış: “Central Bank Independence”), s. 248 vd. Ayrıca, ESCB ve ECB’nin görev ve
yetkilerine ilişkin olarak özellikle merkez bankalarının nihai kredi merci işlevi
bakımından bkz. SMITS, Rene: “European Supervisors in the Credit Crisis: Issues of
Competence and Competition”, International Monetary and Financial Law: The Global
Crisis, (Ed. GIOVANOLI, Mario/DEVOS, Diego), Oxford, Oxford University Press,
2009, (Anılış: “European Supervisors”), s. 308-310.
16
Merkez bankaları yönünden uluslararası işbirliğinin geliştirilmesinde ana merkez
konumundaki BIS’in kuruluşu ile görev ve faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
SABALOT, Deborah: “International Agreements and Supranational Bodies”, Financial
Services Law, (Ed. WALKER, George/PURVES, Robert), Oxford, Oxford University
Press, 2014, s. 168 vd.
17
IMF’nin görev ve faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bkz. SABALOT, s. 160-167.
8
biçimde hemen hemen her ülkede genel kabul gören ve geçerli olan yeknesak merkez
uygulamalara göre merkez bankalarının banknot ihracı dışındaki diğer bazı temel
sağlıklı bir şekilde işlemelerini sağlamak, reeskont ve avans işlemleri yapmak, ülke altın
18
Çoğu merkez bankasının madeni para ihraç görevi bulunmamaktadır. Madeni paralar
genellikle Hazine tarafından ihraç edilmektedir. Banknot ihracının merkez bankalarının
tekelinde oluşu ve madeni paraların diğer bir kuruluş tarafından ihraç edilmesiyle ilgili
olarak bkz. örn. LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 34, dn. 14.
19
YILDIRIM, İlyas: Merkez Bankalarının Bağımsızlığı Sorunu ve Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi, Sakarya,
1997, s. 8.
İktisadi egemenliğin sembolü olan para ihraç imtiyazının merkez bankalarının temel
varlık sebebi olduğuna dair bkz. LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 34.
9
düzenlemek ve denetlemek20, nihai kredi merci olarak bankalara ödünç para vermek21,
20
Ülkemizde 1999 yılından itibaren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) tarafından yerine getirilen bu görev, Fransa, İngiltere, İtalya gibi diğer bazı
ülkelerde merkez bankası tarafından ifa edilmektedir. Küresel finansal krizler sonrasında
ise merkez bankalarının denetim görev ve yetkilerinde de yaklaşım değişiklikleri söz
konusu olmuştur. Günümüzde makro ihtiyatlı denetim ve mikro ihtiyatlı denetim ayrımına
gidildiği; makro ihtiyatlı denetimin, finansal ve ekonomik sistemin bir bütün olarak
güvenliğine ve sistemik risklerin önlenmesine odaklandığı, mikro ihtiyatlı denetimin ise
münferit finansal kuruluşların günlük denetimiyle meşgul olduğu; makro ihtiyatlı
denetimin merkez bankası görev alanı dışına çıkarılan örnekler bulunduğu konusunda
bkz. LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 48-49.
21
Nihai kredi merci (lender of last resort) kavramı için bkz. örn. SMITS: “European
Supervisors”, s. 307-308; LASTRA, Rosa M.: Legal Foundations of International
Monetary Stability, Oxford, Oxford University Press, 2006, (Anılış: International
Monetary Stability), s. 113 vd.
22
Diğer ülke merkez bankalarının kanunlarında öngörülen temel amaçlarına dair örnekler
için bkz. GIANVITI, s. 454-463.
23
TCMB internet sayfasında fiyat istikrarı, “insanların yatırım, tüketim ve tasarrufa
yönelik kararlarında dikkate almaya gerek duymadıkları ölçüde düşük bir enflasyon
oranı” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://tcmb.gov.tr, (Sıkça
Sorulan Sorular, Para Politikası ve Enflasyon Hedeflemesi), (Erişim Tarihi: 5 Haziran
2019). Ayrıca, fiyat istikrarı kavramı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. GIANVITI, s. 465-
474.
10
istikrarın24 sağlanması da dâhil edilmiştir.25 Merkez bankaları finansal sistemi makro
risk yaratıcı unsurları tespit etmek ve para ve döviz piyasalarına ilişkin gerekli
ülkelerde kamu kurumu olmayıp payları özel kişilere ait özel hukuk tüzel kişisi statüsünde
bulunmakta iseler dahi– bu bankaların devletle sıkı ilişkiler içinde olmaları ve “Devlet’in
24
Gianviti, genel kabul görmüş bir tanımı bulunmamakla birlikte geniş anlamda finansal
istikrar kavramının finansal sistemin istikrarı olarak anlaşılabileceğini belirtmektedir.
Ayrıntılı bilgi için bkz. GIANVITI, s. 474 vd. Lastra da merkez bankaları ve düzenleyici
otoriteler için ortak bir amaç niteliğindeki finansal istikrarın genel olarak finansal
sistemin güvenli ve sağlam olması ile ödeme ve mutabakat sistemlerinin istikrarlı
olmasını ifade ettiğini belirtmektedir, LASTRA: International Monetary Stability, s. 302.
Finansal istikrar görevi ve bu kavrama dair tanımlar hakkında ayrıca bkz. BIS, “Central
Bank Governance and Financial Stability”, A Report by A Study Group, (May 2011), s.
32, http://www.bis.org/publ/othp14.pdf, (Erişim Tarihi:15 Eylül 2019).
25
GIANVITI, s. 474. Yaşanan küresel finansal krizler ve bunları izleyen resesyon
nedeniyle finansal istikrar amacına ve büyüme ve istihdamın desteklenmesine daha fazla
önem verildiğine dair bkz. LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 39.
26
Bkz. örn. LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 51; TEKELİ, İlhan/İLKİN,
Selim: Para ve Kredi Sisteminin Oluşumunda Bir Aşama: Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası, Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayını, 1997, s. 1; TELMAN, s.
34; UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 9.
11
B. Merkez Bankalarının Doğuşu
Merkez bankacılığının geçmişi 17. Yüzyıl’a kadar uzanmaktadır. Öyle ki, merkez
genişlemesi nedeniyle ekonomik faaliyetler artmış, buna bağlı olarak da nakit ihtiyacı
belge sahipleri bu belgeleri bankalara iade ederek karşılığı olan değerli madenleri talep
27
ALPTÜRK, s. 13; AKYAZI, Haydar: Merkez Bankacılığı ve Merkez Bankalarının
Bağımsızlığı Sorunu, Türkiye ve ABD Örnek Olayı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Trabzon, 1994, (Anılış: Merkez Bankacılığı), s. 10; MAKİNİST, Zeynep: Merkez
Bankasının Bağımsızlığı Çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Avrupa
Merkez Bankası’nın Karşılaştırılması, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Ankara, 2005, s. 2. Merkez bankalarının ortaya çıkışı konusunda ayrıca bkz.
MONTEAGUDO, s. 491.
28
IŞKIN, Mehmet: Merkez Bankasının Bağımsızlığı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas, 1997, s. 4.
29
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 10; YILDIRIM, s.
5.
12
etmek yerine, ödeme aracı olarak tedavüle koymayı tercih eder hale gelmişlerdir.
da gümüş gibi bir karşılığı bulunmayan belgeleri piyasaya sürmeye ve bunlarla kredi
vermeye başlamıştır.31 1656 yılında ticari banka olarak kurulup, geçirdiği evreler
sonucunda İsveç Merkez Bankası (Sveriges Riksbank) haline gelen bu Banka,32 bazı
İsveç örneğinde olduğu gibi İngiltere’de de altın ya da gümüş gibi bir karşılığı
bulunmayan banknotlar tedavüle konulmuştur. Bazı yazarlara göre de, 1694 yılında bir
anonim şirket olarak kurulan ve emisyon bankası olmanın yanında, diğer bankaların nakit
30
DÖNMEZ, Leman: Çeşitli Ülke Merkez Bankalarının Yapılarının Karşılaştırılması,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 1996, s. 3.
31
KÖKLÜ, Aziz: Makro İktisat, 3. Baskı, Ankara, S Yayınları, 1984, s. 312.
32
İsveç Merkez Bankası’nın internet sayfasında da bu Banka’nın dünyanın en eski
merkez bankası olduğu belirtilmektedir. 2018 yılında Banka’nın kuruluşunun 350.
yıldönümü kutlanmıştır. Daha fazla bilgi için bkz. http://www.riksbank.se, (Erişim
Tarihi: 6 Haziran 2019).
33
KAYLA, Ziya: Merkez Bankası İşlemleri, Ankara, İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi, 1981, s. 5; ZARAKOLU, s. 6.
34
ALPTÜRK, s. 13; AKYAZI: Merkez Bankacılığı, s. 10; IŞKIN, s. 5; TELMAN, s.
32. Bu bağlamda Lastra, İsveç Merkez Bankası’nın daha önce kurulmuş olmasına karşın,
İngiltere Merkez Bankası’nın tüm merkez bankacılığı sorumluluklarını üstlenen ilk banka
olduğuna dikkat çekmektedir, LASTRA: Financial and Monetary Law, s. 31, dn. 5.
13
İsveç ve İngiltere Merkez Bankaları’ndan sonra, 19. Yüzyıl’da ve özellikle 20.
Bankası (Bank of Japan)40, 1893’te İtalya Merkez Bankası (Banca d’Italia)41, 1907’de
35
Bkz. https://www.banque-france.fr/en/banque-de-france/history/institution, (Erişim
Tarihi: 15 Eylül 2019).
36
Bkz. https://www.dnb.nl/en/about-dnb/organisation/history/index.jsp, (Erişim Tarihi:
15 Eylül 2019).
37
Bkz. https://www.oenb.at/en/About-Us/History/1816-1818.html, (Erişim Tarihi: 15
Eylül 2019).
38
Bkz. https://www.norges-bank.no/en/topics/about/History/, (Erişim Tarihi: 15 Eylül
2019).
39
Bkz. https://www.nbb.be/en/about-national-bank, (Erişim Tarihi: 15 Eylül 2019).
40
Bkz. http://www.boj.or.jp/en/about/outline/index.htm/, (Erişim Tarihi: 15 Eylül 2019).
41
Bkz. https://www.bancaditalia.it/chi-siamo/storia/index.html, (Erişim Tarihi: 15 Eylül
2019).
14
İsviçre Merkez Bankası (Swiss National Bank)42 ve 1913’te ABD Merkez Bankası
koşullar içinde her devlet yüksek miktarlarda banknot ihraç etmiş, dünya para sistemi
istikrarını yitirmiştir. Yeni bir uluslararası para sistemi oluşturulmasına yönelik arayışlar
ise, her ülkede bir merkez bankası kurulması fikrini uluslararası bir gündem maddesi
haline getirmiştir.45 Bu konuda çok sayıda devletin katılımıyla iki uluslararası konferans
düzenlenmiştir.
kabul edilmiştir. Tasarının “Bankalar ve bilhassa ihraç bankaları, her türlü siyasal
nüfuzdan sakınmalı ve ihtiyatlı bir mali siyasetin prensiplerinden ilham alınarak idare
42
Bkz. https://www.snb.ch/en/iabout/snb/hist/id/hist_cover, (Erişim Tarihi: 15 Eylül
2019).
43
Bkz. https://www.federalreserve.gov/aboutthefed/centennial/about.htm, (Erişim
Tarihi: 15 Eylül 2019).
44
Ayrıca bkz. ALPTÜRK, s. 14.
45
TEKELİ/İLKİN, s. 242; UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki
Yeri, s. 11.
46
ULRICH, Edmond: Harpten Sonra Avrupa’da Merkez Bankalarının Tensiki Prensibi,
(Çev.: BABAN, S. H), Ankara, 1936, s. 7.
15
getirmiştir.47 Konferansta ayrıca, merkez bankalarının yaygınlaştırılması gereği üzerinde
durulmuş ve henüz merkez bankası olmayan diğer devletlerin de kendi para sistemlerini
bilhassa ihraç bankalarını, siyasi mahiyette her türlü nüfuzdan korumak ve bunların sırf
ihtiyatlı mali usullere göre işlemesini temin etmek gerektir. Merkez ihraç bankası
olmayan memleketlerde böyle birer banka kurmaya lüzum vardır.”49 yönündeki telkin
gelmektedir.
47
TEKELİ/İLKİN, s. 242-243.
48
ALPTÜRK, s. 14-15; TEKELİ/İLKİN, s. 243; UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk
Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 11; YILDIRIM, s. 6.
49
TEKELİ/İLKİN, s. 243-244; ULRICH, s. 9.
50
Bu yönde geniş bilgi için bkz. TELMAN, s. 33-34.
16
İmparatorluğu döneminde banka ve kredi kurumlarının sayıca az oluşundan ve bunların
sarraflar, bedestenler, vakıflar, loncalar gibi çeşitli toplumsal kuruluşlar tarafından yerine
mutebere” olarak adlandırılan ilk kâğıt parayı dolaşıma sürmüştür.53 Elle yazılan bu para,
bugünkü anlamda bir banknot niteliğinde olmayıp, faiz getiren bir borç senedi olarak
kullanılmıştır.54
51
UZUNER, M. Talha: Yasal Açıdan Türk Merkez Bankacılığının Analizi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 1991, s. 1.
52
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, İkinci Baskı, Ankara,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayını, Şubat 2019, s. 6.
53
KAZGAN, Haydar/ÖZTÜRK, Murat/KORALTÜRK, Murat: Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası, Ankara, 2000, s. 24; ORTABAĞ, Erol: Osmanlı İmparatorluğu’nda
Bankacılığın Gelişimi ve Regülasyon, İstanbul, Türkiye Bankalar Birliği, Yayın No:326,
2018, s. 19; 60. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi (1958-
2018), (Hazırlayanlar: KESKİN, Ekrem/İNAN, Emre Alpan/ÜNSAL, Ümit), Türkiye
Bankalar Birliği, Yayın No: 334, Ağustos 2019, s. 11.
54
DÖNMEZ, s. 21; TEKELİ/İLKİN, s. 44 vd.; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası,
Tarihçesi ve Görevleri, s. 6.
17
Osmanlı sisteminde Tanzimat döneminin getirdiği değişiklikler, Devletin
İmparatorluk’un Kırım Savaşı’na girmek zorunda kalışı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan
savaş masraflarını finansman ihtiyacının yol açtığı bütçe açığı Devletin dış
ülkeleri arasında dış borçların ödenmesinde aracı olarak hizmet verecek bir “devlet
55
Ayrıntılı bilgi için bkz. TEKELİ/İLKİN, s. 52 vd.; 60. Yılında Türkiye Bankalar
Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi, s. 11.
56
UZUNER, s. 2-3; TEKELİ/İLKİN, s. 52.
57
DÖNMEZ, s. 22; SEVİNÇ, Abdullatif: Merkez Bankası Bağımsızlığı: 1980 Sonrası
Türkiye’de Merkez Bankacılığı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, İstanbul, 2000, s. 63; TEKELİ/İLKİN, s. 52; UZUNER, s. 3. Özellikle
Türk finans tarihi öğretisinde Banka’nın kuruluşu bakımından farklı tarihler belirtildiğine
dair bkz. ORTABAĞ, s. 20-21.
18
kurulmuştur.58 Düşük tutarlarda kredi tahsis etmek, Hükümete avans vermek ve bazı
Daha sonra Bank-ı Osmani tasfiye edilerek 1863 yılında İngiliz ve Fransız
sermayesi Banka’ya ortak olmuştur.61 O zamanki ismi “Bank-ı Osmani Şahane” olan
yıllığına üçte bir altın karşılığında banknot çıkarma imtiyaz ve tekeli verilmiştir.63 Bu
58
DÖNMEZ, s. 22; IŞKIN, s. 32-34; TEKELİ/İLKİN, s. 55; Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 6; UZUNER, s. 3.
59
DÖNMEZ, s. 22; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 6.
60
BAKIR, s. 14; DÖNMEZ, s. 22; KAZGAN/ÖZTÜRK/KORALTÜRK, s. 39-40;
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 6.
61
60. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi, s. 11.
62
TEKELİ/İLKİN, s. 56 vd.; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve
Görevleri, s. 6. Ayrıca, Osmanlı Bankası’nın İmtiyaz Sözleşmesi’nin 1. maddesinde
Banka’nın devlet bankası olduğunun hükme bağlandığı konusunda bkz. BAYRAKTAR,
Kaya: “Osmanlı Bankasının Kuruluşu”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Dergisi, 2002, Cilt 3, Sayı 2, (Anılış: “Kuruluş”), s. 80.
63
İmtiyaz Sözleşmesi gereğince, Osmanlı Bankası’nın ihraç edeceği banknotların,
istenildiğinde karşılığının madeni para (altın) cinsinden ödendiği tam konvertibl kağıt
para niteliğinde olması öngörülmekteydi, BAYRAKTAR, Kaya: “Osmanlı Bankasının
Merkez Bankası Fonksiyonu (1863-1875)”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, 2011, Cilt 3, No
1, ISSN: 1309-8020 (Online), (Anılış: “Merkez Bankası Fonksiyonu”), s. 93. Ayrıca,
Osmanlı Bankası’nın üçte bir karşılık esasına göre banknot ihraç etmesi ve bu kapsamda
19
kapsamda Banka’nın imtiyaz süresi boyunca hükümetin hiçbir biçimde kâğıt para
olmuştur.65
bankası görünümüne sahip olan Osmanlı Bankası’nın, kuruluş amacı, emisyon tekniği ve
politikasının işleyişi ile sermayesinin yabancılara ait olması ve kâr elde etme amacıyla
faaliyet göstermesi gibi özellikleri göz önüne alındığında, büyük ölçüde bir ticaret
önderliğinde “milli ekonomi” akımı gelişmiş ve buna bağlı olarak özellikle de 1. Dünya
oluşturmaya yönelik girişimlerden biri de 1918 yılında Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası’nın
kurulması olmuştur. Banka’nın “milli” niteliğini belirlemek üzere tüm pay senetlerinin
Türkçe basılması, nama yazılı ve yalnızca Osmanlı tebaasına ait olması esası
zorlanmasına sebep olmuştur.68 Buna karşın, Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası bu buhranlı
dönemden herhangi bir yabancı banka içinde varlığını yitirmeden çıkabilmiş ve Kurtuluş
Savaşı sonrasında sağlam bir mali kuruluş olarak faaliyette bulunarak Türkiye İş
İtibar-ı Milli Bankası’nın, Osmanlı Bankası’nın yerine geçecek bir ulusal banka olması
mümkün olamamıştır.70
Konferanslarında alınan kararlar çerçevesinde her ülkede emisyon sağlayacak bir merkez
67
TEKELİ/İLKİN, s. 141 vd.; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve
Görevleri, s. 7.
68
“Maliye Nazırı Cavit Beyin Notları”, Tanin, 30 Eylül 1945, 20 Ekim 1945.
69
TEKELİ/İLKİN, s. 148.
70
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 7.
21
bankası kurulması ve devletlerin kendi para politikalarını bağımsız olarak belirlemeleri
ile kazanılan siyasi bağımsızlığın tek başına yeterli olmadığı, ekonomik bağımsızlığın da
önemli simge ve güvencelerinden olan ulusal bir merkez bankası kurulması için
çalışmalara başlanmıştır.71
yetkisi veren imtiyaz anlaşması yenilenmiş ve eklenen bir maddeyle, buna göre 1935
71
AKYAZI: “Merkez Bankası ile FED Karşılaştırması”, s. 4; Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 7. Konuya ilişkin geniş bilgi için ayrıca bkz.
KAZGAN/ÖZTÜRK/KORALTÜRK, s. 64-93.
72
Kongre Raporu’nda şu açıklamaya yer verilmiştir: “İşte iktisadi hayatın ayrı ayrı her
safhasını tenmiye maksadile tesis olunacak banka müesseselerinin ortasında bütün bu
sermaye ve kredilerin devri hareketleri içinde nazımlık vazifesini görecek milli bir devlet
bankası bulunmak zaruridir. Bir taraftan, Devletin banka siyasetini temin ve diğer
taraftan banknot ihracı ile devlet kredisini tanzim eyleyecek böyle bir merkezi büyük
banka ile hayat-ı iktisadiyemiz bugünkü ihtiyaçlarının en mübremlerini olsun temin
eylemiş bulunur ve beynelmilel iktisat dünyasında sağlam bir mevki ihraz eyler.”
ÖKÇÜN, A. Gündüz: Türkiye İktisat Kongresi (1923–İzmir): Haberler, Belgeler,
Yorumlar, Ankara, AÜSBF, No: 262, 1968, s. 70. Ayrıca bkz. TEKELİ/İLKİN, s. 246-
247; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 7.
22
yılında sona erecek imtiyaz süresi içinde bir devlet bankası kurulması halinde Osmanlı
Diğer yandan, merkez bankasının kuruluşu ile ilgili olarak diğer ülkelerin merkez
derinleştirilmiştir. 1928 yılında, Hollanda Merkez Bankası İdare Meclisi Başkanı Dr. G.
öncelikle, bir ülke için para dolaşımını takip edecek bir merkez bankasına sahip olmanın
“Hükümete bağlı olmayan ve anonim şirket şeklinde örgütlenmiş özel bir merkez
gören Reichsbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Karl Müller de ülkemize davet edilmiştir.
Karl Müller hazırladığı Rapor’da75, ödemeler dengesini sağlayacak etkili bir dış ticaretin,
73
BAKIR, s. 16. Ayrıca geniş bilgi için bkz. TEKELİ/İLKİN, s. 247-252.
74
Bu konuda geniş bilgi için bkz. TEKELİ/İLKİN, s. 259-267 ve Ek: II.
75
Raporun tam metni için bkz. TEKELİ/İLKİN, Ek: IV.
76
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 21. Rapor hakkında
geniş bilgi için bkz. TEKELİ/İLKİN, s. 270-273.
23
Bu Rapor’dan birkaç ay sonra Kasım 1929’da Hükümetin davetiyle İtalya eski
Maliye Bakanı Kont Volpi ülkemize gelmiş ve yapılan temaslar sonucunda Kont Volpi,
“Türk parasının istikrarının sağlanması için bir merkez bankası kurulmasının şart
katkısıyla bir kanun tasarısı hazırlanmıştır.78 28 Mayıs 1930 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan bu Tasarı79, 11 Haziran 1930 tarihinde kabul edilmiş
yüzde kırkı Banka Nizamnamei Esasisinin Hükümetçe tasdikinden itibaren nihayet bir ay
sonra tediye edilmiş bulunacak ve bu andan itibaren, Banka kanunen teşekkül etmiş
77
TEKELİ/İLKİN, s. 274-276; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve
Görevleri, s. 7.
78
TEKELİ/İLKİN, s. 287-289; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve
Görevleri, s. 7.
79
Bkz. TEKELİ/İLKİN, Ek: XXII.
24
Esasisi’nin Hükümetçe onaylanmasıyla80 3 Ekim 1931 tarihinden itibaren Türkiye
A. Hukuki Yapısı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ilk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun
ile “anonim şirket” olarak kurulmuştur. Anonim şirket yapısı, 1715 sayılı Kanun’u
görev ve yetkileri haiz olmak üzere ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ unvanı altında
anonim şirket olarak bir banka kurulmuştur. Banka, bu Kanun’da sarahat bulunmayan
gerekçesinde de, “Zuhuru muhtemel tereddütlerin izalesi için Banka’nın özel hukuk
80
Banka Nizamnamei Esasisi’nin onaylanma süreci hakkında bkz. Birinci Bölüm, IV, A,
2.
81
Merkez Bankası’nın kurulup faaliyete geçme sürecine ilişkin geniş bilgi için bkz.
TEKELİ/İLKİN, s. 311-317.
82
14 Ocak 1970 Tarih ve 1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu:
Madde Metinleri, Gerekçeler, Millet Meclisi Tutanakları, Cumhuriyet Senatosu
Tutanakları, Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayını, 1988, [Anılış: 1211
Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları)], s. 7.
25
Kanun Koyucu Merkez Bankası’nın anonim şirket (özel hukuk tüzel kişisi) olarak
kurulduğunu belirtmekle kalmamış; buna uygun olarak Banka’nın söz konusu yapısını
tamamlayan başka hükümler de getirmiştir. Örnek olarak, Banka anonim şirket olarak
kurulurken banknot ihracı da kamu görev ve hizmetlerinin özel hukuk tüzel kişilerine
organları da, Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketler için öngörülen kanuni zorunlu
organlar esas alınarak belirlenmiştir. Örneğin buna göre Banka’nın da anonim şirketlerde
olduğu gibi Genel Kurulu ve yönetim kuruluna karşılık gelen Banka Meclisi
bulunmaktadır.
için “anonim şirket” nitelendirmesi tek başına yeterli değildir.84 Öncelikle, Banka’nın
işlemlerinin önemli bir kısmı “tek yanlı hukuki sonuç doğuran”, “buyurgan”, “karşı
idare hukukuna tâbidir. Kaldı ki, bazı ticaret hukuku kuralları (örneğin sermayesini aşan
ölçüde zarar eden şirketlerin zorunlu tasfiyesine dair kurallar) nitelikleri gereği Merkez
83
Kamu hizmetinin özel hukuk tüzel kişileri tarafından yürütülmesi örneği olan imtiyaz
usulünde, imtiyazlı şirketlerin, idareyle ve kamu hizmetiyle olan yakın ilişkisine rağmen
kamu kurumu olarak nitelendirilemeyeceği yönünde bkz. ONAR, Sıddık Sami: İdare
Hukukunun Umumi Esasları, 3. Basım, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayını, 1966, s.
1045.
84
Aynı yönde bkz. UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 90.
26
kamu hukuku, daha somut bir ifadeyle idari hukuku karakterlidir; “tek yanlı hukuki sonuç
gerektirdiği, özel statülü bir anonim şirket olarak sınıflandırılması sonucuna götüren
kendine özgü (sui generis)85 bir yapısı bulunmaktadır.86 Bu yapıyı kısaca özetlemek için,
örgütlenmiş’, ‘merkezi idare veya hizmet yerinden yönetim kuruluşu ve hatta bağımsız
bütünüyle kendine özgü (‘sui generis’) bir hukuki statüye sahiptir.” tespitinde
bulunulmaktadır.87
85
Benzer yönde Merkez Bankası’nın bu ayrıksı durumu ile ilgili olarak bkz. TBMM
görüşmelerinde kârın dağıtılması bağlamında dile getirilen açıklamalar (İkinci Bölüm,
IV, C, 2). Banka’nın bir yandan özel hukuk diğer yandan da kamu hukuku özelliklerini
haiz sui generis niteliği hakkında ayrıca bkz. TEKİNALP, Ünal: Banka Hukukunun
Esasları, 2. Bası, İstanbul, 2009, (Anılış: Banka Hukuku), s. 91-92.
86
Merkez Bankası’nın devlet sermayesi ile özel sermayenin birleşmesinden meydana
gelen ve özel kanunla kurulan “karma anonim şirket” olarak sınıflandırılmasına dair bkz.
örn. ANSAY, Tuğrul: Anonim Şirketler Hukuku, Ankara, 1982, s. 11-12.
87
100 Soruda Merkez Bankacılığı, İkinci Baskı, Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Yayını, Şubat 2019, s. 13.
27
Buna karşılık, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu yukarıda değinilen unsurlara
da atıf yaparak; Merkez Bankası’nın “merkezi idareden bağımsız ve özerk, kendine özgü
nitelendirilmesi, diğer yandan kamu tüzel kişilerini belirlemede kullanılan temel ölçütler
olan “kanunla kurulmuş olma”, “kamusal görev ve yetkiler üstlenme”, “tek yanlı hukuki
Merkez Bankası’nın hukuki yapısı tartışmasına ise sadece konunun gerektirdiği ölçüde
değinilmekle yetinilmektedir.
88
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 10 Mart 2005 tarihli ve E.2005/74,
K.2005/68 sayılı Kararı.
89
Kamu hukuku tüzel kişilerini ayırmakta kullanılan ölçütler açısından Merkez Bankası
hakkındaki değerlendirme ve ayrıca Banka’nın hukuki yapısına dair ayrıntılı bilgi için
bkz. UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 92-96 ve 96-134.
28
B. Anonim Şirket Yapısının Tercih Nedeni
amaçsal olmak üzere iki nedeninin bulunduğu tespit edilebilir. Ancak bu iki neden,
olmamıştır. İkinci ve fakat öncelikli neden ise, merkez bankalarını bağımsız kılmak için
“anahtar kavram”, “hukuki temel” olarak anonim şirket yapısının öngörülmüş olmasıdır.
Bir adım daha ileri giderek belirtilebilir ki; merkez bankası bağımsızlığı kavramı
bugün için her şeyden çok “devlet teşkilatı içinde, ancak onun hiyerarşi ve vesayetine
mümkün olduğunca az tâbi, özgün bir konumu” ifade etmekteyken, merkez bankalarını
(ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı) anonim şirket olarak kurarken amaçlanan,
Ulusal bir merkez bankası kurulması çalışmalarına yön vermek üzere Türkiye’ye
çağrılan Hollanda Merkez Bankası İdare Meclisi Başkanı Dr. G. Vissering tarafından
29
anonim şirket şeklinde örgütlenmiş özel bir merkez bankası” kurulması önerisi
sunulmaktadır.90
Özetle ifade edilebilir ki, Merkez Bankası’nın kuruluşunda, onu bağımsız kılmak
amacıyla ve tüm dünyadaki örneklerle uyumlu biçimde anonim şirket statüsü tercih
“bütünüyle devlet teşkilatı (idari yapı) dışında” bir merkez bankası tasavvur edilmiştir.91
İlişki
bir statü sağlama amacına yönelik bulunduğu belirtilmişti. Hatta anonim şirket olarak
somut bir ifadeyle idari teşkilatın) içinde; ancak, idari hiyerarşiden uzak, idari vesayete
ise çok sınırlı biçimde tâbi olma” anlaşılmaktadır.92 Bu yeni kavrayış, artık Merkez
90
Rapor hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. TEKELİ/İLKİN, s. 259-267 ve Ek: II.
91
Emisyon bankası olması istenilen Merkez Bankası’nın, özellikle para ihraç işine
politikanın bulaşmasının önlenmesi için, anonim şirket olmasının uygun görüldüğüne dair
bkz. KAZGAN/ÖZTÜRK/KORALTÜRK, s. 116.
92
Bugün de, bağımsızlık kavramından “tamamen idari teşkilat dışında”, “herhangi bir
özel hukuk tüzel kişisi” gibi bir merkez bankasını anlayan ya da böyle bir yapıyı ideal
olarak gören görüşlere rastlamak mümkündür. Bkz. AYSAN, Mustafa: “En Başta T.C.
Merkez Bankası Özelleştirilmeli”, Kapital, Kasım 1986, s. 20-21; TELMAN, s. 126.
30
değer kılmaktadır. Madem ki, merkez bankası bağımsızlığı kavramından artık idari
teşkilat içinde özgün ve özellikli bir konum anlaşılmaktadır; öyleyse merkez bankasının
desteklenebilir: İlk olarak, Merkez Bankası’nın anonim şirket olması, onun idari teşkilat
ve hatta mümkün kılmaktadır. Merkez Bankası anonim şirket olmasaydı, onu idare
93
Merkez bankası bağımsızlığını ideal bir güvenceye kavuşturmak için kanuni
düzenlemelerin de yetersiz kalabileceği, konuya ilişkin olarak Anayasa’da
düzenlenmenin gereğine ilişkin farklı bir görüş için bkz. ÖZBEK UYGUN,
Şebnem/UYGUN, M. Şerif: “Daha Kapsamlı Bir Bağımsızlık Kavramı Üzerine”, Lira
Dergisi, Ekim 2004, Sayı 32, (Anılış: “Bağımsızlık”), s. 20-23.
94
SERDENGEÇTİ, Süreyya: “Merkez Bankası Bağımsızlığı” konulu Konuşma,
Muğla, 24 Şubat 2005, http://www.tcmb.gov.tr, (Erişim Tarihi: 24 Mart 2019), s. 20-21.
31
olmamakla birlikte, değineceğim birkaç başlığın dahi, bu soruların cevabını ortaya
Anonim şirket statüsü, kamunun tâbi olduğu, ancak Banka’nın niteliği ile
dayanağını oluşturmaktadır.
Anonim şirket olmanın sonucudur ki, Banka’nın teşkilatı, yönetim organı olan
Banka Meclisi’nce ağır bir bürokratik süreçle karşılaşmadan hızla değişen koşullara,
uygun olarak ve tüm merkez bankalarında olduğu gibi ihtiyacını giderecek biçimde
düzenlenebilmektedir.
Üçüncü olarak, diğer sebepler bir yana, anonim şirket hukuki yapısı sadece
“tarihsel bir özellik”, “köklü bir gelenek” oluşu nedeniyle dahi korunmaya değerdir.
Karşılaştırmalı hukuk verileri de, evrensel ve neredeyse yeknesak bir uygulama olarak
32
merkez bankalarının birer sermaye şirketi biçiminde kurulduğunu göstermektedir.95
Sınırlayıcı olmamakla birlikte, ABD, Belçika, İtalya, Fransa, Hollanda, İsviçre, İsveç,
Almanya, Danimarka, Çin, Kanada, Şili, Yeni Zelanda Merkez Bankaları birer sermaye
şirketidir.96
ilişkin bulunduğu ve tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu gözetilerek
Banka’nın doğrudan doğruya tipik bir kamu tüzel kişisi olarak kurulması üzerinde
durulabilir.
örgütlenmesi, kesin bir idari hiyerarşiye tâbi bulunması sonucunu doğuracaktır. Benzer
biçimde, “hizmet yerinden yönetim kuruluşu” olması da idari vesayete tâbi kılınmasına
95
Bu yeknesak yapının istisnalarına totaliter devlet örgütlenmelerinde rastlanmaktaydı.
Bu tip devletlerde merkez bankaları birer bakanlık veya bakanlık örgütüne dâhil bir
daireydi. Hukuki varlığını sürdürmeyen Sovyetler Birliği ve Doğu Almanya Merkez
Bankaları da bu durumun somut örnekleridir. Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz.
DİLİK, Sait: “Devlet Karşısında Merkez Bankası ve Merkez Bankalarının
Bağımsızlığı”, AÜSBF Dergisi, 1970 (Mart), Cilt XXV, No 1, s. 173-184.
96
Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. TELMAN, s. 213 vd.; DÖNMEZ, s. 40 vd.
Ayrıca söz konusu ülke merkez bankaları hakkında geniş bilgi ve kanunları için bkz.
https://www.bis.org, (Central bank hub, Central bank and monetary authority websites),
(Erişim Tarihi: 25 Kasım 2019).
33
neden olacaktır.97 Bu itibarla, Merkez Bankası’nın anonim şirket yerine “merkezi
idare”ye veya “hizmet yerinden yönetim kuruluşu” kategorilerine dâhil tipik bir kamu
tüzel kişisi olarak kurulmasını, “merkez bankası bağımsızlığı” kavramı ile bağdaştırmak
mümkün değildir.98
bağımsızlığı”nı sağlayabilecek bir hukuki yapı için olsa olsa “bağımsız idari otorite”
“bağımsız idari otorite” olarak kurulması da isabetli bir seçenek değildir. Bağımsız idari
otoritelerin ayırt edici özelliği “regülasyon” işlevleridir; diğer bir anlatımla, “bağımsız
idari otoritelerin asli işlevi, belirli bir alanı hukuki araçlarla düzenleme ve
97
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 10 Mart 2005 tarihli ve E.2005/74,
K.2005/68 sayılı Kararı da bağımsızlıkla anonim şirket olma arasında bağ kurmaktadır.
98
Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZBEK UYGUN, Şebnem: “Where Does The
Central Bank Stand In The Turkish Administrative Organization & What Does Central
Bank Independence Mean Within This Framework”, Die Sicherung der Geldwert- und
Finanzstabilität in Deutschland und in der Türkei, Berlin, 2016, s. 53-67; UYGUN:
Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 96 vd.
99
Bu yönde bkz. DURAN, Lütfi: “Türkiye’de Bağımsız İdari Otoriteler”, Bağımsız İdari
Otoriteler, (Editör: KABOĞLU, İbrahim Ö.), İstanbul, Alkım Yayınları, 1998, s. 25;
KARACAN, Ali İhsan: “Özerk Kurumların Özerkliği”, Perşembe Konferansları,
Ankara, Mart 2002, s. 7; TAN, Turgut: “Bağımsız İdari Otoriteler veya Düzenleyici
Kurullar”, Amme İdaresi Dergisi, Haziran 2002, Cilt XXXV, Sayı 2, s. 27; ULUSOY,
Ali: “Bağımsız İdari Kurumlar”, Danıştay Dergisi, 1999, Sayı 100, (Anılış: “Bağımsız
34
Buna karşın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bakımından da geçerli olduğu
üzere, merkez bankalarının temel amaçlarına yönelik asli araçları iktisadidir. Bir merkez
bankası için “fiyat istikrarı”na ulaşmak üzere ilk ve öncelikli yöntem olarak “hukuki
asli işlevi, “ulusal piyasaları hukuki araçlarla yani kural koyarak değil, ekonomik
biçimde söz edilemez.100 Buna göre, Merkez Bankası’nın asli araçları, “geri alım vaadi
ile satım”, “geri satım vaadi ile alım”, “menkul kıymetlerin ödünç alınıp verilmesi”, “TL
depo alınması”, “döviz ve efektiflerin vadeli ve vadesiz alım satımı”, “kredi verme” gibi
işlemlerdir. Bundan dolayı Banka, eşitler arasında birinciyi aşan bir konumda da olsa
yönünden “bağımsız idari otoritelerden” belirgin biçimde ayrıldığı ve bu tür bir hukuki
“1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu” ile başlamak gerekir.
Banka’nın ilk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun, Resmî Gazete’de yayımlandığı 30
Haziran 1930 tarihinde yürürlüğe girmiş ve yaklaşık 40 yıl süreyle yürürlükte kalmıştır.
imtiyazına münhasıran sahip olmak üzere “anonim şirket” olarak tesis edildiği,
yılında yapılan değişiklikle102 imtiyaz süresi 1999 yılına kadar uzatılmıştır. Ancak, 1994
102
27 Nisan 1955 tarihli ve 6544 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun’la (RG, T. 6 Mayıs 1955, S. 8999), 1715 sayılı Kanun m.1; “Türkiye’de banknot
ihracı imtiyazını münhasıran haiz olmak üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
unvanı altında anonim şirket olarak bir banka tesis edilmiştir.
Bankanın ve banknot ihracı imtiyazının müddeti, 1999 senesi sonuna kadar devam eder.
Bu imtiyazın müddeti, bitmesine beş sene kalıncaya kadar temdit edilebilir.” olarak
değiştirilmiştir.
36
yılında o dönem yürürlükte bulunan 1211 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle103 de
kurulmuştur. Banka’nın payları, (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere dört sınıfa ayrılmıştır.
(A) sınıfı paylar Hükümet müesseselerine, (B) sınıfı paylar Türkiye’de faaliyette bulunan
milli bankalara, (C) sınıfı paylar yabancı bankalar ile imtiyazlı şirketlere, (D) sınıfı paylar
da Türk ticaret müesseseleri ile Türk tâbiiyetindeki gerçek ve tüzel kişilere tahsis
Kanun’un 26. maddesinde düzenlenen, “Hükümet müesseselerine ayrılan (A) sınıfı pay
103
21 Nisan 1994 tarihli ve 3985 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la (RG, T. 25 Nisan 1994, S. 21915), 1211 sayılı
Kanun m. 1/I; “Türkiye’de banknot ihracı imtiyazına münhasıran sahip ve bu Kanunda
yazılı görev ve yetkileri haiz olmak üzere ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ unvanı
altında anonim şirket olarak bir banka kurulmuştur.” olarak değiştirilmiştir.
104
1715 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri ve gerekçeleri için bkz. 11 Haziran 1930 Tarih
ve 1715 Sayılı Mülga Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu: Madde Metinleri,
Madde Değişiklikleri, Ek Kanunlar, Gerekçeler, Meclis Tutanakları, Tefsir Kararları,
Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayını, 1987. [Anılış: 1715 Sayılı Mülga
Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları)], s. 34-45.
105
3 Temmuz 1932 tarihli ve 2062 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununun Bazı Maddelerinin Tadiline ve Bu Kanuna Bazı Hükümler İlavesine Dair
Kanun’la (RG, T. 4 Temmuz 1932, S. 2141) yapılan değişiklik için bkz. 1715 Sayılı
Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 40-41.
37
Bütünü değerlendirildiğinde, 1715 sayılı Kanun’un birçok açıdan, özellikle
kanunu olan 1211 sayılı Kanun’la kıyaslandığında daha ileri olduğunu belirtmek
mümkündür.
1715 sayılı Kanun’un “Nizamnamei Esasi” başlıklı 82. maddesinde, “63 üncü
madde mucibince intihap edilecek ilk idare meclisi azaları intihabı müteakip iki ay
Bu hükme istinaden, Merkez Bankası’nın ilk İdare Meclisi (1211 sayılı Kanun
anlamında Banka Meclisi) tarafından tanzim ve tevdi edilen “Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Nizamnamei Esasisi”106 1 Eylül 1931 tarihli ve 11671 sayılı İcra Vekilleri Heyeti
(Bakanlar Kurulu) Kararnamesi ile tasvip ve kabul edilmiş, ardından da 20 Eylül 1931
106
RG, T. 20 Eylül 1931, S. 1903. Çalışmanın devamında Merkez Bankası’nın bu ilk
Esas Sözleşmesi “Nizamnamei Esasi” olarak anılacaktır.
107
Bkz. RG, T. 24 Temmuz 1970, S. 13558.
38
B. Merkez Bankası’nın İkinci Kanunu ve Esas Sözleşmesi
1715 sayılı Kanun’un yürürlükte kaldığı yaklaşık kırk yıllık süre içerisinde
iktisadi yaşamda ortaya çıkan gelişmeler nedeniyle çok kez değişiklik geçirmiş olması
günün ihtiyaçları doğrultusunda 1715 sayılı Kanun’da bir kez daha değişiklik yapılması
değil, yeni bir kanun tasarısı hazırlanması anlamlı ve gerekli hale gelmiştir.
Değinilen hukuki sebeplerin yanı sıra ekonomik sebepler de 1715 sayılı Kanun’un
yerine geçmek üzere yeni bir kanun çıkarılması ihtiyacını pekiştirmiştir. Dünyada paranın
karşılığı olarak altın esasının terkedilmesi, 1930 yılından ve özellikle 2. Dünya Savaşı’nın
bankalarının temel hedefi “fiyat istikrarını sağlamak” haline gelmiştir. Söz konusu
etme konusundaki görevleri artmış ve başta açık piyasa işlemleri olmak üzere bu görevleri
daha iyi ifa edebilmelerini temin edecek yeni araçlar ortaya çıkmıştır.108
Belirtilen şartlar altında Banka’nın ilk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun’un
108
1211 sayılı Kanun Tasarısı’nın Gerekçesi, “Yeni bir Kanun’un hazırlanmasını
gerektiren hukuki ve ekonomik sebepler” alt başlığı, 1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler,
Meclis Tutanakları), s. 171-172.
39
Kanunu” kabul edilmiş ve 26 Ocak 1970 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe konulmuştur.
Merkez Bankası’nın ikinci kanunu olan 1211 sayılı bu Kanun’la getirilen yeni
sahip olduğu sermaye payının %51’den az olamayacağı” açıkça hüküm altına alınmıştır.
yetkileri açısından ise, Banka’nın doğrudan ve dolaylı para politikası araçları üzerindeki
kontrolü artırılmış, ayrıca Banka, para arzını ve likiditeyi düzenlemek amacıyla açık
kalkınmayı desteklemek üzere Banka’ya “reeskont işlemleri ile orta vadeli kredi verme”
imkânı tanınmıştır.109
söylenebilir.111
109
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tarihçesi ve Görevleri, s. 12-13.
110
RG, T. 5 Mayıs 2001, S. 24393.
111
4651 sayılı Kanun değişikliğinin hazırlanışı ve bu Kanun’un Avrupa Merkez
Bankası’nın kullandığı terminoloji ve sistematikle ilişkisi hakkında geniş bilgi için bkz.
