You are on page 1of 440

Prof. Dr.

Fazlur RAHMAN
SLM

Seluk Yaynlan
zmir Caddesi, 46/A Ankara
T el 425 21 81 - 425 09 32
Birinci Baka 1981 (5.000 Adet)
kinci Bask: 1992 (2.500Adet)
nc Basku 1993 (2.500 Adet)
Baskv
Kent Basmevi/stanbul
Tel: 528 08 15 - 527 99 22
ISBN-975-95466-3-9

Prof. Dr. Fazlur RAHMAN

SLM
evirenler

Prof. Dr. Mehmet DA

Prof. Dr. Mehmet AYDIN

S E L U K Y A Y IN L A R I

indekiler

nc Baskya nsz........................ ............

kinci Baskya nsz........................................


evirenlerin nsz...... ..................................

III
VI

Fazlur Rahman ve slm Modemizmi ...............

Trke Baskya nsz.......................................


nsz.............. ........ ......................................

XXXXIV
XXXXVII

Giri..............................................................

1. Hz, Muhammed............................................
2. Kur'n.........................................................

14
41

3. Hads'in Douu ve Gelimesi.....................

59

4. slm Hukukunun Yaps...............................

95

5. Kelm ve Akidenin Gelimesi.........................

119

6. eri'at.................. .......................................

140

7. Felsefe Hareketi............................................

164

8. Tasavvuf: Nazariye ve Uygulama....................

17 8

9. SlTekilt...... ..........................................
10. Frkalarla lgili Gelimeler..........................

209
233

11. Eitim.......................................................
12. Modemizm-ncesi Islahat Hareketleri.........

252
268

13. Modem Gelimeler........... ..........................


14. Miras ve Muhtemel Gelimeler....................

29 5
327

Sonsz................................. ...........................

355

Bibliyografya............ ............................... ........

370

ndeks...,.................................. ......................

377

nc Baskya nsz

slmm Trke evirisinin ikinci basksnn ok ksa bir


sre iinde tkenmesi, eserde ortaya konan cidd tefekkre
duyulan ilginin bir iareti olmas bakmndan, sevindirici bir
hdisedir. Bu basknn nemli baz eletirilere konu olmas da
ayrca dikkat ekicidir. Szkonusu eletirilerin bir ksm, birinci
baskda yeralmayp da ikinci baskda yeralan birka cmle ile
ilgiliydi. Durumun aklk kazanmas iin bu tasarruFun
hikyesini ksaca anlatmakta yarar grmekteyiz.

Eserin ilk Trke basksnn yaynlanmasna 12 Eyll


1980 hdisesini takip eden gnlerde karar verildi. Eserin son
ksmlarnda yeralan Trkiye ile ilgili baz cmlelerin o gnn
artlarnda birtakm skntlara sebep olabilecei tahmin
edilmekteydi. Bu durumu gzden geirmek zere mtercimler,
nir Sayn Muammer ahin, deerli hukuku Sayn Muzaffer
zda ve Prof. Dr. E. Ruhi Flal biraraya gelerek bir fikir
alveriinde bulundular. Sonunda birka cmlenin yanl
anlalabilecei, dolaysiyle skntya sebep olabilecei d
nld. Herhangi bir karara varmadan nce mesele, eserin
mellifi Prof. Dr. Fazlur Rahmana iletildi. Mellifin gr u
merkezde idi: Trkiye hakkmdaki birka cmle, kitabn yaz
lndaki ana gaye ile dorudan doruya ilgili deildir. Sz
konusu cmlelerin eserde yeralmamas kitabn deerinden
birey alp gtrmez. Ben Trkiye hakknda fazla malumat olan
biri deilim. O cmleleri yazlmam farzediniz ve eserin evi
risini onlarsz yaynlaynz.
Bu yazlmam farzediniz ifadesi, karlan cmleler ile
ilgili herhangi bir dikkat ekme iaretini de (nszde veya

II

dipnotlarda) gereksiz kld. Dolaysiyle eser, o birka cmle


karlarak yaynland. Buna ramen gerek mtercimler, gerek
nir bir znty daima ilerinde tadlar ve yeri geldike bu
durumu aka dile getirmekten de geri durmadlar. Islm'n
evirisinin tekrar baslma imkn dounca, hem yazlmam
farzedilen cmleler, hem de eserin ngilizce ikinci basksna
eklenen son sz Trkeye evrilerek yeni baskya dahil edildi.
Durum, hatsyla, sevabyla bundan ibarettir.

evirenler

kinci Baskya nsz

Deerli ilim ve fikri adam Fazlur Rahman'm artk "kla


sikleen" slm adl eserinin Trke evirisinin yayn hayat
na girmesinin stnden on yl geti. Bu arada, 26 Temmuz
1988 tarihinde Fazlur Rahman, geride birok kymetli eser b
rakarak Hakk'n rahmetine kavutu. Vefat tarihinden bugne
kadar mellifimizin hayat ve eserleri hakknda ciddi yazlar
yazld, aratrmalar yapld. Bu faaliyetlerin nmzdeki
yllarda da artarak devam edecei tahmin edilmektedir.
slam 'n ngilizce ikinci basks 1979 ylnda ikago
niversitesi yaynlar arasnda kt. Eserin ilk bask tarihi
olan 1966 ile 1979 yllar arasnda geen onbe yllk dnemde
slm dnyasnda baz nemli hadiseler ortaya kt. Fazlur
Rahman, slam'n son basksna ekledii bir "Sonsz" (Epilogue) de bu hadiselere temas ederek onlarn ksa bir deer
lendirmesini yapyor. Bu arada slam 'n zellikle son blm
lerinde ele alnan baz siyas konular hakknda yeni grler
ne sryor. Bunlar yaparken yeri geldike slam'n ilgili
blmlerine atflarda bulunuyor. Szkonusu gr ve atflan
yararl bulduumuz iin "Sonszn Trkeye evrilmesini ve
slamn yeni basksnn sonuna eklenmesini yararl grdk.

Fazlur Rahman, slam 'dan sonra kaleme ald eserleri


nin ounda bu eserin ana konular hakknda yazmaya devam
etti. Sz gelii, 1982de yaynlad slam and Modemity (Chi
cago, University Press) adl nemli eserinde Jslam'da da mer
kezi bir nem arzeden "adalk" konusu ok daha ayrntl

IV

olarak ve zellikle slam eitim tarihi dikkate alnarak yeni


den ele alnd. Kur'an ve Hadisin anlalmas, Modemizm, ihyaclk, "temelcilik" (fundemantalism) v.b. konular, Fazlur
Rahman'n ksa makalelerinde de ok sk ele alman konular
oldu. Fakat grebildiimiz kadaryla bu yazlarn hibirinde
slam 'n ana grlerinin herhangi birinden vazgeildiine
dair bir ifade yer almamaktadr. Bunun bir anlam da udur:
slam, gerek mellifinin, gerek mtercimlerinin nazarnda
ilk gnk tazeliini ve ekiciliini korumaktadr.
Burada bir hususa daha temas etmek gerekiyor. slamn
Trke evirisi gn na kt srada Trkiye'de Fazlur
Rahman' tanyan ve bilen ok az kimse vard. Tanyanlarn
bir kesimi de onu allagelmi kalplar iine oturtamadklar
iin fikren ve hissen rahatszlk duymaktaydlar. Szgelii,
Fazlur Rahman, hem geleneksel-tarih slm anlaylarn
hem de, ayn gle, slm nazar- dikkate almayan bir batl
lamay ve adalamay eletiriyordu. Hatta uzun bir tarihe
sahip olan selefiyeci ve ihyac hareketler kadar, kendisinin de
iinde yer ald slam modernizmi de szkonusu eletiriden
nasibini alyordu. Bazlarna gre, Fazlur Rahman, "mste
rik" az ile konumakta ve slm temelinden sarsmaktayd";
bir ksmna gre ise o, "yirminci yzyln sonunda problem- lere, hl slm zmler aramaktayd".
Sevinerek syleyelim ki, Trk aydn bugn Fazlur Rahman' daha iyi tanmaktadr. Buna Fazlur Rahman'n dostlar
kadar Trk rencilerinin de katks byk olmutur. Bugn
slamn yannda Majr Themes of the Quran * (Chicago, 1982)
ve slam and Modemity ** (Chicago, 1982) gibi iki nemli ese
rin daha Trke evrisi yaplmtr. Bu eserlere mtercimlerin
yazm olduklar nszlerde Fazlur Rahman'n eserleri hak
knda kymetli bilgiler verilmitir. Ayrca slm Aratrma
lar*** dergisi. Ekim 1990 saysn tamamen Fazlur Rahman'a
ayrd. Bu dergide Fazlur Rahman'n dostlar ve rencileri
onun hayat hikyesi ve grleri baklanda, baka trl elde
* A n a konularyla Kuran, ev. A.Akgen, Fccr Yaynlan, Ankara, 1987.
** slam ve adalk, cv. A.Akgen, II.Krbaolu, Fecr Yaymlar, Ankara,
1990.
*** Ankara da TEK,DAV tarafndan kanlaaktadr.

edilmesi mmkn olmayan, deerli bilgiler vermektedirler.


te slam'n Trke ikinci basksnn eserin mellifine
Trkiye'de duyulan ilginin olduka artt bir dnemde gn
na kmas memnuniyet vericidir. Kanaatimiz odur ki,
Fazlur Rahmanm fikirleri nmzdeki yllarda da zerinde
en ok durulan ve tartlan konular arasnda yer alacaktr.

evirenler

evirenlerin nsz

Prof. Dr.Fazlur Rahmanm Londra'da 1966'da ngilizce


olarak yaynlanm olan "slm" adl eserinin Trke eviri
sini Trk okuyucusunun hizmetine sunmu bulunuyoruz. K
saca belirtmek gerekirse, bu eser, bir mslman ilim adam
nn ilm metodlarla slama yaklamn yanstmakta, Batl
yazarlarn ounlukla slm hakknda yazarken dtkleri
hatlar ortadan kaldrmaya almakta ve ou konularda
aydnlatc, yn verici ve okuyucuyu slmm meseleleriyle
kar karya getirici bir nitelik gstermektedir.
Dr. Rahman, 1919 ylnda Kuzeybat Pakistanda do
mu, 1942 ylnda Pencap niversitesi'ni bitirmitir. Doktora
almasn Oxford niversitesi'nde 1950da tamamladktan
sonra, nce ngilterede Durham niversitesi'nde, daha smra
da Montreal'da Mc-Gill niversitesi'nde retim yesi olarak
almtr. O, "slm' yazd srada Pakistan slm Aratr
malar Enstits'nn mdr ve Pakistan Devleti slm deo
lojisi Danma Kurulu yesi idi. Hlen A.B.D. Chicago niver
sitesi'nde retim yesi olarak almaktadr.
Dr.Rahman'n Pakistanda grevli bulunduu srada s
lm hakknda yazm olduu eitli makaleler, evirisini ver
diimiz bu eserin byk lde ana malzemesini oluturmak
tadr. Bu nedenle biz burada, okuyucuyu aydnlatmak gayesiy
le bu makelelerin zetlerini vermenin uygun olaca kanaati
ni tayoruz.
Yazar, bu makalelerin bir blmn, onlara bakalarn

VII
da eklemek suretiyle, 'Tarihte slm Metodolojisi" (Jslamic
Methodology in Htstory, Karai 1965) adl eserinde biraraya
toplamtr. Dr. Rahman, bu eserde Snnet, ctihd, ve tema
kavramlar zerinde durarak, bu kavramlarn ilk devirlerde
ki durumuyla teekkl devri sonras durumunu ele almakta;
arada kkl bir ayrlk bulunduuna dikkati ekmektedir, tik
devirlerde Snnet'in muhtevasn nce ictihd sonra icma be
lirledii ve dolaysiyle ilk mslmanlarm nnde geni bir
fikr faaliyet sahas bulunduu halde, fi'den sonraki devir
lerde durum tersine evrilerek icma-ictihd ynnde gelimi
ve bu, mslmanlarm fikr faaliyet sahasn kstlamtr.
Dr. Rahman, bu sebeple, sosyal deime fikrinden hareket ede
rek, ilk snnet anlayna dnme gereini duymaktadr.
Dr. Rahman, "tslmm Ekonomik tikeleri (Economic
Principles of slam, Islamic Studies dergisi iinde, c. VIII, no. 1
Mart 1969) adl makalesinde nce, slm Dni'nin genel gaye
sinden sz ederek, daha sonra ele alaca dncelere temel
tekil edecek esas ortaya koyuyor. Ona gre slm Dni'nin ga
yesi, "kiinin fiil geliimi ve ahsiyetini gstermesi iin ken
disine azam imknlar salayan artlarn hazrlanmasdr".
Bugn iin toplumu bir denetim ve ynetime tbi tutmakszn
bu gayenin gerekletirilmesi imknszdr.
nsan srf bir ekonomik varlk olmamakla birlikte, eko
nomik unsur onun dier fonksiyonlarnn gelitirilmesi iin
fizik bir yakt devi grr. Bir toplumun fertlerinin veya b
tn olarak toplumun salkl gelimesi iin, ekonomik adlet
ve buna dayanan sosyal adlet gereklidir.
te bu sebeple Kur'n, hayatm ekonomik ve madd yn
ne byk nem verir. Ancak ekonomik dzenin, slma gre,
dima daha st deerlerce ynetilmesi ve denetlenmesi gere
kir. Bu st deerler dn- ahlk deerlerdir. Nitekim hell ola
nn kazanlmas ekonomik hayatn ahlk ilkesi olarak orta
ya konmutur. Ekonomik deerler, sadece daha yksek gaye
lere ulamada birer vastadr.
slma gre, insanlar farkl kaabiliyetlere sahip olsalar
da, bu kaabiliyetleri lsnde aba gstererek kazanlarn
salamalar gerekir. Tek-tek fertlere den grev bu olmakla

VIII
birlikte, devletin her yurttaa yiyecek, giyecek, oturacak yer,
salk hizmetleri ve savunma gibi temel ihtiyalarm gider
mesi iin gerekli imknlar hazrlamas gerekir. Yazar, daha
sonra, emek ve alma kavram zerinde durmakta ve bu kav
ramlar slm adan deerlendirmektedir. Sadece madd de
il, fikr ve ahlk gibi manev gayretleri de emek kavram
iinde mtala edilmektedir. Kurn konuyla ilgili olarak
"kesb, ceza, ve ecr" kelimelerini kullanr. Bylece salkl bir
toplumun temeli olan emek ve emein karl ilkesi slmDni'nce ortaya konmutur. Ancak zellikle sonraki asrlarda
bu ilke ihll edilmi, bunun sonucu olarak da toplum dzeni
bozulmutur. Dzeni yeniden kurmak iin yukardaki ilkeye
yeniden dnmek gerekir. Dr. Rahman, bu vesile ile, Islmn
doktriner sosyalizmle de, kapitalizmle de ilgisi olmadm be
lirtmekte, slm toplumunun iinde bulunduu sefil durumdan
kurtarlmas iin ferd teebbse de, devletin endstriyi ynet
mesine de kar olmad zerinde durmaktadr. Ancak sosyal
adletin gerekletirilmesi iin bugn de endstriye devlet m
dahalesi gereklidir. Nitekim slm Dni'nin ferd kazantan
topluma da pay ayrmas bu sebepledir.
Bugn iin slm lkelerinde kapital ve emein topyekn
harekete geirilmesi arttr. slm Dni byle bir eye kar
deildir. Kiinin fikr ve ahlk melekelere tam olarak sahip
olmas iin topluma yol gstermek ve onu denetlemek gerekli
dir. Ancak devletin bu rehberlik grevi geici olmaldr. Kii,
fikr ve ahlk bakmdan tam yeterlik kazannca, devletin g
dml siyaseti terkedilebilir. Yazar, toplumun ancak bu yolla
doktriner sosyalizm ve kapitalizmin kmazlarndan kurtu
laca kanaatindedir.
Dr. Rahmanm "Rib ve Faiz" (Rib and Interest, Islamic
Studies, c. III, no.: 1, Mart 1964) adl makalesine gelince; bura
da Kurn yetlerine dayanlarak "Ribmn farkl anlamlan
zerinde durulmaktadr. Yazar, Rm, Al-i mrn ve Bakara
surelerinde Ribnin yasaklanmasyla ilgili yetlere dayana
rak u sonulara vanyor: 1) slm ncesi devre ait olan rib,
borcun ertelenmesine karlk, anaparann ar faiz almak
suretiyle kat kat artrlmasn salayan bir sistemdi. 2) Bu ne
denle Kurn rlb'y dil bir ticar al-veri olmad iin red

IX
detti. 3) Kur'n ticar kazanca izin verirken, ihtikra kar ibirli ruhunu tevik etti.
Ad geen makalenin "Rib ve Hadsler" blmnde ise,
yazar, hadslerde ribya kar taknlan menfi tutum zerin
de durmakta ve hadsler arasndaki farkl ifadelere dikkati
ekerek, burada da, Kurnda olduu gibi, rib'nn borcun erte
lenmesine karlk kapitalin birka kat artrlmasyla elde
edilen ar kazan anlamna geldiini tesbit etmektedir. Ona
gre slmm gayesi, faizin tmyle kaldrlmasna yneliktir,
fakat bylesine ideal bir sistem, ancak slmn ngrd i
birlii ve sosyal yardmlama rhunun hkim olduu bir re
fah toplumunda uygulanabilir.
Fazlur Rahman, "slmda Ferdin Durumu" (The Status of
the Individual in slm, Islamic Studies, c. V, no.: 4, Aralk
1966) adl makalesinde ise, 'slm Dni'nin kiiden ok toplu
mu gzettii' ve 'toplum zerinde durduu' eklindeki yaygn
kanaate kar, ferdin slm Dini'ndeki durumunu incelemek
tedir.
Yazarmza gre, slm Dni'nde topluma ve toplumsal
varla nem verildii doru olmakla birlikte, bundan kar
lan "slm Dni'nin kiiden ok toplumu gzettii veya ama
lad" sonucu doru deildir. slm Dni'nde her eyden nce
kii, Tanr katnda sorumlu olan bir varlktr. Tanr, sorum
luluu sadece ona yklemi; nsan da bu sorumluluu yklenen
tek varlk olmutur. Sorumluluun ifs ahlk bir anlam da
olan "ibdet" kavramyla aklanr, insann Tanr'ya kar bu
tutumunu aklayan Kur'n ve hadislerdeki yaygn kelime
"takv"dr. Takv, ne kadar drst hareket edersek edelim, bu
fiil durumu fikr ve ahlk dinamizm eklinde ifde ediyor.
Onca, takvda grlen bu dinamizm, hkmlerin akn bir
kaynann bulunduuna iret eder ki, bu kaynak Allah'tr.
Kiinin bu hkmlerle ilgili kurallar kendi nefsinde bulup
ortaya karmas, onlara uymaya almas gerekir. Ancak o,
ayn zamanda toplum iin konulmu kurallar tesbit etmekte
hat yapabilir. O zaman onun, insan trnn ortak hikmetine
bel balamas gerekir. Buna ramen takv yknn ve sorum
luluun tek taycs "kii dir.

X
Bununla birlikte slm Dni, insanlarn toplum olarak
mterek hareket etmeleri zerinde durur; sadece toplumun ve
devletin tekiltlanmasn istemekle kalmaz; dorudan do
ruya mslmanlara farz olan dn vecibelerin bile toplumsal
bir havas bulunmaktadr. zellikle ilk inen srelerde top
lumsal yn o derecede kuvvetli bir ekilde ilenmitir ki, in
san tslmn srf sosyal bir hareket olarak doduu hatsna
kolaylkla debilir. Yine Kur'nda eitlik fikri ve toplumsal
sorumluluk birbirine bal olarak ilenmitir. Bu durumdan
ferdin istekleri ile toplum messeseler! arasndaki gerginlik
domutur. slm devletinin sratle genilemesi ile idari bir
takm ihtiyalar slm hukukunun tedvinini gerekli klm
tr. Zamanla bu hukuk, hayatn slm Dni'ne gre dzenlen
mesini salayan bir kalp ortaya koymutur. Bylece ulem ve
fukahnn gayretleri tek ynl olarak hep toplumsal taraf
vurgulamak istikmetinde olmutur. Bu harekete tepki olarak
slm'da ferde ve onun dn hayatna nem veren 'Tasavvuf ce
reyan" domutur. Bu cereyan 12. yzyldan sonra kitlelerin
dni olarak kuvvet kazanm, 'ahlk hilik' ekline brne
rek bozuluncaya kadar, eitli ekillerde devam etmitir.
Sfliin gl saldrlar karsnda ulem giderek za
yflam ve nihayet yeni reformcu hareketler domutur. Bu
reformcu hareketler arasnda zellikle h Velyullah ed-Dihlev (1702-1762)'nin nderlik yapt hareket, bozulmu denge
nin kurulmas iin byk gayret sarfetmitir.
inde bulunduumuz yzylda, slm lkelerinin smr
gecilikten kurtulurken verdikleri sava, uurlu ya da yanuurlu olarak yine Islmn toplumsal ynnn n plna k
masn ve hkim olmasn salamtr. Ancak yazarmza
gre bu da geici bir devredir; belli bir gelime salannca fert,
lyk olduu yeri alacak ve Kur'n'daki 'fert ve toplum dengesi'
yeniden kurulacaktr.
Dr.Rahman, "Kur'n'da Allah, Alem ve nsan Kavram"
(The Quranic Concept of God, the Universe and Man, Islamic
Studies, v. IV, no.:l, Mart 1967) makalesinde de u ana nokta
lara dikkati ekmektedir, Kur'ndaki btn fadeler, belli bir
dzeni salama gayesine yneliktir. Kur'n'da Allah kelimesi

XI
nin getii alt binden fazla yet vardr. Ancak btn bu yer
lerde asl konu, Kur'n'm ilgi merkezi olan 'insan n kendisi
dir.
Kurn'a gre lem bir kozmos, bir dzendir; tekml eden, dinamik bir dzendir; bo bir oyun olmayp, ciddye aln
maldr. Alemin kanunlar, Allah'n davran (snnetullah)'
mn bir blmn tekil eder ve lemi, O nun maksatl faaliye
tinin, zerinde cereyan ettii bir sahne hline koyar, insann
hedefi; lemi, kendi rh yapsnn kanunlarn ve tarihin
akn incelemek, bylece elde edilen bilgiyi iyiliin hizme
tine vermektir. "bdet adini alan insann bu maksatl faali
yeti, yaratlnn gayesini tekil eder. Bu nedenle insana eref-i mahlkt (yaratlmlarn en stn) nvn verilir.
Dr. Rahman'n bunlardan baka, Pakistan'da slm dn
dncesi ve bu dncenin karlat meseleler zerinde
kan pekok makalesi; slm felsefesiyle ilgili olarak Avicennas Psychology bal altnda bn Sn'mn "Necat" adl eseri
nin "lm en-Nefs" blmnn geni notlarla birlikte evirisi
ni ihtiv eden ve Oxford niversitesi tarafndan yaynlanan
eseri; gene bn Sn'mn "if"snm "lm en-Nefs blmnn
neri; The Philosophy o f Molla Sadra adl eseri ve bn Sn'
nn varlk ve zat ayrmna yeni bir bak as getiren ve Medieval and Renaissarce Studies dergisinde kan "Essence and
Existence in Avicenna adl makalesi bulunmaktadr. Ayrca
yazarn Majr Themes o f The ur'an adl eseri 1980 yl iin
de yaynlanm olacaktr.
Burada Trke tercmesini sunduumuz esere gelince, o,
yazarnn da nsz'de ifade ettii gibi, slm hakknda sadece
bilgi vermeyi deil, ayn zamanda onu eitli alardan yo
rumlamay gaye edinmektedir. Gene ayn nsz'de belirtildii
gibi, eser, hem mslman olan, hem de mslman olmayan
okuyucular dikkate alnarak hazrlanmtr.
nce eserin yorumlayc zellii zerinde ksaca dura
lm. Unutulmamas gerekir ki, ondrt asr boyunca eitli co
rafya paralar zerinde ve kltr ortamlarnda kendisini ifa
de imknlar bulmu, kabl ettirmi ve milyonlarca insan
iin bir hayat tarz olmu slm' anlamak, anlatmak ve hele

XII
yorumlamak kolay bir i olmasa gerek. Bilindii gibi, her yo
rumda, yorumlanan kadar yorumlayan da -hem de btn ac
lan, mitleri, baarlar ve baarszlklar ile birlikte- sz
konusu olmaktadr. Yorum, bir anlamda, bir fikrin, yorum
laycnn zel dnyasndan geerek, yeni bir ifadeye kavu
mas' eklinde tarif edilebilir. Bu durumu en iyi Dr. Rahman'n
bu eserinde grmekteyiz. zellikle eserin son blmlerinde
slmm sadece imdileri ve gelecei hakknda deil, yazann
ahsnda mslman aydnlarn dertleri, problemleri ve k
mazlar hakknda da dnceye dalmaktayz. Dr. Rahman ve
onun gibi dnenler iin slm sadece zerinde dnlen ve
konuulan bir konu deil, bir varolu meselesidir. Szkonusu
bu mesele, Hint-Pakistan alt-ktasmda domu bym bir
kii iin daha baka boyutlar iinde ortaya kmaktadr. Pa
kistan'n ayn bir devlet olarak varolmasn salayan ve ona
kendi z kimliini kazandran 'slm Dni' olmutur.
Bu hususun dikkatten uzak tutulmamas, elimizdeki ese
rin anlalmasn kolaylatran bir unsur olabilir. Mesel,
Dr. Rahman, messeselemi ve yan bamsz bir hviyet ka
zanm Tasavvuf hareketlerden yaknmakta, hatt onlardan
ounun slma zararl olduunu sylemektedir. phesiz spanya'dan Uzak Dou'ya kadar uzanan geni topraklar zerin
deki slm lkelerinde varlna tank olduumuz Tasavvuf
cereyanlann hepsini bir kefeye koymak mmkn deildir.
Salkl bir dn hayat temsil eden cereyanlara rastladmz
gibi, geni halk kitlerinin inanlarn smrerek slm ol
mayan bir hayat anlayn srdren 'szde dn' cereyanlara
da rastlamaktayz. Hatt bir tek lkenin tarihinde bile Tasav
vuf! hareketler arasndaki farkl inan ve davranlar gr
mek mmkndr. Mesel, zerinde yaadmz topraklarn
insanlarnn ayn inan ve kltr deerleri etrafnda birle
mesinde slmn rhan ideallerine bal Tasavvuf Ehli'nin
sammi gayretlerinin roln kimse inkr edemez. Ne var ki,
Osmanl mparatorluu'nun zellikle son yllarna doru "ta
rikat" ad altnda nelerin olup bittiini, inan adna ne gibi
inanszlklarn sergilendiini de grmezlikten gelemeyiz. Bu
durum, slmm da, onlarla hibir ilgisi bulunmayan, sayca

XIII
az olmakla birlikte gene de belli lde etkinliklerini srd
ren gerek tarikat ehlinin de zararna olmutur. inde yaad
mz yzyln balarnda Hint-Pakistan alt ktasnda yaa
makta olan tarikatlarn ounun durumu daha i ac deildi.
Hatta Dr.Rahman'a baklrsa ok daha kt idi. Bugn bile
szkonusu blgeyi yakndan tanyanlar bu konuda i rahatla
tc bir tablo sunmakta glk ekeceklerdir. te btn bu
noktalarn altnda ele alnd takdirde, yazarn Tasav
vufla ilgili tenkitlerini 'daha soukkanllkla deerlendirme
nin mmkn olaca kanaatindeyiz.
Dr. Rahman'n Kur'n ve Hadisle ilgili yorumlar da al
lagelmi olanlardan farkl grnmektedir. Onun sadece bu
eserinde deil, baka yazlarnda da Kur'n ve Hads karsn
da taknd tavn ana izgileriyle u ekilde zetlemek mm
kndr: Kurn, dn ve ahlk ilkelere dayal bir dnya gr
n savunmakta ve bu grn yaand bir toplumun varlk
alanna kmasn gaye edinmektedir, bunu gerekletirmek
iin de dn ve ahlk ilkelerin yansra bir dizi hukk h
kmlere yer vermektedir. Aslnda Kur'n, herkesin almterine
gre kazan salad, ikinin, kumann, ribnm bulunmad
, tevhid inancnn bir gerei olarak rk ve renk ayrmnn
yaplmad, inanl ve ahlkl bir toplum dzeni ngrmek
tedir. Mesel, Kur'n, "vak'a kesinkes belirlendii takdirde,
hrszn elinin kesileceinden" sz etmektedir. te Dr. Rah
man burada u nemli soruyu soruyor: "Acaba el kesme, hr
szln nlenmesi iin yegne tedbir midir, yoksa bu hkmn
gtt gayeyi gerekletirmek iin baka tedbirler de dn
lebilir mi? Baka bir deyile, el kesme cezasn belli bir top
lumsal yapnn artlan iinde ngrlen bir tedbir eklinde
dnr, burada lafzn deil de gdlen amacn ezel geerli
ini ne srer ve bu anlay iinde yasama faaliyetine koyu
lursak, slmm dna km saylr myz?" Dr. Rahman'a
gre, bu sorunun cevab "hayr"dr. Ayn soru hadisler iin de
sz konusudur. yle ki, hadsleri hukk metinler gibi mi ele
alacaz, yoksa slm'n dnya grn gsteren birer "ibre
veya "indeks" gibi mi dneceiz. Burada da Dr. Rahman'n,
ikinci gr benimsemeye yatkn olduunu grmekteyiz.

XIV
unu hemen belirtelim ki, Dr. Rahman bu grlerin he
men benimsenmesini deil, onlar zerinde cidd dnlmesi
ni arzu etmektedir.Onca nemli olan, mslmanlann bu prob
lemi btn plaklyla grmeye ve onu geerli bir zme
kavuturmaya almalardr. "Bu gl grmeyen ya da gr
mek istemeyen ve onun stne itenlik ve cesaretle gidemeyen
birok mslman aydnn, eitli lkelerdeki ihy hareketleri
baarsz olmutur" diyor Dr. Rahman.
Kitabn son blm de hararetli tartmalara sebep
olacak nitelikte grlmektedir. Denebilir ki, yorum unsuru
nun en ar bast blmler de bunlardr. Eserinin ilk blm
lerinde yazara yol gsteren ve yardmc olan eitli kaynaklar
bulunmasna ramen. O, bu son blmlerde daha ok kendi
mahedelerine ve deerlendirmelerine dayanmaktadr. Son
yetmi-seksen ylda slm dnyasnda yer alan toplumsal ve
siyasal alkantlar, Batnm slm dnyas zerindeki emel
lerini, fikr, dn ve ekonomik grlerin oluturduu karma
k rgnn durmak-dinlenmek bilmeyen deikenliini ve
daha binlerce problemleri dikkate alrsak, szkonusu dnem
le ilgili aklama ve yorumlamalarn herkesi tatmin etme gibi
bir iddia ile ortaya kamayacan hemen anlanz. Bu bakm
dan, yazarn Vehhbliin douu ve gelimesine dair fikirle
rinden tutunuz da, Trkiye'de meydana gelen deiiklikleri
deerlendirmesine kadar herey, farkl alardan ele alnp
deerlendirilebilecek konular arasndadr.
Elimizdeki eserin Trkeye evrilmesinde gdlen mak
sat, Trk okuyucuna slm dnyasnn problemlerini mr
nn krk yln slmn incelenmesine ve aratrlmasna
harcam bir aydnn kaleminden anlatmaya almaktr. Es
erin, okuyucuyu bu problemlerin uuruna ulatrd lde
yararl olaca kanaatindeyiz.

24.12.1980
evirenler

FAZLUR RAH M AN VE SLAM MODERNZM*

1. Giri
Bir asn aan bir gemie ve eitli dillerde kaleme aln
m zengin bir literatre sahip olmasna ramen, "slam modemizmi" sz, hl ok kere yanl anlalan, kukuyla ba
klan ve yadrganan bir tabirdir. Bu, zellikle, din muhafa
zakrln ar bast slm lkeleri iin daha ok geerli
olan bir tesbittir. Szkonusu olumsuz durumun "modernlik",
"asrlik", "reform" vs. gibi kelimelerin slm dnyasnda do
urduu armlarla ilgili olduundan phe yoktur. Konu,
"dinde reform" yahut "dinde yenileme" olunca, durum ok
daha karmak bir grnm kazanmaktadr. slm lkelerin
de ok geliigzel bir ekilde, bilgisiz ve sorumsuzca kullan
lan bu ve benzeri tabirler, geni dindar kitlelerde derin bir antipati uyandrmtr. Bu yzden, "din dnce alannda modernizm" tabiri bile, dinin nemli bir ksmnn inkrn ya
* Fazlur Rahman dcnincc akla gelen ilk ey, "slam Modemizmi"dir. evrisini
sunduumuz Islm kitabnn da en belirgin zellii, ele ald konulara
modernist bir adan yaklamasdr. Fazlur Rahman, slam' nerettikten
sonra da "modernizn" konusu zerinde nemle durdu. Prof.Dr.Mehmet
Aydn, zellikle slam'dan sonra kaleme alnm yazlar inceleyerek
"Fazlur Rahman ve slam Moderniz rai konusunu bir btnlk iinde ele
ald ve bunu slm Aratrmalar dergisinin "I'azlur Rahman zel Saysnda yaynlad. Gerek slm'n, gerek genelde Fazl-ur Rahman'n teki
yazlarnn daha rahat anlalmasna yardmc olaca dncesiyle bu
'azy burada tekrar neretmeyi uygun grdk. Neir msaadesini verdikerinden dolay Islami Aratrmalar dergisi yneticilerine teekkr ederiz.
Muammer AHN (Nir)

XVI
hut onun kendi zyle ilgisini kaybedecek bir lde deiti
rilmesini hatra getirmektedir. Bir de modernizmin her et*
dinin Batyla ve slam topluluklarnn, szmona, batlla
m kesimiyle olan balantsn dikkate alrsak, meselenin
bilgi sosyolojisi asndan nasl bir mahiyete brndn
grmek pek zor olmasa gerektir.
Bu yaznn balnda kullanlan "slm modemizmi"
sz, samimiyet ve ciddiyetle ortaya konan ve nazar yan da
ha n planda olan bir hareketi dile getirmekledir. Aklama
larmz daha rahat yapabilmek iin "slm modemizmi ne
deildir?" sorusuna cevap vermeye almamz, belki daha iyi
olacaktr. slm modemizmi, herhangi bir mslman aydnn
ortaya koyduu veya koymak istedii bir dnce veya davra
nn d deildir. Bir ok slm lkesinde hemen hemen her
alanda birok yenilikler gerekletirilmektedir. Bunlar ya
panlarn mslman olmas, yaptklarnn slm modemizm
erevesi iinde yer alaca anlamna gelmez.
slm modemizmi, dinin bir ksmn atp geri kalann
zamann artlarna uydurmak da deildir. Szgelii, Kuran'n
itikad ve ahlk ilkelerini esas alp teki hkmlerini bir ya
na brakan bir dnce, "slm" sfatn alma hakkn o anda
yitirir.
slm modemizmi, Batdan alnan bir sistemi, yahut
baz, sistemlerin (ilm, felsef vs.) baz yanlarn alarak onu
veya onlar Islmla, yahut slm'n baz ynleriyle birletir
meye alan faaliyetin ad deildir. Baka bir deyile, slm
modemizminin teki "eklektik tutumlardan ayrld nemli
noktalar vardr.
Yine, slm modemizmini sradan bir "ihy" hareketi
olarak grmek, yahut onu Bat karsnda oluan bir tepki
faaliyeti olarak deerlendirmek de kesinlikle yanl olur. Ay
n lde bir yanllk da onu Batcln bir uzants, szcs
ve temsilcisi gibi ele almaktr.
Pekl! "Nedir slm modemizmi?1' Kanaatimizce, bu so
runun cevab konusunda hibir mslman aydnm yardm

XVII
Fazlur Rahman'm sunaca yardm kadar hazr ve doyurucu
deildir. Bu deerli ilim ve fikir adamnn adyla "ada s
lm modemizmi" arasnda adeta bir zdelik vardr. Bu konu,
Fazlur Rahman iin, sadece akademik bir mesele deil, mslmann hayat meselesidir. Aadaki satrlarda ksaca belirti
lecei gibi, Fazlur Rahman, slm modemizmi konusunda cid
d yazlar kaleme almakla kalmam, szkonusu modemizmin uygulama alan bulmasn salamak iin baz resm g
revler de stlenmitir. Bunlar yaparken zaman zaman ac ve
skntlara katlanm, hatta hayatn tehlikeye soktuu anlar
olmutur.
Hi kimse, bugn, mslmanm fikr ve amel hayatnda
ciddi problemlerin olduunu inkr edemez. Bu problemlerin
zmnde dinin bir katks olacak mdr, olmayacak mdr?
Byle bir soru karsnda baz mslman aydnlar susmakta
dr. Fazlur Rahman'n 1 "bilip de susann" aydn saylp sayl
mayaca konusunda pheleri vardr. Bu susan snf, slm
dnyasnda geni bir kitleyi oluturmaktadr. Aslnda onlar,
problemler karsnda "kaytsz" deiller; ama burada saya
mayacamz kadar ok ve eitli sebeplerden dolay susmay
det haline getirmilerdir.
Yukardaki soru karsnda taknlan bir baka tavr da,
diyor Fazlur Rahman, resm iki-yzllk diye adlandrabile
ceimiz bir tavrdr ki, bu, hem slm', hem de slmla ilgili
olmayan kiileri, zm vs.'yi "idare etmeye" almaktadr.
Yahut ayn tutum, bazan hem modem ihtiyalarn giderilmesi
iin alnmas gereken tedbirleri, hem de o tedbirleri reddeden
geni muhafazakr kitleleri memnun etme isteini bir emsi
ye altnda toplamaya gayret etmektedir.
Baz aydnlara gre ise, problemlerin zm iin art
olan yeni dnce ve uygulamalar gelenek aracl ile temin
etme cihetine gitmeliyiz. Bu gr, hem olumlu hem de olum
suz yanlar olan bir grtr. leride modemizm-gelenek ili
kisini ele aldmz zaman ona tekrar dneceiz.
1. Bu aklamalar in bkz. Fazlur Rahman, "Islamic Modernisin", Midce East
Stud, 1. 1970. s. 329 vd.

XVIII
Geride iki yaklam kalyor. Bunlardan ilki, tedrici bir
semecilii savunan yaklamdr. Buna gre, modemizmi her
alanda ve hemen balatmak doru olmaz. kincisi ise. imdi
tarif ve tasvir etmeye alacamz "slam modemizmi"nin
zm eklidir.
ok basite indirgeyecek olursak, slm modemizminin
merkez tezi udur: Temel kaynaklan olan Kurn ve Snnet'e
dayandmld, bu kaynaklar ve onlann nda oluan topyekn tarih miras, ilm ve rasyonel bir szgeten geirilerek
anlald ve yorumland takdirde slm, tarih-itima ge
lime srecinin ortaya kard deime hadisesinin dourdu
u problemleri zmeye, o srecin altnda ezilmeye deil ona
yn vermeye kdir bir inan sistemidir. te "mslman modemist"diye adlandnlan kii bu tezle iki ynl bir iliki iin
dedir: Oriun ilmen ve mantken geerli olduunu kantlamak
ve ulalan zmleri mslmann amel hayatnn her safha
sna intikal ettirmek. lk iliki, fikr modernizmin, kincisi
ise, sosyal modernizmin alan ve kapsamna iaret ediyor. Sos
yal modemizm alannda nemli bir mesafenin alnd syle
nemez. Pratik meselelerinin zmnde mslmanlann s
lmd a * ne lde yararlanabildikleri meydandadr. Fakat
fikr modemizm alannda gzle grlr bir ilerleme olmutur.
imdi Fazlur Rahman'n yazlarnn nda bu ilerlemenin
dnne ve bugnne bir gz atalm.

2. Modemizm -ncesi hya Hareketleri:


Aa yukan asr nce slm dnyas, kendi i bnye
sinde baz eylerin yerli yerinde olmadn iyiden iyiye anla
maya balad. te bu duyu, zellikle onsekizinci yzyldan it
ibaren bir takm ihya kprdamlarmn ortaya kmasna yol
at. Aslnda "ihya faaliyeti"nin t Gazli'ye kadar geri giden
bir gemii vard.
hya edilmesi istenen neydi? Elbette ki "saf haliyle s
lm". Bundan u anlalyordu: Tarihin ak iinde s'm'a,
kendi bnyesine uymayan, baz inam ve uygulamalar kat-

XIX
m ve bu durum, mslmam nancnn z ve saf yapsndan
uzaklatrmtr. Yaplmas gereken ey, bnyeyi yabanc un
surlardan arndrmak suretiyle hy etmektir.
te bn Teymlyyenin faaliyetleri ile n plana kan ve
slm tarihinde kendisini duyuran hareketin asl gayesi buy
du. Bu nl aksiyon adam, Fazlur Rahman'n belirttii gibi, 2
bata tasavvuf olmak zere btn fikr messeselere cidd eletiriler yneltti. Brakalm felsefeyi, E'ar kelam dahi
onun hcumundan kendisini kurtaramad. O, Kur'n ve Snnet'e dayanarak slam' anlamay ve uygulamay ngryordu.
Bu ynyle o, "tarih slm'n tesine gitme faaliyetinin nc
ln yapyordu. Amel hayatta tima deerlerin yeniden
hkim klnmasn istiyordu. Bunun iin de baz yeni messe
selere ihtiya olduunu sylyordu.
Btn bunlar, farkl renk ve arlklarda slm modernizminin programnda da yer ald. Bu bakmdan, bu ilk devir
ihya hareketi ile slm mdemizmi arasnda organik bala
rn varolduu, inkr mmkn olmayan tarih bir gerektir.
Dolaysiyle, bu kinciyi Bat tesirinin bir rn gibi grmek,
ileride daha ayrntl bir ekilde gsterilecei gibi, byk bir
hatadr.
bn Teymiyyenin gelitirdii slh ve ihya hareketine
benzer bir hareketi Hindistanda eyh Ahmed Sirhlnd balat
t. Birincinin tasavvufa ynelttii eletiri (bir messese olarak
tasavvufu reddetmemesine ramen) ve kincinin ise tasavvufu
kendi iinde slh etmeye almas olduka etkili oldu. Daha
sonra slm dnyasnn iki ayr blgesinde gelime gsteren
modemizm bu ihya hareketlerinden ok ey rendi.
I

Fazlur Rahmana gre, ilk devir ihya hareketlerinin


nemli baz zayflklar vard. yle ki, a) ihyaclk program
nn "saf slm'a dn tezi olduka naivdi. Dorusu, slm
dnyasnda grlen her din hareketin ana gayesi buydu. Eer
dnten maksad asr- saadetin uygulamalarn aynen gn
2. Fazlur Rahman, "Revival and Reform in slam", The Cambridge History o f s
lam, cds. P.M.Holt, A.K.. Lampton ve B.xwis, C.U.P., 1970, s. 637.

XX
mze tamak ise, bunun, sosyolojik adan, imknsz olduu
ortadadr. Mslman moderniste gre bir dnem ancak "il
ham kayna", "itici gc temin eden bir zemin vs. olabilirdi.
Mesel, ihyaclar, snnet ile "kitaplarda yer alan hadis" ara
snda bir ayrm yapmadklar iin "snnete dnmek" ile "ha
dis kitaplarnda yer alan snnete" dnmeyi katsediyorlard.
Fazlur Rahman'n kanaati udur: 3 Hadis literatrnde ortaya
kt haliyle snnetin tamam, Hz. Peygamberin snneti de
ildir. Snnet konusunda, siyer literatr, umum! kanaatin
aksine, hadis klliyatndan daha gvenilir durumdadr. Szkonusu klliyatn "snnef'i, nemli lde, ilk nesillerin g
r ve anlaylarnn sonucu olarak olumutur. Bu durumda,
"Snnet'e dnmek", ihyacmm perspektifinden baklacak olur
sa, Hz. Peygamber'e deil, nemli bir yere kadar, ilk nesillere :
yani tarih bir dneme- dnmek demek olur.
Modemizm-ncesi ihyaclk, cidd bir dnce ksrl
iindedir. hyaclann ou, bata bn Teymiyye olmak zere,
entellektelizmin ve rasyonalizmin her eidine prensip ola
rak karydlar. Onlarn bu tutumu, slm dnyasnn nemli
bir kesiminde ok basit bir eitim-retim programnn kabul
grmesine sebep oldu. Bu programda bilime pek yer yoktu. Fel
sef dnce zaten bir "fikir sapkl" idi. tikad konularda
kelm dnce bile ho karlanmamalyd. hyaclk, bu
yolla hem kendisini bir ksrla mahkm etti, hem de tesirle
ri hal srp giden bir eitim anlaynn balatcs oldu. 4
lk dnem ihyacl, slm'n itikad (tevhid) vehesiyle
ictima adalet vehesini yeniden bir araya getirmeye al
makla problemlerin zmnde nemli bir adm atmt. Ne
yazk ki bu anlayn salt bir faaliyeti programla hayata inti
kali mmkn olamazd. Bunun imkn iin gcn Kuran'dan
alan bir tefekkre ihtiya vard. Oysa ihyaclar, maalesef,
byle bir umull gre (vizyona) sahip deillerdi.

3. Ayn eser, 637.


4. Fazlur Rahman, "Roots of Islamic Neo-Fundamentalism, Change a n i the
Mslim VVbrtd, eds. Philip H. Stoddard ve bakalar, Syracus U.P., 1981, s.
32 vd.

XXI
3. Klasik (slm) Modemizm
lk ihyaclk, kkleri ve dallar slm dnyasnn iinde
olan bir hareketti. Halbuki, onu takip eden "klasik modernizm" in dikkate almak zorunda olduu yepyeni bir fenomen
vard: Hristiyan Bat. slm-Bat karlamasnn bir fikr
bir de itimai (siyas, asker, ktisad vs.) yn vard. Birinde
olup bitenler dierini dorudan doruya etkilemekteydi.
Fazlur Rahman, Bat'dan etkilenmenin iki ynne iaret
eder, bunlardan ilki, fikr ve ictima bir varlk olarak bizzat
Bat'nn kendisi; yani Bat'da fikrin, bilim ve teknolojinin ge
limesi. Batdan slm dnyasna ynelen hibir eletiri ol
masayd bile, mslman aydn Ziya Paanm diliyle u tesbiti
yapmaktan kurtulamazd:
Diyar- kfr gezdim beldeler, kaneler grdm,
Dolatrn mlk- slam btn viraneler grdm.

Etkilenmenin ikinci yn ise, daha dorudan ve daha acma


sz idi. Bat sadece Islm dnyasn topla tfekle igal etmiyor
du. Onun inancn, zihniyetini, manev deerlerini, imkn ve
kabiliyetlerini de sorguluyor ve eletiriyordu, burada nl Faransz dnr ve bilim adam E.Renann slm'a ynelttii
hcumlar ve Namk Kemal'in bunlara cevap olarak hazrlad
Renan Mdafaanmestni hatrlamamz yeterli olacaktr.
Eer Bat'nn felsefesi, bilimi, teknolojisi, hatta slma yne
lik teorik hcumlar, slm dnyasnn gl olduu, Hristi
yan Bat'nn bu dnyay, Akifin deyimiyle, "tek dii kalm
canavar" halet-i ruhiyesiyle yok etmeye yeltenmedii bir za
mana rastlasayd, slm-Bat mnasebeti elbette ok farkl bi
imde kurulabilirdi.
slm dnyasnn bir silkinmeye, bir dirilie acilen ih
tiyac vard. Ve slm olmadan her hangi bir diriliten sz et
mek de mmkn deildi. te bu dnm noktasnda karmza
klasik modemizm kyor. Fazlur Rahman, bir ok yazsnda
bu modernizmin baarlarn ve baarszlklarn tekrar tek

XXII
rar dile getirir. 5
Klasik modemizmin, bilindii gibi, biri Ortadou'da, teki de Hindistan'da olmak zere iki byk kolu vardr. zel
likle Msr, Suriye ve Trkiye'de etkili olan Ortadou kanad
nn nl temsilcileri Cemaleddin Afgan ve Muhammed Abduh idi. Afgan, Fazlur Rahman'a gre, ne byk bir lim, ne de
byk bir mtefekkir idi. Buna ramen onun itimai ve siyas
fikirleri, bu uyana zemin hazrlad. Muhammed Abduh ise,
klasik usulle yetimi bir lim idi. Bu ynyle o, Hindistan
kanadnn byk temsilcisi Seyyid Ahmed Han'dan olduka
farklyd. Yaklamlar arasnda nemli ayrlklar olmasna
ramen her ikisinin benzer sonulara ulamas dikkat ekici
dir. Szgelii, biri Mutezilenin akl anlayna canllk ka
zandrmaya alrken br (Ahmed Han) slm filozoflar
nn rasyonalizmini ihya etmek istiyordu. Ahmed Han muci
zeyi inkr ederek tabiat kanunlarnn zorunluluunu mslmanlara kabul ettirmeye alrken, teki de mucizeyi mes
sese olarak kabul etmekle birlikte u veya bu mucizenin ink
rm bir iman meselesi olmaktan kanyordu. Ahmed Han bi
lim alannn iyice genilemesi iin din alann bir eit deizme gidecek kadar daraltyor, Abduh ise din alan ile bilim ala
nn birbirine mdahale etmeyecek ekilde ayryordu. Her ikisine gre de Bat'daki ilim ve hikmet hemen anlnmalyd,
nk onlar zaten bizim mirasmzd. Bundan ekinmeye ge
rek yoktu, nk slm, ilim ve hikmet renmeyi art kou
yordu. slm'n, ayn zamanda, Bat'dan gelen her tenkide ce
vap verebilecek ve kendisini savunabilecek gc vard. Namk
Kemal Renan Mdafaanamestnde bunu btn leme iln et
mekteydi.
Klasik modemizmin etkileri olduka yaygn oldu. Hin
distanda Seyyid Emir Ali'nin slm'n Ruhu adl eseri modernizm izgisi ile savunmaclk izgisini birlikte muhafaza etti.
5. Burada zet halinde verilen bilgiler iin bkz. Fazlur Rahman slam, 13.
Blm: Fazlur Rahman, slam and Modemity, Chicago ve London. 1982, 2.
Blm; "Revival and Reform in slam", s. 642 vd. Roots oflslamic Neo-Fundamentalism", s. 27-8 ve lslamlc Modernisn, s. 142-3.

XXIII
Muhammed kbal, slmda Din Tefekkrn Yeniden Kurul
m as balm tayan eseri ile {bir dizi konferanslar) fikr
modernizmin acillik ve ciddiyetini gzler nne serdi.
Abduh'dan sonra klasik modernizm orijinal izgisini
maalesef kaybetti. Ortadouda gr n plana kt: Selefiyecilik (Reid Rza ve onu takip edenler). Muhafazakrlk (Ferid Vecdi ve onun gibi dnenler) ve laik-Batclk (Th H
seyin ve onun gibi dnenler). Biraz sonra syleyeceimiz gi
bi, ada modernizm, bu dncelerin her biriyle hesapla
mak zorunda kalmtr.
Klasik modernizmin Ortadou kanadyla ilgili en geni
almay Hamilton Gibb, 6 Hindistan kanadyla ilgili al
may da W.C. Smith 7 yapmtr. Bu her iki aratrmacnn
Fazlur Rahman zerinde etkili olduunu burada hatrlatmak
isteriz. Gibb, 1945 ylna kadar uzanan modemist dneme u
eletirileri yneltmitir: Modemistler, ilk olarak, baarnn
sosyal tekml ile halk kitlesinin derin psikolojisi arasnda
kurulmas gerekli bir dengeye bal olduu gereini anlaya
mamlardr. kinci olark, onlar bilimsel yaklamn en be
lirgin zellii olan tarih tenkid metodunu ihmal etmiler, bu
metodu slm malzemeye tatbik eden arkiyatlara da p
heyle bakmlardr. Metod yokluu, onlar kendi tarihlerinin
baarlarn abartmaya gtrd gibi, Bat tarihini anla
maktan da mahrum brakmtr. nc olarak, onlar Baty
bir btnlk iinde grp deerlendirememilerdir. Mesel,
Bat rasyonalizminden pek az etkilendikleri halde, milliyeti
likle alakal olmas ynnden Bat romantizminin etkisi al
tnda kalmlardr. 8 Benzer eletirileri W. C. Smith'in ad ge
en eserinde de bulmaktayz. Biraz sonra zerinde duraca
mz gibi, Fazlur Rahman, bu eletirilerde gerek paynn oldu
unu kabul etmekte ve klasik modemizmde grlen metod ek
sikliinin daha sonraki gelimelerle ne kadar yakndan ilgili
olduunu gzler nne koymaktadr. Ayrca o, sz konusu ek
6. Modem Trends in slam, Chicago, 1946.
7. Modem slam in India, London, 1946.
8. Gibb, a.g.e., s. 111 vd. Kr. W.M. Watt, Islamic Flndamentcdism and Moderny, London, 1988, s. 64-5.

XXIV
siklii gidermek iin youn bir fikr faaliyete koyulmu ve s
lm modemizminin ciddi bir seviye kazanmasna yardmc
olmutur.

4. Yeni-hyaclk
Fazlur Rahman, 1930lardan .sonra gittike glenen ve
baz slm lkelerinde ayn zamanda siyas bir g haline ge
len hareketleri, bazan "(klasik) modemizm-sonras ihya hare
ketleri", bazan "yeni-ihya hareketleri" yahut "yeni-temelcilik
(NeO'fundamentalism) kelimeleriyle anlatmaktadr. 9 Asln
da, bu tabirlerden hibirinin "efradn cmi ayarn mni"
bir tarifi yaplmamaktadr. Hatta bu terimlerin bir ksmnn
slm lkelerinde konuulan dillerde karlklar dahi yok
tur. Szgelii, temelcilik, esasclk vs. anlamlarna (yaklak
olarak) gelen "fundamentalism"i ele alalm. Bu kelime ile
Hanbellik, bn Teymiyye hareketi, hvan- Mslimn ve Cemat- slm hareketleri, hatta gnmz slm dnyasmda
ortaya kan muhafazakr nitelikteki her din hareket anla
tlmak istenmektedir. Oysa bu hareketler arasnda nemli
farkllklar vardr. ngilizcede "fundamentalist" kelimesiyle
Incilin zahirine sk skya bal olan, genellikle yeni dnce
ve yorumlara kapal olan tutum ve davranlar anlatlmakta
dr. "Fundamentalsm" Hristiyan dnyada hibir zaman ge
ni kitlelere ulaabilen bir hareket olamam ve kk bir
"ltizal"grubu olmaktan ileri gidememitir. Oysa ayn terimle
adlandrlmak istenen slm hareketlerin byk bir ksm
itihada aktr; modem bilgileri-semeci bir tarzda da olsakabule hazrdr. Kanaatimce, Fazlur Rahman da dahil olmak
zere birok yazar, bu akmlann hamleci yann yeterince g
rp takdir edememitir. Onlardan ounun "temele geri dn
mek" istedikleri dorudur. Fakat bu dn, C.Geertz'in hakl
olarak iaret ettii gibi, "daha ileriye atlayabilmek iindir. 10
Bu bakmdan, "fundamentalist" diye adlandrlan birok ms
lman dnrn baz yazarlar tarafndan "reformcu" diye
9. Bkz. slam and Modemity, s. 141-2.
10. C.Geertz, slam Observed, Yale U.P., 1968, s. 69.

XXV
nitelendirilmesine amamak gerekir. Szgelii, W.M. Watta
gre, Seyyid Kutup bir "reformisf'tir. 11 Bilhassa Msr'da ge
lien ihyac harekete zaman zaman "yeni-selefiyecilik" den
diini de biliyoruz. Fazlur Rahman "selefi hareket" tabirini
yazlarnda pek fazla kullanmaz. Bildiim kadaryla o, bu ta
biri Reid Rzanm gelitirdii hareket iin bir ka kez kul
lanmtr. i 2
Yeni-ihyaclk, ilk dnem ihyaclma gre ok daha
zengin bir, programa sahiptir. Bu, onun modernizm-sonras
bir hareket olmasndan kaynaklanr. Bu hareketin en nemli
zellii eitli fikirlere ok eitli cephelerde sava am ol
masdr. O, sadece batclk karsnda deil, slm modernizmi ve hatta slm gelenekilik karsnda da cidd bir mca
deleye koyulmutur. Yeni-ihyacla gre, gelenekten ve bat
clktan bamsz kalnmadka hlis bir mslman kafann
yetimesi mmkn deildir. 13
Fazlur Rahman, yeni-ihyaclm msbet yanlarn yle
deerlendirmektedir: a) Bu hareketler, islm dnyasnda sos
yal, siyasal ve iktisad meselelerin mslmanlar tarafndan
ciddiye alnmasna, halklk ve demokrasinin gelimesine,
neticede de hrriyet alannn genilemesine imkn hazrla
mtr. 14 Bu faaliyetlerin bir ksmnn nde gelen baz ihyaclarn hayatlarna mal olduu unutulmamaldr, b) Klasik mo
demizmin ar yanlarnn trplenmesine ve baz zayflkla
rnn gedirilmesine, dolayl yolla da olsa yardmc olmutur,
c) slm dnyasnda hayatn inan boyutunu bir tarafa itmeye
alan "l-dni" tutum ve davranlarn hi deilse ok fazla
dal-budak salmasna mni olmutur, d) Modem eitimin, hiss seviyede de olsa, slm bir renk kazanmasna katkda bu
lunmutur. 15 e) Gelenekiliin gcn nemli lde zayflat
m, zellikle gen nesillerin dine yaklamalarn salamakta
11. Islamlc Findamentallsm and Modernity, London, 1982, s. 73. Kr. Ade Shitu Agbetola, 'The Equality of Man and Women in slam : Sayyid Qulb s Views
Examined" slamic Studies, 28, 1989, s. 131-139.
12. Bkz. Fazlur Rahman, "The Impact of Modcrmly on slam", Jscmic Studies
V.N.2, 1964, s. 116.
13. slam and Modemlty, s. 136, Kr. "Revial and Reform in slam", s. 641.
14. "islamic Neo-Fundamentalism", s. 32 vd.
15. slam and Modernity, s. 137.

XXVI
olumlu hizmetler sunmutur.
Btn bu olumlu yanlarna ramen, yeni-ihyaclk, Faz
lur Rahmana gre, Islm dnyasnn problemlerini zen bir
hareket olmamtr; tabiat gerei olamaz da. Yeni-ihyaclk,
ilk dnem ihyaclmdan farkl olarak, ayaklar slm gele
nek iinde olan bir hareket deildir. nde gelen yeni-ihyaclardan hibiri, klasik slm! tahsilden gememitir. lerinde,
mesel Muhammed Abduh gibi bir tek lim-mtefekkir yok
tur. Hareketin banda bulunanlarn ou, hukuk, mhendis
lik, iktisad vs. alanlarnda yetimi samimi kiilerdi. Bunlar
la da hakiki bir slm ihya hareketinin gelimesi her halde
dnlemezdi. Onlar, ne slm, ne de Baty anlamamz ko
nusunda derli toplu bir yaklam gelitirebildiler. Szgelii,
Bat karsnda daima tutarsz ve clz kaldlar. Batdan al
dklar yarm-yamalak bilgilerle Kur'an'm hayat (insan, ce
miyet, tabiat vs.) grn telif etmeye kalktlar. Dnce
den bahsettiler, ama entellektelizmin ve rasyonalizmin kar
snda olmay da ihmal etmediler. Geri onlar, amel hayat
tan kopmu entellektelizmi bir eit "fikir alkolizmi" say
makta haklydlar. Fakat byle bir tesbitte bulunmak ayr,
ok cidd bir fikir abas olmadan amel hayatn dzene gire
bileceine inanmak ise daha ayr bir eydi. 16 Btn bu zellik
lerinden dolay, ihvan- Mslimn ve Cemaat-i slm gibi temelci ve ihyac hareketler, zde deil, sadece espride ihyac olabildiler,nk daha derinlere gitmeye gleri zaten yetmez
di.

5. ada slam Modemizmi ve Problemleri


aJ Yeni Bir Yaklaima Doru
Aslnda, snrlar iyice izilerek temsilcileri aka be
lirlenebilen bir "ada Islm m.odemizmi,'nden bahsetmek
kolay grnmemektedir. Modemist dncenin temsilcileri
benzer problemler ve zmlerden szetmelerine ramen, bir
16. Aymeser, s. 137; "Roots of Islamlc Neo-FandamentalisnT, s. 137; "Revtval
and Reform in slam", s. 65 L.

XXVII
"ekol" oluturmu saylmazlar. Birok yazara gre, ada din
modernizmin en veld ve tutarl szcs Fazlur Rahman'dr.
Bizim kanaatimiz de bu merkezdedir. Bu yaznn dipnotlarn
da verilen kaynaklara bir gz atmak, byle bir tesbitin isabet
li olduunu anlamak iin yeterlidir.
Fazlur Rahmana gre, Kurann itima-ahlk nizam,
tarihin seyri iinde hibir zaman tam ve tatmin edici lde
gereklememitir. Bunun, burada zikredilmesi mmkn ol
mayan, eitli tarih sebepleri vardr. Bu bakmdan, belli bir
dneme geri dnme hasreti iinde yanp tutumakla veya "ge
leneimizi koruyalm, her ey dzelir" demekle Kur'an dnya
grnn gnmz artlan iinde gereklemesini hayal ede
meyiz.
Kur'an' ve Kuran'm Islmm tam olarak hayatn iinde
grebilmek iin evvela onlann ne olduunu anlamak gerekir.
Bu da yeni bir yaklamn varln art koar. Fakat burada,
diyor Fazlur Rahman, kendimizi bir ksr dng iinde bul
maktayz. yle ki, slm dnyas fikr bir teceddd baar
mak zorundadr. Bu olmadka yaplan hibir ey kalc ol
maz. Dnce alannda bir yeniden kuruluun olabilmesi iin
de modem eitim kurumlanna ihtiya vardr. Bunlann ola
bilmesi ise fikr yenilenmenin gereklerine gre yetimi insan
gcne ihtiya gsterir. 17 Bu fasid emberin krlmas ne ma
ziye dnmekte olur ne de Batdan baz eylerin almak suretiy
le oluturulacak olan mekanik bir eklektisizme sanlmakla
mmkn olur. Daha nce iaret edildii gibi, modemistin g
revi, ada bir teoriyi slmla kaynatrmaya almak ola
maz. Aslolan, modem dncenin varolmasn salayan postulatlan hazrlamaktr. Ancak byle bir hazrlktan sonra
mslmanm dnce alkanlnda kkl bir deime olabi
lir. Fazlur Rahman, bu son nokta zerinde srarla durmakta
dr. Nedir bu yeni dncenin zellikleri? Onda otoriteye kr
krne balanma yoktur. O, pheye, tenkiti tutuma, tashihe,
akla, riski gze almaya ak olup deneyi n planda tutar. 18
17. "Revtval and Reform in slam, s. 643.
18. Ayru eser, s. 651,

XXVIII
Bu dnce, z itibariyle, tahlilci ve tmevarma, olup sente
tik bir yapya -yahut yasalara- ulamay dener. O, bu zellikle
rini sadece tabiat sahasna deil, insan ve tarih sahasna da
tamak zorundadr. Dorusu, onu hibir yerde durdurmamz
mmkn deildir. Baka trl dnmek, akld, bir anlay
a tekrar dnmek anlamna gelir. Szgelii, "tarih tenkitilik
yntemi"ni ele alalm. Daha nce sylenildii gibi. Batl ya
zarlar, mslman modemistlerin bu yntemi hie saydklar
n sylyorlard. Fazlur Rahman bu yaknmalarnda onlann
hakl olduklarna inanr. Batllar, tarih tenkid metdunu
evvela kendi tarihi malzemelerine tatbik ettiler. Geleneksel
Hristiyanlk bundan epeyce zarar grd, ama zamanla topar
land. Msterikler, ayn metodu, belki ok iyi bir ekilde ol
masa da, slm malzemeye uyguladlar. Bu insanlardan bir
ksmnn taraf tutmas, ilm beceriksizlii, bizzat metodu kul
lanma anlaynn kt niyete dayandn asla gstermez.
Mslmamn bu yntemin kullanlmasndan rahatsz olmas,
onun tarih slm normatif bir l iinde grmesinden kay
naklanmaktadr. Fazlur Rahman'a gre, bu metod, sadece s
lm tarihine, yahut snnetin olumasna deil, bizzat Kur'an'a
dahi tatbik edilebilir; edilmelidir. Ne vak ki, byle bir gr,
brakalm, muhafazakr aydnlar, modernist olduunu sy
leyen birok kimse dahi kabule yanaamamaktadr. Fakat
mslman aydn, er veya ge, bu noktaya gelmek ve her eit
kar kmalara ramen bu yolda mesafe almak zorundadr.
Aksi takdirde slm, bir takm ibadet ve trenlerin pekitirdi
i bir duygu birliinden fazla bir ey ifade edemeyecek duruma
gelebilir. 19
Bu yeni yaklamn daha iyi anlalabilmesi iin Fazlur
Rahman ok eitli "rnek-durumlar" gsterir. Biz, burada
bunlardan sadece birini hatrlatalm. Batl yazarlarn Kur'anm ok kadnla evlenme konusundaki tutumunu eitli a
lardan eletirdiklerini biliyoruz. Birok mslman aydn,
zellikle ilk modemistlerin pek ou, bu eletirilerden rahat
sz olmakta ve Kuran savunmaya koyulmaktadr. Onlara g
19. Fazlur Rahman, 'The Impact of Modernity on slam", s. 121, 122 ve 127.

XXIX

re, ok kadnla evlenme mslmanlann Kur'an' yice anlaya


mamalarndan dolay srp gelmitir. Konuyla ilgili ayetler
birlikte dikkate alnrsa, Kur'an'm monogamiyi ngrd g
rlr. Fazlur Rahman bu tavrn doru olmadna inanr. Ona
gre. Kur'an, kadnn durumunun dzelmesi iin ok nemli
admlar atmtr. Fakat Kur'an'm poligamiye izin verdii de
apak ortadadr. Bu gln iinden kmann yolu, Kur'an'n ngrd ahlk ideal ile yedinci asr Arap toplumunun
iinde bulunduu tarihi-sosyal gereklik arasndaki balant
y grmemizle olur. Bu meselede, asrlarn kkletirdii bir
kurum, hukuk adan sklp atlmam ve ahlk idealde
(tabir caizse) ksm bir taviz verilmitir. Ayn ey, klelik ve
benzeri birok mesele ile ilgili olarak da geerlidir. 20 Birok
kimseye gre. Kutsal olanm, ilmi dnce veya baka bir ey
adna, kutsal olmayan bir tarzda ele alnmas ok tehlikeli
sonular dourarak slam' teki dinlerin iinde bulunduklar
duruma drebilir. Byle bir endienin ne lde hakl oldu
unu grebilmek iin Fazlur Rahman'm Kur'an'a bakna bi
raz daha yakndan gz atalm.

b. Kur'an ve slam Modemizmi

slm dncenin yeniden inas abasnda Kur'an'm


merkez bir yer tuttuu, Fazlur Rahman'm da iaret ettii gibi,
birok kimseye garip grnebilir. Bunun sebebi, Kur'an' teki
kutsal kitaplarla ayn dzeyde mtala etmektir. Oysa byle
bir tutum doru deildir; nk bugn elde bulunan hibir kut
sal kitap, Allah'n dorudan "Kelam" deildir. Yani onlar. Kur'
an'm kendisi iin ne srd anlamda Tanr kelm oldukla
rn iddia etmemektedir. Kur'an ayetlerinin slm'n ilk geli
me safhasnda byk bir titizle muhafaza edilmesi, toplanma
s, oaltlmasnn ve asrlar boyu tek kelimesine dahi doku
nulmadan bugne kadar getirilmesinin temelinde bu inan
yatmaktadr. Yine, teki dinlerde kutsal kitaplar Kur'an'm oy
nad role benzer bir rol oynamaktadr, ama ayn rol deil.
20. Ayn eser, s. 121-2. Kr. Revival and Reform in slam s. 652 vd.

XXX

Bu sylediklerimiz sadece mslmanlarn gr deil, taraf


sz her ilim adamnn da grdr.
Madem ki durum bu merkezdedir, yleyse burada akla
yle bir soru gelebilir: Yzyllardr binlerce mstesna zihnin
anlad ve yorumlad bir metni yeniden anlama ve yorum
lama niin hayat bir mesele olmaktadr? Fazlur Rahman'a
gre, hibir kutsal metin anlama ve yorumlama szgecinden
gemeden hayata tatbik edilemez ve hibir yorum ve anlama
da mutlak olamaz. Modem bilgi ve tefekkr bize aka gster
mektedir ki, anlama ve yorumlama belli bir psiko-sosyal er
eve iinde olup bitmektedir. Bu ereve ise, asla statik deil
dir. Kald ki Fazlur Rahman, tarihin seyri iinde mslmanlarn hayatlarnn her noktada ve son tahlilde Kuran'a da
yand grn de kabul etmemektedir. Onun srarla zerin
de durduu temel gr udur: Mslman lim ve dnrler,
"Kur'an'n kkl bir birlik oluturduu ve temel izgeleri ak
a grlen bir dnya gr sunduu gereini" her zaman gznnde bulunduramamlardr. Baz ilim ve fikir sahalarnda
bunun bedeli ok ar denmitir. Buna en gzel rnek, Er
kelmdr. Allah'n kudretini n planda tutmak gayesiyle in
sanda kudret ve iradeyi grmemenin, ilh buyruk ve yasak
lardaki gayeyi dikkate almamann, sebep-sonu ilikisini in
kr etmenin ve neticede bir eit atomculuu iman esas haline
getirmenin, Kur'an'm birlik ve btnlk arzeden dnya gr
yle badar yan olmasa gerektir. Kur'an birlik ve btnl
grememe, mutezil kanatta da baka problemlerin doma
sna (Allah'n sfatlarnn inkr, ilh kudretin snrlanmas
vs. gibi konularda) sebep olmutur. 21
slm filozoflar ve mutasavvflarnn oluturduklar
fikr saha, Kelm'mkine nazaran, bir btnlk oluturmak
tayd. Fakat felasife'nin grd btnlk, diyor Fazlur Rah
man, Kur'an'dan karlan bir btnlk deil, Kur'an'a giydiri
len bir btnlktr: nk onlarn zihn yaplar yeterince
"slm", yahut "Kur'an" deildi.' Szgelii, filozoflarmz Kur'
anda ifadesini bulan ahlk duygu ve tecrbenin canlln
21. slam and Modemity, s. 1 vd. ve s. 152.

XXXI

takdir edemediler ve sandlar ki bir ahlk ilkesi ile bir metamatik nermesi arasmda-en azmdan kognitif adan -fark
yoktur. Din- ahlak tecrbenin elbette kognitif bir yan var
dr, fakat yine de o, teki btn tecrbelerden kkl bir farkl
lk arzeder. Sradan bilgi faaliyetimizde sadece baz bilgiler
(malumat) elde ederiz; oysa din-ahlk tecrbede anlam, de
er, gaye, otorite ve cillik vardr. slm filozoflarnn uluhyet anlay da "tamamiyle Yunan felsefesinin" anlayyd.
Tanr burada yaratan ve yn veren bir varlk deil, lemi ak
layan bir ilke durumdayd. 22 Onlann eserlerini gzden geir
diimiz zaman ahlka ne kadar az dikkat harcadklarn he
men grrz. Batl baz yazarlara gre bunun sebebi, filozof
larn ahlk buyruk ve yasaklar eriata brakmalaryd. Bu
grte doruluk pay olmakla beraber, Fazlur Rahman'a gre,
mesele o kadar basit deildir. Filozoflar ulatklar metafizik
zirveye yle bir akla balanmlard ki, aaya inip ahlk
konularyla megul olmaya zaman bulamadlar. Oysa onlar,
bizzat eriatn ndayanaklann dikkate alan cidd ve objektif
bir almaya koyulabilselerdi, hem daha farkl bir felsefe or
taya koyar, hem de Snnliin zenginlik kazanmasn salar
lard. Byle bir durum olmad iin Snnlik tek yanl olarak
felsefeye hcum etti ve sonunda bizzat kendi kendini fikr k
srla ve manev yoksullua mahkm etti. Halbuki serbest
fikr faaliyet, Kur'an dindarlk grnn bir parasn olu
turmaktadr. Burada "serbest kelimesiyle "snrszlk" kasdedilmemektedir; nk hlis bir dnce ancak belli bir snr
iinde mmkn olur. Byle bir fikir Kelm yoluyla deil Fel
sefe yoluyla oluup dal budak salabilirdi. 23
Fazlur Rahman'n Kur'n ve tasavvuf ilikisi konusunda
syledikleri Kur'an-felsefe ilikisi hakknda sylediklerine
nazaran daha da serttir. Tpk filozoflar gibi mutasavvuflarm
da pek ou Kuran btnl gremediler. Tasavvuf derin
''duygu"dan, zel "marifetten bahsetti; ama objektif bilginin
ikinci plana itilmesine de yardmc oldu; mahede ile nazar
akl arasna uurumlar soktu ve neticede de hkim olduu top
22. "The Post-formative Developments in slam, II, Islatnic Studies, II, 1963,
s.301.
23. Ayn eser, s. 303.

XXXII

raklarda yksek seviyede bir fikir yapsnn olumasna im


kn vermedi. Panteizmin nihilist tesirlerine ise burada temas
etmeye hi gerek yotur. 24
Acaba slm hukuku, Fazlur Rahman'm szn ettii dern btnl koruyabildi mi? Aslna baklrsa bu konuda o
da pek baarl olamad. Fakat hukuk, daha ziyade amel sa
hay ilgilendirdii iin orada btnln yokluu ilk bakta
dikkati ekmeyebilir. Ayrca, kabul etmek gerekir ki, hukuk
ular, filozof ve kelmclara nazaran daha pratik ve gereki
idiler. Baz yeni hususlar mevcut slm yapyla kaynatr
mada muvaffak olmalarnn sebeplerinden biri de onlarn bu
zelliiydi. 25 Fakat yine de geni bir adan bakldnda,
slm hukuk yaps, genelde, Kuran ve Snnetle balantl ise
de, Kur'an'm itimi-ahlk deerlerini tam anlamyla aa
karan fikr ve sistematik bir zemine dayanmamaktadr. 26
Hal-i hazr duruma gelince, Kur'anm blk prk an
lalmas ve yorumlanmas faaliyetine, maalesef, devam edil
mektedir. Bu durumdan nasl kurtulacaz? Bu soruya doyuru
cu bir cevap bulabilmek iin Fazlur Rahman nemli bir mesai
harcamtr. Yukarda iaret edildii gibi bu konu onun iin
akademik bir konu deil, koca bir slm dnyasnn hayatmemat meselesidir. "slm'n hayata getirilmesi gerekmekte
dir." islm sfatm almaya lyk her hareketin ana hedefi budur. Ama hangi slm'? "Babamn bana rettii tarihi slm
m?" diye soruyor Fazlur Rahman. Elbette hayr. Bugnk me
selelerimize cevap verecek slm, "Kur'an ve Snnet'in slm'
dr". Tarihin bize retecei hi bir ey yok mudur? Bu sorunun
cevabn "slm modemizmi ve gelenek" konusunu ele ald
mzda vermee alacaz.
Fazlur Rahman, yukarda iaret edildii gibi, Kur'an'm
anlalmas ve yorumlanmas konusunda kkleri ve birok
yapc unsurlar slm gelenekte olan "yeni" bir yaklam, ya
hut yntem ne srmektedir. O, bize kendi manevi meselelei24. 'The Post-formative Deveioptents in slam, ], Islamic Studies,I,1962, s. 21
25. Kr. slam and Mademity, s. 3.
26. Ayn eser, 29.

XXXIII

ni bu yeni yolla halletilni sylemektedir. "Benim inancmn


btn dokusu", diyor Fazlur Rahman, "Kur'an'm rettiklerine
dayanmaktadr". O, dosta sohbetlerinde sk sk "ben Kurn
mslmanym" derdi. Peygamberin hayatn ve Kuran tet
kik etmek, slm'n mn ve gayesini anlamak hususunda ba
na yeni ufuklar kazandrd ve bal bulunduum gelenei ye
niden gzden geirme imknna da bu vesile ile kavumu ol
dum". 27 Bu ifadeden de anlalaca zere, Kur'an' doru d
rst anlamann iki nemli fikr sonucu vardr: slm-fikr
yapy yeniden kurmak ve tarihin seyri iinde alp gelen din
gelenein slmliini belirleme konusunda bir kritere sahip
olmak. Aslnda bu, birbirine sk skya bal iki. fikr ameli
yedir.
Fazlur Rahman, bata slm ve adalk olmak zere
birok yazsnda, "sistemli yorumlama metodu" eklinde ad
landrd yaklam hakknda nemli eyler sylemektedir.
Ona gre Kur'anm yeniden yorumlanmasn salayacak metod iki nemli basamaktan olumak durumundadr: (a) zm
bekleyen bir meseleyi, bir durumu btn imknlar kullana
rak anlamaya almak. Baka bir deyile, onun mahiyetinin
ne olduunu, hangi oluturucu unsurlardan meydana geldiini
tesbit ve tayin etmeye gayret etmek. Burada iki nokta nem arzetmektedir: Bilgi ve fikr drstl de yanma alan cesaret.
Bilgi elde etme hususunda sosyal bilimlerden geni lde ya
rarlanlabilir (Bu bilim dallarnn slm dnyasndaki peri
an halini imdilik bir yana brakyoruz). Belirleme ii bitinr
ce, problemi btn ynleriyle gslemek zorundayz. Savun
mac bir ruh hali iine kendimizi mahkm ederek meseleleri
rtmenin, yahut parlak klieler retmenin hi yaran yoktur.
Hele bir tarafa slm, teki tarafa da modem hayatn glk
lerini koymak ve tabir yerinde ise "resm bir iki yzllk" ta
knmak, en byk zaran dourur, (b) Durumu Kur'an'n n
da grmeye ve deerlendirmeye almak. Kur'n, benzer du
rum ve durumlar hakknda ne diyor, nasl zmler ngr
yor? Belirtilmesi gerekir ki, Kuranm sunduu zmler, ge
27. The Courage o f Conuictior, ed. Philippe L.Berman, Santa Barbara, 1985,
s. 115.

XXXIV

nellikle, mnferit vak'alarla lgilidir. Yani, ok kere sanld


nn aksine, Kur'n sosyal hayatla lgili olarak genel ilkeler
deil zel zmler vazetmektedir. Onun mukabelede bulun
duu durumlar ve getirdii zmleri grmek ve neticede Kur
an'dan genel ilkeler karabilmek iin szkonusu durumlarn
tarih ve sosyal artlarn bilmek ve anlamak gerekir. Bu, vaz
geilmez bir arttr. Kaynaklar, zellikle de esbab- nuzl ile
lgili literatr, siyer kitaplar vs. sistemli ve her zaman tutarl
bilgiler vermiyorsa da bize yardmc olabilecek miktar ve key
fiyettedir. te yukarda szn ettiimiz tarih tenkid metodu
ncelikle bu 'slm malzeme"ye tatbik edilmelidir. zel olan
genelletirilirken Kur'an'm dnya grnn tamam dikkate
alnmak zorundadr. Aksi takdirde tarihte ok uygulanan bi
rebirlik zm ekli (bir ayetl-veya hadisi-alp belli bir prob
lemi zme ekli) niha tahlilde sistemsiz bir yapnn doma
sna sebep olur; olmutur da. Pek tabi daha nceki tefsirler
den geni lde yararlanlabilir; fakat bu, Kur'an'm nzil
olduu yllarn bize sunduu malzemeye (Kur'an'm bizzat ele
ald konulara) nazaran ikinci derecede nem arzeder.
imdi meseleyi Kur'an'a gtrdkten sonra tekrar geri
dnmek ve zm getirmek istediimiz problemi bu zaviyeden
ele almak icabeder. Eer bir zm bulanabilmise, bunun ad
slm zm olacaktr. Bulunamamsa iki ihtimal vardr;
Ya problemin tesbit ve tayininde, ya da Kur'an'm anlalmas
ve yorumlanmasnda hata edilmitir. Bu takdirde konuyu
daha fazla bilgi, daha derin ve sistemli bir dnmeyle tekrar
ele almak iin aba sarfetmek gerekir. 28
Fazlur Rahman, tslam ve adalk'm Giri ksmnda
kendi yorumlama anlayn iki modern yorumlama teorisi
nin yardmyla aklamaya alr. 29 Bunlardan ilki gn
mzde en iyi E. Bettinin temsil ettii "objektiflik okuludur.
Buna gre, u anda nmzde bulunan bir ifadeyi anlayabil
mek ve yorumlayabilmek iin szkonusu ifadenin sahibine,
yani onun zihin dnyasna geri gitmek gerekir. Bu yaplnca o
28. slam and Modemlty, s. 4 vd. F. Rahmann bu grlerinin gzel bir zeti
iin bkz. W.M.Watt, islamic Fundamentalsm and Modemity, s. 68 vd.
29. Ayn eser, s. 8 vd.

XXXV

fade tek bana urada duran bir ifade olarak deil, ait olduu
zihnin topyekn yaps iinde, yani o zihni oluturan teki ya
pc unsurlarla birlikte ele alnm ve muhtemelen anlalm
olur.
kinci teori ise gnmzde en ak ifadesini Georg Gadamer'in 30 yazlarnda bulan "fenomenolojik doktrindir ki, bu
na gre, her eit anlama tecrbesi, tecrbe sahibinin daha n
ce artlanm olduu gereini dikkate almamz gerekli k
lar. Anlayan ve yorumlayan bir kii olarak beni belirleyen
ey, Gadamer'e gre, "effektif tarih"tir. Benim varlk dnyama
giren her ey, inceleme konusu olan eyin tarih etkisi ile bir
likte ele alnmadka bilimsel olmayan bir yola sapmak ka
nlmaz olur. Biz kendi artlanmlmzm uuruna varsak
dahi onu bir yana itmeyi baaramayz. O halde bir eyin "ob
jektif olarak anlalmas diye bir ey szkonusu deildir.
Fazlur Rahman kendi yorum anlay ile Gadamerinkini karlatrarak yle der: Eer Gadamer hakl ise, benim
Kur'an'm anlalmas ile ilgili olarak ne srdm "ifte ha
reketlilik" anlay (u andan Kur'an'a gitmek ve Kur'andan
tekrar u ana gelmek suretiyle problemi zmek) mnsz
olur. Gadamer, insann kendi uur dnyasn farketmesini,
kapal hayat emberi iinde, nemsiz bir kvlcm gibi gr
yor. Oysa byle bir uur, basit bir kvlcmdan ok daha fazla
nem arzeder. Hz. Muhammedin tarihe mdahelesini bir yana
brakalm, bir Gazlnin, bir Ear'nin slmn "effektif tarihi"ni ne lde etkilediini biliyoruz. Maziye uurlu ekilde
mdahelede bulunma, diyor Fazlur Rahman, birbirinden
ayrdedilebilen iki hususu ihtave eder: incelemeye konu olan
mazi"nin objektiflik iinde belirlenmesi -ki Gadamer bunun
mmkn olduuna inanmyor- eer yeterli bilgi ve veri varsa
pekl yaplabilir. teki husus ise, bizzat mukabelenin ken
disidir ki, o, kanlmaz olarak deerlerle balantl olduu
gibi, mukabelede bulunann "effektif tarihini de ihtiva eden
mevcut durumuyla yakndan balantldr. Bu durum elbette
mukabelede bulunan mukabele tarzn belirler; fakat bunu bir
30. Bkz. H.G. Gadamer, Truth and Method , New York, 1975.

XXXVI

nbelirleme olarak grmemek gerekir.


Fazlur Rahman'n burada zerinde durduu ayrm, onun
yine metodla ilgili olarak ne srd bir baka ayrmla ol
duka yakndan ilgili grnmektedir. 31 O, vahyin bir "bilgi ile
ilgili" (kognitif) yannn, bir de duygusal, estetik vs. yannn
bulunduunu syler ve yle devam eder: Vahyin niha gayesi,
phe yok ki, iman denen ve baka hibir eye indirgenemeyen
zihin halini dourmaktr. yle bir hal ki kiiyi smsk yaka
lar ve ondan hayat taleplerde bulunur. Bu husus, Kur'n vah
yinde aka grlmektedir. Benim Kur'an'm anlalmas ko
nusunda ne srdm metod, temelde kognitif yanla ilgili
olan ve vahyin mesajn anlamay hedef alan bir metoddur.
Kognitif yan szkonusu olduunda mslman olmayan ara
trmaclarn da ortaya koyabilecekleri bir katk vardr. Nite
kim ciddi batl limlerden slm hakknda ok ey rendiimizi inkr edemeyiz. Onlann tarih slm hakknda yaptkla
r aratrmalar, elbetteki "normatif slm"a bir katk saya
mayz. Fakat onlann normatif Islm'la ilgili yaratc dnce
ve yorumlar hzlandrd da tarih bir gerektir. Kognitif
aba kiiyi imana gtrebilir: yahut iman kognitif anlaya
derinlik kazandrabilir. Fakat bu, ikisi arasnda bir ayrmn
yaplamayaca anlamna gelmez. Kur'n vahyinin mesajm
anlamann ve ona gre yaamann mminlere has olduunu
sylemeye dahi gerek yoktur.
zetlenecek olursa, Fazlur Rahman'n "kkleri Islm fi
kir tarihinde bulunan yeni metodu", niha noktada, kaynan
Kur'n ve Snnetten alan itima-ahlk ilkeler ile onlarla
uyum iinde olan baka ilkelerin yer ald bir yap ile ilgili
dir. Kur'n ve Snnetin anlalmas, Hz. Peygamberin yaa
d dnemin sosyo-kltrel yapsn anlamayla dorudan
doruya alakal olan bir meseledir. Aynca, vahyin metafizik
boyutu ile itima-ahlk boyutunun birlikte mtala edilme
si gerekir. Szgelii, Kuranm ulhiyyet, ibadet ve sosyal ad
let anlay sk skya birbirine baldr. Bu iieligin Islm
31. slam and Mademity, s. 4, Kr. F. Rahman, 'The Challenge of Modem Ideas
and Soclal Values to Mslim Societies", intem.atton.ai Islamic Collogium
Papers, Lahore, 1960, s. 94 vd.

XXXVII

tarihinde ve gnmzde yeterince dikkate alndn syleme


miz, maalesef, mmkn deildir. Kur an vahyinin anlalma
sn zorlatran en nemli sebeplerden biri, bir yandan onun
metafizik boyutunun -hatta zaman zaman ibadet ve ahlk bo
yutlarnn- zellikle "btmclar" tarafndan samalk derece
sine varacak lszlk iinde yorumlanmas, te yandan da
ruhtan uzak bir lafzclm geni snn kitlelere hkim olma
sdr. 32
Fazlur Rahman'a gre, burada "yeterli bir metod"dan
bahsetmek herkesin kabul edecei tek bir tefsir ortaya koyma
nn aresini aratrmak anlamna gelmez. Bu, zaten ne mm
kndr, ne de arzu edilen bir eydir. nemli olan, Kur'anm
birlik ve btnlk arzeden yapsna ters den, onu zorlayan
anlay ve yorumlar nlemektir.

6. slm Modemizminin Zayf Yanlan

Fazlur Rahmann slm modernizmine ynelttii ele


tiriler, duruma gre, ok farkl zellikler rzetmektedir. Mo
demizmin slm tarihine "erefli bir sayfa eklediini" 33 sy
leyen o, yeri geldiinde ayn akmn "aklszlklar"ndan da
aka bahsetmektedir. 34 Her eyden nce u hususun bilin
mesinde yarar vardr: Mslman modemistin samimiyetin
den, onun slm'n temel kaynaklarna dayanarak slm gay
elere hizmet etme niyet ve abas iinde bulunduundan kim
senin phe etmeye hakk yoktur. Fakat samimi olmak, baa
rl olmann, ne yazk ki, teminat deildir. Baarszlklarn
baz sebeplerini u ekilde sralayabiliriz:
a)
Modemistlerin ou, "yeni yaklam" konusunda
nemli hizmetler ifa etmekle birlikte, her zaman yeterli l
de cesur ve tutarl davranamadlar. Szgelii, semecilii ele
tirdiler, fakat kendileri de semecilikten pek kurtulamadlar.
Modem tefekkr ve bilgiden gerei kadar yararlanamadlar.
32. slam and Modemity, s. 143 vd.
33. "Roots of islamic Neo-Fundamentalism, s. 27.
34. "The Impact of Modemity on slam", s. 125; Kr. "islamic Modernism", s.
331.

XXXVIII

slm dnyasnn dinden pek holanmayan "aydnlan" Bat


daki din aleyhtarlnn neredeyse tamamn slm dnyas
na tadlar. Freud, Feuerbach, Marx ve daha birok tannm
melliflerin eserleri mslman genler tarafndan okunurken
onlara verilen ciddi cevaplardan habersiz kalnd. Yeni yeti
en nesiller iki cereyan arasnda kaldlar: Kurumlam din
ve onun karsnda taknlan menfi tavr. slm modemizmi,
salam temellere dayal baz metafizik dnceleri, felsef teizmi, ada teleolojik akmlar, psikolojism ve sosyolojism
gibi indirgemeci cerayanlan konu edinen ve eletiren yayn1
lan kendi zemininde kullanabilseydi, yolunu amakta daha
gl olabilirdi.
Modernizmin gelitirdii gler, bir asrdan fazla bir za
mandan beri slm dnyasnda, u veya bu derecede, var olma
sna ramen, henz bir "slam entellektelizmi" oluamad. Bu
olmadan da slmn sistematik ve messir bir terminoloji ile
ifadesi mmkn olmad. Fazlur Rahman'a gre, bunun iki
nemli sebebi vard: slm dnyasnn siyas ve iktisad mah
kmiyeti ve eitim alannda grlen karmakanklk. 35
b)
slm modemizmi, slm gelenekili ile ilikilerini
bir trl dzene sokamad. En byk darbeyi de ondan yedi.
"Normatif slm" (Kur'an ve Snnetin slm) ile "tarihi s
lm" arasnda bir aynm yapan her ilim adamnn ba, gele
nekilikten yana skntya girmitir; nk geleneki, modemistin eletirdii tarih slm'n kendisini normatif ma
hiyette grr. Onun din anlaynda, mesel, Ear kelm hatta bu mezhebin atomculuu- bir mtefekkirin gr deil,
bir iman esasdr. Geleneki, tarihe yansyandan baka bir s
lm bilmez. O, o tarih iinde yaar ve o tarih iin konuur. Bu
tutum gelenekiyi adeta kr etmitir. Akl d bir grnm
sergileyen "otoriteye balanma" alkanlnn da temelinde
yanl bir gelenek anlay yatar. Kelm'da, fkhta, (hele) ta
savvufta kr krne otoriteye teslimiyet, naivliin, irrasyonalizmin ve Kur'an'm ruhuna uymayan birok olumsuz tutu
mun doup gelimesine sebep olmutur. Teslimiyet, yeni otori
35. "The Impact of Modernity on slam", s. 118-9.

XXXIX

teleri.bu kinciler de yeni- teslimiyeti anlaylar dourup bes


lemitir. Yani, tam bir fsid daire olumutur.
Genel olarak zannedildiinin aksine, Fazlur Rahman
geleneklerin karsnda yer alan bir dnr deildir. O, b
yk lde slm geleneinin yetitirdii bir insandr. Yaratc
dnce, Fazlur Rahman'a gre, bolukta varolmaz. Hele slm
gelenei, uzun sren durgunluuna ramen, ok zengin olup s
lm kiilie derinlik ve zenginlik kazandracak yapdadr. 36
Fakat bu zenginlikten yararlanlabilmesi iin szkonusu ya
pnn tarih tenkid metodundan gemesi gerekir. Bu gelenein
ncelikle ilm metodundan gemesi gerekir. Bu gelenein nce
likle ilm usullerle aratrlmas ve varlan sonularn eitifh
kurumlanna sratle aktarlmas icabeder. Mesel, Peygamberin "model insan" olarak alnmas, slm kiiliin vazge
ilmez artdr. Fakat gelenek yle bir peygamber kiilii iz
mitir ki, bu kiilik tarih olmaktan ok efsanevdir. Bir ef
sanenin ise "usvetun hasenetun" (33, Ahzab, 21) olmasn bek
le m e y iz . 37
Fazlur Rahman'a gre, slm dnyas, gelenek konusun
da ok kat davrand iin onu eletirmeye ynelen her tutu
ma pheyle bakmtr. Hem kendi iinden kp hem de bu ge
lenei eletirmeye kalkan olunca, onu "hin", "batc", "bat
nn szcs", "yerli arkiyat" vs. saym ve slm modemistini de Islm' batnn terminolojisi iinde anlatan kt niyet
li biri olarak grp deerlendirmitir. 38 Byle bir sulama ve
onu destekleyen geni ve gl muhafazakr psikoloji, dini
sosyal hayatta bir tarafa iten batcnn deil, mslman modemitin ok yerde elini kolunu balamtr.
c)
Mslman modernist, ngrd zm eklinin "ldin zmler"den esasta farkl olduunu duyuramad iin
ok kere yalnz kalm ve deimelere yn veren bir fonksiyon
icra edememitir. Fazlur Rahman'a gre, bir yandan ulemann
36. "Roots o f Islatnic Neo-FundamentaJism" s. 33.
37. Bkz. "The lmpact of Modemity on slam" s. 122.
38. Fazlur Rahman, "Some Islamic Issues tn the Ayub Khans Era". Es say s on
fslanCc Clviiizatfon, ed. D.P. Little, Leiden, 1976, s. 305.

xxxx

yumuama ve aydnlanma bilmez kat muhafazakrl, te


yandan mslman modemistin "aklszlklar slm hesa
ba katmayan zm ekillerinin dal-budak salmasna sebep
olmutur. Geleneksel ulema eriatn deimezlii zerinde s
rar etmektedir. Onlarn bu tutumunu baz batl yazarlarn do
layl bir yolla da olsa desteklemesi dikkat ekici grnmekte
dir. Bu sonunculara gre, klasik slm hukukunun dnda yer
alan her zm ekli, ad ne olursa olsun, slm deildir. 39
Bu, tamamen hatal bir dncedir. slm modemistinin yap
mak zorunda oluduu ilk ey, diyor Fazlur Rahman, slm hu
kukuna, eriata, deiiklik getirmektir. nk slm zm,
sadece Kurn ve Snnet'ten karlabilecek ilkelere dayanan
zmden ibaret olamaz. Bu ilkelere ters dmeyen, onlarn
belirledii dnya grn bozmayan zm ekilleri "gayr-
slm" grlerek bir tarafa itilemez. Aslnda eriat dediimiz
messese, belli bir yere kadar, haric kurum ve kurulularn
yardmyla olumutur. Daha nce iaret edildii gibi, slm
hukukularnn pratik ve gereki olular, byk bir sistemin-yzlerce alt-sistemleriyle-deie deie olumasna im
kn hazrlamtr. "Deime ilkesi"ni kabul ettiimiz takdir
de, ona gelii gzel bir snr izemeyiz. Onun snr, Fazlur
Rahmana gre, manev ve ahlk hayatmzn temelini olu
turan Kuran ilkeler ve tima hedeflerdir. Baka bir deyile,
deime ilkesinin gerei, Kuranm zel hukuk hkmlerine
uzanacak lde serbest tutulmak zorundadr. 40 Bu izgi ze
rinde dnmek ve hareket etmek, daha nce iaret edildii
gibi, Kuranm ebedliini inkr etmek anlamna gelmez, n
k zel bir sosyal hdise ile ilgili zel bir zmn ekli (m
ns, ruhu deil) ezeli-ebed olamaz. 41
slm-olmayan zm ekillerinin slm dnyasnn
her tarafnda yaygn olduunu kabul etmek durumundayz.
Baz lkeler bunu aka itiraf etmekte, bu konuda sessiz kal
may siyasetlerine uygun bulmakta, bazlar da ayn eyleri
"slm" etiketi altnda yapmaktadr. 42 slm modernizmi ha
39. "islamic Modemisin", s. 332.
40. Ayneser, s. 331.
41. Ayn eser, s. 332.
42. The Impact of Modernity on slam", s. 119-120.

XXXXI

kiki bir alternatif oluncaya kadar bu durum devam edip gide


cektir. slm orta snfnda bugne kadar ortaya kan dei
meler, bunun byle olduuna iaret etmektedir. Geleneksel ule
ma, bir yandan modem bilim ve teknolojinin her trl imk
nna ak olacak, hem de orta snfa geleneksel slm' hayat
tarz olarak sunacak. Bunun sonunun iyi gelmeyeceini gr
mek o kadar zor olmasa gerektir. Dorusu, slm zm ara
yanlarla, hayat din olmadan dzenlemeye alanlar arasn
daki karlamada, ulemann klasik tavn hemen hemen dai
ma kincilerin iine yaramtr. 43
slm modemizmi, slm dnyasndaki din-siyaspt ili
kisi yznden de baz skntlar gslemek zorunda kalm
tr; nk bu iliki .daima salksz bir grnm arzetmitir.
Din, ok kere, slm'la hi ilgisi olmayan siyas maksatlar
iin kullanlmak istenmitir. Fazlur Rahmana gre, "slm
da din-siyaset ayrm yoktur" slogann dillerinden drme
yenler (din partiler), slm deerlerin siyaset yoluyla gerek
letirilmesini deil, geleneksel slmn kendi siyas gelecekle
rini garanti etmesini arzu etmektedirler. Bu da din konusunda
duyulan ktmserlie g katmaktadr. 44 Bu ktmserlik, be
er hayat din boyutundan mahrum etmek isteyen, deerle
rin mteal kaynan, kutsalln ve evrenselliini inkr
eden grlerle -onlara ne ad verilirse verilsin- birleince in
san, bata yabanclama olmak zere, eitli psiko-sosyolojik maraz hallere srkleyebilir. Kur'anm n grd ahlk-ictima toplumun varolmas asndan bakldnda, dn
hayatn dna itmee alan bir grn Ortaan dejenere
olmu sufilii ile Hristiyan teolojisinden pek fark yoktur.
Fakat bugn birincisi ok daha tehlikeli bir mahiyet arzetmektedir. 45 Bu, onun "modernlik", "adalk", hatta zaman
zaman "bilimsellik" adna yol almaya almasndan ileri gel
mektedir.
slm dnyasnda birok aydn pratik baz arelere ba
43. slam and Modemlty, s. 15 ve 140.
44. Ayn eser, s. 15.
45. Burada slam and Modernity'nin 4. Blmnde (s. 130 vd.) y r alan grle
re dayanmaktadr.

XXXXII

vurarak bu gidii durdurmaya, en azndan yavalatmaya, a


lmaktadr. Fazlur Rahman, bu yolla baarl olunacana ve
sonunda Kur'anm itima-ahlk toplum dzeninin kklee
ceine inanmyor, bunun olabilmesi iin evvela kkleri ei
timde olan bir sosyo-kltrel programn uygulanmasnn art
olduunu sylyor. Bu, bizi, son yllarda hakknda ok konu
ulan,buna ramen bir trl aydnlk kazanamayan bir konu
ya "bilginin slmlatrlmas meselesine getirmektedir. 46
Ne demek "bilginin slmlatrlmas? Akla gelen ilk ey u
dur: Batda gelien modem laik eitimi benimsemek ve onu s
lmlatrmak; yani bir takm temel slm! kavramlar yapya
yerletirmek. Fazlur Rahman'a gre, bu yaklamn iki ana
hedefi vardr: rencilerin karakterlerinin slm deerlere
gre ekil kazanmasn salamak; kincisi, eitim-retim
alanlarn gzden geirerek muhteva ve istikamet ynnden
gerekli deimelerin slm adan gereklemesi imknn
hazrlamak. Aslnda, bu iki gaye birbirine baldr. Karakte
rin olumas daha ziyade eitimin ilk basamaklarnda ol
maktadr. Fakat eitimin son basamaklarnda slm oriyantasyondan hibir iz yoksa, daha nce elde edilenlerin yitiril
mesi, ok sk grld zere, kanlmaz olur. 47 'Yksek
renim alanlarnn slm deerlerle renklendirilmesi" aklk
kazanmay gerektiren bir ifadedir. Bugn bilim dallarnn
(ok geni olarak) tabiat bilimleri ve sosyal bilimler eklinde
iki ana gruba ayrld gereinden yola kacak olursak, u
sylenebilir: Fizik bilimlerinin muhtevasna mdahale edile
mez; fakat onlarn genel oriyantasyonu deer erevesinde
mtala edilebilir. Bilim adam, almalarnn insanla ne
getireceini sorumluluk iinde dnmesi gerekir. Daha da
nemlisi, bilimsel bilginin u sorulara cevap vermemizi ko
laylatrmak zere bir birlik oluturmas ve lem hakknda
genel bir gr oluturma istikametinde yol almas gerekir:
Alemin bir anlam var mdr? O, daha yksek bir iradeye ve
gayeye iaret etmekte midir? Yoksa, "lem, maddenin sonsuz
ca ve anlamszca kouup durmasndan m ibarettir"? Bunlar,
46. Aymeser, s. 131.
47. Ayn eser, s. 132.

XXXXII

nazar mahiyette olmakla birlikte pratik hususlar da tazam

mum eden sorulardr.


Beer ilimlerin deerlerle yakn ilikisi gzler nnde
dir. Bu, onlann sbjektif olduu anlamna gelmez. "Objektif1
mahiyette olan deerlere gre istikamet kazanmann, kendi
bana, sbjektif olmakla bir ilgisi yoktur. 48
Fazlur Rahman'a gre, eitli bilgi dallarnn slmlatmlmas gayesi, Kur'an'a dayal bir metafizik oluturulma
dka gerekleme imkn bulamaz. slm dnyasnda "slm
ve Eitim", "slam ve Ekonomi", "slam ve Psikoloji" gibi ba
lklar tayan kitaplarn saysnn az olmadm biliyoruz.
Bunlar bir takm makul grlere yer vermekle birlikte, esas
itibariyle savunmac bir ruh halini yanstan eserlerdir. Bu
eserler, sayca ne kadar ok olursa olsunlar, slm ihya hare
ketlerine ancak ok dolayl yolla katkda bulunabilirler.
Sonu: Yukardaki satrlar, Fazlur Rahman'm yarm
asrdr zerinde durduu ve sistemli bir grnm kazandrma
ya alt slm dnyasnn her alan ve seviyedeki aydnlar,
Fazlur Rahman gibi dnrlerin ciddiyet ve samimiyetle de
vam ettirdikleri dnce izgisiyle, bir yandan klie imal ede
rek savunmac psikolojiyi rahatlatan sath grleri, te yan
dan da "dinde reform" ve benzeri ifadelerin arkasna saklana
rak dnce maskaralklar sergileyen anlaylar birbirin
den kesin bir ekilde ayrmak zorundadr. slm modemizmi,
oluma sreci iinde olan bir harekettir. Deerlendirmeleri
mizi, eletirilerimizi bu gerei gz nne tutarak yapmak du
rumundayz.
Biz, bu denemede Fazlur Rahman'm grlerini zet ha
linde sunmaya altk. Bu safhada bizim iin nemli olan, bu
deerli lim ve mtefekkirin zengin dnce dnyasna giden
yolun almasna yardmc olmaktr.

48. Aym eser, s. 133.

Trke Baskya nsz

Bu kitap ilkin on yl kadar nce ngilizce olarak yayn


land. Onun zellikle Batda, ilgili yksek renim kurumlannda, iyi bir rabet grd anlalmaktadr. Bir Mslman
alim tarafndan kendi trnde sunulan son ifadesi olarak ese
rin bu kuramlardaki itibar kalc olmutur.
Ancak, asl (ngilizce) basknn nsz'nde de ifade edil
dii gibi, bu kitap ayn zamanda Mslman okuyucular iin
yazlmtr. Bunun sebebi, Islmm geen on drt yzyl sra
snda taycs durumunda bulunan insanlar olarak gster
dikleri icraati gelecekteki gelimeler asndan daha iyi deer
lendirebilmeleridir. Kukusuz tesir derecesini tahmin etmek
gse de, bu kitap slm dnyasnda birok kimse tarafndan
okunmu ve 1968 ylnda temelde siyas adan gdml bir
tartmann konusu olduu ve bundan zarar grd Pakistan
dmda, takdir edilmitir. Bununla birlikte bu kitap sadece
Trkiye'de "slm dnyasnda konuulan dillerden birine ev
rilmi bulunmaktadr. Bu sebeple bu szleri Trke Basknn
nsz' olarak yazmaktan byk honutluk duymaktaym.
Burada eserin ngilizce olarak yaynlanmasndan bu
yana ortaya kan baz gelimelere ksaca gz atmak yerinde
olur. Mslman lkelerden birou birbirieriyle yaknlamak
iin gayret gstermektedirler: Biri 1969'da Fas'ta teki 1974'te
Pakistan'da olmak zere iki "slm Zirvesi toplanm ve
Cidde'de byk lde Suudi Arabistandan mal destek gren
bir slm Sekreteryas kurulmutur. Belli Aralklarla Msl
man dileri bakanlan arasnda toplantlar dzenlenmekte-

xxxxv

dir; bir slam Bankas kurulmu ve bir Mslman Haber


Ajans kurma giriimleri sz konusudur. Yan resmi seviyede
Suudi Arabistan'n himaye ettii yaklak 159 slami rgt
iine alan Dnya slam Birlii (Rbtat el-Alem el-slfim)
Batda cami ina etmekten, slamm Kara Afrika'da yaylmas
n mali ynden desteklemee kadar eitli slami konularda
yardmc olmaktadr. Batda, zellikle Mslmanlarn say
snn bugn Rusya dahil 25 milyon olduunun sylendii ve
bylece slamm ikinci din olarak Yahudiliin yerine getii
Avrupa'da, Mslmanlara ait yeni tekilatlar ortaya km
ve baz slami bayramlar Londra'da kutlanr olmutur. Petrol
reten Ortadou lkelerinin kazand yeni ekonomik g, hi
phesiz, bu yeni tabloda son derece nemli bir etken ve Arap
larn, (zellikle Ekim 1973'te srail'e kar savata Msr'n)
gsterdii icraat ise nemli bir belirtidir.
Fakat bu son derecede ak kaynama, ya fazla gayret
sarfetmeden kazanlan bir siyasi ekonomik gcn, ya da azok yzeysel bir propagandann tezahrdr. On yl nce bu eserin son paragrafnda "muhtemel bir slam Rnesansmdan"
szederken, hereyden nce slam'n ahlk ve fikr bir "yeni
den canlanmasndan" szediyordum. Acaba byle bir ey ol
makta mdr? nk bylesine salam bir temel olmakszn,
korkarm, mevcut faaliyet ne kadar ok etkileyici olursa ol
sun, uzun vadede etkisiz ve anlamsz kalmaya mahkmdur.
"Bu durumda Kur'an'm ve Hz. Peygamberin mcadelesinin he
defleri ve bu hedeflerin kendi sosyal gemii ve kendi bala
mnda gerekletirmeyi gaye edindii deerleri yeterince gz
den geirmeden; mahiyet ve gereklerini dikkatle inceledikten
sonra bu hedef ve deerlerin mevcut duruma sistemli bir uygu
lamasn yapmadan, bu ahlaki ve fikri yeniden canlanma ger
ekleemez."
Bu, phesiz, dikkatle ilenmi ve azimle yerine getiril
mi bir eitim metodolojisinin, zellikle Kuran ve Hz. Peygamber'in mcadelesini inceleme usulnn ortaya konmasn
gerektirir. Byle bir ey baarlnca ve baarld lde, mev
cut durum hakkmdaki grmz ve zellikle Bat kltrn

XXXXVI

deerlendirmemizi de etkileyecektir. Bugn bu trl bir gayret,


tatmin edici denebilecek bir anlamda, slam dnyasnn hi
bir yerinde grlmemektedir.
Gerekten de bu adan yakn gemie ait en byk traje
di; kanlmaz olarak eski eitim sisteminin gerileyip bozul
mas, mevcut durum hakknda hemen hemen hibir doru bil
giye sahip olmayan, slam hakknda ise, bunun da gerisinde
bir bilgiye sahip olan bir Mslman tipinin domas olmu
tur. Bu Mslman tipi, artk rahatsz edecek kadar eskimi
baz kalplam ibareleri, brakn slmm temellerinin sis
temli ve yaratc bir ekilde kavranmasn, yararl bir derin
grllkle slm incelemenin yerine koyan sahte bir
dnr tipidir.
"Mslman lkelerinin ounda, iyi dzenlenmi bir
slam eitim rgt bile mevcut deildir. Sadece Trkiye,
1949'dan beri insana gerekten umut veren bir slam eitim
erevesi veya rgt meydana getirmeyi baarmtr. Ayrca
Trklerin, Bat kltr hakknda olduka yakn, sistemli ve
uzun tecrbesi bulunmas ve bugn bir bakma slam "yeniden
kefetmece olmas dolaysyla bu lkede slam Rnesansnn zengin ve anlaml olacam mit etmek asndan nemli
sebep bulunmaktadr. nk gelecei ilgilendiren kkl me
selelerle saklamba oyunu oynamayp, bu meseleleri hakkyla
karlamak iin lzumlu cesarete sahip olmak, Trklerin ulu
sal karakterinde yerlemi bir unsurdur. Muhammed Ikbl'in
de mit ettii gibi, Trkiye'nin bir kez daha yeni ve semereli
bir-slam Rnesansmn ncs olduunu ispatlamas pekl
mmkndr."

Chicago, 14 Haziran 1977

Fazlur Rahman

nsz

Bu kitap okuyucuya, Islamn yaklak olarak ondrt


yzyllk varl boyunca genel bir geliimini vermee al
maktadr. Dolaysyla o, hereyden nce "bilgi verme" gayesini
gtmektedir. Fakat eser, Islamn geliimi ile ilgili grnte
birbirinden ayr olaylar, ya da ynler hakkmdaki aklama
lar geliigzel bir biimde ardarda sralamaktan ziyade, im
kan nispetinde tutarl ve anlaml bir anlatm sunmak niye
tinde olduu iindir ki, mecburi olarak "yorumlayc" bir hu
susiyet kazand ve sadece bilgi verici olarak kalmad. Nitekim
yorumlayc karakterinden dolay, okuyucunun bir lde,
slam hakknda ngilizce yazlm genel mahiyetteki kitap
larn bir ksmndan daha nce haberdar olmasn da ngr
mektedir.
Hatrda tutulmas gereken ikinci bir nokta da, kitabn
temelde aklayc ve dolaysyla mecburen objektif (nesnel)
olmaa almakla birlikte, baz ksmlarda sadece tarihi an
lamda deil, Islami anlamda da yorumlayc olmasdr. Bu,
zellikle Hz.Muhammed ve Kurn hakkmdaki ilk iki blm
ve son blm iin dorudur. Grmzce bir dini ve zellikle
kendi inancm sadece 'aklamak ve bu arada da bu inanc
meydana getiren i dnyann iddetinden okuyucuya bir eyler
nakledememek imkanszdr. Bundan dolay bu kitap, hem
Batl hem de Mslman okuyucular iin yazlmtr. "Msl
manlarn kendi dini tarihine, zellikle sann onlarn elle-

XXXXVIII

rinde ne ekle girdiine daha objektif bir adan bakmay;


mslman olmayanlarn ise, tslamn bir Mslmana ieriden
ne gibi etkilerde bulunduu hakknda bir eyler anlamay
renmesi gereklidir."
Bana deerli telkin ve tenkitleriyle yardmc olan Karai
ve McGilldeki pekok meslekta ve arkadalarma teekkr
bor bilirim. zellikle Karai slam Aratrmalar Enstitsnden A.S.Bazmeeye, provalar okuyarak baz dzeltmeler
nerdii iin, mteekkirim.

Karai- 2 Aralk 1965

Fazlur Rahman

Giri

Prof.H.A.R.Gibb, Muhammedarism adl deerli eserinin


enson 1961 basksnda, "Mslmanlarn btn dnya nfusu
nun takriben 1/7'sini, yani 300 milyonunu (imdi takriben
400 milyon olsa gerektir) tekil ettiini" ileri srmektedir.
Buna karlk Dnya Mslmanlar Kongresi'nin 1962'de
Badattaki beinci toplantsnda aklanan rakamlar kesin
likle 600 milyonun zerinde 650 milyon civarnda olduu
merkezindedir. Aka itiraf etmek gerekir ki, btn bu ra
kamlar, tm Mslman nfusu iine alan istatistiklerin yok
luu, zellikle in'deki Mslman saysnn bir esrar gmle
ine brnm olmas ve slam dnyasnn dier birka d
blgeleri hakkmdaki bilgimizin de eksiklii dolaysyla tah
minlerden ibarettir. Bu Giri'in sonunda geni hatlanyla
Mslman nfusunun dalm gsteren rakamlar vereceiz.
Bu rakamlar yle gsteriyor ki, dnyadaki mslman nfusu,
herhalde, 500 milyondan daha az deildir.
Bununla birlikte dnyamzda yaayan Mslmanlarn
gerek says sorunu, yaklak olarak ondrt yzyllk bir za
man aral srasnda dnya slam cemaatinin geliimi gznne alnrsa, belki de ikinci dereceden bir nemi haizdir.
Daha da nemlisi, slam toplumunun i bnyesinin hususiye
tini aydnlatan bu geliimin mahiyetidir. te bu soruya bura
da mteakip blmlerde slamn dini tarihinin ayrntl bir
aklamasna girimeden nce, cevap vermee alacaz.
Daha Hz. Peygamberin lmnden nce slam balca husu-

1S L A M

siyetini gelitirmi, yani bir devlet rgtnn destekledii


trl kurumlar aracl ile akidenin ahlaki ve ruhi niteliini
ifade eden bir M'minLer mmeti tesis etmiti. Ancak slam
mmeti, bu arada tamamyle kendi btnl iinde devlet
rgtnden ve hatta kurumlardan daha temelli bir ey olarak
kald. slam toplumunun (mmetinin) temeli, kendi durumu
nu bilinli olarak lahi rade'nin veya "Allah'n insana ilettii
Emr'in", baka bir deyile eri'atin (bkz.IV.Blm) ilk hamili
(taycs) kabul etmesidir; bu emanet, devlet ve ortak kurum
lar aracl ile yerine getirilmek istenir. eri'at slam toplu
munun anayasas olmutur.
Bu temel anayasadr ki, Arabistan dndaki slam Fe
tihlerine kendi zel hususiyetini vermitir. Bu zel hususiye
tiyle slam fetihleri hem Araplarn slamdan nce denemi ol
duklar haksz kabile genilemelerinden, hem de yzyllar
sonra Orta Asya Moollarmn ykc fetihlerinden ayrlmak
tadr. Daha nce de iaret ettiimiz zere, slamn d lkelere
doru genilemesinde ortaya kan bu gl ve boyun emez
nitelii, aslnda, bu genilemeyi belirli bir ahlaki dzeyde tu
tan daha stn bir ahlaki dzene sk bir inanla birlikte, Hz.
Peygamberin kendisi tarafndan miras braklmt. Bu, bir
yzyl iinde batda Endls (spanya)'ten balayarak, Orta
Asya ilerinden douda nds nehrine kadar olan geni bir
toprak parasnn Mslmanlarn ynetimine gemesini sa
layan ve daha sonra bu hakimiyetin iyice pekitirilmesiyle
son bulan hayret verici sratteki fetihler dizisi srasnda, slamm Arabistan dnda yaylmasna da yardmc oldu.
Arkas kesilmeyen karlkl savalarla tkenmi, ruhi
ve ahlaki durgunluk dolaysyla ierinden kemirilmi olan
muazzam Bisans ve ran mparatorluklarnn i zayflnn,
Mslmanlarn bu hayret verici ilerleyiini hzlandrd
hakknda hemen hemen hi phe yoktur. Bununla birlikte bu
badndrc genileme olay sadece bu etkenle aklanamaz.
Dolaysyla slami hareketin taze ve canl niteliine de gere
ken nem verilmelidir. Bu genilemenin gerek karakteri et
rafnda tartmaya kar byk bir isteksizlik belirmi ve so

GR

runlar slamm eletiricileri tarafndan, ve kabul edilmelidir


ki, modern Mslmanlarn takndklar savunmac tutum
yznden bulank bir duruma sokulmutur. slamm 'klla'
yayld zerinde srar etmek, gerekleri gln bir duruma
sokmak olduu gibi, Hristiyanlm da zaman zaman devlet
gcn kullanm olmasna ramen, slamm Budizm ve Hris
tiyanlk gibi yayldn sylemek te gerekleri tahrif etmek
olur. Gerek zah tarz, dini ve siyasi bir btn olarak slamm
kendi bnyesinde yatmaktadr. Gerekten de Mslmanlar
inanlarn kl sayesinde yaymam olmalarna ramen,
slamn siyasi iktidar elinde bulundurma hususunda srar
ettii dorudur. nk slam, kendisini, zerinde yaadmz
dnyada siyasi bir dzen sayesinde uygulanmas gereken
"Tanr'nn iradesinin" topland bir kaynak saymtr. Bu
adan slam, ortaya koyduu inanc halka kabul ettirmeye
zorlamasa da, yine de siyasi dzeni elinde bulundurmakta
srar eden rejimlerin bnyesine benzemektedir. Bu gerei in
kar etmek tarihi tahrif etmek olaca gibi, slama da hakkn
vermemek olacaktr. Bizce slamm kendi bnyesinde bulunan
eitlik ve geni insancl davran hususiyetleriyle birletiril
dii takdirde bu gerein, fethedilmi lkeler halklar- arasn
da slmlatrma srecini hzlandrd hususunda phe yok
gibidir.
Arabistan dnda Arap mparatorluunun genileme
siyle Mslmanlar, Bizans ve ran meneli kurumlan ve dier
mahalli unsurlar slami ereve ierisinde erittikleri bir
idare ve hukuk sistemi gelitirmeye girimilerdir. Bu kitabn
ileriki blmlerinde geliiminin ayrntl bir incelemesi ve
rilecek olan bu sistemdir ki, slam medeniyetine kendi
ayrdedici zelliini vermi; slamm temel ahlak grn de
ortaya koyarak, slam devletinin gerek anayasasn temin
etmi ve snrlarn izmitir. Bir yzyllk slam fetihleri
srasnda mslmanlar bylece kendilerine has fikri hayat
larn gelitirerek tamamyla Araplara ve slama ait hadis,
hukuk ve tarih ilimlerini tesis etmilerdir. Suriyedeki Hellenistik gelenein kar etkisinin ve Arapa Kur'n tarafndan
temin edilen temel dnceler yapsnn bir sonuCu olan bu

SLAM

muazzam sratteki fikri gelime, insani iin fikir tarihinin


harikalarndan biri olarak durmaktadr.
slam mparatorluunun bakentinin m. 660 ylnda Me
dine'den ama gemesi ve amdaki Emevi halifelerinin sa
raylarnda Yuhanna ed-Dmak gibi nl bir takm Hellenlemi Hrstiyan Araplar kullanmalar bu gelimeyi kolay
latrmtr. Bununla birlikte bu deiiklikle ayn zamanda
dinle devlet arasndaki likide de bir deime vuku bulmu
tur. Emevi devletinin dnyevi bir devlet haline geldiini ve
dinle devlet arasnda tam bir blnme olduunu sylemek
doru olmamakla birlikte, devlet hayatnn artk dini geli
melerle bugne kadar sahip olduu trden bir mnasabete sa
hip olmad da bir gerektir. nceleri Halife dini ve ahlaki bir
stnle sahipken ve Halifenin siyasi kararlan dini bir he
defe tabi iken Emeviler, temelde Islami bir ereve ierisinde
kalan bir devlete sahip olmalarna ramen, ounlukla siyasi
yetkilerini kullanan, fakat dini itibarlarndan byk bir ks
mn kaybeden dnyevi hkmdarlard. Bunun bir sonucu ola
rak, tamamyla din olan disiplinler geni lde devletin
dnda ve bir dereceye kadar da onunla ahenksiz bir ekilde
gelime gstermitir. Din gelimelerin merkezi Hz. Peygam
berin snnetinin anayurdu olan Medine olarak kalmtr (r
nek davran ekli olan snnet iin bkz., III.Blm).
slmm yabanc kltr akmlaryla, zellikle Hellenizm
ve Hellenlemi Hristiyanlkla etkileiminin nemli bir so
nucu, Kelam ve kelami ahlak meselelerindeki fikir atma
larnn ani zuhuru; byk saydaki ayrlklarn ve Islamda
ilk frkalarn douudur. Bu durum ve Arap olmayanlar, zel
likle Iranllar arasnda Emevi idaresine kar iin iin kay
nayan muhalefet, daha sonralar Emevi Halifeliinin devril
mesi ve m. 750'de Iranllann da yardmyla Badat'ta Abbasilerin yerlemesiyle sonuland. Emevi idaresi Araplar tara
fndan meydana getirilen ilk slam din bilimlerinin gelime
sine ve ayrlklarn ortaya kmasna tank olmu, fakat s
lam'da dnyevi dncenin tam olgunluuna ulam geliimi
ni grecek kadar uzun srmemitir.

GR

Abbasi Halifelii bir bakma karlkl iki tutarsz ge


limeye tank olmutur ki, her ikisi de kastl bir siyasetin
sonulandr. Bir taraftan Abbasiler, Emevilerin idaresi altn
daki halinden ikayeti dini nderlerin isteklerini karla
maa alarak devlet mekanizmas aracl ile dini baanlarm sonularn uygulama alanna koymular ve bylece de
dini geni apta Emevi devletinden ayrm olan uurumu or
tadan kaldrmlardr. Bir taraftan da onlar, resmen Yunan
felsefesi, tbb ve ilminin toptan Arapaya tercmelerinin ko
ruyuculuunu yapmak suretiyle slamda fikri uyann seyrini
hzlandrmlardr. Me'mun, Hikmet Evi (Beytl-Hikme) ola
rak bilinen bir akademiyi bu amala kurmutur. Bu giriim
den doan salt dnce faaliyeti slam dininde etkisini gster
mi, tannm aklc bir dini hareket olan Mu'tezileyi dour
mutur.
Devlet grevlilerinin esas itibariyle kltrl Iranllar
arasndan yetitirildii Abbasilerin idaresi altnda Iranllar
kendi milli benliklerini korumulardr. Uzun ve ac bir tart
ma hareketi, Araplarla tranllar arasnda kendi ruhi, fikri ve
kltrel stnlklerini tehir etme yarndan domutur.
ranlIlarn tarafn tutanlar, u'ubiye (milliyetiler) adyla
tannmlardr ve bunlann faaliyetleri phesiz devlet katip
lerince tevik grmtr. Dini ve dier fikri eserler Arapa
yazlmakta devam etmi olmakla birlikte, IV/X. ve V/XI.
yzyllar srasnda Farsa, kendisini tekrar edebi bir ifade
vastas larak yerletirmi ve ranllann milli lklerini
tatmin etmitir.
Yabanc kltrlerin etkisinin Arap dncesine vermi
olduu itilim, II-IV/VIII-X. yzyllar srasnda zengin ve par
lak bir dini fikri ve maddi kltrn yaratlmasna yol am
tr. Mslmanlar zengin bir ticaret ve sanayi kurmular ve ilk
defa olarak bilimsel maharet insanln gndelik maddi geli
imini hazrlamak zere donatlarak uygulama alanna so
kulmutur. Fikri bakmdan aslnda Araplara ait olan tarih ve
edebiyat, genel tarih, corafya ve gzel sanatlara doru byk
apta genilemitir. Dinler tarihi de dahil olmak zere objek

SLAM

tif tarih dikkate deer bir gelime dzeyine ulamtr. slam


dndaki dinlerin tarafsz bir biimde tavsifi gibi g ve has
sas meseleler o derecede gelimitir ki, nl el-Brn Hindis
tan hakkndaki eserine yazd girite "Mslmanlarn, Yahu
dilik ve Hristiyanlk gibi dinler hakknda olduka objektif
eserler vcuda getirirlerken. Hinduizmle ilgili olarak, bunu
beceremedikleri ve dolaysyla bu grevi kendisinin yklendi
i ikayetinde bulunmaktadr. Mslmanlar corafya ala
nnda temayz etmilerdir. Bu alanda Mslmanlarn katk
lar modern bilginler tarafndan takdir edilmeye balanm
olmakla birlikte, onlarn orijinalliine ve cesurca teebbsle
rine henz tam hakknn verilmesi gerekmektedir. lk sosyal
ve kltrel tarih aratrmas, bir baka deyile, tabii tarihi
glerin ileyii de tannm bir Mslman bilgin olan bn
Haldn tarafndan ele alnmtr.
Btn bu gelimeler dini dnce zerinde de etkisini
gstermeden kalamazd. Dolaysyla II/VIII. ve III/IX. yzyl
lar srasnda Mu'tezile hareketi hzla gelierek yaygn bir hale
gelmitir. Bu konuda bilgi, bu eserin daha ileriki bir yerinde
verilecektir. Fakat burada u kadarn syleyelim ki, bu hare
ket genellikle Hellen aklclnn etkisi altnda gelimek su
retiyle slamm dini tarihinde ilk byk gerginlii yaratm
tr. Eski gelenei temsil eden Ehl-i Snnet imamlar nce Ha
life Me'mn zamannda bir devlet inanc durumuna kadar
ykselen, fakat sonradan siyasi g kazanarak ve Yunan diya
lektiinin (cedelinin) silahlarn benimseyerek etkili bir
ekilde stnlk kazanan bu aklc hareketin elinde ile
ekmilerdir. Ehl-i Snnet ulemas ise hemen hemen btn
eitimi tedricen kendi denetimleri altna sokmular, kendi
fikri ve ruhi ideallerini gerekletirmek iin mfredat prog
ramlar izmiler ve tatbik mevkiine koymulardr.
Snni eitim sistemi o derecede etkili olmutur ki, dini
aklclk hareketi, daha sonralar, IV/VI./X-XII. yzyllar
srasnda dnceleri zamanla Snni gelenek zerinde etkisi
ni gsteren nl filozoflarn eserlerinde olgunlua ulam ol
makla birlikte, btn gcn ve uzvi varln kaybetmitir.

