You are on page 1of 509

Faruk Arslan

Kanadalı Türkler

Faruk Arslan

1
Faruk Arslan

[Faruk Arslan]

Toronto’da York Üniversitesi’nde Liberal Sanatlar ve


Profesyonel Eğitimleri Honour Sosyoloji alanında mezun
oldu . Sosyoloji, Uluslararası İlişkiler, Sosyal Hizmetler,
Gazetecilik ve İletişim alanlarındaki yüksek öğrenim
kursları için öğretim üyesi ve sosyal araştırma uzmanıdır,
lisans ve lisanüstü eğitim alan öğrencilere Kuzey
Amerika Eğitim sistemine uygun konsept ve kalitede
yüksek eğitim ve öğretim modeli sunmakta, kitap, makale
ve şiir yazmakta, seminer ve konferanslar vermekte, aynı
zamanda sosyal sorunlarda danışmanlık hizmetleri
önermektedir.

Toronto Belediyesi’nin Sosyal Planlama Departman’ının


Yeni Gelen Kadınlar Merkezi ile ortaklaşa yürüttüğü
‘Kazanım’adlı projede Sosyal Araştırmacı, Sosyolog
olarak görev yaptı. Kanada’nın Wilfred Laurier
Üniversitesi Social WorkFakültesinde MSW yaptı ve
Öğretim görevlisidir. Kısa adı MANA (Media Asembly
of North America) olan Kuzey Amerika Medya Birliği
genel sekreteridir. Kanada’da Centennial College’den
2008’de ‘Sosyal Toplumcu’ diplomasıyla mezun oldu.
Toronto’da York Üniversitesi’nde Sosyoloji alanında
yüksek eğitim gördü ve 2011′de mezun oldu. Wilfrid
Laurier Üniversitesi Sosyal Hizmetler Masteri yaptı,
2014′de Uzman Klinik Psikolog ünvanı elde etti. Halen
Wilfrid Laurier Üniversitesi’nin Din ve Kültür
Fakültesinde öğretim görevlisi ve okutmandır. Sufi
Therapy Counselling şirketinde bireysel psikoterapi
hizmetleri sunmaktadır.

2
Faruk Arslan

Arslan, 12 Nisan 1969′de Ankara’da doğdu. Alanya


nüfusuna bağlı olmakla beraber aslen Çorumludur. 3
yıllık GATA Sağlık Astsubay Hazırlama Okulu’ndan
1986′da mezun oldu. Sağlık Astsubay Sınıf Okulu’dan
mezun olmaya 3 ay kala 1987′de ayrıldı. Azerbaycan
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdi ve
Hazar’ın Statüsü konusunda tez yazarak 1997′de
‘Uluslararası Hukukçu’ ünvanını kazandı. Kanada’da
Centennial College’den 2008’de ‘Sosyal Toplumcu’
diploması ile mezun oldu.

Toronto Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı devlet okullarında


Toronto ve Kitchener’da talep kadrolu öğretmen olarak
Türkçe dersleri vermektedir. Azerbaycan Gazeteciler
Cemiyeti, Ankara Diplomasi Muhabirleri Derneği,
Kanada Etnik Gazeteciler Derneği ve Ontario Sosyal
İşçiler Koleji ile Derneğinin üyesidir.

Evli ve iki çocuk babası olan Arslan, Kanada ve Türk


vatandaşı olarak Kanada’da gazetecilik ve akademik
yaşamını sürdürüyor. Arslan, iyi derecede İngilizce,
Almanca ve Azerbaycan Türkçesi biliyor.

Arslan’ın üçü İngilizce olmak üzere yayınlanmış 25


kitabı bulunmaktadır.

3
Faruk Arslan

4
Faruk Arslan

İçindekiler
Giriş ................................................................................................... 8

CAN ADAMIZ KANADA ............................................................. 8

Birinci Bölüm ................................................................................. 20

Kanada Tarihinin Unutulan Parçası ........................................... 20

İkinci Bölüm ................................................................................... 50

Kanada Türk Toplumu ................................................................. 50

Üçüncü Bölüm ............................................................................. 102

Neden Kanada? ........................................................................... 102

İkinci Bölüm ................................................................................. 119

Kanada Göçmenlik Tarihi .......................................................... 119

Üçüncü Bölüm ............................................................................. 130

Göçmenlikte İlk Adımlar, Günler ............................................. 130

Dördüncü Bölüm ......................................................................... 173

Göçmenliğin Üç Dönemi ............................................................ 173

Beşinci Bölüm............................................................................... 200

Kanada’da İş Arama Belası ........................................................ 200

5
Faruk Arslan

Altıncı Bölüm ............................................................................... 267

40’ından Sonra Yeniden.............................................................. 267

Meslek Seçmek............................................................................. 267

Yedinci Bölüm.............................................................................. 291

İş Arama İş Kur............................................................................ 291

Sekizinci Bölüm ........................................................................... 340

KANADA’DA ÖĞRENCİLİK YOLLARI ................................. 340

Onuncu Bölüm ............................................................................. 405

Göçmenlik Başvurusu Rehberi .................................................. 405

Kanada Anne-Baba Sponsorluk Programı ..................................... 430

Onbirinci Bölüm............................................................................. 445

İltica Yolu Kapatıldı ....................................................................... 445

Kaynakca
Tanıtım. ......................................................................................... 509

6
Faruk Arslan

7
Faruk Arslan

Giriş

CAN ADAMIZ KANADA


Bulundukları ülkelerde yıllar içinde yabancılıktan
vatandaşlığa terfi etseler de, Türkler açısından topluluk
yaşamının gerektirdiği iletişim ihtiyaçlarının karşılanması
önemli bir sorun olarak duruyor. Çevrelerini en önemli
araçla, “anlayabildikleri dil ile” algılama ve ifade etme
ihtiyacı başta olmak üzere, kültürel kimliğin, özellikle de
anadilin korunması ve geliştirilmesi büyük önem taşıyor.
Yurtdışında faaliyet gösteren ulusal ve bulundukları
ülkelerde kurulmuş yerel medya organlarımız günlük,
haftalık, onbeş günde bir veya aylık tüketilen sınırlı bir
bilgiyi aktarıyor. Bu nedenle yaşadığımız ülkelerde
edindiğimiz tecrübeleri kitaplara geçirmek zorunlu hale
geliyor. Kanada’da Türk gazetelerin temsilciliğini yapmış
bir gazeteci-yazar, Türkçe yayın yapan Sunrise dergisinin
kurucu editörü, 2004’den beri önce aylık sonra onbeş
günde bir yayına dönüşen en etkin Türk toplumu gazetesi
Canadatürk’ün Yayın Danışmanı ve yazarı olarak uzun
zamandır Kanada’yı tanıtan bir kitap yazmam konusunda
yoğun taleplerle karşılaşıyordum. Sunrise dergisnin
benden sonraki editörü Mehmet Gül ile kaleme aldığımız
bu eser tarihe ışık tutuyor. Kanada Türk toplumunun
yakından tanıdığı, herkesi tanıyan, her kesimle dostluk
ilişkileri bulunan iki gazeteci ve yazar olarak kalıcı bir
çalışma yaptığımızı ümit ediyoruz. Bu kitapda

8
Faruk Arslan

Kanada’nın gerçeklerini anlatmalı, sosyolojik, tarihi


değerlendirmeler yapmalı ve deneyimlerime, anılarıma
yer vermeliydiydik. Göçmen olarak Kanada’ya gelmek
isteyen öğrenci, işadamı, göçmen veya ziyaretçi vizesiyle
ülkeyi tanımak isteyenlere yol göstermeliydik. En az bu
ülkede 12 yıl yaşamalıydık ki, bu kitap yüzeysel bilgiler
içermesin, derin analizlerle süslensin ve bekleyenleri
hayal kırıklığına uğratmasın.
Kanada’nın hem ülkemizde hemde dünyada
mükemmel bir imajı var. Kanada’da yaşamak isteyen o
kadar çok vatandaşımız var ki, artık onlara cevap
yazmaktan yorulup, elinizde tuttuğunuz eseri kaleme
almaya karar verdik. 2000’li yıllar başında ' Kurtar Bizi
Kanada' kelamını sadece Türklerin ve diğer 200’ü aşkın
ülke vatandaşının hayallerinden geçirdiği bir rüya idi.
Buna Amerikalılarda dahildi. Kanada, Red-Kit’den kaçan
Daltonların sığındığı bir kaçaklar ülkesi olmaktan öte bir
umut kapısı, sevecen bir yuvadır.
Türkiyede yaşayan herkeste yurtdışı sevdası vardır
ama yurtdışına çıkınca bu sefer Türkiye sevdası başlar.
Kanada'ya gelen ilk Türkler Almanya'ya gidenler gibi bir
gün geri döneceklerini hayal ettiler 1960'larda. İlk Türkler
1880’lerde Osmanlı vatandaşı olarak geldi. Birinci dünya
savaşında savaş stresi yıllarında pek çok Ermeni, Rum ve
Süryani Kanada’ya sığındı. 2009 yılında Kanada’da
yaşayan ilk gelen Türk 101 yaşını kutladı. Yıllar sonra 8
Türk Toronto'ya 1955'de geldi. Kanada'ya uyum
sağlayınca kendi ülkelerini kanıksadılar. Eğri giden
olguları, olayları, uygulamaları daha net görür hale
geldiler. Bu sefer Türkiye'ye yeniden uyum sağlama
fobisi sardı bünyelerini. Almanya serüveni gibi ikinci,
üçüncü nesiller yetişmeye başladı. İlk gelen yüksek

9
Faruk Arslan

eğitimli, çoğunluğu mühendis Türklerdi. İş bularak veya


öğrenci olarak geldiler. Kanada toplumu içine karışarak
eridiler, Türklerden kendini soyutladılar. Bu nedenle Türk
toplumu oluşamadı, yerleşik düzene geçemedi. Çünkü ilk
gelenlerin dini inançları zayıftı, Kanada'nın yumuşak
asimilasyon politakasına yenildiler. Çocukları artık tam
bir Kanadalıydı, Türk gibi düşünemiyor, pek azı
müslüman gibi yaşıyordu. Milliyetçilik damarı ile pek azı
Türk toplumu içinde kaldı. 1986'da gelen ikinci dalga
Türkler, köylüydü. Nevşehir, Denizli, Konya ve
Kahramanmaraş'ın köylerindenTürkler, Kanada’nın vize
uygulamadığını duyunca biletini alıp soluğu Montreal ve
Toronto’da aldı. Merhum Turgut Özal, Kanada ile
karşılıklı vize uygulamasını kaldırdığını nereden
duydularsa bu beldelerin uyanık köylüleri toplu biçimde
pasaport çıkartıp Kanada'ya göç etmişti. Toronto'ya,
Montreal'e inen uçaklar her seferinde 400'er Türk
getiriyordu. Kanadalılar Nevşehir'i, Denizli’yi
Türkiye'nin en büyük kentleri sanıyordu. Bu seferler
aylarca aralıksız sürdü. Gelenler, ömürlerinde şehir
görmemiş, güttüğü ineği, ektiği tarlayı bırakıp göç
etmişti. Okuma yazma dahi bilmeyen bu Türklerin
çoğunluğu ilkokul bile bitirmemişti. Paraları, eğitimleri,
meslekleri yoktu, hemen hepsi iltica ettiler. Ekonomik
zorlukları söyleyemediler, siyasi mülteci oldular. En
altdan biraz üste tırmanırken kültürlerini yaşatma
duygusuyla dine sarıldılar. Ama çalışkandılar. İlk Türk
sivil toplum örgütleri böylece şekillendi. Camiler açıldı,
kültür merkezleri çiçek açtı. Cenazelerin kaldırılacağı bir
mekan olmaması, müslüman Türklerin Hıristiyan
mezarlığına gömülmesi üzerine Pape ve Gerard’ta ilk
caminin alınması için herkes elini cebine attı ve cami

10
Faruk Arslan

1986’da açıldı. Süleyman Hilmi Tunahan grubunun Fatih


Cami 1980’de, Milli Görüşcülerin Zafer Cami 1988’de ve
Nevşehirlilerin Mevlana Cami 2000’de faaliyete başladı.
Eğer bu Türkler iltica etmemiş olsaydı, daha çok
vatandaşımız gelebilirdi. Kanadalılar uzun süre
uyanmıyabilirdi. Türk Dışişlerine sordular, aldıkları
cevap: ' Beğenmiyorsanız vize uygulayın' şeklindeydi.
Dışişleri Bakanlığında Mesut Yılmaz oturuyordu. Vize
uygulaması başlayınca göç bıçak gibi kesildi.
2000 yılında ve 2001 baharında Türkiye'de başveren
ekonomik ve siyasi krizler, tekrar Kanada'ya akını
başlattı. 28 Şubat süreci sonrası kendilerini Kanada'da
bulan genç, eğitimli, dinamik yeni nesil farklıydı. Bu
arada sistemin dışladığı Kürtler, Aleviler, Süryaniler gibi
diğer Türkiyeli ' küskünler' ile eğitimli, meslek sahibi
göçmenler, Kanada'yı keşfetmekten oldukça memnundu.
Militize, politize edilmiş Kürtlerin Kanada'yı seçmesinin
nedeni artık Almanya ve Avrupa ülkelerinin Kürtlerin
sahte iltica taleplerini kabul etmemesiydi. Almanya'daki
iltica isteklerine yüzde 90 oranında ret yiyen Kürtler,
bakir Kanada'yı seçerek kısa sürede oturum haklarını aldı.
Kanada sundukları sahte belgeleri ve oynadıkları
tiyatroyu, eğer kaliteli yapabiliyorlarsa yutuyordu.
Dindarlara baskılardan dolayı Avrupa'yı yıllar önce
terkederek Amerika kıtasını keşfedenlerin yerini, dinini,
geleneksel kimliğini yaşayamadığı için can vatanı
Türkiye'sini ' ya terket ya terket ' diye ayrılanlar alıyordu.
Türk lobisi oluşturma fikri, yeni jenerasyonun göçü ile
ivme kazandı Kanada'da. Tabii Kürtlerde, Kürt lobisi
oluşturmayı ihmal etmedi.
2000 sonunda Toronto'ya ayak bastığımda Türkiye'den
sadece 5000 Türk-Kürt yaşıyordu. Kanada genelinde ise

11
Faruk Arslan

20 bin Türkiyeli olduğu sanılıyordu. Bugün 20 bin


Türkiyeli sadece Torontoda yaşıyor, Montreal'de 15 bin,
Ottawa ve Vancouver'da beşer bin olmak üzere altmış
binin üzerinde vatandaşımız Kanada'yı 2. vatan edindi.
Kanada'ya geldiğimde Alevilerin çıkardığı Bizim
Anadolu ve ABD'de basılıp Kanada'da dağıtılan Zaman
gazetesinden başka Türk medyası yoktu. Bir yıl
üstlendiğim Zaman gazetesi Kanada temsilciliği ve
Toronto muhabirliği dönemimde para ile satılan
gazeteden ziyade bedava satılan toplum dergisine ihtiyaç
olduğunu gözlemledim. Zira etnik milletler kendi
dergilerini aldıkları reklamlarla ücretsiz çıkartarak bedava
dağıtıyordu. Rusların altı, Korelilerin on, Filipinlerin bile
onüç dergileri vardı. Bu nedenle 2002 Eylülünde Sunrise
dergisinin ilk sayısını çıkarttık. 3 bin adet basılan aylık
ücretsiz dergi Türklerin adreslerine postalanıyordu. Kısa
sürede dergimiz bir numara haline geldi ve Türk işadamı
olmadığı için reklam alamazsınız denilen sektörde
önceleri 3 bin dolar, daha sonraları beşbin dolara varan
reklam almaya başladı. 2003 Eylül'ünde tiraj beş bine
çıkmıştı. Daha önce Radyo Merhaba'nın ve Pape
Cami'nin dergi denemeleri başarısız olmuş ve külliyen
zarar ile kapatmıştı. Kürtler bu başarıyı görüp hemen
Mezopotamya adlı ayrılıkcı yayınlarını çıkardı. 2007
yılında Yeni Hayat, Tunceli Kürt Alevisi Süleyman
Güven tarafından çıkarılmaya başlandı. Hasan Yılmaz ise
Sunrise'dan ayrılarak Canadatürk aylık gazetesini Ocak
2004’de beş bin tirajla çıkartmaya başladı. Türk
medyasının yeşermesiyle lobicilik hızlandı.
İlk Kanada izlenimlerin oldukça toz pembeydi.
Üçüncü dalga ile son yıllarda gelenler, eğitimli gençler ve
ailelerden oluşuyordu. Ancak Kanada'daki Türk toplumu

12
Faruk Arslan

oldukça dağınıktı. Yunanlılar, İtalyanlar ve Çinliler


kendilerine mahalleler kurmuş iken Türkler lobisizdi,
yalnızdı. Kanada, kültür zenginliğine önem veren bir ülke
olarak hoşgörü ve tolerans kimliğin bir parçasıydı.
Yinede Kanada kültürüne WASP (White-Anglo-Sakson-
Protestan) anlayışı hakimdi. Her ülkeden her ırktan
insanlara 'çok kültürlülüğü kaynaştırma programı' ile
doğaçlama yapılıyordu. Bu yaklaşım insanlara Kanada'yı
sevdiriyordu. Kimse kimsenin hakkına tecavüz
etmiyordu. 'Sıfır risk ' ile paniksiz, stressiz yaşamak,
sansasyona, şok kararlara alışmış Türkler açısından
oldukça lükstü. Bu kitapda, ilk önce Kanada’ya göç
tecrübesi yaşamış olanların başta şahsımın deneyimlerini
aktararak gerçek Kanada’yı anlatacağız. Tecrübelerinden
istifade ettiğim Sunrise Dergisi, Canadatürk yazarlarına,
Kanadainfo ve Simit Kokusu network gurubuna ve
tecrübelerini yazarak gönderenlere teşekkürlerimi
sunuyorum. Bu bölümleri okuduktan sonra halen başvuru
yapmaya kararlı iseniz, günah benden gider. Zaten
‘gelmeyin’ diye yalvardığım arkadaşlarım pılıyı pırtıyı
toplayıp geldiler, ‘gelin’ diye dil döktüklerimiz
Kanada’ya gelmediler. Bu durum tam bir ‘Türk işi’
algılama sorunu. Her koyun kendi bacağından asılır
demek istemiyorum. Kimseyi zorla göç ettiremezsiniz,
kimseye de ‘gelme’ diyemezsiniz. Kanada’yı toz pembe
gösterip, acı gerçekleri perdelemek istemedik. Eğer
sonuna kadar okumaya kararlı iseniz, resmi prosüdürün
ayrıntılarını inceleyebilirsiniz. Kanada’ya göçmenliğini
bekleyenler, işadamları ve öğrenciler ile ülkeye yeni
gelenler için bu bir başucu kitabıdır. Kanada’ya göç
etmek, hayatınızın en önemli ve radikal kararı. Kendinizle
dürüst olmanız gerekiyor. "Ben niye gidiyorum" sorusunu

13
Faruk Arslan

samimi bir şekilde cevaplarsanız kararınız ortaya


çıkacaktır. Eğer çok para kazanmak, zengin olmak, kısa
yoldan köşeyi dönmek gibi amaçlarınız varsa, Kanada
size göre bir yer değil. Eğer amacınız Türkiye'deki her
türlü saçmalıktan, trafikten, hava kirliliğinden uzak
insanca yaşamaksa, o zaman gidin. Şekilcilik, gösteriş
budalılığı, lüks ve israf yarışı, en yakın akrabalarınızın
dahi samimiyetsizliği sizi sıkıyorsa, durmayın bir dakika!
Çocuklarınıza iyi bir eğitim ve gelecek sağlamaksa, tam
isabet doğru bir karar veriyorsunuz. Ama unutmayın ki
her şeyin bir bedeli var, bunun için çok çalışmanız ve çok
mücadele etmeniz gerekiyor. Bu kitapda, Kanada’ya göç
tecrübesi yaşamış olanların deneyimlerini, gerçek
Kanada’yı bulacaksınız. Kanada göçmeni olmak
isteyenlere, öğrenci veya ziyaretçi vizesiyle ülkeyi
tanımayı hayal edenlere Kanada’ya gitmenin yolları
gösteriliyor. Göçmenliğin, öğrenciliğin onlarca çeşidi ve
çıkartılan engelleri aşmanın püf noktalarını ancak burada
okuyabilirsiniz. Kanada’da nasıl iş kurulacağını, dil
kursuna, üniversiteye, master ve doktoraya nasıl
başvurulacağını öğreneceksiniz. Göçmenlerin yaşadığı
sıkıntılarıyla tanışacak ve en belalı mesele iş bulma
yollarında yaşanmış tecrübelerden dersler alacaksınız.
Dünyanın en özgür, en yeşil, en konforlu, çok kültürlü,
çok dinli, bol hoşgörülü canlar, cananlar diyarını
keşfedeceksiniz. Kanada'yı Türkçe okunduğu gibi 'Kan'
ile telaffuz etmek demek hoşuma gitmiyor; bu ülke
İngilizce telaffuzun Türkçe okunmasıyla 'Can Ada' mız...
Eğer mücadele gücünü kendinizde buluyorsanız, yolunuz
açık olsun...
Kanada’nın Osmanlı’nın millet sistemine benzer bir
sosyal yakınlaşma modeli uygulması bu ülkeyi Türklere

