You are on page 1of 47

-- A -aback -- (be taken aback) aalamak, arakalmak abandon -- terk etmek, brakmak abate -- 1. azalmak, dinmek; 2.

azaltmak, dindirmek abbreviate -- ksaltmak abdicate -- feragat etmek, taht brakmak abduct -- bir kimseyi zorla karmak (veya, uzayllar tarafndan) aberration -- sapma, anormallik, sapknlk, yanla dme abhor -- nefret duymak ve irenmek; fikrinden bile dehete dmek abide (by) -- uymak, riayet etmek abject -- sefil, dkn ablaze -- tutumu, alevler iinde abolish -- yrrlkten kaldrmak abominable -- iren, nefret uyandrc aboriginal (=native) -- bir yerin yerlisi (zellikle Avustralya yerlileri iin) abridge -- ksaltmak, zetini karmak (isim: abridgement) abrogate -- sona erdirmek, feshetmek (bir yasa veya anlamay, gibi) abruptly -- ani, beklenmedik, sert veya kaba bir tarzda absent -- u anda burada yok absence -- u anda burada olmay/bulunmay absolute -- mutlak, kesin; tamamen abstain (from) -- kanmak, uzak durmak, yapmamak abstract -- 1. soyut; 2. zet abstract (from) -- zmleyerek karmak, ayrarak karmak absurd -- sama ve gln abundant -- bol miktarda (abundance 1. bol olma; 2. bolluk, refah) abuse -- 1. ktye kullanmak; 2. fiziki iddet uygulamak; 3. cinsel tacizde bulunmak accelerate -- hzlandrmak access -- giri, girme, ulama acclimatize -- iklimine altrmak accommodate -- 1. iine uydurmak veya yerletirmek; 2. iine alabilmek, mesken olmak accomplice -- su orta accomplish -- baarmak, baaryla tamamlamak accord -- uyum, anlama, uzlama accost -- yoluna kmak, rahatsz etmek, szel tacizde bulunmak account for -- 1. hesabn vermek; 2. nedenini anlatmak veya aklayabilmek accountant -- muhasebeci accumulate -- birikmek, biriktirmek accurate -- doru, yanlsz (isim: accuracy) accusation -- sulama (the accused = sank) accustomed (be accustomed to) -- alkn, alm acknowledge -- varln onaylamak, kabul veya itiraf etmek (olumsuz nans deil) acquaint (be acquainted with) -- daha nceden tanm olmak, aina olmak acquit (be acquited) -- beraat etmek acumen -- zeka keskinlii, abuk kavrama adamant -- srarl ve inat, direngen, kararl, geri adm atmaz (olumsuz nanslar) adapt -- uyarlamak veya uyarlanmak addict -- baml, tiryakisi (sfat: addicted, be addicted to; isim: addiction) address -- hitap etmek adequate -- yeterli (isim: adequacy) adjacent -- bitiik, kap komusu niteliinde adjourn -- geici olarak ara vermek veya ileri bir tarihe ertelemek adjustable -- ayarlanabilir, ayarl administer -- 1. ynetmek; 2. (tp) ila vb. vermek, uygulamak admirable -- takdire deer, hayranlk uyandrc admonish -- uyarmak, ihtar etmek, azarlamak adopt -- 1. benimsemek, kabul etmek; 2. evlat edinmek advent -- geli, gelme adversary -- dman, hasm

advertise -- genele duyurmak veya reklamn yapmak advocate -- savunmasn yapmak, lehine neride bulunmak affect -- etkilemek affection -- sevgi, ballk affectionate -- sevecen, efkatli affidavit -- yazl ve yeminli ifade affinity -- yaknlk, benzerlik affirm -- onaylamak affluent (rich, wealthy) -- varlkl, zengin, refahl aggravate -- ktletirmek, azdrmak agreeable -- ho, latif, dost akin -- yakn benzer alabaster -- bir cins mermer alacrity -- eviklik, canllk alarming -- endie verici alert -- uyank, teyakkuz halinde alibi -- su ilendii srada baka bir yerde olma kant align -- hizalamak alimony -- nafaka allegation -- sulayc iddia (fiil: to allege) allegiance -- ballk, biat alleviate -- hafifletmek, dindirmek alliance -- ittifak ally -- mttefik allocate -- tahsis etmek, herbirine bltrmek alter (change) deitirmek, deimek altruism -- sencillik, yardmseverlik (tersi: egotism = bencillik) amaze = hayrette brakmak (isim: amazement = hayret, aknlk) ambassador -- bykeli ambiguous -- anlamca belirsizlik tayan, mphem, birden fazla anlama gelebilen (isim: ambiguity) ambush -- 1. pusu; 2. pusuya drmek ameliorate -- iyiletirmek amend -- deitirme (dzeltme ve ekleme nanslar ile) (isim: amendment) ammunition -- cephane amnesty -- genel af ample (abundant, profuse) -- bol bol, bolca yetecek dzeyde amputate (bir organ) kesmek (isim: amputation) anachronism -- ait olmad bir aa ilikilendirme veya o durumda olma, adlk analogous = benzer ancestor -- ata, ced (sfat: ancestral; isim: ancestry = soy, ailede kendinden ncek iler) anchor -- 1. gemi demiri; 2. demirlemek (= demir atmak) anew -- yeniden, tekrar, en batan anguish -- tedirginlik, ac ekme ve keder animosity -- dmanlk, kin ve nefret duygular annex -- ilhak etmek, kendi blgesine veya topraklarna katmak annihilate -- imha etmek, hepsini tmyle yeryznden silmek anniversary -- yldnm annotate -- yazl bir metne aklayc notlar eklemek annoy -- kzdrmak, cann skmak, rahatsz etmek (annoyance = rahatsz edilmilik ve can su) annual -- yllk annul -- feshetmek, yrrlkten kaldrmak antagonism -- dmanlk (antagonize = kendine dman etmek, dman olmasna yol amak) anticipate -- ngr ile beklemek (ve ona gre davranmak) antiquated -- modas gemi anxiety -- tedirginlik, endie (sfat: anxious)

apathetic -- ilgisiz, kaytsz apologetic -- zr dileyen bir tavrla apparel (clothing) -- giysiler, klk kyafet, giyim kuam grnm apparent -- 1. apak grlen; 2. zahiren (grnte) apparently -- "yle anlalyor ki" -- "grnd kadaryla". appetite -- itah, istek (appetizer = aperatif, meze) applaud -- alklamak (isim: applause = alk) appraise -- deer bimek (isim: appraisal) appreciate -- 1. takdir etmek (teekkr); 2. anlamak, anlayla karlamak appreciable -- farkedilebilir derecede apprehend -- 1. yakalamak, tutuklamak; 2. anlamak, kavramak apprehension -- 1. ( fear) korku, endie; 2. anlama, kavrama; 3. yakalama, tutuklama apprentice -- rak approach -- yaklam, tarz approval -- 1. onay (=beenme); 2. onayn verme (=tasdik) approximately -- yaklak olarak, ortalama deerlerle apt -- 1. uygun, yerinde; 2. eilimli, eiliminde; 3. zeki (aptitude tests = yetenek testleri) arable -- tarma elverili arbitrary -- keyfi olarak, racon keserek (arbitration = aralarn bulma, racon) arbitrate -- hakem sfatyla karar vermek (=racon kesmek) arboreal -- aalara ilikin archipelago -- takmada ardent -- itenlikli ve cokulu, hevesli ve gayretli arduous -- zahmetli, ok gayret isteyen argument -- 1. tartma; 2. sav, savunulan tez armament -- silahlar, silahlanma armistice -- silah brakma, mtareke armour -- zrh (armoured = zrhl) arrogance -- kibir, kendini beenmilik, kstaha gurur (sfat: arrogant) arsenal -- silah fabrikas, cephanelik arson -- kundaklk articulate -- anlalr ekilde dile getirmek artillery = topuluk, topu kuvvetleri (askeriye) artisan -- zenaatkar, esnaf ascend -- yukarya kmak (tersi: descend... isim: ascent X descent; sfat ascending X d escending) ascertain -- aratrp soruturarak bulgulamak, bu yoldan kesinlemek assassinate -- sikast yapmak (assassin = sikast... isim: assassination) assault -- 1. saldr; 2. saldrda bulunmak assemble -- 1. toplamak; 2. monte etmek, kurmak (assembly = meclis) assert -- (kanta gerek duymakszn) kuvvetle ileri srmek, iddia etmek assess -- deerlendirmek (=deerini lmek bimek) assets -- deerli varlklar, bilanodaki pozitifler (tersi: liabilities) assign -- tayin veya tahsis etmek, veya dev/grev olarak vermek assimilate -- zmlemek ("asimile" etmek) assume -- 1. varsaymak; 2. zerine almak (hak ve sorumluluunu) assure -- karsndakine bir konuda teminat etmek (="emin olunuz ki" demek) astonishment -- hayret, aknlk (fiil: astonish... sfat: astonished) astound -- hayret ve aknla drmek (sfat: astounding, astounded) astray -- yoldan km, sapm (to go astray) astute -- keskin zekal asylum -- snlacak yer (lunatic asylum = tmarhane; to seek political asylum = siyasi s istemek) atavism -- atalara ekme (sfat: atavistic) atonement -- kefaret atrocious -- canavarca gaddar ve vahice (atrocity, atrocities = kan dkme, kym, byk me alim) attain -- (amacna) ulamak, erimek attainment -- amaca ulama/erime, baar, elde etme

attentive -- dikkatli, dikkatini veren attitude -- tutum, tavr attribute -- 1. atfetmek, nedenini ona balamak; 2. zellik, nitelik, sfat auction -- ak arttrma ile sat, mzayede audacious -- cretli, lgnca cesurane audit -- denetleme, murakabe, hesaplar tefti augment -- destek vererek arttrmak veya oaltmak auspice -- under the auspices of = ----'n himayeleri altnda (davetiye vb) auspicious -- uurlu, uygun, hayrl, talihi gler durumda austere -- 1. sert, hogrsz; 2. sssz, sade (austerity measures = kemer skma nlemleri authentic -- otantik (isim: authenticity) autonomous -- otonom auxiliary -- yardmc, destek, ikinci dereceden available -- elde mevcut, piyasada var, istenirse alnabilir avalanche -- avarice -- para hrs, agzllk, tamah avenge -- c almak avert -- kanmak ve atlatmak aviary -- kuhane aviation -- havaclk avidity -- agzllk awe -- sayg ve hayranlkla kark korku, huu ve korku awkward -- 1. beceriksiz, hantal; 2. skntl (durum vb)

-- B -bachelor -- bekar (erkek) (single = erkek veya kadn) backfire -- geri tepmek background -- 1. arka zemin, arka plan; 2. gemii, deneyimi (kii, kurum, olay) backpay -- demesi gecikmi cret(ler) backyard -- arka avlu, arka bahe backbencher -- siyasi partide n planda olmayan milletvekili backward -- 1. geriye doru, gerisin geri; 2. geri kalm, ilkel bad-tempered -- huysuz, aksi, terslii stnde baffle -- artmak, akln kartrmak bait -- yem (yakalamak iin aldatc/cezbedici tuzak yem) banal -- ok sradan ve skc, hibir incelik tamayan banish -- srmek, kovmak, o yerden veya blgeden yasaklamak (isim: banishment) barbed wire -- dikenli tel bard -- saz ozan bargain -- 1. pazarlk etmek; 2. kelepir ey, pek ucuz ey. (It was a bargain.) barge -- mavna barracks -- kla veya kla tipi yap barter -- 1. trampa, deitoku; 2. trampa etmek battalion -- tabur bayonet -- sng beacon -- iaret amal k kayna beast -- hayvan, canavar, kaba ve iren adam beggar -- dilenci belittle -- kmsemek, hakir grmek bellicose -- kavgac, kavgasever belligerent -- kavgac, saldrgan bellows -- krk beneficial -- yararl, faydal, iyi gelen bequeath -- miras olarak brakmak bereavement -- byk kayp (bir lm dolaysyla), matem beseech -- yalvarmak, istirham etmek

besiege -- kuatmak (bir kenti, kaleyi, vb) best man -- sad bestial -- hayvani, hayvanca, aalk bestow -- ihsan etmek, vermek (dilenciye vermeyi kapsamaz) betray -- ihanet etmek, ele vermek (isim: betrayal) beverage -- merubat bewilder -- ok artmak, akln kartrmak (sfat, bewildering, bewildered) bewitch -- 1. bylemek; 2. hayran brakarak cezbetmek bid -- fiat teklif etmek, pey srmek bidding -- bir mzayedede teklif verme / arttrma ilemleri biennial -- iki ylda bir olan bigot -- dar / geri kafal kimse bigamy -- iki ele evlilik, kuma getirme (kadn veya erkek) (isim: bigamist) binocular -- drbn bizarre -- garip, acaip blackmail -- 1. antaj; 2. antaj yapmak blame -- 1. kabahat, sorumlu olma; 2. sulamak, kabahati ondan bilmek bland -- yumuak huylu, blaspheme -- kutsal eylere ynelik alay veya kfr (sfat: blasphemous) blast -- iddetli patlama blast furnace -- yksek frn blatant -- apak; grlmemesi / anlalmamas olanaksz; kstaha bleak -- plak (bitki zor yetiir), souk, kasvetli, umutsuz, rzgarlara ak bleach -- aartmak, beyazlatmak, rengini yok etmek bleed -- kanamak / kanatmak (bleeding = kanama veya kanatma) blemish -- kusur, leke blend -- 1. karm, harman (=karm); 2. (with) iine karp gzden kaybolmak; uyum sal bless -- kutsamak. (blessings = tanrnn / kaderin verdii ansllk ve mutluluklar) blight -- bitki hastal, bitkilerin mahf blindfold -- 1. gzleri balanarak kapatlm; 2. gzlerini balamak blink --1. aralklarla yanp snmek (k iin); 2. gzlerini krpmak bliss -- saadet; huzur ve mutluluk blizzard -- tipi blockade -- 1. abluka; 2. ablukaya almak blood curdling -- tyler rpertici blood pressure -- kan basnc, tansiyon bloodshed -- kan dkme, kan dklmesi bloom -- iek amak blossom -- 1. iek amak; 2. bahar dal blow -- darbe (=vuru) (ynetim darbesi = coup, coup d'etat) bludgeon -- cop blueprint -- temel proje veya esaslar bluff -- 1. blf; 2. blf yapmak blunder -- pot krmak, am devirmek blunt -- 1. kr azl (bak, vb.); 2. szn esirgemez blurring -- bulanklama, bulanklk (iyi grememe, hatlarn birbirine karmas) blurt (out) dnmeden uluorta syleyivermek / azndan kvermek blush -- mahubiyetle kzarmak board of directors -- ynetim kurulu boarding-house -- pansiyon boarding-school -- yatl okul bohemian -- kalender merep, kaygsz ve biraz da derbeder hayat felsefesi olan boisterous -- grltl patrtl ve taknca ne'eli bold -- cesur (= courageous) bolt -- 1 srg (kap); 2. srglemek bolt -- hzla frlamak, hzla frlayp gitmek veya kamak bombard -- bombardman yapmak bombastic -- yksekten savurarak (konuma ve yaz tavr)

bona fide -- hakiki, sahte deil bonanza -- zengin maden damar vb gibi yksek kazan kayna bond -- 1. ba, yapma; 2. senet, tahvil bondage -- klelik, serflik bonfire -- enlik atei booby trap -- bubi tuza book-keeping -- muhasebe book-maker -- at yarlarnda bahis dzenleyicisi boost -- hzla arttrmak booty -- ganimet booze -- 1. kafay ekmek; 2. iki border -- 1. snr; 2. devlet snr; 3. kenar, bordr bore -- 1. delmek, delik amak; 2. skc olmak, can skmak boring -- skc (isim: boredom = can sknts born and bred -- doma byme bosom -- sine, kucak (bosom friend = can dost) bottommost -- en alttaki, en aadaki boulder -- byk kaya paras bounce -- sramak, zplamak, birden stne atlamak bouncer -- bar fedaisi boundary -- snr bountiful -- cmert, bol, verici box-office -- tiyatro vb giesi boxing day -- Noel yortusunun ikinci gn ("Noel kutularnn" verildii gn) brag -- yksekten atmak, bbrlenerek konumak (sfat: braggart brake(s) -- 1. arabann fireni; 2. firen yapmak breadth -- en, genilik breakthrough -- 1.yarp gemek; 2. byk bulu (byk ura sonucu) breakwater -- dalgakran breed -- yetitirmek, beslemek, oaltmak (well-bred = iyi yetitirilmi, terbiyeli; tersi : ill-bred) breeze = hafif rzgar, esinti brevity -- ksalk (sre olarak; "brief" ten geliyor) bribe -- rvet (bribery = rvet alma verme; briber = rveti) bridal -- gelin olmaya ilikin (bridegroom = damat -- bir gnlktr, bir akrabalk terimi deildir) brigade -- tugay brigand -- haydut, ekiya brilliant - parlak (isim: brilliance) brimful -- azna kadar dolu (brim: bir cismin az, kenar) briskly -- canl ve enerjik tarzda brittle -- kolay krlr broad-minded -- geni grl, hogrl brood -- kara kara, arpac kumrusu gibi dnmek brook -- dere, ay broom -- sprge brothel -- genelev bruise -- yara bere, morart, rk brutality -- vahet, acmaszlk (sfat: brutal) budget -- bte buccaneer -- 1. korsan; 2. korsanlk etmek bucolic -- kr yaamna ilikin budding -- tomurcuk verme budget -- bte buffer -- tampon (araya konulan koruyucu) bulb -- lale soan, elektrik ampul, veya benzeri ekilde olan herhangi bir ey bulky -- hacimli, kocaman bullet -- mermi bullion -- altn veya gm klesi bully -- zorba, kabaday

bulwark -- siper, istihkam, kar duracak tahkimat bundle, demet, deste, kn, boha, tostoparlak sarlm ey bump -- 1. arpmak, toslamak; 2. toslama; ilik; tmsek buoy -- amandra (buoyancy = su yzeyinde kalabilirlik, yzezebilirlik) burglar -- gizlice giren hrsz burial -- gmme, defnetme (to bury fiilinden) burlesque -- komik ekilde taklit etme veya abartarak alaya alma burly -- iriyar ve kuvvetli, babayani bury -- 1. gmmek (=defnetmek; stn kapatmak) buttres -- payanda vurmak, desteklemek by-election (veya, bye-election) -- ara seim by-law (veya, bye-law) -- yerel ynetim tarafndan konulan kural ve yasaklar bygone -- gemite kalm, mazi olmu by-product -- yan rn bystander -- kenarda durup olay seyreden ve karmayan kimse

