You are on page 1of 79

BÝRÝNCÝ BÖLÜM

HAVANIN VE DENÝZÝN ESRARI


BATI ATLANTÝKTE, Amerika Birleþik Devletle- rinin kýyýlarýna yakýn, genellikle üçgen biçim
tanýmlanan bir yöre vardýr. Kuzeyde Bermuda'dan, Florida'nýn güney kýyýlarýna, oradan doðu
ama'lara, Porto Rico'dan öte, 40° boylama yakýn bir noktaya, daha sonra yine kuzeye, Be
rmuda'ya birer doðru çizerseniz, bu üçgeni kaba görünümüyle elde etmiþ olursunuz. Ýþte bu a
yýtlarýna göre insaný en tedirgin eden, anlaþýlmaz kaybolma olaylarýnýn rekorunu elinde tu
1945'den bu yana bu bölgede 100'ü aþkýn uçak ve gemi iz býrakmadan yok olmuþ, son 26 yýl
00'den fazla insan kaybedilmiþtir. Buna karþýlýk, denizlerde ne bir ceset, ne de kaybolan
uçak ve gemilerden en küçük bir enkaz parçasý ele geçmiþtir. Günümüzde hava ve deniz yoll
nla çok daha tecrübeli olmasýna, daha sýk seferler yapmasýna, aramalarýn daha kusursuz uy
anýp kayýtlarýn daha dikkatle tutulma-
BERMUDA .ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
sýna raðmen, kaybolma olaylarý gittikçe sýklaþan bir tempoda, hâlâ sürüp gitmektedir.
Uçaklarýn çoðu, ya üsleriyle ya da inmek üzere olduklarý alanlarla normal radyo baðlantýla
anýna kadar sürdümüþlerdir. Bir kýsmýnýn ise garip radyo mesajlarý verdikleri biliniyor. B
aletlerinin çalýþmaz olduðunu, pusla göstergelerinin fýrýl fýrýl döndüðünü, güzel bir gün
apsarý kesildiðini ve puslandýðýný, aþaðýdaki okyanusun az önceki normal halinde olmayýp "
leyenler olmuþ, fakat kimse bu "garipliðin ne olduðunu açýkça tanýmlamaya fýrsat bulamam
5 Aralýk 1945 günü Fort Lauderdale Deniz-Ha-va üssünden havalanan beþ askerî uçakla,
rý kurtarmak üzere gönderilen Martin Mariner uçaðý, kayýplar listesinin en dikkati
laylarýndan biridir. Bütün aramalara raðmen uçaklardan ne bir canlý, ne bir cankurtaran sal
ne deniz üzerinde bir yað sýzýntýsý, ne de bir enkaz bulunabilmiþtir. Nice yolcu uçaðý bu
talimatý alýrken yok olmuþ, Denizcilik Soruþturma Kurulu raporlarýnda belirtildiði gibi,
ki gökteki bir delikten öte tarafa geçip kaybolmuþtur. Ýrili ufaklý gemiler ve t
kneler, tayfalarýyla birlikte baþka bir boyuta götürül-müþcesine, enkaz býrakmad
ortadan silinmiþ, Marine Sulphur Queen gibi 140 metre uzunluðunda þilepler, U.S.S.
Cyclops gibi 19.000 tonluk, 309 kiþi taþýyan koca gemiler sýrra kadem basmýþtýr. Bu arada
defa da üçgen içinde tayfasýz, kendi baþýna sürüklenip duran gemilere rastlanmýþtýr.
zaman zaman bir kanarya, ya da bir
BERMUDA .ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
köpek gibi, olup bitenleri anlatamayacak bir tek canlý görülebilmektedir. Yine de, bir s
eferinde gemideki konuþan papaðanýn tayfalarla birlikte kaybolduðunu eklemek oldukça ilg
r.
Bermuda Üçgeni içinde açýklanamayan kaybolma olaylarý bugüne kadar sürüp
dir. Ne zaman bir gemi ya da uçak yerine varmakta gecikse, veya "aramalara
son verilmiþtir" biçiminde rapor edilse, herkesin en doðal tepkisi, durumu he
men eskiden beri olagelen olaylara baðlamaktýr. Kamuoyu giderek bu yörede bir te
rslik olduðuna daha çok inanmaktadýr. Son zamanlarda üçgen içinde inanýlmaz s
erle karþýlaþtýklarý halde kurtulabilen uçak ve gemilerden edinilen bilgiler, garip bir
deniz folkloru oluþmasýna neden yaratýyor. Ama yine de bu yörede uçak ve gemileri
baþýna belâ olan gizli tehlike hâlâ hiç bir
açýklýða kavuþamýyor.
Süregelen kaybolma olaylarýný açýklamak için en çeþitli ve hayal gücü en geniþ fikirle
kte, ciddî ciddî tartýþýlmaktadýr. Bu düþünceler arasýnda depremlerin doðurduðu, apa
-git dalgalarý, deniz canavarlarýnýn saldýrýlarý, baþka bir boyuta geçiþe yol açan bir
kavþaðý, uçaklarýn çarpýþmasýna, gemilerin denizde kaybolmasýna yol açan el
ve gravitasyonel hortumlar, deniz altýndan veya gökten gelen uçan dairelerdeki kims
elerin, bugünkü dünya canlýlarýndan örnekler alýp bunlarý belki geçmiþ çaðlard
lýklarýna, belki uzaydaki bir yýldýza, belki de gelecek çaðlara götürme istekleri, bi
bilir.
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Ýleri sürülen öneriler arasýnda en ilginç olanlarýndan biri, "uyuyan peygamber" adýyla tan
talarý iyileþtirip mucizeler gösteren ve sonunda 1944 yýlýnda ölen Edgar Cayce tarafýndan s
nulan fikirdir. Henüz laser ýþýný diye bir þeyin varlýðý bile düþünülemediði sýralarda Ca
yaþayanlarýn, özellikle Bimini adasý dolaylarýnda, kristalleri enerji kaynaðý olarak kull
yöntemini uyguladýklarýný söylemiþ, Atlantis'in Ba-hama'larda, Andross adasýnýn açýðýnda ba
da kalan böyle kristal parçalarýnýn o yöredeki kaybolma olaylarýný etkileyebileceðini anlat
Ne olursa olsun, esrarýn açýklamasý veya çözümü yine denizle ilgili gibi gözükmektedir. Es
dünya insanlarý için bugün en büyük esrar durumunda olduðu da açýktýr. Her ne kadar kendim
eþiðinde görsek, dikkatimizi uzayýn derinliklerine çevirip, dünyanýn artýk bizler için hiç
adýðýný düþünsek de, yer kürenin beþte üçünü oluþturan okyanus dipleri hakkýndaki bilgileri
i hakkýnda bildiklerimizden çok daha az olduðu bir gerçektir. Gerçi deniz dibinin derinlik
erini belirten girintili çýkýntýlý halkalarý haritalarýmýza epey zamandan beri iþlemiþ bul
e mekanik ses denemeleriyle, daha sonra sonar sistemle, denizaltý ve batisfer ke-þifl
eriyle, su altý fotoðraf makineleri ve film makineleri kullanarak yüzeydeki ve derinler
deki akýntýlarý taramýþ, kýta sahanlýklarýnda petrol bulmaya çalýþmýþ, yakýnda bu aramala
ye hazýrlanmýþ bulunuyoruz ama, yine de bu
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
konuda gerekli her bilgiyi edinmiþ olduðumuz elbette söylenemez.
Soðuk savaþýn geliþmesiyle birlikte, denizaltý filolarýna verilen önem de artmýþtýr. Fransý
kdeniz'de, Amerikan donanmasýnýn Atlantik'te karþýlaþtýðý güçlüklere raðmen, bulgular kam
z dipleri hakkýndaki bilgimiz kuþkusuz çok geniþleyecektir. Fakat bütün bunlarla birlikte,
yanuslarýn en derin çukurlarýnda bizleri oldukça þaþýrtacak sürprizlerle karþýlaþmamýz ol
nduðu düzlük ve bunun içindeki vadiler, hiç beklemediðimiz bir faunayý barýndýrýyor olabil
nth adýyla bilinen ve tarih öncesi çaðlarda yaþadýðý, sonradan soyunun tükendiði kabul edil
8 yýlýnda Hint Okyanusunda canlý olarak bulunduðunu biliyoruz. Dört ayaðý olan bu mavi ba
altmýþ milyon yýl önce yaþamaktaydý. Canlýsý görülmeden önce ele geçen en yeni fosil, M. Ö.
ihini taþýmaktaydý.
Bundan baþka, güvenilir gözlemcilerin "deniz yýlaný" konusunda verdikleri ayrýntýlý bilgile
yabana atmamak gerekir. Bu insanlarýn Pliocene mo-nosaurus'a, ya da ichthyosaurus'
a benzer bir yaratýðý sað ve canlý olarak gördüklerini söylemekten hiç bir çýkarlarý olma
uz. Ayrýca böyle bir iddiayla ortaya çýkmak pek çoðuna bir hayli þey kaybettirebilir bile.
an zaman bu canlýyý gören tanýklarýn sayýsýnýn yüzü aþtýðý da görülüyor, özellikle hayvan
olaylarýndaki plajlara, limanlara yaklaþtýðý zaman. Lock Ness Canavarý diye bilinen,

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


her nedense sevimli görünsün diye Nessie adýyla çaðrýlan dev çýyan balýðýnýn ise, sýk sýk f
azýk ki resimlerde pek net görüntüler elde edilememektedir.
Danimarkalý oseanograf Anton Broun bir keresinde trolle sürüklenip gelen bir buçuk metre
uzunluðunda bir larva görmüþtür. Bu canlýnýn ergin duruma geçtiði zaman boyunun yirmi dört
lacaðýný ileri sürmektedir.
Bu dev canlýnýn ergin bir örneði bulunamamýþ-sa da, bunun dillere destan deniz yýlanýnýn bo
abileceði, hatta belki de bunca tanýðýn gözüyle gördüðünü ileri sürdüðü deniz yýlanýnýn ta
. Canlýnýn boyu, ara sýra ele geçen iskelet parçalarýndan, bir de balinalarýn sýrtlarýndak
inden hesaplana-bilmektedir. Deniz altýnda geçen büyük mücadele sonucu, balinanýn ýsýrýlýp
rinden pigmentler yok olmakta, saldýranýn iriliði bu izden belli olmaktadýr.
Gerçi okyanuslarýn derinlikleriyle ilgili bilgilerimizin günden güne arttýðý bir gerçektir
emlerimizin çoðu, rastlantý sonucu ele geçen örneklerin deðerlendirilmesine baðlý kalmakta
uzaydan gelen bir uçan daire, dünya canlýlarýndan örnek almak istemiþ, kürenin rasgele bi
rine að atmýþ, içine gelenleri toplamýþ gibi.
Ýyi tanýdýðýmýz deniz canlýlarý bile, göçlerinde ve üremelerinde anlayamadýðýmýz sýrlar sak
upa'nýn ve Amerika'nýn yýlanba-lýklarý çiftleþmek için Sargasso denizinde buluþmak-
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
ta, dönüþte ana-babalarýnýn yurduna varabilenler ancak en genç yavrular olabilmektedir. Gö
ilya'dan baþlayan tonbaliklari önce Nova Scotia'ya, sonra Avrupa'ya doðru ilerlemekte,
içlerinden ancak bazýlarý Akdeniz'e girmektedir. Dikenli Ýstakozlar deniz dibinde yürüyüþ
i zaman, önce kýta sahanlýðýnýn bitimine varýr, sonra kýta yamacýndan aþaðý, bilinmeyen d
alarlar.
Sýrlar bu kadarla da kalmamaktadýr. Okyanus tabanlarýndaki çukurluklar her nedense aþaðý yu
yný derinliði tutturmakta, yedi mil dolaylarýnda kalmaktadýr. Buralarda, böylesine korkunç
r basýnç altýnda, yaþamlarýný sürdürmekte olan canlýlara þaþmamak elde deðildir. Sonra bir
oca nehirler gibi akýp duran okyanus akýntýlarý vardýr. Kimisi, derinliði deðiþen yüzey ak
ise su yüzeyinden yüzlerce kadem derinlerde ve yüzey akýntýlarýna ters yönde akar dururla
yanustaki Cromwell akýntýsý aslýnda bir su altý akýntýsýyken, birkaç yýl önce nedense su y
ermiþ, sonra yeniden eski düzeyine batmýþtýr. Genellikle bütün akýntýlar dönerler. Kuzey
aat doðrultusunda, güney yarýküredekiler ise ters doðrultuda döner. Ama Benguela Akýntýsý n
ilere uymaz da, dosdoðru akar durur?
Rüzgârlarla dalgalar da birer bilmecedir. En apansýz patlayan ve en þiddetli olan fýrtýnala
, genellikle iki yere özgüdür: Batý Atlantik'teki Karaip Denizi ile, Güney Çin Denizi. Fak
baþka yerlerde de, sakin görünen denizlerde birdenbire çok güçlü

BERMUDA -ÞEYTAN- ÜÇGENÝ


dev dalgalarýn patladýðý görülür. Bunlarýn deniz dibindeki yer kaymalarýndan ve depremlerd
leri sürülmektedir.
Okyanuslarýn mineral zenginlikleri bugün için hesap edilemeyecek kadar büyüktür. Petrolün y
bu minerallerin de iþletilmesi ve çýkarýlmasý, geleceðin malî görünümünü büyük ölçüde etki
z örtüsü, geçmiþ uygarlýklarýn kalýntýlarýný da örtmektedir. Bunlarýn çoðu, Akdeniz ve Atla
ularýnda görülebilmektedir. Ama daha derin yörelerde baþka kalýntýlarýn da bulunabileceði
eru sahilinin bir mil kadar dýþýnda, batýk binalara ait olduðu sanýlan oymalý sütunlarýn fo
kilmiþ, böylelikle burada, uygar insanlarýn yaþadýðý bir kara parçasýnýn batýp sulara gömü
okyanuslarýnýn birçok yerinde uygarlýklarýn su altýna battýðý söylentileri hâlâ sürüp gelm
Atlantik ortasýnda, Ba-hama'larda battýðý söylenen Atlantis'ten baþka, doðu Akdeniz için d
r söylentiler dolaþmaktadýr. Paskalya adasýnýn esrarýndan, Güney Pasifik'te kaybolduðu sö
uygarlýklardan, kutuplar yer deðiþtirmeden önce Antarktika yöresinde yaþayan ve bugün kalý
uz tabakasýnýn altýna gömülmüþ olduðu anlatýlan bir uygarlýktan bile söz edilmektedir.
Okyanus tabanýnýn bazý bölümleri hâlâ hareket halindedir. 1973 mayýsýnda, Japonya yakýnýn
, eski derinliðine oranla altý bin kadem yükselmiþtir. Orta Atlantik yöresinde görülen yýl
in depremin bir çoðu, efsanevî At-
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
lantis kýtasýnýn yerinde sayýlmaktadýr. Bir de sahte dip sorunu vardýr. Ses denemelerinde b
olay sýk sýk kendini göstermekte, tabanýn eski kayýtlara oranla çok daha yukarda yer aldýð
rmektedir. Oysa bir süre sonra, yine ilk derinlik sayýsýnýn elde edildiði görülür. Bazýla
hte dip, orada o sýrada bulunan bol sayýda balýðýn veya baþka fauna'nýn bir düzlem kadar s
sonar denemelerde sesin dibe varmadan geri dönmesine neden olmasý yüzünden bizi yanýltmakt
dýr. Bunun kadar garip diðer bir olay da, Golf Stream akýntýsý içinde parýl parýl parlayan
z su" yörelerinin varlýðýdýr. Bu parlaklýða, fosforlu bazý balýklarýn ýþýklý sýrtlarýnýn se
ivite nedeniyle böyle bir görüntüyle karþýlaþýldýðý sanýlmaktadýr. Ne olursa olsun, beþ yü
b'un bile dikkatini çeken, hatta notlarýna kaydetme gereðini hissedecek kadar önemli buld
uðu, belirgin bir durumdur. Ayrýca, uzaya gitmekte olan astronotlarýn son gördüðü dünya ýþ
bunlardan baþka, kayan kýtalar kuramýnýn varlýðý da bir gerçektir. Kýtalarýn zaman zaman
uzaklaþtýðý, ya da bir araya toplanarak süper-kýta'lan oluþturduðu kuramýný gittikçe daha
tmektedir. Dünyanýn dönüþünün, yapýsýnýn ve niteliklerinin bu olaya büyük ölçüde etken ol
tulamamaktadýr.
Bugün için düþünmesi ilginç olan, fakat er geç nasýlsa çözümlenebilecek bu tür esrarlarla,
esrarý arasýnda çok fark vardýr. Bir kere Bermuda Üçgeni, yolcular için bir dereceye

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


kadar tehlike niteliði taþýmaktadýr. Gerçi her gün üçgenin içinden sayýsýz uçak normal rota
lmekte, irili ufaklý gemiler sularýnda seyretmekte, sayýsýz turist, baþlarýna bir belâ gel
in her yýl bölgeyi ziyaret etmektedir. Ayrýca, uçaklar ve gemiler yalnýzca burada deðil, d
bir çok baþka denizlerinde de kaybolmaktadýrlar. Bunlarýn nedenleri çok çeþitlidir. Yalný
z kazalarýyla "Yok olma" arasýndaki farký da gözden kaçýrmamak gerekir. Deniz kazalarýnda
yýplarýndan sonra ya bir enkaz, ya da yüzen bir kalýntý ele geçirilir. Oysa "yok olma" dey
, bunlardan hiç bir þey ele geçmediðinin belirtisidir. Hem zaten dünyanýn hiç bir yöresinde
mayan yok olmalar bu kadar çok sayýda, bu kadar iyi incelenmiþ ve saptanmýþ durumda, sadec
burada apansýz ortaya çýkan olaðanüstü olaylara dikkati çekmektedir. Bütün bu durumlar, r
teliðini "olanaksýz"lý-ðýn sýnýrlarýna doðru itmektedir.
Birçok yetkili denizcilik ve havacýlýk kuruluþu, uçak, gemi ve yatlarýn, ansýzýn patlayan f
a, sayýsýz denizcilik hatalarý ve kazalarla dolu böyle bir denizde kaybolmasýný normal kar
tadýr. Bu kuruluþlarýn pek çoðu, Bermuda Üçgeni'nin varlýðýný bile reddetmekte, bu deyimin
lduðunu, meraklý ve hayal gücü geniþ okurlarýn ilgisini çekmek için uydurulduðunu ileri sür
r. Seferlerini Bermuda Üçgeninin içinden geçirmek zorunda olan havayollarýnýn bu görüþü be
. Fakat yine de, nice tecrübeli pilot, üçgenin yokluðundan pek de emin olamamaktadýr. Aslýn
a üçgenin yokluðunu savunanlar bir bakýma
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
haklýdýr. Çünkü açýklanamayan yok olma olaylarýnýn yataðý olan bu alan, belki üçgen biçimin
ir elipse de benzeyebilir. Belki de merkezi Bermuda dolaylarýnda olan, Florida'ya
uzanýp Puerto Rico'yu da içine alan, doðuya doðru Sargasso denizini sarýp yine Bermuda'da
apanan bir daire parçasýdýr. Dev bir dairenin parçasý.
Bu oluþu enine boyuna incelemiþ kiþiler genellikle alanýn yeri konusunda fiki
r birliði içindedir. "Dünyanýn Görünmeyen Sakinleri" adlý eserinde ve birçok makale
u konuya eðilen Ivan Sanderson, alanýn bir elips biçiminde olduðu sonucuna varmakta ve
böyle alanlarýn dünya yüzünde düzenli aralýklarla sýralanmýþ olup sayýlarýnýn on ikiye v
a'nýn ünlü "Þeytan De-nizi"nin de bulunduðunu söylemektedir. John Spencer ise, tehlike
bölgenin, kýta sahanlýðý boyunca uzandýðý görüþündedir. Ona göre alan, Virginia ký
makta, güneye doðru uzanýp Florida sahillerini yalamakta, Meksika körfezinde
n geçip, Karaip Adalarýný ve Bermuda'yý sarmaktadýr. Beri yandan, "Görünmez Ufuklar"
abýnýn yazarý Vincent Gaddis, Argosy dergisinde yayýnlanan bir yazýsýyla alana "Berm
i" adýný kazandýrýrken, sýnýrlarýný þöyle çizmiþtir: "Flori-da'dan Bermuda'ya, B
erto Rico'ya, oradan da yine Florida'ya çizilen doðrular arasýnda kalan alan." J
ohn Godwin ise, "Þaþýrtýcý Dünya" adlý eserinde, "Büyü Denizi" adýný verdiði bu alaný bamba
lýyor. "Bermuda ile Virginia kýyýlarý arasýnda yer alan kaba bir dörtgen." Bermuda Üçge
sla inanmayan Amerikan Sa-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


nil Koruma Örgütü bile, bilgi isteyenlere üçgenin yerini çok nazik bir biçimde tanýmlamakta
tanýmý Yedi Numaralý Sahil Koruma Bölge Müdürlüðünün 5720 sayýlý sirküler yazýsýndan alma
baþlar:
"Bermuda Üçgeni, ya da Þeytan Üçgeni diye anýlan hayal ürünü yer, Atlantik'te, Amerika Birl
etlerinin Güneydoðu kýyýlarýnda, açýklanamayan gemi, tekne ve uçak kayýplarýnýn çok yüksek
ldýðý bir alandýr. Bu üçgenin köþelerinin Bermuda, Florida'-daki Miami, ve Puerto Rico'dak
uan olduðu kabul edilmektedir."
Meteorologlar Þeytan Üçgeninin sýnýrlarýný, Bermuda'dan baþlayýp kuzeye, New York'a kadar u
güneyde ise Virgin Adalarýna varan, batýya doðru yelpaze gibi açýlýp 75° batý boylamýna de
tanýmlamaktadýr.
Bu kitapta anlatýlan önemli gemi ve uçak kaybý olaylarýnýn incelenmesi sonucu, okurlar Ber
a Üçgeninin biçimi konusunda kendi kararlarýný kendileri verebilecek duruma gelecektir. Ýç
i üçgen mi, dev bir elips mi, kare mi, yoksa kýta ve ada sahanlýklarý boyunca uzanan bir a
an mý olduðunun kararý okurlarýmýza býrakýlmaktadýr.
Bu bölgede eski zamanlardan beri birçok geminin yok olduðu, denizcilik örgütleri tarafýnda
zun zamandan beri bilinmektedir. Günümüze kadar ulaþan "Kayýp Gemiler Denizi," "Gemi Mezar
lýðý" deyimlerinin Sargasso denizine böylesine ýsrarla mal edilmesi bu yüzdendir. Yok olan
emilerin kayýt-
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
iarý, 1860'dan bu yana böyle olaylarýn çok daha sýk-laþtýðýný göstermektedir. Bunun nedeni
larýn son zamanlarda daha büyük bir dikkatle tutulmasýndandýr. Yok olma olaylarý, Amerikan
savaþýndan sonra baþlar. Yani olay konfederasyon yaðmacýlarýnýn saldýrýlarýyla yorumlanamaz
en þaþýrtýcý olay, Ýkinci Dünya Savaþýndan birkaç ay sonra yer almýþ ve ilk defa olarak, ge
avada uçan uçaklarýn da yok olabileceði kanýsýný doðurmuþtur. Bermuda Üçgenine adýný kazand
ur.

ÝKÝNCÝ BÖLÜM
YOK OLAN UÇAKLAR ÜÇGENÝ
ÇGENE adýnýn verilmesi, 5 Aralýk 1945 günü, JJJ Amerikan Deniz-Hava kuvvetlerine baðlý altý
nelleriyle birlikte kaybolmasýndan sonradýr. Ýlk beþ uçak hemen hemen ayný zamanda kaybolm
. Olaðan bir alýþtýrma uçuþunda. Rotalarý Florida'daki Fort Lauderdale Deniz-Hava üssünde
oðuya, kýrk mil kuzeye ve oradan da yine üslerine olmak üzere, bir üçgen biçimindeydi. O
kadar "Þeytan Üçgeni", "Ölüm Üçgeni", "Büyü Denizi", "Atlantik Mezarlýðý" gibi birçok isiml
, "Bermuda" adýnýn takýlmasý, bu uçaklarýn rotasýnýn Bermuda'ya varan doðrunun üzerinde ol
a daha eski kaybolma olaylarýnýn da, kuzey köþesi Bermuda olan bu alanda yer almasýndandý.
kat o güne kadarki yok olma olaylarýnýn hiç biri, tüm manevra filosunun birden, arkadan ge
len dev kurtarma uçaðý ve onun içindeki on üç kiþilik personelle birlikte kaybolmasý kad
i çekmemiþti.
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
5 Aralýk 1945 günü Fort Lauderdale'den havalanan kurban filonun görevi "Uçuþ 19"u gerçekl
i. Uçaklarda beþ subay pilot, dokuz da adý bilinen personel vardý. Bunlar bir uçaða iki ki
arak daðýtýlmýþtý. Fakat o gün içlerinden onuncu görevli eksikti. Çünkü o görevli, içine d
e, uçuþtan affedilmek istemiþ, yerine de baþka kimse verilmemiþti. Uçaklar Navy Gruman TBM
3 Avenger tipinde torpido bombardýman uçaklarýydý. Bin mile yetecek yakýt taþýyorlardý. H
, güneþ parlaktý. Gökyüzünde tek tük bulutlar dolaþýyordu. Rüzgâr kuzeydoðudan, hafif esm
ah uçuþuna çýkmýþ olan pilotlar, havanýn uçuþa çok elveriþli olduðunu rapor etmiþ bulunuyo
ki saat olarak hesaplanmýþtý. Uçaklar öðleden sonra, saat ikide havalanmaya baþladýlar. Son
14.10'da tekerleklerini yerden kesti. 2500 saatlik uçuþ tecrübesine sahip bulunan Alba
y Charles Taylor, filonun komutanýydý. Önce Bimini'nin kuzeyindeki Chicken Shoals mevki
ine yöneldiler. Orada hedef üzerinden uçuþ denemeleri yapýlacaktý. Pilotlar da, personel d
ecrübeli havacýlardý. Uçuþ 19'da beklenmedik bir olayla karþýlaþýlmasý için hiç bir neden
Ama yine de bir þey oldu. Hem de çok kötü bir þey. Saat 15.15 de, hedef üzerindeki uçuþlar
landýktan ve uçaklar doðuya doðru yöneldikten sonra, Fort Lauderdale kulesinde uçaklardan
anlarýný bildiren, iniþ izni isteyen mesajý bekleyen telsizci, uçuþ komutanýndan hiç bekle
e bir mesaj aldý:

BERMUDA "ÞEYTAN- ÜÇGENÝ


Uçuþ komutaný (Albay Charles Taylor): Kuleyi arýyorum. Âcil durum. Rotamýzdan çýkmýþ gibiyi
emiyoruz... Tekrarlýyorum... Karayý göremiyoruz.
Kule: Pozisyonunuz nedir? Uçuþ komutaný: Pozisyonumuzdan emin deðiliz. Nerede o
lduðumuzdan emin olamýyoruz... Kaybolduk galiba...
Kule: Batýya doðru uçun. Uçuþ komutaný: Batýnýn hangi yanda olduðunu bilemiyoruz. Her þ
haf... Garip... Yönlerden bile emin deðiliz... okyanus da her zamanki gibi deðil...
Saat 15.30'öa, Fort. Lawtev&ale'deki kule gö-. revlisi, Powers'a seslenen bir
mesaj kaydetti. Po-> wers, öðrenci pilotlardan biriydi. Arayan, Powers'-d
an pusulasýnýn ne gösterdiðini soruyordu. Powers'-in verdiði karþýlýk ise þöyleydi: "Nerede
bilmiyorum. Son dönüþten sonra kaybolduk galiba." En yüksek rütbeli kule görev
i bu arada Uçuþ 19'un telsizcisini bulmuþtu. Ondan þu mesajý aldý: "Pusulalarýmýn iki
de çalýþmýyor. Fort Lau-derdale'i bulmaya çalýþýyorum... Keys üzerinde bir yerde ol
liyorum ama, ne kadar kaymtþ olduðumuzu bilemiyorum..." O zaman kule yet
kilisi ona, güneþi soluna alýp kuzeye doðru uçmasýný öðütledi. Böylelikle Fort Lauderdale
varacaktý nasýlsa. Buna karþýlýk þu sözleri duydu: "Þu anda küçük bir adanýn üzerinde
aþka kara yok..." Demek ki uçak Keys üzerinde deðildi. Orada olsa, Keys'in bir uzantýsý bi-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
çiminde olan karayý görebileceklerdi. Þu halde tüm filo, yönünü kaybetmiþ demekti.
Filodan mesaj almak gittikçe güçleþiyordu. Bunun nedeni statikdi. Görünüþe göre, filo da k
ajlarýný duyamýyordu. Ama bu arada kule, uçaklarýn birbirleriyle yaptýklarý konuþmalarý ala
u. Bu konuþmalarýn bazýlarý yakýt azalmasýyla ilgiliydi. Ellerinde yetmiþ beþ mile yetecek
aldýðýný söylüyorlardý. Ayrýca saatta yetmiþ beþ mil hýzla esen rüzgârdan da söz edildi. Bü
etik pusulalarýn bozulduðu, âdeta çýldýrdýðý söylendi. Her uçaðýnki baþka bir yönü gösteriy
auderdale'in güçlü vericisi bir türlü uçaklara ulaþamýyordu. Uçaklar arasý konuþmalar ise
iþitilmekteydi.
Bu arada üste bulunan personel, Uçuþ 19'un karþýlaþtýðý terslik yüzünden çok heyecanlanmýþt
nüz yalnýzca birkaç ay olduðu için, bir düþman saldýrýsýndan bile söz edildi. Kurtarma uça
eçirildi. Çift motorlu Martin Mariner deniz uçaðý, Banana River Deniz-Hava Üssünden, on ü
soneli ile havalandý.
Saat dörtte kule birden Albay Taylor'un komutayý hiç sebepsiz baþka bir pilota býraktýðýný
aþý Stiver'e. Statik yüzünden ve fazla heyecandan gölgelenen bir mesaj, yine de anlaþýlab
mde kuleye ulaþabildi: "Yerimizden emin deðiliz... Üssün 225 mil Kuzeydoðusunda olduðumuzu
nýyoruz. Her halde Florida'yý geçmiþ, Meksika körfezine girmiþ olmalýyýz..." Bunda
ra
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
uçuþ komutanýnýn 180 derece dönüþ emri verdiði anlaþýldý. Florida'ya dönmeyi amaçlýyor olma
maz, sesleri gittikçe azalmaya baþladý. Demek yanlýþ dönmüþler, üsten uzaða, açýk denize
azý raporlara göre Uçuþ 19'dan son alýnan kelimeler þunlardý: "Biz galiba..." Mesajý dinley
in bazýlarý bunu izleyen sesler arasýndan aþaðýdaki kelimeleri de duyabildiklerini ileri
r: "...beyaz suya giriyoruz... Tümüyle kaybolduk..."
Bu arada kule, kurtarma uçaðýnýn havalanýþýn-dan birkaç dakika sonra, Martin Mariner'de gör
ay Come'den genel mevkilerine ait bir mesaj aldý ve 6000 metrenin yukarýsýnda kuvvetli
rüzgârlar bulunduðunu öðrendi. Bu da kurtarma uçaðýndan gelen son mesaj oldu. Bundan kýs
nra, bütün arama birliklerine acele bir mesaj verilmiþ, beþ yerine, þu anda altý uçaðýn ka
olduðu açýklanmýþtý. On üç kiþilik personeliyle, kurtarma uçaðý da yok olmuþtu.
Ne Uçuþ 19'un uçaklarýndan, ne de onlarý kurtarmak üzere yola çýkarýlan Martin Mariner'den
mesaj alýnamadý. Fakat Miami'deki Opa-Locka Deniz-Hava üssü, akþam saat 17.00'de "FT... F
T..." þeklinde çok hafif mesajlar aldýðýný belirtti. Bu harfler, Uçuþ 19'un telsiz þifre ha
di. Komutanýn uçaðý FT-28 di. Ama bu telsizin kayýp filodan verilmesi ihtimali gerçekten ç
yýf görünmektedir. Çünkü veriliþ saati, uçaklarýn yakýtý bittikten iki saat sonraya rastl
Kaybolma gününde baþlatýlmasý planlanan ilk arama, havanýn kararmýþ olmasý nedeniyle ert
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
di. O gece yalnýzca Sahil Koruma Örgütü, kurtulmuþ olabilecek kiþileri aramakla yetindi. E
si gün, þafaðýn ilk ýþýklarýyla birlikte, eþi görülmemiþ bir arama baþlatýldý. Tarihte benz
bu aramaya 240 uçak, ayrýca Solomons uçak gemisinden 60 uçak, dört destroyer, birkaç deniz
on sekiz Sahil Koruma gemisi, arama ve kurtarma gemileri, yüzlerce özel uçak, yat ve t
ekneye ek olarak, Banana River Deniz-Hava Üssünün PBM'leriy-le, Ýngiliz Hava Kuvvetlerini
n Baharha'larda bulunan birlikleri de katýldýðý halde, hiç bir þey bulunamadý.
O aramada günde ortalama 167 uçuþ yapýldý, þafaktan guruba kadar deniz düzeyinin 100 metre
n uçuldu, 380.000 mil karelik deniz ve kara, bu arada Atlantik, Karaip denizi, Meks
ika Körfezi ve Florida'dan parçalar tarandý ve bütün çabalar toplam 4.100 saat sürdü. Bun
olarak ne bir kurtarma salý, ne bir kalýntý, ne de bir yað sýzýntýsý bulundu. Florida ve
plajlarý haftalarca her sabah kontrol edildi, kayýp uçaklara ait bir parçanýn oralara vurm
a olasýlýðý üzerinde duruldu. Bütün çabalar baþarýsýzlýkla sonuçlandý.
Üzerinde durulmadýk hiç bir ipucu býrakýlmadý. Kaybolma günü bölgeden geçmekte olan bir kar
ýþýk gördüðüne dair haberi, önceleri Martin Mariner'in havada patlamasýna yorumlanmýþtý.
bunun doðru olmadýðý açýklandý. Daha sonra, bir þilep, saat 7.30 sýralarýnda bir patlama
eðer bu patlama, kayýp Avenger'larla ilgiliyse, uçaklar benzinleri bittikten saatlar
sonra, hâlâ havada uçuyorlar demekti. Ayrýca, bütün uçaklarýn bu biçim-

BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


de iz býrakmadan yok olabilmeleri için, hepsinin bir araya gelip, birbirine çarparak p
atlamasý gerekirdi. Üstelik telsizleri çalýþmazken. Bu arada ne Uçuþ 19'dan, ne de kurtarm
binden SOS çaðrýsý gelmemiþ olmasý ilginçtir. Denize mecburî iniþ yapma durumu düþünüldüðü
gerçekleþtirebilecek yetenekte uçaklar olduðunu, iniþten sonra doksan saniye su yüzünde ka
ceðini, personellerinin ise altmýþ saniyede uçaðý terk etmek üzere eðitilmiþ olduðunu hatýr
. Kurtarma sallarý uçaklarýn dýþýnda bulunmaktadýr. Yani her tür zorunlu iniþte, sallar ke
yüzecek ve er geç bulunacaktýr. Aramanýn baþlarýnda bazý görevliler denizde yer yer kabar
erini bildirmiþlerdir. Fakat dalgalar birbirinden o kadar uzaktýr ki, uçaklar gerekirse
aralardaki düzlüklere inebilecek durumdadýr. Son mesajda duyulan "beyaz su" sözü, bu bölged
ara-sýra karþýlaþýlan yoðun beyaz sisle ilgili olabilir. Görüþün azalmasýný ve okyanusun h
olmamasýný da bu varsayým açýklayabilir. Ama ne olursa olsun, bundan pusulalarýn ve jiros
larýn etkilenmesi olanaksýzdýr. Florida ile Bahama arasýnda telsizlerin iþlemediði bir ölü
da bulunmaktadýr. Fakat uçaklarýn sorunlarý, telsiz mesajlarý kesilmeden çok önce baþlamý
Donanma Soruþturma Kurulu, bütün verileri inceledikten, bu arada kule telsiz görevlisinin
Savaþ Divanýna verilmesini de tartýþtýktan sonra (bu görevlinin bütün aletlerini uçaklarý
sýndan önce kontrol ettiði saptanýnca suçsuzluðu anlaþýlmýþtýr) olayýn nasýl meydan
unda,
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
incelemeye baþlarken olduðu kadar karanlýkta bulunduklarýný kabul etmektedir. Haz
anan raporun bir yerinde þöyle deniyor: "Verilen telsiz mesajýnda uçaklarýn kaybolduðu
ve puslalarýnýn çalýþmadýðý belirtilmektedir." Ýstihbarat Subayý Yüzbaþý" W. C
, yaptýðý basýn toplantýsýnda daha açýk sözlü olmayý seçmiþ: "... Soruþturma Kuru
itenler hakkýnda geçerli bir tahmin yapabilecek durumda bile deðildir." Kur
ulun baþka bir üyesi, bundan da süslü bir söz söylemiþ: "Sanki Mars'a uçmuþlar gibi
n yok oluverdiler." iþte bu söz, o günden bu yana Bermuda Üçgeninin ayrýlmaz bir parç
haline gelen uzay yolculuklarý ve uçan daireler görüþünü ilk doðuran söz olmuþtur.
ve oseanograflar nasýl olup da bu kadar çok sayýda uçak ve geminin iz býrakmadan yok
olabildiði, nasýl bunca pilot ve yo!-cunun kayýplara karýþtýðý konusunda çeþitli düþü
sürmektedir. Olay sýrasýnda Fort Lau-derdale Deniz-Hava Üssünde eðitmen subay
olan Albay R. H. Wirsching bu "yokoluþ"u yýllarca her yönüyle düþünmüþ, sonunda
olayý anlatýrken "görünmez olmak" deyiminin kullanýlmasý gerektiðini, çünkü as
n personelinin gerçekten öldüklerinin hiç bir zaman kanýtlanmadýðýný ileri sürmüþtür
fadelerini dinlemek üzere tertiplediði oturumlardan birine katýlan annelerden
biri, "Sanki oðlum uzayýn bir yerinde hâlâ saðmýþ gibi bir havaya kapýldým" demiþtir.) Mi
unan ve Üçgeni yýllardan beri gözleyen bilimci Dr. Manþon Valentine'ýn aþaðýdaki sözle
ami News gazetesinde yayýnlanmýþtýr: "Hâlâ bu-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
radalar onlar. Ama baþka bir boyuttalar. Belki bir uçan dairenin manyetik gücüyle yaratýla
n bir baþka boyutta." Sahil Koruma Örgütünün görevlilerinden, Soruþturma Kurulunda da üyeli
an bir genç, düþüncelerini çok daha açýk ve basit biçimde dile getirmeyi seçmiþ: "Oralarda
r döndüðünden hiç haberimiz yok." Son olarak, Kurul üyelerinden bir subayýn daha ciddî bi
ni kaydedelim: "...Bu eþi görülmemiþ kayýp, tümüyle bir esrar perdesi altýndadýr. Deniz h
adar incelenmiþ olaylarýn en garibidir."
Facialarda, özellikle denizde yer aldýklarý zaman, genellikle bir 'inanýlmaz rastlantý' ni
eliði bulunur. (Stockholm þilebi, Andrea Doria yolcu gemisiyle çarpýþtýðý zaman, Doria'ný
an yalnýzca Ýspanyolca konuþabilen bir genç kýz, çarpýþma sýrasýnda kamarasýnýn bir parça
olm gemisine, o gemide tek Ýspanyolca bilen denizcinin yaný baþýna uçmuþtur.) Uçuþ 19 ola
stlantýlar kuralýna istisna yaratmamaktadýr.
Burada sýraladýðýmýz bilgilerin çoðu, o sýra Fort Lauderdale'de eðitmen subay olarak görevl
R. H. Wisching'in notlarýndan alýnmýþtýr. Bu notlar arasýnda uçuþ gününün sabahý yer alan
r olay da dikkati çekmektedir. Bu olay, Uçuþ 19'dan önce yapýlan sabah uçuþu ile ilgilidir
ecan yaratma bakýmýndan öðleden sonraki uçuþla karþýlaþtýrýlamayacak durumda olan bu sabah
kle pek dikkat edilmemektedir. Hatta kaybolma olayýyla ilgili raporlarýn bi
le
BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
pek azý sabah uçuþuna deðinmektedir. Oysa bu uçuþta da puslalar arýza yapmýþ, uçaklar üsler
ri yerde, elli mil kadar kuzeyde bir noktaya dönmüþlerdir.
Felâket öncesi uyarýsýnýn, Uçuþ 19 grubundan iki kiþiyi açýkça etkilediðini görüyoruz. Bu k
ninin kendisidir. Uçuþtan önce yapýlan brifing toplantýs:na geç gelmiþ ve görevden affýný
dileðine hiç bir neden göstermeyen eðitmen, yalnýzca bu uçuþta görev almak istemediðini i
rine bir baþkasý bulunamadýðý için dileði kabul edilememiþtir.
Ýkinci uyarý, Albay Wirsching'in kendisinin de tanýk olduðu bir olayla su yüzüne çýkmýþtýr.
o günden bu yana, enine boyuna konuþulmuþ, tartýþýlmýþ bir olaydýr. Uçuþ 19'da görevli ol
nar, zamanýnda görev yerine gelmemiþtir. Sonradan basýnda, onbaþýnýn þöyle söylediði yayýn
Nedenini bilmiyorum ama, o uçuþa katýlmamaya karar verdim." Albay Wirsching'in notlarýnd
an bu onbaþýnýn Guadalca-nal'da çarpýþmýþ tecrübeli bir denizci olduðunu, terhisine dört a
ydan aylarca önce, uçuþ hizmetlerinden affýný istediðini öðreniyoruz. 5 Aralýk günü de ayný
ng onbaþýya, uçmamak için görevli çavuþtan izin almasýný söylemiþti. Onbaþý gerekli izni
ir kiþi eksik kadroyla havalandý. Uçaklarýn tehlikede olduðu anlaþýldýðý zaman, Albay Wirs
mak üzere yatakhaneleri dolaþtýðýnda, ilk karþýlaþtýðý insan Onbaþý Kosnar oldu. Onbaþý
istememi söyle-

BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


mistiniz," dedi. "istedim, o da verdi. Þimdi kaybolan da, benim katýlacaðým uçuþtu."
Garip olan nokta, uçaða binerken kadronun eksiksiz olduðuna iliþkin rapordur. Sanki son
anda baþka birisi sýraya girmiþ ve uçuþa katýlmýþ gibi. Bu yüzden üste, saatta bir sayýml
yapýlmýþ, kaybolan bir kiþinin kim olduðu bulunmak istenmiþtir. Oysa üssün tüm kadrosu ye
Bu yüzden "Eksiksiz Kadro" raporu da bu oiaya eklenecek yeni bir bilmece olarak ka
lmaya mahkûmdur.
Bir de, olaydan tam yirmi dokuz yýl sonra ortaya çýkan garip açýklamaya deðinelim. 1945'de
u yana Uçuþ 19 olayýný inceleyen muhabir-yazar-konferansçý Art Ford, 1974 yýlýnda bir telev
programýnda, eskiden duyduðunu ileri sürdüðü þöyle bir bilgiyi açýklamýþtýr. Kaybolma sýr
lsize þu sözleri söylemiþ: "Peþimden gelmeyin... bunlar uzaydan gelmiþe benziyor." Ford bu
ilgiyi kendisine yýllar önce, olay sýrasýnda, radyoya meraklý bir amatörün verdiðini, bu y
isinin o sýrada bunu pek de önemsemediðini, amatörlerin hareket halindeki bir uçaktan gele
mesajý okumakta güçlük çekeceðini düþünerek, ayrýca heyecanýn ve her tür dedikodunun da f
inde durmadýðýný söylemiþtir.
Fakat daha sonraki incelemeleri sýrasýnda, evlâtlarý o gün kaybolan ana-babalarýn baskýsýy
nan son bir resmî raporda, kule ile uçaklar arasýnda gidip gelen mesajlarý okurken dikkat
ini çeken bir noktaya rastlamýþtýr, önceden gizli olan bu
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
resmî raporu ancak kýsmen inceleme izni alabilen Ford, burada amatör kýsa dalga radyo me
raklýsýnýn kendisine verdiði cümlenin bir parçasýný bulmuþtur. "Peþimden gelmeyin", önemli
bir nokta, bu sözün daha önceki raporlara hiç alýnmayýþýdýr. Buradaki bu "öteki dünyalar
diðer bazý kaybolma olaylarýnda da sezilmektedir.
Bermuda Üçgeni içinde bu olaydan önce ve sonra, bir sürü gemi, yat ve diðer taþýtlarýn yok
rþýlaþýlmýþsa da, Avenger'larla Martin Ma-riner'in kaybý, uçaklarýn da üçgene kurban olabil
ilk belirtisidir. Bu olaydaki kadar çok sayýda ve tecrübeli deniz-hava birliklerinin, b
u çapta katýldýðý bir aramaya daha önce hiç rastlanmamýþtýr. Bundan sonra uçak kaybolma ol
inde yoðun arama iþlemlerine giriþilmiþ, kurbanlarý kurtarmaktan çok, baþlarýna gelenin ne
anlamaya dönük aramalar yapýlmýþtýr.
Uçuþ 19 olayýndan sonra, ticarî, özel ve askerî uçaklarýn yok olmasý da, artýk normalleþen
bi, can sýkýcý bir düzenlilikle yer almaya baþladý. Bu yeni olaylarýn yýllar önce yer alan
an tek farký, bugün hava kurtarma ekiplerinin üslerle radyo baðlantýlarý, ileri teknolojik
etler ve geliþtirilmiþ arama yöntemleri sayesinde, her yok olma olayýnýn daha etkin biçimd
ncelenmesi, araþtýrýlmasýdýr.
1947 yýlýnýn 3 Temmuz günü, altý kiþilik personeliyle Bermuda'dan Morrison Askerî Havaalan
Beach) uçmakta olan U.S. Army C-54 uça-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ðý, Bermuda ile Palm Beach arasýnda bir yerde yok oldu. Uçaðýn son bilinen pozisyonu, Bermu
a'dan yüz mil kadar uzakta bulunmasýydý.
Hemen yoðun bir deniz-hava aramasýna geçildi. Kara ve Deniz Kuvvetleriyle Sahil
Koruma örgütü görevlileri yüz mil karelik denizi taradýlar, fakat orada (kayýp uçakla
aptanamayan birkaç koltuk yastýðý ile bir oksijen tüpü dýþýnda) hiç bir þey bulamadýla
ne de bir yað izi. Kayýp olaylarý sýralandýkça endiþe verici bir gerçek daha orta
ok olma olaylarý çoðunlukla turizm ve otelcilik sezonunun doruðunda, Kasým ile Þubat ay
asýnda yer alýyor, bir çoðu da özellikle Noelden birkaç hafta önce, ya da birkaç hafta
oluyordu. Eskiden bir Lancaster bombardýman uçaðýyken sonradan yolcu uçaðýna
ulunan, dört motorlu Tudor IV Ýngiliz uçaðý Star Tiger, 29 Ocak 1948'de Asor'dan
ermuda'ya doðru uçarken kayboldu. Ýçinde altý personel ve yirmi beþ yolcu vardý. Y
ular arasýnda Ýngiltere'nin Ýkinci Dünya Savaþý hava mareþallerinden Sir Arthur Cunni
a bulunmaktaydý. Programa göre Star Tiger gece saat 22.30'da Ber-muda'daki Kindley
Field havaalanýna inecekti. Ýniþten kýsa bir süre önce pilotun kontrol kulesine verdiði
da, "Hava çok uygun, tam dakikasýnda inebileceðimizi sanýyorum," dediði duyuldu. Uç
o andaki pozisyonu Bermuda'nýn 380 mil kuzeydoðusuna düþüyordu.
Bir daha mesaj gelmedi ama, Star Tiger da gelmedi. Ne bir SOS, ne de uçaðýn bozulan koþu
llar altýnda seyrettiðine dair bir belirti alýndý. Gece
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
yarýsý Star Tiger'ýn geciktiði kaydedildi. Ertesi gün olan 30 Ocak günü, yoðun bir kurtarma
rama iþlemine giriþildi. Otuz uçak ve on gemi, bölgeyi günlerce taradý, fakat sonuç alamadý
nýzca 31 Ocak günü, Bermuda'nýn kuzeybatýsýnda birkaç kutuyla birkaç boþ yað varili bulund
unlar Star Tiger'a aitse, demek uçak baþýna gelen o bilinmez belâya uðramadan önce, rotasý
yüzlerce mil uzaklaþmýþ bulunuyordu. Oysa pilot kule ile kurduðu son baðlantýda ne rotasýn
de uçaðýn çalýþmasýnda hiç bir bozukluktan söz etmemiþti.
Aramalara devam edilirken Atlantik kýyýsýndaki birçok amatör radyo meraklýsý, noktalarla ve
en karmaþýk bir mesaj kaydettiklerini ileri sürdüler. Sanki Mors alfabesini bilmeyen biri
mesajlarý düþüne taþýna gönderiyormuþ gibi. Noktalar "Tiger" harflerini veriyordu. Bu sýr
undland'daki Sahil Koruma örgütünden, daha da garip bir haber geldi. Noktalamalar sona
erdikten sonra birisi sesli mesaj vermiþ, aþaðýdaki harfleri tekrarlamýþtý:
G-A-H-N-P.
Bunlar, kayýp Star Tiger'ýn þifre harfleriydi.
Bu mesajlarýn taklit olduðu kanýsýna varýldý, özellikle bazý kimselerin facialarý nasýl mer
ikleri, böyle þeylerden nasýl zevklendikleri bilindiði için, birinin böyle bir muzipliðe k
erçekten de olmayacak þey deðildi. Fakat bu olayýn Uçuþ 19'dan Miami'ye, hemen hemen uçaðý
bittikten iki saat sonra gelen mesajý hatýrlattýðý, sanki kaybolan uçak, uzayýn ya d
amanýn

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


içinde gittikçe uzaklaþýyormuþ gibi bir duygu yarattýðý da inkâr edilemez.
Ýngiltere Sivil Havacýlýk Bakaný, Star Tiger sorununu incelemek üzere, derhal Lord Macmill
n baþkanlýðýnda bir Soruþturma Kurulu topladý. Kurulun raporu, uçaðýn kaybolmasýndan sekiz
yýnlandý. Rapora göre Star Tiger'ýn radyo veya mekanik aygýt bozukluklarýndan, benzin bitm
den, ineceði alaný bulamamasýndan, meteorolojik olaylardan, ya da yükselti hatalarýndan ötü
nize düþmüþ olamayacaðý ileri sürüldü. Tudor IV uçaklarýnýn dizayný ve yapýsý göz önüne al
alar ve eksiklikler bulunmasý, standartlardan ayrýlmasý da söz konusu de-ðil"di. Kurulun b
konuda vardýðý yargý, Üçgen içinde yok olan bütün uçaklar için de geçerli bir yargýydý:
"Bu kadar þaþýrtýcý bir sorunun bugüne kadar soruþturma konusu olmadýðýný söylemek abartma
r Tiger'ýn baþýna gelen felâket için hiç bir geçerli delil ve neden görülemediðinden, kurul
k bazý düþünceler sýralamakla yetinecektir. Fakat bunlarýn hiç biri bir olasýlýk bile sayý
a makinenin iþbirliði yaptýðý her çalýþma alanýnda, farklý karakterde iki öðe vardýr. Bunla
i bilemediðimiz faktörlere baðlý olan insan dengesi, ikincisi ise, bambaþka kurallara bað
mekanik öðedir. Bunlarýn herhangi birinde ya da ikisinde birden arýzalanma olabilir. Ya
da bir dýþ etken, hem insaný hem de makineyi etkisi altýna alabilir. Bu olayda ne olduðu
hiç bir zaman bilinemeyecektir."
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Star Tiger'ýn yok oluþunun birinci yýldönümünden on iki gün önce, olaðanüstü ve kuþku vere
a, kayýp uçaðýn ikizi olan ve ayný þirketin malý olan Star Ariel, yedi personeli ve on üç
a, Bermuda'dan Jamaica'ya uçarken, 17 Ocak 1949 günü kayboldu. Aslýnda Londra'dan gelmekt
e olan uçak Santiago'ya (Þili) gidiyordu. Ber-muda'ya inmesi, önündeki on saatlik uçuþa yet
ek kadar yakýt almak amacýylaydý. Uçak Bermuda'dan sabah saat 7.45'de havalandý. Deniz sak
n, hava güzeldi. Kalkýþtan elli dakika sonra kaptan pilot Bermuda'yý arayarak þu mesajý ve
di:
"Bermuda'dan Kingston - Jamaica'ya uçmakta olan Ariel'in kaptaný McPhee konuþuyor. Uçuþ yük
kliðine çýktýk. Hava güzel. Kingston'a varýþ programa göre olacak... Kingston'u aramak üze
frekansýný deðiþtiriyorum."
Star Ariei'den bir daha mesaj gelmedi.
Aramalar baþladýðý sýrada, bölgede manevra yapmakta olan bir Amerikan Donanma Birliði vard
gemisi, uçaklarýný Sahil Koruma kuvvetlerine yardýma gönderdiler. Ýngiliz uçaklarý da Ber
n ve Jamaica'dan geldi.
Yüzey aramasýna kruvazörler, destroyerler ve Amerikan savaþ gemisi Missouri ile, o sýra o
yörede bulunan ticarî gemiler de katýldý. Bütün gemilere gönderilen radyogram aþaðýdaki
i:
1242gmt 17 ocakta jamaica'ya gitmek üzere bermuda'dan havalanan British south Ameri
can havayollarýnýn STAR ARÝEL/GAGRE UÇAÐI SON ME-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


SAJINI VERDÝÐÝ ZAMAN BERMUDA'NIN ON BEÞ MÝL GÜNEYÝNDE 216 DERECE ROTASI ÜZERÝNDEYDÝ. MESAJ
7 OCAK TARÝHLÝYDÝ.
BÜTÜN GEMÝLERÝN UÇAK DÖÞEMELERÝNE VEYA MAVÝ YASTIKLARA, YA DA BUNA BENZER KALINTILARA RAS
TAKDÝRDE BU ÝSTASYONA BÝLGÝ VERMESÝ RÝCA OLUNUR. UÇAÐA AÝT TÜM EÞYALARIN ÜZERÝNDE BSAA MARK
R.
Yetmiþ iki uçak yan yana, zaman zaman kanat kanata uçtu, okyanusun 150.000 mil karelik
alanýný taradý. Uçaða ait bir tek kalýntý bile bulamadýlar. 18 Ocak günü, deniz üzerinde
mesajlar hem bir Ýngiliz, hem de bir Amerikan uçaðýndan geldi. Fakat o yöreye gönderilen a
a ve kurtarma birlikleri hiç bir þey bulamadýlar. 22 Ocak günü, Hava Kuvvetleri aramaya so
verdi.
Bu iki Ýngiliz uçaðýnýn yok olmasý arasýnda bir yýl bile geçmiþ deðildi. Uçaklarýn ayný þir
de yok olmasý, akla sabotaj olasýlýðýný getiriyordu. Bugün olsa, herkes en önce uçaklarýn
ti kuþkusuz. Ýngiliz Soruþturma Kurulu bütün olasýlýklarý, bu arada pilot ve personel eðit
et durumunu, hava koþullarýný incelediyse de hiç bir ipucu elde edemedi. Raporlarýnda, "..
. enkaz bulunamamasý nedeniyle kanýt da bulunamadýðý için Star Ariel'in
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
kazaya uðrama nedeni bilinememektedir," deniyordu.
O sýrada ileri sürülen bir düþünce üzerine, uçaðýn yangýn söndürücülerinden sýzan metil bro
geçmesi ve bir patlamaya yol açabileceði akla geldi. Bu durum gerçekten, bir tek uçaðýn ka
neden olabilirdi ama, ayný bölgede yok olan birçok uçak için ayný olaðanüstü durumu düþün
Star Ariel'in bu kadar yoðun biçimde aranmasýnýn nedenlerinden biri de, bu olaydan çok az
, 28 Aralýk 1948 günü San Juan'dan Miami'ye uçmakta olan bir DC-3'ün, sabahýn erken saatler
nde, taþýdýðý otuz altý kiþiyle birlikte yok olmuþ olmasýydý. Bu uçaðýn aramasýna henüz b
. O aramada da kýrk askerî uçak, sayýsýz gemi, 300.000 millik okyanusu ve kýyýlarý taramýþ
slýnda DC-3'ün yok oluþu, öteki iki uçaktan daha bile þaþýrtýcýydý. Bu uçak da güzel bir
avalanmýþ, saat 22.30'da tekerleklerini yerden kesmiþti. Uçuþ sýrasýnda bir ara kaptan pil
bert Linquist telsize þöyle demiþti: "Belki inanmazsýnýz ama, biz hep bir aðýzdan Noel þark
ruz burada." (Bu söz yok olma olaylarýnýn yoðunlaþma mevsimini akla getiriyor.)
DC-3'ten gelen bir mesaj, sabah saat 4.13'de Miami kulesi tarafýndan kaydedildi: "
Alana yaklaþýyoruz... Þu anda elli mil güneydeyiz... Miami'nin ýþýklarý görünmeye baþladý.
Ýniþ talimatýný bekliyoruz." Bir daha uçaktan ses gelmedi. Kara ve deniz aramalarý hiç bi
az bula-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


madý. Kimse kurtulamadýðý gibi, personelin ve yolcularýn baþýna gelen de hiç bir zaman öðr
aptan, uçaðýn yerini elli il güneyde olarak tarif ettiðine göre, havada bir patlamanýn, bi
a bir SOS veya MAYDAY çaðrýsýnýn fark e-dilmemesi ayrýca ilginç. Uçaðýn yok olduðu yer Keys
uðu için, derinliði ancak yirmi metre olan, duru sular üzerinde demektir. Bu durumda uçaðýn
lunamamasýna, tanýnmamasýna olanak var mý? Bunun gibi, alana inmek üzereyken yok olan baþka
uçak olaylarý da vardýr. Biraz sonra göreceðimiz gibi, bir gemi, yanaþacaðý limanýn görüþ
sonra yok olmuþtur.
Kaybolan büyük uçaklara hep ayný þey olmaktadýr. Önce normal bir uçuþ, sonra... hiç bir þe
, ne yað, ne yüzen kalýntýlar, ne de köpekbalýklarýnýn kuþku verecek biçimde toplandýðý bi
Daha küçük uçaklar da bu arada yok olmaya açýklarýnda yok olan küçük uçaklarýn sayýsý dokuz
949'un Aralýk ayý içinde, Florida du. Kayboluþ biçimleri böylesine kuþku uyandýracak durum
sa bile, sýrf sayýnýn yüksek olmasý bile, alanda bir tehlike bulunduðunu açýkça ortaya koy
r.
Uçaklarýn kaybolmasý 1950'ler boyunca da sürdü. Mart 1950'de U.S. Globemaster adlý uçak, Ý
a giderken, üçgenin kuzey ucunda kayboldu. 2 Ocak 1952'de otuz üç yolcu ve tayfa taþýyan b
giliz uçaðý, Jamaica'ya giderken, yine üçgenin kuzey ucunda kayýplara karýþtý.
30 Ekim 1954'de bir Amerikan deniz kuvvetleri
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
uçaðý, kýrk iki kiþi tutan yolcu ve personeliyle birlikte, Maryland'dan Asor'lara uçarken
oldu. 200'ü aþkýn uçakla birçok gemi, yüzlerce mil karelik okyanus parçasýný taradýysa da
ulamadý. Bazý baþka kaybolma olaylarýndaki gibi, bunda da uçak ortadan yok olduktan az son
a, belli belirsiz bir SOS çaðrýsý alýndý.
5 Nisan 1956'da, sivil kargo uçaðý haline getirilmiþ bir B-25, üç kiþilik personeliyle, Ba
-lardaki Andros adasýnýn doðusunda, bir mil derinliðindeki bir su altý vadisinin üzerin
kayboldu.
Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait bir Martin Marlin P5M, dokuz kiþilik personeliyle,
kontrol uçuþu sýrasýnda, 9 Kasým 1956 günü yok oldu.
8 Ocak 1962 günü Virginia'daki Langley Hava Kuvvetleri Üssünden Asor'lara gitmek üzere ha
anan Amerikan Hava Kuvvetlerinin KB-50 tanker uçaðý, týpký 1954'deki Super Constellation u
bi kayboldu. Bunda da, anlaþýlmaz bir güçlükten söz eden hafif bir radyo mesajý alýndý. Týp
lardaki gibi, yine ne bir enkaz, ne de olayý anlatacak bir belirti bulundu. Bu ola
ylarýn her birinde personelin elinde yeterince kurtarma gereci bulunduðu bilindiðinden,
uçaðýn baþýna gelen her ne ise, çok çabuk geldiði varsayýlabilir.
Uçuþ 19 pilotlarýndaki þaþkýnlýðý hatýrlatan bir olay da, Bahama'lardaki Nassau adasýna uça
adasý yakýnlarýndan geçen bir özel uçaðýn SOS çaðrýsýnda tekrarlandý. Hava çok açýk olmasý
uçmakta olduðunu söylüyordu. Ne kendi pozisyonunu biliyor, ne
BERMUDA "ÞEYTAN- ÜÇGENÝ
de altýndaki adalarý görüyordu. Oysa çevredeki insanlar, bölgede görüþün çok iyi olduðunu
r.
28 Aðustos 1963'te iki uçaðýn kaybolmasý da, önce bir yok olma sanýldý. Fakat enkaz bul
a, sorun daha da derinleþti. Bunlar dört motorlu KC-135 jet Stratotanker'lerdi
. (Üçgende ilk jet olayý). Florida'daki Homestead Hava Üssünden Bermuda'-ya doðr
uçarken, üç yüz mü güneybatýda kayboldular. Yoðun bir arama sonucu, kayý
olduðu sanýlan bir enkaz, Bermuda'nýn 260 mil güneybatýsýnda bulundu. Yetkililer bu
durumda iki uçaðýn çarpýþmýþ olabileceðine karar verdiler. Fakat birkaç gün sonra,
ta ikinci uçaktan da enkaz bulundu. Eðer hava kuvvetlerinin ifade ettiðine göre
, birbirine yakýn uçmadýklarý halde, aralarýnda yine de bir çarpýþma olabilmiþse, enkazlar
en ayýran etkenin okyanus akýntýlarýndan daha hýzlý hareket eden bir etken olmasý
ekirdi. Yok eðer her iki uçak ayrý ayrý, fakat ayný anda düþmüþse (Avenger'ler gibi
zaman da neden aletlerinin böyle birlikte bozulduðu düþünülmeye deðerdi.
Ertesi ay, 22 Eylül'de, Delaware'den Asor'lara uçmakta olan C-132 kargo uçaðý yok oldu. Pi
lotun son mesajý, Jersey kýyýlarýndan seksen mil kadar güneyde bulunduðunu belirtiyordu.
lül'e kadar sürdürülen büyük çapta arama sonucu hiç bir enkaz bulunamadý.
5 Haziran 1965'de, on personel taþýyan C-119 uçaðý, Homestead Hava Üssünden Büyük Türk ada
yok oldu. Son alýnan mesaja göre
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
uçak, ineceði alandan 100 mil uzakta olduðunu belirtiyordu. Ýniþ bir saat sonraydý. Baþka
alýnamadý. Beþ gün beþ gece süren aramalar sonucu hiç bir þey bulunamadý. Avenger'larýn
larýn olaylarýnda görüldüðü gibi bu sefer de son anlarda, gittikçe hafifleyen, iþitilmez o
mesajlarý alýndý. Sanki bir engel, sesin gelmesine olanak vermiyormuþ, ya da uçak gittik
ayýn ve zamanýn ötesine uzaklaþýyormuþ gibi. Ayný anda C-119'un rotasýnda, fakat ters yönd
lan bir uçaðýn hava koþullarýný iyi, görüþ uzaklýðýný çok açýk olarak tanýmladýðýný bilmek
1945'le 1965 arasýnda bu alanda on beþ kargo uçaðý ve bir sürü de yolcu uçaðýyla askerî uça
laylar hiç de son bulacaða benzemiyordu.
7 Haziran 1964 günü Nassau'dan Büyük Türk Adasýna hafif bir uçakla uçmakta olan ehliyetli p
arolyn Cascio'nun da yok olmadan önce verdiði mesajlar ilginçtir. Büyük Türk adasýnýn bulu
ken yere varýnca, Bayan Cascio telsizde yönünü bulamadýðýný, iki yabancý adanýn üzerinde dö
duðunu söyledi. "Boþ bu adalar... Bir kurtuluþ yolu yok mu?" dediði duyuldu. Garip olan bi
nokta, ayný sýralarda Büyük Türk adasýnda bulunanlarýn da gökte hafif bir uçaðýn yarým sa
nra gözden kaybolmasýný görmüþ olmalarýydý. Yerdekiler uçaðý bu kadar iyi görürken, pilotu
görememesi nasýl açýklanabilirdi?

