ÖNSÖZ Zamanýmýzda yaþayan yazarlarýn en önemlilerinden biri olan Thomas Mann, 6 Haziran 1875'te Lübeck kentinde doðmuþtur. Sonralarý Münih'e yerleþmiþ olan yazar, Nazile ktidarý ele alýnca Almanya'dan ayrýlarak Ýsviçre'ye geçmiþ ve burada üç yýl kadar kaldýktan 'da Amerika'ya giderek orada yerleþmiþtir. Ýkinci Dünya Savaþý sona erince yeniden Almanya' a gelmiþ, ama hayli soðuk bir biçimde karþýlanmýþtýr. Thomas Mann, daha çok genç yaþta, henüz bir lise öðrencisiyken Aylýk sanat, edebiyat ve fel e dergisini yayýmlamýþtýr. 1918 yýlýnda yayýmladýðý Küçük Bay Friedemann adlý öykü kitabý e dikkatini onun üzerine çekmiþti. Bundan sonra, henüz Ýtalya'da bulunduðu sýralarda (1897) maya baþladýðý iki ciltlik Buddenbrooks Ailesi adlý romaný eleþtirmenleri daha fazla ilgile rdi. Yazar, bu kitabýnda, Lübeck soylularýndan tanýnmýþ bir ailenin yaþamýný ve çöküþünü be apýt, onu çaðdaþ Alman edebiyatýnýn en ön safýna geçirmiþtir. Thomas Mann kendine özgü ince eleþtiri ve çözümleme yeteneði ve üstatça deyiþiyle bize, varlýðýný hissedebildiðimiz her þ iyle en kesin biçimde anlatmasýný bilir. Onda Buddenbrooks'da kuþaklarýn deðiþmesini betiml en beliren bu ruhsal incelik ve çaðdaþ felsefenin temel sorunlarýndan birini oluþturan yaþa ve ruh arasýndaki karþýtlýk, onun daha sonra yazdýðý yapýtlardan Königliche Hoheit (1909), k'te Ölüm, 1913 ve iki ciltlik romaný Büyülü Dað, 1922 temel bir yer almýþ, gerek kiþisel g çözümlemelerinde önemli bir rol oynamýþ, hatta daha da kapsamlý bir durum alarak, bu kents u dünyasýnda bir sanatçý davasý, Avrupa ekini alanýnda bir Almanlýk ruhu sorununa dönüþmüþt Buddenbrook Ailesi'nden sonra kendisi üzerine edinmiþ olduðumuz kanýyý, 1903 yýlýnda yayýml an adlý uzun öyküsü daha da güçlendirmiþtir. 1911'de yazdýðý Tonio Krüger ayný biçemde yaz ubert'in "Impassibilit", duygusuzluk, erksizlik yüzünden acý çekme felsefesinin etkisi a ltýnda kalan Thomas Mann, betimlemelerini sarsýlmaz bir dinginlik ve yansýzlýkla ve heme n hemen bilim adamlarýna özgü bir durulukla yapar. Deyiþi bir müzik yapýtýnýn biçimine sahi ce içinde sözcüðün uyumuna çok önem verir. Ýletken örgeler ve nakaratý andýran yinelemeler biçimde düzenlenmiþtir. Daha sonra yazdýðý yapýtlardan Düzensizlik ve Erken Acý, 1926 ve Ma Sihirbaz, 1930 onun daha üstün bir geliþmeye ulaþtýðýný göstermektedir. Thomas Mann baþlangýçtan beri kendi sanat özelliklerini ve ekin sýnýrýný sanat görünüþünden ma, kendisini yazmaya yönlendiren sorularý açýklama gereksinimini duymuþtur. Benç ve Ben, 1 06, Soru ve Yanýt 1916 Politikacý Olmayan Bir Adamýn Gözlemleri, 1918, Çabalar, 1925 bu gereksinimden doðan yapýtlardýr. Aslýnda tutucu olan Mann, sonralarý cumhuriyetçi demokratl ra eðilim göstermiþtir. Alman Cumhuriyeti Üzerine,1945 yayýmladýðý Alman Dinleyiciler ise t cu hümanist ve demokratlarýn Hitler'le olan savaþýmlarýný anlatmaktadýr. Thomas Mann, 1929 yýlýnda Nobel Ödülü'nü kazanmýþtýr. Mann bir yandan Nietzsche, Schopenhau agner felsefelerinin etkisi altýnda kalmýþ, diðer yandan da Lotte Weimar'da adlý romaný, Do tor Faust ve Doktor Faust'un Doðuþu adlý yapýtlarýnda Goethe biçeminde bir insansal olgunlu düþüncesini hedef almýþtýr. 1933-1949 yýllarýnda yazdýðý üç ciltlik Yusuf ve Kardeþleri" adlý yapýtý mitolojik bir deko n ruhunun çaðdaþ psikolojisini ele almýþtýr. Üç ciltlik olan bu yapýtýn birinci bölümü Genç Yusuf Mýsýr'da, üçüncüsü de Velinimet Yusuf. 1944'te yazdýðý Yasa veya Musa Efsanesi adlý r içemde bir yapýttýr. 1930'da yazdýðý Deðiþen Kafalar ise bir Hint efsanesidir. Mann, yine b ane havasý içinde insan ruhunu, eksiklik ve artamlarýný ele almakta ve bunlarý kendisine öz yansýz ve kesin görüþü, amansýz çözümleme yeteneði ve alaycý edasýyla biçimlendirmektedir. larýndan Þridaman, ruhça incelmiþ, vücutça da hantallaþmýþ Brahmanlar sýnýfýndandýr. Nanda an, kültürce daha zayýf, ama vücutça çok çevik ve güçlü bir gençtir. Her ikisi de kendileri lan huylarý diðerinde bulduðu için, aralarýnda biraz gýpta, biraz alay ve biraz da hayranlý n doðma güçlü bir dostluk vardýr. Bir gün aralarýna bir de kadýn karýþýr: Sita. Sita, Þrida Zeki ve bilgili kocasýna saygý göstermekle birlikte bir türlü onun zayýf ve yaðlý vücudunu z. Düþlerine ve hayallerine egemen olan, Nanda'nýn esmer renkli çevik vücududur. Nanda da Sita'ya karþý büyük bir tutku beslediði için, çok geçmeden her üçü için de dayanýlmasý zor birlikte yaptýklarý bir yolculuk sýrasýnda, ýssýz bir dað tapýnaðýna yakarý etmek için gir nrýçanýn yontusu karþýsýnda kendini kurban ederek bu acý yaþama bir son vermek ister. Ama N da arkadaþýnýn ardýndan ayný þeyi yapmakta gecikmez. Tek baþýna kalan Sita'ya tanrýça acýr her ikisini de yeniden yaþama döndüreceðini ve Sita'nýn kopan kafalarý yordamý gereðince ya yurur. Sita bu buyruðu yerine getirir; ama telaþtan Nanda'nýn baþýný kocasýnýn vücuduna, ko Nanda'nýn vücuduna eklemiþtir. Þimdi gençlerin her ikisi de koca olduðunu ileri sürmektedi Bu güçlüðü akýllý bir fakir çözer ve Sita kocasýnýn kafasýna ve dostunun çevik vücuduna sah e döner. Nanda baþlý olan da ormanlara çekilir. Ýlk zamanlarda bir cennet yaþamýný andýran leri, sonralarý hiç beklemeyen bir sonuç verir. Þridaman yine bir Brahman gibi giyinmeyi ve yaþamayý sürdürdüðü için, kýsa bir süre sonra vücudu çevikliðini yitirir, zarif çizgil vücudun etkisiyle kabalaþmýþtýr. Bu deðiþikliði gören Sita, ormanlardaki Nanda'nýn özlemin r ve günün birinde küçük oðlunu da alarak Nanda'yý aramaya çýkar. Ýki genç kýsa bir mutlulu . Çünkü Þridaman karýsýný nerede bulacaðýný kestirmiþtir. Ýki eski dost birlikte ölmeye kar ta, ancak ikisiyle birlikte mutlu olabilir, bu da olanaksýz bir þeydir. Bu durumda i kisi de ölecek ve çocuðuna onurlu bir gelecek býrakmak isteyen Sita da onlarla birlikte diri diri yakýlmaya razý olacaktýr. Mann'ýn diðer yapýtlarýndan Friedrich der Grosse und die Koolisation (1918), Büyük Üstatlar leri, 1945, Ruhun Soyluluðu, 1945, Ölçü ve Deðer, 1934-1940, Yeni Þiirde Þairin Konumu, 192 mlidir. Bunlardan baþka Seçme Öyküler, Almanya ve Almanlar, Schopenhauer, Yeni Çalýþmalar, andýrýcý Felix'in Ýtiraflarý gibi bazý seçme yapýtlarý daha vardýr. DEÐÝÞEN KAFALAR Bir Hint Efsanesi I Savaþçý soyundan gelen sýðýr yetiþtiricisi Sumantra'nýn kýzý güzel kalçalý Sita ile (deyim kocasýnýn öyküsü, dinleyenden en üstün ruh gücü bekleyecek ve Maya'nýn (1) acýmasýz gözboy masýný gerektirecek kadar kanlý ve þaþýrtýcýdýr. Dinleyenlerin, öyküyü anlatanýn dayanýklýl larý dilenir; çünkü; böyle bir öyküyü anlatmak, dinlemekten çok daha fazla gözüpekliði gere sonuna kadar aþaðýdaki biçimde olagelmiþtir. Kurban kâselerinin, diplerinden yukarýya doðru yavaþ yavaþ sarhoþ edici bir içki ya da kanl oluþu gibi, insan ruhlarýndan da anýlarýn yükseldiði; en sofu Tanrý inancýnýn ezeli varlýk kucaðýný açtýðý, ana özleminin, eski simgeleri, taze ürperiþlerle sardýðý, ilkyazda hacý ka r gibi kabararak dünyayý doðuran Ana'nýn tapýnaklarýna koþtuklarý bir çaðda, yaþlarý ve kas ama yaradýlýþlarý birbirinden çok ayrý iki genç, candan dost olmuþtu. Bunlardan daha genç o anda, biraz büyükçe olanýnýn da Þridaman'dý. Biri on sekiz yaþýndaydý, öteki ise yirmi biri Her ikisi de gerekli zamanda kutsal kemeri kuþanmýþ ve iki kez doðanlar birliðine kabul ed ilmiþlerdi. Her ikisi de tanrýlarýn iþareti üzerine atalarýnýn nice zaman önce gelip yerleþ Kosala yöresindeki "Ýneklerin Mutluluðu" adlý, içinde tapýnaklar bulunan köyün yerlisiydil çevresi bir kaktüs çiti ve tahtadan bir surla çevrilmiþ, surun dört yöne açýlan kapýlarý d rilip içirilen, aðzýndan asla yanlýþ bir sözcük çýkmayan ve söz tanrýçasýndan esin alan gez fýndan direkleri ve desteklerinden yað ve bal sýzmasý dileðiyle kutsanmýþtý. Ýki genç arasýndaki dostluk, her birinin ötekine göz koymasýna neden olan benlik ve mülkiye uygularýnýn farkýna dayanýyordu. Çünkü ruhun vücuda girmesi tekleþmeyi, tekleþme farklýlaþm amayý, kýyaslama tedirginliði, tedirginlik þaþkýnlýðý, þaþkýnlýk hayranlýðý doðurur; hayran eþme isteðini yaratýr. Ýþte "Etat vai tat" dedikleri budur. Bu kurallar, hayat çamurunun he yumuþak olduðu, benlik ve mülkiyet duygularýnýn katýlaþmamýþ bulunduðu gençlik çaðý için ç Delikanlýlardan bir tecimenin oðlu olan Þridaman da tecimendi. Oysa Nanda hem demircil ik, hem de sýðýrtmaçlýk yapýyordu. Çünkü; Babasý Garga da çekiçle çalýþmakta ve ateþi alev nmakta olduðu kadar sýðýrlarý otlak ve aðýllarda beslemekte de ustaydý. Þridaman'ýn Bhavabh basýna gelince ata soyu tarafýndan Veda bilgini bir Brahman ailesindendi. Oysa Garga ile oðlu Nanda böyle bir þeyi ileri sürmekten çok uzaktýlar. Ama yine de Þudra sýnýfýndan z keçi burunlu olmalarýna karþýn pekâlâ insan topluluðundan sayýlýyorlardý. Hem, Þridaman i r, babasý Bhavabhuti için de Brahmanlýk bir anýdan baþka bir þey deðildi. Çünkü babasý çýra ra gelen aile babalýðý basamaðýnda kendi isteðiyle durmuþ ve bütün yaþamý boyunca çilecilið i. Ya Veda hakkýndaki bilgisinden ötürü kendisine verilen baðýþlarla yaþamayý küçük görmüþ doymadýðý için müslin, kafiru, sandal aðacý, ipek, dokuma ticareti yapmak gibi onurlu bir i rmiþti. Böylece Tanrý hizmetine adadýðý oðlu da "Ýneklerin Mutluluðu"nda bir Vanidja, yani olmuþ ve onun oðlu olan Þridaman da çocukluk yýllarýndan birkaçýný üstat bir din adamý, bi (2) gözetimi altýnda dilbilgisi, gökbilim ve varlýk bilgisinin temel öðelerini öðrenmeye ay sonra ayný yolu izlemiþti. Garga'nýn oðlu Nanda bunlarý yapmamýþtý. Onun karmasý (3) baþka türlüydü. O, hiçbir zaman k a kalýtým yoluyla din adamlarýna yaklaþmamýþtý, olduðu gibi, þen, safdil bir halk çocuðu, t tipi olarak kalmýþtý. O esmerdi. Demirci olduðu için kollarý güçlüydü, çoban olduðu için d ardal yaðýndan yapýlmýþ merhem sürdüðü vücudu biçimliydi, takmayý çok sevdiði kýr çiçekleri süs eþyasý temiz ve sakalsýz yüzüne çok yakýþýyordu. Ama yukarýda söylediðimiz gibi biraz k udaklarý da biraz kalýndý. Ama ikisi de hoþtu. Kara gözleri hep gülümserdi. Teni Nanda'nýnk çok daha açýk, vücudunun ve yüzünün biçimi onunkinden hayli baþka olan Þridaman, bütün bun kýyaslayarak hoþlanýyordu. Kendi burnunun üstü bir býçak sýrtý kadar keskindi. Göz bebekle apaklarý yumuþaktý. Yanaklarýnýn üzerinde yelpaze gibi yumuþak bir sakal vardý. Ne demircil e de çobanlýðýn izi görülen vücudu daha çok Brahmanlýðýn ve tecimenliðin etkisinden olacak, iraz süngerimsi, göbeði de yaðlýcaydý, öte yanlarý doðrusu eksiksizdi. Hele ayaklarý ve diz zarifti. Bu, tam anlamýyla soylu ve bilgin bir baþýn ana öðe, geri kalan yanlarýn da ayrýnt ibaret olduðu bir vücuttu, buna karþýlýk Nanda'da vücut ana öðe, kafaysa sevimli bir ayrýnt etti. Özetle ikisi, çifte kiþiliðe girerek, kâh sakallý çilekeþ kýlýðýnda tanrýçanýn ayakla ze bir delikanlý kýlýðýnda önünde dimdik duran Þiva'ya benziyorlardý. Ama bunlar, ana karný ve öbürdünya, yaþam ve ölüm demek olan Þiva gibi bir tek varlýk olmayýp yeryüzünde iki ayr inin de kiþilik ve varlýk duygularý yetersizdi, birinin ötekine gereksinimi vardý, yaratýlý aki bu eksiklikleri birbirleri tamamlýyordu. Sakalý nazlý bir aðzý çevreleyen Þridaman kalý aklý Nanda'nýn iri yarý Kriþna yaratýlýþýndan hoþlanýyor; öteki de kýsmen bundan hoþnut kal Þridaman'ýn açýk rengi, soylu baþý, daha baþlangýçtan itibaren bilgi ve felsefeyle el ele iði ve onunla kaynaþtýðý bilinen doðru konuþmasý onun üzerinde büyük bir etki yaratýyordu. te bulunmaktan o kadar hoþlanýyordu ki; birbirinden ayrýlmaz iki dost olmuþlardý. Ýþin aslý birinin diðerine karþý duyduðu ilgide birazcýk da alay gizliydi: Çünkü Nanda Þridaman'ýn g burnuna ve doðru konuþmasýna, Þridaman da buna karþýlýk, Nanda'nýn keçi burnuna ve halka ö gülümsüyordu. Ama bu gibi içten eðlenmelerin çoðu kez tedirginlikten ve kýyaslamadan doðduð an kaynaklanan, kiþilik ve varlýk duygularýndan alýnan ve Maya isteklerine en ufak bir z arar bile vermeyen bir haraç olduðu bilinir. II Kuþ cývýltýlarýyla dolu olan sevimli ilkyaz mevsiminde Nanda ile Þridaman, her biri kendisi le ilgili bazý özel nedenler dolayýsýyla yaya olarak yola çýkmýþlardý. Babasý Nanda'yý, dil ladýðý, bellerine yalnýzca sazdan kuþaklar örtünen ve demir taþýndan eritme yoluyla ham mad etmesini bilen aþaðý sýnýftan birtakým insanlarýn yanýna, bir miktar hammadde almaya yolla ar Camna ýrmaðý kýyýsýnda, Þridaman'ýn görülecek bir iþi olan kalabalýk Indraprasta'nýn bir Kurukþeta kasabasýnýn yakýnýnda ve iki arkadaþýn yurtlarýndan birkaç konak batýda bulunan K oturuyorlardý. Þridaman da "Ýneklerin Mutluluðu"nda kýtlaþmýþ olan pirinç havanlarýyla çok tür çýrayý saðlayacak ve bunlarý, ailesinin kentteki iþ arkadaþý, kendileri gibi "ev babas a duralamýþ bir Brahman'dan, yurdundaki kadýnlarýn incecik bir iplikten dokuduklarý renkli bürümcüklerin karþýlýðý olarak, olabildiði kadar kârlý bir biçimde, alacaktý. Nanda, aþaðý sýnýftaki insanlardan, karþýlýðýnda ham maden almayý umduðu felselek tohumlar arý (4) ve ayak tabanlarýný boyamaya yarayan, alta kýrmýzýsý içirilmiþ kaba kâðýtlarla dolu mýþ; Þridaman da, ara sýra arkadaþlýk adýna Nanda'nýn kendi yüküyle birlikte sýrtladýðý cey rýlmýþ bürümcüklerini arkasýnda taþýyarak, bir buçuk gün kadar kâh insanlarýn gelip geçtiði nlarda yürüdükten sonra sonunda evrenin kucaklayýcýsý, Viþnu'nun düþ mahmurluðu sayýlan dün anasý Kali'nin kutsal yýkanma yerlerinden birine vardýlar. Burasý, daðlarýn kucaðýndan baþ ak neþesiyle boþandýktan sonra akýþýný düzene koyarak sessiz sularýný en kutsal yerde ölüms Camna ile birleþen "Altýn Sinek" ýrmaðý üzerindeydi. Sonsuz Ganj da birçok kola ayrýlarak ze dökülüyordu. Bu ýrmak, insanýn yaþam suyundan içerek, içine dalýp çýktýktan sonra yenide gibi olduðu, bütün lekeleri silen birçok tanýnmýþ yýkanma yeri bulunan kýyýlarý ve kavþak y er. Yeryüzündeki "Saman Yolu"na baþka ýrmaklarýn da katýldýðý ya da þu kar yuvasýnýn kýzý " mna" ýrmaðý gibi diðer ýrmaklarýn da kavuþtuðu yerlerde, bulunduklarý adaklara göre saz ve arasýndan gurursuzca suyun kucaðýna atýlmak zorunda olmayanlarýn gerekli biçimde sudan içip elerini saðlayacak biçemde yapýlmýþ kutsal merdivenleri olanlar da vardý. Dostlarýn yoluna çýkan yýkanma yeri, öyle bilginlerin mucizeli etkilerinden söz ettikleri v soylularýn olsun, halkýn olsun sürüler halinde, ama ayrý ayrý zamanlarda üþüþtükleri büyük biri deðildi. Küçük, sessiz, kapalýydý ve iki suyun kavþak yerinde deðil, yalnýzca "Altýn S da bir yerdi. Suyun yataðýndan birkaç adým yüksekte, bütün isteklerin ve sevinçlerin tanrýç ulmuþ, tahtadan ve neredeyse yýkýlmaya yüz tutmuþ, ama çeþitli oymalarla süslü bir mihrabýn içimindeki kulesi Sellanýn tepesinden bakýyordu. Çaya inen merdivenler de biraz bozulmuþtu . Ama oraya inmek için pekâlâ yetip artýyordu. Delikanlýlar kendilerine tapýnmak, serinlemek ve gölgede dinlenmek fýrsatýný veren bu yere asladýklarý için hoþnut olmuþlardý. Öðleye doðru hava çok ýsýnmýþtý; yaz sýcaðý vaktinden ö daðý veren bir durum almýþtý. Oysa tapýnaðýn yanýnda, kýyýyý bütün yüksekliðince kaplayan m rý, manolyalar, demirhindiler ve tala palmiyeleri altýnda güzelce kahvaltý edip dinleneb ileceklerdi. Ýki arkadaþ önce olanak elverdiði kadar dinsel ödevlerini yerine getirdiler. Tapýnaðýn önündeki küçük taraçada duran taþtan yapýlma Lingam yontularýna dökmek üzere kend süzülmüþ tereyað verecek bir rahip yoktu. Orada bulduklarý bir tasla ýrmaktan su alýp gerek karýlarý mýrýldanarak törene baþladýlar. Sonra avuçlarýný çukurlaþtýrdýklarý ellerini kavuþ ldýlar. Ýçtiler, yordamýnca su dökündüler, uzun zaman suda kaldýlar, Tanrý'ya þükrettiler v için, dinsel törenin gerektirdiðinden biraz daha fazla suda kaldýktan sonra vücutlarýnýn h esinde birleþmenin mutluluðunu duyarak aðaçlarýn altýndaki dinlenme yerine çekildiler. Burada yol azýklarýný iki kardeþ gibi paylaþtýlar, her ikisinin de yemeði ayný þeylerden ib duðundan pekâlâ kendi yemeklerini yalnýz baþlarýna yiyebilecekleri halde yine de paylaþtýla nda, arpa pidesini ortasýndan böldü mü, "Ýþte al dostum" sözleriyle Þridaman'a uzatýyor, Þr bir yemiþi bölerek ayný sözlerle yarýsýný Nanda'ya veriyordu. Þridaman yemek yerken burala eþten kavrulmayýp hâlâ taze ve yeþil kalmýþ otlarýn üzerinde ayaklarýný çaprazlayarak baðda a gelince eðer insan kuþaklardan beri alýþmamýþ olsa uzun süre dayanamayacaðý bir biçimde d dikerek çömelmiþti. Bu durumlarý farkýnda olmadan ve düþünmeksizin alývermiþlerdi. Çünkü eð t etselerdi, Þridaman ilkelliðe karþý duyduðu eðilim yüzünden dizlerini dikip oturacak, Nan aksi olan istekleri dolayýsýyla baðdaþ kuracaktý. Baþýnda siyah, sade ve hâlâ ýslak olan s r takke, belinde beyaz pamukludan bir kuþak, kollarýnda ve boynunda aralarýndan göðsündeki Mutluluk Danasý" buklesi seçilen altýn zincirle baðlanmýþ katýr boncuklarý vardý. Þridaman bir bez sarmýþtý, sýrtýnda kýsa kollu ve ayný beyaz pamukludan dokunmuþ bir cepken vardý. B n bol ve pantolon gibi sarýlmýþ olan eteðinin üzerine düþüyor, boyun kýsmýndan ince bir zin turulmuþ bir muska sarkýyordu. Her ikisinin alnýnda da dinlerinin simgesi olan birer b eyaz im vardý. Yemeði bitirince artýklarý daðarcýklarýna koydular ve bir söyleþiye daldýlar. Burasý öyle h slere ve ünlü krallara bile bundan iyisi nasip olamazdý. Aðaçlarýn hafif hafif kýmýldayan y larý ve çiçek hevenkleri, yüksek kalamus ve bambu gövdeleri arasýndan suya inen merdivenler n alt basamaklarý görünüyordu. Dallarý zarif bir biçimde birbirlerine baðlayan sarmaþýklarý donlarý her yandan sarkýyordu. Görünmeyen kuþlarýn cývýltýlarýna ve ötüþlerine, otlarýn ara nden diðerine uçan renkli arýlarýn výzýltýlarý karýþýyordu.