14
Faruk Arslan

cazip kılıyor. Cumhuriyeti kuran elitin toplum


mühendislik projesi olan Fransız tarzı sosyal dışlama
modeli, ülkemize yıllardır kamplaştırma, ayrıştırma,
ırkçılık, ayrımcılık, eşitsizlik ve adaletsizlik getirdi. Bu
sorunun çözüm reçetesi tersidir, yani sosyal yakınlaşma
modelidir. AK Parti, İngilizlerin bu sosyal demokrat
modelini harfiyen uyguluyor. İlk defa 1980’lerde teorisi
yazılan modeli merhum cumhurbaşkanımız Turgut Özal
da uygulamaya çalışmıştı ama tamamı masonlardan
oluşan üst düzey Ankara bürokrasisini aşamamıştı…
Hastalıklı Fransız modelinin verdiği zararın tamiri,
tedavisi, iyileştirmesi elbette kolay değil. Sosyal
yakınlaşma modelini Avrupa’da başarı ile ilk uygulayan
1990’lı yıllarda İşçi Partisi ve lideri Tony Blair oldu.
‘Sosyal Demokrat’ tabirini zihinlere kazıyan bu model,
bugün maalesef solcu olduğunu iddia eden CHP değil,
sağcı olduğu varsayılan AK Parti tarafından 2002
yılından beri uygulanıyor. Statükoyu koruma, gelenekçi
despotluğu sağlamlaştırma, Yakoben anlayışla tepeden
inme kültürü, kaybettiriyor. İngilizce ‘grassroot’ denilen,
halk tabanından yükseliş modeli de sayılan sosyal
yakınlaşma, ‘The Cemaat’ tarafından da bilerek veya
bilmeyerek başarılı ile uygulanıyor. Bu model, İslam’a
ters değildir. Kanada’nın yıllardır uyguladığı bu modelin
içi, bazen sistemli ırkçılık ve ayrımcılık nedeniyle
dolduralamıyor.
Sosyal yakınlaşma modeli demokratiktir, özgürlükçüdür,
adildir, bu nedenle toplumu birbirine yapıştıran bir zamk
gibidir. Nereden başlamalı? Evvela sosyal bir inşaat olan
çakma tarihte ezberler bozulmalıdır. Zihinleri medya
monopolisi, ideolojik eğitim ve devletin zorba kolluk
güçleri ile zorla kontrol altına alan sistemler iflas etmeye

15
Faruk Arslan

mahkumdur! Öğrendiği, bildiği herşeyin yanlış olduğunu,


aldatıldığını anlayan özgür bireyler, yaptıkları hataları
olumlu bir yaklaşımla tedavi edebilir. Bireyden bireye
diyalogla başlayan iyileşme topluma yayılır. Öncelikle
geçmişte yapılan zulümlerden özür dilenmelidir ve
hastalıklı hücreler rehabilite edilmelidir. Sorgulama
sürecinin tamamlanmasından sonra ortak gelecek beraber
kurulabilir. Toplum sağlığının oluşması için nefret, kin,
intikam, kıskançlık gibi kanserli düşünceler ‘kemoterapi’
görmelidir.
Örneklendirerek akla yakınlaştırayım. Kanada’da
Kızılderililere yönelik ‘Apartheid’ rejimi kuran Fransız
ve İngiliz misyonerler, kiliseleri ve Hudson Bay
Company adlı dev şirketi kullanarak sosyal dışlama
modelini adım adım gerçekleştirdi. Ülkenin gerçek
sahiplerine 1964 yılına kadar oy kullanma hakkı bile
vermedi. Eğitim haklarını elinden alarak yatılı okullarda
ve oluşturduğu kontrollü gettolarda yerlileri asimile etti.
Uyuşturucu, alkol, eğlence gibi beşinci kol çalışmaları ile
Kızılderilileri miskinleştirip, tembelleştirip, statükoya
direnemez hale getirdiler. Bu süreçte yerlilerin tüm
toprakları, mülkleri, kültürel ve sosyal mirasları
ellerinden ustalıkla alındı. Anneyi merkez olan yapı ve
kökleri kesilen toplum ahlaken de çöktü.
Kanadalılar, geçmişte işledikleri günahların bir kısmı için
son yıllarda arka arkaya özürler diledi, yaşayan
mağdurlara tazminatlar sundu. Ancak asırlardır
derinleşmiş kin ve nefret henüz durulmadı. Yıkım
öylesine büyük ki, asırlardır eğitimsiz bırakılan, kötü
alışkanlıklara kasten müptela edilen nesiller, kendi
aralarına ihtilaf sokan fitneci politikaları daha yeni yeni
görüyor. Bu politikalar size de tanıdık geliyor mu?

16
Faruk Arslan

Neredeyse bir asırdır uygulanan ötekileştirmeleri


anımsayın.
İngilizler, eski İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika’da
‘Apartheid’ sistemini yerleştirmek için Kanadalıların
Kızılderililere uyguladığı modelden yararlandı. Nelson
Mandela’nın Gandi politikasını izleyerek pozitif aktif
direniş göstermesi karşısında yelkenler suya indi. Elbette
Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile başlayan dış faktörler
de etkili oldu ve globalleşen dünyada hiç bir yalanın
sonsuza kadar geçerli kalamayacağı netleşti. Güney
Afrika, bugün dünyanın en hızlı gelişen 10 ülkesinden
biri, devrim üzerine devrim gerçekleştirdi, tüm
Afrikalıların umutla gözünü diktiği bir ülke. Ancak halkın
yüzde 40’ı halen yoksulluk sınırında yaşıyor. Zengin ve
fakir arasındaki uçurum halen çok korkunç. Son yıllarda
komşu ülkelerden 2 milyona yakın göç aldı ve devlet
güvenlik politikası nedeniyle reformlara ara verdi.
Güney Afrika Devlet Başkanı’nın 2005 ile 2008 yılları
arasında başdanışmanlığını yapan Ryerson
Üniversitesi’nden Kanadalı Profesör Anver (Enver)
Saloojee idi. Blair’in ‘Sosyal Yakınlaşma’, yani ‘Sosyal
Demokrasi’ modelini bu ülkeye ihraç eden Enver bey,
neler yaptığını anlattı. Az kalsın küçük dilimi
yutacaktım! Üç yıl içinde 6 ana kanunu değiştirmeye
muvaffak olan Enver bey, çok kültürlü bir mozaik olan
Güney Afrika’yı demokratik sosyal bir hukuk devletine
dönüştürerek Kanadalıların bu ülkeye olan özür borcunu
bir nebze ödediğini vurguladı. Ancak asırlardır atılan
nefret tohumları ve derin eşitsizlik birbirine paralel o
kadar büyümüş ki, Beyaz Elit’in elinden arpalığını almak
ve gerçek sahiplerine sunmak bir neşterle olacak iş değil!

17
Faruk Arslan

Bölgesel lider olacak ülkenin düzgün kurulması çok


önemli Afrika için…
Sosyal yakınlaşma modelinin uygulanabilmesi için
öncelikle beş milyon dolar bütçeli, ülke genelini kapsayan
büyük bir sosyolojik araştırmayı ilk defa yaptıran Enver
bey, 40 yerli sosyoloğun da katıldığı araştırmanın
sonuçlarını devlet başkanı ile paylaşıp ikna edene kadar,
kast sistemini yöneten zengin beyaz eliti ve yerli
işbirlikçilerini aşamamış. Araştırmaya göre, küçük ve orta
ölçekli işletmeleri teşvik amacıyla devlet tarafından erkek
eğemenliği nedeniyle erkek klanlarına verilen devlet
kredilerinin yüzde 95’inin boşa gittiği anlaşılmış.
Yolsuzluk ve hortumculuk ekonomisinin önünü
kesmeden ülkenin ayağa kalkamayacağını anlayan devlet
başkanı, hazırlanan tüm sosyal yakınlaşma projelerine
onay vermiş. En beğendiğim proje, medya projesi oldu.
Kadınları iş sektörüne sokmak için kredi açan devlet,
kadınların yönettiği işlerden yüzde 95 verim almış. Enver
bey, kadınlara verilen kredi payını yüzde 70’e çıkartmak
isteyince kıyamet kopmuş. Devlet başkanı kadınlara
ayrılan payı yüzde 45’e düşürmüş ama ‘Beyaz Elit’ ve
yardakçıları Enver beyin işine son verdirmiş. Enver bey,
‘hata ettim, aceleci davrandım’ diye üzgündü.
Milliyetçi ve Muhafazakar sanılan AK Parti’nin liberaller
tarafından desteklenmesinin nedeni, aslında sosyal
yakınlaşma, yani gerçek solcu modelini benimsemesiydi.
Sosyal yakınlaşma modelinin tek başına her yerde çözüm
yolu olmadığını global göç haraketlerinin artmasının
yanısıra ulusal güvenlik endişeleri ile alınan aşırı
tedbirlerin zorladığı şartlar gösterdi. Yanı başımızda
patlayan savaşlardan, Afganistan’dan, Irak’tan ve
İran’dan gizli veya açık göç akınının ardından Suriye’den

18
Faruk Arslan

gelen ve gelecek mültecilere ülkemizin kapısını


kapatması zor gözüküyor. Bir süre sonra Güney Afrika’da
olduğu gibi mülteciler ucuza çalıştırılıyor, sömürülüyor
ve Türklerin iyi maaşlı işlerini çalıyor dedikoduları
ayyuka çıkacaktır. Güney Afrika’ya zoraki göç eden 2
milyon mülteci ve yüzde 40 fakir nüfus, dış ve iç
tahriklerle etnik şiddete başlayınca reformlarda frene
basıldı. PKK terörü ile Ankara’nın, ‘reform sürecini
erteleyelim’ havasına girmesinin nedeni yine ülkemizin
artık çok olduğuna karar veren global sermayeyi yöneten
derin çetedir. Etnik terör, dış güçlerin oyuncağıdır, sosyal
yakınlaşmayı öldüren bir zehirdir. Zehri içerek sağ kalan
hasta varsa gösterin de, sosyal yakınlaşma panzehirini
şırıngalamayalım. Sosyal dışlamanın panzehiridir sosyal
yakınlaşma, vazgeçemezsiniz…
Ancak bu modele Anadolu’nun öz modeli olan Türkiye
Müslümanlarının yumuşak ve etkin gücü Sufizm’i
eklemelisiniz ki, tüm Aleviler ve Kürtlerle barışabilesiniz.
Kısacası Türkiye’nin Kanada’dan, Kanada’nın
Türkiye’den Kanadalı Türklerden öğreneceği pek çok
insanlık değeri var, bu kitap Türk diyasporasında yaşanan
gerçekleri günyüzüne çıkarıyor.

Faruk Arslan ve Mehmet Gül

Toronto, Kanada

19
Faruk Arslan

Birinci Bölüm

Kanada Tarihinin Unutulan Parçası

Kanada, tarihi boyu göçmenlerini çeken bir ülke oldu.


Yıllar sonra, ırkçı yaklaşımlardan ve ideolojik tavırlardan
uzaklaştı. Daha iyi bir yaşam peşinde koşanların, dini
inançlarına özgürlük arayanların, politik kovuşturmadan
kaçanların sığındığı bir vatan haline geldi. Birleşmiş
Milletler tarafından üst üste defalarca en iyi yaşam
imkanları sunan ülke gösterildi. Kanada’yı bir ülke haline
getiren insani değerlerdir, yoksa sıkı çalışma ve serbest
piyasa ekonomisi tek başına karakteristik özelliği
değildir. Göçmenler, kendi adet ve geleneklerini, sanat ve
kültürlerini, inanç ve düşüncelerini de bu yeni ülkeye
getirdiler.

Kanada toplumu, çeşitli milletlere ait kültürel grupların


birbirleri arasında kurdukları ilişkilerle mayalandı ve
gelişti. Kanada toplumuna uyum sağlarken göçmenler
değişim geçirdi. Bu dinamik süreçte vatandaşlar ile yeni
gelenler kaynaştı. Toplumun farklı yaşam seçeneklerine
sunduğu geniş ufuklar, çıtanın sürekli yükselmesine
neden oldu. Toplumu oluşturan kültürler aynı duygu ve
düşünce etrafında ortak paydada tek kültürel temada
kenetlendi. Kültürel zenginlikler ve etnik toplum
sayısında görülen artışda 1960’larda başlayan liberal
düşüncelerin etkisi büyük oldu. Bu açılım, ülkenin dini
spektrumunun genişlemesini sağladı.

20
Faruk Arslan

Kanada, Türkiye'de gerek medyada gerek de günlük


hayatta adı belki de en az telaffuz edilen G8 ülkesi.
Diplomatik ilişkilerimiz sakin, ticaretimiz AB ülkeriyle
kıyaslandığında çok gerilerde, sosyal ve kültürel olarak
ciddi bir etkileşim yok. Ancak son dönemlerde
Kanada'nın medya ve televizyon dünyasından Türkiye
açısından hassas, ama bir o kadar da iyimser ve
kucaklayıcı sesler yükseliyor. Bu sesleri yan yana
koyunca AK Parti'nin başarısının önümüzdeki dönemdeki
sosyal, siyasi ve kültürel izdüşümleri ve özellikle İslam-
Batı dünyası ilişkileri bağlamında kulağa hoş gelen
"ritimler" ortaya çıkıyor.

Bu ritimlere başlangıç veren ise 2007’nin Ocak ayından


beri gösterimde olan "Little Mosque on the Prairie",
(Bozkırda Küçük Bir Cami) adlı durum komedisi
(sitkom). Dizi, Kanada'da 2006’da ilk sezonunu 8
bölümle tamamladı ve her bölümde ortalama olarak 2.1
milyon izleyiciyi ekran başına çekmeyi başardı.
Kanada'nın en büyük metropol şehri olan Toronto
yakınlarında ufak bir hayali kasabada geçiyor ve projenin
hedefini dizinin yaratıcısı Zarqa Nawaz şöyle özetliyor:
"özellikle 11 Eylül sonrası dönemde Müslümanlar ve
İslam üzerinde yaratılan olumsuz düşünceleri bertaraf
etmek, İslamiyet'i öğretmek değil, daha önce temsil
edilmemiş bir kesimi anlatmak, yaşadıkları zorlukları
gözler önüne sermek". Bu kadar hassas bir konuda durum
komedisi yapmak, ve İslam ve mizahı biraraya getirerek
yaşanan kültürel boşluklara dikkat çekmek elbette riskli,
ama bir o kadar da sıradışı ve cesurca.

21
Faruk Arslan

Carleton Üniversitesi doktora öğrencisi Evren Tok, 21.08.


2007’de Yeni Şafak’ta yayımlanan Kanada’da İslam
algısı ve Bozkırda Küçük bir Cami’ başlıklı yazısında,
konunun sosyoloji ve psikoloji açısından ele aldı. Korku,
ötekileştirme, milliyetçilik, ırkçılık, şiddetin
meşrulaştırılması üzerinden dizi çekerek, film yaparak
reyting yapmanın norm olduğu ve bu dizilerin,
sitkomların bıkılıp usanılmadan rahatlıkla tüketildiği bir
ortamdayız. Bir yanda Amerikan yapımı diziler, örneğin
Türkleri terörist olarak lanse eden "24" dizisi, her türlü
sosyo-politik taşlamanın yapıldığı, dinleri kolaylıkla alay
konusu yapan çizgi dizi "South Park", ve son olarak
Amerikalıların 11 Eylül sonrası paranoyalarını konu
edinen "Amerikalı Baba". Bu örnekleri arttırmak
mümkün. Almanya'dan ise pek çok örnek verilebilir, ama
en güncel olanı Berlin'deki Türk gençliğini vahşi olarak
gösteren "Öfke" adlı film olsa gerek. Amerika ve
Almanya başta olmak üzere kıta Avrupa'sında durum
böyleyken Kanada'da izlenme rekorları kıran bu erdemli
girişim oldukça sıradışı kalıyor. Amerikalı ve Avrupalı
yapımcılar ne kadar korku, şiddet, ayrımcılık ve
ötekileştirme üzerinden gitmeyi tercih ediyorlarsa,
Kanadalılar da bir o kadar sosyal ve toplumsal dokuyu
korumaya yönelik, çatışma değil uzlaşma ve tolerans
üzerinden dizi, film veya belgesel yapmayı yeğliyorlar.

Arjantinli işçilerin 2001 krizi sonrası kapanan


fabrikalarını ve işlerini yeniden kazanmlarını konu edinen
"Take Over" adlı belgesel ile ünlenen Kanadalı yazar ve
aktivist Naomi Klein ve Avi Lewis ilk akla gelen
örnekler. Klein hatırlanacağı gibi küreselleşme üzerine
büyük ses getiren "No Logo" kitabının da yazarı.

22
Faruk Arslan

Seçim sonrasında Türkiye'nin Kanada basınında işlenişi


Avrupa ve Amerika'dan bir hayli ilginç ve farklı oldu.
Türkiye'nin seçim sonrası dinamiklerini Haluk Şahin'in
"Yabancı basın niçin böyle gördü" başlıklı yazısında
belirttiği gibi ABD dahil Batı basını İslamcılar kazandı,
laikler kaybetti; demokrasi kazandı, baskıcı elit kaybetti;
siviller kazandı, askerler kaybetti; reformcular kazandı,
statükocular kaybetti; (Radikal, 28/07/07) tarzında ikili
karşıtlıklarla, ve siyah beyaz bir bakış açısıyla görmüştü.
Kanada basınında ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Dışilişkiler danışmanı Egemen Bağış'ın Winnipeg Free
Press gazetesinde yer alan mektubunda, AK Parti'nin
liberal demokratik özgürlükler ve piyasa ekonomisi
tercihini ve arzusunu yansıtan bir merkez partisi olduğunu
belirtmesi ve Bağış'ın İslam Araştırmaları Profesörü John
Esposito'ya referans verişi konunun farklı bir bağlamda
çok boyutlu bir şekilde işlendiğinin en güzel örnekleriydi.
Bu farklı bağlamda, Esposito'nun İslam ve radikalizmin
arasındaki farkın Batı dünyası tarafından idrak edilmesi
için (1) Türkiye'nin, ve dolayısıyla AK Parti'nin kritik bir
tarihsel misyona sahip olduğunu belirtmesi, (2)
Müslümanların Batı dünyasına karşı besledikleri olumsuz
düşüncelerin dini değil, siyasi olduğunun altını çizmesi ve
(3) İslam ve radikalizm arasındaki farkı anlayamamanın
bir yandan ılımlı Müslümanları sahnenin dışına itip,
marjinalize ederken, aynı zamanda küresel teröre karşı
Batı'nın önemli bir müttefiği kendine yabancılaştırması
anlamına geldiği ortaya koyması ön plana çıktı Kanada
basınında.

Esposito'nun görüşlerine ilişkin olarak, Kanada basınında


öne çıkan diğer bir bakış açısı da, 2003 yılında "Siyasal

23
Faruk Arslan

İslam'ın Geleceği" adlı kitabında AK Part'nin Türkiye'de


İslam ve demokrasinin uyumlu olup olmayacağı
açısından bir test olacağını iddia eden Graham Fuller'indi.
Kanada basını, Fuller'in analizinden hareketle Türkiye'de
dört buçuk sene sonra demokrasi ve İslam, aynı zamanda
demokrasi ve laikliğin birbirlerini dışlayıcı kavramlar
olmadığının görüldüğünü belirtti. Kanada basını AK
Parti'nin başarısını, Avrupa'daki Hristiyan Demokratik
partilerde olduğu gibi, İslam dünyası için Müslüman
Demokrat partilerin doğuşuna bir ses verebilir şeklinde
yansıtarak Türkiye'deki siyasi gelişmelerin makro
sonuçlarının analiz edilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Özetle, bir yanda Bozkırda Küçük Bir Cami dizisi, diğer
yanda AK Parti'nin seçim başarısının yansıtılışını Kanada
bağlamında beraber düşündüğümüzde çok farklı bir
portreyle karşılaşıyoruz ve kanımca bu farklılık
incelenmesi, dersler çıkarılması gereken bir farklılık.

Nilüfer Göle ve Ludwig Ammann'ın "Kamuda İslam"


(2006) adlı derleme kitabında başarıyla ortaya koydukları
üzere, bugüne kadar siyasi rejim, terörizm, kültürel ve
dinsel farklılıklar gibi makro konularla ve kavramlarla
incelenen, analiz edilen İslam-Batı dünyası ilişkilerini
artık mikro süreçlere öncelik veren, kamusal alanda
doğan yeni Müslüman profillerini ve pratiklerini
anlamaya çalışan ve demokrasinin İslam içinde varolan
otantik kökenlerini keşfetmeye çalışan bir yaklaşıma
ihtiyaç var. Kuşkusuz "Bozkırda Küçük Bir Cami" bu
bağlamda umut verici bir girişim.

Özetle, evet, Kanada'ya ilk ayak bastığınızda karşınıza


çıkan "Dünyanın daha çok Kanada'ya ihtiyacı var"

24
Faruk Arslan

yazısını aynı zamanda dünyanın Kanada'nın çok-kültürlü


yaşama verdiği öneme, eşitlikçiliğine, pasaport kontrolü
kuyruğunda "onlar-biz" ayrımı olmadan Kanada
topraklarına ayak basan herkesi aynı çizgide beklemeyi
yönelten ve farklı kimliklere karşı gösterdiği toleransa
daha çok ihtiyacı var şeklinde de okumak mümkün. Her
ne kadar Türkiye'den çok uzaklarda olsa da, küreselleşme
heyulası içinde bu iyimserliğe ulaşmak imkansız değil.

Faruk Arslan’ın Regina’da şahsen yakından tanıdığı dizi


yazarı Zarqa Nawaz’, aydın bir Pakistanlı doktor olan
kocası ve yine doktor olan kayınpederi, Kanadalı modern
müslümanlar. Yazar, İngiltere eğitimli ama kocası
tamamen Kanada’da doğma büyüme 2. jenerasyonu
temsil ediyor. Kuzey Amerika’ya özgü bir müslümanlık
yaşamı kurgulama hevesi göze çarpıyor. Aslında
Regina’daki küçük camide Nawaz hanım aşırı feminist
görüldüğü için fazla sevilmiyor. Müslüman kadının neden
adı yok bağlamında yaptığı konuşmalardan dolayı
Hindistan’ın Gucerat eyaletinde ilahiyat doktorasını
yapmış İmam İlyas tarafından afaroz edildi. Camideki
kadınları ve erkekleri konuşturduğu 2004’deki başka bir
belgesel bardağı taşıran son damla olmuştu. Kim
haklıydı? İmam İlyasla yaptığım görüşmelere göre,
kadınları Batılı anlayışta azdıran Nawaz elbette haksız.
Benim görüşüme göre, Nawaz tamamende haksız
sayılmazdı. Hindistan ve Pakistan müslümanları arasında
gerçekten kadının hiç adı yok, söz hakkı, hukuku
bulunmuyor. Dizi,bir nevi geleneksel müslüman
anlayışını Kanada’da yaşatmak isteyenlerden intikam
alıyor veya onları da dönüştürmeyi amaçlıyor.
Kanada’nın devlet politikasıda müslüman kadınlar

25
Faruk Arslan

üzerinden erkek hakimiyetli aile yapısını değiştirmek ve


müslümanların 2. ve 3. jenerasyondaki çocuklarını
Kanadalaştırmak. Dizi, müslüman komşusunu tanımayan
Kanadalıları eğittiği kadar bağnaz veya yobaz diye
tanımlanan müslüman erkekleri hicvediyor ve aydın
müslümanın nasıl olması gerektiğini empoze ediyor.
Dizide yer alan Kanadalı mühtedide esasen gerçek
hayatda yaşayan bir kadın ama birebir aynı özelliklere
sahip değil. Dizi, Kanada müslümanları tam ortdan ikiye
böldü. Dizinin müslümanları karaladığını savunan
Vehhabi görüşünde olanların karşısına modern ılımlı
müslümanlar dikildi ve dizinin İslam’a hizmet ettiğini
ileri sürdüler.

