You are on page 1of 29

DÜNYA KLASÝKLERÝ DÝZÝSÝ: 76

MEKTUPLAR
Mektuplar'ýn hazýrlanmasýnda, MEB Yunan Klasikleri dizisinde yayýnlanan ikinci b
askýsý temel alýnmýþ ve çeviri dili günümüz Türkçesine uyarlanmýþtýr.
Yayýna hazýrlayan : Egemen Berköz
Dizgi : Yeni Gün Haber Ajansý Basýn ve Yayýncýlýk A.Þ.
Baský : Çaðdaþ Matbaacýlýk Yayýncýlýk Ltd. Þti.
Aralýk 1999
PLATON
MEKTUPLAR
(EPISTODAI)
Çeviren:
Ýrfan ÞAHÝNBAÞ
75. yýl coþkusuyla...
Bu yapýt, E. Chambry'nin Fransýzca çevirisi temel alýnarak çevrilmiþ; J. Souilhé
'nin Fransýzca ve
O. Apelt'in Almanca çevirileriyle karþýlaþtýrýlmýþtýr.

Hümanizma ruhunu anlama ve duymada ilk aþama, insan varlýðýnýn en somut anlatýmý
olan sanat yapýtlarýnýn benimsenmesidir. Sanat dallarý içinde edebiyat, bu anla
týmýn düþünce öðeleri en zengin olanýdýr. Bunun içindir ki bir ulusun, diðer ulu
slarýn edebiyatlarýný kendi dilinde, daha doðrusu kendi düþüncesinde yinelemesi;
zekâ ve anlama gücünü o yapýtlar oranýnda artýrmasý, canlandýrmasý ve yeniden y
aratmasý demektir. Ýþte çeviri etkinliðini, biz, bu bakýmdan önemli ve uygarlýk
davamýz için etkili saymaktayýz. Zekâsýnýn her yüzünü bu türlü yapýtlarýn her tü
rlüsüne döndürebilmiþ uluslarda düþüncenin en silinmez aracý olan yazý ve onun m
imarisi demek olan edebiyatýn, bütün kitlenin ruhuna kadar iþleyen ve sinen bir
etkisi vardýr. Bu etkinin birey ve toplum üzerinde ayný olmasý, zamanda ve mekân
da bütün sýnýrlarý delip aþacak bir saðlamlýk ve yaygýnlýðý gösterir. Hangi ulus
un kitaplýðý bu yönde zenginse o ulus, uygarlýk dünyasýnda daha yüksek bir düþün
ce düzeyinde demektir. Bu bakýmdan çeviri etkinliðini sistemli ve dikkatli bir b
içimde yönetmek, onun geniþlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. Bu yolda bilg
i ve emeklerini esirgemeyen Türk aydýnlarýna þükran duyuyorum. Onlarýn çabalarýy
la beþ yýl içinde, hiç deðilse, devlet eliyle yüz ciltlik, özel giriþimlerin çab
asý ve yine devletin yardýmýyla, onun dört beþ katý büyük olmak üzere zengin bir
çeviri kitaplýðýmýz olacaktýr. Özellikle Türk dilinin bu emeklerden elde edeceð
i büyük yararý düþünüp de þimdiden çeviri etkinliðine yakýn ilgi ve sevgi duymam
ak, hiçbir Türk okurunun elinde deðildir. 23 Haziran 1941.
Milli Eðitim Bakaný
Hasan Âli Yücel

SUNUÞ
Cumhuriyet'le baþlayan Türk Aydýnlanma Devrimi'nde, dünya klasiklerinin Hasan Âl
i Yücel öncülüðünde dilimize çevrilmesinin, kuþkusuz önemli payý vardýr.
Cumhuriyet gazetesi olarak, Cumhuriyetimizin 75. yýlýnda, bu etkinliði yineleyer
ek, Türk okuruna bir "Aydýnlanma Kitaplýðý'' kazandýrmak istedik.
Bu çerçevede, 1940'lý yýllardan baþlayarak Milli Eðitim Bakanlýðý'nca yayýnlanan
dünya klasiklerini okurlarýmýza sunmaya baþladýk.
Büyük ilgi gören bu etkinliði Milli Eðitim Bakanlýðý'nca yayýnlanmamýþ -ancak Ay
dýnlanma Devrimi yarýda kalmasaydý yayýnlanacaðýna kesinlikle inandýðýmýz- dünya
klasiklerini de katarak sürdürüyoruz.
Cumhuriyet
MEKTUPLAR

Eski Yunanca özel adlarýn yazýlýþý hakkýnda not


Yunan eserlerinin çevirisinde tanrý, insan ve ülke adlarýný, asýllarýndaki gibi
yazmayý uygun bulduk; bunun için de bugün Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde kull
anýlan çevriyazý yöntemini aldýk. Yunancanýn her harfi, aþaðýdaki cetvelde göste
rildiði gibi, tek veya çift harfle karþýlanmýþtýr. "Th" ve "kh" gibi çift harfle
ri kullanmaya gerek vardý; çünkü Yunancanýn Q'sýný da, T 'ýný da "t" ile göstere
mezdik, ikisini ayýrmak zorunluydu. "X" için de yalnýzca "h" harfini alsaydýk Yu
nancada bazan sesli harflerin önüne gelen ( ' ) iþareti ile karýþabilecekti.
"Ph" çift harfine gelince, Yunanca'nýn F harfini Avrupalýlar öteden beri böyle g
österirler; eski Romalýlar da öyle göstermiþler; demek ki o harfin söyleniþi Rom
alýlarýn " " harfinin söyleniþine tümüyle uymuyormuþ.
Romalýlar ve bugünkü Avrupa ülkeleri, Yunanca'nýn X harfini de "x" ile gösterirl
er; ancak "x" harfi bizim alfabemizde yok; bu yüzden "x" yerine "ks" çift harfin
i kullanmayý daha uygun bulduk.
Yunancada "y" harfi sessiz deðil, sesli harftir ve "ü" okunmasý gerekir. Ancak b
u söyleyiþ kesin de deðil. Bugünkü Yunanlýlar onu "i" diye okuyorlar.
Çift sesli harfleri de gene çift olarak gösterdik. Ancak (ou) yerine tek bir "u"
koyduk; bu þimdiki uluslararasý çevriyazýda da böyledir.
Yunan Alfabesi:
A A H E N N T T
B B Q Th X Ks Y Y
G G I Ý O O F Ph
D D K K P P X Kh
E E ? L P R Y Ps
Z Z M M S S W O

BÝRÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Dionysios'a.
Ýyilikler,
Yanýnýzda geçirdiðim uzun yýllar boyunca, devlet yönetimi iþlerinde herkesten ço
k bana baþvurduðunuz halde, bütün nimetlerden siz yararlanýyor, bense birçok kar
a çalmayla karþýlaþýyordum; ama, sizin yaptýðýnýz kýyýcýlýklarýn benim razý olma
mla olabileceðine kimsenin inanmayacaðýný bildiðimden, bu kara çalmalara, aðýr o
lmalarýna karþýn, katlanýyordum. Devlet yönetimini sizinle paylaþanlar, çoðunu y
ardým ederek cezalardan kurtardýðým kimseler, bana bu yolda tanýklýk ederler. Bi
rçok kez, kesin ve tam erk vererek devletin baþýna getirdiðiniz beni, bir dilenc
iye bile yapýlmayacak aþaðýlamalarla yanýnýzdan kovdunuz; bunca yýl aranýzda kal
dýðým halde, hemen gemiye binip uzaklaþmamý istediniz.
Ben artýk, beni insanlardan biraz daha uzaklaþtýracak bir ömür sürmeye karar ver
dim. Sen de, ey Tyrannos Dionysios, yapayalnýz kalacaksýn. Gezim için verdiðin o
bol parayý, sana bu mektubumu getiren Bakkheios geri verecektir. Bu para yolcul
uk giderlerimi karþýlayamayacaðý gibi, baþka bir iþe de yaramayacaktý; onu verme
k senin için bir onursuzluk olacaðý gibi, kabul etmek de benim için onursuzluk o
lurdu; onun için kabul etmiyorum. Böyle bir parayý ha almýþsýn, ha vermiþsin, se
nin için hepsi bir. Onu al, dostlarýndan baþka birini sevindir, týpký beni sevin
dirdiðin gibi! Ben senin nimetlerinden yeterince yararlandým.
Burada, Euripides'in þu sözlerini yinelemek çok uygun düþer sanýyorum; bir gün t
alihin deðiþtiðini görünce:
Yanýnda benim gibi bir adam bulunmasýný isteyeceksin.
Þunu da anýmsatayým ki, tragedya þairlerinin çoðunda, bir tyrannos, katilin eli
nde can verirken þöyle baðýrýr:
Ne talihsizim! ölüyorum; hiçbir dostum da yok!
Hiçbir tragedya yazarýnýn yapýtýnda parasýzlýktan ölen bir tyrannos görülmez. Ýþ
te, sana akýllý kimselerin pek kötü bulmadýklarý birkaç dize daha:
Ne ölümlülerin umutsuz yaþamlarýnda pek bulamadýklarý o parlak altýnlar,
Ne mücevherler, ne insanlarýn öylesine deðer verdikleri gümüþ yataklar,
Ne engin ovalarda aðýr baþaklarýn kendi kendine bittiði tarlalar,
Erdemli kimselerin düþünceleri gibi parlak olamazlar.
Hoþça kal. Bana ettiðin büyük haksýzlýklarý bil de, baþkalarýna daha iyi davran.
ÝKÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Dionysios'a.
Ýyilikler,
Arkhedemos'tan öðrendiðime göre, senin için hiçbir þey söylemememi istediðin gib
i, dostlarým da, hoþuna gitmiyecek ne bir þey yapmalý, ne bir þey söylemeliymiþ.
Bu yolda, yalnýzca Dion'a izin veriyormuþsun. Oysa, bu "Dion'dan baþka" sözleri
, dostlarým üzerinde hiçbir etkim olmadýðýný açýkça gösteriyor; baþkalarýnýn, se
nin ve Dion'un üzerinde, sandýðýn gibi bir etkim olsaydý, emin ol, bundan sen de
yararlanýrdýn. Dion da, bütün öteki Helenler de. Her neyse, ben kendimi güçlü b
uluyorum, çünkü yaþamýma düzen veren aklýmdýr. Kratistolos'la Polyksenes sana, b
irtakým yanlýþ þeyler söylemiþ olmasalardý, böyle bir þeyin sözünü bile etmezdim
; ama, bunlardan biri Olympia'da benimle birlikte olan kimselerden birkaçýnýn sa
na karþý olduklarýný iþittiðini söylemiþ. Belki de kulaðý benimkinden daha delik
miþ; çünkü ben bir þey duymadým. Bundan böyle, sana, herhangi birimiz için buna
benzer þeyler söylenecek olursa, bana mektup yaz; doðruyu, çekinmeden, sahte bir
utanç göstermeden bildiririm.
Ýkimize gelince, karþýlýklý durumumuz þudur, sanýyorum: bizi tanýmayan bir Helen
(1) yoktur, diyebilirim; aramýzdaki iliþki de herkesin aðzýnda. Emin ol, bunun,
gelecekte de sözü edilecektir; çünkü, önemi ve salmýþ olduðu ün bakýmýndan bu i
liþkimizi birçok kimse duyacaktýr. Ne demek istiyorum? Ta gerilere giderek anlat
ayým: bilgelikle erk, doða yasalarýnca hep birleþirler; hep birbirinin ardý sýra
gider, birbirini arar, hep bir araya gelirler. Örneðin Hieron'la Lakedaimonyalý
Pausanias'ýn sözü edilince, insan, Simonides'in onlarla olan iliþkisini, neler
yaptýðýný, onlara neler dediðini amýmsamaktan zevk alýr; Korinthoslu Periandos'l
a Miletli Thales'i; Perikles'le Anaksagoras'ý birlikte övmek artýk gelenek olmuþ
tur; Kroisos'la Solon gibi bilgeler de yüce hükümdar Kyros'la birlikte anýlmakta
dýr. Þairler de böyle yapýyorlar: Kreon'u Teiresias'la; Polyeidos'u Minos'la; Ag
amemnon'u Nestor'la; Odysseios'u da Palamedes ile birleþtiriyorlar. Yanýlmýyorsa
m, ilk insanlar da Prometheus'la Zeus arasýnda bunlara benzer bir iliþki bulmuþl
ardýr; þairlerin gösterdiðine göre, bu yiðitler, ya nefretle birbirlerinden ayrý
lýyor ya da dostlukla birleþiyorlar; kimi zaman dost, kimi zaman düþman oluyorl
ar; kimi þeylerde anlaþýyor, kimi þeylerde de anlaþamýyorlar.
Bunlarý söylemekten amacým, biz öldükten sonra da adlarýmýzýn aðýzlarda dolaþaca
ðýný anlatmaktýr; bunu, aklýmýzda tutmamýz gerek. Bana öyle geliyor ki, geleceði
düþünmek boynumuza borçtur. Kimi sýradan kimseler, bir doða yasasýyla, bu sýkýn
týya gelemiyorlar; oysa en iyiler, gelecek kuþaklarca iyi tanýnmak için ellerind
en geleni yapýyorlar. Ben burada, ölülerin bu dünyada olup bitenleri sezdiklerin
i gösteren bir tanýt görüyorum: en güzel ruhlar bunun böyle olduðunu, en kötü ru
hlar da böyle olmadýðýný haber veriyor; ama, tanrýsal kimselerin sözlerine, baþk
alarýnýnkinden daha çok önem vermeliyiz.
O sözünü ettiðim eski insanlarýn, aralarýndaki iliþkileri düzeltmek ellerinde ol
sa, ünlerinin þimdikinden daha iyi olmasý için ellerinden geleni yapacaklarýndan
kuþku duymuyorum. Bizim aramýzda da, ayýplanabilecek bir þey geçmiþse, bunu, Ta
nrý'nýn da yardýmýyla eylemlerimiz ve sözlerimizle düzeltmek henüz elimizdedir;
baþkalarýnýn felsefe üzerinde edinecekleri doðru kaný da, iliþkilerimizde kusur
olmazsa, daha uygun olacaktýr; birbirimize karþý kötü davranýrsak, bunun tersini
beklemeliyiz. Bu noktaya dikkat etmekten daha kutsal bir þey olmayacaðý gibi, o
nu savsaklamak da dine aykýrý davranmak olacaktýr.
Þimdi sana bunu nasýl yapabileceðimizi, doðruluðun bizden ne beklediðini anlatac
aðým. Sicilya'ya felsefeyle uðraþan kimselerin kat kat üstünde olduðum ünüyle ge
ldim; Syrakusa'ya gelince, benim sayemde çoðunluðun da felsefeye saygý göstermes
i için senin bu ünümü deðerlendirip anlayacaðýný ummuþtum. Umudum gerçekleþmediy
se, nedeni birçoklarýnýn sandýðý gibi deðildir; bu, daha çok, bana güvensizliðin
den; beni uzaklaþtýrýp yanýna baþkalarýný çaðýrarak niyetlerimin ne olabileceðin
i araþtýrmak istemenden ileri gelmiþtir. Ýþte bundan ötürüdür ki, birçok kimse,
beni aþaðý gördüðünü, baþka iþlerle uðraþtýðýný her yana yaydýlar. Bundan böyle
ne yapacaðýmýzý sana þimdi söyleyecek, karþýlýklý durumumuzun ne olacaðý konusun
da sorduðun þeylere de yanýt vereceðim. Felsefeyi hepten aþaðý görüyorsan, onu b
ir yana býrak; baþkasýndan öðrendiðin ya da kendi kendine bulduðun bir öðreti
varsa, ona baðlan; yok, benim öðretimi iyi buluyorsan, bana büyük saygý gösterme
lisin. Baþlangýçta olduðu gibi, bugün de ilk adýmý sen at, ben de arkandan gelir
im; beni sayarsan, ben de seni sayarým: beni aþaðý görürsen, susarým. Þunu da ek
leyeyim ki, beni sayar, bunda da ilk adýmý sen atarsan, herkes felsefeyi saydýðý
ný düþünecek ve birtakým baþka düþünceleri de tanýmýþ olduðundan, birçok kimsele
rce filozof olarak tanýnacaksýn. Ama senden hiçbir saygý belirtisi görmeden, sen
i ben sayarsam, zenginliði seven, zenginlik peþinde koþan bir adam olarak tanýný
rým ki, bu duruma güzel bir ad vermediklerini ikimiz de biliriz. Sözün kýsasý, b
eni sayarsan, bu, sana da onur getirir, bana da; ben seni sayarsam, bu ikimiz iç
in de onursuzluk olur. Bunun üzerinde daha çok durmayacaðým.
O küçük kürenin (2) tam olmadýðýný Arkhedemos dönünce sana gösterecek; daha önem
li, daha Tanrýlýk olan ve Arkhedemos'u yanýt alsýn diye gönderdiðin öteki konuyu
da sana anlatacaktýr. Arkhedemos'un söylediðine bakýlýrsa, ÝLK'in özü konusunda
iyi aydýnlatýlmamýþ olduðundan yakýnýyormuþsun; anlatayým; ama bunu, mektubum "
denizin ya da karalarýn bir köþesinde" kazaya uðrayýp yiterse, biri okuyup anlam
asýn diye pek açýk yazmayacaðým.
Bütün þeyler, her þeyin hükümdarýnýn çevresinde döner; her þeyin sonu, güzel ola
n her þeyin nedeni, odur; ikincinin çevresinde, ikinci þeyler bulunur; üçüncünün
çevresinde de üçüncü þeyler. Ýnsan ruhu, kendisine yakýnlýðý olan þeyi gözönünd
e tutarak, bu ilkelerin özünü bilmeye can atar; ama hiçbir þey onu doyurmaz. O s
özünü ettiðim hükümdarla varlýklara gelince, onlara benzeyen bir þey yoktur. Bun
un üzerine ruh; "peki, bunlarýn özleri nedir?" diye sorar. Ýþte, ey Dionysios'la
Doris'in oðlu; iþte bu soru, daha doðrusu, ruhta neden olduðu o doðurma acýsýdý
r ki, ondan kurtulmadýkça gerçeðe erilemez.
Bununla birlikte, bir gün bahçede, defne aðaçlarýnýn altýndayken, bu soruya bir
yanýt düþünmüþ ve bunu kendin bulmuþ olduðunu söylemiþtin. Ben de, bulduðun doðr
uysa beni birçok sözden kurtaracaksýn, diye yanýt vermiþtim; onu bulan kimseye r
aslayamadýðýmý; o sorunun, beni her zaman uðraþtýrdýðýný da eklemiþtim. Ama sen
ya birinden duydun, ya Tanrý'nýn yardýmý seni doðru yola götürdü, konunun tanýt
larýný sýkýca kavradýðýný sandýn; bunlarý baðlamadýn; þimdi de gerçekle hiç ilgi
si olmayan görünüþler çevresinde bir oraya bir buraya gidip duruyorlar. Böyle bi
r þey ilk olarak senin baþýna gelmiþ deðildir. Beni ilk olarak dinleyenlerin hep
si, baþlangýçta, hep ayný þaþkýnlýkla karþýlaþmýþlardýr. Bundan, kimileri çok, k
imileri de daha az güçlük çekerek kurtulmuþlardýr. Ama kimse bu þaþkýnlýktan çab
a göstermeden çýkamadýðý gibi, hemen hemen kimse de kendini kolayca kurtaramamýþ
týr.
Bu, geçmiþte de, bugün de böyle olduðuna göre, "karþýlýklý durumumuz ne olmalýdý
r?" sorusuna bir yanýt bulmuþ oluyoruz, sanýyorum. Öðretilerimi, baþka öðretmenl
erden ders alýp onlarýnkiyle karþýlaþtýrarak ya da kendin inceleyerek denediðine
göre, bu denemen ciddiyse, öðretilerim kafana yerleþecek, onlara da, bana da, b
aðlanacaksýn.
Bu amaca nasýl eriþeceðiz? Bu söylediklerimizi nasýl gerçekleþtireceðiz? Ýyi ett
in de, Arkhedemos'u gönderdin. Yanýna dönüp yanýtýmý verince, belki gene birtaký
m yeni kuþkular içine düþeceksin. O zaman, akýllý davran da, Arkhedemos'u gene b
ana gönder; o da yükünü alýp yanýna döner. Ýki üç kez böyle yap, göndereceðim ya
nýtlarý da dikkatle incele; bak o zaman þimdiki kuþkularýn baþka bir yöne yönelm
ez mi? Öðütlerimi güvenle yerine getir; ne sen bundan daha iyi bir alýþveriþ yap
abilirsin; ne Arkhedemos bundan daha iyisine aracý olabilir; ne de Tanrýlarýn da
ha hoþ karþýlayacaklarý bir alýþveriþ vardýr.