GR

Bu yeni iddetli etki altnda Snniler, kendi eitimle ilgili di


siplinleri dahilinde entellektualizm iin bir miktar yer ayr
mlar, fakat bu suretle ayn zamanda etkili bir ekilde hem
sistematik bir akli felsefenin, hem de bilimlerin geliimini
durdurmulardr.
Medreselerdeki eitimin bu n'sbi darl ve katl ger
ekten de daha sonraki "slmm fikri durgunluunun" balca
sorumlusu olmutur. Aratrma ruhunu ve bununla birlikte
mspet bilginin tm geliimini tkam grnen ulemann
"dnyevi bilimlere kar taknd tavr zellikle esef verici
dir. Bununla birlikte ulema, fikir birliini uygulama sahasna
koyabilmi, bunu gerekletirebilmi ve slam toplumunun
kenetlenmesini salamtr. Bu, onun, kendi payna nemli
bir baarsdr. Btn bu sistemin ana direi dogmatik kelam
tarafndan desteklenen slam Hukuku idi. slam Hukuku, zel
likle her eyi kuatan karakteri dolaysyla, Mslmanlarn
tm zahiri hayatm hakimiyeti altna alm ve bu sistem, slamm Ortaalar boyunca yaylmasna devam ettii lkelerin
kltrlerindeki muazzam farklara ramen, her eyden ok slami dayanmaya ynelmitir. slam Hukuku; insan hayat
nn, ferdi, sosyal ve siyasi davrannn btn ynlerini kap
samna ald iin, islmm siyasi birlii 656/1258de halife
liin merkezi Badat' talan eden Moollarn vahice saldr
larndan sonra zld zaman bile Mslman kitlenin bir
liini salamtr.
Bununla birlikte ulema sistemi ve zellikle hukukun
geliimi ve mevkii, slamda yeni ve Hellenletirici unsurlarn
aklclndan ok daha geni sonular olan bir gerginlii hu
sule getirmekten geri durmamtr. Bu, II/VTII. ve III/IX. yz
yllar srasnda Irak ve ran'n kltr merkezlerinde slmm
manevi ynn gerekletirmeyi salayan bir "vecd" metodu
olarak balayan Sufilik'in, ya da slam Mistisizmi'nin ortaya
k demekti. Balangta tamamen ahlaki arnmayla ilgili
vecd idealine mnhasr olan ve kendisini hukuki gelimelere
ve siyasi kuvvetlerin dnyeviliine bir i tepki olarak gsteren
Sufilik ok gemeden ilahi olanla irtibat kurma gayesini gt

SLAM

mtr. IV./X. yzyla kadar Sufillk asl slamm kklerine


yabanc olmakla birlikte yine de slami ereve ierisine so
kulabilecek ruhani bir annma eklinin ifadesi olan ruhaniliin bir bakma zel ve ferdi bir ifadesini tekil ederek, yerle
ik hayata mnhasr kalmtr. Bununla birlikte V./XI. yz
yldan sonra, slam dnyas iinde, Sufiliin karakterini
deitiren ve onu kitlelerin bir dini haline sokan, bylece bu
ruhanilik ekliyle ulemann snni sistemi arasndaki gergin
lii pekitiren baz d gelimeler ortaya kmtr.
Badat'ta slamm siyasi merkezinin zayflamasyla
slam dnyas, X./XVI. ve XI./XVII. yzyllar srasnda Kuzey
Afrikadaki Bedevi (gebe) kabilelerin bir bakaldrsna ve
Trk kavimlerinin Orta Asya'dan slamm merkezine szmala
rna tank olmutur. Trk kavimleri, slamn, ilk dnemle
rinde Irak, ran ve Msr yoluyla yaylmasnda olduu gibi,
ulemann faaliyeti sonucu deil, fakat Sufilerin faaliyeti ne
ticesinde slama girmilerdir. slami yeni mhtedilerin d
nce ufkuna ve ruhi evresine uygun bir duruma sokmak ve
her eyden nce kabile bireylerinin sertliini yumuatmak
iin slam, onlara Sufilik iinde sunulmutur. Onlar iin
Snni slam geni apta zahiri bir sembol vazifesi grm, fa
kat onlar, Sufilii ehirlerdeki sekin birka kiinin izledik
leri bir hayat tam olmaktan kararak, geni Sufi Kardelik
ler ama dntren bir ruhanilik trnn etkisinde kalm
lardr. Bundan byle slamm Hindistan, Orta Asya, Anadolu
ve Afrika'da yayl Sufi kardelikler vastasyla srdrl
mtr, ve Sufilik btn bu blgelerde zaten mevcut olan ruha
ni bir evre ile uzlamaya varmtr. Ulemann, kendilerini
karsnda bulduklar yeni durum, Snni sistemle halkn dini
olan Sufilik arasndaki bu muazzam gerginlik olmutur.
Sufiliin slama verdii bu taze ayla slam lkeleri II./
VIII. yzyln ortasndan beri sahip olduu snrlarn ok daha
tesine genilemitir. zellikle Gazzali'nin (lm. 505/1111)
antsal eseri ve ahsiyetinin ortaya koyduu Suflere zg ru
hanilikle Snni dinin uzlamas sonucu yepyeni bir canllk
slam toplumuna yerletirilmitir. Snniliin kendisi yeni

GR

bir canllk ve yeni bir gllk kazanm ve nemli bir ykc


frka olan Batmllik, byk bir kayba uram; hatta bu arada
i'a taraftarlar bile sayca hissedilir derecede klmtr.
Dier taraftan mrikler (putperestler) in ve hatta yan Hris
tiyanlam kabilelerin yaadklan geni blgeler slama ka
zandrlmtr. Sufilikle Snni din arasndaki gerginliklerin
karlkl etkisine ait temponun yks, bu kitabn btnn
de tam olarak anlatlacaktr.
Badat'ta halifenin merkezi siyasi denetiminin zayfla
mas ve yar bamsz emir ve sultanlarn ortaya kmas,
slam dnyasnda yaygn bir olay olarak Sufiliin gelime
siyle hemen hemen ayn zamana rastlamtr. Trk sultanlan
d grnte Snniliin arzulu koruyucular olmalarna
ramen, yine de sufi eyhlere gerek sayg ve itibar gstermi
lerdir. Daha nce de iaret ettiimiz zere, genellikle Islam
yayma iine bundan byle Sufiler devam ederken, Snnilik de
devletin grev yapmasn salayan geni hukuki ve itikadi bir
ereve temin etmitir. X/XVI. yzyla doru kudretli, muaz
zam ve son derecede merkezilemi iki yeni devlet olan Os
manlIlar ve Hindistan'da Moollar durumlann salamlatr
mlardr. Bu devletler son derecede becerikli ve etkili idari
kurulular ile slam toplumunun geni kitlelerine yeni bir is
tikrar salamlardr. Bu, ran ve slam kltrnn bir kanm olarak nitelendirilebilen daha yeni bir slam kltrnn
domasn tevik etmitir. ran da Safevi idaresi hemen he
men o sralarda durumunu salamlatrmtr. Ancak bu du
rum, hem kltr bakmndan, hem de dinde kastl olarak
dier slam devletlerini kendilerine dman etme siyasetleri
ve iilii devlet inanc mevkiine ykseltmeleri dolaysyla,
ran' slam dnyasnn geri kalan ksmndan ayrmakla so
nulanmtr. Bu yeni kltrn d erevesi ulema tarafndan
temsil edilen Snni hukuk olarak kalrken, onun geni apta
yeni Islam-lran sanat ve iirinden meydana gelen muhtevas,
sfi dnceler yapsndan szlerek klasik Snni kltre az
ok bilinli bir muhalefet iinde liberal bir eilim gstermi
tir. Bu kltr modem batl glerin etkisine kadar hem Mool
mparatorluunu hem de Osmanl sarayn kapsamna alm

10

SLAM

tr.
Onikinci-Onsekizinci yzyl srasnda Mool ve Osmanl mparatorluklar gerilemee balamtr. Hindistan'da
Mool egemenliinin yerini ngiliz egemenlii alrken, Os
m anlIlar I. Dnya Savandaki yenilgilerine kadar batnn
askeri tekniklerini ve dier reformlar benimsemek suretiyle
yeniden canlanmay baarmlardr. XIX.yzylm tamam ile
XX. yzyln ba slam dnyasnn siyasi paralanmasna
tank olmutur. Fakat bir din ve sosyal g olarak slam sa
dece canl olarak kalmam, son 20-30 ylda esasta kendi siy
si itibarm da yeniden elde etmesine yardmc olan bir "yeni
den canlanma" tecrbesinden gemitir. Bununla birlikte
kltr ve "kimlik zerindeki modem glerin etkisi bugn bir
gei dneminde bulunan slam toplumunda hala hissedil
mektedir.
Yedinci/Onnc ve Sekizinci/Ondrdnc yzyllar
srasnda slam geni apta arap tccarlar vastasyla Malaya
Takm Adalarna kadar yaylmtr. Bar bir yolla Sumatra ve Java'ya uzanmasndan sonra Malaya Yarmadasna da
girmitir. Fakat Bat Avrupa'nn askeri ve idari saldrs ve
denetimi altna girince, bu blgede, douu srasndaki kral
lklar pek kuramamtr. Bylece slam Endonezya'da, hala
baz nemli cihetlerden ilkel olan sosyal ve kltrel bir alt
yapnn geni lde bir eit st tabakas olarak kalmtr.
Bununla birlikte iinde bulunduumuz yzyl srasnda nce
Arap Yarmadasndan, sonra Msr'dan olmak zere, Orta Do
udan yeni bir etki gelmi ve bu etki, toplumun slamlama
syla uraan hareketli snni ulema zmrelerinin teekk
lyle sonulanmtr.
Yine de slmm in'in ilerine kadar nasl ve ne zaman
yayld kesin olarak sylenemez. Fakat inliler Mslman
larn in'e giriinin slmm ilk zamanlarna kadar gittiini
iddia ediyorlarsa da, bilginler, slmm Moollar devrinde
salam tutunma noktalan elde ettii kanaatindedirler. Bu so
run ancak in tarihine ait belgelerin daha yakndan ve daha
derin bir incelemesi ve in'deki slam toplumunun geirdii

GR

11

tekamln fiili bir tahlili ile zmlenebilir. Daha nce de


iaret ettiimiz zere, Sufi hareket sayesindedir ki, slam Orta
Asya'ya ve Anadolu'ya yaylmtr. slamm Kara Afrika'ya,
Byk Sahranm gneyine nfuzu meselesi de tutarl ve kap
saml bir almay gerektirmektedir. yle grnyor ki, Orta
Afrika'da slam, ncelikle esir ticareti dolaysyla pek az bir
ilerleme gsterebilmitir. Fakat esirlik yasaklanr yasaklan
maz Mslmanlarn tebli faaliyetleri i blgelerde etkili ol
maa balamtr. Yine Bat Afrika'da eitli cihad hareketleri
sayesinde slamm faal bir ekilde yayl XIX.Yzyl srasn
da vuku bulmutur. slamm Afrika'ya yaylnn nde gelen
bir hususiyeti, muhtemelen, Afrika toplumunun kabileler ha
linde rgtlenmi olmasndan dolay, Sufi tebli faaliyetleri
nin Snni cihad kavramyla birletirilmi olmasdr. Bugn
slam, ksmen Hristiyan Batya kar olan siyasi duygulardan
tr Hristiyan misyoner faaliyetleri karsnda Kara Afrika
llar arasnda sratli bir ilerleme kaydediyor grnmektedir.
Gney Afrika'da ise slam, geni apta Hindistan ve Pakistan
Alt Ktasndan gelen gmenler tarafndan temsil edilmitir.
Ancak bugn beyaz Gney Afrika hkmetinin keskin rk
siyasetleri dolaysyle zenciler arasnda ilerleme gstermek
tedir. Dou Avrupa'da da olduka geni slam topluluklar bu
lunmaktadr. Bat Avrupa ve Amerika'ya ise slam,Mslman
gmenler aracl ile girmitir. Bununla birlikte kendi di
ninden dnme suretiyle, gelien beyaz bir Mslman nfusu da
bulunmaktadr. Son 20-30 yln ilgin ve hayret verici bir ge
limesi, Amerika Birleik Devletlerinde Siyah Mslmanlar
diye bilinen faal zenci Mslman nfusun artmasdr. Asln
da sosyal ve siyasi artlara bir tepki olan bu hareket, slamm
Kara Afrika'da yaylmasndan ksmen etkilenmi grnyor.
Bu kitabn son iki blmde slam lkelerinde modern
bat eitimi ve dnceleriyle geleneksel slam kltrnn
karlkl etkilerinin ve bu karlkl etkinin sonularnn
anahatlarn vereceiz. Burada dikkate almamz gereken nok
ta, slam lkelerinin bat egemenliinden yakn zamanlarda
ki siyas kurtulularndan sonra ortak ekonomik ve kltrel
gelime ve siyasi alanda birlikte hareket etme amacyla slam

12

SLAM

devletlerinin eitli blgesel gruplamalar halinde biraraya


geliyor grnm vermesidir. Orta Dou Araplar, bugne ka
dar belirgin olarak kenetlenmi bir birlik tekil edememi ol
malarna ramen, yine de bir ama birliine doru ilerledikle
ri grlyor. Hemekadar srail'in varl bu gelimede bir et
ken tekil etmekteyse de, yine de bu gelimenin dahili glerin
neticesi olarak ortaya kt anlalyor. Pakistan, ran ve
Trkiye arasnda imzalanan ve Kalknma iin Blgesel bir
lii (RCD) olarak bilinen stanbul Pakt (Haziran 1964), bu
ynde atlan nemli bir admdr.
Pek yakn bir gelecekte dier benzeri blgesel gruplama
larn ortaya kna pekala tank olabiliriz. Dnyann her
tarafnda yaayan Mslmanlarn kalbinde birleik bir slam
Dnyas iin inkan mmkn olmayan iddetli bir arzu bulun
maktadr. Bu birlemenin mmkn olup olamayacan ve
mmkn olacaksa ne ekilde olabileceini ancak zaman gs
terebilir. uras yeterince aktr ki, byle bir gelimenin b
tn dnya iin pek byk bir nemi olacaktr.

DNYADAK TOPLAM MSLMAN NFUSU


Bamsz Mslman lkeler

380.846.000

Mslman olmayanlarn hakimiyeti


altnda bulunan, ounluu Mslman
larn tekil ettii lkeler

182.214.000

Mslman aznlklar
Toplam

3Q.92,0QQ
593.986.000

Bu tablodaki en ilgin faktr, in Mslmanlarnn


saysdr. Alkat el-Arab ve's-Sn (Kahire 1370/1950) adl ese
rinde Bedr ed-Dn es-Sn, Mslmanlarn toplam in nfusu
nun yzde onunu meydana getirdiini belirtmektedir. Bandung Konferansnda in babakan Chou En-Lai, in'deki
Mslmanlarn, toplam nfusun yzde onikisini meydana ge

GR

13

tirdiini ve dolaysyla Hindistan'daki Mslmanlann say


sndan daha fazla olduunu fade etmitir. Bununla Birlikte
resmi in nfus saymnn ortaya koyduu rakamlar Msl
man nfusun 10 milyon olduunu gstermektedir. Durum
byle olmakla birlikte, iaret edilmelidir ki; din komnist
inde nfusun dalmnda bir etken saylmad ve dalm
airet temeline bal olarak smflandrld iin, zellikle sa
dece yzde yz Mslman olan "Hui" airetleri Mslman
saylmtr.

Birinci Blm

Hz. MUHAMMED
Hz.Muhammed ve Vahiy - Hz.Muhammed'in Mcadelesi Hz. Muhammed' in Sava Teknii ( Strategy ) Yahudiler ve Hristiyanlar - Sonu

Hz.Muhammed ve Vahiy

Babasnn ad Abdullah olan Hz.Muhammed, Mekke'de


sayg gren, fakat nispeten yoksul Kurey'li bir ailenin ocuu
olarak takriben m. 570 ylnda dnyaya gelmitir; babasn
doumundan nce kaybetmitir. ocukluunun daha ilk sra
larnda da annesini yitirmitir. Onu, lnceye kadar slam
kabul etmeyen, ancak slam inancnn ateli muhalifi olan
Mekkelilere kar gzn krpmadan savunan amcas Eb
Tlib yetitirmitir. Onun peygamberlik grevine balad
yaklak 40 yandan nceki hayat hakknda pek az ey bi
linmektedir. Sadece onun olaanst bir ahlak duyarla sa
hip, drst bir insan olduu ve kendisini ticari ilerini ynet
mekle grevlendiren 15 ya daha byk zengin bir dul olan
Hz.Hatice'nin'onun drstl ve teki ahlaki niteliklerinden
son derecede etkilenerek ona evlilik nerisinde bulunduu bi
linmektedir. O srada 25 yanda olan Hz.Muhammed, bu ne
riyi kabul etmi ve Hz. Hatice'nin lmne kadar baka kadn-

Hz. M U H A M M E D

15

la evlenmemitir. Hz.Hatice ldnde kendisi 50 yanda bu


lunuyordu. Yine bildiimize gre, Hz.Muhammed'in ahlaki du
yarl, Mekke toplumunun iinde bulunduu ahlaki knt,
onu zaman zaman Mekke dndaki Hra maarasna ekilme
ye srklemitir. Burada dnceye ve teemmle dalarak gn
lerini geirmi ve bu dini-ahlaki tecrbenin i seyri, bu derin
teemml hallerinden birinde kendisine peygamberlik grevi
nin verilmesiyle en yksek noktasna ulamtr.
Hz.Muhammed'in grevininin oluumu ve mahiyeti hak
knda yazan modem yazarlar, bu konuda bir ok grler or
taya atmlardr. Bunlardan birou slamm douundan nce
Arabistan'da Yahudi ve Hristiyanlarm etkisiyle dini bir kay
nama ve buhranm mevcut olduunu ve bu kaynama srasn
da Araplarn putatapclmdan honut olmayan baz kimse
lerin bir "tektanrclk" fikrine ulatklarn belirterek, Hz.
Muhammed'in sadece, bu fikre bir katkda bulunduu sonucu
na varrlar. Bazlar bu kanaati daha da ileri gtrerek, Hz.
Muhammed'in tektanrclm dnda dier baz unsurlar da
Yahudi-Hristiyan gelenekten aldn, Araplarn Arap Yarm
adasnn kurulmasyla uzun zamandr devam etmekte olan
darya doru hareketlerinin sonrasnda Araplar iin yeni,
rgtl ve kitlesel bir genilemeye yardmc olabilecek ulusal
bir din tesis ettiini ileri srerler. Olduka romantik bir eki
cilie sahip olan bir baka nazariye de, "Kur'an'm mutlak tektannclnn aslnn l hayatnn tam bir tekdzeliine da
yandadr. Bu son nazariye, Hz.Muhammed'in bildirisinin,
bu ve bundan sonraki blmlerde daha ayrntl olarak gste
rilecei zere, bedevi bir ortamda deil, Mekke'nin ticari evre
sinde vahyedildii ve Kur'an'm gerekte gebelik hakknda
iddetle tenkiti bir tavr taknd ileri srelerek ilk azda
geersiz klmabilir.
Daha nceki iki iddia, slamdan nce Arabistan'daki
dini gelimelerin slamm olumasnda etken olduu iddi
asyla, slamm muazzam ve hayret verici Arap istilas iin bir
frsat salad iddias ok daha ciddi bir mahiyet arzetmektedir; nk her ikisi de baz tarihi gereklere dayanmaktadr.

16

SLAM

Bu grler ifade ettikleri hususlarda yanl olmadklar hal


de, ne slamm oluumu, ne de onun mahiyetinin doru izah
lardr. Baz kiilerin tektanrc bir din anlayna ulam
olduklar dorudur; fakat onlarn "bir Allah'nn" Hz. Muhammed'in "bir Allah" ile tamamyla ayn olduuna inanmak
iin kesinlikle hibir sebep yoktur. Zira balangcndan beri
Hz. Muhammed'in tektanrcl, tektanrclk fikriyle ayn
lde bir insaniyetilik, sosyal ve ekonomik bir adalet duy
gusuyla balantl olmutur. Bylece Hz. Peygambere gelen lk
vahiyleri dikkatle okuyan bir kimse, her iki unsurun ayn
tecrbenin ifadeleri saylmas gerektii sonucunu grmeden
geemez; Kurn'daki u sure buna rnek olarak verilebilir
(Mun, CVII):
"Ey Muhammed, dini yalanlayan grdn m? ksz
kaktran, yoksulu doyurmaa yanamayan kimse ite
odur. Vay o namaz klanlarn haline ki, onlar kldklar na
mazdan gafil olanlardr. Onlar gsteri yapanlardr. Onlar
ireti olarak basit eyleri dahi vermeyenlerdir.
te bu hamleydi ki, daha sonralan Medine'de slam toplumunun kuruluuyla sonulanmtr. Nitekim Kur'an mfessirleri de yukarda naklettiimiz ilk iki cmlenin Mekke'
de, dierlerinin ise Medine'de vahyedildiklerini bize bildiri
yorlar. Hem younluk hem de hacim bakmndan bu temelli
ilk hamle ylesine srekli kalmtr ki, her iki blm arasn
daki fark ayrdetmek imkanszdr. Hz. Peygamberin bir tek
Tanr ve bir tek insanlk zerinde srarla durduu grlmekte
dir. Bundan dolay, Hz. Muhammedten nce dini bir kayna
ma ve bir eit kesin hatlaryla belirmemi tektanrclm va
rolduu iddias phesiz doru olmakla birlikte, bu tektanncln herhangi bir sosyal reform hareketine bal olduu hu
susunda hibir tarihi delil izine rastlanmamaktadr. Bu ayn
zamanda aka gstermektedir ki. Hz. Muhammedin tektanrcl ve izledii yolun, bedevilerin l hayatyla hibir ili
kisi bulunmamakta, fakat uzun bir ticari ve dini gelenei olan
bir ehir ortamn gerektirmektedir. slamm oluum halin1. ngilizce metinde "yoksulu doyurma konusunda (bakalarm) uyarmayan

Hz. M U H A M M E D

17

deyken Araplarn milli bir dini olduu ve onlann dayanma


ve genilemelerini temin iin bir ana dayanak tekil ettii id
diasn biraz sonra ele alacaz. Burada biz, ne tektanncln,
ne de sosyal-iktisadi bir adalet duygusunun zellikle Mekke'ye
ya da Araplara ait olduu hususunun altn izmek istiyoruz:
Nitekim tam aksine slamn ngrd eitlik, kendi mahiye
tinin bir sonucu olarak, her trl milli lknn tesindedir.
Bildirildiine gre, Hz. Peygamberin ilk vahiy tecrbe
sinden geii srasnda aadaki ayetler gnderilmitir:
"Yaratan, inam phtlam kandan yaratan Rabbinin
adyla oku. Oku, kalemle reten, insana bilmediini bildiren
Rabbin en byk kerem sahibidir. Ama insanolu kendini
stn sayarak 2 azgnlk eder. Dn, phesiz Rabbinedir."
(Alak, XCVI, 1-8)
Hz. Muhammed hakkndaki ilk bilgiler, bu tecrbenin
bir rya halinde veya yan uyankken vuku bulduu ya da o
hallerle birlikte ortaya ktna iaret ederler. nk bu tec
rbeyi anlattktan sonra Hz. Peygamberin "sonra uyanrdm"
dedii kaydedilir. 3 Zaman ilerledike ve Hz. Muhammed
inanlan uruna youn bir mcadeleye giritike bu tecrbe
lerden daha da sk gemitir. Rivayetlerden de aka anlala. ca zere, uurunun daha alt tabakalarna daldka, Hz. Muhammedin vahiyle ilgili bu tecrbeleri, genellikle baz bedeni
bileikleriyle birlikte ortaya kmtr. Baz modem tarihi
ler buna dayanarak Hz. Peygamberin sara nbetlerinden muzdarip olduu iddiasmda bulunmulardr. Aslnda, daha yalan
dan bir incelemeye tabi tutulunca sara nazariyesi, bizce, bu nazariyeyi ortadan kaldracak baz itirazlarla kar karyadr,
nce bu hal ancak Hz. Muhammed'in takriben 40 yanda iken
peygamberlik grevine balad zaman ortaya kmtr; n
k hayatnn ilk yllarnda bu hastaln izi bulunmamak
tadr. Sonra rivayetlerin de aka belirttii zere, bu hal, sa
dece bir vahiy tecrbesiyle birlikte tekerrr etmi ve hibir za2. ngilizce metinde "kendini sorumsuz sayarak."
3. bn Him (bn shk), Sre, Kahire 1937, I, s. 255; Ing. ev. A.GuilIaume, Lon
dra 1955.

18

SLAM

man ondan bamsz bir ekilde ortaya kmamtr. (Eer Hz.


Peygamberin bu hali bir hastalksa), gerekten de onunki gibi
kudretli ve yaratc bir faaliyet iin gerekli yol gsterici ilkele
rin teblii ile srekli ilikisi bulunan garip bir sara eklidir ve
hibir zaman ayrca vuku bulmamtr. phesiz biz bir insa
nn hem saradan mzdarip olup, hem de ruhi tecrbelerle do
natlm olabileceini inkar etmiyoruz. Ancak demek istiyo
ruz ki, vahiy tecrbesi sara olmakszn ortaya kmasa bile,
hi deilse bazan sarann vahiy tecrbesinden bamsz ola
rak gereklemesi gerekir. Son olarak, sara gibi belirgin bir
hastaln, byk bir hayat tecrbesi olan Mekke ve Medine
toplumunda aka ve kesin olarak tanmamam olmas ina
nlacak bir ey deildir.
Bu husus, ayn zamanda, Hz. Peygamberin vahiy tecrbe
si srasnda normal bir ruhi-bedeni hayata sahip olduunu
gsteren bir tablosunu gerekli klmtr; nk sara, nihayet
normal bir halde de vuku bulup ortaya kmaktadr. Bu du
rumda Hz. Peygamber ve vahiyle ilgili olarak onun uurunun
normal olduu gr ok daha sonralar Ehl-i Snnet ta
rafndan tevik grm ve hatta aka ifade edilmitir. Bu
nun, vahyin objektifliini (nesnelliini) korumak amacyla
Melek'in bir d varl olduunu ya da Ses'in dardan gel
diini gvenceye ald sanlmtr. Byle bir teebbs bize
balangta zihnen olgunlamam gibi grnebilir, ama aki
denin teekkl halinde olduu bir srada, bu adm atmak,
zellikle aklclara kar tartmalara girimek iin zorlayc
nedenler bulunuyordu. Daha sonralar geni lde kabul g
ren pek ok hadis (bkz. III. Blm) ortaya kt. Bu hadislerde
Hz. Muhammed Cebrail ile halk huzurunda konuur bir ekil
de gsterilmekte ve Cebrail'in grn canl bir ekilde tasvir
edilmektedir. Kur'an'daki "...Ey Muhammed, apak Arap di
liyle uyaranlardan olman iin onu Cebrail senin kalbine in
dirmitir." 4 (uara, XXVI, 194; kr., Bakara, II, 97) ayeti bu hu
susa aykr dmekle birlikte, Cebrail'in ve vahyin bir d
varla sahip olduunu ileri sren bir fikir, Mslmanlarn
4. ngilizce metinde "...onu (Cebrail'i) senin kalbine gnderdik.

Hz. M U H A M M E D

19

genelinin zihninde ylesine kklemitir ki, gerek durum


buna kar bir kfr tekil eder.
Ayn durum Hz. Peygamberin dier dini tecrbelerinde de
sz konusudur. Kur'an Hz. Muhammed'in nemli deimeler
salayan bir veya belki de bir dizi tecrbeden getiine birka
surede iaret etmektedir (sra, XVII, 1; Necm, LIII, 5-18; Tekvir,
LXXXI, 23): Btn bu surelerde Kuran "en uzakta" ya da "ufuk
ta" Hz. Peygamberin bir eyler grdne iaret eder. Bu du
rum gstermektedir k i ,sz edilen tecrbe "ben"in genileme
sinin nemli bir unsurunu iermektedir. Necm (LIII) suresinin
11-12.ayetlerinde Kur'an unlan bildiriyor: "Gnl (kalb) gr
dn yalanlamad; onun (kalbin) tank olduu eyden phe
mi ediyorsunuz? " Ancak Hz. Peygamberin ruhi tecrbeleri,
daha sonralar,zellikle Snnilik teekkl etmee balad
srada, hadisler tarafndan ilenerek Hz. Muhammed'in mira
hadisesi ile ilgili bedenen vuku bulmu esiz canl bir olay ha
line sokulmu ve daha da sonralar mira srasnda Hz. Peygamberin bindii hayvan;yedi gk tabakasnn her birinde
kal; Adem' den sa'ya kadar gemi asrlarn peygamberleri
ile konumalar hakkmdaki btn canl ayrntlar ortaya
konmutur. Burada ilkin Snnilie kar olanlarca nadiren
idrak edilen bir gerei kabullenebiliriz: Din tamamyla "ru
haniletirilmi" naslarla yaayamaz,sadece ruhun muhta
olduu bir "klf' hizmeti grse de,onu somut bir hale sokmak
gereklidir. Ayrca tamamyla ruhi mahiyette olan bir eyin,
bedeni bir bilekeni olmadan ortaya kmasn kabul etmenin
gerekten imkansz olduunda srar edebiliriz. Hatta diyebili
riz ki; bir tek olay, durumuna ya da balamna gre "ruhi" ya
da "bedeni" adn alabilir; ancak her iki halde de Snniller ta
rafndan sa' nn ge kma benzer bir biimde gelitirilip,
hadislerle desteklenen Mirac anlay, malzemelerini eitli
kaynaklardan alan tarihi bir kurgudan baka bir ey deildir.

Hz. Muhammed'in Mcadelesi

Hz. Peygamberin (yeni dini) teblii Mekkelilerde, zel

20

SLAM

likle bu ehrin hayatn kontrol eden ynetici aznlk ara


snda iddetli bir muhalefete yol at. Mekkeliler sadece Hz.
Muhammed'in, ok tanrcla dayanan kendi geleneksel din
lerine kar kmasndan korkmamlar; gasb yasaklamak
ve zekat zerinde srarla durmak suretiyle giderek daha da be
lirgin hale gelen sosyal adalet ilkesinin vurguland bu yeni
retinin, toplumlarnn ticari menfaatlere dayanan yapsn
tehlikeye soktuunu hissetmilerdir. Hz. Peygambere kar,
onun saral biri olduu, bir byc olduu, akli dengesi bozuk
bir kii olduu eklinde trl eitli ithamlarda bulunulmu
tur. Muhalefet bydke bu ithamlarn iddeti de artmtr.
Bu muhalefet, fkeden alaya almaya, alaya almaktan lanetlemeye kadar deien ekillere brnmtr. "Ne garip peygam
ber, arda etraf dolayor; neden Tanr emrinde daha var
lkl olan, daha itibarli birini bir peygamber olarak semez
de, bu ksz garip yarat seer" eklinde szler sylemitir.
Mcadele kzm ve bu mcadelenin kendine has zellii ise,
"amansz zulm" olmutur.
Mcadele ilerledike, Hz.Muhammed'in getirdii yeni
iman anlay, kapal metefizik tutumunu, bir baka deyile,
temel itikad, bir tartma stratejisi uygulayarak akla
kavuturmak; taraftarlarna yklenen belirli devlerin hem
kendi aralarnda hem de muhalif glere kar aklk kazan
ma srecinden gemek suretiyle , giderek daha kesin bir ifade
ye kavuturulmutur. Tarihi sra bakmndan tektannclk,
sosyal ve iktisadi adaletten sonra, Kur'an'n zihinlere yerle
tirdii ilk inan, kyamet gn ya da son hesaplama gn ile
ilgilidir. nsanolu sadece isyankar deil, ayn zamanda ka
arlanm inat bir asidir. Dolaysyla dorulara ve iyilere
byk mkafatlarn verildii, inanmayanlar ve ktlk ya
panlar ise korkun cezalarn bekledii ahlaki bir hesaplama
olmaldr. Bu srada Hz. Peygamberin grevi, kendine bildiri
leni bildirmek, "belki dnerler midiyle" gz krpmadan uyar
maktr. Kur'an'n canl bir ekilde byk bir iddetle iaret
ettii, "ktleri bekleyen sonun yakn olduu" hakknda uyar
malarn yansra, namaz, Mslmanlara balca bir grev olarak farz klnmtr. Gelecek blmde bu retilerin gelii

Hz. M U H A M M E D

21

mini daha etrafl bir ekilde ileyeceiz. Burada biz sadece u


noktay belirtmek istiyoruz: Dzenli olarak birlikte klman
namazlar, zekat toplanmas gibi gelimeler ferde manevi bir
kazan salamasnn yamsra, zellikle gen ve mcadele
eden bir toplum iin gerekli olan ve hala da slam toplumunun
bugne kadar sregelen belirgin zelliklerinden "kenetlenme
ve dayanma ruhunun" gelimesinde de ok byk katklarda
bulunmutur.
Kyamet gn hakkmdaki uyarlarla ilgili olduu kadar,
Hz.Peygamber ve sahabilerine yaplan ezaya ve zulme kar ta
rihi bir destek olarak ta Kur'an, Hz.brahim, Nuh, Musa, sa
gibi muhalefetle karlaan ve bildirilerine ounluk tarafn
dan inatla kar klan daha nceki peygamberlerin hikaye
lerini de sk sk nakleder. Zamanla bu hikayeler giderek daha
tam bir hale gelmi ve nceki peygamberlerin grnts daha
belirli ve ak bir ekil kazanmtr. Bu ayrntlarn tarihi
gereklii, yani slam ncesi anlatlan hikaye ve efsanelere
uygunluk derecesi sorunu balbama ilgin olmakla birlikte,
glklerle kuatlmtr. Ne de Kur'an'n peygamberler hak
knda verdii bilgilerin "maddi kaynaklar" meselesi, Hz. Pey
gamberin bildirisinin gerek yenilii ve nemini deerlendir
mede pek bir anlam tar. Bu yenilik ve nem, bu malzemele
rin yneltildii ama ve grd hizmet iinde konumlandnlmaldr. te yandan Mslmanlarn, bu malzemelerin tari
hi adan incelenmesinden korkmalarna ve byle bir incele
meyi reddetmelerine de gerek yoktur. Kur'an, bu hikayeler
hakknda, onlarn vahyedilmi gerekler olduunu kesinlikle
belirtiyor; ancak vahiyden maksat, phesiz onun bize aktar
may amalad eyler ve ona yklenen anlamdr. Gerekten
de eer Hz. Muhammed, peygamberlerin hikayeleriyle (kssa
laryla) ilgili malzemeler hakknda (vahiy araclyla olan
dan farkl olarak) tarihsel bilgiye sahip olmam olsayd,
vahyin kendisine anlatmak istediini anlamas tmyle im
kansz olurdu.
Bununla birlikte hayal krklklarna ve onun sadece bir
uyarc olduu eklinde Kur'an'da ileri srlen itirazlara ra
men Hz. Muhammed, ne baar midini gerekten yitirmi, ne

22

SLAM

de baarmakla grevli olduu hususundaki dehet verici ve


kat idraki kaybetmitir. Mslmanlar ve gayr- mslimler
tarafndan yazlan Hz. Peygamberin hayatyla ilgili ok
saydaki kitaplardan hibirinde bu gerek zerinde yeterince
durulmamas hayret vericidir; oysa bu husus Kur'ann pek ok
ayetinde ve ilgili hadislerde fazlasyla aklanm bulunmak
tadr. nsanlar onun zgemiindeki birbirinden kopuk d
olaylara ok fazla arlk vermi; onun inili kl i dnya
sna yeterince dikkat yneltmemi grnyorlar. Peygamber
lik grevinden nce, onun zihnini tedirgin eden sorular "insa
nn durumu ve kaderini" ilgilendiriyordu; bu, onu zaman za
man uzlete ekilmee ve derin dnceye dalmaya srklyordu; bu strap verici aray nbetlerinden birinde vahiy do
mutur. Kur'an bu hususa u szlerle deiniyor: (nirah, XCIV,
1-3); Ey Muhammed, senin gsn amadk m? Belini b
ken ykn zerinden almadk m?" (Daha sonralar hadisler
bu konu etrafnda Hz. Peygamberin gsnn Cebrail tarafn
dan alarak, kalbinin temizlendii eklinde geni bir efsane
a rdler). Ancak, peygamberlik grevinin verilmesinden
sonra Hz. Peygamberin omuzlarna yeni bir yk yklendi. Bu
yk, verilen grevin baar ile yerine getirilmesi idi. Bu konu
da Kur'an unlar sylyor; "phesiz Biz, sana, tamas ar
bir yk ykleyeceiz" (Mzzemmil, LXXIII, 5). Bylece Hz. Pey
gamberin bundan sonraki i dnyas iki nokta arasnda gidip
gelmitir: Bunlardan biri, kendi kontrol dnda olan ve
Mekkelilerin davranndan doan hayal krkl; dieri ise
baarya ulamak iin aba harcamakt. nk Kuranda be
lirtildiine gre, sadece vahyi bildirmek, hayal krklna
uramak ve sonunda da baarsz olmak ruhi eksikliin bir ifadesidir.
Hz. Peygamberin etkili olmak hususundaki endiesi o
kadar kuvvetli idi ki, Kur'an bu konuya onun hem Mekke hem
de Medine devirlerinde tekrar tekrar dnmektedir: "Kur'an
sana skntya desin diye gndermedik" (Ta-ha, XX, 2); "Bu
sze inanmayanlarn ardndan zlerek neredeyse kendini
mahvedeceksin" (Kehf, XVIII, 6). Hz. Peygamberin Mekke'deki
mrik Araplara kar gsterdii znt ve endienin temelde

Hz. M U H A M M E D

23

aynn Medine'deki Hrstiyan ve Yahudi topluluklarna kar


da gsterdii u ayetlerde aka grlmektedir: "De ki: Ey Ki
tap Ehli, Tevrat, ncili ve Rabbiniziden size indirileni gere
ince uygulamadka, bir temeliniz olmaz. And olsun ki, Rabbinden sana indirilen, onlardan ounun azgnlk ve inkarn
arttracaktr: yleyse kafirler iin tasalanma" (Maide, V, 68).
Hz. Peygamberin bu durumu en kuvvetli bir ekilde u Mekke
ayetinde tasvir edilmektedir: "Ey Muhammed, onlarn syle
diklerinin seni zeceini elbette biliyoruz; dorusu onlar seni
yalanc saymyorlar, fakat zalimler Allah'n ayetlerini bile
bile inkar ediyorlar. Senden nce nice peygamberler yalanlan
d ve kendilerine yardmmz gelene kadar yalanlanmalarna
ve sktrlmaya katlandlar. Allah'n szlerini deitirebile
cek yoktur; and olsun ki, peygamberlerin haberi sana da geldi.
Onlarn aldmszl sana ar gelince, eer gcn yeri delme
e veya ge merdiven dayamaa yetmi olsayd, onlara bir
mucize gstermek isterdin..." (En'am, VI, 33-35).
Hz. Peygamber, tebli grevinin etkili bir ekilde yerine
getirilmesinin byk bir nem tadn ve gerekten de an
cak o zaman bu tebliin hakiki tebli olabileceini dnm
tr; bu sebeple Hz. Peygamberin plann tatbik sahasna koy
mak iin ortaya kan hibir frsat karmamas artc
deildir. Onun Mekke ve daha sonralar Medine'deki muhalif
leri, Hz. Peygamberin bu beeri dava konusundaki endiesini
bildikleri iin, taviz karlnda baz cazip tekliflerde bulun
mulardr; fakat Kur'an onu srekli olarak herhangi bir uzla
maya kar uyarm ve uzlama ile hedefe ulamada uygulana
cak yntem (strategy) arasndaki ayrm ak ortaya koy
mutur.
"Onlar senden uzlaman arzu ederler ve bylece kendi
lerinin de uzlaacaklarn (sylerler)" (Kalem, LXVTII, 9). "Seni,
sana vahyettiimizden ayrp, baka bir eyi Bize kar uydur
man iin urarlar. 5 O zaman seni dost edinirler. Seni peki
tirmemi olsaydk, and olsun ki, az da olsa onlara meylede5. ngilizce metinde "Onlar seni neredeyse aldatarak vahyettiklerimizden uzak
latrp, Bize bir baka eyi isnat ettiriyorlard."

24

tS LAM

ektin. O takdirde sana, hayatn da lmn de, kat kat azabn


tattnrdk. 6 Sonra bize kar bir yardmc da bulamazdn"
(sr, XVII, 73-75).
Tamamyla ayn husus, Medine'de indirilen u ayetlerde
de tekrarlanr:
"Atalarndan Kitap miras alanlar (yani Yahudi ve Hristiyanlar) bu konuda phe ve endie iindedirler. Bundan t
r sen onlar birlie ar 7 ve emrolunduun gibi doru ol; on
larn heveslerine uyma ve yle syle: Allah'n indirdii kita
ba 8 inandm; aranzda adaletle hkmetmekle emrolundum;
Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir..." (r, XLII,
14-15).
Hz. Peygamberin hayat hikayesini yazanlarn yine bil
dirdiine gre, Hz. Peygamber Mekkede peygamberliinin ilk
gnlerinde bir gn, desteini kazanmak iin nfuzlu bir kiiy
le konuuyordu. O srada kr bir adam Peygamberi ziyarete
geldi. Hz. Peygamberin can skld ve adam o anda grmek is
temedi. Bu olay u nl Kur'an ayetlerinin nazil olmasn
salad: "Yanma kr bir kimse geldi diye Peygamber yzn
asp, evirdi. Ne bilirsin, belki de onun arnm bir kalbi
var?... Sen de gerek duymayan kimseyi karna alp ilgile
niyorsun 9... fakat sen Allah'tan korkup, sana koarak gelen
kimseye aldrmyorsun" (Abese, LXXX, 1 vd.)

Hz. Muhammed'it Sava Teknii (Stratejisi)

Yukarda uzun uzadya naklettiimiz rnekler Hz. Peygamberin urad ruhi gl btn batlaryla ortaya koy
maktadr. Mekke'de etrafna kk olmakla beraber sadk bir
taraftar grubu toplanmt, ama 13 senelik srekli bir tebli ve
mcadeleden sonra IIz. Peygamberin balatt hareketin k
maza girdii akt ve inatla srdrlen bir muhalefete kar
6.
7.
8.
9.

ngilizce metinde "sana bu dnyada ve tekinde cezan iki kat arttrrdk."


ngilizce metinde "sen (insanlar) oa ar."
ngilizce metinde "kitaplara".
ngilizce metinde "sen bamsz hisseden birini arayp buluyorsun".

Hz. M U H A M M E D

25

erken bir zafer midi, yok denecek kadar az grnyordu. te


bu srada idi ki, Medine (slam ncesi dnemdeki ad Yesrib)
halk Hz. Peygamberle temas kurarak, onu siyasi ve dini bir
bakan olarak bu ehre hicrete davet etti. te bu nedenle, Hz.
Peygamberin, faaliyeti ok yava ilerleme kaydetmi olmas
na ve biraz nce de sylediimiz gibi, ok ksa zamanda k
maza girmi grnmesine ramen, tamamyla mitsiz bir
aamaya ulatn, Mekke'de kesinlikle reddedildiini ileri
srmek mmkn deildir. Eer Hz. Peygamberin dini grevi
tatminkar bir ilerleme kaydetseydi, Mekke'yi terketmeyecekti. nk Araplarn dini merkezi olan bu ehri ele geirmek,
onun ilk hedefi idi. Fakat o, Mekke'de tamamyla da reddedil
memitir, nk tamamyla reddedilmi olsayd, akas Me1
dinelilerin , doum yerinde itibarn yitirmi birini dini ve
siyasi bir nder olarak davet etmeleri imkansz olmak gere
kirdi: Hi kimse acdndan tr birini nder olarak semez.
yleyse Hz. Peygamberin ahlaki itibar ve devlet adaml ye
teneinin Medinelileri kendi tarafna kazanm olduu mu
hakkaktr. Zira Medineliler zaten uzun bir sredir ehri etki
sine alan ve halkn hayatn tehlikeye sokan korkun kabile
savalarndan kendilerini kurtarabilecek birini aryorlard.
Medinelilerle yapt dikkatli grmelerden sonra, Hz. Pey
gamber, kk fakat sadk bir taraftar grubu ile Mekke'den
Medineye doru yola kt. Hicret veya Peygamberin Mekke'
den Medine'ye g etmesi, hicri takvimin balangcn gste
rir.
Hz. Peygamber, Medine'de bir cemaat olarak Yahudilerin
dini hrriyetini teminat altna alan, Mslmanlar arasnda
yakn ibirlii zerinde duran, Yahudi ve Mslmanlara bar
iin ibirlii arnda bulunan ve kanun ve nizamn tesi
sinde, anlamazlklar karara balamak ve zmlemek zere
Hz. Peygamberin mutlak yetkisini kabul eden bir bildiri ya
ynlamtr. ok ksa bir zamanda o, Mekkeli muhacirlerle
Medineli Mslmanlar (ensr) arasnda gerek ve etkili bir
kardelik salamay baarmtr. Bu olay eski ve yeni ta
rihiler ayn lde hayranlkla karlarlar. Bu baarlnca
Hz. Peygamber, peygamberlik grevinin esas olan bir deve,

26

SLAM

yani Mekke'de slam kabul ettirmek ve bu dini merkez vas


tasyla slam daha telere yaymak hususuna dikkatini evir
di. Onun bundan sonraki btn abalan bu amaca yneliktir.
Hz. Peygamber, Mekke'de byk aba harcamasna ramen,
fazla baar salayamamtr. Endieye dt anlarda bazan
uzlamaya kadar varma tehlikesi gsteren baz yntem ve ted
birler denemeyi arzulamtr: Kur'an ise onu uyarm ve "Al
lah'n yardm gelinceye kadar" beklemesini talep etmitir.
te imdi faaliyete gemenin zaman deil miydi? Olmadm
kim iddia edebilir? Buna ramen, Hz. Peygamberin, zellikle
batl eletiriciler tarafndan en ok yanl anlald nokta
bu noktadr. Onlar u noktada Hz. Peygamberi anlayamadk
larm sylerler: Bir peygamber nasl olur da sava olabilir?
Pein hkm bir yana, itiraf etmeliyiz ki, bu yazarlarn bu
alandaki baar fikrini nefretle karlayacak kadar keder,
baarszlk, hayal krkl ve armha gerilmeyi konu edi
neli acmdrc hikayelere alk olduklar varsaymn gznne almadka, biz de, onlarn bu "anlamakta yetersiz kal
larn" anlayamyoruz. Bununla birlikte biz Hz. Peygamberde,
ne Mekkede ne de Medine'de kesinlikle herhangi bir deiikli
in olmadn btn aklyla ortaya koyduk; sadece Me
dine'de harici artlar Peygamber iin daha msait ve Mekke'de
hasretini ektii bir biimde idi.
Bu noktada Hz. Muhammedin slam diniyle Araplar iin
milli bir din ortaya koyduu eklindeki iddiay yeterince ele
alabiliriz. Daha nce de iaret ettiimiz zere, Kur'an'm temel
fikri olan tektanrclk, sosyal ve ekonomik bir ahlaki dzen
fikrinde zellikle Araplara ait hibir ey yoktu. Fakat bu mer
halede slamm milli bir din olduu lehinde ileri srlen delil
udur: Hz. Muhammed, Medine'de kendisine uymay reddeden
Yahudiler tarafndan hayal krklna uratlnca, onlara
kar bir tavr taknm; ibadet yn (kble) olarak Kabe'yi
Kuds'n yerine koymak ve .Kabe'ye hacc Mslmanlar iin
farz klmak suretiyle slam araplatrmak ynnde somut
admlar atmtr. 10 Normal olarak, bir Mslman, bu adm
10. Bkz., szgelimi, F. Buhl, "Muhammed" maddesi, The Shorter Encyclopedia.
o f slam.

Hz. M U H A M M E D

27

larn Hz. Peygamber tarafndan bizzat atlmayp, Allah ta


rafndan Kur'an'da emredildiini syleyecektir. Hz. Peygam
berle Kur'an arasndaki mnasebetle ilgili grmz gelecek
blmn banda ksaca vereceiz. Burada teki meseleyi etki
lememek ve tartmak amacyla Hz. Peygamberle Kur'an' bir
birinden ayrmayacaz.
Hz. Peygamberin ok gemeden Medine'de kendisine ve
dinine kar kan Yahudilerle atmaya girdii tarihi bir
gerek olarak ortadadr. Biz, zellikle dini meselelerdeki
Mslman-Yahudi ilikilerinin geliimini gelecek blmde
daha yakndan inceleyeceiz. Fakat batl tarihilerin geneli
nin ileri srd iddia, Medine Yahudiliinin slamn geli
mesinde oynad rol sadece abartmakta ve bu noktada sebebi
sonutan ayrmakta zellikle yetersiz kald grlmektedir.
Eer Hz.Peygamber Medine'ye varnda Yahudilere yaranmak
iin Kuds' kble olarak tayin etmi olsayd, kblenin Kabe'ye
doru evirilmesi iddias, kesin olmamakla beraber, daha faz
la arlk kazanabilirdi. Fakat bu kesinlikle gerei yanst
mamaktadr. Kblenin Kuds olarak kabul edilmesi, yle
grnyor ki, Mekke'de, byk bir ihtimalle bask altnda bu
lunan Mslmanlarn namazlarn aka eda edemedikleri
ve ibadet iin Kabe'ye giremedikleri bir srada uygulama alan
na konulmutur. Ayrca btn Araplar iin olduu gibi, Medineliler iin de dini faaliyet merkezi Kuds deil, Mekke idi.
Buna gre, Mekkede Kuds lehine ilk deiikliin yaplmas
bir zaruretin neticesi olup, amac da mriklerle Mslmanlar arasndaki ayrm belirtmekti. Kur'an'm bize bildirdii de
budur: "Senin yneldiin yn, Peygambere uyanlar cayacaklardan ayrmak iin kble yaptk" (Bakara, II, 143). Eer Ku
ds' devaml olarak kble yapmak dnlseydi, dini alanda
Kuds' Yahudilikten ayrmak suretiyle bu yola kolaylkla
girilebilirdi. Nitekim bunun ayn Hz. Musa, hatta Hz. bra
him'le ilgili olarak yaplm ve Hz. brahim'in ne bir Yahudi,
ne de bir Hristiyan olduu belirtilmitir. Haccn bir dini dev
olarak tesisine gelince, bunun Medine Yahudiliinin Hz. Pey
gambere ve grevine kar taknd tavrla, uzaktan da olsa,
hibir ilikisi yoktur. Burada dikkate deer olan husus udur:

28

SLAM

Her iki adm da birlikte, birbirine yakn zaman aral ieri


sinde, takriben hicretten 18 ay sonra Hz. Peygamberin Mekkelilerle savap yendii ilk ve nemli bir sava olan Bedr
savandan biraz nce atlmtr.
Gerek udur ki, Hz. Peygamberin Medine'de uygulad
mcadele yntemi, Mekke'de bulunduu srada da olduu gibi,
ilk hedef olarak Mekke'yi slam davasna kazanmay ve
Mekke'den darya doru yaylmay ngryordu. ki gl
etken bu siyaseti belirlemitir: Bunlardan birincisine gre,
Mekke Araplarn dini merkezi idi ve Araplarn slam dininde
biraraya gelmeleriyle bu din darya doru yaylabilirdi,
ikinci etkene gre ise, eer Hz. Muhammed'in kendi kabilesi
slam dinine kazanlabilirse, bu slam dini iin byk bir des
tek salayabilecekti: nk Kurey Kabilesi, kendi durumu ve
dier kabilelerle yapt anlamalar dolaysyla, byk kuvvet
ve etkinlik kazanmt. Mekke devrinin ilk sralarnda bile
Kur'an'da Hz. Peygamberden ilk olarak "en yakn akrabalar
na" ve "kabilesine" durumunu amas kesin bir dille istenmi
tir. Burada milli denebilecek hibir ey bulunmayp, sadece
ahlaki bir dava uruna tarihin fiili glerinin basit bir kulla
nm sz konusudur. Tarihi bn Haldn bu gerei aka gr
m ve slam Dini'nin ilk olarak ortaya atlmas iin gerekli
olan fiili kudret ve glln (asabiyye) nem ve rol zerin
de durmutur, n XVIII. yzyl dnr ah Veliyullah ed-Dhlev ayn esas zerinde fikir yrterek, slamn bu dnyada et
kili bir din olmas iin "Araplarn slama gre artlandrl
masnn" mutlak surette gerekli olduunu, sylemitir. 12 Bu
nunla birlikte en esasl nokta, daha nce birka biimde ifade
ettiimiz husustur: Buna gre son tahlilde tarihi bakmdan et
kili olup olmamas bir ey deitirmeyecek olan bir Allah,
phesiz, Hz. Muhammed'in ve Kur'ann Allah' deildir. Eer
tarih ilahi faaliyet iin uygun bir alan meydana getiriyorsa,
tarihi glerin ahlaki bir hedef iin kesinlikle en akll ekil
de kullanlmas zorunludur.

11. bn Haldn, Mukaddime, n. ev.: F.Rosenthal, New York 1958, I, s. 279.


12. Bkz., Hccet Allah el-Bliga, Kahire 1322/1904,1, ss. 93 vd.

Hz. M U H A M M E D

29

Fakat btn bunlarn yannda Hz. Peygamberin Mekke'lilere kar ald tedbirlerin en acil ve ilk sebebi, Mekkelilerin, Medine'ye hicret ettikten sonra bile, Mslmanlara kar
taknm olduklar dmanca tavrdr. Mekkeliler, fiilen yer
lerinden kovduklar muhacirlerin mallarn gaspetmekle kal
mamlar, Hz. Peygamber ve Mekkeli taraftarlarnn Medine'
de bir baka kabileye katldklar gereini arballkla bile
karlayamamlardr. Bu sebeple Mekkelilerin Medine'yi
tehdit altnda tutmalar, Medinelilerin, zellikle muhacirle
rin de bu tehdidin fiilen gereklemesine engel olmak iin elle
rinden geleni yapmalar tabii idi. Bir baka deyile, her ikisi
arasnda bir sava durumu mevcuttu. Bizzat Kur'an bu hususta
tarihi bir tank olarak en gzel ifadeyi ortaya koymakta ve bir
Mekke kervan ile bir grup muhacir arasnda Hz. Peygamberin
ak izni olmadan 2/624'te kabileler aras hukuka gre sava
mann yasak olduu Muharrem aylarnda vuku bulan bir a
tmaya deinerek, unlar sylemektedir: "nsanlar sana ha
ram aylarn sorarlar... O ayda savamak byk sutur. Allah
yolundan alakoymak, O'nu inkar etmek ve halkn Mescid-i
Haram'a girmesini engelleyip, onlar oradan kovmak Allah
katnda daha byk sutur. Fitne karmak ise, ldrmekten
daha byktr. Gleri yeterse, dininizden dndrnceye ka
dar sizinle savamaya devam ederler" (Bakara II, 217)
Bu nedenle, aka grlyor ki, Hz. Peygamberin Me
dine'den askeri harekat eklinde ald tedbirler, ortada fiili
bir sava durumu olduu iin, genellikle batl yazarlarn d
ndklerinin tersine, hibir tahrike dayanmadan ortaya
kan eyler deildi. te yandan son zamanlarda slam savu
nucularnn ileri srdkleri gibi, Hz. Peygamberin ald her
tedbir iin Mekkelilerin belli bir saldrgan fiilinin mevcut ol
mas da gerekli deildir. Genel bir sava durumunda herhangi
bir tarafn kendi askeri harekatn planlayp uygulamas ta
biidir. Burada kabul edilmesi gereken udur: Kendisine kar
savalmayp, amacn barla elde edebilseydi, Hz. Peygamber
mutlak surette savaa bavurmak arzusunda deildi. Hatta
saldrya uradiklar zaman bile, aslnda Mslmanlara sa
dece aynyla karlk vermeleri emredilmi, "ama sabr yine
de daha iyidir" (Nahl XVI, 126) denmitir. Hz. Peygamber sa
dece sava kanlmaz olduu zaman savamtr. Ancak yine

30

SLAM

hatrlanmaldr k, mecbur olduu ve o gc kendisinde bul


duu zamanlar savamtr. Bunun sebebi, slamn amacnn
mutlak bir emir olarak gerekletirilmesinin zorunluudur.
Bunun iin ise sadece tebli deil, sosyal ve siyasi glerin de
harekete geirilmesi lzumludur. te tam bunun iindir ki,
Hz. Peygamberin Medine'deki hayat, slam dininin siyasetle
bir uzlamas olmaktan uzak olup, onun peygamberliinin za
ruri bir sonucudur. Daha nce Hz. Muhammed'in sz edilen
fiillerinin niin zaruri olduunu gstermek amacyla Kur'an'n Mekki surelerinden delil getirmitik.
Gerginleen ilikiler ve ilk arpmalar, Mslmanlarla
Mekkeliler arasnda ilk meydan savama yol at. Mekkeliler, Suriye'den gelen zengin bir kervann tehlikede olduu ha'berleri kendilerine ulanca, byk bir savaa girmee karar
verdiler. H. 2. yln Ramazan aynda (Mart 624) yaklak ola
rak 1000 Mekkeli 300 Mslmanla Bedr'de karlat, fakat
ar bir yenilgiye urayarak, nderlerinden birkan kaybet
tiler. Bu savatan hemen sonra Hz. Peygamber, baz nfuzlu
bedevi kabileleri ile bir anlama imzalad. Bu kabileler, zaten
Hz. Peygamberin gcnn arttn grerek, onunla irtibat
kurmak arzusunda idiler; fakat daha sonraki olaylarn ve
Kuran'da geen bedevilerle ilgili eletirilerin de gsterdii
zere, bunlar yalnzca kuvvet karsnda boyun eerlerdi. Yine
Bedr Savandan hemen sonra Hz. Peygamber, anlama mad
delerinin hilafna Mekkelilerle ibirlii yapm olan Me
dine'deki Yahudi Kaynuka Kabilesine hcum ederek, Suriye'ye
ge zorlad.
Ancak Mekkeliler, Bedr'de uradklar kk drc
yenilginin verdii kzgnlkla 3/625 ylnda 3000 kiilik bir
ordu hazrlayarak, Medine dndaki Uhud Da'nm etekle
rinde Mslmanlarla karlatlar. Balangta, Mekkeliler
sayca ve silaha byk stnlklerine ramen, ar bir yenil
ginin eiinde idiler. Fakat yanlan korumak iin Hz. Peygam
ber tarafndan tepede grevlendirilen okular, ak emre ra
men, grevlerini terkederek, ganimetten mahrum kalrlar
dncesiyle, savaa katldlar. Mekkeliler bu durumda koru-

Hz. M U H A M M E D

31

maz kalan yanlara saldrdlar ve Mslmanlar datarak


ar kayplar verdirdiler. Hz. Peygamberin ldrldne dair
haberler yaylmaya balad. Ancak Hz. Peygamber yaralan
mt. Daha sonra Mslmanlar yeniden biraraya topland
lar, ama Mekkeliler savamadan yerlerine dndler. Kur'an,
gerekte 100 Mslmann 1000 mrike baaryla kar koya
bileceini, fakat onlarn zayflklarnn Allah'n gz nn
de apak durduunu, buna ramen yine onlarn iki katm ye
nebilecek gte olduklarn syleyerek, biraz tenkiti, biraz
teselli edici ve biraz da Mslmanlarn moralini ykseltici bir
ifade kullanmtr. 13 Mslmanlarn malup oluundan t
r duyduklar sevinci gizlemeyen Yahudiler zerine bir kez
daha saldrld ve Nadir Kabilesi bir yl nce Kaynuk'nm
urad muameleye tabi tutuldu. Bedeviler ise, Mslmanla
rn urad gerilemeye bakarak, onlara kar artk dosta bir
tavr taknmadlar. ki yl sonra 5/627 ylnda daha byk bir
tehlike Medineyi tehdit etti: Mekkeliler, Hayber Yahudileri
nin kkrtmas zerine dier bedevi kabilelerin de yardmy
la 10.000 kiilik bir ordu topladlar; amalan Medine'yi igal
etmekti. Hz. Peygamber, ehrin darya ak olan blmleri
nin nne hendekler kazdrd. Mekkeliler ve bedeviler ehri
kuattlar. Kuatma uzadka, giderek cesaretlerini kaybeden
kuatmaclar arasnda ayrlklar belirdi ve sonunda da geri
ekildiler. Hendek, Hz. Muhammedin faaliyetini nlemek
iin Mekkelilerin harcad abalarn son mezar oldu. Kuat
mann kaldrlmasndan hemen sonra Medine'de son byk
Yahudi kabilesi olan Kurayza zerine yrnd: Artk aka
grlyordu ki, oradaki Yahudilere hibir anlamada gvenilemezdi. Fakat bu kez Mslmanlar onlara uygulanacak mua
mele konusunda kesin bir ayrla dtler. Sa'd b. Mu'z'm
bakanln yapt bir grup, Yahudilerin ard arkas kesil
meyen ihanetleri karsnda mmkn olan en iddetli tedbir
lerin alnmas zerinde baaryla srar etti. Yahudilerin er
kekleri genellikle acmasz bir ekilde kltan geirildi. B
tn bu ac olaylarda en kt rol oynayanlar ve kalpsizce ha
reket edenler "mnafklar"d; bunlar phesiz daima Yahudi
13. Kur'n, Enfal, VIII, 66.

32

l a m

lerle ibirlii halinde idiler, fakat daima onlar kkrttktan


sonra yalnz brakmlardr.
Sonunda Hz. Peygamberin stratejisi artk merkezi hede
fine yaklayordu: Bu hedef, Islamm yaylmas iin merkezi
bir nokta olacak olan Mekke'nin kan dklmeden ele geiril
mesi idi. H. 6. yln sonlarna doru (M. 628 ylnn balan) Hz.
Peygamber, taraftarlarna Umre'yi (kk hacc) ifa etmek
zere Mekke'ye doru hareket etmelerini emretmek suretiyle,
ortaya kacak tehlikeyi de dikkatle gze alarak,kesin bir dip
lomatik darbe indirdi. Bu sralarda ise Mekke'de kamu oyu
nun byk bir blm kendi tarafna dnm bulunuyordu.
Fakat hala onun Mekke'ye girmesine kuvvetle kar koymak
isteyen bir inatlar zmresi kalmt. Sonunda Mekkeliler,
slam tarihinde Hudeybiye Bar adyla bilinen ban gr
melerine balamak zere Hz. Peygambere bir heyet gnderdi
ler. Bu anlamaya gre, Hz. Peygamber Umre'nin ifasn gele
cek yla erteleyecekti; ancak bu art Mslmanlar arasnda
bazlannn bir anda fkelenmelerine yol at. Aslnda Mekke
lilerin bir anlamay grmeye zorlanm olmalan Msl
manlar iin byk bir diplomatik baar idi. Hz. Peygamber ve
taraftarlan ertesi yl (7/628) Umre'yi, anlamaya uygun ola
rak yerine getirdiler. 8/629'da Mekkeliler bir atmada taraf
idiler; muhalifler ise Mslmanlarla bir ittifak yapmlard;
dolaysyla Mslman mttefikler de bu atmada harekete
gemek zorunda kaldlar. Hz. Peygamber Mekke dmda kamp
kurdu: Bunun zerine Mekkeliler ban yoldan teslim olmak
iin grmelere giritiler. Hz. Peygamber Kabe'deki putlar
dnda btn dmanlarna genel bir af ilan etti; sadece put
lar yerlerinden alnacakt. Hemen hemen btn Mekke Msl
man oldu. Btn Arabistan'n, Mslmanlann egemenlii
altna girdii bu mutlak zafer ve an annda Hz. Muhammed,
tevazu ve dua ile kranlarn ifade etti: "Ey Muhammed, Al
lah'n yardm ve zafer gn gelip, insanlarn Allah'n dinine
akn akn girdiklerini grnce, Rabbini verek tebih et;
O'ndan balama dile, nk O, tvbeleri daima kabul eden
dir" (Nasr, CX).

Hz. M U H A M M E D

33

Bundan sonraki ki yl iinde Arabistan'n geri kalan


ksm byk apta kendi istekleriyle slam dinine katld; yal
nz T'If ehri ve Havzin kabileleri Mslman olmadan nce
byk bir mukavemet gsterdiler. Hz. Peygamber Medine'yi
srekli olarak kendi yerleim merkezi yapt ve 9/630'da ku
zeydeki rdn blgesi Hristiyan Araplarma kar seferini de
buradan ynetti. Ne var ki, ksa ve grne gre alelade bir
stma nbeti sonunda 13 Reb'l-evvel 11/8 Haziran 632'de
ld. Ancak lmeden takriben bir ay kadar nce de Kuzeye bir
baka sefer dzenlemi bulunuyordu. Aka grlyor ki, Hz.
Peygamber, Islam Arabistan'n snrlan iinde tutmak niye
tinde deildi. Ancak Batllarn byk bir blmnn kabul
ettii gr, slam dininin yalnz Araplann milli dini olarak
amaland iddiasndan hereketle, Hz. Peygamberin sadece
Bizans ve tran hakimiyetinde olan Araplar Islamn snrlan
ierisine almay dndn iddetle savunur. Yukarda ileri
srdmz bilgilerde bu iddiay reddetmek iin kuvvetli ne
denler bulunmaktadr. Hz. Peygamberin grevinin ald isti
kamet ve onun idaresi altndaki slami hareketin ak, da
yand mantn Islamm darya doru genilemesiyle ger
ekletirildii hususunda hibir phe brakmamaktadr.
Yine bu mantktan hareketle esas olarak Hz. Peygambe
rin Habe Kraln, Msr Valisi Mukavks', Bizans ve ran
mparatorlann slama davet eden mektuplar gnderdii iddi
asnn (her ne kadar bu mektuplann asl metinlerinin sadk
bir biimde kopyalanm olmas mmkn olmayp, tetkike
ihtiya gsterse de), doruluunu kabul ediyoruz. Batl bilgin
lerden ou, Hz. Muhammed'in bu kiilere mektup yazd hu
susunu reddetmiler ya da pheyle karlamlardr; nk
onlara gre Hz. Muhammedin, bir Arap olarak zellikle bu insanlan slam kabule zorlama konusunda hibir imkana sa
hip olmad bir srada byle bir adm atmaya cesaret etmesi,
veya uyank bir siyaseti olarak onun bylesine bir takm
ham hayallere dalmas, inanlmas imkansz bir husustur.
Fakat bebekliinde annesini kaybeden, dnyevi imkanlardan
yoksun bir ocuun, zellikle bu gibi eylerin byk deer
tad bir toplumda, peygamberlik iddiasnda bulunduktan

34

SLAM-

sonra, btn Arabistan'n slama boyun emesini salamas,


inanlmas daha da g bir hayal deil midir? Araplar, Hz.
Peygamberin lmnden sonra da 10 yl gibi bir sre, bu yp
ranm ken rejimlere son verilmesinin hi te hayali olma
yp, en tabii bir ey olduunu fiilen gstermediler mi? Hz. Pey
gamber birbirine dman iki mparatorluk arasndaki srekli
savatan habersiz deildi. Btn bunlara, Mslmanlarn,
mriklerin basks sonucu Mekke'den Habeistan'a g ettik
lerinde olduu gibi, byk glk anlarnda bu lkenin kraln
dan yaknlk grdkleri; skenderiye Valisi Mukavks'm Hz.
Peygambere dosta davrand ve hatta Hz. Peygambere ocuk
ken len olu brahim'i douran Meryem'i cariye olarak he
diye ettii; ve nihayet Mslmanlarn genel olarak Hristiyanlardan umutlu grndkleri de eklenince, en azmdan Hristiyan emirlere gnderilen mektuplar sadece anlalr bir hale
gelmekle kalmaz, bir eit mantki sonu olarak ta grnr.
Hristiyan emirlere gnderildiine gre, ran emirlne neden
mektup gnderilmesin? Hz. Peygamber, slamm Arabistan
dnda talihini denemesi iin azimli grnyordu. Emirleri
davet etmek ise en etkili ve en makul bir metodtu.
Hz. Peygamber, lmeden nce, iman esasna dayal ev
rensel bir kardelik iin gerekli artlar hazrlamt. O, bu
esas eski kan balarnn ve Araplarn kabile ballklarnn
yerine koymada byk aba harcad. Bylece Mslman m
meti (mme mslime) toplumun temeli olarak btn dahili
dayanma kurallaryla birlikte onun elinde ekillendi; ne
var ki, daha sonralar baka nemli deiiklikler de geirerek,
zamanla sayca Araplar aan Arap olmayanlar da fiilen
slam toplumunun bnyesinde toplad. Hz. Peygamber olduka
etkili Veda Hacc hutbesinde, fiil ilerleyii ierisinde slami
hareketin temelinde yatan btn gelimeleri ksaca zetleyen,
hedef olarak yneldii kurallar, resmen ifade ve ilan etmi
tir. Bu esaslar, insan sevgisi, eitlik, sosyal adalet, iktisadi
adalet, doruluk ve dayanma kurallardr. Modem bilginle
rin, doruluu hususunda genel kukularn dile getirmi ol
malarna ramen, bu hutbenin metni yine de btnyle gve
nilir olarak kabul edilmelidir. Kur'an'da da ayn lde iddet

Hz. M U H A M M E D

35

le knanm olan tefeciliin ktlenmesi gibi metinle ilgili de


liller ve bu hutbenin ortaya kmasn salayan uzun hazrlk
(bir nceki yl Hz. Peygamber hacca gitmeyip, Arap kabilele
rinden elilerin akarcasna geldikleri Medine'de kald) bu hut
beyi esas olarak pheden kurtarmaktadr. Ancak bu hutbe
nin daha sonraki nshalarndan bazlarnda byk bir ihti
malle baz ilaveler yaplmtr; bu ilaveler arasnda "takva
dnda Arabn arap olmayana hibir stnl yoktur" cm
lesi de bulunmaktadr. Bu fikir, phesiz, Kur'an'n ve Peygam
berin tebliinin mantki bir neticesi olmakla beraber, Hz. Pey
gamberin gerekte Arap ve Arap olmayanlardan sz edip etme
dii olduka phelidir, nk bu mesele o sralardajnevcut
deildi ve bu cmlenin slam toplumundaki daha sonraki ge
limeleri yanstt anlalmaktadr.

Yahudiler ve Hristiyanlar

Hz. Peygamber, daha peygamberliinin ilk sralarndan


itibaren, kendi tebliinin ncekilerin bir devam, hatta daha
nceki peygamberlerin bir "yeniden canlanmas" olduundan
emindi; ilk Mekke surelerinden birinde Kur'an "brahim ve
Musa'nn sahifelerinden" (A'l, LXXXVII, 19) sz etmektedir.
Ancak bu tutum tamamyla nazari ya da ideal dini dzeyde
olup, Ehl-i Kitabn fiili itikat ve ameliyle hibir alakas bu
lunmamakta ve her iki hususun birbirinden ayrdedilmesi ge
rekmektedir. Nitekim Hz. brahim, Musa ve sa gibi ideal ah
siyetlere kar Kur'an'n taknd tutumun belirlenmesi ve
eletirisi ya da mevcut Yahudi ve Hristiyanlann deerlendiril
mesiyle ortaya ok daha karmak bir durum km ve bu
karmak durum sregelmitir. Gerek alanda, zellikle Kur'
an'm Yahudilerle olan mnasebetlerinde, siyasi anlamalar
ve bu anlamalarn bozulduu grlmektedir; fakat Hristiyanlar sz konusu olunca, taknlan tavnn esas itikadi ve kelami olarak kalmaktadr. Tamamyla itikadi sahada ise Hz.
Muhammed'in Yahudi-Hrstiyan gelenekle ilgili malzemeleri
elde ettii tarihi kaynaklar meselesi, hala bir Sr olarak dur
maktadr. u mlahaza meselenin mahiyetini ortaya koya-

36

1S L A M

aktr: Kur'an, pek erken bir tarihten itibaren sa'y Allahn


bir peygamberi olarak kabul ettii halde, yine Mekke'de olduk
a erken bir tarihte sa'nn uluhiyeti iddiasn reddetmitir
(mesela, Meryem, XIX). Bu hususa karlk, genellikle slam di
ni zerinde alan Hristiyan bilginlerin yapt gibi, Hristiyanlar tarafndan Hz. Muhammed'e anlatlan teslis fikrinin
ok kaba bir teslis fikri olduunu, yani Hristiyanlann sa'y
Allah'n fiziki ya da yan fiziki bir olu olarak gsterdiklerini
ve eer Hz. Peygambere daha kabul edilebilir ve daha ruhani
bir gr ileri srlm olsayd, bunu reddetmeyeceini ileri
srmek hi te ikna edici deildir. Kurandan da anlalaca
zere, Mekkelilerin irki bile gerekte kaba ve tamamyla
maddi deildi. phesiz Kur'an mrik Araplan, ilahlarna
"Allah'n kzlan" dedikleri iin sulamaktadr, fakat bu ifade
basit bir anlamda kullanlmamtr, nk bu ilhlar Allah'
tan paralar olarak saylmakta idi (Zuhruf, XLIII, 16).
Bu nedenle bu karanlk noktay zmek iin, yle gr
nyor ki, Arabistan'da teslis inancna bal olmayan ve Hris
tiyan kilisesi ile muhtemelen olduka gevek bir ba olan
farkl bir Hristiyan (veya Hristiyanlatmlm Arap haniflerinin sahip olduu) gelenein bulunduunu ileri srmek gerek
mektedir. Ancak byle bir varsaymdan hareket edilse bile,
mesele, biraz mesafe katedince, daha da zlemez bir hal al
maktadr. nk Kur'an Mekkede teslisi ve sa'nn uluhiyyetini kesinlikle reddettiine ve ayn eyi Medinede de yapmakta
devam ettiine gre, neden hala "phesiz inananlar, Yahudi
olanlar, Hristiyanlar ve Sbilerden Allah'a ve ahiret gnne
inanp yararl i yapanlarn 14 ecirleri Rablerinin katindadr.
Onlar zlmeyeceklerdir." 15 (Bakara, II, 62; Mide, V, 69) de
meye devam etmektedir? Ancak belki de en ak metin Mide
(V) suresinin 82-83. ayetlerinde bulunmaktadr: "Ey Muham
med, inananlara en iddetli dman olarak, insanlardan Yahudileri ve Allaha e koanlan bulursun. Onlardan inananla
ra sevgice en yakn 'biz Hristiyanz' diyenleri bulursun. Bu, on14. ngilizce metinde "nananlar, Yahudi, Hristiyan ve Sbi'ler, Allah'a ve
ahiret gnne inanp yararl i yapan herkes...."
15. ngilizce metinde Onlar iin korku yok; onlar zlmeyeceklerdir de

Hz. M U H A M M E D

37

lann iinde bilginler ve rahipler bulunmasndan ve byklk


taslamamalanndandf. Peygambere indirilen Kuran' iittik
lerinde, gerei renmelerinden dolay... gzlerinden yalar
aktn grrsn."
Ayn gr Yahudiler ve Yahudilik iin de geerli olmal
dr. Kelami bir tabirle Kur'an'da Yahudilikle ilgili bir muhte
vann yer ald hususu hi kimseyi artmayaca gibi,
Kur'an'da bandan sonuna kadar srarla belirtilmektedir.
Ayn ekilde Kur'an Filistin'den, birden fazla yerde "kutsal
lke" olarak szetmektedir. Ancak hibir mantk buradan, Hz.
Peygamberin Medine'de Yahudilerle ac tecrbeleri olmasayd,
Mekke'nin dini bakmdan Kuds'n aasnda kalaca sonu
cunu karamaz. Gerekten de, yukarda gsterdiimiz gibi,
eer Hz. Peygamber iin Mekkenin alnmas ana hedef idiyse,
bu hedefin slamda Kabe'nin zaten tn bir yere sahip ol
masndan tr olmas gerekir. Eer Kuds daha balangta
bu srekli mevkii igal etmi olsayd, Medine'de Yahudilerin
slam dinine kar koymas, tpk onlarn, dini ahsiyetleri
nin slam dinindeki yerlerini deitiremeyecekleri gibi, bu du
rumu deitiremezdi. Gerekte de olduu gibi, bu Yahudiler s
rlebilir ya da ezilip yokedilebilir, ama, Hz. brahim v.b.'nin
ahsiyetleri Yahudilerden ayrld gibi, Kudsn yeri de on
lardan dini bakmdan ayrldktan sonra muhafaza edilmi
olabilirdi.
Hz. brahim ve dier dini ahsiyetlerin Yahudi ve Hristiyanlar zmresinden bu ekilde (slam dini tarafndan) ayr
tutulmas, Yahudi ve Hristiyanlar arasndaki iki unsurun
kanlmaz bir neticesi idi: Kur'an srekli olarak bu unsurlar
dan birini vmekte, tekini ise knamaktadr. Mesela, "ile
rinde (yani Ehl-i Kitab arasnda) orta yolu tutan bir mmet 16
vard, ounun iledikleri ise kt idi." (Mide, V, 66) Onlardan
Tevrat ve Incile uygun olarak yaamalar istenmi, fakat
btn rgtl dini geleneklerin sahipleri gibi, Yahudi ve Hris
tiyanlar da, kendi aralarnda atm ve her biri kurtulu
anahtarlarnn smsk kendi ellerinde bulunduunu iddia
16. ngilizce metinde "drst bir zmre".

38

SLAM

etmilerdir: "Yahudiler, 'Hristiyanlm bir temeli yoktur' de


diler. Hristiyanlar da 'Yahudiliin bir temeli yoktur' dediler.
Oysa onlar Kitaplarn da okuyorlar" (Bakara, II, 113): "Kendi
dinlerine uymadka, Yahudi ve Hristiyanlar senden honut
olmayacaklardr, de ki: Doru yol ancak Allah'n yoludur"
(Bakara, II, 120). Bu durumun kanlmaz sonucu Kur'an'da Hz.
brahim'in ne bir Yahudi ne de bir Hristiyan olduunun, ona
en ok sahip kanlarn ise onu gerekten izleyenler olduu
nun ilan edilmesiydi (Al-i mrn, III, 67-68). Sadece Hz. bra
him'le ilgili olarak deil, Hz. Musa ve sa'ya varncaya kadar
btn dier dini nder ve peygamberlerle ilgili olarak ta ayn
yol izlenmitir (Bakara, II, 135, 136, 140). Kur'an bylece ger
ek ve ilahi hidayet zerinde hak sahibi olduklarn iddia
edenlerin iddialarn geersiz kldktan sonra, olduka ak
bir ekilde Mslmanlara da yle seslenmitir: "Eer O'ndan
yz evirirseniz, sizi ortadan kaldrr, sizin gibi olmayacak
bir milleti yerinize getirir" (Muhammed, XLVII, 38; yine bkz.
Mide, V, 57).
Siyasi dzeyde Hz. Peygamberin Yahudilerle olan tecr
besi, son kesimde de ksaca zetlendii gibi, kesinlikle ac bir
tecrbe idi. Hz. Peygamber Medineye varnda, onlarla nl
"Medine Anlamas" adn alan bir anlama imzalamt; bu
anlama ile onlara, saldr vukuunda Medine'nin mdafaasn
da Mslmanlara katlmak artyla, dini zerklik verilmiti.
Fakat Yahudilerin, ittifakta hi te iyi olmayan, gvenilmez
bir ortak olduu grld. Onlar Hz. Peygamberi ve onun yeni
dinini sadece alaya almakla kalmadlar, Mekkelilerle olan
btn atmalarda da Mekkelilere yaknlk duyup,onlar des
teklediler ve daima Medinedeki mnafklarla ibirlii yapt
lar. uras dikkate ayandr ki: Mekkelilere kar yaplan her
byk atmadan sonra Hz. Peygamber, Medine Yahudiliine
kar harekat dzenlemi; bunun sonucunda giderek srl
mler ve yok edilmilerdir. Nitekim Hicaz'da zengin bir vaha
olan Hayber'de yaayan Yahudilerin bile Mekkelilerin Me
dineye kar dzenledikleri seferde 10.000 kiilik bir ordunun
toplanmasnda elle tutulur katklar olmutu. 9/630 ylnda
Hayber fethedilerek, cizyeye baland. Mslmanlarn Yahudi

Hz. M U H A M M E D

39

ve Hristiyanlara kar davran genellikle byle olmu ve bu,


daha sonra dier dinler iin de bir l haline gelmitir.

Sonu

Hz. Peygamberin hayatm inceleyen hi kimse hem onun


ruhi karakteri hem de insanla dini nderlikte son derecede
olaanst ve gerekletirme imkanna kavutuu ruhi idea
line tamamyla tabi olan keskin siyasi ve idari zekasndan et
kilenmeden edemez. Nitekim bir kez bu gerei kabul edince,
hem kendisi iin, slam dininin tebliinde bir arac olmaktan
baka bir ey talep etmeyen Allah'n elisinin esizliini tak
dir etmi, hem de hayati anlamda slamm esas konusunu ka
bul etmi oluruz. Hz. Peygamberin ok kadnla evlenmi ol
mas konusunda her eyden nce Hristiyan misyonerlerden ve
batl bilginlerden onun ahsna kar ac eletiriler gelmitir.
(Ancak son zamanlarda sonuncularn bu tutumlarnda nemli
denebilecek deiiklikler olmutur.) Mslmanlann sk sk
iaret ettikleri zere, bu evliliklerin ehvet uruna yaplm
olmas hemen hemen imkanszdr: Hz. Peygamber, kendisin
den ok yal olan Hz. Hatice ile, onun byle bir eyi teklifi
zerine evlenmi ve Hz. Hatice elli yanda lnceye kadar da
bakasyla evlenmemitir. Peygamber olmadan ok nce,
daha 25 yanda iken ehvet uruna evlilik yapmayan bir
kimsenin, zellikle son derecede ciddi ve meakkatli bir
mcadeleye giritikten sonra 50 yanda byle bir eye dal
mas beklenemez. yle ki, o, bu mcadelede sadece "Sezarm
hakkn Sezar'a, Allah'n hakkn da Allah'a" veren bir din
adam olmayp, tarihin tm gereklii iinde manevi bir siste
min de yaratcs durumundadr.
Ancak Hz. Peygamber, kendi devrindeki sradan bir
Arap gibi ok sayda kadnla evlenmi bile olsa, bunda, denge
li bir durumun srdrlmesi artyla ahlaki adan itici hi
bir eyin bulunmamas lazm gelir. Her eyden nce hatrla
mamz gereken ey udur: Ne tek evlilik, ne de ok evlilik her
ada her toplum iin essiz ve Allah tarafndan emredilmi bir

40

SLAM

dzen olarak grlebilir. te yandan uygun artlarn bulun


mas halinde tek evlilik kesinlikle ideal olmakla birlikte, her
iki messese de, mevcut sosyal artlara gre uygulama imkan
bulabilir. Biz bu genel meseleyi bir sonraki blmde ele ala
caz: Burada iaret edilmesi gereken husus, o gnlerin Arabis
tan'nda (bir lde II. Dnya Savandan sonra baz Bat
lkelerinde de olduu gibi) artlarn, tek evliliin hemen o
anda yrrle konmasn engelleyecek bir durumda olduu
dur. Dolaysyla Kur'an tek evlilii uzun vadede gerekletiri
lecek bir husus olarak ahlak bir dev eklinde ortaya koy
mu, fakat o gnk durumun hukuki bir zm olarak ok ev
lilie ilk anda izin vermitir. Nitekim ortak etkeni zellikle
savalar dolaysyla kadna oranla erkeklerin saysnda nis
petsiz azalma olan koullar Arabistan'da sava sonras Batda
olduundan daha da ktyd, nk Batda kadn ekonomik
bakmdan bir bakma bamszdr ve her eyden nce bir tr
sosyal gvenlik vardr.
Hz. Muhammed'in gerek baarlarnn, uzun vadede ka
kadnla evlendiine, hatta son derecede parlak bir grevde elde
ettii baarlarna gre deil, -nk baarlarnn her bl
mnn Allah'a ait olduunu syleyecek kadar kendisini inkar
etmitir- insanla brakt mirasna, baka bir deyile, hem
onun ortaya koyduu idealler dizisi, hem de bu idealleri ger
ekletirmede izledii somut yola gre deerlendirmesi gere
kir.

tkinci Blm

KURAN
Kur'an Nedir? - Kuran'n retisi - Kur'an'da Yasama - K uran
Tefsirleri

Kur'an Nedir?

Kur'an sayca 114 blm veya sureye ayrlr. Sureler ara


snda uzunluk bakmndan bir eitlik yoktur. lk Mekki sure
ler en ksa olanlardr; zamanla giderek uzunluk kazanrlar.
lk surelerdeki ayetler, son derecede derin ve gl bir "psiko
lojik etki" ile ykldr; ksa fakat iddetli bir volkan fkr
masn andrr. Bir ses, hayatn ta derinliklerinden haykrr
ve uur seviyesine kp ak ifadesini bulmak iin Hz. Pey
gamberin zihni zerinde gl bir etki yapar. Bu ton zellikle
Medine devrinde, iyice rgtlenme ve yeni doan cemaat dev
letinin ynetimi iin gerekli hukuki muhteva arttka, gitgide
daha akc ve kolay bir sluba brnr. Bu, kesinlikle sesin
yatt, hatta keskin niteliini deitirdii anlamna gelmez:
Bir Medeni ayette yle buyurulur: "Eer biz Kur'an' bir daa
indirmi olsaydk, sen, onun Allah korkusuyla ba eerek
para para olduunu grrdn" (Har, LIX, 21). Sadece grevin
kendisi deimitir. Kur'an tamamyla ahlaki ve dini uyar
nn gl ifadesini terkederek, gerek sosyal dzeni kurmaya

42

SLAM

ynelmitir.
Kur'an'n kendisi ve dolaysyla Mslmanlar iin
Kuran, Allah'n kelam'dr. Hz. Muhammed de, kendisinin
vahyi Allah'tan, btnyle Baka varlktan ald sarslmaz
inanc ierisindeydi (biraz sonra bu btnyle Baka varlk
tan ne anlaldn daha kesin bir ekilde ortaya koymaa
alacaz.) ite bu sebeple o, bu bilincin sonucu olarak, Yahu
di ve Hristiyanlann Hz. brahim ve dier peygamberler hak
knda ileri srdkleri en esasl tarihi iddialardan bazlarn
reddetmitir. Bu "Baka" varlk u veya bu ekilde mutlak bir
yetki ile Kur'an' "iml" ettirmitir. Hayatn derinliklerinden
gelen bu ses, aka, pheye yer brakmayacak bir ekilde emredercesine konumutur. "Okuma" anlamna gelen Kur'an
kelimesi aka bu hususa iaret etmekle kalmamakta, bizzat
Kur'an'n metni de birka yerde onun sadece anlam ve fikir olarak deil, szl olarak vahyedildiini belirtmektedir. Kur'an'da "ilahi bildirinin" karl olarak, "ilhama olduka ya
kn bir anlam bulunan "vahiy" kelimesi kullanlmtr. An
cak "ilham" sznn zorunlu olarak ifahilii darda brak
t dnlmemelidir (phesiz Kelam"dan biz "sesi an
lamyoruz.) Kur'an diyor ki: "Allah bir nsanla ancak vahiy
suretiyle (seslerden meydana gelen kelimelerle deil, fikrin
meydana getirdii kelimelerle) veya perde arkasndan konu
ur, yahut eli (bir melek) gnderir ve bu melek vahiyle konu
ur... ite sana da bizim emrimizden bir ruhla vahyettik..."
(r, XLII, 51-52).
Bununla birlikte, slamm ikinci ve nc yzyllar
srasnda Vahy'in mahiyeti hakknda ksmen Hristiyan aki
deden etkilenen ciddi fikir ayrlklar ve tartmalar Msl
manlar arasnda ortaya knca, o srada kesin muhtevasn
oluturmak gibi nazik bir merhalede bulunan dou halindeki
snni slam, vahyin 'bakaln', objektifliini ve szl ni
teliini korumak iin, onun d hakikati zerine arlk ver
mitir ,1[Szzat_Kuran vahyin "bakaln, objektifliini ve
szl niteliini kesinlikle belirtmi, fakat yine ayn kesinlik
le onun Hz. Peygamberin karsnda bir hakikati bulunduu

KUR'AN

43

nu reddetmitir. Kur'an yle buyuruyor: "Uyaranlardan ol


man iin Rh el-Emn onu senin kalbine indirmitir" (uar,
XXVI, 194). Ve yine buyuruyor ki: "De ki: Cebrail'e dman olan
kimseyi (brakn), nk Kur'an' senin kalbine indiren odur"
(Bakara, II, 97). Fakat Snnilik (hatta btn Ortaa slam d
ncesi), akideyi olutururken, bir yandan vahyin bakal ve
szl niteliini, te yandan vahyin Hz. Peygamberin yaptkla
r ve dini kiiliiyle yakn ilikisini birletirecek gerekli fikri
aralardan yoksundu. Baka bir deyile Snnilik, "Kur'an hem
tamamyla Allah Kelam'dr, hem de olaan anlamda tama
myla Hz. Muhammed'in kelamdr" diyecek fikri yeterlikte
deildi. Kur'an ak bir ekilde her iki hususu da kabul etmek
tedir, nk vahyin Hz. Peygamberin "kalbi"ne geldii zerin
de srar ettiine gre, vahiy nasl onun dnda olabilir? p
hesiz bu, muhakkak surette Hz. Peygamberin, hadislerde g
rld gibi, ayn zamanda da aksettirilmi bir ahs algla
madn da gstermez. Ancak uras dikkate deer ki, bizzat
Kur'an bu hususta herhangi bir ahstan sz etmemektedir: Sa
dece baz zel tecrbelerle (genel olarak Hz. Peygamberin Mi
rac ile ilgili baz zel tecrbelerle) ilgili olarak Kur'an, Hz.
Peygamberin "en uzak uta" veya "ufukta bir ahs veya bir
ruhu, yahut ta bir baka nesneyi grdnden sz etmektedir.
Ancak son blmn I. kesiminde iaret ettiimiz gibi, burada
da bu tecrbe manevi bir tecrbe olarak nitelendirilmektedir.
Fakat Snnilik,^ Hz. Peygamberden ksmen amaca uygun bir
ekilde yorumlanarak, ksmen uydurularak rivayet edilen ha
disler ve byk lde bu hadislere dayanan Kelam ilmi vas
tasyla, Hz. Peygambere indirilen Vahyi kulak vastasyla
iitilen, onun dnda olan bir ey haline getirdi ve "kalbe ge
len" melek ya da ruhu tamamyla darda bulunan bir arac
olarak grdler. Bugn batllarn Hz. Peygambere indirilen
vahiy hakknda izdikleri tablo, sradan Mslmanlarn inancmda olduu gibi, Kur'an'dan ziyade geni lde bu snni
anlaya dayanmaktadr.
Bu eser, Kur'an'a dayanan bir vahiy nazariyesini ele alp
ayrntlaryla inceleyeceimiz bir eser deildir. Ancak slam
tarihiyle ilgili gerekleri ele alacaksak, Kur'an'n kendisi hak-

44

SLAM

kndaki gerek ifadeleri, bir lde incelemeyi gerektirir. Aa


da ana hatlanyla verilmi ksa malumatta hem tarihi, hem
de slam! taleplere hakkn verecek bir teebbste bulunul
mutur. Bir nceki blmde Kuran'n temel hareket nok&si^
nn ahlak olduunu ve buradan onun sosyal adaleti olduu
kadar tektanncl da vurguladnn ortaya ktn aka
ifade etmitik. Ahlak Kanunu deimez: O, Allah'n "emri"dir,
nsan Ahlak Kanununu ne meydana getirebilir ne de ortadan
kaldrabilir. O, bu kanuna boyun emek zorundadr, bu boyun
eme hususuna, slam ve onun hayattaki uygulamasna da iba
det veya "Allah'a kulluk" ad verilir. Kur'an'n Ahlak Kanunu
zerine son derece byk arlk vermesi dolaysyladr ki,
Kur'an'n Allah', ou kiiye ncelikle Adalet Allah' gibi
grnmtr. Fakat Ahlak Kanunu ve manevi deerlerin, uy
gulanmak iin, bilinmeleri gerekir. Bu durumda insanlar, hi
kukusuz, anlay ve kavray gleri bakmndan, byk l
de farkllk arzederler. Aynca, ahlaki ve dini kavray ta
tamamyla akl kavraytan byk lde ayrlr, nk bi
rinci tr kavrayn kendi z nitelii, "kavrayla birlikte
olaanst bir arballk duygusu getirmesi ve konuyu
nemli lde ekil deitirmi olarak burakmas"dr. yleyse
kavrayn, ayn zamanda ahlaki kavrayn dereceleri var
dr. Farkllk sadece farkl bireyler arasnda olmayp, belli
bir bireyin deruni (i) hayat da bu adan farkl zamanlarda
deiiklikler gsterir. Biz burada farklln en ak olduu
zgn ahlaki ve fikri gelime ve evrimden sz etmiyoruz. An
cak ortalama fikri ve ahlaki nitelii ve durumu, bir anlamda,
sabit olan iyi ve olgun bir insanda bile bu deimeler ortaya
kmaktadr.
Buna gre, Hz. Peygamber bir insandr; onun ortalama
genel karakteri, onun fiili davrannn btn, genel olarak
insanlannkilerden ok daha stndr. O, balangta insan
lar ve onlann ideallerinden ounu tahammlle karlama
yan bir kiidir; tarihi yeniden yaratmak ister. Bylece slam
Snnilii, mantken doru olan u sonucu karmtr: Pey
gamberlerin gnahlardan azade olarak grlmeleri gerekir
(ismet retisi). te Hz. Muhammed byle bir kimse idi; hatta

KUR'AN
gerekte, tarihin tand bu trden tek insand. Bu nedenledir
ki, onun btn davran Mslmanlarca snnet, baka deyi
le, "mkemmel rnek saylmtr. Fakat, btn bunlarla bir
likte, onun, bilindii gibi, kendi kendini at, ahlak anlay
nn son derecede keskin ve canl olduu ve bylece bilincinin
(uurunun) ahlak kanunuyla aynlat anlar bulunmaktay
d. "te sana da emrimizden bir ruhla vahyettik: Sen Kitap ne
dir, nceleri bilmezdin. Fakat biz onu bir nur (aydnlk) kl-,
dik" (r, XLII, 52). Ancak, ahlak kanunu ve dini deerler Al
lahn emridir; onlar Allah'la tamamen ayn olmasalar da,
O'ndan bir paradr. Dolaysyla Kur'an tamamyla ilahidir.
Ayrca, olaan bilin sz konusu olduu zaman bile fikir ve
duygularn onda rastgele dolamas ve mekanik bir ekilde ke
limelere brnebilecei hususu hatal bir dncedir. Aslnda
duygular, fikirler ve kelimeler arasnda uzvi bir mnasebet
mevcuttur. Vahiyde, hatta airin ilhamnda, bu iliki o derece
tamdr ki. duygu-fikir-kelime kendine zg bir canll olan
karmak bir btndr. Hz. Muhammed'in ahlaki sezgiye da
yal kavray en yksek noktasna ulap, bizzat ahlak kanu
nu ile aynlanca, (gerekten de bu gibi anlarda onun zaman
zaman taknd tavr, bir nceki bimun ikinci kesiminde
gsterildii ve Kur'an ayetlerinde de aka grld zere,
Kur'an'n eletirisine uramtr) Kelam bizzat vahiyle birlikte
verilmitir. O halde; Kur'an salt lahi Kelam'dr, fakat ayn
lde Hz. Muhamn^ed'in i kiilii le de yakndan mnasebettedirTAncak Hz. Muhammed'in Kur'an'la olan ilikisi, bir
kaytta olduu gibi mekanik bir ekilde kavranamaz. lahi
Kelam Hz. Peygamberin kalbinden szlerek dar akmtr.
Bununla birlikte, eer Hz. Muhammed, vahiy ald an
larda, ahlak kanunu ile kendisini bir hissettiyse, onun mutla
ka Allah'la, hatta O'nun bir parasyla aynlam olduunu
dnmek gerekmez. Kur'an byle bir eyi kesinlikle yasakla
makta, Hz. Muhammed te srarla bundan kammaktadir. te
yandan Mslman adna layk herkes, irki en byk gnah
olarak ktlemektedir. Bunun sebebi, hi kimsenin "Ben Ah
lak Kanunuyum" diyememesidir. nsann devi bu kanunu
dikkatle ifadelendirmek ve btn fiziki, zihni ve ruhi yetile

SLAM

46

riyle ona balanmaktr. Bundan baka, slam "falan falan ey


ilahidir" cmlesine herhangi bir anlam vermek hususunda
hibir yol tanmamaktadr.

Kur'anin retisi

Yukarda Kur'an'n temel hamlesinin ahlaki olduunu


tekrar tekrar vurguladk ve Kur'an'da bu ahlaki hamleyi he
men izleyen sosyal ve ekonomik adalet kavramlarna iaret
ettik. Bu husus, insan ve onun gelecei sz konusu olunca, ke
sinlikle dorudur. Kur'an kendi dnya grn giderek daha
tam bir ekilde ortaya koyduka insanlar amalayan ahlak
dzeni, sadece yce bir dini duyarlkla ykl olmayp, ayn za
manda hayranlk uyandrc bir tutarllk ve devamllk gs
teren tam bir evren dzeni tablosu iinde ilahi ilginin ana
noktas olmaya balar. Kainatn mutlak yapcs olan bir Al
lah kavram gelitirilmi; bu gelime ierisinde yaratclk,
dzen ve rahmet sfatlar srf birbirine ilitirilmek ve eklen
mekle kalmam, btnyle iie girmitir. 'Yaratma", "ted
bir" (dzen) veya "emr" O'na aittir (A'rf, VII, 54)., "Benim rah
metim her eyi kaplamtr" (Araf, VII, 156). Nitekim "Rah
man", Kur'an'da Allah'tan sonra O'nun zel ismi olarak ok
sk bir ekilde kullanlan tek sfat isimdir. phesiz, son
aratrmalarn da ortaya kard zere, Rahmn'n slam:
dan nce Gney Arabistan'da "ilah" karl olarak kullanl
d dorudur, fakat bu ismin gneyden nakledilmi olmas bi
zim gr amzdan aka imkanszdr. u an iin insan,
onun ruhi-ahlaki yapsn bir tarafa brakp, kainatn geri
kalan ksmn ele alrsak, bu stn sfatn yorumu yledir:
Allah her eyi yaratr; bu yaratma fiilinin bizzat kendisinde
dzen ya da 'emr', nesnelere iyice yerlemitir; bylece bu nes
neler aralarnda tutarllk kazanr ve bir kalba girerler; emredildikleri yoldan 'sapmak' yerine, bir kosmos (dzen)'a in
tikal ederler; nihayet btn bunlar srf Allah'n rahmetinden
baka bir ey deildir, zira_ varlk en nihayet herhangi bir
eyin mutlak kazanc deildir; varln yerinde srf, bo bir
yokluun bulunmas da ayn lde mmkndr.

KURAN

47

Aslnda Kur'an'n bir btn olarak okuyucu zerinde


brakt en iddetli izlenim, Hristiyanlann genellikle ortaya
koyduklar gibi, ne gzetleyen, ask suratl ve cezalandran bir
Allah ne de slam hukukularnn sandklan gibi, bir ba
yarg eklinde olmayp, evrendeki dzenin yaratcs olan
birletirici ve amal bir irade eklindedir: Kudret veya celal,
gzetleyicilik (inayet) veya adalet ve hikmet gibi Kur'an'da ke
sin bir srarla Allah'a isnad edilen sfatlar, gerekte, evrenin
yaratc bir dzen iinde bulunmasndan dorudan doruya
yaplan bir takm sonulamalardr. Kur'an'da yer alan btn
terimlerden, evrenin ilahi mahiyeti hakknda en temelli, kap
saml ve de aklayc olan, yukarda "dzen", "dzen iinde
olma" veya "buyruk" eklinde tercme ettiimiz 'emr' terimi
dir. Yaratlm olan her eye, yaratlm olduundan tr,
onun kendi emri nakledilir; bu emr, onun kendisine ait olan,
fakat ayn zamanda onun bir sistem iinde btnlemesini de
salayan bir kanundur. Bu emrin, yani Allah'n dzeni ya da
buyruunun sonu yoktur. Emr'in, insan dahil, her eye nakle
dilmesini gstermek iin kullanlan terim ise vahiy'dir. Biz bu
kelimeyi bir nceki kesimde "inspiration" (ilham, vahiy)
eklinde tercme ettik. Cansz nesnelerle ilgili olarak, bu ke
limenin, 'yerleme, kkleme' eklinde evirilmesi gerekir.
Bunun sebebi ise, zel bir durum arzeden insanla ilgili olarak,
onun sadece yukandan gnderilen emr olmayp, Kur'an'n da
sk sk belirttii gibi bir "emr-den-rh" olmasdr.
nsan (hatta muhtemelen kainatn grnmeyen dzeni,
insanla ayn durumda olan, fakat atee benzer bir cevherden
(tzden) yaratld sylenen, genel olarak ktle daha yat
kn ve eytann da kendisinden kt kabul edilen insann
bir eit benzeri, cin) ile ilgili olarak ta, hem emrin mahiyeti
hem de muhtevas bir baka ekle brnmtr, nk emr bu
rada gerekten ahlaki buyruk halini alr: O, fiilen bir dzen ol
mayp, bir dzensizliktir ve orada bir dzenin tesisi gerekir.
Fiili alanda ahlaki bozukluk, tedavisi gereken kklemi bir
ahlaki gerein sonucudur ve bu konuda Allah'la insann
ibirlii iinde olmas gerekir. Bu ahlak gerek eytann in
sanla ayn anda yaratlm olmas ve onu srekli olarak al

48

SLAM

datmasdr.
Kuran, nsann, ahlaki mcadeleye yol aan karakterin
deki ahlak ikilii (dualism) ve sadece insann sahip olduu
gleri, arpc bir etkinlikte olan iki kssa ile tasvir etmekte
dir. Bu kssalardan birine gre, Allah, halifesi olarak insan
yaratmaya niyet edince, melekler, kendilerinin ilahi iradeye
mutlak itaatkar olduklar halde, insann ktle yatkn ola
can, yeryzn bozup kan dkeceini syleyerek Allah'a
kar kmlar; bunun zerine Allah u cevab vermitir: "Ben
sizin bilmediklerinizi bilirim" (Bakara, II, 30). Dier kssa ise
bize unlar anlatmaktadr: Allah "Emaneti" (sorumluluu)
gklere ve yeryzne teklif edince, btn kainat bunu kabule
yanamad, ancak insan bu sorumluluu yklenmeyi zerine
ald. Kur'an, insann bu dayranna, tatl bir eletiri ile un
lar ilave eder: "nsanolu pek zalim ve ok cahildir" (Ahzb,
XXXIII, 72). Beeri durumun, insann zayflnn ve kararsz
tabiatmn daha derin ve daha etkin bir anlatm hemen he
men yok gibidir; ancak onun doutan gelen cesareti ve "mev
cut olandan ideal olana yiikselme" iradesi, esizliini ve b
ykln meydana getirir. eytanla ilgili bu gerek, insan
asndan tamamyla yeni bir boyut yaratr. Allah "ona (insan
nefsine) iyilik ve ktl kavrama yeteneini yerletirmi
tir" (ems, XCI, 8); fakat eytann aldatmas o denli kurnazca
ve gldr ki, normal olarak insanlar, Allahn insan kal
bine yerletirdii bu ezeli yazgy uygun bir ekilde zmek hu
susunda bile yetersiz kalrlar; onu zebilen bir ksm kimse
ler ise onun tarafndan yeterince gl bir ekilde harekete ge
irilememi ve zorlanmamlardr. Bu tr buhran anlarnda
Allah bir beeri bulur ve seer; ona "Kendisiyle birlikte" bulu
nan "Rh el-Emri, melei gnderir. O'nunla birlikte bulunan
Emr, tasdik ve reddettii hususlarda ylesine emin, ylesine
kesindir ki, bu durumuyla o, gerekten de, Levh-i Mahfz'da
yazl 'Gizli Kitap', (btn) Kitaplarn Anasdr (Vka, LVI, 78;
Burc, LXXXV, 21-22; Ra'd, XIII, 39). nsanla gnderilen bu
nemli bildirilerle ykl insanlar peygamberlerdir. Hz. Muhammed'e gnderilen Kur'an, Emr'i vahyeden Kitap'tr: Hz.
Muhammed son peygamber; Kur'an ise bu ekilde vahyedilen

KUR'AN

49

son kitaptr.
Bu nedenle bu destekleyici bildiri ile Kur'an, bandan
sonuna kadar, insann yaratc faaliyeti iin gerekli olan
btn ahlaki gerilimleri vurgulamak isteyen bir belge olarak
ortaya kmaktadr. Nitekim temelde Kur'an'n ilgili merkezi
insan ve insann slahdr. Bunun iin gerekli olan, insanlann, kendilerinde bizzat Allah'n yaratta baz gerilimler erevesiride faaliyet gstermeleridir. En nemlisi, insan "gnlrfn istedii" ekilde" ahlak kanununu tesis ve iptal edebilecei
vahim sonucuna, bu kanunun kendisi iin orada bulunduu
ak gereinden bir anda intikal edemez. Dolaysyla Allah'n
mutlak ycelii ve stnl en gze arpar bir ekilde Kur'an
tarafndan vurgulanmtr. te yandan tm yaratklar ara
snda insana en geni imkanlar verilmi ve btn yaratkla
rn korkuyla zerlerine almaktan kandklar "Emanet" ona
tevdi edilmitir. Yine adalet fikri de dorudan doruya ahlak
kanununun stnl fikrinden domu ve bu fikir de Kur'an
tarafndan ayn lde vurgulanmtr. Fakat Kur'an yine ay
n srarla Allah'n rahmetinden umut kesmeyi, aresizlii k
tlemi ve bu gibi durumlarn byk bir kfr olduunu belirt
mitir. Ayn ey, insann kudret ve zaaf, bilgi ve bilgisizlii,
tahamml gstermesi ve karlk vermesi vb. gibi hususlar da
hil olmak zere btn ahlaki gerilimler alanyla ilgili olarak
ta dorudur. nsann imkanlar sn derecede geni olduu gibi,
kendi baarszlnn bir sonucu olarak mutlak surette eke
cei cezalar da son derecede fazladr.
Bu tablonun sonucu olarak "bir Allaha inanmak", Kur'an'dan elde edilen Islm inan sisteminin zirvesinde yer alr.
Bu inantan Allah'n tebliini insana nakleden meleklere (ervh el-emr), lahi vahyin beeri alclar olan peygamberlere
(peygamberler dizisinin sonunda Hz. Muhammed yer alr),
peygamberlerin bildirdiklerinin, Kitab'm doruluuna ve He
sap Gn'ne inancn doduu kabul edilir.
Kur'an ibadet zerinde srarla durur, nk ibadet kt
lkten alkoyar ve zellikle 'sabrla' birletiinde insann
glkleri fethetmesine yardmc olur. Be vakit namazn hep

50

SLAM

sinden Kur'an'da sz edilmemi olmakla beraber, bunun Hz.


Peygamberin daha sonraki tatbikatn yanstt kabul edil
melidir, nk bizzat Mslmanlarn Kur'an'da sz edilen
vakit namaza sonradan iki yenisini ilave ettikleri grn
tarihi adan desteklemek imkansz grnmektedir. Bizzat
Kur'an'da iki vakit namazdan, sabah ve akam namazlarn
dan sz edilmitir. Daha sonra Medine'de le namaz bunlara
eklenmitir. Fakat yle grnyor ki, Hz. Peygamberin haya
tnn son yllarnda "gnein batya ynelmesinden gecenin
kararmasna kadar" (sr, XVII, 78) olan namaz ikiye ayrlm
ve yine le namaz da aym ekilde ikiye ayrlarak be says
na ulalmtr..
Bununla birlikte namaz vakitlerinin aslnda olduu
hususu Hz. Peygamberin, hibir sebep olmakszn, bu drt va
kit namaz iki vakit namaz eklinde birletirdiinin rivayet
edilmesinden de anlalmaktadr. Namazlarn saysnn ba
ka hibir seenee yer brakmakszn deimez bir ekilde be
olarak saptanmas Hz. Peygamberden sonraki devirde olmu
ve namaz saysnn aslnda olduu hususu, namazlarn
saysnn be olduu fikrini desteklemek iin ortaya atlan
Hads dalgas altnda kaybolmutur.
Tanyerinin aarmasndan gn batmna kadar olduka
zahmetli bir i olarak yemek ve imekten tamamen kesilmek
eklinde uygulanan bir aylk oru, Kur'an'da emredilmitir
(Bakara, II, 183 vd.). Hasta olanlar (veya glklerle kar kar
ya kalanlar), seyahatte olanlar, orucu daha uygun bir zama
na erteleyebilirler. Kur'an'n ilk olarak Ramazan aynda vahyedildiine inanlmaktadr.
Kk slam cemaati Mekke'de bulunduu srada, sada
ka, ok sk olarak vurguland halde, Cemaatin daha fakir
kesiminin refah iin ihtiyar olarak verilen bir yardm ola
rak kalmtr. Medine'de ise zekat ya da refah vergisi Cemaa
tin refah iin hakl olarak vazedilmi ve zekat toplayclar
tayin edilmitir. Kur'an'n bu hususa verdii arlk o kadar
kuvvetlidir ki, namazdan bile zekatla birlikte olmadan nadi
ren sz edilmitir. Yine ilk olarak Mekke'de ahlaki ktl

KUR'AN

51

zerinde durulan rib yasa, ribnm borcu ana paraya naza


ran birka kat arttrmas ve adil bir ticarete aykr dmesi
nedeniyle, bir dizi hkm iinde ifadesini bulmutur. Bunlar
dan biri Allah'n ve Peygamberinin ribay uygulayanlara kar
sava uyarsdr.
'Mali gc yerinde olanlarn', yani sadece Mekke'ye gi
di-dn yapabilecek kadar paras olanlarn deil, ayn za
manda yokluklarnda ailelerinin geimlerini de salam
Olanlarn hayatlarnda bir kez Mekke'ye haccetmeleri (bkz. I.
Blm) farz klnmtr. Hac messesesi slam kardeliini ve
farkl rk ve kltrlerden olan Mslmanlar arasnda slami
duygulan gelitirmenin son derecede gl bir vastas olmu
tur.
Kur'an, inananlan cihada davet eder. Cihad 'maln ve
kendi nefsini Allah yolunda' terketmek demektir; bundan
ama ise 'namaz klmak, zekat vermek, iyiyi emredip kt
olan yasaklamaktr'. Baka bir deyile, slami bir sosyal ve
^ahlaki dzen tesis etmektir. Mslmanlar Mekke'de kk ve
mazlum bir aznlk iken, slami hareketin mspet ve tekilat l bir hamlesi olarak cihadn dnlmesi imkanszd. Medi
ne'de ise durum deimitir; dolaysyla muhtemelen namaz ve
zekat dnda cihadtan daha fazla vurgulanan herhangi bir ey
yok gibidir. Sonraki fkh mezhepleri arasnda cihadn 'ima
nn esaslarndan' biri olduunu ileri srenler yalnzca muta
a ssp Hariciler'dir. Dier mezhepler ise cihadn nemini azalt
mlardr; bunun ak nedeni, o srada slamm genilemesi
nin, Cemaatin iman bakmndan i tesandne oranla ok
daha sratle vuku bulmu olmasdr. Her canl ve genileme
eiliminde olan ideolojinin, bir yerde kendi kendisine u so
ruyu sormas gerekir; "Eer varsa, dier sistemlerle birlikte
yaama artlarm nelerdir?" "Dorudan doruya genileme
yollarn ne lde kullanabilirim?" amzda Rus ve in
komnizmi ayn sorunlar ve seeneklerle kar karyadr.
Tarihi nedenlerle en kabul edilmez olan ise ilk slam cemaa
tinin cihadnn tamamyla savunma tarznda olduunu izaha
alm olan modern Mslman yazarlarn tuttuklar yol

52

S LAM

dur.

Kur'an'da Yasama

Kur'an, her eyden nce, bir dini ve ahlaki ilke ve uyan


lar kitabdr; hukuki bir belge deildir. Bununla birlikte Me
dine'de bir cemaat devleti kurma ilemi srasnda vazedilen
baz nemli hukuki szleri de ihtiva etmektedir. Ekonomik
hkmlerden bazlanna nceki kesimde dikkati ekmitik.
Alkol kullanma yasa Kuran'n yasama metoduyla lgili ola
rak lgin bir rnek ortaya koyar ve bizzat yasamann tabiat
ve levi bakmndan Kur'an'n taknd tutumu aydnlatr.
Grne gre, alkol kullanmaya ilk yllarda hibir kayt
konmaksjzn izin verilmiti. Sonra alkoln etkisi altnda
iken namaz klmak yasakland. Daha sonra ise Kur'an'da
yle denmektedir: "Sana iki ve kumar sorarlar, de ki: ki
sinde insanlara hem byk zarar, hem de yararlar vardr, fa
kat zarar yaranndan daha 17 byktr" (Bakara, II, 219). So
nunda se, ki ve kumar "(onlar) eytan iidir... eytan aran
za dmanlk ve kin sokmak ster" (Mide, V, 90-91) hkmne
dayanlarak yasaklanmtr. Bu husus, sorunlarn, ortaya
ktka, hukuk asndan yava ve tecrbi bir ekilde ele aln
dn gstermektedir.
Ancak Kur'an'n en nemli hukuki hkmler ve genel
slahta^^ynelik beyanlar kadnlar ve klelik konusunda
olmutur^ Kuran kadnn durumunu bir ka ynde byk l
de dzeltmitir. Fakat bunlardan en temelli olan, kadna tam
bir kiilik salanm olmasdr. Kar-kocann birbirlerinin
'elbiseleri' olduu belirtilmitir: Erkein kars zerindeki
haklan, kadma aynen tannmtr; ancak erkek, ailenin gei
mini salad iin, daha stn bir durumdadr. Saysz kadn
la evlenme kesin bir ekilde kurala balanm ve kanlann
says drtle snrlandrlmtr, ancak buna kocann, kanlan arasnda adaleti salayamayaca korkusu iinde ise, sadece
bir tek kadnla evlenmesi gerektii art getirilmitir. Btn
17. ngilizce metnide "ok daha"

KUR'AN

53

bunlara "adil hareket etmeye ne kadar urasanz, kadnlar


arasnda adaleti hibir zaman salayamazsnz" (Nis, III,
129) eklindeki genel ifade 18 eklenmitir. Bu beyanlarn genel
mantk sonucu, normal artlar altnda ok kadnla evlenme
nin yasaklanmasdr. Buna ramen daha nceden mevcut olan
bir messese olarak ok kadnla evlilik hukuki sahada kabul
edilmi; ancak zamanla sosyal artlar daha uygun bir hale gel
diinde tek kadnla evliliin tesis edilebilmesi iin ak yol: gsterici istikametler gsterilmitir. Bunun nedeni de etkin
i olmak amacndaki hibir slahatnn gerek durumu grmez
likten gelemeyecei ve srf hayali bir takm buyruklar vazedemeyeceidir. Bununla birlikte sonraki Mslmanlar Kuran'n
ortaya koyduu bu yolgsterici istikametleri gzetmemi ve
gerekte onun amalarna ket vurmulardr.
Kur'an'n klelik messesesini ele al, aile messesesini ele al ile paralellik gstermektedir. Bir ilk zm olarak
Kur'an, hukuki sahada klelik messesesini kabul etmektedir.
Baka seenek te mmkn deildir, nk klelik toplumun
bnyesinde iyice kklemiti. Onun bir gecede tamamyla or
tadan kaldrlmas, zm mutlak surette imkansz olan bir
takm sorunlarn domasna yol am olurdu. Sadece bir ha
yalci bylesine hayali bir ifadede bulunabilir. Fakat ayn za
manda kleleri azad etmek ve kleliin ortadan kalkmasn
salayacak bir ortam yaratmak iin her trl hukuki ve ahla
ki aba gsterilmitir. 'Kle azad etmek' (fekk rakabe: boynu
kurtarmak) bir erdem olarak sadece vlmekle kalmam; fa
kiri ve yetimleri doyurmakla birlikte, kle azad etmenin, in
sann gemesi son derecede lzumlu bir 'sarp yol' olduu da be
lirtilmitir (Beled, XC, 10-16). Nitekim Kur'an Mslmanlara;
eer bir kle, kendi durumuna gre saptanacak bir mebla
taksitle demek suretiyle kendi hrriyetini kazanmak isterse,
sahibinin byle bir akde izin vermek zorunda olduunu, onu
reddedemeyeceini kesinlikle belirtmitir: "Klelerinizden
hr olmak iin bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik
grrseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah'n size
18. ngilizce metinde "ilke

54

SLAM

verdii maldan verin. Dnya hayatnn geici menfaatini elde


etmek iin, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuha zorla
mayn. Kim onlar buna zorlarsa, bilsin ki, Allah hi phesiz
onu deil, zorlanan kadnlar balar ve merhamet eder" 19
(Nr, XXIV, 33) Burada da biz yine Kur'an'n taknd tutumla
ilgili ak mantn tarihin gerek seyri inde Mslmanlarca gznne alnmad bir durumla kar karyayz. Kur'an'n, "eer onlarda bir iyilik grrseniz" eklindeki szleri, do
ru bir ekilde anlald takdirde, sadece u anlama gelir: Eer
bir kle geimini temin etme gcnden yoksunsa, azad edilse
bile, onun kendi ayaklar stnde durmas beklenemez; do
laysyla onun hi deilse efendisinin himayesine snmas
daha iyi olabilir.
Bylece bu rnekler de byk bir aklkla gsteriyor ki,
Kuran'daki yasama ruhu, hrriyet ve sorumluluk gibi esasl
beeri deerlerin her zaman yeni bir yasama biimine brn
mesi eklinde ak bir yn izdiini sergiledii halde, Kur'an'daki fiili yasama o srada mevcut olan toplumu, bavurulacak
bir rnek olarak ksmen kabul etmek zorunda kalmtr. Bu
aka demektir ki, Kuran'daki fiili yaamann, bizzat Kur'an
tarafndan lafzi anlamda ezeli olduu kastedilmi olamaz. Bu
hususun, Kur'an'n ncesizlii (kdemi) gryle veya buna
bal olan Kur'an'n szl vahyi gryle hibir ilgisi yoktur. '
Bununla birlikte, slam hukukular ve kelamclar ok geme
den meseleyi kartrmaya balamlar ve Kur'an'n tamamy
la hukuki olan emirlerinin artlan, yaps ve i hayatiyeti ne
olursa olsun, herhangi bir topluma uygulanacan sanm
lardr. Zamanla slam hukukularnn kelimelerin lafzna
giderek daha fazla balandklarnn ak bir delili, II/VIII.
yzyl sralannda bir ara slam hukuk doktrininin, ak nasla ondan karlabilecek sonu arasnda son derecede kesin
bir ayrm yapmaya balamasyla kendini gstermektedir.
Pek erken bir devirde Mslmanlarn Kur'an' olduka serbest
bir ekilde yorumladklarna inanmak hususunda bol mik
tarda delil bulunmaktadr. Fakat 1/VII. yzyl srasnda ve II/
19. ngilizce metinde "Eer onlar zorlanrlarsa, Allah balayc ve merhamet
edicidir".

KURAN

55

VIII. yzyl boyunca (III ve IV. Blmlerde greceimiz gibi, be


lirgin zellikleri Hadisin douu ve teknik bir usuln, yani
kyassn gelimesi olan) bir hukuki tekaml devrinden sonra,
hukukular kendilerini ve toplumu Kur'an- Kerim'in metnine
sk skya balamlar ve bylece slam Hukuku ve Kelamn
muhtevas, lafza bal kalmann arl altnda ezilip gitmi
tir.
Yzyllar boyunca Mslmanlar farkl alardan, hatta
birbirleriyle atan farkl eilimlerde saysz Kur'an tefsirle
ri yazmakla kalmamlar, Arapa dilbilgisi, ilm el-luga, ha
dis, Kuran ayetlerinin ini sebepleri gibi birtakm yardmc
ilim dallar ile birlikte Tefsir ilmi de (ilm et-tefsr) gelitir
milerdir. Nitekim slam bilginlerinin slamda tamamyla
dnyevi olmayan btn ilimlerin, ortaya klarn Kur'an'a
borlu olduklarn iddia etmelerinde byk hakllk pay var
dr. Bundan baka Kur'an'n, Arap edebiyatnn ve edebi slu
bunun gelimesine lsz tesiri olmu ve bugne kadar da
ayn etkiyi srdrmtr. Kur'an'n sadece muhteva bakmn
dan deil, edebi biim bakmndan da taklit edilemezlii (i'caz)
gr hemen hemen btn slam mezhepleri arasnda yay
gndr. Bu husus, son derecede byk bir nem kazanm ve
zellikle bu konuya hasredilmi eitli risalelerde ifadesini
bulmutur. Snnilik, Kur'an- Kerim'in Arapa metni olmak
szn herhangi bir yabanc dile tercme edilmesine iddetle
kar kmtr. Bunun, dnya apnda hergn Kur'an' namaz
larda be kez Arapa olarak okuyan Mslmanlarn birliine
katks az deildir. Sadece yakn zamanlarda Mustafa Kemal
in Trkiye'sinde Kur'an tercme edilmi ve Arapa metin ol
madan Trke olarak yaynlanmtr; bununla birlikte Arap
a metin namazlarda okunmaya devam etmitir. Ancak
Trkiye'de bile srf okumak iin Arapa metne yeniden dnl
mtr. Arapa metni anlamak amacyla eitli blgesel dil
lerde bu metnin yannda tercmelerinin de bulunmasna izin
verilmitir.
Kur'an Tefsirleri

Hz. Peygamber hayatta iken Kur'an pek ok kimse ta

56

SLAM

rafndan ezberlenmi ve namazlarda okunmutur. Ayrca yap


raklara, kemiklere, parmenlere ve elde bulunan benzeri
baka malzemeler zerine de yazld olmutur. Kur'ann
tamam ilk Halife Eb Bekr tarafndan biraraya toplanmtr.
Bununla birlikte herkese kabul edilen metin Halife Osman
zamanna aittir. Hz. Osman, bu amala tayin edilen ve ba
kanln Hz. Peygamberin sadk bendesi Zeyd b. Sbit'in yap
t heyetin tavsiyesi zerine, Kur'an'n bugnk tertibinin
yaplmasn da salamtr. Bu tertip, kronolojik dzen yeri
ne, bir lde surelerin uzunluuna dayanmaktadr.
Hz. Peygamberden sonra ilk nesilde, insanlarn ne ekil
de olursa olsun Kur'ann tefsirinden kandklarna ve buna
kar ktklarna dair baz tespitler varsa da, bu tutum ok
gemeden bir lde yeni ihtida edenlerin inanlar ve eski
dnceleriyle renklenen her trden tefsir kitaplarna yol ver
mitir. Muhtemelen bazan gzle grlr bir ekilde Kur'an'm
ak anlamndan sapan ve keyfi bir nitelik gsteren bu trl
tefsirler "re'ye gre yaplan tefsirler" (tefsir bi'r-rey) olarak
iddetle saldrya uramtr, ilk slam'da re'yin veya ahsi
grn roln biraz daha geni olarak IV. Blmde "fkh" ele
aldmzda inceleyeceiz.
Bylece tefsir ilmi'nin geliimini denetlemek amacyla
baz bilimsel aralar gelitirmeye ihtiya duyulmutur. Bu
nedenle ilk olarak sadece Arap dilini deil, ayn zamanda Hz.
Peygamber zamanndaki Arapa deyileri de bilmenin Kur'an' doru olarak anlamak iin gerekli olduu ilkesi kabul
edildi. Bunun sonucu olarak Arap grameri, lgat ilmi ve arap
edebiyat youn bir ekilde ilendi. Daha sonra 'illet el-vahy'
ad verilen, Kur'an ayetlerinin ini sebepleri, Kelamullah'n
doru anlamn tespit iin lzumlu bir yardmc olarak kayda
geirildi. nc olarak Kur'an'la ilk kez kar karya gelen
kimselerin, onun emir ve deyilerini nasl anladklar hak
knda sylenenleri ihtiva eden tarihi rivayetlere byk ar
lk verildi. Bu artlar yerine getirildikten sonra insan akimn
serbeste faaliyet gsterecei bir saha alm oldu. lk nesil
lerden rivayetlere dayanan geleneksel bir tefsir abidesi Taber

KURAN

57

(lm. 310/922)'nin geni eserinde biraraya getirildi. Zamanla


eitli itikadi mezhepler, fikir ve manevi cephesi olan muhtediler ortaya ktka, birtakm tefsirler de kendini gstermee
balad. Nitekim Mslmanlarn ortaya atmak ve savunmak
istedikleri herhangi bir grn Kur'an tefsiri ekline brn
dn sylemek tamamyla dorudur.
Kurann dili ve slubu da ayn ekilde Arap edebiyat
nn gelimesi zerinde son derecede gl bir etki icra etmitir.
Mslmanlar daha ilk zamanlarda Kurann edebiyat ve sanat
bakmndan 'alamayaca' grn gelitirmilerdir, fakat
Mslman olmayan Arap iin bile o, bugne kadar ideal bir
edebi eser olarak kalmtr. Kur'an, Hz. Peygambere hasmlan
tarafndan nispet edilen 'air' adn iddetle reddetmi ve hi
bir zaman kendisine iir denmesine izin vermemitir. Bunun
la birlikte duygularn derinliklerine nfuz edii, ifadesinin
kesinlii ve etkileyici ahengi bakmndan Kur'an, en yksek
derecedeki iirden daha aa bir dzeyde deildir. Nitekim
Mslmanlar 'tecvd' ad verilen zel bir kraat (okuma) sanat
gelitirmilerdir. Kur'an bu ekilde okunduu (tilavet edildii)
zaman, Arapa bilmeyen birini bile mutlaka etkilemektedir.
phesiz tercmede onun sanat gzelliini ve ihtiamn mu
hafaza etmek imkanszdr. Biz aada farkl tarihlere ait
olan paray okuyucuya, onun sanat bakmndan mkem
melliini iletmek iin deil, muhtevasnn aama aama ura
d gelimeleri gstermek iin buraya alyoruz. lk Mekki su
relerden birine ait olan ilk para yledir:
"Rabbin, denemek iin bir insan yceltip, ona nimet
verdii zaman, o, Rabbim beni erefli kld, der. Ama onu sna
mak iin rzkn kst zaman, Rabbim beni hakir grd, der.
Hayr, (bunun sebebi) yetime cmert davranmamanzdr; siz
yoksulu doyurmak konusunda birbirinize zenmiyorsunuz. 20
Size kalan miras hak gzetmeden 21 yiyorsunuz. Mal pek ok
seviyorsunuz. Ama yer, tlp paraland zaman; melek
ler sra sra dizilip Rabbin gelince... " (Fecr, LXXXIX, 15-22).
20. ngilizce metinde "(bakalarn) tevik etmiyorsunuz.
21. ngilizce metinde "doymak bilmeden"

58

SLAM

Aadaki ayetler son Mefkke devrine aittir:


"Namazda huu iinde olan, bo szlerden yz eviren,
zekatlarn veren, eleri ve cariyeleri dnda iffetlerini ko
ruyan m'minler saadete ermilerdir. (Onlar, bunlardan tr
yerilemezler). Fakat bu snrlan amak isteyenler, ite bunlar
an gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve szlerini yerine geti
rirler; namazlarna riayet ederler. te onlar, temelli kalacaklan Firdevs cennetine varis olan miraslardr" (M'mimn,
XXIII, 1-11).
u para ise Medeni bir sureden alnmtr:
"Bu, indirip, hkmlerini kesinletirdiimiz suredir.
t alasnz diye onda apak ayetler indirdik. Zina eden
kadn ve erkein herbirine yzer denek vurun. Allah'a ve ahi
ret gnne inanyorsanz, Allah'n dini konusunda o ikisine
acmayn. 22 Onlarn ceza grmesine, inananlardan bir toplu
luk ta ahit olsun. Zina eden erkek, ancak zina eden veya put
perest bir kadnla evlenebilir. Zina eden kadnla da, ancak
zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir. Bu m'minlere yasak edilmitir. ffetli kadnlara zina isnad edip te,
sonra drt ahit getirmeyenlere seksen denek vurun; ebediyyen onlarn ahitliini kabul etmeyin. te onlar yoldan
km kimselerdir. Ama bundan sonra, tvbe edip dzelenler
bunun dndadr" (Nr, XXIV, 1-5).
/

22. ngilizce metinde "onlara kar merhametiniz sizi Allah'a itaatten alakoymasn".

nc Blm

HADSN DOUU VE GELMES

Balang - Batdaki Aratrmalarn Durumu - HZ. Peygambe


rin Otoritesinin Mahiyeti - Hadis ve Snnet, Szl
ve Fiili Snnet - Hadise Kar Eski Muha
lefet - Hadis lminin Gelimesi

Balang

Hayatta iken Hz. Peygamber hem vahy vastasyla hem


de vahy dnda kendi szleri ve davranlaryla Mslmanla
rn tek dini ve siyasi rehbberi idi. lmyle geriye Kur'an kal
d, ve onun dini bakmdan otorite olan ahsi rehberlii kesil
mi oldu. lk drt halife, srekli olarak ortaya kan yeni du
rumlar, bunlara Kur'an'n ve Hz. Peygamberin kendilerine
rettii eylerin altnda kendi hkmlerini uygulamak
suretiyle, karladlar.
Beinci Blmde ele alacamz ilk itikadi frkalarn
douuna ve gelecek blmde inceleyeceimiz.slam Hukuku
nun gelimesinin ilk merhalesine sahne olan bir sonraki
yzyl (takriben 50-150/670-767'den itibaren), Hz. Peygambe
rin ve sahabilerinin canl rehberliinin yokluunda belki de
en iyi ifadesiyle dini metodoloji eklinde nitelendirilebilecek
bir olayn yeermesi asndan son derecede dikkat ekicidir.
Bu olayn ilk belirtisi Hadis adyla bilinir. Hadis daha sonra-

60

SLAM

lan bir dizi eserde derlenmi ve III/IX. yzylda tedvin edilen


bu eserlerden alts Kur'an'n yannda slam dininin otorite
tekil eden ikinci kayna olarak kabul edilmitir. Msl
manlarn byk ounluu hala Hadisin Hz. Peygamberin sz
ve fiillerini doru bir ekilde aksettirdii grn kabul et
tikleri halde, Batl slam aratrclar genellikle bu hususa
kukuyla bakarlar; nitekim bazlar, Hadisin sadece Hz. Pey
gamberin rnek olduu hususlarn deil, ayn zamanda sahabilerin tutum ve fiillerinin bir gstergesi olarak ta btnyle
reddedilmesini tlemilerdir. Biz, daha sonra, bu disiplinin
geliimini bilimsel adan hi aratrmadan hadsi reddetmek
amacnda olan kk bir ada Mslmanlar grubunun var
lna da dikkati ekeceiz.

Batdaki Aratrmalarn Durumu

slamn daha sonraki geliimi iin kesin bir rol oyna


yan slam tarihinin ilk devrindeki dini disiplin metodolojisi
nin mspet bir tablosunu izmee girimeden nce, gnmzde
bu sahada Batl aratrclarn nde gelenlerinin Hadis konu
sunu ele allann ksaca tenkiti bir adan gzden geirmek
gerekmektedir.
Bugne dein bu konuda en esasl eser durumunda olan
Muhammedanische Studien (slam Aratrmalar) adl kita

bnda I. Goldziher unlar belirtmektedir; "Geni hadis mal


zemesinden gven duyabileceimiz bir ekilde Hz. Peygambere
ya da sahabilerine doru olarak isnad edebileceimiz bir par
ay bulup ortaya koymamz hemen hemen imkanszdr; Ha
disin Hz. Peygamberin, hatta sahabilerinin hayat ve retile
rinin bir kayd olmaktan ok, ilk Mslmanlarn gr ve tutumlanmn bir kayd olarak grlmesi gerekir". 23 Bununla
birlikte Goldziher, Hadis olgusunun slamm ilk zamanlanna
kadar gittiini kabul etmekte; hatta Hz. Peygamberle zamanda olan 'resmi olmayan hadis kaytlarnn varolabileceini
teslim etmekte, ancak bu arada bu devirle ilgili olduu iddia
23. I. Goldziher, Muhammedanische Studien, 1961, II, s. 5, satr 14 vd..

61

HADSN DOUU VE GELMES

edilen kaytlardan (sahifelerden) bazlar hakkndaki phe


lerini de ortaya koymaktadr. Goldziher'in gr yle sr
yor: Fakat Hadis klliyat birbirini izleyen her nesilde giderek
kabarmaa devam ettii ve her nesilde hadis malzemesi itikadi ve fkhi mezheplerin eitli ve ounlukla birbiriyle eliik
grlerine paralellik gsterdii ve onlar yanstt iin, Hz.
Peygamberin kendi retisi ve davrannn bir kayna ola
rak III/IX. yzyl tarihini tayan Hadisin son yazl rnleri
nin genellikle gvenilir olmaktan uzak saylmas gerekmek
tedir.
Hadisin geliimini kavramamz iin anlalmas son
derecede nemli olan ve en azndan slam Ortaa boyunca
Hadisin muhtevasndaki ameli kurallar (normlar) veya rnek
davranla ayn saylm bulunan kavram, Snnet kavram
dr. Snnet, kelime olarak 'inenmi yol' anlamna gelir ve
slam ncesi Araplan tarafndan bir kabilenin atalarnca te
sis edilen rnek davran ifade etmek zere kullanlmtr.
Dolaysyla bu balamda bu kavram meydana getiren iki ana
unsur bulunmaktadr: a) Tarihi bir olgu olduu iddia edilen
davran; b) gelecek nesiller iin bunun kural haline gelmesi...
Kur'an'da snnet kelimesi slam dinine kar kanlara,
eletiri kabilinden, yeni retiye karlk atalarnn rnek
davranlarn izleyenler eklinde atfta bulunulurken kul
lanld anlamda kullanlmtr. 24 Kur'an ayn zamanda Al
lah'n snnetinden, yani Allah'n, toplumlann model ve kade
rine ilikin deimez davranndan da sz etmektedir. 25 Bu
rada da yine ayn iki unsur, baka bir deyile (bir tek varln)
gelecekte de ilevini mutlaka yerine getirecek olan gemi dav
ran, bulunmaktadr.
Bu durumda, Goldziher'e gre, Islamm geliiyle Snnet
kavramnn ierii, Mslmanlar iin, Hz. Peygamberin r
nek davran, yani onun yazl hale getirilmi olan fiil ve
szlerinden kaynaklanan ameli kurallar eklinde bir deiik
lie uramtr. 26 Bu, bizzat Ortaa Mslmanlarnn gr
24. Szgelimi, Enfl, VIII, 38; Hicr, XV, 13; Y-sn, XXXVI, 69 vd.
25. Ahzb, XXXIII, 62; Ftr, XXXV, 43; ura, XLII, 23; sr, XVII, 77.
26.1. Goldziher, age., s. 13.

^ f

O 10

62

SLAM

le ayn izgidedir. Bu sebeple Goldzihere ve ayn zamanda Or


taa Mslmanlarnn ortaya koyduu nazariyeye gre, Ha
dis ve Snnet (slam ncesi anlamda deil, slami anlamda 2?)
sadece zamanda olmayp, aynizamanda ayn zden gelmek
tedir (baka bir deyile onlar iki ayr ey olmayp, ayndr).
kisi arasndaki fark, bizzat hadis srf bir haber ve nazari bir
ey olduu halde, snnetin normatif bir nitelik kazanarak,
Mslmanlar iin ameli bir ilke haline gelen haber olmasdr.
Ancak Goldziher ayn zamanda u hususun da farkndadr: lk
slami eserlerde her ikisi arasnda bir fark bulunduuna dair
delil de bulunmaktadr; yle ki, hatta onlar, bazan karlkl
olarak birbirleriyle atabilirler ve byle olduklar da kabul
edilmitir. Buna dayanarak Goldziher de snneti (normatifin
aksine) ilk slam cemaatinin fiilen yaayan tatbikat (ame
li) 28 eklinde tanmlamaktadr.
Ancak bu, Goldziher'in tam olarak farkna varmad
ciddi bir mesele ortaya karmaktadr. Normatif ve fiili olan
attna gre, nasl olur da snnet "hem normatif, hem de
fiili" olabilir, ya da bir hadis tekiyle, bir snnet bir bakasy
la atabilir olmasna ramen, hadis ve snnet zamanda ve
ayn zden iseler, onlarn atmalar mmkn mdr? Goldziher'den bu yana, slamn bu ilk devirdeki geliimini anla
mak iin bylesine esasl bir meselenin mmkn olan eitli
zm yollarn ortaya koymak amacyla sistematik hibir
giriimde bulunulmamtr. Hatta bu mesele, daha sonra gelen
uzman bilginlerce ak bir ekilde ifade edilmemi, ve hner
ve maharetlerin ou, III/IX. yzylda sn eklini alan hadis
klliyatnn tmn itibardan drmek ynnde olmutur.
Biz biraz sonra, hakknda pek az bilgi bulunan ve hemen he
men hibir dorudan doruya kaynaa sahip bulunmayan bu
karanlk devrin anlalr bir tablosunu izmee alacaz.
Goldziherden sonra baz bilginler, bu bilgin tarafndan
yanyana getirilen iki dnce izgisinden birini ya da tekini
gelitirmiler, fakat sz edilen mesele ak bir ekilde zi
27. Aslnda "rfte".
28. Ayn eser, s. 12 satr 6 vd. Burada hadis'le snnet arasnda garip bir ayrm
yaplr.

