You are on page 1of 93

BEÞÝNCÝ BÖLÜM...

4
CUMA NAMAZI BÖLÜMÜ 4
1. Cuma Günü (Mescide) Erkenden Gitme. 4
2. Cuma (Günü Hutbe Verirken) Nafile (Namaz Kýlma Meselesi 5
ALTINCI BÖLÜM... 6
BAYRAM NAMAZLARI BÖLÜMÜ 6
1. Kadýnlarýn, Bayramlarda Namazgaha Gitmelerinin Ve Hutbe Dinlemelerinin Mubah Olma
sý 6
2. Bayram Namazlarý 7
YEDÝNCÝ BÖLÜM... 8
CENAZELER BÖLÜMÜ 8
1. Ölüyü Yýkama. 8
2. Cenaze Namazý Kýlmanýn Ve Cenazeyi Uðurlamanýn Fazileti 10
3. Cenaze Namazýnda Tekbirler Getirme. 11
4. Ölüyü Kefenlemek. 11
5. Ölü(Nün Arkasýndan Feryadu Figanla) Aðlamanýn Yasak Olmasý 12
6. Kabir Azabý 13
7. Cenazeyi Defnetme Hususunda Acele Etmeye Teþvik. 14
8. Cenaze Geçerken Ayaða Kalkmak. 14
9. Cenaze Defnedildikten Sonra Kabirin Yanýnda Cenaze Namazý Kýlmak. 15
10. Ýmamýn, Ölen Erkek Ya Da Kadýnýn Cenaze Namazýnda Cenazenin Hangi Tarafýna Doðru Duraca
si 16
SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM... 17
ZEKÂT BÖLÜMÜ 17
1.Fýtýr Sadakasý 17
2. Zekata Tabi Olan Mallar 20
3. Kadýnýn, Kocasýnýn Malýndan Sadaka Vermesinin Caiz Olup Olmadýðý Meselesi 22
4. At Ve Kölenin Zekatý 22
DOKUZUNCU BÖLÜM... 23
ORUÇ BÖLÜMÜ 23
1. Orucun Faziletleri 23
2. Ramazan Ayýný Ýbadetle Geçirmek. 25
3. Fýtýr (Ramazan Bayramý) Günü Ve Edhâ (Kurban Bayramý) Günü Oruç Tutmanýn Yasak Olmasý 26
4. Ramazanda (Oruçlu Ýken) Hanýmýyla Cinsel Ýliþkide Bulunan Kimse Ve Bunun Keffareti 27
5. Ölen Bir Kimse Adýna Orucun Kaza Edilmesi Ve Nezrinin Yerine Getirilmesi Meselesi
29
6. Cünüp Olduðu Halde Üzerine Fecr Doðan Kimsenin Orucunun Sahih Olmasý Meselesi 29
7. Þaban Orucu. 32
8. Ramazandan Bir Gün Yada Ýki Gün Önce Oruç Tutmanýn Yasak Olmasý 33
9. Devamlý (Ömür Boyu) Oruç Tutmanýn Yasak Olmasý 33
10. Yolculuk Sýrasýnda Oruç Tutma Yada Oruç Tutmama Konusundaki Serbestlik. 36
11. Ramazan Orucunun Kazasýný Geciktirmek. 37
12. Ýtikaf. 37
ONUNCU BÖLÜM... 39
HAC BÖLÜMÜ.. 39
1. Hac Ve Umre Mýkatlarý 39
2. Resulullah (S.A.V)'Ýn Ýhrama Nerede Girdiði Meselesi 39
3. Ýhramlý Kimsenin, Giymesinin Caizi Olmadýðý Elbiseler 40
4. Ýhrama Girerken Koku Sürünmek. 41
5. Ýhramlý Kimsenin, (Zaruret Halinde) Don Ve Mest Giymesi 43
6. Telbiyenin Þekli Ve Vakti 43
7. Ýhraml1 Kiþinin, Hastalýk Yada Baþýna Gelen Bir Eziyetten Dolayý Bir Engelle Karþýlaþmas
da Ne Yapmasý Gerektiði Meselesi 44
8. Ýhramlý Kimsenin, Av Eti Yemesinin Caiz Olmasý 46
9. Ýhramlý Kimsenin Kan Aldýrmasýnýn Caiz Olmasý 48
10. Kurbanlýk Koyuna Niþan Takýlmasý 49
11. Beytullaha Kurbanlýk Göndermenin Caiz Olmasý 49
11. Kýran Haccý 51
12. (Hac Zamaný Dýþýnda) Ýhramsýz Olarak Mekke'ye Girmenin Caiz Olmasý 51
13. (Tavaf Esnasýnda) Hacerü'l-Esved'i Öpmenin Caiz Olmasý 52
14. Tavaf Sýrasýnda Remel (Hýzlý Adýmlarla Yürümek Ve Yürürken Omuzlarý Sallamanýn Müstehab
15. Safa Ýle Merve Arasýndaki Sayin Vacip Olmasý 53
16. Tavaf Ve Say Sýrasýnda Bir Þeye Binmenin Caiz Olmasý 54
17. Kabe'nin Ýçinde Namaz Kýlma. 55
18. Telbiyeyi, Bayram Günü Cemre-Ý Akabe'de Taþ Atmaya Baþlayýncaya Kadar Devam Ettirmenin
tehab Olmasý 57
19. (Akabe Cemresinde) Taþlar Nasýl Atýlýr?. 58
20. Hac Ýle Ýlgili Hususlarda Yapmasý Gereken Bir Þeyi Daha Önce Yapan Kimsenin Durumu. 58
21. Muhacir Bir Kimsenin, Hac Ýle Ýlgili Hususlarý Yerine Getirdikten Sonra Mekke'de K
alýp Kalamayacaðý Meselesi 59
22. Ýfaza (Ziyaret) Tavafýndan Sonra Hayýz Olan Kadýnýn Durumu. 60
23. (Müzdelife'den Mina'ya Dönerken) Kadýnlar Ýle Diðer Zayýf Kimselerin, (Herkesten) Önce
a Çýkmalarýnýn Müstehab Olmasý 61
24. Ýhramlý Ýken Ölen Bîr Kimseye Nasýl Bir Ýþlem Yapýlýr?. 62
ONBÝRÝNCÝ BÖLÜM... 63
NÝKAH BÖLÜMÜ 63
1. Mehrin Miktarý 63
1. Düðün Yemeði 65
3. Þiðâr (Deðiþ-Tokuþ Yoluyla Mehirsiz) Evlenmenin Yasak Olmasý 66
4. Kýskançlýk Ve Kiþinin, Kýzý Ýle Ýlgili Durumlarda Ýnsaflý Davranmasý 67
5. Kiþi, Han1mýyla Cinsel Ýliþkide Bulunmak Ýstediði Zaman Ne Söyleyeceði Meselesi 67
6. Nikahta Koþulan Þartlarý Yerine Getirme. 68
7. Cariyesini Hürriyetine Kavuþturur Sonra Da Onunla Evlenen Kimsenin Fazileti Hakkýnd
a. 68
8. Ýhramlý Ýken Akd Edilen Nikahýn Haram Olmasý 69
9. Bir Kadýnýn, Halasý Yada Teyzesiyle Ayný Nikah Altýnda Bulunmasýnýn Haram Kýlýnmasý 70
10. Evlenmeye Teþvik. 71
ONÝKÝNCÝ BÖLÜM... 72
SÜT EMZÝRME BÖLÜMÜ 72
1. Süt, Doðumun (Nesebin) Haram Kýlmakta Olduðu Her Þeyi Haram Kýlar. 72
ONÜÇÜNCÜ.. 74
TALAK (BOÞANMA) BÖLÜMÜ 74
1. Yüce Allah'ýn, "Ey Peygamber! Sen, Hanýmlarýnýn Hoþnutluðunu Arayarak, Allah'ýn Sana Hel
Niçin (Kendine) Haram Kýlýyorsun? Ayetinin Tefsiri 74
2. Ayhali Gören Kadýnýn Boþanmasý Meselesi 75
3. Kocasý Ölen Kadýnýn Yas Tutmasý 78
4. Kocasý Ölen Ve Hamile Olan Kadýnýn Ýddetî 80
5. Üç Talakla Boþanan Bir Kadýnýn, Baþka Bir Kocayla Evlenmedikçe Ve (Yeni) Kocasý Onunla C
Ýliþkide Bulunmadýkça, Boþayan Kocasýna Helal Olmamasý 82

BEÞÝNCÝ BÖLÜM
CUMA NAMAZI BÖLÜMÜ [1]

1. Cuma Günü (Mescide) Erkenden Gitme

107. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Bir kimse Cuma günü cünüplükten dolayý (yýkandýðý gibi) yýkanýr, sonra da erkenden (mescid
ir deve tasadduk etmiþ gibi olur. ikinci saatte [2] giden bir sýðýr, üçüncü saatte giden bo
u bir koç, dördüncü saatte giden bir tavuk, beþinci saatte giden de bîr yumurta tasadduk e
gibi sevap alýr. Ýmam (minbere) çýktýðý zaman, melekler (minberin yanýna) gelip hutbeyi din
r.[3] (Birinci rivayet) Bir rivayette ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Cuma günü olduðu zaman, melekler, mescide (açýlan) kapýlarýn her birinin önüne (oturup gel
göre mescide giren kimseleri) tek tek yazarlar. Ýmam (minbere çýkýp) oturduðu zaman, defte
ri kapatýp (minberin yanma) gelirler ve hutbeyi dinlerler.[4]
Baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
Cuma günü olduðu zaman, melekler, mescide (açýlan) kapýlarýn her birinin önünde durup (gel
e mescide giren kimseleri) tek tek yazarlar. Ýlk gelen bir deve tasadduk etmiþ gibi o
lur. (Ondan sonra) gelen kimse, bir sýðýr, (ondan sonra gelen ise) bir koç, (ondan sonra
gelen kimse ise) tavuk ve (ondan sonra gelen ise) yumurta tasadduk etmiþ gibi sev
ap alýr. Ýmam (minbere çýktýðý zaman, defterlerini kapatýp (minberin yanýnnda) hutbeyi din
]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)!, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Müslim'in bir rivayetinde ise Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Mescide (açýlan) kapýlarýn her birinin önünde, (mescide giren kimseleri) tek tek yazan bir
elek vardýr.
Resuîullah (s.a.v), (ilk önce) deve tasadduk ermeyi örnek vermiþ, sonra gelenlerin derec
elerini indire indire yumurta kadar küçültmüþ.
Ýmam (minbere çýkýp) oturduðu zaman, (görevli melekler) defterleri kapatýp hutbeyi (dinlem
gelirler.[6]
Tirmizî, Ebu Dâvud ile Nesâî ise, (bu rivayetin) birinci þeklini rivayet etmiþtir.
Nesâî'nin bir rivayetinde Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
(Cuma günü) namaza ilk giden kimse, Allah rýzasý için bir deve tasadduk etmiþ gibidir. Ond
sonra gelen kimse, bir sýðýr tasadduk etmiþ gibidir.
Ondan sonra gelen kimse ise bir koç, ondan sonra gelen kimse ise bir tavuk ondan s
onra gelen kimse ise bir yumurta tasadduk etmiþ gibi sevap alýr. [7]
Yine Nesâî'nin birinci metne benzer bir rivayeti daha var. Bu rivayetin devamýnda þu hus
us yer almaktadýr:
Cumaya ilk gelen kimse bir deva tasadduk etmiþ gibi, ondan sonra gelen bir sýðýr tasadduk
etmiþ gibi, ondan sonra gelen bir koyun tasadduk etmiþ gibi. Ondan sonra gelen bir ör
dek, ondan sonra gelen bir tavuk ve en son gelen ise bir yumurta tasadduk etmiþ gi
bi sevap alýr.[8]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayeti daha var. Fakat bu rivayetin içerisinde, Ýki' "ördek" kel
mesi [9] geçmemektedir.[10]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayeti daha var. Bu rivayetin içerisinde; "tav
uk" kelimesinden sonra kuþ" kelimesi geçmekte, yine "ördek" kelimesi düþmüþtür.[11]

2. Cuma (Günü Hutbe Verirken) Nafile (Namaz Kýlma Meselesi

108. Câbir b. Abdullah (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.v), cuma günü hut
e verirken bir adam (mescide) girmiþti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (o kimseye)
:
Namaz kýldýn mý?' diye sordu. Adam:
Hayýr!' diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v):
Kalk, iki rekat namaz kýl' buyurdu.[12] (Birinci rivayet)
Bir rivayette ise, Kalk, namaz kýl" ifadesi yer almaktadýr.[13]
Baþka bir rivayette ise, Kalk, iki rekat [14] namaz kýl" ifadesi yer almaktadýr.[15]
Baþka bir rivayette ise, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Sizden birisi, Cuma günü imam (minbere) çýktýðý zaman, mescide gelirse, Ýki rekat namaz kýl
Bu hadisfn bu þekildeki metinlerin)!, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Müslim'in bir riv
yeti de þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Cuma günü minberde otururken Süleyk el-Gata-fânî çýka gelmiþti. Süleyk,
namaz kýlmadan (yere) oturdu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v), (ona):
Ýki rekat namaz kýldýn mý?' diye sordu. Süleyk:
Hayýr!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Kalk, iki rekat namaz kýl' buyurdu.[17] (Ýkinci rivayet)
Yine Müslim'in baþka bir rivayetinde ise þu ilave vardýr:
Resulullah (s.a.v), Süleyk'e:
Ey Süleyk! Kalk, iki rekat namaz kýl. (Fakat) bu iki rekat namazý, hafif tut1 buyurdu.[
18] (Üçüncü rivayet)
Yine Müslim'in diðer bir rivayetinde ise þu ilave yer almaktadýr:
Sizden birisi, Cuma günü, imam (minberde) hutbe verirken, mescide gelirse, iki rekat
namaz kýlsýn. (Fakat) bu iki rekat namazý, hafif tutsun.[19] (Dördüncü rivayet)
Ebu Dâvud ise, bu hadisin; ikinci rivayetini [20] ve birinci rivayeti ise [21] Müsli
m'in tek baþýna (naklettiði rivayete uygun bir biçimde) rivayet etmiþtir.
Yine Ebu Dâvud, baþka bir rivayette, Câbir ile Ebu Hureyre'den Müslim'in tek baþýna (nakle
rivayete uygun bir biçimde bu hadisin) ikinci rivayetini rivayet etmiþtir.[22]
Tirmizî'de, bu hadisin, ikinci rivayetini nakletmiþtir.
Nesâî'de, bu hadisin, hem birinci ve hem de dördüncü rivayetini nakletmiþtir.

ALTINCI BÖLÜM
BAYRAM NAMAZLARI BÖLÜMÜ [23]

1. Kadýnlarýn, Bayramlarda Namazgaha Gitmelerinin Ve Hutbe Dinlemelerinin Mubah Olma


109. Ümmü Atiyye (ranhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Peygamber (s.a.v), bize, akýl-ergenlik çaðýna giren ve girmeyen genç kýzlarýn bayram namazl
gitmemizi ve hayýzlý kadýnlarýn ise Müslümanlarýn namazgah (namaz kýldýklarý yer) den ayrý
i.[24]
Baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
Bize, namaz yerine çýkmamýz ve hayizlýlarý, (evlenme çaðý geldiði halde henüz evlenmemiþ) g
rde ehli genç kýzlarý çýkarmamýz emredildi.
(Hadisin ravisi) Ibn Avn, (þüphe ederek): Yada perde sahibi olan genç kýzlarý' dedi.
Hayýzh kadýnlara gelince, onlar; Müslümanlarýn cemaatýnda ve (topluca yaptýklarý) dualarýnd
ulunurlardý, (Fakat) Müslümanlarýn namaz kýldýklarý yerden biraz ayrý dururlardý.[25]
Buhârî, Ibn Sîrîn'den naklen þöyle der: "Ümmü Atiyye: 'Resulullah (s.a.v)'in bu sözü (söyle
' dedi.[26]
Baþka bir rivayette ise, Ürnmü Atiyye þöyle der:
"Biz kadýnlara, bayram günü namazgaha çýkmamýz, hatta bulunduklarý ev köþelerinden bakire k
hayýzh kadýnlara varýncaya kadar namaz kýldýklarý yere çýkarmamýz emredilirdi.
Kadýnlar, erkeklerin arka tarafýnda olurlar, onlarýn tekbir getirmelerine uyup tekbir
getirirler ve onlarýn dualarýyla birlikte dua ederlerdi. Onlar, bu bayram gününün bereketi
ni ve paklýðýný (günahlardan temizlenmeyi) umut ederlerdi.[27]
Konu ile ilgili diðer bir rivayette ise, Ümmü Atiyye þöyle der:
"Biz, bayramlarda, örtülü hanýmlar ve bakire kýzlarla birlikte (namazgaha) çýkmaya emrolun
. Hayýzlýlar da, (bizimle birlikte bayram günü namazgaha) çýkardý. Fakat cemaatýn arkasýnd
cemaatla birlikte tekbir
alýrlardý. [28]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette, Hafsa bint. Sîrîn'in þöyle söylediði nakledilmiþt
Biz taze kýzlanmýzý, (bir rivayette: Evlenme çaðý geldiði halde henüz evlenmemiþ genç kýzl
e, (namazgaha) çýkmalarýna engel olurduk.
Basra'ya bir kadýn gelip Halef oðullarýnýn kasrýna indi. Ben de, o kadýnýn yanma geldim. O
, kýz kardeþinin kocasýnýn, Peygamber (s.a.v)'le birlikte on iki gazvede bulunduðunu, kýz k
rdeþinin de bizzat bunlardan altý gazvede kocasýyla birlikte bulunduðunu, onun:
Biz, hastalara bakýyor ve yaralýlara ilaç yapýyorduk' dediðini rivayet ettikten sonra dedi
ki: Kýz kardeþim:
Ey Allah'ýn resulü! Bizden herhangi bizden herhangi birimizin cilbabý (örtünecek dýþ elbise
olmazsa, (namazgaha) çýkmamasýnda bîr sakýnca var mýdýr?' diye sormuþtu. Resulullah (s.a.v
Diðer bir kadýn arkadaþý, kendi cilbablanndan birini ona giydirip bu kadýn hayr (meclisler
n) de ve müminlerin duasýnda hazýr bu-I unsun buyurmuþtu.
Hafsa bînt. Þîrîn (devamla) þöyle der: Ümmü Atiyye, buraya geldiðinde, ben, onun yanýna gel
Böyle böyle buyurduðunu sen Peygamber (s.a.v)'den iþittin mi? diye sordum. Ümmü Atiye:
Babam, ona feda olsun! Evet, iþittim' dedi.
(Ümmü Atiyye, ne zaman Peygamber (s.a.v)'i ansa, muhakkak 'babam ona feda olsun' der
di.) Peygamber (s.a.v):
Perde ehli genç kýzlar (hadisin ravisi Eyyûb, bu konuda, tereddüt edip) yada (evlenme çaðý
diði halde henüz evlenmemiþ) genç kýzlar ile perde ehli genç kýzlar ve hayýzlý kadýnlar, na
ar. Hayýzh kadýnlar; namazgahtan biraz uzakta dursunlar. (Fakat) hayr (meclisler in)
ve müminlerin duasýnda hazýr bulunsunlar' buyurdu. Hafsa (devamla) der ki: Ben, Ümmü Atiyy
e'ye:
Hayizlýlar da mý (namazgaha çýkýyordu)?' diye sordum. Ümmü Atiyye:
Evet! Bu hayýzlý kadýnlar, Arafat'ta ve filan filan yerde hazýr bulunmuyorlar mý?' diye ce
ap verdi. [29]
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayette, Ümmü Atiyye þöyle der:
Resulullah (s.a.v), bize; Ramazan ve Kurban bayramlarýnda, genç kýzlarý, hayýzlý kadýnlarý
de ehli genç-kýzlarý, (namazgaha) çýkarmamýzý, fakat hayýzlý kadýnlarýn Ýse; namaz (kýlýnan
ak durmalarýný, hayr (meclislerin)de ve müminlerin duasýnda hazýr bulunmalarýný emretti. [3
Bu hadis(n bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Tirmizî'nin rivayeti ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v); bakireleri, (evlenme çaðý geldiði halde henüz evlenmemiþ) genç kýzlarý
de ehli genç kýzlarý [32] ile hayýz olan kadýnlarý bayram (namazlarýn)a çýkarýrdý.[33] Fak
adýnlar, namazgahtan uzak durup (sadece) Müslümanlarýn dualarýna katýlýrlardý.[34] Kadýnlar
i:[35]
Ey Allah'ýn resulü! (Biz) kadýnlardan birinin bayrama yerine çýkacak) cilbabý (örtünecek d
) yoksa, (o zaman o kadýn ne yapsýn?)' diye sordu. ResululÝah (s.a.v):
Kýz kardeþi (arkadaþý), cilbablarýndan bîrini ona (emaneten) ödünç versin' buyurdu.[36]
Ebu Davud'un bir rivayeti de, Tirmizî'nin bu rivayetine benzemektedir. Fakat bu ri
vayette, "bakireler ve (evlenme çaðý geldiði halde henüz evlenmemiþ) genç kýzlar" ifadeler
lmamaktadýr.[37]
Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde, Hayýz olan kadýnlar, Müslümanlarýn namazgahýndan biraz
ta dururlardý" ifadesine yer verilmiþ, fakat "elbise" konusuna deðinilmemiþtir. [38]
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde, Ümmü Atiyye þöyle der:
Hayýzlý kadýnlar, cemaatin arkasýnda durup onlarla birlikte tekbir alýrlardý. [39]
Yine Ebu Davud'un konu ile ilgili baþka bir rivayeti de þu þekildedir:
ResululÝah (s.a.v), Medine'ye gelince, Ensar'ýn kadýnlarýný bir evde topladý. Bunun üzerin
e Ömer ibnu'I-Hattâb'ý gönderdi. Ömer, kapýnýn yanýnda durup bize selam verdi. Biz de onun
karþýlýk verdik. Daha sonra Ömr
Ben size Resulullah (s.a.v)'in elçisiyim. dedi. Ve bize evlenme çaðýna gelen genç kýzlar v
ayýzlý olan kadýnlarla birlikte iki bayram (namazýn) a çýkmamýzý, (fakat) Cumaya ise gitme
emretti. Cenazelerin peþinde gitmemizi de yasakladý. [40]
Nesâî'nin rivayetinde ise, Hafsa bint Þîrîn þöyle der:
Ümmü Atiyye, ResululÝah (s.a.v)'i her andýðýnda mutlaka:
Babam ona feda olsun' derdi. Ona:
Böyle dediðini (hiç) ResululÝah {s.a.v)'den duydun mu?' diye sordum. O da:
Evet! Babam ona feda olsun. Genç kýzlarýn, perde ehli genç kýzlarýn ve hayýzlý kadýnlarýn
azýn)a gitmelerini, (orada) hayr (meclislerin)e ve Müslümanlarýn duasýna katýlmalarýný, (fa
hayýzlý kadýnlarýn; namazgahtan biraz uzak durmalarýný emretti. [41]

2. Bayram Namazlarý

110. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.v) bayram günü ç
i rekat namaz kýldý. (Bu iki rekat namazdan) önce ve sonra (hiçbir) namaz kýlmadý. Sonra Bi
al ile birlikte kadýnlarýn yanma gelip onlara sadakada bulunmalarýný emretti. Bunun üzerin
kadýnlar, (halkadan) küpelerini ve gerdanlýklarýný sadaka (olarak) vermeye baþladýlar. [42
(Hadisin lafeý, Buhâýfye aittir.) [43]
Bir rivayette ise, Resulullah (s.a.v), Edhâ (Kurban Bayramý) veya fýtr (Ramazan Bayramý)
günü[44] (namazgaha) çýktý".ifadesi yer almaktadýr. [45]
Baþka bir rivayette ise, Peygamber (s.a.v), Fýtr (Ramazan Bayramý) günü iki rekat namaz kýl
ifadesi yer almaktadýr.[46]
Tirmizî ile Nesâî'nin naklettiði rivayetin sonu, (Bayram günü) iki rekat namazdan sonra (na
az kýlmadý)" (ifadesiyle) bitmektedir.[47]

YEDÝNCÝ BÖLÜM
CENAZELER BÖLÜMÜ [48]

1. Ölüyü Yýkama

111. Ümmü Atiyye el-Ensârî (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir: Resulullah (s.a.v), kýzý vefat
de yanýmýza gelip:
Onu, üç veya beþ yada lüzum görürseniz bundan daha fazla su ve sidr ile yýkayýn. Sonuncusun
e kâfur veya kâfura (benzer) bir þey kullanýn. Bitirince, bana haber verin' buyurdu.
Biz yýkama iþini(n bittiðini), Resulullah (s.a.v)'e haber verdik. Resulullah (s.a.v), b
ize:
Hakve" (denilen kendi izanný) verip:
Bunu, ona giydirin (iç gömleði yapýn)' buyurdu.[49]
Bir rivayette ise, þu ilave vardýr:
(Hadisin ravisi Eyyûb der ki:) Hafsa, (bu hadisi) bana, Muhammed (ibn Sîrîn)'in hadisi
gibi anlattý. Hafsa hadisinde þu ifade yer almaktadýr:
Onu, tek (yada) üç veya beþ veyahut yedi yahut lüzum görürseniz bundan daha fazla [50] yý
. (Yýkama iþi bittiði zaman, Resulullah, bize:)
(Yýkama iþine,) onun saðýndan ve abdest azalarýndan [51] baþlayýn' buyurdu.... Ummü Atiyye
Onun saçlarýný tarayýp üç örgü yaptýk' dedi. [52]
(Muhammed) ibn Þîrîn der ki:
Ümmü Atiyye, [53] Peygamber (s.a.v)'e bey'at eden Ensar'dan bir kadýndý. Oðlunu görmek içi
ra'ya gelmiþti. (Fakat) oðlunu görememiþti. Bunun üzerine bize (þunu) anlattý:
Resutullah (s.a.v), kýzý vefat ettiðinde yanýmýza gelip:
Onu, üç veya beþ yada lüzum görürseniz bundan daha fazla su ve sidr [54] ile yýkayýn. Sonun
da ise kâfur [55] veya kâfura (benzer) bîr þey kullanýn. Bitirince, bana haber verin' buyu
rdu.
Biz yýkama iþini(n bittiðini), ResuluIIah (s.a.v)'e haber verdik. Resulü Ýlah (s.a.v), biz
:
Hakve" {denilen kendi izanný) verip:
Bunu, ona giydirin (iç gömleði yapýn) [56] buyurdu."
Giydirin" ifadesinin, "Onu, onun içerisine sarýn" anlamýnda olduðunu iddia etmiþtir.
Yine (Muhammed) ibn Sîrîn'de, bu kelimenin; "izar yapýn" anlamýnda deðil de, "giydirin" an
lamýnda olduðunu kaydetmiþtir. [57]
Bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v), 'Hikve' denilen izarýný (belinden) çikanp: 'Bu izan, ona iç gömleði yapý
buyurdu.[58]
Baþka bir rivayette ise, Ümmü Atiyye der ki:
Peygamber (s.a.v)'in kýzýnýn saçlarýný üç örgü yaptýk."
Vekî der ki: Süryân es-Sevrî: 'Alnýn perçemini bir bukle, (baþýn) iki yan tarafýnýn saçlarý
ki bukle (yaptýk)' dedi. [59] Yine diðer bir rivayette ise, Ümmü Atiyye þöyle der:
Saçlanna üç örgü yaptýk. Alnýnýn perçemini bir bukle, (baþýn) iki yan tarafýnýn saçlarýný d
yaptýk) [60] Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette, Ümmü Atiyye þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'in kýzý Zeyneb [61] vefat edince, Resulullah (s.a.v), bize:
Onu tek, üç yada beþ defa yýkayýn. Beþincisinde, kâfur yada kâfura (benzer) bir þey kullaný
dýðýnýzda, (yýkama iþinin bittiðini) bana bildirin buyurdu. (Yýkama iþi bittiði zaman) bunu
lah (s.a.v)'e haber verdik. Resulullah (s.a.v), bize:
Hakve" (denilen kendi izanný) verip:
Bunu, ona giydirin (iç gömleði yapýn)' buyurdu.[62]
Bu hadistin bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Tirmizînin rivay
tinde, Tek, üç yada beþ" ifadesi yer almaktadýr.[63]
Yine baþka bir rivayette, Ümmü Atiyye þöyle der:
Onun saçlanna üç örgü yapük ve saçlanný arkasýna salýverdik Yine baþka bir rivayet ise þu þ
Resulullah (s.a.v), bize: '(Yýkama iþine,) onun saðýndan ve abdest azalanndan baþlayýn' buy
rdu [65]
Ebu Davud'un bir rivayeti ise, Tirmizî'nin bir rivayetine benzer olup bu rivayette
, yaptýk" yerine saçlanný taradýk" ifadesi yer almaktadýr. [66]
Yine Ebu Davud'un bir rivayetinde da yedi veya lüzum görürseniz bundan daha fazla" ila
vesi yer almakdýr.[67]
Nesâî'de, bu hadisi, Tirmizfnin rivayetine benzer bir þekilde rivayet etmiþtir. [68]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayeti Ýse þu þekildedir:
Kadýnlar, Peygamber (s.a.v)'Ýn kýzýnýfn yýkark ýþlar Ben: [69]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir ri en onun saçlarýna) üç örgü mü yaptýnýz?' diye
yþka bir rivayeti de þu þekildedir:[70]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde iti yada yedi" ilavesi yer almaktadýr.[71]
Yine Nesâî'nin diðer bir rivayetinin sonunda, Onun saçlarýný tarayýp üç örgü yaptýk ve saçl
ik" ifadesi yer almaktadýr. [72]
Yine Nesâî'nin bir rivayeti daha var. Bu rivayetin sonunda þu ifade yer almaktadýr:
(Hadisin ravisi Eyyûb:) ResuluIIah (s.a.v)'in, 'onu, ona giydirin' sözü, 'onu ona izar
yapýn' mý demektir?' diye sordum. Muhammed ibn Sîrîn'de:
Hayýr! Zannetmiyorum. Yalnýz 'onu, onun içine sarýn' anlamýnda olsa gerek1 diye cevap verd
i.[73]

2. Cenaze Namazý Kýlmanýn Ve Cenazeyi Uðurlamanýn Fazileti

112. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir: ResuluIIah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Kim, namazý kýiýnýncaya kadar bir cenazenin yanýnda bulunursa, onun için bir kýrat (mükafa
rdýr. Kim de, (cenaze, mezara) konuluncaya kadar (cenazenin baþýnda) beklerse, onun için
iki kýrat (mükafat) vardýr. (Resulullah'a:) iki kýrat nedir? diye soruldu. O da:
(Ýki kýrat,) iki büyük dað gibidir.[74] (Birinci rivayet) (Hadisin lafzý, Buhârî'ye ve Müsl
ttir.) [75] Bir rivayette ise þu ilave vardýr:
îbn Þihâb der ki: Salim b. Abdullah b. Ömer dedi ki: 'Abdullah ibn Ömer, cenazenin namazýný
r, sonra (beklemeden hemen oradan) ayrýlýrdý. Ebu Hureyre'nin, (bu hadisi,) Abdullah i
bn Ömer'e ulaþýnca: Demek ki, biz, pek çok kýratlar kaybettik [76] dedi. [77] Bir rivayett
e ise, Ebu Hureyre þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'in: 'Kim bîr cenazenin arkasýndan giderse, onun için bir kýrat [78] mük
afat vardýr' buyurduðunu iþittim. (Bu hadisi duyan) Abdullah ibn Ömer:
Ebu Hureyre, bize hadis rivayet etme hususunda (artýk) çok oluyor dedi.
Daha sonra Aiþe'ye birini gönderip (bu meseleyi) sordurdu. Aiþe, Ebu Hureyre'yi doðruladý.
Bunun üzerine Abdullah ibn Ömer:
Demek ki, biz, pek çok kýratlarý (mükafat olarak) almada kusur ettik1 dedi. [79]
Yine birinci rivayete benzer bir hadis olup bu hadis (Ýki kýrat,) iki büyük dað gibidir" i
fadesiyle bitmektedir. Yine bu rivayetin içerisinde, Cenazenin ( gömülme vazifesi) bit
irilinceye kadar" ilavesi yer almaktadýr. [80]
Baþka bir rivayette ise, (Cenaze) Iahde [81] konuluncaya kadar" ifadesi yer almakta
dýr. [82]
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayette ise, Cenaze defnediiinceye kadar onun ark
asýndan gidene de..." ifadesi yer almaktadýr. [83]
Bu hadis(n bu þekildeki metinlerinji, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Yine Buhârî'nin bir rivayetinde, Ebu Hureyre þöyle der:
"Kim, imaný sebebiyle ve (sevabýný yalnýzca Allah'tan) umarak bir müslumanin cenazesinin a
rkasýndan gider ve üzerine (cenaze) namazý kýlýp gömülme (vazifesini) bitirinceye kadar (o
aþýnda) birlikte bulunursa, iki kýrat (mükafat almýþ olarak) döner. Ki, kýratlarýn her biri
daðý gibidir Kim de o cenaze üzerine namaz kýlýp gömülmeden önce (geri) dönecek olursa, bi
fat almýþ olarak) döner. [84]
Yine Müslim'in bir rivayetinde ise, Ebu Hureyre þöyle der:
Kim bir cenaze için namaz kýlýp (defnoluncaya kadar) cenazenin arkasýndan gitmezse, onun
için bir kýrat (mükafat) vardýr. Eðer (defno-luncaya kadar) cenazeni arkasýndan giderse, o
un için Ýki kýrat (mükafat) vardýr. (Resulullah'a:)
Ýki kýrat nedir?' diye soruldu. 0 da:
Ýki kýratýn en küçüðü, Uhud daðý gibidir. [85]
Yine Müslim'in baþka bir rivayetinde, (hadisin ravisi) Ebü Hâzim (hadise Ýlave olarak) der
ki:
Ebu Hureyre'ye: 'Kýrat nedir?' diye sordum. O da: Uhud daðý gibi' diye cevap verdi. [86
]
Yine Müslim'in konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Sa'd b. Ebi Vakkâs'm oðlu Amirfin
oðlu Davud) þöyle der:
Babasý (Âmir),.Abdullah ibn Ömer'in yanýnda oturuyormuþ. Birden, Maksûre'nin sahibi Habbâb
lip:
Ey Abdullah ibn Ömer! Ebu Hureyre'nin ne söylediðini iþitmiyor musun? (Baksana!) Resulull
ah (s.a.v)'i:
Kim cenaze ile birlikte onun evinden çýkýp namazýný kýlar, sonra da defnedilme ey e kadar c
nazenin arkasýndan giderse, o kimseye, iki kýrat (mükafat) vardýr. Her bir kýrat, Uhud daðý
dardýr. Cenazenin namazýný kýlýp dönen kimseye ise Uhud daðý kadar bir mükafat vardýr' buyu
miþ.
Bunun üzerine Abdullah ibn Ömer, Habbâb Ebu Hureyre'nin söylediklerini sorarak gelip kend
isine haber vermek için Aiþe'ye göndermiþ. Abdullah ibn Ömer, mescidin çakýllarýndan bir a
larý elinde evirip çeviriyormuþ. Nihayet elçi dönüp gelip Aiþe'nin:
Ebu Hureyre doðru söylemiþ dediðini bildirmiþ. Bunun üzerine Abdullah ibn Ömer, elindeki ç
re vurarak:
Demek ki, biz, pek çok kýratlarý (mükafat olarak) almada kusur ettik'demi
Ebu Dâvud, bu hadisi, Müslim'in (bir önce geçen) rivayetine benzer bir þekilde rivayet etm
iþtir. Fakat bu rivayetin içerisinde, OÝ-f biri, Uhud daðý gibi" ifadesi yer almaktadýr.
Yine Ebu Davud'un diðer bir rivayeti, Müslim'in bir rivayetine benzer olup bu rivaye
tin içerisinde, çakýl taþlanfný evirip çevirmesi) olayý ile Abdullah ibn Ömer'in sözü yer a
.[87]
Nesâî ise (bu hadisi;) birinci rivayete ve Buhârî'nin bir rivayetine (benzer bir þekilde)
rivayet etmiþtir.[88]
Tirmizî ise birinci rivayeti nakletmiþtir.

3. Cenaze Namazýnda Tekbirler Getirme

113. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"KesilinHah (s.a.v), (Habeþ hükümdarý) Necâþî öldüðü gün, onu öldüðünü (sahabelere) bildird
yaptý. Ne câþî'nin ölümü üzerine dört tekbir alip gýyabî cenaze namazý kaldi.[89] (Birinci
(Hadisin lafzý, Buhârî'ye aittir.) [90] Konu ile ilgili bir rivayet ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Habeþ hükümdarý Necâþî öldüðü gün, onun öldüðünü bize bildirip:
Kardeþiniz için maðfiret dileyin' buyurdu. [91]
Bu hadis(n bu þekildeki metnin)i; Buhârî, Müslim ile Nesâî rivayet etmiþtir.
Tirmizî ile Ebu Dâvud'da, birinci rivayeti nakletmiþtir.

