You are on page 1of 20

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDA YARGISAL KORUNMA


Dr. Ahmet M. Güneş, LL.M.(Münster)

I. Giriş
Avrupa Birliği kurucu antlaşmaları ile belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için, bu
antlaşmalarda öngörülen ilke ve politikalara hem üye devletlerin hem de Topluluk
organlarının sıkı bir şekilde uyması ve bunları uygulaması zorunludur. Birliğin bu hedeflerine
ulaşmasını sağlamanın en etkin yolu ise hukuki denetimdir. Avrupa Topluluğu
Antlaşması’nın (ATA) 220. maddesi bu bağlamda Avrupa Toplulukları Adalet Divanı
(ATAD) ve İlk Derece Mahkemesi’nin (İDM) kendilerine tanınan yetki çerçevesinde bu
Antlaşmanın yorumu ve uygulamasında hukuka uygunluğu güvence altına aldığını ifade
etmiştir. Bu madde bir taraftan Topluluğun kendi bünyesinde bağımsız bir yargı teşkilatının
kuruluşunu sağlamış, diğer taraftan da Birliğin hukuka bağlı bir topluluk olma zorunluluğunu
ifade etmiştir.1

A. Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD)


ATAD, Topluluk hukukunun her üye devlette aynı şekilde uygulanmasını ve yorumlanmasını
sağlayacak bağımsız bir yargı organına olan ihtiyaç nedeniyle oluşturulmuştur. ATAD,
Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Antlaşması’nın yorumlanması ve uygulanmasını garanti
etmek üzere 1952’de Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nun bir organı olarak kurulmuş olup,
1957 yılında imzalanan Roma Antlaşması ile ise her üç Avrupa topluluğunun (Avrupa
Ekonomik Topluluğu, Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu)
tek ve ortak yargı organı halini almıştır. ATA’nın 220. maddesi her ne kadar ATAD´ın
Topluluğu kuran antlaşmaların uygulanmasında ve yorumlanmasında hukuka uygunluğu
güvence altına aldığını ifade etse de, ATAD’ın yetkisi sadece kurucu antlaşmalar ile sınırlı
değildir. Topluluk birincil hukukunun beslendiği örf-adet hukuku, hukukun genel ilkeleri ve
Topluluk organlarının kurucu antlaşmalara dayanarak oluşturduğu ikincil hukuk normlarının
yorumlanması ve uygulanması da aynı şekilde ATAD´ın yargı yetkisi kapsamındadır. 2 Bunun
yanı sıra, ATAD yapmış olduğu yorumlar ve oluşturduğu içtihatlarla Topluluk hukukunun
dinamik ve hızla gelişen ve değişen özelliğine uygun olarak Topluluk hukukunun


Öğr. Gör., İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
1
Bu konuda Bieber/Epiney/Haag, Die Europäische Union, § 9, N. 1 vd.; Hamer, JA 2003, s. 666 vd.;
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 1 vd.; Streinz, Europarecht, N. 566 vd.
2
Hailbronner/Jochum, Europarecht I, § 9, N. 617; Fischer, Europarecht, § 8, N. 274; Oppermann, Europarecht,
§ 9, N. 1.

1
geliştirilmesinde ciddi bir rol üstlenerek Avrupa Birliğinin bütünleşme sürecine önemli
katkılarda bulunmuştur.3 Topluluk hukukunun, dinamik karakterinin bir sonucu olarak, birçok
alanda hala boşluklar içerdiği göz önünde bulundurulduğunda, bu boşlukların
doldurulmasında ATAD’ın hukuk yaratarak Birliğin bütünleşme sürecine yaptığı katkı daha
kolay anlaşılır. Topluluğun bağlayıcı bir temel haklar kataloğundan yoksun olmasına rağmen,
ATAD’ın aldığı kararlar ile Avrupa Birliği nezdinde bir temel haklar standardının oluşmasını
sağlaması ATAD’ın hukuk yaratarak Topluluk hukukundaki boşlukları doldurmasına iyi bir
örnek teşkil eder.4
ATAD´ın temel işlevi, Topluluk hukuku kapsamında ortaya çıkan uyuşmazlıkları yine
Topluluk hukuk kurallarını uygulayarak çözmektir. ATAD birçok davada doğrudan ve tek
yetkili mahkeme olarak görev yapmaktadır. ATAD´ın görev alanına giren uyuşmazlıklar ATA
´da tek tek sayılmıştır. Önceleri, Topluluk hukukunu yorumlama yetkisi münhasıran ATAD´a
aitken Nice Antlaşması ile yapılan değişikliklerle bu yetki elinden alınmıştır. 2001 yılından
beri ATAD yargılama yetkisini İlk Derece Mahkemesi (İDM) ile paylaşmaktadır.
ATAD, kendine verilen yetki kapsamında üye devletlerin ve Topluluk organlarının Topluluk
hukukunun doğru uygulayıp uygulamadığını denetler.5 ATAD´ın vermiş olduğu kararlar,
bunun yanı sıra tümüyle topluluk hukukunun yorumlanması ve uygulanması ile sınırlıdır.
ATAD, verdiği kararlarda, ulusal hukuk kurallarını hiç bir zaman ele almaz. Bir başka
deyişle, ATAD´ın üye devletlerin ulusal hukuk düzenlerinin görev alanına giren problemleri
ve uyuşmazlıkları ele alma ve çözme yetkisi yoktur.6 Topluluk üyesi devletlerin kendi
egemenlik yetkilerini kurucu antlaşmalar uyarınca başka bir organa devrederek uluslararası
hukuk çerçevesinde oluşturdukları bir mahkeme olarak ATAD,7 aldığı kararlar ile
Topluluktaki hukuki birliği ve uyumu sağlamaya; dolayısıyla entegrasyon sürecini
hızlandırmaya çalışmaktadır. ATAD´ın vermiş olduğu kararlar kesindir ve Topluluk organları
ve üye devletler için bağlayıcıdır. Kararlar aleyhine gidilecek başka bir üst yargı mercii
yoktur.

B. İlk Derece Mahkemesi (İDM)


Yukarıda değinildiği gibi, Avrupa Birliği kurucu antlaşmalarında başlangıçta ATAD dışında
bir yargı organının kurulması öngörülmemişti. Ama zamanla ATAD’ın iş yükünde meydana
3
Bieber/Epiney/Haag, Die Europäische Union , § 9, N. 6; Hobe, Europarecht, § 10, N. 366.
4
Fischer, Europarecht, § 8, N. 275.
5
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 1; Arndt, Europarecht, s. 67; Fischer, Europarecht, § 8, N. 275.
6
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 3; Hailbronner/Jochum, Europarecht I, § 9, N. 617; Hobe, Europarecht, § 10,
N. 367.
7
ATAD´ı diğer uluslarası mahkemelerden ayıran en önemli özellik ise, gerçek kişilerin de belli şartların
gerçekleşmesi durumunda bu mahkemeye başvurabilmesidir. Bununla birlikte, AİHM’nin de aynı özelliği haiz
olduğu unutulmamalıdır.

2
gelen artış yeni bir yargı organına ihtiyaç duyulmasına yol açmıştır.8 ATAD’ın iş yükünü
azaltmak ve Topluluk vatandaşlarına daha iyi bir yargısal korunma sağlamak amacıyla 1988
yılında İlk Derece Mahkemesi kurulmuştur. 2001 yılında imzalanan Nice Antlaşması ile ise
İDM´nin görev alanı yeniden belirlenmiştir. ATA´nın 225. maddesine göre İDM, ATAD ve
Uzmanlaşmış Yargı Daireleri´nin görev alanına giren hususların dışında iptal, hareketsizlik,
tazminat davalarında ve Topluluk görevlilerinin kurumlarına karşı açtıkları davalarda
yetkilidir. Bunun dışında ATA madde 225, Topluluk hukukunun uyumunun ve birliğinin
zedelenmeyeceği durumlarda İDM´ye önkarar yetkisi tanımıştır. İDM ayrıca Uzmanlaşmış
Yargı Daireleri´nin vereceği kararlara karşı temyiz merciidir. İDM´nin verdiği kararlara karşı
ise ATAD´da temyiz yoluna başvurmak mümkündür.

C. Uzmanlaşmış Yargı Daireleri


Nice Antlaşması ile ATA´ya eklenen 225a maddesi ile Avrupa Konseyi´ne belli kategorideki
davalar için yetkili olmak üzere Uzmanlaşmış Yargı Daireleri kurma yetkisi tanınmıştır.
Konseyin oybirliği ile vereceği karar ile bu Dairelerin oluşum usulü ve bu Dairelere tanınacak
yargı yetkisinin kapsamı belirlenir. ATA’nın 225. maddesi ile bir taraftan belli ihtilafların
uzman dairelerce karara bağlanması, diğer taraftan da ATAD´ın iş yükünün azaltılması
hedeflenmiştir.9 Uzmanlaşmış Yargı Daireleri´nin bu çerçevede Topluluğun yargı yetkisinin
kullanımına ortak olduğundan söz etmek mümkündür. Bu yargı dairelerinden ilki 2004
yılında Avrupa Birliği Kamu Çalışanları Mahkemesi adı ile kurulmuştur.10 Bunun dışında,
Avrupa Birliği Patent Mahkemesi´nin kurulması ile ilgili Topluluk nezdinde çalışmalar
devam etmektedir.

