You are on page 1of 41

Sosyal Gelişim

Erik Erikson (1902-1994)- Psikososyal Teori

 Her birey bir dizi evreyi geçmek zorundadır

 Evreler, belirli bir kriz içermekte

 Her kriz, kısmen de olsa çözülmelidir

 Gelişim; ihtiyaçlar ve sosyal talepler arasındaki


çatışmaların ilerleyici çözümlerinden ibaret

 İlk 4 evre görece Freud’un psikoseksüel


evrelerinin genişletilmiş halidir
Kişi çatışmayı çözebilse de tamamen arınamaz
 ‘Sağlıklı kişilerde’ denge, galip gelen nitelik hakim gelecek şekilde
olur

Çatışmayı çözmedeki başarısızlık, psikolojik rahatsızlıklara


neden olabilir
1. Güvene Karşı Güvensizlik (0-1.5 yaş)
 Bakım verene yönelik (oradan da çevreye..) güven duygusu oluşmalı
 Sıcaklık, yiyecek, fiziksel rahatlık, şefkat gibi bağlılığa ilişkin ihtiyaçlar
 Devamlı ve güvenli bakım
 Böylelikle; hayal kırıklıklarına tolerans ve ani tatminleri erteleyebilme
 Aksi takdirde; genel bir güvensizlik ve hayal kırıklıklarına yönelik kaygı
duyguları

2.Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç (1.5-3 yaş)


 Yürüme ve dil gelişimi sonucunda..
 Aşırı engel ve korunmacı tavır kuşkuya ve sonucunda bağımlı olmaya; aşırı
beklenti ise, yılgınlığa..
3. Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-6 yaş)
 Güvenle birlikte zihinsel ve eylemsel girişkenlik gelişebilir. Kendi
davranışları için sorumluluk almayı öğrenir
 Özgürlük duygusu ve kendine güven gelişebilir ya da davranışlarının
kontrolünde başarısız olursa, sorumsuzluk, suçluluk ve ‘davetsiz misafir’
olma duygusu yerleşebilir

4. Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu (7-11 yaş)


 Daha büyük bir dünyaya giriş..
 Bedensel, zihinsel ve sosyal yetenekleri geliştirme
 Yeteri kadar kendini gösterememe, aşağılık duygusu ile sonuçlanabilir
5. Kimliğe Karşı Rol Karmaşası (11-17 yaş)
 Genişleyen sosyal dünyada «farklı seyirciler» «farklı roller»
 Devamlılık ve aynılık ihtiyacı
 Kimlik arayışında, önceki savaşımları yeniden verme girişimi ile
ebeveynleri ile yeniden karşı karşıya gelme durumu

6. Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık (Genç yetişkinlik 17-30)


 Diğer insanlarla duygusal, ahlaki ve cinsel bağlılık yetisi adına tecrit
olma/yakın olma çatışması çözümlenmeli
 Bağlılık; kişisel ödün verebilmeyi, sorumlulukları kabullenmeyi ve
gizlilik ve bağımsızlık adına yol kat edebilmeyi sağlar
 Rekabet ve korkudan dolayı kendini yalıtma. Sabit bir kimlik

paylaşımına hazır olmadıkları için yalıtma


7. Üretkenliğe Karşı Durgunluk (Orta Yetişkinlik 30-60 yaş)
 Diğer gruplara olan bağlılığı artırma adına dikkati kendilerinin ve eşlerinin
ötesine taşırlar
 Çocuk üretmek veya herhangi bir şey üretmek..
 Önceki evrede yaşanılan sorunlar, kendilerine ilginin devamına neden olur,
geçmiş sorgulanır ve güvenlik pahasına özgürlüğün peşinden koşulabilir
 Olası tehlike: İçe kapanma ve ‘hiçbir şey yapmıyor’ duygusu yaşama

8. Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (60+ yaş)


 Bütünlük duygusu, geç yetişkinin geçmişi keyifli bir şekilde ve pişman olmadan
görebilmesini sağlar. Yaşamın sonunu kabullenmeyi, yaşamı olduğu gibi
kabullenmeyi içerir
 Çözümsüzlükler, faydasızlık, umutsuzluk ve öz değersizlik hisleri yaşatır
Sosyalizasyon (Toplumsallaşma)

