You are on page 1of 35

TASAVVUF II

VII. YARIYIL GÜZ DÖNEMİ

PROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVER


TASAVVUF II
TASAVVUFİ KAVRAMLAR VE DEYİMLER
2. HAFTA
Vahdet-i vücûd ne demektir? Vahdet-i şühûddan farkı nedir?
Vahdet-i vücûd ne demektir?
2. HAFTA
Vahdet-i vücûd, Arapça varlığın birliği demek olup “varlık birdir,
o da Hakk’ın varlığıdır” esasına dayanan bir tevhid anlayışıdır.
Endülüslü Muhyiddîn İbn-i Arabî (1165-1240) tarafından
sistemleştirilmekle birlikte, “vahdet-i vücûd”u terim olarak
kullanan ilk kişinin, İbn Arabî’nin talebesi Sadreddin Konevî
olduğu kabul edilir.
Vahdet-i vücûd ne demektir?
2. HAFTA
İbn-i Arabî, varlığın (vücûdun) bir olduğunu ve onun da Hakk'ın
Vücûd’u ve Zât’ı olduğunu savunur. Varlıkta görülen çokluk ve
çeşitlilik, dış duyularımızın meydana getirdiği zahirî bir olgudur.
Mahlûkat, Allah’ın isim ve sıfatlarının bir gölgesidir ve bu gölge
de bir hayâldir. Mümkün varlık, mutlak varlığa nispetle bir hiç
hükmündedir.
Vahdet-i vücûd ne demektir?
2. HAFTA
Âlemin vücûdunu Mutlak Vücûd’dan ayrı müstakil bir varlık
kabuk etmek, Hakk’ın Vücûd’unu sınırlandırmak olur. Hakk’ın
vücûduyla, halkın (mevcûdun) vücûdu arasındaki fark, mutlak ve
mukayedden ibarettir. Bu da görecelidir. Bu bakımdan asıl
itibariyle “Vücûd” birdir. Ancak Vücûd’un tecellîleri pek çoktur
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
Muhyiddîn İbn-i Arabî, mevcûdun meydana gelişini şöyle
açıklar: “Allah ezelde vardı ve O’nunla beraber hiçbir şey yoktu.
O, isimlerini ve sıfatlarını göstermek, açığa çıkarmak, bi’l-
kuvveden bi’l-fiile dönüştürmek için mevcudatı yarattı.
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
Yedili tasnife göre varoluş mertebeleri şöyledir.
1. “Lâ- Taayyün/ Zat-ı Sırf / Vücûd-i Mutlak / Ahadiyyet
2. Vahdet/Taayyün-i Evvel/Hakikat-i Muhammediyye
3. Vâhidiyyet/İkinci Taayyün/Hakikat-i İnsâniyye/A’yân-ı Sâbite
4. Ervâh ( Ruhlar ) Âlemi
5. Misal Âlemi/Sembolik Âlem
6. Şehâdet Âlemi
7. İnsan-ı kâmil
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
1. “Lâ- Taayyün/ Zat-ı Sırf / Vücûd-i Mutlak / Ahadiyyet
Bu, Zât mertebesidir. Vücûd, her türlü sıfat ve vasıf bağından,
bütün kayıtlardan uzaktır. Allah Teâlâ’nın künhü ve hakikatidir,
bunun üstünde bir mertebe yoktur
Vahdet-i vücûd ne demektir? farkı

2. HAFTA
2. Vahdet/Taayyün-i Evvel/Hakikat-i Muhammediyye
Bu, lâ-taayyünün, taayyün sûretiyle ortaya çıktığı ilk tenezzül
mertebesidir. İlk tecellî, Muhammedî Hakikattir. Ceberût âlemi
de denilen bu mertebede eşyanın hakikati potansiyel olarak,
bi’l-kuvve mevcuttur. Bu mertebede Vücûd, kendisinin isim ve
sıfatlarını toplu olarak bilir
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
3. Vâhidiyyet/İkinci Taayyün/Hakikat-i İnsâniyye/A’yân-ı
Sâbite
Zât, bu mertebede isim ve sıfatlarının gereği olan bütün küllî ve
cüz’î mânâların sûretlerini birbirinden ayırılmış olarak bilir.
Şehâdet âleminde ortaya çıkan bütün varlıklar, bu a’yân-ı
sâbitenin yansıma ve gölgeleridir
Vahdet-i vücûd ne demektir?
2. HAFTA
4. Ervâh ( Ruhlar ) Âlemi
Burada vücûd, bir önceki mertebedeki ilmî sûretlere göre ruhlar
mertebesine tenezzül eder. Böylece her bir ilmî sûret, basit bir
cevher olarak ortaya çıkar. Bu cevherlerin şekli rengi yoktur;
zaman ve mekân ile vasıflanmış da değillerdir. Çünkü zaman ve
mekân, cisimle ilgili şeylerdir. Ruhlar, cisim olmadıklarından
ayrışma ve bitişme kabul etmezler. Bu mertebede her bir ruh,
kendini, kendi benzerini ve kendinin kaynağını, Rabbini bilir.
Vahdet-i vücûd ne demektir?
2. HAFTA
5. Misal Âlemi/Sembolik Âlem
Bu âlem, ruhlar ile cisimler arasında bir berzahtır. Ruhlar
mertebesinde zahir olan her bir ferdin, cisimler âleminde
kazanacağı sûrete benzer bir sûretin bu âlemde ortaya çıkması
sebebiyle bu mertebeye misal âlemi denir. Bu sûretleri hayâl
edebildiğimiz için hayâl âlemi de denebilir. Misal âlemi, uykuya
daldığımızda ruhumuzun gittiği âlem olup rüyaların dilinin
sembolik olmasının nedeni de budur
Vahdet-i vücûd ne demektir?
2. HAFTA