Ama dikkat et; öðretilerim okumamýþlarýn eline geçmesin; çoðunlukça, bunlardan d
aha saçma bir þey olmayacaðý gibi, yetkili kimselerin bunlar karþýsýnda duyacakl
arý hayranlýk ve coþkunluðun da benzerini bulmak güçtür. Bu öðretiler, uzun yýll
ar boyunca yinelenerek, birçok kez dinlenerek, ancak büyük çabalarla açýklanabil
ir; altýn da böyle temizlenmiyor mu? Bundan dolayý sana birþey anlatacaðým, þaþa
caksýn: derslerimi dinlemiþ birçok kimse var; bunlar iþittiklerini anlayýp belle
yecek, her þeyi herhangi bir biçimde derinleþtirip ölçtükten sonra bir yargýya v
aracak yetideler; þimdi yaþlanmýþlardýr; derslerimi dinleyeli de otuz yýl oluyo
r; iþte bu kimseler önceleri inanmadýklarý þeylere, þimdi inandýklarýný ve bunla
rý çok açýk bulduklarýný; önce inandýklarý þeylere de þimdi artýk inanmadýklarýn
ý söylüyorlar. Ýyi düþün; dikkat et, öðretimi çok çirkin olarak yaymýþ olmaktan
ileride piþman olmayasýn! En sakýnmalý davranýþ, bir þeyi yazmayýp ezberlemektir
; çünkü yazýlarýn, herkesin eline geçmesi önlenemez. Ýþte bu nedenle ben, bu sor
unlar üzerine bir þey yazmadým; Platon'un yazýlý bir yapýtý yoktur, olmayacaktýr
da. Onun olduðu söylenen yapýtlar, Sokrates'in, o güzel gençlik çaðýndaki Sokra
tes'in yapýtlarýdýr. Hoþçakal; öðütlerimi dinle; bu mektubu defalarca okuduktan
sonra yak.
Bu kadarý yeter. Polyksenos'u sana göndermediðime þaþýyorsun. Onunla, Lykophron'
la ve düþüp kalktýðýn daha baþka kimselerle ilgili olarak öteden beri edindiðim
kanýya göre, sen tartýþmada, yaradýlýþtan olan yetinle, çekiþme biçiminle, onlar
ýn hepsinden üstünsün. Bu adamlar, eleþtirilere, kimilerinin sandýðý gibi, pek ö
yle gönülden deðil, tersine, istemeye istemeye katlanýyorlar. Bununla birlikte s
en onlara bence iyi davrandýn; onlarý yetesiye hoþnut ettin. Artýk daha çoðunu s
öylemeyeceðim; deðerleri düþünülecek olursa, çok bile söyledim.
Philistion'a gelince, gerekli görürsen onu istediðin gibi çalýþtýr; ama olabilir
se Speusippos'a ver, ona gönder. Bunu senden Speusippos'un kendisi diliyor; Phil
istion da, izin verirsen, seve seve Atina'ya geleceðine söz verdi bana. Taþ ocak
larýnda hapsettiðin adamý iyi ettin de çýkardýn. Ailesi ve Aristo'nun oðlu Heges
ippos konusundaki dileðimi de sanýrým bir yük saymayacaksýn; çünkü mektubunda, b
unlarýn hiçbirine haksýzlýk edilmesine izin vermeyeceðini yazýyordun. Lysikleide
s'e gelince, doðrusu, iliþkilerimizi olduðu gibi gösteren yalnýzca o var; aramýz
da geçenler konusunda hep iyi þeyler, hep iyi sözler söylüyor.
ÜÇÜNCÜ MEKTUP
Platon'dan Dionysios'a.
Neþeler,
Böyle demekle en iyi selam biçimini bulmuþ mu oluyorum, yoksa gene her zamanki g
ibi, dostlarýma yazdýðým mektuplarda kullandýðým o alýþýlmýþ biçimi koruyarak "Ý
yilikler" demek daha mý iyi olacak? Tanrý sözcüsüne danýþmaya gelenler, senin, D
elphoi'daki Tanrý'yý "Neþeler!" diye selamladýðýný ve þunu yazdýðýný söylüyorlar
:
"Neþeler, ey Tanrý! Tyrannos'un o sevinçli yaþamýný sürekli kýl!"
Ben, Tanrýlar þöyle dursun, bir insanýn bile böyle selamlanmasýný doðru bulmam.
Bir Tanrý'nýn böyle selamlanmasýný doðru bulmam; çünkü Tanrýlýk hazdan, acýdan u
zaktýr; dileðim Tanrý'nýn özüne aykýrý olur. Bir insanýn böyle selamlanmasýný do
ðru bulmam; çünkü hazla acý çoðu zaman zararlýdýrlar; ruhta üþengeçlik, unutkanl
ýk, çýlgýnlýk ve yeðinlik uyandýrýrlar. Ýþte selamlama üzerine söyleyeceklerim;
bunlarý okuduktan sonra, sen gene istediðin selam biçimini seç.
Birçok yerden iþittiðime göre, sarayýna gönderilen kimi elçilere, þunu demiþsin:
Bir gün benim önümde, "Sicilya'daki Helen kentlerinin yeniden kurulmasýna yard
ým edeceðini; tyrannosluk yerine krallýðý koyarak, Syrakusalýlarýn boyunduruðunu
gevþeteceðini" söylemiþsin. Ben de bütün isteklerine karþýn, buna engel olmuþum
; ve sanki þimdi ayný tasarýlarý gerçekleþtirmesi için Dion'u sýkýþtýrýyormuþum;
elinden erki almak için de, senin kendi düþüncelerini kullanýyormuþuz. Bu gibi
sözlerin sana bir yararý olur mu, olmaz mý; bunu sen elbette daha iyi bilirsin,
ama doðruya aykýrý þeyler söylemekle sanýrým bana haksýzlýk etmiþ oluyorsun. Ak
ropolis'te kaldýðýmdan, beni Philistide ve baþkalarý, Syrakuzalýlarla ücretli as
kerlere kötüleyip durdular; dýþardakiler de, bir yanlýþlýk yapýlýnca, her sözümü
dinliyorsun diye bütün bu yanlýþlýklarý bana yüklediler; bu yetmez mi? Sen de ç
ok iyi bilirsin ki, devlet yönetiminde kendi isteðimle bir pay aldýysam, bunu, y
alnýzca iþlerini yürüttüðümü sandýðým zaman, ara sýra, ta baþlangýçta yaptým ve
birkaç önemsiz þeyden baþka, yasalarýnýzýn yalnýzca giriþ bölümleriyle ciddi ola
rak uðraþtým. Dahasý, bunlara da, sen ve baþkalarý birçok ek yaptýnýz. Bu giriþl
eri, kimilerinin gözden geçirip düzelttiklerini iþittim; ama benim biçemimi anla
yabilenler, hangi parçalar benim, hangileri deðil, yanýlmazlar.
Demin de söylemiþtim: beni Syrakusalýlara ve sözlerine kanan baþka kimselere köt
ülememenizi istediðim gibi, kendimi o ilk suçlamanýza ve þimdi de daha aðýr, dah
a yeðin olan ikinci suçlamanýza karþý savunmak istiyorum. Böyle iki yönden suçla
ndýðýma göre, kendimi iki yönden savunmak zorundayým. Ýlk savunmam, devlet yönet
imini seninle paylaþmaktan gerektiði gibi sakýndýðýmý belirtmek; ikinci savunmam
da, Helen kentlerinin yeniden kurulmasýna yardým etmek istediðin zaman, bir tak
ým yönlendirmelerde bulunarak seni bu yoldan ben alýkoymadýðým gibi, önüne çýkan
engelin de ben olmadýðýmý göstermek olacaktýr. Önce, o sözünü ettiðim yakýnmala
rýn birincisine vereceðim yanýtý dinle.
Dion'la sen, beni Syrakusa'ya çaðýrdýnýz. Ben de geldim, Dion birçok kez evinde
kalmýþ olduðum, bana baðlý bir dostumdu; yaþýnýn verdiði olgunluk ve güç, bir pa
rça saðduyusu olan kimselerin de kabul edeceði gibi, o zaman karþýlaþmýþ olduðun
sorunlar kadar önemli iþler üzerinde bir karara varabilmek için gereken koþulla
rdý. Sen çok gençtin; görgün yoktu; ben de seni tanýmýyordum. Çok geçmeden (bund
an ötürü, bir insaný mý, Tanrý'yý mý, yoksa senin de yardým ettiðin yazgýyý mý s
uçlayalým; bilemiyorum); Dion'u uzaklaþtýrdýn ve yalnýz kaldýn. Kendisine baðlý
olduðum bir bilgeyi yitirdikten sonra, ortada birtakým ahlaký bozuk kimselerle
düþüp kalkan, onlarý dinleyen, devleti yönettiðini sanan bir çýlgýnýn kaldýðýný
görünce, devlet yönetimini seninle paylaþýr mýydým sanýyorsun? Bu durumda ne yap
abilirdim? Devlet iþlerinden elimi eteðimi çekmek, kýskançlarýn kara çalmalarýna
karþý önlem almak, ayrýlýk ve anlaþmazlýklarýnýza karþýn Dion'la seni barýþtýrm
ak için elimden geldiðince çalýþmaktan baþka, ne yapabilirdim? Sizi barýþtýrma y
olunda hiçbir çabayý esirgemediðimi sen de bilirsin. Sonunda binbir zorlukla þu
karara vardýk: ülkeniz savaþta olduðundan, ben gemiye binip Atina'ya gidecektim;
barýþ olunca, Dion'la beni Syrakusa'ya çaðýracaktýn, biz de gelecektik. Ýþte Sy
rakusa'ya ilk kez geliþimle, yurduma sevinçli dönüþüm arasýnda olup bitenler.
Barýþ olduktan sonra, beni ikinci kez çaðýrdýn; ama anlaþmamýza aykýrý olarak, y
alnýz gelmemi yazýyor; Dion'u biraz sonra çaðýracaðýna söz veriyordun. Ýþte ben
bu nedenle gelmedim ve bu yüzden Dion'u kýrdým; çünkü o, gitmemin ve sözlerini d
inlememin daha iyi olacaðýný düþünüyordu. Bir yýl sonra, bir üç çifte kürekli ge
ldi, senden mektuplar getirdi. Bu mektuplar, "Gelirsen, Dion'un iþleri de düzeli
r, gelmezsen tersi olur," diye baþlýyordu. Dostlarýma, tanýdýklarýma, Ýtalya'dan
, Sicilya'dan, senin ya da senin yönlendirmenle baþkalarýnýn yazdýklarý ne çok m
ektup geldi; doðrusu, söylemeye yüreðim elvermiyor. Bu mektuplarýn hepsi, gitmem
ve sana güvenmem yolunda beni yüreklendiriyordu. Baþta Dion olmak üzere, herkes
de hiç durmadan hemen yola çýkmam gerektiðini düþünüyordu. Ben boþ yere yaþýmý
ileri sürüyor; onlara boþ yere, bizi düþman görmek isteyen karaçalmacýlara dayan
acak güçte bir adam olmadýðýmý söylüyordum. Çünkü, bugün olduðu gibi o zaman da
görüyordum ki, kiþilerin, krallarýn bile, zenginlikleri ne denli geniþ ve ölçüsü
z olursa, zenginlerin zararlý ve insaný alçaltan zevklerini paylaþmaya hazýr, o
denli çok dalkavuk, o denli çok korkunç karaçalmacý türer, zenginliðin ve erkin
baþka nimetlerinin doðurduðu en büyük kötülük de iþte budur. Bununla birlikte, b
u düþünceleri bir yana býraktým; yola çýktým, dostlarýmdan hiçbirinin, bütün ser
vetini kurtarmak elimdeyken korkaklýðým yüzünden yitirdiðini söyleyerek beni suç
lamasýný istemiyordum.
Syrakusa'ya geldiðimde (o zamandan beri neler olduðunu sen de biliyorsun) mektup
larýnda söz verdiðin gibi, önce Dion'u çaðýrmaný, onunla yeniden dost olmaný ist
edim; beni o zaman dinlemiþ olsaydýn, önsezilerim beni yanýltmýyorsa, bu dostluk
senin, Syrakusalýlarýn ve öteki Helenlerin yararýna olacak; olaylar þimdi olduð
undan büsbütün baþka bir yön alacaktý. Bundan sonra Dion'un malýnýn mülkünün, se
nin de pek iyi tanýdýðýn o yardýmcýlarýn eline býrakýlmayarak, akrabalarýna eman
et edilmesini rica ettim; bundan baþka da, Dion'a gönderilen yýllýk paranýn, ben
burada olduðum için, artýrýlacaðýný sanýyordum, indirileceðini deðil. Hiçbir di
leðimi yerine getirmedin, ben de gitmeye karar verdim. Bunun üzerine, Dion'un ma
lýný mülkünü satýp, paranýn yarýsýný ona, Korenthus'a göndereceðini, geri kalan
bölümünü de oðluna vereceðini söyleyerek beni kandýrdýn; o yýl yanýnda kaldým. V
erip de tutmadýðýn daha baþka sözler de var ama, bunlar o kadar çok ki kýsa kesm
ek daha iyi olacak.
Dion'un onayý olmadan hiçbir þeyini satmayacaðýný söylediðin halde, bütün mülkün
ü sattýn; üstelik doðrusu çok beðenilecek adamsýn; üstelik hiç de güzel, ustaca,
doðru ve yararlý olmayan bir kurnazlýkla, parayý göndermeni istememem için, san
ki amacýný bilmiyormuþum gibi, beni korkuttun ve böylece sözünü tutma yolunda en
parlak örneði vermiþ oldun. Ne Syrakusalýlar, ne de ben doðru bulmadýðýmýz hald
e Herakleides'i sürdün. Böyle davranmaman için Theodotes'le Eurybios'a katýlarak
yalvardým. Sen de bunu fýrsat bilerek, uzun zamandýr seni hiç saymadýðýmý; sank
i, büyük bir suç altýnda bulunan Theodotes'le Herakleides'i cezadan kurtarmak üz
ere elimden geleni yapmak için bunlarýn Dion'un dostlarý olmalarý yetermiþ gibi,
yalnýzca Dion'la ve onun dostlarý ve akrabalarýyla ilgilendiðimi söyledin.
Ýþte devlet iþlerinden aldýðým pay. Sana karþý biraz soðuk davrandýðýmý görüyors
an, nedeni bütün bu yaptýklarýndýr. Bunu böyle bil ve þaþma. Beni erkinin büyükl
üðü çekseydi de eski bir dostuma, senin yüzünden mutsuz olan bir arkadaþýma, sen
den hiç de aþaðý olmayan bir adama sýrt çevirip, doðallýkla para sevgisiyle seni
n gibi eðri bir adamý ona yeðleyerek dediklerini yapsaydým, bütün akýllý kimsele
rce alçak bir adam olarak tanýnýrdým. Çünkü sana dönseydim, bendeki bu deðiþme p
ara sevgisinden baþka hiçbir þeye yorulamazdý. Ýþte, sayende, aramýzda bir "kurt
dostluðu" kuran, ayrýlýk doðuran olaylar.
Bu sözünü ettiðim konuyla sýký bir baðý olan ikinci noktaya geçiyorum: bunda da
kendimi savunacaðýmý söylemiþtim. Beni iyi dinle: Bak bakalým, söylediklerim yal
an mý; doðrudan uzaklaþacak mýyým? Syrakusa'dan Atina'ya yola çýkýþýmdan yirmi g
ün kadar önce, bahçendeydik. Arkhedemos'la Aristokrites de bizimleydi. Sen, bugü
n olduðu gibi o gün de, Herakleides'in ve baþkalarýnýn çýkarlarýyla seninkilerde
n daha çok ilgilendiðimi söylüyor, sitem ediyordun. Sonra bu iki adamýn önünde,
Syrakusa'ya geldiðimde, Helen kentlerini yeniden kurmaný salýk verdiðimi anýmsay
ýp anýmsamadýðýmý sordun; anýmsadýðýmý, bundan daha iyi bir þey yapýlamayacaðýný
düþündüðümü söyledim. Bundan sonra söylenenleri de anýmsamak gerek Dionysios. S
ana, yalnýzca bunu mu söyledim; baþka þeyler de eklemedim mi, diye sordum. Sen d
e öfkene kapýlmýþ ve beni aþaðýladýðýný sanarak (þunu da söyleyeyim ki, senin o
zaman aþaðýlama sandýðýn þey, bugün bir düþlem olmaktan çýkmýþ, gerçekleþmiþtir)
, istemeye istemeye gülmüþ, iyi anýmsýyorsan þu yanýtý vermiþtin: "Bana geometri
mi öðreteceksin, ne öðreteceksin?" Verilecek yanýt tam dilimin ucuna gelmiþken,
kendimi tuttum; yurduma dönmeyi umduðum yol, açýk býrakýlacak yerde, önemsiz bi
r sözümle kapatýlýr diye korkmuþtum.
Bunlarý þunun için söyledim: Barbarlarýn yýktýklarý Helen kentlerini yeniden kur
mak ve tyrannosluðun yerine krallýk koyarak Syrakusalýlarýn boyunduruðunu gevþet
mek isteðine engel olduðumu söyleyip bana kara çalma; çünkü hakkýmda, düþünceler
ime bundan daha az uyan bir yalan söyleyemeyeceðin gibi, yetkili bir mahkeme ols
a, daha açýk kanýtlar da getirerek seni çürütebilirim; bu öðütleri sana benim ve
rdiðimi, senin de tutmadýðýný gösterebilirim. O kurduklarýmýz gerçekleþmiþ olsay
dý, bundan sana da, Syrakusalýlara da, Sicilyalýlara da en büyük yararlarý saðla
mýþ olacaðýný açýkça göstermek de kolaydýr. Ancak dostum, söylediklerini yadsýrs
an, davamý kazanýrým; açýklarsan, Stesikhoros'un (3) bilge olduðunu kabul etmiþ
ve onun o dönüþüne öykünerek, yalandan doðruya geçmiþ olursun.
DÖRDÜNCÜ MEKTUP
Platon'dan Syrakusalý Dion'a.
Ýyilikler,
Olup bitenlerle candan ilgilendiðimi, bunlarýn bir sonuca varmasý için çok çabal
adýðýmý her fýrsatta açýkça gösterdim, sanýyorum; böyle davranmýþ olmamýn nedeni
, her þeyden önce güzel þeylere beslediðim sevgidir. Çünkü, bence gerçekten erde
mli olan, erdeme göre davranan kimselerin, uygun olduklarý onuru elde etmelerind
en daha doðru bir þey olamaz. Çok þükür, iþler þimdilik yolunda gidiyor; ama döv
üþ, asýl gelecekte ateþli olacak. Baþkalarý, gözüpeklikleri, hýzlarý ya da güçle
riyle kendilerini gösterebilirler; ama gerçek, doðruluk ve ruh yüksekliðine ve b
u erdemlerle birlikte giden seçkinliðe gelince, hiç kimse bunlara saygý duyanlar
ýn üstünlüðünü yadsýyamaz. Bu söylediklerim çok açýktýr; ama kimilerinin (kimler
i demek istediðimi sanýrým anlýyorsun) baþka insanlardan, insanlarýn çocuklardan
olduðundan daha üstün olmalarý gerekir. Bizim görevimiz de, söylediðimiz gibi i
nsanlar olduðumuzu göstermektir; bu, Tanrý'nýn da yardýmýyla kolay olacaktýr. Ba
þkalarý, kendilerini tanýtmak için ülke ülke dolaþmak zorundadýrlar; ama sen öyl
e bir durumdasýn ki (böyle bir þey söylemek abartma olmazsa) bütün dünya gözleri
ni bir yere, o yer de sana çevirmiþtir. Böylece bütün gözler sana çevrilmiþ olun
ca, sen, o eski zamanlarýn ünlü yasa koyucusu Lykurgos'u, Kyros'u ve kiþilikleri
yle yarattýklarý kurumlarla ün salmýþ o üstün adamlarý kendi kiþiliðinde yaþatma
ya hazýr olmalýsýn; üstelik þunu da düþün ki, burada, birçok kimse, hemen hemen
herkes, Dionysios ortadan kalkýnca, senin, Herakleides'in, Theodotes'in ve baþka
büyük kimselerin hýrslarý yüzünden iþlerin bozulacaðýný söylüyorlar. Böyle bir
hastalýða kimsenin tutulmamasýný dileyelim; ama tutulan olursa, her þeyin yolund
a gitmesi için hekimlik etmek sana düþer. Senin de benim kadar iyi bildiðin bu þ
eyleri yazmamý belki gülünç bulursun; ama tiyatroda, çocuklarýn el çýrpmalarýyla
coþan oyuncular, dostlarýnýn alkýþlarýyla daha da coþarlar; o dostlar ki, bütün
yüreklendirmeleri, çabalarýndan ve iyilik isteklerinden ileri geliyor. Þimdilik
siz kendiniz çalýþýn, çabalayýn; bir eksiðiniz olursa bize yazýn.
Burada her þey býraktýðýn gibi. Neler yapmýþ olduðunuzu, þimdi neler yapýp ettið
inizi yazýn. Çünkü birçok þey söyleniyor ama, biz doðrusunu bilmiyoruz. Lakedaim
onya'ya, Aegina'ya, Theodotes'le Herakleides'den þimdi birkaç mektup geldi. Yine
liyorum: burada birçok þey duyuyoruz, ama orada ne oluyor, ne bitiyor, hiçbir þe
y bilmiyoruz. Þu noktaya da dikkatini çekmek isterim: kimileri, seni gerektiði k
adar iyicil bulmuyorlarmýþ; unutma ki, ona buna hoþ görünmek devlet yönetiminden
sayýlýr; kurumlanmaksa kiþinin yalnýz kalmasýna yol açar. Baþarýlar.
BEÞÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Perdikkas'a.
Ýyilikler,
Mektubunda dilediðin gibi, Euphraios'a iþlerinle uðraþmasýný ve bütün zamanýný b
unlara vermesini söyledim. Sözünü ettiðin konular üzerinde, hele Euphraios'dan n
asýl yararlanacaðýn konusunda sen dostuma da kutsal denen o öðütleri vermem doðr
u olur. Euphraios'dan çok yararlanacaksýn; çünkü daha gençsin ve bu konuda gençl
iðe öðüt verebilecek pek az kimse bulunur. Her devletin, her yaþayan varlýk gibi
, kendisine özgü bir dili vardýr: demokrasi, oligarþi, monarþi (4), hep baþka ba
þka dillerde konuþurlar. Birçok kimse bunlarý bildiklerini söyler ama, gerçekte
(birkaç kiþiyi bir yana býrakalým) bu dilleri anlamaktan epey uzaktýrlar. Tanrý
ve insanlarla olan iliþkilerinde kendi dilini kullanan, eylemlerini de buna uydu
ran her devlet geliþir, yerinde kalýr; baþka bir dile öykünecek olursa, ortadan
kalkar. Euphraios, sana, birçok þeyde olacaðý gibi, her þeyden önce bu yolda yar
arlý olacaktýr; monarþiye yakýþan sözleri bulmakta, sana, yanýndakilerin hepsind
en daha çok yardýmý dokunacaðýný sanýyorum. Onu bu yolda çalýþtýrýrsan, sen kend
in yararlanacaðýn gibi, ona da büyük hizmet etmiþ olacaksýn.
Sana bu sözleri söylediðimi duyan bir kimse, belki þöyle der: "Platon, demokrasi
ye yararlý olacak þeyleri bildiðini söylüyor, ama halk toplantýsýnda konuþmak, e
n yararlý öðütleri vermek elindeyken, kalkýp da bir sözcük bile söylemedi." Ona
þu yanýtý verirsin: "Platon, yurdunda çok geç dünyaya geldi; halkýn, yaþlanmýþ a
talarýnýn etkisiyle, vereceði öðütlerle çeliþen birçok þeyi yapmaya alýþmýþ oldu
ðunu gördü. Hiçbir baþarý elde etmeden boþ yere çabalayacaðýný düþünmemiþ olsayd
ý, halka, týpký bir baba gibi öðüt vermekten son derece mutlu olacaktý."
O kimse de, bana öðüt vermeye kalksaydý benim gibi davranýrdý sanýyorum. Yola ge
lmeyeceðimi görünce benden uzaklaþýr, benim ve iþlerim üzerinde öðüt vermekten s
akýnýrdý. Baþarýlar.

ALTINCI MEKTUP
Platon'dan Hermeias, Erastos ve Koriskos'a.
Ýyilikler,
Bana öyle geliyor ki, yararlanmasýný bilirseniz, eliaçýk ve iyiliksever bir Tanr
ý, size güzel bir yazgý hazýrlýyor. Üçünüz de birbirinize yakýn yerlerde oturduð
unuzdan, birbirinize en büyük hizmetleri edebilecek bir durumdasýnýz. Hermeias'ý
n her alandaki erki, sürü sürü at, baþka savaþ hazýrlýklarý ve zenginliðine katt
ýðý altýnlardan çok, saðlam huylu ve güvenilir dostlar edinmekle artacaktýr. Era
stos'la Koriskos'a gelince, yaþlý olmakla birlikte þunu ileri süreceðim ki, o gü
zel idealar evrenine ulaþmýþ olmakla birlikte kendilerini kötü ve eðri kimseler
e karþý koruyacak baþka bir bilime, kendilerini savunabilecek bir güce gereksinm
eleri vardýr; çünkü, yaþamlarýnýn büyük bir bölümünü bizim gibi, doðru ve bozulm
amýþ kimseler arasýnda geçirdiklerinden, pek görgüleri yoktur. Gerçek bilimi sav
saklamak zorunda kalmamalarý, insan yaþamýnýn gereksinmelerine gereðinden çok ön
em vermemeleri için, böyle bir dayanaða gereksinmeleri vardýr. Bu yetiyi (kendis
ini hiç görmemiþ olmakla birlikte, anladýðýma göre) doða vergisi yeteneðiyle, gö
rgünün saðladýðý bilgiyle Hermeias elde etmiþtir.
Bu sözlerle ne demek istiyorum? Erastos'la Koriskos'un huylarýný iyice incelemek
için elime senden çok fýrsat geçmiþtir Hermeias. Þunu söyler, þuna güvence veri
rim ki, bu komþularýndan daha çok güvene deðer bir kimse kolay kolay bulamazsýn.
Onun için, sana söylüyorum, bunlara doðruluðun izin verdiði ölçüde baðlan; bunu
önemsiz sanma. Erastos'la Koriskos da, Hermeias'a baðlanmalý. Birbirinize böyle
ce baðlanýnca, karþýlýklý dostluk baðlarýnýzý saðlamlaþtýrýn. Ýnsanca þeyler sür
ekli olamayacaðýndan, aranýzdan biri bu birliðinizi bozacak olursa, yakýnýlarýný
zý buraya, bana ve dostlarýma bildirin. Size buradan gelecek olan ve doðrulukla
onur konularýna dayanan yanýtlar, ayrýlýðýnýz çok önemli nedenlerle olmamýþsa, h
er türlü büyülü sesleniþten daha güvenli olarak, sizi birbirinize yaklaþtýracak
ve üçünüzü de daha önce baðlamýþ olan dostluðu ve birliði yeniden kuracaktýr. Bö
ylece siz de, biz de, bilgeliðe elimizden geldiðince uygun olarak davranýrsak, g
elecekle ilgili olarak söylediðim bu sözler gerçekleþecektir; böyle davranmazsak
... susuyorum; çünkü ben yalnýzca iyi þeyler konusunda geleceði haber veririm. T
anrýlarýn izniyle bütün bunlarý iyi bir sonuca vardýracaðýmýzý söyleyebilirim.
Bu mektubu, olabilirse, üçünüz birden okumalýsýnýz; olmazsa, ikiþer ikiþer, hem
de elinizden geldiðince sýk okuyun. Bunu, doðru da olacaðý gibi, bir sözleþme, b
aðlayýcý bir yasa sayýn; ciddilikle, ama ciddiliðin kardeþi olan incelik ve þaka
cýlýktan uzaklaþmadan ant için. Tanýklarýnýz olan ve olacak her þeyin baþý Tanrý
'yla, baþýn ve nedenin gücü sonsuz Babasý olsun; gerçekten filozofsak, bu gücü s
onsuz Baba'yý göklerin iyiliðini görmüþ kimseler gibi açýk olarak tanýyacaðýz.

YEDÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Dion'un akraba ve dostlarýna.
Ýyilikler,
Sizin de Dion gibi düþündüðünüze inanmam gerektiðini; eylem ve sözlerimle size,
elimden geldiðince yardým etmemi istediðinizi yazýyorsunuz. Þu yanýtý veririm: g
örüþ ve istekleriniz gerçekten Dion'unkiler gibiyse, çabalarýmý sizinkilerle bir
leþtirmeye hazýrým; deðilse, uzun uzun düþünmem gerek. Dion'un görüþ ve istekler
ini size anlatabilirim sanýyorum; hem de tahmin ederek deðil; çünkü bunlar üzeri
nde tam bir bilgim vardýr. Ýlk kez Syrakusa'ya geldiðimde, kýrk yaþlarýmdaydým;
Dion, Hipparinos'un þimdiki yaþýndaydý ve o zamanki düþüncesini bugüne dek hiç d
eðiþtirmemiþtir. Dion, Syrakusalýlarýn özgür olmalarý ve kendilerini en iyi yasa
lara göre yönetmeleri gerektiðini düþünüyordu. Onun için, bir Tanrý'nýn Hippari
nos'a, Dion'un devlet yönetimi konusundaki düþüncelerine uygun düþünceler esinle
miþ olmasýna þaþýlmamalýdýr. Bu düþüncelerin nasýl oluþtuðunu; genç ya da yaþlý,
herkesin bilmesi uðraþmaya deðeceðinden, her þeyi, ta baþtan alarak anlatmaya ç
alýþacaðým. Þimdi bunun tam zamanýdýr.
Gençlikte, ben de birçok genç gibiydim. Kendi kendime davranabileceðim gün gelin
ce, hemen devlet iþlerine atýlmaya karar vermiþtim. Ama o zaman, bu alanda birço
k deðiþme olmuþtu; kendimi þu durum karþýsýnda buldum: Birçok kimse, o zamanki y
önetime saldýrmýþ, ayaklanma çýkmýþ ve yeni yönetimin baþýna elli bir kiþi konmu
þtu. Bunlardan on biri kentte, onu da Peiraieus'da görev almýþtý; görevleri agor
ayla kentin yönetimini ilgilendiren iþlerle uðraþmaktý. Öteki otuzuna, tam yetki
yle en yüksek erk verilmiþti. Bunlar arasýnda tanýdýklarým, akrabalarým vardý; u
ygun bir iþ vermek üzere beni hemen çaðýrdýlar. Genç yaþým düþünülecek olursa, h
iç de aþýrý olmayan birtakým düþlemler kuruyordum: Bunlarýn devleti, eðrilik yol
undan doðruluk yoluna getirerek yöneteceklerini sanýyor, ne yapacaklarýný merakl
a bekliyordum. Oysa çok geçmeden, eski düzeni sanki altýn çaðmýþ gibi arattýklar
ýný açýkça gördüm. Birçok zorbalýktan baþka, o zamanýn en doðru adamý olduðunu ç
ekinmeden söyleyebileceðim yaþlý dostum Sokrates'e de saldýrdýlar. Onu baþka kim
selerle birlikte, bir yurttaþý yakalamaya göndermek; bu yurttaþý ölümle cezaland
ýrýp, Sokrates'i, istesin istemesin, siyasetlerine karýþtýrmak istiyorlardý. Sok
rates onlarý dinlemedi; onlarýn büyük suçlarýna ortak olmaktansa, bütün tehlikel
ere göðüs germeyi yeðledi. Ben de, bu türlü þiddet olaylarý ve buna benzer, bunl
ar gibi önemli daha baþka zorbalýklar karþýsýnda tiksinti duydum; olup biten iðr
ençliklerden uzaklaþtým. Az zaman sonra, Otuzlar düþtü; kurmuþ olduklarý yönetim
biçimi de onlarla birlikte ortadan kalktý.
Devlet iþlerinde ve kentin yönetiminde pay almak isteðini, biraz daha zayýf olma
kla birlikte gene duydum. Birçok karýþýklýðýn olageldiði o zamanlarda da insanla
rý baþkaldýrmaya sürükleyen birçok þey oluyordu: kimilerinin, bu baþkaldýrmalard
a, düþmanlarýndan gereðinden çok öc aldýklarýný görmek de þaþýlacak bir þey deð
ildi. Bununla birlikte, ülkelerine dönen sürgünler çok yumuþak davrandýlar. Ama,
nasýl oldu bilmem, güçlü kimseler yine o Sokrates'i, dostumuzu, hiç hak etmedið
i halde, iðrenç bir biçimde suçlayarak mahkemeye sürüklediler; davayý açanlar di
nsiz olduðunu ileri sürdüler; onu mahkûm edenler de buna inandýlar. Ve iþte bu a
damý, kendileri sürgünde ve yýkýma uðramýþ olduklarý bir zamanda, kendileri gibi
sürgün dostlarýndan birini yakalamayý, dine aykýrý olacaðýný söyleyerek geri çe
virmiþ olan bu adamý, öldürdüler. Bu düzensizlikleri, devleti yöneten kimseleri
gördükçe, yaþýmýn ilerlediðini de düþündükçe, devlet iþlerini iyi yönetmenin çok
güç olacaðýný anlýyordum. Aslýnda dost ve yandaþlar olmadýkça böyle bir þey yap
ýlamazdý; kentimiz de, atalarýmýzýn yöntem ve göreneklerine göre yönetilmediðind
en, elde hiç dost ve yandaþ yoktu; yenilerini bulmaya gelince, bunun ne denli gü
ç olacaðýný biliyordum. Bundan baþka, yazýlý yasalar, yöntemler ve görenekler bo
zulmuþ; kötülük de öyle hýzla ilerlemeye baþlamýþtý ki, önceleri halk çýkarýný e
le almayý can ve gönülden isteyen ben, bu durum karþýsýnda her þeyin akýntýya ka
pýldýðýný gördüðümdem sanki sersemlemiþtim. Bununla birlikte, bu durumu iyileþti
rmek ve tüm yönetim biçimini deðiþtirmek için yollar aramaktan geri kalmýyor, ey
leme geçebileceðim aný bekliyordum. Ama sonunda, o zamanki bütün devletlerin köt
ü yönetildiðini anladým; çünkü yönetim, uygun koþullar altýnda yetkin olarak yen
iden düzenlenemezse, yasalarýnýn iyileþmesine hemen hemen olanak yoktur. Ýþte bu
nun için, felsefeyi överken, ancak felsefenin yardýmýyla devletlerin ve kiþileri
n yönetiminde doðruluk gösterilebileceðini söylemiþ; bundan ötürü de, insan soyu
nun, baþýna çöken belalardan ancak tam ve gerçek filozoflarýn yönetimi ele almas
ýyla ya da devletin baþýnda olanlarýn, Tanrý'nýn iyicilliðiyle gerçekten filozof
olmalarý durumunda kurtulabileceðini belirtmiþtim.
Ýþte Ýtalya ve Sicilya'ya, ilk olarak bu düþüncelerle geldim ve bu ülkelerde "mu
tlu" denen yaþamý (Ýtalya ve Syrakusa yöntemlerine göre ardý arasý kesilmeyen þö
lenlerle dolu o yaþamý) hiç beðenmedim. Herkes karnýný günde iki kez týka basa d
olduruyor; gece kimse yalnýz yatmýyor; herkes böyle bir yaþayýþýn açmýþ olduðu y
olda yürüyüp gidiyordu. Yaradýlýþtan ne denli üstün yetileri olursa olsun, yeryü
zünde hiç kimse, gençliðinden beri böyle yetiþmiþ olursa bilgeliðe eriþemez; ölç
ülü de olamaz. Öteki erdemler için de aynýný söyleyebilirim. Yurttaþlar, her þey
lerini çýlgýnca harcamak gerektiðini düþünür; bütün çabalarýný aþk cümbüþlerine
vererek yiyip içmekten baþka bir þeyle uðraþmamak gerektiðini sanýrlarsa, hiçbir
yasa, ne denli iyi olursa olsun, bir devleti rahata kavuþturamaz. Böyle devletl
er, tyrannosluk, oligarþi, demokrasi gibi birçok yönetim biçiminden geçmek zorun
da kalýrlar; Siyasal erkin baþýnda olanlar da, doðruluk ve eþitlik üzerine kurul
muþ bir yönetim biçiminin adýný bile iþitmeye katlanamazlar.
Ýþte yukarda sözünü ettiklerimden baþka, Syrakusa'ya geçerken bunlarý düþünüyord
um. Ama bana öyle geliyor ki, uðursuz bir güç, daha o zaman Dion'la Syrakusalýla
rýn baþýna çöken yýkýmlarýn tohumunu atmaya çalýþýyordu. Size, þimdi ikinci kez
olarak vermekte olduðum öðütleri de tutmak istemezseniz, daha baþka yýkýmlarýn o
lagelmesinden de korkulur. Dion'la olan iliþkilerimizde (Dion o zaman gençti) on
a insanlýk için en iyi þeyin ne olduðunu söylemek ve bunu gerçekleþtirmesini ist
emekle tyrannosluðun yýkýlmasý yolunda çalýþtýðýmý bilmiyordum. Çünkü, keskin ze
kasýyla her þeyi, hele o zamanki sözlerimi çok iyi kavrayan Dion, beni rasladýðý
m gençlerin hiçbirinde görmediðim bir anlayýþ ve coþkuyla dinledi; ve erdemi, ze
vk ve þehvetten kat kat üstün tutarak birçok Ýtalyan ve Sicilyalýdan büsbütün ba
þka türlü yaþamaya karar verdi. Onun bu tutumu karþýsýnda, tyrannosluk yandaþlar
ýnýn duyduðu nefret de, Dionysios ölünceye kadar gitgide arttý.
Dionysios ölünce, Dion, gerçek felsefeyle edinmiþ olduðu düþüncelerin baþkalarýn
da da bulunabileceðini düþündü ve böyle düþüncelerin baþkalarýnýn kafalarýnda da
yer etmiþ olduðunu gördü; bunlar, sayýlarý az olmakla birlikte, yine ufak bir t
opluluktu. Dion, Tanrý'nýn yardýmýyla, Dionysios'u da bunlarýn arasýna katabilec
eðini sanýyordu; böylece Dionysios da, öteki Syrakusalýlar da sözle anlatýlamaz
bir mutluluk içinde yaþayacaklardý. Bundan baþka Dion, benimle olan iliþkisinin,
kendisinde nasýl en iyi, en güzel bir ömür sürme isteðini kolayca uyandýrdýðýný
anýmsayarak, iþbirliði etmem için, her ne olursa olsun, hemen Syrakusa'ya gelme
m gerektiðini düþündü. Böyle yaþama isteðini Dionysios'da uyandýrabilirse (ki bu
nun için giriþimde bulunuyordu) bütün ülkede, þimdi olduðu gibi kan akýtmalara,
idamlara, yýkýmlara yol açmadan, gerçek ve mutlu bir yaþam saðlayabileceðini umu
yordu. Böyle doðru bir düþünceyle, Dionysios'u beni yanýna çaðýrmasý gerektiðine
inandýrdý; kendisi de bana adamlar gönderdi ve her ne olursa olsun, baþka kimse
ler Dionysios'u etkileyerek onu en iyi yaþam yolundan çevirip baþka bir yaþayýþa
sürüklemeden önce, Syrakusa'ya gelmemi istedi. Biraz uzatmýþ olacaðým ama, bunu
benden þu sözlerle diliyordu: "Tanrý iyiliðiyle elde ettiðimiz bu fýrsattan dah
a uygun bir fýrsat bekleyebilir miyiz?" Sonra sýrasýyla, Ýtalya ve Sicilya devle
tinin büyüklüðünü; elindeki yönetim erkini; Dionysios'un gençliðini ve felsefeyl
e eðitime gösterdiði ateþli hevesi ileri sürüyor; Dionysios'un yeðen ve arkadaþl
arýnýn benim her zaman öne sürdüðüm öðretiyi ve yaþayýþý kabul edeceklerini; Dio
nysios'u etkilememize yardým edebileceklerini ekliyordu. Sözün kýsasý, büyük dev
letleri yönetenlerin felsefeyle uðraþan kimseler olmasýný istiyorsak, bunu ancak
þimdi gerçekleþtirebilirdik; böyle bir fýrsat bir daha elimize geçmezdi. Ýþte D
ion beni bu ve buna benzer baþka sözlerle kýþkýrtýyordu. Bana gelince, bir yanda
n gençler beni kaygýlandýrýyor, nasýl bir yol tutacaklarýný düþünüyordum; çünkü,
gençlik çaðýnda istekler çabuk deðiþir, sýk sýk birbirine karþýt yollar tutar;
bir yandan da, Dion'u tanýyor, olgun yaþýna, huyunun yaradýlýþtan olan saðlamlýð
ýna güveniyordum. Ýþte böylece bu düþüncelerimi karþýlaþtýrýyor, yola çýkayým mý
, Dion'un sözlerini dinleyeyim mi, dinlemeyeyim mi diye bocalýyordum. Sonunda, y
asalar ve devlet yönetimi konusundaki düþüncelerimin gerçekleþmesi yolunda bir a
dým atýlacaksa, bunun þimdi denenebileceðini düþünerek gitmeye karar verdim; yet
erince inandýrmam gereken yalnýzca bir kiþi vardý; bunu baþarabilirsem, her þey
yoluna girecekti.