Çevre serin ve sýcak bitkilerin, tala yemiþinin, sandal aðacýnýn ve Nanda'nýn dalma vaftizinden sonra yeniden vücuduna sürdü yaðýnýn kokusuyla doluydu. Þridaman: "Burasý sanki açlýk ve susuzluktan, yaþlýlýk ve ölümden, yazgý ve göz yaþýndan ye yordu. Burasý olaðanüstü dingin. Ýnsana, sanki yaþamýn tedirgin girdabýndan kurtulup dingin ezine göçüvermiþ ve orada rahat soluk alacakmýþ gibi geliyor. Dinle, ne münzevi. Münzevi sö rum; çünkü; bizi kulak kabartmaya kýþkýrtan þey inzivanýn sessizliðidir. Çünkü onun sayesin rtarak bu sessizlikte tümüyle dingin olmayan þeyleri ve düþünde konuþan sessizliði, biz de ibi dinleriz." Nanda: - Söylediðin doðru, diye yanýtladý. Bir pazar yerinin kalabalýðýnda insan kulak verip bir þ leyemez. Ama bir inzivanýn da sessizliðinde dinlenmeye deðer bir þeyler olmalý ki; kulak k abartýlsýn. Tümüyle dingin ve sessizlikle dolu olan Nirvana'dýr. Onun için ona, kulak kabar maya deðer denilemez. Þridaman gülmek zorunda kalarak, "Hayýr", dedi. "Nirvana'ya böyle demek kimsenin aklýna ge lmemiþ olsa gerek. Ama sen, -zaten kendisinden ancak yadsýmayla söz edilebilen Nirvana 'dan- kendisi üzerine böyle bir þey ileri sürülemeyeceðini söyleyerek, yani yadsýma yoluyla en gülünç bir biçimde ileri sürmüþ oluyorsun. Sen çok kez öyle kurnazca þeylerden söz ediy ani, eðer doðru ama ayný zamanda gülünç olan þeylere kurnazca demek mümkünse. Ben bundan ço m; çünkü: bazan sanki hýçkýrýyormuþ gibi karnýmýn derisi titremeye baþlýyor. Bu da gösteriy em arasýnda bir fark bulunabileceði halde, birisini onaylamak, ötekini yadsýmak yalnýzca k endi kendini aldatmaktýr. Ama yaþamýn coþkularý içinde en kolaylýkla onaylanacak ve kabul e ecek bir tür aðlama ve gülme paydasý var. Bunun için etki kelimesi kullanýlýr; çünkü bu, ka iþlerini hýçkýrýða benzeten þen bir acýmayý anlatýr ki; o da dokunaklýlýðýndan ileri gelir n dolayý sana biraz da acýmama neden olur." Nanda: - Neden bana acýyorsun? diye sordu. Þridaman: - Çünkü sen aslýnda tam anlamýyla Samsara ve yaþamýn, kendi içine kapattýðý bir çocuðusun, hiç de sularýn yüzüne doðru yükselerek tüveyçlerini göðe açan lotus gibi, o aðlama-gülme de steðini duyan ruhlardan deðilsin. Çünkü sen, kararsýzlýk içinde birbirine dolaþan maskeleri mlerin kaynaþtýðý derinliklerde kendini gayet rahat hissediyorsun ve bu yüzden seni görmek e insana rahatlýk veriyor. Ama þimdi ille Nirvana ile uðraþmayý, onun yadsýma kararý üzerin aklýna koymuþsun ve onun kulak kabartýlmaya deðmediðini insaný aðlatacak bir gülünçlükle y raya uygun düþen bir terimle, böyle etkili bir biçimde ileri sürmen, insaný senin keyif ver ci keyfine acýndýrýyor. Nanda: - Baðýþla ama, benim hakkýmdaki kanýn nedir, diye sordu. Eðer yalnýzca Samsara'nýn göz kama m ve bir lotus bahtýndan nasibim olmayýþýndan dolayý senin acýma duygunu çekiyorsam, buna r labilirim. Ama anladýðýma göre, özellikle birazcýk olsun Nirvana ile ilgilenebilmem yüzünde a acýyorsan, bu durum gücüme gider. Sana þunu söyleyeyim, ben de sana acýyorum. Þridaman: - Karþýlýk olarak, senin de bana neden acýdýðýný sorabilir miyim? dedi. Nanda: - Her ne kadar Vedalarý okumuþ ve felsefeden bir þeyler kapmýþsan da göz kamaþtýran düþleml eri yapmamýþ olanlardan daha kolaylýkla ve istekle inanýveriyorsun. Ýþte bende etkili bir g anma yaratan, yani hoþ bir acýma duygusu uyandýran bu. Çünkü örneðin burada olduðu gibi bir ngin olan bir yerde, hemen görünüþteki sessizliðe kapýlarak kendini açlýk ve susuzluðun yed sinde, yaþam girdabýnýn ortasýnda sanýyorsun. Ama özellikle bu dinginlik ve sessizliðin içi ulak kabartýlmaya deðer bazý þeyler bulunmasý burada büyük bir akým bulunduðunu ve senin di duygularýnýn bir düþlemden ibaret olduðunu kanýtlar. Bu kuþlar aþk uðrunda dem çekiyorlar, usufçuklar ve kanatlý böcekler açlýðýn zoruyla oraya buraya uçuþuyorlar, otlarýn arasýna ya nlerce türü karýþýyor ve aðaçlarý böylesine bir incelikle saran þu sarmaþýklar sýrf daha ya mek için aðaçlarýn özünü emiyorlar. Ýþte gerçek felsefe budur. Þridaman: - Bunu biliyorum ve hayale kapýlýyorsam bu, bir an için ve kendi isteðimle oluyor, dedi. Çünkü yalnýzca usun gerçeði ve kanýsý deðil, bir de insan yüreðinin biçimlerin yazýsýndan amlarýný deðil, ikinci ve daha üstün anlamlarýný da okumasýný bilen ve bunu temiz ve ruhsal anlama konusunda araç olarak kullanan düzenleyici görüþü vardýr. Aslýnda içinde barýþ ve mu nmayan bir maya görünümünün yardýmý olmaksýzýn barýþý ve ruhtaki dinginliðin mutluluðunu ta aðýný nasýl saðlayacaksýn? Doðru görebilmek için gerçekten yararlanma izni insanlara verilm izni dilimizde "þiir" sözcüðüyle anlatýyoruz. Nanda: - Demek sen bu düþüncedesin, diyerek güldü. Öyleyse, seni dinledikten sonra þiirin akýllýlý r budalalýk olduðuna inanmak ve bir budalayla karþýlaþýnca onun hâlâ mý, yoksa yine mi buda nu sormak gerekecek. Siz akýllýlar bizim gibilerin iþlerini ne kadar zorlaþtýrýyorsunuz. Ak olmak gerektiðini düþünerek tam öyle olmaya çalýþtýðýmýz sýrada yine aptallaþmak gerektiði ha üstün, yeni basamaklar göstermeyin ki; önümüzdeki ilk basamaða týrmanma gözüpekliðini yi Þridaman: - Akýllý olmak gerektiðini benden duymadýn ki. Gel, yemeðimizi yedikten sonra yumuþak otlar uzanarak aðaçlarýn dallarý arasýndan göðü seyredelim. Týpký Toprak Ana'nýn yaptýðý gibi, b orunda kalmadan gözlerimizin kendiliðinden yukarý çevrilerek göðe bakmasý dikkate deðer bir r denemesidir. Nanda: - Siya, peki, dedi. Þridaman, düzgün ve temiz dil gereðince düzelterek:"Siyat" deyince, Nanda kendi durumlarýna güldü: - Siyat, siyat, seni gidi hece tamamlayýcýsý, benim halk þivemi rahat býrak. Ben Sankristçe konuþmaya baþladým mý burnuna ip takýlmýþ genç bir ineðin solumasýna benziyor. Bu ilkel benzetiþe Þridaman da caný gönülden gülmüþtü. Sonra önerdiði biçimde uzanarak dall n çiçek hevenklerinin arasýndan Viþnu'nun maviliðini seyretmeye, bir yandan da tenlerini r ahatsýz eden "Ýndra'nýn Koruduklarý" adlý kýrmýzýlý beyazlý sinekleri yapraktan yelpazeleri amaya baþladýlar. Nanda sýrtüstü yatmaktan hoþlanmýyor, Toprak Ana'nýn biçemince göðe bakma oþlandýðýndan deðil, uysallýðýndan katlanmýþ bulunuyordu. Nitekim biraz sonra yeniden kalka ir çiçek olduðu halde dravit biçeminde çömeldi. Çevresinde uçuþan bir sürü sineðin bir tek kiþi olduðunu varsayarak: - Ýndra'nýn koruduðu da amma can sýkýcý ha, dedi. Herhalde benim güzelim hardal yaðým onlar Belki de koruyucusu olan fil sürücüsü, yýldýrýmlar efendisi yüce tanrýdan bize iþkence etme uk almýþtýr. Nedenini biliyorsun ya! Þridaman: - Bunun sana zararý dokunmamalýydý, dedi. Çünkü sen, aðacýn altýnda yapýlan toplantýda geçe ya Þükran" töreninin eski, daha doðrusu yeni yordama göre diyelim ve Brahman gelenekleriyl e dinsel bir biçimde kutlanmasýna yandaþ olanlardandýn. Eðer biz sonraki danýþmalarýmýzda Ý nden vazgeçip de kendimize yeni, daha doðrusu çok daha eski ve köy halkýna, bizim sofuluðum za, ilk budun kalesini yýkan yýldýrýmcý Ýndra için Brahmanlýðýn yaptýðý gereksiz gösteriler n bir þükran töreni yapmaya karar vermiþ bulunuyorsak, bunda senin suçun yok ki. Nanda: - Sözün doðru ama, diye yanýtladý. Bu iþ beni hâlâ korkutuyor. Çünkü her ne kadar aðacýn al yana konuþmuþsam da, korkarým o, bu gibi ayrýntýlara aldýrmadan bayramýndan yoksun býrakýl lerin Mutluluðu"nu sorumlu tutar! Ýnsanlarýn neredense akýllarýna esmiþ, Ýndra þükran tören zsa bizim gibi çoban ve çifçilere uygun deðil, bunun yerine törenlere sofuca bir sadelik v ermek gerekir, diye tutturmuþlar. Büyük Ýndra'dan bize ne demiþler. Onun için Veda bilgini rahmanlar, sonu gelmeyen yakarýlarla kurbanlar veriyor. Ama biz, sýðýrlara, daðlara ve otl aklara kurban keseceðiz; çünkü onlar, bizim gerçek ve bize layýk tanrýlarýmýzdýr. Çünkü öyl ecekleri koruyan Ýndra, ortaya çýkýp ilk oturanlarýn kalesini yýkýncaya kadar biz böyle yap undan sonra da bu pek iyi anýmsayamadýðýmýz tören yöntemlerini bize, yüreklerimizdeki anýla tir. Biz, yakýnýmýzdaki "Renkli Tepe" otlaðýna, anýlarýný yüreðimizden aldýðýmýz için bize eneklerle hizmet edelim. Temiz hayvanlarýmýzý ona kurban edip ekþi süt, çiçek, yemiþ ve çið armaðanlarýmýzý ona götürelim. Ondan sonra çiçeklerle süslenmiþ inekler, sürüler halinde ve olmak üzere çevresini dolaþsýn ve öküzler yaðmur bulutlarýndan kopan gökgürültüleri gibi s doðru böðürsünler. Ýþte bizim eski -yeni dað törenimiz bu olsun. Ama Brahmanlar iþi bozmas ardan yüzlercesinin karnýný doyuralým, bütün sürülerden süt toplayýp kaymaðýný çýkaralým, s r da hoþnut olur. Ýþte aðacýn altýnda bazýlarý böyle demiþ, bir bölüðü onlara uymuþ, bir bö dað törenine karþýydým. Çünkü siyah ýrkýn kalesini yýkan Ýndra'dan çok çekiniyor ve ne ol diðimiz geleneklere dönmekten bir þey ummuyordum. Ama sen, temiz ve doðru sözlerle -doðruyl söylemek istediðim, sözcük olarak- yeni tören biçimini tutup Ýndra'yý hiçe sayan dað tören ilenmesinden yana konuþunca, ben sustum. Ýçimden, eðer okula gidip felsefeden bir þeyler öð miþ olanlar Ýndra'ya karþý ve sadeleþtirmeden yana konuþurlarsa, bizim gibilere susmaktan v büyük istilacý, kale devirenin usa uygun davranarak yalnýzca sayýsý bol Brahmanlarý doyurm razý olup bizi ya kuraklýk ya da fazla yaðmurla yok etmemesini beklemekten baþka bir þey kalmýyordu. Kim bilir, belki de bu törenlerden kendisi de usanmýþtýr da alay için bu dað tö i ve ineklerin geçidini istemektedir, diye düþündüm. Biz safdiller ona karþý saygý duyuyoru belki de o kendi kendisine karþý böyle bir duygu beslemiyor, dedim. Sonralarý ben de bu yeniden kutlanan eski törenden zevk aldým ve çelenkli ineklerin daðýn çevresini dolaþmasýn nlara isteyerek yardým ettim. Ama az önce sen, benim þive yanlýþýmý düzelterek "siyat" deme tediðin zaman, yine nasýl olup da senin, doðru ve düzgün sözcüklerle biz safdillerden yana uþabildiðini düþündüm. Þridaman: - Beni suçlayamazsýn, dedi. Çünkü sen, halk yöntemiyle Brahmanlarýn yakarý törenlerinden ya un. Bu durumun seni sevindirdi ve mutlu etti. Ama sana þunu söyleyeyim ki; güzel ve düzgün sözcüklerle sade insanlarýn lehine konuþmak çok daha zevkli ve mutluluk verici bir þeydir. III Bundan sonra bir süre sustular. Þridaman öylece yatarak göðe bakmayý sürdürdü; Nanda, çevik kili duran dizlerine sarmýþ, yokuþun aðaçlarý ve çalýlýklarý arasýndaki Kali Ana'nýn yýkanm u. - Hiþt, vay canýna, diye fýsýldayarak parmaðýný kalýn dudaklarýna götürdü. Þridaman, kardeþ bak. Þu, yýkanmaya girene, diyorum. Gözlerini aç, zahmete deðer. O bizi görmüyor ama biz o görüyoruz. Issýz toplantý yerinde yýkanma törenine hazýrlanan bir genç kýz duruyordu. Sarisini ve göml erdivenlerin basamaklarýna býrakmýþ, yalnýzca boynunda birkaç gerdanlýk, kulaðýnda sallanan ve bir de topuzlu baþýný saran baðla çýrýlçýplaktý. Vücudunun güzelliði göz kamaþtýrýyordu du ne çok koyu ne de çok beyaz, altýnla aðartýlmýþ tunç rengindeydi. Tatlý çocuksu omuzlarý kalçalarý, biçimli karný, ayrýca eldeðmemiþ, dimdik, koncayý andýran memeleri, sert kaslarý , zarif ve ellerini ensesinde kavuþturmak üzere kollarýný sarmaþýk gibi yukarý kaldýrdýðý i rcuklar halinde gözüken koltuk altlarý ve yuvarlak sýrtýyla tam Brahma'nýn düþlediði biçimd en etkili ve göz kamaþtýran yaný, cana can katan göðsünün tatlýlýðý ve bu mükemmel biçimle birleþmesi, diðer yandan güzel kalçalarýn yuvarlaklýðýyla belinin incecik darlýðý arasýnda ktu. Ýndra'nýn, güç olarak tanrýlara eþit olmasýndan korktuðu büyük çilekeþ Kandu'yu baþtan yolladýðý tanrýsal Pramloça da böyle olmalýydý. Yerinden doðrulan Þridaman gözlerini kýza dikmiþ olduðu halde: - Gidelim, buradan çekilelim, o bizi görmeden bizim onu gözetlememiz doðru deðil, diye haf ifçe mýrýldandý. Nanda fýsýltýyla yanýtladý: - Neden? Ýnsaný incelemeye yönelten bu yere ilk kez biz geldik ve incelemeyi gerektire n her sesi dinliyoruz, bundan ne çýkar! Yerimizden kýpýrdamayýz, hem gürültü, patýrdý yapar n uzaklaþmaya kalksak, bir þeyden habersizken bizim onu gözetlediðimizi ona duyumsatmak zalimlik deðil midir? Ben onu seyretmekten hoþlanýyorum. Sanki sen hoþlanmýyor musun! Gözle in daha þimdiden Rigveda'nýn dizelerini okumuþ gibi kýzardý. Öte yandan Þridaman: - Yavaþ konuþ, diye uyarýda bulundu. Hem ciddi ol. Bu ciddi ve kutsal bir görünümdür, bu iþ ak ciddi ve dindar duygularla yaptýðýmýz takdirde onu gözetlemiþ olmamýz baðýþlanabilir. Nanda: - Elbette, dedi. Böyle bir þey þakaya gelmez, ama yine de hoþa gider. Sen düz yerden göðe b ak istiyordun. Ama þimdi görüyorsun ki, insan bazan ayaktayken gerçek göðü görür. Bundan sonra bir süre susarak kýzý seyrettiler. Altýn kýz, biraz önce kendilerinin de yaptý , tanrýyla birleþmeye giriþmeden önce avuçlarýný çukurlaþtýrarak yakardý. Onu biraz yandan alnýzca vücudunun deðil, küpeleri arasýnda kalan yüzünün, küçük burnunun, dudaklarýnýn ve k lotus yapraklarý gibi biraz çekikçe gözlerinin son derece sevimli olduðu, gözlerinden kaçma le iki arkadaþý, gözetlendiðini fark etmiþcesine baþýný onlardan yana çevirerek korkuttuðu çekici vücudun deðerini çirkin bir baþýn azaltmadýðýný, aksine yüzün, vücudun zarifliðini Nanda birdenbire parmaklarýný þaklatarak: - Ama ben onu tanýyorum, diye mýrýldandý. Þu anda tanýdým. Þimdiye kadar kim olduðunu fark im. Bu, yakýndaki Hörgüçlü Boða Yurdu köyünden Sumantra kýzý Sita'dýr. Yýkanýp arýnmak için . Nasýl tanýmam? Onu salýncakla güneþe doðru uçuran bendim. Þridaman yavaþ sesle ve ýsrarla sordu: - Onu salýncakta sallayan sen miydin? Nanda yanýtladý: - Ona ne þüphe. Herkesin önünde bütün gücümle salladým. Ama çýrýlçýplakken kimi derhal taný rdu'ndan Sita'dýr. Geçen ilkyazda oraya teyzemi görmeye gitmiþtim, tam o sýrada güneþe yard yramý vardý, ama o... Ürkek bir fýsýltýyla Þridaman sözünü yarýda kesti. - Rica ederim, sonra anlatýrsýn. Onu yakýndan seyretmek fýrsatýný bize baðýþlayan talih, on kolayca duyabilmesi tehlikesi altýnda. Bir sözcük daha söyleme ki; onu korkutmayalým. Nanda takýldý: O zaman kýz kaçar, sen de bir türlü seyrine doyamadýðýn bu görünümden yoksun kalýrdýn. Ama iþaretle susmasý uyarýsýnda bulununca, sessizce oturup "Horgüçlü Boða Yurdu'ndan Sita'nýn enini seyrettiler. Kýz yakarýsýný bitirip öne eðildikten sonra, yüzünü göðe kaldýrmýþ olara kucaðýna girmiþ, su dökünüp içmiþ, eliyle tepesini tutarak ta saçlarýnýn ayrýk yerine kada Daha bir süre zarif batýþ ve çýkýþlarla ve yanlamasýna sürtünüþlerle suya doyduktan sonra, serinlemiþ güzelliðinden su damlacýklarý süzülerek karaya çýkmýþtý. Ama iki dosta bu yerde ilik bu kadarla da kalmadý. Yýkanmadan sonra arýnan kýz, güneþte kurumak üzere basamaklara rdu ve kendini yalnýz sandýðý için doðal güzelliklerini saklamaya gerek görmeksizin istedið yerleþti. Bunun da zamaný dolduktan sonra aðýr aðýr giyindi ve tapýnaðýn merdivenlerini çý oldu. Nanda: - Bitti tamam, dedikten sonra þimdi hiç olmazsa yerimizden kýpýrdayabilir ve konuþabiliriz . Uzun zaman varlýðýný saklamak can sýkýcý bir þey, diye ekledi. Þridaman: Nasýl olup da can sýkýntýsýndan söz ettiðine þaþýyorum, dedi. Böyle bir görüntüye dalýp yal aktan daha mutluluk verici bir þey var mýdýr? Bütün bu süre içinde soluðumu bile tutardým, u görmekten yoksun olmak korkusuyla deðil, onun kendini yalnýz sanmasý, üzerine titrediðim e sürdürülmesi kutsal bir borç olan bu duygunun kaygýsýyla. Adý Sita mý demiþtin? Bunu bilm zevk veriyor ve onu adýyla anabilmek benim günahýmý hafifletiyor. Sen onu salýncaktan taný orsun, deðil mi? Nanda onayladý: - Sana söylediðim gibi. O, güneþ bakiresi seçilmiþti: Ben de köye vardýðýmda güneþe yardým yükseklere kadar öyle bir uçurdum ki; tepeden attýðý çýðlýklar hemen hemen duyulmuyordu! Ho baðýrtýsý da onun sesini örtmeye yarýyordu ya! Þridaman: - Þansýn varmýþ, dedi. Sen hep þanslýsýndýr. Herhalde kollarýn güçlü olduðu için seni salla nun nasýl yükselip maviliðe doðru uçtuðunu gözümün önüne getiriyorum. Ýmgelemimdeki bu uçuþ fu duygularla yakaran yontuyu birbirine katýyorum. Nanda yanýtladý: - Ama yakarmasý ve günah çýkartmasý için bir hayli neden var. Yok yaptýklarýndan dolayý deð si çok namuslu bir kýzdýr. Kendi suçu olmayan ama yine de biraz hoþgörüsüz davranacak olurs kâlâ kendi suçu sayýlabilecek olan gösteriþinden dolayý. Böyle güzel bir endam insanlarý ke rmýþ, derler. Ama neden baðlýyormuþ? Çünkü o bizleri istekler, neþeler dünyasýna baðlar ve nsara'nýn mahkûmu olarak týpký soluðu kesilen bir insan gibi temiz mantýklarýndan olurlar. onun etkisidir, her ne kadar niyeti bu deðilse de; ama gözlerini böyle lotus yapraðý gibi uzatmasý onun yine de böyle bir niyeti olduðunu gösteriyor. Güzellik onun kendi isteðiyle ldýðý bir þey deðil, ona kendiliðinden verilmiþ bir þeydir, þu halde yakarýp günahýnýn baðý r neden yok demesi kolay. Ama yine de "verilmiþ" ile "alýnmýþ" arasýnda gerçek bir fark olm sa gerek ki kendisi de böyle baðlayýcý etkisi olduðundan dolayý baðýþlanmasý için yalvarýyo biçimi bir kez almýþ bulunuyor. Öyle yalnýzca verilen bir þeyi geliþigüzel alýr gibi deðil, leðiyle ve kutsal bir yýkanma bunu deðiþtirmez; çünkü suya girdiði gibi yine ayný sersemlet a yanla sudan çýktý. Heyecanlanan Þridaman: - Bu kadar ince ve kutsal bir varlýktan böyle kaba bir biçimde söz etmemelisin, diye onu azarladý. Felsefeden bir þeyler anlar gibi olmuþsun ama þunu söylemeliyim ki; aðzýndan çýk am köylüce, kaba saba þeyler ve bilgiden kaptýklarýný kullanýþ biçemin, bizim durumumuzda i timizin ve bu seyre layýk olmamýzýn en önemli olduðu bir sýrada senin hiç de bu hayali seyr ayýk olmadýðýný açýkça gösteriyor. Nanda onun bu sözlerindeki azarlamayý alçakgönüllülükle kabullendi. Arkadaþýna, aðabey diye seslenerek: - Öðret bana Dav-ji, dedi. Sen ne düþünceyle onu gözetledin? Ben de ne düþünceyle gözetleme Þridaman: - Bak, dedi. Her varlýðýn iki türlü yaþamý vardýr. Biri kendine göre olan yaþamý, diðeri ba eki yaþayýþýdýr. Bunlar vardýr ve görülebilir, ruh ve resimdir. Resmi görüp ruha aldýrmamak için günahtýr. Uyuz dilenci betiminin bize esinlediði iðrenmeyi yenmemiz gerekir. Gözlerimi e ve diðer duyularýmýza seslenen bu durumuna kapýlýp kalmamalýyýz. Çünkü etkileyen þey gerç lnýzca gösteriþten ibaret olmayan her varlýðýn, tanýnmak hakkýdýr. Çünkü onun bir ruhu ve v nu yapabilmek için gösteriþin ardýndaki þeyleri görebilmemiz gerekir. Ama yalnýzca yoksullu izde uyandýrdýðý tiksintiyi yenmekle yetinmemeliyiz, ayný biçimde güzelliðin tasviriyle biz andýrdýðý zevke de kapýlmamalý, hatta bu konuda daha dikkatli olmalýyýz. Çünkü bu da yalnýz deðildir ve duyularýmýz onu böyle saymakta öteki iðrenç resme karþý olduðundan daha istekli görünüþe bakýlýrsa, dilencinin yoksulluðu dolayýsýyla kesinlikle vicdanýmýza seslenir ve on anýmak gereksinimini duyarýz, oysa güzellik böyle bir istekte bulunmaz. Ama yine de sade görünüþüyle zevk duyduðumuz bu varlýða karþý borçlu durumda kalýrýz, hele biz onu gördüðüm Þunu bil ki Nanda; gözetlediðimizin adýnýn Sumantra kýzý Sita olduðunu söylemen benim için zevk oldu; çünkü böylelikle onun biçiminden biraz daha fazlasýný öðrenmiþ oluyorum; evet ç ruhun bir parçasýdýr. Ama asýl onun namuslu bir kýz olduðunu senden duymakla mutlu oldum. Ç , onun görünüþünün arkasýndaki þeyleri daha iyi fark etmek ve onun ruhuna yaklaþmak demekti an baþka gözlerini lotus yapraklarý gibi uzatýp birazcýk da kirpiklerini boyamasý namusla i iþiði olmayan bir gelenekten ötürüdür ve bu iþi kesinlikle geleneklere baðlý olan namuslu, duyguyla yapmaktadýr. Güzelliðin kendisine karþý yapmasý gereken ödevleri vardýr. Ve belki ncak bu sayede görünüþünün arkasýndaki þeyleri araþtýrmak isteðini uyandýrabileceðini ummak ntra gibi aðýrbaþlý bir babasý ve çocuðunu dürüst yetiþtiren þefkatli bir anasý olduðunu ne ayal ediyor ve onu evin kýzý olmasý dolayýsýyla taþta bulgur döver, ocakta lapa yapar ya da bükerken gözümün önüne getiriyorum. Çünkü onu gözetlemekle suçlanan bütün yüreðim onun biçi e isteðini duyuyor. Nanda: - Bunu anlýyorum, dedi. Ama þunu kestirebilirsin ki; ben kendisini güneþe doðru salladýðým nce zaten kiþi biçimine girmiþ olduðundan bu isteði senin kadar canlý bir biçimde duyamýyor Þridaman bu görüþme sýrasýnda sesine takýlýp kalan belirli bir titremeyle yanýt verdi. - Çok iyi anlýyorum. Ancak kollarýn ve çevik vücudun dolayýsýyla layýk olduðun ama baþ ve z deðerini kavrayamadýðýn bu varlýkla arandaki yakýnlýk, onu senin gözünde gerektiðinden daha ddi bir kiþi haline getirmiþ ve senin, bu gösteriþin daha üstün olan yanýný görme yeteneðin olacak ki; az önce aldýðý o güzel biçimden böyle baðýþlanmayacak kadar kaba bir dille söz e kýz, anne ya da yaþlý kadýn biçimlerinden hangisiyle olursa olsun kadýnýn, her durumunda ev in doðurucusu, evrenin besleyicisi olduðunu, bütün varlýklarýn kucaðýna doðup kucaðýna dönd msil ettiðini ve onun damgasýný taþýyan her varlýkta onun kendisine saygý ve hayranlýk göst gerektiðini bilmiyor musun? "Altýn Sinek" ýrmaðýnýn kýyýsýnda kendini bize en güzel biçimi kýsmen senin konuþma biçemine kýzmýþ olmamdan ileri gelmekle birlikte biraz da onun bize g ermiþ olduðu þeyden dolayý sesimin, kendimin bile fark edebileceðim kadar titremesi yerind e deðil mi? Nanda: - Yanaklarýn ve alnýn da güneþte yanmýþ gibi kýpkýrmýzý, dedi. Titremesine karþýn sesinde en daha dolgun bir uyum var. Hem benim de kendime göre pekâlâ heyecanlandýðýma