You are on page 1of 9

KAYNAK VE ANLAM AÇISINDAN TIP SİMGELERİ

Mustafa Durak

Sağlıkla ilgili kurumların simgelerinde yılan, asa, kanatlar, kap ve zeytin dalı
görülmektedir. Belki bir önyargı: bu simgesellerin, kaynağı ve anlamı
konusunda fazla bir şey bilinmediğini düşünüyorum. En azından konu, benim
açımdan böyleydi iki Mısır resmiyle karşılaşıp, konuyu araştırmaya
başlamadan önce. Tıbbın yalnızca yılanla bağlantılı olmadığını öğrenmek de
şaşırttı beni: ayı da tıbbın simgesiymiş. Jean François Astier, bir şamandan
öğrenmiş. Ayı, şamanlar için tıp simgesiymiş. Şaman inancına göre ayı
topraktan geliyormuş, ayının bir kişiye görünmesi o kişi için başarı
belirtisiymiş. Amerika yerlileri için de ayı, bilgeymiş. Hem de insandan daha
bilge. Onlara göre ayı insanın atasıymış. Onlar için insanla ayı arasındaki
yakınlık çok açıkmış. Zira ikisi de ayakta yürüyebiliyor. İkisi de her şeyi yiyor
(omnivore). Ayı da insan gibi zeki ve meraklı. Ancak onlar için ayı, insandan
daha üstün. Bunun nedeni, onun bir yetiyle donatılı oluşu. Bu yeti ‘doğal
sağaltma içgüdüsü’ymüş. Yaralandığında, hastalandığında yemeyi içmeyi kesip
sadece su içermiş. İçgüdüsel olarak neyin iyi geleceğini, nede iyileştirme gücü
bulunduğunu hissedermiş, bilirmiş. Onun bu duyarlılığı toprağın içinde kış
uykusuna yatmasına, yani toprak anayla, doğayla bütünleşmesine bağlıymış.
Dış dünyayı bu şekilde kavrayış doğanın hareketsiz bir şey olmadığını
benimsemeyi içkindir. Ayı dışında ilginçtir yine başka hayvanlarla da
bağlantılandırmış insanoğlu sağlık konusunu. Konuyu dağıtmadan sağlık
konusundaki simgelere bakalım teker teker.

ZEYTİN DALI:
Zeytin dalı Tükiyede eczacılık fakültesi ve sağlık bakanlığı simgelerinde
görülmektedir. Zeytin, gerek ağacıyla gerek yapraklarıyla bir direnişin,
sağlamlığın, başarının giderek sonsuzluğun göstergesidir. Zeytin dalının barış
anlamında kullanılması da bir sağlamlık olarak görülebilir. Savaş bir hastalık
olarak, ölümcül olarak düşünülürse, sağlam, sağlıklı olmak da barıştır. Savaş
hem bedenen hem de ruhen, zihnen sağlıksızlığı işaret ederken barış, yani
zeytin dalı sağlığın simgesi sayılabilir.

KAP:
Kap, eczacılık ile ilgili kuruluşların temel simgesidir. Genelde yılan başıyla
birlikte görülür. Dolayısıyla yılanın, zehirinin alınmasını, bu zehirin panzehir
üretmede kullanılmasını temsil ettiği söylenebilir. Ayni zamanda kabın ecza
yapımında eczayı dövmek ve karıştırmak için kullanılan kap imgesi olarak
okumak da olanaklıdır.

Kimi simgesellerde Türkiye haritası (Sağlık bakanlığı simgesi, bu simgede


dünya iç içe dairelerle sunulmuştur) ya da Türkiye’yi temsil eden bir ay
görülmektedir (Tabibler Odası simgesi).

ASA, YILAN ve K ANAT :


Simgesellerde yılan ile asa arasında da bir ilinti kurulmaktadır. Asanın
(sopanın) yılanla ilişkisi belki baştan (“arke”, ilk örnek olarak) bir benzerlik,
bir temsil ilişkisine dayanırken daha sonra ya da ayni zamanda yılandan
korunma silahı olarak işlemiştir. Yılan ve sopa (asa), erotik anlatımda erkek
cinsel organıyla ilişkilendirilen iki temel ögedir.

Yunan söylencesi asa ve yılan:


Hermes: Kişilik olarak değil de Tıp alanında simgesinden yararlanılması
bakımından önemli bir isimdir. Hermes’in simgesinde topuz başlıklı bir baston
topuzun hemen altında açılmış kanatlar ve kanatların altında bastona sarılmış
iki yılan görülür.