40
Bu değişiklik kapsamında; Merkez Bankası’nın temel amacının “fiyat istikrarını
sağlamak” olduğu açıkça düzenleme altına alınmış; bu amacı ile çelişmemek kaydıyla
olarak belirlenmiştir. 2001 değişikliğini önemli kılan bir diğer yenilik ise, Banka’nın
organları arasına Para Politikası Kurulu’nun eklenmesidir. Kayda değer bir diğer yenilik
de Merkez Bankası’nın Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına avans vermesinin,
14 Ocak 1970 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen 1211 sayılı Kanun’un 16.
toplantısında alınan Kararla “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketi Esas
bu yana birçok değişiklik geçirmiş olmasına karşın Banka Esas Mukavelesi halen
kanunlarında yer alan hükümler dışında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.” hükmü
nedeniyle tartışma konusu olmuştur. Zira Merkez Bankası da Türkiye’de ve özel bir
Öğretide; Merkez Bankası’nın banknot ihracı imtiyazı gibi çok sayıda özel görev
ve yetki üstlendiği, Bankalar Kanunu’nun ise mevduat kabul eden ve etmeyen –yatırım
ve kalkınma bankası– özel ve kamu bankaları hakkında uygulandığı; 1211 sayılı Kanun
uyarınca Merkez Bankası’nın bu Kanun ile kendisine verilen yetkileri bağımsız olarak
115
RG, T. 23 Haziran 1999, S. 23734.
116
Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. REİSOĞLU, Seza: Bankalar Kanunu Şerhi ve
Bankacılık Uygulamasında Diğer Hukuki Kavramlar, Ankara, 2002, (Anılış: Şerh 2002),
s. 38-39; ayrıca, Kanun Koyucunun iradesinin de bu yönde olduğu konusunda bkz. aynı
eser s. 38, dn. 5.
43
2. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Döneminde
başlıklı 2. maddesinin ilk fıkrasında, bu Kanun hükümlerine tâbi olan bankalar, kurum ve
kurulmuş olan bankalar hakkında da kanunlarında yer alan hükümler saklı kalmak
mümkündür.
yatırım bankaları”nı ifade ettiği hükme bağlanmıştır. Aynı maddede Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası ise –söz konusu tanıma dâhil olmadığını gösterir şekilde– “Merkez
girmemektedir.
esasen BDDK, bankacılık alanındaki temel yetkili kurum olarak öngörülmüştür. Bunun
117
RG, T. 1 Kasım 2005, S. 25983 (1. Mükerrer). Çalışmanın devamında “Bankacılık
Kanunu” olarak anılacaktır.
44
yanı sıra Merkez Bankası’na da bankacılık sistemine ilişkin olarak BDDK ile birlikte
görüş hâkimdir.118
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesiyle, bu Kanun hükümlerine tâbi olan kişi, kurum
118
Bkz. örn. BATTAL, Ahmet: Bankacılık Kanunu Şerhi, 5411 sayılı Kanun ve
Açıklaması, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006, s. 49; REİSOĞLU, Seza: Bankacılık
Kanunu Şerhi, Cilt I, Son Değişikliklerle Gözden Geçirilmiş İkinci Baskı, Ankara,
Yaklaşım Yayınları, 2015, (Anılış: Şerh 2015 Cilt I), s. 100, 229, 240-241. Erikçi ise,
“Bankalar Kanunu’nun Banka için uygulanabildiği ölçüde bağlayıcı olduğunu kabul
etmek gerekir.” görüşündedir, ERİKÇİ, Yaşar: 1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Kanunu Açıklaması, Ankara, TCMB Teftiş Kurulu Başkanlığı Yayını, 2000, s.
4.
119
RG, T. 30 Aralık 2012, S. 28513. Çalışmanın devamında “SerPKanunu” olarak
anılacaktır.
45
kapsamında yer aldığı, ancak halka açık olmayanların ve halka açık sayılmayanların
Halka açık şirket kavramı121 ise SerPKanunu’nda (m. 3.1.e), “kitle fonlaması
platformları aracılığıyla para toplayanlar hariç olmak üzere, payları halka arz edilmiş
olan veya halka arz edilmiş sayılan anonim ortaklıklar” olarak tanımlanmıştır. Ayrıca
16. maddede, “payları borsada işlem gören şirketler” ile “kitle fonlaması suretiyle
halktan para toplayan şirketler hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim
şirketlerin” paylarının halka arz olunmuş sayılacağı ve bu şirketlerin halka açık şirket
açık şirket statüsünün kazanılmasında halka arzın yanı sıra borsada işlem görme ve ortak
120
Bu yönde bkz. örn. ADIGÜZEL, Burak: Sermaye Piyasası Hukuku, 2. Baskı,
Ankara, Adalet Yayınevi, 2018, s. 14-15; ÇETİN, Nusret/TÖREMİŞ, Hatice
Ebru/CANTİMUR, Zeynep: 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun Sistematik
Analizi, Ankara, Yetkin Yayınları, 2014, s. 46.
121
Halka açık anonim şirket ve ilgili kavramlarla ilgili olarak bkz. örn. MANAVGAT,
Çağlar: Hukuki Bakımdan Halka Açık Anonim Ortaklıklar ve Halka Arz, Ankara, 2016,
(Anılış: Halka Açık Anonim Ortaklıklar), s. 15 vd.; MANAVGAT, Çağlar: “Türk
Ticaret Kanunu Hükümleri Çerçevesinde Sermaye Piyasası Kanunu’nun Uygulanması”,
Yeni Türk Borçlar Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu Sempozyumu, TOBB Ekonomi
ve Teknoloji Üniversitesi Hukuk Fakültesi, (Derleyen: KIRCA, Çiğdem), İstanbul, 2013,
(Anılış: “SerPKanunu’nun Uygulanması”), s. 316-317; MEMİŞ, Tekin/TURAN,
Gökçen: Sermaye Piyasası Hukuku, 4. Baskı, Ankara, Şubat 2019, s. 95-97; PULAŞLI,
Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt I, 3. Baskı, Ankara, 2018, (Anılış: Şirketler Hukuku,
Cilt I), s. 687-689.
122
ÇETİN/TÖREMİŞ/CANTİMUR, s. 46.
46
Bu bağlamda Merkez Bankası’nın durumu irdelendiğinde; ilk tespit olarak,
Banka’nın, payları halka arz edilmiş bir şirket olmadığı belirtilmelidir. Ayrıca, Merkez
Bankası pay senetleri borsada işlem gören bir şirket de değildir. Diğer yandan, beş yüzden
fazla pay sahibi bulunduğu gözetilerek, halka arz olunmuş sayılmaya ilişkin ortak
sayısına bağlı olarak kabul edilen “kanuni karine”123 dolayısıyla Merkez Bankası’nın da
halka açık anonim şirket sayıldığını ve SerPKanunu’na tâbi olduğunu ileri sürmek
başlıklı 136. maddesinin birinci fıkrasında, “47 nci madde hariç olmak üzere bu Kanun
uygulanmaz.” hükmüne yer verildiğinden, söz konusu karinenin, sonuca etkili olmadığı
1. 1211 Sayılı Kanun ile TTK Arasındaki Özel Kanun - Genel Kanun İlişkisi
dolayısıyla Banka, “özel kanunla kurulmuş bir anonim şirket”tir. Diğer taraftan Merkez
Bankası’na, öncelikle bu özel Kanun ve ayrıca diğer bazı Kanunlarla125 çeşitli ve çok
123
ÇETİN/TÖREMİŞ/CANTİMUR, s. 46-47.
124
Bkz. Banka’nın hukuki yapısı hakkındaki açıklamalar (Birinci Bölüm, III, A ve B).
125
Örneğin 20 Şubat 1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanun (RG, T. 25 Şubat 1930, S. 1433), Bankacılık Kanunu, 20 Haziran 2013
tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri
47
sayıda kamusal görev ve yetki verilmiştir. Bu durumun olağan ve zorunlu sonucu olarak
Merkez Bankası birçok işlemi yönünden bir yandan da bir “idare hukuku süjesi”dir.
suretiyle ilk tespit olarak, Banka’nın kuruluş kanunu olan 1211 sayılı Kanun ile TTK
genel hükümden önce uygulanacağına dair temel ilke doğrultusunda Kanun Koyucunun
özel amaçlarla çıkardığı ve özgün konulara özel kurallar getirdiği kanun niteliğindeki
özel kanunun öncelikli ve üstün olarak uygulanması gereğinin126 bir sonucu olarak
Merkez Bankası da öncelikle özel kanuna, 1211 sayılı Kanun’a tâbi bulunmaktadır.
Kanun’da boşluk bulunması durumunda ise TTK’nın ilgili hükümleri genel hüküm olarak
açıklık bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tâbi olduğu yönündeki, özel hukuk
hükmü de, “özel kanunun genel kanuna önceliği” ilkesinin bir izdüşümüdür.
bakımından teyit eden bir hükme yer verilerek “özel hükümlerin TTK hükümleri
anonim şirketlere, özel hükümler dışında Kanun’un anonim şirketlere ilişkin dördüncü
330. madde ile ilgili olarak Merkez Bankası özelinde de kayda değer olan iki temel
husus söz konusudur. Bu maddeye “29 Haziran 1956 tarihli ve 6762 sayılı Mülga Türk
Ticaret Kanunu”da129 karşılık gelen 270. madde, “Hususi kanunlarla kurulan anonim
tâbidirler.” hükmünü içermekteydi. Dolayısıyla özel kanunla kurulmamış, ancak özel bir
kanuna örneğin Bankacılık Kanunu’na veya SerPKanunu’na tâbi olan anonim şirketler
bu maddenin uygulama alanı dışında kalmaktaydı. Nitekim TTK ile yapılan değişiklikle
gerekçesi Merkez Bankası yönünden ilginçtir. Zira gerekçede; “Bugün özel bir kanunla
kurulmuş anonim şirketlere hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Uygulamada, daha çok
128
MANAVGAT: “SerPKanunu’nun Uygulanması”, s. 313.
129
RG, T. 9 Temmuz 1956, S. 9353. Çalışmanın devamında “eTTK” olarak anılacaktır.
130
Bu konuda bkz. KIRCA, İsmail/ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal/MANAVGAT,
Çağlar: Anonim Şirketler Hukuku Cilt 1, Temel Kavram ve İlkeler, Kuruluş, Yönetim
Kurulu, Ankara, (Anılış: Cilt 1), 2013, s. 235; PASLI, Ali: “Yeni Türk Ticaret Kanunu,
Anonim Ortaklık Hükümlerinin Tanıtılması (I), YTK Kitap 2 – Kısım 4 – Bölüm 1 Genel
Hükümler ve Temel İlkeler”, BATİDER, 2011, C. 27, S. 3, s. 143; PULAŞLI: Şirketler
Hukuku, Cilt I, s. 735.
49
özel kanunlara veya hükümlere tâbi anonim şirketler mevcuttur.” açıklamasına yer
verilmiştir.131
330. maddede Merkez Bankası uygulaması açısından da kayda değer olan ikinci
husus ise, TTK Tasarısı’nın ilk metninde yer alan “kanunlardaki hükümler dışında”
ibaresinin TBMM Genel Kurul görüşmeleri sırasında “özel hükümler dışında” olarak
hükümler dışında’ ibaresi yetersizdir. Özel kanuna tâbi anonim şirketlerle ilgili hüküm
tâbi oldukları kanundan başka kanunda yer alıyorsa, bu durumu karşılamaktan uzaktır.
Buna göre Merkez Bankası’na ilişkin özel hükmün 1211 sayılı Kanun ile değil
farklı bir Kanun ile getirilmiş olması durumunda da söz konusu özel hükmün öncelikli
tercih edilmiş olmasından ötürü, özel kanunlara tâbi anonim şirketlere TTK dışında
131
Halen özel kanunlarla kurulmuş anonim şirketlerin var olduğu dikkate alındığında
hükmün gerekçesinde yer verilen bu tespitin yerinde olmadığı yönünde bkz.
KENDİGELEN, Abuzer: Yeni Türk Ticaret Kanunu, Değişiklikler, Yenilikler ve İlk
Tespitler, 2. Baskı, İstanbul, 2012, s. 186-187; MOROĞLU, Erdoğan: 6102 Sayılı Türk
Ticaret Kanunu, Değerlendirme ve Öneriler, 8. Baskı, İstanbul, 2016, (Anılış: Ticaret
Kanunu), s. 137; ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 235, dn. 771.
132
Bu konuda geniş bilgi için bkz. MANAVGAT: Halka Açık Anonim Ortaklıklar, s. 27
vd.; MOROĞLU: Ticaret Kanunu, s. 137; ŞEHİRALİ ÇELİK
(KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 235-236.
50
özel kanunlarının yanı sıra diğer kanunlardaki özel hükümlerin de uygulanabileceğini;
“özel hükümler”in, TTK’ya uygun veya TTK’ya aykırı olması mümkün olabilir. Konuya
ilişkin özel hükmün TTK ile çelişen, bu Kanun ile aksi yönde bir hüküm olmaması
durumunda, TTK’ya uygun olan bu hükmün uygulanması özel kanun – TTK ilişkisinde
Esas mesele, özel hükmün TTK’ya aykırı olmasıdır. Bu duruma ilişkin olarak
Şehirali Çelik, TTK’nın 330. maddesinden çıkan genel sonucun, özel kanunlara tâbi
anonim şirketlere ilişkin özel kanunda yer alan hükümlerin TTK’ya aykırı olmaları
halinde dahi öncelikli olarak uygulanacağı; ancak TTK’nın diğer ilgili maddeleri ve
133
MANAVGAT: Halka Açık Anonim Ortaklıklar, s. 27; MANAVGAT:
“SerPKanunu’nun Uygulanması”, s. 311-312. Ayrıca, “TTK m. 330’un gerekçesinde
açıkça belirtildiği üzere, ‘özel kanunlar’ ibaresiyle sadece ‘kanunlar’ kastedilmiş olup,
daha alt düzeydeki (örneğin SPK tebliğleri gibi) normların bu kapsama alınmasının
mümkün olmadığı”na dair aksi yöndeki görüş için bkz. PULAŞLI: Şirketler Hukuku, Cilt
I, s. 734. Eriş de “Özel yasalar ifadesi ile sadece özel yasalardaki hükümlerden söz
edilmek istendiği” görüşündedir, ERİŞ, Gönen: Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt II, 3.
Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, Mayıs 2017, s. 1819.
134
ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 237.
51
TTK’dan sonra yürürlüğe giren özel kanunlar açısından sonraki tarihli özel kanun
hükmünün üstünlüğünün esas olduğu; ancak konuyla ilgili TTK’daki hüküm, Kanun
Koyucunun bütün anonim şirketler için öngördüğü ve buna aykırı özel kanun hükümlerini
ortadan kaldırmayı amaçladığı bir düzenleme ise önceki tarihli özel kanun hükmünün
vasıtasıyla “önceki tarihli özel kanun” niteliğindeki 1211 sayılı Kanun’un ilgili
da, yukarıda belirtildiği gibi, Merkez Bankası’nın, tâbi olacağı kuralların münhasıran ve
ayrıntılı olarak belirlendiği özel bir kanunla kurulmuş bulunması, diğer yandan da gerek
yüklenmiş bir idare hukuku süjesi olmasıdır. Nitekim TTK’nın “özel kanunlara bağlı
anonim şirketler” ile “özel kanunla kurulmuş şirketler” arasında belirgin bir ayrım
yaptığı da görülmektedir. Bu doğrultuda, Merkez Bankası için TTK karşısında 1211 sayılı
Diğer taraftan, TTK m. 330 ile bağlantılı bir nitelik taşıması nedeniyle bu başlık
altında ayrıca değinilmelidir ki, TTK henüz Tasarı iken 340. maddesinde, “Bu Kanun ile
135
ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 237-238. Bu konuda
Manavgat da TTK hükümlerinin özel kanunlardan önce uygulanmasının “yeni kanun”
niteliğini taşımalarına bağlı olduğunu, aksi halde yeni tarihli özel kanun hükümlerinin
öncelikli olarak uygulanacağını belirtmektedir, MANAVGAT: Halka Açık Anonim
Ortaklıklar, s. 33.
52
diğer kanunlardaki düzenleme çelişirse bu Kanunun hükümleri üstün tutulur.” lafzını
içeren bir hükme yer verilmişti. Hükmün bu haliyle kanunlaşmasının, Merkez Bankası
uygulamasında tamamının önceden öngörülmesi mümkün olmayan çok sayıda soruna yol
muhtemeldi.
53
İKİNCİ BÖLÜM
I. UNVANI
İlk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun’da Merkez Bankası’nın unvanı,
“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” olarak belirlenmiştir. Halen yürürlükte olan 1211
olmasından ötürü TTK’nın 16 ve 18. maddelerinin birinci fıkraları ile 39. maddesi
hükümleri uyarınca Kanun’a uygun bir ticaret unvanı seçmesi ve kullanması konusundaki
gerekecektir. 43. maddede; anonim şirketlerin, “işletme konusu gösterilmek ve 46. madde
54
şirket” kelimesinin bulunması şartının gerçekleşmediği tespit edilmektedir.136
Dolayısıyla, bu durum da 1211 sayılı özel Kanun ile kurulan Merkez Bankası’nın özel
statülü bir anonim şirket olduğu hususunu ortaya koyan özgün hallerden birisidir.
konusundaki Türk Ticaret Kanunu hükümlerine istisna vazedilmekte ve unvanın, özel bir
kanun olan 1211 sayılı Kanun’la ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ olarak
Diğer taraftan, 43. maddenin saklı tuttuğu TTK m. 46.3’te, “Türkiye” kelimesinin
Bununla beraber, “Türkiye” kelimesi Merkez Bankası’nın unvanına daha üst bir norm
olan kanun hükmüyle konulmuş bulunduğundan, TTK m. 46.3’e aykırılıktan söz etmeye
olanak bulunmamaktadır.
“Unvan” başlığı altında değinilmemesi eksiklik olacak bir husus ise, Kanun
136
Tekinalp de “Unvanın özelliği –TK 45.2’nin aksine– anonim şirket ibaresini
içermemesidir.” yönündeki ifadesiyle TTK’nın 43. maddesine eTTK’da denk gelen 45.
maddeden bahisle aynı tespitte bulunmaktadır, TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 91.
137
KURT, İbrahim/GÜNAL, Vural/TUĞÇETİN, Talat: T.C. Merkez Bankası Kanunu
Şerhi ve Yabancı Mevzuat ve Uygulama, Ankara, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları,
No.79, 1977, s. 2.
138
2 Temmuz 2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nın 192. maddesiyle bu fıkrada yer alan
“Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 7
Temmuz 2018, S. 30471 (2. Mükerrer).
55
“Türkiye Cumhuriyet” ibaresinin özellikle tercih edilmiş olmasıdır.139 140
. Öyle ki,
139
“… Merkez Bankası’nın 1715 sayılı Kuruluş Kanunu, sözü de ruhu da bağımsızlık
ilkesi gözetilerek şekillendirilmiştir. Bu konu üzerinde o kadar hassasiyetle durulmuştur
ki, Banka’nın unvanına dahi bu ilke yansıtılmıştır: Merkez Bankası’nın olumsuz
çağrışımları olan Osmanlı Bankası deneyiminden farklılığına dikkat çekmek üzere
Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilendirilmesi istenmiş, ayrıca, bağımsızlığını
vurgulayabilmek için de kamu kurumlarından bütünüyle farklı olarak Tasarı’da
‘Cumhuriyet Merkez Bankası’ unvanı seçilmiştir. Tasarı’nın Türkiye Büyük Millet
Meclisi İktisat Encümeni’nde görüşülmesi sırasında, Banka’nın ülke dışında vasfının
daha iyi anlaşılması amacı ile adına Türkiye ibaresi eklenmiş ve Banka’nın adı böylece
‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ olarak değiştirilerek bu şekilde kanunlaşmıştır. Bu
unvan ile, Banka’nın bir Cumhuriyet kurumu olduğu, fakat ‘merkezi idare’ kurumu
olmadığı vurgulanmış ve Banka 1715 sayılı Kanun’un 1. maddesinde de belirtildiği üzere,
‘Türkiye’de banknot ihracı imtiyazını münhasıran haiz olmak üzere’ anonim şirket olarak
kurulmuştur.” yönündeki değerlendirme için bkz. SERDENGEÇTİ, s. 13-14. Aynı
görüş için bkz. ERİKÇİ, s. 3; GÜRSES, Uğur: “TCMB ve TCDD Arasındaki Fark!”,
Radikal Gazetesi, 2 Aralık 2002; UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet
Teşkilatındaki Yeri, s. 37-38.
140
Ayrıca, “Diğer devlet kurumlarından farklı olarak bankanın adının ‘Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankası’ değil de ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ olmasının
ardında o günün hisse dağılımı düşüncesine göre kurulan bir anonim şirket olması
yatmaktadır. 1930’da bankanın hisseleri; devlet kurumlarının sahip olduğu ve %15’i
geçmemesi öngörülen A sınıfı hisseler, Türkiye’de faaliyette bulunan ulusal bankaların
sahip olduğu B sınıfı hisseler, diğer bankaların ve imtiyazlı şirketlerin sahip olduğu C
sınıfı hisseler ve Türk ticaret şirketleri ve Türk gerçek ve tüzel kişilerin sahip olduğu D
sınıfı hisselerden oluşmaktaydı.” yönündeki farklı görüş için bkz. BAKIR, s. 20.
56
“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” olarak benimsenen141 unvanda, Banka’nın
Devlet’e ait bir kuruluş, bir kamu kuruluşu olduğu düşüncesi uyandırılmaması amacıyla
sahip ve bu Kanun’da yazılı görev ve yetkileri haiz olmak üzere Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası unvanı altında anonim şirket olarak bir banka kurulmuştur.” yönündeki
tek başına unvanının dahi Banka’nın hangi konuda faaliyet göstermek üzere kurulduğunu
Merkez Bankası anonim şirket olarak kurulmuş ise de diğer ülke merkez
bankalarında olduğu gibi birçok kamusal görev ve yetki ile donatılmıştır. Banka’nın asli
maddelerinde sayılmaktadır.142
141
“… her ne kadar memleket dahilinde Merkez Bankası tabiri bu müesseseyi temyiz için
kâfi görülebilirse de hariç için daha vazih ve kat’i bir vasfe lüzum olduğu derpiş edilerek
bankanın isminin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası namına tahvili münasip
görülmüştür.”, TBMM İktisat ve Maliye Muhtelit Encümeni Karar No:1 Esas No:1/718.
142
1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi 4. maddelerinde, “görevler”, “yetkiler”
ve “müşavirlik görevleri” olmak üzere üçlü bir ayrım yapmıştır. Ancak bu ayrım, belirgin
57
Söz konusu 4. maddede ayrıca, Merkez Bankası’nın temel amacının “fiyat
“Finansal istikrarın temini” ise Banka’nın ikincil, destekleyici amacı olarak öngörülmüş;
bu doğrultuda Banka, “finansal sistemde istikrarı sağlayıcı, para ve döviz piyasaları ile
“açık piyasa işlemleri yapmak”, “Hükümet’le birlikte Türk Lirası’nın iç ve dış değerini
korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karşısındaki
muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek”, “zorunlu karşılıklar ve umumi
disponibilite ile ilgili usul ve esasları belirlemek”, “reeskont ve avans işlemleri yapmak”,
gereken düzenlemeleri yapmak”, “ödemeler için elektronik ortam da dâhil olmak üzere
türleri ile katılım bankalarındaki katılma hesaplarının vadelerini tespit etmek” olarak
sayılabilir.
Bankası’nın öne çıkan temel yetkileri ise; “banknot ihracı”, “Hükümet’le birlikte
üretmemekte veya pazarlamamaktadır. Kâr etmek amacı, diğer ülke merkez bankalarında
arasında bulunmamaktadır.
olduğu söylenebilir.143
amaca dair bir belirlemede bulunmamıştır. Öğretide; ekonomik amaç kavramı “kâr elde
143
Bu yönde bkz. KARAHAN, Sami/KARAMAN COŞGUN, Özlem: Şirketler
Hukuku, 2. Baskı, Konya, Mart 2015, s. 350; ŞEHİRALİ ÇELİK
(KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 56-57; ÜÇIŞIK, Güzin/ÇELİK, Aydın: Anonim
Ortaklıklar Hukuku, I. Cilt, Ankara, 2013, (Anılış: Anonim Ortaklıklar), s. 12.
59
göstermek”144 olarak açıklandığı gibi, bu kavram ile kastedilenin “şirketin ortakları
Bu bağlamda, ekonomik amaçtan söz edilebilmesi için her şeyden önce para ile
kapsamda değildir.146 İkinci olarak, elde edilmesi amaçlanan para ile ölçülebilen getirinin
birlikte üçüncü kişiler lehine olan getiriler amacın ekonomik addedilmesine matuf
değildir.147
istikrarını sağlamak” şeklindeki amacı ortaklar lehine ekonomik yarar sağlama amacıyla
uyumlu değildir. Zira Banka’nın amacının “kâr elde etme ve dağıtma hedefine
elde edilmesi”ne yöneldiğinin kabulüne imkân olmadığı gibi, “elde edilmesi amaçlanan
144
POROY, Reha/TEKİNALP, Ünal/ÇAMOĞLU, Ersin: Ortaklıklar Hukuku I,
Güncelleştirilmiş, Yeniden Yazılmış 14. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2019, (Anılış:
Ortaklıklar Hukuku I), s. 307, 696.
145
Buna dair bkz. ANSAY, s. 40; ARSLANLI, Halil: Anonim Şirketler, Cilt I, Umumi
Hükümler, 3. Baskı, İstanbul, 1960, s. 17; MEIER-HAYOZ, A./FORSTMOSER, P.:
Schweizerisches Gesellschaftsrecht, 11. Auflage, Bern, 2012, Nr. 6, [ŞEHİRALİ
ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 57’den naklen]; ÜÇIŞIK/ÇELİK: Anonim
Ortaklıklar, s. 11.
146
ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 57.
147
MEIER-HAYOZ/FORSTMOSER, Nr. 6, [ŞEHİRALİ ÇELİK
(KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 57’den naklen].
60
para ile ölçülebilen getirinin ortaklar yararına sağlanması” ölçütünün karşılanması da
söz konusu değildir. Bununla birlikte Banka’nın makro düzeyde iktisadi hayatı etkileyen
söz edilemez. Merkez Bankası ekonomik hayatta, ancak ortaklar lehine ekonomik çıkar
Öğretide konuyla bağlantılı olarak Merkez Bankası özelinde yapılan “Banka tüm
işlemlerini para politikaları bağlamında yapar ve kamu erkini bu amaçla kullanır. Kâr
amacı güdemez. Bu özelliği ile ticaret şirketleri içinde özel bir konumdadır. Amacı
iktisadidir, fakat kâr paylaşımı değildir. Kamu erkinin doğurabileceği kâr zaten ticari
anlamda bir faaliyet kârı değildir.” yönündeki tespit de TTK m. 331’de öngörülen amaç
niteliktedir.148
Ekonomik amaç ile bağlantılı olarak ele alınabilecek bir diğer husus da, anonim
şirketler bakımından bir ticari işletmenin işletilmesi olgusunun gerekli olup olmadığı, bir
söz edilebilmesi için anonim şirketlerin bir ticari işletmeyi işletmelerinin zorunlu
148
TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 98.
149
Bkz. örn. ARSLANLI, s. 17; KARAHAN/KARAMAN COŞGUN, s. 350;
ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 57; ÜÇIŞIK/ÇELİK: Anonim
Ortaklıklar, s. 11.
61
gereklilik olup olmadığı sorusuna karşı TTK’nın bilinçli bir şekilde sessiz kaldığını,
orman yetiştirilmesi faaliyetlerinin anonim şirket işletme konusu olarak seçilmesi gibi
TTK m. 11.1’de “ticari işletme”, “esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan
yürütüldüğü işletme” olarak tanımlanmakta olup, asli unsuru, gelir elde etmeyi
etmek amacı taşımayan Merkez Bankası’nın, bu anlamda bir ticari işletme işletmediği
kolaylıkla tespit edilebilir. Dolayısıyla, 1211 sayılı özel Kanun’la “anonim şirket” olarak
kurulmuş ve buna göre örgütlenmiş olan Merkez Bankası’nın da öğretide işaret edilen
150
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 308.
151
KARAHAN/KARAMAN COŞGUN, s. 350; POROY, Reha/TEKİNALP, Ünal/
ÇAMOĞLU, Ersin: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul, 12. Bası, 2010, s. 243;
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 308.
152
Merkez Bankası’nın anonim şirket olarak kurulmasının sebeplerine ve yerindeliğine
değinilmişti. Bkz. Birinci Bölüm, III, B, C, D.
62
III. ESAS SÖZLEŞMESİ
1211 sayılı Kanun’un “Banka Esas Mukavelesi ve tasfiye” başlıklı 16. maddesinin
(a) fıkrasında Banka Esas Mukavelesi’nin kabul edilmesi ve yürürlüğe girmesi usulüne
ilişkin olarak TTK’daki genel kurallardan ayrı özel hükümler getirilmiştir. Buna göre,
yürürlüğe girmektedir.
TTK’nın “Kurucu işlem” başlıklı 335. maddesinin birinci fıkrasına göre, “şirket,
ödemeyi, şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı veya ticaret sicili
müdürü yahut yardımcısı huzurunda imzaladığı esas sözleşmede, anonim şirket kurma
Bununla birlikte, Merkez Bankası “kanunla” kurulan bir anonim şirkettir ve diğer
anonim şirketlerden farklı olarak kurucu işlem niteliğindeki esas sözleşme kuruluşa
ilişkin kanunun ardından gelmekte, Banka Esas Mukavelesi bu anlamda “kurucu özellik”
taşımamaktadır.153 Öyle ki, şirket kavramının temel unsurlarından biri olan “sözleşme
153
Anonim şirket esas sözleşmesinin kurucu özellik taşımasına ilişkin olarak bkz. örn.
BAHTİYAR, Mehmet: Anonim Ortaklık Ana Sözleşmesi, İstanbul, 2001, (Anılış: Ana
Sözleşme), s. 31; MANAVGAT (KIRCA/ŞEHİRALİ ÇELİK): Cilt 1, s. 298;
MOROĞLU, Erdoğan: “Anonim Ortaklık Ana Sözleşmesi ve Hukuki Niteliği”, Prof.
Dr. M. Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul, 2000, (Anılış: “Ana Sözleşme”),
s. 513.
63
unsuru” Merkez Bankası açısından mevcut değildir. Banka’nın kuruluşu, irade
B. İçeriği
Banka Esas Mukavelesi’nde yer alan hükümlerin birkaç istisna dışında neredeyse
Banka Esas Mukavelesi’nin daha çok sembolik bir niteliği bulunmaktadır. Öyle ki 1211
Esas Mukavelesi’ne de aktarılması, kimi zaman Kanun değişikliğini takip eden ilk Genel
Kurul toplantısında olmakta; kimi zaman ise aradan çokça zaman geçmesi söz konusu
hükümler 1211 sayılı Kanun’da bulunduğundan konuya ilişkin bir hukuki boşluk da söz
konusu olmamaktadır.
Diğer taraftan, 1211 sayılı Kanun’un “Ceza hükümleri” başlıklı 68. maddesine,
suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gözetilerek Kanun’un tekrarı niteliğindeki Banka Esas
154
Bu yönde geniş bilgi için bkz. ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1,
s. 51-53; Şehirali Çelik ayrıca, Merkez Bankası’nın özellik gösteren bu yapısı nedeniyle
–“anonim şirket” olarak nitelendirilse de– esasen kamu tüzel kişisi olduğuna dikkat
çekmektedir, s. 52, dn. 220.
64
TTK m. 339.2,155 madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, esas sözleşmenin
işletme konusu”, “şirketin sermayesi ile her payın itibari değeri”, “pay senetlerinin nama
veya hamiline yazılı olacakları” gibi anılan maddede sayılan hususların esas sözleşmeye
ve işletme konusu (m. 1), merkezinin bulunacağı yer (m. 2), sermayesi ile her payın itibari
değeri (m. 5), pay senetlerinin nama yazılı oluşu (m. 6), pay senetlerinin sınıfları ve devir
sınırlamaları (m. 7-12), Genel Kurulu’nun toplantıya çağrılması usulü ve oy hakları (m.
14), yönetim kurulu olan Banka Meclisi üyelerinin sayısı (m. 19), Başkanı’nın temsil
yetkisi (m. 26), hesap dönemi (m. 57) hakkında düzenleme içeren söz konusu hükümlerin
TTK m. 339.2 uyarınca aranan zorunlu asgari içeriği karşıladığı sonucuna ulaşılmaktadır.
açısından ele alarak, “esas sözleşmede bulunmaları zorunlu hususlar (zorunlu içerik)”,
“öngörülmeleri koşulu ile esas sözleşmede bulunmaları zorunlu hususlar (şartlı zorunlu
içerik)” ve “esas sözleşmede bulunabilen hususlar (ihtiyari içerik)” olmak üzere üç ana
155
TTK m. 339.2 ile m. 354.1 arasındaki ilişki bakımından bkz. MANAVGAT
(KIRCA/ŞEHİRALİ ÇELİK): Cilt 1, s. 300-302.
156
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 129-137.
65
Bu gruplandırmada “şartlı zorunlu içerik” olarak adlandırılan ve esas sözleşmeye
Banka yönetim kurulu olan Banka Meclisi üyelerinin görev süreleri (m. 20), temsilde çift
imza kuralına istisna teşkil eden Banka Başkanı’nın temsil yetkisi (m. 26), pay
senetlerinin devrinde Banka’nın onayının aranması (m. 12), kâr dağıtımındaki ve yedek
hususlar, 1211 sayılı Kanun’da zaten ilk elden Kanun Koyucu tarafından hükme
Hükümler
Banka Esas Mukavelesi’nde yer alan hükümlerin esas itibarıyla 1211 sayılı
Mukavele’de yer verilen bazı hususlar ise bu şekilde ilk elden Kanun Koyucu tarafından
doğrultusunda anonim şirket esas sözleşmesinin niteliğine uygun olarak doğrudan Banka
“Kanun’un tekrarı olmak” genel karakterinden ayrıldığı alan, anonim şirketler hukukuna
özgüdür.
Bu kapsamda; nama yazılı olan Banka pay senetlerinin birden çok sahibi
bulunduğu takdirde Banka’ya karşı olan hakların bir temsilci aracılığıyla kullanılması (m.
6), pay senetlerinin devrinin Banka’nın muvafakatine bağlı olması (m. 12), Genel
66
Kurul’un toplantıya çağrılma usulü, nisap, oy hakkı ve Genel Kurul toplantısının
yürütülmesine ilişkin diğer hususlar (m. 14), Banka Meclisi üyelerinin ve Denetleme
Kurulu üyelerinin seçiminin Genel Kurul’un görev ve yetkisi olduğu ve Genel Kurul’da
Banka üzerinde tam yetki ve kontrol hakkına sahip olduğu ve Banka’yı ilgilendiren bütün
işlerle iştigal edeceği (m. 22), Denetleme Kurulu’nun, belirsiz zamanlarda servis kasaları
ile ihtiyat kasaların nakit, altın ve diğer kıymetlerini, senet ve tahvilleri ve sair mevcutları
sayarak sonucu bir tutanakla tespit edeceği ve Kurul üyelerinin görüşme ve oya
katılmamak şartıyla Banka Meclisi toplantılarına katılabilecekleri (m. 24) hükümleri yer
almaktadır.
hükümlerinden ancak Kanun’da buna açıkça izin verilmişse sapabilir. Diğer kanunların,
olarak hüküm doğururlar.” hükmünü içermektedir. Maddenin ilk cümlesine göre, şirket
esas sözleşmesinin Kanun’dan farklı bir hüküm içermesi, ancak Kanun’un buna açıkça
157
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 129 vd.; MANAVGAT (KIRCA/ŞEHİRALİ
ÇELİK): Cilt 1, s. 299-300; KARASU: Emredici Hükümler İlkesi, s. 45 vd.
67
Diğer taraftan, maddenin ikinci cümlesinin158, bankalar, aracı kurumlar, finansal
kiralama, faktoring veya finansman şirketleri gibi özel kanunlara tâbi anonim şirketlerin,
Bankacılık Kanunu, SerPKanunu, “21 Kasım 2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal
anlaşılmaktadır.
Bankalar Kanunu, FKK gibi anonim şirketlere ilişkin çoğu kez yorum güçlüğü içeren
Kanun’un herhangi bir hükmünden açıkça anlaşılmasa bile, esas sözleşme ile, Yönetim
kurulu üyeleri başta olmak üzere yöneticiler, denetçiler, işlem denetçileri ve benzeri
kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmasına engel değildir. Çünkü, her anonim şirket,
158
Bu konuda ayrıntılı değerlendirme için bkz. ŞEHİRALİ ÇELİK
(KIRCA/MANAVAGAT): Cilt 1, s. 169 vd. Şehirali Çelik, TTK’nın 340 ve 330.
maddelerindeki düzenlemenin çelişkili olduğuna değinmektedir.
Bahtiyar’a göre de, “hüküm bu haliyle, … özel kanunun önceliği kuralını sınırlaması
itibarıyla TTK’nın 330. maddesi ile de çelişmektedir. Bu nedenle söz konusu
düzenlemenin gerekliliği mutlaka bir kez daha sorgulanmalı ve kanundan ilk fırsatta
çıkarılması düşünülmelidir.”, BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 131.
159
RG, T. 13 Aralık 2012, S. 28496.
68
ve danışma kurulları kurmak hakkına sahiptir.” yönündeki açıklama da bunu
doğrulamaktadır.
faktoring veya finansman şirketleri gibi özel kanunlara tâbi anonim şirketler sınıfında
olmayıp, bizzat özel kanunla kurulmuş bir anonim şirkettir. Dolayısıyla, Banka Esas
değil, Banka Esas Mukavelesi’nde yer alan hükümlerin birkaç istisna dışında tamamının
1211 sayılı Kanun içerisinde Kanun Koyucu tarafından ilk elden düzenlenmiş olması ve
Bu itibarla, Banka Esas Mukavelesi’ne konulmuş olup ancak zaten 1211 sayılı
Kanun’da düzenlenmiş olan hususların, TTK ile uyumlu olmasalar dahi, TTK m. 330
Bu konuda Şehirali Çelik tarafından dile getirilen, “TTK m. 330’un açık hükmüne
üstünlük tanınarak özel düzenleme bulunan hallerde özel kanun hükmüne öncelik
geçerli kabul edilmesi gerekir. Şüphesiz, TTK m. 340’ın ikinci cümlesinin uygulanmasının
neden olduğu bu sorun, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan özel kanunlar
açısından söz konusu olabilir. … Öte yandan, TTK’nın özel kanundaki herhangi bir
160
ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVAGAT): Cilt 1, s. 171-172.
69
Diğer yandan, Banka Esas Mukavelesi’ndeki hükümlerden TTK’dan sapma
gösterenler açısından 1211 sayılı Kanun’da Esas Mukavele ile aynı içerikte herhangi bir
hüküm bulunmamakta ise, diğer bir ifadeyle 1211 sayılı Kanun somut konuyla ilgili
olarak susmakta ise, Banka Esas Mukavelesi’nin söz konusu hükümlerinin TTK’ya aykırı
Esas Mukavele’de sarahat bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tâbidir.” hükmü
yer almakta ise de bu hüküm, TTK’nın emredici hükümleri karşısında Esas Mukavele
Bu başlık altında ayrıca ele alınmasında yarar görülen bir diğer konu da, 1211
sayılı Kanun’da Kanun Koyucu tarafından ilk elden düzenlenmemiş konuların Banka
sayılı Kanun’da hüküm bulunmamakta ise de Banka’nın, anonim şirket statüsünün olağan
TTK’da öngörülen komitelere benzer komiteler kurması örnek olarak akla gelebilir.161
Bununla birlikte, söz konusu düzenleme anonim şirketler hukuku değil, idare
161
Anonim şirketlerin esas sözleşmelerinde gösterilmek ve emredici hükümlere aykırı
olmamak koşuluyla ihtiyari organlar oluşturabilmesine dair bkz. SOYKAN, İsmail Cem:
Anonim Ortaklıklarda Organ Yokluğu, İstanbul, 2012, s. 58 ve özellikle dn. 149.
70
örneğin Banka’nın 1211 sayılı Kanun’da belirlenen organlarına ilave olarak yeni bir
organ kurulmasına yönelik ya da Banka’ya yeni bir görev ve yetki yüklenmesine dair ise,
bu hususun Kanun Koyucu tarafından değil de ilk elden Banka Esas Mukalelesi’nde
1211 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (a) fıkrası uyarınca Banka Esas
yürürlüğe girer. Bununla uyumlu olarak 1211 sayılı Kanun’un 15. maddesinin birinci
görev ve yetkileri arasında sayılmış ve ayrıca 22. maddesinin birinci fıkrasının (j)
bendinde de, “Esas Mukavele’de değişiklik yapılmasına ilişkin olarak Genel Kurul’a
öngörülmüştür.
Anonim şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesi, TTK’nın 452 ila 455. maddeleri
arasında düzenleme altına alınmıştır. 1211 sayılı Kanun’daki söz konusu düzenlemeler,
TTK gereğince anonim şirket esas sözleşmesinde yapılacak değişikliklerin tâbi olduğu
71
usule162, Cumhurbaşkanı kararıyla yürürlüğe konulma şartı163 hariç olmak üzere,
uygundur.
(f) bendi ve 453. maddesi ile uyumlu surette, Banka yönetim kurulunca, yani Banka
verilmesi; Banka Genel Kurulu tarafından da, TTK m. 408.2 uyarınca Genel Kurul’un
alınması öngörülmektedir. Bununla birlikte, diğer anonim şirketlerden farklı olarak, Esas
Mukavele değişikliğine dair Banka Genel Kurulu’nca alınan kararın hüküm ve sonuç
162
Anonim şirketlerde genel nitelikteki esas sözleşme değişikliği usulü için bkz.
KARAHAN, Sami/SARAÇ, Tahir: Şirketler Hukuku, s. 565 vd.; POROY,
Reha/TEKİNALP, Ünal/ÇAMOĞLU, Ersin: Ortaklıklar Hukuku II, Güncelleştirilmiş
13. Bası, İstanbul, 2017, (Anılış: Ortaklıklar Hukuku II), s. 203 vd.
163
Çalışmanın kapsamı dışında kalmakla birlikte, kısaca vurgulamak gerekir ki, 1211
sayılı Kanun’un 16. maddesinin (a) fıkrasında olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın kararının,
onayının şart koşulduğu bu tür hükümler, salt anonim şirketler hukukuyla açıklanmaya,
yorumlanmaya elverişli olmayıp ticaret hukuku kuralları bu konuda mutlak doğru
sonuçlara ulaşmak bakımından yeterli olmayabilir. Esasen 1211 sayılı Kanun’da yer
verilen bu hükümler, Merkez Bankası’nın –aynı zamanda ve kamusal görev ve yetkileri
dolayısıyla, anonim şirket oluşuna kıyasen daha baskın biçimde– bir idare hukuku süjesi
olması ile ilişkili görülmelidir. Bunlar, Merkez Bankası’na tanınan ve bağımsızlık olarak
özetlenen hukuki statünün bir gereği olarak, idarenin bütünlüğü ilkesini Merkez Bankası
bakımından gerçekleştirmek üzere getirilmiş düzenlemelerdir. Merkez Bankası özelinde
idarenin bütünlüğü ilkesi açısından daha kapsamlı bir değerlendirme için bkz. ÖZBEK
UYGUN, s. 51-77.
72
Değişiklik ancak bu yöndeki Cumhurbaşkanı kararının Resmî Gazete’de
Sadece teorik bir tartışma olarak, Banka Genel Kurulu’nun Esas Mukavele
büyük hissedar konumundaki Hazine’nin sermaye payı dolayısıyla hâkim rolü nedeniyle
fiilen bu yönde bir durumun gelişme olasılığının beklenmeyeceği, ancak bu tür bir
sonucuna varılabilir.