-- C -calamity -- byk felaket, afet (sfat: calamitous -- Pekos Bill'in sevgilisi Jane Cal amity / Afet Felaket Jane'den anmsaynz!) calculate -- hesaplamak (sfat: calculating = kendi karlar iin ince hesaplar yapan vey a tedbirli, ihtiyatl) calendar -- 1. takvim; 2. gerekletirilecek olaylarn listesi calibrate -- ince ayar yapmak, apn belirlemek, derecelendirmek caliph -- halife calling -- meslek, i, doutan yeteneinden dolay kaderinin kiiyi ard hayat yolu calligraphy -- gzel yazma sanat, hattatlk callous -- kat ve kt, yrei katlam, acmasz cancel -- iptal etmek (isim: cancellation) candid -- ak, gizlisi yok, itenlikli candidate -- aday (isim: candidacy = adaylk) cannibal -- yamyam (isim: cannibalism) cannon -- askeri top (cannonade = oklu top at) canvass -- siyasi veya ticari amala dolaarak birebir grme yapmak capitulate -- teslim olmak / etmek (isim: capitulation... Bylece "kapitlasyonlar" n da temel anlamn renmi oldunuz) captivate -- cezbetmek ve bylemek (cazibesiyle bylemek) captive -- esir alnm kii, tutsak (captor = esir alan; to capture fiilinden) carefree -- kaygsz, keyfince caress -- okamak, mfik davranmak carnivorous -- etobur (tersi: herbivorous = otobur... omnivorous = hereyi yiyen; r nek: insan) cast iron -- dkme demir caste -- kast (kast sistemi olan toplumlarda) castrate -- hadm etmek casual -- teklifsiz, ylesine, resmi olmayan casualty, casualties -- zayiat [ller (the dead); yarallar (the wounded) ve kayplar ( the missing)] catastrophe -- byk felaket (sfat: catastrophic) causality -- neden-sonu ilikisi ("cause" = neden, szcnden) cautious -- temkinli, tedbirli (isim: caution) cavity -- oyuk, boluk, maarack cease -- sona ermek veya erdirmek (isim: cessation) celebrate -- kutlamak (celebrations) (fakat, celebrated = nl, tannm) celerity -- hz, srat celestial -- semavi, gksel cellular -- hcresel

cement -- imento cemetery -- mezarlk censor -- 1. sansrlemek; 2. sansr memuru (censorship = sansr) censure -- knamak census -- nfus saym chagrin -- znt, umudun yitilmesi challenge -- 1. meydan okumak; 2. almas gereken bir glk charity -- 1. hayr ii; 2. hayr kurumu (charitable = hayrsever) charm -- bylemek, gnln almak chase -- kovalamak, peinden gitmek chasm -- byk yark, uurum chaste -- iffetli (chastity = iffet) civil -- 1. yurttala ilikin (rnek: civil rights); 2. uygar, kibar civil engineering -- inaat mhendislii civil servant -- kamu grevlisi (civil service = devlet memurluu) civil war -- i sava civilian -- sivil, askeri olmayan clandestine -- gizli clarify -- akla kavuturmak clue -- ipucu (Fakat, "Biliyor musun?" eklindeki bir soruya karlk olunca, "I don't h ave a clue." = "En kk bir fikrim bile yok.") coach -- 1. antrenr; 2. antrenrlk yapmak; 3. atl araba, wagon, otobs coincidence -- rastlant collaborate -- ibirlii yapmak, birlikte almak collar -- yaka; tasma collide - arpmak, birbirine arpmak (isim: collision) colossal -- devasa commemorate -- hatrasn anmak, anma treni yapmak commend -- vmek commerce -- ticaret compensation -- tazminat, telafi compete -- 1. yarmak; 2. rekabet etmek (isim: competition, competitor) competitive -- rekabeti, ucuz competent -- "kompetan" compile -- derlemek (isim: compilation) compromise -- 1. uzlamak, yar yolda bulumak; 2. zor duruma drmek compromised -- zor durumda veya zor durumda braklarak kendisinden istenilen elde e dilmi concession -- dn, taviz conceptualize -- kavramsallatrmak (concept = kavram, "konsept") conceive -- 1. kafasnda oluturmak, kavramlatrmak; 2. gebe kalmak (conception: 1. kav ramlatrma; 2. gebe kalma) conciliate -- gnln almak, yattrmak (isim: concliation; sfat: concliatory) condescent -- tenezzlde bulunmak, ltfen seviyesine inmek confidential -- gizli, sr (fiil: to confide in smb) confirm -- teyid etmek, dorulamak confiscate -- el koymak, elinden almak conflict -- anlamazlk, atma (armed conflict = silahl atma) confront -- kar durmak, geit vermemek congenial -- dosta, canayakn congenital -- doutan congratulate -- tebrik etmek congragate -- toplanmak conjecture -- tahmin, zan conscientious 1. vicdanl; 2. sorumluluunu bilen ve alkan consequence -- sonuta ortaya kan durum, sonu consecutive -- ardk consent -- rza gstermek, onayn vermek

considerably -- olduka, epeyce, nemlice miktarda consistent -- uyumlu, istikrarl, eliki oluturmayan consolidate -- salamlatrmak construct -- ina etmek consult -- danmak; kafakafaya verip birbirine danmak constitute -- "oluturmak" szc ile eviriniz. constitution -- 1. bnye; 2. anayasa contaminate -- kirletmek; mikrop bulatrmak contented -- halinden memnun, mutlu context -- balam contiguous -- bitiik contradict -- aksini sylemek ve savunmak; yanl olduunu syleyerek meydan okumak contribute -- katkda bulunmak convene -- toplant dzenlemek / toplanmak convention -- 1. det, gelenek; 2. toplant, meclis (conventional = geleneksel, allm) convert -- dntrmek conversion -- 1. dnme / dntrme; 2. din deitirme convince -- inandrmak, ikna etmek coronation -- ta giyme correspond -- 1. karl konumda olmak, edeeri olmak; 2. mektuplamak, haberlemek corroborate -- dorulamak counsel -- danmanlk hizmeti vermek courteous -- nazik, kibar, saygl covenant -- mukavele, ahit coward -- korkak cradle -- beik craze -- lgnlk derecesinde moda credentials -- itimatname, gven mektubu credible -- inanlr (tersi: incredible = inanlmaz, olanak d) creditable -- erefli creditor -- alacakl (tersi debtor = borlu) crescent -- hilal critique -- eletiri yazs crooked -- eri, arpk, virajl, hilekar crop(s) -- rn(ler), mahsl cross-examination -- kar sorgu crossroads -- drtyol az crux -- asl nemli nokta (crucial = yaamsal nemi olan) cue -- ipucu, iaret, sinyal culminate (in) -- ile sonulanmak cultivate -- yetitirmek cumulative -- birikimli (to accumulate = birikmek / biriktirmek) cupidity -- (maddi eyler iin) agzllk curriculum -- mfredat program curse -- kfretmek, bela okumak, lanet okumak cursory -- ylesine, yzeysel, det yerini bulsun diye curtail -- ksaltmak, ksmak, snrlamak custom -- det, gelenek, grenek (customary = det olmu) (Dikkat: customer = mteri... cu toms = gmrk) cutlery -- atal bak takm

-- D -dairy... dairy farm -- sthane, st iftlii, mandra damage -- hasar, zarar, ziyan damp -- rutubetli, slaka daring -- cesaret, cret, meydan okuma (fiil: to dare)

darkness -- 1. karanlk; 2. (renk) koyuluk dawn -- afak daydream -- 1. hlyalara dalmak; 2. hlya deadline -- son vade tarihi, izin verilen son tarih veya saat death duty -- veraset ve intikal vergisi debase -- alaltmak, adiletirmek, ayarn bozmak (isim: debasement) debate -- tartma (genellikle bilimsel nitelikte) debit -- muhasebe defterinde pasif, bor, verecek, zimmet (debit card = banka kart, ATM kart) debris -- dknt, erp, yknt art debt -- bor (debtor -- borlu) decade -- on yl decapitate -- kafasn kesmek deceased -- merhum, l (fiil: decease = vefat etmek) deceive -- hile yapmak, aldatmak (deceit = hile, aldat; deceitful = hilebaz, hile kar) decency -- terbiyelilik, edeplilik, efendilik (decent = doru drst, terbiyelilie yakr lde; tersi indecent = yakksz, mstehen) deception -- aldat, hile (deceptive -- aldatc, yanltc) decimate -- byk bir ksmn ldrmek decipher -- ifreyi zmek / okumak decisive -- kesin, kat'i decline -- 1. azalmak, gerilemek; 2. reddetmek decorous -- terbiyeye uygun, saygl decrease -- azalmak veya azaltmak (tersi: increase) dedicate -- adamak; ithaf etmek (dedicate oneself = kendini btnyle o amaca vermek) deduce -- verilere dayanarak sonu karmak (deduction, deductive = tmdengelimci; tersi : induction, inductive = tmevarmc) defeat -- 1. bozgun; 2. bozguna uratmak defer -- sonraya brakmak deficient -- yetersiz, defolu, bozuk definite -- kesin deflate -- havasn boaltmak (tersi: inflate = iirmek) defy -- meydan okumak, boyun ememek (isim: defiance; sfat: defiant) dejected -- kederli, sngs dm delegate -- delege deliberate -- 1. ayrntlaryla zerinde durmak / titizlikle dnmek (isim: deliberation); bile bile, kasten (zarf: deliberately; tersi: unknowingly) delicate -- narin, hassas, dikkatle korunmas gereken delicious -- pek leziz delight -- haz, mutluluk duyma delinquency -- yoldan kmlk, yasalara ters den hareketler (juvenile delinquency = oc uluu) (sfat: delinquent) delirious -- akl bandan umu, hezeyan iinde, sayklyor deliver -- 1. teslim etmek: 2. tevzi etmek, datmak; 3. kurtarmak; 3. doum yapmak (i sim: delivery) delusion -- hayal grme, kendi yaratt hayallere inanma, aldanma (fiil: delude = hayal lere srklemek, aldatmak) deluge -- tufan, iddetli yamur ve sel demand -- talep (tersi: supply -- arz) demolish -- ykmak (rnein istimlak edilen binalar) denial - 1. inkar etmek, reddetmek; 2. vermemek (fiil: to deny) denounce -- herkesin iinde sulamak ve knamak depict -- tasvir etmek, gstermek, iaret etmek deplete -- tketmek, boaltmak (isim: depletion) deplore -- acmak, zlmek, esef veya teessf duymak (deplorable: 1. acnacak, esef duyula cak; 2. naho, teessfe vbe knamaya layk deploy -- yaymak, konulandrmak deport -- lke dna srmek/karmak, snrd etmek depraved -- bozuk ahlakl, ahkali deerlerini yitirmi

deprive (of) -- elinden almak, yoksun brakmak deserve -- hak etmekm (deservedly = hak etmi olarak) design -- yap ve dzen plann oluturmak, plann izmek designate -- iaret etmek, adlandrmak

desolate -- ssz, terkedilmi, viran, perian desperate -- 1. aresiz durumda; 2.mitsiz, gz dnm despondent -- mitsiz ve hzn iinde destination -- gidilmesi amalanan yer, yolculuun hedefi destitute -- ok yoksul, dkn ve aresiz durumda (destitution = byk yoksulluk, aresizl detention -- alkoyma, tutuklama deteriorate -- ktye gitmek, ktlemek (tersi: improve) (deterioration X improvement) determine -- niteliini belirlemek, karar vermek (determined -- azimli, kararl; det ermination = 1. niteliini saptama; 2. kararllk) detriment -- zarar (to the detriment of --- = ---'e zarar vererek, aleyhine olar ak) detect -- izini bulmak ve ortaya karmak detest -- nefret etmek, tiksinmek devastate -- mahfetmek, yerle bir etmek, harap etmek devise -- tasarlamak, icat etmek device: alet, dzenek, aygt devote -- adamak, hereyini ona vermek diagnose -- tan koymak, tehis etmek diffuse -- yaygn, dank dilemma -- ikilem, aa sakal yukar byk durumu diligent -- gayretli ve alkan (isim: diligence) diluted -- sulandrlm, sv katlm dimension -- boyut diminish -- giderek azalmak veya azaltmak (diminutive = minicik, ufack) discourteous -- kaba, nezaketsiz discreet -- saygl, dikkatli ve nazik discrepancy -- uyumsuzluk, uymazlk, birbiriini tutmazlk, eliki discretion -- 1. basiret, saduyu: 2. tedbir, ihtiyat disgraced -- gzden dm; itibarsz; yz karas dishonest -- sahtekar disintegrate -- paralamak, paralanmak, ryp unufak olmak dismiss -- huzurundan karmak, git demek, kovmak, iten karmak dispense (with) -- vazgeebilmek, onsuz yapabilmek (kiiler iin kullanlmaz) display -- 1. sergi, sergileme, gsterim; 2. sergilemek, gsterime sunmak, gsteriyor olmak disposition -- eilim, miza disprove -- rtmek (=tersini kantlamak) dispute -- anlamazlk (srp giden) disregard -- aldrmamak, kulak ard etmek disrespect -- sayg gstermemek/duymamak dissect -- incelemek amacyla kesip bimek dissent -- ayn fikirde olmamak, fikir ayrlndan dolay bir gruptan kopmak dissolve -- bir sv iinde eriyerek veya eriterek zmek/zlmek distinguish -- farkn grebilmek, ayrt edebilmek distinguished -- sekin, nl distrust -- 1. gvensizlik, itimatszlk; 2. gvenmemek divert -- baka yne evirmek; saptrmak (diversion = akln baka eylere ynlendirmek ii unacak birey veya elence) diverse -- eitli (diversity = eitlilik) docile -- uysal donate -- bata bulunmak (donor, donation) dormant -- "uykuda" (harekete geecei gn bekliyor) dormitory -- yatakhane draft -- taslak

drastic -- acil, kapsaml ve sert (rnek: "drastic measures" = ok sert nlemler drift -- srklenmek drill -- 1. matkapla delmek; 2. talim veya egzersiz yapmak drought -- kuraklk dubious -- 1. phe duyan/eden; 2. phe veren/douran (= doubtful) (indubitably = undoubt edly = hi phesiz) duplicate -- kopyasn yapmak, aynsn yapmak duplicity = ikiyzllk durable -- dayankl dwarf = cce (fiil: to dwarf = yannda cce brakmak, ok ok stn olmak) dwindle -- giderek azalmak dynasty -- hanedan, hkmdarlk slalesi, hkm srme

