You are on page 1of 27

İlk ve Orta çağdaki ülkelerin

askeri yapıları
Yusuf Toyhan Tuvanç
Giriş
● Sümerler
● Askeri yapı
● Kullandığı silahlar
● Savaş taktikleri

● Asurlular
● Askeri yapı
● Kullandığı silahlar
● Savaş taktikleri

● Mısırlılar
● Askeri yapı
● Kullandığı silahlar
● Savaş taktikleri

● Hititler
● Askeri yapı
● Kullandığı silahlar
● Savaş taktikleri

● Persler
● Askeri yapı
● Kullandığı silahlar
● Savaş taktikleri

● Romalılar
● Askeri yapı
● Kullandığı silahlar
● Savaş taktikleri
Sümerler
Sümerlerin askeri yapısı
● Sümer Krallarının başlıca görevi vatanı düşman saldırısından korumak, toprağını ve
idaresini genişletmekti. Bu da askeri güce dayanıyordu. Bunun için askeri iyi organize
etmek, savaşta önder olmak ve askerlik kurallarını ve politik kuralları bilmekle yükümlülerdi.
● Sümerler zengin ve uygarlıkta ileri olduklarından sık sık saldırıya uğruyorlardı.Dışardan
gelen bu saldırılardan topraklarını ,halkını ve ülkelerini korumak için Orduya ve Askerliğe
önem vermişlerdir.
● Sümerlerde eli silah tutan her erkek asker sayılırdı.
● Ordunun bir kısmı Piyade diğer kısmı Savaş Arabalı Süvarilerden oluşuyordu.
● Ordu; Çiftçilerden, Çobanlardan ve Tapınak Çalışanlarından oluşuyordu.
● Sümerlerde Düzenli Ordu bulunmamaktaydı. Güçlü Ordulara karşı koyamayıp
egemenliklerini kaybetmelerinin sebeplerinden birisi buydu.
● Sumer Ordusunda; Erlere ERİN Komutanlarına ise UKUS denilirdi.
Sümerlerin kullandığı silahlar
Daha çok hıza ve çevikliğe önem veren sümer askerleri daha çok zırh kuşanmadan, sadece bir
kumaş forma ve bir miğfer ile savaşa çıkarlar.