Bu noktada, burada söz konusu olan Cumhurbaşkanı kararının, teknik anlamda bir
“izin” mahiyetinde olup olmadığı tartışılabilir. Esas Mukavele değişikliğine dair Genel
durumda da akla gelen ikinci soruya, söz konusu Cumhurbaşkanı kararının, TTK m.
olursa olsun anonim şirketin kuruluşu ve esas sözleşme değişiklikleri herhangi bir
konusu yasak etraflıca ortaya konulmuştur. Şöyle ki, “…anonim şirketin kuruluşunun ve
esas sözleşme değişikliğinin hiçbir makamın iznine tâbi tutulamayacağı kesin bir tarzda
164
TTK m. 333 uyarınca yasaklanan “izin” kapsamına hangi işlemlerin girdiği
konusunda geniş bilgi için bkz. ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s.
183-185.
73
belirtilerek normatif sistemin, hükümdeki istisna dışında mutlak olarak uygulanması
şirketin kamusal yönü bulunup bulunmadığı, işletme konusunun kamu hizmeti yönünden
özellik taşıyıp taşımadığı, halka açık olup olmadığı veya benzeri özellikleri haiz olup
kararının, TTK m. 333 ile yasaklanan “Ticaret Bakanlığı dışındaki başka makamın
izni”nin kapsamına girdiğini kabul etmek mümkündür. Ancak öğretide tartışma konusu
olan 333. maddedeki bu hükmün, özel–genel hüküm mantığı ile bağdaşmadığı ve TTK
Şehirali Çelik ise, TTK m. 330’un, “özel kanunlara tâbi anonim şirketler”e ilişkin
TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte olup olmamasına göre bir değerlendirme
165
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 125-126; GÜRBÜZ USLUEL, Aslı E.: “Yeni
Türk Ticaret Kanunu Bağlamında Anonim Ortaklıklarda Kamu Denetiminin
Değerlendirilmesi”, BATİDER, 2012, C. 28, S. 1, (Anılış: Kamu Denetimi”), s. 169-170;
PASLI, s. 155. TTK m. 330 – m. 333 arasındaki ilişki bakımından bkz. ayrıca
MANAVGAT: “SerPKanunu’nun Uygulanması”, s. 314-315.
74
yapılması gerektiği, TTK’dan sonra yürürlüğe giren özel kanunlar açısından sonraki
çekmektedir.166
belirtilmelidir ki; Esas Mukavele değişikliğine ilişkin olarak 1211 sayılı Kanun’un 16.
maddesinin (a) fıkrasında yer alan hüküm, “2 Temmuz 2018 tarihli ve 703 sayılı KHK”
yürürlüğe giren bu hükmünün, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK m. 333’e
göre, “sonraki tarihli özel kanun” niteliğinde olduğu ve “önceki tarihli genel kanun”
niteliğindeki 333. madde hükmü karşısında üstünlüğü esas olup uygulama alanı bulacağı
düşünülmektedir. Kaldı ki, Kanun Koyucunun 1211 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerini
alanları belirlenip, ilan edilecek anonim şirketler Gümrük ve Ticaret Bakanlığının izni
166
ŞEHİRALİ ÇELİK (KIRCA/MANAVGAT): Cilt 1, s. 183 vd. Bu yönde ayrıca bkz.
MANAVGAT: Halka Açık Anonim Ortaklıklar, s. 33.
167
Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473 (3. Mükerrer).
168
eTTK’nın 273. maddesinde 4884 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, tüm anonim
şirketler için geçerli olan “esas sözleşme değişikliğinden önce Bakanlık’tan izin alma
zorunluluğu”; Bakanlık’ın Tebliğ’le belirleyeceği anonim şirketlerle sınırlandırılmıştır.
Aynı sistem TTK’da da korunmuştur.
75
ile kurulur. Bu şirketlerin esas sözleşme değişiklikleri de aynı Bakanlığın iznine
Bakanlık iznine tâbi olan şirketler” başlıklı 5. maddesinde; bankalar ile maddede sayılan
hükmün kapsamına dâhil olup olmadığı yorumunun olsa olsa “banka” kavramı ile
hareketle Merkez Bankası’nın, anılan Tebliğ gereğince “banka” olmaya bağlanan hukuki
169
703 sayılı KHK [RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473 (3. Mükerrer)] ile adı “Ticaret
Bakanlığı” olarak değiştirilmiş olup, çalışmanın devamında bu yeni adıyla anılacaktır.
170
RG, T. 15 Kasım 2012, S. 28468.
171
Bkz. Merkez Bankası’nın Bankacılık Kanunu karşısındaki durumu hakkındaki
açıklamalar (Birinci Bölüm, IV, C).
76
Ancak bundan daha önemlisi, Merkez Bankası özel bir kanunla kurulmuştur ve
Diğer bir deyişle izne tâbi şirketlerin Bakanlık tarafından çıkarılan bir tebliğle, yani
kanunla değil ikincil bir düzenlemeyle belirlenmesi söz konusudur. Şüphesiz, –velev ki
ulaşılmaktadır.172
başka herhangi bir kurumdan izin alınması yahut herhangi bir kuruma bildirimde
172
Banka Esas Mukavelesi tadillerinde Ticaret Bakanlığı iznine ve Ticaret Kanunu’nun
öngördüğü sair merasime riayet olunmasına lüzum bulunmadığı yönündeki görüş için
bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 49.
173
Banka Esas Mukavelesi’ndeki değişikliklerin yürürlüğe konulması için gerekli olan
“Cumhurbaşkanı kararı”nın TTK m. 333 anlamında “izin” niteliğinde kabul edilip
edilmeyeceği, yukarıda (İkinci Bölüm, III, C, 1) irdelendiğinden bu konuya bu başlık
altında tekrar değinilmemiştir.
77
Bankacılık Kanunu’nun 16. maddesinde, “bankaların esas sözleşme
girmeyen Merkez Bankası’nın, 16. maddede bankalar için öngörülen “esas sözleşme
değişikliği için BDDK’nın uygun görüşünün alınması” yükümlülüğüne tâbi olması söz
konusu değildir.
gerekmemektedir.
Bu bakımdan, 1211 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (a) fıkrasına göre, Esas
yeterli bulunmaktadır.
78
IV. SERMAYE VE PAY SAHİPLİĞİ YAPISI
A. Sermaye Yapısı
Bu başlık altında ilk tespit olarak; Merkez Bankası’nın sermayesinin “nakit ile
açıklamak üzere belirtmek gerekir ki; 1211 sayılı Kanun’un “Bankanın sermayesi, hisse
belirlenmiştir. Bu suretle, Banka’nın ilk kuruluş kanunu olan ve 1211 sayılı Kanun ile
sermaye, 25 milyon TL’ye çıkarılmıştır. 1211 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesinde de,
TL’sine denk gelen pay senetlerinin, (A) grubuna, dolayısıyla Hazine’ye tahsisi
174
Bahtiyar, TTK m. 329’daki sermayenin, sabit sermaye sisteminde “esas sermaye”yi,
kayıtlı sermaye sisteminde ise “çıkarılmış sermaye”yi ifade ettiğini, tanımdan
anlaşılamamakta ise de değişik hükümlerden hareketle sermaye rakamının dört
özelliğinin bulunduğunu belirterek, sermayenin “nakit ile ifade edilmesi”, “tamamen
taahhüt edilmiş (ve nakit sermayenin ödenmesi öngörülen kısmının da ödenmiş) olması”,
“önceden belirlenmiş ve sabit olması” ve “paylara bölünmüş olması” özelliklerine
değinmektedir, BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 110-112.
79
öngörülmüştür.175 Maddenin gerekçesinde176 de dile getirildiği üzere, bu değişikliğin
Ardından, 28 Nisan 1988 tarihli Merkez Bankası Olağan Genel Kurulu Kararı ve
24 Haziran 1988 tarihli ve 88/13075 sayılı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim
Bakanlar Kurulu Kararı”179 ile sermaye 25 milyar TL’ye çıkarılmıştır. Buna göre Merkez
Bankası’nın sermayesi bugün itibarıyla, –paradan altı sıfır atılmasına yönelik “28 Ocak
2004 tarihli ve 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında
Kanun”un180 gereği olarak– 25.000 TL’dir ve bu sermaye her biri yüz liralık 250.000
10 TL’dir.
175
1211 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesinde ayrıca, “Söz konusu 10 milyon liralık hisse
senetlerine tekabül eden meblağ, Banka nezdinde mevcut provizyonlardan, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılacak ilk Genel Kurul toplantısına kadar defaten
karşılanır.” hükmüne yer verilmiştir.
176
1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 19, 174.
177
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 22 vd.
178
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 30. Aynı doğrultuda
Bakır da “TCMB sermayesi içinde Hazinenin artan payı, Türkiye iktisat politikalarına,
özellikle 1970’li yıllarda egemen olan devletçi yaklaşımın bir yansımasıdır.” görüşünü
dile getirmektedir, BAKIR, s.27.
179
Bu Karar için bkz. RG, T. 16 Temmuz 1988, S. 19874.
180
RG, T. 31 Ocak 2004, S. 25363. Çalışmanın devamında “5083 sayılı Kanun” olarak
anılacaktır.
80
2. Banka’nın Sermayesinin TTK Hükümleri Açısından Değerlendirilmesi
karşımıza Merkez Bankası’nın bir başka ayrıksı yönü çıkmaktadır. Şöyle ki, TTK’nın
“En az sermaye tutarı” başlıklı 332. maddesinin birinci fıkrasında, “tamamı esas
sözleşmede taahhüt edilmiş bulunan sermaye”yi ifade eden esas sermayenin anonim
“14 Ocak 2011 tarihli ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve
öngörülen tutara yükseltecekleri183; aksi hâlde mezkûr sürenin sonunda infisah etmiş
181
Fıkranın devamında sermayenin artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki
tavanını gösteren kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan
anonim şirketler için başlangıç sermayesinin asgari tutarı da belirlenmiştir. Ancak
Merkez Bankası kayıtlı sermaye sistemine tâbi olmadığından bu hükmün kapsamına
girmemektedir.
182
RG, T. 14 Şubat 2011, S. 27846.
183
eTTK’da da beşmilyar TL olarak belirlenen asgari sermaye, 2001 yılında Bakanlar
Kurulu Kararı ile 50 milyar (5083 sayılı Kanun gereğince 50.000) TL’ye yükseltilmişti.
Ancak şirketlere sermayelerini yeni asgari miktara yükseltme için tanınan süre birkaç
defa uzatılmış, son olarak da 31 Aralık 2011 tarihi belirlenmişti.
81
Belirlenmesine İlişkin Tebliğ”in 7. maddesinde184 de sermayenin yeni asgari tutarlara
yükseltilmesi yükümlülüğü ile yaptırımı tekrarlanmış ve bunun için tanınan süre 14 Şubat
oluşu, Banka sermayesinin 1211 sayılı Kanun’la belirlendiğine ve yine özgün biçimde
ancak Cumhurbaşkanı’nın tasvibiyle artırılabildiğine göre, 1211 sayılı Kanun ile TTK
arasındaki özel kanun–genel kanun ilişkisine dayanarak söz konusu asgari sermaye
184
“MADDE 7 – Sermayeleri ellibin Türk Lirasının altında olan anonim şirketler ile
onbin Türk Lirasından az olan limited şirketlerin sermayelerini, 14/2/2014 tarihine kadar
bu miktarlara yükseltmeleri gerekmektedir.
(2) Sermayelerini, 1/7/2012 tarihine kadar, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun
272 ve 507 nci maddeleri uyarınca Bakanlar Kurulunun 2001/3500 sayılı Kararı ile
anonim ve limited şirketler için öngörülen asgari sermaye tutarına yükseltmeyen anonim
ve limited şirketlerin de, birinci fıkra hükmü çerçevesinde sermayelerini yükseltmeleri
gerekmektedir.
(3) Birinci ve ikinci fıkra kapsamında olan ve belirlenen süre içerisinde sermayelerini
öngörülen tutarlara yükseltmeyen şirketler, bu sürenin sonunda infisah etmiş sayılırlar.”
82
vb. mevzuatındaki özel hükümler gösterilebilir).” yönündeki açıklamaları185 da bu görüşü
desteklemektedir.
Kanunu’nun 7. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde, kuruluş şartı olarak, “nakden
işleyişi gereği bankaların mali güçleri ile sermaye büyüklükleri arasında doğrudan ve
güçlü bir bağ bulunmaktadır. Bu nedenledir ki, bankaların güçlü ve yüksek sermayeye
sahip olmasını gerektiren nedenlerin Merkez Bankası için geçerli olmadığı açıktır. Bu
doğrultuda Merkez Bankası için bankalar gibi yüksek sermaye aranmaması yalnızca
Türk Dil Kurumu sermayeyi ilk anlamıyla “Bir ticaret işinin kurulması,
diğer merkez bankalarıyla benzer biçimde, kâr etmek bulunmamaktadır. Öyle ki merkez
185
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 110-111.
186
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr, (Erişim Tarihi: 20 Mart
2019).
83
bankalarının neredeyse tamamında, bazen tek amaç olarak, bazen diğer amaçların daha
üstünde bir amaç olarak, bazen diğer amaçlarla aynı düzeyde de olsa “temel amaç fiyat
istikrarının sağlanması”dır.
getirmek üzere kanunla kurulmuş, kendine özgü bir anonim şirket olup, 1211 sayılı
yönetimi, faaliyetleri ve en önemlisi amacı bakımından, nihai gayesi kâr etmek olan tipik
anonim şirketlerden bütünüyle ayrılmaktadır. Ayrıca Banka tarafından bir ticari işletme
arasında bir ilişki olmayıp, diğer anonim şirketlerinkinden farklı biçimde sermayesi
sadece “sembolik” bir nitelik ve değer taşımakta; sermaye büyüklüğü, pay miktarları ve
Aksine bir yorumla Merkez Bankası’nın simgesel nitelikli sermayesine, amacı kâr
elde etmek olan diğer ticaret şirketlerininki gibi bir anlam yüklenmesi hukukun ve
mantığın sınırlarını aşan sorunlara dahi neden olabilecektir. Örneğin; TTK m. 376,
sermayesinin önemli bir bölümünü kaybeden anonim şirketler için şirketin tasfiyesine
kadar varan tedbirler öngörmektedir. Sermayesi 1211 sayılı Kanun ile 25.000 TL olarak
187
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 33.
84
belirlenen Merkez Bankası ise 2004 ve 2005 yıllarında sermayesinin yüzlerce katını
Eğer Ticaret Kanunu kuralları doğrudan ve tipik bir anonim şirket olduğu
tanımla, “esas sermaye tutarı kadar öz kaynağın şirket alacakları için asgari güvence
TL’den ibaret sermayesinin simgeselliği bir kere daha pekişmektedir. Ülkedeki banknot
ihracını münhasıran yapan, tüm para piyasalarını yönlendiren, bankaların nihai kredi
merci olan Merkez Bankası’nın “teorik olarak” taahhütlerini karşılayacak büyüklükte bir
188
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş. 31 Aralık 2005 tarihi itibarıyla Bağımsız
Denetim Raporu ve Mali Tablolar, www.tcmb.gov.tr, (Erişim Tarihi: 23 Mart 2019).
189
Güvence işlevi hakkında geniş bilgi için bkz. KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 307-311.
85
da bahsedilemez. Kaldı ki, bir merkez bankası taahhütlerini karşılayamadığında artık
ticaret ve icra iflas hukukuna tâbi bir alanda alacaklıların alacaklarına ulaşmamasından
değil; ancak ağır ve tarihi bir ekonomik buhrandan, –deyim yerindeyse– bir ülkenin
iflasından söz edilebilir. Özetle, merkez bankaları yönünden sermayenin güvence işlevi
aranamaz.
İkinci olarak, sermayenin ölçü işlevi Merkez Bankası yönünden sınırlı ve özgün
olarak vardır. Merkez Bankası örneğinde de pay sahipleri, katılma (oy) haklarını,
paylarının toplam itibari değerinin esas sermayeye oranına göre kullanmaktadırlar. Ancak
(A) sınıfı pay sahibi Hazine’nin payının %51’in altına düşmeyeceği yönündeki Kanun
hükmü ve fiiliyat karşısında söz konusu oransallık herhangi bir sonuç doğurmaz. Daha
somut bir anlatımla, Merkez Bankası’nda pay sahipleri ölçü işlevinin ve oransallık
ilkesinin sonucu olarak oy hakkına sahiptir, ancak oylarının bir sonuç doğurması ihtimali
yoktur.
İleride ayrıntılı olarak değinildiği gibi, Merkez Bankası’nda pay sahiplerinin kâr
payı hakkı yönünden sermayenin ölçü işlevi yoktur (veya çok sınırlıdır). Kâr payının
neredeyse tamamının Hazine’ye ait olduğu zaten Kanun’la belirlenmiştir. Sadece diğer
pay sahiplerinin alacağı kâr payı için, sermayenin ölçü işlevi devreye girmekte; Hazine
dışındaki pay sahipleri kendilerine ayrılan kâr payını sahip oldukları pay senetlerinin
190
Banka sermayesinin ölçü işlevinin olmadığı veya sınırlı olduğu hususuyla bağlantılı
olarak bkz. Merkez Bankası’nda kâr dağıtım esasları ve kâr paylarının simgesel oluşu
hakkındaki açıklamalar (İkinci Bölüm, IV, C, 2, b).
86
Oransallık ilkesinin uygulanmadığı, “genel kurula katılma”, “iptal ve butlan
davası açma”, “bilgi alma ve inceleme”, “genel kuruldan özel denetim talebi” hakları
Banka’nın sermayesinin özgün niteliği ile bağlantılı olarak ele alınmasında yarar
olabilecek bir diğer konu da merkez bankalarının sermaye yapıları ile bağımsızlıkları
arasında doğrudan bir ilişki bulunup bulunmadığıdır. Esasen bu konu ticaret hukuku
Öyle ki, sermayesinin yarıdan fazlasının, bir başka deyişle sermaye hâkimiyetinin
yapısı ile bağdaşmayan düzenlemelere tâbi olup olmadığı tartışmalarına yol açmaktadır.
87
Bu kapsamda, merkez bankalarının bağımsızlığı ile sermaye dağılımında Devlet
payının oranı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ifade eden görüşlerin191 bulunduğu
da görülmektedir. Her ne kadar, sermayesinin tamamı Devlet’e ait olan ve fakat dünyanın
en bağımsız merkez bankası olduğu192 konusunda yaygın bir uzlaşı bulunan Almanya
Merkez Bankası (Bundesbank) örneği bu fikri zayıflatsa da, en azından Merkez Bankası
Hazine’nin iradesinin tek başına belirleyici olması, buna koşut biçimde Hazine’nin Banka
tehdidiyle karşı karşıya bırakabilme imkânına sahip olması, Banka Esas Mukavelesi’nin
değiştirilmesinde Hazine’nin kilit rolü gibi örnekler karşısında sermaye ile bağımsızlık
arasında hiç bir bağlantının bulunmadığını tereddütsüz biçimde ifade etmek güçtür.193
191
ÇİNİER, Güler: Merkez Bankalarının Bağımsızlık Sorunu Çerçevesinde Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasının İncelenmesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Eskişehir,
1997, s. 175; DİLİK, s. 178; YILDIRIM, s. 95-96.
192
BIYIK, Hasibe: T.C. Merkez Bankasının Bağımsızlığı ve Türkiye’de İzlenen Para
Politikaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1999, s. 12, 16; ERİKÇİ, s.
22; GÖKALP, Zehra: Ülkemizde Merkez Bankacılığı ve Merkez Bankasının
Bağımsızlığı Sorunu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1995, s. 54.
22/j maddelerinde yer alan hükümlerle düzenlenmiştir. Aynı maddelere Banka Esas
Kurul Kararı” ile artırılabilir. Sermaye artırımı durumunda, Banka Esas Mukavelesi’nde
bu değişiklik, üçte iki çoğunlukla alınacak Genel Kurul kararı ile gerçekleştirilecek ve
(j)],
Kanun m. 5),
194
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle 1211 sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan
“Hükümetin” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz
2018, S. 30473 (3. Mükerrer).
195
Uygulamadan bir örnek için bkz. 4 Mayıs 1988 tarihli ve 88/12928 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı (RG, T. 14 Mayıs 1988, S. 19814). Bu Kararda, Bankanın 25 milyon lira
olan sermayesinin, esas şartları Banka Genel Kurulunca tespit edilmek üzere 50 milyar
89
3. Olağan veya Olağanüstü Banka Genel Kurul toplantısında sermayenin artırımı
ve buna koşut olarak Banka Esas Mukavelesi’nin değiştirilmesi yönünde karar alınması
hükümleri uygulanacaktır.
artırılması konusu sadece ticaret hukuku kurallarıyla açıklanabilir bir nitelik taşımamakta,
işlemler gerektirmektedir.
1. Banka’nın Payları
liraya kadar artırılabilmesi, Devlet Bakanlığının 26 Nisan 1988 tarihli ve 34765 sayılı
yazısı üzerine, 1211 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılmıştır.
196
Genel Kurul Kararının yürürlüğe konulmasına ilişkin uygulamadan bir örnek için bkz.
Banka Genel Kurulunun Kararının yürürlüğe konulmasına dair 24 Haziran 1988 tarihli
ve 88/13075 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (RG, T. 16 Temmuz 1988, S. 19874).
90
madde gereğince Merkez Bankası’nın sermayesi her biri yüz liralık 250.000 paya ayrılmış
Olağan Genel Kurulu Kararı ile sermaye 25 milyar TL’ye, pay senetlerinin itibari
Kanun’la belirlenmiş sermayesi –paradan altı sıfır atılmasına yönelik 5083 sayılı Kanun
uyarınca– 25.000 TL, hisse senetlerinin itibari değerleri de 10 Kr, 20 Kr, 50 Kr, 1 TL 5
TL ve 10 TL’dir.
asgari sermaye tutarı açısından TTK ile uyumlu değil ise de197 anonim şirketlerde payın
asgari itibari değerini belirleyen TTK’nın 476. maddesine göre payın itibari değerinin en
az bir kuruş olması gerektiğinden, Merkez Bankası hisse senetlerinin bu anlamda TTK’ya
Diğer taraftan, Banka’nın ilk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun ile 1211
sayılı Kanun’da ve Banka Esas Mukavelesi’nde para dışındaki değerlerin sermaye olarak
Ayrıca Banka payları senede bağlanarak, pay sahiplerine sermayedeki paylarını temsil
eden pay senetleri verilmiştir. Bu çerçevede, öğretide anonim şirket pay türleri
197
Bu konuda bkz. İkinci Bölüm, IV, A, 2.
198
Pay türlerine ilişkin olarak bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 275-280;
PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt II, 3. Baskı, Ankara, 2018, (Anılış:
Şirketler Hukuku, Cilt II), s. 1703 vd.
91
“nakit karşılığı”, “itibari değeri bulunan” pay olarak nitelendirilmesi mümkündür.
Ayrıca 1211 sayılı Kanun’un 60. maddesinde düzenlenen kârın dağıtılması199 usulünden
hareketle (A) sınıfı pay sahibi Hazine’nin payının “kâr payı yönünden imtiyaz tanınmış
Öte yandan, 1211 sayılı Kanun’un “Hisse senetlerinin nev’i” başlığını taşıyan 6.
maddesi uyarınca Banka pay senetleri nama yazılıdır. Banka Esas Mukavelesi’nde de bu
hüküm yer almakta olup, TTK’nın “Pay senetleri hamiline veya nama yazılı olur.”
görülmektedir.
Banka Esas Mukavelesi m. 6/II’de 1211 sayılı Kanun m. 6 hükmüne ilave olarak,
“pay senetlerinin Banka’ya karşı bölünmez olduğu”, “bir pay senedinin birden çok
sahibi bulunduğu takdirde, Banka’ya karşı olan hakların ancak bir mümessil aracılığıyla
hükmün “payların bölünmezliği ilkesi”ni düzenleyen TTK m. 477.1 ile aynı içeriğe sahip
olduğu belirtilmelidir.
Merkez Bankası pay sahipleri, ilk sırada en fazla paya sahip Hazine (Hazine ve
Maliye Bakanlığı) olmak üzere, çeşitli gerçek ve tüzel kişilerden oluşmaktadır. Pay
sahipleri arasında, bankalar, kamu kurumları, vakıflar, ticaret ve sanayi odaları olduğu
199
Bu konu için bkz. İkinci Bölüm, IV, C, 2.
92
gibi, özellikle pay senetlerini miras yoluyla iktisap etmiş Türk vatandaşı gerçek kişiler de
yer almaktadır.200
pay senetleri (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere dört sınıfa ayrılmıştır.201 250.000 paya
bölünmüş olan 25.000 TL tutarındaki Banka sermayesinin %55,12’si (A) sınıfı, %25,74’ü
200
Banka’nın pay sahibi bilgileri için bkz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.
2018 Yıllık Faaliyet Raporu, Tablo 3.4.2.16.2, s. 90, www.tcmb.gov.tr, (Erişim Tarihi:
25 Mart 2019).
201
1211 sayılı Kanun “hisse sınıfları” ve “hisse senetlerinin sınıfları” terimlerini 11
Haziran 1930 tarihli ve 1715 sayılı Kanun’dan almıştır. TTK’da bulunmayan bu “sınıf”
teriminin, mevcut anlamıyla 1211 sayılı Kanun’da korunması isabetli görünmemektedir.
1715 sayılı Kanun 63. maddesiyle, payları dört sınıfa ayırdıktan sonra, sermaye
paylarından bağımsız olarak bu sınıflara İdare Meclisi (Yönetim Kurulu) üyesi seçme
imkânı tanımıştır. Ayrıca, 1715 sayılı Kanun bununla da yetinmeyerek (A) sınıfı dışında
kalan sınıflara Denetleme Kurulu üyelerini seçme hakkı vermiş, Hazine’ye ait olan (A)
sınıfı paylarını Denetleme Kurulu üyesi seçme olanağından yoksun bırakmıştır. Bu
açılardan, 1715 sayılı Kanun’da düzenlenen “sınıf” kavramı TTK’da düzenlenen “grup”
kavramıyla çok yakın ya da özdeştir.
1211 sayılı Kanun’un yürürlükteki halinde ise “sınıf” kavramına herhangi bir hukuki
sonuç bağlanmamaktadır. Dolayısıyla 1211 sayılı Kanun’daki “sınıf” kavramı, herhangi
bir sonuç doğurmadığı, terminolojik açıdan isabet taşımadığı gibi TTK’daki “grup”
kavramıyla da bağlantılı değildir.
93
(B) sınıfı, %0,02’si (onbinde iki) (C) sınıfı ve %19,12’si (D) sınıfı paylardan
oluşmaktadır.202
1211 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca, (A) sınıfı pay senetleri münhasıran
bağlanmıştır. Bununla birlikte, Banka’nın ilk kuruluş kanunu olan mülga 1715 sayılı
Kanun’un 26. maddesiyle203 (A) sınıfı pay senetlerinin ilk önce sermayenin %15’ini
çıkarılmıştır. 1211 sayılı Kanun ile de söz konusu oran %51 olarak belirlenmiştir.204
202
Bkz. Sıkça Sorulan Sorular, Sermaye ve Hissedarlık Yapısı, www.tcmb.gov.tr, (Erişim
Tarihi: 25 Mart 2019).
203
1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 40.
204
Bu konuda TBMM Tutanaklarına maddeyle ilgili görüşmelerden şu açıklamalar
yansımıştır: “Yeni tasarıda anonim ortaklık niteliğini muhafaza eden Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının sermayesi artırılmakta, 15 milyon liradan 25 milyon liraya
çıkarılmaktadır. Hisse senetleri, yürürlükteki kanunda olduğu gibi, A, B, C, D sınıflarına
ayrılmaktadır. A sınıfı hisse senetleri yürürlükteki kanunla Hazineye tahsis edilmiş
miktarı sermayenin %25 i ile tahdidedilmişti. Yeni tasarıda bankanın sermayesi 25
milyon liraya çıkarılmaktadır. Ancak, bankanın sermayesindeki 10 milyon liralık artış
Hazineye aidolan A sınıfı hisse senetlerinde vukubulacaktır. Ayrıca tasarı, banka
sermayesindeki Hazine hissesinin, sermayesinin %51 inden aşağı olmıyacağını tasrih
etmiştir. Banka sermayesinde bu şekilde yapılan değişiklik isabetlidir. Esasen
Cumhuriyet Merkez Bankası sermayesinde Hazinenin ve milli bankaların sahiboldukları
pay yüksek olduğu için, kurulduğu günden beri, bir Devlet Bankası niteliğini haiz bulunan
Merkez Bankamız, bu niteliğini yeni tasarı ile de muhafaza etmekte, hatta bu nitelik,
sermaye artışı münhasıran Devlet hissesinde olacağı için, daha da bariz hal almaktadır.
94
Halen Hazine’nin sermaye içindeki payı 13.780 TL olup, sermayenin
oluşturmaktadır. Ayrıca, 1211 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, “(A) sınıfı pay senetlerinin
her birinin en az 100 hisselik olduğu” hükme bağlanmıştır. Bu hükümle (A) sınıfı pay
sağlamaktan ibarettir.206
1211 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre (B) sınıfı pay senetleri, “Türkiye’de
faaliyette bulunan milli bankalar”a tahsis edilmiştir.207 1715 sayılı Kanun’un 27. maddesi
ile aynı içeriğe sahip olan bu hükümden, bu sınıf pay senetlerinin milli bankalar dışında
Bununla birlikte “milli kanunlara tevfikan teşekkül etmiş ve Türk parası olarak konulan
mevzuatına bakıldığında, bu kavrama bankacılık mevzuatında son olarak “25 Nisan 1985
tarihli ve 3182 sayılı mülga Bankalar Kanunu”nun 3. maddesinin ilk halinde209 –esas
209
RG, T. 2 Mayıs 1985, S. 18742. Anılan maddede “milli banka”, “Türk kanunlarına
göre kurulan, sermayesi Türk parası olarak konulan ve sermayesinin çoğunluğu ile
yönetim ve denetimi Türklere ait olan bankalar” olarak tanımlanmaktaydı.
210
KHK/70 sayılı Bankalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname için bkz. RG, T. 22
Temmuz 1983, S. 18112 (2. Mükerrer).
211
RG, T. 22 Haziran 1994, S. 21968.
212
Esasen bu kavram 3182 sayılı Kanun’dan ilk olarak, 16 Eylül 1993 tarihli ve 21700
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan KHK/512 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile çıkarılmış; ancak anılan KHK
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden yapılan değişiklik hükümsüz kalmıştır.
213
Bu değişikliğin gerekçesi “Kanun’da kuruluş ve faaliyet hükümleri yönünden
Türkiye’de kurulmuş bankalar ile yabancı ülkelerde kurulmuş olup da Türkiye’de şube
açmak suretiyle faaliyet gösteren bankalar hukuki statülerindeki farklılıklar bakımından
ayrı ayrı düzenlenmiş, milli banka tanımı ile bağlantılı olarak başkaca bir farklılaşmaya
gidilmemiştir. Milli banka ifadesi ülkemizin üyesi bulunduğu uluslararası ekonomik
kurumlar nezdinde yabancı sermayeli bankalar veya Türkiye’deki yabancı banka şubeleri
aleyhine ayrıcalık yaratıldığı izlenimini vermektedir. Bu nedenle milli banka tabiri 3 ve
96
Ardından “3182 sayılı Bankalar Kanunu’na ilişkin 11 No.lu Tebliğ”de214,
“Kanun’un 3 üncü maddesindeki ‘milli banka’ tanımı kaldırılmış olmakla birlikte, diğer
kanunlarda yer alan ‘milli banka’ ifadesinden ‘Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre
kurulan, sermayesi Türk parası olarak konulan ve sermayesinin çoğunluğu ile yönetim ve
yer verilmiştir. Bununla birlikte, Tebliğ’in dayandığı 3182 sayılı Bankalar Kanunu, “18
Haziran 1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu”215 ile yürürlükten kaldırılmış,
Diğer yandan öğretide “Türkiye’de Türk kanunlarına göre kurulmuş her banka -
sermayesi tamamen yabancı ortaklara ait ve/veya yönetimi yabancılarda olsa dahi- Türk
tâbiiyetinde bir bankadır. Diğer deyişle Türk bankasıdır. Esasen milli banka tanımı da
1211 sayılı Kanun açısından “milli banka” kavramına yüklenecek anlamın tespiti
(C) sınıfı pay senetleri, 1211 sayılı Kanun’un 10. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre bu sınıf pay senetleri, “milli bankalar dışında kalan diğer
Bu maddede iki ayrı grup (C) sınıfı pay sahibi öngörülmüştür. İlk grubun
belirlenmesinde anahtar kavram niteliğindeki “milli banka” terimi yukarıda ele alınmıştı.
Maddede geçen “milli bankalar dışında kalan diğer bankalar” ibaresi de değinilen
çerçevede Türkiye’de Türk kanunlarına göre kurulmuş bankalar dışında kalan bankalar,
diğer bir ifadeyle, yabancı bir ülkede yabancı ülke kanunlarına göre kurulan (yurt dışında
217
Erikçi, maddede belirtilen bankaların kapsamına yabancı bankalar ile yurt dışında
faaliyette bulunan Türk bankalarının girdiği görüşündedir, ERİKÇİ, s. 24. Ancak, Kanun
Koyucunun Türkiye’de faaliyette bulunmaya dair bir gereklilik getirmediği de
gözetildiğinde, Türk bankası vasfı açısından yurt dışında faaliyette bulunma olgusunun
belirleyeceği olmadığı kanaatiyle bu görüşe katılmak mümkün değildir.
98
10. maddeyle (C) sınıfı pay senedi alabilme imkânı tanınan ikinci grup ise
gerektiği sorusu cevaplanmaya muhtaçtır. Bir idare hukuku müessesesi olarak “imtiyaz”
tek bir kanuni düzenlemeyle belirlenmiş, mutlak bir hukuki çerçeveye sahip değildir.
Anayasa’nın 125 ve 155. maddeleri dolaylı olarak imtiyaz sözleşmelerinden söz etmekte;
ancak, doğrudan Anayasal bir tanım getirmek yerine, dolaylı olarak bu usulü tanır
görünmektedir. Ayrıca “4 Şubat 1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu”218,
“5 Kasım 2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu”219 gibi bazı
kararında220 da imtiyaz; “İdarenin gerçek ve genel olarak sermaye şirketi olan bir tüzel
kişiyle yaptığı bir sözleşmeyle, bir kamu hizmetinin belirli ve uzun bir süre içinde
alınmak ve giderleriyle kar ve zararı (risk) özel girişimciye ait olmak üzere idarenin kendi
kararında221, “konusu kamu hizmetinin kurulması ve/veya işletilmesini bir özel kişiye
218
RG, T. 21 Şubat 1924, S. 59.
219
RG, T. 10 Kasım 2008, S. 27050 (1. Mükerrer).
220
Danıştay Dergisi, S. 87, s. 37.
221
RG, T. 20 Mart 1996, S. 22586.
99
getirilmesinin idare tarafından bir idari sözleşme kapsamında kendilerine bırakıldığı
Diğer taraftan, 1211 sayılı Kanun’da (C) sınıfı paylar bakımından bir sınır
öngörülmüştür. Bu üst sınır toplam payların %6’sına denk gelmektedir. Şöyle ki, (C)
sınıfı pay senetleri, 10. maddedeki “hisse senetlerinden en çok 15.000 adedi” ibaresi ile
sermayesinden en çok 15.000 hisse (C) sınıfı hisse senedi olarak, …tahsis edilmiştir”
Bugün (C) sınıfı pay senedine sahip imtiyazlı şirket bulunmamaktadır. (C) sınıfı
1211 sayılı Kanun’un 11. maddesi gereğince (D) sınıfı pay senetleri, “Türk ticaret
Cumhuriyeti tâbiiyetindeki tüzel kişiler, Türk kanunlarına göre kurulup, işlem merkezleri
222
Milli Reasürans T.A.Ş.’nin Merkez Bankası pay sahibi imtiyazlı şirketlere örnek
oluşturduğuna dair bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 29.
223
Aynı görüş için bkz. ERİKÇİ, s. 24.
224
Bkz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş. 2018 Yıllık Faaliyet Raporu, Tablo
3.4.2.16.2, s. 90, www.tcmb.gov.tr, (Erişim Tarihi: 25 Mart 2019).
100
(D) sınıfı paylara sahip Banka pay sahiplerinin sayısı 31 Aralık 2018 tarihi itibarıyla
6.467’dir.225
4. Payların Devri
bulunmamaktadır. Banka Esas Mukavelesi’nde ise m. 12/II’de yer verilen “Bir hisse
senedinin satışı, satan ile satın alan arasında, örneği Banka tarafından hazırlanan
hükmüyle pay senetlerinin devri düzenlenmiştir. Buna göre, Banka pay senetlerinin
ki, bu düzenleme pay senetlerinin yalnızca satış yoluyla devri bakımından kaleme
dışında trampa veya bağış gibi başka hukuki işlemlerle devrinin hükmün kapsamına
Öte yandan, Banka pay senetleri (A), (B), (C) ve (D) sınıflarına ayrıldığından ve
bu sınıf payların tahsis edileceği kişiler açık ve somut biçimde 1211 sayılı Kanun ve
225
Bkz. Sıkça Sorulan Sorular, Sermaye ve Hissedarlık Yapısı, www.tcmb.gov.tr, (Erişim
Tarihi: 25 Mart 2019).
101
devrine Banka tarafından muvafakat verilmesinde bu esas ve sınırlamaların gözetilmesi
gerektiği tereddütsüzdür.226
“(C) sınıfı hisse senetleri miktarı, hiçbir veçhile Kanunla kabul edilmiş olan 15.000
hisseyi geçemez.” hükmüne yer verilmiştir. Fıkrada sözü geçen “Kanun” ibaresi 1211
sayılı Banka Kanunu’nu işaret etmektedir. Nitekim, 1211 sayılı Kanun’un 12.
maddesinde aynı kural “(C) sınıfı hisse senetleri miktarı, hiçbir veçhile bu Kanunla kabul
edilmiş olan miktarı aşamaz.” şeklindeki ifadeyle ikinci fıkra olarak düzenlenmiş
bulunmaktadır.
olduğunu, dolayısıyla devirlerde bu sınıf paylar için öngörülen sınıra (en çok 15.000 pay)
sınırlamasıdır.
Payların devri ile bağlantılı olarak, 1211 sayılı Kanun’un ve Banka Esas
“Banka, hisse senetlerinin bir sınıftan diğer bir sınıfa nakli hususunda vukubulacak
talepleri derhal sonuçlandırır. Hisse senetlerinin bir sınıftan diğer bir sınıfa nakli için
226
Ayrıntılı açıklama için bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 31.
227
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 31.
102
hiçbir komisyon alınmaz.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, sınıf değişikliği
yapılabilmesi için bu konuda Merkez Bankası’na yöneltilmiş bir talebin mevcut olması
Anılan madde gereğince Merkez Bankası, pay senetlerinin bir sınıftan diğer bir
zorundadır. Öyle ki sınıf değişikliği, satış, bağışlama, veraset veya pay senedi sahibinin
olmadan vefat eden kişilerin (D) sınıfı pay senetlerinin, “Devlet’e”, bu anlamda
Hazine’ye kalması durumunda bu kişilerin mülkiyetindeki (D) sınıfı pay senetlerinin (A)
228
Bununla birlikte Tekinalp, “1211 sayılı Kanun’un 12. maddesi hükmüyle hisse
senetlerinin sınıf değiştirmesi, mesela (A) sınıfı hisse senedinin (B) sınıfına dönüşmesi
kastedilmemiştir. Çünkü bunun için esas sözleşme değişikliğine gerek vardır. Hüküm ile
ifade edilmek istenen, bir sınıf mensubunun diğer sınıf hisse senedini alabileceği, bu
devrin geçerli olduğu ve Banka’nın söz konusu devri pay defterine tescil etmeye zorunlu
bulunduğudur. Ancak milli olmayan bankalar ile imtiyazlı şirketlere bu hak
tanınmamıştır.” görüşündedir, TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 92. Ancak, bu görüşe
karşı, pay devri koşulları ile hisse senetlerini iktisaba ilişkin kişi yönünden getirilmiş
şartların, yani 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi’nde yer alan bu bağlam
kurallarının, yalnızca milli olmayan bankalar ile imtiyazlı şirketler bakımından değil tüm
pay sahipleri için gözetilmesi gerektiği, devirlerin geçerli olabilmesi için öncelikle devir
şartlarının somut olayda gerçekleşmiş olmasına ihtiyaç bulunduğu ileri sürülebilir.
103
Ancak 1211 sayılı Kanun m. 8. uyarınca (A) sınıfı pay senetlerinin her birinin en
az 100 hisselik olması gerektiğinden, Hazine’ye geçen (D) sınıfı pay senetleri yüze
ulaşmadıkça, (D) sınıfında takip edilmeye devam olunacaktır. Hazine’nin, “son kanuni
mirasçı” olarak, (D) sınıfında takip edilen bu pay senetleri üzerindeki mülkiyet hakkını
değişikliğine olanak tanıyan 12. madde hükmü karşısında, 1211 sayılı Kanun’un 8 ila 12.
değiştirmesinin satış, bağışlama, veraset veya pay senedi sahibinin statü değiştirmesi gibi
verilmesinin, 1211 sayılı Kanun’daki devre ilişkin sınırlamaların nazara alınması ile
229
ERİKÇİ, s. 26-27.
230
ERİKÇİ, s. 26.
231
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 30-31.
104
12. maddeye ilişkin gerekçe bulunmamakta ise de, Cumhuriyet Senatosu’ndaki
görüşmeler yol gösterici olabilir. Van Milletvekili Ferit Melen; hisse senetlerinin dört
sınıfa ayrıldığını ve her sınıf hisse senedinin kimler tarafından alınabileceği ve kimlere
verileceğinin Kanun’da tasrih edildiğini, halbuki 12. maddede bu esası tamamen ortadan
kaldıracak bir hüküm getirildiğini, bu durumda bu madde ile söz konusu tasnifin bir
hükmünün kalmadığını, (A) hisse senedini getirip (B) satmak, (B)’ye tahvil etmek, (B)’yi
(C)’ye tahvil etmek imkanının doğduğunu, halbuki bundan önceki maddelerin bir
öneminin mevcut olduğunu, örneğin Hazine’nin %51’den fazla hisseye sahip olması
tamamen eşhasın eline geçebilecek bir yolun açılmış olduğunu belirterek, bunun nasıl
Sözcüsü M. Faik Atayurt cevaben, “Kabul ettiğimiz sisteme ve bundan evvelki madde
hükümlerine göre (A) sınıfı hisse senetlerinin önemli kısmı budur. %51’den aşağı
Gene (C) sınıfı hisse senetleri ise 15 bin adedi tecavüz edemiyeceği kaydedilmiştir. Bu
kaydı ile olabilecektir. Bu madde bunları tecavüz etmemek kaydı ile gereken değişiklikleri
232
1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 473.
233
1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 473.
234
1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 473-474.
105
Bu kapsamda Atayurt’un, yalnızca, (A) sınıfı pay sahibi Hazine için öngörülen
%51’lik asgari pay sınırına ve (C) sınıfı için öngörülen 15.000 adetlik üst sınıra vurgu
yaptığı, ancak Kanun’da dört sınıf pay senedinin kimlere tahsis edildiği yönündeki
kurallara, diğer bir ifadeyle payların iktisabında kişi yönünden getirilen koşullara
öğretide ise, örneğin (A) sınıfı pay senedi sahibi Hazine’nin, sermayenin %51'inin
üstündeki paylarını (C) sınıfı pay sahipliği şartlarını haiz olanlar haricindeki gerçek ve
Durum böyle olmakla birlikte, 1211 sayılı Kanun’un 12. maddesinin sınıf
değişikliğini düzenleyen hükmünün, yine 1211 sayılı Kanun’da öngörülen ve Banka Esas
(örneğin (A) sınıfı pay senetlerinin münhasıran Hazine’ye ait olduğuna dair 8. madde
maddeye ilişkin Cumhuriyet Senatosu görüşmeleri sırasında Van Milletvekili Ferit Melen
tarafından ifade edildiği gibi hisse senetlerinin dört sınıfa ayrılarak her sınıf hisse
235
Ayrıntılı bilgi için bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 31. Aynı yöndeki görüş için
bkz. ERİKÇİ, s. 27.
106
b) TTK’da Öngörülen Sistem
TTK sisteminin Merkez Bankası payları özelinde incelenebilmesi için, 1211 sayılı
gerekir.