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


Palm Beach - Florida'dan dört kiþiyle Bimini'-ye uçmakta olan Chase YC-122 uçaðý, 11 Ocak 1
67 günü Bimini'nin biraz kuzeybatýsýnda kayboldu.
Çok yakýn zamanlardaki bir kayýp olayý da, 1 Haziran 1973 günü Fort Lauderdale'den Freeport
a uçmakta olan Cessna 180 uçaðýnýn pilotu Reno Ri-goni ve yardýmcý pilot Bob Corner ile bir
te yok olmasýdýr. Belirli rotanýn yakýnlarýnda yapýlan aramada hiç bir enkaz bulunamamýþ,
bir yardým çaðrýsý da alýnmamýþtýr.
Bu kitap baskýya girerken, Asor'larýn dokuz yüz mil güneybatýsýnda ilginç bir kaybolma olay
yer almýþ bulunmaktadýr. 17 Þubat 1974 günü Thomas Gatch adlý transatlantik baloncusunun k
lmasý. 223.000 mil karelik deniz, Amerikan Donan-masýnca aranmýþ, fakat hiç bir iz bulunam
amýþtýr. Alanýn geniþliði ve rüzgârlarýn düzensizliði gerçi balonun dalgalara gömülüp kaybo
e de, olayýn üçgen içinde yer almasý ilginç olmaktadýr.
Her olayda çeþitli akla yakýn nedenler ileri sürülmektedir. Fakat resmî raporlarda olsun,
ap ve makalelerde olsun, bazý tanýdýk cümlelerin sýk sýk yer aldýðý da gözden kaçmamaktadýr
e belirgin Hava türbülansý rapor edilmektedir. Ayrýca atmosferik aberasyonlar, manyetik a
nomali, elektromanyetik güçlükler belki bazý kayýp olaylarýný açýklayabilir ama, bu kadar
ve geminin kaybýný açýklamak-için çok yetersiz kalmaktadýr.
Donanma ve Sahil Koruma örgütleri, bu alan içinde bir noktada pusulalarýn saptýðý, t
izlerin
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ölüleþtiði bir yerin varlýðýný kabul etmektedir. Resmî tutum, Yüzbaþý S. W. Humphrey'in þu
adýr:
"Bu alanda bir atmosferik aberasyon bulunduðu, ya da þimdi deðilse bile, eskiden bulund
uðu, kabul edilecek þey deðildir. Uçak filolarý ve kontrol uçuþlarý her gün bu bölgede ola
tadýr.
Yine de, Bermuda Üçgeninin özellikle güney yörelerinde, Bahama'larla Florida ve Keys arasýn
yer alan olaylar, Ivan Sanderson'un sözlerinde ilginç bir görünüm almaktadýr:
"Bu alandaki kaybolma olaylarý baþka hiç bir bölgedekiyle karþýlaþtýrýlamayacak kadar
."
Gerçekten, Dale Titler'ýn "Esrarýn Kanatlarý" adlý eserinde belirttiði gibi, bugüne kadar
anda oldukça büyük bir uçak filosunun kayýplara karýþtýðý ve iz býrakmadýðý açýktýr.
"Bütün bu uçaklarýn pilotlarý tecrübeli, personelleri eðitilmiþtir. Hepsinde telsiz ve kur
ereçleri vardýr. Hepsi de güzel havada kaybolmuþtur."
Burada çok ilginç bir baþka nokta dikkati çekmektedir.
"Uçaklarýn hemen hepsinin yok olmasý gündüze rastlamaktadýr."
"Batmalar, Kazalar ve Facialar" kitabýnýn yazarý Robert Burgess ise, "Bu esrarengiz kaz
alarda þanstan çok daha büyük bir gücün rol oynadýðýný varsaymak için her neden vardýr,"
Burgess'e göre, adýna ister atmosferik aberas-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
yon, ister baþka þey diyelim, bu nesne uçak ve gemilere hiç uyarýsýz saldýrmakta, ve korkma
yetecek kadar da sýk saldýrmaktadýr.
Daha önce de söylediðimiz gibi, üçgenin sýnýrlarý hakkýndaki tartýþma hâlâ sürüp gitmekted
e tartýþma konusudur. Bugüne kadar söz konusu alanýn, kuzey köþesi Ber-muda'da ol
ir üçgen olduðu da, Batý Atlantik'-de bir elips olduðu da, kýta sahanlýðý boyunca uzanan
t olduðu da çok söylenmiþtir. Biçimi ne olursa olsun, bu alanda büyük bir
ybolma folkloru yaratýlmýþ bulunmaktadýr. Kayýplar ister uçak, ister gemi, ist
r yat, ister yelkenli, ister denizaltý, isterse bu taþýtlarýn içindeki canlýlar olsun
u gerçek deðiþmemektedir. Bugün Bermuda Üçgenine esrarengiz güçler atfetmek o kad
aþmýþtýr ki, her kayýp ve kaza olayý, öteki açýklanmamýþ esrarlarý da ortaya getirmekt
mektedir.
Radyo ve televizyonun bu konuya sýk sýk deðinmesi dinleyicilerden haklý sorular gelmesine
neden olmaktadýr. Özellikle o bölgeye yolculuk yapmayý planlayanlardan. Bu korku dolu so
uiara genellikle verilen cevap, alanda her gün çok sayýda normal seferler yapýldýðý, bu yü
r tehlike olmadýðý yolundadýr. Seyahat þirketleri, yolcularýn "Bermuda Üçgeninin içinden m
uz?" sorusuyla pek sýk karþýlaþmaktadýrlar. Bu soruya olumsuz cevap vermek çok kolaydýr, ç
e üçgenin sýnýrlarý kesin deðildir. Bir keresinde uçaðýn gelmesi geciktiði için s
bir
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
grup yolcuya, mazeret göstermek amacýyla þöyle dendiði biliniyor: "özür dileriz. Bermuda Üç
dýþýndan dolaþmak zorunda kaldýk da..."
Bu konuda insanýn yüreðini rahatlatan bir gerçek, bugünkü uçaklarýn, geçmiþte kaybolanlara
daha fazla güvenlik tertibatýna sahip olmasýdýr. Bu gereçler, kaybolma olaylarýnýn bazýla
ullanýlmýyordu. Bunlar arasýnda tran~ sistörler, decca hi-fix'ler, loran'lar (Star Ariel
'de vardý), ve bugün küçük uçaklarýn bile kullandýðý "omni" sayýlabilir. Omni, bilindiði gi
kontrol edilen ve uçaðýn en yoðun bulutlar arasýndan bile istediði alana uçmasýný saðlayan
ir.
Fakat bütün bu modern geliþmelere raðmen. Üçgenin içinde garip olaylar hâlâ yer almaktadýr.
rkaç uçak kara üzerinde, Miami havaalanýnýn yakýnýnda, kendi kendine esrarengiz bir biçimd
ndý. Bunlar arasýnda Eastern Air-lines'a ait 401 uçuþ numaralý Lockheed L -1011 uçaðý da bu
ktaydý. Bu olayda, 100 kiþilik yolcu ve personel grubunun hayatý kaybedildi. (29 Aralýk 1
972). Bu uçaðýn baþýna gelenier diðer bS/:ý kaybolma olaylarýna da ýþýk tutabilecek nitelik
Manþon Valentine þöyle demektedir:
"Verilere göre uçuþun son yedi sekiz saniyesi boyunca uçak öyle büyük bir hýzla alçal-mýþt
lar, ne de Miami kulesi, durumu incelemeye olanak bulamamýþtýr. Bütün altimetreler çalýþýr
olduðu için, normal zamanda pilot böyle bir durumu düzeltebi-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
lirdi. Oysa alçalýþ o kadar büyük bir hýzla oldu ki, Miami kulesi bunu radarýn ancak bir tu
a, yani kýrk saniyelik bir süre içinde, farkede-bildi. Radarýn ikinci turunda uçak 900 kad
emden 300 kademe inmiþ gözüküyordu. Oysa esas uçuþ yüksekliði olan 2000 kademden ayrýlmýþ
yeni farkedümiþti. O ana kadar artýk yere çarpmýþ olmalýydý.
Bu yükseklik kaybý oto-pilot bozukluðundan, hýz kesilmesinden, pilot acemiliðinden veya bu
a benzer nedenlerden olamaz. Bunda bir atmosferik neden, büyük ihtimalle manyetik bir
etken olmasý gereklidir.
Uçaklarýn ve gemilerin esrarengiz biçimde yok olmasý, ya da kendi kendine parçalanmasý gibi
olaylarda, gittikçe daha çok sayýda insan, bu kurbanlarýn normal nedenler sonucu ölüp ölm
kuþku duymaya baþlamýþtýr. Acaba pilot yorgunluðu veya hatasý, kontrol eksiklikleri, hava
arý, yapý veya motor arýzalarý, vb. gibi nedenler sonucu mu, yoksa gökyüzünden uçaklarý, d
emileri çekip alýveren o esrarlý gücün etkisiyle mi aramýzdan ayrýlmaktadýrlar? John Godwi
a" adlý kitabýnda böyle bir ihtimalin kamuoyu tarafýndan kabul edilmesi durumuna deðinirk
Amerikan ve Ýngiliz yetkililerinin Üçgeni resmî olarak "tehlike bölgesi" diye tanýmlamadý
dikkati çekmekte, gerek deniz, gerekse havacýlýk uzmanlarýnýn çoðunlukla bu yörede kendile
knik güçlüklerle deðil, çevresel etkilerle karþý karþýya olarak düþündüklerini belirtmekted
yýlda yaþayan bi; 'ilm-i simya'cýya, rad-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
yum gücü ne kadar yabancýysa, belki üçgen içinde yer alan olaylarýn nedeni de bugünün insa
r yabancý bir þeydir," demektedir. Bu arada, "Kaybolan gemilerle uçaklar arasýnda bir bað
ulunduðundan emin olamayýz. Fakat hepsinin bu kadar dar bir coðrafik alana sýkýþmasý ilgi ç
edir," diye eklemektedir.
1940'larýn uçak olaylarýndan çok önce, Bermuda Üçgeninin bulunduðu, Hatteras burnunu,
ina'larýn sahillerini ve Florida boðazýný içine alan denize "Gemi mezarlýðý" deni
eydi. Buradaki batma olaylarý genellikle ansýzýn patlayan fýrtýnalardan, ya da de
izin kabarmasýndandý. Bu arada, Sargasso Denizine de "Gemi Mezarlýðý", "Kayýp Ge
iler Denizi" gibi adlar takýlmýþtý ama, bunun nedeni az öncekinin tersiydi. Bura
da kaybolan gemiler fýrtýnalar nedeniyle deðil, sakin deniz üzerinde yok olu
orlardý. Alan içinde büyük gemilerin SOS çaðrýsý vermeksizin ve geride enkaz ve ceset bý
, esrarlý bir biçimde yok olmasý, çok eski yýllardan beri dikkati çekiyordu. Fak
t 1945 uçak olaylarýna kadar, irili ufaklý gemilerin kaybýnda bir devamlýlýk faktörü
Uçuþ 19 sýrasýnda Manchester Guardian gazetesinin bir manþeti bu tepkinin ilginç bir
ir: "SARGASSO MEZARLIÐI ARTIK YALNIZ GEMÝLERÝ DEÐÝL, UÇAKLARI DA ALIYOR.
Kayýp uçaklar, tüm dünyanýn dikkatini Bermuda Üçgeni üzerine topladý. Fakat bundan önce de
nca, hatta belki daha önce, kayýtlarýn tutulmasýna baþlanmadan önceden beri, irili
fak-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
!ý gemiler tayfalarýyla birlikte kayýplara karýþmakta, ya da tayfalar gemiden yok olmaktay
dý. Bu olaylarýn bazýlarý uçak kayýplarýný hatýrlatmakta, bir kýsmý ise deðiþik ve þaþý
dir.
BERMUDA ÜÇGENÝ BÖLGESÝNDE BÜYÜK UÇAK KAYIPLARI
(Rakamlar resimde daire içine alýnmýþtýr)
1
5 Aralýk 1945: Beþ tane TBM Navy Avenger bombalama uçaðý, Fort Lauderdale - Florida'dan ha
valandýktan sonra, on dört kiþilik toplam personeliyle, iki saatlik normal uçuþ yapmýþ ve ü
25 mil kuzeydoðusunda kaybolmuþtur.
2. 5 Aralýk 1945: PBM Martin X bombalama uça
ðý, TBM grubuna yardým amacýyla, on üç ki
þilik personeliyle yola çýkarýlmýþ, son telsiz me
sajýndan yirmi dakika sonra iliþki kaybolmuþ,
uçak yok olmuþtur.
1947: Superfort (ABD. Askerî C - 54) Bermu-
da'nýn 100 mil uzaðýnda kaybolmuþtur.
29 Ocak 1948: Star Tiger, dört motorlu Tu-
dor IV, Bermuda'nýn 380 mil kuzeydoðusunday-
ken radyo iliþkisi kesilmiþ, uçak otuz bir kiþi
lik yolcu ve personeliyle kaybolmuþtur.
28 Aralýk 1948: DC-3 özel charter uçaðý, San
Juan'dan Miami'ye giderken, otuz iki yolcu ve
personeliyle yok olmuþtur.
17 Ocak 1949: Star Ariel (Star Tiger'ýn ikizi),
Londra'dan Santiago (Þili)'ye uçarken, Bermu
da ile Jamaica arasýnda, Bermuda'nýn 380 mil
güney-güneybatýsýnda, telsiz iliþkisi kesilmiþ
ve kaybolmuþtur.

Bermuda Üçgeni içindeki belli baþlý kaybolma olaylarý. Uçak kayýplarýnýn sýra numarasý dair
ayýplarýnýn numaralarý ise üçgen içine alýnmýþtýr.
Mart 1950: Amerikan Globemaster uçaðý, Ýrlan
da'ya giderken üçgenin kuzey ucunda yok ol
muþtur.
2 Þubat 1952: York Transport (Ýngiliz), üçgenin
kuzey ucunda, Jamaica'ya giderken, taþýdýðý
otuz üç kiþiyle birlikte kaybolmuþtur.
30 Ekim 1954: Super Constellation (Deniz uça
ðý), taþýdýðý kýrk iki kiþiyle üçgenin kuzey ucun
da yok olmuþtur.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
9 Kasým 1956: Navy Martin, P5M deniz uçaðý,
Bermuda yakýnýnda, taþýdýðý on kiþiyle kaybol
muþtur.
8 Ocak 1962: Hava Kuvvetlerinin KB-50 tanke
ri, Langley Field, Virginia'dan Asor'lara uçar
ken yok olmuþtur.
28 Aðustos 1963: Ýki yeni KC-135 Stratotanker
jet uçaðý, Atlantik üzerinde benzin alma dene
mesi için uçarken, Bermuda'nýn 300 mil gü
neybatýsýnda yok olmuþtur.
13. 5 Haziran 1965: C-119 Flying Boxcar, on kiþi-
siyle, güneydoðu Bahamalar'da yok olmuþtur.
5 Nisan 1956: Sivil kargo uçaðý haline getiri
len B-25, taþýdýðý üç kiþiyle, Okyanus Dili de
nizaltý vadisinin güneyDatýsýnda yok olmuþtur.
11 Ocak 1967: Kargo uçaðý haline getirilen
Chase YC-122, taþýdýðý dört kiþiyle Golf Stre-
am'de, Palm Beach'le Grand Bahama arasýn
da kaybolmuþtur.
22 Eylül 1963: C-132 Cargomaster, Asor'lara
uçarken yok olmuþtur.
ÜÇGEN ÝÇÝNDE KAYBOLAN VEYA BOÞ OLARAK BULUNAN GEMÝLER
(Resimde sýra numaralarý üçgen içine alýnmýþtýr.)
1840: Rosalie adlý Fransýz gemisi, yelkenleri
fora, kargosu yerinde olduðu halde, hiç tayfa-
sýz bulunmuþtur.
Ocak 1880: Atalanta adlý Ýngiliz gemisi Bermu-
da'dan Ýngiltere'ye doðru hareket ettikten son-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ra, taþýdýðý 290 kiþiyle birlikte, fazla uzaklaþmadan kaybolmuþtur.
Ekim 1902: Freya adlý Alman gemisi, Manza-
nillo, Küba'dan hareket ettikten az sonra, ha
sarlý durumda, demiri sallanýr vaziyette, boþ
bulunmuþtur. Kaptanýn kamarasýndaki takvim
4 Ekim'i, yani yola çýkýldýðýnýn ertesi gününü
göstermektedir.
4 Mart 1918: 165 metre uzunluðunda, 19.000
tonluk Amerikan levazým gemisi USS. Cyclops,
Barbados'tan Norfolk'a doðru yola çýkmýþ, ta
þýdýðý 309 kiþiyle kaybolmuþtur. Havanýn deniz
trafiðine uygun olduðu bilinmektedir. Gemiden
ne bir radyo mesajý alýnmýþ, ne de bir enkaz
bulunmuþtur.
1925: SS. Cotopaxi, Charleston'dan Havana'ya
giderken yok olmuþtur.
Nisan 1932: New York kayýtlý John and Mary,
Bermuda'nýn elli mil güneyinde, yelkenleri sarýlmýþ, güvertesinin boyanmasý yeni bitirilmi
da, boþ olarak bulunmuþtur.
Þubat 1940: Gloria Colite adlý yat, St. Vicent'-
den yola'çýktýktan sonra, Mobile - Alabama'nýn
200 mil güneyinde, saðlam durumda, boþ ola
rak bulunmuþtur.
22 Ekim 1944: Rubicon adlý Küba þilebi, Flo
rida açýklarýnda, Golf Stream içinde, Sahil Ko
ruma Örgütü tarafýndan boþ olarak bulunmuþ
tur. Ýçinde canlý olarak yalnýz bir köpek vardýr.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


9. Haziran 1950: SS Sandra adlý 115 metre boyundaki þilep, Savannah - Georgia'dan Pue
rto Ca-bello, (Venezüella'ya) doðru yola çýktýktan sonra, St. Augustine - Flonda'dan geçmi
ton haþarat ilâcýyla birlikte, iz býrakmadan yok olmuþtur.
Eylül 1955: Connemara IV adlý yat, Bermuda'nýn
400 mil güneybatýsýnda boþ olarak bulunmuþ
tur.
2 Þubat 1963: Marine Sulphur Queen adlý 140
metre boyundaki þilep, hiç bir mesaj vermeden,
iz ve kalýntý býrakmadan kaybolmuþtur. Nor
folk- Virginia'ya gitmekte olan gemi, Beau
mont - Texas'tan kalkmýþtýr. Son mesajýný ver
diði zaman Dry Tortugas'a yakýn bir noktada
bulunmaktaydý.
1 Haziran 1963: Sno' Boy adlý yirmi bir met
relik balýkçý teknesi, taþýdýðý kýrk kiþiyle bir
likte Kingston-Jamaica'dan yola çýktýktan son
ra, Northeast Cay'in seksen mil güneyinde yok
olmuþtur. ,
1924: Raifuku Maru adlý Japon þilebi, Baha-
ma'larla Küba arasýnda yardým istemiþ, sonra
kaybolmuþtur.
1931: Stavenger adlý þilep, kýrk üç tayfasýyla
birlikte, Bahama'lardaki Kedi adasý dolaylarýn
dan bir mesaj verdikten sonra yok olmuþtur.
Mart 1938: Anglo-Austrian þilebi, otuz dokuz
tayfasýyla, Asor dolaylarýnda "her þey yolunda"
þeklinde bir mesaj gönderdikten sonra kaybol
muþtur.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Aralýk 1967: Revonoc adlý, her denize daya
nýklý, on beþ metrelik yarýþ yatý, karayý görüþ
uzaklýðý içindeyken kaybolmuþtur.
24 Aralýk 1967: Witchcraft adlý özel motor, Mi-
ami'ye bir mil uzaklýkta, sahibi ve bir yolcu
suyla birlikte yok olmuþtur.
Nisan 1970: Milton Latrides adlý þilep, New
Orleans'dan Capetown'a giderken kaybolmuþ
tur.
Mart 1973: Anita adlý 20.000 tonluk þilep, otuz
iki tayfasýyla Newport News'dan Almanya'ya
giderken yok olmuþtur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KAYIP GEMÝLER DENÝZÝ
ÜÇGEN içindeki gemi kayýplarý genellikle Batý Atlantik'in Sargasso Denizi adýný alan yöres
ur. Hemen hiç bir kýpýrtý göstermeyen bu durgun deniz parçasý, adýný Sargassum adlý deniz
almaktadýr. Eðer üçgenin esrarýný daha da dikkati çeker duruma getirmek için yeni bir fakt
iyaç varsa, bunu da Sargasso Denizi saðlamaktadýr. Çünkü bu deniz, beþ yüz yýl önce ispanyo
ekiz denizcileri tarafýndan keþfedildiðinden bu vana, baþlý baþýna bir esrar sayýlmaktadý
Milâttan önce buraya gelmiþ olmasý ihtimali olan Fenikeli ve Kartacalý gemicilerin tepki
ini de eklersek, esrarýn binlerce yýMan beri var kabul edildiðini belirtmek yerinde ol
ur.
Sargasso Denizi Kuzey Atlantiðin batý kesiminde, üzerinde tembel tembel yüzen Sargassum y
o-sunlarýyla belirlenen, sýnýrlarý bu yosunlarla çizilen bir okyanus parçasýdýr. Colomb ilk
uluðunda bu
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGEN!
kadar yosunu bir arada görünce kendini karaya yakýn sanmýþ, cesaret bulmuþ, fakat gemisinin
tayfalarý onun bu hevesine pek katýlmamýþtý.
Bu yosun denizinin sýnýrlarýný, kuzeyden gelerek ikiye ayrýlan, doðudan ve batýdan güneye
rada dönüþ yapýp Kuzey Ekvator Akýntýsýyla birleþerek yeniden kuzeye yönelen Golf Stream a
ir. Arada hareketsiz kalan su, ortalama 37° kuzey enleminden 27° güney enlemine, 75° bati
boylamýndan 40° batý boylamýna kadar uzanmaktadýr. Sargasso Denizinin derin sularýnýn dib
Hatteras ve Nares okyanus çukurlarýyla, Bermuda Kýta tabaný ve birçok esrarengiz sualtý dað
bu-iunmaktadýr. Bunlar sanki bir zamaýiýar birer aday-mýþcasýna su yüzüne doðru yükselir, s
varmadan, býçakla kesilmiþ gibi, tepeleri dümdüz, son bulurlar. Sargasso Denizinin doðusun
a, Kuzey Atlantik sualtý dað silsilesi bulunmaktadýr. Kuzeyden güneye doðru bir dizi oluþ
bu sýra daðl?ýin en yüksekleri yüzeyi aþmakta ve Asor adalarýný oluþturmaktadýr. Sözün ký
sinde akýntýlar bulunan Büyük Antiller'in 200 mil kadar kuzeyinden baþlayýp Florida ve Batý
ilini yalayarak Hatteras burnundan Atlantiðin açýðýna dönen, Iberya ve Afrika doðrultusund
rlerken Kuzey Atlantik dað silsilesine varýnca yeniden Amerika'lara doðru kývrýlan sýnýrla
rili, durgun bir denizdir.
Sargasso Denizi yalnýzca her zaman var olan yosunlarýyla deðil, dillere destan durgunl
uðuyla da tanýnýr. "Kayýp Gemiler Denizi", "Kayýp Gemiler

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


Mezarlýðý", "Korku Denizi" adlarýnýn ortaya çýkmasýnda rol oynayan niteliðinin, esas bu du
lduðu sanýlmaktadýr. Deniz efsaneleri Atlantik yüzeyinde böyle bir gemi mezarlýðýnýn bulu
yosunlarýn her çaða ait gemileri tutarak hareketsiz býraktýðýný, gemilerin orada yavaþ yav
iskelet haline geldiðini dile getirmektedir. Bu ölüm yöresinde boþ buharlý gemilere, yatl
, balýkçý teknelerine, korsan gemilerine rastlandýðý söylenirken, hikâyeyi daha da ilginç
a olacak, Ýspanyol hazine kalyonlarý da kadroya eklenmektedir. Ayrýca hevesli efsanecil
er, çoktan çürümüþ olmasý gereken örnekleri de sýralayarak katkýda bulunurlar. Bu arada Vi
jderha gemileri, küreklerin baþýndaki is-keletleriyle birlikte hikâyeye katýlýrken, Arap ye
kenlileri, Roma savaþ gemileri, gümüþ çýpalý Fenike gemileri, hatta batýk kýta Atlantis'e
aplamalý gemiler bile sayýlmakta, hepsinin yüzyýllardan beri bu hareketsiz deniz üzerinde
ece durduklarý anlatýlmaktadýr.
Sargasso Denizi'ne ait ilk efsanelerin, binlerce yýl önce buralara gelmiþ, hatta Brezi
lya'da bulunan taþ yazýtlara, ABD'de bulunan paralara bakýlýrsa, Amerika'lara çýkmýþ olan F
li ve Kartacalý denizciler tarafýndan ortaya atýldýðý sanýlmaktadýr. Gerçekten de, Kartac
Asor'larda bulunmuþ, sonra Venezüella'da ve ABD'nin güneydoðu sahillerinde ele geçmiþ, ay
Meksika'ya Semi-tik konuklarýn geldiðini belirten taþ oymasý resimler de ortaya çýkarýlmýþ
alý Amiral Himil-co'nun M.ö. 500 yýlýnda yazdýðý rapordan alýnan þu
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
sözler, garip olmakla birlikte, tanýdýk sözler gibi
geliyor:
... Gemiyi yürütecek hiç bir rüzgâr yok. Deniz o kadar ölü... Dalgalarýn arasýnda birçok y
u yosunlar gemiyi çalý gibi tutuyor... Deniz çok derin deðil. Tabam az bir su örtüyor... De
iz canavarlarý çevrede yüzüp duruyor, aðýr aðýr, sürüklenerek ilerleyen gemilere hemen
rek yüzüyorlar..."
Burada Amiral Himilco'nun belirgin abartmalarýný mazur görmek gerekmektedir. Aradan geçen
bunca yüzyýl bir yana, Fenikeli ve Kartacalý denizciler zaten baþka ülkelerin denizcileri
i Herkül'ün sütunlarýndan öteye (Cebelitarýk) geçirmemek yolunda çok azimliydiler. Bunun n
erhalde Avrupa ve Afrika'nýn Atlantik sahillerinde ve belki daha ilerlerde yaþayan uyg
arlýklarla yapabilecek kârlý ticareti kimseyle paylaþmamak . olmalýdýr. Rotalarýný yabanc
, hatta Atlantik'e çýktýklarýndan söz eden kaptanlarýna ölüm cezasý uygulayan Kartacalýla
yakýnýnda gördükleri her yabancý gemiyi batýrýrlar, buna güçleri yetmezse, görülmemek için
i gemilerini yok ederlerdi.
Birçok eskiçað yazarý, Batýk kýta Atlantis'in "Atlantik'te býraktýðý su altý dað v
-ðinirken, gemilerin küreklerine sarýlan, yürümelerini engelleyen yosunlara da d
nmiþtir. Düþler ve - hayallerle zenginleþtirilmiþ olan "Kayýp Gemiler Denizi" efsanesinin
, birçok efsane gibi bazý gerçek dayanaklarý olabilir, ömrü boyunca yelkenli ge-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


milerle yolculuklar yapan Avustralyalý denizci Allan Villiers, "Vahþî Okyanus, 1957" ad
lý kitabýnda anlattýðýna göre Sargasso denizinde, yosunlarýn arasýnda gerçekten boþ bir g
rs bu konuda þöyle söylemektedir. "Eðer bir gemi am-barlarýndaki stoklarý tüketecek kadar u
bir süre hareketsiz kalýrsa, gerçekten yosun ve midyelerle kaplanýr ve hareket edemez ha
e gelir. Tropik kurtlar teknenin tahtalarýný oyar ve gemi, içi iskelet dolu, çürümüþ bir e
linde, suyun yüzeyinde kaldýktan sonra, sýcak derinliklere batar, gider."
Sargasso Denizinde modern çaðlarda görülen boþ gemilerden bir kýsmý gerçi yosunlar tarafýnd
lmamýþtýr ama, rüzgarsýzlýk yüzünden hareketsiz kalmýþ, terkedilmiþtir. Buradan geçen enlem
verilmesi bile bu hareketsizlik ve durgunluk yüzündendir, ispanyol kalyonlarý burada rüz
gârsýzlýktan durup, içme suyunu tüketmeye yüz tuttuklarýnda, suyu ziyan etmemek için savaþ
denize atmak zorunda kalýyorlardý.
Modern motorlu gemiler için rüzgârsýzlýktan yolda kalmak gibi bir tehlike söz konusu olamaz
Bu yüzden, bölgede kaybolan gemiler daha da ilginç bir esrar perdesi yaratmaktadýr. Tab
iî aslýnda bütün gemi kayýplarý esrarengizdir. Yola çýkarken gemisini kaybetmek niyetinde
tanlarýn sayýsý oldukça az olmalý. Geminin baþýna gelen anlaþýlýnca, ya da hiç deðilse tah
u esrar ortadan kalkar. Oysa Sargasso Denizi'nde kaybolan gemilerin pek çoðu için bu da
mümkün olamamýþtýr.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bu denizde ve çevresindeki Golf Stream içinde ilk yer alan kaybolma olaylarý, ya hava
koþullarýyla, ya da korsanlarla yorumlanmýþtý. Ýspanyollarýn kayýplara ait tuttuklarý kayý
dar eksiksizdi. Bunun nedeni her halde o yýllarda buradan geçen Ýspanyol hazine gemileri
nin taþýdýklarý yükün çok deðerli olmasýndandý. Meksika'dan, Panama'dan ve bugün Columbia
yerden gelen bu gemiler Havana'da buluþur, Keys ve Florida boðazý yoluyla ilerlerken pe
k çoðu fýrtýnaya tutulur, taþýdýklarý hazineleri gelecek kuþaklarýn dalgýçlarýna birer yad
dibine býraký-verirlerdi. Bir kýsmýný da korsanlar batýrýrlar, geriye pek bir iz býrakmaz
Korsanlýk kazançlý bir meslek olmaktan çýktýktan yýllarca sonra bile gemiler bu y
aybolmaya devam etti durdu. Hava iyiyken bile kayboluyorlardý. Üstelik, daha sonraki
yýllarda dikkati çekeceði gibi, geriye bir enkaz da býrakmýyorlardý. Kayýplarýn
rikan gemileri, bir kýsmý da yabancý bayraklý gemilerdir. Kayýtlý olaylarýn ilk
1800 Aðustos'unda U.S.S. Insurgent'in, taþýdýðý 340 kiþiyle birlikte bilinmeyen nedenlerl
ok olmasýdýr. Olaylar 1968 Mayýsýnda Scorpion denizaltýsý-nýn 99 kiþilik personeliyle
lmasýna kadar sürer. Ne var ki Scorpion aslýnda kaybolmuþ sayýlamaz, çünkü sonun
arýn 460 mil güneydoðusunda, denizin iki mil derinliðinde bulunmuþtur. Bölgede
kaybolan diðer gemiler þunlardýr: - 20 Aðustos 1800'de doksan kiþiyle Guade-loupe'den Ne
w Castle'a giderken kaybolan U.S.S. Pickering.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


? 9 Ekim 1814'de 140 kiþiyle Karaip'ierde kaybolan U.S.S. Wasp.
28 Ekim 1824'de on dört kiþiyle Küba'dan Thompson Adasýna giderken kaybolan U.S. S. Wild
cat.
Ocak 1880'de Bermuda'dan Ýngiltere'ye gitmekte olan ve 290 genç denizciyi, eðitim yaptýrm
ak amacýyla taþýyan H.M.S. Atalanta. Bu geminin kaybý Ýngiliz donanmasýnýn uzun süre sürdür
faaliyetlerine yo! açmýþtýr. Manþ filosundan altý gemiye birbirinden bir kaç mil aralýkla
a'nýn kaybolduðu bölgeyi tarama emri verilmiþtir. Bu tür kapsamlý arama iþlemleri ile-riki
olma olaylarýnda, özellikle uçaklar söz konusu olduðu zaman da uygulanacaktýr. Atalanta'yý
a çabalarý Mayýs ayý baþlarýna kadar sürmüþ, bir sonuç alýnamamýþtýr.
4 Mart 1918'de Barbados'dan Norfolk-Vir-ginia'ya giderken 309 kiþiyle kaybolan U.S
. S. Cyclops. Donanmanýn üçgen içinde uðradýðý kayýplar arasýnda en iyi bilinen ve en çok
ur. Böyle oluþunun nedeni, Birinci Dünya Savaþý yýllarýnda keþfedilmiþ ve kullanýlmakta ol
karaya ve gemiden gemiye haberleþme olanaklarýnýn bulunmasý olduðu kadar, bu olaydaki ga
rastlantýlardýr diyebiliriz. Bir kere bu kaybolma olayý savaþýn bütün þiddetiyle devam e
rastladýðý ve Cyc-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGEN!
lops da bir kömür takviye gemisi olduðu için (sonradan uçak gemisi haline getirilen U
.S.S. Langley'le ikizdir), önceleri bir mayýna çarptýðý, ya da bir Alman denizaltýsý-n
emisinin saldýrýsýna uðradýðý düþünüldü. Ayrýca geminin kaptaný karakter yönünden
n" adlý eserde canlandýrýlan kaptaný andýrdýðýndan, gemide bir ayaklanma olmuþ olabile
de kuþkulanýldý. Bu arada Alman doðumlu kaptanýn gemiyi düþmanlara teslim etmiþ
ileceði de söz konusu edildi. Gerçekten de, aslen Alman olan kaptan, a-dýný Wichmann
'ken deðiþtirmiþ, Worley yapmýþtý. Bu görüþlerin hepsi de doðru olabileceðe benziyordu.
emi Barbados'tan ayrýldýktan sonra, rotasýný izleyip kuzeye yöneleceðine, birden g
doðru dönüþ yapmýþ ve kýsa zamanda görünmez olmuþtu. Sonralarý Alman kayýtlarýnda
o sýra orada her hangi bir Alman denizaltýsý veya mayýný bulunmadýðýný gösterdi. Yalnýz
antý eseri olarak yine Cyclops olan bir Ýngiliz gemisinin kuzey Atlantik'te U
- Boat'lar tarafýndan batýrýldýðý öðrenildi. U.S.S. Cyclops yok olduðu zaman mangane
i taþýmaktaydý. Bu nedenle savaþ bittikten sonra Güney Amerika'daki Alman ajanlarý, gem
rgosu içine saatli bomba yerleþtirmiþ olduklarýný ileri sürerek alkýþ toplamaya kalkýþ
r istendiði gibi geliþ-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


tiði zamanlarda, entelijans örgütlerinin bu tür davranýþlarý çok olaðandýr.) Sebep ne olurs
Cyclops olayý esrarlý bir senaryonun tüm niteliklerini üzerinde toplamaktadýr. Bir Amerika
donanma gemisinde Alman asýllý bir kaptan... üstelik de akýl hastasý olmasý ihtimali bul
bir kaptan (köprünün üzerinde uzun iç çamaþýrý ve baþýnda þapka ile dolaþtýðý çok görülmüþ
ki Brezilya baþkonsolosu, ayrýca cinayet suçuyla tutuklanmýþ üç Amerikan denizcisi...
Cyclops'un nasýl kaybolduðuna iliþkin bir teori de Amiral M. S. Tisdall tarafýndan ileri
sürülmüþ, sonradan 1973 yýlýnda film yapýlan Poseydon Macerasý senaryosuna konu teþkil etm
all bu konudaki görüþünü "Cyclops tersine mi döndü?" adlý bir makalede yayýnlamýþtýr. Filmd
emisi baþ aþaðý dönmektedir. Bunun nedeni, yüklemenin yanlýþ yapýlmasý yüzünden, iri bir d
masýdýr. Gemi ters döner, fakat batmaz. Bilindiði kadarýyla Cyclops fýrtýnaya falan tutulmu
di. Fakat bir deprem dalgasýyla karþýlaþmýþ da olabilir, bu yüzden ters dönmüþ, batarken de
yan tayfalarla eþyalarý da yarattýðý girdapla dibe çekmiþ olabilirdi.
Fakat bu konuda kesinlikle bilinen bir tek ;ey varsa, o da Cyciops'un yok olduðudu
r. Bermuda Üçgeni içinde yok olan bütün diðer irili ufaklý gemiler gibi. Konuyla ilgili d
raporunda þöyle denilmektedir:
4 Mart 1918 günü Barbados'tan hareket
ettiðinden beri geminin izi bulunamamýþtýr. Bu
BERMUDA ."ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
olay, donanma tarihinin en þaþýrtýcý ve esrarengiz olaylarýndan biridir. Geminin yerini bu
ilmek için gösterilen çabalarýn hiç biri sonuç vermemiþtir... Bu konuda pek çok düþünce il
hiç biri geminin nasýl yok olduðunu açýklamaya yeterli deðildir...
Nasýl kaybolduðu bilinemese de, Cyclops olayýnýn ileriki olaylar üzerinde büyük etkisi gör
ere Amerika'da stratejik maddelerin stokuna gitme yöntemi bu olaydan sonra yerleþti.
Kongre'-de bu konuda yapýlan tartýþmalarda, Cyclops'un battýðý zaman taþýdýðý yükün manga
ddenin silâhlarda kullanýlan çeliðin yapýmýnda kullanýlmasý nedeniyle, bu olay bir stok tut
erekliliðine örnek olarak gösterildi. Amerika'nýn uluslararasý çatýþmalar sýrasýnda deniz y
ecek stratejik maddelere bel baðlamasýnýn güvenli olmadýðý ileri sürüldü.
Daha vakýn tarihlerde Bermuda Üçgeni içindP yer alan kaybolma olaylarý arasýnda, Sao Paulo
dlý Brezilya gemisinin 1951'de yok oluþu ilgi toplamaktadýr. Sao Paulo yalnýzca bakýmýyla
i sekiz tayfasýyla, hurda olarak kullanýlmak üzere iki kýlavuz gemisi tarafýndan çekilerek
la çýkarýldý. Fakat 3 Ekim'i 4 Ekim'e baðlayan gece, birden ortadan kayboldu. Deniz fazla
algalý olduðu için, Sao Paulo'yu çeken gemilerden biri 3 Ekim gecesi halatýný býrakmýþtý.
hý sular sakinleþtiðinde, ikinci geminin halatýnýn kopuk olduðu ve Sao Pauio'nun kayýplara
emen gemi ve uçaklarla baþlatýlan arama sonucu, alýþýlmadýk

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


raporlar geldi. Gece boyunca ve sabahýn erken sa-atlarýnda açýklanamayan bazý ýþýklar görül
malarýnda uçaklar deniz yüzeyinde bazý siyah lekeler gördüklerini, fakat bu lekelerin heme
ok olduðunu bildirdiler. Ne Sao Paulo'nun, ne de sekiz tayfasýnýn izi bulunabildi.
Bermuda Üçgenindeki kaybolma olaylarýný yorumlayan kiþilerin pek çoðu, her olayý çözümü im
bir esrar gibi anlatýp, öylece býrakmayý seçerler. Beri yandan birçok araþtýrmacý da uçak
n yok olmasýna akla yakýn, kabul edilebilecek nedenler bulmaya çalýþýrlar. Bu arada en çok
i sürülen yorumlar, ya dünyada, ya da dünya dýþýnda yaþayan zekî bireylerin bu iþte parmaðý
yi bir neden bulunamadýðý için olacak, bu görüþleri gittikçe daha çok sayýda gözlemci kab
aþlamýþtýr.
Ivan Sanderson ve Dr. Manþon Valentine'in ileri sürdüðü bir görüþe göre, olaylarýn sorumlu
rin dibinde yaþayan zekî bireylerdir. Bundan daha çok taraftarý olan baþka bir görüþ ise, A
Hava Kuvvetlerinde on yýllýk bir pilot olan John Spencer tarafýndan ortaya atýlmýþtýr. Bun
e, dünya dýþýnda, uzayýn baþka bir yerinde yaþayan bir uygarlýktan gelenler, belirli aralý
dan insan ve ekipman almakta, bunlarý inceleyip eriþtiðimiz uygarlýk düzeyini saptamaya ç
dýrlar. Bunu yaparken güttükleri amaç, ne kadar ilerlediðimizi öðrenmek deðil, tehlikeli ol
kadar ilerlemediðimizden emin olmaktýr. Bu görüþlerin hepsine bu kitabýn ileriki
ayfalarýnda
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
geniþ yer verilecektir. Burada kýsaca deðinmek istediðimiz nokta, söz konusu uzay laboratu
arýnýn gerekli örnekleri önceleri gemilerden seçerken artýk uçaklara dönmüþ olmasýdýr. Ger
ylarýnýn temposu, gerekse önce gemilerle yeti-nilirken þimdi askerî uçaklara dönülmüþ olmas
man özel yatlardan gezinti uçaklarýna kadar her türlü taþýttan örnekler yok olurken, bazen
kargolar taþýyan taþýtlarýn kaybolmasý, bu açýdan bakýldýðýnda insaný oldukça tedirgin eden
edir.
Ticaret gemileri arasýnda, kayýtlý kaybolma olaylarýnýn ilklerinden biri, Rosalie adlý Fran
gemisidir. 1840 yýlýnda Havana yolundayken Üçgene kurban olmuþ, fakat büsbütün de yok olm
olan yalnýzca tayfalarý ve yolcularýdýr. Gemide bir tek kanaryadan baþka hiç bir canlý kalm
Eðer bu bir korsanlýk olayýysa, tayfa ve yolcularýn yok olmasýna sebep olan kimselerin, yaþ
yan insanlara duyduklarý ilgi, gemiye ve kargoya duyduklarý ilgiden daha çok demektir. Y
ok, eðer sebep apansýz bastýran bir hastalýksa, o zaman da gemide bunun bir belirtisi görü
k gerekir. (Böyle ansýzýn çýkan hastalýklarýn bir gemiyi nasýl baþý boþ býrakabileceðinin ö
ticareti yapýlan günlerde Sargasso Denizinde geçen bir olayý anlatmakta yarar var. Oradan
geçmekte olan bir gemi, uzakta bir esir gemisi görmüþ ve yardým çaðrýsý almýþtýr. Anlaþýl
ler ve tayfalar, mikrobik bir hastalýktan körleþ-miþ durumdadýr. Yardým çaðrýlarý hiç bir i
rtarma gemisi diye ortaya çýkmasýný bekle-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


dikleri gemi onlarý kendi kaderleriyle baþbaþa býrakarak olanca hýzýyla oradan uzak
26 Þubat 1855'de, James B. Chester gemisi, tayfasýz, yelkenleri açýk, amaçsýz biçimde Sarga
Denizinde dolaþýr bulundu. Chester'i bulan, Marathon adlý gemiydi. Kaptan'ýn kamarasý ince
endiðinde, masa ve sandalyelerin devrilmiþ olduðu, kiþisel eþyalarýn saða sola atýlmýþ du
görüldü. Geminin kargosuna dokunulmamýþtý. Cankurtaran kayýklarý da yerli yerindeydi. Bir s
da çarpýþma izi görünmüyordu. Tayfalar ortada yoktu. Ya bir baþka gemi tarafýndan alýnýp
mayacak þey) kendilerini denize atmýþ olmalýydýlar. Marathon gemisindekilerin ifadesine ba
sa, kaptan kamarasýndaki kâðýtlarla pusula da kayýptý.
1881 yýlýnda, Ellen Austin adlý Amerikan gemisinin baþýna inanýlmaz bir olay geldi. Asor'l
batýsýnda ilerlerken, ilerde içi boþ bir gemi gördüler. Yanaþtýklarýnda geminin saðlam old
i-ler. Rüzgârýn o sýra kesilmesinden yararlanan kaptan, bu gemiye kendi tayfalarýndan bir
mýný çýkardý. Fakat binen tayfalarýn gemiyi çalýþtýrmasýna fýrsat kalmadan bir bora patlad
irinden ayrýlmak zorunda kaldý. Ayný gemiye ancak iki gün sonra rastlayabildiler. Yanaþtýk
da, bindirdikleri tayfalarýn yerinde yeller estiðini gördüler. Ne olduklarý, nereye gittik
eri anlaþýlamadý. Ellen Austin'in kaptaný inatçý adamdý. Adamlarýný ikna etmeye çok uðraþtý
ma sonunda ikinci bir gönüllü ekip buldu ve bu esrarlý, tehlikeli gemiye bindirdi. Tam o
ada yeni bir
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bora patladý, iliþki yine kesildi. Bundan sonra ne gemiyi, ne de içine bindirilen tayf
alarý bir daha gören olmadý. Burada insanýn aklýna bir tuzak ihtimali geliyor. Boralarýn
dýðý anýn bile planlandýðý bir tuzak... tabiî eðer bu düþünüþ büsbütün saçma deðilse...
Boþ gemilere Üçgen içinde çok rastlanmýþtýr. Sözgeliþi, 1902 Ekim ayýnda Küba'daki Manzanil
gitmekte olan Freya adlý Alman gemisi de, boþ olarak bulunmuþ, kaptan kamarasýndaki takv
min 4 Ekim gününe kadar yýltýlmýþ olduðu görülmüþtür.
O tarihlerde Meksika'da büyük bir depremin yer aldýðý bilinmektedir. Sismik þok nedeniyle d
büyük bir dalganýn tayfalarý süpürüp attýðý, ya da gemiyi devirdiði, sonra deniz durulduðu
n yeniden doðrulduðu düþünülebilir.
Sargasso Denizinde, ya da Atlantiðin buraya yakýn yörelerinde bulunan boþ gemilerin öyküler
anlatýlýrken, Mary Celeste olayýnýn atlanmasýna olanak yoktur. Bu gemi belki boþ kalan ge
erin en ünlüsüdür. Olay Sargasso Denizinde yer almamýþtýr. Gerçi Mary Celeste bu yöreden g
sonunda Asor'larýn kuzeyinde, Dei Gratia adlý Ýngiliz teknesi tarafýndan 1872 Kasýmýnda b
nmuþtur, ingiliz gemisi, Mary Celeste'in çok garip bir rota üzerinde ilerlediðini görerek
ret vermiþ, karþýlýk alamayýnca yanaþmýþ ve sonunda boþ gemiyi ganimet olarak almýþtýr. Ma
ar yelkenlerin açýk olduðunu, geminin yükünü oluþturan alkol fýçýlarýnýn ambarda sapasaðla
Gemide yeterince yiyecek ve su da vardýr.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Yalnýz içindeki on kiþi yok olmuþtur. Bunlar arasýnda kaptanýn kendisi, karýsý ve henüz be
kýzý da vardýr. Paralarý, pipolarý, kiþisel eþyalarý, hatta gemi kütüðü bile yerli yerinded
-tant kaybolmuþtur. Ana kamara, sanki birilerinin içeriye girmesini önlemek istercesin
e kapatýlmýþ, kapýnýn arkasýna dayanak yapýlmýþtýr.
Bu olay defalarca anlatýlmýþ, anlatýlýrken de epey süslenip püslenmiþtir. Kaç kere duruþma
asýna raðmen, esrarý hâlâ aydýnlanmýþ deðildir. Tayfalarýn kaybý zaman zaman korsan saldý
orumlanmýþ, tayfalarýn kaptaný öldürdükten sonra kaçmýþ olabilecekleri söylenmiþtir. Ya da
olün patlamasýndan korktuklarý, birden gemide tehlikeli bir yük olduðunu öðrenmeleri, veya
alýk çýkmasý, ya da bazý kimselerin onlarý kaçýrmýþ olmasý ihtimalleri sýralanmýþtýr. Bu
da kalan Lloyd Sigorta Þirketi ise, alkolün birden alev almýþ olabileceði, tayfalarýn korku
kendilerini denize atmalarýndan sonra alevin sönmüþ olabileceði üzerinde durmaktadýr. Ger
alkol çok kolay alev alabilmekte, mavi bir alevle bir süre yandýktan sonra kendi kendin
e sonebilmektedir. Alev kýsa süre içinde sönse bile, cankurtaran kayýklarýna binmiþ olan t
ar bir daha gemiye çýkmak olanaðýný bulamamýþ olabilirler. Baþka bir görüþ de, geminin amb
eklerde çavdar mahmuzu bulunabileceði yolundadýr. Çavdar mahmuzunun karýþtýðý ekmekleri y
arýn daha önce de etkilendiði, bilinçsizliðe ve çýlgýnlýða kapýldýktan sonra, fecî þekilde
r. Böy-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
le bir nedenle gemideki herkesin birden çýldýrmasý, panik içinde gemiyi terketmesi, gerçekt
n hem bu olayý, hem de boþ bulunan baþka gemilerin durumunu açýklayabilecek bir görüþtür.
"Zamanýn ve Uzayýn Garip Esrarlarý" adlý kitabýnda Harold Wilkins, bambaþka bir görüþü ol
biçimde savunmaktadýr. Buna gö-ý re, gemi personelinin daha önceden tanýdýðý kimseler geli
yý yok etmiþ, sonra da boþ kalan gemiyle karþýlaþmýþ gibi, onu ganimet olarak ele geçirme
miþ olabilirler.
Wilkins bu görüþü savunurken, Dei Gratia kap-tanýyla tayfalarýnýn ifadelerindeki tutarsýzlý
nde durmakta ve daha önce New York limanýnda beklerken Dei Gratia'nýn tam bir hafta bo
yunca Mary Celeste'le omuz omuza demir atmýþ bulunduðunu ve bahtsýz geminin hemen peþi sýr
ola çýktýðýný önemle belirtmektedir.
Mülkiyet iþlemi tamamlandýktan sonra Mary Celeste yeniden denizlere açýldý. Fakat bu sefer
eminin, içine binenlere uðursuzluklar ve ölümler getiren perili bir gemi olduðu söylentiler
yayýlmaya baþladý. Neden sonra Kaptan Gilman Parker bir gece gemideki herkesi bilerek
sarhoþ ettikten ve kendisi de zilzurna denecek duruma geldikten sonra, Mary Celeste
'i Haiti yakýnlarýnda bir kayalýða doðru sürüp parçaladý ve bu uðursuzluk hikâyesinin sonun
Baþka boþ gemilerin hikâyelerinde, tayfalarýn baþýna gelenleri bu kadar bile tahmin etme ol
aðý yoktur. Bunlar arasýnda, 1921 Þubatýnda, Ku-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


