Professional Documents
Culture Documents
Kıyı bandı-İç bant, Doğu-Batı, kır-kent ve dereler arası gibi ayrımlara girmeden önce Doğu
Karadeniz'in geleneksel evlerinde islamiyetin etkilerini paylaşılan bazı özellikler olarak betimlemek
belki olanaklıdır.
Özellikle kırsal evlerde görülmesine karşın kentsel evlerde ve hatta bazen büyük konakların ikincil
girişlerinde rastlanan "yer evi" İslam'a ait çağrışımlar taşır. Müslüman inancında konut, cami ve kent
birbirlerine tamamen analojiktir. Bu üçünün birbirini kestiği nokta doğanın İslam'daki örgütleyici
özelliği ve önemidir. Mikrokosmozun kendini makrokosmoza sunduğu yer olan toprak-doğa-islam
düşününde gerçek tapınaktır. Gerek cami ve gerekse konut doğanın birer uzantılarıdır. Nasr der ki,
Müslüman camide namaz kılarken camiyi doğanın ilke ve düzenlilikleriyle ilişkilendiren içsel bir bağ
aracılığıyla doğanın sinesine döner (1992). Belki bu, başka her türlü malzeme kolaylıkla
bulunabilecekken yer evinin toprak veya taştan yapılmış olmasını açıklar.
Ayrıca, islamın ilk camisi Hz. Muhammed'in eviydi. Daha sonra da yine Medine'deki evinin bir
uzantısı olan bir yerdi. Hz. Muhammed'in alnı namaz kılarken bu sade ve gösterişsiz evin zeminine
değerdi. Yerin bu kutsanması cami ve İslam evinin zeminine özel önemini verdi. Sanal mekanda
kıbleye yönelerek ve onunla bir mıknatıs gibi dengelenerek reel mekanda salınan bu kutsal zemin
gefek caminin gerekse geleneksel Müslüman evinin ayakkabıyla kirletilmeyen en özel yeridir. 'Yer
evleri' topraktan yapılmış olmalarına karşın asla ayakkabıyla çiğnenmezler. Zemin, modernleşmiş
Türk evinde de halen önemini korumaktadır.
Diğer yandan, bazı durumlarda "dış sofa" olarak anılan yer evi İslam'daki tevhid (birleştirme)
ilkesinin de bir açılımıdır. Çift sofalı olmayan tüm çözümlerde odalar bu alana açılır ve ev halkının
birbirine yakın temasını sağlarlar. Geceleri bu sofalarda yakınlar, akrabalar, komşular kadınlı-erkekli
toplanır, sohbet eder eğlenirler. Kaç-göç Karadeniz kırsalına hiç girmemiştir. Son 40 yılın dinsel
baskıları varoşları etkisi altına alırken Doğu Karadeniz halkı eski alışkanlıklarını sürdürmektedir.
Ancak çok önemli, az tanınan bir konuk olduğunda kullanılır 'müstahkem mevki' gibi rol oynayan "baş
odalar"...biraz da evin reisine mahremiyet sağlamak içindir, bu çözümler…
Doğu Karadeniz evlerinde mekânın boşluğu ve basitliği, her şeyi tanrısal bir numen, bir gösterge
olarak yorumlayan islam düşününde tanrının sakinleştirici varlığını yansıtır. Mekanın dış zarının
eşit bölünmelerinden elde edilen odaların insanda uyandırdığı süreklilik hissi doğadan gelmiş
olmak ve ona geri dönmek durumunda olmayı anlatır. İslam'ın en önemli ayetlerinden olan "Nur"
islami kozmolojide her şeyden önce ışığın var olduğunu ve her şeyin ondan türediğini anlatır. Bu
nedenle İslam'da bol doğal ışıklı ev kutsanmış bir evdir. Doğu Karadeniz evleri zaten doğa ve
peyzaj yönünden zengin ortamlara kurulur ve ışığa yönelirler.