-- E --

eager -- istekli, heves ve evk dolu (isim: eagerness) earmark -- belli bir ama iin planlama yaparak bir kenara ayrmak (bykba hayvanlarn ku vb yaplan iaret kavramndan) earshot (within earshot) -- iitilecek mesafede ear-splitting -- kulaklar sar edecek derecede iddetli earnest -- ciddi, itenlikli (isim: earnesty, earnestness; zarf: earnestly) earthenware -- toprak anak mlek earthquake -- deprem ebb -- sularn ekilmesi (gelgit olaynn cezir safhas); mecazi olarak aaas snmek, kad gitmek, azalmak, vb. eccentric -- egzantrik (isim: eccentricity) ecclesiastical -- kiliseye ilikin eclipse -- 1. gne veya ay tutulmas; 2. glgede brakmak ecstasy -- coku, cokunluk, vecd edge (away) -- yava yava ve "kenar kenar" uzaklamak edible -- yenebilir, besin olmaa elverili (= eatable) edict -- irade, ferman edify -- ahlaki bakmdan eitmek retmek (isim: edification; sfat: edifying -- ahkaken ici, ders verici) edit -- 1. yayna hazrlamak; 2. gazete ynetmek (isim: editor; editorial = bayaz) edition -- 1. yayna hazrlama; 2. say, nsha ("evening edition", gibi); 3. bas ("first edition, second edition" gibi) educative -- terbiye edici eel -- ylan bal eerie -- rpertici, cinli perili gibi effervescent -- kabarcklarla kpren (gazoz vb gibi) efficient -- etkin ve yeterli, verimli, randmanl, usta (isim: efficiency) effigy -- bir kimsenin heykel eklinde timsali, temsili insan modeli, heykel, mank en vb effrontery -- yzszlk, kstahlk ejaculate -- anszn fkrmak veya fkrtmak (isim. ejaculation) eject -- dar atacak ekilde frlatmak (isim: ejection) elaborate -- zenle, titizlikle ve inceden inceye ayrntlaryla yaplan veya yaplm (fii aborate = zerinde ayrntlaryla durmak ve titizlikle oluturmak; zarf: elaborately) electorate -- semen kitlesi, semenler electrocute -- 1. (elektik tarafndan) arpmak; 2. elektrikli sandalyede idam etmek elegance -- zariflik (isim: elegant: zarif; grglye yakr) elevation -- 1. kaldrma, ykseltme; 2. ykselti, tepecik (fiil: to elevate) eligible -- sekin, adaylk iin tercih edilir nitelikte eliminate -- "elimine" etmek, elemek, dlamak, bertaraf etmek elocution -- gzel konumak sanat (eloquent = gzel ve etkili konuan, iyi hatip; isim: e loquence)

elongate -- gererek uzatmak elope -- birlikte gizlice kamak (klar) elucidate = aydnla (= akla) kavuturmak elusive -- kolay ele geirelemeyen, parmaklarn arasndan kayp kaan, zor anlalr (rnek lusive reply" = kaamakl cevap) emaciate -- bir deri bir kemik kalmak emancipate -- azad etmek, kleliine son vermek (isim rnei:women's emancipation = kadn grl) embark (on) -- 1. balamak; 2. gemiye binmek embarrass -- utanmak, mahup drmek (isim: embarrassment) embellish -- sslemelerle (oyma, kakma, boyama) gzelletirmek embittered -- dnyaya ksm, fke ve hatta nefret duygusu dolu emblem -- amblem embroidery -- nak emerge - ortaya kmak, olumak, "zuhur" etmek (isim: emergence) emergency -- acil durum emetic -- herhangi bir kusturucu madde emigrate -- yurt dna g etmek (emigrant, emigration... tersi: immigrate, immigrant, im migration) eminence -- nemli mevkide, ileri gelen ve tannr kii olmak (sfat: eminent) emit -- karp yaymak, oluturarak da doru evreye yaymak (n, sinyal, vb) (isim: emi emphatic -- vurgulu (isim: emphasis; fiil: emphasize) empathize -- kendini bakasnn yerine koyarak durumunu anlamak (isim: empathy; sfat: e mphatetic) employ -- 1. ie almak; 2. kullanmak (employer = iveren) employment -- istihdam; (unemployment = isizlik) enable -- muktedir klmak enact -- yasa karmak enchant -- cezbetmek, bylemek (enchantress = cazibesiyle byleyerek kendine balayan ka dn) encounter -- karlamak, rastgelmek encourage -- tevik etmek, cesaretlendirmek encouraging -- tevik edici, cesaret verici, umut verici encumber -- yk olmak endeavour -- 1. aba, gayret; 2. aba gstermek, gayret etmek endorse -- onaylamak, onayn vermek endure -- dayanmak, tahamml etmek (endurance = dayanma, sineye ekme) enforce -- zorla yaptrtmak, uyulmasn zorunlu klmak engage -- angaje olmak veya etmek engagement -- 1. "angajman"; 2. nianlanma, nianllk engrave -- hakk etmek, oyarak yapmak enhance -- arttrmak, zenginletirmek (deerini, gcn, grntsn) enigma -- muamma, anlalmaz ey enlarge -- bytmek, genilemek enlighten -- aydnlatmak (the Enlightenment = Aydnlanma a) enlist -- askere almak, kendi kadrosuna/davasna katmak enmity -- dmanlk, di bileme enormous -- kocaman, ok byk enslave -- kle yapmak, kleletirmek ensure (make sure) -- olmasn salamak entail -- ardndan getirmek (= neden olmak) entangle -- karmakark dolak hale getirmek entente -- andlama, itilaf enterprise -- giriim, teebbs (iktisat) (entrepreneur = mteebbis, giriimci) entertain -- 1. elendirmek; 2. konuk arlamak enthrone -- tahta oturtmak, ta giydirmek (tersi: dethrone) enthusiasm -- evk, istek, heves, fevkalade scak bakma entice -- cezbetmek, tatllkla ayartmak entitle -- hakve yetki vermek (entitled to do sth = bir eyi yapmaya yetkili entreat -- yalvarmak, srarla rica etmek

entrench -- siper kazarak yerlemek

enumerate -- numaralandrmak, birer birer saymak enunciate -- aklkla dile getirmek envelop -- tamamen iinde kalacak ekilde sarmak (evresini kuatmak deil); kapsamak, iin almak envisage -- gelecee ilikin olarak zihninde canlandrmak, tasavvur etmek envoy -- eli; zellikle de, belli bir i iin ksa sreyle gnderilen eli envy -- kskanma (gpta etme) (cinsel, vb kskanma iin: jealousy) epidemic -- salgn epilogue -- bir eserin sonuna konulan "sonsz" blm epitaph -- mezar kitabesi epitome -- tam ve en iyi rnei, znn z epoch -- a, devir (tarihsel) equalize -- eit duruma getirmek (equality = eitlik, eit olma durumu, yasa nnde eitlik equate -- eit klmak veya ayn ey olarak grmek (equation = eitlik, denklem) equip -- donatmak (isim: equipment = tehizat, donanm) equitable -- adilane, insafl (isim: equity) equivalent = edeer, edeerli (isim: equivalence) equivocal -- her iki kart anlama da gelebilen, ikiyzl era -- dnem, a (tarihsel) eradicate -- kknden yok etmek erase -- silmek, yoketmek erect -- 1. dikmek, ina etmek; 2. dikilmi, dikine duran, ayaklarnn stnde ergo -- (latince) bu nedenle, o sebeple, dolaysyla erode -- anmak/rmek, andrmak/rtmek (isim: erosion) err -- yanla dmek, hataya dmek (isim: error; sfat: erroneous) erudite -- ok bilgili ve verimli, lim erupt -- patlak vermek (rmek, yanarda, sivilce, vb) (isim: eruption) escapade -- kaamak, genlik lgnl; ka, firar esoteric -- gizli, gizemli, batn espionage -- casusluk essence -- z, asl, temel varlk (sfat:essential -- vazgeilmez, esas, temel gerekli) establish -- kurmak, tesis etmek estate -- malikne, emlak, tanmaz mal, sahip olunan varlklar ("vriyet") (estate agent = emlak) esteem = sayg gstermek (self-esteem = zsayg, kendine verilen deer) estimate -- tahmin etmek (verilere dayanarak kestirmek) (isim: estimation: tahmi n, takdir, hesaplama) estrange -- soutmak, yabanclamasna neden olmak estuary -- bir nehrin denize dkld yer, hali eternal -- sonsuz, ebed... eternity = sonsuzluk, ebediyet ethical -- 1. ahlakbilime ilikin; 2. ahlak, ahlakl etiquette -- grg kurallar (= dab muaeret) eugenics -- rk slahna ilikin eulogize -- methiye dzmek, meth senada bulunmak (birazda yaclkla) (isim: eulogy = met ih, kaside) eunuch -- 1. hadm; 2. haremaas euphony = ses ahengi, kulaa ho gelme evacuate -- tahliye etmek (isim: evacuation) evade -- kanmak, yapmamak, grnmemek (isim: evasion) evaporate -- buharlamak, buharlatrmak (isim: evaporation) eve -- arife Eve -- Havva (Havva anamz) eventful -- olaylarla dolu, hadiseli, maceral eventually -- sonunda, bitiminde evergreen -- kn yapraklarn dkmeyen everlasting -- bitmeyen, sonsuza kadar srecek/yaayacak evidence -- kantlar

evil -- er, kt, ktlk, eytani ktlk evocation -- hatrlatma, artrma, akla getirme evolve -- evrilmek, evrimlemek (isim: evolution) exaggerate -- abartmak (isim: exaggeration) exalt -- ykseltmek/yceltmek, gklere karmak exasperate -- sabrn tarmak (exasperation = sabr tamlk) excavate -- kaz yapmak (excavation = kaz) excerpt -- bir kitap vb'den alnt yaplan kk blm excessive -- ar; (fiil: exceed) exchequer -- devlet hazinesi (the Chancellor of the Excheqyer = Maliye Bakan) exclude -- dnda brakmak, ekarte etmek (isim: exclusion. tersi include, inclusion) exclusive -- 1. zel; 2. sekin ve/ya yelikle girilen ("etrafn cm, ayrn mn") (r terview = yalnz bizin gazete veya dergiye verilmi olan bir grme) excrutiating -- inanlmaz derecede ac veren execute -- 1. yapmak, yerine getirmek, ifa etmek; 2. idam etmek execution -- 1. ifa, icra; 2. idam executioner -- cellat executive -- 1. yrtmeye ilikin, icrai; 2. ynetici exempt -- muaf; katkda bulunma veya yerine getirme sorumluluu olmayan exile -- 1. srgne gndermek; 2. srgn (kii) 3. srgn yeri exhaustion -- ar yorgunluk, tkenmilik (sfat: exhausted, exhausting) exhaustive -- son derece ayrntl, deinmedik/aratrmadk yer brakmayan exhibit -- sergilemek, gstermek (isim: exhibition -- sergileme, sergi) exhilarate -- keyif ve ne'e vermek, ruhunu amak exotic -- pek rastlanmayan, garip, ilgin, "Uzak Dou'dan" expand -- genilemek veya geniletmek (isim: expansion) expedition -- yolculuk; sefer, kk lekli askeri sefer expel -- kovmak (rnein okuldan, veya dman) (isim: expulsion) expire -- sresi dolmak, mddeti dolmak explicit -- ak, izaha gerek gstermeyen (tersi: implicit: ima edilen veya ima yoluyl a) exploration -- dolama ve keif, inceleme gezisi (fiil: to explore) explorer -- kaif, seyyah express -- ifade etmek exquisite -- enfes, pek latif, fevkalade ince ve zarif extemporaneous -- irticalen, hazrlksz extensive -- geni lekte, kapsaml exterminate -- tamamen imha etmek, kkn kazmak extinct -- soyu tkenmi, yaayan rnei kalmam extinguish -- sndrmek (atei, alevleri veya mecazi) extract -- seerek/zmleyerek ayrp karmak extravagant -- msrif, atafatl (isim: extravagance) extremely -- fevkalade ok, ar derecede evaluate -- deer bimek exultance -- ok byk sevin ve iftihar -- F --

fable -- ders verici masal (genelde hayvan masal); fabl fabric -- kuma fabulous -- ahane, harikulade faade -- nyz, cephe (rnein binann n cephesi); nyzey grnts, grntekiler, "ze fabricate -- 1. imal etmek; 2. uydurmak (yalan, vb) (sanayi imalat, vb iin "manufa cture" uygundur.) facilitate -- kolaylatrmak (sfat: facile = kolay, phe verecek lde kolay) facilities -- ihtiyaca cevap veren tesis, olanak veya vastalar (rnek: public facil ities: ulamdan semt ktphanesine kadar -- fakat "umumi tuvalet" iin public convenience s") facsimile -- tpkbasm

faction -- nifak, hizip faculty -- 1. doutan meleke, duyu: 2. retim yeleri fad -- gelip geici moda faint -- 1. belli belirsiz, solgun, donuk; 2. baylmak (fainted -- baylm, baygn) fair -- 1. adil (=just, impartial); 2. sarn; 3. fuar; 4. ho, gzel (kadn, hava, iklim) fait accompli -- emrivaki faith -- iman, itikat, inanma ve gvenme (faithful = sadk) fake -- taklit, sahte fallible -- yanlabilir, yanlmaz deil, beerdir aabilir (tersi: infallible: asla hataya ktle dmez) fame -- hret (sfat: famous. Dikkat: "infamous" kt hretli demektir) familial -- ailevi familiar -- bildik, aina (fiil: familiarize) famine -- alk, ktlk fanciful -- fantazi, abartlm far-fetched -- zoraki, uzak olaslkl ve inanlmas zor far-reaching -- gelecekte nemli etki ve sonular olacak far-sighted -- 1. uzak grl (olumlu nans); 2. hipermetrop farce -- kaba komedi, miyane komedi, zevk yoksunu kiilerin beenebilecei samalk ve gy omedi fascinate -- hayran brakmak (fascinating, fascination) fashion -- biimlendirmek (ekil vermek, oluturmak) fashion (vogue) -- moda fast -- 1. hzl; 2. oru tutmak fast asleep -- derin uykuda fastidious -- titiz, mklpesent fatal -- ldrc (= lethal) fate -- kader... fateful = akbet balayan, gelecei ekillendirecek olan fathom -- 1. kula; 2. iyzn zp anlayabilmek fatigue -- ar yorgunluk, bitkinlik fauna -- 1. hayvanlar lemi; 2. bir blgenin hayvan trleri favouritism -- kyak geme, iltimaslk fearsome -- dehet verici, korkun... fearful = 1. korku iinde; 2. korkutucu, rktc feasible -- olabilir, yaplabilir, mmkn. (feasibility = "fizibilite") feather -- ku ty feeble -- zayf (gsz kuvvetsiz) feign -- yalandan yapmak fellow countryman -- vatanda ("vatandam, vatandalarm") ferocious -- kavgac, vahi ferry -- git-gel yolcu ve/ya araba tayan deniz teknesi, feribot fertile -- verimli, bereketli, dl veren (isim: fertility; fiil: fertilize) fertilizer -- gbre fervent -- ateli, cokun (isim: fervour) fetch -- gidip getirmek, alp getirmek feud -- srp giden dmanlk. (blood feud = kan davas) feudal -- feodal, derebeylie ilikin. (isim: feudalism) fever -- ate, humma fianc, fiance -- nianl (birincisi erkek, ikincisi kadn) fiction -- hayal rn, yk, roman. (rnek: science fiction = kurgubilim yazn tr) fictive, fictitious -- uydurma, gerek olmayan (rnek: "fictitious exports" = hayali ihracat -- Tahmin edebileceiniz gibi, Trkiye balam dnda dnya literatrnde pek bil ir kavram!) field -- field artillery = sahra topusu; field hospital = seyyar hastane; field mashall = mareal (sava grm komutan) fiendish -- eytani (isim: fiend = zebani) fierce -- iddetli, azgn, saldrgan figurative -- mecazi (figure of speech = mecaz) filth -- pislik, iren pislik

finite -- sonu var, sonsuz veya snrsz deil, bitimli fire-brigade = itfaiye... fire-station = itfaiye merkezi.. fireman = itfaiye eri ... fire-escape = yangn merdiveni... fire-proof = atee dayankl.... fire-arm = ateli s ilah... fireworks = havai fiek... firewood = ra... fiscal -- mali (monetary = parasal) fisherman = balk... fishmonger = balk satcs fishy -- kat olduu phesi uyandran flatter -- ar vmek, yalamak, yaltaklanmak flavour -- eni, lezzet flawless -- kusursuz, defosuz flee (from) -- kamak, firar etmek, tymek, tabanlar yalamak fleet -- donanma, filo flesh -- "insan etten kemiktendir" dediimizde kastettiimiz "et" flexible -- esnek, kolay bklebilir (mecazi de olanakl) flimsy -- ince, dayanksz flint -- akmakta float -- yzmek (svnn yzeyinde kalmak, batmamak) flock -- 1. kkba hayvan srs; 2. kilise cemaati (to flock together = kme halinde bir a gelip toplanmak) flood, flooding -- sel, su basmas floodlight -- projektrle aydnlatmak (floolid = projektrle aydnlatlm) flora -- 1. bitkiler alemi; 2. bir blgeye zg yerel bitkiler toplam; 3. tpta, vcudun b r blgesinde yerleik mikro-organizmalar flour-mill -- un deirmeni fluctuate -- inip kmak, dalgalanma gstermek, kararsz ve deiken olmak foliage -- bitki rts, yapraklar toplam folly -- hata, aklszlk, aptallk (toplum hayat veya ahlak asndan aklszca yaplan b ran) foolishness -- aptallk, budalalk foot-and-mouth disease -- ap hastal footprint -- ayak izi forecast -- tahmin etmek foreground -- nplan (tersi: background) foremost -- en nde gelen foreshadow -- belirtisi, ngstergesi olmak forensic medicine -- adli tp foresight -- ngr, basiret forestall -- erken davranp nlemek forlorn -- 1. umutsuz; 2. uzak, unutulmu, terkedilmi formidable -- rktc, heybetli, yenmesi veya stesinden gelinmesi ok zor forsake -- terketmek, yzst brakmak fortify -- gclendirmek, desteklendirmek (fortifications = kale, tahkimat gibi eyle r) fortnight -- onbe gn, iki hafta (greli bir zaman ls -- nede olsa iki hafta 14 gn ed ) fortunate -- ansl, talihli fortune -- 1. ans, talih, kader; 2. servet (fortune-teller = falc; fortune-hunter = evlenmek iin zengin kadn arayan erkek) fragile -- krlgan fragrance -- gzel koku, rayiha, gzel kokma (sfat: fragrant) franchize -- seimlerde oy hakk vermek frank -- ak szl, iten, samimi frantic -- tela ve heyecan dolu, lgn gibi bir tela iinde fraternal -- kardee, kardelere veya kardelie ilikin fraud -- hile, sahtekarlk freak -- hilkat garibesi, ucube, pek rastlanmayacak trden freight -- navlun, yk frigate -- frkateyn frivolity -- belki elenceli ama bo ve deersiz eylerle vaktini harcamak frozen -- donmu (fiil: to freeze = donmak veya dondurmak)

frustrate -- hayal krklna uratmak fugitive -- kaak, mlteci fulsome -- mide bulandrc, iren fund -- tahsis edilen para, fon fundamental -- esas, temel, balca funeral -- cenaze treni (sfat: funereal = matem dolu, kasvetli, cenaze treni gibi) furious -- ok fkeli, fkeden lgna dnm (isim: fury) furnace -- ocak, frn furnish -- salamak, donatmak, demek furtive -- sinsice ve gizlice, hrsz gibi fuss -- gereksiz tela ve titizlenme futile -- bouna, beyhude