Ýþte yurdumu bu gibi düþüncelerle býraktým; baþkalarýnýn ileri sürdüðü nedenlerl
e deðil. Her þeyden önce kendime, yalnýzca konuþup iþe giriþmekten çekinen bir a
dam gibi görünmekten ve gerçekten ciddi tehlikeler geçirmekte olan Dion'un konuk
severlik ve dostluðuna sýrt çevirmiþ olacaðýmdan utanýyordum. Dion'un baþýna bir
yýkým gelseydi. Dionysios ya da baþka karþýtlarýnca kovulsaydý da sürgün olarak
yurdumuza gelip bize þunlarý söyleseydi: "Ey Platon! Ýþte sürgün olarak yanýna
geldim; düþmanlarýma karþý kendimi korumak için eksik olan ne yaya askerlerdi, n
e de biniciler; bana gereken senin o inandýrýcý sözlerindi; Platon, gençleri erd
em ve doðruluk yoluna götüren, onlarý dostluk ve arkadaþlýk baðlarýyla birleþtir
en sözlerin. Bilirim, sen bunda herkesten ustasýn. Böyle bir yardýmý benden esir
gedin; ben de iþte Syrakusa'yý býraktým, buraya geldim. Ama sen asýl benden deði
l, o hep göklere çýkardýðýn, baþkalarýnýn deðer vermediðini söylediðin felsefede
n utan. Çünkü bana sýrt çevirmiþ oldun. Megara'da olsaydým da, yapmak istediðim
þeylerde seni yardýma çaðýrsaydým; eminim, gelirdin; çünkü gelmezsen, kendini in
sanlarýn en deðersizi sayardýn. Ama þimdi yolculuðun uzunluðunu, yolun güçlükler
ini, yorgunluðu ileri sürerek, herkesin seni "korkak" diye ayýplamasýndan kurtul
acaðýný mý sanýyorsun? Hayýr Platon, hayýr; bundan kurtulamayacaksýn." Evet, Dio
n bu sözleri söyleseydi, bu yakýnmalarýný karþýlayacak uygun bir yanýt bulabilir
miydim? Hayýr. Ýþte, insanca nedenlerin olabileceði denli akýlcý ve doðru neden
lerle yola çýktým ve yine bu nedenlerle ne ilkelerime, ne de huyuma uygun bulduð
um tyrannosluk altýnda yaþamak üzere, bana onur vermekten hiç de geri kalmayan k
endi asýl iþlerimi býraktým. Yola çýkmakla konuksever Zeus'a vicdan borcumu ödem
iþ, felsefenin ayýplanmasýný da önlemiþ oluyordum. Çünkü gevþeklik ve çekingenli
k göstererek korkaklýkla suçlanmayý göze alsaydým, felsefe gerçekten alçalacaktý
.
Uzatmayayým; Syrakusa'ya gelince, Dionysios'un sarayýnýn baþtan baþa karýþýklýkl
ar içinde olduðunu gördüm; Dion'a da tyrannosluðu ele almak istiyor diye kara ça
lýyorlardý. Onu, gücüm yettiðince savundum; ama gücüm de pek öyle büyük deðildi.
Aþaðý yukarý üç ay sonra Dionysios, Dion'u tyrannosluða karþý birtakým hýrslarý
olmakla suçlayarak küçük bir gemiye bindirtti; utanç verici bir biçimde kovdu.
Dion'un dostlarý, bizler korkmaya baþladýk: Dionysios, Dion'la iþbirliði ettiðim
izi ileri sürerek herhangi birimizden öc alabilirdi. Bana gelince, bütün olup bi
tenlere neden olduðumdan, Dionysios'un beni öldürttüðü sözleri Syrakusa'da dolaþ
ýp duruyordu. Ama Dionysios, hepimizin böyle ürktüðünü görünce, bunun daha kötü
sonuçlar doðurmasýndan korktu; hepimize, hele bana, gene iyilikseverlikle davran
maya baþladý. Beni yüreklendirmeye uðraþýyor, kendisine güvenmem gerektiðini söy
lüyor, kalmam için üsteliyordu. Kaçarsam, kendisi için iyi olmayacaðýný; kalýrsa
m, bunun tersi olacaðýný söylüyordu. Ýþte, görünürde yalnýzca bunun için bana bö
yle üsteleyerek rica ediyordu. Fakat tyrannoslarýn ricalarýnda zorun da yeri old
uðunu hepimiz biliriz. Kaçmamý önlemek için bir yol buldu: beni akropolise gönde
rdi, orada oturmamý istedi. Ben burada oldukça, hiçbir gemi kaptaný, Dionysios g
itmeme engel olmasa bile, ondan bu yolda bir buyruk almadan beni gemisine bindir
ip götürmezdi; tüccarlar da, sýnýrlarý bekleyen memurlar da, yalnýz baþýma ülked
en çýkmama izin vermez; beni yakalar, Dionysios'un yanýna götürürlerdi. Hem o za
man ortalarda gene birtakým sözler, o öncekilere tümüyle karþýt birtakým sözler
dolaþýyor; Dionysios'un bana þaþýrtýcý bir saygý beslediði söyleniyordu. Bunun a
slý nedir? Doðrusunu söylemeliyim, Dionysios huyuma ve davranýþýma alýþtýkça, ba
na daha çok baðlanýyordu; ama kendisine, Dion'a olduðundan daha çok saygý gsöter
memi; bana Dion'dan daha çok baðlý olduðuna inanmamý istiyordu; ve þaþýlacak þey
dir, bunu onur ve namusunu ilgilendiren bir konu sayýyordu. Ýstediðini elde etme
k için en iyi yol, böyle bir þeyin olabileceðini varsayarsak, benimle çok yakýnd
an iliþkide olmasý, öðrencim olarak felsefe üzerine vereceðim dersleri dinlemesi
ydi. Ama bir türlü karara varamýyor; böyle yaparsa özgürlüðünün sýnýrlanacaðýný,
Dion'un tasarýlarýnýn gerçekleþeceðini söyleyen kara çalmacýlarý dinliyor, kork
uyordu. Ben, belki bir gün felsefeye uygun bir yaþamý sever umuduyla buraya ne i
çin geldiðimi unutmuyor, her þeye katlanýyordum. Ama Dionysios dayandý, bütün ça
balarýmý alt etti.
Ýþte Sicilya'ya ilk kez geldiðimde, orada geçirdiðim ilk zamanlarda olup bitenle
r. Sonra Dionysios ivedi olarak beni gene çaðýrdý; yurdumu býrakarak Sicilya'ya
vardým. Niçin geldim, nasýl davrandým? Böyle yapmam ne derece doðru ve akýlcýydý
? Bunu, Sicilya'ya ikinci kez niçin geldiðimi öðrenmek isteyenlere yanýt olmak ü
zere sonra söyleyeceðim. Önce, bu gibi durumlarda nasýl davranýlmalýdýr, onu gös
tereceðim. Çünkü mektubumda, ikincil konular yüzünden asýl olan konuyu unutmama
lýyým. Ýþte söyleyeceklerim:
Saðlýðýna zararlý bir yaþam sürdüren bir hasta, bir hekime danýþacak olursa, hek
im ona önce yaþayýþýný deðiþtirmesini söylemeli; hasta bunu dinlerse, ona bakmay
ý ve öðüt vermeyi sürdürmelidir, deðil mi? Ama dinlemezse, böyle bir kimseye art
ýk düþündüklerini söylemeyen adam, bence doðru ve gerçek bir hekimdir; böyle yap
mayansa korkak ve bilgisizin biridir. Yöneten bir ya da iki kiþi olsun, her devl
et için de böyledir. Devlet gerektiði gibi doðru yolda yürür de kendisini ilgile
ndiren bir nokta üzerinde öðüt isterse, aklý baþýnda bir adam ona bu öðüdü verir
; ama doðru yoldan tümüyle uzaklaþan, bunun izinden bile gitmek istemeyen, kendi
sine öðüt verenleri ölümle korkutarak yönetim düzenini olduðu gibi býrakmalarýný
, hiçbir þeye dokunmamalarýný söyleyen devletlere gelince; bu devletler, kendile
rine öðüt verenlerin, hýrs ve isteklerine boyun eðmelerini, bunlarý her zaman en
kolay, en çabuk yolla doyurmak için yollar bulmalarýný isterlerse, onlara bu yo
lda öðüt veren kimseler bence birer alçaktan baþka bir þey deðildirler; bu istek
lerine boyun eðmeyen kimseleri de gözüpek sayarým.
Ýþte düþündüklerimi söyledim. Þimdi bana biri gelse de, zenginlik elde etmek ya
da ruh ve vücudunun bakýmýný saðlamak gibi yaþamýný ilgilendiren bir konuda daný
þsa; gündelik yaþamýný gerektiði gibi geçirdiðini ve bana sorduðu konularda öðüt
lerimi dinleyeceðini anlarsam, ona seve seve öðüt veririm; onu baþýmdan savmak i
çin geliþigüzel bir yanýtla da kalmam. Ama bana danýþmazsa, sözlerimi de tutmaya
caðýný anlarsam, böyle bir adama (oðlum bile olsa) kendiliðimden öðüt vermem; on
u zorlamam da. Bir köleye öðüt verebilir, bunu dinlemezse, zorla dinletirim. Ama
(akýllarýný yitirmiþ deðillerse) anamý babamý zorlayacak olursam, dine aykýrý d
avranmýþ olurum. Onlar, kendilerinin hoþlandýklarý, benim hoþlanmadýðým bir yaþa
m kurmuþlarsa, onlarý ne ayýplayarak rahatsýz ederim, ne de okþayarak ve hýrslar
ýný (ki ben bunlara kapýlmaktansa ölümü göze alýrým) doyuracak yollar göstererek
onlara hizmet ederim. Aklý baþýnda bir kimse de, ülkesine böyle davranmalýdýr.
Ülkesi iyi yönetilmiyor mu; sözlerinin boþa gitmeyeceðini, kendisinin de ölüm ce
zasýna çarpýlmayacaðýný sanýyorsa, konuþsun; ama en iyi yönetim biçimini kurmak,
ancak birtakým yurttaþlarý sürmek ve öldürmekle olacaksa, yönetimi deðiþtirmek
yolunda ülkesini zorlamasýn, sussun; kendisinin ve yurdunun esenliði için Tanrýl
ara yalvarsýn.
Ýþte size vereceðim öðütler: (Genç) Dionysios'a da babasýnýn baþýna gelenlerden
kurtulmasý için gündelik yaþamýný kendinin efendisi olabilecek bir yolda düzenle
mesini; dost ve yandaþ edinmesini, Dion'la birlikte söylemiþtim. Babasý, barbarl
arýn yakýp yýktýklarý birçok Sicilya kentini geri alarak yeniden kurmuþ, ama bun
larýn yönetimini, yabancýlardan ya da kardeþleri arasýndan (kendisinden genç old
uklarý için kendisinin yetiþtirdiði, sýradan kimseler olduklarý halde her birini
birer baþ yaptýðý, yoksul olduklarý halde büyük zenginlikler elde etmelerine ya
rdým ettiði kardeþleri arasýndan) seçeceði dostlara emanet etmemiþ ve bu yüzden
kendisine baðlý devletler oluþturmayý baþaramamýþtý. Bu devletleri kendi erkiyle
iþbirliði etmeye ne inandýrabilmiþ, bunu ne öðretebilmiþ, ne de iyilikler ya da
aile baðlarýyla böyle bir þeyi saðlayabilmiþti. Böylece Dareios'tan (5) yedi ka
t aþaðý olduðunu göstermiþti. Dareios, kardeþlerine ya da kendisinin yetiþtirdið
i kimselere deðil, yalnýzca o Medli iðdiþi ortadan kaldýrmasýna yardým etmiþ ola
nlara güvendi; ülkesini, her biri bütün Sicilya'dan daha büyük olan yedi bölüme
ayýrdý. O güvendiði kimseler, kendisiyle de, birbirleriyle de kavga etmediler; o
na baðlý iþ ortaklarý oldular. Dareios, iyi bir yasa koyucunun, iyi bir kralýn n
asýl olmasý gerektiðinin bir örneðini verdi; çünkü, yapmýþ olduðu yasalar Pers d
evletini bugün de korumaktadýr. Atinalýlara bakýn; barbarlarýn ele geçirmiþ oldu
ðu birçok Helen kentini geri aldýlar; bu kentleri dolu bulup kendileri yerleþmed
ikleri halde, altmýþ yýl egemenlikleri altýnda tuttular; çünkü her birinde kendi
lerine baðlý birçok dost edinmiþlerdi. Oysa Dionysios, bütün Sicilya'yý tek bir
devlet halinde bir araya getirdiyse de, yalnýzca kendisine güvendi, güçlükle tut
unabildi; çünkü çok dostu ve baðlý yandaþý yoktu. Bir insanýn yanýnda böyle adam
larýn bulunup bulunmamasý da erdeminin ya da düþkünlüðünün en kesin belirtilerid
ir.
Ýþte Dion'la ben, (genç) Dionysios'a bu öðütleri veriyorduk. Çünkü, babasýnýn va
siliði altýnda bulunmuþ olduðundan, ne konumuna uygun bir eðitim görmüþ, ne de b
u yolda bir ders almýþtý. Dionysios'u, akrabalarý ve kendi yaþýndaki gençler ara
sýnda erdem bakýmýndan birbirleriyle anlaþmýþ dostlar edinmesi ve hele, çok gere
ksinmesi olduðundan, kendi kendisiyle anlaþmasý yolunda çabalamaya yüreklendiriy
orduk. Doðal olarak bunu açýkça söylemiyorduk; böyle bir þey tehlikeli olabilir
di. Ama, kapalý sözcüklerle, ona bir insanýn ancak bu ilkeleri göz önünde tutmak
la kendisini ve yönettiði kimseleri koruyabileceðini; baþka bir yoldan giderse,
büsbütün ters sonuçlara varacaðýný göstermek için elimizden geleni yapýyorduk. K
endisine gösterdiðimiz yolda yürür; düþünceyle, akýlla davranýrsa ve o zaman Sic
ilya'nýn yýkýlmýþ kentlerini yeniden kurmak; bunlarý, barbarlarýn saldýrýlarýna
karþý, kendisine ve birbirlerine baðlayacak olan bir devletler birliði durumuna
getirmek isterse, babasýndan kalan devleti iki katýna deðil, on katýna çýkarýrdý
; çünkü, böyle bir þey baþarýlýrsa, Dionysios Kartacalýlarý, Gelon'un yaptýðýnda
n daha kolaylýkla alt ederdi. Oysa babasý, barbarlara vergi vermek zorunda kalmý
þtý.
Ýþte yer yerde dolaþan sözlere, Dionysios'un inandýðý ve bu yüzden Dion'u sürüp,
bizi de korku içine düþürdüðü sözlere göre, Dionysios'a karþý kötü niyetleri ol
an bizlerin ona söylediklerimiz, ona verdiðimiz öðütler... Her neyse, birbiri ar
dýndan gelen olaylarla dolu öykümü bitireyim: Dion, Peloponnessos ve Atina'dan g
eldi ve böyle yapmakla Dionysios'a bir ders vermiþ oldu. Kenti kurtarýp, ikinci
kez Syrakusalýlara teslim ettiði halde, Syrakusalýlar Dion'a; Dion, Dionysios'u
dersleriyle yönetmeye uygun bir kral yapmaya çalýþtýðý ve bütün eylemlerinde ke
ndisine uymasýný istediði zaman Dionysios nasýl davrandýysa, öyle davrandýlar. D
ionysios daha çok kara çalmacýlara güveniyor; bunlar da, Dion'un bütün çabalarýn
ýn hedefinin tyrannosluðu devirmek olduðunu söylüyorlardý. Sözde Dion, Dionysios
'un felsefe araþtýrmalarýna duyacaðý sevgi dolayýsýyla, iþleriyle artýk ilgilenm
eyeceðini, yönetimi kendi eline býrakacaðýný umuyormuþ; böylece yönetimi tümüyle
eline alacak, Dionysios'u da bütün iþlerden kurnazlýkla uzaklaþtýracakmýþ. O za
man hedefe ulaþan bu kara çalmalar, Syrakusa'da ikinci kez gene hedeflerine ulaþ
tý; bunlarý yayan kimseler de saçma, çirkin bir baþarý kazanmýþ oldular.
Bundan sonra olup bitenleri, þimdiki iþlerde yardýmýmý isteyen sizlere söylemeli
yim. Dion'un dost ve iþ ortaðý olan Atinalý ben, kavga ve anlaþmazlýklar yerine
bir dostluk kurarým umuduyla tyrannosun yanýna geldim; ama kara çalmacýlar beni
alt ettiler. Dionysios, bana onurlu konumlar vererek, paralar armaðan ederek, be
ni kendi yanýna çekmeye çalýþtý; Dion'u sürmesini haklý gösterecek bir dost ve t
anýk kazanmak istiyordu. Bütün çabalarý boþa gitti. Daha sonra, Dion yanýnda iki
kardeþiyle yurduna döndü. Aralarýndaki dostluk felsefeden deðil, büyük küçük de
ðiþik gizlere ermiþ kimseler ve konuklar arasýnda olagelen ve birçok dostluðun k
aynaðý olan o olaðan arkadaþlýktan ileri geliyordu. Ýþte Dion'la birlikte gelenl
er böyle dostlardandý; bundan dolayý ve Dion'a yurduna dönmek için yaptýklarý ya
rdýmdan ötürü arkadaþlarý olmuþlardý. Ama Sicilya'ya geldikleri zaman, Dion'un,
kurtarmýþ olduðu Sicilyalýlarýn kara çalmalarýna uðradýðýný, tyrannosluða geçmek
istemekle suçlandýðýný görünce, arkadaþ ve konuklarýna sýrt çevirmekle kalmadýl
ar; ellerinde silahlarla Dion'u öldürenlere yardým ettikleri için, onun öldürmen
leri (katilleri) de oldular. Bu çirkin ve dine aykýrý öldürüyü [cinayeti] ne sak
lamak, ne de anlatmak isterim: bunu, þimdi olduðu gibi, gelecekte de birçok kims
e övüp duracaktýr. Yalnýzca Atinalýlar için söylenenlerle, bu iki adamýn kentimi
zi lekeledikleriyle ilgili olarak söylenenlere yanýt vereceðim. Þunu ileri süreb
ilirim ki, Dion'a sýrt çevirmekle birçok zenginlik, onurlu konum elde edebileceð
i halde bunu yapmayan da bir Atinalýydý. Çünkü bu ikisini baðlayan, sýradan bir
arkadaþlýk deðil, eþ bir eðitimden gelen bir dostluktu. Akýllý bir adam, ruh ve
beden yakýnlýklarýna deðil, yalnýzca bu türden dostluða güvenmelidir. Onun için,
Dion'un öldürmenleri yüzünden (bunlar deðerli kimselermiþ gibi) kentimizi kötül
emek hiç de doðru olmaz.
Bütün bunlarý, Dion'un dost ve akrabalarýna bir ders olsun diye söylüyorum. Bana
üçüncü kez danýþtýðýnýz için, üçüncü kez ayný öðütleri veriyor, ayný þeyleri yi
neliyorum: Sicilya ya da herhangi bir devlet, dediði dedik hükümdarlara deðil, y
asalara boyun eðmelidir; ben böyle düþünüyorum. Böyle olmazsa, bu, ne isteklerin
e herkesin boyun eðmesini isteyenler, ne de boyun eðenler ya da çocuklarý ya da
çocuklarýnýn çocuklarý için iyi olur. Böyle bir iþe giriþmek zararlý sonuçlar do
ðurur; böyle kazançlar elde etmek isteyenler, sýradan, bayaðý ruhlardýr; Tanrýlý
k ve insanlýk þeyler arasýnda, bugün de, gelecekte de iyi ve doðru olan þeyleri
ayýrdedemeyen kimselerdir.
Ýþte önce Dion'u, sonra Dionysios'u, üçüncü olarak da bugün sizi inandýrmak iste
diðim þey... Zeus hakký için, bu üçüncü kurtarýcýmýzýn hakký için beni dinleyin;
sonra Dionysios'la Dion'a bakýn: birincisi bana inanmadý; bugün onursuzluk için
de yaþýyor; ikincisi bana inandý, onuruyla öldü. Çünkü, kendisi ve ülkesi için e
n güzel olacak þeyi araþtýran kimse, bu yüzden acýlara bile uðrasa, doðru ve güz
el bir sona erer. Hiçbirimiz ölümsüz deðiliz; bir kimse ölümsüz olursa, bilgisiz
lerin sandýðý gibi hiç de mutlu olmaz; çünkü ruhu olmayan bir þey için sözü edil
meye deðer iyi ya da kötü yoktur; yalnýz ruh, gerek bedenle birleþtiði, gerekse
ondan ayrý olduðu zaman, kötü ya da iyi olabilir. Ruhun ölümsüz olduðunu, bedend
en kurtulunca sorguya çekileceðini; büyük cezalara çarpýlacaðýný bildiren o eski
kutsal geleneklere gerçekten inanmalýyýz. Onun için, büyük öldürüler, büyük eðr
ilikler iþlemektense, bunlara uðramak daha az kötü sayýlmalýdýr. Zenginlik peþin
de koþan, ruhtan yana yoksul olan bir kimse böyle sözleri dinlemez; dinlese, akl
ý sýra alay etmek içindir; kendisine yiyecek, içecek bulmak ve insaný köle eden,
adýný, yanlýþ olarak Aphrodite'den alan o onursuz zevklerini doyurmak için, hiç
utanmadan, týpký yýrtýcý bir hayvan gibi oraya buraya saldýrýr. O, eylemlerinin
dinsizliðini, öldürülerinin getireceði kötülüðü göremeyen bir kördür. Bu dinsiz
liðini, yeryüzünde de yer altýnda da, o binbir düþkünlükle dolu, yüz kýzartýcý y
olculuðunda hep yanýnda sürükler.