İlk kez 2007 yılının Eylül ayında Kanal 7’de “Küçük


Cami” adıyla yayınlanmaya başlanan dizi, Fox TV’nin
dizinin yayın haklarını CBC’den satın almasıyla
Türkiye’de tekrar gösterime girdi. Dizi, Müslüman bir
ailenin yaşamını ve Müslümanlara karşı duyulan
önyargıları komik bir dille izleyiciye sunuyor. İlk İslami
sitcom olarak adlandırılan dizinin yazarı Pakistan asıllı
kadın yazar Zarqa Nawaz. Dizi, Fox TV’de yine Küçük
Cami ismiyle yayınlandı. 1970’li yılların unutulmaz
dizisi, “Little House on the Prairie” Türkiye’de “Küçük
Ev” adıyla yayınlanmıştı. Bu yüzden Little Mosque on
the Prairie de “Küçük Cami” adıyla gösteriliyor.

İlk bölümde grup, kasaba kilisesinin papaza ait


bölümünde bir cami kurmaya çalışıyor. Yoldan geçen bir
kasabalı, ‘tıpkı CNN’deki gibi’ dua eden grubu görünce,
koşarak ‘terörist hattı’nı arıyor. Kasabada Müslüman grup
Toronto’dan, Kanada doğumlu bir imamı işe alıyor.

26
Faruk Arslan

İmam, işi kabul edebilmek için babasının kariyer intiharı


olarak değerlendirdiği bir hareket yaparak, aile hukuk
şirketinden istifa ediyor. Kasabaya gitmek üzere
havaalanındayken bir telefon görüşmesi yapıyor ve Eğer
babam bunun bir intihar olduğunu düşünüyorsa, tamam
öyle olsun. Bu Allah’ın benim için bir planı diye
konuşurken duyulunca polisler tarafından rehin alınıyor.

Projenin yaratıcısı Müslüman bir kadın olan Zarqa Navaz,


dizinin iki tarafı da güldürerek Müslüman ve Müslüman
olmayanlar arasında daha güçlü bir anlayışı beraberinde
getirebileceğini umuyor. Navaz, Toplumun bizi onlarla
aynı sorunları ve endişeleri paylaşan normal bireyler
olarak görmesini istiyoruz diyor.

Diziyi Müslüman liderler de genel olarak olumlu


karşılıyor. Kanada İslam Meclisi başkanı, İmam
Muhammed Elmasri, Müslümanlar kendilerine gülmek
konusunda biraz gerideler, ama ayrımcılığa bir çare
bulabilmek için diğer topluluklar gibi biz de espri
anlayışını kullanmalıyız diyor. Navaz’ın yapım şirketinin
ismi FUNdamentalist Films (fun ingilizcede eğlence
demek). Navaz bu alegoriyi açıklarken, evet
fundamentalizme eğlenceyi de katmak lazım diyor.
Ancak aşırı ironi (satirizm) merakı yüzünden diziye
“histerik “ yakıştırması da yapanlar yok değil. ”FUN”’ı
yani neşeyi ,eğlenceyi yapım şirketine isim olarak seçen
Navaz‘ın bunu kaale alacağı ise meçhul...

Emrah Şahin, Canatürk’te 1 Ekim 2010’da yayımlanan


‘Küçük Cami, Bu Gerçek Olanı’ adlı yazısında, CBC’de
yayınlanan “Bozkırdaki Küçük Cami (Little Mosque on

27
Faruk Arslan

the Prairie)” adlı diziden yola çıkarak Kanada


müslümanlarının ilk gerçek küçük camisini inceledi. Bu
dizinin olayları, günümüz Saskatchewan eyaletinin
bozkırındaki Müslümanların Regina’daki küçük camisi
ekseninde gelişiyor. Olaylar hayal ürünü ama cami
gerçek. Daha gerçek olanı, 1938 yılında Alberta
eyaletinin Edmonton şehrinde kurulan camiydi. Diziye
göre az neşeli ama çok samimi ve gayretli olan bir grup
Müslüman göçmen, cemaatleri için küçük, Kanada
İslam’ı için büyük bir adım atar ve Kanada’nın ilk
camisini inşa ederler. İlginçtir, cemaat liderleri kadındı.
Destekçileri müslüman ahaliyle birlikte bütün şehirdi.

Er-Raşid isimli bu caminin tarihi, 1880’li yıllarda


Suriye’den gelen Osmanlılar’a kadar uzanır. Zorunlu
askerlikten kaçıp Kanada’nın batı boylarına göçen bu ilk
Müslümanlar sokak satıcılığı yapıyorlardı. Köylülerin
kapılarını çalıyor, at arabalarında veya sırtlarında
taşıdıkları hırdavat ve ev eşyalarını meraklı köylülere
satıyorlardı (Kanada o dönemde kırsal bir ülkeydi).
Doğma büyüme Osmanlı Müslümanı olan Selim Şaban
bu sokak satıcılarından birisiydi. 1900’da New York’a
geldi, bir binek atı alıp satıcılık yaptı, bir süre sonra
Lübnan’a geri dönüp dünya evine girdi. Aklı bu tarafta
kalmıştı. Bir de Kanada’yı görmek düşüncesiyle Kuzey
Amerika’ya geri dönüp Edmonton’a yerleşti. Eşi ve
küçük oğlu arkadan geldiler. Dönemin Müslümanları,
çileli bir deniz yolculuğundan sonra, yorgun argın
Montreal Limanı’na varıp dinlenmeden bozkırlara doğru
meşakkatli bir tren seyahatine koyuldular. Arada aktarma
yapıp veya at arabalarına geçip bozkırlara ve batı

28
Faruk Arslan

boylarına vardılar. Fırtına, kış, kıyamet... (Biz de


Türkiye’ye seyahat ne kadar zor diye efgan ediyoruz.)

Selim’in tebdil-i mekan sonrası selamet olur. Kanada,


Selim gibiler ve onları takip eden Müslümanlar için ferah
bir ülke olur. 1920’lerin Edmonton’ında, Şaban
ailesinden başka bir Müslüman aile daha vardır. 10 yıl
içinde, 20 geniş aile buraya yerleşir (Sene 1931, Kanada
645 Müslümanın yeni ülkesi haline gelir).

Artık Müslüman bir Edmonton cemaati vardır. Türk


toplumu burada üç bin kişiyi 2013 itibarıyla aştı.
Cemaatin başını bayanlar çeker, organizasyonları onlar
yapar. Mesela, cami kurmayı isteyen aileler, bu iş için en
uygun kişinin saygıdeğer Hilwi Hamdon Hanımefendi
olduğunda hemfikirdir. “Herkesi ikna edebilir”
düşüncesiyle onun maddi ve manevi destek
toplayabileceğine inanırlar. Hilwi Hanım ve bayan
arkadaşları, mevzuyu Edmonton Reisi John Fry’a açarlar.
Cevap, “Meteliksizsiniz (!)”. Hilwi’den karşılık, “orasını
bize bırak başkanım, hallederiz”. Rahatça, “5000 dolar
inşaat bedelini bulun, araziniz benden” der Fry. Aslında
negatif bir cevap vermiştir. Neden mi, 1929 ekonomik
buhranı can yakmaktadır çünkü. Herkes meteliğe kurşun
atarken, nasıl olacak da bir garip cemaat yüklü para
bulacak? Sahiden, gömü mü bulacaklar?

Buhran can yakıyor. Ne var ki, Kanadalılar Müslümanları


hiç yabancılamıyor (Teröristlerin İkiz Kuleler’i yerle bir
ederek Yeni Dünya’daki Müslüman fobisini tetiklemesine
de daha 70 yıl var.). Hilwi ve arkadaşları ümitle ve
kararlılıkla Edmonton sokaklarında kapı kapı dolaşıp

29
Faruk Arslan

dükkanlardan bağış ve bol şans toplarlar. Destek verenler:


Müslüman, Hristiyan, Yahudi. Dinler “ötesi” bir
dayanışma ve diyalog örneği. Para bulunur, şimdi de işini
iyi bilen bir müteahhit gereklidir. Var mı tanıdık? Mike
Dreworth. Etrafındaki çoşkulu Müslüman kadınların (en
başta da Hilwi) taleplerini dinler, projeyi kabul eder ve
cami modelleri üzerinde çalışır. Ontario ve Quebec’teki
günümüz camileri gibi tasarlanır. Sadece cami değil, aynı
zamanda derslere, nikahlara, cenaze merasimlerine ve
diğer özel günlere hitap edebilecek nitelikte bir külliye!
Elbette, abdesthane, minber, ve minareler de vardır.
Klasik bir cami donanımı.

Hilwi’nin gözlerinin içi gülmektedir. Tarih: 12 Aralık


1938. Planından inşaatına kadar yoğun emek ve zaman
harcanan Er-Raşid Camisi açılır. Protokole göre ilk sözü
Reis Fry alır. Emeği geçen herkese teşekkür ederek onları
takdir eder. Hilwi tebessüm etmektedir. Farklı dinlerden
bir çok insanın gayretiyle kurulan cami, herkese kucak
açar. Daha çok Müslümanlara. İlerleyen yıllarda cami
Müslüman cemaate dar gelmeye başlar. En fazla 1.500
kişilik kapasiteye sahip mekandan 1980’lerde 16.000
Müslümanı istihdam etmesi beklenmektedir. Üstelik,
komşusu Alexandra Hastanesi, cami yerleşimine göz
diker. Hastane yöneticilerine göre, tadilat ve genişleme
projesi dahilinde cami arazisinin satın alması şarttır.
Maalesef, bu ve başka nedenlerle 1982 yılında cami
mühürlenir.

Namaz, nikah, cenaze için olmasa da, Edmonton


Müslümanları, atadan (anadan) yadigar bu camiyi, tarihi
ve dini bir miras olarak muhafaza etmek ister. Caminin

30
Faruk Arslan

kuruluşunda olduğu gibi; fakat daha güçlü ve geniş çaplı


bir destek kampanyası başlatırlar. Liderler yine
bayanlardı. Hilwi Hanım’ın (artık ninenin) torunları
Karen ve Evelyn ile eski dava arkadaşının torunu Mary,
camiye dinen ve gönülden bağlıdırlar. Kanada Müslüman
Kadınlar Konseyi (ne tesadüf değil mi, o yıllarda merkezi
Edmonton’da) onların arkasındaydı. Coşkulu
kampanyada 75.000 dolar toplanır. Bu meblağ, camiyi
yeniden açmak için değil, onu yıkılmaktan kurtarmak
içindi.

Amaç, camiyi temelinden kaldırıp tekerlekler üzerinde


Fort Edmonton Parkı’na sürmek ve Kanada Kültür
Mirasları kapsamında ziyaretçilere açmaktı. 1980’lerin
Edmonton’u artık cemaatler arası dayanışma ve diyalog
abidesi bir şehir değildi. Çatlak sesler yükselmekte ve “ne
alakası var caminin mirasla (?)” gibi kasıtlı sorular
medyada gündeme gelmekteydi. Her şeye rağmen kervan
yürüdü ve cami daimi mekanına taşındı. Kadınlarımız
sağolsun!

(Merak edenlere: 1982’de açılan Yeni Er-Raşid Camisi


bugün, 62 milletten yaklaşık 30.000 Müslüman
Edmontonlıya hizmet veriyor.) Veriler Kanada İstitistik
Kurumu’ndan, hikayenin özü ve resimler Anrea Lorenz
ve caminin resmi kanallarından (1).

Caminin tarihi hakkında en ciddi makale, “Canada’s


Pioneer Mosque” Aramco World, (vol. 49/4, July/August
1998): 28-31. Arap ve Müslüman Kanadalılar üzerinde
aydınlatıcı bir çalışma, Zohra Husaini, Muslims in the

31
Faruk Arslan

Canadian Mosaic (Edmonton: Muslim Research


Foundation, 1990).

Kanada’da 1980’den beri geçen son 30 yılda üç önemli


belirgin yolun oluştuğunu gözlemliyoruz. Birincisi,
laikliğin yükselişidir. Pek çok genç insan, dede
babalarıyla aynı dinsel düşünceyi paylaşmamaktadır,
farklı dinlerin birlikte yaşama hakkını savunmaktadır.
Allah’a inanmakla birlikte, ritüellerle kurumsallaştırılmış
dinleri kanıksamaktadır. Bu liberal fikirlere sahip insan
kitlesi iki katına çıkarak, 1981 ile 1991 arasında 3.4
milyona ulaştı. Laikleşmenin yükselmesine paralel olarak
Hristiyan nüfus diğer nüfusa göre yavaş büyüdü.

Müslümanlar, fırsatlar nerede kendilerine sunulursa orada


kendi kendine yerleşmeye başladı. Atlantik kıyılarından
Pasifik şeridine kadar Kanada’nın 10 eyalet ve iki
bölgesine göçmenler geldi. Müslümanların yüzde 86’sı 6
büyük kenti seçti, içlerinde Toronto en fazla müslümanın
yerleştiği şehirdir. Üçte ikisi birbirlerine 350 millik bir
yakınlıkla yaşamı tercih ediyor. 1991’de müslümanlar
toplam nüfusun yüzde 0.9’unu oluşturmaktaydı. Onlar
Kanada toplumunun küçük bir hücresidir. Farklı dilleri,
etnik yapıları ve zengin kültürleri ile ülkeye renk kattılar.
Çin’den Filipinlere, Balkanlardan Ukrayna’ya Batı
Avrupa ve Doğu Bloku ülkelerinden Güney Amerika’ya
kadar dünyanın dört bir yanından gelmişlerdi.

Kanada doğumlu müslümanlar, 15 yıl öncesine kadar


toplumda fazla görünür değillerdi. Bu durum, müslüman
kökenli insanların kurumsallaşarak gelişme ihtiyacını
ortaya çıkardı. Genç müslüman nesilde yaşanan İslam’a

32
Faruk Arslan

sarılma duygusu, müslüman olmayan Kanadalıları


etkiledi. Babalarının dinini bırakarak başka dine
geçenlerin olması, Kanada din tarihinde ilgi çekici
fenomenlerden biridir.

İslam ve müslümanlar, Kanada’da yeni değildir. Kanada


Müslüman tarihini belgeselleştirenler, bu tarihi 19.
yüzyılın ortalarından başlatır. Kanada federasyonun
kurulmasından 30 yıl önce, genç İskoç gelin Agnes Love,
ilk müslüman çocuğu doğurur. Babası ile aynı ad verilen
James Love, 1854’de Ontario’da dünyaya gözlerini açar.
O, Agnes ve James çiftinin sekiz çocuğunun ilkidir. Çiftin
son çocuğu, Kanada Federasyon’unun ilanından bir yıl
sonra 1868’de dünyaya gelir ve Alexander adı verilir.
Agnes ve James çifti gibi Batı Avrupa kökenli olan ikinci
müslüman aile John ve Martha Simon çiftidir. Devletin
belgelerinde "Mahometans" olarak tanımlanan bu çift,
1871’de ABD’den Kanada’ya göç etmiştir. John İngiliz,
Martha Fransız kökenlidir.

Ontario’ya yerleşen bu gençlerden farklı olarak ilk diğer


yerleşimci müslümanlar, Kanada’nın batı eyaletlerini
seçen maceracılardır. Bilinmeyen bu topraklar, yeni
göçmenler tarafından keşfedilmektedir. Ali Abouchadi
veya meşhur adıyla Alexander Hamilton’un amcasıyla
Lübnan’daki Lala ile Beyrut arasında 50 kilometre
yürüyerek çıktığı Kanada yolculuğu ilginçtir. Gemi ile
gelen ikili, Montreal’e iner ve Klondike altınlarında hisse
sahibi olur. Hamilton, altın işinde zengin olmakta geç
kalmıştır. Ancak bu durum onun başka işler kurup, çok
başarılı ve zengin olmasında vesile olur. Daha fazla
müslüman, Ontario ile Quebec eyaletleri ile Batı

33
Faruk Arslan

eyaletleri arasında demiryolu inşaatı yapılırken gelmiştir.


20. yüzyılın ilk on yılında Alberta and Saskatchewan
eyaletlerine yerleşen müslümanlar vardır.

İlk yıllar sona ermiş, romantik maceraperestlerin ayağı


kesilmiş, artık savaş sonrası ekonominin kurulması için
ciddi çaba gerekmiştir. Bu dönemde gelen müslümanlar,
diğer göçmenlerin aksine meslek ve tecrübe sahibi
eğitimli insanlardı. Ekonominin yeniden kurulmasında
büyük emekleri geçti, 2. dünya savaşına gitmediler ama
arka cephede toplumun ihtiyacını gördüler. 1952 yılında
Montreal’de kurulan McGill Üniversitesi İslami
Araştırmalar Merkezi, 10 yıl sonra ise Toronto
Üniversitesi, müslüman akademisyen ve öğrencileri yurt
dışından kendilerine çekmeye başladı. Çok dilli ve çok
kültürlü Kanada ortamı bunda önemli rol oynadı. Buna
rağmen göçmen kanununda sınırlamalar değişmedi,
sadece belli bir zümrenin kabulü politikası sürüyordu.

Bu dönemden sonra başlayan müslüman göçünde


öğretmenler, teknokratlar ve daha sonra iş adamlarını
kaydetmek gerekir. 1960 ortalarında başlayan bu akında,
göçmen kanununda Asya ve Afrikalılara uygulanan
göçmenlik sınırlamasının yeni kanunda eğitim ve meslek
kriterleriyle değiştirilerek daha objektif hale getirilmesi
etken olmuştur. Çalışma yaşında genç müslüman nüfusun
ülkeye girişi, Kanada ekonomisinin genişlemesine ve
büyüyen ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladı. Bu
müslüman göçmenlerin, genç eşlerinin bir kaç yılda
eşiyle birleşmesiyle, müslüman toplumu kendi ‘bebek
patlaması’ dönemini yaşadı.

34
Faruk Arslan

Müslüman toplumunda ekonomik hayat, göçmenlik


kanununda yapılan değişiklikten fazlasıyla etkilendi.
Çünkü profesyonel meslek ve sanat sahibi müslüman iş
gücü, ülkeye bariyerler kaldırılınca gelebildi. İş
adamlarının ve yatırımcıların gelişi ise hızlı olmadı.
Kanada’nın ilk kuruluş yılarında deri ticareti ile başlayan
iş dünyası mantığı ve stratejileri yüzyıl sonra değişmişti.
Hali hazırdaki müslüman neslinin işadamları yaptıkları
yatırımlarla Kanada’da iz bıraktı ve başarılı vatandaşlar
oldular. 1993’de Kanada iş dünyasında yılın başarılı iş
adamı içinde seçilen 10 kişiden biri müslümandı ve
ödüllendirildi.

Müslümanların büyük çoğunluğu yaşamlarını kurdukları


işlerde çalışarak sürdürüyor. İki karakteristik özellik
kaydedilmeye değer. Birincisi, ekonomik göçmenler,
sanat sahibi ve eğitimli müslümanlar çok üretkenler.
Ülkenin bilgi potansiyelini, patenti kendilerine ait yeni
fikir ve projelerle dönüştürerek yeni işler ortaya çıkartıp,
işveren oluyorlar. Müslüman nüfusun yüzde 27’si 25 ile
44 yaş arası, birincil iş gücü olarak çalışıyor. Bir veya
daha fazla üniversite mezunu müslüman nüfusu, tüm
Kanada nüfusuna oranla yüzde 17 daha yüksek, yani
yüzde 34. İkincisi, göçmenleri Kanada’ya geliş motifi
refah seviyelerini yükseltmek, hayatlarını anlamlı kılmak
ve dini inançlarını özgürce yaşamaktır. Günde beş vakit
namaz kılan müslüman aynı zamanda kurtuluşa
çağrılmakta, daha iyi ve mükemmel olmaya
çalışmaktadır. Felahın manası, sadece özel yaşamla ilgili
değil toplum yaşamında sorumluluklarını yerine getirme
ve ülkeyi güzelleştirme ile ilgilidir.

35
Faruk Arslan

Müslüman iş gücünün nüfusu ve çalışma ahlakları,


Kanada’nın güvenlik sistemine katkı sağlamakta, büyük
masraflardan kurtarmaktadır. Bugün bu konu en fazla
tartışma konularındandır. Müslümanlar, sistemin sosyal
yardımlarından en az katkıyı alırken, topluma almadan
fazlasını vermektedir. Müslüman aileler, sosyal
yardımlardan sadece yüzde 4 oranında yararlanmaktadır.
Yaşlılık maaşı, işsizlik sigortası maaşı, aile yardımı,
sosyal geçim yardımından en az yararlanan nüfustur. Bu
oran tüm Kanada ailelerinde yüzde 7’dir. Sosyal
güvenliğe bakıldığında katkıları daha fazladır. Ülkede beş
kişi çalışarak bir emekliye bakarken, müslümanlardan 15
kişi her emekliyi finans olarak desteklemektedir.