Nama yazılı pay senetlerinin devredilmesinin usul ve esasları TTK’nın 490 ila
501. maddelerinde düzenlenmiş ve konuya ilişkin kuralların bir kısmı da, devir konusu
nama yazılı payın borsaya kote edilmemiş olup olmamasına bağlı olarak, diğer bir
ifadeyle “borsaya kote edilmemiş nama yazılı pay” kavramı üzerinden belirlenmiştir.236
TTK m. 490.1, nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrine ilişkin temel ilkeyi
ortaya koymaktadır. Buna göre, temel ilke devrin serbest olmasıdır. Ancak, bazı
payların devrini bazı şartlara bağlayan veya tamamen yasaklayan kurallara “bağlam”
denilmektedir. TTK’da yer almayıp, öğretide kullanılagelen bir terim olan bağlam, pay
236
“Borsaya kote edilme” kavramı için bkz. AYOĞLU, Tolga: Sermaye Piyasası
Hukukunda Halka Arz Kavramı ve Halka Arza Aracılık Sözleşmeleri, İstanbul, 2008, s.
158; BOZKURT, Tamer: Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması (Bağlam),
İstanbul, Haziran 2016, s. 62 vd.; HIZIR, Serdar: Türk Hukukunda Halka Açık Ortaklık
Statüsünün Sona Ermesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara,
2019, s. 38 vd.; MEMİŞ/TURAN, s. 96-97; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU):
Ortaklıklar Hukuku II, s. 141, 150; YANLI, Veliye: Sermaye Piyasası Hukuku
Çerçevesinde Halka Açık Anonim Şirketler ve Kamunun Aydınlatılması, İstanbul, 2005,
(Anılış: Sermaye Piyasası), s. 68.
107
devrini sınırlayan bağ olarak anlaşılabilir.237 Bağlam konusu senetler için de “bağlı nama
Bunun içindir ki, TTK m. 490.1’de, devir serbestisinin “Kanunda veya esas
kanuni ve esas sözleşme ile öngörülen bağlam şeklinde iki ayrı tür olarak
durumda söz konusudur. Bunlar, bedelleri tamamen ödenmemiş paylar için şirketin
onayının aranması, diğeri ise ödeme yeterliliği bulunmayan devralandan şirketçe teminat
istenmesi halleridir.
oluşturmaktadır. Maddenin ilk fıkrası, “Esas sözleşme, nama yazılı payların ancak
gerekçesinden de anlaşıldığı gibi, devir sınırlaması (m. 491’deki sınırlama dışında) esas
sözleşme ile ve devrin şirketin onayına bağlanması suretiyle yapılabilecektir. Başka bir
deyişle, esas sözleşmede devre şirketin onay vermesi şartının düzenlenmiş olması
zorunludur. Bu husus, borsaya kote edilen ve edilmeyen paylar için ortak bir koşuldur.
237
Bağlam kavramı hakkında geniş bilgi için bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s.
330 vd.; BOZKURT, s. 11-20; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar
Hukuku II, s. 135; TEKİNALP, Ünal: Anonim Ortaklıkta Yeni Bağlam Sisteminin
Esasları, Pay Defteri Hukuku ile, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, (Anılış: Bağlam
Sistemi), s. 3-4.
238
Geniş bilgi için bkz. BOZKURT, s. 14-18; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU):
Ortaklıklar Hukuku II, s. 139 vd.
108
Diğer yandan, payların devrinin sınırlandırılmasına yönelik olarak esas sözleşmeye
Borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar bakımından şirketin esas sözleşmesine
konulabilecek bağlam hükümleri ise TTK m. 493’te belirlenmiştir.240 İşte bunlar, yani
şirketçe onayın reddi sebepleri; “esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebin
varlığı”, “şirketin payları, devir anındaki gerçek değeriyle kendi veya diğer pay sahipleri
miras, mirasın paylaşımı gibi diğer hallerde şirketin payları gerçek değeri ile devralmayı
239
Tekinalp bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Bağlam sebebi kanunen
sınırlandırılmıştır. TTK’nın bağlam ile ilgili sisteminin dogmatik yapısının başlangıç
noktası burası, yani sebep öngörme serbestisinin reddidir.”, TEKİNALP
(POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 137, 140 vd.
kavramına ilişkin olarak madde gerekçesinde; “şirketin önemli sebep olarak her türlü
belirtilmektedir.242
bütün olarak ele alınmasına ihtiyaç olduğunu, pay sahipleri bileşimine ilişkin esas
sözleşme hükümlerinin ayrı bir kategori olmayıp birinci fıkradaki önemli nedeni açan
“dış halka”, işletme konusu ve veya işletmenin ekonomik bağımsızlığının da “iç halka”
olduğunu ve bunların bir bütün olarak reddi haklı kılmasının gerektiğini; Kanun’un
önemli nedenlerin kendisine ilişkin örnekleri değil esasen önemli sebebin içini dolduran
halkaları sınırladığını, ancak maddede belirlenen ölçütleri karşıladığı takdirde her türlü
etmektedir.243
242
Gerekçedeki açıklamayla ilgili olarak bkz. ALTAY, S. Anlam: “Türk ve İsviçre
Anonim Ortaklıklar Hukukunda Esas Sözleşmesel Bağlam”, İsviçre Borçlar Kanunu’nun
İktisabının 80. Yılında İsviçre Borçlar Kanunu’nun Türk Ticaret Hukukuna Etkileri,
İstanbul, 2009, s. 598-599; UZEL, Necdet: Anonim Ortaklıkta Esas Sözleşmesel Bağlam,
İstanbul, 2013, s. 233-234.
243
BOZKURT, s. 81-82. Ayrıca bkz. ALTAY, s. 598; BAHTİYAR: Ortaklıklar
Hukuku, s. 331-332; KENDİGELEN, s. 402; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU):
Ortaklıklar Hukuku II, s. 142 vd.
110
Buna göre, önemli sebebin pay sahipleri çevresinin bileşimini244 korumaya
ekonomik bağımsızlığı ile ilişkilendirilebilir bir nitelik arz etmesinin gerekli olduğu
oluşmasını öngören bir esas sözleşmede, bu pay sahibi bileşiminin korunmasına yönelik
olarak payların yalnızca söz konusu mesleğe mensup kişiler arasında devre konu
pay sahibinin hâkimiyet kurmaması için her bir pay sahibince iktisap edilebilecek pay
görmediği payları, devir anındaki gerçek değeriyle kendi veya diğer pay sahipleri ya da
üçüncü kişiler hesabına almayı önermesidir.246 TTK m. 493.1 ile getirilen bu olanak da
yabancılaşmasını veya niteliklerini kaybetmesini önleyen etkin bir araç olduğu; bu aracın
244
Madde gerekçesinde; “‘Bileşim’ sözcüğünü, Türkçe’de de kullanılan ‘pay sahiplerinin
kompozisyonu’ şeklinde anlamak doğru olur” açıklaması yapılmaktadır.
245
Ayrıntılı bilgi ve başka örnekler için bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 332;
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 142-145; TEKİNALP:
Bağlam Sistemi, s. 43 vd; UZEL, s. 250 vd.
246
Bu olanağın öğretide “kaçınma klozu” olarak nitelendirilmesine dair bkz.
BOZKURT, s. 135-136.
111
kullanılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunması gerekmediği” belirtilmektedir.247
başkalarına geçmesi, bağımsız olmaktan çıkıp bir şirketler topluluğu içinde bağımlı bir
şirket haline gelmesi, yabancı uyruklu kişilerin, sıcak para kullanan fonların esiri olması,
bazı niteliklerini veya haklarını, avantajlarını yitirmesi gibi durumlara bağlı olarak
TTK m. 493.4’te düzenlenen üçüncü durum ise, payların irade dışı iktisabı
hallerinde yani payların mülkiyetinin miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal
hallerde şirket payları iktisap eden kişiye sadece payları gerçek değeri ile devralmayı
Son olarak, TTK m. 493.3 çerçevesinde, devralan payları kendi adına ve hesabına
aldığını açıkça beyan etmediği takdirde şirket devrin pay defterine kaydını
engellemektir.
247
Bu öneri için esas sözleşmede hüküm bulunmasının gerekmediği, bir kanuni önalım
hakkının söz konusu olduğu yönünde bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 332.
248
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 332; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU):
Ortaklıklar Hukuku II, s. 146-147.
249
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 333.
112
Devrin şekline gelince ise, TTK m. 490.1’e göre, nama yazılı pay senetlerinin
hukuki işlemle devri için, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana
geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, taraflar arasında yapılan devrin şirkete karşı hüküm
ifade edebilmesi için TTK m. 499.4 gereğince pay defterine kayıt şarttır.
TTK m. 494.1’de, “Devir için gerekli olan onay verilmediği sürece, payların
mülkiyeti ve paylara bağlı tüm haklar devredende kalır.” hükmü getirilmiştir. Bu hüküm
“borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar” bakımından benimsenen “birlik teorisi”nin
kanuni dayanağını oluşturmaktadır. Birlik teorisi, pay defterine kayıt talebinin reddi
olarak açıklanmaktadır.250
arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmeleri hâlinde,
kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayıyla birlikte devralana geçer.
reddetmemişse veya ret haksızsa, onay verilmiş sayılır.” Madde gerekçesinde belirtildiği
üzere, şirket bu onayı vermediği sürece söz konusu yönetim hakları eski malikte
250
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 142, 148. Ayrıca
birlik teorisi hakkında geniş bilgi için bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 335 vd;
PULAŞLI, Hasan: Bağlı Nama Yazılı Pay Senetleri, Ankara, 1992, (Anılış: Bağlı Nama
Yazılı Pay Senetleri), s. 173.
113
kalmaktadır. Ayrıca, somut devre dair bir bağlam hükmü var ise şirketin onay vermesi
Son olarak, TTK m. 491 vd. uyarınca aranan “şirket onayı”nı vermeye yetkili
organın, bu konuda açık bir düzenleme içermemekte ise de aynı Kanun’un 365 ve 374.
Hükümlerine Bakış
TTK m. 492.1 ile uyumlu olarak, Esas Mukavele ile ve devrin Banka’nın onayına
Banka’nın işletme konusu, görev ve yetkileri nazara alınarak 1211 sayılı Kanun’un 8 ila
251
BOZKURT, s. 321 vd.; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku
II, s. 137, 140.
114
olduğu252, bu itibarla TTK m. 493’te öngörülen içerikle uyumlu olduğunun kabulü
gerekir.
Buna karşılık, 12. maddenin lafzı, satış sözleşmesi dışındaki hukuki işlemlerle
söz konusu olacaktır. TTK’ m. 490.1’de, esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe devrin
serbest olacağı kabul edilmektedir. Banka Esas Mukavelesi’ndeki, aksi yöndeki, yani
devri sınırlayarak Banka’nın onayına bağlayan hüküm, yalnızca satışı içeren dar bir
lafızla kaleme alındığına göre, satış dışındaki devirler açısından “esas sözleşmesel
aranmayacaktır.
Bununla birlikte, Esas Mukavele’de Banka pay senetlerinin devrine ilişkin olarak
nedenle, söz konusu sınırlama hükümleri, daha açık bir ifadeyle Hazine’nin asgari %51
paya sahip olması ile (C) sınıfı payların 15.000 adedi aşmamasını öngören ve pay
sınıflarına göre sınıf özelinde kimlerin o sınıf payın sahibi olabileceğini belirleyen
hükümler ile uyumlu olmayan satış dışındaki devirlerin Banka tarafından pay defterine
252
Örneğin 1211 sayılı Kanun’un 12. maddesinde (C) sınıfı pay senetleri açısından bir
üst limit öngörülmesiyle ilgili olarak Kurt, Günal, Tuğçetin’e göre, “(C) sınıfı hisse
senetlerinin sayıca dondurulmuş olmasının sebebini daha çok, Merkez Bankalarının
Devlet’e yakın olmaları prensibi ile izah etmek gerekir. Para-kredi politikasının
yönetiminde büyük yetkilerle mücehhez Merkez Bankasının sermayesinde milli olmayan
unsurların katkısının asgaride tutulmak istenmesi mantıki bir tutumdur.”,
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 31.
115
kayıtlarının gerçekleştirilmesi 1211 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin ihlali sonucunu
doğuracaktır.
hükümleri gereğince kanunen geçtiği haller yönünden de satış dışındaki devirlerde olduğu
gibi Banka Esas Mukavelesi’nde hüküm yoktur. Esasen Banka’nın pay sahipliği
payların şirketin onayı ile devredilebileceği şeklinde bir hükme ihtiyaç olmadığı, Esas
varılabilir. Anılan hükme göre, bu hallerde şirket onay vermekten ancak, payları iktisap
eden kişiye bunları gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde kaçınabilecektir.
paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra gereği iktisap edilmeleri
durumunda, devre konu pay açısından bir bağlam hükmü söz konusu ise, devrin Banka
karşılanmıyor ise Banka’nın söz konusu payı alma önerisinde bulunması gündeme
253
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 147.
116
Son olarak, Merkez Bankası’nda pay devirlerine dair onay verme veya vermeme
yetkisinin kime ait olduğuna bakılacak olursa, öncelikle, bu konuda 1211 sayılı Kanun’un
edilmesine karşın Banka Esas Mukavelesi’nde de onay yetkisinin hangi organa ait
Diğer yandan, 1211 sayılı Kanun ile Banka Esas Mukavelesi’nin 1. maddelerinin
delaletiyle kendisine başvurulacak özel hukuk kaynağı niteliğindeki TTK da, devre onay
vermeye veya onaydan kaçınmaya hangi organın yetkili olacağı konusunda açık bir
düzenleme içermemektedir.
13, 15, 22) irdelendiğinde yetkili organın Banka Meclisi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
anonim şirketlerden farklı olarak kâr elde etmek amacıyla kurulmuş ve faaliyet gösteren
254
BOZKURT, s. 321 vd.; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku
II, s. 137, 140.
255
Bkz. Banka’nın sermayesinin simgesel niteliği (İkinci Bölüm, IV, A, 3) ve Banka’nın
amaç ve konusu (İkinci Bölüm, II) hakkındaki açıklamalar.
117
Banka’nın bu yapısı öğretide de çeşitli değerlendirmelere konu olmuştur. Tekinalp
kullandığını, bu nedenle kâr amacı gütmesinin söz konusu olmadığını, kaldı ki kamu
erkinin doğurabileceği kârın ticari anlamda bir faaliyet kârı da olmadığını ifade
etmektedir.256 Ayrıca, Merkez Bankası’nın kârının herhangi bir anonim şirketin ticari
rezervlerinin yönetimi kapsamındaki yurt içi ve yurt dışı piyasalarda vadeli ya da vadesiz
altın, döviz, menkul kıymet, türev ürün alım satım, borçlanma ve borç verme işlemlerini
sonucu ve bazen gereği olarak kâr elde edebilmekte ya da zarar edebilmektedir. Tüm
256
TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 98.
257
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 283.
258
ERİKÇİ, s. 119.
118
ilişkili değildir ve Banka sermayesi de sadece simgesel anlam ve değer taşımaktadır.
konusundaki performansı ile kâr veya zarar etmesi arasında bir bağ bulunmadığı, hatta bu
etmiş ve hatta ironik biçimde o yılın kurumlar vergisi rekortmeni olmuştur. Buna karşın,
temel amacı olan fiyat istikrarı bakımından oldukça önemli mesafeler kat ettiği 2005
paylaşmaktadır.
yönelik olarak uygulamaya koyduğu para politikası ya da 1211 sayılı Kanun’da kendisine
verilen diğer görevleri yerine getirmesi dolayısıyla zarar etmesinin, basiretli yönetilip
259
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 33.
119
2. Kârın Dağıtılması
Konuya ilişkin temel esaslar TTK’nın 507, 508, 509 ve 523. maddelerinde yer
almaktadır. TTK m. 507.1 uyarınca, “her pay sahibi Kanun ve esas sözleşme hükümlerine
göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında
geçerlidir.260
TTK m. 509.2’de de, “kâr payının sadece net dönem kârından ve serbest yedek
zararı düşüldükten sonra kalan kârın kastedildiği belirtilmektedir. Tekinalp’e göre de net
dönem kârı, “508. maddenin ikinci fıkrasındaki yıllık bilançoya göre belirlenmiş yıllık
kârdan geçmiş yıllara ait zararların ve anonim ortaklığın ödemekle yükümlü olduğu
matrahı yıllık kâr olan vergilerle mali yükümlülüklerin düşülmesinden sonra kalan
260
Oransallık ilkesi hakkında geniş bilgi için bkz. PULAŞLI: Şirketler Hukuku, Cilt I, s.
717; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 687 vd.
261
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 697. TTK’da tanımı
yapılmamış olan “net dönem kârı” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda
uygulamada ortaya çıkan farklı görüşler hakkında bkz. ÜÇIŞIK, H. Güzin/ÇELİK,
Aydın: Anonim Ortaklıkta Finansal Tablolar, Yedek Akçeler ve Kâr Dağıtımı, İstanbul,
Ocak 2018, (Anılış: Finansal Tablolar), s. 206-210. Ayrıca bkz. ATEŞAĞAOĞLU,
Erdem: Vergi Hukuku Bakımından Anonim Şirketlerde Kâr Payı Dağıtımı, İstanbul,
2012, s. 58; ERİMEZ, Rüştü: Şirketlerde Kâr Dağıtımı, Yedek Akçeler ve Vergileme,
120
Diğer yandan, TTK m. 508.1’de yer alan “Esas sözleşmede aksine bir hüküm
yoksa, kâr ve tasfiye payı pay sahibinin sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle
orantılı olarak hesap edilir.” hükmüyle payın ödenen tutarına göre dağıtım esası
benimsenmiş ise de bu hüküm, esas sözleşmede aksi yönde bir düzenleme yapılmasına
mahsuben yapılan ödemelerin değil de itibari değerin esas alınacağı” yönünde hüküm
konulması mümkündür.262
belirlenmesi” TTK’nın 408 ve 409. maddeleri gereğince anonim şirket genel kurulunun
görev ve yetkilerindendir.
kâr dağıtımının pay sahiplerine ekonomik fayda sağlama amacından çok bilançoyu
kârın pay sahiplerine ödenen kısmı ödenmiş sermayenin belli bir yüzdesiyle
İstanbul, 1985, s. 284. TTK’daki kâr kavramları hakkında bilgi için bkz. GÜRBÜZ
USLUEL, Aslı E.: Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Kâr Payı Alma Hakkı, Ankara,
2016, (Anılış: Kâr Payı Hakkı), s. 12-15.
262
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 699.
263
Bu yönde bkz. 27 Nisan 1955 tarihli ve 6544 sayılı Kanun’un Meclis Görüşmeleri,
1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 325.
121
sınırlanmakta, yasal yükümlülükler ayrıldıktan sonra ise kalan kârın büyük kısmı Devlet
Hazinesi’ne aktarılmaktadır.
Merkez Bankası kâr dağıtım esasları da 1211 sayılı Kanun’un ve Banka Esas
— Pay senetlerinin nominal değerleri üzerinden, %6 oranında ilk kâr payı olarak
pay sahiplerine,
%5'inin, iki aylık maaş tutarını geçmemek üzere Banka mensuplarına ve %10'unun ihtiyat
akçesine,
dağıtılması” kural altına alınmıştır. Bu dağıtımdan sonra kalan bakiyenin ise Hazine’ye
verileceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca 7186 sayılı Kanun değişikliği ile son yıl kârından
ayrılan ihtiyat akçesi hariç, birikmiş ihtiyat akçelerinin de her yıl kâra katılarak
264
1211 sayılı Kanun’un 60. maddesi, 17 Temmuz 2019 tarihli ve 7186 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un [RG, T.
19 Temmuz 2019, S. 30836 (Mükerrer)] 5. maddesi ile değiştirilmiştir. Bu, 60. maddede
yapılan ilk değişiklik olup, maddenin değişmeden önceki hali için bkz. RG, T. 26 Ocak
1970, S. 13409.
122
Bakiye kârın Hazine’ye verilmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi, 1211
Ayrıca 1211 sayılı Kanun m. 15/I(2)’de de “Banka’nın bilanço, kâr ve zarar hesabının
tetkiki ile karara bağlanması” Genel Kurul’un görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır.
itibari değerlerinin %12’si (%6 oranındaki ilk kâr payı + Genel Kurulca en çok %6 olmak
üzere belirlenecek ikinci kâr payı) ile sınırlı tutulduğu görülmektedir. Buna göre, itibari
değeri 10 Kr. olan bir adet Banka pay senedine isabet eden kâr payı tutarı brüt 1,2 Kr.’yi
1211 sayılı Kanun’un ilga ettiği 1715 sayılı Kanun’un 88. maddesinde ise, Banka
kârının dağıtımında payların nominal değeri üzerinden %6 oranında ilk kâr payının ve
yasal yükümlülükler ayrıldıktan sonra kalan kârın yarısının pay sahiplerine, diğer
yarısının Hazine’ye verilmesi öngörülmüştür.265 Ancak “27 Nisan 1955 tarihli ve 6544
sayılı Kanun”266 ile bu maddede yapılan değişiklikle, payların nominal değerinin en fazla
%12’sinin pay sahiplerine, yasal yükümlülükler ayrıldıktan sonra kalan kârın Hazine’ye
gerçekleşen enflasyon ve döviz kurlarındaki artışa bağlı olarak, pay sahipleri için önemli
265
Bkz. 1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 125.
266
RG, T. 6 Mayıs 1955, S. 8999.
267
Bkz. 1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 126.
123
bir gelir kaynağı olarak nitelendirebilecek kâr paylarının bu özelliklerini kaybettiği
söylenebilir.
sadece bir prestij konusu haline geldiği268; buna karşın, pay sahiplerine dağıtılan kâr
şirket pay sahiplerince sağlandığı zaruri olarak kabul edilen sermayenin rolü
değerlerden doğması ve bunun sonucu olarak kamuya ait bir değer niteliğini taşıması
karşısında, söz konusu eleştirilere katılmak güçtür. Ayrıca, Banka’nın kuruluşu sırasında
sermaye koyanların yıllar içinde koydukları sermayenin kat kat fazlasını almış olmaları
60. maddelerinde yer verilen “safi kâr” ibaresi270 eTTK’nın terminolojisine uygundur.
268
ERİKÇİ, s. 119.
269
KURT, GÜNAL, TUĞÇETİN, s. 283.
270
Bu konuda bkz. TTK m.507 ve 509’un gerekçeleri.
124
Yukarıda değinilen TTK düzenlemeleri ışığında 1211 sayılı Kanun’un 60.
maddesi hükümlerine bakıldığında, kârın dağıtımına dair esasların TTK ile uyumlu
bilanço, kâr ve zarar hesabının tetkiki ile karara bağlanması”nın Genel Kurul’un görev
ve yetkileri arasında oluşu dolayısıyla da TTK’daki sistemle uyumlu bir yapı arz
etmektedir.
Genel Kurul’un söz konusu yetkisi ile bağlantılı olarak, bakiye kârın yarısının pay
sahiplerine verilmesine dair 1715 sayılı Kanun’un 88. maddesindeki hükmün tadili ile
pay sahiplerine %6’lık ikinci bir kâr pay tanınması ve bakiye kârın tamamının Hazine’ye
verilmesi yönünde değişiklik getiren 6544 sayılı Kanun’a ilişkin Meclis görüşmelerinde
dile getirilen bazı hususlara, Merkez Bankası’nın özel statüsüne de vurgu yapılmış olması
Ticaret Kanunu gereğince pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı oranlarının belirlenmesinin
anonim şirket genel kurulunun yetkisinde olduğu, çıkarılacak bir kanunla pay sahiplerine
“Merkez Bankası, nihayet bir Devlet Bankası mahiyetinde olup bir kanunla kurulmuştur.
Anonim şirket halinde kurulmuştur ama bütün kuvvetini, faaliyetine ait olan bütün
271
Geniş bilgi için bkz. Meclis Tutanakları, 1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler,
Meclis Tutanakları), s. 323-328.
125
hüviyetini Devletten alan bir müessese olarak mütalaa edilmek lazımdır. Yaptığı her işi
kanunla yapmakta olduğu ve bu işleri Devlet nam ve hesabına yapmakta olması itibarıyla
onu lalettayin bir anonim şirket gibi mütalaa etmek veya bir anonim şirketle mukayese
Tesisi dahi ayrı bir kanuna dayanmaktadır. Herhangi bir anonim şirket kurulması
iktiza etse yeni bir kanuna ihtiyaç yoktur, fakat Merkez Bankası, bir anonim şirket
olmakla beraber, bir kanunla tesis edilmiştir. Yani hüviyeti, lalettayin bir anonim şirket
ait maddesindeki nispetin, aynen diğer anonim şirketler gibi olmasını istemek isabetli
olmaz.
Kanunla tespit edilmiş olduğunu kabul ediyor. Yani o zaman dahi %50 hissedara, %50
niteliktedir.
126
3. Yedek Akçe Uygulaması
“Yedek akçe” kavramı öğretide “esas sermayeyi aşan net malvarlığı”272 olarak
kanunlara tâbi olan anonim şirketlerin yedek akçelerine ilişkin hükümler saklıdır.”
yukarıda da değinildiği gibi yakın bir geçmişte “17 Temmuz 2019 tarihli ve 7186 sayılı
272
GÜRBÜZ USLUEL: Kâr Payı Hakkı, s. 16-17; TEKİNALP
(POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 313.
273
1211 sayılı Kanun m.60’ın 7186 sayılı Kanun [RG, T. 19 Temmuz 2019, S. 30836
(Mükerrer)] ile değişmeden önceki hali şu şekildedir:
“Kârın dağıtılması
b) Hisse senetlerinin nominal değerleri üzerinden, %6 oranında ilk kâr hissesi olarak
hissedarlara;
c) Yukarıdaki yüzdeler tutarının düşülmesinden sonra kalan miktarın en çok %5'i, iki
aylık maaş tutarını geçmemek üzere Banka mensuplarına ve %10'u fevkalade ihtiyat
akçesine;
127
değişiklikle, “anonim şirket” olan Merkez Bankası’nın, bu hukuki yapısının sonucu
olarak tesis ettiği yedek akçe uygulamasının TTK ile uyumlu hale getirilmesinin
amaçlandığı belirtilmektedir.
%20 oranında ihtiyat akçesi (birinci tertip yedek akçe) ayrılacağına dair (a) bendi
yürürlükten kaldırılmıştır. İkinci değişiklik ise, yine ilk fıkranın ikinci tertip yedek akçeyi
miktarın en çok %5’i, iki aylık maaş tutarını geçmemek üzere Banka mensuplarına ve
Ayrıca maddeye üçüncü fıkra olarak “Son yıl kârından ayrılan ihtiyat akçesi hariç,
birikmiş ihtiyat akçeleri her yıl kâra katılarak dağıtabilir.” hükmü eklenmiştir.
Bu maddeye göre, Banka’nın yıllık safi kârından pay sahiplerine pay senetlerinin
nominal değerleri üzerinden %6 oranında verilecek ilk kâr payının düşülmesinden sonra
terminolojiye ilişkindir. 1211 sayılı Kanun, TTK’dan farklı olarak, “yedek akçe” yerine
“ihtiyat akçesi” teriminin, “yedek akçe”den farklı bir kavramı ifade ettiğini
düşündürecek hiçbir neden yoktur. İhtiyat akçesi teriminin, 1211 sayılı Kanun’a Merkez
Bankası’nın 1930 tarihli ilk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun’dan taşındığı
anlaşılmaktadır.274
ifadede karşımıza çıkmaktadır. 1211 sayılı Kanun’da –tertip ayrımı yapılmaksızın– yedek
maddesindeki terminoloji ile de uyumludur.275 TTK m. 519’da ise birinci tertip kanuni
yedek akçenin matrahını işaret etmek üzere “yıllık kâr” ifadesinin benimsendiği
görülmektedir. Buna göre, birinci tertip kanuni yedek akçenin, yıllık kârdan, yani
bilançoda görünen kârdan, geçmiş yıl zararları düşülmeden önceki tutardan ayrılması
öngörülmektedir.
Merkez Bankası’nda birinci tertip yedek akçe konusunu, 1211 sayılı Kanun’un
ilgili maddesinde yakın geçmişte ve esaslı değişiklik yapan “7186 sayılı Kanun öncesi”
ve “7186 sayılı Kanun sonrası” olmak üzere iki ayrı başlık altında değerlendirmek uygun
olacaktır.
274
İlgili madde metni için bkz. 1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis
Tutanakları), s. 125.
275
eTTK m.466/I’deki “safi kâr” ibaresinin karışıklıklara yol açtığı, bu nedenle TTK’da
daha açık ve anlamlı olan “net dönem kârı” ibaresinin kullanıldığına dair bkz.
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 319.
129
aa) 7186 Sayılı Kanun Değişikliği Öncesi
aaa) TTK’dan Daha Yüksek Oranda Birinci Tertip Yedek Akçe Ayrılması
gösterdiği ikinci, fakat ikincil olmayan husus ise ayrılan yedek akçe miktarının TTK’dan
belirgin biçimde farklılaşmasıydı. TTK m. 519.1, öncelikle “yıllık kârın %5’i”nin yedek
akçeye ayrılacağını düzenlemektedir. 1211 sayılı Kanun’un 60. maddesi ise “yıllık safi
Özetle, birinci tertip yedek akçenin ayrılması yönünden, yıllık kârın %5’ine işaret
eden TTK ile yıllık safi kârın %20’sine işaret eden Merkez Bankası Kanunu arasında
bbb) Birinci Tertip Yedek Akçeler İçin Bir Tavan Tutar Belirlenmemesi
Yedek akçe konusu yönünden 1211 sayılı Kanun’un TTK’dan en derin şekilde
farklılaştığı husus ise ayrılacak yedek akçenin tavanı, üst sınırı yönündendi. TTK m.
519.1 “ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar” genel kanuni yedek akçe
yedek akçe ayrılması zorunludur.276 Buna karşın, 1211 sayılı Kanun m. 60’ta yedek
akçelerin ayrılması yönünden bir tavan sınır getirilmemiş, sermaye ile bir bağ, ilişki
276
GÜRBÜZ USLUEL: Kâr Payı Hakkı, s. 19 vd.; KARAHAN, Sami/BOZGEYİK,
Hayri: Şirketler Hukuku, s. 639; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar
Hukuku II, s. 319.
130
ihtiyari olarak belirlenen oranın üzerinde yedek akçe ayrılabilmesini öngören hükümden
de farklılık göstermektedir.
ibaret bulunmasıyla açıklanabilmekteydi. Başka bir anlatımla, birinci tertip yedek akçeye
sermayenin %20’si olan sadece 5.000 TL’nin ayrılması sonucu doğacaktı. Böyle bir
durumda ise, sermayenin simgesel oluşuna, Merkez Bankası’nın mali gücünden bağımsız
bulunuşuna koşut olarak yedek akçe miktarı da çok cüzi, usuli ve simgesel nitelikte
bulunacaktı. Başka bir ifadeyle, bu ihtimalde Merkez Bankası’nın yedek akçesi sadece
1211 sayılı Kanun’un 60. maddesinde 7186 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle
birlikte Merkez Bankası’nda birinci tertip yedek akçe ayrılması uygulaması sona ermiştir.
bankalarının sermayesi ile kârı arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Buradaki kâr,
sermayenin semeresi değildir. Merkez Bankası’nın kârı da, Kanun’la kendisine verilen
kaynaklanmaktadır.
1211 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bu
kârdan yüzde yirmi ihtiyat akçesi ayrılırken Türk Ticaret Kanunu’nun aksine sermaye ile
131
oranda ve sermaye ile sınırlı olmaksızın ihtiyat akçesi ayrılmakta, bu meblağ devamlı
büyümektedir.
gibi simgesel bir tutara tekabül edecek olan birinci tertip yedek akçenin, Merkez Bankası
oranında kâr payı ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam
kârdan pay alacak kişilere dağıtım söz konusu değil ise ikinci tertip yedek akçe ayrılma
1211 sayılı Kanun’un 60. maddesinde 7186 sayılı Kanun’la yapılan değişik
öncesinde, yıllık safi kârın, %20’sinin ihtiyat akçesine ve hisse senetlerinin nominal
277
Bkz. örn. TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 318, 320
vd.
132
değerleri üzerinden %6 oranında ilk kâr payı olarak pay sahiplerine aktarılmasından sonra
kalan tutardan bu defa da yine %10'luk fevkalade ihtiyat akçesi ayrılması öngörülmüştü.
1211 sayılı Kanun’un yedek akçeler yönünden TTK’dan ayrıldığı başka bir husus
da TTK’nın 519. maddesinin ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca yedek akçeye
primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış
bulunan kısmı” ile “ıskat sebebiyle iptal edilen pay senetlerinin bedeli için ödenmiş olan
519.3’te, “Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını
133
aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda
elverişli önlemler alınması için kullanılabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu suretle TTK,
genel kuralı koymakta ve kanuni yedek akçe hesabı sermayenin yarısını aşmadıkça, şirket
amaçlarla kullanılabilecektir.
çerçevesinde şirketin esas sözleşmesi gereğince ayırdığı yedek akçeler ise özgülenme
amaçları ve harcanma yerleri bakımından bir belirleme söz konusu değil ise, şirket
yedek akçe hesabına ayrılan değerlerin de yine bir Genel Kurul kararıyla dağıtılmaları
TTK ile belirlenen bu çerçevede Merkez Bankası özelinde ortaya çıkan durum,
sermayenin yarısı olan 12.500 TL’yi aşan yedek akçelerin serbestçe kullanılabileceği
yönündeydi. Söz konusu tutarların kâra katılarak dağıtılması da olanak dâhilinde idi.
278
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 327-328; YAVUZ,
Mustafa: “Anonim Şirketlerde Kâr Payı Alma Hakkını Kısıtlayan Unsurlar”, Mali
Çözüm, Kasım-Aralık 2013, s. 91.
279
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 316.
280
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 316.
134
Yine bu konuda Merkez Bankası Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmadığına
tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları
ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra
devredemeyeceği yetkilerindendir.
görünmekteydi.
sınır” belirlenmemiş olmasının sonucu olarak Merkez Bankası’nda çok büyük rakamlarla
ifade edilen, sermayeyi bin kattan fazla aşan tutarda yedek akçe birikmektedir. Bu yedek
akçelerin, sadece bir şirketin yedek akçesi olmadığı, aynı zamanda ortak, kamusal bir
Bu bağlamda, pozitif hukuk açısından değilse de, işin felsefesi, mantığı ve hatta
dağıtıma özgü bir kanuni düzenleme yapılması tercihe değerdi. Gerçekten de Merkez
Bankası’nda biriken yedek akçenin tasfiyesi bir defa yapılmış ve bu tasfiye özel bir
281
18 Mayıs 1955 tarihli ve 6571 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun
Bazı Maddelerinin Tadiline ve Bu Kanuna Yeni Maddeler İlavesine Dair Kanun, RG, T.
135
bb) 7186 Sayılı Kanun’la Ortaya Çıkan Durum
1211 sayılı Kanun’un 60. maddesinin sonuna eklediği, “son yıl kârından ayrılan ihtiyat
akçesi hariç olmak üzere birikmiş ihtiyat akçelerinin her yıl kâra katılarak
dağıtabileceği” yönündeki yeni fıkrayla yedek akçelerin kullanımına dair açık kanuni
düzenleme getirmiştir.282
akçelerinin, son yıl kârdan ayrılan hariç olmak üzere, kâra katılarak ödenmesi suretiyle
1211 sayılı Kanun m. 60 çerçevesinde bu dağıtım için Banka Genel Kurulu kararı
27 Mayıs 1955, S. 9013. Kanun’un gerekçesi için bkz. 1715 Sayılı Mülga Kanun
(Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 167.
282
Ayrıca, 7186 sayılı Kanun m.6 ile 1211 sayılı Kanun’a eklenen Geçici m.12’de, “Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar ayrılmış bulunan ihtiyat akçelerinin tamamı,
birikmiş fevkalade ihtiyat akçelerinin ise son yılın kârından ayrılan kısmı hariç tamamı
Genel Kurul kararı aranmaksızın Hazine’ye verilir.” hükmü getirilmiştir. Gerekçeye
göre bu hükümle; “60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki ihtiyat akçesinin
kaldırıldığı ve birikmiş fevkalade ihtiyat akçelerinin ulaştığı seviye de dikkate alınarak
esasen Hâzineye ait bakiyeden ayrılan bu yedek akçelerin, yine doğrudan Hâzineye
verilmesi amaçlanmaktadır.”
136
4. Kâr Payı Avansı
1211 sayılı Kanun’da ve Banka Esas Mukavelesi’nde kâr payı avansına ilişkin
herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda, 1211 sayılı Kanun m. 1/II gereğince
fıkrasında, “Kâr payı avansı, Sermaye Piyasası Kanununa tâbi olmayan şirketlerde,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bir tebliği ile düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
eTTK’da yer almayan bu hükümle, kapalı şirketler için de kâr payı avansı uygulaması
olanaklı kılınmıştır.283
Ticaret Bakanlığı tarafından TTK m. 509’a istinaden çıkarılan “Kâr Payı Avansı
Dağıtımı Hakkında Tebliğ”284 ile şirketlerin kâr payı avansı dağıtımında uyacakları usul
ve esaslar düzenlenmiştir.
Tebliğ’de “kâr payı” “net dönem kârı veya serbest yedek akçeler üzerinden
ortaklara ve kâra katılan diğer kimselere genel kurulca dağıtılmasına karar verilen
283
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 297; GÜRBÜZ USLUEL: Kâr Payı Hakkı, s.
105 vd.; KENDİGELEN, s. 363-364.
284
RG, T. 9 Ağustos 2012, S. 28379.
137
Ayrıca, Tebliğ’in 5. maddesinin birinci fıkrasıyla, “şirketlerin kâr payı avansı
dağıtabilmeleri için, şirket genel kurulunca kâr payı avansı dağıtılmasına ilişkin karar
alınması ve kâr payı avansı dağıtılacak hesap döneminde hazırlanan üç, altı veya dokuz
aylık ara dönem finansal tablolara göre kâr edilmiş olması” şart koşulmuştur. Maddenin
kesinleşmemiş hesap dönemi sonu finansal tablolarında yer alan kâr üzerinden, ilgili
hesap döneminin bitiminden itibaren bir ay içinde yapılacak genel kurullarında alınacak
karara göre kâr payı avansı dağıtabilecekleri” öngörülmüştür. Aynı fıkra uyarınca, hesap
dönemi sonu kârından dağıtılan avans tutarı, yedek akçeler ve vergi tutarları gibi
bakıldığında, TTK m. 509.3 ile uyumlu olarak SerPKanunu’na tâbi olmayan anonim
Kanun’a tâbi olmayan bir anonim şirket olarak bu Tebliğ hükümlerini uygulamak
suretiyle kâr payı avansı dağıtabilecektir. Banka ayrıca “sermayesinin yarısından fazlası
kamuya ait olan şirket” olarak da kabul edilebileceğinden, Tebliğ’in 5. maddesinin ikinci
285
18 Ocak 2019 tarihinde yapılan TCMB Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında, bu
Tebliğ hükümleri çerçevesinde alınan kararla, pay sahiplerine kâr payı avansı ödemesi
yapılmıştır. Bkz. 18 Ocak 2019 tarihli, 2019-02 sayılı Olağanüstü Genel Kurul
Toplantısına İlişkin Basın Duyurusu, www.tcmb.gov.tr, Banka Hakkında/Kurumsal
Yapı/Genel Kurul (Erişim Tarihi: 30 Mart 2019).
138
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
I. GENEL OLARAK
organlarının iki ayrı grup286 halinde tasnif edilmesi mümkündür. Buna göre ilk grup,
tarihinde yürürlükte olan eTTK’nın anonim şirketlerde zorunlu organlar olarak kabul
ettiği287 genel kurul, yönetim kurulu ve denetçilere karşılık gelmektedir. İkinci grupta ise,
286
Aynı yöndeki gruplandırma için bkz. UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet
Teşkilatındaki Yeri, s. 38.
287
TTK ise, anonim şirketlerin denetim sistemini tamamen değiştirmiş, eTTK’da şirketin
üç kanuni organından biri olan “denetçiler” yerini bir “bağımsız denetleme kuruluşu”na
bırakmıştır. Dolayısıyla TTK ile getirilen sistemde zorunlu organların artık yönetim
kurulu ile genel kurul olduğu belirtilebilir. Bu yönde bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar
Hukuku, s. 147; KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 388;
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 361.
şirketler hukuku kurallarına göre değil, idare hukuku kuralları da göz önünde
Bankası’nın organlarına ilişkin bazı hükümler özel hukuk kurallarına aynen uymakla
birlikte özellikle Banka Meclisi ve Başkan’ın para ve kredi politikası ile ilgili olanlar gibi
görevlere ve yetkilere ait kamu hukuku normu niteliğini haiz kurallara göre işlem
KÖKSAL, Aytaç: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 397 ila 406. Maddeleri Arasında
Düzenlenen Denetçinin Anonim Ortaklığın Bir Organı Olup Olmadığı Sorunu”, Prof. Dr.
Fırat Öztan’a Armağan, Cilt I, Ankara, 2010, (Anılış: “Denetçi”), s. 1387 vd; PULAŞLI:
Şirketler Hukuku, Cilt I, s. 803-804, 1575; ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal: “Tek
Kişilik Anonim Şirket”, Yeni Türk Borçlar Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu
Sempozyumu, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Hukuk Fakültesi, (Derl:
KIRCA, Çiğdem), İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013, (Anılış: “Tek Kişilik Anonim
Şirket”), s. 301; TEKİNALP, Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 3. Bası,
İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013, (Anılış: Sermaye Ortaklıkları), s. 182-183; TEKİNALP
(POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 359.
288
TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 91.
140
Kurulu” ele alınacak, diğerlerine ise konu bütünlüğü bakımından gerektiği takdirde ve
olmakla birlikte, anonim şirketlerde genel kurulun bir üst organ olup olmadığı
tartışmaların son bulduğu söylenebilir. Zira TTK m. 374 şirketin asli yönetim organı
olarak yönetim kurulunu belirlemektedir. Maddenin gerekçesine göre; “Bu hüküm, bir
anonim şirkette bütün yönetim yetkilerinin, bir üst kurul olması dolayısıyla genel kurula
ait bulunduğu ve hatta ondan doğduğu, genel kurulun istediği görev ve yetkileri istediği
Konuya ilişkin şu ifadeler kullanılmıştır: “Bu hüküm ile, Ticaret Kanununda, organlar
arasında işlev ayrımı yapılmış, organlar arasında işlev bağlamında güç yönünden
denklik kabul edilmiş, buna karşılık genel kurulun herşeye kadir olduğuna ve bütün
kararları alabilme yetkisi ile donatıldığına ilişkin salt yetki teorisi reddedilmiştir. Genel
için hayati önem taşıyan konulardaki karar yetkisi kendisine ait olan organ konumunda
289
ANSAY, s. 169; İMREGÜN, Oğuz: Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1989, s. 100.
141
bulunduğu, ancak üst organ olmadığı;290 yönetim kurulunun anonim şirketin yönetim ve
temsil organı iken, genel kurulun anonim şirket pay sahiplerinin şirket işlerine ilişkin
bulunulmaktadır.
yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar
dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve
“şirketin işletme konusunun elde edilebilmesi için yapılması gereken bütün iş ve işlemler
verilmektedir.
benimsendiği “TTK sisteminde, genel kurul ve yönetim kurulu, gerek kanunla (TTK m.
330 uyarınca hakkında özel kanun bulunan şirketlerde ilgili özel kanunla) gerek kanunun
izin verdiği ölçüde esas sözleşmeyle kendilerine bırakılan hususlarda münhasır yetkili
290
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 529.
291
GÜRBÜZ USLUEL, Aslı E.: “İcra Kurulu”, TBB Dergisi, 2019, S. 142, (Anılış: “İcra
Kurulu”), s. 361.
292
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 395.
293
Geniş bilgi için bkz. ÖZKORKUT, Korkut: Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu
Kararlarının İptali, Ankara, 1996, (Anılış: Yönetim Kurulu Kararlarının İptali), s. 9.