II. Dava Türleri


Avrupa Birliği yargı yetkisi ve bu yetkiyi kullanan kurumlar hakkında temel bilgiler
verildikten sonra, çalışmanın bu kısmında Avrupa Birliği yargı kurumlarının bakmakla
yükümlü oldukları başlıca dava türlerine değinilecektir. Bu dava türlerini inceleyip bunlar
hakkında temel bilgiler vermek bu çalışmanın temel amacıdır.
Avrupa Birliği yargısının kapsamına giren başlıca dava türlerini beş başlık altında incelemek
mümkündür:
1. İhlal davası (ATA madde 226-228)
2. İptal davası (ATA madde 230, 231)

8
Herdegen, Europarecht, § 10, N. 1; Fischer, Europarecht, § 8, N. 270.
9
Fischer, Europarecht, § 8, N. 273.
10
ABl. 2004 Nr. L 333, s. 7.

3
3. Hareketsizlik davası (ATA madde 232, 233)
4. Önkarar usulü (ATA madde 234)
5. Akit dışı sorumluluktan kaynaklanan tazminat davası (ATA madde 235, 288)

A. İhlal Davası
1. Genel olarak
ATA’nın 226-228 maddelerinde düzenlenmiş olan ihlal davası, bir üye devletin Antlaşmadan
doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda açılan ve üye devletin Antlaşmaya uygun
hareket etmesini sağlamayı amaçlayan bir dava türüdür. İhlal davası, Topluluk hukukunun
üye devletlerde gereği gibi ve özenle uygulanmasının sağlanmasında en etkili araçtır.11 İhlal
davası sadece üye devletlerin Antlaşmayı ihlalleri durumunda açılan bir dava türü olup,
Antlaşmanın kişilerce ihlali durumunda uygulanmaz. ATA madde 226 her ne kadar ihlal
davasının üye devletlerin Antlaşmadan doğan bir yükümlülüklerini ihlali durumunda
açılabileceğini ifade etse de, Topluluğun birincil ve ikincil hukuk kaynaklarına aykırı
herhangi bir durum da bu davanın ikamesi için yeterlidir.12 Dava konusu ihlal, bir üye devletin
yapma ya da yapmama eyleminden kaynaklanabilir. Buna göre üye devletin Topluluk
hukukuna aykırı bir tasarrufu veya Topluluk hukukuna göre alması gereken bir önlemi
almaktan kaçınması ihlal davasının açılması için yeterlidir.
2. Yetki ve Prosedür
ATA’nın 226, 227. ve 237. maddeleri Komisyon’u, herhangi bir üye devleti, Avrupa Yatırım
Bankası ve Avrupa Merkez Bankası yönetim kurullarını ihlal davasını açmakla yetkili
kılmışlardır. Her ne kadar uygulamada ihlal davasının en sık Komisyon tarafından açıldığı
gözlense de, Avrupa Yatırım Bankası’nın veya Avrupa Merkez Bankası’nın yönetim
kurullarının da bu davada davacı olması mümkündür. Bir üye devletin bir ihlal davasında
davacı olması ise, söz konusu devletin davacı devletle olan politik ilişkilerini tehlikeye
düşüreceği için uygulamada pek rastlanmayan bir durumdur.13 İhlal davaları münhasıran
ATAD’ın yetki alanına girer. Yani ihlal davasına bakmaya yetkili tek merci ATAD’dır. İhlal
davası idari ve yargısal olmak üzere iki aşamalıdır.
a) İdari Aşama
İdari aşama, söz konusu ihtilafa mahkeme dışında bir çözüm bulmaya yönelik olup, ihlalle
itham edilen devlete ATAD’ın devreye girmesine gerek kalmadan ihlali bertaraf etme imkanı
sunar.14 Ancak bu aşamadan bir sonuç alınamaması durumunda yargısal aşamaya geçilir. İdari
11
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 25.
12
Kort, DB 1996, s. 1323 vd.; Fischer, Europarecht, § 8, N. 278; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 25.
13
Arndt, Europarecht, s. 69; Hobe, Europarecht, § 10, N. 384.
14
Hobe, Europarecht, § 10, N. 387; Kort, DB 1996, s. 1323 vd.; Arndt, Europarecht, s. 68.

4
aşama bu aşamanın, Komisyon veya üye devlet tarafından başlatılmasına göre iki farklı
şekilde gelişebilir.
- Komisyon, bir üye devletin Topluluk hukukuna aykırı davrandığı kanısındaysa o devleti bu
hususta uygun bir süre içinde görüşlerini bildirmeye davet eder. İlgili devlet bu süre zarfında
görüş bildirmezse veya bildirir ancak bu görüş Komisyonu tatmin etmezse Komisyon,
gerekçeli bir görüş hazırlar ve ilgili devlete ihlale son vermesi için bir süre tanır. Tanınan bu
süre içerisinde üye devlet tarafından ihlale son verilirse sorun çözülmüş olur ve dava süreci
sona erer. Aksi durumda Komisyon, ATAD’a başvurur ve idari aşamadan yargısal aşamaya
geçilmiş olur.
- Bir üye devlet, başka bir üye devletin Antlaşmadan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği
kanaatinde ise bu durumu öncelikle Komisyon’a şikayet olarak bildirmek zorundadır. Bu
şikayet üzerine Komisyon, tarafların görüşlerini aldıktan sonra kendi gerekçeli görüşünü
bildirir. Komisyon bu görüşünde bir ihlalin var olduğu kanısındaysa Komisyon veya şikayetçi
devlet ATAD’da dava açabilir. Eğer Komisyon herhangi bir ihlalin olmadığı görüşünde ise
veya üç ay içinde görüş bildirmezse şikayetçi devlet, Komisyon’dan bağımsız olarak
doğrudan ATAD’da dava açabilir.
b) Yargısal Aşama
İhtilafın Komisyonda çözülmemesi durumunda ATAD’da dava açılır. Davanın açılabilmesi
için Komisyon yönünden menfaat koşulu aranmaz. Zira Komisyon antlaşmaların, dolayısıyla
Topluluk hukukunun koruyucusu sıfatı ile, Topluluk hukukunun üye devletlerde gereği gibi
uygulanmasını takip etmek zorundadır.15 Üye devletin dava açabilmesi de aynı şekilde
menfaat koşuluna bağlanmamıştır. İhlal davasında ispat yükü davacıdadır.16 Ancak ATAD
kararını verirken tarafların ileri sürdüğü hukuki sebepler ve delillerle bağlı olmayıp, kendisi
de başka sebep ve delilleri re’sen göz önüne alabilir. Davalının mahkum edilebilmesi için
kusurlu olması şart değildir. Üye devletin herhangi bir eylem veya tasarrufu ile Topluluk
hukukunu ihlal etmesi davalının mahkumiyeti için yeterlidir. Ayrıca ihlalle itham edilen
devletin bu dava sonucu mahkum edilebilmesi için, ihlale konu olan eylem veya tasarrufun
devletin egemenlik yetkilerini kullanan bir organa veya bu tür bir organın herhangi bir
süjesine atfedilebilmesi yeterlidir.17
3. Karar
ATAD’ın yargılama sonunda üye devletin yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna
varması durumunda bu üye devlet, ATAD’ın kararında öngördüğü önlemleri almak

15
Fischer, Europarecht, § 8, N. 277; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 25; Hobe, Europarecht, § 10, N. 384.
16
EuGH, Rs. C.119/92 (Komisyon/İtalya), Slg. 1994, N. 37.
17
Arndt, Europarecht, s. 69; Fischer, Europarecht, § 8, N. 278.

5
zorundadır. Bu durumda ATAD’ın aldığı kararın iki kısımdan oluştuğu söylenebilir. Kararın
ilk kısmı ihlalin tespiti niteliğindedir. Kararın ikinci kısmı ise ihlalin giderilmesi için alınacak
tedbirleri (ihlale konu olan düzenlemeyi veya uygulamayı kaldırmak, Topluluk düzenlemesini
ulusal hukuka aktarmak, zarara uğrayan kişilere tazminat ödenmesi v.s.)18 belirler. Her ne
kadar ATA’nın ilgili hükmünde davalı devletin ihlalin giderilmesi için alınacak tedbirleri ne
zaman alması gerektiği belirtilmemişse de doktrindeki yaygın kanı bu tedbirlerin olabilecek
en kısa zamanda alınmasıdır.19
ATAD kural olarak, aldığı kararı cebren icra gibi bir yetkiye sahip değildir. Fakat Komisyon,
mahkum edilen devletin kararda öngörülen tedbirleri almadığı görüşündeyse ilgili devlete
kendi görüşlerini bildirme fırsatı sunduktan sonra, kararın gereklerini belli bir süre zarfında
yerine getirmesi gerektiğini içeren bir uyarı yazısı gönderir. Uyarı yazısının icapları bu yazıda
saptanan süre zarfında yerine getirilmezse Komisyon, olayın özelliklerine göre üye devletçe
ödenmesinin uygun olduğunu düşündüğü bir tutarı veya para cezasını da göstererek ATAD’da
dava açabilir. ATAD, ilgili devletin, kararında belirtilen tedbirleri almadığı kanısına varırsa,
bu devletin bir tutar ya da para cezası ödemesine karar verebilir (ATA 228/2). Bu
müeyyideler caydırıcı özellikleri ile bir bakıma Topluluk hukukuna aykırı uygulamaları
önlemeye ve Topluluk hukukunun etkinliğini artırmaya yöneliktir.20 Topluluk hukukunun üye
devletlerce mümkün mertebe en etkin şekilde uygulanması gerektiği görüşünü benimseyen
ATAD, verdiği kararlarda, ATA madde 228’de öngörülen davalı devletin bir tutar ya da para
cezası ödemesine ilişkin müeyyidelerin birbirine alternatif değil de, birlikte uygulanabilecek
müeyyideler olduğunu belirtmiştir.21