HADSN DOUU VE GELMES

63

hinde tutulmad iin, yukarda dikkati ektiimiz " birbiriyle eliik her iki yn" de byk zarara uramtr. D.S. Margoliouth, Early Development o f slam (Islamm lk Devirlerin
deki Geliimi) 29 adl eserinde; 1) Hz. Peygamberin geriye ne bir
hkm ne de dini bir karar brakt, yani Kur'an dnda
hibir snnet ya da hadis brakmad; 2) Hz. Muhammed'ten
sonra ilk slam cenlaatinin uygulad snnetin hi te Hz. Pey
gamberin snneti olmayp, Kur'an vastasyla tadile urayan
slam ncesi Araplannn rf olduu; ve 3) II/VIII. yzylda,
sonraki nesillerin, bu rfe otorite ve normatiflik salamak
amacyla "Hz. Peygamberin Snneti" kavramn gelitirip, bu
kavram gerekletirmek iin hadis mekanizmasn uydur
duklar grndedir. H. Lammens ise, slam: Beliefs and Irstitltions (slam: nanlar ve Messeseler) 30 adl eserinde, ayn
gr ileri srmekte ve ksaca snnetin, hadiste ifade edil
meden nce mevcut olmas gerektiini belirtmektedir.
Bu iki yazardan hibiri slam cemaatinin bu ilk snneti
nin slam ncesi Araplannn rf durumunda olmasndan-^
tr m, yoksa Kur'an baz tadillerde bulunduktan sonra, ge
riye kalan sessizce onaylad iin mi snnet olarak kabul
edildii sorusunu ne sormakta, ne de karara balamaktadr.
nk ikinci durum sz konusu olsa, dini nazariyede (burada
sz konusu olan da zaten nazariyedir) bu, slam ncesi rfle
slamn snneti arasndaki ba ortadan kaldracaktr. Ayr
ca snnetin bu ekline biri mantki teki tarihi olan iki iti
razda bulunulmaktadr. Mantki itiraza gre, yukarda da
grdmz gibi, normatiflik kavram snnet kavramnn ta
mamlayc bir parasdr ve aslnda da bu yazarlar snneti ilk
slam cemaatinin 'normatif tatbikat' eklinde tanmlamak
tadr. Burada gryoruz ki, Goldziherin birarada bulunan, fa
kat tutarsz olan, snnet hakkndaki iki izah, yani snnetin
bir yandan 'normatif davran', te yandan ise 'fiili, yaayan
tatbikat' eklinde aklanmas, kendi kendisiyle eliik bir
btn iinde mezcolmutur. Buna gre, diyelim ki, cemaatin
fiili tatbikat snnet, yani normatif tatbikattr, bu durumda
29. Hadis hakkndaki blme bkz.
30. Bkz., IV. Blm, s. 69 satr 35 vd.

64

l a m

normatif nitelii, Hz. Peygamberin snneti haline koymak


suretiyle, onun fiili tatbikata yklenmek istendiini syleme
nin ne anlam olacaktr? Biraz sonra ilenecek olan tarihi iti
raz, ak ve nisbeten geni bir ekilde Margoliouth tarafndan
ileri srlen ve Prof.J.Schacht tarafndan da kabul edilen,
Kur'an dnda Hz. Peygamberin hemen hemen hibir ey b
rakmad eklindeki teze kardr. Schacht'm grlerini he
men ele alacaz.
Prof. Dr.J. Schacht, slam Hukukunda ve Islamda hukuk
nazariyesinin geliimi zerinde yapt bilimsel aratrmala
rnda hadisin genel niteliini daha sistemli bir ekilde deer
lendirmee ynelmitir. Fakat onun genel olarak hadislerin
nitelii hakkmdaki grleri esas itibariyle- fkhi hadisler
hakkndaki grleriyle ayndr. 31 Biz bu blmde Islamda
hukukun geliimiyle deil, Schacht' Origins o f Muhammadar
Jurisprudence (slam Hukukunun Meneleri) adl eserinin b
yk bir blmnde megul eden hadisin nitelii zerindeki
bulgularyla ilgileneceiz. Schacht'm iddiasna gre, aratr
malar, temelde, kendisine nclk eden Goldziher ve Margollouth'un, hicretin ilk birbuuk yzyl iinde hadis ve snnet
kavramlar hakknda ulam olduklar sonular tasdik et
mekte ve hadislerin ilk olarak yaygnlamaya balad sra
da Hz. Peygambere deil, nce Tabiilere (Tbi'n'a, sahabilerden sonraki nesle); daha sonra ikinci merhelede sahabilere ve
nihayet bir zaman sonra da bizzat Hz.Peygambere isnat edildi
ini ortaya koyarken onlar amaktadr.32 Schacht'm gr
leri, ondan iktibas edilen u parada yeterince zetlenmitir;
"Bu kitabn I. Blmnden karlacak balca sonular
dan biri udur: Genel olarak ifade etmek gerekirse, byk l
de itihada (re'ye) dayanan eski hukuk ekollerinin 'yaayan
gelenei' ilk olarak ortaya kt; ikinci merhalede (tabiilerden
biraz sonra) sahabilerin himayesine sokuldu; hicri II. yzyln
31. J. Schacht'm hukuki ve gayr- hukuki hadis arasnda bu adan herhangi
bir ayrm yapmay arzulamad hususu, kendisinin birok
mahadelerlnde ortava konmaktadr. Bkz., zellikle, Origins ofMuham-
madan Jurisprudence (Oxford 1950) adl eserine yazd nsz.
32. Bkz., ayrueser, I. Blm, I. Kesim; yine Il.Kesim, ss. 138-176.

HADSN DOUU VE GELMES

65

ortalarna doru hadisilerce yaylan hadisler bu yaayan ge


lenei sarsarak etkiledi ve yalnzca fi' (150-204/767-819)
hadislere stn bir mevki salad". 33
Schacht, aslmda Margoliouth ve Lammens'in grleri
ni izlemekte ve tamamlamaya almaktadr; ancak, yukar
da da aklamaa'altmz zere, yle grnyor ki, Goldziherle bu iki yazar arasnda esasl bir ayrlk bulunduunun
farknda deildir: Birinciye gre, esas itibariyle hadisler ve
(Islami devirdeki) snnet ayn kaynaktan ve ayn zdendir;
halbuki kincilere gre, snnet ya da (slam ncesi rfe dayal
slam mmetinin) tatbikat zaman bakmndan bir yzyl ka
dar hadislerden ncedir. Schacht bu yazarlardan ayn zaman
da snneti ya da yaayan rf nitelendirmek zere "mmetin
Normatif Tatbikat" tabirini de almtr. Biz, Margoliouth ve
Lammens'i tenkidimizle ilgili olarak, bu kavramn ierdii
mantk elikiyi grmtk.
Schacht'n hadisin nitelii hakkndaki delili iki blm
halindedir. nce Muhammed b. drs e-fi' (150-204/767819)'nin eserlerinde bulduu delile dayanarak, hadislerin, II/
VIII. yzyln ortalarna gelinceye kadar mevcut olmad; rf
ya da snnetin o devre kadar Hz. Peygamberin snneti olarak
deil, (szgelimi , Medine'deki snnet, Irak'takinden farkl ol
duu halde) mmetin Snneti olarak grld, nk onun,
byk lde tek tek hukukularn ahsi reylerinin rn
olduu ve nihayet hukukularn hadislere kar tabii mukave
metinin e-fi'nin abalaryla krld; fi''nin ilk ola
rak Hz. Peygamberin snneti kavramn slam hukuk nazariyesine sistemli bir ekilde soktuu sonucuna varr, ikinci
olarak, nceki ve sonraki baz hadis metinlerini karlatr
mak suretiyle, ya daha nce mevcut olmayan hadislerin daha
sonraki devirlerde ortaya kt ve dolaysyla uydurulduu,
ya da sonraki metinlerin ncekilerden daha tam ve bu nedenle
de sonraki metinlerin tahrif edilmek suretiyle geniletilmi
olduu bulgusuna ulamaktadr. (fi'yi ilk kez sz konusu
eden) Margoliouth'un varsaymnn daha ayrntl ve daha bi
33. Ayn eser, s. 138.

66

SLAM

limsel bir tasdiki mahiyetindeki delilin ilk blmyle ilgili


olarak, kendi tezimizi ortaya koyarken, bu delilin, durumu
son derecede basit bir ekilde ifade ettiini ve slamn dini ta
rihi iin gereksiz yere zlmez bir takm sorunlar yaratmak
suretiyle, onun ilk geliimini aydnlatmak yerine daha da
mphem bir hale getirdiini gstermee alacaz.
Bildiime gre. Prof. Schacht hukuki hadislerin tarihi
srasna uygun olarak uzunboylu ve sistemli bir ekilde kar
latrmasn yapan ilk bilgindir. te bu ilemin esasn tekil
eden ikinci blm, eletirilemeyecek kadar bilimsel ve metod
bakmndan da salamdr. yle ki, insan bu yolun, hadisin
btn sahalarnda da tam anlamyla uygulanm olmasn
arzu etmektedir. Fakat metodun titizlikle kullanlmas ve ke
sinlikle neyi gerekletirecei, ispat ya da inkar edecei husu
sunda tam anlamyla ak olmamz gerektii de ayn lde
nemlidir. Bylece Prof. Schacht (Origins., s. 141) itikadi ma
hiyetteki hibir hadisin, bu blmde daha sonra ele alaca
mz Haan Basrye ait bir risalenin kaleme alnd srada
mevcut olmad iddiasndadr. Schacht bu hususu, Hasan'n
hi hadisten sz etmemesiyle ispata alr. Bu durumda, daha
sonra da greceimiz gibi, Haan ayn mnasebetle ak bir
ekilde Hz. Peygamberin snnetinden sz etmektedir. Fakat
yine ak bir ekilde Hz. Peygamberden veya sahabilerinden
'sz konusu mesele hakknda', yani irade hrriyeti ve cebr
konusunda rivayet bulunmadn ve bizzat kendisinin (belki
ayn grte olan dierlerinin) irde hrriyeti 34 konusuyla il
gili tartmalar balattklarn sylemektedir/ Snnet bura
da sadece "ne Hz. Peygamberin, ne de sahabilerin cebr doktri
niyle uzlaabilecek bir tarzda davrandklar" anlamna gel
mekte ve Haan da bu konuda 'onun halkn bir bid'at' olduu
nu bize sylemektedir. yleyse bu balamda ak bir szl ha
dis bulunup bulunmad meselesi grlmemekle birlikte,
snnet teriminin Hasan'm kulland ekliyle geerli bir an
lam bulunfhaktadr. Bu, u hususu ispatlamaktadr: Bu me
sele zerinde daha sonraki hadislerin Hz. Peygambere isnat
34. ngilizce metinde "insan hrriyeti",

HADSN DOUU VE GELMES

67

ettii hususlar ifahi adan Hz. Peygambere ait deildir ve on


larn daha sonralar deyimlendirilmi olduu kabul edilmeli
dir; buna karlk cebrin aleyhindeki hadislerin Hz. Peygam
berin ve ilk sahabilerin snnetini temsil ettiini sylemek te
tamamyla merudur. Ancak herhangi bir trden itikadi hi
bir hadisin bulunmadn sylemek olduka farkl bir h
kmdr. Szgelimi, Allah'n birliinin nemi ve daha birok
teki meseleler hakknda hi hadis bulunmadn nasl d
nebiliriz?
Bu trden "tarihi adan karlatrmal" incelemelere
ait baka durumlardan da sz edilebilir; fakat biz burada, sz
konusu meseleyi aklamak iin sadece bir rnek vermi ol
duk. Bu sahada tarihi eletiriyi kuatan, esas itibariyle ihmal
edemeyeceimiz bir baka glk te, baz beyanlarn doru
olduunu varsayarak, bu beyanlara gre tekileri deerlendir
mee almaktr. Bu glk, hem safdil bir tarihi hem de
an lde pheci kafaya sahip bir kimse sz konusu oldu
unda, her lnn tesinde arlk kazanr. Bunu, aksi bir so
nuca iletebilecek olan kanlmaz bir sbjektiflik izler. Ko
nuya scak bir anlayla bakan bir kimse hem safdil tarihiye,
hem de saldrgan pheciye, ulat sonular sayesinde kar
koyabilir. Bunu bir rnekle aklayalm; Hikayeye gre, Emevilerden brahim b. el-Veld bir defasnda nl hadisi bn
ihb ez-Zhr'ye elinde bir kitapla gelip, ona bu eserde bulu
nan beyanlar kendi adna hadis olarak rivayet etmesini rica
etmitir. Bunun zerine ez-Zhr (lm. 124/742), hi ekinme
den brahim'e unlar sylemitir: 'Benden baka kim sana bu
hadisleri rivayet edebilirdi? ' slam geleneinde ez-Zhr son
derecede takva sahibi gvenilir bir muhaddis (hadisi) olarak
grlmtr. Fakat o devrin takva sahibi ahsiyetlerinden
ounun aksine, Emevilerle iyi ilikileri olmutur. Bu rivayet
doru olabilir mi? Goldziher bunu doru olarak kabul eder ve
Emevilerin kendi karlar iin hadisi etkilediklerini gste
ren belli bal dellillerinden biri olarak grr. Goldziher ayn
zamanda ez-Zhr'nin takva sahibi biri olduunu kabul ettii
halde, herhangi bir kt saikle deil, devletin bekas iin ha
dis uydurmada Emevilerle ibirlii yaptn ve 'bazan bu ko

68

SLAM

nuda vicdan rahat olmad halde, resmi evrelerin basksn


her zaman rededemediini ileri srer, (M ham m edanische
Studienll, s. 38).
Muhalif siyasi zmrelerin kamuoyunu hadis aracl ile
etkilemee alp, byk hadis otoritelerinin adlann kul
lanm olmalar, slam tarihinin ilk devrine vakf olan hi
kimsenin inkar edemeyecei bir gerektir. Hatta ez-Zhrnin,
bu gibi resmi grleri, tslamm ruhuyla uyum halinde olduu
nu dnerek, devletin bekas mlahazasyla desteklemi
olabilecei hususu da pekala kabul edilebilir. ez-Zhr'nin
takvas ve onun gvenilir hadis bilgisi yllarn ortaya kar
d bir grnt deildir. Malik b. Enes (do. 90-97/709-715
arasnda, lm. 179/795) deerinde bir kimse dorudan doru-'
ya ondan hadis nakletmektedir. Bu artlar altnda Emevilerle
ilgili hadisleri hi ekinmeden ortaya att hakkmdaki yu
karda sz edilen hikayenin Abbasiler zamannda Emevileri
karalamak iin karlm bir masal olduuna inanmak hu
susunda insan kendisini daha yatkn hissetmektedir. Ya da
daha byk bir ihtimalle, ez-Zhrinin baz rencileri (hi
kaye aslnda ez-Zhr'nin bir rencisine kadar gitmektedir)
bu hikayeyi bir hadis taraftar olarak ez-Zhr'nin itibarm
arttrmak iin ortaya atmlardr; nk yaad devirde
onun otoritesi olmadan hibir hadis sahih olarak grlme
mitir.
Benzeri mlahazalarla, erken bir tarihe ait 'rivayetin
doru olmas veya hi deilse biraz daha sonraki bir devre ait
olan metninden daha doru olmas ve bylece daha sonraki
metinlerde grlen nisbi taml mutlaka uydurulmu ilaveler
olarak ktlemek gerektii eklindeki esasta salam olan il
keyi bir lde tedbir ve ihtiyatla kullanmamz gerekir. Bu il
kenin geerlilii hakknda koyduumuz ihtiyati kayt, daha
zel bir ekilde hadislerin biraraya getirilip tedvin edildii,
olduka erken bir devre uygun olsa gerektir. Bu sz edilen
erken tarihte belli bir hadisin ilk rivayetlerinin btn ilgili
olaylar ve ayrntlar zikretmemi olduu ve bunlarn daha
sonra sahabilerle ve hemen onlardan sonra gelenlerle kurulan

HADSN DOUU VE GELMES

69

daha geni temaslarla temin edildii hususu tamamyla im


kan dahilinde ve hatta mantkldr.' Genel olarak srf pheci
likten ziyade salkl bir ihtiyatn gvenilir ve yapc sonula
ra ulatrmas muhtemeldir.

Hz. Peygamberin Otoritesinin Mahiyeti

Otoriteden sz ederken Kur'an srekli olarak Hz. Muhammedi Allah'la birlikte zikreder ve ok sayda ayette
mmine, "Allah'a ve Peygamberine itaat etmesi emredilir. 35
Hi deilse I/VII. yzyln sonlarndan bu yana Mslmanlar,
ayrca msteriklerden ou, bunu Hz. Muhammed'e ait bu oto
ritenin, Kuran dnda Hz. Peygamberin szl ve ameli dav
ranna iaret ettii anlamna alrlar. Gerekte Mslmanlar
iin Kur'an'n otoritesi, Hz. Peygamberin otoritesinin zerinde
bir eydir ve Hz. Peygamber, onun buyruklar ve hkmleriyle
bal olduu iin, sadece onun teblicisidir. Hz. Peygamberin,
tarihi bir balamda ortaya kt ve byk bir blm belli
olaylarla ilgili olduu halde, Kur'ann ifadeleriyle kendisinin
gnlk sz ve fiilleri arasnda titizlikle bir ayrm yapt hu
susunda da hemen hemen hi phe yoktur.
Bununla birlikte Margoliouth, Kur'an'n neresinde Hz.
Peygamber Allah'la birlikte zikredilmise, bunun sadece Kur'
an'm ierii ile ilgili olduunu iddia etmektedir: Onca Allah'n
ve ilahi vahyin beeri vastas olan Hz .Peygamberin otoritesi
birbirinden ayrlamaz: her ikisi de bir ve ayn eydir; sadece
Kur'an'n kendi muhtevasn (ieriini ilgilendirmektedir. Bu
na gre Hz. Muhammed'in Kur'an dna kan ve herhangi bir
hadiste rivayet edilen bir snneti yoktur. Bu grn bizzat
Kur'an'a aykr dt grlmektedir. Kur'an'n, Allah'n ve
Hz. Peygamberin otoritesinden sz ettii bir ok durumlarda,
bu otoritenin genel anlamda bizzat Kur'an'n emirlerine ait ol
duu eklinde yorumlanmas mmkndr; ancak bunun ak
a byle olmad durumlar da mevcuttur. Szgelimi, Kur'an,
(mfessirlerin sylediklerine gre, bir sefer sonunda ganime
35. Al-1 mrn, III, 32, 132; Nis, IV, 58; Mide, V, 95 vb.

70

SLAM

tin payedilmesi konusunda Hz. Peygamberin verdii bir karar


zerine ortaya kan) bir tartmaya iaret etmekte ve unlan
sylemektedir: "Peygamber size ne verirse, onu aln, sizi neden
menederse, ondan geri durun". 36 Bir baka ayette ise Kur'an
unlar sylemektedir: "Hayr, Rabbine and olsun ki, aralarn
da ekitikleri eylerde seni hakem tayin edip, sonra verdiin
hkm ilerinde bir kuku duymadan tamamen kabul etme
dike inanm olmazlar". 37 Bu uyan ayn zamanda slam Ce
maati iindeki belli bir tartmaya da iaret etmektedir. Kur'
an'da buna benzer baka rnekler de bulunmaktadr. Burada
nemli olan husus, her eyden nce Hz. Peygamberin hakem
olarak otoritesini tehdit eden baz ciddi rahatszlklann s
lam cemaati iinde srf ortaya kmasndan tr, bu gibi belli
bir takm durumlann Kur'an'da ele alnm olmasdr. Eer,
normal durumlarda olduu gibi, Hz. Peygamberin otoritesi ba
z evrelerde sylentilere meydan vermeden herkese arzu ile
kabul edilmi olsayd, Kur'an ie mdahalede bulunmazd. Bu
radan zaruri olarak anlaldna gre, Hz. Peygamber, h
kmler verirken, ahlaki ve hukuki emirlerde bulunurken, Kur'
an dnda rakipsiz bir otoriteye sahip olmu, hatta normal
olarak byle bir otoriteyi uygulamtr. Nitekim Kur'an 'Allah'
m resulnn rnek davranndan da sz etmektedir. Bu ne
denle vahyin yannda bir de rnek davran yani Hz. Peygam
berin snneti yer almtr. Aka grlyor ki, Margoliouth'
un Hz. Peygamber tarafndan braklan tek ahlaki ve hukuki
emir ve emsallerin Kur'anda kaydedilenler olduunu dn
mesinin esasn, e-finin eserlerinde kendisiyle sadece
Kuran otorite olarak kabul ettiklerini iddia eden hadis
aleyhtar baz Mutezililer arasnda getiini kaydettii bir
tartma tekil etmektedir. Fakat biz bu tartmann hakiki
niteliini bir sonraki kesimde gsterip, Kelam Ehli ya da Mutezilenin gerekte Kurandan ok daha fazlasn kabul ettikle
rini ortaya koyacaz.
Ancak, bizim muhakememizin doru bir yan varsa, du
rumu anlalr bir hale getirmek iin bu delilden bir baka
36. Har, IJX, 7.
37. Nisa, IV, 64.

HADSN DOUU VE GELMES

71

neticeye daha varlabilir. Bu netice udur: Hz. Peygamberin


snnetinin, slam mmetinin dini, sosyal ve ahlaki hayatyla
ilgili esasl meseleler dnda -brakn Ortaa fkh ve hadis
eserlerinin ortaya koyduu gibi gnlk hayatn btn ayrnt
larna son derecede gl bir ekilde girmi olduunu syleme
yi* pek geni olduu da sylenemez. Btn olarak delilin kuv
vetle telkin ettiine gre, kesin yetkiyle karar vermek veya bir
hkm beyan etmek zere Hz. Peygambere bavurulduu ya da
kendisini byle bir eye girimeye zorunlu olduunu hissettii
durumlar, zel bir takm durumlard. Normal olarak Msl
manlar, kendi kk ihtilaflarn aralarnda zmlemek
suretiyle gnlk hayatn ilerini ve sosyal ilikilerini devam
ettirmilerdir. Bu gr ayn zamanda peygamber ve devlet
adam olarak Hz. Muhammed'in genel karakteri ile de uyum
Halindedir: O, her eyden nce bir hukuku olmayp, dini ve
siyasi bir slahat idi. Nitekim Kuran' dikkatle okuyan hi
kimsenin, slamm slahat hareketinin tedrici niteliini gr
memesi imkanszdr. Szgelimi, Hz. Peygamberin grevi ba
ladktan sonra uzun yallar arap imeye izin verilmitir. a
rap imeyi snrlayan tedbirler ve nihayet her eit alkol
tketiminin yasaklanmas daha sonra gelmitir. Bundan
baka, siyasi ve hukuki faaliyet ve slahat hareketinde nemli
olan tedbirlerin ounda, belki de hepsinde, Hz. Peygamber
g ayr- resmi olarak yal sahabilerine, bazan da ak bir
ekilde slam mmetine danmtr. Kur'an bu konuda kesin
tanktr. 38 Bazan da gelecee ait bir tavsiye gereklere aykr
dm; hatta baz noktalarda o derecede aykr dmtr ki,
(zmre - fonksiyonlar niteliine sahip olduu iin) bizzat Hz.
Peygambere kar klmasyla sonulanmtr. 39 Nitekim
Hz. Peygamberin snnetinde demokrasi ve dini otorite, tasviri
imkansz olan bir incelikle dengelenmitir.
Fakat Hz. Peygamberin bir karara varma ileminin so
nu bakmndan dini ve dince balayc nitelii hakknda,
Kur'an, tefrikaya yatkn olanlar iin her trl phe belirtisi
38. Al-i lmrn, III, 159 (kr., Fetih, XLVIII, 38).
39. Aslnda Nis, IV, 64 ganimetin datm ile ilgili olarak ortaya kan byle
bir olaya atfta bulunmaktadr.

72

SLAM

ni ortadan kaldrmtr. Ayrca Hz. Peygamberin hayat ve ka


rakteri dini bir ruhla yourulmutu. Nazari olarak onun hak
knda Ortaa Mslmanlannca yazya geirilmi tek tek her
ifadeden kuku duysak bile, meselenin mahiyeti, sahabilerince onun hayatnn dini bir rnek ve bu durumuyla normatif
olduundan baka bir sonuca varmamza izin vermemektedir.
Byle bir eyin, hadisin Hz. Peygamber hakknda dzenli ve
mkemmel bir bilgi nakletme arac olarak gelitirildii yak
lak olarak 90 hatta 150 yl sonrasna kadar grlmedii ek
lindeki herhangi bir telkinin, ada tarihiliin s ve akld
olan 'bilimsel' bir miti (efsanesi) olarak reddedilmesi gere
kir. Fakat bu mit'in kendisi, szkonusu durumdaki nemli bir
muammadan domakta ve bu muammay ortaya sermektedir.
Eer Hz. Peygamberin sz ve davran dini adan Mslman
lar iin bir kural olarak grlmse, anlamalar vb. iliki^
baz belgeler dnda Kur'an gibi yazya geirilip muhafaza
edilmi bu snnetlerin o zamana ait kaytlarnn bulunma
mas olaand bir durumdur. Bundan baka, genel ve esasl
hukuk meselelerindeki ittifaka ramen, ayrntlara ilikin
tatbikat ilk ekollerde (ilk fkh mezheplerinde) bir ok nokta
larda farkllk gstermitir. Her blgesel ekol, szgelimi Me
dine ve Irak ekol, tatbikatn, ona 'snnet' adn vermek sure
tiyle mdafaa etmitir. Eer snnetin son dayanak noktas Hz.
Peygamberin rneklii ise, o takdirde, ileri srldne gre,
farkl snnetler snnet olamazlar ve dolaysyla onlarn, ma
halli Mslman cemaatlarn tatbikat olarak grlmeleri
gerekir. Hz. Peygambere gelince, ya davranlarnda bu gibi
hususlara ilikin hemen hemen hibir emsal brakmamtr,
ya da brakmsa, onlar snnet ya da balayc olarak grl
memitir.
Hz. Peygamberden hemen sonraki devirde Mslmanla
rn tatbikatna ve bu tatbikat gelitirmelerini salayan kav
ramlara gelince, biz bunlar bu blmn bir sonraki kesimin
de daha yakndan tahlil edeceiz. Nazari olarak Hz. Peygam
ber hakknda ileri srlen ve ksmen kapal, ksmen de ak
olarak hadis ve snnet zerinde yaz yazan modem yazarlarca
kabul edilen iki tercihle ilgili olarak u ana kadar yaptmz

HADSN DOUU VE GELMES

73

aratrmalar bizi onlardan her ikisini de reddetmee gtr


mtr. Durumu, gerekli olan "anlalrlk" snrlar iine
sokmak iin byle bir eyin yaplmas zorunludur. Bununla
birlikte muammay zmek iin nemli olan iki nokta zerin
de durmak gerekir. nce Hz. Peygamberin Kur'an dndaki
szleri, resmen yazya geirildii takdirde yine Hz. Peygamber
tarafndan tebli edilen Kur'an'n metniyle kolaylkla kantnlabilecei korkusu mevcut olsa gerektir. Bu birbirine kar
ma ilemi iki ynde ilemi olabilirdi. Ya Kur'an zamanla b
tn olarak veya nemli bir blm "Allah'n kelam" olarak
deil, "Hz. Peygamberin sz" olarak kabul edilebilirdi; ya da
Hz. Peygamberin sz Allah'n kelam olarak grlebilirdi.
Tarihi delilin bildirdiine gre, byle bir kartrma baz ev
relerde vuku bulmutur bile. Szgelimi, Hz. Peygamberin nl
sahabisi Abdullah b. Mes'd (lm. yak. 32/653)'un Kur'an'n ilk
suresiyle son iki suresini, onun bir paras olarak grmedii
hakknda bir rivayet bulunmaktadr. bn Kuteybe (lm. 276/
889)'nin akladklarna gre, Hz. Peygamber son iki sureyi to
runlarna dua olarak sk sk okuduu ve bn Mes'd ta bu duru
mu sk sk grd iin bunlarn Kur'an metninden bir para
olmad sonucuna varmtr. 40 Daha nce de bahsettiimiz
zere, bizzat Hz. Peygamber kendi szleriyle Kur'an'a ait olan
lar birbirinden ayrm ve sadece baz kritik noktalarda ken
di kararlarnn bizzat Kur'an tarafndan desteklenmesi gerek
mitir.
kinci olarak, daha nce Hz. Peygambere ait karar ve
emirlerin belli olaylara ilikin olma niteliine iaret etmi
tik. Emirlere gelince, bunlar ekseriya belli bir durumun sebep
olduu emirlerdir ve orada bulunan sahabilerin huzurunda
gayr- resmi bir ekilde beyan edilmitir. En resmi beyanlar
hutbe srasnda yaplm; ancak bunlar da genellikle, dini ya
da siyasi, o sralarda vuku bulan olaylar ve durumlardan do
mutur. Ayn ey, hukuki ya da daha baka kararlar iin de
geerlidir. Her durum, hem genel hem de zel etkenleri gznne alnarak, kendisini gsterdii ekilde karara balanmtr.
40. bn.Kuteybe, Te'vlu Muhleliji'l-Hadis, Kahire 1326/1908, ss. 31-32.

74

SLAM

Bu durumda, bu usuln gayr- resmi ve belli olaylara ilikin


mahiyeti, tabiatyla, onlarn resmen yazya geirilmemesi le
hinde bir dayanak tekil etmitir. Bunun bir baka anlam da;
benzer, fakat her zaman biraz farkllk gsteren durumlarn,
benzer fakat ayn zamanda biraz farkl bir tarzda karara ba
lanm olmasdr. nemli meselelerde yal sahabilerine da
nmakla birlikte, Hz. Peygamberin kendi reyini kulland
hakknda ok az phe bulunmaktadr. imdi bu deikenlie
rnek olarak, btn farz olan dini devler arasnda en esasls
olan namaz alalm. Kk bir takm ayrntlar arasnda be
denin alaca baz durumlar, szgelimi, ellerin durumu hak
knda ilk slam fkh ekollerinde iddetli tartmalar ortaya
kt: Eller, ayakta iken serbest mi braklacaktr, yoksa ba
lanacak mdr? Balanacaksa gste mi, yoksa daha aada
m balanacaktr? Ayn ekilde namazlarn kesin vakitlerin
deki deikenlikler hakknda da tartmalar yaplyordu. Hz.
Peygamberin snnet geleneini reddedenler diyeceklerdir ki,
bu, Hz. Peygamberden sonraki nesilde ortaya kan deiken
likleri yanstmaktadr. Fakat byle bir ey kukusuz gln
tr, nk Hz. Peygamber uzun yllar halk nnde dzenli ola
rak namaz klmtr. Bu duruma gre, anlalr tek izah tarz,
Hz. Peygamberin namazda farkl zamanlarda biraz deiik bir
durum alm olmas ve onu gzleyenlerin de belli bir durumu
kural olarak benimsemi olmalardr. badet sahasnda oldu
u gibi, Hz. Peygamberin frua ait kararlan alanndaki dei
kenlikler de slam fkh ekollerindeki ihtilaflar bir lde
akla kavuturabilir. Ancak burada, sratle genileyen bir
imparatorlukta hukuki durumun giderek artan karmakl
karsnda hukukularn ahsi grleri, daha sonra grecei
miz gibi, esasl bir rol oynamtr.

Hadis ve Snnet, Yahut Szl ve Fiili Snnet

(Kelime olarak, hikaye, rivayet, haber anlamna gelen)


hadis, bildiimiz ekliyle, ayn ad tayan disiplinin bir biri
mi olarak, genellikle ok ksa olan ve Hz. Peygamberin syle
dikleri, yaptklar, tasvip ya da reddettikleri, veya sahabileri,

HADSN DOUU VE GELMES

75

zellikle yal olanlan ve daha zel olarak da ilk drt halife


hakknda bilgi vermeyi amalayan bir haberdir. Her hadisin
iki blm bulunur: Hadisin metni ve metni desteklemek
zere ravilerin adlarn veren raviler zinciri ya da isnd. Eski
ve yeni tarihiler, nceleri hadisin metni destekleyen isnadtan yoksun olarak bulunduu hususunda ayn grtedirler.
snadn hadis metinlerinde grlmesi muhtemelen I/VII.
yzyln sonlarna rastlar. Bu tarih ayn zamanda yuvarlak
olarak hadisin resmen yazl bir disiplin eklinde btnyle
ortaya kt tarihtir. Bununla birlikte II/VIII. yzylda resmi
bir disiplin olmadan nce, hadislerin yazl hale getirilmesi
olaynn hi deilse yaklak 60-80/680-700 yllarndan iti
baren mevcut olduu hususunda kuvvetli, dorudan ve dolayl
deliller bulunmaktadr.
Bu mnasebetle ele alnmas gereken ilk nokta, metin ve
isnd gibi iki blmden meydana gelen son derecede gelimi
bir sistemin, sadece teknik bakmdan gelimekle kalmayp,
ayn zamanda maddi bakmdan da geniledii bir byme dev
resi geirmeden, bir anda sahnede grnm olamayacadr.
Nitekim resmi olmayan bir hadis, tabii olarak slam mmeti
nin mihveri olan Hz. Peygamberin yaad srada vazedilmi
olsa gerektir. Fakat Hz. Peygamberin lmnden sonra hadis,
tamamyla gayr- resmi olan bir durumdan yar resmi bir du
ruma gemitir. Bundan unu kastediyorum: Hz. Peygamber
yaad srada halk, onun syledikleri ve yaptklar hakkn
da tabii olarak konutuklar halde, lmnden sonra bu ko
numalar maksatl ve uurlu bir vaka haline geldi. Zira yeni
bir nesil yetiiyordu ve onlarn, Hz. Peygamberin davrann
aratrmalar tabii idi. Fakat hadisin (szl rivayetin) tabii
olarak dini bakmdan ald istikametin, ona tekabl eden ve
dini bir tatbikat kural olan snnete doru olduu hatrda tu
tulmaldr. zellikle yeni unsurlarn zmsenmesi ile hayret
verici ve ei grlmedik bir sratle genileyen ve karmakla
an bir cemaatte esasta zihni bir meraktan ziyade ite bu tat
bikata yneli, rivayetin daha az szl mahiyette ve daha ok
ta takriri, fiiliyatta rnek olma niteliinde olduu lehinde bir
dayanak tekil etmektedir. Bu, sze dayanmayan, takriri, ya

76

SLAM

da yaayan gelenee snnet ad verilmitir.


Bu nedenle snnet kelimesinin birbirine sk skya
bal iki anlamm ayrdetmemiz gerekmektedir. Yukarda de
dik k; sonraki nesiller iin snnet (aslmda olduu gibi) Hz.
Peygamberin davran (izledii yol) anlamna gelmi ve nor
matifliini Hz. Peygamberden almtr. Fakat hadisin byk
bir blmnn szsz ve takriri olmakta devam ettii lde bu
kelime, her sonraki neslin davrannn, bu davran Hz. Pey
gamberin ortaya koyduu rnee uygun olduu iddiasnda bu
lunduu srece, fiili muhtevas iin de kullanlmtr. Aka
grlyor ki, kelimenin ikinci ekilde kullanl birinciden
karlmtr ve her ikisi de ncelik ve sonralk bakmndan
birbiriyle ilikilidir. 'Snnet' kelime olarak 'inenmi yol'
anlamna gelir ve onun her paras tpk bir yol gibi, ister ba
lang noktasna yakn, isterse ondan uzakta olsun, yine bir
snnettir. Muhteva bakmndan ise, daha sonra greceimiz
gibi, bir yol olmaktan ok, srekli olarak yeni unsurlar
zmseyen bir nehir yatana benzemektedir; fakat snnet te
riminin daima Hz. Peygamberin gsterdii rnee tabi bir is
tikameti olmutur. te bu karklktr ki, baz modem yazar
lar II /VIII. yzyln ta ilerine kadar snnetin Hz. Peygambe
rin tatbikat deil, 'Medine ve raktaki mahalli slam cemaat
lerinin tatbikat anlamna geldiini' sylemeye yneltmitir.
Ancak hadis tamamyla szsz ve takriri deildi. Bunun
byle olamayaca her eyden nce ak ve seik olarak bizzat
yaayan gelenek (fiili snnet) olgusundan karlabilir. nsan
lar sadece bir fiili ileyip sonra da onu izlemezler (ve bir yeni
lik ortaya koymazlar), ayn zamanda o konuda konuup, ha
ber de verirler. Bu nedenle hi deilse resmi olmayan, szl
(kavli) bir hadis bulunmakta idi. Fakat bu resmi olmayan
hadisin ayrca, sahabilerin gen nesillerinin ellerinde amal
bir faaliyet haline geldii de grlmektedir. Emevi Halifesi
Abdlmelik (65-68/684-688) tarafndan Haan el-Basr (21100/642-728)' ye yazlan bir mektup ve kincinin ona cevab 41
41. Der slam, XXI, ss. 67 vd. (metal ner. H. Ritter). evirenin notu: Bu risale Y.
Kutluay ve L. Doan tarafndan Trkeye evirilmitir, bkz., A.. ilahiyat
Fakltesi Dergisi, C. III, say: 3-4, Ankara 1954, ss. 75-84.

HADSN DOUU VE GELMES

77

dikkatle tahlil edildiinde, konuyu nemli lde aydnlat


maktadr. Halifenin, insann hrriyeti ve sorumluluu lehin
de Haan el-Basr'nin ileri srd grleri tasvip etmeyen bu
mektubunda yle denmektedir:
"M'minlerin Emiri imdiye kadar gemi nesiller ara
snda hi kimseden iitmedii senin kader hakkndaki gr
lerinden haberdar oldu: M'minlerin Emiri karlat sahabiler arasnda bu konuda seninkilere benzeyen bir gre sa
hip hi kimseyi tanmamaktadr... O halde, bunun Resulullahm sahabilerinden birinden mi rivayet edildiini, yoksa
kendi ahs re'yin mi olduunu, yahut ta Kur'an'n tasdik ede
bilecei bir ey mi olduunu ona yaz.." 42
Burada nemli olan husus, Halifenin eitli delil ekil
leri arasnda, sahabilerden birinin szl rivayetini talep et
mesidir. Halifenin byle bir eyi ancak szl rivayetlerin mev
cut ve muteber olduunu dnd taktirde talep etmesi mm
kndr. Haan Basl, verdii cevapta Allah'n Resulunun sn
netine iaret etmekte, fakat bu noktada Kur'an'dan bol miktar
da nakiller yapmaa devam ettii halde, Hz. Peygamber ve sa
habilerinden bir rivayet gstermekte aciz kalmaktadr. Fakat
bunun sebebi. Prof. Schacht'm benimsedii gibi 43 ne trde
olursa olsun, herhangi bir szl rivayetin veya hadisin bulun
mamas deil, irade hrriyeti 44 ile cebr konusundaki tart
mann yeni olduunu Haan el-Basr'nin kabul etmesidir:
"Seleflerimiz arasnda bunu (insann seme hrriyeti bu
lunduunu) inkar eden hi kimse bulunmamaktadr: ne de her
hangi biri bu konuda tartmaya girmitir, nk onlar bu hu
susta (sessiz) bir ittifak halinde idiler. Bizim bu konuda sz
sylemeye girimemizin nedeni, baz kimselerin onu reddederek bid'ate sapm olmalardr..." 45
42. Ayn dergi, metnin balangc.
43. J. Schacht, age., s. 141.
44. Aslnda "insann, seme hrriyeti".
45. Der slam, XXI, Hasann cevabm ieren ilk sayfa. Ancak bu, bizzat Hz.
Pey-gamberln, kelamn ele ald hibir gr ifade etmediini asla
gster-mez. Buna ramen uras da kuku gtrmez bir gerektir ki,
Snnilik esas itibariyle ok aaha sonralar gelitirilmitir ve btn olarak
onun Hz. Peygamberin syledii ya da sylemedii hususlarla pek ilgisi
yoktur. Nitekim sz konusu edilen hususta Snnilik Haan Basr'ninklne
taban tabana zt bir tutumu benimsemitir.

78

SLAM

Mektupla birlikte bulunan bir notta. Haan Basrnin


mektubunu Halifeye ileten grevli unlan sylemektedir: 'Hz.
Peygamberin gemi nesle ait sahabiierinden bilgi elde edenler
(ahaza) arasnda Allah hakknda... Hasan'dan daha fazla bil
gisi olan hi kimse kalmamtr'. 46 Bu alntdaki 'renme,
bilgi elde etme' anlamnda kullanlan kelime, bir retmen
den ders grmeye karlk olan teknik bir terim olarak kal
mtr.
imdiye kadar ulatmz sonular unlardr: a) Snnet
ve hadis Hz. Muhammed'ten sonraki ilk merhalede zamanda
ve ayn zdendi: her ikisi de Hz. Peygambere ynelikti ve nor
matif olularn ondan alyorlard, b) Yine dikkati ektiimiz
zere, snnet kavram, 'szsz', fiili gelenek anlamna geldii
iin, birbirini izleyen her nesilde ister-istemez fiili snnet an
lamna brnd. Bu nedenle bir kavram olarak snnet Hz.
Peygamberin davranna ait olduu halde, onun muhtevas
mutlaka deimek ve kaynan geni lde ilk Cemmatin fii
li tatbikatmdan almak zorundayd. Fakat yaayan bir cemaa
tin fiili tatbikatnn bir takm ilavelerle srekli olarak tadi
lata uramas muhakkaktr. lk slam toplumu gibi hzla ge
nileyen bir toplumda, yeni bir takm ahlak meseleler ve he
men hemen tamamyla yeni bir idari sistem de dahil olmak
zere, eitli hukuki durumlar devaml olarak birbirini izledi.
Bu ahlaki meselelerin cevaplandrlmas ve hukuki durum
larn zme kavuturulmalar gerekiyordu. Hukuki durum
lar, ahlaki ve dini meselelerin bilinci giderek daha karmak
bir hal alnca, ou noktalarda tartmalar ortaya kt; zel
likle kelami ve ahlaki sahada yabanc etkiler sz konusu idi.
Fakat ideal snnet kavram muhafaza edildi: Dnlp or
taya konan veya zmsenen yeni bir takm malzemeler,
Kuran ve snnete ait ilkelerin bir yorumu (te'yili) olarak or
taya atld. Gelecek blmde de greceimiz gibi, tevil (yorum)
nce serbeste ortaya konan ahsi re'ye dayandrld. Re'yin
yerini ikinci yzylda kyas kavram ald.
Snnet terimi belki de dini meseleler zerinde ihtilaflar
46. Der slam, ayn yer, metnin son cmlesi

HADSN DOUU VE GELMES

79

zuhur edinceye kadar ilknceleri bilinli bir kavram olarak


ifade edilmemiti. 'Szsz', yaayan (fiili) snnet, kendisinin
balangta herhangi bir terimle nitelendirilmediini ve onun
bu ekilde nitelendirilmesi ve ifade edilmesinin ancak farkl,
hatta birbirine kart bir takm yorumlar ileri srlnce or
taya ktn kapal bir ekilde ifade etmektedir. Bylece sn
net kavramn bid'atin karsna yerletirmek adet oldu. Dini
tartmalarn byk bir ihtimalle siyasi ierii vard. a (Ali
taraftarlar), Hariciler ve Emeviler arasndaki tartmalar bi
ze bunu telkin etmektedir. Yukarda szn ettiimiz Haan
Basr'nin ileri srd grler bu hususu rneklemektedir:
Haan Basr'nin anlattklar aka gstermektedir ki, sn
net, ar cebriyeci grler ortaya atldktan sonra, sadece
muhteva bakmndan deil, snnet kavram asndan da. be
lirgin bir ekilde formle edilmekte idi. insann hrriyeti ve
cebr hakkndaki ahlaki tartmann da yine belli siyasi
ierikleri bulunuyordu, nk cebre kar olanlar, Emevilerin
dnyaya ynelik idaresinin slah veya ortadan kaldrlmas
lehinde bir eilim gsteriyorlard.
Hem yaayan (fiili) snnet, hem de sayca ok az olan ri
vayet (hadis) vastasyla Hz. Peygamberden nakledilen husus
larn ahsi yorumlarndan nc bir snnet anlam ortaya
kt ki, bu da snnetin 'muhteva bakmndan anlam'dr,
nk kavram hl istikamet bakmndan Hz. Peygambere
bal idi. Yukarda sz edilen iki anlam yannda, snnetin
bu anlam da yine onlarla yakndan balantldr. Baka bir
deyile, bir hadis veya snnet rivayetinden, yorum sayesinde
ameli kurallarla ilgili bir ka dayanak noktas elde ediliyor
ve btn bu noktalara snnet ad veriliyordu, nk bunlarn
snnette kapal bir ekilde ifade edildii grlyordu. Bu yo
rum ilemi, hi kukusuz, hem kapal hem de ak bir ekilde
bizzat sahabilerle birlikte balamtr. Sahabilerden sonra ge
len nesil iin, sahabilerin btn sz ve eylemleri de yine
snnet saylmaa balad, iddia edildiine gre, bunun sebebi,
sahabilerin zellikle ittifak ettikleri, hatta ihtilaf halinde ol
duklar zaman bile Hz. Peygamberin davrann bilmek vc
yorumlamak asndan en imtiyazl bir mevkide bulunmalar

80

tS LAM

idi. Sahabiler (ve baz durumlarda tabi'ler) devrinden sonra


snnet artk fiili tatbikattan deil, sadece ak bir ekilde ri
vayet edilen hadisten karlabilmitir. Fakat herhangi bir
devirde yorum yoluyla bir hadisten yaplan sonulamalara
snnet adnm verilmesi son derecede nemli bir dikkate deer
bir husustur. Nitekim Eb Dd (lm. 275/888), bir hadisi ri
vayet ettikten sonra yle mtalaa etmektedir: 'Bu hadiste be
snnet bulunmaktadr', yani ameli kurallar niteliindeki be
husus bu hadisten karlabilir.
Yukarda anahatlarn verdiimiz "Hz. Peygamberin
snneti", ilk nesillerin yaayan gelenei (fiili snneti) ve bun
lardan karlan sonular eklinde hadisin muhtevasyla ilgi
li kategori, zellikle hukuk ve itikadn (domanm) ahsi
yorumu sayesinde, zengin bir malzeme ortaya koymutur.
Haricilerin ve dier frkalarn baz ar grleri bir yana
braklrsa, bu zengin malzeme, temel hususlarda, genellikle
ayn olduu halde, ou hususlarda ayrntlar bakmndan
atma halinde idi. Bu malzeme ikinci merhalede 'zerinde it
tifak edilen tatbikat' (amel) ve icm kavramlar altna sokul
mutur. Bu terimler ayn anlamda kullanlmlar; icm kav
ram ise, gelecek blmde daha yakndan inceleyeceimiz
zere, slamm dini tarihi boyunca slam metodolojisinin
aralar arasnda en esasl rol oynama grevini yklenmi
tir. Bu ilk devirde snnet ve icma kavramlar arasnda belli
bir yaknlk bulunmaktadr: Birincisi, yani snnet, ortaya
atlacak bidatleri nlemek zere formle edildii gibi, kinci
si, yani icm da, her trl keyfi ve blc dncelere kar ih
das edilmitir. Fakat aralarnda kavramsal bir farkllk ta
bulunmaktadr: Snnet, balangta, 'Hz. Peygamberin snneti'dir; bid'at ise, 'Hz. Peygamberin ortaya koyduu rnee ayk
r den yeniliktir. Halbuki icm ya slam mmetinin ya da
din bilginlerinin (fukahanm) ayn fikirde birlemeleridir;
buna gre, keyfi dnce ise, mmetin ittifak ettii dnceye
aykn den reydir. Fakat kavramsal amacndan farkl ola
rak snnete ait olan malzemeler, daha nce grdmz zere,
ayn zamanda Hz. Peygamberin ortaya koyduu rnein yoru
munu da iine aldndan, gerekte snnet ve icm birbirine

HADSN DOUU VE GELMES

81

yaklar; ayn ey, bunlarn ztlanyla ilgili olarak ta geerlidlr.

Hadise Kar Eski Muhalefet

Yukarda grdk ki, Hz. Peygamberin ortaya koymu ol


duu davran rnei ile ilgili rivayetler Islamda erken bir ta
rihte balamtr. Yukarda da belirtildii gibi, Haan Basri'den 'gemi nesle ait Hz. Peygamberin sahabilerinden ilim
elde edenlerden bugn hayatta olan en bilgili kii' diye sz
edilmesi, bu rivayet iinin Haan (do. 21/642)'n rencilik
yllarndan daha nce balam bulunduunu gstermektedir.
Fakat yine grdmz zere, Hz. Peygamberin snnetinin yo
ruma tabi tutulmas da bizzat sahabiler zamannda balam
tr. Bylece meselenin mahiyeti, bu olay iyice anlalr bir
ekle sokmaktadr; nk sahabiler, daha sonraki hadis ki
taplarnn bazan verdii izlenimin aksine, Hz. Peygamberin
'rencileri' olmayp, onun takipileri ve mridleri idiler.
Mrid, eyhinden sadece 'renmekle' ve onun sylediklerini
yazya geirmekle kalmaz, eyhinin rettiklerini yaamaya
ve kendisinde toplamaya da alr. te bu nedenle Hz. Pey
gamberin syledikleri ve yaptklarnn sahabilerin zihinle
rinde ounlukla ayrdedilemeyecek lde birbirine girmi
olmas, hatta daha sonraki nesillerin kafalarnda, bu duru
mun daha da byk bir lde ortaya km olmas ve bunu da
davranlaryla gstermi olmalar kanlmazd. Bu gerein
hatrda tutulmas gerekir, nk bu, ilk yzyln sonlarnda
hadisilerin ve daha sonraki nesillerin kesinlikle Hz. Pey
gambere ait olan unsuru sahabilere ait olduu iddia edilen sz
ve eylemlerden ayrdetmelerinin neden g olduunu akla
maktadr. Bu gerek ayn zamanda hadisin, hadisilerce ilk
olarak tedvin edilmee baland sralarda, niin Hz. Pey
gamberden ziyade sahabilere isnat edildiini de ksmen ak
lamaktadr. Fakat bu, yine de sorunun sadece ksmi bir ak
lamasdr, nk bu aklamann ana ykn l?u ilk merha
lede isnat tekniinin henz gelitirilmemi olmas ve bylece
Hz. Peygambere kadar uzand iddiasnda bulunsa da, bir ha-

82

l a m

diin, hemen ilk ravisine, ya da gerek rivayet kaynana is


nat edilmesi gibi hususlar tamaktadr. Grdmz gibi, bu
ilk devirde hadis ve snnet zamanda ve ayn ze sahip olduu
halde, snnetin muhtevasnn yaayan gelenek ve ahsi yo
rum eklinde, daha nce szn ettiimiz zaruri bir gelime
gstermesi, durumu karmak bir hale sokmu ve hadisin sn
netten ayrlmas hususu su yzne kmtr. Icm kavram
ise hala mphemliini koruyordu ve uygulamada mevcut ve
birbiriyle atan yaayan tatbikat standart ya da normatif
bir hale sokamamt. Dolaysyla mevcut grlere ya da uy
gulamaya normatiflik kazandrmak iin, hadisiler, yaayan
gelenei standart bir hale getirmek ve Hz. Peygamberin ortaya
koyduu rnee uygun den tatbikat tedvin etmee alp,
akide ve hukukla ilgili daha an giden yorumlan reddetmek
amacyla topyekun bir faaliyete girimilerdir. Hadisin bir di
siplin olarak btnyle tedvin edilmesinin I. yzyln sonlanna/VIII. yzyln balarna doru balamas bu ekilde olmu
tur. Bu ise isnadn hadislere sokulmas ve daha sonra mkem
mel bir hale getirilmesiyle sonulanmtr, isnat zinciriyle il
gili olarak yle bir rnek verilebilir: "A (son ravi) B'den C'nin
Dye atfen Hz .Peygamberin unlar sylediini iittiini sy
ler..."vb..
Hadisin yeni resmi aamasnda byk miktarlarda or
taya konmas, slam cemaatinin ilk yorumlama ve zmseme
tecrbelerinin bir tr tedvinine olan samimi ve temelli bir ih
tiyac aksettirmektedir. Aslnda slam cemaatinin bu ilk de
virdeki yorumlama ve zmseme tecrbeleri de phesiz temel
retisinin byk bir blmn Hz. Peygamberden almakta
idi. Yaayan gelenek (fiili snnet) sreci tek bana belirsiz bir
zaman iin devam edip gidemezdi, nk bu durum srd
takdirde, uzun vadede slam cemaatinin dini ideolojik yaps,
yeterince gl bir dayanak noktasna olan ihtiyacndan t
r, bir boluk tehlikesiyle kar karya kalrd. Nitekim ha
dis o sralarda zaten mevcut olmaa balam olan bir arlk
ve keyfi yorum faaliyetine kar bu derecede kapsaml bir l
de meydan ele geirmiti. Fakat bu tedvin ileminin de bir
takm tehlikeleri bulunuyordu ve bu tehlikeye kar, bazan

HADSN DOUU VE GELMES

83

an bir biime brnen uyarlar, baz fkh ekolleri ile kelam


evrelerinden geliyordu. Bu uyanlann hakll hadisin daha
sonraki geliimi ile de ksmen belirlenmitir. Bu endieler
esas itibariyla ortaya kabilecek u iki muhtemel gelimeye
dikkati ekmekten ibaretti: nce, her kelami veya fkhi dok
trini, hadis olgusunun ortaya koyduu mantn gerektirdii
ekilde, Hz. Peygambere isnat etmek suretiyle, serbest ve yara
tc yorum faaliyeti hemen hemen sona ermi olacakt. Veya
ikinci olarak, yaratc faaliyet devam edecekse, o takdirde topyekun ve kesintisiz bir "uydurma faaliyeti" zorunludur. Ger
ekte her iki korku da karlkl olarak birbirini etkilemitir.
Fakat hadisiler, iki ilke ortaya atmak suretiyle her iki an
uca kar korunmaya altlar. Bu ilkelerden her ikisi de
muhtemelen hadis tarafndan retilen hayallerdir. Birinci
ilkeye gre, Hz. Peygamberin, mevcut olan btn gzel szlerin
kendisine ait olduunun varsaylp, kabul edilebileceini 47
syledii nakledilmitir. kinci ilkeye gre ise, Hz. Peygambe
rin unlan syledii iddia edilmitir: 'Benim hakkmda kast
l olarak yalan syleyen kimse Cehennemdeki yeri iin hazr
lansn'. 48 Yaklak olarak III/IX. yzyln ortalarna kadar
kelam ve fkh, hadisin himayesi altnda gelimesini srdr
d; sahih hadisleri zayf (z'if) ve uydurma(mevz) hadislerden
ayklama faaliyeti de yine ayn sralarda devam etmekteydi.
Gelecek blmde zerinde biraz daha fazla duracamz zere,
bu, ayn zamanda Snniliin teekkl ve yerleme devridir. Bu
teekkl faaliyetinin zirvesine ulalnca, hadis nihayet ted
vin edilip kabul grd ve ayn zamanda herhangi bir geni an
lamda yaratc yorum faaliyeti hemen hemen sona erdi.
Bugn elimizde bulunan hadise kar uyarlar ve mu
halefeti ele alan ilk kayt, fkh bilgini e-fi' (lm. 204/
819)' nin eserlerinde bulunmaktadr. Bu eserler II/VIII. yzyl
da mevcut olan durum hakknda olduka bilgi verici nitelikte
dir. Muhalefet mnferit bir hadise kar olmaktan, hemen he
men btn hadislere kar olmaya kadar bir takm deiiklik
47. ibn Mce, 4 (eserin ilk ksm Hadisin gereklilii ve deeri vb. hakkndadr).
48. Bu hadis hemen hemen btn mehur Hadis kitaplarnda mevcuttur. Bkz.,
Mikt el-Mesbih, Kitb el-tlm, Hadis no. 1 vb.

84

SLAM

ler gstermitir. e-f', fkh sahasnda Hz. Peygambere ait


hadislerin topyekun olarak ve bir fkh ilkesi olarak kabul
edilmesinin ba savunucusudur. Buna karlk fkh ekolnde
ona kar kanlar, hukukun temelinin, ameli gelenekte fiilen
yaad ekliyle Hz. Peygamberin snneti olmas gerektiini
idida etmilerdir. Onlar Hz. Peygambere ait hadisleri hadis ol
malar itibaryla inkar etmeyip, Hz. Peygamberin retisinin
slam mmetinin amelinde (tatbikatnda) bulunacan iddia
etmilerdir. Bu sralarda icm kavram da ortaya km bu
lunuyordu. Bu nedenle onlar, zerinde ittifak edilen tatbika
tn, Hz. Peygambere kadar uzand iddiasnda bulunan, fakat
tatbikatta hibir temeli bulunmayan mehul bir hadise naza
ran, Hz. Peygamberin mirasm aksettirmee daha ok yetkisi
bulunduunu ileri srmlerdir. Onlarn iddialarna gre, bu
tr hadisler, kabul edildikleri taktirde, gerekte Hz. Peygam
ber adna geni apta hadis uydurma faaliyetine kapy aa
caktr. Onlar iddialarna u ekilde devam ederler: 'Hz. Pey
gamberin sahabileri genellikle ve bir btn olarak en iyisini
biliyorlard ve Hz. Peygamberin hadislerinin tek ve gvenilir
kaynaklar idiler. Daha gen olan tabiiler nesli ise, Hz. Pey
gambere ulaamam olsalar bile, sahabileri eylem halinde
grp, onlardan bilgi edindiler ve bylece Hz. Peygamberin
retisi iin en iyi ilk kaynak oldular. Sahabilerden bir ka
baz noktalarda Hz. Peygamberin snnetini bilmeseler de, on
lar bu gibi snneti sahabilerin genel tatbikatndan renebi
lecek durumda idiler. O halde bir sonraki nesil geldii sralar
da Hz. Peygamberin snnetinin salam bir ekilde tesis edil
mi olduu kabil edilebilir. 49 te icma budur ve buna kar
bugn Hz. Peygambere kadar uzand iddiasnda olabilecek
bir hadisi rivayet eden genel grten ayrlm bir ya da iki
kiinin ehadetini kabul edemeyiz'. Bu iddia, e-fi' ile mu
haliflerinden biri arasnda geen bir tartmada ak bir e
kilde ortaya konmutur:
e-fi: "Bir haber Hz. Peygamberin halifelerinden
(yani ilk drt halifeden) birinden, buna zt bir baka haber de
49. e-fi', Kitb el-Umm, Kahire basks, VIII, s. 255, satr: 4 vd.; yine s.
243'iin alt ksm.

HADSN DOUU VE GELMES

85

Hz. Peygamberin kendisinden bize ularsa, muhakkak ki biz,


Hz. Peygamberden gelen haberi kabul ederiz. nk her eyin
ulamak istedii bir son hedef vardr; bilgi asndan byle bir
hedef ile Allah'n Kitab (Kur'an) ve Hz. Peygamberin snneti
dir. (Hz. Peygamberin) snneti bizimle olduka, onun, yerini
herhangi bir baka eyin almasna izin verebileceini kabul
eder misin?"
Muhalif: "Evet, benim bilgim dnda olmayan bir konu
da senin yle sylediini iittim: Bazan Hz. Peygamberin
snnetine zt olan bir fikir, onun birden fazla sahabisinden ri
vayet edilir. Fakat bu sahabiler szkonusu edilen snnetten
haberdar olsalar, onu kabul edip (kendi fikirlerini reddeder
ler), yahut ta onlardan sonra gelenler (Tabiiler) ayn snnet
hakknda bilgi sahibi olsalar, ona geri dnerler (bylece Hz.
Peygamberin sz konusu snnetinin o sralarda kabul edilmi
olduu dnlebilir). Hz. Peygamberin Medinede, daha fazla
olmasa bile, yaklak olarak otuzbin sahabisi vard, fakat sen
bir tek haberi, onlardan altsndan bile olmayp, sadece birin
den -ittifak ya da ihtilaf halinde bulunan belki de iki, ya da
drdnden- rastgele naklediyorsun. Bu kimseler de ou hal
lerde ihtilaf halindedir. Bu durumda icm ne olacak?" 50
Yaayan snnetin kayna olarak esiz bir yere sahip
olduu iddiasnda bulunan Medine'de fkhlar bu trl ahad
hadislere kar zellikle ihtiyatl bir tutum iinde ideler. On
lar hadisin kendisini deil, baz hallerde sadece ahad hadisle
ri reddediyorlard. Bu gibi durumlarda onlar, 'zerinde ittifak
edilen tatbikata' dayandklarn iddia ediyorlard. Oysa efi', onlarn tatbikat zerinde gerekte her noktada ittifak
bulunmadm srekli olarak belirtmekte idi. Fakat Medine
de de en nl ve en veld hadiilerden birok kii bulunmak
tayd ve e-fi, fkh meslektalarn hadis rivayet etmek
te bunlarn ok gerisinde kalmakla suluyordu. 51 Bununla
birlikte e-finin baarsn salayan, szkonusu tartma
nn mahiyeti idi. Hukuki tatbikata ve kelami dncelere nor:
50. Ayn eser, s. 244.
51. Ayru eser, s. 240, satr: 2 vd.

86

SLAM

matiflik kazandracak bir dayanak noktasna olan ihtiya


kabul edilip, bunlar hadis vastasyla Hz. Peygamberin ismine
balannca, bu tartmann ortaya kmas hakknda artk
birden fazla tahminden sz edilemezdi. Tedricen fakat gvenli
bir biimde yaayan gelenein (fiili snnetin) tamam hadiste
aksettirilmi; hadis ve snnet bir kez daha muhteva bakmn
dan tam olarak z birliine kavumutur. Medinelilerin resmi
bir hale getirilmi olan snneti, ou Medine dnda ortaya
kan hadiste kutsallk kazannca, bu ehrin snnetin vatan
olarak igal ettii mevki kukuya yer kalmayacak bir ekilde
tesis edilmi; buna karlk tatbikat bakmndan Medine ile
karlkl etkileim iinde bulunan, fakat hadiste bile kendi
hviyetinde baz eyleri muhafaza eden Irak, snnetin ikinci
byk lkesi olarak kalm ve fkhta kendi Hanefi yorumuy
la bamszlm korumutur.
Her eyi kapsamna alan bir disiplin olarak hadisin or
taya k, V. Blmde ele alacamz aklc Mu'tezile kelamclarndan bazlarm bir btn olarak hadise kar pheci
bir tutum taknmaa yneltmitir. Ancak Mutezileyi, trde,
son paragrafta szn etmi olduumuz fkhlardan ayr,
hadise muhalif olan bir ikinci zmre olarak grme hatasna
dmekten saknmak gerekir. Bu izlenim, Mutezilenin, daha
dorusu onlardan bir blmnn hadisi bir btn olarak
phe ile karlamalarndan domakta ve e-fi'nin onlar
dan, normal fkhlardan ayr bir snf olarak sz etmesi de
bu izlenimi glendirmektedir. Gerekte ise Mutezile, her
eyden nce kelamc olmakla beraber, ayn zamanda fkh
idiler. Nitekim bu husus e-fi''nin eserlerinde yazdklarn
dan da aka anlalmaktadr. 52 Onlarn hadis hakknda
duyduklar genel phe, olduka kapal ve dolayldr; temelde
bu pheyi, hadisteki tebihi ifadelerin, dini mantkl bir
ekilde anlamalarn aksatacak almaz bir takm engeller
koymas dourmutur. Gerekte ise an uta yer alan Mutezi
lenin bu kanadyla birlikte hadisin geni apta canlandrl
masna kar uyarlarda bulunan daha pek ok kii vard. Bu
52. Kitb el-Um m'n 250-254. sayfalan zellikle onlara kar yneltilmitir.

HADSN DOUU VE GELMES

87

mnasebetle zerinde durulmas gereken kinci bir nokta da,


Mu'tezileden hi kimsenin, hadise kar olan delillerinde, "ha
disin II/VIII. yzyln ilk yarsnda grlen yeni icat edilmi
bir ey olduunu" sylememesidir. Onlarn'temel iddias, esas
itibariyle yukarda iaret ettiimiz dier fkh ekollerininkiyle ayn idi. Bu iddiaya gre, hadis, esasn fertlerin rivayeti
tekil ettii iin, rivayeti hakknda Mslmanlar arasnda
tam bir ittifak bulunan Kur'an'n aksine, Hz. Peygamberin
retisi hakknda bilgi edinmemiz iin emin bir yol olamaz. On
lar e-fi'ye unlar sylerler:
"Sen bir Arapsn; Kur'an da senin dilinde vahyedilmitir. Onu hafzanda (yani lafzen) muhafaza ettin. Allah Kur'an'
da bir takm farz devler vaz'etmitir; yle ki, eer bir kimse
oradaki bir tek harf hakknda phe edecek olursa, onun
phesinden dnmesini istersin. Dnerse ne ala, dnmezse
onu idam edersin... yleyse sen nasl olur da (hadis rivayetle
rine dayanarak) Kur'an'daki farz devler hakknda senin veya
bir bakasnn, bunlarn bazan genel, bazan zel olduunu, bazan oradaki belli bir emrin ak bir farziyet ifade ettiini ve
bazan da bir baka emrin (ak bir farziyet ifade etmeyip, ha
disin nda zmlenmesi gereken) srf bir iaret olduunu
sylemesine cevaz verirsin? Eer bir kimse, kendi bo heves
lerinin etkisi altnda, Kur'an'n bu biimde tasnifini daha ileri
gtrecek olursa, (ne dersin)?
"Sen, Hz. Peygambere vanncaya kadar bir ahsa tekin
den, ona da bir bakasndan nakledilen ahad bir hadise, belki
de iki ya da hadise sahipsin. Fakat bizim mahademize
gre, sen ve senin gibileri (hadis taraftarlar) karlatnz;
doruluk ve hafzasnn gvenilirlii bakmndan en nde
saydmz ravilerden hibirini... hadiste hatadan, unutkan
lktan ve yanlgya dmekten... uzak saymazlar. Yine sizin
yle sylediinizi gryoruz: Sizin, bir eyi mbah ve haram
saymanza neden olan bir hadis hakknda... biri, Hz. Peygam
ber byle bir ey sylemedi; ya siz yalan sylyorsunuz veya
yanlyorsunuz, ya da bunu size nakledenler... diyecek olursa,
bu durumda siz byle bir kimsenin (Kur'an'dan phe eden biri

88

SLAM

iin yaptnz gibi, phesinden) dnmesini istemeyip, onu


kt birey sylemi olmaktan baka bir eyle sulamadn
z gryoruz. Her iiten kii iin btn Kur'an boyunca gr
nte farkllk gstermeyen emirlerinin, yukarda size gre
durumlarn ele aldmz (yani kesinlikle gvenilemeyen)
kiilerce rivayet edilen haberlere dayanlarak tasnif edilmesi
caiz midir?" 53
Mutezileden ou yukardaki nedenlerle aslmda hadisi
phe ile karladklar halde, onlar yine de snnet ve icma
kabul etmiler; hatta e-fi''nin de dorulad gibi, 54 Kur'an' bu her iki ilkenin nda yorumlamlardr. Bu ekilde
yorumlama ii fkh alanda grlmtr. Onlarn hadisi ka
bul etmede isteksiz grnmelerinin her eyden nce onlann
tebihi kabul etmelerini engelleyen kelam saiklerden domu
olmas pekala mmkndr. Bu hususu ayrca onlann tedricen
hadisi olduu gibi kabul ettiklerinde ya baz zel hadisleri red
detmek ya da bu hadisleri kabul edip akla uygun bir biimde
yorumlamakla yetinmeleri de tasdik etmektedir. bn Kuteybe'nin Te'vLu Muhteltfi'l-Hads (htilaf Halindeki Hadislerin Yo
rumu) adl eseri, zellikle Mutezilenin, hadis mecmualannda
bulunan ihtilaflara ve tebihi ifadelere kar ynelttikleri bu
belli baz iddialanna cevap vermee hasredilmitir.

Hadis lminin Gelimesi

nc/dokuzuncu yzyln ortalarnda hadis, kesin bir


biim alm, hemen hemen btn muhtevasn aynntlanyla
ortaya koymu ve tam bir baan elde etmi bulunuyordu. Muh
teva sz konusu olunca, hadis, Hicri ilk iki yzyl ierisinde
Mslmanlann gelime ve ihtilaf halindeki (siyasi olanlan
da dahil olmak zere) dini dnce ve grlerini ak bir
biimde yanstmaktadr. Bu muazzam ve hayret verici rn
derlemek, ayrdetmek ve sistemletirmek iin baz sekin bil
ginler slam dnyasn enine-boyuna dolamaa baladlar.
53. Ayn eser, s. 250, satr: 16 vd.
54. A yn eser, s. 252, bir adam ldrme davasnda beyyinenin (delilin) duru
mu.
,

HADSN DOUU VE GELMES

89

Bu gl hareket 'hadis arama' adyla bilinir. stekli arayc


lar yer yer dolap, herkesten bilgi edindiler. III. yzyln sonlannda/X. yzyln balarnda, baz mecmualar ortaya kon
mu bulunuyordu. Bunlardan alts o zamandan bu yana zel
likle muteber kitaplar olarak kabul edilmekte ve shh essitte' (Alt Sahih Kitap) adyla tannmaktadr. Bunlardan en ba
ta geleni, daha sonralar Mslmanlarca muteberlik bak
mndan sadece Kuran'dan sonra geldii ileri srlen Muham
med b. Ism'l el-Buhr (194-256/810-870)'nin Sahhidir. Da
ha sonra el-Buhr'ninkine yakn olan Mslim b. el-Haccc
(lm. 261/875)n Sahh'i gelir. Geriye kalan drd ise Eb D'
d (lm. 275/888)un, et-Tirmiz (lm. 279/892)'nin, en-Nes'
(lm. 303/916)'nin ve bn Mce (lm. 273/886)'nin eserleridir.
Yine bu sralarda Mslmanlarn bildikleri ekliyle ha
dis tenkidi, "Hads lmi" eklinde mkemmel bir duruma geti
rildi. Bu tenkit zellikle isnda, baka bir deyile, raviler zin
cirine yneltilmitir. Hadis ravilerinin zgemileri ve onla
rn doruluk dereceleri hakknda sistemli ve karmak bir
aratrmaya giriildi. Bu aratrma ve inceleme ilemi 'Cerh
ve Ta'dl lmi adyla bilinir. Ravilerin ahlaki nitelii, hafza
larnn gvenilir olup olmadnn deerlendirilmesi ynnde
bir giriimde bulunuldu. Bylece raviler, sika ve mutkn (gve
nilir), sadk (doru szl), z'if (zayii), kezzb (yalanc) ve mechl (belirsiz) vb. gibi eitli snflara ayrlmlardr. Buna
karlk bilginler arasnda baz raviler hakknda gr ayr
lklar (ihtilaflar) sz konusu olmutur. Rivayet zincirinin
srekli olup olmad ve balantnn koptuu isnd halkas
hakknda bir baka snflandrma daha benimsendi. nc
bir yol ise her halkada ayn devirde yaayan ravilerin says
ile ilgili idi. Bu aratrmalara dayanlarak hadisler, sahh',
hasen, 'zayf , 'mrsel', 'muttasl' veya 'mevsl', munkat',
merf' (kaynakta yani Hz. Peygamberle balantsnn dolayl
olduu noktada kesintiye urayan) vb. gibi eitli snflara
ayrlmtr. Eletiri yollar birbiriyle kesimektedir: Szgeli
mi, bir hadis, isnat halkalarndan biri eksik olduu halde, sa
hih olarak kabul edilebilir. Her isnat halkasnda ok sayda
ravisi bulunan bir hadise mtevatir ad verilir ya da bu hadis

90

SLAM

sonu bakmndan o derecede kesindir ki, mantken pheye


hemen hemen hi yer yoktur.
Hadislerin ok byk bir blmnn eski slam bilginle
rince uydurma olduuna hkmedilmi ve alt muteber mecmu
ann dnda braklmtr. Buhr ve Mslim, eserlerine sa
dece 'sahh' olduklarna hkmettikleri hadisleri almlardr.
Bunlar o srada mtedavil olan hadislerden yzbinlercesi ara
sndan sadece birka binini semilerdir. Hadis uydurduklar
n itiraf eden baz kiilerin idam edildikleri bildirilmektedir.
zellikle hadis tenkitileri arasnda en beceriklisi ve en ciddi
si olan Buhari, hadisleri deerlendirirken olaanst bir titiz
lik gstermitir. Fakat hatrlamak gerekir ki, bu tarihi eleti
ri, sahh mecmualarn derleyicileri tarafndan kullanlan tek
seim ilkesi deildi. Hadis disiplininin en olgun ama eriti
ini bu devir ayn zamanda farkl, hatta ounlukla birbirine
zt inan ve grlerin topyekun birbirini etkilemesinden Sn
ni bir sistemin doduu ve suyzne kt bir devirdi. Hadisiler (Ehl el-Hads) bu byk oyunda faal olarak yer alyorlar
d. Nitekim onlar bu snni sistemin ncleri, (ifadelendirilmesi E'ai (lm. yak. 300/913) gibi kiilerce baarlm olsa
da) eserlerinde bu sistemi akla kavuturan kimselerdi. Ni
tekim son kesimde de gsterdiimiz gibi, akl esas alan kelamclarla (Ehl el-Kelm) hadisiler arasnda daha bandan iti
baren iddetli bir sava hkm srmekte idi. Bu savata kelamclar, aklclklar yannda, yaayan gelenee (fiili snne
te) de dayandlar. III/IX. yzyln ortalarnda kelamclar da
yanaklarn kaybetmi bulunuyorlard, nk o sralarda ya
ayan gelenek (fiili snnet) artk hadis biimine sokulmutu.
Onlar yine de mnferit (had) hadislere, ihtilafl olduklar
iin ve akla dayanarak saldrmaa devam ettiler. Bu mcade
lenin ne lde iddetli olduu bir rnekten anlalabilir. Bir
hadise gre, Hz. Peygamberin kars Hz. Aienin, Hz. Peygam
ber lmeden hemen nce, "zina eden kadnlarn recme tabi tu
tulmasn emreden bir Kur'an ayetinin vahyedildiini syle
dii" rivayet edilir. Hz. Peygamberin lmyle ortaya kan
aknlk ve karklk srasnda, yine ayn rivayete gre, bu
ayeti ihtiva eden bir kat paras babo bir kei tarafndan

HADSN DOUU VE GELMES

91

yutulmutur. Kelamclar, Kur'an'n bir parasnn -tamamlan


m Kelamullah'n- bu biimde yok edildiinin ileri srlme
sinden akna dnmlerdir. bn Kuteybe 55 buna u szlerle
cevap vermektedir: "Kur'an'n bir blmnn, yaayan tatbi
katta (amel) muhafaza edilmesi artyla, lafzen yok edilme
sinde alacak hibir ey yoktur".
Bylece isnat zincirinin tarihi bir eletiriye tabi tutul
masndan tamamyla ayr ve bundan daha temelli bir tenkit
tr olarak, hemen akla gelen bir baka seme ve ayklama il
kesi daha sessiz bir ekilde faaliyette bulunuyordu. Bu ilke
"snnete uygunluk" ilkesi idi. Fakat seme ve ayklama ilkesi
ncelikle tarihi olmayp, itikadi idi. Onun tarihiligi, her
eyden nce bu disiplinin sahip olduu eklin gereklerinin
zorlad olduka dolayl bir tarihilik olmu olsa gerektir. Bu
tarihilii hakl gsteren destek, yaayan (fiili) snnetin muh
tevasnn daha nceleri Hz. Peygamberin snneti olarak, yani
ruh bakmndan ondan karlm ve bylece snnet adna
layk olarak grlmesi ile ayn trden bir muhakeme saye
sinde salanmtr. Bu, bizim Hz. Peygamberin, 'mevcut olan
btn gzel szlerin benim tarafmdan sylendiini kabul
edebilirsiniz' dediini bildiren bir hadisin nemini tam ola
rak idrak etmemizi salamaktadr. lk nesillerin srekli ve
uzun tecrbelerinin Hz. Peygamberin tebli ettii eylerin ru
hunu aksettirdiini ortaya koyan bir reti btn hakknda
sylenmi, bundan daha doru bir sz olamaz. Aka Hz. Pey
gamberden sonraki gelimelerin -irade 56 hrriyeti, ilahi
sfatlar vb. ile ilgili olarak ortaya konan kelami tutumlannlafzen Hz. Peygamberin kendisine isnat edildii, hatta slamn
byk frkalarndan biri olan ve itikatta Snnilikten ayrlan
'a'mn da tamamyla ayn bir hadis mecmuas bulunduu hu
susunu bundan baka hi bir faraziyeye gre aklayamayz.
Fakat ayrca, bir yandan Hz. Peygamberin kiilii ile
Kur'an ve te yandan snnet-hadis olgusunun gelimesi ara
snda, byk dnya dinleri iinde esiz bir nitelik gsteren
genel bir tarihi sreklilik mnasebeti mevcuttur. Hz. Peygam
55. bn Kuteybe, age., ss. 397 vd.
56. Aslnda "nsan".

92

SLAM

ber srf bir din tesis etmekle kalmayp, gelien geni bir m
metin de temellerini atm ve bu ii tarihin apak altn
da baarmtr. Nitekim Hz. Peygamberle mmeti arasndaki
bu genel sreklilik Hz. Peygamberin snnetinin gerek gven
cesi olup, onu ilk Hristiyanlkta grlen benzeri durumdan
ayrmaktadr. Karanlk noktalarn bulunmas bu temel gere
i inkar etmeyip, sadece onu dorular. Onun sahip olduu ay
dnln ou, tarihi yol zerinde bulunan vastalardan fiilen
yaylabilir, fakat bu vastalar, ayn cinsten olduklar srece,
kayna tahrif edip gizlemezler, ancak onu tasvir edip ortaya
koyarlar. Muhakkak ki bu, zeki bir arkiyatnn da slama
ait bu byk akm yatam Snnilik olarak grmesinin kkl
nedenini tekil eder! nk bu gerek, sadece taraftarlarn sa
ysna dayanlarak veya onlarn Snni olduklarn iddia et
meleriyle aklanamaz. te bu ruh ve tarihi sreklilik eklin
deki ikili ilikidir ki, hadisi, ihtiva ettii hususlardan ou
bakmndan kesin tarihilik niteliinden yoksun olmasna
ramen, Islamn ilk devirlerinde btn saldrlara kar daya
nkl bir duruma koymutur. Hadis te ayn ekilde slam m
metinin durumuna yllarca bir sreklilik ve istikrar kazan
drmtr. Ancak bu istikrar, Ortaan sonraki devirlerinde
yeni bir yaratclk ve orijinallikten yoksunluk pahasna mu
hafaza edilmitir.
Modem slam yaratcln hasretini ekmektedir. Yeni
gelimeler lehinde ortaya kan kimi zmreler, ileri srdkle
ri hususlar olduu gibi ele alnrsa, tm hadisi reddedip, Kur'an'a dayanmak arzusundadrlar. 57 Fakat bu zmreler ieri
sinde gndemde olan meselelerin bilincine hemen hemen hi
varlmamtr. Onlarn, Hadisin tarihi geerliini mi, yoksa
itikadi geerliliini mi inkar etmek istedikleri ak deildir.
Bu kark durum (ve esas itibariyle Hadisin ne ekilde geliti
i hususunun deerlendirilmemesi) nceki devirlerde kelamclann dt duruma nemli lde benzemektedir. Ancak
bir byk fark vardr. Kelamclar da hadisi (szl snneti)
57. Hint-Pakistan alt ktasnda byle bir zmre vardr. Bunlar kendilerine
Kur'n Ehli adn verirler. ok sayda eser yazmlardr ve bu arada Lahor'da (daha nce Delhi'de) Tul'-l Islm adl Urduca bir dergi karmakta
drlar. Bununla birlikte, bu trl dnce Ortadouda yaygn deildir.

HADSN DOUU VE GELMES

93

yaayan gelenek (fiili snnet) lehine reddetmek istemilerdir.


Fakat artk tek snnet szl snnettir, zira yaayan (fiili)
snnet, mevcut olduu srece, geerliliini artk hadisten al
maktadr ve Hz. Peygamberle ve ayn zamanda temelde slam
mmetine tebli edilip, onun tarafndan anlalan Kuranla
irtibat salamamzn tek yolu hadisten gemektedir. nk
hadis bir btn olarak bir tarafa atlsayd, Kur'an'n tarihi
liine ait olan temel, bir vuruta ortadan kaldrlrd. Fakat
mevcut olan huzursuzluk ta ayn lde gerektir ve hayati bir
ihtiyac yanstmaktadr. Taptaze bir canllk ve yepyeni bir
yoruma olan bu ihtiya ne bastrlabilir, ne de bastnlmaldr.
Ancak hadisin snni koruyucular bugne kadar hep uzlamaz
muhafazakar bir tutum gstermiler ve hem yeni durumu hem
de hadisin fiili geliimini deerlendirmeden yoksun grn
mlerdir. Onlar, hadis sisteminin gerisindeki gerek sebep
olan bu tutumun, istikran muhafaza etmek yle dursun, onu
bir gn ac bir ekilde ortadan kaldracan idrak etmemekte
dirler. Fakat yenilikinin (modemistin) de, hadisin, ksmen
Hz.Peygambein szl ve saf retisini temsil etmese bile, mut
lak surette Hz. Peygamberle yakn bir ilikisi bulunduunu ve
zellikle bu retinin slam mmeti tarafndan ne ekilde an
laldnn ilk geliimini ortaya koyduunu idrak etmesi ge
rekir. Hi kukusuz o, Kur'an' ve Hz. Peygamberin snnetini,
zmlenebildii lde, yeniden yorumlayabilir -ve burada o,
sadece ilk nesillerin tatbikatn izleme durumundadr- ancak
hadisin ve onun garanti ettii messeselerin z niteliini, u
rasa bile, gzden rak tutamaz: Hi bir yorum bolukta yap
lamaz, nk Kur'an bolua gelmemitir. Hadis hakknda
kukularmda kat olan kimselerin bile, uygun dtke onun
la grlerini desteklemekten kendilerini alamamalan ek
linde ortaya kan mehur garabet (paradoks), ite buradan
gelmektedir.
Hz. Peygambere ait tarihi unsurlarn ayklanmas, ye
terli ilk kaynaklarn elimizde bulunmamas dolaysyla, bel
ki tam baanya ulamaktan uzaktr. Fakat bizzat Mslman
larn, hadisin gelimesi ile ilgili samimi ve arbal bir ara
trmaya girimeleri en nde gelen arzudur. Bu yolda ne elde e

94

SLAM

dilirse kazantr. nk bu, bir yandan slam mmeti ile Hz.


Peygamber, bir yandan da slam mmetinin itikadi ve ameli
evrimiyle hadisin gelimesi arasndaki yakn ilikiyi ortaya
koyacaktr. te yandan o, bu arasndaki mnasebeti ay
dnlatp, gelecekteki uygun bir gelimeye gtrecek olan yolu
temizleyecektir.

Drdnc Blm

SLAM HUKUKUNUN YAPISI


Balang - lk Gelimeler: Kur'an ve Snnet; Kyas; cma
afi ve Sonras Hukuk ve Devlet - Fkh
Ekollerinin Teekkl - Sonu

Balang

Ortaa slam hukuk nazariyesine gre, slam hukuku


nun yaps 'hukukun kkleri' ad verilen drt temel zerine
kurulmutur. Bunlar; Kurn, Hz. Peygamberin snneti, cm
ve Kystr. Bu drt asl arasndaki karlkl iliki olduka
karktr ve onu tam olarak akla kavuturmak hi te ko
lay deildir. Belki de kaba bir benzerlik kurmak suretiyle
Aristo'nun nl tahlil dzeni burada yardmc olacaktr. Bu
benzetmeye gre, Kur'an ve Snnet maddi asllar (ya da kay
naklar); kyas ilemi etkin sebep ve cm da sr asl (ya da i
levsel kuvvet) dr. Aristo'nun ortaya koyduu dzenin grn
tsn tamamlamak gerekirse, yapnn amac insanm, Al
lah'n hkmranl altnda ve O'nun iradesine uygun olarak
yaamasn salamaktr. Bu blmde biz, bu ana ilkelerin hu
kuki bir yap eklinde gelimesinin tarihini ana hatlaryla

96

SLAM

verip, bizzat bu yapnn tarihini ve muhtevasn ksaca ele


alacaz. Bir btn olarak hukuk disiplininin Islamdaki yeri
ve bu yerin tarihine gelince, bu husus, Islamn en nemli kavrami, "er'at" sz konusu eden VI. Blmde ele alnacaktr.

lk Gelimeler: Kur'an ve Snnet

slam hukuk anlaynn ta temelinde, "hukukun zde ve


esasta dini olduu" fikri yatmaktadr. Bu nedenledir ki, slam
tarihinin daha balangcndan itibaren hukukun eri'at (in
san davrannn Allah tarafndan emredilmi rnei) kavra
mndan kt veya bu kavramn bir paras olduu kabul
edilmitir. O halde onun temelinin ilahi Vahiy'de bulunmas
gerekir. Allah'm insanlara en mkemmel ve en son vahyi olan
Kur'an'm, insan hayatnn en bata gelen, hatta tek yneticisi
ve hukukun kayna haline getirilmesi zorunludur.
Bu durumda Kur'an'da bulunan ifadelerin tamam, belli
bir hayat tarzn yerletirecek^ kadar evrensel ve somuttur: O,
sadece ezeli olan ruhani ve ahlaki ilkeleri ortaya koymakla
kalmam, ayn zamanda Mekkelilere, Yahudilere ve Mna
fklara kar btn mcadeleleri boyunca ve dou halindeki
bir toplumun ve devletin kurulmas grevinde Hz. Muhammed
ve ilk slam cemaatine yol gstermitir. Bu mcadeleler ve
yapc bildiriler zel mahiyette idi. Fakat yine de Kur'an'm ke
sinlikle yasamay ilgilendiren blm nispet itibariyle ol
duka azdr. Miras hukuku zerindeki ayrntl beyanlar ve
hukuken belirlenmemi olan hrszlk ve zina gibi sulara
ceza koymak yannda, onda gerek tabiriyle yasamay ilgilen
diren pek az ey bulunmaktadr. Mslmanlarn gayr- mslimlere kar ve onlarla olan ilikileri hakkndaki zel emir
lere gelince, bunlar durumlara gre deiiklik gstermekte ve
kesin ifadesiyle 'hukuk' tabiri kullanlamayacak kadar zel
idiler. Kur'an'm, farkl olmakla beraber benzeri durumlara
verdii bu "farkl, fakat ayn zamanda benzeri" cevaplarn,
karlatrmal bir aratrma iin biraraya getirilmesi zorun

SLAM HUKUKU'NUN YAPISI

97

lu idi. Fakat ayrca, zaman bakmndan hangi zel emrin


nce, hangisinin sonra olduunun ortaya konmas gerekiyor
du.
Kur'an'n herhangi bir yeni duruma uygulanmasn sa
lamak iin izlenecek bu karlatrmal ve yorum getirici
uslde benimsenmesi gereken tek tabii yol, onun Hz. Peygam
berin zamannda ne ekilde ilediini grmekti; nk Hz.
Peygamber, onu,n en yetkili fiili timsali durumunda idi ve
onun davrannda, benzeri bulunmayan bir dini normatiflik
mevcuttu. Szn ettiimiz bu ey, Hz. Peygamberin Snneti
idi. Biraz sonra greceimiz gibi, Hz. Peygamberin hata yap
mayaca inanc (ismeti) olduka ge bir tarihte formle edil
mi olmakla beraber, slam tarihinin balang noktasna ka
dar uzanan bir ilemin kendi mantnn sadece resmi bir
rn idi. Son blmde grdmz gibi, Hz. Peygamberin sahabileriyle istiare etmesine, verdii kararlara arasra baz
evrelerde itiraz edilmesine ve bizzat Kur'an'n bazan onu
eletiriye tabi tutmasna ramen, 58 onun dini otoritesi bala
yc idi. Hayatta iken bu otorite her zaman iin yeterli idi; gele
cek ise, "hal" oluncaya kadar ak olarak kalm ve otoritesini
ona yneltmesi sayesinde Hz. Peygamber tarafndan kesin bir
muhteva ile doldurulmutur. Fakat lmnden sonra, bu yaa
yan otorite artk yoktu ve onun resmen yanlmazlk inancna
dntrlmesi gerekiyordu. Bu demektir ki, hayatta iken Hz.
Peygamberin muteber olan btn karar ve beyanlar lmn
den sonra yanlmaz karar ve beyanlar haline gelmitir. Bu,
Hz. Peygamberin yanlmazl konusunda zel hukuki bir da
yanak tekil etmitir. Ayrca btn peygamberleri kapsam
na alan farkl ve daha genel bir yanlmazlk inanc iin kelami bir dayanak ta bulunmaktadr. Bu yanlmazlk inanc, ila
hi vahyi alan bir kimsenin zellikle ahlaki meselelerde ciddi
bir hata ilemesinin beklenmeyecei telakkisine dayanmak
tadr. Bu nedenle kelami inan, zellikle hukuki olan nazariyenin yapt gibi, kk yarg hatalarm deil, sadece byk
ve ciddi hatalar kapsamna alr.
58. Szgelimi, Kuran, Tevbe, IX, 44; Abese, LXXX, 1.

98

l a m

slamn ilk devirlerinde (yaklak olarak 150/767 ylma


kadar) Hz.Peygamberin mutlak otoritesi hakknda pragmatik
bir dnce kesinlikle kabul edildii halde, onun yanlmazl
hakkndaki resmi inancn pek az izleri bulunmaktadr. lk
halife Ebu Bekr'in, halife seildikten sonraki ilk sylevinde
(hutbesinde) Allah'tan ve Reslnn (ortaya koyduu rnek
ten) uyulmaa layk ve kendisi zerine vacip olduundan sz
etmi olmas, bu hususu ak bir ekilde ortaya koymakta
dr. 59 Baz modem bilginler, Hz. Peygamberin Mekke'ye son
hacc srasnda okuduu veda hutbesinde Kur'an'n yanmda
kendi Snnetini de gelecek iin bir rehber olarak zikretmesi
hususunda, daha eski bir metinde 'benim snnetim' tabiri ge
medii iin, baz kukular bulunduunu belirtmilerdir. Fa
kat bu gr dayanaktan yoksundur ve lmnden sonra da
Hz. Peygamberin otoritesinin, hayatta olduu zamanki gibi de
vam ettii hususunu reddetmemektedir. Nitekim Hz. Peygam
berin lmnden sonra ve zellikle hemen bunu izleyen bir za
manda, onun himayesi dnda hi kimsenin otorite iddiasn
da bulunamayaca eklinde ek bir sebep daha bulunmak
tayd.
Fakat son blmde de grdmz gibi, snnet daha son
ralar maddi adan ilk drt halifenin (baz modem yazarla
rn bazan kulland bir deyile, sayg gren halifelerin) orta
ya koyduklar rnekleri ve sahabilerin veya onlardan byk
bir blmnn icmam da iine alacak lde geniledi. Bun
lar, srasyla hulefa-i ridn'in ve sahabilerin snneti olarak
bilinir. Fakat, yine grdmz zere, bu rneklere tali an
lamda, yani sahabiler Hz. Peygamberin snnetinin hayatta
olan temsilcileri olarak grldkleri iin, 'Snnet' ad verildi.
Bu terim daha sonraki nesillerle ilgili olarak sadece hadisten
snnetler karma anlamnda uyguland ve daha ziyade
icma'm himayesine sokuldu. Nitekim sahabilerin zerinde it
tifak ettikleri tatbikat ta sahabilerin icma' adyla bilinir. Sa
habilerin neli, kendileriyle birlikte (kendileri de dahil) sn
net teriminin sona erip, ayn zamanda (kendileri de dahil)
icma'm balamas bakmndan esiz bir yer igal eder. Ancak
59. bn Him, Sre, IV, s. 341.

s l a m

h u k u k u 'n u n y a p is i

99

bu durumda yeni hibir nesil yeni Snnet retme gcnde d


nlmedii halde, sahabilerle daha sonraki nesil, yani ta
biiler nesli arasndaki balant tek tek dnrlerin dorudan
doruya bir sonulamaya ve uygulamaya bavurmalar saye
sinde mevcut malzemenin byk bir ksmn ortaya koydu. Bu
ileme hem snnet, hem de icm terimi uyguland. Fakat icm
terimi giderek stnlk kazand, nk hadisin btnyle
gelitii grlnceye kadar bu neslin faaliyeti bu malzemenin
byk bir ksmn icman himayesi altnda Hz. Peygamberin
snneti ekline dntrd.
Bu ilk dnemde hukukun bir kayna olarak Kur'ann
snnete nazaran ncelik tayp tamad sorusu henz ak
a ele alnmyordu. O srada Kuran Allah'n kelam sayld
ve Hz. Peygamberin snnetinin yanlmazl inancnn henz
biimlenmemi olduu doru olmakla birlikte, yukarda ia
ret edilen bir ka istisna dnda Kur'ann hukukla sadece do
layl bir mnasebeti olduu iin, daha balangcndan itibaren
snnet, hukukun bir kayna olarak Kur'an'la yanyana kon
mutu. Aynca Kur'an'da az saydaki "yasama ile ilgili ayetler"
de Arap toplumunun rf ve tatbikata ilikin kurallar ile
balants inde domutu. Ancak I. yzyln sonlar/ VIII.
yzyln balarnda eitli kaynaklardan snnet sahasna o
kadar ok malzeme sokuldu ki, snnete 'zerinde ittifak edi
len' sfat eklendi.

Kys

Kyas deyimi, slam hukukularna gre, benzetmeye


dayanan, yani daha nceki bir rnekte ifadesini bulan belli
bir ilkeden yeni bir durumun bu ilkenin kapsamna girdii
veya illet' ad verilen ortak bir zati hususiyete dayanarak bu
rnee benzedii sonucuna varan istidlal (aklyrtme) an
lamna gelir. Daha sonralar ayn kelime slam felsefesinde,
mantktaki 'kyas veya 'istidlal' (sonulama) anlamnda kul
lanld. Bu iki kullan arasndaki ortak unsur, dncenin
aka bilinenden ak biimde bilinmeyene doru hareket et

100

SLAM

mesidir. uurlu bir ekilde ifade edilen bu deyim, byk bir ih


timalle yabanc bir etkinin izlerini tamaktadr. Fakat dok
trinin kendisi, pheye yer vermeyecek lde tutarl bir dahi
li gelimeye iaret etmektedir.
Bu, uurlu biimde ortaya konan kyas metodunun ilk
ncs 'ahs hkm' ya da 're'y' adn alr. Bu deyimin kuvvet
li bir znel (sbjektif) havas vardr. Nitekim, imdiki zaman
birinci ahs tekil kalbyla 'dnyorum', 'fikrimi ortaya
koyuyorum' anlamna gelir. Bu deyim ylesine youn bir e
kilde gelitirildi ki, birok bilgin zmrelerine 'kendi dnce
lerini ortaya koyanlar' (ehl er-re'y) lakab verildi. Bu tarz bir
dnce faaliyeti, bakalarna nazaran olduka serbestti ve
birbiriyle ihtilaf halinde olan zengin bir dini ve hukuki gr
ortaya koymakta idi. Fakat basit ve hemen-hemen bilinsiz
bir kyas metodu da, kukusuz, her zaman mevcut bulunuyor
du; yeni veya nazik ve karmak bir meseleyle karlalnca,
Kur'an ve snnetin ak ve kesin bir karar vermedii hususlar
da, Kur'an'n bir ayeti veya snnette yer alan genel bir ilke
veya zel bir durum ele alnp, ona dayanlarak mevcut mesele
hakknda bir karara varlyordu. Fakat hem modelin sei
minde, hem de benzerlik noktasnn bulunmasnda hemen he
men babo bir serbestlik iinde davranlyor ve varlan so
nular bir yanda muteber (sahih) kyas, te yanda ise hemen
hemen tam bir keyfilik arasnda deiiklikler gsteriyordu.
Yirmi-otuz yl kadar sonra, bu tamamyla 'ahsi dnce'nin dzensiz rnleri, kendisine kar kuvvetli ve ac bir
tepkiyi dourdu ve II/VIII. yzyln ilk yansnda hem Medine,
hem de Irakta daha sistemli bir dnce ortaya kt. Medi
ne'de Mlik (lm. 179/795), re'y szcn kullanmaa devam
etti, fakat izlenen yol daha sistemli bir haldeydi ve bu konuda
o sralarda icma' kavramnn hakim olduu mtecanis bir
doktrinin Medine'de ortaya km olmasnn phesiz yardmlan oldu ve ona daha da fazla g kazandrd. Buna kar
lk Irak'ta slam hukukunda mantki dncenin timsali olan
Eb Hanfe ve onun ilk taraftarlar 'bu ... snfna girer',
'bu.....'a benzemektedir1gibi tabirler ortaya koydular. Ayn za

SLAM HUKUKU'NUN YAPISI

101

manda itihat ya da 'sistemli yeni dnce' kavram II/VIII.


yzyln ilk yarsnda dar bir alanda kendisini gsterdikten
sonra II/VHI. ve III/IX. yzyln sonlarnda metod olarak
kyas eritmek suretiyle yeni dncenin kuvvetli bir ilkesi
halinde olgunlat. 60
Re'y ve dier resmi olmayan tabirler gibi, kyasn da,
daha balangcndan itibaren II/VIII. yzyln ikinci yansn
da yerlemi olduu grlyor. Daha sonra III/IX. yzylda Za
hiri lakab verilen D'd (lm. 269/882)'un nderlii altndaki
kk bir fkh ekol bu ilkeyi reddetmitir. Fakat ayrlk
daha ok biimdedir, nk bu ekol kyasn yerine 'ak yor
um' (mefhm) ilkesini koymutur. Hernekadar fi' (lm.
204/819) -hukukun temelleri zerinde eser yazm olan ilk hukuku- genellikle kyas bir ilke olarak tesis etmi olmakla
tannrsa da, onun bu ilkeden sz etme ekli, bu ilkenin daha
nceden kabul edilmi bulunduunu aka gstermektedir.
Nitekim, daha nce de iaret ettiimiz ve biraz sonra cma
konusunu ilerken ele alacamz zere, ahsi re'yin kyas
eklinde gelimesi mantken icm'da son bulan bir 'birlik ve
gllk salama' srecinde bir halka tekil etmitir. imdi
icma konusuna dnmemiz gerekiyor.

cm'

lk drt halife devrinden sonra, ayrntlar zerindeki


fikri ve itikadi dncede ok sayda ayrlklar grlmee ba
lad. Emevi halifelerinin dnyaya ynelik idaresi, yasama g
revini tannm din nderlerine ve farkl blgelerin hukuku
larna brakt. Bu blgelerden zellikle en nde geleni, ilk de
virlerdeki slam zhdnn mirasndan aslan payn alan Me
dine idi. Hukukular ise her eyden nce Kur'an ve Snnete
(hem yaayan (fiili) hem de szl gelenee (snnete)) ait malze
meler zerinde ahsi rey metodunu kullanarak kafalarn yor
dular. Fakat yukarda sz konusu edildii gibi, birbiriyle
60. Sistematik itihadn gelimesiyle birlikte re'yin kullanlmas Hadis ehli
tarafndan iddetle yerildi. Her byk ve sistemli Hadis mecmuas Hz. Pey
gamberin kiisel gr (re'yi) yeren hadislerini ihtiva etmektedir.

102

SLAM

balantsz bir dnce mecmuas ortaya koyan bu serbest ve


kiisel yaama faaliyetine paralel olarak dengeyi salayc ve
tamamlayc bir koordinasyon ve birlik salama hareketi sr
mekte idi. Kiisel grn sistemli bir kyas eklinde gelime
si bu ynde atlan bir admd. Fakat kyas ve itihat (bkz. aa
ya) doktrinleri resmen benimsenmeden nce bile geni l
de bir icma elde edilmi ve bu husus bylece II/VIII. yzyl hu
kukular ve hadisilerinin kyas doktrinini slamm ilk nes
line gtrmelerini salamt. fl''nin bir grup Medine'li hu
kuku ile yapt tartmada bu konu aka ortaya konmak
tadr:
fi': "Szgelimi senin, -hepsi de Tabiilerden olan- bn
el-Mseyyib'i Medine'nin, At'y Mekke'nin, Hasan' Basra'
nn, a'b'yi Kfe'nin gvenilir bilgini kabul ederek, bunlarn,
zerinde ittifak ettiklerini cm olarak grdn syleyebi
lir miyiz?"
Hasm: "Evet".
fi':"Fakat sen onlarn, bilgi sahibi olduun hibir top
lantda biraraya gelmediklerini belirtiyorsun. O halde sen on
larn ittifak ettiklerini, onlar hakkndaki haberlerden
karyorsun. Nitekim bu insanlarn Kur'an'da ya da Snnet'te
ele alnmayan meseleler hakknda beyanlarda bulunduunu
grdn iin, bu hususlarda kyasa bavurduklarn kar
yor ve kyasn bilginlerin zerinde ittifak ettikleri yerlemi
ve gerek bilgi mecmuas olduunu iddia ediyorsun".
Hasm: "Benim sylemek istediim de budur". 61
Ayrca, bu erken tarihte, kyasla icma arasndaki kar
lkl etkileim statik bir ilke olarak deil, tabii ve dinamik bir
zmseme, yorum ve benimseme sreci olarak grlmtr.
Bu husus, fide yer alan, biraz uzun olmakla birlikte, bu ko
nuda en kapsaml olan ve icmam gerek mahiyetini ve her
eyi iine alan zelliini akla kavuturan bir baka me
tinde ortaya konmaktadr:
61. Kitb el-Umm, VII, s. 258, ato: 2 vd.

SLAM HUKUKU'NUN YAPISI

103

Hasm: "Bilgi birka biimde elde edilir. nce, mmetin


tamamnn, nceki nesillerin meydana getirdii toplumun ta
mamndan rivayet ettii bir ey, zerine Allah ve resul adna
yemin edebileceim bir kesinlikle bilgiyi meydana getirir:
Farz olan dini devler buna rnek tekil eder... kinci olarak,
Kuran'm farkl yorumlara msait olan blmnn ilk bak
taki genel anlamyla kabul edilmesi gerekir: Ona, mmetin
icma olmadka, -te'vile msait olsa da- batn ya da mecazi
bir anlam verilemez... nc olarak, Mslmanlarn zerin
de birletikleri ve onun zerinde nceki bir icmam bulunduu
nu rivayet ettikleri bilgi. Bu bilgi, Kur'an'dan ya da snnetten
gelmese de, benim iin, zerinde birleilen snnetle ayn duru
ma sahiptir. Bunun sebebi, Mslmanlarn ayn fikirde bir
lemelerinin, srf 'kiisel dnce' (re'y)lerle deil, (ancak k
yas sayesinde) salanabilmesidir, zira 'kiisel dnce (re'y)'
ihtilafa yol aar... Drdnc olarak, mtehassslarn sahip
olduu bilgi bulunmaktadr. 62 Bu bilgi hatadan uzak bir tarz
da rivayet edilmedike, kesin bir delil tekil etmez. Son ola
rak, kyas... Ele alm olduum ekillerdeki bilgi iin hibir
ihtilaf sz konusu olamaz: Herey, genel olarak mmet onu il
kelerinden ayrmakta ittifak etmedike, kendi ilkelerinde
kklemi olarak kalr. cma herey iin kesin delildir, nk
hatadan uzaktr".
fi': "Sz konusu ettiin birinci bilgi tr, yani genel
olarak mmetin, daha nceki nesillerden rivayeti konusunda
haklsn. Fakat genellikle mmetin zerinde ittifak ettiini ve
nceki nesillerin benzeri bir icma bulunduunu rivayet ettii
ikinci tr bilgi konusunda bilgin var m; bu bilgiyi akla
yabilir misin? Bu genel olarak mmet dediin ey nedir... Hem
bilginleri hem de bilgin olmayanlar iine almakta mdr?
Hasm: "Bu, sadece bilginlerin icma'dr... nk bu ko
nuda bilgisi olanlar ve onun zerinde ittifak edenler sadece
bunlardr. O halde onlar ittifak edince, bu, bilgi sahibi olma
yanlar (yani bilgin olmayanlar) iin muteber bir hale gelir; fa
kat ittifak etmezlerse, onlarn grlerinin herhangi bir kim
se iin geerlilii olamaz ve bu gibi meselelerin icma'a dayan62. 'Mtehassslarn llmi'nden bireysel dncenin sonucu olup, ayn.zaman
da ayn rivayet kanallaryla nakledilen ve zerinde genel olarak mmetin
ittifak etmedii bilgi anlalr.

104

SLAM

larak yeni bir kyasa tabi tutulmas gerekir... Onlarn icma'nn kendileri tarafndan nakledilen szl bir gelenee (snne
te) mi dayand, yoksa herhangi bir gelenekten (snnetten)
yoksun mu olduu hususu nemli deildir...; onlar ihtilaf ha
lindeyken bile, bazlarnn kabul ettiine uygun den szl
bir gelenein (snnetin) mevcut olup olmad hususu da nem
li deildir. nk zerinde ittifak olmayan bir hadisi kabul etBurada gznne alnmas gereken ilk nokta, bu her iki
metnin de sadece kyas veya sistematik istidlali ilk fkh
ekollerinin gznde kendisine bir hazrlk olarak icma'a ba
lamakla kalmayp, bir yandan snneti, te yandan da icma'
hem ilk ekollerin hem de onlarn hasm olan e-fi''nin
gznde birbirinden ayrmasdr. Bu nedenle snnet bizatihi
icma ile ayn saylamaz. Snnet Hz. Peygamberin retisiyle
snrlanm ve snnetin rivayeti iin kaynak tekil ettikleri
srece, sahabilere kadar geniletilmitir. cma ise sahabilerle
balayp, daha sonraki nesillere kadar uzanmaktadr.
Fakat ayrca, ok daha nemli olarak, icma ilkesine ilk
fkh ekollerinin temsilcilerince stn ve mutlak bir yetki
verilip, bu ilke herey iin kesin delil haline sokulmutur. Bu,
muhakkak ki, hibir ihtilafa mesaade edilmedii anlamna
gelmez; nitekim nispeten kk baz ayrlklarn yerleecei
nin hissedildii hususlarda btn bunlar icma iine sokul
mulardr. Fakat icma sadece bugn ve gelecekte doru olan
bulmak in deil, ayn zamanda gemii de tesis etmek zere
mutlak surette otorite olarak grlmtr: Hz. Peygamberin
snnetinin, ve hatta Kur'an'm doru bir yorumunun ne oldu
unu belirleyen icma olmutur. Bu nedenle son tahlilde hem
Kur'an hem de snnet, icma vastasyla geerlik kazanmtr.
Bir yandan gemile, te yandan bugn iin doru olann
kefiyle ilgili bu iki farkl ilem arasndaki ortak unsur,
icmam esasn aklar. Bu ortak unsur, otorite ve hataya kar
'gven iinde olma' fikridir. Bu balamda otorite ile yanlmazm

63. Kitbel-Umm, VII, s. 255, satr: 17; s. 256, satr: 1.

SLAM HUKUKU'NUN YAPISI

105

ln birbirinden ayrdedilmesi gerekir. Bu konuda yaz yazan


ou modem bilginler (hepsinden de daha ok Snouck Hurgronje) 64 icma ile Katolik kilisesinin muteber (ex cathedra)
beyanlar arasnda srekli bir takm benzerlikler ortaya koy
maa almtr. lk slam bilginlerince yanlmaz olarak
grlen ey (ki bu yanlmazlk aka ifade edilmekten ziyade
teslim edilmitir), icma'm yanlmaz olmayp muteber olarak
grlen muhtevasndan ziyade metod ve ilke olarak icma'dr.
Mslmanlarn icma doktrininin kuvvetle tatbikata ynelik
bir durumu vardr; onun muhtevasnn mutlak bir doruluk
deeri bulunduundan deil, sadece ameli drstlk deerin
den sz edilebilir. Fakat drstlk deerleri deimektedir.
Kukusuz bu, icma ileriye dnk bir ilem olarak gren ilk
ekollerin tatbikat ve nazariyesi ile uzlaan tek grtr ve bu
noktada sistematik kyas sayesinde srdrlen itihat faali
yetinin snnet ve icma arasna girmesine ok ey borludur.
Bu ekollerin, e-fi''nin icma aleyhinde srdrd saldr
lara kar, bu icma'm muhtevasn ilk nesillere kadar gtre
rek, onlarn icma' bir gelenek (snnet) olarak dndkleri
izlenimini verdikleri dorudur. Fakat bu, ksmen kendilerini
saldrlara kar savunmak amacyla ortaya atlm bir are
den ibaretti.
Mahiyeti dolaysyla icma, Mslmanlarn karmak,
inan ve amellerini ifade edip biimlendirmek hususunda en
gl ve ayn zamanda teekkl bakmndan son derecede
kaypak bir etkendir. cma uzvi bir faaliyettir. Bir organizma
gibi hem ilevini yerine getirir, hem de geliir: Her an stn bir
ilevsel geerlilii ve gc vardr ve bu anlamda kesindir, fa
kat ayn zamanda yaratma, zmseme, tadil etme ve reddetme
faaliyetinde bulunur. te bu nedenledir ki, icma'm teekkl
herhangi bir messesenin mal olamaz. I/VII. ve II/VIII. yz
yllarda ve daha sonralar hzla byyen bilginler ve fakihler
zmresi, zellikle ittifak ettikleri, ya da ayn grte birle
tikleri (buna bilginlerin icma' denir) zaman son derecede etki
64. Selected Writigns (Seme Yazlar), ner.: G.H. Bousauet ve J.Schacht, Leyden
1957, ss. 228, 275 vb.; slam, tcm hakkndaki blm; yine bkz., D. Santillana, H.A.R. Glbbin Muhammedanism'dcki alnts, ss. 96-97, 98.

106

SLAM

li olan kendi dncelerinin sonularm tartp ortaya koya


biliyorlard, fakat icma'm teekkl snfta baarlamazd.
cma aydn kamuoyuna daha yaknd ve byle bir kamuoyu
nun yaratlmasnda ekollerin teekkl en gl etkendi. Fa
kat bu kamuoyu, greceimiz zere, giderek birok hukuk ve
kelam ekollerinin varlna bile kar km; dierlerinin
geerliliini ise ya gzden drm, ya tadil etmi, ya da ge
niletmitir.

fi' ve Sonras

u ana kadar tasvir edilen slam hukukunun temelleri


nin geliiminde Kur'an kendi kimliini korumu, fakat dier
ilke ya da asl -snnet, kyas ve icm- birbirleriyle son der
ecede yakn bir mnasebet iinde olmulardr. zellikle sn
net ve icma, farkl olmakla beraber, birbiri yerine gemitir.
Arada kopmaz halka durumundaki kpr kyastr. Sadece Hz.
Peygamberin snnetini hukuka aktarmakla kalmayp, ayn
zamanda yeni sosyal ve idari messeseler! ve tatbikatlar sn
netle birlikte 'yaayan gelenek' ierisine sokan bu kyas ilkesi,
faaliyetinden tr, kendisini snnet ierisine yerletirmi
bulunuyordu. te yandan kyas faaliyetinin sonular, at
ma, uzlama ve dzenleme sayesinde, giderek kesin otoriteye
sahip olan icm ekline brnmtr.
Bununla birlikte II/VIII. yzyln ortalarnda, Hz. Pey
gamberden geldii iddiasnda bulunulan geni bir hadis klli
yat sahnede grnm bulunuyordu. II/VIII. yzyln son ya
nsnda hukukun temellerini ortaya koyan ilk hukuku olmak
erefini tayan e-fi', o srada mevcut olan metodolojiye
(usl) kar km ve hukukta hadis malzemelerinin topyekun kabul iin gl bir anda bulunmutur. Belki kendisi
nin de tam bu ekilde dnmemi olmasna ramen, giritii
program, hukuk ekollerinin icma doktrinine kar kmak ve
onu temel dini ykmllkler ve amellerle snrlandrmakt.
Bylece o, 'yaayan (fiili) snneti' ortadan kaldrm olacak;
icm ise olduka zararsz bir hale sokulduu, yanfhadisin sz

SLAM HUKUKU'NUN YAPISI

107

l snnetinde de yer alan temel ve yaygn dini devlere indir


genmi olduu iin, ortaya kan tm boluu hadisle doldura
cakt. Baka bir deyile, yaayan gelenek ya da icma deil, tek
bana hadis, snneti temsil edecekti. Bunun son derecede
nemli bir sonucu, kyas ya da istidlal unsurunu, bir yandan
Kur'an'la snnet, te yandan icma arasnda orta bir yerdeki
mevkiinden karmak olacakt.
Ahad hadislerin (yani sadece bir ya da iki kanaldan,
nce, szl olarak, daha sonralar ise II/VIII. ve III/IX. yzyl
larda yazl olarak rivayet edilen hadislerin) byk bir bl
mnn icm'a kar olmas fiTnin tartmalarndan
renilen belli bal bir derstir. Bu hadislere kar hukuk
ekolleri kendi icmalarn stn tutmulardr. fi onlara
kar u delili ileri srmektedir: Gerekte dini devler dnda
hibir icm mevcut olmamtr; ekollerin ilk otoritelere ve
bilginlere isnat ettikleri icm gerek bir icm olmayp, en iyi
haliyle bir muvafakattir ve teferruata ilikin baz hususlarda
atma hala srmektedir. Fakat onun esas iddias, herhangi
bir meselede icma bulunsayd, onun ancak ekollerin hadisin
temeli olarak kabul etmedikleri bir olgu olan belli rivayet ka
nallaryla nakledilebilecei hususunu ortaya koymaktr.
fi bu delile bkmadan yeniden dnmekte ve bu delille eski
ekollere kar stnlk kazanmaa almaktadr. Fakat
icma bir messese olarak grmese bile, derli toplu ve kesin
bir olay olarak anlamaktayd. Buna karlk ekoller, icma
'fikirlerin kaypak fakat gl bir tedrici akla ve istikrara
kavuturulmas ilemi' anlamna almakta idiler. Bununla
birlikte kendilerini savunma hrsyla onlar, icrria' ou me
selelerde ilk nesillere kadar geri gtrmlerdir.
Geni lde afii'nin abalarndan tr szl gelenek
(Snnet) ya da hadis, Hz. Peygamberin snnetinin bir vastas
olarak 'yaayan gelenein' bir anda yerini ald. III. Blmde de
iaret ettiimiz gibi, bu trl bir zm kanlmazd, nk
'yaayan gelenek' belirsiz bir sre devam edip gidemezdi ve bir
tarzda standart bir hale getirilmesi gerekiyordu. fi'nin nerisine gre, hukukun drt temel ilkesine u srayla vanlabi-

108

tSLAM

lecektir: nce Kur'an, sonra hadiste nakledilen Hz. Peygambe


rin snneti, sonra mmetin icma' ve nihayet kyas sayesinde
srdrlecek olan itihat (yeni bir dnceye ulama abas).
tihat ve kyasn, eski ekollerde grld gibi, icma'm hiz
metinde ve onun hazrlaycs olmak yerine, onun dna ka
rld olduka aktr. Nitekim fi', icm deil, ihtilafn, i
tihadn zaruri neticesi olduunu ve hasmlanmn itihat vas
tasyla icma'a ulaacaklar iddialarnn bo bir takm iddia
lar olduunu srarla belirtir. Fakat, te ynden, itihat ve ihti
laf iin, hadisin topyekun gelimesinin bir sonucu olarak, faz
la bir yer kalmayacakt.
Bununla birlikte, nihayet icm ancak kendi artlaryla
ve hibir taviz vermeden hadisi kabul etti. Bu sonu ta, fi''nin aksine abalarna ramen, kanlmazd. nk gerek
snneti temsil eden bir hadisi sahtesinden ayrdetmek iin icma'dan baka hangi otorite bulunabilirdi? Yahut ta hadisin
neyi belirttiine sonunda kim karar verebilirdi? (nceki b- lmde bir hadisin sahih olup olmadn tespit iin isnat zin
cirinin tenkidinin gerek olmaktan ziyade biimsel bir tenkit
olduuna iaret etmitik). Bylece hadisi tespit etmek iin bile
icma ihtiya duyuldu. nc/dokuzuncu yzyln ortalarn
da hadis fiilen baar kazannca, bn Kuteybe gibi hadisi id
detle mdafaa eden bir kimse bile, ona nazaran icm'a ncelik
vermektedir: "Bize gre, icrt hadisten daha emin bir doruluk
(hakikat) vastasdr, zira hadis unutulabilir, ihmal edilebilir,
kukuyla karlanabilir, te'vile tabi tutulabilir ve neshedilebilir... Fakat icm btn bu ihtimallerden azadedir". 65
Fakat daha sonraki gelimede, itihat ya da kyas farkl
bir durum arzetmitir. Hadis malzemeleri, bir kez daha kyas
vastasyla yeni hukuki kaidelere sahip olacak biimde yeni
den yorumland halde, bu faaliyet geni lde skolastik bir
faaliyet olarak kald. cmaa ileten ilevinden soyutland
iin, III/DC. yzyln sonuyla IV/X. yzyln banda hem akide
hem de hukuk belli bir biim alp, o sralarda ulalan icma'n
kesin olduu beyan edilerek itihat kaps kapanncaya kadar,
65. ibn Kuteybe, age., s. 331.

SLAM HUKUKUNUN YAPISI

109

hadis tedricen canllm kaybetti. Baka bir deyile, hadis icm ile tesis edilince, kendi mant sayesinde, icm' safd
brakt. slam hukuku ile akide o zamandan bu yana pek az bir
gelime gstermitir. Tm fikir tarihinin en yaratc ve en
parlak devirlerinden biri ani bir ekilde kapanm oldu. Bu,
neden byle oldu? slamn dini ve kltrel tarihinin bu nem
li sorununu zmek iin birok cevaplar ileri srlebilir. Biz,
bu konudaki asl cevabmz VI. Blmde vermee alacaz.
Burada slamda gelitirilmi dini bir ana kavram olarak en'
at kavramnn tarihi bir tahlilini vereceiz. Soruna verilecek
ksm cevap udur: slam, nceki yzyl boyunca fikir ve
inanlar arasnda byk atmalarn vuku bulduu bir devir
den gemi ve nihayet ancak III. yzyln sonralarma/X. yz
yln balarna doru Snniliin ortaya kmasyla istikrara
kavumutu. Bu noktaya ulalp g ve frtnal bir teekkl
devri sona erince, elde edilen sonular sreklilik kazand. Fa
kat biraz nce dikkati ektiimiz zere, gelime mekanizma
s, bu verimli noktaya ulalmadan hemen nce, altst oldu.
cma tarafndan tasvip gren hadis klliyat, itihad icm ile
ilgisini kesmi yardmc bir mevkie indirdi: buna karlk as
lnda 'yaayan gelenein' bir fonksiyonu durumunda olan ic
ma da, yeni dnce ya da itihatla ilgisini kesmi olduun
dan, her ikisinin gelimesi iir} lzumlu organik ilevini sr
dremez bir duruma geldi. Genileme ilkesinden yoksun istik
rar salayc bir ilke, zaruri olarak kalplam bir bask un
suru haline gelir. Bylece icma'm yanlmazl nzariyesi ge
litirildi ve bununla ilk zamanlardaki mmetin icma'mn sa
hip olduu pragmatik otorite kavram, doruluk deerleri a
sndan mmetin nazari mutlakl haline dntrld. Hz.
Peygambere ait olduu sylenen yle bir hadis ortaya atld:
"Benim mmetim hibir zaman hata zerinde birlemez". By
lece icma geleneksel otoritayanizmin (istibdadn) nazari bir
temele dayal mekanizmas haline geldi.
Fiiliyatta icma III/IX. yzyldan sonra bile u veya bu
biimde ilevini srdrd. Bu durum da yine slam mmetinin
dini tutumlarn ve talihini belirleyen srekli deien durum
lar karsnda kanlmazd. Buna arpc bir rnek, bir dizi
snni Sufinin ortaya kmas (bkz. IX. Blm) ve Ulema ara-

110

SLAM

smda Sufiliin tannmasn salayan byk bilgin Gazali


(lm. 505/111 l)'de zirveye ulamasndan sonra, snni slama
Sufiliin kabuldr. Yine Islamm siyaset nazariyesinde gr
len tedrici deime de daha az arpc olmayan bir rnek temin
etmektedir. slamda daha ilk zamanlarda i savalardan t
r icm, slam mmeti iinde grlen taassup ve savan gayr meru olduu ve sultana, hatalarna ve hatta tespit edilmi
zulmne ramen, boyun eilmesi gerektii ilkesini benimse
mitir. Mverd (lm. 450/1058) yle bir hadis nakletmekte
dir: Gnahkar bir sultana, gnaha yneltici bir emir verme
dike, boyun eilmesi gerekir. 66 Nitekim daha sonralar zalim
bir sultana kar bile bakaldmlamayaca fikri tam bir ha
kimiyet kazand. Bir sre sonra ise sultan, 'Allah'n glgesi' olarak nitelendirildi. 67 Ulema iin byle bir ey karklk ve
kanunsuzlua kar bir dayanma noktas anlamna geldi; 68
fakat eski ran'n krallkla ilgili fikirlerinin etkisinde kalan
halkn inancnda bu deyi lafzi doruluk kazand. Fakat b
tn bu durumlarda icm nclk yapmaktan ziyade tabi oldu;
itihat vastasyla artlara gre faaliyet gsteren biimlendirici bir ilke olmak yerine, edilgin bir izleyici, mevcut durumla
ilgili kaba kuvvetin srf bir tanycs haline geldi.
tihat iin ylesine kusursuz ve kat artlar ileri srl
d ve bu artlar o derecede yksek tutuldu ki, insan asndan
yerine getirilmeleri imkanszd. mmetin teekkl devrinde
ki ilk dini nderlerinin izilen tablolan buna uygun olarak,
giderek daha fazla idealize edildi ve hayal, gereklerle birbi
rine kartrld. Mutlak itihat kuvveti tamamyla iptal edi
lip; nisb itihada izin verildi. Bu ise, ya bir kimsenin kendi
hukuk ekol iinde hukuku yeniden yorumlamasna izin ve
rilmesi ya da asl yasamann en yksek noktas olarak bir
kimsenin farkl ekollerin fkhn eklektik ve karlatrmal
bir biimde inceleyip, teferruatta kstl bir gelime iin bir ze
66. Mverd, el-Ahkm es-Sultniyue, Kahire 1356/1938, s. 4. Nitekim gelecee
ait i savalar hakknda hadisleri ihtiva eden btn hadis mecmualan ya
bu fikirden aka sz ederler ya da kapal bir ifade kullanrlar.
67. Bkz., szgelimi, lbnTeymiye, es -Siyset e-er'iyue, Kahire 1951, . 173.
68. Bu dortrin dorudan doruya Hadiste yer alan ilk snni grten gelitiril
mitir. Bu gre gre, insanlar (mmetin) ounluuna ve siyasi nderle
rine (imamlarna) uymaldr.

SLAM HUKUKU'NUN YAPISI

111

min bulmas anlamna geliyordu. bn Teymiye (lm. h. 728)


gibi nadir, parlak ve cesur kiiliklerden bazlar kendilerinin
mutlak itihatta bulunma hakkna sahip olduklarn iddia et
tiler. Ancak bu meselede onlarn mutlak itihad kabul etme
leri, Ortaalarda snrl olarak kald. Bu eserde daha sonra bu
sorunun modern Islamda yeniliki dnrler tarafndan
nasl hararetle yeniden gndeme getirildiini greceiz. Fakat
btn Ortaalar boyunca kesin eklini alm ve belirlenmi
olan hukuk. mmetin zerine bir kabuk gibi rtlmtr.

Hukuk, ve Devlet

lk drt halife devrinde (yak, 40/660 ylma kadar), s


lam devleti ve idaresine Halife bakanlk etti. Fakat bti devlet
ve idare, Medine'de sahabilerin, zellikle yasama ve yrtme
faaliyetlerinde tavsiyelerde bulunan, bu faaliyetleri denetle
yip onlara itirak eden yal sahabilerin saysnn kabark
oluundan tr halkn tamamndan ayrdedilebilecek bir du
rumda deildi. Nitekim bu aamada hukuk idareden ayrlama
yaca gibi, ondan farkl da saylamaz. Bu devrede yasama, bu
nedenle, esasta bir nezaket ifadesi olarak o zamann halifele
rine izafe edilebilir, nk bu, mmetin ya da onun yal ye
lerinin mterek bir faaliyeti idi. Buna karlk Emevilerle
birlikte devlet idaresi halktan farkl bir hale gelen mutlakyet
ynetimine brakld. Emevi sultanlar, kendi idarelerini,
geni lde Kur'an ve Snnetin gsterdii yoldan yryerek,
am'dan yerine getirdiler: fakat Kur'an ve Snnet zaruret ilke
sine gre ve farkl blgelerin tatbikatnn altnda kendi
mavirleri ve memurlarnca yorumlanyordu. Bu dnyevi otoriteye karlk Medinede toplanm olan dini cemaatin ileri
gelenleri slam hukuk mecmuasn tesis etmeye baladlar. Hi
caz'n mahalli tatbikat, onlarn fkh mecmualarnn ortaya
knda sz gtrmez bir etkendi. ok gemeden dini yasama
faaliyeti Irak'ta, Basra'da ve Kfe'de de ortaya kt. Emevi dev
leti bu yasama faaliyetinden etkilendi. Halife Abdlmelik
(lm. 86/705) te Medine'de eitim grd. Fakat er' hukukun
uygulanmasn I. yzyln sonlar/VIII. yzyln balarnda

112

SLAM

ciddi ve sistemli bir biimde ele alan ilk Emevi halifesi mer
b. Abdilaziz'dir. er' hukuku halka retmek ve Hz. Pegamberin hadislerini kaydetmek zere btn d blgelere eliler
gnderme erefini rivayetler bu halifeye vermektedir.
Buna gre devlet bir yrtme messesesi olarak er'i hu
kuku mahalli hukuk otoritelerince tedvin edildii ekliyle
farkl blgelere uyguluyordu. Fakat bu fkh klliyat, esaslar
bakmndan birlik arzettii halde, hem farkl mahalli tatbi
kattan hem de baz bilginlerin itihatlarndan doan farkl
lklardan tr, ayrntlarda geni lde farkllklar gste
riyordu. Tek bir kente ait olan bilginler bile fkhi ayrntlarda
birbirleriyle ihtilaf halinde idiler. Emeviler iktidardan ko
vulduktan sonra, Iranl bir mhtedi olan nl edebiyat ve
devlet katibi bn'l-Mukaffa (lm. 140/757) Halifeye fkh sis
temli bir hale getirmesi ve Kuran ile Snnet zerinde kendi i
tihadn yapmas gerektiini tleyen bir risale yazd. bnlMukaflfa muhtemelen Islamda devletin yasamada bulunmas
n savunan ilk kii idi. Grne gre onu tutulmayan bir
tte bulunmaya iten neden, belki de o sradaki hukuki tatbi
katta grlen karmakark bir durumdaki farkllklar ve
onun krallkla ilgili dncelerinin randan gelen bir evveli
yatnn bulunmas idi.
Abbasi halifeleri er'i hukukun tam olarak tannmasn
ve geerli olmasn saladlar ve onun uygulanmas iin gerek
li aralar ikmal ettiler. Fakat bu arada birka yeni gelime de
oldu. Halifeler (veya daha sonralar halifenin kudreti zayfla
yp, kukla haline geldiinde, halifelere sadece szde ballk
gsteren kudretli sultanlar) zaman-zaman ihtiyac karla
mak zere sadece kendi zel kanunlarn koymakla kalmad
lar; bu arada er' hukuku tamamlamak iin dnyevi otoritelerce tesis edilen kk olmakla birlikte yeni bir hukuk klli
yat da ortaya kt. Daha sonra gelen Mslman fakihler gi
derek bu yeni hukuk klliyatn eri hukuka sokmaa teeb
bs ettiler, fakat bu klliyatn aslnda er'at dnda ortaya
km olmas nemli bir gelime idi.
Ne var ki, devlet tarafndan yaplan geni aptaki dnye

s l a m

h u k u k u n u n y a p is i

113

vi yasama X/XVI. yzylda halife unvann alan Osmanl Sul


tanlarnca gerekletirildi. Bu dnyevi hukuk klliyatna
Knn ad verildi. Prof. Sir Hamilton Gibb hakl olarak Islamda kanunun, Hristiyanlkta sahip olduu anlama tama
myla zt bir anlam tadna iaret etmitir. 69 Bununla bir
likte Osmanllar arasnda saltanat ve halifeliin sahip olduu
iki grev birbirinden ayr olarak ayn hkmdara verildi ve
halifelik hibir zaman asl durumuna geri dnmedi. Daha
sonra gelen btn siyaset nazariyecilerinin halifelik hizme
tine balandklar itihat grevi hi kullanlmad. OsmanlI
lar fr' (mspet hukuk) sahasnda hizmet grdkleri srece,
sadece sultan olarak hizmetlerini yerine getirdiler. Kanun hu
kuku halifeliin deil, saltanatn bir rn idi. Daha sonra bu
eserde modem Islami ele aldmzda hukukun modernleti
rilmesi davasn Mslmanlarn modem alarda nasl kar
ladklarn greceiz.
Hukuku mahkemelerde icra edenler devlet tarafndan atanan kadlard. Bunlar ulema snflan arasndan seiliyor
du. Kadlar, bu ekilde devlet tarafndan atandklar iin h
kmdarn iradesine alet olarak kullanlabiliyordu. Emevilerin ilk zamanlarndan balayarak her ada kadlarn, bir
ou taviz vermek drstlklerini tehlikeye sokaca iin dev
let hizmetini reddeden takva sahibi ulema va fakihler (daha
sonralar ise en bata Sufiler) tarafndan sk sk ktlendikle
rini okuyoruz. Bu mahkemeler yannda halifeler de ahsi ku
surlarn tamiri iin Mezlim Mahkemeleri ad verilen zel
mahkemeler dzenlemilerdir (ayn ekilde baz sultanlarn
kendi divan mahkemeleri vard). ounlukla bu mahkemeler,
daha aa seviyedeki mahkemelerin ve devlet memurlarnn
kararlarna kar temyiz mahkemeleri gibi hizmet gryordu.
Burada devlet bakan davalar bizzat karara balyor ve ken
di hkmne gre adaleti tevzi ediyordu. Bu ikisi arasnda 'ah
laki gidii' ilgilendiren bir nc ahlaki hukuki daire ihtisab
adyla tesis edildi. Bunun grevi kamu ahlakm gzetmek ve
kusurlu teraziler, kalp para veya kark mallar vb. gibi 'ak'
69. Muh.ammed.antsm, s. 90.

114

SLAM

meseleleri annda karara balamakt.


Hukukun belli bir ekilde yorumlanmas, tek-tek hadi
selere uygulanmas grevi muftlere verildi. Mftiler resmi ya
da zel olabiliyorlarda. Mftinin belli bir mesele ya da hukuk
konusu zerinde verdii hkme fetv ad verilir. Zamanla
gvenilir ulemann fetva mecmualarn ieren geni bir fkh
meseleler klliyat meydana getirildi. Bunlar da yeri geldike
kadlar tarafndan mahkemelere intikal eden davalar karara
balanrken kullanldlar. Buna gre, mfti bir hukuk dan
man, kad ise bir yarg durumunda idi. Fetva mecmualar,
Ortaalar boyunca farkl blgelerde slam hukukunun geli
imi ile ilgili bilgi elde etmek iin en iyi kayna salamakta
ve mahalli rf hukukunun tedricen islamlap, slam hukuku
na yerlemesini salayan o uzun faaliyeti bize aklamakta
dr.