Bu ve buna benzer baþka sözlerle Dion'u inandýrdým. Onu öldürenlere kýzýyorsam,
bu, en doðru nedenlerden ileri gelmektedir. Dionysios'a kýzgýnlýðým da bir derec
eye dek gene bundan dolayýdýr; Dion'u öldürenler, doðruluðu gerçekleþtirmek iste
yen bir adamý öldürmekle, Dionysios da saltanatý boyunca doðruluktan uzak kalmak
la, bana ve diyebilirim ki bütün insanlýða en büyük kötülüðü etmiþlerdir. Oysa D
ionysios'un erki vardý ve felsefeyle erki ayný kiþide gerçekten birleþtirerek, þ
u doðru kanýyý Helen olsun, barbar olsun herkese parlak bir biçimde gösterebilir
; herkesin kafasýna iyice yerleþtirebilirdi. Devletler ve kiþiler, yaþamlarýný d
oðruluk yasalarýna göre bilgelikle geçirmezlerse, ister bu erdemleri yaradýlýþta
n elde etmiþ olsunlar, ister dinli öðretmenlerin yöntemleriyle doðru olarak yeti
þmiþ olsunlar, hiçbir zaman mutluluða eriþemezler. Ýþte Dionysios'un ettiði kötü
lük. Öteki ettikleri bununla karþýlaþtýrýlacak olursa, bence önemsizdir. Dion'u
öldürene gelince, o da bilmeden ayný kötülüðü etti. Çünkü, bir insanýn baþka bir
insandan olabileceði kadar eminim ki, Dion eline siyasal erki geçirseydi, devle
ti bundan baþka türlü yönetmezdi: önce, Syrakusa'yý kölelikten kurtarýr, temizle
r, özgür bir kadýn gibi giydirir; kenti en iyi, en uygun yasalarla süslemek için
elinden geleni yapardý. Sonra bunun ardýndan yapýlmasý gereken þeye geçer, birç
ok kimseyi Hieron'dan daha kolayca kovarak, baþkalarýný egemenliði altýna alarak
Sicilya'yý yeniden kurmak ve barbarlardan kurtarmak yolunda hiçbir çabayý esirg
emezdi. Bütün bunlarý doðru, gözüpek, ölçülü ve erdemsever bir adamýn baþardýðýn
ý gören birçok kimse, erdemin deðerini anlardý. Diyebilirim ki, Dionysios beni d
inleseydi, bu deðer gene de herkesçe kabul edilir, herkes de böylece kurtulmuþ o
lurdu. Ama gerçekte, bir daimon ya da öç alýcý bir Tanrý, sizi yasalarý ve Tanr
ýlarý aþaðý görmeye, hiçbir þeyden korkmayan bir bilgisizlik içinde yaþamaya sür
ükledi ve bilgisizlik, insanlýðýn baþýna çöken bütün belalarýn kök salmasýný sað
layan, onlarýn bitmesine yardým ederek tohumlarýný atanlara en acý meyveleri yet
iþtiren o bilgisizlik, her þeyi yýktý, yok etti.
Ama þimdi, gelecekteki olaylarýn hiç olmazsa bu üçüncü kez uygun gitmeleri için
iyi sözler söyleyebilirim. Bununla birlikte, Dion'un dostlarý olan sizlere gene
þu öðütü veririm: Dion'un yurt sevgisine, sade yaþayýþýna öykünmekten geri kalma
yýn; onun yapmak istediklerini de, daha uygun koþullar altýnda siz gerçekleþtirm
eye çalýþýn; bunlarýn ne olduðunu söyledim. Aranýzda, babalarýnýz gibi Dorlarýnk
ine uygun yaþayamayýp kendisini Dion'u öldürenlerin ve Sicilyalýlarýn yaþayýþýna
kaptýrmýþ olan biri varsa, onu yardýmýnýza çaðýrmayýn; doðru ve saðlam davranab
ileceðini sanmayýn. Böyle olmayanlarý, ister Sicilya'da olsunlar, ister Pelopone
ssos'un herhangi bir bölgesinde olsunlar, hemen Sicilya'ya yerleþmeye, herkes iç
in eþit yasalar altýnda yaþamaya çaðýrýn. Bu yolda Atina'dan da korkmayýn; orada
da, erdem bakýmýndan herkesten üstün olan dostlarýný öldürmeye cüret edenleri t
iksintiyle karþýlayan kimseler vardýr.
Ama bu önerilerim ancak daha sonra gerçekleþebilecekse, siz de þimdi, her gün bi
rtakým ayrýlýklardan doðan pek çok kavgayla uðraþýyorsanýz; Tanrý'nýn iyiliðiyle
doðru düþünüþten azýcýk olsun pay almýþ bir kimse þunu anlamalýdýr ki, devrimle
rin yol açtýðý belalarý önlemek, ancak kazananlarýn, savaþlarla, sürgün ve öldür
ülerle kötüyü kötüyle karþýlamamalarý; düþmanlarýndan öc alma yoluna gitmemeleri
yle olur; bunlar, kendilerini tutmalý; kendilerini de, yenilenleri de doyuracak
eþ yasalar koymalý; yenilenlerin, bu yasalarý saymalarý için iki zorlama yoluna
baþvurmalýdýrlar: saygý ve korku. Yenilenleri, onlardan üstün olduklarý için, ya
salarý zorla saydýrabileceklerini göstererek korkutmalý ve istediklerinin ölçülü
olduðunu, yasalara kendilerinin de boyun eðme istek ve yetisinde bulunduklarýný
göstererek, kendilerini onlara saydýrmalýdýrlar. Yoksa, ikiye ayrýlmýþ bir devl
etin uðrayacaðý belalarýn sonu gelmez; böyle karýþýklýklar içinde bulunan devlet
lerde de ayrýlýklar, düþmanlýk, nefret ve güvensizlikler sürer gider.
Öyleyse, kazananlar güvenliklerini saðlamak istiyorlarsa, aralarýndaki en ünlü H
elenleri (her þeyden önce yaþlýlarýný) karýlarý, çocuklarý olan en deðerli, en ü
nlü, sayýsýz atalarý bulunan, hepsinin de yetesiye zenginlikleri olan Helenleri
seçmelidirler. Böyle adamlardan ellisi de on bin kiþilik bir kente yeter. Bunlar
ý, yalvararak, onurlu konumlar vererek ülkelerinden getirtmeli; Sicilya'ya geldi
ler mi, ne yenenlerin, ne yenilenlerin yararýna olacak, ama bütün yurttaþlara eþ
it haklar verecek yasalar yapmalarýný saðlamalý; onlarý bu yolda zorlamalý, ant
içirmelidir. Yasalar yapýldý mý, her þey þu aþaðýdaki koþula baðlý kalýr: yenenl
er, yasalara yenilenlerden çok saygý gösterirlerse, devletin esenliði ve mutlulu
ðu saðlanmýþ olur; bütün belalar ortadan kalkar. Böyle yapmazlarsa, öðütlerimizi
dinlemeyen kimselerle iþbirliði etmek için ne beni çaðýrýn, ne de baþka birini.
Bu size verdiðim öðütler, Dion'la benim, Syrakusa'ya beslediðimiz sevgiden doða
n ve ikinci kez gerçekleþtirmeye çalýþtýðýmýz tasarýlarýn kardeþidir. Ýlk tasarý
larýmýz, herkesin iyiliðini saðlamak için, gene Dion'la benim, Dionysios'la birl
ikte gerçekleþtirmeye uðraþmýþ olduklarýmýzdýr. Ama insanlardan üstün bir yazgý,
her þeyi altüst etti. Tanrý'nýn iyiliði ve yazgýnýn yardýmýyla daha baþarýlý ol
mak için siz de çabalayýn.
Ýþte Dionysios'un sarayýna o ilk yolculuðumun öyküsüyle size vereceðim öðütler..
. Bundan sonra yaptýðým yolculuðu, Sicilya'ya geçiþimi, beni bu yola götüren akl
a uygun nedenleri, bunlarla ilgilenenlere hemen þimdi anlatacaðým. Sicilya'da ge
çirdiðim ilk zamanlarý, Dion'un dost ve akrabalarýna verdiðim öðütlere geçmeden
önce anlatmýþtým. Ýþte ondan sonra olup bitenler: Dionysios'un gitmeme izin verm
esi için elimden geleni yaptým ve barýþ olduktan sonra (o sýrada Sicilya'da sava
þ vardý) yerine getirmek üzere ikimiz de karþýlýklý sözler verdik. Dionysios, er
kini güçlendirir güçlendirmez Dion'u da, beni de çaðýracaðýný söyledi ve Dion'da
n ülkeden uzaklaþmasýný, bunu bir sürgün deðil de bir yer deðiþtirme saymasýný i
stedi. Ben de ancak bu koþullarla geri gelebileceðimi söyledim. Barýþ olunca, Di
onysios beni çaðýrdý; Dion'un bir yýl daha beklemesini istedi. Bana gelince, ne
olursa olsun, kesinlikle gelmemi istiyordu. Sicilya'dan gelen haberlere göre, Di
onysios felsefeye büyük bir sevgiyle baðlanmýþtý; onun için Dion beni, Dionysios
'un bu çaðrýsýný geri çevirmemem için sýkýþtýrýp duruyordu. Bense, birçok gencin
felsefeye böyle sýký sýký baðlandýðýný biliyordum ve hiç olmazsa o zaman, Dion'
la Dionysios'u dinlemememin daha iyi olacaðýný düþündüm; çok yaþlý olduðumu, ver
ilen sözün tutulmadýðýný ileri sürerek yanýt verdim; Dion'u da, Dionysios'u da k
ýrdým.
Bu sýra, anlaþýlan, Arkhytas Dionysios'un yanýna gitmiþ (Sicilya'dan ayrýlmadan
önce, Arkhytas ve Tarantolularla Dionysios arasýnda konukluk ve dostluk baðlarý
kurmuþ, ondan sonra ayrýlmýþtým): o zaman Syrakusa'da Dion'un konuþmalarýný dinl
emiþ kimselerle o konuþmalarý bunlardan duymuþ baþka kimseler, kafalarý iyi kavr
ayamadýklarý bir sürü felsefe düzgüsüyle dolu birtakým adamlar vardý. Bunlar, Di
onysios'un benim bütün öðretimi dinlemiþ olduðuna inanarak, bu düzgüleri onunla
tartýþmak istiyorlardý sanýyorum. Kendisine öðretilen þeyleri kolayca kavrayan v
e son derece kuruntulu olan Dionysios da, bu tartýþmalardan sanýrým zevk alýyor
ve yanýnda ilk kez bulunduðum zaman, benden hiçbir ders almadýðý ortaya çýkacaðý
için çok utanýyordu. O zaman derslerimi niçin dinlemediðini de yukarda anlattým
. Yurduma sað salim dönüp, yukarda söylediðim gibi, Dionysios'un ikinci çaðrýsýn
ý geri çevirince, sanýyorum ki Dionysios bunu onuruna yediremedi; yaradýlýþý, hu
yu ve yaþayýþýný denediðimden artýk kendisini aþaðý gördüðümü ve darýldýðým için
sarayýna gelmediðimi sanacaklar diye korktu.
Ama her þeyi olduðu gibi söylemem doðru olacaktýr: bütün olup bitenleri iþittikt
en sonra, felsefemi aþaðý görecek ya da Tyrannos'un zeka gösterdiði sonucuna var
acak kimseler olacakmýþ, benim için hiç önemi yok. Gerçek þu ki, Dionysios dileð
ini üçüncü kez yineleyerek, yolculuðumu kolaylaþtýrmak için bir üç çifte kürekli
yolladý. Arkhytas'ýn öðrencilerinden olan ve Sicilyalýlar arasýnda en çok deðer
verdiðimi sandýðý Arkhedemos'u ve tanýdýðým baþka Sicilyalýlarý da birlikte gön
derdi. Hepsi de bana ayný haberi getirdi: Dionysios, felsefede þaþýlacak dereced
e ilerlemiþti. Dion'a beslediðim duygularý, Dion'un da hemen gemiye binip Syraku
sa'ya gitmemi istediðini bildiðinden, uzun da bir mektup göndermiþti. Bunlarý gö
z önünde tutarak yazmýþ olduðu mektup aþaðý yukarý þöyle baþlýyordu: "Dionysios'
tan Platon'a" ve o geleneksel hatýr sormalarýndan sonra doðrudan doðruya þöyle y
azýyordu: "Dileklerimi karþýlar, hemen þimdi Syrakusa'ya gelirsen, Dion'un iþler
i istediðin gibi düzenlenecektir, çünkü akla uygun þeyler isteyeceðinden eminim.
Ben de hiçbir þey esirgemeyeceðim; gelmezsen, ne Dion'un kendisi, ne de çýkarla
rýný ilgilendiren iþler istediðin gibi düzenlenecektir." Ýþte bu konuda böyle di
yordu; mektubun geri kalan bölümünden söz etmek yersiz ve uzun olur. Bundan baþk
a, Arkhytas'dan da, Tarantolulardan da birçok mektup alýyordum; Dionysios'un fel
sefeye gösterdiði sevgiyi övüyorlar, gelmezsem onunla aralarýnda kurmuþ olduðum
dostluðun bir daha yenilenemeyecek biçimde bozulacaðýný ve bu dostluðun siyaset
bakýmýndan hiç de önemsiz olmadýðýný söylüyorlardý. Her yandan dilekler karþýsýn
da kalmýþtým. Sicilya ve Ýtalya'dan beni kendi ülkelerine çekmek istiyorlar; Ati
na'dansa, beni sanki yurt dýþýna çýkarmak için yalvarýp yakarýyorlar; hep ayný g
örüþü ileri sürüyorlardý: Dion'a, konuklarýma, Tarantolu dostlarýma sýrt çevirme
meliydim. Bana gelince, önemli konularýn konuþulduðunu duyan yetenekli bir genci
n, en iyi yaþayýþa sevgi baðlamasýnda þaþýlacak bir þey olmadýðýný düþünmeye baþ
lamýþtým. Asýl gerçeðin ne olduðunu anlamak, bu görevden kaçmamak; söylenenler d
oðruysa gerçekten aðýr bir sorumluluk altýnda kalmamak gerekiyordu.
Böyle düþünerek her þeye gözümü kapadým ve kaygýyla, hiç de uygun olmayan önsezi
lerle yola çýktým; Sicilya'ya geldim. Üçüncü kadehimi, kurtarýcý Zeus'un onuruna
dökmem gerek; çünkü, çok þükür kurtuldum. Bu kurtuluþu, Tanrý'dan sonra Dionysi
os'a borçluyum. Birçok kimse beni öldürtmek istediði halde, o saygýlý davrandý,
buna engel oldu.
Sicilya'ya geldiðim zaman, önce yapmam gereken þeyin, Dionysios felsefe için ger
çekten yanýp tutuþuyor mu, yoksa Atina'da söylenenlerin aslý yok mu, bunu araþtý
rmak olacaðýný düþündüm. Böyle bir þeyi anlamak için, hiç de deðersiz olmayan bi
r yol vardýr ki, bir tyrannosa karþý kullanýldýðýnda çok iyi sonuçlar verir; hel
e o tyrannos, Dionysios gibi gelir gelmez anladýðýma göre, kafasý iyi anlaþýlma
mýþ öðretilerle dolu bir kimse olursa. Böyle adamlara, felsefenin ne denli engin
olduðunu; özünü, güçlüklerini ve beklediði çabayý göstermek gerekir. Felsefeye
gerçekten yeteneði olan, ona yakýnlýk duyan ve uygun olan kimse, tanrýlýk olduðu
için, kendisine gösterilen yolu hayranlýkla karþýlar ve var gücüyle bu yola atý
lmak gerektiðine, baþka türlü davranýrsa yaþayamayacaðýna inanýr. Böylece yola a
týlýr, kýlavuzunu sürükler ve amaçlarýna ulaþmadan ya da artýk bu yolda öðretmen
inin yardýmýna gereksinmesi olmadan, kendi kendisine yürüyebilecek kadar güç eld
e etmeden durmaz. Böyle bir adam, hep böyle bir ruh durumu içinde yaþar; gündeli
k iþleriyle uðraþsa da, her zaman ve her þeyde felsefeye ve kendisine ölçülü dav
randýðý için, öðrenmek, bellemek ve düþünmek yetilerini en iyi saðlayacak olan y
aþayýþa baðlý kalýr. Bunun tersi olan bir yaþayýþ, onda tiksintiden baþka bir du
ygu uyandýrmaz. Ama gerçekten filozof olmayan, tenlerini güneþin yaktýðý kimsele
r gibi yalnýzca yüzeyde kalan düþünceleri olan kimseler, öðrenecek epey þey oldu
ðunu, çok çalýþmak gerektiðini ve ancak böyle bir yaþayýþla amaca eriþileceðini
görünce, böyle bir çalýþmayý güç, dahasý, olanaksýz bulurlar; bu yolda çalýþma y
etisini de yitirirler. Kimileriyse, öðrendikleri þeyleri yetesiye bildiklerine,
yeni güçlüklere katlanmaya gereksinmeleri olmadýðýna inanýrlar. Kendini gevþekli
ðe býrakan, hiçbir çaba göstermeyen kimseleri denemek için bundan daha açýk, bun
dan daha güvenilir bir yol olamaz. Bu gibi kimseler, felsefenin istediði þeyleri
yapamazlarsa, suçu kendilerinde bulmalýdýrlar, öðretmenlerinde deðil.
Ýþte Dionysios'un yanýna gittiðim zaman bu anlattýðým yönteme baþvurdum; ama kon
umu ayrýntýlý olarak anlatmadým; aslýnda bunu Dionysios da istemiyordu. Baþka ö
ðretmenlerden aldýðý derslerle, birçok þey, birçok önemli þey bildiðini; bunlarý
tümüyle kendi malý kýldýðýný sanýyordu. Daha sonra, benden öðrendiklerini topla
yarak bir yapýt yazdýðýný, bunlarý büsbütün ayrý bir öðreti (kendi öðretisi) ola
rak gösterdiðini bile iþittim. Bunun üzerinde kesin olarak bir þey söyleyemezsem
de, baþkalarýnýn ayný konularda yazýlarý olduðunu gerçekten biliyorum. Ama kend
ilerinin ne olduðunu bilmeyen kimselere nasýl deðer verebiliriz? Benim uðraþtýðý
m þeyler üzerinde, bunlarý benden ya da baþkalarýndan öðrenmiþ ya da kendileri b
ulmuþ olsunlar, yazý yazan ya da yazacak olan kimselerin, bunlarý anlamalarýnýn
olanaksýz olduðunu söyleyebilirim. Benim bu konuda yazýlmýþ bir yapýtým yoktur,
olmayacaktýr da; çünkü bunlar, öteki bilimler gibi söz kalýbýna sokulamaz. Bu ko
nularla ancak uzun uzun uðraþtýktan, ömrünü bunlarý düþünmekle geçirdikten sonra
dýr ki, gerçek, ruhta sýçrayan bir kývýlcým gibi parlar ve sonra kendiliðinden g
eliþir. Öðretimi yazý ya da sözle yapmak gerekseydi, bunu en iyi olarak benden b
aþka kimse yapamayacaðý gibi, kötü anlatýrsam, kimse benden pek etkilenmeyecekti
r. Onu yazmam gerektiðini, çoðunluðun anlayacaðý gibi anlatabileceðimi düþünseyd
im, ömrümde insanlara o denli yararlý olacak öðretilerimi yazmaktan, herkesi nes
nelerin özü konusunda aydýnlatmaktan daha iyi bir iþ görebilir miydim? Ama bunla
rý "kanýtlama" adý verilen yolla anlatmak insanlar için iyi olmaz sanýyorum; ger
çeði, küçük bir iþaretle kendiliðinden bulabilecek azýnlýðý, elbette bir yana bý
rakmak gerek. Ötekilere gelince, felsefeyi yersiz ve haksýz olarak aþaðý görürle
r ya da en yüksek bilgilere erdiklerini sanarak büyük ve boþ umutlara kapýlýrlar
. Bu konu üzerinde uzun uzun durmak istiyorum; ne demek istediðimi anlatýnca, be
lki bu sözlerimi daha iyi anlarsýnýz. Bu konuda bir þey yazmayý göze alanlarý du
rduracak saðlam bir neden vardýr. Buna birçok kez iþaret ettim; ama anlaþýlan yi
nelemek gerekiyor.
Bir varlýðýn bilgisini elde etmek isteyenler için bilinmesi gereken üç þey vardý
r. Bilim dördüncü þeydir. Beþinci olarak da, tanýnaný, gerçekte var olaný saymam
ýz gerekir. Birincisi ad, ikincisi kavram, üçüncüsü imge, dördüncüsü de bilimdir
. Bu söylediðimi anlamak için bir örnek verelim, her þeyi bu örnekle karþýlaþtýr
alým. Daire denen bir þey vardýr; adý da þimdi söylediðim sözcüktür. Sonra, dair
enin, ad ve eylemlerden kurulmuþ bir kavramý vardýr; bütün uçlarýnýn odaða eþit
uzaklýkta olduðu þey; iþte yuvarlak, çember, daire denen þeyin kavramý. Bundan s
onra resmi çizilen, sonra silinen; tornayla yapýlan, sonra bozulan nesne gelir;
oysa bütün bunlarla ilgili olan dairenin kendisi bu deðiþmelerin dýþýndadýr; çün
kü o, ayrý bir þeydir. Dördüncü þey, bu nesnelerin bilimi, akýlla kavranmasý ve
onlar konusundaki doðru kanýdýr. Bunlar ayný türdendir ve sözde ya da madde biçi
mlerinde deðil, ruhta bulunurlar. Onun için bunlarýn daireden ve demin sözünü et
tiðim o üç þeyden baþka bir özde olduklarý açýkça görünür. Bunlarýn yakýnlýk ve
benzerlik bakýmýndan beþinciye en çok yaklaþaný, akýlla kavramadýr; ötekiler dah
a uzaktýr.