Daha çok mızrak kullanan sümer askerleri aynı zamanda bir kalkanda
kullanabilirler. Tabii ki balta,hançer ya da kısa kılıç kullanan sümer askerleri de
bulunmaktadır. Bu silahları daha çok yedek olarak taşıyıp mesela mızraklarını
düşürdüklerinde ya da kırdıklarında savaş alanında daha aktif olabilmek için
taşırlar. Aynı zamanda Atlı araba kullanan Sümerler rakiplerinin içerisinden hızlı
manevralar yaparak rakiplerinin çoğunu öldürebilir ve savaş alanında kesinlikle
daha üstün bir role sahip olabilirler. Ama bu bahsettiğimiz atlı arabanın büyük bir
sorunu var, hiç aerodinamik değil. Yani büyük ihtimalle savaş alanında beklediğimiz
kadar aktif olmasada yinede bir atlı araba bir atlı arabadır. Hemde o zamanları
düşünürsek gayet iyi bir saldırı metodu. Atlı arabanın yanı sıra binici askerlerin
bulunduğu Sümer ordusunda bu görev için kullanılan hayvanlar at ve garip olsada
koçdu. Her ne kadar türkler gibi at üstünde ok atamasalar bile bir binici birliğinin
oluşması hem savaşta at arabasının ulaşamadığı çevikliğe sahip olmasına ve at
arabasından daha hızlı bir şekilde hareket edilmesine yol açar.
Sümerlerde savaş taktikleri
Falanks
Falanks düzeninde hoplitler, omuz omuza dizilmiş saflar oluştururlar ve arkaya doğru en az dört sıra halinde düzen alırlar. Bu tertiplenişte hoplitler, kalkanlarını
birbirlerine kilitlerler, bu sırada en öndeki askerler mızraklarının öne doğru tutarlar. İkinci sıradaki askerler de birinci sıradakilerin üzerinde mızraklarını öne doğru
uzatırlar.Her asker, sağ eliyle kavrayıp kaburgaları ve dirseği arasına sıkıştırdığı kargıyla düşman sıralarına koşarak ilerler ve düşman sıralarındaki kalkan
boşluklarına saplamaya çalışırdı. Bu şekilde ileri uzanmış mızraklar, bir elin parmaklarını andırdığından, bu savaş düzenine falanks denilegelmiştir. Falanks,
Latince bir tıp terimidir ve parmak kemikleri anlamındadır. Kalkan, vücudun sol yanını örttüğü için her asker, sağ yanını güvene alabilmek için sağındaki askere
iyice sokulmak zorunda kalıyordu. Bu yüzden falanks sıraları ileri hareketleri anında hafifçe sağa kayardı. Bu tarz bir taarruz, düşman hatlarının dağıtılmasına
yöneliktir. Düşman hatlarının düzeni bozulduğunda, yakın çatışmada kullanılması olanaksız olan mızraklar bırakılarak kılıçlarla savaşa devam edilirdi. Falankslar
cephe saldırılarına karşı çok iyi savunma sağlasa da yanlardan ve geriden savunmasızlardı. Kendisi gibi falanks düzeninde savaşmayan düşmanlar eğer hızlı
hareket edebilirse falanks bu manevralara cevap veremeden bozguna uğratabilirdi. Falanks sisteminin iyi bir koordinasyona sahip olması vazgeçilmezdir. Ayrıca
zorlu saha koşulları nedeniyle falanks yapısı halinde ilerlemeye izin vermeyen yerlerde savunmasızdır. Falanksta en önemli olan en ön sıradaki askerlerin
başarısı olduğu için ölen ya da yaralanan askerin yerine yenisinin derhal gelmesi ve aynı başarıyı sergilemesi önemlidir. Ayrıca düşmanın savunmasını kırdıktan
sonra ardından takip edecek destek birlikleri bulunmayan falankslar kazandıkları başarıyı kalıcı kılamayacaktır.
Asurlular
Asurluların askeri yapısı
Eskiçağ dünyasında devletler sürekli bir etkileşim halindeydi. Kimi zaman ticari ve kültürel ilişkiler
halinde olsa da çoğunlukla birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi içerisindedirler. Bu mücadelede en
önemli unsur ordu idi. Bu açıdan bakıldığında Asur, küçük bir şehir devleti iken kurmuş oldukları güçlü
ordularla geniş bir egemenlik sahası kazanmış ve büyük bir imparatorluk halini almıştır. Bu süreçte Asur
ordusu, asker temini, ordu düzeni, strateji, haberleşme ve savaş araç gereçlerinde sürekli gelişmeler
göstererek çağının en büyük ve en güçlü ordusu olmayı başarmıştır. Asurlularda ilk düzenli birlikler ve
teşkilatlanma Orta Asur Döneminin başlarında ortaya çıkmıştır. III. Tiglat-pileser ile birlikte kalıcı orduya
geçilmiştir. Asur devleti, özellikle Sargonidler dönemiyle birlikte tam anlamıyla bir imparatorluk halini
almış ve geniş bir coğrafyada egemenlik sürmüşlerdir. Bu dönemde Asur ordusuna sadece yerel güçler
değil, Asur’un egemenliği altındaki halklar da katılmışlardır. Asurlular, geliştirdikleri sistemle birlikte
orduyu onluk birimlere ayırmışlardır. Bunun dışında, özellikle yazıtlar ve rölyeflerden, ok, kılıç, hançer,
mızrak ve sapan gibi birlik türlerini kurmuş olduklarını öğrenmekteyiz. Geliştirdikleri verimli kuşatma
teknikleri ve araçlarıyla, şehir ve kale kuşatmalarında başarılı sonuçlar elde etmişlerdir.
Kaynakça: https://dergipark.org.tr/tr/pub/tariharastirmalari/issue/47748/603121
Asurluların kullandığı silahlar
Hafif silahlar: Ok, yay, balta, bıçak, mızrak, kılıç, sapan vb.
● Yay çok eskiden beri kullanılan bir silahtı Mezopotamya'da. Uzak mesafeler için işlevliydi. Görselini; silindir mühür, rölyef ve kudurrularda çok görürüz.
● Balta; temel bir silahtı ve dini ritüellerde de kullanılıyordu. Ormanlık bölgelerde, engebeli arazilerde askerlerin işini oldukça kolaylaştırıyordu.
● Sapan; Mezopotamya'da sapan kullanımı geç bir döneme tekabül etmiştir. Kısa mesafeler için işlevliydi.
● Kılıç; yakın dövüşler için olmazsa olmazdı. Ve Mezopotamya'da çok eski dönemlerden beri kullanılmıştır.

Ağır Silahlar: Tuzaklar, kuşatma silahları, tank, merdivenler vb.