zey Carolina sahillerinde karaya oturan Carol Dee-ring olayý vardýr. Gemi karaya otu
rduðunda boþtur. Personeli ya gemiyi terketmiþ, ya da alýnýp götürülmüþtür. Hangisi olursa
tam yemek yemeye hazýrlandýklarý sýrada olduðu bellidir. Sonra, 1932 Nisanýnda, Bermuda'n
li mil güneyinde boþ olarak bulunan John and Mary de vardýr. 3 Þubat 1940'da boþ bulunan G
oria Colite, 22 E-kim 1944'de, Key Largo (Florida) açýklarýnda içinde aç bir köpekle bulun
Küba gemisi Rubicon da sayýlabilir. Rubicon'un kütüðüne yazýlan son cümle 26 Eylül tarihin
e gemi henüz Havana limanýndayken yazýlmýþ bulunmaktadýr. Cankurtaran kayýklarýnýn yerind
asý, tayfalarýn gemiden acele ayrýldýðýný göstermektedir. Ivan Sanderson, böyle durumlarda
gemiyi terk ederken, gemi maskotunu, ya da kendi özel hayvanlarýný kesinlikle yanlarýna
alacaklarý görüþündedir. Bu yoldan hareket ederek, tayfalarýn gemiden zorla uzaklaþtýrýlmý
argýsýna varmaktadýr. Onlarý alýp götürenler belki konuþabilen örnekler isteyen bireylerd
nderson, "... boþ gemilerde býrakýlmýþ kedi, köpek ve kanaryalara rastlanabilirken, her ne
kmetse papaðanlar da insanlarla birlikte yok olmaktadýr," diyor. "Belki de, ister anl
amlý, ister anlamsýz olsun, her tür konuþma, dünya canlýsýný diðer yaratýklardan ayýrmaya
için."
Daha küçük teknelerden de tayfa ve yolcularýn yok olduðu çok görülmüþtür. Bunlar da sonra b
geçmektedirler. Bunlara örnek olarak Bermuda'nýn 400 mil güneybatýsýnda 1955 E
lü-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
lünde bulunan Connemara IV'ü, 30 Haziran 1969 günü Bermuda'nýn kuzeyinde boþ bulunan yirmi
etrelik Maple Bank'i, 6 Haziran 1969'da Asor'la-rýn batýsýnda bulunan Vagabond adlý özel y
atý sayabiliriz. Bazý tekneler çok kýsa yolculuklar sýrasýnda yok olmuþlardýr. Al Synder'
na bir örnektir. Synder tanýnmýþ bir jokey'dir. Birkaç dostunu 5 Mart 1948 günü kendi tekn
e Miami'den balýða çýkarmýþtýr. Yat sonra bulunmuþ, fakat içindekilerin izine rastlanmamýþ
Küba devriminden sonra açýk denizlerde bulunan pek çok boþ motor ve sandal için, hep kaçan
ara ve onlarý kovalayan kuvvetlere ait yorumlar yapýlmaktadýr. Fakat bu arada çok dikkati
çeken bir kaybolma olayýnýn, Küba durumuyla hiç ilgisi olmadýðý çok açýktýr.
Witchcraft'in yok olmasý olayý, küçük teknelerin yalnýz limaný görecek kadar yakýnda olmak
, þamandralardan biriyle yanyanayken bile nasýl yok olabileceðinin çok þaþýrtýcý bir örneð
n tekne" adýyla tanýnan Witchcraft'in sahibi Dan Burrack, 1967 yýlýnýn Noel gecesinde, Mia
mi'nin ýþýklarýný denizden seyretmek hevesiyle, tanýdýðý bir papazý, Peder Pat Hogan'ý tekn
etmiþti. Durgun deniz üzerinde kýyýdan bir mil kadar açýldýlar, sonra 7 numaralý þamandra'n
urup kentin ýþýklarýný izlediler. Burada bulunduklarý sýrada Burack kýyýya bir tek beklenm
gönderdi ve bulunduðu mevkii tamý tamýna bildirdi. Çaðrýyý alan bir Sahil Koruma motorunun
aya varmasý, ancak yirmi da-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


kika sürdü. Ama motor oraya vardýðý zaman Witc-craft'ýn izine rastlayamadý. Neden sonra, ar
ya son verildiði zaman, Sahil Koruma Örgütü sözcüsü þu çeliþkili sözleri söyledi: "Her hald
Ama bu bir deniz kaybý deðildir."
Tayfalarýyla birlikte yok olan kargo gemileri, balýkçý gemileri ve yatlarýn listesi çok uzu
dur. Gemilerin çoðu iyi bir havada kaybolmuþ, geride yüzen bir enkaz parçasý, yað izi, ca
an kayýðý, cankurtaran simidi veya yeleði (bir tek yelek hariç) ya da ceset býrakmamýþlard
lan uçaklar gibi, bu gemiler de SOS mesajý göndermemiþ, durumlarýnda bir olaðanüstülük bul
lirtmemiþlerdir.
Yok olan bu gemiler arasýnda Cotopaxi de yer almaktadýr. Cotopaxi, 1925 yýlýnda Charlest
on'dan kalkmýþ, Havana'ya gitmekte olan bir þileptir. 1926 da Port Newark'dan yola çýkan S
uduffco þilebi, 1931 de taþýdýðý kýrk kiþiyle birlikte Kedi Adasý'nýn güneyinde kaybolan S
938 Mart'ýnda otuz dokuz kiþisiyle birlikte, "Her þey yolunda" diye mesaj verdikten son
ra Asor'larý geçip batýya yönelerek kayýplara karýþan Anglo - Australian þilebi de bu list
enebilir.
Bu arada, Bahama'larla Küba arasýnda, 1924 kýþýnda kaybolan Raifuku Marýý adlý Japon þilebi
n anda gelen bir mesaj çok ilginçtir. Telsizden gelen sözler gerçekten yardým çaðrýlarýnda
e rastlanmamýþ sözlerdir: "Tehlike þimdi bir hançere benziyor... Çabuk gelin... Kurtulamay
.." Fakat bu arada tehlikenin ne olduðu
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
belirtilmemiþtir. Eðer bu tehlike apansýz patlayan bir fýrtýna, ya da birden yükselen bir h
rtum olsa, telsizcinin bunu açýklýkla belirtmesi, böylelikle sonradan gelebilecek kurtarm
a ekiplerinin iþini kolaylaþtýrmaya çalýþmasý normaldi. Bunun yerine hayal gücü zengin be
yönelmesi akla sýðacak þey deðildir.
Savaþ yýllarýnda Atlantik'te kaybolan gemiler için birçok akla yakýn sebep bulunabilir. Bun
ar arasýnda düþman denizaltýlarý, mayýnlar, bombalar ve sabotaj da sayýlabilir. Ne var ki,
aþ bittikten yýllarca sonra da koskoca gemiler Bermuda Üçgeni içinde kaybolmaya devam etm
. Savannah'-dan kalkýp Puerto Cabello'ya gitmekte olan Sandra þilebi, 1950 Haziranýnda
, haþarat ilâcýndan oluþan yüküyle birlikte St. Augustine-Florida'dan geçmiþ, deniz ulaþýmý
güzel bir havada ilerlemiþ, sonra henüz karayý görebilecek bir uzaklýk içindeyken yok olm
1963 yýlýnda ise, biraz daha güneyde, Kingston, Jamaica ve kuzeydoðu Cay arasýnda, kýrk ki
n Sno' Boy adlý balýkçý teknesi, yine iz býrakmadan yok olmuþtur.
Bölgede, iz býrakmadan yok olduðu rapor edilen yatlar, ortalama ayda bir tane gibi ürkütüc
rakama ulaþmaktadýr. Bu arada Newport - Bermu-' da yarýþýný birkaç kere kazanmýþ ve ödülle
beþ metre boyundaki Revonoc yarýþ yatýnýn, 1967 Noel günü Key West ile Fort Lauderdai.e a
kaybolmasý, üzerinde çok konuþulmuþ bir olaydýr. Bu olayýn bu kadar ilgi çekmesinin bazý n
i vardýr. Bir kere bu yat, her havaya da-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


yanýklý biçimde yapýlmýþtýr. Ayrýca geminin sahibi ve kaptaný olan Kaptan Conover (teknenin
kaptanýn adýnýn tersten okunuþudur), çok üs-tün bir denizcidir. Amerikan Deniz Kulübü yetk
ondan söz ederken, "Bu kadar kýsa bir yolculukta bir tehlikeye atýlmayacak kadar iyi de
nizcidir," demektedirler. Esasen kaybolma sýrasýnda tekne karaya o kadar yakýn seyretme
ktedir ki, bir kazaya uðrasa bile, kopan bir parçanýn kýyýya vurmamasýna olanak yoktur. Re
oc olayýna mutlaka bir açýklama getirebilmek amacýyla olacak, New-York Herald Tribune ga
zetesinin denizcilik sütunu yazarý, oradan geçmekte olan bir þilebin yata çarpmýþ ve parça
leceði üzerinde durmuþtur. Böyle bir durumda hem tekne, hem de içindekiler, iz býrakmadan d
nizin derinliklerine gömülmüþ olabilirler.
Conover'in Revonoc'la birlikte yok olmasý olayýndan 50 yýl kadar önce, baþka bir tecrübeli
izci de böyle bir olaya kurban gitmiþti. Joshua Slocum, 12 metre boyundaki teknesiyl
e tek baþýna dünyayý dolaþan ilk denizciydi. 1909 yýlýnda, ikinci bir yolculuða çýkmýþtý. T
pray'di. Miami'den ayrýldýktan sonra, Üçgen alaný içine girdiði bildirildi. The Spray'den
aha hiç bir haber alýnamadý.
Üçgen içinde küçük ve orta boy teknelerin kaybolmasý olaylarýnýn çoðu, kuþkusuz hava koþul
özellikle kýþ aylarýnda. Çünkü bu mevsimde bu bölgenin sularý çok deðiþkenlik gösterir. B
tbunun soðuk hava akýmlarýnýn, sýcak tropik bölge havasýyla kar-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
þýlaþtýðý zamanlardýr. Belki Windfall (1962'de Bermuda açýklarýnda kaybolan on yedi metrel
un da, Evangeline (Miami'den Bahamalara giderken 1962'de kaybolan tekne)'in de baþýna
gelen olaylarýn nedeni, bu tür nedenlerdir. Enchantress'in Charleston'dan St. Thoma
s'a giderken 1946'da yok olmasý, Dancing Feather'ýn Nassau ile Kuzey Carolina arasýnda
1964'de kaybolmasý da bu yüzden olabilir. Bu olaylarýn hepsi kýþ aylarý içinde yer almýþ,
arýn, beklenmedik fýrtýnalarýn zamanýna rastlamýþtýr. Böyle bir fýrtýna, küçük bir tekney
ye bile vakit bulamadan alt edebilir. Fakat yine de, bu nedenler durgun sular üzeri
nde seyreden gemilerin, hele büyük askerî gemilerin iz býrakmadan yok olmasýný açýklamama
memektedir.
2 Þubat 1963 günü, Marine Sulphur Queen adlý 140 metre boyundaki þilebin de otuz dokuz kiþi
ik personeliyle birlikte kaybolmasý, özellikle geminin büyüklüðü açýsýndan ilginçtir. Beaum
tan yola çýkmýþ olan þilep, Norfolk-Virginia'ya gitmek-teydi. Yükü, 15.000 long ton kükürt
i. Çelik tanklar içinde taþýnýyordu. Gemiden alýnan son haber, Dry Tortugas açýklarýnda, y
ka Körfezi içindeyken gönderilmiþti. Bu yöre, üçgenin alaný içinde, ya da dýþýnda sayýlab
un nedeni, üçgenin sýnýrlarýnýn esnekliðidir.
Ýþin garip yaný, geminin kaybolduðunu ilk fark-edenin, esas sahibi olan kuruluþ deðil, bir
anker þirketi olmasýdýr. Farkedilmesi de, pek garip olaylarýn üst üste gelmesindendir. Mar
Sulphur Queen'deki tayfalardan biri esham borsasýnda, bug-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
day iþleri yapmaktadýr. Bu tür iþler genellikle ilgilinin komisyoncu firmayla yakýn
iliþki sürdürmesini gerektiren iþlerdir. Bu tayfa, gemi limandan ayrýlmadan önce
rkete bir satýn alma emri göndermiþtir. Þirket istediði hisse senetlerini satýn
lmýþ, kendisine de bir doðrulama telgrafý göndermiþtir. Buna cevap gelmeyince,
ket gemi sahipleriyle iliþki kurmuþ, gemiyle baðlantý saðlayamadýklarýný haber
iþtir, iþte Marine Sulphur Queen gemisinde durumun parlak olmadýðýný ortaya koyan
lk belirti bu olmuþtur. Daha sonra, 6 Þubat'ta Sahil Koruma örgütü sonuçsuz aramal
ra giriþmiþ, uçaklar ve gemiler Virginia kýyýlarýndan baþlayarak, tüm Meksika Körfezin
15 Þubat günü aramalara son verilmiþse de, beþ gün sonra donanma, Key West'in güne
, on beþ mil açýkta, Marine Sulphur Queen'e ait bir tek can yeleði bulduðunu bildirm
iþtir. Bunun üzerine yeniden arama iþlemlerine giriþilmiþ, bu çabalarýn sonunda, iki
ir can yeleði daha ele geçirilmiþtir, incelemelerde birçok olasýlýk üzerinde dur
uþtur: Kükürt patlamasý, geminin ters dönmesi, mayýna çarpmasý, Kübalýlar
utanlar tarafýndan ele geçirilmesi gibi. Ýnceleme Kurulu, raporunda, "Marine Su
lphur Queen hiç bir yardým çaðrýsý gondermeksizin denizde kaybolmuþtur," demekte,
at bu konuda herhangi bir teori ileri sürmemektedir.
Bermuda Üçgenine ait hikâyeler, U.S.S. Scorpion adlý atom denizaltýsýnýn kaybýnda bir kere
evlenmiþ, yaygýnlaþmýþ bulunuyor. Doksan dokuz kiþilik bir kadrosu bulunan denizaltý, 28 M
68 günü, Norfolk-Virginia'daki üssüne dönme-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
mistir. Üsse son olaðan mesajýný, 21 Mayýs günü, Asor'larýn 250 mil batýsýndan yollamýþtýr.
nizaltýnýn kaybolduðuna hükmedilmiþ, fakat bundan birkaç ay sonra, bir okyanus bilimsel ar
gemisi, Asor'larýn 460 mil güneyinde, 10 bin kadem derinlikte bir enkaz bulduðunu bil
dirmiþtir. Sualtý kameralarý bu enkazýn Scorpion'a ait olduðunu oldukça kesin biçimde kaný
için, denizaltýnýn yok olduðu söylenemez. Yalnýzca Sargasso Denizi'nin bir ucunda neden bö
irdenbire kazaya uðradýðý merak edilebilir. Eðer Bermuda Üçgeni bilmecesini çözmeye uðraþa
dediði gibi, bu kaybolma olaylarýnýn gerisinde yatan neden, insan zihni içinde yer alan b
ir nedense, o zaman Batý Atlantik'te kaybolan birçok atom denizaltýsý olayýnda, âlet bozul
dan çok daha deðiþik sebepler de düþünülebilir.
Eðer gemilerin kaybolduðu alan, Meksika Körfezine kadar uzatýlýrsa, o zaman John Spencer'i
ileri sürdüðü gibi, 1966'da körfezde kaybolup, sonradan tehlikeden kurtulabilmesi nedeniy
e üzerinde çok konuþulan bir gemi olayýný da kapsayacak demektir. Söz konusu gemi, 23 metr
k Southern Cilies adlý kýlavuz gemisidir. Teksas'ýn Freeport limanýndan 29 Ekim günü, 210
emlik bir tekneyi çekerek ayrýlmýþtýr. Radyo ile günlük raporunu vermeyince, derhal uçakla
maya geçilmiþ, Southern Cities'in çekmekte olduðu tekne hemen bulunmuþ, sapasaðlam, içind
vî madde olan yükü de ellenmemiþ olarak tespit edilmiþtir. Çekme halatý da, zincirine kada
mdýr. Ama ucunda ne çekme gemisinden, ne de tayfalarýndan eser

BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


yoktur. Bu konuda Sahil Koruma Örgütünün Deniz Soruþturma Kurulu raporunda yazýlý olanlar,
olan uçak ve gemilerin herhangi biri için, veya hepsi için geçerli sayýlabilir: "... gemid
n herhangi bir yardým çaðrýsýnýn verilmemiþ olmasý, kaybýna sebep olan olayýn böyle bir m
olanak býrakmayacak kadar çabuk yer aldýðý yargýsýna varmamýzý doðal kýlmaktadýr."
Daha sonra yer alan kaybolma olaylarý arasýnda, 1968 Kasým'ýnda Norfolk'dan Manchester'e
gitmekte olan Ithaca Island, 1970 Nisanýnda New Or-leans'dan Capetown'a bitkisel yaðl
ar ve sudkos-tik taþýyan Milton latrides ve 1973 Martýnda Newport News'dan kömür yükleyip
anya'ya doðru yola çýkan 20.000 tonluk büyük kargo gemisi Anita sayýlabilir. Yapýlan aramal
sonucu Anita'nýn açýk-lanamayacak biçimde yok olduðu yargýsýna varýlýnca, Lloyd Sigorta Þi
nin sahiplerine üç milyon dolar ödemiþ bulunmaktadýr.
Anita'nýn ikizi olan Norse Variant da, ondan iki saat önce limandan ayrýlmýþ, Cape May'in
150 mil güneydoðusunda, batmak üzere olduðu bildirilmiþtir. Önce tayfalardan kurtulan olma
akat sonradan, bir tahta parçasýna tutunmuþ olan tek bir kiþi bulunabilmiþtir. Bulunan tay
fa, geminin bir iki dakika içinde battýðýný, korkunç bir rüzgârýn birdenbire çýktýðýný, gü
denize süpürdüðünü anlatmýþtýr. Deniz birden kabarýp geminin her yanýna dolmuþ, bütün bu iþ
masý beþ dakikayý geçmemiþtir.
Kaybolan ticaret gemilerinin çeþitli yükleri göz önüne alýndýðý zaman, olaylarýn karg
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
iliþkili olmadýðý ortaya çýkmaktadýr. Yani ne korsanlýk, ne patlama tehlikesi, ne isyan, n
na benzer nedenler, kayýp olaylarýnýn hepsinde birden geçerli olamamaktadýr. Her biri baþlý
, deðiþik birer olaydýr. Tek ortak yönleri, ayný bölge içinde yer almalarýdýr.
A.B.D. Üçüncü Donanma "Bölgesinden bir istihbarat subayý, Bermuda Üçgeninde uçak ve gemile
masýndan söz ederken, resmî olmayan kiþisel görüþünü þöyle ifade etmiþtir: "Bu tam bir esr
u konuya dudak büken, küçümseyen kalmadý. Bu Bermuda Üçgeninde bir gariplik olduðunu zate
iyorduk. Ama ne olduðunu kimse anlayamadý. Ne fiziksel, ne de mantýklý bir neden bulabili
oruz. Sanki gemilerin üzerine birdenbire elektronik bir kamuflâj örtüsü örtülmüþ gibi oluyo
Birkaç ayrýntý dýþýnda gemi ve uçak kaybolmalarý hep Sargasso Denizi'nin içinde, çok yakýn
eleyen sularda olmuþtur, ivan Sanderson herhangi bir olay üzerine yapýlan aramalarý küçük
içinde sýnýrlandýrmak konusunda uyarýlarda bulunurken, Sargasso Denizi'nin yerine ve kay
aylarýnýn çoðunun da bu alan içinde yer aldýðýna dikkati çekmektedir.
Çok eski zamanlarda, henüz durum resmî olarak keþfedilmeden önce, türlü efsanelerin yayýl
anlarýn bu bölgeden ürkmesi, yüzyýllarca buraya "Korku Denizi" diye ad takýlmýþ olmasý ve
da hâlâ böyle açýklanamayan kaybolma olaylarýnýn ayný yörede yer almasý, gerçekten marnlam
garip bir rastlantý ol-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


malý. Kolomb'dan Apollo 12 astronotlarýna kadar, çok deðiþik tür kâþiflerin bu ortak sorund
leþmeleri gerçekten aklýn kolay kolay alabileceði bir olay deðil.
Santa Maria gemisinin güvertesinde duran Kolomb, Bahama'lardaki ýþýklý, beyaz sularý görüp
k not eden insan olmaktadýr. Bu ýþýklý sular Sargasso Denizi'nin batý sýnýrýndadýr. Kolomb
kim 1492 de, ilk yolculuðu sýrasýnda farket-miþtir. Güneþ battýktan iki saat sonra. Apollo
onotlarý ise, dünyadan uzayýn derinliklerine doðru uzaklaþýrken, suda ýþýk çizgileri gördük
dünyadan son gördükleri ýþýklar olduðunu bildirmiþlerdir. Bu görünüm genellikle balýklarý
da baþka organik nedenlere yorulmaktadýr.
Kolomb'un ilk yolculuðu, ona Üçgen içinde bugün bile çözümlenmemiþ baþka esrarlardan da sö
rmiþtir. 15 Eylül 1492'de, Sargasso Denizi'nin batý kesiminde seyrederken, kendisi ve t
ayfalarý gökyüzünden koca bir ateþ parçasýnýn kopup fýrladýðýný, sonra suyun içerisinde göz
suyun içine düþtüðünü gördüler. Bundan birkaç gün sonra tayfalar geminin pusulasýnýn doðru
kere daha paniðe kapýldýlar. Yani Yeni Dünya'nýn keþfedildiði günlerde geçerli olan elektro
k arýzalar, üçgen içinde bugün bile hâlâ söz konusu olmaktadýr.
Sargasso Denizi'nin birçok esrarýndan biri de, yýlanbalýklarýnýn döllenmesi durumudur. Aris
(M. Ö. 384-322) Avrupa'daki yýlanbalýklarýnýn (kuþkusuz Aristo'nun bildiði tek yýlanbal
rupa'da-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
kilerdi) döllenme yerleri ile ilgili þaþýrtýcý durumu ilk fark eden bilimcidir. Yýlanbalýkl
makta olduklarý havuz, göl ve derelerden çýkýp geniþ nehirlere, oradan da denizlere doðru
dirler. Döllenmeleri hakkýnda o sýra tek bilinen budur. A-risto'dan ancak 2500 yýl sonra
, Danimarkalý bilimci Dr. Johannes Schmidt, yýlanbalýklarýnýn çýktýklarý bu yolculuk sonucu
re' gittiklerini keþfedebil-miþtir.
Ergin Avrupa yýlanbalýklarý çeþitli su yollarýndan geçerek, sonunda Atlantiðe çýkmakta, bü
uþturup dört ay kadar bir arada yüzdükten ve karýnlarýný doyurmak sevdasýnda olan kuþlarý
rýný da peþlerinden sürükledikten sonra, Sargasso denizinin bir noktasýnda durarak, suyun
rinlerinde yumurta býrakmaktadýrlar. Burada erginler ölmekte, yeni doðanlar dönüþ yolculu
akta, Golf Stream'in yardýmýyla Avrupa'ya gelebilmektedirler. Tüm yolculuk ortalama iki
yýl kadar sürmektedir.
Amerika'daki yýlanbalýklarý da ayný programý izlemektedir. Buradakiler doðuya doðru yüzüyor
sso Denizi'nin derinliklerinde Avrupa balýklarýyla buluþuyorlar. Yavrular yine Amerika'
ya, ana-babalarýnýn çýktýðý yerlere dönüyorlar. Yýlanbalýklarýnýn bu davranýþý ve kalýtýml
irçok ilginç teorinin ileri sürülmesine yol açmaktadýr. Bu arada, yýlanbalýklarýnýn eski ça
ik'te var olan bir kýtanýn içindeki bir nehirde döllenmek alýþkanlýðýný kazandýklarý, bugü
nra bile, yýlanbalýklarýnýn hâlâ Sargasso yakýnlarýna rastlayan o yeri aradýðý da söyleni
so Denizi'ndeki yosunlarýn, ba-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
tan bu kýtanýn bitkilerinden bazýlarýnýn, tuzlu suya adapte olmuþ biçimi olduðu da ileri sü
nbire, büyük bir hýzla, tüm yeþillikleri ve ormanlarýyla birlikte batan bu kýtanýn, kendin
leri!...
Fakat Sargasso Denizi'nin ve çevresinin esrarlarý arasýnda en çok ilgi uyandýran, gemi ve
klarýn kaybolmasýna iliþkin olanýdýr. Bunun belki bölgenin diðer özellikleri ile de iliþki
ir. Her gün bunca taþýtýn geçtiði bir yörede olmasý da ayrýca gariptir. Belki de buradaki h
olma olayýnýn kendine göre normal bir nedeni vardýr. Belki "atmosferik aberasyonlar", "Gök
de delikler", "bilinmeyen bir türbülanstan dolayý parçalanma", "gök tuzaklarý" gibi deyimle
, uçak ve gemilerin bilinmeyen güçler tarafýndan kaçýrýldýðý yolundaki kuþkular, hep anla
ruma getirebilme çabalarýmýzdan doðan saçmalýklardýr.
Fakat bu esrarýn bir de baþka yönü vardýr. Bu, oldukça yakýn zamanlarda ortaya çýkan, yepye
yöndür. Geçmiþte Bermuda Üçgeni içinde kaybolan uçak ve gemilerden genellikle hiç bir kurt
amaz, binlerce kurban arasýndan bir tek ceset bile ele geçmezdi. Oysa son yýllarda Ber
muda Üçgeninin Efsanesi yayýlmaya baþlayýnca, birçok havacý ve denizci, olaðanüstü durumla
meme prensibinden ayrýlmýþ ve Bermuda Üçgeni içinde kendi baþlarýndan geçen garip olaylarý
baþlamýþlardýr. Bu anlatýlanlar incelendiði takdirde, üçgendeki kaybolma olaylarýnýn nede
le, hiç deðilse nasýl yer aldýðýný anlama olanaðýna kavuþulabilir.
KURTULANLARDAN BAZILARI
DENÝZ efsanelerinin bir çeþit antolojisi olan
"Görünmez Ufuklar" adlý kitabýnda, Vincent
Gaddis, bir bölümü Bermuda Üçgenine ayýrmýþtýr. "Ölüm Üçgeni" adýný taþýyan bu bölümde, 196
adýktan sonra, havacýlýktan yeni ayrýlmýþ bulunan Dick Stern adlý bir gençten konuyla ilgi
mektup aldýðýný söylemektedir. Stern, 1944 yýlý sonlarýnda Ýtalya'ya uçmakta olan bir filod
latýr. Filo, yedi bombalama uçaðýndan kuruludur. Bermu-da'ya üç yüz mil kala, Stern, uçaðý
edik ve kuvvetli bir türbülans farkeder. Bu olurken hava açýk, yýldýzlar görünmektedir. Am
öylesine þiddetlidir ki, uçaðýn baþ aþaðý dönmesine de yol açmýþ, personeli tavana fýrlat
ar büyük bir hýzla yüksefti kaybeder ki, neredeyse denize düþecektir. Stern der-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
hal rotayý çevirip Amerika'ya döner. Döndüðünde, yola çýkan yedi uçaktan bir tanesinin daha
iðini öðrenir. Geri kalan beþ uçaktan hiç bir radyo mesajý alýnamamaktadýr. Daha sonra da,
an bir kiþiye, ne de enkaza rastlanýr. Bu olay, Uçuþ 19 olayýndan bir yýl önce, yine Aralýk
olmuþtur. Fakat o günler savaþ günleri olduðu için, kimse bu kayboluþta bir olaðanüstülük
ya basýnda yer verilmemiþtir.
Savaþtan birkaç yýl sonra, Stern karýsýyla birlikte, bir Bristol Britannia uçaðýnda Bermud
assau'ya uçarken, güpegündüz ayný tür bir olayla bir kere daha karþýlaþmýþtýr. Garip bir ra
ayan Stern o anda eski olayý anlatmaktadýr. Birden uçak, ansýzýn aþaðýya doðru düþüþ yapar
yemek tepsileri tavana vurur, uçak þiddetle titremeye baþlar. On beþ dakika boyunca titr
eþimler ve yükselip alçalmalar devam eder.
Bu olay belki CAT (Açýk hava türbülansý) denilen olayýn bir örneðidir. Eðer yeterince yoðu
lursa, bazý uçaklarýn parçalanarak denizin üzerine saçýlmasýna sebep olabilir. Ne olursa ol
ick Stern ayný beklenmedik tehlikeyle, Üçgenin ayný yöresinde iki kere karþýlaþmýþ ve sað
atabilmiþ bir kiþidir.
Wild Goose adlý balýkçý gemisinin kaptaný Joe Talley ise, daha deðiþik bir olayla yüz yüze
kat kurtulmuþtur. Olay uçaklarla deðil, Tal-ley'in kendi teknesiyle ilgilidir. O sýrada
Wild Goose, baþka bir geminin arkasýna baðlanmýþ, çekilmektedir. 'Okyanus dili' denilen
Andros adasýnýn do-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ðusuna düþen sualtý çukurunun üzerinden geçmektedirler. Burasý birçok kaybolma olaylarýnýn
ir.
Kaptan Talley'in yirmi bir metre boyundaki köpekbalýðý avlama gemisini, otuz üç metre boyu
i Caicos Trader çekmektedir. Hava iyidir. Güneybatýdan yumuþak bir rüzgâr -esmektedir. Gem
peþpeþe 'Okyanus Dili'nin güney ucuna yaklaþýrlar. Burada büyük sualtý çukuru, kýrk mil ç
enzer bir delik oluþturmaktadýr. Kayalar ve doðuda kalan Exuma sýradaðlarý, Okyanus Dili'n
bu yöresini güneydoðu rüzgârlarýnýn yaratacaðý hýrçýn dalgalardan korumaktadýr. Gece oldu
alt kattaki kamarasýnda uyumaktadýr. Birden, üzerine boþalan bol suyun etkisiyle uyanýr.
en can yeleðini kapýp lomboza yönelir. Zorlanarak dýþarýya çýktýðý zaman, kendini suyun alt
line bir ip geçer, ona tutunarak su yüzüne çýkar. Bunun için yirmi metre kadar yükselmesi
iþtir. Demek kamarasýndan kurtulduðu sýra, on beþ metre kadar derindedir.
Su yüzüne vardýðý zaman, Caicos Trader'ýn tek baþýna yoluna devam edip uzaklaþtýðýný görür.
týna çeken güç, arkadaki çekme halatý yüzünden Caicos Trader'ý da tehlikeye soktuðundan,
larý hemen halatý keserek oradan uzaklaþmýþ, sonra geri dönüp, Talley'in bir mucize sonucu
tulmuþ olup olmadýðýný araþtýrmak istemiþlerdir. Ön gemide bulunanlar, Wild Go-ose'un bird
anki girdaba kapýlmýþcasýna, suyun altýna gittiðini görmüþlerdir.
Yarým saat kadar sonra, Kaptan Talley güçlük-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


le su yüzünde durmaya çalýþýrken, megafonla adýnýn çaðýrýldýðýný duyar. Cevap verir ve kur
tanlarýn çoðu pusula ve radyo arýzalarýyla karþýlaþmaya alýþkýn olduklarý için, bu olayda d
olup olmadýðý soruþturulur. Fakat görevli tayfa rotayý saptayýp dümenin baþýndan ayrýlmýþ
bir aberasyonun söz konusu olup olmadýðý anlaþýlamaz.
Birçok baþka gemiler de, çekmekte olduklarý tekneleri kaybetmiþlerdir. Bu arada, arkadaki
geminin tayfalarý ve kaptaný da kayýplara karýþmýþtýr. Hepsi Kaptan Talley gibi sað kalýp
anlatma olanaðýný bulmuþ deðildir. Bazý durumlarda ikinci geminin bulunduðu yeri, yoðun b
n kapladýðý görülür ve birinci gemide de pusula ve elektrik ekipmanýn doðru çalýþmadýðý fa
bir soru geliyor. Acaba neden böyle raporlar hep çekme gemilerinden gelir de, tek b
aþýna seyreden gemilerden gelmez? Bunun nedeni belki de tek baþýna seyreden gemilerin yok
olmasý, yakýnlarýnda tanýk bulunmamasýdýr. Oysa çekme gemileri çok yakýndadýr. Bir halatýn
olup bittiðini görebilecek durumdadýrlar.
1966 yýlýnda Kaptan Don Henry'nin baþýndan geçen olay, bir çekme gemisinin bilerek veya bil
yerek, çekilen gemiyi kapmak üzere o bilinmeyen güçlere karþý verdiði mücadeleyi dile ge
Kaptan Henry, Miami'de kurulmuþ bulunan bir deniz kurtarma þirketinin sahibidir. Yýlla
rdan beri tecrübe kazanmýþ bir denizci olduktan baþka, dal-
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
gýçtýr da. Elli beþ yaþlarýnda, iri yapýlý, güçlü kuvvetli bir adamdýr. Çok saðlam ve adal
llidir. Fakat bu kadar aðýr bir vücuttan beklenmeyecek kadar atiktir. Sözlerine ifade ka
zandýrmak amacýyla bir yumruðunu öteki avcuna indirdiði zaman, insan içinden, iyi ki bu y
yiyen ben deðilim, diye düþünür. Denizi gözlemeye alýþkýn gözleri dürüst ve zekidir. Konuþ
n ve ayrýntýlarý inceden inceye hatýrlama yeteneði, olayý onun kendi kelimeleriyle buraya a
anýn daha ilginç olacaðý sanýsýný vermektedir.
... Puerto Rico'dan Fort Lauderdale'e dönüyorduk. Üç gündenberi petrolyum nitrat taþýyan
bir tekneyi çekmekteydik. Benim gemimin adý Good News'du. Boyu elli metre, gücü iki bin
beygir gücüydü. Çektiðimiz tekne ise iki bin beþ yüz ton aðýrlýðýndaydý. Aramýzdaki halatý
dý. Okyanus Dili üzerine gelmiþtik. Suyun derinliði altý yüz kulaç dolaylarýndaydý.
Vakit öðleden sonra, hava sakin, gökyüzü maviydi. Kýsa bir süre için kaptan köprüsünün arka
a geçtiðim sýrada, dýþar-da herkesin baðnþmaya baþladýðýný duydum. Hemen köprüye fýrlayýp,
endim. Ýlk baktýðým þey pusula oldu. Gösterge saat doðrultusunda, fýrýl fýrýl dönüyordu. Bö
için hiç bir neden yoktu. Ancak Kingston'da, St. Lawrence nehrinin bir yerinde olurdu
bu. Dipteki bir demir rezervi veya meteor taþý, pusulalarý çýldýrtýrdý orada. Ama

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


bizimki neden böyle yapýyordu? Bir þeyler oluyordu ama, ne? Sular delirmiþ gibi, gemiye h
er yandan saldýrmaktaydý. Ne ufku görebiliyorduk, ne suyu, ne gökyüzünü. Hepsi birbirine g
Nerede olduðumuzu bile bilmiyorduk.
Karþýlaþtýðýmýz bu olay her ne ise, jeneratörlerimizi de soyup soðana çevirmiþti. Bütün el
Jeneratörler hâlâ çalýþýyordu ama, enerji vermiyordu. Teknisyen hemen yedek jeneratörü ça
ma bir kývýlcým bile elde edemedi.
Ben çekmekte olduðumuz tekneyi merak ediyordum. Halat gergin ve aðýrdý. Ama ucunda tekne g
ordu. Tam onun bulunduðu yer, bir bulut parçasýyla kaplý gibiydi. Çevresindeki sular, deni
in öbür taraflarýndakine oranla daha bir çýlgýndý.
Tam yol ileri atýldým. Nereye gittiðimizi gö-remiyordum ama, oradan hemen paçamý kurtarmak
rektiðini anlýyordum. Sanki bir güç bizi geri çekiyor, ama pek de beceremiyor gibiydi.
O gücün etkisinden kurtulmamýz, bir sis alanýndan çýkmak gibi oldu. Arkaya baktýðýmýzda, ç
pgergin geriye uzanmakta olduðunu gördük. Kýzýlderililerin iple yaptýðý o sihir oyunlarý
ucunda hiç bir þey görünmüyordu. Orasý bir sis kümesi altýndaydý. Hemen ana güverteye sýçra
ve çekmeye baþladým. Lanet olasý tekne sonunda sisin içinden çýktý. Ama çevrede baþka hiç
s yoktu. On bir mil ilerisi bi-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
le apaçýk görünüyordu. Teknenin olduðu yerde sular çok karýþýktý. Fakat dalgalar büyük deð
iz korkak deyin ama, bunun neden böyle olduðunu anlamak için oraya geri dönmeye hiç niye
tim yok.
Hiç iki insan iki kolunuza asýlýp sizi iki yana çekti mi? O anda o durumdaydýk. Sanki bir
imse, ya da bir güç bizi oraya çekiyor, baþka bir güç de baþta tarafa çekiyordu.
SORU: Ufukta yeþil bir görüntü var mýydý? Hayýr. Ufuk süt gibiydi. Zaten renk görmeye ça
adan uzaklaþýnca aküleri yeni baþtan þarj etmemiz gerekti. El fenerlerinden de elli tane
pil çýkarýp attým. SORU: Aklýnýza Bermuda Üçgeni geldi mi? Evet. Zaten baþka hiç bi
olmuþtum. Kendi kendime, "Ulu Tanrým, ben de bir istatistik oluyorum,-" deyip duruy
ordum.
SORU: Buna benzer baþka olaylarla karþýlaþtýnýz mý?
Hayýr. Baþkalarýna olmuþ diye duydum. Bir keresinde çektikleri tekne, üzerindeki
nsanlarla birlikte yok olmuþ. Aradaki çekme kablosu da kesilmiþ. Ama benim baþýma
gelen tek olay buydu. Yeter de artar bile! Eski bir donanma pilotu o
lan Jim Richardon, bugün Opa-Locka ile Bimini arasýnda seferler yapan, bu a
rada Bahama adalarýndaki öbür havaalanlarýna da gidip gelen Chal Air Ferry þirketinin baþ
Bimini'nin geliþmesi konusunda çok hevesli olan, ayrýca bölgedeki en büyük özel
ava þirketinin sorumlusu bulunan Riohardson, Bermuda Üçgeninin tehlikeleri konu
su açýldýðý zaman kayýtsýz
EERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bir hava takýnmaktadýr. Pilotlara özgü dobra sözleriyle þöyle demektedir:
"Bu konularda konuþulmaz. Herkes sizi çýldýrmýþ sanýr yoksa."
Fakat yine de, Bahama'lara yaptýðý sayýsýz uçuþlar sýrasýnda o da elektronik ve manyetik ab
arla karþýlaþmýþtýr. Bir gün sabah erken sa-atlarda Florida'dan Türk Adalarýna doðru uçarke
rden soldan saða doðru dönmeye baþlamýþtýr. Richardson, yanýnda bulunan oðluna, "Ne oldu p
diye sorunca, çocuk en makûl cevabý veriyormuþ gibi, "Andros üstündeyiz, baba," demiþtir.
kten de bu sýk sýk olmaktadýr. Mo-selle Kayasýnýn önündeki derin sulara ne zaman girseler,
durumla karþýlaþmaktadýrlar. Ayrýca tam bu noktada geceleri esrarengiz ýþýklarýn parladýðý
ini balýkçýlarý buralarýn perili olduðuna inanýrlar. Kayalarda parlayan ýþýklarý Jim Rich
ilotlar da zaman zaman kendi gözleriyle görmüþlerdir.
Daha belirgin bir elektronik olayý da Chuck Wakeley tarafýndan anlatýlmaktadýr. Bir gün Wa
ke-ley Nassau'dan Fort Lauderdale'e doðru uçarken, elektronik bir güç ya da varlýk, uçaðýn
imini bir süre için pilotun elinden almýþtýr. Chuck Wakeley otuz yaþlarýndadýr. On yýldan
e helikopter pilotluðu yapmaktadýr. Epey uçuþ tecrübesi vardýr. Genellikle tek baþýna uçmu
, Güney Amerika'da çalýþmýþtýr. Balta girmemiþ ormanlar üzerinde yaptýðý bu solo uçuþlar s
ak için bile insanýn iyi bir ayrýntý belleðine ve tehlike anlarýnda soðukkanlýlýðýný korum
p olmasý gerekmektedir.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Wakeley eðitilmiþ bir gözlemcidir. Amerika Birleþik Devletleri hükümeti tarafýndan yüksek
evlerinde çalýþtýrýlma belgesi vardýr. Ýnsan onunla konuþurken içtenliðine ve olayý týpký o
çabasýna hayran kalýr. Anlatýmý etkindir. Baþýna gelen olayla karþýlaþmadan önce Bermuda
iç haberi olmamasý da ilginçtir.
1964 Kasýmýnda Miami'deki Sunline Havacýlýk Þirketinde pilottum. Charter'le bir grubu Nass
u'ya býrakýp geri dönmek görevini almýþtým. Yolcularý Nassau havaalanýna indirdiðim zaman
yeni kararmýþtý. Hava çok açýk, yýldýzlar pýrýl pýrýldý. Nassau'nun deðiþken OMNÎ alaný içi
lmaya çalýþtým. Saat 21.30'da Andross Adasýnýn kuzey ucundan geçtim. Adanýn ýþýklarý görü
Ýki bin beþ yüz metreye yakýn bir yükseklikte uçuyordum. Her þey normaldi. Fakat And-ross'
li mil kadar açýðýnda bir gariplik fark-ettim. Uçaðýn kainatlarýnda garip bir parlaklýk var
nu aþaðýdaki projektörlerin yansýmasýndan sandým. Çünkü kanatlar aslýnda beyaz boyalý old
yeþil bir renkte parlýyordu.
Beþ dakika boyunca bu parlaklýk arttý durdu. Sonunda öyle göz kamaþtýrýcý bir duruma geldi
göstergeleri okumakta güçlük çekmeye baþladým. Manyetik pusulam durmadan dönüyordu. Aðýr
a-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bit durmuyordu. Havalanýrken "yarý dolu" durumda bulunan benzin göstergem þimdi "dolu" gös
eriyordu. Elektrikli oto-püot mekanizmam birden uçaðý saða doðru döndürdü. Hemen mekanizma
le yönetmeye koyuldum. Elektrikli aletlerimin hiç birine güvenecek durumda deðildim. Heps
i çýldýrmýþ gibi, garip davranýþlarda bulunuyorlardý. Kýsa zamanda bütün uçak pýrýl pýrýl k
düþen bir ýþýðýn yansýmasýna benzemiyor, sanki uçaðýn kendi içinden geliyordu. Camdan kan
lnýz mavimsi yeþil bir renkte parlamakla kalmadýklarýný, ayný zamanda da tüylü bir kadifey
meye baþladýklarýný gördüm.
Bu sýrada artýk jiroskopuma, ufuk ve yükselti göstergelerime de inanamaz olmuþtum. Gece o
için, yapay ufuk göstergesine göre uçmak zorundaydým. Asýl ufkun nerede olduðunu göremezd
ip ýþýðýn parlaklýðýndan, yýldýzlar da görünmez oldu. Yapabileceðim tek bir þey vardý. Büt
alinde uçurmak. Iþýk inþam kör eden bir parlaklýða ulaþtý, beþ dakika kadar öylece sürdü,
ye baþladý.
Parlaklýk sona erdiði zaman bütün aletler normal çalýþmaya baþladý. Bütün devreleri kontro
rinde arýza yoktu. Sigortalarýn hiç biri atmamýþtý. Benzin göstergesi de "yan dolu"ya düþtü
tlerimin kendiliðinden normale geldiðini anladým. Ýniþ yapmadan
BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
önce tüm sistemleri, iniþ takýmlarýný, kanatlarý falan kontrol ettim. Hepsi normaldi. Bu ar
uçaðýn statik etkileri yok edecek biçimde yapýlmýþ olduðunu da belirtmekte yarar var.
SORU: Bu olayýn Bermuda Üçgeniyle iliþkili olduðunu düþündünüz mü?
CEVAP: Bermuda Üçgenini bu olaydan önce hiç duymamýþtým. Gördüðümü St. Elmo ateþi sanmýþtým
le etkiler yapmaz.
SORU: Bermuda Üçgenini ilk ne zaman duydunuz?
CEVAP: Baþýma gelenleri öteki pilot arkadaþlara anlatmaya baþladýðým zaman. Böyle þeyler o
gelmiþ. Ama sözünü ekmekten hoþlanmýyorlar. Ýnsan Puerto Rico gibi bir yere gitmeye kalkar
den geçmemeye imkân yok. Meðer ki kuzeye doðru uçup Bermuda'nm üzerinden dolaþasýnýz. Bugü
daha çok sözü edilmeye baþladý. Ne zaman mantýksýz bir uçak kaybý olsa, hemen bu konu açýl
'Bilinmeyenleri Ýnceleme Derneði'nin üç ayda bir çýkardýðý Pursuit adlý dergide de, Üçgenin
ici güçlerin uçaktan görünümüyle ilgili bir yazý yayýnlanmýþtýr. Yazýyý veren Robert Du-ran
New York'a uçmakta olan Boeing 707 uçaðýndan, 11 Nisan 1963 günü izlenmiþ bir olayý anlat
Yeri, 19° 54 kuzey enlemi, 66° 47 batý boylamýdýr. Yani Üçgenin içinde. Puerto Rico ç
okyanusun en derin çu-
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
kurlarýndan birinin üzerinde bir yerdir. Derinlik burada beþ buçuk mili bulmaktadýr.
Olaðanüstü görünüm ilk olarak yardýmcý pilotun dikkatini çekmiþtir. (Yardýmcý pilot, adýný
ir.) Saat 13.30'da, yani uçak havalandýktan yirmi dakika kadar sonra, 10.000 metre yüks
eklikte uçarlarken, yardýmcý pilot sancak tarafýndan denizin bir yerinde, sanki su altý at
m patlamasý gibi, sularýn kabarýp bir yýðýn halini aldýðýný fark etmiþtir. Denizin o yöre
nabahar varmýþ gibi görünmektedir. Yardýmcý pilot derhal pilotun ve makinistin dikkatini o
a çeker. Hepsi durumu otuz dakika boyunca izlerler, sonra kemerlerini açýp sancak penc
erelerine koþar, oradan daha iyi görmeye çalýþýrlar. Görebildikleri kadarýyla, sudaki kab
pý yarým mille bir mil arasýnda bir dairedir. Yüksekliði ise, belki çapýnýn yarýsý kadardý
laþýp incelemeyi istemez. Buna da anlayýþ göstermek gerekir. Programa uyarak uçuþa devam
karar verir. Uçak oradan ayrýlýrken, kaynayan kabarýklýðýn yatýþmaya baþladýðý görülür. Yar
kuruluþlarla, bu arada Sahil Koruma Örgütü ve FBI ile iliþki kurar, sismik araþtýrma uzman
dan birine danýþýr, fakat hiç birinden o yörede deprem, deprem dalgasý, ya da büyük su fýþ
r olayýn raporunu alamaz.
Bu garip görüntünün, bir gün önce kaybolmuþ olan atom denizaltýsý Thresher'daki savaþ baþlý
olduðu ileri sürülmektedir. Oysa Thres-her'in kaybolduðu yer buraya binlerce mil uzaklýkta
. Bu kuramýn doðru olabilmesi için ya Thres-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
her'in batmasýyla ilgili verilerin kamuoyundan gizleniyor olmasý, ya da bu felâkette ro
lü olan güçlü bir düþman denizaltýsýnýn misilleme olmak üzere bu yörede batýrýlmýþ olmasý g
rî olasýlýklar düþünülmediði takdirde, bu olay da Bermuda Üçgeni içindeki esrarengiz güçle
kurtulamamaktachr.
Son zamanlarda bir kurtulma olayý da, olayý yaþayanlar tarafýndan Norman Bean'e anlatýlmýþt
ean elektronik mühendisi ve kâþiftir. Keþifleri arasýnda sualtý kýsa devre televizyonu ve
lýðý kovma ilâcý sayýlabilir. Halen Miami'de oturmakta olan Bean, uçan dairelerle ilgili ko
ranslar veren ve Üçgeni çok yakýndan inceleyen bir kiþidir. Anlatýlan olay 1972 Eylülünde,
ne körfezinde yer almýþ, Nightmare (Kâbus) adlý dizel motorlu bir teknenin baþýna gelmiþtir
u taþýyan Nightmare, çýktýðý balýk seferinden gece vakti körfeze dönüyordu. Featherbed Ban
rinde, pusulanýn, ýþýklarýný gördükleri köye göre, doksan derece kadar sapma gösterdiðini f
eknenin ýþýklarý hafifledi, sonra büsbütün söndü. Sanki akülerdeki gücü bir þey emip tüke
ine, pusulaya hiç aldýrmaksýzýn, dosdoðru batýdaki ýþýklara doðru döndüler ve motorlarý so
mi geriye doðru kaymakta devam etti. Gözlerinin önündeki ýþýklar durmadan güneye doðru kaçý
e tam iki saat boyunca kýyýya doðru ilerlemeye çabaladý. Fakat bulunduðu yerden kýpýrdýyor
cak geriye doðru kayýyor olabilirdi.
Bu süre içinde, yýldýz dolu olan gökyüzünün

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


bir noktasýnda, yýldýzlarý kapayan iri, karanlýk bir gölge gördüler. Bu gölge, tekneyle Mat
est arasýna, bulunduklarý yerden bir iki mil batýya düþüyordu. Gölgeyi izlerken, kýpýrdaya
anlýk alan içine girdiðini, birkaç saniye orada hareketsiz durduktan sonra yok olduðunu gör
er. Az sonra kara gölge de yok oldu. O yok olur olmaz, pusula doðru çalýþmaya baþladý, jen
yeni baþtan aküleri þarj etti, tekne de öne doðru ilerleyebildi.
Buna benzer bir olay da, Nightmare olayýndan birkaç yýl önce verdiði bir konferansdan sonr
a Be-an'e dinleyicilerden biri tarafýndan anlatýlmýþtý. Anlatan, emekli bir deniz yüzbaþýs
sin arasýnda baþýndan geçenlerden söz etmek istememiþ, sonradan Bean'i bulup ona gizlice a
tmýþtý. Birçoklarý gibi o da "açýklanamayan olaylar" veya inanýlmayacak þeyler yüzünden ke
dan korkuyordu.
Olay 1957 yýlýnda, Noel'den bir hafta önce geçmiþti. On bir metre boyundaki dizel motorlu
eknesiyle Bahama'lardaki Freeport'a gitmekte olan yüzbaþý, birkaç saat boyunca bir türlü i
leyeme-miþ, ýþýklar ve radyo çalýþmaz olmuþ, pusula fýrýl fýrýl dönmeye baþlamýþtý. Dizel m
r türlü yol alamýyordu. Nightmare olayýnda olduðu gibi, burada da tayfalar, güzel havaya,
n denize, yýldýzlý gökyüzüne raðmen, havada bir yerde çevresi muntazam çizgilerle çevrili
hiç yýldýz görünmediðini farkettiler. Bir ara tek sýra halinde akan üç ýþýðýn bu kara al
BERMUDA "ÞEYTAN- ÜÇGENÝ
diðini ve 'bir süre sonra yok olduðunu izlediler. Az sonra gökteki kara leke de birden k
ayboldu, tekne yeniden ilerlemeye baþladý. Iþýklar yandý, aküler doldu, radyodan ses geldi,
her þey normal haline döndü. Kaptan ve dört tayfasý sonradan ayný gece Golf Stream üzerinde
eye doðru inmekte olan bir þilebin, dümeninde doksan derecelik bir hata sonucu batýdaki ça
murlarda karaya oturduðunu öðrendiler.
Great Exuma'daki George Town'dan Bahama'-lara doðru uçmakta olan çift motorlu Beechcra
ft uçaðýnýn 15 kasým 1972 günü baþýna gelenler de, üçgende egemen olan güçlerin ne kadar ka
baþka bir örneðidir. Yalnýz bu olayda, tabiî eðer bu güçlere bir mantýk ve bir pfan atfe-di
se, uçaðý yok etmeye çalýþmaktan çok, yardým etmeye çalýþtýklarý söylenebilir. Olay, Dr. S
ir Fort Lauderdale psikologu tarafýndan Dr. Manþon Valentine'e anlatýlmýþtýr. Manþon Valen
anlatýlanlarý aþaðýdaki þekilde hatýrlýyor:
Uçak ortalýk kararýrken George Town'dan havalanmýþtýr. Beþ pilotu dahil, dokuz kiþi taþýma
iyi, deniz durgun, görüþ çok açýktýr. Güneydoðudan hafif bir rüzgâr esmektedir.
Havalandýktan on dakika kadar sonra, uçak Exuma'mn kuzeybatýsýnda bulunan Okyanus Dili üze
ine geldiði zaman, tüm elektrikli cihazlar, bu arada pusula, radyo, ýþýklar, hatta hidrol
kontrollar birden durur ve tüm aküler boþalýr.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Pilotun ilk tepkisi, altmýþ mil kadar kuzeye düþen New Providence'e inmek kararý olur. Çün
au'nun ýþýklarý görününceye kadar, batan güneþten batýda býraktýðý ýþýklara göre yön saptam
unu yapamayacaðýný anlar. Radyosu çalýþmadýðý için oradaki alana geliþini haber veremeyece
endini belli etmesi de olanaksýzdýr. Bu yüzden, Andross üzerindeki en yakýn havaalanýna in
kararlaþtýrýlýr. Az sonra adanýn güney ucundaki iniþ pistini görürler. îniþ için pilot p
de herhangi bir engel olmadýðýndan emin olmaya çalýþýr. Pistin durumunu, rüzgârý hesaplayar
ak inmeye hazýrlanýr. Hidrolik sistem çalýþmadýðý için tekerlekleri indirmeye olanak yokt
niþ ýþýklarý da çalýþmamaktadýr. Dr. Jablonsky sonradan "Uçak sanki bir hava yastýðý üzeri
i," diye anlatmýþtýr. Yere ilkönce pervanelerin uçlarý dokunmuþ, çevreye bir sürü kývýlcým
anmamýþ, yere konmuþtur. Gövdeye hiç bir hasar olmamýþ, aþaðýya doðru uzanan kýsýmlar bile
Ertesi gün Andros'a hemen iki yeni pervane gönderilmiþ ve uçaða takýlmýþtýr. Uçaðýn aküler
rulmuþ, fakat hidrolik sistem bundan çok önce, kendi kendine normal çalýþmasýna dönmüþtür
n baþka hiç bir olayla karþýlaþmadan Fort Lauder-dale'e kadar gelmiþtir.
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bu kitap baskýya girdiði sýralarda Cunard Liner þirketinin ünlü Queen Elizabeth 2 adlý gem
e Bermuda Üçgeninin kuzey yörelerinde bir felâketten kurtulmuþ bulunuyor. 3 nisan 1974 gün
anlarýndan üçünde birden meydana gelen arýza nedeniyle (yað sýzmasýna yorumlanýyor), hem el
nerjisinde, hem hava tertibatýnda, hem de diðer buna benzer mekanizmalarda kesinti ol
muþ ve bu koca modern transatlantik týpký eski çaðlardaki gemiler gibi Sargasso denizinde
hareketsiz kalmýþtýr. Yolcular, gemi sahibi þirket tarafýndan bedava sunulan ýsýnmýþ içkil
elecek kurtarma ekiplerini beklemiþ, durmuþlardýr.
Gemiden alýnan ilk telsiz mesajlarýndan birinde ünlü bir futbolcu olan yolculardan biri, þ
e söylemiþtir: "Kaptanýn dediðine göre biz burada, Bermuda Üçgeninin tam ortasýnda kalakalm
t bundan sonra gelen mesajlarda kötü kader simgesi alanýn adýný anmamak için çaba gösteri
aþýlýyor.
Bu olayla ilgili olarak her þeyi eklemekte yarar var. Queen Elizabeth 2'yi izlemekt
e olan bir Sahil Koruma örgütü görevlisinin bildirdiðine göre, radar üzerinde Queen Elizab
bir ara görünmez olmuþtur. Saatta 35 deniz mili yapan dev gemi, üçgen alaný içine girerk
rdan silinmiþ, fakat geminin kendisi çýplak gözle görünmeye devam etmiþtir. Bir süre sonra
e kaybolmuþtur. Ayrýca geminin transatlantikle radyo baðlantýsý da, týpký radar görüntüsü
irdiði anda etkilenmiþtir. Her ne kadar Queen Elizabeth

BEÞÝNCÝ BÖLÜM
BERMUDA .ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
2 olayýnda üçgenin bir etkisi bulunduðu ileri sürül-memiþse de, radyo baðlantýsýný etkileye
n, üçgene özgü radyo ve elektrik anormallikleri olduðu düþünülebilir.
Bölge içinde kaybolan gemi ve uçaklarýn sayýsýna þöyle bir baktýðýmýz ve kurtulanlarýn anl
içinde ne gibi güçlerin çaba gösterdiðini çýkarmaya çalýþtýðýmýz zaman, bu oluþlarýn akla
rkaç nedeni olup olmadýðýný düþünmek de bir görev haline gelmektedir. Fakat olaylarý derin
celedikçe, kullandýðýmýz bilimsel dilde "akla yakýn bir neden" denilebilecek olasýlýklarýn
up bulunmadýðýndan kuþkuya düþülebiliyor.
AKLA YAKIN BÝR AÇIKLAMA VAR MI?
ÜÇGENÝN önemini azaltmak, hatta varlýðýný reddetmek amacýyla zaman zaman böyle kaybolma ol
her tarafýnda yer aldýðý, önemli deniz ve havayollarýnýn bu kadar yoðunlaþtýðý herhangi b
terince büyük tutulursa, insaný tedirgin edecek sayýda yok olma olaylarýyla karþýlaþýlabile
i sürülmüþtür. Ayrýca okyanusun çok geniþ, uçak ve gemilerin ise çok küçük olduðu, okyanus
altý akýntýlarýyla hareket halinde bulunduðu belirtilmiþtir. Bahamalarla Florida arasýnda,
f Stream'in saatta dört deniz mili hýzla kuzeye doðru aktýðý bu yerde, uçaklarla küçük tek
amanda çok uzaklara sürüklenebileceði, bu yüzden pekâlâ kayýp diye nitelendirilebileceði s
. Ne var ki, akýntýnýn hýzý Sahil Koruma örgütünün çok iyi bildiði ve hesapladýðý bir veri
ama iþlemlerinde akýntý ve rüzgâr de-

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


viasyonlarý her zaman dikkate alýnmaktadýr. Büyük gemiler için çabuk baþlatýlan aramalarda
çevre beþ mil, uçaklar için on mil, küçük tekneler içinse on beþ mil çapýndadýr. Arama sür
akýntý, rüzgâr ve sürüklenme durumlarý hesaplanarak tarama alaný gittikçe geniþletilmekted
Bazý gemilerin önce batmýþ olduklarý halde, sonradan baþka bir yerde yeniden su yüzüne çýk
nir. A. Ernest Miles gemisi buna bir örnektir. Tuz yüklü olan bu gemi, Carolina sahili
açýklarýnda batmýþtýr. Tuz eridikten sonra, hayalet gemi yeniden su yüzüne çýkmýþ, ve bulu
ama adlý geminin sonu da Üçgenle ilgili olarak sýk sýk söz konusu edilir. Bu gemi 1935 nis
batmýþ, yolcularý SS. Rex tarafýndan kurtarýlmýþtýr. Fakat bir süre sonra, Aztec adlý gem
a'yý Bermuda açýklarýnda içi boþ yüzerken görmüþtür. Geminin daha önce battýðýný ve yolcul
lmeyen Aztec tayfasý, önce La Dahama'yý esrarengiz hayalet gemilerden biri sanmýþ, neden s
nra, o sýra Ýtalya'da-ki limanýna varmýþ olan Rex'den haber gelince durum anlaþýlmýþtýr. G
n sonradan su yüzüne çýktýðý hâlâ anlaþýlamamýþtýr.
Deniz tabanýnda bulunan uçak ve gemi enkazlarý sýk sýk kumla örtülebilir, fýrtýnalar yüzün
sonradan yine fýrtýnalar nedeniyle üstlerindeki örtü açýlarak denizaltýlar ya da dalgýçla
bulunabilirler. Tecrübeli bir kurtarma dalgýcý olan Mel Fisher bir süre Atlantik ve Kara
ip denizinin üçgen içinde kalan alanýnda araþtýrma-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
lar yapmak üzere çalýþmýþtý. Aslýnda aradýðý Ýspanyol altýnlarýydý. Nitekim bunlardan
tmeyi baþardý. Fakat bu arada deniz dibinde, zamanýnda çok aranmýþ, sonra bulun
ca unutulmuþ baþka deðerler de buldu. Normal pusuladan bin kere daha güçlü olan ve d
niz dibindeki metal kitleleri bulmaya yarayan magneto-metre cihazý, Fisher'i
defalarca* aradýðý Ýspanyol altýnlarýndan uzaklara, baþka yörelere doðru çekti. (
agnetometrenin, Üçgen içindeki birçok kayýplar sýrasýnda henüz bilinmediðini b
yarar var). Dalgýçlar magnetometre göstergesine göre okyanus tabanýna daldýkl
zaman, çok kere batýk ispanyol kalyonlarý yerine, kayýp savaþ uçaklarý, özel uçaklar, çeþ
, hatta bir keresinde, kýyýdan birkaç mil uzakta bir de demiryolu lokomotifi bulm
uþlardýr. Fisher bu lokomotifi geleceðin deniz arkeologlarýna býrakmýþ, fazla
ilenmemiþtir.
Mel Fisher'e göre, Florida-Bahama yöresindeki yok olmalarýn pek çoðunun nedeni, Hava Kuvve
tlerinin bombalama uçuþlarýndan arta kalan patlamamýþ bombalara, savaþlardan kalan torpid
ve yüzen mayýnlara dayanmaktadýr. Bir keresinde batýk bir Ýspanyol gemisi yakýnýnda daldý
e eski bir Ýspanyol topu sandýðý cismi su yüzüne sürüklemeye baþlamýþ, fakat bir ara elind
bir ucu olduðunu fark edince, bunun bir bomba, hem de patlamamýþ bir bomba olduðunu anl
amýþtýr.
Fisher'in asýl aradýðý, La Margarita ve Santa Maria de Atocha adlý iki Ýspanyol ha
ine gemisidir.