B. İptal Davası
1. Genel olarak
ATA’nın 230. ve 231. maddelerinde düzenlenmiş olan iptal davası Topluluk organlarının
hukuki tasarruflarının yargısal denetimine ilişkin bir dava türüdür. İptal davasının konusunu
Topluluk organları tarafından ihdas edilen ve hukuksal etkiye sahip uygulanması zorunlu olan
ikincil hukuk kuralları oluşturur. Bu dava ile Topluluk organlarının hukuki karar ve
tasarruflarının hem geçerlilik hem de hukuka uygunluk bakımından ATAD ve İDM’nin yargı

18
Bu konuda Callies/Ruffert, Kommentar des Vertrages über die Europäische Union und des Vertrages zur
Gründung der Europäischen Gemeinschaft, Art. 228, N. 3.
19
Arndt, Europarecht, s. 69; Fischer, Europarecht, § 8, N. 277. Bu hususta ayrıca EuGH, Rs. C.387/97
(Komisyon/Yunanistan), Slg. 2000, I-5047, N. 82.
20
Durner, BayVBl. 2002, s. 745 vd.; Heidig, EuR 2000, s. 782 vd.; Arndt, Europarecht, s. 71. Bu müeyyidelerin
maddi tutarının hesaplanma usulü için Fischer, Europarecht, § 8, N. 285 vd.; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 6.
21
EuGH, Rs. C.304/02 (Komisyon/Fransa), karar tarihi 12.7.2005.

6
denetimine tabi tutulması amaçlanmıştır.22 Söz konusu dava, üye devlet ve organlarının karar
ve eylemlerine karşı açılamaz.23
2. Dava konusu ve Taraflar
İptal davasına konu teşkil edebilecek tasarruflar önceleri sadece Konsey ve Komisyon’un
çıkarttığı tüzük, yönerge ve kararlar iken bunlara, 1992 yılında imzalanan Maastricht
Antlaşması ile Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in ortak karar usulü ile oluşturdukları hukuk
ve Avrupa Merkez Bankası’nın aldığı kararlar da eklenmiştir. Nice Antlaşması ile son halini
alan ATA madde 230’a göre, artık Avrupa Parlamentosu ile Konsey’in ortaklaşa yaptıkları,
Konsey, Komisyon ve Avrupa Merkez Bankası’nın tavsiye ve görüşleri haricindeki
tasarrufları ile Avrupa Parlamentosu’nun üçüncü şahıslar nezdinde hukuki etki doğuran
tasarrufları iptal davasına konu olabilirler. Bu bağlamda, iptal davası ATA madde 247’de
sayılan tüzük, yönerge ve karar gibi bağlayıcı hukuki tasarruflara karşı doğrudan açılabilir.
Bununla birlikte Topluluk organlarının vermiş olduğu tavsiye ve görüşler bağlayıcılıktan
yoksun oldukları için, iptal davasına konu edilemezler. Üçüncü şahıslar nezdinde hukuki
etkiden yoksun dahili nitelik taşıyan topluluk talimatnameleri ve genelgeleri de aynı şekilde
iptal davasına konu olamazlar.24
İptal davasını herhangi bir üye devlet, Konsey, Avrupa Parlamentosu, Komisyon, Avrupa
Merkez Bankası, Avrupa Sayıştayı ile gerçek ve tüzel kişiler açabilir. Doktrinde gerçek ve
tüzel kişiler dışındaki davacılar ayrıcalıklı davacılar olarak nitelendirilmektedir.25 Ayrıcalıklı
davacıların dava açma yetkisi, diğer davacılardan farklı olarak, herhangi bir sınırlamaya tabi
değildir. Bir başka deyişle, iptal davasının açılabilmesi için ayrıcalıklı davacılar bakımından
herhangi bir menfaat koşulu aranmaz.
Gerçek ve tüzel kişilerin iptal davası açabilmesi için ise ya tesis edilmiş olan işlemin
doğrudan kendilerine yönelmiş olması ya da genel nitelikli tasarruflardan bireysel olarak
doğrudan etkilenmeleri gerekir. Genel nitelikli bir tasarruftan “bireysel” olarak etkilenmeden
kasıt, söz konusu kişinin bizzat bu kararın muhatabı olması veya bu kararın bu kişiyi kendi
kişisel şartlarından ve özelliklerinden dolayı diğer kişiler arasından bulup bir muhatap gibi
etkilemesidir.26 “Doğrudan” kelimesi ile kastedilen ise, ilgili işlemin davacıya etkili
olabilmesi ve uygulanabilmesi için ayrıca başka bir düzenlemeye gerek bulunmamasıdır.27 Bu

22
Hamer, JA 2004, s. 784 vd.; Fischer, Europarecht, § 8, N. 287.
23
Arndt, Europarecht, s. 74.
24
Fischer, Europarecht, § 8, N. 289; Arndt, Europarecht, s. 74; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 34; Hamer, JA
2004, s. 787.
25
Arndt, Europarecht, s. 75; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 10; Hobe, Europarecht, § 10, N. 396; Fischer,
Europarecht, § 8, N. 290; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 33.
26
Hamer, JA 2004, s. 787; Arndt, Europarecht, s. 75; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 18; Fischer, Europarecht,
§ 8, N. 291.
27
Fischer, Europarecht, § 8, N. 291; Arndt, Europarecht, s. 75; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 17.

7
bağlamda Topluluk ikincil hukuk normlarından olan kararların, gerçek ve tüzel kişiler
tarafından her halükarda iptal davasına konu edilebileceğinden söz etmek mümkündür.
Kararların yanı sıra tüzük ismini taşımakla birlikte, içerik ve etkileri itibariyle gerçekte
kararların özelliklerine sahip tüzüklere karşı da, gerçek ve tüzel kişiler tarafından iptal davası
ikame edebileceği doktrinde yaygın bir şekilde benimsenmiştir.28 Bununla birlikte genel kanı,
gerçek ve tüzel kişilerin bir iptal davası açabilmeleri için söz konusu tasarruf yüzünden güncel
ve kişisel bir menfaatlerinin zedelendiğini ispat etmeleri gerektiğidir.29 Öte yandan ATA
madde 230’da kullanılan gerçek ve tüzel kişiler ibaresi geniş bir şekilde yorumlanmalıdır. Bu
kapsama bir taraftan tüm kamu ve özel hukuk tüzel kişileri, diğer taraftan da uyruğuna ve
ikametgahına bakılmaksızın tüm gerçek ve tüzel kişiler girer.30
ATAD Topluluk organlarının tesis etmiş olduğu tasarrufları ancak yetkisizlik, mühim şekil
hükümlerine aykırılık, Antlaşmanın ihlali veya Antlaşmanın uygulanması ile ilgili bir hukuk
normuna aykırılık ve takdir yetkisinin kötüye kullanılması durumlarında iptal eder (ATA
230/2). Bu nedenler tahdidi olup ATAD davacının ileri sürdüğü bir sebep dışında bir sebebin
tespiti durumunda da ilgili tasarrufu iptal edebilir.31 ATAD’ın yerleşik içtihatlarında
yetkisizlik dört farklı şekilde ele alınmaktadır.32 Topluluk organlarının düzenlediği husus
yetki alanına girmiyorsa, yani Topluluk yetkili olmadığı bir alanda bir tasarrufta bulunmuşsa,
mutlak yetkisizlik söz konusudur. Bir tasarrufun Topluluk içinde yetkili organ tarafından
yapılmadığı durumlarda; mesela, Komisyonun yetkisi dahilinde bulunan bir husus Avrupa
Parlamentosu tarafından hazırlanmışsa nisbi yetkisizlik vardır. Bir Topluluk organının yer
bakımından Topluluk egemenlik alanı dışında etkiler doğuracak bir tasarrufta bulunması
durumunda ise, yer bakımından yetkisizlikten bahsetmek mümkündür.33 Maddi anlamda
yetkisizlikte ise, bir Topluluk organının iç yetki kurallarının ihlali, mesela Komisyon’un bir
üyesinin tüm Komisyon adına tasarrufta bulunması söz konusudur. Bunların yanında mühim
şekil hükümlerine aykırılığın kapsamına ise, tasarrufun ihdası esnasında izlenmesi gereken
prosedürün izlenmemiş olması, toplantı ve karar yeter sayılarına riayet edilmemesi,
yayınlanma ile ilgili hükümlerin ihlali, gerekçelendirme zorunluluğuna uyulmaması, tarafların
ve ilgililerin görüşünün alınması zorunluluğuna riayet edilmemesi gibi durumlar girer.34
Antlaşmanın ihlali veya onun uygulanması ile ilgili bir hukuk normuna aykırılıktan kasıt ise

28
Lindner, NVwZ 2003, s. 569 vd.; Fischer, Europarecht, § 8, N. 292 vd.; Hobe, Europarecht, § 10, N. 396;
Herdegen, Europarecht, § 10, N. 22 vd.; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 48 vd. Bu bağlamda ayrıca EuGH, Rs.
C-50/00 P, Slg. 2002, I- s. 6719, N. 32 vd.
29
Bu hususta Arndt, Europarecht, s. 77; Fischer, Europarecht, § 8, N. 295.
30
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 44 vd.
31
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 36; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 9.
32
Bkz. Oppermann, Europarecht, § 9, N. 37.
33
Karş. EuGH, Rs. C.89/85 (Ahlström), Slg. 1988, s. 5193.
34
EuGHE 1993, I-2667, Rs. C.157/90; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 38; Fischer, Europarecht, § 8, N. 297.