● Tuzaklar; kale ve şehirlere yaklaşırken kurulurdu. Kale kenarlarına, geçit ve köprülere kurulurdu. Düşmanı zayıflatmak için faydalıydı.
● Kuşatma silahları; üçgen kuleli, fonksiyonu düşmana taş atmak olan ve içinde askerlerin saklanabileceği makineler yaptılar. Makineler ahşap veya
metalden yapılıyordu. Kutu gibi kapalıydı. Tekerlekler üzerinde giderdi. Kule duvarlarını yıkmak için kullanıldı. Birkaç çıkışı bulunuyordu ve bu
boşluklardan askerler ok atabiliyordu.
● Asurluların Girgisu dediği şimdi koçbaşı olarak isimlendirdiğimiz makinaları da vardı. Hayvan başına benzer bir başı vardı. 4 sıra asker alabiliyordu. Her
sırada 3 nişancı oluyordu. Bu makina tarih sahnesine çok hızlı girdi ve çok hızlı bir şekilde kayboldu. Sebebi ise büyük olduğu için bir yerden bir yere
gitmesi zor oluyordu.
● Tank; duvarları yıkmak için oldukça faydalıdır. Hızlı ve ani operasyonlar gerçekleştirmek için bu araçta büyük iyileştirmeler yapıldı. Metal bir çubuğu
oluyordu. Asurluların si-un-Asubi dedikleri tank; tahtadan yapılmıştı. Kapağı! bazen metal, bazen deriden olurdu. İki metal çubuğu bulunurdu ve dört
tekerlek üzerinde giderdi. Üzerinde bir gözcü kulesi bulunuyordu ve beş kişilikti.
● Merdivenler; Asurluların yüksek yerlere çıkabilmesi için elzemdi.
● Sistematik hareket eden ve kuvvetli silahları olan bu ordu; tarihe gücüyle imza atmıştır.
Kaynakça: https://www.facebook.com/arkeolojiitarihi/posts/2292136730887698/
Asurluların savaş taktikleri
Asur stratejileri, kuşatılan şehirlerin çok çabuk indirilmesini gerektirmekteydi. Eğer sefer döneminin büyük bir kısmı
boyun eğmek istemeyen ilk birkaç şehrin kuşatmasıyla geçerse, o zaman seferlere çok sınırlı hedefler koyulur ve
böylece onların hazırlıkları için çok gayret ve para harcamak zorunda kalınırdı. Bu yüzden maharetli kuşatma araçları
ve etkili kuşatma teknikleri Asur ordu organizasyonunun asıl bölümünü oluşturmaktaydı. Aynı sebeplerden ötürü, bu
kuşatma araçları, büyük kalkanlarla ve kapalı mahmuzlarla, birlikleri korumaktaydı. Ayrıca gereksiz zayiatları azaltmak
da onların göreviydi. Asur ordusunun meydan savaşlarında çok iyi olması, olgun Asur ordusu için alışılmadık bir
deneyim olarak görülmektedir. Çünkü çoğu düşmanları onlarla meydan savaşı yapmaktan kaçınırlardı. Bu sebepten
savaşların çoğu kuşatma yoluyla kazanılmaktaydı. Asur ordusunun en çok korkulan unsuru, Asur sanatında da teknik
ve kendine has özellikleriyle belirgin bir biçimde gösterilen kuşatma tekniğiydi. Asurluların yenilmezlik ünü sadece
ordularının her yere gidebilmesinden değil, aynı zamanda her tür savunmanın alt edilebilmesinden ileri gelmekteydi.
Kuşatma becerisindeki esas yenilik, ilk olarak IX. yy. da ortaya çıkmış olan, şahmerdanlardır. Bu yenilik, modası
geçmiş eski ve çok zaman alan şehir duvarının tepesine topraktan bir rampa inşa etme taktiğinin yerini almış ve
şehirlerin saldırıyla alınmasını oldukça hızlandırmıştır. Asurlular bir şehre saldırdıklarında genellikle üç yöntemi bir
arada kullanmaktaydılar. Bunlar; Şahmerdanlar, sura merdiven dayama ve kazmacılardır. Tüm bunlar, kuşatma
arabalarından surlara aynı yükseklikte ateş eden okçu ve sapancıların korunmasında taşınmaktaydı.
Kaynakça: https://www.kenandabirkuyu.com/asurlularda-askerlik-ve-savas-taktikleri/
Mısırlılar
Mısırlıların askeri yapıları
Yirmi altıncı sülale zamanında Mısır ilk kez bir deniz filosu kurdu (büyük olasılıkla Filistin’deki
çıkarlarını korumaya yardımcı olması için; bu donanma günümüz bilimine göre tarihte kaydedilen ilk
savaş filosudur ve bu donanma Akdeniz ve Karadeniz’in diğer tüccar halklarıyla eşit koşullarda
rekabet edebilecek yeterlilikteydi. Dünyaları Nil vadisinin düzenli çevresine öylesine bağımlıydı ki,
dışarıda yaşamaya uyum sağlamakta çok zorlandılar. Mısır orduları Fırat’a vardığında nehir onları
büsbütün sersemletti, daha önce sulan güneye akan bir nehirle karşılaşmamışlardı. Per Ramessu’da
yapılan kazılarda, kentin su yollarıyla çok iyi korunduğu ve burada, en azından üç askeri kışlanın
bulunduğu anlaşılmıştır. Mısır tarihinde ilk kez On Dokuzuncu Sülale zamanında, Libyalıların batıdan
gelen saldırılarından bahsedilir. İÖ 1200 civarında sözde Deniz Kavimlerinin Deltaya saldırısına yol
açan büyük ayaklanma ile Akdeniz başlı başına bir sorun haline gelmiştir. Bu sebepten donanma
önemini giderek arttırdı. Gemiler Suriye ve Filistin limanlarına asker naklinde ve deniz halklarına
karşı koymada önemli görevler üstlendiler. Dört bir yandan gelip orduya katılanların sayısı arttı.
Kaynakça: https://xn--mustafaeker-xgc.com.tr/antik-misirda-ordu-yapisi.html
Mısırlıların kullandığı silahlar
Mısırlılar bronz silahlar için bakır ve kalay, ince metal işçiliği için altın ve gümüş, Kuzey Avrupa’dan
amber, doğudan lapis lazuli ve boyalar gibi metallerin ve lüks eşyaların peşindeydiler. Bunların tümü,
savaşçı seçkinlerin taleplerini karşılayabilmek için gereken donanımı sağlayacak mallardı. Sütunlu
mezarlardan, aralarında savaşta kullanıldıklarını gösteren işaretler taşıyan, yakın dövüşe uygun kısa
kılıçların da bulunduğu silahlar çıkarılmıştır. 1. Ahmes döneminde bronz silahlar, maden başlıklı oklar, atlı
harp arabalarıyla ordu donatılmıştır. At kullanımını ve at arabalarıyla birlikte bronz ve demirden yapılma
silahlar ise Hiksoslar döneminde Mısır ordusuna katılmıştır.
Kaynakça:https://xn--mustafaeker-xgc.com.tr/antik-misirda-
ordu-yapisi.html
Mısırlıların savaş taktikleri
Geçerli taktikler bazı kriterlere bağlı olarak değişiyordu:

● Generalin emri altındaki kuvvetin büyüklüğü,


● Karşı kuvvetin büyüklüğü,
● Arazi koşulları,
● Hava durumu.

Eğer general büyük bir güç avantajı olduğunu biliyorsa, sıklıkla piyadeleri ile düşmanın cephesine saldırır ve süvarisini kanatlarda tutardı. Bu
manevra piyadenin gerisinde güven altında tutulan okçular ve kuşatma araçları tarafından düşman üstüne birkaç vole atıştan sonra yapılırdı.
Bu atışlar düşmanı yumuşattıktan sonra piyade ilerler ve düşman hattına hücum ederdi. Piyade yakın dövüşe girip düşmanın dikkatini üzerine
topladıktan sonra sağ-sol kanatlardan saldıran süvari düşmanı kuşatma altına alır ve geri çekilmek için bile olanak vermeden kırıp geçerdi.

Eğer generalin avantajı çok değilse düşmanı bozguna uğratmayı seçebilirdi. Bozguna uğrayan birlikler daha az örgütlü olduğundan
öldürülmeleri daha kolay oluyordu. Bunu sağlamak için düşmanın zayıf birliklerine güçlü piyade birlikleri ile saldırılıyor, içlerinden çoğu
katlediliyor ve bozguna uğraması sağlanıyordu. Bir birliğin bozguna uğradığını gören diğer birlikler paniğe kapılıp kaçmaya daha meyilli
oluyordu. Daha büyük bir başarı ise düşman generalinin iradesini kırmak ve hatta onu öldürmekti. İradesi kırılan düşman generali ve fedaisi
kaçmaya başlıyor, geride kalan birliklerine de onu izlemekten başka seçenek kalmıyordu. Bu taktik, domino etkisi başlatarak karşı kuvvetin
tamamının savaş alanından kaçmasıyla sonuçlanıyordu. Düşman kuvvetinin tamamı bozguna uğratıldıktan sonra süvari kullanılarak kaçan
kuvvetlerin çoğu yok ediliyor ve düşman daha da zayıflatılıyordu.
Kaynakça: https://tr.wikipedia.org/wiki/Antik_%C3%87a%C4%9F%27da_sava%C5%9F#Taktik
Hititler
Hititlerin askeri yapıları
Hitit ordusunun temel gücü yaya askerlerden oluşmaktaydı. Bunların büyük çoğunluğu ülke
halkından sağlanıyor, bir bölümü de vasat krallıklardan yardım olarak gelmekteydi. Yaya
askerlerin yanında, hızlı hareket edebilen ve vurucu güç bakımından daha etkili olan
birlikler ise, arabalı savaşçılardan oluşmaktaydı. Bu iki sınıfın sayısal büyüklüklerinin,
devletin gelişmesi ve topraklarını genişlemesi ile orantılı olduğu yazılı belgelerden
anlaşılmaktadır. Arabalarını hızla ve bir anda hareketlerini sağlamak, atların manevra
yeteneklerini yükseltmek, uzun mesafeleri yorulmadan alabilmelerini ve gece yürüyüşlerine
dayanıklılıklarını arttırmak, doğal olarak proğramlı ve sürekli bir eğitimi gerektirmektedir.
Bunu yapabilmek üzere at yetiştirme yönetmelikleri vardı. Kikkirli adlı ve Hurri kökenli biri
tarafından yazılmış, bir sıra böyle yönetmelik bulunmaktadır. Bu metinlerin içinde geçen
teknik terimlerin ise, indo-ari (=kabaca:Hint) kökenine bağlanması ayrıca ilgi çeken bir
konudur.
Kaynakça: https://www.turkcebilgi.com/hititler_-__askerlik
Hititlerin kullandığı silahlar