 “Sosyal normların içselleştirilmesi yoluyla toplumsal düşünce


ve duygu kalıplarına uyum sağlamak”
 Bireyin davranışlarının, değerlerinin, yeteneklerinin, belli bir
toplumun arzu ettiklerine uyması için biçimlendirildiği, yaşam
boyu devam eden süreç
 Kişiler, eğitim sistemi, kurumlar.. En önemlisi ise, aile
 Kültürel mirasın aktarılması açısından kritik
Mizaç

 Biyolojik olarak temellenmiş duygusal ve davranışsal tepkiler


 Değişik şekillerde ifade edilebilen ve kişinin yaşam
deneyimlerine bağlı olarak farklı kişilik özelliklerine
dönüşebilen, genel davranış ve duygu durum kalıpları
 Kişilik özelliklerinin sayısı sınırsız olsa da insan mizacının yer
aldığı boyutların sayısı oldukça azdır. Bunun nedeni, mizaç
araştırmacılarının kişinin hangi tepkiyi gösterdiğinden çok
nasıl tepki gösterdiğiyle ilgilenmeleridir
Üzerinde net bir anlaşma sağlanamasa da üç mizaç
boyutu vardır:

Duygusallık
 Yoğun duygusal tepkiler

Etkinlik
 Hareketli ve meşgul

Sosyallik
 Jerome Kagan, 2004
 Doğuştan bazı bebekler, «utangaç» bazıları «atılgan»
 Utangaç: Tanımadıkları kişi veya ortamlarda
dikkatli ve içe kapanık
 Atılgan: Sosyal, duygusal spontanlık, minimum
korku
 Bir araştırmada;
 %10 utangaç, %25 atılgan ve geri kalan hem utangaç
hem atılgan
 Chess ve Thomas, 1986
 Kolay

 Düzenli ve değişime uyumlu. Mutlu ve kolayca


sakinleşebilir
 Zor

 Kolay bebeklerin tam tersi. Gürültülü ve huysuz.


 Yavaş alışan
 Daha az aksi, daha sessiz ve daha düzenli.
Değişikliğe uyum yavaş.
 Chess ve Thomas, 1986

 Bazı çocuklar üç boyuttan da özellik taşıyabilir


 Boylamsal çalışmalar, yetişkinlikte de devam ettiğini ve
kalıtımdan çokça etkilendiğini tespit etmekte
 Mesela, kendileri gürültülü ve aktif olan ebeveynlerin
«zor» çocukları onlara «zor» gelmeyebilir. Aksine,
«yavaş alışan» bebekler ise, onlara «zor» gelebilir.
Bağlanma

Diğerleriyle kurulan özel, olumlu


duygusal bağlar geliştirilen süreç
Evrimsel açıdan önemi
 Mühürlenme
 Yeni doğmuş bebeğin ilk gördüğü veya

duyduğu hareketli nesneye otomatikman


bağlanması
 Hızlıca oluşur ve kolay kolay değiştirilemez

 Konrad Lorenz

 İnsanların yetiştirdiği yavru kazların bir

insana mühürlendiğini ispat etmiştir


John Bowlby, 1973

 Çok erken evrelerde;


 Koruyucu/güven verici ilişkilere götüren bebek sinyalleri ve

yetişkin tepkilerinin organize örüntüsü


 Yetişkinler ve yeni doğanlar biyolojik olarak bağlılık kurmaya

meyillidir
 «İçsel çalışma modeli»
Mary Ainsworth, «Yabancı Ortamı»
Güvenli

 Bağlanma objesini güvenlik üssü olarak kullanan


 Yabancı karşısında anneye yönelen
 Ayrılmaya tepkisi kısmen huzursuz olan
 Bağlanma objesi ile yakınlık ve teması arayan
 Yeniden birleşme sonucunda kolayca sakinleşebilen
 Buluşma sonrası keşfe devam eden
 Kaçınan

 Annenin varlığında ilgisiz gibi duran


 Ayrılma anından çok fazla etkilenmiyor gibi görünen
 Yabancıya da anneye verdiği tepkiyi veren veya anneyi çok durgun
karşılayan
 Yeniden birleşmeden sonra da anneleri ile temas kurmaktan kaçınan
 Dikkatini daha fazla oyuncaklara verir görünen
 Kararsız

 Ayrılma öncesinde çevreyi keşif yerine anneye sıkıca yapışan


 Ayrılmaya yoğun bir kaygı ve kızgınlık gösteren
 Yabancı ile iletişimi reddeden
 Yeniden birleşmeden sonra kolayca sakinleşmeyen
Dağınık