4. Ölüyü Kefenlemek

114. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Resulullah (s.a.v), (vefat ettiðinde) "Sehûliy
ye" (denilen) üç parça pamuklu beyaz Yemen kumaþý ile kefenlendi. Bunlarýn içerisinde kamîs
ek) ve sarýk yoktu. [92]
Hadisin lafzý, Buhârî'ye ve Müslim'e aittir Bir rivayette ise Hz. Aiþe þöyle der: [93]
Resulullah (s.a.v), ilk önce, Abdullah ibn Ebi Bekr'e ait bir Yemen elbisesi içine s
arýlmýþtý. Sonra elbise, ondan çýkarýlýarak, "Sehûliyye" (denilen) üç parça pamuklu beyaz Y
kefenlendi. Bunlarýn içerisinde, gömlek ve sarýk yoktu.
Bunun üzerine Abdullah, bu elbiseyi kaldýrýp:
Onun içine ben kefenlenirim' dedi. Sonradan;
Bunun içine Resulullah (s.a.v) kefenlenmedi de, ben mi kefenle-neceðim?' diyerek onu
(satýp parasýný) sadaka (olarak) verdi. [94]
Yine buna benzer baþka bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde þu ilave var:
Elbiseye gelince, bunun, Resulullah (s.a.v)'e kefen yapmak için satýn alýnýp alýnmadýðýnda
ye düþtüðünden dolayý elbise terk olundu ve Resulullah {s.a.v), "Sehûliyye" (denilen) üç pa
lu beyaz (Yemen) kumaþý ile kefenlendi. Bu elbiseyi, Abdullah b. Ebi Bekr alýp:
Ben bu elbiseyi kendime kefen yapmak için muhafaza edeceðim' dedi. ! Sonradan:
Buna, þaný yüce olan Allah, Peygamberi için razý olsaydý, ona kefen yapardý' deyip elbiseyi
ttý. Parasýný da sadaka (olarak) verdi. [95]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)ir Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Yine Müslim, baþka bir rivayetinde bu hadisi Ebu Seleme ibn Abdurrah-man yolundan þöyle
rivayet etmiþtir:
Aiþe'ye:
Peygamber (s.a.v), kaç (parça bez ile) kefenlendi?' diye sordum. O da:
Sehûliyye [96] (denilen) üç parça (beyaz Yemen kumaþý ile) kefenlendi' diye cevap verdi.[9
Yine Buhârî ile Müslim'in baþka bir rivayetleri ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v) vefat ettiði zaman (üzeri) "Hibera [98] (denilen bir Yemen) kumaþý [9
9] ile örtülmüþtür.[100]
Nesâî ise bu hadisi, ilk baþtaki rivayet (gibi) nakletmiþ, yine bazý rivayetlerinde; "Sehû
ye" (denilen) üç parça (beyaz Yemen kumaþý ile)" ifadesi geçmektedir. [101]
Tirmizî'nin rivayetinde ise þu ilave yer almaktadýr:
Aiþe'ye; halkýn, (Peygamber'in) iki elbise ve "Hibera" denilen (Yemen) kumaþý içinde (kefe
nlendÝðine dair) sözlerini anlattýlar. Bunun üzerine Aiþe:
Gerçekten (bir Yemen) kumaþý getirilmiþti. Fakat (sahabeler,) bu kumaþý kabul etmediler ve
ygamber (s.a.v)'i o kumaþla kefenlemediler' diye cevap verdi. [102]
Tirmizî'nin bu rivayetini; Ebu Dâvud ile Nesâî'de rivayet etmiþtir. [103] Ebu Davud'un baþk
bir rivayetinde ise Aiþe þöyle der:
Peygamber (s.a.v) (vefat edince cesedi) "Hibera" (denilen Yemen) kur masýyla örtülmüþtü. So
ra (o kumaþ) vücudundan soyulup [104] çýkarýldý. [105]
Yine Ebu Davud'un konu ile ilgili baþka bir rivayeti de þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), üç parça beyaz Yemen kumaþý ile kefenlendi. Bunlarýn içerisinde gömlek
yoktu.[106]
Ebu Dâvud, bu rivayeti, Buhârî ile Müslim'in rivayetlerine uygun þekilde rivayet etmiþtir.
107]
Nesâî'nin baþka bir rivayetinde ise þu ifade yer almaktadýr:
"Resulullah (s.a.v), üç parça pamuklu beyaz Yemen kumaþý ile kefenlendi. [108]

5. Ölü(Nün Arkasýndan Feryadu Figanla) Aðlamanýn Yasak Olmasý

115. Amre bint. Abdirrahman'dan rivayet edilmiþtir: "Aiþe'nin þöyle dediðini iþittim:
Aiþe'ye; Abdullah ibn Ömer'in: 'Ölü, dirilerin aðlamasý sebebiyle azab görür' (hadisini) sö
nlatýldý. Bunun üzerine Aiþe:
Allah, Ebu Abdurrahman'a maðfiret etsin! Yalan söylememiþ, Fakat o, ya unutmuþ yada hata
etmiþ. (Bu olay þu þekilde olmuþtur:)
Resulullah (s.a.v), bir Yahudi kadýnýn yanma uðramýþtý. (Fakat o kadýn ölmüþ olup orada bul
ar,) o kadýn için aðlaþiyorlardý. Resulullah (s.a.v):
Onlar, þu (ölüye) aðlýyorlar. (Fakat) o, kabrinde (bu aðlamalardan dolayý) azab görüyor' b
109]
Tirmizî'nin rivayetinde ise þu ilave yer almaktadýr:
Abdullah Ýbn Ömer: 'Ölü, ailesinin aðlamasý sebebiyle azab görür'
(þeklinde bir hadis) söylemiþti. Bunun üzerine Aiþe:
Allah, ona merhamet eylesin! Fakat o, yanýlmýþtýr. (Bu olay þu þekilde olmuþtur:)

Resulullah (s.a.v), ölmüþ bir Yahudi kiþi ile ilgili olarak:


Onlar, o (ölüye) aðladýktan için ölü, (bu aðlamalardan dolayý kabrinde) azab görüyor' buyur
Ebu Dâvud ile Nesâî'nin rivayetinde Ýlave olarak ise Aiþe þöyle der:
(Abdullah ibn Ömer'i kast ederek) o, 'yamlrmþtn Çünkü Peygamber (s.a.v), bir kabre uðrayýp
Gerçekten þu (mezar) sahibi kimse, aile halkýnýn aðlamasý sebebiyle azab görüyor [111] buy
onra da "Hiçbir günahkar, baþkasýnýn günahýný çekmez [112] ayetini okudu. [113]

6. Kabir Azabý

116. Berâ' ibnul-Âzib (r.ahümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmuþtur:
"Kabirde soru sorulduðunda, Müslüman kiþi; Allah'tan baþka ilah olmadýðýna ve Muhammed'in A
resulü olduðuna þahitlik[114] Allah'ýn; 'Allah, kendisine iman edenleri, dünya ve ahiret
hayatýnda sabit bir söz üzere tespit eder [115] sözü (nün anlamý), budur. [116]
(Hadisin lafeý, Buhârî'ye aittir.) [117]
Bir rivayette ise, Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle buyurur:
Allah, kendisine iman edenleri, sabit bir söz üzere tespit eder.[118] sözü, kabir azabý ha
kkýnda inmiþtir. (Çünkü kabirde) kiþiye: Rabbin kimdir?' diye sorulur. Kiþi de:
Rabbim Allah'týr. Peygamberim de, Muhammed (s.a.v) dir' diye cevap venr.[119]
Yalnýz baþka bir rivayette ise Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle buyurur:
Allah, kendisine iman edenleri, sabit bir söz üzere tespit eder [120] sözü, kabir azabý [1
21] hakkýndadýr. (Çünkü kabirde) kiþiye:

7. Cenazeyi Defnetme Hususunda Acele Etmeye Teþvik

117. Ebu Hureyre (r.aj'tan rivayet edilmiþtir:


Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Cenazeyi, (kabre) süratle götürün. [122] Eðer ölen kiþi, salih bir kimse ise, bu (ölen ki
n) bir hayrdir. (Çünkü kabrine bir an önce defnetmekle) onu, hayra ulaþtýrmýþ olursunuz. Eð
kiþi,) salih bir kimse deðilse, bu da (ölen kimse için) bir serdir. (Bir an önce) onu omuz
larýnýzdan indirmiþ olursunuz. [123]

8. Cenaze Geçerken Ayaða Kalkmak

118. Amir b. Rebîa (r.aj'tan rivayet edilmiþtir: Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Sizden birisi (yanýndan yada önünden) bir cenazefnin geçtiðini) gördüðünde, onunla beraber
kadar) gitmek istemese, cenaze(yi götürenler) ileri geçinceye kadar yada cenaze kendi
sini(n bulunduðu yeri) geçmeden, yere indirilene kadar ayakta dursun.[124] (Birinci
rivayet)
Baþka bir rivayette ise, Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"(Yanýnýzdan yada önünüzden) cenazefnin geçtiðini) gördüðünüzde, [125] cenaze sizi geride b
[126] ayakta durunuz. [127] (Ýkinci rivayet)
Bu hadisfin bu þekildeki metinlerin)i; Buhârî, Müslim ile Nesâî rivayet etmistir.[128]
Tirmizî ile Ebu Dâvud ise, ikinci rivayeti nakletmiþlerdir.
Ebu Davud'un rivayetinde, yada (kabre) konuluncaya kadar" ilavesi yer almaktadýr.[1
29]

9. Cenaze Defnedildikten Sonra Kabirin Yanýnda Cenaze Namazý Kýlmak

119. Amir eþ-Þa'bî'den rivayet edilmiþtir:


"Peygamber (s.a.v) ile birlikte (diðer kabirlerden) uzakça bir yerdeki kabre uðrayanlar
dan birisi bana anlattý:
Peygamber (s.a.v), (kabre vardýðýnda, beraberinde olan) kimseleri arkasýna saf yapýp onlar
a imam olmuþ.
Þeybânî der ki: Þa'bî'ye:
Ey Ebu Amr! O kimdi?' diye sordum. Þa'bî:
Abdullah ibn Abbâs' diye cevap verdi.[130]
Zaid bir rivayette ise Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Resulullah (s.a.v), bir kabre geldi. (Orada bulunanlar):
Bu cenaze, dün (gece) gömüldü' dediler. (Abdullah ibn Abbâs, bu kelimeyi, 'dufine' yada 'd
ufinet' þeklinde tereddütlü söylemiþtir.)
Abdullah ibn Abbâs: 'Biz, Resulullah (s.a.v)'in arkasýnda saf olduk. Sonra Resulullah
(s.a.v), (bize) o gömülü cenaze üzerine namaz kýldýrdý1 dedi. [131]
Yine konu ile ilgili bir rivayetin devamýnda þu ilave yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), (bu ölüyü, hastalýðý sýrasýnda ziyaret etmiþ bulunduðundan) cenaze sah
(Bu kiþinin öldüðünü) bana niçin haber vermediniz?' diye sordu. Onlar da:
Biz, onu, gecenin karanlýðýnda gömdük. Sizi o vakitte uyandýrmak istemedik' dediler.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v), namaza durdu. [132] Biz de, arkasýnda saf baðladýk.
Abdullah ibn Abbâs: 'Ben de, bu saflarýn içinde bulundum. [133] Resulullah (s.a.v), bu
gömülü olan ölüye namaz kýldý' dedi. [134]
Baþka bir rivayette ise, konu ile ilgili þu husus yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), (bir gün bazý sahabileriyle birlikte mezarlýkta gezinirken topraðý dah
) yaþ olan bir kabrin yanma varýp üzerine namaz kýldý. (Beraberindeki sahabiler de), onun
rkasýnda saf oldular. Resulullah (s.a.v), (bu namazý kýldýrýrken) dört tekbir [135] aldý. [
]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)!, Buharý ile Müslim rivayet etmiþtir.
Ebu Dâvud ise bu hadisi, (önceki) rivayete uygun bir þekilde rivayet edip bu rivayete þu
ilaveyi yapmýþtýr:
(Hadisin ravisi Ebu Ýshâk der ki:) Þa'bî'ye:
(Bunu) sana kim anlattý?1 diye sordum. Þâbî de:
Güvenilir birisi olan (ve o anda orada bulunan) Abdullah ibn Abbas- (söyledi)1 diye
cevap verdi.[137]
Tirmizî'nin rivayetinde ise Þa'bî þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'i gören bir kiþi, bana anlattý:
Resulullah (s.a.v), (bir gün bazý sahabileriyle birlikte gezinirken diðer kabirlerden)
uzakça bir yerdeki kabri gördü. Hemen (beraberindeki) sahabi-lerini saf yapýp o kabrin üze
rine (cenaze) namazý kýldý.
Þa'bî'ye:
Bu sana kim anlattý?' diye soruldu. Þa'bî:
Abdullah ibn Abbâs' diye cevap verdi. [138] Nesâî'nin rivayetinde ise Þa'bî þöyle der:
Peygamber (s.a.v) ile birlikte (diðer kabirlerden) uzakça bir yerdeki kabre uðrayanlard
an birisi bana anlattý:
Peygamber (s.a.v), (beraberindeki) sahabileri arkasýna saf yapýp o kabrin üzerine (cena
ze) namazý kýldý.
Þa'bî'ye:
Bunu sana kim anlattý?' diye soruldu. O da:
Abdullah ibn Abbâs1 diye cevap verdi. [139]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde ise Þa'bî þöyle der:
Peygamber (s.a.v) ile birlikte (diðer kabirlerden) uzakça bir yerdeki kabre uðrayanlard
an birisi bana anlattý:
Peygamber (s.a.v), (beraberindeki) kimseleri arkasýna saf yapýp onlara imam olmuþ.
(Hadisin ravisi,) Þa'bî'ye:
Ey Ebu Amr! (Bun sana anlatan) o kimse, kimdir?' diye sordum
Þabî: Abdullah ibn Abbâs' diye cevap verdi. [140]

10. Ýmamýn, Ölen Erkek Ya Da Kadýnýn Cenaze Namazýnda Cenazenin Hangi Tarafýna Doðru Duraca
si

120. Semure ibn Cündub (r.a)'tan rivayet edilmiþtir: "Ben, Resulullah (s.a.v) zamanýnd
a çocuk idim. Ondan (duyduklarýmý) ezberliyordum. Onlarý söylememe bir engel yok. Fakat bu
ada benden yaþça daha büyük olan bazý kimseler var.
Resulullah (s.a.v)'in arkasýnda, lohusa halinde iken ölen bir kadýnýn (cenaze) namazýný ký
esulullah (s.a.v), namazda, kadýnýn (tam) orta (hiza)sýna doðru durdu. [141]
Bu hadis(in bu þekildeki metnin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Tirmizî ise, bu hadisi muhtasar bir þekilde Semure ibn Cündub'tan þöyle rivayet etmiþtir:
Peygamber (s.a.v), (ölen) bir kadýnýn üzerine (cenaze) namazý kýldý. (Namaz kýlarken) kadýn
orta (hiza)sma [142] doðru durdu. [143] Ebu Davud'un riþvayetinde ise Semure ibn Cündu
b þöyle der:
Peygambe (s.a.v)'in arkasýnda, lohusa halinde iken ölen bir kadýnýn (cenaze) namazýný kýld
ulullah (s.a.v), namazda, kadýnýn (tam) orta (hi-za)sýna doðru durdu. [144]
Müslim'in baþka bir rivayeti ile Nesâî'nin bir rivayetinde, Semure ibn Cündub þöyle der:
"Resulullah (s.a.v), Ýohusa halinde iken ölen Ümmü Ka'b el-Ensârî üzerine namaz kýldýðý [14
sulullah (s.a.v)'in arkasýnda namaz kýldým. Resulullah (s.a.v), {namaz kýlarken) kadýnýn (t
m) orta hizajþma doðru durdu.[146]
SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM
ZEKÂT BÖLÜMÜ [147]

1.Fýtýr Sadakasý

121. Abdullah ibn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Resulullah (s.a.v), Fýtýr sadakasýný; her köle yada hür kimse, küçük yada büyük kimse üze
u) hurma yada bir sâ arpa (vermeyi) farz kýlmýþtýr. [148] (Hadisin lafzý, Müslim'e aittir.)
Bir rivayette ise Müslümanlardan [149] hür veya köle, [150] kadýn yada erkek [151] her kim
se üzerine" ifadesi yer almaktadýr.[152]
Bir rivayette ise, Daha sonra [153] halk, yarýmsâ' buðdayý (diðer þeylerden bir sâ'ya) denk
ttu" ilavesi yer almaktadýr.[154]
Bir rivayet ise þu ifade yer almaktadýr:
Abdullah ibn Ömer, (fýtýr sadakasý olarak) (kuru) hurma verirdi. (Bir yýl ortaya çýkan hurm
lýðýndan dolayý) Medineliler, (kuru) hurma bulamadýlar. (Kuru hurma yerine) arpa verdiler.
Abdullah ibn Ömer, büyük-küçük (herkesin fitresini) verirdi. Hatta (Nâfi'nin) çocuklarýnýn
i bile) verirdi.
Abdullah ibn Ömer, fýtýr sadakasýný, (bayram sabahý) toplayan (zekat memullarýna verirdi. H
uki halk, (fýtýr sadakalanný), bayramdan bir yada iki gün önce verirlerdi. [155]
Bir rivayette ise Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Peygamber (s.a.v), Fýtýr sadakasýnr; [156] bir sâ [157] (kuru) hurma yada bir sâ1 arpa (ve
rmeyi) emretmiþtir (farz kýlmýþtýr).
Abdullah ibn Ömer: insanlar, iki müdd buðdayý (bir sâ1 kuru hurmaya) denk tuttular'dedi. [
158]
Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'in naklettiði rivayetlerdir. Yine Buhârî'nin bir rivayetin
e, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Resulullah (s.a.v), Fýür sadakasýný; Müslümanlardan köle yada hür kimse, erkek veya kadýn,
kimse üzerine bir sâ1 (kuru) hurma yada bir sâ' arpa (vermeyi) faiz kýlmýþtýr. Fýtýr sadaka
(bayram) namazýna çýkmadan önce (gereken yerlere) verilmesini farz kýldý. [159]
Yine Müslim'in bir rivayetinde ise, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Resulullah (s.a.v), Fýtýr sadakasýný; Ramazan (ayýn)da Müslümanlardan hür yada köle kimse,
ya kadýn, küçük yada büyük herkes üzerine bir sâ1 (kuru) hurma yada bir sâ' arpa [160] (ve
farz kilmýþtýr.[161]
Yine Buharý ile Müslim, bu hadisi, muhtasar bir þekilde þöyle rivayet etmiþlerdir:
Peygamber (s.a.v), Fýtýr sadakasýný; halk, (bayram) namazýna çýkmadan önce (gereken yerler
lmesini emretti [162]
Tirmizî, Ebu Dâvud ile Nesâî, bu hadisin farklý bir varyantýný nakletmiþlerdir.
Timýizî der ki: "Bu hadisi, Nâfi'den bir çok kimse rivayet etmiþtir."
Fakat Tirmizî, bu hadisin içerisinde Müslümanlardan" ifadesine yer vermemiþtir. [163]
Yine Tirmizî, bu hadisin farklý bir varyantýný nakletmiþtir. Yine Tirmizî, bu hadisi þu þek
de rivayet etmiþtir:
Resulullah (s.a.v), (Fýtýr) sadakasýný; (halk) fýtýr (Ramazan bayramý) günü erkenden namaza
e verilmesini emrederdi. [164]
Ebu Dâvud ile Nesâî, Buhârî'nin tek baþýna rivayet ettiði hadisi de nak-letm iþlerdir.
Ebu Davud'un tek baþýna naklettiði rivayette, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Resulullah (s.a.v), bize, Fýür sadakasýný; halk, (bayram) namazýna çýkmadan önce [165] ver
i emretti.
(Hadisin ravisi Nâfi1 der ki:) Abdullah ibn Ömer, Fýür sadakasýný, bayramdan bir gün yada
gün önce[166] verirdi. [167]
Ebu Dâvud, Nâfi' yolundan gelen bazý varyantlarda her Müslüman üzerine", bazý varyantlarýnd
nlardan" ifadesi vardýr. Fakat Ubeydullah'tan gelen meþhur bir rivayette Müslümanlardan"
ifadesi yer almamaktadýr. [168]
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayeti ile Nesâînîn bir rivayetinde, Abdullah ibn Ömer þöyle
Halk, Resulullah (s.a.v) zamanýnda Fýtýr sadakasýný; arpa, (kuru) hurma, Peygamber arpasý [
69] ve kuru üzümden bir sâ' olarak verirdi.
(Hadisin ravisi) Nâfi' der ki:
Abdullah ibn Ömer: 'Ömer, (halife) olup buðday çoðalýnca, yarým sâ' buðdayý, (öteki) þeyler
ine (bedel) kýldý' dedi.[170]
Baþka bir rivayette ise Nâfi1 der ki:
Abdullah ibn Ömer: 'Daha sonra halk, yarým sâ1 buðdayý (diðer þeylerden bir sâ'ya) denk tu
di.
(Nâfi') der ki:
Abdullah ibn Ömer, fýtýr sadakasý olarak (kuru) hurma verirdi. Bir yýl (ortaya çýkan hurma
dolayý) Medineliler kuru hurma bulamadýlar. (Kuru hurma yerine) arpa verdiler.[171]
Nesâî'nin bu rivayet ile ilgili nakli, "yada kuru üzüm" ifadesiyle son bulmaktadýr. [172]
Yine Nesâî, bu hadisi, çeþitli varyantlarla rivayet ermiþtir. Bir rivayeti de, Buhârî ile M
'in rivayelerine uygun bir þekilde nakletmiþtir. [173]
122. Ebu Saîd el-Hudri (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
Biz, Fýtýr sadakasýný; yiyecekten bîr sâ', arpadan bir sâ\ (kuru) hurmadan bir sâ\ keþten b
ru üzümden bir sâ' olarak verirdik. [174] (Birinci rivayet)
Bir rivayette ise {bu hadise) þu ilave vardýr:
"Muaviye, (saltanathk yönetiminin baþýna) gelip [175] (Þam'dan) bol buð elince:day gelince
(Þam) buðdayýndan iki müdd'ün, (diðer þeylerden) bir sâ' (kuru) hurmaya denk olduðu görüþün
76](Ýkinci rivayet)
Bir rivayette ise þu husus yer almaktadýr:
Biz, Fýtýr sadakasýný; Fýtýr (Ramazan bayramý) günü yiyecekten bir sâ' olarak verirdik.
Ebu Saîd (devamla) der ki: Bizim yiyeceðimiz; [177] arpa, kuru üzüm, keþ [178] ve (kuru) h
urma idi.[179] (Üçüncü rivayet)
Baþka bir rivayette ise, Ebu Saîd el-Hudrî þöyle der:
Biz, (Fýtýr) sadakasýný, arpadan bir sâ' olarak yedirirdik (verirdik).[180] (Dördüncü rivay
Ebu Saîd el-Hudrî, bu rivayete, herhangi bir þeyi ilave etmemiþtir. Diðer bir rivayette is
e bu husus þu þekilde yer almaktadýr:
"Biz, Resulullah (s.a.v) içimizde olduðu halde, biz, fýtýr sadakasýný; küçük-büyük ve hürkö
iyecekten bir sâ' yada (kuru) hurmadan bir sâ' yada kuru üzümden bir sâ' olmak üzere üç sýn
irdik.
Muaviye (hac yada umre etmek için Medine'ye gelip minberde halka konuþma yapýp) (Þam) buðd
yýndan iki müdd'ün, bir sâ' (kuru) hurmaya denk olduðu gorüþü(nü belirtinceye) kadar böyle
evam ettik. .
Ebu Saîd der ki: Bana gelince, onu (eskisi gibi) vermeye devam edeceðim. [181] (Beþinci
rivayet)
Bir rivayette ise þu ilave yer almaktadýr.
Yaþadýðým müddetçe, (hayatýmýn) sonuna kadar onu (eskisi gibi) vermeye devam edeceðim. [182
Bu hadisfin bu þekildeki metinlerin)!, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Tirmizî, bu hadisi, ilk (baþtaki) rivayet gibi nakledip daha sonra da Ebu Saîd el-Hudrî'
den þöyle nakilde bulunur:
Muaviye (hac yada umre etmek için) Medine'ye gelinceye kadar sadakas, olarak buðdayd
an bir sâ', arpadan bir sâ', hurmadarý bir üzümden bir sâ', keþkten bir sâ') vermeye devam
. Muaviye (gelince,) konuþma yapt. ve halka söyledikleri arasýnda þu da vard!:

Ben, Þam buðdayýndan iki müdd'ün, bir sâ1 (kuru) hurmaya dpnl, olduðunu görüþündeyim dedi.

Bunun üzerine halk, Muaviye'nin (bu) görüþüne uydu.Ebu Saîd el-Hudrî: "(Hayatýmýn sonuna ka
Ebu Dâvud'da bu hadisi, Tirmizfnin rivayeti gibi nakledip hadise giriþ yaptýktan sonr
a þu ilaveyi yapmýþtýr:
Fýtýr sadakasýný; her küçük ve büyük, hür ve köle için yiyecekten bir sâ' yada keþten bir s
sâ' veya kuru hurmadan bir sâ' yada kuru üzümden bir sâ' (olarak verirdik). Muaviye (hac
yada umre etmek için) Medine'ye gelip minberde halka konuþma yapýncaya kadar böyle vermey
devam ettik.[183]
Ebu Dâvud der ki; Bir adam, (hadisin ravisi) Ýbn Uleyye'den yaptýðý rivayette: veya bir sâ
uðday" (sözünü) söyledi. Fakat bu söz, mahfuz deðildir. [184]
Bir rivayette ise, ("yiyecekten bir sâ" yerine) "buðdaydan ya«m sâ" ifadesi geçmektedir. B
söz, hadisin ravisinden rivayette bulunan birinden meydana gelen bir hatadýr.[185]
Baþka bir rivayette ise Ebu Saîd el-Hudrî þöyle der:
Ben, asla bir sâ'dan baþkasýný vermem. [186] Çünkü biz, Resulullah (s.a.v) zamanýnda (fitýr
sýný) kuru hurma veya arpa yada keþ veya kuru üzümden bir sâ1 olarak verirdik. [187]
Ebu Dâvud der ki: "Süfyân ibn Uyeyne, (yapýðý rivayette bu sayýlanlara) "veya undan bir sâ"
ve etmiþtir. (Muhaddisler,) bu ilaveden dolayý Süiyân'ý kýnadýlar. Bunun üzerine Süfyân, bu
vazgeçmiþtir. [188]Ebu Dâvud der ki: Bu ilave, Süfyân ibn Uyeyne'nin hatasýdýr. [189]
Nesâî'de, beþinci rivayeti nakledip bu rivayetinde içerisinde þu ifade yer almaktadýr:
Biz, Fýtýr sadakasýný, (yiyecekten bir sâ', (kuru) hurmadan bir sâ1, kuru üzümden bir sâ' o
e) üç sýnýftan verirdik.[190]
Yine Nesâînin baþka bir rivayetinde, Ebu Saîd el-Hudrî þöyle der;
Biz, Resulullah (s.a.v) zamanýnda, (Fýtýr sadakasýný) sadece kuru hurmadan bir sâ' veya ar
an bir sâ' yada kuru üzümden bir sâr yada undan bir sâ' veya keþ'ten bir sâ1 yada Peygamber
pasýndan bir sâ' olarak verirdik.
Daha sonra Süfyân þüpheye düþüp: 'Un yada Peygamber arpasý' dedi.

2. Zekata Tabi Olan Mallar

123. Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiþtir: Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Üçer yaþýndaki beþ (diþi) deveden daha az olan (deve)de zekat ur. Beþ ukiyye'den daha az o
(gümüþ)de zekat yoktur. Beþ Bir rivayette ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Beþten veskten [191] daha az olan hurma ile hububatta [192] zekat yoktur..[193]
Görüldüðü üzere bu rivayete herhangi bir ilave yapýlmamýþtýr. - Baþka bir rivayette ise Pey
.v) þöyle buyurmaktadýr:
Beþ veski bulmadýkça hububat ile hurmada zekat yoktur. Üçer yaþýndaki beþ (diþi) deve (zev
94] daha az olan (deve)de zekat yoktur. Beþ ukiyye (evak)'den [195] daha az olan (
gümüþ)de zekat yoktur.[196]
Yine Müslim'de, konu ile ilgili buna benzer baþka bir rivayet daha var. Yalnýz bu riva
yette, hurma" kelimesi yerine y£ "meyve" kelimesi yer almaktadýr.[197]
Buhârî ise bu. hadisi, Abdullah b. Abdurrahman b. Ebi Sa'saa yoluyla Ebu Saîd el-Hudri
'den rivayet etmiþtir. (Bu rivayette,} Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Beþk veskten daha az olan hurmada zekat yoktur. Beþ ukiyye gümüþten daha az olan (gümüþ)de
yoktur. Üçer yaþýndaki beþ (diþi) deveden daha öz olan (deve)de zekat yoktur.[198]
Humeydî der ki: Buhârî, konu(muz) ile ilgili hadisi, [199] Abdullah ibn Ömer'in þu hadisin
den sonra rivayet etmiþtir. (Bu rivayette,) Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Yaðmurun ve akarsularýn suladýðý yada aseriyye olanda (sulanmayýp kökleri vasýtasýyla su em
iþ olan toprak mahsullerinde) öþür (onda bir zekat) vardýr. Develerle [200] (kuyulardan ya
da kova ve dolapla) sulanan (toprak mahsullerde ise yirmide bir zekat vardýr."
Buhârî, (bu hadisi naklettikten sonra) þöyle der: Bu hadis, önceki (Ebu Saîd el-Hudrî) hadi
in [201] tefsiridir. Ebu Saîd el-Hudrî hadisinde, (onda bir yada yirmide bir diye) b
ir sýnýrlama getirilmemiþtir.
(Ravi der ki: Buhârî, 'bu hadis' sözüyle;) Abdullah ibn Ömer'in, Yaðmurun suladýðý (mahsull
onda bir zekat) vardýr" hadisini kast etmektedir.
Peygamber (s.a.v), Abdullah ibn Ömer hadisinde, ('onda bir yada yirmide bir olaný) açýkla
yýp mikdarý tayin etmiþtir. [202]
Güvenilir raviden gelen ziyade, kabul edilmiþtir. Müfesser (hâss) olan, mübhem (âmm) olan ü
inde hükmeder (onu tahsis eder). Ziyade, güvenilir raviler rivayet ettiði zaman kabul e
dilir.
Nitekim Fadl ibn Abbâs: Peygamber {s.a.v), fetih günü Kabe'de namaz kýlmadý' diye rivayet
etti. Bilal ise: Peygamber (s.a.v), (Mekke'nin) fethi günü Kabe'de namaz kýldý' dedi.
Sonuçta; BÜal'in sözü alýndý, Fadl'ýn sözü alýnmadý.[203]
Tirmizî, Üçer yaþýndaki beþ (diþi) deveden daha az olan (deve)de zekat yoktur" hadisi ile i
li olarak þöyle der:
"Develerin sayýsý, yirmi beþe ulaþýnca onlarda iki yaþýna girmiþ bir diþi deve yavrusu vard
beþten az olan develerde, her beþ devede [204] (zekat olarak) bir koyun vardýr.[205]
Ebu Davud'un rivayetinde ise Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Beþ veskten az olan (hurma, üzüm ve hububat gibi mahsul)de zekat yoktur. Bir vesk, da
mgalanmýþ altmýþ sâ'dýr.[206]
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde ise Ýbrahim (en-Nehaî) þöyle der:
Bir vesk, Haccâc'm sâ'ýyla- damgalanmýþ altmýþ sâ'dýr.[207] Nesâî'nin rivayetinde ise Peyga
) þöyle buyurmaktadýr;
Beþ veskten az olan hububat veya hurmada zekat yoktur.[208]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, Peygamber (s.a.v) þöyle buy maktadýr:
Beþ veske ulaþmadýkça buðday ve hurmaya zekat düþmez. Beþ ukiyye-ye ulaþmadýkça gümüþe zeka
iþi) deveye ulaþmadýkça deveye de zekat düþmez.[209]
Bu hadis, bir grup hadis imamýn rivayet etmede ittifak ettiði bir hadistir.

3. Kadýnýn, Kocasýnýn Malýndan Sadaka Vermesinin Caiz Olup Olmadýðý Meselesi

124. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir: Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:


Kadýn, kocasýnýn evinin yiyeceðinden kötülük kast etmeksizin in-fak ederse,[210] ona infaký
abý, kocasýna da kazanmasýnýn sevabý verilir. Hizmetçisine de, o kadar sevap verilir. Bunl
an birisi, diðerinin sevabýndan bir þey eksiltmez. [211]
Bu hadis(in bu þekildeki metninji; Buhârî, Müslim ile Eu Dâvud rivayet etmiþtir.
Tirmizî ile Nesâî'nin rivayetinde ise, infak ederse" kelimesi yerine "sadaka verirse"
ifadesi geçmektedir.[212]
Baþka bir rivayette ise, cJüjI "infak ederse" kelimesi yerine "verirse" ifadesi geçmekt
edir. [213]

4. At Ve Kölenin Zekatý
125. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Müslümana, kölesinden ve atýndan dolayý zekat yoktur. [214] (Birinci rivayet)
Bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr: tadýr:
"Fitýr sadakasý hariç, kölede zekat yoktur. [215] (Ýkinci rivayet) Buhârî ile Müslim, bu ha
ikinci rivayet þeklini rivayet etmiþlerdir. Diðerleri ise birinci metni rivayet etmiþle
rdir. Yine Ebu Davud'un bir rivayetinde, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmakdýr:
"Kölenin fýtýr sadakasý hariç, at ve kölede [216] zekat yoktur.[217]
Yine Nesâî'nin bir rivayetinde ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktaýr.
"Müslüman kiþiye, kölesinin ve atýnýn [218] zekatý yokur.[219]
DOKUZUNCU BÖLÜM
ORUÇ BÖLÜMÜ [220]

1. Orucun Faziletleri

126. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir: Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Adem oðlunun (iþlediði) her iyi amel, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanýr.
Þaný yüce olan Allah:
Oruç, müstesna! Çünkü oruç, benim için tutulur. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm. (Zira
,) benim için; yemesini ve cinsel arzusunu býrakýr' buyurdu.
Oruçlu kimse için iki sevinç vardýr: (Biri) iftar anýndaki sevinci, (diðeri ise;) Rabbine k
vuþtuðu andaki sevincidir.
Emin olun ki, oruçlunun aðýz kokusu, Allah katýnda misk kokusundan daha güzeldir. (Birinci
rivayet)
(Hadisin lafzý, Müslim'e aittir.)
Bir rivayette ise Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Þaný yüce olan Ailah þöyle buyurmaktadýr:
Adem oðlunun (iþlediði) her (iyi) amel, kendisi içindir. Yalnýz oruç müstesna! Çünkü oruç,
tulur. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm' buyurdu.
Oruç, bir kalkandýr. Sizden birisinin oruç tuttuðu bir gün olursa, o gün kötü söz söylemesi
asýn. Eðer bir kimse, kendisine, söver yada kavga ederse:
Ben oruçlu bir kimseyim' desin.[221]
Muhammed'in nefsini elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, oruçlu kimsenin aðýz ko
kusu, Allah katýnda misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlu kimse için, iki sevinç vardýr: (Biri;) iftar ettiði zaman iftarýna sevinir, (diðeri
) Rabbine kavuþtuðu zaman orucuna sevinir.[222] (Ýkinci rivayet)
Baþka bir rivayette ise bu hadis kýsa bir þekilde þöyledir:
Þaný yüce olan Allah þöyle buyurmaktadýr:
Adem oðlunun (iþlediði) her (iyi) amel, kendisi içindir. Yalnýz o-ruç müstesna! Çünkü oruç,
utulur. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm1 buyurdu.
Oruçlu kimsenin aðýz kokusu, Allah katýnda misk kokuþundan daha güzeldir.[223]
Konu ile ilgili bir rivayette, Muhammed'in nefsini elinde bulunduran Allah'a yem
in ederim ki, oruçlunu aðýz kokusu. ifadesi yer almaktadýr.[224]
Konu ile ilgili baþka bir rivyette ise, Muhammed'Ýn nefsini elinde bulunduran Allah'
a yemin ederim ki, o-nýçlunu aðýz kokusu..." ifadesi yer almaktadýr.[225]
Bu hadisfn bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Yine Buhârî'nin bir rivayetinde ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Þaný yüce oln Allah þöyle buyurmaktadýr:
(Ýþlenen) her (iyi) amel için bir kefaret vardýr. (Oruç müstesna! Çünkü) oruç, benim için
un mükafatýný ancak Ben veririm buyurdu.
Emin olun ki, oruçlunun aðýz kokusu, (kýyamet günü,) Allah katýnda isk kokusundan Yine Buh
baþka bir rivayetinde ise, Peygamb vurmaktadýr:[226]
Oruç bir kalkandýr. Oruçlu kimsei kötü söz söylemesin ve cahillik yapn. Eðer herhangi bikm
söylemesin ve cahillikmasýn. Eðer herhangi bir kimse, kendisine kavga eder yada küfreder
se, iki, defa:
Ben oruçluyum' desin.
Nefsimi elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, oruçlu kimsenin aðýz kokusu, Allah
katýnda misk kokusundan daha güzeldir.(Yüce Allah:)
(Oruçlu kimse,) benim için; yemesini, içmesini ve cinsel arzusunu terk eder. Oruç, benim
için tutulur. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm'. (Halbuki diðer) güzel iþler, on misliyl
enir) (buyurdu).[227]
Yine Müslim'in bir rivayetinde ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Sizden birisi, bir gün, oruçlu olarak sabahladýðýnda, kötü söz söylemesin ve cahillik etme
ir kimse, kendisine, küfreder yada kavga ederse:
Ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin.[228]
Baþka bir rivayette ise Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Oruç bir kalkandýr. [229]Sizden bir kimse, oruçlu olarak sabahladýðýnda .[230]
Ebu Hureyre ve Ebu Saîd el-Hudrî yolundan gelen baþka bir rivayette, Peygamber (s.a.v)
þöyle buyurmaktadýr:
Þaný yüce olan Yüce Allah:
Oruç, benim için tutulur. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm'' buyurdu.
Oruçlu kimse için, iki sevinç vardýr: (Biri;) iftar ettiði zaman sevinir, (diðeri ise;) Al
'a kavuþtuðu zaman sevinir. Muhammed'in nefsini elinde bulunduran Allah'a yemin ederi
m ki, oruçlu kimsenin aðýz kokusu, Allah katýnda misk kokusundan daha güzeldir.[231]
Konu ile ilgili diðer bir rivayette ise ifade yer almaktadýr:
(Oruçlu kimse,) Allah'a kavuþup ta Allah, onun mükafatýný verdiði zaman sevinir.[232]
Diðer bir rivayette ise Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Nefsimi elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, oruçlu kimsenin aðýz kokusu, þaný yüce o
an Allah katýnda, misk kokusundan daha güzeldir. Yüce Allah:
Oruçlu kimse, ancak benim için; cinsel arzusunu, yemesini ve içmesini býrakýr. Çünkü oruç,
n tutulur. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm. (Diðer yapýlan) her güzel iþ ise, on mislin
yedi yüz misline kadar (katlanýr). Oruç müstesna! Çünkü oruç, Benim için tutulur. Onun mük
Ben veririm1 buyurdu.[233]
Ebu Davud'un bir rivayetinde, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Oruç, bir kalkandýr. Sizden birisi oruçlu olduðu zaman, çirkin söz söylemesin ve cahillik
sýn. Eðer bir kimse, kendisine, kavga eder yada küfrederse:
Ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin.[234]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Rabbiniz:
Her iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar (katlanýr). Yalnýz oruç, benim için tutulu
r. Onun mükafatýný (ancak) Ben veririm' buyurmaktadýr.
Oruç, (cehennem) ateþine karþý bir kalkandýr. Emin olun ki, oruçlu kimsenin aðýz kokusu, A
týnda, misk kokusundan daha güzeldir. Bir cahil, sizden birinize, oruçlu iken (sataþmak
suretiyle) cahillik ederse:
Ben oruçluyum1 desin.[235]
Yine Tirmizî'nin bir rivayetinde, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Oruçlu kimse için iki sevinç vardýr: (Biri;) iftar ettiði andaki sevinç, (diðeri ise;) Rab
kavuþtuðu andaki sevinçtir. [236]
Nesâî ise; Ebu Hureyre ve Ebu Saîd el-Hudrî yolundan ikinci rivayeti Tirmizî'nin birinci r
ivayetini nakletmiþtir.[237]
Yine Nesâî'nin bir rivayeti ise þu þekildedir:ve "Oruç kalkandýr.[238]
Nesâî, bu rivayete herhangi bir þey ilave etmemiþtir.