Hitit ordularının donanımını incelemek için, savaş sanatını hareket yeteneği, saldırı gücü
ve savunma gücü olmak üzere her üç alanda da düşmana üstünlük sağlama çabası
olarak niteleyen yakın tarihli bir tanımdan yola çıkabiliriz. Hitit tarihine baktığımızda,
Hititlerin gücünün temeli, güçlü krallar tarafından önemli savaş teçhizatları ile (savaş
arabaları, güçlü silahlar) kazanılan zaferler, çok iyi organize edilen askeri güçler ve
casusların yardımıyla izlenen zekice stratejilerle birleştirilen savaş zaferlerine
dayanmaktadır. Hititlerdeki bazı silah ve savaş teçhizatları: Savaş Arabaları, Yay ve Ok,
Okluk/Sadak, Mızraklar, Kalkanlar, Zırhlar, Miğferler, Kılıçlar, Baltalar.
Kaynakça: http://sobild.ankara.edu.tr/index.php/sobild/article/view/824#:~:text=Hititler'deki%20baz%C4%B1%20silah%20ve,%2C%20Mi%C4%9Fferler%2C%20K%C4%B1l%C4%B1%C3%A7lar%2C%20Baltalar.
Hititlerin savaş taktikleri
Hitit ordusu her ne kadar sağlam bir eğitimden geçse ve iyi bir askeri teçhizata sahip olsa da savaş meydanında
iyi bir strateji uygulanmadığı takdirde elindeki silahların ve asker sayısının hiçbir fonksiyonu yoktur. Çivi yazılı
metinler aracılığıyla Hitit ordusunun kullandığı bazı savaş stratejileri öğrenilir. Örneğin, Kral II. Muršili döneminde
yapılan batı seferi sırasında, Puranda kentine kaçan düşman önce kuşatılır, ardından bu dağlık bölgeyi besleyen
su kaynakları kesilerek zafer kazanılmaya çalışılır. Ayrıca Hititli komutanların uyguladığı taktikler arasında gece
baskınları, gizlice yapılan gece yürüyüşlerine, sahte geri çekilmelere (sahte ricat) ve düşman hareketlerinin
izlendiğine dair bilgiler de yer alır. Hitit çivi yazılı belgelerin verdiği bilgilere göre, ele geçirilen şehirlerin, krallarının
ya da yöneticilerinin de kağnıya koşularak cezalandırıldığına ve küçük düşürüldüğüne dair bilgiler de mevcuttur.
Ben, Yüce Kral, Haššuwa’yı ve Hahha’yı yıktım, ateşle yaktım, çıkan dumanı gökyüzünün Fırtına Tanrısı’na
armağan ettim. Haššuwa ve Hahha krallarına kağnıları çektirdim. Bu bilgilerin yanı sıra zorla ele geçirilen
kentlerin sıkça yakıldığı, teslim olan kentlerin ise bağışlandığı öğrenilir. Çivi yazılı belgelerden Hitit ordusunda
görevli komutanlara ait bazı rütbelerin adları da öğrenilmekteydi. Bunların arasında “muhafızların başı”, “onbaşı”,
“atların beyi”, “arabalı savaşçıların başı” gibi unvanlar yer almaktaydı. Tüm bu verilerden anlaşıldığı kadarıyla
Hititlerin oldukça düzenli, hiyerarşik, iyi organize olmuş ve büyük bir orduya sahip olduğu söylenebilir.
Kaynakça: https://aktuelarkeoloji.com.tr/kategori/bir-uygarlik/hititlerde-dis-politika-ve-savas-diplomasi
Persler
Perslerin askeri yapıları
Kyros döneminde askeri birlikler her askerin kendi donanımını sağladığı belli bir serveti önkoşan bir ordu olarak düşünülmelidir.
Bu birlik için Persçe “kara” kelimesi kullanılmaktaydı. Egemenlik alanının genişlemesinden sonra Persli kara, büyük kralın
ordusunun temelini oluşturdu ancak içinde özellikle Medlerin ve Doğu İran kavimlerinin temsilcilerinin bulunduğu sürekli bir