Doğu Karadeniz'de geleneksel evlerin içinin sadeliği, ulu tanrının güç ve zenginliği karşısında
kulun zaman fakir olduğunun ifadesidir. Bu nedenle bu evler çok renkliliğin gizini içinde taşıyan
beyaz ya da doğayı anlatan toprak renkleriyle kendilerini dışa vururlar. Yakın dönemlerde donatı
ve aksesuarların bol dantelli görünümlerinin iletmeye çalıştığı anlam kadının “yeteneği, becerisi
ve üretkenliği’dir, aslında. Helalar bu yarı kutsal barınakla anlamsal olarak insan bilincinde bir
türlü örtüştürülemediği için evlerden uzak tutulurlar. Kentsel evlerde de girişlerden uzak yerlerde
ve yine büyük sıklıkla behçelerde çözümlenirler.
Bilişsel-davranışsal özellikler
Yönlendirme: Tarihsel olarak binaların bölümlerini yönlendirmenin temelinde metafizik değerlerden
klaynaklı iyi-kötü, veya doğru-yanlış yön gibi inanışlar yatar. Geertz (1973) konutta odaların
yönlendirilmesinde gerek metafizik değerlerin gerekse günlük yaşamın rutinlerinin önemli
roloynamış olabileceğini savunmuştur. Doğu Karadeniz evlerinde mekanların yönlenmesi yarardan
kaynaklıdır ve bunda eğim önemli bir rol oynar. Binalar eğime dik oturtularak yamaç altında yer
kazanılır ve buralar, binalarda müştemilat, ahır, depo alanı ve vb amaçlar için kullanılır.
Bazı kabile topluluklarında rastlanan iyi/kötü yön ayrımı Doğu Karadeniz ‘de akılcı bir yolla
belirlenir. Odalardan ve iç sofadan derhal görülen, , dış sofadan ise dolaylı olarak görülen yer,
korunma değeri en yüksek olan ekili tarladır. Çünkü serpiştirilmiş Doğu Karadeniz kırsal yerleşim
modelinde bu tarla insanın tek güvencesidir. Kapsamlı çevrelerin tanınıp bilinmesinde
4
mikrogenetik bir sıranın varlığına işaret edilmiştir zaten (Montello ve Pik, Jr 1993), tarlasını
bulduğunuz kişinin evini gözlerinizi yukarı çevirerek aramalısınız buralarda. Planlamada yön
bakımından tek önlem alınan işlev ise helaların 'kıble'ye bakmamasıdır.
Mahremiyet: İnsan ve çevresi arasındaki uyum ilişkisinde merkezi bir rol oynayan mahremiyet
kavramı, kişinin diğer insanlarla kurmak durumunda olduğa etkileşim ve iletişimin kontrolünü
elinde bulundurma istemi ve hakkı demektir. Doğu Karadeniz evleri farklı etnik grupların ve Türk-
İslam genel faktörlerinin etkisi altında aile bireyleri arasında, etkinlik türleri arasında, aile ve
diğerleri arasında, komşulaşma alanları ve kamusal alan arasında en az dört türlü mahremiyet
düzeyine başarılı yanıt verirler.
Aile bireyleri arasındaki mahremiyete en güzel örneği gusülhaneler oluşturur. Hijyenik etkinlikler
oda içinde çözülerek kullanıcısının denetimi altına alınır ve ebeveyn-çocuk arası mahremiyeti
sağlarlar. ‘Közde' ya da Gözde olarak anılan süslü ve bakımlı 'baş oda'lar cinsiyetler ve aile-yabancı
arası mahremiyeti sağlayan prestij odalarıdır. Bunlar günün belli saatlerinde farklı cinsiyetler
tarafından kullanılmaktadır. Gündüzleri evin kadınının konuk odan, bayram vb günlerde babanın
erkek konaklarının ağırlandığı odalardır. Ancak zamanla bu ayrımın ortadan kalkmakta olduğunu
gözlemlere dayalı olarak söyleyebiliriz.