2. Ramazan Ayýný Ýbadetle Geçirmek

127. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v), kesin emir vermemekle brlikte halký, Ramazan (ayýn)ý ibadetle geçirm
eye teþvik edip:
Kim Ramazan (ayýn)i, Allah'a iman ve (sevabýný O'ndan) bekleyerek ibadetle geçirirse, geçm
günahlarý(ndan bazýsý) baðýþlanýr1 buyurdu.
(Hadisin ravisi der ki:) Durum böyle iken, Resuhýllah (s.a.v), vefat etti. Ebu Bekri
n hilafeti döneminde ve Ömer'in hilafetinin ilk yýllarýnda da durum [239] böyleydi. [240]
Birinci rivayet)
(Hadisin lafzý, Müslim'e aittir.) [241]
Bir rivayette ise Ebu Hureyre þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'in, Ramazan (ayý) için þöyle buyurduðunu iþittim:
Kim Ramazan (ayýn)ý, Allah'a iman ve (sevabým O'ndan) bekleyerek ibadetle geçirirse, geçmi
ahlarý(ndan bazýsý) [242] baðýþlanýr.
(Ýkinci rivayet)
Yine bir rivayette, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Kim Kadir Gecesinde (Allah'a) iman ve (sevabýný O'ndan) bekleyerek ibadetle geçirirse,
geçmiþ günahlarýndan bazýsý) baðýþlanýr.
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Yine Buhârî'nin
rivayetinde, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Kim Kadir Gecesinde (Allah'a) iman ve (sevabýný O'ndan) bekleyerek ibadetle geçirirse,
geçmiþ günahlarýndan bazýsý) baðýþlanýr.
Yine Müslim'in bir rivayetinde, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Kim Kadir Gecesini Ýbadetle geçirip (zannederim, Allah'a iman sevabýný O'ndan bekleyerek
) o geceye rastlarsa, o kimse baðýþlanýr.
Ebu Dâvud, Tirmizî ile Nesâî, birinci rivayeti nakletmiþlerdir. Yine Ebu Dâvud ile Nesâî, i
rivayeti nakletmiþlerdir.
128. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:
"Resulullah (s.a.v), Ramazan (ayýn)in son on günü girdiðinde, geceleri (ibadetle) ihya ed
er, [243] ailesini uyandýrýr, [244] (ibadet etmeye karþý daha) ciddiyet gösterir, paçalarý
] sývardý.[246]
Bu hadis(in bu þekildeki metnin)i; Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud ile Nesâî rivayet etmiþtir.
Yine Müslim'in bir rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), Ramazanda ve (özellikle de) Ramazan (ayýn)in son on gününde, baþka zam
anlarda (ibadet hususunda) göstermediði gayreti gösterirdi.[247]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), (Ramazan ayýnýn) son on gününde, baþka zamanlarda (ibadet hususunda) g
ermediði gayreti gösterirdi.[248]

3. Fýtýr (Ramazan Bayramý) Günü Ve Edhâ (Kurban Bayramý) Günü Oruç Tutmanýn Yasak Olmasý

129. Ebu Ubeyd Sa'd b. Ubeyd -Ezher'in azadlý kölesi-, Ömer'den ve Ali'den müsned olarak
ve Osman'dan ise mevkuf olarak rivayet etmiþtir:
"Ebu Ubeyd, bir Kurban bayramý günü Ömer ibnü'l-Hattâb ile birlikte bayram namazýnda hazýr
muþtu. Ömer, bayram namazýný, hutbeden önce kýldýrýp sonra da insanlara hutbe verip:
Ey insanlar! Þüphesiz ki, Resulullah (s.a.v), sizleri, þu iki bayram gününde oruç tutmayý
ladý. (Bazýlarý: "Ýki bayram" ile kastedilen, Ramazan ve Kurban bayramýdýr" demiþlerdir.)
yramlardan biri, orucunuzu býraktýðýnýz bu (Ramazan bayramý) günüdür. Diðerine gelince, o d
urbanlarýnýzýn etlerinden yemekte olduðunuz (Kurban bayramý) günüdür dedi.
Ebu Ubeyd (devamla) der ki: Sonra Osman ibn Affân ile birlikte (kýlýnan bir bayram nam
azýnda) hazýr bulundum. Osman, bayram namazýný, hutbe vermeden önce kýldýrdý. Bu bayram, bi
a gününde idi. Yüksek köyler halkýndan olan kimselere:
Kim (öðleyin kýlýnacak olan) Cuma namazýný beklemek isterse, (Cuma namazýný) kýlsýn! Kim de
ek isterse, ona izin verdik' dedi.
Ebu Ubeyd (devamla) der ki: Ali ibn Ebi Talib ile birlikte (kýlýnan bir kurban bayramý
namazýnda da) hazýr bulundum. Ali, hutbeden önce namaz kýldýrýp sonra da hutbe verip:
Resulullah (s.a.v), sizleri, üç günlük yiyeceðinden) fazla kurbanlarýnýzýn etlerini yemeyi
amýþtýr dedi.[249]
(Hadisin lafzý, Buhârî'ye aittir.)[250]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, Ebu Ubeyd þöyle der:
Ömer ibnü'I-Hattâb (ile birlikte) Kurban bayramýnda bulundum. O, hutbeden önce namaza baþl
sonra da:
Resulullah (s.a.v)'in, þu iki (bayram) gününde oruç tutmayý yasakladýðýný [251] kendisinde
Ramazan bayramý, orucunuzu býraktýðýnýz [252] ve Müslümanlarýn bayramýdýr. Kurban bayramý
tlerinden yediðiniz (gündür)!' dedi.[253]
Ebu Davud'un rivayeti de, Tirmizî'nin rivayeti gibi olup bu rivayetin içerisinde þu ifa
de yer almaktadýr:
"Kurban bayramý günü, kurbanlarýnýzýn etlerinden yiyeceðiniz (gündür). Ramazan bayramý günü
zu býraktýðýnýz (gündür). [254]

4. Ramazanda (Oruçlu Ýken) Hanýmýyla Cinsel Ýliþkide Bulunan Kimse Ve Bunun Keffareti

130. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Biz, Resulullah (s.a.v) ile birlikte otururken, bir adam gelip:
Ey Allah'ýn resulü! Mahvoidum' dedi. Resulullah (sav):
Ne oldu?' diye sordu. Adam:
(Ramazanda gündüzleyin) oruçlu iken hanýmýmla cinsel iliþkide bulundum1 diye cevap verdi. R
sulullah (s.a.v):
Azad edecek bir kölen var mý?' diye sordu. Adam:
Hayýr!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Arka arkaya iki ay oruç tutabilir misin?' diye sordu. Adam:
Hayýr!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Altmýþ fakire yemek yedirebilir misin?' diye sordu. Adama:
Hayýr!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
(Öyleyse þurada) otur!' buyurdu.
Peygamber (s.a.v), bir müddet bekiedi. Bizler de, bu bekleyiþ üzerinde iken Peygamber
(s.a.v)'e, içerisinde hurma bulunan bir arak getirildi. Arak:
Büyükçe sepet'tir. Peygamber (s.a.v):
Soru soran kiþi nerede?' diye sordu. Adam:
Ben (buradayým)' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Bu sepeti al, (yoksullara) sadaka (olarak) daðýt!' buyurdu. Adam:
Ey Allah'ýn resulü! Bunu, benden daha fakir olana mý vereceðim? Allah'a yemin ederim ki,
Medine'nin iki kara taþlýðý arasýnda benim ev halkýmdan daha bir fakir bir ev halký daha y
ur!' diye cevap verdi.
(Ravi der ki:) iki lâbe ile, '(Medine'nin) iki kara taþlýðý1 kast etmektedir.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), azý diþleri görürünüceye kadar güldü. Sonra da o adama:
(Öyleyse bu sepeti al) ailene yedir!' buyurdu. [255] Bir rivayette ise, þu ifade yer
almaktadýr:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Medine'nin (kara taþlarla kaplý) iki ya
kasý arasýnda benden daha ihtiyaç sahibi bir kimse (daha) yoktur! (dedi).
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), azý diþleri görününceye kadar güldü. Daha sonra da:
(Öyleyse) bu sepeti al, (ailene yedir)' buyurdu.[256]
Buna benzer bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde, içerisinde hurma bulunan
bir arak... Arak: Zenbil'dir" Ýfadesi yer almakta, fakat Bunun üzerine Peygamber (s.a
.v), azý diþleri görününceye kadar güldü" ifadesi yer
almamaktadýr.[257]
Konu ile ilgili baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
"Peygamber (sav), Ramazanda orucunu bozan [258] bir adama, bir köle azad etmesini
yada iki ay oruç tutmasýný yada altmýþ fakiri doyurmasýný emretti. [259]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet ermiþtir. Ebu Davud'un ri
vayetinde ise, Ebu Hureyre þöyle der:
Bir adam, [260] Peygamber (s.a.v)'e gelip:
Mahvoldum! [261] dedi. Resulullah (s.a.v):
Derdin nedir?1 diye sordu. Adam:
Ramazanda (gündüzleyin) [262] hanýmýmla cinsel iliþkide bulundum' diye cevap verdi. Resulu
lah {s.a.v):
Az ad edecek kölen var mý?' diye sordu. Adam:
Hayýr!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Arka arkaya iki ay oruç tutabilir misin?' diye sordu. Adam:
Hayýr!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Altmýþ fakire yemek yedirebilir misin? [263] diye sordu. Adam:
Hayýr! diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v): (Öyleyse þurada) otur' buyurdu.
Peygamber (s.a.v)'e, içerisinde hurma olan büyükçe bir sepet getirildi. Peygamber (s.a.v
), adama:
Bu sepeti, (fakirlere) sadaka (olarak) daðýt!' buyurdu. Adam:
Medine'nin kara taþlarla kaplý iki yakasý arasýnda bizden daha fakir bir aile yoktur!' d
edi.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), iki ön diþi, görününceye kadar güldü. Daha sonra da:
(Öyleyse) bunu ailene yedir!' buyurdu."
(Hadisin ravisi) Müsedded baþka bir rivayette: ("iki ön diþi" Ýfadesi yerine) Azý diþi" if
ne yer vermektedir.[264]
Yine Ebu Dâvud'da, mana bakýmýndan bu hadis ile ilgili bir rivayet daha var. Yalnýz bu r
ivayette þu Ýlave var:
Zührî: 'Bu, (hurmayý kendi ailesine yedirmesi) sadece o þahsa özel bir ruhsattýr. Eðer bugü
adam böyle bir þey yapsa, onun için kefaretten (baþka) bir kurtuluþ (yolu) yoktur [265] d
di.[266] Baþka bir rivayette ise, þu ilave var:
Evzâîderki: (Resululiah, adama:) 'Allah'tan af dile [267] (buyurdu).[268] Yine Ebu D
avud'u diðer bir rivayetinde, Ebu Hureyre þöyle der:
Ramazanda orucunu bozan bir adam, Peygamber (s.a.u)'c geldi..."
Ebu Hureyre, (bir önceki) hadiste geçenleri haber verdi. Ancak bu ri yette, o, þunlarý söy
ledi:
Resululiah (s.a.v)'e, içerisinde on beþ sa' kadar hurma olan bir pet getirildi."
(Hiþâm'ýn rivayetine göre; Ebu Hureyre devamla Peygamber'in) þu sözlerini de ekledi:
(Bu hurmayý,) hem kendin ye ve hem de ailene yedir. Bir gün oruç tut [269] ve Allah'ta
n af dile.[270]
Tirmizî'nin rivayeti ise, Ebu Davud'un (naklettiði) ilk rivayet gibi olup bu rivayet
in içerisinde þu husus yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v)'e, içerisinde hurma bulunan bir arak getirildi. Arak: 'Büyükçe sepet't
ir... Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), azý diþleri görünün-ceye kadar güldü. Daha sonra da:
Bunu ailene yedir' buyurdu.[271]
5. Ölen Bir Kimse Adýna Orucun Kaza Edilmesi Ve Nezrinin Yerine Getirilmesi Meselesi

131. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Bir kadýn, Resululiah (s.a.v)'
e gelip (ona):
Ey Allah'ýn resulü! Annem, üzerinde nezir orucu olduðu halde öldü- Onun yerine bu orucu be
utabilir miyim?' diye sordu. Resulullah (s.a.v):
Eðer annenin (baþka) bir borcu olsa, bu borcu, ödeseydin, bu borç onun adýna geçer miydi? b
yurdu. Kadýn:
Evet!' dedi. Resulullah (s.a.v):
(Öyleyse) annenin yerine orucu tut' buyurdu.[272] (Birinci rivayet) (Hadisin lafzý,
Müslim'e aittir.) [273]
Bir rivayette ise, Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Bir adam, Peygamber (s.a.v)'e gelip (ona):
Ey Allah'ýn resulü! Annem, üzerinde bir ay oruç (borcu) olduðu halde öldü. Onun yerine bu o
u kaza edebilir miyim? [274] diye sordu. Resulullah (s.a.v):
Evet, (kaza et)! Çünkü Allah'a olan borç ödenmeye daha layýktýr!' diye cevap verdi. [275]
rivayet)
Baþka bir rivayette ise, "Kýz kardeþim öldü" ifadesi yer almaktadýr.[276]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Ebu Davud'un rivayeti, ikinci rivayete benzer olup bu rivayetin içerisinde, Bir ka
dýn geldi" ifadesi yer almaktadýr.[277]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Bir kadýn, Peygamber (s.a.v)'e gelip (ona):
Kýz kardeþim, üzerinde peþ peþe iki ay oruç (borcu) olduðu halde öldü' dedi Resulullah (s.
Kýz kardeþinin (mal ve para gibi maddi bir) olsaydý, onu öder miydin?' diye sordu. Kadýn:
Evet!' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v);
Allah'ýn hakký, (borç olarak ödenmeye diðerlerinden) daha kayýktýr!' buyurdu.[278]
Ebu Davud'un ve Nesâînin rivayetinde ise þu husus yer almaktadýr:"Bir kadýn gemiye binmiþti
Eðer Allah, kendisini kurtarýrsa (sahile çýkarýrsa) bir ay oruç tutmayý adadý. Allah'da o
ardý. Fakat kadýn, orucunu tutmadan öldü. Kýzý veya kýz kardeþi [279] Resulullah (s.a.v)'e
(meseleyi sor)du. Peygamber (s.a.v), o kadýna; ölenin yerine oruç tutmasýný emretti. [28

6. Cünüp Olduðu Halde Üzerine Fecr Doðan Kimsenin Orucunun Sahih Olmasý Meselesi

132. Aiþe ile Ümmü Seleme (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v), Ramazan'da ihtilam sebebiyle deðil, cinsel iliþkiden dolayý cünüp oldu
halde sabahlar, sonra da oruç tutardý. [281]
(Hadisin lafe, Müslim'e aittir.) [282]
Baþka bir riayette ise bu hadis Abdurrahman b. Ebi Bekr'den þu þekilde gelmiþtir:
Mervan, Abdurrahman b. Ebi Bekr'i; cünüp olarak sabahlayan bir kimse, oruç tutacak mý?' d
iye sormak için Ümmü Seleme'ye göndermiþti. Ümmü Seleme:
Resulullah (s.a.v), (Ramazan'da) ihtilam sebebiyle deðil, cinsel iliþkiden dolayý cünüp ol
duðu halde sabahlar, [283] sonra da orucunu bozmaz ve kaza etmezdi' dedi. [284]
Baþka bir rivayette ise Aiþe þöyle der:
Peygamber (s.a.v), Ramazan'da ihtilam sebebiyle deðil de (cinsel iliþkiden jlayý cünüp old
halde) fecre eriþip gusül abdesti alýr ve orucunu tudi. [285]
Bu hadis(in bu þekildeki metin!erin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir:
Yine Buhârî'nin baþka bir rivayetinde, Ebu Bekr ibn Abdurrahman þöyle der:
Ben, babam ile birlikte gittim. Nihayet Aiþe (r.a)'ýn yanýna girdik. Aiþe:
Resulullah (s.a.v) üzerine þehadet ederim ki, o, ihtilamdan dolayý deðil, cinsel iliþkiden
dolayý [286] cünüp olduðu halde sabahlar, sonra (cünüp olarak girdiði o gün de susul abdes
oruç tutardý1 dedi.
Daha sonra Ümmü Seleme'nin yanma girdik. O da, Aiþe'nin söylediðine benzer söz söyledi.[287
Yine Müslim'in baþka bir rivayetinde, Ümmü Seleme þöyle der:
Resulullah (s.a.v), (Ramazan'da) ihtilam sebebiyle deðil, (cinsel iliþkiden dolayý) cünüp
olduðu halde sabahlar, sonra da orucunu tutardý. [288]
Yine Buhârî'nin baþka bir rivayetinde, Ebu Bekr ibn Abdurrahman þöyle der:
Mervan'a, Aiþe ile Ümmü Seleme'nin, Ebu Abdurrahman'a; 'Resulullah (s.a.v), ailesiyle
(cinsel iliþkide bulunduðundan dolayý) cünüp olduðu halde fecr ona eriþirdi, daha sonra gus
desti alýrdý ve orucunu tutardý' diye haber verdiler.
Bunun üzerine (vali) Mervan, Abdurrahman (ibnü'l-Hâris'e hitaben):
Allah'a yemin ederim ki, sen bu haberinle Ebu Hureyre'yi doðrusu zorluða düþülüyorsun' ded
Mervan, o günlerde (Muaviye tarafýndan) Medine üzerinde (hakim) bulunuyordu.
Ebu Bekr ibn Abdurrahman der ki: Abdurrahman, Mervan'ýn bu sözünden hoþlanmadý. Bundan bir
müddet sonra Zulhuleyfe'de Ebu Hureyre ile bir araya gelememiz mukadder oldu. Ebu
Hureyre'nin orada bir arazisi vardý, iþte bu bulaþmada, Abdurrahman, Ebu Hureyre'ye:
Ben sana bir þey söyleyeceðim. Eðer Mervan bu iþ hususunda bana yemin etmiþ olmasaydý, ben,
iþi sana anlatmazdým' dedi.
Daha sonra ona, Aiþe ile Ümmü Seleme'nin (yukarýda geçen) sözlerini anlattý. (Ebu Hureyre'n
yüzü renklenip:)
Görüþüm böyledir.[289] Çünkü (bu hadisi) bana Fadl ibnü'l-Abbâs haber verdi. O, daha iyi bi
edi.
Buhârî (devamla) der ki: Hemmâm dedi ki: Abdullah ibn Ömer, bana, Ebu Hureyre'den naklen
þöyle haber verdi:
Peygamber (s.a.v), (Ramazan'da cünüp olarak sabahlayan kimseye) orucunu bozmasýný emreder
di.'
Birinci hadis, [290] (sened yönünden) daha saðlamdýr. [291]
Müslim'in rivayetinde ise, Abdulmelik b. Ebi Bekr ibn Abdurrahman yoluyla Ebu Bekr þöyl
e der:
Ebu Hureyre (r.a)'ý kýssa ederken dinledim. Kýssasýnda (þunlan) söylüyordu:
Bîr kimse, cünüp olarak sabahlarsa, oruç tutmasýn.'
Ben, bu rivayeti, (babam) Abdurrahman b. Hâris'e anlattým. Babam, bu rivayeti kabul
ermedi. Bunun üzerine (babam) Abdurrahman kalkýp gitti. Onunla birlikte ben de gitti
m. Nihayet Aiþe ile Ümmü Seleme'nin yanlanna girdik. (Babam) Abdurrahman, bu meseleyi,
onlara sordu. Ýkisi birden:
Peygamber (s.a.v), ihtilam sebebiyle deðil de (cinsel iliþkiden dolayý) cünüp olduðu halde
bahlar, (gusül abdesti alýr,) sonra da orucunu tutardý dediler.
Oradan kalkýp Mervan'ýn yanma girdik. Babam, bu meseleyi, ona da anlattý. Mervan:
Ben, sana, Ebu Hureyre'ye giderek (bu) söylediklerini ona iade etmeni kesinlikle e
mrediyorum' dedi.
Bunun üzerine Ebu Hureyre'ye geldik. Ebu Bekr (yani ben), bütün bunlara tanýklýk etmiþtir.
abam) Abdurrahman, konuþulanlarý kendisine anlattý. Ebu Hureyre:
Bunlarý, sana, onlar mý [292] anlattý?' diye sordu. Babam:
Evet' diye cevap verdi. Ebu Hureyre:
Onlar, bunu daha iyi bilirler [293] dedi.
Bundan sonra Ebu Hureyre, bu hususta söylediklerini Fadl ibn Abbâs'a nispet etti. Ar
týk:
Ben, bu rivayeti, Fadi'dan iþittim. Peygamber {s.a.v) d en duymadým' demeye baþladý. oldu
.
Böylece Ebu Hureyre, bu hususta, söylemekte olduðu sözlerden dönmüþ (Hadisin ravisi) Yahya
Saîd, Abdulmelik'e:
Aiþe ile Ümmü Seleme: '(Ramazan'da) dediler mi?1 diye sordum.
Böylece, (yani) Peygamber (s.a.v), ihtilam sebebiyle deðil de (cinsel iliþkiden do
layý) cünüp olduðu halde sabahlar, (gusül abdesti alýr,) sonra da orucunu tutardý' dedi. [2
Yine Müslim'in Aiþe'den yaptýðý baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v)'e fetva sormak için bir adam geldi. Aiþe'de, konuþulanlarý, kapýnýn arka
n iþitiyormuþ. (Soru sormaya gelen) kiþi:
Ey Allah'ýn resulü! (Bazen) cünüp iken namaz (vakti) geliyor, (o gün) oruç tutayým mý?' diy
du. Resulullah (s.a.v):
Ben, cünüp iken de namaz (vakti) geliyor, (fakat) ben oruç tutuyorum' diye cevap verdi.
O zat:
Ey Allah'ýn resulü! Sen, bizim gibi deðilsin. Allah, senin, geçmiþ ve gelecek (bütün) günah
95] atfetmiþtir [296] dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Allah'a yemin ederim ki, ben, Allah'tan en çoka korkanýnýz ve O'ndan ne ile korktuðunu e
n iyi bileniniz olmayý umarým' buyurdu. [297]
Ebu Dâvud ise bu hadisi Aiþe ile Ümmü Seleme'den þöyle nakletmiþtir:
Resulullah (s.a.v), -Abdullah el-Ezremî'nin hadisine göre- Ramazan'da ihtilamdan dol
ayý deðil, cinsel iliþkiden dolayý cünüp olarak sabahlar, sonra da oruç tutardý. [298]
Ebu Dâvud der ki: "Bunu, yani Ramazan'da cü-nüp olarak sabahlardý" sözünü söyleyen ne kadar
Hadis aslýnda; Peygamber (s.a.v), oruçlu olduðu halde cünüp olarak sabahlardý" þeklindedir
299]
Yine Ebu Davud'un bir rivayeti Müslim'in (naklettiði rivayete benzer olup) bu rivaye
tin baþ tarafýnda.
Bir adam, kapýda durarak Resulullah (s.a.v)'e: 'Ey Allah'ýn resulü! Cünüp olarak sabahlýyo
, oysa oruç tutmak istiyorum. (Bu caiz mi?)' diye sordu. Resulullah (s.a.v): 'Oruç t
utmak istediðim halde, ben de, cünüp olarak sabahlarým. Gusül abdesti alýrým ve oruç tutarý
cevap verdi" ifadesi yer almakta ve son kýsmýnda ise, Yaptýðý þeyi en iyi bileniniz olmay
rým" ifadesi yer almaktadýr. [300]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, Aiþe ile Ümmü Seleme þöyle derler:
Peygamber (s.a.v), ailesiyle (cinsel iliþkide bulunduðundan dolayý) cü-nüp olduðu halde fec
ona eriþirdi, daha sonra gusül abdesti alýrdý ve orucunu tutardý. [301]
Nesâî'nin rivayetinde ise, Süleyman b. Yesâr þöyle der:
Ümmü Seleme'nin yanýna gitmiþtim. Bana:
Resulullah (s.a.v), ihtilamdan dolayý deðil, (cinsel iliþkiden dolayý) cünüp olarak sabahl
sonra da oruç tuttardý' dedi. [302]

7. Þaban Orucu

133. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"ResululÝah (s.a.v), (bazen) o derce oruç tutradý ki, biz: 'Artýk orucu býrakmaz' derdik.
Bazen de) orucu öyle terk ederdi ki, biz: 'Artýk (hiç) oruç tutmaz' derdik. Ben, ResululÝa
h (s.a.v)'in, Ramazandan baþka hiçbir ay'ý kamilen oruçla geçirdiðini görmedim. Þaban ay'ý
içbir ayda da çok oruç tuttuðunu (hiç) görmedim. [303] {Birinci rivayet) Bir rivayette ise
bu Seleme b. Abdurrahman þöyle der:
Aiþe'ye; ResululÝah {s.a.v)'in orucunu sordum. Aiþe'de: - ResululÝah (s.a.v), (bazen) o
kadar çok oruç tutardý ki, biz: 'Artýk hep oruç tutacak' derdik. (Bazen de) orucu o kadar
býrakýrdý ki, biz: 'Artýk hiç oruç tutmayacak' derdik. [304] Ben, onun, hiçbir ayda Þaban a
nden daha çok oruç tuttuðunu görmedim. (Bazen) Þaban ayýnýn tamamýnda oruç tutardý. (Bazen
ir kýsmý hariç Þaban'ý oruçla geçirirdi [305] dedi.[306] (Ýkinci rivayet)
Buharý, Müslim ile Ebu Dâvud, (metin olarak) birinci rivayeti nakletmiþtir. [307]
Müslim ile Nesâî ise ikinci rivayeti nakletmiþtir.[308] Tirmizî'nin rivayetinde, Hz. Aiþe þ
der:
Peygamber (s.a.v)'i, hiçbir ayda, Þaban'da tuttuðu oruçtan daha çok' oruç tuttuðunu görmedi
az bir kýsmý hariç Þaban'ý oruçla geçirirdi. Hatta Þaban ayýnýn tamamýnda oruç tutardý.[309
Ebu Davud'un rivayetinde ise Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'e en sevimli ay, Þaban (olup o ay)da oruç tutmaktý. [310] Sonra da Þab
an (orucun)'u, Ramazan (orucun)'a [311] birleþtirirdi. [312]
Yine Nesâî, bu hadisi, Tirmizî ile Ebu Davud'un rivayetine benzer bir þekilde rivayet etm
iþtir. [313]
Yine Nesâî'nin bir rivayetinde, Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), (bazý günlerde) oruç tutardý. Öyle ki biz: '(Bu ay,) orucu (hiç) býrakm
cak' derdik. Öyle ki (bazen de): '(Bu ay, hiç) oruç tutmayacak' derdik. Resulullah (s.
a.v), Þaban (aym)ýnýn (tamamýnda) yada çoðunda oruç tutardý.[314]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), (Ramazan ayý hariç) Þaban ayýnda tuttuðundan daha çok oruç tutmazdý. Çü
lah (s.a.v), Þaban (ayýn)inin (tamamýnda) yada çoðunda oruç tutardý. [315]
Yine Nesâî'nin diðer bir rivayetinde, Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), çok az bir kýsmý hariç, Þaban'ý oruçla geçirirdi. [316]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Aiþe þöyle der:
Resulullah (sav), Þaban (ayýn) in tamamýnda [317] oruç tutardý.[318]
Yine Buhârî ile Müslim'in rivayetinde, Aiþe þöyle der:
"Peygamber (s.a.v), hiçbir ayda, Þaban (ayindakin)den daha fazla (nafile) oruç tutmazdý.
Çünkü Peygamber (s.a.v), Þaban ayýnýn çoðunda oruç tutardý. Ve:
Amellerden (devam etmeye) gücünüzün yeteceði kadarýný alýn. Çünkü Allah, sizler, (amelden)
vermekten) býkmaz buyurdu.
Peygamber (s.a.v)'e en sevimli olan namaz, az da olsa üzerinde devam edilen namazdý.
Peygamber (s.a.v) herhangi bir (nafile) namazý kýlmaya baþlayýnca, ona devam ederdi.[319
]

8. Ramazandan Bir Gün Yada Ýki Gün Önce Oruç Tutmanýn Yasak Olmasý

134. Ebu Hurcyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Hiçbir kimse, bir gün yada iki gün (önce) oruçla Ramazan (ayýn)a kesinlikle baþlamasýn. Da
den oruç tutan kimse hariç. [320] O, oruç tutmaya devam etsin.[321]
Bu hadis(in bu þekildeki metnin)i; Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud ile rivayet etmiþtir.
Tirmizî'nin baþka bir rivayetinde ise þu ilave vardýr:
"Hilali görerek oruç tutun ve (yine) onu görerek orucunuzu açýn (bayram yapýn). Eðer hava b
tlu ise (Ramazan'ý) otuz sayýn. Sonra da orucunuzu açýn.[322]
Nesâî'de bu hadisi, diðerleri (nin naklettiði metin) gibi rivayet etmiþtir.[323] Yine Nesâî
n baþka bir rivayetinde, Ebu Hureyre þöyle der:
(Daha önceden) oruç tutarak (Ramazanýn baþladýðý) güne oruçla giren kimse hariç (Ramazan ay
oruca baþlamayýn.[324]