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Bunlarýn birincisinde dört yüz milyon dolar, ikincisinde ise altý yüz milyon dolar deðerin
altýn ve kýymetli taþlar bulunmaktadýr. Fakat bu çaba uðruna daldýðý sayýsýz zamanlarda ka
nkaz parçalarýný inceleyerek edindiði bilgilere göre, bunlarýn birçoðu da fýrtýnalar yüzün
batmýþ, kýyýdan uzak kumlar altýna gömülmüþ kalmýþtýr. Kendi aradýðý türden hazine gemiler
etometrenin gösterdiði yerde bir kazý yapmak gerektiðini bilmektedir. Florida dolaylarýnda
Golf Stream'in geçtiði yerlerde kum örtüsünün tabana saplanmýþ enkazlarý çok çabuk örtebi
i teknelerin bile üstünü kýsa zamanda kapayabildiðin! kabul etmektedir.
Buna göre, 'aranýp da bulunamayan uçak ve gemilerin durumundan, genellikle hýzla deðiþen su
altý akýntýlarý ve taban yükseklikleri sorumlu olabilir,' demektir. Fakat iþ bu kadarla da
lmamaktadýr. Bu bölgede bazý kayýplarýn delillerini saklamaya yarayabilecek daha baþka su
edenleri de vardýr.
Bunlar "mavi delikler" diye adlandýrýlan kireç taþý maðaralarýdýr. Bahamalar yöresinde su a
reç taþý tepeler, doruklar, diðer kütleler, geniþ sahanlýklar ve derin uçurumlar bulunmakta
nlerce yýl önce mavi delikler, su düzeyinin üzerinde kalan kireç taþý maðaralarýydý. Faka
a buzlarýn erimeye baþlamasýyla birlikte (günümüzden on iki ya da on beþ bin yýl önce), bur
altýnda kalmýþ, balýklarýn çok sevdiði ve son zamanlarda skuba dalgýçlarýnýn serü-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
venlerine renk katan "mavi delikler" haline gelmiþtir. Bu maðara ve dehlizler, kýta sah
anlýðýnýn sonuna kadar varýr, bir kýsmý, kireçtaþý kütleleri halinde 500 metre derinliðe
zýlarý ise baþka su altý dehlizleriyle baðlanýp, Bahama adalarýnýn büyükçe olanlarýndaki g
. Kýyýdan millerce uzakta olduklarý halde, bu göllerin sularý da gel-git hareketiyle yükse
alçalmaktadýr. Okyanusun balýklarý, bu denizaltý yollarý sayesinde, birdenbire çok içerler
göllerde belirebilirler. Bir keresinde kýyýdan yirmi mil ilerde bulunan bir gölde, yedi
metre boyunda bir köpekbalýðý görülmüþ, sakin göllerinde huzur içinde yüzmeye alýþkýn olan
Okyanustaki mavi çukurlarýn su yüzüne göre derinliði çok deðiþik olabilmektedir. Buralara g
gýçlar, içerde yollarýn ayrýldýðýný, odacýkla-rýn meydana geldiðini ve genel görünümün kara
e çok benzediðini söylemektedirler. Dehlizler birçok yollara ayrýlmakta, birçok yönlere d
ektedir. Bu durum balýklarý bile þaþýrtmakta, çoðu kere sýrt üstü yüzmelerine sebep olmakta
bazýlarý o kadar düzgün biçimlidir ki, dalgýçlar zaman zaman duvarlarda keser izi aramak
anýn insan eliyle yapýlýp yapýlmadýðýný anlamaya çalýþmaktadýrlar. Kireçtaþý tepelerinin
rda, buralarýn insan eliyle oyulmuþ olmasý da o kadar olmayacak bir þey gibi görünmemektedi
. Dalgýçlar ayrýca, geçitlerin içinde çok tehlikeli sayýlabilecek güçlü akýntýlarýn bulund
ler. Bunun nedeni, gel-git hareketine da-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


yanmaktadýr. Bu yüzden çok bol su, mavi deliklerden içeriye dolmakta ve su yüzünde de gird
benzer bir olay doðurmaktadýr. Oysa su yüzünde, çevrede yakýn kara parçalarý yoktur. Böyle
rdap, küçük bir tekneyi tayfalarýyla birlikte suyun altýna, mavi deliklerden birinin içine
bilecek güçtedir. Oseanograf Jim Thorne, bir dalýþýnda mavi deliklerden birinin içinde, or
ama otuz metreye yakýn derinlikte bir balýkçý teknesi bulunca, bu görüþ daha bir destek ka
ya baþlamýþtýr. Baþka deliklerde de çeþitli küçük teknelerin bulunduðu bir gerçektir. Faka
da büyük tekne enkazlarýnýn böyle bir nedenle batýp mavi deliklerin içine gömülmesi ne ka
sayýlýrsa sayýlsýn, bu olasýlýðýn gemiler için, hele uçaklar için geçerli sayýlmasý elbett
Dünyanýn bütün okyanuslarýnda, özellikle Bahama dolaylarýnda yer yer girdaplar görülebilme
kat büyük sismik ve atmosferik olaylar dýþýnda, bu girdaplarýn hiç biri Norveç dýþýndaki ü
bý kadar büyük deðildir. Edgar Allan Poe, "Maelström'un Dibine Ýniþ" adlý þiirinde bu girda
larak almaktadýr. Gemileri yok edebilecek güçteki bu girdaptan söz ederken yazar þöyle deme
tedir:
.... O gün çevreme nasýl bir korku, ürküntü ve hayranlýkla baktýðýmý asla unutmayacaðým. Ge
bazlarýn elinde oyuncakmýþ gibi, suyun yüzünden içine doðru inmekte olan bir yolun ortasýn
uruyordu. Bu yolun duvarlarý o kadar düzgündü ki, insana sanki fü-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
diþinden yapýlmýþ gibi bir duygu veriyordu. Tek farký, fýrýl fýrýl dönüyor olmasýydý... Ýni
n, içgüdüsel bir hareketle gözlerimi yummuþtum. Bir ara açýp çevreme baktýðýmda, gemimizin
ndeki tek nesne olmadýðýný gördüm. Yukarýmýzda ve aþaðýmýzda baþka gemi parçalan, iri in
i ve ev eþyasý, kýrýk kutu, fýçý türünden bir sürü de küçük parçalar bulunduðunu fark etti
culuðumuza katýlan bu nesneleri izlemeye koyuldum...
Bir ara kendi kendime, "ilk dalan ve yok olan, þu kütük olacak her halde," diye söylenmek
te olduðumun farkýna vardým... Fakat az sonra, bir Hollanda gemisi enkazýnýn kütüðü geçtið
sulara dalýp görünmez olduðunu gördüm ve üzüldüm...
Bu tür yazýlar, Üçgen olaylarýnýn yorumuna ve "gemileri yutan girdaplar" kuramýnýn güç kaza
n olmaktadýr. Bölgedeki küçük, hatta belki büyük gemiler için bir felâket sebebi de, depr
ve hortumlar olabilir. Bu hortumlar bazý mevsimlerde ortaya çýkýp, bol miktarda suyu göðün
kliklerine çekebilmektedir. Böyle bir hortum küçük bir tekneyi, ya da alçaktan uçan bir uça
layabilir. Týpký karalarda benzer fýrtýnalarýn evleri, çitleri, taþýtlarý ve insanlarý kapý
ildiði gibi. Ayrýca su hortumlarý gündüz gözüyle görülebilmekte ve insana kaçýnma olanaðý
a, geceleri, özellikle görüþ

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


uzaklýðý iyi olmayan gecelerde, uçaklar için daha da büyük bir tehlike olmaktadýr. Buna rað
an gemiler için en büyük olasýlýk taþýyan neden, deprem dalgalarýdýr. Bu iri dalgalarýn doð
lere dayanabilir: Su altý depremleri, toprak kaymalarý, atmosferik basýnçlar, rüzgârlar, f
r veya birden patlayan volkanlar gibi. Bu olaylarýn, dalgayla karþýlaþýldýðý yere yakýn bi
r almýþ olmasý da gerekmez. Durgun bir denizde bu tür dev dalgalar sýk sýk görülebilir. Da
zlerde ise, uzman gözlemcilere göre bu dalgalarýn yüksekliði otuz beþ metreye kadar varabi
ktedir. (U.S.S. Ramapo, 6 þubat 1963).
Sismik nedenlerle doðan dalgalarýn ise, gökdelenler gibi, altmýþ metreyi aþkýn yükseklikle
ldiði söylenmektedir. "Tsunamis" adýný alan bu dalgalar hiç uyarýsýz ortaya çýkabilir, demi
gemiyi batýrabilir ya da yüzen bir gemiyi ters çevirebilirler.
Gemiler böyle dalgalarýn etkisi sonucu yalnýz devrilmekle kalmamaktadýr. Bazen basýncýn þid
ne ve dalganýn hangi yönden geldiðine göre, ya da peþ peþe gelen dalgalarýn aralýk uzaklýðý
ikiye de bölünebilir. Küçük tekneler belki dalganýn tepesine yükselip kolaylýkla iki dalga
ki alana inebilirler de. Böyle bir olay, bir destroyerin baþýna gelmiþtir. Boyu iki dalga
arasý uzaklýðýnýn bir buçuk katý olan destroyer, ikiye bölünmüþtür. Oysa boyu biraz daha
a umudunun da var sayýlacaðý bir gerçektir.
Baþka tür tehlikeli dalgalar da vardýr. Seþ dal-
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
galan adýný alan bir tür dalga, toprak kaymasý nedeniyle, dünya yüzeyinde bir miktar topra
e çekilmesi sonucu doðar. "Seþ" dalgalarýnýn görünüþü tsunamis'ler kadar korku verici deði
leri daha az olmakla birlikte, bunlar da çok güçlü dalgalardýr, üstelik arkalarýnda büyük b
gücü býrakarak geçerler. Bunlarý uzaktan tanýmak daha güç olduðu için, gemiler için yaratt
a büyüktür. Böyle bir dalga bir gemiyi rahatlýkla parçalayabilir, parçalarýný birbirinden
a sürükleyebilir, bir kýsmýný da kendi yoluna katýp yok edebilir.
Gemiler denizlerde yutulup kaybolabildiðine göre, acaba ayný þey gökyüzünde uçaklara da ola
mi? Bazý güvenilir gözlemciler, uçaklarýn bulut kümesi içine doðru uçtuðunu, fakat sonrada
söylemektedirler. Sanki bir þey onlarý moleküllerine ayýrmýþ, ya da uçarken havanýn içinde
iþ gibi.
Havada da, deprem dalgalarýna benzetilebile-cek olaylar görülebilmektedir. Özellikle uçak
bunlarýn içine büyük bir hýzla daldýðý zaman, tehlike büyük sayýlabilir. Ayrýca, çeþitli y
larýn yönü deðiþebildiði için, yükselen veya alçalan bir uçak, havaalanýndaki rüzgâr tulum
daha deðiþik yönde bir rüzgârla karþýlaþabilir. Eðer bu rüzgâr yeterince kuvvetliyse, uçað
olmayabilir. Rüzgâr deðiþmesi diye tanýmlanan bu olay, uçak kayýplarýnda en büyük neden o
ir. Bunun daha da güçlenmiþ durumuna CAT (Clear

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


Air Turbulance - Açýk Hava Türbülansý) adý verilmektedir. Bu durum, durgun bir denizde apa
ortaya çýkan "Seþ" dalgalarýna benzetilebilir. Türbü-îans yukarýya doðru, aþaðýya doðru, y
da olabilir. Ya CAT'ýn, ya da uçaðýn hýzý fazla yüksek olduðu zaman, sanki taþ bir duvara ç
bir etki yaratabilir.
Genel olarak CAT'ý önceden bilmek olanaðý yoktur. Yalnýzca "jet stream" hava akýntýlarýnýn
abildiði bilinir. Bu hava akýntýsý, Golf Stream'in okyanustaki hareketine benzer, yalnýz ço
daha hýzlý bir akýmdýr. Golf Stream'in saatta dört deniz milini bile bulmayan hýzýna karþý
arýn hýzý saatta iki yüz deniz mili olabilir. Bermuda Üçgeni içinde yok olan bazý hafif uç
gelenler, CAT'la açýklanabilecek gibi gözükmektedir. Uçaklar (G faktörü) diye tanýmlanan b
da birden oluþan vakum gücüyle çekilerek denizin içine gömülebilir. Esasen CAT'ýn kendisi
arengiz bir olaya benzemektedir. Birdenbire ortaya çýkmakta, gözle görülmemekte ve öncede
hiç kestirilememektedir. Fakat bütün bunlara raðmen, apansýz oluþan basýnç deðiþiminin Üçge
mýþ bütün kaybolma olaylarýnýn sorumlusu olmasý ve bu arada da hepsinin radyolarýný bozmuþ
z kuþkulu sayýlmak gerekir.
Bundan sonra bölgede kaybolacak uçaklarýn bulunmasý her halde daha kolay olacaktýr, ileri
teknolojik izleme koþullarý ve bellek sistemleri taþýyan uçaklar, onlarý eðer hâlâ varlars
e bulabileceklerdir. Bugünün uçaklarý ayrýca bilgisayar-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
lý bellek sistemleri de taþýmaktadýrlar. Bu sistemler AIDS adýyla tanýmlanmaktadýr. (Airbor
Integrated Data Systems). Bulunduklarý zaman, uçakta olup bitenleri açýklýða kavuþturabilec
niteliktedir. Uçaklarýn pilot kabininde aðýzdan çýkan her sözü, alandan veya üsten izleme
ir. Fakat Uçuþ 19 un pilotlarý arasýndaki konuþmalarýn da üsten pekâlâ izlendiðini, buna r
tmaktan uzak kaldýðýný da hatýrlamamak elde deðildir. Mercury uzay uçuþunda geliþtirilen b
de, uçaðýn veya geminin pozisyonunu ya da herhangi bir deviasyon sapmasýný kaydetmektedir
Kayýp uçaklarý bulmak için kullanýlan yepyeni bir cihaz da vardýr. "Crash" iþareti diye
n bu cihaz, küçük bir radyo vericisidir. Ýki üç gün boyunca haber verebilir. Uçaðýn kuyru
en bu cihaz, elektronik sistemin iþlemez hâle gelmesiyle harekete geçer. Fakat eðer Üçgende
i kayýplar radyo mesajlarýnýn kesilmesinde de rol oynuyorsa, bu yeni gereçlerin de etkisi
z kalacaðýný düþünmek pek de yanlýþ olmayacaktýr.
Üçgen olaylarýnda elektromanyetik gereç arýzasý gibi durumlarla pek sýk karþýlaþýlmaktadýr
alarý" kitabýnýn yazarý olan elektrik mühendisi Hugh Auchincloss þöyle demektedir: "Bu ola
eryüzünün manyetik alanýna baðlamamýz için yeterince geçerli neden vardýr. Eski çaðlarda
kunç denilebilecek manyetik alan deðiþmeleri yer almýþtýr. Belki bugün de yeni bir manyeti
n deðiþimi çaðýna yaklaþmaktayýz, bu olaylar da bunun uyarýlarýndan baþka bir þey deðil.
ini, denizin

BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


dibine batýp yok olmasýný açýklayabilir. Ama gemilerin su yüzünden kaybolmasý için hiç de
eden sayýlamaz..."
Wilbert B. Smith, 1950 yýlýnda Kanada hükümeti hesabýna manyetik ve yerçekimi projesinin b
lýðýný yapmýþ bir elektronik uzmanýdýr. O da bu etkilerin Üçgen içindeki kayýplarla iliþkil
mektedir. Smith bazý yerlerde "Çekimi zayýflamýþ alanlar" bulduðunu, bunlarýn oldukça küç
nu, çaplarýnýn 350 metreyi geçmediðini, fakat yüksekliklerinin çok olabildiðini söylemekted
alardaki hava öylesine türbülans-lýdýr ki, bir uçaðý parçalamaya yeterlidir. Dolayýsýyle uç
r alana gireceklerini önceden bilemeyecekleri için, görünmeyen manyetik ve gravi-tasyonel
bozukluklarýn içine dalar ve acý sonlara varýrlar. Smith böyle alanlarýn devamlý deðil, de
duðuna deðinerek þöyle demektedir:
... Baðlantýlarýn gevþediði bu alanlarýn yer mi deðiþtirdiði, yoksa karakter mi deðiþtirip
linemiyor... Birkaç tanesini aradan üç dört ay geçtikten sonra aradýðýmýzda, yerinde bulamý
Sahil Koruma örgütü, Arama ve Kurtarma Þubesinin bir sözcüsü de, manyetik ve gravitasyonel
kluklar gösteren alanlarýn önemine dikkati çekmektedir:
... Açýkça söylemek gerekirse, Bermuda Üçgeni denilen yerde ne olduðunu bilmiyoruz. Neden
ayamadýðýmýz bu yok olma olaylarý karþýsýnda tek yapabileceðimiz þey, fikir yürütmek.
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
... Donanma, bu bilmecenin sýrrýný çözebilmek amacýyla, "Manyetik Alanlar Projesi" adýný
araþtýrma uygulamakta, elektromanyetik, gravitasyon ve atmosfer bozukluklarýný incelemey
çalýþmaktadýr. Bazý uzmanlara göre 1945 yýlýnda kaybolan uçaklar, böyle bozukluklar yüzü
ir. Her ne kadar bölgede bulunan gemilerden biri, o sýra gökte büyük bir ateþ gördüðünü rap
, uçaklarýn bu þekilde çarpýþarak kazaya uðramasý beþ uçaðýn hepsi için düþünülebilecek þe
uda hâlâ hiç bir fikrimiz yok denilebilir.
Yedinci Sahil Koruma Bölgesi, Bermuda Üçgenine en yakýn olan bölgedir. Daha önce de deðin
uz bir sürküler yazýlarýnda, Bermuda Üçgeninin hayal ürünü bir yöre olduðu görüþünü ileri
arýný rastlantýya yorarak içimize su serpmektedirler. Sirküler aþaðýdaki gibidir:
... Bermuda Üçgeni, ya da Þeytan Üçgeni diye anýlan hayal ürünü yer, Atlantik'de, Amerika
vletlerinin güneydoðu kýyýlarýnda, açýklanamayan gemi, tekne ve uçak kayýplarýnýn çok yük
aldýðý bir alandýr. Bu üçgenin köþelerinin Bermuda, Florida'-daki Miami ve Puerto Rico'dak
uan olduðu kabul edilmektedir.
Geçmiþte Fort Lauderdale'den havalanan bütün bir TBM Avenger filosunun yok olmasý, Marine
Sulphur Queen gemisinin Florida boðazýnda geriye enkaz ve iz býrakmadan batmasý gi-

BERMUDA ..ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bi olaylar üzerine Sahil Koruma Örgütü tarafýndan giriþilen yoðun, fakat sonuçsuz arama ve
ma iþlemleri sonucu, bu bölgede esrarengiz olaylar ve doða üstü güçler bulunduðu inancý y
mýþ ve yaygýnlaþmýþtýr.
Tarihin bütün çaðlarýnda bu alanda kaybolmuþ taþýtlarýn baþýna geleni açýklayabilmek amac
eri sürülmektedir. Bunlardan en pratik olanlarý, çevre koþullarýný göz-önüne alanlar ve in
a olasýlýk tanýyanlardýr.
Yok olma olaylarýnýn çoðu, bölgenin kendine özgü çevre özellikleriyle yorumlanabilir. Bir
n Üçgeni", dünya yüzünde manyetik pusulanýn gerçek kuzeyi gösterdiði iki noktadan biridir
ibi pusulalar aslýnda manyetik kuzeyi göstermektedir. Gerçek kuzeyle manyetik kuzey ara
sýndaki açý, sapma açýsý diye bilinmektedir. Dünyanýn çevresinde dolaþýrken bu açý 20 dere
ektedir. Eðer bu sapma hesap edilmezse, denizci kendini rotasýndan çok uzaklaþmýþ ve olmad
runlarla karþýlaþmýþ bulabilir.
Japon ve Filipin denizcileri tarafýndan "Þeytan Denizi" diye adlandýrýlan, Japonya'nýn do
a düþen deniz parçasý da ayný manyetik karakteristikleri taþýmaktadýr. Týpký Bermuda Üçgeni
a esrarengiz kaybolma olaylarýnýn bir yataðý olarak bilinir.
Bermuda Üçgeninin kendine özgü çevre koþullarýndan biri de Golf Stream akýntýsýdýr. Bu aký
bülanslýdýr. Bir felâketin
tüm izlerini çok kýsa zamanda silip yok edebilir. Karaip - Atlantik ikliminin deðiþkenliði
e rol oynayabilecek bir faktördür. Apansýz çýkan kasýrgalar veya yükselen tayfunlar, gere
ciler, gerekse havacýlar için kötü sonlar getirebilir. Ayrýca, bu bölgede deniz tabaný da ç
ktir. Ada kýyýlarýndaki dümdjiz sýð kumsallardan, en derin okyanus çukurlarýna kadar, birç
rafik özellikleri barýndýrmaktadýrlar. Bazý su altý tepelerinin üzerinden geçen kuvvetli ak
deniyle, bölgenin topografik görünümü de sabit deðildir. Bu yüzden yeni deniz tehlikelerin
uk oluþmasý da mümkündür.
Ýnsan hatasý faktörünün de azýmsanmayacak bir faktör olduðu tartýþma götürmez. Florida'nýn
Bahamalar arasýnda pek çok tekne gidip gelmektedir. Çoðu kere bu yolculuklara çýkanlar, k
ere binmekte, bölgenin tehlikelerini bilmeyen, üstelik de tecrübesiz denizcilerin yönetim
inde yolculuða çýkmaktadýrlar. Kýsacasý, Sahil Koruma Örgütü denizlerdeki bu kayýplarýn doð
yorumlanmasýný kabul etmemektedir. Tecrübelerimize göre doðanýn güç bileþimi ve insan tep
eðiþkenliði yüzünden, her yýl en hayalî 'science -fiction' romanlarýnda bile düþünülemeyec
asý bir alýþkanlýk haline gelmiþ bulunmaktadýr...
Bu sirkülerin sonunda, sanki yazý biterken hatýra gelmiþ gibi bir bibliyografya listesi e
klenmesi uygun görülmüþtür. Bu listede okurlara bazý yazarlarýn bu konudaki yorumlarýný ok
lmek-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
tedir. Sayýlan yazarlar arasýnda ivan Sanderson, Leslie Licher, Vincent Gaddis ve Jo
hn Wallace Spencer bulunmaktadýr. "Bermuda Üçgeni"nin sirkülerdeki açýklanýþ biçimiyle yet
olanlar, bu yazarlara dönebileceklerdir. Sahil Koruma Örgütü sirkülerinin son paragrafýnd
a þöyle denmektedir:
... Bermuda Üçgeninin sýnýrlarým belirleyen hiç bir haritanýn varlýðý bilinmemektedir., (bu
da þu sözler eklenmektedir) ...ABD. Sahil Bölgeleri Akromanyetik Þemalarýndan H.O. Serisi
17507 dosyasýnda bulunan haritalardan Sayý 9 ile Sayý 15 arasýnda olanlar, Bermuda Üçgen
termektedir.
Bölgede yolcu taþýyan birçok özel hava þirketi, Sahil Koruma örgütü ile ayný görüþü paylaþ
ler. Fort Lauderdale'de bulunan Red Aircraft Þirketinin yönetim kurulu baþkaný olan Mrs.
Athley Gamber, bu tutumu benimseyenlerin tipik bir örneðidir. Athley Gamber, esmer güz
eli, canlý, baþarýlý bir iþ kadýnýdýr. Fort Lauderdale ile Ba-hama'lar arasýndaki bir uçuþ
r pilotun dul eþidir. Birçok kayýp uçaðýn aranmasýna katýlmýþ olduðu için, Üçgen içinde i
k özel uçaðýn durumunu ve baþlarýna neyin gelmiþ olabileceðini, tüm koþullarý göz önüne ala
umdadýr.
Bayan Gamber'ýn söylediðine göre, bölgede esrarengiz bir durum yoktur. Birçok pilotun MAYD
ya da SOS göndermemesinin nedenini, pilotlarýn o sýrada baþlarýnýn dertte olduðunun farkýnd
adýðýna yorumlamaktadýr. "Koþullar iyice kötüleþtiði
zaman da zaten radardan yararlanýlamaz," demektedir.
Gamber'e göre uçaklar esasen belirli bir yüke göre yapýlmýþtýr. Bundan fazlasý yüklendiði
aklarý doðaldýr. "Ýnsan yapýsýnýn bu unsurlarla baþa çýkabilecek yetenekte olmadýðýna gitti
um," diyen Gamber, Bermuda Üçgeni içindeki kaybolma olaylarýnýn yüzde ellisinin pilotaj h
an olduðunu ileri sürmekte, bunun da yarýsýnýn, sýrf benzinleri bittiði için bu duruma dü
emektedir.
Fakat buna raðmen, normal seferlerini yapmakta olan askerî uçaklar ve yolcu uçaklarý gibi,
tecrübeli pilotlar ve uçuþ personeli tarafýndan kontrolü yapýlmýþ uçaklarýn benzinlerinin
gibi, grup halinde uçarken yok olan uçaklarýn da hepsinin ayný anda hava türbülansla-rýyla
rþýlaþacaklarý, ayný zamanda ayný basýnçla yüz yüze gelecekleri de kabul edilebilecek þey d
dünyanýn baþka yörelerindeki kazalarda olduðu gibi burada neden hiç bir enkaz bulunamadýð
da cevaplamak güçtür. Esasen uçaklar için bu kadar kolaylýkla geçerli sayý-labilen bu nede
emiler için hiç de geçerli deðildir. Bu yüzden, günün birinde bu tür nedenlerle bölgedeki
olaylarýný açýklaya-bildiðimizi ileri sürsek bile, gemi kayýplarý her zamanki esrarengizli
yacak demektir. Dýþardan bakan bir gözlemci bu iki tür kayýp arasýnda bir iliþki kurmaktad
eðilse sayý ve yoðunluk yönünden bir iliþkinin bulunduðu açýktýr. Ýleri sürülen her açýkla
yu berabe-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
rinde getirmektedir. Týpký Yunan mitolojisinde gördüðümüz Hydra adlý çok baþlý ejder gibi.
kesildiði zaman hemen yeni bir baþ veren, düþmanlarýný bu yüzden umutsuzluða düþüren ejder
Bermuda Üçgeni efsanesi, her yeni olayla, çevredeki kýyýlarda yaþayanlarýn ilgisini de çek
. Gerçekte sýk sýk kaybolan küçük tekneler ve uçaklar, Üçgenin kuvvetleri diye tanýmlanan n
pek çok nedenle kazaya uðruyor da olabilirler. Fakat kamuoyunun zihninde olaylar he
p birbirine ve bu doðaüstü kuvvetlere baðlanmaktadýr.
Robie Yonge, Miami'nin oldukça tanýnmýþ bir radyo müzik programcýsý ve yorumcusudur. Yon-ge
programlarýna biraz kulak kabarttýðýmýz takdirde, konunun Floridalýlarý ne kadar yakýndan
dirdiðini anlayabiliriz sanýyorum. Yonge bir programýnda Bermuda Üçgenine ilgi duyduðunu sö
r söylemez, hemen kendisine binlerce telefon yaðmýþ, daha programýn sonu gelmeden, sayýsýz
an, ya baþlarýndan geçen serüvenleri anlatmak, ya da bilgi istemek amacýyla kendisini aramý
Yonge bugünlerde otomatik kontrol apareyi bulunan ve içinde özel mikrofonlar taþýyan mank
nlerin bulunduðu bir tekneyi Florida ile Bahamalar arasýnda, yani Üçgenin merkezine yakýn
rde su üstüne salývermek gibi bir proje düþünmektedir. Niyeti, elektronik kontrollar kana
teknenin baþýna gelebilecekleri izlemektir.
Bu esrarý kiþisel giriþimlerle çözme hevesi yal-
nýz Güney Florida'ya özgü olmakla kalmýyor, kuzeye doðru da yaygýn bir görünüm alýyor. 197
yland'ýn Silver Spring kentinde "ISIS-Esoterik Sanatlar)* ve Bilimler Araþtýrma ve Ýncele
me Merkezi" adlý bir dernek kurulmuþtur. Bu dernek kiralanacak bir gemiyle, "Bilimin
Sýnýrlarý" adýný verdiði bir inceleme gezisi tertiplemektedir. Gezi Bermuda Üçgeninin en
yok olma olaylarýnýn yer aldýðý yörelerde yapýlacaktýr. ISIS baþkaný Jean Byrd'e göre, ge
, tehlikenin özelliði nedeniyle sigorta edileceklerdir. Ayrýca, yolculuk boyunca ve özel
likle tehlikeli yörelerden geçilirken katýlanlara devamlý psikoloji testleri uygulanacaktý
. Böylelikle, pusulalarýn bozulduðu, manyetik sapmalar gösterdiði alanlarda, insan beynini
etkilenip etkilenmediði saptanmaya çalýþýlacaktýr. Kuvvetli manyetik akýmlar sýrasýnda ins
inin etkilenip, kaptan ve pilotlarýn kullandýklarý taþýtýn kontrolünü kaybettiði ve kaybol
rýna bunun sebebiyet vermiþ olabileceði tezi, yeni bir tez deðildir. Tayfalar böyle duruml
arda ya gemilerini kayalara çarptýrmýþ, ya da büyük bir psikolojik baský altýnda gemiyi te
de olabilirler. Bu arada Üçgenin bilinmeyen güçleriyle karþýlaþýp da kurtulmuþ olduklarýn
n, normal tepkiler dýþýnda psikolojik etkilerle karþýlaþtýklarýný hatýrlamadýklarýný beli
Hatýrlayabildikleri duygularý, yalnýzca þaþkýnlýk, korku, telâþ ve tedbir gibi olaðan duy
Bu konuda akla yakýn ve kabul edilebilir bir
(*) Gizli bilimler.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


açýklama arayanlar, aslýnda "mantýklý" sayýlabilecek açýklamalardan zaman zaman oldukça uza
lunmaktadýrlar. Kimisi, doða kurallarýna istisna sayýlabilecek görüþler önerirken, kimisi
utlararasý bir geçiþten söz etmektedir. Týpký gökteki bir delikten öte tarafa uçup kaybolm
Bir kýsým incelemeciler, yok olma olaylarýnýn uzaydan gelen güçler tarafýndan planlandýðýný
zamanýmýzdan çok önceki bilimlerden arta kalmýþ, insan yapýsý gereçlerin etkisiyle yer aldý
lar.
ALTINCI BÖLÜM
ZAMAN-UZAY KAVÞAKLARI VE BAÞKA DÜNYALAR
BERMUDA Üçgenini inceleyenler, dünya okya- nuslarýnda buna benzer bir alanýn daha bulundu
u, bunun yerinin Güney batý Japon sularýna rastladýðýný, merkezinin lwo Jima ile Marcus Ad
asýnda bulunduðunu çoktan beri bilmektedirler. Burasý da týpký Bermuda Üçgeni gibi, gemil
ar için tehlikeli bir yer olarak ün yapmýþ bulunmaktadýr. Burada yok olan gemiler ister ap
ansýz beliren deprem dalgalarý yüzünden, ister baþka nedenlerle kazaya uðramýþ olsunlar, Þe
nizi denilen bu yörenin Bermuda Üçgeninden bile daha belirgin bir tehlike sayýldýðý bilin
r. Bunun nedeni belki de Japon yetkili kuruluþlarýnýn burayý resmen "tehlike böigesi" olar
k kabul etmiþ olmasýndandýr. Bu karar, 1955 yýlýnda, Japon deniz kuvvetlerinin uyguladýðý
sonuçsuz bir arama iþlemi sonunda alýnmýþtýr. Þeytan Denizi, balýkçýlarý çok uzun

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


beri korkutmakta, onlarý buralarda þeytanlar, ejderhalar bulunduðuna, bunlarýn geçen gemil
ri kaptýðýna inandýrmaktadýr. Bölgede yýllardan beri tekne ve uçaklar kaybolup durmaktadýr
sýl dikkati çeken, Japonya'nýn barýþ içinde yaþadýðý bir dö nemde, 1950-1954 yýllarý arasý
minin bu sularda iz býrakmadan kaybolmuþ olmasýdýr. Kayýp gemilerin tayfalarý toplam olara
ir kaç yüz kiþidir. Aramalar sonucu, týpký Bermuda Üçgeninde olduðu gibi, burada da ne bir
parçasý bulunabilmiþ, ne de bir yað izine rastlanmýþtýr.
Bermuda Üçgeniyle Þeytan denizinin çok garip bir ortak yönü vardýr. Bermuda Üçgeninin batý
batý boylamý geçmektedir. Bu boylam, manyetik kuzeyle gerçek kuzeyin ayný doðrultuda birl
sapma açýsýnýn sýfýra indiði boylamdýr. Bu 80° boylamý, kuzey kutbunu geçtiði zaman yön
boylamý olmaktadýr. Bu þekilde kuzey kutbundan güneye doðru inerken Japonya'nýn doðusunda
denizinin tam ortasýndan geçmektedir. Þeytan Üçgeninin ortasýna rastlayan bu yerde de ma
k kuzeyle gerçek kuzey ayný doðrultudadýr. Týpký Bermuda Üçgeninin batýsýnda olduðu g
Bermuda Üçgeninin bu Japonya'daki benzerinde, kaybolma olaylarý sonucu, hükümet giriþimiy
r inceleme yapýlmasýna karar verilmiþ, 1955 yýlýnda inceleme uygulanmýþtýr. Kaiyo Maru No.
isiyle Þeytan denizine açýlan bilimcilerin inceleme gezisi, çok garip bir biçimde sonuçlan
-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
mi de, incelemeye katýlan bilimciler de yok olup kayýplara karýþmýþlardý.
Dünyada böyle yok olma olaylarýnýn yer aldýðý bir ya da birden fazla alan bulunmasý, bazý o
ere çanak tutmuþ gibi görünmektedir. An-tigravite(*) alanlarý bulunduðu, bazý noktalarda ye
i kurallarýnýn bizim bildiðimiz biçimde iþlemediði ileri sürülmektedir. Ralph Baker, "Hava
meyen Sýrlarý" adlý kitabýnda, "anti gravitas-yonel partiküllerin (zerreciklerin) var olduð
na dair kanýtlar" bulunduðu yolundaki yeni görüþleri söz konusu etmekte, bu anti gravitasy
l zerreciklerin dünyamýzda bilinen ve var olan zerrecikler gibi olmadýklarý için bize yaba
cý olduklarýný, birleþtikleri zaman akýl durduracak biçimde patlama özelliðine sahip olduðu
unlarýn dünyanýn belirli yörelerinde yoðunlaþmýþ olabileceðini ileri sürmektedir. Yazar b
in uzaydan gelmiþ olabileceklerini, bazen yer kabuðu üzerinde, fakat çoðunlukla su örtüsü
rikebileceklerini söylemektedir.
Bu görüþ, söz konusu alanlar içinde elektronik ve manyetik bozukluklar görülmesini açýklay
de, gemilerin ve uçaklarýn, limanlarýna gözle görebilecek kadar yaklaþtýklarý sýrada nasý
ildiklerini açýklamaya yeterli deðildir. Bu konuyu düþünürken insan dünyanýn diðer denizle
laylarý, kuzey kutbunda daha güçlü bir çekiþ gücünün sanki deniz dibinden doðru gelerek ge
lediði yolundaki raporlarý hatýrlamadan edemiyor.

(*) Karþýt çekim.


BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bermuda Üçgeni ve buna benzer diðer alanlarla ilgili ayrýntýlý bir incelemeyi, ivan Sander
'un "Dünyanýn On iki Þeytan Mezarlýðý" adlý makalesinde görüyoruz. Dünyadaki bütün uçak ve
eyen Sanderson'la yardýmcýlarýna göre, bu kayýplarýn çoðu, bilinen altý alan içinde olmakta
rýn hepsi biçim yönünden birbirine benzemekte ve hepsi garip bir þekilde Ekvator'un 30° -
zey enlemleriyle, 30° - 40° güney enlemleri üzerinde bulunmaktadýr. Bermuda Üçgeni ile Þeyt
nizi de bu enlemlere rastlamaktadýr.
Bu kuramý daha da ileriye götüren Ivan Sanderson, aslýnda normal dýþý koþullar gösteren on
in bulunduðunu ileri sürmektedir. Bu bölgeler birbirinden yetmiþ iki boylam derecesi uzak
lýkta ve 36° kuzey ile 36° güney enlemleri üzerinde sýralanmýþ bulunup, sayýlarý kuzey ve
dan baþka her yarý kürede beþer tanedir. Sanderson bu alanlar arasýnda Bermuda Üçgeninin di
rinden daha çok ün kazanmasýnýn nedenini, bu bölgede çok yoðun trafik olmasýyla açýklamakt
kleri gösterdiði ileri sürülen diðer alanlarda bu kadar trafik olmadýðý için olaylar gerç
ikkat çekmemiþtir ama, manyetik ve pusula anormallikleri buralarda da ayný biçimde geçerl
dir.
Bu aktif bölgelerin çoðu, kýta veya kara topluluklarýnýn doðusunda kalmakta, kuzeye doðru
k su akýntýlarýnýn, güneye doðru inen soðuk su akýntýlarýyla karþýlaþtýklarý noktalara düþm
yaný sýra, bu bölgeler hep
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
su yüzü akýntýlarýnýn bir yöne, su altý akýntýlarýnýn ise baþka bir yöne dönüþ yaptýðý nokt
týlarý, çeþitli ýsý derecelerinden etkilenerek girdaplar meydana getirmekte, radyo haberle
ni, çekim kuvvetini, hatta gravi-teyi etkilemekte ve belki de uçaklarla gemileri zama
n ve uzay içinde baþka bi.r noktaya yönelterek yok etmekte olabilir. Sanderson, bu görüþünü
kleyen bazý küçük örnekler de göstermektedir. Zaman zaman uçaklar inecekleri alanlara norma
niþ zamanlarýndan çok önce varmaktadýr. Bu kadar farklý biçimde erken varýþlarýnýn nedeni,
larýndan doðru saatta 500 mil hýzla esen bir rüzgârýn önüne katýlmýþ olmalarýyla açýklanabi
belki kayda geçmemiþ rüzgârlarýn ürünü olabilir ama, her nedense Bermuda Üçgeni içinde, ve
alanlarý içinde, öteki yörelere oranla çok daha sýk yer aldýklarý dikkati çekmektedir San
da oralardaki bilinmeyen güçlerle karþýlaþmýþ, fakat bunlarýn yanýndan geçip kurtulmuþ, y
cýlarýn canýna mal olan "gökteki delik"ten sýyrýlmayý bilmiþ gibi bir durum göstermektedir.
Zaman farký sorununu gözler önüne seren garip bir olay, bundan beþ yýl kadar önce Miami Ha
da kaydedilmiþti. Olay, National Havayollarýnýn 727 uçuþ numaralý yolcu uçaðýný ilgilendir
uzey doðudan alana inmek üzere yaklaþýrken, Hava Kontrol Merkezinin radarlarýnda izlenmekt
eydi. Birden uçak, radar ekranýndan sili-niverdi, on dakika sonra yeniden göründü. Sonra o
laysýz iniþ yaptý. Uçaðýn pilot ve personeli, yer-
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
deki görevlilerin gösterdiði telâþ ve þaþkýnlýðý hiç anlayamýyordu. Çünkü onlara göre uçuþl
le görevlilerinden biri onlara durumu anlatabilme çabasýyla, "Tam on dakika boyunca san
ki yok olmuþtunuz," dedi. Bu söz üzerine uçak görevlileri, kollarýndaki saatlarý ve uçaktak
zaman göstergelerini kontroldan geçirdiler. Hepsi on dakika geriydi. Bu durum özellik
le garipti, çünkü yirmi dakika önce pilot normal zaman kontrolünü yapmýþ ve tüm saat ve gö
doðru olduðunu saptamýþ bulunuyordu.
Gezegenimizin elektromanyetik bir alan olduðuna dikkati çeken Ivan Sanderson baþka bir
olasýlýðý da ileri sürmektedir. Acaba Bermuda Üçgeni ve buna benzer alanlar 'deðiþik türde
i' yayan dev birer makine fonksiyonu mu görmektedirler? Acaba bu yöreler, nesnelerin,
bildiðimiz uzay-zaman devamlýlýðýnýn dýþýna veya içine düþebileceði kavþak girdaplarý mý
k olmanýn yaný sýra, son yýllarda olsun, yüzyýllar boyunca olsun, inanýlmayacak bazý görün
lduðu da ileri sürülmekte ve sürekli olarak yetkililerce reddedilmektedir. Bunun nedeni,
iddia edilen bu görüntülerin mantýk açýsýndan 'olanaksýz' sayýlmasýdýr.
Bermuda Üçgenindeki olaylarý incelemeye kalkýþanlarýn hiç biri, uçan daireler denilen 'Tan
Cisimler UFO'dan uzak kalamaz. Uçan daireler, barýþ döneminin ilk zamanlarýndan, 1947'-ler
den beri Amerika Birleþik Devletleri içinde yazý-
lan, sunulan binlerce raporun konusu olmuþtur. Dünyanýn baþka yerlerinde de uçan daire görü
binlerce defa bildirilmiþ bulunmaktadýr. Yalnýz 1966 yýlý içinde dünyada bu tür raporlarý
ni bulmaktadýr. Milyonlarca insan, gerek ABD'de, gerekse baþka ülkelerde uçan daire gördüð
sürüyor. Birçok. kere, görülen uçan daireler yetenekli gözlemciler tarafýndan, bilimsel bi
anýmlanmýþ bulunuyor. Hava Kuvvetlerinin uçan daire konusunda danýþmaný olarak görev yapmý
r. J. Ailen Hyneck bu konuda þöyle söylemektedir: "Uçan daire gördüklerini söyleyen ve rapo
denlerin zekâ düzeylerinin en azýndan vasatý tuttuðunu biliyoruz. Birçok olaylarda bu orta
vasatýn üzerindedir. Bazý olaylarda ise, vasatýn, bizi utandýracak kadar çok üzerinde
Bunlarýn pek çok resmi çekilmiþtir. Çekilen resimlerin netliði oldukça deðiþkendir. Bazen
erin uçaklarla bir arada uçtuðu, onlara sataþtýðý, yok ettiði bu resimlerde olsun, raporla
n belirtilmiþ, bazen de Washington gibi, Roma gibi belli baþlý dünya kentlerinin üzerinde
kalabalýk filolar halinde uçtuklarý bildirilmiþtir. ABD Hava Kuvvetleri, Donanma ve Hükümet
bildirilerinde bu görüntüler genellikle aya, ay halesine, kuyruklu yýldýzlara, mirajlara,
alonlara, parlak yýldýzlara, meteorlara, gezegenlere (özellikle Venüs), deneme uçaklarýna,
ama projektörlerine, kuzey fecri ýþýklarýna, havaî fiþeklere, otokinesis'e (sürekli bakýla
min kýpýrdar görünmesi), miraj sonrasý görüntüsüne (sürekli bakýlan bir cismin aðýr aðýr g
a yönlere bakýldýðýnda oradaymýþ

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


gibi görüntü vermeye devam etmesi) ve toplum de-lüzyonuna(*) yorumlanmaktadýr. Fakat UFO r
aporlarý hâlâ gelmeye devam etmekte, ilgili derneklerle yayýnlar, konuyu canlý tutmaya kat
a bulunmaktadýrlar. Uçan daireler aslýnda ne olurlarsa olsunlar, savaþ yýllarýnda sanýldý
rafýn gizli silâhlan olmadýklarý artýk anlaþýlmýþ sayýlmaktadýr. (Ýkinci Dünya Savaþý sýr
lan uçaklar, üzerlerinde duran ýþýklý cisimleri karþý tarafýn silâhý sanmaktaydýlar.) Oysa
rçekten gizli bir silâh olsa, Ruslar icat gururu yüzünden bunu gizlemeye olanak bulamazla
r, yok eðer icat eden Amerikalýlarsa, bu durumun kendi ülkelerinin basýnýna yansýmasýný as
mezlerdi. Amerikan Hava Kuvvetleri uçan dairelerin açýklanamadýðýný, demek ki aslýnda var o
ia ededursun, yine Hava Kuvvetlerinin 80-17 sayýlý yönetmeliði, pilotlara bir uçan daire
eri zaman nasýl davranmalarý gerektiðini ayrýntýlý biçimde öðütlemekten geri kalmamaktadý
80-17 sayýlý yönetmelikte, tüm resmî bildirilerde küçümsenen uçan dairelerin varlýðýna ve
eler yer almaktadýr.
Yönetmelikte sýralanan amaçlar þöyledir: "... UFO'nun ABD için bir tehdit olup olmadýðýný s
uçan daire araþtýrmalarýyla ilgili teknik ve bilimsel verilerden elde edilen bilgileri
uygulamak."
Yönetmelik þu sözlerle içimize su serpmekte-
Gloster Deniz Yýlaný. Bu yýlanýn çe-þitli tarihlerde görüldüðü saptanmýþtýr.
(*) Yanlýþ inançlara sapma.
Elektromanyetik arýzalarýn rastlandýðý 12 Dünya Yöresi.

Beþ pilot ve dokuz mürettebatla 5 Aralýk 1945 günü kaybolan ( TBM -Avenger ) uçaklarý.
Avenger uçaklarýný aramak için gönderilen Martin Deniz Uçaðý da o bölgede iz býrakmadan
,
4 Mart 1918'de hiç iz býrakmadan 309 kiþiyle yok olan CYCLOPS gemisi (Üstte), ikinci Düny
a Savaþý'nda kaybolan,ayný isimi taþýyan, ingiliz bandralý CYCLOPS gemisi (Altta).. .Alman
Deniz Arþivlerinde bu gemilerin batýrýldýðýna dair hiç bir kayýt bulunamamýþtýr.

SULPHUR QUEEN gemisi de 2 Þubat 1963'de bir tek can yeleðinden baþka iz býrakmadan yok o
lmu|tu.
Bölgedeki hava {artlarýnýn çok iyi olduðu günlerde ortadan kaybolan C 119 nakliye uçaðý (so
-135 tipi iki uçan tanker(aþaðýda) 1963 Aðustos'unda kayboldular. Önce çarpýþtýklarý sanýld
kazlarý birbirlerinden 160 mil uzakta bulundu.
Bermuda Þeytan Üçgeni'nin dünyamýzýn çevresinde durmadan dolaþan haberleþme uydularýnca yak
de çekilen bir fotoðraf.
Bahama açýklarýnda dalgýçlar... Burada deniz birden bire ; derinleþir ve sarp deniz dibi ka
alýklarý maðaralarý çok boldur.
MAVÝ DELÝK denilen denizdibi maðaralarý

Kuzey Bimini açýklarýnda çekilen fotoðrafta bu bölgede sýk sýk rastlanan hortumlardan biri
Denizaltý aramalarýnda ve özellikle Bahama Adalarý açýklarýndaki aramalarda kullanýlan 7 mü
tlý ALUMINAUT aracý ve araþtýrmasýndan bir görüntü.

Mossele Denizaltý Kayalýklarý.. Burada bir çok UFO'ya rastlandýðý söylenir..

Dr.Valantin
tarafýndan
görülen
UFO'larm
(uzay araçlarý)
skeçleri.

Coba'daki MAYA harabelerinde Tufan'dan kurtuluþu gösteren bir taþ kabartma. Efsanelere
göre, Maya'larýn atalarý "Doðu Denizi" nde bir yerden büyük tufandan kurtularak Güney Ameri
ya gelmiþlerdir.
Dr.Valantin tarafýndan 6 Aralýk 1952' de saptanan UFO.

Mýsýr'daki büyük piramitler. Yapýlan incelemeler bu anýtlarýn büyük bir nirengi iþareti
saati ve astronomi-matematik laboratuarý olarak kullanýldýðýný gösteriyor.
Hindistan'daki Siyah Mabet eski devirlerin þahane mimarisini yansýtýr. Hindistan'dak
i eski kültürlerin teknik alanda aþamalarý,bugünün bilimsel görüþüyle baðdaþmaktadýr.
Peru'da bir kalenin duvarlarý. Bu kale inþaatý bir arkeoloji muammasýdýr.

1482 yýlýna ait Bennicasa haritasýnýn Kristof Kolomp tarafýndan kullanýldýðý sanýlýyor.