 Çok güvensiz olan


 Ayrılmaya karşı davranışlarında çelişkiler gösteren
 Dağınıklarını, şaşkın bir yüz ifadesi ile ortaya koyan
 Sakinleşmenin ardından biraz bağıran veya garip, donuk
bir duruş sergileyen
 Ebeveynlik Stili

 Bebek Bakım veren

 Bu karşılıklı ve görece belirsiz ilişkinin doğasına yönelik


yine de uygun ebeveynlik stilleri tartışılmaktadır
 Karavasilis ve ark., 2003

 Otoriter tarzda, çocukluktan ergenliğe doğru güvenle


bağlanması olası

 Early Child Care Research Network, 2006

 Ebeveynlik geliştikçe çocuklardan alınan sonuçlar da


değişmekte
 15 aylıkken güvensiz bağlanmış bebekler, birinci sınıfta daha
az yetkin ve daha çok davranışsal sorun göstermekte
 FAKAT ebeveynlik tarzı değiştikçe bu tip olumsuz sonuçlarda
iyileşme ile sonuçlandı
Otoriter

 Kuralcı, acımasız, katı, mükemmelliği talep eden, kontrolcü.


Gençlik suçluluğu ile isyan belirebilir.

İzin verici

 Talepkarlık çok az. Ebeveyne zarar vermedikçe neredeyse


ilgisiz. Aşırı ilgili görünmekle beraber çocuklarda bağımlılık,
sosyal beceri eksikliği gibi özellikler görülebilir

Demokratik

 Özerk ve bağımsız bir yapıya müsait özellikler.


Bebek Bakım veren

 Güvenli bebeklerin anneleri sevecen, şefkatli, ihtiyaçlara


cevap veren.. Kaçınan bebeklerin anneleri, tepkisiz, duyarsız,
reddedici.. Kararsız bebeklerin anneleri ise, tepki vermek
isterler fakat tutarsız ve duyarsız.. Dağınık bebeklerin
anneleri de istismar edici/ihmalkar olabilirler

 Kaçınan bebekler ileride, çok sayıda sığ ve kısa ilişkiler;


kararsızlar ise, aynı kişiyle tekrarlayan ayrılık süreçleri
yaşayabilir (Bartholomew, 1990; Hazan ve Shaver, 1987)
Temas Rahatlığı ve Sosyal Deneyimler

 «Dolap teorisi»

 Harry Harlow, 1958, «Temas rahatlığı»

 Dolap teorisini çürütmüştür

 Sadece telden yapılmış anneden süt alıyor olsalar da telden yapma


anne ile daha az vakit geçiriyorlar

 Korktuklarında ve yeni uyaranları keşfederken havlu anneyi..


Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet

Cinsiyet farklılığı

Toplumsal cinsiyet
Cinsiyet (sex)

Biyolojik farklılıklar
 Üreme görevleri, hormonlar, anatomik farklılıklar..

Toplumsal cinsiyet (gender)

Cinsiyetle ilgili davranışları içeren psikolojik olgudur

Toplumsal cinsiyet rolleri


 Kültür içindeki belirli toplumsal cinsiyetle ilişkili tutumlar, hareketler ve kişilik
özelliklerini içeren, erkek veya dişi olarak algılanan kişinin davranışına ait
kültürün beklentileridir
Rahme düştükten yaklaşık altı hafta sonra, erkek fetüsler testislerin

gelişimi ve testosteron hormonunun salgılanmasıyla dişi


fetüslerden farklılaşmaya başlar
 Araştırma: Muğlak cinsel organla doğan ve genetik olarak erkek olan 25
çocuk, ameliyatla değiştirilmiş ve kız olarak yetiştirilmiş. 14’ü erkek
olduğunu beyan etmekte.

Testosteron insan beyninin gelişiminde daha az etkili

 Erkeklerin beyinleri kadınlara oranla daha büyüktür


 Ön lobta, toplumsal davranışları ve duyguları düzenleyen bölge,
kadınlarda daha büyük
Bilişsel ve duygusal görevleri tamamlamada da farklılık

 Araştırma: Duygusal içerikli fotoğraflar & beyin faaliyetleri. Kadınlarda sol,


erkeklerde sağ amygdala etkin..
 Biyolojik farklılıklara vurgu yapan ayrıntılı araştırmalar,

testosteron seviyesi farklılıklarına odaklanmakta..