İç sofalar kırsal evlerde bir tür tampon bölge olup kulisi mekanı gibi İşlev görürler. Aile huzuruna
çıkmadan önce kişinin kendine çeki-düzen vermesi, bebeğin emzirilmesl, temiz çamaşırın katlanıp
ütülenmesi gibi çeşitli etkinlikler bu tampon bölgede gerçekleşir. Kentlerin Karnıyarık
varyasyonlarında iç sofanın işlevlerini üst sofalar üstlenir, Kırsalda dış sofalar aile ve komşularını
bir araya getiren yarı özel alanlardır. Kentsel evlerde alt sofalar yaşam alanı olarak kısa sohbetler
dışında pek kullanılmazlar; prestij ögeleriyle donanmış geniş ve gösterişli antre kimliğine
bürünürler.
Diğer yandan, kentsel konutların kamusal alan sayılan sokak, çıkmaz sokak ve meydanlarla olan
ilişkilerinde cumbaların yönlendirilmesiyle aile bireylerine dışarıyı seyir olanağı verilirken,
komşunun komşuyu rahatsız etmemesi de planlamada ustaca sağlanmakta, bahçeler yüksek
duvarlarla çevrelenerek bu durum iyice pekiştirilmektedir. Kentsel konutta yüksek duvarlarla
çevrilen bahçeler, kırsal konutlarda bağlar ve ağaçlarla çevrelenen dış sofa girişlerindeki açık
alanlar, kent ve kır kamusal alanından aile ve konuklarını gizleyen alanlardır. Yarı özel
etkinliklerden çamaşır kurutma, bahçecilik alet ve gereçlerini depolama işlevleri buralarda yer
alır.
Kişisel mekan, egemenlik alanı ve kişiselleştirme gibi davranış kalıplarının her biri insanın
ma h re mi yet i ni sağlama amacıyla oluşturduğu denetim mekanizmalarıdır. Bunları altta kısaca
tekrar vurgulamak yararlı olabilir.
Kişisel Mekan: Birey ve gruplar, kendileriyle diğerleri arasında, düzgün olmayan sınırlarını
zihinlerinde belirledikleri, kendileriyle birlikte hareket eden bir mekan oluştururlar. Buna
kişisel mekan diyoruz. Bir uzaklık belirleme (araya mesafe koyma/koymama) mekanizması olan
kişisel mekan olgusu Amerikalı antropolog ve davranış bilimci Edward T. Hail tarafından
önerilmiştir (1959,1966,1974). Hall'ın proksemiks* çalışmalarında, herbirinin alt derecelenmesi
olan 4 adet mekansal zon, davranışsal özellik ve uzaklıklarıyla, tanımlanmıştır (1966,113-120). Diğer
yandan, Hall'ın takipçilerinden Ciolek (1980) geleneksel konutların irdelenmesinde yararlı
olabilecek, insan duyu organlarının kapasite sınırlarıyle belirlenen "birliktelik" ölçüsünü ortaya
koymuştur. Alman çevre-davranış bilimci Pfeiffer (1980) Ciolek'in "birliktelik" varsayımında
kullanılan zonları mimari zonlara çevirerek, nişler, tampon bölgeler, açık kullanım zonları gibi
deyimler kullanmıştır.
Yukarıda sözü edilen araştırma Trabzon'un geleneksel Osmanlı, Rum ve kırsal konutlarının her
üçünde bîrden en çok yinelenen boyutun 330-390 cm aralığında olduğunu ortaya koymuştur. Bu
boyutun Hall tarafından önerilen toplumsal uzaklık olan 366cm'i içermesi ilginçtir. Bu konutlrda tüm
ailenin kullandığı sofa ve odalarda kişisel mekanın yaratılmasına dikkat edildiği ve bunun deneyimsel
yolla zaman içindedüzenlenegeldiği açıktır.