8
Topluluğun birincil veya ikincil hukuk normlarından birinin veyahut da Topluluğun taraf
olduğu bir uluslararası antlaşmanın ihlalidir.35 Takdir yetkisinin kötüye kullanılması ise, bir
Topluluk organının kendisine Topluluk hukuku ile verilmiş bir yetkiyi, veriliş gayesi dışında,
Topluluk hukukuna aykırı amaçlara erişmek için kullanmasıdır.36
3. Yetki, Prosedür ve Karar
Gerçek veya tüzel kişilerin açacağı iptal davasına bakmaya kural olarak İDM yetkilidir (ATA
225/1). Bunun dışındaki, yani üye devletlerin ve Topluluk organlarının açtığı iptal davalarına
bakma yetkisi ise münhasıran ATAD’a aittir. İptal davası ihlal davasından farklı olarak,
Komisyon’a herhangi bir şekilde başvurmaya gerek olmadan, doğrudan doğruya ATAD veya
İDM’de açılır. Bunun yanı sıra iptal davasının açılması bir hak düşürücü süreye tabidir. İptal
davası iptale konu olan tasarrufun yayınlanmasından ya da davacıya tebliğinden veya tebliğ
edilememesi durumunda davacının bu karardan haberdar olduğu günü izleyen iki ay içinde
açılmalıdır (ATA 230/5).
Yapılacak yargılama sonunda ATAD veya İDM, davaya konu olan tasarrufun ATA madde
230’da sayılan nedenlerden birinden dolayı Topluluk hukukunu ihlal ettiği kanaatine varırsa
ilgili tasarrufu iptal eder (ATA 231/1). İptal kararı ex tunc etkiye sahiptir. Yani bu karar
geriye yürüyerek tasarrufun yapıldığı andan itibaren bu tasarruf ile ortaya çıkan tüm sonuçları
ortadan kaldırır. Verilen iptal kararı sadece dava tarafları için değil de, herkes için bağlayıcı
olduğundan dolayı, iptal kararı ayrıca erga ommes etkiyi haizdir. Bunun dışında ATAD veya
İDM’de bir Topluluk organının herhangi bir tasarrufuna karşı dava açılmış olması ilgili
tasarrufun yürütmesini durdurmaz.37 Ancak ağır ve telafisi mümkün olmayan bir zararın
oluşma tehlikesinin söz konusu olduğu durumlarda, ilgili mahkeme mezkur tasarrufun
yürütmesinin durdurulmasına karar verebilir.38

C. Hareketsizlik Davası
Hareketsizlik davası ATA madde 232 ve 233’de düzenlenmiştir. ATA madde 232’ye göre,
Antlaşmanın ihlal edildiği durumlarda Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon karar
almaktan kaçınırsa, üye devletler ve Topluluğun diğer organları ihlali tespit ettirmek amacıyla
ATAD’a başvurabilirler. Hareketsiz kalan organdan bir girişimde bulunulması istenmiş ve iki
aylık süre sonunda herhangi bir girişimde bulunulmamışsa, dava iki aylık yeni bir süre içinde
açılabilir. Gerçek ve tüzel kişiler ise, ilgili Topluluk organlarının hareketsizlikleri durumunda
35
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 39; Hamer, JA 2004, s. 784 vd.
36
EuGHE 1995, I- s. 2019, Rs. C.156/93; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 39; Fischer, Europarecht, § 8, N.
297.
37
Açılmış olan bir davanın davaya konu olan tasarrufun yürütmesini durdurmaması kuralı iptal davasının
yanısıra, ihlal davası ve önkarar usulü için de geçerlidir.
38
EuGHE 1977, s. 1411 vd., Rs. 61/77 R.

9
bu organın görüş ve tavsiye dışındaki diğer tasarruflarını kendilerine bildirmediği
gerekçesiyle bu davayı açabilirler. Hareketsizlik davası Avrupa Birliği yargısında nadir olarak
başvurulan dava türleri arasında yer alır.39
Hükümden de anlaşılacağı gibi hareketsizlik davası bir tür ihlalin tespiti davası olup, iptal
davasında olduğu gibi bir taraftan hukuka uygunluk denetimi işlevi görüp, diğer taraftan da
kişilere bireysel hukuki korunma imkanı sunmaktadır.40 Ancak iptal davasının konusu
Topluluk organlarının hukuka aykırı bir tasarrufu iken, hareketsizlik davasının konusunu
Topluluk organlarının hukuka uygun olmayan bir eylemsizliği oluşturur. Bununla birlikte,
hareketsizlik davası iptal davası karşısında ikincil (subsider) bir niteliğe sahiptir. Yani iptal
davasının açılabileceği durumlarda hareketsizlik davası açılamaz.41 Hareketsizlik davasının
ikame edilebilmesi için, davalıya Antlaşma hükümleri gereğince açık ve kesin bir şekilde bir
karar alma ya da harekette bulunma yükümlülüğünün yüklenmiş olması şarttır. Söz konusu
hareket yükümlülüğünün açık bir şekilde öngörülmemiş veya ilgili kurumun takdirine
bırakıldığı durumlarda bu dava açılamaz. ATA’nın ilgili hükmünde her ne kadar yetkili
organın “bir karar almamış olmasından” söz edilse de metindeki “karar” ibaresi geniş
yorumlanmalıdır.42 Bu ibare, Topluluk organlarının bağlayıcı olan veya bağlayıcılıktan
yoksun tüm tasarruflarının yanı sıra, Topluluk organlarının Antlaşma hükümleri çerçevesinde
almakla yükümlü oldukları tüm tedbirleri de kapsar.43
Hareketsizlik davasını üye devletler, Topluluk organları, yani Konsey, Komisyon, Avrupa
Sayıştayı, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Merkez Bankası ve gerçek veya tüzel kişiler
açabilirler. İptal davasında olduğu gibi hareketsizlik davasında da, gerçek ve tüzel kişiler
dışındaki davacılar ayrıcalıklı davacılar statüsündedir. Ayrıcalıklı olmayan davacıların dava
açabilmeleri için hareketsizliğin bu kişileri doğrudan ve bireysel olarak etkilemesi şarttır.44
İptal davasının gerçek veya tüzel kişiler tarafında açılması durumunda yukarıda zikredilen
açıklamalar bu bağlamda hareketsizlik davası için de geçerlidir. Hareketsizlik davası Konsey,
Avrupa Parlamentosu, Komisyon veya Avrupa Birliği Merkez Bankası’na karşı açılabilir.
İptal davasında olduğu gibi hareketsizlik davasında da dava gerçek veya tüzel kişiler
tarafından açılmışsa davaya İDM’de bakılır. Bunun dışındaki, yani üye devletlerin veya

39
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 43.
40
Arndt, Europarecht, s. 78; Bleckmann, Europarecht, N. 895 vd.; Streinz, Europarecht, N. 613 vd.
41
EuGHE 1971, s. 705 vd. – Rs. 8/71; Hobe, Europarecht, § 10, N. 404; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 43;
Fischer, Europarecht, § 8, N. 300.
42
Fischer, Europarecht, § 8, N. 301.
43
Arndt, Europarecht, s. 79; Fischer, Europarecht, § 8, N. 301. Bu bağlamda ayrıca EuGH, Rs. 13/83 (Avrupa
Parlamentosu/Konsey), Slg. 1985, s. 1513, N. 37, 64 vd.
44
Karş. Callies/Ruffert, Kommentar des Vertrages über die Europäische Union und des Vertrages zur Gründung
der Europäischen Gemeinschaft, Art. 232, N. 6; Arndt, Europarecht, s. 79 vd.; Hobe, Europarecht, § 10, N. 404
vd.; Fischer, Europarecht, § 8, N. 301.