Bu mertebe Vücûd’un, hariçte görünen cisimlerin ve maddelerin


sûretleriyle tecellî-zuhur ettiği şehâdet, yani duyular âlemidir. Bu
âlemdeki varlıklar parçalara ayrılabilir, bölünebilir ve
bitişebilirler. Bu âlem, beş duyu ve idrak ile müşâhede edilebilir
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
6. Şehâdet Âlemi
Şehâdet âlemine, kevn (oluş) ve fesâd (yok oluş) âlemi de denir.
Zira bu âlemdeki cisimlerin her bir sûreti, sürekli bir varoluş ve
yok oluş içindedir. Bu kevn ve fesâd, birbirinin sebep ve
sonucudur. Yani bir cisim varoluş halinden yok oluş haline
gelirken, bunun sonucunda bir başka cisim yok oluştan varoluş
haline geçmektedir. Tıpkı suyun buhara dönüşmesi gibi
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
7. İnsan-ı kâmil
İnsanın varlığı, Hakk’ın bütün sıfat ve isimlerinin kemâliyle zuhur
ve tecellîsi insanda gerçekleşmiştir ki bu da insan-ı kâmildir.
Tenezzül ve zuhur mertebeleri onunla son bulmuştur.”
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
Yukarıda anlatılan varlık mertebelerinden ilk üçü kadîm ve
ezelîdir. Bu üç mertebe arasındaki sıralama aklî olup zaman
değildir. İlâhî isimler, sıfatlar ve a’yân-ı sabitenin Zât’tan ayrı bir
vücûdları yoktur. Dolayısıyla zaman ve mekân üstüdürler. Şu an
da oldukları hâl üzere bulunmaktadırlar.
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
Ruhlar ve misâl âlemi ise zaman içinde görülmekle birlikte,
şehâdet âlemindeki zamanın çok ötesinde olduğu için
zamansızlık ile zaman arasında mutavassıt durumdadır.
Vahdet-i vücûd ne demektir?

