You are on page 1of 17

SÜRÜ

PSİKOLOJİSİ
Öztürk Aydın
2017 DÜNYA

Sürü: Hayvansal yaşam iç-güdüleri ile oluşan sayısal çokluk… Taneli/kültür


bitkileri, taş, maden işlemeciliği, peşi-sıra yerleşik yaşam ve hayvanların
evcilleştirilip sürüleştirilmeleri ile tarım, hayvancılık ve ilkel metarulji ile
yeni bir dönemi yaşayan insan türünün, sürüleştirdiği hayvan topluluğu ile
yakın temasını yaşaması süreci başlamıştır. Avcı topluluklarında olmayan
yeni bir kurum oluşmaya başlamış demektir; çobanlık; sürüyü güden
kimlik…
Sürü ve çoban ayrılmaz ikilidir; birinin olduğu yerde diğeri kaçınılmaz
olarak vardır-var olacaktır. Tarım ve hayvancılık toplumlarına geçiş ile
yaratılan yeni süreçte karşılıklı etkileşimler ile insan, sürünün
denetlenebilir olmasına ve bolluk ve bereketine ayrı bir önem vermiştir.

Sürü, kendi içinde devingen olsa da doğası gereği pasif/edilgendir.


Bu durum, bir yığınlaşmanın yaşadığı yönsüzlük ile eş-değerdir.
Sürüleşenin ne gözü, ne de kulağı yoktur; görmez, duymaz ve bildik
sözcükleri dışında da dili yoktur; o, yalnızca susar, duymaz, görmez; üç-
maymundur oynadığı; sağır-kör-dilsiz…
Sürünün yaşantısı monoton/tek-düzedir; yirmi dört saati dilimlere bölerek
şartlanmış biçimde yaşar. Saatin zembereği boşalır da sürü kitlesinin ritmi
değişmez. Sürüleştirilen birey bir yandan yabancılaştırılmasına karşı utanç
duyumsarken diğer yandan da kendi olmaya cesaret edemez. Kendi olanı
hem kıskanır ve hem de suçlar; kısır bir döngüde yaşamını sürdürüp-gider.
Böylesi bir yapı hantaldır,beklentisi ve hayali yoktur.
Çıkış noktasına geri dönemez. Sürü kitlesi, güçsüz olanların sayısal
birlikteliğidir. O, salt hizmet etmeye adanmış bir robottan başka bir şey
değildir.
Din sokaktaki insanlar tarafından doğru, filozoflar tarafından yanlış ve
siyasetçiler tarafından da gerekli olarak görülür. Genç Seneca
Ayrıca her sürü bir barınakta bulunur; bu barınaklar onların
tebaalaştıkları tapınaklardırlar. Tebaa, sürüleştirilmiş bir kitleyi temsil eder;
sorgulamaz, her söyleneni tartışmasız benimser ve kendinden istenileni
olduğu gibi yapar ve bunu yaparken de Tapınağın ona sunacağı sonsuz
nimetler ve manevi gücü almak ister; tebaalaşan kitleler
kendilerinden/düşüncelerinden/eylemlerinden ödünler vermekle karşılıksız
davranmazlar, diğer yönden bir kazanç sağladıklarını düşünürler; onların
en kuvvetli bağı ise ait olmak/aidiyet bağı ile bağlanmaktır. Tebaaya dahil
olanın iç huzuru kitlenin genel huzuru ile örtüşür; sorgulamadan bir
edimde/edimsizlikte bulunan kitlenin tüm bireyleri diğerinin yanlış/doğrusu
ile varlık kazanacağı için sorumluluğu üzerinden atmakla/kitleye mal
etmekle huzurlu olduğu duygusuna kapılır. ?

Sürüde itaatsizliğe asla yer yoktur.


Kitlenin korunması bahanesi ile çobanın çıkarları kitleyi oluşturan her
bireyin çıkarından daima daha üstün tutulur ve bu nedenle en ufak bir
sorgulayıcı tavır derhal cezalandırılır. Yaptırımın şiddeti itaatsizlikle doğru
orantılı olmaz; çünkü yaptırım itaatsiz üzerinde uygulansa da asıl yöneldiği
diğer bireylerdir. Yaptırımın diğer bireyler üzerindeki etkisi genel bir
korkuya dönüşerek kendisini gösterecektir. Buradan hareketle denebilir ki,
fiziki ve düşünsel şiddet olmadan sürüleştirmek/sürüleştirilmek olanaklı
değildir.