Müslümanlar, Kanada’nın ekonomi tarihinde her ana


konuda katkı sağlamıştır. Rakamları tam vermek zordur.
Mesela ekonominin candamarı olan Kanada Pasifik
demiryolunun yapımında çalışmışlardır. 20. yüzyılın
başında Alberta ve Saskatchewan arazileri tarıma
açıldığında müslüman göçmenler bu bakir toprakları ekip,
işlemişlerdir. Profesyonel sanat ve meslek sahibi
müslümanlar, 1960 ve 1970’lerde ekonomiyi geliştirmiş,
canlandırmıştır. 2. dünya savaşı sonrası yaşanan ‘bebek
patlaması’ döneminde ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite
çağındaki gençliğin eğitiminde müslüman öğretmen ve
profesörler emek vermiş, ekonominin gelecekteki güvenli
büyümesinde rol oynamışlardır. Eski dünyanın
zorluklarından sıyrılıp yeni dünya kurulurken,
müslümanların toplumda gördükleri aktif görevler,
kültürleriyle yeni tecrübeler, ülkeyi başarılı ve dinamik
bir ekonomik yapıya sahip kılmıştır.

36
Faruk Arslan

Kanada toplumunun yeni gelenlere bakışını üç evreye


ayırmak mümkündür. Eski dünya anlayışında, bir ürün
olarak görülen yeni göçmen ve yerleşimcilere yaklaşım
farklıdır. Yerel etnik ve kültürel dernekler bu dönemde
önemlidir. Bilinen dini inançların etkileşimi kabul
edilebilir, ama dikkat çekici değildir. Bu etnik grupların
derneklerin çoğu dini gruplardı ve temel dini anlayışların
uygulanmasından yanaydılar. Uzun süre bilinmeyen bu
yeni topluma uyum sağlarken, kendi içlerinde ve sosyal
çevrelerinde yaşayıp özlerini korumaya çalıştılar.
Müslümanların kamuoyuna kendi kimlik ve görüntüleri
ile çıkabilmesi için bir yüzyıl geçmesi gerekti.

Alberta eyaletinin Edmonton kentindeki müslümanlar,


İslam’ın ilk Allah Evi’ni inşa etti. Al-Rashid Cami,
sadece Kanada’da değil ABD dahil tüm Kuzey
Amerika’da müslümanların yeni topraklarda ilk mescidi,
ilk kamuoyuna açılımıdır. Kapılarını ibadete 12 Aralık
1938’de açmıştır. Edmonton valisi ve Hristiyan dini
liderlerin katıldığı açılış töreninde Kur’an okuyan
Abdullah Yusuf Ali, Kur’an’ı İngilizceye çevirmişti.
Bugün caminin orjinal hali eski yerinden söküldü,
müzede ilk İslami eserler arasında sergileniyor. Bu
camide ilk defa müslümanlar, himmet, bağış toplantıları
yaptı ve dış dünya tarafından benimsendiler. Ancak halen
dış dünya onlar için yeni ve ötekiydi. İçerideki dünya ise
geride bıraktıklarıyla benzer, tanıdıktı. Aynı dil, kültür ve
gelenekleri sunuyordu. Klasik bir cami hizmeti görüyor,
müslüman toplumundan yardım isteyenlerin imdatına
koşuyordu. 1990’da yıkılmaktan tarihi eser kapsamına
girdiği için kurtarılan Kuzey Amerika’daki
müslümanların ilk camisi, bugün Fort Edmonton Park

37
Faruk Arslan

yakınlığındaki müzenin bir parçası. Burada eski usül


telefon ve demirci, dükkanlar yaşatılarak nostalji
korunuyor. Bu cami ilk yapıldığında Kanada’daki toplam
müslüman nüfusu 700’den daha az idi. Bugün sadece
Edmonton kentinde bunun 30 katı fazla müslüman var,
bir düzine cami ve yüzlerce müslüman iş adamı
bulunuyor. Müslüman nüfusla birlikte cami sayısıda
artıyor.

Vancouver müslümanları ise East First caddesindeki bir


Hırvat kilisesinin yapımına yardımcı olmuşlardı.
İbadetlerini bu kilisede kendilerine ayrılan yerde
yapıyorlardı. Daha sonra müslümanlar bir kiliseyi satın
alarak camiye çevirdiler. Cami mimarisini İslami
ölçülerine göre yaptılar. Toronto’daki ilk cami, bu
yıllarda kiliseden camiye çevrilen Jami Mescitti. Caferi
İslam Merkezi, İslami mimarida Toronto’da yapılan ilk
ibadet yeri oldu, bir Hindu tapınağı ile sinagog arasında
inşa edilmişti.

1980’lerle birlikte yeni bir dönem başladı. Aynı dil,


kültür, duygu ve düşünceleri paylaşan müslüman ailelere
yeni göçmen müslümanlar eklendi, toplum büyüyordu.
Dil ve kültürler çeşitlendi. İslam, sadece Afrika ve
Asya’dan gelen göçmenlerin temsil ettiği bir din
olmaktan çıktı. 3. ve 4. kuşak müslümanlar Kanada
vatandaşıydı. İslamı yaşayanlar kendilerine daha anlamlı
bir yaşam kurmaya çalıştılar ve belirginleşme süreci hız
kazandı. Kanada’da doğmuş müslüman çocuklar göçmen
anne ve babalarının dilini artık konuşmuyordu, ana dilleri
İngilizceydi. Aynı dönemde toplum hızla değişti. Sosyal
ve teknolojik devrimler, yaşam tarzlarını, kurumları ve

38
Faruk Arslan

gelenekleri dönüştürdü. Kanada toplumu müslümanların


inançlarına ya düşman yada yabancıydı, kısa sürede
gelinen noktayı hazmedemediler. Toplum anlayışı
teknoloji kadar hızlı gelişmiyordu. İslami semboller artık
ülkenin bir parçası olmasına, müslümanlar yüzyıldır
Kanada’da yaşıyor olmasına rağmen, hızlı büyüyen
İslam’ı benimsemekte zorlandılar. Onlarca yıldır İslam az
bilinen, en az anlaşılan bir dindi. Üniversite ortamı
dışında İslami araştırmalar yapılmıyordı. Müslümanlar
dağınık biçimde camiler yaparak yerel toplumlar
oluşturuyor, kimliklerini arıyordu. Ülkenin eğitim, sosyal
ve politik kurumlarında yer bulmaları geç oldu.15 yıl
önce müslümanların seçimlerde oy vereceği müslüman
bir aday bulmak kolay değildi (2). Bugün federal ve
eyalet parlamentolarında milletvekili, Senato’da senatör,
belediyelerde encümen üyesi müslümanlar bulunuyor.

Müslümanların yaşadığı sıkıntılar Avrupa müslümanları


ile benzerlik teşkil etsede, bazı konularda radikal biçimde
farklıdırlar. Çok iyi eğitimli olan Kanada müslümanları,
Kanada eğitim ve sağlık kurumlarına girebilmiştir,
hizmetlerinden yararlanmıştır. Avrupa müslümanları gibi
düşük eğitim profilli değillerdir. Kanada müslümanları,
Paris ve Marsilya’da olduğu gibi varoşlarda yaşamıyorlar.
Müslümanlar uzun yolculuklardan sonra Kanada’ya
yerleştiler. İçlerinde öğretmenler, doktorlar, mühendisler,
ihracatcılar, iş adamları bulunuyor. Kanada,
müslümanlara eşit ve adil imkanlar sunduğu için ideal bir
ülke. Müslüman dünyasında müstesna bir yere sahip.
Tüm Kanadalı nüfusla kıyaslandığında müslümanlar daha
yüksek eğitimli. Yahudilerden sonra en fazla lise ve
üniversite mezunu nüfus müslümanlarda bulunuyor (3).

39
Faruk Arslan

Kuzey Amerika ve Avrupa nüfusu yaşlanıyor, müslüman


nüfus ise gençlerden oluşuyor. Yeni milenyumla birlikte
yaşlanan nüfusa sahip Batı toplumlarında yaşlı nüfusun
emekli olunca yerini müslümanlar almaya başladı. Genç
nüfus, dinamik ve enerjik. Doğudan Batı’ya müslüman
göçü durmadan devam ediyor. 1972 ile 1990’da ABD’de
müslüman nüfus 6 kat arttı. Batı ülkeleri, bu göçü baskı
altına almaya çalışsada, engelleyemiyor.

Kanada Müslüman toplumunun yaşı, ülkenin kuruluşu ve


Kanadalı kimlik yaşı ile aynı. Kanada’nın kuruluş tarihi
olan 1867’den dört yıl sonra 1871’de yapılan ilk nüfus
sayımında, 13 müslüman kaydedilmişti. Bu toprağa atılan
ilk tohumdu. İlk müslümanlar 19. yüzyılın sonlarında
Suriye ve Lübnan’dan geldi, çoğu ticaret erbabıydı. 1980
sonlarında ve 1990’larda Lübnan, İran, Somali, Irak ve
Balkan ülkelerinden müslüman göç dalgası geldi.
Müslümanlarda doğum oranı ortalamasının Kanadalılara
göre yüksek olması ve aile birleşmeleri bunun nedeniydi.
2006 nüfus sayımında ilk defa müslüman nüfusu Yahudi
nüfusunu geçti ve Kanada’da ikinci büyük din oldu. Son
üç nüfus sayımında kendini müslüman olarak tanıtanların
sayısı her sayımda ikiye katlandı. 2011’de bu rakamın
tekrar ikiye katlanması bekleniyor. Kanada müslümanları,
dünyadaki 50’den fazla etnik millet grubundan oluşuyor.
Halen Kanada nüfusunun yüzde 3’ü olmalarına rağmen
2007 rakamlarına göre, bunun 750 bininin yani yarısının
Kanada doğumlu olması dikkati çekiyor. Müslüman
kimliği iki ana yoldan etkileniyor. Birincisi 2009’da 142.
yılını kutlayan Kanada’nın genç, değişik etnik milletleri
temsil eden adeta tek başına bir milleti olması ve
kendilerini Kanadalı müslüman olarak görmeleri. İkincisi,

40
Faruk Arslan

vatandaş olsalarda kendilerini müslüman göçmen olarak


tanımlamaya devam ediyorlar.

ABD’de müslüman denilince akla siyahi müslümanlar


gelir. Fransa’da Kuzey Afrikalı, Büyük Britanya’da Doğu
Hindistanlı veya Pakistanlı, Almanya ise Türk kimliği ile
tanımlanır. Bu algılama o ülkelerdeki baskın müslüman
nüfusun geldiği ülkeye göre yapılır. Kanada’ya
müslümanlar çeşitli ülke ve kültürlerden geldiği için
böyle bir tanımlama yapılamaz. Kanadalılar, onları sadece
Kanadalı müslüman olarak görür.

Son yıllarda serpilip büyüyen müslüman toplumunda


kültürel ve politik uyanma yaşanıyor. Kanada devleti, bu
toplumun ülkeye uyum sağlaması, entegre olması için
yoğun çaba harcıyor. Asimilasyon politikası güdülmüyor,
Müslüman kimliklerini korumalarını da istiyorlar. Azınlık
veya çoğunluk, müslümanlar toplumun ayrılmaz bir
parçası, tutkalı ve İslami kültür ülkenin bir simgesi.
Müslümanlar geldikleri ülkelere göre İslami merkezler,
camiler, okullar, sosyal kurumlar inşa ediyor, açıyorlar.
İslam toplumu kendi içinde dini faaliyet dışında verdikleri
kültürel hizmetlere göre, Çinli, Arap, Afrikalı, Fars, Doğu
Hindistanlı, Malazyalı, Rus ve Türk olarak tanımlanıyor.
Hindistan ve çevresinden gelen 400 bine yakın müslüman
halen azınlık grup olarak tanınıyor. 2007’den beri İslami
Tarihi Ay kutlamaları hükümet tarafından tanındı,
Ramazan ayı resmi kayıtlara geçirildi. Çok kültürlü, çok
dinli, çok etnik yapıya sahip Kanada, Hristiyanlıkdan
sonra en büyük inanç grubu olan müslümanları resmen
tanıdı (4).

41
Faruk Arslan

Eğer Kanada’nın büyük kentlerinden birinde


yaşıyorsanız, müslümanların toplum üzerindeki etkisini
görmemeniz mümkün değildir. Sadece Ontario’da 2013
itibarıyla 60’den fazla İslami okul bulunuyor, bunların
45’dan fazlası tanesi Büyük Toronto Metropolitan
bölgrsinde eğitim veriyor. İslami kıyafet, kitap, helal et
satan dükkanlara Toronto’nun her sokak başında
rastlamanız, helal çeşitler sunan lokantalarda yemek
yemeniz mümkün. Sadece Toronto’da 130’u aşkın cami
bulunuyor. Ontario’nun başka kentlerinde açılmış 80
camide ibadetlerinizi yapabilirsiniz. Ikea ve Bay gibi
köklü alışveriş mağazaları reklam broşörlerinde, özellikle
İslami bayramlarda müslüman tüketicilere yönelik
reklamlar hazırlıyorlar. Büyük bir müslüman nüfusa sahip
Montreal’de 2006 yılında ilk minareli cami Ville Saint-
Laurent’de açıldı (6). Toronto’da 2000 yılında
Markham’da Nugget sokağında yükseltilen ilk minareli
camiye, 2008’de Lawrence ve Midland kesişiminde Ebu
Bekir cami eklendi. Bu camilerde medrese eğitimi ve
hafızlık okulu var. İslam Kalkınma Bankasının 500 bin
dolarlık desteğiyle yapılan caminin asıl inşaat
masraflarını Kanada Müslüman toplumu yıllar süren
yardım kampanyaları ile topladı. İslam Kalkınma
Bankası, Alberta ve Regina’da iki cami yapımı için
2008’de 500’şer bin dolar hibede bulundu. 2009’da
yapılan üç yeni camiye de aynı miktarda yardımlar yaptı.
Bunun dışında camilerin tamamı müslüman toplumun
destekleriyle inşa edildi. Genellikle bir depodan kiralanan
veya kiliseden camiye çevrilen mekanlar çoğunluğu
oluşturuyor.

42
Faruk Arslan

Ottawa’da büyüyen Müslüman toplumu, 2008’den


itibaren başkentte bir dizi cami inşaatları başlatarak
kentin görüntüsüne İslami mimari getirdi. 4 cami inşaatı
2013’de bitti, 2 camide proje aşamasında. Eski bir tiyatro
ve gazino kompleksi, Ottawa’nın en büyük camisine
çevriliyor. 10 yılda tamamlanacak inşaatlar sonucunda
Ottawa, 8 ana büyük cami, 20 salon, cenaze yıkama ve
ibadet yerine kavuşuyor. 1960’larda Ottawa’da sadece
diplomat, öğrenci ve devlet görevlisi, diplomatik
misyonlarda Cuma namazı için bir araya gelirdi. 1965’de
bin olan müslüman sayısı 2013’da 60 bine ulaştı.

Ottawa’ya müslüman göçü, 1990’larda savaştan kaçan


Somali mültecilerinin yerleştirilmesi ve profesyonel
meslek sahibi göçmenlerle hız kazandı. 1990’larda gelen
müslüman sayısı, geçmiş 30 yıldan daha fazlaydı. Bu
nedenle servis ihtiyacı doğdu. Gelenler fazla olunca
Northwestern caddesindeki cami talebi karşılayamadı.
Göçmen nüfus kentin değişik bölgelerine yerleşince bir
ana caminde ibadet imkansız hale geldi ve her bölgede
cami ihtiyacı ortaya çıktı. Müslümanlar kentin batı, doğu
ve güney ucu ile Gatineau adlı kuzeye dağılmıştı. Dört
köşedeki müslümanlar, doğal olarak kendi camilerini
yapmak istediler. İlk yeni cami, Qutaouais İslam Merkezi
ve Cami adıyla Gatineau’da dört bin müslümana hizmet
vermek için kuruldu. Bank caddesi ve Hunt Club’daki
Dar Assunah Cami’nin inşaatı sürerken, Cumberland
İslam toplumu, İnnes Yolunda Bilal Cami için 1.5 milyon
dolar ayırdı. En büyük cami olacak Ömer caminin ise
Bells Corners’da Moodie Drive ve Richmond Road
arasında 6 milyon dolara yapılması tasarlandı. Bin
müslümanın aynı anda ibadet edeceği camide ana

43
Faruk Arslan

okulundan ortaokul sona kadar okulun bulunması, spor


salonu, kitüphane, sosyal servis ve yemekhanesi ile
2010’da tamamlanması planlandı (5).
Batı Kanada’nın en ucundaki eyalet British
Kolombiya’da ilk mescit 1963’da açıldı. Pakistan Kanada
Derneği’nin yaptırdığı Jamia Mescidi 655 W. 8th Avenue
yerleşen müslüman toplumun ilk buluşma yeriydi.
Vancouver merkezli çok milletli müslüman toplumun
öncüsü ve organizatörü Riasat Ali Khan idi (6).

Müslümanların yüzde 86’sı büyük Kanada kentlerinde


yaşıyor. Büyük Toronto Bölgesi, 2013 itibariyle 400 bin
müslümanın evi bugün. Saskatchewan’dan Reginalı
Kanadalı müslüman Zarqa Nawaz’ın yazdığı komedi
sitcom dizisi Kırda Küçük bir Cami 2007’de Kanada’nın
devlet televizyonu CBC’de yayınlanmaya başladığında
kimse aşırı reyting almasını beklemiyordu. Kısa zamanda
ilgi odağı haline gelen dizi, bugün CBC’nın en önemli
dizisi. Milyonlar seyrediyor, dizi yurt dışına da satılmayı
başardı. Kanada müslümanlarını içinde Batılı düşünceler
ve müslümanların tuhaf hallerini lanse etmesi nedeniyle
ikiye bölen dizi, müslümanları aslında olumlu biçimde
topluma tanıtıyordu. İlk defa İslam’la, cami ile yakından
tanışan Kanadalılar az değil. Ayrıca dizi, Batılı
Kanada’da doğmuş yeni neslin espri ve İslam anlayışını
yansıtması açısından gelenekselliğe bağlı göçmen
Kanadalılardan ayrılıyordu. Kanadalı müslüman
kavramını, mantığını reklam ediyordu. Saskatchewan’da
14 bin müslüman yaşıyor, ikisi Regina, ikisi Saskatoon’da
dört camisi ve 2 İslami okulu bulunuyor. İlk helal ve
Yahudilere yönelik Koşhar et, ürünler satan kasap
Regina’da Astra Mart adıyla 2004 sonlarında başında

44
Faruk Arslan

Faruk Arslan ve ortakları Mahmut Yaşar, Mersin


merkezli Işık Holding tarafından Erhan Işık, Regina
Valisi tarafından açıldı. Bu dükkan, Helal ve Koşhar
ürününü, yani Müslüman ile Yahudiyi barışcıl biçimde
aynı dükkana sokan ilk dükkan olarak Kuzey Amerika ve
Kanada tarihine geçti. Açılışı tüm Kanada televizyonları
ve Saskatchewan yerel gazetesi Leader Post tarafından 2
Aralık 2004’te haber yapıldı. 1 Haziran 2006’dan itibaren
Regina Cami İmamı İlyas Sıdyot ve Pakistanlı Munir
Aktar tarafından satın alındıktan bir yıl sonra kapandı.

Müslümanlar, Kanada’ya 2. dünya savaşından sonra


ekonomiye destek olmaları için getirildi, camilerin ilk
açılışları bu nedenle hep 1960’lara rastlar. 1952’de
McGill üniversitesi’nde açılan İslami Araştırmalar
Kürsü’sü, müslüman araştırmacılar ve öğrencileri yurt
dışından kendisine çekmeye başladı. Bu yıllarda gelen
müslümanlar yüksek eğitimliydi, müslümanların yüzde
27’si üniversite mezunu iken bu oran Kanadalılarda
yüzde 17 idi. Cami ve helal dükkanlar sıradan hale
gelmeye 1980’lerden sonra başladı. Ramazan ve kurban
bayramları Kanada medyasına haber oldu. Okul, işyeri ve
toplumun müslüman tatillerini benimsemesi devletten
önce oldu. İnternet devri 1990’lı yıllarda başladıktan 10
yıl sonra müslümanlar online üzerinden kurdukları site
sayfaları ile Kanada toplumuna İslam’ı anlatmaya hız
verdi. 2000’lerin ortasından sonra tam bir patlama
yaşandı. Pek çok Kanadalı politikacı, müslümanların
toplantı, anma, bayram ve özel günlerine katılarak
müslüman toplumuna destek verdi.

45
Faruk Arslan

Toronto’nun neresine giderseniz gidin karşınıza çıkan


70’den fazla camilerde Kur’an öğretiliyor, hafızlık
kursları açılıyor, kiminde İslami medreseler faaliyet
gösteriyor. Mutlaka Cuma namazı, beş vakit namaz
kılınıyor. Ramazan ayında çoğu camide iki hafız teravih
namazını hatimle kıldırıyor. Sesli dışa dönük ezan
okunması ise yasak. Ramazan ve Kurban bayramlarını
toplu kılmak ve kutlamak için büyük merkezi fuar
alanları veya spor salonları kiralanıyor. Mübarek kandil
ve gecelerde camilerde coşku artıyor. Kurbanlar
müslümanlara ait çiftliklerde ve kesimhanelerde kesiliyor
ve fakirlere dağıtılıyor. Müslüman toplumu, Kanada’da
yaşayan diğer mensupları ile pozitif ilişkiler kuruyor.
Dinler arasında diyaloğun gelişmesine öncülük ederek
toplumda ve işyerlerinde din inançlara toleranslı
davranılmasına yönelik bilinci uyandırıyor.

Bazı müslüman bireyler toplumda daha görünür, bilinir


hale geldiler. Çünkü bazıları gazete yayın yönetmeni,
ekonomi uzmanı, endüstri araştırmacısı, üniversitelerde,
öğretim üyesi, dekan hatta rektör oldular. Bütün bunlara
rağmen müslüman halen müslüman toplumu ve
müslüman hakkında medyada ve toplumda var olan
önyargıları, genellemeleri, ayrımcılığı ortadan kaldırmaya
gayret ediyor. ‘Radikal İslamcı’ veya ‘Müslüman
Terörist’ terimleri halen medyada sıkca kullanılıyor. 11
Eylül 2001’den sonra sakallı müslümanların terörist
olarak nitelendirildiği olaylar, haberler oldu, müslüman
kadını başörtüsü taktığı için saldırıya uğradı. Camilere
nefret saldırısı yapıldı. Bunlar 11 Eylül sonrasının
paranoyasıydı. Camilere saldırı artık olmasada halen
başörtüsü ve sakal yanlış algılanıyor. Kanadalı

46
Faruk Arslan

müslümanların İslam’ı ve peygamberini topluma


anlatması için çok daha fazla gayret göstermesi gerekiyor.
Müslümanlar, çok sıkı çalışarak bugünlere geldiler ve
toplumda yer edindiler. Önümüzdeki yıllarda artacak
nüfusu ile Kanada toplumunu daha fazla etkileyeceği için
müslümanları daha kritik günler bekliyor (7).

