You are on page 1of 7

MANİFESTO

PARANIN ÇAĞRISI

Tüm Dünyayı, kendi parasını yaratmaya çağırıyorum.


Şaka yapmıyorum. Bu çağrıyı, öncelikle aklımızı
başımıza toplayalım, sonra da, hala soramadığımız,
sormadığımız soruları soralım, ve birlikte
irdeleyelim diye, dillendiriyorum.

Dünyanın parası olması gereken Dünya Parası, hala,


basma ve her türlü getirisine el koyma hakkına,
kısaca, senyoraj hakkına sıkı sıkıya sarılmış olan,
ABD gibi, bir tek devletin parası mı olmalı ? Ya da
öncelikle , tüm zafiyetleriyle tökezlemekte olan AB
gibi, sınırlı bir devletler topluluğunun parası mı?
Veya, Çin gibi bir başka ülkenin parası mı, Dünya
Parası olmaya sıvanmalı?.. Yoksa bu güne kadar hiç
de, tüm dünyanın parası olmayan, olamayan şu parayı,
yeniden tüm dünyanın parası olarak yaratmanın, bir
başka yolu mu bulunmalı?

Diyebilirsiniz ki, ipteki bu kadar cambazı seyretmek


varken, bu soruna takılmak nereden geldi aklına. Sana
mı düştü, bunun derdi? Tabii, öncelikle bana…Paranın
geçmişi, geleceği üstüne sorular soran, benim gibi
birinin aklına düştü bu dert. Benim gibi, herkesin
de, aklına düşmeli, bu sorun.

1
Dertlerimizin,sorunlarımızın hemen hemen tümünün
kaynağında, bu sorunun, paranın, yattığını artık
herkes görebilmeli. Çünkü, yarattığımızdan bu yana
cepten cebe, kasadan kasaya, hesaptan hesaba,
bankadan bankaya, kıtadan kıtaya dolaşan şu para,
kimlikten kimliğe, kılıktan kılığa girerek; kimimizi
efendisi, çoğunluğumuzu da, kölesi kıldı kendine. Bir
yandan aklımızı başınızdan alırken, bir yandan da,
kendisini, tanıma olanağını, yarattı hepimize.

Artık, tüm varlığımızı tehdit eden bir güce ve


pervasızlığa ulaştığı, şişirdiği balonlarla, krizden
krize varlığımızı çatlatıp,budadığı, günümüze kadar
uzanan süreçte, aynı zamanda yarınlarımızı
aydınlatacak, potansiyelini de, tanıttı bize.
Gelişen, evrilen ve tüm dünyamızı kapsayan, bir
sistemsel yapı içinde, uzun bir tarihsel serüven
yaşayarak, geldik, onunla şu günlere. İnsan
olabilmenin tadına varacağımız, bir kapının önündeyiz
bugün. Bize, hazırlattığı yeni bir yapılanmanın,
eşiğindeyiz. Bense, yaşamımın şu son otuz yılında,
arkama baka baka, ideolojilerin perdelediği
gözlerimi, aça aça gelirken bu güne, parayla
oluşturduğumuz sistemin, önümüze açtığı yarınları,
düşünüyorum, düşlü y o r u m.

Dün, dünyayı sopalarıyla, paralarıyla parselleyenler,


kendi egemenlik alanlarını, yarattılar. Kendi iç
pazarlarını, fır dönerek, bütünleyenler, bir elde

2
sopa, bir elde paralarıyla dünyaya, dünyalarımıza
daldılar. Kral oldular,Hükümdar oldular, Patron
oldular, Emperyal oldular.Hızla yeni pazarları
piyasalarına, ülkeleri de, kendi paralarının hükmüne
kattılar. Dünyalarımızı parçalayıp, hepimizi
hükmettikleri sopanın gücüne, paranın gücüne
kattılar. Onunla, buyruklarındaki bizleri de,
donattılar. Ancak, bu kaçınılmaz uzun yürüyüşte,
bugünlerden yarınlara, üzerinde büyüyüp,
organlaşacağımız ve ileriye yürüyebileceğimiz halıyı
da, bizlere dokuttular.

Dünden bugüne yürürken, gene gördüm ki; bu doğal


akışın, gelişimin, kendiliğinden denen bu gidişin,
sadece, görünmez bir el tarafından belirlendiğini
keşfedebildik. Ama hala, görünmez ve bir türlü
kavranılamaz olan bu elin, avucunda sakladığı sırrı,
çözemedik. İnsan soyunun varoluşunun simgesi olan bu
elin, aynı zamanda dünden bugüne yaşadığımız
serüveni, sahibi olduğumuz tüm birikimi de
anlamlandıran bir simge olduğunu göremedik. Artık,
epeydir benimle konuşan paranın;
“Bu zorlu gidişe, karşı geldiniz, isyan ettiniz, ne
kavgalar, ne savaşlarda birbirinizi ve her şeyinizi
yok ettiniz. Gah isyan edip, gah şair kesilerek
kendinizi teselli ettiniz. Alan kavgası, pazar
kavgası, güç kavgası, din kavgası, sınıf kavgası,
derken savaşlarda topluca intihar ettiniz. İktidarlar
devirdiniz.Yeni iktidarlar yarattınız. Beni kapı

3
dışarı da, ettiniz. Ama birlikte yarattığımız sistemi
yıkamadınız.
Kurtuluşunuzu dokuduğunuz sistemi de, hala
tanıyamadınız. I. Cihan, II.Cihan savaşlarında,
dünyanızı, doğanızı birbirinizin kafasına
yıktınız...”diye şıkırdayıp, fısıldayarak
söylendiğini duyuyor gibiyim...