Eski bir Mýsýr mezarýnda bulunan planör modeli. Eski Mýsýrlýlarýn kuþa benzeterek planör ya
larý belirtiliyor.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
dir: "Görüldüðü bildirilen uçan dairelerin çoðu geleneksel ya da alýþtýðýmýz cisimler olup
tehlike deðildir." Bundan sonra þu cümleleri okumaktayýz: "Baþka ülkelerin, biçimleri ve i
i çok deðiþik uçan taþýtlar icat etmiþ olmasý mümkündür." Ayrýca aþaðýdaki iki cümlenin de
Görüldüðü bildirilen uçan dairelerin çoðunlukla uçak olduðu anlaþýlmýþtýr." "Raporlarýn çoð
k geliþi nedeniyle, uçaklarýn bu baþlýk altýnda rapor edilmemesi gerekmektedir." Oysa alýþý
rip biçimli bir uçan daire gören kimse, özellikle bunu havada gördüðü için, uçak olup olma
ktýr? Yönetmelikte ayrýca þunlar da belirtilmektedir: "Her Hava Kuvvetleri Üssünün Komutan
uçan daire inceleme yeteneðine sahip gruplar bulunduracaktýr. Bir uçan daire görüldüðü rap
zaman, görüntünün nelerden doðmuþ olabileceðine dair derhal araþtýrma yapýlacaktýr."
80-17 sayýlý yönetmeliðin büyük kýsmý uçan daire raporlarýnda ve araþtýrmalarýnda izlenecek
alimat vermekte, fotoðraflarýn çekilme yöntemlerini tarif etmektedir. Bu arada, üs komutan
böyle durumlarda bölge basýnýna neler söy-emesi gerektiði de açýklanmaktadýr: "Hava üssünü
aire görülüp görülmediði konusundaki sorulara karþýlýk, üs komutaný, görüntü kesinleþtikte
yuna açýk-amalarda bulunabilir. Eðer görüntünün nedeni, üssün bulunduðu düzeyden açýkça an
incelenmekte olduðunu, so-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
nuçlarýn SAF-01 tarafýndan açýklanacaðýný belirtebilir. Ayrýca, Hava Kuvvetlerinin sonuçla
analizini yapacaðýný da ekleyebilir. Sorularýn SAF-01 'e yöneltilmesini isteyebilir." Pek
askerî olan bu sözleri sivil diline çevirdiðimiz zaman, þöyle bir anlam çýktýðýný görüyoru
, ya da buna benzer açýklamasý kolay bir þey deðilse, halka beklemelerini söyleyin. Onlar b
klerken aðzýnýzdan olmayacak bir söz kaçýrmayýn." Yukardaki yönetmeliðin bir numaralý eki,
adar süren, içi çizelgeler, sorular, þemalar ve zorlama cevaplarla dolu bir "sorular lis
tesi"dir. Bunun yardýmýyla, görülen uçan dairelerin tam ve ciddî biçimde veriler arasýna iþ
mesi öngörülmektedir. Sözgeliþi 13 numaralý soru, bir kimseye gördüðü uçan dairenin hareke
cevaplardan birini iþaretlemesini söylemektedir. Cevaplar üç türlüdür: Evet-Hayýr-Bilmiyor
orulardan bazýlarý ise þöyle: "Gördüðünüz cisim doðru bir çizgi üzerinde mi hareket ediyo
etsiz kaldýðý oldu mu? Birden sürat kazanýp hýzla ilerlemeye baþladýðý oldu mu? Parçalara b
k deðiþtirdi mi? Duman çýkardý mý? Parladý veya parýldadý mý? Parlaklýðý deðiþti mi? Biçi
sonra yeniden göründü mü? Olduðu yerde döndü mü? Gürültü çýkardý mý? Yükselip alçaldý mý?
dar uçan daire görenlerin, ya da gördüklerini sananlarýn anlattýklarýný bir özet halinde o
mesi. Tek kapsamadýðý, uçan dairelerin içindeki küçük yeþil adamlar veya diðer canlýlar.
Uçan daireler konusuyla en yakýndan ilgili kuruluþ olan Hava Kuvvetleri, Colorado Ünivers
itesi üe iliþki kurup onlardan bu konuda son bir rapor hazýrlamalarýný istemiþ, bu rapor da
1968 yýlýnda yayýnlanmýþtýr. Dr. Edward A. Condon baþkanlýðýnda çalýþan grup "Tanýmlanmamý
limsel Ýnceleme" adýný taþýyan raporlarýnda, önce rapor edilen birçok olaya sýra ile deðin
, bildirilen bu olaylarýn çoðunun þu ya da bu biçimde açýklanabilecek olaylar olduðunu, yal
ir oranýnýn açýklanamayacak türden olduðunu belirtmektedir. Ayrýca uçan daireleri araþtýrm
arcanan para karþýlýðýnda,
yeterince bilimsel veri ele geçirilemediði, bu aramalara devam etmenin ziyankârlýk sayýl
caðý da öne sürülmektedir. O sýrada olsun, o günden bugüne kadar geçen süre içinde olsun,
r bazen tek baþýna, bazen filolar halinde, dünya göklerinde ve uzayda görülmeye devam ed
durmaktadýr.
Bir yandan resmî aðýzlarýn uçan daire varlýðýný reddetmesi ve bunun sonucu olarak planlý a
kler tavýr takýnmasý yanýnda, bir yan-dan da radyo, televizyon ve gazetelerin durmadan y
eni uçan daireler görüldüðü konusunda haberler
yayýnlamasý, bugün de sürüp gitmektedir. 1973 ekiminde raporlar fazla yoðunlaþmaya baþlamýþ
ana, Ohio, Mississippi, Minnesota, Georgia ve Florida gibi yerlerden
raporlar yaðmýþ, tanýklar arasýnda Minnesota Valisi gibi, birçok görevli polis gi
son derece aklý baþýnda kimseler de ortaya çýkmýþtýr. Bu sýralarda CBS radyosu da dinle

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


cilerine uçan dairelerin görülüþü ile ilgili oldukça ayrýntýlý bir program sunmuþ, fakat bu
da vermiþtir. Baþka bir rapor da, kamuoyuna Detroit polisinin bunlardan inecek canlýlar
için hazýrlýk yaptýðýný, onlarý nerelerde gözaltýnda tutacaðýný, diþilerle erkekleri birb
nasýl yerleþtireceðini hep hazýrladýðýný bildirmiþtir. (Dünyadaki biolojik ayýrýmýn, canl
e olan yüz binlerce gezegende de geçerli olacaðýný varsaymak da gerçekten ilginçtir.)
Uçan daire raporlarýnýn durmadan yaðmaya devam etmesi ve resmî aðýzlarýn da bunlarý küçüm
si üzerine, kamuoyunun büyük bir kýsmý E. J. Ruppelt'in uçan dairelerle ilgili kitabýnda b
tiði duygulara katýlmaktadýr:
Kanýt diye bekledikleri nedir? Ýnanmalarý için uçan dairelerden birinin Pantagon'un kapýsý
niþ yapmasýný mý bekliyorlar? Yoksa yer radar istasyonlarýndan birinin bir uçan daire bulma
onun peþine bir jet göndermesi, giden jetin de onu görmesi, fakat uçan dairenin birden,
büyük bir hýzla kaçýp yok olmasý yeter kanýt mý sayýlacaktýr? Bir jet pilotu bir uçan dai
sonradan savaþ divanýna verilmekle tehdit edildiði zaman bile ifadesini deðiþtirmezse, b
ar birer kanýt mýdýr, yoksa deðil mýdýr?..
Güney Florida - Bahama yöresinden gelen uçan daire raporlarý, dünyanýn diðer yörelerinden g
rle kýyaslanamayacak kadar çok sayýdadýr. Uçan daireler gökyüzünde olduðu gibi, duru s
l-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
týnda da görülmüþler, onlarý gökten denize, ya da denizden göðe uçarken gören güvenilir tan
n yeri, bunlarla Bermuda Üçgenindeki kayýplar arasýnda bir iliþki kurulmasýna yol açmýþ, d
uçak ve gemilerin uçan daireler tarafýndan kaçýrýldýðý kanýsýnýn yaygýnlaþmasýna zemin
Bu görüþün en renkli sözcülerinden biri, Kayýplar Yöresi adlý kitabýn yazarý John Spencer'
ndisi de pilot olduðu ve hava kuvvetlerinde on yýllýk tecrübesi bulunduðu için, uçaklarý i
n bir kimsedir. Ayrýca uçan dairelerle ilgilenmekte olup, NICAP (Havacýlýk Sorunlarý Ulusa
Araþtýrma Komitesi) üyesidir. Bu dernek, uçan dâireler konusunda ciddî araþtýrmalar yapan
rnek olup, üyeleri arasýnda ABD hükümetinin, Donanmasýnýn ve Füze personelinin en ileri g
i de yer almaktadýr. John Spencer'ýn 'Kayýplar Yöresi' adýný vermekten hoþlandýðý Bermuda
gisi, Scorpion adlý atom denizaltýsýnýn kayboluþuna rastlar. Fakat Scorpion'un durumu uzun
süre esrarlýlýðýný korumaz. Denizaltý, bir süre sonra Asor'-larýn 400 mil açýðýnda bulunur.
bölgedeki olaylarý incelemeye devam eder, haritalar üzerinde bütün kayýplarýn yerlerini iþ
, ve sonunda hepsinin de Cape May, New Jersey'den Flo-rida'ya, oradan da Meksika
Körfezinin içine doðru uzanan kýta sahanlýðý üzerinde yer aldýðýný tespit eder. Antillere d
rmuda ve Bahama'-larý da içine alan geniþçe bir kýta sahanlýðý üzerinde.
Kaybolma olaylarýný yýllardan beri incelemekte

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


olan Spencer'e göre, uçak ve gemilerin tayfa ve personelleriyle birlikte seyretmekte
olduklarý denizlerden veya göklerden yok olmalarýnýn tek kabul edilebilir nedeni, oradan
fiziksel olarak alýnýp götürülmeleri olabilir.
190 metre boyunda gemilerin, durgun denizde, kýyýdan 50 mil açýkta yok olmasý, kargo ve yo
cu uçaklarýnýn inecekleri sýra kaybolmalarý, dünyasal koþullara göre olmayacak þeylerken, y
luyorsa, bunlarýn gezegenimizden alýnýp götürüldüðüne inanmak zorundayýz demektir.
Yalnýzca çaðýmýzda deðil, tarih boyunca da kaydedilmiþ uçan daire raporlarý, Spencer'ý UFO'
iki türü olduðuna inandýrmýþtýr. Bunlardan biri, sözü çok edilen "uçan daire" dediðimiz bi
incisi de, içinde bu dairelerden belki bir düzinesini, belki daha fazlasýný, hatta belki
de bu arada dünyadan alýnýp götürülen taþýt örneklerini taþýyabilecek güç ve büyüklükte ol
Bu dev uzay gemileri, ara sýra görüldüðü bildirilen büyük, uzun, silindir biçiminde (genel
o biçiminde diye tanýmlanýr) cisimler olabilir. Bunlar da pek çok görülmüþtür. Fakat uçan d
len tür kadar da sýk rapor edilmemiþlerdir.
Spencer'e göre, Üçgen içindeki saldýrýlarýn bu kadar çok oluþu, buradan insan örnekleri alm
k kolay olmasýndandýr. Çünkü dýþardan gelen bu saldýrganlar, kara parçalarý üzerinde çalýþ
e gelmek istememektedirler. Oysa bu yörede gerek deniz ve gerekse
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
gök, durmadan gidip gelen yolcularla doludur ve bölge bu yabancýlarýn girip çýkmasýna da ço
ndur. Belki uçan dairelerin hareketi, geliþmiþ bir teknolojiye göre kullanýlan bir radyo f
rekansýyla saðlanmaktadýr. Bu düþünüþ, olaylarýn çoðunda görülen elektronik güç tükenimini
Uzaylýlarýn neden bu kadar çok örnek almak isteyebilecekleri konusunda Spencer'in görüþü ço
ir. Ayný görüþü baþka pek çok araþtýrýcýlar da paylaþmaktadýr. Üstelik her biri bu görüþe,
gözükmektedirler. ileri sürdükleri görüþe göre, galaksimizde insaný þaþýrtacak kadar çok s
nduðundan (1021 kadar yýldýz olduðu ve hepsinin de kendi güneþ sistemi bulunduðu bilinmekte
), ortalamalar kanununa göre buralarda bazý geliþmiþ uygarlýklar olabileceði açýktýr. Baþka
erin halký, enerji kaynaklarýnýn yanlýþ kullanýlmasýndan dolayý, gezegenlerini yanar güneþ
tirmiþ, uygarlýklarýndan hiç bir iz kalmamasýna sebep olmuþ olabilirler. Bu nedenle, baþka
ardan gelen ziyaretçiler uygarlýðýmýzýn geliþme hýzýný kontrol etmek, ya da atom gücümüzü
gezegenler için bir tehlike sayýlacak hale gelmeden önce, bugünkü uygarlýðýmýzdan canlý b
orumak istiyor olabilirler. Bundan baþka niyetleri de olabilir.
Belki bu yabancý zeki yaratýklar bizi istediðimiz gibi geliþmemiz için serbest býrakacakla
Fakat bir yandan gözlemeyi, örnekler almayý ihmal et-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
memekte, gezegenimiz öteki bazý gezegenler gibi kendi kendini yok etmeden önce, bazý tar
ih verileri bulundurmak istemektedirler. Belki baþka gezegenlerde bunu yapmak için
geç kalmýþ olabilirler.
Uçaklar ortaya çýkmadan önceki çaðlarda görülen uçan dairelere ait raporlar, bize dünyamýz
beri bir gözlem altýnda olduðu inancýný vermektedir. Ne var ki, tarih boyunca insanoðlu d
nacak güçler ve iþaretler aramak için baþýný her zaman gökyüzüne çevirmiþ ve aradýklarýný
ulmuþ olduðu için, gerçek uçan dairelerle, gökte görülen ve uyarý, teþvik, kehanet diye ni
n diðer ateþli cisimleri birbirinden ayýrmak kolay olmamaktadýr. Vatikan'daki Mýsýr Müzesi
Sekizinci Sülâleden Tutmosis III adlý Mýsýr Firavununun tarihinde gördüðümüz kayýtlar, uça
en eski kayýtlar olabilir. Daha sonraki yüzyýllarda ayný konuda anlatýlanlara oranla, bu
kayýtlar söz konusu ettikleri görüntüyü çok hayranlýk uyandýracak bir tarafsýzlýkla anlatm
22 yýlýnda, kýþýn üçüncü ayýnda, günün altýncý saatýnda, gökten bir ateþ halkasýnýn gelme
luðunda, eni bir rod geniþliðindeydi... görenler kendilerini yüzükoyun yere atýp bekledile
sonradan Firavun'a gördüklerini haber vermeye gittiler. Firavun ne yapýlmak gerektiðini dü
... gökteki bu cisimlerin sayýsý arttý... her biri güneþten daha parlaktý ve bütün göðü kap
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Firavunun ordusu durmuþ bakýyordu. Kendisi de ordusu da çaresizdi. Ancak akþam yemeðinden
nra bu ateþ halkalar gökyüzünde yükselmeye baþladýlar ve güneye doðru kayýp yok oldular. Fi
en ateþler yakýlýp tütsüler savrulmasýný istedi. Böylelikle yeniden huzur saðlanacaktý. A
enin tarih kayýtlarýna geçmesini, böylece her zaman hatýrlanmasýný da emretti...
Tanrý sayýlan, belki kendini de tanrý sayan Fi-ravun'un böyle bir durumda soðukkanlýlýðýný
kýþýr biçimde koruduðuna kuþku yok. Ancak, yabancý ve kendisinden güçlü tanrýlarýn bu göst
e yapacaðýný bilemediði de bir gerçek.
Eski Babil'lilerden kalma, onlarýn da büyük ih-timaile kendilerinden önceki Sümer uygarlýðý
almýþ olduðu Gýlgamýþ destanýnda, kahraman Eton'-un tanrýlar tarafýndan alýnýp göklere yüks
tadýr. O kadar yükseðe çýkarlar ki, deniz bir su çukuru gibi, karalar bir yýðýn lapa gibi g
r. Bugün yerden yörünge uzaklýðýna kadar yükselse de, Kýzýl denizi, Basra körfezini ve çe
ralarý ancak öyle görebilirdi.
Ezekiyel'in gördüðü ateþli cisim de sýk sýk bir uçan daire olarak yorumlanmaktadýr. Kuzeyde
len ateþli cisim yere konur, içinden dört canlý çýkar, Ezekiyel'i taþýtlarýna alýrlar. Bu o
I yüzyýlda yer alýr. Tevrat'ta Ezekiyel bölümü hemen yalnýzca bu olayý anlatýr denilebilir
r-

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


da 'Gökler Açýldý' adlý çok ilginç Almanca bir kitaba da konu teþkil eden bu olay, bugün N
vli olan füze mühendisi Josef Blumrich tarafýndan kaleme alýnmýþtýr.
Dr. Blumrich kitabýný yazmaya baþladýðý zaman, Ezekiyel'in gördüðü þeyin bir uzay gemisi o
enlere çatmak niyetindeydi. Fakat konuyu araþtýrdýkça ve Ezekiyel'in sözlerini deðerlendir
fikrini deðiþtirmek zorunda kaldý. Sözgeliþi "tekerlek içinde tekerlekler dönüyordu," taný
er gücüne uygulandýðý zaman çok açýk bir anlam taþýyordu. Ezekiyel'in yere iniþ ve kalkýþý
sý, hýza göre renk deðiþimini tarifi, iniþ takýmlarýný, hatta içinden çýkan canlýnýn asbe
anlatýþý, Dr. Blumrich'-in düþüncelerini tümüyle deðiþtirmesine neden oldu. Yazdýðý kitap
iç benzemeyen bambaþka bir doðrultuda bitirildi. Kitabýnda Ezekiyel'in gerçekten uzay gemi
i görmüþ olduðunu ileri sürmekle kalmadý, ayný zamanda onun Tanrý diye tarif ettiði þeyin
nin kaptaný olduðunu da ortaya attý.
Ezekiyel'in anlattýklarý, eski ve orta çaðlarda Rönesans çaðýnda ve modern çaðýn ilk baþlar
pek çok uçan daire raporundan yalnýzca bir tanesidir. Çaðlar boyu insanlarýn gördüklerini
rif ettiklerini incelemek çok renkli ve eðlenceli bir çalýþma olmaktadýr. Fakat çeþitli ra
arasýndaki farklýlaþmadan bile pek çok þey aydýnlýða çýkmaktadýr. Bir kere herkesin olaylar
gelen kelimeler içinde tarif ettiði bir
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
gerçektir. Sözgeliþi Ezekiyel, füzeyi tarif için "aslan", "öküz", "kartal", gibi benzetme
eleri kullanmaktadýr ve taþýtýn iniþ takýmlarýný dana ayak< larýna benzetmektedir. Çünkü p
nomi içinde yaþayan bu adam, bu hayvanlarý yakýndan tanýmaktadýr.
Büyük Ýskender ve ordusu ise, savaþçýlar grubudur. M. Ö. 329 yýlýnda Hindistan'da Jaxartes
doðru ilerlerken karþýlarýna çýkan uçan daireler topluluðunu, "büyük ve parlak gümüþ kalka
ar. Aristo (M.ö. 384-322) ise, Yunan atletlerine aþinadýr. Gökte gördüðü cisimleri, cennet
diskler olarak tarif eder. Daha kavgacý olan Romalýlarsa, týpký Ýskender ordularý gibi, a
kalkanlar, gemi filolarý gibi deyimler kullanýrlar. Pliny, M.Ö. 100 yýlýnda yazdýðý Doða
lý eserinin ikinci cildinde þöyle demektedir: "Lucius Valerius ve Gaius Valerius'un kon
süllüðü sýrasýnda, alev alev yanan ve kývýlcýmlar çýkaran bir kalkan gökyüzünde, güneþin d
uçarak geçti." Hawaii'liler ise, binlerce yýldan beri ara sýra gördükleri cisimleri Akua-
e, yani uçan ruh, olarak adlandýrmýþlardýr. Ortaçað Avrupasýnýn baðnazlýðý içinde, geceler
er nedense hep haça benzemektedir. (Acaba imparator Constantine'in gördüðü, tarih deðiþti
a bunlardan biri olabilir mi?) Zaman zaman bu cisimler, Ezekiyel kitabýnda olduðu gibi
yanan ve dönen tekerlekler olarak da anlatýlýr.
Keþifler devrinde uzay yolcularý, gözlemcilerin gözüne gemi gibi görünmeye baþladý. Daha

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


balonlar icat edildiði zaman, Fransa'da böyle uçan bir cisim "parlayan ateþli bir balon"
diye tanýmlandý. On dokuzuncu yüzyýlda, iplik dokuyan Vermont-lular gördükleri cismi "bir
va mekiði" diye tanýmladýlar.
Her çaðýn gözlemcileri bu cisimleri heyecan anýnda dudaklarýna ilk gelen kelimelerle tanýml
dursunlar, bizim çaðýmýz her nedense bunlara "uçan daire", ya da "Puro biçimli cisim" deme
i uygun görmüþtür. 1947 yýlýnda önce Iowa, sonra Was-hington'daki Mount Rainier üzerinde yo
e görülen bu cisimlerin önce "disk", sonra "tava" diye adlandýrýldýðý ve "uçan daire" adýný
azandýðý da ilginçtir.
Konuyu uzun zamandan beri incelemekte olan Frank Edwards'a göre, 1908 yýlýnda Sibirya'
da, Ye-nisey nehri kýyýsýnda, Baykal gölü yakýnýnda yer alan büyük patlama (tek kurbanlarý
eri olmuþtu), dünyaya çarpan bir meteorun etkisiyle olmuþ bir sarsýntý diye kabul edilmiþ o
sýna raðmen, aslýnda bir atom uzay gemisinin patlamasýndan olmuþtur. Edwards bu konuda Ru
izikçisi Alexander Katzenev'in satýrlarýna atýf yapmakta ve yapýlan incelemeler sonucu sap
tanan hasarýn, benzer koþullar altýnda patlayan insan yapýsý bir atom bombasýnda görülebil
in aynýsý olduðuna dikkati çekmektedir. Ayný radyo-aktivite, metallerde ayný tepkiler gör
r. Hiç bir meteorik kalýntý yoktur. Gerçi bunlar yer kabuðunun çok derinlerine gömülmüþ de
r. Fakat Edwards yine de, "1908 yýlýnda Yenisey nehri üzerinde yer alan faci-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ada, uzaydan gelen bir konuðumuzu kaybettik," demektedir.
Uçan dairelerin çok bilimsel ve disiplinli çalýþmalar sonucu meydana getirilmiþ birimler o
konusunda dikkati çeken yazýlar yazmýþ bir bilimci olan M.K. Jessup, aslýnda bir astronom
ve sele-nograftý (Ay bilimci.) Uçan Dairelerin Ýncelenmesi adlý kitabýnda Bermuda Üçgeni i
ki önemli gemi kayýplarýnýn, bu arada Freya, Mary Celeste ve Ellen Austin dahil olmak üzer
birçoklarýnýn, UFO"-lar yüzünden kaybolduðunu ileri sürmektedir. Bu konuda üçgenin de dýþý
eabird adlý büyük gemideki tüm tayfalarýn -kendi limanlarýna dönmek üzereyken bir balýkçý
salladýktan sonra- Newport, Rhode Island açýklarýnday-ken, sofralar hazýr, tam yemek yemey
baþlayacaklarý sýrada nasýl yok olduklarýný da anlatmýþtýr. Anlaþýldýðýna göre Seabird bu
larak devam etmiþ ve bir kumsalda, 'sanki dev eller onu kaldýrýp kýyýya koymuþcasýna' karay
turmuþtur. Daha sonra, kuma çok iyi saplanmýþ durumda olduðu halde, gece çýkan bir fýrtýn
yok olmuþtur. Bu gemi olaylarýný incelerken Jessup, böylesi kayýplarýn ancak yukarýya doð
olmak yoluyla açýklanabileceðini, baþka türlü açýklanmasýna olanak olmadýðýný belirtmekted
an, büyük ve kararlý bir güce sahip, hýzlý hareket eden bir etki..." deyimini kullanan Je
"... zalim bir seçicilik... bir kaçýnma ve gizlilik belirtisi..." deyimini kullandýktan
sonra, "Bunlarýn hepsi zekâ ile iliþkili niteliklerdir," demektedir.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Jessup, uzay komþularýmýzýn, dünyadaki havacýlýk çaðýyla pek ilgilendikleri kanýsýndaydý.
rda UFO'larýn daha sýk görülmesinin nedeni de buydu. Bunlara özellikle Florida açýklarýnd
Kennedy dolaylarýnda rastlanmasý da bundandý. 10 ocak 1964'te Polaris füzesinin atýlacaðý
, tam füzenin geçiþ yolu üzerinde bir uçan daire bulunduðu radarlarca kaydedilmiþ, tam on d
akika boyunca radarlar tarafýndan izlenmiþ, neden sonra füzeye dönebilmiþti. O sýrada orad
ulunanlar arasýnda uzun uzadýya söz konusu olan bu olay basýna yansýmadý. Bunun nedeni, e
ngiz olaylarýn kamuoyunda iyi etki yapmamasý olabilir. Jessup "Uçan daireler havacýlýk çað
gileniyor" demektedir. 1959'da Jessup'un ölümünden bu yana uzay çaðýnda olduðumuza göre il
da artmýþ gözükmektedir. Bazý uzay atýþlarýndan önce UFO'larýn görüldüðü gerçektir. Gemini
olmuþtur. Gemini 4'de McDivitt ve Borman adlý astronotlar kendi füzelerine paralel bir
uçan daire görmüþ, bir süre bundan kaçýnmak gerektiðini düþünmüþlerdi. Bir diðeri de Gemi
ollo 12 ay uçuþunda, dünyaya 132.000 mil uzaklýkta, füzenin önünde ve arkasýnda olmak üzer
daire ona refakat etmiþtir. Gordon, uzay merkezine bunlarýn çok parlak olduðunu, sanki ke
ndilerine ýþýk göstermek istediðini bildirmiþti. Daha sonra Houston'-la konuþurken, "Bunla
kabul edeceðiz galiba," dedi. Bu olaydan bu yana ne Houston uzay merkezinden ne de
NASA'dan hiç bir doðrulama alýnamamýþ olmasýna raðmen, ayný ýþýklar Avrupa
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
gözlemevlerinden de görülmüþtür. Ayný uçuþta, bu olaydan bir süre sonra astronotlar bir baþ
ir. "Venüs kadar büyük" diye tanýmladýklarý bu ýþýk, on dakika kadar bir süre, füze ile dü
sonra görünmez olmuþtu.
UFO veya uçan daire deyiminin, tanýmlanama-yan her türlü uzay cismini kapsadýðý, bu arada p
nmýþ roketlerin kýsýmlarýyla diðer enkazý da içine aldýðý bir gerçektir. Fakat yine de bunl
i, zaman zaman görünüp sonra görünmez olabilmeleri, bunlarda yörünge doðrultusunun dýþýnda
ket yeteneði olduðunu açýklamaktadýr.
Astronotlarýn uzay uçuþlarý sýrasýnda böyle U-FO'lar gördüklerine dair bilgi vermeleri üzer
Franklin Roach'un Condon Raporu'nda þu sözleri okumaktayýz: "Astronotlarýn gözlemlerinde b
ulunma koþullarý, iki kiþinin küçük bir arabanýn ön kanepesinde yan yana otururken, yan ve
amlar olmaksýzýn, ön cam da yarý opak ve çok bulanýkken görebildiðiyle kýyaslanabilir." Ya
rin anlamý geliþtirildiðinde, astronotlarýn camdan gördükleri hiç bir þeyi ciddîye almak
anlamý çýkmaktadýr.
UFO'larý ve Bermuda Üçgeni içindeki olaylarý inceleyen birçok bilimci gibi, Jessup da öneml
apor ve geliþmelerin bir sansür tarafýndan gizlendiðine inanmýþtý, ölmeden önce yazdýðý so
a anlatýlan uçan daire olaylarýyla ilgiliydi. Bu arada kontrollü manyetik alanlarýn nasýl
ezliðe sebep olabileceði konusuna da eðiliyor,

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


bu görüþünü Einstein'ýn birleþik alan teorisini geliþtirerek varýyordu. Jessup, UFO'larýn
a, Üçgen içindeki kaybolma olaylarýný da hep bu kurama dayandýrýyordu. 29 nisan 1959'da, Mi
'de öldü. Eski dostu olan Dr. Manþon Valentine onu son görenlerden biriydi. Anlattýðýna gö
up bu sýralar çok sinirli, hemen hemen bir depresyon içindeydi. Dr. Valentine kendisini
20 nisan akþamý yemeðe davet etmiþ, o da geleceðine söz vermiþ, fakat nedense gelmemiþti.
gün sonra Dade Country parkýnda park etmiþ duran otomobili içinde, karbon mono oksit zehi
lenmesinden öldü. Egzoz borusundan çýkan gaz, bir ek boruyla arabanýn içine verilmiþ bulunu
du. Jessup'un diðer dünyalardan gelenlerin bu dünyanýn iþlerine karýþtýðý konusundaki ina
deniyle olacak, birçok kimseler bu ölümü kendisinin planlamýþ olabileceðine inanmadýlar. B
in gerçeklere çok yakýn sonuçlar çýkarmasý nedeniyle, bu ölümün baþka kuvvetler tarafýndan
r.
Dr. Manþon Valentine, hem zoolog, hem arkeolog, hem de oseanograftýr. Bermuda Üçgeninde o
lagelen olaylarý otuz yýl kadar bir süreden beri, üçgenin içinden, Miami, Bahamalar ve di
lardan incelemektedir. Ýþin içinde bulunan bir araþtýrmacý olarak, orada geçmiþte ve bugü
kta olduðunu en iyi bilenlerden biridir. Sahip olduðu bilgiler, özellikle Jessup'la ya
ptýðý son konuþmadan hatýrladýklarý, öylesine ilginçtir ki, bunlarý Dr. Valentine'ýn kend
okurlara yansýtmak gerekir kanýsýndayým:
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
SORU: Ne zamandan beri Bermuda Üçgeni bilmecesini inceliyorsunuz?
Dr. Valentine - Yirmi sekiz yýlý geçti. 1945'de PBM'lerin kaybolmasýnda baþlamýþtým. Kayýpl
a veri topladým, kurtulanlarla konuþmalar yaptým, yok olma olaylarý sýrasýnda bölgede görü
a ilgili raporlardan notlar biriktirdim.
SORU: Zamanýmýzda bölgede görülen uçan daire sayýsýnda bir artma oldu mu?
Bu bölgede görülenler her bölgedekinden faz-îadýr. Son zamanlarda uçak olmadýðýný iyice bil
aþýtlarý ve denizaltý olmadýðýndan emin olduðumuz su altý taþýtlarý çok görülmektedir.
Sualtý taþýtlarýndan biri Kaptan Dan Delmonico tarafýndan bildirilmiþtir. Olay 1973 Nisanýn
yer alýr. Delmonico ömrü denizlerde geçmiþ, tecrübeli bir deniz kurdudur. Soðukkanlýlýðýyla
k mantýklý deðerlendirmesiyle ün yapmýþtýr. Golf Stream'in çok sakin ve saydam sularý altýn
namayan bir cismi iki kere görmüþtür. Hemen hemen ayný yerde, Great Isaac feneriyle Miami
asýndaki alanda. Burada Golf Stream sularý çok derindir. Ýki seferinde de görüntü öðleden s
at dört dolaylarýnda farkedilmiþtir. Sularýn sakin, görüþün iyi olduðu bir sýrada
Gri - beyaz, üzeri dümdüz, uçlarý yuvarlak, tombul bir puroya benzeyen bir cisim, su altýn
teknesinin önünden geçmiþtir. Delmonico cismin uzunluðunu 50-65 metre arasýnda tahmin et
dir. Hýzý ise en azýndan saatta altmýþ-yetmiþ mildir.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Delmonico, su altý cismini birden farkettiði sýrada, cisim kendi teknesiyle çarpýþacak doðr
uda karþýdan yaklaþmakta, sanki su yüzüne çýkmaya hazýrlanýr gibi görünmekteydi.' Fakat t
-ce cisim birden dalýþ yaptý, teknenin altýndan geçti. Suda hiçbir titreþim veya su yüzünd
eket olmadý. Cismin üzeri dümdüzdü. Ne denizaltý-lardaki gibi güverteler, borular, ne de l
lar vardý.
Havadaki UFO'lara gelince, bunlar üçgen içinde pilotlar ve uçak personeli tarafýndan o kad
r sýk görülmeye baþlamýþlardý ki, artýk alýþýlmýþ görüntüler haline gelmiþlerdir, özellikl
sýl ilginç olaný, karada, çiftçiler tarafýndan görülen uçan dairelerdir. Okefonokee Ba-. t
erine oturmuþ gibi görünen bir tanesine ben bile kendi gözlerimle tanýk oldum. Orta Florid
a'da da bir tane gördüm. Havada duruyor, tam altýna rastlayan gölün sularýna mavi bir ýþýn
iyordu. Su alýyor olmalýydýlar. Ya da belki incelemek amacýyla yöresel fauna'dan örnekler
luyorlardý. Güney Florida'da 1973 Nisanýnda elektrikler kesildiði zaman, gökte mavi-yeþil
bunlarýn peþinde uzanan mavi ýþýklý izler çok görülmüþtü. Bunlarýn yeri genellikle Turkey P
rde, yani atom reaktörünün olduðu yerdeydi. Birkaç yýl önce, doðu bölgesinde genel elektrik
isi olduðu zaman da, bir düzine UFO'-nun uçmakta olduðu görülmüþtü.
SORU: Sizce UFO'lar neyle hareket ediyor?
Birçok görüþ var, hepsi de mümkün. Yalnýz
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
dünya atmosferinde geçerli olabilecek bir yöntem, disk biçiminde bir hava taþýtýnýn, katod
bir perimetresi olmasýdýr. Böylelikle cisim, hangi yöne gitmek istiyorsa o taraftaki kat
od ýþýný jeneratörlerini çalýþtýrabilir. Jeneratörler taþýtýn önündeki havayý ionize eder
lar, taþýt da o yöne doðru ilerler. Uçan dairelerin arkasýnda kalan ionize hava kütleleri d
belki pilotlarýn CAT (Açýk hava türbülansý) dediði olayý ya-ratýyordur.
Baþka bir yöntem de olabilir. Bu ikincisi jet sistemine benzeyebilir, fakat çok daha hýz
lýdýr. Teorik olarak ýþýk hýzýna yaklaþmaktadýr. Enerji reaktörleri atomik fisyon(1) yeri
on(2) saðlayabilirler. Tek gerekli olan, füzyon maddeleriyle sudur. Göllerden su alýrken
görüldüðü bildirilen UFO'larýn bu hareketi de böylece açýklanabilir.
Bir baþka görüþ daha vardýr. Bu da özel elektromanyetik alanlar nedeniyle boyut-zaman deði
inde özetlenebilir.
SORU: Dr. Jessup, UFO'larla Bermuda Üçgeni arasýnda bir iliþki olduðuna inanýyor muydu?
Onun teorisine göre manyetik alanlarýn gücü, cisimleri baþkalaþýma uðratabilir, bir boyutta
e taþýyabilirdi. Uçan dairelerin baþka bir boyut-
Yavaþlatýlmýþ nötronlarýn atom çekirdeðini bom-
bardýmanýyle çekirdeðin aþaðý yukarý iki eþit parçaya
bölünmesi.
Ergime (katý bir cismin ýsý etkisiyle sývý hâle geç
mesi.

BERMUDA "ÞEYTAN- ÜÇGENÝ


tan bizim boyutumuza geldiðine, istedikleri örnekleri topladýktan sonra yine o boyuta g
eçtiklerine inanýrdý. Bölgede olan kazalarýn bir çoðunun, onlarýn geride býraktýðý katot ý
u vakumun içine giren uçaklarýn parçalandýðýný ileri sürerdi. Mantel'e de her halde böyle
: 7 Ocak 1948'de, Kaptan Pilot Thomas Mantel ve Fort Knox'daki Godman Alanýnýn baþka bi
rkaç pilotu, P - 51 Mustang'larýna binerek bir uçan daireyi izlemek üzere havalanmýþlardý.
düþtükleri UFO çok büyüktü. Güpegündüz, üsse doðru yaklaþýrken görülmüþtü. Mantel, Onun a
rý, Man-tel'in uçaðýnýn birden parçalandýðýný gördüler. Olay üzerine yayýnlanan Hava Kuvvet
ptanýn, Venüs yýldýzýný izlerken gözünün karardýðýný, bu yüzden birden dalýþ yapýnca da u
k yakýndan uçmaktaydý. Onun býraktýðý ionizasyon alanýna girmiþti. Uçaðý o kadar küçük pa
tan daha büyük parça bulunamadý. Ele geçen bütün parçalar, sanki kurt yemiþ gibi, delik del
Constellation uçaðýnýn baþýna gelen de bunun ayný olabilir. Pilot Bob Brush, bu uçaðýn patl
aki Great Inagua'dan izlemiþti. Olay 1971 Ekiminde yer almýþtýr. Bob, bir DC-6 uçaðýyla uç
radarýnda Constellation'u görür. Constellation çok alçaktan uçmaktadýr. Baþýnýn dertte old
idir. Birden patlar. Saçtýðý ýþýk gökyüzünü bir uçtan bir uca tamamen aydýnlatýr. Iþýk o k
ve hatta acýtýr.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Son derece olaðanüstü bir durumdur bu. Oraya yakýn bir yerden geçmekte olan bir tekne, uça
n firlayan bir parça bulur. Sonradan bu parçayý inceleyen Bob, bunun da ManteFin uçaðýnýn
gibi, delik deþik olduðunu görür.
Uçan dairelerin ne olduðu tartýþýladursun, bunlarýn geçici manyetik bir girdap yarattýðý,
arýn içine girince parçalandýðý, ya da gözden kaybolduðu bir ionizasyon alaný meydana getir
Jessup ölmeden önce, bunlarýn bilimsel nedenini keþfetmeye yaklaþtýðýna inanýyordu. Bulgul
in'ýn "birleþik alan teorisi"ne göre açýklanabileceði görüþündeydi.
SORU: Birleþik Alan Teorisini basit bir biçimde açýklayabilir misiniz?
Teorinin temeli, zihinlerimizde ayrý ayrý þekillenen zaman-boyut, ya da madde-enerji ka
vramlarýnýn aslýnda birbirinden ayrý birimler deðil, ayný elektromanyetik uyarýlar karþýsý
lecek nitelikte olduklarý görüþüne dayanýr. Aslýnda birleþik alan teorisi, UFO'larýn nasýl
bire görünüp kaybolduðunu da açýklayabilecek bir teoridir.
Uygulamada, elektrik ve manyetik alanlar söz konusu olur. Bir bobinde yaratýlan elek
trik alan, kendisine dik bir manyetik alan yaratýr. Bu alanlarýn her biri, evrenin bi
r düzlemini temsil etmektedir. Oysa evrenin üç düzlemi vardýr. Demek bir üçüncü alan daha
Bu da belki gravitas-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


yon alanýdýr. Elektromanyetik jeneratörleri çalýþtýrýp bir manyetik titreþim yaratýlýrsa, b
ns kanununa göre bu üçüncü alaný da ortaya çýkarmak mümkün olabilir. Jessup bana Amerikan
aþ sýrasýnda uyguladýðý bir deneyde bilmeyerek bu durumla karþý karþýya geldiðini anlatmý
ine uygulanan ve Philadelphia Deneyi diye adlandýrýlan bir deneye.
SORU: Philadelphia Deneyi neydi?
Jessup'un anlattýðýna göre, Philadelphia deneyi gizli bir deneydi. 1943 yýlýnda, Philadelp
denizlerinde, donanma tarafýndan yapýlmýþtý. Amacý, içinde insanlar bulunan bir gemiye ço
anyetik alanýn nasýl etki yapabileceðini görmekti. Bunu manyetik jeneratörlerle saðladýlar.
yirmeli ve seyirmesiz jeneratörler bir arada çalýþtýrýldý ve rýhtýmda duran gemi ve çevresi
orkunç güçte bir manyetik alan yaratýldý. Alýnan sonuçlar önemli olduðu kadar þaþýrtýcýydý
konusu olan tayfalar üzerinde sonradan hiç de hoþ olmayan etkileri görüldü. Deneyin uygulan
asýna baþlandýðýnda, önce sisli yeþil bir ýþýk çevreyi sardý. Týpký üçgen içindeki olayla
leri ýþýklý yeþil sis gibi. Kýsa zamanda bütün gemi bu yeþil sise büründü ve yavaþ yavaþ
rýhtýmdan bakanlarýn gözüne görünmez olmaya baþladý. Geminin yalnýz su üzerindeki izi görü
nradan destroyerin Norfolk-Virginia'da görünüp yeniden kaybolduðu rapor edildi. Bu nokta
aman sapmasý fenomenini ilgilendirebilir.
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Tayfalardan birinin ifadesine göre denizdeki deney baþarýlý olmuþtu. Görünmez alan, sferoid
indeydi. Her ýþýn boyunca yüz metreye yakýn bir uzaklýðý kaplýyordu. Su yüzünde geminin yar
ordu ama, geminin kendisi görünmüyordu. Güç alaný daha da yoðunlaþtýkça bazý tayfalar da
dý. Elle bulunup, bir süre el temasý sonucu yeniden görülür duruma getirildiler. Birkaç ta
normal boyutlarýndan o kadar uzaklaþtý ki, ancak özel bir elektronik araç yardýmýyla bulun
ve normal boyutlarýna getirilebildiler. Ýçlerinden biri böyle görünmez ve dokunulmaz dur
eldiðinde, arkadaþlarý "tutkala yapýþtý" deyimini kullanýyorlardý. Aslýnda bu durumdan te
e dönme sorununun sanýldýðýndan çok daha ciddî bir sorun olduðu ortaya çýktý. Söylentiler
u hastaneye yatýrmak gerekmiþ, birkaç tanesi ölmüþtü. Birkaçýnýn da akýl bozukluklarýna uð
llikle psiþik yeteneklerinin güçlendiði ve tayfalarýn çoðunun, deneyde kazandýklarý görünm
koruduklarý da anlatýlmakta. Birçoðu ara sýra kaybolup sonra yeniden görünmeye baþladýlar.
e otururken, sokakta yürürken, lokantalarda, barlarda içki içerken, çevredekilerin ve gars
nlarýn þaþkýn bakýþlarý altýnda kayboluyor, sonra yeniden gözüküyorlardý. Geminin kýyýya
ki kere alev aldýðý görüldü ve bu yüzden büyük bir hasar doðdu.
SORU: Jessup bu olaylara tanýk oldu mu?
Þahsen ne kadarýna tanýk olduðunu bilmiyo-

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


rum. Fakat çok dikkatli araþtýrmalar yaptýðýný biliyorum. Hatýrlamanýz gereken bir nokta v
p serüvenci bir yazar deðildi. Tanýnmýþ, deðerli, ünlü bir bilimci ve astronomdu. Güney ya
büyük refraksiyon(*) teleskopunun sorumlusuy-du. Birçok eklips projeleri yönetti. Çift yýl
lan o keþfetti. Bilimci olarak parlak bir sicili vardý. Bu Philadelphia deneyine karýþma
sý tümüyle rastlantý eseridir. O deneydeki tayfalardan biri olduðunu ileri süren Carlos Ai
de (ya da Carl Allen) adlý bir adam, günün birinde Jessup'a bir mektup yazmýþ. Bu mektup,
Jessup'un "UFO'larýn Ýncelenmesi" adlý kitabý yayýnlandýktan sonra gelmiþ. Her halde yazý
ssup'un ileri sürdüðü kuramýn deneyde uygulanana benzemesi olmalý. Ailende bu yüzden Jessu
yazýþmaya baþlamýþ, Jessup da, kitabýyla ilgili ilginç bir mektup alan her yazar gibi, otu
vap vermiþ. Bu yazýþma baþladýktan bir süre sonra, Donanma Araþtýrma Bürosu, Jessup'u Wash
davet etmiþ. Bu arada, Philadelphia deneyine sansür uygulandýðýný, Philadelphia'da çýkan b
tede yayýnlanan küçük bir haber dýþýnda, konunun basýna hiç yansýtýlmadýðýný hatýrlamakta
Bürosuna gittiðinde, Jessup'a kendi kitabýndan bir kopya gösterildi. Sayfa kenarlarýna he
notlar alýnmýþtý. Bu kitap, her nasýlsa, büroda esrarengiz bir biçimde peyda olmuþ, kimin
diði anlaþýlamamýþtý. Sayfa kenarlarýna konuyla ilgili olarak alýnmýþ notlar üç ayrý el ya
el yazýlarýný
(*) Iþýðýn bir baþka ortamdan geçerken kýrýlmasý.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
tanýyýp tanýmadýðýný sordular. Her notu alan, altýna adýnýn baþ harflerini de yazmýþtý. Jes
ni Allende'nin yazýsýna benzetti. Ýmzasý da benziyordu. Bunu belirtip, Allende'den daha ön
e almýþ olduðu mektuplarý büro yetkililerine verdi. Büro, notlar alýnan kitabý Texas'da b
da çoðalttý, yirmi beþ kopya yaptýrdý. El yazýsý notlar kýrmýzý renkte basýlmýþtý. Jessup
kopyalarýn Büro'nun en yüksek yetkililerine daðýtýlacaðý söylendi. Donanma, yapýlan denem
an kabullenmiyordu. Ama kitaba ilgi gösterdikleri belliydi. Jessup bana, donanmanýn m
ektuplardaki adresten Allende'yi bulmaya çalýþtýðýný söyledi. Fakat Ailende bulunamamýþtý.
lan öteki iki kiþinin de kim olduðu hiç bir zaman anlaþýlamamýþtý.
SORU: Jessup kendini neden öldürdü?
Eðer kendini öldürmüþse, bunun nedeni her halde depresyon olmalý. Donanma kendisine Philad
hia Deneyi üzerinde çalýþmasýný, ya da buna benzer projeleri yönetmesini teklif etmiþ, faka
abul etmemiþti. Bu tür deneylerin tehlikeli sonuçlarý onu çok korkutuyordu. Bilimciler ve
kademik çevreler tarafýndan kitabýna yöneltilen eleþtiriler de onu çok sarsmýþtý.
SORU: "Eðer kendini öldürmüþse" diyorsunuz. Baþkalarý tarafýndan öldürüldüðünü düþünmemiz i
Böyle söylentiler duyuldu. Bazý kimseler öldürüldüðüne inanýyorlardý. Hiç deðilse kurta
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
dediler. Otomobilin içinde bulunduðu zaman henüz ölmemiþti. Belki de bilerek ölüme býrakýld
eri çok ileriydi. Belki bu düþüncelerin yayýlmasýný istemeyen nüfuzlu kimseler vardýr. Bu
sup'un kendine sakladýðý kenarý yazýlý kitabýn yok olduðu, bir baþka UFO yazarýna postaladý
nýn da postada yok olduðu biliniyor.
SORU: Siz Jessup'un teorilerine katýlýyor musunuz?
Genellikle evet. Manyetik güçler bugün hâlâ bir esrar perdesi altýnda sayýlýr. Eðer Einstei
eþik alanlar teorisini geliþtirir, gravitasyon ve elektromanyetik alanlarý, boyut - za
man teorisiyle birleþtirirsek, manyetik alanlarýn yeterince güçlendiði zaman, cisimlere bo
ut deðiþtirtebileceðini, dolayýsýyla onlarý görünmez hâle getireceðini düþünebiliriz. Bel
arýnýn çözümü de elektromanyetik aberasyonlarda, ya da kontrollar-dadýr. Bunlar zaman zaman
liren etkenler olabilir. Ya rastlantýlarla, ya da planlanarak aktive edilebilir. Ger
ekli enerji yüklemesini, UFO'larýn bölgede bulunuþunun yarattýðý da düþünülebilir.
SORU: Olaylarýn özellikle Üçgen alaný içinde böylesine yoðun olmasýný neye yorumluyorsunu
Bence uçan daireleri yöneten zekî bireylerin amacý yalnýzca örnekler almak, bilimsel geliþm
zi izlemek, Cape Kennedy'de görüldüðü gibi, ileri teknolojilerimizle ilgilenmek deðildir. E
ki uygarlýklardan kalan harabelere de durmadan gidip geliyorlar. Eski zamanlarda kut
sal bilinen yerleri, belki eski enerji merkezlerini, enerji tesislerini ziyare
t edi-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
yorlar. Bunlarýn çoðu þimdi denizlerin altýnda kalmýþ. Son yýllarda Bimini yakýnlarýnda ol
a'larýn öteki yörelerinde olsun, deniz dibinde büyük yapýlar bulduk. Bunlar, zamanýmýzdan
e yýl önce buralarda yüksek bir uygarlýk düzeyine ulaþmýþ insanlarýn yaþadýðýný gösteriyor.
yer almasý, UFO'larýn yalnýz göklerde görülmeyip, okyanusa girerken veya okyanustan çýkýp
en görülmeleri de çok merak uyandýran bir konudur.
SORU: UFO'larýn tehlike olasýlýðýna karþý ne yapabiliriz?
Aslýnda þu anda yapabileceðimiz hiç bir sey yok. Yolculuk edenlerin pek çoðu için fazla bir
hlike bulunduðunu sanmýyorum. Belki de bugüne kadar kaybolanlarýn da çoðu hayatta olabilir
aþka bir yerde, baþka bir boyutta... fakat hayatta. Bence en önemli sorun,durumu kabul
etmek ve onlarla bir tür iliþki kurmaya çalýþmak. Bir çoðumuz da bunu yapmaya çalýþýyor
Nelere güçleri yettiðini düþünürsek, bugüne ka-darki hareketlerinin genellikle iyiniyet gös
kabullenip kendimizi þanslý saymamýz gerekir. Tabiî bu uzay konuklarýnýn hepsinin uzayýn ay
inden geldiðini kabul edemeyeceðimizi de gözden uzak tutmamakta yarar vardýr. Hepsinin dün
mýzý ve dünyamýz canlýlarýný olduðu gibi korumak niyetini paylaþacaðý düþünülemez.
Eðer iki büyük elektrik kesilme olayýnýn sorumlularý, isteyerek veya istemeyerek, u
gemi-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
leri olmuþsa, bu karanlýk dönemlerinde insan ölümüne yol açan bir tek kazanýn bile elektri
isi nedenine yorumlanamamasý ilginçtir.
Gerek 1965'deki Kuzeydoðu Elektrik Kesilmesi olayý, gerekse 1973'de Miami'deki elekt
rik kesilmesi, peþlerinden bol sayýda UFO raporu getirmiþtir. Kuzeydoðu kesintisinde, Syr
cuse'de, çapý otuz metreden büyük olan kýrmýzý, parlak bir küre görülmüþtür. Gördüðünü ile
Havacýlýk Ajansý'nýn yetkili temsilcisi de bulunmaktadýr. Ayný zamanda New York, Newark, P
iladelphia gibi büyük kentlerde olsun, Massachusetts, Rhode Island ve New York eyalet
lerinin çeþitli kesimlerinde olsun, baþka uçan daireler de görülmüþtür. Bunun garip bir yan
de vardýr. UFO'larýn bulunduðu bildirilen bölgelerdeki otomobil motorlarýnda arýzalar gör
ar elektrik kaybýna ve radyo bozulmasýna yorumlanmýþtýr. Týpký Bermuda Üçgeni içinde nice
kaptanýn bildirdiði gibi.
Birçok kimselerin, çevrede uçan daire bulunmasý yüzünden dünyanýn manyetik alanýnda deðiþ
elektrik tesislerinde ve akýmýnda etkiler görüleceðine inanmasý yüzünden, kentlerin kara
esi üzerine hemen gözlerini açýp göklerde uzaydan gelen konuklar aramaya koyulduklarý da
erçek olabilir. Bu dönemde herkesin bu konuda pek uyanýk bulunduðu her halde doðrudur.
1965 akým kesilmesinin, devrenin hangi kýsmýn-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
daki kopmadan olduðu açýklanmýþtýr. (Sir Adam Beck No. 2-yeri Niagara nehri üzerinde). Faka
opma nedeni açýklanmadýðý gibi, yapýlan araþtýrmalar sonucu ifade edilen sözler bugün bile
orumaktadýr: "Kuzeydoðu elektrik enerjisinde kesiklik yüzünden karanlýkta kalýnmasý olayý
arýn en esrarengiz olaylarýndan biridir."
Bermuda Üçgeni gözlemcilerinden pek çoðu, bu kadar çok sayýda gemi ve uçaðýn kaybolmasý içi
neden olmadýðýna göre, bu olaylarýn dünya dýþý nedenlerle yer aldýðýna inanmak yolunu seçm
ve uçaklarýn UFO'-iar tarafýndan alýnýp götürüldüðüne inanmaktadýrlar. Ayrýca, görünümler
eðiþen parlaklýkta renkler olarak belirlenmektedir. Çok dikkat çeken bazý uçak kaybý olayla
görüntülerin izlendiði zamanlara rastlamaktadýr. Uçuþ 19 sýrasýnda da, Star Ariel'in yok o
da böyle olmuþtur. Fakat uçak ve gemi kayýplarýnýn uçan dairelerle ilgili olduðu konusunda
hemen herkes bir fikir birliðine varmýþ görünmekle birlikte, UFO'larýn nereden geldiði ko
da hiç bir fikir birliði yoktur.
Uzayda hayat barýndýrabilme potansiyeli olan milyarlarca gezegen bulunduðuna göre, bu ko
nuklarýn oralardan gelmesi akla çok yakýn gibi gözükmektedir. Bu görüþü çürüten tek neden
ak süresinin bir ömür boyu, hattâ belki birkaç ömür boyu sürmesi gerektiði gerçeðidir. (En
kendi güneþimize ya-

BERMUDA ..ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


pýlacak bir yolculuðun, ýþýk süresi olarak yalnýzca sekiz dakika süreceði bilinmekle birlik
nci en yakýn yýldýz olan Alpha Centauri dünyamýzdan 4,3 ýþýk yýlý uzaklýktadýr. Fakat bizim
anýmladýðýmýz kavram belki baþka güneþlerin gezegenlerinde çok deðiþik olabilir. Ayrýca hý
son yýllarda yepyeni teoriler ortaya çýkmýþtýr. Iþýðýn hýzý, uzayýn eðrisi, zamanýn kütl
belki günün birinde baþka galaksilere yolculuk süreleri konusundaki anlayýþýmýzý deðiþti
Bazý kuramcýlara göre konuklarýn geldiði yer, dünya üzerinde, belki de dünya denizlerinin a
bir yer de olabilir, ivan Sanderson, "Görünmez Konuklar" adlý kitabýnda dünyanýn hemen hem
dörtte üçünün sular altýnda bulunduðunu (60.000.000 mil kare karaya karþýlýk, 170.000.000
niz), havayla soluyanlarýn hava okyanusunun her katýnda deðil, dünya yüzeyine yakýn yerind
aþamasýna karþýlýk, suyla soluyanlarýn sularýn dibinde kalmak gibi bir zorunluluðu olmadýðý
'in her katýnda yaþayabildiðini, dolayýsiyle içinde yaþayýp geliþebilecekleri alanýn çok
r hacmi olduðunu ileri sürmektedir. Buna göre:
... gezegenimizde bir su altý uygarlýðý (veya uygarlýklarý) bulunmasý, bunlarýn çok uzun bi
dan beri var olduðu ve burada geliþtiði, ya da buna ek olarak, baþka yerlerden gelen zekî
ireylerin hidrosferin dibini, ya da onun altýndaki litosfer'in yüzeyini tercih edip o
rada yaþadýklarýný, orada faaliyet gösterdiklerini düþünmek mümkündür.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Yazara göre, eðer su altýnda böyle bir uygarlýk oluþmuþsa, karalardakinden daha geliþmiþ o
. Çünkü kara uygarlýklarý, denizlerden karalara geçmiþ ve biçimini kara koþullarýna uydurm
miþ hayat bireylerinin, ancak milyarlarca yýl sonra varabildiði bir uygarlýktýr. Oysa den
e kalan canlýlar, orijinal çevrelerinde olduklarý için geliþme süresi yönünden büyük avant
rler. Çaðlar boyunca yalnýzca geliþmeye devam etmiþ, karalar üzerinde olup bitenlere önem
miþ ve dikkat ayýrmamýþ olabilirler.
Deniz diplerinde böyle geliþmiþ bireyler ve teknolojik faaliyetlerin var olmasý, tarih bo
yunca doðmuþ ve bugün de doðmakta olan birçok deniz efsanesinin kaynaðý olabilir. Günümüz
rla karþýlaþýldýðýnda, bunlar eskisine oranla çok daha büyük bir dikkat ve hassasiyetle kay
mektedir. Böyle bir durum, Bermuda Üçgeni içinde denize dalan veya denizden çýkan UFO'-lar
ayabildiði gibi, onlarýn Florida dolaylarýnda ve buraya yakýn sularda neden durmadan tekn
olojik geliþme izlediði konusu da bir açýklamaya kavuþmuþ olur. Bunlarýn varlýðýný kanýtla
ince, bu bizim onlarý bulmamýzdan çok, onlarýn bizi bulmasý ve geliþmemizde kendi dünyala
tehlike sezmesi durumuna baðlýdýr denilebilir.
Bir de UFO'larýn baþka bir boyuttan gelerek, uçak, gemi ve insanlarýmýzý alýp götürdüðü düþ
oyutlar kuramý, negatif madde kuramýna baðlýdýr. Artýk bir negatif dünyanýn; baþka dün
lýðý, yirmi-otuz yýl önce
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ilk ortaya atýldýðý zamanki kadar garip gelmemeye baþlamýþ bulunmaktadýr.
Ünlü kâþif ve havacý Amiral Richard Byrd, gerek kuzey ve gerekse güney kutuplarýnda, yoðun
ik alanlar üzerinde uçmuþtur. 1929 yýlýnda, Güney Kutbu üzerinde uçarken, Byrd telsizinde ç
p þeyler söylemiþ bulunmaktadýr. Sisli bir ýþýðýn içinden geçtikten sonra, yeþil bir kara
ni, burada buz tutmamýþ göller bulunduðunu, aralarda bizonlara benzer hayvanlarýn ve baþka
nlýlarýn, hatta ilkel insanlara benzer canlýlarýn dolaþtýðýný söylemiþti. Telsiz derhal su
iral Byrd'in sözleri geçici sinirsel yorgunluk ve hayal görme olarak yorumlandý. Hem uçuþ,
m de rapor örtbas edildi. Fakat Byrd'in bu yayýný yapmýþ olmasý da, bilimciler çevresindek
i katkýlarda bulunmadý. Garip olan nokta, 1920 lerde sinemaya meraklý olan seyircileri
n, Byrd'in uçuþunu bir haber filminde izlediklerini, söz ettiði alaný da filmde gördüklerin
atýrlamalarýdýr. Fakat olayý okuduktan sonra, amiralin önceki uçuþlarýna ait filmleri belle
nde bu olayla baðlayýp, bunca yýl sonra böyle hatýrlamalarý da mümkündür. Olay artýk efsane
terkedilmiþtir. Bu tür þeylere inananlar dýþýnda, hiç kimse bunu söz konusu etmemektedir.
Ne olursa olsun, Philadelphia Deneyinde yaratýlana benzer manyetik güç alanlarýyla, kutup
lardaki koþullar arasýnda bazý benzerlikler olduðu bir gerçektir. Tabiî bütün bunlar, Amir
'in kutup uçuþu sýrasýnda zihinsel yeteneklerinin kontroluna tümüyle sahip olduðu düþünüldü
usu olabilir.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bermuda Üçgenini inceleyen ciddî ve yetenekli bilimcilerin ileri sürdüðü bol sayýda alýþýlm
bir insan, elinde olmadan Haldane'ýn sözünü hatýrlýyor. "Evren, sandýðýmýzdan garip olmakl
anabileceðimizden de garip olduðu bir gerçek." Þimdiye kadar deðindiðimiz açýklamalar ara
nlarýn uzay varlýklarý tarafýndan seçilerek örnek diye alýnmasý, gökte uçaklarýn içine gir
gerisin geriye dýþarý çýkamayacaðý bir delik bulunmasý, ya da zaman perdesinde manyetik b
unmasý gibi görüþlerden baþka, uçaklarýn içine girince yok olduðu, ya da boyut deðiþtirdiði
daplar da yer almaktadýr.
Þimdi deðineceðimiz görüþ de, bunlardan daha garip deðildir. Bazýlarýna göre, Üçgen içinde
alma büyük enerji kompleksleri, eski makineler ve enerji kaynaklarý bulunmakta, bunlar
okyanus tabanýnda yatmakta, bugün bile uçan bir uçak bilmeden manyetik bir girdap yaratýn
a, iþler duruma geçmektedir. Manyetik ve elektronik arýzalar bu yüzden görünmektedir. Yani
ta olan uçaklar bir noktada kendilerini yok olmaya götüren gücün tetiðini çekmektedirler.
lki sýralanan görüþler arasýnda inanmasý en güç olanýdýr (tabiî kabul edilmiþ normlarýmýza
kendine özgü doðal ve doðaüstü nitelikleri ve jeolojik geçmiþi, sayýlan görüþ-ierin çoðu
edir.
Bu yeni görüþü inceleyebilmek için biraz geriye gitmek, okyanusun ve insan uygarlýðýnýn ge
mak gerekmektedir.
YEDÝNCÝ BÖLÜM
OKYANUSUN GEÇMÝÞÝNE DAYANAN BÝR GÖRÜÞ
ÜNYANIN bugün kara olan birçok yerinin eskiden sularla kaplý olduðu, bugün deniz altýnda
erlerin de çoðunun eski zamanlarda kara olduðu genellikle kanýtlanmýþ sayýlmaktadýr. Bu du
ki çaðlarda yaþayan doða bilimcileri tarafýndan da bilinmekteydi. Çöllerde fosiller bulduk
an onlar da bunu düþünmüþlerdi. Bugünkü doða bilimcileri ise, Minnesota gibi iç bölgelerde
keletleri, hatta Himalayalar üzerinde bile balýk iskeletleri bulabilmektedirler. Ber
i yandan Sahra Çölünün de bir zamanlar deniz olduðuna dair yeterince kanýt bulunmuþtur. De
rle karalarýn böyle yer deðiþtirmiþ olmasý konusunda pek anlaþmazlýk yoktur. Fakat bunun n
oluþtuðu, Bermuda Üçgenindeki su düzeyinin oldukça yeni jeolojik zamanlarda yükselmiþ olma
ktiði için, önemlidir.
Buzul çaðýnda okyanus sularýnýn büyük bir kýs-
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
mýnýn donmuþ olduðunu ve kuzey yarý kürede bir kaç mil derinliðinde glasiyeler oluþturduðun
z. Günümüzden 12.000 yýl kadar önce buzullar küm deðiþimi nedeniyle erimeye baþladýðýnda (i
neden baþladýðý hâlâ bilinememektedir), dünya denizleri yükselmiþ, kýyýlarý ve adalarý ör
dalarý su altý platolarý haline getirmiþtir. Üçüncü buzul çaðýnýn sonunda, buzullar erime
okyanus düzeyinin bugünküne oranla iki yüz metre daha aþaðýda olduðu tahmin edilmektedir.
bir zamanlar kara olan topraklar bugün denizlerin iki yüz metreden daha derinlerine
de gömülmüþ olabilirler. Buna da arada bazý organik hareketlerin etken olmasý düþünülebi
a aradan geçen zaman içinde, ya da su basmasý sýrasýnda, kutsal kitaplarýn deyimini kulla
gerekirse Tufan sýrasýnda olmuþtur.
Dünyanýn hemen bütün ýrklarý ve kabileleri, dana önceki bir yaþamýn ateþle, tufanla, depre
ayla, ya da yer kabuðunun sarsýlmasý ve deðiþmesiyle yok olduðuna dair efsanelere sahiptir
u efsanelerin çoðunda genellikle bir tek kiþi, kendi ailesi ve seçtiði hayvanlarla birlikt
kurtulur ve yeni bir yaþam kurma özgürlüðünü kazanýr. Týpký Nuh'un, türbülanslar bittikten
kten sonra yaptýðý gibi. Ama Nuh bu kurtulan kahramanlardan yalnýzca biridir. Daha doðrus
izim inandýðýmýz Judeo-Christian(*) grubu dinlerinin kahramanýdýr. Benzer felâketlerden k
söylenen bir-
(*) Yahudi - Hýristiyan.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