10
Topluluk organlarının açtığı hareketsizlik davalarına bakma yetkisi ise münhasıran ATAD’a
aittir.
Bir Topluluk organının Topluluk hukukundan kaynaklanan bir yükümlülüğüne rağmen karar
almaktan çekinmesi durumunda yetkili mahkeme davayı kabul eder. Mahkemenin burada
vereceği karar sadece ihlalin ve hareketsizliğin tespitinden ibarettir. Bununla birlikte ATA
madde 233 karar almamaları Antlaşmaya aykırı olduğu tespit edilen Topluluk organlarını,
yetkili mahkeme kararının uygulanması için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlü
kılmıştır.45

D. Önkarar Usulü
1. Genel olarak
ATA madde 234’te düzenlenen önkarar usulü, Topluluk mevzuatında yorum birliğini
sağlayarak Topluluk hukukunun bütün üye devletlerde aynı şekilde uygulanmasını amaçlayan
bir mekanizmadır. Bu maddeye göre, üye devletlerden birinin mahkemesinde görülen bir
davada mahkeme hüküm verebilmek için Topluluk hukukunun yorumuna ihtiyaç duyduğu
zaman ATAD’a başvurabilir. Ulusal mahkeme bu bağlamda bu konuyu bir önsorun, yani
bekletici mesele olarak kabul ederek konuyu ATAD’a gönderir. ATAD Topluluk mevzuatının
nasıl yorumlanması gerektiğine dair bir karar verir ve ulusal mahkeme de ATAD’ın bu
kararına göre davayı sonuçlandırır. Böylece önkarar usulü ulusal yargı organlarının Topluluk
hukuk normlarını kendi görüş ve hukuk sistemlerine göre yorumlamalarının önünü keserek,
Topluluk hukuk sisteminin yeknesak bir yapıya kavuşmasına yardımcı olur. Önkarar usulü,
Topluluk mevzuatının nasıl yorumlanması gerektiğinin yanında Topluluk organlarının
tasarruflarının geçerliliğini denetleme imkanı da sunar.
Adından da anlaşılacağı gibi burada bir hukuki uyuşmazlığın ATAD’da karara bağlandığı bir
dava söz konusu değildir. Önkarar usulü, nitelikleri itibariyle bir ara usul olup bağımsız bir
davadan çok ulusal mahkeme nezdinde halen devam etmekte olan davanın bir parçası olarak
görülebilir.46 Önkarar usulü, Topluluk mevzuatında yorum birliğini hedefleyerek Topluluk
hukukunun tüm üye devletlerde yeknesak bir şekilde uygulanmasını sağladığı için Avrupa
Birliği bütünleşme sürecine önemli bir ivme kazandırmaktadır. Önkarar usulü bunun yanı sıra
ATAD’a Topluluk normlarının üye devletlerde geçerliliğini denetleme imkanını sunarak
Topluluk hukukunun gelişimini de hızlandırmıştır. Önkarar usulü Avrupa Birliği yargı sistemi
içinde çok önemli bir yer işgal etmektedir. ATAD’da şuana kadar karara bağlanmış olan

45
Bu bağlamda EuGH, Rs. 13/83 (Avrupa Parlamentosu/Konsey), Slg. 1985, s. 1513, N. 69.
46
Rengeling/Middeke/Gellermann, Handbuch zum Rechtsschutz in der EU, N. 350; Trautwein, JA 1997, s. 561
vd.; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 63; Hobe, Europarecht, § 10, N. 417; Fischer, Europarecht, § 8, N. 304.

11
yargılamaların yarısından çoğunun bu yol ile ATAD’a gelen davalar olduğu düşünüldüğünde,
bu yargısal mekanizmanın önemi daha kolay kavranır.47
2. Dava konusu, Yetki ve Prosedür
ATA madde 234’e göre ATAD; a) Antlaşmanın yorumu konusunda, b) Topluluk organlarının
ve Avrupa Merkez Bankası’nın tasarruflarının geçerliliği ve yorumu konusunda, c) Konsey
tarafından oluşturulan kuruluşların esas sözleşmelerinde öngörülmesi koşuluyla bu esas
sözleşmelerin yorumu konusunda karar vermeye yetkilidir. Bu madde, bunlara ilaveten,
yukarıda zikredilen üç durumdan biri söz konusu olduğunda ulusal mahkemenin kendi
kararını vermek için konuya ilişkin bir önkarara ihtiyaç duyması halinde ATAD’dan bu
konuda bir karar vermesini talep edebileceğini belirtmiştir. Maddenin son fıkrasında ise,
davaya bakmakta olan mahkemenin kararlarına karşı iç hukukta başka bir kanun yoluna
başvurma imkanı bulunmayan bir yargı organı olması durumunda, bu yargı organının önkarar
usulü için ATAD’a başvurmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Maddenin a) bendindeki “Antlaşma” ibaresi, ATA’nın asıl metninin yanı sıra bu metne ATA
madde 311 çerçevesinde eklenen protokolleri, Antlaşma değişiklik ve üyelik sözleşmelerini
ve de Topluluğun birincil hukuk kaynaklarından olan hukukun genel ilkelerini
kapsamaktadır.48 Hükmün b) bendinde belirtilen “Topluluk organlarının tasarrufları”
ibaresinin kapsamı ise oldukça geniş olup, bu ibare tüzük, yönerge ve karar gibi bağlayıcılığı
haiz tasarrufların yanında bağlayıcı olmayan tavsiye ve görüşleri de kapsamaktadır. 49 Ayrıca
Topluluğun hukuksal etkiye sahip tüm atipik işlemleri50 ve Topluluğun taraf olduğu
uluslararası antlaşmalar51 da önkarar usulüne tabidir. Böylelikle neredeyse Topluluk nezdinde
tesis edilen tüm tasarruflar bu bendin kapsamına alınmıştır. Bu bağlamda hatırda tutulması
gereken bir başka husus ise, sadece Topluluk hukukunun önkarar usulüne konu olabileceğidir.
Bu yüzden ATAD, burada üye devletin ulusal hukukunu yorumlamak ve bu hukukun
Topluluk hukuku ile uyumluluğunu denetleme yetkisine sahip değildir.52
Her ne kadar 2001 yılında imzalanan Nice Antlaşması ile İDM bazı istisnai konularda önkarar
usulüne bakmaya yetkili kılınmışsa da, Topluluk hukukunun birliğinin ve uyumunun
etkilenebileceği durumlarda önkarar usulüne bakma yetkisi münhasıran ATAD’a aittir (ATA
225/3). ATA madde 234 gereği önkarar usulüne başvuru hakkı ise, sadece ulusal
mahkemelere aittir. Yani sadece davaya bakan ulusal mahkeme uyuşmazlığı ATAD’a

47
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 53; Micklitz, Vorlageverfahren deutscher Gerichte an den EuGH, s. 34.
48
Fischer, Europarecht, § 8, N. 306; Arndt, Europarecht, s. 85; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 55.
49
EuGH, Rs. C-188/91 (Deutsche Shell), Slg. 1993, I.- s. 363, N. 18; Hobe, Europarecht, § 10, N. 420.
50
EuGH, Rs. 59/75 (Manghera), Slg. 1976, s. 91, N. 19 vd.
51
EuGH, Rs. 104/81 (HZA Mainz/Kupferberg), Slg. 1982, s. 3641, N. 14.
52
EuGH, Rs. C-292/92 (Hünermund), Slg. 1993, I- s. 6787, N. 8; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 28;
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 55; Hobe, Europarecht, § 10, N. 420.

12
gönderebilir. Ulusal mahkeme kural olarak kendi yürüttüğü esas yargılamanın her aşamasında
önkarar usulüne başvurabilir. Geçici koruma tedbirlerine ilişkin bir kararın alınmış olması da
bu usule başvurmaya engel bir durum teşkil etmemektedir.53 Ulusal mahkemede davacı veya
davalı olan tarafın ATAD’a başvuru yapma gibi bir hakkı yoktur.54 Öte yandan, uyuşmazlığa
bakan ulusal mahkemenin gerekli görmesi durumunda taraflar talep etmezse bile, ulusal
mahkeme dava konusu uyuşmazlığın çözümü için konuyu bekletici mesele yapıp önkarar
usulü çerçevesinde ATAD’a yollayabilir. Bununla birlikte madde metninde kullanılan
“mahkeme” ibaresinden, yaptığı yargılama sonunda hukuki bir hüküm tesis ederek bir
uyuşmazlığı çözmekle yetkili kılınmış bağımsız kamu mercileri anlaşılmalıdır.55 Mahkemenin
ayrıca hakkaniyete değil de hukuk kurallarına göre karar vermiş olması gerekir ve
mahkemece verilen kararların üye devlette hukuki anlamda bağlayıcı olması şarttır.56 Bu
niteliklere sahip bir merci, ilk derece mahkemesi olabileceği gibi istinaf, temyiz mahkemesi
veya bir yüksek mahkeme de olabilir. Nitelikleri itibariyle özel hakem mahkemelerinin
önkarar usulüne başvuru hakkı yoktur.57
ATA’nın 234. maddesi ikili bir ayrıma giderek, üye devlet mahkemelerine bazı hallerde
önlerine gelen dava ile ilgili olan Topluluk hukukunun yorumlanması ve geçerliliğinin
denetlenmesi amacıyla ATAD’a gönderme yetkisi tanımış; bazı durumlarda ise bunu zorunlu
kılmıştır. Bu maddenin 1. ve 2. fıkraları, ulusal mahkemenin ihtiyaç duyması durumunda
Topluluk hukukunun yorumu ve geçerliliği konusunu bekletici mesele yapıp önkarar usulünce
ATAD’a yollayabileceğini ifade ederek, ulusal mahkemeye önkarar usulüne başvuru
konusunda bir takdir yetkisi tanıyıp, ulusal mahkemeleri bu konuda serbest bırakmıştır.
Ulusal mahkemenin önkarara başvuru zorunluluğu ise ilgili maddenin üçüncü fıkrasında
düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre davaya bakmakta olan ulusal mahkemenin kararlarına karşı iç
hukukta başka bir kanun yoluna başvurma imkanı bulunmayan bir mahkeme olması
durumunda, bu mahkemenin önkarar usulü için ATAD’a başvurması zorunludur. ATAD’a
başvuru zorunluluğunun getirilmesi ile güdülen temel gaye üye devletlerde Topluluk
hukukuna aykırı öğeler içeren bir içtihat hukukunun oluşmasını engellemektir.58 “Kararlarına
karşı iç hukukta başka bir kanun yoluna başvurma imkanı bulunmayan bir mahkeme”
ibaresinin kapsamına verdiği kararlar kesin olan temyiz ve anayasa mahkemelerinin yanı sıra,