Fkh Mezheplerinin Teekkl

Birinci/Yedinci ve kinci/Sekizinci yzyllarda fkhi


grlerin Irak, Hicaz, Suriye ve Msrda eitli merkezlerde
geni bir birikim meydana getirerek gelimi olmas, ilk
lslamda hukuki dnceye zg bir hrriyetin varlnn de
lilidir. Bu fkhi grler sekin bir hukukunun etrafnda top
land ya da ona baland. Bu hukuki dnce mecmualarnda
ki farkllklar geni apta Kur'an'm eitli tarzlarda, mahalli
rf hukukunun nda, yani kyas ve re'yin snnete farkl
uygulan biimlerine bal olarak yorumlanmasndan ileri
gelmitir. Akli faaliyetin farkl blgelerde bu biimde uygu
lanmasndan doan hukuk klliyatna da snnet ad verilmi;
bylece mahalli snnetler, ayrntlarda, farkl blgelerde
ayrlklar gstermitir.
Fakat yava yava, icm kavramnn gelimesiyle bir
likte bu belli merkezler, fikri etkileim sayesinde birbirine
mezcolmu ve fkh grlerin meydana getirdii birikimler
giderek II/VIII ve III/ IX.yzyllarda ekoller halinde ortaya k
mtr. te bu yzyllarda sadece ilkelerde-deil, nemli ayrn

s l a m

h u k u k u n u n y a p is i

115

tlarda da birleme ynnde alman geni tedbirlerden tr


ekoller birbirlerine yaknlamlard. Irak'ta Eb Hanfe
(lm. l50/767)nin adna nispetle Hanef ekol adn alan ekol
gelimi ve onun iki rencisi Eb Ysuf (lm. 181/797) ve Muhammed e-ey-bn (lm. 189/805) tarafndan sistemletirilmitir. Bu ekol Sfyn es-Sevr (lm. 161/778) ve dierlerinin
ekoln yerinden etmitir. Badat' merkez edinmi olan Abbasilerin himaye ettikleri bu ekoln enok zerinde durulan
nitelii hr dnceye yer vermesiydi. Bylece o, II/VIII ve III/
IX. yzyllarda Ehll-Hads'in ac eletirilerinin gzde hedefi
oldu, zira onlar hr dnceyi iddetle reddediyorlard.
Sfyn es-Sevi'nin aksine, 'yaayan gelenee fkhi ha
dislerden daha ok itimat eden Suriye'deki Evz' (lm. 157/
774) ekol, Medine'de Mlik b. Enes (lm. 179/795)'in kurduu
ekol tarafndan ortadan kaldrld. Mlik, temelde Medinelilerin 'yaayan snnetine' itimat etmesi, fakat bu gelenei ha
dis vastasyla desteklemek ya da dorulamak hususunda ayn
derecede arzulu olmas bakmndan Evz''ye benzemektedir.
O, bir hukuki hadisler klliyat derlemi ve onlar Medinelilerin 'yaayan tatbikat (ameli)'nin nda gzden geirerek,
elde ettii fikh grler sistemini el-Muvatt -dz yol- adl
nl bir eser haline getirmitir. Hanefi ekolnden sonra varl
n srdren ikinci ekol Mliki ekoldr ve bu ekol adm M
likten almaktadr.
Varlm srdren nc byk ekole ise, bu kitabn bu
ve daha nceki blmlerinde atflarda n plan igal eden Muhammed b. drs e-fi' (lm. 204/819)'ye nispetle fi'
ekol ad verilmitir. Mlik'in bir rencisi olarak o, fkh
usuln o zamandan bugne kadar kalacak ekilde tedvir
etmi; bu meyanda daha nce de belirttiimiz gibi, szl gele
nek (snnet) Hz. Peygamberin snnetinin tek vastas olarak
grlm ve itihat icma'n dna atlmtr. fi''nin Islamn geliimi zerindeki etkisi tahmini imkansz bir lde
olmutur.
nc/dokuzuncu yzylda iki yeni ekol, hi deilse bir
tane ekol olma giriimi, ortaya kt. Bunlardan birincisi ve

116

SLAM

tek baarl olan fkhta e-fi''nin hadis zerinde srar


eden mantn en son noktalarna gtrmee devam etti. Hanbel ekol ad verilen bu ekoln kurucusu nl bilgin ve byk
hadisi Ahmed b. Hanbel (lm. 241/855)'dir. Gelecek blmde
onunla aklc ekoln snni muhalifi olarak yeniden karla
acaz. bn Hanbel'in retisi, kendisinden sonra rencileri
tarafndan sistemletirildi, fakat VIII/XIV. yzyla gelinceye
kadar bu ekol geni bir taraftarlar grubuna hkmettikten son
ra, geen zaman iinde bu ekoln bir dizi stn nitelikli ve ilgi
ekici temsilcileri grld halde, taraftarlarnn saylan
srekli bir azalma gsterdi. XII/XVIII. yzylda Arap yarma
dasnda tasfiyeci (zlemeci) bir hareketin temsilcileri olan
Vahhbler kendi gr ve ilhamlarn nl bilgin ve kelamc
bn Teymiyye (lm. 728/1328)'nin ifadelendirdii Hanbellikten aldlar.
ez-Zhir adyla tannan D'd Halef (lm. 269/882) III/
IX. yzylda Zahir ekoln kurdu. Bu ekol kyas tamamyla
reddetmek amacndayd; icm' bile sahabilerin ortak grle
riyle snrlandrd. Kur'an ve hadisin lafza bal bir yorumu
nun kabul, onlarn grlerinin anahtaryd. Fakat daha
yakndan bir inceleme, onlarn iddia ettikleri kadar zhir ol
madklarn gsterir, nk fkhta aklyrtme (istidll) un
surunu reddetmeleri, (ilahi) Kelam'm kabuln, bu Kelam'm
kazand veya ifade ettii anlam (mefhm, fehv) da ierecek
lde geniletmek hususunda onlan zgr brakmtr. Fakat
onlarn savunduklar yorum mekanizmasnn smrlandnlmas hususu, geni Mslman kitle arasnda pekaz destek
grmtr. Buna ramen onlann bu grnn zaman zaman
sekin taraftarlara sahip olduu da grlmtr. Kur'an tefsiri
ve tarih zerindeki hacimli ve abidevi eserleri ilk slam hak
knda bilgi ile dolu olan et-Taber (lm. 310/922) yeni bir fkh
ekol kurmaa girimitir. Fakat bu giriim sadece baansz
olmakla kalmam, bu ekoln usuln vazettii eser de, yle
grnyor ki, bize kadar ulamamtr.
Drt mezhep, ya da genel tabiriyle mezhib-i erba'a icma
ile kabul edilmitir. Bu mezhepler birbirlerini ayn derecede

s l a m

h u k u k u n u n y a p is i

117

snni olarak grmlerdir. Onlarn birbirleriyle mnasebeti


hakknda ayrntl bir tarihin henz yazlmas gerekmekte
dir. Fakat onlar arasnda fkh esaslarda hibir ayrlk bulun
mad gibi, teferruatta (fur') grlen farkllk ta, bilginlerce
hala cevaz verilip icra edilen snrl itihat sayesinde, geni
apta giderilerek dikkate deer bir birlie dntrlmtr.
Bugn Hanefi ekol Bat Asya'da, Aa Msr'da, Pakistan'da
ve Hint Mslmanlar arasnda hakim durumdadir. Mliki
ekol ise Kuzey ve Bat Afrika'da ve Yukar Msr'da, fi'
ekol Endonezyada ve Hanbeli ekol ise Kuzey ve Orta Arabis
tan'da yaygndr.

Sonu

Bu blmn banda iaret edildii zere, slamda huku


kun yeri ve dolaysyla mahiyeti daha tam olarak VI. Blmde
ele alnacaktr. Biz orada er'at kavramnn tahliline giriip,
onun bir tarihini vermee alacaz. Ancak onun genel bir
biimde tasviri iin uygun yer buras olabilir. u ana kadar
btn yapnn zerine dayand gerek temelinin dini olduu;
yani hkmran ve 'radesi Kanun olan Mdebbir' Allah fikri
olduu aka ortaya km olsa gerektir. En son muhtevas
Kuran ve en mkemmel mfessiri Hz. Muhammed olan bu ira
deyi insann bulup ortaya koymas, deyimlendirmesi ve uygu
lamas gerekir. Buna uygun bir ekilde slam hukuku da, ilk
hedefi bakmndan, belli bir hukuki kanunname olmaktan
ok, yaplmas ve yaplmamas gereken eyleri gsteren bir
sistemdir. te bu nedenledir ki, her slam hukuku kitab, dini
devlerle ilgili bir aklamayla ie balamaktadr. Yine ayn
nedenledir ki, fiiller ahlak acdan 5 kategoriye ayrlmakta
dr: Bunlar 1) farz, vcib, 2) snnet, mendb, mstehb, 3) mbah, 4) mekrh ve 5) harmdr. Nitekim failin (kulun) kalbi
nin hukuk-st dini ve ahlaki durumunun (iman, niyet ve
iradenin) her davranta hazr bulunmas bu sistemin talebi
dir. Bu hususiyeti, yukardaki kategoriler iinde tasnif edilen
ou fiillerin, zellikle (2) , (3) ve (4)n azimet ve ruhsat kaide
si diye bilinen genel bir kurala tabi klnmasndan daha iyi

118

SLAM

bir ekilde hibir ey tasvir edemez. Her eyden nce failin (ku
lun) iradesine bal olan ve bu irade sayesinde zel artlar
altnda (ahlaki bir takm mlahazalardan tr) mbah olan
fiillerin haram ve haram olan fiillerin de mbah grld bu
kategoriler yan hukuki bir kanun biiminde ortaya konmu
tur. Fkh sisteminin bu hususiyeti ayrca (keffaret diye bilin
en) dini cezalarn sk sk tamamyla hukuki olan meyyide
lerle birarada iledii gerei ile de kantlanr. Manevi olann
hukuki deyimlere bu ekilde nakledilmesinin bir baka rnei
de, ou hallerde, 'niyet ediyorum..." szn sylemek suretiyle
niyet fiilinin szle ifade edilmesidir. Bu gibi mlahazalarn
bizi; olaan anlamda "hukuk teriminin, ilk hedefi "hukuktesi" olan, fakat uygun bir hukuki sistem iin gerekli hammeddeyi kukusuz tekil edecek gte bulunan bir sisteme ve
rilmesine kar uyarmas gerekir.

Beinci Blm

KELAM ve AKDENN GELMES

lk Merhale - Mutezie - E'arilik ve Mturdilik - Felsefe ve


Kelam

lk Merhale

Kur'an, aslnda iyilii emredip ktl yasaklayan 'bir


Allah'n keskin ve berrak bilincindeki dince drst (takva sa
hibi) kimselerden olumu, ahlaki bakmdan iyi ve adaletli
bir toplum yaratma pratik hedefine ulamay amalayan dini
ve ahlaki bir belgedir. Bunun sonucu olarak 'srf nazariye'
enaz ldedir. Belki de o, enok evrenin geniliini ve dzeni
ni gzleme ynndeki uyarlarnda nazariyeye yaklamakta
dr, fakat bu dzen delili bile Allah'n varlm nazari olarak
ispatlamak iin deil, Onun canl hametini ve tam anlamy
la bir hedefe ynelik gzelliini (ceml) tasvir etmek iin kul
lanlmaktadr. Arlk, amele ynelik olan iman zerine ve
rilmitir. Bunun iin gerekli ahlaki ve psikolojik etkenler ve
gerilimler salanmtr. nsan gururu, Allah'n hameti ve ku
dreti karsnda kesin bir ifadeyle aalanmtr. te yandan,
ilahi kudrete snp, harekete gemekten kanmak isteyen
ler reddedilmi; insann fiiliyle ilgili olarak sahip olduu tem
el hrriyet ve sorumluluk ak bir ekilde tasvir edilmitir. Ki-

120

SLAM

birlilik ve kendini beenmilik tekrar tekrar ktlenmekle


birlikte, umutsuzluk ta eytann ve onun takipileri olan ka
firlerin hususiyeti olarak kesinlikle reddedilmitir. nsan
tabiat zayf ve yanlabilir ^olarak eletirilmi, fakat insann
giriimi elinde tutmasnn zorunlu olduu duygusu ak bir
biimde kabul edilmitir.
Kur'an ve Hz. Peygamberin zihinlere yerletirdii bu ba
sit fakat etkili ve pratik tutum nce Osman ve Ali'nin halife
likleri srasnda ortaya kan karklklar dolaysyla ilk
kez bir anda dncenin konusu olmutur. Fakat Emeviler
devrinde din ve devlet birlii bozulunca, bu olay yaygn bir e
kilde ve inceden inceye vicdanlarn yoklanmasna yol at.
Emeviler, slamn Araplar rasmda birlii salad ve onlara
baar ve an getirdiinin farknda olduklar iin, halifelik
eklini ve bu arada devletin dini temelini muhafaza edip,eri
atn ona yapsn verdiini kabul etmilerdir. Fakat onlarm
idare hukuku bilinli bir ekilde er'ate dayal olmad gibi,
onlar devleti de bata ahs iktidar arac olarak kullanyor
lard. Onlarn kiisel hayatlar btnyle slama aykr olma
makla birlikte, ilk halifelerin zahidane ideallerinden kesinli
kle olduka uzakt ve mmetin dini nderlerinin beklentileri
ni ve taleplerini karlayamyordu. mer b. Abdilaziz devrin
de, yaklak olarak 99-101/717-720 tarihlerinde bunlar, duru
mu onarmaya altlarsa da, artk hanedanln kurtarlma
s iin zaman oktan gemiti.
slamda ortaya atlan ilk mesele u idi: Bir Mslman
byk gnah iledikten sonra da Mslman olarak kalr m?
Yahut ta yalnz iman yeterli midir, yoksa onun amellerde de
kendisini gstermesi mi gerekir? Ar bir frka olan Hariciler
(Havric) byk gnah ileyen bir kimsenin artk Mslman
olarak kalamayacan belirterek, kendi cihat taknlklar
n mevcut idareye ve genel olarak slam mmetine kar evir
diler ve bunu da uzlamaz bir taassupla bir araya getirdikleri
akn ve an bir idealizmin adna yaptlar. 'Hkm ancak Al
lah'a aittir sz Irak ve ran'da gl durumda olan bu airet
mensuplarnn parolas idi. Medine'de emaatin dindar nder
leri geni lde Emevilerden honut deillerdi; fakat dini d-

KELAM VE AKDENN GELMES

121

ncenln byk bir blm, gszl lsnde, yava yava


Emevilerin idaresine uydu ve yalnzca iman sahibi olmann,
bir kimsenin Mslman olarak tanmlanmas iin yeterli ol
duunu ve amellerin esasa ilikin eyler olmadn ortaya
koydu. Onlar iin 'hkm yalnz Allaha aittir' sz, Allah'n
iradesiyle tesis edildii kabul edilen siyasi iktidara bakaldnlmamas gerektii anlamna geldi. Mrcie (hkm Kyamet
Gnne erteleyenler) ad verilen bu kimseler, byk gnah i
leyen bir kii hakknda hkm vermekten kanlmasn
tlediler. Onlarca, bu kiinin kaderini Allah tayin edecek
tir.
Osman ve Ali zamannda ilk olarak ortaya ktklarn
da Mrci'e, bu iki halifenin lehinde ve aleyhinde olan gl
zmrelere kar yumuak ve lml bir gr temsil ediyor
lard. Emeviler devrinde ise bu lml tutum yava yava tam
bir cebriye seviyesine gmlerek, halkn ahlaki gevekliine
uygun bir duruma dt ve Emevi idaresinin savunulmasnda
bir ara haline geldi. Buna karlk Emeviler de onlarn gr
lerinin yaylmasn tevik ettiler. Hz. Ali devrinin balarnda
Hz. Ali ile muhalifleri arasndaki siyasi kavgada tarafsz bir
durum alan ve bu nedenle de Mu'tezile ad verilen Mrcie bylece Cebriye adn ald.
Sahabilerin ounluunu ve genel olarak Medinelileri
iine alan bu ilk siyasi bakmdan tarafsz ve dini bakmdan
lml kiilerin hakiki gelenei, Emevilerin ykselme dev
rinde Medine'de yerleti. Medinedeki dini nderlik, Emevile
rin hakimiyeti altnda slam devletinin geirdii iddetli sar
sntdan mteessir olduu ve genellikle bu durumdan honut
olmad halde, yine de fiili bir bakaldrma hareketinden ka
nd ve bunun yerine dini hukuk ve hadis ilimlerini gelitir
meye arlk verdi, ilk yzyllarda Islamn dini geliiminin
gerek vatan olarak, merkezi ve stn bir yer igal eden Me
dine'deki takva ruhu, tatbikata ynelik durum ve lmllk, bu
kentin sahip olduu merkezi karakter, biraz sonra grecei
miz zere, arln lmlla tedrici olarak zmsenmesi
olan Snniliin btn daha sonraki geliimi iin gerekli ayar

122

SLAM

lamay yapt. Bu hareket muzaffer olacak ve Abbasi hilafetin


de tam meyvesini verecekti.

Mutezile

Hicaz dnda ve zellikle Irakta ise bu ameli dindarlk


d etkilerle ok gemeden frtnal bir takm felsefi nazariyelere boyun eecekti. Aslmda Irak, Islamdan nce, eitli yn
lerden gelen fikir ve nazariyelerin bir sava alan durumunda
idi. Hellenizm, Hellenlemi Hristiyanlk, Ariflik (Gnosticism) , Mecslerin ikicilii ve Budist unsurlar felsefi, dini ve
ahlaki nazariye iin gerekli mevcut fikirleri temin etti. Yuka
rda da sylendii gibi, her ne kadar ahlaki meselelere yne
lik ilk dnce hareketi Islamn kendi bnyesindeki olaylar
dan dodu ise de, bunlar ok gemeden Irakm byk kentle
rinde nazari bir takm meseleler ekline dntrlecekti.
Basra'da ,_I/VII. yzyl ve II/VIII. yzyln balarnda
karlatmz ilk belirgin ahsiyet nl Haan Basr (lm.
110/728)dir. Haan Basr, Medinelilere has takvann bir tem
silcisi durumundadr. O, slamm Cebriyeye ait yorumunu
iddetle reddederek (bkz. I.Blm) insan fiillerinden dolay
sorumlu grmtr. Fakat onu nazari meraktan ziyade zhd
ve takvaya dayal bir ahlaklln bu yola sevkettii, yazdkla
rndan olduka ak bir ekilde anlalmaktadr. nk biz
onda, meselelerin felsefi ynnn tam anlamyla farkedildiini grmyoruz. O, bazan (Kur'an'a dayanarak) btn fiilile
rin insandan ktn ve bu fiillerden tr onun sorumlu
olduunu; bazan da btn iyi eylerin Allah'a, kt olanlarn
ise eytana ve insana isnat edilmesi gerektiini (yine Kurana
dayanarak) ileri srmektedir. O halde burada iki farkl saik
rol oynamaktadr: Allahn iyilik niteliini kurtarmak ve in
san zellikle kt amellerinden tr sorumlu klmak. Ta
mamyla felsefi bir sorun olan Allahn m, yoksa insann m
btn fiillerin etkin faili olduu sorunu onu hi ilgilendirme
mektedir.
Fakat daha sistemli bir biimde dnen kafalar Cebri-

KELAM VE AKDENN GELMES

123

yeciliin bu zahidane reddini kabul edemezlerdi: nitekim on


lar kendi grlerini, insann kendi fiillerinin kesin yaratc
s olduu lehinde deyimlendirmilerdir: Ancak bu ekilde in
san iin vg ve yergi, dl ve ceza ile, Allah'n adaleti anla
lr bir duruma gelebilirdi. Onlar bu iddiay Allah'n mahiyeti
ve insann kaderi asndan kendi mantki sonularna gtr
mlerdir. Ayn ekilde imann amellerle olan ilikisi mese
lesinde de, Hariciler byk gnah ileyeni kesinlikle kafir ol
arak grdkleri ve Mslmanlann byk bir blm byle bir
kimseyi gnahkr-mslman' saydklar halde, Mu'tezile
onun ne Mslman ne de kafir olduunu kabul etmitir. Bu g
r, 'orta durum' (el-menzile beyn el-menzileteyn) gr ola
rak bilinmektedir.
Bu yeni harekete Mu'tezile (tarafszlar) adn veren ve onlan eski siyasi Mu'tezile'den ayran da muhtemelen byk g
nah ileyenin orta bir durumda yer ald eklindeki inantr.
Bununla birlikte bu adn ne zaman onlara verildii kesin de
ildir. Genellikle kabul edilmi snni gelenee gre, onlara bu
ad kurucular Vsl b. At (80-131/699-749) Haan Basr'nin
halkasndan ayrld (i'tezele) zaman verilmitir. ou ms
terikler ise bunu reddedip eitli tahminlere girimilerdir.
Goldziher'e gre, (Arapa kk '....den kanmak', 'tarafsz bir
tutum taknmak', '....in dmda yer almak' anlamna gelen) bu
isim, onlann zhd ve takva sahibi olduklarna iaret etmekte
dir. 70 Fakat ilk Mu'tezilenin zahidane karakterinden phe
edilmemekle birlikte, onlar Hasan'dan veya daha baka bir
ok kimselerden daha fazla zhd ve takva sahibi deillerdi.
Onlar, H.S. Nyberg'in benimsedii gibi, eski siyasi mu'tezile
nin (tarafszlk anlaynn) de bir devam olarak grlemez
ler. 71 Aksine mmetin dnen unsurlarnn byk bir bl
m siyasi adan tarafsz olduklar halde, Mu'tezile (nderleri
de dahil olmak zere) genellikle Hz. Ali taraftar idiler: onlar
dan ancak bir ksm ilk i savata her iki tarafa da katlma
dklarn beyan ettiler. Durum ne olursa olsun, onlarn Ha
san'dan ayrlmas ve Medineliler zmresinin zhd, Islamn
70. Kur'n, Enam, VI, 57.
71. Kr.H. S. Nyberg, al-Mu'tazila maddesi,The Shorter Encyclopedia o f [slam.

124

SLAM

daha sonraki geliimi iin ok daha byk bir nemi haizdi.


Buna gre Mu'tezile, aslnda, bazan ifade edildii gibi,
'hr dnrler' deildiler. Onlar (akln vahiyle birlikte ah
lak hakikatin ayn lde kayna olduunu iddia etmelerine
ramen), srf 'aklc' deildiler; ancak geleneksel Islamm ak
sine, akideyi sistemli bir biimde incelemeye ynelme gds,
muhakkak ki, zaman ilerledike onlarn kendi muhakemele
rini ileriye gtrmelerini salayan bir etkendi. Nitekim Mute
zilenin ieride karsna kt cebriyeci gr de byk bir
ihtimalle yabanc etkiler altnda, uzlamaz ve mutlak bir cebriyecilii savunan Cehm b. Safvn (lm. 128/746) gibi kimse
lerin elinde daha ilk dnemlerde sistemli bir doktrin halinde
biimlendirilmiti. Fakat her eyden nce, yeni aratrmala
rn da gsterdii gibi, 72 onlar dardan gelen Mecslik, Ari
flik ve Maddecilik (Dehrilik)in saldrlar karsnda Islamm
savunulmas iin amansz ve baarl bir mcadele verdiler.
Byle yaparken onlar sistemli bir biimde dnlm olan
ilk slam akidesini ortaya koydular, ancak Islamn kendi
bnyesi iinde geleneksel Islamm geerli olarak tanyabilece
i snrlarn ok tesine gemilerdi. D tehlikeler ortadan
kaldrlnca Islamn kendi iinde ikiz kavramlar olan 'adalet'
ve tevhd' sahalarnda mcadele verdiler. Bu iki sahada onlar
giderek daha fazla Hellenistik rasyonalizmin (aklcln)
kat ve hogrsz savunucular olarak grndler ve nihayet
kendi silahlaryla yenilgiye uratldlar.
Mutezilenin savunduu ekliyle insanda irade hrriyeti
bulunduu gr ok gemeden daha geni bir kelami kavram
olan 'Allah'n adaleti' kavramnn bir paras haline geldi ve
asl hususiyeti olan "kulun hrriyet ve sorumluluu"nu glgede
brakt. Onlar Kur'an'n Allah kavramnn kudret, rahmet,
irde ve adalet gibi eitli unsurlar arasndan sonuncusunu
ayrarak, onu Allah'n makul ve adaletli olmayan bir eyi ya
pamayaca eklinde mantki sonularna gtrdler. Bu
mnasebetle onlar 'el-va'd ve'l-va'd' ilkelerini gelitirdiler. Bu
72. Kitb intir, ner.: H.S.Nyberg, Kahire 1925; yine al-Mu'tazila' maddesi,
The Shorter EncyclopecLia o f slam.

KELAM VE AKDENN GELMES

125

ilkeye gre, Allah kt bir fiili ileyeni affedip (va'dini ihlal


edemeyecei) gibi, iyi bir fiili ileyeni de cezalandrp ( vadini
ihlal edemez). Onlar Kur'an'm mkafat vadetmesi ve ceza ile
korkutmas hakkndaki beyanlarn gelecek olaylarla ilgili
kesin beyanlar olarak kabul ederek, Allah'n vad ve va'dlerini yerine getirmedii taktirde sadece adil olmamakla kalma
yaca, ayn zamanda bir yalanc durumuna decei sonucu
na vardlar. Bunun neticesi olarak Allah'n lutfu ve merhame
ti hakkndaki Kur'an hkmleri onlarca bir zorunluluk ve
dev biiminde yorumland: Allah insanlar iin en iyi olan
(aslah) yapmak zorundadr; O'nun peygamberler gndermesi
ve insanlara vahiyleri iletmesi zorunludur, insanlar iin en
iyi olan yapmad taktirde, ne adil bir varlk olur, ne de Al
lah... Bu grler ak bir biimde Hellenistik etki altnda,
zellikle Stoaclk'm etkisiyle gelitirilmitir. Nitekim son
raki devirlerin daha baka kelam grleri zerinde de toallann etkileri kukuya yer vermeyecek lde tespit edilmi
bulunmaktadr. 73 Snnilerin gznde insana ait olan byle
bir hrriyet Allah'a kayt koymakt. Onlar, Mu'tezileyi an
insanc (hmanist) olmakla suladlar ve Allah'n, beeri ada
let telakkilerinin stnde olduunda srar ettiler: Onlarca in
sann Allah iin adaletli sayd ey Onun gznde adaletli
deildir, fakat O'nun insan iin yapt ey beer seviyesinde
adaletli ve mantkl olarak grnmektedir. Bu durumda, Mu'
tezile Allah fikrini beeri adalet fikri altna yerletirdii hal
de, Snniler adalet fikrini Allah fikrine dahil ettiler.
Adalet probleminde olduu gibi, ilahi sfatlar proble
minde de. Mu'tezile an gitmitir. Allah'n her eyden mnez
zeh olduu fikrini samimi olarak korumak endiesinden ha
reket ederek, Kur'an ve hadiste tebih ifade eden btn szleri
aklc bir ruhla izah etmiler ve sonunda btn ilahi sfatlan
inkar etmilerdir. Allah srf zattr, O'nun ezeli isim ve nitelik
leri yoktur. Onlarca bu isim ve nitelikleri tasdik etmek bir e
it oktannclk (irk) demekti. Onlar tenzihi (ilahi aknl)
73. Bu husus, S. van den Bergh tarafndan tbn Rd'n Tehfut et-Tehfut adl
eserinin evirisinin 11. cildinde zellikle ele alnmtr (II. cilt, Arapa
metnin evirisinden ibaret olan I. cildin erhidir), Oxford 1955.

126

SLAM

bu ekilde akladlar. Ehl-i Snnete gre ise tenzih Allah'n


kudret, ilim, irade vb. gibi sfatlarnn mutlak olmas demek
ti. Dolaysyla Mutezileye mu'attla, yani 'Allah' btn muh
tevadan soyutlayarak, Onu dini uur iin yetersiz bir hale
koyanlar', damgas vuruldu. Mutezile ise Ehl-i Snneti tebih,
yani Allah insana benzetmekle suladlarsa da, din szkonusu olunca ortaya kan nihai mesele hakknda herhangi bir
kukuya yer olamazd. Prof. Gibbin de ifade ettii zere, "Ehl-i
Snnet (Mutezilenin) bu iddialarn hakl olarak reddetti,
nk dinde insann yceltilmesi (anthroposophy) tebihten
daha sinsi bir zmleyicidir. 74
Nitekim Mutezile, kendi aklcln dini hakikatin ke
finde aklla vahyin eit dzeyde olduunu iddia edecek kadar
ileri gtrd. Onlar, akln hadse stnln beyan etmekle
yetinmeyip, onu dini bir delil olarak Allah'n kelamyla ayn
dzeye yerletirdiler. Bu grn daha baka hususlar da ie
ren neticeleri oldu: Allah Kelamn O'nun bir sfat olarak ka
bul etmedikleri iin, Kur'an'm yaratlm (mahlk) bir kelam
olduunu ileri srdler. Sfatlar konusunda ve zellikle Ke
lamla ilgili olarak, onlar, hi kukusuz, zellikle Hristiyanlann ortaya koyduu ekliyle Kelam hakkndaki Hellenistik fi
kirlerden etkilendiler. Fakat tamamyla Yunanllara ait bir
fikir olarak akl Allah'n asl unsuru kabul ettikleri iin, ke
sin sonu, akl vahiyden stn tutmak oldu. Ehl-i Snnet, Kur
an' Allah'n ezeli kelam olarak gryordu; Mutezile ise, g
rleri Me'mn ve haleflerinin halifelii srasnda geici bir
sre iin devlet akidesi olunca, Ehl-i Snnetin temsilcilerini,
zellikle Ahmed b. Hanbel (lm. 241/855)'i zulme tabi tuttu.
Ahmed b. Hanbel Mutezilenin akidesine inanmay metanetle
reddettii iin krbaland ve hapsedildi.
Bununla birlikte Mutezile hareketinin, sadece kltrl
kimseler iin Allah'n aydnlatc bir tasvirini ortaya koy
maya girimekle deil, her eyin stnde kelamda akln talep
leri konusunda srar etmekle de slama byk bir i hizmette
bulunduu inkar edilemez. Biraz sonra greceimiz gibi, bu
74. H.A.R Glbb, Muhammedanism, s. 116.

KELAM VE AKDENN GELMES

127

giriim, bir lde sonraki gelimeler srasnda sahip klan


bir miras brakt. Fakat Mu'tezile hareketi devam ettii srece,
bu hareketin eklen akla uygunlua, hatta akln yceltilmeslne verdii an arlk Ehl-i Snnet iinde iddetli bir tepki
yaratt. Ehl-i Snnet, ruh bakmndan, asl birletirici, hog
rl ve istikrar salayc deimez tutumunu koruduu halde,
yine de ortaya koyduu ifadelerde bu kibirli ve bo aklcln
saldrgan tutumu karsnda tutuculua zorland. Mutezile
'Allahn hikmet ve adaletine', insann irade hrriyetine sk
skya balanrken, geleneki Ehl-i Snnet, dindeki hayati
unsurlar kurtarmak iin, lahi kudret, irade, inayet ve kade
rin deyimlendirilmesine olduka tam bir arlk verdiler. Bu
nedenle Ehl-i Snnet, yaptklar tanmlarda asl sade imann
kapsamllk niteliini kaybetmesi tehlikesi ierisine dt.
Bylece slam, dinamik ifadelerinin imann yaayan hakikatlanyla sadece ksm ve dolayl bir ilikisi olduu bir mec
raya srklendi.

E'arltk ve Mturdlik

Ehl-i Snnet gelenekiliinin sa kanadn bn Hanbel


ekol temsil etti. Fakat Islamm gerekten hogrl olan
deimez ruhu, Islamda o esiz olguyu, III. Blmde daha nce
ele alman hadisi, derleyenlerce ak bir ekilde ortaya kon
mutur. Onlarn olduka geni fikirli bir ekilde meselelere
snni adan baklar sayesinde, bu kiiler, bir kalba sokulamayan gr ve fikirlerin geni yreklilikle ele alnp b
tnletirilmesine izin veren gvenilir bir malzeme mecmu
asnn muteber hadis alan iine sokulmasna msaade etti
ler. Bu, dardan gelen ya da yzeyde kalan bir hikmeti deil,
kusursuz bir titizlii, Hz. Peygamberin retilerinin ve k
slam cemaatinin ondan anladklarnn ruhuna ta derinden
ve samimi olarak nfuz edildiini gstermektedir. Mu'tezile
tarafndan hadise kar kldysa da, bu zmre III/DC. yzy
ln son yansnda yava yava yer kaybetti; bundan baka bir
faraziye dnda, o yzylda hadisin kazand mutlak baany gerekten anlamamz imkanszdr.

128

t S LAM

Bununla birlikte hadisin kazand baan, onun ifade


edili tarz ve muhtevas bakmndan muhtemelen deerli, bi
imden yoksun bir yn olmasndan tr olmayp, temelde
hem KurarC hem de ilk slam cemaatini karakterize etmi
olan belli bir dini realizm ruhunu ifade etmesinden dolaydr.
O, Kur'an'da ak ya da kapal olan btn gerekli dini unsur
lar Snnetin himayesi altna soktu. Hadisin meyvalarm ve
rir bir duruma gelmesiyle birlikte yaygn bir honutsuzluk ha
reketi aklc ekoln ortaya koyduu klielerle balam oldu.
Onlarn yeni olan grleri, hadise aina olmalar ve giderek
onu kabullenmelerine bal olarak biimlenmee balad.
Mu'tezilenin kaderini, onlarn kendi cedel metotlar
sayesinde tersine eviren bu yeni hareketin en nl ismi Eb'lHasan E'ar (lm. 330/942)'dir. O, ilahi adaletin beeri terim
lerle tanmlanamayacam benimserken, Mutezileye mensup
hocas Cbb''den ayrlmtr. Sk sk nakledilen aadaki
para bu darbeyi yanstmaktadr:
Her ikisi de salih imanla len biri ocuk, teki ise yeti
kin iki kiinin Cennette bulunduunu tasavvur edelim. Yeti
kin olan Cennete ocuunkinden daha yksek bir mevkide bu
lunsun. Bu durumda ocuk yle diyecektir: 'Niin o adama
daha yksek bir mevki verdin? 'Allah'n buna cevab u ekil
de olacaktr: 'O pek ok iyi iler yapt'. ocuk ise buna karlk,
'yleyse neden beni bu kadar erken ldrp, iyi iler yapmak
tan alakoydun' diyecektir. Allah buna da u karl verecek
tir: 'Yetikin duruma gelseydin, senin gnahkar biri olacan
biliyordum: bu nedenle senin ocukken lmen daha iyi oldu'.
Bunun zerine Cehennemin ta derinliklerine atlanlardan
yle bir haykr ykselecektir: 'Allah'm, niin bizim gnah
ilemeden nce lmemize izin vermedin?" 75
E'ar'nin akideyi tespiti aslnda, 'o zamana kadar henz
geni apta tespit edilmemi olan Ehl-i Snnetin ve Mu'tezile
nin durumunu' bir terkip teebbsn temsil etmektedir. Bu,
daha nce de iaret ettiimiz gibi, Ehl-i Snnetin zniteliini
75. S. van den Bergh, age., s. 1, Giri, s. X. Bu hikaye dini evrelerde birka dei
ik ekliyle rudr.
*

KELAM VE AKDENN GELMES

129

tekil eder. Fakat onun fiiliyatta ortaya koyduu formller


mutlak surette Snniliin Mu'tezile akideye kar bir tepkisi
ni gstermektedir. Bu onun, kendisinden tam olarak kaama
d bir tepki idi. Bu nedenle ortaya kan kesin sonu, ksmen
bir terkip, ksmen de bir tepki olmutur. O, kesb nazariyesini,
Kur'an ayetlerine dayanarak, insann irade hrriyeti sorunu
zerine kurmutur. Bu nazariyeye gre, btn fiilleri yaratan
ve ortaya karan Allahtr, fakat bu fiiller^ onlar kesbeden
(kazanan) insann iradesine balanrlar. D. B. Macdonald 76
bu formlde, insann kendi ihtiyari fiillerini kazanma bilin
cine sahip olduu psikolojik gereine bir hakkn verme te
ebbs grmektedir. Fakat her eyden nce insan sadece ken
di kastl fiillerini kazanma deil, ayn zamanda bu fiilleri
meydana getirme bilincine de sahiptir; gerek Mu'tezile gerekse
onlara kar olanlar dorudan doruya bilinten hareket eden
delilin farknda idiler. kinci olarak, E'ar'nin zmee giri
tii sorun psikolojik olmaktan ok ahlaki bir sorundu; lahi
kudret insann sorumluluu ile nasl uzlatrlacaktr? Eer
insann kendi fiillerini kazanma bilinci, E'ar'nin de inand
gibi, Allah tarafndan yaratlmsa, insan onlardan ne biri
ni ne de tekini kazanyor demektir. Burada faaliyette olduu
grlen ilke, her kudretin Allah'a isnat edilmesi, buna kar
lk sorumluluun mutlaka insanda kalmasdr. Metafizik bir
biime sahip olmasna ramen, bizzat bu ilke, kendi asl ka
rakteri bakmndan dini ve ahlaki bir ilkedir.
Ayn ekilde Allah'n birlii (tevhd) meselesinde de
E'ar, Allah'n gerek, ezeli sfatlar bulnduunu ileri srd,
fakat tebihe kar da ihtiyatl bir tutum taknd. Allah ilim
sfatyla alim, irade sfatyla mrittir, vb. Bu sfatlar ne O'nun
zatnn ayn, ne de gayrdr. Bu sfatlar gerektir, ama bunun
nasl olduunu da bilemeyiz. Bu mnasebetle E'ar, Mutezililerin Yeni-Eflatunculuktan aldklan olumsuz cedel metodunu
kullanmaktadr. dl ve cezalara gelince, Ear hem Allahn
mutlak kudretini hem de O'nun mutlak rahmet ve inayetini
vurgulamaktadr: Allah dilerse cezalandrr, dilere dllen
76. Bkz., szgelimi, 'Kader' maddesi, The Shorter Encyclopedia o f slam; fakat
bu gr onun dier eserlerinde de yinelenir.

130

tS LAM

dirir. Byle bir eye Allah indinde bir geici arzu ve keyfilik
bulunduunu kabul etmek iin deil, yine alakgnlllk ve
korku eklindeki dini tutumu ifade etmek amacyla bavurul
mutur. Btn sfatlar gibi Allah'n kelam da ezelidir ve ya
ratlmamtr. Fakat bildiimiz ekliyle Kur'an, onun belli
uzunluktaki bir paras vb. sadece bir ifadedir, ancak bu ifade
tek bana Allah'n 'zihn (nefs) bir kelm' olan ezeli Kelam
nn st dzeydeki bir ifadesidir.
Bylece E'ar, Ehl-i Snnetin de benimsedii gibi, Al
lah'n mutlak kudret ve inayetini dorulam olmaktadr. yi
ya da kt olsun, btn fiiller Allah'n iradesi ve nzas saye
sinde meydana gelir. Daha nce de sylendii gibi, E'ar, Al
lah'n kudretini snrlandran Mu'tezili akideye kar snni
tepkinin gl etkisi altnda idi. Nitekim o, Ahmed b. Hanbel'in retisinden sapmak istemediini gizlememitir. Allah'n
bu mutlak kudreti ayrca tabii cisimlerde sebeplilii ve bir
takm kuvveleri inkar edip, fikri ya da zihni olaylarm meyda
na gelmesi iin Allah'n dorudan doruya etkinliine mal
zeme salayan atomcu bir tabiat nazariyesiyle desteklendi.
1
Earninki ile hemen hemen ayn zamanlarda gelien
bir baka kelam sistemi de Maverannehr'de yetien Semerkant'l Eb Mansr el-Mturd (lm. 333/945)'in sistemi idi.
Maturidilik temel gr bakmndan E'arilie pek benze
mekte, fakat nemli baz noktalarda ondan ayrlmaktadr.
Mturd de, E'ar gibi, btn fiillerin Allah tarafndan irade
edildiini ileri srmekte, fakat onun aksine, kt fiillerin Al
lah'n rzasyla gereklemediini belirtmektedir. Daha da
nemlisi, Mturdlik, 'Allah'n kudretini vurgularken, insan
iradesinin etkinliine izin vermektedir. Daha sonraki baz
yeni gelimelerinde, fiillerin mutlak surette hr olan kul ta
rafndan meydana getirildii kesinlikle ifade edilmitir. Bu
daha sonraki gelimeler srasnda, nitekim, her iki sistem
arasnda serbest bir alveri olmu ve insan iradesinin mut
lak etkisizlii gr genellikle gcn yitirmitir; ancak yine
de baz nemli hadislerde destek bulan Ear akidesi bu gr
muhafazaya devam etmitir.
slam kelamclarmca geni lde ele alman nemli bir
mesele 'imann dereceleri' meselesi olmutur. Bu mesele imn

KELAM VE AKDENN GELMES

131

ve ameller meselesiyle ilgili idi; daha sonralar ise nazari ke


lamn etkisi altnda Allah'n kudreti ve inayeti ile ilgili bir
mesele haline geldi. Mutezile ve Hariciler gibi, fiillerin ima
nn asli bir paras olduunu kabul edenler, ayn zamanda
imann artp eksildiini, onun llebileceini ve kiinin
imann ikrarna ramen, sfra ulaabileceini de kabul etti
ler. te yandan Mrci'e imanda dereceyi de ly de kabul et
meyerek, imann keyfiyet bakmndan tahlil edilemeyeceine
ve basit olduuna inand. Snni kelam, beklendii gibi, esasta
bu ikisi arasmda bir yer igal ediyor, fakat genel olarak Mrci'
e'nin inanlar ar basyordu. Bunun nedeni phesiz taassu
bu ve zulm nlemekti. Buna uygun olarak Snniler, imann
samimi bir ekilde ikrar ile miktarca azaltlamaz bir imann
varlk kazandn, onun hemen hemen hibir d davranla
ortadan kaldrlamayacam, ancak bu noktann tesinde
artp eksilebileceini kabul ettiler. Kur'an, imann artacan
tekrar tekrar ifade etmekte (mesela, Al-i mran, III, 67 vb.) ve
srekli olarak samimi imandan doan fiillere tevik etmekte-'
dir; hadis ise amellerle niyetler arasndaki yakn ilikiden
sz etmektedir; ancak grnte itidal tleyen ve 'zerre ka
dar iman' olan kimsenin ebediyyen cehennemlik olamaya
can ifade eden baz hadislere, kelamclar bu vesile ile he
men rabet gstermilerdir.
Nitekim ulema, bundan byle 'nefsin eilimi' ile ilgili
grevlerini akide kalplarna ve zahiri hukuk meseleleri ze
rinde fetvalar karmaa inhisar ettirdiler. Bu, fertlerin i hu
zurunu ve ruhi refahn yalnz kendilerinin salama hakkna
sahip bulunduunu iddia eden geni lde Snnilik aleyhtar
Sufi hareketin daha sonraki yllardaki gelimesini, temelli
bir biimde aklamaktadr. Fakat bu arada, Snnilik iinde
de bir paralanma oldu. Eski geleneksel Medine ekolnn ba
lca devam olan hadisiler (Ehl el-Hads) E'arerin getirdik
leri kelami zmlere sadece kar kmakla kalmadlar, biz
zat kelam ilmini de reddettiler. ddialarna gre, Kur'an ve
Snnet, kendi dlarnda yer alan bir sebeple (vasta ile) savunulmayp, gerek sebep onlarn kendi ilerinde aranmaldr.
Onlar, gerekte Mu'tezileyi, Kur'an ve Snneti akli bir takm

132

l a m

formllerle savunurken, onlarn gerek ruhuna ihanet etmek


le suladlar. Bununla birlikte E'arlik, bir akide sistemi ola
rak, yava yava muhalefetin stesinden geldi ve nihayet B
yk Seluklu veziri Nizm el-Mlk ve parlak kelamc, din ye
nilikisi (mceddidi) Gazli'nin abalan sayesinde XI/XVII.
yzylda douda itibar kazand. Fakat Hadis Ehlinin dini ruhu
ile Kelam Ehlinin akliletirme eilimleri arasndaki srt
me devam edip, VII/XIII ve VHI/XIV. yzyllarda bn Teymiye
ve ekolyle birlikte ortaya kan Selefiye hareketinin gl
bir biimde yeniden ifadesiyle son noktasna ulat. Ancak
bundan nce kelamn slam filozoflarnca benimsenen daha
tam bir akli hareketi karlamas gerekiyordu.

Felsefe ve Kelm

slam akidesini geniletmesi asndan VII. Blmde in


celenecek olan Islamda felsefe hareketi Mu'tezile kelamnn
bir uzants idi. Filozoflann aklc sistemlerine kar Gazl
(lm. 505/1111), etkisinin derinlii ve sreklilii bakmndan
stn bir yer igal eden ilk byk tepkiyi temsil etti. Gerekten
aratmc bir dini ruha sahip olarak (sk sk hakl biimde Augustine'le mukayese edilmitir), bir dizi ruhi buhran geirdi.
Hayatnn ilk gnlerinde, ekilcilii ve zahire nem vermesi
dolaysyla geleneksel kelam onu hayal krklna uratt.
Hakikati aratnrken, felsefeyi de inceledi, ancak onun re
tilerinin sadece snni Islamdan uzak olmakla kalmayp, her
eyden nce delillerinin de kesinlikten yoksun olduunu gr
d. Dini inanlarda bir eit matematik kesinlik arad. Bunu
da sadece, o srada Islamn bnyesinde dini glerin bir denge
unsuru olarak duran Sufilikte buldu.
Bu, Gazl'nin, nl eseri Tehfut el-Felstfe'de filozof
lann iddialarn reddettikten sonra baka bir felsefi sistem
kurmaa neden girimediini aklamaktadr. Baka bir de
yile 77 tamamyla akla dayanan hibir metafizik, dinin ke
77. Aslnda "cevap udur". fadenin gidii yukardaki ekilde evirmeye zor
lad.

KELAM VE AKDENN GELMES

133

sinlik ihtiyacn gideremez. Bununla birlikte, Gazl Yunan


kaynakl slam felsefesini reddetmesine ramen, bu felsefeden
baz inanlar benimsemitir. Bylece o, sonunda, filozoflar
dan Sufi ahlakyla ahenk halinde bulunan, insann beden de
il, ancak nefs olduu grn almtr.
Fakat dini kesinlie (yakne) ulama ihtiyac Gazl'yi
nasl Sufilie zorlad ise, onun Sufilii de kendisini, E'ar
kelamnda ifadesini bulan Kur'n'm Allah anlaym yeniden
kefetmeye yneltmitir. Bylece o, Sufilien ilk ve en byk
slahats olma yolunda idi. O ayn zamanda Sufilik iin
Snniliin bnyesinde bir yer de buldu. Daha da nemlisi,
snni kelamn biimsel ve dogmatik olan ifadesinin yaayan
dinle irtibatn salayarak, onlar yeniden canlandrp, onla
ra Vahyin asl ruhunu yerletirdi. Bylece o, kat skolastisizme ar bir darbe indirdi, akidenin dogmatik niteliini yumu
att ve dinin i ve d (btm ve zhir) cihetleri arasnda bu
lunan hayat gc tespit etti. Bu ekilde donanm olarak, b
yk eseri 'hy'u Ulumi'd-Dn' (Din limlerinin Yeniden Can
landrlmas)i yazd.
Gazl bir ok modem yazar artmtr. Onlardan ba
zlar, hem sufi, hem de kelamc olarak nitelendirildii halde
onun, aslnda, bir sufi mi yoksa bir kelamc m olduunu me
rak etmilerdir. Bu konuda daha kesin olma cesareti gsteren
baz evrelerde, onun sufilii u iddiaya dayanlarak reddedil
mitir: Gazl gerekte bir mtekellimdir; o tamamyla psiko
lojik olan dnceyi akide zerinde younlatrma metodunu
icat etmitir; onun mtekellimlii (kelamcl) ve sufilii
tamamyla mekanik olarak birbirine baldr. Bizce bu,
Gazl hakknda byk bir yanlgya dmek demektir. Te
melde Gazl, Allah'n son ve mutlak mahiyeti hakknda bi
linemezcilii (agnosticism) kabul ederek, O'nun ancak insanla
ilikisi ve kendisini ona amas (vahyetmesi) lsnde bili
nebileceini belirtmitir. Allahn bu insana alan ve onunla
mnasebette olan mahiyetini lahi simler ve Sfatlar tekil
eder. Sufilik ite bunlar gerek mahiyetleriyle insana ak
lar. Bu nedenle Gazl, sufilerin cezbe, ittihad (birlenme) ve
s

134

SLAM

hull gibi ar iddialarn reddetmitir. O, dini estetik ve sa


nat peinde deil, din bir ahlk peinde idi. Arad dini ke
sinlik, gvenlik, huzur ve skndan deil, ahlak arnma ve
insan klten ktlklere kar savatan ibaretti. Bylece o,
Kur'an'm ifade ettii en stn 'Buyruk (Emr) Sahibi'ni filozof
larn 'lk Muharrik'i ve Sufilerin 'En Yksek Zat yerine koy
du. Bu Emr'i kelam deyimlendirir: Sufilik onu, insanlara, var
lklarnn onun klf ve uzvu haline dnt eklinde ak
lar. Gazlnin fikri ynnde gizli kapakl olmayan elikiler
bulunmas mmknse de, onun kiiliinin manevi btnl
ve uzvi birlii en kk bir kukunun dahi tesindedir.
Gazl'nin bu ekilde Sufilikle kelam arasnda baard
terkip, Snnilik tarafndan geni apta benimsenip, cm' ile
tasdik edildi. Onun gc, slarmn ahlak ameli hamlesine ruhi
bir temel salayp, onu kendi asl dini boyutlarna geri gtr
mesinde yatmaktadr. Fakat salanan denge nazikti ve tama
myla ahlaki znitelik snrlar iinde ancak muhafaza edi
lebilirdi. Ehl-i Snnet iinde Gazl'nin terkibini benimseme
yen iki zmre bulunuyordu. Bunlardan fiilen Gazl'ye kar
kanlar, sakanat Hads ehli idi. Bunlar terkibin iki yanm
tekil eden, kelam da sufilii de yabanc ve dolaysyla kuku
lu unsurlar olarak grdler ve Gazl'ye sufiyane yorumlarn
desteklemek zere zayf, hatta uydurma hadisleri kulland
iin hcum ettiler. Dier zmre, yani daha aydn olan mtekellimler ise biimsel entellektelizmin taleplerini karla
mayan kstl ve tamamyla ameli bir kelam arn kabul
edemezlerdi. Bylece onlar geleneksel kelamn iddialarm
yeni felsefi itirazlar karlamak ve slam akidesini glen
dirmek zere genilettiler. Onlarn balca grlerini biraz
dan ele alacaz.
Gazl'den yaklak olarak bir yzyl sonra, kelam b
tnyle kendisine yabanc olan bir amala tamamyla yeni
bir istikamette kullanan beklenmedik bir takm yeni gelime
ler oldu. VIII. Blmde ele alacamz Sufilik, nazari bir sis
tem haline getirilince, Kelamn ahlaki olan "Allah'n Birlii
ve Kudreti" grn, felsefi feyz (veya sudur) nazariyesine ba
l olarak tasavvuf felsefesinin vahdet-i vcd (varln birlii)

KELAM VE AKDENN GELMES

135

grne dntrd. Bu nazaryede, medrese evrelerine ve


Gazl'ye ait olan Allah'n isimleri mertebeli bir tezahrler ya
da lahi Zatm tecellileri biimine dntrld. Bu tezahrler
sayesinde sufi, Allah'n varl ile birlenmek zere Sufilik yo
lunda yryn srdrd.
Bununla birlikte asl kelam akm Gazlnin yapt
gibi srf sufilik, ya da Hadis Ehlinin ounluunun yapt gibi
basit gelenekilik lehine akl reddedemezdi. lk merhalesi
Mu'tezile ile balayan aklc muhalefet, felsefi hareketin ba
lamasyla ok daha sistemli ve heybetli bir hal ald ve kalc
bir miras brakt. Bu nedenle slam akidesinin de ayn lde
sistemli bir biimde ve filozoflarn kulland mant kulla
narak ayn enerji ile yeniden ifadesi zorunlu idi. Yeni sistema
tik kelamn en byk ve en zeki mdevvini Fahr ed-Din erRz adyla bilinen Muhammed b. mer (lm. 606/1209)dir.
lkin srf aklc ve grlerinde filozoflardan hemen hemen
ayrdedilemeyen, hatta Gazl'ye kar baz felsefi grlerin
(mesela, alemin ncesizlii grnn) bir savunucusu olan
Fahr ed-Dn er-Rz, zamanla E'ar akidesine sarlarak onun
esaslarn savunmay zerine ald. Daha sonra, bu sistematik
kelamn sonular, c (lm. 756/1355) tarafndan birka
yzyl sresince arihlerin dikkatini eken M evkf adl bir
eserde ortaya kondu.
lgili btn felsefi disiplinler bu yeni sistematik kelam
tarafndan ele alnp iyice ilendi. Yunan mant, zellikle bu
mantn bilgi nazariyesi dikkatli bir aba sonucu gelitirildi.
Bu, tabiat nazariyesi ve metafizik ile birlikte kelamn esasn
meydana getirdi. Bu sahalarn her birinde filozoflarn ortaya
koyduu nazariyeler, akidenin ierdii hususlara uygun ola
rak, incelendi, tadil ya da reddedildi. Bilgi nazariyesinde, bil
ginin, bilen akl ile bilinen nesne arasnda zaruri olmayan
harici bir ilikiyi ifade ettii belirtildi. Bu, srf bilme seviye
sinde, bilme fiilindeki sje ve obje aynln ortaya koyan ve
bn Sn'nn onu herhangi bir vahdet-i vcd ya da hull fik
rine kar koruma abalarna ramen, yine de birok sufi nazariyecilerce Allah'la insan arasnda nihai bir aynlk eklin

136

SLAM

de kullanlan felsefi bilgi nazariyesine slamm cevab idi.


Tabiat felsefesi alannda kelamn ortaya koyduu atom
(cevh eri ferd) nazariyesi ile filozoflarn sebeplilik nazariyesi-

nin temeli olan Aristocu felsefenin madde ve suret nazariyesi


arasndaki tartmalar srp gitti. Kelamclar, Aristocu mad
de ve suret grn tabii sebepliliin inkar iin gerekli
grerek reddettiler ve ilk E'arilerin atomculuunu, yeni bir
takm kantlarla yeniden ifade ettiler. Bylece atomculuk ve
tabii sebepliliin inkarna, alemin sonradan yaratldn
(hudsunu) ve slamm teki dnya nazariyesini kantlamak
iin zorunlu bir adm olarak grlen hemen hemen en nemli
bir dini akide nazaryla bakld.
Bununla birlikte sistematik kelamn en belirgin ve
rabet edilen konusu, ok yaygn bir biimde tartlan, ilk
dnem kelamyla balayp, bn Sn tarafndan sisteminin en
esasl doktrini halinde ortaya konan Varlk Problemi idi (bkz.
VII. Blm). Filozoflar, bir zat ve varlk nazariyesine dayana
rak Allah'la alem arasnda bir ayrma girimilerdi ki, bu
ayrm, daha sonra batda St. Thomas Aquinas tarafndan
kendi teolojisinin esas olarak benimsenecekti. Bu nazariyeye
gre, btn yaratlm eyler, bir zat ve onlara Allah tarafn
dan verilen bir varlk olgusu ya da fiili varlktan ibaretti. Al
lah ise hibir zat bulunmayan ve tek gerek sfat "varlk",
olan basit Varlk'tr: Allah zatyla mevcuttur; baka herey ise
Allah vastasyla mevcut olur. Buna gre Allah zorunlu var
lktr; btn yaratlm eyler ise zatyla mmkn ve Allah'la
zorunludur. Filozoflar bu doktrinle Allah ile alem arasnda
esasl bir ayrm yapmak istemilerdi; Yaratlm varlk
hibir noktada Zorunlu Varlk olamaz. Fakat varln Allah
tarafndan verilmi, btn yaratlm eylerin ortak bir sfat
olduunu mmkn grmek suretiyle btn eylerin, zellikle
filozoflarn Allah'nn zat olmad iin, Allah'n varlnda
itirak ettiklerini iddia etmek ekici idi. Nitekim ihb edDn es-Shreverd (587/1191'de katledildi) gibi dnrler ve
byk sufi dnr bn'l-Arab (lm. 638/1240) hareretli bir
biimde bu iddiada bulundular. Sistematik kelam srarla zat

KELAM VE AKDENN GELMES

137

ve varlk ayrmm reddederek, zatlarn varolduklar anda


yaratldklarn kabu eder ve Allah'a bir zat isnat eder. Ancak
bu zat, yaratlm varlklarda olduu gibi lahi Zattan ayrdedilemez. Bylece her varlkta varla esiz bir yer vermekle en
kk bir vahdet-i vcd eilimini bile ortadan kaldrarak,
bir eit varoluuluk biimine brnr.
Islamn sistematik kelari, Gazl'den sonra gelitirildi
i ekliyle, modem bilim adamlarnca yeterince ele alnma
mtr. Fakat sistematik kelamn filozoflarn retisini tas
dik ettii ar bir doktrin, kat determinizm ve insan hrriye
tinin topyekun inkar doktrinidir. Determinizmi desteklemek
zere, felsefi fikirler malzemesinin de yardmyla, yeni delil
ler ortaya atld. Fahr ed-Dn er-Rz'nin grnde, Ear'nin
'fiilin kul tarafndan kazanlmas' gr iin bile yer bulun
mad anlalyor. Mu'tezile ise, insan hrriyetini tesis giri
imlerinde, kul asndan dorudan doruya hrriyet bilin
cine bavurmutu. Bu psikolojik yaklam bylece yeniden ele
alnd, derinletirildi ve tersine evrildi. Bir yandan belli bir
saik hakim olunca, eylemin (ya da eylemsizliin) mutlak su
rette zorunlu olduunu, te yandan kendi fiillerimizin ayrnt
larndan ve sonularndan hibir zaman tam olarak haberdar
olmadmz iin fiillerimizin yaratcsnn biz deil, Allah
olduunu gstermek zere bir beeri saik nazariyesi gelitiril
di. Kulun bir fiili tam manasyla kazanmas iin, onun, fiilin
ampirik artlarn ve sonularn kesinlikle ve tam olarak
bilmesi gerekir. Bilgi ile fiil arasndaki bu saysal mutabakat
ilkesi sadece herey bilen bir varln, kesinlikle ifade etmek
gerekirse, bir fiili yerine getirebilecei sonucuna iletti.
Bu ak bir ekilde sistematik ve ar lde mantk
doktrin btn, bundan byle Ortaalar boyunca Islamm
eitim messeseleri zerindeki arln gsterdi. Kukusuz o,
kendi incelikleri ve mantki ustal inde aklyrtmenin
en yksek zirvelerine ulat. Fakat hem ruhu hem de muhte
vas bakmndan hakikatta skolastik bir nitelik tamakta
dr: Btn bu ince akl yrtmelerle insan akima esasl gven
sizliini aka ifade etti ve bu ifade srasnda bu gvensizlii

138

SLAM

ni gsterdi. Hi kimsenin dini nedenlerle onun slama gerek


hizmette bulunan varlk gr ve bilgi nazariyesi ile atma
s gerekmemekle birlikte, yine dini nedenlerle onun irade
hrriyeti meselesine getirdii zm savunmak gtr. Ken
disiyle birlikte Islamda dini dnce tarihinin balad bu
"ana dini uur" konusunda o. Kur'an'm ruhundan ve ilk slam
mmetinin zniteliinden makul llerin ok tesinde uzak
lamtr. E'ar ve ilk taraftarlarnda bile bu problem, kendi
asl ahlak nemini muhafaza etmiti. Fakat sistematik kelamclar elinde srf nazar (doktriner) bilgilik haline geldi.
Modern bilginler arasnda olduka yaygn bir gr
vardr. Bu gre gre, Allah' kat bir biimde tenzih eden bu
tablo ve bunun bir sonucu olarak tabii hususiyetlere, tabiatn
kendi iinde srdrd ilemlere ve insann irade hrriyeti
ne olan gvensizlik, tam olarak Kur'an'a dayanm olsa gerek
tir, ya da hi deilse Kur'an'm bildirdiklerinin en mantk
geliimidir. Bu hkm, bizzat Kur'an'n nda incelenince
yan gerei bile gstermemektedir. Bununla birlikte Islamn
dini tarihine Allah'n tenzihinden (aknlmdan) dn ver
me konusunda hassas davranmay gerektiren gerek bir takm
etkenler vard, zellikle, 'kiciler'in (Seneviyye) muhalefeti
nin u ya da bu biimde srm olduu anlalyor. Mecsilerin "dualizm (ikicilik)"ine kar mcadele edildi ve daha ilk
yzyllarda stesinden gelindi, ancak yok edilemedi. Bunu,
felsefi olan "maddenin kdemi (ncesizlii)" doktrini izledi, esShreverd gibi Iranl Mecusi dnrler bu doktrini kendi
eski nazariyelerinin ruhuna uygun olarak yorumlamakta ge
cikmediler. Fakat bu muhalefet artk fiili bir tehlike olmak
tan ktktan sonra bile, vahdet-i vcutu Sufiliin yeni mu
halefeti Snni kelam, kendi tespit ettii akideyi yeniden gz
den geirmekten alakoydu. Bylece ortaya kan sonu u oldu:
rade hrriyeti konusunda gler dengesi Ortaalarda ezici
bir biimde determinizm lehine bozuldu. Filozoflar srf akli
bir determinizm lehinde tarttlar; Sufilik ise hem felsefi
retiye hem de kelamn tevhid akidesinin zel bir yorumuna
dayanarak vahdet-i vcutu (monistik) determinizmi savun
du; buna karlk kelam tam bir Allah'a dayal determinizmi

KELAM VE AKDENN GELMES

139

retmee balad. Btn bu gler hep birlikte Ortaa


slammn determinizm mihveri etrafnda dnen muazzam
nazari arkn tekil etmektedir. Ayrca bu nazari ibirlii
iin yeterince gl bir temel, hayatn somut hakikatlan
iinde, siyasi durum tarafndan saland. Bu siyasi durumda
giderek artan istibdat hem bu nazari tutumu muhafaza etti,
hem de bu nazari tutum sayesinde g kazand.
Felsefe dman ve hem Sufilik hem de Kelmdan kuku
duyan Hadis ehli, bu byk determinizm ark dnda kalan
tek zmre idi. slama bir din olarak canllk veren ve modem
aa kadar onun hikayesini meydana getiren, bu zmreyle kel
am ve sufilik arasndaki srekli deien ok ynl iliki ve bu
ilikiyle birlikte aralarndaki huzursuz ittifaklar ve gerilimlerdir. Bununla birlikte bu karlkl ilikiyi ele almadan
nce slamn en bata gelen kavram olan eri'atin geliimini
incelememiz gerekir. Bu, u ana kadar incelediimiz gelime
leri yerli yerine oturtacak ve daha sonraki tarihi daha anla
lr bir hale getirecektir.

Altnc Blm

ER'AT

Balang - eri'at Kavramnn Geliimi - Selejiyeci Islahat:


bn Teymiye - eri'at ve Fkh

Balang

Bir ilev olarak slam nitelendirebilecek en nemli ve


en kapsaml kavram eri'at ya da er' kavramdr. Bu kelime
aslnda suya ileten patika ya da yol; baka bir deyile, "haya
tn ta kaynana giden yol" demektir. era'a fiili ise kelime olarak suya giden ak yolu izmek ya da iaretlemek anlamna
gelir. Dini kullanta, ilk devirden itibaren iyi hayat yolu,
yani ilev bakmndan ve somut olarak ifade edildii taktirde
"insan hayatn yneten dini deerler" anlamna gelmitir.
Snnet teriminden u noktada ayrlr: Snnetin sahibi fiili
rnekle rehberlik yapar; dolaysyla onun ortaya koyduu fiil,
tek bana, bu rnei kabul ederek onu izleyenlerinkiyle ayn
trdendir, halbuki er' sahibi yol gsterir ya da tayin eder; do
laysyla dini deerlerin kayna yalnz Allah'tr.
eri'atn yanda Din'dir. Din kelime olarak boyun e
me, izleme anlamna gelir. eri'at, Yol'un tayini ve onun ger
ek sahibi de Allah olduu halde, Din Yol'un izlenmesidir ve
sahibi de insandr. Bu birbirine bal anlamda Kur'an unlar

ER'AT

141

sylyor: Allah, sizin izlemeniz gereken Yol'u belirlemitir' 78


ve yine 'Yoksa Allah'n, onlarn izlemesi gereken Yol'u belir
leyen ortaklan m vardr?'. 79 Fakat ilahi ve beeri dayanak
noktalann soyutlarsak, eri'at ve Din, Yol' ve onun muhte
vas asmdan birbirinin ayn olacaktr. Bu nedenle, Kur'an'n
deyiine uygun olarak dinin muhtevas asmdan eri'at ve
Dinden birbiri yerine sz edilebilir. Fakat Kuran'n temel tu
tumu, insan ahlaki adan uyarmak, yani gerek araycnn,
'Yol'unun 'orada' bulunduunu kabul ederek izlemesi, boyun
emesi ve aramas olduu iin. Din ve hemen hemen onun den
gi slam terimleri orada eri'at teriminden ok daha sk bir
biimde kullanlmtr. Bununla birlikte bu tarzda boyun
emi olan slam mmeti iin ilk vazife, eri'at -Allah'n Yo
lunu ya da Emrini- izah etmekti.

eri'at Kavramnn Geliimi

Daha bandan beri, belli bir pratik ama eri'at kav


ramnn bir paras idi: O, Allah tarafndan belirlenmi yol
dur: orada insan ilahi iradeyi gerekletirmek iin hayatm
dzenleyecektir. eri'at bizzat davran ilgilendiren pratik
bir kavramdr. Fakat o, btn davranlan -ruhi, zihni ve fizi
ki davranlan- iine alr. Bylece hem iman, hem de amel
onun kapsamna girer: Bir Allah' kabul etmek veya Bir Al
lah'a inanmak, tpk namaz, oru trnden dini devler gibi,
eri'atn bir parasdr. Ayrca btn kiisel davranlar ka
dar btn hukuki ve sosyal ilemler de tm hayat tarznn
kapsaml ilkesi olarak eri'at altma sokulmutur. Fakat me
sele eriatn nasl bilineceidir.
Hz. Peygamberden sonraki ilk devirde eri'atn izah
iin iki kaynak ya da metod tannmt. Bir yanda geleneksel
ve gvenilir verilmi kaynak olan ve esas olarak hizmet gr
mesi gereken Kur'an ve Hz. Peygamberin snneti bulunuyordu.
Fakat bu verilmi kaynaklar sonraki nesillerin gelien Ih.78. Kuran, Fetih, XLV1II, 13.
79. Ku^n, Fetih, XLVIII, 21.

142

SLAM

tiyalan iin, phesiz yeterli olamayacandan, ikinci ilke


olan insan akl ve anlay hemen hemen daha balangtan
itibaren tannd. lk prensibe ilim (bazan evirildii gibi
"bilgi" deil); kincisine de anlay ya da kavray (Arapas:
fkh) ad verildi.
Bu devirden itibaren ilimle fkh arasnda bu kart fa
kat tamamlayc aynm yapan metinler seyrek deildir ve
'falan kii ilimde iyidir, fakat fkhta o kadar iyi deildir'; ya
da 'falan kimse hem ilimde, yani hadis ve Kur'an bilgisi bak
mndan, hem de fkhta, yani geleneksel verilmi kaynaklan
anlama gc bakmndan, iyidir ve onlardan daha baka so
nular kanr....' gibi paralarla sk sk karlalmaktadr.
Bu durumda, bu devirde fkh IV. Blmde ele aldmz reyden
(ahsi grten) baka bir ey deildir. Bu, ilimle fkh arasn
daki kartl bir baka ekilde ortaya koymaktadr. nk
ilim bazan sarslmaz bir biimde bize dardan verilmi ve
objektif bir ey olduu halde, fkh, bir bilginin kendi kiisel
anlayn temsil ettii iin sbjektif bir eydir. Bu bize bir
baka kartlk noktasm vermektedir: lim hem bir renme
ilemi olduu, hem de objektif (nesnel) birbirine bal ve dene
timli bir veriler btnne iaret ettii halde, fkh, bu merha
lede belli bir disiplinin ya da objektif sistemin ad olmayp,
sadece bir anlama ve sonulama faaliyetinin addr. 80
Fakat fkh ve ilim bu tarzda bilgi yollan ya da geitleri
olarak ayrdedilse de, onlar konular bakmndan farkl deil,
ayndr. Nitekim onlar evrensel adan bilginin her eidine
uygulanmtr. Bu durumda Arap dil ilmi (yani geleneksel dil
malzemesinin bilgisi) bulunduu gibi bir de din ilmi vardr;
ayn ekilde bu ilmin bir fkh, yani takdiri olduu gibi, bir de
dini meselelerin bir fkh bulunmaktadr. Bununla birlikte
tedricen dini meselelerin incelenmesi arlk kazannca, f
kh, dini sahaya inhisar ettirildi. Fakat hala tm din dnce
sahasn fkh, yani inan ve amel, akide ve hukuk tekil edi
yordu. Bylece Hanefi ekolnn kurucusu Eb Hanfe (lm.
80. Bkz., I. Goldziher; Richtungen der islamischen Kofanauslegung, II. Blm;
Encyclopedia o f Jslam, llm' ve Fkh maddeleri.

ER'AT

143

150/767)ye atfedilen Fkh- Ekber (el-Fkh el-Ekber) adl bir


kitap tamamyla akaid ve kelam meselelerine hasredildi.
Yaklak olarak II/VIII. yzyln ortalarna kadar uza
nan bu ilk merhalede geleneksel ilimlerin btn ve onun ze
rinde itihada bavurulmas dini bilgiyi meydana getirdi. Fa
kat eriat teriminin ok genel olarak Din ad verilen bu faa
liyetin neticesine ve tesis edildii bilgi toplamna, yani 'din
bilgisine, olsa bile, nadiren uygulandn mahade etmek
hem ilgin hem de nemli bir husustur. Ayn durum sadece
akide konusunda deil, ayn zamanda hukuk konusunda da
grlmektedir. Bu devirde zellikle oul olarak kullanlan
eriat szc pek nadirdir; ancak daha sonra Kur'ann belli
baz emirleriyle ilgili olarak kullanlmtr. Bu, daha sonraki
slamda eriat szcnn kazand ezici stnlkle arpc
bir biimde tezat arzeder. Kukusuz bu tezat, srf bir tesadf
olabilir ve yukarda da iaret ettiimiz zere, Din ve eriatn
somut muhtevas ayn olduka, nemsiz bile grnebilir. Fa
kat muhtemelen soruna cevap tekil eden, biri dini, teki buna
bal olarak tarihi ilk nemli telakki bulunmaktadr.
Dini tesirle ilgili olarak daha balangta, m'minin tu
tumunu dzenleme endiesiyle Kur'anm eri'atten ok daha
fazla Din, man ve slam'dan sz ettiini mahede ettik.
Kur'an'n itici gc taze ve canl olduu srece Mslmanlarn
Allah'n hidayetine boyun eme ve onu izleme abalarna
arlk vermeleri daha muhtemeldi. Bu tutum karsnda, Al
lah'n eriatndan anladklar ne olursa olsun, Mslmanlar
tabii olarak bunun Allah'n eri'ati olduunu iddia etmekten
ziyade, kendilerinin Dini anlama giriimleri olduunu kabul
edeceklerdi. nk bunun gerekte Allah'n eri'ati m, yani
radesi mi, deil mi olduunu bilmek Allah'a ait bir husustur.
kinci noktaya gelince, daha nce de tekrarladmz gibi, tari
hi bir olgu olarak fkh ya da kavray, pekitirilmi bir bilgi
mecmuas olmaktan ok, bir ilemdi ve objektif bir disiplin
olmaktan ok kiisel, serbest ve bir lde sbjektifti (znel
di). Bir tek kiinin kendi dncesinin neticesinin eri'atm
tek muhtevas olduunu iddia etmesi imkansz olurdu.

144

SLAM

eriatn ortaya konmas grevinin daha ziyade Ulemann


rehberlii altnda bir btn olarak slam mmetine devredil
mesi gerekir.
kinci/sekizinci yzyln ortalarnda balad kabul
edilebilecek olan sonraki devrede ortaya kan durum ite budur. III. ve IV. blmlerde slamn metodolojisini tekil eden
mekanizmann douunu ve geliimini ana hatlaryla ver
mitik. Bu mekanizmada Allah kelamn anlamak ve o kela
mn snnette aklanmas iin son derecede stn bir yerin
cm' messesesi, baka bir deyile mmetin cm tarafn
dan igal edildiine iaret etmitik. Bizim u andaki iddiamz,
bu tarihi gelime olgusunun mantki temelini ortaya koymak
ta ve bu gelimenin slamm dini tarihinin kendi i mant
gerei olarak vuku bulduunu gstermektedir. Bu, yabanc un
surlarn, zellikle bilginlerce ok tartlan Roma Huku
kunun baz hkmlerinin etkisini inkar etmeyip, aslnda
slam metodolojisinin douu ve yapsal niteliinin yabanc
tesirlerden ziyade slamm kendi iindeki bir takm nedenlerle
izah edilmesi gerektii zerinde srar etmektedir.
slam metodolojisinin (yani Snnet, tihat ve cm
arasndaki karlkl ilikinin) tesisiyle birlikte fkhn ma
hiyetinde kkl bir deiiklik oldu. Fkh, kiisel bir faaliyet
olmaktan kp, kurulu bir disiplin ve onun neticesi olan bilgi
mecmuas anlamna geldi. Bu bilgi mecmuas bylece standart
bir hale getirilerek objektif (nesnel) bir sistem olarak tesis
edildi. Fkh, ilim durumuna geldi. lk merhalede 'insan fkh
n (anlaym) kullanmaldr' demek adet olduu halde, bun
dan byle sylenmesi uygun olan ey 'insan Fkh renmeli
ya da Fkh almal' oldu. Fakat (bir disiplin ya da ilim ola
rak burada byk F' harfiyle yazdmz) bu Fkh'm muhteva
s ne idi?
slam metodoloji sisteminin tam olarak gelimesiyle
ayn srada, onun hukuka inhisar ettirilmi olduu anlal
yor. Fkh bylece hukuk ilmiyle ayn saylm oldu. Bizce,
Fkh teriminin, Roma Hukukunun jurisprudentia'sm kar
lama zere benimsendii eklinde bazan ileri srlen iza-

ER'AT

145

hm 81 bu deiiklii yeterince aklamad anlalmakta-dr.


Nitekim bu deiiklik o derecede nemli sonulan olan bir
olayd ve slam Dini'nin gelecekteki geliimini ylesine derin
den etkiledi ki, yukarda belirtildii gibi, tamamyla filolojik
bir izah, son derecede basit olarak grnmektedir. O halde biz
zat slamm kendi iinde vuku bulan olaylarda bir cevap ara
mamz gerekir.
Daha nce bu blmde grdk ki, ilk merhalede hem
fkh hem de ilim, dini sahann btnne uyguland ve akaid,
ahlak ve hukuk hep bu iki szckle ifade edildi. Bununla bir
likte daha balangtan itibaren, szgelii, kelamdan ziyade
hukukla megul olunduu grlecektir. Bunun sebebinin, kelami ve srf ahlaki meselelere olan merakn II/VIII. yzylda
olduu gibi, henz tam olarak uyanmamas olduu sylenebi
lir. Fakat meselelerin fiili durumunun, acil bir talep olarak
hukuki dnceyi gerektirdii hususu da ayn ekilde sz ko
nusudur. Bu hukuki dncenin, balangtan itibaren bir
okul almas nitelii varsa da, onun, iledii malzemenin
gerek bir idari ve hukuki evrede hukuki tatbikatn somut olarak belirlenmi durumu olduunda pekaz kuku mevcuttur.
Fakat bu etkenler yannda belki de en nemli olan, he
men hemen srf kelami meseleler karsnda suskunlua va
ran mevcut eilimdi. Allah'n mahiyeti hakkmdaki tartma
lara en iyi ekliyle 'aptalca maceralar' gzyle bakan bu tutu- mun ardnda bilinsiz bir aklyrtme tr yatmaktadr. Biz
zat Kur'an'n sadece ok az bir kelami doktrini, onun din iin
gerekli olan enaz miktann ihtiva ettii grlecektir. 'Allah
hakknda deil, Allah'n yaratklar zerinde dnn' veya
'daha nceki kavimler kader (lahi rade) tartmalarna
daldklan iin yok oldular' gibi kelami dnceyi kesinlikle
engellemeye alan hadislerin, szl olarak Hz. Peygambere
kadar gtrlemeseler de, Mslmanlann ok eski tutumlann ifade ettii kesindir. nsann aklm Allah zerinde kul
lanmas hemen hemen gnahkar bir eylemdir. Bir nceki
blmde grdmz gibi, bu tutum alar boyu Hadis Ehli ta
s.

I. Goldziher, Fkh' maddesi, Encyclopedia o f slam, I. bask.

146

SLAM

rafndan olduu gibi muhafaza edildi. Fakat ahlaki ve kelami


dncenin nabz slam camiasnda tm enerjisiyle atmaa
balaynca, Fkh ve eriat, akl szcyle ifade edilmee
balanan srf rasyonalizmden ayrld.
Nazari dnce ve tartma ncesi devirde akl (fkh) ve
nakil (ilm) birbirini tamamlayan eyler olarak grld. Bu
nedenle Mslmanlarn eski tutumunda akl ve vahyin ya da
akl ve eri'atin birbirinden ayr olmadnda hi phe yok
tur. Fakat II/VIII. yzyln sonlarnda ve III/IX. yzylda akl
c Mu'tezile aklla nakil (sem') veya eri'at arasnda bir kart
lk bulunduunu ortaya koydu. Bu sralarda hukuk icm' ile
tespit edilmi ve yasama usl saptanm bulunuyordu. Byle
ce o, otorite ya da gelenein bir paras olmu ve daha nce
grdmz gibi, fkh kavramnda bir deiiklik meydana ge
tirmiti. Mu'tezile, genel olarak, bu hukuki yapy, naklin
(sem' veya er') ayrlmaz paras olarak ihtiva ettii ahlak
hkm ve zdeyilerle birlikte kabul etti. Fakat onlar hem
kelamn hem de temel ahlak ilkelerinin insan akimn ara
trmas iin uygun nesneler olduunu belirttiler; onlara gre,
'iyi ve kt', er' ya da ilahi kanunla belirlenmi olmayp, ak
lidir (Tabiat dolaysyla olan (fisei) ile, ilahi buyrukla 'belir
lenmi olan' (tesei) arasnda Stoallarn yapt ayrmla kr.)
Allah, "ktlk olduu iin" adam ldrmeyi yasaklamtr,
/yoksa bu fiil, Allah yasaklad iin kt deildir.
O srada Mu'tezililer hukukun balayc ve Allah tarafn
dan belirlenmi karakterini soruturmadlar, fakat eriat
kavramn onunla snrlandrarak, gerek anlamda onu
'doru' ve 'yanl' gibi temel ahlak ilkelerinden ve insan akl
iin hi kstlanmam hrriyeti savunduklar kelam meta
fizikten ayrdlar. Snniliin sa kanad buna kar kt. On
lar ahlak ve kelam da hukuk kadar eriat kavram iinde
tutmaa altlar. Akla gelince, onlar Mu'tezilenin son b
lmde ana hatlar verilen lahi Adalet fikrine karlk Al
lah'n Kudret ve radesini vurguladlar. Allah'n fiillerinin
akl sahas dnda kald tezini deil, Allah'n yapmas ge
reken eyin insan akl tarafndan takdir edilemeyecei ve dini

ERlAT

147

gr asndan Allah'n fiillerini radesine atfetmenin en


akllca bir i olduu tezini savundular. Mu'tezililerin saldr
s, bylece, Ehl-Snnetin ar kanadnn eski Islamm tart
ma ncesindeki tutumunu deitirmee ve insan akln aka
reddetmee zorlad.
iinc/dokuzuncu yzylda ortaya kan E'ar kelam
nn ulat sentezde hi kukusuz bu adan bir uzlamaya
teebbs edildi. Hukuk ve ahlak ta dahil olmak zere fiili, so
mut hayat etkileyen btn pratik meseleler ei'atm otorite
sine ya da lahi Emr'e, tamamyla kelam ve metafizik olan
btn sorunlar ise akla tahsis edildi. Bu gelimenin en esasl
bir sonucu, kelamn hukuk ve ahlaktan ayrlmas oldu. Bu,
daha nce bu blmde ele aldmz zere, balangta birbiri
nin ayn olan eriatla Din arasnda kesin bir ayrm dour
du. Kelam Usl ed-Dn (Dinin Kkleri) olarak, ahlaki ve huku
ki hkmler ise eriat olarak yerletirildi. E'ar'den naklet
tiimiz u metin bu hususu aka ortaya koymaktadr:
(lk nesiller) hukuki devler... burada sz edilemeyecek
kadar ok sayda cezalar ve boanma gibi eri'at (yani hukuk)
ynnden o srada ortaya km olan Dinle ilgili meseleleri
ele alp tarttlar....
.... Bu durumda, bunlar hayatn ayrntlarn ilgilendi
ren ve onlann (ilk nesillerin), fur'a ilikin eriata dahil et
tikleri hukuki meselelerdir ve dolaysyla bu meseleler hibir
zaman peygamberlerden gelen bir nakil olmadan kavranamaz. Fakat (iman) meselelerinin belirlenmesi iin gerekli usl
sahasnda ortaya kan meselelere gelince, her akl sahibi
Mslmann bunlar, akla, duyum tecrbesine ve vastasz (za
ruri) bilgi vb. ne dayanan genel ve zerinde ittifak edilen ilke
lere dayandrmas gerekir. Bylece nakle dayanan, eri'atn
(hukukun) ayrntlaryla ilgili meselelerin de, kayna nakil
olan eri'atin ilkelerine dayandrlmas gerekir. Buna kar
lk akldan ve tecrbeden doan sorunlarn kendi temellerine

148

SLAM

dayandrlmas ve nakil ile akim hibir zaman birbirine ka


rtrlmamas gerekir. 82
Mutezileye kar, ahlkn yeniden eri'ata dahil edilme
si, gerekte akim hibir evrensel ahlak ilke ortaya koymad
n gsterme giriimine dayandrld. Tabii aklilik durumu,
Hobbes'unkinden pek farkl olmayan bir iddia ile, bellum omnium contra omnes (herkesin herkese kar bir sava) duru
muna yol at. Bu durumda her fert, kendi arzulanma uyan eyi
iyi, uymayan eyi de kt olarak grr. 83 Akl ahlakn, evren
sel denen, szgelimi, 'yalan sylemek ktdr nermesinin
bile kendi sahte evrenselliini, bu deyiin her durumda deil,
ou durumlarda uygulanabilir olmasmdan ald sylendi. 84
Mu'tezililer aklc ahlakn evrenselliinin bu ekilde inkar
na iddetle kar ktlar:
"Sizin sznz una varr: (Aklen) 'iyi' ve 'kt', arzulara
uygun olma ve arzulan engelleme hususlarna indirilebilir.
Fakat biz gryoruz ki, akll bir varlk, (zorunlu olarak) hi
bir yarar grmedii eyi iyi olarak ve iinde yarar bulabilecei
eyi de (bazan) kt olarak kabul eder... Bir insan ya da hay
van yok olma durumunda gren bir kimse, onu kurtarmay
iyi bir fiil olarak kabul eder. Halbuki o, bunun yaparken, belki
de eri'ata inanmamakta, dnyada bu fiiilinden dolay bir ya
rar da ummamaktadr. Aynca bu adamn, bu iyilii, insanlann gznden uzak olarak yaptndan, onlardan herhangi bir
vg de beklemesi sz konusu deildir. Nitekim biz, her (ben
cil) saikin yokluunu farzedebiliriz... yleyse 'iyi' ve 'kt'nn
sizin tasvir ettiinizden farkl bir anlamnn bulunduu ak
tr. 85
82. E'ar, Risale f i stihsn el-Havz Jl'l-Kelm, ner. ve tng. ev.: Richard J. Mc
Carthy, The Theology o f al-Ash'ari, Beyrut 1953, ss. 94-95 (Arapa metin).
evirenlerin notu: Anlan eserin Trke evisi iin bkz., E b'l-H asan elE ari ve Bir Risalesi, ev.: T. Koyiit, AlF. Dergisi, c. VIII, (1960), s. 172.
83. Fazlur Rahman, Prophecu in slam flslamda Peygamberlik), Londra 1958,
s. 97 (Gazl'nln Ma'ric el-Kuds'ne yaplan atf).
84. Ahlaki greceliin (relativism) en ak ifadesi Gazl'nin el-ktisd fi'lI'tikad"md& bulunmaktadr, ss. 73-80. evirenlerin notu: Anlan eserin
Trke evirisi iin bkz., tikatta Orta Yol, ev.: K. Ik, AF. Yay., Ankara
1971, s. 124.
85. Ayra eser, s. 78.

ER'AT

149

Gazl buna verdii cevapta, saikin psikolojik bir tahli


line girimek suretiyle, aklc ahlakn" kendi faydac akla
masn iddetle savunur. Onun srarla belirttii husus; kurta
rcy, tehlikedeki bir canl varl kurtarmaa iten sebebin,
hereyden nce, bu ekilde davranmad takdirde, kendi kuv
vetli tabii merhamet duygularnn bundan zarar grecei, ol
duudur. Kurtarc bylece tehlikedeki ahs kurtarmak sure
tiyle kendi kendini tatmin etmi olur. Ayrca Gazl, bizzat
kendisi tehlikede olsa ve biri de kendisini kurtarabilecek du
rumda bulunduu halde, kurtarmaa girimese idi, bundan
honut olmayacan dnyor vb. 86 Fakat srf akl kendi ta
bii halinde ahlak ilkelerini retmekten aciz olduuna gre,
nasl olur da onun 'mkellefiyetleri (vcibt) meydana getirme
gc' olduundan sz edilebilir? Her ikisinin de eri'attan ya
da Allahn taktir ettii yoldan kaynaklanm olmas gerekir.
Gazl bylece kesinlikle u sonuca ular: "Mkellefiyetler
(ykmllkler) akldan deil, eri'attan kaynaklanr". 87
Buna gre, ahlak ve hukuk eri'at meydana getirir. Fa
kat bu durumda kelam ne olacak? Bir nceki blmde ele
alnd gibi, burada da Gazl, Snni Sufiliin daha nceki
geliimini izleyerek bir senteze ulamtr. Kelamn mantki
biimselliinden honut olmad iin, Sufilerin metodunu
Kelamm ortaya koyduu ifadelerle tamamlamaa alm ve
yaayan imna layk olmadn grd srf akl inanlarn
'yaanmasn' ya da 'kalbe yerletirilmesini iddetle savun
mutur. Ayrca srf Allah sevgisinde son bulan bir i arnma,
bir ruhi tasfiye program ekline sokulmu olan bu sentezin
eri'atn gerek anlam olduunu belirtmitir. mann bu ie,
kalbe ait oluuna o, Din adn vermitir. Bu durumda Din
eri'atin z, onun i yaantsdr. Dinsiz eri'at bo bir ka
buktur; eri'atsz Din ise, aka grld zere, mevcut ola
maz.
Ancak, Gazl, bu ikisi arasnda zorunlu ve yakn bir
iliki kurduu halde, Din ve eri'at hala belli bir ikilii muha
86. Ayn eser, s. 79.
87. Ayru eser, s. 73.

150

SLAM

faza etti ve her ikisinin ilk ve asl aynl yeniden ihdas edile
medi. Nitekim, onun din hakkndaki byk eserine eri'attan
ziyade^ hyu Ulm ed-Dln adn vermesi nemlidir. Ondan
sonra, hi kukusuz, eri'at srekli ruhi temellere ya da
Gazl'nin de ifade ettii gibi, (srf aklclarn) alabildiine
serbestlii ile Hanbelilerin duygusuzluu arasmda nazik ve g
olan orta yola dayandrmakta byk bir hizmet gren yeni tip
bir dini ilim, yani Dinin i anlamlarnn ilmi' (ilmu esrftr'dDnjortaya kt.88 Fakat i ve d (btn ve zhir) dualizmi safd edilmedi ve korunan nazik denge Sufilikle eri'at arasn
daki bir atmann belirledii sonraki gelimeler tarafndan
bozuldu.
Bundan sonra kelam iki farkl tre ayrld: tikadi ve
eklen akl olan kelam ve Sufiliin ortaya koyduu nazari teo
loji. kincisi tamamyla kendine has bir biimde, daha sonra
greceimiz gibi, eri'atla tasavvufi 'hakikat' arasnda kesin
olarak ifadelendirdii ayrmn himayesi altnda geliti. Y
rd yolu ve muhtevasn nceki blmde tasvir ettiimiz itikad kelam, er'atin akide yapsn yeni felsefi malzeme
sayesinde yeniden canlandrlan akl silahlarla desteklemee
devam etti. Fakat hemen o anda da ilm-i kelam'm sahas soru
nu gndeme geldi. Bazlar kelamla metafiziin ayrlmasn,
birincinin kendisini akidenin savunulmasyla snrlandr
masn, kincinin ise bizzat felsefeye ait problemleri aratr
masn savundular. 89 Fakat kelamclann ounluu, byle bir
eyin eri'atin tesinde ve stnde bir bilgi dal tesis edecein
den rkerek bu gr reddettiler. Bylece onlar, (peygamber
lere ait) akln tabii geliimiyle ilgili felsefi doktrin de dahil ol
mak zere, 90 bizzat filozoflarn grlerinden birok eyi al
dklar halde, kelamn devinin 'akide esaslarn akl metodlarla aratrmak ve yorumlamak deil, sadece 'akl delillerle
onlan savunmak' olduunda srar ettiler. 9i Bylece ortaya kan netice u oldu: Dini akide, herhangi bir esasl yorum ya
88. Gazl, Ihy' Ulmed-Dtn, Haleb neri, Kahire 1346/1927, I. s. 93.
89. Ic, Kitb el-MevkJ, Crcan ve dierlerinin erhleri ile birlikte. Kahire
1325/1907,1, ss. 40-49.
90. e-ehristn, Nihayet el-Ikdm, s. 463.
91. Ic, age., ss. 36-37.

ERAT

151

plmakszn hem biim hem de muhteva bakmndan ayn


kald halde, felsefeden alman karmak ve kullanl ibare
ve deliller sradan kimselerin elde edemeyecei ey haline gel
di.
Bylece kelam tm metafizik sahasn tekeline ald ve
srf dnceye, alemin ve insann mahiyetini aklen aratrma
hakk tannmad. Bunun sonucunda, Usl ed-Dnin mdevvini olarak 'en yksek eriat lmi' adn ald. 92 eri'at bylece
bir kez daha Din'le zdeletirildi. Fakat bu arada hukuk, ke
lamdan ayr olarak gelimi bulunuyordu ve hukukular dai
ma Din'in savunucusu olarak kelamn geerliini tanm bu
lunduklar halde, kelamm hangi sorunlar ele almas ve saha
snn ne olmas gerektii konularn artk hukuk otoriteleri
belirliyorlard.
Kelamc filozof cden hemen bir sonraki nesle mensup
olan fakh e-tb (lm. 790/1388), hukuk felsefesi ve fkh
usl zerine Kitabu'l-Muvfakt adl bir eser yazd. O, srf
man'a (Dn'e) ait meselelerin fkh ilminden ayrlmas gerek
tiini sadece savunmakla kalmad, srf nazar ve fikr tart
malar da er'ata aykr ve dolaysyla kelam sahasnn d
nda olduklar iin ktledi:
"Hukuku kendisine dayandrabileceiniz fakat zerinde
tartmann fiili yasamada ihtilafa yol amad fkh usl
nn her meselesi hakknda herhangi bir kesin gr savun
mak veya reddetmek tamamyla fuzlidir... Bu durumda...
(Ehl-i Snnetle Mu'tezile arasndaki) tartma, kelamn tesis
ettii bir ilkeye dayanan akideyle ilgili bir tartmadr, halbu
ki o, vacip ve haram olma, eylerin kendisine ait niteliklere
dayandrlabilir mi (baka bir deyile, tabii akl vastasyla
kefedilebilir mi?), yoksa onlar eriatn emirlerinden mi
kaynaklanmaktadr?., gibi hukuki ibarelerde de ifadesini bul
maktadr... " 93
tb yine hukuk konusunda deil, bizzat eri'at hak
92. Ayn eser, ss. 43-46.
93. e-tb, Kitb el-Muvfakt, Kahire 1302/1884, s. 45.

152

sla m

knda unlar sylemektedir:


"Fiil iin bir temel tekil etmeyen herhangi bir meseleyi
aratrmay eri'atm ortaya koyduu delillerden hibiri tav
siye etmemitir. Fiillerden kasdm, hem zihni hem de bedeni
fiillerdir" (c.I, s. 46). "Filozoflar, felsefenin esasnn genel ola
rak varolan eyleri (mevcdt) aratrmak olduunu iddia
ederler... yleyse bunlar, genel olarak her bilginin mutlak su
rette tavsiye edildiinin delilleridir. Buna cevap, bu genel tav
siyenin gerekte belirli bir eyi ifade ettiidir" (s. 52). $eri'atla
ilikisi bulunduu iddiasnda olan, fakat dorudan doruya
bir fiili kazandrmayan ya da Araplarca bilinmeyen her bilgi
dalyla ilgili olarak ta durum byledir" (s. 54).
tb, devamla, mmkn olduunca dorudan doruya
ve ameli olmas gereken -sadece hukukla ilgili deil, genel ola
rak- ilmi tarifleri aratrmann yararsz olduunu ve eri'atin snrlan dnda kaldn iddia eder: Bir yldz 'tabii me
kan gkkresi olan basit daire eklinde cisimdir' vb. yerine,
'geceleyin grdmz (ldayan) nesnedir' eklindeki tarif
ok daha iyidir...
u ana kadar ortaya konulan hutslar unlardr: 1) Ba
langta eri'at ya da er' kelimesi nispeten az kullanld
halde, onun kullanl, hareket noktasnn Allah ya da insan
olmasna uygun olarak Din kelimesinin kullanlyla ayn
ldedir; 2) eri'at kelimesinin yaygn olduu nemli nok
tay, 'ahlak ilkelerini ve ameli kurallar meydana getiren akl
m yoksa eriat mdr tartmas belirlemitir; 3) bu nedenle
eri'at kelamdan ziyade hukuka uygulanmaa baland ve ke
lam da akl delilleri kulland iin eriat yerine Din kelime
siyle ifade edildi; 4) daha sonraki gelimesi srasnda, kelam
bir kez daha eri'at sahasna girdi ve hatta en yksek eriat
ilmi olduu iddiasnda bulundu; fakat nihayet 5) gerekte hu
kuk kelamdan bamsz olarak gelimiti ve ikisi arasndaki
gerek ve canl bir halkay oluturmak sadece g olmayp,
gerekte hukukular da 'hukukun en st dzeyde eriatm te
zahr' olduunu iddia etmekte, hatta kelami ve dier mte
rek ve yardmc inceleme ve bilimleri kesinlikle engellemekte

ER'AT

153

idiler.

Selefiyeci Islahat: bn Teymiye

Islamda dini hayat belirleyen ve IV/X. yzyldan itiba


ren giderek artan lde onu kendileri arasnda paylaan drt
byk akm, yani Aklclk, Sufilik, Kelam ve Hukuk, sadece
eri'at gibi kapsaml bir dini kavram altnda birletirilip, btnletirilebilirdi. Bununla birlikte, daha nceki tarihi ak
lamalarmzn da gsterdii gibi, bu kavram, herkes tarafn
dan kullanlr bir hale geldii andan itibaren, aklclarca 'ak
ln zdd' olarak kullanld ve hukukla ayn sayld. Daha son
ra tasavvuf! hakikatin zdd olarak Sufilerce kullanld ve hu
kuka verildi. Kelamclar ise, biraz nce grdmz gibi, ilkin
onu, 'hukuku kelamdan ayrmak iin' kullandlar, ancak bu
kavram zamanla yava yava kinciye de verilir duruma geldi.
Bu tarzda kullanlan eri'atla, akl, aklclarn kulland
ekliyle er'at ve tasavvuf eyhlerince kullanld ekliyle
tasavvufi hakikat arasndaki' atma aktr. Fakat snni
evrelerde kelamla hukukun temelleri arasndaki atma da
daha az derin deildir, ancak bu husus, kelamn aka huku
ku savunmak zere bir evrim geirmi olduu iddia edildii
iin pek o kadar ak olmayabilir.
Son blmde grdmz zere, Mutezilenin 'kulun ira
de hrriyeti doktrini' ile hadisilerin Allah'n kudreti lehinde
takndklar tutumu snni adan terkip ederken, E'ar, Al
lah'n iradesini ve O'nun kulun fiilini yaratt hususunu vur
gulam, ancak bu arada kulun sorumluluunu da korumaa
almt. Yakndan incelenince, E'ar'ye "tanrc determi
nist" denemez, nk o, kulun iradi ve gayr- iradi fiillerini
ak bir biimde birbirinden ayrmaktadr. 94 Nitekim E'ar'
nin, Allahn kulun btn fiillerini (hatta btn olaylar) ra
desi vastasyla yaratt eklindeki grnn determinizm
ve irade hrriyeti sorunuyla hibir ilgisi yoktur. Onun iddias
sadece 'Allahn Kudret ve iradesi olmadan hibir eyin vuku
94. E'ar, age., [Kitab el-Luma.% s. 41.

154

SLAM

bulmadg'dr. Buna ramen hem E'ari hem de onun takipile


ri, insann (Allah tarafndan yaratlm] fiillerini 'kesbetmesi
(kazanmas) grlerini izaha zorlandklarnda, meseleyi,
sanki insan ve Allah, fiillerin yaratlmasnda rakip gler
mi, biri tekinin yerine konabilirmi gibi, ele almlardr:
Bu suretle onlar, Allah'n iradesi lehine kulun iradesinin et
kinliini inkara gittiler ve fiillerin meydana gelmesini srf
kulun iradesinin bir 'vesile olmas' ya da 'yanda' eklinde
tanmladlar. Yine grdmz gibi, hem filozoflarn 'tabii zorunluk gr' hem de Sufilerin 'Allah'n Tek Mevcut olduu'
gryle teyid edilen bu doktrin, daha sonraki iki yzyl sra
snda, gerek bir kat kadercilik doktrini eklinde gelime
gsterdi. Bu, dier iki E'ari grle daha da kt bir hale so
kuldu. nce, Allah' Mutezilenin balca konularn tekil
eden 'ama' (kasd) ve 'adalet' gibi benzeri kategorilerin stne
karmak iin E'ariler, her ikisinin de Allah'a isnadn red
dettiler. kinci olarak, cevher-i ferd (atom) grlerinde, E'a
riler, sebeplilii ve onunla birlikte nesnelerde sabit olan im
kan ya da gler (kuvvetler) fikrini inkar ettiler.
Fakat 'hukuk' adna layk hibir hukuk bu kavramlara
dayandrlamaz. Hukuk, insann hem zgr hem de etkin ol
masn art koar. nsann nesnel gler ve kudretlere sahip
olmasn ister. Ayrca, eri'at denen ilahi hukuk kavram da,
hem ama hem de adaletin Allah'a isnat edilmesini gerektirir,
yoksa tm lahi Emir ve Nehiy fikri yerle bir olur. Hatta Al
lahn rade ve Etkinliini eri'ati ya da Emri yerine koyarken
Kelam ve Sufiliin (ve felsefenin) giritii ibirlii. Ortaada
slamm dini tarihinin byk bir blmn tekil eder.
Yukarda slamm btnletirici dini gcnn ilk belirti
si olan Gazlnin giritii terkip teebbsn ksaca tasvir
etmitik. Fakat Gazl'yi ynelten saik aslnda ahs arnma
ve takva olduu iin, yapt terkibin de kesinlikle ahs bir
karakteri bulunmaktadr. Onun kelam ve hukuku dzenleme
si, esasta onlara ahs bir anlamllk ve derinlik vermekten
ibarettir. Onun eseri olmadan, hi mbalaasz , Sufilik ve fel
sefi aklclk slm znitelii pekala silip sprebilirdi. Fi-

ERAT

155

lozoflarm lk Sebep'ine ve lk Muharrik'lne kar, Gazl


Kur'an'm Emr'ini n plana koydu. Kelamclann tabirlerine ve
Sufilerin vahdet-i vcduna kar, "talep eden ve yerine geti
ren, gerek mit ve korkuyu ilham eden canl Allah" yeniden
canlandrd.
Gazlnin eseri, bir yandan kelamla tasavvuf, te yan
dan hukukla tasavvuf arasnda iki tarafl bir terkip olarak
nitelendirilebilir. Gazlnin slahatnn ahs karakteri ile
mkemmel bir uyum halinde olan tasavvuf, merkezde yer al
maktadr. Fakat Gazl snni kelamn muhtevasn dzenle
medii gibi, yine ahs takv ile megul olduundan, kelam
cieidi olarak hukukla irtibata sokmamtr. Nitekim o, huku
ku da ciddiye almam grnyor. nk eri'atm, ahs bir
anlay ve kabullenmeyle temellendirilmi olmas gerekse de,
ahs olarak kalmas mmkn deildir. Nitekim hukuk asln
da ahs olmayan bir olgudur. Bununla ilgili olarak, Gazl'nin byk eserini eriata deil, Din'e hasretmi olduunu, bu
gerein gcn yeniden idrak ederek hatrlayabiliriz. VTI/
XIII. yzylda mevcut olan dini gler dengesinde, Hadisiler
(Ehl el-Hads), szn ettiimiz akmlardan hibirine mensup
olmayan, fakat ortam gzleyerek ve bekleyerek duran tek
zmre idi. Nasl ki onlar, slamda daha ilk dini aamada E'ar'nin gerisindeki bu gler eklinde ortaya ktlarsa, imdi
de, kendi saflarndan Taky'd-Dn b. Teymiye (661-728/12631328)'nin dinamik kiilii dodu.
Gerekten de her kritik noktasnda n plana kan ve du
ruma hakim olan gcn, o srada resmen tesis edilen 'Snnilik'
olmayp, daha ziyade her kavakta oluumunu hemen takiben
kendisini Snniliin hammaddesi olarak ortaya koyan bir
ey olduu hususu, slamn dini tarihi hakknda garip ve ar
pc bir gerektir. Tek bama bu g, tasviri mmkn olmayan
bir eydir ve daha iyi bir ad bulunmad iin de ona bizzat
Mslmanlarca Ehl el-Hads veya Ehl es-Snne gibi isimler
verilmi ve modem batl bilginlerce 'muhafazakr' veya 'orthodox' olarak tantlmlardr. Fakat Ehl el-Hads ya da Ehl
es-Snne, belli bir zmre, frka ya da hizbin ad deildir; ve

156

SLAM

eer bir 'ortodoksluk' ya da 'muhafazakrlk' varsa, bu, mu


hakkak k, o srada stnlk kazanmakta olan bir akmdr.
phesiz bir lde bu, btn gelien dinlerde de byle olmu
tur. Fakat Hristiyanlkta, hatta Hinduizm gibi ok az maddeletirilmi bir dinde, zirvesine yerleen yeni unsurlarla bir
dalga gibi her yanm saran bir ey bulunduu halde, slam Sn
niliinin zaman zaman slamm ta kalbinden kan eneji bi
rikimlerinin yeniden yaratlan oluumlarnda gelitii gr
lyor. Bu, yeniden canlanan bir selefiyecilik (fundamentalism) ve ilericiliin (progressivism) ayrdedilemez bir kar
m eklinde belirlenmitir: tabir caizse, o, kendi kendisini ha
reket ettirmekle deil, kendi iinde hareket eden eyi gzetle
mek, dzenlemek ve zmsemekle gelime gstermitir. O, ter
kibi bir faaliyettir ve V. Blmde ifade ettiimiz gibi, 'Snnili
i' belirleyen de ite bu karakterdir.
bn Teymiye'nin program esasta eri'atn yeniden ifade
edilmesinden ve dini deerlerin tasdikinden ibarettir. eri'at
kapsaml bir kavramdr ve bu haliyle Sufinin manevi haki
katim, filozof ve kelamcmm akl hakikatim (akl) ve hukuku
iine alr. Onun bu 'hereyi iine alma' nitelii biimsel ve top
layc olmayp, bu nn kayna olan bir dini nitelie ia
ret etmektedir. Nitekim 'nakil' ve 'akl' ayrdedilebilir, hatta
birbirine kart olabilir, fakat eriatla 'akl' anlaml bir
biimde birbirine kart olamaz: "Bir delilin akl olmas ya da
nakle dayanmas znde bir tekdir ya da takdir konusu deil
dir, yine o, bizzat doruluk ya da yanlln da gvencesi de
ildir. 'Nakil' hibir zaman 'akldan' ayrlamasa da, onlar bil
gi elde etmenin balca yollandr. Fakat bir eyin eri'at dee
ri olmas, bir eyin akl olmasna geerli bir ekilde engel ola
maz..."9.5
Ayn ekilde, tamamyla zahiri, kendi i temellerinden
ayrlm hukuk hkmlerinin ve kararlannn bir mecmuas
olarak eri'at kavramnn da reddedilmesi gerekir. Bu ikilik,
Tasavvuf hareketi tarafndan yaygn bir hale getirildi. Aksine
95. bn Teymiye, Muvafakat Sarih. el-Ma'kl li-Sahth el-Menkl, Kahire 1321/
1903, I, s. 48 (ayn yazann Minhc es-Srne adl eserinin kenarnda basl
mtr). Btn bu kitap, gerekten de, b u konuya hasredilmitir.

ER'AT

157

eri'at, hukuku mmkn ve adil klan, hukuki ve manevi olan


hususlar canl bir dini btn iine sokan eydir. Hallc'n
katliyle ilgili eitli grler zerinde fikir yrtrken (bkz.
Sufilik hakkndaki blm), bn Teymiye, kendisinin, genel
likle benimsenen grn aksine, Sufilie esas itibariyle kar
olmad gibi, onun hukuk kadar dinin gerekli bir paras ol
duunu benimsediini aka gsteren nemli ve ilgi ekici bir
paraya yer vermektedir:
"(Hallc'm haksz yere katledildii grnde olan) bu
kimseler iki zmre tekil ederler. Bir zmre onun haksz yere
ldrldn syleyerek... eri'ati ve eri'atn savunucular
n dman olarak grrler... Bazlar da, Hallc' ldrdk
leri inancyla btn fakih ve bilginlere kardrlar. Bunlar,
'biz bir eri'ata ve bu eri'ati nakzeden bir hakikata sahibiz'
diyen kimselerdir. Bu tarzda konuan kimseler, (bir yandan)
Allahn ve reslnn kelamnda, bir yandan da halk tarafn
dan kullanld ekliyle eri'at szcnn anlamlarndaki
farkll aka anlamazlar. Nitekim onlardan bazlar eri'atn kad'mn kararlarna verilen bir ad olduunu dnrler;
hatta onlardan bir ou bilgili bir kad ile cahil ve zalim bir
kad arasnda ayrm da yapmazlar. Daha da kts, halk,
sultann herhangi bir buyruunu eri'at gibi grme eilimin
dedir; halbuki hi kukusuz bazan hakikat, sultann buyruu
na fiilen aykrdr.
Bizzat Hz. Peygamber unlan sylemitir: 'Sizler ihtilaf
larnz bana'getiriyorsunuz; fakat szlerden bazlar kendi
davalarn dierlerinden daha iyi ifade gcnde olabilirler.
Ben ancak bana getirilen kanta gre karar vermek zorunda
ym. Eer ben, kardeiniz lehine herhangi birinizin hakkm
yiyecek olursam, kardeiniz byle bir eyi kabul etmesin,
nk bu durumda ona bir para cehennem atei vermi olu
rum'. Bu duruma gre, kad, nnde bulunan ifade ve delillere
bakarak karar vermitir, halbuki aleyhinde karar verilen ta
rafn da ortaya konmam baz delilleri pekala bulunabilir.
Bu gibi durumlarda kad'mn kararnn infaz zorunlu olsa da,
gerekte eri'at zahiri hukukun tam kartdr. ou hallerde

158

l a m

batn hakikat baz kimselerin grdnden farkldr... Bu du


rumda, batn hakikatin, zahiri hakikatlarn zdd olduu
sylenirse, bu dorudur, fakat batn! olana 'Hakikat' ve zahiri
olan eylere de 'eri'at' demek, dile ait bir meseledir.
Fakat 'Hakikat'm mutlaka 'batini' olduu, eri'atin de
sadece zahiri hususlarla ilgili bulunduunu kabul eden kim
seler vardr. Bu, tpk 'iman'la yanyana konduunda 'slam'n
zahiri fiiller anlamna gelmesine benzer, halbuki iman'dan,'
'kalpte bulunan ey kastedilmektedir. Bu durumda, bir kimse
yanyana getirmek suretiyle slam eriatndan ve imamn hakikatlan'ndan sz edebilir ve byle bir ayrm teknik bakm
dan geerli olabilir. Fakat herbiri tek bana kullanlnca,
batini hakikat olmadan sadece eri'ata sahip olan kimseye
hakl olarak m'min denemeyecei gibi. eri'atla uyumayan
sade bir 'hakikat'e sahip olan kimse de, brakn Allah'n mttaki velisi olmasn, bir Mslman bile olamaz.
Bazan eri'attan, eri'at hukukularnn kendi itihat
larna dayanarak syledikleri szler anlalr; hakikat'la ise,
Sufilerin 'mkaefe yoluyla elde ettikleri eyler' kastedilir.
Hi kukusuz her iki zmre de hakikat arayclardr; onlar
bazan doru, bazan da hataldr; oysa onlardan hibiri Hz.
Peygambere kar kmak istemezler. Her iki zmrenin de bul
gulan birbirine uyuyorsa, diyecek bir sz yoktur. Yoksa onlar
dan hibiri eri'atin ak bir delili olmadan srf kendilerinin
iilenmesi gerektii iddiasnda deildir". 96
Bu kapsaml ruh ierisinde eri'at kavramn belirledik
ten sonra, kelamla hukuk arasnda gerek ve canl bir mna
sebet tesis etmek gerekir. Bunun nedeni birincinin kuru ibare
lerden ibaret kalmamas; kincinin ise bo, kat ve cansz bir
kabuk olmamasdr. Fakat byle bir eyi yapmak in, Kelam'
yeniden deyimlendirmek gerekmektedir. Hatta bn Teymiye
kendi teolojisi iin Kelam szcn kullanmayp, ona oun
lukla 'Tevhd ilmi' adn vermektedir. Nitekim Kelam'a kkl
yeni bir yn verilmesi de gereklidir, zira 'resmen' benimsen
96. bn Teymiye, el-lhticc bi'l-Kader, Res'il iinde, Kahire 1323/1905, II ss.
96-97.

ERAT

159

mi olan kelamn kabul edip gelitirdii ilahi irade (kader)


gr dini/ahlak hayat tehlikeye drmtr. Allah'n her
eye gc yeten iradesi ile O'nun Buyruk Sahibi olarak ilevi
arasnda kesin bir ayrm yaplmas gereklidir. Eer dini in
ancn birinciye ihtiyac varsa, kincisi de dini faaliyetin mih
veri demektir: "ilahi Kudret ve rade hi kimse iin Allah'a ve
yaratklarna kar kullanlacak bir delil deildir.... Buna
gre, kader bir iman konusudur, fakat o, bir delilin ncl ola
maz; kadere inanmayan bir kimse Mecsler (yani kiciler)
gibidir, fakat (fiili alanda) ona dayanarak delil getiren kimse
ise Mrikler (Hz. Muhammed'e kar, eer Allah dileseydi,
mrik olmayacaklarn ileri srenler) gibidir. 97
Ahlak geveklii arttrmakla zellikle sulu olan, Sufilerin u grdr: "Allah'n radesine tank olan kimse ar
tk kendisini Allah'n Emri ile kaytl hissetmez". Bu, Yahudi
ve HristiyanJarn da reddettii ve hem aklen hem de dinen im
kansz olan bir kfrdr. 98 Fakat bu olumsuz felsefenin kav
ramsal temeli, tabir caizse, Allah ve insan birbirinin rakip
leri gibi grerek, btn sahay Allah'a tahsis eden 'resmi ke
lam' tarafndan saland. Bu suretle kelamclar, dini hayatn
kayna olan lahi Emirler'e kaplarn kapadlar. bn Teymiye bu mnasebetle hi deilse iyilik ve ktlk, lahi Emirler
ve Nehiyler (yasaklar) fikrini canl bir dini kuvvet olarak mu
hafaza eden Mu'tezileyi vmektedir. 99 Bu, hakkndaki genel
kanaatin aksine, btn grlere olaanst bir tarafszlk ve
akfikirlilik gsteren ve srekli olarak 'hakikat sadece bir
tek zmrenin mal olmayp, her zmrenin onda pay vardr'
gibi beyanlarda bulunan bn Teymiye'nin hususiyetini tekil
eder.
Buna uygun olarak, bn Teymiye, slam kelamna lahi
davrann amal olduu grn yeniden yerletirmitir.
Bu doktrin, 'Allah'n, irade gc ile yaratklarna benzemeyiini uzlatrd iin E'arlik, Mturdlik ve Zhirlik tarafmdan byk bir gayretle inkar edilmitir. Bu amallk Al
97. tbn Teymiye, el-trde ve'l-Emr, Res'il iinde. Kahire 1323/1905, 1, s. 348.
98. Ayru eser, , s. 341.
99. Ayn eser, I, ss. 334-335.

160

S LAM

lah'n, nsann kaderinde bir yerinin bulunmas demektir. Bu


radan o, dorudan doruya 'Buyruk Sahibi olan' ya da eri'at
koyan' Allah fikrini karmaktadr. bn Teymiye daha sonra
Allah'n rade ve Hikmetinin yerine gre anlaml olduu saha
lar ayrdetmee alr. Allah'n rade ve Kudreti etkin Sebep
(f'il illet), fakat O'nun Emri ya da eri'ati ise faaliyetinin
amal (g) sebebidir. 100 Allahn kudreti inkar edilmemeli
dir, nk varolan her ey O'nun vastasyla var olur, ancak
olaylar bu tarzda aklamak, etkin sebebin varln dorula
mak, gzleri geriye 'balangca' evirmektir. Allahn eriat,
Hikmet ve Buyruu ise ileriye, 'hedef ve 'amaca' yneliktir. 101
bn Teymiye, Ehl-i Snnetin kelami ibareleri ile huku
kun faraziyeleri arasnda temelde mevcut olan atmaya hi
saknmadan iaret etmektedir: "Kendi kendisiyle elikiye
den bir ok hukuku greceksin. Bylece onlar, (kulun) kud
reti ve etkinlii (istit'a) fiilden (nce olmayp), Allah tara
fndan fiille birlikte yaratlmtr, demek suretiyle srf Al
lah'n Kudretini kabul eden kelamclarla birlikte dnnce,
bu hususa katlrlar. Fakat konuyu hukuk asndan ele aln
ca, Emir ve Nehyin (yasan) esas olan insan kudretinin nce
liini (ve hrriyetini) tastik etmek zorunda kalrlar. 102 Kulun
kudreti ile lahi Kudret, nitekim, kulun fiilini belirlemek ve
meydana getirmek asndan karlkl olarak birbirini da
rda brakan rakiplerdir. eri'atin herhangi bir ekilde imkan
dahiline girmesi iin hr bir failin bulunmas gerekir. Eer
mmkn olanla fiili olan ayn uzantda ise, Kur'an'n "kendi
imkannz nispetinde Allah'tan korkun" eklindeki beyan
nn, "Allah'tan korktuunuz lde korkun" eklinde yorum
lanmas ve Hz. Peygamberin "size bir eyi emrettiimde gc
nz nispetinde onu yapmaa aln" eklindeki sznn de
'size bir eyi emrettiimde, yaptnz yapn' eklinde kabul
edilmesi gerekir ki, bu, gerekten de sama bir nermedir. 103
100. Bu, bn Teymiye'nin Muvafakat Sarih el-Ma'kl li-Sahh el-Menkl ve ellhtlcc bi'l-Kader, s. 91 adl eserinde Mutezile le E'ariyye arasnda ne
srd sentezdir; yine bkz., Meriib el-lrde, Res'il iinde, U, ss. 70-71.
101. bn Teymiye, el-fhttcc btt-Kader, s. 91.
102. bn Teymiye, el-trde ve'l-Emr, s. 361, satr; 20 vd.
103. Ayn eser, s. 361, satn 15 vd.

ER'AT

161

Muhakkak k, mmkn olan, nsan asndan mmkn olan


la ayn uzantda deildir. Ancak bundan, 'gerekte hibir eyin
insan asndan mmkn olmad' sonucunu karmak ta
sama olacaktr.
ibn Teymiye'nin etkisi, onun bizzat kendi rencilerine
snrl olarak kald ve bir hareket eklinde ortaya kmad.
Bununla birlikte, uzun vadede, tedrici olarak din aydnlarn
dan szlerek, XII/XV1II. yzyl Vahhb hareketi onun belki
de en tekilatl ve muhteem tezahrlerinden sadece bir tanesi
oldu. VIII. Blmde, Sufilii ele alrken benzeri hareketlerin
daha sonra Sufilik iinde nasl gelierek tasavvuf! dnce ile
tatbikat Snn Islama yaklatrdn greceiz. Gerekte en
gl rneini bn Teymiye'ninki tekil eden yaygn bir eilim
grlmektedir ve bu eilim nihayet modem Batnn etkilerini
zerinde hissetmeden hemen nce Islama hususiyetini veren
eitli grnmdeki yenilik hareketleriyle sonuland. Bu, bir
ok modem Batl bilginin, birden fazla noktada ibn Teymi
ye'nin etkisinin g birikimi iin nemli bir iaret olduunu
mahade etmelerinin nedenini aklamaktadr. Biz bu g bi
rikimini, Modemistler-ncesi Islahat Hareketleri blmnde
(XII. Blm) ele alacaz.

eri'at ve Hukuk

Gazl'den ibn Teymiye'ye kadar vuku bulan dini geli


meler, hukuk ilmini gzle grlr bir biimde etkiledi. IV. B
lmde tarihesini verdiimiz hukuk nazariyesi, kendisini, ta
mamyla kanun yapma ve Kur'an ile Snnetten baz hukuk h
kmleri karma mekanizmasn tespit ve inceleme grevine
verdi. Fkh Usl ite bu mekanizmadan ibaretti. Fakat artk
hukukun ahlaki/dini temellerini -eri'atin amalarn (meksid e-er') ya da 'er'i ykmllklerin srlarn' (esrar et-tek
lif) ele alp inceleyen bir hukuk felsefesi gelitirilmi bulunu
yordu. VIII/XIV. yzyldan XII/XVIII. yzyla kadar bir dizi
parlak bilgin ve dnr, slam hukuk sisteminin akl, ahlak
ve manevi esaslarn ortaya karmaa alt. te bu nedenle

162

SLAM

Eb shk e-tb kendi hukuk felsefesinin cesede ruhunu ve


(hukukun) d kabuuna gerek zn verdiinden sz eder. 104
bn Teymiye'yi ilerken grdmz gibi btn bu hukuk felse
felerinin ana meselesi de ahlaki ykmlln lahi Kudret ve
radeye nasl bal olduu ve gerekte birincinin zaruri olarak
kinciden nasl doduunu kantlamaktadr. 105
eri'atin kendisi, 'kalbin fiilleri ile zahiri fiilleri' uzla
trmak eklinde tanmlanr. 106 Nitekim o insana ait olan
lahi emirlerin, her eyden nce ahlaki nitelii olduu ak bir
biimde kabul edilen emirlerin, toplamdr. O halde eri'at
belli ve zel bir takm hkmlerin fiili ve biimsel bir mecmu
as olmayp, 'iyilikle ayn snra sahiptir. Fakat, gariptir ki,
elde mevcut bulunan fkh mecmuasn -drt fkh mezhebi
temsilcilerinin ilk fiili yasama teebbslerini- yeniden d
np ifade etmeye pek yanamad. Bunun ana nedeninin, bu hu
kuka, Kur'an ve Snnetin ilkelerinden zorunlu olarak km
ve ayrca cm tarafndan kutsallatrlm nazaryla bakl
mas olduu anlalmaktadr. IV. Blmde sylediimiz gibi,
cm kesin olarak kabul edildi, ctihd kaps kapand ve do
laysyla, ne kadar cesaretli olursa olsun, hibir dnr icma dokunma cesareti gsteremedi.
Yine IV. Blmde iaret ettiimiz gibi, IV/X. yzylda
cm'm kesin olarak kabul edilmesinin gerisindeki saik bu
hukuki sisteme sreklilik ve istikrar salamakt. Zira o,
teekkl devri srasnda byk atmalardan ve tartma
lardan gemiti. Fakat zamanla bu sistem katlat ve onun
katl sadece bir takm mantk oyunlaryla yumuatld. Bu
mantk oyunlarysa, onu daha da etkisiz klmaa yneldi.
Yine balca bu katlama ileminden tr Ortaalarda
dnyevi otoriteler, zaman zaman er' hukuku tamamlayan,
zaman zaman da onun yerini alan Knn adyla bir dnyevi
hukuk mecmuas meydana getirdiler. lahi Hukuk kavram bu
suretle snrlannca, ona ve er'i hukukularn itibarna ac
104. e-tb, age., I, s. 5, satr: 14.
105. ah Velyullah ed-Dihlev, Hccet Allah el-fl lna, Kahire 1322/1904, I, ss.
16-19 (bu 'dini ve ahlaki' ykmllklerin llani Kader den akp eldii ile
ilgili blm).
106. e-tb, age., s. 16, son satr vd.
#

ER'AT

163

bir darbe indirildi.


slam hukukunda (IV. Blmn sonunda ifade ettiimiz)
'ahlaki' ve 'tamamyla hukuki olan' arasnda gerek ve etkili
hibir snrn izilmemesi de hukukun deitirilemez sayj masma katkda bulunmu olsa gerektir. Fakat bu iddia ok
daha ileriye gtrlebilir ve slam hukukunun ilk yaratc
devri iin hi bir ekilde geerli olamaz. Nitekim slam huku
ku kitaplar ahlaki nitelik tayan konularla doludur ve sz
gelimi, 'niyet' kavramn sadece hukuki adan deil, derin bir
biimde dini ahlaki adan da uzun uzadya ele almaktadr.
Fakat bu, genel olarak, doru ve yanl fiiller karsnda kes
kin bir duyarllkla ahlaki unsurlar canl tutmutur. Her
ada insanlk iin canl bir ahlak duygusu, yeterince ustaca
ve etkin bir biimde hazrlanm hukuktan daha iyidir. Nite
kim Modem slam ele aldmzda (XIII. Blm) aka gr
lecektir ki, er'at uygulayanlarn Modemist slahatlara
kar ynelttikleri sulama, kincilerin Kur'an ve Snnet
hkmlerine ters dmelerinden ok, dnyevilik yanlsnn
elverili ve yararl olann tesinde bir ahlak anlayna sahip
olmamasdr (bununla birlikte ou kez hibir taraf dierini
doru olarak anlamamaktadr).

Yedinci Blm

FELSEFE HAREKET
Felsfe Gelenei - Snnlik ve Felsefe - Felsefi Din

Felsfe Gelenei

Kelam ilmi, II/VTII. yzylda Arapaya evrilen Yunan


felsefesi v ilm eserlerinin etkisi altmda dal - budak salarak,
gl ve parlak bir felsef ve ilm dnce hareketini olutura
cak ekilde geliti. Bu hareket, III/IX. yzyldan VI/XIL yzyla
kadar geen sre iinde ok nemli ve orjinal eserler ortaya
koydu. Bizim burada gttmz ama; ne bu dnce hareke
tinin bizzat kendisini tasvir etmek, ne de onun ortaa, Avru
pa skolstisizmi zerindeki etkisini deerlendirmek olup, szkonusu hareketin slm tefekkr zerindeki gl etkisini ve
gerek baka unsurlar bnyesinde eritmek, gerekse onlara tep
ki gstermek suretiyle kazand gelimeyi takip etmektir.
eitli filozoflarn grleri zerinde teker teker durma yerine
(onlann grleri, slm felsefesi zerine yazlm eserlerde
renilebilir), bu filozoflarca vanim olan, slm inancm il
gilendirdii kadaryla genel olarak bir birlik arzeden ve Bat
nn genellikle Avicenna diye tand bn Sin'nm sisteminde
rnlerini veren topyekn sonulan dikkate almay daha uy
gun bulmaktayz.

FELSEFE HAREKET

165

Bu felsef sistemin kuruluunda kullanlan malzeme, ya


Yunan kaynakl fikirler, ya da bu fikirlerden karlan gr
lerdi. Bu bakmdan o, malzeme veya muhteva ynnden ba
tanbaa Helenistik bir karakter arzetmektedir. Ancak gerek
yap, yni sistemin bizzat kendisi islm bir damga tamak
tadr. Bu felsef sistem btn metafizik snrlan boyunca ken
disine tekabl eden slmn dn metafiziini hesaba katar ve
uurlu olarak sadece bir dizi temas noktalar ortaya koymaya
almakla kalmayarak, Islmla akan noktalar da belir
lemeyi hedef alr. Fakat o, bunu Yunan felsefesinden alm
olduu malzemenin akl niteliinin msaadesi nisbetinde ya
par. te onun hem gz kamatmc orijinallii, hem de trajik
sonu burada yatmaktadr; nk felsefe, Snnliin isteklerini
tatmin edemedi ve bu yzden de yaama izninden mahrum b
rakld..
Snniliin, bir inan ilkesi olarak sarld 'yaratma'
(hilkat) grnn zddna, Felsefe, lemin ezel olduu gr
n savundu. Fakat din uurun hakkn vermek iin de dn
yann ezel bir varln eseri olduu grn teyid etti. Bura
da lem, tek ynl bir iliki iinde mutlak olarak Allaha da
yanmaktayd. Felsefe, bu nazariyeyi oluturmaya alrken
topyekn varl bir tek kaynaktan karan (monist) Yeniefltuncu sudur nazariyesi'nin yardmna bavurarak, Allah ile
madde arasnda ikilik gren Aristo nazariyesini ortadan kal
drd. Madde, Allah'tan bamsz olarak varolmayp sudr
sreci sonunda niha olarak O'ndan kaynaklanmaktadr. Fel
sefe, ayna, Allah ile lem arasnda temelde bir aynm yap
maya, bunun iin de zarr ve mmkn kategorilerini ortaya
atarak sudr nazariyesinin kat ynlerini yumuatmaya a
lt. yle ki, Allah zarr varlktr, lem ise mmkn. Snn
kelm, bu ayrm kabul ederek onun zerine baka doktrinler
kurdu; fakat lemin ezel olduu grn reddetti.
Filozoflar, Plotins'n Gerek'in niha sebebi' fikrini,
yni onun Bir'ini (Plotins'n izinden gidenlerin bu Bir'i yorumladklan ve O'na, hereyin zn iine alan bir akl mlettikleri ekliyle) esas alarak Mutezile'nin tevhid anlayn

166

SLAM

yeniden yorumlad ve gelitirdiler. Bu yeni anlaya gre, Al


lah, zt (mahiyeti) ve sfatlar olmayan 'Saf Varlk' idi; O'nun
yegne sfat varlnn zarr olmasyd. Ulhiyetin sfatlar
nn, ya selb olduklar ya da O'nun varln etkilemeyen ve
Onun zarr varlm icra olunabilen tamamiyle zhir ili
kilerden ibaret olduklar ne srld. Bylece Allah'n bilgisi,
"bilinen eylerin O'nda mevcut olmas"; iradesi, "O'nun varl
nda mecburiyetin imknszl"; yaratc faaliyeti, "eylerin
O'ndan sudru" vs. eklinde tanmland. Aristo ve Plotins'n
fikirlerinin erevesi iinde, Allah'n cz'leri bilmesi mm
kn deildi. O, yalnz kllileri bilebilirdi! nk cz'leri bil
me, hem zamana bal arka arkaya yer alan bir bilgi srecini,
hem de farkl nesnelerde grlen deimeleri dikkate aldn
dan, lh Zihinde bir deimenin olduu anlamna gelecekti.
Fakat Allah ile fert arasnda dorudan bir ilikiyi kabul eden
bir dn, byle bir nazariyeyi kolay kolay kabul edemezdi. Bu
bakmdan bn Sin, hem dnin taleplerine hem de kendi felse
fesinin gereklerine hakkettiklerini veren zekce bir nazariye
ortaya att. Bu nazariyeye gre, Allah, btn cz'leri bilmek
teydi; nk O her eyin niha sebebi olduundan btn sebeplilik srecini de zarr olarak bilmekteydi. Mesel Allah;
vuk bulacak gne tutulmasnn, btn zellikleriyle birlikte
sebeplilik srecinin hangi noktasnda yer alacan ezel ola
rak bilmekteydi. 107 Bu eit bir bilgi, ilh bilgide herhangi
bir deimeyi gerektirmez, nk o, belli bir zaman ve mekn
da meydana gelen duyumlara bal bilginin zaruretini ortadan
kaldrr.
Yine mslman filozoflar. Yunan bilgi teorisi ve meta
fizik nazariyelerine dayanarak beden ve ruh arasnda kkl
bir ikiliin bulunduu grne vardlar. Bu gr. Yunan - H
ristiyan kaynakl etkilere bal olarak madd eylerle rhn
eyler arasnda ayrm yapan ak bir ahlk dualizme gidecek
ekilde gelitirildi. Bu, mslman filozoflarn hiretle ilgili
grlerini de temelden etkiledi. Filozof Farab'ye gre, "lm
sz olan sadece ferdin rhu" idi. Yine ona gre "yalnz dnr
107. Kitab'l-Nect, Kahire, 1938, s. 248.

FELSEFE HAREKET

167

lerin ruhlar lmden sonra yaamaya devam edecek ve 'geli


memi' ruhlar, bedenin lmyle yok olup gideceklerdi" 108
bn Sin ise, bedenin tekrar dirilmeyeceini ve btn ruhlarn
lmden sonra da yaamaya devam edeceklerini kabul etti.
Geri o da bedenden ayrlan ve zellikle 'gelimemi' olmalar
na ramen yine de ahlken faziletli olan ruhlarn, sf rhn
hlleri yaamayacaklarm, ancak bir eit fizik (veya beden)
bir zevk duyacaklarn ne srmekteydi. Genel olarak, bn Si
na, bedenin dirilmesinin, peygamberlerin zihinlerine doan
hayal bir "mit" olduunu dnd. Peygamberler, bu "mit"
yardmyla, dnmekten ciz olan kitlelerin ahlk karak
terlerine tesir etmeyi amalamaktaydlar. 109 Yorumlaryla
Aristo'yu Avrupa'ya tantan Ortaan slm filozofu bn Rd
(Averroes, lm. 594/1198), mevcut bedenin aynen dirilmesini
mmkn grmemekle beraber, sayca farkl fakat keyfiyet
itibariyle ayn olan, baka bir deyile 'mevcut bedene benze
yen' bir bedenin yaratlabilecei grn ne srmek suretiy
le, snn gre daha ok yaklam oldu. 110
Bir btn olarak felsef metafiziin, dnin kelm inan
larna noktas noktasna tekabl ettiinin, buna ramen bi
rincilerle kinciler arasnda tam bir anlamann bulunmad
nn farkedildii bir idrak seviyesine ulaldktan sonra, fi
lozoflarn karsna, dnin ve felsefenin mahiyetlerinin ne
olduuna ve her ikisi arasnda ne gibi mnasebetin bulunduu
na dair genel bir problem kt. yle ki; hakikat, ya iftti: Bi
ri felsefe teki ise dn yardmyla idrak edilmekteydi. Ya da
hakikat tekti; bununla beraber o, bazan akl, bazan da mecz
ve hayl gcn harekete getirici bir ekilde ortaya kmak
tayd. Birinci durum -hakikatin ift olduu- mantken mm
kn grlmeyince, filozoflar ikinci yolu izlemee karar ver
diler. Dn hakikat, akl hakikatin kendisidir, fakat o, plak
akl formllerle ifade edilmek yerine, hayl sembollerle or
taya kmaktadr. Hakikat'm, kitleleri etkilemesi, ve onlarca
kabul edilmesi, onun bu sembolik tezahrnden ileri gelmek
108. Bak. el-Medine el-Fadda, ner. A. Nadir, Beyrut, 1959, s. 118.
109. Fazlur Rahman, Prophecy ta slam, Londra, 1958, s. 42 vd., 81 (n. 64)
110. tbn Rd (Averroes), Tehafut el-Tehfut, ng. ev. S. van den Bergh, Oxford,
1954,1, s. 362.

168

t S LAM

tedir. yle se, dn, kitleler iin bir felsefedir. Dn, ynlarn
felsefesi olarak kabul edilince, onun asl grevi, ahlk eitim
ve ahlk arnma olacaktr.
Bu gr imkn dahiline sokmak iin, filozofun anla
d ekliyle, slm fenomenine hakkn veren karmak ve
parlak bir Vahiy Nazariyesi gelitirildi. Bu yaplrken esas iti
bariyle Yunan dnce sistemine yeni bir ey yklenmedi. Kul
lanlan malzeme son devir Helenizmine aitti, fakat bu malze
me yle bir ekle sokuldu ki, ondan yeni ve orijinal bir dn
ce tarz dodu. Yunan felsefesinin gelitirmi olduu bilgi na
zariyesi ve psikolojisi, kendine zg bir eit akl grn or
taya karacak ekilde kendi iinde ilendi. Hakikati sezgi yo
luyla bir rpda kavrayan akl, sonra iten gelen itici bir gle
onu temsil sembollere dkt ve bu yolla kitlelerin anlamala
rn salad. Bylece Peygamber, "Ahlk iyilii takip ederse
niz, ruhunuz, mutluluk demek olan gerek rh bir hrriyete
kavuacak" demek yerine, "eer faziletli olur ve u u fiilleri
yaparsanz, cennete girecek ve cehennemin alevlerinden kur
tulacaksnz" demitir.
Bu ekilde kumlan felsef sistem, slm medeniyetinin
muhteem bir rnyd. Balbama byk bir baar olan bu
felsefe, gerek temsil ettii dnya grnn ana gyelerinde,
gerekse kendi gerek yapsnda, eski ala modem a arasn
daki eik zerinde insan dncesi iin gerek bir dnm nok
tas olmutur. Buna ramen, o, slm dni karsnda kendisi
iin olduka tehlikeli bir durum hazrlad. Tehlike, bu felsef
sistemin ortaya att retilerden ok, onun, dnin mahiyeti
hakkndaki hkmnde ve eri'at konusunda tazammun ettii
hususlarda yatmaktadr. nk felsenin tek-tek retileri lemin ezelligi, hiret hayatnn mahiyeti, Allahn mahiyeti
v.b. - reddedilebilir veya tenkit sonucu deitirilebilirdi; fakat
dne ve er'ata verdii mevk, eer dnin rhn bir maskara
lk seviyesine inmesi sz konusu deilse, reddolunmak zorun
dayd.