Hermes’in işlevlerine baktığımızda onu sürüler tanrısı, yollar ve kavşaklar


tanrısı; pazar ve ticaret tanrısı, kazanç tanrısı; güzel konuşma, bilgi, mantık
tanrısı; yarışma tanrısı; ruhları yer altı dünyasına götürme tanrısı; ve Zeus’un
habercisi olarak görmekteyiz.

Asayı; yönlendiricinin, kılavuzun aracı olarak düşündüğümüzde, Hermes’in


işlevleri de dikkate alınırsa; koruyuculuğu, önderliği dolayısıyla bu asanın
‘güc’ü simgelediği söylenebilir. Resim ve heykellerde kralların asayla
resmedilmesinden de destek alınabilir.
Kanatlar, Hermes’in haberci olmasıyla bağlantılıdır. Hermes, Zeus’un
habercisidir. Bazı figürlerde ayakları kanatlı yani çok tez varlık olarak
gösterilmiştir. Simgedeki kanatlar onun tezliğini işaret eder. Belki bu
habercinin tezliği sağaltıcı kişilerin, acilen hastanın imdadına koşmasıyla
ilintilendirilmiştir. Yani bir alan aktarımı, habercilik alanından sağlık alanına
kaydırma söz konudur.

Yılana gelince, cinselliğin, giderek canlılığın, sağlığın simgesi olarak


kullanılmıştır. Ancak çifte yılan söz konusu oldu mu dişi ve erkek olarak
görülebileceği gibi birbiriyle hem ayrı olan hem de bütünlenen iki kavramı
simgeleyebilir yaşam ve ölüm, sağlık ve hastalık gibi. Asa ile yılanlar arasında
şöyle bir anlamlandırma yapabilirim: hasta, yaşam dünyası ile ölüm dünyası
arasındadır ya, işte bu iki karşıt dünya arasında bir güç: tıbbın gücü. Hermes’in
simgesinin tıp dünyası tarafından benimsenmesinin gizi burada olsa gerek.
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinin rozetinde Tıp Fakültelerinin
rozetindeki gibi birbirine örgeşmiş iki yılan var, ancak bir farkla: altta
yılanların kuyrukları kerpeten ağzı gibi şekillendirilmiş ve onun altında hem
Hermes’in kanatlarını hatırlatan, hem de dudaklara (dolayısıyla ağıza)
benzetilebilecek bir biçime yer verilmiş.

Batı dünyası sırtını yunan kültürüne, yunan söylencesine (mythologie)


yasladığı için ve her ne kadar açıkça söylenmese de Yunan kültürü de, Mısır ve
Anadolu kültürünü kaynak aldığı, onlardan beslendiği için yılan figürü tıbbın
simgesi haline gelmiştir. Anadolu kültüründe tıbbın babası Lokman Hekimdir.
Lokman Hekim öyküsünün kaynağını Gılgameş’te buluruz. Hem Lokman
Hekim hem de Gılgameş ölümsüzlük iksirinin peşindedir. Ancak ikisi de
bulguladıkları/ele geçirdikleri iksiri yılana kaptırır. Böylece insan ölümlülüğe
mahkum olurken, yılan sonsuzluğu ele geçirir. Yani yılan tanrılaşır. Bir
anlamda sonsuzluğu ele geçirmek, sağaltıma gereksinim duymamayı ya da her
türlü sağaltım bilgisine sahip olmayı doğal olarak içermektedir. Lokman Hekim
ve Gılgameş anlatılarını benimseyenler içkin olarak farkında olsunlar
olmasınlar yılanın kutsallığını da benimsemiş olurlar. Buradan söylenceler
çerçevesinde yılanın, sağlığın ta kendisi olduğu kolayca ileri sürülebilir.