inanabilirsi . Þridaman: - Öyleyse anlayamýyorum, dedi. Nasýl olup da kendisinden böyle üstünkörü söz edebiliyorsun týklarý bilinçlerinin soluðunu týkarcasýna þaþýrtan güzelliðinden dolayý onu suçlu buluyors baðýþlanmaz bir biçimde tek yanlý gözden geçirdiðini ve bize en tatlý biçimleriyle görünenl lýklarýnýn derinliðine asla giremediðini gösterir. Çünkü onun bir þey deðil, her þey, yaþam e bilgi, sihirbaz ve kurtarýcý olduðunu bilmiyor musun? Sen yalnýzca onun yaratýklar sürüsü iðini biliyorsun, ama onlarý þaþkýnlýðýn karanlýðýndan gerçeðin bilgisine yükselttiðinden d se çok az þey biliyor ve kavranýlmasý bir hayli güç olan bir gizi anlayamamýþ bulunuyorsun. ki; bize verdiði esriklik ayný zamanda bizi gerçeðe ve özgürlüðe ulaþtýran coþkudur. Çünkü an, duygularýn güzelliðiyle ruhu birleþtiren þeydir. Metafizik sözcükler duyunca aðlamadan duramayan ve yaratýlýþý çabuk etki altýnda kalma eðil n Nanda'nýn, hele Þridaman'ýn baþka zamanlarda ince olan sesinin yüreðe iþleyen bir uyum ka dýðý bugünde, kara gözlerinde yaþlar pýrýldamaya baþlamýþtý: - Bugün nasýl da güzel konuþuyorsun Dav-ji. Sanýrým seni þimdiye kadar hiç böyle konuþurken e içime iþliyor ki; bu kadar içime iþlediði için sürdürmemeni dilerim. Ama konuþ, yalvarýrý ruhtan ve evrenin kucaklayýcýsýndan söz etmeyi sürdür. Bunun üzerine Þridaman daha da coþtu: - Görüyorsun ki; o, yalnýzca baþtan çýkarmakla kalmýyor, bilgi de saðlýyor. Sözlerimin seni si, bu sözlerin, konuþma tanrýçasýnýn Brahma'nýn bilgisiyle karýþan sözleri olmasýndan dola liðinden ululuðunu anlamalýyýz; çünkü o öfkeli, kara ve korkunçtur, varlýklarýn kanýný, dum en içer. Ama öte yandan kutsal ve iyilikçildir, bütün yaþam ondan fýþkýrýr ve bütün canlý v leyici göðsünde saklanýr. O, içinde uyuyan Viþnu'nun büyük mayasýdýr, onu sarar, biz de Viþ a düþler görürüz. Birçok su Ganj'a dökülür ama Ganj da denize. Biz de Viþnu'nun dünyalar dü z, o da deniz anaya açýlýyor. Þunu bil ki, yaþam düþümüzün kutsal tapýnaklý bir yýkanma yer rada evrenin doðurucusunun, evrenin kucaklayýcýsýnýn aðuþunda yýkandýk, olasýlýk kendisine su dökünerek kanýtladýðýmýz için bize en güzel biçimiyle göründü. Lingsam ve Yoni, yaþamda, elleri çiçekten baðlarla birleþtirilmiþ olarak düðün ateþinin çevresinde dolaþýrken, erkeð mesinden daha büyük bir aný olabilir mi? Erkek, kýzý anne ve babasýnýn elinden alýrken þu ç eri söyler; bu benim, þu da sen, ben göðüm, sen de yer, ben þarkýnýn ezgisiyim, sen de sözl ece yolculuðumuza baþlayalým. Karþýlaþma törenini kutladýklarý zaman, artýk insan, þu bu de va, kadýnýn da güzel tanrýça Durga olduðu, sözlerinin söz olmaktan çýkýp esriklik mýrýltýla nýn üstün mutluluðuyla yaþamýn en yüce katýna ulaþýrlar. Ýþte bizi bilgiye daldýran ve anan çýðlýðýndan kurtaran kutsal saat budur. Nasýl yaþam ve ölüm sevgide birleþirse güzellik ve birbirine katýlýr. Nanda bu metafizik sözlerle tümüyle kendinden geçmiþti. Gözlerinden yaþlar dökülürken: - Hayýr, diyordu. Konuþma tanrýçasýnýn sana olan iyilikçilliði ve seni Brahma'nýn bilgisiyl masý dayanýlýr þey deðil; ama insan yine de durmadan seni dinlemek istiyor. Senin usunun y arattýðýnýn beþte birini söyleyebilsem, kendime sonsuz bir saygý duyarým. Bunun içindir san ar gereksinimim var, aðabeyciðim. Çünkü bende olmayan sende var ve sen benim dostumsun, sa nki senin artamlarýn benimmiþ gibi oluyor. Çünkü senin yoldaþýn olarak benim de senden payý ve ben de biraz Þridaman'ým. Ama sen olmasan yalnýzca Nanda olurdum, bu da bana yetme zdi. Açýkça söyleyeyim ki; senden bir an bile ayrýlmaya dayanamam, böyle bir þey olursa ken elimle odun toplar, kendimi yakarým. Sana bu kadarýný söylemeliyim. Gitmeden þunu al. Bileziklerle süslü esmer elini heybeye sokarak yemekten sonra aðýza güzel koku vermesi için enen felfelek tohumlarýndan bir avuç çýkardý. Gözyaþlarýyla ýslanan yüzünü öteki yana çevir 'a uzattý. Bu tohumlarý ayný zamanda dostluk baðlarýnýn doðrulanmasý anlamýnda vermek gören IV Bundan sonra yola çýkarak iþlerinin peþinde koþmak üzere birbirlerinden ayrýldýlar ve bir z için ayrý yollardan gittiler. Çünkü yelkenlilerin geçtiði Camna ýrmaðýna vardýklarý ve ufuk tinin gölgelerini seçtikleri zaman Þridaman'ýn, kendisinden çýra ve pirinç havaný alacaðý a n kalabalýk sokaklarýndan birindeki evini bulmak üzere öküz arabalarýyla dolu olan geniþ þo gitmesi gerekiyordu. Nanda'ya gelince, o, babasýnýn dükkâný için gerekli ham demiri kendil rinden alacaðý aþaðý sýnýftaki halkýn oturduðu Kral'e gitmek üzere þoseden ayrýlan dar pati enleþirken birbirlerini kutsadýlar ve yurtlarý olan köye geldikleri zaman olduðu gibi birl ikte dönmek üzere, iþlerini bitirip üç gün sonra belirli bir saatte ayný yol kavþaðýnda bul aþtýrdýlar. Güneþ üç kez doðduktan sonra Nanda aþaðý tabakadaki insanlardan aldýðý boz eþeðine demir yü irleþme yeri olarak seçtikleri noktaya geldiði zaman biraz beklemek zorunda kaldý; çünkü Þr n gecikmiþti. Sonunda geniþ caddede mallarýyla göründüðü zaman da adýmlarý yorgun, yumuþak larý çökük ve gözleri kederle doluydu. Arkadaþýný görmek umudu bugün onda sevinç uyandýrmam nun yükünü de alýp boz eþeðe yüklediði zaman da bu durumu deðiþmedi. Aksine geldiði gibi be ir durumda arkadaþýnýn yaný sýra yürümeye baþladý. Yanýtlarý "evet, evet"ten ibaretti, hem , hayýr" demesi gerektiði sýrada. Oysa tam evet demesi gerektiði ve dinlenmek, yemek yem ek önerildiði zaman da "hayýr" diye yanýt veriyor, nedeni sorulduðu zaman uykusu da olmadýð iyordu. Bütün bu durumlar bir hastalýðýn belirtileriydi, sonunda dönüþ yolculuklarýnýn ikinci akþam ltýnda kendisini biraz konuþturmayý baþaran Nanda'ya yalnýzca hasta olduðunu itiraf etmekle kalmadý, düðümlenen bir sesle hastalýðýnýn iyileþtirilemez, öldürücü bir illet olduðunu, he kûm olmakla kalmayýp ölümü istediðini, bu durumda zorunlulukla isteðin bir birlik halinde ö birinden ayýrt edilemez olduðunu, isteðin zorunluluktan, zorunluluðun da istekten doðduðunu bunlarýn zoraki ve birleþik bir duygu olduðunu söyledi. Hep o soðuk ve içinde yabanýl bir seçilen sesiyle Nanda'ya: - Eðer dostluðun ciddiyse, diyordu, bana olan en son sevgi borcunu ödemek üzere bir ölü yak a kulübesi hazýrla ki; içine girip yanayým. Çünkü iyileþmeyecek olan bu hastalýk beni içimd acý verici bir biçimde yakýyor ki; kavurucu alevler bunun yanýnda bana acý dindiren yað ve kutsal sularýn kucaðýnda dinçlik veren bir yýkanma gibi gelecektir. Nanda bunlarý duyunca " man Tanrým, senin durumun nice olacak" diye düþündü. Ama Nanda keçi burunlu ve vücutça, dem týn aldýðý aþaðý tabaka ile Brahman torunu Þridaman arasýnda ortalama ve hoþ bir tip oluþtu u zor durumda gayet ustaca davranarak mantýðý hastalanan arkadaþýnýn karþýsýnda usunu yitir ksine bu durumda ona karþý olan üstünlüðünden yararlanarak uysal ve usa uygun bir biçimde k k sadýk bir dostun hasta bir arkadaþýna yapabileceði hizmeti üzerine aldý. - Emin ol, dedi; verdiðin güvenceye uyarak doðruluðundan kuþku duymadýðým hastalýðýnýn iyil uðuna inandýðým an, buyruklarýný yerine getirip sana bir yakma kulübesi hazýrlayacaðým. Hem edikten sonra benim de seninle birlikte içine sýðabileceðim kadar büyük yapacaðým. Senden b at bile ayrýlmaya gönlüm razý olmayacaðýndan ben de seninle birlikte ateþe dalacaðým. Ama ö beni de yakýndan ilgilendirdiði için, neyin var, bana söylemelisin. Hastalýðýnýn adýný verm ; hiç olmazsa þifa bulmayacaðýna inanarak ikimizin yanma törenine hazýrlanayým. Bu sözün ha rinde olduðunu onaylarsýn, hem ben, sýnýrlý anlayýþýmla bunun doðruluðunu kabul edersem, be kat daha akýllý olan sen buna kim bilir ne kadar kolaylýkla razý olacaksýn. Ben kendimi bi r an için senin yerine koyarak senin kafaný kendi omuzlarým üzerinde duruyormuþ gibi düþüne lursam, usumdan, daha doðrusu senin usundan geçirdiðin gibi kapsamlý sonuçlar verecek olan bir þeye karar vermeden önce hastalýðýmýn þifasýzlýðýný baþkalarýnýn da deneme ve onaylarý nlat. Çökük yanaklý Þridaman uzun zaman, içindekileri dökmek istemedi ve yalnýzca çektiði a zluðunun kanýta gereksinimi olmadýðýný söyledi. Ama uzun diretmelerden sonra sonunda arkada emek için gözlerini eliyle örterek aþaðýdaki itirafý yapmaya razý oldu. Dedi ki: - Senin bir kez güneþe doðru salladýðýn Sumantra kýzý Sita'yý çýplak ama namuslu olarak Dav yerinde gözetlediðimizden bu yana, onun çýplaklýðý ve namusluluðundan doðma bir acý çekird her saat biraz daha geliþerek vücudumun en ince ayrýntýsýna kadar hummasýný salýp zekâmýn umu ve iþtahýmý kaçýrýyor ve beni yavaþ yavaþ kesin bir ölüme doðru sürüklüyor. Bu hastalýk güzelliði ve namusluluðuyla yarattýðý isteklerin yerine gelmesi gibi insanlarýn layýk olduk n çok daha üstün, düþlenmesi olanaksýz bir mutluluk olduðundan, olanaksýz ve öldürücüydü. Y ak tanrýlara layýk bir mutluluða gereksinim duymak yýkýmýna uðrayan bir insanýn yok olmaya olduðu açýk bir þeydi. - Eðer ben, diye sözlerini sürdürdü. Keklik gözlü, güzel renkli ve olaðanüstü kalçalý Sita' sam, ruhum kendiliðinden uçup gidecek. Yakýlma kulübesini hazýrla; çünkü insansal ve tanrýs þeylerin savaþýndan beni ancak ateþ kurtaracaktýr. Eðer sen de benimle birlikte kulübenin girmek istersen senin gençliðine, þen ve bukleli varlýðýna acýrým; ama senin onu sallamýþ umdaki yangýný artýrdýðý ve bu iyiliði kazanmýþ bir yaratýðýn yeryüzünde kalmasý hoþuma git zý olurum. Nanda bunlarý duyunca Þridaman'ýn bir þey anlamayan son derece ciddi þaþkýnlýðý karþýsýnda arla gülerek kâh arkadaþýný kucaklamaya, kâh bulunduklarý yerde hoplayýp zýplamaya baþladý. - Âþýk, âþýk, âþýk, diye baðýrdý. Hepsi bundan ibaret. Öldürücü hastalýk buymuþ. Ne hoþ þey utturdu. Bilge adam, ah bilge adam, Ne de aðýrbaþlý düþüncen var! Ýpin ucunu kaçýrýnca, Bilgeliðin de senden kaçar. Güzel kýzýn göz süzmesi, Aklýný etti darmadaðýn, Ýnan ki; senden sakar olmaz, Aðaçtan düþen sersem maymun! Bunu söyledikten sonra yeniden avaz avaz gülerek ve ellerini dizlerine vurarak baðýrdý: - Kardeþim Þridaman, odun ateþinden söz etmenin nedeninin yüreðindeki saman kulübenin tutuþ n ibaret olduðuna öyle sevindim ki. Küçük cadý gözünün önünde fazla durdu. Tanrý Kama da çi saplayýverdi; çünkü bize bal arýlarýnýn výzýltýsý gibi gelen þey onun ruhunun uçuþuydu. Ilk e sana aþk zevkini aþýladý. Bütün bunlar olaðan ve hepsi de insanlarýn hakký olan neþeli, g rden baþka bir þey deðildir. Eðer isteklerinin yerine gelmesi sana ancak bir Tanrý'nýn düþl leceði bir þey gibi geliyorsa, bu da isteklerinin içliliðini ve bunlarýn Kama gibi bir tan rýdan esinlenmiþ olduðunu, ama onun deðil senin olduklarýný gösterir. Bunlarý duygusuzluðum , böyle sürülmüþ bir topraða tohum atmandan daha doðal ve insansal bir þey olmadýðý halde b rýn hakký olmayan tanrýsal bir þey sanmakla hedefini son derece aþýrýlaþtýran aþk delisi r inlik vermek için söylüyorum. (Sita, Hintçe'de sürülmüþ toprak demek olduðundan Nanda bu te llanmýþtýr.) Ama, diye sözüne sürdürdü. Gündüzleri baykuþ kördür, geceleyin karga; oysa âþý de gündüz. Atasözü tam sana uyuyor. Bu örneði sana söylüyorum ki; ondan ibret al ve bil ki Yurdu'ndan Sita her ne kadar Durga'nýn yýkanma yerinde çýplaklýðý sayesinde sana bir tanrýç göründüyse de, aslýnda hiç de öyle deðildir. O da, üstün güzelliðine karþýn bütün diðerleri lgur dövüp lapa yapan, yün büken, anne ve babasý olan bir kýzdýr. Anne ve babasýna gelince, rýn da bütün diðer insanlardan farký yoktur. Her ne kadar babasý Sumantra damarlarýnda bira savaþçý kaný olduðunu ileri sürerse de, bu savda pek ileri gidemez. Kýsacasý bunlar, pekâlâ iyle konuþup anlaþabileceðimiz insanlardýr. Hem seni mutluluðuna kavuþturacak olan doðal ve aðan bir iþte sana yardým etmek için koþacak Nanda gibi bir dostun var. Eh, ne dersin? Sen i enayi? Sana, içine birlikte tüneyeceðimiz bir yakma kulübesi yapacak yerde güzel kalçalýn birlikte oturacaðýn evi yapmaya yardým edeceðim. Bir sessizlik oldu. Bundan sonra Þridaman söze baþladý: - Þarkýný bir yana býraksak bile sözlerinde hayli kýrýcý þeyler var. Benim isteklerimin acý e gündelik olaylardan olduðunu söylemen, gönül kýrýcý; çünkü; bu istek, benim gücümün üstün aðýn edecek niteliktedir. Benden daha güçlü olan bu duygu, bir insanýn dayanamayacaðý, anca rýlara layýk bir þeydir. Ama senin, benim iyiliðimi istediðini ve beni avutmaya çalýþtýðýný astalýðým hakkýnda kullandýðýn bayaðý ve bilgisizce sözleri baðýþlýyorum. Seni yalnýzca bað iden ölüme teslim olmak üzere bulunan yüreðim, senin son sözlerinle olabileceðini göstermey apabilmem inancý ve bu olanaðý düþlemekle yeniden yaþam buluyor. Her ne kadar bu iþle ilgis lmayanýn benden daha doðru ve duru yargýlar verebileceðini duyumsadýðým oluyorsa da, kendi , diðerlerinin görüþüne olduðu gibi hemen güvenemiyor, ancak bana ölüm yolunu gösterenine i Tanrýsal Sita'nýn daha çocukken evlendirilmiþ olmasý ve kendisiyle birlikte büyüyen kocasýy rleþmesi ne kadar yakýn bir olasýlýk. Böyle çirkin bir düþüncenin cehennem azabý yanýnda od lik veren ateþine sýðýnmaktan baþka çare kalmýyor. Ama Nanda dostluklarý üzerine ant içerek buna güvence verdi. Babasý Sumantra, çocuk-kocanýn mansýz ölmesi durumunda, yalnýzca dulluk ayýbýna katlanmak zorunda kalmasýna razý olmadýðýn ir þeye izin vermemiþti. Hem evli bir kýz olsa, güneþ bakiresi seçilemezdi ki! Yok, Sita öz e evlenmeye hazýr bir durumdaydý. Hem Þridaman'ýn yetkin "kast"ý, aile durumu ve Veda bilg ileri karþýsýnda iþi hemen hemen kesin olan bir sonuca eriþtirmek üzere dostunun sorunu ele alarak iki ev arasýndaki pazarlýðý yönetmesi gerekiyordu. Salýncak öyküsünün yinelenmesinde Þridaman'ýn yüzünde bir acý anlatýmý belirdiyse de, arkad tti ve Nanda'nýn saðduyusuna uyarak ölüm sevdasýndan vazgeçip Sita'yý karýsý olarak kucakla uluðunun kavranýlmaz ve insanlara yaraþmayacak bir þey olmadýðýna inanmaya baþladý. Ama yin lekleri kabul edilmezse, çevik kollarýyla kendisine bir yakma kulübesi hazýrlayacaðýna Nand 'dan söz aldý. Garga'nýn oðlu yatýþtýrýcý bir konuþmayla bu sözü verdi. Ama her þeyden önce çekilerek sonucunu bekleyeceði kýz istemenin bütün aþamalarýný, örneðin önce Nanda'nýn, Þr avabhuti ile konuþup oðlunun düþüncelerini ona söylemesi ve kýzýn soyuyla anlaþmaya giriþme ni istemesi, sonra yine Nanda'nýn damadýn vekili ve dünür olarak Hörgüçlü Boða Yurdu'na gid st sýfatýyla bu çiftin arasýnda bir yakýnlýk saðlamasý kararlaþtýrýldý. Dedikleri gibi yaptýlar. Brahman kanýndan gelme Vanidja Bhavabhuti, oðlunun sýrdaþý tarafýn kendisine yapýlan öneriye ne kadar sevinmiþti, savaþçý kanýndan gelme sýðýr yetiþtiricisi zengin armaðanlarla birlikte kendisine sunulan öneriye kayýtsýz kalmamýþtý; Nanda, dünür g de arkadaþýný halk diliyle ama çok etkili bir biçimde övmüþtü. Sita'nýn ana babasý tarafýnd rumunu incelemek üzere ''Ýneklerin Mutluluðu''na yapýlan yolculuk da iyi sonuç verdi. Günle in bu gibi anlaþma ve olaylarla geçtiði sýrada kýz da, tüccar oðlu Þridaman'ýn varlýðýnda, sa yazgýsýnýn belirlediði efendisini ve kocasýný görmeye alýþmýþtý. Evlenme sözleþmesi hazý ngin bir þölen, mutluluk getiren armaðanlar alýp vererek kutlanmýþtý. Yýldýzlara bakan bilg büyük bir dikkatle seçtikleri düðün günü yaklaþýyor, Þridaman'ýn geleceðine bir türlü inan an'ýn Sita ile birleþmesinin kendisine baðlý olduðunu bilen Nanda düðün ricacýsý olarak çev dostlarý ve gýrtlak düþkünlerini davet ediyordu. Düðün evinin iç avlusunda, ev Brahman'ýný asýnda düðün ateþini saðlayacak olan tezekleri de çevik kollarýyla o taþýmýþtý. Böylece her yaný güzel, vücudu sandal, kâfiru ve ceviz yaðýyla oðulmuþ, elmaslarla süslenmi ysili ve sarili, kafasý bir tül bulu ile sarýlý Sita'nýn (bildiðimiz üzere erkeðin kendisin a önce görmüþ olmasýna karþýn) kocasýný ilk kez yakýndan görüp kendisine adýyla sesleneceði eklenen gün sonunda gelmiþti. O zaman erkek, kýzýn anne ve babasýnýn pirinç ve tereyaðý ada sýnda ''Seni aldým'' dedi. O zaman kendisine gök, kýza yer, kendisine þarkýnýn sözü, ona da i dedi ve kadýnlarýn alkýþlarý arasýnda onunla birlikte üç kez yalazlý ateþin çevresini dol a beyaz öküzlerin çektiði bir arabaya binerek düðün alayýyla köyüne, kendi anasýnýn kucaðýn Burada da mutluluk getiren birtakým gelenekleri yerine getirmek gerekiyordu. Burad a da ateþin çevresini dolaþtýlar, erkek kýzý þekerkamýþýyla doyurdu, giysisinin kývrýmlarýn ofrasýnda dostlarý ve akrabalarýyla bir arada oturdular. Hepsi yiyip içip üstelik üzerine G nj ve gülsuyu serptikten sonra ikisini ''mutlu çiftin dairesi'' adý verilen ve içerisind e kendileri için çiçeklerle donanmýþ bir yatak hazýrlanmýþ olan odaya götürdüler. Orada hep a da aðlaþarak kendileriyle esenleþtiler, hep yanlarýnda bulunan Nanda en sonuncu olarak eþikte esenleþti. Dinleyenler, öykünün þimdiye kadarki sevimli gidiþine kanýp da onun gerçek özyapýsýný sakla zaðýna düþmemiþ olsalar, bari. Biz susarken o, bir ara yüzünü bizden öteye doðru çevirdi ve man yüzü, korkunç bir maskeye dönüþmüþtü. Þridaman, Nanda ve Sita'nýn onu yolda görmüþ oldu nsaný kurbanlar sunmak zorunda býrakan korkunç ve taþtan bir yüz halini almýþtý. Ama hayýr, aylarýn hepsini sýrasýyla, teker teker anlatalým. Þridaman'ýn annesi, güzel Sita'yý kendi kýzý diye baðrýna bastýðýndan, onun da ince burunlu vlilik zevklerini tattýrdýðýndan bu yana altý ay geçmiþti. Aðýr yaz günleri bitmiþti. Gökyü selleriyle, yeryüzünü taze çiçeklerle örten yaðmur mevsimi de bitmek üzereydi. Göðün lekes güz lotuslarýnýn açtýðý günler geldiðinde yeni evliler, dostlarý Nanda ile anlaþtýlar ve Þr babasýndan izin alarak erkeðini kucakladýðý günden bu yana görmedikleri kýzlarýnýn evlilik erine bir düþünce edinmek isteyen Sita'nýn ana babasýný görmeye gitmeye karar verdiler. Sita'nýn bir süreden beri analýk zevklerine hazýrlanmakta olmasýna karþýn pek de uzak olmay ve havalarýn serinliði dolayýsýyla sýkýntýsýz geçeceðini umduklarý bu yolculuða hazýrlandýl Yolculuklarýný, dostlarý Nanda'nýn kullandýðý, üstü ve yanlarý örtülü ve bir zebu öküzüyle arabalarýyla yapýyorlardý. Nanda takkesini bir yana eðmiþ, ayaklarýný sallayarak önde oturu e arabadakilerle çene çalmak üzere sýk, sýk baþýný geri çeviremeyecek kadar yolla ilgili gö zan hayvanlara birkaç sözcük söylüyor, zaman zaman da çok parlak bir sesle avazý çýktýðý ka þarký tutturuyordu. Ancak her defasýnda da daha ilk bir iki tondan sonra, sesi bir mýrýltý a dönüþerek boðuluyor, sonunda dingin bir ''deh'' ya da ''höst''le bitiyordu. Ama sýkýþan g n güçlü haþkýrýþlarda da bunlarýn birdenbire sönmesi kadar ürkütücü bir þey vardý. Arkasýndaki karý koca da susuyordu. Önlerinde Nanda oturduðu için baþlarýný her kaldýrýþta un ensesine takýlmasý kaçýnýlmazdý. Nitekim genç kadýn ara sýra gözlerini kucaðýndan ayýrar ma çok geçmeden bakýþlarýný çabucak yine kucaðýna çeviriyordu. Þridaman yan tarafa asýlmýþ bu görünüme bakmak zorunda kalmaktan kurtuluyordu. Karýsýnýn yaptýðý gibi önlerindeki bu k sýrtý, belkemiðini ve hareketli omuzlarý görmemek için yerini Nanda ile deðiþtirmeyi ne ka sterdi. Ama biraz hafiflemek için dilediði bu durum da uygunsuzluðundan ötürü yerine getiri emezdi. Böylece sessizce yolculuklarýný sürdürüyor, ama her üçü de sanki hýzlý hýzlý yürümü inin akýnda hiç de hayra alamet olmayan kýrmýzý damarcýklar beliriyordu. Hiç kuþkusuz, görü ebilen bir adam, bu yolcularýn üzerinde, uygunsuzluðun yollarý üzerine düþen karanlýk gölge bir þeyler sezerdi. Âdet olduðu üzere günün aþýrý sýcaðýndan sakýnmak için gecenin kanatlarý