çok baþka kahramanlar da vardýr. Yunan Mitolojisindeki Deucalion da dünyayý kendi nesliyle
doldurmuþtur. Hindistan'ýn tufan destaný Mahabhara-ta'da da, kurtulan Baisbasbata'dýr. Ba
billilerin tufandan kurtulan kahramaný Ut-napiþtim ise, Nuh'a çok fazla benzemektedir. Ýr
an'ýn Yima'sý, eski Meksika'nýn Coxcox'u, daha modern bir Meksika efsanesinde Tezpi'nin
serüveni de onlara benzer. Tez-pi'nin elinde de dev bir gemi vardýr. Ýçini tahýlla ve hayv
anlarla doldurarak kurtulur. Colombia'nýn Chibcha destanýnda Bochica, týpký Yunanlý Deucal
on gibi, yer kabuðunda bir delik açarak sularý oraya toplar. Güney Amerika'nýn 'Nuh'u olan
Ta-mandere, büyük bir aðaç gövdesinin üzerine binerek bir daðýn tepesine kadar yüzer, ora
kurtulur. Dünyanýn her yerinde bu tür destanlar vardýr. Her birinde, kurtarýlan hayvanlar
yörede yaþayan hayvanlardýr. Nuh'un gemiye aldýðý hayvanlar da hepsinde görülür. Amerika
da bunlara, oraya özgü olan lamalar, parslar, tapirler, bufalolar ve buna benzer
hayvanlar eklenmiþtir.
Böylesine ortak bir destanda, tufan süresi bile birbirini tutmakta, kýrk ile altmýþ gün ara
da oynamaktadýr. Böyle olunca, dünya çapýnda bir felâketin gerçekten yer aldýðý, ýrklarýn
n ve silinmeyen bir iz býraktýðý, denizle, iklim deðiþikliðiyle, sularýn düzeyiyle ilgili
.
Bunun belirtileri yalnýzca insanlarýn belleðinde deðil, su altýndaki toprak kabuðunun zaman
zaman yükselmesi, alçalmasý, kývrýlmasý gibi hareketlerde, sularýn binlerce kadem derinli
kumsal plajlar
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
görülmesinde, buna karþýlýk birçok yerde kumsal plajlarýn yüzlerce metre yukarl
daðlarýn üzerinde de bulunmasýnda kendini gösterir. Sözgeliþi Grönland'da, Ku
alifornia'da, Peru'da topraklarýn birden yükselmesi yüzünden böyle görünüm-lerle
ir. Ant daðlarý jeolojik yön-den oldukça gençtir. Bunlar yükselirken, belki Tia-huanaco g
bi büyük kentleri de birlikte yükseltmiþ buna karþýlýk Güney Amerika'daki kýyý ken
bir kýsmý okyanustaki Nasca çukuruna gömülmüþ olabilir. Ayný felâket, buzullarý erit
ik adalarýnýn yaylalarýný ve kýta sahanlýklarýnýn büyük kýsmýný sularýn kaplamasýna s
zamanda tüm dünyada birden pek hýzlý bir iklim deðiþiminin oluþtuðu da söylenebilir.
ya'da donmuþ mamutlar hâlâ bulunabiliyor. O kadar büyük bir hýzla donmuþlardý
, etleri hâlâ yenebilecek burumdadýr. Bu durumu önce köpekler kanýtlamýþ, sonra Rus
mcileri de bir deneyle açýkça ortaya sermiþlerdir. Aslýnda Sibirya'ya özgü canlýlar olma-
yan bu mamutlar, gergedanlar ve diðer hayvanlar,
donmakta olan sularýn arasýnda kalmýþ, ya da ça-
çamurlara saplanmýþ, çamurlar sonradan donmuþtur, Donma o kadar büyük bir hýzla olmuþ
hayvanlarýn midesindeki sindirilmemiþ besinler bile yerli yerindedir. (Bu besinle
r de bugün artýk Sibirya'da yetiþmeyen bitkilerdir.) Kuzey Sibirya, Alaska ve Kanada,
bundan 10.000 ya da 11.000 yýl önce ölmüþ büyük hayvanlarýn kemikleriyle öylesine dolu
kurtulmak için týrmandýklarý bazý ada ve tepeler yalnýzca bu kemiklerin yýðýlmasýn
gibidir. Bölgeye özgü

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
olmayan hayvanlarýn kurtulmak amacýyla koþtuðu ve topyekûn öldüðü benzer yerlere Kuzey Avru
rta Asya'da ve Çin'de de rastlanmaktadýr. Tüm kuzey yarýküre, ayný zamanda hýzlý ve nedeni
eyen bir iklim deðiþikliðinden geçmiþ gibi görünmektedir. Fakat güney yarý kürede de hayva
öldüðünün benzer belirtileri vardýr. Columbia Ant'larýnda koskoca fil mezarlýklarý vardýr
iz altýnda da rastlanýr. Sözgeliþi Georgia açýklarýndaki büyük su altý fil mezarlýðý gibi.
iri, 12.000 yýl önce böyle kalabalýk halde ölülerinin bulunduðu bu yörelerin doðal canlýlar
Eskiden kara olup da bugün sular altýnda kalan bölgelere örnek olarak Akdeniz'in bazý kesi
eri, Afrika ile Cebelitarýk baðlantýsý, Sicilya-Ýtalya baðlantýsý, Kuzey Denizinin büyük bi
'nýn, Fransa'nýn, ispanya yarýmadasýnýn, Afrika'nýn kýta sahanlýklarý, Asor'larýn, Kanarya
deira adalarýnýn çevresindeki su altý platolarý, Asor-Cebelitarýk su altý sýra daðlarý, Kuz
k su altý sýra daðlarý ve özellikle Bahama yöresinde daha önce kara olan binlerce mil kare
lanlar sayýlabilir.
Son on-on iki bin yýldan önce, buralarýn okyanus düzeyinin üstünde kaldýðýný ortaya koyaca
vardýr. Ruslarýn Asor yöresinin kuzeyinde yaptýðý bir inceleme sýrasýnda, iki bin iki yüz
dar derinden çýkardýklarý bazý kaya parçalarý, günümüzden 17.000 yýl önce, atmosfer basýn
dýr. On dokuzuncu yüzyýlda, transatlantik kablosundaki bir kopuðu onarmak
amacýyla Asor dolaylarýnda çýlýþýlýrken yapýlan tarama iþlemi sýrasýnda da, taþilit parçal
düzeyinin üzerindeki yerlerde, atmosferik basýnçlar altýnda oluþan lav kayalarýdýr. Bunlar
.000 olarak hesaplanmýþtýr. (Bu örneklerin çok sözü edilmesine raðmen, asýl ilgi çekeni oky
osunun durup dururken neden koptuðu sorunudur.) Ýncelemeler sonunda bu kopmanýn, okyanu
s tabanýnda ortaya çýkan 1500 metreye yakýn bir yükselme nedeniyle meydana geldiði anlaþ
1973 - 74 yýllarýnda Halifax Üniversitesi tarafýndan Asor dolaylarýnda uygulanan bir jeote
mal enerji projesi sýrasýnda, su yüzünden 800 metreye kadar olan derinlikte bulunan kitle
erin, su dýþýnda oluþtuðu kesinleþmiþ, böylelikle Asor Adalarýnýn çevresindeki alanýn bir z
la kaplý olmadýðý anlaþýlmýþtýr.
Diðer bir çok araþtýrmalar da, en çok suya gömülme olaylarýnýn zamanýný 12.000 yýl önce ola
Bu tarih Üçüncü Buzul Çaðý'-nýn sonuna rastlar. 1956 yýlýnda Stockholm Ulusal Müzesinden D
se ile P. Kolbe, Dr. Kol-be'un daha önce Atlantik sýradaðlarý yakýnlarýnda bir yerden, 4.00
metre derinlikten çýkardýðý iskeletlerin, zamanýnda tatlý suyu olan bir göle gömüldüðünü
sonradan okyanusun altýna battýðýný ileri sürmüþlerdir. Tatlý su dia-tomlarýnýn yaþý 10.0
sýnda saptanmýþtýr.
12.000 rakamý, Timaeus diyalogunda Eflatun'-
BERMUDA .ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
un, Atlantis kýtasýnýn batmasýna iliþkin gösterdiði tarihle de garip bir biçimde birbirini
tadýr. Eflatun bu diyalogda "Dokuz bin yýl önce okyanusun ilerilerinde bir kýta vardý," de
ektedir. Yani günümüzden 11.400 yýl önce.
Bir bakýma destanlarda belirtilen tarihler hiç bir zaman ciddîye alýnamaz. Özellikle kulak
tan kulaða gelen söylentilere dayanýyorsa. Bilindiði gibi Eflâtun bu hikâyeyi Solon'dan di
miþ, Solon da, Mýsýr'daki Sais'e yaptýðý bir yolculuk sýrasýnda duymuþtur. Ne var ki, bu t
altýna gömülen karalarla ilgili bu kadar çok araþtýrma ve hesaplamada hep ortaya çýkmasý
görünmektedir.
Batý Atlantiðin bazý yörelerinin eskiden kara olduðuna dair kanýtlar bu kadarla da kalmamak
adýr. Bir kere plaj kumu okyanusun dibinde oluþamaz. Ancak dalgalarýn sahile vura vura k
umlarý ufa-lamasýyla oluþabilir. Oysa Asor yöresinde derinlerdeki su altý platolarýnýn çev
böyle plajlara çok rastlanmaktadýr. Nehirler, ancak karada akarken kendilerine vadiler
oyarlar. Oysa Hudson nehrinin vadisi, denize kavuþtuktan sonra da, yüzlerce mil boyu
nca devam etmektedir. Avrupa, Afrika ve Güney Amerika'da da birçok nehrin derin vadi
leri okyanusun altýnda devam edip uzamaktadýr.
Kuzey Denizi'nin diplerinden Mastodon ve insan kemikleri, yanlarýnda tarih öncesi çaðlara
ait gereçlerle birlikte çýkarýlmýþtýr. Bundan, burada belli bir uygarlýk düzeyine ulaþýld
larýna özgü bir uygarlýða varýldýðý anlaþýlmaktadýr. Fakat buzullarýn erimesiyle k
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
garlýklarýn boðulmasý olayýnýn en dikkate deðer tanýklarý, su altý binalarý, duvarlarý, yo
Bunlar Avrupa'nýn ve Güney Amerika'nýn doðu kýyýlarýnýn açýðýnda, ve Kuzey Amerika'nýn da
açýklarýnda, gittikçe artan sayýda karþýlaþýlan bulgulardýr. Yucatan kýyýlarýndan su altýn
n taþ yollar bile bulunmuþtur. Buralardan, bilinmeyen, belki daha uzaklarda bulunup, b
attýðý için bugün izini bulamadýðýmýz baþka kentlere doðru yollar ayrýlmaktadýr. Venezüel
n denize döküldüðü yerde, okyanusun içine doðru gidip görünmez olan bir su duvarýnýn örneð
ngýçta doðal bir oluþum sanýlýyordu. Fakat daha sonra düz çizgileri ve birleþimi, bu ina
Ele geçen kanýtlar, Karaip denizindeki kýta sahanlýklarýnýn da bir zamanlar kara olduðunu,
dalarýn ve Antil kayalarýnýn, o zamanki kara parçasý üzerindeki daðlar ve doruklar olduðun
a koymuþ sayýlabilir. 1969'da Duke Üniversitesinin bir araþtýrma gezisinde Karaip'lerde de
iz dibi incelenmiþ ve tarama iþlemleri yapýlmýþtýr. Bu arada özellikle Aves kayasý üzerinde
Venezüella ile Virgin Adalarý arasýndaki okyanus çukurunun batýsýna rastlayan kayalar üze
u çalýþmalar sýrasýnda elli kere su yüzüne granitik (asit yüklü) kayalar çýkarýlmýþtýr. Gen
yalnýz karalar üzerinde bulunur. Seçkin bir oseanograf olan Dr. Bruce Heezen bu konuya
deðinerek, "Jeologlar genellikle hafif granitik, ya da asitli kayalarýn yalnýzca kýtala
r üzerinde bulunduðuna, su altýndaki kýsýmlarda daha aðýr, koyu

BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


renkli, bazalt kayalarý bulunduðuna inanýrlar," demektedir. "Demek bu yörede hafif granit
kayalarýn bulunmasý, eskiden Karaip'lerin doðusunda bir kýta bulunduðu ve sonradan battýðý
ndaki eski teoriyi destekler görünmektedir."
Fakat su altý bulgularýnýn en ilginçleri, Bahama su altý platosu üzerinde, yani Bermuda Üçg
laylarýnýn en yoðun biçimde yer aldýðý alanda ortaya çýkmaktadýr. Bir çoðu da, birkaç kula
arda bulunmuþtur. Batýk kireçtaþý formasyonlarýnýn 12.000 yýl önce su düzeyinin üzerinde
inançlar yaygýndýr. Bu geniþ alanda körfezler, kýta içine su yollarý bulunmaktadýr. Bunla
niz derinliklerini gösteren haritalarda görülebilmektedir. Alan su altýna gömülmeden önce
a veya büyük adalar topluluðu oluþturmaktaydý ve eðer bugün bulduðumuz kalýntýlara bakarsa
eri bir kültür düzeyine eriþmiþ bir halký da barýndýrmaktaydý.
1968'den bugüne kadar, bölgede, özellikle Bi-mini yakýnlarýnda pek çok bulgular ele geçmiþt
unlar arasýnda masif taþ yapýsý, iri taþlý yollar, platformlar, liman tesisleri ve yýkýlmýþ
görülmüþtür. Bunlar Inka öncesi Peru kalýntýlarýna, Stonehenge sütunlarýna, Minos çaðýnda
çok benzemektedir. Taþlarýn yaþý pek kesinlikle bilinememekte, fakat taþlarý saran fosil k
de karbon tarihleri yine 12.000 rakamýný göstermektedir.
Bulunan kalýntýlarýn en ünlülerinden biri, 1968 yýlýnda Dr. J. Manþon Valentine'le ara
gi-
BERMUDA "ÞEVTANI" ÜÇGENÝ
riþen Jacques Mayol, Harold Climo ve Robert Ang-rove adlý dalgýçlarýn bulduðu "Bimini kaldý
ya da "Bimini Duvarý"dýr Burasý ilkönce, çok durgun bir havada tekneyle su
rinde seyrederken, sular çok berrak olduðu için görülmüþtür. Dr. Valentine burayý þu
tarif etmiþtir: "Dikdörtgen ve çokgen taþlarla yapýlmýþ, geniþ bir düzlem. Taþlarýn ge
e kalýnlýðý deðiþik. Uzun süreden beri su altýnda kalmaktan, büyük olanlarýn köþeleri iyi
ubbeli bir görünüþ vermiþ. Yan yana dizili dev ekmek somunlarý, ya da yastýklar
ir kýsmý tam dikdörtgen, bir kýsmý da kareye çok yakýn. (Ýnsan doðada dümdüz çizgileri
bulunmadýðýný düþünmeden edemiyor). En büyüklerin boyu üç metre ile beþ metre arasýn
nda, birbirine paralel çizgiler oluþturacak biçimde sýralanmýþ. Orta kýsma küçük ta
k gibi döþenmiþ. Yanlardaki iri taþlý yollardan uzun olaný, iki þerit halinde
aralarýnda düþey dikilmiþ taþlar var. Bu büyük yolun güneydoðu ucu, Batý Avrupa'-daki
eri hatýrlatan çok güzel kývrýmlý bir taþla bitiyor. Ýri taþlardan oluþan bütün
n hemen ayný geniþlikte ve hepsi de kývrýmlý.taþlarla bitiyorlar...
"Havadan bakýldýðý zaman, koyu renk sularýn altýna saklanmýþ bu jeoloji ve arkeoloji harika
a taþlarý, ancak belli belirsiz görülebiliyor."
Bimini'deki ilk su altý keþifleri jeologlarýn ve arkeologlarýn katý saldýrýlarýna ve eleþti
e uðramýþtý. Eleþtirenlerin büyük çoðunluðu, bölgeyi hiç bir zaman ziyaret etmemiþ kiþiler
aman-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
larda, bulunan bu dev yapýnýn kývrýla kývrýla uzadýðý ve okyanusun diðer yörel
undaki düþünceler yaygýnlaþmaktadýr. Bu düzlem sanki bir zamanlar Bimini'yi çevrel
e oradan baþka yörelere uzanýr gibidir. Yapýlýþýndaki amacý ancak tahmin edebili
Burayý keþfedenin kiþisel duygularý þu yöndedir: "... Bu taþlarýn bir duvar,
ya da eski bir limanýn artýklarý olduðu yolundaki görüþlerin her biri doðru olabi
bugün için, bu taþlarýn altýnda neyin yattýðý bilinememektedir. Fakat bu yöreden
ha derin sularda yapýlan araþtýrmalardan, daha þimdiden bir tanesi, buralarda
çok katlý yapýlarýn bulunduðunu kanýtlamýþ bulunuyor. Benim kendi inancýma gö
binalar kompleksi, eskiçað insanýnýn, doðanýn kendisine verdiði ve deðerler yaratmaya
dýðý malzemeyi kullanmayý bildiðinin ve kendine bir tür tören merkezi gibi bir yer yapma
belirtisidir. Bu konuya deðinmiþken Glas-tonbury Circle gibi, Peru'daki Nasc
a Çölü gibi yerlerdeki, boyu miller tutan hayvan þekillerinin, büyüklükleri ned
yalnýzca havadan tanýmlanabilen desenlerin, bugünkü modern teknolojimizle
hiç bir ilgisi olamayacaðýný, çünkü bunlarýn yapýlýþ amaçlarýnýn hiç bilinemediðini bel
1968'den bu yana bölgede yapýlan uçuþlarda, gerek Bahama kýta sahanlýðýnda, ge
Küba, Haiti ve Santo Domingo dolaylarýnda, daha baþka insan yapýsý formasyonla
ra da rastlanmýþtýr. Bunlardan bazýlarý piramit veya büyük kubbeler biçimind
mini yakýnlarýna rastlayan böyle bir kubbenin boyutlarý elliye altmýþ metr
dir. Bu yapý
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
belki tepesi zamanla yuvarlanmýþ bir piramit de olabilir. Daha baþka yerlerde, baþka ve
daha büyük piramitlerin ya da tapýnaklarýn platformlarý da bulunmuþtur. Küba sularýnda, he
p araþtýrýlmayý bekleyen koskoca bir kalýntýlar kompleksinin varlýðý da rapor edilmiþtir.
usuz Kü-ba'lýlar oraya inmiþ ve kimseye haber vermeden alaný kendileri araþtýrmýþ olabilir
astro kendisi de hevesli bir skuba dalgýcýdýr.)
Bob Brush ve Trig Adams adýnda iki pilot, 1968 yýlýnda Andros adasý yakýnlarýnda uçarken, A
os sahanlýðý üzerinde düzenli parçalara ayrýlmýþ gibi gözüken dikdörtgen bir düzlemin resmi
sonra dalgýçlar buranýn taþ bir duvar olduðunu öðrenmemizi saðladýlar. Fakat buralarda kim
aþadýðý, duvarý kimlerin yaptýðý bilinmediði gibi, daha sonra gelen Ýspanyol fatihlerin de
le yapýlar diktiði, özellikle bu iþi suyun altýnda yaptýðý yolunda hiç bir þey bilinmemekt
Cay Lobos'da, bir su altý tepesinin yaný sýra ilerleyen yol, ya da kaldýrýmýn resmi de çeki
bulunmaktadýr. Hem tepe, hem de bu yapý su üzerindeyken, böyle bir yolun tepenin çevresind
inþa edilmiþ olacaðý düþünülebilir. Belki kuzey Puerto Rico'da Fransýz Deniz Yüzbaþýsý Geo
eðmen Gerard de Froberville tarafýndan bulunan, su altýndaki merdiven basamaklarý da, bi
r kayanýn üzerinden 12.000 yýl önceki su düzeyine inebilmek için yapýlmýþ basamaklard
Yucatan (Meksika) sahilinde, suyun içinde, de-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


nizin açýklarýna doðru daðýlan bir sürü yollarýn bulunduðu, havadan görülebilmektedir. Bu
erinliklerinde bulunmasý gerekli, bilinmeyen yerlere varabilmek amacýyla yapýlmýþa benzeme
ktedir. Yollarýn kara üzerinde uzanan devamlarý, bugün üzerini kaplayan ormanlar yüzünden
le beraber, denizdeki uzantýlarý, ara sýra fýrtýnalar kumlarý süpürdükçe, açýkça fark edil
1967 yýlýnda, Florida, Georgia ve South Carolina sahillerinde dolaþan ve derin sulara d
alan Aluminaut denizaltýsý, bir zamanlar su üstünde olduðu kesin olan çok büyük bir kaldýr
eydan buldu. Yolun tabaný manganez oksit'ten yapýlmýþ gibiydi. Aluminaut'a özel tekerlekl
takýldýðý zaman, yer yer 1000 metre derine inen bu düzgün satýh üzerinde, modern bir yolda
eyen bir otomobil rahatlýðýyla yürüdü. Düzgün sathýn geniþliðinin çok fazla olmasý, insan
biraz gölgelemektedir. Dr. Bruce Heezen'in Bahama yöresindeki dalýþlarý sýrasýnda bulduðu
i görünen" okyanus tabaný için de ayný durum söz konusudur.
Bermuda bulgularý arasýnda insan yapýsý olduðu kesin olanlarýn bir kýsmý kolayca görülebil
a olmasýna raðmen, bazýlarý yalnýz denizin altýnda olmakla kalmayýp, deniz tabanýnýn da alt
duðu için görülememektedir. Taþ yapýlar ve temeller, depremler veya seller sonucu olarak yý
rýn biriktirdiði topraðýn altýna gömüldüðü zaman, üzerlerinde yetiþen ot ve bitkilerin kar
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
de deðiþiklik yaparlar. Bu durum, geçmiþte de, gerek karada, gerekse deniz altýnda b
zý buluþlara yol açmýþtýr. Ýngiltere'deki Roma yerleþme yerleri ve yollarý da, b
topraklarýnda bulunan eski Babil ve Asur kanal sistemleriyle kent surlarý da, hep üzer
lerindeki bitki örtüsünün gösterdiði karakteristikler sayesinde bulunmuþ ve restore
ilmiþtir. Altýnda duvarlar, temeller gömülü olan topraklarda, doðru çizgiler hali
enk ayýrýmlarý görülebilmektedir. Ýtalya'da eski bir Etrüsk liman kenti olan Spina, o
ce tümüyle kaybolmuþtu ki, yerden bakýlýnca fark edilmeyen toprak karakteristikleri
tan görülüp de gerekli kazýlara baþlanýncaya kadar, buranýn bir efsane kenti olduðuna
baþlanmýþtý.
Eski eserlerin havadan izlenerek bulunmasý yöntemine Bahamalarda büyük yer verilmiþ ve kýt
ahanlýðý çok sýð olduðu için de, bu yöntem oldukça baþarýlý olmuþtur. Bahama su altý yükse
büyük kare, dikdörtgen, haç, paralel çizgiler biçiminde yapýlarýn varlýðý görülmektedir. B
timali çok kuvvetlidir. Bazen dik açý meydana getirerek dönmekte, daireler, üçgenler, altý
r ve baþka geometrik þekiller oluþturmaktadýrlar. Hepsi de üzerlerinde bulunan (ya da bulu
nmayan) yosunlarla belirlenmektedir. Dalgýçlarýn yaptýðý incelemelere göre, taþ yapýlar de
kumunun bir iki metre altýndan baþlamaktadýr.
Bütün bu çalýþmalarý görünce, insan acaba bunlar neden daha önce fark edilmedi, diye bir s
k istiyor. Bunun en açýk cevabý, Bahama yük-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


seltisinde batýk bir uygarlýðý aramanýn, hiç kimsenin aklýna gelmemesi olmalýdýr. Hele Akd
nde bunca tarih kalýntýsý, keþfedilmeyi beklerken! Bahama bölgesindeki dalma ve arama iþle
i genellikle Ýspanyol hazine kalyonlarýný arama amacýna yönelikti. Bunlarý bulmanýn, unutul
e tanýmlamasý güç esk> bir uygarlýðýn izlerini bulmaktan çok daha kârlý sonuçlar getireceð
bulunan bunca veriye raðmen, araþtýrýcýlar bulgularýný kamuoyunun dikkatine sunmak için ne
balýyorlarsa, bilimsel çevreler de bu kanýtlarý çürütmek için o kadar uðraþýyorlar diyebil
nekli araþtýrýcýlarýn da, diðer arkeolog ve oseanograflarýn düþmanca eleþtirilerinden kor
n uzak durduðu görülüyor. Ýlgi azlýðýnýn bir nedeni de, burada ortaya çýkacak bulgularýn, g
rý ve fýrtýnalar sonucu hemen tekrar örtülüp kaybolacaðý korkusudur. Fakat bir þans eseri
8 yýlýnda, Bahama yükseltisinin tabanýnda büyük bir yükselme kaydedilmiþ ve daha önceki f
görülemeyen bir sürü yeni formasyonlarýn izi de ortaya çýkmýþtýr. Kuzey Cat ile Güney Cat a
biçiminde, otuz metre uzunluðundaki taþ yapý, Bimini'deki ve Güney Caicos'daki baþka yapýl
bunlara örnektir. Daha önce bulunmuþ olan yapýlarýn bir kýsmý da, yükseliyor, ya da üzerin
ilerden arýnýyor gibi görünmekte, insan yapýsý eserlerin teþhisine daha çok imkân vermekt
niz altýnda kaybolmuþ uygarlýklar konusunda kuþkucu deðilse bile, hiç deðilse tarafsýz ye
oseanograf ve dalgýç olan James Thorne, son zamanlarda
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bimini duvarýný tutan sütunlarý muayene etmiþtir. Buranýn doða yapýsý olduðu konusunda, dið
seanograflar hemen hemen kararlý gibidirler. Baþka bir grup dalgýç da, batýk bir Ýspanyol g
isinin çýpasýný bulduklarýnda, bu çýpanýn belki binlerce yýl önce batmýþ olabilecek mozaik
de yatmakta olduðunu fark etmiþlerdir.
Atlantik'te olsun, baþka yerlerde olsun, ne zaman batýk bir uygarlýðýn izleri olarak yorum
anabilecek bulgularla karþýlaþýlsa, basýn derhal dergi yazýlarýyla olsun, kitaplarla olsun
ayý kayýp At-lantis'e baðlama çabalarýna giriþir. Ýnsanoðlunun hayal gücünü ta eski çaðdan
Atlantis, Eflatun'un Timaeus ve Critias diyaloglarýnda ayrýntýlý biçimde tarif edilmiþtir.
lantis, bu yazýlara göre, insanoðlunun altýn çaðýný yaþadýðý ülkedir. Büyük ve güçlü bir
tik okyanusundadýr. "... þiddetli depremler ve seller... bir gün ve bir gecelik çýlgýn yaðm
!ar sonucu... denizin altýna batmýþ... o bölgelerin denizi bu yüzden geçilmez ve girilmez b
r deniz olmuþtur..."
Eflatun, yazýlarýnda Atlantis'i okyanusun baþka bir yöresinde tarif etmiþtir ama, son bulg
lar sonucu kamuoyunun kayýp kýtayý Bahama su altý kalýntýlarýna yerleþtirmesi bir bakýma do
çaðýn en tanýnmýþ Atlantis yorumcusu olarak bildiðimiz Eflatun'a göre, kayýp kýta Herkül
a (Cebelitarýk'ýn), Atlantik Okyanusunda bulunmaktaydý. Fakat Eflatun'un satýrlarýný daha
bir dikkatle okuduðumuz zaman, At-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


lanta Ýmparatorluðunu tek bir ada deðil, büyük bir adalar topluluðu olarak tanýmladýðýný gö
lar üzerine kurulu imparatorluk, okyanusun her iki yakasýndaki kavimlerin yöneticisi o
larak tanýmlanýyor. Eflatun þöyle diyor:
... O günlerde (ortalama 11.500 yýl önce) gemiler Atlantik'ten geçebiliyordu. Herkül'ün sü
dediðimiz boðazýn önünde bir ada vardý. Bu adanýn büyüklüðü Libya'nýn ve Asya'nýn toplamý
arýn birinden ötekine geçerek, asýl okyanusun kýyýsýný teþkil eden karsý kýtaya ulaþabiliy
sütunlarýnýn bu yanýnda kalan deniz (Akdeniz) yalnýzca bir körfezdir. Giriþi de dar bir b
a öbür deniz, gerçek bir okyanustur. Ona kýyý teþkil eden kara parçasý, gerçek anlamda bir
alýdýr.
Burada Eflatun'un Libya sözüyle Afrika'yý kastettiði açýktýr. Afrika ve Asya kýtalarýný ad
rtan yazar, Atlantiðin öte yanýndaki baþka bir kýtadan, bir zamanlar Atlanta imparatorluðu
yönetiminde olan yeni bir kýtadan söz etmektedir.
Bimini'deki ve Bahama'larýn öteki yörelerindeki su altý yapýlarý, sýk sýk buralarda deniz
larý yapan kavimlerin; Fenikelilerin, Kartacalýla-rýn, Minoslularýn, Mayalarýn ve Mýsýrlýla
rleri olarak yorumlanmýþtý. Þimdi bu kalýntýlarýn yaþý ortaya çýkýnca da, Atlantislilere
ikle belli olan bir þey varsa, o da kayýtlý tarihimiz içinde hiç bir ýrkýn bunlarý kurmadý
zin altýnda yapmasýna özellikle imkân olmadýðýdýr.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Eflatun'un 'gerçek okyanus'un karþý kýyýsýnda bir kýta bulunduðundan söz etmesi, eskiçað ýr
rika'nýn varlýðýndan haberdar olduklarýný ve Kolomb'u esinlendiren etkenlerden birinin de
lasýlýðýn içinde bulunduðunu ortaya koymaktadýr. Belirtildiðine göre Kolomb'un yolculuðu s
Atlantis'i ve daha ilerideki karalarý gösteren bir harita vardý. Okyanusun batý kýsýmlarýn
da Atlamalýlarýn bulunduðu, Eflatun'un kendi sözlerinden de, anlaþýlmaktadýr. Bu batý kesi
Bahama adalarýný, çevrelerindeki sahanlýklar suya gömülmeden önceki haliyle kapsamakta,
Dili'ni ve Florida Boðazýný birer körfez görünümüne getirmektedir. Esasen o dönemde Flori
sýnýn denize daha fazla sokulmuþ olacaðý da bir gerçektir. Florida - Keys'den on dört mil
resindeki deniz tabanýndan 170 metre daha derin, 350 metreye varan çukurlar bulunmakt
adýr. Amerikan Sahil ve Jeodetik Araþtýrma raporlarýna göre bunlarýn önceden tatlý su gölü
radan deniz yükselip topraklar su altýna gömüldüðü zaman üstlerinin tuzlu suyla kaplandýðý
adýr.
Batý Atlantik yöresi derinlik þemalarýna baktýðýmýz zaman, sularýn bugünkü düzeyinden 200-
aþaðýda bulunduðu zamanlarda, bugünkü küçük adalarýn yerinde çok büyük adalarýn bulunmasý
yükselmesi olayýnýn ise 11.000 ile 12.000 yýl önce yer almýþ olmasý, dolayýsýyle Eflatun
, onun da Sa-is'e yaptýðý gezide Mýsýrlý papazlarýn kayýtlarýndan öðrendiði tarihlerle
utmasý gerçekten il-

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ginçtir. Bu Mýsýr kayýtlarýnýn, en eski Yunan kayýtlarýndan bile binlerce yýl önce tutuldu
ir.
Yýllar boyunca Atlantis, okyanusun her yöresine yerleþtirilmiþ, hatta zaman zaman insanla
r bu destan konusu eski uygarlýðý dünyanýn baþka yörelerinde de kabul etmiþlerdir. Atlanti
ri olarak Atlantik okyanusunun altý, Ege Denizi, Hazar Denizi, Kuzey Denizi, Batý Afr
ika, Ýspanya, Tunus, Almanya, Ýsveç, Sahra Çölü, Arabistan, Meksika, Yucatan Venezuela, Aso
'lar, Kanarya ve Madeira adalarý, Brezilya, Ýrlanda, Seylan ve Hint okyanusunun tabaný
bile sayýlabilir. Yorumlar genellikle araþtýrýcýlarýn hangi ulustan olduðuna göre deðiþmek
Bütün bu yerler arasýnda Bermuda Üçgeninin batý kesiminin özel bir genel ilgi kazanmasý, 19
en sonra olmuþtur. Bölgedeki bulgular, çok olaðanüstü etkenlerin yardýmýyla, bu sýrada ort
r "uyuyan peygamber" adýyla tanýnan Edgar Cayce'in hayattayken ileri sürdüðü kehanetlerle
ilgilidir. 1945'de Virginia'da ölen Cayce'in trans haline geçerek, kendisine sorulan
sorulara cevap vermesi, yýllar boyunca binlerce kiþiyi etkilemiþtir. Cayce ömrü boyunca s
z bini aþkýn kiþiye bu yolla öðüt ye önerilerde bulunmuþ bir kimsedir. Baþlangýçta yalnýzca
a ilgili öðütler verirken, sonradan baþka konulara da geçmiþtir. Þaþkýnlýk doðuran iyileþti
i ve telepatik gücü, burada açýklanmasý gereken konular deðildir. Fakat tarihin en dikkate
r arkeolojik kehanetlerini, özellikle Atlantic ve Bimini
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ile ilgili olanlarý nasýl ileri sürdüðüne deðinmek gerekir.
1923 ve 1944 yýllarý arasýnda Cayce, Atlantis'-le ve binlerce yýl önce orada yaþamýþ olduðu
dýðý insanlarla ilgili olarak yüzlerce seans yapmýþtýr. Trans haline geçmediði zamanlarda
lantis konusuyla ilgilenmezdi. Belki de bu konunun farkýnda bile deðildi. Atlantis'in
bu kadar çok seansta ortaya çýkmasýna kendisi de þaþardý. Fakat 1940 yýlýnýn Haziran ayýnd
bu ülkenin Bimini dolaylarýnda bulunduðuna dair söylemiþ olduðu sözlere ek olarak, birdenb
larý eklediði görüldü:
"Poseidia bölgesi, Atlantis'in yeniden yükselecek ilk parçalarý arasýnda olacaktýr. 1968-1
yýllarýnda... pek de uzak deðil."
Bu garip arkeolojik kehanet, ileri sürülen programa pek uygun olarak, 1968 yýlýnda Bahama
yükseltisinin fark edilmesiyle, kalýntýlarýn gel-git olaylarýnýn etkisiyle gözle görüleb
ma geçmesiyle gerçekleþmiþ oldu. Deniz tabaný bölgenin bazý kesimlerinde iyice yükselmiþ b
u. Ne var ki, insan bu bulgularýn kehanete uygun olarak kendiliðinden mi ortaya çýktýðýný,
Cayce'i okuyanlar o sýra buralarý özellikle arayýp taradýklarý için mi fark edildiðini me
eye baþlýyor. Gerçekten de ilk su altý formasyonlarýný gören pilotlar, Cayce'in kehanetler
kumuþ, ilgiyle izlemiþ kiþilerdi.
1968 yýlýnda ve bunu izleyen yýllarda bu kalýntýlarýn bulunmasýyla yirmi sekiz yýl
eri sü-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


rülmüþ bir kehanet gerçekleþince, insanlar çok doðal olarak Cayce'in baþka kehanetleriyle
lenmeye baþladý. Eðer Cayce'in kehanetleri ve zamanýmýza eski çaðlardan miras kalan çok s
gerçekten olmuþ olaylardan hatýrda kalanlara dayanýyorsa, bu takdirde zamanýmýzdan çok önc
ulunan ve bilimsel yönden çok ileri düzeylere varmýþ olduðu varsayýlan bir uygarlýktan kal
rin, gömüldükleri yerlerde hâlâ aktif hâle geçebileceði, yani Bermuda Üçgeni içindeki ele
ik ve gravitasyonel aberasyonlarýn bize çok eskiden yaþamýþ, izi bile kalmamýþ bir uygarlý
lan kötü bir miras olduðu düþünülebilir.
SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM
TARÝH ÖNCESÝNÝN SÜRPRÝZLERÝ
BERMUDA ÜÇGENÝNÝN esrarýný araþtýranlardan bir kýsmý; yabancý zeki bireylerin, dünyamýzdak
yle ilgilendiklerini, gerek bu gezegende, gerekse baþka gezegenlerde daha önce görülmüþ ol
leceði gibi, bu gücün geliþmiþ uygarlýðý tehdit edecek düzeye gelip gelmediðini anlamak i
ileri sürmektedirler. Gezegenimizde mantýk yeteneðine sahip bulunan, zekâ potansiyeli bugü
küyle karþýlaþtýrýlabilecek düzeyde olan insanlarýn ortaya çýkmasý, günümüzden 40.000, 50
daha eski tarihlere gitmektedir. Demek bir uygarlýða, bilimsel ilerleme yoluyla kendi
kendini mahvedebilecek düzeye varabilmesi için ortalama 10.000 yýl tanýrsak, bizim uygarlý
n önce de dünyada bir, ya da daha çok uygarlýðýn gelmiþ geçmiþ olmasý için yetecek zaman p
teknik yönden ilerlemiþ her uygarlýk er geç, rastlantý ese-

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ri ya da bir planlama sonucu olarak, atom gücünü keþfedecek (bizim için 10.000 yýl sürdü) v
ince de, ya bu büyük gücü kontrol altýnda tutabilmek, ya da uygarlýðýn mahvolmasýný göze a
ikilemle karþý karþýya gelecekti. Eðer böyle bir dünya uygarlýðý gerçekten vardý da, kend
atarak yok olduysa, bunun anýlarý elbet destanlarda bulunacak, ya da bilinmeyen bir çaða
yorumlanan anakronistik kalýntýlarla, anlaþýlmayan dev harabelerle kendini belli ed
ecektir.
Edgar Cayce uyguladýðý seanslarda Atlantis'e deðinirken sýk sýk nükleer güç kaynaklarýna, l
aser'lere benzeyen konulara atýf yapmýþtýr. Anlattýðý enerji kaynaklarý bizim bugün kullan
nzemektedir. Nasýl kullanýldýklarýný ve kötü kullanýlmalarýnýn ne büyük bir tehlike olduðu
ndýðý sözler, günümüzde gazete baþyazýlarýnda sýk sýk rastladýðýmýz standart sözlerin heme
e bütün bunlarý otuz beþ yýl önce nereden bilebilmiþtir?
Bu enerji kaynaklarýný Cayce oldukça ayrýntýlý bir biçimde tanýmlamaktadýr. Büyük jeneratör
lar havada ve su altýnda yürüyen taþýtlarýn ilerlemesini saðlarlar. Iþýk, ýsý ve haberleþm
ullanýlýrlar. Bir tür radyo, televizyon ve uzun mesafeden fotoðraf çeken aletin çalýþmasý
yrýca canlý dokularýn tamir edilmesini, gençleþtirilmesini saðlayan bir güçleri de vardýr.
beyin dokusunda da kullanýlabilir. Bu olanaktan yararlanarak, insanlar tüm sosyal sýnýf
arýn kontrolünü güdüm altýnda tutabilirler.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Fakat geliþtirdikleri doðal güçlerin yanlýþ kullanýlmasý sonucu, bir de iç ve dýþ mücadele
cu, Atlanta'lýlar sonunda kontrol edilemeyecek kadar büyük olan bu güçleri serbest býrakara
kendi kendilerini yok ederler.
Cayce'in bu sözleri, birçok eskiçað kavimlerinin destanlarýnda anlatýlanlara benzemektedir
ir de bu kavramlarý Cayce'in kendi aðzýndan dinleyelim:
"... Ýnsanoðlu yok edici güçlen bulup ortaya çýkardý... Bu güçler doðal gaz kaynaklarýyla,
best bulunan güçlerle birleþince, yavaþ yavaþ soðumakta olan dünyanýn derinliklerinden doð
bir patlama yer aldý ve bugün Sargasso Denizi dediðimiz yere yakýn olan bölge, okyanusun
a ilk batan bölge oldu..."
Tarihöncesi çaðlarýndan söz ederken, Cayce'in laser ve maser'lerin kullanýlmasýna çok beli
biçimde deðindiði açýktýr. Oysa bunlarýn varlýðý ilk olarak 1942'de keþfedilmiþtir. Yani
zamandan birkaç yýl sonra ortaya çýkmýþtýr. Cayce dev kristal enerji kaynaðýný þöyle taný
"... içindeki tþýk sonsuzlukla fanilik arasýnda haberleþmeyi saðlýyordu. Yani dýþardaki güç
eþmeyi saðlayabilme yeteneðindeydi. Daha sonra bundan enerji yayan bir kaynak yaptýlar. B
u merkezden, yolculuk yapan taþýtlarýn yolunu ve baþka geçiþ ve deðiþimleri yönetmeye baþl

BERMUDA .ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


... Enerji kaynaðý yine bir kristale benziyordu, ama ilk zaman kullandýklarýndan çok baþk
sini karýþtýrmamak gerekir. Aralarýnda bir çok kuþak geçmiþti. O zamanlarda da insanlar uç
avada, gemilerle su yüzünde veya denizaltýlarla suyun altýnda yolculuk yapýyorlardý. Faka
u yolculuklar enerji merkezinden yönetiliyor, "Tuaoi" taþýyla ve onun ýþýnýyla düzenleniy
"
Baþka bir seansýnda Cayce, Poseidia adýný verdiði yöreden, yani o sýra su yüzünde bulunan
r bölgesinden söz ederken þöyle diyordu:
"... doðanýn motive edici güçlerinin böyle ýþýnlarý, þekilleri, faaliyetleri bir merkezde t
istaller içinde biriktirilmesiyle, gemileri yalnýz deniz üstünde deðil, havada da yönetmey
aþladýlar. Ayrýca insan vücudunun ve sesinin bir yerden bir yere ulaþtýrýlmasýný, bunlarý
ini saðladýlar. Kýsa zamanda bu çalýþmalar çok pratik hale geldi. Bugün televizyon dediðim
mada gerekli titreþimleri yarattýlar. (Burada bugün denen tarih, 1935 yýlýdýr!)
1932 yýlýnda Cayce aðýr maddelerin taþýnabil-mesiyle ilgili olarak þunlarý söylemiþtir:
"... Son zamanlarda yeniden keþfedilen gazlarýn, elektrik ve aeriatik formasyonlarýn ku
llanýlmasýyla, atom gücünü parçalamýþ, bu yolla yarattýklarý korkunç kuvvetten; taþýma, yo
ldýrma, ya da doðanýn kendi güçlerini deðiþtirme yolunda yararlanmýþlardýr.'"
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Tarihöncesi çaðlarýnýn ilkel diye tanýmladýðýmýz insanlarýnýn çok büyük taþlarý garip yerl
ra gelen ýrklarýn bu taþlar üzerine kendi yapýlarýný kurmalarý, her zaman için bir arkeolo
esi olagelmiþtir. Bunun nedeni, bilinmeyen geçmiþ ýrklarýn býraktýðý bu taþlarýn, daha so
taþýyabileceðinden çok daha büyük ve aðýr olmasý ve bu garip yerlere nasýl geldiklerinin b
asýdýr. Bunlara örnek olarak Peru'da, Ollantaytambo ve 01-lantayparubo'daki 200 tonluk
porfir bloklarýnýn, daðlar ve yarlar aþmak suretiyle çok uzaklara taþýnýp, 500 metre yüks
baþka doruklarýn tepesine konmuþ olmasý gösterilebilir. Sacsahuaman'ýn dev bloklarý öyles
birbirine geçiriliþi öylesine karýþýktýr ki, Inka'lar bunlarý yapanýn tanrýlar olduðuna in
Bolivya'nýn Tiahuanaco kenti kalýntýlarýnda gördüðümüz 100 tonluk temel taþlarýnýn üzerine
i dev yapýlar dikilmiþti. Oysa Tiahuanaco'nun deniz yüzeyinden yüksekliði ikibuçuk mildi.
baþka örnekler de vardýr. Ýngiltere'de Stonehenge gözlemevindeki büyük taþlar, Bimini su
rýndaki masif bloklar, Brö-tanya'da tarihöncesinden kalma temelin ayakta duran taþlan ve
bunlar arasýnda 340 ton çeken ve yüksekliði yirmi iki metreyi bulan bir taþýn da bulunmasý
iye'de, Baalbek'deki Jüpiter tapýnaðýnýn büyük temel taþlarý (tapýnak yapýlmadan çok önce
da hazýrdý. Aralarýnda 200 ton geleni vardýr.) da sayýlabilir. Bu yapýlarýn hepsi, açýklam
dýr. Özellikle bunlarý yapmýþ olan ýrklarýn mühendislik bilgileri hakkýnda bu-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
gün varmýþ bulunduðumuz deðer yargýlarý ele alýnýrsa! Bu yüzden, bunlarý üstün uygarlýk dü
ri sürülmektedir. Kalýntýlarýn pek çoðunun birbirine benzer yapý özellikleri taþýmasý da b
ir.
Cayce, Bimini'den söz ederken, bu bölgenin Atlantis'e özgü enerji gücü merkezlerini barýndý
irkaç yerden biri olduðunu söylemiþtir. "...Atlantis ve Poseidia'nýn batmýþ olduðu yerde, y
iriktirdiði örtünün altýndan çýkarýlabilecek tapýnaklarýn yakýnýnda, bugün Bimini diye tan
i yörede."
Bu enerji kaynaklarýna (yoksa nükleer tesis mi demek gerekir?) iliþkin ayrýntýlarý, Cayce 1
35'de anlatmýþtýr. Cayce'in oðlu Edgar Evans Cayce (mühendis ve yazar) sonradan babasýnýn
anslarýnda alýnan notlarý kitap halinde yayýnlamýþ (1968-Warner Library, Kitabýn adý: Edga
on Atlantis), bu kitapta Cayce'in tarihöncesine iliþkin anlattýðý bazý bilgilerin, günüm
lmemiþ olduðuna, ya da o söyledikten sonra keþfedilmiþ olduðuna dikkati çekmiþtir. Kitapt
mci olarak eðitilmemiþ kültürlü bir insaný, bu uygarlýk belirtilerini bundan daha açýkça ta
dý," denmektedir. Cayce'in 1933 yýlýndaki bir seansta söylediði sözler, ilk kristal komplek
inin bulunduðu merkez binayý þöyle tanýmlamaktadýr:
"... Binanýn tabaný bugün "iletken olmayan" dediðimiz, asbest benzeri bir taþla kaplýydý. A
arýna, günümüzde Ýngiltere'de yapýlanlar gi-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bi, iletken olmayan baþka maddeler de döþenmiþti. Bu maddelerin adlarýný bu iþlerle uðraþ
çok iyi bilmektedir.
...Bu tabanýn üzerine oturtulan bina, oval biçimdeydi. Kubbesinde bir kapak, geriye doðru
kaydýrýlarak açýlýyor, buradan yýldýzlarýn hareketini izlemek, ateþ halinde olan cisimler
jiyi toplamak, dünya atmosferi içinde bulunan ve bulunmayan elemanlarý elde etmek mümkün
oluyordu.
...Bugün prizma ya da cam diye adlandýrdýðýmýz maddeler yoluyla yapýlan toplama iþlemi öyl
ki, sonunda biriken enerji endüksiyon yöntemleriyle, týpký bugün yapýlabileceði gibi, ta
sinde ve yönetilmesinde kullanýlabiliyordu. Bugün bizim "remote kontrol" dediðimiz yöntem
ibi radyo titreþimleri yoluyla, bu taþlarýn yaydýðý güç, taþýtlarýn kendi yapýsýnda buluna
iyordu.
...Bina öyle bir biçimde yapýlmýþtý ki, kubbedeki kapak açýldýðý zaman, enerjinin taþýtlar
hiç bir engel kalmýyor, ya da çok az bir engel kalýyordu. Bu ya görüntü radyosu yoluyla, ya
su altý, veya baþka ortamlar altý elemanlar aracýlýðýyla yapýlýyordu.
...Bu taþýn hazýrlanmasý, onu yaratanlarýn elindeydi. Bu taþtan çýkan, göze görünmeyen ýþýn
Bu ýþýnlar, taþýtlarý hareket ettirebilir, uçaklarýn o zamanýn gazlarýnýn yardýmýyla haval
i taþýtlarýnýn, dünya yüzüne yakýn seyreden, su üs-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
tünde ya da su altýnda giden taþýtlarýn yürümesi de bu yolla saðlanýrdý.
... Bütün bunlar, enerji merkezi diye tanýmlayabileceðimiz binanýn ortasýnda bulunan taþl
inde biriktirdiði ýþýnlar yoluyla yapý-hrdý."
Cayce bu konularda konuþurken, sýk sýk bu süper uygarlýðýn geliþtirdiði korkunç güçlerin y
nmektedir. "...Güneþin kendinden çýkan enerjinin, atomu parçalayan ýþýnlara ulaþmasý, bu
hvýna yol açtý."
Eðer gerçekten böyle olaylar yer almýþsa, kalabalýk kentlerle birlikte sularýn altýna gömü
enerji merkezinin kalýntýlarýnýn bugün de okyanus tabanýnda veya tabanýnýn altýnda yattýðý
ileri sürülürken belirtilen bölgelerin, Bermuda Üçgeni içinde elektromanyetik aberasyonla
ikle yer aldýðý, Okyanus Dili gibi, Bimini gibi yöreler olmasý da ayrýca ilginçtir.
Bu tür enerji merkezlerinin binlerce yýl sonra hâlâ çalýþýr durumda olmasý akla sýðacak þey
hiç deðilse Kolomb'dan astronotlara kadar çeþitli kiþilerin deðindiði "beyaz su"larýn bu o
n etkilenmesi akla gelebilir. Beyaz suyun belirdiði yerlerde ýþýk özellikle güçlü görünmekt
bir mil, ya da daha ilerilere doðru daðýldýkça çizgiler belirsizleþmekte, basýnç altýnda ku
gazlarýn görünümüne benzer bir durum meydana gelmektedir.
Pusula sapmalarýnýn ve elektrik arýzalarýnýn nedeni, su altýnda yatan büyük metal kitleler
r-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
lýðý olabilir. Týpký dünyanýn baþka yerlerinde, demir cevheri yataklarýna yaklaþýldýðý zama
ibi. Deniz tabanýnýn üzerinde veya az altýnda bulunabilecek böyle kitleler, su yüzeyindeki
arý etkileyebilir. 1970 yýlýnda yayýnlanan bir NASA raporu, Puerto Rico çukuru üzerinde de
yüzeyinin içeriye doðru çöküntü yaptýðýný belirtiyordu. Bu durum bilimcilerce, "deniz tab
erin olaðanüstü sýralanýþ biçimi"ne yorumlanmýþtý. Bu yüzden, çekim gücünde sapmalar olduðu
rmuda Üçgeniyle ilgili olarak da, batýk enerji kaynaklarýnýn eski güçlerinden bir kýsmýný
leceði, bunlann zaman zaman harekete geçirildiðinde yalnýzca manyetik ve elektronik sapma
lar yaratmakla kalmayýp, manyetik fýrtýnalar doðuran elektrik dürtüler de meydana getirebi
eði söylenmektedir.
Bermuda Üçgeni olaylarýný açýklamak amacýyla ileri sürülen teoriler arasýnda en garip sayýl
teori, Cayce'in daha önceden söylemiþ olduðu ve kendinin de inandýðý bir teoridir. Fakat b
el konularda meraklarý olan kimselerin, Cayce'in sözlerini ne derece ciddîye alabilecek
leri de, ayrý bir sorundur. Belki bu sözleri, yalnýzca zengin bir hayal gücünün ürünü olara
anlýkla izlemek yeterlidir. Gerçi Cayce'in otuz beþ yýl önce tarif ettiði enerji kaynaklar
günün gerçek dünyasýnda henüz keþfedilmediði gibi, hayal bile edilmeyen þeylerdi. Bir kýs
iþtirilmemiþ durumdadýr. Ama yine de, Cayce'in bir fizikçi olmadýðýný hatýrlamakta yarar v
k tarihçi de deðildir. Yalnýzca þatafatlý bir sicili olan, med-