Ayný ayrýmlar, düz ve yuvarlak biçimlerde, renklerde, iyide, güzelde, doðruda; i
nsanýn yaptýðý ya da doðanýn oluþturduðu cisimlerde, ateþ, su ve bunlara benzer
her öðede; bütün hayvanlarda, ruh durumlarýnda, eylemlerde, edimlerde vardýr. Na
sýl olursa olsun, bu dört öðe kavranamazsa beþinci de tam olarak bilinemez. Þunu
da ekleyin ki, bu dört öðe, dilin kendisindeki yetersizlik yüzünden, her nesnen
in özünü olduðu gibi niteliðini de anlatmaktadýr. Onun için akýllý bir kimse düþ
üncelerini dile emanet etme tehlikesini göze almaz; hele dil, yazýyla olacaðý gi
bi, donmuþ bir biçim alýrsa.
Ama biz gene, demin söylediðimize dönelim: Bunu iyi anlamak gerektir. Geometride
çizilen ya da tornayla yapýlan dairelerin her biri, beþinciye karþýt olan þeyle
rle doludur; gerçekten, bütün bölümlerinde düz çizgiye yaklaþmaktadýr. Oysa asýl
dairede, küçük olsun, büyük olsun, özüne karþýt hiçbir öðe yoktur, diyoruz. Gen
e diyoruz ki, bu biçimlerin adýnda da hiçbir deðiþmezlik yoktur; bugün yuvarlak
dediðimiz biçimlere düz, düz dediðimiz biçimlere yuvarlak dersek, kim ne diyebil
ir? Bu adlarý böylece deðiþtirip karþýt anlamlarda kullanýrsak deðiþmezlikleri d
e azalmaz. Kavram (yani tanýmlama) için de böyledir; ad ve eylemlerde olduðuna g
öre, onda da kesin olarak deðiþmez bir þey yoktur. Dört öðenin her birinin beli
rsiz olduðunu göstermek için binlerce kanýt vardýr; ama bunlarýn baþlýcasý biraz
önce söylediðimizdir; öz ve nitelik olarak iki ilke bulunduðuna, ruhun da taným
ak istediði nitelik deðil öz olduðuna göre, dört öðenin her biri düþünce ya da o
laylarla, ruhun istemediðini önüne koyuyor; çizilen ya da gösterilen her nesneyi
de duyular kolayca çürütebileceðinden, herkes kuþku ve kararsýzlýk içinde kalýy
or. Onun için, kötü bir eðitim yüzünden gerçeði aramadýðýmýz, önümüze çýkan ilk
imgeyle yetindiðimiz þeylerde, bize sorulana yanýt verirken birbirimizle alay et
miyoruz; çünkü bu dört öðeyi parça parça etmek ve çürütmek elimizdedir. Ama bize
beþinci öðeyle yanýt verilmesini ve bunun anlatýlmasýný istersek, çürütme yetis
i olan herhangi bir kimse bu yetisini kolaylýkla gösterebilir; dinleyenlerin çoð
unu, öðretisini, söz, yazý ya da yanýtlarla anlatan kimsenin, yazdýklarýný ya da
söylediklerini hiç anlamadýðýna inandýrabilir; çünkü asýl çürütülen þeyin, konu
þanýn ya da yazanýn ruhu deðil, o dört öðeden her birinin özde kusurlu olan yapý
sý olduðu her zaman bilinmez. Bilim, ancak bu dördünü inceleye inceleye, birinde
n ötekine çýkarak ya da inerek, binbir güçlükle elde edilebilir; o da tanýnmasý
istenen nesneyle tanýyan aklýn iyi olmalarý koþuluyla. Tersine, birçok ruhun bil
im ve töre denen þey karþýsýnda olduðu gibi, yaradýlýþtan yetisiz olunursa ya da
yeti bozulmuþsa, Lynkeus'un gözleriyle de olsa, hiçbir þey görmeye olanak yoktu
r. Sözün kýsasý, bir kimsede nesneyle yakýnlýk olmazsa, ne öðrenme, ne belleme k
olaylýðý ona bir þey gösterebilir; çünkü görebilmek için nesneyle yakýnlýk ilk k
oþuldur. Onun için, herhangi bir þeyi kolaylýkla öðrenip belleyen, ama doðru ve
güzel olan her þeye doðal bir baðlantýsý ve yakýnlýðý olmayan kimseler ya da ken
dilerinde bu yakýnlýk olup da her þeyi güçlükle öðrenen, belleyen kimseler, erde
m ya da düþkünlük üzerinde, öðrenilebilecek bütün gerçeði elde edemezler. Bütün
özün, ayný zamanda doðru ve yanlýþ yönlerini öðrenmekten baþka yol yoktur; bu da
, baþta söylediðim gibi çok dikkat ve türlü türlü çalýþma ister. Ancak adlarý ta
nýmlamalarý, duyumlarý, algýlarý birbiriyle karþýlaþtýrdýktan ve hýrçýnlýðýn sor
u ve yanýtlarý etkilemediði dostça tartýþmalarda evirip çevirdikten sonradýr ki,
anlayýþýn ve aklýn ýþýðý, insanlýk güçlerinin ancak dayanabileceði bir aydýnlýk
la parlar.
Ýþte bunun için, gerçekten ciddi konularla uðraþan ciddi bir adam, düþüncesini y
azmaktan ve çoðunluðun anlayýþsýzlýk ve hýrçýnlýðýna yemlik olarak atmaktan çeki
necektir. Bundan þu kýsa sonucu çýkarabiliriz: Birinin, örneðin yasa yapanýn yas
alar üzerine ya da herhangi bir kimsenin herhangi bir konu üzerine yazýlarýný gö
rünce kendisi ciddi de olsa, yapýtýný ciddiye almadýðýný ve düþüncesinin, kendis
inin en iyi yerinde gizli kaldýðýný kabul etmeliyiz. Yok, düþüncesini çok ciddi
birþey olarak yazýyla anlatmýþsa, o zaman bu adamýn aklýný, Tanrýlar deðil ama ö
lümlüler almýþtýr, diyebiliriz.
Asýl konudan ayrýlarak söylediðim bu sözleri, bu açýklamalarý dikkatle okumuþ ol
anlar, Dionysios ya da ondan daha büyük ya da daha küçük bir kimse, doðanýn en e
ski, en yüksek ilkeleri üzerine bir þey yazmýþsa, bu yazýlarýn saðlam ders ve ar
aþtýrmalara dayanamayacaðýný kolayca anlarlar; sözlerim de ilkten bunu gösterdi.
Çünkü böyle olmasaydý, Dionysios da bu gerçeklere benim beslediðim saygýyý göst
erir; bunlarý yersiz ve yakýþýk almayan bir yolla ortaya koymaktan çekinirdi. Bu
nlarý unutmamasý için yazmýþ olamaz; bu gerçekler öyle kýsadýr ki, ruh bir kez k
avradý mý, unutma dokuncasý kalmaz. Dionysios gerçekten böyle bir þey yapmýþsa,
bu, ya benim öðretimi kendi malý gibi göstermek ya da bu öðretimden pay almýþ ol
makla kazanacaðý ünü düþünerek, ondan pay almýþ gibi görünmek içindir. Verdiðim
biricik ders bütün gerçekleri öðretmeye yetmiþse, söylediklerini kabul edebiliri
z. Ama, bunu nasýl baþardý? Thebaililerin dedikleri gibi: Zeus bilir. Ben, yukar
ýda da söylediðim gibi, öðretimi ona yalnýzca bir kez anlattým ve sonra, sözünü
bile etmedim.
Olaylarý olduðu gibi öðrenmek isteyenler, öðretimi, Dionysios'a niçin ikinci, üç
üncü ya da daha çok yinelemedim; bunu anlamalýdýrlar. Acaba Dionysios, beni bir
kez dinledikten sonra, bunun yettiðini mi sandý? Benden önce baþkalarýndan öðren
dikleri ya da kendi kendisine bulduklarýyla gerçekten yeter bilgisi var mý; ders
lerimi deðersiz mi buluyor; yoksa (üçüncü olarak þunu da düþünebiliriz) bunlar k
avrama yeteneðinin dýþýnda mý? Kendisini bilgelik ve erdeme vererek yaþamýyor mu
? Öðretimi anlamsýz buluyorsa, bunun tersini gösterecek ve bu konularda Dionysio
s'tan çok daha yetkili birçok tanýðým var. Bu gerçekleri kendi buldu ya da öðren
diyse, bunlarý özgür bir ruhun eðitimine yardým edecek deðerde buluyorsa, nasýl
oluyor da (olaðanüstü bir adam deðilse), bu konularda kendisine kýlavuzluk eden
birini aþaðý görüyor? Onu ne için aþaðý gördüðünü, þimdi söyleyeceðim.
Biraz sonra, o zamana dek Dion'un mallarýna dokunmamýþ, gelirinden yararlanmasýn
a izin vermiþ olan Dionysios, mektubunda yazdýklarýný tümüyle unutmuþ gibi davra
ndý; Dion'un iþlerine bakanlara, Peloponessos'a hiçbir þey göndermemelerini buyu
rdu. Bu mallarýn Dion'un deðil, oðlunun olduðunu; oðlu da kendi yeðeni olduðunda
n, yasa gereði onun vasisi sayýlacaðýný söylüyordu. Ýþte bu ana dek Dionysios bö
yle davranmýþtý. Bense felsefeye nasýl bir sevgi beslediðini anlamaya baþlýyordu
m, kýzmamak elimden gelmiyordu. Mevsim yazdý, gemiler de limandan çýkýyordu. Ben
, yalnýzca Dionysios'a deðil, kendime de, beni üçüncü kez olarak Skylla boðazýný
geçip
"uðursuz Kharybdis ile karþýlaþmaya"
zorlayan kimselere de kýzmam gerektiðini düþünüyordum.
Dionysios'a, Dion'a karþý böyle aþaðýlamayla davranýldýkça, yanýnda kalamayacaðý
mý söyledim. Beni yatýþtýrmaya çalýþtý; böyle çabucak gitmem, bu haberleri yayma
m, onuruna dokunacaðýndan kalmamý diledi. Üstelediðimi görünce, gezim için gerek
en hazýrlýklarý kendisinin yapamayacaðýný söyledi. Bense ilk kalkan gemiye binme
k istiyordum: Çok kýzmýþtým; yolumda durulacak olursa her þeyi göze almaya hazýr
dým; çünkü hiçbir suçum olmadýðý gibi, asýl yakýnan da bendim. Dionysios kalmak
istemediðimi görünce, beni yolculuk mevsimi geçinceye kadar alýkoymak için þu hi
leyi düþündü: Konuþmamýzýn ertesi günü yanýma geldi ve þu kurnazca sözleri söyle
di: "Aramýzda Dion ve onun çýkarlarý var; ayrýlýðýmýzýn nedeni de bu. Gel, bu en
geli ortadan kaldýralým. Sana olan saygýmdan, bak Dion'a nasýl davranacaðým: Mal
ýný mülkünü kendisine vermek doðru olacaktýr: Peloponessos'da otursun, ama sürgü
n olarak deðil; kendisi, ben ve siz, dostlarý bir anlaþmaya varýnca buraya geleb
ilecektir; ama doðallýkla, bana karþý koymamak koþuluyla. Bundan sen ve dostlarý
nla Dion'un akrabalarý sorumlu olacaktýr: Dion da böyle bir þey yapmayacaðýna si
ze söz verecektir. Payýna düþen malý mülkü, Atina ya da Peloponessos'ta sizin se
çeceðiniz kimselere emanet edilecektir. Dion, bunlardan yararlanacak, ama iznini
z olmadan bunlarý alamayacaktýr. Çünkü Dion'a, böyle büyük zenginlikleri eline g
eçirdikten sonra, bana baðlý kalacaðýna inanacak denli güvenemiyorum.Daha çok sa
na ve senin dostlarýna güveniyorum. Ýþte, istersen bu koþullar altýnda bir yýl d
aha kal; gelecek mevsimde, Dion'un malýný mülkünü alarak gidersin. Dion da emini
m, böyle bir hizmet gördüðün için sana minnet duyacaktýr."
Bu sözleri epey canýmý sýktý; bununla birlikte düþüneceðimi ve vereceðim kararý
ertesi gün kendisine bildireceðimi söyledim; anlaþtýk. Yalnýz baþýma kalýnca, dü
þündüm, taþýndým, ne yapacaðýmý bilmiyordum. Aklýma ilk gelen þey þu oldu: Ya Di
onysios verdiði sözü tutmak niyetinde deðilse ve ben gittikten sonra Dion'a hem
kendisi bir mektup gönderir, hem adamlarýndan birçoðuna yazdýrýr da, bugün bana
yaptýðý önerileri bildirir ve kendisinin bunlarý yerine getirmeye hazýr olduðu h
alde benim hiç aldýrmadýðýmý, Dion'un çýkarlarýný hiç gözetmediðimi söylerse; ya
Dionysios gitmemi istemiyorsa ve bu yolda hiçbir gemi kaptanýna söylemeden, her
kese, kendi isteðine karþý yola çýktýðýmý duyurursa, sarayýndan kaçýnca beni gem
isine alacak kimse bulunur mu? Büyük bir talihsizlik olarak sarayýna bitiþik ola
n bahçede oturuyordum; kapýcý da, Dionysios'dan buyruk almazsa, beni dýþarý býra
kmazdý. Öte yandan burada bir yýl daha kalýrsam, Dion'a durumumu ve ne yaptýðýmý
anlatýrdým: Dionysios da verdiði sözü azýcýk olsun tutarsa, davranýþým pek gülü
nç olmazdý. Çünkü tam olarak hesaplanýrsa, Dion'un serveti yüz talanttan aþaðý d
eðildi. Ama olaylar düþündüðüm gibi durum alýrsa, o zaman ben ne olurdum? Her ne
yse, bir yýl daha sabretmek, Dionysios'un hilelerini olaylarýn ýþýðýyla ortaya k
oymak gerektiðini düþündüm.
Bu karara vardýktan sonra, ertesi gün Dionysios'a þunu dedim: "Kalýyorum, ama ri
ca ederim beni Dion'un bütün iþlerinin sorumlusu sayma. Ona ikimiz de mektup yaz
alým, kararýmýzý bildirelim; bir diyeceði var mý, yok mu, soralým. Ýþlerinin baþ
ka türlü ele alýnmasýný istiyorsa, hemen yazsýn. Þimdilik bir þey deðiþtirmeyeli
m; her þey olduðu gibi kalsýn." Ýþte aþaðý yukarý bunlarý söyledim; ikimiz de bö
yle davranmaya karar verdik.
Biraz sonra, gemiler yola koyuldu; ben de artýk gidemezdim. O zaman Dionysios, D
ion'un mülkünün yalnýzca yarýsýnýn onun olduðunu, öteki yarýsýnýn oðluna kalmasý
gerektiðini söylemeyi uygun buldu. Bütün malýný satacak, sattýktan sonra da par
anýn yarýsýný götürmem için bana verecek, öteki yarýsýný da çocuk için alýkoyaca
ktý. Bundan daha haklý bir düzen olamazdý. Bu sözleri beni þaþkýnlýk içinde býra
ktý; bir sözcük bile eklemeyi gülünç buldum. Yalnýz Dion'un mektubunu beklememiz
, bu deðiþikliði ona bildirmemiz gerektiðini söyledim. Ama Dionysios, bu konuþma
mýzdan sonra, Dion'un bütün mülkünü, hiç aldýrmadan, istediði kimselere, orada,
burada, geliþigüzel sattý; bana bir þey söylemeye bile gönül indirmedi. Ben de o
nun gibi davrandým; Dion'un iþlerinin sözünü bile etmedim. Ne dersem diyeyim, bi
r iþe yaramayacaðýný biliyordum.
Ýþte o zamana dek felsefeye ve dostlarýma böyle yardým ettim. Ondan sonra da Dio
nysios'la ben þöyle yaþadýk: Ben, kafesten uçmaya can atan bir kuþ gibi hep dýþa
rlara bakýyordum, o beni yatýþtýrmak için elinden geleni yapýyor, ama Dion'un mü
lkünden bir þey vermiyordu. Bununla birlikte, bütün Sicilya'ya birbirimizin dost
uymuþuz gibi görünüyorduk. Bu sýra, Dionysios, babasýnýn yaptýðýnýn tersine, ask
erlerinin ücretini kýsmak istedi. Askerler de kýzdý; hep bir araya gelerek böyle
bir þeye katlanamayacaklarýný, karþý koyacaklarýný bildirdiler. Dionysios zora
baþvurdu, Akropolis'in kapýlarýný kapattý; ama askerler, barbarlarýn savaþ þarký
larýný söyleyerek, duvarlara saldýrdýlar; Dionysios öyle korktu ki, istedikleri
her þeyi kabul etti; o sýra toplanmýþ olan peltastlarýn (6) bile ücretini artýrd
ý.
Bütün bu karýþýklýklarý Herakleides'in çýkardýðý sözü her yana çabucak yayýldý.
Herakleides de bunu haber alýnca, kaçtý, gizlendi. Dionysios onu yakalamak istiy
ordu, ama bunu nasýl yapacaðýný bilemiyordu. Theodotes'i bahçesine çaðýrttý; ben
de o sýra oralarda geziniyordum. Önce birbirlerine ne dediler, konuþmalarýný iþ
itmediðimden bilmiyorum; ama Theodotes'in Dionysios'a yanýmda söylediklerini bil
iyor ve anýmsýyorum: "Platon," dedi, "Herakleides'i kendisine yüklenen suçlara y
anýt vermek üzere buraya getirebilirsem, Dionysios da artýk Sicilya'da kalmasýna
izin vermemek gerektiðini düþünürse, hiç olmazsa, karýsý ve çocuklarýyla Pelopo
nessos'a gidip Dionysios'a hiçbir zararý dokunmadan yaþamasýna ve gelirinden yar
arlanmasýna izin versin diye Dionysios'u kandýrmaya çalýþýyorum. Ona haber yolla
dým; þimdi gene birini yollayacaðým. Belki ya ilk çaðrýmý ya da þimdikini dinler
de gelir. Dionysios'tan þunu istiyorum, þunu rica ediyorum: Herakleides'i kýrla
rda ya da burada bulurlarsa, Dionysios baþka bir karar verinceye dek, baþýna ülk
eden uzaklaþtýrýlmaktan baþka bir kötülük gelmesin." Sonra Dionysios'a dönerek,
"Razý oluyor musun?" dedi. Dionysios, "Peki", dedi, "Onu senin evinin yakýnýnda
bulsalar bile, baþýna, bu karar verdiðimizden baþka hiçbir kötülük gelmeyecektir
."
Ertesi akþam Eurybios'la Theodotes, büyük bir telaþ ve heyecan içinde evime geld
iler. Theodotes söze baþlayarak, "Platon!", dedi "Dionysios, Herakleides için sa
na da, bana da ne söz vermiþti, biliyorsun.". "Elbette!" dedim, "Ama þimdi onu y
akalamak için peltastlar her yaný araþtýrýyor; olasýlýkla, bulunduðu yer de bura
dan uzak deðil. Onun için, kesinlikle bizimle birlikte Dionysios'a gelmelisin."
Yola çýktýk; Dionysios'un sarayýna geldik. Ýki arkadaþým ayakta durdu ve hiçbir
þey söylemeden aðlamaya koyuldular. Ben söze baþladým: "Arkadaþlarým, Herakleide
s'e karþý dünkü anlaþmamýza aykýrý olarak davranacaðýndan korkuyorlar; çünkü, sa
nýrým buralarda saklandýðý anlaþýlmýþ." Bu sözlerin üzerine Dionysios ateþlendi
ve büyük öfkeye kapýlmýþ kimseler gibi renkten renge girdi. Theodotes ayaklarýna
kapandý; elini eline aldý; böyle bir þey yapmamasý için yalvardý, yakardý. Aray
a girerek, Theodotes'u yüreklendirmek için, "Emin ol, Theodotes!" dedim, "Dionys
ios dünkü sözüne aykýrý bir þey yapmayý göze alamayacaktýr." Bunun üzerine Diony
sios, tam bir tyrannos bakýþýyla, "Sana," dedi, "hiç, ama hiç söz vermedim". "Ta
nrýlar hakký için," diye yanýt verdim, "Theodotes'in yapmamaný rica ettiði þeyi
yapmamaya söz vermemiþ miydin?" Bunu söyledikten sonra döndüm, yanýndan çýktým.
Dionysios, Herakleides'i arattý durdu; ama Theodotes, dostuna haberciler göndere
rek hemen gitmesini bildirdi. Dionysios, Teisias'ý peltastlarla birlikte ardýnda
n saldýysa da, söylediðine göre Herakleides bunlardan biraz önce davranarak, Kar
taca egemenliði altýndaki topraklara sýðýnmýþ.