orduya (hareket ordusu) dönüştürüldü. Koşullar gerektirdiğinde diğer uyruktan halklar bu çekirdek birliği tamamlıyordu. Sürekli
Orduya Medce “spada” adı verildi ve bu ordu savaşa arabaları savaşçılarının yanı sıra at üzerinde ve deve üzerinde
süvarilerden, mızrak taşıyıcılardan ve ok atıcılardan oluşmaktaydı. Bunlar özel durumlarda özel düşmanlara karşı kullanılırlardı.
Ksenophon’a göre Persler M.Ö. 401’de her askerin 1 altın darikos aylık ücret aldığı Yunanlı paralı asker birliklerini de hizmete
almıştır. İskender Dönemi’nde bu birlikler tümüyle kralın ordusu ile kaynaştırıldı ve onların Yunanlı komutanları imparatorluğun
üst tabakalarına yükseldiler. Pers ordusu onluk sisteme göre, yani subaylarıyla onlu, yüzlü ve binli birliklere göre ayrılmıştı. 1000
adamdan oluşan birlik bir binbaşı (hazarapatiş) önderliği altında bulunuyordu. Daha yüksek rütbeli subaylar ve başkomutanlar
Pers ve Med yüksek soylularından alınıyordu hatta kısmen büyük kralın ailesinin üyeleriydi. Kralın ordusu içinde en ünlüsü
ölümsüz onbinler ordusu idi. İçlerinden biri öldüğünde yerine hemen yeni biri takviye edilir böylece asker sayısında azalma
olmazdı. Araştırmacıların çoğunluğu onbinler ordusunun adlarının Yunanlıların bir yanlış anlaması sonucu oluştuğunu ileri
sürmektedir. Buna göre Yunanlılar onların asıl isimleri olan eski Persçe “anuşiya” (maiyetteki kişiler) kelimesini yine eski Persçe
bir kelime olan “anauşa” (ölümsüzler: Yunanca “athanatoi”) sözcüğü ile karıştırmışlardır. Ancak bu görüş rağbet görmemektedir.
Susa ve Apadana’daki kabartmalar üzerinde betimlenenler seçme birliklerin mensuplarıdır.
Kaynakça: https://www.arkeo-tr.com/pers-askeri-yapilanmasi.html
Perslerin kullandığı silahlar
Antik çağda savaşların galibiyet ya da mağlubiyetini belirleyen en önemli unsurlardan biri şüphesiz ki orduların etkin
saldırı ve savunma silahlarına sahip olmalarıdır. Savaşlardaki galibiyet yalnızca sayıca üstünlüğün sonucu değildir.
Galibiyete aynı zamanda taktiksel anlamda kıvrak bir zeka ve günün şartlarına uygun kuşatma, saldırı ve savunma
silahlarının profesyonellikle kullanılması ile ulaşabilmiştir. Bu çalışmada gerek antik Hellen ve Roma kaynakları
gerekse arkeolojik verilerden edinilen bilgiler aracılığıyla Pers ordusunda kullanılan silahlar belirlenerek incelenmeye
çalışılmıştır. Pers toplumunda, askerlik, soylu sınıfından köle sınıfına kadar zorunlu bir görev olarak benimsenmiştir.
Başta antik Hellen yazarı Herodotos olmak üzere Strabon ve Ksenophon gibi yazarlar Pers çocuklarının küçük
yaşlardan itibaren uzun ve zorlu eğitimlerden geçerek eğitildiğini bildirmektedir. Bu eğitimlerde özellikle ata binmek, ok
atmak ve mızrak kullanmak gibi kişinin fiziksel açıdan kendini güçlendirdiği antrenmanlar öne çıkmaktadır. Zorlu
süreçlerden sonra ordu içinde aktif görev alan Pers askerleri temelde ok, yay, kısa kılıç ve mızrak gibi hafif ancak
hareket kabiliyetini kısıtlamayan silah ve teçhizatlarla donatılmışlardır. Egemenlik alanı geliştikçe gerek savaşla
gerekse olağan süreç içerisinde karşılaştığı toplumlarla ilişkiler kuran Persler, bu toplumlara ait silah ve ekipmanlardan