Güdüsel benzeşme yönelimleri kısa sürede sonuçlarını yaratırlar.


Denilebilir ki, sürü kitlesi, tıpkısının-aynı olan, maskeli, edilgen, güçsüz,
kimliksiz, yönsüz bir kitledir.

ORTADOĞU'DA ÖZELDE TÜRKİYE'DE SÜRÜLEŞMEK


NEREDEN GELİYOR?
KUTSAL KİTAP DEDİKLERİ, KİTAPLARI BU NA
NE DİYOR DU?

Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. (Yuhanna 10-
11)

Zekeriya 10 -2 Oysa aile putlarından alınan yanıtlar boştur, Falcılar


yalan görümler görür Ve gerçek yanı olmayan düşler anlatarak Boşuna
avuturlar. Bu yüzden halk sürü gibi dağınık, Sıkıntı çekiyor, çünkü çoban
yok.

Sürü ve çobanları. Rab, kendisinin otlattığı kuzuları hizmetkarlarına


emanet eder
(Mzm. 100, 3; 79, 13; 74, 1; Mi. 7, 14): onları "Musa'nın eli aracılığı
ile" güder (Mzm. 77, 21)

Emevîler,
Abbâsîler,
Endülüs Emevîleri,
Fâtımîler,
Selçuklular,
Eyyûbîler,
Memlükler
ve Osmanlılar'dan…
Sürüp gelen, Sürü- çoban ilişkisi şu uydurmaya dayanır ve hep
bunu taşır naklederleR.

Nedir O?

KURGU/UYDURULMUŞ BİR HADİS

İbni Ömer den rivayet edildiğine göre Güya; Peygamber şöyle buyurmuş:

“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.


Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da
evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız
ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.”

Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm
1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27

AÇIKLAMASINI DA ŞÖYLE YAPARLAR:

Dünyada sorumsuz kimse yoktur. Yaşadığı sürece herkes ya


yönetici veya yönetilendir. Yönetenler idâre ettiklerinden,
yönetilenler de kendilerine emanet edilen işlerden sorumludur.

Bu karı koca ilişkisine kadar iner, oradan biat, itaat, kul -köle tabi olma,
körükörüne teslimiyet çıkar, ve hiç kimse! kendisi olamaz, düşüneme,z
soru soramaz, sorgulayamaz olur. Bu durum bazı kötü niyetlilerin işine pek
de gelir. İşlerini daha rahat yapacaklarını zannederler!

Resûl-i Ekrem ve Hulefâ-yi Râşidîn dediklerinden Emevîler, Abbâsîler,


Endülüs Emevîleri, Fâtımîler, Selçuklular, Eyyûbîler, Memlükler ve
Osmanlılar'ın, bu arada kurulan diğer devlet ve hânedanların saray
saltanatlarından bu yana süren gelen bir gelenek olmuş..

Kuran "Raina" bize çoban ol diyenleri


eleştirir…
BAKARA: 104
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil
kâfirîne azâbun elîm(elîmun).

1. yâ eyyuhâ : ey
2. ellezîne : o kimseler, onlar
3. âmenû : âmenû oldular, îmân ettiler
4. lâ tekûlû : söylemeyin, demeyin
5. râi-nâ : bize çoban ol (bize çobanlık et),' demeyin;
6. ve kûlû : ve söyleyin, deyin
7. unzur-nâ : bize bak
8. ve ismeû : ve dinleyin
9. ve li el kâfirîne : ve kâfirlere (vardır)
10. azâbun : azap
11. elîmun : elîm, acıklı

Rai-na: arapça gören, gözeten anlamına gelen kelimedir.ayrıca coban


anlamına gelmektedir .
BAKARA: 104 İnananlar! 'Raina (bize çobanlık et),' demeyin; 'Unzurna
(bizi gözet),' deyin ve dinleyin. İnkarcılar için acı bir azap var.

Kuran tüm zamanlara ve tüm uluslara değil sadece 7. yy Arabistanına göre


düzenlenmiştir. Çünkü kul yapısıdır. Muhammed tarafından tasarlanmıştır.
Sözünü ettiğimiz Bakara Suresi'nin 104. ayeti de yüzlerce delilimizden
sadece biridir.
Tek devlet. Tek millet. Tek bayrak. Tek vatan. Şimdi de tek tip kıyafet.
Sonraki “tek adım”ı, tarihten biliyorsunuz: Tek lider.

Kanuni Sultan Süleyman Fransa kralına yazdığı mektubunda ben


Allah’ın yeryüzündeki gölgesiyim demektedir…!