Bundan sonra, Dion'un mülkünü geri vermemeyi öteden beri kuran Dionysios, düþman
ým olmak için bunu da bir neden saydý. Evimin bulunduðu bahçede, kadýnlarýn Tanr
ýlar için on günlük bir tören yapacaklarýný ileri sürerek beni Akropolis'ten çýk
ardý; bu on günü dýþarda, Arkhedemos'un evinde geçirmemi buyurdu. Ben oradayken,
Theodotes beni çaðýrttý ve bütün olup bitenleri nefretle karþýladýðýný söyleyer
ek, Dionysios'tan uzun uzun yakýndý. Dionysios da, Theodotes'in evine gittiðimi
öðrenince, aramýzýn büsbütün açýlmasý için, o ilkine benzeyen yeni bir neden bul
muþ oldu. Theodotes çaðýrýnca, gidip gitmediðimi sormak için birini yolladý. Ben
de, "Elbette gittim!" dedim; bunun üzerine, gönderdiði adam: "Öyleyse, Dionysio
s, Dion'u ve dostlarýný kendisine yeðlemekle çok kötü davrandýðýný sana söylemem
i buyurdu," dedi. Ýþte birini göndererek sanki Theodotes'le Herakleides'in dostu
, kendisinin de düþmanýymýþým gibi, bana bunlarý söyletti ve beni bir daha saray
ýna çaðýrmadý. Bundan baþka da, Dion'un malýný mülkünü saçýp savurmuþ bir adama
artýk iyilik etmek istemeyeceðimi düþünüyordu.
Ben artýk Akropolis'in dýþýnda, askerlerin arasýnda yaþýyordum. Kimi dostlarým v
e yurttaþlarým Atinalý uþaklar, gelip beni buldular; düþmanlarýmýn kara çalýp be
ni peltastlara kötülediklerini haber verdiler. Bunlardan kimileri de, beni yakal
arlarsa öldüreceklerini söylemiþler. Bunun üzerine kurtulmak için bir yol düþünd
üm. Arkhytas'a, Taranto'daki baþka dostlarýma haber yollayarak durumumu anlattým
. Onlar da, Sicilya'da görülecek resmi iþleri olduðunu ileri sürerek, dostlarýnd
an Lamiskos'la birlikte otuz kürekli bir gemi gönderdiler. Lamiskos gelir gelmez
araya girdi; Dionysios'a, gitmek istediðimi söyleyerek, buna engel olmamasýný r
ica etti. Dionysios razý oldu ve yol paramý vererek beni baþýndan savdý. Dion'un
mülküne gelince; ben bir þey istemedim, o da bir þey vermedi.
Peloponessos'a varýnca, Olympia'daki oyunlar için gelmiþ olan Dion'a rasladým; b
aþýmdan geçenleri anlattým. O, Zeus'u tanýk tutarak, hepimizin (benim, akrabalar
ýmýn, dostlarýmýn) Dionysios'tan öc almak için hemen iþe giriþmemizi istedi. Biz
im öç almamýz gerekiyordu; çünkü Dionysios bize karþý, konukluk yasalarýna aykýr
ý davranmýþtý (Dionysios'un davranýþýný böyle adlandýrýyor, böyle görüyordu); ke
ndisinin öç almasý gerekiyordu; çünkü, haksýz olarak kovulmuþ, sürülmüþtü. Bu sö
zleri üzerine, dostlarýmý, razý olurlarsa, bu yola götürebileceðini söyledim ve
"Bana gelince, sen de baþkalarý da, beni Dionysios'un sofrasýný, evini, Tanrýlar
a sunduðu þeyleri paylaþmaya zorladýnýz; o da, belki birçok karaçalmacýya inanar
ak seninle birlikte kendisine ve tahtýna karþý birçok düþünceleriniz olduðunu sa
ndýðý halde, beni öldürtmedi, konuða saygý gösterdi. Sizinle birlikte savaþa gir
iþemem; çünkü yaþlýyým. Bundan baþka da, bir gün yararlý bir iþ baþarmak için Di
onysios'la dostluðunuzu yeniden kurmak isterseniz, aranýzda bir bað olabilirim;
ama siz birbirinize kötülük etmek istedikçe, baþka kimselere baþvurmalýsýnýz," d
edim. Ýþte, hiçbir baþarý elde etmeden Sicilya'ya yapmýþ olduðum yolculuklarýn v
erdiði üzüntüyle böyle konuþtum. Ama onlar beni dinlemediler; aralarýný bulmak i
çin giriþimlerime kulak asmadýlar; onun için, o zamandan beri olagelen yýkýmlarý
n sorumluluðunu kendi üzerlerine almalýdýrlar. Dionysios, Dion'un mülkünü geri v
erseydi ya da onunla barýþsaydý, insanca iþlerin karþýsýnda duyabileceðimiz güve
nle söyleyebilirim ki, uðradýðýnýz yýkýmlarýn hiçbiri olmayacaktý; çünkü, Dion'u
bu yoldan kolaylýkla çevirebilecek isteðim ve gücüm vardý. Ama onlar birbirleri
ne saldýrdýlar, her yere yýkým getirdiler.
Þunu da söyleyebilirim ki; Dion'un istediði þey, benim ve her ölçülü insanýn da
isteyeceði þeydi: erkini, dostlarýný ve kendi kentini göz önünde tutacak olursak
, yönetim erkini ve yüksek konumlar elde etmeyi, büyük hizmetler görmek için olm
asaydý, düþünmezdi bile. Devlete karþý tasarýlar kurup, arabozucular toplayarak,
kendisine ve arkadaþlarýna zenginlikler saðlayan, ama kendini tutamayan, zevkle
rinin alçakça kölesi olan bir kimse; zengin olanlarý düþman diye öldürüp, mallar
ýný mülklerini çalan, yardýmcý ve suç ortaklarýný da, bir gün yoksulluðunu yüzün
e vurmasýnlar diye, bu yolda kýþkýrtan bir insan, sanýrým böyle davranmaz. Azýnl
ýðýn malýný mülkünü birtakým kararlarla çoðunluða daðýttýðý ya da daha küçük ken
tleri egemenliðine almýþ büyük bir kentin baþýnda bulunduðundan, bu küçük kentle
rin bütün mülkünü kendi kentine mal ettiði için, bir kentin velinimet saydýðý bi
r kimse de böyle davranmaz. Hayýr, ne Dion, ne de baþka biri, kendisine ve bütün
soyuna sonsuz bir ilenç getirecek bir erkin peþinde koþmamýþtýr. Dion, elinden
geldiðince az kimse öldürerek ya da sürerek, en iyi, en doðru yasalarý yapmak, e
n iyi, en doðru bir yönetim biçimini kurmak istiyordu.
Ýþte Dion böyle davranarak haksýzlýk etmektense haksýzlýða uðramayý yeðledi; ama
kendisini koruma yollarýný da aradý. Düþmanlarýný tam altedeceði sýrada sendele
di; bunda da þaþýlacak bir þey yoktur. Tanrýdan korkan, sakýngan ve akýllý bir k
imse, hainlerin huyunu anlamakta hiçbir zaman tümüyle aldanamaz; ama fýrtýnalarý
gerektiði gibi sezdiði halde bunlarýn hiç beklemediði büyük yeðinliðini ölçmedi
ði için sulara gömülen usta bir dümencinin sonu onun da baþýna gelebilir. Dion'u
n yýkýlýþý da ayný nedenledir. Düþmanlarýnýn kötü niyetlerini biliyordu; ama çýl
gýnlýk, kötülük ve açgözlülüklerinin enginliðini ölçmemiþti. Ýþte onu ölüme götü
ren, bütün Sicilya'yý sonsuz bir yasa bürüyen hata.
Bu anlattýklarýmdan sonra, size verebileceðim öðütleri aþaðý yukarý vermiþ bulun
uyorum; bu kadarýnýn da yeteceðini sanýyorum. Sicilya'ya ikinci gezimi anlatma g
ereðini duydum, çünkü bu konuda çok þaþýrtýcý ve inanýlmayacak þeyler söyleniyor
. Anlattýklarým akla uygun görünür, olup bitenlerin gösterdiðim nedenleri de yet
erli bulunursa, ben de öykümü akla uygun ve yeterli sayarým.

SEKÝZÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Dion'un akraba ve dostlarýna.
Ýyilikler,
Gerçek bir baþarý elde etmek için nasýl davranmalýsýnýz; bunu elimden geldiðince
anlatmaya çalýþacaðým. Yararlý öðütler vereceðimi umuyorum; hem bu öðütleri, ön
ce size olmakla birlikte, yalnýzca size deðil, bütün Syrakusalýlara, ondan sonra
da, bütün karþýtlarýnýza ve düþmanlarýnýza veriyorum. Ancak, dine aykýrý bir su
ç iþlemiþ olanlarý bir yana býrakýyorum; çünkü böyle suçlar hiçbir zaman baðýþla
namaz; kimse de böyle bir suçtan kendini temizleyemez. Þimdi, söyleyeceklerimi i
yi dinleyin:
Tyrannosluk devrildikten sonra, Sicilya'da olan çatýþmalar hep þundan ileri gelm
ektedir: kimileri yönetim erkini yeniden ele almak, baþkalarý da tyrannosluðu t
ümüyle ortadan kaldýrmak istiyorlar. Böyle durumlarda, çoðunluðun her zaman doðr
u bulduðu bir öðüt vardýr: düþmanlarýna elinden geldiðince kötülük; dostlarýna d
a elinden geldiðince iyilik etmek. Ama, ayný kötülüklere insanýn kendisi de uðra
madan, baþkalarýna kötülük edilemez. Bunun açýk tanýtlarýný görmek için uzaða gi
tmeyin; Sicilya'da olup bitenlere bakýn: bir yan saldýrdý mý, öteki karþý koyuyo
r. Siz bunu baþkalarýna da öðretebilirsiniz, bu yolda yararlý dersler verebilirs
iniz. Buna benzer örnekler hiç de az deðil. Ama düþman, dost, herkese nasýl yara
rlý olmalý; bunlara, elden geldiðince az kötülük etmek için nasýl davranmalý; iþ
te bunu görmek, görünce de gerçekleþtirmek pek kolay deðildir. Bu yolda bir öðüt
vermek ve bunu anlatmaya çalýþmak, daha çok tanrýlara sunulan bir dileðe benzer
. Haydi biz de bunu bir dilek olarak ele alalým; çünkü her þeye tanrýlardan baþl
amak gerekir. Þimdi size vereceðim öðütlerle bu dileðimizin gerçekleþeceðini uma
lým.
Savaþ baþlayalý beri, düþmanlarýnýz da, siz de, babalarýnýzýn, son derece tehlik
eli anlar geçirirken (bütün Sicilya, Kartacalýlarca yakýlýp yýkýlma, barbarlarýn
boyunduruðu altýna girme tehlikesini geçirirken) baþlarýna getirdikleri bir ail
enin buyruðu altýndasýnýz. Atalarýnýz o zaman, gençliðine ve savaþtaki deðerleri
ne bakarak Dionysios'u (ilk Dionysios) seçtiler ve yetilerine uygun olduðu için,
savaþýn yönetimini ona verdiler; yanýna öðütçü olarak daha yaþlý olan Hipporino
s'u kattýlar ve Sicilya'yý kurtarmak için bunlarý salt tyrannos yaptýlar. Kurtul
uþlarýný, bir tanrýnýn iyicilliðine ve bir tanrýya mý, baþa geçirdikleri adamlar
ýn deðerine mi, yoksa o zamanki yurttaþlarýn da yardýmýyla hem tanrýya, hem baþl
arýna mý borçludurlar? Ne denirse densin gerçek þu ki, o çaðýn kuþaðý böyle kurt
ulmuþtur. O denli deðer gösterip sizi kurtaran bu adamlarý, her zaman minnetle a
nmalýsýnýz. Sonralarý tyrannosluk, kendisine teslim edilen kenti yönetemediyse,
bunun cezasýný bir dereceye dek çekmiþtir; daha da ceza görmesi gerekir. Ama þim
diki durumda suçlulara nasýl bir ceza verelim ki, gerektiði gibi doðru olsun? Si
z onlarýn yönetim erkinden, tehlikeye girmeden, çok çabalamadan sýyrýlabilirseni
z; onlar da erklerini kolaylýkla elde edebilirlerse, vereceðim öðütlerin hiçbir
anlamý kalmaz. Þimdilik þunu iyice belleyin ve anýmsayýn ki, her iki yan da birç
ok kez, tam baþarýyý elde etmek için yalnýzca önemsiz bir þeyin eksik olduðunu u
mmuþ ve sanmýþtýr ve bu önemsiz þey, her zaman sayýsýz, engin, sonu gelmeyen köt
ülüklere yol açmýþtýr. Eski bir kötülüðün sonu gibi görünen þey, yeni bir kötülü
ðün baþlangýcý oluyor ve bu zincirleme olgu, tyrannosluðu da, demokrasiyi de yok
etme tehlikesini gösteriyor. Bu acýklý, ama çok olasý olan þey gerçekleþirse; b
ütün Sicilya'yý Fenikeliler ve Opikler (7) devleti egemenliði altýna alýrsa, Hel
en dilinin Sicilya'da izi bile kalmaz. Bu yýkýmý önlemek için her Helen çalýþýp
çabalamalý, bir yol bulmalýdýr. Size önereceðimden daha etkili, daha iyi bir yol
bilen varsa, gelsin size söylesin; onu bütün Hellas'ýn dostu saymak çok doðru o
lur.
Benim, þimdiki durum karþýsýnda bulduðum yolu, açýk yüreklilikle, yansýz ve doðr
u bir dille size anlatacaðým. Ben gerçekte, her iki yan arasýnda, tyrannosluk ed
enlerle tyrannoslardan çekenler arasýnda bir tür yargýcýyým; her iki yana da, ya
lnýzmýþ gibi eskiden verdiðim öðütleri yineliyorum. Bugün de düþünüyorum ki, tyr
annoslar, tyrannos adýndan da, tyrannosluktan da sakýnmalý; tyrannosluðu, elleri
nden gelirse, krallýða çevirmelidirler. Bunun olanaklý olduðunu, o bilge ve erde
mli Lykurgos, olaylarla göstermiþtir. Lykurgos, Argos ve Messene'deki akrabalarý
nýn krallýðý tyrannosluða çevirerek, hem kendilerinin, hem kentlerinin yakýlýp y
ýkýlmasýna neden olduklarýný görünce, ayný yýkýma yurdunun ve ailesinin de uðram
asýndan korkarak, bir umar düþündü: bir yaþlýlar meclisi kurdu ve krallýk erkini
sýnýrlamakla birlikte onu koruyan "ephor"larý oluþturdu. Birçok kuþaðýn esenlið
ini iþte böylece saðladý. Çünkü artýk insanlar yasalarýn deðil, yasalar insanlar
ýn egemeni, buyuraný olmuþtu.
Ýþte bu mektubum, hepinize, bugün böyle davranmanýzý salýk veriyor. Tyrannosluðu
n peþinden koþanlar, ondan uzaklaþsýnlar; doymak bilmez, akýlsýz insanlarýn tali
hlilik sandýklarý þeylerden hep kaçsýnlar; tyrannosluðu krallýða çevirmeye, kral
lýk yasalarýný saymaya çalýþsýnlar: onurlu konumlara geçerlerse, bu, ancak insan
larýn ve yasalarýn istemiyle olsun. Özgür yönetim biçimleri peþinde koþanlara, k
ötüdür diye kölelik boyunduruðundan kaçanlara da þu öðüdü veriyorum: dikkat etsi
nler, yersiz bir özgürlük elde etmek için doymak bilmez istekleri onlarý, atalar
ýnýn tutulduðu hastalýða (özgürlüðe besledikleri aþýrý sevgi yüzünden kargaþa iç
inde yaþamalarýna neden olan o hastalýða) sürüklemesin. Dionysios'la Hipparinos
devlet yönetimini ele almadan önce, Sicilyalýlar mutlu yaþadýklarýný sanýyorlard
ý; çünkü zevk ve sefa içinde yaþýyorlardý; ayný zamanda baþlarýna buyruktular; d
oðrulukla ve yasaya göre yönetse bile, hiçbir baþ tanýmayacaklarýný, tümüyle özg
ür olduklarýný göstermek için Dionysios'tan önce gelen on komutaný taþa tutmuþla
rdý; tyrannosluðun ortaya çýkmasýna iþte bu yol açtý. Kölelik de, özgürlük de öl
çüyü aþarsa, çok kötüdür; ölçülü olurlarsa çok iyidirler. Tanrýya boyun eðmek, ö
lçülü davranmaktýr; insana boyun eðmek ölçüsüzlüktür. Aklý baþýnda kimselerin ya
sasý Tanrý, akýlsýz kimselerin yasasý zevk ve sefadýr.
Bu her zaman böyle olduðuna göre, verdiðim öðütleri bütün Syrakusalýlara, benim
ve Dion'un düþünceleri olarak bildirmelerini, Dion'un dostlarýndan rica ediyorum
. Ben, Dion sað olsaydý da konuþabilseydi, sizlere neler söylerdi, onlarý anlata
caðým. Peki, diyeceksiniz, Dion, bugünkü iþlerimiz konusunda ne gibi öðütler ver
irdi? Söyleyeyim:
"Syrakusalýlar, her þeyden önce, düþünce ve isteklerinizi kazanç ve zenginlik yo
luna çevirmeyecek yasalarý kabul edin. Göz önünde tutmanýz gereken üç þey ruh, b
eden ve sonra zenginlik olduðuna göre, en çok ruhun erdemine, ikinci olarak bund
an daha aþaðý olan bedenin erdemine, üçüncü ve son olarak da ruh ve bedene hizme
t etmesi gereken zenginliðe deðer verin. Bir yasa bu düzeni gerçekleþtirirse, on
u yurdumuza mal etmekle çok iyi davranmýþ olursunuz; çünkü bunu sayanlar gerçekt
en mutlu olurlar. Ama zenginlere mutlu ve talihli demek, özünde uðursuz bir yarg
ýdýr; ona inanan kimseleri de akýlsýz eder. Yasa konusunda söylediklerimi gerçek
leþtirirseniz öðütlerimin ne kadar doðru olduðunu anlayacaksýnýz; çünkü her þeyd
e en iyi mihenk taþý, deneyimdir.
"Böyle yasalarýnýz olunca, Sicilya tehlikede, kimse de ne iyice yenmiþ, ne tümüy
le yenilmiþ olduðuna göre, katlanamayacaðýnýz kölelikten kurtulmak isteyen sizle
rle, yeniden tyrannosluðu elde etmek isteyen kimseler, bir uzlaþma yolu bulmalýs
ýnýz; bu, doðru ve yararlý olacaktýr. Bu sözünü ettiðim kimselerin atalarý, Hele
nleri barbarlarýn boyunduruðundan kurtarmakla büyük bir hizmet görmüþlerdir. Siz
de, iþte bu sayede bugün nasýl bir yönetim biçimi kuralým diye düþünebiliyorsun
uz. Onlar baþaramasalardý, ne bir þey düþünebilir, ne bir þey umabilirdiniz. Öyl
eyse, sizler, krallýk yönetimi altýnda özgürlüðe kavuþun; onlar da, bütün yurtta
þlara, krallara bile, eðrilik ederlerse, buyurucu yasalar koyarak, sorumlu bir k
rallýk gücü elde etsinler.
"Bu düzeni kurmayý baþarmak için, tanrýlarýn yardýmýyla, açýk yüreklilik ve doðr
ulukla krallarýnýzý seçmeye koyulun. Önce, babamla benim ettiðimiz hizmetlere ka
rþýlýk, oðlumu seçin: babam eski zamanlarda, kenti barbarlardan kurtardý; ben de
, son zamanlarda, iki kez tyrannoslardan kurtardým; bunu, hepiniz gördünüz. Ýkin
ci olarak size þimdi ettiði yardýmlara ve huyunun doðruluðuna karþýlýk, babamýn
adýný taþýyan Dionysios'un oðlunu seçin: bir tyrannosun oðlu olmakla birlikte, k
enti kurtarmak istemekte; ve böylece hem kendine, hem soyuna, geçici ve eðri bir
tyrannosluk yerine ölümsüz bir onur saðlamaktadýr. Üçüncü olarak, Syrakusa kral
lýðýna, kendisinin ve halkýn isteðiyle düþman ordusunun þimdiki baþýný, Dionysio
s'un oðlu Dionysios'u çaðýrýn; ama Dionysios, talihinin deðiþmesinden korkarak,
yurduna ve artýk kimsenin uðramadýðý mezar ve tapýnaklara acýyýp, tutkusunun da
her þeyi barbarlarýn yararýna tümüyle yok etmesinden çekinerek, krallýk yönetim
biçimini kendiliðinden kabul etmelidir. Bu üç krala isterseniz Lakedaimonya kra
llarýnýn yönetim erkini verin; isterseniz, aranýzda anlaþarak bu erki kýsýn; ama
onlarý tahtlarýna böyle oturtun. Bunu size daha önce de söylemiþtim; þimdi de d
inleyin. Dionysios'la Hipparinos'un aileleri, ricalarýnýzý ve Sicilya'nýn esenli
ðini gözönünde tutarak, kendilerinin ve soylarýnýn, þimdi de, gelecekte de, birç
ok onurlardan yararlanmalarý koþuluyla, bugünkü yýkýmlara bir son vermeye razý o
lurlarsa, yukarda da söylediðim gibi, temsilciler çaðýrýn; bunlara, bir uzlaþma
saðlamalarý için, tam yetki verilsin; ve bunlar, kralýn isteðine ve uygun bulaca
klarý sayýya göre, ya Sicilyalýlar, ya yabancýlar arasýndan ya da hem Sicilyalýl
ar hem yabancýlar arasýndan seçilsin. Temsilciler toplanýnca, yasalar yapsýnlar
ve bir yönetim düzeni kursunlar. Bu düzene göre doðru da olacaðý gibi, krallara,
kutsal iþlerin; ülkelerine iyilik etmiþ böyle kimselere de güvenilecek iþlerin
yönetimi verilsin. Temsilciler halk ve yaþlýlar meclisine danýþarak, savaþta ve
barýþta yetki kullanmak üzere otuz beþ yasa koruyucusu seçmeli; deðiþik davalar
a göre deðiþik mahkemeler olmalý; ama ölüm ve sürgün kararlarýný ancak Otuz Beþl
er verebilmelidir. Bunlara, bir yýl önceki yargýçlar kurulundan birer tane olmak
üzere, en doðru, en iyi yargýçlar katýlmalý; ertesi yýl, bunlar hep birlikte, y
urttaþlarýn ölümünü, hapsedilmesini ve sürülmesini gerektiren davalarda yargýçlý
k etmelidirler. Kralýn bu tür davalarda yargýçlýk etmesi yasaklanmalýdýr: çünkü
o, rahip olmak sýfatýyla öldürme, hapis ve sürgün gibi þeylere elini sürmemelidi
r.