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


yum bir tedavi uzmanýdýr. Bununla birlikte, saðlýk konularýný ilgilendirmeyen bazý sözleri,
ný tedirgin edecek kadar doðru çýkmýþtýr. Bunlar arasýnda atom bombasý, Amerikan Cumhurba
, ABD içinde ýrk çatýþmalarý ve Califor-nia'daki çamur kaymalarý bile sayýlabilmektedir.
Cayce'in söylediði sözler, hipnotize ettiði sü-jelerin eski zamanlarda dünyaya geldiklerind
yaþadýklarý yaþamdan çýkardýklarý vizyonlara ve anýlara dayanmaktadýr. Bu yöntem, bir ço
deniyle olsun, bilimsel nedenlerle olsun, yeniden doðuþa inanmayýþlarý gerçeði karþýsýnda,
kaybetmektedir. Geçmiþ uygarlýklarýn bu kadar bilimsel tarifi ve tehlikeli geliþmeleri k
sunda böylesine ayrýntýlý bilgileri ortaya serebilmenin, bu kuþkulu yöntemden baþka bir yö
ayanýp dayanmadýðý da düþünülmektedir.
Eski Hindistan'ýn felsefî ve dinî kayýtlarýnda madde ve evren konusunda insana garip gelec
ek kadar çaðdaþ kavramlara rastlamaktayýz. Bunlar arasýnda "kozmik bilinçlenme", yani geçmi
lan tüm olaylarýn anýlarýnýn her zaman var oluþu kavramýndan da söz edilmiþtir. Bugün tele
belleðin gizli devamlýlýðý gibi, psiþik güçler gibi konular artýk bilimciler tarafýndan k
rek dünyada, gerekse uzayda incelenmekte ve bu prensiplerden haberleþme alanýnda yarar
lanma olanaklarý araþtýrýlmaktadýr. En güçlü uzay araþtýrýcýlarý olan ABD ve Sovyetler Bir
tion" diye anýlan hayallerin gerçek bilim
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
haline gelebileceðini gösteren deneyler yapmaktadýr. Bu alanda insaný þaþýrtacak yeni bulu
aya çýkmasý beklenebilir. Bugüne kadar ancak bazý özel yetenekli kiþiler, karþýlarýndakini
andaki düþüncelerini, ya da geçmiþe ait anýlarýný okuyabiliyorlardý. Burada geçmiþ zaman d
dan kromozomlar yoluyla aldýðýmýz bellektekilerdir. Ana-babalarýmýzdan ve onlarýn ana-bab
fizik yapý çizgilerimizi, eðilimlerimizi aldýðýmýz gibi, fakat belki daha az miktarda, e
larýmýzdan da bazý nitelikleri kromozomlar yoluyla alýrýz. Bize geçen bu mirasýn içinde be
omozomlarý da vardýr. Yalnýzca yüzde on kadarý kullanýlan insan beyninde, kalýtýmsal bir be
n yeterince yer vardýr.
Bu görüþ insanlarýn parça parça anýlarýný, hiç gitmedikleri bir yeri daha önce görmüþ gibi
bir rüyanýn içinde çok uzun süre yaþamýþ gibi hissetmelerini, hipnotizma altýnda bulunmay
insanlar tarafýndan tanýnmalarýný, geçmiþ bir yaþamdan parçalar hatýrlamalarýný (sonradan
tarih kitaplarýnda gerçekten hatýrlandýðý gibi yer aldýðýný öðrenmelerini), çocuklarýn hiç
baba dilini birden su gibi konuþmaya baþlayýp, sonra da birden unutmalarýný açýklayabilece
görüþtür. Bu olaylar genellikle insanýn yeniden dünyaya gelmesi biçiminde yorumlanmakta ve
inanç Budizm, Hindu dini ve en uzun süre yaþamýþ din olan Mýsýr dini tarafýndan da paylaþý
Fakat kalýtýmsal bellek tezi de buna bir alternatif olanaðý vermektedir. Bir bakýma her ik
isinin de ay-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ný kapýya çýktýðý bir gerçekti. Eski bir dönemde yaþamýþ herhangi bir insanýn ruhu bize ge
ne ayný dönemde yaþamýþ kendi atalarýmýzdan birinin belleði bize geçmekte ve bir çok nitel
sýra birikmiþ anýlara da sahip olmamýzý saðlamaktadýr. Týpký bilgisayarlarýn kuþaklar boyu
ikleri bilgilerin hepsini toplayacak biçimde programlanan yeni bilgisayarlar yapýlma
sý gibi.
Edgar Cayce, uyuttuðu insanlarýn ister yeniden dünyaya gelmiþ ruhlarýyla, ister kalýtým yol
a aldýklarý bellekleriyle konuþmuþ olsun, sonuç yine de aynýdýr. Cayce'in sözleri Atlanti
yeni bir ilgi uyanmasýna ve bu konuda araþtýrmalar yapýlmasýna yeni bir hýz getirmiþtir. Bu
lar arttýkça bu hýz da artmýþ ve Cayce'in sözleri de bu bulgularla desteklenmiþtir.
Mýsýr ve Mezopotamya'daki ilk uygarlýk kýpýrtýlarýndan önce dünyada ileri uygarlýklarýn ya
lar, son zamana kadar yalnýzca medyumlar, vizyonerler, sihirle uðraþanlar ve bir de bu
dalalardý. Arkeologlardan ve tarihöncesi araþtýrmacýlarýndan gelen ters tepki bir dereceye
dar doða! da sayýlýr. Çünkü M.ö. 3000'den önce büyük bir uygarlýðýn yaþamýþ olmasý, Mýsýr v
ve Roma uygarlýklanyla geliþen düzenli geliþme tablolarýný altüst etmektedir. Bu çizelge
geliþen uygarlýk tarihimiz incelenirken, ara sýra az bilinen eski kültürlere, sözgeliþi K
Güney Amerika, Hindistan, Orta Asya ve diðer bazýlarýna birer selâm sarkýtýlýr ve bu
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
geliþmenin sonunda bugünün süper-uygarlýk düzeyine vardýðýmýz kabul edilir. Yani geçilen y
kt-uygarlýk" yoludur.
Bütün eski kültürlerin destanlarý arasýnda, tufandan önce bile, küstahlaþan, tanrýya, ya d
fa tutan insanoðluna ders vermek amacýyla yaþamýn birden son bulduðuna dair efsaneler yer
lmaktadýr. Bu destanlar hep birbirine benzerler. Fakat bu benzeyiþin özel bir önemi olmay
abilir ve hikâye eski pazar yerlerinde, ya da kervan yollarýnda anlatýla anlatýla, binler
ce yýl sonra her ýrkýn dininde iz býrakmýþ olabilir. Tüm dünyayý saran bir tufan, insanlar
sek bir kule yapma çabasý, tanrýnýn buna kýzarak onlarý birbirinin dilinden anlamaz hale
mesi ve buna benzer hikâyeler, daha Ýspanyollar gelmeden önce de Amerika kabileleri ta
rafýndan biliniyordu. Eski ve büyük harabelerin gölgeleri altýnda yaþayan geri insanlarýn
eleri arasýnda, eskiden yaþamýþ tanrý benzeri bir ýrkýn bu iri taþlarý taþýyýp bu kentleri
tadýr. (Gerçekten de bu yapýlarýn ileri bir taþýma ve yapý tekniði bilgisi var-sayýlmadýkç
nak yoktur.) Bu arada, eski bir ticaret dili olduðu samlan bir dilin gölgesi de, birçok
dillerde sezilmektedir. Bu dil belki eski Yunan diliyle Aramaik dillerinin bir k
arýþýmýydý. Bu temel dilden geldiði sanýlan kelimeler, Ortadoðu'dan o kadar uzak yerlerde
sanlarýn dillerinde kendini göstermektedir ki, sanki denizlerin ve okyanuslarýn dalgala
rýyla taþýnýp buralara kadar gelmiþ izlenimini uyandýrmaktadýr. Hawai ve diðer Polinezya di
nde, Yucatan yöresindeki Ma-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ya dilinde, Azteklerin dili olan Nahuatl dilinde, arkaik Yunanca benzeri bazý kelim
eler görülmektedir. Kanarya adalarýnda esrarengiz bir beyaz ýrk tarafýndan konuþulan Guanc
dilinde de ayný izlere rastlanmaktadýr. (On beþinci yüzyýlda Ýspanyol kâþifleri tarafýndan
ve kýsa zamanda yok edilen Guanches'ler, çok üstün bir kültür düzeyine ulaþmýþ eski ve büy
sular altýna gömüldüðünü belleklerinde yaþatan bir ýrktý).
Eski Amerika dillerinde Aramaik ve Fenike dillerinden kelimeler görüldüðü gibi, Pasifiðin
an gelen Sinitik ve Polinezya dillerinden kelimelere de rastlanmaktadýr. Bütün bunlar, ço
k eski çaðlarda yer almýþ uzun yolculuklarý ve kültür temaslarýný ortaya koymaktadýr. Kuze
erika'nýn sýk ormanlarý içinde, daha doðrusu sonradan ormanlarla kapanan alanlarý içinde, F
e, Aramaik, Minos, Yunan dillerinde ve tanýnmayan baþka dillerde yazýtlar bulunmaktadýr.
Fakat dinsel destanlarla lisan bilmecelerinin uyandýrdýðý merak, Cayce'in sözlerini gerçek
larak kabul etmek için yeterli deðildir. Özellikle eski çaðlarda çok geliþmiþ bilimsel düz
aþýldýðý, modern çaðdaki gibi haberleþme, seyahat ve kozmik çapta bir felâket potansiyelin
da söylediklerini...
Fakat son yýllarda alýþýlmadýk buluþlarýn yer aldýðý, ya da eski bulgularýn yeniden ve baþ
irildiði alanlar da genellikle bu alanlar olmaktadýr. Bu bulgular, tarihin bize orta
-doðuda doðduðunu anlattýðý ilk kültürlerden çok ön-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ce, ileri bilimsel düzeylere ulaþýldýðýnýn, geliþmiþ icatlarda bulunulduðunun iþaretini ver
erek Mýsýr ve gerekse Sümer efsanelerinde, kendilerinden önce var olaný ve kendilerine il
ve hýz veren daha büyük bir kültürün varlýðýndan söz edildiði bir gerçektir. Mýsýr, Boliv
ka, Meksika ve Hindistan gibi bazý kültürlerde uygarlýðýn statik kaldýðý veya geriye dönüþ
koruyamadýðý da açýktýr.
Dünyanýn çok eski kültürlerinde "havadan aðýr uçan makineler"in bilindiði iddiasý, normal o
yla karþýlanan bir iddiadýr. Fakat son zamanlarda bulunan resim ve þekiller ve incelenen
yazýlý belgeler, bizim tarihin baþlangýcý diye kabul ettiðimiz dönemden çok önce, uçaklarý
hatta uçakla yolculuðun da bilinen bir þey olduðunu anlatmaktadýr. Bu raporlar ve modeller
Mitoloji'de-ki süslü püslü benzetmelerle ayný türden deðildir. Icarus'un kendine bir çift
at yapmasý, bunlarý birbirine balmumuyla tutturarak uçmasý, ya da Apollo'nun güneþ arabasý
efsanelere benzememektedir. Tersine, o zamanlarda aerodinamik bilgisinin var old
uðunu, havalanma, havada seyretme, fren yapma ve iniþ yapma konularýnda pek çok þey bilind
ni açýk açýk ortaya koyacak türdendir.
Sözgeliþi Colombia Cumhuriyetinin Antika Altýn Koleksiyonu içinde, uzun süre kuþ, bir tür g
ya da uçan balýk olduðu sanýlan altýn bir parça vardýr. Bu parça bir mezardan çýkarýlmýþtý
eþyalarýn yaþý 1.800 olarak tahmin edilmektedir.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bu eser sonradan Ivan Sanderson tarafýndan büyüteçler altýnda incelenmiþ ve Sanderson bunun
canlý bir organizmanýn modeli olmadýðýný, mekanik bir yapýnýn modeli olduðunu ileri sürmüþt
lý, motor bölümü, pilot kabini, rüzgâr siperi gibi tüm kýsýmlarý, modern bir uçakta olabile
li yerinde bulunan bir uçak modeli. Sonradan model, birçok pilot ve mühendise gösterilmiþ,
bu arada iki savaþta vurucu pilot olarak çalýþmýþ bulunan ve bugün de aerodinamik profesörü
görev yapan J. A. Ullrich'e de incelettirilmiþtir. Ullrich modeli incelediði zaman, ke
ndisine elindeki cismin geçmiþi ve nereden çýkarýldýðý söylenmemiþ, daha önce kuþ, böcek, y
nlatýlmamýþtýr. Ullrich incelemesini bitirdiði zaman modelin ilk bakýþta F-102 savaþ uçaðý
nzediðini, fakat kanatlarýnýn doðrultusu ve gövdenin biçimi dikkate alýnýnca bunun jet old
laþýlacaðýný söylemiþtir. Bazý kýsýmlarýn pozisyonu, Ýsveçlilerin yeni yaptýðý Sabre uçaðýn
ri, Cayce'in "hem havada, hem denizde, hem de deniz altýnda seyredebilen taþýtlar," sözünü
ha da ilginç duruma getirmektedir. Ayrýca Bermuda Üçgeni içinde denize dalan ve denizden ç
UFO'larýn görüldüðü yolundaki raporlara da bir inanýlýrlýk getirmektedir. Ullrich þöyle sö
"Bu yapý ancak bazý tip uçuþlar için uygundur. Özellikle burun kýsmý yukarda tutularak ya
n. Kanadýn biçimi atmosferin on sekiz yirmi bin metre yukarýsýna kadar çýkabilmesini saðla
mi, ses hýzýný aþtýðý za-
man karþýlaþacaðý titreþimleri önlemek içindir. Kanat biçimi zaten ses hýzýný aþabilecek bi
taya koymaktadýr. Fazla hýzla uçulduðu zaman, altta bir hava yastýðý oluþmaktadýr. Bu uçak
n, kanat kopmak-sýzýn seyretmek de mümkündür. Böyle ortamlar içinde hýzlý hareket edebilec
ancak bu biçimde yapýlabilir."
Fakat bu uçak (tabiî eðer uçaksa), arkeolojinin tek garip bulgusu deðildir. Baþka örnekler
ardýr. Bazý Columbia öncesi mezarlarda, çift kanatlý uçak modelleri de bulunmuþtur. Ýspany
leri buralara geldiðinde ellerine geçen her altýn parçasýný erittikleri zaman, acaba buna
zeyen, ya da benzemeyen, belki çaðýmýzda makine olduðu bile anlaþýlamayacak, ne deðerli m
kayýplara karýþtýðýný düþünmek insana gerçekten üzüntü veriyor, ispanyollar erittikleri al
tirir, böylece aralarýnda paylaþýlmasýný ve taþýnmasýný kolaylaþtýrýrlardý.
Eski Amerika kültürlerinde yapýlan incelemeler sýrasýnda uçak ya da roket diye tanýmlanan p
k resimler bulunmaktadýr. Uygar kavimlerin yazýlý veya resimli kayýtlarýnýn çoðu Ýspanyoll
an yok edildiði için, bu bilgiler baþka türlü korunmuþtur. Bazen bir kaya üzerine oyularak
edilmiþ, bazen bir vazonun üzerine, boyanarak kaydedilmiþ, bazen de kumaþlara dokunmuþ old
uklarýný görüyoruz. Meksika'nýn Palenque piramidinde, ta derinlerde bir lahit kapaðý üstü
muþ Maya deseni özellikle ilginçtir. Titiz bir uðraþý sonu yara-

EERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
týlmýþ oymanýn, ne resmi olduðu bilinememektedir. Maya uzmanlarýndan birine göre, resmin aþ
ejderhadýr. Bunun üzerine bir insan gövdesi oturtulmuþ, yukarý kýsmý da aðaç dallarý biçimi
maktadýr. Rus bilim yazarý Alexander Ka-zantsev ise, çok daha devrimci bir açýklamada bulu
muþtur. Ona göre, geriye doðru yatmýþ gibi görünen gövde, bir uzay aracýnýn stilize resmin
þey deðildir. Gerek yapýsý, gerekse dizayný bugünkü roketlere benzemektedir. Ýçindeki ins
) durumu bile, bugün roketleri atarken astronotlarý içeriye hangi pozda yerleþtiriyor -sa
k, onu göstermektedir. Roketin antenlerinden, uçuþ yön sistemine, turbo kompresörüne, pilot
paneline, yakýt depolarýna, basýnç bölümüne, türbine, egzosa kadar, hepsi tanýnabilecek du
alnýzca estetik nedenlerle biraz deðiþime uðramýþlardýr, insana bu uçak ve roket resimler
ize geçmiþ büyük bir uygarlýðý hatýrlatmak için býrakýlmýþ gibi geliyor.
1973 Aðustosunda, Skylab 2 astronotlarý uzay yörüngesine girdikleri zaman kendilerine hiç
alýþmadýklarý bir görev verilmiþti. Nasca kalýntýlarýnýn resmini çekeceklerdi. Peru'nun Na
ki esrarengiz insan yapýsý çizgilerin, uzaydan da görülüp görülmediði böylece anlaþýlmýþ o
gerek geometrik þekiller meydana getiren, ancak havadan tanýnan çok büyük hayvan þekillerin
bürünen bu dev çizgiler arasýnda, uçaklarýn inebilmesi için yapýlmýþa çok benzeyen birkaç
ydi. Bunlar geçmiþ zamanýn bilinmeyen bir yýlýnda vadinin kayalýk tabaný üzerine
iþlenmiþti. Bunlara iliþkin hiç bir yerel efsane yoktu. Bunun en belirgin nedeni, fazla bü
olduklarý için yerde farkedilmemeleri, ancak Ant yöresinde su aramak amacýyla yapýlan bi
sýrasýnda keþfedilmiþ olmalarýydý.
Bu çizgiler ve dev resimler Nasca Vadisinin büyük kýsmýný kaplamaktadýr. Vadinin boyu altmý
eni ise on mil kadardýr. Çizgiler zaman zaman küçük tepelerin içine girip kaybolmakta, sonr
tepenin öbür yanýndan doðrultularý bozulmaksýzýn yeniden belirmektedir. Ýniþ pisti olduð
de enleri çok geniþlemekte, bazen de çok büyük, sanat deðeri taþýyan balýk, kuþ, dev örümc
n þekilleri meydana getirmektedir. Bunlarý orijini hakkýndaki teoriler çok çeþitlidir. Fa
esin olan bir tek þey varsa, o da bunlarýn çok geliþmiþ teknolojilere sahip kimseler tara
n yapýldýðý ve sýrf gökten izlenmesi amacýyla yapýldýðýdýr. Çünkü baþka türlü görülebilmel
Peru sahilinde Pisco Limanýnda bulunan yüksek duvarýn üzerine, çok büyük bir üçlü zýpkýn r
im Nasca Çizgileri gibi yerden görünmez olduðu için, iþgale gelen Ýspanyollar bunu daha a
yken kolayca görmüþ, çatalýn üç ucunu Tanrý - isa - Kutsal Ruh üçlüsünün temsilcisi diye de
yolla Tanrýnýn kendilerine cesaret verdiðine, bu yeni dünyalarý fethedip dinsizleri hak y
luna çevirmelerini istediðine yorumlamýþlardý. Aslýnda çatalýn yapýlma amacýnýn ne ol
ama, havadan bakýldý-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ðýnda, denizden daha iyi görülebildiði bir gerçektir. Böyle bir inceleme sonucu, üçlü zýpk
dosdoðru Nasca vadisinin bulunduðu yeri iþaret ettiði dikkati çekmektedir. Belki de modell
rini buldukça bu kadar þaþýrdýðýmýz uçaklara, pisti kolay bulmalarý için bir iþaret olarak
Amerika'nýn baþka yerlerinde de yalnýz havadan görülebilen geometrik çizgiler ve dev desen
vardýr. Bunlar arasýnda, Trapaca çölündeki (Þili) hümanoid þekiller, Califomia'daki Navajo
Wisconsin'deki Fil ve Yýlan höyükleri sayýlabilir. Ayrýca, dünyanýn birçok yerinde, hatta
jik tarihe sahip olmayan yerlerinde buna benzer bulgulara rastlanmaktadýr.
Arkeolojinin en büyük hazinelerini barýndýran eski Mýsýr, ilkçaðlarda havadan aðýr uçan mak
lýðýna iliþkin belirtileri daha yeni yeni ortaya çýkarmaktadýr. Bunlarýn Colombia'nýn altýn
ine benzemeyen yönü, tahtadan yapýlmýþ olmalarýdýr. Binlerce yýldan beri çürümekten korunm
ikliminde, mezarlara gömülmüþ olmalarýndandýr. Eski mezarlardan çýkarýlmýþ ve müzeye getir
nör tipi uçak modelleri, uzun süre kuþ modeli sanýlmaktaydý. Bugün Mýsýr Antikalar Müzesi'
tahta bir model, 1969 yýlýnda Dr. Halil Messiha tarafýndan teþhis edilmiþ, kuþ olmayýp, b
llanýlan 'monoplane' uçak modellerinden olduðu açýklanmýþtýr. Kuyruk birleþim çizgisi düþey
rmaktadýr. Gövdenin bir kýsmý "aerofoil" görünümündedir. Ka-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
nat açýlarýna deðinen G. Messiha (Dr. Messiha'nýn pilot olan kardeþi), þöyle demiþtir:
Negatif kanat açýsý, pozitif olanýn niteliklerini taþýmaktadýr. Kanadýn yüzü uçaðýn uçuþ e
u saðlayacak elipsin bir parçasýdýr. Gövdenin aerofoil biçimi, sürüklenme ihtimalini azaltý
rensibi keþfetmek için aeronotik biliminin yýllar süren denemeler yapmasý gerekmiþtir.
Bu model uçak, yapýlýþýndan binlerce yýl sonra, bugün bile elle fýrlatýldýðý zaman, týpký
uçmakta, eski çaðlarda yaþamýþ yapýcýlarýnýn aerodinamik bilgisine tanýklýk etmektedir.
modellerinin kanat biçiminin yeni Caravel uçaklarýnýn kanatlarýna benzediðini fark ettikt
yana, birçok uçak ve planör modeli daha teþhis edilmiþtir. 1972 yýlýnda Kahire Antika Es
esinde böyle modellerin on dört tanesini teþhir eden bir sergi açýlmýþ ve eski Mýsýrlýlarý
nýtlanmaya çalýþýlmýþtýr. Bu modellerin gerçekten eski Mýsýrlýlar tarafýndan mý icat edil
ir kültürden onlara miras mý kaldýðý bilinememektedir. Fakat çoðu Mýsýr mezarlarý daha büy
larýn küçük kopyalarý olduðuna göre, bugün çöl kumlarýnýn altýnda gerçek bir planör veya uç
or olmasý da mümkündür.
Uçaklarý ilgilendiren eskiçað kayýtlarý arasýnda belki en komple bilgi vereni Mahabharata
nt destan þiiridir. Bugünkü halinde yazýlýþýnýn M. ö. 1500 sýrasýnda olduðu düþünülmekle bi

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


eski çaðlardan bu yana kopya edile edile geldiði anlaþýlmaktadýr. Destanda Hint tanrýlarýný
ada yaþayan eski insanlarýn yaþamlarý ve yer alan olaylarýn bazýlarý anlatýlmaktadýr. Fakat
da kitapta öylesine derin ve ayrýntýlý bilimsel anlatýmlar vardýr ki, on dokuzuncu yüzyýl
da batý dillerine ilk tercümesi yapýldýðýnda, uçak ve roket uçuþuna ait bölümleri, çeviric
am ifade etmemiþtir. Çünkü binlerce yýl önce anlatýlan bu mekanizmalar, modern çaðda ancak
onra ortaya çýkacaktýr.
Mahabharata'nýn birçok mýsralarý, vimana adý verilen uçan makinelere ayrýlmýþtýr. Bu satýrl
'larýn yapýlmasýna iliþkin, çevirmenleri çok çaresiz býrakan prensipler sýralanmaktadýr. Bi
Hint yazýsýnda, Samarangana Sutradhara'-da ise, çeþitli uçak tiplerinin üstünlükleri ve de
ajlarý uzun boylu tartýþýlmakta, her birinin yükselme kapasitesi, uçuþ hýzý, iniþ yeteneði
landýðý enerji kaynaðý bile incelenmektedir. Bu enerji kaynaðý genellikle cývadýr. Ayrýca u
anýlan tahtanýn tipi ve uçak yapýmýna uygun, hafif, ýsý emen metaller bile konu edilmekted
unlardan baþka, bu kitapta düþman uçaklarýnýn resminin nasýl çekileceði, yaklaþma yönteml
anacaðý, karþý uçaðýn pilotunu bayýltmanýn yollarý ve hatta düþman vimana'larýnýn nasýl yo
ektedir.
Ramayana adlý bir baþka Hint klasiðinde, binlerce yýl önce yapýlan bir uçak yolculuðunun g
r tanýmýna rastlanmaktadýr. Seylan'ýn ve Hint kýyýlarýnýn uçaktan görünümü öyle ayrýn
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bugün uçaktan gördüðümüz manzaraya o kadar çok benzemektedir ki, burada kýyýnýn kývrýmýný,
kent ve ormanlarýn görünüþünü okuyan kimse, eski çaðlarda bazý uçak yolcularýnýn bu görünt
asla hayallerinde canlandýrarak yazmadýklarýna kesinlikle inanmaktadýr. Ramayana'nýn mod
çaðda hazýrlanan bir özeti sayýlabilecek Mahavira Charita'da, tanrýsal kahraman Rama, Lank
'da karýsý Sita'yý kurtardýktan sonra geri dönerken kendisine özel bir vimana armaðan edil
u vimana þu sözlerle anlatýlmaktadýr: "Hareketi serbest, hýzý büyüktür. Tümüyle kontrol al
nanýn tüm isteklerine uyar. geniþ pencereleri ve çok rahat koltuklan vardýr..." Bu sözler,
erçekten bugünkü Hindistan Hava Yol-larý'nýn verebileceði modern bir ilâna benziyor. Ayný
nde bir de karþýlýklý konuþmaya rastlýyoruz. Bu konuþmanýn uzay yolculuklarý baþlamadan n
pýldýðýný düþünmek, insaný þaþkýnlýktan þaþkýnlýða sürüklemeye yetiyor:
Rama: Bu kusursuz arabanýn hareketinde bir deðiþiklik oldu.
Vishishara: ... Çünkü þu anda arabanýn dünyaya yakýnlýðý azalýyor... Uzaklaþýyor. Sit
da gündüz bile bu yýldýz kümesi görülebiliyor?
Rama: Kraliçe! Bunlar gerçekten yýldýz. Fakat gündüzleri onlarý göremememiz, güneþin ýþýkl
mdi bu araba yükselince, bu etkiden kurtulduk. Yýldýzlarý onun için görebiliyoruz.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Bunlar ister çok eski ve ileri bir uygarlýðýn gerçek anýlarý, ister bugünün "science-fictio
larýna benzer hayali geniþ kimselerin düþünceleri olsun, uzak geçmiþin bazý yazýlarý þaþýl
edir. Tek uymayan nokta, uçaklarda kullanýlan enerji kaynaðýdýr ki, bu da orijinal metinde
n çeviriler yapýlýrken ortaya çýkmýþ bir yanlýþlýk bile olabilir:
... Ýçine cýva motorunu, bunun altýna da demirden ýsýtýcýyý koymak gerekir. Cývanýn içinde
e geçirdiði zaman, içine binmiþ olan insan gökyüzünde uzun yolculuklar yapabilir... Dört c
imana yapýlýrken, birlikte monte edilir. Bunlar kontrollü bir ýsýyla ýsýtýlýnca... vimana
gücüne denk bir güç alýr... Eklemleri iyi lehimlenmiþ olan bu demir motorun içi cýva ile d
ulup, ateþ üst tarafýna verilince, motorun güç kazanmasý bir aslanýn homurtularýna benzer.
irden, gökyüzünde bir inci gibi görünmeye baþlar...
Fakat uçak resimleri, roket ve uzay uçuþu hikâyeleri, geçmiþte yaþamýþ ileri bir uygarlýðý
belirtisidir. Yine de kullanýlmýþ olduðu açýkça görülen bazý teknikler, ne olduðu bulundu
onra anlaþýlan bazý model ve resimler, uzak geçmiþte hiç beklemediðimiz teknolojik bir gel
varlýðýný bir dereceye kadar kanýtlar sayýlabilir.
Buna en iyi örneklerden biri Antikytera "yýldýz kompüteri"dir. Bundan yetmiþ yýl kadar
e Ege
BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
denizinin dibinde yatan batýk bir tekneden çýkarýlmýþ olan küçük bronz bir cismin içinde p
ar ve diþliler bulunduðu görülmüþtür. Bunlarýn hepsi deniz suyunun etkisiyle birbirine kay
dýr. Ayrýntýlý incelemeler ve asit banyolarý hemen hemen altmýþ yýl kadar sürdürülmüþ, son
rek de Solla Price ve George Stamires'in de bulunduðu bir arkeologlar grubu, bulun
an cismin bir yýldýz tespit edicisi ve gezegen yörüngesi kompüteri olduðunu, geceleri pozis
on saptamak için kullanýlabildiðini ortaya çýkarmýþ, böylelikle eski çaðlarda beklemediðim
ve astronomi bilgilerinin varlýðýný açýklýða kavuþturmuþlardýr. Dr. Price þöyle demektedir:
yerde buna benzer bir alet bulunmamýþtýr... Böyle bir þey bulmak, Firavun Tut'un mezarýnd
ir jet uçaðý bulmaya benziyor..." Aslýna bakýlýrsa, son bulgularýn ýþýðýnda bunun bile o k
bir yaný kalmadýðý anlaþýlýyor. Ýleri bir teknolojinin daha nice somut örneði, bugün müzele
eser", "çocuk oyuncaðý", ya da "tanýmlanamýyor" etiketlerinin altýnda yatýyor olabilir. Alm
arkeologu Wilhelm König, Baðdat yakýnýnda bulunan 2000 yýllýk bir sitede uyguladýðý kazýlar
a Savaþýndan önce baþlamýþtý. Bu kazýda König, bir takým garip silindirler buldu. Ýçleri as
anmýþtý. Kap içinde bulunan bu silindirlerin, demir fiþleri de vardý. Yani bunlar pil'-di.
ek eksiði, içinde bulunmasý gereken elektrolit'-di. Bu da, hangi maddeyse, aradan geçen
süre içinde buharlaþmýþ olmalýydý. Sonradan bu pillere elektrolit olarak bakýr sülfat
a, pillerin

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


kusursuz biçimde çalýþtýðý görüldü. Bu buluþundan sonra König, müzelerde bulunan ve üzerind
nmemektedir" diye yazan birçok pili daha teþhis edebilmiþtir. Ýlk piller bulunduktan bu y
ana Irak'da olsun, Orta Doðu'nun diðer yörelerinde olsun, daha pek çok benzeri de ele geçi
ilmiþtir. Bunlar her halde metallerin kaplanmasýnda kullanýlmaktaydý. Fakat insan, çok esk
zamanlarda yaþamýþ bir kültürden miras kalan, daha sonra unutulup, ancak on sekizinci yü
yeniden keþfedilen elektrik bilgisinin bundan baþka amaçlarla da kullanýlýp kullanýlmadýðý
iyor. Yunanlýlar ve Romalýlar aydýnlatma amacýyla meþale kullanýrlardý. O uygarlýklardan k
ki yapýlarýn tavanlarýnda hâlâ is lekeleri görülmektedir. Fakat eski Mýsýr uygarlýðýndan k
tünellerinde-ki güzel oyma ve resimler incelenirken, meþalelerden, ya da yað kandillerind
en oluþmasý gereken is lekeleri görülememektedir. Avrupa'da bulunan, günümüzden 12.000 ile
00 yýl önce hayranlýk uyandýran desenlerle doldurulmuþ Magdelen ve Aurig-nace maðaralarýn
durum aynýdýr.
Mýsýr'da, Dendera'da bulunan Hathor tapýna-ðýndaki eþsiz duvar oymasý da arkeolojik bir bil
olarak tanýmlanmaktadýr. Bu desende insanlar, ellerinde dev aydýnlatma ampulleri taþýrken
gösterilmektedir. Ampullerin içindeki teller, ince yýlanlara benzemektedir. Her biri, üs
izole edilmiþ tellerle, bir kutuya baðlanmýþtýr. Bu görüntü, bir tür jeneratörden güç alan
larýný hatýrlatmaktadýr. Teller konusunda Oxford profesörü Dr. John Harris'in þöyle söyle
iyor:
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
"...Bu teller bugünkü endüstrinin yarattýklarýna çok fazla benzemektedir. Görülebildiði ka
er çok aðýrdýr. Ýçlerinde bir tek yüksek voltajlý kablo deðil de, birçok (deðiþik amaçlý)
görünmektedir..."
Mýsýr'ýn gerek papirüslerine, gerekse diðer oymalarýna, binlerce yýl boyunca iklimin kurul
niyle bozulmamýþ eserlerine, yeni ve tarafsýz bir gözle baktýðýmýz zaman, modern araçlarýn
r belirtiler görebilmekteyiz. Mýsýr kaynaklarýnda, birinci sülâleden önce, tanrýlarýn salt
atýlmaktadýr. Bu dönem, mucize sayýlabilecek güçlerin, üstün uygarlýklarýn çaðýdýr ve birç
e kayýtlarýnda kendini belli etmektedir.
Yunan ve Roma uygarlýklarýndan çok önce yaþamýþ bu eski kültürlerin, astronomi, ileri mate
an hesabý, yer küre ölçüleri, güneþ sistemi ile ilgili bilgilere sahip olmasý bize garip ge
dir. Bu bilgilerin bazýlarý modern çaðda daha yeni yeni keþfedilmektedir. Eski insanlarýn
larý bi-lebilmesi için, ya teleskoplara, ya da baþka hassas gereçlere sahip olmalarý gere
kmektedir.
Ortaçaðda bulunmuþ bazý haritalar incelenirken de, olaðanüstü denilebilecek durumlarla karþ
. "Eski Deniz Kurtlarýnýn Haritalarý" adlý eserin yazarý olan Profesör Charles Hopgood, yýl
boyunca bu haritalarýn yansýttýðý bilgileri incelemiþ bulunmaktadýr. Haritalarýn yapýldýðý
lgili bu kadar bilginin elde bulunamayacaðý genellikle kabul edilmektedir. Bir kýsmý,
eski-

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


den Ýskenderiye kütüphanesinde saklanan çok eski orijinallerden kopya edilmiþ, daha doðrusu
kopya edile edile, fark edildikleri çaða kadar yaþamýþtýr. O çaðda henüz keþfedilmemiþ bölg
izi þaþýrtan bilgiler vermektedirler. Kuzey ve Güney Amerikalarýn, Antarktika'nýn varlýðý,
an binlerce yýl önce bu haritalar üzerine iþlenmiþ bulunmaktadýr.
Pirî Reis haritasý, daha büyük bir dünya haritasýnýn bir kýsmýdýr. 1929 yýlýnda, ülkesini
ltanýnýn býraktýðý kâðýtlar arasýnda, Ýstanbul'daki sarayýn harem dairesinde ele geçmiþtir
tika kara parçasýnýn, üzeri buzla kaplanmamýþ halini göstermektedir. Antarktika'da yapýla
kýtanýn en az altý bin yýldan beri buz altýnda bulunduðunu ortaya koymaktadýr. Bu duruma g
bulunan haritanýn aslý, kayýtlý tarihimizden çok önce yapýlmýþ demektir. Yani Atlantis'in
dýðý tahmin edilen dönemde.
1502 tarihli Kral Jaime Dünya Haritasý da, eski haritalarýn bir kopyasýdýr. Burada Sahra ç
ketli bir toprak olarak gösterilmekte, içinde büyük göller, nehirler ve kentler bulunmakta
. 1737 tarihli Buache Dünya Haritasý da Antarktika'yý göstermektedir. Týpký eski bir Yunan
ritasýnda olduðu gibi. Oysa Antarktika'nýn varlýðý, 1820 yýlýnda resmen keþfedilinceye ka
bir tahmin olarak kalmýþtýr. Bu iki haritada Antarktika iki büyük ada olarak gösterilmekt
ikisini birbirinden bir iç deniz ayýrmaktadýr. Üzerinden buz örtüsü kalkarsa, kýta gerçekte
ecektir. Fakat bunun böy-
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
le olduðu 1958 Jeofizik Yýlý'nda yapýlan incelemelere kadar bilinmiyordu. Ele geçen bazý e
haritalar Avrupa'da, Ýngiltere, Ýrlanda dolaylarýnda hâlâ buzullarýn bulunduðunu belirtme
r. Bir tanesinde ise Bering boðazý su olarak deðil, bir zamanlar olduðu gibi bir kara bað
týsý olarak gösterilmektedir.
Bu haritalarýn çizgileri, on sekizinci yüzyýla kadar geliþtirilmemiþ olan koordinatlarýn,
m bilgisinin de bu çaðlarda var olduðunu ortaya koymaktadýr. Yer trigonometrisi, çok hass
jeodetik aletler olmadan bu haritalarýn bu biçimde yapýlmasýna olanak yoktur. Oysa harita
lar günümüzden 8.000-10.000 yýl önce yapýlmýþ olarak hesaplanmaktadýr.
Bildiðimiz kadarýyla bu eski ýrklarýn elinde teleskop bulunmamasýna raðmen, kayýtlarda çok
ronomik bilgilere sahip olduklarý belli olmaktadýr. Bilinen bu gerçekler arasýnda, Mars'ýn
iki ayý, bunlarýn gezegene uzaklýklarý, Satürn'ün yedi uydusu, Jüpiter'in aylarý, Venüs'ün
(Buna Babil kayýtlarýnda Horn denmektedir) sayýlabilir. Daha uzak yýldýzlar bile keþfedilm
: Akrep takým yýldýzýna bu adýn verilmesi, bir kuyruðu olduðu içindir. Burcun içinde bir d
u yýldýz bulunmaktadýr. Fakat bu ancak çok güçlü bir teleskopla görülebilir. Oysa Atlanti
n Maya'lar, belki kendilerinden önceki bir uygarlýktan aldýklarý bilgilerle, bu burca yin
e "Akrep burcu" demekteydiler. (Eski kavimlerin arasýnda yalnýz Maya'lar güneþ yýlýný ger
ama en yakýn þe-

BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


kilde hesaplamýþlardýr. Onlara göre süre 365.2420 gündür. Gerçek rakam ise 365.242
.)
Bu bilgiler, çok eski çaðlardan bu yana azalmýþ, gerilemiþ gibi görünmektedir. Bu gerileme
, astronomik bilgiler destan haline gelmiþtir. Buna örnek olarak tanrý (gezegen) Uranüs'ün
uklarýný (aylarýný) yediði (eklipsine aldýðý, gölgelediði), sonra da yeniden kusup dýþarý
erilebilir. Bu efsanelerin çaðýnda artýk bu astronomik olaylar izlenemiyordu. Çünkü izlem
erli gereçler ortadan yok olmuþtu. Fakat yine de astronomik bilgiler yarý dinsel efsane
lerin içinde yaþayýp gitti.
Eski ileri uygarlýklarýn en büyük tanýðý belki de Mýsýr'daki büyük piramittir. Binlerce yýl
ps piramidinin bir mezar olduðuna inanýlmýþtýr. Bu arada, eski Mýsýrlýlarýn neslinden gele
olan Kýptîlerin inancýna göre, bu piramit "Tanrýlarýn Çaðý"na ait bilgilerin bir birleþimi
n'dan önceki krallardan Surid tarafýndan yapýlmýþtýr. Bu bilgiler ileride, onlarý okuyabil
kadar geliþmiþ insanlar tarafýndan anlaþýlacaktýr.
Büyük piramidin gizli bilgiler barýndýrmasý, ilk olarak Napolyon ordularýnýn Mýsýr'ý iþgali
sýz mühendislerinin çalýþmalarýyla ciddîye alýnmýþtýr. Bu mühendisler piramidi bir triangül
arak kullanmaya kalktýklarýnda, dört kenarýnýn dört ana yöne dönük olduðunu ve boylam daire
tam piramidin doruðundan geçtiðini fark etmiþlerdir. Doruktan geçen diagonal çizgiler kuzey
doðru uzatýldýðýnda Nil Deltasý'ný iki eþit
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
parçaya bölmektedir. Taban köþegenlerinin kesiþtiði noktadan kuzeye uzatýlacak bir doðru,
utbunun yalnýzca dört mil uzaðýndan geçmektedir (ki piramidin yapýmýndan bu yana geçen uzu
de kutup noktasýnýn yer deðiþtirmiþ olmasý da mümkündür).
Bugünün uzunluk ölçüsü olan metrik sistemin birimi metredir. Yani kutuptan ekvatora kadarki
meridyen uzunluðunun on milyonda biridir. Bu ölçü Fransýzlar tarafýndan, Mýsýr iþgalinden
rtaya çýkarýlmýþtýr. Piramidin ölçüsü olarak kullanýlan kübit (elli inç) ise, eski Mýsýrlý
riminden binlerce yýl önce bulunmuþ bir birimdir. Bir kübit'in uzunluðu bir metreye çok ya
lmakla birlikte, metreden daha dakik bir birimdir. Çünkü bu ölçü herhangi bir meridyen çevr
ne deðil, kutup ekseninin uzunluðuna göre hesaplanmýþtýr. Bilindiði gibi meridyen uzunlukl
a çevresine göre deðiþebilmektedir.
Büyük Piramid'in Mýsýr kübit'ine göre alýnmýþ bazý ölçüleri, yerküre hakkýnda, dünyanýn gün
, sonradan unutulup modern çaðda yeniden keþfedilmiþ bir hayli bilginin var olduðunu göste
ktedir. Bu bilgiler ancak matematik olarak ifade edilebilmektedir. Piramidin çevresi
, bir yýl içindeki gün sayýsýný (365.24) göstermektedir. Bu çevrenin iki katý, Ekvatorda b
derecesinin bir dakikasýna eþittir. Eðik kenar üzerinden, tabandan doruða kadar olan uzunl
uk, bir paralel derecesinin altý yüzde biridir. Yükseklik
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
109 la çarpýldýðýnda, dünyanýn güneþe uzaklýðýna yaklaþýk bir rakam çýkmaktadýr. Çevreyi yü
pi) sayýsý olan 3.1416'yý bulmaktayýz. (Bu rakam, eski Yunanlýlarýn bulduðu pi sayýsýndan,
428'den çok daha gerçektir.) Piramidin aðýrlýðý 10l5le çarpýldýðýnda, dünyanýn yaklaþýk a
ni, doðrultusunu günden güne deðiþtirmekte ve böylelikle her 2.200 yýlda güneþin arkasýna
rcun gelmesine olanak vermektedir. Ýlk durumuna ancak 25,827 yýl sonra varmaktadýr. Bu s
ayý da, 25,826.6 olarak piramidde ortaya çýkmaktadýr. Bu sayýyý veren, taban köþegenlerin
. Büyük piramidin içindeki Firavun odasýnýn boyutlarý, iki temel Pisagor üçgeninin eþidir
3.4.5. Oysa piramit, Pisagor'dan binlerce yýl önce yapýlmýþtýr. Bu verilen ölçülerin, piram
astlantýlarýndan yalnýzca birkaç tanesi olduðunu da belirtmekte yarar vardýr.
Bu bilgileri ifade edebilmek için böylesine büyük bir yapýya giriþilmiþ olmasýnýn nedenini
olay deðildir. Bundaki amaç ancak dünya bazý felâketler nedeniyle altüst olduktan sonra, k
lan ve bu bilgilere sahip olan bazý kimselerin elinde teknolojik gereçlerin var olma
sý ve gelecek kuþaklara dil ayýrýmlarýna raðmen herkesçe anlaþýlabilecek ve imha edilemeye
r býrakmak niyetiyle bu iþe giriþtikleri þeklinde yorumlanabilir Gerçekten uzaydan gelen kâ
lerin dünyaya inmesi, ya da dünyalý uzay adamlarýnýn baþka uygar gezegenlere ayak basmasý
düþünülürse, ýrklarýn anlaþabilmesi için ilk ortak dil matematik ve
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
matematiksel denklemlerdir. Çünkü bir kere, böylesi bir yolculuðun bilimsel ve teknolojik
temeli, matematiðe dayanmaktadýr. Piramidin bize ulaþtýrdýðý mesaj, gelecekte biz bu konul
umlamakta ustalaþtýkça, daha baþka bilgiler elde etmemizi de saðlayacak gibi görünmektedi
Büyük piramidi inceleyenlere ve Kýptî inançlarýna göre, bu piramitte, sonradan daðýlýp kay
ilgiler bir araya toplanmýþtýr. Zaman geçip insanlar eskiden bilinenleri bilmez duruma g
eldiðinde, bilgilerin bir kýsmý destanlara geçmiþ bulunmaktadýr. Tanýdýðýmýzý sandýðýmýz
bir uygarlýðýn bulunduðuna dair ortaya çýkan bu belirtilerin bize gösterdiði bir husus da,
i uygarlýklarýn bazý noktalarda bizim uygarlýðýmýza benzer doðrultuda geliþmiþ olmasýna kar
hiç bilmediðimiz baþka alanlara yönelmiþ ve o alanlarda bilgi sahibi bulunmalarýnýn da mü
r. Dünyanýn çeþitli yörelerinde bulunan çok büyük taþ yapýtlar "atýf yapýlamamýþtýr" þekl
"kimin inþa ettiðini bilen yok," demektir. Yapýtlar genellikle birbirine benzemekte ve
gezegenlere, güneþe, aya, bunlarýn yörüngelerine, burçlara ve diðer sabit yýldýzlara atýf
aþka güçlerin, bu arada manyetik alanlarýn ve dünya akýmlarýnýn da izlerini taþýmaktadýr.
tarih öncesi yapýtlar arasýnda Meksika'nýn Teotihuacan kentindeki piramitler Yucatan ve
diðer kentlerdeki yapýlar, Peru Ant'larýndaki Inka öncesi kalýntýlar, Nasca Vadisi çizgiler
Tiahuanaco'daki pek çok harabe (4500 metre yükseklikte), Ýngiltere Adalarýn-

BERMUDA "ÞEYTAN- ÜÇGENÝ


daki dev taþ yapýlar, özellikle Stonehenge ve Ave-bury ve Brötanya'daki dik duran taþlar s
ayýlabilir. Bu taþlarýn diziliþi kýyýdan sonra da devam etmekte, denizin ilerisine doðru g
tedir. Ayrýca Akdeniz adalarýndan bazýlarýndaki tarih öncesi harabeleri, Ortadoðu'da, Gün
ya'daki kalýntýlar, Carolines, Marquesas ve diðer Pasifik adalarýndaki cyclopean harabele
, Karaiplerin altýndaki monolitik yapýlar, Niebla (Ispanya)daki tarihöncesi taþ yapýtlarý v
Mýsýr dahil, Kuzey Afrika'da, yapýcýsý bilinmeyen tüm eserlerle, ABD içindeki höyükler v
kaik piramitler de bu arada deðinilmesi gereken eserlerdir.
Yüzyýlýmýzýn baþlarýna kadar, Çin'de yapýlacak tüm evler için önceden kâhinlere danýþýlýr,
izlerinden, topraðýn üstünden ve altýndan geçen iyi ve kötü akým yollarýnýn etkilerinden
lýþýlýrdý. (Pusulayý da Çinlilerden öðrendiðimizi hatýrlamakta yarar vardýr). Çin mimarîsi
görünümü konusunda yorumcu olan Dr. Ernst Börschmann'a göre, tapýnaklarýn, pagoda'larýn,
ziliþi, bir merkezden çýkýp yayýlan ýþýnlar üzerine kurulmuþ gibidir ve bir manyetik alana
dir. Dünyanýn gizli çizgilerini izleme yöntemi belki geçmiþteki ileri bir bilimden yadigâr
ir uygulama olabilir. Fakat bugün batýl ve feodalistik bulunmasý nedeniyle artýk bundan v
zgeçilmiþtir. Oysa yine batýla dayalý olan acupuncture (iðnelerle tedavi), Çin'de bugün i
a olan yönetim tarafýndan saygýdeðer bir düzeye yükseltilmiþtir. Belki acupuncture da
kadar sihir kisvesi altýn-
BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
da görünmesine raðmen, eski bilimsel bir yöntemin gölgesi olabilir.
Eðer manyetik ve ters manyetik kavramlarý, çok eski çaðlarda anlaþýlmýþ ve aslýnda yine man
güç olan yerçekimi de diðer doðal güçler gibi kanalize edilebilmiþse, bugün nasýl yapýldýð
cesi yapýtlarýnýn da oluþumuna bir ýþýk tutulabilir. Bu koca taþlar gerçekten daðlarýn tep
i görünmekte, uçurumlarýn ta tepesindeki koca monolitik taþlar, sanki oraya uçmuþa benz
ir.
Bugün bilimciler Mýsýr piramitlerinin sýrlarýný ortaya çýkarmaya çalýþtýkça, bu sýrlarý hâl
romanyetik tekniklerin kalýntýsýnýn buna imkân tanýmadýðýný duymak insana ilginç gelmekte
mitlerin içindeki mühürlü odalar. Bir süre önce Giza'daki Kefren piramitinin iç yapýsýna
acýyla bir proje uygulanýyordu. Bu projede taþlarý etkileyen kozmik ýþýnlarý kaydedilmekte
oje, Kahire Üniversitesi profesörlerinden Dr. Amr Gohed'in baþkanlýðýnda yürütülüyordu. Kul
er arasýnda yeni model IBM 1130 bilgisayarý da vardý. Testler çok uzmanca uygulanýyordu a
ayný yerlerde uygulanan ayný testler, her gün baþka sonuçlar veriyordu. Dr. Gohed bu konu
da þunlarý söylemekteydi: "... Bilinen tüm bilim ve elektronik kurallarýna meydan okuyan b
r durum... Buna bilimsel olarak imkân yok." Londra Times gazetesi ise bir yazýsýnda þöyle
demekteydi: "... Büyük bir bulgunun umutlarý bugün bir yýðýn anlamsýz sembol haline gelmiþ
or..." Sonunda projenin baþarýsýzlýða uðradýðýný kabul eden

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Dr. Gohed, "...Piramidin içinde bilim kanunlarýna meydan okuyan bir etken var
," demiþti.
Burada aslýnda söz konusu olan, bilim kurallarýna meydan okumak deðil de, bugün bile anla
adýðýmýz baþka bilimsel kurallarýn, veya onlarýn deðiþik uygulamasýnýn geçerli olmasý, diye
li güçlerini oluþturan baskýlar, çekimser, hatta yalnýz dünyanýn deðil, gezegenlerin, güneþ
arýn güçleri de kullanýlmýþ olabilir.
John Mitchell, "Atlantis'in görünümü" adlý kitabýnda tarih öncesi kültürlere deðinerek þöy
Dünya, tarih öncesi mühendislik çalýþmalarýnýn yapýtlarýyla dolu. Hepsinde kutup manyetik
iyor... Biz bugün, büyüklüðünden ötürü bunca zaman varlýðýný fark edemediðimiz eski eserl
rda, yaylalarda, çöllerde, ormanlarda ve denizler altýnda bulunan büyük taþ harabeler sanki
birbirine baðlý, birbiriyle iliþkili gibi... O zamanýn düþünürlerine göre, dünya da bir ca
un da gövdesi, tüm canlý yaratýklar gibi, bir sinir sistemiyle kaplýydý ve sinirler bir ma
tik alana baðlýydý. Dünyanýn sinir merkezleri, Çin tedavisinde acupuncture iðnelerinin bat
ar gibiydi. Buralarý korumak, kutsallaþtýrmak için üstlerine kutsal tapýnaklar yapýlýr, ko
r düzen içindeki mikrokozm'lar gibi düzenle yerleþtirilirdi..."
Uzak geçmiþte bir ya da daha fazla uygarlýðýn yaþamýþ olduðu, bunlarýn ya doðal, ya da kend
felâketler sonucu, günümüzden çok ön-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ce, tarih kayýtlarýmýzýn baþladýðý M.ö. 4000'den de önce kaybolduðu yolundaki belirtiler, g
ilgi kýrýntýlarý olarak zamanýmýza ulaþmýþ, kulaktan kulaða söylene söylene, defalarca kop
limize gelebilmiþtir. Böyle bir çaðdan kalmýþ olabilecek yapýlar ve anýtlar gerçi çok etkil
ama, bunlarýn yapýlýþ tarihini anlamak ya çok güç, ya da imkânsýz olmaktadýr. Buna ek olara
insanýn ilk ortaya çýkýþýndan geliþimine kadar aklýmýzdan tanýdýðýmýz zaman süresi esas al
gelip geçmesi için arada pek de yeterli zaman kalmadýðý söylenmektedir. Fakat Dr. Louis Le
y ile Mary Leakey'in Tanzania'-da, Richard Leakey'in de Kenya'da ortaya çýkardýðý bulgular
, bize ilkel insanýn varlýðýnýn 2.000.000 yýl geriye gidebileceðini göstermektedir. Fransa'
Vallonet maðarasýndan çýkarýlan ilkel aletlerin yaþý ise 1.000.000 yýldýr. Günümüzden 30.0
yaþadýðý tahmin edilen Cro-Magnon insan tipine ait ele geçen kafatasý kemikleri, beyin büy
lanmasýna olanak vermiþ, bu tür insanýn bize denk, hatta zaman zaman daha üstün yetenekte o
acaðý belli olmuþtur.
Fransa ve Ýspanya'da genellikle toprak düzeyinin çok altýna inen maðaralarýn duvarlarýnda
ulunan hayranlýk uyandýrýcý hayvan resimleri, dünyaya özgü sanat yeteneðinin belirtisi sayý
Bugün pek fazla tanýmadýðýmýz baþka sanat deðerleri, ilerde uygar insanýn yeniden bir teme
ndirmesinin yapýlmasýna gerek yaratabilir. Fransa'da, Lussac - les - Chateaux'da yas
sý kaya yüzlerine kazýnmýþ olan ve yaþlarý üzerlerine biri-

BERMUDA .ÞEYTAN- ÜÇGENÝ


ken toprak tabakalarýndan anlaþýlan resimler, bizim maðara devri insanlarýnýn çaðý olarak
için çok þaþýrtýcý, hemen hemen inanýlmaz denecek resimlerdir. Uygarlýðýn ilk kýpýrtýlar
mýþ bu resimlerde, modern görünüþlü insanlar, elbise, çizme, kemer, ceket, þapka giymiþ ol
, erkeklerin biçim verilmiþ sakal ve býyýklarý bulunmaktadýr.
Güney Afrika'da bazý derin maðaralarýn duvarlarýnda ortalama ayný çaðlarda yapýlmýþ resim
z gezginler, tanýmlanamayan kýlýklar içinde, bir tarihöncesi safari'si, ya da keþif gezisi
aparken gösterilmektedir.
Tarih öncesi evrim þemalarýmýzda, her tip insaný, daha geliþmiþ bir tür insanýn izlediði g
r yeni insan türü, bir öncekinden daha uyumlu, güçlü ve geliþmiþ gözükür. Bu genellikle d
enzeri Neandertal insanýn, yerini Cro - Magnon insana býrakmasý örneðinde olduðu gibi. Fak
dünyanýn uzun tarihi içinde bu iki tür insanýn, hatta bunlarla birlikte baþka türlerin de,
nde yaþamýþ olmasý da bir olanaktýr. Týpký bugün dünyada atom bilimcileriyle Avustralyalý
erin bulunmasý gibi.
Eðer bizim bildiðimiz uygarlýklardan önce, ileri bir uygarlýk yaþamýþsa, bu dönemden bazý k
rtilerin kurtulup zamanýmýza ulaþacaðýný (tabiî eðer arkeolojik araþtýrmada hiç bir bulgu k
bul edilebilirse) ve bize günümüzden birkaç bin deðil, birçok bin yýl önce böyle bir uygarl
kanýtlayacaðýný beklemek, hiç de
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
hayal sayýlmaz. Ne var ki, bizim bugünkü uygarlýðýmýz birden yok olsa, nasýl birçok binala
ler ve eserler çürür, paslanýr, daðýlýr, birkaç bin yýl sonra tanýnmaz hale gelirse, o uyga
re de ayný þeyler olmuþ olabilir. Belki bazý eserlerin kalmasý olasýlýðý da vardýr. Devamlý
uðunun altýna gömülmüþse, kuzey ve güney kutup buzlarýnýn altýnda korunmuþsa, ya da deniz t
anmýþsa, bu mümkün olabilir.
Karbon 14, potasyum argon, uranyum toryum, termolüminesans, dentrokronoloji ve diðer
tarih ölçme süreçlerinin ortaya çýkýþý, uygarlýðýn baþlangýcýna ait eski inançlarýmýzý o
Lesotho'daki bir demir madeninin, bundan 43.000 yýl önce bilinmeyen madenciler tarafýnd
an iþletildiði anlaþýlmýþtýr. Ýran'da bulunan taþ aletlere verilen yaþ 100.000'dir. Kuzey M
a-ki büyük çapta bakýr madeni iþletmelerinin, kýzýlde-rililerden binlerce yýl daha eski çað
eri olduðu anlaþýlmýþtýr. Utah'ýn Watis yöresinde bir kömür ocaðýna kazýlan tünel, bilinme
llerin arasýna açýlmýþtýr. Bu eski tünellerde bulunan kömürler çok hava almýþ olduðu için,
ldir. Kýzýlderili destanlarý arasýnda bu madenlerden söz edenlere rastlanmamýþtýr. Ayrýca
madencilikte tünel tekniðini de kullanmazlardý.
Ýnsanoðlu yerkürenin derinliklerine inip inceledikçe, kömür, taþ ve diðer tabakalar arasýn
rle yapýlmýþ bazý insan yapýsý eserler bulmaktadýr. Bu eserlerin yapýlýþ zamaný o kadar esk
^