Nitekim halifeler için kullanılan; “Zıll’ullahi fil ard / Allah’ın


Yeryüzündeki Gölgesi” ifadesi de böyle arka zemine sahiptir.

Gerçekte tevhid inancı açısından baktığımızda bu tür nitelemelerin şirk


olduğu apaçık ortaya çıkmaktadır.

İlahiyatçı Cemil Kılıç yazdı:


Tek adam rejimi Allah'a isyandır
Cemil Kılıç: Ne hazin ki bu yalın gerçekler ortadayken birileri
peygamber üzerinden, din üzerinden TEK ADAMLIĞA meşruiyet
kazandırmaya çalışıyorlar...
Referandum kampanya süreci hareketlendikçe, evvelce tahmin ettiğimiz
gibi, kullanılan söylemlerdeki dinsel dozaj da irtifa kazanıyor.

Evet oyu için hadis uydurmaya bile yeltenenler oldu. En son; “evet oyu
vermezseniz sizi mezarda rahatsız ederler,” bile denildi. Dini değerler
üzerinden yürütülen bir kampanyanın kazananı, bu toplum özelinde kim
olur dersiniz? Kuşku yok ki siyasi amacı uğruna dini, en ustaca tevil edip
bu hususta dindar halkı ikna eden çevrenin galibiyetini şimdiden
görmemek mümkün değil.

Bundan dolayıdır ki siyasi söylemlerinde dinsel unsurlar kullanmamaya


gayret gösteren sol siyasi liderler bile dini refere eden konuşmalar
yapmaya başladılar. Deniz Baykal’ın; “Bu yetkiler peygamberi bile
bozar!” şeklindeki ifadesi bir hayli yankı buldu. Sanıyorum Sayın Baykal,
sağ tandanslı ve dindar bir profile sahip Sayın İlhan Kesici’nin evvelce
söylediği; “Bu yetkiler evliyayı azdırır!” söyleminden esinlenip cesaret
alarak böylesi bir cümle kurdu. Zira düşünmüş olabilir ki İlhan Kesici’nin
söylemi tepki görmediğine göre benimki de anlayışla karşılanır. Oysa öyle
olmadı. Zira peygamber ve evliya, her ikisi de dini kişilikler olsa da dinsel
konumları farklıdır. Evliyanın (velilerin) hata yapabileceği, günah
işleyebileceği Sünni itikat açısından mümkün görülürken peygamber ve
peygamberler için böylesi bir şey mümkün değildir. Yani Sünni İslam
inancında peygamber / peygamberler günahsızdırlar. Asla azmazlar,
günaha yönelmezler. Zira Allah onları günaha yönelmekten alıkoyar. Bu
nedenle Sayın Kesici’nin söylemi isabetli olsa da Sayın Baykal’ınki
kesinlikle talihsiz bir söylemdi. Nitekim Sayın Baykal bu söylemini
düzeltme yoluna gitti. Kanımca Sayın Baykal da hatasını yahut maksadını
aştığını farketti. Bir daha böylesi bir cümle kurmayacağına eminim. Bu
arada ifade edelim ki, Sayın Baykal’ın Hz. Muhammed’e olan sevgisi,
saygısı ve imanına hepimiz şahidiz! Sürç-i lisan ederek söylediği bir sözden
dolayı Sayın Baykal’ın mahkum edilmesine de elbette ki razı olamayız.

Benzeri gaf ve hatalı söylemleri sağ siyasi figürlerden de zaman zaman


işitmekteyiz. Sözgelimi Efkan Ala’dan sadır olan; “peygamber gurura
kapıldı, biz kapılmadık!” ifadesi gibi...

Hangi siyasi cenahtan olursa olsun herkesin siyaset ve peygamber ilişkisi


düzleminde bilmesi lazım gelen hayati bir ilke var. Biz o ilkeyi şimdi,
duymayanlar duysun diye bir kez daha yüksek sesle söylemiş olalım;

Peygamber hata yapmaz ve haşa peygamber asla azmaz!

İlaveten ifade edelim ki, hiçbir güç ve yetki peygamberi bozmaz!

Hem peygambere, peygamberlikten daha büyük başka nasıl bir yetki


verilebilir ki!?
Peygamber baştan ayağa dürüst, adil ve alçak gönüllü seçkin bir kimseydi.

Sevgili peygamberimizin hayatı ve getirdiği din baştan sona bunun


örnekleri ile doludur.