Asklepios: Yunan mitolojisinde Tıp tanrısıdır. Apollon’un oğludur. Sağaltım


bilgisini babası Apollon’dan, Athena’dan ve sağlık bilgisine sahip tanrılardan
öğrenmiştir. Ancak o, sağaltım konusunda ileri gidip ölüleri diriltmeye
başladığı için Zeus tarafından yıldırımlara çarptırılarak öldürülmüştür. Daha
sonra bir görüşe göre Zeus, Apollon ile arasının açılmasını istemediğinden; bir
görüşe göre Asklepios’un insanlara yaptığı iyilikleri dikkate alarak; bir başka
görüşe göre Apollon’u bir yıllığına cezalandırdıktan sonra Asklepios’u yeniden
canlandırır ve/ya Olimpos dünyasına kabul eder. Asklepios, Eski Mısır’ın ilk
hastaneyi kuran deha kişisi İmhotep’in yerini almış görünmektedir.
Asklepios’un simgesi bir sopaya sarılmış bir yılandır. Yılanla ilişkisi de şu
anlatıyla kurulur: bir gün Asklepios, yuvasından çıkmış olan bir yılanla
karşılaşır, yılan ona saldırmaktadır. O da değneğiyle yılanı savuşturmak ister.
Yılan sopaya sarılır. Asklepios onu değneğiyle birlikte yere çalar ve öldürür.
Ama başka bir yılan ağzında bir otla görünür ve bu otla ölü yılanı diriltir.
Asklepios da otların her türlü hastalığa, hatta ölüme bile iyi geldiğini öğrenmiş
olur. Bu öyküyle iki şeyi düşünüyorum. Birincisi Asklepios ile Lokman
geçişimi, ikincisi de yılan ile sarmaşık ilişkisi: sarmaşık sözcüğünün
Fransızcadaki karşılığı “liane” (okunuşu ‘liyan’) ile Türkçedeki “yılan”
sözcüklerinin yakınlığı dikkatimi çekiyor.

Hygie (Hygeia): Asklepion’un kızı, sağlık ve temizlik tanrıçasıdır. Hijyen


sözcüğünün kaynağıdır. Hastabakıcılığın ve ebeliğin simgesidir. Genellikle
heykellerinde bir yılanla ya da babası Asklepion ile birlikte görülür.

Mısır söylencesi:
Mısır’a baktığımızda yılanın kutsal olduğu biliniyor. Yılanın kutsal olması iki
özelliğine bağlıdır. Birincisi yılan ile deliği arasında kurulan ilişkiye bağlıdır:
yılan iki dünyaya gidip gelen varlıktır. Hem yerin üstündedir, hem yerin
altındadır. Hem buradadır, hem oradadır. Yerin altı öte dünyadır. Dolayısıyla
yılan ötelerle, bilinmezle bütünleşen varlıktır, mısırlıların gözünde. İkincisi de
buna hizmet eden bir özelliktir. Yılan deri değiştirebilen dolayısıyla sürekli
genç olan bir varlıktır. Bu noktada Mısır ile Anadolu arasındaki bakışın ayni
olduğu söylenebilir. Ancak Anadolu bakışında cinselliğin silinişine dikkat
edilmelidir. Freud “Dinlerin Kökeni” adlı kitabında sünnet olgusunun
mısırlılarda bir soyluluk hakkı olduğunu belirtir. Musa, Yahudileri Mısır’dan
çıkarırken onlara bu hakkı armağan eder. Yahudiler de soyluluğa erişirler.
Ancak bu noktada iki kavramı buluşturmak istiyorum: soyluluk ve sonsuzluk.
İkisi arasındaki ilişkiyi yılan ile erkek cinsel organı arasındaki benzerlikte
kuruyorum. Giderek yılan ile bu organ arasında dönüşümlü bir simgesellik
ortaya çıkıyor. Yani bu organ yılana benzetilmek istenmiş, sünnet olgusu da
deri atma eylemini temsile yönelik bir eylem. Sonsuzluğa geçiş olduğu için de
törensi olacaktır. Bizde törensilik korunmakla birlikte sonsuzluk anlayışının
yerini “erkeklik” almıştır. Bu anlamda, hem bu anlayışta olanlarda hem de
Mısırlılarda, doğrusu şöyle bir kendine doyuma (mastürbasyona) varılmıştır:
erkek olan soyludur, sonsuzdur.

Yılanın simgesel anlamları şöyle sıralanabilir:


Şeytan, tehlike: Yılan Eski Mısır’da da tek bir anlama sahip değildir. Çok
fazla yılan adıyla karşılaşılır. Ama özellikle tek tanrılı dinlerde yılan
kutsallıktan çıkarılmış kutsal olana saldırışın, kötülüğün simgesi haline
getirilmiştir. Özellikle yılanın şeytana dönüştürülmesinde etimolojik kökenden
de yararlanıldığı söylenebilir. Zira şeytan (fr: “satan”) sözcüğünün kökeninde
“Seth +en” (= tanrı Seth) bileşimi vardır. Yani İsiris’i öldüren Seth, başkaca
Habil’i öldüren Kabil.