53
EuG, Rs. T-181/02 R, (Neue Erba Lautex), Slg. 2002, II- s. 5081, N. 107 vd. Ayrıca Oppermann, Europarecht,
§ 9, N. 63; Fischer, Europarecht, § 8, N. 311.
54
Arndt, Europarecht, s. 85; Hobe, Europarecht, § 10, N. 418.
55
Oppermann, Europarecht, § 9, N. 56; Hobe, Europarecht, § 10, N. 420; Fischer, Europarecht, § 8, N. 309.
56
Arndt, Europarecht, s. 85.
57
EuGH, Rs. 246/80 (Nordsee), Slg. 1982, s. 1095, N. 14; Herdegen, Europarecht, § 10, N. 29; Hobe,
Europarecht, § 10, N. 418; Fischer, Europarecht, § 8, N. 309.
58
EuGH, Rs. C-99/00 (Kenny Roland), Slg. 2002, I- s. 4839, N. 14; Fischer, Europarecht, § 8, N. 312.

13
temyiz edilemeyen kararlar tesis ettiği sürece ilk derece ve istinaf mahkemeleri de girer. 59
Buradaki “kanun yolu” ibaresinden ise kasıt sadece temyiz, istinaf ve itiraz gibi olağan kanun
yollarıdır. Buna karşın, yargılanmanın yenilenmesi gibi olağanüstü kanun yolları bu
kapsamda değerlendirilemez.60 Bununla birlikte ATAD kararlarına karşı iç hukukta başka bir
kanun yoluna başvurma imkanı bulunmayan bir mahkemenin, ATAD’ın daha önce verdiği
kararla çözülmüş bir meseleyi kendisine önsorun olarak göndermesine gerek bulunmadığı
kanaatindedir.61 ATAD aynı şekilde, bir hususta Topluluk hukukunun doğru uygulandığının
çok açık olduğu durumlarda da ulusal mahkemenin önkarara başvurma zorunluluğunun
kalktığına hükmetmiştir.62
Doktrinde savunulan ve ATAD’ın da verdiği kararlarla desteklediği bir görüş,63 ATA’nın
234. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen zorunluluk hali dışında, üye devletlerin ulusal
mahkemelerinin Topluluk hukukunun geçerliliğine ilişkin sorunları da önkarar usulünce
ATAD’a yollamakla yükümlü olduğunu dile getirmiştir. Bu görüşe göre Topluluk hukukunun
geçerliliği hususunda karar vermeye yetkili tek merci ATAD’dır. Topluluk hukukunun
uygulanmasında birliği hedefleyen bu yetki, ATAD’a bu hususta bir tür karar verme tekeli
sağlayarak ulusal mahkemelerin Topluluk hukukunun geçerliliği konusunda karar vermelerini
engellemektedir.
Bir ulusal mahkeme bir konuyu önkarar usulünce ATAD’a göndermek zorunda olmasına
rağmen bu yükümlülüğünü ihlal ederse ATA madde 226 uyarınca ihlal davasının muhatabı
olabilir.64 Bunun yanı sıra, bu ihlal nedeniyle Topluluk vatandaşlarının uğradıkları zararlardan
dolayı tazminat talepleri söz konusu olabilir.65 Ayrıca Alman Federal Anayasa Mahkemesi
verdiği kararlarda ATAD’ın Alman anayasasının 101. maddesi uyarınca tabii bir hakim olarak
değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, önkarar usulüne başvurma zorunluluğunun olduğu
hallerde ulusal mahkemenin bu zorunluluğa uymamasını veya bu zorunluluğa uyduğu halde
ATAD’ın verdiği karara uygun şekilde yargılamasını sonuçlandırmadığı hallerde tabii hakim
ilkesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir.66

59
EuGH, Rs. C-99/00 (Kenny Roland), Slg. 2002, I- s. 4839, N. 15; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 57;
Herdegen, Europarecht, § 10, N. 31.
60
Borchardt/Lenz, EU- und EG-Vertrag, Art. 234, N. 42; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 57; Arndt,
Europarecht, s. 86; Fischer, Europarecht, § 8, N. 312.
61
EuGHE 1996, I- s. 5403, Rs. C.157/90.
62
EuGH, Rs. 283/81 (C.I.L.F.I.T.), Slg. 1982, s. 3415, N. 94; Hobe, Europarecht, § 10, N. 423.
63
EuGH, Rs. 314/85 (Foto-Frost), Slg. 1987, s. 4199, N. 14 vd.; Arndt, Europarecht, s. 84, 87; Fischer,
Europarecht, § 8, N. 314.
64
Fischer, Europarecht, § 8, N. 315; Arndt, Europarecht, s. 87; Oppermann, Europarecht, § 9, N. 58.
65
Karş. EuGH, Rs. C-6/90 (Francovich), Slg. 1991, s. 5357 vd.; EuGH, Rs. C-91/92 (Paola Faccini Dori/Recreb
Srl), I- s. 3325.
66
BverfG, EuZW 2001, s. 255.

14
Öte yandan ATA’nın 68. maddesi, ulusal mahkemelerin önkarar usulüne başvuru yetkisini
sınırlamaktadır. Buna göre vize, iltica, göç ve bireylerin serbest dolaşımına ilişkin diğer
politikalara ilgili hususlarda sadece kararlarına karşı iç hukukta başka bir kanun yoluna
başvurma imkanı bulunmayan bir mahkeme önkarar usulüne başvurabilir. Bu maddenin
öngördüğü bir diğer sınırlama ise, üye devletlerin kamu düzeni ve iç güvenliği ile ilgili
durumlarda ATAD’ın ATA madde 62 nr. 1 çerçevesinde alınan tedbir ve kararlarda önkarar
usulü bağlamında yetkili olmadığıdır.
3. Karar
ATAD’ın önkarar usulünce vermiş olduğu karar ulusal mahkeme için bağlayıcı olup geriye
etkilidir (ex tunc etki). Ancak ATAD’ın gerekli gördüğü durumlarda verdiği kararın geriye
olan etkisini sınırlama yetkisi vardır.67 Önkarar usulüne başvuran ulusal mahkeme, ATAD’ın
vermiş olduğu kararı temel alarak bir hüküm tesis etmelidir. ATAD’ın kararı aynı mesele ile
karşılaşan diğer ulusal mahkemeler için de bağlayıcı niteliğe sahiptir (inter partes etki).
ATAD’ın vermiş olduğu kararın erga ommes etkiye sahip olup olmadığı, yani diğer bütün
mahkemeler için bağlayıcı olup olmadığı ise tartışmalıdır. ATAD ve doktrindeki baskın
görüş,68 Topluluk hukukunun geçersizliğine ilişkin ATAD kararlarının erga ommes etkiyi haiz
olduğunu benimsemektedir. Topluluk hukukunun geçerliliğine ilişkin kararların ise aynı
etkiye sahip olmadığı kabul edilmiştir. Çünkü ATAD’ın vermiş olduğu geçerlilik kararı
sadece kendisine sorulmuş somut mesele ile ilgili olup, başka bir meselede ortaya çıkabilecek
farklı hususlar bu mesele için farklı bir karar verilmesini gerektirebilir. ATAD’ın Topluluk
hukukunun yorumuna ilişkin kararlarının ise erga ommes etkiye sahip olduğu kabul
edilmektedir.