142
Merkez Bankası özelinde de gerek Banka Genel Kurulu’nun gerekse anonim
şirketler hukuku anlamında yönetim kuruluna denk gelen Banka Meclisi’nin görev ve
yetkilerinin 1211 sayılı Kanun’da ayrıntılı olarak belirlendiği ve her iki organın da
için yalnızca Genel Kurul ve Banka Meclisi değil, Banka’nın organlarının tümümün bir
eşitliğe dayalı görev ve yetki paylaşımının söz konusu olduğu belirtilmelidir. Ancak bu
yapı içerisinde Banka Meclisi’nin diğer organlardan farklı, özel bir konumu
bulunmaktadır.
devri konusunun her bir yetki için ticaret hukuku ve idare hukuku kuralları dikkate
A. Oluşumu
Genel Kurul, 1211 sayılı Kanun’un 14 ila 18. maddelerinde düzenlenmiştir. 14.
madde “Oy hakkı” başlığını taşımakta ise de, oy hakkının yanı sıra Genel Kurul’un
Mukavelesi’nin 14 ila 15. maddelerinde de Genel Kurul ile ilgili hususlar düzenlenmiştir.
143
Özellikle Genel Kurul toplantılarına dair daha geniş ve ayrıntılı hükümler içeren 14.
madde büyük ölçüde o dönem yürürlükte olan Ticaret Kanunu’nun anonim şirket genel
hükümlerine başvurulmaktadır.
1211 sayılı Kanun m. 14’e göre Genel Kurul, “Banka’nın pay sahipleri defterinde
yazılı bulunan pay sahiplerinden oluşur”. Banka Esas Mukavelesi’nin “Genel Kurul
Genel Kurulu” ifadesi kullanılmak suretiyle yinelenmektedir. Buna göre Genel Kurul’un,
Banka’nın teorik olarak tüm pay sahiplerinin veya bunların temsilcilerinin katıldığı ve bu
294
Konuyla bağlantılı olarak Uygun’un “Merkez Bankası’nın sermaye yapısının sonucu
olarak Genel Kurul’un Hazine dışındaki hissedarlar bakımından büyük ölçüde geleneksel
bir etkinlik, tören havasında geçtiği belirtilebilir. Bu durumda; Banka Meclisi üyelerinin
seçimi, azli, ibra gibi konularda, sermaye yapısının bir yansıması olarak Hazine’nin
münhasıran yetkili olması yanında, dağıtılan karların simgesel rakamlarla sınırlı
kalmasının da payı büyüktür.” şeklindeki değerlendirmesi Merkez Bankası’nın özgün
durumunu anlatmak bakımından dikkat çekicidir. UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk
Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 39-40.
144
Bu bağlamda Genel Kurul’un, diğer organlardan farklı olarak her yıl tekrarlansa
da niteliği itibarıyla devamlı faaliyet gösteren bir yapılanma olmayıp295, Banka Kanunu
ve Esas Mukavelesi’nde belirlenen zamanlarda ve kural olarak yılda bir defa pay
sahiplerinin veya temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluşan, dolayısıyla niteliği gereği
Banka Meclisi’ne kıyasen “ağır işleyen” 296 bir organ olduğunu belirtmek mümkündür.
Genel Kurul, Merkez Bankası’nın bir karar organıdır. Genel Kurul’un hangi
konularda karar alacağı 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi’nde belirlenmiştir.
B. Görev ve Yetkileri
karar verme yetkisini kanundan ve kanun hükümleri çerçevesinde esas sözleşmeden alır.
Esas sözleşme, anonim şirketin organsal yetki sistemini kuran yapısına ve organlar
arasındaki kanuni işlev dağılımına aykırı bir şekilde genel kurulu yetkilendiremez.”
295
Anonim şirket genel kurulunun yönetim kurulunun aksine düzenli ve süreklilik
oluşturacak şekilde değil, belirlenen ve gerektiği hallerde toplandığı, bu bakımdan arızi
bir organ olduğu yönünde bkz. FALCIOĞLU, Mete Özgür: 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu ve İlgili Mevzuat Kapsamında Anonim Şirketlerde Elektronik Genel Kurul,
Ankara, Yetkin Yayınları, 2016, s. 33. Aynı yönde ÜÇIŞIK/ÇELİK: Anonim
Ortaklıklar, s., s. 217-218.
296
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku I, s. 361.
145
üyelerinin seçimi, görevden alınmaları ve ibraları hakkında karar verilmesi bu
kapsamdadır.
Merkez Bankası’nda ise, Genel Kurul’un görev ve yetkileri 1211 sayılı Kanun’un
15. maddesinde düzenlenmiştir. Diğer yandan aynı hüküm Banka Esas Mukavelesi m.
— “Banka Meclisi tarafından verilen yıllık rapor ile Denetleme Kurulu raporunu
tetkik etmek,
— Sermayeyi artırmak,
olarak belirlenmiştir.
146
Bu çerçevede, Banka Genel Kurulu’nun görev ve yetkilerinin TTK’daki
olmasına karşın, 1211 sayılı Kanun m. 19/V uyarınca Merkez Bankası’nda Banka Meclisi
Kurulu’na değil, Cumhurbaşkanı’na297 ait olduğu belirtilmelidir. 1211 sayılı özel Kanun
onaylanmasından ayrı bir karar konusu haline getirilmiş olmasıdır. Bu doğrultuda Banka
Olağan Genel Kurulu uygulamasında ibra, ayrı bir gündem maddesi olarak görüşülüp
297
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle bu fıkrada yer alan “Bakanlar Kurulu’nca”
ibaresi “Cumhurbaşkanı’nca” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S.
30473 (3. Mükerrer).
298
Öğretide, hesapların onaylanmasından bağımsız olarak ve açıkça belirtilerek alınan
kararın “açık ibra kararı”, bazı şartlarla ibra sonucunu doğuran hesapların onaylanması
kararının da “zımni ibra kararı” şeklinde ifade edilebileceği belirtilmektedir, AYTAÇ,
Zühtü: Anonim Ortaklıklarda İbra, Ankara, 1982, s. 136.
147
üyeleri ile denetçilerin ibra edilmiş sayılması yönündeki ibra varsayımının299, ibra
karinesinin kabul edilmediği300 görülmektedir. Öyle ki, 1715 sayılı Kanun’un eTTK’nın
Kurulu’nun (örtülü) ibrası anlamında kabul edilmiş iken, 1211 sayılı Kanun’la Banka
Meclisi ve Denetleme Kurulu üyeleri için ayrı bir ibra hükmü, açık ibra getirilmiştir.302
hususlar arasında “Banka Meclisi üyeleri ile Denetleme Kurulu’nun ibraları”na ayrı bir
gündem maddesi olarak yer veren 10. maddesi de örtülü ibranın önünü kesmektedir.
belirlenmiş ise de Genel Kurul’un bu konudaki kararı 1211 sayılı Kanun m. 5 gereğince
299
Genel kurulda ibra için ayrı bir oylama yapıldığı, açık ibra kararı alındığı hallerde 424.
maddedeki ibra varsayımının gerçekleşmeyeceği yönünde bkz. ÇAMOĞLU
(POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 461.
300
ERİKÇİ, s. 30; KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 45.
301
1715 sayılı Kanun m.59 için bkz. 1715 Sayılı Mülga Kanun (Gerekçeler, Meclis
Tutanakları), s. 94.
302
Kanun Koyucunun, denetlemenin ciddiyeti ve Denetleme Kurulu’nun sorumlulukları
açısından bu hükmü faydalı gördüğü yönünde bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 45.
303
Çalışmanın bundan sonraki bölümünde “Banka İç Yönergesi” olarak anılacaktır.
Banka İç Yönergesi ile ilgili olarak bkz. Üçüncü Bölüm, III, C, 6, a.
304
Bkz. sermayenin artırılması konusundaki açıklamalar (İkinci Bölüm, IV, A, 6).
148
değişiklik yapmak da Genel Kurul’un yetkileri arasında düzenlenmiştir. Buna karşın,
1211 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (a) fıkrası uyarınca Banka Esas Mukavelesi’nde
girmektedir.305 306
Son olarak belirtilmelidir ki, 1211 sayılı Kanun m. 15 Genel Kurul’un Banka’nın
fesih kararı şeklinde anlamanın doğru olacağı, bu hükmün “infisah”ı önlediği yönündeki
yorumun amaca uygun düşeceği görüşündedir.307 Uygun da “bu hükmün olsa olsa
Genel Kurulu kararı ile, onu yürürlüğe koyacak Bakanlar Kurulu kararının Kanun’u
Bakanlar Kurulu kararı alınmadan Banka’nın kanunla tasfiye edilemeyeceğine dair bir
305
Bkz. Esas Mukavele’nin değiştirilmesi konusundaki açıklamalar (İkinci Bölüm, III, C,
1).
306
Genel Kurul’un yetkilerinin TTK ile özdeş olduğuna, ancak Genel Kurul kararlarının
başka bir makamın onayına bağlandığı istisnai haller bulunduğuna dair bkz.
TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 93.
307
TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 93.
308
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 39.
149
Banka Genel Kurulu’nu tasfiye kararı vermekle görevli ve yetkili kılan 15. madde
Tasfiye ile ilgili olarak ayrıca değinmek gerekir ki, 1211 sayılı Kanun’un 16.
maddesinin (b) bendinde, “Bankanın birinci madde ile tespit edilen müddetin bitiminden
evvel tasfiyesi hakkında alınacak olan kararlar, Cumhurbaşkanı’nın309 tasvibi ile Banka
“21 Nisan 1994 tarihli ve 3985 sayılı Kanun”la değiştirilmeden önce “Banka’nın ve
banknot ihraç imtiyazının müddeti 1999 yılı sonuna kadar devam eder. Bu imtiyazın
fıkrasıdır.310 Ancak, 3985 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik kapsamında 1211 sayılı
Banka’ya ve banknot ihraç imtiyazına ilişkin süre kaldırılmıştır. Dolayısıyla 1211 sayılı
Kanun m. 1’de bu tür bir süre artık mevcut olmadığından, 16. maddenin (b) fıkrası da
309
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle 1211 sayılı Kanun’un 16. maddesinin (b)
fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu’nun” ibaresi “Cumhurbaşkanı’nın” şeklinde
değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473 (3. Mükerrer).
310
1211 sayılı Kanun’un ilk hali için bkz. RG, T. 26 Ocak 1970, S. 13409.
311
3985 sayılı Kanun için bkz. RG, T. 25 Nisan 1994, S. 21915.
150
C. Toplantıları
1211 sayılı Kanun m. 14’te, “Genel Kurul’un, her yıl Banka Esas Mukavelesi ile
bulunduğu Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (A) fıkrasının ikinci bendinde de
“Genel Kurul toplantıları her yılın Nisan ayı içinde ve Banka Meclisinin tespit edeceği
günde toplanır” hükmüne yer verilmişti. Bununla birlikte, bu hüküm, 18 Ocak 2019
“Genel Kurul toplantıları her yıl hesap dönemi sonundan itibaren üç ay içinde ve Banka
1211 sayılı Kanun’un 57. maddesine göre Banka’nın hesap dönemi takvim
yılıdır313 ve yukarıdaki hükümlerde işaret edilen de Banka Olağan Genel Kurul toplantısı
Durum böyle olmakla birlikte, TTK m. 409’da, “anonim şirketlerin olağan genel
düzenlenmiştir.314
312
Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinde yapılan bu değişiklik, 31 Ocak 2019
tarihli ve 684 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulmuştur. Karar için bkz.
RG, T. 1 Şubat 2019, S. 30673.
313
Banka Esas Mukavelesi’nin “Hesap dönemi” başlıklı 57. maddesi de “Banka’nın
hesap yılı 1 Ocak’ta başlar 31 Aralık’ta sona erer.” hükmünü içermektedir.
314
TTK m.409’a karşılık gelen eTTK m.364 de aynı yöndedir.
151
“Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu
toplantısı, her hesap dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılır. Buna göre hesap
dönemi takvim yılı olan şirketlerde toplantılar yılın ilk üç ayı içinde, … yapılır.” hükmünü
içermektedir.
diğer anonim şirketlerden farklı olarak her yıl Nisan ayı içerisinde yapılmasına olanak
tanıyan 1211 sayılı Kanun’daki düzenlemenin, hem TTK’nın 330. maddesinde açıkça
düzenlenen hem de genel hukuk ilkesi olan “özel kanunun genel kanuna üstünlüğü”
kuralı ile açıklanabilir mahiyette olduğu ve yapılan yeni düzenleme ile de TTK’da
Olağanüstü genel kurul toplantısına ilişkin olarak 1211 sayılı Kanun’da herhangi
bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (A)
fıkrasının üçüncü bendi, “Genel Kurul lüzumu halinde, Türk Ticaret Kanunu’nda yazılı
m. 5.1.b’de, olağanüstü genel kurul toplantısı, “şirket için lüzumu halinde veya zorunlu
315
RG, T. 28 Kasım 2012, S. 28481. Çalışmanın bundan sonraki kısmında kısaca
“Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik” olarak anılacaktır.
152
ve ivedi sebepler çıktığı takdirde yapılan ve gündemini toplantı yapılmasını gerektiren
toplantısı yapılmaktadır.
çerçevesinde yapılmaktadır.316 Ayrıca özel toplantı veya karar yeter sayısı aranmamakta,
3. Toplantı Yeri
eTTK m. 371’in tekrarı olan TTK m. 409.3’te ise “Aksine esas sözleşmede hüküm
bulunmadığı takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplanır.” hükmü
316
ANSAY, s. 170; BAHTİYAR, Mehmet/HAMAMCIOĞLU, Esra: Yeni TTK’ya
Göre Anonim Ortaklık Genel Kurul Toplantıları, İstanbul, 2014, s. 25; İMREGÜN, s.
109.
317
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku II, s. 533.
153
“Genel kurul toplantıları, esas sözleşmede aksine hüküm olmadıkça, şirketin merkezinin
bulunduğu mülki idare birimi sınırları içinde yapılır. Şirket merkezinin bulunduğu yerde
toplantının hangi adreste yapılacağı esas sözleşmede özel olarak belirtilmemişse, bunu
sayılı Kanun m. 2/I gereğince Banka’nın merkezi olan Ankara’da yapılmaktadır. Banka
Meclisi Genel Kurul’u toplantıya çağırma konusunu ele aldığı toplantısında, karar
4. Toplantı Hazırlıkları
1211 sayılı Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasının (ı) ve (j) bentleri uyarınca,
Meclisi’ne aittir. Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (A) fıkrasının yedinci
yetkisi” kural olarak yönetim kurulunda bulunmaktadır.318 Öte yandan, görevlerine dair
318
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 164; ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP):
Ortaklıklar Hukuku I, s. 538.
154
hususlarda tasfiye memurları, belirli koşullarla her bir pay sahibi ve azlık da genel kurulu
toplantıya çağırma yetkisine sahiptir. Ayrıca, TTK m. 413.1 de gündemin, genel kurulu
Meclisi’ne ait olması nedeniyle TTK ile uyumlu bir düzen mevcut bulunmaktadır.
ilişkin olarak Banka Meclisi’ni yetkili kılanlar dışında başka bir hüküm
bulunmadığından, TTK’nın ilgili hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Buna göre, aranan
koşulların gerçekleşmesi halinde TTK ile çağrı yetkisi tanınan diğer kişi ve grupların da
genel kurulu toplantıya çağıran tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Buna
göre, çağrı yetkisi kural olarak yönetim kuruluna ait olduğundan toplantı gündeminin
155
oranlarının belirlenmesi” ile “yönetim kurulu üyelerinin ibrası” konularına yer verilmesi
öngörülmektedir. Bunun yanı sıra faaliyet dönemini ilgilendiren ve gerekli görülen diğer
1211 sayılı Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasının (ı) ve (j) bentleri uyarınca, Banka
şirketler hukuku anlamında Banka yönetim kuruluna ait olduğu belirlenmektedir. Banka
Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (A) fıkrasının yedinci bendinde de, “Banka Meclisi
tarafından hazırlanacak gündem, Genel Kurul’u toplantıya davete ait ilan ve davet
mektuplarında gösterilir.” hükmü bulunmaktadır. Bu konuda TTK ile uyumlu bir yapının
1211 sayılı Kanun, Genel Kurul toplantısına davet ve ilan ile ilgili bir hüküm
toplantıya daveti, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki
319
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 558.
156
hafta önce yapılır.” hükmüyle belirlenmiştir. Esasen bu hüküm, 24 Nisan 2017 tarihinde
yapılan Banka Olağan Genel Kurul Toplantısında TTK m. 414’ün lafzıyla tam uyum
İlanın yapılacağı yere gelince, yine Banka Esas Mukavelesi’nin aynı maddesinin
beşinci bendinde, “toplantıya davet ilanının, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nden başka,
İlan ve davet mektuplarında yer alan hususlar hakkında ise, Banka Esas
Mukavelesi’nin 14. maddesinin (A) fıkrasının yedinci bendinin, Genel Kurul’u toplantıya
davete ait ilan ve davet mektuplarında Banka Meclisi tarafından hazırlanan gündemin
toplantı yeri, gündem, gündemde Esas Mukavele değişikliği var ise değişen maddelerin
eski ve yeni şekilleri” gibi hususlara yer verilmesinin yanı sıra pay sahiplerinin toplantıya
320
Hükmün değiştirilmeden önceki hali “Genel Kurulun toplantıya daveti, ilan ve
toplantı günleri dâhil olmamak üzere, toplantı gününden en az 15 gün evvel yapılmak
lazımdır.” şeklindedir.
321
Karar için bkz. RG, T. 28 Temmuz 2017, S. 30137.
157
sunulmaktadır. Vekâletname ve yetki belgesi örneklerine de pay sahiplerine gönderilen
İlanın yanı sıra Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (A) fıkrasının altıncı
bendi, toplantı gününün, adresleri bilinen pay sahiplerine taahhütlü mektup gönderilmek
yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı
tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden
şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay
sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli
toplantıya, esas sözleşmede belirtilen şekilde, internet sitesi açmakla yükümlü olan
yayımlanan ilan ile çağrılacağı” gibi hususlara yer verilmiştir. 11. maddede de ilanın
içeriği belirlenmiştir. Buna göre, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin ilanlarda
322
Genel Kurul Toplantısı ile ilgili duyuru ve bilgiler için bkz, www.tcmb.gov.tr, Banka
Hakkında/Kurumsal Yapı/Genel Kurul (Erişim Tarihi: 7 Nisan 2019).
158
ve pay sahiplerine gönderilecek mektuplarda; “toplantı günü ve saati”, “toplantı yeri”,
yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun, denetleme raporunun ve yönetim kurulunun kâr
dağıtım önerisinin şirket merkez ve şube adresleri belirtilmek suretiyle anılan adreslerde
yapılacak ilanda, genel kurul toplantısında kendisini vekil vasıtasıyla temsil ettirecekler
Merkez Bankası’na ilişkin hükümler ile TTK’daki düzenlemenin birbirine koşut olduğu
bağlamakta iken, 14. maddeye göre davet için taahhütlü mektup gönderilmesi
önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini
159
Hal böyle olmakla birlikte, 1211 sayılı Kanun’un 18. maddesine “3 Nisan 2013
tarihli ve 6456 sayılı Kanun”la323 eklenen ikinci fıkra TTK’nın 414. maddesinin birinci
bulunmaktadır. Bu durumda Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesi hükmü konuya dair
Düzenlenmesi
323
RG, T. 18 Nisan 2013, S. 28622. Çalışmanın devamında Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair bu Kanun “6456 sayılı Kanun” olarak
anılacaktır.
324
1934 yılında kabul edilen Soyadı Kanunu’ndan önce kurulan Merkez Bankası’na pay
sahibi olan ve tüm pay sahiplerinin yaklaşık %19’unu oluşturan 6.462 (D) sınıfı pay
sahibinin büyük bir kısmının soyadının ve T.C. Kimlik Numarasının olmaması, Banka
tarafından bu pay sahiplerinin tespit edilmesinde ve Genel Kurul toplantısına
çağrılmasında güçlükler yaratmaktadır. Öyle ki Banka tarafından pay defterinde yazılı
tüm pay sahiplerine davetiye gönderilmekte ise de bunlardan büyük bir kısmının adresleri
güncel olmayıp, gönderilen davetiyelerin ölüm, taşınma, adres yetersizliği gibi nedenlerle
iade edildiği, dolayısıyla kendilerine ulaşılamadığı haller söz konusu olabilmektedir.
160
415.1’de de “Genel kurul toplantısına, yönetim kurulu tarafından düzenlenen ‘hazır
bulunanlar listesi’nde adı bulunan pay sahipleri katılabilir” hükmü yer almaktadır.
amacı, toplantıda hazır bulunan veya temsil edilen pay sahiplerinin adları ve sahip
bulundukları ya da temsil ettikleri payların adedi ile ilgili olarak diğer pay sahiplerinin
itirazların iletilmesi ile kararların sahih bir biçimde alınıp alınmadığının kontrolüne
Yukarıda belirtilen maddelerin de ortaya koyduğu üzere, söz konusu listenin şirket
görev ve yetkilerinden biri kabul edilen “genel kurul toplantılarının hazırlanması”nın bir
parçasını oluşturduğu söylenebilir.328 Diğer yandan yönetim kurulu, devir yasağını ihlal
etmemek kaydıyla ve genel kurulun toplantıya çağrılması gibi bizzat ifayla yükümlü
325
“Hazır bulunanlar listesi” kavramı, eTTK m.376’da düzenlenen “hazirun cetveli”ne
denk düşmektedir.
326
TEOMAN, Ömer: “Anonim Ortaklık Genel Kurul Toplantısına İlişkin Hazirun
Cetveli”, Otuz Yıl Ticaret Hukuku, Cilt II, İstanbul, 2001, (Anılış: “Hazirun Cetveli”), s.
403-420.
327
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 544.
328
Genel kurul toplantılarının hazırlanması konusunda yönetim kuruluna verilmiş olan
görevin içerisine listenin hazırlanması işinin de dâhil olduğuna dair bkz. KIRCA
(ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 565-566.
161
oldukları hariç olmak üzere, m. 375.1.f kapsamındaki görevlerin ifasında yardım alabilir,
başka kişilerden yararlanabilir. Örneğin yönetim kurulu, tüm şirketlerde de mutat biçimde
uygulandığı gibi, genel kurul toplantılarının hazırlanmasında, görevin ifası için başka kişi
toplantı günü, toplantı saatinden uygun bir süre önce imzaya hazır hale getirilerek toplantı
kimlerin katılabileceğini göstermekte ise de pay sahipliği hakkı pay defterindeki kayıttan
“pay sahiplerinin adları, adresleri, sahip oldukları pay miktarı, payların itibarî
değerleri, şirketin esas sermayesi ile ödenmiş olan sermaye tutarı, toplantıya aslen veya
Bunun yanı sıra listeyle ilgili bazı uygulama ayrıntılarının Bakanlık Temsilcileri
yerinde hazır bulundurulacak belgeler arasında hazır bulunanlar listesi de sayılmıştır. Öte
329
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 567.
330
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 545-546.
331
ŞENER, Oruç Hami: Ortaklılar Hukuku, Gözden Geçirilmiş 2. Bası, Ankara, 2015,
s. 483.
162
yandan, 16. maddede; genel kurul toplantısına katılabilecekler listesinin yönetim
Ayrıca, maddede, listenin Yönetmelik’in (2) numaralı ekindeki örneğe uygun olarak
düzenlemeler irdelendiğinde ilk belirleme olarak, söz konusu TTK hükümleri ve ikincil
1211 sayılı Kanun’da konuya ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, Banka
Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasının beşinci bendinde “Banka Meclisi, pay
bulunup bulunmadığının tespiti için gereken tedbirleri alır.” ve yedinci bendinde de,
soyadları ile adreslerini ve payları miktarını gösteren ve Başkan tarafından imza edilen
bir cetvel tanzim olunarak, toplantıdan önce, Genel Kurul’un yapılacağı yerde
163
bulundurulur. Bu cetvel, toplantıya davete ait diğer belgelerle birlikte Genel Kurul
Esasen bu yedinci bent hükmü, 24 Nisan 2017 tarihinde yapılan Banka Olağan
Genel Kurul Toplantısı’ndan önce 14. maddenin (B) fıkrasının yedinci bendinde yer alan
edilen bir cetvel tanzim olunarak, ilk oyların toplanmasından önce, hazır bulunanların
görebilecekleri bir yere asılır. Bu cetvel, toplantıya davete ait diğer belgelerle birlikte
Genel Kurul tutanağına bağlanır.” hükmünün, TTK ile uyum sağlamak üzere
değiştirilmiş son halidir. Söz konusu değişiklik “29 Mayıs 2017 tarihli ve 2017/10431
önce hazır olanların görebilecekleri bir yere asılacağı” düzenlenmekte idi. TTK m.
417’de ise, “hazır bulunanlar listesinin toplantıdan önce genel kurulun yapılacağı yerde
koyuyor olmasına karşın, sözü edilen değişikliğin TTK’nın anılan hükmünün lafzı
332
Karar için bkz. RG, T. 28 Temmuz 2017, S. 30137.
164
Hemen bu noktada değinmek gerekir ki 1211 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri
gereğince Merkez Bankası’nda Banka Meclisi Başkanlığı ile Genel Kurul Başkanlığı
sıfatları aynı kişide birleşmekte yani Banka Başkanı’na ait bulunmaktadır. Dolayısıyla,
görevini de bizzat kurul olarak değil, sorumluluk kendisinde kalmak üzere, yaptığı görev
hazırlanan liste de yukarıda değinildiği gibi, toplantıdan önce Banka Meclisi (yönetim
konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları
ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün
düzenleyen bu maddeye göre, her pay sahibinin toplantıdan önce genel kurula ilişkin
Kanun’da belirlenen belgeleri inceleme hakkı vardır. Bazı yazarlar, bu hakkı “pasif bilgi
165
alma” hakkı olarak nitelendirmektedirler.333 Bu yolla pay sahibinin, şirketin yönetimi,
1211 sayılı Kanun m. 58’de335, “Banka, her takvim yılı sonu itibarıyla
düzenleyeceği bilanço ve kar ve zarar hesabı ile yıllık faaliyet raporunu Genel Kurul’un
333
KAYA, s. 112; ŞENER, s. 513; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar
Hukuku II, s. 52.
334
KARASU, Rauf: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirketlerde Pay
Sahiplerinin Bilgi Alma Hakkı”, BATİDER, 2005, C. 23, S. 2, (Anılış: “Bilgi Alma
Hakkı”), s. 73.
335
Bu maddenin eTTK’nın 362. maddesiyle birlikte değerlendirilmesi gerektiği yönünde
bkz. ERİKÇİ, s. 116-117.
336
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle bu maddede yer alan “Başbakanlık’a” ibaresi
“Cumhurbaşkanlığı’na” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473
(3. Mükerrer).
166
Bu maddeye Banka Esas Mukavelesi’nde karşılık gelen 58. maddede de aynı
evvel” ibaresi “Genel Kurul’un toplantı gününden en az 15 gün önce” olarak kaleme
yapılan değişikliklere uyum sağlanmasını teminen 703 sayılı KHK ile 1211 sayılı
yansıtılması için Esas Mukavele değişikliği yapılması konusu, 703 sayılı KHK’nın
henüz değiştirilmemiştir.
Bununla birlikte vurgulamak gerekir ki, 1211 sayılı Kanun’daki hüküm söz
dışında kalmaktadır. Söz konusu hüküm, Merkez Bankası’nın kamu hukuku karakteriyle
biridir.
167
cc) Merkez Bankası’na İlişkin Düzenlemelerin TTK Açısından İrdelenmesi
bilgi alma haklarına hizmet etmekte ise de, gerek tevdi edilenin yalnızca
olarak gerçekleşmekte ve 437. madde ile belirlenen belgeler, Genel Kurul toplantısından
bulundurulmaktadır.337
Son olarak, ilgili maddede bu konuda bir hüküm bulunmamakta ise de pay
337
Bkz. Genel Kurul Toplantısına Davet İlanı, www.tcmb.gov.tr, Banka
Hakkında/Kurumsal Yapı/Genel Kurul (Erişim Tarihi: 25 Kasım 2019).
338
Aynı yönde bkz. BAHTİYAR/HAMAMCIOĞLU, s. 35-36; KAYA, Arslan:
Anonim Ortaklıklarda Pay Sahibinin Bilgi Alma Hakkı, Ankara, Banka ve Ticaret
168
5. Toplantıya Katılım
katılmanın, pay sahibinin kişisel haklarının ilki olarak düzenlendiği görülmektedir. Buna
uygun olarak TTK m. 415.1’de de genel kurul toplantısına, yönetim kurulu tarafından
listesinde yer alan bütün pay sahiplerinin katılma hakkı vardır.” hükmü yer almaktadır.
sahipleri için getirilmiş bir “yükümlülük” değildir. Öğretide de genel kurula katılmanın
pay sahipleri yönünden yalnızca bir hak olduğu, esas sözleşmeye konulacak bir hükümle
vurgulanmaktadır.340
Konuya Merkez Bankası’na dair mevzuat açısından bakılacak olursa; 1211 sayılı
Kanun’da, m. 14’teki Banka’nın pay sahipleri defterinde yazılı bulunan pay sahiplerinin
kimlerin katılacağı konusunda bir düzenleme yoktur. Banka Esas Mukavelesi’nin 14.
kullanmaları ile ilgili kurallar öngörülmektedir. Buna göre, Banka’nın pay defterinde
kayıtlı pay sahiplerinin veya temsilcilerinin Genel Kurul toplantısına katılmaları esastır.
düzenlenen hazır bulunanlar listesine kayıtlı pay sahipleri veya bunların temsilcileri,
Banka Başkanı, Banka Meclisi üyeleri, Denetleme Kurulu üyeleri, görevlendirilmiş ise
girebilir. Toplantı yerine ayrıca, Banka’nın diğer yöneticileri ile toplantıda görevli
en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları şarttır.
Diğer yönetim kurulu üyeleri genel kurul toplantısına katılabilirler. Denetçi genel
söz konusu kişiler bakımından genel kurula katılmanın hem hak hem de bir yüküm olduğu
düzenleme getirilmemiştir. Ancak madde gerekçesinde, “Bu yüküme aykırılık genel kurul
toplantıyı geçersiz (batıl) kılacağı dile getirildiği342 gibi, Moroğlu’nun da, madde
nitelendirdiği343 görülmektedir.
Öğretide dile getirilen görüşler ışığında; anılan maddenin emredici bir lafızla
kaleme alınmış olmasına karşın, esasen bu hükmün, toplantıya katılması zorunlu kılınan
kişilere yönelik bir yükümlülük getirerek pay sahiplerinin bilgi alma haklarını korumaya
düşünülmektedir.
341
Konuya dair farklı görüş ve tespitler için bkz. KENDİGELEN, Abuzer/ÇONKAR,
M. Halil: “Genel Kurula İlişkin Uygulamada Karşılaşılan İki Güncel Sorun”, Prof. Dr.
Sabih Arkan’a Armağan, İstanbul, 2019, s. 675-690; MOROĞLU, Erdoğan: Anonim
Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul, 2017, (Anılış:
Hükümsüzlük), s. 132 vd.; PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku, Genel Esaslar, Ankara,
2016, (Anılış: Genel Esaslar), s. 402; TEOMAN: “Genel Kurul”, s. 19 vd.
342
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 544.
343
MOROĞLU: Ticaret Kanunu, s. 222.
171
Merkez Bankası özelinde ise toplantıya katılmakla yükümlü olanlara ilişkin olarak
1211 sayılı Kanun’da ve Banka Esas Mukavelesi’nde hüküm olmadığı, konuya ilişkin tek
TTK m. 407.3’e göre, Ticaret Bakanlığı’nın izni ile kurulan anonim şirketlerin
usul ve esaslar ile bunların nitelik, görev ve yetkileri” gibi hususların Bakanlık tarafından
“Bakanlık Temsilciliğine İlişkin Esaslar” başlıklı 3. Bölümü’nde yer alan 32 ila 39.
toplantının Kanun ve ilgili mevzuat ile esas sözleşme hükümlerine uygun olarak
değildir. Bununla birlikte uygulamada, Merkez Bankası Genel Kurul toplantıları için
katılımıyla gerçekleştirilmektedir.346
344
Bu durumda söz konusu olan yaptırıma ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. BAHTİYAR:
Ortaklıklar Hukuku, s. 189-190. Ayrıca bkz. PULAŞLI: Şirketler Hukuku, Cilt I, s. 910.
345
Ayrıntılı bilgi için bkz. Esas Mukavele değişikliği için izin alınması hakkındaki
açıklamalar (İkinci Bölüm, III, C, 2).
346
Bkz. örn. 15 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen TCMB 2018 Yılı 87. Hesap Dönemi
Olağan Genel Kurul Toplantısı Tutanağı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, T. 27 Mart
2019, S. 9796.
173
d) Üçüncü Kişilerin Durumu
(avukat, mali müşavir, vb.) pay sahibi veya temsilcisi ile birlikte genel kurula girme
haklarının bulunmadığı; genel kurulun –halka açık anonim şirketlerin genel kurulları da
dâhil– kamuya açık olan veya olması gereken bir toplantı olmadığı; bununla birlikte şirket
göre karar verileceği; ancak, bu tür bir düzenlemenin yokluğunda TTK’da öngörülenler
görüntü alma teknisyenleri, basın mensupları gibi kişilerin de toplantı yerine girmesi
347
Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. KARAHAN, Sami/SEZGİN HUYSAL, Ayşegül:
Şirketler Hukuku, s. 536; PULAŞLI: s. 920-921; TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU):
Ortaklıklar Hukuku II, s. 10-11.
174
Hakkında Yönetmelik’in ekindeki iç yönerge örneğine uygun olarak kaleme alınmış olan
a) TTK Düzenlemesi
yapılmasını olanaklı kılarken, elektronik genel kurul toplantıları bakımından karma bir
sistem benimsemiş, fiziki genel kurul yapılması esasını koruyarak, fiziken toplanan genel
şirketlerde genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama
348
Buna dair bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 157;
BAHTİYAR/HAMAMCIOĞLU, s. 14; DAL, Seniha: “6102 Sayılı Türk Ticaret
Kanunu’nun Anonim Şirket Genel Kuruluna Özgü Düzenlemeleri”, Yeditepe Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Erhan Adal’a Armağan, İstanbul, 2011-2012, C. 8-9,
S. 1-2, s. 674; ÖZER, Işık: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirket Genel
Kuruluna Elektronik Ortamda Katılım”, BATİDER, 2009, C. 25, S. 4, s. 625 vd; YAYLA,
Ümit: Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Yeni Sermaye Piyasası Kanunu Uyarınca Anonim
Ortaklık Genel Kurulları, Elektronik Genel Kurullar, İstanbul, 2013, s. 42.
175
hükmüyle öncelikle, genel kurula elektronik ortamda katılımın hukuki sonuçları
belirlenmiştir. Buna göre, genel kurul toplantısına katılım ve oy hakkı başta olmak üzere
uygulanmasının “pay senetleri borsaya kote edilmiş şirketler”350 için zorunlu hale
genel kurula elektronik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin bir hüküm koymaları
gerekmektedir. Başka bir anlatımla, anonim şirketlerin esas sözleşmelerinde buna dair bir
dayanak hükmünün bulunması zorunludur. Yine fıkrada, bu yönde “örnek bir esas
yapamayacakları” belirtilmektedir.
349
Bu yönde örn. bkz. FALCIOĞLU, s. 41-42.
350
TTK m.1567.5’te geçen pay senetleri borsaya kote edilmiş şirket kavramı ile ilgili
olarak bkz. FALCIOĞLU, s. 47 vd.; HIZIR, s. 38 vd. Bahtiyar ise, fıkrada sözü edilen
bu şirketler için “borsa şirketleri” ifadesini kullanmıştır, BAHTİYAR: Ortaklıklar
Hukuku, s. 157, dn. 202.
176
TTK m. 1527.5’e dayanılarak Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan “Anonim
Elektronik Genel Kurul Yönetmeliği m. 5.3’e göre de, payları Merkezi Kayıt
Kuruluşu (MKK) tarafından kayden izlenen borsaya kote şirketlerin yapacakları genel
anonim şirketler ise, MKK veya başka şirketlerden bu konuda destek hizmeti
tebliğde belirlenen esas ve usullere uygun olarak tespit ettirip tescil ve ilan ettirmeleri
hükümleriyle de elektronik genel kurullara ilişkin işlemlerde hak (pay) sahibi, temsilci ve
şirketler tarafından uyulması gereken süreler, elektronik genel kurul sisteminin tescil ve
351
RG, T. 28 Ağustos 2012, S. 28395. Çalışmanın devamında “Elektronik Genel Kurul
Yönetmeliği” olarak anılacaktır.
352
RG, T. 29 Ağustos 2012, S. 28396.
177
ilan edilmesi ile sistemin güvenlik kriterleri ve teknik özellikleri gibi hususlar
düzenlenmiştir.
genel kurula katılma ile ilgili hükümlere yer verilmiş ve 6. maddesinde, “elektronik
Ayrıca, Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’in (5) numaralı eki olan ve TTK m.
419 gereğince anonim şirket yönetim kurulu tarafından hazırlanarak genel kurulun
onayından sonra yürürlüğe konulması öngörülen genel kurulun çalışma esas ve usulleri
hükümler düzenlenmiştir.
Merkez Bankası “payları MKK tarafından kayden izlenen borsaya kote şirket”
hukuki dayanak sağlamak üzere Banka Esas Mukavelesi’ne Elektronik Genel Kurul
Yönetmeliği’nde öngörülen örnek hükümle aynı içerikte bir hükmün eklenmesine ihtiyaç
olacaktır.
178
Elektronik Genel Kurul Yönetmeliği’ndeki örnek hüküm özü itibarıyla bir sorun
içermemekte ise de, 1211 sayılı Kanun’un ve Banka Esas Mukavelesi’nin terminolojisi
ile uyumlu değildir. Dolayısıyla, Banka Genel Kurul toplantılarına elektronik katılım
konulabilecek hükümde, örnek hükmün aynen tekrarlanması yerine, “şirket” terimi için
Mukavelesi’nin bütünlüğü ile uyum sağlamaya yönelik bu tür bir değişikliğin Kanun
ihtiyaç olacaktır.
irdelendiğinde, öncelikle Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasının ikinci
353
Bu konu bağlamında, her ne kadar TTK m.428, 15 Şubat 2018 tarihli ve 7099 sayılı
Kanun (RG, T.10 Mart 2018, S. 30356) ile yürürlükten kaldırılmış ise de, bu madde ile
ilgili Merkez Bankası özelindeki gelişmelere de kısaca değinmek gerekir. 1 Temmuz
179
bendine değinmek gerekir. Bu bentte, pay sahiplerinin, Genel Kurul toplantılarında
kullanma kavramı üzerinden, örtülü biçimde toplantıya katılım usulü yani pay sahibinin
doğrudan kendisinin veya kendisini temsil etmek üzere yetki verdiği kişinin katılımının
Nitekim TTK’nın “Genel kurula katılma” üst başlığı altında “Pay sahibi,
paylarından doğan haklarını kullanmak için, genel kurula kendisi katılabileceği gibi, pay
sahibi olan veya olmayan bir kişiyi de temsilcisi olarak genel kurula yollayabilir.”
Diğer yandan, Banka Esas Mukavelesi m. 6/II’de “Hisse senetleri Banka’ya karşı
bölünmez. Bir hisse senedinin birden çok sahibi bulunduğu takdirde, Banka’ya karşı olan
kapsamına girmektedir. Dolayısıyla, bir pay birden fazla kişinin mülkiyetinde ise söz
2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK m.428, eTTK’da öngörülmeyen, bireysel temsil
dışında, kural olarak birden çok pay sahibinin temsil edildiği kurumsal temsil gibi yeni
temsil kurumları getirmişti. Bu doğrultuda 9 Nisan 2013 tarihinde yapılan Banka Genel
Kurulu hazırlıkları da bu uygulamalara olanak tanır şekilde gerçekleştirilmişti. Ardından,
6456 sayılı Kanun ile 1211 sayılı Kanun’un 18. maddesine eklenen ikinci fıkrada, TTK
m.428’in Merkez Bankası hakkında uygulanmayacağı hükme bağlanmış, bu suretle
Banka bu maddeye tâbi olmaktan çıkmıştı. Kanun tasarısına ilişkin madde gerekçesinde
de bu düzenlemenin Banka’nın yapısı göz önünde bulundurularak yapıldığı belirtilmişti.
354
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 174.
180
konusu hakların kullanılması için aralarından birini ya da başka bir kişiyi temsilci olarak
diğer ortak maliklerin dinleyici olarak toplantıya kabullerine engel teşkil etmemelidir.
“Bir pay, birden çok kişinin ortak mülkiyetindeyse, bunlar içlerinden birini veya üçüncü
bir kişiyi, genel kurulda paydan doğan haklarını kullanması için temsilci olarak
Ele alınması gereken bir diğer husus ise 1211 sayılı Kanun’un “Temsil” başlıklı
Kurul’da vekil olarak birden fazla oy temsil edemezler.” hükmünü içermektedir. Aynı
lafza mutlak biçimde uyum sağlanması, birden çok payı bulunan pay sahiplerinin temsilci
aracılığıyla toplantıya katılımlarında güçlük yaşamalarına neden olacaktır. Daha açık bir
anlatımla, bu kişilerin Genel Kurul’a bizzat katılmadıkları bir durumda sahip oldukları
her bir pay için farklı bir kişiye temsil yetkisi vermeleri gerekecektir. Kanun Koyucunun
bunu amaçlamadığı; esasen hükmün, “Pay sahibi olmayanlar, Genel Kurul’da vekil
olarak bir den fazla pay sahibini temsil edemezler.” olarak anlaşılması gerektiği355
düşünülmektedir.
355
Konuya ilişkin olarak Kurt, Günal, Tuğçetin de “Genel Kurul’da vekil olarak temsil
‘birden ziyade oya’ değil, birden ziyade pay sahibine taalluk etmelidir.” görüşündedir,
KURT, GÜNAL, TUĞÇETİN, s. 51. Ayrıca bkz. ERİKÇİ, s. 32.
181
Bu hükümden hareketle TTK’ya bakıldığında, eTTK’nın aksi yönde uygulamaya
olanak vermiş356 olmasına karşın TTK m. 425’te, “Temsilcinin pay sahibi olmasını
maddenin gerekçesinde de, “Maddenin kaynağı İsv. BK 689 (2)’dir. … Hükmün, temsil
doktrinde savunulur. Kanun koyucu, temsilcinin pay sahibi olmasını şart koşan esas
sözleşme hükmünü geçersiz sayarak bir sınırlama için tavrını açıklamış ve diğer
sayı yönünden, yani birden fazla kişinin temsili bakımından bir sınırlama öngörülmüştür.
Temsilci pay sahibi değilse yalnızca tek pay sahibini temsil edebilir. Ancak hemen ilave
sınırlama, bizzat 1211 sayılı Kanun ile düzenlenmiştir. Banka Esas Mukavelesi’nde yer
yer alsa idi dahi, TTK’nın 425. maddesinin gerekçesi de göz önünde bulundurulduğunda,
356
eTTK m.360.2, “Rey hakkını haiz olan pay sahibi, umumi heyet toplantılarında bu
hakkını bizzat kullanabileceği gibi pay sahibi olan veya esas mukavelede hilafına hüküm
bulunmadıkça, pay sahibi olmıyan üçüncü bir şahıs vasıtasiyle de kullanabilir.”
hükmünü haizdir.