-- G -gadget -- (genellikle kke ve becerikli) cihaz veya alet gaiety -- 1. en olma hali; 2. elenti ("gay" aslnda "en, ne'eli" demektir) gainsay -- kar kmak, kar tezi savunmak gait -- yry ve adm at tarz gallant -- 1. yiit ve yce gnll; 2. hanmlara kar valyece nazik galore -- bol, ok ("We provide music and entertainment galore." gambit -- ardndan elde edilecek kazanm iin geici gerileme veya kayp sunma gamble -- kumar oynamak gaol (jail, prison) -- hapishane gargantuan -- devasa, dev gibi garment -- giysi; genelde ste giyilen herhangi bir giysi tr veya paras garrison -- garnizon, klk gastronome (gourmet) -- gurme, eniciba gauge -- lmek, lm yapmak, hesaplamak gay -- bknz. gaiety gaze -- dikkatle ve uzunca bakmak (bir anlam karmak veya fke vb bir duygu aktarmak iin) gear -- 1. takm taklavat, levazmat; 2. vites (1st gear, reverse gear, vb) gem -- deerli ta, mcevher (bknz. jewel) genealogy -- 1. soy, secere; 2. ecere bilgisi (sfat: genealogical) G.P. (general practitioner) -- pratisyen hekim generate -- retmek, oluturmak generation -- 1. retme, meydana getirme; 2. kuak, nesil generosity -- cmertlik (sfat: generous) genial, gleryzl, dost genocide -- soykrm gentle -- nazik, mfik davranl, duyarl ve actmadan genuinely: hakikaten, gerekten; (sfat: genuine: gerek, hakiki, sahte deil) germ -- 1. tohum, ilk cevher; 2. mikrop gestation -- gebelik sresi ghastly -- korkun, dehet verici gigantic -- ok byk, devasa (giant = dev) glacier -- buzda (sfat: glacial) glamour -- hret, gzellik vb'n getirdii gzkamatrc ekicilik glance -- ksa bir bak atmak global -- kresel glossary -- lgate, szck dizgesi goal -- 1. hedef; 2. futbolda kale (goalkeeper, goalie, kaleci) godfather -- vaftiz babas gold plated -- altn kaplama

gold rimmed -- altn ereveli goodwill -- iyi niyet gorgeous -- ahane, harika gospel -- incil gossip -- 1. dedikodu yapmak; 2. dedikodu; 3. dedikoducu gourmet -- bknz. gastronome government -- 1. ynetme, ynetim; 2. hkumet; (sfat: governmental) governor -- 1. vali; 2. ynetim kurulu yesi grace -- 1. zerafet; 2. inayet, ltuf, rahmet; 3. yemek ncesi kran duas graduate -- 1. mezun olmak; 2. derece derece iaret koymak; 3. mezun graft -- a, alamak (enjeksiyon anlamnda deil) grain -- 1. tanecik, zerrecik, tahl tanesi; 2. aa damar granary -- tahl ambar grandiose -- pek bir azametli, ok byk leklerde grateful -- minnettar gratify -- memnun brakmak, doyum salamak (isim. gratification) gratis -- bedava gratitude -- minnettarlk, kran grave -- 1. ciddi, ar, vahim; 2. mezar greed -- agzllk, hrs (sfat: greedy; isim: greediness) grieve -- elem ve keder ekmek (isim: grief -- elem, keder) grudge -- hn, di bileme gruesome -- rktc, irkin ve rpertici, naho manzaral guard-rail -- korkuluk demiri guardianship -- vesayet gunpowder -- barut gusto -- zevk, evk dolu keyif

-- H --

habitat -- 1. bir canl trnn doal yaam evresi; 2. (genel anlamda) doal yaam evresi hail -- 1. dolu (atmosfer olay); 2. cokulu ve yksek sesli selamlamak veya bu tr bir selam (rnek: "Hail, Caesar!" -- Selam sana, Sezar! hair-rising -- tyler rpertici hairy -- kll, tyl halcyon days = sakin gnler (halinden memnun, mutlu nans ile) half-heartedly -- gnlszce, isteksizce hallmark -- marka veya resmi ayar damgas, belirgin iaret, alameti farika hallucinate -- olmayan eyleri kafasnda kurarak "grmek", hayalinde oluturarak hayalle re dalmak (isim: hallucination) halt (stop) -- durmak, durdurmak hamlet -- kk ky hammer out -- eki vb ile dverek yassltmak (veya mecazi) hamper -- ileyiini gletirmek, engellemek handle -- stesinden gelmek, iletebilmek, sorunlar zebilmek hanker (after, for) -- gznde ttmek, zlemini ahu vah ile ekmek haphazardly -- geliigzel ve rastgele biimde harass -- srekli saldrlarla rahatsz ve taciz etmek harbinger -- haberci, mutucu harbour -- 1. liman; 2. sinesinde barndrmak, liman olmak harden -- katlamak, sertlemek / katlatrmak, sertletirmek (rnek: "a hardened crimina "kaarlanm") hardship -- glk, mklat hardworking -- ok alkan hark -- dinlemek, kulak vermek harmful X harmless -- zararl X zararsz (= zarar veren/vermeyen) harness -- 1. koum takm vurmak, dizginlemek; 2. koum takm

harp on -- srekli ayn noktay demek, yarasna tuz basmak harsh -- sert, hain harvest -- hasat, rn hasten -- acele etmek (hasty = aceleci, yeterince dnmeden, stnkr) hatch -- yumurtann atlayarak civciv kmas hatred -- nefret haughty -- kibirli, kendini beenmi, tepeden bakan haunt -- bir yere sk gitmek (rnek: "haunted house" = "perili ev" -- iyi saatte ols unlarn sk urad ev) haven -- snlacak yer, liman hay -- saman yn, hasat yn ("hay fever" = "saman nezlesi") hazard (danger) -- tehlike (sfat: hazardous / dangerous / perilous) haze -- hafif sis, pus headlong -- baaa, paldr kldr headstrong -- dik kafal, dediim dediki, vazgemez karakterli heal -- 1. iyiletirmek; 2. iyilemek, yarann kapanmas healer -- halk doktoru (krk kk cinsinden "saaltc") health -- salk (healthy, healthiness heap -- kme, yn hearsay -- dedikodu, kulaktan kulaa yaylan ey heartache -- gnl yaras heart-breaking -- ackl, zc heartless -- acmasz hearth -- ocak heat-stroke -- scaklk (gne) arpmas heated argument -- hararetli tartma heathen -- dinsiz, putperest, kfir heavenly -- cennet gibi, mutluluk ve huzur veren (heaven = cennet; gk, sema) heavy-hearted -- kederli, znt dolu hectic-- telal ve karmakark (durum) hedge -- it hedonism -- yaamn amacnn zevk ve sefa olduu retisi (biraz bavermilik hiilii/nih ii sylenebilir) (sfat: hedonistic) heed -- aldrmak, kulak vermek, dikkat etmek, szn dinlemek heel -- topuk (to take to one's heels = "tabanlar yalamak"; head over heels = tepe taklak) Hegira -- Hicret heinous -- iren, arkadan vuran helm -- (teknede) dmen (rnek: "to be at the helm" = ynetimi, yetkiyi elinde tutuyor olmak) helmet -- mifer hemisphere -- yarkre hence -- dolaysyla, bu nedenle, bundan dolay herald -- 1. habercisi veya mjdecisi olmak; gelecein belirtisi olmak 2. haberci, mj deci (Fakat, "heraldry" = asalet armas) herb -- ot (zellikle de "baharat" veya "salkl otlar" snfna girenler) herculean -- 1. Herkl gibi heybetli, gl kuvvetli; 2. byk aba gerektiren herd -- 1. bykba hayvan srs; 2. (mecazi) sr heredity -- (biyolojik veya sosyal/ailesel) kaltm hereditary -- 1. kaltsal; 2. aile miras olarak alnan heritage -- kltrel miras heresy -- dine aykr fikirler ileri srme, dine ters dme hermetic -- hava geirmez ekilde yaltan veya yaltlm olan (hermetic seal) hermit -- inzivaya ekimi, mnzevi heroine -- kadn kahraman (Fakat, "heroin" = eroin) herring -- ringa bal hesitate -- duraksamak, tereddt etmek (isim: hesitancy, hesitation; sfat: hesitant )

heterogeneous -- heterojen (tersi: homogeneous = homojen) hibernate -- k uykusuna yatmak, k uykusunda olmak (isim: hibernation) hideous -- iren, ok irkin, nefret uyandran highbrow -- grg ve zevkleri ile yksek tabakadan highway -- anayol, ehirleraras yol (Fakat. "highwayman" yolkesen, haydut) hijacking -- hava korsanl hike -- 1. uzun yry; veya yryerek yolculuk etmek 2. zam (hitch-hike = otostop yapmak) hilarious -- 1. ok komik; 2. olumsuz nansla da kullanlabilir: sama veya acnacak derec ede komik hinder -- engel olmak; yapmasn/olmasn nlemek (isim: hindrance) hinge -- 1. mentee; 2. (hinge on) ona bal/baml/dayanyor olmak hint -- 1. ima; 2. ima etmek hinterland -- gerisindeki arazi veya blge, i ksmlar hoard -- istifilik yapmak hoarse -- bouk ve ksk sesli, sesi fke, barma vb nedeniyle bouklam hoax -- (genellikle aka amal) sahte alarm, oyuna getirme (olumsuz nansldr) hollow -- 1. ii bo, oyuk veya ukurluk yer; 2. kof; itenlikli deil holocaust -- byk insan telefatna neden olan kym ve katliam holy -- kutsal homesick -- evini zlemi, slay zlemi homicide -- adam ldrme (homicidal -- adam ldrme moduna girmi) horizon -- ufuk (horizontal = yatay --"ufk" kavramndan: tersi: vertical = dikey, d ikine) horn -- 1. boynuz; 2. boru (ttrlen) horrify -- dehete drmek (genellikle irenme ile birlikte) (isim: horror... sfat: "horr ble" szcnde "irenme" nplandadr; "horrific" szcnde korkutucu olmas nplandadr) horseshoe -- atnal horticulture -- bahecilik sanat veya meslei hosiery -- 1. oraplk ii; 2. orap eyas hospitable -- 1. konuksever (isim: hospitality); 2. ho, uygun (iklim, gibi) host -- evsahibi... hostess -- evsahibesi hostage -- rehine hostile -- dmance, hasmane (isim: hostility = 1. dmanlk; 2. fiilen atma, dmanca h ) hot-tempered -- abuk fkelenen hotchpotch -- her telden ve her trden karmakark ve yamal boha gibi household -- hane, hane halk housing -- iskan hover -- zerinde emberler izerek umak howl -- ulumak hue -- renk, renk tonu hug -- skca sarlp kucaklamak huge -- kocaman, devasa (colossal, gigantic, gargantuan, massive, enormous hum -- mrldanmak, vzldamak human -- humanitarian... humanity (insanlk, beeriyet)... humane = insanca, merhame tli... humanities = beeri bilimler humid -- rutubetli (isim: humidity) humiliate -- kk drmek (isim: humiliation) humility -- alak gnlllk, tevazu humour -- huy, tabiat (good-humoured = neesi keyfi yerinde, hogrl) humour -- mizah (humorous -- mizahi, komik, gldrc) (humourist = mizah yazar) (sense o f humour = mizahtan, akadan anlamak, komik taraf grebilmek, akay hogr ile karlaya hurl -- frlatmak husbandry -- animal husbandry = hayvan besicilii hush money -- birinin azn kapatmak iin verilen rvet, suspay hybrid -- melez hygiene -- hijyen (sfat: hygienic) hypercritical -- ar eletirici hypocrisy -- ikiyzllk, riyakrlk (hypocrit = riyakr, ikiyzl; sfat: hypocritical) hypothesis -- hipotez, faraziye

hysteria -- isteri... hysterical = isteriye kaplm durumda... hysterics = sinir buna lm

-- I --

ice-bound -- buzlarn arasnda hareketsiz kalm iconoclast -- putkrc, put deviren ("devrimci") (isim: iconoclasm) identify -- kimliini belirlemek (identity = kimlik; identical = ayns, zde; identifica tion = kimliini saptama) idiocy -- aptallk, alklk (idiot = aptal, budala; idiotic = aptalca, budalaca) ignite -- tututurmak, atelemek (isim. ignition) ignoble -- alak, sefil, erefsiz ignoramus -- kara cahil kii ignore -- grmezden gelmek, kulak asmamak ignorance -- 1. bilmezlik, bilmiyor olma; 2. cahillik illegitimate -- meruiyet d, kamu vicdanna ters illiterate -- okuma yazma bilmez, mmi (isim: illiteracy) illustrate -- rneklerle aklamak, resimlemek imaginary -- hayali, kafada uydurulmu imaginative -- hayal gc yksek; yaratc immaculate -- lekesiz, tertemiz immemorial -- zaman bilinemeyecek kadar eski immense -- usuz bucaksz, ok geni immigrant -- gmen (dardan gelen. tersi: emigrant) (immigrate, immigration X emigrate , emigration) immobile -- hareketsiz, sabit immoral -- ahlaksz immortal -- lmsz impartial (just) -- tarafsz, yan tutmayan, adil implement -- yerine getirmek, uygulamak, yrrle koymak implicit -- ima olunan (explicit = ak ak sylenen) impotence -- kudretsizlik, iktidarszlk (sfat: impotent; tersi: potent = gl; rnek "a ent poison") imprecise -- kesin olmayan, defolu, dikkatsiz, zensiz impression -- 1. alnan izlenim; 2. braklan etki veya iz (fiil: impress = etki brakma k impromptu -- hazrlksz, doalama improper -- 1. yersiz, uygunsuz; 2. ak sak (impropriety = yakkszlk, uygunsuz olma) improvise -- orackta oluturmak, doalama inaccurate -- yanl (isim: inaccuracy = doru olmama) inadequate -- yetersiz inadvertent -- elde olmakszn fakat tedbirsizce ve pot krarak inanimate -- cansz incidence -- 1. olma, vuku bulma; 2. olu skl (incident = olay) incline -- eiliminde olmak (inclination = eilim, yapma istei) inconsiderate -- dncesiz (=bencil, bakalarn dnmeyen) incorrigible -- slah olmas, huyunun dzeltmesi olanaksz incredible -- inanlmaz, hayretler verici incurable -- onulmaz, tedavisi olanaksz, devasz indecent -- ak sak, ahlaka aykr indecisive -- kararsz, belirsiz, kesin olmayan (indecision = kararszlk, karar verem eme) indescribable -- tasviri/anlatlmas olanaksz indication -- belirti, gsterge (to indicate = iaret etmek) indifferent -- kaytsz, ilgi gstermeyen indigenous -- bir yerin doal yerlisi, endojen indispensable -- vazgeilemez, kesin gerekli

indistinct -- belirsiz, bulank, belirgin ekilde grlemeyen indolence -- tembellik (sfat: indolent) indomitable -- ylmaz, boyunduruk altna alnamaz induce -- olumaya veya yapmaya ynlendirmek, oluturtmak industrious (hard-working) -- alkan, gayretli inevitable -- kanlmaz, mukadder infamous -- kt hretli infantry -- piyade askeri, piyade kuvvetleri infertile -- ksr, verimli deil infidel -- kfir, imansz inflammable -- kolay tutuan, parlayc (=-tersi: nonflammable) influenza, 'flu -- grip

infuriate -- fkesinden ldrtmak, ok fkelendirmek ingenious -- becerikli, yaratc (isim: ingenuity) ingenuous -- saf, masum, itenlikli ingratitude -- nankrlk inherit -- miras veya kaltm yoluyla almak (inheritance = veraset, miras) inimical -- dmanca inimitable -- taklidi olanaksz, esiz initial -- ilk, balangtaki (fiil: to initiate = balatmak) injustice -- adaletsizlik, hakszlk innate -- doutan, varlnn bir paras olarak innovate = 1. yeniliki bir bulu yapmak; 2. yenilemek insignificant -- deersiz, nemsiz instinct -- igd (sfat: instinctive) insure -- sigorta yapmak inspire -- 1. esin (ilham) vermek; 2. evk ve heves vermek (isim: inspiration) install -- kurmak, yerletirmek, monte etmek instructive -- retici, eitici (to instruct = 1. eitmek; 2. talimat vermek) insulate -- yaltmak, izole etmek insult -- hakaret etmek insurrection -- ayaklanma, bakaldr intangible -- gzle grlmez, elle tutulmaz; belirsiz ve varlna parmak basamadmz, ko ayan integrate -- btnletirmek intensity -- younluk interact -- etkilemek interface -- arayz Interfere (in, with) mdahale etmek, iine karmak, burnunu sokmak interim -- geici olarak, araya sokarak interminable -- bitmek bilmez, can skacak kadar uzun intermittent -- kesik kesik, aralklarla interpret -- yorum yapmak, szl tercmanlk yapmak interrogate -- sorgulamak (isim: interrogation) interrupt -- kesintiye uratmak interval -- ara, fasla intervene -- araya girerek mdahele etmek intestine -- ince barsak intimacy -- yaknlk, mahremiyet intimidate -- korkutmak, korku vererek yapmasn engellemek intoxicate -- sarho etmek (intoxication = sarholuk) intricate -- karmak, girift (isim: intricacy) intrigue -- entrika, desise (to be intrigued = merak uyanm ve zmek/anlamak istiyor ol mak) introvert -- iine kapank, ie dnk (tersi: extrovert = dost canls) invalid -- 1. geersiz, mddeti dolmu; 2. yatalak hasta invaluable -- paha biilmez, ok ok deerli inventory -- envanter

investment -- yatrm (fiil: to invest; isim: investor) investigate -- soruturma yapmak (isim: investigation) invigorate -- dinletirmek, takat ve canllk vermek invincible -- yenilmez, galip gelinemez, muzaffer invisible -- gze grnmez, grlmez involuntary -- elinde olmakszn, istem d involve -- duruma veya olaya dahil etmek veya bulatrmak involvement -- dahil olma, karm/bulam olma, iin iinde olma invulnerable -- hertrl saldrya dayankl, yenilmez, yara alamaz irrational -- irrasyonel, akla ve manta uymaz irreconcliable -- bartrlamaz, aralarnda uyuma salanamaz irrelevant -- konu d, ilgisiz, kellaka irreparable -- telafisi olanaksz irresponsible -- sorumsuz (olumsuz nans) irreversible -- tersine evrilemez irrigate -- sulamak (isim: irrigation) issue -- 1. konu, mesele; 2. yayn, bask item -- bir listeyi oluturan yazl madde-ba veya fiziki mallardan herbiri, birim, para sya ivory -- fildii