2009 itibariyle Kanada genelinde cami sayısı 200’ü aştı.


Çin’den Nijerya’ya kadar her milletden müslüman uyum
içinde yaşıyor. Yeni çağda Kanadalı müslümanlar,
ülkenin ılımlı, laik, modern, liberal, yenilikci, dinamik
‘ortadirek’ toplum yaşamına ayak uydurdu. İlk yıllardaki
içine kapanık, koyu gelenekçi dernek ve cami yapıları
kayboldu, değişim geçirdiler. 3. ve 4. kuşaklar Kanada’da
doğdu, büyüdü, yerel kültürü aldı, dili öğrendi ve Batı’ya
uygun Kanadalı müslümanlar kimliğini geliştirdi. Belki
yeni dönemin ilk işaretleri iki müslümanın ‘Kanada
Madalyası’ denilen en yüksek ve değerli ödüle layık
görülmesidir. Bunlardan biri Lila Fahlman, Edmontonlu
bir öğretmen ve toplum organizatörü, Kanada Müslüman
Kadınlar Konseyi’nin kurucusudur. İkincisi Haroon
Siddiqui, Bangladeşli Toronto Üniversitesi Uluslar arası
İlişkiler Kürsüsü ilk müslüman profesörü olarak ülkenin
500 bin tirajlı en büyük gazetesi The Toronto Star’ın
Genel Yayın Yönetmeni, Köşe Yazarı, Editöryal
Sayfasının Editörüdür. Türk toplumu içinden emekli
Ürologist Dr. Fuad Şahin, pek çok müslüman derneği ve
vakfının kurucusu olarak 2008’de Ontario Şeref
Madalya’sına layık görüldü.

Kanada doğumlu müslümanlar, sadece 15 yıl önce


toplumda fazla bilinmiyordu. Oysa 2014’a girerken

47
Faruk Arslan

sayısız müslüman dernek, vakıf, cami, sosyal ve kültürel


kurum faaliyet gösteriyor. Kanada’nın 25 büyük kentinin
10’ında müslümanlar Hristiyan nüfustan sonra ikinci
büyük dinin temsilcilerini oluşturuyor. Her eyalet ve
kentte müslüman görmek mümkün, genel olarak 6 büyük
Kanada şehrinde müslüman nüfusun yüzde 86’sı yaşıyor
(8).

Notlar:

Bu bölüm oluşturulurken büyük oranda Ottawa’daki


Parlamento binasında 1997 Ramazan Bayramında bir
konuşma yapan Daood Hassan Hamdani’nin, "Kanada’da
İslam ve Müslümanlar" başlıklı konuşmasından
yararlanılmıştır. Hamdani, bu tarihi konuşmasında Ali
Kettani and M. M'Bow’in, ‘Amerikan Çevresinde İslam
ve Müslümanlar’, Dünyada Müslüman Azınlıklar
Ansiklopedisi ilk cildindeki bilgilerden ve Syed Z.
Abedin ve Ziauddin Sardar’ın " Müslüman Kanadalılarda
İşsizlik" ve Batı’da Müslüman Azınlıklar başlıklı
Londra’da yayımlanmış araştırmalarından alıntı
yapmıştır.

* Daood Hassan Hamdani, Kanada Müslüman


toplumunun gelişimi ilk yazanlardandır. Makaleleri
akademik dergilerde yayımlanmıştır. Müslüman
Azınlıklar Ansiklopedisinin Kanada bölümünü yazmış,
bu araştırmasıyla doktora tezini sunmuş ve pek çok
akademik eserde yer almıştır. Tezinde savunduğu vatan
konseptini, İslam Mimarisi ve Bölgeselcilik başlıklı
uluslar arası konferanda sunmuştur. Pek çok uluslar arası
konferansa konuşmacı olarak çağrılmıştır. Ekonomi

48
Faruk Arslan

uzmanı olarak pek çok makalesi ekonomi dergilerinde


yayımlanmıştır. Hollanda’da İngilizce olarak bir İngilizce
araştırması, Brezilya hükümeti tarafından Portekizceye
çevrilmiş ve Ekonomi Bakanlığı yayın organında
çıkmıştır. Makalesinde, müslüman ülkelerde emlak
yatırımı konusunu işlemiştir.

49
Faruk Arslan

İkinci Bölüm

Kanada Türk Toplumu


Türk ve Türkçe kelimesi, Kanada’da ilk defa 1923’de
kurulan Türkiye Cumhuriyet’inden önce Osmanlı
İmparatorluğu’ndan gelen veya o topraklarda doğmuş
göçmenler için kullanıldı. Türkiye ile birlikte komşu
ülkelerde kalan Türkler, kimliklerini Türk, dillerini
Türkçe, kültürel köklerini Osmanlı veya devamcısı
Türkiye olarak tanımlamaya devam etti. Bugün Türkiye
ve eski Osmanlının parçası Türkler Kanada’daki
toplumları farklı Türk kimlikleri adı altında tanıtıyor.
Bulgar Türkleri, Tatar Türkleri gibi. Türkiye’nin Ottawa
büyükelçiliği 2010 başı itibarıyla Türkiye vatandaşı Türk
olarak saydığı 50 bin Türk bulunuyor. Tüm Türklerin
gerçek rakamını tesbit etmek ABD’de olduğu gibi
Kanada’da da zor. Çünkü bir kısmı kaçak yaşıyor.

Çoğumuzun sandığı gibi Kanada’ya ilk Türk göçü


1950’lerde başlamadı. Bu tarihlerde Kanada’ya gelen ve
halen hayatta olan pek çok kişi buraya ilk ayak
bastıklarında hiç Türk ile karşılaşmadıklarından
kendilerini ilk sayarlar.
Kanada’yla Türkiye’nin diplomatik ilişkileri de 1940’lı
yıllarda büyükelçilik açılması yönündeki girişimlerden
çok öncesine rastlar. New York Times arşivinde bulunan
1871 tarihli bir haber; Türkiye Sultanı’nın Savaş Bakanı
Hüseyin Paşa’nın Kanada’yı ziyaret ettiğini ve bu
ziyaretin ardından da ABD’ye geçeceğini yazıyor.

50
Faruk Arslan

Kanada ve ABD’nin, Osmanlı Devleti’ni daha o


tarihlerde “Turkey” olarak adlandırması ilginç. Turkey
adına 1911 nüfus sayımı belegelerinde de rastladık.
Doğum yeri olarak Türklerin isimlerinin karşısında
“Turkey” yazılı.
Kanada’da Ocak 2004’den beri yayımladığımız
Canadatürk adlı Kanada Türk toplumu gazetesinde 15
Şubat 2010’da şok bir belge ve haber yayımladığımızda
Kanadalı Türklerin tarihi kökünden değişti. Bu haber,
1914 yılında yüz kadar Türk‘ün, Brantfort’tan alınarak
Ontario’nun kuzeyinde bulunan Kapuskasing Toplama
Kampı’na götürüldüğünü ispatlıyordu. O yıllarda
Kanada’da Türklerin olması pek çok kişiyi hayrete
düşürdü. Aslında ortada hayret edilecek bir durum yok!
Kanada nüfus sayım sonuçlarına göre; bu ülkenin ilk
kurulduğu tarihten bu yana Kanada’da Türkler yaşıyor.
Hatta, bir ihtimal -her yerde bir Türk vardır- lafını
doğrularcasına, Kanada kurulmadan önce bile Türkler
buraya ayak basmış olabilir. Anlaşılan o ki, ilk Türkler
Kanada’ya işçi olarak gelmişler. Sadece Kanada‘ya değil
ABD’ye de kafileler halinde gelen işçiler var. Örneğin
1900’lü yılların başında Massachusetts eyaletinin
Peabody şehrine çok sayıda tabakhane işçisi gelmiş.
1911 nüfus sayımı sonuçları -haberimizde belirttiğimiz
gibi- Brantford’da yaşamış yüze yakın Türk‘ün varlığını
kanıtlıyor. Adları Ali, Hasan, Huseyin, Yusuf, Arif vs.
olan (Kayıtlara İngilizce telaffuz edildiği gibi yazılmış.)
çoğunluğu bekâr bu kişiler yirmi ila otuz yaşlarında imiş.
Bu işçiler, kalifiye eleman getirmek için Avrupa’ya giden
firma temsilcileri tarafından Kanada’ya getirilmişler. İşçi

51
Faruk Arslan

barınaklarında, bekâr odalarında kalmışlar, kazandıklarını


memlekete göndermişler ama kendileri memlekete
dönebilmişler mi, belli değil.
Tarihçi Bill Darfler, bu kişilerin Kanada’daki ilk
Müslüman topluluk olduğunu belirtiyor. I. Dünya
Savaşı’nın başlamasıyla Kapuskasing Toplama Kampı‘na
götürülen bu işçilerin akıbeti hakkında şu anda fazla
bilgiye sahip değiliz. Umuyoruz ki hem Bill Darfler hem
de konuya merak duyacak başka araştırmacılar sayesinde
Kanada’ya Türk göçünün tarihi gelişimi ve de en
önemlisi Kapuskasing Toplama Kampı‘na gönderilen
döküm işçilerinin akıbeti hakkında tatmin edici bilgilere
ulaşmış olacağız (9).
Şunu da hatırlatmakta yarar var: Kanada’daki Ermeni
diasporası, Darfler’in araştırmasına hemen sahiplenerek,
toplama kamplarındakilerin Türk değil Osmanlı Ermenisi
olduğunu ortaya attı. 25.09.2010’da Armanian
Weekly’de Betty Apigian Kessel imzalı haberde,
isimlere bakarak toplama kampındakilerin bazılarının
Ermeni olduğu, hepsinin Türk olmadığı ileri sürüldü (10).
Bu tür spekülasyonlar gerçeği değiştirmiyor.
Kanada’nın Ontario Eyaleti’nin Bandfort kentine gelen
ilk Türklerin tarihi uzun yıllar gizli kaldı. Kanadalı
araştırmacı yazar Bill Darfler’in Kanada’da yayımlanan
Türk toplumunun gazetesi Canadatürk’ün 15 Ocak 2010
sayısındaki makalesi, bu Türklerin Kanada’daki en eski
müslüman toplumu olduğunu ortaya çıkardı. Darfler’in
kendi kaleminden takip edelim:

52
Faruk Arslan

Kişisel birkaç malumatla başlayayım. Ben, 403 otoyolu


üze-rinde, Hamilton'un biraz batısında kalan orta
büyüklükteki Brantford kasabasında yaşayan araştırmacı
bir tarihçiyim. Postacılıktan emekli oldum ve hâlihazırda
yerel tarih videoları hazırlayan bir ekipte araştırmacı
olarak çalışıyorum. Eski gazete haberlerini
kütüphanelerdeki mikrofilmlerden okuyup bulduğu
hikâyeleri incelemem için bana getiren çok yakın bir
arkadaşım var. Geçen yaz bana 1914 yılının kasım ayına
ait gazetelerden derlediği birkaç haber getirdi.
Okuduklarım beni hayrete düşürdü ve konuyu
derinlemesine araştırmaya karar verdim. Araştırmalarım
beni Kingston'daki askerî okul görevlilerinden Lubomir
Luciuk’a yönlendirdi. Kendisi de konuyla derinden
alakadar olan Luciuk, Kanada hükûmetine “I. Dünya
Savaşı Esir Kamplarını Teşhis ve İnceleme Fonu”na
başvurup kaynak bulmam ve araştırmalarımı ilerletmem
yönünde beni teşvik etti ve başvurum kabul edildi.
Böylece Brantford'daki Türk işçilerinin esir kampına
alınmalarının hikâyesini araştırma ve gün yüzüne çıkarma
çabalarım da böylece başlamış oldu.
1895 yılında, İstanbul'daki Brandfordlu bir iş adamı tüm
Avrupa'ya kendi şirketinin sabanlarını pazarlamaktaydı.
Orada çoğu Ermenilerden oluşan bir mülteci grubuyla
karşılaşan iş adamı, mültecileri Kanada'ya çalışmaya
çağırır ve 1911 yılına gelindiğinde aralarında Prat
Leetchwotrh, Cockshut Plows ve Buckstove’un da
bulunduğu muhtelif fabrikalarda çalışan 300-400 Ermeni
Brantford'a yerleşir. Sonrasında bu sayıya yaklaşık yüz
kadar Türk işçi de eklenir. 1911 nüfus sayımında ve
zamanın gazetelerinde Türk olarak kayda geçen bu
işçilerin etnik kökenlerinin Kürt olabilecekleri ihtimali de

53
Faruk Arslan

göz önünde bulundurulmuştur. İhtimaller ne olursa olsun


bu işçilerin Ermeni ve Hıristiyan olmadıkları kesindi.
Ailelerini uzun süreler yanlarına alamayan bu işçiler,
yatakhane tarzı pansiyonlarda kalıyor, çalıştıkları
tesislerde en kirli işlerde çalıştırılıyor ve kazandıkları her
kuruşu ülkelerine, Türkiye'ye, yolluyorlardı. “Yabancı
işçilerin” böylesi bir sanayi ortamında çalıştırılması
Brantford şehrine özgü bir düşünce olmalıydı. Hiç
şüphesiz, bu şartlar Brantford'u zamanın önde gelen
sanayi şehirlerinden biri haline getirmişti. Brantford,
nüfusları yirmi kat kadar fazla olan Toronto ve
Montreal'den sonra Kanada'nın üçüncü sanayi şehri haline
gelmişti. Brandford, 1911'de, Kanada'nın tüm şehirlerine
göre kendi nüfusuna oranla en fazla yabancı yüzdesini
barındıran şehir konumundaydı.

Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle iptal olan


Avrupa'dan gelecek iş sözleşmeleri, şehri büyük bir mali
krize sürükledi. Dökümhanelerde çalışan işçiler işlerinden
oldular ve çoğu açlıkla yüz yüze geldi. İngiltere
İmparatorluğu'nun Türkiye'ye savaş açmasının bir hafta
kadar ardından, 1914 Kasım'ının soğuk ve karanlık bir
gecesi Brantford polisi 100 Türk'ü yakalayarak Brantford
Cezaevi'ne hapsetti. Ertesi gün milis kuvvetleri 100
Türk'ü süngüleri önüne katarak cephaneliğe sürdüler.
Orada iki gün kalan Türkler tren istasyonuna oradan da
önce Kingston'daki Henri Kalesi'ne, sonrasında da Ste
Marie va James Körfezi arasındaki Kapuskasing
kasabasına sürüldüler. Türklerin, çoğunluğu
Ukraynalılardan oluşan diğer esirlerle birlikte tutsak
kalacakları kampın inşaası da yine esirler tarafından
yapılacaktı. Savaş'la birlikte değişik siparişler alan

54
Faruk Arslan

fabrikalar canlanmaya başlamış, Türklerden bazıları bu


fabrikalarda çalışmak şartıyla tahliye edilmişti. Fakat, esir
kampları Brandfort'daki müslüman nüfusun sonu oldu.
Üzerinden yaklaşık yüz yıl kadar geçen olaylar
Brandfort'un tarihi hafızasından silinip gitti. Şimdilerde,
Kanada tarihindeki bu sıra dışı olaya tanıklık eden birkaç
gazete haberinden başka bir şey bulunmuyor.
Hikâyenin başka hangi delillerine ulaşabileceğimizi
bilemiyoruz. 1950'lerdeki Kanada hükûmeti Birinci ve
İkinci Dünya Savaşıları'ndaki esir kamplarına ait tüm
federal kayıtları imha etti. 1911 nüfus sayımı sonuçlarını
ve şehir kayıtlarını inceleyip esirlerin bir kısmının
isimlerine ve etnik kökenlerine ulaşabileceğimizi ümit
ediyorum. Ayrıca, Brantford Mahalli Ticaret Odasına
bağlı Sanayi Dairesinin kayıtlarında yabancı işçilere ait
belgelere de ulaşmaya çalışacağız. Yerel sağlık
merkezinin, işçi pansiyonlarının denetiminden sorumlu
sağlık memurunun kayıtlarını halen saklama ihtimali de
bulunuyor. Polis kayıtlarında da bazı belgelere ulaşabilme
ihtimali gayet makul gözüküyor. Tabi ki bu kaynaklara
ulaşıp incelemeden bir şey söylemek için daha çok erken.
Yeni bulacağımız tüm bilgileri kitabın gelecek
baskılarında sizinle paylaşacağımızdan emin olabilirsiniz.

Kanada’ya bu ilk Türkler 1880’lerde geldi. Ve


kayboldular. Daha sonraki ilk büyük grubun kalıcı olarak
göç etmesi 1950’li yılları buldu. Bu büyük grup öğrenci
ve ziyaretçi vizesi ile gelenlerden oluşuyordu. Türkiye ve
Kıbrıs’ın yanısıra bu gelenler Yugoslavya, Yunanistan,
Bulgaristan ve Ortadoğu ülkelerinde yaşayan Osmanlı
hinterlantından Türklerdi.1940 ve 1950’lerde gelen 100
Arnavut aileden kahir ekseriyeti müslümandı. Eski

55
Faruk Arslan

Yugoslovaya ve Bosna’dan gelenler yabancı öğrenci


olarak üniversitede okuyorlardı. Aranavutlar kendi
toplumlarını kurmuşlardı, ilk defa 1950 sonlarında
Toronto Müslüman Toplumu derneğini de kurdular.
Birbirlerinin evlerinde ve üyelerden birinin lokantasında
buluşsalarda bir merkezleri yoktu. 1958’de Murray ve eşi
Alia Hogben Ottawa’dan Toronto’ya taşındı, genç Türk
doktor Fuad Şahin Niagara Falls’dan gelerek bu kafileye
katıldı. Müslüman aramaya başladılar. Hindistan,
Pakistan Arnavut ve Bosna kökenli bir kaç müslüman
aile, Toronto’da ilk müslüman toplumu derneklerinin ve
camilerinin temelini oluşturdu. 1961’de bu küçük
müslüman topluluk ilk merkezleri Toronto İslam Merkezi
binasını satın aldı. Dundas Caddesinin batısındaki bu
merkez, toplanılan, çocuklara müslüman oldukları
öğretilen ilk yuvaydı. Böyle küçük bir odada yetişen
müslüman toplumu bugün büyüdü inanılmaz boyutta
sosyal tesislere kavuştu. Bu yıllarda kiliseden camiye
çevrilen Caferilerin merkezi Jami Cami, Boustead
caddesinde faaliyete başladı. Müslüman toplumu artık
daha fazla yere ihtiyaç duyuyordu. Arnavut Murray ve
Türk Şahin’in aileleri, bu toplumun ilk tohumlarıydı (11).

İlk Torontolu müslümanların biraraya gelerek kurdukları


önemli kurumlardan biride 1968’de çalışmaya başlayan
Müslüman Vakfı’dır. Bu sırada London, Edmonton ve
Calgary’de, Ontario’nun değişik kentlerinde ilk camiler
açılıyordu. Toronto’da müslümanları organize eden son
Osmanlı Arnavutları ve Türklerdi. Toronto’ya gelen ilk
Arnavut Recep Assim Toronto Müslüman Toplumu’nu
henüz 1911’de kurmasına rağmen ilk Arnavut camisinin
Keele ve Dundas kesişiminde açılması 1954 yılını buldu.

56
Faruk Arslan

1960’larda dini hizmetler, az sayıdaki müslüman için


kiralanan yerlerde ve evlerde yapılıyordu. 1965’de
Toronto üniversitesinde müslüman öğrencilerin okumaya
gelmesiyle Cuma namazı kılma ihtiyacı doğdu ve Toronto
üniversitesinde tarihi Hart House’da ilk Cuma namazları
kılındı. Bugüne kadar bu hizmet hiç aksatılmadan bugüne
kadar sürdürüldü. Daha sonraki yıllarda artan müslüman
öğrencileri organize etmek için Müslüman Öğrencileri
Derneği (MSA) kuruldu. Tüm Kuzey Amerika’daki
üniversite kampüslerinde aynı isimde dernek faaliyet
gösteriyordu. Suudi Kralı tarafından direkt finans
ediliyordu (12).

Toronto’da kurulan ilk Türk organizasyonlarından biri


1964’de Türk Kanada Dostluk Derneği’dir. Kensington
Marketi Bölgesinde kurulan bu dernek Almanya’dan
gelen Türkler tarafından teşkil edilmiş sosyal bir kulüp ve
yeni göçmenler için bilgi merkeziydi. 1970’lerde Türk
toplumu, Annette caddesindeki caminin yeniden inşasına
yardım etti. Bathurist Caddesinde bulunan, İsmail
Aycan’ın önderlik ettiği bu organizasyon, Toronto’ya
yeni gelmiş göçmenlerin ve Türklere ücretsiz hizmet
veren ender kurumlardandı. Ayrıca bu merkez, 1980
yılların başına kadar Ontario’daki Türklerin tek kurumsal
yeriydi.
Mayıs 1983’de Kanada Türk İslam Kültür Derneği’nin
ardından Nisan 1987’de Kanada Türk İslam Vakfı
kuruldu. Her ikiside gelir gütmeyen hayır kurumu olarak
faaliyet gösteren Toronto’daki ilk vakıflardı. Vakıf, Pape
ve Gerard kesişimindeki Türk camisnin alınması için
yardım kampanyaları düzenledi. Çünkü 1980’lerde ölen
Türklerin cenaze naması kılınmadan Hristiyan

57
Faruk Arslan

mezarlıklara gömülmesi Türk toplumunu uyandırmıştı.