FELSEFE HAREKET

169

Snnlik ve Felsefe:

Filozoflarn tabi kelm, muhtevas vahye dayanan Is


lm iin ak bir tehdit tekil etmekteydi. Onun, dn dnce
de orijinallik gstererek baarl olduu noktalar, Snnliin
phe ve hcumuna hedef oldu. Baka bir deyile o, bu nokta
larda snn nasla isteyerek ve uurlu olarak bir ba kurmaya
alt ve bunun, Islmn geerli bir yorumu olarak kabul edil
mesini istedi.
Gazlnin klsik Tehf.tu'1-FelCLSife adl eserinde ifade
sini bulan Snnliin reddiyesi, filozoflarn durumunu dn
adan ele ald ve onlarn grlerine birer birer itiraz etti.
Bylece felsefenin hem kendi iinde tutarszl, hem de dn
asndan yetersizlii ortaya kondu. Dnyann ezeliliine
ilikin nazariyenin, Allah'n gerek anlamda yaratc olduu
nu inkr etmesi bir yana, mantken de tutarsz olduu gsteril
di. Alemin, zarr olarak Allah'dan sudr ettiini iddia eden
felsef grn yerini, Allah'n hr iradesiyle gsterdii faa
liyet ald. Akl zorunlulua dayanarak faaliyet gsteren Al
lah'n rasyonel nizam, yerini Earnin savunduu Allah'n
iradesi kavramna brakt. Filozoflarn, tamamen rhn ma
hiyette olan hiret hayatyla ilgili grleri de ayn ekilde
reddedildi.
Snnliin., filozoflarn dn anlaylar konusunda ra
hatsz olduklar en nemli husus, onlarn bizzat dnin ma
hiyeti hakkmdaki grleri idi. Islmn en hassas noktas bu
radayd. Peygamberde Evrensel Akl veya Cebrail'le temas
kurma imknna sahip bir akl ve ruh gren filozoflarn Va
hiy Nazariyesi, btnyl reddedilmedi. Tam tersine, bu nazariyeden alman baz unsurlar, zellikle Peygamber'in akl ol
gunlua sahip olduu gr, kelm doktrininin alanna so
kuldu. Fakat vahyin esas itibariyle zihn olduu ve zellikle
dnin, bu zihn hakikatin sembolik bir ifadesi olduu fikri
reddedildi. Snn slma gre, mutlak Hakikatin mahiyeti ta
mamen aklletirilemez; nk o, dorudan doruya ilhama
dayanan ahlk bir faaliyettir. Bunun apak sonucu ise, filo
zoflarn, halk kitleleri iin yeterli bir sembolizm olarak gr

170

SLAM

dkleri er'atm, ilk mutlak statsn yeniden ortaya koy


makt. Fakat felsef retinin geride brakt ve Snnliin
benimsedii en nemli miras, varln zarr ve mmkn diye
ikiye ayrlmas gryd. Bundan byle bu gr, Kelmda
Allah'n varlyla ilgili kelm! delillerin arlk noktasn
oluturdu. yle ki mmkn olarak kabul edilen yaratlm
dnya, bir Sebep'e, yani Allah'n varlna, zarr varlna
muhtat.
Bundan byle felsefenin faaliyet gsterebilecei iki ak
yol kalmt. O, bu iki yol boyunca kendisini zorlayp durdu.
Felsef dnce, Snnliin knamasna aldr etmeden de
vam etmeli ve Snnliin dnda bir ortam aratrmalyd.
Byle bir ortam, felsef sflik dncesinde bulundu. Zaten
bizzat slm filozoflarnn, zellikle bn Sinann tasavvuf! te
maylleri, bu ii olduka kolaylatrmaktayd. Felsef dn
cenin slm dnyasnda ortaya kan bu nemli akmn iler
de ele alacaz. kinci bir alternatif ise, dn konularda Kelm'a muhalif olan bir sistem ortaya koymaktan vazgemek
ve snn ereve iinde faaliyet gstermekti. Bu yol, Kelm'n,
bilgi teorisin! ve metafizii iine alan bir dnce sistemi isti
kametinde gelimesine yardm etti ve byle bir gelime ilk kez
kelmc-filozof Fahreddin Rz'nin (lm. 606/1209) m ese
rinde kendisini ortaya koydu. Felsef kelm sistemi iinde na
zar akln faaliyeti iin hayret edilecek derecede geni bir alan
vard. Bu faaliyet, asrlarca devam eden son derecede canl ve
zengin bir gelenee sahip olmakla beraber, bugne kadar
Gazl'nin Tehaft'l-Felasife'sinde sona erdii grlen mo
dem aratrmalarda hemen -hemen hi ele alnmamtr.
Snn kelm, felsefenin zarr ve mmkn hakkmdaki
nazariyesini kabul etti; fakat yukanda da iaret ettiimiz gibi,
kelmclar ztla varlk arasnda objektif bir ayrm yapmay
reddettiler. bn Sina, mahiyetlerin kendi balarna var olma
dklarm, onlara varlk verenin Allah olduunu ne srd. Al
111. Kr. ayn yazann el-Mebhis-M enkye ve Muhasst (?). Burada felsef
tezlerin skolstik biimde ele alnn ve onlara verilen cevaplan b u l
maktayz.

FELSEFE HAREKET

171

lah, varlk-verendi (vhibu'l-vcd), nk O, srf Varlk'd ve


Zarr Vaklk'dan baka bir tabiata sahip deildi. Bu gre
gre varlk, bir anlamda zlere 'eklenmi' oluyordu. Snnlik
bu gr reddetti. O, undan korkuyordu: Eer varlk tek an
laml olarak dnlrse, yni o, Allah'a ve dnyaya atfedil
dii zaman ayn anlama gelirse, bu bizi varln birlii (vah
det-i vcd) fikrine gtrr. Burada Allah'n zarr, lemin ise
mmkn varlk olarak dnlmesi bu sonucu deitirmez. Bu
yzden snn kelm, varl iki anlaml olarak kabul ettiini,
yni Allah ve dnya szkonusu olduunda varln ayr an
lamlara geldiini ne srd.
Felsefe geleneinin savunucular, daha baka ayrmlara
giderek nazariyelerini gelitirmeye koyuldu ve 'varln' iki
ayn anlamda kullanldn iddia ettiler. Bir anlamda varlk,
bir eyin zel varln gstermekte (bu. Bat skolstisizminde
Duns Scotus'un "hviyet" dedii ey oluyordu) ve bylece ift
anlama gelen bir terim olmaktayd; nk bu adan bakld
nda her eyin kendine zg bir varl vard. Dolaysiyle Al
lahn varl, dier varlklara tamas yle dursun, biline
mezdi. Fakat bir dier anlamda varlk, fiil varlklara bakla
rak genelletirilmi soyut bir kavramdr. Eer bu soyut kav
ram, hem Allah hem de yaratlm olanlar iin kullanlacak
sa onun tek anlaml olmas gerekir. ddiaya gre, bu son an
lamda varlk, varlk kavramnn genel zellikleri (umr m
me) ile uramas gereken metafiziin gerek konusudur. 112
zellikle filozof-kelmc Kad Eb's-Sen el-Urmav (lm.
684/1285)'nin de aralarnda bulunduu baz dnrler, Ulhiyet nazariyesinin, kelm -metafiziinin alanna girmesi ge
reken varlk nazariyesinden ayrlmasnn gerekli olduuna
inandlar. Fakat kelmclar, bunu reddettiler; nk byle bir
gr, onlarn byk bir titizlikle koruduklar kendilerine ait
alann, yni Kelm'm stnde bir stn -ilim oluturmak de
mek olacakt. 113
Felsef dnce ile dogmatik kelm arasndaki gerginlik
112. el-lc, Kitb'l-Mevkf, Curcn'nin erhiyle biriikte,Kahire, 325, l, s. 46.
113. Bak. VI. Blm, II. Ksm.

172

SLAM

yzyllarca devam etti. Ayn durumu, kendi kelm sistemine


birok felsef ve metafizik fikirler sokan snn slam iinde
bile grmekteyiz. Felsefenin ileri gelenleri, bu deiken atmos
fer iinde klsik filozoflarn varm oldklan birtakm an
sonulardan vazgetiler. Bu yeni felsef faaliyet, zellikle VII/
XIII. yzyldan itibaren canllk kazand. Bu zaman zarfnda,
Gazlnin felsefeyi tamamen reddetmesini mteakip, zellik
le Rz'nin eserleri sayesinde felsefe ile kelm arasnda kesin
bir yaklama oldu ve belli bir dengeye ulald. Hatt VI/XIII.
yzylda be felsefeyi savunmakla beraber, dn konusunda bir
takm hassas ve kritik noktalarda snn grleri kabul eden
baz nemli felsefeci ve mnekkitler yetiti. Sz gelii, titiz ve
derin bir dnr olan, Nasreddin Ts (lm. 672/1273) dnya
nn ezel olduu grn reddetti ve bu noktada Islm' savun
du. 4
Fakat Hadsiler (ehlil-Hads) ile filozoflar arasndaki
gerginlik, daha kkl ve srekli oldu. Bu gerginlik, zaman-zaman hadsilerin, aklclara kar gsterdikleri ateli ve n
hcumlar eklinde ortaya kt. Sa kanattaki hadsilerin
gznde, felsefeye olan yaknlndan dolay, Kelmn kendi
si bile phe konusu oldu. Bu hadsilik hareketi, VHI/XTV.
yzylda yaayan bn Teymiyye'nin verimli ve kalc bir ne
me sahip olan eserlerinde bidev ifadesini buldu. zellikle
"Beynu Muvfakati Sarihi'l-Ma'kl l Sahhi'l-Menkl'' adl
eserinde bn Teymiyye, hem filozoflarn hem de kelmclann
tezlerini iddetle tenkid etti. Ancak mcadele yine de srp git
ti. Son yzyllarda Msr'daki mehur Ezher niversitesinde
felsefe, ders programndan kartlm ve ancak XIX. yzyln
sonlarna doru Islm Modemizminin domakta olduu sra
da Cemaleddin Afgan ve rencisi Muhammed Abduhun a
lmalar ile yeniden programa konmutur. On/ondokuzuncu yzylda Hadsiler evresinden olan tannm yazar Abdlaziz Pahrrav (Pahrara, yazann 1239/1824te krk ya
na basmadan nce vefat ettii ky olup, Muttan yakmndadr) felsefeyi iddetli bir ekilde hicvetti. Hicvi yle balar:
114. Onun tbn Sina'nn /rdt (Tahran, IH, s, 97 vd.) zerine yazd erh. Yine
onun Rznin Mufvasstl'i (?) zerine yazd yorum. Kahire, 1323, 53, n.2.

FELSEFE HAREKET

Ey Hindistan bilginleri!... Siz akl ilimleri geliti


rerek mutluluu elde etmeyi umuyorsunuz. Korka
rm ki bu midiniz gereklemeyecektir.
Hicivci yle devam etmektedir: "Siz Yunan filozoflarm
sanki peygamberlerinizmi gibi dnerek, kfirlerin ilimle
rini kendinize eriat olarak aldnz. Yazar, hads almay
tevik ederek yazsna son vermektedir. 115

Felsf Dn:

Srf fikr felsefe gelenei, ya kelm iin bir ara, ya da


kelmn tenkitisi olarak eitli slplarda kaleme alnm
yorumlar ve el kitaplar eklinde yaamaya devam etmekle
beraber, Gazl'den sonra tam anlamyla dn felsefe veya fel
sefi dn diye adlandrlabilecek yeni ve nemli bir ynde geli
ti. Her ne kadar bu yeni gelime takip ettii izgide sflikten
ve onun farkl dnce tarzlarndan etkilenmi ise de, bu iki
alan birbirine kartrlmamaldr (Sflik bir sonraki b
lmde ele alnacaktr). Felsef dn diye adlandrdmz olgu,
ok kere -kendi retilerini sfllin, zellikle nazar sfliin
retileriyle ayn grmesine ramen, onun ayrc nitelikleri,
akl tartmaya ve tam anlamyla akl ve mantk olan bir
dnceye dayanmasndan ileri gelmektedir. Oysa sflik, ta
mamen gnostik bir tecrbeye veya sezgiye dayanmakta, dn
ceden ok i'irde grlen bir hayl gcn kullanmaktadr.
Bu hareketin, dn bir karakter kazanmasnda, phe-
siz, daha nce ele aldmz hakiki mnda felsefenin de yar
dm oldu; nk gl bir nitelie sahip olan felsefe, tamamen
tabiat ve akl ilkelere dayanp onlar hareket noktas se
mek suretiyle aka dn - olan bir dnya grn kurdu ve
gelitirdi. Fakat bu yeni felsefe ayn zamanda tasavvuf rhniyetin de etkisi altndayd. Bu etki onun ilgisini tabiat felse
fesinden kopard ve sfllk, felsefeyle ilgisini ancak felsefenin
genel kavramlarn kendi dn amalan iin kullanabildii
115. Bak. Fazlur Rahman, "Post-fomatlve developments n slam, Islamic
Studies, Karai, II/III (Haziran, 1963) ss. 297-316.

174

SLAM

srece devam ettirdi.

Bu yeni felsefe gelenei, rak Felsefesinin kurucusu


'maktul' ihabeddin Suhreverd (587/li91)de Halep'te ldrl
d)'nln eserleriyle gn na kt ve son ekline,bnl-Arab
nin tasavvuf dncesinden son derece etkilenmi olan Sadreddin lrz'nin (lm. 1050/1640) henz yeteri kadar incelen
memi olan "Drt Seyahat" adl eserinde ulat. Bu gelenein
ana retisi, 'varln mertebeleri' ilkesidir. Varln birliini
savunan bu nazariye, Yeni-Efltuncu sudr nazariyesinin te
melleri zerinde kuruldu ve gelitirildi (Onlarn en ok kul
landklar eser, Yeni-Eflatuncu yorumlar ile birlikte Plotinus'un Enneadlar 'nm baz blmlerini iine alan ve Aristo'
ya atfedilen Esolocya idi). Varln mertebeleri nazariyesi ile
ilgili bir baka byk nazariye de varlkla dncenin zdeli
ini ne sren bilgi nazariyesidir. Bu iki nazariyeden, szkonusu felsef gelenein dn dnya grnde nemli bir rol oy
nayan ve geni lde tasavvuf dncenin yardmyla geli
en nc nemli bir doktrin, lem-i misl doktrini dodu.
"Misllerin ontolojik dnyas, yksek rhn varlklarn
mahhas sretlere brnd, madd dnyann kaba cisim
lerinin ltif cisimler ve sretlere dnt bir yerdir."
lk iki doktrin, Suhreverd tarafndan gelitirildi. Suh
reverd, zle varlk arasnda ayrm gren bn Sina'mn tezini
tenkid ederek filozoflarn, Tanr ile insan arasnda yaptklar
aynmm dayanan ortadan kaldrd. O, bu grne uygun
decek tarzda, zarr ile mmkn arasndaki fark da inkr
ederek, bu gibi ayrmlarn tamamen zihn ve sbjektif olduk
larn ifade etti. Yine, o, madde-ekil ikiliini kabul eden gr
e hcum etti ve kendi iinde sadece "ok veya az", ya da "ok
mkemmel ve az mkemmel" eklindeki ayrmlara izin ve
ren bir saf varlk doktrini ortaya att. Nitekim Suhreverd,
Aristo kategorilerinin hepsini tamamen sbjektif "mitler" olarak grd ve reddetti. Suhreverdnin topyekn dnce te
maylnde herhangi bir tanmlamaya gitmek mmkn deil
dir; nk tanmlar, varlkta mutlak ayrmlarn olduunu
flcelikle kabul etmektedir. te Aristo/lbn Sina sistemi, ta-

FELSEFE HAREKET

mmlarn bu fonksiyonu zerine kurulmutur. Netice itibariy


le, Suhreverd iin hakikat birdir; o, ancak "ok veya az ile
veya "varln mertebeleri" ile ayrlabilen mtecnis bir s
rekliliktir. "Btnyle Allah, varlktr; Varln btn, Al
lah'tr."
Hakikatin bu vahdet-i vcutu grnmnn yansra,
Suhreverd aynca bir bilgi teorisi gelitirdi ki buna gre bilgi,
filozoflarn rettikleri gibi formlarn 'soyutlanmas' sure
tiyle deil, objenin vastasz olarak kavranmas veya onun
dorudan doruya mevcudiyetiyle elde edilir. Suhreverd, bu
'dorudan farknda olmay, her trl bilginin ana zellii ola
rak kabul etti ve eski Zerdtlk'teki Nr kavramn yeniden
canlandrarak, byle bir idrki, Varln kendikendini aydn
latmas olarak kabul etti. Bu ekilde varlk, sudr yoluyla
Mutlak Hakikat'ten akp gelmeye devam ettike, Nr veya ken
diliinden ortaya kan uur hli de niha kaynandan ka
rak akmaya devam edecektir. Bu bakmdan, uurluluun bi
zatihi kendisi, eitli noktalardaki farklln ancak 'ok
veya az' kategorileriyle dile getirebileceimiz bir sreklilik
tir.
Bu dnce akm, Islm'da daha sonraki felsefi ve ta
savvuf! btn metafizik dncelerin gelimesinde byk l
de etkili oldu. Onun nem ve derinliini grmeden geemeyiz. O, lem ve lemin yaps asndan "sbjektif bir hma, nizm" eklinde adlandrabileceimiz karakteristik bir keyfi
yetin islm nazari dncede ortaya kmasn salad. Bura
da insann bilme gleri Kii eklinde tasavvur edilen Hakika
tin ontolojik yapsna yansmaktadr. Nasl ki insanda duyu
idrki, hayl gc ve akl dnce varsa, lem de objektif ola
rak bunlarla donatlmtr. Bu dnce izgisi, zellikle kul
landklar metodlar gerei Hakikati ahsen idrak etmeyi
amalayan ve yine metodlarmdan dolay byle bir yne gir
mi olan sflerce gelitirildi. Bylece Sf bn'l-Arab (560638/1165-1240) lemi, "en byk insan" (nsanul-ekber) veya
"en byk ahs" (e-ahsu'l-ekber) eklinde gren gr geli
tiren ilk dnr olmutur, insana ise, "kk insan" (insanu's-sagr) denmektedir. Bu doktrin, makrokozm ve mikro-

176

SLAM

kozm fikrinin zdddr. Birincisi, lemi insan modeline gre,


kincisiyse, inam lem modeline gre ele almaktadr.
bn'l-Arab'nin bu ok-katl ve merkezinde insann bu
lunduu Realite yapsnda insanda yaratc hayl gcnn ontolojik kart olan lem-i misl olduka nemli bir rol oy
nad. Gerekten bu, geni ve snrsz bir alandr; lem-i rsl'deki sretleri yanstmaktan baka bir ey yapmayan (tpk
duyu-idrakinin madd dnyadaki idrak edilir imajlar veya
akim Ma'klt Dnyasnda objektif olarak mevcut olan fikir
leri yanstt gibi) beer hayl gc kadar sonsuzdur. Alem-i
misle, zellikle tasavvuf ve dn r'yet tecrbelerinin konu
su olan ve ne tamamen rh ne de tamamen madd olan canl
sembolleri aklamak iin bavurulmutur. Bu tasavvuf ve
dn tecrbelerde, tecrbenin konusu olan sf rhn gerek,
bir imajn yan-madd klna brnmekte ve hayl gc ta
rafndan dorudan doruya idrak edilmektedir. Bu, yle bir
alandr ki, orada peygamberler, melekleri insan sretinde gr
dler. Ve nihayet Dnin, Kyamet Gn ile ilgili olarak canl
bir ekilde anlatt olaylarn yer ald alan da bu alandr.
Merkezinde hayl dnyasnn bulunduu bu ok-katl re
alite fikri, Ortaa slm dnyasna zg bir gelime olup
Snn sflerin byk bir ounluu tarafndan kabul edilmi
tir. Ayrca bu fikir, tslm tasavvufunun ana zelliklerinden
nemli bir ksmn oluturmaktadr. Ve nihayet bu fikir, za
manla felsefe zerinde de etkisini gstererek XI/XVII. yzylda
slm dnyasnda son byk felsef sistemin mimar olan
Sadreddin e-irz'nin eserlerinde akl zeminine ve felsef
ifadesine kavumu oldu.
Genellikle Muhammed Sadreddin olarak bilinen Molla
Sadra, 'daha ok veya az' terimleriyle ifade edilen Varln
mertebeleri' ile ilgili vahdet-i vcutu doktrini Suhreverd'den
alarak bilgi (taakkul) ve insan nefsinin mahiyeti hakknda
kendi grn gelitirdi. nsan nefsi, farkl bilme glerine
sahip olan tek basamakl bir varlk olmayp, onun ontolojik
varln mertebelerine tekabl eden eitli dereceleri (nee't)
vardr. Zihnin gleri srf glerden ibaret olmayp gerek an
lamda varl meydana getiren unsurlardr. Bu bakmdan ne

FELSEFE HAREKET

177

fis, gerei sdece "bilmekle" kalmaz, ona katlr ve onunla z


de olur. Baka bir deyile o, sdece alc deil, ayn zamanda
yaratcdr. Bundan u sonu kar: Zihin, tecrbenin daha st
seviyelerinde dilediini tecrbe eder ve ne olmak isterse o olur.
Bu ekilde, maddi dnyann sonlu varlndan kurtularak
mutlak hrriyete kavuur.
Bu fenomenolojik idealizm doktrini, dnce ile varl
n, zihinle gerein tam anlamyla zde olduunu savunur.
Bilme, varln ilk ve niha formudur; o halde bilmeyi, zihinle
varlk arasnda uygunluk salayan bir sre olarak kabul
eden bu bilgi nazariyesi kkten reddedilmelidir. Balangta
bir eit Yeni-Efltunculuk olan bu felsefe, bn'l-Arab ve
onun izinden gidenlerin gelitirdikleri tasavvufi sezgicilik fenomenolojisi kanalyla yeni bir zellik kazanmtr. Rhn
tecrbecilie dayanan bu felsefe esas itibariyle ahsdir. Asl
na baklrsa onun nazariyecilii yalnz grnte ve ekilde
dir. Esasen bu felsefe, slm Ortaa'nn son devirlerinde yk
sek bir fikir dzeyine ulam olan insanlarn dn ihtiyala
rna cevap verme yollarn aratrmtr. Baka bir deyile
iten yklmaya ve dalmaya hzla yaklaan bir toplumda,
lemle ban ve skn iinde yaamak isteyen bir kiinin ih
tiyalarn karlamaya almtr.
O hlde slmda felsefe, gnmz ilim adamlarnn ge
nellikle savunduklan gibi, Gazl'nin hcmuyla yklmad.
Tam tersine o, XI/XVII. ve XII/XVIII. yzyllara kadar devam
eden inili-kl bir hayata sahip oldu. Ne var ki tasavvufun
etkisiyle onun karakterinde kkl bir deiiklik oldu. Objek
tif hakikatin mhiyetini anlamak iin gsterilen akl bir a
ba neticesinde felsefe, bu hakikatle uyum iinde yaamak ga
yesiyle ortaya konan rhn bir aba ekline dnt. Felsefe
bunu, 'insan zihninin hakikatle', 'dncenin varlkla' zde
olduunu gren fikr bir romantiklik vastasyla baard. Bu
yolu semek, hakikatin insan zihni karsna kard g
problemleri(eer ikisi arasnda bir atma szkonusu ise) z
mekten daha kolayd. O, d dnyann huzur vermekten uzak
olduu devirlerde insanlara huzur verdi. Halk seviyesinde ise,
ayn ihtiyaca slm toplumunda tasavvufun her yana yayl
mas cevap verdi. imdi bu konuyu ele almamz gerekiyor.

Sekizinci Blm

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA


Sufiliin Douu ve Gsterdii lk Gelimeler Messeselemi
S/liin Balangc -Tarikat - Snn Sifliin Douu TasavvufFelsefesi.

Sifliin Douu ve Gsterdii lk Gelimeler:

Hz. Muhammed'in slm teblii srasnda ortaya kan


neblik uuru, Kur'n'da (XVII, 1.; LIII, 1-12 ve 13-18; LXXXI.
19-25) ksaca tasvir veya iaret edilen kesin, canl ve gl bir
rhn tecrbeye dayanmaktayd. Btn bu tecrbe ve ryet
hllerine ilikin tasvirlerin Mekke devrinde olmas dikkat
ekicidir. Medine devrinde dn - ahlk idealin gittike yay
lp ilerlediini, yeni kurulmu bir toplumun sosyal dzeninin
temelinin atldn mahede etmemize ramen, rhn i
tecrbeye ait atflara pek rastlamamaktayz. Bu durum, neblik uurunun oluumuyla tam bir uygunluk tekil etmektedir;
nk bu uura gre, rhn tecrbe, yalnz zerinde durulup
zevkine varlacak bir ey deildir; o ancak tarih iinde fiiliya
ta dkld zaman asl anlamn kazanr. (Bu adan hareket
edilince, daha sonraki dnemlerde yaam olan sflerin Hz.
Peygamber'in rhn mirasm takip ettiklerini ne srmeleri,
tarihi adan tartma konusu olmakla birlikte, bsbtn ha-

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

179

yl rn deildir). Hatt Kur'n'm Mekk yetlerindeki atf


lar bile, sadece tasvir amacyla deil, Hz. Peygamber'in tebli
ettii dnin doruluunu desteklemek iin yaplmtr: "Kalb,
grdn yalanlamad; onun grd ey hakknda tartr
msnz," (LIII, 11-12). Yine, "Arkadanz asla deli deildir. O,
onu (Cebrail'i) apak ufukta grd (LXXI, 22-3).
Fakat ne zaman ki bir takm faaliyetler balad ve slm
mmeti olutu; bu eit ikyet ve serzenilere gerek kalmad
ve dolaysyle rhn tecrbeye ilikin atflar da kayboldu.
Bylece tasavvuf, nbvvet iinde gereklemi oluyordu. Sahbenin ou, Hz. Peygamber'in yaad rhn tecrbenin
mahiyeti hakknda pek fazla soru sormad. Onlar, her eyden
nce, din esasa dayal ahlk bir ama iin eitilmekteydiler.
Onlarm srekli bir faaliyet iinde bulunmalar da bu insan
lar szkonusu rhn tecrbenin metafizik srlar hakknda
bir aratrmaya yneltmemi olabilir. Onlar, tasavvuf srlar
la deil, ilh emirlerle ilgilendiler. Yine onlar, bu rhn y
celilerin, Allah'n Elisi'ne has bir hususiyet olduunu dn
mekte ve kendilerine den grevin ise, inanmak ve byk bir
iman, derin bir gye duygusuyla inandklarnn gereini ye
rine getirmek olduunu kabul ettiler. Tarih iyice gsteriyor ki
bu, fevkalde nemli bir grevdi.
slm'n, ilk mslmanlar arasnda eitli derecelerde
yerletirdii ey, Allah'n adleti nnde byk bir sorumlu
luk duygusu iinde bulunmakt. Bu duygu, onlarn davranla
rn dnyev alandan ve mekanik bir ekilde eriata uyma de
recesinden karp ahlk faaliyet alanna ykseltti. Bu tr bir
dindarln z, 'takv' veya ahlk ideal karsnda duyulan
sorumluluktur. Bu duygu, Sahbenin bir ksmnda ameli bir
derinlik kazand ve onlar fiillerinde zel bir dernlie ve
ahlk basret derecesine ulatlar. Bunun en iyi rneini Hz.
Peygamber'den sonra Medine'deki dindarln ekirdeini
oluturan Eb Zerr Gifr gibi kiiler temsil etmekteydiler. Bu
durum, daha sonralar I/VII ve II/VIH. yzyllarda hzla geli
en slm zhdn temel tan oluturdu.
Bu zhd hayat, iki taraftan byk bir gle itildi: Geni

180

SLAM

ve yeni bir imparatorluun kurulmasyla lks ve dnya zevk


lerinin oluturduu bir ortam, mslmn toplumda hkim ol
maya balad. zellikle ilk drt halifenin yaadktan sf d
n hayatn geni lde zddn yaayan Emev Saltanat nn
yeni yneticilerinin ounun pek de dindarca olmayan ve dn
yev amalara ynelik tutumlar karsnda sert tepkiler gs
terildi. Bu merhalede mmetin ekirdeini oluturan dindar
kiilerin itiraz, bir birlik arzetmekteydi. ahs dindarlk ve
zhd hayatna verilen farkl nem derecelerine ramen, Ule
m ve Zhidler ayn kiilerdi. Bu itiraz, ynetici snfn, kendi
arzu ve emellerini devletin kanunu hline getirmekten vazge
mesini, eriatn kabul edilmesi ve uygulanmasn istemektey
di. Dindarlara gre, bu hususun yerine getirilmesiyle slmn
rhu gerek canllna yeniden kavumu olacakt. Bu ba
kmdan bu dnemde (I. yzyln sonu II/VIII. yzyln ba) h
kimiyet kuran akm, ahlk niyet ve sikin derinlik kazan
masn amalayan sf bir ahlk hereketidir. Bu ahlk din
darln nde gelen temsilcileri arasnda sadece adalannca kabul grm olmakla kalmam, ayn zamanda lmn
den sonra slmn rhn tarihinde gnmze kadar srp ge
len gl bir etki yapm olan en mehur sma, Haan Basr'dir
(lm. 110/728).
kinci olarak; sf itici gcn, Hariclie ve onun dour
duu siys tartmalara iddetli bir tepki olarak ortaya kan
inzivya ekilme' politikasndan da g ald phesiz doru
dur. Hadis literatrnde icm' ile birlikte zikr edilen bu inzivya ekilme politikas, sadece siysetten deil, ynetim ve
kamu ilerinden bile uzak kalmay tlemektedir. Birok ha
dis, insann bir maaraya ekilmesini ve bakalann kendi
hllerine brakmasn tavsiye etmektedir.
kinci/sekizinci ve nc/dokuzuncu yzyllarda mslman aydnlar, iki gruba ayrlma eilimi gstermekteydiler.
Bir yandan Ulem, ya da gerek kelmc ve hukukular, te
yandan da ibdette dne daha ahs bir temel kazandran
mslmanlar. Dn ilimler arasnda ilk gelien hukuk ilmi
oldu (IV. Blme baknz). Hukukular, sistemlerine mmkn

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

181

olan dern canll getirmeye altlar. slm hukukunun


dn nitelii zerinde dururken bir geree; onun, 'ahlk ve
hukk hususlar fkh sistemi iinde nasl eritmee alt
gereine' iaret etmitik. Bununla beraber, hukk hayat,
ahs -olmayan zelliini korumak zorundadr. Islmn bu
hukk ifadesine veya dnin formlletirilerek ifade ediliine
-ki bu Islmn ilk kalplam ifadesiydi- kar gsterilen tep
ki, ilk zhd hayatmn, kendisine zg nitelii ile, teknik an
lamda Sflie kesin olarak dnmesine sebep oldu. Zhd
hayatnda ahlk bir duygu olarak zerinde durulan Kur'n'm
tevekkl kavram, baz evrelerde dnyay reddetme biimin
de ortaya kan an bir doktrine, tabi sebepler'den bamsz
olma grne dnt. Geri bu kavramn kesin anlamnn
ne olduu hususunda sfler arasnda bir anlama salanm
deildir. Aadaki hikye bunu aka gstermektedir; ikin
ci/sekizinci yzyln sflerinden Mlik b. Dnar ile Muhammed b. Vasi', rzkn temini iin gerekli eylere sahip olma hu
susunda anlaamamaktaydlar. Mlik, bir para araziye sa
hip olmay ve bakalarna muhta olmadan rzkn bu arazi
den elde et-mei istiyordu. Oysa bn Vasi', bir n yemei
olunca kincinin nereden geleceini bilmek istemeyen bir kii
olmay ye tutuyordu. 116
Tevekkl nazariyesinin gelimesi, dorudan doruya
Sfligin ana kavram durumundaki insan-Allah' ilikisi is
tikametinde oldu. Sfliin ikiz kavramlar olan 'ltuf ve 'ak'
tek bir duygu iinde eridi. Mehur kadn Sf Rbi'a 'el-Adeviyye (lm. 185/801) bu sf ak ve ltuf arksn u msralarda te
rennm etmektedir;
"Ben, Seni iki akla severim, benim mutluluumun a
kyla
Ve mkemmel akla. Seni lyk olduun ekilde sevmek
le.
Ben, kendi bencil akmda her eyi bir yana iter ve yal
nz Seni dnrm;
Fakat Sana lyk olan sf ak, Seni gizleyen perdelerin
94. I. Goldziher, Vortesungen, Heidelberg, 1925, s. 152.

182

t S LAM

dmesi ve benim
Seni tem eylememdir.
Ben ne birinde ne de tekinde herhangi bir vgye lykm,
Hayr, her iki akta da vg enindir" 117
Rivayete gre, Ma'rf Kerh (lm. 200/816) yle demi
tir: "Ak, insandan renilen bir ey deildir; o, Allahn bir
ltfu olup, O'nun kereminden gelir". 118
Sfiler, hukukularn itaat kavram ve er'at'm gerei
ni yerine getirme grne ilikin grlerinin karsna ak
ve sf anlamda Allah'a gnl vermeyi karmlard. Bu konu
da henz ak bir srtme yoktu. slm eratnn sadece in
sann d davranlarn dzenlemek iin hkmler getirece
ini ve uurun dern kararlarn veya flin kalbinde geenle
ri ele alamyacam sylemekle yetinen hukukular, bir ta
km huzursuzluklar duymaktaydlar. Bu endie, kiinin d
davranlarna bakarak iman hakknda tehlikeli sonular
karan eski Haricleri hatrlatmaktayd. Ancak durum imdi
tam tersineydi. yle ki, Haricler, d davranlarndan do
lay insann imnn zan altnda tutarlarken, sfiler, hukk
adan ele alnmas mmkn olmayan imann keyfiyetine
dayanarak d davranlar zan altnda tutmaktaydlar.
Tasavvufun menei'ni, onun ne lde islm olduunu
ve slm dni karsnda ne lde d etkilerin zellikle H
ristiyanlk ve Gnostisizm'in etkileri sonucu meydana geldii
ni gstermek iin gnmz ilim dnyasnda ok mrekkep
harcanmtr. Allaha tevekkl ve Allah ak szkonusu oldu
u srece, bu konudaki tahlillerimiz, bizi, onlarn n plna
kmasnn, toplumun fikr ve rhn hayat iinde yeralan
gelimelerin bir sonucu olduu kanaatine iletmektedir. Tevekkl'n Kurn'da nemli bir yeri vardr, fakat burada te
vekkl, Allah'n 'sebepler' araclyla faal olduu grne
kar olmad gibi, bu gr dnda bile tutmamaktadr. Al
117. R A . Nicholson, Litrary History o f the Arabs, s. 234: Arapa metin, L.
Masslgnon, Recue de textes Inedits, Paris 1929 s. 6
118. Shorter Encyclopaedia o f slam, ilgili madde, 'Ma'rfi'l-Kerh.

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

183

lah iin duyulan idel bir ak uruna gerektiinde btn dnya


nimetlerinin fed edilmesi gr, ayn ekilde tekrar tekrar
Kur'an'da ne srlmtr. Burada ak, insgju sadece kendi
i dnyasnda gelitirdii srf bir duygunun ad olmayp, ke
sinlikle faaliyete ynelik dian bir hldir. te yandan, yeni tasawuf muhteva iinde hem tevekkln, hem de akn arlk
noktalar nemli lde deiti. Ancak tam anlamyla ie
dnk olan bu hiss idealizm, toplumun iinde bulunduu du
ruma, yni dnyaya nem veren bir realizme, siys faaliyete,
i savaa ve hukk sistemin gelimesine gsterilen bir tepkiy
di. Bu gelimede d etkenlerin de yardmc olduu inkr edile
mez; fakat bu etkilerin, Islmn kendi bnyesinden doan bir
ilk yneliten daha sonra gelmeleri gerekir. Kald ki, slmn
ilk gelime yllarnda ortaya kan yegne olay, sflik deil
di. Bu durum, kendi zel ifadesi iinde, Mu'tezile ile Hanbeller
arasnda cereyan eden ilk kelm tartmalarna arpc bir
benzerlik gstermektedir. Nasl ki Mu'tezile, Allah'n kudreti
ni dta tutarak O'nun adletini ilke olarak benimsedi ve Hanbellerin muhalefetine hedef olduysa, tasavvul 'dernlik'de
Islmdaki siyasal ve hukuki gelimeler karsnda dorudan
doruya ortaya kan bir tepki oldu. Bu blnmeyi esas alarak
henz iinden bir ayrmlamaya gitmemi olan Islm dini
nin zelliklerini ortaya koymaya, Hz. Peygamber ve ilk slm
toplumu hakknda tek yanl hkmler verilmeye kalkld
takdirde, gnmz ilim dnyasnda ok tehlikeli bir noktaya
ulalm olur. Bu durum; genileyen ve yeni hcrelerin olu
masn salayan, fakat henz ayrmlamam olan, kapsn
d etkenlere kapatmam olmakla beraber yine de onlar a
smdan bizatihi aklanamayan 'merkezi bir ekirdee' benze
mektedir.
____
Hz. Peygamber'in hayatnda apak ekilde ortada duran
bir gekek vardr; O, derin bir rhn hayatla birlikte hi taviz
vermeden gereki bir uygulama iinde oldu. Bize, gre, byle
bir realizmin sebebi, bu derin rhn hayattr. Allah'a ball
gsteren ibdetler ve gece namazlar (teheccd), Hz. Peygam
berin hayatnda normal olarak grlen srekli faaliyetler
arasndadr. Bu durumun, Hz. Peygamber'in yolunda gidenler

184

SLAM

zerinde eitli derecelerde etki yapmam olmas, hi bir tari


hi vesika olmasa bile, cidden ok artc olurdu. Ayrca bu
gr, zerinde olduka tartlan ve II/VIII. yzylda baz sflerce uygulanmak istenen 'evlenmeme' konusunda da k tut
maktadr. Geri evlilik hayat sflerce asrlar boyunca tasvib
edilegelmi bir hayatt. phesiz Kur'n, evlilii tevik etmi
tir. Bunu niin yaptn tahmin etmek iin mstesna bir ze
kya sahip olmaya gerek yoktur. nsan tabiat, cins ilikiler
sonucu doan yaknl arzu etmektedir; Kurn bir bakma bu
nun evrensel bir kanun olduunu aklar: "Biz her eyi ift-ift
yarattk." (LI, 49). Kur'n, evlilii, ya kadnn korunmas (III,
3) ya da genel anlamda iffetin muhafazas, yni gayri mer
cins hayatn nlenmesi iin tavsiye etmitir. O halde Kur'n
bekrl bir messese olarak tevik etmemektedir. O, manas
tr hayatm tenkid ederken (LVII, 27) onu ahlk bakmdan
deil, amacna ulamayan bir messese olduu in reddet
mektedir. Tek-tek rahipler szkonusu olunca Kur'n birok
yerde onlar, azizce bir hayat yaadklar, gurur ve kibire zt
olan vasflara sahip olduklar iin vmtr.
,

Messeselemi Sjliin Balangc:

Sflik, ilk iki yzyl iinde kendiliinden ortaya kan


nnferid bir hdise olarak kald. Fakat slm Hukuku ve
Kelm gibi alma ve inceleme alanlar gelierek bunlarla
birlikte tedric bir ekilde bir ulem snf teekkl edince, ta
savvuf, geni halk kitlelerine czip gelen bir messese haline
dnt. Bu hareketin balangc, ilk zhidler arasndan
kan ve Zuhhd, Kurr (Kur'n okuyanlar), gibi eitli adlar
verilen, Kurn okuduka ve va'z ettike alayan (bekk'n) bir
snf insann faaliyetleri ile ilgilidir. Kusss (kssa anlatan
lar) eklinde de adlandrlan bu halk v'izleri, Hristiyan, Ya
hudi, Gnostik ve hatta Budist ve Zerdt kaynaklardan, daha
dorusu konumalarn messir ve ikna edici bir duruma geti
ren her kaynaktan aldklar malzemelerle Kur'n'daki hik
yeleri genileterek halk kitleri zerinde gl bir etki yaptlar.
Sf hayat tarz, kabul gren bir yaama ekli olarak yaygn

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

185

latka "sf" terimi de yava yava eski Zuhhd ve Nussk te


rimlerinin yerini almaya balad. (Bu son iki terim sfyne
bir temayl iinde bulunan erkek ve kadnlar iin kllanlmaktayd). yle grnyor ki, "sf" ad kaynak itibariyle bu
insanlarn, zhdn ve dnyay reddetmenin bir iareti olarak
giydikleri elbisenin hammedesi olan "sf tan, yni "yn"den,
gelmektedir.
Bazlarna, mesel daha sonraki baz mslman yazrlara gre "s f kelimesi, etimolojik olarak "saf olma" anla
mnda saf'dan yahut Medine'de Peygamber Camii'nde fakir
insanlarn oturup ibdet ettii ykseke bir yerin ad olan Suffadan gelmektedir. Birtakm ada yazarlar da "sf"nin. Yu
nanca sofos (sophos) dan geldiini iddia etmekte iseler de bu
grn pek gvenilir bir temele dayand sylenemez. 119
Sf tekiltnn balangcn gsteren ilk belirtiler,
dn sohbetler ve zikir iin bir araya gelen, aralarnda resm
ve sk bir iliki bulunmayan topluluklarn meydana getirdik
leri halka'lardr. Dn bir ifadenin arka arkaya tekrar demek
olan zikr ibdeti, cmiler dahil her yerde yaplabilirdi. Bu da
gsteriyor ki, bu srada (III/IX. yzyln ilk yarsnda) sflik,
slm'da resm disiplinlere meydan okuyan rakip bir disiplin
deildi; daha dorusu rakip bir disiplin olarak grlmemek
teydi. Fakat ileride greceimiz gibi, bu basit tatbikat daha
sonralar raks'a ve mzie yer vererek birtakm rhn kav
ramlar gelitirdi ve dn ibdetin merkezi olan cmi'in sahip
olduu mevkii tehdit etti.
Halk vizlerinin ve dindar kitlelerin faaliyetleri sonucu
sflie, dolaysiyle halkn slm inancna yeni birtakm fi
kirler sokuldu. Daha nce de sylediimiz gibi, bu fikirler e
itli kaynaklardan gelmekteydi; fakat yle grnyor ki, ta
savvuf asl tesiri bizzat hristiyanlm etkisinde kalm olan
kaynaklardan almtr. Tasavvufa dardan gelen unsur
lardan en nemlisi Mehdi nazariyesi idi. Bu nazariyeye gre
119. Bu soruyla ilgili iyi bir aklama, R.A. Nicholsonun Literary Hstory of
the Arabs adl eserinde yer almaktadr. Bu aklamadan itibaren bu soru
ile ilgili ok az yeni ey getirilmitir.

186

SLAM

rhn bir ahsiyet, dnyann sonunda ortaya kacak ve Al


lah' tanmayan kuvvetler karsnda adletin ve slmm s
tnln yeniden kuracaktr. slm siyas hayatnn akn
kontrol etme teebbsnde baarszla uradktan sonra
ilik, I/VII. yzyln son yarsnda Beklenen Mehd (Mehd-i
Muntazar) fikirini gelitirdi. 120 Oniki lmam(sn Aere) fr
kasnda i siyas inancn zaferini etkileyecek olan Mehd ile
"Gizli mam" ayn kiilikte birletirildi. Szkonusu bu Mehdlik nazariyesi ile Hz. Is'nm kinci Gelii hakkmdaki nazariyenin ile girmesi, tabi olan bir gelime idi. slm idealin
standartlarnn toplum hayatnda gereklemediini iyiden
iyiye farkeden Snn slm Dnyasnda bile bu eit fikirler,
v'izlerin de yardmyla, hayl krklna uram halkn
kalplerinde hazr bir yer buldu. Mehd fikri, Snn Kelm sis
temine resmen sokulmamakla beraber Snn halk arasnda
nemini dima korudu. Daha sonra slm'a geni lde giren
yahudi ve hristiyan kaynakl uydurma fikirler de bu faaliyet
alanmn iine girmektedir. Kur'n tefsirine bile tesir eden bu
fikirleri, tenkiti slm Kelmclar ve limleri "sriliyt" olarak kabul edip onlann karsna ktlar (Ayn tenkidi tu
tum modem slm'da da devam etti).
Bir yandan tasavvuf! uygulama ile onun ierdii ideoloji
arasnda her an byyen kopma, te yandan domakta olan
Snn sistem, yeni birtakm hadslerin (bkz. III. Blm) or
taya kmasna sebeb oldu. Sfler, kendi tutumlarn mer
gstermek iin birtakm szler ortaya atp (lfzen icad edip)
tarih adan tam anlamyla uydurma ve hayl rn olan bu
szleri Hz. Peygamber'e atfettiler. Bu szler, Hz. Peygamber'in
sde hayatn abartarak onu an bir zhd ve dnyay inkr
havasna brndrdler (ok gemeden i propaganda syesinde ayn durum Hz. Ali'nin hayat iin de szkonusu oldu).
120. Bak. X. Blm "Rec'a" doktrininin ne zaman benimsendii ve lk kez kime
atfedildii bilimsel olarak henz tespit edilmi deildir. "Mehd" nvn,
yle grnyor ki, ilk kez Muhammed bn Hanefye'ye verilmitir. Muhte
melen "rec'a" da ilk defa bu kii iin kullanlm ve bu yolla terim Al'ye in
tikal ettirilmitir. Bak. 1. Goldziner, Vorlesungen, s. 216, 360. Fakat bu
konu daha ileri derecede bir aratrmay gerektirmektedir. Ayrca bak.
A.S. Bazmee Ansan, "Sayyid Muhammed Javnpr and his movement", Islamic Studies, Karai, II/i, Mart, 1963.

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

187

Sflik aleyhtar hadsler, genel olarak an zhd', zellikle


manastr hayatn ve dnyadan ekilmeyi tasvib etmemenin
yansra limi, zhide stn tutmaktadr. Bu her iki grup ha
dsleri, en azndan lfz ifadeler ynnden uydurma olarak
kabul etmek mmkn olmakla birlikte, onlarn {Hz. Peygambere, kendisinin tamamen yabanc olduu eyleri atfettikleri
anlamnda) esasta doru olmadklarn sylemek iin ortada
hibir sebeb yoktur. Ahlk idealin gereki bir ekilde toplum
hayatnda uygulanmasna arlk veren dnya hayatyla ilgili
hadsler, aka Kurnm rhuna dayanmaktadr. Fakat kalb
ve i hayatn temizliine nem veren tasavvuf hadslerin de,
an ve hayl rn olan rtleri kaldrlnca, ayn ekilde
Hz. Peygamber'in hayatn ve Kurn'm retisini temsil ettik
leri grlr.
Bu konuda nam rahatsz eden ey, Kelm'da Mutezile
mezhebi ile Hanbel mezhebi arasnda ortaya kan ikilii bir
kez daha kuvvetlice hatrlatan durumun ierdii zel keyfiyet
tir. slm dni, sfler arasnda tehlikeli bir ekilde gelitii
grlen dnya karsndaki olumsuz tutumu elbette kabul ede
mezdi. Dolaysyle bu tutum, hakl olarak u mehur hadsin
tenkidine muhatab olmutur: "slm'da ruhbanlk yoktur..."
Bu hadse bir de yle bir yorum eklenmitir: "Bu mmetin
ruhbanl, cihaddr..." Bu abalar, tasavvufu, tam bir manas
tr dzeni kurmak iin daha ileri bir adm atmaktan korudu;
aksi takdirde tasavvuf, halka czip gelen mahiyeti ve ynyle
slm'n btn yapsn ykabilirdi.
atlak bydke Snn slm temsil eden baz byk
limler, durumu kurtarma grevini zerlerine aldlar. n
c/dokuzuncu yzyldan itibaren hem dnceleri hem de ya
ay tarzlar ile tasavvufla Snn slm' kaynatrmaya a
lan baz Snn sfiler ortaya kt. Bu tarihten itibaren s
lm'n rhn tarihinin esasm, bu iki akm arasndaki de
vaml gerginlikle bu gerginlii giderecek bir kaynamaya ula
mak iin gsterilen srekli abalar asndan dikkate almak
mmkndr. Bu, undan ileri gelmekte idi: Tasavvuf, kendi
ynnden her yeni ideolojik tarz ve farkl unsurlan bnyesi

188

SLAM

ne almaya devam ettii hlde resm dn disiplinler eski du


rumlarn aynen korudular. Snn sfler arasnda akla gelen
ilk byk isim Hris Muhasibi (lm. 243/857)'dir. Ahlk bir
dnle Kelm'dan Sflie gelen Muhasib, kendisini, Snn
inanc uurun dern hayat zerine kurmaya vakfetti. Tpk
kendisinden birbuuk asr sonra elen Gazl gibi (yle gr
nyor ki Muhasib, Gazl iin bir rnek olmutur) Muhasib
de dinin ibdet ve muameltla ilgili olan d ynn sflie
dayandrmak ve canlandrmak iin ilk sflerin dn miras
nn bir zetini sunmutur. Muhasib'nin dncesinin zn
dnya hayatn reddetmek deil ihls elde etmek iin srekli
aba harcamak, zellikle gurur, kibir ve kendikendini aldat
mak karsnda devaml bir nefis muhasebesinde bulunmak
tekil etmektedir. Ona gre byle youn bir aba, insan hare
kete sevkeden g temizliine her an daha ileri derecede bir de
rinlik kazandrarak uurda birbiri arkasndan gelen ahlk
"haller" in olumasn salar.

Tarikat:

Sflik, kendine zg sade bir dindarlk ve ak ans


ile uzun sre yetinmeye daha fazla devam edemezdi. O, sayg
deer Snn mslmanlar arasnda kendi genel gr asna
yeterli sayda taraftar kazanr kazanmaz, kendi metodolojisi
olan 'rhn yol'u ve Allah'a gitmede yardmc olan kendi 'r
hn yolculuu'nu gelitirmeye koyuldu. Sfliin bu ekilde
hareket etmesine ulemnn sfler hakkmdaki kanatleri de
htz vermi olabilir. Ulemya gre eer sf iddialarn doru
luklar kabul edilirse rhn bir anarinin yolu alm ola
caktr; nk bu btn hayat' dzenlemek, kontrol etmek ve
onun nasl bir gelime gstereceini tahmin etmek imknsz
olacaktr. Sflerin, rhn gelimenin makamlar'm tasnif
eden kii olarak kabul ettikleri Z'n-Nn el-Msri (lm. 245/
859), Badadda 240/854 ylnda zndklkla itham edilmiti.
Ayrca sflerin, kendi dn tecrbelerini standart bir duruma
getirmek ve mmkn olduu lde objektifletirmek iin bir
tenkid ve kontrol metodu gelitirmeleri gerekiyordu.

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

Her ne kadar tasavvuf yolculuun 'makamlar' nazariye


si, Kur'ndan alman dn/ahlk terimlerle ifade edilmi ise
de (ki ok kere tevbe, zhd, sabr, kr, tevekkl ve rza gibi
terimleri ihtiva etmektedir) o, ayn zamanda sfnin yaad
bir psikolojik ve gnostik 'haller' (ahvl) nazariyesi de gelitir
mitir. nc/dokuzuncu yzyln ortalarna doru bu geli
me kesin bir ekil kazanarak Fen Nazariyesi' (beeri sfatla
rn yerini lh sfatlarn almas) ile son buldu. Bu nazariye,
geleneksel olarak nl Sf Eb Yezd Bistm (lm. 260/874)
ad ile ilgili grlmtr. Bu sfnin vecd hlinde iken "Hamd,
benim iindir", "Ben ne kadar uluyum", "Ben Hakk'm" ve "Be
nim alemim Hz. Muhammedinkinden daha byktr" gibi
szler sarfettii sylenmektedir.
Sfler arasnda oka rastlanan ve ataht ad verilen
bu tr ifadeler, vecd hlinin dourduu sarholuktan dolay
sylenen ve bir 'sorumluluk gerektirmeyen' ifadeler olarak yo
rumlanmtr. Ancak sfiliin bu metodu, bir btn olarak, Is
lm iin son derece byk bir problem ortaya karmtr. Ta
savvufun Allah'a gitme ile ilgili rhn yolculuk nazariyesinin ortaya kmasyla birlikte beer sfatlarn ilh sfatlar
da 'yok olmas' eklinde tanmlanan bir tasavvuf hedef fikri
domutur. Bylece vellik kavram, Kur'n'da geen vel (Al
lah'n dostu) kelimesiyle ifade edilerek gelitirilmi, fakat ona
Dou Hristiyan mistisizminden, gnostisizmden ve daha sonra
Yeni-Efltunculuktan alnan zel bir tasavvuf muhteva ka
zandrlmtr. Bu durumda veliliin peygamberlikle ve vel
nin peygamberle olan ilikisinin nasl olduu sorusu ortaya
kmtr. Sfliin, vellik kavramnda peygamberlie para
lel bir zellik grmesi ve peygamber tarafndan va'zedilmi
olan dnin karsna bir rakip olarak kmas nc/doku
zuncu yzylda Htem'l-Enbiy ("Peygamberlerin mhr" an
lamna gelen ve Kur'nda kullanlan bu ifade, nbvvetin Hz.
Muhammed'le son bulduuna iaret etmektedir) szne kar
Hteml-Evliy' fikrinin ortaya atlmasyla aklk kazan
mtr.nc/dokuzuncu yzyln en byk nazariyeci ve sistemcisi olan sf Ha-km Tirmiz tarafndan yazlan bir kitapda, "Htem'l-Evliy nvn kime verilir? Velnin peygam

190

SLAM

berle olan likisi nasldr?" gibi sorular zerinde durulmu


tur. 121
Velilik nazariyesi, beraberinde bir de 'koruyucu' veller
hiyerarisi nazariyesini ortaya kard ki, bu nazariye byk
bir ihtimalle a'nm mamet grnn sflikteki benzeri
dir. Bu reti, III/IX. yzylda ortaya kmasna ramen, an
cak daha sonraki yzylda tasavvufun kesin bir nazariyesi h
line geldi. Bu nazariyeye gre dnya, btnln, grnme
yen ve eitli mertebelerde bulunan vellerin varlna borlu
dur. Bu mertebeler merdiveninin birbiri ardndan gelen basa
maklarn, 'vrisler' (yahut 'bedel' oulu (ebdl), 'kazklar'
(evtd), 'stunlar' (am'id) vs. oluturmakta, en son basamakta
ise evresinde btn kinatn dnd 'kutup' (kutb) bulun
maktadr. Eer bu rhn yap olmasa idi, kinat parampara
olurdu. Tasavvuf veller dzeninde zel bir yer de Hdr ('yeil'
anlamna gelir) denen ve grnmeyen bir varla verilmekte
dir. Zmrdank kuu gibi genliini her zaman yeniden ka
zanan ve lmsz olan Hdr'm asl grevi yolunu aranlara
(maddeten ve mnen) yardmc olmaktr. Birok byk sf,
Hdr'a tbi olduunu ve insanlara yol gstermek iin gerekli
olan rhn yetkiyi O'ndan aldn sylemektedir. (Snnlere
gre Hdr; Kur'n'd zikredilen, -XVIII, 65- Allah tarafndan
kendisine zel bir bilgi verilen ve Hz. Mus'ya yol gsteren
'Tann Kulu'dur).
Gzle grlmeyen lem iin bu kadar bilgi yeter. Grnen
dnyada ise sflerin, daha dorusu kendilerine vellik-veril
mi olanlarn, kerametler gsterdiklerine yahut veliliin nineleri olan baz ilh ltuf ve keremlere mazhar olduklar
na inanlmaktadr. Vellerce gsterilen kerametlerle peygam
berlerin gsterdikleri mucizeler arasndaki fark btn ince
likleriyle belirtmek iin zel nazariyeler ortaya atlm ve bu
yolla arada bir rekabetin ve atmann olmad gsterilmeye
allmtr. Mesele bu ekilde ortaya konunca Snnlik, by
le bir nazariyeyi kendi sistemi iine almada bir saknca gr
memitir. Fakat IV/X. ve V/XI. yzyllardan itibaren Snn
121. L. Massignon, Recuefl de textes inedits, s. 33. Ayncakr. Tirmiz, Hatm elVye, ner O.I.Yahya, Beyrut 1965.

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

191

tslm'n rhuna tam anlamyla zt olan yeni bir nazariye or


taya kt. Sflik, kendi sistemine bir ekil kazandrma yolu
na gidince bu yeni doktrin, sflik messesesinin ilk akidesi
hline geldi. Bu itibarla tasavvufun sadece Snn slm'a de
il, ilk sf uygulamaya da ters dmesi olduka dikkat ekici
dir. lk asrda sflik yolunda yryenler, arpc bir ruh
bamszlna, verimlilik ve yapcla sahip olduklar halde,
daha sonralar amansz bir disiplin ve eyhin rhn dikta
trlne sorgusuz-sualsiz mutlak bir boyun eme anlay
bagsterdi. nc/dokuzuncu yzylda Cneyd-i Badd,
mridin Allah karsnda bir kukla gibi davranmasn tav
siye ediyordu; oysa daha sonra onun, yani mridin, mridin
elinde "cenazenin, ykaycsnn elinde durduu gibi" durmas
gerektii sylenmekte idi. Bu arada tasavvufla Snn slm
arasndaki uurumu kapatmak ve tasavvufu makl bir snr
iinde tutmak amacyla daha III/IX. yzylda sflik iinde bir
takm abalarn gsterildii grlmektedir. Muhasibnin du
rumunu daha nce incelemitik, ondan sonra el-Harrz (lm.
286/899) ve ilk sf hareketinin byk tenkidci rhu ve Snn
Tasavvufun formlletiricisi Cneyd-i Badad (lm. 298/911)
gelmektedir ki bu kincinin, Muhasibnin rencisi olduu
sylenmektedir. Bu hareketin sonucunu ve Snn tasavvufun
gelimesini biraz sonra ele alacaz. nc/dokuzuncu yz
ylda byk temsilcilerinden birinin, yani Hallc diye adlan
drlan Huseyn bn Mansr'un ldrlmesiyle tasavvufun de
dii bedele dokunarak bu ksma son vereceiz. Cneydin
rencisi olan fakat daha sonra onun meclisinden kovulan Hal
lc, "Enel-Hakk" diyerek kendisinin Tanr olduunu syle
mek ve by yaparak halk aldatmakla sulanm, nde gelen
Badad kadlarnn fetvsyla lme mahkm edilmitir. O,
halkn" gz nnde kamlanm, organlar kesilmi, ba
gvdesinden koparlm ve yaklmtr. Her nekadar bizzat
sfler daha sonralar hem Hallcn susuz, hem de onun mu
haliflerinin mzur olduunu gstermek iin birtakm akla
malara girimilerse de, bu olay slm dnyasnda hi bir za
man unutulmamtr. Hallc ad, yalnz sfler arasnda deil,
btn slm dnyasnda halk edebiyatnda bir masal kahra
man hline gelmitir.

192

SLAM

Snn Sf!i0in Douu:

Mistik uuru Hz. Peygamberin eriat ile kaynatrmay


amalayan sf slhat hereketinin kayna, bizzat sfliin
iinde olup III/IX. yzyln son yarsnda el-Harrz ve Cneyd
gibi kiilerin faaliyetleri ile balamtr. Harrz, Bistmnin
Fen nazariyesini dzeltmek ve geniletmek iin Bek kavramn ortaya att. Konuyla ilgili kaynaklarn yetersizliinden
dolay Harrz'n szkonusu bu kavramla tam olarak neyi kas
tettiini sylemek kolay deildir. Genel olarak onun bu kav
ramla olumlu bir hususa iaret ettii sylenmektedir. yle
ki, Fen, (beer noksanlklar) yokettii halde Bek sayesinde
insan Tann'da veya Tanr'yla yaamaya devam etmektedir.
Harrz'n az sayda mevcut olan bir ka ifadesinden kesin ola
rak anlaldna gre Bek, Allahn insana kendi benliini
bulabilmesi iin bahettii rhn bir tekmldr. 122 Dr
dnc/ Onuncu yzyla doru bu nazariyenin mutasavviflerce
kabul edildii grlmekte olup bu konuda el-Kelbd (lm.
385/995), bir sf otoriteden (muhtemelen Hallcdan) unu ik
tibas etmektedir: "Bek, Allah'n peygamberlere (vellerden
ayr olarak) bahettii bir sulh ve sknet makamdr. Vecd
hliyle ilgili gelimelerin ortaya kard hller ne olursa ol
sunlar bunlar, peygamberleri Allahn kendilerine vermi
olduu grevleri yerine getirmekten alkoyamazlar. 23
Cneyd, sflerin iddialarn, gerek bunlarn rhen ya
anmas, gerekse dta uygulanmas asndan cidd bir tenki
de tbi tuttu. Bylece o, tasavvuftaki hallerin objektif bir ge
erlie sahip olduklarn kabul etmeyerek, Eb Yezd el-Bistm dahil, sflerin kendi hayl glerinin mahkmlar ola
rak ldklerini ne srd. 124 Yine Cneyd, ilm'in ma'rifet'ten
nce geldiini ve yasaklanan hususlann mbah grlen hu
suslardan daha bir ncelikle dikkate alnmasn ne srerek,
122._Sf nazarlyeler hakknda nemli bilgiler ihtiva eden Eb Al Hucvri'nin K e j 'l-M a h c b adl eserinin R.. Nicholson tarafndan yaplm
olan tng. ev. (Gibb Memorial Series) s. 242 vd.'na baknz. Ayrca bak. L.
Massignon, Lexique technique de la mystiaue musulmane, Paris 1954, s.
301.
123.L. Massignon, Lexique technigue de la mystique musulmane, s. 355,
Kelbz'nin K. el-Ta'arruf undan naklen.
124. L. massignon, a-g.e., s. 305, Recueilde text medits, s. 29.

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

193

sf uygulamada grlen ahlk kaytszlk ve geveklie kar


koymaya alt. 125
Bu faaliyetlerin bir sonucu olarak sflik, sflerin ve
paygamberlerin iinde bulunduklar uur hlinin, yni hem
rhn hayatn hem de itimai bir messese olarak eriatn,
hakkn vermek ve onlar kaynatrmak amacyla ksmen
birbirine zt, ksmen de birbirini tamamlayan birtakm ikiz
kategorilere yer vermeye balad. Daha nce Fen-Bek ikiz
kategorileri zerinde durmutuk. Dier nemli kategoriler ise
unlardr: (1) Kendinden geme-uyanklk (2) Birlik-ayrlk (3)
Yokluk-varlk (yni kiinin vecd halinde Allahn huzurunda
bulunmas). Sfnin iinde bulunduu hl ile peygamberlerin
iinde bulunduklar hl arasndaki fark ise yle aklanma
ya baland: Sfnin iinde bulunduu uur hlinde yukarda
ikier ikier sunduumuz kategorilerle ifade edilen tecrbenin
sadece birinci ksm yaanld halde, sz konusu bu tecrbe,
neblik uurunda her iki terim arasnda diyalektik bir mahi
yet arzeden topyekn tecrbenin ancak nn oluturmakta
dr. Bilgi nazariyesi asndan bu doktrin, daha geni apta
kabul gren yle bir nazariyeye yol at: Her nekadar baz
sfler, 'kendinden geme' hlinin 'uyanklk' hlinden daha
stn olduuna ve Peygamber'in, Allah'n emrine uyarak is
temeye istemeye bu hlden uyanklk hline dndne inan
yorlarsa da, 'kendinden geme' halinde iken sarfedilen szle
rin bir geerlii olmayp ancak 'uyanklk' hlinin tetkik ve
kontrolnden geen szlere gvenilebilir.
Sfler kendi diyalektik kategorileri arasnda organik
bir ilikiyi aka ortaya koyamamakla beraber, yine de on
larca kabul edilen bu doktrin, Snnlik ve Snnliin temsil
ettii ilim dallaryla olan ilikilerin korunmasnda fiilen
yardmc olmutur. Drdnc/onuncu yzyln ortalarndan
itibaren sflikle snn kelm arasnda bir uzlama hareketi
nin domakta olduuna dair gzle grlr belirtiler vardr.
Mehur sf bn Haff (lm. 371/981) E'r kelmna hizmet
125. L. Massignon, Lexique..., s. 205. Massignon'un yorumlarm okurken dik
katli davranlmaldr, nk o, zaman zaman olduka sbjektif hareket et
mektedir.

194

SLAM

ederek onun dikkate deer bir savunucusu oldu. 126 Bu konuya


dir ilgin bir rnei, kr'mc Mturd (lm. 333/945)ye atfe
dilen (bkz. V. Blm) ve kesin Snn akideyi zl olarak ak
layan bir eserde grmekteyiz. Risale Ji'l-akaid adl bu eserin
Mturd tarafndan yazlm olmas mmkn olmamakla be
raber, yle grnyor ki, o, IV/X. yzyln ikinci yansndan
daha sonraki bir tarihte kaleme alnm olamaz. nk eser
de ilkel ve felsefe-ncesine ait bir termiloloji kullanlmtr.
Olduka resm bir mahiyet arzeden bu eserde sf temayln
ar basmas dikkat ekicidir. Fakat, eserde yeralan bu tema
yller dizginlenip, kelmn esas erevesinin dna tamamaktadr. Szgelii man konusunda bize yle bir bilgi veril
mektedir:
Islm, 'nasl' sorusuna bavurmadan Allah' bil
mektir. Bu bilginin yeri gstr. man ise, Allah
ulhiyeti iinde bilmektir ki bunun da yeri gste
bulunan kalptir. Gerek bilgi (ma'rifet) Allah' s
fatlan ile bilmektir. Bunun da yeri, kalbin merke
zi olan fu'ad'dr. Allah'n birliini tanmak ise,
'mutlak tevhidi bilmektir ki bunun da yeri kalbin
merkezinden de daha ierde bulunan sr'dr. Bunu
Allah bir meselle yle ifade buyurur: "O'nun nru,
iinde lmba bulunan penceresiz bir oyua benzer"
(XXIV, 35) 127
Kelm, E'r'nin elinde ilk ifadesini bulduu balang
gnlerinden beri kermeti veya sddyklar'a hs iaretlerin
varln kabl etmekteydi. Mu'tezile'ye kar olan bu gr,
tasavvufa verilen nemli bir tvizdi. Atomcu bir tabiat ve za
man grn kabl eden kelmclar iin byle bir tvizi ver
mek pek g olmad. Drdnc/onuncu yzylda vellerin kermet sahibi olduklan inanc o kadar geni bir evrede kabl
grd ki, ibn Sn gibi tam anlamyla aklc bir filozof bile
'atomcu olmayan' felsef sisteminde ona bir yer buldu. bn S
n, karamet olarak kabul edilen fiilleri, zihin gcnn madde
zerindeki 'tabii' etkileri olarak aklad. Daha sonra akde
126. L. Massignon, Recueil, s. 80.
127. Trke evirisiyle birlikte Y.Z.Yrkan tarafndan yaynlanmtr (s
tanbul, 1953, bl. 22, Arapa metin, s. 15-16).

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

195

ile ilgili Snn el kitaplarnda vellerin karmetleri daima


kabul edildi ve bu fiiller, Peygamber'in nbvvetinin dorulu
unun bir delili olarak ele alnd; nk vel, Peygamber'in yo
lunda giden mmetin bir ferdi idi. Kerametin bu ekilde yo
rumlanmas sflerce ittifakla kabul edilmitir.
Btn bu yaklama olaynn gl bir aracs da III/IX.
ve IV/X. yzyllarda hem tasavvufun amacna hizmet etmek,
hem de onu Snn ereveye yerletirmek iin ortaya atlan
yeni hadslerdir. Drdnc /onuncu yzyln son eyreinde
Serrc (lm. 377/987)'n Kitab'l-Lum's ve Kelbd'nin (lm.
385/995) Kitbu't-Ta'arrufu gibi birtakm eserler kaleme al
narak Snn-likle tutarl olan, hatt onu destekleyen bir d
nce yapsna sahip lml bir tasavvuf anlaynn gayesine
hizmet edildi. Bu faaliyetleri, silikle Snn kelm birletir
mede bir belge durumunda olan Kueyri (lm. 465/1073)nin
nl Risle'si takibetti. (438/1047'de)
Bu hareket, Gazl'nin bidev almalarnda en yksek
noktasna ulat ve Gazl bu sentez hareketinin ke ta ol
duunu apak ortaya koydu. Ortaa slm dnyasnn en
byk simas olan Gazl, sadece ne dnd ile deil, ayn
zamanda ve daha ok kendi rhn tecrbesi zerine kurduu
retisiyle slm'n gelecekteki gelimesinde kesin bir rol oy
nad. Ei az grlen dn bir vukfa (onun bu zellii, geirdii
bir takm rhn buhranlar ve gsterdii abalar sonucu geli
mi olup, onu bedenen bile etkilemitir) ve kesin bir zekya sa
hip olan Gazl, yaad dn tecrbe sayesinde Snn kel
mn Allah'n rdesi, Kudreti ve Merhameti hakkmdaki ifade
lerine kendi damarlannda kaynayan kann hareket ve canl
lm tayan bir gereklik kazandrmtr (bkz, V. ve VI. B
lmler). O, hem ulemy hem de sfleri, gayet ak ve dayanl
maz derecede ikn edici felsefi bir slpla bu hakikate ard.
Gazl'nin slm dnyasndaki etkisi llemez. O, ta
savvufu dnin btnleyici bir paras haline getirerek Snn
slm' yeniden kurmakla kalmad, ayn zamanda tasavvufu
gayr-i slm unsurlardan ayklayarak slh etti ve onu Sn
nliin hizmetine sundu. Bylece o, uzun bir tarihi gelime

196

SLAM

izgisinin son noktasn temsil etmektedir. Sfilik onun etki


si sayesinde cma'm tasvibine mazhar oldu. slm, yeni bir ya
ama canllna kavutu ve bu czibeyle Afrika, Orta Asya ve
Hindistan'da geni kitleleri snrlar iine ald (bir sonraki
blme baknz). Bundan byle ok kere byk bir kelmc ile
byk bir slyi ayn kiilikte bulma imkn dodu. Biraz son
ra da grlecei gibi bu gelime, kelm, eski ekl esaslar ze
rine deil, yenilik ve btnlk arzeden bir esas zerine kuran
birok orijinal dnrn yetimesini salad. Bununla bera
ber, zamanla bu yeni sentezi iki tehlike iki ayr ynden tehdid
etmeye balad. Yedinci/onnc ve XIII/XIX. yzyllar ara
snda geen srede slm'n karakterinde geni deiikliklere
sebeb olan bu tehlikeler, slm toplumunda yeralan btl
inan ve fiillerin ounun sorumluluunu tamaktadr. Bu
tehlikelerden biri, halk arasnda yaygn olan dn inanlarn
slm' igal etmesiyle kendini gsterdi. Bunu gelecek blmde
ele alacaz. kinci tehlike ise, tasavvuf felsefesinin gelimesi
dir ki, bunu hemen tartma konusu etmemiz gerekiyor. n
k fikir dze-yinde kabiliyet ve yaratclklaryla en yksek
bir dereceye ulam olan insanlarn zihinlerini hemen he
men btnyle igl eden ve onlarn enerjilerini kurutan, bu
tehlikedir.

Tasavvuf Felsefesi:

Nasl ki ilk zhd hayat, insann niyet ve siklerinin dernletirilmesine arlk vererek er'atm zhr gelimeleri
ne kar gsterilen bir tepki idiyse, III/IX. ve IV/X. yzyllarda
sflerin gelitirdikleri ma'rifet (gnosis) nazariyesi, yn r
hn tecrbeye dayanan bilgi de, ayn srada gelien Kelm'm
ilim anlayna bir tepki olarak dodu. nc/dokuzuncu
yzylda sflerin genel olarak zel bir kelmclar snfn
oluturduklarn ve kelmn karsnda olma gibi bir duru
mun szkonusu olmadn gsteren birtakm deliller bulun
maktadr. Arapa eserlerin elimizdeki ilk bibliyografyas
olan "Fihrist" in yazar, sfleri kelmclarn beinci katego
risi olarak ele almakta, buna karlk E'rleri bile ayr bir

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

197

smif olarak grmektedir. Zamanla kelmn "lm't-Tevhd"inin karsna sfler "Ma'rifet't-Tevhd"i kardlar. 'Allah'
m Birlii" anlay, sf tecrbeciliin etkisiyle 'Allahla Bir
Olma' anlayna dntrld. (Tevhid kelimesi Arapada
hem bir eyin tek olduunu, hem de iki eyin birlemesi an
lamna gelir).
Muhtemelen dtan gelen etkilerin de tevikiyle sfler,
ok gemeden, 'yegne varolann Allah olduu' grne, bura
dan da 'Allah'n, her eyin yegne hakikati olduu nazariyesi
ne ulatlar. E'r ve Mturd kelm (Mu'tezile'ye kar), Al
lah'n her trl fiilin fili olduunu iddia ederek yaylmaya
balaynca, tasavvuf felsefesi vakit geirmeden bu ilkeye sarl
d. Fakat onu kendi esaslar iinde yorumlad ve u sonuca
vard: "Varolan yalnz Allah'tr..." te Kur'n'm Allah'n vah
daniyeti hakkmdaki gr, sllerin kendi din tecrbelerin
de uyguladklar metodlar syesinde bu ekle dntrld.
Fakat sfnin iinde bulunduu uur hlinin muhtevsn aklamak gyesiyle ne srlen herhangi bir nazariyeden
daha ok, doruluunu kendi iddiasndan kararak sezgiye
dayal bir kesinlie ve bunun imtiyazl bir ekilde ortaya
kan ifadelerinin yanlmazla sahip olduunu ne sren ma'rifet ilkesi, ulem tarafndan kabul edilmedi, daha dorusu
edilemedi. Byle bir ma'rifet nazariyesinden hareket eden sflik ile d fiillere kar i temizliine arlk vermekten iba
ret olan zhd arlkl ilk sfliin durumlar birbirinden ol
duka farkl idi. Ma'rifet nazariyesine bal sfler, yanlmakdan kesin olarak uzak ve mahiyeti itibariyle de zihn bilgiden
tam anlamyla farkl olan ve slha gerek gstermeyen bir bil
me tarzna sahip olduklarm ne srmekteydiler. Ulem bu
iddiaya kar kt; nk sllerin gr, drtyz yldan faz
la bir sredenberi byk bir abayla gelitirilen baz nazariyeleri tehlikeye sokmakla kalmyor, ayn zamanda ve daha
nemli olarak; ma'rifetin tam ve yanlmaz olduunu kabul et
tiinden, herhangi bir gzden geirmeyi ve kontrol (tanm
gerei) lzumsuz gryordu. Gazl'nin abalar sonucu ortaya
kan kkl deimeden sonra bile ulem, ei ve benzeri bu
lunmayan byle bir imtiyazl bilginin objektif geerliini asla
kabul etmedi. 128
128. Tasavvufla uzlama konusunda atlan en ileri adm Taftazn tarafndan
temsil edilmekte olup, bu adm, ulemnn resm tutumunun da en ileri nok

198

SLAM

Ayn ekilde 'kendinden geme halinde sarfedilen szle


rin, sarholuk nnn rnleri olduundan, geerli olmadk
lar genellikle kabul edilmekle beraber bu szlerin bile alelde
bilgi yollaryla tetkik ve tenkid edilemeyen zel bir bilme ve
kavrama deerine sahip olduu ne srlmekteydi. Hatt biz
zat dern tecrbenin "hller" nazariyesi bile, m'mirilerden
sorgusuz sualsiz kabul isteyen kendine zg bir btn bilginin
varlna zmnen iaret etmektedir. Marifet kermetiyle ilgili
olan ve Tuster (lm. 283/896)'ya atfedilen ilk devre ait ifadele
rin birinde zetle yle denmektedir: "Rbbiyyet yle bir sr
ra sahiptir ki, eer o tezhr etseydi nbvveti helk ederdi.
Nbvvet yle bir srra sahiptir ki, eer aa vurulsayd bil
giyi silip sprrd; ve ma'rifetin yle bir srr vardr ki, eer
Allah onu aa karsayd, er'at bir hi mesbesine indirir
di". 129
Ayn Tuster'nin, u szleri syledii de rivyet edilmek
tedir: "Ben Muhammed'in mmetinden gnahkrlar, ktlk
yapanlar, adam ldrenleri, zin edenleri ve hrszlar deil;
Allaha tevekkl ettiklerini, O'ndan honud olduklarn ve O'
nu sevip arzuladklarn iddia edenleri kabul etmiyorum... 130
Nitekim Tuster olduka kark bir ahlk! nedmet duygu
suyla (bu grn bir nazariye ekline brnmesinden ulem,
Tuster'yi sulu bulmutur) tasavvuf felsefesini kiiliinde
birletirmitir. Aslna baklrsa btm bilgi hakknda iddia
lar ne olursa olsun, sfler, kuvvetli bir ekilde Yunan-Gnostik kavramlarn, Hristiyan ve Manikeist nazariyelerin etkisi
altnda kalmlardr.
Bu Gnostik-Manikeist fikirlerin Sflie giriinin (III/
IX. yzyln sonlarnda) ilk rneklerinden biri Hz. Muham
med' in Asl Nr olduunu ihtiva eden nazariyedir. "Ontolojik
hakikatin Allah'dan sonra gelen unsuru" demek olan Nr, bn'l-Arab'nin (VII/XIII. yzylda) fikirleri syesinde sfliin
ana doktrini haline geldi. leride grlecei gibi, bnl-Arab,
tasn oluturmaktadr. Taftazan, Nesef'nin mehur "akide"si zerindeki
yorumunda iman konusunu tartrken u hususa iaret etmektedir: 'Tasavvuf sezgi, sadece onu yaayanlar iin geerlidir, bakalar iin deil".
129. L. Massignon, Recueil, s. 41 (n. 3).
,
130. Ayn eser, s. 41 (n. 5).

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

199

bizzat 'Allah' Nur olarak kabul etti. Adem dhil btn pey
gamberleri glgede brakan Hz. Muhammed'in 'Asl Nur' oldu
u nazariyesi ile birlikte geni lde Snnilerce de kabul edi
len u mehr hads ortaya kt: "Adem, daha su ile toprak
arasnda iken ben peygamberdim. Snnlik, bu hadsin ihti
va ettii metafizik hususlar kabul etmemekle beraber, onu,
Hz. Muhammed'in dier peygamberler yanndaki mevkiini
dile getiren gzel bir ifde olarak grd.
Yine Tuster'ye atfedilen fakat muhtemelen bu nzariyenin daha sonra Tuster'nin izinden gidenler tarafndan geli
tirilmi hlini temsil eden bir ifadede unlar okumaktayz:
"Allah, Muhammed'in Nr'unu kendi Nr'undan yaratt; onu
kendi elleriyle ekillendirip ortaya koydu. Bu Nr, Allah'n
huzurunda yz bin sene kald. Bu sre iinde Allah, gece-gndz yetmi bin defa bu Nru dnd. Daha sonra da ayn
Nr'dan btn varlklar yaratt". 131 Bu felsef yneli, nazar
sflii gl czibesine kaptran Yeni-Efltuncu sudr nazariyesinin de mezcedilmesi ile hz kazand. Btn bu fikirler,
IV/X. yzyln sonlarnda kendilerine hvnu's-Saf adn
veren sml bir grubun kaleme ald ansiklopedik eserlerde
formle edildi. Beinci/onbirinci yzylda geni lde yay
gnlaan ve daha sonraki smli Btnliin kaynaklarndan
biri olan bu dn-felsef eserler, yni Resilu hvni's-Saf, rhun mutlak Varlk'a ykselmesini veya 'dnmesini' ve bu Var
lk iinde eriyip gitmesini gye edinen Yeni-Efltuncu gr,
ma'rifet peinde koanlarm dikkatlerine sundu.
Sfliin ma'rifet dedii ite buydu. O, er'tla hakikat
(btm gerek) diye adlandrlan ey arasndaki iliki hakkn
da zel bir nazariye gelitirdi. Birok sl, ma'rifet derecesine
ulaanlarn er'atm tesine gittiklerine inand. yle ki, s
fnin artk er'ata ihtiyac yoktu; nk o, sadece mbtedler
ve halk iindi. Daha az ar bir gre sahip olan sfler bile
dne, eitici bir vasta, ykselmek iin kullanlan fakat hedefe
varldktan sonra atlan bir merdiven gzyle baktlar. Buna
ramen baz sfler, hi bir noktada eri atn izdii snrlarn
131. Ayrueser, s. 39 (n. 1).

200

tS LAM

tesine klmamas zerinde srar ettiler. te bunlar, bir n


ceki blmde szn ettiimiz "btn!" ve "zhir" kategorileri
gelitiren Snn Sfler idi. Fakat onlarn getirdikleri slhat
yeterli deildi. nk onlar Zhir ile Btn, tasavvuf tecrbe
ve onun bilgi muhtevas ile eri'at hayat ve akl dnce ara
snda organik ve zarr bir ba kurup gelitiremediler. Eer
bunu baarabilselerdi, sadece slm'daki byk ve tehlikeli ilk
ekimeleri nlemekle kalmayacak, dni, ei grlmemi bir
yaratcla sahip klabileceklerdi. Sonu olarak bu sfler,
iki yzl davranan ve ulemdan korktuklar iin birbiriyle
uyumayan iki farkl akm sadece yanyana koymaktan ba
ka bir ii yapmayan kiiler olduklar izlenimini vermektey
diler.
Buna ramen, sflik, insan zihnini kar koyulmaz bir
lde etkiledi ve IV./X. yzyllarda saylar gittike artan
birok aydn kendi safna kazandrd. Ulem'nm gelitirdii
sistemler katlat; kl krk yaran hukuk tartmalar, kelm konularda bo bilgilik taslamalar, cidd ve yenilik getire
bilecek birok dindar insan sflerin safna itti. Ulem, ken
dilerini Allah'a gtren zel yollara sahip olduklarn ne
sren sflerle alay ettiler; fakat yle grnyor ki kendileri
de sflik akmnn temsil ettii gerek dn talebin g ve de
rinliini anlamad ve bylece dayandklar zeminin kaymas
na sebeb oldular. Snnlie daha yakn olan sfler, orta yolu
bulmak iin aba harcadlar, ancak bu da ulemy harekete
geiremedi. Bu arada sflik iindeki ar tasavvuf akmlar
gibi bymeye balad. Gazl'den hemen nce Frb ve
bn Sn tarafndan gelitirilen byk felsel-sf sistemler
tasavvuf akmna canllk kazandrd ve bu akmn savunucu
lar bu sistemleri kendi grleri asndan kullanmay ba
ardlar.
Bu bakmdan Gazl'nin zerine ald grev, sadece Sn
n slm' bir slhata tbi tuttuu veya daha dorusu yeni bir
dzene soktuu iin deil, sflik iinde de ayn ekilde bir s
lhat olduu iin memnuniyetle karland. Allah'n mahiyeti
hakknda yapt felsef aratrmalar Gazlyi bir sonuca g
trmedi. Dolaysiyle o, bu bilgiyi bir baka yoldan elde etmek

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

201

iin Sflge dnmedi. O byle bir btm bilgi mucizesini ne is


tedi, ne de umdu. Gazl'nin amac, mn'm Hakikatlerini ya
ama ve tasavvuf! metodlarla onlar bir denemeye tbi tut
makt. Bunda da baarl oldu. Tecrbeleri inancn dorulad
ve Gazl'yi u sonulara iletti. (1) man ancak kalp hayat yo
luyla elde edilir; (2) (En az birinci sonu kadar nemli olarak)
sllikte tasavvur (kognitif) bir muhtev veya gye olmayp,
yalnz imann hakikatleri vardr. Bylece Gazl, felsef sfliin szde iddialarn reddetti ve cezbenin sarholuuna da
lanlar knad.
Bu, byk bir sf tarafndan retilen nemli bir dersti.
Hatta bunun btn mistisizm tarihi iinde en nemli bir ders
olduunu dnme cesaretini kendimizde bulabiliriz. Bu ders
ten renileni tekrar edecek olursak, mistisizm (sflik dahil),
hakikat hakknda yeni bilgiler'in ve gereklerin elde edildii
bir yol deil, bu hakikate bir btn olarak anlaml bir ekilde
bakmaktr. Ayrca mistik uurun birlii, denemeye tbi tuttu
u ve yeni mnlarla deitirdii gerek muhtevya baldr.
(O, bu muhtevy ne kadar amaya alrsa alsn sonu de
imez.) eri'at asndan gven verici bir bulu olan bu gr,
Sflik-Snn slm ilikisinde byk bir deiiklik yapt; za
manla, ileride greceimiz gibi, bu ilikiyi ileyen ve inanla
rn yeni terimlerle ifde eden bir takm kiiler yetiti.
Gazl'nin tenkidi, sentezci ve slhat faaliyeti, ayn
zamanda slmm rhn hayatnda verimli bir zemin olutur
du ve slm toplumundaki dnce akmlarn hem yeni blmlenmelere, hem de yeni birlemelere zorlad. Gazlnin
lmnden sonra ayn asrda slm'da nazar seviyede en
gl ve nemli birleme, felsefi akmlarla sllik arasnda
oldu. Bu konuya bir nceki blmde temas etmitik. Gazl'
nin balatt ve Snn slm'n srdrd iddetli hcum
karsnda akl felsefe lmedi, fakat yeraltna ekildi. Orada
tasavvuf felsefesi klna brnmek suretiyle hazr ve gveni
lir bir barnak bularak kendisine yaplann cn ald. Bura
da felsefe, zaptedilmesi hemen-hemen imknsz bir kale ha
line geldi; nk o, akl ve tam anlamiyle felsef bir ekle sa-

202

SLAM

hlp iken tenkid edilebilirdi. (Nitekim Gazl onun btn yeter


sizliini gzler nne sermi bulunuyordu); halbuki kazand
yeni felsef sflik ekli iinde akl tenkidden korundu, yanl
maz bir sezginin rn olduunu iddia etti. Bylece Gazlnin
savunduu ve Snn Sflerin benimsedii tasavvuf metodolo
jisinin ekl yaps (ana hatlaryla yukarda ele alnmt), Or
taan sonlarnda baz mkemmel kafalar gittike kendisi
ne eken yeni tasavvuf felsefesi tarafndan hie sayld. Snn
sfliin 'metafizik! olmayan' bir sezgicilik ald ve bu yolu be
nimseyenler metafizik bir bilgiye ulatklarn iddia etmeye
koyuldular.
Yeni tasavvuf bilgi nazariyesi, klsik ifadesine Vahdet-i
Vucd anlaynn byk ustas bnl-Arab (lm. 638/1240)
ile kavutu. bn'l-Arab, aheseri olan Ftht'l-Mekkye'
nin ilk ksmnda bilgi edinme yollarn tartma konusu ede
rek bilginin en yksek ve en gvenilir kaynann kef olduu
sonucuna varr. O, tamamen akla dayandklarndan dolay fi
lozoflar tenkid eder. Fakat ayn eserde btn felsef nazariyelerin yanl olduklar dnlerek reddedilemiyecei husu
sunda dn adamlarm uyarr. Btn bu faaliyetlerin sonucu olarak ortaya kan gerek durum uydu: bnl-Arab ve onun
izinden gidenlerce kabul edilen ve gelitirilen felsef miras,
"teki" (monist) bir nazariyeye (Vahdet-i Vucd'ulua) dn
trld. Fakat bu doktrin, akln bir rn olarak ortaya kon
mad, sadece mistik sezgi adna ifadeye kavuturuldu. Bundan
sonra yazlan Vahdet-i Vucdcu eserler, aklclara yneltilen
tenkidler ve sezgiyi savunmak iin akl yeren ifadelerle dolu
dur. Bu durum, sflerin, felsefenin ba dmanlan olduklan
intiban vermektedir. Bu vesile ile, byk Sf air-filozof
Celleddin-i Rm (lm. 672/1273) yle demektedir: "Filozof
larn bacaklan aatan yaplmtr; dorusu aatan yapl
m bacaklar' ok zayf olur...." Bununla beraber gerekte fel
sefe karsnda gsterilen bu muhalefet sdece metodolojik bir
nitelikte olup aa-yukar kesin bir biimde Gazl'nin snn ulem karsndaki muhalefetine tekabl etmektedir. Bu
muhalefette muhteva deimemektedir; burada kar-karya
getirilen, bir tecrbe ve yaama ekliyle akl dnce tarzdr.

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

203

Nitekim Sadreddin irz (bir sonraki blme baknz) gibi


daha sonraki devirlerde yaayan filozoflarn bile kendi bilgi
nazariyelerinin erevesi iinde, kefi, sistemli olarak en yk
sek bilgi ekli olarak kabul ettiklerini grmekteyiz.
Sfliin, bilgi nazariyesi asmdan Snn kelmclara
meydan okumas konusu zerinde yeterince duruldu. Daha
cidd bir meydan okuma, esas itibariyle bn'l-Arab'nin ok
ynl ve dhce hayl gcnn bir rn olan Vahdet-i Vucd'
culuun muhtevasndan gelmekteydi Nazariyeye nem veren
sflerin grlerinde snni kelmn yerini alan bnl-Arab
sistemi, Snn Islmn retisinin tam tersi olan, batan so
na kadar "teki" (monist) ve Vahdet-i Vucd'cu bir muhtev'ya
sahipti. Ksaca ifade edilecek olursa, bn'l-Arabi'ye gre, Mut
lak Hakikat, akndr (mte'ldir), isimsizdir; O'nun yegne
sfat biztihi varlk olmasdr. Fakat bu Mutlak, bir eit
ilerleme veya inme ve belirlenme (ta'ayyun) sonucu bir varlk
hli gelitirerek orada kendi, sfatlarnn, bilgisinin, kudreti
nin, canllk ve yaratcl v.s.'nin uuruna varr. Bununla be
raber bu keml sfatlar sadece O'nun zihninde veya uurunda
vardr. Fakat dnyann yaratld malzemeyi meydana geti
ren de yine bu sfatlardr. Dnyann 'yaratlmas', bu sfatla
rn Mutlak Ruh'dan da, gerek varla yansmasndan baka
bir ey deildir. 'Gerek varlk' denen ey de Mutlak'm kendi
varlndan ibarettir. Allah'n sfatlar veya isimleri, ilh
Ruh'da mevcut olduklarndan d varlktan nce gelirler, ve
'yaratlm* dnyartm zn olutururlar. Bu zlerin en ykse
ini, tezahrn Peygamber Hz. Muhammed'in tarih kiili
inde bulan z oluturur. Hz. Muhammed'de tezhr eden bu
zn mtel noktas "Htem'l-Enbiy'da deil, Htem'lEvliy'da idrk edilmi olacaktr. 'Vellerin Son Halkas' ise
bnl-Arb'den bakas deildir.
Bu nazariyelerden her ikisi de Snnlii dorudan do
ruya tehdit etmekte idi. Hz. Peygamber'in statsn hedef alan
ikinci nazariye, bn'l-Arb'nin 'Htem'l-Evliy' olduu hu
susundaki iddias ciddye alnmad iin gcn yitirdi. Buna
ramen, Gazl'den ncekilerin neb - vel ilikisi hakkmdaki

204

SLAM

ekimesi yeniden canlandrld. Fakat bu iki nazariyenin da


ha da gizli etkisi, er'atm ve onun grnen ana direinin, yni
hukukun cidd bir ekilde tehlikeye sokulmasyd. Tam anlamiyle Vahdet-i Vucd'cu bir sistem, dne ne kadar nem verdi
ini, ne kadar dikkatli ve basiretli olduunu sylerse sylesin,
mahiyeti gerei, ahlk standartlarn objektif geerliini cid
dye alamaz. "Herey O'dur" (farsa, hme st) bunun kanl
maz sonucu idi. ranl sf ir (IX/XV. yzyl) Cm yle der:
Arkada, dost, yolda.
Hepsi O,
Dilencinin yrtk - skk elbisesindeki de,
Krallara lyk srmal kaftanlardaki de.
Hep O;
eitliliin sergileniinde veya birliin gizliliinde
Vallh hep O !
Tallhi hep O !

Bu literatrn, zellikle iir eklindeki ifadesinin dik


kate deer bir yn, dnyev ak rneklerinin, Allah' arayan
larn akn dile getirecek ekilde gelitirilmesi ve kullanl
masdr. Bizzat bn'l-Arab, Mekke'de karlat bir kadn
dan ald ilhamla kendi lirik Tercuman-ul-Evak (Arzularn
Tercman)'m kaleme ald. Daha sonra bu eseri yorumlaya
rak szn ettii arzularn rhn arzular olduunu gsterme
ye alt. Genellikle cinsellik - tesi (para - seksel bir sembo
lizmi, bn'l-Arab'nin dncesinde bolca grmek mmkn
dr. O, Adem'i ilk 'gerek dii' olarak grr, nk Havv on
dan domutur. kinci Adem, yni Meryem, sy dnyaya ge
tirirken ayn fiili tekrarlamtr. Daha sonralar parlak bir
ekilde gelien ran tasavvuf iirinde ak rnekleri o kadar
ak bir gereklilik iinde kullanlmtr ki birok irin
rhn aktan m, yoksa dnya akndan m sz ettiini anla
mak bir tartma konusu hlini almtr. Bu rnekler, Farsa,
Trke ve Urduca yazlm birok iirin hazr malzemesi hli

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

205

ne gelmi ve cazibesi o kadar kuvvetli olmutur ki edebiyat,


ancak yzylmzda ondan uzaklamaya balamtr. Vahdet-i
Vucd diye bilinen "teki" (monist) nazariyenin slm iin ne
gibi pratik sonulan ortaya kardn ve onun bizzat slm
eri'at kavramn alt st etme ynnden ne denli tehdit ettii
ni bir sonraki blmde ele alacaz. Bu gln stesinden
gelmek iin Snn kuvvetlerin uyguladklar metodlara bir
gz atarak bu blm bitirebiliriz. Taftazn (lm. 791/1389)
gibi son devirde yaayan baz kimselerin, sezginin, tasavvuf
hli yaayan kimse iin geerli olduuna, dolaysiyle bu geer
liliin ferd tecrbenin tesine gtrlerek genelletirilemiyeceine inanmalarna ramen, Snnik, yukarda da iaret
edildii gibi, sfliin sezgi veya kef grnn objektif geer
liliini nazar seviyede kabule yanamamaktayd. Kelm se
viyede (bu seviye, tikd seviyeden farkl olarak genel halk
kitlesini deil Mslman aydnlar iine alr) ise, sfliin ya
nlmazlk iddias kabul edilmemekle beraber, onun sezgiye
dir gr ciddye alnmaya baland. Aslnda Vahdet-i Vucd'culuun monizm'ini Snn kelmclarn ou tereddtsz
reddetmitir.
te bn Teymiyye (bkz. VI. Blm) ve onun izinden giden
lerin, zellikle bn Kayym'm VIII/XIV. yzyldan itibaren
gnma kan faaliyetleri esas itibariyle byle bir gemie
dayanmaktayd. Altnc blmde de grdmz gibi, bn Tey
miyye ve Okulu, sflerin, ibadet derecesine vardrdklar me
zar ziyaretlerini ve veller karsndaki ar tutumlarn red
detmekle beraber, onlarn dn tecrbeye dayanan metodlann
kabul etmekteydi. bn Teymiyyenin rencisi bn Kayym, ho
casna nazaran sfler hakknda daha hogrl bir dil kul
lanmtr. bn Teymiyye ve Okulu, daha ok sf tecrbenin
tam ve yanlmaz bir geerlie sahip olmad, gerekte bu tec
rbenin muhtevsyla ilgili geerliliin, d dnyadan ayr olarak dnlemiyecei zerinde srar etmekteydi. yle ise
sflik, erat yorumlayabilir, ona yeni bir anlam verebilir;
fakat onu hie sayamaz. Onlara gre Vahdet-i Vucd'culuk,
gerekler dnyasnda bulunan ve herhangi bir hkmn geer
liliinin ortaya konulmasnda bir keta vazifesi grmek

206

1S L A M

zorunda olan btn ayrmlar silip sprmekte ve bu ekilde


er'at ve ahlk dzenini ykmaktadr. Vahdet-i Vucd'culuk,
bu lye gre hareket etmek yle dursun, bizzat ly inkr
etmektedir. yleyse bu nazariye, lem'in ahlk bir yorumu olarak reddedilmelidir. bn Teymiyye'nin tenkidlerinin ilk he
defini, 'Varln Birlii' nazariyesinin tekil ettiinde phe
yoktur. Fakat o, daha gerilere giderek E'rilik'teki Allah'n
radesi' grnn, Vahdet-i Vucd'culuun gelimesine nem
li lde yardmc olduunu mahede etmektedir. Bu durum
da bn Teymiyye kendisini, yerine getirmekle ykml olduu
bir grevle kar karya buldu: O, yle bir eri'at kavram or
taya koymalyd ki, bu kavram, Mu'tezile ile E'rilik ve Vah
det-i Vucdculukla ahlk kanununun gereklii arasnda ikili
fakat birbirine benzeyen bir senteze ulaabilsin.
bn Teymiyye'nin fikirleri, ulem snfndan bile gelen
eitli tenkitlerin domasna sebeb oldu. Bunun balca sebebi,
bn Teymiyye'nin taklidi reddetmesi ve E'rilik dahil (nk
o, slml-olmayan bir kaderciliin propagandasn yapmtr)
hemen hemen btn slm mezheplerini amansz bir tenkide
tbi tutmu olmasyd. Bununla beraber onun mesaj, gederek
daha sonraki dn gelimeler iin bir maya oldu, ve XII/XVIII.
yzylda beliren Vehhb slhat hareketinde btn iddetiyle
ortaya kt (bkz. XII. Blm). Fakat en mit verici ve en etkili
yaklam, sllii bizzat sflik iinde bir slhata tbi tut
mak oldu. Gazl'nin lmnden sonra tedricen cm'm tasvi
bini kazanan sflik, ulemdan bir ok kiiyi kendine ekti.
Bu insanlar, tasavvufu ciddye almadan, onu arlklarndan
ve sapmalardan arndrmann mmkn olamyacama inan
maktaydlar. slm Ortaann son yzyllarnda sfliin
kalbi temizleyici ve mahedeyi temel alan yolu ile. Hads, Hu
kuk ve Kelm gibi Snn ilim dallarn birletirme, kesintisiz
olarak bavurulan normal bir usl haline geldi.
bn'l-Arabi'nin Vahdet-i Vucd'cu grnn ortaya
kard ar llere varan fikr ve rhn neticelerin tenkid edilmesine, sfiliin kendi iinde bile erken bir tarihte
balanm bulunuyordu. Dikkate deer bir sl olan Semnn

TASAVVUF : NAZARYE VE UYGULAMA

207

(lm. 736/1336), bnl- Arabi'yi Allah'la inam zde saymak


ve lemle Allah' birbirine kartrmakla itham etti. Bu hare
ket, arlklardan arnm sufiliin Hindistanl byk nazariyecisi Ahmed Sirhind'nin (lm. 1034/1625) retisinde zir
ve noktasna ulat. Nakibendi tarikatna mensup bir sf
olan Sirhind, Vahdet-i Vucd'culuu tecrb dzeyde gerek
kabul etmekle beraber onun, sfilikteki gelimenin son basa
ma olmadn ifade etti. Bylece o, dindeki ahlk ayrmla
rn hakkm vermek iin kendi nazariyesni kurdu ve bunu
Hindistan ve Mavernnehir'e dalm olan mridlerine yaz
d mektuplarla yaymaya koyuldu. O, bn Teymiyye'nin sllik hakknda sylediklerini teyid ederek genellikle er'atn
karsna karlan tasavvufi hakikat in, gerekte bizzat er'atn hayat kayna olduunu retti.
Sirhind hareketi Hind altktasmda nemli lde etkili
oldu ve sf zmreler arasnda grlen ahlk kaytszla ba
aryla kar koydu. Fakat bu grubun gsterdii btn abala
ra ramen, bir oklan Vahdet-i Vucd'culuun czibesine da
yanacak halde deildi. Bu, zellikle Hindistan iin dorudur.
nk orada slm'n srekli olarak kar koyduu Hindu
Panteizmi'nin etkisi szkonusu idi. Ksmen bu etkilerin bir
sonucu olarak Mool imparatoru Ekber, X/XVI. yzylda Dn-i
lh (farkl dinlere ait fikirlerin bir araya getirilmesinden
olumutur) diye adlandrd yeni bir dn ortaya att ve onu
bir devlet dni olarak kabul ettirmeye alt. (Sirhind'nin
buna kar balatt hareket baarl bir tepkiydi). Demek ki
bu ikinci tasavvufi hareket, Vahdet-i Vucd'culukla eri'atn
ahlk hkmlerini uzlatrmay amalamaktayd. Bu dn
cenin en nemli temsilcileri Suriyeli Abdu'l-Gan Nabulus
(lm. 1144/1731) ve ah Veliyyullah Dehlev (lm. 1176/1762)
idiler. Aym ekilde tasavvufi nazariyenin, Vahdet-i Vucd'culuktan kesin bir ekilde koparlarak yeniden yorumlanmas.
Malaya Adalarnda Nureddin bn Muhammed er-Ranr (lm.
1077/1666) tarafndan yapld. Genel amalan ynnden, bu
sf kelmclann tasavvuf asndan dne baklaryla bn
Teymiyyenin Snn adan tasavvufa bakan sentezci rhu
arasnda bir benzetmeye gidilebilir. Btn bu abalarn dik

208

l a m

kate deer sonucu olarak Islm Kelm'nm karakteri, gelenek


sel skolstik eklinden daha fikr ve nazar bir ekle dn
m oldu. Bu ii, tasavvufa intisab etmi olan fakat ayn l
de Snnlie ballklar da tartma kabul etmeyen insanlar
balatmlardr. Bu, bize slm'n temelde evrensel olan deh
snn parlak bir rneini sunmaktadr. Burada srekli gergin
likler ve meydan okumalarn yansra bir deitirme, adapte
etme ve zmseme sreci iinde bu gerginliklerin giderilmesi
ve meydan okumalarn cevapsz braklmamas iin, ayn
lde gl ve srarl abalan ihtiva eden bir panorama ile
karkarya bulunmaktayz.

Dokuzuncu Blm

SUF TEKLAT
Safilik ve Halk nanlar - S/ Tarikatlar - Sonu

Sufilik ve Halk nanlar

Sflik, nazariyesi ve tatbikatlaryla nasl ilk mslmanlar arasnda grlen zhd hayatndan ve v'izlerin faali
yetlerinden doduysa. Halk inanlar da V./XI. yzyldan iti
baren btn slm dnyasmda hayret verici bir hzla tarikat
lar stikmetinde bir gelime gsterdi ki, bu, dorudan doruya
tasavvuf okullarn nazariyeleriyle ilgilidir. Tasavvuf idea
lin ilk gelimesi, ifade edilii ve bu ideale ait geni tatbikat
uslleri, snrl ve kapal bir mridler topluluunun banda
bulunan mnferit sflerce ortaya konmutur. Farkl nazariyelere sahip olan bu tasavvuf gruplara kolayca 'tasavvuf
okullar' ad verilebilir. Beinci/onbirinci yzylda yaayan
sf Ali el-Hucviri (Lahor'daki trbesine halk byk bir sevgi
ve hrmet gstermektedir) Kef el-Mahcb adl eserinde bu
okullarn bellibal grlerini kaydetmitir.
nc /dokuzuncu yzyln ortalarnda Badad'da ve
dier yerlerde sSukT halka aka retilmeye baland.
Onun, halk kitlelerini byk bir cokunlukla kendisine ek
mesini, eitli dn, itimi ve siys etkenleri dikkate alarak

210

tS LAM

aklamak gerekir. Hereyden nce sflik, mensuplarn Al


lah ile dorudan temasa geirdiini ne srmekteydi. Bu gr
ulem reddetti. Ancak bu idealin cazibesi o kadar glyd
ki, sflik, zamanla tam anlamyla kendisine ait dnce ya
ps, tatbikat ve tekiltyla 'din iinde din' haline geldi. Sf
lik, idealinin gereklemesi iin derli-toplu ve somut bir metod sunmakta ve buna gre mrid, beer tabiatndan syrlp
ilh bir hle kavuuncaya kadar makam'dan 'makam'a ile
tilmekteydi. Samim olarak aklanan yksek ideallerine ve
ahlk kurallarna ramen, tasavvufi hareketin halk seviye
sindeki nderleri, meslek hline gelmi ve messeselemi bir
'Allaha varma' anlaynn zarur olarak ihtiv ettii ahlk
tehlikeler karsnda gnden gne daha az hassasiyet gster
meye baladlar. Fakat tasavvufun czibesi o kadar dayanl
maz idi ki, ulemnn uyarc sesi gittike etkisini yitirdi ve
nihayet Snn slm VII1/XIV. yzyldan sonra teslim oldu.
Fakat dorudan doruya dn nitelikte olan motivasyon,
Sfliin yaylmasnda rol oynayan yegne faktr deildi.
Onun sosyo-politik fonksiyonu ve zaman-zaman aa vurdu
u tepki, dn fonksiyonundan daha da glyd. Sflik, te
kiltlanm yinleri sayesinde zellikle eitim grmemi
zmrelerin sosyal ihtiyalarn karlamaktayd. Hereyden
ok bu husus, ehir hayatnn kltr etkisinden uzak olan
kylerdeki 'sde ve basit tarikatlarn gstermi olduklar ba
arlar aklamaktadr. zellikle mzie, raksa ve dier sazl
szl yinlere rahata yer veren tarikatlarn durumu bu mer
kezde idi. te bu itima dn yinler ve trenler sayesinde s
flik, tekiltlanm meslek gruplaryla iliki kurmaya bala
d. Bu, zellikle Ortaa Trkiyesi iin dorudur. Trkiye'de
sflik hareketi, esnaf tekiltlar ve Yenieri tekiltlaryla
yakn bir iliki iindeydi. Btn zenaatkr ve san'atkr teki
latlan u veya bu eyhe bal olup, rhn glerini ondan al
maktaydlar. Bu adan baklacak olursa szkonusu bu esnaf
tekilatlar ile Ortaa Avrupa Esnaf tekiltlar arasnda
ak bir benzerliin olduu grlr. Sf tekiltlar, ayn za
manda devlet otoritesine kar bir eit siys birlii, tekelci
ve mstebit sultanlar karsnda halk desteksiz ve gvensiz

SUF TEKLAT

211

brakarak gnden gne kmekteydi. Sultan otoritesi, kanun


suzlua ve karkla nisbetle ehven-i er olduu dnlerek
ulem tarafndan da kabul edilmi durumdayd. Sflik teki
ltlanm ek-liyle ayn zamanda siyas zorbalk karsna
dikilen bir tepki olmaktayd. Ortaa Trkiye'sinin durumu,
gnmz Kuzey ve Bat Afrikasnda, Gney Sdan'daki duru
ma tam anlamyla benzemekteydi. Yedinci/onnc yzyl
dan (bu srada eyh Baba lyas ve halifesi Ishak, son Seluklu
Sultanna kar bakaldrd) XI./XVII. yzyla kadar Trkiye'
de sf hareket ile ok sayda bakaldrma olaylar arasnda
bir iliki kurulmutur. Aada grlecei gibi, Afrikada eit
li tarikatlar, Avrupa'nn mstemlekeci gleri karsnda s
rekli bir asker mukavemet gstermilerdir.
Sf hareketin ulemdan nefret etmesini de sdece din
sebebler asndan dnmemek gerekir. nk ulem, bir s
nf olarak, devlete sk skya balyd. Devletin yrrle
koymakla ykml olduu kanun, ulemnn formlletirdii
din kanundu. Ayrca ulem, devletin icr kuvvetiydi, nk
kanunun uygulanmasndan onlar sorumluydu. Bu itibarla,
halkn gznde, ulem ve onlann savunduklar din, mecbu
ren, devletle ibirlii iindeydi. Tarikat mensuplarnn zel
likle Ortaa sonlarnda takndklar dmanca tutum dik
katlice tahlil edilince, onun sadece entellektel ve da kapa
nklklar kazanm olduu aristokratik bir grnmden do
lay deil, burada aklamaya altmz durumdan doduu
grlr. Fakat szkonusu birinci etkenin de nemli rol oyna
dndan phe yoktur.
Yksek sesle Kur'n okumak iin baz kiilerin zel ola
rak biraraya gelmeleriyle II./VIII. yzylda gayr-i resm ve ra
hat bir ekilde balayan zikr (kelime anlam 'hatrlama' yni
'Allah' hatrlamak' demek olup, bunun iin Kur'n'n muay
yen yetleri okunurdu) daha sonraki yzyllarda iyice gelie
rek dn yin ekline dnt. zellikle Afrika tarikatlarn
da zikr kelimesinin yerini, genel olarak vird kelimesi almak
tayd. Zamanla zikr ve vird kelimeleri Kurn okumak anlam
na deil, genellikle 'Allah'n Gzel isimlerini ihtiva eden ve

212

SLAM

tebih ekilerek sylenen ksa dn ifadelerin tekran' anlam


na gelmeye balad. Pek de slm bir kaynaa sahip olmayan,
hatt baz hallerde Hristiyanla ait tatbikatlara dayanan fa
kat buna ramen yine de slm bir ekle sokulan bir "giri
yini" kabul edildi. Bir Halvetiyye eyhi tarafndan icra edilen
bu giri yiniyle (buna bey'a denmektedir) ilgili ksa bir ak
lamada yle denir:
"Mrid, eyhinin huzurunda dizleri birbirine do
kunacak ekilde oturur. Yzn gneye evirmi
olan eyh, kendi ellerini, rhunu eyhine teslim
etmi olan mridin elleri iine koyarak Fatiha s
resini okur... eyh, mride kendisi ile birlikte
kez unu sylemesini emreder: 'Estafiru'llah elAzm' - Byk Allah'tan Mafiret dilerim.- eyh
daha sonra Kur'n'n son iki sresini okur... Bunu,
Kur'n'daki 'Ballk ve itaat' yetini okuma takib
eder: (Ey Muhammedi Sana itaat edenler aslnda
Allah'a etmi olurlar.) Bundan sonra eyh, mrid
iin dua eder ve onu Allah'a emanet eder; tarikata
intisabndan doan grevleri yerine getirmesi ve
dalma doru yolda yrmesi iin onu uyarr". 132
Vecd hline girmeyi salamak iin daha baka yabanc
usller ok gemeden tarikatlara girmeye balad. Halkn dn
tutum ve dnceleri karsnda tviz verme yolunu semi
olan sflik, zamanla onlara teslim oldu ve bylece VII./XIII.
yzyln sonu ve VIII./XTV. yzyln balarnda dn olma
yan bir noktaya vanld. Sflie giren bu yeni unsurlar ara
snda zellikle mzik, raks ve zorlayc beden hareketleri ba
ta gelmekteydi. Mziin Kiiriyye tarikatna bu tarikatn ku
rucusu olan Abdlkdir Giyln'nin nc neslinden emsddin tarafndan sokulduu sylenmektedir. Bir baka tari
kat olan Rflik, bu eit tatbikatlarda o kadar ileti gitti k
onlara 'yksek sesle alayan ve inleyen derviler' denmeye
132. O.Depont ve X. Coppolani, be s Confrertes Religieuses M usulm ones, Aleiers,
1897, s. 208.

SUF TEKLAT

213

baland. Rfler, elleriyle birbirlerinin omuzlarndan tuta


rak bir daire oluturup zikrederlerken vcutlarnn st ksm
larm ne ve arkaya atar, cezbe nna geldiklerinde kendileri
ni daha nce oraya yerletirilmi olan ylan ve bak gibi ey
lerin stne brakverirlerdi. Bir baka tarikatn, VII/XIV.
yzylda faaliyete koyulan Cibviyye tarikatnn mensuplan
ise, bir salonun et*afnda sa topuklan zerinde gzleri kapa
l, kollan ak bir ekilde raksederlerdi ki, bunlara da 'dnen
derviler denirdi. Daha aan tarikatlarda raks esnasnda el
biseleri yrtma ve cam yeme gibi (bu tr eyler Mool igli so
nucu ortaya kan amanist etkilere aftefilmektedir) bir ta
km an davramlara rastlanmaktayd.
Halk inanlannn ortaya kard bu durum tasavvufun
idealini yerinden skyp atmamakla beraber onun vehesini
kkl bir deiiklie tabi tuttu. slm toplumu, pratik adan
bir ruh gne (metempsychosis) urad. Sflik, bir ahlk di
siplin ve yceli metodu, gerek rhn bir aydnlatma arac
olaca yerde bir takm grntler ve kendikendini hepnotize
etmeler yznden rhn bir hokkabazlk ekline brnr
ken, nazar adan da yan lgn bir tasavvufi irfanlie d
nt. Aslnda nazariye ile tatbikat birbirlerini karlkl ol
arak etkilemekteydi. Beinci/onbirinci yzyla doru velle
rin kermetine olan inan, artk iyice yaygn bir durum al
mt. Snnlik de, ihti-yatl bir lde de olsa, kerameti ka
bul etti. Drdnc/onuncu yzyln ilk yarsnda yaam
olan Frb, kermet konusuna herhangi bir yer vermediyse
de tam anlamyla filozof olan kiiler arasnda saylan ve Frb'den bir asr sonra yaayan bn Sn bile hi deilse ilm
psikoloji ile aklanmas mmkn olan "kermetler"e yer bul
mak iin akl bir nazariye dzenlemek zarretini duydu. Gazl'ye ait baz fikirlerin etkisi altnda kalnarak madd lemle
ruhn lem arasnda varolduuna inanlan ve yil. Blmde
anlatlan Alemu'l-Misl (Semboller ve ekiller Dnyas)'in
varln isbat etmek amacyla bir nazariye gelitirildi. Bu
rya ve glge lkesi, nazariyede, kermet tellllnn bir are
nas durumundayd. Birok eyhin rhn demagojisi ile bir
araya gelen bu anlay, bata arlatanlk olmak zere her tr

214

SLAM

l sapkla yolat. Dengesi bozuk meczuplar (srekli olarak


kendinden geenler), bakalarnn srtndan geinen dilencil
er ve halk smren derviler, sfliin ihtiaml gnlerinde
Hz. Muhammed'in Dnni ele geirdiklerini ilan ettiler. Ve
bylece slm, rhen vurdumduymaz ve dengesiz kiilerin
merhametine terkedildi.
Aslnda kermete inanma, vellere kendi mridleri ta
rafndan atfedilen daha mull rhn kudretler kavrammn bir blmn oluturmaktayd. Manev nderden (eyh
ten) sudr eden bu kudretler, mridlerin madd ve manev ka
derlerini etkilemekteydi. Buna bereket veya feyz denmektedir.
Berekete inanmann yaygnlamas, eyhlere ait mezarlar ve
yatr olduu ne srlen yerleri ibdete lyk mahaller hline
getirdi. Hl ylda birka defa bu vellerin mezarlarna, ok
kere panayrla birlikte yeralan zel ziyaretler tertib edilmekte
ve bu yerler, uzaktan ve yakndan gelen binlerce insanm sos
yal dert ve ihtiyalarnn itenlikle aa vurulduu birtakm
gsterilere sahne olmaktadr. Keramet sahibi btn veller
arasnda enok hrmet ve ta'zme lyk olan yeri, Abdlkdir
Giyln (aaya baknz) igl etmektedir. Bu zt, ibdet eder
cesine sflere bal olan halkn gznde neredeyse Hz. Mu
hammed'in yerini almaktayd.
eyh, (ran ve Hindistan'da Pr ve Mrd, siyah Afri
ka'da Mukaddem) ad verilen tarikat liderinin, fakir, dervi,
mrid, ihvn veya Ticn Tarikatnda olduu gibi ashb ad
verilen mridlerinin madd ve manev faaliyetleri zerindeki
mutlak otoritesi, tekiltlanm sfliin ana ilkesini olu
turmaktadr. Yeterince deerli bir rehberlik grlmedii tak
dirde bir eyhin yaayan otoritesinden vazgeilebilecei gr
ne, sf hareketinde ok nadir olarak rastlanmaktadr. B
yk bir ounluk, tam anlamyla mkemmel bir ndere, yaa
yan bir eyhe itaat etmenin mutlak zarureti zerinde srar et
mektedir. Bylece sflik, tamamiyle belli kiiler etrafnda
oluan bir tapnma hlini ald grlmektedir. Farsadaki
bi-pr (pri alma-yan kii) sz, neredeyse halk nazarnda Al
lah' tanmayan (Allahsz kii) anlamna gelmekteydi. yle
grnyor ki, bu grn kaynanda yle bir korku yatmak

SUF TEKLAT

215

tadr: Eer insanlara yol gsterecek bir rehber yoksa, herkesin


kendi kendisinin mnevi ls olmas gerekir. Bu vesileyle
bizzat Gazl yle demektedir:
"Mrid, kendisini doru yola iletecek bir mride
zarur olarak muhtatr. nk imna giden yol,
karanlktr; oysa eytan'm yollar oktur ve
aktr. eytan, kendisine yol gsterecek eyhi bu
lunmayan bin insan kendi yollarna ekecektir.
yleyse nehir kenarnda yryen bir kr, nasl
yolgstericisine sarlmak, tam anlamyla teslim
olmak, hi bir hususta itiraz etmemek ve onu
adm-adm takip etmek zorundaysa, mrid de ey
hine ylece sarlmaldr. O, unu iyice bilmelidir
ki, eyhinin yapaca hatdan -eer herhangi bir
hat sz konusuysa- elde edecei yarar, kendi sevbndan -eer sevb ileyecek durumdaysa- elde ede
cei yarardan daha byktr." 133
"l bir vcud, cenaze ykaycsnn elinde naslsa sen de
eyhinin elinde yle olmalsn" sz, bu anlay ok iyi zet
lemektedir. Bu, "tpk bir ceset gibi olma" felsefesinin, bizzat
Snnliin, "ictihd kapsnn kapanmas" ile ilgili gr
nn hemen akabinde g kazanm olmas nemlidir. Gerek
te sfliin bu ilkesi, heryerde harfiyyen uygulanmad. Mstesn bir kabiliyete sahip olan bir mridin, eyhi tarafndan
mrid olarak kabul edildii durumlar az deildir. Yine sflik
tarihi, ahlk ycelie erimi byk ve salam ahsiyetlerle
doludur. Bununla beraber bir insana kaytsz artsz balan
ma gr, Snnlikle badaamazd. Ulemnn sflik ha
reketine katld ve hatt ar olmayan baz sf uygulama
lar yerine getirdii zamanlarda bile bu gr reddedilmitir.
Onikinci ve onnc Blmlerde greceimiz gibi, sz konusu
bu tutum slm'daki dn slhat hareketlerinin etkisiyle git
tike zayflamaya yz tutmutur.
Sfliin daha yksek mnev seviyede 'kalbe hitb etmesi'nin yansra, yar-ihtid etmilerin, hatt yalnz ismen
133. H.A.R. Glbb Muhammadanism, Oxford 1961, ss. 150-1.

216

SLAM

mslman olan ynlarn inan ve fiilleri karsnda rahat


sz edici bir uzlamaya ynelmi olduu grlmektedir. T ba
ndan beri iinde sakl duran ahlk kaytszlk yznden
sflik, yeni ihtid etmilerin eski dnlerinden -Afrika'daki
animizmde tutunuz da, Hindistan'daki Panteizm'e varncaya
kadar- getirdikleri rengrenk dn tutum ve davranlarn
yerlemesine ses karmamtr. Tipik bir sf hadse gre, Hz.
Peygamber, yle buyurmutur: Yce Allah, "Ben, kullarm
Beni nasl dnyorsa yleyim." Birok byk sf, son dere
ce yaygm olan bu hadsi ilgin yorumlara tbi tutmutur.
bn'l-Arab, bu hadste birok tasavvuf (teosofik) mnlar
bulmu ve dn hakikatin izfilii zerinde srar etmitir.
Rm, bunu 'obann Dus' adl iirinde gayet canl olarak
yle tasvir eder:
"Ms yolda yrrken bir oban, u szleri hay
krrken grr:
'Ey istediini seen Rabbim! Neredesin, Sana
hizmet edeyim, ayakkablarnn skn dike
yim ve san tarayaym? Elbiseni dikip, bitlerini
ldreyim, sana st getireyim, ey mbdum... K
ck elini pp, ayaklarm ykayp, uyku vakti
gelince kk odan spreyim.'
Bu aptalca sylenen szleri duyunca, Ms yle
dedi: 'Ey adam, konutuun kimdir?
Bu ne gevezelik! Bu ne kfr; Bu ne deli samas;
Azna bir miktar pamuk tkasana!
Dorusu, bir aptaln dostluu, dmanlktr;
Yce Allah'n o eit hizmetlere ihtiyac yoktur.'
oban hrkasn yrtt, h ekti ve ban alarak
uzaklara gitti. Tam o srada Ms'ya vahiy geldi:
"Kulumu Ben'den ayrdn; sen birletiren bir pey
gamber olarak m gnderildin, yoksa ayran ola
rak m? Ben, herkese bir ibdet etme ekli nasib et
tim; herkese bir baka ifade etme tarz verdim.

SUF TEKLAT

217

Hindistan'n deyimi, Hindliler, Sind'in deyimi


de Sindliler iin mkemmeldir". 134
hdid edenlerin mahall dn ve detleri karsnda
tviz verme temayl, slm' eitli dn ve ictim kltrlere
blerek Snn ulemnn temsil ettii birlik ve beraberlik g
cnn karsna dikildi. slm, ilk Arap damgasnn ruhuna
sdk kald srece, bu birlik ve beraberlik devam etmitir.
Altnc/onikinci yzyldan itibaren esas itibariyle slm olmayan bir anlayla dn'i yorumlama dalgas ykseldike,
asl damga -ki bunun taycs ulem idi- tamamen bastnlamadysa da sular altnda kald. Arap lkelerinde iddetle red
dedilen sflik, bu yeni yorumlarn esas vasatm oluturuyor
du. Fakat yine ayn tviz sayesinde sflik, slm'n yaylma
snda en byk bir kanal oluturduunu ispat etti. , Orta As
ya'da; Trkiye'de ve Afrika'da hayret uyandrc bir hzla mil
yonlarn Mslman olmasn salad. Sflik, Afrika'da bu
gn bile en byk Islmlatmc g durumundadr. Ayrca sfliin Snn slm'la ba kurmas, iliin cidd lde zayf
lamasna sebeb oldu. Bunun nasl mmkn olduu son derece
ilgin bir konudur: yle grnyor ki sflik, Hz. Ali ve onun
izinden giden ilk mslmanlara ahs sevgi ve sayg gster
mek ve onlarn ahsiyetlerini kendine mihver etmek sretiyle
iliin karsna baarl bir rakip olarak kt. ilii byle
bir cazibeden mahrum brakarak onun yerini kendisi ald.
Sekizinci/ondrdnc yzyldan itibaren sflik kanalyla
kazanlm olan yeni mhtedilerin Islmlatnlmas ve kay
natrlmas iin Snn slm, slhat stne slhat yapt.
Bunu, bu blmn III. ksmnda inceleyeceiz. Bu arada
nemli baz sf tarikatlar ksaca aklamaya alalm.

Tarikatlar

Her nekadar bildiimiz ekliyle tarikatlarn tarihi, VI./


XII. ve VII/XIII. yzyllara gitmekteyse de, tarikat hareketinin
nemli bir yn ok daha gerilere uzanmaktadr. Bu yn, genellikle silsile ad verilen rhn otorite zinciri oluturmak
134. R A Nicholson, Rm: Poet and Mystlc, London, 1950, s. 170.

218

SLAM

tadr. Silsile kelimesi, bir hadsin doruluunu ispat etmek


iin hadsilerin gelitirdikleri isnd messesesinden (bak
nz III. Blm) alnm olabilir. Drdnc/onuncu yzylda
Sf el-Huld (. 348/959) kendi silsilesini Hasan'l-Basr (.
110/728)ye kadar gtrm ve bu silsileyi Sahbe Mlik b.
Enes kanalyla bizzat Hz. Peygamber'e dayandrmtr. Daha
sonraki silsileler, ok kere Hasan'l-Basr kanalyla Hz. Ali'
ye kmaktadr. Bazan da Hz. Ali'nin soyundan olup da ia'ca
hrmete lyk grlen kiiler, silsilede Hasan'l-Basr'nin ye
rini almalctadrlar. phesiz, bu silsile uydurmadr; fakat
yine de ortaya yle bir husus kmaktadr: Muhtemelen VII/
XIII. yzyldan itibaren tekiltlanm Snn sflik, a'nn
imamlarm otorite olarak kabul etmeye balam ve sfliin
yaylmasyla en byk darbeyi yiyen iliin ayann altn
daki zemini kaydrmtr. Bununla beraber, lik ve onun
btn retileri, sfliin 'sol kanadn' oluturan baz tari
katlar zerinde, zellikle Trkiye'deki Bekt tarikat ze
rinde gl bir tesir icr etmitir. Belki de imamlarnn ot
oritesine bu giderek artan bavurma karsnda alnan bir
tedbir olarak Nakibendi tarikat, silsilesini ilk Halife Ebu
Bekr'e dayandrd. Suhreverd tarikat mensuplan ise kendi
mnevi otoritelerinin kayna olarak ikinci Halife mer
bn'l-Hattb' kabul ettiler.
slm bir terim olan tarikat (tarka) ile onun ngilizce
deki tercmesi olan order (kelime anlam, dzen, sra, usl,
frka vs.) veya fraternlty (kardelik cemiyeti, dn veya itim
amala kurulmu birlik) deyimlerinin, tam anlamyla zde
olmad da dikkate deer bir husustur. Tarikat'm Bat dille
rindeki karl, sfliin tekiltlanm ynne iaret ettii
halde tarka kelimesi, her ne kadar tekiltlanm sflikle
yakndan ilgiliyse de, sf'yi Allah'a gtrdn iddia eden
yol'un addr. O halde tekiltlanm bir birlik (fratemity) ol
madan da tarikat olabilir. Nitekim tekiltlanm sfliin
douundan nce sadece sf nazariye okullanndan ibaret
olan tarikatlar vardr. Sf tarikatlarn douu, sz konusu bu
sf okullann ilk dnemleriyle yakndan ilgilidir. Her nekadar zamanla merasim ve yinlerin nemi gittike arttysa da,
tarikat, doktrin yn ar basan ideal bir metod veya yol oldu

SUFl TEKLAT

219

u eklindeki esas anlamn korumaya devam etti.

Sfi kardeliin mihveri, hi phesiz eyh'dir. Arapada zvlye veya ribt, Hindistan ve ran'da Hankh, Trkiye'de
tekke ad verilen, eyhin oturduu veya iradda bulunduu (ok
kere ikamet ve ird ayn yerde olurdu) yer, mridler toplulu
unun rhn faaliyetlerinin merkezini oluturmaktadr. Bu
merkezin yelerini genellikle iki grupta toplamak mmkn
dr: eyhin evresinde devaml olarak bulunanlarn olutur
duu yakn halka; talimat almak iin zaman-zaman eyhi zi
yaret eden ve dier vakitler kendi i ve meslekleriyle megl
olmalarna izin verilen saylar olduka kabark dier mrid
ler. Zviyenin gelirinin byk bir ksm, bu ikinci blm
oluturan yelerden gelir. Ayrca eyhin yakn evresini olu
turan mridler de kabiliyetlerine, ihls ve ballklarna, ek
tikleri mridlik ilesine gre bir takm snflara ayrlrlar.
Pratik psikolojiye byk lde vkf olan eyhin ana dstu
ru, herkesi kendi kaabiliyet ve ihtiyalarna gre eitmektir.
Mrid vardr ki, bir-iki hafta veya ay iinde hrka 'ya hak ka
zanabilir (bir mezniyet iareti) ve eyhin halfe 'si olarak
onun metodlarm uygulama imtiyazn elde edebilir. yle m
rid de vardr ki, raklk devresinin ilk dnemlerinde yaka
cak ve yiyecek temin etmek veya topluluun yemeini piir
mek vs. gibi Zviye iin gerekli olan ileri uzun sre yapmak
zorunda kalabilir.
Tek-tek tarikatlarn topyekn slm dnyasndaki sa
ys o kadar oktur ki, biz burada ancak ok nemli olan baz
lar zerinde duracak ve onlann bellibal zelliklerini ksa
ca aklamaya alacaz. Merkeze olan balln gllk
veya zayfl, yinlerin eitlilii asndan grlebilen ayr
lklarn yansra, tarikatlar, tutum ve davranlar, mensup
larnn genel teekkl bakmndan da byk farkllklar
gsterirler. Afrika dndaki tarikatlarda eitim grm kl
trl kiilerin oluturduklar ehir tarikatlar ile 'basit' ky
ve kasaba tarikatlar arasnda kaln bir snr izgisi ekile
bilir. ehirdeki tarikatlar arasnda da Snn slm'a daha
yakn olmalar veya, dier yandan, sfliin saf nazar idea

220

SLAM

line arlk vermeleri asndan bir takm ayrmlar yaplabi


lir. Buna ramen denebilir ki, btn ehir tarikatlar, Snn
slm'dan etkilenmee ve en azndan bir lde amel dzeyde,
eriat kanununa riyet etmee daha ok elverilidirler. Kuzey
Bat ve Siyah Afrika'da ise zellikle siyas tutum ve bir tari
katn militan veya barsever olup olmamas asmdan bir
takm farkllklar szkonusu olmaktadr.
zellikle son asrlarda tarikatlarn birbirlerini kar
lkl olarak etkilemeleri, kat bir ayrm izgisini muhafaza
etmeyi mmkn klmamaktadr. Bir kiinin ayn zamanda
birden fazla tarikata intisb etmesi mmkn olduu gibi, b
yk bir tarikata bal olan belirli bir alt-tarikatn sahip kt
bir rhn silsilede dier byk bir tarikatn ahsiyetleri
nin yer almas da pekl mmkndr. Nitekim birok durum
larda bir alt-tarikatm, ana tarikatla ilikisi, onun nvann
almaktan teye gitmez. Alt-Tarikat, ana tarikattan gelen baz
yinler vs.yi korumakla birlikte kendisine yeni bir arlk
katar ve bazan yeni baz dzenlemeler getirir. Kendilerine zg
karakterlerini tam anlamyla koruyamam olsalar bile,
mensuplar arasna yabanclar sokmayan baz mstesn ta
rikatlarn banda Afrika'daki Ticniyye ile Trkiye'deki
Mevleviyye (1925'den sonra faaliyetten menedilmitir) tari
katlar gelir. Hlen mevcut olan tarikatlar arasnda en yaygn
ve belki de en eski olan Kdirlik tarikatdr. Kdirlik,
dorudan doruya kendisinden domam olsalar bile u veya
bu ekilde onun etkisinde kalm olan dier birok tarikat
zerinde byk bir kemer gibi durmaktadr. Nitekim, fazla
kat olmamas ve farkl durumlara uymada gsterdii ko
laylk sayesinde Kdirlik,1 dier tarikatlarn ou iin bir
manivel grevi yapm ve ok kere tam veya yan bamsz
halde bulunan bu tarikatn mridleri, slm dnyasnn bir
ucundan dier ucuna dalmlardr.
Bu tarikat, adn Hazar Denizi'nin gneyindeki Giyln
adl bir blgeden gelen Abdulkadir'l-Giyln'den almakta
dr. 470/1077 de doan Giyln, on sekiz yanda iken Badada
gnderildi ve orada^ felsefe ve Hanbel fkh alt. Debbz (.

SUF TEKLAT

221

525/1131) adnda bir eyhe intisb ettii rivyet edilmektedir.