-- J -jack -- 1. kriko; 2. (up ile) kriko veya bucurgat benzeri eylerle kaldrmak jackpot -- en byk ikramiye, ortada biriken btn para jail (gaol, prison) -- hapishane (jailer, gaoler = gardiyan) jalopy -- klstr araba jam -- 1. sk sk durum, kilitlenme, izdiham, tkanma; 2. marmelat janitor -- kapc jar -- 1. kavanoz; 2. ok sarsmak, sinirine dokunacak derecede sarsnt yapmak jargon -- meslek dili jaundice -- sarlk hastal javelin -- cirit jawbone -- ene kemii jealous -- kskan (isim: jealousy) jeer -- alay etmek jeopardy (danger) -- tehlike (fiil: to jeopardize = tehlikeye atmak, riske sokma k) jerk -- 1. hzla sarsmak / sarslmak; 2. (argo) budala, ahmak, grgsz jest 1. aka, latife; 2. aka yapmak (=joke) jewel -- deerli ta, mcevher (jewelry veya jewellery = mcevherat) jigsaw -- paral bulmaca jingo -- milliyetilik duygular banazlk derecesinde olan kimse (isim: jingoism) jocular -- aka kabilinden, aka yollu jogging -- salkl yaam kousu, hafif tempoda koma joint -- 1. eklem, mafsal; 1. ortak, mterek (zarf: jointly) jokingly -- aka ederek, aka yollu jolly -- en, ne'eli journal -- and, seyir defteri, gazete, dergi (zellikle de bilimsel dergi) journalism -- gazetecilik (journalist = gazeteci) journey -- yolculuk, seyahat jovial -- en, ne'eli, en mizal joy -- ne'e, mutluluk, keyif (joyous, joyful) jubilant -- 1. nee iinde, kutlama halinde (isim: jubilance); 2. zafer sarhou (isim: jubilation)

jubilee -- jbile judg(e)ment -- hkm, karar, yarg... (good judgment = doru dnme, doru kavrama ve kara me... the Judgment Day = Kyamet Gn) judicial -- adliye veya mahkemelere ilikin (judicially = hukuken) judiciary -- yarg erki; yargya ilikin judicious -- bilgece, kil, tedbirli juggle -- hokkabazlk yapmak, elabukluu ile gsteri yapmak (rnein lobut evirmek gibi) juicy -- sulu, bol zl, lezzetli, az sulandrc juncture -- birleme, bitiki, balant, oynak yer, eklem jungle -- "balta girmemi" orman, "yamur" orman, "tropik" orman junk -- klstr eya junkie -- (argo) uyuturucu mptelas junkyard -- hurdalk, hurda arabalarn atld veya depoland yer jurisdiction -- yarglama (=kaza) yetkisi) jury -- jri... juror -- jri yesi just -- dil; (justice = adalet) justify -- hakl karmak, haklln gstermek; cevaz vermek (justifiable -- anlalabili denleri olan) (justification = hakllk, hakll gsterilebilirlik) juvenile -- ilk genlik dnemine ilikin ("ocuka" nansyla) juvenile delinquent -- ocuk sulu (isim: juvenile delinquency) juxtapose -- yanyana koymak (genelde karlatrmak veya bir kompozisyon yaratmak amacyla )

-- K -keen -- 1. istekli, hevesli; 2. abuk renen keepsake -- hatra (maddi), bergzar kerosene -- gazya keynote -- esas nota, temel dnce, asl tema keystone -- kilit ta, temel dayanak kick-off -- balama vuruu kidnap -- ocuk (veya adam) karmak (cinsel amalar dnda) killjoy -- oyunubozan (zaten ortama katlmayan veya katlamayan) kiln -- tula veya kire oca/frn kin -- akraba (kinship, kinsfolk, kinsman) (next of kin = en yakn akraba) (kinsfo lk = hsm akrabalar) kindergarten -- ana okulu kindle -- tutumak, tututurmak kindred -- benzer, akraba trden kingdom -- lke kite -- uurtma kitsch -- sanatsal deeri ok dk edebiyat veya dier sanat rn knack -- ustalk, beceri, yetenek kneel -- diz kmek (kneel before = nnde diz kmek) knight -- valye (knighthood = valyelik) knit -- 1. rg rmek; (knit one's brows-- kalarn atmak: biaraya getirip birletirmek) knot -- dm (knotty question = girift veya mkl mesele) knowhow -- uzman bilgi knowledgeable -- bilgili -- L -laborious -- meakkatli, byk ura gerektiren lacerate -- pene pene yrtarak yaralar amak

laconic -- fazla konumayan; az konuan (balama gre, "az, fakat gizemli ve z konuan" n tayabilir) lacquer -- lake laicism -- laiklik lament -- yas veya pimanlk iniltisi lampoon -- hicvederek alaya almak, hicivle gln duruma drmek landlocked -- denizlere k olmayan landscape -- manzara landslide -- heyelan lapse -- (zaman iin) gemek (to relapse = nksetmek) larceny -- hrszlk (genel bir su kategorisi olarak) latent -- belirti vermeksizin mevcut, aa kmam durumda (ilerde aktif duruma geecei (fakat, rnein "faaliyetlerini imdilik askya alm" anlam iin "dormant" / "uykuda" s latitude -- enlem derecesi (boylam derecesi: longitude) latter -- (nceki - sonraki, ilki - ikincisi anlamna) the former - the latter launch -- 1. balatmak (plan, eylem, kampanya); 2. gemiyi suya indirmek; 3. fze vb frlatmak laundery -- amarhane lavish -- bol keseden, esirgemeden, atafatl law-abiding -- kanunlara saygl olan layer -- tabaka leading -- nde gelen, balca leak -- 1. sznt yapmak; 2. sznt leasing -- 1. kiraya verme; 2. finansal kiralama lecture -- 1. konferans (tek kii); 2. ders (niversitede) legacy -- miras olarak kalan eyler, gemiten kalan legible -- okunakl (tersi: illegible = okunaksz) legislate -- yasa yapmak (sfat legislative = yasamaya ilikin; legislature = yasama meclisi) legitimate -- meru, geerli (legal = yasal) (isim: legitimacy = meruluk) leisure = bo zaman, alma saatleri d zaman lengthwise -- uzunlamasna leniency = msamaha, gevek davranma (sfat: lenient) lethal -- ldrc, lmcl lethargy -- uyuukluk, evresine aldrmazlk (sfat: lethargic) liability -- ykmllk; (liabilities: bilanoda negatifler; tersi: assets = varlklar) liaison -- balant, irtibat libel -- iftira liberate -- zgrlne kavuturmak, tutsaklktan/klelikten kurtarmak light-hearted -- gamsz lighthouse -- deniz feneri lightning -- imek (thunder = gkgrlts; thunderbolt = yldrm) linger (behind) -- ayan srye srre ardndan gelmek, vakit kaybederek geride kalmak lingua franca -- uluslararas iletiimde ne kan dil lining -- astar, eper literacy -- okur yazarlk (literate, illiterate) literal -- 1. harfi harfine; 2. mecazi deil (literally = tam anlamyla, katksz) literary -- edebi (isim: literature) litigant -- davac (fiil: to litigate = mahkemeye mracaat etmek) livestock -- ekonomik deer olarak yetitirilen canl hayvanlar livid -- son derece fkeli, fkeden mosmor lizard -- srngen hayvanlara verilen genel ad loan -- bor, dn, bor vermek, kredi olarak vermek loathe -- kuvvetle nefret etmek locate -- yerini saptamak locksmith -- ilingir locomotion -- hareket (zellikle, canllarn hareket yetenek ve tarzlar kastedilir) locution -- konuma yetenei/davran/olgusuna verilen genel ad

locust -- ekirge lodging -- barnacak veya kalacak yer lofty -- yksek, azametli logbook -- gemi jurnali logic -- mantk (logical: 1. manta ilikin; 2. mantkl, makul, akla yatkn) loiter -- bo gezmek, orada burada sallanp taklmak lonesome -- yalnzlk eken longevity -- uzun mrllk long-lost -- uzun zamandr kaybedilmi, grlmemi long-sighted 1. uzak grl; 2. hipermetrop longstanding -- uzun zamandr var olan looking-glass -- ayna loom -- 1. dokuma tezgah; 2. uzakta veya gelecekte bir karalt veya bir tehdit olar ak grlmek loose -- gevek (fiil: to loosen = gevetmek. Tersi: to tighten = sklatrmak) loot -- 1. ganimet, yama mal; 2. yamalamak loquacious -- ok konuan, az kalabalk, geveze lottery -- piyango lovesick -- karasevdal, mecnun olmu low-brow -- aa tabakadan low-necked -- dekolte low-pitched -- pes perdeden (tersi: high-pitched) loyal -- sadk, bende (isim: loyalty -- sadakat, ballk) lubricate -- yalamak (makineyi vb) lucid -- ak, berrak ve kolay anlalr konuma, fikir, tez, vb. (isim: lucidity) lucifer -- eytan, Byk eytan lucrative -- ok para kazandrran, ok ok krl ludicrous -- sama ve gln (= ridiculous, absurd) lukewarm -- 1. lk; 2. fazla scak veya dostane deil luminary -- k veren lunacy -- delilik (sfat: lunatic) lure -- cezbetmek, yem kullanarak ekmek lurk -- kt niyetlerle arka planda gizlenmee alarak yar grnr evrede dolamak luscious -- pek yeil ve bol iekli veya meyveli lyrics -- bir arknn szleri

-- M --

macabre -- rpertici, tuhaf ve cinli ecinnili (biraz da inandrclktan uzak, canskc ve k) macadam -- ose machination -- kumpas, entrika mackerel -- uskumru maelstrom -- byk girdap magistrate -- sulh hakimi magnanimity -- yksek gnlllk (sfat: magnanimous) magnet -- mknats (magnetic, magnetism, magnetize) magnification -- bytme (boyuta) (magnifier = byte, lup) magnificent -- muhteem, ahane, mkemmel, aaal (isim: magnificence) magnitude -- byklk, cesamet, azamet, nem maid -- 1. gen kz; 2. oda hizmetisi (maiden: gen kz, bakire) maim -- sakat brakmak maintain -- 1. mevcut haliyle srdrmek; 2.bakm yapmak; 3. ne srmek, iddia etmek maintenance -- 1. mevcut haliyle srdrme, idame; 2.bakm make-believe -- yalancktan, mahsuscuktan makeshift -- yasak savar tarzda, entipfden, imdilik maladjustment -- uyumsuzluk, uyarlanamama

malnutrition -- kt beslenme, beslenememe malodorous -- fena kokulu, pis kokulu malpractice -- grevini ktye kullanma, yasalar veya ahlaka aykr i yapma maltreat -- kt muamele etmek malady -- hastalk, illet malcontent -- memnuniyetsiz, halinden ikayeti malevolent -- kt niyetli, ktlk isteyen, kin gden malign -- ktlk dnen ve eden (= malignant) malleable -- 1. ekile dvlerek ekil verilebilen; 2. uysal mammal -- memeli hayvan, memeliler snfndan manhole -- yollarda bulunan st kapakl ukurlar manslaughter -- lme sebep olma veya tasarlama olmakszn cinayet (hukuki kavramlar lked en lkeye biraz deiiktir) management -- idare, ynetim, ekip evirme managery -- kk (ve genellikle belli bir temaya odaklanan, zellikli) hayvanat bahesi mandate -- yetki, vesayet (u bizim nl "manda" idaresi) mandatory -- zorunlu manifest -- aka gstermek manipulate -- kendi etkisi ve istei dorultusunda olmasn/ilemesini salamak mansion -- byk konak manufacture -- imal etmek (manufacturer = imalat) manuscript -- el yazmas marital -- evlilie ilikin maritime -- deniz ve denizcilie ilikin marsh, marshland -- bataklk martial -- savaa / askerlie ilikin (court martial = divan harb; martial law = sk yne ) martyr -- din veya fikir uruna len kii, ehit (isim: martyrdom) massacre -- katliam match -- elemek, eletirmek, uyumlu olmak matrimony -- evlenme (sfat: matrimonial) mature -- olgun maze -- labirent meadow -- ayr, otlak meagre -- kt, pek az meander -- kvrla kvrla yol almak meddle (in, with) -- iine karmak, burnunu sokmak (=interfere) mediate -- arabuluculuk etmek (isim: mediation, mediator) medieval -- Orta a'a ilikin mediocre -- sradan, vasat, pek parlak saylmaz meditate -- zerinde derin dnmek (isim: meditation) memorable -- nemli, unutulmaz memorize -- ezberlemek memory -- 1. bellek; 2. an, hatra mend (repair) -- onarmak menial work -- kalifiye olmayan veya ayak ileri trnden (hakaret nans tar) mentor -- yol gsteren, akl hocas mercantile -- ticaret ve tccarla ilikin mercenary -- paral asker merchandize -- ticari mal merchant -- tccar, tacir merciful -- merhametli, balayan merge -- birlemek (irketler vb) (isim: merger = birleme, bnyesine katlma) mermaid -- deniz kz merryment -- ne'e, en olma, elenti, cmb meticulous -- titiz, fevkalade titiz ve dikkatli, kusursuz midget -- cce might -- gc, kudret, hamet

mindful -- dikkatli minstrel -- saz ozan mint -- darphane miracle -- mucize (sfat: miraculous) misanthrope -- insanlardan kaan, uzak duran, nefret eden miscarriage -- ocuk drme miscellaneous -- eitli, trl trl, muhtelif mischief -- yaramazlk (isim: mischievous) miser -- cimri (sfat: miserly) miserable -- pek mutsuz mission -- grev (fakat, missionary = misyoner) misuse -- 1. yanl kullanmak; 2. ktye kullanmak, suiistimal mitigate -- yumuatmak, hafifletmek mobilize -- seferber etmek (isim: mobilization = seferberlik, seferber etme veya olma) mock -- alay etmek, alaya almak (mockery: rezil bir durum, aslnn kopyas bile olamay acak ey) moderate -- bir tartma toplantsn ynetmek (isim: moderator) moderate -- lml modest - alak gnll, mtevazi (isim: modesty) moist -- nemli, rutubetli momentarily -- bir an iin, geici olarak mongrel -- melez, soyu kark monster -- canavar monument -- ant (monumental = antsal, devasa) moral -- ahlaki veya ahlaka ilikin morale -- morl, direnme/dayanma gc morbid -- marazi, naho eylere (lm, hastalk, gibi) ar kafay takan morose -- yz glmez, somurtkan yzl (byk olaslkla da morbid) morsel -- lokma, para, krnt mortar -- 1. har (inaat); 2. havan topu mother of pearl -- sedef motto -- ana ilke, arma simgesi szler mould -- 1. kf; 2. kalba dkmek, ekil vermek, kalp uygulamak mound -- yn, tepecik, hyk morn -- yas tutmak (mourning, mourners) muddled -- kafas karm mumble -- mrldanmak, nefesinin altndan konumak, ne dedii anlalmaz eyler sylemek mummy -- 1. anne; 2. mumya mumps -- kabakulak municipal -- belediyeye ilikin munitions, ammunition -- cepane, mhimmat muscular -- 1. kaslara ilikin; 2. kasl, gl kuvvetli murmur -- mrldanmak, mrlt mute -- sessiz, dilsiz mutilate -- uzuvlarn canavarca keserek sakat brakmak mutiny -- askerde bakaldr (mutinous = isyan halinde; mutineer = ayaklanm asker) mutter -- mrldanmak, homurdanmak myriad -- ok eitli mystify -- esrarengiz davranlarla kafasn kartrmak