Aslında ilk Türk camisi, Pakistanlı müslümanlardan Fuad
Şahin’in yardımıyla 1980 başında satın alınan Rhodes
caddesindeki Fatih camiydi. Burası bir evden camiye
çevrilmişti. Başka bir Türk camisinin kurulması
gecikmedi, 1990 başlarında kurulan Anadolu İslam
Merkezi’nin kurucu üyelerinden Binali Bulut, Milli
Görüş’ün Kanada temsilcisi oldu. Zafer Kültür Merkezi
adında ilk büyük Türk camisi, Toronto dışında kalan
Mississauga’da Maingate’de açıldı. Aynı isimle İslami
okulun açılması ise 2008 yılını buldu. Nevşehir ve
Denizlileri vatandaşların gayretleriyle Dufferin
caddesinin kuzeyinde 2000 başlarında kurulan Mevlana
mescidi ile Toronto’da Türk camisi sayısı dörde çıktı. Bu
mescid 2003’den beri faaliyetini Sabır mescidi adında
sürdürüyor. Montreal’deki ilk Türk toplumu temsil eden
kurum ise Quebec Türk Kültür Merkezi’ydi. Bu merkez
ayrıca ilk Türk folklör ve halk dansları grubunu kurdular
ve sosyal klüp olarak faaliyet gösterdiler. Bugün Davet ve
Yunus adlı Türk camileri bulunuyor. (13).

Kanada Göçmenlik kanunun liberalleşmesiyle 1960


sonlarında Avrupalı olmayanlarda göçmen statüsünde
ülkeye giriş yapmaya başladı. Güney Doğu Asya,
Ortadoğu, Güney Afrika’dan müslümanlar ve Karipyen
adasından büyük oranda beyaz ırkın dışında insanlar
Kanada’ya yerleşiyordu. Büyük sayıda müslümanın
akınıyla dini inanışlarını yaşamak isteyen müslümanlar,
Müslüman Vakfı etrafında toplandı. Yeni yönetim kurulu,
toplum için bir dizi aktiviteler hazırladı. Haftalık Cuma
namazları, dini ve özel günler kutlandı ve ilk defa bir
yayın çıkartıldı. Niagara Falls’da 3 Kasım 1968’da

58
Faruk Arslan

yapılan yönetim kurulu toplantısında merkez olacak bir


ev satın alınması masaya yatırıldı. Bu düşünce, Ramazan
bayramında bir yardım kampanyasıyla bir cami
yapılmasına dönüştü. Türk üroloğ doktor Fuad Şahin ve
Toronto üniversitesinde nükleer fizik alanında doktora
yapan Iraklı Hussain al-Shahristani başı çekiyordu. Ancak
1979’da Irak’a dönen Al-Shahristani, Irak’ın eski diktatör
lideri Saddam Hüseyin tarafından tutuklandı. Bunun
nedeni Irak için atom bombası yapmasını ret etmesiydi.
Aynı toplantıda, Guelphli Kanadalı Dr. T.B. Irving’e
Kur’an’ı İngilizceye tercüme etme görevi verildi.
Irving’in Kuran tercümesi “The Qur’an: First American
Version” 1985’de basıldı.

1969 yılı Müslüman Vakfı ve Toronto Müslüman


toplumu için çok yoğun geçti. Toronto’nun doğu ucunda
cami inşa etmek için yer arandı. Ontario’nun güney
batısında ve ABD’de yaşayan müslümanlarla irtibata
geçildi. Ocak 1969’da Dr. Irving’in önerisiyle Müslüman
Vakfı, İslam Misyonları Federasyon’una (FIA) üye oldu.
Müslüman Vakfı’nın başkanı bir Türk olan Dr. Ahmed
Fuad Şahin idi. Şahin, diğer müslüman oluşumlarında bu
kuruma katılmasını teklif etti. Bu oluşum Ontario
Müslüman Toplumu ile New York Müslüman toplumu
arasında köprü oldu.

1 Haziran 1969’da Fuad Şahin başkanlığa, Hasib Khan’da


muhasebeye 1969-70 dönemi için yeniden seçildi.
1969’da Danforth caddesi ve şehrin güney doğusundaki
East York’da iki bina bulundu. Rhodes caddesindeki
Coxwell ve Gerrard kesişimdeki Orange Hall’da karar
kılındı. Ekler yapmak için uygun bir binaydı. Burası

59
Faruk Arslan

İskoç kökenli Glasgow Rangers futbol takımın destek


kulübüydü. Ayrıca 20. yüzyıl başlarında Gospel (İncil)
okuma yeri olarak kullanılmıştı. 36 bin Kanada dolarına
alınan binanın 25 bin doları ödendi, kalanı üzerine faiz
binmeden 1970’de kapatıldı. 17 Eylül 1969’dan itibaren
organizyonun adı Toronto İslam Vakfı olarak değiştirildi.
İlk başkanı yine Dr. Ahmed Fuad Şahin, yardımcısı M.
Muinuddin olurken, hazine Hasib Khan’ye bırakıldı. 182-
184 Rhodes caddesindeki yeni satın alınan binaya kurum
taşındı. Bu arada Müslüman Vakfı, eğitim görecek
müslüman öğrencilere burs bulmaya ve benzer
aktivitelere yöneltildi. 1970 ve 1980’lerde Toronto İslam
Vakfı’nın başkanlığını uzun yıllar Mohamed Nasir yaptı
ve bu kurumu Kanada’nın en önemli ve büyük İslami
merkeze çevirdi. Scarborough’un kuzey doğusunda
Nugget caddesinde tam gün eğitim verilen ilk minareli
camisini inşa etti ve ilk İslami okulu açtı.

Toronto İslam Vakfı’nın ilk başkanı Fuad Şahin’in


hizmetleri Kanada Müslüman toplumunda unutulmaz
izler bıraktı. 1958’de Kanada’da Kingston’daki Queens
üniversitesine staj yapmak için geldi. 1966’da üroloji
doktoru oldu. Şahin, pek çok devlet kurum ve
hastanesinde çalıştı. Bugün çok sayıda üyeye sahip ilk
müslüman kurumların ilk kurucusu, rehberi veya akıl
hocası oldu. Bu kurumlar arasında Toronto İslam Vakfı,
Müslüman Vakfı, Niagara Arazisi Müslüman Toplumu,
Kanada Batısı İslam Dernekleri, Kanada Türk
Müslümanlar Derneği, Kanada Müslüman Toplumları
Konseyi (CMCC) ve Uluslar arası Gelişim ve Yardım
Vakfı (IDRF) sayılabilir. Doktor ağırlıklı müslümanlar
Toronto'ya gelmişti ve her pazar Dundas caddesinde bir

60
Faruk Arslan

evde toplanıyorlardı. Oraya katıldı ve 200'den fazla


değişik milletlerden müslüman doktorlarla ve diğerleriyle
Kanada'nın ilk müslüman cemiyetini Toronto İslam
Toplumu adında kurdu. Başkanlık yaptı, sonra ayrıldı.
1967'de bugün Fatih camisi olarak bilinen 3 katlı evi
İslam Vakfı adına satın aldı ve tamir etti. Farklı
milletlerden müslümanlarla çalışıyordu, yine pek Türk
yoktu, onu başkan seçtiler. Bu yıllarda 10 kadar Türk
gelmişti. Dinle içli dışlı değillerdi. 1970'e kadar başkanlık
yaptığı dönemde London ve diğer kentlerdeki müslüman
cemiyetlerle ilişkiler kurdu ve bir müslüman federasyonu
kurmak için girişimde bulundu. 1969'da “Council of
Muslim Community of Canada” böyle doğdu. Tahsin
Mahmud başkan oldu, Şahin yardımcılığını üstlendi.
Vancouver'dan Halifax'a 50 kadar müslüman kuruluşunu
birleştirdi. 20 yılı aşkın süre bu kurum müslümanların
sesi oldu, çok aktif faaliyet gösterdi. Bu federasyonun
bugün ismi var, ama etkisi zayıfladı. Bunun nedeni,
Muslim Student Association'ın (MSA) onları bölmesiydi.
1965'de ABD'de kurulan ve Kanada'ya yayılan bu
kuruluşa çok mutaassıp insanlar hakimdi. Fuad Şahin,’
Biz Kanada'da yaşıyoruz ve Kanada müslümanlarını
temsil ediyoruz görüşündeydiler. MSA, Hiristiyanlarla
diyalog yapmalarına, yardımlaşmalarına karşı çıktılar.
Ülkelerine geri döneceklerini düşünüyorlar ve bu ülkenin
parçası olmak istemiyorlardı. Açık görüşlü değillerdi.
Onları hoş görmediler, kıskandılar. Üniversitede okuyan
müslümanlarla ilişkileri vardı, Suudi Arabistan'dan destek
alıyorlardı. Cemiyetleri zayıfladı, devam ettirmenin
anlamı kalmayınca kurumun iflas ettiğine karar verdiler.
Fatih Camisi'ni Pakistanlı müslümanlar Markham'da
büyük cami ve okul yapılınca Türklere sattılar, Şahin

61
Faruk Arslan

buna aracılık etti. Vancouver, Calgary, Saskatoon ve


Montreal'de yapılan cami inşaatlarına yardım edildi.
Şahin’in topluma yaptığı insani yardımlar sadece
müslüman toplumu ile sınırlı değildi. Müslüman toplumu
ile Hristiyan ve Yahudi toplumlar arasında ilk diyalog
köprüsünü kuranlardandı. Bu bağlamda, Müslüman,
Hristiyan ve Yahudi Diyalog Grubu ve Hiristiyan
Müslüman Diyalog Komitesi’nde görev aldı. 1971 yılında
bir Protestan Kilisesi olan United Church ilk defa temas
kurdu. Yahudilerde Müslümanlarla konuşmayı kabul
edince Hıristiyan ve Yahudilerle her ay sırayla Cami,
Havra veya Kilise'de buluşup dertlerini anlatmak için
biraraya geliyorlardı. Bu bir yıl devam etti. Bir Allah'a
inanıyoruz, ortak etik ve ahlak değerlerimiz var, insanlar
dinden uzaklaşıyor dediler. Şahin, bir yıl sonra, Papaz ve
Haham'a toplantıdan ne elde ettiklerini sordu. Cevap
alamadı ve onlara şu tesbitlerini iletti: Haham, her
konuştuğumuzu lehlerine mi, aleyhlerine mi diye tartıyor.
Papaz, herşeye güzel devam ediyor gözüyle bakıyor,
yanlışları düzeltmeye çalışmıyor. Diyalog çalışmaları
burada koptu, 1987’de yeniden başladı. 2. dünya
savaşında asker olan Amerikalı bir papaz, Yahudilerin
çok zulüm gördüğünü ve toplumda eşit olmadıklarını
görerek onları toplumla kaynaştırmak için ABD'de bir
cemiyet kurmuş ve çok başarılı olmuştu. Öyle muvaffak
oldu ki, bugün Yahudiler eşit değil üstün konumda.
1985'de Araplara ve müslümanlara haksızlık yapıldığını
gözlemlemiş ve bu yanlışı düzeltmek için İslami Yatırım
diye bir cemiyet kurmuş, dinler arası diyaloğa başlamıştı.
Kanada'da daki müslümanlara da ulaşalım düşüncesiyle
Toronto Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü Henry ile
anlaşmıştı. O dönemde CMC'nin Başkanı olan Şahin’e

62
Faruk Arslan

başvurdu. İslam ve Batı adı altına kaynaştırma programı


hazırlandı ve 1987'de faaliyete başlandı. Venedikte,
ABD'de ve Şahin’in evinde düzenli toplantılar yapıldı.
Zengin Araplara güvendiler, ama yardım gelmedi.
Cenevre'de bir toplantıya giderken Henry kalp krizi
geçirerek öldü ve sonraları cemiyetden bir daha belini
doğrultamadı. Şahin, dünya barışı ve dünya dinleri konulu
pek çok sayıda uluslar arası konferansta Kanada’yı temsil
etti. 1965'de Hamilton'da hiç Türk yoktu. Niagara Falls'a
geçtiğinde sadece bir tane Türk vardı: Ünlü Türk yazarı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun torunu Nimet Hanım.
Hasan Karaçi adında bir Bosnalı ile evliydi. Cuma ve
bayram namazını onun fabrikasında kılınırdı. Sonra
müslümanlar gelmeye başladı ve 1972'de onların
bağışlarıyla Niagara Falls camisi yapıldı. 1966’dan beri
çalıştığı Niagara Falls Devlet Hastanesi’nden 2000
yılında emekli olduktan sonra Niagara İslam Toplumu
camisinde gönüllü imamlık görevini üstlendi. Topluma
yaptığı üstün hizmetlerden dolayı, 22 Ocak 2009’da
eyaletin en yüksek mükafatı sayılan Ontario Liyakat
Devlet Ödülü’ne layık görüldü. Şahin, sadece Ontario
toplumuna katkıları ve dünyada yaptığı başka hizmetlerle
adını Kanada müslümanları ve Türkleri tarihine yazdıran
müstesna bir isim oldu (14).

Fuad Şahin’in kurduğu IDRF, Ontario hükümetinin


tanıdığı, müslümanların gurur duyduğu uluslar arası
yardım kuruluşu olarak faaliyetlerine devam ediyor.
1984'de İnternatonal Development Relief Foundation
adıyla kuruldu. Louise Arbour gibi gazete editörlerinin,
bakan ve milletvekillerinin katıldığı toplantılar düzenledi,
ciddi programlar hazırladı ve çok muvaffak oldular.

63
Faruk Arslan

Sudan'da, Bangladeşte, Pakistan'da Somali'de Bosna'da


Irak'ta nerede müslümanlar zor durumdaysa yardımlar
topladı ve ulaştırdılar. Bunlar hükümetle müşterek
programlarla gerçekleştirildi. IDRF’in kuruluş
prensipleri, insan onuru, sosyal adalet ve güvenlirlik
açısından halen model olarak gösteriliyor. IDRF,
kurucusu Şahin’in aldığı ödülü kutlamak için Nisan
2009’da bir Gala gecesi düzenledi. Geceye katılan
Ontario Valisi David C. Onley, Şahin’in göstermiş olduğu
üstün performansla bu ödülü hak ettiğini söyledi (15).

Bugünkü Türk Toplumu nasıl oluştu?

İlk Türkler, 1880’lerde Osmanlı vatandaşı olarak geldi.


Birinci dünya savaşında savaş stresi yıllarında pek çok
Ermeni, Rum ve Süryani Kanada’ya sığındı. 2009 yılında
Kanada’da yaşayan ilk gelen Türk 101 yaşını kutladı.
Yıllar sonra 8 Türk Toronto'ya 1955'de geldi. Bunlardan
biri Yaman Üzümeriydi (16). Kanada'ya uyum sağlayınca
kendi ülkelerini kanıksadılar. Eğri giden olguları, olayları,
uygulamaları daha net görür hale geldiler. Bu sefer
Türkiye'ye yeniden uyum sağlama fobisi sardı
bünyelerini. Almanya serüveni gibi ikinci, üçüncü nesiller
yetişmeye başladı. İlk gelen yüksek eğitimli, çoğunluğu
mühendis Türklerdi. İş bularak veya öğrenci olarak
geldiler. Kanada toplumu içine karışarak eridiler,
Türklerden kendini soyutladılar. Bu nedenle Türk
toplumu oluşamadı, yerleşik düzene geçemedi. Çünkü ilk
gelenlerin dini inançları zayıftı, Kanada'nın yumuşak
asimilasyon politakasına yenildiler. Çocukları artık tam
bir Kanadalıydı, Türk gibi düşünemiyor, Türkçe
konuşamıyordu, pek azı müslüman gibi yaşıyordu.

64
Faruk Arslan

Milliyetçilik damarına rağmen pek azı Türk toplumu


içinde kaldı. 1986'da gelen ikinci dalga Türkler,
köylüydü. Nevşehir, Denizli, Konya ve
Kahramanmaraş'ın köylerinden Türkler, Kanada’nın vize
uygulamadığını duyunca biletini alıp soluğu Montreal ve
Toronto’da aldı. Merhum Turgut Özal, Kanada ile
karşılıklı vize uygulamasını kaldırdığını nereden
duydularsa, bu beldelerin uyanık köylüleri toplu biçimde
pasaport çıkartıp Kanada'ya göç etmişti. Toronto'ya,
Montreal'e inen uçaklar her seferinde 400'er Türk
getiriyordu. Kanadalılar Nevşehir'i, Denizli’yi
Türkiye'nin en büyük kentleri sanıyordu. Bu seferler
aylarca aralıksız sürdü. Gelenler, ömürlerinde şehir
görmemiş, güttüğü ineği, ektiği tarlayı bırakıp göç
etmişti. Okuma yazma dahi bilmeyen bu Türklerin
çoğunluğu ilkokul bile bitirmemişti. Paraları, eğitimleri,
meslekleri yoktu, hemen hepsi iltica ettiler. Ekonomik
zorlukları söyleyemediler, siyasi mülteci oldular. En
altdan biraz üste tırmanırken kültürlerini yaşatma
duygusuyla dine sarıldılar. Ama çalışkandılar. İlk Türk
sivil toplum örgütleri böylece şekillendi. Camiler açıldı,
kültür merkezleri çiçek açtı. Cenazelerin kaldırılacağı bir
mekan olmaması, müslüman Türklerin Hıristiyan
mezarlığına gömülmesi üzerine Pape ve Gerard’ta ilk
caminin alınması için herkes elini cebine attı ve cami
1986’da açıldı. Diyanet İşleri Baikanlığı’na mektup
yazarak imam istdiler. Böylece Tahir Hoşafcı, 1988’de
Toronto’ya geldi ve 6 yıl görev yaptı. Aynı zamanda
devletimizin Din İşleri resmi yetkilisi oldu. Daha sonrakş
gelen imamlarda bu konumda geldiler. Süleyman Hilmi
Tunahan grubunun Fatih Cami 1980’de, Milli
Görüşcülerin Zafer Cami 1988’de ve Nevşehirlilerin

65
Faruk Arslan

Mevlana Cami 2000’de faaliyete başladı. Fatih Cami’nin


imamlığını 1992’den başlayan Muzaffer Koşar 17 sene
sürdürdü. 1985’de Kanada Türk Dernekleri Federasyonu
kuruldu. Ermeni terörist saldırısı ve soykırım iddialarına
karşı refleks olarak Türk tezlerini savunmaya çalışan
Türkleri bir araya getirdi, 17 Türk derneğini aynı çatı
altında topladı.
Eğer 1980’lerde gelen köylü Türkler iltica etmemiş
olsaydı, daha çok vatandaşımız gelebilirdi. Kanadalılar
vize muafiyetini kaldırmayabilirdi. Türk Dışişlerine
sordular, aldıkları cevap: ' Beğenmiyorsanız vize
uygulayın' şeklindeydi. Dışişleri Bakanlığında Mesut
Yılmaz oturuyordu. Vize uygulaması başlayınca göç
bıçak gibi kesildi. 2000 yılında ve 2001 baharında
Türkiye'de başveren ekonomik ve siyasi krizler, tekrar
Kanada'ya akını başlattı. 28 Şubat süreci sonrası
kendilerini Kanada'da bulan genç, eğitimli, dinamik yeni
nesil farklıydı. Bu arada sistemin dışladığı Kürtler,
Aleviler, Süryaniler gibi diğer Türkiyeli ' küskünler' ile
eğitimli, meslek sahibi göçmenler, Kanada'yı keşf
etmekten oldukça memnundu. Militize, politize edilmiş
Kürtlerin Kanada'yı seçmesinin nedeni artık Almanya ve
Avrupa ülkelerinin Kürtlerin sahte iltica taleplerini kabul
etmemesiydi. Almanya'daki iltica isteklerine yüzde 90
oranında ret yiyen Kürtler, bakir Kanada'yı seçerek kısa
sürede oturum haklarını aldı. Kanada sundukları sahte
belgeleri ve oynadıkları tiyatroyu, eğer kaliteli
yapabiliyorlarsa yutuyordu. Dindarlara baskılardan dolayı
Avrupa'yı yıllar önce terkederek Amerika kıtasını
keşfedenlerin yerini, dinini, geleneksel kimliğini
yaşayamadığı için can vatanı Türkiye'sini ' ya terket ya
terket ' diye ayrılanlar alıyordu. Türk lobisi oluşturma

66
Faruk Arslan

fikri, yeni jenerasyonun göçü ile ivme kazandı Kanada'da.