9. Devamlý (Ömür Boyu) Oruç Tutmanýn Yasak Olmasý

135. Abdullah ibn Amr ibnü'I-Âs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.v), (Ab
dullah ibn Amr'a hitaben):
Doðrusu sen, her gün oruç tutuyor ve bütün gece ibadet mi yapýyorsun? buyurdu. Ben:
Evet' dedim. Peygamber (s.a.v):
Sen böyle yaptýðýn zaman, doðrusu bundan dolayý göz zayýflayýf göz çukuru içine çökecek ve
caktýr. Devamlý (ömür boyu) oruç tutan kimse, oruç tutmamýþtýr. (Her aydan) üç gün oruç tut
tutmak (gibi)dir' buyurdu. Ben;
Ben, bundan daha çoðuna güç yetirebilirim' dedim. Peygamber
Öyleyse Davud (a.s)'ýn orucu gibi oruç tut. O, bir gün gün oruç tutar, bir gün oruç tutmazd
karþýlaþtýðý zaman ise (düþmandan) kaçmazdý' buyurdu. [325]
Bir rivayette ise þu ilave vardýr: (Abdullah ibn Amr:)
Ey Allah'ýn peygamberi! (Düþmandan kaçmama özelliðini) bana kim saðlar?' (dedi. Peygamber:
O, bir ilahî ihsandýr' buyurdu).
(Hadisin ravisi) Atâ' ibn Ebi Rebâh der ki: Ben (bu kýssada ravinin) devamlý orucu nasýl z
krettiðini bilmiyorum. (Yalnýz) Peygamber (s.a.v)'in, iki kere:
Devamlý oruç tutan [326] kimse, oruç tutmamýþtýr [327] buyurdu (þeklindeki sözünü ezberimd
). [328]
Baþka bir rivayette ise, Peygamber (s.a.v), Abdullah ibn Amr'a þöyle buyurdu:
Senin (devamlý bir þekilde) oruç tuttuðun, (orucu hiç) býrakmadýðýn ve geceleyin (uyumayar
kýldýðýn (bana) haber verilmedi mi [329] (zannediyorsun)? Böyle yapma! Çünkü gözlerinin se
nde hakký var. Nefsinin senin üzerinde hakký var. Ailenin senin üzerinde hakký var. [330]
Buna göre (bazen) oruç tut, (bazen) oruç tutma, (bazen) namaz kýl ve (bazen de) uyu! (Bi
r de,) her on günde bir oruç tut. (Tutmadýðýn) dokuz günün sevabýný da alýrsýn1 buyurdu...
Peygaber (s.a.v) {daha sonra) üç kere:
Devamlý oruç tutan kimse, oruç tutmamýþtýr' buyurdu. [331]
Baþka bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:
Benim (devamlý bir þekilde) oruç tuttuðum, Resulullah (s.a;v)'e anlatýlmýþtý. Derken (bir
lullah (s.a.v) yanýma girdi. Hemen ona, içi hurma lifiyle doldurulmuþ, deriden yapýlmýþ bir
yastýk koydum. Fakat Resulullah (s.a.v) yere oturdu. Yastk, ikimizin arasýnda kaldý. B
ana:
Sana her aydan üç gün oruç tutmak yetmiyor mu? [332] buyurdu. Ben de:
Ey Allah'ýn resulü! Bu kadarý, bana yetmez!1 diyecek oldum. (Sözümü keserek:}
Beþ gün oruç tut!' buyurdu. Ben:
Ey Allah'ýn resulü!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Yedi gün oruç tut!' buyurdu. Ben:
Ey Allah'ýn resulü!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Dokuz gün oruç tut!1 buyurdu. Ben:
Ey Allah'ýn resulü!' dedim. Resulullah (s.a.v):
On bir gün oruç tut!' buyurdu. Be yine:
Ey Allah'ýn resulü!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Davud (a.s)'ýn orucunun üstünde (hiç bir) oruç yoktur. Bu oruç, yýlýn yarýsýdýr. Bir gün or
gün tutmamaktan ibarettir' buyurdu. [333]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)i; Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Yine Müslim'in b
r rivayeti ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Abdullah ibn Amr'a:
(Her ayda) bir gün oruç tut. Geri kalan (günlerin) sevabýný da alýrsýn1 buyurdu. Abdullah:
Ben bundan daha fazlasýna güç yetirebilirim1 dedi. Resulullah (s.a.v):
(O zaman her ayda) iki gün oruç tut. Geri kalan (günlerin) sevabýný da alýrsýn' buyurdu. A
ah:
Ben bundan daha fazlasýna güç yetirebilirim' dedi. Resulullah (s.a.v):
(O zaman her ayda) üç gün oruç tut. Geri kalan (günlerin) sevabýný da alýrsýn' buyurdu. Ab
Ben bundan daha fazlasýna güç yetirebilirim' dedi. Resulullah (s.a.v):
(O zaman her ayda) dört gün oruç tut. Geri kalan (günlerin) sevabýný da alýrsýn' buyurdu.
h:
Ben bundan daha fazlasýna güç yetirebilirim' dedi. Resulullah (s.a.v):
Allah katýnda en faziletli orucu, Davud (a.s)'m orucunu tut. Çünkü Davud (a.s), bir gün or
tutar ve bir gün oruç tutmazdý [334] buyurdu. [335]
Yine Müslim'in baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Amr þöyle der:
Resulullah (s.a.v), bana:
Ey Abdullah ibn Amr! Senin, gündüzleri oruç tuttuðun ve geceleri de ibadet ettiðin haberi
bana ulaþtý. Böyle yapma! Çünkü vücudunun senin üzerinde hakký var. [336] Gözlerinin senin
kký var. Eþinin senin üzerinde hakký var. [337] (Bazen) oruç tut, (bazen de) oruç tutma. H
aydan üç gün oruç tut. Ýþte bu, devamlý (bütün sene) oruç tutmak demektir [338] buyurdu. B
Ey Allah'ýn resulü! Ben dayanýklýyým' dedim. Resulullah (s.a.v):
Öyleyse Davud (a.s)'ýn orucunu tut. Bir gün oruç tut, bir gün oruç tutma' buyurdu.
Abdullah ibn Amr (yaþlanýp da Resulullah'ýn tavsiyesini yapmakta zorlanýnca):
Keþke (Resulullah'ýn bana tavsiye ettiði) ruhsat(lar)ý yapsaydým derdi. [339]
Nesâî ise, bu hadisin; içerisinde "yastýk" Ýfadesi geçen ikinci rivayeti, [340] ilk baþtak
ayeti [341] ve Müslim'in ilk rivayetini nakletmiþtir.
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Amr þöyle der:
Peygamber (s.a,v)'e oruç (um d an) bahsettim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Her on günde bir oruç tut. Geri kalan dokuz günün de sevabýný alýrsýn1 buyurdu. Ben;
Bundan (daha) fazlasýna da gücüm yeter' dedim. Peygamber (s.a.v):
Her dokuz günde bir oruç tut. Geri kalan sekiz günün de sevabýný alýrsýn' buyurdu. Ben:
Bundan (daha) fazlasýna gücüm yeter' dedim. Peygamber (s.a.v):
Öyleyse her sekiz günde bîr gün oruç tut. Geri kalan yedi günün sevabýný da alýrsýn' buyurd
Bundan (daha) fazlasýna da gücüm yeter' dedim. Peygamber {s.a.v) bu þekilde devam etti.
Sonunda:
Bir gün oruç tut, bir gün oruç tutma' buyurdu. [342]
Yine Nesâî'nin diðer bir rivayetinde, Abdullah ibn Amr þöyle der:
Babam, beni, soylu bir kadýnla evlendirmiþti. (Babam,) ona gidip kocasý (benim) ile il
gili soru sormuþtu. Bunun üzerine kadýn:
O, çok iyi bir insan. Fakat evlendiðimizden bu yana ne yataðýmýza geldi ve ne de örtülü et
raþtýrdý1 demiþ.
Bunun üzerine (babam,) durumu Peygamber (s.a.v)'e anlatmýþ. Peygamber (s.a.v):
Onu bana getir' buyurmuþ.
Bunun üzerine babamla birlikte Peygamber (s.a.v)'e gittim. Peygamber (s.a.v):
Nasýl oruç tutuyorsun?' diye sordu. Ben de:
Hergün' diye cevap verdim. Peygamber (s.a.v):
Haftada üç gün oruç tut' buyurdu. Ben de:
Daha fazla tutabilirim' dedim. Peygamber (s.a.v):
iki gün oruç tüt, bir gün oruç tutma' buyurdu. Ben de:
Daha fazlasýna da gücüm yeter' dedim. O zaman Peygamber (s.a.v):
En faziletli oruç, Dâvud (a.s)'ýn orucudur. Dolayýsýyla bir gün o-ruç tut ve bir gün oruç t
uyurdu.
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayetinde, Abdullah Ýbn Amr þöyle der:
ResuluIIah (s.a.v), bana:
Senin geceleri ibadet ettiðin ve gündüzleri oruç tuttuðun haberi bana ulaþtý buyurdu. Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Ben bu (yaptýklarýmla) ancak hayr istemekteyim1 dedim. ResuluIIah (s.
a.v):
Devamlý (ömür boyu) oruç tutan kimse, oruç tutmamýþtýr. Fakat devamlý (ömür boyu) oruç tut
) aydan üç gün oruç tutman sana yeterlidir' buyurdu. Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Ben bundan fazlasýna gücüm yeter' dedim. ResuluIIah (s.a.v):
Beþ gün oruç tut' buyurdu. Ben:
Bundan daha fazlasýna gücüm yeter' dedim. Resulullah (s.a.v):
On gün oruç tut' buyurdu. Ben;
Bundan daha fazlasýna gücüm yeter' dedim. Resulullah (s.a.v):
Dâvud (a.s)'ýn orucunu tut O, bir gün oruç tutardý, bir gün oruç tutmazdý1 buyurdu.[343]
Yine Nesâî'nÝn konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Amr þöyle der:
Resulullah (s.a.v) þöyle buyurdu: En faziletli oruç, Dâvud (a.s)'m orucudur. O, bir gün or
tutardý, bir gün oruç tutmazdý. [344]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Amr þöyle der:
Resulullah (s.a.v) bana:
Kur'an-ý ayda bir oku (hatmet)' buyurdu. Ben de:
Bundan daha fazlasýna gücüm yeter' dedim.
(Bu þekilde günleri azaltmasýný) istemeye devam ettim. Sonunda Resulullah (s.a.v):
Beþ günde (Kur'an- hatmet)' buyurdu. Ayrýca da:
Ayda üç gün oruç tut' buyurdu. Ben de:
Bundan daha fazlasýna gücüm yeter' dedim. (Bu þekilde günleri azaltmasýný) istemeye devam e
m. Sonunda Resulullah (s.a.v):
Þaný yüce olan Allah katýndaki oruçlarýn en sevimlisi olan Dâvud (a.s)'ýn orucu (gibi) oru
bi gün oruç tutardý, bir gün oruç tutmazdý' buyurdu. [345]
Atâ' ibnu's-Sâib'in babasý yolundan gelen rivayette, Abdullah ibn Amr þöyle der:
Resulullah (s.a.v), bana:
Her ayda üç gün oruç tut, bir defa da Kuran oku [346] ( hatmet)' ise, buyurdu.
Bunun üzerine ben, ondan, (bu müddeti) kýsaltmasýný istedim. benden (Kur'an okumayý ve oruc
) azaltmamý istedi.
Bir gün oruç tut, bir gün iftar et' buyurdu.
Atâ' der ki: (Kur'an-ý hatmetmenin en az müddeti konusunda) babam (es-Sâib)'in dediðinde i
htilaf ettik. Kimimiz; 'Yedi günde' derken, kimimiz de: 'Beþ günde1 dedi. [347]
Tirmizî'nin bir rivayetinde ise, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"En faziletli oruç; kardeþim Davud'un orucudur. O, bir gün oruç tutardý, bir gün oruç tutma
(Düþmanla) karþýlaþtýðýnda kaçmazdý.[348]
10. Yolculuk Sýrasýnda Oruç Tutma Yada Oruç Tutmama Konusundaki Serbestlik

136. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Hamza ibn Amr el-Eslemî, Peygamber (s.a.v)'e: . Yolculuk sýrasýnda oruç tutayým mý?' diye s
rdu. O, çok oruç tutan bir kimseydi. Peygamber (s.a.v): istersen tut, iþersen tutma!' b
uyurdu. [349]
Bir. rivayette, Ben, çok oruç tutan birisiyim" ifadesi yer almaktadýr.[350]
Baþka bir rivayette ise Hamza, Peygamber (s a.v)'e; yolculuk sýrasýnda oruç (tutup tutam
ayacaðý) [351] ile ilgili soru sordu" ifadesi yer almaktadýr. [352]

11. Ramazan Orucunun Kazasýný Geciktirmek

137. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Bazen üzerimde Ramazan (aym)dan kalma oruç borcu olurdu da onu Þaban'dan baþka zamanlard
a kaza etmezdim. [353]
Yahya ibn Saîd, (Hz. Aiþe'den naklen) der ki: "Bu, Peygamber (s.a,v)'den iler! gelen
yada Peygamber (s.a.v) ile meþgul olma(m)dan ileri gelirdi. [354]
Konu ile ilgili bir rivayette, Bu Resulü Ýlah (s.a.v)'in durumundan ileri geliyordu
" ifadesi yer almaktadir.[355]
Bu hadisfin bu þekildeki metinlerin)!, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Yine Müslim'in b
r rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
"Gerçekten bizden birisi, Resulullah (s.a.v) zamanýnda (Ramazan ayýnda bazen) oruç tutam
azdý. Resulullah (s.a.v) ile birlikte bulunma(mýz) sebebiyle (tutamadýðýmýz) o orucu, ta Þa
(ayý) gelinceye kadar [356] kaza edemezdi. [357]
Ebu Davud'un rivayetinde ise, Hz. Aiþe þöyle der:
Benim Ramazan orucundan (tutamadýðým borcum) olurdu da, o orucu, Þaban (ayý) gelmeden kaza
edemezdim.[358]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'in vefatýna kadar Ramazan'dan üzerimde kalan orucu, ancak Þaban'da
kaza ederdim.[359]
Nesâî ise, bu hadisi, ilk baþtaki rivayet (gibi) ve Müslim'in bir rivayetine benzer þekild
e rivayet edip bu rivayetin içerisinde þu ilave yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), çok azý hariç, Þaban (ayýn)da oruç tuttuðu kadar hiçbir ayda oruç tutm
(bazen) Þaban (ayýn)da tamamen oruç tutardý.[360]
Bu ilaveyi, Buhârî ile Müslim'de rivayet etmiþtir.

12. Ýtikaf
138. Hz. Aîþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:
Allah, Peygamber (s.a.v)'in ruhunu alýncaya kadar, o, Ramazanýn son on gününde itikafa g
irerdi. Onun (itikafa girmesinin ardýndan) hanýmlarý itikafa girerdi. [361]
Bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), Ramazanýn son on günü içerisinde itikafa girerdi [362] ve: 'Kadir gec
esini, Ramazan'ýn son on günündeki (tek gecelerde) arayýn1 buyururdu.[363]
Baþka bir rivayette ise þu husus yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), her Ramazan ayýnda itikafa girerdi. Sabah namazýný kýldýrýnca, içinde i
af etmekte olduðu mekana (çadýrýna) girerdi. [364]
(Hadisin ravisi) der ki: (Bir defasýnda) Aiþe, mescitte itikafa girmek için Peygamber
(s.a.v)'den izin istedi. Peygamber (s.a.v), Aiþe'ye izin verdi.[365]
Bunun üzerine Aiþe, (kendisi için) mescitte bir çadýr kurdu. Zeyneb, Aiþe'nin (itikafa girm
k için mescidin içinde) çadýr kurduðunu iþitince, o da (itikafa girmek için mescidin içine)
dýr kurdu. Resulullah (s.a.v), sabah namazýndan çýktýðý zaman dört tane çadýr görüp:
Bunlar da nedir?' diye sordu. Ona, o çadýrlarýn haberi bildirildiðinde:
Kadýnlarý bu iþe sevk eden þey nedir? Ýyilik (hayr ve ibadet) mi? Bu çadýrlarý sökün, onlan
görmeyeyim' buyurdu.
Bunun üzerine bütün çadýrlar bozulup söküldü. Resulullah (s.a.v) ise, (o) Ram azan1 d a iti
girmedi.[366] Nihayet Þevval ayýnýn son on günü içinde itikafa girdi. [367]
Diðer bir rivayet ise þu þekildedir:
(Acaba bu yaptýklarýnýzla) iyilik mi istiyorsunuz? buyurdu ve derhâl çadýrýnýn sökülmesini
dýr söküldü. Artýk o Ramazan ayýnda mkafý terk etti. Ta Þevval ayýnýn ilk on gününde itikaf
Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir. Tirmizî ise, bu hadisi, H
z. Aiþe ile Ebu Hureyre yolundan muhtasar bir þekilde þöyle rivayet etmiþtir:
Allah, Peygamber (s.a.v)'in ruhunu alýncaya kadar, o, Ramazan'm son on gününde itikafa
girerdi.[369]
Yine Tirmizî'nin baþka bir rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), itikafa girmek istediðinde, sabah namazýný kýlar, sonra da i'tikafa g
ireceði yere girerdi.[370]
Ebu Dâvud, bu hadisi; Buhârî'nin rivayetine ve Müslim'in ilk rivayetine benzer þekilde riv
ayet etmiþtir.[371]
"ResuluIIah (s.a.v) itikafa girmek istediðinde sabah namazýný kýlar, sonra itikafa girec
eði yere girerdi. (Bir defasýnda) Ramazan'ýn son on gününde (mescitte) itikafa girmek iste
yip çadýnnýn kurulmasýný emretti. Bunun üzerine çadýrý kuruldu. ResuluIIah (s.a.v)'in (mesc
kurdurduðunu görünce, ben de, çadýrýmýn kurulmasýný emrettim. Bunun üzerine çadýrým kuruldu
.a.v)'in benden baþka hanýmlarý da (mescitte) çadýrlannýn kurulmasýný emrettiler. Onlarýn
ruldu.
ResuluIIah (s.a.v), sabah namazýný kýlýnca, çadýrlara bakýp:
Bunlar da ne? (Acaba siz böyle yapmakla) iyilik mi istiyorsunuz? (Gerçekten) iyilik
mi istiyorsunuz?' buyurdu. [372] Yine Ebu Davud'un bir rivayetinde, þu ifade yer a
lmakadýr:
ResuluIIah (s.a.v) (bir defa):
(Acaba böyle yapmakla) iyilik mi istiyorsunuz?1 buyurdu.
Bunun üzerine ResuluIIah (s.a.v), çadýrýnýn (yýkýlmasýný) emretti. Hemen çadýrý yýkýldý. Ha
asýný emrettiler. Onlarýn da çadýrlarý bozuldu. Sonra Peygamber (s.a.v), itikafý, Þevval a
n gününe erteledi. [373]
Bir rivayette ise, (hadisin ravisi Yahya b. Saîd, "Þevval'in ilk on günü" Þevvalden yirmi
gün itikafa girdi" ifadesini yerme)
Kullanmaktadýr [374]Nesâî ise bu hadisi; Buhârî'nin bir rivayetine ve Müslim'in de sonuncu
ivayetine uygun bir þekilde rivayet etmiþtir. [375]

ONUNCU BÖLÜM
HAC BÖLÜMÜ

1. Hac [376] Ve Umre [377] Mýkatlarý

139. Abdullah ibn Ömer ibnu'I-Hattâb (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Medine halký, Zulhuleyfe'den; Þam halký, Cuhfe'den; Necid halký, Kamdan ihrama girerler.
[378]
Bu rivayet, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir.

2. Resulullah (S.A.V)'Ýn Ýhrama Nerede Girdiði Meselesi

Resulullah (s.a.v) ise, ancak aðacýn yanýnda [379] devesi kendisini kaldýrdýðý zaman telbi
tirmiþtir. [380]
Yine baþka bir rivayette, Abdullah ibn Ömer þöyle der: a
Resulullah (s.a.v), ayaðýný üzengiye koyup hayvaný kendisini kaldýrarak doðrulttuðu zaman Z
eyfe mescidinin yanýnda telbiye getirirdi. [381] Baþka bir rivayette ise, Abdullah i
bn Ömer þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'i, Zulhuleyfe'de bineðine binip sonra bineði kalkýp doðrulana kadar t
elbiye getirdiðini gördüm. [382] Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetle
r. Diðerleri ise, ilk baþtaki rivayeti nakletmiþlerdir.
Tirmizî'nin rivayetinde, Aðacýn yanýnda" ilavesi yer almaktadýr.[383]
Nesâî'nýn bir rivayetinde ise, (hadisin ravisi) Ubeyd b. Cureyc þöyle der:
Abdullah ibn Ömer'e:
Deven, seni kaldýrdýðý sýrada telbiye getirdiðini gördüm' dedim. Abdullah ibn Ömer:
Resulullah (s.a.v)'de, kendisi üzerinde olduðu halde devesi doðrulup düzeldiði sýrada telb
getirirdi' dedi.[384]

3. Ýhramlý Kimsenin, Giymesinin Caizi Olmadýðý Elbiseler

141. Abdullah ibn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.v)'e:


Ýhramh kimse, (hangi elbiseleri) giymez?' diye soruldu. Peygamber (s.a.v)'de:
Ýhramh kimse; gömlek, sarýk, bornoz, don, alaçehre veya safran çiçeðiyle boyanmýþ elbise ve
iyemez. Ancak (dikiþsiz) ayakkabý bulamayan (kimse,) mestleri, topuklardan aþaðý olacak þek
lde kes (ip öyle giy)sin' buyurdu. [385] (Birinci rivayet)
Bu rivayet, Buharý ile Müslim'in (naklettiði) rivayettir.
Yine Buhârî'nin bir rivayetinde, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Bir adam ayaða kalkýp:
Ey Allah'ýn resulü! Biz ihramlý iken [386] (hangi) elbiseyi giymemizi emir buyurursunu
z?' dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Gömlek, don, sarýk ve bornoz giymeyin. Ancak bir kimsenin (dikiþsiz) ayakkabý bulamamasý
müstesnadýr. (Bu takdirde o kimse,) mest giysin. (Fakat) mestleri, topuklardan aþaðý ol
acak þekilde kessin.
(Yine) safran veya alaçehre ile boyanmýþ bir elbiseyi de giymeyin. Ýhramlý bir kadýn ise,
7] yüzünü örtmez ve eldiven giymez' buyurdu. [388] (Ýkinci rivayet)
Buhârî ile Müslim'in baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Resulullah {s.a.v), ihramlý bir kimsenin; safran ve alaçehre ile boyanmýþ bir elbise giy
mesini yasaklamýþtýr. (Dikiþsiz) ayakkabý bulamayan kimse ise, mest giysin. (Fakat) mestle
ri, topuklardan aþaðý olacak þekilde kessin.[389]
Ebu Dâvud ise, hem ilk baþtaki rivayeti ve hem de ikinci rivayeti nakletmiþtir. [390]
Tirmizî ise, ikinci rivayeti nakletmiþtir. [391]
Nesâî'de birinci ve ikinci rivayeti nakletm iþtir. [392]
Yine Nesâî'nin bu manada baþka bir rivayeti daha var. Fakat bu rivayetinde, peçe ve eldiv
en" kelimelerine yer vermemiþtir. [393]
Ebu Dâvud der ki: Bu hadisin bir benzeri, Abdullah ibn Ömer'den mevkuf olarak rivayet
edilmiþtir. Baþka bir yoldan ise merfu olarak rivayet edilmiþtir. [394]

4. Ýhrama Girerken Koku Sürünmek

142. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Resulullah (s.a.v)'e, iki elimle, þu iki halinde güzel koku sürdüm. (Biri,) ihrama gire
rken ve (diðeri de, cemre ve traþýn ardýndan) ihramdan çýktýðý zaman.
(Kabe'yi, ziyaret) tavafý yapmadan önce, Aîþe, (Resulullah'a bu zamanda elleriyle koku sür
erken, her) iki elini (birden) uzatmýþtýr. (Birinci rivayet)
(Hadisin lafeý, Buhârî'ye aittir.)
Buna benzer bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde, (ilk Ýhramdan çýkýlýp Kabe'ye zi
aret) tavafý etmek hareket etmeden önce" ifadesi yer almaktadýr. Baþka bir rivayette ise
, þu ifade yer almaktadýr:
Ben, Peygamber (s.a.v)'i; (biri,) ihrama girmezden önce ve (diðeri dej Kurban bayramý
günü Kabe'yi tavaf etmezden önce, içinde misk bulunan bir kokuyu sürerdim. (Ýkinci rivayet)
Yine diðer bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Ben, Resulullah (s.a.v)'i; Veda haccý yýlýnda, ihramdan çýkarken ve ihrama girerken "Zerîr
denilen kokuyu kendi elimle sürdüm. [395] (Üçüncü rivayet)
Yine konu ile baþka bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Ben, Peygamber (s.a.v)'i; ihrama girerken, bulabildiðim en güzel kokuyu sürerdim. [396]
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayette, Urve der ki: Aiþe'ye:
Resulullah (s.a.v)'i, ihrama gireceði zaman hangi kokuyu sürdün?' diye sordum. Aiþe:
Kokunun en güzeliyle!' diye cevap verdi. [397]
Baþka bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:
Ben, Resuîullah (s.a.v)'i, ihrama girmeden önce bulabildiðim en güzel kokuyla koku sürerdi
m, Sonra da ihrama girerdi, [398]
Yine diðer bir rivayette þu husus yer almaktadýr:
Ben, Peygamber (s.a.v)'i, hoþlandýðý en güzel kokuyla koku sürerdim. Hatta sürdüðüm koku, o
e sakalýnda parlaklýðýný görünceye kadar sürmeye devam ederdim.[399]
Yine baþka bir rivayette Ýse, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah fs.a.v), ihramlý iken, baþýnýn saç ayýrýmýndaki kokunun parlaklýðýný halen görür
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette, Saîd b. Cübeyr þöyle der:
Abdullah ibn Ömer, ihrama girerken zeytin yaðýyla yaðlanýrdý.
(Hadisin ravisi Mansûr der ki:) Ben, Ýbrahim en-Nehaî'ye; Abdullah ibn Ömer'in, ihrama g
irerken koku sürmekten kaçýnmasýnýn nedenini sordum. O da dedi ki:
Sen, Abdullah ibn Ömer'in da dedi ki:
h'ýn, Abdullah ibn Ömer'in yaptýðýna muhalif Þöyle ki:) Esved, bana, Aiþe'nin þöyle dediðin
Sen, Abdullah ibn Ömer'in sözünü ne yapacaksýn? (Çünkü Resu-lullah'ýn, Abdullah ibn Ömer'in
lif olan fiili sabit olmuþtur. Þöyle ki)
Resulullah (s.a.v)in, ihramlý iken, baþýnýn saç ayýrýmýndaki kokunun parlaklýðýný halen gö
Bir rivayette ise, iþte bu, Resulullah (s.a.v)'in ihramýnýn kokusu idi" ilavesi yer alm
aktadýr.[402]
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayette, Muhammed ibnü'l-Münteþir þöyle der:
Abdullah ibn Ömer'e, koku sürünmek, sonra ihramlý olarak sabahlayan bir kimsenin hükmünü so
m. Abdullah:
Ben, ihramlý olarak sabahlayýp koku sürün m ey i sevmem. Katrana bulanmam, benim için bunu
yapmamdan daha makbuldür' diye cevap verdi.
Bunun üzerine Aiþe'nin yanma girip ona, Abdullah ibn Ömer'in:
Ben, ihramlý olarak sabahlayýp (üzerimden güzel) koku yayýlmasýný sevmem. Katrana bulanmam
im için bunun yapmamdan daha makbuldür' dediðini haber verdim. Aiþe:
Ben, Resulullah (s.a.v)'i, ihrama girerken koku sürdüm. Sonra hanýmlarý arasýnda dolaþtý. S
a ihramlý olarak sabahladý' diye cevap verdi. [403]
Bir rivayette ise, Güzel koku yayýlýrdý" ilavesi yer almaktadýr. [404]
Bu rivayetler, Buharý ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir. Yine Müslim'in konu ile
ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Ben, Resulullah (s.a.v)'e , ihrama gireceði zaman ihramý için, [405] Beytullah'ý tavaf e
tmeden önce ihramdan çýkmak için koku sürdüm. [406] Yine Müslim'in baþka bir rivayeti þu þe
Ben, Resulullah (s.a.v)'e, ihramdan çýkarken ve ihrama girerken koku sürdüm. [407]
Yine Müslim'in baþka bir rivayetinde þu husus yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), telbiye getirirken, baþýnýn saç ayýrýmýndaki kokunun parlaklýðýný halen
[408]
Tirmizî, üçüncü rivayeti nakletmiþtir. [409]
Ebu Dâvud ise birinci, sekizinci ve dokuzucu rivayeti nakletm iþtir. [410]
Nesâî'nin rivayeti ise þu þekildedir:
"Resuluilah (s.a.v), ihrama girmek istediði zaman (baþýna) bulabildiði en güzel yaðla yaðla
O kadar ki, saç ve sakalmdaki yaðýn parlaklýðýný görürdüm.[411]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayeti ise þu þekildedir:
"Resulullah (s.a.v)'in baþýnýn saç ayýrýmýndaki yere sürdüðü güzel kokunun parlaklýðýný [4
[413]
Yine Nesâî'nin diðer bir rivayeti de þu þekildedir:
Ben, Resulullah (s.a.v)'e, ihrama gireceði zaman, bulabildiðim en güzel kokuyu sürerdim.
[414]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde ise, Ýhrama girmek, ihramdan çýkmak ve Beyt(ullah)'i t
vaf etmek istediði zaman" ilavesi yer almaktadýr. [415]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili bir rivayetinde þu ifade yer almaktadýr:
Ben, Resulullah (s.a.v)'e, ihrama girmek istediði zaman ve Akabe cemresini taþladýktan
sonra ihramdan çýkmak istediði zaman (güzel) koku sürdüm. [416]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayetinde þu ifade yer almaktadýr:
Ben, Resulullah (s.a.v)'e, ihramdan çýkacaðý zaman ve ihrama gireceði zaman güzel koku sürd
nun kokusu, sizinkine benzemez. Yani kokusu etkisiz [417] deðildi. [418]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
"Ben, Resulullah (s.a.v)'e koku sürerdim. O da, (geceleyin) hanýmlarýný dolaþýrdý. (Üzerine
kunun etkisi üzerinde olduðu halde sabahlardý. [419]

5. Ýhramlý Kimsenin, (Zaruret Halinde) Don Ve Mest Giymesi

143. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Ýzar ( eteklik) bulamayan (ihramh) kimse, don giysin. (Dikiþsiz) ayakkabý bulamayan (
ihramh) kimse de, mest giysin.[420]
Bir rivayette ise, Resulullah (s.a.v) in Arafat'ta hutbe verirken þöyle buyurduðunu iþitt
im ifadesi yer almaktadýr. [421] Bu hadisi, bir topluluk rivayet etmiþtir. [422]
Yalnýz Tirmizî'nin rivayetinde, Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'Ýn þöyle buyurduðunu iþittim: Ýhramh kimse, izar bulamadýðý zaman don g
3] (Dikiþsiz) ayakkabý bulamadýðý zaman ise mest giysin.[424]
Ebu Davud'un rivayetinde ise Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Don, izar bulamayan (ihramli kimseler) içindir. Mest de, (dikiþsiz) ayakkabý bulamayan
(ihramlý kimseler) içindir, [425]
Nesâî'nin rivayeti de, Tirmizî'nin rivayeti gibidir. [426]

6. Telbiyenin Þekli Ve Vakti

144. Abdullah ibn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Resulullah (s.a.v)'in, telbiy
e getirirken þöyle buyurduðunu iþittim: Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke Lâ þerîke leke
yfcf in-ne'1-hamde ve'n-Ni'mete leke ve I-Mülk, Lâ þerîke lek.
(-Allahým! Tekrar tekrar Ýcabet sana. Tekrar tekrar icabet sana. Tekrar tekrar icabe
t sana. Senin ortaðýn yoktur. Emret! Hamd, Sana mahsustur. Nimeti veren Sensin. Mülk Se
nindir. Senin benzerin ve ortaðýn yoktur.) [427]
Bu kelimelere (herhangi bir) ilave yapýlmamýþtýr.
Bir rivayette ise þu ilave vardýr:
Abdullah ibn Ömer der ki:
'Resulullah (s.a.v), Zulhuleyfe'de iki rekat namaz kýlar, sonra Huleyfe mescidinin
yanýnda devesi kendisini kaldýrarak doðrulttuðunda bu kelimelerle telbiye yapardý.
(Yine) Abdullah ibn Ömer der ki:
(Babam) Ömer ibnü'l-Hattâb, Resulullah (s.a.v)'in þu kelimelerden ibaret olan telbiyesini
yapar, [428] (sonra da:)
Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyk ve sa'deyk, ve'1-Hayru bi yedeyk, lebbeyk ve'r-
Raðbâu ileyke vei-Amel (Emret, emrine amadeyim, emret! Senden saadetler dilerim, hayr
(lar) Senin elindedir, emret, di-iek(ler) Sana (arz edilir), amel(ler) de Sana'dýr
)' derdi. [429]
Yine bir rivayette, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Ben, telbiyeyi, Resulullah (s.a.v)'in (mübarek aðzm)dan kaptým."
(Hadisin ravisi, bu hadisi,) ziyadeyle birlikte bunun bir benzerini rivayet etmiþt
ir. [430]
Bu, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayettir.
Tirmizî, Ebu Dâvud ile Nesâînin rivayetinde ise þu ifade yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v)'in telbiyesi (þu þekildeydi:)
Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke Lâ þerike leke lebbeyk, in-ne'1-hamde ve'n-Ni'mete
leke ve'1-Mülk, Lâ þerike lek.
(Allahým! Tekrar tekrar icabet sana. Tekrar tekrar icabet sana. Tekrar tekrar icab
et sana. Senin ortaðýn yoktur. Emret! Hamd, Sana mahsustur. Nimeti veren Sensin. Mülk S
enindir. Senin benzerin ve ortaðýn yoktur.)
(Hadisin ravisi Nâfî') der ki: Abdullah ibn Ömer, telbiyesine (þu kelimeleri de) ilave ed
erdi:
Lebbeyk lebbeyk lebbeyk ve sa'deyk, ve'1-Hayru bi yedeyk, lebbeyk ve'r-Raðbâu ileyke
ve Amel {Emret, emrine amadeyim, emret! Senden saadetler dilerim, hayr(lar) Seni
n elindedir, emret, dilekler Sana (arz edilir), amel(ler) de Sana'dýr.)" [431]
Yalnýz Ebu Davud'un rivayetinde, Lebbeyk lebbeyk lebbeyk (Emret, emrine amadeyim,
emret!)" ifadesi, Abdullah ibn Ömer'in ziyadesinde üç defa tekrar edilmiþtir.
Nesâî'nin rivayeti de, Buhârî ile Müslim'in rivayetine benzer olup bu rivayeti, Þu kelimel
ile" ifadesine kadar ziyadeyle nakletmiþtir. [432]

7. Ýhraml1 Kiþinin, Hastalýk Yada Baþýna Gelen Bir Eziyetten Dolayý Bir Engelle Karþýlaþmas
da Ne Yapmasý Gerektiði Meselesi

145. Ka'b b. Ucre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Resulullah (s.a.v), Hudeybiye zamanýnda yanýma gelmiþti. Yüzümde bitler saçýlýyordu. (Bu
u gören) Resulullah (s.a.v), (bana):
Baþýnýn böcekleri sana eziyet veriyor mu?' diye sordu. Ben:
Evet' diye cevap verdim. Resuhullah (s.a.v):
Öyleyse traþ ol, üç gün oruç tut yada altý fakiri doyur yada bîr kurban kes!' buyurdu.
(Hadisin ravisi) Eyyûb der ki: 'Resulullah (s.a.v)'in bu (sýralama)nm hangisinden baþl
adýðýný bilemiyorum' dedi. (Birinci rivayet) Bir rivayette ise Ka'b b. Ucre þöyle der:
Ýçinizden hasta olan yada baþýndan bir rahatsýzlýðý bulunan (ve bundan ötürü traþ olmak zor
imseye, oruçtan yada sadakadan yada kurbandan bir fidye lazým gelir [433] ayeti, beni
m hakkýnda inmiþtir. Resulullah (s.a.v)'e geldim. Bana:
Yaklaþ!' dedi. Ben de, ona yaklaþtým. (Tekrar bana:)
(Ýyice) yaklaþ!' buyurdu. Ben yine ona yaklaþtým. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Böceklerin sana eziyet veriyor mu?' buyurdu.
(Hadisin ravisi) Ýbn Avn der ki: Zannederim ki, Ka'b: 'Evet!' cevabýný vermiþ. Ka'b: 'Re
sulullah (s.a.v), bana, oruçtan yada sadakadan yada kurbandan kolayýna gelen bir fid
ye vermeni emir buyurdu' demiþtir.[434] (Ýkinci rivayet)
Baþka bir rivayette ise þu husus yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), Ka'b'ýn yanýnda durmuþtu. (O sýrada) Ka'b'ýn baþýndan bitler saçilýyor
bu durumumu gören) Resulullah (s.a.v), (bana):
Böceklerin sana eziyet veriyor mu?' buyurdu. Ben de:
Evet' diye cevap verdim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Öyleyse baþýný traþ et' buyurdu.
Ýçinizden hasta olan yada baþýndan bir rahatsýzlýðý bulunan (ve bundan ötürü traþ olmak zor
imseye, oruçtan yada sadakadan yada kurbandan bir fidye lazým gelir [435] ayeti, benim
hakkýnda inmiþtir.[436] (Bu ayetin inmesi üzerine) Resulullah (s.a.v), bana:
Üç gün oruç tut yada bir farak [437] zahireyi altý fakire sadaka (olaeyi altý fakire sadaka
( rak) ver yada kolayýna gelen bir kurban kes1 buyurdu. [438] (Üçüncü ri yet) Yine konu il
e ilgili diðer bir rivayet ise þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v), Mekke'ye girmeden önce, Hudeybiye'de, ihrama giren Ka'b'in yanýna
uðramýþtý. Ka'b, çömleðin altýna ateþ yak(maya çalýþ)ýyor-du. (O sýrada) Ka'b'm yüzünde bit
Peygamber (s.a.v), (Ka'b ve beraberindeki topluluk Hudeybiye'de iken) onlara ihr
amdan çýkmalarýný belirtmemiþ ve Mekke'ye girmeleri arzusu üzerlerinde bulunurken, Allah,
ramlmýn baþýna gelen rahatsýzlýðý giderme mahiyetinde) fidye [439] ayetini indirmiþti. [44
rivayet)
Baþka bir rivayette, Farak, üç sâdýr" ifadesi ile yada bir kurban kes" ifadesi yer almakt
adýr. [441]
Yine diðer bir rivayette, yada (kurbanlýk) bir koyun kes" ifadesi yer almaktadýr.[442]
Yine baþka bir rivayette, Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), bir berber çaðýrdý. Berbere, (b
i saçlarýmý) traþ ettirdi. Sonra da bana, fidye (vermemi) emretti" ifadesi yer almaktadýr.
[443]
Buna benzer bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde ise þu husus yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v), Ka'b'a:
Sana ulaþan rahatsýzlýðýn gözümle görmekte olduðum bu dereceye ulaþtýðým sanmýyordum -yada
gözümle görmekte olduðum bu dereceye varacaðýný düþünmüyordum. Bir koyun bul(up onu kurba
isin?' buyurdu. Ben:
Hayýr!' dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Öyleyse üç gün oruç tut yada her bir fakire yiyecekten yarým sâ' vermek suretiyle altý faki
yur! Baþýný da traþ et!' buyurdu.
(Ka'b der ki:) [444] ayeti; özel olarak benim hakkýmda, genel olarak ise sizin hakkýnd
a inmiþtir.[445]
Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir. Ebu Davud'un rivayetinde
, þu husus yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), Hudeybiyye (seferi) sýrasýnda Ka'b'ýn yanýna gelip:
Baþýnýn bitleri sana eziyet veriyor mu?' dîye sormuþtu. O da:
Evet' diye cevap vermiþti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Baþýný traþ et, sonra da kurbanlýk bir koyun kes yada üç gün oruç tut veya altý fakire üç s
buyurdu.
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayeti ise þu þekildedir:
Ýstersen bir kurban kes, iþersen üç gün oruç tut, istersen altý fakire üç sâ' hurma yedir.[
Yine Ebu Davud'un diðer bir rivayeti ise þu þekildedir:
(Resuiullah, Ka'b'a:)
Yanýnda kurban(hk koyun) var mý?' diye sormuþtu. O da:
Hayýr' diye cevap vermiþti. Bunun üzerine Resuiullah (s.a.v):
O halde üç gün oruç tut yada her iki fakire bir sa' olmak ü altý fakire üç sa' hurmayý tasa
' buyurdu.[447]
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde ise þu husus yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v), Ka'b'a; (Harem-i þerife) bir sýðýr [448] hediye etmesini emretmiþtir. [
449]
Yine Ebu Davud'un diðer bir rivayeti þu þekildedir:
Resuiullah (s.a.v) ile birlikte iken baþýma bitler musallat oldu. Öyle ki gözlerimden en
diþelenmeye baþladým. Derken yüce Allah, benim hakkýmda: "Ýçinizden hasta olan yada baþýnda
ahatsýzlýðý bulunan (ve bundan ötürü traþ olmak zorunda kalan) kimse [450] ayeti indi. Bu
ne Resuiullah (s.a.v) beni çaðýnp:
Baþýný traþ et ve üç gün oruç tut yada altý fakire bir farak kuru üzüm yedir veya (kurbanlý
kurban et1 buyurdu.
Bunun üzerine baþýmý traþ ettim, sonra da (kurbanlýk) bir koyun kurban ettim. [451]
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde, Bunlardan hangisini yaparsan, [452] (o) s
ana yeter" ifadesi yer almaktadýr. [453]
Tirmizî ise, içerisinde Hudeybiyye geçen Buhârî ile Müslim'in rivayet ettiði dördüncü riva
m iþtir.[454]
Nesâî'nin ise konu ile ilgili naklettiði rivayet ise þu þekildedir:
Ýhrama girmiþtim. Basýmdaki bitler çoðalmýþtý. Bu (durum1,) Peygamber (s.a.v)'e ulaþmýþtý.
Peygamber (s.a.v), ben, arkadaþlarýma çömlekte yemek piþirirken yanýma geldi. Parmaklanyl
baþýma dokundu
Git de baþýný traþ et! Altý fakire de sadaka ver!' buyurdu.
8. Ýhramlý Kimsenin, Av Eti Yemesinin Caiz Olmasý