altýnda, daha doðr lardý. Ama onlarýn böyle yapmalarýnýn baþka nedenleri de vardý. Ýçlerinde kargaþalýk egemen ranlýk da kargaþalýðý kolaylaþtýrdýðý için kendileri de farkýnda olmaksýzýn bu fýrsattan ya düzensizliðine yer uydurmaya kalkmýþlardý. Bu yüzden de yollarýný þaþýrdýlar. Örneðin Nanda yola sapacak yerde öküzü ve deveyi çevirmedi ve aysýz gecenin karanlýðýný bahane ederek yan e saptý. Burasý bir yol deðil, baþlangýçta yol duygusu veren, ama sonra sýklaþan aðaçlarýyl ak kendisinden yararlanmalarýný olanaksýzlaþtýran bir aralýktan ibaretti. Çevrelerini saran aðaç kütükleri arasýndan ve yumuþak orman topraðýndan arabayla geçmeleri Bu duruma ruhlarýndaki þaþkýnlýðýn neden olduðunu itiraf etmemekle birlikte yolu þaþýrdýkla r. Çünkü Nanda'nýn arkasýnda oturan Þridaman ile Sita da uyumamýþ, onun yanlýþ bir yola sap Bulunduklarý yerde kalarak yýrtýcý hayvanlara karþý güvenliði saðlamak üzere bir ateþ yakýp kten baþka çare kalmamýþtý. Ormanda sabah olunca çevreyi araþtýrdýlar, çözülen hayvanlarý t p arabayý da büyük zorluklarla tik ve sandal aðaçlarýnýn geçme olanaðý verdiði yerlerden ev rdiler. Nihayet cangýlýn kýyýsýnda ve Nanda'nýn kendilerini kesinlikle hedefleri olan doðru la çýkaracaðýný ileri sürdüðü fundalýk bir kayalýða çýktýlar. Böylece sarsýla sarsýla kayalýklar arasýndan yollarýný bulmaya çalýþýrken, kayalar içerisin apýnaðýn, Devi'nin, tehlikeler dolu eriþilmez Durga'nýn, karanlýk ana Kali'nin kutsal ülkes vardýlar. Þridaman içten gelen bir istekle arabadan inerek tanrýçaya saygýlarýný sunmayý d söyledi. Yoldaþlarýna: - Þöyle bir girip yakaracaðým, birazdan geri dönerim, siz bekleyedurun, dedi. Arabadan atl ayarak tapýnaða çýkan merdivenlere doðru týrmanmaya baþladý. Burasý, Altýn Sinek Irmaðý'nýn kýyýsýndaki ýssýz yýkanma yeri kadar önemsiz olmakla birlikt arla davranýlarak zengin kabartmalar ve dirseklerle bezenmiþti. Yabanýl dað, týslayan pars larýn koruduðu sütunlarla çevrili giriþ kapýsýnýn üzerinde görkemle yükseliyor, kapýnýn her kýsmýnýn da bazý yerlerine renkli kabartmalar kazýlmýþ bulunuyordu. Yaþamýn et, deri, sinir k, tohum, ter, gözyaþý ve göz çapaðý, pislik, sidik ve safradan yapýlmýþ yüzleri, tutku, öf set ve duraksamayla sevgiliden ayrýlma, sevmediðiyle birleþme, açlýk, susuzluk, yaþlýlýk, k ve ölümle birleþmiþ olarak ve bastýrýlmasý olanaksýz tatlýmtýrak bir kan kokusuyla karýþara kaynaþýyor, birbirine dolaþýyor, sonunda bu tanrýlar, insanlar ve hayvanlar kargaþalýðýnda rkeðin kollarýnýn yerine fil hortumu, kâh bir kadýnýn baþýnýn yerine ceylan kafasý geçiyord Þridaman resimlere dikkat etmiyor, onlarý görmediðini sanýyordu. Ama geçerken, kýzaran gözl unlara takýlýnca acýma duygusundan doðma bir baþ dönmesi ruhunu heyecana getirerek onu Ana' huzuruna çýkmaya hazýrlýyordu. Kayalar içine oyulmuþ olan bu yerde loþluk egemendi, toplul salonunda ýþýk yalnýzca daðdan sýzýyordu. Þridaman önce bu bölümden geçerek bitiþiðindeki d adan oyulmuþ ikinci bir salona girdi. Buradan merdivenlerle inilen alçak bir kapý aracýlýðý binanýn merkezindeki Ana'nýn vücuduna vardý. Merdivenlerin alt baþýna varýnca ellerini giriþin iki yanýndaki Lingsam taþlarýna dayayarak riye doðru sendeledi. Kali'nin yontusu korkunçtu. Acaba damarlarý kýzaran gözlerine mi öyle gözüküyordu, yoksa tanrýçayý þimdiye kadar hiç böyle utku kazanmýþ bir korkunçlukta görmemi ne çekip yine kendi baðrýndan fýrlatan, varlýklarýn iskelet ve organlarýyla çevrelenmiþ ola k taçlý put, tekerlek biçimindeki on sekiz koluyla kesik kafa, el ve ayaklardan yapýlmýþ bi kemerin üstünde kayalardan fýrlamýþ gibi duruyordu. Ana, çevresini tümüyle saran ellerind meþaleler tutuyor, ellerinden birisiyle aðzýna götürdüðü kafatasýndan kan damlýyor, ayaklar an yayýlýyordu. Korkunç tanrýça yaþam ve kan denizi üzerinde yüzen bir kayýktaydý. Ama kovu vasýnda, bu yeraltý kesim odasýnda çabucak ölüveren hayvanlarýn kanlarýnýn pýhtýlaþtýðý olu e burnuna doðru yükselen gerçek, eskimiþ, tatlýmtýrak bir kan kokusu vardý. Açýk duran gözl ayvan baþlarý, dört beþ tane manda, domuz ve keçi, elinden kurtulmanýn olanaksýz olduðu tan imi önünde mihraba bir piramit gibi yýðýlmýþlardý. Bunlarýn yaný baþýnda yer yer kurumuþ ka rþýn keskin olduðu anlaþýlan kurban kýlýcý duruyordu. Þridaman, kurban düþkünü, yaþam veren ygularýna, esrimiþ gibi sersemleten kollarýnýn karmakarýþýklýðýna gitgide hayranlýk biçimin hþetle bakýyordu. Sýkýlý yumruklarýný þiddetle çarpan göðsüne bastýrdý. Kendine ve ölümsüz inin içinde, yüreðinde ve acýyla harekete gelen cinselliðinde kâh buz gibi, kâh ateþ gibi s boþanmasýyla duyumsuyor ve daha þimdiden kaný boþalan dudaklarýyla yakarýyordu.. - Ey, var olanlarýn baþlangýcý olmayaný, ey eteðini kimsenin açmadýðý kocasýz ana. Sen ey, oðan bütün dünyalarý ve betimleri yeniden yutan, zevk ve dehþetle evreni kucaklayan. Halk s ni, uðrunda nice canlý hayvaný kurban ederek kutlar; çünkü her þeyin yaþamý, özü senin hakk kendimi sana kurban edersem, beni kurtarmak iyiliðini esirger misin? Böylelikle dile meye deðen bir biçimde, yaþamdan kurtulabileceðimi sanmýyorum.. Ama býrak da ana karnýnýn k an girip sana döneyim, benlikten kurtulup artýk kendi yaratmadýðý zevkten sersemleþen Þrida olmaktan çýkayým. Bu karanlýk sözleri söyledikten sonra yerdeki kýlýcý kavradý ve kendi eliyle baþýný gövdesi Bunu çabucacýk söylemek mümkün, zaten yapýlmasý da çabucacýk oluvermiþti. Ama yine de öyküy steði var ki; o da, dinleyenin sýk sýk olageldiðinden ve insanlarýn kendi kafalarýný kesmel nden sýradan bir þeymiþ gibi söz edilmesinden dolayý bu anlatýlaný da alýþýlmýþ, doðal bir körü ve üzerinde fazla düþünmeden dinlememeleridir. Tek tek durumlar hiçbir zaman sýradan d . Ýnsanýn düþleyebileceði ve öyküleyebileceði en sýradan þey, ölüm ve doðumdur. Ama hele bi e bulunun, kendi kendinize, çevrenizdekilere ya da ölene sorun bakalým bu sýradan bir þey miymiþ. Kendi kafasýný uçurmak ne kadar sýk anlatýlmýþ bir þey olursa olsun, hemen hemen ya naksýz ve ancak korkunç bir coþku, yaþam ve istenç güçlerinin korkunç bir erkle yerine geti isteði üzerinde toplanmasýyla mümkündür. Þridaman'ýn, yumuþak bakýþlý gözleri ve pek de çev nca tecimen kollarýyla bu iþi baþarmasý sýradan bir þey gibi deðil, hemen hemen inanmamaya an bir þaþkýnlýkla karþýlanmalýdýr. Bu korkunç kurban adaðýný yerine getirdi. Bir yanda yumuþak sakalýnýn yanaklarýný örttüðü b aþýn daha az önemli bir ayrýntýsý olan ve elleriyle hâlâ kýlýcý sýmsýký tutan gövdesi duruy büyük bir hýzla fýþkýrdýktan sonra eðimi az kanalcýklardan yavaþ yavaþ mihrabýn altýndaki ç (Týpký bir tay gibi Himavant'ýn kapýsýndan fýrladýktan sonra dinginleþerek kavþak yerine do lan o küçük ýrmak ''Altýn Sinek'' gibi.) V Kayalýklar içinde oyulmuþ bu ana kucaðýndan, dýþarda bekleyenlerin yanýna döndüðümüz zaman, z durduðunu, sonra da kýsa bir yakarý için içeriye girip bu kadar zamandýr dönmeyen Þridama yaptýðýna iliþkin birbirlerine sorular sorduðunu görüyoruz. Nanda'nýn arkasýnda oturan güz keçi burnunu ve aþaðý tabakaya özgü kalýn dudaklarýný hep koþulu hayvanlara dönük tutan Nan kâh onun ensesini seyretmiþ, kâh bakýþlarýný kucaðýna doðru indirmiþti. Ama onlar, biraz z yerlerinden kýpýrdamaya baþladýlar. Hele bu süre, daha da uzayýnca, dostlarý, ani bir karar genç kadýna dönerek: - Bizi neden beklettiðini, orada bu kadar uzun zaman ne yaptýðýný biliyor musun? dedi. Kadý : - Ne bileyim, Nanda? derken sesi, erkeðin duymaktan korktuðu tatlý bir uyum alývermiþ, önce en kestirip korktuðu gibi, tümcesine gereksiz yere Nanda'nýn adýný da eklemiþti. Kendisi de pekâlâ ''Nerede kaldý?'' diye soracak yerde ''Þridaman nerede kaldý?'' diyebilirdi... Kadýn sözünü sürdürdü: - Çoktan beri buna bir anlam veremiyorum. Hem sevgili Nanda, eðer bunu sen bana dönüp so rmamýþ olsaydýn, biraz sonra ben kendiliðimden ayný þeyi sana soracaktým. Erkek, kýsmen arkadaþýnýn gelmemesine þaþtýðýndan, kýsmen de kadýnýn gereksiz sözlerinden k lladý. Çünkü ''dönüp'' sözcüðü pekâlâ geldiði halde, yerinde kullanýlmýþ olmasýna karþýn ka l olmadýðý sezilen tatlý bir sesle, bir de tehlikeli sayýlacak kadar gereksiz olan ''bana' ' sözcüðünü sözlerine eklemiþti. Sesinin doðal olmayan bir biçimde çýkmasý ve kadýnýn kendisine adýyla seslenmesi yüzünden, da yapmak isteðini dizginleyemeyeceðinden korkarak sustu. Gergin bir sessizlikten s onra yeni bir öneri yapan yine kadýn oldu: - Sana bir þey söyleyeceðim, Nanda, dedi, arkasýndan git de nerede kaldý, bir bakýver. Þaye akarýya dalmýþsa güçlü kollarýnla onu tartakla; çünkü daha fazla bekleyemeyiz, hem zaten yo n yeterince zaman yitirmiþken, güneþ yükseldiði halde bizi bekletmesi çok garip, annem, bab m, geciktiðimiz için belki daha þimdiden kuruntulanmaya baþlamýþlardýr. Çünkü beni çok seve e rica ederim, git, onu getir Nanda. Hatta gelmek istemese, sana biraz karþý koysa b ile. Nasýl olsa sen ondan güçlüsin. Nanda: - Peki gidip onu getireceðim, elbet güzellikle, dedi. Ona zamaný anýmsatmak yeterli gele cektir. Bundan baþka, yolu þaþýrmamýza neden olan benim, bunda baþkasýnýn suçu yok. Ben de n gitmeyi düþünmüþtüm, ama belki yapayalnýz korkarsýn demiþtim. Ama bir iki dakikalýk bir þ Bu sözleri söyledikten sonra arabacý yerinden atlayarak kutsal yere doðru yürüdü. Ve biz, onu ne biçim bir görünümün beklediðini bilen bizler de onunla birlikte, bir þey sez emeden geçtiði toplantý salonuyla kubbeli salondan geçerek artýk ana kucaðýna inelim. Orada k bir haykýrýþla sendeleyerek Þridaman'ýn tutunduðu Ligsam taþlarýna dayandý ve öteki gibi korkutan ve heyecanlandýran betimin etkisiyle deðil, yerde gördüðü görünümün dehþetiyle sa arýðý çözülmüþ, balmumu renkli gövdesinden ayrýlmýþ kafasýyla, arkadaþý yatýyor, kan birçok . Zavallý Nanda bir fil kulaðý gibi titriyordu. Yüzüklü esmer elleriyle yanaklarýný tutmuþ, a klarýndan yeniden yeniden arkadaþýnýn adý dökülüyordu. Parçalanmýþ bir durumda yerde yatan u eðilmiþ umarsýzlýk belirten hareketler yapýyor, baþa mý, vücuda mý, hangi parçasýna gidec parçasýný kucaklayýp sesleneceðini bilemiyordu. Sonunda baþta karar kýldý; çünkü bu onun es olgun yüze doðru eðilerek diz çöktü ve keçi burunlu yüzü acý göz yaþlarýyla ýslanarak ona s a bir yandan da elinin birini gövdeye dayamýþ ara sýra da ona sesleniyordu. - Þridaman, diye hýçkýrdý. Dostum, ne yaptýn? Yapýlmasý bu kadar zor olan bu iþi nasýl oldu Bu, sana göre bir iþ deðildi. Ama kimsenin senden ummadýðýný sen baþardýn. Her zaman senin ayran olurdum, oysa þimdi yaptýðýn bu en zor iþten dolayý senin vücuduna da hayran oluyorum im bilir içinde neler olup bitti ki bunu yaptýn. Yücegönüllülük ve periþanlýk el ele verip çeþit bir kurban dansý oynadýlar ki, sen, kendi kendini kurban ettin. Ah, eyvah, eyvah o zarif baþ vücudundan ayrýlmýþ. Hâlâ eskisi gibi hafif yaðlý, ama asýl baþla olan baðlýlýð nlamýný yitirmiþ. Söyle suç bende mi? Bu yaptýðýna benim davranýþlarým deðilse bile benim v ? Bak kafam henüz düþünebildiði için ben de senin düþüncelerini yineliyorum. Sen belki de f e göre bu ayýrmayý yapacak ve insanýn varlýðýyla neden olduðu suçu yaptýklarýndan daha önem Ama insan davranýþlarýna gem vurmaktan daha fazlasýný yapabilir mi? Ben de kumrular gibi k onuþmamak için olabildiðince sustum. Gereksiz bir þey söylemedim. Ona seslenirken adýný anm Senden söz ederken benden yana konuþtuðu halde aldýrmamazlýktan geldiðime kendimden baþka oktur. Ama ben etim ve canýmla suçlu olduktan sonra bütün bunlarýn ne yararý var; Çöle gidi yalnýz olarak çile çekmeliydim. Yýkýlmýþ bir durumda itiraf ediyorum ki; bunlarý, sen bana eden kendiliðimden yapmalýydým. Ama suçumu hafifletmek üzere þunu da söyleyeyim ki, eðer bu nden istemiþ olsaydýn, kesinlikle yapardým. Ey sevgili baþ, neden kopmadan önce, daha vücud nun üzerinde dururken bunlarý bana söylemedin? Baþlarýmýz her zaman konuþtu, seninki akýllý ki de deli dolu; ama sen iþ tam ciddi ve tehlikeli bir durum alýnca sustun. Þimdi iþ iþten geçti, gerçi sen konuþmadýn ama nasýl davranmam gerektiðini yücegönüllü ve olaðanüstü davr miþ oldun. Herhalde senin ardýnda kalacaðýmý ve senin incecik kollarýnla baþardýðýn iþi ben rýmla yapamayacaðýmý düþünmemiþsindir. Senden ayrýlmaya dayanamayacaðýmý birçok kez söylemi hastalýðýndan dolayý sana bir yakma kulübesi kurmamý buyurduðun zaman, böyle bir þey yapaca am bunu iki kiþilik yapacaðýmý ve seninle birlikte içine gireceðimi anlatmýþtým. Düþünceler den ancak þimdi duru bir biçimde ayýrt edebildiðim Nanda üzerine verilmiþ yargýný, þimdi ne gerektiðini çok iyi biliyorum, bunu içeri girip de seni, yani vücudunu þurada, baþýný da b yuvarlanmýþ gördüðüm anda anlamýþtým. Madem seninle yanmaya razýydým, þu halde seninle bir aðým. Çünkü benim için baþka yol yok. Yoksa dýþarý çýkýp haber vereyim de atacaðý korku çýð i dinleyeyim? Kirli bir adla ortada dolaþýp hakkýmda: "Alçak Nanda, karýsýna karþý duyduðu unda arkadaþýný öldürdü'' demelerine izin mi vereyim? Bu olamaz. Asla. Ben de ardýndan geli um, benim kanýmý da seninkiyle birlikte içsin. Bunlarý söyler söylemez baþý býrakarak vücuda döndü ve sertleþmeye baþlayan ellerinden kýlý rak çevik kollarýyla kendi vermiþ olduðu yargýyý yerine getirdi. Baþta anýlmasý gereken vüc n'ýnkinin üzerine çaprazlamasýna devrildi, sevimli kafasý da arkadaþýnýnkinin yanýna yuvarl gözleri dönmüþ bir halde durdu. Kaný da ayný biçimde, yani baþlangýçta yabanýl ve hýzlý bir oluklarda akýþýný aðýrlaþtýrarak çukura yöneldi. VI Bu arada Sita dýþarda, tenteli arabasýnda oturuyor, artýk önünde bakýlacak bir ense de bulu dýðý için, vakit bir türlü geçmek bilmiyordu. Kendisini her günkü gibi sabýrsýzlýða kaptýrd ne durumda olduðundan haberi yoktu. Her ne kadar içinden, canlý ama zararsýz birtakým olasý lar geçiyor ve ona, durmadan bacaklarýný sallamasýna neden olan bir tedirginlik veriyor ve beklemek zorunda kalýþýnýn nedenini, korkunç bir olayýn önsezisi biçiminde duyuyorsa da, ca olasýlýklardan ibaret olan ve ayaklarýný sallamasýna engel olmayan bu duygu, sabýrsýzlýk gýnlýkla karþýlanacak türden deðildi. Bir zamandan beri bu olaðanüstü düzenle akrabalýðý bu da yaþayarak deneyimler kazanan genç kadýnýn, bu tür olasýlýklarý hesaba katmasý gerektiðin liriz. Ama o, bunu kendi kendine de itiraf edemiyordu. Düþündü: Ne söylenir, ne çekilir þeydi bu doðrusu. Bu erkeklerin hepsi birbirinin eþi, hiçb kinden üstün tutmamalý; çünkü hiçbirine güvenmeye olanak yok. Biri, insaný bir baþkasýyla y er, bilmem ki bu davranýþýn karþýlýðý ne olmalýdýr? Ötekini de arkasýndan yolladýnýz mý, bu sýnýz. Hem de bütün bunlar güneþin tam yükseldiði sýrada olur, zaten yolu þaþýrmamýz dolayý yitirilmiþken.. Neredeyse hýrsýmdan patlayacaðým. Önce birinin gelmeyiþini, sonra onu alma gidenin de dönmeyiþini uygun ve usa yakýn nedenlerle haklý göstermek mümkün deðildir. Düþün son olasýlýk þudur: Þridaman yakarýya dalmýþ ve yerinden ayrýlmak istemediði için kavgaya, döðüþe tutuþmuþ ve kocamýn çelimsizliðini göz önüne alan Nanda da, bütün gücünü kullanmaya sýra fýrsat düþtükçe deðdiðimde bana demirden yaratýlmýþ duygusunu veren kollarýyla onu bir bilir. Bu, Þridaman için çok küçültücü bir durum olurdu ama, þu beklemek de neredeyse Nanda içimde davranmasýný dilememe neden olacak.. Caným dizginleri elime alýp tek baþýma baba evi gitmek istiyor. Ah bir dýþarý çýksanýz, orasý da boþalýrdý. Eðer kocasý ve dostu tarafýndan yalnýz baþýna geri dönmek çok onursuzca bir þey olmasaydý, bunu çoktan yapardým. Öyleyse ( kesinlikle geldiðine göre) yerimden kalkýp ne yaptýklarýný kendi gözümle görmeye gitmekten acak bir þey kalmadý. Benim gibi zavallý, gebe bir kadýnýn bu olaðanüstü, gizemli davranýþ rkasýnda neler gizli olduðundan korkmasý kadar doðal bir þey olabilir mi? Ama düþünebileceð in en kötüsü, benim bilmediðim herhangi bir nedenle kavgaya tutuþup gecikmeleridir. Bu tak dirde ben aralarýna girip akýllarýný baþlarýna getiririm. Güzel Sita bu sözlerle arabadan inerek vücudunu saran giysisinin altýnda kalçalarýný dalgal arak ana evine doðru yürümeye baþladý ve elli kez soluk aldýktan sonra korkunç olayla karþý ldi. Kollarýný havaya kaldýrdý, gözleri yuvalarýndan uðradý ve baygýn bir halde yere uzandý. Anc e yarardý? Korkunç görünümün de onun gibi bekleyecek zamaný boldu, bahtsýz kadýn uzun zaman aldý; ama kendisine geldiði zaman yine her þey eski durumundaydý. Az kalsýn bir daha bayýla aktý, ama güçlü yapýsý buna izin vermedi. Taþ merdivenlere oturarak elleriyle saçlarýný kav rini kopuk kafalara, birbiri üzerine devrilmiþ gövdelere ve akan kanlara dikti. Morara n dudaklarýyla mýrýldandý: - Siz ey tanrýlar, ruhlar ve büyük çileciler, ben yýkýldým. Ýki erkek de, her ikisi de - ar tim. Benimle ateþin çevresinde dolaþan kocam ve efendim, sayýn baþlý, kutsal evlilik gecele inde ne de olsa bana öðrenebildiðim kadar zevk öðreten sýcak vücutlu Þridaman'ýmýn sayýn ba rýlmýþ, ölmüþ. Öteki de ölmüþ, beni salýncakta sallayan, bana dünür gelen Nanda da -kanlý k mýþ- iþte orada yatýyor, "Mutluluk Danasý" hâlâ þen göðsünde - baþsýz, þimdi ne olacak? Eðe a dokunur kollarýnýn ve butlarýnýn güzelliðini, gücünü ellerdim. Ama olamaz; vaktiyle nasýl dostluk aramýza bir sýnýr çektiyse, þimdi de kanlý ölüm ayný iþi görüyor. Birbirlerinin kaf daha fazla yadsýyamayacaðým bir nedenle yað dökülmüþ ateþ gibi hýrsla alevlenerek öyle kor aya girmiþler ki; ellerinden bu karþýlýklý cinayet çýkmýþ. Evet, gözümle görmüþ gibiyim. Am kýlýç var. O da Nanda'nýn elinde. Bu iki kýzgýn adam nasýl olup da bir tek kýlýçla dövüþtül an bütün bilginliðini ve acýma duygusunu unutarak kýlýcýný kavradýðý gibi Nanda'nýn baþýný yok. Nanda bu yýkým anýnda beni ürperten nedenler dolayýsýyla Þridaman'ýn kafasýný kesti, ne öteki - "yok caným" olamaz. Düþünmekten vazgeç, nasýl olsa bu kanlý karanlýktan baþka bi etmek olanaksýz. Yalnýz bir þey açýk, o da, her ikisinin de vahþiler gibi davranarak beni h düþünmemiþ olmalarý. Yani beni düþündüler; çünkü onlarýn erkekliðini kabartan þeyin zavallý m; ama onlar beni sýrf kendi nefisleri dolayýsýyla düþündüler, yoksa beni, benim ne olacaðý o kýzgýn anlarýnda da þimdi baþsýz, dingin yatarken olduðu gibi benim ne yapacaðýmý düþünme aðýmý mý? Burada yapýlacak deðil, yakýlacak bir þey var. Bir dul olarak sürünüp efendisine iyi bakmad u ölüme sürükleyen bir kadýn diye herkesin nefretini mi çekeyim? Bu zaten her dulun baþýna bir þey, hele bir de yalnýz baþýma babamýn ya da kayýnbabamýn evine dönersem, olacaklarý k ilirim. Ortada bir tek kýlýç var, ikisi de birbirinin kafasýný kesmiþ olamaz, bir kýlýç iki etiþmez. Ama geride bir üçüncü kiþi kalýyor. O da, benim. Benim için azgýn karý, kocasýný v raderini öldürdü diyecekler - kanýtý kolay. Yanlýþ ama kanýtlanabilir. Þu halde suçsuz yere gayý vuracaklar. Hayýr, tümüyle suçsuz deðilim ve eðer her þey bitmemiþ olsaydý, kendi kend mak zahmetine deðerdi ama þimdi artýk anlamý yok. Suçsuz deðilim, çoktan beri suçsuz deðili gelince onun da doðru olan yönleri var - hem de bir hayli, ama insanlarýn tahmin ettik leri biçimde deðil, þu halde demek ki; pekâlâ yanlýþ yüzünden adil olmak mümkünmüþ - ben bu davranýp kendi hakkýmda verilecek yargýyý kendim vereceðim. Ben de onlarýn ardýndan gitmeli - baþka bir çare yok. Vücuduma zarar vermekten korkan bu küçük ellerle kýlýcý kullanamam. liðime ne kadar yazýk olacak; ama bundan sonra ne zevk, ne de þehvet uyandýrmasý için donuk ve anlamsýz olmasý gerek. Ýþte kesin