Ancak çok net olarak kişiye ait bir mekandan söz etmek gerekirse ailede sadece babanın salt kendi
mahremiyeti açısında değil, dış sofada evin hanımı ve komşusus arasındaki sosyalleşmeyi tedirgin
etmemek amacıyla mahremiyet başlığı altında soz edilmiştir.
Egemenlik alanı: Egemenlik alanı kişi ve grupsınırlarını betimleyen bir davranış mekanizmasıdır.
İnsanların da diğer canlılar gibi egemenlik alanları vardır. Biriincil egemenlik alanları kişisel
kullanım alanlarını kapsar. Bu tip yerler kişinin yasal anlamda mülkiyetinde değilse bile anlaşmalı
yoldan kullanımında ve denetiminde olan yerlerdir. Konutlar bu tip egemenlik alanlarına iyi örnek
oluştururlar. Hanehalkının egemenlik sınırı konutun sınırlarıyla izomorfiktir ama Doğu Karadeniz
kırsal evleri arasında tarla veya arazi sınırları yüksek taş duvarlarla çevrilmiş olanlarına bile
rastlanır.
Konut içi egemenlik alanları da yine kendi içlerinde bireylere göre farklılaşırlar (Brower 1965,
1980; Gür 1993b). Aile içinde sosyal statünün önemli bir normatif rolü vardır. Yüksek statüdeki
kişilerin egemenlik alanı geniş ve korunaklı, düşük statüdekilerin egemenlik alanı ise dar olup
korunaksız sınırlarla çevrilidir (Gür 1993a-b) Ailede çocuğun bir odası ya da bir nişi olabilir ama
ebeveyn bu odanın bakım ve temizliğinden sorumlu olduğu için oraya sorgu sualsiz girme yetkisine
de sahiptir. Ama çocuk ebeveynin yatak ve çalışma odasına zorunlu haller dışında girme yetkisine
sahip değildir. Doğu Karadeniz geleneksel konutları, küçük tutulmuş kırsal olanlar da dahil olmak
üzere çok sayıda odaya (sofalar hariç en az iki) sahip olduklarından ebeveyn çocuk ilişkisini saygın
düzeyde tutan evlerdir. Genellikle evlerde büyükçe olan odaların ebeveyne tahsisi edilmesi bir
gelenektir. Ancak yakın incelemeler çocuklar eğitim çağına geldiğinde büyük odaların aynı
cinsiyetten olan çocuklara tahsis edildiğini göstermekte; bu bulgu bölgede eğitime verilen önemi
de pek güzel yansıtmaktadır.
Geleneksel konutlar incelenirken bu kavramlara ek olarak kulis ve kişiselleştirme (kişiye özgü
kılma-kendileme) davranışları da kültürel normlara açıklık getirir.
Kulis: Bir konutun, içe dönük ya da dışa dönük alanları, erkek egemenlik ya da kadın egemenlik
alanları, kamusal ya da özel, pis ya da temiz alanları, gibi karşıtlıkları, bir kültürde fiziksel gösterge
ve zihinsel ipuçlarıyla belirirler. Kültürel normların bir kısmı ise insan yapısı çevrede hangi mekanın
değerinin kulis (hazırlık) mekanı olduğunu belirler. Genellikle içe dönük olan kadın, özel ve pis
kavramlarına karşılık gelen davrabnış konumları, karşıtlığın diğer ucundakilere kulis görevi yaparlar. Pis,
temizin kulisi, yani hazırlık mekanıdır. Mutfak pistir, salonun kulis mekanıdır.