Tabii Kürtlerde, Kürt lobisi oluşturmayı ihmal etmedi.
2000 sonunda Toronto'da Türkiye'den sadece 10 bin
Türk-Kürt yaşıyordu. Kanada genelinde ise 20 bin
Türkiyeli olduğu sanılıyordu. Bugün 25 bin Türkiyeli
sadece Torontoda yaşıyor, Montreal'de 15 bin, Ottawa ve
Vancouver'da beşer bin olmak üzere altmış binin üzerinde
vatandaşımız Kanada'yı 2. vatan edindi. Kanada'da bu
yıllarda Alevilerin çıkardığı Bizim Anadolu ve ABD'de
basılıp Kanada'da dağıtılan Zaman gazetesinden başka
Türk medyası yoktu. Zaman gazetesi Kanada temsilciliği
Halim Dağlar tarafından 1997’de kurulmuştu. Kısa sürede
ABD baskısını Toronto’ya alan Dağlar, haftada bir 1500
adet Zaman Kanada basıyordu. Ancak Türk toplumu para
ile satılan gazeteye alışamadı. Bedava satılan toplum
dergileri vardı. Zira etnik milletler kendi dergilerini
aldıkları reklamlarla ücretsiz çıkartarak bedava
dağıtıyordu. Rusların altı, Korelilerin on, Filipinlerin bile
on üç dergileri vardı. 654 adet bedava etnik yayın
mevcuttu. Bu nedenle 2002 Eylülünde Sunrise dergisinin
ilk sayısı küçük bir ekibin gönüllü çalışması ile çıkartıldı.
1997 yılında Tahir Hoşafcı, Mustafa Kütük, Faruk
Saygılı, Salim Atar ve Süleyman Demiray tarafından
kurulan Sunrise Eğitim Vakfı’nın başkanlığın uzun süre
Ender Tan yürüttü. 2001 yılından itibaren aktif işlerini
yürüten İsmail Akpınar, öncelikle bir merkez kiraladı.
Hem Pazar Okulu adında Türk ailelerin çocuklarına
Türkçe öğretecek, hemde sosyal toplantı ve etkinliklerin
yapıldığı bir merkeze gereksinim vardı. Burada dergi de
çıkacaktı. Mayıs 2002’de Scarborough’da 84
Crockford’da 10 odalı merkez tutuldu. Kanada
Türklerinin tek ücretsiz yayın organı Sunrise, kısa sürede

67
Faruk Arslan

herkesimi kucaklayıcı yayınları ile ses getirdi. Yayının


yazar kadrosunda Nur ismiyle yazan 2 yıllık müslüman
Kathlen hanımın yazıları İslamiyeti İngilizce öyle güzel
anlatıyordu ki, çok kitap okuyan bu Fransız Kanadalı
hanıma imrenmemek elde değildi. Zaten tek İngilizce
yazıyı o yazıyordu, diğerleri Türkçe’ydi. Yazı kadrosunda
ayrıca Faruk Arslan, İsmail Akpınar, Sezai Şen, Mehmet
Gül, Nazila İskandorava, Akbar Majidov, Hasan Yılmaz
yer alıyordu. Ali Alperen, Nadir Bakıcı, Arif Topbaş,
İshak Yorgancı, Mehmet ve Hatice Kahraman çifti gibi
konuk yazarlara her sayıda yenisi ekleniyordu. Yayının
web sitesi www.sunedu.ca kısa sürede büyük bir ziyaretçi
kitlesine sahip oldu. Bu arada ilk web masterı Mete
Kısacık ve yazıları tashih eden Ercan Kayaönü, dergiyi
sayfalayan Seyit Bursal, bu derginin gizli
kahramanlarıydı. 3 bin adet basılan aylık ücretsiz dergi
Türklerin adreslerine postalanıyordu. Kısa sürede dergi,
bir numara haline geldi ve Türk işadamı olmadığı için
reklam alamazsınız denilen sektörde önceleri 3 bin dolar,
daha sonraları beşbin dolara varan reklam almaya başladı.
2003 Eylül'ünde tiraj beş bine çıkmıştı. Daha önce
Kanadalı Türklerin en zengini Fred Pritina tarafından
çıkartılan Radyo Merhaba'nın ve Pape Cami'nin dergi
denemeleri başarısız olmuş ve külliyen zarar ile
kapatılmıştı.

Hasan Yılmaz ise Sunrise'dan ayrılarak Canadatürk aylık


gazetesini Ocak 2004’de beş bin tirajla önce aylık, 2007
eylülünden itibaren ise onbeş günde bir çıkartmaya
başladı. Kürtler, Canadatürk’ün başarısını görüp hemen
Mezopotamya adlı ayrılıkcı yayınlarını çıkardı. 2007
yılında Yeni Hayat, Tunceli Kürt Alevisi Süleyman

68
Faruk Arslan

Güven tarafından çıkarılmaya başlandı. Türk medyasının


yeşermesiyle lobicilik hızlandı. Üçüncü dalga ile son
yıllarda gelenler, eğitimli gençler ve ailelerden
oluşuyordu. Ancak Kanada'daki Türk toplumu oldukça
dağınıktı. Yunanlılar, İtalyanlar ve Çinliler kendilerine
mahalleler kurmuş iken Türkler lobisizdi, yalnızdı.

2002 ile 2004 periyodunda Sunrise Dergisi’nin yanısıra


OMNİ kanalında 2001’de haftalık yarım saatlik yayına
başlayan Turkuaz Tv, Kanadainfo ve Simit Kokusu
network grupları, 2000’li yıllarda Türklerin iletişimini
sağladı. Sunrise, yeni göçmenlere danışmanlık yapan,
Türk öğrencilere okula hazırlayan, yaz kursları, kamplar
organize eden, gönüllü çalışanlara mektup verip
istihdamda bulunan, haftalık seminer ve toplantıların
yapıldığı Türklerin tek kurumsal merkezine dönüştü. 100
Türk öğrenci ile kamp yapılan 2003 yazında bir rekor
kırılmıştı. Bu kadar Türk öğrenci bugüne kadar hiç
toplanmamıştı. Kamp yapılan binanın inşaatı İsmail
Akpınar’ın özverili çalışmaları ve Toronto’daki Türklerin
maddi himmet ve fiziki çalışmaları ile Belville ve Trenton
arasındaki çiflikte kısa sürede tamamlanmıştı. 3 katlı, her
katı 150 metrekare alana kurulu,, 450 dönüm araziye
sahip çiftlik evinde yüzme havuzlu, spor sahalarıyla
mükemmel bir tesis bitirilmişti. Toronto’ya 170 km
uzaklıktaki köyde olan kamp merkezi, 500 bin dolar
yerine bedava çalışan Türkler sayesinde inşaat malzemesi
fiyatına 170 bin dolara mal olmuştu.
Bu sırada Sunrise’ın gerçekleştirdiği Türk Kermeside bir
ilkti. Ahçı Mustafa Ardıç, 90 kg ağırlığında Türk döneri
takarak Toronto rekoru kırdı. Erdal Dağ kesme işini
üstlendi. Kermes fikri, 2001’de ortaya atılmış, aylar önce

69
Faruk Arslan

hazırlığı başlamış, 2002 yazında yapılmıştı. Vakfa gelir


getirecek bir gönüllü aktiviteydi. Türkiyeli hanımların
hummalı çalışması,Türkiye'yi, Türk kültürünü tanıtma,
Türk yemeklerini sergileme ve vakfa gelir sağlama
düşüncesiyle birleştirilince ortaya güzel bir hizmet çıktı.
Kermes'in ne anlama geldiğini dahi bilmeyenler vardı.
Turkish Bazaar dendi Kanadalılar için olmadı.. Kimisi
Türk festivali, kimisi 'Garage Sale' diyelim diye ısrar etti.
Türkiyeli hanımlar el emeği, göznuru eserlerini özenle
hazırladı, bağış kıyafetler toplanınca bir butik açacak
kadar malzeme birikti. Mantı, dolma gibi özel Türk
yemekleri, baklava, Kemalpasa tatlısı gibi özel Türk
tatlılarını hazırlamak yine hanımlara düştü. Özellikle
bayanlar organizatörleri Fatma Durmuş ve Nilgün
Sarıkurt tarihe geçti. 10 bin adet el ilanı dağıtıldı.
İstanbullu işadamı Ahmet Turan Duran’ın
koordinatörlüğünde onlarca gönüllü seferber oldu.
Türkiye'nin Toronto Fahri Başkonsolosu Yaman
Üzümeri, böylesine güzel bir komitenin böylesine güzel,
sıcak bir etkinliğinde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti
dile getirdi. Kanada'ya ilk geldiklerinde sadece 8 kişi
olduklarını anlatan Üzümeri, Türk görmek için Detroit'e
gittiklerini, bugün ise böyle bir etkinliğe gelecek binlerce
Türkün bulunmasının bir nimet olduğunu kaydetti.
Toronto Belediye Başkanlığı için adaylığını koyan
Mehmet Ali Yağız, el ilanları dağıttı. Kanada’ya gelen ilk
Türkler ülkelerinde ne olursa olsun her türlü işi ekmek
parası için yapıyorlardı.

Türkiye’de doktor iken, Kanada’da ilk geldiği 3 yıl


tuvalet temzileyen İbrahim Cintosun bugün avukattı. 37
yaşında sonra 3 yıl Hukuk okumuştu, 10 yıl sonra yılda

70
Faruk Arslan

200 bin dolar kazandıran bir mesleğe kavuşmuştu. Eşi diş


doktoru Ayla hanım, diş hekimliğini tescil ettirene kadar
2 yıl okumuş, değişik eyaletlerde yapılan 12 ihtisas
imtihanı uzun bir maratonda vermişti. Kıbrıs Türkü
Hasan bey, 30 yıl sonra Lanscaping- bahçıvanlık işinden
zengin olmuştu. Duran bey, bahçıvanlık yaparak, çimen
keserek 16 yıl sonra ev alabilmişti Yüksek mühendis
100’den fazla projeye imza atmış Ömer bey, yıllardır
geceleri market temizliyordu. Matematik öğretmenleri
Harun ve Muhsin beyler, akşam 7’den sonra 5 saat pizza
dağıtıyordu. İkiside öğretmen olarak 2 yıl sonra part time-
supply – yedek öğretmen olarak geçici işler bulmuşlardı.
Daha sonra ise bir müslüman okulunda tam gün öğretmen
olmuşlardı. Ülkenin matematik öğretmenine ihtiyacına
rağmen 10 aylık bir kursu bitirmeden gerçek öğretmen
olamayacaklardı. Çatı işinde çalışan, temizlikçilik,
sıvacılık yapan yüksek eğitimli Türklerin sayısı
azımsanmayacak kadardı. Çiçek satmadan, seyyar
satıcılığa, inşaatda taş kırmadan Tim Hortons’da kahve
doldurmaya kadar tonla iş, ancak Türk ve diğer
göçmenler tarafından yapılıyordu. Çünkü düşük saat
ücreti olduğu için Kanadalı bulamıyorlardı. Başka
ülkelerden edinilen diplomaların ve mesleklerin
Kanada’da geçerliliği yoktu. Yeniden okumak,
Kanada’da da kolej ve üniversiteye gitmek pek çok
göçmene ağır geliyordu.

İlk Türk Festivali, Kanada Türk Dostluk Vakfı tarafından


Mehmet Gül’ün organizesinde başarıyla 40.000
ziyaretçinin katılımıyla 5 Ağustos 2006’da yapıldı.
Toronto Belediye Başkanı David Miller, Türk
toplumumunu Toronto’nun Canlı Kültür projesine

71
Faruk Arslan

katıldığını için teşekkür etti. Miller’in teşvikiyle festival


ertesi yıldan itibaren iki güne çıkarıldı. 4-5 Ağustos 2007
ve 2-3 Ağustos 2008’de CTFC başarıyla Türk Festivalini
devam ettirdi. Kanada-Türk toplumunun yanısıra diğer
toplumlar ve Toronto civarındaki kültür ve komşu
şehirler, iller ve hatta ABD eyaletinden, özellikle New
York gelen binlerce ziyaretçi festivali ziyaret etti.
2008’de 100 bin ziyaretçi rekoruna ulaşıldı. 2009’un ve
2010’un 1 ile 2 Agustos’undaki 4. Toronto Türk Festivali,
unutulmaz ilklere damgasını vurdu. Kanada, ilk defa
Mehter Takımı gördü, dinledi. Fatih Belediyesi Mehter
Takımı 22 kişi ile Türk Hava Yolları sponsorluğunda
geldi. Toronto, Montreal, Ottawa ve Niagara Falls’da
konserler verdi. Festival sırasında Yonge üzerinde ilk
defa yapılan Yonge caddesindeki Mehterli üç Türk
yürüyüşü de muhteşemdi. Sahne programı için masraftan
kaçınılmamıştı. Ekibiyle Türkiye’den gelen ses sanatçısı
Gökmen’de bir ilkti. 2010’de Tuluyhan Uğurlu’nun
Mehterle verdiği piyano konsei ise mükemmeldi. Daha
önce hep yerel sanatçılarla idare edilmişti. ABD’den
getirilen Mavi Yıldız grubunun folklor gösterileri renk
kattı. Üstelik grup üyelerinden sadece biri Türktü,
diğerleri Amerikandı. Doğu Türkistan’dan Azerbaycan’a
tüm Türkler festivalde birleşti.

2005’de kurulmuş Kanada Türk Dostluk Vakfı (CTFC)


ve etrafında toplanan Türk toplumu bir kaç yıl içinde bir
cazibe, çekim merkezi oluşturmuş ve Türklerin çoğunu
temsil eder hale gelmişti. Bunda Warden ve Eglinton
kesişiminde 25 Civic Road’da açılan Kanada’nın ilk Türk
okulu Nil Akademi’nin büyük rolü vardı. İlk okul ve
ortaokul olarak başlayan Türk okulu, 2007’de lise

72
Faruk Arslan

eğitimine de başladı. Montreal’de 2006’da açılan Söğüt


Türk okulu, 2. Türk okulu olarak Quebec eyaletine
damgasını vurdu. Ottawa’da 2006’da açılan Tulu
Akademi yerini 2007’de anaokuluna bıraktı. Bu okullar
Türk kültür ve dilini koruyan, hafta sonu okulundan, spor,
müzik ve folklor klüplerine kadar düzenlediği
etkinliklerle Türk toplumunun kalbi haline geldi. Eylül
2010’da ise Nil Akademi, Toronto’da ilkokulu ayırarak
ikinci binada eğitime başlarken, eski binası lise olarak
kullanılmaya başlandı.

35 öğretmen ile ana okulundan lise sona kadar hizmet


veren Nil Akademi, öğrenci sayısını 2009 ile 2010 eğitim
öğretim yılında 200’e, 2011’e girerken ise 300’e çıkarttı.
Okul, 2008 ile 2009 Eğitim ve Öğretim yılında mezun
olan 9 lise öğrencisinin tamamını, 2010’da ise 13 lise
mezunun tamamını Kanada’nın en kaliteli üniversitelerine
yerleştirdi. Kanada’da lise çağında fazla Türk öğrenci
bulunmaması nedeniyle Türkiye’den liseli öğrenci
transfer etmeye devam eden Nil Akademi, kız ve öğrenci
yurtlarının yanısıra fiyatların Türkiye ve ABD’deki özel
okul ücretlerinin yarısı olması nedeniyle cazip imkanlar
sunuyordu. Yüzde 100’lük üniversiteye öğrenci
gönderme başarısı Nil Akademi’yi Kanada’da en başarılı
özel okullar içine soktu. Kanada Türk toplumunun yüz
akı haline gelen okul, tüm Türklerin yüzünü güldürdü.
Okulun sadece son bir yılda 2008 ile 2009 Eğitim ve
Öğretim döneminde elde ettiği başarılar şunlardı:
Toronto Bilim Olimpiyatlarına Nil’in10 öğrencisi katıldı.
500 proje arasından Bekir Büyükkocabaş ve Kenan
Süleymanov iki altın kazandı. Şamil Özçelik, Mustafa
Göktaş, Seniha İnceöz, Ayşe Gölçek, Doğan Keysan, Elif

73
Faruk Arslan

Asal, Zapaer Alip ve Hüseyin Çeltikoğlu toplam 8 bronz


getirdi. ABD’nin Teksas eyaletinde yapılan, 60 ülkenin
katıldığı uluslar arası Çevre Bilim Proje yarışmasında
Bekir Büyükkocabaş ve Kenan Süleymanov 2 gümüş
madalya kazandı. Ontario Eyaleti Resim yarışmasında
Esma Betül Başkurt, hem kendi kategorisinde hemde
Eyalet çapında altın madalya alırken, ödülünü Ontario
Doğal Kaynaklar bakanı verdi. Başkurt’un çizdiği salmon
balığı resmi 2009 yılında balık lisanslarına basıldı.
Quebec Eyaleti’nin Montreal kentinde yapılan Çizim,
Tasarım ve Çizim yarışması EXPO3i’den madalya yağdı.
Bekir Büyükkocabaş, Kenan Süleymanov, Abdurrahman
Özkan altın, Reyhan Balıkcı, ‘En İyi Barış Temalı Kısa
Film’ dalında bronz kazandı. Mustafa Alan, Selman
Durmuş, Ömer İnce, Serdar Yıldızcı jüri özel ödülü elde
ederken, Halime Daglar, Diane Samaroo, Yusuf
Kahraman ve Diyar Tuğrul’a mansiyon verildi.
Türkiye’de yapılan 7. Türkçe Olimpiyatlarında Büşra
Bakıcı, ‘Ana Dil Şiir’ kategorisinde bronz madalya
getirdi. Ontario Eyaleti Robot yarışmasında, Diyar
Tuğrul, Kemal Buğra Güran, Zapaer Alip ve Semih
Yeşil’in dörtlü, grup çalışması, en iyi tasarım ödülünü
Nil’e kazandırdı.York Üniversitesinde yapılan Bilim
Olimpiyatında 6 altın, 7 gümüş, 10 bronz ve mansiyon
ödülleri Nil Akademi öğrencilerinin oldu.

Mart 2009’da Toronto’da kurulan Türkiye Kanada Ticaret


Odası (TCCC), 12 bin sanayicinin üye olduğu Türkiye
Sanayiciler ve İşadamları Konfederasyonu’nun
(TUSKON) Kanada temsilciliğini aldı ve Kanada ile
Türkiye arasında iş adamları köprüsü kurmaya başladı. 28
Ekim 2009’da resmi açılışını seçkin katılımcılatr

74
Faruk Arslan

eşliğinde Toronto’nun meşhur Fairmont Otelinde yaptı.


Kanada Türk İş Konseyi, 2000’li yıllardan beri DEİK
çerçevesinde biri Türkiye, diğeri Kanada’da yılda iki
toplantı gerçekleştirdi.

2005 sonlarında kurulan Kanada Kültürlerarası Diyalog


Merkezi (CIDC), Kanadalılara Türkiye’ye tanıtmak
amacıyla ilk gezisini Fehmi Kala başkanlığında 2006
yazında yaptı. 2007, 2008, 2009 ve 2010 gezilerini
CIDC’nin başına getirilen Varol Söyler gerçekleştirdi. 5
ile 15 Nisan 2009’da tarihleri arasında Türkiye’ye giden
Toronto Polis Şefi Bill Blair, Şef Yardımcısı Anthony
Warr, Personel Genel Müdürü Peter Sloly ile eşleri,
Türkiye hayranı olarak Toronto’ya döndü. Kanadalı
milletvekillerinden, akademisyenlere, bürokratlara kadar
kafileler halinde Kanadalılar CIDC organizesinde
Türkiye’ye götürüldü. Çok sayıda önemli ismi, değişik
tema ve konularda dostluk yemeklerinde biraraya
getirerek, Türkiye’yi tanıttı. Kanada’nın 10 ayrı kentinde
farklı isimlerde faaliyet gösteren dşyalog derneklerş ve
vakıfları, Ocak 2010’dan itibaren Kültürler arası Diyalog
Enstütüsü (IDI) adı altında Ahmet Tamirci’nin
baikanlığında tek çatı altında toplandılar. Bu devrede
büyükelçilikte ilk defa Kanadalıları 2010 yazında
ekiplerle Türkiye’ye götürerek diyalog yapmaya başladı.
Ahmet Tamirci, Faruk Arslan, Fatih Yeğül, ve Azim
Şamsiyev 2011, 2012 ve 2013’de de Türkiye’ye 150’den
fazla üst düzey Kanadalı taşıdı ve ülkemizi sevdirdiler.

2006 yılında Türk akademisyenler Mustafa Yavuz ve


Fatih Yegül öncülüğünde kurulan Saygı Eğitim Vakfı,
Kanada’da çalışan 60’a yakın Türk ve Kanadalı

75
Faruk Arslan

akademisyeni 9 Mayıs 2008’de bir yemekte buluşturdu,


kaynaştırdı. Kanada üniversiteleri ile Türk üniversiteleri
arasında akademik köprü kurdu. Mart 2009 yılında
kurulan Anadolu Kültür Fedarasyon’u çatısı altında 30’u
aşkın Türk derneği birleştirdi. Başkanlığına Fatih Yeğül
seçildi.

2006’da kurulan vakıflardan Dicle İslam Vakfı, Pakistan


depremzedelerine, daha sonra Madagaskar, Malavi,
Etiypya, Senegal ve Mozambik’e 2008, 2009, 2010,
2011, 2012 ve 2013’de 2000’den fazla kurban yardımı
gönderdi.

Elbette Fethullah Gülen Hareketi dışında da aktif toplum


hizmeti yapan Türkler var. 2006 yılından beri 1970’lerin
başında kurulmuş en köklü derneklerden Türk Kültür ve
Folklor Toplumu, Missiasauga’da düzenlenen 50’den
fazla ülkenin temsil edildiği festivalde, 2004’den beri
Türkiye pavilyonu açarak Türkiye tanıtımı gerçekleştirdi.
Kıbrıslı Türklerin çoğu Kitchener ve Mississauga’da
yaşıyor. Toronto’da Türkler ise, Victoria Park, Don Mills,
Thorncliffe Park ve Downsview yoğunlaşmış olsalarda,
kentin her köşesinde yaşıyordu.

2009’da göreve başlayan Büyükelçi Rafet Akgünay, zayıf


gördüğü Türkiye’nin laik ve Atatürkçü vatandailarını
organize etmeye karar verdi. Büyükelçilik, etkinlikler için
Ottawa’da bulunan Türk Kanada Kültür Derneği ile dört,
yine Ottawa’da bulunan Ottava Türk-Kanada Kadınlar
Birliği (CATWAO) ile üç ve Toronto’da bulunan Türk
Kültür ve Folklor Derneği ile iki defa işbirliğine gitti.

76
Faruk Arslan

Büyükelçiliğin web sitesinde yer alan


“Büyükelçiliğimizce veya Büyükelçiliğimizin desteğiyle
gerçekleştirilen Kültürel, Bilimsel ve Tanıtıcı Etkinlikler”
başlıklı bilgi notuna göre: Türk Kanada Kültür Derneği
ile işbirliğine gidilerek 24-26 Mart 2009 tarihleri arasında
Ottawa Film Günleri yapıldı. 1-18 Mayıs 2009 tarihleri
arasında Kanada Lale Festivali’nde Türkiye Pavyonu
açıldı. 23 Eylül 2009 tarihinde Kanada Kütüphane ve
Arşivleri salonunda Türk Ressamları Sergisi ve “Nefes”
adlı belgeselin gösterimi yapıldı ve 8 Kasım 2009
tarihinde Büyükelçilik Konutu’nda 10 Kasım Atatürk’ü
Anma Günü ve Atatürk Haftası vesilesiyle tören
düzenlendi.