146. Ebu Katâde (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Ben, bir gün, Peygamber (s.a.v)'in bazý sahabileriyle birlikte Mekke yolundaki bir k
onaklama yerinde oturuyordum. Resulullah (.s.a.v) de önümüzde idi. Sah a bil er ise (u
mre niyetiyle) ihrama girmiþlerdi. Ben, (keþif görevinde olduðum için) ihrama girmemiþtim.
Bu olay,) Hudeybiye yýlýnda idi. Ýhramlý sahabiler, bir yaban eþeði gördüler. Ben de (tam o
) ayakkabýmý dikmekle meþgul idim. Onlar, bana, yaban eþeðini bildirmediler. (Onlar ihramlý
olduklarýndan) benim, onu, kendiliðimden görmüþ olmamý Ýstediler. Döndüm ve hayvaný gördüm
kalkýp onu eyerledim. Sonra da (ata) bindim. Bu sýrada kamçýmý ve mýzraðýmý yerde unutmuþ
arkadaþlara:
Kamçý ile mýzraðý bana uzatýn' dedim. Onlar:
Hayýr! Vallahi, biz sana (bulduðumuz) bu (vahþi) hayvan aleyhine hiçbir þekilde yardým etm
z' dediler.
Ben, (onlarýn bu yaptýklarýna) öfkelendim ve inip bunlarý kendim aldým. Bunun üzerine (tekr
atýma) binip (atýmý) yaban eþeði üzerine hýzlýca koþturdum ve onu vurdum. Sonra ölü olarak
) getirdim. Ýhramlý sahabiler, hemen onun üzerine üþüþüp etini yeme giriþtiler. Sonra da
hramlý iken bu av etinden yemeleri(nin uygun olup olmadýðý) konusunda þüpheye düþtüler. Bun
e yürüdük. Ben, beraberimde, (yaban eþeðinin) ön budunu sakladým. Resulullah (s.a.v)'e yeti
Ona, bu meseleyi sorduk. Resulullah (s.a.v):
Beraberinizde ondan (artan) bir þey var mý?' diye sordu. Ben de:
Evet! (Var)' dedim.
Bunun üzerine ona, budu uzatýp verdim. Resulullah (s.a.v), ihram-h olduðu halde onu (n
tamamýný) yedi. [455]
(Hadisin lafzý, Buhârî'ye aittir.) [456]
Bir rivayette ise, Bu, ancak Allah'ýn size yedirdiði bir yiyecektir" ilavesi yer alma
ktadýr. [457]
Baþka bir rivayette ise, O, helaldir. Onu yiyin" ifadesi yer almaktadýr. [458]
Yine baþka bir rivayette ise, Abdullah b. Ebi Katâde þöyle der:
Babam (Ebu Katâde), Hudeybiye yýlýnda [459] (umre yapmak niyetiyle Peygamber ile sahab
ileriyle birlikte Mekke'ye doðru) gitmiþti. Arkadaþlarý, îh-ramlý idi. Fakat babam, ihrama
irmemiþti...
Peygamber (s.a.v)'e, bir düþmanýn kendisiyle savaþacýðý haberi verilmiþti. Bunun üzerine Pe
(s.a.v) gitti.
Ben, onun sahabileri arasýnda bulunduðum sýrada, bir ara onlann bir kýsmý diðer bir kýsmýna
gülüþtü. Etrafa bakýndým. Bir de baktým, bir yaban eþeðiyle karþýlaþtým. Üzerine saldýrdým
rinde hareketsiz býraktým. (Onu yükleyip onlara (getirmek için) sahabilerden yardým (etmel
rini) istedim. (Ýhramlý olduklarýndan) bana yardým etmekten kaçýndýlar. Nihayet onu (kendi
lýp getirdim ve hepimiz) onun etinden yedik.
Bu sýrada biz, Resulullah {s.a.v) ile aramýzýn (düþman tarafýndan) kesilmesinden endiþe et
Hemen Peygamber (s.a.v)'i aradým.
Atýmý bazen þahlandýrýyor, bazen de normal yürüyüþle sürüyordum. Gece ortasýnda Gýfar oðul
e kavuþtum. Ona:
Peygamber (s.a.v)i nerede býraktýn?' diye sordum. O da:
Ben, Peygamber (s.a.v)!, Tahin mevkiinde býraktým. Çünkü o, es-Sukyâ (köyün)de öðle uykusu
tiyordu' diye cevap verdi.
Ben, (sonunda) Peygamber (s.a.v)'e ulaþtým. Ona:
Ey Allah'ýn resulü! Ehlin (bir rivayette: Keþif yolundaki sahabileri n), sana selam edi
yorlar ve Allah'ýn rahmetini diliyorlar. Onlar, düþman tarafýndan senin ile aralarýnýn kes
esinden endiþe ediyorlar. Onlarýn (buraya) gelmesini beki e (meniz iyi olur)!' dedim
.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) (onlarý) beklemeye koyuldu. (Bu sýrada) ben:
Ey Allah'ýn resulü! Ben, bir yaban eþeði vurdum. Yanýmda onun etinden artmýþ bir parça vard
im. Peygamber (s.a.v), (yanýnda bulunan) topluluk Ýhramlý olduklarý halde (onlara) hitabe
n:
(Bu av etini) yiyin!' buyurdu. [460]
Yine baþka bir rivayette, Ebu Katâde þöyle der:
Biz, Peygamber (s.a.v)'in beraberinde el-Kâha mevkiinde bulunuyorduk. Bizlerden kim
imiz ihramlý, kimimizde ihramsýz idi. Arkadaþlarýmý gördüm ki, onlar, birbirlerine bir þey
yorlar. Etrafa bakýndým. Derhal bir yaban eþeðiyle karþýlaþtým. Bir de baktým, bir yaban eþ
{Hadisin ravisi der ki:) Ebu Katade'nin kamçýsý düþtü. Arkadaþlarý:
Biz, sana, o av üzerine hiç bir þeyle yardým etmeyiz. Çünkü bizler, ihramlýyýz' dediler.
Bu son söz üzerine ben kendim bir þeyle o kamçýya uzandým ve onu yerden aldým. Sonra ben,
enin arkasýndan yanaþýp yaban eþeðine yaklaþtým, onu vurup öldürdüm. Daha sonra onu arkada
m. Onlarýn bazýlarý:
(Bunu) yiyin dediler. Bazýlarý da:
Yemeyin' dediler.
Bunun üzerine ben, Peygamber (s.a.v)'in yanýna geldim. Peygamber (s.a.v), önünmüzde idi. O
na, {ihramlý kimsenin) bu av etini (yemesinin caiz olup olmadýðýný) sordum. Peygamber (s.a
.v):
Onu yiyin, helaldir' buyurdu. [461]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette, Ebu Katâde þöyle der:
Resülullah (s.a.v), {Beytullah'ý) hac (umre) [462] niyetiyle (Medine'den) yola çýktý. Onun
beraberinde sahabüer de yola çýktýlar. (Zulhueleyfe'den 34 mil mesafedeki Ravha'ya ulaþtýk
arýnda müþriklerden bir düþman grubunun kendilerine saldýracaðýný Peygamber'e haber verdile
un üzerine Peygamber (s.a.v), içlerinde Ebu Katâde'nin de bulunduðu (müfreze konumunda ola
) bir grup sahabiyi çevirdi. Onlara:
Sizler, deniz kenarý yolunu tutun, nihayet buluþuruz' buyurdu. Onlar, deniz kenarýný tut
tular. Peygamber (s.a.v)'den ayrýldýklarý zaman,
Ebu Katâde hariç, hepsi ihrama girmiþlerdi. Ebu Katâde ise ihrama girmemiþti. Onlar, buþek
e yol alýrlarken birden bire bir yaban eþeði sürüsüyle karþýlaþtýlar. Ebu Katâde, yaban eþe
ladýrdý. Onlardan bir diþi eþek vurup öldürdü. Nihayet hepsi, bineklerinden inip o diþi yab
in etinden yediler. Bu esnada:
Bizler, ihramlý olduðumuz halde av etini yer miyiz?' dediler. Daha sonra diþi yaban eþeðin
in etinden geri kalaný taþýdýk. Resülullah (s.a.v)'e geldikleri zaman:
Ey Allah'ýn resulü! Bizler, ihrama girmiþtik. Ebu Katâde ise, ihrama girmemiþti. Bir sürü
eþeði gördük. Ebu Katâde, onlarýn üzerine saldýrdý ve onlardan bir diþi yaban eþeðini vuru
etinden yedik. Sonra kendi kendimize:
Biz, ihramlý olduðumuz halde av etini yiyebilir miyiz? dedik. Onun etinden geri kala
ný beraberimizde taþýyýp getirdik' diye söyledik. Resülullah (s.a.v):
Sizlerden herhangi bir kimse, Ebu Katâde'ye, o yaban eþeði üzerine saldýrmasýný emr yada (
le) iþarette bulundu mu?' diye sordu. Sahabiler:
Hayýr!' diye cevap verdiler. Resulullah (s.a.v):
Öyleyse bu av etinden geri kalaný yiyin' buyurdu. [463] Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'i
n (naklettiði) rivayetlerdir.
Yine Müslim'in bir rivayetinde, Abdullah ibn Ebi Katâde þöyle der:
Babam (Ebu Katâde), Hudeybiye yýlý, Resulullah (s.a.v) ile birlikte yola çýktý. Bazý arkada
hrama girmiþti. Bazýsý ise ihrama girmemiþti.
Resulullah (s.a.v)'e, Gayka'da düþman bulunduðunu söylemiþler. O da orya (doðru) gitmiþti.
Ebu Katâde (devamla) der ki: Ben, Resulullah (s.a.v)'in sahabileriyle birlikte bulu
nduðum bir sýrada sahabiler birbirlerine gülüyorlardý. Bir de baktým, bir yaban eþeðiyle ka
men onun üzerine saldýrdým ve hayvaný vurarak (olduðu yere) çökerttim. Derken (beraberimdek
sahabilerden yardým istedim. Onlar, (ihramlý olduklan için) bana yardým etmekten kaçýndýla
ha sonra onun etinden yedik. Düþmanýn, önümüzü keseceðinden korktuk. Ben, Resulullah (s.a.v
ramaya gittim. (Yolda giderken) bazen atýmý þah-landýnyor, bazen de yavaþ gidiyordum. Az s
onra gece yansý Gýfar oðullarý'n-dan bir adama rastladým. Ona:
Resulullah (s.a.v)'e nerede rastladýn?' diye sordum. O da:
Ben, onu, Tahin mevkiinde rastladým. Çünkü o, es-Sukyâ (kö-yün)de öðle uykusu uyumak istiyo
ye cevap verdi.
Nihayet Resulullah (s.a.v)'e yetiþtim. Ona:
Ey Allah'ýn resulü! Sahabüerin, sana selam ediyor ve Allah'ýn rahmetini diliyorlar. Sen
yokken, düþman tarafýndan yoUannýn kesilmesinden korktular. Onlarý bekle(men iyi olur)' de
dim. Bunun üzerine 'RsuIulÝah (s.a.v), onlan bekle(meye baþla)dý. (Bu sýrada) ona:
Ey Allah'ýn resulü! Ben bir av vurdum. Ondan geri kalan bir parça yanýmdadir' dedim. Bunu
n üzerine Peygamber (s.a.v), (beraberindeki) topluluða, ihramlý olduklan halde:
(Ondan) yiyin' buyurdu.[464]
Yine Müslim'in baþka bir rivayetinde, Hz. Peygamber (s.a.v) þöyle der:
Sizden birisi, Ebu Katâde'nin, o yaban eþeði üzerine saldýrmasýný emr yada (bir þeyle) iþar
lundu mu? [465]
Yine Müslim'in konu ile ilgili diðer bir rivayetinde þu ifade yer almaktadýr:
(Resulullah:) 'Ýþaret ettiniz yada yardýmda bulundunuz yada avladýnýz mý?' (buyurdu). Þu'b
ardým ettiniz mi?' buyurdu, yoksa 'Avladýnýz mý?' buyurdu bilemiyorum' dedi. [466]
Tirmizî, Ebu Dâvud ile Nesâî'nin konu ile ilgili rivayetleri, bu rivayetlerden birine ben
zemektedir.
Yine Nesâî'nin bir rivayeti, Abdullah b Ebi Katâde'den gelen rivayete benzemektedir. [
467]

9. Ýhramlý Kimsenin Kan Aldýrmasýnýn Caiz Olmasý

147.Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.v), ihramlý iken
kan aldýrmýþtýr.[468] (Birinci rivayet) Bu, Buhârî ile Müslim'in naklettiði rivayettir. Yi
hârî'nin bir rivayeti þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v), ihramh iken ve oruçlu iken [469] kan aldýrmýþtýr.[470] (Ýkinci rivayet)
Yine Buhârî'nin baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Peygamber (s.a.v), ihramlý olduðu halde kendisinde bulunan bir baþ aðrýsý hastalýðýndan do
ile Medine arasýnda bulunan) 'Lahy-u ce-mel' denilen bir su yanýndaki yerde baþýndan ka
n aldýrmýþtýr.[471] (Üçüncü rivayet)
Yine bir rivayette, Peygamber (s.a.v)'de bulunan yanm baþ aðrýsýndan dolayý" ifadesi yer a
lmaktadýr.[472] Tirmizî, birinci rivayeti nakletmiþtir.[473]
Ebu Dâvud ise, birinci rivayeti ve üçüncü rivayeti de, M [474] "Peygamber (s.a.v)'de bulun
n" ifadesine kadar rivayet etmiþtir. Nesâî ise birinci rivayeti nakletmiþtir.[475]

10. Kurbanlýk Koyuna Niþan Takýlmasý

148. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Resulullah (s.a.v), bir defasýnda, Beyt(ullah)'a, boynuna gerdanlýk takmýþ vaziyette bi
r koyun göndermiþtir.[476]
Bu, Müslim ile Nesâî'nin naklettiði rivayettir. Buhârî'nin ve Müslim'in bir rivayeti de bu
dedir.[477] Ebu Davud'un bir rivayeti de, bunun gibi olup yalnýz "(Kurbanlýðýn boynuna) g
erdanlýk takmýþtý [478] ifadesi (metinden) düþmüþtür.[479]
Yine Buhârî ile Müslim'in bir rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
"Ben, Peygamber (s.a.v), in (Beytullah'a göndereceði) kurbanlýklar) için gerdanlýk ördüm.
la; 'Peygamber (s.a.v), ihrama girmeden önce (Beytullah'a göndereceði kurbanlýklar için) g
rdanlýklar örerdim1 demek istemiþtir. [480]
Tirmizi ile Nesâî'nin rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
"Resulullah (s.a.u)'in (Beytullah'a) kurbanlýk olarak (göndereceði) koyun(lar) için bütün g
rdanlýklarý ben örerdim. (Gönderdikten hemen) sonra Peygamber (s.a.v), ihrama girmezdi.[4
81]
Yine Nesâî, baþka bir rivayetini; "ihram" kelimesine yer vermeksizin "koyun" ifadesine
kadar nakletm iþtir.[482]
11. Beytullaha Kurbanlýk Göndermenin Caiz Olmasý

149. Hz.Aiþe (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Ben, (Resulullah'ýn Beytullah'a gönderdiði kurbanlýklarýn) gerdanlýðýný, yanýmda bulunan
Ier)den ördüm. Sonra Resulullah (s.a.v)'de aramýzda ihramsýz olarak sabahladý. Ýhramsýz bi
imse gibi ailesine yaklaþtýðý gibi (ailesine) yaklaþýrdý yada bir adamýn, ailesine yaklaþtý
[483] (Birinci rivayet)
Baþka bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Ben, Resulullah (s.a.v)'in (Beytullah'a göndereceði) develerinin gerdanlýklarýný ellerimle
düm. Sonra Resulullah (s.a.v), (göndereceði) develeri iþaretledi. Boyunlarýna gerdanlýk ta
e Beyt(ullah)'a gönderdi. (Kendisi de) Medine'de kaldý.[484] Fakat (bununla,) kendis
ine, helal olan hiçbir þey haram olmadý.[485] (Ýkinci rivayet)
Yine baþka bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), Medine'den (Mekke'deki Beytullah'a) kurbanlýk gönderirdi. Ben, ku
rbanlýðýnýn gerdanlýðýný örerdim. (Kurbanlýðý gönderdikten) sonra ihrama giren kimsenin sak
mazdý.[486] (Üçüncü rivayet)
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayet þu þekildir:
Ben, Peygamber (s.a.v)'in (Beytullah'a göndereceði) kurbanlýðý için gerdanlýk örerdim. O,
anlýklarý, (kurbanlýk) koyun(lar)ýn (boynuna) takardý. Sonra da ailesi içerisinde ihramsýz
kimsenin kalýþý gibi) kalýrdý.[487] (Dördüncü rivayet)
Yine baþka bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Biz, (Beytullah'a gönderilecek kurbalik) koyu(lar)m (boyunlarýna) gerdanlýk takardýk. Son
ra da onlarý (Beytullah'a) gönderirdik. Resulullah (s.a.v) ise, (gönderdiði bu kurbanlýkla
rdan dolayý) kendisine hiçbir þey haram.olmayarak ihramsýz halde (aramýzda) bulunurdu.[488
(Beþinci rivayet)
Konu ile ilgili diðer bir rivayet ise þu þekildedir:
Mesrûk ibnu'I-Ecda', Aiþe'ye gelip ona:
Ey müminlerin annesi! Bir adam, Kabe'ye kurbanlýk(lar) gönderiyor, bulunduðu beldede otur
uyor ve beraberinde kurbalýk(lar) gönderdiði kimselere de, kurbanlýk develerine, (kurbanlý
olduklarýnýn bilinmesi için) gerdanlýk takýlmasýný tavsiye ediyor. Ýþte bu adam, kendisi
lýk(lar) gönderdiði bu günden itibaren bütün hacýlar Mekke'de ihramlarýndan çýkacaklarý za
di oturduðu þehirde i lira mlý gibi olmakta devam ediyor! diye sordu.
(Mesrûk devamla) der ki: Ben, Aiþe'nin kendi sesinin iþitilmesi için perdenin arkasýndan e
lerini birbirine çarptýðýný iþittim. Bu el çarpmadan sonra Aiþe:
Doðrusu ben, Resulullah (s.a.v)'in kurbanlýklar)ýmn gerdanlýklarýný örerdim. Sonra o, kurb
rýný, gerdanlý olarak Kabe'ye gönderirdi. Fakat ihramsýz erkeklerin, ailesiyle helal olan
lerden hiçbiri, (hacý olan) insanlar geri dönünceye kadar ona haram olmadý' diye cevap ver
i.
Konu ile ilgili diðer bir rivayet ise þu þekildedir:
Ziyâd b. Ebi Süfyân, Aiþe'ye; Abdullah ibn Abbâs'ýn, 'Kim (Beytul-lah'a) bir kurbanlýk gönd
e o kurban kesilinceye kadar hacýlara haram olan her þey o kimseye de haramdýr' dediðini
yazýp:
Ben kurbanlýðýmý (Beytullaha) gönderdim. (Bu konudaki) emrini bana yaz' dedi.
(Hadisin ravisi Amra bint. Abdurrahman devamla) der ki: Aiþe, (bu meselenin,) Abdul
lah ibn Abbâs'ýn dediði gibi olmadýðýný söyleyip:
Ben, Resulullah (s.a.v) in kurbanlýklarýna kendi ellerimle gerdanlýk ördüm. Sonra Resulull
h (s.a.v), bu gerdanlýklarý, kendi eliyle o kurbanlýklarýn (boyunlarýna) taktý. Daha sonra
nlarý, babamla (Beytullaha) gönderdi. Resulullah (s.a.v)'e, Allah'ýn helal kýldýðý bir þey
rban kesilinceye kadar haram olmadý' diye cevap verdi. [489]
Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir. Yine Müslim'in baþka bir ri
ayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
Ben, Resulullah (s.a.v)'in kurbanhk(lar)i için þu iki elimle gerdanlýklar örerdim. Sonra
(hacýlarýn uzaklaþtýðý) hiçbir þeyden uzaklaþmaz ve bir þeyi terk etmezdi. [490]
Yine Müslim'in diðer bir rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
Resulullah (s.a.v), (Beytullah'a) kurbanlik(lar) gönderdi. Ben, onlarýn gerdanlýklarýný ke
ndi ellerimle örerdim. Sonra Resulullah (s.a.v), ihramsýz bir kimsenin çekinmediði hiçbir þ
yden çekinmezdi. [491]
Nesâî ise, konu ile ilgili bazý rivayetleri; ilavelere ve Abdullah ibn Abbâs Ue ilgili açýk
amalara yer vermeksizin rivayet etmiþ, bazý rivayetleri de kýsa bir þekilde rivayet etmiþt
ir.
Yine Nesâî ve Tirmizî, Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan þöyle bir hadis rivayet etmiþlerdir:
"Ben, Resulullah (s.a.v)'in (Beytullah'a göndereceði) kurbanlýk(lar) için gerdanlýklar ördü
Sonra da ihrama girmedi ve (giyinilmesi mubah olan) elbiseden (giymedik) hiçbir (e
lbise) býrakmadý (her türlü elbiselerini giydi).[492]
Yine Nesâî ile Ebu Dâvud; birinci, ikinci ve üçüncü rivayeti nakletmelerdir.
Yine Nesâî, beþinci rivayeti de nakletmiþtir.
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayeti þu þekildedir:
Ben, Resulullah (s.a.v)'in (Beytullah'a göndereceði) kurbanlýk(lar)ýn gerdanlýklarýný örer
nra da onlarý (Beytullah'a) gönderindi. Daha sonra da o kurbanlýklar, yerlerine varmadýk
larý müddetçe, (ailesine) ihramsýz bir þekilde yaklaþan kimseler gibi yaklaþýrdý.[493]

11. Kýran Haccý [494]

150. Enes (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


Ben, Peygamber (s.a.v)'i, hac ile umrenin her ikisi için telbiye getirirken iþittim.
(Hadisin ravisi) Bekr der ki: Ben, bunu, Abdullah ibn Ömer'e anlattým. Abdullah ibn Öme
r:
Resulullah (s.a.v), yalnýzca hac için telbiye getirirdi' dedi.
Daha sonra Enes'e rastlayarak, ona, Abdullah ibn Ömer'in (bu) sözünü anlattým. Enes:
Siz, bizi, galiba çocuk sayýyorsunuz? Ben, Resulullah (s.a.v)'i:
Umre ve hac için Lebbeyk!' buyururken iþittim, dedi. [495]
Bu, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayettir. Yine Müslim'in bir rivayetinde, Enes þöyl
er:"Ben, Resulullah (s.a.v)'i, umre üe haccin her ikisine birden:
Umre ile hac için Lebbeyk! Umre ile hac için Lebbeyk!1 buyururken [496] iþittim.[497]
Yine Müslim'in bir rivayetinde, Umre ve hacca Lebbeyk!" ifadesi yer almaktadýr.[498]
Ebu Dâvud ile Nesâî'nin bir rivayeti, Müslim'in tek baþýna rivayet ettiði hadise benzer dur
adýr.[499]
Tirmizî'nin rivayetinde ise Enes þöyle der:
Ben, Peygamber (s.a.v)'i, 'umre ve haccta Lebbeyk!' buyururken iþittim. [500]

12. (Hac Zamaný Dýþýnda) Ýhramsýz Olarak Mekke'ye Girmenin Caiz Olmasý

151. Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v), Fetih yýlýnda Mekke'ye [501] baþýnda miðferle girmiþti.[502] Miðferi ç
anýna bir adam gelip:
Ýbn Hatal, Kabe'nin örtüsüne sarýlmýþ (duruyor)'dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Onu öldürün' buyurdu. [503]
Ebu Dâvud der ki: "Ýbn Hatai'ýn asýl adý, Abdullah'týr.[504] Onu, Ebu Berze el-Esiemî öldür

13. (Tavaf Esnasýnda) Hacerü'l-Esved'i Öpmenin Caiz Olmasý

152. Abis b. Rebîa (rh)'ten rivayet edilmiþtir:


"Ömer ibnü 1-Hattâb, Hacerü'l-Esved'in yanýna gelip onu öpmüþ ve:
Biliyorum ki, sen, bir taþsýn. Fayda yada zarar veremezsin. Eðer Peygamber (s.a.v)'i,
seni öperken görmeseydim, seni (asla) öpmezdim' demiþtir. [506]
Bu hadisi, bir topluluk rivayet etmiþtir.
Buhârî'de bu hadisi, Eþlem yoluyla Hz. Ömer'den rivayet etmiþtir. [507]
Müslim ise bu hadisi; bir rivayette Salim yoluyla Abdullah (ibn Ömer) [508] o da Hz.
. Ömer'den, bir rivayette ise Nâfi' yoluyla Abdullah ibn Ömer'den, [509] baþka bir rivay
ette ise bu ikisinin dýþýnda diðer bir yoldan nakistir. [510]
Müslim'in bir rivayetinin ilavesinde ve Nesâî'nin iki rivayetinden birinde, "Fakat be
n, Resulullah (s a.v)'i, sana saygý gösterdiðini gördüm" ifadesi yer almaktadýr. Fakat Resu
ullah (s.a.v)'i, seni, öperken gördüm" ifadesi yer almamaktadýr.[511]
Yine Müslim'in konu ile ilgili Abdullah ibn Sircis (r.a)'tan naklettiði rivayet ise þu þe
kildedir:
Dazlaðý, yani Ömer ibnü'1-Hattâb'ý, Hacerü'l-Esved'i öperken gördüm. O, (Hacerü'l-Esved'i ö
lüyordu:
Vallahi, seni öpüyorum. Biliyorum ki, sen bir taþsýn. Fayda yada zarar veremezsin. Eðer Re
sulullah (s.a.v)'in, seni öptüðünü görmüþ olmasaydým, [512] seni (asla) öpmezdim.[513]
Bir rivayette ise, maktadýr.[514]
Dazlakçaðýzý gördüm" ifadesi yer almaktadýr.

14. Tavaf Sýrasýnda Remel (Hýzlý Adýmlarla Yürümek Ve Yürürken Omuzlarý Sallamanýn Müstehab

153. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâj'dan rivayet edilmiþtir:


"Resulullah (s.a.v), sahabileriyle birlikte (kaza umresi için) Mekke'ye gelmiþti. Onl
arý, Yesrib (Medine'n)in [515] sýtmasý zayýf düþürmüþtü. Müþrikler:
Yarýn size Öyle bir kavim gelecek ki sýtma, onlarý bitirmiþ, ondan çok acý çekmiþler' dedi
Bunun üzerine HÝcr'in arkasýna oturdular.
(Yüce Allah'ýn, müþriklerin söylediklerini Peygamber'e bildirmesi Üzerine,) Peygamber (s.a.
), müþrikler, Müslümanlarýn dinçliðim görsünler diye sahabilerine tavafýn her üç turunda r
ki köþe arasýnda ise normal yürüyüþle yürümelerini emir buyurdu. Bunun üzerine müþrikler:
Sýtmanýn, kendilerini bitirdiði adamlar bunlar mý? Bunlar, filan ve filancadan daha saðlam
mýþlar' dediler.
Abdullah ibn Abbâs (devamla): 'Resulullah (s.a.v), sahabilerine bütün turlarda remel ya
pmalarýný emir buyurmaktan men eden þey, ancak onlara acýmasý olmuþtur' dedi.[516] (Birinc
ivayet)
Buhârî'nin rivayetinde, Abdullah ibn Abbâs'tan naklen þu ilave yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v), banþ anlaþmasý yaptýðý yýlda (Mekke'ye) geldiði zaman, müþriklerin, sah
nç olduklanný görmeleri için, sahabilerine:
Koþunuz! emrini verdi.
Yine konu ile ilgili muhtasar bir rivayette ise, Abdullah ibn Abbâs þöyle der.

"ResuluIIah (s.a.v), Beytullah'ý ve Safa ile Merve arasýnda ancak müþriklere dinçliðini gö
ek için sa'y yapmýþtýr. [517] (Üçüncü rivayet) Bu, Buhârîile Müslim'in (naklettiði) rivayet
Tirmizî'de, bu hadisi, üçüncü rivayet (gibi) kýsa bir þekilde nakletmiþtir. [518]
Ebu Dâvud ile Nesâî ise, ilk baþtaki hadisi nakletmiþlerdir.[519] Yalnýz Ebu Davud'un rivay
tinde, saðlammýþlar" ifadesi yer almaktadýr.[520]Yine Ebu Davud'un baþka bir
Bunlar, bizden daha rivayetinde, þu husus yer almaktadýr;
Peygamber (s.a.v) (Kaza umresinde Beytullah'i tavaf ederken) ýztýbâ [521] yaptý. (Hacerü'i
-Esved'i) selamladý. Tekbir getirdi. Sonra (ilk) üç turda Rükn Yemânî'ye vardýklarý zaman (
iieriyle birlikte) remel yaptý. Kureyþ'in gözlerinden kaybolduklarý zaman normal yürüyüþle
onra (tekrar) onlarýn karþýsýna çýktýklarý zaman remel yaptýlar. (Bunu gören) Kureyþ (müþ
ceylan yavrusu gibiler1 demeye baþladýlar.
Abdullah ibn Abbâs: '(Tavafýn ilk üç turunda remel yapmak o günden itibaren) sünnet oldu' d
di.[522]

15. Safa Ýle Merve Arasýndaki Sayin Vacip Olmasý

154. Urve ibnu'z-Zübeyr (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Aiþc'yc (bir soru) sorup:
Yüce Allah'ýn, "Þüphesiz ki, Safa ile Merve (tepeleri), Allah'ýn (emrine itaati belirlemek
için koyduðu) iþaretlerindendir. Þimdi kim Beyt(ullah)'ý hacceder yada umre yaparsa, onla
rýn arasýnda say yapmasýnda bir sakýnca yoktur [523] ayeti hakkýndaki görüþün nedir? Valla
m bu ayetten anladýðým;) Safa ile Merve arasýný sa'y etmeyi terk etmesi, hiçbir kimseye gün
getirmez þeklindedir' dedim. Aiþe:
Ey yeðenim! Söylediðin güzel olmadý. Eðer buradaki maksat; senin yorumladýðýn gibi olsaydý
nin arasýný sa'y etmemenizde bîr günah yoktur" þeklinde olmasý gerekirdi. Fakat bu ayet, En
ar hakkýnda inmiþtir. Ensar, Müslüman olmazdan önce Müþellel (tepesindeki), taptýklarý ta
tu) için ihrama girerlerdi. Onlara göre ihrama giren kiþi, 'Safa ile Merve arasýný sa'y ed
rse, günaha girer' diye sýkýntýya düþerlerdi. Ancak Müslüman olduklarýnda, bunun hükmünü
s.a.v)'e:
Ey Allah'ýn resulü! Biz, Safa ile Merve arasýný sa'y etenizden dolayý günaha girilir diye
düþerdik' þeklinde (soru) sordular. Bunun üzerine yüce Allah:
"Þüphesiz ki, Safa ile Merve (tepeleri), Allah'ýn (emrine itaati belirlemek için koyduðu)
retlerindendir.[524] ayetini indirdi' demiþtir.
Yine Aiþe: 'Resulullah (s.a.v), bu iki tepenin arasýnda sa'y yapmýþtýr Bu nedenle de hiçbi
imsenin, bu tepenin arasýnda sa'y yapmayý terk etmesi uygun deðildir' demiþtir.
Zührî'de: Ebu Bekr ibn Abdurrahman'a þöyle haber verdim: Ben bu bilgiyi iþitmiþ deðilim. Fa
ben, [525] Ensar ile Araplarýn diðer bir kavminden oluþan her iki fýrka hakkýnda, yani he
m cahiliyet döneminde Safa ile Merve arasýnda tavaf etmeyi günah sayanlar fýrkasý ile hem
e cahiliyet döneminde Allah'ýn Beytini tavaf edegeldikleri halde sonradan Ýslam dönemind
e Allah'ýn Beyti tavaf etmeyi emredip de [526] Safa ile Merve'yi zikretmediði için Saf
a ile Merve arasýný tavaf etmeyi günah sayanlar fýrkasý hakkýnda indiðini iþittim.
Nihayet Allah, Beyt'i tavaf etmeyi zikretmesinin [527] ardýndan, bu safa ile Merve
arasýndaki sa'yi de [528] zikretti.[529]
Bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:
Müslüman olmazdan önce Ensar ile Gassân, (hac sýrasýnda) Menat (putu) [530] için telbiye g
rler, Safa ile Merve arasýnda sa'y yapmaktan çekinirlerdi. Bu, onlarýn, babalanndan ka
lma bir adet idi. Menat (putu) için ihrama giren, Safa ile Merve arasýnda sa'y yapma
zdý. Ýslam'ý kabul ettikleri zaman, bunu(n hükmünü), Resulullah (s.a.v)'e sormuþlardý. Bun
e Resulullah (s.a.v):
Þüphesiz ki, Safa ile Merve (tepeleri), Allah'ýn (emrine itaati belirlemek için koyduðu) i
eti erindendir. Þimdi kim Beyt(ullah)'ý hacceder yada umre yaparsa, onlarýn arasýnda sa'y
yapmasýnda bir sakýnca yoktur. Kim kendiliðinden bir hayr iþlerse, bilmeli ki, Allah, Þâk
(þükrü kabul eden), Alîm (her þeyi bilen) dir [531] ayeti inmiþtir. [532]
Bu hadisfin bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir.
Yine Buhârî ile Müslim'in bu hadis ile ilgili baþka rivayetleri daha var. Bu rivayetler,
"Hac Bölümü"nde geçmektedir.
Tirmizî ile Nesâî ise, bu hadisi, ilk baþtaki rivayet benzer þekilde rivayet etmiþlerdir.
Ebu Dâvud'da, bu hadisin bir bir benzerini rivayet etmiþtir. Bu rivayetin içerisinde þu
ifade yer almaktadýr:
"Menat (putu), Kildeydin karþýsýnda idi. (Ensar'dan bazý kimseler, Menat putuna saygýlarýnd
n dolayý cahiliyye döneminde) Safa ile Merve arasýnda sa'y etmekten çekinirlerdi. [533]
Bu rivayeti, Buhârî ile Müslim'de rivayet etmiþtir.