"Ýþte, saðken ve þimdi, sizin için gerçekleþtirmek istediðim tasarýlar; sizin de
yardýmýnýzla düþmanlarýmý alt ettikten sonra, dost kýlýðýna girmiþ Erinniler (8
) engel olmasaydý, tasarladýðým yönetim biçimini kuracaktým. Bundan sonra olayla
r umduðum gibi çýksaydý, bütün Sicilya'yý yeniden kuracak; herkesin özgürlüðü iç
in tyrannosluða karþý savaþmamýþ olan barbarlarýn ele geçirdikleri yerleri eller
inden alacak; Helen topraklarýnýn o eski halkýný, atalarýnýn o eski yerlerine ge
tirecektim. Ýþte hepinizin bugün ele almanýzý istediðim þey. Bunu gerçekleþtirme
ye çalýþýn; herkesi bu yolda yardýma çaðýrýn; gelmeyecek olaný devletin düþmaný
sayýn. Bu, baþarýlamayacak bir þey deðildir. Ýki ruhun tasarladýðý, düþüncenin d
e en iyi olduðunu kolaylýkla göstereceði bir þeyi baþarýlamaz saymak akýllýlýk o
lmaz. Bu iki ruhtan, Dionysios'un oðlu Hipparinos'la oðlumun ruhlarýný anlýyorum
. Bu ikisi aralarýnda anlaþýrlarsa, kentlerini düþünen Syrakusalýlarla da anlaþa
bileceklerini sanýyorum. Bütün tanrýlara, tanrýlarla birlikte saymaya deðer her
varlýða saygý ve dualarýnýzý sunun; sonra, dost, düþman herkesi, ayný yumuþaklýk
la ama üsteleyerek çaðýrýn; ve uyanýk gözlere tanrýnýn gönderdiði bir düþ gibi o
lan bu sözlerimiz, tükenmez çabalarýnýzla, parlak ve ak yazýlý bir gerçeðe erinc
eye dek elinizden geleni yapmaktan geri kalmayýn."

DOKUZUNCU MEKTUP
Platon'dan Tarantolu Arkhyas'a.
Ýyilikler,
Arkhippos, Philonides ve yanýndakiler kendilerine vermiþ olduðun mektuplarla gel
diler; senden haber getirdiler. Kentle olan iþlerini kolayca gördüler; aslýnda b
u iþler öyle pek güç de deðildi. Sana gelince; devlet iþleriyle uðraþmak yükünde
n kurtulmadýðýn için sýkýlýyormuþsun. Ýnsanýn yaþamda kendi iþleriyle uðraþmasý
(hele bunlar senin seçtiklerin gibi olursa) elbette hoþtur; bunu herkes bilir. A
ma unutmaman gereken bir þey var: biz yalnýzca kendimiz için doðmadýk; varlýðýmý
zýn bir parçasý yurdumuzun; bir parçasý ana babamýzýn; bir baþka parçasý dostlar
ýmýzýndýr; ama büyük bir parçasý, yaþamýn bizi baðladýðý durumlara verilmelidir.
Yurdumuz, bizi devlet yönetimi iþlerine çaðýrýrsa, bunu geri çevirmek yakýþýk a
lýr mý? Hem, aslýnda böyle bir þey yaparsak, yerimizi devlet iþlerine girdikleri
zaman iyiyi hiç düþünmeyen deðersiz kimselere býrakmýþ oluruz. Bu konuda söyled
iklerim yeter. Ekhekrates'e gelince, onunla, þimdi olduðu gibi, senin, babasý Ph
rynion'un ve gencin kendi hatýrý için, gelecekte de ilgilenmeyi sürdüreceðim.
ONUNCU MEKTUP
Platon'dan Aristodoros'a.
Ýyilikler,
Bana söylediklerine göre, her zaman olduðu gibi, þimdi de Dion'un en yakýn dostl
arýndanmýþsýn; huyunda da felsefeye gereken bilgelik varmýþ. Metinlik, baðlýlýk,
açýk yüreklilik... iþte bence gerçek felsefe budur. Baþka baþka amaçlarý olan ö
teki bilimleri, öteki hünerleri, eðlence demekle, tam olarak adlandýrmýþ oluyoru
m. Hoþça kal ve þimdiki gibi davranmaktan hiç þaþma.

ON BÝRÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Laodamas'a.
Ýyilikler,
Sana daha önce de yazmýþtým; o sözünü ettiðin iþler için Atina'ya gelmen çok yar
arlý olacaktýr. Ama "Gelemem" dediðine göre, en iyisi gene ya benim ya da mektub
unda yazdýðýn gibi Sokrates'in gelmesi olacaktýr. Ama Sokrates idrar zorluðundan
hasta; bana gelince, oraya gelip de göreyim diye çaðýrdýðýn iþi iyi bir sonuca
baðlayamazsam, çok küçük düþerim. Aslýnda, bu iþin baþarýlabileceðini de pek umm
uyorum. Bak neden? Bunu sana uzun uzadýya anlatmam için baþka bir mektup, hem de
uzun bir mektup yazmam gerek. Ben artýk yaþlandým; orada, burada dolaþmak, deni
zde, karada, birtakým tehlikelere göðüs germek için gereken beden gücüm de kalma
dý. Yolculuðun da, bilirsin, binbir tehlikesi var. Bununla birlikte sana ve yaný
ndaki yurttaþlara öðüt verebilirim; öðütler benim aðzýmda, Hesiodos'un söylediði
gibi, pek yalýn gibi görünürlerse de, bunlarý tasarlamak epey güçtür. Yurttaþla
rýn gündelik yaþayýþlarýný gözetmek; kölelerin, özgür kimselerin ölçü ve yiðitli
kle davranmalarýný saðlamak için yönetim gücü ve yeteneði olan bir kimse bulunma
zsa, yalnýzca geliþigüzel yasalar koymakla iyi bir yönetim kurabileceðini sanmak
yanlýþtýr. Böyle bir erke deðerli bir kimse bulunursa, bu sonuca varýlabilir. A
ma, sizi yetiþtirmek için birine gereksinmeniz varsa, korkarým, orada ne bir öðr
etmen, ne de bir öðretmenden ders almýþ bir kimse bulamayacaksýnýz ve tanrýlara
baþvurmaktan baþka bir yolunuz kalmayacak. Aslýnda, eski devletler, aþaðý yukarý
hep böyle kurulmuþlardýr; ancak sonra, savaþ gibi, baþka þeyler gibi büyük olay
larýn yardýmýyla ortaya büyük gücü olan bir kimse çýkýnca iyi yönetilmiþlerdir.
Þimdilik bu söylediklerimi iyi dinleyin; bu görevinizdir ve gereklidir. Bütün bu
konuyu, söylediðim gibi görün; kolayca baþarý elde edeceðinizi de sanmayýn. Baþ
arýlar.
ON ÝKÝNCÝ MEKTUP
Platon'dan Tarentoslu Akhytas'a. (9)
Ýyilikler,
Göndermiþ olduðun yazýlarý aldýk, çok hoþnut olduk; yazaný büyük bir beðeniyle k
arþýladýk. Atalarýna uygun olduðu anlaþýlýyor; söylendiðine göre bunlar Myra'dan
geliyorlarmýþ; Laomedon'un krallýðýnda yurtlarýný býrakan Troialýlarýn soyundan
mýþlar; eskilerden duyulagelene göre de, iyi kimselermiþ. Mektubunda sözünü etti
ðin yapýtlarýma gelince, daha tamamlayamadým; ama olduðu gibi gönderiyorum. Onla
rý, nasýl korumak gerektiðini ikimiz de biliyoruz; onun için bu yolda baþka bir
þey söyleyecek deðilim.

ON ÜÇÜNCÜ MEKTUP
Platon'dan Syrakusa tyrannosu Dionysios'a.
Ýyilikler,
Mektubuma bu selamla baþlayayým da, benden olduðuna bir belirti olsun. Bir gün,
genç Lokrialýlarý yemeðe çaðýrmýþtýn; sofrada benden biraz uzakta oturuyordun. K
alktýn, bana doðru geldin ve benim de, yanýmda oturan güzel gencin de, çok iyi b
ulduðumuz hoþ bir þey söyledin. O zaman bu genç sana: "Dionysios," dedi, "Bilgel
iði araþtýrma yolunda Platon'un herhalde sana çok yararý olmuþtur." Sen de, "Yal
nýz bu mu ya? Daha birçok konuda yararýný gördüm; bak, onu buraya getirmekle hem
en yararlandým," dedin. Ýþte Dionysios, bu yoldan þaþma da, birbirimizden gördüð
ümüz yararlar artsýn. Bana gelince, hep bu amacý güderek, bugün, sana Pythagoras
çýlarýn yazýlarýyla bölümleri ve o zaman anlaþtýðýmýz gibi, senin de, sarayýnda
olduðuna göre Arkhytas'ýn da yararlanabileceðiniz bir adam gönderiyorum. Adý Hel
ikon'dur; Kyzikos'da doðmuþtur; Eudoksos'un öðrencilerindendir ve bütün öðretile
rimi tümüyle kavramýþtýr. Bundan baþka, Isokrates'in bir öðrencisiyle ve Bryson'
un öðrencilerinden Polyksenos'la arkadaþlýk etmiþtir. Üstelik çok geçimlidir ve
sert deðil, yumuþak ve uysal huylu olduðunu sanýyorum. Bunu hiç çekinmeden söylü
yorum sanma; verdiðim yargý bir insan üzerinedir; insan da, kötü deðil ama, kimi
bakýmlardan birkaç kiþiyi bir yana býrakýrsak, deðiþik bir hayvandýr. Korku ve
güvensizlik içinde olduðundan, Helikon'u, bir arada olduðumuz zaman hep inceledi
m; sonra kentteþlerinden sordum; hiçbiri ona karþý bir þey söylemedi. Onu sen de
incele ve dikkatli davran. En iyisi, boþ zamanýn olursa, ondan ders almaktýr; a
ma felsefe yolundaki araþtýrmalarýna hiçbir zarar gelmesin. Zamanýn yoksa, ona b
aþka birini gönder, öðrendiklerini zamanýn olduðunda sana da öðretir. Sen de böy
lece daha iyi olursun; ün kazanýrsýn; ve benden yarar görmekten hiç geri kalmazs
ýn. Ýþte bu kadar.
Göndermemi yazdýðýn þeylere gelince: Apollo'nun yontusunu yaptýrdým; Leptines sa
na getirecek; yetenekli bir sanatçýnýn, Leokhares'in yapýtýdýr. Evinde çok güzel
bulduðum bir yapýt daha gördüm; satýn aldým. Bunu, hasta ya da saðlýklýyken, ba
na, ikimize de uygun bir tavýrla bakmýþ olan karýna armaðan etmek istiyorum. Uy
gun bulursan ver. Çocuklar için on iki testi þarapla iki testi bal gönderiyorum.
Kuru incirlere gelince, biz buraya varýnca toplama mevsimi geçmiþti, ayýrtamadý
m. Sakladýðýmýz mersin meyvalarý da çürümüþ; bir daha sefere daha dikkatli davra
nýrýz. Bitkilere de gelince, Leptines sana her þeyi anlatýr.
Bu gönderdiðim þeyleri satýn almak ve kente vergileri ödemek için gereken parayý
Leptines'den istedim. Kendisine Leukadia gemisi için harcadýðým on altý mina ka
dar bir parayý kendi kesemden verdiðimi söyledim (bunu söylemeyi doðru ve uygun
bulmuþtum). Ondan aldýðým parayý da harcadým, bu gönderdiðim þeyleri satýn aldým
.
Para bakýmýndan Atina'da senin durumun nedir, benim durumum nedir, þimdi ona geç
elim. Sana önce de söylemiþtim; paraný, baþka dostlarýmýnki gibi elimden geldiði
nce az harcayacaðým; yalnýzca gerekli olan, benim ve parayý verenin doðru ve uyg
un bulduðumuz þeyler için kullanacaðým. Benim durumum þöyle: verdiðin tacý üstel
emelerine karþýn kabul etmediðim zaman ölen yeðenlerimin dört kýzýna bakmak zoru
ndaydým. Bunlardan biri, bugün evlenme çaðýndadýr; ikincisi sekiz yaþýnda, üçünc
üsü üçten biraz fazla, sonuncusu da bir yaþýnda bile deðil. Saðlýðýmda evlenecek
olanlara, dostlarýmýn da yardýmýyla, drahoma vermek görevimdir; ötekilerle ilgi
lenmek bana düþmez. Gelecekte, babalarý benden daha zengin olacak kýzlara da dra
homa verecek deðilim. Ama, bugün en talihlileri benim; annelerinin de drahomasýn
ý Dion ve baþkalarýyla birlikte ben vermiþtim. Bu kýzlardan biri, dayýsý Speusip
pos ile evleniyor; buna otuz minadan çok istemez; bunca drahoma bizim için yeter
. Annem de ölürse, mezarýný yaptýrmak için on minadan çoðuna gereksinmem olmayac
ak. Sicilya'ya yapacaðým yolculukta, kendi harcamalarým ya da devlete verecek öd
enti olursa, önce söylediðim gibi davranmalýyýz: ben bunlarý elimden geldiðince
kýsmaya çalýþacaðým; ama harcamalar olanaklarýmý aþarsa, aþan bölümünü sen ödeye
ceksin.
Þimdi Atina'daki harcamalarýna geçiyorum: önce þunu söyleyeyim ki, Khoregialýk (
10) ya da buna benzer baþka bir þey için para harcamamý istiyorsan, sandýðýmýzýn
tersine, bana bu parayý verecek hiçbir konuðun yoktur. Sonra, parasýný, bir ada
m gönderinceye dek geri býrakmayýp hemen vermekte yarar olan bir iþin varsa, yal
nýzca can sýkýcý bir durumla karþýlaþmayacaksýn; küçük de düþeceksin. Bunu ben k
endim denedim: Erastos'u, bir þeye gereksinmem olursa, baþvurmamý söylediðin kon
uðun Aiginalý Andromedes'e yolladým. Sana, o mektubunda istediðin daha pahalý þe
yleri gönderecektim. Bir insandan beklenecek þu olaðan yanýtý verdi: babana verd
iði paralarý geri almak için epey güçlük çekmiþti; sana þimdi, ödünç olarak az b
ir para verebilirdi ama, daha çoðunu göze alamýyordu. Ýþte bunun için Leptines'd
en borç aldým. Leptines de, yalnýzca bu parayý verdiði için deðil, bunu seve sev
e yaptýðý; söz ve davranýþlarýyla gerçek bir dostun olduðunu gösterdiði için övü
lmelidir. Ýyi olsun, kötü olsun, sana nasýl davrandýklarýný; herkesin, senin içi
n ne gibi niyetler beslediðini bildirmem gerekir. Öyleyse, para konusunda düþünd
üklerimi açýkça söyleyeceðim; böyle yapmam doðru olacaktýr; ayný zamanda sarayýn
da gördüklerime dayanarak konuþacaðým. Yaptýðýn harcamalarý sana bildirmeleri ge
reken kimseler, seni kýzdýrmaktan korkarak, bundan çekiniyorlar. Onlarý, her þey
de olduðu gibi, bunda da açýkça konuþmaya alýþtýr, zorla; her þeyi olabildiðince
bilmelisin; her þey üzerinde karar verebilmeli, her þeyi öðrenmekten çekinmemel
isin. Gücünü arttýrmak için en iyi çare budur. Harcama yerinde yapýlmalý, zamaný
nda ödenmelidir; bu, her bakýmdan, hele insanlarýn zenginliklerini yönetmeleri b
akýmýndan, çok önemlidir; sen de böyle söylemiþtin, sözünden dönecek deðilsin. S
enin çýkarlarýný gözettiklerini söyleyen kimselerin herkesin önünde sana kara ça
lmalarýna meydan verme; para iþlerinde zorluk çýkaran bir insan olarak tanýnmak,
ünün için ne iyi olur, ne de güzel.
Þimdi Dion'a geçiyorum: baþka þeyler üzerine, o sözünü ettiðin mektubun gelmeden
önce bir þey söyleyemem. Dion'a bildirmememi istediðin tasarýlarý, bildirmedim;
onunla, bunlar üzerinde de konuþmadým. Yalnýzca bu tasarýlarý, güçlükle mi, kol
aylýkla mý kabul edeceðini anlamak istedim; bunlar gerçekleþirse epey üzüleceðin
i sezdim. Baþka bakýmlardan, Dion, gerek sözlerinde, gerek davranýþlarýnda, çok
ölçülü görünüyor.
Timotheos'un kardeþi dostumuz Kratinos'a, bizim aðýr piyadelerin taþýdýðý o yumu
þak zýrhlardan bir tane; Kebes'in kýzlarýna da, yedi kulaçlýk üç gömlek armaðan
edeceðiz; hani þu Sicilya'da yapýlan keten gömlekler var ya, iþte ondan; o zengi
n iþlemeli Amorgos gömleklerinden deðil. Kebes adýný sanýrým iþitmiþsindir: þu S
okrates'in konuþmalarýnda Simmias'ýn yanýnda yer alan; ruh üzerine diyalogda Sok
rates'le konuþan Kebes. Onu, hepimiz candan bir dost sayýyoruz.
Ciddi olan mektuplarýmý ciddi olmayanlardan ayýran iþarete gelince, bunu unutmam
ýþsýndýr sanýrým. Ama sen gene bir anýmsa ve iyice dikkat et. Birçok kimse, kend
ilerine mektup yazmamý istiyorlar; yazamayacaðýmý açýktan açýða söylemek de pek
kolay olmuyor. Ciddi mektuplarýma "tanrý"; o denli ciddi olmayanlara da "tanrýla
r" sözcüðüyle baþlýyorum.
Elçiler de sana mektup yazmamý dilediler; bunda da þaþýlacak bir þey yok; hepsi,
hele o zaman elinden rahatsýz olan Philagros, ikimizi her yerde övüyorlar; bu y
olda hiçbir çabadan çekinmiyorlar. Büyük kralýn yanýndan dönen Philaides de send
en söz etti. Mektubumu uzatmak isteseydim, neler söyledi, yazardým; ama sen Lept
ines'e sor, o sana söylesin.
Zýrhý ve istediðim öteki þeyleri gönderirsen, bunlarý istediðin kimseye emanet e
t. Kimseyi bulamazsan, Terillos'a ver. O, hep denizlerde dolaþýr; dostumuzdur. H
er þeyi, hele felsefeyi iyi anlar. Ben Sicilya'dan ayrýlýrken kent baþlarýndan o
lan Teisonos'un damadýdýr.
Hoþçakal; felsefeyle uðraþ, gençleri yüreklendir, kendilerini felsefeye versinle
r. Top oyunundaki arkadaþlarýna selamlarýmý söyle; herkese, hele Aristokritos'a
buyur, benden bir yapýt ya da mektup gelirse, sana elden geldiðince çabuk haber
versinler; ve istediðim þeylerle uðraþmayý unutursan, anýmsatsýnlar. Leptines'e
borcunu vermeyi unutma; bunu hemen yap ki, ona nasýl davrandýðýný görenler, bize
hizmet etmeye daha istekli olsunlar.
Myronides'le birlikte kölelikten kurtardýðým Latrokles, sana gönderdiðim þeylerl
e gemiye bindi. Onu hizmetine al, çünkü onun için çok iyi duygular besliyorum; h
angi iþte istersen çalýþtýr. Mektubumu ya da özetini sakla; tutmuþ olduðun yolda
n da hiç þaþma.

You might also like