521/1127 ylnda Giyln, halka va'zetmee balad ve cemaati
gnden gne artt. 528/1134 de bir medresenin bana getirilen
Giylnnin buradaki va'zlanna devam edenlerin says o ka
dar artt ki, onun adna ehir dnda bir Ribat ina edildi.
Bylece hem bu Ribat'da, hem de medresede va'z ve ir-dna
devam eden Giyln, 561/1166 da vefat etti. En nemli eseri,
va'zlanm ve ayn zamanda slm mezhepleriyle ilgili baz bil
gileri iine alan "Hakk Arayanlarn Serveti" (el-Gunye it
Tlib-i Tarik'il-Hakk)dlr. Giylnnin Snn bir karaktere sa
hip olan yazlarnda baz Kurn ayetleri sflik asndan yo
rumlanmtr. yle grnyor ki, dnya ilerine dalp gitme
meyi telkin, iyilik ve insan sevgisi zerinde srar etme, Giyln'nin tlim ve irdnm temelinde yatan bellibal zellik
leri oluturmaktadr. O, "btn insanlk iin Cehennemin
kaplarm kapatp, Cennetin kaplarn amak istemektedir".
eyhin adalan, onu derin bir sayg ve hrmetle anmakta,
vazlanmn son derece etkili olduunu sylemekte ve bu va'zlann hem cemaatinin mnen ykselmesine hem de baz Yahudi
ve Hristiyanlann Mslman olmalarna yolatm rivyet
etmektedirler. Daha sonraki kaynaklar, ona bir sr kera
metler atfetmitir. Giyln hakknda anlatlan efsne ve hi
kyeler zamanla o kadar artt ki, dinden uzaklam baz 'd
zensiz' tarikatlara mensup halkn gznde onun kiilii, biz
zat Hz. Muhammed'in dn kiiliinin yerini ald.
Vellere kermet atfedilmesi, sflik tarihinin son dere
ce dikkat ekici bir blmn oluturmaktadr. uras bir
gerektir ki, bu kerametlerin ou belli bir velnin veya onun
adna nisbet edilen bir tarikatn itibarm artrmak iin uur
lu olarak iml edilmitir. Fakat nemli bir husus daha var:
eyhin mutlak otoritesi ne kadar uzun sre uygulanmak im
kn bulmusa, mridlerin pasiflii, telkn ve tesr altmda
kalmalan da o lde byk olmutur. Birok durumlarda
mridler, eyhleri tarafndan reddedilen birok kermeti on
lara atfetmekteydiler. Bu da gsteriyor ki, yaayan eyhten bir
nceki eyhe kermetler atfetme eilimi daha da kuvvetliydi.
Bu eit kermet atfetmelere, yaayan eyh ok kere gz yum

222

l a m

maktayd; nk her ne kadar o, bizzat kermet sahibi olduu


nu iddia etmiyorduysa da, kendisinin uzak ve yakn eyhi
olan birinde kermet grlyor, dolaysiyle eyhi sayesinde
kendisine daha yeni kermetlerin atf yeterli lde inandr
c oluyordu. Son derece dindar ve iyiliksever oluu ve va'zlarnda gsterdii samimiyet ile dikkati eken Abdlkadir
Giyln'nin durumunda olduu gibi, kermet atfmn, phesiz
baka sebebleri de vardr.
Abdlkadir Giyln'nin, kendi yakn evresini ve mridlerini eitmenin yansra bir 'tarikat' kurmaya niyet etmi
olmas ok zayf bir ihtimldir. Kadirlik tarikatnn kurul
mas ve ilk propagandasnn yaplmasnda asl grev eyhin
oullar zerlerine aldlar. Hl Giyln'nin soyundan gelen
birinin idare ettii Badad'daki tarikatn asl ekirdei, nce
Kuzey Afrika ve daha sonra Kara Afrika'ya doru, daha sonra
Dou'da t in Hindi'ne, Kuzey'de ise Trkiye ilerine doru
hzla yayld. Uzak yerlerdeki cemaatn merkezle olan iliki
leri zayf olup, tarikat, en nemli madd desteini Hind-Pakistan alt-ktasmdan almaktadr. Badad'daki liderlerin genel
likle Urduca bilmeleri de bunu gstermektedir. Bu yzyln
balarnda Senegal'deki Kadirlik tarikat Ahmed Banba ta
rafndan yeni bir tarikat haline getirildi, ve ona tamamen
yeni bir yn verildi. Mrd'ye olarak bilinen bu yeni tarikata,
Afrika'nn, 'yabanc' (!) Islm rhuna kar gsterdii tipik bir
tepki gzyle baklmaktadr. Bu tarikat namaz ve oru gibi
asl ibdetleri kaldrm durumdadr.
Tarikatlar arasnda en barsever olarak kabul edilen
Kadirlik, adn ald eyhin savunmu olduu dindarlk ve
insan sevgisiyle temyz etmitir. Ar baz kollar bir tarafa
braklrsa, tarikat genel olarak Snn bir izgi zerindedir.
Tarikatn kayna olan ztn, iyilik ve hogrden baka ge
ride nazar ve amel mahiyette kat bir sistem brakm ola
bilecei phelidir. Zikir, blgeden blgeye deimekte olup ge
nellikle Kur'n yetlerinden derlenmitir. Bu zikir ifadele
rinde dnle badamayan herhangi birey yoktur. Tipik bir zi
kir rnei yledir: 'Yce Allah'dan afv ve mafiret dilerim.

SUF TEKLAT

223

Hamd Allaha mahsustur. Allahm! Peygamberimize, O'nun


line ve ashbma selam olsun. Allahdan baka ilh yoktur."
lk cmleden herbiri yzer defa, son cmle ise beyz defa
tekrar edilir. Vird veya hizb ad verilen daha uzun dular da
vardr.
Daha fazla incelik kazanm, fakat daha az yaygn olan
bir baka tarikat da 632/1236 da ran'da Zencn yaktmda
len mer es-Suhreverd'nin grlerine dayanan Suhreverdlik (tarikatdr (mer es-Suhreverd'yi, VII. Blmde szkonu
su edilen rk filozof Yahya es-Suhreverd ile kartrma
mak gerekir). Bu tarikata sadece Afganistan ve Hind-Pakistan
alt-ktasmda rastlanr. Suhreverdi, Avrif-ul-Ma'rif adl
eseriyle kendi adn tayan tarikatn dndaki sflik ze
rinde de nemli lde etkili olmutur. Onun, Allah'n eitli
isimleri etrafnda rlm zikir metodu ok mehur olup, bu
zikir, Kur'ndan alman kelimelerle ifade edilmekte ve Letifi Seba (Yedi Latif Rh)ya tekabl eden bir "Nrlar" ykselii
iinde ilh isimlerin tekrar eklinde olmaktadr:
1. Nefs-i Emmrenin zikri: "L lhe llllah (100.000
defa tekrar edilir); bu nrun rengi mavidir.
2. Nefs-i Levvmenin zikri: "Allah" (100.000 defa; bu n
run rengi sandr.)
3. Nefs-i Mlhimenin zikri: "H" (90.000 defa; bu nrun
rengi krmzdr.)
4. Nefs-i Mutma'innenin zikri: "el-Hay" (70.000 defa; bu
nrun rengi beyazdr.)
5. Nefs-i Rdiye'nin zikri: "el-Kayym" (90.000 defa; bu
nrun rengi yeildir.)
6. Nefs-i Merdiyye'nin zikri: "er-Rahmn" (75.000 defa;
bu nrun rengi siyahtr.)
7. Nefs-i Kmile'nin zikri: "er-Rahm" (100.000 defa; bu
nrun kendisine has bir rengi olmayp, yukardaki btn
renkleri yanstacak durumdadr.) te XIII./XIX. yzylda
Sansye tarikatnn kurucusu, "alt bin nr" nazariyesini bu

224

1 L A M

doktrinden karmtr.
Belki de iddetli bir rh disiplin gerektirdiinden dolay
Shreverd tarikat fazla yaylamad. Fakat o, VIII/XIV. yz
ylda nemli bir Snn tarikat olan Halvetiyye tarikat iin
bir ilham kayna oldu. Bu sonuncu tarikat, mer'l-Halvet
(. 800/1398) tarafndan ran'da kuruldu. iddetli disipliniyle
nsalm olan Halvetiyye, Trkiye'de yayld ve XII./XVIII.
yzylda Msr ve Orta Dou'ya girdi. Ayn yzyln sonlarna
doru Halvetiyye tarikatna bal bir mrid. Kuzey Afrika'da,
aada szn edeceimiz yeni Ticn tarikatn kurdu. Hal
vetiyye tarikat, ayrca kendi iinde bir takm kollara ayrld
ve zellikle Snn ulemya czip grnd!
Abdlkadir el-Giyln'nin gen bir ada Ahmed erRf (. 578/1182) Irak'm Basra blgesinde bir baka nemli
tarikat kurdu. Adn kurucusundan alan bu tarikat, Rflik'dir. Bu tarikatn ar baz zikir ve yinlere yer verdiine bu
bolmn ilk ksmnda temas etmitik. Tarikat, Msr, Trki
ye ve Gney-Dou Asya'mn baz blgelerinde yayld. Osmanl
Sultan Abdlhamid'in saltanat srasnda Rflik tarikat
nn banda bulunan Ebu'l-Hud, stanbul'da tarikata daha bir
ekici dzen vererek Sultan'm Pan-slmizm propagandasn
destekledi. Baz otoriteler, zellikle Depont ve Coppolani, "Les
Confreries Religieuses Musulmanes" (slam Tarikatlar) adl
eserde er-Rf'yi, Abdlkadir Giyln'nin mridi ve yeeni,
Rflii ise Kadiriliin bir kolu olarak gstermektedir. 135 Her
iki ahsiyet arasnda bir kan ba olduuna dair o gnlerden
kalma hibir salam delilimiz yoktur. Bununla ilgili hikye
ler, daha ok bu iki eyhin Irak'da byk bir sayg ve hrmet
grmelerinden sonra ortaya km olabilir. Ayrca Kadirli
in, er-Rf zerinde bir etkisi olduuna dair de delilimiz
yoktur. Aslnda Kadirlik, er-Rf'nin lmnden epeyce son
ra bir tarikat haline gelmitir.
Tasavvuf dnyasnda efsnevi hikyeler, ok uygun bir
zemin bulmakta ve tarikatlararas ilikilerde bir aklk
135. Depont ve Coppolani, cug.e., s. 326.

SUF TEKLAT

225

grlmemektedir. Sebebine gelince, mridlik' ok kere tarih


gereklerle ilgisi olmayan tamamen manev bir tecrbeye istinad etmekte ve muhtemelen uydurulmu silsilelerle desteklen
mektedir. Mesel, Bedeviyye veya Ahmediyye tarikatnn ku
rucusu Ahmed el-Bedev'nin durumu byledir. Yzyllar bo
yunca Msrda en byk vel olarak kabul edilen Ahmed Bedev (. 675/1276) rya hlinde iken Irak'a birok sfnin me
zarlarn ziyaret eder. Msr'a dnnce de halkn byk ilgi
gsterdii kendi tarikatn kurar. Bedev, yldzlan seyretme
ve uzun sre kimseyle konumama gibi tuhaf iler yapan bir
eyh olarak bilinir. Louis IX'un VII./XIII. yzylda Msr'a igl
etmesi srasnda Hal Kuvvetleri karsnda bir halk muka
vemetinin olumasnda Bedevi'nin ok nemli rol oldu. Hal
kn gznde, onun yapt en byk i, mahkmlarn hrriye
te kavuturulmasyd.
Bedeviyyenin dn yinleri, Islm-ncesi Msr dninden
gelen birtakm unsurlar da iine almtr. Aa Msr'da
grlen Deskiyye ve Beyymiyye tarikatlar, Bedeviyye'nin
kollardr.
Ayn eyleri, am'daki Sa'diyye (veya Cibviyye) tari
katnn kurucusu olduu ne srelen Sa'd ed-Dn (. 700/1300)
hakknda da sylemek mmkndr. Tarikatn nasl doduu
pek bilinmemektedir. Kurucusunun hayatta olduu yllarda
onun Msr ve Trkiye'de yayld sylenmektedir. W.Lane'in,
"ada Msrllann rf ve Adetleri" adl eserinde ele alnm
olan Sa'diyye tarikatyla ilgili baz hususlara daha nce iaret
etmitik.
slm'n, siys bir renk kazanarak, Kuzey-Bat Afrika
daki Berberler arasnda ve Kara Afrika'da yaylmas ile Sf
lik arasnda da yakn bir iliki bulunmaktadr. Beinci/onbirinci yzylda ortaya kan slmlatrma hareketini gerek
letirmek iin Snn bir cihd hareketini balatan ilk Murabtlarm yerini, VI./XII. yzylda Mehd bn Tmart bakanl
ndaki Muvahhitler aldlar. bn Tmart, E'rilikle sflii
birletirdi. Sflik, Kuzey-Afrika'da en parlak noktasna
Tlemsen'li Ebu Medyen ile ulat. Bir nceki blmde grle

226

SLAM

rine ksaca temas ettimizi Vahdet-I Vucd'cu, Mursiya'l me


hur bnl-Arab, Eb Medyen'e intisb etmi bir mridin m
ridi idi. Eb Medyen, btn dikkatleri Allah zerinde toplaya
rak dnyaya pek fazla kulak asmad. Ayrca ziliyye tarika
t, yine Eb Medyen'in bir mridinin mridi olan Ebu'l-Hasan
e-zil ( . 656/1258)nin adna izfe edilmektedir.
E-zili, ayr bir tarikat kurmak ve yaymak yle dur
sun, yle grnyor ki, herhangi bir zel tasavvuf disiplin de
gelitirmi deildir. Onun fikirleri, ana hatlaryla Snnlik
iinde yer almakta (e-zil, Gazlyi incelemeyi tavsiye et
mitir) ve zikrullh konusuna arlk vermektedir. Fakat
onun ar zhd hayatn tasvibetmedii, mridlerinin dnye
v i ve mesleklerini brakmalarn yasaklad sylenmekte
dir. E-zil'nin zerinde nemle durduu be noktann un
lar olduu sylenmektedir: (1) Gizli ve ak her halde Allah'tan
korkmak. (2) Sz ve davranta Hz. Peygamber'in Snnetine
uymak. (3) Refahta ve skntda insanlardan uzak olmak. (4)
Byk ve kk her meselede Allah'n irdesine teslim olmak.
(5) Ne'ede ve kederde Allah'a dnmek. E-zil, geride yazl
bir eser brakmamakla beraber onun mridi, kelamc bn Teymiye'nin iddetli bir muhalifi olan bn Ataullah el-skendern (. 709/1309), eyhinin hikmetli szlerini bir araya
toplamtr. eyh er-Rund (. 796/1394)'nin erhettiibu eser,
ayn zamanda Gney-Dou Asya'da yaylan bir tarikatn el
kitabdr. zil tarikat, gerek kendi iinde gerekse Kadiriyye
ile birleerek ok sayda kollara ayrld. Dokuzuncu/onaltnc
yzylda Cezliyye denen ve yeni bir ekle sokulmu olan bir
zil tarikat Fas'ta ortaya kt. Cezliyyenin bir kolu, k
lla yaralama yini ile bilinen seviyye, dieri ise Fasdaki
Darkaviyye'dir. zilyye, her nekadar Gney Sdan'a girdiy
se de. Bat Afrika topraklan zerinde pek etkili olamad.
Daha ok Afrika'ya has bir zellie ve daha yakn bir
gemie sahip olan bir baka tarikat da eski bir Halveti mridi
olan Ahmed et-Tcn (. 1230/18l5)'nin Fez'de kurduu[Ticnlik'dir. Ayinleri iyice sadeletiren bu tarikat, daha ok niyet
temizlii ve slih amel zerinde durdu. Bu tutum, tarikat men

SUF TEKLAT

227

suplarnn hzla artmasna ve zaman-zaman militan bir gr


nm kazanmasna yolat. Ticanlik, dn ve dnya ileri diye
bir ayrm tanmaz. Tcnler Cezayir'de Fransz kolonisinin
ynetimiyle iyi ilikiler iinde olduklar hlde, Fas'da yaban
c hkimiyetine kar faal bir direni gsterdiler. Tcnlik,
Muhammed bn Muhtar (. 1245/1830)'n propagandalar sa
yesinde Fas'dan Fransz Bat Afrikas'na, el-Hc mer Tali
(1270/1845'de savada ld)m faaliyetleri sonucu olarak da
Fransz Gine'sinde yayld. Bu yaylma mcadelesi, zellikle
putperestlere yneltilmi olmakla beraber, rakip Kadirlie de
yneltilmitir. inde yaadmz yzylda eyh Hamallah,
namaz vakitlerini indirmek, Kble'yi deitirmek gibi Snn
slm'n kabul edemiyecei baz unsurlar da iin iine kata
rak Tcnlii yeniden glendirmenin ve onu ferd hrriyet
esasna gre dzenlemenin yollarn arad. Fransz idaresi
onu yakalad ve 1943'de srgndeyken ld.
Halk arasnda yaylan sflik kanalyla Berberi ve Afri
ka kltrne ait animist inan ve trenler de Afrika'da kendi
ekillerini slm'a empoze ettiler. Berberlerin murabt', Zenc Mslmanlarn alfa's ('kutsal adam' veya 'dn nder') esas
itibariyle slm-ncesi zenc fetiizminin kutsal kiilere ve
byclere gsterdii ta'zimden gelmektedir. slm, Orta-Asyaya yayld srada da ayn ekilde amanizm'in animist
unsurlaryla karlamt. Zamanla bir yandan Trkiye'ye,
dier yandan da Dou, Gney ve Gney-Dou Asyaya yaylan
Orta-Asya'daki ilk tarikatlarn kaynaklarna ilikin tarih
bilgiler hl gnma km deildir. Hevcegn veya Hcegn (Hocalar, stdlar) denen ran-Orta Asya tasavvuf evresi
ne bal Yusuf el-Hemedn (. 534/1140)nin bir mridi olan
Ahmed Yesev (. 562/1167), Yesevlik ad verilen en eski Trk
tarikatnn temelini att. amanist bir mziyi de iine alan
Yesevliin ana zellikleri, Bat Trkistan'da belirgin bir ekil
ald. Muhtemelen VI./XII. yzylda Baba Bekta denen biri ta
rafndan kurulmu olan Bekta tarikat, Yesevliin bir kolu
dur. Trkiye'nin krsal blgelerinde en byk rabeti gren
Bektlik Anadoluya yayld ve IX./XV. yzyln sonlarna
doru tam tekiltl bir tarikat haline geldi. Gerek Yesevliin

228

SLAM

gerekse Bektaliin en belirgin zellii, yinlere kadnlarn


da katlmasyd. Bektlik, amanist unsurlar korumann
yansra bir yandan temayllerin, te yandan da Hristi
yan inan ve uygulamalarnn kendi iinde gelimesine im
kan verdi (ilik ve Hristiyanlktan gelen unsurlarn, tari
katn yayld blgelerden alnd sylenmektedir). Bu ba
kmdan Bektler, yalnz Oniki mam'a inanmakla kalm
yorlar, ayn zamanda Allah, Muhammed ve Al'den oluan bir
"teslis" vcuda getiriyorlar . Nitekim Arnavutluk'da olduu
gibi Hristiyan topluluklarn da potaya dahil edilip eritildii
yerlerde karma-kank bir dn ortaya kmtr. Tarikatta
yeni bir mrid girdii zaman, Bektler, olay arap, ekmek
ve peynirle kutlar, kendilerini balama yetkisine sahip olan
rhn mridlerinin huzurunda gnah karrlard. slm'n
balayc kanununa kulak asmayan Bektlik, tekiltlan
m tarikatlar arasnda slamdan en ok uzaklam olan tar
ikattr. Yenierilerle olan ilikilerinden dolay Osmanl mparatorluu'nda siyasi bir g kazanan Bektler, zaman-zaman Sultan'm otoritesi karsnda isyn etmilerdir. Hk
met tarafndan 1242/1826 da ezilen Bektler, geen yzyln
sonlarnda yeniden canlanmaya baladlar. Ancak Bekt
lik, dier btn tarikatlarla birlikte Trk Hkmeti tarafn
dan 1925 de faaliyetten men edildi. Fakat hl Arnavutlukta
yaamaya devam etmektedir.
Orta Asya'dan Trkiye'ye ve Dou'daki dier slm blge
lerine yaylan ve yine Hevcegn'la mnevi bir ba olan bir
baka tarikat da fNakbend'^diye bilinen Muhammed Baheddin (. 791/1389)'in Buhar'da kurduu Nakbend tarikatdr.
Tarikatn kurucusuna, "kalbin zerine rhn resimler izdi
i" iin Nakbend (nak izen) ad verilmitir. Gerekten de bu
tarikatn mensuplan, zikir esnasnda kalbi temizlemek iin
aktan sylenmeyen kelimelerle 'kalbin stne bir takm
izgiler izeler'. Her ne kadar Nakbend, sf es-Semms'nin
ve onun halfesi Emir Kll'm mridi ise de, o, daha nce yaa
m olan bir sf'nin, yani Abdulhlik el-Gucduvn (0.575/
1179)'nin zikir metodunu benimsedi. Bu sonuncu eyh de Ahmed Yesevnin mridi olan Yusuf el-Hemedn'nin mridi

SUF TEKLAT

229

idi. Bu durum, Depont ve Coppolani'yi, Bektilii Nakbendi. ligin bir koluymu gibi ele almalarna evketti. Oysa gerekte
birbirinden bamsz olan bu iki tarikattan birincisi, kinci
sine nazaran daha eskidir. 136 Hindistan, in ve Malaya ada
larnda da yaylan Nakbendlik, Snnliin dna kma
yan, genellikle aydnlar zmresine hitabeden, an zikir usl
lerini, mzik ve raks yasaklayan bir tarikattr. Bu tarikat
X./XVI. yzylda Hindistan'a sokan Bki Billh'dr. Tarikat,
Hindistan'da 'kinci bin yllk devrinin mceddidi' olarak bi
linen ve Bk Billah'm nemli ve etkili bir mridi olan Ahmed
Sirhind tarafndan yenilenmi ve gelendirilmitir. Sirhindi, Ortodoks Hind Vedantizmi'nin gl bir mttefiki olduuna
inand bn'l-Arab'nin Vahdet-i Vucd'culuunu reddederek
sflii slm-olmayan unsurlardan ayklama faaliyetleri
nin nderliini yapt.
Trkler arasnda yaylan ve daha ok ehirde yaayan
aydnlar arasnda rabet gren bir tarikat ise, daha nce Mesnevisinde ikibasta bulunduumuz Sf-ir Celaleddin Rm
(. 672/1273)'ye dayandrlan Mevlevlik tarikatdr. Rm'
nin gzellikte ve ksmen de, derinlikte esiz oan Mesnevsi,
byk ilgi grm ve hatt "Sflerin Kurn" olarak kar
lanmtr. Mevlevler, iyiden iyiye gelitirilmi bir yin sahi
bi olup, dnerek yaptklan sem ile mehurdurlar. (Bu yin, H.
A. Rose tarafndan yaynlanan J.P.Brownun The Dervishes Derviler- adl eserinde ayrntl olarak anlatlmtr.) nk
lp Kemalist rejimin geliinden sonra Mevlevliin faaliyet
alan, Orta Douya zellikle Halep'e inhisar etmi durumda
dr.
Hind-Pakistan alt ktasnda ok yaygn olan Kadirlik
ve Nakbendliin yansra, bir baka nemli tarikat da Mu'inuddin el-it tarafndan kurulan itiye tarikatdr. 633/
1236 Ecmer'de len it'nin kabri (dergh) halkn sk-sk
ziyaret ettii bir yerdir. Mool mparatoru Ekber, daha nce
verdii bir sz yerine getirmek iin yryerek gidip eyhin
136. Ayn eser, s. 521, 530.

230

SLAM

mezarm ziyaret etmiti. Daha sonra Cihangir nvanm alan


Ekber'in olu ve tahtn vrisi, o srada it tarikatnn eyhi
bulunan Selim'in derghna (Hankh) dnyaya gelmi ve ona
eyhin ad verilmiti. Uzun sre devam eden mehur eyhler
zincirinden sonra itlik, bir sre geriledi ve gnmzden
aa-yukar bir buuk asr nce Havce Nr Muhammed ta
rafndan yeniden canlandrld.
Btn bu tarikatlarn yansra Hind alt-ktasmda bir
sr 'dzensiz', belli bir disipline ve slm eriatna uymayan
tarikatlar bulunmaktadr (Bunlara b-er', yni 'eriata uy
mayan' denmesi, onlarn bu zelliklerinden ileri gelmektedir).
Bunlar, dzenli tarikatlarn daha az dzenli olan kollarndan
(bunlarn banda 'Kalenderler' gelir) tutunuz da herhangi bir
gerek veya hayl! eyhin mezarnn bana postu seren, ok
kere onun-bunun srtndan geinen ve arlatanca bir hayat
sren mnferid dilencilere (bunlara fakr veya malang denir)
varncaya kadar eitli gruplar iine almaktadrlar. Hindis
tanda halk seviyesindeki dn hayat, yerli inan ve uygula
malardan byk lde etkilenmitir; daha dorusu yerli
mslman nfus, slmiyet'i kabul etmekle beraber slmncesi hayat grn de byk lde korumutur. ok kere
ismen Mslman olmakla yetinilmi ve bu blgede slmla
ma sreci son derece yava ilerlemitir. Rhn romantikli
in gc o kadar fazla olmutur ki yerli halk, srekli bir ekil
de bu romantikliin kurban olmaktan kurtulamamtr.
Birok kyde Mslmanlarla Hindlar ayn 'veller'e tapmak
tadrlar. Hinduizmle slm arasnda halk seviyesindeki yak
lama olay, slm'n Hindistan'a geldii gnlerden sonraki
dnemlere rastlamakta olup, X./XVI. yzylda Kebir ve Nnak
gibi kiilerin temsil ettii "Bhakt" hareketinin eklektik bir
kolunda yksek bir dzeye ulat. Nnak, Sh dninin kurucu
sudur. Bu dn, slm vahdniyetin Hind dn kltr zerinde
belli lde yapm olduu etkinin bir sonucu olarak ortaya
kmtr. slm'n nisbeten daha ge ulat ve Bat smr
geciliinin ortaya kndan nceki dnemlerde slm etki
nin iyice yerletirilerek halkla. pekitirilmesi iin yeterince
vakit bulunamayan Endonezya'da ise, slm toplumunun dn

SUFl TEKLAT

231

kltrnn byk bir ksm, d grnne ramen, temelde


slm- olmayan niteliini korumaktadr. Bu bakmdan bu
blgede nfuz etmenin yollarn bulan slm tarikatlarnn et
kilerine ramen, oradaki mistik tutum ve davranlar hemenhemen hi deimemitir.

Sonu

Tasavvvuf hareketinin Bat Asya'daki en parlak devri,


X./XVI. yzyldan XII./XVIII. yzyla kadar olan sre iinde de
vam etti. Aa-yukar bu sre, ayn zamanda Osmanl mparatorluu'nun kurulmasyla en yksek noktasna ulamas
arasnda geen sredir. Bu zaman zarfnda tasavvuf hareketi
ni kontrol altnda tutmak ve onun yinlerindeki arlklar
babo brakmamak iin birtakm gler harekete geiril
mitir. Bu gler, bir nceki blmn son ksmmda da iaret
edildii gibi, ikili bir ekilde ortaya kmtr. lk olarak Vah
det-i Vucd'culuk ve onunla ilgili uygulamalar, bn Teymiye
gibi kiiler tarafndan iddetle tenkid edilmitir. kinci ola
rak, bizzat Snn ulemnn sllie ilgi duymas, onu iinden
bir slhata tbi tutmak amacyla bir takm gleri harekete
geirmitir. Bu gler, ister sfliin Vahdet-i Vucd'culuunu
reddetmi, isterse onu Snn slm asndan yeniden yorum
lam olsunlar, tasavvufu Snn ideallere olduka yaklatr
ma sonucunu dourmutur. Ayrca bu akmlar blgesel bir se
viyede de olsa, slm dnyasnn stne artc ve ni bir e
kilde kyormu gibi grnen ve XII./XVIII. ve XIII./XIX. yz
yllarda tasavvufu t kalbinden etkileyen bir baka gelimeye
de yolam oldular. Bu gelime, slm dnyasnn uzak blge
lerinde neredeyse slmiyet'in yerini alan, fakat merkezi bl
gelerde de etkisini gsteren halk inanlarna kar yaplan
ar hcumdur. Bu hcum, btn slm dnyasna yaylan Selefiye' ci slhat hareketleri eklinde kendini gsterdi. Bu ko
nuyu XII.'Blmde inceleyeceiz. Fakat, daha nce de grd
mz gibi, sflik eitli slm lkelerinde halk inanlaryla
yakn bir iliki iinde bulunduundan dolay, bu eni slhat
hareketlerinden dorudan -doruya ve derin bir ekilde etki

232

l a m

lendi. Bu yeni gelimeler, sdece eskiden kurulmu olan tari


katlarn nazariyelerinde ve uygulamalarnda baz deiiklik
ler yapmakla kalmad, ayn zamanda XIX. yzylda, rhda ve
tatbikatta kesin olarak Snn olan ve geleneksel tarikatlarn
amalarndan kkl bir ekilde ayrlan Kuzey Afrika'daki
Sansye ve Hindistan'daki Muhammediyye gibi baz yeni ta
rikatlarn olumasn salad. Onikinci Blmde bunlar da
inceleyeceiz.

Onuncu Blm

FIRKALARLA LGL GELMELER


Haricler - ia - iann Kollan

Haricler

Her nekadar Orta a'm Mslman mezhep tarihileri,


slm'da ok sayda frkann ortaya kt izlenimini ver
mekte ve "mmetin yetmi frkaya ayrlacak, fakat bunlar
dan yalnz biri kurtulacak" eklinde rivyet edilen hadse da
yanarak bu frkalarn saysn gerekten yetmi e kar
mak iin gayret sarfetmektelerse de, Goldziher ve baka ilim
adamlarnn da iaret ettikleri gibi, bunlarn ou 'frka' ol
mayp fkh ve kelm ekolleridir. 137 Bu bakmdan slm tari
hinde tamamen doktrin farklar zerine kurulan bir frka
bulmaya almak bouna emek tketmek olur. Braknz
M'tezile ve Hricye'y, baz sferin ve felsefecilerin itikd
ve kelm konulardaki ar grlerinin Snn slmla
uzlamad ortadadr. Buna ramen bu durum itikd anlam
da herhangi bir frkann gelimesine yolamamtr. slm'da
ayrla (i'tizl'e) izin verilip verilmlyeceinin lttsn, daha
ok 'toplum dayanmas' diyebileceimiz bir husus belirle
mitir. Bu ise t bandanberi amel hususlarla ve hereyden
137. I.Goldziher, Vorlesurujcrt, s. 188.

234

SLAM

nce siyas konularla ilgili olmutur.


Mu'tezile, bir frka deil, bir kelm ekoldr. O, ksmen
reddedilmek, tepkiyle karlanmak, ksmen de Snnlikle
kaynamak suretiyle Snnliin teekkln dorudan-do
ruya etkilemi olan bir harekettir. Mu'tezile, ancak kendi
akidesinin devletin resm inanc haline geldii ve hogrden
uzaklaarak zulme bavurduu sralarda ayr bir frka olma
noktasna yaklamtr. Bununla beraber Mu'tezile, kazand
mevkii yitirdikten sonra bir kelm ekol olarak varln
srdrm ve ne srd nazariyelerle hem ia'nn tikd
grlerine, hem de Snn slm'a tesir etmitir. Bu tesir,
zellikle bn Teymiye kanalyla (baknz VI. Blm) insan ira
desinin hrl ve etkinlii (istita'a) meselesinde kendini
gstermitir.
te neredeyse bir imn esas statsne ykselerek siyas
alanda uygulanma imkn bulan bu hogrszlk, fanatik
lik, kendinden olmayanlara kaplar kapatma ve amanszca
zora bavurarak politik deimeyi etkileme, en eski slm fr
kas olan Havricin belirgin zelliklerini oluturmutur. 'H
rici' adnn tikd sapklkla bir ilgisi olmayp sadece 'isyan
c' veya 'ihtilalci' anlamna gelir. Hric bir ir, ilk Hric li
derlerden olan Eb Bill Mirds (. 61/68l)'m lm zerine
yazd nl bir atnda yle der: "Eb Bill'in lm hayat
ekilmez hle getirdi ve beni isyna (huruc'a) srkledi..". Ni
tekim Hriclerin dar kafallklar ve zora bavurma metodlan bir yana braklrsa, onlarn son derece dindar ve sdelik
taraftar insanlar olduklar grlr. Bu zelliklerden her ikisi
de, Hric lider Eb Hamz'nm 129/747'de Medine'yi ele
geirmesinden sonra okuduu hutbede aka grlmektedir:
"Ey Hicaz halk ! Arkadalarmn gen oldukla
rn syleyerek beni yermek mi istiyorsunuz? Hz.
Peygamber'in arkadalar da genlerden ibaret de
il miydi?.. Yemin ederim ki bunlar (arkadala
rm), gen olmalarna ramen yal gibi davranan
kimselerdir. Onlarn gzleri, ktln tevikine
kapaldr; ayaklar zevk ve seflala giden yoldan

FIRKALARLA LGL GELMELER

235

nefret eder. bdet onlar zayf drm, uykusuz


luk ise yorgun ve bitkin klmtr. Allah, onlar
gecenin yarsnda Kur'n ayetleri zerine eilmi
hlde grr. Onlardan herhangi biri Cennet'ten sz
eden bir yeti okuyunca alamaya balar ve arzu
ile yanp tutuur; Cehennem'den sz eden bir yeti
okuyunca da Ate'in nefesini kulanda duyuyormu gibi irkilir. Onlar, gece-gndz sknt iinde
dirler. (Namazda uzun sre srarla secdede kaldk
larndan dolay) toprak onlarn dizlerini, ellerini,
burunlarn ve alnlarn yiyip tketmitir. Fakat
bu insanlar, btn bu yaptklarn Allah katnda
nemsemezler. Onlar, oklarn atlmas iin yayla
rn gerildiini, mzraklarn savrulduunu, klla
rn ekildiini, atl birliklerin lm satn ve
cesetleri paraladklarn grnce Allah'n vadettii eyleri dnerek (hcuma kalkan) birliklerin
tehlikesini hie sayarlar. Bu genlerden biri sava
meydadma atlp ve ayaklar ile atnn boynunda
sallanp duraca, yznn gzellikleri kanla bo
yanaca na kadar orada kalmaya devam eder.
Vahi hayvanlar onun zerine saldrmak iin sa
brszlanrlar; yaban kulardan biri, gecenin ka
ranlnda onun Allah korkusuyla alayan gzle
rinden birini gagasna alr." 138
Hriclerin ortaya klarna sebeb, IV. Halife Ali'nin
37/648'de Muaviye karsnda kazand Sffn Savandan
sonra tahkim'i (Hakem kararma bavurma) kabul etmesiydi.
Bu tarihe kadar Ali taraftarlar () arasnda yer alan Hricler, hakl olmasna ramen insan kararma bavurmay ka
bullendii iin (ki bu olayda onun, diplomatik bir hle ile al
datld sylenir) Ali'ye kar kmlardr. "Allah'tan baka
hakem yoktur" szn bayraklatran bu idealist ve dar kafal
insanlar, hem Ali'ye, hem de onun ldrlmesinden sonra
(Hriclefden biri ldrd) Emevlere kar mcadele etmiler
138. Chiz, Kitb'l-Beyn ve't-Tebyn, Kahire, 1948, II, s. 124-125.

236

SLAM

dir. Ali tarafndan malup edilen, I.rak ve Bat ran'da Emev


komutanlarnn idare ettikleri kanl savalarda defalarca ezi
len Haricler, Abbaslere kar da ete harbi yapmaya devam
ettiler. Buna ramen, Hricler, artk tehlikeli olmaktan kmlardr.
Hricler, lden ve Irak snr boylarndan gelen Bedev
ve Yar-Bedev insanlardan olumaktayd. Fakat mutlak
eitlii savunan Hric idealizmi, ok sayda ranl Mevli'yi
de kendisine ekmiti. Mutlak ve tviz kabul etmez bir eitlik
fikri, yalnz Allah'n emirleri karsnda sorumlu olma, Hari
clerin tutum ve davranlarnn rhunu meydana getirmekte
ve dier btn esaslar bu rhtan kaynaklanmaktadr. Onlar,
Kur'nn slm mmetine bir grev olarak verdii "yilii em
retme ve ktl yasaklama" ykmllnn yerine getiril
mesi zerinde srar ederek, sadece Emev idarecilerine hcum
etmekle kalmadlar, mmetin ounluunu oluturan ve hertrl arlktan uzak olan insanlar da krkrne boyun
emekle sulayp karlarna aldlar. Toplumun byk oun
luu, V. Blmde de iret ettiimiz gibi, ilk olarak Osman dev
rinde ortaya kan karklklardan itibaren siyaset alannda
orta bir yol izlemekteydi. Bu ounluun nderleri, Hriclerin
tersine, "iyilii emretme, ktl yasaklama ilkesini hukuk
alannda deil, ahlk alanmda uygulamann gerei zerinde
duruyor, bunun da i savala deil, eitimle mmkn olacam
belirtiyorlard. Hriclerin ok miktarda kan dkmelerinden
korkuya kaplan Snn liderler, mevcut dzene hergn biraz
daha balandlar. Ulem snfnn douu da bu durumu bs
btn hzlandrd.
nc/dokuzuncu yzyldan itibaren "Ehl-i Snnet
ve'l-Cem'at'n, yni Snnliin olumasn salayan szkonusu bu orta yol ve muhafazakr anlay, zamanla nazar ve
doktriner bir ilke hline geldi. Bu ilkeye gre, her nekadar
"gnah ieren bir emre itaat etmek zorunluluu yoksa da,
yneticiye, zlim de olsa itaat etmek gerekir; zira zlim bir
ynetici, kanunsuzluk ve anariden (fitne) daha iyidir...". O
hlde ulemy "mevcut dzene bal olmak"la sulamann

FIRKALARLA LGL GELMELER

237

hakl bir yan vardr. Ayrca "zlim de olsa yneticiye itaat


gerekir" ilkesi, ok kere an noktalara gtrlmtr. Bu
nunla beraber, ulemnn siyas alanda gsterdii akllca tu
tum, slm mmeti iin kkl bir hizmet olmutur. Bu husus
ok kere gzden kamaktadr. nk ulem, bu ilkenin kisve
si altnda siyasi kargaalklar srasnda toplumun dirlik ve
dzenliini koruyan bir unsur oldu. zellikle Abbas halife
liinin paralanmasndan sonra muhtemelen sflere samim
olarak sayg duyan veya onlardan korkan macerac sultanlar,
ulemnn koruyuculuu altnda bulunan eriata zhiren de
olsa uymak zorunluluunu duymulardr. eriat, onlarn a
rlklarn kontrol altnda tutmu ve ynetimlerinin insan
ller iinde kalmasn salamtr.
Kaynan Hric idealizminden alan dier temel bir
akde de, Hriclerin, man yeterli grmeyip ameli, imnn
aynlmaz bir paras eklinde dnm olmalardr. (Bunu V.
Blmde grdk. Bu ilke, iinde bir baka dnceye, "insann
hr ve sorumlu bir varlk olduu" dncesine yer vermektedir
ki, bu fikri daha sonra Mu'tezile ele almtr. Hriclerin bir
baka nemli nazariyesi de Halfelik'le ilgilidir. Onlar, eitlik
taraftan olduklar iin Kureyten birinin halife olmas gerei
ni ne sren Snn gr kabul etmemilerdir. Onlara gre,
"Zenc bir kle de olsa, karakteri mkemmel olan herkes ha
lifelik makamna gelebilir". Bu gr, yalnz Snn topluluun
anlayna deil, ayn zamanda ve daha kesin bir ekilde
a'nm anlayna da ters dmeyleydi; nk ia, halifeliin
Ali kanalyla Peygamber'in soyundan gelenlerin tabi hakk
olduunu savunuyordu. Aslnda Snnliin bu konudaki gr
, mevcut gereklerin makl bir ereveye yerletirilmesin
den ibaretti. Bu gr, ortaya kmas muhtemel zd iddialarn
alann daraltmak suretiyle siyas karkl nlemeye al
rken, ayn zamanda a'nm hilfet konusundaki tabi hak
iddiasndan da uzak kalmaya gayret ediyordu.
Hriclere ait kuvvetler, yukarda da sylediimiz gibi,
daha ilk asrlarda ezildi. Hricler, gnmzde Umman, Zenzibar (Umman'dan buraya yaylmlardr), Dou ve Kuzey Afri

238

I SLAM

kada kk topluluklar halinde yaamaktadrlar. Bu toplu


luklarn hepsi, artk Mslman ounluu tekfir etmeyen ve
amalarna ulamak iin siyas cinayetlere bavurmayan
Ibdlik mezhebine baldr. Akp giden asrlar, onlar artk
geni slm topluluunun etkisi altna sokmutur. Onlarn
yakn zamanlarda klsik nazariye ve grlerini iine alan
baz eserleri yaynlayarak yaz hayatna katldklar grl
mektedir. 139 Bunu, Batdaki ilm almalar ve slm modernizminin hogrye dayanan tutumu byk bir ihtimlle
tevik ediyor olabilir.
Yukardaki tahlillerimiz gsteriyor ki, dar anlamda 'fr
ka' szn, Hricler hakknda kullanmak yanl olur. Hari
cler, byk mslman kitleyi tekfir etmek ve ona kar te
reddt etmeden silha sarlmak sretiyle kendi kendilerini
toplumun dna itmi oldular. Onlarn nazariyelerinde byle
bir durumu gerektirecek herhangi bir husus yoktur. Nitekim
Hriclerin radikal rhu, aka olmasa da, yalnz Ortaa
slm dnyasnn nemli baz byk ahsiyetlerinde deil,
ayn zamanda nisbeten daha yakn zamanda ortaya kan
Vehhablikde, hatt daha da yakn zamanda ve daha mtedil
olarak Orta Dou Arap lkelerinde varln duyuran hvn-
Mslimn (Mslman Kardeler) hareketinde yeniden yaad.
slm'da modern akmlar incelerken de greceimiz gibi;
Hric idealinin belli ynleriyle, Pakistan'daki radikal slm
hareketin, yani Cem'at- slm'nin savunduu doktrinin bel
li ynleri arasnda birtakm benzerlikler bulunmaktadr. Bu
da gsteriyor ki, slm mmetinin 'iinde' veya 'dnda' ol
may gsteren kesin ve ak bir ayrm izgisi bulunmamak
tadr.

a, slm'da grlen yegne nemli kopma (i'tizl) ola


ydr. O, ameli seviyede mmetin cma'na kar kan Haric
lerden farkl olarak, akp giden yzyllar iinde, icma1rhuy139. I. Goldziher, a . g . e s. 195.

FIRKALARLA LGL GELMELER

239

la badamayan (ve hem dn hem de siyaset alannda geerli


olduuna inanlan) bir lh Hak nazariyesi gelitirdi. iliin
de ortaya k, Ali ile ona hasm olan Emevler arasnda ce
reyan eden siyas dmanlklara dayanmaktadr. Alinin
ldrlmesinden sonra, Kfe'de bulunan Ali taraftarlar (a),
halifeliin talihsiz Ali ailesine yeniden verilmesini istediler.
te "halifeliin Ali'nin soyundan gelenlerin hakk olduu" id
dias, siyas nazariyenin balang noktas olmutur. Kfe
li Araplarn neden byle bir hak iddiasna sarldklar pek bi
linmemektedir. Bilinen bir gerek varsa, o da, geleneksel ola
rak Kuzeylilerden nefret eden Gneyli kabilelerin, Emev y
neticiler karsnda Himleri savunmaya karar vermeleri
ve Hz. Peygamber'in Ben Himden gelmi olmasn rahata
istismar etmeleridir. Emevlerden olan Muaviye ile mukayese
edilince, Ali'nin byk bir idealist olduu phe gtrmez bir
gerektir. Ancak Ali'nin kendi kiiliinden gelen bu zellii
nin soyla hi bir ilgisi yoktur. Acaba Ali'nin itibar, onun,
Peygamber'in damad oluundan m ileri geliyordu? Fakat bu
safhada Ali'nin, byle bir gye iin gerekli olan prestije sahip
olduunu gsteren herhangi bir iret de yoktur. Belki de ger
ek sebep, Ali'nin hakknn byk lde yenmi olmasnda
yatmaktadr. (Ayrca Ben Him ilesini, Emevler kars
na karlacak en iyi rakip olduu gereine biraz nce temas
etmitik.)
slm toplumunu ynetme hakknn Ali'ye ve onun so
yundan gelenlere ait olduu gr, tam anlamyla siyas bir
mahiyet arzeden ilk Arap iliinin en belirgin zelliidir. Bu
gn bir imama sahip olan Yemen'deki Zeydler arasnda ve
inan itibariyle Snn olmakla beraber Ali'nin soyundan ge
len biri tarafndan ynetilen Fas'da, bu ilk Arap liinin ge
ride brakm olduu izleri grmek mmkndr. Her nekadar
II./VIII. ve III./IX. yzyllarda geliecek olan dogmatik ar
lk, ilk ler arasnda grlmemekteyse de, dn nitelikte bir
hayranl ve bir takm siyas s'ikleri ieren bir tutumun Ali
iin takmldm gsteren kuvvetli belirtiler bulunmaktadr.
Ali taraftarlarndan olan Ebu'l-Esved ed-Du'al'nin, "istikbl
deki yurdunuzda Allah benim Ali'ye olan sevgim vastasiyle

240

SLAM

arayn.." dedii rivyet edilir. ir Kumeyt (. 126/744), Adem'


den sudr eden nrun, Hz. Muhammed vas-tasyle 'kutsal
aile'ye (Ali'nin ailesine) nasl getiinden sz eder. Hllerin
den ikyeti olan ran asll Mevl'nin, Emev yneticilerine
dibiledii sralarda slm toplumunda ortaya kan ilk sos
yal ekimelerin, a'nm sosyo-politik faaliyetlerine yeni bir
hz ve yeni bir dnm noktas kazandrdndan phe yoktur.
Bu safhada, liderlik Araplarn elinde bulunmu olabilir; fakat
taraftarlar topluluunda Araplarn yerini daha ok ranllar
ald. Bylece ynetici sultana kar bakaldran Muhtar bn
Ubeyd, Mevlyi ve kleleri harekete geirerek, Alinin, Pey
gamber'in kz Ftma'dan doan her iki olu da lm oldu
undan, baka bir olunu, yni Muhammed bn Hanefiye'yi
Mehd olarak tahta oturttu. bn Haefiye'nin lmnden son
ra onun tekrar dnecei (rec'a) inanc ortaya kt.
Gryoruz ki, ilik, slm tarihinin ilk dnemlerinde
sosyla ve siyas honutsuzluklara ilikin ortaya kan eitli
gler iin bir klf olmaktayd. Kuzeyliler karsnda kendi
gurur ve bamszlklarm ortaya koymak isteyen Gneyli Araplar, lii bir vasta olarak kullandlar. Yine lik, Irak'm kark nfusu iinde durumdan memnun olmayan ranlI
larn iine yarad ve Abbasler devrinde ar bir ran kltr
ve milletilik hareketi olan u'ubiye'nin ortaya kmasna sebeb oldu. Ne varki temelde siyas olan bu ilk hareket, Arapla
rn yerini Arap-olmayanlann almasyla kendine has itikd
ve kelm grleri olan bir dn frka hline dnt. Dn bir
mahiyete sahip olan asl itici g, kaynan Ali'nin Ftma'dan olan olu Hseyin'i 61/680 de Kerbel'da hkmet kuvvet
leri tarafndan kanl bir eklide ldrlmesinden almaktadr.
te ihtiras ve fke unsuru, burada in iine girmektedir. ma
mn geri dnecei inancyla birleen bu unsur, iliin en be
lirgin idealini oluturmutur. Bu unsura Dou'nun lh nrla
ilgili eski inanlar aland ve Hristiyan Gnostik Yeni-Efltuncu fikirler, bu inancn metafizik temelini meydana getirdi.
Mehd fikrinin lh bir ahsiyet fikri eklinde geliip
ortaya kmas iin bu s'ik ve dncelerin hangi safhalarda

FIRKALARLA. LGL GELMELER

241

tam olarak kaynat ve burada kimlerin hayat derecede rol


oynad hakknda, bugn ulam olduumuz aratrma se
viyesinde, herhangi birey sylemek mmkn deildir. nk
doktrininin ilk gelimeleri hl karanlktadr. Arka ar
kaya' uradklar yenilgilerin sebeb olduu ktmserlik ve
korku, ilk dnemlerde srekli olarak maruz kaldklar ez ve
cef, ilii byk lde yeraltna itti. Bu yeralt faaliyeti, bir
yandan onun toplumca kabul edilemeyen fikirlerin etkisi
altnda kalmasna, te yandan da biri nazar dieri amel ol
mak zere birbiriyle yakndan ilgili olan ve iliin belirgin
zelliini oluturan iki ilkenin ortaya kmasna sebep oldu:
Amel ilke, inancn gzlenmesi (takiyye) ile ilgilidir. Bu ilke
nin mtedil eklini, Snnlik de kabul etmitir. zellikle Eb
Hanfe, Kur'n'm III. sresinin 27. yetini dikkate alarak,
hayat tehlikede olan bir kiinin, inancnn zddna olan bir
eyi itiraf etmesinde bir saknca grmemitir. Bununla bera
ber, 'zme ve balama (Hail ve'l-Akd) kural gereince Snn
lik, yksek seviyede ahlk drstlk zerinde srar etti ve
'balamann', 'zmeye' stn olduunu teyid etti. Dier yan
dan takiyye, iliin ana ilkesi hline geldi ve yalnz hayatn
dorudan doruya ve aka tehlikeli olduu zamanlarda deil,
genel olarak dmanca tutumun grld heyerde uygulan
d. Takiyye'ye sadece izin verilmekle yetinilmedi: o, yerine ge
tirilmesi gereken bir ana grev olarak benimsendi. ler, sa
dece bu ilkeyi uygulamakla kalmadlar, Al dahil btn
mamlarnn da ona uyduklarn ne srdler. Onlara gre,
Ali, hilfetin kendisine ait 'lh bir hak' olduuna kesinlikle
inand halde bu inancn 'gizledi' ve seleflerinin halifeliine
raz oldu.
Ayn tutum, Btnliin formle edilmesinde ok daha
nazar olan bir ynde geliti. Mslmanlarn Mnbit Hill'i ve
ran' almalarndan hemen sonra, fethedilen topraklarn ihtid eden insanlar, yeni Dne akm etmeye baladlar. slm'
kabul eden bu kiilerin eski ark ve Gnostik inanlarna,
hatt uygulamalarna dokunulmad. Onlar, slm kisveye
brnerek amel sahada bile faaliyetlerine devam ettiler. Bu
demektir ki, d kabuun altnda eitli inanlar yaamaya

242

SLAM

devam etti ve bunlarn yeni dinle karlamalar, byk bir


rh alkantya ve fikir hareketliliine sebeb oldu. O srada
mevcut fikirler arasnda Hristiyanlk, Manikeizm ve Budizm
gibi dnlerden gelen fikirler de vard. Bu durum, birtakm gizli
frkalarn kurulmasna yolat. ilik, siyas bakmdan top
lum iinde kendilerine bir yer bulamayanlarn amalarna
hizmet etmekteydi. Dolaysyle mnen kendilerini yersiz ve
yurtsuz hissedenler, bu frkann glgesine snarak eski fi
kirlerini slm'a sokmaya baladlar, tslm iinde bu fikir
lere gvenilir bir yer bulabilmek amacyla da kaynan Gnostik doktrinler stokundan alan 'btnlik' ilkesini benimsedi
ler. Bu ilkeye gre, Kur'n metinleri ikili, hatt ok ynl bir
yoruma tbi tutulabilir. Kur'n'm 'zahir' anlamnn yamsra,
farkl derecelerde oluan 'btm' anlamlar da vardr. Bizzat
Allah, Kur'n' vahyederken takiyye ilkesine uymutur. 'Bt
n' anlam kavram, sflerin Kur'n' vahyederken takiyye
ilkesine uymutur. 'Btn' anlam kavram, sflerin Kur'n
tefsirlerini de etkilemitir. yle ki 'btm' anlamlar, bazan
tamamiyle keyf yorumlamalara kadar varmtr. Bununla
beraber hibir Mslman zmre, Kur'n' bu ilkeye gre yo
rumlarken ann genel olarak yapt gibi 'babo bir yo
rumlama lsne' bavurmamtr. ler, hemen-hemen
Kur'n'm her kelimesinde Ali'nin ailesi veya daha yatkn veya
hi deilse anlalabilir bir nitelik kazandrmak iin "sem
bol" ile "sembolize edilen" arasnda bir ban bulunmasnn
gerekli olduu gr, pek tabi, lerce kabul edilmemitir.
Bu btn hikmetin yanlmaz shib 'mam'dr. iliin
btn inan sistemi, bu mam'n otoritesiyle ilgili retinin
evresinde olumaktadr. Buna ramen, mam'n meyyidesi
tamamen nazardir; nk, biraz sonra da greceimiz gibi, ta
rih ahsiyetler olarak kabul edilmi mamlar, kendilerine bu
yaktrmalar atfeden ilik hareketinin elinde neredeyse bi
rer mahkm durumunda idiler. Son mamn 'kaybolmasn
dan' sonra, artk nazar anlamda yol gstericilik bile ortadan
kalkm ve sdece mamn geri 'dnecei' midi szkonusu
olmutur. Sonu olarak, lik, Snn slmn kabul ettii
icma'm nemine inanmam ve onun yerine mam'n otorite

FIRKALARLA LGL GELMELER

243

sini koymutur. Ignaz Goldziher, "Snn slm cma'; slm


ise otorite inancm temsil eder" derken meseleyi gayet zl ol
arak ortaya koymaktayd. 140 nk Snn slm, gerek dn
otoriteyi icmada bularak Halifeyi sadece mmetin banda
bulunan, siyasetten ve dn icradan sorumlu olan bir kii ola
rak kabul ettii halde, mam, tam tersine, itikad mesele
lerde hatt btn konulardaki grlerinde hem gnahsz,
hem de mutlak anlamda 'yanlmaz olarak' kabul edilmekte
dir. Nitekim klsik ve Ortaa Snn slm dnyasnda halife
lik makam, sadece pratik bir zaruret olarak kabul edildii
halde, mam'a inanma ve onun otoritesine teslim olma, ilik
nazarnda, Allah'a ve Peygamber'e inanmadan sonra nc
bir mn esas olarak kabul edilmitir.
Otoriter olan ve verset yoluyla intiklden byle bir
mamet anlay, mam'n metafizik statsnn daha iyi
tanmlanmasn ve varlklar dzeni karsnda onun nihi
yerinin ne olduunun kararlatrlmasn gerekli klyordu.
Bu gereklilik, Zerdtlkteki Nr kavramn Yeni-Efltuncu
sudr nazariyesinin mekanizmasna uydurmak suretiyle ye
rine getirildi. lk Nr'dan, yni Allah'tan mutlak insan sudr
eder. Bu insan, yaratlm lemin zirve noktasn oluturan
mam'dr. ann ounluunu oluturan sn-aeriyye, ma
m, bu ilk Nr'un bir Mazhar' (Allah'n dorudan tezahr)
olark kabul eder ve O'na lh bir cevher atfetmeyerek sdece
lh sfatlar atfeder. Fakat daha ar olan frkalara (aaya
baknz) gre, mam, hull eden Allah'n bizzat kendisidir; dolaysiyle O, lh bir cevhere sahip bulunmaktadr. Nitekim
Ali lhler gibi bazlar da mam'n, Allahn ta kendisi oldu
una ve "mamdan baka lh olmadna" inanrlar. Fakat
byk ounluun Gult diye adlandrd bu an frkalar,
a'y temsil edemezler.
mamn, ilk Nr'dan sudr ettiini dile getiren bu meta
fizik statnn ne zaman ortaya kt henz bilinmemekte
dir. Bunun, tahminen III./IX. yzyln balannda ortaya kt
sylenebilir. Sfler -Selh et-Tuster'nin okulu (baknz VIII.
140. Ayn eser, s. 215.

244

SLAM

Blm)- ann bu nazariyesini kabul ettiler; fakat onlar bunu


Ali'den ok Hz. Muhammed'e atfettiler. yle grnyor ki ger
ekten de sfler, bir takm nazariye ve tutumlar benimse
mi ve bunlar Snnlie sokmulardr. Sflerin, Ali hakkndaki fikirlerinin nelerden ibaret olduunu, bu fikirleri yumu
atarak Snn slm'a nasl sunduklarn ve Snnliin de on
lar ne lde kabul ettiini V. Blmde grmtk. Yine ora
da, sfliin genilemesiyle liin nasl zarara uradna da
temas etmitik. liin mam gr, sfliin vastasz ola
rak Allah'a ulalabilecei grne ters dmekteydi. Btn
bu etkenler -belki de hepsinin birlemesi- ia'nn sflie ni
in dosta davranmadn aklamaya yetmektedir.
Geride bir husus daha kalyor ki, o da inanlarn,
nemli bir konuda daha Snn itikaddan ayrlddr. Burada,
liin, Mu'tezileden miras ald daha aklc bir rha yer
verdii grlmektedir. lerin ou, Snnliin resm kader
ci grn reddetmekte ve insann seme hrriyetine sahip
olduuna inanmaktadr. Ayrca ler, hi deilse nazar ola
rak, ictihd kapsn ak tuttuklar hlde Snnler iin bu
kap, en azndan teorik seviyede, IV./X. yzyldan beri kapal
kalmtr. Hukuk alannda lik, Snnlikten sadece baz
ayrntlarda ayrlmaktadr. Mut'a, yni geici bir sre iin ev
lenme (bu, birka yl, birka ay, hatt birka gn iin olabilir),
bu ayrlklarn banda gelir. Ayrca ibdetlerde de baz kk
farkllklarn olduu grlmektedir. Mezarlarn, zellikle
mamlarn mezarlarnn ve dier kutsal yerlerin ziyaret edil
mesi, ibdete lyk grlmesi, liin amel hayatnda nem
li bir yer tutmaktadr. Nitekim Kerbel ve Mehed'e yaplan zi
yaretler o kadar ballkla ve o kadar k sayda insann katl
masyla olmaktadr ki, Mekkeye yaplan ziyaretleri geride b
rakmaktadr. Genel olarak' halk, Snn halktan daha ok
btl inanlara baldr. mamet nazariyesinin ilikteki ne
mine ramen, gruplar kimlerin mam olarak kabul edile
bilecei konusunda kendi aralarnda ak bir ayrla dm
lerdir. Daha nce grdmz gibi, ilk dnemlerde a taraf
tarlar Ali'nin, Peygamber'in kzndan gelen soyuna deil, Ha
lifenin daha sonraki haleflerine rc etmilerdir. Nitekim

FIRKALARLA LGL GELMELER

245

'kinci hull', Muhammed bnu'l- Hanefiye'ye atfedilmitir. K


sa bir sre sonra siyas faaliyetler, tutarl bir kelm esas
oluturunca, mamn zuhruyla ilgili midler yeniden Ali'ye
baland. likteki mmetin byk lde hayl rn oldu
u, Snn slmn bu mamlardan birounu hads ve hukukta
otorite olarak kabul ettii gereinden de anlalmaktadr.
Szgelii, a'nm beinci mam Muhammed Bakr (. 114/
732), Snnlere gre byk bir bilgin ve Medine'nin hukuk m
aviri olduu halde, lere gire. Allah'n Mazhardr. Btn
bu etkenler, leri, Snnilerin hads klliyatndan farkl bir
klliyat derlemeye evketti (Baknz III. Blm).

iann Kollan

Zhir olan "Oniki mam"a inandklar iin sn-aeryye diye adlandrlan frka, eitli gruplar arasnda orta bir
yol tutan ve ayn zamanda onlarn en byn tekil eden bir
frkadr, sn-aeriyye'nin 259/873'de doan en son .mam
Muhammed'in,. esrrengiz bir ekilde kaybolduu rivyet edil
mekte ve onun geri dnmesi beklenmektedir. Her ne kadar
gib' mamn kim olduu hakknda bir gr birlii yoksa da,
bu 'kaybolan mam' fikri, btn frkalarda grlen ortak
bir zelliktir. ler arasnda ilk byk ayrlk, altnc mam
olan Ca'fer (148/765 de Mecne'de ld)'in yerini kimin alaca
meselesinden dolay kt. ounluk, Cafer'in olu Mus'y
mam olarak kabul etti, nk byk olu smil ve ondan
sonra da olu Muhammed olduunu kabul ettiler. smli ad
verilen bu gruba "Yediciler" de denmektedir. nk bunlar,
Mehd olarak dnmesini bekledikleri Muhammed'le 'mam
lar' dizisini kapatmaktadrlar.
sml propaganda, III./IX. ve IV./X. yzyllarda olduka
hararetli bir ekilde devam ettirildi. Bu durum onlarn, V./XI.
yzylda Kuzey Afrikadan Hindistan'a kadar btn slm dn
yasnda ok gl bir duruma geldikleri na kadar srp gitti.
Bir mam-Halife'nin tahta kmasn, siyas programnn esa
s haline getiren bu hareket, ilk safhalarnda sosyal bir ink
lb gerekletirmenin, dardan ald fikirleri -zellikle Ye

246

t S LAM

ni-Efltuncu ve Gnostik fikirleri- bnyesinde eriterek felsef


bir sistem kurmann ve Snn slm' temelden sarsarak bu
felsef sistem zerine yeni bir dn oturtmann yollarm arad.
Bu faal ve saldrgan hareketin balangc, geleneksel olarak
Abdullah bn Meymn Keddh adnda bir kiiyle ilgili grl
mekle beraber, W. vanow'un yapt son aratrmalar bu ko
nuda baz phelerin uyanmasna sebeb oldu; nk bizzat
kaynaklar, Keddh'dan ilk ahsiyetlerden biri olarak sz et
mektedir (Baknz Shorter Encylopaedia of slam, ilgili mad
de).
nc/dokuzuncu yzyln son eyreine doru smliler Hamdan Karmat'm nderliinde bir isyan ve itima-dn
bir hareket sahneye koydular. nderlerinin adna izafeten
smllere bundan byle Karmatler (Karmita) denmeye ba
land. Irakta Kfe ehrinin yaknlarnda bir karargh kuran
(takriben 277/890) Hamdan Karmat, peinden giden insanlar
vergiye balad. Ksa bir sre sonra bu vergi sisteminin yerini,
Komnist trden bir toplum yaps ald. yle ki; mme yara
rna olan her ey, mam'n adna mterek kullanlmaktayd.
Fakat Karmatler tedhi hareketlerini srdrerek yle cinyetler ilediler ki, herkes onlardan korkmaya ve nefret etmeye
balad. Bu bakmdan Karmatler, grldkleri heryerde bas
kya urad ve gittike de izleri silindi. Bununla beraber Ftma ailesinin propagandasn yapan smller, Karmatlerin
hareketinden yararlanarak onlarn yklndan sonra Msr
ve Kuzey Afrika'da Ftm devletini kurdular.
sml metafizik sistemini mkemmelletirenler, IV./
X. yzyl da zellikle Irak ve randa yaayan dler ve aydn
lardr. Bu metafizik sistem, Kur'n'm tam anlamyla Yeni-Efltuncu adan, zellikle sudr nazariyesi asndan yaplan
batn yorumlarna dayanmaktadr. Eb Ya'kb es-Sicistn
(. takriben 331/943) ve Hamd ed-Dn Kirmn (. 410/1019)
gibi ranllarn yazdklar eserler yannda hvanu's-Saf'mn
risleleri de bu metafiziin en iyi bilinen aheserleridir. Bir
yeralt tekiltnn eseri olan bu rislelere yukarda VIII. B
lmde iaret etmitik. Yeni-Efltunculuun Bir, Akl ve Ruh

FIRKALARLA LGL GELMELER

247

ls, smlliin Tlih (cedd), Btn Yorum (feth) ve Hayl


lsne dntrlm ve bu kavram, srasyla Muham
med, Ali ve mam'la ayniyat kazanmtr. H. Corbin, Tlih
kavramiyle Zerdtln Hvarna veya Harra kavram arasn
da bir ilikinin bulunduuna iaret etmektedir. 141 Bu gre
gre, Hz. Peygambere vahyin gelii sadece doutan gelen bir
'talih' eseridir; fakat Kur'n'm gerek yorumu (feth=ama)
Ali'nin grevidir. Bu demektir ki smli doktrin, sadece YeniEfltunculuktan alman fikirlerden daha fazla eyleri ihtiv
etmektedir.
Bu tablo, smlliin, tarihi kendine gre zel bir ekil
de yorumlamasyla daha karmak bir durm ald.. Eski dn
ce sistemlerinden 'devri (cyclical) lem' grn alan smllik, her devri yedi yllk sreler zerine kurdu. ('7' rakamyla
ilgili gr, muhtemelen 'Yedi mam Nazariyesi'nden alnm
tr). Devir iindeki yedilik sreler, Adem, Nuh, brahim, Ms,
s, Muhammed ve mam'la zde olup bu diziye 'Konuanlar'
(ntk) denir. Bu dizi, devrin tamamlaycs olan mam'n var
lnda son noktaya ulaan bir gelimeyi temsil eder. Ayrca
her bir Ntk arasnda yedi (Skin'ler) dizisi vardr ki, bunlar
bir nceki ntk'm iini daha sonrakilerle birletirip kayna
trrlar. Bu nazariye, hem Snnler hem de mm lerce ka
bul edilen Hz. Muhammed'in son peygamber olduu grn
ykmaktadr. liin benimsedii 'btm' yorumlama, smllerce en an noktaya kadar gtrld. mam'n nazar buy
ruuyla renilen basamakl gizli ta'lim (Gazl, bu ta'lim an
layna hcum etmitir) doktrini gelitirildi ve onun ancak
dikkatli bir te'sis' sonunda elde edilebilecei ne srld. e
itli ta'lim basamaklarndan geerek ykselen rif, Hakikatin
"bir" olduunu kavrar ve sadece kendisinin rhn ve evrensel
bir anlamda yorumlayabilecei messeselemi dnlerin tam
anlamyla bo olduuna kanaat getirir.
Baz batl bilginlere gre, smlilik gerek anlamda li
beral bir ideoloji idi. Eer o baarl olsayd slm' da 'aklc'
141. H. Corbin'in, Nsr-1 Husrev'in Cn'l-Hikmeteynline (Paris ve Tahran,
1953), yazd Giri.

248

SLAM

ve 'liberal' bir duruma kavuturabilirdi. Bu bilginler, hereyden nce sml! doktrini saran Yunan terminolojisinden et
kilenmilerdir. Fakat onlar, bu sistemin eses itibariyle aklc
olmaktan ok uzak olduunu ve Yeni Efltunculuun bozulmu
bir Gnostik eklini kabul etmenin, liberal felsef dncenin
en yksek noktasn temsil etmek demek olmadn unut
maktadrlar. Aka grlyor ki smlliin, btn messe
selemi dnleri eit ve Hakikati da tek olarak kabul etmesi,
bu bilginleri byle birtutum taknmaya srklemitir. Fakat
smlliin temel inanc, btn dnlerin eit olduunu ifade
etmekten ok, onlarn msbet muhtevalarnn ayn derecede
bo olduunu ifade etmektir. smllie gre, bu boluk ancak
kendisinin ne srd geerli olan yorumun kabul edilme
siyle doldurulabilir. Bu, bir liberalizm deil otoriteryanizmdir. (Bu otoriteryalizm ortadan kaldlrsa, smllik sde ve
basit bir hiilie -nihilizme- indirilmi olur.) Benzeri bir t
mm, gnmzde Hinduizmin savunucular arasmda da gr
mekteyiz ki, Bat asndan, bunlarn en gl ve etkin temsil
cisi S. Radhakrinan olmutur. Ayrca, sml yorum, kendi
sini sadece itimda lyk bir yorum olarak, deil, yanlmaz bir
imamdan sudr eden ve mutlak anlamda gvenilen bir yorum
olarak takdim etmektedir. mam, grnmez (ga'ib) olduu iin
onun diktatrlnn de nazar bir mahiyet tad dorudur,
fakat bu durumda insanln rhn otokrasisini gib olmay
an sml aydnlarn oluturmas gerekir. Bu sylenenlere,
sml hareketin yeralt karakterine sahip oluunu, tedhi
hareketlerinin kaynan oluturduunu ve ykcln, Karmatlerin cinyetlerini, sml olmayanlarla sosyal iliki
lerin kurulmas hakkndaki tabular eklediiniz zaman, tari
h smlliin manzarasn tamamlam olursunuz.
Musta'l'ler ve Nizrler diye iki kola ayrlan (birincinin
banda Bombay'da Muhammed Burhaneddin, kincinin ba
nda ise Aa Han bulunur) ana smli kitlenin yansra, smllik IV./X. ve V./XI. yzyllarda Nusayrler ve Drzler (o
unlukla Lbnan'da bulunurlar) olmak zere iki farkl kola
daha ayrjld. Bu sonuncular Ftmlerden Hkim'i (. 411/
1021) tanrlatrlmanm bir sonucu olarak domutur. El-

FIRKALARLA LGL GELMELER

249

Hklm'in dnn bekleyen Drzler, smli doktrine daha


ar bir ekil verdiler. Fakat bunlarn saylar olduka azdr.
Drz det ve trenlerin Masonluk hareketinin gelimesinde
de etkili olduu dnlmtr. Sekizinci/ondrdnc yzy
ln sonlarna doru Fadlullah Astarbd'nin liderliinde bir
baka mfrit frka ortaya kt. Bu frka mensuplarma, al
fabenin harfleri hakknda ne srdkleri inanlara verdikle
ri byk nemden dolay Hurfler ad da verilmektedir. Bun
lar, harflerin say deerleri ve eitli harf birleimleri zerine
birok esrarl ve btn doktrinler kurmulardr. Nusayrler
ve Drzlerden farkl olarak,
Hurller'e sml olarak baki
mamak gerekir. Hurfler'i, Imm a'nm bir kolu olarak
grmek icap eder, nk onlar. Peygamber Hz. Muhammed'den
sonra bir geliim izgisini esas alarak Onbir mam kabul et
mektedirler. mamlar dizisi, hull etmi Allah olarak kabul
edilen Fadlullah ile kapanmaktadr. Hurflik, genellikle a
r etkilere ak olan Trkiye'deki Bektalik (baknz IX.
Blm) tarafndan da benimsenmitir. Bu blmn banda da
belirttiimiz gibi, a'mn kendisi de btn bu frkalar 'ar'
(ult) bulmakta ve reddetmektedir.
smli felsefe ile tasavvufi nazariyenin Sadreddin
razi'nin felsefesinde niha ekline kavumas, (baknz VII.
ve VIII. Blmler), mm ilii etkiledi ve XII./XVIII. yzyl
larn sonlar ve XIII./XIX. yzyln balarnda eyh Ahmed
Ahs' (. 1241/1826)'nin telkinleri sonucu eyhlik ortaya
kt. Din adamlar snfnn varlna kar olan eyhler,
gelenekiliinin oynamakta olduu rolde birtakm dei
ikliklerin yaplmasnda srar ederek, mamlara 'tapnma'
derecesinde balanmann nemi zerinde durdular. Tpk s
ml arlar gibi, onlar da mamlarn dorudan doruya Al
lah'n Mazhar olduklarn kabul etmekteydiler. Onlar, Bb
(lh vahyin kaps)'m btm olarak her yerde faal olduunu
telkn ettiler. mm a, "Bb" terimini rhn bir muallimi
belirlemek iin kulland hlde, Nusayrler gibi arlar (u
lt), ayn terimi lh Varlk'm tezahr srasnda meydana
gelen bir ilerleme srecini anlatmak iin kullanrlar.

250

SLAM

Bu retilerden ilham alan eyhler okuluna mensup bir


renci, razl Al Muhammed (1236/182l'de dodu), 1260/
1844'de kendisini Bb ve Kll Akl'm bir ayna's olarak iln
etti. Birok kiiyi kendi grne eken bu adam, dn
adamlarnn iddetli tepkisine muhatap oldu ve sonunda
1266/1850'de ldrld. Onun lmnden sonra liderlik ko
nusunda ihtilfa dld ve adlar Subh-i Ezel ve Bahullah
olan iki vey kardeten her biri bir baka istikamete gitti. Bi
rinciyi takip edenler, yni Ezeller stadn grn devam
ettirdiler. Bugn bunlarn says olduka azalmtr. Fakat
Bahullah, daha baka etkiler altnda kald; sava aleyhtar
l ve evrensellik konulan zerinde durarak Bahlii,^ slm'
m dnda mstakil bir dn olarak iln etti. Bu yzyln balannda Amerika'da nemli lde taraftar toplayan Bahalik,
u sralarda olduka gerilemi durumdadr.
lik, birden fazla yolla Snn slm' da etkiledi. lerin, Muhammed'in Beytine', yni Ftma, Ali ve onlarn so
yundan gelenlere ta'zm gstermeleri, Snn slm'n onlara
gsterdii sayg ve vgde de gerekli yanky yapt. Zaman ge
tike bu tutum, daha ok g kazand. Snn kitlelerin, zel
likle Arap topraklarnn dousunda yaayanlarn Seyyidler'e
(Ftma ve Ali soyundan gelenler) gsterdikleri byk, hatt
klece sayg, bu te'srin varln gsteren ve slm'n ilk yllannda benzeri grlmeyen Canl bir rnektir. Snn slm'da
grlen Mehd fikrinin olumas ve gelimesi, esas itibariyle
liin 'mam' nazariyesinden gelmektedir. Hele liin,
sflik kanaliyle Snnlie yapt etkileri saymak mmkn
deildir. Bunlardan sadece dikkat ekici bir tek noktaya temas
edelim: Kur'n'm batm tarzda yorumlanmas, genellikle s
lm zerinde derin etkiler yapmtr. Sfliin bu konuda i
lik kadar arla gitmedii ve Snnliin de sfliin ne sr
d her eyi kabul etmedii dorudur; fakat yine de bu naza
riye ulem'nm lml kanad zerinde bile gl bir etki yapt.
Onuncu/onaltnc yzyldan, yni randa Safev idaresi
nin kurulmasndan itibaren mm ilik, ran'n resm mez
hebi hline geldi. Bu durumu meydana getiren ilk sikleri,

FIRKALARLA LGL GELMELER

251

ran-Trk savalar hazrlamtr. Byk fatih ve komutan


general Ndir ah (. 1160/1747), XII./XVIII. yzyln ilk yan
snda Snnlikle lik arasnda bir yaknlama salamak
iin aba harcad. Yaknlamayla ilgili bir de uzlama form
l bulundu: Snnlik, kendi drt fkh mezhebinin yansra
beinci mezheb olarak Ca'ferilii (ia'nn altnc mam olan
Ca'fer es-Sdk Snn slm tarafndan da byk bir dn oto
rite olarak kabul edilir) tanyacakt. Fakat Ndir ah'm l
mnden sonra btn bu abalar bir yana itildi. O tarihten iti
baren yer-yer baz abalar gsterilmi, belli yerlerde, zellikle
Orta Asya'da bir takm baarlar elde edilmitir. Gnmzde
Bat'nm dn ve siyas etkileri sonucu, btn mezheplerin bir
likte ele alnmasyla ilgili kuvvetli bir arzu domutur. Bu ko
nuyu XIII. blmde inceleyeceiz.

Onbirinci Blm

ETM
Okullar - Ortaada slam reniminin Karakteri - Mfredat
Program ve retim

Okullar

nceki blmlerde nitelik bakmndan slami olan dini


ilimlerin dou ve gelimesini tasvire altk ve bu arada, yeri
geldike, onlarn birbirlerine oranla yerlerine iaret ettik. Biz
bu blmde bu hususu biraz daha geni ve sistemli bir adan
ele alacaz. Byle bir ey bizi slm eitim sisteminin kalbine
gtrecektir. Fakat daha nce slmda eitim messeselerinin
biimi ve yaylyla ilgili d cihetler hakkmda bir ka ey
sylememiz gerekir.
Islmdan nce Arabistanda snrl bir ekilde varolan
okuma ve yazma sanat, slamm douundan sonra ve zellik
le mparatorluun genilemesiyle, geliti. slamn yaylma
sndan sonra ve ilk sralarda kttb'larda (ilk retim yerle
rinde) ders veren retmenleri, balca gayr- mslimler, zel
likle Hristiyan ve Yahudiler tekil ediyorlard. Hal byle ol
makla beraber slamm gelii, ilk kez, dini kltrn belirgin
bir eitim arac olan Kur'an ve Hadls'i getirdi. Bu olay, Kutsal
Kitap, yani Kur'n, Mslman olmayan birine retilebilir mi

ETM

253

veya Mslman olmayan birinden renilebilir m, eklinde


ortaya kan ve Hicr ilk iki yzyl boyunca srp giden bir
tartmaya yol at. Bylece, yazma sanat ve Allah'n kelm
n (szn) retme grevi, eitli kiilere tevdi edildi ve bu uy
gulama yzyllarca srd. Bu uygulama hakknda bn Haldn
VIII/XIV. yzylda unlar yazmaktadr: "Yazma sanat Kur'an
ve din ile birlikte retilmez... Okuma ve yazma ilkokullarda
retilmez, dolaysyla bunlan renmek isteyenin bu konuda
yetimi retmenlere bavurmas gerekir. 142 Nitekim oku
ma, yazma ve basit aritmetik retimine de yer verilmekle be
raber, ilkokul dzeyinde arlk din retimine verildi.
Bununla birlikte ilk eitim kendine yeter bir birimdi ve
yksek eitimle arasnda uzvi bir iliki yoktu. Esasnda, ilk
eitime yksek renimin sistemli bir beslenme havzas ola
rak bakmak modem bir olgudur. Ortaa eitim sistemindeyse
ama, yalnzca ilk eitimden geirilmeleri amalananlardan
frkl olarak eitilen sekin bir ka kiinin fikri kapasitesini
olabildiince yksek derecede gelitirmekti. slamn ilk devir
lerinden beri ilk ve yksek retim yannda iki ayn tip eitim
mevcuttu. Birincisi, gelecein sultanlarn yetitirmek zere
veliahtlar iin kurulmu saray-okulu eitimi idi. Bu tip ei
tim, din eitimini iine almakla beraber, hitabet, edebiyat vb.
ve her eyden nce 'yiitlik' (mrvvet) zerine arlk verildi.
kinci tip eitime, okuma-yazma retmekten ziyade, Kur'an
ve akid (inanlar) hakknda bilgi vermek zere halka yne
lik olduu iin, 'yetikin eitimi' denebilir. te bu ikinci tip
eitim sisteminden, belirli bir retmen evresinde toplanan
renci halkalar aracl ile yksek renim okullar geliti.
Yksek renim halkalarnn dini kltr arac, slamn
ilk yzyllar srasnda ortaya konan yeni fkh ve kelm/
ahlk dnce sistemi idi. Bu okullar arasnda ilk kez fkh
ilmi olgunlat. Irak'ta Eb Hanfe'nin, Medine'de Mlik'in ve
daha sonralar fi' ve Ahmet b. Hanbel'in ardndan gidenler
fkh bir doktrin btn (mecmuas) gelitirdiler. Fakat
142. tbn Haldn, Mukaddime, VI. s. 29; A.S. Tritton, Materials on Mslim Education in the Middie Ages, Londra 1957.

254

SLAM

ahlk sorunlarn ele alnmas ve II/VIII. ve III/IX. yzyllar


e'snasnda bu sorunlarn yol at kelm problemleri zerin
deki tartmalar da bu srada heyecanl bir atmosfer iinde de
vam etti. Bu tartma ve mzakereler, bazan camilerde yapl
makla beraber, ou kez bilginlerin veya onlara hamilik eden
lerin Irakn byk ehirlerinden Basra, Kfe ve Badat'taki
evlerinde icra edilirdi. Abbasiler devrinde baz halifeler, zel
likle Memn ve babas Hrn er-Red, saraylarnda mantk'a, fkh'a ve dil bilgisine ait her trl sorunlar zerinde bil
gince tartmalarn yaplmasn tevik ettiler. Genel olarak
ulem snf ortaya kmadan nce dncede byk bir ak
clk ve eitli grleri dikkate deer bir hogr ile karla
ma hakimdi. Snni inan esaslarn ortaya koyan E'ar,
retmeni Mu'tezile'den Cbbnin derslerini bir camide dinle
miti.
Resmi cami ktphaneleri ve yan halk ktphaneleri
nin istikrarl ve abuk geliimi, Ortaa slam eitiminde
nemli bir zelliktir. Bir ka nl ve kudretli devlet memuru
byk sayda kitap koleksiyonuna sahip oldular. Onlar bu kitaplan bilim adamlarnn emrine verdiler ve hatta bazan ka
mu yararna armaan ettiler. Abbasilerin daha sonraki devir
lerinde yan bamsz sultanlar ve emirler de ayn yolda yr
dler. Drdnc/onuncu yzyln sonuna doru devrtn filozofu
bn Sn 'efsanevi' olarak niteledii, fakat sonralan yanp kl
olan, 143 ran hkmdar Nh b. Nasr'n ktphanesine giri
izni almt. Fatimilerden Hkim'in saray ktphanesinde
kitaplarla dolu 40 odann bulunduu sylenir. Bu ktphane
ler her konuda kitaplar ihtiva ediyordu: Edebiyat, zellikle
slam ilimleri, tabii ilimler, mantk, felsefe vb. III/IX. yzy
ln ilk eyreinde Abbasi sultan Memn tarafndan tesis edi
len ve devletten destek gren ilk akademinin rastgele bir teeb
bs olmamas ve Yunan felsefe ve ilminin sistemli evirileriy
le uramas dikkat ekicidir. slm Ortaa boyunca, bu
ilimler btnn (mecmuasnn) slm ilimleriyle olan kar
143. bn Hallkn, Vejeyt'l-A'yn (Kahire 1948, ner.: G.M.Wickens), ss. 4201; kr., A. J. Arberry, Avicervna, Scientist and Phdosopher, Londra 1962,
Blm I.

ETM

255

lkl tesirleri, slam eitimin karakterini geni apta etkiledi.


Bu konu daha sonra ele alnacaktr.
zel okullar ve halk okullar, ayn ekilde, ahs gayret
ve zel slami konularn retimi in verilen balarla kurul
du. Hadis, fkh vb. retimi iin genel kurumlar tesis edildi.
Eb Htim Bust (lm. 277/890) doduu kasabada ktphaneli
ve yabanc rencilere aylk da verilen bir okul kurdu. Bu ku
rumlar zellikle douda Niabur ve Merv gibi birka yerde o
ald. Bununla beraber, unu da hatrda tutmalyz ki, bu okul
larda retilen konular, zellikle Hads, a mezhebinde onla
ra tekabl eden disiplinlerden ayr bir muhteva gelitirdiler.
Dolaysyla bu konularn retiminde fiilen iilie saldr
esas alnd. Drdnc/onuncu yzyln ortasna kadar bir yer
alt faaliyeti srdren ia hareketi, Irak'ta Buveyhler ve M
sr'da Ftmlerin elinde grnte siyasi bir baar elde edin
ce, davasn aka yaymaa balad. Kendilerine has bir Ha
dis ve ksmen fkh gelitirip, onlar merkezi mamlk doktri
ninin hizmetine verdiler. O devrin renim kurumlarm ele
geirdikleri gibi, yenilerini de kurdular. Siyas iktidarlarna
dayanarak bu kurumlan kendi davalarn yaymak iin propa
ganda arac haline getirdiler. Uzun sren yeralt faaliyetleri
dolaysyla zaten propaganda (da'vet) mesleinde beceri ka
zanmlard. 361/972 ylnda, sonralan Snni bir kurum ha
line getirilen ve bugn de dnyada tek ye en byk geleneksel
bir medrese olan Ezher, Kahire'de Ftmler tarafndan kurul
du. Son iki sene zarfnda baz yeni faklteler (Ziraat, Tp vb.)
1961de Birleik Arap Cumhuriyeti parlamentosu tarafndan
kabul edilen bir kanunla ilave edildi. 395/1005te Fatmilerden Hkim Kahire'de Snn bir Dr Hikme tesis ettiyse de,
398/1008 de bu kurumu kapatt gibi, orada alan iki bilgin
mderrisi de idam ettirdi.
Bundan dolay snni medresenin ilie kar bir karpropaganda' tedbiri olarak ortaya kt eklindeki olduka
yaygn gr, daha nceki bir tarihte snni okullarnn varl
gznne alnnca, temelde doru grlmemekle birlikte,
uras muhakkak ki, ann, siyasi iktidarlar srasnda

256

SLAM

akademik kurumlan propaganda aletleri olarak kullanma


lar, sonralar snn sultanlarn (Seluklular ve Eyyber),
'a hakimiyeti ykldktan sonra snn eitim messeselerine devlet destei salamalanna sebep oldu. Bu sralarda daha
nceki snn kurumlar, yeni alan medreselere tayin edilen
nemli sayda bir bilginler zmresi yetitirmi bulunuyor
lard. Bunlar zamanla, belirli bir ders programnn ortaya
konmasyla neticelenen hem eitli dini disiplinler zerine
yazlm ders kitaplarnn yeni bir nvesini, hem de hereyden nce karakter, znitelik ve sosyal mevkileriyle slam toplumunda sekin bir snf haline gelen yeni Ulemay yarattlar.
Bu yeni medreselerden ilk ikisi, Seluklularn idaresi altnda
Badat'ta ve ran'da; Alpaslan ve Melikah'm byk ve akll
veziri 485/1092'de sml dilerce ldrlen Nizm el-Mlk
tarafndan kuruldu. Zamanla bu trl medreseler a slam
dnyasnn her yanma yayld.
Bununla birlikte Snn slmn baarsn her eyden
nce devlet desteine balamak bir yanlg olur. Tersine, yeni
devlet siyaseti, halkn ounluu arasnda nceden kklemi
olan eilimleri benimsedi. te bu yukarda belirtilen siyase
tin ortaya koyduu baarnn gerek sebebidir. uras gayet
aktr ki, Ftmler, eitim vb. yoluyla sml doktrini yay
ma abalanna ramen, halk zerinde byk apta etki yap
may baaramadlar. Ve ne de Irak ve ran'da yaayan halkn
ounluu, Buveyhilerin idaresi altnda iilii kabul ettiler.
Bununla birlikte, E'ariyeye bal kelmclar devletten yakn
lk grmekle beraber, E'ar doktrinin geni apta kabul Ba
datta Nizm el-Mlkn medresesinde retmenlik yapan
Gazl gibi kiilerin etkilerinden dolay idi.
Tekilat asndan bakarsak, medrese sistemi Osmanl
mparatorluunda en yksek noktasma ulat. Osmanl mpa
ratorluunda medreseler, sistemli bir biimde eyhlislamn
ynetimi altnda dikkate deer idari bir beceri ve ustalkla te
sis edildi, yardm grd ve korundu. Ulema, mertebeler ha
linde tekilatland ve Osmanl toplumunda hemen-hemen bir
kast haline geldi. Bu geleneksel renim yerleri Trkiye dm-

ETM

257

da btn slam dnyasmda hala faaliyettedir. Daha nce bun


lardan en nls olan Kahire'deki Ezher niversitesine iaret
ettik. Bununla birlikte bu renim kurumlan zamanmzda
modem eitimin birlikte getirdii talep ve muhalefete kendini
uydurmann eitli merhalelerini geirmektedirler. Nitekim
Hindistandaki Deoband gibi bunlardan bazlar hala bu etki
alannn tamamen dndadr ve bugne kadar da modem bas
klara kar biraz olsun boyun emeyi reddetmitir. Bununla
birlikte biz, XIII. Blmde bunlan ele alacaz; u an iin Orta
a slm eitimin muhtevasn ve i niteliini ele almak ye
rinde olur.

Ortaada slm reniminin Karakteri

slmn ilk gnlerinde slm reniminin balay ve


yaylna, okullardan ok kiiler nayak olmulardr. slm
dncesinin muhtevasn belirleyen de yine ahsi gayrettir.
Hads renimi sayesinde fkh ve Hadis renimi sayesinde
fkh ve kelm sistemleri ortaya koymu olan baz nl ahsi
yetler, kendilerinden ilim elde etmek isteyen kiileri slam
dnyasnn her kesinden cezbettiler. Bu nedenle btn Orta
a boyunca devam eden bu trl renimin balca zelliini,
retmenin 'ahs nemi' tekil etmektedir. retmen, reti
min bitiminde, rencilere 'icze' ad verilen bir sertifaka ve
rir ve neticede onlar da retmenlik mesleine girmi olurlar
d. Bazan icze bir tek konuda (rnein hads ve fkh) bazan
bir ka konuda birden, bazan da yalnzca rencinin renim
yapt belirli kitaplar iin verilirdi. Sonralar medreseler or
taya knca, ou zaman bir snav sistemi tespit edildi. Fakat
kii olarak retmenin itibar ve rol o kadar bykt ki, med
reselerin tekilatlanmasndan sonra dahi, hretli kii ve bil
ginlerin zgemilerinde renim grdkleri medrese adlanndan ok, retmenlerin adlar verilmitir. czeler de oun
lukla okulun adndan ziyade retmenin adna karlmtr.
Nitekim Ortaan daha sonraki devirlerinde, nl bilginlerin
ounluunun medreseler yerine, zel derslerini dinledikleri
tek tek retmenlerin yetitirdikleri kimseler olduklarn

258

SLAM

sylemekle dorudan uzaklam olmayz. Eer biri, byk ve


zgn dnrlerin bir tarihini yazmaa kalksayd, medrese
lerden yetimi pek kimse bulamazd.
lim talebi (taleb el-ilm) olarak bilinen olgu, retmenin
bu merkezi nemiyle ilgilidir. Gezgin renciler, uzun mesafe
ler, bazan btn slm dnyasn bir batan bir baa, n sal
m retmenlerin derslerini takip etmek zere katederlerdi.
Hz. Peygamber ve sahabilerinin sz ve eylemleri olduu san
lan haberlerden oluan Hads zerine almalar, renim
amacyla yaplan geziler iin gl bir tevik unsuru oldu. s
lam Ortaalarnda yzden fazla retmen dinleyen kimseler
bulunduu hakknda kaytlar vardr. 'Yl iin hazrlanmak'
(edd'r-rihl), bu ilim elde etme hareketini yerinde zetleyen
bir anahtar deyimdir. 'Bilgi' ve 'ilim', VI. Blmde de iaret
ettiimiz gibi, bu faaliyetin ilk devirlerinde, geleneksel bilgi
anlamna alnmaktayd. Dolaysyla bu bilgi tr fkhtan
veya bu geleneksel bilgi btnn kavranmasndan ayr kabul
edilirdi. Bununla beraber, zamanla, er' ilimler ve kelm
ilimleri gelitirilince, 'fkh' hukuki dnce ve 'ilim' il&hiyat
anlamna geldi. Altnc Blmde de anlattmz gibi, fkh ve
kelamdan hangisinin 'ilimlerin tac' olduu konusunda uzun
sren bir rekabet ortaya kt. Drdnc/onuncu ve beinci/
onbirinci yzyllar esnasnda itihat kapsnn kapanmas,
hukuki ve akl ilimlerin, zellikle birincinin genel bir dur
gunluk iine girmesine sebep oldu. Akl bilimler, kelm ve
dini dnce, dnyevi anlaytan, zellikle felsefeden ve din
dncenin Sfliin nerdii trden baka ekillerinden
kastl uzaklama ve bu anlayn tedricen zlmesi nede
niyle zarar grd ve yoksul dt.
Geni apta devlet destek ve denetimine dayanan medre
se sistemi, genellikle, slm renim ve aratrmalarn k
me ve durgunlamasnn nedeni saylagelmitir. Fakat kstl
mfredat programyla medrese, kukusuz, fikri durgunluu
hzlandrm ve srekli klm olmakla beraber, bu kn
gerek nedeni deil, belirtisidir. Daha nce yukarda da belirt
tik ki, byk ve dikkate deer zgn dnrler, medrese sis
teminin dnda da yetimee devam etmilerdir. Fakat slm

ETM

259

renimin niteliini kaybetmesinin gerek sebebi, dn ilimle


rin zaten o sralarda bozulmu olan dnyev anlaya dayal
hayattan soyutlanmak suretiyle beslenme imkanlarndan
mahrum kalmalardr. Mu'tezile ve i'a'ya kar baarl mu
halefetleri, Ulemaya, kendi bilimlerini gelitirme ve onlar bu
reti mecmuasna kar savunacak ekilde retme tecrbesi
kazandrd. Bunun sadece, kendini zaten fiziki bakmdan mu
halefete kar tecrit edecek olan okul sisteminin nispeten d
etkenleriyle alkas yoktur. Daha da nemlisi, mmkn olan
her trl kar koyma ve muhalefetten kendini uzak tutmak
zere Snn bilimler muhtevasnn gelitirilme eklidir.
Din bilimlerin i yaps grnte tamamen kendi ken
dine yetecek bir ekilde kuruldu; bylece onlar yalnzca kendi
sahalarn doldurmakla kalmadlar, tm bilgi sahasn da
kapsamlarna aldlar. Baka her trl bilgi, tamamen mah
kum edilmese bile, gereksizdi. Blm Vl'da kad e-tb'den
alntladmz "fiille dorudan ilikisi olmayan her trl bil
giyle uramak haramdr" sz Ortaa ulemasnn mizacn
ortaya koyan bir zelliktir. Bu hkm ancak gerek d ve bo
dnceye kar yneltilirse geerlidir. Modem Pragmatizm
de batda salt dncenin baz trlerine kar ayn dzeltici
tavr taknmtr. Fakat Ortaa slm bilginleri tarafndan
ilan edildii zere, bu ilke yalnzca felsefeyi deil, basit arit
metik kurallar dnda matematii dahi darda brakyor
du. Ama fkh mutlak bir mevki vermekti. Dogmatik kelma
gelince, slm bilimler arasnda stn mevki igal etmek iin
fkhla rekabet ederken, kendini akl felsefenin yerine koydu.
Altnc/onikinci yzyldan buyana -ve Fahr ed-Dn er-Rz'nin dehas sayesinde- dogmatik kelm, felsefi sistemlerden
'mant' benimseyip, kendi fizik ve tabii felsefe nazariyelerini ekleyerek ve kendi dogmatik kelm tezlerini felsfi metafi
ziin yerine koyarak, sahasn geniletti. Artk renciler her
trl felsef eseri bir tarafa atabilirlerdi. nk kelm ona
kar kapsaml bir rakip yaratmt. Bylesine bir kelmfelsef plan, esasta, ktlenmemelidir; Bu daha ziyade slm
dncesinin kendi i bnyesindeki verimliliin bir belirtisi
dir ve Thomas Aquinas da Ortaa Avrupasmda Hristiyanlk

260

SLAM

iin ayn eyi yapmtr. Fakat bu kelm-felsef plann muh


tevas, her trl akl dncenin yerini alarak, tamamen ve
mnhasran kendi-kendine yeter saylrsa, domas muhte
mel her trl yaratc muhalefet imknn ortadan kaldrr.
Birer uzuv gibi btn bilgileri birbirine balamak ve bu bilgile
ri de dogmatik kelma gre ayarlamak, fikri verimliliin ana
kaynaklarn kuruttu ve zgn dnce imknn yok etti.
slm bilimlerinin bu sreten gemi olmalar dolay
syla, medreselerin mfredat programlan mecburi ve ayn za
manda zararl bir ekilde kstland ve bu, beraberinde dar g
rll getirdii gibi, yksek din eitiminin de zayf dme
sine neden oldu. Trk yazan Ktip elebi (lm. 1067/1657) ak
l ilimlerin ve hatta kelmn yokoluunu zntyle belirtir:
"Birok kafasz kii... eskileri kr krne taklitte kayalar
gibi hareketsiz, donup kaldlar. Dnmeye bavurmakszn,
yeni bilimleri red ve inkar ettiler. Her zaman iin kara cahil
iken, felsef bilimleri ktlemekten holanr, yer ve gk hak
knda hibir ey bilmezken, kendilerini bilgin yerine koyar
oldular. 'Yer ve gk lemini hi gzlemediler mi?' (Kur'n,
A'rf, VII, 184) eklindeki uyar, onlar zerinde hibir iz b
rakmad; onlarca yerle g gzlemek, onlara bir inek gibi
bakmak demekti". 144
Mool egemenlii altndaki Hindistan'da XI/XVII. yz
ylda felsef almalara bir ilgi uyand, fakat felsefenin ken
disi o kadar yoksullamt ki, gerek nemi olan problemler
le uraacak yerde terimlerin bilgie kullanlmas ekline
dnerek, bozulmutu. Hindistan'n son byk slm hkm
dar Evrengzeb'in, retmenine hitaben syledii rivyet edi
len aadaki konuma bir yana braklacak olursa, slm Or
taann sonlannda mfredat programnn darlnn daha
akc ve ineleyici bir slpla eletirisi yok gibidir:
"Bana ne rettin? Franklar lkesinin kk bir ada ol
duunu, orada en byk kraln nce Portekiz'in hakimi, sonra
Hollanda kral, bugn ise ngiltere kral olduunu syledin.
144. Ktip elebi, Bcdance ofTruth, (ing. eV.: G. L. Lewis, Londra 1957.

ETM

261

Fransz ve spanya krallarnn bizim kk mahalli emirleri


mize benzediinden bahsettin. Hamd ve ycelik Allah'a olsun !
Ne ahane bir corafya ve tarih bilgisi ortaya koydun ! Grevin
bana dnya milletlerinin zelliklerini, bu lkelerin rnleri
ni, asker glerini, sava metodlarm, detlerini, ynetim ve
siyaset biimlerini retmek deil miydi? .
"Bir prens iin ne trl bir eitim gerektiini hi dn
medin. Dilbilgisi sahasnda uzmanlamam, kad ve yarglara
uygun konulan renmem, benim iin gerekli zannettiin ey
lerdi...
"Babama, bana felsefe rettiini syledin. Hayat sorun
laryla tamamen ilgisiz, anlamsz ve gereksiz meelerle birka
sene kafama eziyet verdiin dorudur... renimimi bitir
diimde, en zeki kafalar dahi kartracak, felsefe bilgisine
sahip olduklar iddiasnda bulunanlarn bilgisizliklerini rt
bas edecekleri anlalmaz baz terimleri telaffuz etmek dn
da, hibir sanat veya ilmin gerek bilgisine sahip olmam
tm..." 145
Sufilie kar da ayn 'kendini tecrit' siyaseti benimsen
di. Bu devram, snn gr asndan, felsefeye kar ok
baarl olmutu. Fakat medreselerde retilen snn disiplin
lerin ruh ve zihni yoksul bir duruma getirmeleri, ciddi ve zeki
kiileri Sfliin snrlan ierisine itti. zellikle Hindistan'
da sf Hnkh ve zaviyelere bal medreselerde, Sf eserler
mutad mfredat programlarna dahil edildi. Burada VIII/XIV.
yzyldan itibaren Shreverd (Shreverd tarikatnn kuru
cusu), bn Arab ve daha sonralar Cm'nin eserleri retildi.
Fakat birok sf merkezlerinde, zellikle Trkiye'de yksek
renim mfredat programlar hemen hemen mnhasran s
flerin eserlerinden ibaretti. Trkiye'de Mesnevhne ad veri
len zel bir takm yerler vardr ki, oralarda Rm'nin nl
'Mesnevisi tek ders kitab idi. Ayrca vahdet-i vcutulukla
geni apta yourulmu bu eserlerin muhtevas snni renim
kurumlanmn retisye taban tabana ztt. Bylece, slm top145. S. M. krm, Rd- Kevser, Karai 1958, ss. 424-26.

262

SLAM

lumunda medrese ve hnkh arasnda sert bir ruhan kilik


dodu. 'Doru yolu bulduktan sonra' mederese kitaplarn ya
kan, kuyulara frlatan ve dolaysyla sflie ynelen kiile
rin saysz szleri bunun zel bir belirtisidir. Bununla beraber,
zamanla, baz nl kiilerin eserleri sayesinde, IX. Blmn
sonlarna doru anlatld gibi, snni kelm ve sf metafizik
arasnda yeni bir uzlama saland ve sonu olarak yeni bir
nazari kelm tr XI./XVII. ve XIII. /XVIII. yzyllar arasnda
ortaya kt. Onnc/ondokuzuncu yzylda ise slam dn
yas Bat eitiminin ani ve gl etkisini hissetti. Bunun bir
sonucu olarak yeni ve daha kapsaml bir ikilik dodu. Bu iki
liin mahiyetini ve tesirlerini XIII. Blme brakmak yerinde
olur.

Mfredat Program ve retim

Genel dnce ve tabi bilimler yokluunun bir sonucu


olarak genel renim alannn daralmasyla, mfredat prog
ram da tamamyla dn ilimlere inhisar etti. Dilbilgisi ve ede
biyat ise, bu dn bilimlerin zaruri birer aralar idiler. Tama
myla dn olan konular drtt: Hads, fkh (fkh usl da
hil), kelm ve tefsir. Birok sa kanat Ehl Hads medreselerin
de, kelm dahi pheli bir konu idi. Buna uygun olarak konu
lar e indirildi. Baz zel okullarda, sflikle ilgili eserler
programa eklendi. Okutulan eserlerin tamam genellikle say
ca pek az bir yekn tutuyordu. Nitekim zaman zaman beliren
baz byk bilginler ve zgn dnrler, tek balarna harika
saylabilecek kiilerdi ve dolaysyla resmi mfredat progra
mna pek fazla bir ey borlu deillerdi.
Yzyllarca ilm seviyenin bu tedrici kn u gerek
ksmen ifade etse gerektir: Mfredat programnda kitaplarn
says az olduu iin, almalara hasredilen seneler de, nispe
ten gen ve olgunlamam bir adaki rencinin, ou kez
dn ilimlerin yksek cihetlerini ilgilendiren etin ve anlal
mas zor malzeme ile kyasya uraamayaca kadar ksa idi.
Bu da konularn olduklar gibi kavranmasndan ok 'metin
almas demekti. Bu, ayn zamanda, gerek anlama'dan zi

ETM

263

yade 'ezbercilii* tevik etmitir. Ortaan daha sonraki yz


yllarnn, temelde zgn eserler vermek yerine, yalnzca b
yk erhler ortaya koyduu pek iyi bilinmektedir. Bu durum,
esasta, dikkati konular zerinde toplama yerine, kitaplar
zerinde toplama alkanlnn bir sonucu idi. Kukusuz bu
erhlerde ou kez nemli apta zgnlk ve pek ok beceri
gml durmaktadr. Fakat bir konuda temelli yaratclk
nispeten az bulunur. uras dikkate deer ki, Sadr ed-Dn erz'nin XI/XVII. yzylda yazlm ve hl bir lde felsef
dncenin yksek vasfn ortaya seren eserleri, sonraki yz
yllarda felsefe metinlerinin en yksei olarak kaldlar. Fa
kat bu eserler, felsefe ile uralan yerlerde her zaman iin
almas imkansz bir idealdi. Hal byle olmakla beraber,
rz, genelde kendisinden nceki dnrlerin, zellikle bn
Sn'nn, rihidir. Ayn durum dier btn konular iin de
geerlidir.
Sistemli erhler yazma gelenei, balangta, zgn eser
lerle birlikte yrd. Mesela, VI/XII. yzylda Fahr ed-Dn erRz, bn Snya bir erh yazd gibi, birka bamsz eserin
de yazar idi. Fakat sonralar erhler yazma alkanl o ka
dar geliti ki, neticede erhlerin konusu olan zgn almalar
hemen hemen tamamyla unutuldu. Dogmatik kelmla ilgili
baz eserler, yarm dzineden fazla erhe maruz kaldlar. Da
ha da sonraki devirlerde erh, yzeysel bir takm kelime oyun
larna ve lafz tartlmalara inhisar eden kenar notlar (hiye) haline dt. Bunlar, ksa zetlemelerle (icmllerle) birlik
te, medrese mfredat programnn esasn oluturdu. Onikinci/onsekizini yzylda, szgelimi, derslerle ilgili bir mfre
dat program Hindistanda Molla Nizm ed-Dn tarafndan or
taya kondu. Bu ahsn adna nispeten Nizm Dersi (Ders-i Ni
zm) olarak bilinen bu program hemen hemen herkesin tak
dirini kazand ve baz deiikliklerle hemen helen Hindistan
n her yannda kabul edildi. Benzeri programlar ran ve Orta
Asya'da da, konulara verilen nem derecesi deiik olmakla
birlikte, yer alyordu. Bununla beraber, en fazla arln akl
bilimlere verildii ve bundan dolay da snn sa kanat tara
fndan sulanan bu program, srf felsefe zerine esere sahip

264

SLAM

ti. Bunlarn hepsi de daha sonra yaplan zetlemeler, derleme


ler veya (Sadr ed-Dn e-rz'nin bn Snya yazd erh de
dahil olmak zere) erhlerdi. Hads dalnda yalnzca bir tek
kitap vard ki, o da son zamanlarda derlenen Mikt el-Mesbhti. Kur'n tefsiri ile ilgili olarak yalnzca iki Ortaa erhi
programda yer alyordu. Bunlardan Celleyn adyla bilineni o
derecede ksadr ki, kelime says Kur'n'daki kelime saysna
eittir. erhler yazma ustal yle bir noktaya ulamt ki,
bazlar dilbilime ait hnerlerini gstermek iin yalnzca
Arap alfabesinin bir ka harfini (mesela 28 harften sadece
14'n) kullandlar. 146 "Kfiye" adyla bilinen nahivle ilgili
ksa bir eser baz rihler elinde tamamen tasavvuf yorumla
ra kavutu.
Mfredat programnn uygulanmasnda, genellikle, ko
nularn srasna gre dzenlenen bir metod takip edildi. yle
bir sra tanzimi rnek olarak verilebilir: Arap dilbilgisi ve
Arap dili. Edebiyat, Aritmetik, Felsefe, Fkh, Fkh Usl,
Kelm, Kuran Tefsiri, Hads. 147 Bir dereceden tekine, bir ko
nuyu bitirip daha ykseine balamakla geilirdi. Tabiatyla
bu sistem, her konuya yeterince zaman harcamaya izin verme
di. Fakat bu hibir zaman, uygulanan tek metod deildi; oun
lukla bir renci alaca konunun muhtasar (zeti) ile ie
balar, daha st derecede ise, ayn konuyu daha geniliine ve
erhleriyle birlikte renirdi. retmenin grevi, hem baka
lar tarafndan yazlm erhleri hem de 'metni konu ile ilgili
herhangi bir aklamada bulunmakszn, retmekti. Bundan
baka, hangi konularn dierlerinden daha yksek olduu
hakknda bir anlama da yoktu. Bununla ilgili olarak daha
nce fkh ve kelm arasndaki rekabete iaret etmitik. Bir
oklar hadsi, dier dn akademik disiplinlere, deyim yerin
deyse, malzemelerini verdiinden dolay btn konularn en
stn saydlar. Nitekim birka okul vard ki, orda hemen he
146. Szgelimi, bkz., Feyz Feyyaz1nin Kur'an zerine yazd yorum (Kur'n
tefsiri): Sevtiyu'l-tlhm,Lucknow 1306/1888. H. Feyyz (lm. 1004/1596)
Mool mparatoru Ekber'in saraynda nde gelen ilim adamlar biriydi.
147. Bu, bn Haldn'un da tavsiye ettii metodtur. [Mukaddime). bn Haldun'a
gre, birden fazla konuyu retmek zihni kartrr. Bu uygulama normal
olarak kabul edilmitir.

ETM

265

men okutulan tek konu hads idi. Bununla beraber, bilgi elde
etmede geni apta bir esneklik mevcuttu. Bir kii, ilk dn ei
timi elde ettikten sonra, herhangi bir yksek renim kuru
ntuna girebilirdi. Fakat bu program bitirdikten sonra baka
bir okula gidip daha fazla arlk verilen konular iin kaydo
labilirdi. Bylece o, okuldan okula geebilirdi. Eer sflii
erimek istedii en yce bir rhn hedef sayyorsa, geleneksel
renim kurumlarmdan mezun olduktan sonra bir zviyeye
girerdi.
Bu durumu ile dini disiplinlerin katlndan ve medrese
eitiminin genel olarak bu dini konulara 148 yneliinden
hakl olarak bahsedilebilirse de, bir btn olarak eitim sa
has kat olmaktan uzakt. Onsekizinci yzyln sekin bir d
nr, ah Veliyullah (lm. 1174/1761) kendi zgemiinin
ana hatlarn verirken bize kendi mfredat programndan da
bahsediyor. 149 Bu mfredat programna Matematik, Astrono
mi ve Tp dahildi. Bunun iin medrese sistemi, slm eitimin
btnn temsil edemez. ah Veliyullah medreselere devam
etmedi. Ancak zel olarak evde babasndan ders grd. Ayn
yzyln ortasnda, baka bir Hint yazar, Muhammed Al etTahnev, Kefu Istlhti'l-Fnn adnda bilimlerin btn
dallar ve terimler zerine mehur bir kitap yazd (1158/1745).
Kitabnn nsznde diyor ki: "Arapa ve dini disiplinler st
ne babamdan aldm dersleri tamamladmda, kendimi fel
sefenin, tabi bilimlerin, akl kelmn ve matematiin vb. h
zinelerini ele geirmek iin hazrladm, fakat bunlar hibir
retmenden elde edemedim. Bunun zerine zamanmn bir
ksmn, elimde bulunduu kadaryla, bu ilimlerin zetlerine
almaa hasrettim". Ayn yazar bize titizlikle, tasavvur etti
i renim iin gerekli akl bilimler plann eitli dallaryla
birlikte -fizik, matematik (mekanik, yani 'hiyel' ilmi vb. da
hil) ve akl kelm- salk vermektedir.
Buna benzer medrese -d renimle ilgili baka nemli
148. Aslnda 'ilgilere'
149. h Vel Allah ed-Dihlev'nin el-Cz el-Lalf fi Beyn Ahvl el-Abd Da'f
(ayn yazarn Enfs el-Arifn , Delhi trz., adl eserinin bir eki) baln
tayan otobiyografik notu.

266

SLAM

rnekler yok deildir. Fakat Ortaada Islami renimin te


melde zayfl, btn amz ncesi retim sistemlerinde
olduu gibi, o devrin bilgi kavramyla ilgilidir. Modem dav
rann, bilgiyi, 'onu kazanmada etkin rol verdii akl tara
fndan zde kefedilecek ve aranacak bir ey' olarak kabul et
mesine karlk, Ortaada o, 'kazanlacak' bir eydi. Bylesine bir zihniyet, yaratc ve mspet olmaktan ziyade, edilgin ve
alcdr. slm dnyasnda bu kartlk, bir yandan 'nakli', te
yandan 'akl' arasndaki atmadan dolay daha da keskin
bir hal ald. Bu tartmada nakl'i korumak iin ortaya atlan
Snnlik, nass'n kesin tahakkmne tabi tutmak istedii ak
la kar genelde baskc bir tutum taknd. Daha nce okullar
da ezbercilik ve 'manasm anlamadan tekrarla renme' den
sz etmitik. Naklin gerek anlamna nfuz etmek gerektiin
de srar eden aydn ve zeki kiiler de eksik olmamakla bera
ber, nakle verilen arln bu yolda tasavvuru imknsz za
rarl etkisi oldu. Dogmatik kelm zerine yazlm eserlerin
mantk blmnde bilginin mahiyeti ile ilgili uzun ve bazan
derinliine inen incelemeler yer alyordu. Hatta bu konuda
zel risaleler yazlmt. Fakat kelm daha ziyade mekanik
bir ekildi genilediinden ve blmleri arasnda dahili vp
uzvi bir gelime mnasebeti olmak yerine bu blmler dmda
birbirine eklendiinden, bilginin mahiyeti hakknda bu sonu
gelmez tartmalar, uygulamada dogmatik inanlarn biim
sel olarak delillerle desteklendii asl kelm blm zerinde
herhangi bir tesir icra edemedi. 'Kelm sistemi, dnceyi ha
rekete geirmek yerine, felsefenin yerine geti ve genel olarak
dnceyi geriye gtrd' derken sylemek istediimiz de budur. bn Haldn, 'Mukaddime' adl eserinde ilimleri inceler
ken, probleme nfuz ederek yle diyor: "Kelmda meydana ge
len bu sonraki gelime, felsefenin konu ve metodlanyla dog
matik kelmn konu ve metodlan arasnda korkun bir kar
klkla sona erdi".
Bugn Ezher niversitesi denen el-Ezher, Ftmlerin id
aresi altnda bir cami okulu olarak balad. sml egemen
liinin knden sonra, Snnler tarafndan teslim alnd
ve fi''nin sistemine gre fkh renimine tahsis edildi.

ETM

267

Dier snn fkh retileri sonradan ilve edildi. Fakat IX/


XV. yzylda hl, belki de aralarnda en mehuru olmakla be
raber, Msr'da bulunan birka yksek renim kurumundan
sadece biri idi. Bununla beraber onun n yava yava dier
rakiplerini yerlerinden etti ve amzda sf dini retim
merkezlerinin kyle, sadece Msrda deil, tm slm
dnyasnda da en geni ve en nemli dn retim yeri olarak
belirdi.
Kurumun idaresi ile ykml Ezherin nzr yerine,
eyh Ezher ad verilen bir bilginler bakan yerletirildi. im
di Ezherin tm i idaresi bir bilginler zmresinin, "Byk Bil
ginler Kurulunun elindedir. Onnc/ondokuzuncu yzyln
son sralarnda ve amzda eyh Muhammed Abduh (bkz.
XIII. Blm) tarafndan balatlan bir dizi deiiklikler do
laysyla Ezherin mfredat program hem eklen hem de muhtev olarak tekrar dzenlendi ve baz beeri ve sosyal bilimle
rin akl disiplinleri, lise dzeyinde baz tabbi bilim konula
ryla birlikte, programna eklendi. lk ve orta retim, Orta
ada hkim olan uygulamaya zt olarak, yksek retime uy
duruldu. Bunun yannda, byk saydaki daha aa dzeyde
kurumlar, kttblar, yksek renime hazrlk olmak zere
tesis edildi. Bu 'daha aa dzeydeki okullar' a, Msr' aa
rak dier baz komu Arap lkelerine de gemitir. Buralarda
eitli kanatlar (rivk), e-itli milliyetleri temsil ederler. Bu
uygulama birka medresede grlen bir uygulama olup. Orta
a Bat niversitelerinde Milletler'in ortaya knda etkili
olmutur.
Onbinden fazla rencisiyle Ezher bugn geleneksel
renim kurumlarnn en by ise de, 'tek olan' deildir. Tu
nus'ta Zeytne, Hindistan'da aharanpur yaknlarnda Deoband (kuruluu XIII/XIX. yzyln ikinci yars) cami okullar
(hemekadar son birka yl esnasnda birincisi Yksek slam
Aratrmalar Enstits haline getirilmi ve Tunus hkmeti
nin ynetim ve denetimi altna girmise de) Ulemanm yeti
mesi iin nemli din okullardr. Bu geleneksel renimin mo
dem eitimle ilikisi meselesi, slm modemizmi'ni ele alan
XIII. Blmde incelenecektir.

Orikirci Blm

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER


Modemizm - ncesi slm'da Gerginlikler - Vehhabler - Hin
distan'da Islhat Hareketleri - Afrikada Islhat
Hareketleri

Modemizm -ncesi slm'da Gerginlikler


Ortaa'm sonlarnda slm'n mnevi durumunu, genel
hatlaryla, Snnlikle Sflik arasnda cereyan eden gergin
liin nitelendirdii sylenebilir. Ancak yakndan tahlil edil
diinde bir tek gerginliin deil, birok manev glerin olu
turduu ve geni bir adan bakldnda gzden kaabilecek
eitli zt akmlarn bulunduu grlr. Bu bakmdan, slm'
m iinden fkran slhat hareketlerini incelemeye gemeden
nce, slm'n iinden fkran slhat hareketlerini incele
meye gemeden nce, slam'n manev dnyasndaki eitli te
sirler ve zellikle bunlarn karlkl ilikileri zerinde dura
rak, onlar yakndan incelemek yerinde olacaktr.
Sflii ele alrken belirtmee altmz gibi, bu hare
ketin biztih kendisi olduka karmak bir olaydr. Onun,
ahlk, hiss, ilm veya nazar ynleri yeterli bir aklkla
birbirinden ayrdedilebilir. slmn dn deerlerinin tam olarak gerekletirilmesi iin bir nefis terbiyesi metodu olarak

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

269

balayan sflik hareketinin ahlk hamlesi, ok gemeden


gl dn cokunluklara ve imtiyazl bir bilgi trnn czibesine kaplmalara yol at. Gazl'de zirve noktaya ulaan sentezci snn slhat hareketi, bir yandan sfliin ar dn
cokunluklarna gem vurmak, dier yandan da onun bilgi
hakkmdaki iddialarn, ortadan silip sprmek deilse de, s
nrlandrmak iin harcanan srekli bir gayretten ibaretti. Fa
kat btn bu cereyanlar, Gazlden hemen sonra babo kal
d. Onlardan biri, halk tarikatlar (zellikle 'dzensiz' olan
lar) kisvesi altnda byk bir mnevi hipnotizme dnr
ken, bir dieri de 'yanlmaz sezgi (mhade) siperine sna
rak her trl metafizik srrn iine dald.
Ulemnn temsil ettii Snnlie gelince, onun da Sflikle olan ilikileri olduka karmakt. Bu, ksmen Sflik
iindeki farkl cereyanlar, ksmen de bizzat Snnlik iindeki
eitli tutum ve davranlardan (ulem arasndaki ayrlklar
dan) ileri geliyordu. Genel olarak denebilir ki, ulemnn Sf
lik hareketine katlmas, zellikle halk seviyesinde cezbeci
sfliin an ynlerinin zararna olduysa da, sfiliin ilk ah
lk faktrnn ve zhidne bir nefis muhasebesi metodunun
yeniden canlanmasiyle sonuland. O halde gene denebilir ki;
ulem ile sflik arasndaki ittifakn tarihi, sflie ait ahl
k sikin yeniden canlandrlmasnn bir tarihidir. Fakat ule
m, her nekadar sflikteki btl inanlar ve an cezbe gs
terilerini geersiz klmak iin devaml bask yaptysa da, na
zar veya metafizik sflik karsnda birlik arzeden bir tavr
ortaya koyamad. Hatta nazar sfliin gl ekiciliine ka
plan ok sayda Snn lim vard. bn'l-Arab' den beri (VII./
XIII. yzyl) bu durum, gittike artan bir hzla hep byle olmu
tur.
Sekizinci Blmde nazar tasavvufun -tpk geni lde
tesirinde kald Yeni-Efltunculuk gibi- idealist trden bir
felsefe olduunu gstermi ve yine orada felsefeyle tasavvuf
arasndaki ilikiden szetmitik. Tasavvufi sezgicilik, nazar
ynn ar bast sflerin elinde felsef bir dnce tarz olup
kmtr. u farkla k bu sezgicilik, bir eit yanlmazl ih

270

l a m

tiva eden kef nazariyesi ile kendikendisini desteklemektedir.


Ancak, Snn sf dnrler, kef nazariyesini muhafaza et
mekle birlikte, tasvvuf nazar sistemin m uhtev&snda
nemli deiiklikler yaptlar. En nemli gelime, Kur'n ve
slm akidesi zerine kurulmu an'anevi Snn kelmla ta
savvuf Vahdet-i Vucd'culuun saf nazar kelm arasnda bir
tr senteze varlmasyd. Snn tasavvuftaki bu cereyan, ken
disini ncelikle dn dnceye hasretmesine ramen, 'vellik'
mefhumuna ve vellerin zel bir statye tbi olduklar gr
ne sk skya sarld. nk bu yaplmadan kef nazariyesini
ayakta tutmak mmkn deildir. Fakat, vellere zel stat ta
nyan bir vellik anlay devam ettii srece, halkn vellere
an derecede ta'zim gstermesini, hatt onlann mezarlar ba
nda if edilen btl ibdetleri, belli bir dereceye kadar hogrmemek kolay olmaz. Bu yzden nazar tasavvuf, cokuyu ve
cezbeyi esas alan tasavvuftan farkl olmakla beraber, az ya da
ok dima ona gz yumdu.
Snn slm'n sa kanad, Islm'da tasavvufun bir ha
yat tarzi olarak douuna daima pheci bir gzle bakmtr.
Bu kanad oluturanlar, Ahmed bn Hanbel'in izinden giden
Hanbeliler ile Hads Ehlidir. Aslna baklrsa Hanbeller'le
Hads Ehli, mutlak anlamda olmasa bile hemen hemen ayn
gruptan ibarettir. Bizzat Ahmed bn Hanbel'in kendisi bir hadsiydi. yle ki III./IX. yzyln tarihisi Taber, onu bir fakih olarak'tanmak istemiyor ve onun sadece bir hadsi oldu
u zerinde srar ediyordu. Her ne kadar Hads, eitli liflerden
rl bir btn ise de -mesel o, sf rivayet ve ynelilerin
muayyen bir ekirdeini ihtiva etmektedir.- onun genel vasf,
phesiz, sadelie nem vermesi ve faaliyeti n plnda tut
masdr. Kontroldan uzak nazar dnceye gvenmeyen Hanbeller, hem akl felsefenin hem de nazar tasavvufun aka
dman olmulardr. Onlara gre, halkn cezbeci tasavvufu
'kfr'dr. Onlar, Islmdaki bu yeni gelimeler karsnda
ahlk bir dinamizm duygusunu ve sde bir faaliyetilii dai
ma canl tutmulardr.
Tasavvuf, VI./XII. ve VII./XIII. yzyllarda slm dnya-

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

sim hiss, rhn ve zihn ynden kendisine ekince, saf hadsiler bile, tasavvuf gleri btnyle grmezlikten gelemiyerek Snn slam'la uzlamas ve ona olumlu ynden katkda
bulunmas mmkn olan ne kadar tasavvuf unsur varsa ken
di metodolojilerine dahil etmeye altlar. lk olarak tasav
vufun ahlk gcne arlk verildi ve onun zikr veya murakebe tekniinden baz eyler benimsendi. Fakat bu murakebenin
muhtev ve gyesiyle Snn doktrin arasnda bir ayniyet g
rld. Murakabenin gyesi, iman esaslarna olan inanc ve
rhun ahlk sfiyetini glendirmek eklinde yeniden tarif
edildi. 'Yeni-Tasavvuf' diye adlandrlmas mmkn olan bu
eit sflik, Snn faaliyetilii yeniden canlandrmaya y
neldi ve dnya hayat karsnda msbet bir tutum taknma
nn yerlemesini salad. Bu anlamda, Hanbel bn Teymiye ve
bn Kayyim el-Cevziye, tasavvufun amansz dmanlar ol
makla beraber Yeni-Tasavvuf cereyan iinde tereddtsz yer
ald ve hatt bu cereyann ncleri oldular. Daha sonralar
bizzat baz sfler -tasavvufu slh etmek isteyen Ahmed irhind gibi- benzeri bir tutumu benimsediler. Ayrca Yeni-Sfler de belli bir dereceye kadar nazar tasavvufun grlerine
yer verdiler. yle ki onlar, tasavvufun kefini kabul ettiler;
fakat kefe olan gvenin, kalbin ahlk temizlii -ki sonsuzca
dereceleri vardr- ile orantl olduu zerinde srar ederek sah
te - yanlmazlk iddialarn reddettiler. Hem bn Teymiyye
hem de ibn Kayyim, k e fe bizzat sahip olduklarn aka sy
lemektedirler, Bylece k ef yoluyla kazanlan eyler, shhatli
bir zihn ameliye seviyesine karld. Yine bn Teymiyye ve
onun izinden gidenler sAlik terimi dahil, bellibal btn ta
savvuf terimleri kullanmakta, onlara saf ve ahlk bir anlam
kazandrarak Snn bir klf giydirmeye almaktadrlar. Bu
ekilde birbirinden tam olarak ayrdedilebilen iki eit tasav
vu f anlay domaya balad: slm tasavvuf; slm-olmayan tasavvuf.
nemli olan, halkn dn anlay seviyesinde slm dn
yasna yaylmaya devam eden ve orada hkimiyet ,kuran ta
savvuf! tarikatler ve bunlarn halk kitleleri zerindeki czibesi idi. Bu tr bir tasavvuf, kendi kendini hipnotize etme hli,

272

SLAM

ret ve cmbl yinleri, ok kere istismar ve arlatanlkla


r douran rengrenk btl inan ve uygulamalar ile temelde
cezbeci idi. te XII. /XVIII. yzylda bir endie duygusu ve acil
bir dn-ictima slahat hareketinin slm dnyasnn byk
bir ksm sard ve bunun farkl yerlerde grlen reform har
eketleri ve okullarnda ifadeye kavutuu bir dnemde slmm manev durumu bu merkezde idi. Dn tecrbede grlen
farkllklara ve her blgeye ait evre eitliine ramen bu
hareketler temelde bir benzerlik arzetmekteydiler.

Vehhbler
Osmanl mparatorluu'nun uzak eyletlerinde ve Hin
distan'da grlen dn bozulma ve ahlk geveklik karsn
da srekli gelien snn bir ihy hareketinin varlna ilikin
delillerin says olduka oktur. Bu hareket, XII./XVIII. ve
XIII./XIX. yzyllarda aka grlmeye baland. En iddetli
patlama tarihte "Vehhab Hareketi" diye bilinen ve XII./XVIII.
yzylda bizzat Arabistan'da ortaya kan hareketti. imdi ele
alacamz bu hareket, genellikle, slm dnyasn hayrete d
ren ni bir olay olarak gsterilmektedir. Fakat biraz nce de
sylediimiz gibi, Snn slm'n yeniden diriliiyle ilgili ge
nel bir mnevi birikim, daima faaliyet halindeydi. Vehhbliin patlamas, bu diriliin arpc bir grnmnden ibarettir.
Aada greceimiz gibi, Snn dirili ok daha nce XI/XVII.
yzylda Hindistan'da su yzne kt. Bu, slm'n orada hem
siyas hem de mnev bir takm gerginliklerle kar karya
gelmesinden tryd. Fakat XVIII. yzyl, Orta Dou'da da iki
ayr ekilde bagsteren fikr bir dirili olayna hit oldu.
Bunlarn temsilcileri, her ikisi de byk ilim adamlar olan
Muhammed Murtaz (. 1204/1790) ile Muhammed bn Al eevkn Abdlvehhb'm faaliyetleri, tarih itibariyle daha
nce olmasna ramen, bu iki ilim adamndan burada szetmemizin bir sebebi vardr: Onlardan hibiri Abdlvehhb'm
grlerinden etkilenmemi olduklar hlde farkl ekillerde
Snn bir ihy hareketine koyulmulardr.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

273

Murtaz'ya gelince, o, Gazl'nin dnce istikametini


yeniden ifade etmeye ve savunmaya alarak mtedil bir ihy
hareketini temsil etmektedir. Bu mtedil tutumu, Hindistan'
da bagsteren slhat hareketlerinin birounda grmekte
yiz. San'l Zeyd bir lim olan e-evkn (onun, Ehl-i Snnet'in en byk nderi olduu hem kendisi hem de evresi ta
rafndan ne srlmtr) dnde taklid fikrini reddetti ve bu
yzden Zeyd ler dahil, adalarnn iddetli hcumuna
urad. Onun en byk eseri, bn Teymiye'nin dedesi Mecdddin bn Teymiye (. 652/1254)'ye ait olan bir fkh kitabna
yazm olduu Neyl-Evtr (Arzulara Ulama) adl 12 ciltlik bir
erhtir. Bu da e-evkn'nin, bn Teymiye okulunun eserle
rinden ne kadar ok etkilenmi olduunu gstermektedir. (bn
Teymiye'nin grleri Vehhbliin de ilham kayna olmu
tur). E-evkn, bu eseri henz genken kale almtr. O, n
sznde byle bir eseri yazamayacak kadar gen olduunu, fa
kat baz retmenlerinin, kendini bu i iin tevik ettiklerini
ifade etmektedir. Bu demektir ki, eser, ya XII./XVIII. yzyln
sonlarnda yhut XIII./XIX. yzyln balarnda kaleme aln
mtr. Ayrca yazar, bn Teymiye'nin szkonusu eserine ilim
adamlarnn geni lde ba vurduklarm da yine nsznde
yle ifade etmektedir:
zellikle ve u sralarda hukk bir delil bulma ih
tiyacn duyan ulemmn ou iin bu eser bir kaynak-kitap olmutur. Bu tatl kaynan zerinde
orijinal mtefekkirlerin gzleri birbiriyle arp
r, aratrmaclarn admlar onun kaplarndan
ieri girerken birbiriyle yarr. Bu bakmdan eser,
mtefekkirler iin, nereye giderlerse gitsinler, bir
kaynak ve taklid'i kabul etmenin kr ve klece
balarndan kap kurtulmak in bir kurtulu ye
ri olmutur. 150
Bu, Snn ihy hareketinin bir sredenberi gelimekte
olduunu gstermektedir. Fakat bu hareket, ilhamn bn Tey
miye'nin grlerinden alarak takriben XII./XVIII. yzyln
150. E-evkn, Neyl'l-Evtr, Kahire, 1297, H.I. ss. 2-3.