Doğu Karadeniz konutlarında dış sofa ya da alt sofa konutun yarı kamusal alanlarıdır ve ilginçtir ki kırsal
konutlarda kadın egemenlik alanı sayılabilecek mutfak hizmeti gören bu mekanların pek fazla bir
mahremiyeti yoktur. Bunun birkaç nedeni vardır: bu evlerde erkek-ev ilişkisi zayıftır, erkek sabah
evden çıkar ve akşam yemeği saatlerinde eve döner. İkinci olarak; üretim etkinliklerinin de zaman
zaman yer aldığı bu konumun çevreyle bağının güçlü olması, zaman kaybının önlenmesi gerekir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, kentsel konutların ait sofalarında yemek pişirme etkinliği yer almaz,
buralar hane halkının kendini dışa tanıttığı prestijli simgelerle donatılırlar; mutfaklar bu mekana ya
paralel akarlar ya da binanın arka yüzünde yer alırlar ve 'aile yemek odası' olarak kullanılırlar.
Kırda iç sofalar, kentte üst sofa yarı-özeldir, kamusal olan dış sofanın veya alt sofanın kulis
mekanlarıdır. Büyük ev tiplerinde yatak odaları ve onların bulunduğu holler içtir, arka plandır,
özeldir.
Banyolar mahremiyet ister, bu koridor üzerinden kullanılırlar. Diğer yandan salon konukların
rahat kullanabileceği dışa açık, manzaralı ön plandır, genellikle büyük Rize, Çayeli, Sürmene
konaklarında bunların ayrı bir konuk girişi vardır.
Kişiselleştirme: İnsanın çevresine biçim verme yoluyla sahip çıkmasına kişiselleştirme
(kendileme, kişiye özgü kılma) diyoruz. Bu işlem sırasında kişi çevresine kendinden bilgi aktarmakta ve
çevresine istemlerini kabul ettirmektedir. Bu anlamda kişiselleştirme bir yerin veya mekanın
dönüştürülmesinde ortaya çıkan bir denetim hakkı göstergesidir. Kişiselleştirmenin gerçekleşmesi
için bir yere yasal yolla, karşılığını ödeyerek sahip olmak gerekmez. İnsan emeğiyle mekanı kendine
ait kılabilir. Bir yeri kendi anlayış veya zevkine göre düzenlemek, mekanın varlığını donatı,
aksesuar renk ve sonuçta ortaya çıkan özgün dokuyla etkilemek, mekanlar içinde sınırlar ve
bölgeler oluşturmak mekanı kişiselleştirmenin ve kişinin özünü dışa vurumunun yollarıdır.
Geleneksel konutlar kişiselleştirme açısından farklılık gösterirler, çünkü kişisel simgeler de
kültürel normlarla belirlenen diğer davranış kalıpları gibi kültürden kültüre değişirler (Cooper
1974, Bonnes, Giuliani, Amoni ve Bernard 1987).
Konutta kişiselleştirme, işlevin belirginleştilmesi, donatı ve dekorasyonun düzeni, duvarların
örgütlenmesi ve tamamen kişisel göstergeler yoluyla sağlanır. Donatı ve dekorasyon düzeninin
kurgusu bir mekanın ne amaçla kullanılmak üzere ayrımlaştığının anlatırken iç duvarların
örgütlenmesi tek kültürlü veya çok kültürlü olmayı yansıtır. Örneğin, bir mekanda sohbet olanağın
olmayışı, koltuk takımının, sehpaların. Şöminenin, küllük ve benzeri eşyaların olmayışı ile
açıklanabilir. Duvarların örgütlenmesi, duvarlann kullanılmasındaki yoğunluk ve zevk anlayışı ile
açıklanmakta; öte yandan, donatı-dekorasyon düzeninin iki ucunu ise netlik ve karmaşıklı
oluşturmaktadır. Netlik, dışa düzlemsel-duvarsal simetri, doğrusallık, kültürel simge azlığı ya da tek
kültürlülük vb olarak yansır. Karmaşıklık ise esneklik, rastgelelik, çeşitlilik, kültürel simge çoğulluğu
vb olarak yansır.
Doğu Karadeniz kırsal evlerinde iş ile ilgili gösterge ve simgelere ve biraz da dinle ilgili
simgelere rastlanırken kentsel evlerde gösterişli duvar saatlerine, boyalı camdan, varaklı iri
şamdanlara, çağdaşlaşmaya işaret eden çağ dönümü mobilyalarına ve ahşap oymalı duvar nişlerine
rastlanmaktadır.