182
edilemeyeceğini, dolayısıyla bu durumda da TTK hükmü ile bir çatışmanın söz konusu
uyarınca, “genel kurula katılabilmek için gerçek kişilerin kimlik göstermeleri, tüzel
pay senetlerinden ve ilmühaberlerden doğan pay sahipliği hakları, pay defterinde kayıtlı
bulunan pay sahibi veya pay sahibince, yazılı olarak yetkilendirilmiş kişi tarafından
şekilde, “Birinci fıkra ayrıca, pay defterinde kayıtlı pay sahiplerinin temsil yetkisini yazılı
veya tüzel kişi pay sahiplerini temsilen genel kurula katılacakların temsil belgelerini
ibraz etmelerinin zorunlu olduğu” belirtilmiştir. Yedinci fıkrada da, “halka açık olmayan
şirketlerde gerek nama gerek hamiline yazılı pay senetleri sahiplerinin vekilleri
olarak noter onaylı şekilde düzenlenmesi veya noter onaylı olmayan vekâletnamelerde
verenin imza beyannamesinin eklenmesini şart koşan, yasanın açık hükmüne ve amacına
belgeleri tarif etmek için kimi yerde vekâletname kimi yerde temsil ya da yetki belgesi
gibi ifadelerin kullanıldığı ve bu anlamda tam bir terim birliği bulunmadığı, bununla
dolayısıyla, yazılı olarak yetkilendirilmiş olmanın, yani temsil yetkisinin yazılı olarak
kurula katılma ve oy kullanma hakkı pay sahipliği haklarından olup TTK’da bu hak,
temsil edilebilirlik ilkesi gözetilerek hükme bağlanmış; “hakkın kullanımını ağır bir
Merkez Bankası açısından ise, Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B)
fıkrasının, temsil yetkisinin tevsiki için aranan belgelere ilişkin belirleme içeren, ikinci
357
Bu yönde bkz. örn. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s.
547-548.
184
ve üçüncü bentleri konuyu düzenlemektedir. Üçüncü bent, “gerçek kişi olan pay
hazırlanacak örneğe uygun olması”nı şart koşmaktadır. Dördüncü bent ise tüzelkişi pay
sahiplerine yönelik olup, “Hazine ile diğer pay sahibi tüzel kişilerin temsilcilerinin,
temsil yetkileri ve kimlikleri ile temsil ettikleri paylar miktarını gösteren birer belge ile
gerçek kişi pay sahiplerinin kimliklerini, bunların temsilcilerinin de temsil belgeleri ile
birlikte kimliklerini göstermeleri, tüzel kişi pay sahiplerinin temsilcilerinin ise yetki
uygun olarak, Banka Esas Mukavelesi ile Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’in
8. Toplantının Yapılması
gereğince genel kurulun çalışma esas ve usullerine ilişkin kuralları düzenleyen iç yönerge
358
Temsil yetkisinin tespiti için aranan belgeler için bkz. Genel Kurul Toplantısına Davet
İlanı, www.tcmb.gov.tr, Banka Hakkında/Kurumsal Yapı/Genel Kurul (Erişim Tarihi: 25
Kasım 2019).
185
hükme bağlamıştır. Dolayısıyla, bu başlık altında ilk olarak iç yönergeyle ilgili aşağıdaki
TTK’nın getirdiği bir yenilik, genel kurulun çalışma usul ve esaslarına dair
tarafından, asgari unsurları belirlenecek olan bir iç yönerge hazırlar ve genel kurulun
onayından sonra yürürlüğe koyar. Bu iç yönerge tescil ve ilan edilir.” hükmüne yer
verilmiştir.359
maddeleri iç yönergeye ilişkindir ve (5) numaralı eki olarak şirketler tarafından esas
359
Çamoğlu bu hükmün emredici nitelikte olduğunu vurgulamakta; ayrıca bu hükmün
Alman Paylı Ortaklıklar Kanunu’ndan alındığını, ancak TTK’da mehaz hükümden farklı
olarak iç yönergenin zorunlu kılındığını, bu düzenlemenin özellikle küçük ölçekli
ortaklıklara fayda sağlamaktan ziyade tescil ve ilandan kaynaklanan önemli bir mali
külfet getirdiğini, iç yönergenin gerekliliğinin sorgulanabilir olduğunu belirtmektedir,
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 552. Geniş bilgi için
ayrıca bkz. ÇAMOĞLU, Ersin: “Anonim Ortaklıkların Genel Kurul İç Yönergesi
Hakkında Düşünceler”, Yaklaşım Dergisi, Y. 2013, S. 247, s. 247 vd.
186
Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik m. 40’da iç yönergeye ilişkin esaslar
hükümleri ile ekindeki örneğe uygun olarak hazırlayacağı ve genel kurulun onayından
ki, anılan Yönetmelik’in 30. maddesinde genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri
itibaren onbeş gün içinde ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Ayrıca; internet sitesi
açmakla yükümlü olan şirketlerce, ilan tarihini izleyen beş gün içerisinde internet
sitesinde de yayımlanır. Bunun yanı sıra 40. maddenin ikinci fıkrasında “Özel kanunlara
hükmüne yer verilmiştir. İç yönergede asgari olarak yer alması zorunlu olan hususlar da
Mukavelesi’ne iç yönerge ile ilgili olarak eklenmiş herhangi bir hüküm bulunmamakta
ise de Merkez Bankası TTK m. 419 ile getirilen ve Bakanlık Temsilcileri Hakkında
360
Şirket iç yönergesinin iç yönerge örneğinde gösterilen unsurları içermesinin zorunlu
olduğu, şirket tarafından ancak bu hükümlere aykırı olmayan ilaveler yapılabileceği
yönünde bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 553;
ÇAMOĞLU, s. 247.
187
Bununla birlikte, bu Yönetmelik’in 40. maddesinde de öngörüldüğü gibi, Banka İç
Dönemi Olağan Genel Kurul toplantısında Banka Meclisi tarafından hazırlanan “Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketi Genel Kurulu’nun Çalışma Esas ve Usulleri
b) Toplantının Yönetimi
Bu nisaba ilişkin temel hüküm, TTK m. 418.1’de yer almaktadır. Buna göre; genel
kurul, bu Kanun’da veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan
temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisap, genel kurulun ilk toplantısı için gereklidir ve
bu nisabın toplantı süresince korunması şarttır. İlk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı
361
Bkz. Merkez Bankası 81. Hesap Dönemi Olağan Genel Kurul Toplantısı ile ilgili
duyuru ve bilgiler, www.tcmb.gov.tr, Banka Hakkında/Kurumsal Yapı/Genel Kurul
(Erişim Tarihi: 7 Nisan 2019).
188
takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz, başka bir deyişle ikinci
toplantı, katılan pay sahipleri ve temsilcilerince kaç payın temsil edildiğine bakılmaksızın
yapılır.
öngörmüştür; bu kararların çoğu önemi gereğince esas sözleşmede yer alan hususlara
ilişkin olup aynı zamanda esas sözleşme değişikliği de içermektedir.362 421. maddede de
Merkez Bankası açısından ise, genel kurul toplantıları için öngörülen genel
toplantı yeter sayısı, Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasının ilk
bendinin “Genel Kurul, bu Esas Mukavele’de aksine hüküm bulunan haller hariç olmak
üzere, Banka sermayesinin en az %51’ini temsil eden pay sahiplerinin huzuru ile
olmadığı takdirde, Genel Kurul tekrar toplantıya davet edilir. İkinci toplantıda hazır
bulunan pay sahipleri, temsil ettikleri sermayenin miktarı ne olursa olsun, müzakere
öngörülmüş bulunan hâller hariç olmak üzere “sermayenin en az dörtte biri” olarak
belirlenen genel toplantı yeter sayısının söz konusu maddenin olanak tanıdığı şekilde
362
Geniş bilgi için bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s.
575.
189
Banka Esas Mukavelesi hükmü ile ağırlaştırılmış363 olup, Merkez Bankası özelindeki
diğer toplantılarda ise toplantı başkanının; şirket esas sözleşmesi ve iç yönergesi ile
363
Banka Esas Mukavelesi’nde değişiklik yapılması ve tasfiye hakkında karar
alınabilmesi için 1211 sayılı Kanun’un 16. maddesinde öngörülen ağırlaştırılmış nisap
(üçte iki çoğunluk) konusu ileride (Üçüncü Bölüm, III, C, 8, d, bb) “Esas Sözleşme
Değişikliğinde Yeter Sayı” başlığı altında incelendiğinden burada tekrar ele
alınmayacaktır.
190
ve 6102 sayılı Kanunun 416 ncı maddesinde belirtilen çağrısız toplantı hükümleri saklı
olmak kaydıyla önceden ilan edilmiş zamanda, Banka Başkanı veya Banka Meclisi
üyelerinden birisi tarafından, 1211 sayılı Kanun’un 16 ncı ve Banka Esas Mukavelesi’nin
14 ncü ile 16 ncı maddelerinde belirtilen nisapların sağlandığının bir tutanakla tespiti
toplantının Banka Başkanı veya Banka Meclisi üyelerinden birisince açılması esası
Anonim şirketler bakımından genel kurul toplantı başkanlığı ise TTK m. 419’da
düzenlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasına göre, esas sözleşmede aksine herhangi bir
düzenleme yoksa, toplantıyı, genel kurul tarafından seçilen, pay sahibi sıfatını taşıması
şart olmayan bir başkan yönetir. Ayrıca gereğinde başkan yardımcısı da seçilebilir.365
364
Bkz. örn. 15 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen TCMB 2018 Yılı 87. Hesap Dönemi
Olağan Genel Kurul Toplantısı Tutanağı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, T. 27 Mart
2019, S. 9796.
365
Kanun’un atanacak başkanın kimliği ya da nitelikleri konusunda bir kısıtlama
getirmediği, yönetim kurulu üyeleri arasından olabileceği gibi, bir ortak ya da üçüncü bir
kişi olabileceği, esas sözleşme ile bir başkan atanmışsa bunun ona yapılmış bir icap
191
Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik m. 14.1’de de aksine esas
sözleşmede başka bir düzenleme olmadığı takdirde başkanın genel kurul tarafından
tutanak yazmanı ile gerek görürse oy toplama memurunu tayin ederek başkanlığı
edeceği hükme bağlanmıştır (1211 sayılı Kanun m. 17; Banka Esas Mukavelesi m. 17;
etmesi bu konudaki bir Genel Kurul kararından değil, emredici366 nitelikteki bir Kanun
husus da Banka Başkanı’nın Kanun hükmü gereğince hem Banka yönetim kurulu olan
Öte yandan, Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasının onuncu ve
onbirinci bentlerinde, Başkan’ın yanı sıra Divan’ın yani toplantı başkanlığının diğer
olduğu, başkanlığın zorunlu bir görev olmayıp, kabul ile her toplantı için ayrı bir sözleşme
oluştuğu; esas sözleşme ile başkan atanmamışsa ya da atanan kişi bu görevi kabul
etmiyorsa başkanın genel kurul tarafından seçileceği, başkan yardımcısı seçme yetkisinin
de genel kurula ait olduğu yönünde bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP):
Ortaklıklar Hukuku I, s. 556.
366
Hükmün emredici olup sözleşme ile değiştirilemeyeceği; Başkan’ın yokluğunda kimin
Genel Kurul’u yöneteceği sorununda Kanun’un suskun olduğu, görevi bir başkan
yardımcısının yüklenmesinin Kanun’a uygun çözüm olacağı yönünde bkz. TEKİNALP:
Banka Hukuku, s. 93.
192
üyelerinin belirlenmesi yöntemi düzenlenmiştir. Buna göre, ilk olarak Genel Kurul’ca,
toplamak ve tasnif etmek üzere seçilmesi; ardından da Genel Kurul Başkanı ile bu
kişilerce, pay sahipleri ve Banka mensupları arasından birinin Genel Kurul kâtibi olarak
Başkan’ın ihtiyarında değildir. Esas Mukavele hükmü gereğince iki kişinin oyları
toplamak ve tasnif etmek üzere seçilmeleri zorunludur ve bu seçim yetkisi Başkan’a değil,
Genel Kurul’a aittir. Hemen bu noktada Banka Esas Mukavelesi’nin bu seçimi zorunlu
nedeniyle, pay sahiplerinin söz sahibi olmalarına olanak tanıdığı, bu açıdan daha tercih
edilebilir ve ayrıca ağırlaştırılmış bir usul olduğu düşünülmektedir. Diğer taraftan, Banka
özelinde kâtip de tek başına Başkan tarafından değil, Başkan ile Genel Kurul’ca oyları
Genel kurul toplantı gündemi, TTK m. 413.1’e göre, genel kurulu toplantıya
bağlılık ilkesi” geçerli olup, bu ilke aynı maddenin ikinci fıkrasında ifadesini bulmuştur.
367
Daha geniş bilgi için bkz. gündemin belirlenmesi hakkındaki açıklamalar (Üçüncü
Bölüm, III, C, 4, a, bb).
193
Buna göre, kanuni istisnalar saklı olmak üzere, gündemde bulunmayan konular genel
kabul edilen bu ilke, gündemde olmayan bir konuda alınan kararların geçersizliği
sonucunu doğurur.368
maddesiyle ilgili sayılır.” hükmüne yer verilmiş ve gündemde azil ve atama konusunda
yer alması zorunlu olan hususlar ve ilkenin istisnaları sayılmıştır. Örneğin, “Banka
368
Bu yönde bkz. örn. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s.
560-561.
369
Bu konuda bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 561.
194
Meclisi üyeleri ile Denetleme Kurulu’nun ibraları”, “Banka kârının dağıtımı konusunda
bağlılık ilkesinin istisnası olarak, pay sahiplerinin tamamının hazır bulunması halinde
gündeme oybirliği olarak madde eklenebileceği ya da TTK m. 438 uyarınca herhangi bir
pay sahibinin özel denetim talebinin gündemde olup olmadığına bakılmaksızın karara
bağlanacağı düzenlenmiştir.
görülmektedir.
aa) Oy Hakkı
1211 sayılı Kanun m. 14’te, her on paya sahip olan kimsenin bir oya malik olduğu
hükme bağlanmıştır. Aynı hüküm Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin “Oy
hakkı” başlıklı (C) fıkrasında da tekrarlanmaktadır. Böylece “10 pay: 1 oy” esasının
benimsendiği görülmektedir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (C)
fıkrasının ikinci bendinde Denetleme Kurulu üyelerinin seçimi için “1 pay: 1 oy” kuralı
öngörülmüştü. Bununla birlikte, 1211 sayılı Kanun’un 23. maddesinde 6456 sayılı
Kanun’la370, pay sınıflarına göre seçim yöntemi terk edilerek Denetleme Kurulu’nun
Genel Kurul’ca seçilecek dört üyeden oluşacağı yönünde yapılan değişikliğe bağlı olarak,
370
RG, T. 18 Nisan 2013, S. 28622.
195
Esas Mukavele’nin 14. maddesinin söz konusu hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.371
üyelikleri seçiminde, (A), (B), (C) ve (D) sınıfı pay sahipleri tarafından seçilecek üyeler
için ayrı ayrı oylama yapılır ve bu seçimlerde, sınıflara ait her pay, bir oya sahiptir.”
Bankası uygulamasındaki “10 pay: 1 oy” esasının oyda imtiyaz olarak kabul edilmemesi
durumunda, TTK’nın 479. maddesinin söz konusu hükmündeki yasak somut olay
kullanılacağı”; ikinci fıkrasında da, “her pay sahibinin sadece bir paya sahip olsa da en
az bir oy hakkını haiz olduğu, şu kadar ki, birden fazla paya sahip olanlara tanınacak oy
371
Bkz. 29 Mayıs 2017 tarihli ve 2017/10431 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, RG, T. 28
Temmuz 2017, S. 30137.
372
eTTK’nın “Esas mukavelenin değiştirilmesi için yapılan toplantıda, esas mukavelede
aksine hüküm olsa dahi her hisse senedi ancak bir rey hakkı verir.” hükmünü içeren 387.
maddesi gereğince de esas sözleşme değişikliklerinde imtiyazlı oy kullanılamadığına
ilişkin olarak bkz. BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 278. Ayrıca bkz.
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 41.
196
Tekinalp’in şu ifadeleri konuyu açıklar içeriktedir: “TTK bir pay sahibinin oy
hakkını, maliki olduğu payların toplam itibari değerleriyle orantılı olarak kullanacağı
kuralını kabul ederek, eski Türk Ticaret Kanunu’ndan ayrılmıştır. … Bu kuralı bertaraf
eden veya herhangi bir şekilde değiştiren esas sözleşme hükümleri tescil edilemez, edilmiş
… Eski Türk Ticaret Kanunu’nun temellerinden biri olan, her pay en az bir oy
hakkı verir ilkesi yerine, TTK her pay sahibinin en az bir oy hakkı vardır hükmünü
getirmiştir. Bu hüküm de ilkesel niteliktedir. Böylece TTK ile, ‘oysuz pay olamaz’
Oysuz pay sahibi olamaz kuralından, oysuz pay olabilir, dolayısıyla bazı pay
sonucu çıkar. Nitekim, TTK m. 434 f. 2’nin 2. cümlesinde ‘birden fazla paya sahip
olanlara tanınacak oy sayısı esas mukavele ile sınırlandırılabilir.’ şeklinde bir hüküm
öngörülmüştür.
… Bir pay sahibinin en az bir oya sahip olmasının zorunluluğu hükmü, birçok oya
sahip bulunan bir pay sahibinin oy hakkının bir oya kadar indirilebileceği anlamına
gelmez, bu hüküm sadece oysuz pay sahibi olamayacağı kuralına vurgu yapar.”373
kullanılması zorlaştırılamaz; bir ortak sahip olduğu payın itibari değerine, birden fazla
payı varsa toplam itibari değerine ve kural olarak her pay için en az bir (ve şayet oyda
imtiyazlı ise daha fazla) oy kullanır. Bu nedenle esas sözleşmede, örneğin, oy hakkının
373
TEKİNALP (POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 20-23.
197
kullanılabilmesi için en az 5 paya sahip olma gibi bir şart öngörülemez.” belirlemesinde
bulunulmaktadır.374
Bu belirlemeden yola çıkılarak; 1211 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki “10 pay:
1 oy” esasının, TTK ile getirilen “her pay sahibinin en az bir oy hakkı vardır” ilkesi ile
Bununla birlikte, TTK m. 434’te düzenlenen ilke, 1211 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girdiği tarihte yürürlükte bulunan, dolayısıyla önceki tarihli genel kanun niteliğindeki
eTTK ile benimsenen “her pay en az bir oy hakkı verir” ilkesi ile Banka açısından aynı
sonucu doğurur mahiyettedir. Kanun Koyucu, eTTK’nın 373. maddesindeki “Her hisse
senedi en az bir rey hakkı verir.” hükmü yürürlükte iken sonraki tarihli özel kanun olan
1211 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle Merkez Bankası’nın ayrıksı durumunu dikkate
Kurt, Günal, Tuğçetin de, “Maddenin tarihi gelişimi itibariyle mülga 1715 sayılı
hakkının, bir hisse senedine tesadüfen sahip kişilerden daha çok, Banka’yı, en azından
374
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 304.
375
Mülga 1715 sayılı Kanun’un 58. maddesinin “Her on hisseye sahip olan veya bu
miktar hisseyi temsil eden kimse bir reye maliktir. Hiç bir hissedar elli reyden fazlasına
malik olamaz.” hükmündeki “Hiç bir hissedar elli reyden fazlasına malik olamaz.”
cümlesi 1211 sayılı Kanun’un 14. maddesine alınmamıştır. Bkz. 1715 Sayılı Mülga
Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 93.
198
sermaye yatırma yönünden, daha ciddiye alan kişilere tanınması düşüncesine
maddenin söz konusu hükmünün, “Bu madde, her 10 hisseye sahibolan veya bu hisseyi
temsil eden bir kimsenin bir oya sahibolması gibi, hakikaten çok demokratik ve aynı
zamanda inhisarı kaldıran bir hükmü ihtiva etmektedir. Ve bu madde ile 1715 sayılı
Bu çerçevede, “10 pay: 1 oy” esası, özel kanunla kurulan Merkez Bankası
açısından TTK m. 330 gereğince saklı bulunan istisnalardan biri olarak kabul
edilebilecektir. Kaldı ki, Banka’nın pay sahipliği yapısı gözetildiğinde, (A) sınıfı pay
belirleyici olduğu ve tek payı bulunan pay sahiplerinin bu anlamda bir etkilerinin
bulunmadığı belirtilebilir.
TTK, oyda imtiyazlı paylar oluşturularak bazı paylara diğerlerinden daha fazla oy
hakkı tanınmasına hukuki zemin sağlamaktadır. Şöyle ki, TTK m. 478.2 “imtiyaz”ı; “kâr
payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi haklarda, paya tanınan üstün bir hak veya
kanunda öngörülmemiş yeni bir pay sahipliği hakkı” olarak tanımlamaktadır. Buna
ilaveten, 479. maddenin ilk fıkrasında oyda imtiyazın, eşit itibarî değerdeki paylara farklı
376
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 40.
377
Bkz. 1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 348.
199
sayıda oy hakkı verilerek tanınabileceği; ikinci fıkrasında da bir paya en çok onbeş oy
Bu hükümler ışığında, oyda imtiyazın, eşit itibarî değerdeki paylara birden fazla
Genel Kurul toplantılarında ancak on paya sahip olan pay sahiplerinin bir oya sahip
oldukları yönündeki “10 pay: 1 oy” esası, üstün bir hakka işaret etmek378 bir yana, tersine
bir durum yaratarak ondan az payı bulunan pay sahiplerinin oydan yoksun olmaları
uyumlu olmayan ayrıksı bir durum yarattığı, bununla birlikte oyda imtiyazın söz konusu
çerçevesinde, pay sahiplerinin oy haklarının eşit olduğu, hiçbir sınıfın imtiyazlı olmadığı
ifade edilmektedir.380
genel kurulda oylama kural olarak açık ve el kaldırmak suretiyle yapılır. Ancak, şirketin
378
İmtiyazın özünü oluşturan bu özellik ve doğası gereği üstünlük tanınarak tesis edilmesi
gerektiği hakkında bkz. OKUCU TAFTALI, İpek: 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
Uyarınca Anonim Şirketlerde İmtiyaz, İstanbul, Kasım 2018, s. 13.
379
Bu doğrultuda bkz. TTK’nın 434. maddesinin gerekçesi; TEKİNALP
(POROY/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku II, s. 20-21.
380
TEKİNALP: Banka Hukuku, s. 93.
200
özel mevzuatında, esas sözleşmesinde, iç yönergesinde yer alan hükümler ve genel
ise konuya ilişkin düzenleme getirmekte olup, buna göre oylamanın el kaldırmak, ayağa
kalkmak ya da ayrı ayrı kabul veya ret denilmek suretiyle gerçekleştirilmesi, ancak,
Banka Meclisi üyeleri ile Denetleme Kurulu üyelerinin seçiminde yazılı (gizli) oylama
d) Karar Aşaması
TTK m. 418’in ikinci fıkrası karar yeter sayısını düzenlemektedir. Buna göre,
kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir; yani “karar yeter sayısı”
öngörmüştür; bu kararların çoğu önemi gereğince esas sözleşmede yer alan hususlara
ilişkin olup aynı zamanda esas sözleşme değişikliği de içermektedir.381 421. maddede de
381
Geniş bilgi için bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s.
575.
201
düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra, Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik m. 22’de
Merkez Bankası açısından ise, Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B)
fıkrasında genel kurul toplantıları için genel toplantı yeter sayısı “Banka sermayesinin en
az %51”i olarak öngörülmüştür. Aynı fıkranın sekizinci bendiyle de karar yeter sayısı
belirlenmiş ve “Genel Kurul kararları, mevcut oyların çoğunluğu ile verilir.” hükmü
bakımından Merkez Bankası’na ilişkin kuralların TTK ile uyumlu olduğu görülmektedir.
1211 sayılı Kanun’un 16. maddesinin son fıkrasında, “Gerek Esas Mukavele’de
değişiklik yapılması ve gerek tasfiye hakkında karar alınabilmesi için, Genel Kurul’da
üçte iki çoğunluk şarttır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükmün, yeter sayı ile ilgili olarak
Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasında ise, “bu Esas
Mukavele’de aksine hüküm bulunan haller hariç olmak üzere, Genel Kurul’un, Banka
sermayesinin en az %51’ini temsil eden pay sahiplerinin katılımı ile toplanacağı” ve yine
aynı fıkrada, “Genel Kurul kararlarının mevcut oyların çoğunluğu ile verileceği”
düzenlenmiştir.
Ayrıca, Esas Mukavele’nin 16. maddesinin son fıkrasında, 1211 sayılı Kanun’un
16. maddesinin son fıkra hükmü yinelenmiş ve bu suretle m. 14/B’deki genel kurala Esas
kılınmıştır.
202
1211 sayılı Kanun ve Esas Mukavele’nin 16. maddelerinde geçen “karar
alınabilmesi için” ibaresinin yalnızca karar yeter sayısını işaret etmek için
ikisini temsil eden pay sahiplerinin katılımıyla sağlanmış olacağı; kararın da 1211 sayılı
Kanun’un ve Banka Esas Mukavelesi’nin 16. maddelerinin son fıkraları uyarınca mevcut
oyların üçte iki çoğunluğuyla (karar yeter sayısı) alınması gerekeceği sonucuna
varılmaktadır383.
değişiklikleri için, “Kanun’da veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde,
genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınacağı” yönündeki
genel kural ihdas edilmiştir. 421. maddenin takip eden fıkralarında da özellik gösteren
382
Bu görüşü TTK m.421’in lafzı ve gerekçesi de güçlendirmektedir.
383
Erikçi’ye göre, “söz konusu üçte iki çoğunluğun toplantı yeter sayısı mı, yoksa karar
yeter sayısı mı olduğu tartışmalıdır”, ERİKÇİ, s. 31. Buradaki üçte iki çoğunluğun karar
yeter sayısı olarak anlaşılması gerektiği hakkında bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s.
49.
203
edilmiştir. Ancak hükümlerden de anlaşılacağı üzere, öngörülen kararların
yer verilmiştir. Ayrıca, “Bu nisap, esas sözleşme ile daha ağırlaştırılabilir, ancak
sözleşme değişikliği için farklı yeter sayılar belirlenebilmesine hukuki zemin oluşturduğu
özel hüküm384 olmasaydı dahi, Banka Esas Mukavelesi’nde yer alan hükümlerin tek
1211 sayılı Kanun’da getirilen özel bir düzenleme bulunmadığı, dolayısıyla genel kuralın
uygulama alanı bulacağı belirtilmelidir. Buna göre toplantı yeter sayısı Banka
sermayesinin en az üçte ikisini temsil eden pay sahiplerinin katılımıyla sağlanmış olacak;
kararın da 1211 sayılı Kanun’un ve Banka Esas Mukavelesi’nin 16. maddelerinin son
384
Özel statülü şirketlerde esas sözleşmenin kanunlarında belirtilen şekilde
değiştirilebileceği konusunda bkz. MANAVGAT (KIRCA/ŞEHİRALİ ÇELİK): Cilt
1, s. 299.
204
cc) Görüşmeler ve Karar Alınması
d) Tutanak Düzenlenmesi
payları, gruplarını, sayılarını, itibarî değerlerini, genel kurulda sorulan soruları, verilen
cevapları, alınan kararları, her karar için kullanılan olumlu ve olumsuz oyların sayılarını
düzenlenmiştir.
385
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 574.
205
gösterilmiştir. Ayrıca, Yönetmelik ekinde tutanak örneğine de yer verilmiştir. Toplantı
muhalif kalanların isimleri ve muhalefet şerhleri tutanağa yazılır; yazılı olarak verilen
muhalefet şerhleri ise tutanağa eklenip, muhalefet şerhi veren pay sahibinin adı ve soyadı
yazılarak muhalefet şerhinin ekli olduğu tutanakta belirtilir. Muhalefet şerhleri, muhalif
pay sahibi, Başkan ve Bakanlık temsilcisi tarafından imzalanır. Diğer yandan, m. 34.1’de,
Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasının altıncı bendinde “Banka Meclisi, aynı
386
Konunun bütünlüğü bakımından, Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B)
fıkrasının son bendinin, TTK m.422 ile uyum sağlamak üzere yürürlükten kaldırıldığına
değinmekte yarar olabilir. Şöyle ki, TTK m.422.1’de, Genel Kurul tutanağının toplantı
başkanlığı ve Bakanlık temsilcisi tarafından imzalanacağı, aksi halde geçersiz olacağı
emredici olarak düzenlenmiştir.
Banka Esas Mukavelesi’nin 14. maddesinin (B) fıkrasının mülga son bendinde ise,
“Genel Kurul tutanaklarının, Genel Kurul Başkanı ve oyları toplamaya memur edilen
pay sahipleri tarafından imzalanması Başkanın teklifi üzerine Genel Kurulca uygun
görülüp karara bağlandığı takdirde, Genel Kurul tutanakları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Komiseri ile birlikte bunlar tarafından imzalanır.” hükmüne yer verilmişti. Bu hüküm,
Genel Kurul toplantısında, gündem maddeleri arasında yer verilmek suretiyle, tutanağın
206
Yönergesi’nin 13. maddesinde de toplantı tutanağının TTK ile öngörülen düzene uygun
TTK m. 423.1’e uygun olarak “Genel Kurul toplantılarında verilen kararlar, toplantıda
hazır bulunmayan veya bulunup da karşı oy veren pay sahipleri hakkında da geçerlidir.”
derhal Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne vermek ve bu tutanakta yer alan tescil ve ilana tâbi
hususları tescil ve ilan ettirmekle yükümlü olduğu, tutanağın ayrıca hemen şirketin
“İnternet sitesi açmakla yükümlü olan şirketler, genel kurul tutanağını hemen internet
TTK m. 1524.1 uyarınca, yalnızca bağımsız denetime tâbi olan şirketler internet
sitesi kurmakla yükümlü kılınmıştır. Merkez Bankası, Bağımsız Denetime Tâbi Olacak
yayımlanması konusunda hukuki bir zorunluluk söz konusu değildir. Ancak şeffaflığın
yayımlanması sonrasında, Genel Kurul ile ilgili hususlarda Banka internet sitesinde bilgi
387
RG, T. 23 Ocak 2013, S. 28537; T. 26 Mayıs 2018, S. 30432.
208
A. Banka Meclisi’nin Oluşumu
TTK m. 359.1 gereğince anonim şirket yönetim kurulu, bir veya daha fazla kişiden
oluşur. Öğretide, birden daha düşük bir sayı öngörülemeyeceğinden bu hükümdeki “bir”
sayısının, asgari üye sayısını belirlemeye matuf olmayıp, esasen tek kişiden oluşan
Kanun’da üye sayısı yönünden bir üst sınır getirilmemiş olup bu sayı esas sözleşme ile
serbestçe belirlenebilir.
1211 sayılı Kanun’un “Kuruluş” başlıklı 19/I maddesi ise Merkez Bankası Banka
Meclisi’nin yedi üyeden oluşmasını öngörmüştür. Bu yedi üyeden biri olan Banka
çerçevede, üye sayısı açısından Merkez Bankası Banka Meclisi’nin oluşumunun TTK ile
388
Bu yönde bkz. örn. KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 397.
389
Yönetim kurulu üyelerinin genel kurulca seçilmesinin istisnaları hakkında geniş bilgi
için bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 391-393;
209
TTK m. 366.1’de de “yönetim kurulunun her yıl üyeleri arasından bir başkan ve
bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçeceği”
düzenlenmektedir. Buna göre hem başkanın hem de başkan vekillerinin yönetim kurulu
incelendiğinde; Banka Meclisi üyelerinin altısının, 1211 sayılı Kanun’un 19. maddesi
değinildiği üzere, sermayenin en az %51’ini Hazine’ye tahsis eden kanuni çerçeve, altı
yönetim kurulu üyesinin Genel Kurul’da ve ancak Hazine’nin iradesiyle seçilmesi dışında
Başkan dışındaki Banka Meclisi üyelerinin anonim şirketler hukukuna göre seçilmesini
amaçladığı söylenebilir.
Banka Meclisi üyeleri içinde Başkan’ın durumu ise; diğer başka hususlar yanında
kurulunun) Kanun’la belirlenmiş üyesi (ve başkanı) olmasına rağmen ticaret hukuku
Meclisi’nin Genel Kurulca seçilen diğer altı üyenin yanında yedinci (doğal) üye oluşunu
366.1’de öngörüldüğü şekilde Banka Meclisince bu yönde alınan bir karara değil, bizzat
1211 sayılı Kanun’a (m. 19/V) dayanmaktadır. Bu bağlamda ayrıca değinmek gerekir ki,
“Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine
Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kadro, pozisyon ve görevlere
Cumhurbaşkanı kararıyla atama yapılır.” hükmünü içermektedir. Söz konusu (I) sayılı
bakımından, ticaret hukuku kurallarına göre Genel Kurul’ca seçilen altı üye ile bütünüyle
ticaret hukuku kurallarının dışında idare hukuku kurallarına göre seçilip Kanun’la
yönetim kurulu başkanı sıfatı verilen üyeden (Başkan) söz edilmelidir. Bu nedenle, Banka
Meclisi üyelerine ilişkin olarak ticaret hukuku nitelikli bir değerlendirme yapılırken –aksi
390
RG, T. 10 Temmuz 2018, S. 30474.
391
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine uyum sağlanırken 2 Temmuz 2018 tarihli ve
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle 1211 sayılı Kanun’un Başkan’ın atanmasını
düzenleyen hükmü (m.25/I) yürürlükten kaldırılmış; konu Anayasa’nın 104. maddesi
uyarınca 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmiştir. Ancak henüz, 1211
sayılı Kanun’un yinelenmesinden ibaret olan Banka Esas Mukavelesi’nin ilgili 25.
maddesi hükmünün Kanun’a koşut biçimde yürürlükten kaldırılmasına ilişkin süreçler
işletilmemiştir. Buna karşın, anılan hükmün Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne aykırı
olduğu ve uygulanma gücünün bulunmadığı açıktır.
211
b) Kamu Tüzel Kişilerinin Üye Seçmesi
kurulu devre dışı bırakan bir uygulama TTK m. 334 ile düzenlenmiştir. Bu maddeyle,
belirli şartların varlığı halinde pay sahibi olan veya olmayan kamu tüzel kişilerine
işletilebilmesinin ilk şartı, ilgili anonim şirketin işletme konusunun “kamu hizmeti”
olmasıdır. İkinci ancak ilki kadar belirleyici ve bağlayıcı olan diğer şart da şirketin esas
sözleşmesinde kamu tüzel kişisine bu hak ve yetkiyi bahşeden bir hükmün yer almasıdır.
Banka Esas Mukavelesi’nde TTK m. 334’te aranan nitelikte bir hüküm yer
392
Bu uygulamada yönetim kurulu üyesinin seçimi değil, atanmasının söz konusu olduğu
yönünde bkz. AKDAĞ GÜNEY, s. 9.
212
3. Banka Meclisi Üyelerinin Nitelikleri
a) Ehliyet Koşulu
TTK m. 359.3 gereğince bir kişinin yönetim kurulu üyesi seçilebilmesi için tam
ehliyetli (reşit ve mümeyyiz) olması zorunlu ve yeterlidir. Aynı koşul tüzel kişi yönetim
kurulu üyeliğinde tüzel kişi adına tescil edilecek gerçek kişi açısından da geçerlidir. Bu
TTK m. 359.3’te yer alan “Yönetim kurulu üyelerinin en az dörtte birinin yüksek
öğrenim görmüş olması zorunludur.” cümlesi, “26 Haziran 2012 tarihli ve 6335 sayılı
Kanun”393 m. 43.11 gereğince yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre artık yönetim kurulu
koşullar olup esas sözleşme ile ek koşul getirilmesi mümkündür.394 Nitekim TTK m.
anlaşılmasa bile, esas sözleşme ile, Yönetim kurulu üyeleri başta olmak üzere yöneticiler,
393
RG, T. 30 Haziran 2012, S. 28339.
394
Emredici hükümler ilkesini düzenleyen TTK m. 340’ın da buna engel olmadığı
yönünde bkz. BİLGİLİ, Fatih/DEMİRKAPI, Ertan: Şirketler Hukuku, Bursa, 2013, s.
367; KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 413.
213
denetçiler, işlem denetçileri ve benzeri kişiler için yaş, ek mesleki nitelikler ve kişisel
1211 sayılı Kanun’un ve Banka Esas Mukavelesi’nin 19. maddelerine göre; Banka
Meclisi üyelerinin yüksek öğrenim görmüş, bankacılık veya iktisat ve maliye alanlarında
bilgi ve tecrübe sahibi olmaları aranmaktadır. Yine aynı Kanun’un ve Esas Mukavele’nin
TTK’daki düzende yönetim kurulu üyeliği için esas sözleşme ile ek koşullar getirilmesine
gerektirdiği organ yapısında bunun bizzat 1211 sayılı Kanun’la yapıldığı görülmektedir.
kamu görevi dışında bir iş yapmaları kural olarak yasaktır. Merkez Bankası’nın yürüttüğü
“başka işte çalışma yasağı”nı, “görevin başka bir görevle bağdaşmaması kuralı”nı kesin
214
1211 sayılı Kanun m. 19/II’de, “Üyelerin görevleri, özel bir kanuna veya
özel herhangi bir görev ile birleşemez. Bundan başka bu üyeler, ticaretle
ve amaçları hayır, sosyal ve eğitim işlerine matuf vakıflardaki görevler ve kâr amacı
yapılmıştır.
Söz konusu hükümde yer alan “özel bir kanuna dayanmadıkça” ifadesinin ancak
“bir kanunda mevcut görevin Banka Meclisi üyeliği ile bağdaşacağının açıkça
belirtilmesi” ya da örneğin özel kanunla oluşturulan bir kurulda “Banka Banka Meclisi
Diğer bir deyişle söz konusu istisna, anlamı ve özü itibarıyla geniş yorumlanmaya
elverişli bulunmamaktadır.
395
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle bu fıkrada yer alan “özel bir kanuna
dayanmadıkça” ibaresi “özel bir kanuna veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne”
şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473 (3. Mükerrer). Ancak
1211 m. 19/II’ye Banka Esas Mukavelesi’nde denk gelen m. 19/II henüz aynı yönde
değiştirilmemiştir.
215
Banka Meclisi üyelerinin üniversitelerde ücretsiz ders verebilmeleri konusunda,
getirmemesinin gerektiği mutlaktır. Ayrıca; dekanlık, rektörlük gibi idari görevlerin her
özellikli yapı içinde üstlendiği kritik ve belirleyici konum ile açıklanabilir. Öyle ki;
— Banka Meclisi üyeleri her türlü çıkar çatışmasının (conflict of interest) dışında
tutulabilmelidir.
görevlerine yoğunlaştırabilmelidir.
ulaştırmaktadır.
396
Merkez bankası bağımsızlığı kavramı hakkında geniş bilgi için bkz. LASTRA:
Financial and Monetary Law, s. 269-271. Ayrıca bireysel bağımsızlık ile ilgili olarak bkz.
Üçüncü Bölüm, IV, A, 4.
216
— Merkez bankalarının birer itibar müessesesi olarak nitelendirilmeleri ve
merkez bankalarının maruz kaldığı risklerden birinin de “itibar riski” olarak anılması da;
Meclisi üyeliğine seçilmek için (seçilme anında) engel değildir. Bu durum, seçilme engeli
değil, göreve başlama engelidir. Örneğin, kamu görevlisi iken Genel Kurul’ca Banka
Meclisi üyesi olmasına karar verilen kişi, seçilmiştir, ancak göreve başlayabilmesi için
TTK m. 359.4’e göre, üyeliği sona erdiren sebepler seçilmeye de engeldir. TTK
m. 363.2’de ise, “yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilir veya ehliyeti
kısıtlanır ya da bir üye üyelik için gerekli kanuni şartları397 yahut esas sözleşmede
397
Hükümde geçen “kanun” ibaresinin TTK yanı sıra özel kanunlar başta olmak üzere
diğer kanunları da kapsadığına dair bkz. KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT):
Cilt 1, s. 411.
217
Merkez Bankası Banka Meclisi üyeleri bakımından da uygulama alanı bulacağına şüphe
yoktur.
ve “reform nitelikli bir yenilik”398 olarak tüzel kişilerin de yönetim kurulu üyesi olmasına
olanak tanınmıştır.399
bir tüzel kişinin Banka Meclisi üyesi seçilmesinin mümkün olup olmadığını irdelemek
gerekir.
1211 sayılı Kanun doğrudan doğruya açıkça bir tüzel kişinin Banka Meclisi
üyeliğini yasaklamamıştır. Ama hukuk düzenimizde yeni TTK’ya kadar böyle bir durum
ihtimal dâhilinde olmadığı için, bu yönde bir yasağa ihtiyaç duyulmaması da çok
doğaldır.
düzenlenmesinden hareketle, 1211 sayılı Kanun’un mantığının tüzel kişi üyeye kapalı
398
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 399.
399
Hükmün özel kanunlara tâbi anonim şirketlere de uygulanacağı, Kanun Koyucunun
söz konusu imkânı bütün anonim şirketlere sağlamak istediği, bu yüzden genel nitelikte
olan sonraki tarihli TTK’nın daha eski tarihli özel kanunları değiştirdiği yönünde bkz.
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 402.
218
olduğu savunulabilir. Banka Meclisi üyeleri için yüksek öğrenim görme gibi ancak gerçek
Banka Meclisi üyelerinin herhangi bir etki altında kalmamasını, bireysel ve özgür
kişinin yararı doğrultusunda ve talimatı çerçevesinde hareket etmesi gereken bir Banka
TTK m. 362.1’de, “yönetim kurulu üyelerinin en çok üç yıl süreyle görev yapmak
üzere seçileceği”; diğer yandan, “esas sözleşmede aksine hüküm yoksa aynı kişinin
Üç yıllık süre azami süre olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla esas sözleşmede veya
esas sözleşme izin verdiği takdirde genel kurulun seçim kararında daha kısa bir süre
öngörülmesi mümkündür. Öte yandan, üyelerin farklı süreler için seçilmesine ya da belirli
dönemlerde üyelerin belli bir kısmının yenilenmesine de herhangi bir engel yoktur.400
400
ARSLANLI, Halil: Anonim Şirketler, Cilt II, Anonim Şirketin Organizasyonu ve
Tahviller, İstanbul, 1960, (Anılış: Anonim Şirketler, Cilt II), s. 107.
219
istikrar ve kurumsallaşma”401, “ele geçirmelere karşı bir önlem olabilmesi”402
üyelerinin görev süresinin üç yıl olarak belirlendiği ve m. 20/III ile de süreleri biten
Kanun m. 20/II uyarınca her yıl Banka Meclisi üyelerinin üçte birinin (iki üyenin)
yenilenmesi öngörülmüştür.403
Esasen m. 20/I’deki üç yıllık görev süresi, eTTK’nın 314. maddesinde yer alan
“İdare meclisi azaları en çok üç yıl müddetle seçilirler” hükmüne dayanmaktadır. Banka
Meclisi’nin anonim şirketin yönetim kurulu olarak kabulünün sonucunda bu hüküm 1211
sayılı Kanun’a da yansıtılmış, böylelikle anonim şirket statüsüne ağırlık verilerek Ticaret
Bununla birlikte değinmek gerekir ki, Banka Meclisi üyeleri için öngörülen üç
yıllık görev süresi merkez bankalarının bireysel bağımsızlığı ilkesi yönünden sorunlu
401
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 448.
402
ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal: Anonim Şirketlerde Çıkar Çatışmaları
Ekseninde Şirket Ele Geçirmelerine Karşı Önlemler, Ankara, 2008, (Anılış: Şirket Ele
Geçirmelerine Karşı Önlemler), s. 213, 310 vd.
403
TBMM Geçici Komisyon Raporu’nda madde gerekçesi, “Bu hükümlere göre Meclis
üyelerinin 1/3’ü her yıl değişecek ve bu suretle her yıl Meclis’te eski ve dolayısıyla
tecrübeli üyeler ile yeni üyelerin bir arada bulunması sağlanmış olacaktır.” ifadesiyle
açıklanmaktadır, 1211 Sayılı Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 36.
220
görülmektedir. Bireysel bağımsızlık, en yalın şekilde, merkez bankası yöneticilerinin
unsurlarından biri ise karar alma mekanizmasında yer alan yöneticilerin hükümetlerin
ulusal merkez bankaları yöneticileri için asgari beş yıllık bir görev süresinin zorunlu
kılınmış olması karşısında Banka Meclisi üyelerinin üç yıllık görev süresi yetersiz kabul
404
Bireysel bağımsızlık ilkesi hakkında geniş bilgi için bkz. UYGUN: Merkez
Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 236-238.
405
4 No.lu Protokol için bkz. https://www.ecb.europa.eu, (About, Legal Framework),
(Erişim Tarihi: 12 Ekim 2019).