olarak olmasý gereken þey budur. Ýsterse bu yüzden kur rýn sayýsý dörde çýksýn. Hem dul çocuðunun yaþamdan nasibi ne olabilir ki? Hiç kuþkusuz sak tzede, kendisini bana baðýþlayanýn önünde zevkle karýþýk bir kederle solgunlaþarak gözlerim kör ve benzi soluk olacaktý. Ne yapacaðýmý bana býrakmýþlardý. Bakýn, baþýmýn çaresine nas Yerinden doðruldu. Saða sola yalpaladý, merdivenleri týrmandý ve gözlerini ölüm bürümüþ ola dýþarý çýktý. Tapýnaðýn önünde dallarýndan lianlar sarkan bir incir aðacý vardý. Yeþil sarm arak bir ilmek yaptý ve boynuna geçirerek kendini asmaya hazýrlandý. VII O anda ancak Durga-Devi'nin, dokunulmazlardan Kâli'nin, karanlýk dünyalar anasýnýn sesine benzeyen bir ses, göklerden ona seslendi. Bu kalýn, sert ve anaca, tok konuþan bir ses ti. - Seni gidi aptal keçi, diyordu. Hemen bu iþten vazgeçecek misin? Oðullarýmýn kanýný çukura iyormuþ gibi, þimdi de varlýðýmýn güzel bir örneði olan vücudunu, içinde büyüyen sevgili, t m çekirdeðiyle birlikte kargalara yem olsun diye asmak mý istiyorsun? Aðacýmýn süsünü mü bo oksa üstünü görmediðini ve oðlundan gebe kaldýðýný fark etmedin mi? Eðer kadýnlýk bakýmýnda kendini as, ama burada benim ülkemde deðil. Senin sersemliðin yüzünden dünyada neredeyse ya kalmayacak. Ýnsan yaþamýný, aþk zevkleri sayesinde bulaþan bir hastalýk sayan filozoflarýn arýyla kulaklarým zaten yeterince doldu - bir de deli karý, kalkmýþ da bana oyunlar oynuyo rsun ha? Ya kafaný ilmikten çýkarýrsýn ya da tokadý yersin. Sita: - Kutsal tanrýça, dedi. Elbette baþeðeceðim. Senin gök gürlemesini andýran sesini duyuyor v ruðun üzerine umutsuz giriþimimden vazgeçiyorum. Ama buna karþýlýk þunu söyleyeyim ki; beni gebe býraktýrdýðýný biliyorum. Yalnýzca çocuðumun nasýl olsa benzi soluk ve kör bir felaket - Lütfen býrak da bu iþ benim tasam olsun. Bir kere bütün bunlar sersemce kadýn inanýþlarýd dünyada kör, soluk benizli ve sakat olanlarýn da bulunmasý gerekir. Ýyisi mi sen bunu býra da, kendilerine göre her ikisi de eksiksiz birer delikanlý olan oðullarýmýn kanlarýný nede kýttýklarýný söyle. Bunu, onlarýn kanlarýný kabulden hoþnut kalmadýðýmdan ötürü deðil, bir rýnda býrakmayý istediðim için soruyorum. Haydi konuþ, ama gerçeði söyle. Bilirsin ki ben n her þeyden haberliyim. - Kutsal tanrýça, onlar birbirlerini öldürüp beni ortada býraktýlar. Benim yüzümden kavgaya ayný kýlýçla birbirlerinin kafalarýný... - Saçma, ancak bir avrat bu kadar saçma bir þey söyleyebilir. Þunu bil ki; onlarýn her ikis de birbiri arkasýndan erkekçe bir inançla kendilerini bana kurban ettiler. Ama bunu n e için yaptýlar? Güzel Sita aðlamaya baþladý ve hýçkýrarak yanýtladý: - Ah, kutsal tanrýça, suçlu olduðumu biliyor ve itiraf ediyorum ama ne yapabilirdim? Bu, önünden kaçýlamayan öyle bir yýkýmdý ki; izin verirsen buna yazgý diyeceðim. (Buraya gelin ez hýçkýrdý) Erkek ne tanýmadan ve senin iþlerine âþina olmadan, babamýn ocaðýnda dinginlik benim gibi bir þeyden habersiz, inatçý, çekingen bir kýz için bu bir yýkým, yýlan zehiri g þeydi -senin o neþeli çocuðun köpek üzümü yemiþe döndü-, o zamandan beri gitgide deðiþti v inde günah, dayanýlmaz bir tatlýlýkla güç kazandý. Sakýn bilgisizlikten baþka bir þey olmay inatçý, açýlmamýþ durumuma dönmek istediðimi sanma, bu zaten kimsenin yapamayacaðý bir þey bir þey varsa o da: Bu, eski çaðda erkeðin ne demek olduðunu bilmediðim, onu görmediðim, o ilgilenmediðim, ruhumun ondan ve onun gizlerini merak etmekten uzak olduðu ve bu yüzd en onlarla küstahça alay ettiðim ve kendi yolumda gittiðimdir. Kollarýna ya da bacaklarýna aktýðým herhangi bir delikanlý yüreðime karýþýk duygular esinleyip gözlerimi kýzarttý mý? H nim için o kadar önemsiz þeylerdi ki; küstahlýðýmý ve alaycýlýðýmý bile kýþkýrtmýyordu. Çün 'ndan gelen yassý burunlu, kara gözlü, boyu bosu eksiksiz Nanda adýnda bir delikanlý beni güneþ bayramýnda salladý da, bu bile kanýmý zerre kadar kýzýþtýrmadý. Yalnýzca okþayýcý rüz o kadar. Beni salladýðý için teþekkür yerine onun burnuna bir fiske vurmuþtum. Sonra, her i yanýn anne ve babalarý anlaþtýktan sonra Þridaman'ýn saðdýcý olarak geldi. Belki daha o zam a bile durum biraz deðiþmiþti, belki de beni koca diye saracak olan ama ortada görünmeyen dostu için beni istemeye geldiði günlerde yýkým kök salmaya baþlamýþtý. Çünkü ortada görüle O, hep yanýmdaydý. Düðünden önce, düðün sýrasýnda, biz ateþin çevresini dolaþýrken ve daha yalnýzca gündüzleri yanýmýzda oluyordu, ilk kez tanrýsal çift olarak çiçekli yataðýmýzda k erkeklik gücüyle beni açarak deneyimsizliðimi sona erdiren ve eski kayýtsýz alaycýlýðýmý a kadýn yapan dostu, kocam Þridaman'la uyuduðumuz zamanlar deðil. Evet bunlarý o yapmýþtý. He yapmasýn, senin oðlun deðil miydi, hem aþk birleþmesini öyle hoþ bir biçime sokuyordu ki an yakýnmak istemem-, hem ey tanrýçam, ben incecik, bilgin baþlý, sakalý, gözleri ve vücudu cýk olan efendim ve kocamdan korkmayacak, onu sevip saymayacak kadar soysuz deðildim ki; ama yine de, acaba beni kadýn yapmak, küstah soðukluðumu tatlý ve meyvalý bir duygu ci diliðine çevirmek onun mu iþi olmalýydý, diye düþünmeye baþlamýþtým - bana bütün bunlar onu gelirdi. Evlilik gecelerinde eti bana karþý harekete geldikçe her defasýnda da onun yer ine utanýr, onun zarafetinin alçaldýðýný -uyandýrýlmýþ olan benim için de bunun bir alçalýþ anýrdým. Ey ölümsüz tanrýça, iþte olanlar böylece oldu. Beni ister azarla, ister cezalandýr. Senin v n ben, þu korkunç anda hiçbir sakýnmaya baþvurmadan düþündüklerimi ve yaptýklarýmý anlatýyo en her þeyi bilirsin. Aþk zevki soylu kocam Þridaman'ýn baþýna uymuyordu, hatta senin de ha vereceðin üzere aþkta ana öðe sayýlmasý gereken ve þimdi baþýndan acý bir biçimde ayrýlmýþ uyor ve aþk birleþmesini, beni bütün yüreðimle baðlayacak bir biçime sokmasýný beceremiyord evke karþý uyandýrýyor ama bunu yatýþtýramýyordu. Bana acý, ey tanrýça. Senin bu uyandýrýlm ndan ve isteði zevkinden büyüktü. Ama gündüzleri, hatta yatmadan önce akþamlarý da keçi burunlu dostumuz Nanda'yý görürdüm. O görmekte kalmýyor, kutsal evliliðin bana erkekleri inceleme ve sýnama konusunda öðrettikle inden yararlanarak onu inceliyor ve onun aþk birleþmesini ne biçime sokacaðýný ve Þridaman' rine, onun kadar doðru konuþmaktan çok uzak olan bu adamla tanrýsal karþýlaþmanýn nasýl ola düþünce ve düþlemlerime sokuluyordu. O da baþka türlü yapamazdý, seni gidi alçak, günahkâr duymayan kadýn, derdim. Bu hep ayný þeydir ve vücudu da, sözleri de yalnýzca hoþ olmaktan i i gidemeyen Nanda, önemli sayýlabilecek olan kocan ve efendinden daha fazla ne yapab ilir? Ama bunun yararý olmazdý; Nanda hakkýndaki soru ve aþk zevkinin onun baþýna ve bedeni e ne kadar yakýþacaðý, hiçbir utanma ve alçalma duygusuna gerek kalmayacaðý ve uyandýrýlmýþ ak adamýn o olduðu düþüncesi, balýðýn aðzýna takýlan kanca gibi ruhuma ve etime siniyor ve lan bu oltadan kurtulmaya olanak kalmýyordu. Nanda'nýn aralarýndaki farklýlýk dolayýsýyla Þridaman'dan ayrýlamadýðý ve her an yanýmýzda nun hakkýndaki sorularý ruhumdan ve etimden nasýl sökebilirdim? Gündüzleri hep onu görüyor, leri de Þridaman'ýn yerine onun düþünü kuruyordum. Onu, göðsündeki "Mutluluk Danasý", bukle acýk kalçalarý ve ufak arka yanýyla görünce (oysa benimki ne kadar büyük, Þridaman'ýnsa kal anda ile benim aramdadýr) kendimden geçiyordum. Kolu bana deðse, vücudumdaki tüyler zevkle diken diken oluyordu. Üstünde yürüdüðü o alt yaný kýllarla örtülü bacaklarýnýn aþk oyunu s yakalayacaðýný düþündükçe baþým dönüyor ve memelerim nemleniyordu. Günden güne gözümde güz e salýncak sallayaným olduðu zamanlarda onun varlýðýný, tenine sürdüðü hardal yaðý kokusunu kalmamýþ olan uyuþukluðuma þaþýyordum. Bana Gandharve prensi Citrath gibi insanlýðýn üstünd elliðiyle genç ve sergileyici olarak, göksel süslerle, çiçek çelenkleri, kokular ve bütün ç erle bezenmiþ görünüyordu. O, Kriþna kýlýðýnda yere inmiþ Viþnu idi. Bundan dolayý geceleri onun yerine Þridaman'ýn bana yaklaþtýðýný gördükçe kederden soluyor aklayanýn Nanda olduðunu düþleyebilmek için gözlerimi yumuyordum. Ama ara sýra, bu zevki ba vermesini dilediðim adamýn adýný mýrýldanýnca Þridaman, yumuþak kollarýnýn arasýndayken ken lamýþtý. Ne yazýk ki ben uykuda konuþurum, öyle sanýyorum ki; böylelikle düþümde gördüðüm þ n acý çeken kulaklarýna eriþti. Bunu, onun üzüntülü durumundan ve bana yaklaþmaktan vazgeçm anladým. Ama Nanda da bana sokulmuyordu -beni istemediðinden deðil- beni istyordu, em inim ki beni kesinlikle istiyordu. Ama arkadaþýna karþý beslediði kýrýlmaz baðlýlýk dolayýs göðüs geriyordu. Hem ben de, inan bana, ölümsüz ana, ben de öyle sanýyorum ki; eðer onun is deneme biçimine girseydi, ben de, kocamýn baþýna karþý duyduðum saygý dolayýsýyla onu kapý ma böylelikle kocasýz kalmýþtým ve üçümüz de vazgeçiþle dolu bir yaþam sürüyorduk. Böyle bir durumdayken, ey dünyalar anasý, anne ve babama borçlu olduðumuz bu yolculuða çýkt aslantý sonucu senin evine ulaþtýk. Þridaman birazcýk arabadan inip sana þöyle geçerken say caðýný söylemiþti. Ama senin kurban hücrende, durumun zoruyla bu korkunç þeyi yaptý, vücudu r baþýndan, daha doðrusu çok sayýn baþýný vücudundan yoksun býrakarak beni acý dulluk durum ederli bir vazgeçiþle ve suçlu olan benim iyiliðim için yaptý. Çünkü ey büyük tanrýça, sözü deðil, bundan böyle tam bir zevk içinde yaþayalým diye benimle arkadaþý için kendisini kurb ti. Ama arkasýndan giden Nanda da bu kurbaný kabul etmedi ve o da kafasýný Kriþna vücudunda ayýrarak her ikisini de deðersiz kýldý. Böylece ben de deðersiz, evet onlardan da deðersiz dum. Ben de dostsuz ve kocasýz kafasý kesilmiþe döndüm. Yýkýmýmýzýn nedeni, herhalde bundan larýmdan birinde iþlediðim bir suçtu. Ama bütün bunlardan sonra yaþamýma son vermek isteyiþ nasýl olur da þaþarsýn? Tanrýça gök gürleyiþini andýran bir sesle: - Sen meraklý bir kazdan baþka bir þey deðilsin, dedi. Merakýn nedeniyle bütün ayrýntýlarýy an Nanda'yý bu kýlýklara sokman gülünçtür. Kollarý ve bacaklarý böyle olan milyonlarca oðlu sen onu bir Gandharve prensi yapýyorsun. Aslýna bakarsan pek dokunaklý bir þey. Tanrýsal ses biraz yumuþayarak sürdürdü: Ben, ana, et zevklerini aslýnda dokunaklý bulur ve çoðunlukla bunu fazla abarttýklarýna ina . Ama her þeyde bir düzen olmasý gerekir.'' Ses birdenbire sert ve azarlayýcý bir hal almýþ 'Ben düzensizliðin simgesiyim ama, sana þunu söyleyeyim ki; özellikle bundan dolayý sýký dü daþýyým ve evlilikte düzenin bozulmasýný kesin olarak yasaklýyorum. Eðer acýma duygusuna ka her þey altüst olurdu. Sen, hem burada kargaþa yaratýyor, hem de terbiyesizce þeyler söylüy un. Çünkü oðullarýmýn, kanlarýný bana akýtmak için deðil, birisinin senin yüzünden, ötekini una kendilerini kurban ettiðini söylüyorsun. Bu ne biçim terbiye? Haydi bakalým, bir adamýn kafasýný kestir, þöyle boynunu çizivermek deðil ha -adamakýllý, kurban törenine uygun bir b fasýný uçurt, hem de senin Þridaman'ýn gibi okumuþ, aþkta bile pek becerikli olmayan birine akalým benim esinleyeceðim coþkunun verdiði güç ve yabanýllýk olmadan bu iþi yapabiliyor mu ir parça gerçek olup olmadýðýný bir yana býrakarak bu biçimde konuþmaný yasaklýyorum. Belki bu davranýþý açýklanamaz bir duruma sokan karýþýk nedenler olduðu doðrudur. Çünkü oðlum Þri a benim iyiliðime kavuþmak için deðil, belki bilerek, belki de bilmeyerek gerçekten senin yüzünden duyduðu keder dolayýsýyla kurban etti. Küçük Nanda'nýn kurbaný oluþuna gelince, bu doðal bir sonucuydu. Bu yüzden kurbanlarýný kabul edip kanlarýný almak için istek duymuyor Eðer bu çifte kurbaný geri verir ve her þeyi eski durumuna sokarsam, senin de ileride d aha akýllý uslu davranacaðýný umabilir miyim? - Ah, kutsal tanrýça ve sevgili ana, diyerek gözyaþlarý arasýnda haykýrdý Sita. Bu korkunç tadan kaldýrmayý ister ve yapabilirsen, eskisi gibi kocam ve arkadaþý geri dönerse, sana n asýl yakarýr, soylu Þridaman üzülmesin diye sayýklamalarýma bile egemen olurdum. Eðer her þ i durumuna getirebilirsen, sana tanýmlanamaz derecede gönül borcu duyardým. Senin kucaðýnda olup biten þeyleri gördükten sonra bundan önceki yaþayýþýmýzýn ancak bu biçimde son bulacak duðunu açýkça anladýðým halde, bir dahaki sefere daha iyi bir biçimde sonuçlandýrmak isteði , söylediklerini baþarmasý ne harikulade bir þey olurdu. Tanrýsal ses: - Ýsteseydin, baþarabilseydin, falan demek de ne oluyor? Bütün bunlarýn benim gücüm için uf fek þeyler olduðundan herhalde kuþku duymazsýn. Dünya kurulduðundan bu yana bu iþi birçok k ptým. Hak etmediðin halde sana ve baðrýndaki solgun, kör tohuma, içerideki iki delikanlýya acýyorum. Þimdi kulaklarýný aç da sana söyleyeceklerimi dinle: Þimdi þu sarmaþýk ilmeðini b cek ve senin yüzünden yaratýlan korkunç sahneye, betimimin durduðu yere döneceksin. Orada n zlý rolü oynayýp bayýlmayacak, kafalarý alýp vücutlara uyduracaksýn. Bu arada kurban kýlýcý e kesik yerlere sürerek kutsayacak, her defasýnda da adýmý çaðýracaksýn -ister Durga ya da diye, istersen yalnýzca Devi diye, bunun önemi yok- böylece delikanlýlar sapasaðlam olurla r. Anladýn mý? Senin de duyumsayacaðýn gibi kafayla vücut arasýndaki çekme gücü fazla olmas aþlarý birdenbire gövdeye yapýþtýrma ki, dökülen kan damarlar tarafýndan emilebilmek için z bilsin. Gerçi bu bir sihir çabukluðuyla oluverir ama ne de olsa biraz zamana gerek var dýr. Umarým ki sözlerimi dinledin. Öyleyse koþ. Ama iþi düzgün yap, sakýn ivedilikle kafala enseye gelecek biçimde ters oturtup da adamlarý gülünç etme. Haydi. Sabaha kadar beklersen iþ iþten geçmiþ olur. VIII Güzel Sita bundan sonra bir þey söylemedi, hatta teþekkür bile etmeden yerinden fýrladý ve dýðý giysisinin izin verdiði kadar hýzla ana evine doðru koþtu. Toplantý salonuyla kemerli u geçerek kutsal kucaða eriþti ve tanrýçanýn korkunç betimi önünde tanýmlanan iþi büyük bir koyuldu. Kafalarla vücutlar arasýndaki çekme gücü, Devi'nin söylediði kadar güçlü deðildi. msanýr derecedeydi ama kanýn þýpýrdayarak yeniden damarlara dönmesine engel olabilecek kada güçlü deðildi. Kuþkusuz bu arada Sita'nýn bir utku çýðlýðýyla, hem de üçer kez tanrýsal ad gereken etkiyi yapmýþtý: Kesilen kafalarý yeniden yapýþan ve kesik yerlerindeki yara izleri bile belli olmayan iki genç þimdi önünde duruyor, ona ve kendi vücutlarýna bakýyorlardý, da usu bunu yapmak için birbirlerinin vücutlarýna bakmak zorunda kalýyorlardý. Çünkü vücut yap erektiriyordu. Sita ne yaptýn? Ya da ne oldu? Ya da ivedi davranayým derken nelere neden oldun? Kýsac asý (olmakla yapmak arasýndaki akýcý sýnýrý layýk olduðu biçimde belirleyecek bir soru biçe ne oldu? Bu iþi yaparken duyduðun coþkuyu anlamak mümkün ama gözünü biraz daha açamaz mýyd likanlýlarýn kafalarýný yüzleri enselerine gelecek biçimde takmadýn -hayýr böyle bir yanlýþ . Ama- þunu söyleyelim ki; adý ister yýkým, bahtsýzlýk ya da kaza, ya da üçünüzün istediði r þey olsun, bu þaþýrtýcý iþin gerçeði, birinin kafasýný ötekinin vücuduna uydurup kutsadýð ik olan gövdeye Þridaman demek ve kafasýz Nanda'yý da Nanda saymak mümkünse- Nanda'nýn kafa aman'a ekledin - ve böylece onlarý eski durumlarýyla kocan ve dostun biçimine deðil de deði bir duruma soktun. Halka özgü kafasý olanýný Nanda sayýp da -Nanda'yý, Þridaman'ýn zarif v udunu örten gömlek ve pantolonumsu peþtemalla, Þridaman'ý da eðer yumuþak anlatýmlý baþý ta demek yerinde olursa- Nanda'nýn biçimli bacaklarýnýn ve katýr boncuklarýndan gerdanlýklarýn ediði "Mutluluk Danasý" bukleli esmer gövdesinin üzerinde gördük. Telaþýn yüzünden nasýl bir kaza oldu? Kurbanlar yaþýyorlardý ama deðiþtirilmiþ olarak, yani dostun baþýna, dostun vücudu kocanýn baþýna ekli olarak. Bu durum karþýsýnda üçünün çýðlýk i doðal bir þeydi. Nanda kafalý olaný vaktiyle Þridaman'ýn soylu baþýnýn altýnda ayrýntý ni ama þimdi kendine yapýþýk olan bu vücudu elleriyle yokluyordu; öteki de, yani (baþýna oranl aman olaný da vaktiyle Nanda'nýn sevimli kafasýyla birlikte olduðu zaman ana öðe sayýlan vü lýkla inceliyordu. Bu düzensizliði yaratan kadýna gelince sevinç, yakýnma ve af dilenen suç alarýyla birinden diðerine koþuyor, onlarýn boynuna sarýlýyor, ayaklarýna kapanýp kâh güler k baþýna gelenleri ve yaptýðý yanlýþý itiraf ediyordu. - Olabilirse beni baðýþlayýn, dedi. Sonra: Sen de beni baðýþla sevgili Þridaman, derken -öz onun baþýna bakarak buna baðlý olan Nanda vücudunu özellikle görmemezlikten geldi-, sen de ni baðýþla Nanda, derken de onun baþýna seslendi, bu baþýn önemsizliðine karþýn sanki o tem baðlý olan Þridaman'ýn vücudu sýradan bir ayrýntýymýþ gibi davrandý. - Ah, bundan önceki y nde yarattýðý periþanlýðý ve kendimi boðmak üzere bulunduðum bir sýrada eriþilmez tanrýçaný duyduðumu düþünecek olursanýz, buyruklarýný yerine getirirken bilincime ve yargýlama yetene e sahip olmaktan çok uzak bulunduðumu anlayarak beni baðýþlamanýz gerekir - gözlerim bulaný , kimin kafasýyla vücudunu ellediðimi ancak belirsiz bir biçimde fark edebiliyor, kafayý d oðru yapýþtýrmayý þansa býrakýyordum. Durum hem doðruya rasladýðýmý, hem de aksini kanýtlay - böylece bu iþ kendiliðinden oluverdi, siz de buna razý oldunuz; çünkü madem kafalarla gö r arasýndaki çekme gücü duyumsanýr derecedeydi, bu çekmenin tam deðerde olup olmadýðýný, ba rildiði takdirde daha üstün olunabileceðini ben nereden bilecektim. Suçun bir bölümü de eri tanrýçada; çünkü o, kafalarý yerleþtirirken yüzleri enseye getirmemeye dikkat etmemi söyled esirgeyen hatun benim yaptýðým biçimde bir yanlýþ da olabileceðini düþünmedi. Söyleyin, yen de can bulduðunuzdan dolayý periþan mýsýnýz ve bana sonsuzluða kadar ilenecek misiniz? O ta rde dýþarý çýkýp ezeli tanrýçanýn beni yapmaktan alýkoyduðu iþi tamamlayayým. Yoksa beni ba týnýn üçümüz arasýnda daha iyi bir yaþamý mümkün kýlacaðýna inanýyor musunuz? Yani bu kadar ve insan ölçülerine göre yine de ayný biçimde sonuçlanmasý olasý olan eski durumdan daha i k istiyorum. Ey güçlü Þridaman, yanýt ver. Sen de söyle ey soylu yaratýlýþlý Nanda. Deðiþen iki genç baðýþlamakta birbirleriyle yarýþ edercesine kadýný yine birbirlerinin olan yerden kaldýrdýlar ve üçü de güle aðlaya candan bir öbek olarak kucaklaþmýþ dururken, iki e ortaya çýktý. Bunlardan birincisi: Sita'nýn yeniden can bulanlara kafalarýný temel alarak seslenmekle doðru davrandýðýydý; çünkü temel olan kafalardý ve kiþilikle mülkiyet duygularý lar belirliyordu. Nanda dar ve açýk renkli omuzlarýnýn üzerindeki Garga oðlunun halka özgü vücudu, Þridaman da görkemli esmer omuzlarýn üzerindeki Brahman torununun kafasýný kendinin sayýyordu. Ýkinci gerçek de, her ikisinin de yaptýðý yanlýþtan dolayý Sita'ya kýzmayýp yeni n dolayý son derece hoþnut olduklarýydý. Þridaman: - Eðer Nanda vücudundan utanmýyor ve beni üzecek olan bir kederle Kriþna'nýn göðüs buklesin rsa - kendi hesabýma dünyanýn en mutlu erkeði olduðumu söyleyebilirim. Her zaman böyle cüss lmayý dilerdim ve þimdi kollarýmýn kaslarýný yokladýðým, omuzlarýma ve görkemli bacaklarýma zginlenemez bir sevinç duyuyor ve kendi kendime bundan böyle önce güzelliðime güvendiðim, s a da ruhumun istekleriyle vücudumun yapýsý birbirine uygun gelerek aðacýn altýnda törenleri alýnlaþtýrýlmasýndan ineklerin ''Renkli Tepe'' çevresinde dolaþtýrýlmasýndan yana konuþtuðu hiçbir uygunsuzluk olmayacaðýný düþünüyorum; çünkü bu bana yakýþacak ve yabancý olan þey b i dostlarým, kuþkusuz yabancý olan þeyin artýk benim sayýlmasý ve bundan böyle istenen