-- N --

nadir -- en dip nokta (tersi: zenith) naive -- safdil, saftirik (isim: naivity) narrate -- anlatmak (yk, vb) (narrator = anlatan kii; narrative = 1. yk; 2. anlat tar edebiyat)

narrow-minded -- dar kafal nasal -- 1. buruna ilikin; 2. genizsel (ses) nasty -- pek fena, naho nationalize -- devletletirmek naturalize -- vatandala kabul etmek, uyrua almak naught -- sfr, hi naughty -- yaramaz, afacan nausea -- bulant (fiil: nauseate) nautical -- denizcilie / gemicilie ilikin naval architecture -- gemi mhendislii navigate -- denizcilikte ve havaclkta seyir ynetmek nectar -- kevser needy -- muhta (maddi anlamda) nefarious -- er amal, iren neglect -- ihmal etmek (isim: negligence; sfat: negligent, neglectful; sfat: negle cted = bakmsz) negligible -- nemsiz derecede negotiate -- grmelerde bulunmak, pazarlk etmek (dkkan pazarl iin: to bargain) neighbourhood -- semt, civar nepotism -- akraba kayrma, babadan oula geme nerve-racking -- sinirbozucu network -- ebeke (a) neutral -- tarafsz nevertheless -- bununla beraber, yine de niche -- yer, yuva, yaam entii nightmare -- karabasan, kbus nimble -- evik, tetikte ve hzl nincompoop (=nitwit) -- avanak, alk, budala noble -- 1. asil; 2. soylu, asilzade (isim: nobility = 1. asalet, soyluluk; 2. a silzadeler snf) nocturnal -- gecesel nod -- bayla onaylamak, kafasn sallayarak evet demek nomad -- gebe nominate -- aday gstermek (isim: nomination = aday gsterme veya gsterilme) nondescript -- tasviri olanaksz, ekilsiz, amorf, tuhaf, ne id belirsiz nostalgia -- nostalji, gemie zlem notable, noted -- nl notably -- zellikle, bilhassa notary -- noter noteworthy -- dikkate deer notice -- 1. ilan, duyuru; 2. nceden verilen haber, mhlet tanma notify -- haber vermek, bildirmek, nceden haber vererek mhlet belirtmek notion -- kavram, nosyon notorious -- ad km, kt hretli (isim: notoreity) notwithstanding -- buna ramen, hernekadar, yine de nought -- sfr nourish -- beslemek, besin olarak yararl olmak (nourishing = besleyici; nourishme nt = beslenme, gda) novel -- 1. yeni, yenilik deeri olan; 2. roman (novelist = roman yazar; novelty = yenilik) novice -- acemi, yeni balayan noxious -- naho, istenmedik, muzr nude -- plak (nudity = plaklk) nuisance -- musibet, canskan ey, babelas nullify -- hkmsz ilan etmek numb -- uyumu, hissiz nun -- rahibe (nunnery = rahibe manastr) nuptial -- evlenme ve dne ilikin, zifafa ilikin

nurse -- 1. emzirmek, bebee bakmak, bytmek; 2. hastaya bakmak nursery -- bebek odas, bebek bakm kouu nursing -- hemirelik meslei nurture -- beslemek, bytmek, yetitirmek (veya isim olarak) nutriment --- besin, gda nymph -- orman/su/vb perisi; erikin ve cinsel ekicilii (ve arzusu) olan kadn

-- O --

oasis -- vaha oath -- yemin (bazen "kfr" anlamnda da rastlanabilir) obedience -- itaat (fiil: to obey; sfat: obedient = itaatkr, uysal ve boyun een) obituary -- gazetede yaynlanan lm ilan ve ksa biyografi yazs object (to) -- kar olmak / kmak, itiraz etmek (isim: objection) objective -- 1. nesnel, objektif; 2. hedef, ama obligation -- zorunluluk, mecburiyet, stlenmilik (sfat: obligatory = zorunlu, mecbu ri) obliterate -- varln silmek, tmyle yoketmek oblivion -- evrenin farknda olmama, unutmu ve/ya unutulmu olma (sfat: oblivious) obnoxious -- naho, itici obscene -- mstehen obscure -- tannmayan/bilinmeyen, karanlkta, anlamas zor (isim: obscurity = toplum t arafndan tannmazlk, ad san bilinmezlik, hret sahibi olmamazlk) observant -- dikkatli, iyi gzlemleyen (fiil: to observe) observatory -- gzlemevi, rasathane obsessed -- takntl (isim: obsession = taknt) obsolete -- devri gemi, kullanmdan dm (isim: obsolescence) obstacle -- engel, mania obstinate -- inat (isim: obstinacy =inatlk, dikkafallk) obstruct -- tkamak, engel olmak (isim: obstruction; sfat: obstructive) obtain -- salamak, elde etmek obvious -- besbelli, apak, ortada occasion -- 1. vesile; 2. nemli gn, zel olay occasional -- arada bir olan, dzensiz aralklarla ve seyrek occidental -- tersi: oriental occult -- gizli, gizemli occupation -- 1. igal; 2. i, meslek, meguliyet (fiil: occupy) occur -- meydana gelmek (occurrence = ortaya kma, oluma, grlme, olay... recurrence = yeniden ortaya kma, nks etme; sfat: recurrent = tekrarlayan, nks eden) ocular -- gze ilikin odd -- 1. tuhaf, acaip; 2. odd numbers = tek saylar (even numbers = ift saylar) odious -- iren, nefret verici, menfur odour -- koku (rnek: maladorous = kt kokulu) offence -- kabahat, gcendirme, kk su (fiil: offend = gcendirmek; rnek: "No offence." "Ltfen alnmaynz, sizi gcendirmek istemedim.") Sfat: offensive (tersi: defensive -- sa drma X savunma) offering -- sunulan ey, kurban off-hand -- hazrlksz, orackta ve ylesine, "ha deyince" official -- 1. resmi; 2. yetkili, memur, resmi kii officious -- igzar, havalar taknarak kendine i edinir offspring -- bir ebeveynin dnyaya getirdii kendinden sonraki bireyler ve kuaklar, zr riyetinden olanlar, oluk ocuu ointment -- melhem old-fashioned -- modas gemi olfactory -- koku alma duyusuna ilikin omen -- gelecek iin kt iaret (ominous = me'um, tehditkr, uursuzluk getirecei iaret )

omission -- devre d brakma, kullanmama, dahil etmeme (fiil: to omit) omnipotence -- tam ve mutlak kudret (sfat: omnipotent -- Tanrnn niteliklerinden) .. . Ayrca, omniscient = "hereyi bilen" ve omnipresent = "heryerde") onerous -- ar, klfetli, ar bir yk olarak opaque -- saydam olmayan operating-theatre -- ameliyat odas opinion -- fikir, gr, bak opinionated -- kat fikirli, bakalarnn grlerini dikkate almayan opponent -- rakip, hasm (fiil: to oppose) oppress -- bask ve zulm altnda tutmak (oppressor, oppression) (oppressive = 1. zulm edici, ezici; 2. kasvetli, skc, insan boan) opt (for) -- semek, o seenei kullanmak (option = seenek) (optional = seime bal, zoru deil) oration -- nutuk, hitabe (orator = hatip) orchestrate -- ynetmek orphan -- ksz, yetim (orphanage = yetimhane) ostensible -- grnrdeki, zahiri (zarf: ostensibly) ostentatious -- gsterisever, atafatl (isim: ostentation) ostracise -- bir kimseyi toplumdan menetmek, hertrl ilikiyi ve grmeyi kesmek oust -- bir kimseyi yerinden etmek, mevkiinden drmek outbreak -- patlak verme (sava, salgn vb) outclass -- srklase etmek outcome -- sonu, netice outline -- zet, ana izgiler outlive -- bir bakasndan veya eyden daha uzun yaamak outnumber -- sayca stn olmak outshine -- glgede (geride) brakmak outskirts -- d mahalleler, civar outspoken -- szn esirgemez output -- rn, verim, kt outrageous -- fke ve nefret uyandran, akl veya ahlak asndan kstaha rezilane outwit -- ---den daha kurnazca davranmak, zekaca yenmek oven -- frn overcharge -- ar fiatla satmak, fazla hesap almak overcome -- stesinden gelmek overdraw -- bankadaki hesabnda eksi bakiyeye dmek overdue -- vadesi gemi, mhleti gemi, gecikmi overemphatic -- ar vurgulu overhear -- kulak misafiri olarak iitmek overland -- karadan overlook -- 1. yksekten grmek, nzr olmak; 2. grememek atlamak (hata vb); 3. bilerek g mezden gelmek, balamak overseas -- deniz ar topraklar, yabanc lkeler oversimplify -- ar basitletirmek; gereinden fazla basite indirgemek overstate -- abartmak overt -- aka, gizlisi sakls yok (tersi: covert) overtake -- yetiip gemek overthrow -- devirmek, alaa etmek (ynetimi, kral, vb) overtime -- mesai d veya st alma overturn -- devirmek, tepe st getirmek overwhelm -- eze eze yenmek, kar koyamaz duruma getirmek owe -- borcu olmak

-- P --

pace -- 1. adm; 2. yry hz; 3. (mecazi) ilerleme hz pagan -- putperest, kfir pageant -- debdebeli yry alay pal -- arkada palate -- 1. damak; 2. kabul edebilmek, raz olabilmek (unpalatable = yenilmez yut ulmaz, naho) pale -- solgun, soluk palliate -- geici olarak dindirmek, hafifletmek (palliative = "palyatif") palmistry -- el fal (palmist) palpable -- elle tutulur gzle grlr, somut pamper -- vgleriyle martmak pandemonium -- velvele, grlt patrtl kargaa (pan-demon-ium: btn eytanlar toplanp e ne olur?) parable -- ders verici, retici hikaye paramount -- stn, stn nitelikte veya nemde paraphrase -- baka szckler kullanarak aynen ifade etmek parity -- denklik, parite parsimony -- cimrilik derecesinde tutumluluk partial -- 1. ksmi; 2. taraf tutan (partiality X impartiality) participate (in) -- katlmak, katlmda bulunmak (participant = katlmc) parting -- ayrlma, veda partisan -- tarafgir, partizan patent -- 1. patent; 2. aikar, apak pathetic -- pek ackl, pek dokunakl (pathos = dokunakllk, ackllk) patriot -- yurtsever patron -- 1. mteri; 2. hmi pattern -- rnt, temel izgiler peasant -- kyl... peasantry 1. kyllk; 2. kyller (toplu anlamda) peculiarity -- 1. kendine zg zellik; 2. tuhaflk, gariplik (sfat: peculiar) pedestal -- heykel kaidesi (yksekte grlme, aziz tutulma nans ile) pedestrian --yaya pedigree -- 1. ecere, soy; 2. safkan, cins pedlar -- sokak satcs, seyyar satc penal -- cezaya ilikin (penal code = ceza yasas; to penalize = cezalandrmak; penalt y kick = ceza vuruu, penalt) penetrate -- iine ilemek, girmek, nfuz etmek penultimate -- sondan bir nceki perceive -- alglamak (isim: perception = alg) perceptive -- gznden karmayan, sezgisi/alglar kuvvetli perennial -- daimi, yl be yl perfect -- kusursuz, mkemmel (tersi: imperfect = defolu) perfunctory -- yarm yamalak, dostlar alverite grsn diye peril -- tehlike (perilous = dangerous, risky, hazardous) perimeter -- evre, civar, muhit perjury -- yalan yere yemin etme, yalanc ahitlik persecute -- zulmetmek (isim: persecution) persevere -- sebat etmek persuade -- ikna etmek (isim: persuasion) (sfat: persuasive) pertinent -- 1. konuya ilikin; 2. uygun (davran) (impertinent = saygsz) perturb -- rahatszlk ve tedirginlik vermek perverse -- ters, aksi, huysuz (perversion = sapklk; pervert = sapk) pioneer -- 1. nclk etmek, ilk olarak yolu amak; 2. nc, ilk aratran pest -- babelas, haere (pestilence = ldrc bulac hastalk salgn) plentiful -- bol; bereketli plunge (into) -- dalarak atlamak, tereddtsz dalmak poll -- seim oylamas, anket pollute -- kirletmek (isim: pollution) postpone -- ertelemek (oysa, cancel: iptal etmek)

poverty -- fakirlik (sfat: poor) praise -- vg pray -- dua etmek (prayer = dua) precarious -- zorlukla ve glkle srebilen veya srdrlebilen, ucuucuna yeterli, varl da, az, yetersiz precaution -- nlem, tedbir precisely -- tam olarak; kesinlikle precocious -- vaktinden nce gelimi, abuk gelimi preclude -- meydan vermeyecek ekilde nceden nlemek veya yasaklamak predecessor = selef, kendinden nce gelen (zaman boyutunda) (tersi: successor = ha lef, yerine geen) predict -- kehanette bulunmak (isim: prediction) premium -- prim, sigorta primi prescribe -- tavsiye etmek, reetelemek preside (over) -- bakanlk etmek (isim: president) presume -- varsaymak presumably -- galiba, herhalde, byk olaslkla, yle varsaymamz gerekir ki presumptious -- hsn kuruntu sahibi, herkes onun istediini yapacak sanan pretend -- rol yapmak, gibi yapmak (isim: pretense: sahteci tavr) pretext -- bahane preview -- n-gsterim previous -- nceki, nceden prior to -- ncesinde (isim: priority = nem srasnda ncelik) privilege -- ayrcalk, imtiyaz proclaim -- ilan etmek, genele duyurmak procrastinate -- ii geciktirmak, bugnn iini yarna brakmak (isim: procrastination) prodigal -- mirasyedi, msrif profound -- derin, derun prolific -- ok eser veren, veld promote -- 1. terfi ettirmek; 2. arttrmak, gelitirmek 3. tantmn, reklamn yapmak promotion -- 1. terfi, 2. arttrma, gelitirme; 3. tantm, reklam proofread -- metni yeniden okuyarak dzelti yapmak propensity -- eilim, temayl prophecy -- kehanet (prophet: 1. khin; 2. peygamber) propose -- 1. teklif etmek, nermek; 2. evlenme teklif etmek (isim: proposal = 1. teklif; 2. evlenme teklifi) prosecute -- aleyhine dava amak (public prosecutor = savc) prospects -- gelecekte baar umudu/ans protagonist -- hikayenin kahraman (tersi: antagonist = hikayenin kt adam) province -- il, tara blgesi (provincial = 1. taral, taraya ilkikin; 2. darkafal, mod rdan uzak) provision -- 1. tedarik; 2. tedbir; 3. art (provisions = erzak, levazm) publicize -- halka tantmak, yaygn bilinirlik kazandrmak punctual -- dakik (isim: punctuality) purify -- arndrmak, saflatrmak purchase -- satn almak, mbayaa etmek pursue -- izinden gitmek, peini srmek, takip etmek

-- Q -quack -- sahte doktor, arlatan quadruple -- drt kat (quadruped = drtayakl; quadruplets = drdzler) qualitative -- niteliksel (qualified = kalifiye, uzman) quantitative -- kantitatif, miktarsal, saysal quarantine -- 1. karantina; 2. karantinaya almak quarrelsome -- kavgac, huysuz quarry -- 1. avlanan hayvan; 2. ta oca

quarter -- 1. eyrek; 2. blge, semt; 3. daire, yaam alan quarterly -- ayda bir yaynlanan dergi quarter-final -- eyrek final quay -- rhtm, iskele quasi-- -- (bir nek olup "yar, neredeyse, hemen hemen ama tam deil, sanki, gya" gibi anlamlar verir) queen-mother -- ana kralie queer -- 1. tuhaf, acaip; 2. ecinsel quench -- gidermek, doyum salamak (rnek: quench one's thirst) query -- soru quest -- byk bir ama uruna aratrmak questionnaire -- anket formu, soru kad queue -- sra kuyruu quick-sand -- "insan yutan" kumluk quick-silver -- civa quick-tempered -- abuk fkelenen quick-witted -- abuk kavrayan quintessence -- zn z, asl nitelii ve temeli quintuplets -- beizler quit -- brakmak, vazgemek, ayrlmak, istifa etrmek (=leave, give up) quixotic -- Don Kiot gibi hem idealist hem hayalperest quota -- kota, hisse, pay quote -- 1. alnt yapmak; 2. fiyat vermek quotation -- alnt