Öte dünyanın simgesi: Eski Mısırlılar için yılanın kutsallığı, öte dünyayla
ilişkili olarak görülmesinden ileri gelmektedir. Mısır firavunlarının
başlıklarındaki kobra yılanı, giderek yılan deliğinin temsili olan bir delik ile
belirtilmiştir. Böylece firavun tıpkı yılan gibi hem yer üstü hem yer altı
dünyasında gücü, sağlığı yılanla ilişkisinden edinmektedir. Bu noktada
Firavunların diğer insanlara göre daha fazla “ka”ya yani yer altı dünyasında,
öte dünyada var olma gücüne (enerjisine) sahip oldukları ve orada da güçlü bir
tanrıya dönüştükleri dikkate alınırsa onların bu gücü yılanla iç içe
olmalarından, yılanı bir anlamda baş tacı etmelerinden dolayı olduğu kolayca
söylenebilir.

Cinsel güce bağlı yaşama gücü: Yılan simgesel bakışta penis olarak da
değerlendirilmektedir. Bu konuda antik Mısır’dan iki resim çok anlamlıdır.
Mısır söylencesine göre İsiris kendisini kıskanan erkek kardeşi Set tarafından
öldürülmüştür. Karısı İsis onu yeniden hayata döndürmeye çalışmıştır.
İlk resimde üç figür görülmektedir. İsiris, İsis ve Anubis. Anubis, ölüm ve
ölüm sonrası tanrısıdır. Ölüleri koruma ve yeniden canlandırma işlevi vardır.
Bu yüzden mumyalama tanrısıdır da. Bu resimde yandan görülen İsiris’in
bedeni bir dikey, dört yatay çizgiyle bölünmüştür. Sanırım bu, Seth tarafından
parçalanan İsiris’in parçalarının, İsis’in çabalarıyla ve Anubis’in yardımıyla bir
araya getirildiğini anlatıyor. Ancak resimde ilginç olan İsis’in, İsiris’in önünde
diz çökmüş, İsiris’in penisini ağzına almış halde resmedilmesidir. İsis, İsiris’e
hayat öpücüğünü cinselliği aracılığıyla vermektedir.

Öbür resim itifallik bir resimdir. İtifallik Mısır tanrılarının kalkmış penisle
resmedilmesi demektir. Resmin adı: “İsiris’in kalkmış penisi onun hayata
dönmesini koşullandırıyor”. Resim İsiris’in yeniden canlanışını anlatmaktadır.
Bu resimde İsiris mekana diyagonal olarak yerleştirilmiş. Epey uzun bir yılan
İsiris’i çevrelemektedir. Kuyruğuyla bir kıvrım yaparak İsiris ‘in ayak ve baş
kısmında dikilerek İsiris’in çevresinde üstü açık bir dik dörtgen
oluşturmaktadır. Yılanın hem kuyruk kısmını hem de baş kısmını ayağa
kaldırmasıyla İsiris’in penisinin sertleşmesi koşutluk sunmaktadır. Dolayısıyla
yılan İsiris’e dikilme konusunda örneklik etmekte, ona güç veren yardımcı öge
olmaktadır. Resimde, konunun açıklanması eski Mısır dilinde bir yazıyla
yapılmış ve yazının yanında dikkatten kaçabilecek bir örümcek, İsiris’in
penisinin üzerine bir sıvı akıtmakta. Dolayısıyla hem yılan hem de örümcek
İsiris’in yeniden hayata dönmesinde önemli iki kutsal güç olarak belirmektedir.
Yılan bu resimde hem penisi simgeleyen, hem de hayat veren, dirilten bir güç
olmaktadır.

Buraya şunu sıkıştırmalıyım: ahlak evrensel değildir. Çıplaklığın ayıp sayılması


tek tanrılı dinlerle başlatılmış olmalı. Efes’te genel evdeki kadınların rahibe
olması, Hindistan’daki tapınaklarda cinsel ilişki biçimlerinin gösterilmiş
olması; cinselliğin, onlar için kutsal olduğunun, öneminin altını çizer. Bu da
cinselliği yaşamla buluşturmak demektir.

Gerek bu iki resim, gerek itifallik diğer eski Mısır resimleri cinsellik ile yaşam
yani “sağlık” arasında sıkı bir bağ kurmaktadır. Cinselliğin (penisin) simgesi
haline getirilen yılanın anlamı da sağlık, hayatta kalma, canlı olma, yeniden
dirilmedir. Burada “yeniden”in altını çiziyorum. Tıbbın yaptığı da “yeniden”
hayata, sağlığa döndürme değil midir?

You might also like