406
Bu eleştirinin 1211 sayılı Kanun’un 4651 sayılı Kanun’la değiştirilmesi çalışmaları
sırasında IMF ve ECB yetkilileri tarafından dile getirildiği, ancak, bir anonim şirket olan
Banka’nın Banka Meclisi’nin üyelerinin görev sürelerinin üç yıldan beş yıla
çıkarılmasının Banka’nın mevcut yapısından uzaklaşılması sonucunu doğuracağı
kaygısıyla, bu eleştiri doğrultusunda düzenleme yapılmadığı hakkında bkz. UYGUN:
Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 41, dn. 83.
407
Örn. 2004 Yılı Türkiye İlerleme Raporu’nda (2004 Regular Report on Turkey’s
Progress Towards Accession) “Ekonomik ve Parasal Birlik” başlığı altında, konuya dair
şu ifadelere yer verilmiştir; “2001 yılında, Türkiye, Merkez Bankası Kanunu’nda
değişiklik yaparak ve merkez bankasının bağımsızlığını artırarak ileriye doğru büyük bir
221
Bu durum karşısında, anonim şirket kurallarından bu noktada ayrılmak pahasına
da olsa Banka Meclisi üyelerinin görev süresinin Avrupa Birliği’nin öngörüsüne uygun
hale getirilmesi hususu üzerinde durulabilir. Madem ki anonim şirket hukuki statüsü ile
bağımsızlık arasında bir bağ kurulmakta, anonim şirket statüsü bağımsızlığa hizmet eden
bir hukuki araç olarak kurgulanmaktadır, öyleyse “bağımsızlık” ile “anonim şirket
Anonim şirket TTK m. 365 gereğince kural olarak yönetim kurulu tarafından
yönetilir ve temsil edilir. TTK m. 374’e göre, yönetim kurulu, Kanun ve esas sözleşme
gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlem hakkında karar almaya yetkili ve
adım atmıştır. Bununla birlikte, daha ileri düzeyde uyum gerekmektedir. … Özellikle,
Merkez Bankası başkanının görevden alınması ve Banka Meclisinin görev süresi ile ilgili
olarak, kişisel ve kurumsal bağımsızlık konularında Topluluk müktesebatına tam uyumun
sağlanması bakımından hâlâ değişiklikler yapılması gerekmektedir. Banka Meclisi
üyelerinin görevden alınmasına ilişkin kararın yargı denetimine tâbi tutulması konusu da
değerlendirilmelidir.”, s. 91-92, https://ab.gov.tr/ilerleme-raporlari_46224.html, (Erişim
Tarihi: 12 Ekim 2019).
408
Madde başlığında bulunmayıp içeriğinde yer alan “vazgeçilmez” ibaresiyle, bir esas
sözleşme hükmü veya genel kurul kararıyla bu yetkilerin yönetim kurulundan
alınamayacağının belirtilmek istendiğine dair bkz. KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 539. Ayrıca “vazgeçilemezlik kavramı” hakkında
geniş bilgi için bkz. KAŞAK, Esra: Anonim Şirketlerde Genel Kurul ile Yönetim Kurulu
222
ve yetkileri”ni düzenlemektedir.409 Bu suretle yönetim ve temsil alanında ortaya çıkması
aşağıya doğru (üst yönetim, murahhaslar) değil yukarıya doğru da (genel kurula)
gösterilebilir.
Kanun’un 22. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Diğer yandan aynı hüküm
Banka Esas Mukavelesi’nin 22. maddesinde de tekrarlanmış, ancak, ilaveten ilk fıkra
olarak “Banka Meclisi, Banka üzerinde tam yetki ve kontrol hakkını haizdir. Meclis,
Banka’yı ilgilendiren bütün işlerle iştigal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümler
alınması,
Arasındaki Yetki Dağılımına İlişkin Temel Esaslar, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi, Ankara, Aralık 2018, s. 118-120.
409
Maddedeki sayımın sınırlayıcı (numerus clausus) olup olmadığı hususunun tartışmalı
bulunduğu konusunda bkz. KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 539.
410
AKDAĞ GÜNEY, s. 57.
223
— Tedavüldeki banknotların değiştirilmesine, tedavülden kaldırılmasına ve yok
ile reeskont ve avans faiz oranlarına, zorunlu karşılıklara ve umumi disponibiliteye, diğer
para politikası işlemleri ve araçlarına, ülke altın ve döviz rezervlerinin yönetimine ilişkin
düzenlenen hususlarda (nihai kredi mercii sıfatıyla sisteme gün içi veya gün sonu kredi
düzenlemelerin yapılması,
belirlenmesi,
belirlenmesi,
224
— Banka’nın bütçesinin, yıllık faaliyet raporunun, bilanço, kâr ve zarar
düzenlemelerin onaylanması,
ve kıymetlere ilişkin bağış, sulh, ibra, feragat ve terkin konularında karar verilmesi,
— 1211 sayılı Kanun’da Para Politikası Kurulu kararına bağlı konular dışında
Bu hüküm açıkça ortaya koymaktadır ki, Banka Meclisi, bir yandan anonim şirket
yönetim kurulunun sahip olduğu görev ve yetkilerin, diğer yandan da Merkez Bankası’na
225
1211 sayılı Kanun’da Banka Meclisi’nin devredemeyeceği görev ve yetkiler
konusunda bir belirleme yapılmamış olup bu yönden TTK m. 375 uygulama alanı
bulmaktadır.
1. TTK Düzenlemesi
etmektir. Yönetim, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her
yazışmaların yürütülmesinin yanı sıra alım–satım, personel atanması, yer kiralama gibi
temsil edileceği hükme bağlanmış ise de m. 367.1’e göre yönetimin; m. 370.1 uyarınca
ve yetkiler hariç olmak üzere, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli
411
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 217-218; CENKCİ, Esra: Anonim Ortaklıkta
Yönetim Kurulunun Temsil Yetkisinin Devri, Ankara, 2018, s. 24.
226
olan iş ve işlemler hakkında karar alma yetkisini, 367. maddenin birinci fıkrasında
öngörülen usule uygun biçimde, tamamen yahut kısmen bir veya birkaç yönetim kurulu
üyesine ve/veya üçüncü kişiye veya kişilere devretmesi”412 olarak tanımlanabilir. Ancak
burada sözü edilen dar anlamda yönetim olup, yönetimin devri temsil yetkisinin de
yapılmakta ve temsil yetkisinin devrinin TTK m. 370’e göre ayrıca yapılması gerektiği
ifade edilmektedir.413 Temsil yetkisinin TTK m. 370.2 çerçevesinde bir veya daha fazla
murahhas üyeye veya en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması
c) Devrin Şartları
TTK m. 367.1 uyarınca, usulüne uygun bir devir yapılabilmesi; esas sözleşmede
devre izin veren bir hüküm bulunması, m. 367.1’de öngörülen zorunlu içeriği haiz bir iç
yönerge hazırlanarak yönerge ile devrin yönetim kurulu kararına bağlanması ve devre
a) Genel Olarak
Merkez Bankası’nda da asli yönetim organı olan Banka Meclisi, Banka Esas
Mukavelesi m. 22/I’nin lafzıyla; “Banka üzerinde tam yetki ve kontrol hakkını haiz olup,
Banka’yı ilgilendiren bütün işlerle iştigal eder.” Ayrıca, 1211 sayılı Kanun m. 26/I’in
412
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 592.
413
GÜRBÜZ USLUEL: “İcra Kurulu”, s. 368.
227
“Başkan (Guvernör), en yüksek icra amiri sıfatıyla Banka’yı sevk ve idare … eder.”
hükmü de aynı zamanda Banka Meclisi’nin de başkanı olan Banka Başkanı’nın Banka
koşullara bağlı olarak bizzat ifa edip kullanabileceği gibi devre de konu edebilir.
TTK m. 367.1 gereğince yetki devrinin ilk koşulu esas sözleşmeye konulacak bir
hükümle yetki devrine genel bir hukuki temel sağlanmış olmasıdır. Gerçekten de TTK m.
367’nin gerekçesinde, “Yönetimin devri için esas sözleşmede hüküm bulunması conditio
sine qua non’dur, bu hususta genel kurul kararı yeterli değildir.” açıklamasına yer
verilmiştir. Öğretide de, bu yönde bir esas sözleşme hükmünün, yapılacak tüm yetki
bulunmaktadır.415
Ayrıca belirtmek gerekir ki, yönetim yetkisinin devrine izin veren esas sözleşme
sözleşmedeki düzenleme sadece “yetki devrine izin verir özellikte ve içerikte” olmalıdır.
414
Bkz. Banka Meclisi’nin görev ve yetkileri hakkındaki açıklamalar (Üçüncü Bölüm,
IV, B).
415
Bu yönde örn. bkz. AKDAĞ GÜNEY, s. 58.
228
Bu açıklamalar ışığında Merkez Bankası açısından konuyla ilintili düzenlemenin,
1211 sayılı Kanun’un 22. maddesinin yetki devrini düzenleyen son fıkrası olduğu
görülmektedir. 22. maddeye “13 Şubat 2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanun”la416 “Banka
Meclisi, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir
Nisan 2011 tarihinde gerçekleştirilen Genel Kurul’da alınan kararla Banka Esas
Mukavele’sine de aktarılmıştır.417
ticaret hukuku yönünden yetki devri kurallarına uyum sağlanması bakımından Merkez
Bankası özelinde de gerekli olup, Banka Kanunu ve Esas Mukavelesi’nin 22. maddelerine
eklenen bu genel yetki devri hükmünün, bu amaca hizmet eder önemde olduğunu
söylemek mümkündür.
gerekçelerle açıklanması eksik olacaktır. Konunun bir de Merkez Bankası’nın sui generis
Meclisi’nin bazı yetkileri, özel hukuk alanındaki işlemlerden farklı şekilde kamu yararı
Bu kararlar, ilgililerin rıza ve muvafakatine ihtiyaç olmaksızın, Banka’nın tek taraflı irade
yetkileri bakımından Banka’nın bir idare hukuku süjesi olarak yetki devrinde bulunması
416
RG, T. 25 Şubat 2011, S. 27857 (Mükerrer).
417
Bu Esas Mukavele değişikliğinin yürürlüğe konulmasına dair 26 Nisan 2011 tarihli
Bakanlar Kurulu kararı için bkz. RG, T. 21 Mayıs 2011, S. 27940.
229
söz konusudur. İdare hukukunda ise yetki devrinin temel ilkesi, “yetki devrinin
kanuniliği”dir.418 Bu ilke, esas itibarıyla yetki devrini olanaklı kılan genel bir hükme ilgili
30/I(3)420 hükümleri belirtilen konulara özgü olarak yetki devri bakımından kanuni
dayanak teşkil etmekteydi. Ancak 6111 sayılı Kanun’la eklenen fıkrayla genel bir yetki
sağlanması açısından hem idare hukuku hem de ticaret hukuku yönünden bir anlam ve
418
GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, 11. Baskı, Ankara, 2017, s. 140-141.
419
1211 sayılı Kanun m.22/I(m), belirli konulara özgü olarak diğer organlara yetki devri
yapılabileceğine dair “Banka Meclisi, Banka’nın diğer organlarına vereceği yetkiler
kapsamı dışındaki meblağlara ve kıymetlere ilişkin bağış, sulh, ibra, feragat ve terkin
konularında karar verilmesi ile görevli ve yetkilidir.” hükmünü içerir.
420
1211 sayılı Kanun m.30/I(3)’te “Yönetmeliklerle Yönetim Komitesi’nin kararına
bırakılan hususlarda karar almak” Yönetim Komitesi’nin görevleri arasında sayılmış ve
bu suretle yönetmelik ile yapılması koşuluyla Banka Meclisi’nce Yönetim Komitesi’ne
yetki devri yapılabilmesi kanuni dayanağa kavuşturulmuştur.
230
bb) Yönetim Kurulu Tarafından Kabul Edilen Bir İç Yönerge
yetkisi genel kurula tanınmış ve özgülenmişken, yetki devrine dair diğer tüm hususlar
TTK m. 367.1 uyarınca devir için esas sözleşmede bulunması şart koşulan hüküm,
yalnızca genel kural olarak yetki devrine izin verildiği yönünde bir düzenlemeden
ibarettir.421 Buna karşın, genel kurul tarafından kabul edilen bu yöndeki esas sözleşme
hükmünün sağladığı temel hukuki dayanakla devrin nasıl, kime, hangi süreyle yapılacağı
gibi hususların, yönetim kurulu kararıyla kabul edilecek bir iç yönergeyle düzenlenmesi
ortaya koyan esas sözleşme hükmüne dayanan ikincil bir düzenleme niteliğini haiz
olacaktır.422
Kanun Koyucu her şirketin kendi yapısına uygun bir yönerge oluşturabilmesi için
yönetim kurullarına m. 367.1’de sayılan zorunlu hususlar hariç olmak üzere yönergenin
içeriği konusunda geniş bir hareket alanı tanımıştır.423 Bir anlamda şirketin yönetim esas
421
Bu yöndeki esas sözleşme hükmü örnekleri için bkz. KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 603.
422
DEMİREL, Duygu: “Anonim Şirketlerde Yönetim Yetkisinin Devri”, Hacettepe
HFD, 2017, Cilt 7, Sayı 2, s. 229; ÜNAL, Ahmet Cemil: Türk ve Yabancı Hukuk
Sistemlerinde CEO’nun Hukuki Konumu, Ankara, 2014, s. 116.
423
AKDAĞ GÜNEY, s. 59; CENKCİ, s. 60; KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 604-607.
231
çalışma usulü, varsa komite ve komisyonları, başkanın görevleri, üst yönetimle görevli
kimseler, bağlılık ve bilgi akışı düzeni, şirketin temsiliyle ilgili hususlar vb.
düzenlenebilir.
Yetki devrinin yönetim kurulu tarafından kabul edilen bir iç yönerge ile yapılması
kullandığı terimle “iç yönerge” olarak kabul edilmek için gerekli koşulları taşıdığı
yönerge yerine “iç yönetmelik” terimi kullanılmıştır. Bununla birlikte bu terim, Genel
Kurul’da kabul edilen bir önergeyle Anayasa m. 124’te öngörülen yönetmelik kavramıyla
424
Banka Meclisi kararıyla çıkarılan bu Yönetmelik, 1211 sayılı Kanun, Banka Esas
Mukavelesi ve diğer mevzuatla Banka’ya verilmiş görevlerin birimler arasında
dağılımını, bu görevlerin yerine getirilmesinde yetki ve sorumlulukları, yönetim
kademelerini, Banka teşkilatının görev, yetki ve sorumluluklarını belirlemektedir.
425
Birim Yönetmelikleri de Banka Meclisi tarafından çıkarılmakta ve teşkilat ve görevler
yönünden ilgili birim özelinde belirleme ve düzenlemeler içermektedir.
232
değişikliğin gerekçesi de şöyledir; “Anayasa’nın 124. maddesine göre sadece
anlamalara yol açmamak için hükümdeki ‘iç yönetmelik’ terimi yerine ‘iç yönerge’ terimi
Öğretide TTK m. 367.1 c. 2’de öngörülen asgari içeriğe sahip olmak kaydıyla,
örneklere428 de rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra, 1211 sayılı Kanun’un 30. maddesinde
Öte yandan, öğretide, usulüne uygun bir devirden söz edilebilmesi için idare
426
Bkz. TBMM Genel Kurul Tutanağı, 23. Dönem, 5. Yasama Yılı, 51. Birleşim, s. 55-
56, https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_sd.sorgu_baslangic, (Erişim Tarihi:
13 Ekim 2019).
427
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 604.
428
AKDAĞ GÜNEY, s. 58-60.
429
AKDAĞ GÜNEY, s. 60; KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s.
599.
233
bağlamda yönetimin devredileceği kişilerin isimlerine yer verilmeksizin ilk önce genel
devir kararının alınmasının doğru bir yöntem olacağı ifade edilmekte, ancak kural bu
olmakla birlikte, örneğin küçük şirketlerde hem iç yönergenin asgari içeriğinin hem de
yetki devrinin tek bir yönetim kurulu kararında vücut bulmasının da mümkün olduğuna
dikkat çekilmektedir.430
benzeri Yönetmeliklerinin) de ismen bir belirleme içermeyen, genel ve soyut nitelikli bir
düzenleme olarak hazırlanıp Banka Meclisi kararıyla kabul edildiği belirlenebilir. Ancak
idare hukuku süjesi yönüyle Merkez Bankası nezdinde uygulanabilir değildir. Nitekim
göz ardı etmemesi gerektiği açıktır. Diğer yandan, Merkez Bankası’nın anılan
Yönetmelikleri, devir bakımından tek araç olmayıp, Banka Meclisi ayrıca belirli konulara
yönetim kuruluna ait kıldığı görev ve yetkilerden biri olmamasıdır. Merkez Bankası’nda
da TTK m. 375 çerçevesinde yönetim kuruluna özgülenmiş, dolayısıyla devri kesin olarak
yasaklanmış görev ve yetkiler, Banka Meclisi tarafından devre konu edilmeyip, bizzat bu
430
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 606.
234
Bununla birlikte, bu genel kural Merkez Bankası özelinde somutlaştırıldığında,
diğer anonim şirketlerde bu kadar belirgin olmayan iki somut görünümü öne çıkmaktadır.
Bunlardan ilki, TTK m. 375 uyarınca devir yasağına tâbi olan, şirketin üst düzeyde
Banka Meclisi bu yetkisini devre konu edemez. Örneğin, bir yandan da TTK m. 375
uyarınca devri yasaklanan şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi kapsamına giren Banka
Banka Meclisi tarafından ve bir yönetmelik ile yerine getirilir; bu konuda başka bir organ
Diğer husus ise, Merkez Bankası’nın kamusal niteliği olan ve çok önemli
yetkilerinin şirketin üst düzeyde yönetimi kapsamında bizzat Banka Meclisi tarafından
uyarınca haiz olduğu (m. 5 ve m. 9) sistem işleticisi faaliyet izni verme/iptal etme yetkisi
TTK m. 553.2’ye göre; “Kanun’dan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya
yetkiyi, kanuna dayanarak başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri
devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali
hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.” Üçüncü fıkra da “Hiç kimse
kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar
Öğretide de, yönetim yetkileri geçerli bir şekilde devredildiği takdirde TTK m.
553.2 hükmünün, yönetim kurulu üyelerini sorumluluktan kurtarıcı bir etkisi olduğu;
ancak üyelerin sorumlu tutulmamaları için yetki devredilen kimsenin seçiminde gerekli
Özetle, koşullarına uygun yapılan bir yetki devri belirtilen şartların gerçekleşmesi
Ancak, Merkez Bankası özelinde, idare hukuku kural ve ilkelerini de dikkate alma
yönünde bir zorunluluğun varlığı karşısında, idare hukukunda yetki devrinin ilke olarak
1. TTK Düzenlemesi
Temsil, yaptığı hukuki işlemlerle anonim şirketi hak sahibi yapabilme ve borç
altına sokabilme yetkisi olarak tanımlanabilir.432 TTK m. 365 c. 1’de “anonim şirketin
431
AKDAĞ GÜNEY, s. 69-75. Konuyla ilgili geniş bilgi için ayrıca bkz. KIRCA
(ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 611 vd.
432
AKDAĞ GÜNEY, s. 79; ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku
I, s. 384; ÖZTAN, Bilge: Medeni Hukuk Tüzel Kişilerinde Organ Kavramı ve Organların
Fiillerinden Doğan Sorumluluk, Ankara, 1970, s. 53.
236
yönetim kurulunun en önemli iki görevinden diğeri de şirketin temsilidir. Yönetim kurulu
şirketin kanuni temsilcisidir433 ve temsil yetkisini şirket adına ve onun unvanı altında
TTK m. 370.1 uyarınca, temsil yetkisinin kullanılmasında kural olarak “çift imza
ile temsil esası” geçerlidir. Esas sözleşmede aksi yönde bir düzenleme olmadıkça şirket,
Ayrıca m. 365’e göre her ne kadar temsil yetkisinin yönetim kuruluna ait olduğu
belirlenmiş ise de temsil yetkisinin TTK m. 370.2 çerçevesinde bir veya daha fazla
murahhas üyeye veya en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması
özellik arz eden husus, Banka Meclisi’nin de başkanı olan Banka Başkanı’nın temsil
yetkisidir. 1211 sayılı Kanun’un 26. maddesinin ilk fıkrasında temsil ile ilgili olarak,
“Başkan (Guvernör), en yüksek icra amiri sıfatıyla Banka’yı sevk ve idare ve yurt içinde
ve dışında temsil eder.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm Banka Esas Mukavelesi’nde
433
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 232; ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP):
Ortaklıklar Hukuku I, s. 384; ÖZKORKUT: Yönetim Kurulu Kararlarının İptali, s. 18.
237
düzenleme TTK m. 370.1’de öngörülen “çift imza ile temsil esası”nın istisnasını
oluşturmaktadır.434
bakımından, toplantı yapılması veya toplantı yapmaksızın elden karar alınması olmak
bulundukları bir toplantıya bir kısım üyelerin elektronik ortamda katılması yoluyla da
getirmemektedir.435
434
1211 sayılı Kanun m. 26/I’in değinilen hükmünün TTK’ya nazaran öncelikle
uygulanması gerektiği ve Başkan’ın Banka’yı tek başına temsil imkânına sahip olduğu
yönündeki bu görüş için ayrıca bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 113-114.
435
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 220; KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 481.
238
Genel Kurulları Dışında Elektronik Ortamda Yapılacak Kurullar Hakkında Tebliğ”436 ile
gerçekleştirilmektedir.
436
RG, T. 29 Ağustos 2012, S. 28396.
437
Anılan Tebliğ’in 1. maddesi uyarınca, esas sözleşmede şu hükmün yer alması
zorunludur: “Şirketin yönetim kurulu toplantısına katılma hakkına sahip olanlar bu
toplantılara, Türk Ticaret Kanunu’nun 1527 nci maddesi uyarınca elektronik ortamda da
katılabilir. Şirket, Ticaret Şirketlerinde Anonim Şirket Genel Kurulları Dışında
Elektronik Ortamda Yapılacak Kurullar Hakkında Tebliğ hükümleri uyarınca hak
sahiplerinin bu toplantılara elektronik ortamda katılmalarına ve oy vermelerine imkân
tanıyacak Elektronik Toplantı Sistemini kurabileceği gibi bu amaç için oluşturulmuş
sistemlerden de hizmet satın alabilir. Yapılacak toplantılarda şirket sözleşmesinin bu
hükmü uyarınca kurulmuş olan sistem üzerinden veya destek hizmeti alınacak sistem
üzerinden hak sahiplerinin ilgili mevzuatta belirtilen haklarını Tebliğ hükümlerinde
belirtilen çerçevede kullanabilmesi sağlanır.”
438
Madde gerekçesinde bu uygulamayla, icra organının en yakın yardımcısı olan
Guvernör Yardımcılarının Meclis toplantılarını takip ve gerektiğinde sorumlu kişiler
olarak müzakerelere yardımcı olabilmelerinin öngörüldüğü belirtilmektedir, 1211 Sayılı
Kanun (Gerekçeler, Meclis Tutanakları), s. 38.
239
görüşme ve oya katılmamak şartıyla Denetleme Kurulu üyelerinin439 de katılmaları
mümkündür.
Yönetim kurulu toplantılarının zamanına veya sıklığına dair TTK’da herhangi bir
toplantı düzenlenebilecektir.440 Öte yandan, TTK m. 392.7 uyarınca, her yönetim kurulu
isteyebilecektir.
Merkez Bankası’nda ise, 1211 sayılı Kanun m. 21/II ile “Banka Meclisi
toplantılarının Başkan’ın çağrısı ile ayda en az bir defa toplanacağı” yönünde açık bir
kanun hükmü getirilmiştir. Aynı hüküm Banka Esas Mukavelesi’nde de yer almaktadır.
doğrultusunda, Başkan’ın geçici olarak yokluğunda görev yapmak üzere vekil olarak
439
Banka’nın yönetilmesi ile ilgili kararlar Banka Meclisi’nde alındığından, Denetleme
Kurulu üyelerinin bu toplantılara katılmak suretiyle Banka’nın her türlü faaliyeti ve genel
gidişi hakkında, işin özüne inerek bilgi sahibi olabilecekleri, dolayısıyla Banka Meclisi
toplantılarına katılımlarının Banka işlemlerinin bu üyelerce denetlenmesine imkân
sağlayan önemli hususlardan biri olduğu yönünde bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s.
102.
440
AKDAĞ GÜNEY, s. 151.
240
belirlediği Başkan Yardımcısı’nın da –tıpkı Başkan gibi– gündemi hazırlayıp, Banka
sonucuna ulaşılabilir. Öte yandan, 1211 sayılı Kanun m. 21.2 çerçevesinde TTK m. 392.7
ile uyumlu olarak Banka Meclisi’nin diğer üyeleri de toplantı çağrısında bulunabilir.
c) Toplantı Yeri
bir hüküm yoktur. Toplantı şirketin merkezinde yapılabileceği gibi, yer şirket tarafından
serbestçe belirlenebilir.441
Merkez Bankası yönünden ise, 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi’nin
belirlenmiştir. Ayrıca, gerektiği takdirde başka bir yerde de toplantı yapılabileceği açıkça
hükme bağlanmıştır.
TTK m. 390.1 uyarınca –esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm yok ise–
yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanması öngörülmektedir. Karar
yeter sayısı da katılanların çoğunluğudur. Hangi türde olursa olsun toplantının elektronik
ortamda yapılması halinde de toplantı ve karar yeter sayılarına ilişkin aynı kurallar
Merkez Bankası bakımından, 1211 sayılı Kanun m. 21/III’teki özel hükümle –ki
aynı hüküm Banka Esas Mukavelesi’nde de mevcuttur– üçte ikilik nitelikli çoğunluk
441
AKDAĞ GÜNEY, s. 152; BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 219.
241
arandığından, TTK m. 390.1’teki hükmün Banka Meclisi toplantıları için uygulanma
Yönetim kurulu toplantıları için TTK m. 390.3 ile “oyların eşitliği halinde
1211 sayılı Kanun m. 21/III’teki oyların sayıca eşitliği durumunda Başkan’ın oyuna
ağırlık veren özel hükmün varlığı karşısında Merkez Bankası özelinde uygulama alanı
bulamamaktadır.
Bu başlık altında son olarak, TTK çerçevesinde diğer anonim şirketlerde geçerli
olmayan, Merkez Bankası Başkanı’nın Banka Meclisi kararlarına muhalefeti durumu için
öngörülen özel usule değinmek gerekir. 1211 sayılı Kanun’un 26. maddesinin son
icrasını tehir ve müteakip toplantıda yeniden müzakeresini talep edebilir. Acele hallerde,
Banka Meclisi, Başkan’ın (Guvernör) daveti üzerine toplanarak, ihtilaf konusu işi tekrar
görüşür. Başkan (Guvernör) ile Banka Meclisi arasında mutabakat hâsıl olmadığı
442
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle bu fıkrada yer alan “Başbakan” ibaresi
“Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473 (3.
Mükerrer).
242
Bu hüküm, Banka Meclisi içinde Başkan açısından “eşitler arasında birinciliği
dahi aşan ayrıcalıklı bir statü”443 yaratmaktadır. Böylelikle Banka Meclisi’nde oyların
eşitliği halinde iradesi zaten 1211 sayılı Kanun m. 21/III gereği belirleyici olan Başkan’ın
her durumda şurası gerçektir ki, bu yöntem Merkez Bankası’nı kurumsal bağımsızlık
443
UYGUN: Merkez Bankası’nın Türk Devlet Teşkilatındaki Yeri, s. 273.
444
Kurumsal bağımsızlık ilkesi, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma m. 130
ve ESCB ve ECB Statüsü Hakkında 4 No.lu Protokol m. 7’de düzenlenmiştir.
“Bağımsızlık” başlıklı m. 7 şöyledir: “Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın
130. maddesi uyarınca, Avrupa Merkez Bankası, ulusal merkez bankaları ya da bunların
karar organlarının herhangi bir üyesi, Antlaşmalar ve bu Statü ile kendilerine verilen
yetkileri kullanırken ve görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, Birlik kurum, organ,
büro veya ajanslarından, herhangi bir Üye Devlet hükümetinden ya da başka herhangi
bir organdan talimat isteyemez ve alamazlar. Birlik kurum, organ, büro veya ajansları
ve Üye Devlet hükümetleri, bu ilkeye uymayı ve Avrupa Merkez Bankası veya ulusal
merkez bankalarının karar organlarının üyelerine görevlerinin ifası bakımından etkide
bulunmamayı taahhüt ederler.”, Antlaşma ve 4 No.lu Protokol için bkz.
https://www.ecb.europa.eu, (About, Legal Framework), (Erişim Tarihi: 6 Haziran 2019).
243
f) Müzakerelere Katılma Yasağı
katılma yasağı” getirmektedir. Buna göre; yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı
kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece
dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı
bulunan kişilere ilişkin kredi konularına dair müzakerelere iştirak edemezler ve oylamaya
Bu hükmün lafzından, söz konusu yasağın yalnızca “kredi konuları” ile sınırlı
olduğu sonucuna varılabilir. Bununla birlikte uygulama –dar lafzi bir yorum
445
m. 21/I’de 18 Haziran 1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 245. maddesine atıf yapılmaktadır. Bu hüküm, neseben veya sebeben usul
ve füruu, yahut üçüncü dereceye kadar neseben veya kendisiyle sıhriyet hâsıl olan evlilik
bağı kalkmış olsa bile ikinci dereceye kadar sebeben civar hısımlar ve aralarındaki
evlatlık bağı bulunanları işaret etmekteydi. Anılan hükme yürürlükteki 12 Ocak 2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (RG, T. 4 Şubat 2011, S. 27836)
ise 248. madde karşılık gelmektedir.
244
tamamlayacak şekilde gelişmektedir. Buna göre üyeler, kendilerinin veya sayılan
m. 393.2 gereğince söz konusu hükümlere aykırı hareket eden üye, ilgili olduğu muamele
konusu ne olursa olsun her tür karar için bu yönteme başvurulabileceği anlaşılmaktadır.
Esasen bu yöntem daha çok aciliyet gerektiren veya olağan hususları konu alan kararlar
TTK m. 390.4’ün işletilebilmesi için; kurul üyelerinden birisinin belirli bir konuda
ve karar biçiminde yazılmış bir öneri hazırlaması ve bu önerinin eksiksiz tüm yönetim
belirlenmesi için bir onay süresi öngörülmesinde yarar vardır. En az üye tam sayısının
çoğunluğunun yazılı onay vermesi durumunda karar alınır. Ancak, bu sürenin sona
ermesini beklemek gerekir. Zira sessiz kalmak önerinin reddi anlamına gelecek, aynı
446
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 220; KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 489; TEOMAN, Ömer: “Anonim Ortaklıkta Yönetim
Kurulunun Toplantı Yapmaksızın Karar Alması (TTK. m. 330, f.2)”, Prof. Dr. M. Kemal
Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul, 2000, (Anılış: “Toplantı Yapmaksızın Karar
Alma”), s. 1149 vd.
245
zamanda tek bir üyenin dahi toplantı talebinde bulunması kararın bu yöntemle alınmasını
olanaksız kılacaktır.447 Onayların aynı kâğıtta bulunması zorunlu değildir; ancak onay
veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi
Merkez Bankası’nda Banka Meclisi toplantıları, 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas
hükmüne uygun olarak düzenli olarak gerçekleştirilmekte ise de gereklilik halinde istisnai
olarak elden dolaştırma yoluyla karar alma yöntemine başvurulmasına da engel yoktur.
1. Kişisel Haklar
Yönetim kurulu toplantılarına katılmak her üye için bir hak olduğu kadar aynı
zamanda bir borç, yükümlülük niteliğindedir. Merkez Bankası’nda da 1211 sayılı Kanun
m. 21.1 ve TTK m. 393.1’de düzenlenen haller dışında, her üye müzakerelere iştirak ve
TTK m. 392.7 uyarınca her yönetim kurulu üyesinin başkandan, yönetim kurulunu
toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteme hakkı vardır. Bu hak, hâlihazırda yapılacak
447
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 491-493.
246
toplantının gündemine madde eklenmesi talebini de kapsar.448 Bu, Kırca’nın ifadesiyle,
bulunmamaktadır. Ancak, öğretide, hakkın açıkça kötüye kullanılması halleri hariç olmak
Merkez Bankası açısından da, 1211 sayılı Kanun m. 21.2 çerçevesinde her üyenin,
Banka Meclisi’nin toplantıya davet edilmesini Başkan’dan isteme hakkı vardır. Ayrıca,
katılması halinde aynı toplantıda gündeme alınıp görüşüleceği; aksi takdirde bir sonraki
doğrultuda Başkan’ın, talep edilen konuya bir sonraki toplantı gündeminde yer vermesi
gerektirecekse yönetim kurulu üyelerinden her biri genel kurul kararlarının iptali için
448
ÇOŞTAN, Hülya: “Yönetim Kurulunun Karar Alma Usulleri, Oy Hakkı, Yetersayılar
ve Toplantı Talep Hakkı”, BATİDER, 2012, C. 28, S. 3, s. 163.
449
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 484.
450
ÇOŞTAN, s. 165 vd.; KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 485.
247
dava açma hakkını haizdir. Genel kurulun aldığı hukuka aykırı bir kararı icra etmesi
yararlanabilmesi ise, yalnızca davanın açıldığı anda üyelik sıfatını taşımasına bağlıdır.
Sonrasında bu sıfatın kaybedilmesinin bir önemi yoktur. Keza ilgili kişinin genel kurul
Üyelerin bu hakkı ile ilgili olarak Merkez Bankası mevzuatında herhangi bir
alabilir. … Yönetim kurulu üyesinin görevinin güvene dayalı olduğuna ilişkin temel
gösteremez.”
451
Bu yönde bkz. KIRCA, İsmail/ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal/MANAVGAT,
Çağlar: Anonim Şirketler Hukuku Cilt 2/2, Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü,
İkinci Bası, Ankara, 2017, (Anılış: Cilt 2/2), s. 209.
452
Bu yönde bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku C. I, s. 408.
248
Bu mülahazalarla maddenin ilk fıkrasında, yönetim kurulunun her bir üyesinin
dışında olmak üzere ikili bir ayrım çerçevesinde usul ve esaslara bağlanmıştır. TTK m.
492.5’te yer alan “Yönetim kurulu başkanı, kurulun izni olmaksızın, yönetim kurulu
hüküm, 1211 sayılı Kanun m. 26/I’deki “Başkan’ın en yüksek icra amiri sıfatıyla
kendisi, dolayısıyla bilginin bizzat kaynağı olan Başkan’ın Banka organ yapısındaki bu
2. Mali Haklar
TTK m. 394.1, “yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel
kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık
üyelerinin mali haklarına ilişkin düzenleme getirilmiştir. Buna göre, üyelerin aylıkları ile
453
Bu konuda belirleme yapma yetkisinin Banka Genel Kurulu’nda olmayıp
Cumhurbaşkanı’na ait olduğu hakkındaki açıklamalar için bkz. Üçüncü Bölüm, III, B.
249
oturan üyelere Meclis toplantılarına katılmak için katlanacakları yol giderlerinin
yönetim kurulu toplantılarına katılmak, görüş belirtmek, oy kullanmak üyeler için hem
Başkan’ın tayin ettiği zamanlarda, Banka Meclisi toplantılarına katılmakla yükümlü olup,
2. Gözetim Yükümü
454
Buna dair bkz. örn. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s.
411.
250
3. Özen ve Bağlılık Yükümlülüğü
TTK ile yönetim kurulu üyeleri için getirilen yükümlülüklerden biri de m. 369’da
Bu hükümle “tedbirli bir yöneticinin özeni” esas alınmış ve bu suretle objektif bir
ilişkin olarak, “Tedbirli yönetici ölçüsü, yönetim kurulu üyesinin kurumsal yönetim
ilkelerine uygun olarak ‘iş adamı kararı’ (business judgement rule) verilebileceğini kabul
eder ve riskin bundan doğduğu hallerde üyenin sorumlu tutulmaması esasına dayanır.
Genel kabul gören kural uyarınca, duruma uygun araştırmalar yapılıp, ilgililerden
bilgiler alınıp yönetim kurulunda karar verilmişse, gelişmeler tamamen aksi yönde olup
şirket zarar etmiş olsa bile özensizlikten söz edilemez.” açıklamalarıyla iş adamı gibi
karar verme kriteri esas alınmıştır.455 Dolayısıyla bu kritere uygun davranan yönetim
455
Ayrıntılı bilgi için bkz. AKDAĞ GÜNEY, s. 127 vd; ÇAMOĞLU
(POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 419-424; KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 656 vd.
251
içermektedir.456 Bu yükümlülük, görev gereği öğrenilen bilgileri üçüncü kişilere
düzenleme getirmektedir. Buna göre, Banka Meclisi üyeleri, bu sıfatları ile Banka’ya
veya Banka ile ilişkisi olan kişi ve kurumlara ait olmak üzere bildikleri sırların gizliliğine
uymak ve bu sırları kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına herhangi bir surette
devam eder.
Yönetim kurulu üyeliği bir güven makamıdır457, diğer bir deyişle güvene
azletmesi olanaklıdır458 TTK m. 364’e göre, yönetim kurulu üyeleri, esas sözleşmeyle
atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde
bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı hâlinde, genel kurul kararıyla her zaman
görevden alınabilirler.
456
Buna dair bkz. ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 424-
425.
457
ÇAMOĞLU (POROY/TEKİNALP): Ortaklıklar Hukuku I, s. 401.
458
Bu yönde örn. bkz. AKDAĞ GÜNEY, s. 39 vd.
252
Söz konusu hükmün gerekçesi de müesseseyi açıklığa kavuşturmaktadır. Buna
farklı tarihlerde değişik yönde sonuçlara bağlanmış bulunan, yönetim kurulu üyelerinin
Kural şudur: Bir üyenin görevden alınabilmesi için gündemde bu yolda hüküm bulunması
şarttır. Ancak haklı sebepler varsa, genel kurul, gündemde madde bulunmasa bile üyeyi
azledebilecektir. Genel kurulun güvenini yitiren, hakkında haklı bir sebep mevcut olan
bir üyeyi genel kurulun sadece gündeme bağlılık ilkesi dolayısıyla ileriki gündeminde
görevden alma bulunan bir toplantıya kadar yönetim kurulunda tutmak zorunda
bırakılması, anılan ilkenin amacına aykırıdır. Hüküm haklı sebebin niteliği ile ilgili
yükümünün ihlâli, birçok şirkette üyelik sebebiyle görevin ifasında güçlük, geçimsizlik,
nüfuzun kötüye kullanılması, haklı sebeptir. Sadece politik nitelik taşıyan bir sebep,
özellikle bilgisi ve ehliyeti ile yararlı olan bir üye yönünden haklı sebep oluşturulması
Diğer yandan haklı bir sebep şart koşulmamış olmakla birlikte, TTK m. 364.2
çerçevesinde şirketin azledilen üyeye tazminat ödemesi söz konusu olabilir.459 Ayrıca,
genel kurulun aynı toplantıda üyelerin tamamını görevden alması da mümkündür. Son
olarak belirtmek gerekir ki, bir genel kurulu kararı olan azil kararının, koşulların varlığı
459
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 458, 460.
253
Bu çerçevede, Merkez Bankası Banka Meclisi üyeleri de koşulları bulunduğu
hâkimiyeti, Banka Meclisi üyelerinin kaderinin siyasi iradeye tâbi olduğu, kamusal
yetkileri de haiz bir kurulun üyesi olmalarına karşın görevden alınma kararına karşı idare
hukuku anlamında yargı denetimi hakkından yoksun bulundukları, bunun ise merkez
bankasının bireysel bağımsızlığı ilkesi ile bağdaşmadığı gibi gerekçelerle Banka Meclisi
2. İstifa
erdiren sebeplerden biridir.461 Tek taraflı ve bozucu yenilik doğuran bir hak olan istifa,
kabule bağlı olmaksızın yönetim kurulu üyesi tarafından her zaman kullanılabilir. Karşı
tarafa varması gereken bir irade beyanı olduğu için yazılı yapılması ispat açısından önem
başkanına yöneltilebilir. Ayrıca, istifa için haklı bir sebep ya da gerekçe gösterilmesi
aranmamakta ise de uygun olmayan bir zamanda istifası nedeniyle üyenin “11 Ocak 2011
460
Bu konuyla bağlantılı olarak ayrıca bkz. merkez bankası bağımsızlığı ilkesi açısından
Banka Meclisi üyelerinin görev süresine yöneltilen eleştiriler hakkındaki açıklamalar
(Üçüncü Bölüm, IV, A, 4, özellikle dn. 406-407).
461
Geniş bilgi için bkz. örn. AKDAĞ GÜNEY, s. 37-38; KIRCA (ŞEHİRALİ
ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 464-467.
254
tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu”462 m. 512 çerçevesinde şirketin bu nedenle
hakkına sahiptir. Bununla birlikte, ülkemizin genel ekonomik hayatına etki eden
kararların çok acele ve çok gizli alınması gereği karşısında, kanunen yapılması gereken
görevlerden “istifa” suretiyle kaçınmanın da, TBK m. 512 kapsamında “uygun olmayan
Yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren bir sebep de, yönetim kurulu üyesi
seçilmek için gerekli şartların ortadan kalkmasıdır. TTK m. 363.2 uyarınca, yönetim
kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilir veya ehliyeti kısıtlanır ya da bir üye üyelik
için gerekli kanuni şartları yahut esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse, bu
kişinin üyeliği, herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona erer. Ölüm de
Öğretide, m. 363.2’de yer alan “kanun” ibaresinin “TTK yanında özel kanunları
462
RG, T. 4 Şubat 2011, S. 27836. Çalışmanın devamında “TBK” olarak anılacaktır.
463
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 465.
464
KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1, s. 468-469.
255
Bu çerçevede Merkez Bankası’nda da Banka Meclisi üyesinin iflasa tâbi
kişilerden olup da iflasına karar verilmesi, kısıtlama altına alınması veya üyelik için
Ayrıca üyeler, 1211 sayılı Kanun m. 19.2’de öngörülen yasakları ihlal eder ve bu
suretle üyelik için gerekli özelliklerden herhangi birini kaybederlerse de üyelikleri sona
erer. Somutlaştırmak gerekirse, Banka Meclisi üyeleri, özel bir kanuna veya
nitelikte veya özel herhangi bir görevi birleştirmeleri ya da ticaretle uğraşmaları halinde
son bulur.
düzenlemiştir. İşte buna uygun olarak belirlenen görev süresinin sona ermesiyle yönetim
seçilinceye kadar görev süresi dolan üyelerin görevlerinin devam edeceği anlayışı hâkim
olmuş ise de TTK ile getirilen olanaklarla (örneğin m. 410.1 uyarınca genel kurulun süresi
dolmuş olsa dahi yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilmesi veya m. 410.2
kapsamında mahkemenin izniyle tek bir pay sahibinin genel kurulu toplantıya davet
256
kurulu üyelerinin görev sürelerinin tayininde münhasıran yetkili kılınan genel kurulun
Merkez Bankası açısından da Banka Meclisi üyelerinin 1211 sayılı Kanun m. 20/I
ile üç yıl olarak belirlenmiş görev süreleri dolduğu tarihte ilgili üyenin bu sıfatı
V. DENETLEME KURULU
1. Genel Olarak
gerçekleştirilen bir denetim yapısı söz konusu idi. Murakıplık şirketin zorunlu
465
AKDAĞ GÜNEY, s. 36-37; KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT): Cilt 1,
469-472.
466
ÖZKORKUT, Korkut: “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Finansal Raporlama
ve Denetim”, Yeni Türk Borçlar Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu Sempozyumu,
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Hukuk Fakültesi, (Derl: KIRCA, Çiğdem),
İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013, (Anılış: “Denetim”), s. 347.
467
ALTAŞ, Soner: Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketler, Karşılaştırmalı,
Açıklamalı, Gerekçeli, 2. Baskı, Ankara, 2011, (Anılış: Anonim Şirketler), s. 205;
ANSAY; s. 130.