-- R --

race -- 1. rk; 2. yar (racial = rksal; racism, racist = rklk, rk; race horse = y team = yar ekibi) radiance -- ksaarlk (radiant = parlak, kveren, aydnlk) (fiil: to radiate; isim: r = 1. n yayma; 2. bir merkezden evreye yaylm) radical -- kkten radius -- dairenin yarap (diameter = ap) rage -- byk fke (to enrage = ok fkelendirmek) (sfat: raging = kudurmuasna iddetli raging storm) raid -- 1. baskn, akn; 2. baskn yapmak veya baskn yaparak yamalamak rainproof -- yamur geirmez raise -- 1. yukar kaldrmak; 2. artrmak; 3. yetitirmek (genelde hayvan; fakat ocuk iin de iitilir) ramifications -- bir olay veya davrann dallanp budaklanma eklinde yol aaca/at e rancid -- ekimi, bozulmu, kokmu (rnek: "rancid butter") random -- rastgele, geliigzel (random study = rastgele rneklem yoluyla yaplan aratrma lmas) rank -- rtbe, sra, yatay sra konumu, saf (saf tutmu durumda) (DKKAT: rankness = srada lk, bayalk) ransack -- apulculuk amacyla altst ederek aratrmak rape -- rza tecavz (rapist = tecavzc) rapid -- ok hzl (zarf: rapidly) raproachment -- yaknlama, barma rarity -- ender bulunan/rastlanan ey (Dikkat: to rarefy = younluunu azaltmak) rashness -- acele ve tebbirsizce davranma (sfat: rash; rnek "a rash decision) rate -- Trke'de "oran" veya "hz" ratify -- onaylamak (meclis tarafndan uluslararas bir anlamay vb) ratio -- oran reactionary -- gerici, mrteci readily -- kolayca, hemen, seve seve

realm -- lke, devlet, krallk reap -- ekin bimek, hasat yapmak rear -- arka, geri reason -- 1. akl, mantk; 2. neden, sebep (rational = akla manta uygun) rebate -- 1. indirim, iskonto; 2. bir ksmn geri verme (rnek: tax rebate) recession -- ekonomide durgunluk (fiil: to recede: "bizim bak noktamz asndan giderek eride/uzakta kalmak") recipient -- alc, alacak olan / alan kii (fiil: receive) reciprocal -- karlkl (reciprocity = "mtekabiliyet", karlkllk ilkesi) recite -- yksek sesle okumak, iir okumak (recital: 1. yksek sesle okuma; 2. mzik sun usu) reckless -- ihtiyatszca cesur, pervasz (olumsuz nans) recollect -- hatrlamak (isim: recollection) recompense -- tazmin etmek reconcile -- uzlatrarak bartrmak, raz etmek (reconcliation = barma) recondition -- yenilemek reconnaissance -- keif amal harekt reconstruct -- yeniden ina etmek veya kurmak recover -- 1. iyilemek, eski haline dnmek; 2., yeniden elde etmek recrimination -- karlkl ikayet / sulama recruit -- askere almak, taraftar toplamak recuperate -- saln yeniden kazanmak, nekahatte olmak redundant -- fazlalk, gereksiz, mesaisi boa geen (isim: redundancy) refectory -- yemekhane refined -- rafine reflect -- 1. dnmek; 2. yanstmak (reflection = 1. dnme; 2. yansma, yanstma) refrain (from) -- kanmak, kendini tutmak ve uzak durmak refugee -- mlteci, snmac refund -- paray geri vermek refute -- yalanlamak, rtmek regard (as) -- olarak grmek, yle saymak, yle kabul etmek regiment -- askeri alay regression -- geriye gitme, gerileme rehearse -- prova etmek (rehearsal = prova) (terzi provas deil = fitting) rejection -- red (fiil: to reject) rejuvenate -- yenilemek ("genletirmek" kavramndan) relapse -- 1. nks; 2. nksetmek relay -- naklen yaynlamak release -- salvermek relentless -- acmasz, aman vermez reliance -- gvenme, itimat, eline bakyor olma (sfat: reliable; fiil to rely on) relief -- 1. kurtarma; 2. rahatlama, skntnn giderilmesi relieve -- gidermek, rahatlatmak, kurtarmak religion -- din (religious = 1. din; 2. dindar, sofu) relinquish -- brakmak, terketmek, vazgemek reluctant -- isteksiz, tereddtl (isim: reluctance = isteksizlik, tereddt) remainder -- geri kalanlarn hepsi / tamam remark -- demek (sylemek), belirtmek remarkable -- dikkate deer lde, sz edilmeye deer remedy -- are, deva (sfat: remedial) reminiscence -- hatrlama veya hatrlanan eyler remove -- 1. karmak, temizlemek; 2. alp gtrmek, baka yere tamak remnants -- geride kalm olanlar, bitmemi olanlar, kalntlar remorse -- vicdan azab render -- klmak (rnek: to render smb helpless = aresiz duruma drmek) renew -- yenilemek (isim: renewal) renounce -- vazgemek, feragat etmek (isim: renunciation -- yazla dikkat) renovation -- yenileme, eski haline kavuturma (fiil: to renovate)

renown -- n, an, hret, tannrlk repeal -- (yasa vb) feshetmek, kaldrmak repel -- itici olmak, itmek (repelling = iren; repellent = 1. iren; 2. karc/kovucu ) replace -- 1. deitirerek yerine bir baka ey koymak; 2. eksilen ksm tamamlamak represent -- temsil etmek (representation, representative = 1. temsil edici; 2. temsilci, milletvekili) reprimand -- paylamak, azarlamak reprisal -- misilleme repulse -- geri pskrtmek (repulsive = iren; repulsion = 1. tiksinti; 2. birbirini it me) reputation -- n, an, hret request -- 1. rica; 2. (kibar emir kuvvetinde) istek, talep require 1. gerektirmek; 2. istemek (requirements; sfat: requisite = gerekli) rescue -- 1. kurtarma; 2. kurtarmak resemble -- benzemek, andrmak (resemblance = benzeyi, benzerlik) reservation -- 1. yer ayrtma; 2. erh, isteksizlik, ihtiyat ve kuku reside -- ikamet etmek (residence, resident, residency, residential) residue -- tortu, artk, geride kalanlar resign -- istifa etmek, ayrlmak (isim: resignation) resilient -- dayankl, esnek resolve (be resolved) -- kararl olmak (resolute = kararl) resolution -- 1. kararllk; 2. karar sureti, irade beyan resort -- 1. tatil mekan; 2. (to ile) ---e bavurmak (genelde baka are kalmad iin; esort to violence) resource -- kaynak, olanaklar (resourceful = yaratc, are bulucu) respect -- sayg (respected = saygn) (respectful = sayg gsteren, saygl) responsible -- 1. sorumluluunu bilen, sorumlu davranan; 2. sorumlu (= neden olmulu k, sululuk / kabahatlilik) restraint -- geri tutma, dizginleme, sakinletirme (fiil: restrain) restriction -- snrlama, kstlama resultant -- sonuta ortaya kan retire -- 1. emekliye ayrlmak; 2. (yatmak zere veya zel ileri iin) kendi odasna kma lmek (retirement = emeklilik) retrieve -- geri almak retrospect -- geriye bakmak, maziye bak (retrospective = gemie dnk) reunion -- yeniden biraraya gelme reveal -- ifa etmek, aa vurmak, aklamak revenue -- gelir (zellikle de devlet gelirleri iin) revelation -- 1. ifa, ifaat; 2. vahiy revered -- sayg gsterilen (fiil: to revere) reversal -- aksi yne dnme / dndrme, tersine evirme (fiil: to reverse) review -- !. gzden geirme; 2. eletiri yazs revise -- gzden geirmek, revize etmek (isim: revision) revitalize -- canlandrmak, glendirmek revive -- yeniden hayata dndrmek revolve -- kendi etrafnda dnmek riddle -- bilmece, muamma ridicule -- alaya almak, komik duruma drmek (ridiculous -- gln derecede sama) rigid -- kaskat, esnemez, bklmez (isim: rigidity) rigorous -- sert, iddetli, kuvvet ve gayret uygulayarak riot -- kargaalk, ayaklanma, alkant, sokak gsterisi ripe -- olgun, olgunlam rival -- rakip (isim: rivalry) (ticari rekabet iin "competition") roar -- kkremek, grlemek rudimentary -- henz gelimemi, balang dnemlerinde ruin -- 1. mahfetmek, harab etmek; 2. harabe rumour -- sylenti, kulaktan kulaa yaylan ey runaway -- kaak (fakat, runway = uak pisti) rush -- aceleyle, hcum eder gibi komak veya hareket etmek

rust -- pas (rusty = pasl) rustic -- ky ve kr hayatna ilikin ruthless -- acmasz, zalim -- S -saga -- destan sage -- bilge kii saint -- aziz, veli salient -- gze arpan, bellibal salute -- selamlamak salvage -- (batk gemi, irket vb) ---'den karmak/kurtarmak salvation -- kurtulu, selamet, ruhun kurtuluu sample -- rnek, numune sanction -- yaptrm, meyyide sanctuary -- dini dokunulmazl nedeniyle snlacak yer sane -- akl banda, deli deil (tersi: insane = deli, lgn) sanitary -- hijyenik, shh (tersi: insanitary; isim: sanitation) sarcasm -- kaba alay, az eme sarcophagus -- lhit sardonic -- alayc, mztehzi Satan -- eytan satellite -- uydu satiate -- doyum salamak, doyurmak satire -- hiciv satisfy -- tatmin etmek, memnun brakmak (isim: satisfaction) savage -- vahi, yabani, acmasz saviour -- kurtarc savour -- tad, lezzet, eni scaffold -- 1. yap iskelesi; 2. daraac scarce -- ender bulunur/rastlanr (scarcity = ktlk, ender bulunurluk) scare -- 1. korku; 2. korkutmak scarlet -- al (renk) scattered -- darmadan evreye salm scattered showers -- mevzii saanaklar schedule -- planlanm program scheme -- plan, tasar scholarly -- derin bilgili, bilimsel, limane scrape -- skartaya ayrmak, kazyp pe atmak scrutiny -- dikkatle inceleme sculpture -- 1. heykel sanat; 2. heykel (sculptor = heykeltra) seal -- 1. mhr; 2. fok bal seaworthy -- denize kmaa elverili, salam seasoning -- salata vb'e eni katmak sect -- tarikat secular = laik (secularism = laiklik) secure -- 1. salamak, temin etmek, olmasn salamak; 2. emniyetli sedentary -- hareketsiz, oturarak seed -- tohum seek -- zlemle aramak, aratrmak, bulmaya almak segregate -- birbirinden ayr tutmak, yaltmak seize -- yakalamak, el koymak, zaptetmek selfish -- bencil (tersi: altruistic, considerate, charitable, helpful, etc) semblance -- benzeyi senile -- bunak (isim: senility) sensible -- akla yatkn, makul (sense: 1. duyu; 2. akl, mantk, saduyu) sensitive -- duyarl sentence -- 1. cmle; 2. mahkeme hkm, ceza separate -- 1. birbirinden ayrmak; 2. ayrlm, ayr durumda sequel -- bir eyin devam, arkas

serene -- sakin, huzur iinde servitude -- klelik, hizmetkrlk settlement -- yerleim merkezi severe -- sert, iddetli (mild/moderate/severe = hafif/orta/iddetli) sew (sewed, sewed/sewn) -- diki dikmek sewage -- lam shabby -- klksz, pejmrde shade -- 1. glgelik yer veya glge veren ey; 2. renk nans shame -- utan (shameful = utan verici; shameless = utanmaz) shanty -- dermeatma yap; kulbe (shantytown = dknt mahalle) shareholder -- hissedar sharpen -- kesinletirmek, bileylemek shattered -- krlp dklm, mahvolmu, bitkin dm shelter -- korunak, barnak shepherd -- oban shield -- kalkan, koruma shift -- yer deitirme, kaydrma, vardiya shrewd -- kurnaz, ak gz (olumsuz nans da tayabilir) shy -- utanga (isim: shyness) signatory -- imza sahibi signify -- iaret etmek, anlamna gelmek (signification = 1. belirtme... significanc e = anlam ve nem, mana ve ehemmiyet... significant = nemli, nemli derecede) simplify -- basitletirmek

sinful -- gnahkar (isim: sinner = gnah ileyen, gnahkar) sink -- batmak (bir sv iinde veya mecazi) skill -- beceri (skilled = usta, kalifiye; unskilled = kalifiye olmayan) skillful -- usta, becerikli, hnerli slight -- pek az, hafif, nemsiz slippery -- kaygan, kaypak slope -- eim, yama sly -- sinsi slumber -- uyuklamak smart -- k, zarif, zeki, akgz smooth -- przsz sober -- ayk sociable -- arkada canls, toplulukla kolay kaynaan soil -- toprak soothe -- sakinletirmek, rahatlatmak, acsn hafifletmek sophisticated -- usta, bilgili, grgl, yaam (sophisticated weapons = gelimi silahlar sore -- dokununca acyan sorrow -- znt, keder soul -- ruh spark -- 1. kvlcmn oluturmak, balatmak; 2. kvlcm specimen -- numune, rnek spectacular -- ahane, hayranlk verici, grlmesi gerek sphere -- 1. kre; 2. etki alan splendid -- mkemmel sporadic -- dzensiz aralklarla sprinkle -- serpitirmek spurious -- sahte, taklit, dzmece squalor -- fakirlikten kaynaklanan sefalet ve pislik stagnant -- durgun ve kokumu stamina -- takat, dayankllk, direnme gc stampede -- panik halinde birbirini ezerek koumak stanza -- iir ktas starvation -- alk stationary -- hareketsiz, duran stationery -- krtasiye, krtasiyeci

statue -- heykel statute -- yasa, ynetmelik stature -- boy-pos steady -- dzenli, istikrarl stem from -- ---den kaynaklanmak stern -- sert, hogrs az stiff -- kaskat stingy -- eli sk, cimri stockholder -- hisse senedi sahibi straighten -- dorultmak stray -- babo, belli bir hedefe ynelmeyen stretch -- germek, uzatmak strengthen -- glendirmek stubborn -- inat, dediim dediki, dik bal subsidize -- desteklemek, "sbvanse" etmek substance -- madde, z, cevher substantial -- nemli derecede substantiate -- kantlarla dorulamak substitute -- yedei olarak veya esastan alternatifi olarak yerine koymak subtle -- ince zeka ii, derine giden, yzeysel olarak kolay anlalamayan suburb -- banliy (sfat: suburban) succulent -- sulu, lezzetli succumb -- karsnda kmek, kaplmak, boyun emek sufficient -- yeterli (fiil: to suffice) suffocate -- havaszlktan bomak / boulmak summarize -- zetlemek (summary = zet) summon -- armak, celp etmek superficial -- yzeysel, stnkr superior -- stn supplementary -- destek/takviye olarak, ek olarak surgeon -- cerrah surmount -- stesinden gelmek, alt etmek surpass -- amak, stn olmak, tesine gemek survive -- hayatta kalmak, lmemek, hayatn idame ettirmek (isim: survival) susceptible -- yatkn, kolay etkilenen, dayanksz, hassas suspend -- asmak, askya almak suspicion -- kuku, phe sustain -- devam ettirmek, korumak (sustainable = srdrlebilir) swallow -- 1. yutmak; 2. krlang kuu swelling -- ime, ikinlik swindle -- dolandrmak (isim: swindler) syllabus -- mfredat program synopsis (summary) -- zet

-- T -tacit -- zmn, sze dklmemi (rnek: tacit agreement) taciturn -- az konuur, skut tabulate -- izelge halinde dzenlemek tackle -- nlemek, kar durmak, aresine bakmak; stesinden gelmek tactful -- 1. tedbirli; 2. yolunu yordamn bilir. (tactless = patavatsz) tainted -- erefi lekeli talent -- yetenek (talented = yetenekli) talisman -- tlsm, uur getiren ey tally -- 1. etele tutmak; etele tutup denkletirmek; 2. hesab denk gelmek tame -- uysal, ehliletirilmi tamper (with) -- kurcalamak, kurcalayp bozmak, mdahele etmek

tan -- gne yan (olumlu nans) (sfat: tanned = "bronzlam") tangible -- elle tutulur gzle grlr, somut (tersi: intangible) tantalize -- kkrtmak, veriyormu gibi yaparak zmek tap-water -- musluk suyu taper -- ucuna doru sivrileerek sonlanmak; gitgide azalarak bitmek tapestry -- elii duvar hals tardy -- ar, yava, gecikmi task -- grev taunt -- alayla yzne vurmak, inelemek tavern -- meyhane tax -- vergi ("tax-exempt" = vergiden muaf) tease -- kzdrmak ve kkrtmak (rnein, strip tease = soyunarak kkrtmak) tedious -- skc, bktrc telltale -- gerekleri aa vuran (rnek: telltale signs) temper -- huy, miza (good-tempered, bad-tempered) temperance -- 1. lmllk; 2. iki imezlik, ikiden uzak durma temperate -- yumuak iklimli temporary -- geici tempt -- ayartmak, batan/yoldan kartmak (isim: temptation = iinden gelen veya dardan t, eytan drtmesi) tentative -- imdilik kaydyla testimony -- tanklk, ifade (fiil: testify = 1. ifade vermek, tanklk etmek; 2. teyid etmek) thaw -- buzlar zlmek, buzlar erimek theft -- hrszlk thicken -- kalnlamak / kalnlatrmak thorn -- diken (thorny: problemli, zlmesi zor) thorough -- tam, eksiksiz, titiz threshold -- eik (somut veya mecazi) thrifty -- tutumlu thrill -- zevk ve heyecan; 2. zevk ve heyecan vermek tighten -- sklatrmak tiny -- minicik, ufack trace -- iz tranquil -- sakin, huzurlu ("trankilizanlar" bu ie yaryor) transaction -- ticari ilem treachery -- hainlik, hyanet, ierden/arkadan vurma treatment -- 1. muamele, davran; 2. tedavi trial -- 1. deneme, snama; 2. duruma (mahkemede) triple -- kat triumph -- zafer (sfat: triumphant) trivial -- entipften, nemsiz troubleshoot -- sorunu bulup gidermek tutor -- zel retmen