İnsanoğlu, dünden bugüne yürüyüşünde, ana gövdesini


hep ortalama aklın oluşturduğu istikrar adalarında
koruyabildi. Varlığını koruyup, sürdürebilmek için,
kaçınılmaz olan büyüme ve gelişme olanağını da, en az
emeği, en az enerjiyi harcayarak ve en kısa yolu
izleyerek, bilgiyi, yaratıcılığı verimliliğin
temelleri kılarak,bunları ortak aklın temel ilkesi
sayan ve yapan insanların açtığı yollarda buldu.

Bugün, firmaların, devletlerin sınırlı dünyalarını ve


çıkarlarını aşabilen, ideolojiler dünyasının karanlık
dehlizlerinden çıkabilen bireylere, sesleniyorum.
Paranın hegemonya bayrağını, kent kent, devletten
devlete dolaştırıp, sonunda başka bir kıtaya
uçurduk..Sanki şimdi, onu, uçuracak ve dikecek yeni
bir burç aramaktayız.

Soruyorum! Para, Dünya parası, artık elektronik


ortamlarda üretilerek, güçlerini şişirenlerin elinde,
balon olup patlayarak, kriz dalgalarıyla yakıp

4
yıkarak, kahinlerin öngöreceği ve ortalama aklın
belirleyeceği yolu mu bekliyor?

Yoksa eşiğinde bulunduğumuz yarınları yaratacak ortak


aklın doğuşunu ve yol göstericiliğini mi bekliyor?
Ortalama aklın kendiliğindenliğine terkedilmiş bir
yarını mı, yoksa, temel ilkesi belirli olan aklı,
ortak akıl kılarak, küreselleşen sistemin
yarınlarının birlikte çizilebilmesini mi, bekliyor ve
istiyoruz?.

Toplum mühendisliğini, sezgileri ve sahip


olduklarının sınırlarında yapmaya çalışanların,
hükmettiği dünyanın da, sonuna geldik artık.
İktidarlarımızla, muhalefetlerimizle çatışarak,
yarışarak, kazanıp kaybederek, zurnanın zırt dediği
yere geldik.Çok şeyler kaybettik, çok şeyler
kazanabilirdik. Yakında, ısıttığımız dünyayı,
kaynatmaya da, başlayabiliriz. Tüm birikimimizle ve
bu bölünmüşlüğümüzle kendimizi, yok da, edebiliriz..

Ortalama aklın, yol göstericiliğini savunanlar, ortak


aklın yolunu tıkamaya, onu, saptırmaya çalışmaktalar.
Ortak karar süreçlerini oluşturmaya çalışanları ise,
konumları ve güçleriyle, sahip oldukları sınırlı
ideolojik yaklaşımlar ve ellerindeki her türlü
olanakla, engellemeye çalışabilirler. Bu
engellemeler, demokrat bireyleri, yıldırmamalı.
Toplumun yarınlarının mühendisliği, ortalama aklın

5
değil, bu dünyanın demokrat bireylerinin,
oluşturacağı ortak aklın, toplumun ortak akıl düzeni
kılınmasıyla, gerçekleşmelidir.Toplumun düzeninin
kararı,insan toplumunun kendisinin elinde olmalıdır.
Artık, insanoğlu, POTANSİYEL OLARAK,kendi geleceğinin
mühendisi olabilecek kadar, yetkin ve donanımlıdır.

Birleşmiş Milletler gibi, içi geçmiş, işi bitmiş,


temsili demokrasi oyununun bir enstrümanı olan güç ve
düdük, kimin elindeyse, onun çıkarlarına göre tavır
alan, gücü elinde tutanlara hizmet eden ve dünyanın
başına dert olan, hantal yapılanmalardan ve
kurumlardan kurtulmak gerekmez mi?.

Tüm dünya da etkin olması gereken, tümümüzün,


insanlığın çıkarlarını ve yararını kollaması gereken
benzeri kurumları, yeni bir ortak akılla, yeniden
oluşturamaz mıyız?

Dünyanın yeni bütünlüğünü ve sistemin işlerliği için


zorunlu olan, yeni düzenini, nasıl oluştura biliriz?

Dünyanın tüm demokratları, sizleri, tüm dünyanın


parası olacak, yepyeni bir dünya parasını da,
basacak, yeni bir düzeni yaratmayı, öncelikle
düşünmeye çağırıyorum!..

Tüm dünyanın demokratları, gözlerinizi yerinizden,


yerelden uzaklaştırıp,tüm dünyaya bakınız.Dünyamızı

6
bütünlüğü içinde kucaklayınız.Yer yer kanayan
geçmişimizin yaralarını kaşımaktan vazgeçip,ONLARI
SARMAYA VE GELECEĞİMİZİ, ORTAK GELECEĞİMİZİ,İNSAN
SOYUNUN GELECEĞİNİ düşünmeye, başlayınız.

KONUŞUNUZ, BİRLEŞİNİZ VE SES VERİNİZ..

Yurdaer Erşan
02 . 02 . 2008
yurdaerersan@gmail.com

You might also like