korkmam. Eğer yanmaksa muradımdaki, bil ki yâr ben yanmaya geldim. Eğer deseler ki bana: bir gün her şey bitecek! Derim elbet her şey bitecek. Yâr! Ey yâr! Gönlüm her gün haykırırken ismini göklere, Melekler durmuş seyreder beni gözyaşları ile. Rabbim görüyor ya halimi, Duyuyor sesimi. Ben nasıl yandım Allah’ım? Şükür ki yandım, beni her daim bu ateşte bırak Allah’ım! Ateş dediğin nedir ki? Bir sevdalı deli yürek. İçerisinde aşk denen o müthiş şarap dolaşır, Damarlarıma ve vücudumun her noktasına, Ulaşıncaya kadar durmaz akar. Sarhoş et beni, Ben sarhoş olmaya geldim ey meyhaneci! Gözlerimden süzülen bu yaşlar, Akıt onu kadehine, Akıt ve iç onu yâr! O sana bir şifadır, dermandır, O ki gönlüne ilaçtır. Mavi derya gözlerine daldığım gün, O deryada kayboldum ben, Yandım, ateşler içinde yandım Ve… Söndürdüm ateşimi mavi deryalarında. Yeniden yandım, Yanmak ne güzel şey sevgili, Uğruna yanmak ne güzel, Yoluna kurban ederim kendimi, Uğruna yanmak ne güzel. Yüreğim böyle kıvranırken ayrılığın pençesinde, Var mı ki vaz geçmek sevdadan? Ateşler içinde yak beni Allah’ım! Onun ateşinde yak beni, Onun sevdası ile kavur bedenimi, Öyle susamış olayım ki aşkının şarabına, Bir yudum için kahret bedenimi. İbrahim ateşleri demiştim, Gülistan oldu ona, İbrahim ateşleri, gülistan… Elalem anlamaz ama İbrahim’e gülistan oldu o ateşler. Sen benim ateşimsin yâr! Kavur beni, hasretinden prangalar tak Elime, ayağıma, boynuma… Hasretinden öldür beni, Sonra hayâlinle dirilt bedenimi, Sal beni ateşler içerisine, Zira yanmaya geldim ben. Yak beni İbrahim ateşlerinde. Bir kara gün ki geldi, Bir kara vakit ki; Her yer kapkaranlık, Issız, soğuk, karanlık… Dokunamıyorum, ellerim yetmiyor, Kırılasıca ellerim yetmiyor sana dokunmaya. Kör olsun gözlerim, görmüyor seni. Karanlık, soğuk, ıssız ve biçare, Bu bir kıyamet? Yoksa bir ölüm? Hiçbiri değil, bu ayrılık. Her akşam vakti çöken bu hüzün niye? Yüreğime oturan bu sancı niye? Gözlerim hâlâ neden ağlıyor? Rüyâlarımda neden hâlâ varsın ey yâr? Kırılasıca ellerim yetmiyor dokunmaya. İçime dolan bu hüzün, Ama hüzün değil, bu ancak sevdadır, Sevda ki; nicelerini yaktı, öldürdü, bitirdi. Sevda ki; bizi yakar, yakar ve yine yakar, Sevda ki; bizi kavurur İbrahim ateşlerinde, Sevda ki; hâlâ yüreğimizde. ‘Bir yudum aşk’ diye inletir bizi, Uzat ellerini, uzat bana ellerini ey yâr! Sahi bu vakit ayrılık vakti mi? Değil güzel yâr, Bu vakit sevda vaktidir, Bu vakit sevgi vaktidir, Bu vakit hasret vaktidir. Vuslat uzasa da kıyamete kadar, Vuslat uzasa da ölene kadar, Sevda yüreğimde, hasretin yüreğimde, Hayâlin gözlerimde. Bak masmavi gökyüzüne, Bak nasıl da aydınlanıyor, Dün nasıl da karanlıktı, Zifiri, soğuk, kapkara, ıssız… Gözler kararmıştı, gönüller ıssız. Bak şimdi gökyüzüne, Nasıl da mavi, Tıpkı gözlerin gibi, Tıpkı sen, Tıpkı sevdan, Tıpkı öpüşlerin, Tıpkı sen. Yanmak bize kalmış, Kavrulmak bize kalmış, Hasret bize kalmış, Ayrılık, çile, dert bize kalmış. Ey yâr! Allah’ın adı ile: Koy çilen bana gelsin, Derdin bana gelsin, Gadaların bana gelsin, Sana huzur, sana mutluluk, sana sevinç gelsin. Güller açar yürüdüğün yollarda, Toprak olayım ben, Yürüyen ayaklarına, Güller açar sen gülende. Deniz nasıl da utanıyor, Nasıl da mahcup, gözlerine karşı. Damarlarımda bu şarap aktığı müddetçe, Ruhum var olduğu müddetçe, Allah beni var kıldığı müddetçe, Dilerim terk etmesin sevdan beni, Dilerim Mecnun’a yoldaş, Ferhat’a talebe, Leyla’ya sırdaş, Kerem’e yoldaş olayım. Sevdan ile beraber, seninle beraber, Gözlerinle ki o gözler; Nasıl da gönlümü çeler, Nasıl da esir eder beni, İşte İbrahim ateşimdir o gözler. Sevgiliye naçizane bir şiir. Belki hiç okumayacaksın, belki de okuyacaksın ama ne olursa olsun; bunlar hissiyatım, hiç değişmedi.