 Morris ve ark., 2002

 Erkek çocukların daha yüksek fetal testosteron seviyesi mevcut


 Ancak bu da zayıf sosyal ilişki ile korele
 Sonuç olarak; toplumsal cinsiyet rollerine uyum seviyelerinin
doğum öncesi hormonsal çevre ile ilişki olduğu görülmekte
Cinsel Kimlik (gender identity) ve Stereotipleri

Cinsel kimliği (hissettiği) üzerinde kültürel beklentinin etkisi..

İlk yıllardan itibaren iki cinsiyet farkındalığı


 10-14 aylık bebekler, hemcinslerinin olduğu videoları izlemekte

İlk yıllarda, erkek veya kadın olduklarını anlamaya başlarlar ve


cinsel kimliklerine uygun hareket ederler

Aynı zamanda cinsel stereotipleri de öğrenirler


 Okul öncesi dönem.. 5-7 yaş, stereotipin en katı olduğu yaş..
 «Sadece» ifadesini kullanma eğilimi yoğun..
Freud ne demiştir? Özellikle fallik evreden sonra..

Sosyal Öğrenme Kuramı

Gözlem, taklit, uygun davranışların pekiştirilmesi..

Toplumsal Cinsiyet Şema Kuramı, Bem, 1987

Piaget’nin şema kavramına dayanır


 «Erkek» veya «kadın» şeması
 Zamanla şemalar keskinleşir..
1 yaşından önce, kadın yüzlerini ve seslerini ayırt edebilmeleri kanıt..
(Martin, 2000)
 Kategorik yaklaşımdan ziyade iki boyutlu yaklaşım (Bem,
1974)

1. Erkeksi (maskülen)
2. Kadınsı (feminen)
3. Androjen (hem erkeksi hem de kadınsız özelliklere sahip olma, dengeli)

4. Belirsiz

 Sex-typed
 Sex reversed
Ahlaki Gelişim
Ahlaki davranış
 Ne zamanki başkalarının ihtiyaçları değerlendirmek zorunda kalırsak..

Etik değerler
 Davranışların doğruluk ya da yanlışlığını belirleyen inanç, değer ve

yargılar bütünü

Etik değerler nasıl gelişti?


 Evrimsel açıdan bakıldığında..
Psikanalitik Yaklaşım
İlk psikolojik ahlak gelişimi kuramı
Ahlak, «sosyal öğrenme» meselesidir
Süperego gelişimi.. anne-baba..
 Üç yaşa kadar ego, idi, gerçeklik ve haz arasında idare etmeye
çalışırken süper egonun devreye girmesi ile artık içselleştirilen
ebeveyn beklentilerine göre de yönetmeye çalışır
 Suçluluk duygusu: Örn., Hırsızlık?

 «İdealleri» de belirler

 Esnek ideal & Katı ideal

Sosyal Öğrenme
Pekiştirme, cezalandırma, taklit..
Piaget’in Bilişsel Gelişim Yaklaşımı
 Gerçekçilik & Görecelik

1. Bağımlı Ahlak Dönemi

 Somut işlemi de içerisine alan 10 yaşa kadar


 «Ahlaki gerçeklik»
 Ahlaki eylemler görev gibidir
 Niyet dikkate alınmaz, ölçüt maddi hesaplamalardır
 Yanlışlıkla 2 oyuncak bozmak, yaramazlık için 1 oyuncak bozmaktan daha yanlıştır

2. Bağımsız Ahlak Dönemi

 11 yaş ile birlikte.. Soyut işlemi içerisine alır


 Çocuk, karşısındaki insanın iç dünyasını hesaba katabilir
 Kendi vicdanını hesaba katar yani bağımsız bir değerlendirme..
 Güven kazanmak için yalandan uzaklaşabilir, ceza için değil..
 Niyetler, sonuçlardan daha büyük önem arz eder
Kohlberg, 1964, 1981, Ahlaki Nitelendirme Evreleri

Piaget’nin ahlaki gelişim evrelerini genişletmiştir

 Evreleri test etmek amacıyla “ikilemler” ortaya koymuştur


 16 yaşına kadar sürebileceğini öne sürmüştür
Kohlberg, 1964, 1981, Ahlaki Nitelendirme Evreleri

1.Evreler adım adım ilerler. Örneğin, ikinci evredeki egoist birey, dördüncü

evreye atlayamaz

2.Gelişim, herhangi bir evrede sona erebilir. Örneğin, mahkumlar, çoğunlukla

ikinci evrede kalabilir..

