teknolojisi alanındaki gelişmeler 1980’li yıllardan itibaren hız kazanmış, ilk transgenik ürün bitkisi olan uzun raf ömürlü domates FlavrSavr adı ile 1996 yılında pazara sürülmüştür. Bunu gen aktarılmış mısır, pamuk, kolza ve patates bitkileri izlemiştir. 1996 yılından itibaren transgenik ürünlerin ekim alanları hızla artmış ve 2005 yılında 90.0 milyon hektara ulaşmıştır. OECD BioTrack On-line verilerine göre 2000 yılı itibariyle transgenik ürünlere ait 15 000 üzerinde tarla denemesi yapılmıştır. Bu ürünler arasında tarla bitkileri, sebzeler, meyve ağaçları, orman ağaçları ve süs bitkileri bulunmaktadır. Burada dikkate değer bir husus ise 100’e yakın transgenik ürün çeşidi için ticari üretim izni alınmış olmasına rağmen bunlardan ancak birkaç tanesi pazara sürülmüştür. Buna paralel olarak, geniş ölçekte yetiştiriciliği yapılan türlerin oldukça sınırlı sayıda olduğu, ancak soya, mısır, pamuk ve kolza gibi önemli ürün türleri olduğu görülmektedir. Hızla artan dünya nüfusuna karşılık tarım alanlarının sınırlı olması tarımda verim artışını zorunlu kılmaktadır. Tarımda sürdürülebilir biyoteknoloji bu sorunun en önemli çözüm araçlarından biri olarak görülmektedir. Sürdürülebilir biyoteknoloji uygulamaları ile var olan ekim alanlarındaki ürün verimini arttırmak ve nihayetinde üretimi sürekli şekilde arttırarak dünyadaki açlık sorununa çözüm getirmek hedeflenmektedir Tarım ürünlerinde verimi etkileyen biyolojik ajanlara karşı (bakteri,virus,mantar,) dayanıklı bitki türleri geliştirme çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalarda çevreye zarar veren kimyasal ilaçlar kullanılmadan bitkiler daha elverişli hale getirilmektedir.
Bitkilerde faydalı maddeler(buğdayda lizin, baklada metionin gibi)
zenginleştirilerek daha kaliteli ürünler elde edilmektedir.
Melezleme yöntemi ile yeni çeşitleri elde edilmekte yapay tohum
olanakları araştırılmaktadır. Toprak işlemesiz tarım yöntemi sayesinde sera gazı etkisi azaltılmaktadır.
Hastalıklara karşı dayanıklı genotipler uzun süreçte doğal dayanıklılık
mekanizmalarını geliştirmektediler.
Zararlılara ve hastalıklara karşı dayanıklı,
sert büyüme koşullarına tolerans gösteren ve bozulmayı azaltan biyoteknolojik bitkiler çiftçilerin yıllık milyarlarca lira gıda mahsulünü kaybetmelerini önler.