16. Tavaf Ve Say Sýrasýnda Bir Þeye Binmenin Caiz Olmasý

155. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Peygamber (s.a.v), Veda haccý sýrasýnda deve üzerinde (ve Hace-rü'1-Esvedin bulunduðu) rükn
cu eðri bir) bastonla selamlayarak (Kabe'yi) tavaf ederdi.[534]
Bu (metin olarak); Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud Ýle Nesâî'nin (naklettiði) bir rivayettir.
Yine Buhârî, Nesâî ile Tirmizî'nin naklettiði rivayet ise þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v), Beyt(ullah)'ý devesi üzerinde tavaf etti. (Hacerü'l-Esved'in bulund
uðu) rükne gelince, ona iþaret etti. [535]
Yine Buhârî'nin baþka bir rivayetinde þu ilave yer almaktadýr:
(Beytullah'a) elindeki bir þeyle iþaret edip tekbir getirdi. [536]
Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde ise þu husus yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), Mekke'ye rahatsýz olarak geldi. (Beytullah'ý) hayvaný üzerinde tavaf
etti.[537] (Hacerü'l-Esved'in bulunduðu) rükne her geliþinde, onu, (ucu eðri bir) asayla
selamladý.[538] Tavafýný bitirince, (devesini) çöktürüp iki rekat namaz [539] kýldý. [540]

17. Kabe'nin Ýçinde Namaz Kýlma

156. Abdullah ibn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Resulullah (s.a.v), (Mekke'ni
n fethi günü beraberinde) Üsâme b. Zeyd, Bilal ile Osman b. Talha olduðu halde Beyt(ullah)
' girip üzerlerine kapýyý kapadýlar. (Kapýyý) açtýklarý zaman (oraya) ilk giren ben oldum
astlayýp ona:
Resulullah (s.a.v), Beyt(ullah'ýn içind)e namaz kýldý mý?' diye sordum. Bilal:
Evet, iki Yemânî direðin arasýnda namaz kýldý' diye cevap verdi.[541]
Bir rivayette þu ilave yer almaktadýr:
(Bilal'e,) Peygamber (s.a.v) (Kabe'nin içinde) kaç rekat namaz laldý?' diye sormak aklýma
gelmedi. [542]
Baþka bir rivayette ise konu ile ilgili þu ifade yer almaktadýr:
Bilal'e: 'Peygamber (s.a.v) (Kabe'nin) neresinde namaz kýldý?' diye sordum. O da:
Ýki ön direk arasýnda (namaz kýldý)' diye cevap verdi. [543]
Konu ile ilgili diðer bir rivayette ise þu husus yer almaktadýr:
(Kabe'nin içinden dýþarý) çýktýðýnda Bilal'e:
Peygamber (s.a.v), (Kabe'nin içinde) ne yaptý?' diye sordu. O da:
Bir direði sol tarafýna, bir direði sað tarafýna, üç direði de arka tarafýna alýp - o sýrad
, altý direk üzerinde idi [544] sonra namaz laldý. [545]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayet þu þekildedir:
Bilal'e sorup:
Peygamber (s.a.v), (Kabe'nin içinde) namaz kýldý mý?' dedim.
Evet, kapýdan giren kimsenin sol tarafýna düþen iki direk arasýnda iki rekat namaz kýldý.
dýþarýya çýkýp Kabe'nin [546] yüzü (kapýsý) karþýsýnda (Makanw Ýbrahim'de) iki rekat nama
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayet þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), (Mekke'nin) fethi yýlýnda [548] Kasvâ (adlý devesinin) terkisinde Us
ame b. Zeyd'de olduðu halde (Kabe'ye) geldi. Yanýnda Bilal, Osman b. Talha'da vardý. D
evesini, Beyt(ullah)'ýn yanýna çöktürdü. Sonra Osman'a:
Bize (Kabe'nin) anahtarýný getir' buyurdu.
Bunun üzerine Osman (hemen gidip annesinden Kabe'nin anahtarýný) getirip (Kabe'nin) ka
pýsýný açtý. Resulullah (s.a.v), Üsame b. Zeyd, Bilal ve Osman ile birlikte (Kabe'nin içine
irdiler. Sonra (Kabe'nin) kapýsýný üzerlerine kapattýlar. [549] içeride uzunca bir zaman k
ar. Sonra Resulullah (s.a.v) dýþarý çýktý. Ýnsanlar, (Kabe'nin içine) girmek (için) koþtula
larý geride býrakýp Bilal'ý (Kabe'nin) kapýsýnýn yanýnda ayakta (dikelmiþ bir vaziyette) b
a:
Resulullah {s.a.v) (Kabe'nin içerisinde) nerede namaz kýldý?1 diye sordum. O da:
Þu ön iki direk arasýnda namaz kýldý' diye cevap verdi. O sýrada Kabe, iki sýra altý direk
e kurulu idi.
(Bilal sözüne devamla:) Resulullah (s.a.v) namaz kýlarken Kabe kapýsýný arkasýna aldý. Yüzü
(Kabe'ye girdiðinde karþýna gelen) duvara doðru durdu. Resulullah (s.a.v) ile karþýsýndaki
ar arasýnda üç arþmfhk bir mikdara) yakýn bir mesafe vardý.
Abdullah ibn Ömer der ki: Bilal'e:
Peygamber, Kabe'nin içinde kaç rekat namaz kýldý' diye sormayý unuttum. Resulullah (s.a.v)
'in namaz kýldýðý yerde kýrmýzý bire mermer vardý. [550]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette þu ifade yer almaktadýr:
Bana, Bilal yada Osman b. Talha þöyle haber verdi: Resulullah (s.a.v) Kabe'nin içinde
iki Yem ân i direðin [551] arasýnda [552] namaz kýldý. [553]
Yine Müslim'in konu ile Ýlgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), (Mekke'nin) fethi yýlýnda Üsame b. Zeyd'e ait di bir deve üzerinde g
elip onu Kabe'nin Harîm'ine çöktürdü. Sonra Osman Talha'yý çaðýrýp ona:
Bana (Kabe'nin) anahtarýný getir' buyurdu. Osman hemen (Kabe' nin anahtarýný getirmek için
) annesine gitti. Fakat annesi (Kabe'nin) anahtarý ný ona vermek istemedi. Osman:
Vallahi, ya o anahtarý bana verirsin yada þu kýlýç belimden çýkan dedi.
Bunun üzerine annesi, anahtan ona verdi. O da, Peygamber (s.a.v) gelip anahtarý ona
teslim etti. Resulullah (s.a.v), (Kabe'nin) kapýsýný açtý.
(Hadisin ravisi,) bundan sonra bu hadisin bir benzerini rivayet etti. [554] Bu r
ivayetler, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir. Tirmizî'de, bu hadisi, bu üç ri
etten birine benzer olaný nakletmiþtir.
Yine Tirmizî'nÝn konu ile ilgili Abdullah ibn Ömer yoluyla Bilal'den naklen yaptýðý baþka
ivayet þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Kabe'nin içinde namaz kýldý.[555]
Abdullah ibn Abbâs ise: 'Namaz kýlmadý, fakat tekbir aldý1 diyor.[556]
Ebu Davud'un da buna benzer bir rivayeti olup bu rivayetin içerisinde "direkleri"
ifadesi yer almayýpra (Peygamber, Kabe'nin içinde) namaz kýldý. Kendisi ile kýble arasýnd
lýk bir mesafe) [557] vardý" þu ifade yer almaktadýr. [558] Yine bir rivayette þu ilave ye
r almaktadýr:
"Ben, (Bilal'e: 'Peygamber, Kabe'nin içinde) kaç rekat namaz kýldý' diye sormayý unuttum.
[559]
Nesâî ise þu rivayeti nakÝetmiþtir:
"Resulullah (s.a.v), Kabe'ye girmiþti. Yanýnda Üsâme b. Zeyd, Bilal ile Osman el-Hacebî va
rdý. Ýçeriye girince, üzerlerine kapýyý kapadý. Resulullah (s.a.v), dýþarý çýktýðýnda, Bila
Resulullah (s.a.v), (Kabe'nin içerisinde) ne yaptý?' diye sordum. O da:
Resulullah (s.a.v), Kabe'nin bir direðini sol tarafýna, iki direðini de sað tarafýna aldý.
reði de arkasýnda býraktý. O sýrada Kabe'nin altý direði vardý. Sonra namaz kýldý. Kendisi
arasýnda üç arþýndýk mesafe) vardý. [560]
Yine Nesâî'nin ilk baþtaki rivayeti nakÝetmiþtir.
Yine Nesâî, naklettiði bir rivayetin sonunda þu ifade yer almaktadýr:
Kabe'nin yüzü (kapýsý) karþýsýnda (Makam-ý Ýbrahim'de) iki rekat namaz kýldý. [561]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Beyt(ullah)'a girmiþti. Yanýnda Fadl ibn Abbâs, Üsâme b. Zeyd, Osman b
Talha ile Bilal vardý. Üzerlerine kapýyý kapayýp bir müddet içeride kaldýlar. Sonra Peygam
s.a.v) (dýþarý) çýktý. Ýlk karþýlaþtýðým Bilal idi. Ona:
Resulullah (s.a.v) (Kabe'nin) neresinde namaz kýldý?' dîye sordum. O da:
iki direðin arasýna gelen yerde (namaz kýldý)' diye cevap verdi.[562]

18. Telbiyeyi, Bayram Günü Cemre-Ý Akabe'de Taþ Atmaya Baþlayýncaya Kadar Devam Ettirmenin
tehab Olmasý

157. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: Üsâme, Arafat'tan Müzdelife ye k
r Peygamber (s.a.v)'in terkisinde idi. Sonra Peygamber (s.a.v), Müzdelife'den Mina
ya kadar da Fadl ibn Abbâs'ý terkisine bindirdi.
(Abdullah Ýbn Abbâs devamla) der ki: Bunlarýn her Ýkisi de: 'Peygamber (s.a.v), Akabe cem
resini iaþlayýncaya kadar telbiye etmeye devam etti' demiþlerdir. [563]
Bu, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayettir.
Yine Buhârî'nin konu ile ilgiii bir rivayeti þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v), Fadl ibn Abbâs'ý, Müzdelife'den Mina'ya [564] kadar terkisine bindi
rdi. Fadl, Peygamber (s.a.v)'Ýn (Akabe) cemresini taþlaymcaya kadar telbiyeye devam
ettiðini [565] haber vermiþtir. [566]
Tirmizî ile Nesâfnin rivayetinde Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Fadl ibn Abbâs dedi ki: Resulullah (s.a.v), beni, Müzdelife'den Mina'ya kadar terkis
ine bindirdi. (Akabe) cemresini taþlaymcaya kadar telbiye etmeye devam etti. [567]
Ebu Davud'un rivayeti ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Akabe cemresini (büyük þeytaný) [568] taþlaymcaya kadar telbiyeye deva
m etmiþtir. [569]
Nesâî'nin baþka bir rivayetinde Abdullah Ýbn Abbâs þöyle der.
Resulullah (s.a.v)'in terkisinde bulunuyordum. Akabe cemresini taþlayincaya kadar
telbiyeye devam etti. Oraya yedi (ufak) taþ [570] attý. Her taþý atarken tekbir getiriyo
rdu. [571]
Yine Nesâî'nin buna benzer bir rivayeti daha var. Fakat bu rivayetinde, yedi (ufak)
taþ" ifadesine yer vermemiþtir. Bu rivayette, (Akabe cemresini) taþlayýnca, telbiyeyi
kesti" ilavesi almaktadýr. [572]

19. (Akabe Cemresinde) Taþlar Nasýl Atýlýr?

158. Abdurrahman ibn Yezîd (rh)'den rivayet edilmiþtir:


"Abdullah ibn Mes'ud, Akabe cemresinde vadinin içinden yedi (u-fak) taþ attý. Her taþý ata
rken tekbir getiriyordu. [573]
(Hadisin lafei, Müslim'e aittir.) [574] Bir rivayet ise þu þekildedir:
(Abdullah ibn Mes'ud, Akabe cemresinde yedi ufak taþ atarken,) Bey-t(ullah)'ý sol ta
rafýna ve Mina'yi da sað tarafýna aldý. [575] Ona:
(Bazý) insanlar, taþlarý, vadinin üst tarafýndan atýyorlar' dediler. Bunun üzerine Abdullah
n Mes'ud:
Kendinden baþka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, üzerine Bakara suresi indirile
n zatýn makamý, burasýdýr1 dedi. [576]
Bu, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayettir. Tirmizî ile Nesâî'nin rivayeti þu þekilde
Abdullah ibn Mes'ud, Akabe cemresine [577] gelince, vadinin orta yerinde durdu v
e Kabe'ye yönelip taþlan sag kaþý üzerinden atmaya baþladý. Sonra yedi (ufak) taþ attý. Her
en tekbir getirdi. Sonra da:
Kendinden baþka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, üzerine Bakara suresi indirile
n zat, tam buradan (Akabe cemresine) taþ attý' dedi. [578]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
Abdullah ibn Mes'ud'a:
insanlar, Akabe cemresinin üst tarafýndan taþ atýyorlar?1 denildi.
Bunun üzerine Abdullah ibn Mes'ud, (Akabe cemresine) vadinin içinden taþ attý. Sonra da:
Kendinden baþka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, üzerine Bakara suresi indirile
n zat, tam buradan (Akabe cemresine) taþ attý dedi. [579]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Abdullah ibn Mes'ud, Beyt(ullah)'ý sað tarafýna alýp (Akabe) cemresine yedi tane (ufak)
taþ attý. Sonra da:
Kendinden baþka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, üzerine Bakara suresi indirile
n zatýn makamý, burasýdýr' dedi. [580]
Ebu Davud'un rivayeti ise þu þekildedir:
Abdullah ibn Mes'ud, Büyük Cemre (denilen Akabe cemresine) varýnca, Beyt(ullah)'ý sol ta
rafýna ve Mina'yý da sað tarafýna alýp (Akabe) cemresine yedi (ufak çakýl) taþý attý. (Resu
st ederek:)
Kendisine Bakara suresi indirilen zat, iþte böyle taþ attý' dedi.[581]

20. Hac Ýle Ýlgili Hususlarda Yapmasý Gereken Bir Þeyi Daha Önce Yapan Kimsenin Durumu
159. Abdullah ibn Amr ibnu'1-Âs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:
"Resulullah (s.a.v), Veda Haccýnda halk(m bilmediklerini) kendisine sormalarý için Mina
'da durdu. Derken bir adam gelip:
Ben bilemedim. (Yanlýþlýkla kurbaný) kesmeden önce traþ oluverdi m' dedi. Resulullah (s.a.
(Kurbanýný) kes, zararý yok' buyurdu. Bir baþka adam daha gelip (o da):
Hiç anlayamadým. (Cemreye) taþ atmadan önce kurbaný kesiver-dim' dedi. (Ona da):
(Taþlarý) at, zararý yok' buyurdu.
O gün kendisine (sýrasýndan) öne alýnan veya geriye býrakýlan (hac ile ilgili) ne sorulduys
(hepsine) sadece:
Yap, zararý yok' diye cevap verdi. [582]
Konu ile ilgili bir rivayet ise þu þekildedir:
Abdullah ibn Amr, Nahr (Kurban bayramý) günü (bineði üzerinde} hutbe verirken Peygamber (s
.a.v)'in yanýnda hazýr bulunmuþtu. (Hutbeden sonra) adamýn birisi, ayaða kalkýp:
Ben, þu iþin, þu iþten önce yapýlacaðým sanýyordum' dedi. Sonra bir (diðer) kimse ayaða kal
Ben, þu iþin, þu iþten önce yapýlacaðým sanýyordum... Kurban kesmeden önce traþ oldum. Cemr
dan önce kurban kestim' dedi ve buna benzer þeyler söyledi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.
v):
Bunlarý yap, bu fiillerin hepsi için hiçbir zarar yoktur [583] buyurdu.
O gün Peygamber (s.a.v)'e ne sorulduysa, (hepsine) sadece: Yap, zararý yok' diye cev
ap verdi. [584] Konu ile ilgili baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), diþi devesi üzerinde durdu...
Sonra bu hadisin bir benzerini anlattý. [585]
Konu ile ilgili diðer bir rivayette þu ifade yer almaktadýr:
O gün insanýn unuttuðu veya bilmediði þeylerden birini diðerinden önce yapma (ile ilgili) v
buna benzer bir þey sorulup da Resulullah (s.a.v)'in: Bunu yapýn, zararý yok' sözünden baþ
a bir þey söylediðini iþitmedim.[586]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette Abdullah ibn Amr þöyle der:
Resulullah (s.a.v)'i (kendisine sorulan sorular ile ilgili þöyle buyurduðunu) iþittim:
O, Nahr (Kurban bayramý) günü cemrede dururken yanýna bir adam gelip:
Ey Allah'ýn resulü! Ben, (cemreye) taþ atmadan önce traþ oldum1 dedi. Resulullah (s.a.v):
(Taþlarýný) at, zararý yok1 buyurdu. Bir baþkasý daha gelip:
Ben, (cemreye) taþ atmadan önce Beyt(ullah)'a gidip 'ifada (zitavafý [587]yaptým dedi.
Resulullah (s.a.v):
(Taþlarýný) at, zararý yok buyurdu. O gün kendisine bir þey sorulup da:
Yapýn, zararý yok' demekten baþka bir þey söylediðini görmedim. [588] Bu rivayetler, Buhârî
im'in (naklettiði) rivayetlerdir. Tirmizî'nin konu ile Ýlgili muhtasar rivayeti ise þu þek
ildedir:
Bir adam, Resulullah (s.a.v)'e:
Kurbaný kesmeden traþ oldum' dedi. Resulullah (s.a.v):
(Kurbanýný) kes, zararý yok' buyurdu. Baþka bir adam ise:
(Cemreye) taþ atmadan önce kurban kestim' dedi. Resulullah (s.a.v):
(Taþlarýný) at, zararý yok' buyurdu. [589]

21. Muhacir Bir Kimsenin, Hac Ýle Ýlgili Hususlarý Yerine Getirdikten Sonra Mekke'de K
alýp Kalamayacaðý Meselesi

160. Alâ' ibnu'l-Hadramî (r.a)'dan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Muhacir, hac ibadet(lerin) i yerine getirdikten sonra Mekke'de üç (gün) kalabilir. [59
0]
(Hadisin lafzý, Müslim'e aittir.) [591] Konu ile ilgili bir rivayet ise þu þekildedir:
Ömer ibn Abdilaziz, Sâib b. Yezîd'e:
(Muhacirin, hac ibadetlerini bitirdikten sonra) Mekke'de (kaç jgün) kalabileceðini so
rdu. O da, Alâ1 ibnu'l-Hadramî'yi þöyle derken iþittim: 'Resulullah (s.a.v):
(Muhacir olan bir kimse,) sader (veda) tavafýndan [592] sonra (Mekke'de) üç (gün) kalabi
lir [593] buyurdu' dedi.[594]
Konu ile ilgili bir baþka rivayette ise Alâ1 ibnu'I-Hadramî þöyle der:
"Resulullah (s.a.v)'in þöyle buýyurduðunu iþittim:
Muhacirin, sader tavafýndan sonra Mekke'de üç (gün) kalma hakký vardýr.
Sanki Resulullah (s.a.v): 'Mekke'de (üç günden) fazla kalýnmaz' demektedir.[595]

22. Ýfaza (Ziyaret) Tavafýndan Sonra Hayýz Olan Kadýnýn Durumu

161. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Peygamber (s.a.v)'in hanýmý Safîye bint. Huyey hayýz olmuþtu. Bu durumu, Peygamber (s.a.v
)'e anlattý. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): O, bizi (yolumuzdan) alýkoyacak mý?' buyur
du. Orada bulunanlar:
O, ifaza (ziyaret) tavan yapmýþtý' dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Öyleyse (o, bizi, yolumuzdan alýkoyacak) deðildir' buyurdu. [596]
Bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Safiyye bint. Huyey, ifaza tavafýný yaptýktan sonra hayýz olmuþtu.[597] Ben, onun hayýz hal
ni, Resulullah (s.a.v)'e anlattým. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
O, bizi (yolumuzdan) alýkoyacak mý? buyurdu. Ben de:
Ey Allah'ýn resulü! O, ifaza (ziyaret) tavafýný yapmýþtý ve Beyt ullah'ý tavaf etmiþti. Ýfa
an sonra hayýz gördü' dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Öyleyse yola çýkýn1 buyurdu. [598]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayet þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v)'in hanýmý Safiye bint. Huyey, Veda Haccýnda temiz iken ifaza tavafýný ya
týktan sonra hayýz görmüþtü. [599] Yine diðer bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Peygamber (s.a.v), (Mina'dan) dönmek istediðinde, Safiyye, çadýrýnýn önünde üzgün ve kederl
de duruyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (ona):
Allah, haynýn versin! Sen bizi (yolumuzdan) alýkoyacaksýn?' buyurdu. (Sonra da) Safiyye
'ye:
Sen, Nahr (Kurban bayramýnýn birinci) günü, ifaza tavafýný yaptýn mýydý?' diye sordu. Safiy
Evet, (yaptým)' diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Öyleyse yola koyul' buyurdu.[600]
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Biz, Resulullah (s.a.v) ile birlikte hacdan baþka bir þey zikretmeyerek Medine'den yo
la çýktýk. Mekke'ye geldiðimiz zaman, Resulullah (s.a.v), bize, ihramdan çýkmamýzý emretti.
yet Mina'dan memleketlere daðýlma gecesi olduðu zaman, Safiye bint. Huyey hayýz oldu. Bun
un üzerine Peygamber (s.a.v):
Allah, hayrýný versin! Ben onu ancak sizleri (yolunuzdan) alýkoyacaðýný sanýyorum' buyurdu
ra da Safiyye'ye:
Sen, Nahr (Kurban bayramýnýn birinci) günü, ifaza tavafýný yaptýn mýydý?' diye sordu. Saf
:
Evet, (yaptým)' diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Öyleyse yola koyul' buyurdu. Aiþe der ki: Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Ben, (Mekke'ye geldiðimde) ihramdan çýkamadým (=umre yapamadým)' dedim
ulullah (s.a.v):
Öyleyse Ten'îm'de umre yap' buyurdu.
Bunun üzerine (Aiþe'nin) kardeþi Abdurrahman, Aiþe ile birlikte Tenfm'e çýktý.
Aiþe der ki: Umreyi tamamlayýp döndüðümüzde, Peygamber (s.a.v)'e gecenin sonunda (veda tava
pmak üzere Mekke'ye doðru) gittiði bir sýrada kavuþtuk. O, bana:
(Veda tavafýndan sonra Medine'ye hareket için) buluþma yerimiz, þu ve þu yer(de) olsun1 bu
yurdu. [601]
Yine bu hadise benzer baþka bir rivayette þu ifade yer almaktadýr:
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Galiba Safiyye, bizi, (yolumuzdan) alýkoyacak. Sizinle birlikte Beyt(ullah)'ý tavaf
etmiþ miydi?' diye sordu. Orada bulunanlar:
Evet, (yapmýþtý)' dîye cevap verdiler. Resulullah (s.a.v):
Öyleyse yola çýksýn' buyurdu. [602]
Bu rivayetler, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) rivayetlerdir. Yine Buhârî'nin konu ile il
ili bir rivayeti þu þekildedir:
"BÝz, Veda (Haccý) yýlýnda Peygamber (s.a.v) ile birlikte hac yapmýþtýk. Nahr (Kurban bayra
irinci) günü ifaza tavafýný yaptýk. Bu tavafýn ardýndan Safiyye bint, Huyey, hayýz olmuþtu
er (s.a.v), Safiy-ye'den; herhangi bir erkeðin, kendi hanýmýndan isteyeceði þeyi istedi.
(Aiþe der ki:) Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Safiyye, hayýz olmuþtur' dedim. Peygamber (s.a.v):
O, bizi (yolumuzdan) alýkoymuþtur' buyurdu. Orada bulunanlar:
Ey Allah'ýn resulü! Safiyye, Nahr (Kurban bayramýnýn birinci) günü ifaza tavafýný yaptý' de
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Öyleyse yola çýkýn' buyurdu. [603]
Yine Müslim'in de bu hadis benzer bir rivayeti var. Fakat bu rivayet, (Hac Bölümü'nde deði
l de) baþka bir bölümde geçmektedir.
Yine onun konu ile diðer bir rivayeti ise þu þekildedir:
Resülullah (s.a.v), Safiyye bint. Huyey'den bahsetmiþti. Ona:
Safiyye, hayýz oldu' denildi. Bunun üzewrine Resülullah (s.a.v):
Galiba o, bizi (yolumuzdan) alýkoyacak' buyurdu. Orada bulunanlar:
Ey Allah'ýn resulü! Safiyye, tavafým yaptý' dediler. Bunun üzerine Resülullah (s.a.v):
Öyleyse (o, bizi, yolumuzdan alýkoyacak) deðildir' buyurdu. (Hadisin ravisi) Urve der
ki: Aiþe dedi ki:
Eðer kadýnlar, erkeklere bir faydasý yoksa, erkekler kadýnlarý neden önceden gönderiyorlar
onlarýn dedikleri (gibi) olsaydý, Mina'da tavafýný yapmýþ altý binden fazla kadýnýn hayýzh
lunmasý gerekirdi.[604]
Ebu Dâvud ile Tirmizî, ilk baþtaki rivayeti nakletmiþlerdir. [605]
Nesâî ise, Buhârî ile Müslim'in (naklettiði) son rivayeti nakletmiþtir. [606]

23. (Müzdelife'den Mina'ya Dönerken) Kadýnlar Ýle Diðer Zayýf Kimselerin, (Herkesten) Önce
a Çýkmalarýnýn Müstehab Olmasý

162. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Müzdelife gecesinde, Peygamber (s.a.v)în, ailesinin zayýflarý içinde Mina'ya önden gönder
mseler arasýnda [607] ben de vardým. [608]
Bu hadisfi bu þekildeki metninji, bir topluluk rivayet etmiþtir.
Tirmizî, Ebu Dâvud ile Nesâî'nin de buna benzer baþka bir rivayeti olup bu rivayette þu ila
e yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v), onlara:
Güneþ doðuncaya kadar (Akabe) cemresine taþ atmayýn [609] buyurdu. [610]
Yine Ebu Dâvud ile Nesâî'nin konu ile ilgili bir diðer rivayetleri þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Müzdelife gecesinde, Abdulmuttalib oðullan(mdan) biz(im gibi) çocu
klan, (Mina'ya) eþeklerle önden gönderdi. (O esnada) uyluklarýmýza hafifçe vurup:
Ey yavrularým! Güneþ doðuncaya kadar (Akabe) cemresine taþ atmayýn' diyordu. [611]
Yine Nesâî'nin, Abdullah ibn Abbâs'tan yaptýðý diðer bir rivayette Fadl ibn Abbâs þöyle der
Peygamber (s.a.v), Mûzdelife gecesinde, Haþim oðullanndan zayýf lanlarýn, (Mina'ya doðru) g
ceden yola çkmalanný emretti. [612] Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Abbâ
þöyle der:
Resulullah (s.a.v), ailesinin zayýf olanlarýyla birlikte beni de (Müzde-üfden Mina'ya ge
celeyin) gönderdi. Sabah namazýný, Mina'da kýldýk. (Daha sonra Akabe) cemresine taþ attýk.[
]
24. Ýhramlý Ýken Ölen Bîr Kimseye Nasýl Bir Ýþlem Yapýlýr?

163. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Bir adam, Arafat'ta, Resulul
lah (s.a.v) ile birlikte vakfe yaparken hayvanýndan ansýzýn düþtü.
(Eyyûb: Hayvan, adamýn boynunu kýrdý yada hemen onu öldürdü1 dedi. Amr'da: Hayvan, adamýn b
u kýrdý1 dedi.)
Bu olay, Peygamber (s.a.v)'e haber verilince:
O adamý, su ve si diri e yýkayýp iki (parçadan oluþan ihram) elbisesinin içine kefenleyin!
ku sürmeyin? Baþýný da (bir bez parçasýyla) sarmayýn!' buyurdu.
Eyyûb: 'Çünkü Allah, kýyamet gününde, o adamý, telbiyeci olarak dirilte-cektir' dedi.
Amr'da: 'Çünkü Allah, o adamý, kýyamet gününde telbiye eder bir yette diriltecektir' dedi.
4]
Hadisin ravilerinden birinin rivayetinde, (parçadan oluþan ihram) elbisesinin içine" i
fadesi yer almaktadýr. [615]
Baþka bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:[616]
Onun (ölüsüne) güzel koku yaklaþtýrmayýn! Yüzünü de (bir bez parçasýyla) örtmeyin! Çünkü o
ederken diriltilecek-
Baþka bir rivayette ise, ihramlý (bir vaziyette)" ifadesi yer almaktadýr.[617]
Yine diðer bir rivayette ise þu ifade yer almaktadýr:
Baþý ve yüzü, açýkta kalsýn! Çünkü kýyamet gününde, saçlarý keçeleþmiþ
olarak diriltilecektir. [618]
Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Yine Müslim'in k
nu ile ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Bir adamý, (telbiye getirdiði bir sýrada) hayvaný (yere) düþürerek boynunu kýrdý. (Bunun ü
öldü.) Bu kiþi, Resulullah (s.a.v) ile birlikte bulunuyordu. Bunun üzerine Resulullah (
s.a.v), sahabilerine; o kimsenin cenazesini, su ve sidirle yýkamalarýný, yüzünü (ravi) zan
erim: 'Baþýný' dedi-açmalanný emredip:
Çünkü o kimse, kýyamet gününde ihramlý bir vaziyette diriltilecektir1 buyurdu. [619]
Tirmizî'nin konu ile ilgili rivayeti þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v) ile birlikte bir yolculukta bulunuyorduk. Peygamber (s.a.v), i
hramlý iken hayvanýndan düþerek boynu kýrýlan ve bunun üzerine ölen bir adam gördü.[620] Bu
Resulullah (s.a.v):
O kimseyi, su ve sidirle yýkayýn. Ýki (parçadan oluþan ihram) elbisesi içinde kefenleyin.
(bir bez parçasýyla) sarmayýn. Çünkü o kimse, kýyamet gününde ihramlý olarak yada telbiye
diri itilecektir!' buyurdu.[621]
Ebu Davud'un konu ile ilgili rivayeti ise þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v)'e, hayvanýnýn, yere çarpmasýyla ihramlý iken boynu kýrýlýp ölen bir adam
di. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
O adamý, iki (parçadan oluþan Ýhram) elbisesini içine kefenleyin. Onu, su ve sidirle yýkay
Sakýn) baþýný (bir bez parçasýyla) sarmayýn. Çünkü Allah, onu, kýyamet gününde, 'lebbeyk'
iriltecektir1 buyurdu. [622]
Yine Ebu Davud'un baþka bir rivayetinde, Onu, iki (parçadan oluþan ihram) elbisesinin içi
ne kefenleyin" ifadesi yer almaktadýr. Ayrýca Ona, 'Hannût' (denilen kokuyu) sürmeyin" i
lavesi de yer
almaktadýr. [623]
Yine Ebu Davud'un, ikinci rivayete benzer bir rivayeti olup bu rivayetinde, Çünkü o ki
mse, (kýyamet gününde) ihramlý olarak diri Ýtilecektir" ifadesi yer almaktadýr. [624]
Nesâî ise, bu hadisi; ilk baþtaki rivayet ve Ebu Davud'un birinci rivayeti (gibi) nakl
etmiþtir.
Yine Nesâî'nin bu rivayete benzer bir rivayeti daha olup bu rivayetin içerisinde,
Adamýn biri, hayvanýndan düþüp hemen ölmüþtü" ifadesi yer almaktadýr. [625]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayeti þu þekildedir:
Ýhramlý (olarak) ölen kimseyi, iki parça elbise içinde su ve sidsirle yýkayýn. Onu, (ihraml
giydiði) iki (parçadan oluþan ihram) elbisesinin içine kefenleyin. Ona, koku sürmeyin. Ba
ir bez par-ça-sýyla) sarmayýn. Çünkü o kimse, kýyamet gününde, ihramlý olarak di-rütilecekt

ONBÝRÝNCÝ BÖLÜM
NÝKAH BÖLÜMÜ [627]

1. Mehrin Miktarý

164. Sehl b. Sa'd es-Sâadî (r.a)'tan rivayet edilmiþtir: Bir kadýn, Resulullah (s.a.v)'e
gelip ona:
Ey Allah'ýn resulü! Nefsimi, sana hibe etmek için geldim' dedi.
Resulullah (s.a.v), kadýna baktý. Bakýþýný, yukarýya kaldýrýp doðrulttu. Sonra da baþýný a
ygamber (s.a.v)'in, kendisi hakkýnda herhangi bir hüküm vermediðini görünce oturdu. Bunun
ne sahabilerden birisi, ayaða kalkýp:
Ey Allah'ýn resulü! Senin bu kadýna ihtiyacýn yoksa, bu kadýný, benimle evlendir' dedi. Res
lullah (s.a.v), (bu sahabiye):
(Mehir olarak) yanýnda neyin var?' diye sordu. Sahabi:
Hayýr, vallahi, ey Allah'ýn resulü! (Yanýmda hiçbir þey yoktur) diye cevap verdi. Resululla
(s.a.v):
(Haydi) ailenin yanýna git, (kadýna mehir olarak bir þey vermen için bir þeylere) bak. Bir
þey bulacak mýsýn?' buyurdu.
Bunun üzerine sahabi, gitti. Sonra dönüp geldi:
Hayýr, vallahi! Hiçbir þey bulamadým' dedi. Resulullah (s.a.v):
Bak, demnirden bîr yüzük bile olsun (bul getir)' buyurdu. Bunun üzerine sahabi, yine git
ti. Sonra dönüp geldi:
Hayýr, vallahi, ey Allah'ýn resulü! Demirden bir yüzük bile bulamadým. Sadece (belimden aþ
izanm var.
(Sehl b. Sa'd der ki: Bu fakir sahabinin ridasý bile yoktu.) Bunun yarýsýný, (kadýna mehîr
larak) verebilirim' dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Bu izarýnla ne yapabilirsin? Onu sen giyersen, kadýnýn üstünde ondan bir þey bulunmaz, açýk
lýr. Kadýn giyerse, senin üzerinde ondan bir þey kalmaz, (be defa da) sen çýplak kalýrsýn'
du.
Bunun üzerine o sahabi, bulunduðu yere oturdu. Bu oturuþu uza-yýnca (ümitsiz bir halde) ka
lkýp gitti. Peygamber (s.a.v), bu sahabinin (ümitsiz bir þekilde) arkasýný çevirip gittiðin
ce, onu(n geri getirilmesini) emretti. Bunun üzerine o sahabi, çaðýrýldý. Geldiði zaman, o
Kur an dan senin ezberinde ne var?1 diye sordu. Sahabi:
Ezberimde; þu sure, þu sure var' diye bazý sureleri saydý. Peygamber (s.a.v), ona:
Sen bu sureleri, ezberinden okuyabiliyor musun?' diye sordu. Sahabi:
Evet, (okuyabiliyorum)' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Öyleyse git! Kuran d an ezberindeki sureleri (kadýna öðretmen) karþýlýðýnda seni bu kadýnla
dim' buyurdu. [628]
Bu; Kuteybe'nin, Abdulaziz ibn Ebi Hâzim'den, onun da babasýndan [629] naklettiði hadi
stir. Ya'kûb ibn Abdurrahman el-Kârî'nin rivayeti ise, [630] lafýz itibariyle buna yakýndýr
(Ravi) Zâide'nin hadisinde þu ifade yer almaktadýr:
Haydi git! Onu seninle evlendirdim. (Mehir karþýlýðýnda) ona, Kuran (dan ezberinde olan
sureleri) öðret. [631]
(Ravi) Gassân'ýn hadisinde ise þu ifade yer almaktadýr:
Kur'an'dan ezb erindeki sureleri (kadýna öðretmen) karþýlýðýnda bu kadým sana nikahladým. [
(Ravi) Fudayl b. Süleyman'ýn hadisinde ise þu ifade yer almaktadýr:
Peygamber (s.a.v), kadýna doðru bakýþýný alçaltýp yükseltti. Fakat kadýna cevap vermedi. Bu
sahabilerden birisi:
Ey Allah'ýn resulü! Bu kadýný, benimle evlendir!' dedi. Resuluüah (s.a.v):
Yanýnda (mehir olarak verecek) herhangi bir þey var mý?' buyurdu. Sahabi:
Yanýmda (mehir olarak verecek) hiçbir þeyim yok' dedi. Resulullah (s.a.v):
Demirden bir yüzük de mi yok?1 buyurdu. Sahabi:
Demirden bir yüzük de yok. Fakat ben, þu üstümdeki elbisemi ikiye bölüp yansým kadýna (mehi
k) verebilirim. Diðer yarýyý da kendim alýrým' dedi. Resulullah (s.a.v):
Bu olmaz. Ezberinde Kur'an'dan bir þey var mý? buyurdu. Sahabi:
Evet, (var)!' dedi. Resulullah (s.a.v):
Haydi git! Ezb erindeki Kur'an (surelerini kadýna öðretmen) karþýlýðýnda seni o kadýnla ev
' buyurdu.[633]
(Ravi) Ýbnü'l-Medînî'nÝn rivayetinde ise Sehl b. Sa'd þöyle der:
Ben, Resuluîlah (s.a.vj'in yanýnda (bulunan) bir topluluðun içinde idim. O sýrada bir kadýn
gelip:
Ey Allah'ýn resulü! Bu kadýn, nefsini sana hibe etmiþtir (seninle evlenmek istemektedir)
. [634] Sen, bu kadýn hakkýndaki görüþünü ortaya koy' dedi.
Resulullah (s.a.v), kadýna hiçbir cevap vermedi. Sonra kadýn ikinci defa yine ayaða kalkýp
:
Ey Allah'ýn resulü! Þüphesiz bu kadýn, kendi nefsini sana hibe etmiþtir. Þimdi sen bu kadýn
daki görüþünü bildir1 dedi.
Resulullah (s.a.v), yine bu kadýna hiçbir cevap vermedi. Sonra kadýn üçüncü kere ayaða kalk
Ey Allah'ýn resulü! Þüphesiz bu kadýn, kendi nefsini sana hibe etmiþtir. Þimdi sen bu kadýn
daki görüþünü kullan' dedi. [635]
Bunun üzerine bir adam, ayaða kalkýp:
Ey Allah'ýn resulü! Bu kadýný, benimle evlendir' dedi. Resulullah (s.a.v):
Yanýnda (mehir olarak verecek herhangi) bir þey [636] var mý?' buyurdu. Sahabi:
Hayýr, (yok)' dedi. Resulullah (s.a.v):
Haydi git! (Mehir olarak verecek bir þey) araþtýr. Demirden bir yüzük bile olsa (bulup get
ir)' buyurdu.
Bunun üzerine sahabi, gitti. (Mehir olarak verecek bir þey) araþtýrdý. Sonra gelip:
(Mehir olarak verecek) hiçbir þey bulamadým. Demirden biri yüzük bile bulamadým1 dedi. Res
llah (s.a.v):
Ezberinde Kur'an'dan bir þey var mý?' diye sordu. Sahabi:
Ezberimde; þu sure ve þu sure var' dedi. Resuiullah (s.a.v):
Haydi git! Ezberindeki Kur'an (surelerini kadýna öðretmen) karþýlýðýnda o kadýný sana nika
du.[637]
Muhtasar þekildeki diðer bir rivayet ise þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v), adama:
Demirden bir yüzük bile olsa (bulup o mehirle) evlen' buyurdu. [638]
Nesâî'nin konu ile ilgili rivayeti ise þu þekildedir:
Ben, Resulullah (s.a.v)'in yanýnda (bulunan) bir topluluðun içinde idim. Bir kadýn:
Ey Allah'ýn resulü! Bu kadýn, nefsini sana hibe etmiþtir. Sen, bu kadýn hakkýndaki görüþünü
' dedi.
Resulullah {s.a.v) susup hiçbir cevap vermedi. Kadýn tekrar ayaða kalkýp:
Ey Allah'ýn resulü! Bu kadýn, nefsini sana hibe etmiþtir. Sen, bu kadýn hakkýndaki görüþünü
di.
Bunun üzerine bir adam ayaða kalkýp:
Bu kadýný, benimle evlendir' dedi. Resulullah (s.a.v):
(Mehir olarak verecek) bir þeyin var mý?' diye sordu. Sahabi:
Hayýr, (yok)1 diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):
Git! Demirden bîr yüzük bile olsa (bulup getir)' buyurdu.
Sahabi, gidip (kadýna mehir olarak verecek bir þey) aradý. Sonra (hiçbir þey bulamadan dönü
eri) gelip:
Demirden bir yüzük bile olsa (mehir olarak verecek hiçbir þey) bulamadým' dedi. Resulullah
(s.a.v):
Ezberinde Kur'an'dan bir þey var mý?' diye sordu. Sahabi:
Evet! Þu ve þu sureler var' diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Ezberindeki Kuran (bu kadýna mehir olarak öðretmen karþýlýðýnda) seni bu kadýnla nikahladý

1. Düðün Yemeði

165. Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Abdurrahman ibn Avf, (muhacir olup Mekke'den Medine'ye) geldiði zaman, Peygamber (
s.a.v), Abdurrahman ile Sa'd ibnu'r-Rebî' el-Ensâri arasýnda (din yönünden) kardeþlik akdi
apmýþtý. Ensârî'nin (nikahý) altýnda iki kadýn vardý. Ensârî, Abdurrahman'a; kadýnlarýný v
teklif etti. Abdurrahman ibn Avf, Sa'd ib-nu'r-Rebî'ye:
Allah, ailen ve malýn hususunda sana bereket ihsan eylesin! Sen, bana, (içinde alýþveriþ y
apýlan) çarþýyý göster dedi.
Bunun üzerine Abdurrahman ibn Avf, (Kaynuka kabilesine ait) çarþýya gitti. (Yaptýðý alýþver
sonunda bir miktar yoðurt kurusu ile bir miktar da yað kazandý.
Bir kaç gün sonra Peygamber (s.a.v), Abdurrahman ý, üzerinde yeni evlenen kiþilere özgü Su
san boyalý bir koku) olduðu halde görüp ona:
Ey Abdurrahman! Ne vaziyettesin (evlendin mi)?' diye sordu. Abdurrahman:
Ensarlý bir kadýnla evlendim' diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v):
O kadýna mehir olarak ne verdin?' diye sordu. Abdurrahman:
Bir çekirdek aðýrlýðýnda (beþ dirhem) altýn verdim' diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v):
Bir koyun bile olsa, düðün yemeði yap1 buyurdu. [639]
Bu hadis(in bu þekildeki metnin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Yine Müslim'in konu
le ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Abdurrahman ibn Avf, bir nevat [640] aðýrlýðý altýný mehir vererek bir kadýnla evlenmiþti.
Bu mikdara, hejrhangi bir ilave yapýlmamýþtýr.
Yine Müslim'in konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, þu ilave yer almaktadýr:
Resulullah (s.a.v), Abdurrahman ibn Avf'a: - 'Bir koyun bile olsa, düðün yemeði [642] yap
' buyurdu. [643]
Tirmizî'nin konu Ýle ilgili rivayeti ise þu þekildedir:
Sa'd ibnu'r-Rebî', Abdurrahman ibn Avf a:
Gel, malýmý ikiye bölüp seninle paylaþayým ve iki eþim var; birini boþa-nm iddeti dolduðu z
unla evlen' dedi. Abdurrahman:
Allah, ailen ve malýn hususunda sana bereket ihsan eylesin! Sen, bana, (içinde alýþveriþ y
apýlan) çarþýyý göster1 dedi.
Abdurrahman'a çarþýyý gösterdiler. O gün beraberinde (yaptýðý alýþveriþten) artýrdýðý bir
e yað olduðu halde döndü.
Bir kaç gün sonra Peygamber (s.a.v), Abdurrahman'ý, üzerinde yeni evlenen kiþilere özgü Su
(san boyalý bir koku) olduðu halde görüp ona:
(Ey Abdurrahman!) Ne vaziyettesin (evlendin mi)?' diye sordu. Abdurrahman:
Ensardan bir kadýnla evlendim' diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v):
O kadýnýn mehri ne kadardýr?' diye sordu. Abdurrahman:
Bir çekirdek (aðýrlýðýnda beþ dirhem altýn) verdim' diye cevap verdi,
(Ravi) Humeyd der ki: 'Veya çekirdek aðýrlýðýnda altýn' diye cevap verdi.
Peygamber (s.a.v):
Bir koyun bile olsa, düðün yemeði yap [644] buyurdu. [645]
Bu hadisi, Buhârî'de rivayet ermiþtir.[646] Yine Tirmizî, Müslim'in (burada) naklettiði son
rivayeti de nakletmiþtir.[647]
Nesâî'nin konu ile ilgili rivayeti þu þekildedir:
Abdurrahman ibn Avf, Peygamber (s.a.v)'in yanýna geldi. Üzerinde yeni evlenen kiþilere
özgü Sufre (=san boyalý bir koku) izi vardý. Resulullah (s.a.v), ona, bu kokunun sebebi
ni sordu. Abdurrahman'da, Ensarh bir kadýnla evlendiðini söyledi. Resulullah (s.a.v), o
na:
O kadýna ne kadar mehir verdin?1 diye sordu. Abdurrahman:
Bir çekirdek aðýrlýðýnda (beþ dirhem) altýn (verdim) diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v):
Bir koyun bile olsa, düðün yemeði yap1 buyurdu. [648]
Yine Nesâî'nin konu iie ilgili baþka bir rivayetinde, Abdurrahman ibn Avf þöyle der:
Resulullah (s.a.v), beni gördü. Ben de, düðün neþesi vardý. (Ona:)
Ensardan bir kadýnla evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
O kadýnýn mehri ne kadardýr?' diye sordu. Ben de:
Bir çekirdek aðýrlýðýnda (beþ dirhem) altýn (verdim)' diye cevap verdim. [649]
Yine Nesâî, ilk baþtaki rivayeti de nakletm iþtir.
Ebu Dâvud ise, bu hadisi, Nesâînin ilk rivayetine (benzer) bir þekilde rivayet etmiþtir.