-- U -ulterior motive -- gizli maksat, grlenin dnda gizli bir hesap ultimate -- nihai, en son, en sondaki ultimatom -- ltimatom, "bu son szmzdr, gerei yapla" umbilical -- gbek bana ilikin umpire -- hakem unaccountable -- nedenini aklamak olanaksz, anlalmaz ve tuhaf unaided -- yardm almakszn, yardm grmeksizin unanimous -- ittifakla, farkl gr olmakszn (unanimity = ayn grte olmak, ittifak)

unarmed -- silahsz unassuming -- mtevazi unavoidable -- kanlmaz unbearable -- tahamml edilemez, dayanlmaz uncalled for -- yersiz, gereksiz, hak edilmemi (= not deserved) unceasing -- kesintisiz unceremoniously -- direkt ve terifata gerek grmeksizin, hatta olduka kabaca uncharted -- insan aya basmam, bilinmeyen ("haritas yaplmam") unchecked -- denetimsiz, babo uncivil -- nezaketsiz, kaba uncommon -- ender, az grlr uncommunicative -- az konuur, ketum, iletiim pek kurmaz uncomplimentary -- vc olmayan, yerici ve olduka kaba uncompromising -- uzlamaz unconditional -- kaytsz artsz, kesin unconscionable -- vicdansz unconscious -- baygn unconventional -- geleneklere uymayan, allm olmayan uncouth -- grgsz, yontulmam uncover -- meydana karmak, gereini kefetmek undecided -- henz karar verilmemi veya kararsz undefinable -- tanmlanamaz, tarifsiz undeniable -- inkar edilemez underestimate -- az/dk olarak tahmin etmek, hafife almak (ve yanlmak nans ile) undergo -- bana gelmek, geirmek (rnek: to undergo an operation = ameliyat olmak) undergraduate -- niversite rencisi underground -- 1. yeralt; 2. gizli; 3. metro underlie -- altnda yatmak, temeli veya grnmeyen nedeni olmak undermine -- baltalamak, temelini rterek kertmek, gizli ayakoyunlar ile zarar vermek underrate -- hafife almak, kmsemek undersell -- bir baka kimseden daha ucuza satmak, fiat krmak undersized -- normalden kk undertake -- stlenmek, sorumluluunu almay kabul etmek undertone -- nans, nplana kmayan anlam undeviating -- yolundan amayan, dosdoru giden ve inat undisguised -- aka, gizlenmekzin undisputed -- tartlamaz, kimsenin kar kmad, kesin undivided -- blnmemi, yekpare, yekvcut halinde undo -- yaplm olan bozmak veya eski haline dndrmek undoubtedly -- hi kukusuz, kesinlikle undreamt (of) -- akla hayale gelmez,kimsenin aklndan gemeyecek undress -- soymak veya soyunmak, giysilerini kartmak undue -- yersiz derecede, fazla veya hakkedilmemi lde undulate -- dalgal, inili kl seyir izlemek undying -- bitmeyen, srp giden unearth -- 1. topra kazarak bulmak ve aa karmak; 2. kefetmek, aa karmak uneasy -- huzursuz, tedirgin unemployed -- isiz (unemployment = isizlik, istihdam yokluu) unequivocal -- sz dolandrmadan, apak, kesin bir dille, oraya buraya ekilemeyecek dill unerring -- hatasz, hataya dmeyen, amaz isabetle uneven -- dzgn olmayan, przl, engebeli, bir dzeyde deil unexpected -- beklenmedik, umulmadk unexplored, kefedilmemi, aratrlmam, ayak basmam unfailing -- amaz, istikrarl unfair (unjust) -- adil olmayan, unfaltering -- gzn krpmadan, unfamiliar -- allmadk, aina unfashionable -- modadan dm,

adaletsiz, haksz, yantutan sapmadan ve duraksamasz deil, bildik veya tandk deil moda olmaktan uzak

unfathomable -- anlalamaz, kavraymzn tesinde ("dibi bulunamaz" kavramndan) unfilial -- oula yakmaz, ouldan beklenmez, babaya yaplmaz unfit -- uygun deil, uymaz, salksz, rk, elverisiz unflattering -- vg saylamayacak, yeren unflinching -- gzn krpmaz, yzn dnmez, yiite, cesur unfold -- katlanm veya rulo yaplm vb bireyi amak, gzler nne sermek unfounded -- mesnetsiz, dayanaktan yoksun, yersiz, uydurma unfulfilled -- 1. yerine getirilmemi (sz, grev, vb); 2. gereklememi, tatmin olmam ( , kader, vb) unguarded -- tetikte deilken, gardn (tedbirini) almam durumda unhesitatingly -- tereddtsz unilateral -- tek tarafl olarak union -- 1. birlik; 2. sendika (= trade union) unique -- esiz, benzersiz, biriciklii olan, dnyada tek unison -- uyum, uyumlu birliktelik unjust (unfair) -- adil olmayan, adaletsiz, haksz, yantutan unkindly -- insafsz, nazik veya dostane olmayan unlawful -- yasalara aykr unlock -- kilidini amak unpalatable -- yenilmez yutulmaz (mecazi de olabilir) unparalleled -- esiz, emsalsiz, misli grlmemi unpardonable -- affedilmez unpleasant -- tatsz, naho unprecedented -- imdiye dein rnei grlmemi, daha nce hi olmam, tarihte rnei yok unpredictable -- nceden tahmin edilemez, ne yapaca veya olaca nceden bilinemez unprincipled -- ilkesiz, ahlaksz unquestionable -- su gtrmez, phesiz, kesin unreasonable -- akla manta ters, makul olmayan unrest -- kargaa, huzursuzluk (toplumsal) unrestrained -- denetimsiz, babo unseemly -- yakk almaz, ileri geri, gze/kulaa ho gelmeyen unsettle -- dengesini ve istikrarn bozmak unsolicited -- istenilmemi, talep edilmemi unspeakable -- aza alnmaz, iren untimely -- zamansz, yanl zamanda veya vaktinden nce unveil -- aa karmak, gerei ortaya koymak ("peesini amak" kavramndan) unwillingly -- gnlszce, istemeye istemeye (isim: unwillingness; sfat: unwilling) unwittingly -- bilmeden veya farknda olmadan, kasti deil unyielding -- boyun emez, dediim dediki upbringing -- yetime, yetitirme (ocuk) upheaval -- apansz ve byk deiiklik veya kargaa upright -- ba dik, aln ak, namuslu, dik durulu uprising -- ayaklanma uproar -- velvele, bart art uproot, 1. kknden karmak, kklerinden oynatmak; 2. yerinden yurdundan etmek upset -- 1.konumunu bozmak, yerinden oynatmak; 2. zmek, asabn bozmak, kzdrmak upstart -- tredi, zpkt urban -- kentsel. (urbanization = kentleme) urbane -- nazik, uygar, centilmen usurp -- bakasnon mevkiini veya otoritesini gaspederek kendi yararna kullanmak utensil -- kap kacak, alet, kullanl ey utilitarianism -- yararclk felsefesi utilize -- kullanmak utmost -- son derece, en ok, en fazla utter -- 1. demek, sylemek, azndan kmak (utterance = sz bl, ifade); 2. tam, tm, tter nonsense" = tam anlamyla samalk

-- V -vacant -- bo, iinde kimse yok, tutulmam vacate -- boaltmak, tahliye etmek vacation -- tatil, izine ayrlma vaccinate -- a yapmak (tbb) (isim: vaccination) vaccine -- a (ann maddesi kastedilerek) vagabond -- botagezer, serseri vague -- belirsizlik tayan, mphem, belli belirsiz vain -- 1. kendini beenmi; 2. bouna, nafile, beyhude vainglorious -- kendini beenmi, marur valet -- ahsi uak, oda hizmetkr valiant -- cesur, yiit, kahraman valid -- geerli, cari (invalid: 1. geersiz; 2. yatalak hasta) validate - geerli klmak, onaylamak (validity = geerlik) valuable -- deerli (DKKAT: "invaluable" = paha biilmez, son derece deerli demektir) valve -- sbap vanguard -- nc vanish -- ortalktan yok olmak, svmak, gzden kaybolmak vanity -- bo kibir, kendini beenmilik vantage point -- herhangi bir eyi veya evreyi, olay vb incelemek/grmek iin setiimiz el nokta, bu amala bulunduumuz yer, gzlem iin en uygun yer vapour -- buhar, buu (fiil: vaporize / vapourize) vary -- 1. deimek / farkllk ve/ya eitlilik gstermek; 2. deitirmek, eitlendirmek mak variable -- deiken varnish -- vernik, cila varsity -- niversite vassal -- tabi olmu yabanc halk vast -- ok geni, engin veal -- dana eti vegetation -- bitki rts vehemence -- hiddet, iddet (sfat: vehement) vehicle -- ara (genelde veya zel olarak "motorlu ara") vein -- 1. damar (genel anlamda); 2. toplardamar, ven velocity -- hz, sr'at velvet -- kadife vendetta -- kan davas venerable -- yal ve muhterem (fiil: venerate) venereal -- zhrev (venereal diseases = cinsel iliki ile bulaan hastalklar) vengeance -- c, intikam venom -- zehir (=poison) (sfat: venomous) ventilate -- havalandrmak venture -- giriim, cesaret ii, riskli i verdict -- mahkeme veya jri karar, verilen karar verge -- kenar (rnek: on the verge of war = savaa girmee ramak kalm) verify -- dorulamak, gerek olduunu sylemek veya aratrarak renmek vermin -- bit, pire trnden zararl haerat vernacular -- konuma dili, halk dili versatile -- yaratc, ok ynl verse -- iir, nazm (well versed in = bir konuda uzman, usta, iyi biliyor) versus -- kar (rnek: GS versus FB) vertebrate -- omurgal (vertebra = omur) vessel -- 1. tekne (denizcilik); 2. damar vestige -- iz, yokolmu bir eyden kalm iz veteran -- emektar, kdemli, deneyimli, eski tfek vexed -- can sklm, bkknt ve fke duyuyor, sabr isyan ediyor (fiil: vex) vibrate -- vibrasyon yapmak (isim: vibration)

vicariously -- kendisini bakasnn yerine koyarak hissederek (gizlice yaplan / yaplmama s gereken bir eylem olarak olumsuz nans tar) vice -- 1. gnah, ktlk; 2. mengene vice- -- ikinci, yardmc (vice president, vice admiral) vice versa -- "aksi de dorudur" "teki trl de dorudur" anlamna bir sz vicinity -- yakn evre alanlar, civar yerler vicious -- hrn, iddetli ve ktlk isteyen vicious circle -- ksr dng victim -- kurban (ilenen bir suun veya hakszln kurban) victory -- zafer (isim: victor; sfat: victorious) vigil -- uyank ve hazrlkl durma (vigilance, vigilant) vigour -- g kuvvet, kan can (vigorous = gl kuvvetli, canl bal, istekli ve evkli) vile -- adi, alak, iren ve aalk vindicate -- savunmak ve kar tarafn yanlm olduunu kantlamak vindictive -- c alc vine -- asma kt, ba (vinyard = zm ba) vintage -- eski gnlerden, gemi zamandan, yllanm arap deerinde violate -- inemek (kural vb), ihlal etmek violent -- iddetli, sert (isim: violence) virile -- erkee ilikin, erkeklik gc yksek virtual -- hemen hemen gerek, hakikisi de saylsa olur, gereinin yerine geebilecek der ecede ("sanal" olarak evrilmesi bir talihsizlik olmutur) virtually -- hemen hemen, neredeyse, %99.9 orannda visage -- yz, ehre visible -- gzle grlr (visibility = grnrlk) vital -- yaamsal nemde vivacious -- canl, ne'eli, hayat dolu vivid -- parlak, canl vivisection -- canl zerinde tbbi aratrma amacyla kesip bime vocation -- meslek, doutan yetenek, hayat yolu vogue (=fashion) -- moda void -- 1. bo, boluk; 2. geersiz volatile -- oynak, deiken (isim: volatility) volunteer -- gnll olmak, kendi rzasyla stlenmee aday olmak voluntarily -- gnll olarak (tersi: involuntarily = elinde olmakszn veya istemeye iste meye) vomit -- kusmak vortex -- girdap vote -- 1. oy; 2. oy vermek vow -- 1. yemin, sz verme; 2. yemin etmek, tvbe etmek voyage -- deniz yolculuu vulgar -- adi, baya, galiz, ayaktakmna yarar, zevksiz vulnerable:-- saldrya hassas, kolay yaralanabilir

-- W -wail -- 1. feryad figan; 2. hayflanarak alamak wake (in the wake of) -- ardndan, ardndan izleyerek wallet -- czdan wander -- babo avare dolamak wane -- eriyip solmak, zeval bulmak warrant -- izin, ruhsat warrior -- sava wary -- temkinli, tedirgin ve ihtiyatl wastage -- israf wasteful -- savurgan, msrif weakness -- 1. gszlk; 2. zaaf

wealth -- zenginlik wealthy -- zengin weapon -- silah (genel anlamda) weary -- yorgun, bkkn weave -- (wove, woven) dokumak weep -- alamak weigh -- 1. tartmak; 2. tartda arl o kadar gelmek weird -- tuhaf, acaip, garip ve pek rastlanmaz trden welfare -- esenlik ve refah well-bred -- iyi yetitirilmi, terbiyeli, grgl werewolf -- kurtadam wharf -- rhtm, iskele wheat -- buday wheelbarrow -- el arabas whence (from where) -- nereden? ki oradan whirl -- 1. olduu yerde dnmek; 2. pek hzl hareket whirling dervishes -- Mevlevilik'te semazenler whirlpool -- girdap wholesalers -- toptanc wicked -- pek kt, habis ruhlu, zalim widespread -- yaygn, geni lekli wise -- akll, bilge wisdom -- bilgelik wistful -- hznl bir zlem iinde withdraw -- 1. geri ekmek; 2. geri ekilmek withdrawal symptoms -- uyuturucu brakma semptomlar wither -- sararp solmak, kuruyup lmek withhold -- vermemek, esirgemek, geri tutmak, kendine saklamak withstand -- dayanmak, kar koymak witness -- 1. tank olmak (olay grmek); 2. tank (kii) wizard -- sihirbaz, byc woe -- keder, elem, dert wondrous -- hayranlk verici, olaanst woolen -- ynl works -- tesis, fabrika; public works bayndrlk ileri worship -- tapmak, tapnmak worthwhile -- yapamaya deer, die dokunur wrap -- sarp sarmalamak wrath -- byk fke, gazap wreath -- elenk wreck -- enkaz wrestle (with) -- gremek, byk aba gstermek wretch -- 1. biare adam; 2. aalk kt adam wring (wrung, wrung) -- bkerek skmak wrinkle -- 1. krk; 2. krtrmak (=buruturmak) writ -- yaz, resmi yaz, ferman wrought -- (work fiilinden) ilenmi wrought iron -- dvme demir wrinkle -- burumak, krmak / buruturmak, krtrmak

-- X --

xenophobe -- zellikle ecnebilere ynelik olmak zere, yabanclara (kiilere veya baka ey e de) kar nefret ve/ya korku duyan

xenophobia -- bu ekildeki duygular, yabanc fobisi

-- Y --

yacht -- yat (denizcilik) (isim yachting, yachtsman) yard -- 1. avlu, binann nnde (front yard) veya arkasnda (backyard) kk alan, ksmen k a olabilir. (Bitiik ve ayr yazma dikkat; "backyard" ayrca "destek temin edilen yer, oluum taban" anlamyla mecazi de kullanlr); 2. yarda (uzunluk ls: 0.914 m) yardstick -- karlatrma yapmak iin ana lt alnan ey; belli ve/ya nemli nokta yarn -- 1. dokuma iplik; bklm pamuk veya yn iplii; 2. yalan, uydurma yawn -- esnemek yearling -- 1 yana gelmi hayvan yearn (for, after) -- zlemini ekmek (yearning = zlem) yeast -- maya (e.g. bira, ekmek) yell -- barmak yellow-bellied -- dlek, korkak yield (to) -- 1. boyun emek; 2. verim (rn) yoke -- 1. boyunduruk (bykba hayvan iin); 2. boyunduruk, klelik, egemenliini yitirme nek: to throw off the yoke of sultanate) youngster -- gen delikanl youth -- 1. genlik a, gen olma; 2. "genler" karl toplu ad: "O Turkish Youth!"

-- Z -zeal (enthusiasm) -- heyecan dolu isteklilik ve gayret, evk, heves (sfat: zealous) zealot -- 1. gayretli kimse; 2. ar partizan kimse (zealotry = ar partizanlk)

zenith -- tepe noktas zero -- to zero in on = hedefe odaklanarak btn gayretini o noktaya yneltmek zest -- tad alma ve holanma, haz duyma, zevk alma, isteklilik zone -- blge, yre. mntka (sfat: zonal) zoom -- 1. hzla dikine ykselmek; 2. (fotoraflk) mesafeyi ayarlamak (zoom in = "bytm zoom out = "kltmek")

You might also like