ve h lýk uyandýran bir þey olmaktan çýkýþý ve Indra bayramý yerine Dað törenini öðütlemekle baþk hizmet etmiþ olmamda hüzün veren bir þey var. Evet, itiraf etmeliyim ki; vaktiyle istediði m þeyin þimdi kendim oluþunda belirli bir üzünç var. Ama bu duygu seni düþündükçe tümüyle g y benim kendimden daha fazla sevdiðim tatlý Sita'm, benim yeni yaratýlýþýmdan senin için do olan ve beni daha þimdiden tanýmsýz bir gururla mutlu eden yararlarý düþündükçe bütün bu o ca siyat, varsýn olsun, diyeceðim geliyor. Dostunun son sözleriyle gözlerini yere indiren Nanda: - Doðru konuþma kurallarýna göre siyat diyebilir ve çok uzun zaman benim olmuþ olduklarýnda olayý þimdi senin oluþlarýný kýskanmadýðým köylü vücudunun dilini etkilemesine izin vermeye a, ben de sana dargýn deðilim ve bu olaðanüstü olaya siyat derim. Çünkü her zaman böyle, þi olduðum gibi zarif bir vücudum olsun isterdim. Gelecekte basitleþtirme olaylarýna karþý Ýn 'nýn dini törenini savunurken, bu durum yüzüme, daha doðrusu Þridaman için ayrýntý olan ama için temel olan vücuduma daha iyi uyacak. Senin birleþtirdiðin kafalarla gövdeler arasýnda u kadar güçlü bir çekme oluþuna bir an bile þaþmam. Sita, çünkü Þridaman'la beni baðlayan v yler dolayýsýyla bozulmamasýný dilediðim dostluk bu çekme gücünden doðuyordu. Yalnýzca þunu i; benim zavallý kafam onun kýsmetine düþen vücut için düþünmeden ve haklarýný duymadan ede den Þridaman'ýn biraz önce Sita'nýn gelecekteki evlilik yaþamýyla ilgili olarak söylediði k birkaç sözcüðü þaþkýnlýk ve üzüntüyle dinledim. Bu, benim kafama girmiyor ve bence ortada k deðil, kocaman bir soru var ve benim baþým bu soruyu seninkinden daha baþka bir biçimde y anýtlamaktadýr. Sita ve Þridaman ikisi birden ''Nasýl?'' diye baðýrdýlar. Zarif vücutlu dost: - Nasýl mý, dedi. Bunu nasýl sorabilirsin? Bence temel olan vücudumdur. Evlilikte temel olan, vücuttur; çünkü çocuklar kafayla deðil, vücutla oluþturulur. Sita'nýn baðrýnda taþýdý ri sürebilecek adamý görmek isterdim. Þridaman güçlü kollarýný hoþnutsuzlukla kýmýldatýrken: - Aklýný baþýna topla, dedi. Kendine gel, sen Nanda mýsýn, yoksa baþkasý mýsýn? Öteki: ''Ben Nanda'yým'' dedi. Ama nasýl kocanýn vücudu olan bu vücudun benim olduðu bir ge e, her yaný güzel olan Sita'nýn da benim karým ve meyvasýnýn da benim malým olduðu bir gerç Þridaman hafifçe titreyen bir sesle: - Gerçek mi, dedi. Böyle mi? Senin þimdiki vücudun benim malým olarak Sita'nýn yaný baþýnda diði zamanlar ben bu savda bulunmaya cesaret edemezdim. Çünkü sonsuz bir üzüntüyle mýrýltýl adýðýma göre gerçekte kucakladýðý o deðil, þimdi benim dediðim bu vücuttu. Dostum, bu acý þ ni bunlardan söz etmek zorunda býrakýþýn sana yakýþmýyor. Bu takdirde nasýl olur da baþýný, udunu ileri sürerek benim sen, senin de ben olduðumu ileri sürersin? Þu açýk ki, eðer böyle yanlýþlýk var olup da sen Þridaman, yani Sita'nýn kocasý, ben de Nanda olsaydým, bu takdird bir yanlýþlýk olmuþ olmaz, her þey eski durumunda kalýrdý. Temel olan, mutlu harika Sita'ný eriyle baþlarýmýzý ve vücutlarýmýzý deðiþ tokuþ etmesi ve temel öðe olan baþlarýmýzý sevind yý mutlu etmesidir. Ama sen, kocalýkta vücudun temel olduðunda direterek ve kendin onun kocasý olmaya kalkarak bana da dostluk rolünü verirsen, kötü bencillik duygularýyla davranm lursun; çünkü böyle yapmakla yalnýzca kendi kuþkulu haklarýný düþünmüþ ama Sita'nýn mutlulu nun için doðacak olan yararlara önem vermemiþ olursun. Nanda acý bir anlatýmla: - Seni bu kadar gururlandýran bu yararlar ayný zamanda senin bencilliðini de ortaya ko yuyor. Beni yanlýþ anlamanýn nedeni de budur. Çünkü gerçekte ben temel olarak payýma düþen nu deðil, senin de ölçüt olarak kabul ettiðin ve beni bu zarif vücutla da Nanda yapan kafam lýyorum. Haksýz yere sanki benim de senin kadar Sita'nýn mutluluðunu ve yararýný düþünmedið sürüyorsun. Son zamanlarda iþitmekten ve benzeri bir sesle yanýt vermekten korktuðum tatlý ve uyumlu sesiyle konuþtuðu zaman yüzüme bakýyordu. Gözleriyle gözlerime bakarak içindekile umaya çalýþýyor ve bana ''Nanda, sevgili Nanda'' diyordu. O zaman bu sözler bana gereksiz bir fazlalýk gibi görünmüþtü ama þimdi anlýyorum ki bu gereksiz deðil, tersine çok önemli b anlatýmla, zaten adýmý hak etmeyen ve senin malýn olduðu halde yine de senin Þridaman olman engel olamayan vücudumu söylemek istemiyordu. Ben ona yanýt vermedim, vermediðim zaman da onun gibi uyumlu ve titrek bir sesle konuþmak zorunda kalmamak için en gerekli þeyl eri söyledim, onu adýyla çaðýrmadým, içindekiler okunmasýn diye gözlerimi önüme çevirdim. B lan dostluðum ve kocalýk hakkýna karþý duyduðum saygýdan dolayý yaptým. Ama madem þimdi göz dar derin ve soran bakýþlarla baktýðý Nanda, sevgili Nanda dediði baþa, Nanda'nýn baþýna bi sýnýn vücudu kýsmet oldu, öyleyse durum tümüyle benden ve Sita'dan yana deðiþmiþtir. Her þe ikle ondan yana. Çünkü onun mutluluðunu ve hoþnutluðunu her þeyden üstün tutacak olursak, b im þimdiki durumumdan daha tam ve saf bir biçimde saðlayacak bir olanak yoktur. Þridaman: - Hayýr, dedi. Senden böyle bir þey beklemezdim. Senin, benim eski vücudumdan utanacaðýndan korkmuþtum, oysa eski vücudum senin kafandan utansa yeridir, iþine geldiði gibi kâh kafayý, kâh vücudu evlilikte temel kabul ederek öyle karþýtlýklara düþüyorsun ki. Sen daima alçakgö . Oysa en yetkin olanaklarýn, yani en mutluluk ve erinç verici olanaklarýn bende olduðu ortayken, þimdi birdenbire kendini beðenmiþliðin, kibrin en üstün doruðuna týrmanmýþ, kendi n dünyada Sita'nýn mutluluðunu saðlayacak en eksiksiz þey olduðunu ileri sürüyorsun. Ama da zla konuþmanýn anlamý yok. Sita burada. Kimin olduðunu o söylesin, kendi mutluluðunun yargý ndisi olsun. Sita þaþkýn bir durumda bir birine, bir de ötekine bakýyordu. Sonra yüzünü elleriyle örtere a baþladý. Hýçkýrarak: - Elimden gelmiyor, beni seçmek için zorlamayýn, yalvarýrým, ben zavallý bir kadýným, bu be n çok zor bir iþ. Önce kolay gibi gelmiþti ama, her ne kadar yaptýðým yanlýþtan utandýmsa d utlu görünce ben de sevinmiþtim. Ama sözleriniz kafamý sersem etti, yüreðimi parçaladý, þim rçasý birinizin, diðer parçasý da ötekinin yanýný tutuyor. Her ne kadar eve ancak senin yüz kocayla dönebileceðimi düþünmedinse de, sözlerinde gerçek payý da var aziz Þridaman'ým. Am görüþlerinden bir bölüðü de daha yakýn geliyor ve vücudunu kafasýz yatar gördüðüm zaman, o sýz ve hüzün verici bulduðumu anýmsadýkça vaktiyle ona ''Sevgili Nanda'' dediðim zaman, bel en önce onun baþýný söylemek istemiþ olabileceðimi düþünüyorum. Ama sen erinçten, mutlu bi tiðin zaman bu, yanýtlanmasý çok zor bir soru oluyor, sevgili Þridaman, kocamýn kafasý mý? vücudu mu? hayýr, bana iþkence etmeyin. Sizin kavganýzý çözümlemek ve ikinizden hangisinin m kocam olduðu konusunda bir yargýya varmak benim elimde deðil. Uzun bir sessizlikten sonra Nanda: - Madem Sita aramýzdan birini seçerek kararýný veremiyor,öyleyse kararý bir üçüncü, daha do düncü vermelidir. Demin, Sita eve ancak Þridaman'ýn baþýný taþýyan bir kocayla dönebileceði man içimden, eðer vücutça kocasý olan benimle mutluluðun dinginliðine eriþebilecekse eve dö ormanlarda yaþarýz, diye düþünmüþtüm. Çoktan beri, Sita'nýn sesi beni dostuma baðlýlýðýmý da kaç kez yabanýl ormanlarýn ýssýzlýðýna çekilerek bir çileci yaþamý yaþamayý düþünmüþtüm. efsine egemen olmasýný bilen bir çileciyle tanýþmýþ ve çevresinde birçok kutsal adamýn yaþa nýndaki inzivasýna giderek bu insansýz yerlerde nasýl yaþanacaðýný bana öðretmesini istemiþ alnýzca Guha'dýr ama, kendisiyle konuþmalarýna izin verdiði pek ender kiþilerin kendisini ç cilik adý Ramadamana ile çaðýrmalarýný ister. Birçok yýldan beri Dankaka ormanýnda dinginli nmadan ibaret perhiziyle yaþamakta ve sanýrým ermek üzeredir. Yaþamý tanýyan ve yenmesini b iþ olan bu bilgine gidip öykümüzü anlatalým ve Sita'nýn mutluluðu konusunda karar vermesini edelim. Eðer razýysanýz, ikimizden hangimizin koca olduðuna o karar versin ve onun sözüne oyuneðelim. Sita, evet, evet, diye rahat bir soluk aldý. Nanda'nýn hakký var, kutsal adama gidelim . Þridaman: - Ortada aramýzdan birinin çözemeyeceði ve ancak dýþardan gelecek bir yargýyla çözülecek bi lduðunu gördüðüm için ben de öneriyi kabul ediyor ve bilginin yargýsýna boyuneðmeye razý ol sýnýrlar içinde anlaþtýktan sonra ananýn evinden çýkarak hâlâ aþaðýdaki sel yataðýnda duran rada bir sorun ortaya çýktý, erkeklerden hangisi arabayý sürecekti; çünkü bu iþ hem kafa, h de sorunuydu. Dankaka ormanýna giden iki günlük yolu Nanda'nýn kafasý biliyordu; ama vücut apýsý bakýmýndan dizginleri Þridaman'ýn eline almasý gerekiyordu. Zaten Nanda da þimdiye ka u yüzden sürücülük ödevini üzerine almýþtý. Ama þimdi Sita ile birlikte arabanýn içinde, ar u iþi Þridaman'a býraktý. IX Bizim ahbaplarýn üç günlük yolculuktan sonra vardýklarý yaðmur yeþili Dankaka ormaný, velil ydu. Ama orman bunlardan her birine iyi bir yer ve inziva saðlayacak kadar büyüktü. Hacýla rýn, bu ýssýz bölgelerin birinden diðerine geçerek isteklerin egemeni Kamadamana'yý sorup b alarý pek de kolay olmadý. Çünkü münzevilerden her biri diðerinden habersizmiþ gibi davraný koskoca ormanýn tümüyle ýssýz olduðunu, burada kendisinden baþka kimsenin yaþamadýðýný iler yerde çeþitli basamaklardaki veliler oturuyordu. Bunlardan bir bölümü ''aile babalýðý'' ba dýnda býrakýp þimdi, karýlarý da yanlarýnda bulunmak üzere ömürlerinin geri kalan kýsmýný ö ek isteyenlerdi. Diðer bir bölümü de en üstün ruh eðitimini kendine amaç tutan ve adaklarýn getirmek için vücutlarýna en büyük zulmü yapmaktan çekinmeyen, azgýn duygularýný hemen heme ginlemeyi baþarmýþ yogilerdi. Bunlar korkunç oruçlar tutuyor, yaðmurda uyuyup soðuk mevsiml e ýslak giysiler giyiyorlardý. Buna karþýlýk yazýn dört yanlarýna ateþ yakýp günlerce yerde k, sürekli ayak parmaklarýnýn ucunda ayakta durmak ya da durmadan kalkýp oturmak gibi ek çilelerle zaten kendiliðinden tükenen dünyalýk vücutlarýný ayrýca ateþle de kurutmaya çalý a ermeye baþladýklarýný anýþtýran bir belirti görür görmez hemen kuzeye doðru yola çýkýyor, kök yiyerek yalnýzca hava ve suyla doyarak, vücutlarý bir köþede yýðýlýp ruhlarý Brahma ile idinceye kadar yürüyorlardý. Adresi arayan yolcular Çileciler ormanýnýn kýyýsýnda, dýþ düny e hayli hoþgörülü yaþayan bir münzevi ailesine arabalarýný emanet ettikten sonra bölgeden b rek bu evliyalarýn her türlüsüyle karþýlaþýyorlardý. Önce de söylediðimiz gibi, üç yolcunun rduðu inziva yerini bulmalarý zor oldu; çünkü vaktiyle Nanda, bu yolsuz ormanda onun inziv asýna giden yolu bulmuþtu ama, bunu öteki vücuduyla yapmýþtý. Oysa þimdi bulma ve gezdiði y anýmsama yetenekleri zayýflamýþtý. Ormandaki aðaç ve kovuklarda oturanlara gelince bunlar b y bilmez görünüyor, belki de gerçekten bir þey bilmiyorlardý. Ancak birkaç eski evliya karý ndilerinin haberi olmaksýzýn kendilerine bazý iþaretler verebilmiþ, onlar da bir gün daha o manda, þurada burada dolaþtýktan ve geceledikten sonra beyaza boyanmýþ suratý, tepesinde ör rý ve kuru dallara benzeyen göðe kaldýrýlmýþ kollarýyla ruhunu bir noktada toplamak için ki ne zamandan beri boðazýna kadar bataklýklara dalmýþ bir halde oturan velinin yanýna vardýl Bu büyük çilekeþin kurumlu gücü onlarý kendisine seslenmekten alýkoydu; belki geldiklerini etmediði, belki de özellikle fark ettiði için büsbütün uzattýðý süre bitinceye kadar sabýrl Veli, sakalýndan ve vücudunun kýllarýndan çamurlu sular damlayarak çýrýlçýplak gelinceye k saate yakýn su çukurundan epeyce uzak bir yere çekilerek beklediler. Adamýn vücudunda et namýna bir þey kalmadýðý, yalnýzca deri ve kemikten ibaret olduðu için çýplaklýðýnýn hiçbir kendisini bekleyenlere yaklaþýrken derhal anladýklarý gibi, yoluna çýkacak herhangi bir can farkýna varmadan yok etmemek için, elindeki süpürgeyle yolunu süpürüyordu. Ama davetsiz kon ara karþý baþlangýçta bu kadar yumuþak davranmadý, bu sýrada ayaklarýnýn onarýlmasý olanaks sýný göze alarak elindeki süpürgeyle onlarý tehdit etti. - Defolun, meraklý hýrsýzlar! Benim inzivamda ne iþiniz var? diye baðýrdý. Nanda alçakgönüllülükle yanýtladý: - Ey isteklerin egemeni Kamadamana, zorda olan bizlerin sana yaklaþma konusunda göst ermiþ olduðumuz cüreti baðýþla. Senin nefsine karþý egemenliðin bizi buraya çekti ve ey bil oðasý, yaþamýmýzýn tenle ilgili tasalarý senden akýl danýþmak ya da kesin bir yargý dilemek i buraya kadar sürükledi, iyilik yap da yanýt ver. Beni anýmsama iyiliðini göster. Ýnzivada mak için gerekli þeyleri öðrenmek üzere sana eskiden bir kez daha baþvurma gözüpekliðini gö Münzevi korkunç kaþlarýnýn altýndaki çukura kaçmýþ gözleriyle ona bakarak: - Seni tanýmýþ olmam mümkündür, dedi. Hiç olmazsa yüzünü tanýyorum; ama bu arada bir aydýnl benziyorsun, bu da vaktiyle bana yapmýþ olduðun ziyaretin bir sonucu olsa gerek. Nanda kaçamaklý bir yanýt verdi: - Bana çok yararý dokunmuþtu. Ama bende gördüðün deðiþikliðin nedeni baþka ve bizim harikul e güçlüklerle dolu öykümüzün bir sonucudur. Bu öyle bir öykü ki; biz kendi kendimize çözeme klýna ve yargýna baþvurmak zorunda kaldýk. Bizi dinleyebilecek kadar nefsine egemen olup olmadýðýný merak ediyoruz. Kamadamana: - Elbette bunu yapabilirim, hiç kimse bunun aksini iddia edememelidir, dedi. Ýlk ist eðim sizi inzivamdan kovmaktý ama, ne de olsa bu, yadsýmam gereken bir istek, karþý koymayý dilediðim bir baþtan çýkarmaydý. Çünkü insanlardan kaçmak çilekeþlikse onlarý kabul etmek, keþliktir. Ýnanýn, sizin yakýnlýðýnýz ve birlikte getirdiðiniz yaþam kokusu göðsüme aðýrlýk rdamýnca küllü çamurla boyanmamýþ olsa yanaklarýmýn hoþ olmayan bir biçimde kýzardýðýný gör ziyaretinize dayanmaya hazýrým, hele üçünüzden birinin duygularýn güzel dediði türden tanr yapýlý, yumuþak baldýrlý ve dolgun göðüslü olduðunu gördükten sonra, ah, tuh, vücudunun or ve gözleri keklik gibi, göðsüne gelince bir daha yineleyeyim, dolgun ve dik. Günaydýn ey di Erkekler seni görünce vücutlarýndaki tüyler zevkle kabarýyor, deðil mi? Þunlarýn yaþamda k uk da hiç kuþkusuz senin iþindir. Seni gidi kapan, seni tuzak yemi. Selam sana. Eðer del ikanlýlar yalnýz olsalardý, onlarý çoktan kovmuþtum ama madem sen de yanlarýndasýn, öyleyse n kadar kal - sizi kendiliðimden oyuk aðacýma davet ediyorum. Ara sýra beslenmesi gereke n þu vücudu aðaç kökleriyle beslerken, yemek için deðil, yalnýzca bakýp da karþýlarýnda vaz tatma isteðiyle toplamýþ olduðum ve yapraklara sardýðým dutlardan size ikram edeyim. Üstüm bir yaþam kokusu saçacak olan öykünüzü dinleyeceðim -sözcüðü sözcüðüne dinleyeceðim. Çünkü k dememelidir. Gerçi cesaretle meraký birbirinden ayýrt etmek zordur ve sizi, yalnýzca i nzivamda dumaný tüten yaþam öykülerine karþý iþtah duyduðumdan dinleyeceðim kuþkusu da, bah t ve yok edilmesinin asýl öldürülmesi gereken merak illetiyle yapýldýðý kuþkusuyla birlikte ilmelidir - ama o zaman cesaret nerede kalýr? Bu týpký dutlara benzer. Onlarý da, yalnýzca vazgeçme duygusunu tatmak için deðil de gözlerimi oyalamak için topladýðýmý düþünürüm de h bu kuþkuya göz oyalamanýn onlarý yeme isteðini uyandýracaðýný ve eðer onlarý gözümün önüne mýþ olacaðýmý kendi kendime yinelerim. Ama bu arada yanýtýmý, yalnýzca iþtah açýcý görünümd e uydurduðum kuþkusu da yok edilmelidir. Örneðin dutlarý kendim yememekle birlikte onlarý, siz yiyin diye vererek dünya kurnazlýðýnýn aldatýcý özyapýsý ve benle sen arasýndaki fark d n yiyiþinizi görmekten âdeta kendim yiyormuþcasýna zevk duymam gibi. Sözün kýsasý, perhiz d ir küpe benzer, akýl ermez bir þeydir. Çünkü ruhun baþtan çýkarmalarýyla duygularýn baþtan erine karýþmýþtýr. Onlarla savaþmak, kafalarýndan biri kesilince yerine iki tane birden bit ejderle savaþmaya benzer. Ama özellikle böyle olmasý gerektir. Temel sorun da cesarettir . Ýþte bunun için benimle birlikte kovuðuma gelin, her iki cinsten siz ey yaþam kokan yara týklar. Bana istediðiniz kadar yaþam pisliði anlatýn - kendime iþkence etmek için dinleyece e bunu zevk için yaptýðým kuþkusunu içimde öldüreceðim - insan bu uðurda ne kadar çaba harc . Kutsal adam bu sözlerden sonra elindeki süpürgeyle yolunu temizlemeyi sürdürerek onlarý bir süre sýk aðaçlarýn arasýndan geçirdikten sonra, içi tümüyle oyuk olduðu halde, hâlâ dallarý ana'nýn kendisine yurt edindiði iç kýsmý yosunlarla kaplý Kadamba aðacýna getirdi. Burasýný e ev edinmesinin nedeni, havanýn etkisinden korunma endiþesi deðildi. Çünkü o, sýcakta ateþ rak ve soðukta da vücudunu ýslatarak havanýn etkisini artýrýyordu. Asýl neden, bir yere ait duðunu bilme isteðini ve kendine gereken kök, soðan ve yemiþleri ve adaklarý için gerekli o , çiçek ve otlarý kovuða saklayabilmesiydi. Buraya gelince konuklarýna oturmalarýný söyledi ve onlara, bir çile aracý olduðunu öðrendik daha da çekingenleþmelerine neden olan dutlardan ikram ederek biraz güçlenmelerini saðladý Bu arada kendisi vücudunun hiçbir organýný kýmýldatmadan elleri düpedüz aþaðýya sarkarak v bükerek, ellerini ve ayaklarýnýn parmaklarýný özel bir biçimde aralayarak Kajotsarga denen r askerlik oturuþuna girdi ve ruhunu böylece bir noktaya toplamýþ olarak hiçbir anlamý olma an çýplaklýðýyla ayakta durarak buraya gelmelerine ve ancak kendilerinden baþka birisi, bir hükümdar ya da ermiþ tarafýndan çözümü mümkün olan bu tartýþmanýn öyküsünü, baþý dolayýsýyl kemli Þridaman'dan dinledi. O da öyküyü gerçeðe uygun bir biçimde ve kýsmen bizim kullandýðýmýz sözcüklerle anlattý. An oruyu açýklamak için son durumu anlatmak yeterliydi; ama inzivada yaþayan ermiþ adama bir þ yler sunabilme amacýyla sorunu baþýndan baþlayarak, elbet bizim bildiðimiz gibi, Nanda ile kendi yaþayýþ biçemlerinden, aralarýndaki dostluktan ve Altýn Sinek Irmaðý kýyýsýndaki din en baþlayarak çektiði aþk hastalýðýný, kýzý nasýl istediklerini ve uygun bir yerde Nanda'ný an salýncak ahbaplýðýný da ekleyerek ve evlilik yaþamýndaki üzücü macerayý zarif bir biçimd nlattý. Böyle yapmasýnýn nedeni kendisini düþündüðünden deðildi. Çünkü Sita'yý sallamýþ ola ini kurduðu vücut artýk kendi malýydý. Asýl neden, o öyküyü sürdürdüðü sürece baþcaðýzýný i unlardan utanacaðý düþüncesiydi. Güçlü Þridaman, kafasýnýn sayesinde iyi ve sanatkâr bir öykücü olduðunu kanýtladý. Hatta he n Sita ile Nanda bile öyküyü, bütün korkunçluðuna karþýn onun aðzýndan zevkle dinlediler. K turuþunda ne düþündüðü belli olmayan Kamadamana da öykünün etkisi altýnda kaldý. Öykücü ken yaptýðý korkunç hareketten sonra, Sita'nýn tanrýçanýn lütfuna mazhar oluþunu ve iþi düzelte görülmesi gereken bu yanlýþý yaptýðýný anlattýktan sonra öykünün sonuna gelerek: - Böylece kocanýn baþý dostun vücuduna, dostun baþý da kocanýn vücuduna düþtü. Ey kutsal Ka t de bizim bu karýþýk durumumuzu bilginin gücüyle düzelt. Sen nasýl karar verirsen biz ona davranacaðýz; çünkü kendiliðimizden bu iþi baþaramayacaðýz. Bu, her yaný güzel kadýn kimind ocasý kim? Nanda inançlý bir sesle: - Evet, bunu bize sen söyle, ey isteklerin egemeni, derken Sita da baþýndaki örtüyü aceleyl çekerek lotus biçimli gözlerini büyük bir merakla Kamadamana'ya çevirdi. Adam ayaklarýnýn ve ellerinin parmaklarýný birleþtirerek derin derin içini ekti. Bundan son a süpürgesini eline alarak incinebilecek yarattýklarý süpürüp kendine bir yer açtýktan sonr larýnýn yanýna oturdu. - Evet, dedi. Üçünüz de tam aradýðým soydansýnýz. Ben yaþam kokan bir öykü dinlemeye hazýrl in her yanýndan buram buram tütüyor ve bu kokuya