3. Þiðâr (Deðiþ-Tokuþ Yoluyla Mehirsiz) Evlenmenin Yasak Olmasý

166. Abdullah ibn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v), Þiðâr'ý yasaklamýþtýr. Þiðâr; aralarýnda mehir olmamak üzere bir kimsen
da kýzým kendisine vermek þartýyla evlendirmesidir.[650] (Birinci rivayet)
Müslim'in bir rivayeti ise þu þekildedir:
Ýslam'da þiðâr [651] yoktur.[652] (Ýkinci rivayet)
Yine Müslim'in konu ile ilgili baþka bir rivayeti ise þu þekildedir:
Resulullah (s.a.v), Þigâr'ý yasaklamýþtýr. [653] (Üçüncü rivayet) Müslim, bu rivayeti (bu þ
te edip) herhangi bir ilave yapmamistir.[654]

4. Kýskançlýk Ve Kiþinin, Kýzý Ýle Ýlgili Durumlarda Ýnsaflý Davranmasý

167. Misvcr b. Mahreme (r.a)tan rivayet edilmiþtir:


nin hlBÝr ara) A1- fbu9eMin kýz'V'a niþanlanmak istedi. Fafma, Ali'mn bu arzusunu ,þitti
. Bunun üzerine Faüma, Resulullah (s.a.v)e gelip öfkelenmez ocuðunu söylüyorlar, iþte Ah!
Cehlin kýzýyla evlenecek' dedi.
Bunun üzerine Resuhýllah (s.a.v) kalk (ip bir hutbe ver)di.
Misver der ki: Ben, Resulullah (s.a.v)'den bu hutbesinde þehadet getirdikten sonra þöyl
e derken iþittim:
Amma ba'du (Sözün bundan sonrasýna gelince); Þüphesiz ben, (kýzým Zeyneb'i,) Ebu'l-Âs ibn R
e evlendirdim. [655] O bana söz verdi ve bana karþý verdiði sözde durdu. Þüphesiz Hatýma, b
bir parçadýr. Muhakkak ki ben, ona fenalýk yapýlmasýný çirkin görürüm. Vallahi, Allah resu
düþmanýnýn kýzý ile bir erkeðin (nikahý) altýnda [656] kesinlikle bir araya gelmez.
Bunun üzerine Ali, Ebu Cehlin kýzýyla evlenmekten vazgeçti. [657] (Birinci rivayet)
Bir rivayette ise Misver b. Mahreme þöyle der:
Resuluilah (s.a.v)'in minberde þöyle buyurduðunu iþittim: Hiþâm b. Muðîre oðullarý, kýzlarý
Talib'e nikahlamak için benden izin istediler. Ben onlara izin vermiyorum. (Tekrar
ediyorum,) onlara izin vermiyorum. Ancak Ebu Talib'in oðlu (Ali), benim kýzýmý boþayýp o
kýzýyla evlenmek isterse [658] o baþka. Çünkü kýzým, benden bir parçadýr. Onu rahatsýz eden
rahatsýz eder ve onu üzen þey beni de üzer.[659] (Ýkinci rivayet)
Bu hadisin bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Tirmizî, ilk (baþ
i) rivayeti nakletmiþtir. [660]Ebu Dâvud ise, ikinci rivayeti nakletmiþtir. [661]
Bazý rivayetlerde, Bana söz verdi ve bana (karþý verdiði) sözde durdu" ifadesi yer almakta
[662]
Tirmizî'nin rivayetinde ise, üç defa, Ben onlara Ýzin vermiyorum" ilavesi yer almaktadýr.
663]

5. Kiþi, Han1mýyla Cinsel Ýliþkide Bulunmak Ýstediði Zaman Ne Söyleyeceði Meselesi

168. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: Peygamber {s.a.v) þöyle buyurmak
adýr:
"Sizden birisi, hanýmiyla cinsel iliþkide bulunmak istediði zaman: 'Bismillah. AUahümme
cennibnâ's-þeytân ve cennibi's-sevtân1 (Allah'ýn ismiyle!'Allahým! Bizi þeytandan uzak eyle
ize vereceðin (çocuk)tan da þeytaný uzak eyle!) demiþ olsa, aralanndaki (bu birleþmeden do
onlara) bir çocuk verilecek olursa, [664] þeytan o çocuða hiçbir zaman zarar vermez.[665]

6. Nikahta Koþulan Þartlarý Yerine Getirme

169. Ukbe b. Amir (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
"Sizin yerine getireceðiniz þartlarýn en baþta geleni, kendisiyle kadýnlarý helal kýldýðýn
ehir)dir.[667]

7. Cariyesini Hürriyetine Kavuþturur Sonra Da Onunla Evlenen Kimsenin Fazileti Hakkýnd


a

170. Ebu Musa el-Eþ'arî (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
1. Her kimin kendine ait bir cariyesi olup bu cariyesini eðitir, eðitimini güzel yapar
, onu hürriyetine kavuþturur ve onunla evlenirse, iþte böyle bir kimse için iki kat sevap
vardýr.
2. (Yine) Allah'ýn hakkýný ve efendisinin hakkýný yerine getiren herhangi bir köle için de
kat sevap vardýr. [668] (Birinci rivayet)
Konu ile ilgili bir rivayet ise þu þekildedir:
Üç kiþi vardýr ki, onlara iki kat sevap verilir:
1. Allah'ýn hakkým ve efendisinin hakkýný yerine getirirse, [669] iþte böyle bir köle için
at sevap vardýr.
2. Yanýnda güzel bir cariyesi olup eðitir, eðitimini güzel yapar, onu hürriyetine kavuþturu
sonra onunla evlenir ve bunlan yaparken Allah'ýn rýzasýný kast ederse, iþte böyle bir kimse
için iki kat sevap vardýr.
3. Önceki kitaba iman eder ve sonra kendisine sonuncu kitap gelince, ona da iman ed
erse, iþte böyle bir kimse için de iki kat sevap vardýr.[670] (Ýkinci rivayet)
Yine konu ile ilgili bir rivayet þu þekildedir:
Horasanlý bir adam, Þþ'bî'ye:
Bazý Iraklýlar: 'Cariyesini hürriyetine kavuþturur, sonra onunla evlenen bir kimse hakkýnd
a: (Böyle) bir adam, kurbanlýk devesine binen kimse gibidir' diyorlar. (Bu konuda ne
dersin?)1 diye sordu. Þa'bî:
Bana, Ebu Bürde ibn Ebi Musa el-Eþ'arî, o da babasýndan naklen Re-sulullah (s.a.v)'in þöyle
buyurduðunu haber vermiþtir:
Üç kiþi vardýr ki, bunlara iki kat sevap verilir:
1. Ehl-i kitaptan olup peygamberine iman eden bir kimse, Peygamber (s.a.v)'e eriþip
ona iman eder, ona tabi olur ve onu tasdik ederse, bu kimse için iki kat sevap var
dýr.
2. Baþkasýna ait olan bir köle, [671] hem Allah'ýn hakkýný ve hem de efendisinin hakkýný ye
getirirse, bu kimse için iki kat sevap vardýr.
3. Cariyesi olan bir kimse; cariyesini besler, gýdasýna iyi bakar, sonra onu eðitir, eði
timini iyi yapar, sonra onu hürriyetine kavuþturur ve onunla evlenirse, bu kimse için
iki kat sevap vardýr.
Daha sonra Þa'bî, Horasanlýya:
Bu hadisi, bir þeysiz al! Vaktiyle bir adam, bundan daha basit bir mesele için ta Med
ine'ye -bir rivayette: Irak'a- kadar giderdi' dedi. [672] (Üçü rivayet)
Konu ile ilgili baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
O cariyeyi hürriyetine kavuþturur, sonra da onun mehrini verirse.[673] (Dördüncü rivayet)
Yine bu konu ile ilgili bir rivayet ise þu þekildedir:
Üç kiþi vardýr ki, bunlara iki kat sevap verilir:
1. Cariyesi olan bir kimse; cariyesini eðitir, eðitimini iyi yapar, ona (bilmedikler
ini) öðretir, öðretimini iyi yapar, sonra da onu hürriyetine kavuþturup onunla evlenen kim
2. Hem Allah'ýn ve hem de efendisinin hakkýný yerine getiren köle,
3. Ehl-i kitaptan (olup hem peygamberine ve hem de Resulullah'a) iman eden kimse
.[674] (Beþinci rivayet)
Konu ile ilgili diðer bir rivayet ise þu þekildedir:
Kim cariyesini hürriyetine kavuþturur, sonra da onunla evlenirse, iki kat sevap alýr.
[675] (Altýncý rivayet)
Ýkinci rivayeti, Tirmizî; üçüncü rivayeti, Buhârî ile Müslim; dördüncü rivayeti ta'lik ola
ivayeti, Nesâî; altýncý rivayeti ise Ebu Dâ-vud ile Nesâî rivayet etmiþtir.
8. Ýhramlý Ýken Akd Edilen Nikahýn Haram Olmasý

171. Abdullah ibn Abbâs (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir: "Peygamber (s.a.v), Meymûne ile
, ihramlý iken evlenmiþtir. [676]
Bu hadis(in bu þekildeki metnin)i, bir topluluk rivayet etmiþtir. Buhârî'nin rivayetinde
, Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Peygamber (s.a.v), Meymûne ile, Umretu'1-Kaza [677] sýrasýnda evlendi.[678]
Yine Buhârî'nin baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Abbâs þöyle der:
Peygamber (s.a.v), Meymûne ile, ihramlý iken Mekke'de evlendi. Ýhramdan çýktýktan sonra da
erdeðe girdi.[679] Meymûne, Mekke yakýnýndaki 'Þerif [680] (denilen) yerde vefat etti. [68
]
Ebu Dâvud der ki: Saîd ibnü'l-Müseyyeb dedi ki: "Abdullah ibn Abbâs, ti (Resulullah'm,) Me
ymûne ile ihramlý iken evlendiðifne dair rivayeti)nde yanýlmýþtýr. [682]
Nesâî'nin rivayetinde ise, Abdullah ibn Abbâs þöyle der;
ResuluIIah (s.a.v), Meymûne ile, ikisi de ihramlý olduklarý halde evlendi.[683]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, bahsermeksizin þöyle der:
Resulullah (s.a.v), ihramlý iken evlendi. [684]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayeti þu þekildedir:
ResuluJlah fs.a.v), ihramlý iken evlendi. [685]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili bir rivayetinde þu ilave yer almaktadýr:[686]

9. Bir Kadýnýn, Halasý Yada Teyzesiyle Ayný Nikah Altýnda Bulunmasýnýn Haram Kýlýnmasý

172. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:


"Peygamber (s.a.v), bir kadýnýn, kendi halasý ve teyzesi üzerine nikahanmasýný yasaklamýþtý
(Zührî der ki:) Biz, haram kýlma hususunda, kadýnýn babasýnýn teyzesini de bu konumda görm
. Çünkü Urve, bana, Aiþe'den naklen:
Nesep yönünden haram olaný, süt yönünden de haram kýlýnýz' haber verdi. [687]
(Hadisin lafzý, Buhârî'ye aittir.) [688]
Müslim'in konu ile ilgili rivayetinde, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Hala, (erkek) kardeþinin kýzý üzerine ve kýz kardeþin kýzý da teyze üzerine nikah edilemez.
Yine Müslim'in konu ile ilgili diðer bir rivayeti þu þekildedir:
ResuluIIah (s.a.v), bir erkeðin, bir kadýn ile halasýný ve (yine) bir kadýn Ýle teyzesini b
r nikah altýnda toplamasýný yasaklamýþtýr. [690]
Zührî der ki: "Biz, kadýnýn babasýnýn teyzesi ile babasýnýn halasýný da ayný konumda görme
Yine Buhârî ile Müslim'in bir baþka rivayetinde, ResuluIIah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Bir kadýn ile halasý ve (yine) bir kadýn ile teyzesi bir nikah altýnda toplanmaz. [692]
Yine Müslim'in konu ile ilgili bir baþka rivayeti ise þu þekildedir:
ResuluIIah (s.a.v), bir kadýnýn, halasý yada teyzesi üzerine nikahlanmasýný yasaklamýþtýr.
Yine Müslim'in bir rivayeti þu þekildedir:
ResuluIIah (s.a.v), dört kadýnýn bir nikah altýnda toplanmasýný; (yani) bir kadýn ile halas
(yine) bir kadýn ile teyzesini beraberce nikahlamayý yasaklamýþtýr. [694]
Yine Müslim'in baþka bir rivayeti þu þekildedir:
ResuluIIah (s.a.v), bir kadýnýn, halasý yada teyzesinin üzerine nikahlanmasýný veya bir kad
kýz kardeþinin kabýnda olaný boþaltmak için onun boþanmasýný istemesini yasaklamýþtýr. Çü
nun rýzkýný verir.[695]
Yine Müslim'in bir diðer bir rivayeti þu þekildedir:
Bir adam, (din) kardeþinin dünürlüðünün üzerine dünür göndermez. [696] (Din) kardeþinin paz
giriþmez. [697] Bir kadýn, halasýnýn yada teyzesinin üzerine nikah edilemez. (Yine) bir ka
dýn, kýz kardeþinin kabýný boþaltmak için onun boþanmasýný isteyemez. Kadýn isteyene varmal
bi, ancak Allah'ýn kendisine takdir ettiði þeydir. [698]
(Sonuncu rivayet)
Tirmizî ile Ebu Davud'un rivayeti ise þu þekildedir:
Bir kadýn halasýnýn üzerine, hala da erkek kardeþinin kýzý üzerine, kadýn 3 teyzesinin üzer
e de kýz kardeþinin kýzý üzerine nikah edilemez. (Yine) büyük küçük üzerine ve küçük de büy
ez. [699] Nesâî ise sonuncu rivayeti, desine kadar nakletmiþtir. [700]

10. Evlenmeye Teþvik

173. Alkame b. Kays'tan [701] rivayet edilmiþtir:


"Mina'da, Abdullah ibn Mes'ud ile birlikte yürüyordum. Derken ona Osman (b. Affân) ras
tladý ve onunla konuþmaya baþladý. Osman, ona:
Ey Ebu Abdurrahman [702] Seni genç (bakire) bir kadýnla evi en dirsek! Olur ki, sana
geçmiþ zamanýndan (kaybettiðin) bazý þeyleri, sana (geri) hatýrlatýr' dedi. Bunun üzerine A
ibn Mes'ud:
Sen böyle dedinse de, Resulullah (s.a.v)'in, bize:
Ey gençler topluluðu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa, hemen evlensin. Çünkü evlilik,
harama) daha çok kapattýrýcý, namusu daha çok koruyucudur. Sizden kimin (evlenmeye) gücü ye
orsa, o da, oruca devam etsin. Çünkü oruç, o kimse için, hayalarý kesmek (gibi)dir' buyur
[703]
Yine buna benzer bir rivayet daha var. Bu rivayetin baþýnda,
Ey gençler topluluðu!" ifadesi yer almaktadýr. [704] Bu hadis(in bu þekildeki metinlerin
ji, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Tirmizî'nin rivayetinde, Abdullah ibn Mes'ud þöyle
:
Peygamber {s.a.v) ile birlikte çýkmýþtýk. Genç idik. (Mali imkanlardan dolayý) hiçbir þeye
iyorduk. Derken Peygamber (s.a.v):
Ey gençler topluluðu! Evlenmeye çalýþýn. Çünkü evlilik, [705] gözü (harama) daha çok kapatt
çok koruyucudur. Sizden kimin (evlenmeye) gücü yetmiyorsa, o da, oruca devam etsin. Çünkü
ruç, o kimse için, hayalarýný kesmek (gibi)dir' buyurdu. [706]
Ebu Davud'un rivayetinde ise Alkame þöyle der:
Abullah ibn Mes'ud ile birlikte Mina'da yürüyordum. Derken ona Osman (ibn Affâ'n) rastl
adý. Abdullah ile ikili konuþmak istedi. [707]
Abdullah, Osman'ýn, (kendisine) ihtiyacý olmadýðýný anlayýnca, bana (hitaben):
Ey Alkame! Sen de gel dedi. Ben de hemen (yanlarýna) vardým. Osman, ona:
Ey Ebu Abdurrahman! Seni bakire bir kadýnla evlendirsek. Olur ki nefsinden kaybet
tiðin bazý þeyler sana (geri) döner' dedi. Bunun üzerine Abdullah:
Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa, hemen evlensin. Çünkü evlilik, [708] gözü (harama) d
çok kapattýncý, namusu daha çok koruyucudur. Sizden kimin (evlenmeye) gücü yetmiyorsa, o
oruca devam etsin. Çünkü oruç, o kimse için, hayalarýný kesmek (gibi)dir' buyururken iþi
i. [709]
Nesâî'de, ilk (baþtaki) rivayeti nakletmiþtir. [710]
Yine Nesâî'nin baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Mes'ud þöyle der:
Resulullah (s.a.v) ile birlikte çýkmýþtýk. Genç idik. (Mali imkanlardan dolayý) hiçbir þey
iyorduk. Resulullah (s.a.v):
Ey gençler topluluðu! Evlenmeye çalýþýn. Çünkü evlilik, gözü (harama) daha çok kapattýrýcý,
yucudur. Sizden kimin (evlenmeye) gücü yetmiyorsa, o da, oruca devam etsin. Çünkü oruç, o k
mse için, hayalarýný kesmek (gibi)dir' buyurdu. [711]
Yine Nesâî'nin diðer bir rivayetinde, Alkame þöyle der:
Abdullah ibn Mes'ud, Arafat'ta, [712] Osman (ibn Affân)'a rastladý. Onunla yalnýz kalýp
(bir þeyler) konuþtu. Osman, Abdullah ibn Mes'ud'a: (Ýstediðin) bir kýz varsa, seni onunla
evlendireyim' dedi. [713] Bunun üzerine Abdullah, Alkame'yi çaðýrýp ona, Peygamber (s.a.v
)'in:
Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa, evlensin. Çünkü evlilik, gözü (harama) daha çok kapa
musu daha çok koruyucudur. Sizden kimin (evlenmeye) gücü yetmiyorsa, o da, oruca devam
etsi kü oruç, o kimse için, hayalarýný kesmek (gibi)dir [714] buyurduðunu haber verdi. [71
]
Yine Nesâî'nin bina benzer bir rivayeti olup bu rivayetin içinde, þu ifade yer almaktadýr:
"Sizden kimin gücü yeterse evlensin! Çünkü evlilik, gözü (harama) daha cok kapattýncý, namu
çok koruyucudur. Kiminde (evlenmeye) gücü yetmezse onun için oruç vardýr. Çünkü oruç, o ki
ayalarýný kesmek gibidir.[716]

ONÝKÝNCÝ BÖLÜM
SÜT EMZÝRME BÖLÜMÜ [717]
1. Süt, Doðumun (Nesebin) Haram Kýlmakta Olduðu Her Þeyi Haram Kýlar.

174. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Ebu'l-Kuays'ýn erkek kardeþi Eflah, örtü emrinin inmesinden sonra benim yanýma gelmek içi
zin istedi. Ben de, (ona):
Vallahi, bu konuda ResululÝah (s,a.v)'den izin isteyinceye kadar, ben ona izin ver
emem. Çünkü beni, Eflah'm kardeþi Ebu'l-Kuays emzirme d i. Fakat beni, Ebui-Kuays'ýn haným
irdi!' dedim.
Bu sýrada ResululÝah (s.a.v), benim yanýma girdi. Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Beni erkek emzîrmedi. Fakat beni Ebu'l-Kuays'm hanýmý emzirdi dedim. R
esulullah (s.a.v):
Onun sen(in yanma gel meþine) e izin ver. Çünkü o, senin (süt) amcandýr. "Teribet yemînuki"
að elin toprak olasý)!' buyurdu.
(Hadisin ravisi) Urve ibnu'z-Zübeyr: 'Bu hadiste zikredilen þey sebebiyle Aiþe:
Nesep d en dolayý haram olaný, sütten dolayý da haram kýlýn' derdi, demiþtir. [718]
Buna benzer bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde þu ifade yer almaktadýr:
Bu sýrada Peygamber (s.a.v), benim yanýma girdi. Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Ebu'l-Kuays'ýn erkek kardeþi Eflah gelip (yanýma girmek için) benden i
istedi. Ben de, senden izin almadam (ona) izin vermekten kaçýndým1 dedim. Peygamber (
s.a.v):
(Süt) amcanýn (yanýna gelmeye) izin vermenden seni alýkoyan þey nedir?' diye sordu. Aiþe'de
Ey Allah'ýn resulü! Beni erkek emzirmedi. Fakat beni Ebu'l-Kuays'ýn hanýmý emzirdi' diye c
evap verdi. Resulullah (s.a.v), (bana):
Ona izin ver. Çünkü o, senin (süt) amcandýr. Sað eli toprak olasý!' buyurdu.
Urve ibnu'z-Zübeyr: 'Bu hadiste zikredilen þey sebebiyle Aiþe:
Nesepden dolayý haram olaný, sürten dolayý da haram kýlýn [719] demiþtir. [720]
Konu ile ilgili baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
"Ebu'l-Kuays'ýn erkek kardeþi Eflah, örtü emrinin inmesinden sonra gelip Aiþe'nin yanýna gi
mek için istedi. Eflah, [721] Aiþe'nin süt amcasý idi. (Aiþe der ki:) Ben, ona izin vermek
ten kaçýndým. Resulullah (s.a.v), gelince, ona (bu durumu) haber verdim. Hemen Eflah'ýn,
benim yanýma girmesine izin vermemi emretti. [722]
Bu manada buna benzer baþka bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde, O, senin (
süt) amcandýr. Varsýn senin yanýna girsin" ifadesi yer almaktadýr. [723]
Yine konu ile ilgili diðer bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Eflah, örtü ayeti indikten sonra, benim yanýma girmek için benden izi istedi. Ben, ona i
zin vermedim. Bunun üzerine Eflah:
Ben, senin (süt) amcan iken, benden (perde arkasýna saklanmak /örtünmek suretiyle mi) kaçýn
rsun?' dedi. Ben de:
Bu amcalýk nasýl oluyor?1 diye sordum. O da:
Erkek kardeþim Vâil'in hanýmý, kardeþimden dolayý meydana gelen sütü sana içirdi1 diye cev
Derken bu durumu, Resulullah (s.a.v)'e sordum. Resulullah (s.a.v)'de:
Eflah doðru söylemiþ. Ona, yanýna girmesi için izin ver' buyurdu. [724]
Yine konu ile diðer bir rivayette, Hz. Aiþe. þöyle der:
Resulullah (s.a.v), Aiþe'nin yanýnda bulunduðu sýrada, Aiþe, Hafsa'nm evinin önünde izin is
en bir erkek sesi iþjtmiþti. Aiþe der ki: Ben:
Ey Allah'ýn resulü! Þu adam, senin evine girmek için izin istiyor.
dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Sanýrým ki, o, Hafsa'nm süt amcasý filanca kimsedir!' buyurdu.
Aiþe:
Aiþe'nin süt amcasý filanca kimse hayatta olsaydý, benim yanýma girebilecek miydi?1 diye s
ordu. Peygamber (s.a.v): Evet, (girebilirdi.) Çünkü süt, doðumun (nesebin) haram kýlmakta
uðu her þeyi haram kýlar' buyurdu. [725] Yine kýsa bir þekilde gelen diðer bir rivayette is
, Resulullah (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Süt, doðumun (nesebin) haram kýlmakta olduðu her þeyi haram kýlar. [726]
Yine Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Aiþe'nin, 'Eflah' ismi verilen süt amcasý, onun yanýna girmek için izin istemiþti. Aiþe'de,
a izin vermemiþti. Böylelikle kendisini (perde arkasýna saklanmak/örtünmek suretiyle) onda
n korunmuþ oldu.
Daha sonra {bu olayý) Resulullah (s.a.v)'e anlattý. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
(Perde arkasýna saklanmak/örtünmek suretiyle) ondan korunma! Çünkü nesep yönünden haram ola
yönünden de haramdýr' buyurdu. [727]
Müslim'in konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Hz. Aiþe þöyle der:
Süt amcam Ebu'I-Ca'd yanýma girmek için izin istedi. Ben, onun (yanýma girmesini) kabul e
tmedim.
Derken Peygamber (s.a.v), geldi. Ona bu olayý anlattým. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v
):
Ona izin verseydin ya! Sað eli toprak olasý yada eli toprak olasý' buyurdu.
Hiþâm, bana: 'Bu zat, ancak Ebu'I-Kuays dedi. [728] Nesâî ise, bu hadisi, ilk (baþtaki) ri
vayet gibi nakletmiþtir.[729]
Yine Nesâî, içerisinde Hafsa geçen rivayeti ve aynca hem Aiþe ve hem de Hafsa geçen rivayet
nakletmiþtir.[730]
Ebu Dâvud ile Tirmizî ise, bu hadisi, ilk (baþtaki) rivayet (gibi) nakletmiþtir. Bu rivay
etin içerisinde, "Hafsa" ismi de geçmektedir. Yalnýz Tirmizî'nin rivayetinde, Þüphesiz ki A
lah, haram kýlmýþtýr" ifadesi yer almaktadýr.[731]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayeti ise þu þekildedir:
Doðumun (nesebin) haram kýldýðý (her) þeyi, süt (kardeþliði) de haram kýlar.[732]

ONÜÇÜNCÜ
TALAK (BOÞANMA) BÖLÜMÜ [733]

1. Yüce Allah'ýn, "Ey Peygamber! Sen, Hanýmlarýnýn Hoþnutluðunu Arayarak, Allah'ýn Sana Hel
Niçin (Kendine) Haram Kýlýyorsun? [734] Ayetinin Tefsiri

175. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Resulullah (s.a.v), balý ve helvayý (tatlý türü þeyi) severdi, ikindi namazýndan döndüðünd
anýna girip onlardan birinin yanýna yaklaþýrdý. [735]
Bir gün, Ömer'in kýzý Hafsa'nýn yanýna girmiþti. (Orada normal) kalýþýndan daha fazla kaldý
nun orada bu çok kalýþýný) kýskandým (ve bunun sebebini araþtýrdým). Bana:
Hafsa'ya, kavminden bir kadýn küçük bîr çömlek bal hediye etti. O da, bu baldan Peygamber (
.v)'e þerbet içirdi1 denildi. Ben de kendi kendime:
Vallahi, biz bunun için muhakkak bir hile yaparýz' dedim. Daha sonra Þevde bint. Zem'a
'ya (gidip ona):
Biraz sonra Resulullah (s.a.v), muhakkak sana yaklaþacaktýr. Sana yaklaþtýðýnda, ona:
Sen, 'meðafir' mi yedin?' dersin. O da, sana:
Hayýr!' diyecektir. Bunun üzerine sen de, ona:
Senden hissetmekte olduðumu bu koku nedir?' diye sorarsýn.
(Bir rivayette: "Resulullah, kendi üzerinde, (hoþ olmayan) bir kokunun kokmasýndan hoþlan
mazdý" ilavesi yer almaktadýr.)
Muhakkak o da, sana:
Hafsa, bana, bal þerbeti içirmiþti!1 diyecektir. Sen de, ona:
O balýn arýsý, (galiba) Urfut (aðacýn)dan yemiþ!' dersin. Çünkü Resulullah (s.a.v), bana
e ben de böyle söyleyeceðim. Ey Safi yy e! (Resulullah, sana geldiðinde) sen de böyle söyl
!' dedim.
Aiþe, bu talimatýn uygulanma þeklini þöyle anlatmýþtýr: Þevde:
Kendinden baþka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, çok geçmedi. Resulullah (s.a.v)
kapýnýn Önünde durdu. Ey Aiþe! Senden korktuðum için bana emrettiðin sözü hemen Resulullah
orada iken söylemek istedim' dedi. (Aiþe der ki:) Resulullah (s.a.v), Sevde'ye yakl
aþýnca, Þevde, Resulullah (s.a.v)'e:
Ey Allah'ýn resulü! Sen, 'meðafir' mi yedin?' diye sordu. Resulullah (s.a.v):
Hayýr!' diye cevap verdi. Þevde:
(O halde) senden hissetmekte olduðumu bu koku nedir?' diye (tekrar) sordu. Resulul
lah (s.a.v):
Hafsa, bana bal þerbeti içirmiþti!' diye cevap verdi. Þevde:
O balýn arýsý, 'Urfut' (aðacin)dan yemiþ!' dedi.
Sonunda Resulullah (s.a.v), benim odama dönüp geldiðinde, ben de bu sözlerin benzerini söy
ledim. Safîyye'ye gittiðinde, o da, bu sözlerin benzerini söyledi. Sonra Resulullah (s.a.
v), dönüp Hafsa'nýn yanýna vardýðýnda, Hafsa, ona:
Ey Allah'ýn resulü! Sana bal þerbetinden içireyim mi?' diye sordu. Resulullah (s.a.v):
Hayýr! Benim, o bal þerbetine ihtiyacým yoktur!' diye cevap verdi.
Aiþe, (rivayetine son vererek) dedi ki: Þevde, bana:
Vallahi! Biz, Resulullah (s.a.v)'i, bal þerbetinden mahrum ettik' diyordu. Ben de,
Sevde'ye:
Sus!' dedim (ve Hafsa hakkýndaki hile ve oyunumuzun duyulmasýný istemedim). [736]
Bir rivayette ise, Hz. Aiþe þöyie der;
Peygamber (s.a.v), Zeyneb bint. Cahþ'ýn [737] yanýnda eðleþip bal (þerbeti) Ýçermiþ.
Aiþe der ki: Bunun üzerine ben, Hafsa ile (Peygamber'in, Zeyneb'in yanýnda bal þerbetini
içme eylemini engellemek üzere) anlaþtým. [738] Peygamber (s.a.v), hangimizin yanma gire
rse, ona:
Ben, sen de 'meðâfîr [739] kokusu hissediyorum, meðâfîr mî yedin?' diyecekti.
Derken Peygamber (s.a.v), (günün birinde) bu iki hanýmýndan birini yanma girmiþ. O hanýmý,
ona söylemiþ. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Hayýr! Ben, Zeyneb bint. Cahþ'ýn yanýnda bal (þerbeti) içtim. Fakat bir daha bal þerbeti i
m' buyurmuþ. Bunun üzerine:
Ey Peygamber! Eþlerinin rýzasýný gözeterek Allah'ýn sana helâl kýldýðý þeyi niçin kendine
[740]ayeti; Aiþe
Hafsa'va (hitap eden):
Eðer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, [741] ayetine kadar (indi) ve Hani Peygambe
r, eþlerinden birine gizlice bir söz söylemiþti [742] ayeti de, "Hayýr! Ben, bal þerbeti iç
m. Artýk bir daha bal þerbeti içmeyeceðim" sözü için inmiþtir.