Hz. Muhammed azsaydı ya da başka bir deyişle haşa yoldan sapsaydı


müşriklerin kendisine sunduğu dünyevi manada eşsiz bir cazibeye sahip
önerilere evet derdi.

Oysa o hiçbirine evet demedi!

Aslında peygamberin davası, kurulu düzene / müesses nizama itiraz davası


idi. Bu sebeple de davasının özlü ifadesi olan kelime-i tevhid’in ilk sözü
L yani HAYIR tabiri ile başlıyordu.

Bu öyle bir hayır idi ki tarihin akışını değiştirdi.

Hz. Muhammed, kendilerini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi gibi gören Mekke


kodamanlarına HAYIR dedi!

İnsanlar o kodamanların yönlendirmesiyle putlara tapıyordu. Hz.


Muhammed insanlara seslendi ve HAYIR dedi! HAYIR; itaat etmeyin bu
kodamanlara ve tapmayın putlara, diye buyurdu.

Hz. Muhammed, sadece putlara kulluk edilmesine değil kula kulluk


edilmesine de HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, insanların köleleştirilmesine HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, tefecilik ve yüksek faiz yoluyla insanların sömürülmesine


HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, fuhuşa HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, zinaya HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, ırkçılığa / Arap kavmiyetçiliğine HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, lükse, şatafata HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, kız çocuklarının diri diri gömülmesine HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, sömürüye, zulme, azgınlığa, taşkınlığa HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, hırsızlığa ve yolsuzluğa HAYIR dedi.

Hz. Muhammed, saltanata, krallara, sultanlara HAYIR dedi.

Peygamberimizin HAYIRLARI öyle çok, öyle çok idi ki gün geçtikçe


yanındaki müminlerin sayısı da HAYIRLARIYLA orantılı bir biçimde hızla
çoğalıyordu. Bu çoğalma hem sayıca çoğalmayı hem de güç olarak
çoğalmayı ifade den bir çoğalmadır. Müminler HAYIR dedikçe yani
itirazlarını yükselttikçe çoğaldılar. Bugün de çoğalmanın yani güçlenmenin
yolu HAYIRDAN geçiyor.

Ne hazin ki, dün peygamberin HAYIR dediği ne varsa bugün allanıp


pullanarak ve dini bir kisveye büründürerek evete süfli bir hizmet aracı
olarak kullanılıyor.

Müminlerin sayısı ve peygamberimizin tebliği güçlendikçe telaşa kapılan


müşrik önderlerin İslam’ı durdurmak için seçtikleri yeni yol rüşvet ve
pazarlık yolu oldu.

Dediler ki; “gel vazgeç şu işten!”

Kurulu düzenimizi bozma!

Kölelik düzenini, şik dinini bozma!

Seni başımıza TEK ADAM yapalım. Kralımız ol!

En güzel kadınları sana verelim. Ne kadar mal ve para istiyorsan


ayaklarının önüne serelim!

Yeter ki İslam’ı yaymaktan vazgeç!

Peygamber yine HAYIR dedi!

Ne hazin ki bu yalın gerçekler ortadayken birileri peygamber üzerinden,


din üzerinden TEK ADAMLIĞA meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.

Oysa o peygamber, TEK ADAMLIĞI, deyim yerindeyse elinin tersiyle itti.

Ve dedi ki;

“Vallahi bir elime Güneş’i, diğer elime Ay’ı verseniz yine de


davamdan vazgeçmem!”

Biz de Muhammedî müminler olarak peygamberimizi örnek alarak evetçi


güruha diyoruz ki;

Bize boşuna vaatlerde bulunmayın!

Bizi köprülerle, otoyollarla, havaalanlarıyla kandıramazsınız!

Bizi makarna torbalarıyla, kömür çuvallarıyla, çirkin bir rüşvet olan kahve
poşetleriyle kandıramazsınız.

Zira biz Hz. Muhammed’in müminleriyiz!


“Bir elimize Güneş’i, diğer elimize Ay’ı da verseniz yine de HAYIR
diyeceğiz!”

Zira Tek Adamlık rejimi Allah’a isyandır!

Dünyevi menfaatler uğruna ahiretimizi yıkıp yakmaya EVET diyemeyiz!

Kula kulluğa evet diyemeyiz!