dayanmak, yazýn ortasýnda oturduðum dört a dayanmaktan daha zor. Eðer yüzüm külle boyanmamýþ olsaydý, bu iþkenceli dinleme sýrasýnda ç aha doðrusu yanak kemiklerimi tutuþturan kýzýl sýcaklýðý görecektiniz. Ah, çocuklar çocukla eðirmen çeviren gözleri baðlý öküz gibi, þehvetle inleyerek titremeler geçiren etinize tutk tý deðirmenci yamaðý tarafýndan darbeler indirildiði halde durmadan varlýk deðirmeninin çev dönüp duruyorsunuz. Bundan vazgeçemez misiniz? Yalancý düþlemin karþýsýnda mutlaka göz süz nmanýz, salyanýzý akýtmanýz ve dizlerinizin kesilmesi mi gerek? Malum, malum, biliyorum. A cý zevkle ýslanan aþk vücudu, ipek gibi yaðlý tenin altýndaki kaypak organlar, omuzlarýn ku i güzel yuvarlaklýðý, koklayan burun, þaþkýn aðýz, zarif yýldýzlarla süslü tatlý memeler, t ltlarý, tedirgin ellerin uðrak yeri, kývrak sýrt, soluyan yumuþacýk karýn, güzel kalçalar v kollarýn zevkli sarýlýþý, baldýrlarýn çiçeði, kaba etlerin serin çifte zevki ve bütün bunla lanýþ, iðrenç boðucu gecelerdeki çiftleþme, dehþete düþmüþ gibi görünmeler, böylece mutlulu e ulaþtýrmalar, þunlar, bunlar, evet biliyorum, biliyorum. Nanda sesindeki sabýrsýzlýðý belli etmemeye çalýþarak: - Ama bütün bunlarý biz de kendiliðimizden biliyoruz, büyük Kamadamana, dedi. Ne olur lütfe kararýný ver de Sita'nýn kocasý kim, biz de bunu anlayarak ona göre davranalým. Kutsal adam, karar verilmiþ sayýlýr, dedi.Sorun ortada ve sizin bu kadar açýk bir iþte bir argýca gereksinim duyacak kadar düzen ve hak konusunda bilgisiz olmanýza þaþýyorum. Þurada an tuzak yeminin kocasý, kuþkusuz, omuzlarýnda dostun kafasýný taþýyandýr. Çünkü nikahta ge zatýlýr. Else gövdenindir, gövde de dostun. Sita ile Þridaman baþlarýný önlerine eðmiþ dururlarken Nanda bir utku çýðlýðý atarak ince b doðruldu. Kamadamana sesini yükselterek sürdürdü: - Ama bu sözün yalnýzca ilk tümcesidir. Bunun arkasýndan daha üstün ve birinciyi gerçekle t n ikinci bir tümce gelecektir. Lütfen bekleyin. Bu sözlerle yerinden kalkarak aðaç kovuðuna gitti, kaba kumaþtan yapýlma bir giysi, ince sa lardan bir önlük alarak çýplaklýðýný örttükten sonra konuþtu: "Koca erkek eþin baþýný taþýyandýr, Bu karardan kuþku duymak haksýzlýktýr. Nasýl kadýn mutluluklarýn en üstünü ve þarkýlarýn kaynaðýysa, Baþ da tüm organlarýn en üstünüdür." O zaman Sita ile Þridaman baþlarýný kaldýrarak mutlu gözlerle birbirlerine baktýlar. Ama de o kadar sevinmiþ olan Nanda hafif bir sesle: - Ama önce tümüyle baþka türlü söylemiþtin, dedi. Kamadamana: - Son söylediðim geçerlidir, diye yanýt verdi. Kararý almýþlardý ve bunu geçerli kýlan eksiksiz, zarif neden bir yana býrakýlsa bile, bu k itiraz etmek içlerinde en az Nanda'ya düþerdi. Çünkü kutsal adama gitmeye Þridaman'ý o raz . Her üçü de Kamadamana'nýn önünde eðildikten sonra onun yurdundan uzaklaþtýlar. Bir süre hiç u yaðmur yeþili Dankaka ormanýnda ilerledikten sonra Nanda durup ötekilerle esenleþti. - Mutluluklar dilerim, ben artýk kendi yoluma gideceðim, dedi. Eskiden de karar verm iþ olduðum gibi ormanda kendime ýssýz bir köþe bularak münzevi bir yaþam süreceðim. Hem þim a kendimi dünya iþlerine vermek, kendimi ziyan etmek demektir. Onu bu kararýndan dolayý ikisi de ayýplayamazlardý. Biraz üzüntülü görünmekle birlikte bu k ettiler ve bahsi kaybeden birisinden ayrýlýrmýþ gibi ona karþý dost davrandýlar. Ayrýlacak man Þridaman cesaret vermek istermiþ gibi bu iyi tanýdýðý omuzlara vurdu ve hiçbir yaratýðý ine karþý duyamayacaðý bir baðlýlýk ve ilgiyle ona, vücuduna fazla iþkence etmemesini ve te eslenmenin kendisine yaramayacaðýný, bunun için de fazla kök yememesini öðütledi. Nanda ters bir tavýrla: "Bu benim bileceðim bir þey" dedikten sonra Sita'nýn avutma amaçlý lerine de yalnýzca keçi burunlu baþýný sallamakla karþýlýk verdi. Kadýn: Pek tasalanma, dedi. Düþün ki; yasal evlilik gecelerinde yatacaðýmýz yataðý az kalsý paylaþacaktýk. Emin ol bana baðýþladýðýn sevincin þükran borcunu ödemek için senin olan þe ttiði biçemde elim ve dudaklarýmla okþayarak en üstün ve en tatlý þefkatimle saracaðým. Nanda inatçý bir tavýrla: - Bunun bana yararý yok, dedi. Hatta kadýn ona gizlice: - Bazen senin baþýný da düþüneceðim, dediði zaman da inatçýlýðýný sürdürerek: - Bana bunun da yararý yok, dedi yine. Böylece birbirlerinden ayrýldýlar. Biri bir yana, diðer ikisi de öteki yana gittiler. Ama bir süre gittikten sonra Sita tek baþýna gidene dönerek onu kucakladý ve: - Hoþçakal, sen ne de olsa benim ilk kocam ve bana ilk kez zevk duyuran, bana bildiðim þeyleri öðretensin. Beni sen uyandýrdýn ve kuru vücutlu kutsal adam ne derse desin baðrýmd eyve senindir, dedikten sonra çevik vücutlu Þridaman'a döndü. X Sita ile Þridaman, yurtlarý olan "Ýneklerin Mutluluðu'nda, tam bir zevk âlemi içinde yaþýyo mdilik hiçbir gölge mutluluklarýnýn bulutsuz göðünü karartmýyordu. Söz ettiðimiz bu duruluð erle dolu bir bulanýklýk veren bu "þimdilik" sözcüðü, öykünün dýþýnda kalan ve onu anlatan . Yoksa öykünün kahramanlarýndan hiçbirinin bu "þimdilik"ten haberi yoktu; her iki yan için yalnýzca olaðanüstü mutluluklarý vardý. Gerçekten bu, eþine yeryüzünde pek raslanmayan, cennetlere özgü bir mutluluktu. Yeryüzündek n mutluluklar, büyük insan kitlelerine düzen, yasa, dindarlýk ve ahlaksal zorunluluklarýn baskýsý altýnda nasip olabilen, istekleri yerine getirme olanaklarý her yönden kaçýnýlmaz v e yasaklarla sýnýrlandýrýlmýþtýr. Ýstekler sýnýrsýzdýr, bunlarý yerine getirme olanaklarý i orunluluða katlanmak ve vazgeçiþ ölümlü varlýklarýn bahtýdýr. Ýsteklerin bahtýdýr. Ýstekler biçimindeki her dileði, bir "olmaz ki" yanýtýna ve yaþamýn "buna razý ol" diyen kuru öðüdü mda bize ancak pek az þey nasip olur. Oysa pek çok þey nasibimiz deðildir ve bugün için biz m olmayan þeylerin bir gün gelip bizim olacaðýný ummak çok kez hoþ bir düþlem olarak kalmay ur. Bir cennet düþü, bu yeryüzünde birbirinden farklý olan yasak ile yasalýn bir birlik dur nu almasý ve yasak olanlara özgü güzelliðin yasallarýn manevi tacýyla bezenmesi, diðer yand sal þeylerin de yasaklarýn çekiciliðini kazanmasýyla ortaya çýksa gerek. Yoksa ölümlü insan ti nasýl gözlerinde canlandýrabilirlerdi? Ýþte tam bu tür, âdeta dünyasal olmayan bir mutluluk, "Ýneklerin Mutluluðu"na dönen ve -þim bu mutluluklarýný kana kana tadan evli sevgililere garip bir oyun oynadý. Uyandýrýlmýþ Sita dost ve koca, iki ayrý varlýktý, þimdiyse bu iki varlýk mutlu bir biçimde birleþmiþti, zat a türlü de olamazdý ki; her ikisinin de en iyi yönleri ve temel olan þeyleri birleþmiþ, büt kleri doyuracak bir birlik durumuna gelmiþti. Deyim yerindeyse her yaný temel öðelerden oluþmuþ bir kocaya sahip olan bu dünyanýn en þanslý kadýný, yasal yataðýnda dostunun çevik a yatarken, eskiden kocasýnýn zayýf göðsünde ancak gözleri kapalý olarak düþleyebileceði bi duyuyor ve Brahman torununun baþýný þükran öpücüklerine boðuyordu. Öte yandan Þridaman da ne kadar hoþnut ve gururluydu. Ondaki bu maddi deðiþikliðin gerek ba asý Bhavabhuti, gerek -öyküde çok alçakgönüllü bir rol oynadýðý için adý bile geçmeyen- ann n tecimenin evindeki ya da tapýnak köyündeki diðer kimseler üzerinde ancak iyi etkiler býra týðýndan kuþku duymamak gerekir. Eðer onunla birlikte deðiþmiþ olan Nanda, birlikte dönmüþ ndaki bu deðiþmenin doðal bir yoldan olmadýðý kuþkusu uyanabilirdi. (Sanki bu gibi iþler iç yol, biricik doðru yolmuþ gibi.) Ama Nanda gözlerden uzak bir inzivaya çekilmiþ, eskiden d e böyle bir isteði olduðundan söz etmiþ bulunduðu için, bu durum hiç kimsenin dikkatini çek birlikte geri dönselerdi, birlikte görüldükleri takdirde dikkati çekecek olan bu deðiþmeden msenin haberi olmamýþtý. Yalnýzca Þridaman ortadaydý. Vücudunun esmerleþip güzelleþmesini, evliliðin sonucu olarak olgunlaþmasýna veriyorlardý. Sita'nýn kocasý, kafasý bakýmýndan ba salara göre giyiniyor, Nanda gibi peþtemal kuþanýp bilezikler ve boncuktan gerdanlýklar ta karak ortada dolaþmýyordu; eskisi gibi büzgülü þalvarýyla pamuklu gömleðini giymeyi sürdürü rada en temel olan þey, baþkalarýnýn gözünde kendi varlýðýný kanýtlayan þeyin kafa olduðunu rçek oluþudur. Örneðin bir kardeþimiz, oðul ya da kentlimiz, omuzlarý üstünde bildiðimiz bi kapýdan girse, diðer yanlarýnda bir baþkalýk olsa bile içimizden kim, onun kardeþimiz, oðu da kentlimiz olduðundan kuþku duyabilir? Biz ilk olarak Sita'nýn evlilik mutluluðunu övdük; nitekim Þridaman da geçirdiði deðiþiklið er etmez, ilk iþ olarak sevgili karýsýnýn bu yüzden saðlayacaðý yararlarý düþünmüþtü. Ama k aðý üzere, onun mutluluðu da karþýsýndakinden aþaðý kalmýyor; onunki de bir cennet mutluluð iyordu. Vaktiyle sevgilisinin baþka birinin kucaklayýþlarýna özlem çektiðini duyumsayarak o n derin bir çekingenlikle vazgeçmek zorunda kaldýktan sonra, þimdi kadýnýn caný gibi özledi i ona verebilecek her þeye sahip olan bir âþýðýn yerine kendilerini koymalarýný, öykümüzü d ne kadar ýsrarla istesek yeridir. Onun mutluluðundan söz ederken insanýn bunu neredeyse Sita'nýnkinden daha üstün bulacaðý geliyor. Yýkanma yerindeki gözetlemeden sonra Þridaman' ntra'nýn altýn renkli çocuðuna karþý duyduðu aþk öyle ateþli ve ciddiydi ki; Nanda'nýn alay rþýn bu duygu kendisine öldürücü ve þifa bulmaz gibi gelmiþti. Bu güçlü, acýlý ve aslýnda ç k bir betimin yardýmýyla alevlenmiþ, ama Þridaman resmi hemen kiþiliðinin aðýrbaþlýlýðýyla se bu, duygularýn güzelliðiyle ruhun evlenmesinden doðma bir coþku ve kendiliðinden de anla aðý üzere bütün kiþiliðinin malýydý. Ama daha yakýndan inceleyecek olursak, her þeyden önce , "söz tanrýçasý"nýn içli duygular ve düþleme yeteneðiyle zenginleþtirdiði Brahman kafasýný ya baðlý olan naif vücudun baþla ayný deðerde olmadýðýný evlilik yaþamý kanýtlamýþtý. Ama þ e ateþli, ayný zamanda çok ciddi yaratýlýþlý bir baþla basit, güçlü, tam halk sýnýfýna özgü utkularýný tümüyle karþýlayacak bir vücudun birleþmesinden ortaya çýkan bir benliðin mutlul luðunu anlama gereksinimini þiddetle duyacaktýr. Cennet mutluluðunu, tanrýsal "zevk" bahçes ndeki yaþamý yetkinlik tablosundan daha baþka bir biçimde göz önüne getirmek boþuna bir zah lurdu. Hatta cennette bulunmadýðýndan kuþku duymadýðýmýz bu "þimdilik" sözü bile onlarýn mutluluðu uluklarý arasýnda bir fark oluþturmazdý. Çünkü bu söz öykünün kahramanlarýnýn deðil, ancak de varlýðýný koruyan, kiþisel olmayan ve hiçbir kiþisel üzüntüye dayanmayan bir þeydi. Ama en, belki gerektiðinden de erken, hatta baþlangýçtan beri bu mutluluðu cennetlik olan mutl uluktan ayýran yasaklar ve yýldýrmalar dolayýsýyla kendini duyumsatmaya baþlamýþtý bile. Þu im ki, güzel kalçalý Sita, tanrýçanýn iyilikçil buyruðunu yerine getirirken bu biçimde davr bir yanlýþ yapmýþtý, bu iþi körükörüne bir telaþla yaptýðýndan dolayý deðil, aksine bunu y la yapmamýþ olmasýndan ötürü. Bu tümce çok iyi düþünerek söylenilmiþtir, dinleyenlerin de ç erekir. Çýlgýnlýðýn, hilenin ve kuruntunun yaþam ilkesi, dünyalarýn koruyucusu Maya'nýn bütün varlý , hiçbir þeyde, her yaratýðýn soyunu sürdürmesi için bir diðerine karþý duyduðu zarif tutku baðdaþmalarýn ve kargaþalarýn gerçek örneði olan aþk denilen büyük aldanmada olduðu kadar þ cý davranmaz. Zevke boþ yere ''aþk tanrýsýnýn alaycý karýsý dememiþler. Bu tanrýçaya ''maya verilmemiþtir. Çünkü görünüþümüzü çekici ve isteðe deðer bir duruma sokan, daha doðrusu böy 'görünüþ'' sözcüðünün güzellik ve parýltýyla yakýnlýðý olmasýna karþýn, yine de yalnýzca gö nde Sita'nýn vücudunu delikanlýlara, ama özellikle Þridaman'a o kadar göz kamaþtýrýcý bir g e o kadar saygý aþýlayarak tapýnýlmaya deðer bir durumda gösteren de, bu tanrýsal göz boyay 'ti. Ama kýzcaðýz baþýný çevirdiði ve iki dostun da sevimli, minimini burnunun, dudaklarýný tatlý vücuduna uyduðunu, yani çirkin bir yüzün bu vücudun deðer ve anlamýný azaltmadýðýný adar sevindiklerini ve þükran duyduklarýný düþünmek gerekir. Ýnsanlarýn istedikleri þeye de eðin kendisine düþkün olduklarýný, ayýlmak deðil, esrik kalmak, dilediklerini ve aldanmakta yok hayýr, kendilerini aldatan düþlemi yitirmekten ne kadar korktuklarýný anlamak için yuka daki örneði düþünmek yeterlidir. Ama þimdi dikkat edin, bakýn o delikanlýlarýn gözetlenen kýzýn yüzcaðýzýnýn da sevimli olma ''maya'' anlamý ve deðeri bakýmýndan vücudun ne kadar da baþa baðlý olduðunu kanýtlýyor. Ýs eni Kamadamana haklý olarak baþýn bütün organlarýn en üstünü olduðunu söylemiþ ve kararýný Gerçekten vücudun bütün gösteriþini ve deðerini belirleyen de baþtýr, vücut baþka bir baþa da deðiþir, demekle pek az þey söylemiþ oluruz - yok, deðil, bütün baþ, hatta yüzün anlatým ir kýrýþýk bile genel biçimi deðiþtirir. Ýþte Sita'nýn da bir yanlýþ yüzünden yaptýðý yanlý olayý kendisini mutlu saymýþ -baþlangýçta bu iþ kendisine bir cennet mutluluðu gibi görünmü asýyla dostun vücuduna sahip olmuþtu. Ama Þridaman'ýn düþünceli, yumuþak bakýþlarýyla ve yu relenen sivri burunlu yüzü altýnda bu vücudun Nanda'nýn neþeli vücudu olmaktan çýkacaðýný i nlarýnda akýl edememiþti. Vücut, mayasý bakýmýndan daha ilk andan baþlayarak bir baþkasý oluvermiþti. Ama þimdi bunda eyeceðiz. Çünkü zamanla, yani Sita ile Þridaman'ýn kýyas kabul etmez bir aþk sevinci içinde rý þehvet zevkleriyle geçen ilk zamanlarda -uzaklardaki koca vücudu dostun vücudu olduðuna e, Þridaman'ýn baþýný taþýyan Nanda'nýn vücuduna da dostun vücudu demek yerindeyse- bu iste an ve kocanýn baþýyla taçlanan Nanda'nýn vücudu, bütün mayalar bir yana býrakýlsa bile sýrf aþýn ve onun baðlý olduðu yasalarýn etkisi altýnda zamanla deðiþerek kocaya özgü bir duruma Bu evlilik yaþamýnýn doðal bir sonucuydu. Bu bakýmdan Sita da evlendikten bir süre sonra va tiyle kendilerini istemiþ olan ateþli ve çevik delikanlýyla rahatýna düþkün kocasý arasýnda erlik bulamayan diðer kadýnlardan farksýzdý. Ama sýradan ve insansal olan bu þey, burada bi nedeni olan ve daha belirgin bir durum almýþtý. Þridaman'ýn baþýnýn belirgin etkisi, yeni vücuduyla Nanda biçeminde giyinmeyip eskisi gibi inmeyi sürdürmesiyle kendini göstermiþti. Ayný etki Sita'nýn kocasýnýn, vücudunu hardal yað eddetmesi, kendi vücudunda kokusuna dayanamadýðý bu merhemi býrakmasýyla da belli olmuþtu. a bu durum, Sita için bir tür düþ kýrýklýðý demekti. Nanda'nýn alýþkanlýk þevkiyle çömelmes olayýsýyla baðdaþ kurmasý bile kadýnda küçük bir hayal kýrýklýðýna neden olmuþtu. Ama bütün ak tefek þeylerdi. Brahman torunu Þridaman, Nanda'nýn vücuduyla da eskisi gibi yaþamayý ve eski varlýðýný koru O ne demirci, ne de çobandý. O, babasýnýn gücü azaldýðý için iþlerin yükünü gitgide daha fa da kalan bir Vanidja oðlu Vanidja idi. O ne aðýr çekici sallýyor, ne de renkli tepede hayv anlarý otlatýyordu, iþi gücü ''Ýneklerin Mutluluðu'' halkýna müslin, kâfuru, ipekli ve doku n baþka bir de pirinç tokmaðý ve çýra alýp satmaktý. Vakit buldukça biraz da Vedalarý okuyo tte bu koþullar altýnda öykünün diðer yönleri ne kadar olaðanüstü olursa olsun, malý olan N n kollarý çok geçmeden çevikliðini yitirdi, inceldi, göðsü daraldý, gevþedi, karýnda da bir irikerek eski kocalýk durumunu aldý. Hatta "Mutluluk Danasý" da dökülmeye baþladý ve tümüyl lmadýysa da artýk Kriþna iþareti sayýlamayacak kadar azaldý. Karýsý Sita bunu derin bir üzü etmiþti. Ama þunu yadsýmamalý ki; -sözcüðün kýsmen Brahman, kýsmen tecimen anlamýna göre-, rengine kadar yalnýzca maya bakýmýndan deðil, gerçekten anlatýmý da inceleþip soylulaþarak , ayaklarý ufalmýþ, dizleri ve bilekleri zarifleþmiþti. Kýsacasý eski durumuyla ana öðe ola st vücudu, bir süre sonra cennetlik bir yetkinlikle birleþmekten çok uzak olduðu ve ancak zorunluluk tahtýnda yoldaþlýk ettiði soylu bir baþýn uysal bir ayrýntýsý oluvermiþti. Sita ve Þridaman'ýn kýyas kabul etmez bir balayýndan sonraki evlilik deneyimleri bu duru mdaydý. Nanda'nýn vücudu tümüyle deðiþerek Þridaman olmuþ, yani her þey eski durumunu almýþ abartý yoktur. Ancak kafa ile gövde arasýndaki karþýlýklý etkiyi belirli bir biçime sokmak vücut deðiþmesinin baðlý olduðu koþullarý ve sýnýrlarý yadsýnamaz bir biçimde vurgulamakta et duygularýný saptayarak Þridaman'ýn kafasýnýn da, felseseyi daha üstün iliþkilerle açýkla kafayla gövde arasýndaki özlerin doðal iliþkisi dolayýsýyla birbirine uygun gelmek üzere, b deðiþmelerin etkisi altýnda kaldýðýný göstermektedir. Bir ruhsal güzellik, bir de duygulara seslenen güzellik vardýr. Ama bazý kimseler güzeli tü le duygu dünyasýna mal ederek ruhsal olan þeyleri ondan büsbütün ayýrýyorlar ve böylece dün e güzellik diye iki bölüme ayrýlýyor. Atalarýn: ''Dünyada iki türlü mutluluk vardýr: biri v leri sayesinde elde edilir, diðeri ruhun kurtuluþa ulaþtýran dinginliðinde gizlidir'' diye n Veda bilgisi bu görüþe dayanmaktadýr. Ama bu görüþ de ruhsal olan þeylerin, örneðin çirki elliðin tümüyle karþýtý olmadýðýný ama ancak sýnýrlý bir benzerlik gösterdiðini belirtir. R emek deðildir ve böyle olmamasý gerekir. Çünkü ruh, güzelliði tanýmak ve ona karþý sevgi du i de güzellik kazanýr. Bu sevgi de hiçbir zaman yabancý ve umutsuz bir sevgi deðildir. Bir birine karþýt olan þeylerin baðýmlý olduðu çekim yasasý gereðince ruhsal olan güzeli, güzel aný kendisine çeker ve birbirlerinin ilgisinden karþýlýklý olarak haz duyarlar. Bu dünya, r al olan þeylerin yalnýzca ruhsal þeylerden, güzelliðin de yalnýzca güzellerden hoþlanacaðý kurulmamýþtýr. Aksine ikisi arasýndaki karþýtlýk, hem ruhsal hem güzel olan bir açýklýkla lliðin dünya amacýný, yetkinliði ve iki bölüm olmayan bir mutluluðun varlýðýný gösterir; bi ulaþmak isteyenlerin yanlýþlarýna ve þanssýzlýklarýna bir örnektir. Bhavabhuti'nin oðlu Þridaman, güzelliðe karþý sevgi besleyen soylu kafasýna, bir de çevik v vücut ekleyebilmiþti ve kendisi ruh zenginliðine sahip olduðundan vaktiyle hayran olduðu þ yin bundan böyle kendi malý olmasý dolayýsýyla artýk kendisinde hayranlýk uyandýramayacaðýn diði þey artýk kendisinin olmuþtu. Ne yazýk ki bu ''üzüntü'', yeni gövdeyle birlikte kafasý lik ve güzeli elde etme yüzünden ona karþý duyduðu sevgiyle birlikte ruhsal güzelliðini de mesi sýrasýnda da sürmüþtü. Acaba olay, gövdeleri deðiþmeden, yalnýzca güzel Sita'ya sahip olmasý dolayýsýyla da gerçek ydi, sorusu yanýtsýz kalýyor; bildiðimiz bir þey varsa, o da herkes için geçerli olan þeyle u öyküde özel koþul ve durum dolayýsýyla daha belirgin bir biçim almýþ olmasýdýr. Her ne ol bütün bunlar dinleyenler için yalnýzca ilgi çekici olmakla birlikte, kocasýnýn bir zamanla akalla çerçevelenen ince, zarif dudaklarýnýn dolgunlaþtýðýný, hatta biraz dýþarý kývrýldýðý i keskin olan burnunun etlendiðini ve yadsýnamayacak kadar açýk bir biçimde aþaðý doðru sar eçi burnu biçimini aldýðýný ve gözlerinde bir tür vurdumduymaz neþenin belirdiðini fark etm ita için ne kadar acý ve onu düþlemlerinden uyandýrýcý nitelikteydi. Þridaman zamanla incel Nanda vücuduna ve kabalaþmýþ bir Þridaman kafasýna sahip olmuþtu; artýk hiçbir yaný doðru enzemiyordu. Ýþte özellikle bu yüzden öyküyü anlatan, dinleyicilerinden, Sita'nýn bu deðiþi a, uzaklarda yaþayan dostun vücudunda da buna benzer birtakým deðiþimler olacaðýný düþünmed yapamayacaðýný anlamalarýný rica eder. Kendisini ilk düðün gecesinde tam bir mutlulukla deðilse de, kutsal ve uyandýrýcý sarýlýþla layan ve artýk, daha doðrusu þimdi dostun vücudu olduðuna göre hâlâ sahip olamadýðý koca vü da'nýn mayasýnýn ona bulaþmýþ olacaðýndan asla kuþku duymuyordu. Artýk "Mutluluk Danasý'' d enin nerede bulunacaðýndan da kuþku