esinlenmiş ve bunları kendilerine uyarlayarak yeni formlar ortaya koymuşlardır. Akinakes, sagaris ve kopis gibi
örneklendirebileceğimiz bu silahlar, Pers ordusundaki askeri birlikler tarafından uzun süreçler boyunca kullanılmıştır.
Kaynakça: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1703632#:~:text=Pers%20askerleri%20m%C4%B1zrak%2C%20balta%20ve,hafif%20m%C4%B1zrak%20gibi%20silahlarla%20donat%C4%B1lm
%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.
Perslerin savaş taktikleri
Birlikler çoğunlukla yay-ok, kısa mızrak, kılıç ya da balta ile silahlanmış olup hasır bir kalkan taşıyorlardı. Askerler deri bir
göğüs zırhı kullanmışlardır. Fakat yüksek sınıftan kişiler daha iyi korumalı olarak metal göğüs zırhı kullanmaktadırlar. Pers
ordusu başta kitlesel ok atışıyla düşmanlarını yıpratmak, ardından sonuç alıcı darbeyi indirmek için mızrak ve kılıçlarla
göğüs göğüse çatışmaya girmek şeklinde bir savaş tarzı izliyorlardı. Pers piyade oluşumlarının sparabara olarak
adlandırılan ilk hattı ok ve yay taşımaz, daha büyük hasır kalkan ve daha uzun (2 metreye yakın) bir mızrak taşırlardı. Pers
ordusunun bel kemiğini oluşturan bu oluşum ön hatta bir "kalkan duvarı" oluşturarak diğer birlikleri karşı tarafın ok
atışlarından korumaktaydı. Fakat asıl işlevleri, "düşman"la ilk göğüs göğüse çatışmaya girecek olan birlikler olmalarıdır.
Pers süvarisi ise çoğunlukla okçu süvariden oluşan hafif süvariydi.
Kaynakça: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pers-Yunan_sava%C5%9Flar%C4%B1
Romalılar
Romalıların askeri yapıları
Antikçağın en büyük bürokratik yapısı olan, Roma imparatorluk ordusunu Augustus kurmuştu. Augustus’un
ordusu, 150.000 lejyoner, eğitimli ağır piyade ve istihkamcı ile birlikte, lejyonerleri tamamlayıcı olarak görev
yapan ayrıca 150.000 yardımcı askerden oluşuyordu. Yardımcı askerlerin yarısı her türde süvariden oluşuyor.
Bu 300.000 askerin her biri, günde yarım litre şarap ve yılda yaklaşık 350 kilo mısır tüketirler. Silah
imalathaneleri, idari binaları ve eğitim tesisleriyle, imparatorluktaki en büyük üretici ve tüketici konumundalar.
Kişilerin, ancak Roma vatandaşı olduklarını belgeledikten sonra (iyi bir referans, tıbbi inceleme veyaş, zeka,
görme ve boy konusunda standartlara uygunluk) asker olmalarına izin veriliyordu. Tabii imparatorluğun umutsuz
son yıllarında bu standartlardan vazgeçilmişti. Roma’daki personel burosunda, her subay ve centurion’un kişisel
kayıtları saklanır, komutanlar ve bürokrasi tarafından düzenli olarak denetlenir. Generaller, seferler sırasında
askerlerin yüklerini kontrol eder, gereksiz eşyaları atardı; imparatorlar ise sınırlardaki birlik ve kaleleri teftiş
ederdi.Lejyonda her biri 30 askerlik iki yarım centuria dan oluşan genellikle 10 maniple hastati, 10 maniple
principes ve 10 maniple triarii bulunur, bunlara ilave olarak yaklaşık 1200 velites ve her biri 30 askere sahip 10
birlikten oluşan toplam 300 süvari görev yapardı.
Kaynakça: https://medium.com/@merentastan/roma-i%CC%87mparatorluk-ordusu-553c25d4a7c

