You are on page 1of 19

 BAŞAK YAYLAMAZ 

1602
 HANİFE CEVİZ  1604
 EMRE CAN GÜZEL  1614
 Dinlerin tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu
ve her dinin farklı dönemlerde değişik toplumlarca
farklı anlaşıldığını ve yaşandığını söyleyebiliriz.
Diğer dinlerde olduğu gibi İslam tarihinde de
birbirinden farklı din anlayışları ve yorumları ortaya
çıkmıştır.
 Mezhepler dinin anlaşılma
biçimleri ile ilgili
farklılaşmaların kurumlaşması
sonucu ortaya çıkan beşeri
oluşumlardır.
Mezhepler,

*Sosyal değişme olgusu çerçevesinde,

*Sosyo-politik,

*Kültürel ve coğrafi ortamın özelliklerine


göre şekillenmiştir.
 Hz. Muhammed’in sağlığında sadece
Müslüman insan vardı. Herhangi bir
mezhep, tarikat, cemaat ya da din
anlayışını merkeze alan bir zümreleşme
bir örgütlenme yoktu.
  Sonradan vücut bulmuş mezheplerin
doğuşuna etki eden faktörler şunlardır:
İnsan faktörü

Sosyal değişme ve hızlı kültür değişimi

Hilafet-imamet tartışmaları
Siyasi sebepler Hz. Osman dönemindeki Fitne Olayları
Ali-Muaviye mücadelesi

İslam’ın insana tanıdığı düşünce özgürlüğü ve Kuran’ın bazı


özellikleri

İslam’ın geniş coğrafyaya yayılması ve farklı kültür-


medeniyetlerin etkisi.
“Hiçbir kültür ölmez, başka
kültür ve medeniyetlerde
farklı biçimlerde tekrar
ortaya çıkarlar”
 Bir düşüncenin mezhep olabilmesi için;
 Kelam ilminin ana konularından birkaçında
farklı bir teoloji ortaya koyması gerekir.
 Ortaya koyduğu teoloji veya nazariyeyi ele
alan temel eserler ortaya koyması gerekir.
 Ortaya konulan siyasî veya kelamî
nazariyenin sadece eserlerde kalmayıp, bir
toplum tarafından benimsenmesi gerekir.
 Ortaya çıkan ilk mezhep Hariciliktir. Daha sonra Mürcie, Şia, Mutezile gibi
itikadı yönü ağır basan mezhepler oluşmuştur.
 Ehl-i Sünnet ise Haricilik, Mürcie, Şia ve Mutezile gibi
büyük mezheplerin görüşlerini sistemleştirip
Müslümanların çoğunluğundan farklı olduklarına
inanıp, farklı oldukları hususları açıkça ortaya
koymalarından sonra, geride kalan ancak çoğunluğu
teşkil eden Müslümanların görüş ve düşüncelerini
sistemli bir biçimde ifade edilmesi sonucu ortaya
çıkmıştır.
 Bütün mezhepler hangi zaman diliminde
ortaya çıkmış olursa olsunlar “Fırkayı
Naciye” yani “Kurtuluşa Ermiş Fırka”
olduklarını kanıtlayabilmek için Hz.
Muhammed’in yaşadığı zaman dilimiyle
bir bağ kurma yoluna gitmişler, ilkelerini
Kuran’la temellendirmek istemişlerdir. 
 Mezheplerin ana
ilkelerini Kuran’la
temellendirmek
istemeleri, bütünüyle
sosyal içerikli bazı
hususların din gibi
telakki edilmesine yol
açmıştır.
 “Hiçbir mezhep veya
din anlayışı, mutlak
doğru veya mutlak
yanlış değildir”. 
 Peygamberden sonra
vahiy kapısı kapanmış
olduğu için, hiç kimsenin
genel geçer nitelikli,
doğruluğu
tartışılamayacak, Allah
katından gelen özel bilgi
sahibi olduğunu iddia
etme hakkı İslami açıdan
mümkün değildir.
 (Bu mezhep imamı,
tarikat veya cemaat
lideri olabilir)
 İslam tarihi boyunca
ortaya çıkan her mezhep,
kendisinin İslam’ı en iyi
temsil eden, en doğru,
en sahih mezhep
olduğunu iddia etmiştir.
İnsanlar kendi
mezheplerini ön plana
çıkartabilmek için diğer
mezhepleri kötülemek
ihtiyacı hissetmişlerdir.
Öyle ki mezheplerin
lehine ve aleyhine
hadisler uydurulmuştur.
 Her mezhep mensubu kendilerinin hak
mezhep, diğerlerinin de batıl mezhep
olduğuna inanmıştır. Hâlbuki Kuran
ilkelerine ters düşmeyen mezheplerin,
isimleri, görüş ve düşünceleri ne olursa
olsun, İslam dairesi dışına itilmesi İslam’a
uygun bir davranış biçimi değildir. 
“Bir mezhebin
hak veya batıl
olduğunun tek
ölçüsü Kuran-ı
Kerim’dir”. 
 “Mezhepler dönemin şartlarına göre ve
insanların o günkü ihtiyaçlarına göre
şekillenmiştir” 

You might also like