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


cak kabaca hesaplanabilmektedir. Fisher Vadisi (Nevada) da, bir kömür damarýnda, 15.00
0.000 yýl önceden kaldýðý hesaplanan bir ayakkabý izi bulunmuþtur. Gobi çölünde kumtaþý bi
bir ayakkabý veya sandaletin çizgili tabanýnýn izi bulunmuþtur. Bu izin de birkaç milyon yý
sine ait olduðu belirtilmektedir. Utah'ýn Delta yöresinde bulunan fosilleþmiþ bir sandalet
izinin de içine trilobit'ler gömülmüþ olduðu anlaþýlmýþtýr. Bu duruma göre trilobit'ler ya
iþ, ya da izle ayný anda, ayakkabýdan buraya geçmiþtir. Trilobit'ler, Paleozoik çaða özgü d
yvanlarýdýr. En azýndan iki milyon yýldan beri nesillerinin tükendiðine inanýlmaktadýr. 19
Italya'daki bir maden ocaðýndan çýkarýlan fosilleþmiþ insan iskeletinin bulunduðu tabaka,
arca yýl öncesine ait bir tabakaydý.
California'da bulunan bir kuvarz parçasýnýn içinde, demir bir çivi görülmüþtür. Nevada'da,
bulunan bir feldspatýn içinde de, beþ santim boyunda maden bir vida vardýr. Vida okside o
lmuþ, fakat izi feldspat'ýn içine oyulmuþtur. Taþýn yaþý milyonlarca yýlý bulmaktadýr.
Peru'nun fethi sýrasýnda, Ýspanyollarýn yönetiminde Perulu iþçilerin çalýþtýrýldýðý bir ma
gömülmüþ bir çivi bulunduðu kayýtlara geçmiþtir. Bu olay büyük þaþkýnlýða ve tedirginliðe
en eskiliðinden ötürü olduðu kadar, Amerika'da Ýspanyollar gelmeden önce demirin hiç bilin
bu þaþkýnlýðýn sebebi daha da iyi anlaþýlabilir.
BERMUDA "ÞEYTAN. ÜÇGENÝ
Bu ve buna benzer olaylarýn tarihsel yöntemlerle açýklanmasý o kadar güçtür ki, birçok kim
arý hiç yokmuþ gibi aldýrmazlýkla karþýlarken, bazýlarý da tümünü baþka dünyalardan gelen
ktadýrlar. Fakat bu eserlerin ve ayak izlerinin kendi dünyamýzda, çok eskiden yaþamýþ ýrkla
afýndan býrakýlmýþ olmasý da mümkündür. Esasen bunlarýn çoðunun madenlerde bulunmasý, çað
cak yerin altýnda ve koruyucu maddelerin arasýnda kaldýklarý için bozulmadan bize kadar ul
bildiðine tanýklýk etmektedir. Bütün bunlara raðmen yine de yaþlarý hesaplanamamaktadýr. Ge
süre içinde bu tür belirtilerin ne kadarýnýn yok olduðu düþünüldüðü zaman, bize bu eski uyg
nýz birkaç parça eserle birkaç destan kaldýðý da bir dereceye kadar anlaþýlabilir.
Nesli tükenmiþ, fakat tanýnabilir hayvanlara ait efsaneler ve resimler, geçmiþte yaþamýþ bi
aþka bir belirtisi olabilir. Tiahuanaco'da bulunan bir çanaðýn üzerine resmedilmiþ toksodo
çok benzeyen hayvan gibi. Toksodon, hipopotama benzer bir hayvan olup, türü uygar insa
nýn ortaya çýkmasýndan çok önce tükenmiþ sayýlmaktadýr. Ayrýca, hayvan zaten Tiahuanaco gi
metre yükseklikteki çorak bölgede yaþayabilecek bir tür deðildir. Üstelik Tiahuanaco'nun
e burada büyük bir kültürün geliþmesine elveriþli deðildir. Oysa bölgenin bugün karla kapl
kýsýmlarýnda, teraslanmýþ mýsýr tarlalarý, derin bir gölde de okyanus faunasý bulunmuþtur.
uanaco kenti kurulduðu zaman tüm bölge çok daha alçakta, belki deniz kýyýsýndaydý.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Peru'da Kenko yakýnýndaki Marcahuasi yaylasýnda çok büyük kaya oymalarý vardýr. Bazý yerle
aya tepelerine, oyularak biçim verilmiþtir. Bu Inka öncesi oymalarý sayýsýz çaðlarýn hava
etkilenmiþ olmasýna raðmen, aslan, at, deve ve fil resimleri hâlâ tanýnabilmektedir. Bu ha
vanlarýn hiç biri uygar insanýn yaþadýðý çaðda Güney Amerika kýtasýnda yaþamamýþtýr. Yine P
ki bir sahil kenti kalýntýlarý arasýnda bulunan çanaklarýn üzerindeki lama resimlerinde ha
arýn beþ ayak parmaðý olduðu dikkati çekmektedir. Binlerce yýl önce, lamalarýn ayaklarýnýn
da bilinmektedir.
Kuzey ve Güney Amerika'nýn birçok kaya formasyonlarý üzerinde dinozor'a benzeyen hayvan oy
larý bulunmaktadýr. Fakat çýyanlar, gila canavarlarý ve iguana'lar da aslýnda eski atalarý
dinozorlara çok benzedikleri için, bu oymalarýn gerçekten dinozor mu, yoksa bildiðimiz ç
lduðu anlaþýlamamaktadýr. Oregon eyaletinde kýzýlderililer-den, ya da onlardan önceki kavim
den kalma dev çýyan resmi için de ayný kararsýzlýk söz konusudur. Fakat bu resim "stegozor"
fazla benzemektedir.
Meksika'da, Acambro köyü yakýnlarýnda 1945 yýlýnda yapýlan bir kazýda, yýllardan beri arkeo
asýný birbirine katan kil heykeller ele geçmiþtir. Bu heykeller, gergedan, deve, at, dev
maymun ve dinozor heykelleridir. (Heykelleri bulan Waldemar Julsrud, bölge halkýna
yalnýzca bulunan heykeller için para vereceðini duyurunca, burada yaþayan ký-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
zýlderililer hemen heykellerin taklitlerini yapmaya koyulmuþ, bu yüzden bilimsel çevrele
rde bu buluþa daha da çok saldýrýlmasýna sebep olmuþlardýr.) Oysa karbon 14 deneyleri, hey
rin yaþýný 3.000-6.500 olarak göstermektedir. Bir tanesi 'braþizor' denilen dinozor'a o ka
dar çok benzemektedir ki, arada geçen koca çaðlar olmasa, insanýn heykeli yapan sanatçýnýn
ný görmüþ olduðuna inanasý gelir.
Ýlk insanlarýn dinozor modelleri yapmalarý, dinozorlarý mutlaka görmüþ olmalarý anlamýna g
ir elbette. (Fakat belki kemiklerini görmüþ olabilirler). Babil duvarlarýnda, öteki gerçek
ayvanlarýn arasýna resmedilmiþ olan St. George canavarý, Çin canavarý ve sirüþ canavarý h
lerdi. Yine de bazý ayrýntýlar insanýn bizim sandýðýmýzdan çok daha erken ortaya çýktýðýn
miþ olduðuna inandýðýmýz bazý hayvanlarý görmüþ olabileceðini belirtir yoldadýr.
Bu hayvanlarýn bazýlarýnýn üçüncü jeolojik zamana ait olduðu düþünülmektedir. Fakat bazý r
olojik zamana ait sürüngenler de görünmektedir. Yani insanýn ortaya çýkýþýndan çok öncesine
mda pek ilginç bir açýklama daha akla gelebilir. Eðer bizim çaðýmýzdan önce de dünyada geli
p, uygar insanlar yaþamýþsa, bunlar da týpký bizler gibi merak duyarak eski canlýlarý, bu
dinozorlarý keþfetmiþ olabilirler. O uygarlýðýn dünyadan silinmesiyle, bu bilgiler efsanel
geçmiþ ve bir de resimlerle ya-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
þamýþ olabilir. Bunu söylerken daha günümüzden yüz yýl önce, tutucu kimselerin, bulunan dev
Tanrý'nýn dünyayý yaratýrken yaratmýþ olduðuna inandýklarýný da hatýrlamakta yarar vardý
"ilk biz deðiliz" adlý kitabýnda tarihsel anakt-ronizm'lerden söz eden Andrew Thomas, Mo
skova Paleontoloji müzesinde bulunan yaban öküzü ka-fatasýný örnek olarak göstermektedir. K
sý birkaç bin yaþýndadýr. Alýn kýsmýnda yuvarlak bir cismin oluþturduðu bir delik görülme
sinde çatlaklar bulunmamasý, delen cismin sýcak ve hýzlý olduðunu belirtmekte, deliðin biç
akla kurþunu getirmektedir. Kafatasýna ateþ edilmesi, hayvan öldükten sonra deðildir. Çünk
celemelerde, yaranýn bir dereceye kadar iyileþmiþ olduðu görülmüþtür. Londra'da da buna be
ek vardýr. Doða Tarihi Müzesinde, Zam-bia'da bulunmuþ, 40.000 yýl öncesine ait bir insan ka
atasý bulunmaktadýr. Bunun da sol tarafýnda benzer bir delik vardýr. Tarih öncesinden kalm
a bu ateþ etme kanýtlarý insaný oldukça düþündürmektedir.
Bu bulgularýn hepsi yoruma baðlý ve tek tük olmakla birlikte, dünya yüzünde uygar insanýn s
eski dönemlerde de var olmasý ihtimalini ortaya çýkarmaktadýr. Dünyaya uygarlýðýn uzaydak
den getirildiðini düþünmesek de, kendi gezegenimizin tarihi bile bizden önce bir, ya da da
ha çok uygarlýðýn, kendilerini mahvetme düzeyine kadar geliþmiþ olmasýna yetecek zaman pa
dýr.
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bizler kendi uygarlýðýmýza baþlangýç olarak M. Ö. 4.000 tarihini kabul etmekteyiz. Bu çaðda
arým faaliyetlerinden bugünkü atom çaðýna gelmemiz, 6.000 yýl sürmüþtür. Ýnsanoðlunun yaþý
aþaðý yukarý bizimkine benzer bir düzeye gelmesine yetecek kadar zaman geçmiþ olduðunu g
Bazý eski kayýtlarýn incelenmesi bize daha önce de insanlarýn bugünkü gibi kendini yok etm
eteneðini elde ettiðini göstermektedir, incil'de ve Tevrat'ta dünya yüzünde büyük patlamal
edilir (Sodom ve Gomora), Yunan mitolojisinde ve Kuzey ve Güney Amerika'nýn kýzýlderili
destanlarýnda olduðu gibi, Hint kayýtlarýnda da atom savaþýnýn etkilerine çok benzeyen et
ayrýntýlarýyla anlatýlýr.
Kopya edile edile bize ulaþmýþ eski Hint kitaplarýnda, bugünkü teknolojik uygarlýðýmýzý ha
bulunmaktadýr. Bunlar batýdaki eski eserler gibi yakýlmamýþ, yok edilmemiþtir. Bu satýrlar,
nki binlerce yýl önce deðil de þimdi yazýlmýþcasýna, zamanýn ve uzayýn izafiyetinden, kozm
rçekimi kanunundan, radyasyondan, enerjinin kinetik niteliðinden ve atom teorisinden
söz etmektedir. Hindistan'ýn Vaisesika ekolü düþünürleri, atomlarýn devamlý hareket halin
anýrlardý. Zaman ölçüsünü saniyenin inanýlmayacak kadar küçük parçalarýna bölmüþlerdi. Bu
atomun kendi ünitesi kadar yol almasý" süresi olarak tanýmlanýrdý.
Mahabharata, uzayýn yaratýlmasýný, dini, dualarý, âdetleri, tarihi ve eski Hint tanrýlarýy
aman-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


larýný anlatan 200.000 mýsralýk bir destan þiirdir. Ýçinde modern çaða çok uyan referanslar
adýr. Bu satýrlarýn aslýnda 3.500 yýl önce yazýldýðý kabul edilmekle birlikte, bundan binl
er almýþ olaylardan söz edilmektedir. Mahab-harata'nýn mýsralarý arasýnda, yazarýn gözleriy
ettiði bir atom savaþýnýn tarifine benzer anlatýmlar da bulunmaktadýr.
Batýlý düþünür ve din bilginleri 1880'lerde Ma-habharata'yý iH< okuma fýrsatýný elde ettikl
(ilk çeviri 1884 yýlýnda tamamlanmýþtý), eski vimanalardan söz eden bölümleri þiirsel bir h
etmiþlerdi. Oysa bu satýrlar uçaklarýn nasýl yapýldýðýna, nasýl çalýþtýðýna, nasýl savaþtý
n baþka, düþman ordularýný kendinden geçirebilen bir silâhtan da söz ediliyordu, (mohanas
tma oku). Bir de "iki katlý gök arabalarý" anlatýlmaktaydý. Bunlarýn "bir sürü penceresin
evler çýkýyor ve arabalar gökte kuyruklu yýldýz gibi görünecek kadar yükseliyor, güneþin,
yörelerde dolaþýyorlardý."
Mahabharata'nýn batý dillerine çevirisi yapýldýðý zaman, henüz uçaklarýn bile ortaya çýkmam
r. Nerede kaldý, zehirli gaz, sinir gazý, insan taþýyan roketler ve atom bombalarý! O zam
batýlýlarýna bu sözler çok zengin bir hayal gücünden baþka hiç bir anlam ifade etmiyordu. O
aman tanýnan baþka silâhlardan söz eden bölümler pek güzel anlaþýlmaktaydý. Bazý modern si
ateþ gücü, çeþitli cephaneler, bom-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
balar ve füzeler, demir fiþekler, kurþunla ateþ etme, patlayýcý maddeler, fýrtýna gibi gür
ndir biçiminde toplar gibi þeylerden söz edildiði zaman, bunlar çok eski bir Hindistaný bi
ilgilendirse, kimsenin pek þaþtýðý yoktu. Çünkü okurlarýn çoðu, bunlarýn metin içine çevi
rafýndan sýzdýrýldýðýna, "Biz Hintliler bunlarý sizden çok önce biliyorduk" iddiasýnýn ürü
dýlar.
Mahabharata'da anlatýlan bir kýsým silâhlar, Birinci Dünya Savaþý'ndan sonra daha iyi anla
adý. Hintli savaþ yorumcusu Ramchandra Dikshitar (Eski Hindistan'da Savaþ), artýk savaþýn M
habharata'da anlatýlan düzeye ulaþtýðýný, vîma-na'larýn uçaklar, monahastra'nýn da zehirli
leri sürmekteydi. Gerçi geçen yüzyýlýn bazý Ingilizleriyle, birinci dünya savaþýnýn subayla
a'nýn silâhlarýndan bazýlarýný anlamaya baþlamýþlardý ama, kitapta anlatýlan silâhlarýn bi
k þeylerdi ki, çevirmenleri çok çaresizlik içinde býrakýyorlardý. Baþ çevirmen P. Chandra
taba eklediði önsözde, "Bu kitapta, Ýngiliz okuruna gülünç gelecek pek çok þey vardýr," dem
1880'de gülünç veya esrarengiz gelen þeyler, bugünün insanlarýna hiç de anlaþýlmaz gelmemek
i bir savaþtan söz eden aþaðýdaki satýrlar bizlere gerçekten çok tanýdýk gelmektedir. Atom
e yýl önce yazýlmýþ olmasýna raðmen:
Bir tek cisme tüm evrenin gücü dolmuþ. Bir
sütun duman ve alev... bin tane güneþin par-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


lakhðýna denk... muhteþem bir biçimde yerden yükseldi... Bu bilinmeyen bir silâhtý. Demirde
ir yýldýrýmdý. Tüm Vriþni ve Andhaka ýrklarýný küle çeviren bir ölüm habercisiydi... Ceset
tanýnamýyordu bile. Saçlarý, týrnaklan düþüyordu. Çanak çömlek, hiç bir neden yokken kýrý
kesiliyordu. Birkaç saat sonra tüm yiyecekler hastalýðý almýþtý... Askerler bu ateþten kur
kendilerini nehirlere attýlar, her yanlarýný ve silâhlarýný iyice yýkadýlar...
Bu korkunç silâh... kalabalýk insan gruplarýný, atlarý, filleri, arabalarý, silâhlarý önün
i kuru yapraklar gibi u-çurdu... Uçan kuþlara benziyor, pek güzel görünüyorlardý...
Böyle bir patlamanýn gözle görülen sonucuna, bizim alýþtýðýmýz gibi "mantar" denilmemekte,
iþ, ya da hayal etmiþ olan yazar bu dumaný, "birbiri üstüne durmadan açýlan bulutlar... sa
ir þemsiyeler yýðýný" diye tanýmlamýþtýr. Bu bizim görüþümüzden biraz farklý olmakla birli
etme sayýlmaz.
Silâhýn, ya da bombanýn yaklaþýk ölçüleri bile verilmiþtir:
...Bir ölüm þaftý. Boyu üç kübit ve altý kadem. Bin gözlü Ýndra'nýn yýldýrýmýnýn gü
çarpýþan iki roket ise, þöyle anlatýlmaktadýr:
...Ýki silâh gökyüzünde birbiriyle buluþtu. O
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
zaman bütün dünya, daðlan, denizleri ve aðaçlarýyla birlikte, titremeye baþladý. Tüm canlý
nerjisiyle ýsýndýlar ve çok fazla etkilendiler. Gökler alev alev yandý ve bir ufuktan bir
a dumanla doldu...
Mahabharata'da anlatýlan büyük savaþ birçok kimseler tarafýndan, kuzeyden inen Ari'lerin, y
rýmadanýn güney kesimlerini iþgali biçiminde yorumlanmaktadýr. Oysa böyle bir hikâye, zam
anlaþýlabilir deyimlerle, Ýlyada'da olduðu gibi an-latýlabilir, bir "science-fiction"a
yonelinmeyebilirdi.
Ayrýca, Mohenjo - Daro, Pakistan'daki Harappa gibi çok eski kent kalýntýlarýnda bulunan ce
setlerin çok radyoaktif olduðunu belirtmek de konuyla ilgili gibi görülmektedir. Bu kent'
lerin tarihleri hakkýnda, birdenbire yok edildiklerinin dýþýnda pek fazla þey bilinmemekte
ir.
Eski atom savaþlarýnýn böyle anlatýlmýþ olmasý, yazarýn bu tür olaylarý görmüþ olduðuna, ya
hayal gücünün dýþýnda gerçekten yer almýþ olduðuna kanýt teþkil edemez. Çaðýmýzda da bir g
an þeritlerinden Buck Rodgers son zamana kadar atom bombalarýný anlatýp durmaktaydý. Gerçe
tom bombasýnýn denemesi New Mexico'da yapýldýktan sonra FBI örgütü resimli romanýn yazarýy
endisini romanýnda bu konularla ilgilenmekten caydýrdý. Sonradan gerçek olan "science-fic
tion" örneklerinden biri de Jules Verne'in "Aya Yolculuk" adlý kitabýdýr. Kitapta, hayal
y yolculuðunun baþlama noktasý bile Florida olarak gösterilmektedir.

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


Yani bu satýrlar gerçek ay yolculuðunu, yüzyýlý aþkýn bir süre önceden anlatmaktadýr. Bir
a, Verne'in 100 yýl önce Kaptan Nemo'nun denizaltýsý için verdiði ölçülerin, bugünkü ABD at
arýnýn ölçüleriyle hemen hemen ayný olmasýdýr. Swift'in kitabýyla Mars'ýn iki ayý arasýnd
lliver'in Yolculuklarýný yazarken Swift 1726 yýlýnda Mars'ýn iki ayýný tarif etmiþ ve geze
resinde dönmeleriyle ilgili olarak gerçeðe çok yakýn rakamlar vermiþtir. Oysa onun.böyle r
le (ama büyük bir isabetle) deðindiði iki ay, 1877 yýlýna kadar keþfedilmemiþtir. Fakat ne
a olsun, Verne de, Swift de, Buck Rodgers'in yazarý da, bilim çaðýnda yaþayan insanlardý.
arýn gününde böyle buluþlarýn gerçekleþmesi yalnýzca bir zaman sorunuydu. Fakat Hint kayý
ltý bin yýl önce, belki daha da önce yazýlmýþtý.
Uygar insanýn dünyada bizim sandýðýmýzdan daha uzun bir süreden beri var olduðuna inanan ba
syalýlar, sivrilen ve sonra yok olan destanlardan baþka iz býrakmayan uygarlýklarýn gelip
eçmiþ olduðuna inanmayý pek de o kadar imkânsýz bulmuyorlar. Bu yüzden de, atomlardan, ato
dan, atom silâhlarýndan, ileri teknolojiden söz eden bu Hint kayýtlarýnýn, tarih öncesi uyg
ardan arta kalan anýlar olduðunu kabul ediyorlar.
Hint destanlarýnýn anlattýklarýný incelerken, dünyanýn bazý yerlerinde yer kabuðunun binle
inden kalma atom yaralarý gösterdiðini de hatýrlamak gerekmektedir. Sibirya'da, Irak'd
a ve Mo-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
golistan'da böyle yerler vardýr. Moðolistan'daki izler, bugün Çin atom testlerinin býraktýð
e çok benzemekte, yalnýz bugünkü toprak düzeyinin çok derinlerinde bulunmaktadýr.
1947 yýlýnda güney Irak'da yapýlan bir keþif kazýsýnda, arkeolojik maden þaftý denilebilec
r kazma iþlemine giriþilmiþtir. Bugünkü toprak düzeyinden baþlanarak aþaðýya doðru inilmiþ
kültür düzeyi, Kaide uygarlýðýnýn izleri ve daha aþaðýda da Sümerlerin düzeyine varýlmýþtý
nin arasýnda sel dönemleri izlenmektedir. Daha aþaðýda ilk köylerin kalýntýlarý bulunmuþ,
, M.Ö. 6.000-7.000 yýllarýna rastlayan ilkel çiftçilik belirtileri görülmüþ, bunun altýnda
uðraþan bir kültür dönemi izlenmiþ ve sonunda Magdalen maðara kültürüyle ayný çaða, 16.00
düzeye varýlmýþtýr. Bu tabakalarýn hepsinin altýnda, bir zerre-lenmiþ cam çölüyle karþýla
baka, atom çaðýmýzý baþlatan ilk denemelerden sonra New Mexico çölünün görünümünden baþka h
memektedir.
DOKUZUNCU BÖLÜM
KONUKLAR:
KORUYUCU MU, YAÐMACI MI, YOKSA KAYITSIZ GÖZLEMCÝ MÝ?
EÐER BAZI yerlerden, özellikle Bermuda Üçgeninden uçaklar, gemiler ve insanlar alýnýp kaçý
nu ister UFO'lar, ister baþka etkenler yapsýn, herhangi bir incelemenin ana konusu ol
aylarýn nedenlerini bulmak olmalýdýr. Bazý araþtýrmacýlar, dünyanýn pek ilkel sayýlabilece
oranla bilimsel açýdan birçok ýþýk yýlý daha ileri olan zeki birimlerin yüzyýllardan beri b
mizi izlemekte olduðuna, zamaný geldiðinde iþe karýþýp, bizim kendi gezegenimizi kendi elim
yok etmemizi engelleyeceðine inanmaktadýrlar. Bu görüþ, yakýn veya uzak uzaydan gelen bu v
rlýklarýn iyiliksever bir niteliðe sahip olduklarýný varsaymaktadýr ki, kâþiflerin ve önc
bu niteliklere'sahip olmadýklarý da açýktýr.
Beri yandan, Bermuda Üçgeninin yakýnýnda ve baþka elektromanyetik ve gravitasyonel
akýmlarýn
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
düðüm noktalarýnda, baþka bir zaman veya uzay boyutuna bir pencere bulunduðuna, dünya dýþý
lerindeki çok ileri gereçlerin yardýmýyla istedikleri zaman buradan içeriye girebildikleri
e, fakat insanlar buralardan geçtikleri zaman, geriye dönmelerinin imkânsýz olduðuna, ya e
iþtikleri bilim düzeyinde, ya da dönüþlerinin yabancý güçler tarafýndan engellendiðine ina
ulunmaktadýr. Kaybolma olaylarýnýn birçoðu, özellikle gemilerin tüm tayfalarýnýn ve insan
asý olaylarý, bir çeþit yaðmayý akla getirmektedir. Bunun amacý uzay hayvanat bahçeleri iç
plamak, gezegenlerdeki uygarlýk düzeyini sergilemek olabileceði gibi, deneyler yapmak a
macýný da taþýyabilir.
Dr. Manþon Valentine, gelenler arasýnda birbirine benzemeyen, hatta zaman zaman düþmanca
duygular taþýyan uzay konuklarýnýn bulunabileceðini söylemektedir. Belki uzaydan, belki ok
uslarýn derinliklerinden, hatta belki de baþka bir boyuttan gelen bu canlýlar, bize akra
ba da olabilirler. Binlerce yýl öncesinden baðlandýðýmýz kuzenlerimiz de olabilirler. Bugün
rince uygar bir düzeye ulaþmsþ olduklarý için bizi ve dünyamýzý korumak isteyebilirler, ya
di çevreleri için endiþe duyuyor olabilirler.
Bu son görüþ bizi, dünyanýn ve dünya nüfusunun gezegenleri kapsayan bir felâketi meydana g
gittikçe daha yaklaþtýðý noktasýna getirmektedir. Geçmiþ binlerce yýl içinde böyle olayla
er almýþ olabilir. Fakat dünya ne ka-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


dar büyük tehlikelerden geçmiþ olursa olsun, yakýndaki gezegenler ve ay gibi yaþanmaz hale
lmemiþtir. Eski kavimler arasýnda, bu noktaya yakýn felâketlerin anýlarý hâlâ yaþamaktadý
de yok olma noktasýna çok yaklaþmýþ, bir avuç insan halinde kalmýþlardýr. Bunlarýn inancýn
felâketleri bir tane deðil, birkaç tanedir. Orta Amerika'nýn kýzýlderilileri bugüne kadar
üç kere son bulduðunu hatýrlamakta, bir dördüncüsünden de emin bulunmaktadýrlar. Bu sefer
e olacaðýna inanmakta ve zamanýnýn da yaklaþtýðýný söylemektedirler. Amerika'nýn kýzýl-deri
asýnda belleði en ayrýntýlý anýlarla dolu olan ve uzayý da en iyi tanýyan Hopi'ler de düny
e felâketlere uðradýðýný söylemekte, bunun bir kere volkanik patlamalar ve ateþ yüzünden,
depremler ve dünyanýn ekseninden çýkmasý yüzünden, üçüncü sefer de, üçüncü dünyanýn kavg
patlamalar ve kýta batmalarý yüzünden olduðunu anlatmaktadýrlar. Bu üçüncü felâkete, Hopi
slarýn hava savaþlarýnda birbirinin kentlerini yok etmeye çalýþmalarý sebep olmuþtur. Aslý
kseninden çýkmasý sözü bile, küçük bir kýzýlderili kabilesi için fazla sayýlabilecek bir bi
mektedir. Bunu ileri sürebilmek için yalnýzca dünyanýn biçimini bilmekle kalmayýp, dönüþün
malarý gereklidir. Bilim dünyasýnda dünyanýn gerçekten böyle bir olayla karþýlaþtýðý, son
nden düzelttiði yolundaki kuramý Hugh Auchincloss Brown ileri sürmektedir. Bilimciye
e eksen sapmasýnýn nede-
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ni, kutuplarýn birinde fazla buz birikmesi nedeniyle aðýrlýk dengesinin bozulmasýdýr.
Eski kýzýlderili efsaneleri dünyanýn dokuz krizden geçtiðini hikâye ederler. Diðer eski ça
kalan bilgilere göre, bu sayý deðiþebilmekle birlikte, dünyanýn ara sýra böyle tehlikeler
ancý deðiþmemektedir.
Eflatun, Critias dialogunda, Mýsýrlý bir papazýn Solon'a þunlarý anlattýðýný söyler:
...Ýnsanoðlunun yok olmasý, birçok nedenlerle, bugüne kadar çok olmuþ ve yine de olacaktý
Sonra Mýsýrlýlarýn, sakladýklarý kayýtlar sayesinde bunlarý nasýl bilebildiklerini Solon'a
papaz, þu sözleri eklemiþtir:
...bundan sonra, zamaný gelince göklerden inen akarsu, insanoðlunun üzerine veba gibi çöke
. o zaman, týpký çocuklar gibi, her þeye yeni baþtan baþlamak gerekir... (Sonra Yunan kay
etersizliðini küçümseyerek) Siz dünyanýn yalnýzca bir felâketini hatýrlayabiliyorsunuz. B
u...
Eskiçaðda inanýlan, bugün de Asya'da hâlâ izleri görülen "devrî uygarlýk" kuramý, bizim kül
uran evrim ve ilerleme teorisine ters düþmektedir. Bilgilerimiz arttýkça, eskiçað insanla
ndýklarýnýn, gerçeðe sandýðýmýzdan daha yakýn olduðunu anlamamýz da mümkündür.
Dünya felâketleri ve tüm uygarlýklarýn ortadan

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


silinmesi çeþitli nedenlere yorumlanabilir. Bu nedenlerin bir kýsmý bugün bizleri de tehdi
eden þeylerdir. Ne kadar görmezden gelsek, ne kadar düþünmemek istesek de, bu bir gerçekti
. Bunlarýn arasýnda bir kere dünya nüfusunun fazla artmasý yer almaktadýr. Eski kaynaklarda
buna benzer bir duruma ancak Mahabharata'da deðinilmektedir. Hint yarýmadasýnýn güney bölüm
zaman da, bugünkü gibi, çok fazla kalabalýk olduðu anlaþýlmaktadýr. Kaynaklarda sözü edil
le bir durumu, tatsýz biçimde bile olsa, çözümlemenin bir yoludur elbette. Yalnýz gezegeni
deki hayatýn gereðinden fazlasýný yok etme ve gelecekte dünyayý yaþanmaz bir hale getirme
kesini peþinden sürüklemektedir. Ayrýca, atomik reaksiyonlar çok güçlü olursa, sismik felâ
eriyen kutup buzlarýnýn sebep olduðu sel baskýnlarý da söz konusu olabilir.
Atomla ilgili olmayan, fakat teknolojik geliþmelerle çok yakýndan ilgili olan baþka felâke
nedenleri de, gözümüzün önünde geliþiyor olabilir. Bunlarýn sonuçlarý ancak zamanla anla
adýr. Bugün için, atom denemelerimizin, nükleer artýklarýn, çevre kirlenmesinin, ekoloji d
ndeki bozukluðun yaný sýra, çok sürprizli sonuçlar getirebilecek bir sürü deneyi de, biler
bilmeyerek, yürütmekte olduðumuz bir gerçektir.
Buna bir örnek, Woods Hole Oseanografi Enstitüsünün eski müdürü Dr. Columbus Islin'in bir
yle ortaya çýkmaktadýr. Atmosferde karbon dioksit artýþý konusunda, Dr. Ýslin þöyle demekte
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
...Son 100 yýl içinde endüstrüeþen dünya uygarlýðý fosil yakýtlarý gittikçe daha çok kulla
sonucu olarak 1,700 milyar ton karbon dioksit atmosfere yükselmiþtir. Bu miktar, bugün
kü karbon dioksit oranýnýn yüzde 10'ini oluþturmaktadýr. Eklenen yeni karbon dioksidin üçt
adarý denizler tarafýndan emildiði için, bugün atmosferde %20 karbon dioksit artýþý hesapl
rmal görülmektedir... Böyle bir artýþýn etkilerini önceden bilmek kolay deðildir. Fakat bu
mosferin aþaðý tabakalarýnda birkaç derecelik bir ýsýnmaya sebep olabileceði akla yakýn ge
. Bu durumda, elimizde olmadan, çok büyük bir deneye giriþmiþ olduðumuz söylenebilir.
Ýnsan faaliyetleri yüzünden kutup buzlarýnýn erimesi, bu yüzden kýyý bölgelerini sularýn ba
destanlarýnda anlatýlanlara ve Atlantik, Ka-raipler, Akdeniz ve diðer yerlerde yer al
dýðý tahmin edilen olaylara çok benzemektedir. Dev süper tankerlerin birinden petrol boþal
ya da kutuptan geçen boru hattýnýn etkisi yüzünden bile, kutup buzlarýnda bir erime baþla
ir ve bu olay umulmadýk sonuçlara yol açabilir.
Hayvan türlerinden bu kadar çoðunun soyunun tükenmesi de, þimdiden ön görmediðimiz bir fel
deni olabilir. Daha önceki felâkette, bu iþler moda olmadan çok önceden, akýllý bir ekolog
uðunu teslim etmemiz gereken Nuh'un, gemisine yararlý hayvanlardan birkaç çift aldýðý, fak
rarý olsun olmasýn, öteki hayvanlardan da hiç de-

BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


ðilse birer çift aldýðý dikkati çekmektedir. Belki barbarlýktan uygarlýða týrmanýþ ve bunun
bilincine eriþme, tüm evrende zeki bireyler için doðal bir süreçtir. Belki dünya dýþýnda,
derson, Valentine ve diðerlerinin öne sürdüðü gibi bu dünyada bize görünmeden yaþayan baþka
emler, zamanýnda kendilerini de tehdit etmiþ olan bu tehlikeyi yenmeyi bilmiþ, þimdi de
Bermuda Üçgenindeki gibi pencerelerden bizim ne yapacaðýmýzý izlemeye koyulmuþlardýr. Bunu
en amaçlarý, ya tarafsýz gözlem, ya bugünkü uygarlýk silinmeden bazý örnekler almak, ya da
lmaktan kurtarmak olabilir. Belki bu güçler uygarlýðýmýzý yönetip ona yön vermeyi de düþünm
ký güçlü ülkelerin daha az geliþmiþ ülkelere yaptýðý gibi. Fakat bu gözlemcilere böyle ama
rýn da bizim gibi düþündüðünü varsaymak demektir. Oysa vahþî hayvanlar, koleksiyoncularýn
alayýp bir yere kapatarak sergilemek istediðini, neden kesip yemediðini bir türlü anlayama
zlar. Belki UFO'lar gezegenimizi gerçekten yalnýzca "gözlüyor"lardýr. Eðer bu doðruysa, bun
uzun bir süreden beri yapmakta olduklarý da çeþitli olaylarla kendini göstermiþtir.
Eðer yabancý bireylerin dünyayý ziyaret ettiði veya gözlediði hipotezinde bir gerçek payý v
bunlarýn her ne amaçla olursa olsun, bilgi ve örnek topladýðý, bunu özellikle Bermuda Üçge
yaptýðý doðruysa, o zaman bu alanýn neden uçan dairelerin yoðun olduðu alan olarak seçildi
ilginç olmaktadýr. Yakýn geçmiþ-
BERMUDA .ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
te, gökte "semaî" uçan cisimlerin görüldüðü yerler dikkatle incelenirse, UFO'larýn evrimim
emlerinde kültürel ve teknik geliþme merkezlerini ziyaret ettikleri, sanki geliþen uygarlý
ir tehlike yaratacak duruma gelip gelmediðini kontrol ettikleri görülür. Geçmiþte kaydedil
günümüze kadar gelen UFO raporlarýndaki tempoyu gözden geçirmek, dünyaya verilen önemde bir
ik olduðunu göz önüne serer gibidir. Ayrýntýlý olarak not edilen ilk uçan daire ziyareti, M
Firavun Üçüncü Turmosis zamanýnda olanla, Sümer'li Eta-na'nýn gökte yaptýðý gezintidir. Ýnc
l'in yazdýðý bölümde, uzay yolculuðunu ve dünya dýþý yaratýklarla iliþkiyi daha ayrýntýlý b
. Ezekiyel bize on dokuz yýllýk bir süre içinde, uzay aracý olabilecek bir cismin dört ker
eldiðini bildirmektedir. Bir keresinde, iki tanesini bir arada gördüðünü söylemektedir. Tý
gibi, o da bu araca binmiþ, uzayda yolculuk yapmýþ olduðunu anlatýr. Eliyah'ýn da ateþli
rabayla göklere çýktýðý ve bir daha dönmediði, din destanlarýna geçmiþtir. Hindistan'da R
uluðu, Amerikalarda gökten tanrýlarýn gelip Tiahuana-co'yu kurduðu anlatýlýr. Bundan sonra
Yunanlýlardan, Romalýlardan, Rönesans Avrupasýndan, ve bugün de dünyanýn her yanýndan ve
Bermuda Üçgeni dolaylarýndan, bu yabancýlarýn teknolojik uygarlýðýmýzla ilgilendiðini be
porlar gelmiþtir. Özellikle ilgilerini çeken konularýn, hava yolculuklarý, uzaya çýkýþ ve
aþ yöntemlerimiz olduðu düþünülebilir, ikinci Dünya Savaþýnda olsun, Kore savaþýnda olsu

BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


larýn yakýn çevrelerinde açýklanamayan ýþýklar ve cisimler gördüðü bilinmektedir. Hatta bu
r almýþ, savaþ pilotlarý için alýþýlmýþ olaylar haline gelmiþtir. Þimdi ise, UFO'larýn en y
uzay merkezlerinin yakýnlarý olmaktadýr. Bunun nedeni, ya bu geliþmenin teknik bir potan
siyel yaratmasý, ya da güneþ sistemi ve evrenin bir bölümü için tehlike teþkil etmesi ol
Ivan Sanderson'un teorileri ise, okyanuslarýmýzýn durumunun, buralarda yaþayan geliþmiþ ha
biçimleri için tehlikeli olmaya baþladýðý yolundadýr.
Bu kitabýn Altýncý Bölümünde sýralanan olaylardan baþka, Amerikan Donanma birliklerinin ta
pek çok su altý UFO olayý da vardýr. Bunlar, tüm benzer olaylarda olduðu gibi, sansür ned
kamuoyuna açýklanmamaktadýr. Bilinen yalnýzca olayýn ilk yer alýþý sýrasýnda verilen ilk b
rudur. Bunlardan en dikkati çeken biri, hýzý 150 deniz milinden fazla olan bir deniz c
isminin önce bir destroyer, sonra da bir denizaltý tarafýndan, 1963 manevralarýnda Puert
o Rico'nun güneydoðusunda görülmesi olayýdýr. Bu yer, Bermuda Üçgeninin güney ucuna rastla
anevranýn amacý bir izleme alýþtýrmasý olduðu için, görülen cismin de ma-nevra'ya dahil bi
anýlmýþtýr. Donanmaya ait on üç araç, hýzla ilerleyen bu cismi görmüþ, gemi kütüklerinde
gün süreyle izlenmiþ, bu arada zaman zaman dokuz bin metre derine inmiþ ve inanýlmaz hýzýn
rinlikte bile korumuþtur. Birçok görgü tanýðý cismin tek pervaneyle yürüyen bir araca ben
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
ifade etmiþse de, aslýnda ne olduðu hiç bir zaman anlaþýlamamýþtýr.
UFO'larýn denizden yükselmesi, denize dalmasý ve deniz altýnda hareket etmesi ile ilgili
raporlar çok uzun süreden beri söz konusu olmakla birlikte, 1963 manevralarýna kadar hiç
i bu kadar kesinlikle saptanmamýþ, böylesine izlenmemiþti.
Denizlerin altýnda eskiden kalma bir insan türünün, ya da baþka uygar bir hayat türünün va
arýn yaþama alaný bizler gibi belirli bir düzeyle sýnýrlý olmayýp çok geniþ olduðu için, g
nde bizim yaþayýþýmýza ilgi göstermemiþ olmalarý da doðaldýr. Fakat teknik potansiyelimiz
onlarýn yaþadýðý çevre için bir tehlike olmaya baþlayýnca, bugüne kadar uyguladýklarý "b
ikasý deðiþmiþ olabilir ve Bermuda Üçgeni olaylarý, daha kesin bir adým atýlmadan önce uyg
veya araþtýrma niteliðini taþýyabilir.
Ýspanya açýklarýnda ve Amerika kýta sahanlýðýnda, sularýn berrak olduðu günlerde sünger ve
afýndan görülmüþ olan transpa-ran su altý kubbelerini söz konusu eden Ivan Sanderson, bunl
gizli savunma silâhlarý deðilse, su altý yaratýklarýnýn okyanus kirlenmesini nötralize etm
acýyla kurduklarý yapýtlar olabileceðini ileri sürmektedir. Bu düþünüþ biraz daha ileriye
yapý yönünden büyük bir dinamo olduðu dikkate alýnýrsa, okyanuslara elektromanyetik þebekel
k gerekli dürtüleri saðlamakla gezegenimizin dönüþünü de etkilemek ve deðiþtirmek mümkün

BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ


BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
Bu olasýlýk, Atlantis'in enerji kaynaklarýyla ilgili yeni kuramlarý, Sargasso denizinin a
ltýnda yatan ve hâlâ bir dereceye kadar çalýþýr olduðu ileri sürülen kristal laser komplek
nlardan doðan elektromanyetik baskýlarý ve bu yüzden hava ve deniz taþýtlarýnýn arýza yapý
düþündürmektedir.
Dünya dýþý yaratýklarýn bizi neden ziyaret ettiðini, bunu hangi amaçlarla yaptýðýný düþünm
davranýþtýr. Bu düþünüþ yoluyla gidersek, konuklarýn bizi kendimizden korumak amacýyla ge
düþünebileceðimiz gibi, amaçlarýnýn korumaktan çok bir koleksiyon olduðu yargýsýna da var
da Üçgeni içinde kaybolan uçak, tekne ve gemilerin sayýsý göz önüne alýndýðýnda, bu ikinc
akýn gibi görünmektedir.
Berkeley Üniversitesinde Mühendislik dalýnda profesör olan Dr. John Harder, 1973 ekimind
e hiç de gururlanamayacaðýmýz þöyle bir görüþü ileri sürmüþtür. "Belki de dünyamýz bir uza
enin tüm diðer bölümleriyle iliþkileri kesilmiþ bir bahçe. Yalnýzca ara sýra bakýcýlarýmýz
pluyor ve bizlere bir göz atýyor."
Bir baþka kurama göre de, bu konuklar insanlýðýn kaderine karþý kayýtsýzdýr. Kendi amaçlar
er. Bu amaçlarýn ne olduðunu bizim bü-me olanaðýmýz yoktur. Bu arada sebep olduklarý zararl
, istemeyerek yarattýklarý ionizasyon alanýna girenlerin baþýna gelen felâketler olmaktad
Gazete ve dergi sayfalarýnda "Kayýp Atlantis
hâlâ saðlam! Uçaklarý ve gemileri kaçýrýyor!" biçiminde manþetler atýlmasýnýn esas dayanað
arçalamasý ve atomize etmesi mümkündür. Fakat dev laser komplekslerinin binlerce yýl su al
kaldýktan sonra hâlâ çalýþýr halde olabileceðine inanmak biraz gülünçtür. Çünkü bildiðimi
n yaratýlmasý ve yönetilmesi gerekmektedir.
Ne var ki, laserler dünyamýzda oldukça yeni bir buluþtur. Konunun geliþmesi ve bilgilerimi
zin artmasýyla, bu inançlarýmýzýn da deðiþmesi mümkündür. Sözgeliþi, ültra-viole laser ýþý
Bu ýþýnýn 'X ýþýný' laserlerden çok daha fazla enerjiye sahip olacaðý açýktýr. Laserlerin
en, ya da Atlantis'de uygulandýðý ileri sürüldüðü biçimde dünyadaki bir enerjiden yararla
munda da, enerjileri artacaktýr. Hem geçmiþte yaþamýþ herhangi bir uygarlýðýn da týpký biz
el doðrultuda geliþmiþ olmasý gerekli deðildir. Bugün dünyanýn teknolojik geliþme olanaklar
koþullarýn onlarýn zamanýnda da aynen geçerli olduðu da düþünülemez.
Bermuda Üçgeni içinde yer almýþ yüzlerce kaybolma olayýný düþünürken, bunlarýn ortak yanýn
ir iz býrakmadan yok olmasý veya içlerindeki insanlarýn iz býrakmadan yok olmasý olduðu gö
ir. Böyle olaylar tek tek ele alýndýðý zaman olaðanüstü koþullar, rastlantýlar, hava olayla
atalarý gibi nedenlerle açýklanabilirler. Fakat Bermuda Üçgeni olaylarýnýn pek

BERMUDA -ÞEYTAN. ÜÇGENÝ


çoðu açýk ve güzel havada, limana veya alana yakýn yerde olduðu için, bugünkü kavramlarýmý
güç olmaktadýr.
Bermuda Üçgeninin tarihi, eski ve yeni efsanelerle renklenmekte, bunlara akla sýðmayan sa
pmalar ve kabul edilirse bilinen fizik kurallarýný altüst edebilecek yeni görüþler katýlm
Bermuda Üçgeninin hikâyesi, kayýp ve batýk kýtalarý kapsamakta, unutulmuþ uygarlýklara, y
i uzaydan dünyamýza gelen ve amaçlan belli olma-yan bireylere deðinmektedir.
Bugün için açýklanmasýna imkân olmayan durumlar hakkýnda kuramlar ileri sürmektense, belki
a Üçgeninin yalnýzca mistiklerin, medyumlarýn, batýla inananlarýn ve serüven sevenlerin ha
inde geliþmiþ olduðunu ileri sürmek çok daha kolay olmaktadýr. Birçok yorumcu, Bermuda Üç
rastlantýlar topluluðu olduðunu, yer alan olaylarýn her birinin tek baþýna açýklanabilecek
da bulunduðunu savunmaktadýr. Bu yorumcular, "Bermuda Üçgenine inananlar, deniz yýlanlarý
inanmaktadýrlar" demektedirler. Fakat bundan, bu efsanelerin biri yalansa, öteki de
mutlaka yalandýr, gibi bir anlam çýkarýlamaz. Tersine, günün birinde bir deniz yýlaný, bil
e kesin bir biçimde teþhis edilirse, bu da öteki deniz efsanelerinin hepsinin doðru ol
duðu anlamýna gelemez.
Genellikle insanlar, eninde sonunda anlayabilecekleri bir biçimde açýklanamayan esrarla
rdan hoþlanmazlar. Fiziksel dünyada karþýlaþmaya alýþtýðýmýz güçlükleri, hepimiz, bilme
ter-
BERMUDA -ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
cih ederiz. Esrarengiz bir olay eðer açýklanamýyor-sa, bu olaya hiç aldýrmamak daha güvenli
iç deðilse daha masum bir yol olarak görülmektedir. Fakat bugün artýk bilimsel masumluðun
doðacak güven duygusuyla birlikte, kapanmýþtýr. Bu çaðýn kapandýðý tarih, 16 temmuz 1945 g
sinin New Mexico'nun Alamogordo yöresinde, teori olmaktan çýkýp kanýt durumuna girdiði tar
ir.
Bugün yaþadýðýmýz dünyada bilimle para-bilim iç içe durumdadýr. Bir zamanlar sihir sayýlan,
rüyalarýný oluþturan olaylarýn, bugün bilim kapsamýna girdiðini, bilimsel normlarla açýkl
geldiðini görüyoruz. Biologlar yeni ha--yatlar yaratýyor, kriojenik biologlarsa, yakýnda i
nsanlarý dondurup ebediyen canlý tutmayý baþaracak gibi görünüyor. Düþüncelerin resimlere,
eçtiði kanýtlanmýþ durumda. Psikokinesis, yani cisimleri irade gücüyle hareket ettirmek,
hayal deðil, ciddî bir deneme konusu. Uzayla telepati baðlarý kurma konusunda, iki güçlü
t denemeler yapýyor. Ýlmi simya'cýlarýn maddeyi deðiþtirme rüyasý da rüya olmaktan çýktý.
olarak düþünülmüyor. Büyük kurþun külçelerini altýn haline getirme konusunda bizleri durdu
, bu iþlemin çok pahalýya malolmasý. (!)
Bugün kozmik çapta, bilimsel gerçekler öylesine geniþ boþluklar yaratmýþ durumda ki, bu bü
a, ayaðýný saðlam basmak isteyenlerin baþý dönüyor. Kendilerini bu yeni evrene yabancý h
r. Anti-madde'nin varlýðý gi-

Milliyet
BERMUDA "ÞEYTAN" ÜÇGENÝ
bi, uzayýn ve zamanýn eðrisi gibi, yeni yerçekimi kavramlarý gibi, manyetik gibi, kendi si
stemimiz içinde karanlýk gezegenlerin, novalarýn, tüm gezegenlerden aðýr zerrelerin varlýð
karanlýk deliklerin söz konusu olmasý gibi konularda, bizim hýzla koþup kendilerine sahip
çýkmamýzý bekleyen pek çok bilgiler bulunmaktadýr, öyle ki, bugün artýk hiç bir "esrareng
antýklý görünmüyor diye, bizi þaþýrtmamalý.
Bermuda þÜçgeni dünyamýzýn çok iyi tanýdýðýmýz bir yöresinde bulunan bir alandýr. Bugün iç
kýsa zamanda anlamaya baþlayacaðýmýz güçlerle ilgili bulunmasý olasýlýðý vardýr. Ýnsanoð
týk olgunluða yaklaþmaktadýr. Bilgi peþinde koþmaktan ve ileri sürülen türlü yeni teoriler
a, ne de bundan öte dünyalarda kaçýnabilir.
BÝTTÝ
YAYINLARI
KÝTAP LÝSTESÝ :
ROMAN DÝZÝSÝ
MAYISTA YEDÝ GÜN (W. Bailey - F. Knebel) 20.-
DÜÐÜM (K. Hamsun) 20.-
EVLÝ BÝR KADININ GÜNLÜÐÜNDEN (P. Celâl) 20 -
PARÇALANMIÞ ÜÇGEN (F. Habeck) 20.-
KÜÇÜK ADAM - BÜYÜK ADAM (H. Fallada) 25.-
NINA B. OLAYI (J. M. Simmel) 25.-
TAVSAN KAÇ (J. UpdikeJ 20.-
TEDÝRGÝN HAYAT (E. M. Remarque) 25.-
TEKERLEKLER (2. Baský) (Arthur Hailey) 25.-
ALTIN HAZÝNELERÝ (B. Traven) 20.-
EGE'DEN (Halikarnas Balýkçýsý) 20.-
BEN ANNEMÝ SEVÝYORUM (W. Saroyan) 20.-
HASTANE (2. Baský) (Arthur Haiiey) 20.-
ÝZMÝR ATEÞLER ÝÇÝNDE (Ann Bridge) 20.-
NANE ÞEKERLERÝ (R. Sabatier) 25.-
HURREM SULTAN (Viorica Stircea) 20.-
NOBEL (1) (Irving Wallace) 25.-
NOBEL (M) (Irving Wallace) 20.-
SAAT DOKUZ BUÇUKTA BÝLARDO (Heinrich Böll) 20.-
RIHTIMLAR ÜZERÝNDE (Budd Schulberg) 25 -
mafia bülbülü (Peter Maas) 25.-
MÝKROP (Henry Sutton) 22.50
DAMDAKÝ KEMANCI (SCholem Aleichem) 20.-
ASK BAÞKADIR (Guy de Maupassant) 20 -
ÞÖHRETÝN SONU (Budd Schulbero) 20 -
SÝNE ROMAN (Roger Grenler) 20.-
HEDEF BAÞKAN (Mark Hebden) 22.50
BÝR KADIN (Utta Danella) 22.50
ÝLKBAHAR YANGINLARI (J. Michener) 35.-
YEDÝ YILLIK ÇÝLE (N. Gerard) 30.-
ÖZGÜRLÜK (Henry Sutton) 30.-
YABAN FINDIKLARI (Robert Sabatier) 25.-
TARÝH DÝEÝSÝ
ÇANAKKALE OLAYI (3. Baský) (D. Walder) 20.-
TEK PARTÝDEN ÇOK PARTÝYE (M. Toker) 15,
EGE'DE KURTULUÞ SAVAÞI BAÞLARKEN
(2. Baský) (N. Taçalan) 20
DÜNYAMIZI DEÐÝÞTÝREN 100 BÜYÜK OLAY 50
TUNA NEHRÝ AKMAM DÝYOR (2. Baský) (R. Furneux) 20.
KRUÞÇEV'ÝN ANILARI (1) 25.
KRUÞÇEV'ÝN ANILARI (II) 25.
SAYILARLA VAZÝYET, BOLU ÛÜZCE ÝSYANI
(T. Çavdar - R. Özkök) 15.-
GÂVURLARIN ESÝRÝ (T. Osmanaða) 20.
LOZAN (A. N. Karacan) 35
TÜRK ANADOLU'DA MENGÜCEKOÐULLARI (N. Sakaoðlu) 25.-
ÇAÐLAR BOYUNCA 100 BÜYÜK ÝNSAN 50.-
DÜNYAMIZIN FATÝHLERÝ (J. G. Leithauser) 25*_
100 BÜYÜK GÜN (2. cilt) 60.
ÇANAKKALE GEÇÝLMEZ (A. Moorehead) 25.-
BAÐDAT DEMÝRYOLU SAVAÞI (E. M. Earle) 25
KONSTANTÝNÝYE DÜÞTÜ (S. Runciman) 20.-
TÜRKÝYE'NÝN PAYLAÞILMASI (L. Evans) 25.
SAKARYA'DAN ÝZMÝR'E (B. N. Þimþir) 25.
MUSTAFA KEMAL VE MAHATMA GANDÝ
(Dr. R. K. Sinha) 28.
KEÞÝFLER VE ÝCATLAR TARÝHÝ (Pierre Rousseau) 25.
KUVVA-I MÝLLÝYE ANKARASI (G. M. Ellison) 22.50
UYGARLIK TARÝHÝ (ivar Lissner) 25.-
SÝYASÎ YÖNLERÝYLE KURTULUÞ SAVAÞI (Naþit Hakký Uluð) 25 -
GÝZLÝ TARÝH (Prokopius) 20.-
TARÝHÝMÝZDE GARÝPLÝKLER (Mehmet Þeyda) 20.-
TURGUT REÝS (Ernie Bradford) 20.-
TARÝHÝMÝZDE ÝLKLER (Oðuz Arýkanlý) 20.-
2. DÜNYA SAVAÞINDA ÝNÖNÜ'NÜN DIÞ POLÝTÝKASI
(E. Weisband) 25.-
BÜYÜK SAVAÞ (Fikret Arýt) 25.-
N. KEMAL'ÝN LONDRA YILLARI (Yusuf Mardin) 22.50
GÖKTÜRK ÝMPARATORLUÐU (A. Kemal Meram) 22.50
HAREMÝN ÝÇYÜZÜ (Leyla Saz) 25 -
ÇANAKKALE VE FRANSIZLAR (George H. Cassar) 25.-
DÜNYA KLASÝKLERÝ DÝZÝSÝ
FREUD (S. Zwig'in önsüzü) (A. Avni Öneþ) 25._
GOETHE (Seçmeler) (Salâh Birsel) 25,
HAYYAM (Rubailer) (Rüþtü Þardað) 20.
nietzsche (Seçmeler) (Ý. Zeki Eyüpoðlu) 20.-
DÜNYA ÞÝÝR ANTOLOJÝSÝ (Ýlhan Berk)
MÝZAH DÝZÝSÝ
TATÝL GÜNLERÝ (Jean - Claude Carriere) 12.50
BAY GANU BALKANSKÝ (A. Kostantinov) 15.-
KATÝLÝNÝ SEVECEKSÝN (E. Kishon) 15.-
DÂHÝ BABAM (Percy Maxim) 15.-
ODAMDA YOLCULUK (Andre Dahi) 15.-
ÖZÜR DÝLERÝM BÝNBAÞIM (Pierre Daninos) 15.-
GARÝP BÝR TANRI MÝSAFÝRÝ (H. Zetterström) 10.-
ALLAHL1K BEEFY (Eric Malpass) 15.-
DEÐÝRMENCÝNÝN KARISI (P. de Alarcon) 15.-
BEN ONLARDAN DEÐÝLÝM (Çudomir) 15.-
GÜNEÞ DOÐMAYINCA (Andre Dahi) 15.-
BULUNMAZ UÞAK (P. G. Wodetiause) 15.-
ARSLAN BABAMIZ (Hans Nioklisdý) 15.-
her gece josephine (J. Susarýn) 15.-
KÝMÝNE ÞAMPANYA DOKUNUR (Alphonse Allals) 15.-
SAKSAÐANCA (Pierre Daninos) 15.-
ÞAHANE GEZÝ (Manfred Sohmidt) 15.-
TATLI CADI (Al Hine) 15.-
DADI BABAYI ARIYOR (Evan Hunter) 15.-
GURUR VE SAMUR (0. Henry) 15.-
TÜRK KLASÝKLERÝ DÝZtSÝ KARACAOÐLAN (Bütün þiirleri) MUSAHÝPZADE CELÂL MANÝLERÝMÝZ PÝR
þürleý MUSULLU SÜLEYMAN TÜRK TASAVVUF ÞÝÝRÝ ANTOLOJÝ DÝVAN ÞÝÝRÝ ANTOLOJÝ
JÝSÝ BEKTAÞÝ GÜLLERÝ TANZÝMATTAN GÜNÜMÜZE KADAR DEDEM KORKUT 100 ÜNLÜ TÜRK ESERÝ
OÐLU, DADALOÐLU, KULOÐLU SANAT KÝTAPLARI DÝZÝSÝ ELVAH-I NAKÞÝYE KOLEKSÝYONU ELVAHI
OLEKSÝYONU MÜZÝK KILAVUZU FÝKRET MUALLA PREZÝOSÝ (C. Öztelli) (0. Hançerlioðlu) (
Göksu) (C. Öztelli) (A. Mithat) SÝ (A.
Gölpýnarlý) (H. E. Cengiz) (Rauf Mutluay) (Cahit öztelli) TÜRK ÞÝÝRÝ (Rauf M
(Adnan Binyazar) Ýr arada) (Tahir Alangu) (Cahit Öztelli) (H. Ethem)
(Lüks ciltli) (f. Yener) (0. Koloðlu) (0. Öndeþ) 25.- 30.- 15.- 25.- 15.-
20.- 38.- 20.- 25.- 35.- 22.50 75.- 25.- 15.- 25.- 25.- 25.- 25.-
GÜNÜN KÝTAPLARI
SÝR UÇAK KAÇIRILDI (H. G. Konsalýk) 20.-
LATERNA (Pierre Billon) 15.-
TANRILARIN ARABALARI (25. Baský) (E. V. Daniken) 15.-
CANAVAR (Alice Herdan - Zuc
kmayer) 15.-
HONG KONGLU KIZ (Herbert Reinecker) 15.-
TEYZEMÝN HÝKÂYESÝ (2. Baský) (Patrice White) 15.-
FLORANSA'DA BAHAR (Joachim Fernau) 15.-
ARABA VE SÜRÜCÜLERÝ (Patrice White) 25.-
ELEKTRONÝK YARGILAMA (Walter Kempley) 15.-
YILDIZLARA DÖNÜÞ (Erich Von Daniken) 15.-
SAÐANAK (Sergei Krutilin) 15.-
DALGALAR (Virgine Woolf) 15.-
KORKU BAKANLIÐI (Graham Greene) 15.-
ÖLÜMDEN SONRA HAYAT (N. 0. Jacopson) 20.-
ÝYÝ GECELER HAYAT BAÐLARI (Paul Gulmard) 12.50
FÝRAR (Jim Thompson) 20.-
MAÐARANIN SIRRI (Mary Steward) 20.-
GRUP 17 RAPORU (Robert O'Srien) 15.-
SAVAÞ ÇIÐLIÐI (Edwin Corley) 20.-
TOHUM VE EVREN (Erich Von Daniken) 15.-
DOÐUM GÜNÜM KUTLU OLSUN (Colin Hinggins) 15.-
DONA AGATA'NIN KAÇIRILIÞI (G. Pausegang) 20 -
KARA KUÞ (Alister Maclean) 20.-
AÞK VE SERÜVEN DÝZÝSÝ 25.-
DEBORAH (Colette Davenat)
DAÐ ÇÝÇEÐÝ (Daphne du Maurier) 22.50
GÖREVÝMÝZ TEHLÝKE (Para Yaðmuru) (Talmaga Powell) 20.-
KAR ATEÞÝ (Phyllis A. Withney) 20.-
PRENSÝN MÝRASI (Constance Heaven) 22.50
AMANSIZ TAKÝP (B. Garfield) 25.-
SÝYAH LÂLE (A. Dumas) 25.-
EVÝN ROMANLARI DÝZÝSÝ
ANJELÝK DÖNÜYOR (Sergeanne Golon) 25.-
YABAN GÜLÜ (KATRÝNA) (S. Salminen) 20.-
MADALYON (C. C. Bergius) 25.-
TANRIÇA TAÞI (Anne Maybury) 20.-
ÝKÝ YAVRU Marjore K. Rawlings) 25.-
AÞK DÖNEMECÝ (Netta Musket) 20.-
SEN SEVMEDÝKÇE (Anya Seton) 25.-

You might also like