Kaynakça: ttps://tr.wikipedia.org › wiki › Roma_lejyonu


Romalıların kullandığı silahlar
Bir Roma lejyonunun (Marius reformlarından sonra Roma ordusunda hizmet veren ücretli ağır
piyadeler) silah deposundaki belki de en dikkat çekici silah “gladius”tu (Latince “kılıç”). Bu
silah ayrıca “İspanyol Kılıcı” diye de biliniyordu, çünkü İber Yarımadası’nda yaşayan kabile
savaşçılarının kılıçlarından ilham almıştı. Kartaca’ya karşı yapılan İkinci Pön Savaşı sırasında
Romalı General Afrikalı Scipio, silahı görüp ilgilenmiş ve askerlerini onunla donatmaya
başlamıştı. Arkeolojik bulgularda çeşitli gladius türleri ortaya çıkarılmıştır, bu da silahın zamanla
gelişip değiştiğine işaret eder. En iyi bilinen çeşidi, -örnekleri orada bulunduğu için- “Pompeii
gladiusu” olarak adlandırılır. Bu gladiusun namlusu bir kılıç için oldukça kısa, yaklaşık 50 cm
(20 inç) uzunluğundadır. İki tarafı keskin olduğu için etkili bir kesici silahtır. Başlangıçta
bıçaklama için kullanılmıştır ve üçgen biçimindeki ucu bu işi tam anlamıyla yapmıştır. Hareket
edecek alan olmadığı için, daha uzun kılıç ya da mızrakların işe yaramadığı göğüs göğüse
mücadelede kullanılacak en iyi silah gladiustu.
Kaynakça:https://nereye.com.tr/roma-silahlari-antik-dunyayi-fetheden-keskin-kiliclar/
Romalıların savaş taktikleri
Orjinal Roma ordusu, ana stratejisi bir falanks oluşturmak olan hoplitlerden oluşuyordu . Erken üçüncü asırdan olarak, Roma ordusu geçmek istiyorsunuz
maniple üç ünite, içine Roma ordusunu bölmek istiyorsunuz sistemde, Hastati , Principes ve Triarii . Daha sonra Marius , popüler hayal gücünün Roma
lejyonunu yaratarak Marian reformlarını başlatacaktı . Sonunda, Roma imparatoru Diocletian , imparatorluğu daha iyi savunmak için Comitatenses ve
Limitanei birimlerini yaratacaktı . Roma lejyonerlerinin zırhları , gladiusları , kalkanları , iki pilaları ve yiyecek tayınları vardı . Dolabra , tahta bir çıta , sığ bir
hasır ve bir sepet gibi aletlerin yanında taşıdılar . Bu araçlar, kastrum inşa etmek için kullanılacaktı . Bazen Romalı askerlerin teçhizat taşıyan katırları olurdu
. Lejyonlar onager , balista ve akrep taşıdı . Romalı askerler dört ay boyunca eğitim yapacaktı. Önce yürüyüş becerilerini öğrendiler, ardından silahlarını
nasıl kullanacaklarını öğrendiler. Sonra diğer askerlerle dövüşmeye başladılar. Eğitim tatbikatı sırasında Roma lejyonerlerine komutanlarına ve Cumhuriyete
ya da İmparatora itaat etmeleri de öğretilecekti . Roma Lejyonları , Kohort adı verilen birimlere bölündü . Her Kohort üç manipüle bölünmüştür. Her tür
yüzyıllara bölünmüştür . Birkaç lejyon saha ordularını oluşturdu . Cumhuriyet döneminde konsoloslar , prokonsüller , praetors , proprietors ve diktatörler bir
orduya komuta edebilecek tek memurlardı. Bir lejyon, lejyona komuta etmede yargıçlara yardım etti. Tribünler ordunun lojistiğini denetliyordu . Centurions
yüzyıllar (yaklaşık 100 asker grupları) buyurdu. Roma ordusu, erzak satın alacak ajanlar satın alarak sağlanacaktı. Yerel köylüler ve çiftçiler, Roma
lejyonunu beslemek için erzaklarını onlardan alabilirdi. Romalı askerler yürüyüşteyken yollar gibi altyapılar inşa edecek veya önbellek tedarik edeceklerdi.
Bazı ekipmanlar, yük hayvanları ve arabalarla taşındı. Tüccarlar, haydutlar, fahişeler ve diğer çeşitli hizmet sağlayıcılar da yürüyen lejyonu takip
edeceklerdi.Lejyon yürürken, önlerinde bir öncü olan birkaç sütun halinde konuşlanacaktı . Bu oluşum kanatlarda askerlerle çevrelenecekti . Daha sonra
askerler müstahkem bir kamp inşa edeceklerdi. Bir süre kampta kaldıktan sonra ordu, düşman tarafından kullanılmasını engellemek için kampı yok edecek
ve ardından hareket etmeye devam edecektir. Roma ordusunun komutanları düşman hakkında istihbarat toplamaya çalışabilir . Komutan , yürüyüş
sırasında askerlerinin moralini yükseltmeye çalışacaktı. Bir savaştan önce komutan ordusunu kendisine avantaj sağlayacak şekilde manevra yapmaya
çalışırdı. Maniple sistemi uygulandığında savaş yapılsaydı, ordunun önünde hastati, ortada Principes ve arkada Triarii olurdu. Düşmana cirit atmak için
ordunun önüne Velites adı verilen avcılar yerleştirilirdi. Marian reformları yürürlüğe girdikten sonra, aynı oluşum ve stratejiler kullanılmaya devam etti. Ancak
Hastati, Principes ve Triarii yerine Cohorts kullandılar.
Kaynakça: https://stringfixer.com/tr/Tactics_of_the_Roman_century_in_combat
Okuduğunuz için
teşekkür ederim
😀

You might also like