257
347. maddede, “Anonim şirketlerde, beşten fazla olmamak üzere bir veya daha
çok murakıp bulunur. Birden çok olan murakıplar bir heyet teşkil ederler.” hükmüne yer
350. maddede, “murakıpların, genel kurul tarafından her zaman azil ve yerlerine
halinde diğer murakıpların genel kurulun ilk toplantısına kadar vazife yapmak üzere
kayıtların intizamla tutulmasını sağlamak amacıyla hiç olmazsa altı ayda bir defa şirketin
defterlerinin incelenmesi, şirket veznesinin teftişi, esas sözleşmede pay sahiplerinin genel
Ayrıca 354. maddede, murakıpların her yıl sonunda genel kurula, yönetim
kurulunun yıllık raporuna ilişkin mütalaalarını da içeren bir rapor sunmakla yükümlü
oldukları, böyle bir rapor alınmadan genel kurulun bilanço hakkında bir karar
258
noksanlık ve yolsuzlukları veya kanun yahut esas sözleşme hükümlerine aykırı
hareketleri, bunlardan sorumlu olanın üstü olan makama ve yönetim kurulu başkanına ve
önemli durumlarda genel kurula ihbarla yükümlü oldukları hususuna da yer verilmişti.
Öte yandan, 357. madde ile murakıpların, görüşmelere ve oya iştirak etmemek
ettirebilecekleri düzenlenmişti.
veya esas sözleşme ile kendilerine yükletilen görevlerini hiç veya gereği gibi
eTTK’nın yürürlükte bulunduğu 1970 yılında kabul edilen 1211 sayılı Kanun’da,
bir anonim şirket olan Banka’nın organ yapısı da eTTK ile anonim şirketler için şart
koşulan organ modeline göre şekillendirilmiştir. Bu üçlü zorunlu organ modelinde genel
kurul ve yönetim kurulunun yanı sıra birden çok olmaları halinde heyet oluşturacakları
259
Kurulu, bir üye (A) sınıfı468, iki üye (B) ve (C) sınıfı ve bir üye de (D) sınıfı pay
sahiplerince seçilmek üzere dört üyeden oluşur.469 Ayrıca bu seçimde sınıflara ait her
payın bir oy sahibi olması esası470 benimsenmiştir. Maddede üyelerin görev süreleri iki
birlikte, 1211 sayılı Kanun’un 24. maddesinde yer almayan “Kurul, belirsiz zamanlarda
servis kasaları ile ihtiyat kasaların nakit, altın ve diğer kıymetlerini, senet ve tahvilleri ve
sair mevcutları sayar ve sonucu bir tutanakla tespit eder.” şeklindeki hükmün
farklı olarak Esas Mukavele’nin 24. maddesinde ilaveten “Kurul üyeleri Banka Meclisi
468
Üyeliklerden birinin (A) sınıfı hissedarına (Hazine’ye), üçünün de diğer pay
sahiplerine tahsis edildiği, böylece dört üyelikten üçünün Hazine dışındaki pay
sahiplerine tahsis edilmek suretiyle bir bakıma Hazine’nin, Banka Meclisi üyelerinin
seçimindeki üstünlüğünün (belirleyiciliğinin) dengelenmeye çalışıldığı yönünde bkz.
ERİKÇİ, s. 41-42.
469
Bu durumda Kurul’un çoğunluğunun sermaye bakımından azınlıkta bulunan pay
sınıfları tarafından seçilmesi esasının benimsendiğine dair bkz.
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 82.
470
1211 sayılı Kanun’un 23. maddesinin “Sınıflara ait her hisse, bir oy sahibidir.”
yönündeki ikinci fıkrası Banka Esas Mukavelesi m. 23’te yer almamaktadır.
471
eTTK ışığında Banka Denetleme Kurulu’nun görevleri hakkında geniş bilgi için bkz.
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 85 vd.
260
toplantılarında, görüşme ve oya katılmamak şartıyla hazır bulunabilirler.” hükmüne yer
iki düzenlemede yukarıda değinilen hükümler dışında konuya dair açıklık bulunmayan
1. Genel Olarak
1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren TTK getirdiği yeni denetim
472
Ayrıntılı bilgi için bkz. KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 85 vd.
473
TTK m. 1534.4’te, bu Kanun’un anonim şirketlerin denetlenmesine ilişkin 397 ila 406.
maddelerinin 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
474
Buna dair ayrıntılı bilgi için bkz. ALTAŞ, Soner: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ile
Getirilmekte Olan Şirket Denetimine Genel Bir Bakış”, Terazi Hukuk Dergisi, Ocak
2011, Yıl 6, Sayı 53, (Anılış: “Şirket Denetimi”), s. 56.
261
denetim görevi, şirketle organik bağı bulunmayan475, şirketten bütünüyle bağımsız
Özel bir kanunla kurulan ve 1211 sayılı bu Kanun’da Denetleme Kurulu’nu düzenleyen
özel hükümlere tâbi olan Merkez Bankası, Denetleme Kurulu’nun hukuki varlığını
bulunması, hukuk tekniği bakımından istenmeyen bir durum olmanın yanı sıra tatbik
Bankası mevzuatının suskun olduğu, Denetleme Kurulu’nda yıl içinde bir üyelik açıldığı
475
Denetçi ile şirket arasındaki ilişkinin bir sözleşme ilişkisi olup aralarında organik bir
bağ bulunmadığı, anonim şirketin organı niteliğini haiz olmayan denetçinin şirkete karşı
da bağımsız olmasının esas olduğu, bu yönde denetçinin şirkete karşı üçüncü kişi
konumunda olduğu hakkında bkz. ÖZKORKUT: “Denetim”, s. 363.
476
BAHTİYAR: Ortaklıklar Hukuku, s. 262.
477
KÖKSAL: Bağımsız Denetim Sözleşmesi, s. 206 vd.
262
İşte, Banka Denetleme Kurulu’nun sadece iki maddede ve sınırlı şekilde
“3 Nisan 2013 tarihli ve 6456 sayılı Kanun”la478 1211 sayılı Kanun’un 23. maddesi
yeniden düzenlenmiştir.
ayrı pay sahibi gruplarınca seçilmesini öngören pay sınıflarına göre seçim yöntemi479 terk
edilmiş ve m. 23/I c. 1 olarak, Kurul’un Genel Kurul’ca seçilecek dört üyeden oluşacağı
478
RG, T. 18 Nisan 2013, S. 28622.
479
1211 sayılı Kanun m. 23’ün bu yöntemi düzenleyen hükümlerinin değişmeden önceki
hali şöyleydi: “Denetleme Kurulu üyeleri aşağıdaki şekilde seçilir:
ayrılması halinde, Denetleme Kurulu’nun diğer üyeleri, Genel Kurul’un ilk toplantısına
kadar görev yapmak üzere yerine seçilme şartlarını taşıyan birisini seçerler.” yönündeki
TTK’da artık denetleme kurulu ve olaya uygulanacak eTTK m. 351 benzeri bir hüküm
kalmadığından, bu suretle oluşan hukuk boşluğunu gidermek üzere, eTTK’da yer alan ve
eklenmiştir.
Girişimi
23. maddesinde 18 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6456 sayılı Kanun’la kısmi bir
değişiklik yapılmış ise de TTK’ya tam uyum sağlamak amacıyla teknik bir gereklilik
“1/884 Esas No.lu Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
maddelerinde, 1211 sayılı Kanun’un 13. ve 15. maddelerinin Denetleme Kurulu’na ilişkin
264
bazı hükümleri ile 23. ve 24. maddelerinin bütününün yürürlükten kaldırılmasına yönelik
edilerek etkin ve verimli bir şekilde çalıştırılmasının Banka’nın itibarı ve kredibilitesi için
son derece önemli olduğu” belirtilmiş ve sonuç olarak Tasarı’daki bu hükümlerin (m. 36,
1211 sayılı Kanun’un ve Banka Esas Mukavelesi’nin 13. maddeleri (birinci fıkra
almaktadır.
Seçimi
Kurulu dört üyeden oluşur. Banka Kanunu ve Esas Mukavelesi m. 23/III, Denetleme
480
Bkz. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu, Sıra Sayısı 502, 26. Dönem, 3.
Yasama Yılı, Hükümetin teklif ettiği metin için s. 256; madde gerekçeleri için s. 17-18;
eleştiriler için s. 59, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/sirasayi_sd.sorgu_baslangic,
(Erişim Tarihi: 8 Ağustos 2019).
265
bankacılık ve muhasebe alanında bilgi ve tecrübe sahibi olmayı şart koşmaktadır.
1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi m. 23/II hükmüne göre Denetleme
Kurulu üyelerinin görev süresi iki yıldır. Üyelerin yeniden seçilmeleri mümkündür.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi m. 20/II’de
yer alan her yıl Banka Meclisi üyelerinin üçte birinin yenileceği yönündeki hüküm
organları arasından çıkarılmasıyla, daha önce 1211 sayılı Kanun’da hüküm bulunmaması
boşalmasına ilişkin kural, 6456 sayılı Kanun’la 1211 sayılı Kanun m. 23’e işlenmiştir.
Buna göre, 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi’nin sözü edilen m. 23/I hükmü
Denetleme Kurulu’nun diğer üyeleri tarafından seçilme şartlarını taşıyan bir kişi Genel
Kurul tarafından seçilecek üyenin –ister daha önce diğer üyelerce seçilen üye, isterse yeni
266
bir kişi olsun– görev süresinin, selefinin kalan görev süresi kadar mı yoksa tam iki yıl mı
Bununla birlikte, 1211 sayılı Kanun m. 23/I’in lafzı açıktır; “Genel Kurul’un ilk
toplantısına kadar görev yapmak üzere” seçimden söz edilmektedir. Ayrıca, bu maddede,
Denetleme Kurulu üyelerinin görev süresinin iki yıl olarak belirlenmiş olması karşısında;
üyenin Genel Kurul’un bilgisine sunulmasından sonra Genel Kurul tarafından seçilecek
üyenin –ister daha önce diğer üyelerce seçilen üye, isterse yeni bir kişi olsun– görev süresi
1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi’nin 24. maddesinin son fıkrasında,
481
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle 1211 sayılı Kanun’un bu fıkrasında yer alan
“Bakanlar Kurulu’nca” ibaresi “Cumhurbaşkanı’nca” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz.
RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473 (3. Mükerrer).
267
düzenlenmiştir. Nitekim ücretlerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi, Merkez
Bankası’nın kamusal görev ve yetkilerinin bir sonucudur. Aynı fıkra uyarınca Banka
ilgili olarak, genel ve tek bir hüküm yer almaktadır. 24. maddenin birinci fıkrasına göre;
Kurul yıl nihayetinde muamele ve hesaplar hakkında hazırlayacağı raporu Genel Kurul’a
arz eder.”
birlikte, ilave olarak, “Kurul’un belirsiz zamanlarda servis kasaları ile ihtiyat kasalarını,
nakit, altın ve diğer kıymetlerini, senet ve tahvilleri ve sair mevcutları sayacağı ve sonucu
482
703 sayılı KHK’nın 151. maddesiyle bu fıkrada yer alan “Başbakanlık’a” ibaresi
“Cumhurbaşkanlığı’na” şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. RG, T. 9 Temmuz 2018, S. 30473
(3. Mükerrer).
483
eTTK ışığında Denetleme Kurulu’nun görevleri konusundaki açıklamalar için bkz.
KURT/GÜNAL/TUĞÇETİN, s. 85.
268
Bunun yanı sıra bir görev ve sorumluluk olarak düzenlenmemiş ise de Banka Esas
yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle ki, halen konu bakımından yol
göstericiliği bulunan eTTK m. 335’te anonim şirket yönetim kurulu üyeleri için, 1211
sayılı Kanun m. 19’da da Banka Meclisi üyeleri için başka işte çalışma veya rekabet
yasağı getirilmiş olmakla birlikte aynı yönde açık bir düzenleme Banka Denetleme
Bu durumda, Denetleme Kurulu üyesinin çalıştığı diğer işe ilişkin mevzuatta buna
engel bir hükmün bulunup bulunmadığına bakılması uygun olacaktır. Bu bakımdan, “14
Temmuz 1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu”484 m. 28’de, memurların
göre, yukarıda belirtilen istisnalar dışında, Denetleme Kurulu üyelerinin başka işte
484
RG, T. 23 Temmuz 1965, S. 12056.
269
cc) Sır Saklama Yükümlülükleri ve Sorumlulukları
1211 sayılı Kanun’un 32. maddesine göre “Banka memuru” deyimi, “Banka
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlere, devamlı vazife görmek üzere atanan
kişiler”i ifade eder. Banka Denetleme Kurulu üyeleri, Genel Kurul tarafından seçilmek
suretiyle göreve gelmeleri, Kanun’un Banka Meclisi üyelerinde aradığı “başka yerde
çalışmama” şartının Denetleme Kurulu üyeleri için söz konusu olmaması ve görev
sürelerinin iki yılla sınırlı olması gibi nedenlerle Banka memuru deyiminin dışındadırlar.
Kurulu üyeleri 1211 sayılı Kanun’un Banka mensuplarını kapsamına alan “Sır saklama
tâbidir.
1211 sayılı Kanun m. 35’e göre; Banka mensupları, dolayısıyla Denetleme Kurulu
üyeleri de sıfat ve görevleri dolayısıyla Banka’ya veya Banka ile münasebeti olan kişi ve
kurumlara ait olmak üzere bildikleri sırların gizliliğine riayet eylemek ve bu sırları
Diğer yandan, üyeler, görevleri ile ilgili olarak Banka’ya verdikleri zararlardan
ötürü, Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine tâbidirler. Bu maddeye aykırı fiiller
için ayrıca 1211 sayılı Kanun m. 68.II/a’da adli para cezası da öngörülmüştür.
270
SONUÇ
Merkez Bankası, ilk kuruluş kanunu olan 1715 sayılı Kanun ile anonim şirket
Merkez Bankası, salt “özel kanuna tâbi” değil, bizzat “özel kanunla kurulmuş” bir
anonim şirkettir.
Diğer taraftan Merkez Bankası’na, öncelikle 1211 sayılı Kanun ve ayrıca başka
kanunlarla çok sayıda kamusal görev ve yetki verilmiş, kamu erki bahşedilmiştir. Bundan
ötürü, Banka’nın işlemlerinin önemli bir kısmı idare hukuku karakterlidir. Bu durumun
olağan ve zorunlu sonucu olarak Merkez Bankası birçok faaliyeti yönünden bir yandan
da bir “idare hukuku süjesi”dir. İşte, Banka’nın, kendisine yüklenen kamusal görev ve
yetkilerin de gerektirdiği, özel statülü bir anonim şirket olarak sınıflandırılması sonucuna
Nitekim Banka’nın diğer anonim şirketlerde olduğu gibi belirlenmiş bir sermayesi
hallerde özel hukuk hükümlerine tâbi olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre, Merkez
Bankası esas itibarıyla özel kanun niteliğindeki 1211 sayılı Kanun’a tâbidir. Kanun’da
boşluk bulunması durumunda ise anılan maddenin özel hukuk hükümlerini ve dolayısıyla
TTK’yı tamamlayıcı kural olarak işaret eden hükmü doğrultusunda Banka hakkında
271
TTK’nın ilgili hükümleri genel hüküm olarak uygulama alanı bulmaktadır. Bu çerçevede,
Banka’nın kuruluş kanunu olan 1211 sayılı Kanun ile TTK arasında “özel kanun-genel
TTK’nın 330. maddesinde de, “özel kanun-genel kanun” ilişkisini somut konu
bakımından teyit eden bir hükme yer verilerek “özel kanunlara tâbi anonim şirketlere,
hükme bağlanmıştır.
TTK m. 330’da değinilen “özel hükümler”in TTK ile uyumlu olması durumunda
bu hükümlerin uygulanması özel kanun – TTK ilişkisinde herhangi bir sorun yaratmaz.
Özel hükmün TTK’ye aykırı olması haline ilişkin olarak ise öğretide; TTK m. 330’dan
çıkan genel sonucun, özel kanunlara tâbi anonim şirketlere ilişkin özel kanunda yer alan
hükümlerin TTK’ya aykırı olmaları halinde dahi öncelikli olarak uygulanacağı; ancak
genel hukuk ilkelerinin de gözetilmesi ve özel kanunun TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihte
konuyla ilgili TTK’daki hüküm, Kanun Koyucunun bütün anonim şirketler için
öngördüğü ve buna aykırı özel kanun hükümlerini ortadan kaldırmayı amaçladığı bir
gerektiği belirtilmektedir.485
olacağı kuralların münhasıran ve ayrıntılı olarak belirlendiği özel bir kanunla kurulmuş
bulunması, diğer yandan da gerek bu özel Kanun’la gerekse başka kanunlarla kendisine
kamusal görev ve yetkiler yüklenmiş bir idare hukuku süjesi olmasıdır. Nitekim TTK’nın
“özel kanunlara bağlı anonim şirketler” ile “özel kanunla kurulmuş şirketler” arasında
belirgin bir ayrım yaptığı da görülmektedir. Bu doğrultuda, Merkez Bankası için, TTK
pazarlamamaktadır. Kâr etmek amacı, diğer ülke merkez bankalarında da olduğu gibi
bulunmamaktadır.
istikrarını sağlamak” şeklindeki amacı ortaklar lehine ekonomik yarar sağlama amacıyla
uyumlu değildir. Zira Banka’nın amacının “kâr elde etme ve dağıtma hedefine
elde edilmesi”ne yöneldiğinin kabulüne imkân olmadığı gibi, “elde edilmesi amaçlanan
söz konusu değildir. Bununla birlikte Banka’nın makro düzeyde iktisadi hayatı etkileyen
273
söz edilemez. Merkez Bankası ekonomik hayatta, ancak ortaklar lehine ekonomik çıkar
TTK m. 11.1’de “ticari işletme”, “esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan
yürütüldüğü işletme” olarak tanımlanmakta olup, “asli unsuru, gelir sağlamayı hedef
mal ya da hizmet üretmeyen veya pazarlamayan ve kâr etmek amacı taşımayan Merkez
anonim şirket olarak örgütlenmeye ilişkin istisnai durumlara örnek teşkil ettiği
söylenebilir.
arasında bir ilişki olmayıp, diğer anonim şirketlerinkinden farklı biçimde sermayesi
sadece “sembolik” bir nitelik ve değer taşımakta; sermaye büyüklüğü, pay miktarları ve
her biri yüz liralık 250.000 paya ayrılmıştır. Pay senetlerinin itibari değerleri de 10 Kr,
Genel Kurul Kararı ile artırılabilir. Sermaye artırımı durumunda, Banka Esas
olacaktır. Dolayısıyla bu değişiklik, üçte iki çoğunlukla alınacak Genel Kurul kararı ile
274
gerçekleştirilecek ve Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulacaktır. Bu itibarla,
tasvibiyle artırılabildiğine göre, 1211 sayılı Kanun ile TTK arasındaki özel kanun–genel
kanun ilişkisine dayanarak söz konusu asgari sermaye yükümlülüğünün Merkez Bankası
senede bağlanarak, pay sahiplerine sermayedeki paylarını temsil eden pay senetleri
verilmiştir. Banka pay senetleri nama yazılıdır ve (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere dört
sınıfa ayrılmıştır. (A) sınıfı pay senetleri münhasıran Hazine’ye aittir ve bunların
bulunan milli bankalar”a, (C) sınıfı pay senetleri “milli bankalar dışında kalan diğer
bankalarla imtiyazlı şirketler”e, (D) sınıfı pay senetleri de “Türk ticaret kuruluşları ile
anonim şirketlerden farklı olarak kurucu işlem niteliğindeki esas sözleşme kuruluşa
ilişkin kanunun ardından gelmekte, Banka Esas Mukavelesi bu anlamda “kurucu özellik”
275
taşımamaktadır. Öyle ki, şirket kavramının temel unsurlarından biri olan “sözleşme
girmesi usulüne ilişkin olarak TTK’daki genel kurallardan ayrı özel hükümler
itibarla, Banka Esas Mukavelesi’nin daha çok sembolik bir niteliği bulunmaktadır.
Merkez Bankası, bankalar, aracı kurumlar gibi özel kanunlara tâbi anonim
şirketler sınıfında olmayıp, bizzat özel kanunla kurulmuş bir anonim şirkettir.
Dolayısıyla, Banka Esas Mukavelesi’nin diğer anonim şirketlerden farklı olarak ihtiyari
TTK m. 340. değil, Banka Esas Mukavelesi’nde yer alan hükümlerin birkaç istisna
dışında tamamının 1211 sayılı Kanun içerisinde Kanun Koyucu tarafından ilk elden
niteliğinde olmasıdır.
Bu itibarla, Banka Esas Mukavelesi’ne konulmuş olup ancak zaten 1211 sayılı
Kanun’da düzenlenmiş olan hususların, TTK ile uyumlu olmasalar dahi, TTK m. 330
gösterenler açısından 1211 sayılı Kanun’da Esas Mukavele ile aynı içerikte herhangi bir
hüküm bulunmamakta ise, diğer bir ifadeyle 1211 sayılı Kanun somut konuyla ilgili
olarak susmakta ise, Banka Esas Mukavelesi’nin söz konusu hükümlerinin TTK’ya aykırı
savunulabilir.
Bununla birlikte, söz konusu düzenleme anonim şirketler hukuku değil, idare
örneğin Banka’nın 1211 sayılı Kanun’da belirlenen organlarına ilave olarak yeni bir
organ kurulmasına yönelik ya da Banka’ya yeni bir görev ve yetki yüklenmesine dair ise,
bu hususun Kanun Koyucu tarafından değil de ilk elden Banka Esas Mukalelesi’nde
düzenleme, TTK m. 492.1 ile uyumlu olarak, Esas Mukavele ile ve devrin Banka’nın
277
Diğer yandan, 1211 sayılı Kanun ve Banka Esas Mukavelesi’nin ilgili
Banka’nın işletme konusu, görev ve yetkileri nazara alınarak 1211 sayılı Kanun’un 8 ila
olduğu, bu itibarla TTK m. 493’te öngörülen içerikle uyumlu olduğunun kabulü gerekir.
Buna karşılık, 12. maddenin lafzı, satış sözleşmesi dışındaki hukuki işlemlerle
Banka’nın onayına bağlayan hüküm, yalnızca satışı içeren dar bir lafızla kaleme
alındığına göre, satış dışındaki devirler açısından “esas sözleşmesel bağlam”dan söz
Bununla birlikte, Esas Mukavele’de Banka pay senetlerinin devrine ilişkin olarak
nedenle, söz konusu sınırlama hükümleri, daha açık bir ifadeyle Hazine’nin asgari %51
paya sahip olması ile (C) sınıfı payların 15.000 adedi aşmamasını öngören ve pay
sınıflarına göre sınıf özelinde kimlerin o sınıf payın sahibi olabileceğini belirleyen
hükümler ile uyumlu olmayan satış dışındaki devirlerin Banka tarafından pay defterine
doğuracaktır.
278
— 1211 sayılı Kanun’un 12. maddesinin sınıf değişikliğini düzenleyen hükmünün
de, yine 1211 sayılı Kanun’da öngörülen ve Banka Esas Mukavelesi’nde de yinelenen
pay devri bakımından kısıtlama niteliğindeki hükümleri, (örneğin (A) sınıfı pay
senetlerinin münhasıran Hazine’ye ait olduğuna dair 8. madde hükmünü) ihlal eder
Cumhuriyet Senatosu görüşmeleri sırasında Van Milletvekili Ferit Melen tarafından ifade
edildiği gibi hisse senetlerinin dört sınıfa ayrılarak her sınıf hisse senedinin kimler
tamamen ortadan kaldıracak nitelikteki 12. madde hükmü karşısında söz konusu tasnifin
iki ayrı grup halinde tasnif edilmesi mümkündür. Buna göre ilk grup, Banka’nın “anonim
eTTK’nın anonim şirketlerde zorunlu organlar olarak kabul ettiği genel kurul, yönetim
kurulu ve denetçilere karşılık gelmektedir. İkinci grupta ise, anonim şirketler hukukunun
sadece Merkez Bankası’na özgü organlar olan Başkanlık, Yönetim Komitesi ve Para
şirketler hukuku kurallarına göre değil, idare hukuku kuralları da göz önünde
279
— Merkez Bankası özelinde gerek Banka Genel Kurulu’nun gerekse anonim
şirketler hukuku anlamında yönetim kuruluna denk gelen Banka Meclisi’nin görev ve
yetkilerinin 1211 sayılı Kanun’da ayrıntılı olarak belirlendiği ve her iki organın da
için yalnızca Genel Kurul ve Banka Meclisi değil, Banka’nın organlarının tümümün bir
eşitliğe dayalı görev ve yetki paylaşımının söz konusu olduğu belirtilmelidir. Ancak bu
yapı içerisinde Banka Meclisi’nin diğer organlardan farklı, özel bir konumu
bulunmaktadır.
münhasır, devredilemez yetkisi olarak öngörülmüş olmasına karşın, 1211 sayılı Kanun
Cumhurbaşkanı’na ait olduğu belirtilmelidir. 1211 sayılı özel Kanun ile yaratılan bu
düzenleme farklılığının temelinde ise Banka’nın kamusal görev ve yetkilerine bağlı sui
karar vermek ile görevli ve yetkili olduğunu düzenlemiştir. Bununla birlikte, Merkez
280
Bankası bir kanunla kurulmuştur; dolayısıyla sona erdirilip tasfiye edilmesi de yine bir
Kurulu’nu tasfiye kararı vermekle görevli ve yetkili kılan 15. madde hükmünün tek
açısından özellik gösteren diğer bir husus da Banka Başkanı’nın Kanun hükmü gereğince
hem Banka yönetim kurulu olan Banka Meclisi’ne hem de Genel Kurul’a başkanlık
etmesidir.
Kurul toplantılarında her on paya sahip olan kimsenin bir oya malik olduğu hükme
bağlanmış ve “10 pay: 1 oy” esası benimsenmiştir. TTK m. 434.1 ile getirilen “her pay
sahibinin en az bir oy hakkı vardır” ilkesi karşısında, “10 pay: 1 oy” esası, özel kanunla
kurulan Merkez Bankası açısından TTK m. 330 gereğince saklı bulunan istisnalardan biri
olarak kabul edilebilecektir. Kaldı ki, Banka’nın pay sahipliği yapısı gözetildiğinde, (A)
mekanizmasında belirleyici olduğu ve tek payı bulunan pay sahiplerinin bu anlamda bir
281
Diğer yandan “10 pay: 1 oy” esası, üstün bir hakka işaret etmek bir yana, tersine
bir durum yaratarak ondan az payı bulunan pay sahiplerinin oydan yoksun olmaları
olmadığı söylenebilir.
— Merkez Bankası’nın yönetim kurulu olan Banka Meclisi Başkan ile birlikte
yedi kişiden oluşur. Üyelerin altısı, doğrudan Genel Kurul tarafından seçilmektedir.
Sermayenin en az %51’ini Hazine’ye tahsis eden kanuni çerçeve, altı yönetim kurulu
üyesinin Genel Kurul’da ve ancak Hazine’nin iradesiyle seçilmesi dışında bir sonucun
doğmasına kapalıdır.
Banka Başkanı, Banka Meclisi’nin Kanun’la belirlenmiş üyesi (ve başkanı) olmasına
rağmen ticaret hukuku kurallarına göre Genel Kurul tarafından seçilmemektedir. Banka
Başkanı’nın Banka Meclisi’nin Genel Kurulca seçilen diğer altı üyenin yanında yedinci
(doğal) üye oluşunu 1211 sayılı Kanun m. 19/I belirlemektedir. Diğer yandan, Merkez
Bankası Başkanı’nın Banka Meclisi Başkanı sıfatı TTK m. 366.1’de öngörüldüğü şekilde
Banka Meclisince bu yönde alınan bir karara değil, bizzat 1211 sayılı Kanun’a (m. 19/V)
dayanmaktadır.
Bu bağlamda ayrıca değinmek gerekir ki, Merkez Bankası başkanı, “Üst Kademe
Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair 3 sayılı
atanmaktadır.
bakımından, ticaret hukuku kurallarına göre Genel Kurul’ca seçilen altı üye ile bütünüyle
282
ticaret hukuku kurallarının dışında idare hukuku kurallarına göre seçilip Kanun’la
— Merkez Bankası’nda asli yönetim organı olan Banka Meclisi, Banka Esas
Mukavelesi m. 22/I’nin lafzıyla; “Banka üzerinde tam yetki ve kontrol hakkını haiz olup,
Banka’yı ilgilendiren bütün işlerle iştigal eder.” Ayrıca, 1211 sayılı Kanun m. 26/I’in
“Başkan (Guvernör), en yüksek icra amiri sıfatıyla Banka’yı sevk ve idare … eder.”
hükmü de aynı zamanda Banka Meclisi’nin de başkanı olan Banka Başkan’ın Banka
Banka Meclisi, bir yandan anonim şirket yönetim kurulunun sahip olduğu görev
özellik arz eden husus, Banka Meclisi’nin de başkanı olan Banka Başkanı’nın temsil
yetkisidir. 1211 sayılı Kanun m. 26/I’de temsil ile ilgili olarak, “Başkan (Guvernör), en
yüksek icra amiri sıfatıyla Banka’yı sevk ve idare ve yurt içinde ve dışında temsil eder.”
hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm Banka Esas Mukavelesi’nde de aynen yer almaktadır.
Banka’nın Başkan tarafından temsil edildiği durumlar haricinde bu kuralın yanı sıra
TTK’da temsil konusunda öngörülen diğer usul ve esaslar kural olarak Banka yönünden
de uygulanmaktadır.
283
— eTTK’nın yürürlükte bulunduğu 1970 yılında kabul edilen 1211 sayılı
Kanun’da, bir anonim şirket olan Banka’nın organ yapısı da eTTK ile anonim şirketler
için şart koşulan organ modeline göre şekillendirilmiştir. Bu üçlü zorunlu organ
modelinde genel kurul ve yönetim kurulunun yanı sıra birden çok olmaları halinde heyet
teşekkül etmiştir.
Özel bir kanunla kurulan ve 1211 sayılı bu Kanun’da Denetleme Kurulu’nu düzenleyen
özel hükümlere tâbi olan Merkez Bankası, Denetleme Kurulu’nun hukuki varlığını
284
KAYNAKÇA486
2018.
AKDAĞ GÜNEY, Necla: 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirket
Türkiye ve ABD Örnek Olayı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trabzon, 1994.
AKYAZI, Haydar: “TC Merkez Bankası ile Federal Rezerv Sisteminin (FED)
Karşılaştırılması”, Bankacılar Dergisi, 2001, Sayı 36, s. 3-17. (Anılış: “Merkez Bankası
Mayıs 1972.
ALTAŞ, Soner: Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketler, Karşılaştırmalı,
486
Aynı yazarın birden fazla eserine yapılan atıfları ayırmak için kullanılan kısaltmalar,
eserin sonunda parantez içinde gösterilmiştir.
285
ALTAŞ, Soner: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ile Getirilmekte Olan Şirket Denetimine
Genel Bir Bakış”, Terazi Hukuk Dergisi, Ocak 2011, Yıl 6, Sayı 53, s. 54-59. (Anılış:
“Şirket Denetimi”)
ARSLANLI, Halil: Anonim Şirketler, Cilt I, Umumi Hükümler, 3. Baskı, İstanbul, 1960.
AYOĞLU, Tolga: Sermaye Piyasası Hukukunda Halka Arz Kavramı ve Halka Arza
AYSAN, Mustafa: “En Başta T.C. Merkez Bankası Özelleştirilmeli”, Kapital, Kasım
1986, s. 20-21.
BAHTİYAR, Mehmet: Anonim Ortaklık Ana Sözleşmesi, İstanbul, 2001. (Anılış: Ana
Sözleşme)
286
BAHTİYAR, Mehmet: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısının Dili ile Bazı Hükümlerinin
2007.
BATTAL, Ahmet: Bankacılık Kanunu Şerhi, 5411 sayılı Kanun ve Açıklaması, Ankara,
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2002, Cilt 3, Sayı 2, s. 71-88. (Anılış: “Kuruluş”)
1875)”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, 2011, Cilt 3, No 1, ISSN: 1309-8020 (Online), s. 91-
287
BOZKURT, Tamer: Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması (Bağlam),
1997.
DAL, Seniha: “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Anonim Şirket Genel Kuruluna
Özgü Düzenlemeleri”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Erhan
288
DİLİK, Sait: “Devlet Karşısında Merkez Bankası ve Merkez Bankalarının
ERİKÇİ, Yaşar: 1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu Açıklaması,
ERİMEZ, Rüştü: Şirketlerde Kâr Dağıtımı, Yedek Akçeler ve Vergileme, İstanbul, 1985.
ERİŞ, Gönen: Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt II, 3. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları,
Mayıs 2017.
FALCIOĞLU, Mete Özgür: 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat
2016.
FLINT, David E.: “Central Bank Reform: The Reserve Bank of New Zealand”,
International Monetary Law: Issues for the New Millenium, (Ed. GIOVANOLI, Mario),
Financial Law: The Global Crisis, (Ed. GIOVANOLI, Mario/ DEVOS, Diego), Oxford,
289
GÖKALP, Zehra: Ülkemizde Merkez Bankacılığı ve Merkez Bankasının Bağımsızlığı
GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, 11. Baskı, Ankara, İmaj Yayınevi, 2017.
GÜRBÜZ USLUEL, Aslı E.: “Yeni Türk Ticaret Kanunu Bağlamında Anonim
GÜRBÜZ USLUEL, Aslı E.: Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Kâr Payı Alma Hakkı,
GÜRBÜZ USLUEL, Aslı E.: “İcra Kurulu”, TBB Dergisi, 2019, Sayı 142, s. 357-382.
GÜRSES, Uğur: “TCMB ve TCDD Arasındaki Fark!”, Radikal Gazetesi, 2 Aralık 2002.
HIZIR, Serdar: Türk Hukukunda Halka Açık Ortaklık Statüsünün Sona Ermesi,
290
KARAHAN, Sami (Editör): Şirketler Hukuku, 2. Baskı, Konya, Mart 2015.
KARASU, Rauf: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirketlerde Pay
Sahiplerinin Bilgi Alma Hakkı”, BATİDER, 2005, Cilt 23, Sayı 2, s. 71-114. (Anılış:
KAŞAK, Esra: Anonim Şirketlerde Genel Kurul ile Yönetim Kurulu Arasındaki Yetki
KAYA, Arslan: Anonim Ortaklıklarda Pay Sahibinin Bilgi Alma Hakkı, Ankara, Banka
KAYLA, Ziya: Merkez Bankası İşlemleri, Ankara, İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi,
1981.
291
KENDİGELEN, Abuzer/ ÇONKAR, M. Halil: “Genel Kurula İlişkin Uygulamada
Karşılaşılan İki Güncel Sorun”, Prof. Dr. Sabih Arkan’a Armağan, İstanbul, 2019, s. 675-
690.
Şirketler Hukuku Cilt 1, Temel Kavram ve İlkeler, Kuruluş, Yönetim Kurulu, Ankara,
Şirketler Hukuku Cilt 2/2, Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İkinci Bası, Ankara,
KÖKSAL, Aytaç: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 397 ila 406. Maddeleri Arasında
Düzenlenen Denetçinin Anonim Ortaklığın Bir Organı Olup Olmadığı Sorunu”, Prof. Dr.
KURT, İbrahim/ GÜNAL, Vural/ TUĞÇETİN, Talat: T.C. Merkez Bankası Kanunu
Şerhi ve Yabancı Mevzuat ve Uygulama, Ankara, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları No.
79, 1977.
292
LASTRA, Rosa M.: International Financial and Monetary Law, Second Edition,
Oxford, Oxford Universiy Press, 2015. (Anılış: Financial and Monetary Law)
Piyasası Kanunu’nun Uygulanması”, Yeni Türk Borçlar Kanunu ve Yeni Türk Ticaret
“SerPKanunu’nun Uygulanması”)
MANAVGAT, Çağlar: Hukuki Bakımdan Halka Açık Anonim Ortaklıklar ve Halka Arz,
2019.
International Monetary and Financial Law: The Global Crisis, (Ed. GIOVANOLI,
Dr. M. Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul, 2000. (Anılış: “Ana Sözleşme”)
293
MOROĞLU, Erdoğan: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın Genel Olarak
OKUCU TAFTALI, İpek: 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Anonim
ONAR, Sıddık Sami: İdare Hukukunun Umumi Esasları, 3. Basım, İstanbul, İstanbul
Dağıtım, 1999.
İdari Otorite Midir?”, Lira Dergisi, Temmuz 2003, Sayı 27, s. 8-10. (Anılış: “TCMB BİO
Mudur?”)
294
ÖZBEK UYGUN, Şebnem/UYGUN, M. Şerif: “Daha Kapsamlı Bir Bağımsızlık
Kavramı Üzerine”, Lira Dergisi, Ekim 2004, Sayı 32, s. 20-23. (Anılış: “Bağımsızlık”)
ÖZBEK UYGUN, Şebnem: “Where Does The Central Bank Stand In The Turkish
Administrative Organization & What Does Central Bank Independence Mean Within
This Framework”, Die Sicherung der Geldwert- und Finanzstabilität in Deutschland und
ÖZER, Işık: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Şirket Genel Kuruluna
Denetim”, Yeni Türk Borçlar Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu Sempozyumu, TOBB
PASLI, Ali: “Yeni Türk Ticaret Kanunu, Anonim Ortaklık Hükümlerinin Tanıtılması (I),
YTK Kitap 2 – Kısım 4 – Bölüm 1 Genel Hükümler ve Temel İlkeler”, BATİDER, 2011,
295
POROY, Reha/TEKİNALP, Ünal/ÇAMOĞLU, Ersin: Ortaklıklar Hukuku II,
Güncelleştirilmiş 13. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2017. (Anılış: Ortaklıklar Hukuku
II)
Güncelleştirilmiş, Yeniden Yazılmış 14. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2019. (Anılış:
Ortaklıklar Hukuku I)
PULAŞLI, Hasan: Bağlı Nama Yazılı Pay Senetleri, Ankara, 1992. (Anılış: Bağlı Nama
PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku, Genel Esaslar, Ankara, 2016. (Anılış: Genel
Esaslar)
PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt I, 3. Baskı, Ankara, 2018. (Anılış:
PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt II, 3. Baskı, Ankara, 2018. (Anılış:
Geçirilmiş İkinci Baskı, Ankara, Yaklaşım Yayınları, 2015. (Anılış: Şerh 2015 Cilt I)
296
SAINZ DE VICUNA, Antonio: “An Institutional Theory of Money”, International
Monetary and Financial Law: The Global Crisis, (Ed. GIOVANOLI, Mario/ DEVOS,
2000.
SMITS, Rene: “Central Bank Independence and Accountability in the Light of EMU”,
International Monetary Law: Issues for the New Millenium, (Ed. GIOVANOLI, Mario),
Independence”)
SMITS, Rene: “European Supervisors in the Credit Crisis: Issues of Competence and
Competition”, International Monetary and Financial Law: The Global Crisis, (Ed.
Şirket Ele Geçirmelerine Karşı Önlemler, Ankara, 2008. (Anılış: Şirket Ele
297
ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal: “Tek Kişilik Anonim Şirket”, Yeni Türk Borçlar
Üniversitesi Hukuk Fakültesi, (Derl: KIRCA, Çiğdem), İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013,
ŞENER, Oruç Hami: Ortaklılar Hukuku, Gözden Geçirilmiş 2. Bası, Ankara, 2015.
TAN, Turgut: “Bağımsız İdari Otoriteler veya Düzenleyici Kurullar”, Amme İdaresi
TEKELİ, İlhan/ İLKİN, Selim: Para ve Kredi Sisteminin Oluşumunda Bir Aşama:
Yayını, 1997.
TEKİNALP, Ünal: Banka Hukukunun Esasları, 2. Bası, İstanbul, 2009. (Anılış: Banka
Hukuku)
TEKİNALP, Ünal: Anonim Ortaklıkta Yeni Bağlam Sisteminin Esasları, Pay Defteri
Karar Alması (TTK. m.330, f.2)”, Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan,
298
TEOMAN, Ömer: “Anonim Ortaklık Genel Kurul Toplantısına İlişkin Hazirun
Cetveli”, Otuz Yıl Ticaret Hukuku, Cilt II, İstanbul, 2001, s. 403-420. (Anılış: “Hazirun
Cetveli”)
BATİDER, Aralık 2009, Cilt 25, Sayı 4, s. 19-33. (Anılış: “Genel Kurul”)
ULUSOY, Ali: “Bağımsız İdari Kurumlar”, Danıştay Dergisi, 1999, Sayı 100, s. 3-17.
Yapılması Hakkında 4651 sayılı Kanunla Getirilen Yeniliklere Genel Bakış”, Lira
Dergisi, Temmuz 2001, Sayı 19, s. 9-12. (Anılış: “4651 sayılı Kanunla Getirilen
Yenilikler”)
299
Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara, 2008. (Anılış: Merkez Bankası’nın Türk Devlet
Teşkilatındaki Yeri)
ÜNAL, Ahmet Cemil: Türk ve Yabancı Hukuk Sistemlerinde CEO’nun Hukuki Konumu,
YANLI, Veliye: Sermaye Piyasası Hukuku Çerçevesinde Halka Açık Anonim Şirketler
YAYLA, Ümit: Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Yeni Sermaye Piyasası Kanunu Uyarınca
YAVUZ, Mustafa: “Anonim Şirketlerde Kâr Payı Alma Hakkını Kısıtlayan Unsurlar”,
1997.
300
ZARAKOLU, Avni: Bankacılar İçin Merkez Bankacılığı Bilgisi, Ankara, Banka ve
11 Haziran 1930 Tarih ve 1715 Sayılı Mülga Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
14 Ocak 1970 Tarih ve 1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu: Madde
Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayını, 1988. [Anılış: 1211 Sayılı Kanun
(Hazırlayanlar: KESKİN, Ekrem/ İNAN, Emre Alpan/ ÜNSAL, Ümit), Türkiye Bankalar
100 Soruda Merkez Bankacılığı, İkinci Baskı, Ankara, Türkiye Cumhuriyet Merkez
301
TEZ ÖZETİ
Merkez Bankası özel kanunla kurulmuş bir anonim şirkettir. Diğer anonim
şirketler gibi Banka’nın da belirlenmiş bir sermayesi, bir esas sözleşmesi, payları ve pay
sahipleri vardır. Banka’nın organları da ticaret hukukunda anonim şirketler için kanunen
zorunlu olan organ yapısı dikkate alınarak belirlenmiştir. Diğer yandan bir “merkez
dolayısıyla Merkez Bankası birçok faaliyeti bakımından bir idare hukuku süjesidir. Bu
nedenledir ki, Banka’nın, kamusal görev ve yetkilerinin de gerektirdiği, özel statülü bir
anonim şirket olarak sınıflandırılması sonucuna götüren kendine özgü (sui generis) bir
yapısı bulunmaktadır.
bağlamda da özellikle Banka’nın özel statülü bir anonim şirket oluşuna temel teşkil eden
yönlerine odaklanmaktadır.
yapısal özellikleri, unvanı, işletme konusu, amaç, görev ve yetkileri, esas sözleşmesi ile
sermaye ve pay sahipliği yapısı ticaret hukuku kuralları ışığında ele alınmaktadır. Üçüncü
ayrılmıştır.
302
ABSTRACT
the other joint-stock companies, also the Central Bank has a declared capital, an articles
of association, shares and shareholders. Even the organs of the Bank have been
determined by taking into account the organ structure deemed compulsory for joint-stock
companies by virtue of commercial law. But, on the other hand, the Bank, due to its being
primarily a “central bank”, has been vested with various duties and powers of public
nature as well, and hence the Central Bank is a subject of administrative law in terms of
many of its functions. Therefore, the Central Bank has a distinctive (sui generis) structure
which is also entailed by its public duties and powers and that leads to the characterization
This study exclusively scrutinizes the legal grounds, consequences and effects of
the establishment of the Central Bank as a joint-stock company by the legislator, and in
this context it focuses particularly on the aspects of the Bank that constitute a basis for its
The study comprises of three chapters. In the first chapter central banking is
explained in general, and subsequently the main legal framework pertaining to the Central
Bank is examined. In the second chapter; the Central Bank’s fundamental structural
features with respect to commercial law, namely the Bank’s commercial title, field of
business, objective, duties and powers, articles of association along with its capital and
shareholding structure are discussed in light of commercial law provisions. The third
chapter is allocated to the organs of the Central Bank originating from joint-stock
company law.
303