2. Ayhali Gören Kadýnýn Boþanmasý Meselesi

176. Abdullah ibn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiþtir:


"Abdullah ibn Ömer, hanýmým, ayhali (hay izli) iken boþamýþü. Bunun üzerine Ömer, (bu durum
ulullah (s.a.v)'e anlatmýþ. Resu-lullah (s.a.v)'de bu duruma kýzmýþ, sonra da:
Hanýmýna geri dönsün. (Hayýzmdan) temizlenip (tekrar) bir hayýz (daha) görüp sonra (tekrar)
zleninceye kadar (hanýmýný nikahý altýnda) tutsun. Eðer onu boþamak isterse, temizken (ken
le) cinsel Ýliþkide bulunmadan boþasýn.
Ýþte þaný yüce olan Allah'ýn; kadýnlarýn, içinde, boþanmasýný emrettiði iddet (dönemi), bu
]
Buna benzer bir rivayet daha var. Bu rivayetin içerisinde þu ifade yer almaktadýr:
Ona emret! Hanýmýna geri dönsün. Ta ki kadýn, içerisinde boþadýðý ha-yýzdan baþka yeni bir
dar onu nikahý altýnda tut)sun. Eðer onu boþamak isterse, hayýzýndan temizken (kendisiyle)
insel iliþkide bulunmadan boþasýn. Ýþte yüce Allah'ýn emrettiði iddet (dönemi) için boþama
Abdullah ibn Ömer, hanýmýný, bir talak Ýle boþamýþtý. Bu da, kadýnýn talaklarýndan (bir tal
Bunun üzerine Abdullah, Resulullah (s.a.v)'in kendisine emrettiði (þekil-üzere) hanýmýna g
ri döndü.[745]
Zübeydî yolundan buna benzer bir rivayet daha var. Yalnýz bu rivayette, Abdullah ibn Öme
r þöyle der:
Bunun üzerine eþime geri döndüm. Yapmýþ olduðum talak ise, kadýn için bir talak sayýldý.[74
Yine Müslim'in bir rivayeti, þu þekildedir:
Abdullah ibn Ömer, hanýmýný, hayýzlý iken boþamýþtý. Bunun üzerine Ömer, bu durumu, Peygamb
anlatmýþ. Peygamber (s.a.v):
Ona emret! Hanýmýna geri dönsün. Sonra onu, ya temizken yada hamile olduðu halde boþasýn' b
rdu. [747]
Yine Müslim'in konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Abdullah ibn Ömer þöyle der:
Resulullah (s.a.v) zamanýnda eþimi hayýz halinde iken boþamýþtým. (Babam) Ömer, bu durumu,
llah (s.a.v)'e anlatmýþ. Bunun üzerine Resu-Iuilah (s.a.v):
Ona emret! Hanýmýna geri dönsün. Sonra onu, temizlenip baþka bir hayýz görünceye kadar terk
n. Kadýn temizlendiði zaman, onu, ya cinsel iliþkide bulunmadan önce boþasm [748] yada nik
ahýnda tutsun. Çünkü Allah, kadýnlarýn Ýçinde boþanmasýný emrettiði iddet (dönemi) budur. [
Ubeydullah der ki:
Nâfi'ye: Boþama ne oldu?' diye sordum O da:
Bu boþama, bir talak olup onu (bir talak) saydý1 diye cevap verdi, [750] Yine Buhârî ile
Müslim'in, buna benzer bir rivayeti daha olup bu rivayeti Kadýnlarýn içinde boþanmasýný"
esine kadar nakletmiþlerdir. [751]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ile ilgili diðer bir rivayetleri þu þekildedir:
Abdullah ibn Ömer, hanýmlarýndan birini, hayýz halinde iken bir talakla boþamýþtý. Resulull
.a.v), (bu durumu haber alýnca, ona,) hanýmýna geri dönmesini, sonra hanýmý temizlenip kend
yanýnda ikinci bir (kez) hayýz görünceye kadar alýkoymasýný ve kadýna o hayýzdan temizlen
dar mühlet vermesini emretmiþ. Eðer kadýný boþamak isterse, kadýn temizlendiði zaman onun
iliþkide bulunmadan boþamasýný, iþte kadýnlarýn içinde boþanmasýný Allah'ýn emrettiði idd
] bu olduðunu bildirmiþmiþ.[753]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
Abdullah ibn Ömer'e, (hanýmýný) üç (talakla) boþayan kimsenin hükmü soruldu. Abdullah ibn Ö
yu soranlardan (her) birine:
Eðer (hanýmýný) üç (talakla) boþamýþ isen, artýk o kadýn, senden baþka bir erkekle evleninc
a haram olmuþtur' diye cevap verdi.
Buhârî (devamla) der ki: Bu konuda bir baþkasý ise þunu ilave etmiþtir: Abdullah ibn Ömer:
Eðer (hanýmýný) bir talakla yada iki talakla boþamýþ olsaydýn, elbette kadýna dönme hakkýn
bir talakla boþa-dýðým zaman,) Peygamber (s.a.v), bana, eþime geri dönmemi emretti dedi. [
54]
Yine Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Abdullah ibn Ömer'e, (hanýmýný) üç (talakla) boþayan kimsenin hükmü soruldu. Abdullah ibn Ö
yu soranlardan her birine:
Eðer hanýmýn, bir yada iki talakla boþadýysan; iþte Resulullah (s.a.v), (eþimi bir talakla
adýðýmda) bana, eþime geri dönmemi emretti. Eðer (hanýmýný) üç talakla boþadýysan, o, baþk
nmedikçe kadýn sana haram olmuþtur. Hem hanýmýný boþaman hususunda sana verdiði emirde All
i oldum' dedi.
Müslim (devamla): '(Hadisin ravisi) Leys: 'Bir talak" sözünde dikkatli davranmýþtýr' dedi.
755]
Yine Buhârî ile Müslim'in, Muhammed ibn Þîrîn yolundan yaptýðý rivayet þu þekildedir:
Kendisini itham etmediðim bir kiþi, bana, yirmi yýldýr þu hadisi rivayet edip durur:
Abdullah ibn Ömer, hanýmýný, hayýz halinde iken boþamýþ, ona hanýmýna geri dönmesi emir bu
Ben (hadisin) ravisini itham etmiyor, fakat hadisi de bilmiyordum. Derken (günün biri
nde) Ebu Gallâb Yûnus ibn Cübeyr el-Bâhilî'ye rastladým. Bu kiþi, özü-sözü saðlam birisi id
týðýna göre; kendisi, Abdullah ibn Ömer'e, (hayýzh iken kadýný bir talakla boþamanýn hükmün
anýmýný, hayýz halinde iken bir talakla boþadýðýný, sonra da (hanýmýna) geri dönmekle emrol
t etmiþ. Ebu Gallâb dedi ki: Ben:
Bu talak, senin aleyhine sayýldý mý?' diye sordum. Abdullah ibn Ömer:
Neden (olmasýn)! Eðer (insan) acizlik gösterip ahmaklýk ederek (hanýmýný boþasa, onun bu ah
talaký geri getirir mi)?' diye cevap verdi."
Bu; Müslim'in, Ali b. Hucr'dan yaptýðý rivayetin metnidir, [756] Abdulvâris'in rivayetinde
ise, Peygamber (s.a.v) þöyle buyurmaktadýr:
Onu, iddetinin önünde boþar. [757]
Buhârî ise, bu hadisi, Muhammed ibn Sîrîn'den bu manada rivayet etmiþ, fakat hadisin baþ k
geçen Muhammed ibn Sîrîn'in sözüne yer vermemiþtir. [758]
Yine Buhârî ile Müslim, bu hadisi, Enes ibn Þîrîn yoluyla Abdullah ibn Ömer'den rivayet etm
dir. [759]
Yine Müslim'in, Ebu'z-Zübeyr yolundan yaptýðý rivayet ise þu þekildedir:
"Ebu'z-Zübeyr, Azze'nin azadlýsý Abdurrahman ibn Eymen'i, Abdullah ibn Ömer'e þöyle soru so
arken iþitmiþ:
Hanýmýný hayýz halinde iken boþayan bir adam hakkýnda ne dersin? diye sormuþ. Bu konuþmayý
eyr'de iþitiyormuþ. Abdullah ibn Ömer:
Resulullah (s.a.v) zamanýnda Abdullah ibn Ömer, hayýz halindeki hanýmýný boþamýþtý. Ömer,
) Resulullah (s.a.v)'e sorarak:
Gerçekten Abdullah ibn Ömer, hanýmýný, hayýzh iken boþamýþ dedi. Bunun üzerine Resulullah (
r'e:
Oðlun, hanýmýna geri dönsün!' diyerek kadýný (bana) iade edip:
Kadýn (hayizdan) temizlendiði zaman (oðlun) onu, ya boþasýn yada (nikahý altýnda) tutsun' b
rdu. Abdullah ibn Ömer: Peygamber (s.a.v):
Ey Peygamber! Kadýnlarý boþayacaðýnýz zaman onlarý iddetlerinîn önünde boþaym [760] ayetini
i.[761]
Yine Buhârî'nin bir rivayetinde, Ma'mer der ki: Bize Abdulvâris tahdis etti. Abdulvâris'd
e dedi ki: Bize Eyyûb, Saîd ibn Cübeyr'den tahdis edip dedi ki: Abdullah ibn Ömer:
(Hanýmýmý boþamam,) benim üzerime bir talak sayýldý. [762]
Buna herhangi bir þey ilave edilmemiþtir.
Ebu Davud'un konu ile ilgili rivayeti ise þu þekildedir:
"Resulullah (s.a.v) zamanýnda Abdullah ibn Ömer, hayýz halindeki hanýmýný boþamýþti. Ömer,
i, Resulullah (s.a.v)'e sormuþtu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Ona emret, hanýmýna geri dönsün. Sonra (hayýzýndan) temizlenip (tekrar) bir hayýz (daha) g
a (tekrar) temizleninceye kadar (nikahý altýnda) tutsun. Bundan sonra isterse (nikahý a
ltýnda) tutar, isterse cinsel Ýlikide bulunmadan önce onu boþar. Ýþte þaný yüce olan Allah'
rýn içinde boþanmasýný emrettiði iddet (dönemi) budur. [763]
Tirmizî ile Nesâî ise, bu hadisi; Muhammed ibn Sîrîn'den naklen Yûnus ibn Cübeyr þöyle der:
Abdullah ibn Ömer'e sordum. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), Abdullah ibn Ömer'e; hanýmýna
geri dönmesini emretti.Yûnus ibn Cübeyr der ki: Abdullah ibn Ömer'e:
Bu, bir talak sayýlýr mý?' diye sordum. O da:
Neden (olmasýn)! Eðer (insan) acizlik gösterip ahmaklýk ederek (hanýmýný boþasa, onun bu ah
talaký geri getirir mi) dersin?' diye cevap verdi. [764]
Yine Ebu Davud'un rivayetinde ise, Muhammed ibn Sîrîn'den naklen Yûnus ibn Cübeyr þöyle der
(Yunus,) Abdullah ibn Ömer'e:
Hanýmým kaç talak ile boþadm?' diye sormuþ. Abdullah ibn Ömer'de:
Bir (talak) ile' diye cevap vermiþtir. [765]
Ebu Dâvud ile Nesâî, Müslim'in, Ebu'z-Zübeyr'den naklettiði rivayeti þu þekilde rivayet etm
r.
Ebu Dâvud der ki: Bu hadisi, bir topluluk bu manada rivayet etmiþtir. Bunlarýn hepsi d
e, Abdullah ibn Ömer'den naklen þöyle demiþlerdir:
Peygamber (s.a.v), Abdullah ibn Ömer'e; hanýmýna geri dönmesini, temizleninceye kadar (on
u nikahý altýnda tutup) sonra isterse onu boþamasýný yada isterse (nikahý altýnda) tutmasýn
miþtir."
Yine Salim ile Nâfi'nin Abdullah ibn Ömer'den yaptýklarý rivayet ise þu þekildedir:
Peygamber (s.a.v), Abdullah ibn Ömer'e; hanýmýna geri dönmesini ve (hayýz halinden) temizl
enip sonra (tekrar) hayýz oluncaya (ve) sonra (tekrar) temizleninceye kadar (onu n
ikahý altýnda tutup) sonra isterse boþamasýný yada isterse (nikahý altýnda) tutmasýný emre
Ebu Dâvud (devamla) der ki: Bu hadislerin hepsi, Ebu'z-Zübeyr hadisine [766] aykýrýdýr. [7
7]
Tirmizî'de, bu hadisi, SâlÝm yoluyla Abdullah ibn Ömer'den kýsa bir þekilde þöyle rivayet
Abdullah ibn Ömer, hanýmýný, hayýz halinde iken boþamýþtý. Ömer, (bu meseleyi,) Peygamber (
sormuþ. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Ona emret! Hanýmýna geri dönsün ve sonra onu, ya (hayýzdan) temizlenince yada hamile iken
boþasýn' buyurdu.[768]
Yine Nesâî, bu hadisi, nakledip rivayetin sonunda ise konu ile ilgili þu ifadeye yer v
ermektedir:
Abdullah ibn Ömer'e, bu mesele soruldu. O da, soruyu sonranlardan (her) birine:
Eðer hanýmýný, bir talakla yada iki talakla boþadýysan.[769]

3. Kocasý Ölen Kadýnýn Yas Tutmasý

177. Zeyneb bint. Ebi Seleme'den rivayet edilmiþtir: Humeyd b. Nâfi1 der ki:
"Zeyneb, þu üç hadisi (bana) haber vermiþtir;
1. Zeyneb der ki: Babasý Ebu Süfyân ibn Harb öldüðü zaman Pey-gamber'in hanýmý Ümmü Habîbe'
iþtim. Derken Ümmü Habî-be, içerisinde "Halûk [770] ve "Sufre" denen (sarý renkte güzel) bi
u yada (içerisinde) baþka bir koku bulunan (kutuyu) istedi. Bu boyayý, cariyeye sürdü, son
a da yanaklarýna sürdü. Sonra da:
Vallahi, benim (süslenmek için) kokuya hiç ihtiyacým yok. Fakat ben, Resulullah (s.a.v)'
i minber üzerinde:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadýnýn, (kocasýndan baþka) bir ölü için (üç gün ve
a yas tutmasý helal deðildir. Yalnýz kadýnýn, kocasýnýn ölümü üzerine dört ay on gün yas t
ken iþittim.
2. Zeyneb der ki: Sonra (bir kere de,) erkek kardeþi öldüðü zaman Zeyneb bint. Cahþ'm yaný
rmiþtim. O da, bir koku isteyip ondan kendisine sürdü. Sonra da:
Dikkat edin! Vallahi, benim koku (sürünme)ye hiçbir ihtiyacým yoktur. Fakat ben, Resulul
lah (s.a.v)'i minber üzerinde:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadýnýn, (kocasýndan baþka bir) ölü için üç gün ve (
yas tutmasý helal deðildir. Yalnýz kadýnýn, kocasýnýn ölümü üzerine dört ay on gün yas tu
n iþittim.
3. Zeyneb der ki: Annem Ümmü Seleme'yi Þöyle derken iþittim: Bir kadýn, Resulullah (s.a.v)'
gelip:
Ey Allah'ýn resulü! Kýzýmýn kocasý öldü. Kendisinin de gözü aðrýyor. Bu durumda kýzýmýn gö
im?' diye sordu. Resulullah (s.a.v): Hayýr!' buyurdu.
Kadýn, iki yada üç defa bu isteðini tekrarladý. Resulullah (s.a.v), bunlarýn hepsinde de: '
ayýr!' diyordu. Sonra Resulullah (s.a.v):
Kocasý ölen kadýnýn iddeti, dört ay on gündür. Halbuki sizden birisi cahiliye döneminde (bi
eklerdi de) (deve) tezeðini yýlýn sonunda atardý' (ve böylece yastan çýkardý)" buyurdu.
(Bu hadisi, Zeyneb'den nakleden) Humeyd der ki: Zeyneb'e:
Bu, "(Deve) tezeðini yýlýn sonunda atardý" sözünden maksat nedir?' diye sordum. Zeyneb:
Cahiliyye döneminde kadýn, kocasý öldüðü zaman, küçük bir eve girer, en kötü elbiselerini g
eçinceye kadar, koku ve hiçbir þey sürünmezdi. (Böyle aðýr bir hapis hayatýný tamamladýktan
yanýna eþek yada koyun yada kuþ türünden bir hayvan getirilirdi. Kadýn (efsunlanýr gibi ke
sine getirilen) o hayvaný, vücuduna sürterdi. Kadýnýn (böyle vücudunu sürte sürte ezdiði)
llikle ölürdü.
Sonra kadýn, (o çirkin yerden) dýþarýya çýkardý. Bu defa kadýnýn eline, bir (deve) tezeði v
adýn, onu (fýrlatýp) atardý. (Bu törenden) sonra artýk kadýn, istediði kokuyu (sürünür) ve
yapardý' diye cevap verdi.
Ýmam Mâlik'e: "Tataddu bihi" ne demektir?' diye soruldu. Ýmam Malik:
Kadýn, (kendisine getirilen) o hayvaný vücuduna sürterdi' demektir, diye cevap verdi. [77
1]
Konu ile ilgili bir rivayette, Zeyneb þöyle der:
Ümmü Habîbe'nin bir yakýný ölmüþtü. Bunun üzerine Ümmü Habîbe, (içerisinde) "sufre" (denen
ku istedi. Sonra da onu kollarýna sürdü. [772] Sonra da;
Ben, bunu ancak, Resulullah (s.a.v)'i:
Allah'a ve alý i ret gününe iman eden bir kadýnýn, (kocasýndan baþka bir ölü için) üç (gün
a yas tutmasý helal deðildir. Yalnýz kadýnýn, kocasýnýn ölümü üzerine dört ay on gün yas t
] derken iþittiðim için yapýyorum' dedi,
Zeyneb, bu hadisi; annesi ile Peygamber (s.a.v)'in hanýmý Zeyneb'den yada Peygamber
(s.a.v)'in hanýmlanndan birinden naklen rivayet etmiþtir.[774]
Bu hadisfin bu þekildeki memin)i; Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud ile Nesâî rivayet etmiþtir.
Yine Buhârî ile Müslim, bu hadisi, Humeyd b. Nâfi'den, o da Zeyneb yoluyla Zeyneb'in ann
esi Ümmü Seleme'den naklen þöyle rivayet ermiþtir:
Bir kadýnýn kocasý ölmüþtü. (Kadýnýn yakýnlarý,) bu kadýnýn gözlerinin (aðrýmasýndan) endiþ
a.v)'e gelip kadýnýn gözlerine sürme çekme hususunda ondan izin istediler. Bunun üzerine R
lullah (s.a.v):
Gözüne sürme çekme! Sizden birisi, (cahiliye döneminde, kocasý Öldüðünde) en kötü elbisele
evinin en kötü yerinde (bir yýl) beklerdi. Bir yýl dolup (oradan) bir köpek geçtiðinde (bi
ayvan) tezeði at (m ak suretiyle iddet döneminden çýk)ardý. Dört ay on gün geçinceye kadar
e sürme çekmesin) buyurdu.[775]
Buhârî, bu hadise þu ilaveyi yapmýþtýr:
Humeyd der ki: Zeyneb bint. Ümmü Seleme'nin, Ümmü Habîbe'den naklen þöyle haber verdiðini i
Allah'a ve ahiret gününe iman eden Müslüman bîr kadýnýn, (kocasýndan baþka bir ölü için) ü
la yas tutmasý helal deðildir. Yalnýz kadýnýn, kocasýnýn ölümü üzerine dört ay on gün yas
6]
Yine Buhârî ile Müslim'in bir rivayetinde, Zeyneb þöyle der:
Ümmü Habîbe, babasýnýn ölüm haberi gelince, (yas tutmasýnýn üçüncü gününde) bir koku istedi
a sürdü. Sonra da:
Benim güzel (koku sürünmeye) ihtiyacým yok. Fakat ben, Resulullah (s.a.v)'i:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadýnýn, (kocasýndan baþka) bir ölü için üç (gün ve
la yas tutmasý helal deðildir. Yalnýz kadýnýn, kocasýnýn ölümü üzerine dört ay on gün yas
ken iþittim. [777]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ile ilgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
Þam'dan Ebu Süfyân'ýn ölüm haberi Medine'ye geldiðinin üçüncü günü (Ebu Süfyân'ýn kýzý olan
renkte bir koku) istedi. Bu kokuyu, yanaklarýna ve kollarýna sürdü. Sonra da:
Doðrusu ben, bu kokuyu (sürünmeye) muhtaç deðilim. Fakat ben, Peygamber (s.a.v)'i:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadýnýn, (kocasýndan baþka) bir ölü için üç (gün ve
yas tutmasý helal deðildir. Yalnýz kadýnýn, kocasýnýn Ölümü üzerine dört ay on gün yas tu
n iþittim. [778]
Tirmizî ise, ilk (baþtaki) rivayeti; yýlýn sonunda" ifadesine kadar nakletmiþ, fakat Humey
d'in "(Deve) tezeðini atma" ile ilgili Zeyneb'e sorduðu soruya yer vermemiþtir. [779]
Nesâî ise sadece Ümmü Habîbe hadisi ile Ümmü Seleme hadisini [780] rivayet etmiþ, fakat ko
ilgili olaya yer vermemiþtir.
Yine Nesâî, Buhârî ile Müslim'in Ümmü Seleme'den naklettikleri rivayeti de nakletmiþtir. [7
Yine Nesâî'nÝn konu ile ilgili bir baþka rivayeti þu þekildedir:
Bir kadýn, kocasýnýn ölümü üzerine ölüm iddeti esnasýnda sürme çekip çekemeyeceðini, Ümmü S
rmuþtu. Bunun üzerine (Ümmü Seleme yada Ümmü Habîbe):
Peygamber (s.a.v)'e bir kadýn gelip bu hususu ona sormuþtu. Peygamber fs.a.v):
Sizden birisi, cahiliye döneminde, kocasý öldüðünde bir yýl (evinde) kalýr, sonra arkasýna
tezeðini arkasýna doðru atýp (böylece) yastan çýkardý. (Artýk kadýn için) iddet süresi, sa
dür. (Ýddet) süresi geçinceye kadar (sakýn gözüne sürme çekmesin)!1 buyurdu. [782]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili Ümmü Seleme'den naklen yaptýðý bir diðer rivayeti ise þu þek
Kureyþ'ten bir kadýn, Resulullah (s.a.v)'e gelip ona:
Ey Allah'ýn resulü! Kýzýmýn gözü aðrýyor. (Gözüne) sürme çekebilir miyim?' dedi. Çünkü kýz
:
(Ölüm iddeti olarak,) dört ay on gün bekleyecek!' buyurdu. Daha sonra kadýn:
Gözlerinin bozulmasýndan korkuyorum' dedi. Resulullah (s.a.v):
Hayýr! Dört ay on gün (bekledikten sonra sürme çekebilir). Çünkü sizden birisi, cahiliye d
kocasýnýn (ölümü üzerine) bir yýl yas tutardý. Bir yýlýn sonunda (deve) tezeðini (arkasýna
ce) yastan çýkardý. [783]
Yine Nesâî'nin, Ümmü Seleme'den, buna benzer baþka kýsa rivayetleri de nakletmiþtir.[784]

4. Kocasý Ölen Ve Hamile Olan Kadýnýn Ýddetî

178. Ümmü Seleme (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:


Buharý, bu hadisi, Zeyneb bint. Ebi Seleme yoluyla Peygamber (s.a.v)'in haným olan a
nnesi Ümmü Seleme'den [785] (þu þekilde) nakletmiþtir:
"Eþlem kabilesinden Sübey'a adýndan bir kadýn, (Mekke'den hicret etmesinin ardýndan Mekke'
de ölen) kocasý (Sa'd ibn Havle) nin nikahý altýnda idi. Kocasý öldüðü zaman, kadýn gebe id
uðunu doðurunca,) Ebu's-Senâbil ibn Ba'kek (adýndan birisi) bu kadýnla evlenmek istedi.
, bu adamla nikahlanmayý kabul etmedi. Ebýý's-Senâbîl, (kadýnýn, baþka isteyenleri için) sü
görünce, (kadýna):
Vallahi, sen, iki müddetin sonuncu (zun) olanýný iddet beklemedikçe, o kimseyle evlenmen
uygun olmaz' dedi.
Kadýn, (çocuðu doðurmasýnýn ardýndan) on geceye yakýn (daha iddet) bekledi. Sonra Peygambe
v)'e gelip (artýk evlenip evlenemeyeceðini) sordu. Peygamber (s.a.v), ona:
(Çocuðu doðurman sebebiyle artýk bir baþkasýyla) evlenebilirsin' buyurdu. [786]
Müslim ise bu hadisi, Süleyman ibn Yesâr yoluyla þöyle rivayet etmiþtir:
Ebu Seleme ibn Abdurrahman ile Abdullah ibn Abbâs, Ebu Hureyre'nin yanýnda bir araya
gelip, kocasýnýn ölümünden birkaç gün sonra nifas gören kadýnýn (iddetinin ne zaman bittið
) müzakere ediyorlardý.[787]
Abdullah ibn Abbâs: 'Bu kadýnýn iddeti, iki müddetinin uzun olanýdýr [788] dedi.
Ebu Seleme ise: '(Çocuðu doðurmakla) kadýn(ýn bir baþkasýyla evlenmesi) helal olmuþtur [78
.
Derken bu konuda tartýþmaya baþladýlar.
(Hadisin ravisi) der ki: Bunun üzerine Ebu Hureyre, Ebu Seleme'yi kast ederek: 'Be
n, (bu meselede) kardeþim oðlu ile ayný (görüþte)yim' dedi.
Daha sonra Abdullah ibn Abbâs'ýn azadlýsý Küreyb'i, bu meseleyi sormasý için Ümmü Seleme'y
er. Küreyb, (Ümmü Seleme'nin yanýna gidip bu meselenin hükmünü sordu, sonrada geri dönüp) g
nlara, Ümmü Seleme'nin þöyle dediðini haber verdi:
Sübey'a el-Eslemî, [790] kocasýnýn ölümünden [791] birkaç gün sonra nifas gördü. Bunu, Resu
.v)'e bildirdi. Resulullah (s.a.v)'de, ona, evlenmesini [792] emretti. [793]
Yine Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti þu þekildedir:
Abdullah ibn Abbâs ile Ebu Hureyre'ye, kocasý ölen hamile kadýnýn iddeti soruldu.
Abdullah ibn Abbâs: '(Kadýn,) iki müddeti (ölüm iddeti ile hamilelik iddeti)nin uzun olaný
dar (iddet bekler)' dedi.
Ebu Hureyre: 'Çocuðunu doðurunca, (iddet biter. Baþka bir erkekle evlenmesi) helal olur'
dedi.
Bunun üzerine Ebu Seleme ibn Abdurrahman, Peygamber (s.a.v)'in hanýmý Ümmü Seleme'nin yaný
gidip bu meseleyi ona sordu. Ümmü Seleme:
Sübey'a el-Eslemî, kocasý öldükten on beþ gün sonra (çocuðunu) doðurdu. Onunla, biri genç
iki kiþi evlenmek istedi. Kadýnýn gönlü, gence meyletti. Yaþlý:
Daha (iddetin) bitmedi' dedi.
Kadýnýn ailesi, seyahatte idi. (Kadýnýn ailesi seyahattan) dönünce, yaþlý adam, (diðerinden
ranarak) kadýný kendisine vermelerini onlardan rica etti. Bunun üzerine kadýn, Resululla
h (s.a.v)'e gel(ip durumu ona bil-dir)di. Resulullah (s.a.v), ona:
(Ýddetin bitti. Artýk bir baþkasýyla evlenmen) helal oldu. Ýstediðin kimseyle evlen1 buyur
"
Tirmizî'nin konu ile ilgili rivayeti ise, Müslim'in rivayetine benzer olup rivayetin
içerisinde Sübey'a el-Eslemî, kocasýnýn ölümünden kýsa bir müddet sonra (çocuðunu) doðurd
maktadýr.[794]
Nesâî ise, bu hadisi, Müslim ile Buhârî'nin rivayetine (benzer bir þekilde) rivayet edip ri
ayetin içerisinde, a£J Yirmi güne yakýn (bekledi)" ifadesi yer almaktadýr. [795]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Ebu Seleme þöyle der:
Ebu Hureyre ile Abdullah ibn Abbâs, (hamile iken) kocasý ölen kadýnýn, çocuk doðurduktan so
hemen evlenip evlenemeyeceði hususunda ihtilafa düþtüler.
Ebu Hureyre: 'Evlenir' dedi.
Abdullah ibn Abbâs: '(Ayette belirtilen) iki iddeti (ölüm iddeti ile hamilelik iddetin
i)n uzun olaný kadar (iddet bekler)' dedi.
Bunun üzerine Ümmü Seleme'ye haber gönder(ip bu meseleyi ona sor)dular. Ümmü Seleme þöyle d
Sübey'a'nýn kocasý ölmüþtü. Sübey'a, kocasýnýn ölümünden yarým ay (-on beþ gün) sonra (çocu
Sübey'a ile iki kiþi evlenmek istedi. O da, onlardan bir tanesini kendisine seçti. (Diðe
r adam ve kadýnýn yakýnlarý), kadýnýn (ellerinden) gitmesinden endiþe ederek:
Doðrusu sen helal olmazsýn (=evlenemezsin)' dediler. Sübey'a derki:
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v)'e gittim (Durumu ona anlattým.) Resulullah (s.a.v):
(Çocuðu doðurman sebebiyle bir baþkasýyla evlenmen artýk) helal oldu. Ýstediðinle evlen b
[796]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayetinde, Ebu Seleme þöyle der:
Abdullah ibn Abbâs'a, kocasýnýn ölümünden yirmi gün sonra çocuk doðuran bir kadýn hakkýnda
(Bu kadýnýn hemen) evlenmesi doðru olur mu?' diye soruldu. Abdullah ibn Abbâs:
Hayýr, iki iddetin (ölüm iddeti ile hamilelik îddetinîn) uzun olaný kadar (iddet bekler)' d
di.
Ebu Seleme der ki:
Ben, Yüce Allah, "Hamile kadýnlarýn iddetleri, doðurmalanyla biter [797] buyuruyor' dedi
m. Abdullah ibn Abbâs:
O, boþanma sonucu olan ayrýlmalar için geçerlidir' dedi. Ebu Hureyre'de, Ebu Seleme'yi k
ast ederek:
Ben de, kardeþim oðlu ile ayný (görüþte) yi m1 dedi.
Bunun üzerine Abdullah ibn Abbâs, kölesi Kureyb'i gönderip ona:
Ümmü Seleme'ye git! Ona; acaba böyle bir þey, Resulullah (s.a.v)'in sünnetinde var mý?'
diye sor' dedi.
Kureyb, (Ümmü Seleme'nin yanýna gidip bu meselenin hükmünü sordu, sonrada geri dönüp) geldi
Kureyb der ki: Ümmü Seleme:
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayetinde, Ebu Seleme þöyle
Ebu Hureyre ile Abdullah ibn Abbâs, (hamile iken) kocasý ölen kadýnýn, çocuk doðurduktan so
hemen evlenip evlenemeyeceði hususunda ihtilafa düþtüler.
Ebu Hureyre: 'Evlenir' dedi.
Abdullah ibn Abbâs: '(Ayette belirtilen) iki iddeti (ölüm iddeti ile hamilelik iddetin
i)n uzun olaný kadar (iddet bekler)' dedi.
Bunun üzerine Ümmü Seleme'ye haber gönder(ip bu meseleyi ona sor)dular. Ümmü Seleme þöyle d
Sübey'a'nýn kocasý ölmüþtü. Sübey'a, kocasýnýn ölümünden yarým ay (on beþ gün) sonra (çocuð
ey'a ile iki kiþi evlenmek istedi. 0 da, onlardan bir tanesini kendisine seçti. (Diðer
adam ve kadýnýn yakýnlarý), kadýnýn (ellerinden) gitmesinden endiþe ederek:
Doðrusu sen helal olmazsýn (evlenemezsin)' dediler. Sübey'a derki:
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v)'e gittim (Durumu ona anlattým.) Resulullah (s.a.v):
(Çocuðu doðurman sebebiyle bir baþkasýyla evlenmen artýk) helal oldu. Ýstediðinle evlen' b

Yine Nesâî'nin konu ile ilgili diðer bir rivayetinde, Ebu Seleme þöyle der:
Evet! Sübey'a el-Eslemî, kocasýnýn Ölümünden yirmi 9ün sonra (çocuðunu) doðurdu. Resulullah
na evlenmesini emretti. Sübey'a ile evlenmek isteyenler arasýnda Ebu's-Senâbil'de vardý'
dedi.[798]
Yine Nesâî'nin konu ile ilgili baþka bir rivayeti þu þekildedir:
Ebu Hureyre, Abdullah ibn Abbâs ile Ebu Seleme ibn Abdurrahman, kocasý öldüðünde, çocuðunu
bir kadýnýn iddet müddeti konusunda müzakerede bulunuyorlardý. Abdullah ibn Abbâs:
Ýki iddetin uzun olaný kadar (iddet bekler)1 dedi. Ebu Seleme:
Hayýr! Çocuðunu doðurduðunda, (bir baþkasýyla) evlenmesi helaldir1 dedi. Ebu Hureyre, (Ebu
me'yi kastederek):
Ben de, kardeþim oðlu ile ayný (görüþte)yim' dedi.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v)'in hanýmý Ümmü Seleme'ye (bir adam) gönderfip ona bu mesel
yi sord)ular. Ümmü Seleme:
Sübey'a el-Eslemî, kocasýnýn ölümünden kýsa bir müddet sonra (çocuðunu) doðurdu. Resulullah
hemen evlenip evi en enleyeceðinin) fetvasýný sordu. Resulullah (s.a.v)'de, ona, evlenm
esini emretti'dedi. [799]
Yine Nesâî'nin kýsa bir þekilde naklettiði bir rivayette, Ümmü Seleme þöyle der:
Sübey'a, kocasýnýn ölümünden birkaç gün sonra (çocuðunu) doðurdu. Resulullah (s.a.v), ona,
emretti. [800]

5. Üç Talakla Boþanan Bir Kadýnýn, Baþka Bir Kocayla Evlenmedikçe Ve (Yeni) Kocasý Onunla C
Ýliþkide Bulunmadýkça, Boþayan Kocasýna Helal Olmamasý
179. Hz. Aiþe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiþtir:
Adamýn biri, hanýmýný, üç talakla boþamýþtý. Kadýn da, (bir baþkasýyla) evlendi. (Daha son
cinsel iliþkide bulunmadan geri) boþadý. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v)'e; eski eþinin, b
kadýnla tekrar evlenip evlenemeyeceði soruldu. Peygamber (s.a.v):
Hayýr! Ýkinci kocasý onun balçýðýndan, birincinin tattýðý gibi tat-madýkça onunla evlen em
01] (Birinci rivayet)
Yine konu ile ilgili bir rivayette, Hz. Aiþe þöyle der:
Bir adam, hanýmýný, (üç talakla) boþamýþtý. Kadýn da, bir baþka erkekle evlendi. (Ýkinci ko
el iliþkide bulunmadan geri) boþadý. (Çünkü ikinci kocanýn erkeklik aleti, elbisenin) saça
kýk idi. Bu nedenle de arzu etmekte olduðu cinsel iliþkiden hiçbir þey elde edemedi. Çok ge
den kadýný boþadý. Bunun üzerine kadýn, Peygamber (s.a.v)'e gelip:
Ey Allah'ýn resulü! Birinci kocam, beni (üç talakla) boþadý. Ben de, bir baþka erkekle evle
m. (Bu ikinci kocam,) benimle gerdeðe girdi. Onun (erkeklik aleti,) ancak (elbisen
in) saçaðý gibi sarkýk idi. Dolayýsýyla da bana ancak bir defa yaklaþabildi. Fakat benden h
þey elde edemedi. Þimdi ben, ilk kocama helal olur muyum?' diye sordu. Resulullah (s
.a.v):
Ýkinci kocan, senin balçýðýndan, birincinin tattýðý gibi tatmadýk-ça, sen birinci kocana he
sýn' diye cevap verdi. [802] (Ýkinci rivayet)
Yine konu ile ilgili baþka bir rivayet ise þu þekildedir:
Rifâa el-Kurazî'nin hanýmý, Resulullah (s.a.v)'e gelip:
Ben, Rifâa'nýn (nikahý) altýnda idim. Beni (üç talakla) boþadý. Boþamayý da, (geri dönülmey
sin) yaptý. Ben de, Abdur-rahman ibnü'z-Zübeyr ile evlendim. (Fakat) onun (erkeklik al
eti,) elbisenin saçaðý gibi gevþek idi' dedi.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) gülümseyerek:
Rifâa'ya geri dönmek mi istiyorsun? Hayýr, sen ikinci kocanýn balçýðýný ve o da senin balçý
kocana) geri dönemezsin1 buyurdu. [803] (Üçüncü rivayet)
Konu ile ilgili bir rivayette ise, þu ilave yer almaktadýr:
Ebu Bekr, (o sýrada) Resulullah (s.a.v)'in yanýnda oturuyordu. Hâlid b. Saîd ibnü'I-As ise
, (içeriye girmek için) kapýda kendisine izin verilmesini bekliyordu. (Hâlid, kadýnýn, koc
fadelerini iþitince,) Ebu Bekr'e:
Ey Ebu Bekr! Bu kadýnýn, Resulullah (s.a.v)'in yanýnda apaçýk bir þekilde (neler konuþtuðun
miyor musun?' dedi. [804]
Yine bununla ilgili diðer bir rivayet ise þu þekikdedir:
(Halid, Ebu Bekr'e:) 'Bu kadýnýn, Resulullah (s.a.v)'in yanýnda apaçik bir þekilde konuþmak
an (niye) men etmiyorsun?' (dedi).
Resulullah (s.a.v) ise, gülümse metken [805] baþka bir þey yapmadý. [806]
Yine bu rivayetin içerisinde þu ifade de yer almaktadýr:
(Kadýn:) Ey Allah'ýn resulü! (Abdurrahman'ýn erkeklik aleti,) ancak (elbise) saçaðý sarkýk
dedi).
Kadýn, üstündeki elbiseden sarkan bir püskülü (elinde tutarak) sarkýklýðý (Resulullah'a) gö
7]
Bir rivayette ise, Rifâa, o kadýný, üç talakýn sonuna kadar boþadý" ifadesi yer almaktadýr
Bu hadisfin bu þekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiþtir. Ebu Dâvud ile Ne
e, ilk (baþtaki) rivayeti nakletmiþtir. [809]
Tirmizî ile Nesâî ise, (bu hadisin) üçüncü rivayetini "(Ýkinci kocan,) senin balcaðýzýndan
desine kadar nakletmiþtir. [810]
Yine Nesâî, üçüncü rivayetin tamamýný da nakletmiþtir. [811]

You might also like