Çalışmalar kişiselleştirme göstergelerinin bir konuttaki ailenin geleneksel kültürel değerlere mi
yoksa modem değerlere mi daha yakın olduğunu, ailenin ne denli geleneksel bir aile olduğunu,
örgütlenme ilkeleri ve simgesel anlatımlarıyla çok net bir biçimde ortaya koymaktadır. Örneğin,
tarafımdan yürütülen bir tezde dünya görüşü dar ve eğitimi sınırlı olan ailelerin konut yaşama
alanlarını tamamen geleneksel örgütlenme ilkeleriyle donattıkları saptanmıştır (Özdemir 1994).
Doğu Karadeniz konutlarında artık eski ve saf düzenler kalmamıştır.
Buraya kadar aktarılan kavramların ortak özellikleri sınırlar ve sınırların kapsadığı bölgeler ile
ilgili olmalarıdır. İnsan mekanı kullanırken gözle görülebilen ve görülemeyen etkileşim zonları
kurgular, sınırlar belirler. Sonra bu sınırları mahremiyetini sağlamak ve denetlemekte kullanır.
Buraya kadar aktarılanları özetlemek amacıyla bölge ev tiplerine sınırlar ve zonlar olarak bir kez
daha bakabiliriz.
Sınırlar: Sınırlar, insanları diğer nesne ve insanlardan ayıran fiziksel, psiko-sosyal ve kültürel
engellerdir. Zihinsel şemadaki konutsal sınırlar incelerken Kent (1990), konutun bir kaç farklı zona
sahip olduğuna dikkat çekiyor: 1) işlevsel olarak ilişkisiz işlerin gerçekleştirildiği çok amaçlı
boşunlar (bizim kültürümüzdeki iç sofa-hayat- dış sofa, salon gibi mekanlar), 2) belli eylemlere
ayrılmış boşunlar, 3) belli cinsiyetlere ayrılmış boşunlar. Bu paradigmalara yaş ve statüyü de
eklemek dğru olacaktır.
Kent tarafından çok amaçlı boşunlar olarak nitelenen boşunlaın gerçekten “çok amaçlı” olduğu,
Doğu Karadeniz Bölgesi konutlarında yapılan araştırmalarla ortaya konmuş ve sofaların çok farklı
anlamlardaki etkinliklere yer açtığı belirlenmiştir (Gür 19931-c)
Eylemlere tahsis edilmiş boşunlar ise adlarını temel kullanımlarından alan mekanlardır (Guiliani
1987). Ama bunlardan biri olan mutfak mekanının Doğu Karadeniz kültüründe Kent tarafından
sanıldığı kadar spesifik işlemlerle görevli olmadığı da yine aynı araştırmada ortaya çıkmıştır (Gür
1993a, 2000).
Cinsiyetle sınırlı boşunlar kültürlerde cinsiyetler arası ayrıma bağlı olarak belirtikleşmektedir.
Kadın ve erkeğin fiaiksel, duygusal ve zihinsel olarak çok farklı varlıklar olduğuna inanılan
kültürlerde farklı cinslerin yoğun kullandıkları mekanlar da farklıdır. Osmalı dönemindeki
“haremlik” ve “selamlık” bazan aralarına bir bahçe ya da avlu girecek kadar birbirlerinden ayrı
tutulan domenlerdi6. dilimizde artık bu ayrımın kalmaması Atatürk Cumhuriyet’inin her şeye karşın
çok yol aldığını gösteriyor. Ancak, kimi müslüman ülkelerde kadın/erkek domenleri halen konut
konsepsiyonunda önemli yerini korumaktadır (Gür 1982).