3.Ahlaki yargı, üst ya da alt basamağa gelebilir-gidebilir fakat bir evrede

yoğunlaşır

4.Yaş, her zaman ölçüt değildir

5.Bilişsel gelişim, ahlaki gelişim için gerekli ancak yeterli değildir

6.Empati, gerekli ancak yeterli değildir


Düzey 1: Gelenek Öncesi Dönem

 Çocuk, iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları,

ceza-ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre değerlendirir.


 Bakış açıları ben merkezcidir

 9 yaşına kadar olan çocuklar..

Düzey 2: Geleneksel Dönem

 Ben merkezcilikten.. Grup değerlerini/kurallarını tanımaya..

 Diğer insanlar tarafından kabullenilen, taktir edilen davranışlar doğrudur

 Yalnızca kurallara uymak değil, kuralları desteklemek ve özdeşim kurmak da

önemlidir
 En önemli değişim, rol alma ve empatinin kullanılabilmesi

Düzey 3: Gelenek Sonrası Dönem

 Ahlaki otonomi geliştirilir. Diğerlerinin doğru ve değerlerine saygı duyulur

 Hukuk ve hizmetin bir araç olduğunu amacın özgürlük ve temel haklar olduğunu

savunur
Evre 1: Ceza-İtaat Dönemi
 Cezalandırıldığı taktirde davranışı yanlış, cezalandırılmadığı
taktirde ise, bu davranış doğru olacaktır. 5 tabak kıran, 1 bardak
kırana göre daha kötü bir iş yapmıştır.
 Birey merkezlidir, iyi davranış bireyin hoşuna giden davranıştır

 «Yapmamalıyım çünkü cezalandırılmak istemiyorum»

Evre 2: Çıkara Dayalı Alışveriş

 Eşitlik çok önemlidir

 Her şey karşılıklıdır. «Oyuncağını verirsen, oyuncağımı veririm»

 Kişi, başkalarının çıkarlarını fark eder ancak kendi çıkarlarına göre

değerlendirir
 Cezalandırma korkusundan ziyade, ödüllendirilme ümidi..
Evre 3: Kişilerarası Uyum Dönemi (İyi çocuk)
 Başkalarını memnun eden davranışlar iyi davranışlardır

 Davranışlar ilk defa niyete göre değerlendirilmeye başlar

 Mutlak eşitlik, «adalet» e dönüşür

 Kendini diğer insanların gözünde canlandırabilir ve davranışlarını ona

göre ayarlar
 Başkalarınca sevilmemek, onaylanmamak kaçınılması gereken bir
durumdur

Evre 4: Kanun ve Düzen Dönemi


 Ortak standartlar, haklar benimsenir

 Doğru davranma, toplumsal düzeni korumak, grubun refahı


doğrultusunda davranmaktır
Evre 5: Sosyal Anlaşma
 Bireyin toplum üstünde bir bakışı vardır

 İnsanların farklı düşünce ve değerlere sahip olduğunu bilir. Yaşam ve

özgürlük gibi temel hakları, çoğunluğa ters düşme pahasına savunur.


İşlevsiz, yetersiz yasalar değişebilir

Evre 6: Evrensel Ahlaki İlkeler


 Doğru-yanlış, sosyal düzenin yasa-kurallarıyla değil, kişinin kendi
vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlaki ilkelerle tanımlanır. Bu kurallar,
somut ilkeler değildir, soyut ilkelerdir.
 Ahlaki prensipleri kurallardan farklıdır, geneldir. Kurallar ise, özeldir

 5.evredeki kişi, sosyal çıkarını düşünürken 6.evredeki kişide, mantıki bir

kavrayış, evrensellik ve tutarlılık


Eleştiriler

 Düşüncenin ahlaki olması, davranışın da ahlaki olacağı


anlamına gelmez
 Kültürlerarası farklılıklar araştırmalarca ispatlanmıştır
 Yalnızca erkekler üzerinde yapılmıştır
 3.evre sonrası genellikle tartışmalı
 Bu sebeple 6.evre çıkarılmış, 5 evreden oluşmuştur
 İleri evrelerin içeriği çok özneldir

You might also like