duymuyordu. Bundan baþka kocasýnýn vücudunu taçlandýran kli dostun baþýnda da, dostun vücudunu taçlandýran kocanýn kafasýndakine uygun bir deðiþim lme olduðunu büyük bir kesinlikle kestiriyor ve özellikle bu düþlem, onu ilkinden daha fazl heyecanlandýrarak gece gündüz, hatta efendisinin orta güçteki kollarýnýn arasýndayken bile rahat vermiyordu. Kimsesiz, güzelleþmiþ ''koca vücudu'' ruhen ayrýlýk acýsý çeken dostun za le birlikte gözünün önünde beliriyor ve içinde, uzaklardaki adama karþý öyle özlemli bir ac uyanýyordu ki, Þridaman'ýn kucaðýnda, zevk anlarýnda bile üzüntüyle sararýp soluyordu. XI Sita, zamaný gelince Þridaman'a meyvesini verdi; topluluk anlamýna gelen Samadhi adýný ver dikleri oðlunu doðurdu. Çocuðu, usulü gereðince uðursuzluktan korumak için, baþý üstünde in ayýp tepesine inek pisliði sürdüler. "Deyim yerindeyse" ana ve babasýnýn sevinci büyüktü; ç , ne de renksizdi. Ama anasýnýn taþýdýðý Kshatiya savaþçý kaný yüzünden olacak, çocuðun ren e son derece miyop olduðu zamanla anlaþýlmýþtý. Böylece fal ve halk inancý doðru çýkmýþ olu nlar biraz simgesel, biraz da silik bir biçimde ortaya çýkmýþtý; bu yüzden doðru olduklarý lmadýklarý da ileri sürülebilirdi. Miyopluðundan ötürü Samadhi'yi sonralarý Andhaka, yani kör diye çaðýrmaya baþladýlar ve git çocuðun ilk adýný unutturdu. Ama bu özelliði, gözlerine yumuþak ve çekici bir parlaklýk ve a'nýn gözlerinden de güzel yapýyordu. Hem çocuk her bakýmdan atalarýndan hiçbirisine benzem kökeninin biricik varlýðý olan annesine benziyordu. Bunun için resim gibi güzeldi ve sidik i bezler içinde geçen dönem sona erdikten sonra vücudu da geliþti, en saf ve güçlü bir güze Þridaman onu caný gibi seviyor, her þeyden vazgeçerek yalnýzca oðlu için yaþamak istiyordu Ama iþte tam Samadhi-Andhaka'nýn kucaðýnda böyle geliþip güzelleþtiði yýllar içinde Þridama gerekse vücut bakýmýndan öyle deðiþmiþ, öylesine kocalaþmýþtý ki; Sita artýk dayanamadý ve klardaki dosta karþý içinde duyduðu acýma duygusu da daha üstün bir güç kazandý. Onu yenide 'uyma'' yasasýna göre onun da ne biçim aldýðýný anlamak, onu da sevindirmek için meyvesini sine götürüp göstermek isteði bütün varlýðýna egemen oldu; ama bütün bunlardan kocasýna söz dört yaþýna gelip de daha çok Andhaka diye anýlmaya ve minimini adýmlarla yürümeye baþladýð Þridaman'ýn iþ için yolculuða çýkmasýndan yararlanarak kaçmaya, inzivadaki Nanda'yý bulmay avutmaya karar verdi. Bir ilkyaz sabahý daha gün aðarmadan, yýldýzlarýn ýþýðýnda yolculuk pabuçlarýný giydi, bir a aldý, ötekiyle de oðlunun elini kavradý, sýrtýna da yolluk yiyeceðini koyduðu torbayý asa týna güvenip evinden ve köyünden ayrýldý. Bu yolculuðun sýkýntý ve tehlikelerine karþý göst steðindeki gücü kanýtlýyordu. Her ne kadar zayýflamýþ olsa da, damarlarýndaki savaþçý kanýn rdý. Yolda rasladýklarý bütün insanlar bu hacý kadýnla yanýndaki parlak gözlü yoldaþýna ger ylemle yardým etmekten zevk duyuyorlardý. Yolda karþýsýna çýkanlara, bilgeliðe karþý duyduð a, ormanda bir çileci yaþamý süren kocasýnýn yanýna gittiðini, çocuðunu da kutsatmak ve oku re babasýna götürdüðünü söylüyor, bu da onlarýn kendisine karþý duyduklarý saygý, acýma duy rdu. Köylerde ve obalarda hemen hemen her zaman kendisi ve küçüðü için yatacak bir ocak yan da samanlýk köþesi, çocuk için de içecek süt buluyordu. Genellikle jüt ya da pirinç tarýmý n arabalarýna binerek bir süre onlarla birlikte gidiyor, böyle bir fýrsat çýkmazsa yavrusun n elini tutarak yýlmak bilmeden tozlu yollarda ilerliyordu. Onun her adýmýna karþýlýk Andha a iki adým atýyor ve önündeki yolun da pek kýsa bir bölümünü seçebiliyordu. Ama kendisi çok alý özleminin ulaþmak istediði yolculuðunun hedefini görüyordu. Böylece dostunun da kendisine bir inziva arayacaðýný kestirdiði Dankaka ormanýna vardý. Ama ndisinden haber sorduðu kutsal adamlardan onun orada olmadýðýný öðrenmekte gecikmedi. Çoðu baþka bir þey söylemiyor, belki de söylemek istemiyordu; ama Samadhi'yi okþayan ve besleye n birkaç münzevi karýsý ona acýyarak daha fazlasýný söylediler, onu nerede bulabileceðini h rdiler. Çünkü münzeviler dünyasý da diðerlerinden farklý deðildir, buraya ait olanlar da bü tenleri bilir; burada da dedikodu, kýskançlýk, merak ve üstün olma tutkusu vardý ve her mün i ötekilerin nerede olduðunu ve ne yaptýklarýný pekâlâ bilirdi. Ýþte bunun için iyi kalpli ta'ya, Nanda'nýn batý ve güney yönünde, buradan yedi günlük uzaklýkta Gomati ya da ''Ýnek ý erleþtiðini ve oranýn gönüle ferahlýk veren aðaçlýk, çiçekli ve sarmaþýklý, kuþ sesleriyle ir yer olduðunu ve ýrmaðýn kýyýsýnda çeþitli kökler, meyveler ve soðanlar bulunduðunu söyle da, inzivasýný tutucu kutsal adamlarýn ciddi saymayacaklarý kadar gönüle ferahlýk verecek b yerde seçmiþti ve susup yýkanmaktan baþka söylenilmeye deðer bir perhize de katlandýðý yokt ndaki yemiþler ve yaðmur zamanýnda yetiþen pirinç, hatta ara sýra vurduðu kuþlarý kýzartara ni yalnýzca hayal kýrýklýðýna uðramýþ bir adamýn dingin yaþamýný sürüyordu. Onu bulmak için a haydutlar geçidi, kaplanlar yarý ve yýlanlar koyaðý dýþýnda önemli bir güçlük yoktu. Ama e de bütün cesaretini toplamak ve dikkatli olmak gerekiyordu. Dankaka ormanýndaki yardýmsever kadýnlardan böylece yolu öðrenen Sita onlarla esenleþerek e si gibi yolunu sürdürdü. Umutlarý yeniden canlanmýþtý. Her günü baþarýyla geçiyor, belki de le Þri-Lakþmi birlik olarak onu koruyorlardý. Haydutlar geçidini tehlikesizce geçti, kapla nlar yarýndan iyi kalpli çobanlarýn yardýmýyla kurtuldu, ama kaçýnma olanaðý bulunmayan yýl aðýnda bütün yol boyunca küçük Samadhi-Andhaka'yý kollarýnda taþýdý. Ama ''Ýnek ýrmaðý''na varýnca onu yine elinden tutarak diðer eliyle de asasýný kullanmaya b ir süre çiçekli kýyýda ilerledikten sonra, kendisine salýk verdikleri gibi içerilere doðru kýrlarý geçti ve ufukta yükselen güneþin ýþýklarýyla alev gibi parlayan Aþoka ve Kimþuka a bir orman çizgisine geldi. Gözleri sabah güneþinin pýrýltýlarýndan kamaþmýþtý; ama elini gö ttiði zaman, ormanýn kýyýsýnda saman ve kabuklardan yapýlmýþ bir kulübe olduðunu ve onun ar indeki baltayla onarým yapan, saz ve otlardan yapýlma bir giysi giymiþ olan delikanlýyý fa rk etti. Biraz daha yaklaþtýðý zaman kollarýnýn vaktiyle kendisini güneþe doðru salladýðý z ik ve keçi gibi denilemeyecek burnunun hafif bir biçimde kývrýlan dudaklarýna doðru soyluca eðilmiþ olduðunu gördü. - Nanda, diye seslendiði zaman yüreði sevinçten çatlayacak gibiydi. Erkek, gözüne güçlü aþk aþan Kriþna gibi görünmüþtü. - Nanda bak, Sita sana geliyor! O zaman erkek elindeki baltayý düþürdü ve koþarak ona yaklaþtý. ''Saadet Danasý'' göðsündey aþk sözcüðüyle candan karþýladý. Ne zamandan beri eti, caný bütün varlýðýyla onun özlemini - Sonunda geldin mi, dedi. Ey ay yüzlüm. Keklik gözlüm. Sen ey her yaný zarif olan güzel re klim, Sita, ey güzel karýcýðým. Nice geceler düþümde senin uzaklardan bu býrakýlmýþa, bahtý argýya kýzdýðým sýrada aramýza koyduðum bütün sýnýrlarý geçip kaplan yarý ve yýlanlar vadis a geldiðini görmüþtüm. Ah, sen ne harikulade bir kadýnsýn. Bu yanýnda getirdiðin de kim? - Bu sen daha Nanda deðilken kutsal evlilik gecemizde bana verdiðin meyvedir, dedi. - Bu gece pek de olaðanüstü deðilmiþ. Adý ne? - Adý Samadhi, diye yanýtladý. Ama zamanla gitgide Andhaka adýný almakta. Nanda: Niye? dedi. Kadýn: Kör olduðunu sanma, dedi. Ne kördür, ne de rengi biraz açýk olmasýna karþýn soluk be a o kadar miyop ki üç adým ötesini göremiyor. Nanda: Bunun da kendine göre iyi yönleri vardýr, dedikten sonra oðlaný kulübeden biraz ötey turtarak eline de oynasýn diye biraz çiçek ve ceviz verdi. Böylece ilkyazda aþk isteklerin i güçlendiren mango çiçeklerinin kokularý ve ýþýklý aðaç tepelerinde ötüþen kokillerin sesl oynadýðý oyunu göremedi. * * * Öykünün bundan sonraki bölümüne göre yeni âþýklarýn evlilik mutluluðu yalnýzca bir gün ve b n evine dönünce karýsýnýn nereye gittiðini derhal duyumsayan Þridaman da, daha güneþ Nanda' yaslanan kýrmýzý çiçekli ormanýn üzerine doðru bir kez bile yükselmeden oraya varmýþtý. '' luðu''ndaki evinin ahalisi karýsýnýn kayboluþunu kendisine haber verirken öfkesinin, üzerin að dökülmüþ ateþ gibi alevleneceðini sanmýþlardý. Ama böyle bir þey olmadý, aksine o her þe r adam gibi aðýr aðýr baþýný eðdi ve karýsýnýn peþinden öfke ve öç duygularýyla deðil, mola etmeksizin Nanda'nýn inzivasýna geldi. Ýnzivanýn nerede olduðunu çoktan biliyordu; ama uðu z sonucu çabuklaþtýrmamak için bunu Sita'dan saklamýþtý. Baþý önüne eðik ve bir yak öküzüne binmiþ olarak geldi. Sabah yýldýzýnýn ýþýðýnda kulübenin i çiftin kucaklaþmalarýný bile bozmadan, gün ýþýðý onlarý birbirinin kucaðýndan çözünceye k ançlýðý köpürüp coþarak kendini belli eden sýradan kýskançlýklardan deðildi. Bilincinin ona madem Sita'nýn evlilik yaþamýna baþlamak üzere yeniden yaklaþtýðý vücut kendi eski vücuduy adýnýn bu davranýþý bir aldatma olduðu kadar bir baðlýlýk belirtisi de sayýlabilirdi. Hem f a, Sita ister kendisiyle ister dostuyla yaþasýn, her yaptýðýný her ikisiyle birlikte yapmýþ aðýný ve sonucunun bir olduðunu öðretmiþ bulunuyordu. Ýþte bunun için yolculuðu sýrasýnda bu kadar telaþsýz davranmýþ ve kulübenin önünde oturara miþti. Ama bütün bunlara karþýn iþi oluruna býrakmak niyetinde bulunmadýðýný öykünün geri k acaktýr. Sita ile Nanda, daha küçük Andhaka uyurken güneþin ilk ýþýklarýyla uyanmýþ ve yaký mak üzere havlularýný boyunlarýna sararak kulübeden dýþarý çýkmýþlardý. Arkasý kulübeye dön bile baþýný onlardan yana çevirmeyen Þridaman'ýn varlýðýný fark edince ona doðru koþtular u kargaþadan kendilerini kurtaracak biricik çare diye Þridaman'ýn yolda verdiði kararýn ger ne inanarak utançla onun önünde eðildiler. Sita yere kadar eðilerek: - Þridaman, sen ey efendim ve sayýn kocamýn kafasý, dedi. Selam sana. Sakýn geliþinin bizim için korkunç ve istenmeyen bir þey olduðunu sanma. Çünkü ikimizin bulunduðu yerde her zaman kliði duyumsanacaktýr. Ýþte bu yüzden ben de senin yanýnda duramadým. Üstün bir acýma duygu uraya, kimsesiz dostun baþýna doðru çekti. Þridaman: - Ve kocanýn vücuduna doðru, yanýtýný verdi. Seni baðýþlýyorum. Seni de baðýþlýyo kutsal adamýn sözünü silah olarak kullandýðým ve kendi kiþilik ve mülkiyet duygularýmý düþü umursamadýðým için beni baðýþla. Gerçi kutsal adamýn son sözleri senden yana olsaydý, sen davranacaktýn ya... Hep birbirinin ýþýðýna engel olmak, bu çýlgýnlýklar ve tuhaflýklar dün larýn bahtýdýr ve iyi insanlar, birisinin kahkahasý diðerinin göz yaþýna mal olmayan bir ya re özlerler. Senin gövdene sahip olmakla zevk duyan kafamýn üzerinde fazla ýsrar ettim. Çün i biraz sýskalaþmýþ olan bu kollarla sen Sita'yý güneþe doðru sallamýþtýn. Ve ben yeni deði her istediðini verebileceðimi sanmýþtým. Ama aþk her þeyi tam ister. Bu yüzden Sita'nýn se direterek evden ayrýlmasýna tanýk oldum. Eðer onun seninle sürekli bir biçimde mutlu ve ho t olabileceðine inansaydým, derhal kendi yolumda gider ve babamýn evini kendime inziva ederdim, dostum. Ama buna inanmýyorum; aksine nasýl kocasýnýn kafasýný taþýyan dost vücudu dayken, dostunun kafasýný taþýyan koca vücuduna özlem çektiyse, kesinlikle, bir zaman sonra ne acýmayla karýþýk bir özlem onu pençesine alarak bu kez kocanýn baþýný taþýyan dostun vüc cektir. O hiçbir zaman dinginlik ve hoþnutluða ulaþamayacaktýr. Çünkü uzaklardaki koca hep sevgili dostu olacak ve oðlumuz Andhaka'yý babasý varsaydýðý ona getirecektir. Ýkimizle bir te yaþamasý da olabilecek þey deðil; çünkü üstün yaratýklar arasýnda çokkocalýlýk saygý gör aklý deðil miyim? Sita: - Sözün ne yazýk ki doðrudur, ey efendim ve dostum, dedi. Sözümdeki yazýklanma, bütün söyle e deðil, örneðin benim gibi bir kadýnýn çokkocalý yaþamasýnýn mümkün olmayacaðý konusuyla d in bir bölümüyle ilgilidir. Söz ettiðim konu içinse hiçbir yazýklanma sözkonusu olamaz. Çün ntra soyundan gelen savaþçý kaným çokkocalýlýk gibi ilkel bir þeye karþý öfke duyar. Etimiz yüzünden içine düþtüðümüz bütün kargaþaya karþýn, yüksek bir varlýk olma dolayýsýyla gurur Þridaman: - Senden baþka bir yanýt beklemezdim, dedi. Senin kadýnlýk zayýflýklarýna baðýmlý olmayan b ha baþlangýçtan beri düþüncelerime temel tuttuðuma inanmalýsýn. Sen ikimizle birlikte yaþay eminim ki; þuradaki delikanlý, kendisiyle baþlarýmýzý ya da bir bakýma gövdelerimizi deðiþ iz dostum Nanda ile bana, bu deðiþik biçimlerimizden vazgeçip varlýðýmýzý bir kez daha evre leþtirmekten baþka çözüm yolu kalmýyor. Çünkü bireylerin bizimki gibi içinden çýkýlmaz karý iyi þey, kurban ateþine yað adar gibi kendini yaþamýn alevlerine atýp erimesidir. Nanda: - Sözlerinde benim onayýma güvenmekte tümüyle haklýsýn. Bu sözler bozulamaz. Hem artýk ikim ita'nýn koynuna girdikten ve isteklerimizi de bunun kefareti olarak verdikten sonr a, etten daha ne bekleyebiliriz? Benim vücudum senin baþýnýn bilinciyle, senin vücudun da benim baþýmýn bilinciyle onun vücudundan zevk duydu. Nasýl o da senin kafanýn kiþiselleþtir nim vücudumdan ve benim kafamýn kiþiselleþtirdiði senin vücudundan zevk aldýysa. Ama namusu lekelenmekten kurtulmuþtur; çünkü ben senin baþýný ancak senin vücudunla aldattým ve böyle lçalý Sita'nýn benim vücudumu senin kafanla aldatmýþ olmasýndan dolayý ödeþtik. Ama bir zam a olan baðlýlýðýndan ötürü saðdýcýn olan beni henüz Nanda durumundayken seni aldatmaktan ha a korudu. Ama yine de bu böyle sürüp gidemez. Çünkü biz çokkocalýlýða ya da ortak karý kull lmayacak kadar yüksek yaratýlýþlý insanlarýz. Sita da, benim vücuduma bürünmüþ olmana karþý llikle senin vücuduna sahip olan ben de böyleyiz. Bundan dolayý eriyip ulu varlýða karýþmak nusunda yaptýðýn öneriyi yerinde buluyor ve yabanýl ormanlarda güçlenmiþ olan kollarýmla od maya hazýr bulunuyorum. Bunu vaktiyle de önermiþ olduðumu bilirsin. Senin ardýndan yaþamak stemediðimi ve tanrýçaya kendini kurban ettiðin zaman, duraksamadan ardýndan geldiðimi bili orsun. Seni, ancak senin vücuduna sahip olmakla benim de Sita üzerinde hakkým olduðuna i nandýktan ve Sita babasý olduðumu ileri sürdüðü Samadhi'yi bana getirdikten sonra, bu babal dan sana býrakmakla birlikte iþte ancak o zaman seni aldattým. Þridaman: - Andhaka nerede? diye sordu. Sita: - Kulübede uyuyarak yaþamak için güç ve güzellik topluyor, dedi. Zaten onu düþünmenin de sý . Çünkü bizim için onun geleceðini düþünmek, içine düþtüðümüz bu kargaþanýn çözümü kadar ön birine yakýn ve biz kendi iþimizi çözümlerken onun da onurunu saðlamýþ olacaðýz. Eðer isted z evrene döndükten sonra ben onun yanýnda kalsam, bütün ömrünce zavallý bir dul çocuðu olar ve yoksul bir durumda sürünüp gidecek. Ancak ulu kocasýyla birlikte odun yýðýnlarýna týrman aþ levhalar ve anýt direkleri dikilen soylu Sita'nýn örneðine uyarak onu sizinle birlikte terk edersem, yaþamý onurlu olacak ve insanlar ona karþý iyi davranacaklardýr. Bunun için S mantra kýzý olan ben Sita, Nanda'nýn ateþi üç kiþilik hazýrlamasýný istiyorum. Nasýl yaþam , kanlý ölüm yataðý da üçümüzü birleþtirsin. Zaten biz her zaman üç kiþiydik. Þridaman: -Asla, diye baðýrdý. Asla senin gururundan ve soyluluðundan baþka türlü bir davranýþ beklem Tensel iþlerdeki zayýflýklarýna karþýn, içinde var olan bu duygularý da önceden hesap ettim yetinden dolayý oðlumuz adýna sana teþekkür ederim. Ama etimiz yüzünden düþtüðümüz bu karga n kalkýnma biçimlerinde çok dikkatli olmamýz gerekir ki, iþte benim yolda düþündüðüm tasarý zinkilerden ayrýlýyor. Gururlu dul kocasýyla birlikte yakýlýr, oysa bizlerden biri yaþadýkç dul sayýlmazsýn ve bizimle birlikte yanan odunlarýn üzerine oturmakla dul sayýlýp sayýlmay da kuþkuludur. Seni dul yapabilmek için Nanda ile benim kendimizi öldürmemiz gerekir. Bu nunla söylemek istediðim, birbirimizi öldürmemizdir; çünkü bizim durumumuzda birbirimizle, dimizi demek arasýnda bir fark yoktur. Yak öküzünün eðerindeki kýlýçlarla diþi geyiði elde iki erkek geyik gibi dövüþeceðiz. Ama bunu, içimizden biri sað kalýp da güzel kalçalý Sita' olsun diye yapmayacaðýz. Çünkü bu takdirde ölen onun özlemle anacaðý dost olacaktýr. Hayýr irbirimizin kýlýcýyla yüreklerimizden vurularak ölmeliyiz; çünkü ancak kýlýçlar birbirimizi erse kendi malýmýz. Bu, her birimizin bu deðiþik gövdelerdeki yüreðe kýlýcý saplamasýndan d Nasýl gövdelerimiz yabancý baþlarýn altýnda evlilik, zevk ve mutluluðunu tatmakla yanlýþ y baþlarýmýzýn altýndaki bu yabancý vücutlarý da öldürmek hakkýna sahip deðiliz. Her baþ ve g baþýna sahip olmak kaygýsýyla deðil de öldürücü bir darbe vurmak ve öldürücü bir darbeyle davranacaðýndan bu çarpýþma çok zorlu olacaktýr. Ama bu karþýlýklý birbirini öldürme, vak de baþardýðý kendi kafasýný uçurmak kadar zor olmayacaktýr. Nanda: Kýlýçlarý ver, diye baðýrdý. Bu çarpýþmaya hazýrým; çünkü iki rakip olan bizlerin bu iþi ha yi yol budur. Hakça bir iþtir bu. Çünkü vücutlarýmýzýn baþlarýmýza eklenmesi yüzünden ikimi rý ayný güçte oldu. Benim kollarým senin olunca inceldi, senin kollarýn da benim olunca güç . Sita ile seni aldatmýþ olduðum için, yüreðimi sana sevinerek veriyorum. Ama senin kollarý , beni özlemle anarak sararýp solmamasý ve iki yanlý dul olarak alevler arasýnda yoldaþlýk esi için de senin yüreðini deþeceðim. Savaþçý kanýndan gelme Sita da iþlerin gidiþini uygun gördüðünden ve çarpýþmayý hiçbir yere emeye karar verdiðinden, bu ölüm çarpýþmasý derhal ''Ýnek ýrmaðý'' ile kýzýl çiçekli ormaný alanda, Andhaka'nýn içinde uyuduðu kulübenin önünde yapýldý. Ýki delikanlý da birbirlerinin i delerek çiçekli çayýra yýkýldýlar. Ölüm töreni, bir dulun diri diri yakýlmasý gibi kutsal liþkili olduðu için büyük bir bayram biçimini aldý. Her yandan binlerce kiþi gelerek: ''Hör en Sita'nýn kendisini kocasý ve dostuyla diri diri yakýþýný seyrettiler. Güzel kokulu mango dan hazýrlanan odun yýðýnýnýn boþluklarýna çabuk tutuþmalarýný saðlamak için eritilmiþ yaða Odun yýðýnýný ailenin en yakýn erkek üyesi olmasý dolayýsýyla Andhaka takma adýný taþýyan duðundan ötürü meþaleyi yüzüne yakýn tutan Samadhi ateþledi. Odun yýðýný ender görülen bir güzel Sita ölmeden yakýlmanýn verdiði korkunç acýyla bir süre baðýrdýysa da, boynuzdan bor sesleri arasýnda onun çýðlýklarý hemen hemen hiç duyulmadý. Ama öyküye göre, sevgilisine ka le alevler ona serin gelmiþ. Biz de buna inanalým. Özverisinden ötürü hemen oracýkta adýna bir anýt diktiler. Üçünün kemiklerinden yanmayýp da mý, bir kil testiye koyup bal ve sütle ýslattýktan sonra kutsal Ganj'a attýlar. Ama sonralarý yalnýzca Andhaka diye anýlan çocuðu Samadhi, rahat bir ömür yaþadý. Anýt sahi lun oðlu olmasý dolayýsýyla ve günden güne artan güzelliði sayesinde insanlar tarafýndan se ecesine varan bir iyi niyetle karþýlanýyordu. Henüz on iki yaþýna vardýðýnda, vücudu güzell n bir Gandharve'ye benziyor ve göðsünde "Mutluluk Danasý" beliriyordu. Bu arada bir eksi klik olmaktan çok uzak olan körlüðü, onu gereðinden fazla vücudunun etkisi altýnda yaþamakt yor ve kafasýný ruhsal yaþama önem vermeye yöneltiyordu. Yedi yaþýndayken, Veda bilgelerind bir Brahman onu korumasý altýna alarak ona doðru ve kibar konuþmayý, dilbilgisini, yýldýzla ilgisini ve düþünme sanatýný öðretti; daha yirmisini aþmadan Benares kralýnýn okuyucusu old bir saray taraçasýnda zarif giysileriyle beyaz ipekliden güneþliðin altýna oturarak ve elin eki kitabý parlak gözlerine yaklaþtýrýp hayran edici sesiyle, kralýna kutsal ve dünyayla il i yapýtlardan parçalar okuyordu.