274

SLAM

ortalarnda Merkez Arabistan'da ar derecede muhafazakr


bir Hanbel klkla ortaya kt. Bu Selefyeci hareketi bala
tan Muhammed bn Abdlvehhb, genliinde tasavvufa intisab etmi, daha sonra bn Teymiyenin eserlerinin etkisi alt
na girmitir. bn Teymiye'nLo, tasavvufun getirdii btl geli
meleri ve nazariyeleri -zellikle bnl-Arabnin gelitirdii
Vahdet-i Vucdculuk grn- iddetle reddetmesi ve her ey
den nce kendisinin sahip olduu ahlk ciddlik ve samim
lik, Muhammed bn Abdlvehhb derin bir ekilde etkiledi.
bn Abdlvehhb, "Kitb't-Tevhd" baln tayan ve XIII./
XIX. yzylda bir ilim adam tarafndan erhedilen kk bir
eserde vellerin ve zhid kiilerin mnevi glere sahibolduklarna dair yaygn inanlara ve bu inanlara dayanan uygu
lamalara (vellerin mezarlarna veya mezarlarnda yaplan
ibdetlere, Hz. Peygamber'in ve vellerin efaatine gvenmeye,
hatt btnyle halk seveyesindeki inanlara) hcm etti.
bn Abdlvehhb, bununla beraber, genel ahlk gevek
liin karsna karken sadece tasavvufun gelitirdii ve te
vik ettii zararl fiil ve inanlara hcmla yetinmemekte, ge
nel olarak dn konularda takld'in kabul edilmesini de kar
sna almakta ve bylece slm'n Ortaa'da oluturduu sis
temleri son sz olarak kabul eden ve yeniden dnmeye izin
vermeyen ulemnn byk ounluuna da ters dmektedir.
Tasavvufun, zellikle onun fikr muhtevasnn, u veya bu e
kilde kabul edilmesi. Ortaa slm anlaynn bir paras ol
duundan, bn Abdlvehhb, bn Teymiye'nin yapt ekilde
ve onun etkisiyle Ortaa'm otoritelerini amay ve Selefin
snnetine dnmeyi gerekli grd. Bylece bn Abdlvehhb,
Ortaa slm dnyasmn sz ve yetki sahibi kiilerine muha
lefet ederek sadece iki otorite kabul etti: Kur'n ve (Sahbenin
ortaya koyduu rneklerle birlikte) Snnet.. Bununla beraber
Hz. Peygamber'in Snnetini de iine alan Hads, III./IX. yzy
ln yetkili kiileri tarafndan tplanm olduundan bn Abdlvehhbm izinden gidenler, daha sonralar tutumlarn de
itirerek slm'n ilk asrnda varlm olan cma'larn da
balayc olduunu kabul ettiler.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

275

Btr hareket eklini alan ve zellikle Vehhblikte olduu


gibi tekilatlanm olarak ortaya kan bu tutumun sonular,
slm'n mnevi ve fikr yapsnda son derece nemli oldu. Bu
sonularn uzun vdede, Vehhblerin, hcum etmek iin se
tikleri herhangi' bir inan veya nazariye hakknda syleyebi
lecekleri eylerden daha nemli olduklar anlald. Onlarn
ictihd hakk zerindeki srarlar ve takld'i yermeleri hr
dnceye yolaan bir g oldu; ilk safhalarda onlara kar
gsterilen dn ve siyas alandaki iddetli muhalefete ramen,
onlarn bu tutumu, daha sonraki slm gelimelerin karakte
rini, belki de herhangi bir faktrden daha ok etkiledi. Doru
su, 'Vehhblik', sadece bn Abdlvehhb'm balatt hareket
iin deil, slm dnyasnda dnin, yozlatrc dnce ve tu
tumlardan ayklanmasn savunan ve dn konularda az ok
bamsz ve hatt yeni hkmler vermenin gerei zerinde du
ran her trl faaliyet iin kullanlabilen genel bir terim hli
ne geldi.
Bu, gerekten olduka dikkat ekici bir olaydr. Her nekadar Vehhbler, Ortaa'm otoritelerini reddettilerse de,
kendileri de dnin kayna olarak sadece Kur'n ve Snnet'i
kabul etmekte, kat temelci bir tutum iine girdiler. Hatt bn
Hanbel'in izinden giderek Kur'n ve Hads'in yorumlanmasn
da kyas' bile reddettiler. Fakat mevcut slm hukukunun te
min ettii sadece ekl yorum yollarnn grnteki bu reddi,
her ikisine de uygun decek tarzda birbirine taban tabana zt
iki ayr istikamette gelimeye balad: O, bir yndan Kur'n'n
ve Hads'in lfzlar zerinde srar ederek ar bir muhafaza
krla ve neredeyse mutlak bir lfzlie ulat. Ancak, teyandan da Kitb ve Snnet'de yer almayan mes'elelerde kyas
tan ok ictihd tevik etmekle, dn metinleri, Ortaa hu
kukularnn gelitirmi olduklar kyas ilkesinin msaade
edemiyecei bir serbestlik iinde yorumlamann kapsn at.
nk kyas, Ortaa hukukularnn elinde olduka dar bir
ekilde formle edilmekteydi. Bu ekliyle kyas, snrl lde
yaplan yorumlarda maksada kfi gelmekle beraber, rahat bir
yaylma imtiyaz olmaktan ziyade kstlayc bir g olarak
kullanld. Ulem, kys' kullanrken Kur'n ve Hads metin

276

SLAM

lerinin lfzlarna sk skya bal kald ve bu metinlerin


gerek rhunun arlk kazanmasna pek imkan salayamad.
Aslnda kyas ilkesi, daha geni ve derin uygulanma g ve im
knlarna sahip olmasna ve dolaysiyle liberal bir dnce
nin arac olabilme niteliini tamasna ramen, onun gerek
uygulama alan maalesef ok snrl oldu. Bu bakmdan, her
nekadar Vehhbler Kur'n ve Hads metinleri szkonusu
olduunda daha ok muhafazakr ve lfza bal kaldlarsa da,
onlann ictihd gr, uzun vdede ulemnn kyasndan
daha az lfza bal ve daha az snrlayc oldu.
Vehhbliin en nemli yn, onun normal olarak orta
ya kmasn salayan sik idi. yle ki; Vehhblik, halk sfliinin en nemli faktr haline geldii asrlarda Islm m
metinin basamak-basamak iine dt ahlk kntye
kar ortaya kan iddetli bir tepki hareketiydi. Vehhbli
in ilk msamahasz ve dar grl gnleri geride kaldktan
sonra bile bu ahlk s'ik, Vehhb isynnn genel bir miras
olarak yaamaya devam etti. O, akln ve rhun genel mnda
zgrlemesi ile birleerek, Modemist mslmanlara Vehhblerin bile iine dtkleri muhafazakrlk ve lfza ball
n stelinden gelmenin ve bizzat dn metinleri daha liberal
bir ekilde ele almann ve yorumlamann yolunu at, ite
Vehhbliin baarsndaki sr budur; onun, modemizm-ncesi veya modemist hemen btn slhat hareketlerine daima
mek olmas bundan dolaydr. Bu genel ve evrensel anlamda
Vehhblik, yalnz tarihteki Vehhb hareketine inhisar et
memekte, Islm dnyasnda grlen benzeri olaylar glgesin
de barndran bir tr 'emsiye terim' -bir Vehhb desi- ol
maktadr. zet olarak denebilir ki, o, Islm geleneinin gerek
ve olumlu mirasnn farkl yorumlanlaryla birleen tevhid
inancnn ve insann eitlii fikrinin, gl bir ekilde ortaya
kdr. Bu kn amac ise, Islm toplumunu yeniden kur
maktr.
Muhammed ibn Abdlvehhb (1115-1206/1703-1792),
takriben 21 yanda iken Irak ve ran'da ok gezdi; felsefe ve
tasavvuf alt, hatt bir ara tasavvuf okuttu. Fakat krk ya-

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

277

lanna geldii bir srada asl vatanna dndkten sonra gr


lerini yaymaya balad. Buna kendi yaknlarndan bazlar
kar koydu. Bunun zerine o, Der'iye'ye g ederek orann ma
hall bakan Su'dla dostluk kurdu. Su'd, bn Abdlvehhb
n dn grlerini benimsedi. Burada balayan Vehhb hare
keti, asker ynden Necd'den Hicaz'a yayld ve slm'n kutsal
ehirleri Mekke ve Medine, Vehhb nfzuna girdi. Fakat
XIII./XIX. yzyln balarnda Osmanl hkmetinin emriyle
Msr Vlisi Mehmed Ali, Vehhbleri asker alanda bozguna
uratt. Yerlerinden srldkten ve Onbir yllk bir sre Ku
veyt'e sndktan sonra Vehhbler, Riyd bakent olmak
zere Necd blgesinde yeniden canlandlar. Bu yzyln bala
rnda Abdlaziz bn Su'd, yalnz kendi soyunun kaybolan g
cn yeniden kazanmak iin deil, ayn zamanda kendi yne
timini bugn Su'd Arabistan olarak bilinen btn blgeye
yaymak iin geri dnd.
Arabistan'da kurulan Vehhb ynetiminin bu ikinci
sahfahasmda ortaya kan dikkat ekici bir itima-dn ge
limeden de szetmek gerekir. Bu, halkn su bulunan yerlere
yerletirilmesini salayan kooperatif trnden ziraat koloni
lerinin veya kylerinin kurulmasyd. hvn (kardeler) ad
verilen skinler, topra ilemenin yansra, gn geldiinde
cihada katlmak iin birtakm snflara ayrlmlard. Baz
larna, yneticinin emri zerine hemen faal hizmete girebilen
hazr silhl kuvvetler gzyle baklmakta, geri kalanlar ise
ancak ulemnn fetvsma gre greve arlmaktayd. Dn
eitimle cihad'n birletirilmesi, bizzat bn Abdlvehhb faa
liyetinde de yer almaktayd. Bu, Modernizm-ncesi slhat ha
reketlerinde ndir grlen bir olay deildi ve slhat hareket
lerinin oundaki en dikkat ekici zellikler, onlarn, kurulu
bakmndan bir tasavvuf tarkatiyle ayn yolu takip ettikleri
hlde, asker eitim dahil, muhteva bakmndan allagelmi
anlaytan olmamalardr. Sansler ve Vehhbler, alma
ve geim salama zerinde de nemle durmulardr. Msr'daki
Mslman Kerdelerin (hvn'l-Mslimn) kooperatif kur
malar, daha nceki bu uygulamalardan etkilenmi olabilir.

278

SLAM

Vehhblie kar gsterilen muhalefetin belirli bir ks


m, phesiz onlann savunduklar grlerden ileri gelmek
teydi. Bu grler, ahlk geveklii ve (ulemnn bile, tama
men kabul etmemekle beraber gz yumduu) halk arasnda
yaygn olan btl inan ve tutumlar karsna almaktayd. Bu
demektir ki, Vehhb hareketine sadece halk ynlar deil,
slm'n Ortaa mirasn korumak isteyen bir ok ulem da
balangta kar kmt. Fakat muhalefetin byk bir ks
m, Vehhblerin takibettikleri siyasetten, zellikle de onla
rn sava tutumlarndan ileri gelmekteydi. Vehhblerin
ana muhalifi Osmanl hmmetiydi, nk onlar bu hkme
tin yetkisine meydan okumu ve onu bir tarafa itmilerdi. Ni
tekim, Vehhb isynnda slmn ilk yllarndaki Hriclerin isyann hatrlatan izlere rastlanmaktadr. Baka bir de
yile onlar da bir idealizmin zorlayc etkisiyle kaba ve dar
grl usllere bavururak slhat yapmak istemilerdi. Fa
kat allagelmi olan slm gelenei, daha nceleri Hriclerin usllerine nasl kar koyduysa, Vehhb usllere de ylece
kar koydu. slm tarihinde grlen birok ar muhafaza
kr slhat hareketlerinin yolat ilgin ve sk grlen bir
garebet vard: Onlar, slhat bir gaye iin btn mmeti bir
letirmek amacnda yola ktklar hlde, ok gemeden mev
cut birlii bile bozmaya ve ona kar silha sarlmaya ynel
milerdir. Mesel Abdlvehhb, nemli tenkidlerinin birinde
slm-ncesi Arap toplumunun- zmmen de kendi yaad de
virdeki slm toplumunun- yeteri kadar birlik iinde olmad
n 151 ve bataki yneticiye itaat edilmediini ifade etmekte
dir. Buna ramen kendi balatt hareket, daha ilk safhala
rnda bile silhl ba kaldrmalara yneldi ve toplumun bir
liini daha ok bozdu. Muhtemelen szkonusu bu garabetin se
bebi udur: Snn slm, genel prensipler zerinde gelime
sini devam ettirirken, gerekli slhat hareketleri iin yeterli
olabilecek bir sistem ortaya koymad. Nitekim Ortaa boyun
ca gelitii ve faaliyet gsterdii ekliyle, Snn slm elde
edilmi olan dengeyi srdrebilmek iin hemen-hemen btn
151. bn Abdlvehhb, Mes'l-Chiliye, (Als taralndan geniletilmi),
Kahire, Selefi Press, 1347, II. 11-13.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

arln koydu. Yni korumay n plna alrken, toplumda


tenkidi ve gelimeyi salayan hususlar iin yeterli imkn ve
artlar hazrlanamad. phesiz; Ortaa'm anlad ekliyle
icma' ve takld kavramlar, bu donma olaynda ok nemli rol
oynad. Bylece ilerleme, ancak iddet usllerine bavurmayla
mmkn olabilirdi.

Hindistan'da Islhat Hareketleri


Hindistan'da slhat hareketinin kkleri, X./XVI. ve XI./
XVII. yzyllara gitmektedir; nk bu blgede slm'n iinde
bulunduu mnevi buhranlar billrlatran, oradaki siyas
gelimelerle mslman aznln Hind ounluk zerinde
kurduu ynetimin ihtiva ettii siyas hususlard. Fetheden ve
yneten aznlkla birlikte gelen ilk siyas merhaleden sonra,
slm, mecburen hem dn hem de sosyal ynden Hindlarla
olan ilikisini gelitirdi. slmlatrma ynnde gelien bu
yaklamn ncleri, ulem deil, sller idi. Sfiler, VII./XIII.
yzyldan itibaren Hindlar arasndan byk bir kitleye zellikle alt tabakadan gelenlere- slm' kabul ettirdiler. Fa
kat ahlk kanunlarnn balayclna daima kar kmaya
msait bir durumda olan sfliin ahlk geveklik temaylle
ri, slm'n uzanda ve hatt ondan nce Hindizm iinde
domu olan Bhakti ('kendini aday', 'verme') hareketinin ile
ri bir safhas olarak Hind-Mslman yaklamas olayn or
taya karacak ekilde Hindizm iindeki ayn zelliklere sa
hip mahall temayllerle hemen karmaya -zellikle halk
arasnda yaylan basit, dzensiz tarikatlar sayesinde- balad.
Bu hareket, X. /XVI. yzyln Kebr ve Nnak gibi baz etkili ek
lektik dn adamlarnn faaliyetleriyle gelitirildi. Tekilt
lanm dnin aleyhinde grler serdeden Nnak, tevhd aki
desini benimsedi ve Hindizmin genel grnmn korumas
na ramen, onun sosyal hususlar ihtiva eden grlerinin
ounu reddetti. Nnak'm telkn ettii gr, onun baz mane
v halefleri tarafndan, Skhizm denen ve son safhalarn
yaayan mslman idaresine aka cephe alan gl bir Skh
devleti kurarak bu idarenin kn kolaylatran yeni bir

280

SLAM

dne dntrld.
Hindistan'da ilk slm buhran, Ekber'in saltanat za
mannda younlat. Ekber, -ksmen siyas sebeplere, fakat
byk lde kendi dn anlay ve tecrbesine dayanarak,
Ebul-Fadl ve Feyz adndaki iki kardeinin fikr yardm ve
tevikiyle, kendisine mutlak bir Mctehidin imtiyazn sala
yan yeni bir eklektik din, Dni lh'yi kurdu. Hindlar kadar
Mslmanlarn da ayn lde reddettikleri bu yeni dn, henz
gonca hlindeyken yok oldu. Fakat Snn slmn nde gelen
leri, slm-olmayan manev glerin, dnin varln tehdid
edecek kadar slm' ne denli igl ettiklerini grnce korku
ve tela kapldlar. teki en nemli faktr, phesiz, halk
sfliinin kontrol altna alnamayan ahlk babozuklu
uydu. Snn slm, buna kar durmaya hzrd. Bu hazrl
n sonucu olarak ortaya kan slhat hareketinin en nde
gelen ve en etkili ahsiyeti, eyh Ahmed Sirhind'dir. Sirhin
d, sadece eserleriyle tasavvufi izafetiliin nazar temelini
atan bn'l-Arabi'nin felsefesini geni lde tenkid eden bir
kii olarak kalmad, 152 ayn zamanda slh edilmi sf dok
trin ve uygulamalarn retilmesi ve yaylmas iin ok say
da mrid yetitirdi. O, kendi doktrininde bn'l-Arab'nin
metafizik Vahdet-i Vucdculuunun yerine ahlk dualizmi
koyarken, uygulama alanmda da sf usllerle glendirilmi
eriat deerlerine byk arlk verdi. Bylece sflie, onun
reddedilmesi yle dursun, yeni bir hayat ve yeni bir istikmet
verildi. Bu adan bakldnda Sirhind'nin slhat hareketi,
daha sonra Arabistan'da ortaya kan Vehhblik hareketin
den esasta farkldr.
Sirhind'den bir nesil sonra (XI. /XVII. yzyl civarnda)
Ekber'in iki torunu, Dr ukoh ve Evrengzeb arasnda iddet
li bir taht kavgas balad. Bunlardan ilki, Ekber'in balatt
dn ideolojiye nderlik etmekte, kincisi ise aka Snnilii
savunmaktayd. Sonunda Evrengzeb kazand ve elik bir irade
ile Snn slm'n yeniden g kazanmas iin mcadele etti.
Fakat bu, bir me'alenin nihi snnden nceki son panl152. B u konuyu Selected Letters o f Sirhind adl eserimizde inceledik.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

281

ts gibiydi. Evrengzeb'in saltanat, srekli isyanlarn, zel


likle Dakka'da Hind Marathas'larm ve Peneap'da Skh'larn
isyanlarnn vukubuldugu bir devirdir. Evrengzeb'in 1118/
1707'de lmesi zerine, Hindistan'daki Mslmanlarn gc
hzla dalmaya yz tuttu. slam'la siyas etkinlii mantk olarak bir btnlk iinde ele alan (ki bu, trihen de hep byle
olmutur) Mslmanlar, nereye dneceklerini bilemedikleri
merhametsiz bir lde fiilen terkedilmi gibiydiler.
Onikinci/Onsekinci yzylda Hindistan'daki Msl
manlarn, slm'n yeniden dnlmesi ve yorumlanmas
iin gsterdikleri yar-uurlu gayretler, etkili bir mtefekkir
olan ah Velyullah'm eserlerinde ifadesini buldu. ah Velyullh, bir yandan Hindistan mslmanlarna kaybettikleri
gc kazandrma hususundaki btn midini yitirmemi (o,
Rohilla General Necb-ud-devle ve 1174/1761'de vukubulan k
k bir savata Maratha'lar yenen Afgan Ahmed ah Abdl
dahil, eitli mslman yneticilere ve generallere mektuplar
yazarak siyas boluklar doldurmalarn istedi), dier yan
dan da geleneksel Kelm'dan daha geni esaslara dayanarak
slm'a yeni bir ifade kazandrmaya almtr. Onun dn
cesine; kendi iinden bakldnda, eitli unsurlar mantken
tutarl olan bir sistem iinde kaynam olmaktan ok, gelii
gzel bir araya getirilmi gibi grnmesine ramen, yine de
'birlik arzeden bir slm'n ortaya konmas iin uurlu bir
abann harcanm olduu gerei nemlidir. Bu sistemde
geni ve insancl sosyolojik bir temel, slm terimlerle ifade
edilmi, sosyo-ekonomik bir doktrinle kaplanm ve sf
dnya gr ise bu temele ta olarak giydirilmitir.
ah Velyullah'm slm teceddd ve slhat faaliyeti,
Arabistan'daki Vehhb slhat programndan zaman itiba
riyle daha nce yer ald gibi, esasta da ondan farkl idi. yleki o, sflii sadece muhafaza etmekle kalmad, ayn zaman
da sistemini kesin bir sf dnya gr ile talandrd. ah
Velyullah'm etkisi rencileri ve oullan, zellikle byk
olu ah Abdlaziz vastasiyle XIII./XIX. yzyln ilk kesi
minde Hindistan'n byk bir ksmna yaylrken, retisin

282

SLAM

deki "tasfiyecelik" unsuru, onun muhafazakr yaklamnn


btnlnden byk g kazand. Buna ramen Snn bir s
temayl, onun sistemi iinde kendini asla yabanc gibi grme
di. slm' yabanc inan ve amellerden 'ayklama' unsuru ve
slm'n msbet retilerine dnme. ah Abdulazizin ateli
bir mridi olan Rae Bareli'li Seyyid Ahmed'in elinde daha b
yk nem kazand. Seyyid Ahmed, ah Velyullah'n slhatc
okulunu, bir cihd hareketi ekline soktu.
Seyyid Ahmed, genellikle, Vehhblii geni lde Hin
distan'a sokan kii olarak kabul edilmekte ve 1238/1822-3
tarihinde Mekke'yi ziyareti srasnda onun Vehhb grler
den etkilendii sanlmaktadr. 153 Ayrca rivyete gre o, g
rleri hakknda pheye den ulem tarafndan Kutsal e
hirde sorguya ekilmi ve sonunda oradan srlmtr. 154
Btn bunlara ramen Vehhblik terimini Seyyid Ahmed'in
grleri iin kullanmak, tarih adan pek inandrc grn
memektedir. Osmanllann 1227-8/1812-3 de Hicaz' Vehhblerden geri aldklarn yukarda grmtk. O hlde Seyyid
Ahmed Mekke'yi ziyaret ettii sralarda, Vehhbliin etkisi
nin bu blgede sadece siyas bakmdan deil, dn bakmdan da
silinmi olmas gerekir. Seyyid Ahmed'in, inanlarndan do
lay sorguya ekilmi ve Mekke'den kovulmu olmas olay da
gsteriyor ki, o srada Hicaz'da Vehhb grlere izin veril
memekte ve Vehhble inanan bir kimse cezasz braklmamakta idi. htiml dhilinde olan bir ey varsa o da udur:
Daha balangtan beri Hindistan'da yer alan slhat hareke
tinde mevcut tasfiyeci cereyanlar, Hads'e arlk verildii ve
Hindizmin slm'a tecavz olarak kabul edilen btl dn
inanlarn kaldrlp atlmaya alld iin, zaten briz bir
nitelik kazanm durumdayd. Bu, hararetli bir mcadeleci
153. Mesel, M.T. Tilus'un Indkn slam, Oxford, 1930, s. 182. (Bu eser, slam in
ndia and Pakistan bal altnda 1 9 6 ]de tekrar baslmtr). Seyyid A h
m ed'in Vehhbilerin etkisinde kaldna dair elimizde bir delil b u lu n m a
m akla berebar, (Tilus, hibir kaynaa dayanm adan Seyyid Ahm ed'in A ra
bistan ve Suriye'de seyahat ettiini ifade etmektedir.) G ulam Resl Mihr,
Seyyid Ahm et hakkndaki otobiyografisinde e-evkn'nin Seyyid A h m eale ayn zam anda hacca gittiini ve Seyyid Ahm ed'in iki rencisine
m ehur thaf Nubal adl eserini takdim ettiini sylemektedir. (Bak. u lam Resul Mihr, Sayyid Ahmad Shalid, Lahor, 1952, s. 223.
154. Bak. D.S. Margoliouth, "Wahhbya" Encyclopaedia o f slam.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

283

olan Seyyid Ahmed'in faaliyeti elinde, Arap Vehhbliinin


mkemmel bir benzeri oldu. Fakat Vehhbler aka "Hanbel
olduklarn syledikleri reddederek kendilerine "takliti ol
mayanlar" (Gayr- mukallid) adm verdiler. 155
Seyyid Ahmed, Hac'dan dndkten sonra, dne zamanla
girmi olan ilvelere ve vellere ibadet derecesinde gsterilen
tazime kar ar bir dil kullanarak bir cihd hareketi
dzenledi. Paralar topland ve cihd iin Hindistan'n Kuzey
ve Dousundaki geni blgede birok insan askere alnd. Hudud Blgesinin byk bir ksm Skh'lardan alnd ve igl
edildi. Fakat 1247/1831 de Blkot'da Skh'lara kar yaplan
bir savata Seyyid Ahmet ve arkada ah sml (ah Velyullah'm torunu) ldrld. Onlarn izinden gidenler, para ve
adam ynnden nisbeten zayf dmelerine ramen, Bat sn
rndaki Sithana'dan gelen ngilizlere kar cihda devam et
tiler. 1287-8/1870-1 de ngiliz yanls olan baz ulem, fetv
yaynlayarak hareketle ilgilerinin bulunmadn iln ettiler.
Fakat cihd faaliyetinin 1307/1890 gibi ge bir tarihe kadar
snr boylarnda srd kaydedilmektedir.
Bu arada XIII./XIX. yzyl balarnda Hac eriatullh
denen biri tarafndan Bengalde bir baka slhat hareketi
balatld. Takriben 1178/1764'de dnyaya gelen eriatullh,
1196/ 1782'da Hac grevini yerine getirmek iin Mekke'ye gide
rek 1217/1802'ye kadar orada kald ve bu zaman iinde fi'
bir eyhin rencisi oldu. Onun, Vehhbliin etkisinde kal
m olmas olduka gtr; nk Vehhbler, Mekke'yi ilk
kez 1216/1803'de igl ettiler ve aa yukar 10 sene sonra da
oray boaltmak zorunda kaldlar. eriatullh, Bengal'e d
nnce Feridi ad verilen bir 'tasfiye' hareketini balatt. Bu
hareket muhtemelen unsurdan olumaktadr; (1) Hindistan'
m artk Dr'l-slm deil, Dr'l-Harb hline geldiini iln
ederek ngiliz aleyhtarlnn aka ortaya konmas; (2) Ky
l ve iinin yaran dnlerek zengin toprak aalann hedef
alan sosyo-ekonomik bir reformun gerekletirilmesi; (3) s
155. S.M. Ikrm, Mevc-i Kevser, Karai, 1958, s. 42. B urada irM u 'm in (Momin), 'taklidi reddedenler den sz etmekledir.

284

SLAM

lm'm, Hind fikirlerden ve tasavvuf fazlalklardan arnd


rlmas.
eriatullh, pr ve m rd kelimelerinin kaldrlarak
yerlerine 'retmen' ve 'renci' kelimelerinin kullanlmas
zerinde bile srar etti. Hareket, eriatullah'dan sonra, 1281/
1864de len olu Dz-Miyn tarafndan devam ettirildi. Bu
hareketi takip edenlere hl Bengal'de rastlanmaktadr.
Hindistan'daki mslmanlann genel memnuniyetsiz
lii, 1875'deki Hindistan Ayaklanmasnda da kendisini gs
terdi. Ulem, bu ayaklanmay sadece mnen desteklemekle
kalmad, orada fiilen de savat. Nitekim mslmanlann et
kili olduklar ve onlarn dn ve kltrnn kuvvetlice kk
sald ngiliz Hindistannda (Birleik Eyletlerde) syan, ke
sin bir cihd niteliine brnd. Hareket baanszlkla sona
erince bu ulem- bunlar, esas itibariyle ah Velyullh ve
onun oullaryla rencilerinin ekolnden gelmekteydiler1293/1876'da imdiki mehur Deoband lhiyat Okulu'nu kur
du. Okulun daha balangta iki gayesi vard: slm ilimleri
ve deerleri koruyacak din adamlarn yetitirmek; Hindis
tan' Ingilizlerden kurtarmak... Deoband Okulu'nun kurucusu
ve Muhammed Ksm Nnevtav'nin rencisi Mahmd Haan
(. 1921), ngilizlere kar cihd iln etmek iin Arabistan'dan
fetva istedi; ancak Mekke dnnde yakalanarak Birinci
Dnya Sava srasnda Malta'da mahkm edildi.
Deoband Okulu, mtedil bir Snn slhat grn tem
sil ettii halde Seyyid Ahmed kanalyla geni lde yine ah
Velyullh Okulu'na dayanan Taklid Aleyhtarlarnn veya
Ehl'l-Hads'in daha radikal olan grubu, Ortaa'la olan ba
hemen-hemen kkten kopararak ilk asrlarn Islmiyetini
yeniden canlandrmaya alt. Bu grup, yalnz Kur'n'a ve
Peygamber'in Snnet'ine dayanmakta, daha sonraki btn otoriteleri biyana itmekteydi. Ona mensup olanlar, nazar
ynden Arabistandaki Vehhblerden daha radikal olmalar
na ramen, yine de genel durumlaryla onlara benzemekteydi
ler. Vehhbler, belli bir dereceye kadar Ehl'l-Hads hareketi
nin son safhalarnda etkili olmu, zellikle XX. Yzylda bu

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

285

hareketin nderlerinden bazlar, Arabistan'daki Vehhb y


netimine aka sempati gstermitir. Bhopl Devleti Begm'nn kocas olan, fakat daha sonra Trkiye ile ilgili bir anla
ma yaparak Ingilizlerin aleyhinde altnda phe edilince
srgne gnderilen ilk Hads-Ehli liderlerimden Sddk Haan
Han (. 1306/1889), daha nce iaret edilen dorudan bir Vehhblik tesirinden ok, Yemenli e-evkn ve bn Teymiye'
nin eserlerinin ve hatt ah Velyullh'm etkisinde kalmtr.
Kendilerine ait okullar ve camileri bulunan Hads Ehli'nin
karargh Bat Pakistandaki Lahor'dadr.
Islh edilmi sflie dayanan bir baka ihy hareketi de
XIII/XIX. yzylda Orta Asya'da yayld. Schuyler,Trkistan 156
adl eserinde, 'Vehhb' terimini bu hareket iin de kullan
maktadr. Hareketle ilgili elimizde ok az sayda eser bulun
maktadr. Kesin olan birey varsa, o da bu hareketin Rus igline kar alm olan bir cihd hareketi olduu, ancak, adam
ve malzeme hazrlndaki yetersizlik yznden etkili olma
ddr. Bu, bir Mslman slh hareketinin, dardan gelecek
bir tehlikeye maruz kaldnda (Arap Vehhblii iin durum
farklyd) nasl ncelikle d dmanla mcadele ettiini gs
teren dikkat ekici bir rnektir. Daha nce grdmz gibi
Hind slhat hareketi, slm' iten bir slahata tbi tutmak
iin faaliyete koylmasna ramen, nce Skh'larla, daha son
ra da ngiliz kuvvetleriyle arpmtr. Arabistandaki Vehhbiler iin byle bir d dman tehlikesi olmamtr; fakat
biraz aada greceimiz gibi, Kuzey Afrika'daki Sans hare
keti de bir d tehdidle kar karya kalnca ayn ekilde tep
ki gstermitir.
Ortaya kan ikinci genel zellik, btn bu hareketlerde
yem bir sflik anlaynn varldr. Snnliin basksyla hem sfliin iinden hem de dndan gelen- sflii slh et
me hareketi, u ekilde son buldu; Sflik, cezbeci ve metafizik
nitelik ve muhtevsmdan byk lde syrld ve bunlarn
yerini Snn dnin mevzualarndan (postulatlarndan) baka

156. D.S. Margoliouth, "Wahhbya", Encyclopaedia o f slam.

286

SLAM

birey olmayan bir muhtev ald. Bu gerek, ze-rinde srarla


durmay gereksiz klacak kadar aktr, nk onun sayesinde
sflik, Snn slm'n faaliyeti itici gcnn hizmetine ve
rilmi ve bylece o, Modemizm-ncesi btn b-yk slhat
hareketlerinde varln herzaman duyuran bir unsur olmu
tur. nmzdeki blmde bu gelimenin Modem slm'da or
taya kard sonulan ksaca greceiz. Burada yalnz u hu
susu gzler nne sermek istiyoruz: Yeni-Sflik diye adlan
drdmz bu ekildeki bir tasavvuf anlay, slm' n dn ta
rihinin bu dnemine ait belirgin bir zelliktir. Bu hareketler
den ounun, kendilerini Tarikat- Muhammediyye eklinde
nitelendirmeleri de bu genel geree iaret etmektedir. Bylece;
Arabistan'daki Vehhblik hareketi kendi slhat progra
m,157 Seyyid Ahmed kendi hareketi 158 ve biraz sonra szn
edeceimiz drs Kardelii de kendi hareketi iin ayn ad be
nimsediler. Bu hareketler arasnda grnrde bir sebeb-sonu
ba bulunmamasna ramen, onlarn ayn ad benimsemeleri
sdece bir tesadften ibaret olamaz. yle grnyor ki bu duru
mu, birbirine benzeyen ve her harekette grlen bir vak'a ola
rak ele almak gerekir. Bu demektir ki; bir yandan esas itiba
riyle yoldan saptklar dnlerek Ortaa tarikatlar redde
dildii halde, te yandan sflik te'yid edilmi ve Hz. Peygam
ber'in dern, rhn ve ahlk hayatna bavurulmak sure
tiyle sflie asl sfiyeti kazandrlmak istenmitir. Bununla
beraber, Yeni-sfliin, Modemizm-ncesi yakn dnemin s
lm toplumunda ortaa sfliinin yerini ald sonucuna varlmamaldr. nk bu sonu, ancak bu hareketlere katlanlar iin geerlidir; ada eitim ve Batdan gelen fikirlerin te
siri, bu kondua, Modernizm-ncesi slhat hareketleri ile elele
verinceye ve sfliin ortaada alm olduu ekilleri, mer
kez yerlerinden tedricen uzaklatnncaya kadar (ki bu sre
hl devam etmektedir) eski sflik, geride kalan halk kitlele
ri iin yegne youn dn ve rhn hayat tarz olmaya devam
etti.

157. D.S. Margoliouth, cug.e.


158. Murray Titus, a.g.e., s. 181.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

287

Afrika Islahat Hareketleri


Yeni-sflik, yani 'Snn izgiler takip edilerek slh
edilen ve faaliyeti anlamda yorumlanan sflik eklinde ad
landrdmz ayn fenomen, drs tarikatnn bir kolu ola
rak doan, fakat daha sonra bamsz bir ekilde ve tamamen
kendine has bir yol izen Kuzey Afrikadaki Sans tarikatnn
tutumuyla gyet arpc bir ekilde ortaya kmaktadr. drs
tarikat, Hz. Peygamber'in soyundan gelen Fas'l Ahmed bn
drs (. 1258/1837) tarafndan Arabistanda kuruldu. Tarika
ta, Peygamberin adna izfeten Tarkat- Muhammediyye de
denmektedir. 'Kulun Allah'la birlemesi (ittihd)' fikrini red
dederek, bunun yerine sl iin yegne mmkn ve meru gyenin Hz. Peygamberin rhuyla birlemek' olduu fikrini koy
du. Tarkat- Muhammediyye adnn, Arabistandaki Vehhb
hareketi ve Hindistandaki Seyyid Ahmed'in hareketiyle de il
gili olduunu yukarda grdk. Bu adn iaret ettii dern
inklb, sfliin, Hz. Peygamber'in ortaya koymu olduu yol
da yrmek ve O'nun kat' snnetine skca sarlp ortaada
elde ettii ahlk kaytszlk tezahrlerine son vermek zorun
da olduu gereiyle ayn anlama gelmektedir. Bu demektir ki,
Snn inan ve kurallar, sf usllere de bavurulmak sretiyle sf bir teekkln kalb iinde retilecek ve uygulanacak
tr. Bizzat Ahmed bn dris'in kendisi, sdece bir sf deil, ay
n zamanda bir hukuku olup Vehhblerin daha nce yapm
olduklar gibi, hukukta ortaan cma'n ve Kyas' reddedi
yor, ctihd zerinde srar ediyordu. Bu doktrini ve Ahmed bn
drs'in esasta Islh edilmi bir sflii savunduu gereini
birlikte dikkate alan baz ilim adamlar, onun dorudan do
ruya Vehhblik'den etkilendii grn ne srmlerdir.
Fakat bizim: Seyyid Ahmed ve e-evkn'nin durumlar hak
knda ne srdmz deliller, dorudan bir Vehhb tesirin
den szeden bu tahminin aleyhinde de kullanlabilir. Mekke
XIII./XIX. yzyln dnm noktasnda ancak ksa bir sre iin
Vehhblerin kontrol altna girdi. Mekke'deki Osmanl yet
kilileri, Vehhb fikirlerin tekiltlanm bir ekilde propa
ganda edilmesine msaade etmek yle dursun, bu grlere
sahip olduklarn aka syleyen bir kimsenin orada bulun

288

SLAM

masna bile imkn vermezlerdi. O halde Ahmed bn drs'in fi


kirlerini, e-evkn'nin durumunda ve Hindistan hareke
tinde grlen ayn yaygn slhat ruhuna dayandrmak gere
kir.
Ahmed bn drs'in slh edilmi bu yeni tarikat, Ara
bistan'n Esr eyaletindeki (tarikat mensuplan geici bir sre
iin bu blgeyi siyas nfuzlar altnda tuttular) kendi hare
ketinin yansra ayn hareketin daha domasn salad.
Bunlar, Rdilik, Emrgenlik ve Sanslk diye bilinen tari
katlardr. Bunlardan Rdlik, sadece Cezayir'e inhisar et
mektedir; fakat orada bile daha byk tarikatlar onu Emrgen (. 1269/1853) tarafndan kurulan Emrgenlik ise Sdan ve
Nubia'da yaylarak bu blgedeki Mehd hareketine muhalefet
etti ve Mehdliin kkten deiiklik iddiasna kar muhafa
zakr Snn mmetin cma' grn savunarak orta bir yol
tuttu. Bu 'karde tarkat'tan en nemlisi, Cezayirli Muham
med bn Ali es-Sans (. 1275/1859)'nin, hocas Ahmed bn
dris'in 1253/1837'de lmnden sonra Mekke'de kurduu
Sanslik'dir.
Sansye tarikat, gerek tekilt gerekse gayeleri bak
mndan yeni sfliin mkemmel bir rneini temsil etmekte
dir. Tam anlamyla bir ahlk slhat programn sahip olan
ve bunu siyas alanda uygulayan bu tarikat, itici gcnde ba
tan sona faaliyeti bir tarikattr. Srf nazar seviyede, Mu
hammed bn Ali es-Sans, ictihd yapmaya yetkili olduunu
ne srd ve Ezher'deki mliki bir eyh onun, baz dncele
riyle kfre gittiini iddia etti. Sans, Snn toplumun muhal
efeti yznden 1259/1843'de Mekkeyi terke mecbur edildi.
Amel ynde ise, Sans, mridlerine bir eit zikri telkin et
mesine ramen, onun btn retisi Snn slm'n esaslanna
dayanan pratik amalara ynelikti. O, nemlileri Kafra ve
Cabb (es-Sans burada ld)' da olmak zere baz zaviyeler
kurdu ve bu yerlerde halk sadece man konusunda eitilmedi,
ayn zamanda onlara nasl silh kullanacaklar retildi ve
onlarn ziraat ve san'atla uramalar tevik edildi.
Sanslerin pratik gayelerinden biri de, Libya lnde

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

289

bar salamakt. Onlar, ldeki kabileleri kontrol altnda


tutmak iin slm'n eitlik, kardelik ve bar mesajn yay
mann yansra bir de militan bir tekilat kurdular. Bu, ticare
tin serbest ve dzenli bir ekilde Akdeniz'e akmasyla sonu
land ve bu alanda zellikle Cebbire adl bir l kabilesi ok
baarl oldu. Bu sayede Cebbire kabilesinin vah ve kanun
tanmaz dman olan Zwi kabilesi bar nmna kazanlm
oldu. Sansler, Osmanl hkimiyetini de tanmadlar. Fakat
Batl mstemlekeci glerin,tecavzleriyle tehdid edilince,
nce Ekvator blgesi Afrika'dan gneye ilerleyen Franszlara
kar, daha sonra da Ahmed es-Sans ve Muhammed dris esSans'nin ynetiminde Trklerin mttefiki olarak silha
sarlp Libya'da talyanlara ve Msrda da ngilizlere kar di
renie getiler. talyanlar, Sansleri fec ekilde malb ede
rek merhametsizce bastrdlar; fakat talyan askerlerinin
blgeden ekilmesi zerine Sansler yeniden canlandlar.
Muhammed Ali es-Sans, bir kabileye gnderdii mektupta
yle yazyordu:
"slam adna sizden, Allah ve O'nun peygambe
rine itaat etmenizi istiyorum... Allah'n ve O'nun
Peygamberi'nin buyruklarna uymanz, yni be
vakit namaz kulmanz, ramazanda oru tutma
nz, zekt vermenizi ve Allah'n kutsal kld yeri
ziyaret ederek Hac grevini yerine getirmenizi isti
yorum. Allah'n yasaklad eylerden, yalan sy
lemekten, dedikodu etmekten, bakalarnn mal
n gasbetmekten, sarholuk veren eyleri imek
ten, yalanc hitlik etmekten ve Allah'n haram
kld dier btn ilerden saknmanz istiyo
rum. Eer Allah'n emirlerini yerine getirir, yasak
larndan uzak durursanz, O, size rahmetinden
ihsn eder ve ebed hayr ve rzk verir." 159
Muhammed Ali es-Sans ayn mektupta kendi slhat
hereketinin ana programn yle zetlemektedir: "Nasihata
159. Ahm ed Muhammed Hasanenyn, Ft Sahra' lAby (Libya lnde), Kahire,
tarihsiz, I, s. 51.

290

SLAM

kulak vermeyeni uyarmak, chili bilgi sahibi klmak ve doru


yoldan uzak kalanlara yol gstermek." 160 Ban salamak g
reviyle ilgili olarak da yle yazmaktadr: "Ey Vcence halk
(kabilesi)! Biz, sizinle mlknze saldrarak ocuklarnz
esir eden ve malnz yamalayan Bedeviler arasnda bar
yaymak istiyoruz. Bunu yaparken de Allah'n Yce Kitabnda
ki u buyruunu yerine getirmi oluyoruz: "Eer m' minler
arasnda iki taraf savaa bavurursa, onlar bartrn." 161
Es-Sans, izinden gidenleri dnya malm an derecede
sevmekten men'etti; hatt kadnlara mcevherat iml etmek
iin gerekli olan miktar hari, altn ve gmn toplanmasn
yasaklad. Fakat sosyal ve ekonomik alanlarda atlan bu hu
kuk adm, an'anev sflikte olduu gibi, Ahiret'te rhn fay
dalar salasn diye deil, bu dnyada ahlk ve sosyal refah
gereklesin diye atlmtr. Nitekim es-Sans'den aldmz
yukardaki iktibastan gayet ak olarak grlyor ki, onun
rettii eyler, kelm ve uhrev olmaktan ok, ahlkdir.
Genel olarak Allah'n ihsnmdan szedilmi olmakla beraber
Cennet vaadlerine ve Cehennem tehditlerine herhangi bir ia
rette bulunulmamtr. Es-Sansnin, dndeki hiret hayat
anlayndan vazgemi olabileceini gsteren herhangi bir
ipucunun bulunmad apak ortadadr. Byle bir dnce
nesrmek ahmaka bir hat olur. Buna ramen, slhat m
cadelesinin genel tutumu ve program, uhrev rhnlik a
smdan olmaktan ok, ahlk msbetilik ve sosyal refah a
smdan ifade edilmitir. Arlk noktasnn bu yne kaydnlmas phesiz nemlidir.
Aslnda bu cereyan yalnz Sans hareketinde deil, bu
blmn konusu olan btn slhat olaylannda grlen ortak
bir akmdr. te bizim, zaman-zaman ahlk faaliyetilik,
ahlk msbetilik ve yeni-sflik eklinde nitelendirdiimiz
ey bu cereyandr. zerinde srarla durduklar noktalar
asndan, btn bu slhat olaylan arasnda ak baz fark
lar daha vardr. yle ki, onlardan bazlar, dierlerine gre
160. Ayn eser, s. 52.
161. Ayn eser, s. 53.

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

291

daha ok 'tasfiyeci'; bazlar ise daha ok faaliyetidir. Ayrca


mahall farkllklardan ve blgesel tarih hayat tecrbelerin
den dolay, bu cereyanlarn kazanm olduu ekillerde de
ufak tefek ayrlklar gze arpar. Fakat genel manzara, aayukan kesin olan bir karakter izgisi ortaya koymaktadr ki,
bunu ylece ifade edebiliriz; Asr- Sa'detin slm anlayna
dnmek, ahlk ve sosyal suistimllerden, Ortaa'n son asr
larndan beri mmetin iine dmekte olduu genel knt
den kurtulmak ve are olarak da ahlk-dn bir msbetilii
uygulama alanma koymak. Bu, dnin tamamiyle deitirildii
mnsna gelmez. Gerekte halk kitleleri arasnda eski grn
mez glerle ilgili fikirleri ve vellere gsterilen tapnma dere
cesindeki ta'zimi kkten silip atmak mmkn deildi. Hatt
kabile halk, bizzat Sans liderlere bile tabiat-st gler at
feden bir mitoloji gelitirmi bulunuyordu. Fakat u da inkr
edilemeyen bir gerektir ki, bu hareketin liderleri, Cennet'te
bir yer temin etmekten ok, iyi ve ahlk bir toplum kurmak
amacyla dn duyguya taze bir canllk getirdiler. Zaten onlar
bu iki yn birbirinden kopmu olarak ele almamlardr.
Ahiret hayatyla ilgili konular istikametinden ok, bu dnya
ve onun ahlk, sosyal ve ekonomik meseleleri karsnda
msbet bir tutum taknma istikametinde bir dzenlemeye gi
rime, bu cereyann, toplumun daha aydn tabakalan arasn
da ortaya koyduu ak sonu oldu. Modern eitimin ve haya
tn etkileri, ite byle bir hazrlk zerine ilve edildi ve orada
hazr bir temel buldular.
Onikinci/Onsekizinci ve onnc/ondokuzuncu yzyl
slhatlarmn, slhat programlarnda kendini gsteren
arlk noktalar istikametine ynelmelerinin sebeblerini
aratrmak zor bir i deildir. slahatlar, mevcut durumdan
son derece rahatsz olan kiilerdi. Szkonusu bu mevcut du
rum, ncelikle -veya ilk plnda gze arpan hliyle- sosyal bir
knt, siyas bir zfiyet ve iktisd bir zlme idi. Bu du
rum, tabi olarak, sosyal hususlara, ferd ve itimi ahlkn
glendirilmesine daha byk bir arlk vermeyi gerektiyordu. Fakat dn alanda, temel inan ve fikirlerde ve bunlara
dayanan amel konularda cidd bir slhat yaplmadka bu

292

l a m

dertlere are bulmak mmkn deildi. yle ise bu artlar al


tnda daha msbet bir dn tutumun ortaya kmas tabiiydi.
Bu ise, slhatlar, uhrev hayatla ilgili hususlar zerinde
daha az durmaya -phesiz inkra deil- gtrd. Islahat
lar, kendi grlerinin, prensiplerinin ve programlarnn te
melde ilk mslmanlann gr ve programlarna benzedikle
rini grdler; bu grlerinde de byk lde doruluk pay
vard. nk ilk slm'n slhat itici gc, esas itibariyle
pozitif ahlk bir dinamizm idi; bu gcn yerletirmek istedii
metafizik-uhrev inanlar, szkonusu dinamizmin gelimesi
ne taallk eden inanlard. O halde bu slhat hareketleri, bir
anlamda hem ilk devir slmiyetini te'yid etmekte, hem de
onun tarafndan te'yid ve kabul grmekteydi. te bundan do
laydr ki Modemist Mslman, btn bu asl tutumlarda
Modemizm-ncesi slahatlarn dorudan bir vrisidir. u
farkla ki, Modernist Mslmanm faaliyetinde, nmzdeki
blmde greceimiz gibi, msbetilik istikametine daha ok
arlk verilmitir.
Metod ve amalar bakmndan daha ok siyas, fakat
hamle ve ideolojide ayn derecede slhat olan iki hareket
de, XIII./XIX. yzyln birinci yarsnda Nijerya'da ortaya
kan Fuln hareketiyle, ayn tarihlerde Sdan'da ortaya
kan Mehdci Cihd hareketleridir. Her iki hareket de slm'
yabanc unsurlardan ayklama ve ihy etme programyla faa
liyete koyulmalanna ramen, resmen eriat devletleri kur
mulardr. Bu bakmdan onlar Vehhblie benzemektedirler;
fakat ibn Abdlvehhb, politikaya bizzat girmeyerek mevcut
bir emirlik kanalyla faaliyet gsterdii halde, hem Mehd
hem de Fuln Osman dan Fodio, Hintli Seyyid Ahmed'in
yapt gibi, kendi kurduklar eriat devletlerinin bakam
olmulardr. Fakat Seyyid Ahmed ve Osman dan Fodio'dan
farkl olarak, Msr-Avrupa ynetimine bakaldran Sdanl
lider Muhammed Ahmed, Mehd'nin uhrev statsne sahip
olduunu ne srd. Ortaa slm geleneine gre Mehd, hir
zamanda gelecek, yeryznde adlet ve eitlii kuracaktr.
yle grnyor ki Muhammed Ahmed'in Mehdlik iddias,
yaad blgenin mnev artlarn yanstmaktadr; nk

MODERNZM - NCES ISLAHAT HAREKETLER

293

yaknda Mehd'nin geleceine dair inan, Sdan'da yaygnd.


Muhammed Ahmed'in yakn arkada ve halifesi, daha nce
Hidiv sml'in valisinden Mehdliini iln etmesini istemi
fakat baarl olamamt. O, bu istikamette Muhammed bn
Ahmed'i etkilemi olabilir. Mehd hareketine katlanlar,
mcadeleleri esnasnda kazandklar zaferleri, Mehdnin
ilh grevine iaret eden kesin bir dorulama olarak yorum
ladlar. dealist mcadelelerin ounda gizli veya ak belli bir
dereceye kadar mevcut olan bu unsur, Mehdlik savalarnn
resm bir zellii hline geldi.
Mehdci devlet, ondrt yllk bir ynetimden sonra 1898'
de Kitchener'in komutasndaki ngiliz-Msr kuvvetleri tara
fndan malp edildi ve ezildi. Fuln slhatnn itici gc de
gittike zayflayarak XIX. yzyln sonlarna doru ngiliz Do
layl Ynetimi'nin kabul ettirilmesi iin durumu olgunlatra
cak lde kt. Afrika'da, slm ve tasavvuf hareketler,
Ortaa slm dnyasnn baka yerlere nazaran genellikle
daha gl siyas ilikiler iine girmi ve daha kavgac bir bi
imde kendilerini ifade etmilerdir. Modernizm-ncesi sl
hat hareketleri hakknda yukardanberi sylediklerimizden
anlalaca gibi, XII./XVIII. yzyldan XIII./XIX. yzyla ka
dar grlen bellil bal btn hareketler, ya metod ya da gaye
olarak -yahut hem metod hem gaye olarak- siyasi bir karakter
gelitirmilerdir. Bunun iki ana sebebi vardr: lk olarak mslmanlarn politik g bakmndan gerilemeleri ve Hindistan'
da olduu gibi, bu gcn tam anlamyla yok olmas siyas bir
boluk meydana getirmitir. kinci ve daha nemli olarak,
bunlar, kendi siyas ve faaliyeti tabiatlarn belirleyen tr
den slhat hareketleri olmulardr. Faaliyeti bir slhat ha
reketi olan ve slm'a yalnz dn ve ahlk bir reti niteliini
deil, ayn zamanda bir devletin kurulmasna ileten ahlk
aksiyon niteliini de kazandran ilk devir slm tarihi rnei,
slm bir tasfiyeci hareket bir takm ihtillci metodlara ba
vurma eilimi gsterir.) Hads (ve genel anlamda Snnlik)'le
ilgilenmenin yeniden canllk kazanmasyla -ki bu, muhafa
zakr tasfiye hareketinin temelidir- slm faaliyetiliin n
plna kaca muhakkakt. Mesele, ictihd doktrininin sa

294

SLAM

dece Hads ve Snn retide srekli bir kutsallk kazanm


olmasndan deil, fakat Hz. Peygamber ve ilk mmetin ortaya
koyduklar rnein, olaylara msbet bir ekilde katlmay,
onlann iine dorudan doruya girmeyi ve onlan deitirmeyi
telkin etmesinde yatmaktadr. Bu siyas faaliyetilik. Modem
slm'a dorudan doruya aktarlm olan bir baka nemli
zelliktir.
o

Onnc Blm

MODERN GELMELER
Balang - Fikr Modemizm - Siyasi Modemizm Modemizm ve Toplum

Balang
Birok gzlemciye gre, modem devirlerin slm tarihi,
Bat'nm zellikle XIII. /XIX. yzyldanberi mslman toplum
zerinde yapt tesirin tarihidir. Onlar, slm', Bat'dan yk
c darbeler alan veya Bat tesiriyle kuruluunu srdren yandonmu bir kitle olarak grmektedirler. Durumun neden bu
ekilde grldn aklayan gerek bir sebep vardr. slm,
doduu gnden buyana kendisine meydan okuyan baz mne
vi ve fikr mes'elelerle kar karya kalm ve onlara cevap
vermitir. Hatt bizatihi Kur'n'n vahyi, ksmen eski ve geli
mi Yahudi ve Hristiyan dnlerinin kendisine ynelttii iti
razlarn sonucu olarak ortaya kmtr. II./VIII. yzyldan
IV. /X. yzyla kadar slam'da bir dizi fikr ve kltrel buhran
lar dodu. Bunlarn en ciddsi ve en nemlisi, Helenistik d
nce akmnn meydana getirdii buhrand. Fakat slm, ye
ni cereyanlar bazan zmseyerek, bazan reddederek, bazan da
kendisini onlara uydurarak btn bu meydan okumalarn s
tesinden gelmeyi baarmtr. Szkonusu bu dnemde msl-

296

SLAM

manlar, psikolojik bakmdan yenilmez, siyas bakmdan du


ruma hkimdirler; dnin muhtevs ynnden de geleneklerin
iddetli arl altnda ezilmiyorlard. nk yeni unsurlar
ve dnce cereyanlar, byk lde slm geleneinin muh
tevasn te'mn ve in ediyorlard. XII./XVIII. ve zellikle
XIII./XIX. yzyllarda slm Bat'mn tesirine girerken durum
ok farklyd. Bu tesrin ilk safhas, hemen her yerde siyas ve
asker bir mahiyet tayordu. Ve yine her yerde mslmanlar
ezilmi ve siyas bakmdan dorudan veya dolayl olarak h
kimiyetlerinden mahrum braklmlard. Bunu, eitli ka
nallardan gelen ve deiik iddetlere sahip olan dn ve fikr
saldrlar takibbetti. En ak ve dorudan meydan okumalar,
Hristiyan misyonerlerinden, Bat dncesinden ve Batkla
rn bizzat slm' ve slm toplumunu inceleme ve tenkit et
melerinden geliyordu. Bu kanaldan ilki, yni Hristiyan
misyonerlii, ykc tenkidciliin bir meslek hline getirilme
si gayretiydi. Sonuncusu da bilerek veya bilmeyerek aslnda
ayn eyi yapyordu. Ancak son zamanlarda bu cereyanda gz
le grlr bir deime oldu.
Siyas malbiyetlerin ve boyun emelerin ortaya kar
d huzursuzluk, mslmanlar kendi z miraslarn yapc
olarak dnmede, zmseyici-yaratc bir vetirede modem
dncenin fikir alanndaki meydan okumalarna mukabe
lede ve Hristiyanln dorudan doruya bu mirasa ynelik
hcumlarna cevap vermede psikolojik bakmdan daha az
gl bir duruma soktu. Bu olaya ait btn bu farkl unsurlar,
d gzlemci zerinde kanlmaz olarak u intiba brakt;
slm, kendi kendini yeniden kurma yolunda baz eyleri ya
pabilecekse, bunu ancak Bat'mn tesirleri ve oradan aldklar
syesinde yapabilir. (Onun bu mahedeleri, sras geldiinde
birok mslman etkiledi). Eer slm, siyas bakmdan
sarslmam olsayd durum ok farkl olacakt.
Bu intibam ne kadar yanl olduunu bir nceki blmde
grdmz Modernizm-ncesi slhat teebbsleri aka
gstermektedir. Bu teebbsler, kendi kendini kenkdin iddet
ve cihan mulln, slm toplumunun iten knn

MODERN GELMELER

297

fark edilii ve yeniden kurulua giden yolun mahiyetini gste


ren birer l durumundadrlar. Btl inanlarn ve cehletin
yokedilmesi, sfliin slh ve ahlk standartlarnn yksel
tilmesi, btn slahat hareketlerinin bariz ortak niteliini
oluturmaktadr. Dn ve ictima slhatlarn yaplmasn et
kilemek iin cihda veya siyas faaliyete bavurma da yine bu
hareketlerin ortak zelliidir. Btn bu zelliklerin Modem
slm'a dorudan doruya aktarldn bir nceki blmde
nemle belirtmitik. Bu hareketin cihanmul olarak ne sr
dkleri toplumu yeniden kurmay amalayan msbet izgi, ta
savvuf mirasn deiiklik arzeden muhtevsn da iine al
mak kaydyla, ilk devir Islmiyetine, Kitap ve Snnet'e dn
mek ve bu yolla slm'n esasna bal kalmay yeniden can
landrmakt. 'Esasa ballk' gr, bir anlamda Modem-slm iin bir problem olmu ve olmaya da devam etmitir. Hat
t yzeyden bakldnda o, gerekten Modernistin yegne
problemi olmaktadr. Bununla beraber u da gzden karl
mamas gereken bir gerektir ki, 'esasa bal kalma' gr,
sadece toplumun ve onun genel grnmnn modernletiril
mesi yolunda bulunan bir engel deil, ayn zamanda gerginlik
ifade eden bir gr olarak, bu modernletirme srecinde te
mel bir nirengi noktas oluturmaktadr. Ne var ki i bununla
da bitmiyor. 'Esasa bal kalma', bir nirengi noktas olmann
yansra, Modemist slhatlarm ortaya koyduklar birok
yeni dncenin sdece muhtevsn deil, ok kere ana bii
mini de meydana getirmitir. yleki; biraz sonra greceimiz
gibi, Kur'n ve Snnet, genel ve zel durumlarn oluturduu
farkl seviyelerde yorumlam yeni ahlk ve tima muhtev bu ana kaynaklar zerine yerletirilmitir. yleyse ilk
slhat hareketleri, sadece slm'n yabanc unsurlardan
ayklanmasn hedef alan gayretleriyle deil, ayn zamanda
Kur'n ve Snnet'in hereyi aan otoritesini de msbet bir
ekilde yeniden ortaya koymak sretiyle Modem gelimelerin
yolunu amtr.
Buna ramen bu modern itirazlarn ana karakteri ve
Bat'dan gelen tesirlerin istils da nmzde dimdik duran
bir baka gerektir. Bu tesrin akp geldii kanallarn says

298

SLAM

oktur: Siyas yap, idari ve hukuk mekanizma, ordu, basn,


modem eitim, sinema, ada dnce ve hereyin stnde
Bat toplumuyla olan mevcut ilikiler. Bat kltrnn slm
toplumuna giriini salayan eitli kanallarn ve yaylma se
viyelerinin bir listesini sunmak, Bat'dan gelen yeni meydanokumamn derinliini ve mevcut krizin ciddiyetini tesbit et
mede pek aydnlatc olmaz. Gerek Batl gzlemciler, gerekse
birok Modemist Mslman, meseleyi genel olarak 'Akl ve
Gelenek' veya 'Akl ile Geleneklemi nan, arasndaki bir a
tma eklinde dile getirmilerdir. Meseleyi bu ekilde ortaya
koymann, phesiz byk lde hakl yanlan vardr. Her ne
kadar ilk Batl tenkidciler, mesel Renan. Hristiyanln ge
irmi olduu tarih tecrbeyi aynen slmda da grm ve
yanstmlarsa da, Akl ile Gelenek (Akl ile Vahiy deil) ara
snda bir atmann olduu slam tarihi iin de dorudur. Da
ha nceki baz blmlerde (V., VI., VII., ve XI. blmler) bu ger
ei mahhas biimde ortaya koymaya altk. Mslman
Modemistlerin bu meseleye nasl bir zm getirdiklerini ve
bu konuda ne lde baanl olduklarn aada inceleyece
iz. Ancak szkonusu meselenin hem mslman Modemistler
ve slm'n mdafaasn yapanlar, hem de Batl tenkidciler
tarafndan abartlm olduu da ayn derecede dorudur.
Mslman toplumun karkoymak zorunda kald ve
hlen de kalrtakta devam ettii gerek meydan okuma, sosyal
kurumlar ve sosyal ahlk seviyesinde olmutur. Bu buhrann
gerek mahiyeti, mzideki slm sosyal kurumlarnn yanl
yahut akl-d olmalar deil, varlm devaml olarak srd
ren bir sosyal yapnn imdi deime ve yeniden dzenlenme
ihtiyac ile kar karya bulunmasdr. Gerekte bu sosyal ya
p, gemite pekl akl idi. Dier bir deyimle, baka herhangi
bir sosyal dzen kadar o da mkemmel bir ekilde ilemektey
di. slm toplumunun u sralarda aleyhinde olan husus udur:
slm'n ilk asrlarnda sosyal kurumlar geliirken, dn, hereyi yeni batan ele almt; sosyal bir yapy yeni batan ku
ruyordu. te Ortaa sosyal dzenini oluturan, bu faaliyet idi.
Oysa bugnn mslmanlar, yeni birtakm sosyal kurumlar
kurmak gayesiyle yeniden dnme ve yeniden in etme du

MODERN GELMELER

299

rumuyla yzyze geldiklerinde, maziyi yeni batan nasl ayklayacaklan, bunu hangi ilkelere dayanarak ve hangi metodlarla gerekletirecekleri, balbama cidd bir problem ol
maktadr.

Fikr Modernizm
Modem itirazlar, dorudan doruya ve ncelikle slm'
m sosyal kurumlanna, yani evlenme ve boanmayla ilgili ka
nunlara, kadnn toplumdaki yerine, bir takm ekonomik ka
nunlara vs.ye kar olmasna ramen, yine de tam anlamyla
fikr boyutlar kazand. nk sosyal davranlarda yaplacak
herhangi bir deiiklik, sosyal adletin temelindeki grlere
dokunan itimi ahlkn yeniden dnlmesini gerektirir.
Btn bunlardan ayr olarak, Allah, O'nun tabiat ve insanla
olan ilikisi, Ahiret hayatyla ilgili muayyen dn inanlar
hakknda Bat kaynakl felsef ve ilm nazariyeler de baz
problemler dourmaktayd. Mslman filozof ve kelmclar
tarafndan yzyllar boyunca tartlan bu problemler, XIII./
XIX. yzyln aklcl ve ilm gelimelerine paralel olarak
yeni boyutlar kazand. Btn bu problemlerden de ayn olarak,
ana mesele daha genel bir seviyeye kartlarak akl ve dnin
uzlap uzlamayaca konusunda dmlendi. E. Renan ve Sir
William Muir gibi Batl tenkidcilerin slm'a ynelttikleri
hcumlar ift ynl bir gce sahipti: ad geen tenkidciler
Ortaa'm son devirlerinde slm toplumunda grln sosyal
ve ekonomik geriliin, "slm medeniyetinin znde bulunan
kalite dklnden ileri geldiini ne srmekteydiler. Bu
nunla, akl ve hogrye yabanc bir "Bedev" olgu olarak
grlen slm'n dk bir deere sahip olmasndan ileri gel
dii iddia ediliyordu. Bu safhada, Ortaa slm dnyasnda fi
lozoflarla kelmclar arasnda grlen atmalar, ak bir
biimde Akl ve Dn arasnda cereyan eden bir atma olarak
kabul edilmi ve bundan da slm'n 'Akla kar olduu sonu
cuna varlmt. XIII./XIX. yzylda slm' atma alan ola
rak seen Batl byk ilim adamlarndan bir ksmnn bu
ekilde bir gr savunmamalar -ki Batda hl yanklar

300

SLAM

duyulmaktadr- mslmanlar mnakaac bir tutum izleme


ye zorlamtr. Biz, slm dnyasnda grlen bu cereyan bu
rada izlemek niyetinde deiliz. Fakat u kadarn syleyelim
ki, bu cereyanlardan ikyeti olan baz ada arkiyat
lar, balangta Bat'mn tutumunda grlen yoksulluu ve
mantk sathlii tam olarak idrak edememektedirler.
ada slm toplumunu ve onun d grndeki donmuluunu hedef alan tenkidin, hazr bir mukabele grdn
den phe yoktur. Fakat bu mukabeleyi hazrlayan ve artlan
dran, daha nceki slhat hareketleridir. Ortaa'm otoritele
rini tanmayan ve ictihd zerinde srar eden bu hareketler,
Modem slmn fikren yeniden douuna dorudan doruya
yardm etmilerdir. Yeniden-dnme konusunda gsterilen
taze gayretlerin ald ifadeler, phesiz, yeni itici glere gre
deiti ve kapsamlar geniledi. nk nceki slhat hareket
leri, Ortaa'm otoritelerini biyana iterken, slm'n mirasiyle kaynaacak pekaz yeni malzeme getirmekte ve ilk devir
slmiyetine dnmeye alrken ictihdm fiilen yaplmas
iin gerekli olan alan bo brakmaktayd. te bu boluk,
bugnk Modem medeniyetin dnce rnleriyle doldurul
mu durumdadr.
Bat'mn istil hareketini durdurmak gayesiyle fikr ve
ahlk standartlarn ykseltilmesi iin slm toplumuna ge
nel bir arda bulunan ilk hakk Mslman Modemist, Cemleddin Afgn (1255-1315/1839-97) olmutur. O, fikr bir
Modemizm ne srmemesine ramen, eitim kurumlarnn
mfredat programlarn genileterek felsef ve ilm disiplinle
rin ilenmesi ve genel eitim reformlarnn yaplmas iin
gl teebbslere giriti. phesiz, Afgn'nin nih gayesi,
slm dnyasn Bat'mn karsnda siyas bakmdan gl
klmakt. Fakat bu, onun genel anlamda gl ve tesirli bir
slhat oludu gereine bir zarar getirmedi. Afgn, slm'n
ana ilkelerinde akl veya ilimle uzlamayan hi bir ey bulun
madn ateli konumalarla te'yid ederken, mslmanlar,
slmn Ortaa'da oluturduu muhtevy genileterek Mo
dem toplumun ihtiyalarn karlamaya aryordu. slm'
n mte'al doruluuna olan inanc yeniden ortaya koymann

MODERN GELMELER

301

yamsra, Afgn'nin tutumunda tam anlamyla yeni olan ba


ka bir unsur daha ortaya kmaktadr. Bu, bir eit Modem
Hmanizm'dir; insanla, 'insan olduu iin ilgilenmedir. E. Renan'm, 'slm'n amansz bir akl dman olduu' hakkndaki iddiasn cevaplandrrken, Afgn, delillere bavurarak
sadece Renan'n tezini reddetmekle kalmyor, ayn zamanda,
dnyada yaayan ve (Fransz aklclarnn reddeder grn
dkleri) milyonlarca mslman adna Franszlarn dikkatini
ekiyordu. 162 Dn seviyede ifadesini bulan bu hmanizm,
siyas seviyede Afgn'nin halklnn da bir ifadesi olmak
tadr. Bu, Mslman Modemistlerin siyas ve sosyal dnce
lerinin ekillenmesinde gl bir faktr olmutur. Her nekadar bu hmanizm (insann refah ile sadece insan olduu iin
ilgilenme), daha ok msbet boyutlara sahip olan yeni bir
tarzda ifade edilmekte ve bu haliyle ondokuzuncu yzyl Avrupasnm kesin bir tesiri olarak ele alnmas gerekmekteyse de,
o ayn zamanda slm'n kendi iinden kard Modemizmncesi slhat hareketleriyle yakndan ilgilidir; hatt onu, bu
hareketlerin su gtrmez bir gelimesi olarak grmek gerekir.
Bu mnasebetle, daha nceki slhatlarm gsterdikleri a
balarda sosyal kalknma probleminin igl ettii nemli yer
hakknda bir nceki blmde temas ettiimiz mahedeleri
mizi hatrlamak yeter. Sosyal kalknmaya verilen nem, bu
slhatlarm dncelerinde dnya hayat ile ilgilenmeyi ve
onun karsnda msbet bir tutum taknmay n plna kar
d. yle ki, slm'n mte'al doruluuna olan iman daha g
l olarak ortaya konmu, fakat byle bir imann tesiri, teki
dnyada iyi bir hayatn temininden ok (teki dnya, kesinli
kle kabul edilmi fakat zerinde srarla durulmamtr), bu
dnyada sosyal ve ahlk hayatn ykseltilmesi biiminde
grlmtr.
Eer Afgn'nin grevi, slm'n akla ve ilme kar olma
dn ifade etmek idiyse, bu ifadenin doruluunu isbat etme
grevi de Msrl Muhammed Abduh' ile Hindistanl Seyyid
162. "slm Dininin ad n a deil, halkn, yzm ilyonlarca insann ad n a Ke
nan 'a sesleniyorum: (Renan'm iddias doru olsayd), b u insanlar, bbarbarla ve cehalete m ahkm olarak yayor olacaklardr." A. M. Goichon,
Cemaleddin Efgn, Refutatior des Matericdistes, Paris 1942, s. 178.

302

SLAM

Ahmed Han'a dmekteydi. Bunlarn her ikisi de dnce ve


ilimdeki Modem gelimelerin, bugn birok mslmanm inand ve tatbik ettii ekliyle slm' kesinlikle tehdit edece
ine inanmaktaydlar. Seyyid Ahmed Han yle demekteydi:
"Eer halk, taklidi brakmaz, Kurn ve Sahih Hads'de mevcut
Nru aratrmaz ve dn ile gnmz ilmini uzalatrma yolu
na gitmezse, slm, Hindistan'da yok olup gidecektir." 163 Yine
her iki mtefekkir ayn derecede inanmaktayd ki, zaman, da
ha sonra ortaya kan ve dnin zn tekil etmeyen bir takm
yeni gelimeleri, gerek ve asl slmn zerine yklemi bu
lunmaktayd. Bu yzden her ikisi de gerek slm, ncelikle
mslmanlara, fakat ayn zamanda mslman olmayanlara
tantmak istiyordu. Seyyid Ahmed Han, bu konuda yle yaz
yordu:
"nceleri olduu gibi, bugn de yeni bir Kelm
lmi'ne ihtiyacmz vardr. Bu Kelmla ya modem
ilmin doktrinlerini reddeder, onlarn temellerini
sarsar, yhut da onlarn slmla uzlatklarn
gsteririz. Gnmz slm ile uzlamaktan ne l
de uzak olduklarna biraz nce iaret ettiim bu
ilimleri, eer mslmanlar arasnda yayacaksak,
bu takdirde -doru ya da yanl- elimden geldii ka
dar slmiyeti savunmak ve onun asl parlak yz
n halka gstermek grevim olur. Vicdanm, bana
bunu yapmadm takdirde Allahn huzurunda g
nahkr olacam sylemektedir." 164
Fakat bu noktadan itibaren Muhammed Abduh ve Seyy
id Ahmed Han'n yollar ayrlr. An'anev tarzda yetitirilmi
bir kelmc olan Muhammed Abduh( 1261-1323/1845-1905)
mnn ve ilmin farkl seviyelerde faaliyet gsterdiklerini sa
vunarak, slmn ve ilmin atmayacana inanr. 165 Byle
ce o, slmn temel ilkelerini, gnmz insannn kabul edebi163. Hutabt- Sir Seyyid, Bad'n, 1931, s. 55.
164. (Sir seyyid kej Letters k Majm'a (?) 1890, s. 2101. aynca bak. Muhammed
Abduh, Risale et-Tevhd, Kahire 12956 (Giri), ss. 7-24 ve 184. Aynca bak.
ayn yazarn el-lslam ve'r-Nasrrye, Kahire 1375 i l., s. 156 vd.
165. Mutammed Abduh, H.A.R. G ibb'in M od em Trends in. Jslam, Chicago 1946,
ss. 43-44'te iktibas edilmitir.

MODERN GELMELER

303

lecegi fadelerle, bir yandan daha ileri derecede bir slhat, di


er yandan da modem ilmin elde edilmesine izin verecek e
kilde dile getirmeyi ve savunmay bir grev sayar. Nitekim Abduh, slm sunarken, onun yalnz akl ile uzlatn gster
mekle kalmaz, ayn zamanda Islmm, insana, akln kullan
mas ve tabiat incelemesi iin anda bulunan yegne dn ol
duuna iaret eder. Bununla ilgili olarak, o, akllca dnme
sini ve tabiat -Allahn yarattklar- ilh iaretler olarak in
celemesini emreden yetleri zikreder. Bylece Abduh, slm
yeniden yorumlarken kulland gerek malzemede an'anevi
slm fikirlere birtakm yeni fikirler katmamasna ramen,
yine de o, iki nemli noktada Modernizm-ncesi slahatlar
dan daha ileri gider. Bunlardan biri, slnfda akln rol ze
rinde srar etmesi, dier bir deyimle, imanla akln sdece uz
lamak zorunda olduklarn sylemesi deil, insanln yk
selmesi iin onlarn elele vermek mecburiyetinde olduklarn
belirtmesidir. Her ikisinin farkl alanlarda faaliyet gsterme
si, bu geree bir zarar getirmez. Dier nokta ise - yle grn
yor k bu, Abduh'un asl ilgilendii nokta olmaktadr- yeni fi
kirlerin tesirlerine ve genel anlamda ilmin elde edilmesine
kap aacak ekilde, slmm ana ilkelerini yeniden ifade et
mesidir. Bu grlerin nem kazanmas ve rabet grmesi, on
larn, an'anev bir izgi zerinde bulunan byk bir din ada
mndan gelmi olmas gereinden trdr. Bu bakmdan Abduhun fikirlerini Ulem da anlamaktayd. yle ki, bu gr
ler, gelime imknlar iin zemin hazrlamakta, fakat gemi
le olan ban kopmamasm 4a teminat altna almaktayd.
Seyyid Ahmed Han (1232-1316/1817-98), slmm aklla
uzlat grn Muhammed Abduhla paylayor, ancak
meseleyi bu noktada brakmyordu. Abduh'un, imanla akln
farkl alanlarda faaliyet gstermelerine ramen atmadk
lar hakkndaki grn, Seyyid Ahmed Han, aka dile ge
tirmedii gibi zmnen de reddediyordu. Ondokuzuncu yzyl
Avrupasnn aklclndan ve tabiat felsefesinden byk l
de etkilenen S. Ahmed Han (1867-70'de ngiltereyi ziyaret
etti), inan sistemlerinin mahiyetlerini deerlendirmek iin
Tablat'a Uyma' diye adlandrd bir l ortaya att ve Isl-

304

SLAM

mn bu ilkeye gre en yksek derecede doruland sonucuna


vard. Onca akl, en nemli standarttr. O, slmn mahiyetini
kendi grne gre aklarken, modem dnya gryle s
lm retilerini kaynatrmak istemekte, bunu yaparken de
muhafazakr slm yorumu canlandrma ve ona dayanma
yerine (Abduh, byle yapmt) ortaa slm filozoflarnn
kabul ettikleri ana ilkelere dayanma yolunu seti. Bylece o,
tabiatn ve tabiat kanunlarnn bamszln ortaya koy
mak gayesiyle sadece mcizeyi inkr etmekle kalmad, slm
filozoflarnn Sudr nazariyesini dzelterek, onlar gibi, A l
lah 'lk Sebep olarak tasvir etti. Seyyid Ahmed Han'n hare
ket noktas, bir tr Bat aklcl olduundan, varlan sonu,
slmn yeniden ifade edilmesi deil, ahs adan yorumlan
masdr. Burada aa-yukar, ortaa mslman filozoflarn
izinden gidilerek slmn yeni batan ifade edilmesinden ok,
slmla bir takm fikirlerin kaynatrlmasma teebbs edil
mitir.
Buna ramen bu eit ferd yorumlamalar ktlenmemelidir. Onlar, sadece ahs bir inancn ifadelerinden ve liberal
ilkelerin aklanmasndan ibaret deil, ayn zamanda dnin,
temelde yeni yorumlanmasna yarayan fikirler iin bir maya
ve verimlilik unsuru, byle bir sre iinde yeralmas gerekli
olan lhzalardr. Fakat una da dikkat etmek gerekir ki, Mu
hammed Abduh ve Seyyid Ahmed Han'n temsil ettikleri yak
lamlar arasndaki kkl farklara ramen, slm Toplumunun mahhas hayatna ve davranlarna dokunan dn
alandaki gerek tavsiyeleri arasnda bir yaknlk domakta
dr. Onlarn, ortaan kermet gr hakkndaki tutumlan,
bu yaknln gzel bir rneini olutur-maktadr. Her iki modemistin de amac, mmeti halk seviyesindeki sfliin ker
met tellllna yol aan dnce ve uygulamalarn ortaya
kardklar felketlerden kurtarmaktadr. Seyyid Ahmed Han,
prensip olarak akl yolla keramet ve mucizenin imknn red
dettii halde, Abduh, bir yandan Hz. Peygamber'in an'anevi
tasvirini ykmamaya alarak nazar anlamda mcizenin
imknn kabul etmekte, te yandan da peygamber olmayan
bir kiiden gelen belirli ve zel bir kermet iddiasnn (byle

MODERN GELMELER

305

bir iddia ne zaman ortaya atlrsa atlsn) dn bir tedbir ola


rak kabul edilmemesini savunmakta ve halk seviyesindeki
inanlarn stne bir bel gibi ken szde-sllerin kendi
kendilerini telkn altnda tutma uygulamalarn lnetlemektedir. 166
Bu gelime sonunda ortaya kan nemli bir durum da,
gelimesini III. Blmde zetlediimiz 'Hads karsnda tak
nlan yeni tutum'dur. Hads, zellikle fkh ynyle fakat ks
men de ahlk ve sosyal ynleriyle slamm Ortaada kazan
m olduu ekli mahhas bir hle koymaktadr. Eer tarih
olarak anlalmaz ve bu adan yorumlanmazsa, Hads Klli
ytndaki malzemenin ounun, slmda fikir yapsnn mo
dernletirilmesi ii iin bir engel olaca dnlmekteydi. Bu
art, slm dnce erevesini yeniden kurmann esasn
oluturmasna ramen, slm Modernizmi tarafndan henz
ifade edilmemitir. Bu meselenin derli toplu bir ekilde ele
alnmasn ve aka ifade edilmesini zorlatran ey. Hads
klliyatna byk nem verilmesi ve ona dokunulduu takdir
de slmn, nazar ve amel bir sistem olarak, sarslacandan
korkulmas olmutur. Bu konu hakknda Muhammed Abduh'la Seyyid Ahmed Han'n iinde bulunduklar durumlar, onla
rn tutumlarn olduka akla kavuturmaktadr. Seyyid
Ahmed Han, Modernizmin ilk safhasnda Modenizm-ncesi
slahatlarn yaptklar gibi, sahh ile sahh-olmayan hads
lerin ayrlmas zerinde srarla durdu; fakat fikr gelimenin
son safhasnda, tpk Modernist ada era Ali gibi, Hadsi
kkten reddetti. Bu, Hint alt-ktasmda kalc bir miras olarak
devam etti. Bu blgede kendilerine Ehl-i Kur'n diyen ve Ha
dsi reddeden bir grup ortaya kt. Fakat bu gruba dahil olan
lar, ne Hads'in tarih geliimini, ne de kendi iinde bulunduk
lar durumun neleri ihtiv ettiini anlamada vukuf gsterebil
diler. i67
te yandan Muhammed Abduh, sdece mslmanlarn
zerinde ittifak ettikleri hadslerin kabl edilmesi gerektiini
ve daha nemlisi, eer gerekten Hz. Peygamber'den sudr et
166. M. Abduh, Risale et-Tevhd, s. 190.
167. Bak. III. Blm, n. 31.

306

SLAM

mi olabilecei kesin olmayan bir hadsle karlalrsa, onu


temkinli olarak reddetmenin mmkn olacan ne srerek
ayn sonuca -yni zhiren de olsa modernletirme srecinin
nne kan Hads engelinin kaldrlmasna-varmaktadr. 168
Bu fikr gelimeler, bir baka Modemist grn ortaya
kmasna sebep oldu. Buna gre, slm, ileriye dnk bir me
deniyet oluturmakta, hatt o, modem an, eski dnyann
snesinden kmasnda bir araclk grevi yapm olan bir g
olmaktadr. Bu gr, slmn akl bir dn olduu grnde
zaten zmnen mevcuttur. Abduh, slmn ileriye dnk bir me
deniyet meydana getirdiini, oysa Hristiyanln, en azndan
Kilise'nin resm temsilcilerinin elinde, akln ve medeniyetin
ilerlemesine kar ktn gstermek iin bir kitap bile yaz
mtr. 169
Hindistanl byk hukuku Seyyid Emr Ali (. 1928)
slmn Rhu adl eserinde bu konuyu halka yaym ve iddet
le savunmutur. Emr Ali ayrca Saraserlerin Tarihesi 17o
adl bir eser daha kaleme almtr. Onun temel tutumunu u
ekilde zetlemek mmkndr: slam, doru drst anlal
dnda, Kur'n ve Peygamber tarafndan ifade edilen ve bellibal slm kurulularnda mahhas hle gelen birtakm ahlk-sosyal deerlerin yerlemesini salar. Bu, bir yandan I./
VII. yzyln o gnk durumunu yanstrken, dier yandan da
yenilie doru esasl ve yanlmaz bir cereyann olduunu gs
terir. Fakat ortaada slm yorumlayanlar, onun gerek y
nn ve nemini kavrayamad ve dnin zerine onunla uyu
mayan bir yap yerletirdiler. Emr Ali'nin sosyal liberal g
rlerini aada ele alacaz. Burada sadece onun ne srm
olduu iddiann genel zelliine, yni, slmn medeniletirici
bir g olduu hususuna dikkat edeceiz. Emr Ali, be vakit
namaz gibi zellikle dn bir mahiyet arzeden grevleri bile
fizk birlik ve sosyal dayanma asndan aklamaya yne
168. Abduh, Risale et-Tevhkl, s. 186.
169. Abduh, El-Islam ve'n-Nesrnye, tamamen b u konuya hasredilmitir.
170. Syed Am eer Al (Seyyid Emir Al), UJe and Teaching o f Muhanvnad or the
Spirit o j slam, . nr. Londra, 1893 (Son basksnda esere ksaca The Spirit
o f slam bal konm utur) zellikle XVIII. ve XIX. Blmler. Ayn yaza
rn, A Short Hislory o j the Saracens, I^ondra, 1899.

MODERN GELMELER

307

lir. Ancak o, orucu nefis terbiyesi iin bir tedbir ve sosyal adeletin gelimesine yardm eden bir mil olarak aklad za
man, daha salam bir zemin zerinde hareket etmektedir.
slmn tarih ve kltrel nemi zerinde durma, phe
siz, l bir gayeyi gerekletirmek iindi: O, ksmen Batya
kar yrtlen tartmalar, ksmen de Batnn gl ve de
vaml yaylan kltr karsnda mslmanlarm kendilerine
olan gvenlerini takviye etmek iin kullanlmaktadr. Fakat
bu, meseleyi btnyle dile getirmiyor, nk burada asl sik,
slhat bir nitelik tayan siktir. Yaplmak istenen ey,
modern Batnn entellektelizm ve hmanizmini, slm med
eniyetinin zirve noktasndan kaynaklanan ve bu dnin gerek
tebliinde ortaya konan gelimeler olarak gstermek ve dolaysiyle onlarn kabul edilmesi iin mslmanlar tevik et
mektir. ada Bat dncesinin, dorudan doruya ortaan
muhteem slm entellektel kltrnden geldii ve bu klt
rn spanya ve Sicilya yoluyla Batya yayld Muhammed
kbl (1876-1938) tarafndan da olduka felsefi bir dzeyde,
zellikle, slmda Dn Dncenin Yeniden Kuruluu adl ese
rinde dile getirilmitir. yleyse bu iddia, bu merhalede, mslmanlardan ada aklcln rnlerini kabul etmelerini
istemek suretiyle Kur'n ve slm grne dayanan aklcl
a, daha nceden ve daha dorudan yaplan bavurmay glendirmektedir.
slmn tarihteki aklc ve medenletirici fonksiyonu
ve insann gelimesinde oynad rol hakknda Modernistlerin ne srdkleri iddialar, olduka farkl bir boyuta sahiptir.
Bu, mslmanlarm Hz. Muhammed'in son peygamber olduu
na inanmalarna bal olan bu inanc takviye eden bir boyut
tur. lk ekliyle Muhammed Abduh taralndan ortaya atlan
bu iddia, Muhammed kbl tarafndan felsef bir terminoloji
ile yeniden ifade edildi. Buna gre, Kur'n'm son vahiy ve Hz.
Muhammedin son peygamber olduu gerei, insanln geli
mesi asndan olduka anlamldr. Bu demktir ki; insan, yle
bir olgunluk seviyesine kmtr ki, artk onun hazr vahyin
yardmna ihtiyac yoktur, insan, kendi ahlk ve fikr kurtu

308

SLAM

lu kaderini kendisi izebilir. Ayrca slm, insan, sahip bu


lunduu akl ve lm gler konusunda uurlandrarak insan
ln gelimesinde nemli bir rol oynad. Kur'n Vahyinden
ayr olarak, ayn srecin gerek tarihte de yer ald grlmek
tedir. yle ki, slm medeniyeti, hem dnce hem de ilim
alannda eski devirlerin sr telllln yapan atmosferini si
lip sprerek, onun yerine modernliin ilm ve uyank rhunu
getirdi ve bylece szkonusu modern tutumun domasn sa
lad. Bylece dile getirilen bu iddiada byk gerek pay olup,
bu gerei, tarafsz ve ak kalpli her medeniyet tarihisi ka
bul etmek zorundadr. Fakat gerek bir ilm abay ve tarihin
mkl bir ekilde yeniden yorumlanmasn gerektiren bu id
dialarn, derli toplu olarak muayyen bir ifadeye kavuturul
mas, henz mslmanlarca yaplm deildir. Ayrca tarihle
ilgili bu yorumun hakkn vermek iin Vahyin mahiyetinin de
yeni bir ifadeye kavumas gerekmektedir. Fakat slm Modemizmi, bu nokta zerinde imdiye kadar skt etmitir. nmzdeki blmde bu meseleye tekrar dneceiz.
Bu arada slm toplumunda srekli olarak daha karma
k gelimeler oldu. ada dnce ve kurumlarla slm esas
larnn kaynamasn isteyen ilk slm Modemizmi, Bat fi
kirlerinin ve eitiminin slm toplumuna akmasn ksmen
tevik etti, ksmen de zaten orada bulunan - ve herhalde girme
leri kanlmaz olan- Batnn fikr tesirlerini merlatrd.
Bununla beraber, Batcln slm deerleriyle birletirilmesi
srecinin uzun bir gemii vard. Bu ilk modernistler, modernizm izgist zerinde yer alan daha sonraki gelimeler iin
temel hazrlamaktan baka bir ey yapamazlard. Fakat bu
sreci daha ileriye kim gtrecekti? slm nazariye ve uygu
lamalarn muhafazakr koruyucular olan limler, bu ii ya
pamazlard. Onlarn eitimi an'anev konulara inhisar et
mekteydi. Zaten srf bu sebepten dolay onlar, szkonusu prob
lemi kavrayacak durumda bile deillerdi. Bu bakmdan eer
bir modemizm varsa, bu liberal bir eitimden gemi olan
mslmanlarm gayretleri sonucu ortay kmtr. Bu zellie
sahip bir modernist, her nekadar gelenekilikle Batclk ara
sndaki psikolojik ve ahlk dengenin korunmasnda (mesel.

MODERN GELMELER

309

Bat kaynakl cereyanlarn slm toplumuna girmesinde) in


kr mmkn olmayan hizmetler grmse de, o, sdece kendi
adna konuabilir ve onun slm bilip bilmediine her zaman
u veya bu ekilde pheyle baklabilir. Bu durumda o, yeni bir
slm Kelmnn temellerini elbette atamaz. Liberal bir at
mosferde herkes, ksmen de olsa, kendi adn konuur. Fakat
bu durumla ilgili hikye burada bitmiyor. Temelde gerekli
olan ey, btnletirilmi bir eitim program idi; fakat az
sonra iaret edeceimiz gibi, byle bir program birtrl geliti
rilip verimli klmamad.
Bunun sonucu olarak ilk modernist glerden ilham
alan hareket, iki ayr yolda ilerleyen iki ayr gelimeye bln
d: Bunlardan biri hemen-hemen tam anlamyla Batcla,
dieri ise kazanm olduu ilk asl ekle balanmaya veya "ihyc" diye adlandrlan bir "temelcilie" (fundamentalism) y
nelmekteydi. Aa-yukar bu asrn ilk on yllk sresinden itibaren slm toplumunun rhn ve fikr gelime tarihi, bu
iki akm arasndaki gerginliin tarihi olmutur. Burada ihyclk', Batclk kar-smda ak bir stnle sahipti. O kadar
ki Modemistler, (yni modern dnce asndan slm deer
ve ilkeleri yeniden yorumlamak, modem dnce ve kurum
lan slmla kaynatrmak iin aka ve uurlu olarak al
anlar), tedricen ihycla' kaym ve baz nemli durumlar
da, mesel ikbl' in durumunda, ihyclardan zor ayrd edile
bilmilerdir. Veya belki de onlarn bu ekilde nem kazanma
lar, ihycla yaklam olmalarndan ileri gelmitir.
"Temelcilikin gl olmas, birok sebebe dayanmak
tadr. Her eyden nce temelci, Modemizm-ncesi slhat har
eketlerinin dorudan bir vrisi olarak kaynan slmdan
alan bir gelenee bal olup, bu gelenein yabancs deildir.
Temelcilik, slm dnyasnda XII./XVIII. ve XIII./XIX. yzyl
larda genel bir vak'a olarak ortaya ktnda bir bid'at gibi g
rld ve muhafazakr evrelerin tepkileriyle karlat. Fakat
toptan bir Batclk, amzda slm tehdit etmee balayn
ca, bu hareket, bu kez iyi bir gelenek hline geldi. Onun slm
yabanc unsurlardan ayklama program, bugn bile ekicili

310

SLAM

ini yitirmi deildir. Ayrca bu program, muhafazakr ule


mya kar karak aktif ve dinamik bir yol takip ettiinden
dolay da terakkiye msittir.
kinci olarak; mmetin birliini ykmaya zorlayan d
tehlikeler, ve iten kaynaklanan rme tehlikesi, birlik ve
beraberlik iinde olmay zarr klyordu. Birlik cilen sa
lanmalyd, nk slm mmeti, Mekkelilere lm-kalm
savama giritii ilk dou safhas hari, byle bir durumla
hibir zaman kar karya kalmamt. Byle buhranl d
nemlerde hem muhfazakr durgunlua, hemde liberalizmin
kontrolsz maceralarna kar savaabilen u veya bu ekilde
bir temelcilik cereyan, daima dizginleri eline alr. Dnin
aklanmas veya ifadesiden ok, dnin bizzat kendisi; akl
dnce muhtevsmdan ziyade sezgiye dayanan bir kesinlik,
gnn ar hline gelir.
nc olarak, temelcilik hareketinin g kazanmas.
Batcln zayflamas demekti. Batllama -Bat yenilii
nin, Batl olmayan bir topluma yansmas - zellikle modern
sahalarda ni ve elle tutulur bir sonu ortaya koymad; koya
mazd da. nk bunun iin bir alma ve byme sresinin
varl gerekliydi. Batllam snflar, kendi alanlarnda,
gelenekilerin kendi kltr ve eitim alanlarnda gsterdik
leri olgunluu gsteremiyorlard, nk bunun iin kfi dere
cede zamanlar yoktu. Fakat iin iine zaman yokluundan
baka miller de girmekteydi. Batcln asl sknts, kendi
sine g verebilecek bir moral ve ahlk anlaynn eksiklii
idi. Ancak etkin bir Modernizm eidi, ondaki bu eksiklii gi
derebilir ve onun yeni bir toprakta kk salmasn salayabi
lirdi. Batclk, byle bir modernizm gelitirmei baaramad.
Bunun sebeplerini, aada modem sosyal dnceyi ele ald
mz zaman aklayacaz.
Batcln asl gc, genel seviyede modern bilim ve tek
nolojinin cazibesinden; ferd seviyede ise liberalizmin, hrri
yetin, teebbs ve frsat eitliinin kuvvetli ekiciliinden gel
mektedir. Bu, kendi temintn yine kendinden bulduunu id
dia eden, kendi snrlarnn tesinde hibir gereke aratr

MODERN GELMELER

311

mayan, aratrmak istemeyen modern tarihin tabi br sre


cidir. Yakn ebeveyni Avrupa ortaandan iddetli bir manev
kopmayla dnyaya gelen Bat liberalizmi, kendi kendisinin
kanunudur; dolaysiyle o, baka hibir manev sistem ve ahl
k ideoloji ile grmeye oturmaz. Komnizm, klsik ifadesiy
le, bu Bat modernizmiin mutlak ve tviz vermeyen karak
terinin sadece sistemli ve ar muhafazakr bir eklidir. O
halde Modern Batclk, tam anlamyla bir likliktir. Hristi
yanlk, Batdaki bu yenilie farkl eit dengeye ulaan bu faa
liyetin baar dereceleri de ayn lde farkl oldu.
Modernizm, slm toplumlarnda, ilk kndan sonra
iki kola ayrlarak zt istikametlere yneldi. Orta Douda Abduh'un faaliyetlerini, bir yandan aa-yukar saf anlamda
Batc fikr gelimeler takip ederken, te yandan da onu, Abduh'un rencisi Suriyeli Red Rza (1865/1935)'nm lider
liindeki Selefiye Hareketi takip etti. Vehhblie yaknl
ak olan bu sonuncu hareket, yava yava temelcilik cereyan
istikametinde geliti. Gerek bir Modernizmin bulunmayn
dan doan boluu baz kiilere inhisar eden yar slahat, ya
r mdafaac faaliyetler doldurdu. Bu tr faaliyetleri srdren
lerin anda Ferid Vecd (. 1953) geliyordu. Hindistanda ise,
Seyyid Ahmed Han, muhafazakr tenkitilerinin basklarna
boyun eerek kendi kurduu Aligarh Koleji' nde devam etmekte
olan kelm ve dn eitimin muhafaza-krlann ellerine d
mesine gz yumdu. Bunu yapmaktaki amac, messir ve ileriye
dnk bir Modernizmin, yni Batclkla islm deerler ara
snda bir sentezin gelimesini salamakt. Bu teslim oluun
sonucu, saf Batcln yaylmas idi. Bu da zamanla, slmn
savunmas eklinde ortaya kan bir tepkiye ve 'Yeniden sla
ma Dn'n hiss bir feryd olan lycln dirilmesine ze
min hazrlad.
Batclara gelince, onlar da kendi durumlarn derli to
plu olarak ifade edemediler. Onlarn ou, gnllerinde lik
lii benimsedikleri hlde bu tutumlarn takdire deer bir l
iinde akla kavuturamadlar. zellikle Hint alt-ktasmdaki batclarn faaliyetleri tamamen bir yana itilebilir.

312

SLAM

Msrda Ali Abdurrzk ve Th Hseyin'in birtakm teebbs


lere giritiklerini grmekteyiz. Bunlardan ilkinin grlerine
biraz sonra temas edecei; nk o, genel fikr problemlerle
megl olmayarak sdece lik devlet grn savundu. Aydn
Batc, kalbinde lik olduu zamanlarda bile, Modemizm hr
kasn giyerken hissen Islma ynelmeyi gerekli grr. Bunu,
ya gerekten arzu ettii iin, yahut da sesini duyurmak iin ya
par. Bu yzden, Batc grubu, liklik ve modemizm asndan
belirlemek son derece g olmaktadr. Kendi durumlarn ne
ekilde dile getirmi olursa olsunlar, bu grubu oluturanlarm
etkili olmaylarnn asl sebebi budur. Lik batclk sadece
Trkiye'de baarl oldu; daha dorusu empoze edildi. nk
ancak askeri siyasi g vastasyla laik program, glkleri
aabildi. Bundan dolaydr ki, resm eitim politikalar saye
sinde Trk ehirlerinin (geni krlk blgelerden farkl ola
rak) bu ynde etkilenmesine ramen, Trk aydnlar Mustafa
Kemalin kurduu rejimden beri laiklie dikkate deer bir fikr
ifade kazandramadlar.
Dier yandan Batcla kar gsterilen tepki, u veya bu
tarzda temelci yahut ihyc' bir ekil alarak ksmen faal, ks
men de dnce dzeyinde kalan bir takm dn gruplar, veya
partilerin ortaya kmas ile sonuland. Sz konusu gruplar
ok kere seslerini duyurmu, gazete, mecma ve kitaplar ka
nalyla grlerini aklamlardr. Msrdaki Selefiye Hare
keti, kard el-M enr dergisi kanalyla fikirlerinin propa
gandasn, Msr smrla-rnm ok uzaklarna tam ve mslmanlar etkileme hususunda Endonezya'ya kadar uzanm
tr. Her ne kadar Selefiye, slm toplumunda bir takm sosyal
ve hukuk slhatlarn yaplmas zerinde srar ettiyse de, za
manla yava yava temelcilik grne doru kayd ve entellektalizmin karsna kt. 'Mslman Kardeler' (Msrda)
Selefiye'nin dorudan bir vrisi olarak ortaya kt. slm
program uygulama alanna koymak amacyla siyas yollara
bavuran, fakat 1956dan beri Msrda yasaklanan bu hareket,
ksmen slhat, ksmen de ihyc olup faaliyeti n plnda
tutmaktadr. Hint alt-ktasmda da Aligarh Batclna kar,
benzeri bir tepki ortaya kt. Bu, hem Allahabd'l Ekber (.

MODERN GELMELER

313

1921) gibi irler kanalyla halk seviyesinde, hem de ibl Nu


mn (. 1914) ve Eb'l-Kelam Azd (. 1959) kanalyla daha
fikr dzeyde ortaya kan bir tepkiydi. Bu kiiler, faal bir fik
r modemizm ortaya koymamakla beraber, Batclk kar
snda srekli tepkiler gstermek sretiyle sonunda Cem'at-
slm denen bir ihy hareketinin domasna zemin hazrla
dlar. Ce-m'at- slm, hamle ve gye itibariyle Orta Douda
ki Msl-man Kardeler'e benzer. Fakat o, bu sonuncudan
farkl olarak sadece faaliyete nem vermekle kalmam, sosyo-politik program iin bir de nazar esas oluturmutur. Bu
noktay biraz sonra inceleyeceiz.
Hindistan slmmda Batclkla temelcilik arasndaki
gerginlik, devrimizin en ciddi filozofu olan Muhammed kbl
gibi nemli bir ahsiyetin yetimesini salad. kbl 1976/
1938), felsefesinin muhtevs bir yana, zihin yapsnda, ana
rh ve fikr karakterinde sentezci olan bir mtefekkirdi. Has
sas bir zihne ship olan bu aydn insan, akl ve her eyi akla
dayandrma anlayn bo ve yararsz grerek reddetti. O, tek
yolgsterici olarak iman zerinde durdu:
"man, ate iinde oturma gc verir insana; brhim'e
verdii gibi,
man, Allah akyla sarho olmadr; Ene'nin kendi im
knlarn kullanmasdr,
Ey modem medeniyetin buna, dinle !
man yokluu, klelikten daha ktdr." 171
kbl, hakknda konutuu konunun muhtevsna ve hi
tap ettii insanlarn durumuna bal olarak, bazan akldan
ziyade, bazan da akln zararna olmak zere, iman ve sezgi
zerinde srar eder. Akl ve sezgi ilikisinde kbl, trl
tavr taknr: (1) Akl ve sezgi ayr ynlere giderler; (2) Akl,
sezginin ve hikmetin yanmasdr; O, bir anlamda insan sez
giye gtrr; (3) Her ikisi arasnda uzv bir iliki vardr. Dolaysiyle biri, tekinden vazgeemez. kbl, Batllara ve bat
171. Muhammed kbl, Bl' Cibril, Lahore, 1959, s .l 16.

314

SLAM

llam rnslmanlara hitap ederken, akim roln asgariye


indirir, hatt onu yerer. Fakat Batnn ilmini ve aklcln
almalarn istedii rnslmanlara hitap ederken de, akim
nemi zerinde durur! Demek oluyor ki kbl'de derin bir bir
lik ve gayeye ulama duygusu vardr. Onun,'srf, kaytsz ve
ynlendirilmemi akl dnceyi ktlemesi, dolayl yoldan
Batcln yni Bat rasyonalizminin ulam olduu sonu
larn -btn safl ve plakl ile slm toplumunda kabul
edilmesinin- tenkidi demektir. Buna ramen o, Bat dncesi
karsnda saygl mukabele edici, fakat ayn zamanda bam
sz tavr taknmay tavsiye etmektedir. 172 Onun szlerini,
zellikle iir diliyle sylediklerini tek-tek ele alrsak, ol arn
zahiren birbirlerine ters dtkleri grlr. O, kendi sentezci
tutumunu ak bir ifadeye kavuturmak ve grnrdeki ztlk
lar ortadan kaldrmak iin cidd bir teorik gayret de gster
mi deildir. Sonu olarak, kbl'in grleri, etkili olduu ka
daryla (ve onlarn etkisi okadar derin olmutur ki, Pakistan
m kuruluunun arkasnda bellibal mnevi gc oluturmu
lardr) arln byk apta hycmdan yana koydu ve ras
yonalizme kar olan bir yol izledi, ikbl'in savunduu faaliyetilik ve dinamizm doktrini, o kadar gl bir mukabele
grd ki, bu arada szkonusu doktrinin olumasn salayan
byk fikr gayret bile intihara srklendi. Bu yzden kbl'in
geride brakt felsef mras, ksmen bizzat kendisi taraln
dan sylenen eylerden, fakat geni lde bu byk mtefekirin izinden giden siyaset cambazlarnn onu yanl anlama
lar ve ktye kullanmalarndan dolay takip edilememitir.
Onun kaleme alm olduu fslmda Dni Dncenin Yeniden
Kuruluu adl eser, slm Dninin ahs adan yaplm bir
aklamas olarak kald ve bugne kadar yeni gelimelere yol
aan salam bir izgi olamad. Byle bir gerek gelimenin or
taya kmas hlinde; kbl'in 'slmn mahiyeti' hakkmdaki
salam grleri ile bilim hakknda nesrlen ada fel
sef yorumlar, zellikle de 'tabi olan', 'rhn olan' iinde
ar bir ekilde eritme abasn birbirinden ayrmak mecbu
172. M uham m ed kbl, Reconstructfon o f Ueligious Thought in slam, Lahore,
1944, nsz ve zellikle s. 7; bu rad a ikbl, slm'n Batya doru hzl bir
rhn deime iinde olduundan sz etmektedir.

MODERN GELMELER

315

riyeti doacaktr.

Siyas Modernizm
Bat smrgeciliinin slm topraklar zerindeki tesir
lerin duyulmaya balad ilk gndenberi, Mslmanlar, Bat
karsnda gsterdikleri ilk asker ve siyas kar koymalarda
sonu alamaynca, faal bir ekilde politik tekiltlanma ko
nusuna eilmilerdir. Fakat balangta tamamen asker imi
gibi grnen problemler, siyas reformlarn gerekli olduu
grne nasl illettiyse, sosyal reform ve ekonomik gelime
ler olmadka da siyas alanda yeni bir kurulua gitmenin
imknszlnn anlalmasna yol at. Yine siyas otoriteye
dayanan yasama konusunu ele almadan (yeni bir etim siste
mine gidilmeden) sosyo-ekonomik modernleme gerekletirilemezdi. Sosyal ve hukk reformlarla ilgili meseleler, siya
s meselelere sk skya balyd. Yararlar asndan srekli,
olarak brbirleriyle atan, bir yandan mslmanlara d
man olan (ekonomik ve politik bakmdan kendilerini zorla
kabul ettirmek isteyen) te yandan da mslmanlara yol gs
teren Batl siyas glerin sebep olduklar sonu gelmeyen ka
rtklar da bu sylenenlere eklersek, tablo tamamlanm
olur. slm dnyasndaki srf politik gelimeler., bu kitapta in
celediimiz konular arasnda yer almamaktadr. Fakat bu
gelimeler, nasyonalizm ve liklik konularyla yakndan ilgi
li olduklarndan, slm dininin tarihi ile de dorudan doruya
ilgilidirler. Ayrca modern devlet anlayndaki yetki konusu,
zellikle yasama yetkisi - slm tarihinde hkmete slmi
adan byle bir yetki asla verilmemitir- ayn zamanda bir
sosyal vak'a olan slm iin gerek bir nem tamaktadr.
Siyas reformla ilgili ilk modernist ary yapan, Cemleddin Afgn olmutur. Onun siyas dncesinde iki
nemli unsur vardr: slm dnyasnn birlii ve halklk.
Afgn, 'pan-slmizm' olarak bilinen 'slam dnyasnn siya
s birlii'nin, yabanclarn mdahaleleri ve slm topraklar
zerinde kurduklar hkimiyet karsnda alnacak yegne
messir tedbir olduu konusunda srar eder. Halklk ise.

316

S LAM

hem bu dncede zten mevcut olan adlel duygusundan, hem


de yabanc kudret ve mdahaleler karsnda ancak halk ira
desiyle oluan anayasaya dayal hkmetlerin gl, srekli
ve gerek bir teminat olabilecekleri gereinden domaktadr.
Afgnnin tesiri, Msrda Arab Paa isynna ve randaki
anayasa hareketine dorudan doruya katkda bulundu; fakat
bu tesirin gc, genel olarak Hindistan ve Trkiye'de de duyul
du. Bununla beraber Afgn, Bat karsnda halkn irdesine
bavururken sadece cihanmul slm duyguyu deil, farkl
milletlerin mill ve mahall duygularn da harekete geir
mekteydi. Bu bakmdan onun gerek tesri, hem pan-islmclk, hem de milliyetilik (bunlar bazan birbirine ters derler)
istikametinde oldu. Pan-slmclk ideali, mahhas bir ba
arya ulamamakla beraber, muhtelif yerlerde farkl gruplar
iin ilham kayna olmakta, belirli bir ekil kazanmam
olsa bile aka halkn mitleri zerinde yaamaktayd.
Gl bir Pan-slmclk duygusuna ramen, milliyeti
lik slm dnyasnda hzla yayld ve baz slm lkelerinin
devlet ideolojilerinde gerekli nemi kazanarak resmen somut
latrld. Ancak eer mslmanlarm iinde bulunduklar du
rumu bir akla kavuturmak istiyorsak, "milliyetilik" te
riminin, birbiriyle ilgili olmakla beraber, farkl anlamlarn
ayrd etmek nemlidir. Her eyden nce bu terimin sosyolojik
bir anlam vardr ki, burada 'milliyetilik', dil dhil, 'bir gru
ba birlik duygusu veren gelenek ve grenekler topluluuna dir
varolan bir duygu' olarak tanmlanabilir. Bu birlik duygusu,
farkl younluk derecelerine sahip olabilir. Trkiyeli, Msrl
veya PakistanlI bir kyl, bu anlamda hep milliyeti olmu
tur. Fakat Trkiyeli, Msrl ve PakistanlI bir kyl, ayn za
manda gl bir slm duyguyla, dier dindalarna sk sk
ya baldr. O hlde bu milliyetilik, daha geni bir sadkat
duygusuna ters dmemekte ve gayri-mslim bir saldn szkonusu olduu takdirde (XIX. ve XX. yzyllarda sk sk olduu
gibi) her iki duygu fevkalde bir iliki kurabilmektedir. Ne var
ki, ikinci bir merhalede bu basit milliyetilik, siyas bir ideo
loji olarak formlletirilmekte, hkimiyet hakkn elinde tu
tarak mutlak sadkat isteyen bir mill devlet eklinde ortaya

MODERN GELMELER

317

kmaktadr. te bu Siyas kavram, Modern Batda gelitiril


dii haliyle, mantken gidebilecek ar noktaya tand tak
dirde, slm'n idealleriyle atmak zorunda kalr. Bu ar
milliyetilik nlendii mddete, (bu erevede "ar milli
yetilik" sz ile ovenizmi deil, "millet her eyin stndedir"
ilkesini kastediyorum) mill devletler daha byk slm ga
yelere ulamak iin, gerek ve msbet bir ibirliini veya okdevletli bir toplumun olumasn mmkn klabilir. Fakat
an milliyetilik, tanm gerei, laiklii gerekli klar. Laik
lik ise, kendi srasnda slmn kklerinde iki ynl bir bi
meye giriir: Dtan slam toplumunun (mmetin) birlik im
knlarn ykar; iten de slm, tpk laik kliede ifade edil
dii gibi, sadece insann kalbiyle Allah arasnda ki bir eye,
yani ahs inan mevkiine drr.
Birinci anlamda milliyetilik, slm dnyasnda dima
var olagelmitir. Zaten bir kltr, baka bir kltr tarafndan
ortadan kaldmlmadka bu tr milliyetilik cihanmul bir
vak'a olarak yaamaya devam eder. Fakat an milleyetilik,
yani laiklikle birleen (ve bylece rk gibi kavramlar zerinde
ina edilen) anlay Orta Dou lkelerinde gl akmlar h
linde yaamakta ise de sadece Trkiye'de resmen yerlemi du
rumdadr. Milliyetilerle slmclar arasnda cereyan eden
uzun bir tartmadan sonra milliyetilik, Trkiye'de resm bir
zafer kazand. Bunun bir sr sebepleri vard ki, bunlarn ba
nda Birinci Dnya Sava'nn ortasnda Araplarn, Trklere
kar bakaldrmalar ve bizzat Atatrk'n ahsiyeti gelmek
teydi. Trk milliyetiliinin en byk fikir ustas olan Ziya
Gkalp (. 1924), bir siyasi mtefekkir deil, hereyden nce
bir sosyolog idi. Fakat Gkalp'in din-devlet ilikileri hakkn
da sylediklerinden aka anlalyor ki, o, liklii savunmamaktayd. Hatt o, gelenekilii ve salt Bat likliini red
detmekte, hatta dinle devleti ayrmaya alan dualist tutumu
eletirerek arln bir sentezden yana koymaktayd. 173 O,
kendi tbiriyle.'teokrasi'yi ve'ruhbniyet'i reddetmekteydi. 174
173. Ziya Gkalp, Turksh Nationalism and W estem Ctvilization (Niyazi Berkes tarafndan ngilizceye evrilen baz denemeler. Ksm III, VII 'Devlet ve
Din'le ilgili. Modern Islmn i ekimelerini dile getiren derin grl bir
tahlil).
174. Ayn yer. B u durum, birincisine baldr.

318

SLAM

Bu durumda Trk siyas likliinin Gkalp'in eseri olduu


sylenemez. O, bir sosyolog olarak, Trk milliyetiliini
unsur zerine kurmaya alt: Trk kltr, slm medeniye
ti ve Batnn ilmi... Arap Orta Doudaki lik milliyeti akm
lara gelince, buradaki gl hristiyan aznlklarn varl, en
nemli faktr oluturmaktadr. yle ki: modem Batnn et
kisi altna ilk girenler, blgedeki hristiyanlar olmutur; l
iklik ars, mslmanlarm ezici ounluu oluturduu bir
blgede kalan hristiyanlar iin bir emniyet tedbiri olarak g
rlmtr.
Modemistin dncesini igl eden ey, Hilfet makam
(ki Atatrk ona son darbeyi indirmi idi) altnda btn slm
dnyasnn birletirmek deil, bir Mslman Devletler Cemi
yeti oluturmaktr. Bu konuda Gkalp yle der: "slm ger
ek anlamda faal bir birlie kavuturmak iin, ncelikle b
tn mslmanlarm bamszlklarna kavumu olmalar
gerekir... u anda bu mmkn mdr? Eer deilse beklemek
gerekecektir. Bu arada Halife, ilerlii olan modern bir devle
tin temelini atmak iin faaliyetlerini nce kendi yurduna (y
ni Trkiye'ye) yneltmelidir." 175 Yine bu konuyla ilgili olarak
kbl de yle demektedir: "Gnmzde her mslman devlet
kendi z varlnn derinliine dalmaldr... Bu durum, btn
mslman devletlerin 'yaayan bir cumhuriyetler ailesini' ku
rabilecek gce sahip olacaklar zarrKuua kadar devam eder.
Gerek ve yaayan bir birlik... sadece sembolik bir hkmran
lk kurumuna bavurularak kurulacak kadar kolay deildir.
Bana yle geliyor ki, Allah, yava yava u gerei retmekte
dir: slm ne milliyetilik, ne de emperyalizmdin o, sun' s
nrlar ve rk ayrlklarn, kendi yelerinin sosyal ufkunu
daraltmak iin deil, sadece karlkl mnasebetleri kolay
latrmak iin kabul eden bir Milletler Cemiyetidir. 176 Fakat
burada karmza kan byk mes'ele, bu milletlerin bam
sz topluluklar olarak kendi kendilerini kurduktan sonra da
ha geni bir birlie katlmay isteyip istemiyecekleri, kat la
caklarsa bunu ne lde yapacaklar meselesidir. Bununla "be
raber, byle bir birlik, Modernistin (liklik yanlsnn ak
175. kbl tarafndan Reconstruciion..., 159d a iktibas edilmitir.
176. kbl, ayn eser, s. 159.

MODERN GELMELER

319

sine) h ibir pheye y e r brakm adan gnlnde ya a tt b ir


m ittir.
slm dn yasn n dta b irlem e sorusundan ayr o la
rak, burada en cidd soru, bizzat slm n geleceiyle ilgilidir. O
yle b ir sorudur'-ki, oa verilecek cevap, slam m b ir gelecei
olup olm ayacan kararlatracaktr. Bu, devletle dn arasn
d aki ilikiye ait olan id eolojik m eseledir Bu soru ayn z a
m anda ihyc, m odernist ve liklik yan ls arasnda cereyan
eden b ir tartm a konusudur da. Liklik yanls olanlarla o l
m ayan lar arasndaki tartm a, slnu sadece ah s b ir dn
m i yoksa sosyal ve siyas hayata dorudan m dahale eden bir
dn m i olduu sorusunda dmlenmektedir. El-Ezher ulem
snn, zerinde frtn a la r k op ard Ali A b d u rr zk 'm slm
v e Y n etim E saslar [El-slm ve Uslul-Hkm) adl eseri h
ri, lik lik yanlsn n durum unu ak b ir kri ifadeye kavu
tu ran b ir eser hem en -h em en yo k gibidir. Liklik, siyas bir
ya p olarak T rk iyede A tat rk tarafndan uygulam a alanna
konm utur. Atatrk, hukuk sisi em ini Batdan alm, slm',
btn devlet gcnden tecrid ederek gzn krpm adan m uha
lefeti bastrm t. A n cak daha sonralar halktan gelen b ask
lar sonucu 1950'den 1959'a kadar ufak-tefek baz deiiklikler
yaplm ve 1959'da (*) yn elim i ele geiren asker ihtilal h
km eti, Atatrk' n siyasetini resm en te'yid etmitir.
H er nekadar slm dnyasnda ak-seik b ir liklik an
lay yer alm aktaysa da (gerek likcinin nnde duran en
b y k g l k im knsz olan bireyi, yni Hz. M uham m edin
b ir kanun koyucu ve siyas b ir lider olarak hareket ettii zamem dn b ir faaliyet gsterm ediini ve lik b ir tu tu m iinde
olduunu ispat etm ek zorunda kaldr.) slm siyaset haya
tnda p ra tik l ik akmlar, dorusu olduka gldr. Bu olgun u r, birbiriyle ilgili olm am akla beraber, b iri genel, dieri zel
olm ak zere iki sebebi vardr. Genel sebep, zellikle devletin
hayatyla ilgili olmayp, insann um umi olarak deien dnya
gr yle ilgilidir. A yrca bu sebep, yalnz slm deil, insan
hayatna u veya bu anlam da yn verdiini iddia eden btn
(*] Dorusu 27 Mays I960'dr (cv.)

320

SLAM

dinleri ilgilendirmektedir. zerinde durulan bu problem esas


itibariyle, dinlerin, eski dnya grlerinden silkinip kendi
lerini modem insann mnev-ahlk glerine adapte edip edemiyecei ile ilgilidir. Mesele, yalnz eitli derecelerde varl
n duyuran eskimi bir kozmoloji meselesi deil -nk bu
nun zm nisbeten kolaydr- ncelikle ahiret' (eskatolojik)
le ilgili bir meseledir; bu akmln, u veya bu ekildeki bir
ikinlie nasl sokulabilecei ve buna ramen yine de hma
nizmin bayalklar iine gmlmenin nasl nlenecei me
selesidir. Baka bir deyile, eer lik olan eye dn bir nitelik
verilecekse, bizzat dnin liklemesi gerekecektir. Fakat s
lm kelm ve kelmclar -durum dier dnlerin kelm ve
kelmclar iin de ayndr- modern insamn kabul edebilecei
bu deiiklii ortaya koymu deillerdir. Byle bir deiiklik
ksmen Batda olmutur; daha dorusu Batl modem insan
akmlk kavramn ikinlie, 'gelecek dnya'y 'bu dnya'ya
dntrmtr. Fakat o, bunu ancak ksmen ve hatta gayndn olarak yapmtr. Bu soru Islmda henz ortaya kma
mtr, dolaysiyle modern aydn, salt bir phecilik iinde
yzmektedir.
Fakat modernisti liklik taraftar veya yar-taraftan
gibi darvanmaya zorlayan asl sebep, kendisiyle ihyc ara
snda cereyan etmekte olan ekimedir. hyc, veya temelci,
Modernizm -ncesi slhat hareketlerinin dorudan vrisi
olan bir eit muhafazakrdr. Onun, geliigzel bir muhafa
zakrdan fark udur; O, slm tarihi boyunca gelimi olan
btn inan ve uygulamann kabul edilmesi gereine inanmayp, daha inceki slhatlarm yapm olduklar gibi ilk
mslmanlara, yni Selefe dnmek istemektedir. Modemist,
burada ihyc ile ayn grtedir. Fakat ihyc, maziyi yeni
den sahneye koyup oynamak istedii hlde, modernist bunun
sama olduunu bildii iin yeniden yorumlama vs.den sz et
mektedir. Fakat meselenin pf noktas uradadr: Modem
niversitelerde yetien ve bir slm limi olmayan modemist,
mziyi yeterince yorumlayacak gte olmadndan, ihycmn taarruzlar karsnda dima savunmada kalmaktadr.
Demek ki, liklik yanls gibi modemist de hemen-hemen

MODERN GELMELER

321

herzaman skt etmekte, asl 'oku' olmayp 'hedef olmak


tadr. Mesel slm siyas doktrinini modem adan ele alan
bir tek modemist esere rastlanmamaktadr. Bir slm devleti
olmak iin bile bile yola kan (1947'de) Pakistan'n durumu,
Modernistin savunmadan ibret kalan tutumunu ve hyc
Cemat- slm (slm Partisi)nin lideri Eb'l-Al Mevddnin ynettii taarruzu gzler nne seren mkemmel bir r
nektir.
Bu gelimenin sonucu u oldu: ok sayda Modernist, ya
va yava ilk hareket noktalarn yitirerek muhafazakrla
ya da ihycla kayd. Bu ise onlara hi deilse sosyal bir
uyum ve i huzru getirdi. Liberal olduklarn syleyen birok
insann, muhafazakrlardan ayrdedilemeyen bir tavr takn
mas sonucu ortaya kan garabetin izah ancak byle olmak
tadr. Fakat sadece bir politikac olmayp da devlet ilerini
yrtme grevini zerine alan modemist ise aksi yne hareket
etmektedir. nk o, ok iyi bilmektedir ki modem toplumda
grev yapmak isteyen bir devlette gayrimslimlerin durumu
ve banka faizi gibi konular ihyc grle tam olarak zmle
nemezler. Ayn zamanda o, klsik slm devletinin temelinde
yatan zellikleri modern terimlerle ifade edememekte ve belki
de bu konuda slmn, demokrasiyi gerektirdiini ve slm
devletinin teokratik olmadn sylemekten teye gidememektedir. Bu bakmdan o, slm'n dnda hareket ediyormu
gibi davranmak zorunda kalmakta, chil ve can ekimekte
olan muhafazakrlk yznden baz durumlarda onun i dn
yasnda da liklik istikametinde bir deiiklik olabilmekte
dir.

Modemizm ve Toplum
Siyas-Hukuk modernlemenin yansra sosyal ve kl
trel deime ve yeni sosyal ahlka uyma mcadelesi de srp
gitti. slmi hayat tarznn modern Batklarca yaplan tenkit
lerinde, bizzat modernist mslmanm dncesinde ve dni
savunmak iin kaleme alnm daha sonraki eserlerde mer
kez yeri, an'anev islm sosyal messeseler -zellikle evlen

322

SLAM

me ve boanma le ilgili kanunlar ve genel olarak kadm'n


toplumdaki yeri- igal etmektedir. Kadvn'm toplumdaki yeri
konusu Batlnn zihninde yle yer etmitir ki, sokaktaki ada
mn slm hakknda btn bilgisi gyet rahat olarak iki keli
meyle zetlenebilir: Birden fazla kadnla evlenme veya "ha
rem" ve perde (veya pee) lk mslman modemistler, bu tenki
di gsleyerek slm asndan kadn ve erkein 'eit olduu
nu' savundu ve kadnn eitilmesi konusunda faal rol oynad
lar. Buna ramen, modernizmin yerinin daha sonra muhafa
zakrlk tarafndan igl edilmesi, daha ak biimde sosyal
ahlk alannda grlmektedir.
En gl ifadesini Seyyid Emr Ali'nin slm'n Rhu
adl eserinde bulan sosyal modemizm, aka ifade edilmemi
olsa bile Kurn'n ahlk hkmleri ile zellikle hukk olan
hkmleri arasndaki ayrmn dayand bir temelden hare
ket etmektedir. Mesel Kur'n, hukuk asndan klelii bir
messese olarak kabul etmekte, klelerin iinde bulunduklar
durumu geni lde dzeltecek artlar ortaya koymakta ise
de (nitekim Hz. Peygamber 'kle' kelimesini bile yasaklam
t), ahlk adan mslmanlardan 'klelerin azd edilmesini'
istemitir. Modemistin hakl olarak ne srd iddiaya gre
bu tutum, Kur'n'n, artlar el verdiinde klelii ortadan kal
drma gyesii gttn gstermektedir. Tpk bunun gibi,
birden fazla kadnla evlenme meselesinde de Kur'n, 'en ok
drt kadnla evlenilebileceini' sylemek suretiyle belli bir
snrlama getirmesine ve genellikle Arabistan'da ok dk
bir seviyede olan kadn'n durumunu dzeltmek iin birtakm
hkmler ortaya koymasna ramen, ok evlilik messesesini
hukken kabul etmektedir. Fakat modernist, inandrc bir
ed iinde u hususa da iaret etmektedir: Kur'n bizi uyararak
demektedir ki "kadnlar arasnda adleti asl te'mn edemez
siniz" (IV, 129); ve "eer adleti te'mnden korkarsanz, yalnz
bir kadnla evleniniz" (IV, 3). Bu demektir ki, birden ok ka
dnla evlenme fiilen yasaklanmtr. Aslnda modemist, 'ka
dnlarn erkekler zerinde haklan olduu gibi, erkeklerin de
kadnlar zerinde haklan vardr' anlamndaki yete dayana
rak Kurn'a gre kadn ve erkein tam anlamyla eit olduu

MODERN GELMELER

323

nu iddia etti. Sir Hamilton Gibb, Muhammed kbl'in bu ko


nuyla ilgili grne temas etmekte ve kbli 'fakat erkekle
rin kadnlardan bir stn dereceleri vardr (II, 229) eklinde
devam eden yetin bu son ksmna 'gzlerini kapamakla 177
sulamaktadr.
Fakat modemistin aka ifade etmedii ve Batl tenkit
inin de ihml ettii nemli bir nokta vard: Kur'n, Allah'n
ezel Kelm olmakla beraber yine de ncelikle belli bir sosyal
yapya sahip olan muayyen bir topluma hitabetmektedir. Hukk adan ifade edecek olursak, bu toplum ancak o kadar ile
ri gtrlebilirdi, daha fazla deil. Eer Hz. Peygamber, uygu
lanmas imknsz yksek ahlk formller ortaya atma yolu
nu semek isteseydi, bunu pekl yapabilirdi. Fakat bu takdir
de O, bir toplum kuramazd. O hlde hem hukuk hem de ahl
k yaklam ayn derecede gerekliydi. ok kere bu durumun
nazar olarak ihtiva ettii hususlarn farkna varmayan mo
demist, demek istemektedir ki, slm tarihinin de 'iyi' olma
yan, yni 'slm' olmayan yanlar bulunmaktadr: slm'n
sosyo-ekonomik ahlk idealleri ile bu idealleri gerekletire
meyen daha sonraki tarih devirler arasnda bir ztlk vardr.
Bu bakmdan modernist, slm tarihi hakknda bir takm
semelere bavurma temylndedir. Bu noktada, Batl tenkidci (zellikle W.C.Smith, Hindislanda Modern slm'da ve
dier eserlerinde) modernisti, kendi tarihi hakknda 'sbjek
tiflik' ve 'romantiklik' ile sulamaktadr. Bu problemin derli
toplu bir ekilde ele alnma iini bir sonraki blme braka
lm.
Modernistin durumu, mkl olmakla birlikte muhafa
zakrlarn iddetli hcmuna hedef oldu. Bunun sebepleri ok
karktr. lk olarak modernist, Kur'n'a dayanmaya al
makta ve tarihi ihml eder grnmektedir. Dier yandan mu
hafazakr, dorudan doruya Kurna mracaat etmekle bir
likte tamemen mmet'in tarih tecrbesine dayanmakta ve
ona gre bu, Kur'n'm yegne mteber yorumunu meydana ge
tirmektedir. Bundan baka muhafazakr, modemistin asln
177. H.A.R. Gibb, M odem Tredns inlslam, s. 102.

324

IS L A M

da Bat liberalizminden ilham aldna ve phesiz, buradan


elde ettii muhtevy Kur'n'la desteklemeye gayret ettiine inanmaktadr. Bu ise daha derin bir phenin domasna sebeb
oldu: yle ki, modemist, Batnn kltrel met iin, belki de
slm'n temel ilkeleri de dahil olmak zere, an'anev! slm
deerlerden herhangi birini 'satmaya' hazrdr. Yine bunu da
slm modemizminin baarszlklar arasnda saymak gere
kir. Baka deyile modernizmin, katksz Batclkla bir tutul
masna izin verilmitir. Aslnda modernistin, Batnn kltr
ekillerini ve slplarn' almasnda esas itibariyle rahatsz
olunacak bir husus yoktu, nk gelimekte olan her kltr
bunu yapmaktadr. slm da ilk doduu yerin snrlan dna
yaylr yaylmaz ayn eyi yapmt. Fakat o, sadece 'almakla
kalmam, ald her eyi slmlatrarak kendi deerler er
evesi iinde kaynatrmt. Bu da zamanla bu deerleri, ye
terli lde olmasa da, yaygnlatrmt. Bu yorumlayc du
rum, gelien her kltrde ortaya kan bir durumdur.
Fakat yeni sosyal ve kltrel unsurlarn bir toplum iin
de kaynatrlmas, baz ana metinlerin yalnz bana rastgele
ve sadece bu maksat iin yorumlanmasyla olamaz; o, kayna
trc kltrden, kendi kendini daha organik bir ekilde yo
rumlamasn ve ifade etmesini ve bu suretle kendi deer siste
mine taze bir anlam kazandrmasn gerektirir. te msl
manlann, ilk yaylma devresinde yaptklan, fakat modemistin yapmay beceremedii ey budur. Modernistin, kendi sos
yal programna mn ve gaye kazandrarak yeni bir slm h
manizmi ortaya koymas gerekiyor. O, bunu yapamad; stelik
Bat'dan 'alarken' de kendisini yakalamalarna izin verdi.
Fakat bizzat Batda hmanist liberalizm, dta dost gibi gr
nen fakat ok gemeden kendisini penesine alan bir mttefik
buldu. Sna ekonominin ve modem teknolojinin hzla geli
mesi sonucu ortaya kan geni, topyekn ve nceden grlme
yen deiiklikler, ziraatle uraan toplumun belini krd
gibi genel olarak ailenin de temelini sarst. Sanayileme, Bat
y frtna ve srprizle yakalad. Daha yakndan tetkik edildii
zaman grlr ki, bu gelimelerin altnda Bat toplumunun
sosyal hayatnda birtakm dengesizliklerin olmas, msl

MODERN GELMELER

325

man modemistin sosyal reformla ilgili tutumunda gerek de


iikliklere sebeb oldu ve onun liberalizme olan inanc byk
lde zayflad. Pek tabi bu gelimeler, Batc reformcular
da huzursuz etmitir. Modemist, szkonusu bu uyanmann
yamsra ierde de byk bir bask altndayd. Selefiyeci ve
muhafazakr gler, modernistin mukavemetini krmak ve
onu topluma geri getirmek iin hibir frsat karmadlar.
te slm sosyal modemizminin kendi bnyesindeki
zayfl, iteki sosyal glerin ve d tesrlerin bir araya gel
meleri, slm savunma gayretlerine zemin hazrlad. Dni sa
vunma gayretlerinin ierde oynayaca yararl bir fonksiyo
nun olduu dorudur. Dikkatli ve basiretli bir ekilde uygulan
d takdirde bu gayretler, deimelerin kontrol altnda tutul
masnda ve mzinin canl kalmasnda yardmc olurlar. Hereyin stnde onlar, deimekte olan bir toplum iin byk
nem tayan salkl bir kendine gven duygusunun devam
n salarlar. Fakat Bat karsnda slm savunan msl
man, hi bir ayrm gzetmedi. Modernist, nasl kendi gelene
inden ve tarihinden belli paralar seerek tam anlamyla
yeni olan bir kltr tarzn hakl gstermeye altysa, slm'
m savunucusu da kendi mzsini gklere karmak iin Bat'
mn en karanlk ynlerini semeye balad. Ferid Vecd, Kasm
Emn'in yazd Modern Kadn (el-Mer'al'l-Cedde) adl eseri
ne cevab olarak yazd Mslman Kadn (el-Merat'l-Mslime) adl eserinde ve zellikle Cemat- slm'nin PakistanlI
ada lideri Ebu'l Ala Mevdd, Perde adl eserinde, szkonu
su bu savunmann en gzel rneklerini vermilerdir. Mevdd,
iddiasn Batl yazarlarn Avrupadaki genelevlerin iinde
bulunduklar tiksindirici teferruat hakkmdaki yazdklarna
dayandrmakta ve 'eer gvenlik iinde olacaksak, kadnn
serbest braklmamasnn gerektii sonucuna varmaktadr.
'Aksi takdirde nerede duracaz?' diye sormaktadr. Ayn esas
tan hareket ederek insandaki kt temylleri ve insanln
gsterdii korkun delilikleri dnerek insanolunun yaa
ma hakkna sahip olup olamyacam sormak mmkn deil
midir? slm dnyasnn yetitirdii en cidd ve cesur moder
nist olan Muhammed kbl bile, Batl kadnn 'kalpsiz ve ka

326

SLAM

dnlk duygularndan mahrum' olduunu syleyerek, Batnn


sosyal ahlkn kkten reddetmitir. O, Cavdnme 'sinde Ba
tl bir kadn haklar savunucusunu. Doulu kadnlar toplu
luu karsnda yle konuturur:
"Hanmefendiler ! Anneler ! Kardeler !
Daha ne kadar sevgililer olarak yaayacaksnz?
Sevgili olmak mahrmiyetten baka bir ey
deildir. O, basknn ve zulmn bir ilesidir." 178
Bat toplumuna kar genel bir tepki vardr; bunun da
merkezinde kadn ve kadm'n aile ile olan iliki yer almak
tadr. Gerek muhafazakr, gerek modemist aydnlar arasnda
bu tepki srp giderken, modem kurumlar ve bunlann ban
da nemle yer alan niversiteler, buralarda kz ve erkeklerin
beraber eitilmeleri, tam ters sonular douracak ilerlemele
rine devam etmektedirler. Dorusu, sosyal deime artk ka
nlmaz olmutur. imdiye kadar harekete gemi olan cere
yanlarn geri dndrlmeleri mmkn deildir. Daha uyank
ve daha gereki unsurlar ortaya kmal ve bu deimeye bir
yn verilmelidir; aksi takdirde deimenin, en cidd bir teh
like tekil edeceinden phe yoktur. Mslman hkmetlerin
ou, dzensiz bir ekilde uygulanan ok kadnla evlenmeyi ve
boanmay eriat'm izmi olduu ereve iinde kontrol
maksadyla birtakm kanunlar ortaya koymulardr. Sadece,
erat'm lavedildii Trkiye'de, bu reformlar tam anlamyla
lik bir temel zerinde gerekletirilmeye allmtr. Fakat
erata dayanlarak bir takm reformlarn yaplmasna a
lan baz lkelerde bile zaman tersine dndrmek isteyen
muhafazakr cereyanlar bulunmaktadr. Bu yeni yasama faa
liyetini desteklemek iin slmm sosyal ideallerini yeniden
ortaya koyan yapc ve cesur bir hmanizme cidd ihtiya var
dr.