E. Akit Dışı Sorumluluktan Kaynaklanan Tazminat Davası


1. Genel olarak
ATA’nın 288. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Topluluk, Topluluk organlarının ve
çalışanlarının görevlerini icra ederken neden oldukları zararları üye devletlerin hukuk
düzenlerinde ortak olan hukukun genel ilkelerine göre tazmin etmekle yükümlüdür. ATA
madde 235 ise ATAD’ı, ATA’nın 288. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiş olan davalarda
yetkili kılmıştır. ATA’nın 288. maddesinin sistematiği incelendiğinde, bu maddenin 1.
fıkrasında Topluluğun akde dayalı sorumluluğunun düzenlenmiş olduğu görülür. Maddenin 2.
fıkrasında ise Topluluğun akit dışı, yani haksız fiil sorumluluğundan doğan tazminat yükümü
67
Hobe, Europarecht, § 10, N. 427; Arndt, Europarecht, s. 89.
68
Bu bağlamda EuGH, Rs. 66/80 (International Chemical), Slg. 1981, s. 1191, N. 13; EuGH, Rs. C-114/96
(Kieffer u. Thill), Slg. 1997, I- s. 3629, N. 39; Fischer, Europarecht, § 8, N. 316; Arndt, Europarecht, s. 88 vd.;
Hobe, Europarecht, § 10, N. 426; Ehricke/Streinz, EUV/EGV-Kommentar, Art. 234, N. 66 vd.

15
düzenlenmiştir. Topluluğun akit dışı sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davaları,
Topluluk organlarının veya çalışanlarının görevlerini yerine getirirken sebep oldukları
zararları giderme amacını taşıdığı için bir tam yargı davası niteliğindedir.69
Topluluğun akit dışı sorumluluğundan doğan tazminat davası bağımsız bir dava türüdür. Bu
dava bir iptal veya hareketsizlik davası açmak suretiyle Topluluğun hukuka aykırı bir
tasarrufunun iptali veya bir eylemsizliğinin tespitine gerek olmadan, yetkili mahkemede
doğrudan açılabilir.70 Bununla birlikte bu tazminat davası, kişilere uğradıkları zararların
tazminini sağlamayı amaçlayan ulusal hukuk kuralları karşısında ikincil (subsider) bir niteliğe
sahiptir. Bu yüzden kişilerin ulusal mahkemelerde tazminat taleplerini ileri sürme imkanı
varken, Topluluk hukukuna dayanarak bu davayı açmaları caiz değildir.71
2. Yetki ve taraflar
Her ne kadar ATA’nın 235. maddesi ile Topluluğun akit dışı sorumluluğundan doğan
tazminat davalarında ATAD tek başına yetkili kılınmış gibi görünse de, ATA’nın 225.
maddesi ATA madde 235’e atıfta bulunarak, gerçek veya tüzel kişilerin açacakları tazminat
davalarında İDM’nin görevli olduğunu belirtmiştir. ATA’nın 225. maddesi Nice Antlaşması
ile ATA’ya eklenmiş olup, ATA madde 235’teki düzenlemeyi örtülü olarak değiştirmiştir.
Sonraki kural önceki kuralı kaldırır (lex posterior derogat legi priori) ilkesi gereği, 2001
yılından beri gerçek veya tüzel kişiler tarafından açılacak tazminat davalarında İDM’nin
yetkili tek mahkeme olduğunun kabulü bu bağlamda ulaşılabilecek en doğru sonuçtur.72 Üye
bir devletin bir tazminat davasında davacı olması durumunda ise ATAD halen yetkili tek
mahkemedir.
Tazminat davasını Topluluk organlarının veya çalışanlarının eylemlerinden zarar gören her
gerçek veya tüzel kişi açabilir. Avrupa Birliği sınırları dışında ikamet eden kişiler de,
uyruğuna bakılmaksızın bu davayı ikame etme hakkına sahiptirler.73 Tazminat davası sadece
Topluluğa karşı ikame edilebilir. Bununla birlikte Topluluk mahkemeleri kişilerin Topluluk
organlarına karşı açmış olduğu tazminat davalarını da, Topluluğa karşı açılmış gibi ele
almaktadırlar.74 Öte yandan madde metninde kullanılan “organ” kelimesi geniş
yorumlanmalıdır. Bu ibare ATA madde 7’de zikredilen tüm Topluluk kurumların yanı sıra,
Topluluğun işleyişine katkıda bulunmak gayesi ile kurulup Topluluk adına ve hesabına

69
Detterbeck, AöR 2000, s. 202 vd; Arndt, Europarecht, s. 81.
70
EuG, Rs. T-178/98 (Fresh Marine), Slg. 2000, I- s. 3331, N. 45, 49. Daha önceleri ise ATAD Topluluğa karşı
bir tazminat davası açılabilmesi için, zarara sebep olan tasarrufun iptal davası yoluyla Topluluk mahkemelerince
iptalini şart koşmaktaydı.
71
EuGH, (Unifrex), Slg. 1984, s. 1969; Hobe, Europarecht, § 10, N. 411.
72
Aynı sonuç Arndt, Europarecht, s. 81.
73
EuGH, Rs. C-182/91 (Forafrique), Slg. 1993, I- s. 2161, N. 20 vd.
74
EuG, Rs. T-209/00 (Lamberts), Slg. 2002, II- s. 2210, N. 48.

16
hareket eden tüm kuruluşları kapsar.75 Topluluk çalışanlarının kapsamına ise Topluluk
memurlarının yanı sıra, Topluluk bünyesinde istihdam edilen tüm kişiler girer.76 Ayrıca
ATA’nın 288. maddesinin 3. fıkrası Topluluğun, Avrupa Merkez Bankası ve çalışanlarının da
eylemleri ile sebep olduğu zararlardan sorumlu olduğunu ifade etmiştir. Topluluğun yukarıda
bahsedilen organ ve çalışanlarının eylemleri ile sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu
tutulabilmeleri için, bu zararlara görevlerini yerine getirirken neden olmaları gerekir. Bu
nedenle, tazminata hükmedilebilmesi için yerine getirilen görev ve oluşan zarar arasında
doğrudan ve sıkı bir bağlantının olması gerekir. Bir Topluluk çalışanının görevi gereği yaptığı
bir iş gezisinde kendi özel aracıyla bir trafik kazasına neden olması durumunda, böylesi bir
bağlantıdan söz etmek mümkün değildir.77 Ancak Topluluk ve üye devlet organlarının
Topluluk hukukunu uygularken çoğu kez birlikte hareket ettikleri göz önünde
bulundurulduğunda, zarara neden olan eylemin kime atfedileceği kimi hallerde sorunlar
doğurabilmektedir. Bu durumda ikili bir ayrıma gitmekte faydalı olacaktır.78
- Topluluğun hukuka uygun bir kuralının hukuka aykırı bir şekilde yürütüldüğü durumlarda,
bu kuralın kimin tarafından yürütüldüğü sorulmalıdır. Eğer kural bir Topluluk organı
tarafından yerine getirilmişse, bu kuralın hukuka aykırı bir şekilde uygulanması nedeniyle
ortaya çıkan zararlardan Topluluk mesuldür. Hukuka aykırı olmayan bir Topluluk kuralı üye
devletin organları tarafından hukuka aykırı bir biçimde uygulanırsa, bu durumda ortaya
çıkacak zararlardan üye devlet sorumludur. Bununla birlikte üye devletin herhangi bir
organının, bir Topluluk organının kendisi için bağlayıcı olan ve bu yüzden de kendisine
herhangi bir şekilde takdir yetkisi tanımayan bir talimatını yerine getirmesi durumunda,
sorumluluk Topluluğa atfedilmelidir.
- İkinci ihtimal ise, başından beri hukuka aykırı olan bir Topluluk kuralının üye devletin
organları tarafından yerine getirilmesi nedeniyle kişilerin bir zarara uğramasıdır. Böylesi bir
durumda, üye devlet organının hukuka aykırı bir norma dayanarak tesis ettiği işlem veya
eylemi de hukuka aykırı olacaktır ve bu işlem ya da eylemden dolayı zarara uğrayan kişi
ulusal mahkemeler nezdinde bir iptal davası veya tazminat davası açabilecektir. Ancak zarara
uğrayan kişinin ulusal mahkemelerde böylesi bir yola başvuramaması ya da başvurupta sonuç
alamaması durumunda, Topluluk mahkemelerinde tazminat davası açması mümkün olmalıdır.
3. Prosedür ve karar

75
Fischer, Europarecht, § 8, N. 318. Bu bağlamda ayrıca EuGH, Rs. C-370/89 (Etroy), Slg. 1992, I- s. 6221, N.
15.
76
Ehricke/Streinz, EUV/EGV-Kommentar, Art. 288, N. 13.
77
EuGH, Rs. 9/69 (Sayag), Slg. 1969, s. 329, N. 5 vd.; Fischer, Europarecht, § 8, N. 318.
78
Bu konuda Arndt, Europarecht, s. 81.