Cemil Kılıç - İlahiyatçı yazar

Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir. Michael
Foucault
Tek tiplik doğaya aykırıdır. Bakmazmısınız renklere insan tiplerine
şekillerine ağaçlara, çiçeklere, hayvanlara, ülkelere, dillere, nehirlere,
göllere, denizlere, dağlara, kuşlara, balıklara,

Sıradan insanların hepsi bir diktatör özlemiyle yanıp tutuşur. Selim İleri
Eğitim görmüş bir halkı idare etmek kolay, köleleştirmek imkansızdır. Lord
Brougham
Yönetilmek, ne bunu yapacak hakka, ne bilgeliğe, ne de erdeme sahip
yaratıklar tarafından, gözaltında tutulmak, casus gibi izlenmek, idare
edilmek, yasalara bağımlı kılınmak, sayılmak, kaydedilmek, fikir
aşılanmak, vaaz verilmek, denetlenmek,hesaplanmak, değer biçilmek,
sansür edilmek ve emredilmektir. Yönetilmek her türlü işlemle, her türlü
hareketle not edilmek, kayda geçirilmek, sıraya alınmak, değeri
belirlenmek, lisans verilmek, yetki verilmek, nasihat edilmek, yasak
koyulmak, reformdan geçirilmek, düzeltilmek ve cezalandırılmaktır.
Yönetilmek, kamu yararı gerekçesiyle ve genel çıkarlar adına yükümlülüğe
bağlanmak, yetiştirilmek, soyulmak, sömürülmek, tekellere bağımlı
kalmak, zorbalığa maruz kalmak, köşeye sıkıştırılmak , gizemlerle
büyülenmek ve yağmalanmaktır; en ufak bir direniş ya da yakınma
sözcüğü karşısında baskıya uğramak, ceza görmek, aşağılanmak, taciz
edilmek, takip edilmek, istismara uğramak, sopayla dövülmek, silahsız
bırakılmak, hapse atılmak, yargılanmak, mahkum edilmek, kurşuna
dizilmek, sürgüne gönderilmek, feda edilmek, satılmak, ihanete
uğramaktır; alay edilmek, gülünç düşürülmek , öfkelendirilmek, onursuz
bırakılmaktır. Devlet budur, onun adaleti budur, onun ahlakı budur. Pierre
Joseph Proudhon
Ben ne yönetmek istiyorum, ne de yönetilmek. Pierre Joseph Proudhon

Eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen ben size hiçbir şey
öğretememişim demektir. Mustafa Kemal Atatürk
FAZLA UZATMADAN KISACA:

Dünyanın artık lidere değil , Lidersiz yaşamaya geçmesi dönemi gelmiş


olması gerekiyor. Aşılması gerekiyor. Her fert bir liderdir. Kendisi olan
güdülmez, aklı olan bilinçini kullanır.

İnsanları kullanmak sömürmek kadar daha kötü çirkin ne olabilir? Sınıfsız,


sınırsız, saldırısız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya ya gidilmesi özlenendi
istenendi … Hedef bu olmalıdır

İnsanların huzuru mutluluğu olmalıdır. Tek kişinin arzusuna toplumlar


kurban edilemez mahkum edilme dönemi çoktan geçmesi gerekir artık
dünyada buna geçilmesi kaçınılmazdır.

Erdem buradadır insanlık buradadır… Tek adam kutsalından kurtulmanın


doğal ve normal olmanın tıpkı diğer canlı türleri gibi insanında en tabi
hakkıdır. Diye düşünüyorum

Eğer bir yerde tek tiplik den söz ediliyorsa orada hiç kimse yok demektir
tek kişiden söz ediliyorsa hiç kişi demektir. Bu doğal yaşama insan
bünyesine aykırdır. Bu kabul görüyor gibi gözükmesi yaşatılan korkudan
dolayıdır. Fakat insan doğasında özgürlük vardır. Bu bir gün sıkarsın
sıkarsın patlar ve altında kalırsın…

Tarihde bu tür olaylarda liderlerin sonları hep pis olmuştur…

İbret alan yok mudur? Neyin derdindesiniz? İnsan birazda kendi sonunu
kendisi hazırlar!

İnsanlaşmak bu yöne doğru evrilmek var iken zorbalık kaos savaş tehdit
nedir? Bu o dönem değil kesinlikle o dönem olamaz! Suça fazla bulaşmak
insanı özellikle liderlik yapanları aşırı korkutur ve korkan her şeyi göze
alır… Korkunun tek bir ilaçı var BİLGİ o halde bilgiye kulak verin ve
korkularınızdan kurtulun normal olun …

Ne mutlu hayatı basit sıradan yaşayıp, kendinden sonra gelenlere


de yer birakanlara…
Hayvanlara uzun uzun bakıyorum da, hiçbiri kendi türünden birinin önünde
diz çökmüyor. Walt Whitman

You might also like