178. Muhammed kbl, Cvid-Nme, 1959, s. 127.

Ondrdnc Blm

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER


man ve Tarih- Yeniden fade Edilmesi Gereken Miras: Siyasi
Dogma; Ahlk lkeleri; Rhn dealler imdiki Durum ve Gelecek

man ve Tarih
slm takriben ondrt asrdr kendi kendini tarih iinde
sergileyip gelmektedir. Bu uzun ak sresi iinde o, ksmen bu
sreci kontrol etmi ve ona ekil vermi -zellikle ilk asrlar
da- ksmen de onunla uzlamaya gitmitir. Bu, zellikle kl
sik dnem sonras devirde siyas seviyede, Ortaa'da ise rh
n seviyede olmutur. Rhn seviyede sadece uzlamaya var
makla kalmad, halkn dn anlaynn akntsna kaplr gi
bi oldu. Bu gelimenin hikyesini nceki blmlerde incele
dik. Tarihi boyunca slm, tarihi bir olgu olarak gelimesini
salayan bir takm zenginlikler ve derinlikler kazand. Daha
ilk andan itibaren kendisine kar yaplan itirazlara yaratc
bir ekilde cevap verdi. Fakat imdi asl mesele udur: Hliha
zrda yaplan itirazlar karsnda kendisini messir bir bi
imde ortaya koymak iin tarihindeki hangi unsurlar nem
le dikkate alacak ve iinde toplayacak, hangilerini deitire
cek, hangilerini reddebilecek? Aslnda btn Modemizm-ncesi slhat hareketleri ve Modernist teebbsler- ki bunlar

328

SLAM

endieli bir ekilde kendi kendini yoklama abalanyd- bu


problemi zmek iin giriilen teebbslerden baka birey
deildi. Fakat herhangi bir cevap bulma teebbsne girime
den nce, bizzat soru'nun ekl geerliinin tesbit edilmesi ge
rekmektedir. nk slm tetkik eden birok mslman ve
ayn zamanda Batl ilim adamlar, bizzat soruya itiraz etmi
lerdir; etmeye de devam edeceklerdir. arkiyatnn tenkidi
neredeyse btnyle Modemistlerin slm tarihini ele al
tarzlarna ynelmitir. 179 Modernistler kendi sbjektif yo
rumlarna g kazandrmak iin, bazan fikr btnlk ilkele
rini de ineyerek, olup-bitmi bir sonucu desteklemek, basit
bir romantiklie kaplmak ve mzyi gklere karmakla su
lanmaktadrlar. Seyyid Emir Ali gibi klsik Modernistlere
kar ne srlen bu iddialar belli bir yere kadar dorudur. Fa
kat bu, basiretin deil, byk lde ilmin ve dncenin ek
sikliinden ileri gelmektedir. unu hatrdan karmamak ge
rekir ki, Modemist, tarihindeki unsurlardan hangilerini vp
vurgularsa vurgulasn- hatt isterse bu unsurlar grnte bir
biriyle uzlamayan unsurlar olsunlar- o, mzinin bir tablosu
nu izmekten ok, dolayl yolla gelecei iaret etmektedir.
yle ki, o, ncelikle mzdeki olaylar tasvir etmemekte, fa
kat baz olaylar iine, inancn yerletirmektedir. O, grmek
tedir ki slm, tarihin baz devirlerinde varln dier devir
lere nazaran daha mahhas bir ekilde duyurmutur. Fakat
dnce tutarszl ve ilm almalarn yeterince gelimemi
olduu konusunda yaplan itirazlar geerlidir. Genel olarak
gnmz slm dnyas, ne Modern Batnn standartlarna,
hatt ne de Byk Klsik Ortaa mslmanlarnm kendi or
tamlarndaki standartlarna ulaabilmitir.
Fakat sa kanattaki mslmanm, objektif bir slm ta
rihine itiraz etmesi -bu objektif tarihin yazlmasna sadece
'akademik' bir gaye iin deil, yapc ve gelecee dnk bir gaye
iin teebbs edilmi olsa bile- temelinde man veya zamanla
man konusu hline gelen bir tarih anlay bulunan olduka
179. H.A.R Gibb, Modern Trends in slam (Bu eser btnyle slm modemizminin bir eletirisi durumundadr); W.C. Smith, slam in Modern History,
Princeton, 1957, zellikle 'Pakistan' ve Araplar'la ilgili blmler.

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

329

farkl bir sebepten leri gelmektedir. Biz burada ncelikle Snn-olmayan gelimelerden deil, Snn gelimelerden szetmekteyiz. Snn-olmayan gelimeler arasnda en nemlisi
a idi. Tarihin kesinlikle kendi aleyhlerinde aktn gren
ler, mamlk ve Mesihliin tarih-tesi (meta-historical)
dramn yazmay tercih ettiler. Geri Snn slm da Mesih
liin tarih-tesi ynn iine alarak Sflik kanalyla ayn
derecede tarihi aan bir mahiyete sahip veller silsilesini ka
bul etti. Tarihin, hi bir zaman midin ilham ettii idealleri
tam olarak mahhas biimde ortaya koyamadn kimse
inkr edemez; fakat ne zamanki inancn ve dikkatin merkezi,
tarihten tarih-tesine kaydrlr, ite o zaman bu, insann,
inanc konusunda gvensiz olduunu gsteren gvenilir bir
iaret olur.
Fakat Snnliin gerek hikyesi bundan da farkldr.
slm tarihinin olduka ilk devrelerinde, byk bir ihtimlle
II./VIII. yzyln birinci yansnda, selef fikri, yni ilk msl
man nesillerin (ok kere ilk nesil olarak belirtilir) otorite
sine inanma gr ortaya kt. Bu grn ortaya kn
anlamak ve hakl grmek hi de g deildir. yle ki; mes
seseler kanalyla insan hayatnn btn alanlarnda kendisi
ni ifade etmek isteyen (ki bu, iyilik ve adaletle ilgilidir) bir dn
iin birletirici bir dayanak noktas gereklidir. Fakat Selefin
fiil ve hareketi, ok gemeden sadece ilham kayna olan bir
model deil, hi bir yorum ve dzenlemeye gerek duyulmadan
uygulama alanna konan lfz bir kanun gibi grlmeye ba
land. Evvel Hz. Pegyamber' kadar gittii ne srlen bir ha
dis ortaya atld ve bu hadis zamanla daha sonraki standart
hads kitaplarnda da yer ald. Bu hadste Hz. Peygamber yle
der: "mmetin en iyisi benim neslimdir (Sahbedir), ondan
sonra Tbi'n, ondan sonra da Tbi'n'i takip edenler gelir..".
Selef, bu ekilde kutsallatrlnca tarihten ok mann
bir paras hline geldi. te bu gelime bylece ortaya kt.
lk mslmanlarm gerek tutum ve davranlar hadsler kanaliyle geni lde Hz. Peygamber'e intikal ettirildi. Hatt da
ha sonraki itikd ve hukuk gelimeler bile inancn bir par-

330

SLAM

as hline getirildi. Bu balamdan biz, hads literatrnde ta


rihi deil, byk lde tarih-tesi' diyebileceimiz bir zellik
bulmaktayz. Zamanla bu tarih-tesi, tarih'in yerini ald. B
tn bunlarn asl sebebi, tslmm kabul edilmi olan yorumu
nu, en yetkili kiiye, yni Hz. Peygamber'e rettiklerinin
nda dnp hareket ettiklerine dair ak ve gizli mevcut
olan bir inanca dayanmaktayd.
mdi, btn Modemizm-ncesi slahatlar, ve slhat
hareketleri ve onlarn gnmzdeki dorudan vrisleri, slhatdan maksadn 'Kurn'a, Hz. Peygamber'in Snnetine ve
Selefin retisine dnmek olduunu ittifakla kabul etmekte
dirler. Sadece Kur'n ve Snnet'in yetkili ve balayc olduu
nu kabul eden bn Teymiye gibi radikal kiiler bile, Kurn ve
Snnet'in yorumunda Selefin gerek otoritesine kar kma
makta, dolaysiyle mevcut durumda eklen herhangi bir dei
iklik olmamaktadr. Fakat slm toplumunun (mmetin) ilk
devirlerinde mevcut olan btn nemli unsurlan iine alan
hadslerin arada vasta olmalar yznden, muhtevfi bak
mndan Hz. Peygamber'in Snnetiyle ilk mslmanlann g
rleri arasnda -tarihi tenkitiliin ilm yaklam kesinlik
le kabul edilmedike- bir hat izmek mmkn deildir. te
asl mesele budur. 180 Bu vesileyle Vehhblerin durumuna da
dikkat etmek ilgi ekici ve ibret verici olmaktadr. Kurn ve
Peygamber'den baka btn otoriteleri balangta iddetle
reddeden Vehhbler, ok gemeden takriben ilk asnn icma'
m balayc olarak kabul etmek zorunda kaldlar. nk Hz.
Peygamber'in Snnetini aktaran vasta olarak grlp mecbr dayanak noktas yaplan hadsler, mslmanlann takri
ben ilk asrda gelitirmi olduklar her mesele hakkndaki
hemen-hemen btn grlerini ihtiv etmekteydiler. Bunun
la beraber, klsik hadis klliyatnda tam anlamyla tasavvuf bir mahiyet arzeden nemli miktarda hadsler bulun
masna ramen, Vehhbler, tasavvufu tahkr ederek reddetti
ler. Eer mslman, slm'n geleceini onun gemiine daya
narak yeniden kurmak istiyorsa, gslemek ve zmek zo
180. Bak. III. Blm.

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

331

runda olduu asl mesele u olacaktr: Bu gemi, ona ne lde


yol gsterecek ve o, tarihindeki hangi unsurlar deitirebile
cek, hangi noktalar vurgulayacak veya deersiz addedebilecektir? Bu soruya biraz sonra cevap vermeye alacaz.

Yeniden fade Edilmesi Gereken Miras


1) Siyas Dogma

slm'da ortaya kan itikd ve kelm nazariyelerin


ou, sonunda siyas bir kaynaa dayanr; fakat biz burada
gerek anlamda siyas olan doktrinin nemli baz ynleriyle
ilgilenmekteyiz. Bu Snn siyas doktrin, slm tarihinin ilk
devrelerinde ortaya kan siyas olaylarn, yni ldrc sa
valarn, zellikle ar idealizmleriyle harekete geen Hric
lerin kanl isyanlarn dorudan doruya oluturduu bir dok
trindir. Bir yandan lerin, hilfeti A linin soyundan gelenle
rin tabi hakk olduunu iddia etmelerine karlk, Snnlik,
demokratik bir nazariye olan icma ne srp en azndan na
zar seviyede halifeyi devirmenin mmkn olacan kabul
ederken, dier yandan da Hriclerin iddetli basklar, byk
gnah ileyenin kfir olarak iln edilmesi gerektiini isteme
leri ve zlim bir idareciye hibir zaman itaat edilemiyeceini
iddia etmeleri karsnda Snnlik, deiiklie tbi tutulmu
olmakla beraber temelde Mrcienin savunduu bir tutumu i
timi bir seviyede devam ettirmitir. Aslnda sosyal karkl
nlemek, kanun ve dzeni ve mmetin birliini korumak
arzusundan doan Mrcie'nin bu tutumu, farkl ekillere
brnmekle beraber, u hususu dile getirmektedir: "Allah'n
emirlerine kar gelme hlinde itaat art olmamasna ra
men, zlim bir idareciye bile boyun emek gerekir." bu fikrin
nisbeten daha ilk dnemlere ait olan ifade ekline, bir hadste
rastlanmaktadr: "Gnahkr bir mtecvizin arkasnda bile
namaz klmalsnz"; yni gnahkr bir mtecvizin bile
mslmanlara mam olamyacam iln etmemelisiniz. Na
mazda, zellikle cuma namaznda mam olmak, Halife'nin
grevleri arasndadr. Dier illerdeki valilere ve onlardan da

332

SLAM

mevk itibariyle aa seviyede bulunan yneticilere imam


olma yetkisini veren de yine Halife'dir. Dolaysiyle birinin ar
kasnda namaz klmak, onun siyas otoritesini kabl etmek
demektir; arkasnda namaz klmamak ise byle bir yetkinin
verildiini kabl etmemenin sembolik bir ifadesiydi. Demek
ki Hz. Peygamber'e atfedilen bu hadse gre, zlimin bile siyas
otoritesini kabl etmek gerekiyor. Bu eit bir hadsin ilk ha
ds mecmualarnda, mesel Mlik (. 179/795)in veya Eb Yu
suf (. 183/799)un eserlerinde bulunmayp da daha sonraki
hads kitaplarmda yer almas dikkat ekicidir. Buna ramen,
bu hadsin, erken bir tarihte, Hricliin doktrin hline gel
dii ve muhalefet grd sralarda ortaya km olmas gere
kir. bn'l-Mukaffa (takriben 140/757 de ld), iki arlktan
yaknmaktadr. Bunlardan biri, siyasi otoritenin, tarifi gere
i, det tenkid edilemez olduunu ne srmesi; dieri de bir
hatnn ilenmesi veya daha dorusu uygulama alanna kon
mas hlinde itaatin gerekmediinin iddia edilmesi... An
ulardan herhangi biriyle ilgili iktibas edecek bir hads bula
mayan bnl-Mukalfa' her ikisini de yermektedir.
Grlyor ki, gnahkr olsa bile imama itaatin art
olduunu ifade eden hadis, an ulardan yalnz birine nem
vermekte ve onun devamn salamaya almaktadr. Bu,
Snn doktrinin esasn tekil etmektedir. Snn tutumu or
taya karan ve Hriclerle ilgili olan artlar oktan silinip
gitmi olmakla beraber, szkonusu tutumdan uzun sre, hatt
bugne kadar herhangi bir deiiklik olmad. Gerek u ki,
daha sonraki yzyllarda otorite karsnda mutlak bir itaati
savunan, doktrini ve tam ball destekleyen yeni hadsler
gn na karld. Szgelii nceleri darb- mesel olan
aadaki ifde, bn Teymiye tarafndan hads olarak kabul
edilmi veya en azndan hads muamelesi grmtr; "Sultan,
Allahn yeryzendeki glgesidir". Saltanatn ilh bir nitelie
sahip olduu konusunda ran veya baka kaynakl baz tesir
lerin slama girdiini ne sren genel grn kabul edilme
sine dair hususlara daha nce iaret etmitik. 18i Eski naza181. bn Teymiye, es-Siyse e-er'iye, Kahire, 1951, s. 173.

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

333

riyelere dair unsurlarn, baz evreleri, mesel muayyen


frkalar ve felsef nazariyeleri etkilemi olabilecekleri pek
l dnlebilir. Fakat bn Teymiye gibi Snn bir dnr,
'saltanat'm Allah'n yeryzndeki glgesi olduunu iln edin
ce, bunun, dta grlen lfz bir benzerlik hari, saltanatn
ilhliini kabul eden doktrinle bir ilgisi olamaz. nk bunu,
'zlim idareciye bile itaat gerekir' gryle birlikte ele almca,
'zlim idareci de Allah'n yeryzndeki glgesidir' gibi akla
manta ters den bir sonuca ulalr. Snn mslmanlann
btn bu sylenenlerle anlatmak istedikleri ey uydu: Her
hangi bir idare, idaresizlikten veya i savatan daha iyidir.
Zaten bn Teymiye de yukarda hads diye iktibas edilen sz
naklettikten hemen sonra yle bir iktibasa yervermektedir:
"Zlim bir yneticinin altm gnlk idresi, kanunsuzlukla
geen bir geceden daha hayrldr" (bkz. IV. Blm, Not: 10)
Fakat Snnlik, yneticiye mutlak itaati telkin eden
tek-yanl doktrine sarlmaya devam etti. Yneticinin mutlak
otoritesini kontrol edecek herhangi bir dzenleme getirilmedi.
Oysa Kur'n'da emredilen ve Arab'n hayatnda kk salm
olan r ve itire kurulu, etkili bir messese hline getiri
lebilirdi; fakat bu istikamette ne ulem ne de halk idaresi her
hangi bir ey yapt. r bile ksa bir sre sonra tarihe kant. Aslnda imparatorluun geni lde yaylmas ve mer
kezden uzaklam glerin ortaya kmasyla r'nn varl
son buldu. Nitekim bundan sonra mutlak itaat fikri Snn
likte daha ok kk salmaya balad. Siyas grlerin tart
labilecei bir kurum hline getirlemis mmkn olan cma'
bile, kamu ynetiminin dile getirilmesinde gelimekte olan
bir sre; ortaya ktka problemlerin zlmesini salayan
bir yol eklinde tarif edilmekten ok, mzide yeralan bir g
r birlii' eklinde tarif edilmek sretiyle zulmn leti hline
getirildi.
Fakat uras aktr ki, itaatin tek yanl olarak vurgulanmas, boyun eme ve pasiflik, eninde-sonunda sosyal kanklk dourur ve kendi gayesinin gereklemesini engeller.
Szkonusu ilkeyi ilk ifade edenler, bu gerein farkna varm

334

SLAM

veya varmam olabilirler; nk onlar gerek bir anari teh


didiyle kar karya bulunuyorlard. Fakat Snnliin daha
sonraki savunucular kesinlikle bunun farknda deillerdi.
Zira 'kaytsz-artsz bir ekilde itaat' vurgulama, uzun vde
de halkn yalnz siyas otoriteye deil, topyekn siyas hayata
kar tam anlamyla ilgisiz kalmasna ve faaliyetsizliine sebeb olur. lgisizlik ve pasifliin byd yerde ise, ikinci bir
karakter hlini alan 'phecilik' ortaya kar. (nk sosyal
olaylar karsnda gerek bir ilgisizlik tavr pek mmkn
deildir.) mdi, btn bu ktlkler bir araya getirildiinde
onlarn ykcl, yine onlarn ortaya karmadan edemeye
cekleri gayesizlik' felketine denk olamaz. yle grnyor ki,
bugn slm lkelerinde grlen siyas huzursuzluklarn ou
-dier yardmc faktrlerin bulunmasna ramen- temelde,
kkleri geleneklerde bulunan bu Snn tutumla yakndan il
gilidir. Bylece gryoruz ki siyas bir birlik ve dayanma
iin harcanan aba, tek yanl olduundan, sonunda bunlarn
tam zddn ve yaplan pazarlkta tedavisi hemen-hemen im
knsz bir ilgisizlik ve ktmserlii ortaya karmakla son
buldu.
Bylece Hilfetin gittike etkisiz hle gelmesiyle birlikte
IV./X. yzyldan itibaren gerek iktidar emirlerin veya Sul
tanlarn ellerine geti. Byk bir teebbs gcne ve siyas di
rayete sahip olan bu muhteris insanlar, ismen Halifeye 'bal
olduklarn' bildirerek mevcut iktidara meruiyet kazandr
mak istemilerdir. Gzn budaktan esirgemeyen her asker
ve siyas lider, gnll askerlerine cret demek ve hzineyi
doldurmak zorunda olduundan vergi yk iyiden iyiye ar
lat. Bu, dier sebeblerle birlikte, ticaret ve dier mesleklerle
uraan snflarn zayflamasna dorudan katkda bulundu.
Bu durum ise, ehir hayatnn gcn yitirmesiyle son buldu,
orta tabaka zayflaynca, refaha ermek ve yaylmak yle dur
sun, yksek seviyede meden bir hayatn devamn mid et
mek hi de kolay olmaz. Bylece gryoruz ki yneticiye mut
lak itaat' eklinde ifade edilen Snn dogmann dnlmeden
devam ettirilmesi, dorudan ve dolayl olarak bizzat slm
medeniyetinin kmesine katkda bulunmutur.

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

335

Mslmann, siyaset alannda kendi tarihini ak bir


deerlendirmeye tbi tuttuktan sonra yerine getirecei grev,
bu konudaki Snn gr yeni bir anlatma kavuturmak ve
1) toplumun ve devletin istikrar ve dayanmasn, 2) halkn
geni apta ve gayet faal olarak msbet ve sorumlu bir ekilde
devlet ve hkmet ilerine katlmasn teminat altna almak
iin yeterli kurumlan tesis etmektir. Bu esaslar tam olarak
yeniden ifade edildii takdirde salam bir slm devlet anla
y doacak ve slmm demokratik olup-olmad zerinde
gnmzde srp giden ve ok kere sathlik ve pein hkm
lerle dolu olan ekimeler de tabi lmlerini bulacaklardr.
phesiz eer halk, sorumluluunu idrk ederek devlet ileri
ne katlacaksa, bu devlet, bir eit demokrasi olmak zorunda
dr. Fakat mslmanlar, dier topluluklarn tecrbelerinden
ders almakla beraber, dorudan ve dolayl olarak (d propa
ganda eklinde) gelen hric basklardan uzak kalmak sretiyle bu konuyu ierde karar altna almak mecburiyetindedir
ler. Bu husus son derece nemlidir. Mslmanlar grecekler
dir ki, Islm ilkeleri, fiilen mevcut sosyal ve siyas artlara
bal olarak demokratik bir ereve iinde eitli anayasalar
kabul edecek kadar genitir.

2) Ahlk lkeleri

Kur'n, ncelikle insan faaliyeti konusunda doru bir


ahlk tutumun olumasyla ilgilenen bir teblidir. Doru ha
reket, ister siyas, ister dn ve isterse sosyal olsun, Islma g
re ibdet saylr. Bu yzden Kur'n, faaliyet iin gerekli olan
doru bir zihin hlini oluturan her eit ahlk gerilimine ve
psikolojik tesirlere nem verir. O, gurura ve kendi kendine ye
terli olma duygusuna; baka bir deyile bir yandan mutlak h
manizme, te yandan da mitsizlii ve malubiyeti ncelikle
kabul etmenin ahlk dklne kar bizleri uyarmakta
dr. Yine o, bir taraftan takv ve Allah korkusu zerinde, dier
taraftan da Allah'n rahmeti ve insann esas itibariyle iyi ol
duu zerinde srarla durmaktadr. Aka grlmektedir ki
kur'n'm asl gayesi, en yksek derecede yaratc ahlk ener

336

SLAM

jinin serbest braklmasn salamaktr. Bathlar arasnda ve


Onlarn tesirinde kalan gayr-i mslim evrelerde hkim olan
kanaate gre, Kur'n'm Allah', her eyden ok 'korku' telkin
eden 'sorumsuz bir mstebit'tir. Ksmen uzun sredenberi de
vam edegelen pein hkmlerden, ksmen de bizzat mslman
kelmclar tarafndan Ortaada yaplm olan kelm ak
lamalardan ve dolaysiyle geni mslman kitlelerin bu aklamara dayanarak takndklar mahhas tutumlardan kay
nan alan bu anlay, Kur'n hakknda ne srlen en mn
sz anlaytr.
Snn islmn kelm grleri, neredeyse tam bir deter
minizm iindedir. Bu ise Kurn'n ortaya karmak istedii
ahlk zindelie ve evke olduka ters dmektedir. Burada da
durum, siyas dogma konusunda yukarda iaret ettiimiz du
rumun aynsdr. yle ki, belli bir ar duruma are bulmak
iin ulalm olan dogmatik bir zm, mantksz bir ekilde
devam ettirilmektedir. Fakat bu seferki an itiraz, Mu'tezile'
den geliyordu. Mu'tezile, baz grlerinde, 'Allah'n ktln
deil sadece iyiliin yaratcs olduunu sylemekteydi. Bu
yzden bir hads ifadesine brndrlerek Mu'tezile'ye 'Islmn Zerdtl' ad verildi. Normal olarak Mutezile, insan
irdesinin hrlnn ve beeri sorumluluun ateli savunu
cusuydu. Fakat o, bunun, Allah'n kudreti fikriyle altn
sand; nk lh kudret, lh adlet fikrine ters dyordu.
Bu yzden Mutezileye mensup olanlar, baz insanlarca vanlm olan adlet ve iyilik anlaym Allah'a yklemeye alan
mutlak hmanistler olarak kabul edilip, tel in edildiler.
te Snn dogmatik kelmn ahlk muhtevs, bu du
rumun doru olan bir sonucu olarak ortaya kmtr. Bu muhtevnn temni iin Hads, burada da vasta olarak kullanld,
irde hrriyeti ve kaderle ilgili hadslerin tamamn deilse de
byk ounluunu bu tarih durumun rn olarak grmek
gerekir. Onlarn, Hz. Peygamber'den geldii sylenemez. "ra
denin hrlne inananlar bu mmetin mecsleridir" ek
linde rivyet edilen mehur hads, aka grlmemekle bera
ber, teknik bakmdan son derece dikkatlice dnlm ve
tartlm bir akl yrtmeye dayand iin Hz. Peygamber'e

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

337

kadar gitmesi mmkn deildir. Snn hadslerin ou, en k


k bir tavize yer vermeden kadercilii savunmaktadr. in
dorusu, ne Mutezile ne de sras geldiinde Snnlik, kendi
durumunu baarl bir ekilde ifade edebilecek yeterli felsef
kavramlara ve fikr vastalara sahipti. Sonu olarak her ikisi
de ar bir ekle brnd ve bir lm-kalm mcadelesi so
nunda Snnlik, 'kazanan taraf oldu; Mu'tezile ise iliin
baka bakmlardan tutarsz ve dank olan sistemleri iinde
yaamaya devam etti.
Drdnc Blmde, Snnliin ilh kudret ve 'kader'
meselesine dair yorumunun zamanla, bilhassa E'ar'nin
zmnden sonra, nasl katlatn grmtk. Her nekadar
E'ari tviz vermek istediyse de baarl olamad, nk nce
likle onun fikr hazrl yetersizdi. bn Hanbelin tesirinin
bir devam olan ahlk temaylnde ise E'ar arln ka
dercilikten yana koymakta idi. Yine grdk ki felsef hareket,
mslmanlara geni bir felsef kavramlar hzinesi temin
edince Fahreddin er-Rz gibi kelamclar, asrlar getike da
ha bir katlaan kadercilii desteklemek iin bu stoktan mal
zeme tedarik etme cihetine gittiler. Bylece, tarihte cereyan
eden belli bir itiraz cevaplandrmak iin Snnliin arlk
verdii 'Allah'n radesi ve Kudretine' dair doktrin -ki bu ka
derciliin temeli olarak grlr- szkonusu itiraz ve ona olan
ihtiya ortadan kalktktan ok sonra bile Snn yapya ait
dogmatik zrhn ayrlmaz bir paras olarak yerleip kald.
phesiz tek yanl olarak ve srarl bir ekilde kaderci
lie arlk vermek, ahlk dokusunu incitmeden edemez; bu
ahlk teebbs ve hayatn zn oluturan gye fikrini de
yok eder. Fakat rhda, kadercilie yakn olmasna ramen
yine de ondan farkl olan bir ey daha var ki, o, kaderciliin
dourduu sonular bsbtn vahim hle getirdi. Bu, Snnli
in iman-amel ilikisi meselesi karsnda resmen taknm
olduu tutumdu. Burada da Snnilii, Hriclie tepki gster
me gayreti iinde kvranrken grmekteyiz. Byk gnah i
leyenin kfir olduunu iln eden hric gre ve hriclerin
iman-amel ilikisi karsndaki tutumuna V. Blmde temas
etmitik. Hricliin dar kafallna bir are bulmak elbette

338

SLAM

gerekliydi; aksi takdirde mmet, bir fsk veya kfir sulama


s iine der ve sonunda i savalarla kendi kendini mahve
derdi. Yine burada da btn yk Hadse dyordu. Sahbeden
Ebu Zerr'in Peygamber'den yle bir hadis rivyet ettii sy
lenmektedir; "Allah'dan baka ilh yoktur (ve Muhammed A l
lah'n Resldr] diyen Cennet'e gider. Sahbenin, 'zina eden
ve hrszlk yapan bir kimsenin de Cennet'e girip giremiyeceirii' sormas zerine Peygamber'in 'evet' diye cevap verdii sy
lenir. 182 Byle bir hadsi Peygambere kadar gtrmek mm
kn deildir, nk Kur'n, byk bir srarla ve srekli olarak
imanla ameli birlikte zikretmektedir. Fakat hads, Hricle
rin tutumu ve benzeri tutumlar karsnda gerekli olan engel
leyici bir gr olarak hukken kimin mslman olduunu ta
rif ederken, nemli bir grev yapmaktadr. Ne yazk ki bu ta
rif,sadece hukuk anlamda alnmam, daha sonralar slmn esasm oluturuyormu gibi muamele grmtr. Bu tutu
mun ahlk adan ortaya kard tehlikeli sonular mey
dandadr. Dern imanla ahlk davran arasnda eklen
byle keskin bir uurum kabul edilince, her ikisinin de ekil
ciliin gsterili gvenlii iinde zarara uramas kanlmaz
olur. Geri, gerek uygulama her zaman bu ilkeye bal kal
mad; kalamazd da. Islahatlar, vizler, dndar ve ahlkl
kiiler sahip olduklar tesirlerini mmet zerinde geni apta
duyurdular. Fakat bu ilkenin halkn mahhas davranlar
zerindeki genel tesirinin, slmm ahlk ve mnevi muhtevsmn aktan aa aleyhinde ileyerek dnin ad ve ekil
cephesine arlk vermee ynelik olduu inkr edilemez.
manla amel arasndaki ilikiye ait bu nemli mesele
karsnda taknlan byle bir tutum (bu ilikinin Hristiyanlkdaki paraleli 'mana Dayanarak Dorulama Doktrinidir),
aka kaderci olan bir doktrinle birlemesi hlinde, ahlk
duygunun aresizlik iinde kalmasna ve lmesine sebep olur.
Eer ahlk hassasiyet slm toplumunda ldrlemedi ise -ve
zaten bu duygunun ld toplum, toplum adn almaya lyk
olamaz- bu, resm ahlk ilkeleri sayesinde deil, onlara ra
182. Mikt el-Mesbih, "Kitb'l-tman", burada bu hads, Buhrve Mslim1
den naklen zikr edilmektedir.

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

339

men ldrlememitir. Dorusu, Snn dogmatik hzinede bu


ilkelerin karsnda denge unsuru olabilecek ok az ey bulun
maktadr. lik, Mutezile geleneini srdrerek inan esas
lar arasnda insan iradesinin hrln korumutur. Fakat
yle grnyor ki bu doktrin, iliin immet nazariyesiyle ve
genel olarak Snn slmm demokratik yapsna ters den
liin karizmatik' yapsyla uyumamaktadr. Dolaysiyle
lik, srf Snn dogmaya kar kmak iin bu gr kabil
etmi olabilir. Eer bir akdenin grevi, kendi genel ve geni
erevesi iinde dn gelimelerin yer alabilmesini salayacak
ekilde dindar bir topluma bir tr anayasa temin etmek ise, o
zaman Snn slm, ahlk gerginliin yalnz bir tarafn^
arlk vermek sretiyle ahlk ilkeleri ilgilendirdii kadariyle bu grevi yapma imkn ve kabiliyetine sahip olmad
gibi, gerekte bizzat Kur'an"n kendisine de belli bir yere kadar
ters dmektedir.
Burada yine belirli tarihi olaylara cevap vermek iin
muayyen artlar altnda gelimi bir nazariyenin, 'vazgeil
mez bir dogma' olarak karmza dikildiini grmekteyiz.
Aslna baklrsa nazariyelerin doularnn gerisindeki du
rumlar -kaderciliin, iman-amel ilikisinin gerisindeki art
lar- zaman getike tamamen unutulmu, kadercilik ve lh
Kudret nazariyesine ya vahyin bir parasym gibi, ya da en
azndan, tek bana ve kendine has bir ekilde Kur'ndan ka
rlabilecek bir eymi gibi baklmtr. Kaderciliin, Gazl
devrinden sonra felsefe cereyannn geride miras olarak
brakm olduu geni fikirler stoku sayesinde Fahreddin erRz gibi kiilerce nasl gelitirilmee devam ettirildiini V.
Blmde grmtk. Fakat resm Kelm'dan daha nemli ola
rak, sfliin nisbeten yeni fakat daha gl hareketi, yeni ve
nazari bir grnm kazannca aka determinizmle birlik
oldu ve hatt determinizmi, iyiyle, kt arasndaki ayrm
kaldran ve belki de ahlk asndan akla gelen en tehlikeli
bir doktrin olan Panteizme dntrd. Szn ksas, tasav
vuf, "btn fiilleri yaratan Allah'tr" eklindeki kelmi ifade
den, "btn fiiller Allah'n fiilleridir" eklinde dile getirilen
bir orta yol araclyla "Allahtan baka varlk yoktur" naza-

340

SLAM

riyesine ulat.
Snnliin bu hususla ilgili grnn yeni bir ifadeye
kavuturulmas gerekmektedir. lh Kudret ve kader konusu
na eskiden verilmi olan arlk, kendi zdd olan ifadelerle,
(faaliyetilik ve hrriyet) terimleriyle Kur'n'm ve Hz. Pey
gamber'in aka ngrd ekilde kaynatnlmal ve denkletirilm elidir.

3) Rhn Mealler

Yukarda ana hatlanyla sunduumuz gelimelerin sebeb


olduu genel ahlk knts, phesiz sosyal dzeyde de ken
disini gstermeden edemezdi. Bu ekilde slm toplumunda or
taya kan ahlk boluuna, halk ynlarnn dn anlay olarak tasvir edilen 'sflik' tand. Halk seviyesindeki bu r
hn hareketin nasl doup gelitiini VIII. ve IX. Blmlerde
anlatmtk. Burada ise kitleleri kucaklayan bu olayn genel
akm ve onun, mmetin ahlk hayat zerindeki tesrini in
celeyeceiz; nk slm toplumunu yeniden kurmak ve slm
yeni bir ifadeye kavuturmak iin giriilen her teebbs, -ki bu
grevi btn byk slm lkeleri kendilerine gre yerine ge
tirmektedirler- sfliin geride brakt muazzam ahlk ve
mnev enkaz dikkate almak zorundadr.
Sfliin balangtaki itici gcn oluturan gerek bir
ahlk aydnl ve imann hakki dernliini yerletirme
nin, slm eitimin ana blmn oluturduunu kimse in
kr edemez. nk, Gazl'nin de bize rettii gibi, dnin 'ek
l disiplinleri' zerinde srarla durmak, sadece dn fosillerin
remesine yolaar. Fakat sflik gelitike, bir yandan rhn
ve dern olgunlama, te yandan da eriat diye adlandrd
ey arasnda bir ikilik ortaya kt. Bu ikilii yarattktan son
ra da sflik, kendisini sadece 'dn iinde din' olarak deil, 'd
nin stnde dn' olarak ortaya koydu. 'Tasfiyeci' ve islhat
hareketler, sflii ortadan kaldrmak iin elbirlii ettikleri
hlde, slhat itici gcn ortaya kmasndan ikiyz yl son
ra bile Atlantik kylarndan Endonezyaya kadar uzanan bl

MlRAS VE MUHTEMEL GELMELER

341

gedeki mslman ynlar hl onun mnev penesinin al


tndadrlar. Sfliin spiritualizmi, bir btn olarak, akll li
derlerinin ok defa kendi maksatlar iin kullandklar bir
eit ruh meskenetinden daha iyi birey deildir. Siyas lider
ler yzlerce reformu -feodal, sna ve tima- baarl bir e
kilde sahneye koyabilir ve bunun iin halkn ve ordunun des
teini salayabilirler; fakat imdiye kadar onlardan hi biri,
geni kitleleri iine alan sflik olgusu ve onun toplum zerin
deki eitli, derin ve felce uratc etkileriyle cidd olarak m
cadeleye koyulmu deildir. Bu, undan ileri gelmektedir: By
le bir durumda vellere ve onlarn mezarlarna ibdet ederce
sine tzm gsterme vs. eklinde ortaya kan tasavvufi batl
inanlara dalm halk kitleleri ve bizzat ordu, reformlarn
karsna kard.
Sflik, ve ona yakn kaynaklardan doan belirli inan
lar, zamanla Snn nan sisteminin bile bir paras hline
geldi. Mesih'in ikinci kez geleceine, Mehd'ye vellerin kera
metlerine vs.ye inanma burada akla gelen ilk rneklerdir. Ke
limesi kelimesine kabul edilmeleri hlinde bu nazariyelerin
ahlk iin zararl olduklar apak ortadadr; yine onlarn
slm toplumuna getirdikleri zararlar ak ve seik bir tarih
gereidir. Mesihlie gelince, onun slmda ilk olarak benim
senmesi, ya lik yahut sflik tarafndan olmutur. lk be
nimseyen kim olursa olsun, onu Snnlie sfler veya daha
ok sf hareketin ncleri Mesih'in gelecei midini telkn
etmek sretiyle siyas bakmdan hayl krklna uram ve
ahlk mahrumiyete terkedilmi halk kitlelerini teselli ve
memnun etmek isteyen II./VIII. yzyln vizleri ve teblicileri
getirmitir. Baka bir yerde de ifade ettiimiz gibi, 183 lk
mslman neslin varm olduklar sonularn dnen balay
c olduunu iln etmek zere olduka farkl bir gaye iin orta
ya atlm olan ilk hads malzemesi, daha sonra yeni bir d
n yaparak mesihlikle ilgili bir anlam ve nem kazanmtr.
Bylece "Sahbeme, sonra onlan takbeden nesle, daha sonra
da bu kinciyi takip eden nesle hrmet gsteriniz..." anlamm183. Fazlur Rahman, "The Post - formative Developmentes in slam", Islamic
Studies, Karai, 1/4 (December 1962), s. 17.

342

S LAM

daki hads, imdiki mehur "en iyi nesil benim neslimdir;


sonra onu takbeden, daha sonra kinciyi takbeden nesil ge
lir..." ekline dnt. Bu demektir ki, tarih, mecbr olarak
ktden daha ktye doru yol almaktadr. Onu mahvolmak
tan ancak Mesih'in veya Mehd'nin ortaya kmas kurtarabi
lir. Fakat sa (bu anlamda) ve Mehd esas itibariyle tarih de
il, eskatolojik (uhrev hayatla ilgili) ahsiyetlerdir. Tarih,
bylece mahkm edilince, tarih ktmserlik de kanlmaz
sonu olur. Bu ekilde bir inan sk skya benimsendii tak
dirde, onun insandaki ahlk gleri ve beer teebbs yok
edecei, tahlile pek ihtiya duyurmayacak lde aktr. Hem
sann kinci Gelii, hem de Mehdik doktrini, belki de genel
likle kabul edilen inanlarn bir paras hline geldii iin,
Snnlik tarafmdan da benimsendi.
slm dnyasnn benimsedii bu -Sf mirastan ayr
olarak, btn slm dnyasnda gelien tasavvuf, vellerin kermetleriyle ilgili son derece hayl ve garip inanlarn yer
lemesinde, yaylmasnda ve devam ettirilmesinde sorumlu
olan yegne harekettir. Bu gibi inanlarn dourduu btl iti
katlar a, saf halk kitlelerinin kafa ve ruhlarn tam anla
myla kendisine balad ve geni sayda eitim grm kiiler
ve aydnlar bile bu inanlara yem oldular. VII./XIII. yzylla
iinde bulunduumuz yzyl arasnda geen srede pratik a
dan (siyas alann tesinde) slmm fiil g ve etkinliinin,
tasavvuf hareketinin dourduu btl inan ve uygulamalar
toplamna irca edildiini sylemek mbalaa saylmaz. Yaa
yan ve lm -hatt yaayandan ok lm- vellerin mcizev
gleri, halk ynlarna ve hatt geni sayda ulemya hkim
olmutur. Mezar ibdeti ve bundan doan zararl eyler, ms
lman kitlelerin elinden 'slm anlama imknn' hemen-hemen alm durumdayd.
Fakat tasavvufun olumlu olarak ortaya koyduu hi bir
ey yok mudur? phesiz tasavvuf, zaman-zaman baz byk
insanlar -nemli ahlk, rhn ve hatt baz durumlarda
fikr yeteneklere sahip kiiler- yetitirmitir. Fakat bunlar
mnferit olaylar olarak kalmtr; hatt frsatln hkim

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

343

olduu zamanlarda siyas alanda byk ahsiyetler ve teeb


bs gcne sahip insanlar da yetitirmitir. Tasavvufun rh
n ideali, kitlelere hayatn nho gereklerinden, ekonomik
skntlardan, sosyal dengesizlikten ve siyas kararszlklar
dan kama imkn verdi. Fakat o, bunu slmn sosyal dzene
dair idealinin zararna olacak ekilde yapt. O, slmn ahlk
-sosyal dzeni yerine, halka kendi kendini telkn altnda tut
ma ve hipnotize etme tekniini, geni kitleleri iine alan rh
n bir histeri olarak nitelendirilebilecek tam anlamyla duy
guya boulmu bir inanca kaplmay retti. te yukarda ah
lk ve rhn knt diye nitelendirdiimiz ve slm adna
silinip atlmas gerektiini sylediimiz ey bu olgudur: Btl
inanlarn topyekn tesri, kermet tellll, mezar ibdeti
ve pek tabi arlatanlk!.. Sfliin bu meydan okuyuunu s
lam dnyasnda Mustafa Kemal Atatrk hri hi bir siyas
lider gslemeye cesaret edemedi. Fakat Atatrk'n 'reform
larn'; zellikle burada szn ettiimiz alandaki reformlar
n, sdece kuvvete bavurularak zorla kabul ettirilen zecr ted
birlerden daha baka bir ey olarak telakk etmek kolay deil
dir. Bunlar, cesaretle alnm kesin tedbirler idi; fakat toplu
mun geni bir kesimi onlar kabul etmeye hazr deildi. Bu,
bizi, mslman toplumun yeniden kurulmasnda en cil ve
hayat yeri igl eden bu alanla ilgili slhat meselesinin
zne getirmektedir: Kitleleri saran inamlann yerine ne ko
nabilir ve bu i nasl yaplr?Aktr ki Atatrk ve arka
dalar bir soru zerinde kafa yormadlar, yahut, en azndan
yeteri kadar kafa yormadlar.
slm dnyasnn baka yrelerinde cereyan eden sl
hat hareketlerinin hemen hepsi, sosyal programlarnda ta
savvufa kar tepki gstermitir. Modern eitimin etkisi de ta
savvuf! hayat tarzn bsbtn itibardan drmtr. Fakat
asl tehlike de burada yatmaktadr. Genel slhat faaliyetinin
bir sonucu olarak slm dnyasnda eitli kurululara, bir
liklere, demek ve benzeri ocaklara sahip olan mutlak faaliyeti hareketler ortaya kmtr. Profesr Gibb'in Muhammedanism adl eserinde iaret edildii gibi, eski tasavvuf tarikat
larnn derinliinden, dolaysiyle hogrsnden mahrm

344

SLAM

olan bu kurulular, zmreleme, dar kafal ve hogrsz ol


ma temyln gstermektedirler. Hatt onlar, komnizme ve
faizme has uslleri almakta ve devletin varln tehdit et
mektedirler. Fikren s, manen gsz olan bu yeni faaliyeti
gruplar, siyas seviyede tpk dier menfaat gruplar gibi hare
ket etmekte ve bu bakmdan tarikatlarn yerini alamamak
tadrlar.
Yeniden kuruluun program, Snnliin ana erevesi
iinde hazrlanmak zorundadr. nk slhat aracl ile
varlmak istenen asl gaye, iyi bir sosyal dzen kurmak mak
sadyla halk kitlelerine ahlk bir itici g vermektir. Yzyl
larn ar basklarna ramen bu ahlk temeli, Snnlik ko
ruyabilmitir. Baz Snn ilkelerin, ahlk standartlarnn
dmesine katkda bulunduunu sylemitik; bu blmde ten
kid kabilinden sylenen bu szler, u anda ne srdmz id
dia {Snnilgin ahlk temeli korudu iddias) ile ters dmez.
Biz zet olark unu demek istiyoruz: Snnlik, muayyen tarih
artlara are bulmak iin dzenlenmi baz doktrinleri, dnin
zn oluturan bir paraym gibi devam ettirmekle byk
hatlar iledi: bununla beraber Snnliin temel hamlesi do
rudur. Ayrca unu da ekleyelim ki Snn kelm, eer esas ta
savvuf itici gc de iine alacak ve bu ekilde tasavvufu, ms
takil bir dinmi gibi faaliyet gstermekten alkoyarak onu ge
reksiz hle getirecekse, kendisini yenilemek zorundadr. Ten
kitilerin ou, slm kelmm son derece aklc ve duygusal
lktan uzak olarak vasflandrmaktadr. Bu tenkit esas itiba
riyle doru olup, dn duygu ile beslenen tasavvuf itici hamle
nin slm'daki gcne iaret etmektedir. Fakat unu da hatr
dan karmamak gerekir ki, Hristiyan kelmnn Hristiyan
lkta igl ettii nemli yeri, slm Kelm slm dininde et
memektedir. Ayrca bir hristiyann slm kelmn hisse yer
vermeyen bir disiplin olarak tasvir etmesine ve tasavvufu v
mesine de phe ile bakabiliriz; o, burada tarafsz bir gzlemci
gibi davranmamakta, ak ve kurnaz bir ekilde trizde bulun
maktadr. Bunun byle olduunu u geree dikkat ederek de
grmekteyiz: Hristiyan tenkiti, biryandan sfyi Hz. Peygamber'e gsterdii ibadet derecesindeki hrmet ve tzimden

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

345

dolay verken, genel olarak mslmanlann Hz. Peygam


ber'in ahsna gsterdikleri derin hrmete yan gzle bakmak
tadr. O, sfnin tutumunu deil de, bu sonuncu tutumu Kur'n'a
zt bulmakta ve belki de bunu 'Hristiyanln slm zerine
yapm olduu bir etki' olarak telakki etmektedir.
lk noktayla ilgili olarak unu kabul etmekteyiz ki, biz
zat tasavvufun varl, Snn kelmn gerek muhtevsma
kar yaplm bir tenkit ve meydan okumadr. Bu blmde
Snn kelmn muhtevasnda arlk kazanan baz hususlann yeniden kurulmas gerei zerinde durmutuk. Bu yap
lrken gerek dn duygunun hakknn verilmesi gereine inanmaktayz. Btn bu hususlarda Snn muhtev, dorudan
Kurn izgisi zerine oturtulmaldr. Kur'n, sadece 'aklc' ol
mayp, gerek dn duygu ile de dolup tamaktadr. Bizzat bu
ilh Kelmm kendisi, batan sona insn duygular dikkate
alan bir belge durumundadr. Buna ramen Kur'n, ahlk itici
gle ilgili olarak kiilere tapnmaya asla izin vermez. O, sa
dece Allah'n sonsuz kudretinden deil, sonsuz merhametin
den de szeder. Fakat sonunda, Hristiyanlkta grlen ekl
bir Kurtulu Nazariyesi yle dursun, efati bile reddeder. Ne
var ki, Snnlik daha sonra efaat nazariyesini kabl etti;
sfler de bir talan'a koyularak nlerine gelen her velye bu
imtiyaz mlettiler. Hz. Peygamber'in kiiliine gelince, O'
nun, lh rade ve Emr'in en byk aracs olarak insanlk
arasnda mstesna bir yere sahip olduu anlay, elbette dn
de byk nem kazanacak ve O'nun byle kabl edilmesi bir
temel ilke olarak yaamaya devam edecektir. Pein hkm
lerle hareket etmeyenler, bu gerei yava yava kabl etmeye
doru gelmektedirler. Bu kabl ediin hakkettii eref, daima
Hz. Muhammed'e ait olacaktr. O, bundan baka bir ey iddia
etmedi ve insann tanrlatrlmas konusunda en iddetli
ikaz yapt.
Fakat yeniden kurulacak olan Snn muhtev -eer by
le yeniden bir kurulu baanlabilecekse, bu, ancak ulemnn
II./VIII. ve III./IX. yzyllarda gayet baarl bir ekilde yapt
gibi mmetin dn ihtiyalarn karlayacak istidd gster
mesiyle mmkn olur- nemli lde olmasna ramen, sa

346

SLA M

dece ksmen tasavvuf probleminin zmne yardmc ola


caktr. nk tasavvuf, eitli tezahrlerinde sadece dn duy
gu ile deil, baka siklerle de (sosyal, siyas, iktisd, artistik
ve cins) beslendi. Durum, dier dnler iin de ayndr. Mesel
Hinduizm'de de benzeri izlere hl rastlanmaktadr. Btn bu
cereyanlarn aa karlmas ve sosyal hayatn yeniden ku
rulmasn gaye edinen programn ilgili blmlerinde ele aln
mas gerekir. Bu eitici ve islhat program, uygun bir zaman
da tatbik alanna konmad takdirde slm lkeleri birer-birer komnizm tipindeki totaliter rejimlerin penesine dme
tehlikesiyle cidd olarak kar karya kalacaktr. Bu eit re
jimler, dnceyi ve davran kesin bir kontrole tbi tutacak
ve bu lkelerin nne bir tek gaye koyacaktr ki, bu gayenin de
ne olduunu hepimiz ok iyi bilmekteyiz.

imdiki Durum ve Gelecek


inde yaadmz yzylda bugne kadar slmla ilgili
olarak ortaya kan en nemli gerek, Mslman lkelerin
kendilerini yabanc ynetimden kurtararak bamszlklar
n kazanmalardr. Usta bir politikacya gre, bu pek de geerli
olmayan bir hakikat olabilir. nk zaten kolonilik hzla
tarihe karmakta ve daha nce yabanc ynetiminde olan
btn lkeler ya hrriyetlerini kazanm, ya da kazanmakta
drlar; bu lkelerden bir ksmn -byk bir ksmn- tesad
fen, mslman lkeler oluturmaktadr. Fakat szkonusu
gerein nemi, Fas'tan Endonezya'ya kadar btn slm lke
lerinin hrriyet mcadelesinde slm'n nemli bir rol oyna
m olmasndadr. Baz lkelerde, zellikle Pakistan ve Ceza
yir'de slm, en hkim ve kesin rol oynad. Bu itibarla, bir
'slm Dnyas' meydana getirmek zere bu lkelerin birbirle
rine yaklamalar uzun vdede gerekleebilecek bir potan
siyel g olarak durmaktadr. Byle bir gayeye ulamak iin
gerekli olan ilk muharrik g, Mslman halkn kalbinde
yatmaktadr. Bununla beraber, iinde yaadmz yzyl ilgi
lendiren ikinci nemli bir gerek de, byle bir 'slm Dnyas'
nn yalnz siyas anlamda deil, kltrel ve sosyal anlamda da

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

347

mevcut olmaddr. Aslnda hlizhazrdaki gerekler asn


dan konuya bakacak olursak, 'slm Dnyas'nn olmay,
dier devirlerden ziyade bugn iin dorudur; zira gnmzde
yalnz hkimiyet haklarna kavumu mslman lkeler ve
devletler vardr. Halkn gerek duygularnn, ne lde ve ne
ekilde bu mill devletler gereiyle uzlaabileceini ancak za
man gsterecektir. u kadarn syleyelim ki, madd temelleri
atlmadka 'slam Birlii'ne dair zaman zaman olduka rahat
bir ekilde szetme, bir 'rya' olmaktan teye geemiyecektir.
Fakat btn slm lkelerinin nnde duran ve zamann
erken olmas dolaysiyle sonulan hakknda u anda hkm
yrtlemeyen bu meseleden ayr olarak, mslman toplumlardan herbiri, kendi kendini yeni batan nasl kuraca pro
blemi ile kar karyadr. Atatrk'n balatt liklii hl
resmen devam ettirmekte olan Trkiye hri, (ki burada bile
son dnemlerin deneyimleri bunun nihai zm olmayabile
ceini gstermitir) genel olarak btn slm toplumlarnm
iten kaynaklanan yeniden kurulu programlarnda (bu arada
Endonezya gibi baz lkelerde birtakm i ekimeler mahade edilmesine ramen) slm, olumlu bir mracaat kayna du
rumundadr. Bu lkelerden bazlan (mesel Pakistan) kendi
lerini tamamen slm dvs zerine kurmulardr. Fakat bu
lkelerin kar karya bulunduu gerek bir problem vardr
ki, bu, slmn aktel, pozitif bir ifadeye kavuturulmasnda
yatmaktadr: slmn, bugnn modem insanna ve toplumuna ne verebileceini aka sylemek gerekir. Szkonusu bu
problem son derece nemlidir. Eer bu toplumlar, bu soruya
doyurucu bir cevap bulmay baaramazlarsa geride bir tek al
ternatif kalr ki, o da likliktir.
Farkl mahiyette fikr, manev ve sosyal itirazlara ve
gerginliklere cevap veren slmm yzyllar dolduran tarihine
bakarak, gerekli dahili hazrlklar iin yeterli zaman tann
d takdirde onun bugnk itirazlar da baarl bir ekilde
cevaplandracan mid etmek phesiz yerinde olur. Ancak
bugnk itirazn kesin olarak nerede yattndan, mslman
larm emn olmalan gerekir. Neye ihtiya duyulduuna dair
doru drst bir tasar yakn bir gelecekte ortaya kmazsa -

348

SLAM

muhafazakrlarn ve modemistlerin bugne kadarki btn


icraatna bakarak hkm verecek olursak byle bir tasanrn
tam olarak gelitirilmedii hususunda pheye dmemek
mmkn deildir- tmiri imknsz bir zarara sebebiyet veril
mi olabilir. Kanaatimize gre bu itiraz ve meydan okuma esas
itibariyle ikiye ayrlmaktadr: Bunlardan biri Modem haya
tn tabiatndan, maddecilikten gelmekte; dieri ise muhafa
zakr mslmanlann tutumlarndan kaynaklanmaktadr.
Bu iki problemin tam anlamyla birbirinden farkl olmad
rahatlkla grlebilir. Fakat konuya aklk getirmek ama
cyla muhafazakrln ne olduu meselesini ncelikle ele al
mak daha uygun olur.
Gelimekte olan her toplumda, iinde ileriye doru ham
lelerin yer ald mahhas gerginliin iki ucu vardr ki, bun
lardan birini muhafazakrlk, dierini ise liberalizm veya
'Modemizim', diye adlandrdmz ey temsil eder. Fakat sos
yal gelimelerin grld btn durumlarda, muhafazakr
lk, mziyi btnyle muhafaza etmeye almamal, deerli
ve z olan korumaldr. Bu blmn banda da dedimiz gibi,
mslman neyi muhafaza edeceine, gelecein slm anlay
n dile getirmek iin neyin deerli ve ilgili olduuna, neyin
esas itibariyle slm, neyin ise sadece tarihi bir mahiyet arzettiine karar vermek zorundadr. Baka bir deyimle; mslmanlar daha ok aydnlatlm bir muhafazakrlk gelitir
melidirler. Ayrca, bir eit dn-tarih gerekd anlayla
tarihin byk ksmna ezel bir geerlilik hviyeti verildiine
ve bunun hangi yolla yapldna da iaret etmitik. Esas',
esas olmayan'dan ayrmalar beklenen Vehhblik gibi Kur'n
ve Snnet'de yeralan esaslara dayanarak slhat yapmak is
teyen hareketler, baz kaba, btl inan ve uygulamalarm or
tadan kaldmlmasna byk lde yardm etmi olmakla be
raber, ana grevlerini tam olarak baaramamlardr. Onla
rn baarszlklarnn ana sebebi u olmutur: Esas ilkeleri
yuvarlak bir ifadeyle 'Kurn ve Hads olarak tarif ederken,
btn dn tarihi kabul etmi oluyorlard. nk bu tarihte
hukk ayrntlardan tasavvufa; Snnilikteki cma'dan,
mamln ilh bir hak olduunu savunan gre vannca-

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

349

ya kadar hemen her gelime, bir hadsin koruyucu kanatlar


altna snmtr.
O hlde Hads problemini tenkidci bir gzle tarih adan
ve yapc bir ekilde ele almadan, z olan, sadece tarih olan
dan ayrma imkn ok zayftr. Fakat ulemnn, stlenmeyi
reddettii ey ite bu grevidir. Ulem undan korkmaktadr:
Eer Hads'i ilm bir incelemeye tbi tutarsak, Kur'nm ya
nnda slmn ikinci ana stnunu oluturan Snnet kavra
m yklr ve o zaman Kur'n'a sarlmak bile imknsz hle ge
lir. nk Kurn sbit bir noktada tutan, bizzat Snnet'in
kendisidir. Son zamanlarda baz mslim ve gayr-i mslimlerin hadsi ve Peygamber'in Snnetini tamamen reddetmeye
ynelmeleri, bu korkulan daha da glendirmektedir. Msl
man, 'Peygamberin Snneti kavramndan vazgeemez; dolaysiyle bu noktada ulemnm tutumuna hcm etmek imkn
sz olmaktadr. te yandan muhtevs ne kadar mull olur
sa olsun, Hads'in gerek bir tenkide tbi tutulmas, burada ve
baka yerde de iaret ettiimiz gibi, konuya aklk getirir. 184
Hatt bir hadsin Peygamberden kmadnn veya birok ha
dsin Peygamber devrinden sonraki devirlere ait olduunun
gsterilmesi, bu hadslerin reddedilmeleri gerektii anlamna
gelmez. Asl olan, "muayyen bir hadisin gemite ne gibi bir
grev yaptn veya yapm olabileceini ve Islmn ondan
hl byle bir grevi bekleyip beklemediini" aa karmak
maksadyla onun dou sebeblerini ve gelimesini bilmektir.
u nzik dnemde slam yeniden dnme ve ifade etme
grevi, III./IX. yzyldan bu yana mslmanlann kar kar
ya kaldklan meselelerin en ciddsi ve kklsdr. Bu grevin
gerekli ekilde yerine getirilmesi, ilk ikibuuk yzyldaki ic
raata denktir. Dier bir deyile, mslman bu konu zerinde
dnrken dorudan doruya Hz. Peygamber'den hemen son
ra gelen kurulu devrine gitmek ve onu yeni batan kurmak zo
rundadr. te toplumda g kaynaklarn geni lde elinde
tutan muhafazaknn, yalnz reddetmekle kalmad, zmek
184. Bu eserin III. Bmm; Fakat bu nokta, "Sunna and Hads" Islamic Studfes,1/2 (June 1962),adl maklemizde daha ayrntl olarak ele alnmtr.

350

SLAM

gereini bile idrk edemedii asl mesele bu dur. Hads'i kkten


reddederek ar bir duruma itilmi bulunan ve serbest bir kal
knmay savunan tek-tek kiiler ve kk gruplar, muhafaza
kra kar koymaktadrlar. Aslna baklrsa, bu konuda den
geli bir gre varmak ve dolaysiyle u nzik zamanda neyin
yaplmas gerektiini anlamak iin bu iki taraftan hibiri,
Hadis'in gerek tarih geliimini bilmemektedir. Hakikatte
slm hakknda salkl tarih bir dncenin gelitirilmesi
ne duyulan ihtiya, onu baarl bir ekilde yeni bir ifadeye
kavuturmann bata gelen arzusu ve art olmaktadr.
te slm tarihi zerinde bylece dnme imkn ve
kaabiliyeti -bununla ne demek istendiini, incelememiz sre
since akladk; tarih dnce ile dar anlamda tarih metin
lerin tahlilini kasdetmiyoruz- medreselerimizde uygulanm
olan eski eitim sistemimizden doamaz. nk medreseler,
tekilatlanm hlleriyle ortaya ktklar ilk gnden beri,
yeni sistemler vcuda getirmeyi deil, sadece mevcut olan fi
kirler sistemini nesilden nesile aktarmay gaye edinmitir.
Dolaysiyle onlar, aratrma rhunu ve mstakil dnceyi
yerletirmekle ilgilenmemilerdir. Tam aksine, onlar, bu
rhu devaml kontrol altnda tutmay baarmlardr; aksi
takdirde onlarn varlk sebepleri ortadan kalkm olacaktr.
Bu gerekli aratrma rhu, bugne kadar modem ilm al
malarda da yeterli lde ortaya km deildir. Daha nce
XI. Blmde slm eitim sistemini anlatrken de iaret ettii
miz gibi, evvel modem niversite eitim sistemimiz tama
men lik olup, islm alma ve aratrmalar bu sistemin ana
blmlerinden biri olmamtr. O hlde modem eitim siste
mimiz, islm eitim ve retime pek yer vermemektedir.
kinci olarak, bu sistem iinde slm' ilm bir adan incele
mek isteyenler, ounlukla Batl msteriklerin rencileri
olmulardr. slm almalara dikkate deer katkda bulun
malarna ve gerekten bu alandaki modern aratrmalarn
ncleri olmalarna ramen, arkiyatlar, slm' sadece ta
rih bir done olarak, tbir yerinde ise, 'tahlil edilmesi gereken
l bir bnye' olarak incelemilerdir. Bunun sonucu olarak,
onlann mslman rencileri de bir tr arkiyat oldular.

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

351

Bu sonunculann 'arkiyat olduklar' gerei, 'mslman ol


duklar' gereiyle mekanik olarak yanyana yrmtr. Ge
nelde bu iki gerek birbirini etkilememi ve bu birleme meyve
verememitir. Geri urada veya burada baz istisnalar olmu
tur; fakat bunlar sk-sk grlmedii iin, esasa tesir edecek
bir neme sahip olamamlardr. Ancak son zamanlarda sl
m almalar baz niversitelere girmitir. Fakat burada en
bata gelen problem, bu almalar yerli yerine oturtacak ve
gelecek iin insan yetitirecek yeterli ve kabileytli personelin
bulunmaydr. Daha yakn zamanlarda, hatt u kitabn
yazld sralarda birtakm yeni gelimeler olmaktadr: s
lm' yeniden yorumlamak ve gelecein ilim adamlarn yeti
tirmek iin Pakistan'da bir slm Aratrmalar Enstits ku
rulmu, Kahiredeki el-Ezher yeni bir dzene sokulmu ve bn
yesinde bir aratrma kurumuna yer vermitir. phesiz bu
gelimelerin, beklenen meyveyi vermesi belli bir zaman ala
caktr.
Eer slm dnyasndaki muhafazakrlk problemi bir
ciddiyet arzediyorsa, maddeciliin slm toplumuna meydan
okumas daha bir ciddiyet arzetmektedir. Btn toplumlarda,
hatt slm toplumu gibi dn bir anlaya veya gce dayanan,
veya dayandn ne sren toplumlarda 'dine ilgisiz' gler
daima varolagelmilerdir. slm toplumunda da byle snflar
hibir zaman eksik olmamtr. ok kere aka ortaya at
lan, fakat aa yukar uursuz ve sessiz bir ekilde daha gl
olarak faaliyet gsteren bir iddia sebebiyle, bu maddeci cere
yan, gnmz slm toplumunda lye smayan bir gce
ulamtr, bu iddiaya gre mslmanlar (veya Doulular) esas
itibariyle ve vazgeilmez bir ekilde mnc, Batllar ise maddeci'dirler. Gelimek iin Dounun yapmas gereken ey, Bat
nn teknik imknlarn (madd ynn) alp, bunu zten sahip
olduu mn ynyle birletirmek ve bylece her eyi yoluna
koymaktr. Bu cereyann Batda yaylmasna bizzat Batllar
bile yardmc olmulardr. Fakat bu tutum Douda -phesiz
ksmen de olsa bir propaganda ekline brnerek- ok talihsiz
sonular dourdu. nk o. Douda muhafazakr evrelerde
sahte bir sknet ve stnlk fikr vcda getirmenin yan-

352

slam

ra, szde Batllam snflar arasnda ahlk kurallara pek


yer tanmayan plak ve rktc bir maddeciliin gelimesi
nin de sorumlusu olmutur. Bu sorumsuz bencillie bir tepki
olarak yine bu Batllam snflar arasnda Komnizm, czip ve eriilmesi g bir ideal olarak gelimektedir. Kom
nizm, czip ve eriilmesi g bir ideal olarak gelimektedir.
Her iki durumda da toplumun sahip olduu eski mnev gler
pek etkili olamamaktadr. 'Yeni Toplum'dan sz eden genel
likle maddeci aydndr; o, uygun deceini dnd takdir
de Islmn adn kullanmakta bile herhangi bir tereddt gs
termemektedir. Bu tr bir gayrimeru 'yenilik' karsnda mu
hafazakr, irkilmekte ve arada srada szkonusu bu yenilie
bir takm sath ve ok kere lftan ibaret olan tvizler verebil
mekte ise de, esasnda daha kat muhafazakr ve inat bir du
ruma itilmektedir. Gnmz ulemsnn, bir anlamda, ken
dinden nce gelen ulemdan (mesel XI./XVII. ve XII./XVIII.
yzyl ulemsndan) daha taviz tanmaz ve dncesiz bir mu
hafazakrlk iinde bulunduu grlmektedir. Bu, ksmen
an'anev retim kuramlarnn iinde bulunduklar fikir yok
sulluundan, (nk gnmzde daha kabiliyetli olan kiiler
gittike lik eitimin czibesine kaplmaktadrlar) ksmen de
modem lik akmlar karsnda muhafazakrn gsterdii
iddetli tepkiden ileri gelmektedir. Liklik yanls, muhafaza
kr sadece liklik karsnda deil, ayn zamanda gerek s
lm Modemizmin karsnda bile tviz kabul etmez bir duru
ma itmitir; nk muhafazakr, kar karya bulunduu du
rumu doru-drst tahlil edememekte ve hastalklar tehise
gc yetmemektedir. O, herhangi bir ayrm yapacak gte ol
mad iin modernizm kokan her eyin, 'ilerleme'nin mihrb nnde dn uuru, ak (liklik) yahut gizli (Modenizm)
kurban etmee altn dnerek, modemizmden cidd ola
rak phe etmektedir.
Bu durumun tek aresi modem eitim sisteminin bir re
forma tbi tutulmasnda, okul ve kolejlerde dier konularn
yansra gerek islm deerlerin de rencilere verilmesinde
yatmaktadr. Ancak bu yolla modem lik eitim, anlaml bir
ekilde geni, mll islm kltr iinde kaynaarak yapc

MRAS VE MUHTEMEL GELMELER

353

olabilir. Aksi takdirde lik eitim,' bir bnyenin zerine rastgele yaptrlm yabanc bir para olarak kalmaya devam
eder. Fakat burada bir kez daha karmza kan soru u ola
caktr: slm'n verecei ey nedir?.. slmn, kfelm stlah
lara gre yaplm olan allagelmi ifadesi, ne modem insan
tarafndan tam olarak anlalabilmekte ne de -mcerret zihn
aba sonucu anlalsa bile- modem durum iin bir anlam ifade
etmektedir. Aslnda bu kelm, olduka zel artlar altnda,
kesin ve mahhas dn-ahlk sorulara cevap vermek ama
cyla gelmi olup, tarihin damgasm aka srtnda tamak
tadr. O hlde bu sorunun cevab yine una dayanmaktadr:
slm o ekilde takdm edilmelidir ki, modem insan onu anla
sn. Baka bir deyile dn bu insan iin bir anlam ifade etsin.
Bunu yaparken Ortaa'da gelimi olan kelmmzn nemle
zerinde durduu hususlar deiecek veya belki de bsbtn
atlacaktr. Yukarda bu blmde bununla ilgili nemli baz
rnekler verdik. Ve yine mek kabilinden bu yeni almann
nasl bir yol izleyebileceini gstermeye altk. Ancak bu
yolla slmn ezel deerlerini ve temel dn hayatn, iinde
boulup kald tarih hussiyetin arlndan kurtararak
ihy etmek mmkn olacaktr. Eer slm kelm ve hukuku,
modem insann ve toplumun ihtiyalarna cevap vermekle
kalmayp, onlar nihilizmin mneviyat bozucu tesirlerinden
kurtaracaksa, slm yeni bir ifadeye kavuturma grevi ye
rine getirilirken nemli bir ihtiyacn daha karlanmas ge
rekecektir. Yeniden-kurma ileminde zellikle dn ve ahlk
duygulara hakettikleri yer verilmeli ve bu duygular ana unsur
lar olarak btnle kaynatrlmaldr. slmn daha nceki
ifade ediliinde, yni eski eriat disiplinlerinde bu unsurlara
lyk olduklar yer verilmediinden dolay, tasavvuf, yanbamsz bir dnmi gibi gelimi ve byk lde ulemnn
temsil ettii 'resm' slma ters dmtr. Tasavvufun, geli
mesi esnasmda baz hususlarda byk hatlara dmesi, bir
takm genel ve derin sosyal faktrler yznden olmutur. Fa
kat onun balangta ve temelde bir takm dn ihtiyalardan
doduu, hibir zaman inkr edilemez. slm'da grlen sl
hat hareketleri, zellikle gnmzde, geride genel ve tek yanl

354

SLAM

bir lasavvuf-aleyhtarl brakmtr, zel metod ve teknikle


re sahip olan tekiltlanm tasavvufun, toplum-d ve ahl
k ilgisizlik vasflarna sahip bir anlay sinesinde barndr
mak zorunda olduu kabul edilebilir. Zaten onun yar msta
kil bir din gibi varlm srdrmesini, ne slm ne de gnm
zn insan kabul edebilir. Dier yandan, 'kalb'in gerek dern
hayat -ki bu hayat tasavvufun zn oluturur- eriatla birleip kaynamaldr. Bunun ihml edilmesi, uzun vdede, mo
dem likliin ykc hcumlarna yol aar.
slm, "Allah'n irdesine teslim olma"dr, yni Allah'n
emrini ve Allk Buyruu, dnyann fizik dokusunda uygula
maya azmetme'dir. Bu uygulama Allah'a hizmettir; O'na ib
dettir. Mslman, bu hizmeti yerine getirebileceine, getirmek
zorunda olduuna dair inancn asla yiLimemitir. O kendi
kendini yoklad u sralarda, daha nce asla tasavvur etme
dii bir btnlk iinde bu hizmetin anlamn idrk etmeye
almaktadr. Mslmanm u anda domakta olan tasavvu
runun derecesi, genilii, taml ve faaliyeti, sdece kendi ge
leceini deil, evresindeki dnyann da byk bir ksmn et
kisi altna alacaktr.

onsz

Bu kitabn ana ksmnn kaleme aln tarihi zerinden


aa yukar on be yl geti. Bu sre iinde Islm dnyasnda
siyas ve iktisad alanlarda baz nemli gelimeler oldu. Bir
takm slam lkelerini petrol sayesinde ekonomik gce ula
malar, btn sonulan imdiden tahmin edilemeyecek olan
tarihi bir tesadftr. u sralarda sadece Suudi Arabistan,
muhtelif topluluk ve lkeleri glendirmek, Araplann ve slmn yanma iyi niyetleri ekmek iin Afrikada ve daha baka
yerlerdeki memleketlere yardmda bulunmak suretiyle bu
yeni gc dorudan doruya kullanmaktadr. Bu gcn gr
np kaybolan bir hususu mu, yoksa nemli bir ey mi olduu
nu ancak zaman gsterecektir. Fakat bu arada Suudi Arabis
tan, komnist olmayan dnyann tamamnda ve zellikle pet
rol retmeyen Mslman lkelerde dikkatleri zerinde top
layan bir merkez durumuna gelmi bulunuyor. Msrda (mesal eri'atn btn yasama faaliyetinde kaynak olduunu
iln eden yeni anayasasnda) Pakistan'da (Mirza Gulam Ahmed'in- lm 1909-nebiliine veya veliliine inanan Ahmedilerin 1974 anayasasnda gayri-mslim iln edilmelerinde)
grlen muayyen gelimelerin dorudan doruya Suudi Arabi
stan'n etkisine bal olduu sylenmektedir. Petroln birka
on yldan fazla srmeyeceinin idraki iinde olan petrol reti
ci lkelerin ekonomik kalknma meselesini lesiye ciddi tut
tuklarndan phe edilemez. Birok bakmdan ortaa-ncesi

356

SLAM

diye nitelendirilebilecek bir durumdan ada teknolojinin


girdabna dalveren Suudi Arabistan gibi bir lkenin sa duyu
sunu ve uyankln takdirle karlamak gerekir.
Ne var ki, bu saduyu pratiklii, kendi srasnda, kav
ramlarn analitik, kritik ve sintetik bir tarzda ele alnmasn
salayan yetenein gelitirilmesine gtrmee mecburdur; zira
bilimsel teknolojinin tekmlnde saduyu pratiklii ok faz
la ileri gidemez. Fikirlerin ele alnp kullanlmas hassas bir
itir. Bununla beraber, fikirler ve onlann srekli gelimesi,
beer tekmln ve medeniyetin z yapsnn can damarn
oluturur. yle ki, onlarsz hibir medeniyet kurulamaz veya
devam ettirilemez. Nasl ki fikirlerin gayesiz ve vahice by
mesi ahlk kntnn sebebi veya iareti olabilirse, onlann
eksiklii de Suudi Arabistan gibi dn ve ahlk konularda
darlk ve katlk iinde olan (puritanik) lkelerin, serbest d
nceyi yasaklamak suretiyle gelitirme gayreti iinde olduk
lar ayn beeri ruhu lme mahkum eder.
Suudi Arabistan ve Libya gibi "piritanik" lkelerin fikir
ler karsnda gsterdikleri kaytszlk veya dmanlk, as
lnda ortaan sonlannda balayan genel bir akmn ar bir
halini oluturmaktadr. Felsefe hareketlerinin slmm kendi
iinde ortaya attklar baz fikirlerden korkan snni slam,
felsefeyi ders programndan cin kovan gibi kard. Felsefe de
'rfan' diye bilinen bir eit fikri mistisizm iinde gzel bir
ekilde gelitii ran hari, yaayabildii yerde yoksulluk
iinde hayatn srdrd.
Beinci ve yedinci blmlerde iaret ettiimiz gibi, Ms
lman kelamclar, filozoflarn (felsife'nin) felsefesi kadar
aaal ama Islama daha sadk ve Kurana dayal yeni bir fel
sefe ortaya koyamadlar. Bunun yerine suni bir ekilde sla
ma sadk grnmesine ramen, aslnda birok bakmdan fel
sefenin karikatrleri niteliinde olan belli baz dogmatik h
kmler koydular. Szgelii, lm mteakip fiziki dalma
dan sonra yaamaya devam eden bir eit "asl atom (ucb alzanab) var olduunu sylemek ve Allahn bunun evresinde ya
asl bedenle ayn yahut ona benzer bir beden yaratacam ne

SONSZ

357

srmek suretiyle fiziki har ispat etmeye alan iddia buna


rnek tekil eder.
Fakat baka bir yerde de belirttiimiz gibi,185 Kurn
ak felsefi nitelikte baz nemli retilere sahip bulunmakla
kalmyor, ayn zamanda bu retilerle tutarl olan umull
bir dnya grnn kurulmasn salayan bir katalizr gre
vini yapabilecek bir zellik tayor. slam tarihinde buna sis
temli bir ekilde asla teebbs edilmemitir. Oysa edilebilir,
edilmelidir de.
Bu genel dnya grnden sonra Kur'n temele dayal
bir ahlkn gelitirilmesi iin de sistemli bir aba ortaya kon
maldr; nk aka formle edilmi bir ahlk sistemi ol
madan tslam hukukuna hakettii asla verilmi olmaz. Dr
dnc blmde iaret edildii gibi, slm hukukular, kesin
anlamda hukuk olanla ahlak olan arasnda ak bir ayrm
yapmamlardr. Bunu yapmam olmann bir faydas, huku
ka (modern laik hukuk sistemlerinden farkl olarak) yaa
yan ahlak deerlerin girmesini salam olmasdr; fakat
ayn sonu, hukuk ile ahlak sistemletirmek, birinciyi kin
ciye organik bir ekilde balamak suretiyle de elde edilebilir.
Hukuk, mevcut duruma da hakettii nem verilmek suretiyle,
Kur'n ve Peygamber'in snnetinden gelen hkmlerin sistem
letirilmi ahlk yapsndan kartlp gelitirilmek zorun
dadr. Bylece, hukuk deien sosyal durumlara uyacak fakat
ahlk deerler, yahut uzun vadeli ictimai-ahlak hedefler
sreklilik arz edecektir. Bu da bugne kadar yaplmam, sa
dece, bunun yerine, l, yahut tamamen ekl ve zahir forml
ler zerinde srar edilmitir.
te bu asl ve kanlmaz grev iin fikirlerin yeniden
gelitirilmesi ihtiyacn duymak zorundayz. Ortaadan kal
ma kelam, kukuk ve tasavvuf mirasmz hakknda IX. blm
de hkm vermi ve bu mirasn yeniden inas iiri arda bu
185. Bu, benim henz baslmam olan Islamic Education and Modernity (s
lam Etiimi ve adalk) adl eserimin IV. Blmnde etraflca aklanmtr. Bu eser daha sonra slam and Modernity (Chicago, 1982) bal al
tnda yaynlanm ve slam ve adalk (Ankara 1990) ad ile te Trkeye
evrilmitir(ev.)

358

SLAM

lunmutuk. Burada tekrar altn izerek sylemeliyiz ki, b i


zim ortaa lhiyat geleneimiz -ister mu'tezil, snn veya S
olsun- esas itibariyle bir tarih rn olup bizzat Kurn ve Pey
gamber ile dorudan ilikisi pek fazla deildir. Hatta belki de
unu sylemeliyiz: slm lhiyat felsefesi, ortaan miras
na dayanlarak kurulmaktan ziyade, Kurn temeli zerinde
yeni batan ina olunmaldr. Szgelii, ortaan ilh zat ve
sfat anlaylar yeniden nasl kurulabilir? Sfatlarn imk
nna dair Mu'tezil grnden - ki Mu'tezile bakalarnn yansra bu grn temsilcileri ile de ihtilaf iindeydi- etkilen
dii aka meydanda idi. Fakat uknumdan bir Tanrnn
nasl ktn tasavvur etmeyi bilmek; Kur'ann ulhiyet, an
lay zerine nasl bir k tutabilir? yle ise, Mutezilenin bu
nazariyesinin bizzat k noktas ve onun etrafnda oluan
btn ihtilaf ve tartma yanltr.
Fakat ortaa slam dncesinin en byk eksii, ahlk
alannda olmutur. Yunan felsefesine, ran geleneine ve tasavvuf dindarla dayanan birok eser kaleme alnm ol
makla birlikte, btnyle Kur'ana dayal tek bir ahlk eseri
gsterilemez. Btn o yazlan eserler, az veya ok Kuran g
rlerle kaynatrlm olmakla birlikte, onlarn esas itiba
riyle szkonusu grleri dile getirdikleri sylenemez. z iti
bariyle doru olmasna ramen, hadis literatr dahi, dank
ve soyut karakterinden dolay, Kuranla karlatrlmaldr.
Byle bir eser, Kur'ann zn temsil edecektir; nk Kur'n
esas itibariyle bir hukuk kitab deil, kelam bir temeli ihtiva
eden ahlk bir retidir. Hukukularmzn ak hukuk del
letleri olan ayetlerden hukuk kurallar karmakta yeterli
lde ileri gitmedikleri halde, Kur'ann edeb yahut ahlk ifadelerini hukuk ifadelere rahata evirme iinde ekseriyetle
ok ileri gittiler. Mesel otuznc surenin 28-29. ayetlerinde
Peygamber'in, hanmlarna unu sylemesi emir buyurulur:
Eer onlar dnya hayatn ve sslerini istiyorlarsa o bunlar
verecek fakat daha sonra da gitmeleri iin onlara iyilikle izin
verecek... Ama onlar Allah ve Resuln istiyorlarsa..." Bu
yetlerin ak anlam ahlk niteliktedir; yani Peygamber'in
hanmlar dnya metamn arzusu iinde olmamalydlar. Fa

SONSZ

359

kat hukukular bunu tahyir anlamnda aldlar: yani bir insan


hayatnn herhangi bir dneminde, hanmn da kendisiyle
kalmak veya boamak gibi bir seimle -hukuki bir prosedr
olarak- babaa brakabilir. Bunun tevfid ad verilen baka
bir hukuk prosedrden farkl olduu dikkatten kamamal
dr. Buna gre, koca evlilik aktine bir madde ekleyerek han
mna kendisini boama hakkn tanyabilir. te yandan, ha
nmlar arasnda adaleti gerekletirmekten korkuyorsa, bir
kimsenin birden fazla kadnla evlenme imkanna sahip ol
madn aka syleyen IV. surenin 3. ayeti, bir hukuk ilkesi
muamelesi grmemi ve mesele kocann kararma braklm
tr. Yine, XXIV. surenin 33. ayetinde Kur'n zadlk mukavele
sine bal bir deme neticesinde klelerin serbest braklmas
n istedii halde, hukukular, mezkr ayeti hibir hukuk ba
laycl olmayan bir "tavsiye" hkm olarak grmlerdir,
te bundan dolaydr ki, Kur'amn ahlk deerlerinin ayrca
ele alnmas ve kanunlarn daha sonra onlardan kartlmas
son derece nemli olmaktadr.
Eer slam, yeni dnya dzeninin ekillendirilmesine
olumlu bir ekilde katlacak ise, salam bir slm dncesi
gelitirmenin yamsra, her slm lkesinde ve slm lkeleri
arasnda yeterli bir tr siyasi dzenlemenin gerekletirilme
sinde mutlak zaruret vardr. slm lkeleri seviyesinde son on
ylda bir takm gelimeler olmu ve bunlar iki slm Zirve
Konferansnn (1969 da Rabat'ta ve 1974'te Lahorda olmak
zere) yaplmas ve Cidde daimi bir slam Konferans Tekilat
Sekreterliinin kurulmas sonucunu dourmutur. Gndemin
de iktisad-kltrel konular ve bir Mslman haber ajans
kurmann yararlar zerinde dncelerin yer ald bakanlar
seviyesinde sk sk toplantlar yaplm, bu arada bir slm
Gelime Bankas hemen faaliyete geirilitir. Szkonusu geli
melerin, sradan bir mslmann slm ve slm birlii kar
snda duyduu youn hissi ballktan dolay ortaya kt
phesiz dorudur. Bununla beraber, genel olarak denebilir ki,
ynetici sekinler asndan bu durum, slm bir ictimai-siyasi dzenin uurlu bir tasavvurundan ziyade, Bat hegemon
yas karsnda duyulan kzgnln glendirdii ortak tarih

360

SLAM

gemi hasretiyle ilgili bir meseledir. Geri bu hasret duygusu


ok gl olabilir. slmm, devletin ve kollektif hayatn teme
li olmaktan karld ve yeni bir neslin dmeni tuttuu Tr
kiye gibi lkelerde bile, dorusu, slm, milliyeti duygunun
bir paras haline gelmi gibidir. Mesel, slm bir platform
zerinde duran ve parlementoda elle tutulur bir ye saysna
sahip olan (tek bana veya kendisine yakn partiler ve grup
larla birlikte) bir siyas parti, Trkiye'de 1973 seiminden
sonra ortaya km bulunmaktadr.
Ne var ki, iktisad-siyas bir slm grn bulunmay
ndan dolay birok slm lkesinde grlen eki-dzen ver
meler, hayret uyandrmaktan teye gidememektedir. Pek ta
bii, slm tek para bir iktisadi ve siyasi dzenin ad deildir.
Birinci ve II. blmlerde de aka ifade edildii gibi, Kur'ann
temel istei, eitliki itimai ve iktisadi deerlerin gerekleti
rilmesini amalayan ahlk temeline oturmu bir sosyal ni
zam kurmaktr. Bu deerler zerine kurulan ve bir lkenin
kaynaklarnn snrm dikkate alan her sistem, slm ola
caktr. (nsan haklarnn inkr ve ykmllklerin kabul
edilmesi, elbette knanan tutumlar arasnda yer almak duru
mundadr) O halde, ne sosyalizm, ne de kapitalizm, kendi
bana, slmm talep ettii bir dzen olmaktadr. Eer btn
slam dnyasnn bugnk zenginlii slm topluluu tarafn
dan eitlik iinde paylalm olsayd (ki byle bir eyi ryada
bile gremeyiz) retim aralan konusunda kkl bir sosyal
lemeyi belki de gereksiz klacak yeterli kapitalin olduu g
rlrd. Fakat hlen mevcut mali artlar dikkate alnacak
olursa, Libya veya Irakm "sac, Bangladein ise "solcu bir
lke olmas beklenirdi. Oysa durum neredeyse tam tersidir.
Bunun sebebi, ynetici sekinlerin gerekiliin taleblerini ve
slm'n ictima-ahlk buyruunu dikkate almadan kaplp
gittikleri her eit "ideolojinin etkisinde kalmalardr.
nc halife Hz. Osman'n dnemine gelinceye kadar
slm'n ictima- ahlk adalet duygusu gcn korudu ve
zellikle Hz. mer'in ald muayyen tedbirler sayesinde dev
let, byle bir adaletin gereklemesinin vastas kabul edildi.
Ne var ki, Osman'n hilafetinin ikinci yarsnda durum ktye

SONSZ

361

gitti. Bedevi kabilelere, ranl mevaliye ve daha bakalarna


gitgide huzursuzluk getiren yaygn sosyal deime, ve ksmen
de Hz. Osman'n Mervani ailesinin a gzll yznden dev
let, bu imajn yitirdi ve onu slm tarihinde etkili bir ekilde
bir daha kolay kolay ortaya koyamad. Baz yneticiler dier
bazlarndan daha iyi olabildiler, ama Kur'an'm, devlet ideal
leri ile ekonomik adalet arasnda gznne ald canl ba bir
daha balanmayacak ekilde koparld. Abbasiler dneminde
ran'dan gelen ve slm devletini ok derinden ve kalc bir
ekilde etkileyen daha sonraki adalet fikri, toplum ile yneti
ci arasndaki ilikiden ziyade toplum iindeki snf dengesine
uyguland. Toplumla ynetici arasnda korkun bir uurum
dodu; oysa, devlet hayatnda gittike karmak hale gelen
kanlmas imknsz icraat farkllamas hususu ne kadar
gznnde bulundurulursa bulundurulsun, ynetici, nazari olarak, Toplum'un iradesini yerine getirmek iin toplum tara
fndan tayin edilmi bir ba icracdan bakas deildi.
Tpk snni kelam grleri Hariclerin ve daha sonra
da i'anm baz ar grlerine tepki olarak nasl doduysa,
Snni siyaset nazariyesi de esas itibariyle pragmatizm iinde
kk sald. Hariclere zt olarak Snniler, yneticinin byk
hatalardan azde ojmasmm art olmadn ne srdler;
iiler karsnda ise, mam'n yanlmaz ve akn olduu gr
n reddettiler. Bakillani yle soruyor: mmet mam'a fikir
verebildiine, onu uyarabildiine, verdii haklar ondan ala
bildiine 186 ve hatta, nazari olarak onu grevden alabildiine
gre, imam niin yanlmaz olmak zorunda olsun? Buraya ka
dar gzel. Kald ki, yneticinin gc mmetin anayasas olan
eriat tarafndan da snrlandrlmaktayd; bu bakmdan
"Mslman Mstebid" (tiran) sz, bir eit elikili ifade du
rumunda idi. Fakat tekrar edelim ki, eriat kendi bana gayr
ahs bir eydir; siyas alanda faal olan kiiler -askeri komu
tanlar, yksek dereceli memurlar ve, bazan, ulema- arasra et
kili; bazan da ynetici tarafndan bask altnda tutulabilecek
ve hesaba katlmayacak kadar zayf durumda kalabilirlerdi.
186. Kitab el-Tamhid, Kahire, 1947, 184.

362

SLAM

ok kere bizzat yneticiler tarafndan ortaya karlan bu in


sanlar, kimi temsil edebilirlerdi? Dorusu, ynetici ile toplum
arasnda genelde bir ba mevcut deildi; eer gnmz dnya
snda az ok birlik arzeden bir slm toplumu varsa, bu yneti
ciler sayesinde deil, ulema ve eriat sayesindedir.
Gnmzde yaplacak herhangi bir reform, eitimle
balamak zorundadr. Her ne kadar slmi bir yn verme ii
eitimin ilk basamanda ortaya konmak durumunda ise de
slm ve modem dnce ancak yksek retim dzeyinde,
ada ve hakikaten slm nitelikte bir dnya gr olutur
mak zere, kaynatnlabilir. Bu konu hakknda 'Sonsz'de
baz eyler syledik; daha ayrntl bilgi iin okuyucu slam
Eitimi ve adalk a bavurabilirler. 187 Her trl beeri faa
liyet sahasnda karklklara sebep olan dnce dnya
sndaki ikilik, kaynatrlmam itimai ve ferd hayat, bu
hayat felli duruma sokan hayal krkl ve bunalmlar gibi
mslman topluluklarn mevcut problemlerinin uzun vadeli
zmleriyle ilgili yegane yaklam, eitim reformudur. Fakat
eitim reformu bir gecede ne gerekletirilebilir ne de sonu ve
rir. Bu reform, eer gze alnrsa, ancak iki nesilde sonu vere
bilen bir sretir. Bu arada hlis bir slami siyasal dzenleme
ye yn vermek ve yksek bir fikir yapma ulamak iin ksa
vadeli tedbirler alnabilir ve bu, hayatn her ynnn slamlatmlmas iin etkili bir balang noktas olabilir.
Siyasi hayata gelince, onun temelini bizzat slam Top
lumu oluturmaktadr. Bu Toplum, eri'at, yahut slm buy
ruu kendisine gaye edinmek suretiyle varolmutur, yani Top
lum, kendi ferdi ve itimai hayatnda eri'atin tedrici bir su
rette gereklemesini kabul etmi durumdadr. Halife ise. Top
lumun iradesini, yani eriat hayata geirme grevini stlen
mi bir ba icra grevlisinden baka bir ey deildir. Tanm
lanm ve snrlandrlm bir sre iin Toplum vekletini
alm olan seilmi bir cumhurbakan veya babakan, bugn
bu grevi yerine getirebilir. Bu sre, her bakmdan demokra
tik bir sretir, nk Toplum, eri'at gnll olarak kabul
187. 185. nottaki eser.

SONSZ

363

etmek suretiyle yaplanm durumdadr. Eer Toplum, baka


bir gayeye ynelmek in eriati terk etmek istiyorsa, bir grup
insann veya bir hkmetin ona slm zorla empoze edebil
mesi veya etmeyi arzu etmesi, sadece slm adan sama ol
makla kalmaz, fiziki bakmdan da mmkn olmaz. Bu hr
Toplum, kendi hr iradesiyle bir parlemento da seer. Bu da
Islami adan doru, demokratik adan salkl bir faaliyet
tir; baka trl dnmek iin asla hibir sebep yoktur.
slm'da kimin yasa koyaca, yani slm buyruu hu
kuki anlamda kimin yorumlayaca slm inceyen Msl
man ve Batl birok ilim adamn meraka srklemitir. Bu
merakn kayna slm'da deil, slm tarihinde yatmaktadr.
Tarihte Toplum, en azndan nazar olarak, icrann bam se
tii halde kanun yapan bir hey'et semedi. slmda hukuk ala
nnda hkm verenlerin yani kendi ahlk, fikr etkileri ve
okullarnn yardm sayesinde hukuki grlerini Toplum'n
geni kesimlerine benimseten kimselerin tek tek kiilerden
ibaret olmas, elbetteki tarihin bir tesadfdr. Aslnda, Hz.
Peygamber'den sonra gelen slmm ilk yllarnda, devlet ba
kam Toplum'un nde gelenleriyle resmi-olmayan istiareler
de bulunarak hukuki kararlar almaktayd. imdi yasama yet
kisine sahip seilmi bir meclisi slm kanunlar icra etmek
ten kim alkoyabilir? Bu usul hakknda endie duyanlar unu
dnmektedirler: slm'n hukuki yorumu seilmi kiilere
(meclis yelerine) braklamaz; nk onlar genellikle "slm
bilmezler"; dolaysyle, slm hukuk alanna getirme ii ule
mann grevi olmaktadr. Bu, byk ve tehlikeli bir yanlma
dr. Her eyden nce, Kurn, kendi buyruklarnn yorumunu
yapmak iin teknik bakmdan yetitirilmi kimselerin varl
n gerektirecek kadar esrarengiz ve zor bir kitap deildir.
yle olsayd, btnyle Toplum'a hitap etmezdi. Elbette Kur'an' anlamann doru bir yolu yordam vardr. Szgelii, Kur1an'n konularnn ve fikirlerinin sergileniini takdir edebil
mek iin onu tarihi perspektifle incelemek gerekir. (Aksi tak
dirde insann baz nemli noktalarda yanlmas kanlmaz
olur) Daha sonra, Kur'n, kendi ictimai-tarih evveliyat iin
de incelenmelidir. Bu, sadece haklarnda mfessirlerin 'esbab-

364

SLAM

nuzul diye adlandrdklar hdiselerin bulunduu mnferit


ayetler iin deil, btnyle Kur an iin szkonusudur. Zira
Kur' amn sebeb-i nzulu diye adlandrlabilecek bir putperest
Mekke arkaplam bulunmaktadr. Bu kk -ve-byk (mirkamakro) evveliyat anlamadan Kur'amn temel hamlesi ve gaye
si ile Peygamber'in faaliyetini deerlendirmede bile byk bir
hataya dme ihtimali mevcuttur. 188 Fakat bu yol ve yordam
la ilgili teknik bir husus yoktur. Baz g konularda ise Meclis
gr almak iin uzmana bavurabilir.
Ulemann grevi yasa yapmak deil, retmek, irad et
mek ve slmn grlerini toplumda yerletirme faaliyeti ile
Toplum'un tamamna dn nderlik yapmaktr. Aktr ki, sa
dece halkn uuru ve kafas slmi olduu lde yasama ger
ek anlamda slm olacaktr; ve sadece o lde halk vakit, yi
tirmeden bir slm siyasal liderlik kurabilecektir. Ne Allah
meclise hangi kanunu karacam syler, ne de ulema ona
dorudan bir eyi dikte ettirebilir. Ulemanm uzmanca tavsiye
si, komite ve konseyler kanalyla meclise ulatrlr. Bu sn
fn gerek yaratc ba, sadece Toplum iledir. Eer baz konu
larda birden fazla gr varsa - ki birok konuda gr ayr
lklar olmas kanlmazdr - halkn konuma ve tartma
vastasyla ikna edilmesine izin verilmelidir, nk demok
ratik bir toplumda baka bir yol yoktur.
Meclis, bir kanun kardnda o kanun doru veya yan
l olabilir (nk hatasiz hibir fert veya grup olmaz), fakat o,
Toplum'un iradesini yanstt srece hem slm hem de de
mokratik olacak, yani Toplum'unun icma'n temsil edecektir.
Fakat bu, her zaman deiebilen bir icma olacaktr; nk
mzakere neticesinde aznln gr, ounluun gr ha
line gelebilir. Baz alimler icma'm deitirilebileceine inan
makla birlikte, icma hakknda ortaada ne srlen gr
ler, genellikle, bir neslin ulat icmam daha sonra gelen nesilleri de baladn kabul etmektedir. Bu durum da, icma
188. Bu noktann daha geni olarak ele alnm dununu iin bkz. 1. nottaki es
erin "nsz" ve Isiam: Past Injluence A na Present Challenge (slam: Ge
miteki Etkisi ve Gnmzdeki Meydan Okuyuu, Edinburgh U.P. 1979]
adl eserin son blmn oluturan 'Islara: ChalLenges and Opportunities
Today" adl makalem.

SONSZ

365

doktrini zerinde bir icma mevcut deildir. Yine, hangi konu


larda gerek icma'n bulunduu hususunda da hukukular ak
bir anlamazlk iindedirler. Bazlarna gre, slmn art
nn be olduu gerei hari, hibir konuda icma yoktur. Bu be
artn ilki Allahn birliine ehadet etmektedir; tekiler drt
artn ayrntlar hl tartmaya aktr. Bir de belli bir icma'n (eer byle bir icma varsa) nasl aktarlabilecei, yani
onun sayca daima az olan ifahi yolla intikal edip edeme
yecei meselesi vardr. Her ne ise, burada szkonusu olan, bir
meclis tarafndan ulalan kararn ortadan kldnlamazl
hakknda hibir hkmn bulunmaddr; buna ramen o ka
rar gerek anlamda, Toplum'un icma'n temsil eder oluundadr.
slm, muayyen bir toplulua veya millete ait olmayp
Amet'in dnyasma ait olduundan dolay, her lkenin yasa
ma organ olan meclisi, kendisini slm lkelerinin "Ulus
lararas Meclisi"nde temsil etmek zere baz yeler seer. By
le bir Uluslararas Meclis, her sene Hacdan sonra Mekke'de
iki veya hafta srecek bir toplant yapabilir. Meclis, muhte
melen yllk bir sre iin kendisine bir bakan seebilir. Bu
Meclisin grevi mzakere edilen konular hakknda yasalar
karmak olmamaldr; o, sadece teklif ve tavsiyelerde bulu
nur ve bunlar, her lkenin fizik ve ictima evrelerinde or
taya kan mahalli farkllklar dikkate alnarak mill mec
lisler tarafndan kanun hkmne dntrlebilir. Fkh
mezheplerin ilk gelime dnemlerinde, mesel Hicaz, Irak ve
Suriye okullarnda bu mahalli farklar mevcuttur. Hukuku
lar, bu farklar (mahalli olmalarna ramen) genellikle Kur'ann ve Peygamber'in snnetinin yanl yorumlanmasna ba
lyorlard. Gnmzde ise, mahalli evrelerde ok daha byk
farkllklar vardr. Fakat her Milli Meclis, Uluslararas Meclis'in tavsiyelerine mmkn olduu lde yaklaan bir yasa
ma faaliyetine koyulmak iin elinden gelen iyi niyetli abas
n gstermek zorundadr. Aksi takdirde btn aba kr bir ko
mediye dnr ve birlik arzeden bir "slm Dnyasndan
szetme imkn ortadan kalkar.
*s
Bu yolla yaplan bir kanunun gerek anlam da slm ol-

366

SLAM

madm sylemek iin ortada hibir sebep yoktur. Dorusu


nu isterseniz, szkonusu kanun, ciddi anlamda, geleneksel
mezheplerin kanunundan daha slm olabilir, nk bu so
nuncusu mnferit yorumcularn eseridir. Bu insanlar ne ka
dar kabiliyetli ve byk olurlarsa olsunlar, ferd dnce, kollektif dnce ile yan edemez. yle ise, ilh kanunu yorum
lama yetkisine kimin sahip olduu sorusu, sonunda hi de cid
di bir soru olarak karmza kmaz, nk her eit yetki ve
gcn fiziki kayna, mmetin bizzat kendisidir. Herkes bil
mektedir ki, slam'da ne bir Brahmanlar snf vardr, ne de
onda Hristiyan kilisesini gerek anlamda andran bir kurum
bulunmaktadr. Uluslararas slam Meclisi fikrini, milliyeti
Trk dnr Ziya Gkalp'm bir ifadesine dayanarak ilk or
taya atan Muhammed kbal 189 olmutu. H A R Gibb, bu gr
"slama papaln sokulmas" olarak deerlendirmi ve iddet
le eletirilmiti. 190 Ben, bu eletirinin dayand temeli bir
trl anlayamyorum. Papalk kurumu, dorudan doruya Al
lah temsil eder; oysa tasavvur edilen meclis, slam toplumu'
nun temsilcisi durumundadr. Birincisi yanlmazlk iddiasn
dadr; sonuncusu ise, tanm gerei, yle olmas mmkn de
ildir. Fakat eer slamda yasamann bir konsey veya meclis
tarafndan "tepeden inme" empoze edilemiyecei, onun, ma
zide olduu gibi, fertlere ait bir i olmas gerektii fikri szko
nusu ise, niin uluslararas meclisten ziyade mill meclis ele
tirilmesin? Yukarda sylediimiz gibi, uluslararas meclisin
dar anlamda yasa koymak gibi bir grevi olmayp, yasamann
olumas ve siyasetin ekillenmesi iin takip edilmesi gereken
yollar tavsiye etmekte, dolaysiyle bir danmanlk vazifesi
icra etmektedir. Grevi yasa yapmak olan milli meclise gelin
ce, o, yukarda iaret ettiimiz gibi, asla yanliaz olmayp,
onun kard kanunlar, deimeye, hatta iptale aktr. Da
ha da nemlisi, bu meclis hibir eyi tepeden empoze edemez,
nk o, bizzat hak tarafndan sadece birka yllk bir sre
iin seilmitir.
189. M. Iqbal, Reconstruction o f Religious Thought in slam, Lahore, 1962, 173
vd.
190. H.A.R. Glbb, M od em Trervds in slam, Chicago, 1946, 112vd. zellikle, s.
113-4.

367

SONSZ

Yksek bir fikri yapnn (entellektelizmin) ortaya kon


masna gelince, biz burada ondan ksaca sz ettik ve geni bilgi
iin de okuyucunun slam Eitimi ve adalk adl monogra
fimize bavurmasn syledik. Kur'an'a ve Peygamber'in sn
netine dayal olarak gelien bir kelam, felsefe, ahlk, hukuk
ve sosyal bilim, aslnda, eitimle ilgili her eit gerek slahat
faaliyetinden nce gelmesi gerekir. nk her ne kadar islah
edilmi bir eitim, yksek bir fikri yap ortaya karabilirse
de (ve karrsa da), yksek nitelikli yaratc eserlerde ifadesi
ni bulan genel fikri bir mayann varln ncelikle farzeder.
u sralarda slam entellektelizmi fiilen l olup slm dn
yas rktc muazzam bir fikir l manzaras sergilemekte
dir ki, onun yabani derinliinde nadiren bir dnce kprdamakta ve yine onun ldrc sessizlii bir endienin hayaleti
ni andrmaktadr.
te Muhammed kbal'in takriben krk yl nce gen nes
lini samimi duasma muhatap setii Toplum, bu Toplum idi:
Allah senin ruhunu (yeni) bir frtna ile tantrsn
Zira senin deniz sularmda nadiren bir hareket var. 191
Aslnda, kbal'in lmnden nce aa yukan bir asr
lk dnemde nemli bir fikir mayas vard. Fakat ondan sonra
gelen yarm asrlk zaman niin bu kadar ok ksr oldu? Bu
na verilecek cevaplardan biri u olabilir: slm dnyas bu ya
rm yzylda Bat kolonilii karsnda verdii hrriyet mca
delesiyle, hrriyetini kazandktan sonra ise yeniden kurulu
programlaryla megul olmutur. Fakat insanlann problem
ler karsnda iddetle zorland ve tehlikeli bir mcadelenin
iine srklendii zamanlarda yaratc glerin grlmemi
ykseklie ulat da dorudur. Fikr yaplanma ve manev
yeniden-eanlanmanm ya ok az yer ald, yahut hi bulun
mad bu "yaplanma", nasl bir yeniden-ina olmaktadr?
Denebilir ki, kinci Dnya Sava sonras Batda da fikri ya
ratclk geriledi. imdi ise Bat, ne gayeleri ne de nemli her
hangi bir muhtevas bulunan bir medeniyetin aralann
191. M.Iqbal,

Darb-i Kedim, (Kulliyat- Igbal,

Lahore, 1973 iinde) s. 544.

368

SLAM

kr krne varklma abas iindedir. Bu teknolojik patla


ma, bir anlamda, daha nce var olan bir fikr patlamaya veri
len ani cevaptr. Yzyllar iine alan o dnem, insann daha
nce hi yaamad en parlak ve srekli bir fikr yaratclk
ile vasflandrlabilen bir dnemdi. Ne yazk ki o, amasz bir
boluk olarak da nitelendirilmitir. O boluk inde, bir btn
olarak insan, yani muayyen endieleri, somut zorluklar or
taya koyan egzistansiyel (varolusal) oluumdaki mahhas
insan, gzden kat. Bunu takip eden teknolojik lgnlk da,
yeterli lde somut olmasna ramen, ayn derecede amasz
dr. Ne o entellektalizm, ne de bu teknoloji, insana, ahlak
yahut insan boyutunu da kapsamak suretiyle somut btnl
iinde hitap etmektedir. 192 Ve Mslmanlar bu teknolojiyi
sadece taklid etmektedirler.
Asl soru, Mslmanlann niin Batya bakmak ve onu
taklid etmek zorunda olduklandr. Onlar, btn insanla yol
gsteren, baka medeniyet ve kltrlerden gerekli malzemeyi
alp iinde yourmak suretiyle drtdrtlk bir medeniyet ya
ratabilen ve hereyden nce tarihin akn ahlak temelli bir
sosyal dzenin kurulmas hedefine ynetmeyi amalayan ve
btn insanlk iin rehber olan bir retiye sahip olduklann
iddia etmektedirler. Bu byk ve can alc ryann dile getiril
mesi iin gerekli olan fikri aba gze alnmaya demez mi?
Mslmanlar, dnyay tarih iindeki kendi kaderi karsnda
ilgisiz brakan o her iki dn ryay ve insan tabiatna hakettiini vermeyen, ksa grll ile tarihi eip bken ve onun
stn altna getiren komnizmin ryasn aka reddetmi
lerdir. Temelde doru olan bu olumsuz tutumlar, mslmanlan, hi deilse kendi abasn yeterli lde somut olan bir ga
yeye yneltmek iin dahi olsa, baz olumlu eyler syleme g
revi ile kar karya brakmyor mu?
Fakat, kanaatimizce, slam dnyasnn kendi kendini
ihya etmedeki baanszlmn en nemli ve en nde gelen se
bebi, XIII. Blmde tartma konusu edilen temelci (fundman192. phesiz ahlak hakknda ok sayda vaz kaleme alnmtr. Fakat on
larn neredeyse tamam, fikri, analitik bir oyundur.

SONSZ

369

talist) tutum ve hareketlerin domasdr. 193 Bunlar, hem Bat,


hem de ilk slm medomizmi karsnda gsterilen bir tepkiyi
temsil ederler. Onlarn ana hamlesi, slm dnyasn Batdan
ayrmaya yarayacak baz slm zellikleri bulup ortaya
karmaktr; nk onlar slm modernizmini, her iki dnyay
kolay bir ekilde zde saydn dnerek, suluyorlard. Islamn ayrdedici iaretleri ise genellikle u noktalarda bulu
nuyordu: Faizsiz banka modeli, zekt ve kadnn geleneksel
rol (Bat topluluklarnda gittike artan bir oranda yaanan
aile kmesinden dolay bu konu nem kazanmaktadr) Bu ta
leplerin hepsi de yerinde ve yararl. Ne var ki, "temelcilik", on
lar kendi nemlerinden dolay deil, slam toplumuna Bat
karsnda getirecei ayrc vasflardan dolay ne srmekte
dir. Bunun sonucu olarak da bu ve benzeri konulara ynelen
gdk ve salksz bir yaklam ortaya kmaktadr. Mesel,
Kur'anm yasaklad riba dzeni ile modem bankaclk ve fai
zi ayn saymak iki eyi aka kartrmaktr; nk faiz,
modem geliimci ekonomi' kavram erevesinde olan ve ta
mamen farkl fonksiyonu olan zel bir dzenlemedir. Zekat
da hibir slm lkesinde uygulanmamaktadr, nk onlar
baka vergi sistemlerine alm durumdadrlar. Kadnn gele
neksel roln devam ettirmenin toplumun baka alanlarnda,
zellikle de eitim ve ekonomi sahalarnda ortaya kan de
ime hadisesi ile birlikte mmkn olup olmayacan bekle
yip grmek gerekecektir.
Bununla beraber, slmm hem hususiyeti hem de pratik
lii, burada dile getirildii gibi, yeryznde ahlk temeline
dayal bir sosyal dzen kurmaya ynelik iyi niyetli bir aba
ile gsterilebilir. Eer Mslman, bu greve baaryla teebbs
edebilirse, Kur'anm temel hamlesini uygulamaya koymu ve.
intihardan baka bir eymi gibi grnmeyen durumdan in
sanl kurtarm olacaktr. Bunu yapmazsa, onun iin geride
nemsiz, bo ve marur bir kendi kendini tatmin duygusuna
dalmaktan baka' ok az ey kalr, ve Kuranda buyurulduu
gibi, gurura ve zanna kaplma, hakkn yerini tutmaz, bu yolln
geree ulalmaz. (53, Necm, 28).
193. Aynca bkz. yukanda 4. notta verilen kaynaklardan kincisi.

BBLYOGRAFYA

GENEL ESERLER
Ali, Syed Ameer: The Spirit o f slam, Londra 1939.
Amold, Sir T.W.: The Preaching o f slam (2. bask), Londra
1913.
Amald, Sir T.W.: ve Guillaume, Alfred: The Legacy o f slam,
Qxford 1931.
Gardet, L.: Cormaiire l'Islam, Paris 1958.
Gibb, H A R ,: Muhammedanism (ikinci bask), Londra 1961.
Goldziher, I.: Vorlesungen ber den slam, Heidelberg 1925.
Lammens, H.: slam, Beliefs and nstitutions, ev. Sir E.D.
Ross, Londra 1929.
Birinci ve kinci Blmler
Ali, A. Yusuf: The Holy Qvr'an, Lahor 1934, 1959.
Ali, Syed Ameer. a.g.e.
Andrae, Tor: Dte Person Mohammeds in Lehre and Glauben
seiner Gemeinde, Stockholm 1918; ing. ev.: The Man
and His Fatih, Londra 1936.
Archer, J.C.: Mystic Elements in Mohammad, Yale University
Press 1924.
Bell, R.: The Ortgin o f slam in its Christlan Environment,
Londra 1926; The Qufan, Edinburg 1937-39.
Blachere. R.: Introduction au Coran, Paris 1947.
Bowman, John, "Ban Isr'l in the Qurn", Islamic Studles,

371

BBLYOGRAFYA

II/4, Karai, Aralk 1963.


Buhl, Franz: Das LebenMokammeds, ev.: H.H. Schaeder, Ber
lin 1930.
Glbb, H.A.R.: cug.e.
Hamidullah, M.: The Baittefields o f the Prophet, Lahor 1948;
Le Prophete de L'Islam, 2 cilt, Paris 1959.
Horovitz, J.: Koranische Untersuchungen, Berlin ve Leipzig
1926. t
bn Him, Guillaume, Alfred: The Life of Muhammed, Oxford
1958.
Jeffery, A.: The ur'an as Scripture, New York 1952.
Levy, Reuben: The Social Structure o f slam, Cambridge 1958.
Muir, ir Willlam: The Life o f Mahomet (ksaltlm bask),
Edinburg 1923.
Nldeke, T. ve Schwally, A.: Geschichte des Qurans, Leipzig
1909-38.
Roberts, R : The Social Lavs of the Quran, Londra 1925.
Watt, W. Montgomery: Muhammad at Mecca, Oxfordl953; M uhammad at Medina, Oxford 1958.
nc Blm
Ali, M. Muhammed: A Manual ofHadith, Lahor (tarihsiz).
Encyclopaedia o f slam, "Ehl el-Hads", "Ehl el-Kelm madde

leri.
Goldziher, I.: Muhammedanische Studier, c. II, Halle 1890.
Guillaume, Alfred, The Traditions o f slam, Oxford 1924 (ks
men Goldziherin eserine dayanyor.)
bn Kuteybe, Te'vl Muhtelif el-Hads, Kahire, 1326.
shak, Muhammed: Indias Contribution to Hadith Literatre,
Dakka 1955.
Lammens, H .: a.g.e.
Margoliouth, D.S.: The Early Developmert o f Muhammeda-

372

SLAM
nism, Londra 1914.

Mikat el-Mesbih, ing.ev.: J.Robson, Lahr 1956-65.

Robson, J.: An Introduction to the Science ofTradition, Londra


1953.
Schacht, J.: The Origins o f Muhammadan Jurtsprudence, Oxford 1952.
Sahifa Hammam b. Mnebbh, ner.: M.Hamidullah, 5. bask,

Paris 1380.
e-afl': er-Risle, ing. ev. Majid Khadduri, Baltimore 1961.
Sddk, M. Zbeyr, Hadith Literatre, kalkta 1961 (slm
gr yanstr). Hadis'i eitli ynleriyle ele alan ok
sayda kitap son zamanlarda Urdu diliyle Hindistan ve
Pakistanda baslmtr.
Drdnc Blm
Fyzee, A.A.A.: Outlines of Muhammadan Law, Londra 1949.
Hurgronje, C. Snouck: Selected Works, ner.: G.-H. Bousquetve
J. Schacht, Leyden 1957.
bn Teymiye: es-Siyse e-efye, Kahire 1951.
el-Mverd: el-Ahkm es-Sultnye, Kahire 1356.
Santilana, D.: Instituzioni diritto Musulmano malichita, 2.
cilt Roma 1926-38.
Beinci Blm

el-E'ar: el-lbne an Usl ed-Diyne, ing. ev.: The Elucidation


o f Islam's Foundation, Philadelphia 1940; Maklt elIslmtyyir, Kahire 1950.
Donaldson, D.M.: The Shite Religion, Londra 1933.
Fyzee, A.AJV.: A SM ite Creed, Londra 1924.
Gardet, L. ve Anawati, M.M.: Introduction a la thelogie musulmane, Paris 1948.
el-Gazl: hy Ulmi'd-Dn, Blk 1289.
Goldziher, I.: Die Zahiriten, Leipzig 1884.

373

BBLYOGRAFYA

Lammans, H .: a.g.e.
Lewis, B.: The Origins oflsm'ilism, Cambridge, 1940.
Macdonald, D.B.: Developmert o f Mslim Theology, Jurisprudence and Constitutional Theory, Londra 1903.
Margoliouth, D.S.: a.g.e.
Kitab el-intir, ner.: H.S. Nyberg, Kahire 1925.

Obermann, J.: "Political theory in early slam, Haan al-Basri's treatise on Qadar", Journal o f the American Oriental
Society, LV, 138-162, 1956.
Salem, E.A.: Political Theory and Institutions of the Khmvarij,
Baltimore 1956.
ehrestn: Kitb- Nihyet'l-kdam f i lmi'l-Kelam, ner. ve
ev.: Alfred Guilaume, Oxford 1934.
Veccia Vaglieri, L.: "Le Vicende de Harigismo in epoca abbaside, Rivista deli Studi rientali, XXIV, 31-44, 1944.
Watt, W. Montgomery: Free Will and Predestination in Early
slam, Londra 1948.
Wellhausen, G.: Die religios-politischen Oppositions-Parteien
im alten slam, Gttingen 1901.
Wensink, A.J.: The Mslim Creed. Cambridge 1932; La Pensee
de Ghazzali, Paris 1940.
Altnc Blm
Klopfer, H.: Das Dogma des imam al-Haramain al-Djuwaini
und sein Werk al-Aqida an-Nizamiyyah, Kahire ve Weisbaden 1958.
Laoust, H.: Essai sur les Doctrines sociales etpolitiques de Taki
al-Din Ahmad b. Taimiya, Kahire 1939.
McCarthy, R.J.: The Theology o f al-Ash'ar, Beyrut 1953.
Rahman, F.: Prophecy in slam, Londra 1958.
Al-Rz: The Spiritual Physick,ev.: A.J. Arberry,Londra 1950.
Schacht.J.: "New sources for the history of Muhammedan theo
logy", Studia Islamica, I, 23-42, 1953.

374

SLAM

Walzer, R.: Greek into Arabic, Londra 1961.


Yedinci Blm

Alberry, A. J.: Revelation and Reason in slam, Londra 1957.


Averroes, Thfut at-Tahfut, ev.: S. van den Berg, 2 cilt, Oxford University Press 1954.
Boer, T. de: The History o f Philosophy in slam, Londra 1903.
Gauthier, L.: bn Rochd (Averroes), Paris 1948.
El-Ghazli: Tahfut al-Falsife, ev.: Sabih Ahmed Kemali,
Lahor 1958.
Grunebaum, G.E. von: Medieval slam, University of Chicago
Press 1953.
Hourani, G.F.: (ner), Fasl al-Maql, Leyden 1959. Ing. ev.: bn
Rushd, Londra 1962.
McCarthy, R.J.: (neir ve eviri), "al-Kind's Treatise on Intellect, Islamic Studies, III/2. Karai 1964.
Menasce, Pierre Jean de: Bibliographische Einfuhrungen in
das Studium der Philosophie: 6, Arabische Philosophie,
Bern 1948.
Nasr, Seyyed Hossein: Three Mslim Sages, Harvard Universi
ty Press 1963.
O'leary, De Lacy: Arabic Thought and its Place in History,Lond
ra 1922.
Walzer, R.: "Islamic Philosophy" History of Phosophy, Easternand Westem, (ner.: S.Radhakrishnan),Londra 1953.
Wickens, G.M.: (neir), Avicenna: Scientist and PhiLosopher,
Londra 1962.
Sekizinci ve Dokuzuncu Blm

Affifi, A.E.: The Mystical Philosophy o f M uhyid Din-bnul


Arabi, Cambridge 1939.
Arberry, A.J.: Introduction to the History o f Sufism, Londra
1943; Sufism, Londra 1950.

375

BBLYOGRAFYA

Birge, J.K. The Bektashi OrderofDervishes, Londra 1937.


Depont, O. ve Coppolani, X.: Les Conferies musulmanes, Ceza
yir 1897.
Hampate B, A. ve ayda ire, Marcel: Tiemo Bokar Le sage de
Bandiagara, Paris 1957.
Massignon, L.: Essai sur les origires de lexique technique de la
mystique musulmane, Paris 1922; La Passion... d'al-Hallaf, martyr mystique de IIslam, Paris 1922.
Nicholson, R A. ; The Mystics of slam, Londra 1914; Studies in
Islamic Mystcism, Cambridge 1921; The ide a of Personaltty in Sufism, Londra 1943.
Ziyadeh, Nicola A.; The Sanstyya, Leyden 1958.
Onuncu Blm
Al-Baghdd: al-Fark beyn el-Firak, Kahire 1367.
Goldziher, I.: a.g.e.
Watt, W. Montgomery: Islamic Philosophy and Theology, Edinburgh 1962.
Onbirinci Blm
Abd el-Kdir en-Nu'aym: ed-Dris f i Tarih el-Medaris, am
1367-70.
Ahmed Fud el-Envn: et-Terbiye f il-Islam, Kahire 1955.
Dodge, Bayard: Al-Azhar, Washington, D.C. 1960; Mslim Education in Medieval Times, Washington D.C. 1962.
Shalaby, Ahmed: History o f Mslim Education, Beyrut 1954.
Tritton, A.S.: Materials on Mslim Education in the Middle
Ages, Londra 1957.
Onikinci Blm
Depont, O. ve Coppolani, X.: Les Confreries religieuses musul
manes, Cezayir 1897 (zellikle Kuzey Afrikadaki Sf
tarikatlarn tarihini kapsar).

376

l a m

A.S. Bazmee Ansari: "al-Dihlaw, Shh Wal Allah", maddesi


Encyclopaedia o f slam (yeni bask).
Philby, H. St. J.B.: Arabia, Londra 1930 (Vehhb hareketi
hakknda geni bilgi verir).
Qanungo, K.R.: DaraShikoh, Kalkta 1951.
Rahman F.: Selected Letters o f Sirhindi, Karai, 1968.
e-evkn: Nl el-Evtr, Kahire 1297.
Titus, Murray: slam in India and Pakistan, Oxford University
Press 1961.
Onnc ve Ondrdnc Blm
Adams, C.C.: slam and Modemism in Egypt, Oxford Universi
ty Press 1933.
Browne, E.G.: The Persian Revolution o f 1905-1909, Cambridge
1910.
Gibb, H.A.R.: (neir), Whither slam? Londra 1932; M odern
Trends in slam, Chicago 1947.
Grunebaum, G.E. von: M odem slam, Berkeley ve Los Angeles,
Kaliforniya 1962.
Hourani, A.H.; Syria and Lebanon, Londra 1946.
Hurgronje, S. Snouck: The Achenese, Leyden 1906.
kbl, Sir Muhammed: The Reconstruction o f Religious
Thought in slam, Londra 1934.
Smith, W.C.: M odem slam in India, Londra 1946; slam in
M odem History, Princeton 1957.

n d e k s

A
Abbas (-1er), 5,112,115,236
Abdilaziz Pahrrav, 172
Abdilazz b. Sud, 277
Abduh (bk. Muhammed Ab
duh)
Abdulhlik el-Gucduvn,228
Abdullah b. Mes'd,73
Abdullah b. Meymn el-Kaddh, 246
Abdulgan Nabls, 207
Abdulhamid, 224
Abdulkdir el-Gln, 212,
214,220,222,224
Abdlmelik, 76, 111
Adem (Peygamber), 19, 119,
204
Adeviyye (bk. Rabi'a el-Adeviyye)
Afgn (bk. Ceml ed-Dn Af
gn) 300,301,315,316
Afrika, 8, 11,117,196,217
Aa Han, 248
Ahmed'l Ahs, 249
Ahmed el-Bedev, 225
Ahmed Banba, 222
Ahmed b.Hanbel, 115,127,130
253,270,337

Ahmed b. dris, 207,287,288


Ahmed er-Rf, 224
Ahmed Sirhind, 229,280
Ahmed el-Tcn, 226
Ahmed Yesev, 227,228
Akl, 146
Al (Drdnc Halife, Hz.
Ali), 120,121,235.239,245,
247,250
Ali Abd'r-Rzk, 312,319
Ali el-Hucvir, 209
Al Muhammed (irazl) 250
Alp Arslan, 256
Amel, 80, 91
Amerika, 11
Anadolu, 8
Arabistan, 117,277,281,284,
285
Arabistan Yarmadas, 15
Ariflik, 121,124,184,196-199
Aristo, 95,136,165,166, 174,
175
Atatrk, 317,318,319,343
Avrupa, 10, 11
B
Baba lyas, 211
Baba shak, 211

378

SLAM

Badad, 8, 9.115
Bahddin Nakbend, 228,
229
Bandung Konferans, 12,
Basra, 111
Bat Asya, 117
Btnlik, 11
Bedev (bk.Ahmed el-Bedev)
Bedr (sava), 28, 30
Bedreddin es-Sn. 12
Berberer, 225,227
Beyt'l Hikme (Hikmet Evi), 5
el-Brn, 6
Bizans mparatorluu, 2, 3
Brown, 229
Budizm. 120.184
Buhr (bk. Muhammed b. smil el-Buhi)
Bveyhler, 256

c-
Cfer b. Ismil, 245
C'fers-Sdk, 251
el-Cm, 204,261
Cebril, 18, 22, 43.169.178
Cebriye, 121
Cehm b. Safvn, 124
Celleddin-i Rm, 202
Cemleddin Afgan, 173
el-Cevziyye b. Kayym. 205,
271
Chou En-Lai, 12
Cihd, 51,120,277,283.292
Cin, 47
Corbin, 11,247
el-Cbb, 128,254
Cneyd-i Badd, 191,192
in, 12, 13
ok evlilik (poligami), 53,322
D
Dd Halef ez-Zhr, 101.116

Dehrlik. 124
Depont. O. ve Coppolani. 224,
229
Deriye, 277
Dihlev (bk. ah Veliyullah
Dihlev)
Duns Scotus. 171
Dnya Mslmanlar Kongre
si, 1

E
Eb Bilal Mirds. 234
Ebbekr, 56,98
Eb D'd, 80.89
Eb Hamza. 234
Eb Hanife, 100.114,142,241,
253
Eb Htn el-Bust, 255
Eb Ishk e-tb, 152,162,
259
Eb Mansur el-Mturid, 130,
194
Eb Medyen, 225
Eb Ykb es-Sicistn, 246
Eb Yezd el-Bistm, 189,
192
Eb'l Esved ed-Dual, 239
Ebl Haan el-E'ar. 90,128,
135,147,194.254.337
Eb'l-Hasan e-zil, 226
Ebl-Hud, 224
Eb'l Sen el-Urmav (Kad),
171
Ebzer el-Gifar, 179
Ehl-i Hads, 115,139,145,155,
172,262,270
Ekber (Mool imparatoru),
207,229,280
Emev (-1er) 4, 5, 67, 68, 76,79,
111.112,120,121,180.236.
239
Emrgen (-lik), 288
Emr Kll, 228
Endonezya, 117,340,346

379

NDEKS

E'ar (bk. Ebu'l Haan el-Eari)

E'arlik, 127.130,131,153,
154,159,205
Evrengzeb, (Hind-Mool H
kmdar), 260,280
F
Fahreddin er-Rz, 135,137,
263,337,339
Flz (rib), 50, 51
Frb, 166,200,213
Ftma, 240,246,250
Ftmler, 246,254,255,256
Fazlullah (Astarbd'l) 249
Fen-Bek, 192,193
Fkh, 115,142,146
G
el-Gazl, 8,110,132,137,149,
150,161,169,170-173,177,
188,195,197-206,215,226,
256,269,273,339,340
Gibb H.A.R, 1, 113,126,343
Gnostisizm, Bk.Ariflik
Goldziher,60-64,67,233,243

Hanbellik, 183, 283


Hanefiye (bk. Muhammed
bn'l-Hanefiye)
Hriciler, 51, 79, 80,120,131,
233-238,278
Hriclik, 180, 332,337
Haris el-Muhasib, 188
Hrn'r-Red, 254
Hasan'l-Basr, 66, 76, 78, 79,
81,122,123,180,218
Him (-1er), 239
Havce Nr Muhammed, 230
Hayber, 31, 38
Hellenizm, 3, 4, 6,122,125
Hendek, 31,
Hristiyanlk, 3, 4, 6,113,311,
344,345
Hicaz, 112,114,277,282
Hicret, 25,
Hikmet Evi (bk. Beyt'l-Hikme)
Hindistan, 9, 10,117,196,219,
272,279-286,293,302,313,
316
Hinduizm, 6,279,346
Hobbes, 148
Hudeybiye (Bar) ,32
el-Huldi,
Hutbe, 34, 73

H
I-

Hac, 26, 27, 34, 51


el-Hc mer Tali,
Hads, 18, 19,43, 55, 59, 70,
74-94,98,106-108,114,116,
121,127,128,132,134,180,
255,275,294,302,305,330,
332,333,338,348-349,350
Hads lmi, 89
Hakikat, 152, 207
el-Hkim, 249
el-Hallac, 157
Ham id'd-Dn el-Krm n,
246

Irak, 7, 65, 86,100,101,111,


114,276
Ivanow, 246
bnl-Arab, 136,174,176,
202-204,207.226,229,261,
269,280
bn Ataullah, 226
bn Hafif, 193
bn Haldn, 6, 28,253
bn Kuteybe, 73, 88, 91,108
bn Mce, 89
bn'l-Mukaff, 112

380

bn Rd,167
bn Sn,135,164-167,170,
174,175.194,200,213,254,
263,264
bn lhb ez-Zhr, 67
bn Teymiye, 111,116,132,
153,155,161,172,205-207,
226, 231,234,271,273,274,
285,330,332-333
bn Tmert,225
brahim (Peygamber), 21, 37,
42
el-c, 135,151
cm, 80, 84, 88,95,98,101106,114,115,142,143
ctihd, 102,105,108,110-115,
117,144,162,275,276,288,
300
ki (alkol), 52, 71
hvnus-Saf, 199,246
lm, 141-143
mam, 243,244-247,331-332
nds Nehri, 2
ran, 2,5,7,8,263,276
s (Peygamber), 19,21,36,342
slm Hukuku, 7
slm Hukuku'nun Yaps, 95
Kurn, 95-97
Snnet, 98,100
Kys,99-101
cm, 101-106
Fkh Ekolleri:
Hanef, 114,253
Hanbel, 115-116,253,270271
Mlik, 115-116,253
fi, 116,253,266
smli {-lik, -1er), 245-251
Drzler, 248
Hurfiler, 249
Caferler, 251
Mustaliler, 248
Nizriler, 248
Nusayrler, 248

SLAM

snd,75, 82, 90-91


stidll (bk. Kys)
spanya,307
J -K
Java, 10
Kbe, 26, 27, 37
Kader (lh rade), 145-159
Kadlar, 113
Kadn haklan, 52,325-326
Kanun, 112
Hamdan Karmat, 246
Karmtler, 246
Ktip elebi, 260
Katolik Kilisesi, 105
Kebr, 230,279
el-Kelbd,192,195
Kelm, 127,130,132,139,142. 161,164,16^-172,194
Kerbel, 240,244
Kble, 26, 27
Kyas, 99-106,114,115,116,
275,276,287
Komnizm, 51,311,344,352
Kuds, 5, 26, 27, 37
Kfe, 111,239
Kumeyt, 240
Kur'n, 41
Kurnm retisi, 46, 51
Kur an'da yasama, 52-58
Kurn tefsirleri, 55-58
Kurey, 14, 28,237
el-Kueyr,
Kuveyt, 277
L
Lammens, H., 63, 65
Lane, W., 225
M
Macdonald, 129
Maddecilik, 124

381

NDEKS

Malaya Yarmadas, 10
Mlik b. Dnr, 181
Mlik b. Enes, 68,115,218
Manikelst Dallzm, 122,124,
138
Margoliouth, 63, 64, 65, 69, 70
Marf el-Kerh, 182
Masonluk, 249
Mturd (bk. Eb Mansur elMturd)
Mturdlik, 130,159
Mavernnehr, 130,207
el-Mverd,l 10
Mecuslik, 124
Medine, 4, 22, 33, 51, 65,76,
100,102,111,115,120,121,
123,185,253,277
Medreseler, 7,255-262,265267
Mehd, 186,240,288,292-293,
341-342
Mekke, 14,15,24-34, 50,51,
277,282,283,284,288
Melikah, 256
el-Me'mn, (Abbs Halfesi),
5,6,126,254
Mezhib-i Erba'a, 116
Mezlim Mahkemeleri, 113
Msr, 8,114,117,289,312,316
Mi'rc, 19
Moollar, 2,7,9
Muattla, 126
Muviye, 235,239
Muhammed b. Abdlvehhb,
272,274,275,276,277,278,
292
Muhammed Abduh, 172,267,
301-305
Mehmed Ali (Msr Vlisi) 277
Muhammed b. Al el-Sans,
285,288-290
Muhammed el-Bkr,245
Muhammed Burhaneddin 248
Muhammed b. tsmil, 245

Muhammed b. smil elBuhr, 89


Muhammed bn'l-Hanefiye,
240
Muhammed b. dris e-fi',
65, 70,83,86,101-107,115
Muhammed kbl, 307,309,
313,314,325
Muhammed b. Muhtar, 227
Muhammed b. Vs, 182,183
Muhtar b. Eb Ubeyd, 240
Muinddn it, 229
Muir, William, 299
Msa (Peygamber) ,21,35
Msa b. Cafer, 245
Mu'tezile, 5,6,70,86,88,122132,135,137,146-148
Mft(-ler), 113
Mrcie, 121
Mslim b. el-Haccc, 89,90,
151,153,159,183,206
Mtekellim (-lik), 132
N
Ndir ah, 251
Nnak, 230, 279
Nasreddn-i Ts,172
en-Nes, 89
Molla Nizmeddn, 263
Nizm el-Mlk, 256
Nh (Peygamber), 21
Nh b. Nasr, 254
Nreddin b. Muhammed erRanr, 207
Nyberg, 124

o-
Orta Asya, 8,196,217,228,285
Osman (Halife) 56.120,121
OsmanlIlar, 9,113,228,231,
272,277,278,282,287,289
mer es-Suhreverd,223

382

SLAM

mer b. Abdilaziz, 112,120


mer'l-Halvet, 224
P-R
Pakistan, 11,117
Plotlnus, 165, 174
Rabla al-Adeviyye, 181
Radhakrinan, 248
Renan, E., 299,301
Red Rza, 311
Rey, 100,101,114
Rose, H.A., 229
S-

ye), 225
Bektiyye,
218,227,228,249
Cezliyye, 226
itiyye, 229
Darkviyye, 226
Halvetiyye, 224
Havcegn, 227,228
seviyye,226
Mevleviyye, 220
Mrdiyye, 222
Nakbendiyye.207,218,22
8, 229
Rfiyye, 212,224
Kadriyye.220,222,226,21
2

Sa'd b. Mu'z, 31
Sa'deddn b.Ms, 225
Sadreddln-i rz, 174,176,
263
Safev (-1er), 9
Sahab (-1er), 59,60,64,67,72,
73,74,76,77,80,81,85,97,98
104,111,115,274,338
Schacht, J., 64-66
Seluklular, 256
Sem', 146
Semerkand, 130
el-Semms, 228
es-Serrc, 195
Seyyid Ahmed Han, 302-305,
311
Seyyid Ahmed ehd Barel,
282,283,284,287,292
Seyyid EmirAli, 306,322,328
Sfin (sava), 235
Sihh es-Sitte, 89
Siyah Mslmanlar, 11
Smith, W.C., 323
Snouch Hurgronje, C., 105
Stoa (-clk),125,146
Sfii Tarikatler:
Beyymiyye, 225
Bedeviyye (veya Ahmediy-

Sa'diyye (veya Cibviyye),


225
Sansiyye, 223
es-Semnn, 207
Suhreverdiyye, 218,223
aziliyye, 226
Ticniyye,
214,220,224,226, 227
Yeseviyye, 227
Shreverd (bk. lhab ed-Din
Shreverdi)
Sumatra, 10
Suriye, 30, 114
Sud Arabistan, 227
Snnet, 4,45,59,70,72,74,82,
83,91,95-99,102,104109,111,112,114-118,274,
275,284.297,344,345,349
e-fi (bk. Muhammed b.
dris el-aff)
ah Veliyullah Dihlev, 28,
207,265,281,289
am, 111
e-atb (bk, Eb shk eatb)
zil (bk. Ebl-Hasan ezili)
eyh er-Rund,226

383

NDEKS

ems'd-Dn, 212
elat, 2,96.109-112,117,207,

Vehhb (-lik, -1er), 116.206,


238,272-279,311.330,348

eiatullah, 283,284
a, 9,79,91,238-251.331,348
lhab ed-Dln Yahya es-Suhreverd, 136.138.174,175,
223
u'biye, 5

Y-Z

T
Taber, 56,116
Tbirler, 64,80,84,99,102
et-Taftazn, 205
Tah Hseyin, 312
Tlf, 33
Taklid, 273,279
Tasavvuf:
"Fen", 189
"Hakikat", 199
"Makmat",
"Tarikat",
277,217232,343-344
Vahdet-i Vucd", 201-207
Tenzih, 126
Tebih, 126
Tevhd ilmi, 158,196
St.Thomas Aquinas, 136,259
et-Tlnnizi, 89
et-Tuster,197. 198
Trkiye, 12,55,218,219,220,
285,312,316-319,347
Trkler, 8,289
U-V
Uhud (sava), 30
Ulem, 7,8,9,109,110,111,131,
144, 206.273-276,279,310.
333,345
Umre, 32
Vahiy, 42,47,95,308,339
Ved Hacc, 34

Yahudiler, 25.31,35,37,38
Ysuf, el-Hemedn, 227
Zhirlik. 159
Zekt, 20,51
Zerdt (-clk), 175,247.336
Zeydb. Sbit), 56
Zeydler, 239
Zmrdank, 190
Znnn el-Msr', 188

You might also like