17
ATA’nın 235. ve 288. maddelerinde tazminat davalarının açılabileceği bir süre öngörülmemiş
olmasına rağmen, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı iç tüzüğünün 46. maddesi Topluluğa
karşı ileri sürülecek tazminat taleplerinin beş yıllık bir zamanaşımına tabi olduğunu
belirtmiştir. ATAD tazminat davalarının da beş yıllık bu süre zarfında açılması gerektiğini
belirterek, bu zamanaşımı süresinin mahkeme tarafından kendiliğinden değil de, ancak
tarafların ileri sürmesi ile gözetilebileceğine hükmetmiştir.79
ATA’nın 288. maddesi Topluluk organlarının veya çalışanlarının görevlerini yürütürken
neden oldukları zararların, üye devletlerin hukuk düzenlerinde ortak olan hukukun genel
ilkelerine göre tazmin edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu hükmün oluşan zararın
tazmininde üye devletlerin hukuk düzenlerinde ortak olan hukukun genel ilkelerine gönderme
yapmasının nedeni ise, Topluluğun bugün için hala bağımsız bir sorumluluk hukukuna sahip
olmayışıdır.80 Topluluk tarafından zararların tazmininde gözetlenmesi gereken bu ilkeler, üye
devletlerin hukuk sistemlerinde varolan sorumluluk hukuku prensiplerinin kapsamlı bir
şekilde mukayeseli bir bakış açısıyla değerlendirilmesi ile elde edilir.81 Bununla birlikte
Topluluğun ATA madde 288 çerçevesinde bir tazmin yükümlülüğünün oluşması için genel
olarak aşağıdaki dört koşul aranmaktadır:82
- Bir Topluluk organının veya çalışannın görevini yürüttüğü esnadaki bir eylemi
- Görev esnasında vuku bulan bu eylemin hukuka aykırılığı
- Davacının uğradığı bir zarar
- Hukuka aykırı eylem ve davacının uğradığı zarar arasındaki illiyet bağı
Yukarıda zikredilen dava şartlarının oluştuğuna dair ispat yükü davacıdadır.83 Yetkili
mahkeme bu şartların varlığına kanaat getirirse, tazminata hüküm eder. Mahkemenin bu
kararı bir tespit kararı olmakla birlikte, bu kararın icrai niteliği haizdir. Ancak bu karar
tazminata sebep olan hukuka aykırı tasarrufu ortadan kaldırma kabiliyetine sahip değildir.84
Hükmedilecek tazminat tutarının hesabında, hem uğranılan kayıbı hem de mahrum kalınan
karı kapsayan maddi zararların yanı sıra, uğranılan manevi zararlar da göz önünde
tutulmalıdır.85 Mahkemenin hükmedeceği tazminat sadece maddi bir tutar yani zararın bir para
cinsinden karşılığı olmalı ve bu tutara davanın açıldığı tarihten itibaren faiz yürütülmelidir.86

79
Bu konuda Arndt, Europarecht, s. 82; Hobe, Europarecht, § 10, N. 413.
80
Arndt, Europarecht, s. 83.
81
Herdegen, Europarecht, § 10, N. 41; Arndt, Europarecht, s. 83.
82
Arndt, Europarecht, s. 83; Hobe, Europarecht, § 10, N. 414; Fischer, Europarecht, § 8, N. 319.
83
EuG, Rs. T-209/00 (Lamberts), Slg. 2002, II- s. 2210, N. 62; Fischer, Europarecht, § 8, N. 320.
84
Hobe, Europarecht, § 10, N. 415.
85
Bu bağlamda EuGH, Rs. 238/78 (Ireks Arkady), Slg. 1970, s. 2955, N. 13; EuG, Rs. T-63/98
(Latham/Komisyon), Slg. 1991, II- s. 19, N. 37; Fischer, Europarecht, § 8, N. 321.
86
EuGH, Rs. 238/78 (Ireks Arkady), Slg. 1970, s. 2955, N. 14, 20.

18
III. Özet
Avrupa Birliğinin kurucu antlaşmaları ile belirlediği hedeflerine ulaşmasını sağlamanın en
etkin yolu hukuki denetimdir. Avrupa Topluluğu Antlaşması bu denetim görevini, Avrupa
Toplulukları Adalet Divanı (ATAD), İlk Derece Mahkemesi (İDM) ve Uzmanlaşmış Yargı
Daireleri’ne vererek, Topluluk bünyesinde bağımsız bir yargı teşkilatının kuruluşunu
sağlamıştır. Bu kurumlar arasında en önemli yargısal işlevler ATAD tarafından yerine
getirilmektedir. ATAD Topluluk hukuku kapsamında ortaya çıkan uyuşmazlıkları, yine
Topluluk hukuk kurallarını uygulayarak çözümlemeye çalışmaktadır. Bunun yanı sıra, ATAD
yapmış olduğu yorumlar ve oluşturduğu içtihatlarla Topluluk hukukunun geliştirilmesinde
ciddi bir rol üstlenerek Avrupa Birliğinin bütünleşme sürecine önemli katkılarda bulunmuştur.
Avrupa Birliği yargısının kapsamına giren başlıca dava türlerini beş başlık altında incelemek
mümkündür: İhlal davası (ATA madde 226-228), bir üye devletin Antlaşmadan doğan
yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda açılan ve üye devletin Antlaşmaya uygun hareket
etmesini amaçlayan bir dava türüdür. İptal davası (ATA madde 230, 231) ise Topluluk
organlarının hukuki tasarruflarının yargısal denetimine ilişkin bir dava türüdür. Bu dava ile
Topluluk organlarının hukuki karar ve tasarruflarının hem geçerlilik hem de hukuka uygunluk
bakımından Topluluğun yargı denetimine tabi tutulması amaçlanmıştır. Bunların dışında
hareketsizlik davası (ATA madde 232, 233) bir tür ihlalin tespiti davası olup, iptal davasında
olduğu gibi bir taraftan hukuka uygunluk denetimi işlevi görmekte, diğer taraftan da kişilere
bireysel hukuki korunma imkanı sunmaktadır. Ancak iptal davasının konusu Topluluk
organlarının hukuka aykırı bir tasarrufu iken, hareketsizlik davasının konusunu Topluluk
organlarının hukuka uygun olmayan bir eylemsizliği oluşturur. Önkarar usulü (ATA madde
234) Topluluk mevzuatında yorum birliğini sağlayarak, Topluluk hukukunun bütün üye
devletlerde aynı şekilde uygulanmasını amaçlayan bir mekanizmadır. Önkarar usulü,
Topluluk mevzuatının nasıl yorumlanması gerektiğinin yanında Topluluk organlarının
tasarruflarının geçerliliğini denetleme imkanı da sunar. Son olarak akit dışı sorumluluktan
kaynaklanan tazminat davası (ATA madde 235, 288), Topluluğa, Topluluk organlarının ve
çalışanlarının görevlerini yürütürken neden oldukları zararları giderme yükümlülüğünü
getiren bir tam yargı davasıdır.

Kaynakça:

Arndt, Hans-Wolfgang: Europarecht, 8. Auflage, Heidelberg 2006


Bieber, Roland/ Epiney, Astrid/ Haag, Marcel: Die Europäische Union, 7. Auflage, Baden-
Baden 2006
Bleckmann, Albert: Europarecht, 6. Auflage, Köln 1997

19
Borchardt, Klaus-Dieter/ Lenz, Carl O.: EU- und EG-Vertrag, 3. Auflage, Köln 2003
Breitenmoser, Stephan/ Husheer, André: Europarecht, Band I, Zürich 2002
Callies, Christian/ Ruffert, Matthias: Kommentar des Vertrages über die Europäische
Union und des Vertrages zur Gründung der Europäischen Gemeinschaft, 2. Auflage, Neuwied
2002
Detterbeck, Steffen: Haftung der Europäischen Gemeinschaft und gemeinschaftsrechtlicher.
Staatshaftungsanspruch, AöR 2000, s. 202 vd.
Durner, Wolfgang: Zwangsgelder nach Art. 228 EG im Verhältnis von Bund und Ländern,
BayVBl. 2002, s. 745 vd.
Ehricke, Ulrich/ Streinz, Rudolf: EUV/EGV-Kommentar, München 2003
Fischer, Hans Georg: Europarecht, München 2005
Hailbronner, Kay/ Jochum, Georg: Europarecht I, Stuttgart 2005
Hamer, Jens: Die Nichtigkeitsklage nach Art. 230 EG, JA 2004, s.784 vd.
Hamer, Jens: Neueste Entwicklungen im Rechtsschutzsystem der EG, JA 2003, s. 666 vd.
Heidig, Stefan: Die Verhängung von Zwangsgeldern nach Art. 228 Abs. 2 EG, EuR 2000, s.
782 vd.
Herdegen, Matthias: Europarecht, 9. Auflage, München 2007
Hobe, Stephan: Europarecht, 3. Auflage, Köln 2006
Kort, Michael: Verstoß eines EG-Mitgiedstaates gegen europäisches Recht: Probleme des
Vertragsverletzungsverfahrens gem. Art. 169 EGV, DB 1996, s. 1323 vd.
Lindner, Franz Josef: Zur Klagebefugnis natürlicher und juristischer Personen für
Nichtigkeitsklagen gem. Art. 230 IV EG gegen EG-Verordnungen, NVwZ 2003, s. 569 vd.
Micklitz, Hans-Wolfgang: Vorlageverfahren deutscher Gerichte an den EuGH, Heidelberg
2004
Oppermann, Thomas: Europarecht, 3. Auflage, München 2005
Rengeling, Hans.Werner/Middeke, Andreas/Gellermann, Martin: Handbuch zum
Rechtsschutz in der EU, München 1994
Streinz, Rudolf: Europarecht, 7. Auflage, Heidelberg 2005
Trautwein, Thomas: Das Vorabentscheidungsverfahren gem. Art. 177 EGV, JA 1997, s. 561
vd.

20

You might also like