Giuliani, odaya verilen adın işlevle her koşulda izomorfik olmadığını ama adlandırmanın zihinsel
bir model gönderme yaptığını ifade etmekte, bu modelde giderek yok olan her hangi bir kavrama
karşılık gelen adın da zamanla yittiğini savunmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi bizim dilimizde de
artık “haremlik”, “selamlık”, “taşlık”, “eyvan”, ve “sofa” gibi bölüm adları ve bu adların ait
olduğu konut bölümleri tasarlanmamaktadır. Sadeced halen kullanılmakta olan geleneksel burjuva
konutlarında ve kırsal konutlarda sofa, hayat, aşana gibi yerel sözcükler kullanılmakta çünkü
sofalı, hayatlı ve aşanalı yaşam sürmektedir. Fakat, örneğin, Doğu Karadeniz Bölgeisnde, özellikle
Ordu ilinde güvercin gübresi biriktirmek amacıyla kullanılan çatı alnı penceresi artık
uygulanmamakta ve dolayısyla “güvercinlik” penceresi deyişini de bir çok kimse bilmemektedir.
Açıktır ki, kültürel değişim zihinsel şemayı-sınırı değiştirir, zihinsel şema dili-yapıyı-bölümü
değiştirir; ama geleneksel veya çağdaş, spkülatif veya özgün, ne olursa olsun, her durumda konut,
kadın/erkek, genç/yaşlı, evsahibi/konuk, ev halkı/hizmetli ve iç kullanıcı/dış kullanıcının
toplumsal interfazında yapılanır (Dunster 1985, 1990; Haraguchi 1987).
1
Aile bireyleri arasında mahremiyeti göz ardı eden, orta ve ortak nekanh, toparlayıcı aile kavramına
yönelik, reel rölatif asimetri değeri düşük konut tipi
2
Aile bireyleri arasında mahremiyete önem veren, orta mekansız; her bireye bir oda kavramına dayalı, reel
rölatif asimetri değeri yüksek konutlar
3
Bu konuda daha fazla bilgi için bkz H. G Gadamer'in "Hermeneutik", Hermeneutik (Yorumbilgisi) Üzerine
Yazılar, D. özlem (der ve çev), s.9-29 Ankara, Ark Yayınevi, 1995, konulu çalışması
4
Kişinin kendinden başlayan, ben-merkezli
5
Hall'ın, insanın mekanı kültürel normlar çerçevesinde, zihinsel ve fiziksel uzaklıklar belirleyerek
kullanmasına verdiği genel ad
6
Bu sözcüğün tam anlamıyla yerine geçebilecek Türkçe bir sözcük bulamadığımdan aslına sadık kaldım.
7
Muhtelif hadislerden (Canan 1995)
8
Hadislerle kadına çarşıya pazara çıkma yasağı getirilmiştir (bkz. Mesken ve Mesken Mimarimiz, Ensar Neşriyat
1995).
9
16. ve 17. YY'a ait fermanlardan kadınların ne giyip ne giyemeyeceği ve hangi günler sokağa çıkabileceği gibi
kısıtlamalar olduğu ve kadınların Osmanlının teokratik devlet düzeni içinde 19 YY'in sonlarına kadar
olağanüstü baskılar altında tutuldukları bilinmektedir
10
Kolportaj (fr.), Avrupa'da şenlikler, festival ve fuarlar yoluyla kırsal bölgeye aktarılmasında sakınca
olmayan, kutsalların yaşam öyküleri, şarkı sözleri, yemek tarifleri ve tanrısal mucizeleri konu edinen yazılı
basın.
11
Kavram ilk kez DKB araştırma raporunda tarafımdan önerilmiş ve tanımlanmıştır (Gür 1993a-b).
12
M. Heidegger 'in "Das Ding” ve 'Bauen Wohnen Denken' konulu metinleri burada E. R. Turan'ın "Heidegger ve
Ev", Mimarlık (260), 1994, s: 21-22, konulu çalışmasına ve Michael Zimmerman 'm Heidegger's Confrontation
with Modernity, Indiana University Press, 1990, konulu çalışmasına dayalı olarak yorumlanmıştır.