2. HAFTA
Uyku, misâl âlemine, bedenin ölümü ise ruhlar âlemine
yükseliştir. İnsan, hayatta iken menevî tekâmül yoluyla da bu
âleme geçiş yapabilir. “Ölmeden önce ölünüz” sözüyle kastedilen
mânâlardan biri de budur
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
Panteizm, kelime olarak “tüm tanrıcılık” anlamında olup Batı’da
Toland’la 1705’ten itibaren sistemleşen felsefi bir düşüncedir
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
Panteizmin zamanla farklı versiyonları ortaya çıkmakla beraber
panteizmde genel itibariyle iki tür bakış açısı dikkat
çekmektedir:
a. Yalnız Tanrı gerçektir. Âlemin devam eden bir gerçekliği ve
farklı bir cevheri yoktur.
b. Yalnız âlem gerçektir; Tanrı bütün var olanların bir toplamıdır
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
İkinci tür panteizm zamanla pozitivizme kapı aralamış ve
“Allahsız kâinat, ruhsuz insan ve cevhersiz eşya” felsefesiyle
sistemleşmiştir. Materyalizm de bir bakıma pozitivizmin devamı
olmuştur
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
1. Panteizm, Batı’nın diğer felsefi sistemleri gibi aklın bir ürünü
iken vahdet-i vücûd, sûfîlerin Kitap ve Sünnet’i referans alan
manevî eğitimlerinde yaşadıkları sezgi, keşf ve müşâhedelerinin
bir ürünüdür.
Vahdet-i vücûdu tam olarak anlayabilmek için -akıl
reddedilmemekle birlikte- manevî bir eğitimden geçilip aynı
hâlin yaşanması gerekir
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
2. Panteizm, felsefi yapısı gereği daha önceki filozofların
fikirleriyle beslenip onları reddedebilen, farklı fraksiyonlara
ayrılabilen bir düşünce şeklidir.
Hâlbuki manevî eğitimden geçen bir sûfînin, İbn Arabi’yi
okumasa bile fenâ mertebesine ulaştığında vahdet-i vücûdu bir
hâl olarak yaşayacağı kabul edilir.
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
3. Panteizmde Tanrı, “ilk illet” ve “cevher” diye nitelendirilirken
vahdet-i vücûdda Hakk’ın Zât’ına “meçhûl-ı mutlak” denilir.
Allah-âlem ilişkisinde tenzih boyutuna dikkat çekilir
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
4. Panteizme göre her şey Tanrı’nın fiillerinden ibaret
olduğundan iyi ve kötü, sevap ve günah eşittir. Bu bakımdan
insan yapıp ettiklerinden yükümlü değildir. Vahdet-i vücûda göre
insan, kendi yetkinliğiyle davranış sergileyebilir. Bu sebeple
yapıp ettiklerinden sorumludur.
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
Elmalılı Hamdi Yazır’ın şu ifadeleri, vahdet-i vücûdun dinî
yaşantı yönüne ve panteizmle arasındaki farka işaret etmesi
bakımından önemlidir. “Lâ mevcûde illâ Hû” (Allah’tan başka
mevcud yoktur) demekle panteistlerin söylediği “her mevcud
Tanrı’dır” demek arasında fark vardır.” Ancak iman için “Lâ ilahe
illallah” demekle yükümlü olan insan “lâ mevcude illâ Hû” hâlini
yaşamak zorunda değildir.
Vahdet-i Vücûd ile Panteizm
Arasındaki Farklar
2. HAFTA
Vahdet-i vücûdu yanlış anlamadaki bir diğer etken, gündelik
yaşamda iletişimi sağlamak üzere kullanılan dilin yaşanılan sıra
dışı hâli anlatmadaki yetersizliğidir.
“heme ost” (her şey O’dur)
“heme ez ost” (her şey O’ndandır)
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
1. Vahdet-i vücûd düşüncesine göre fenâ mertebesine ulaşan
sâlik, âlemi (evren), Allah’ın isim ve sıfatlarının gölgesi olarak
görür. Bu gölge asıldan farklı değildir.
Vahdet-i şühûdda, bu mertebeye ulaşan sâlik de âlemde Allah’ın
sıfatlarından başka bir şey müşâhede etmez. Evet, âlem gölgedir
ama bu, asıldan farklı olup varoluşun mertebelerinden biridir.
Kendine özgü bir varlığı bulunmakta olup hayâl ürünü değildir.
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
Gündüz vakti bir kimsenin, “gökyüzünde yıldız yok, sadece
güneş var” demesi vahdeti vücûd ehlinin, “gökyüzünde güneşten
başka bir şey görünmese de yıldızlar da vardır. Güneşin yoğun
ışığı sebebiyle görünmez hale gelmişlerdir” sözü vahdet-i şühûd
ehlinin yaklaşımıdır
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
2. Vahdet-i vücûd düşüncesinde eşya, Allah’ın isim ve
sıfatlarının tecellîsidir. İsim ve sıfatlar, Allah’ın zatının “ayn”ıdır
ve ayrıca esma ve sıfatlar da birbirinin “ayn”ıdır. Mesela “İlim”
ve “Kudret” sıfatı, Allah’ın Zât’ının “ayn” ı olduğu gibi
birbirlerinin de “ayn”ıdırlar. Dolayısıyla, âlem de Hakk’ın
“ayn”ıdır.
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
İmam-ı Rabbanî’ye göre ise eşyanın hakikati, isim ve sıfatların
zıtları olan “adem” (yokluk) lerdir. İsim ve sıfatların gölgeleri,
adem aynalarında yansır ve âlem oluşur. Mesela kudretin
gölgesi, acz aynasında yansır ve âleme ait kudret oluşur. İmam-ı
Rabbânî, Allah Teâlâ’nın âlem ile münasebetinin, O’nun isim ve
sıfatları ile olduğunu ve bunların da O’nun Zât’ından ayrı
olduğunu düşünür. Âlemin, Hakk’ın Zât’ı ile hiçbir münasebeti
yoktur.
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
3. İbn-i Arabi, âlemi Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellîsi olarak
düşündüğü için şerrin asli değil göreceli olduğunu savunur.
Nitekim yılanın zehiri, herhangi bir insan için şer iken diğer birisi
için ilaç hükmüne geçebilir.
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
İmam-ı Rabbânî’ye göre ise âlemdeki kötülük “asli” dir. Âlem,
"yokluk" mertebelerinden ibaret olduğu için kendisi (âlem, eşya)
şerrin, noksanlığın ve aczin kaynağıdır. Dolayısıyla âlemde
çirkinlik ve kötülük, kendiliğinden ve tabiatıyla ortaya çıkmış
olup, bütün hayır ve kemâl de Allah'ın Zât’ına aittir.
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
Sonuç itibariyle vahdet-i vücûd ve vahdet-i şuhûd, hakikatin
farklı açılardan görünümünden, farklı makam ve mertebelerde
söylenişinden ibarettir. Tasavvufi düşüncede vahdet-i vücûd ve
şühûd, sûfînin seyr ü sülûku esnasında karşılaştığı manevî
hâllerdendir. Bunlar, sûfînin hakka’l-yakîn mertebesi olan
abdiyyet makamına ermesiyle hükümsüz kalır
Vahdet-i Vücûd ile Vahdet-i şühûddan farklar

2. HAFTA
Vahdet-i vücûd, varoluşun daha çok ontolojik yönü, vahdet-i
şühûd ise epistemolojik yönü üzerinde yoğunlaşmaktadır

You might also like