Ottawa Türk-Kanada Kadınlar Birliği ile işbirliğiyle, 26


Ocak 2009 tarihinde Büyükelçilik konutunda Suha
Arın’ın “Topkapı Sarayı” belgeselinin iki bölümünün
sunumu, 10 Mart 2009 tarihinde Kanada Parlamentosu
Konferans Salonu’nda Dünya Kadınlar Günü nedeniyle
düzenlenen Prof. Ayşe Güneş Ayata ve Prof. Feride
Acar’ın konuşmacı olarak katıldığı “Evolving Role of
Women in the Turkish and Canadian Societies” başlıklı
panel ve 12 Kasım 2009 tarihinde Dominion Chalmers
Kilisesi’nde “Ottoman Composers: A musical Journey to
Old İstanbul” konulu klasik Türk müziği konseri
gerçekleştirildi.

Türk Kültür ve Folklor Derneği ile yapılan işbirliği


sonucu ise 22-24 Mayıs 2009 tarihleri arasında
Mississauga’da düzenlenen Carassauga Kültür
Festivali’nde Türk pavyonu açıldı ve 19 Eylül 2009

77
Faruk Arslan

tarihinde Toronto-Trinity St Paul’s Centre’da Ottava ve


Montreal Türk Müziği Koroları Konseri düzenlendi.

Bunların yanında Calgary Türk-Kanada Kültür Derneği,


Ottawa Türk Kanada Kültür Derneği ve Bizim Anadolu
gazetesi ile birlikte film günleri için işbirliği yapan
Büyükelçilik, Ottawa Klasik Türk Müziği Korosu,
Anadolu Halk Oyuncuları ve Kanadalı Türkler Konseyi
gibi kuruluşlarla da beraber etkinlikler düzenledi. Bu
etkinlikler için işbirliği yapılan kuruluşlara ne kadar
maddi destekte bulunulduğu ise web sitesinde yer alan
bilgi notunda yer almadı (17).

1980’li yıllardan beri Kanada Cerrahilerinin lideri olan


Tevfik Aydöner, 2008’de Etobicoke’de 270 Birmingham
caddesinde bulunan kiliseyi Türk toplumunun bağışlarıyla
satın aldı. Kanada Sufi Merkezi’ne çevrilen eski kilisede,
her Cumartesi İslam anlatılıyor, Sufi müzik dinleniyor,
şiirler okunuyor, sema gösterisi ve Sufi zikirleri yapılıyor.

Kanadalı Türkler, aslında 2000’li yıllarda toplumu


toplamaya çabalayan Fethullah Gülen grubunun
faaliyetlerini saymazsak, bir başarısızlık öyküsüdür. Bu
konuya Canadatürk’te yazdığı ‘Kanada'nın 'Türkçesi': Bir
Başarısızlığın Bilançosu’ başlıklı yazıda değinen McGil
üniversitesinde doktora yapan akademisyen Emrah Şahin,
şu tespitlerde bulunuyor:

Jason D’Amour siyaset bilimi son sınıf öğrencisi. İki


yıldır McGill Üniversitesi’nde Türkçe derslerini takip
ediyor. Daha fazlasını istiyor ve Türkçesine yardım
edecek kişi ve kurumları arıyor. Bulamayınca: “Neden,”

78
Faruk Arslan

diye soruyor, “Türkçeyi diğer diller gibi


öğretmiyorsunuz?” Kurumlarımızın böyle bir derdinin
olmadığını, Türk kolejlerinin başka programları daha
cazip bulduklarını, Türkçe kitaplarının az ve yetersiz
olduğunu ve Kuzey Amerika Türklerinin Türkçeyi
evlatlarına öğretme de bile atıl kaldığını birisi ona
söylemeli. Jason kararlılığıyla Türkçeyi öğrenecektir ama
uzun vadede biz Kanadalı Türkler bu başarısızlığın
bilançosunu hesaplamak zorunda kalabiliriz.

Büyükelçilik, konsolosluklar ve benzeri resmî kurumların


ana gündeminde Türkçe araştırma ve öğretimi yok;
ekseriyetle siyaset, göçmenlik işlemleri, kutlamalar ve
hatta lale bahçeleri var. Maalesef Kanada, Alman Goethe
Enstitüsü modelinde Türk dilini ve kültürünü tanıtacak ve
öğrenmeye sevk edecek bir kuruluştan mahrum.
Görünürde buna en yakın enstitü Türkiye’de Ankara
Üniversitesi’nin bünyesinde faaliyet gösteren Türkçe ve
Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi. Kısa
adıyla TÖMER, Türkiye’de “8 ilde toplam 10 şubesi” ile
faaliyet göstermekte. Kanadalılar, yaz aylarında
Manavgat’ta açılan yoğunlaştırılmış Türkçe kamplarına -
formalitelerle uğraşabilirlerse- katılabilirler.

Aynı şekilde, Kanada’nın Türk cemaatleri ve kolejleri de


dil ve kültürlerini korumada ve tanıtmada resmî
kuruluşlar kadar sorumlu. Örneğin, İslam’a Davet
Vakfı’nda samimi bir kadro tarafından geçen sene
düzenlenen “Camide 24 Saat” programı sayesinde,
yöredeki Türk göçmenlerinin evlatları, dillerini tanıma ve
öğrenme imkânı bulmuşlardı. Buna rağmen -ve bu
evlatların bir kısmı ders aralarında anadilleri Türkçeyi

79
Faruk Arslan

değil Fransızca konuşadursun- cemaatler ve kolejler


bazında, bugün itibariyle yabancılara hitap eden
teşekküllü bir Türkçe programı yok. İkinci bir girişim
örneği olarak Montreal Türk Kültür Merkezi'nin
bünyesindeki Türkçe dersleri düşünülebilir. Ancak,
imkânsızlıklar, yeterli tanıtımın olmayışı ve derslere
gerekli desteğin verilmemesi, bu samimi projenin geniş
kitlelere ulaşmasını engelliyor.

TÖMER kitapları ve Davet Vakfı’nın Almanya basımlı


ders kitapları anadili İngilizce ve/veya Fransızca olan
öğrencilere hitap etmiyor. Örneğin, TÖMER’in İngilizce
konuşan öğrenciler için hazırladığı Hitit Türkçe Serisi
oldukça tutarsız; dilbilimi ve İngilizce yapılara duyarsız;
dahası, sıradan, sıkıcı ve alakasız okuma ve dinlemelerle
harmanlanmış bir dil eğitim seti. Serinin ikinci kitabı,
basit bir zaman kipinin anlatıldığı kısımda, öğrenciden
yan cümlecikler gibi henüz bahsi geçmemiş kurallarla
dolu bir okuma parçasını anlamasını ve yorumlamasını
bekliyor. Ek olarak, öğrencinin oldukça hızlı konuşan bir
balıkçının, neden kentindeki devasa bir tatil köyüne karşı
tavır aldığını anlamasını istiyor. Bu karmaşık ders kitabı,
Kanadalı Türkçe öğrencisini teşvik etmiyor, bilakis
yıldırıyor.

Kanada Türkleri anadillerinin eğitiminde ciddi bir rol


üstlenebilir. Bugün, ebeveynleri Türk olan Kanada
doğumlu gençlerin önemli bir kısmı, Quebec’te
Fransızca, Ontario’da İngilizce konuşmaya temayül
ediyor. Aslında onların eklemlenmiş (entegre) değil
bozulmuş (dejenere) olmaları aynı zamanda Kanadalı
Türklerin dil eğitimine vermediği değerin de bir

80
Faruk Arslan

göstergesi. Kendi nesillerine bile dil bilgisi ve şuurunu


veremediği için, misafir olduğu kültüre de dilini ve
medeniyetini anlatmakta zorlanmasına şaşmamak lazım.

Talep nispetinde, Kanada Hükûmeti, eğitim ve toplum


kuruluşları dil meraklılarına el uzatıyor. Elemanlarına
fon veriyor, öğrencilerine ders açıyor. Mesela Kanada
İstihbarat Teşkilatı, Türkçe dil öğrenmek isteyen
personeline okutman temin ediyor. McGill Üniversitesi,
30 yıldır Türk Medeniyeti derslerinin yanı sıra, her
seviyede Türkçe dersleri veriyor. Sonuçta, Türk
medyasını takip edecek; Türkiye’yi, Türkleri ve
medeniyetlerini yorumlayacak uzmanları ve öğretim
üyelerini kendileri yetiştiriyorlar. Neticede, Türkiye’nin
imajını ve Türklerin itibarını güçlendirmeye namzet esaslı
bir alan ipotek ediliyor. Geleneksel Türkçe
Olimpiyatları’nı izlerken mukayese yapabilirsiniz;
“Kanada’nın Türkçesi ne durumda?” Ben Jason’a bizim
adımıza söyleyeyim: “Hepimiz sınıfta kaldık!” (18)

Emrah Şahin’in Türklerin içler acısı durumu hicveden


‘Welfare'la yaşamak, mazeret mi zaruret mi? başlıklı
yazısı, Kanadalı Türklerin hem drama hem komedi halini
özetlemeye yetiyor:

Sakallı, sarı çizmeli ve mektepli üç Türk, Ottawa’da


konsoloslukta karşılaşır. Hemen yakındaki bir parka
oturup pasaport işlemlerini beklemeye başlarlar.
Aralarında şöyle bir temsili sohbet geçer:

Sarı Çizmeli

81
Faruk Arslan

- Vay anasını be! Kanada hükûmeti; “Gel sana maaş


bağlayayım,” der. Bizimkiler; “De get karşıda otur, ses
çıkarma, üçten önce de geri gelme,” der.

Mektepli

- Maaş dediniz, welfare mi alıyorsunuz?

Sarı Çizmeli

(Kafa sallar “evet” anlamında.)

Sakallı (Hariçten gazel okur)

- Eşeği saldım çayıra, otlaya karnın doyura, aldığı


Welfare’i hayra yoranın da...

Sarı çizmeli

- Çok ağır laf ediyorsun Sakallı, sözlerine dikkat et!


Mazeretim var. Çalışmıyom. Devlet bana iane verir, tabi
ki övüneceğim bu düzenle.

Mektepli

- Lütfen kırıcı olmayalım beyler. (Sarı Çizmeli'ye dönüp);


“Türk! Çalışma, Kanada’ya güven, bununla da öğün!”
diyorsunuz yani.

Sakallı

82
Faruk Arslan

- (Vaaz eder bir edayla) Ey Sarı Çizmeli, welfare


kesinlikle yardım değildir. Beyanın ispat ider ki, zaruret
değil, bilakis mazerettir. Kuvvet ü iktidarın devam-ı
hâlinde, welfare almak caiz değil ve hem welfare’i
“çalışmayanların” değil, “çalışamayanların” alması icap
ider.

Sarı Çizmeli

- Yuh size be! İkiniz bir oldunuz üstüme geliyorsunuz.


Hem ben anlaman kalem-kelime oyunundan. Benim dilim
yok. Çalışaman bir yerde. Amca oğlum gibi hem
masaaltından 'keş' alıp hemi de welfare almıyorum. Gerçi
o da güzel de!..

Sakallı

- La havle vela kuvvete... Sizin aile külliyen zarar yahu!

Mektepli

- Kuzeniniz gerçekten yanlış yoldaymış, sakallı


beyefendinin dediği gibi bu meşru bir şey değil kanımca.
Ayrıca, istediğiniz takdirde, ücretsiz dil kurslarından
İngilizce öğrenebilirsiniz.

Sakallı (Mektepliyi düzeltir.)

- Ben gayrimeşru demedim, caiz değil dedim. İlaveten, bu


Sarı Çizmeli Fransızca tedris itmeli, çünkü Quebec’te
meskunmuş. İçeride memura bu şekilde beyan verdi.

83
Faruk Arslan

Mektepli

- Her neyse efendim. Tavsiyem şudur ki, bir an önce


yaşadığınız eyaletin dilini öğreniniz ve işe başlayınız.
Kuzeniniz de gerçekten ayıp ediyor. Türk kültürüne ve
Anadolu ahlakına aykırı bir tavır sergiliyor. Ayrıca
Kanada hükûmetinin anlaması durumunda bu suçun
cezası 5.000 dolardan başlıyor.

Sakallı

- Tebrikler, mektepli. İsabet buyurdun, zira ahlaka


mugayyir iş yapıyor. Evlad ü iyaline tesir eder bunun
akibeti. Helal değildir, Allahu Teala haksız welfare’in
hesabını sahibinden sual eder.

Sarı Çizmeli

- Abartmayın yahu! Adam ekmeğinin ardından koşuyor.


Ben dil yapardım amma kartlaşmışım, kafam almaz gari!

Mektepli

- Öğrenmenin yaşı yoktur bana sorarsanız. Temel


seviyede dil bilmek mütevazi bir iş bulmanıza yeter de
artar bile.

Sakallı

- Nefesini haybeye sarf etme mektepli. Zahiren bu Sarı


Çizmeli'nin nasihatten nasibi olmayacak. Emmi oğlu
dersen, hükûmetin adaletli kucağına sermiş postunu.

84
Faruk Arslan

Hükûmet; “Bu kadarı da kâfi ve kalk defol üzerimden!”


demediği müddetçe emmi oğlusu post-nişin hayatını
idame idecekdir; çünkü bu durumdan bedenen ve fikren
zevk almakdadır.

Sarı Çizmeli

- Amca oğluma laf etmeyin. (Sağ elini yumruk yaparak


kaldırıp yarı şakacı, yarı neşeli bir şekilde...) Welfare
bizim hakkımız, söke söke alırız!

Steve (Mektepli'nin arkadaşı, elinde dört tane Tim


Hortons kahvesiyle gelir ve sohbete kulak kabartarak
sorar.)

- Hi folks, here are your coffees. What do you schmooze,


chatting about the old Turkish Welfare Party?

Sarı çizmeli

- [Non, on parle] pas sur [la] parti welfare [en] Turkiye


[mais sur la] parti welfare [au] Ganada [gramer hataları...
ama “Kanada Welfare Partisi hakkında konuşuyoz.”
dediği anlaşılır.

Steve

- Vraiment, une telle partie au Canada [Harbiden böyle


bir partimiz var mı]?

Mektepli

85
Faruk Arslan

- No Steve, no. He’s just kidding…

Steve (Şakayı anlamaz ama nezaketi gereği tebessüm


eder.)

Mektepli

- Bu hararetli ve ilginç sohbetinizden müşerref oldum.


Steve’le etrafı dolaşmayı düşünüyoruz. (Sarı Çizmeli'ye
dönüp) İngilizce anlayıp Fransızca cevap verebiliyorsanız
kartlaşmamışsınızdır zannederim, dilinizi
geliştirebilirsiniz. (Sonra sakallıya iltifat için) Sizin
musikişinas olduğunuzu bilmiyordum, hakkınızdaki ön
yargımı zayıflattınız inanınız.

Sarı çizmeli

- Hakarete gelince, sen de sakallı da âlim kesiliyorsunuz


başımıza.

Sakallı

- Mesele hodbinlik ve (vurgulayarak) “çakallık” olunca,


sen de emmi oğlun da alamet-i farikasınız. Canım!

Sarı Çizmeli

- (Uzaklaşmakta olan Sakallı'nın arkasından seslenerek)


Alamet-i farika da ne demek yahu? Yoksa hakaret mi
ettin gene!... (19)

86
Faruk Arslan

Tütklerin hepsinin işsizlik parası alarak, yan gelip


yattığını iddia etmiyoruz ama Avrupalı gurbetçilere göre
fazla rahat oldukları kesin. Sadece Türkler değil
müslümanların üzerine genel olarak tembellik havası
hakim. 2001 Kanada nüfus sayımı verilerine göre,
Kanada’daki müslüman nüfus 579.700. Son 10 yılda artan
nüfusla 2011’e girerken, rakamın bir milyon sınırını
aştığı sanılıyor. Toplam nüfusun yüzde ikisi. Bunun yarısı
Ontario’nun güneyinde ikamet ediyor. En çok Pakistanlı
ve İranlı müslüman var. Sadece Montreal şehrinde, 100
binden fazla müslüman yaşıyor. İlk cami 1938’de
Edmonton’da açılmış. O zamanlar, müslüman sayısının
700 civarında olduğu tahmin ediliyor.

Ottawa Türk toplumunda 2000’li yıllarda 2012’ye kadar 9


yıl yaşayan, Türkiye’de 2013 itibarıyla görev yapan
Kanada’nın Ankara büyükelçisi, İstanbul konsolosuda
dahil yüzlerce Kanadalıya Türkçe öğreten, Wilfred
Üniversitesinde tarih alanında doktora yapan dostum
edebiyatçı yazar Engin Sezen, Türkiye aşığı bir
Kanadalıdır. Her yıl en az üç ayı Türkiye’de geçirir.
Aklına Erzurum Pasinlerde dağ havasını solurken Cahit
Sıtkı’nın çok sevdiği bir şiiri geldi. Tertemiz bir
Türkçe’yle yazdığı dizelerinde, ölümler şairi Tarancı, ne
kadar da hayat ve ümit doluydu!

Memleket isterim

87
Faruk Arslan

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;


Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin, ne sen ne ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Böyle bir şiire ancak amin denirdi.

Dilimde memleket nidaları, balkondan içeri girdim.

“Memleket memleket deyip durursun tabii” dedi


arkadaşlardan biri. “Yılda bir memlekete gelirsen işte
böyle memleket edebiyatı yaparsın!” diye de ekledi…

Haklıydı.

Benim de istediğim kavgasız gürültüsüz bir memleketti


işte. Çok şey mi? (20)

88
Faruk Arslan

Sezen’in Kanada tespitlerine yer vereyim:


1903’te Kanada’ya ilk gelen müslüman bir Lübnanlı.
Başkent Ottawa’ya yerleşen ailenin oğlu Eva Wahap ise,
Yeni Kıta’da doğan ilk müslüman olarak kayıtlara
geçmiş. Kanada genelinde 80’den fazla cami, çok sayıda
mescit var. Yaklaşık 50 kadar da İslami eğitim ve öğretim
veren özel okul... İslamın sınırtanımazlığı, farklı
kültürlerden müslümanları Kanada’da buluşturmuş.
Dünyanın her yerinden gelen müslümanların içiçe
yaşadığı bir ülke Kanada. Sünni’si, Şia’sıyla, sufisi,
seküleriyle el elele, bazen evli, bazen can dost, bazen aynı
iş yerinde, aynı okulda, bazen oda arkadaşı...
Müslümanları Kanada’ya çeken başlıca sebepler, eğtim,
iş, aile, düşünce ve din özgürlüğü, güvenlik... Kanada’nın
dünyevi ve liberal toplumsal hayatı, serbestiyetçi ortamı,
müslümanlara dinlerini özgürce yaşayabileceği bir imkan
sunuyor, rahat nefes aldırıyor.
Özellikle ikinci nesil müslümanlar, Kanada’yı artık bir
“ev” gibi görüyorlar. Giyim kuşamdan, söyleme kadar
hakim kültür içinde, yeni yeni İslami telakkiler, tarzlar
geliştiriyorlar. Özgürlükçü ortamda, zamanla tavır ve
davranışlarla birlikte, düşünceleri de etkileyen değişimler
meydana gelebiliyor. Yeni nesiller, dinleriyle gurur
duyarken, ebeveynlerinden tevarüs ettikleri Lübnan,
Pakistan, Mısır, Türkiye kültürüyle biçimlenmiş bir
İslami anlayış yerine, Kanada kültürüyle tatlandırılmış
yaklaşımları daha kolay benimsiyorlar... Çoğu ebeveyn,
İslami kurallar çerçevesinde olduğu sürece, hakim
kültürün dayattığı bu yenilikleri kabullenmekte sakınca
görmüyor.
Ülkedeki müslümanların 100’de 90’ı, Kanada dışında
doğmuş. 100 de 70, Kanada hayat tarzına uyum

89
Faruk Arslan

sağlamanın lüzumunu kabul ediyor. Yüzde 94’ü de,


Kanadalı olmaktan memnuniyet duyuyor. Yüzde 31 ise
bir şekilde ayrımcılığa maruz kaldığını ifade ediyor.
Avrupa ile mukayese edildiğinde, Kanadalı müslümanlar
daha şanslı sayılabilir. Avrupa’daki etnik ve dini
ayrımcılık burada yok. Kanada sokaklarında rahatlıkla
görebileceğiniz çarşaflı, sakallı, cüppeli müslümanlar,
yadırgayıcı bakışlara maruz kalmıyor. Müslümanlar,
istedikleri helal yiyeceği kolaylıkla bulabiliyorlar.
Gönüllerince, camii, okul, mescid açıp, her türlü
merasimlerini İslami usüllere göre düzenleyebiliyorlar.
Amerika’dan da elverişli bir ortam var müslümanlar için
Kanada’da. Amerika’nın melting pot ( tencere)unda
kaynayan müslümanlar, Kanada’nın mozayiğinde
kendileri gibi kalabiliyorlar. Kanada’da din, “odadaki fil”
muamelesi görmüyor şimdilik. Bu arada, İngiliz
Kandalılar’ın, Fransız Kanadalılar’a göre çok daha
höşgörülü ve anlayışlı olduklarını da kaydetmek gerek.
Kanada kültüründe çok yaygın olan, alkol tüketimi,
serbest cinsellik, domuz eti, kumar, faiz… gibi İslami
olmayan unsurlar, zaman zaman müslümanlar üzerinde
baskı oluşturabiliyor. “Nefsini ve neslini” koruma
düşüncesiyle hareket eden müslümanlar için, en emin
sığınak kendi evleri oluyor. Kısıtlayıcı, hatta soyutlayıcı
müttaki müslüman ile, mezhebi daha geniş müslümanlar
arasındaki yaşam ve düşünme farklılıkları da, belli
ölçülerde bir tansiyon oluşturabiliyor.
Kanada’da müslümanlarla ilgili yeterli araştırma yapıldığı
söylenemez. Güncel olaylara müslümanların bakışları,
tutumları nedir, müslümanların ülkeye katkıları, siyasi
tercihleri, terorizm hakkındaki görüşleri, ekonomik
durumları... gibi pek çok konuda elde sosyolojik ve

90
Faruk Arslan

istatistiki veriler yok. Bilimsel araştırmaların yerini,


önyargılar almış.
Başbakan Stephan Harper, 2006’dan beri iktidara geleli,
her yıl Yahudilerin dini bayramı olan Hannukah’ı tebrik
eden mesajlar yayınlarken, müslümanların dini
bayramları ile ilgili aynı duyarlığı göstermemesi
dikkatlerden kaçmıyor. Bu tür davranışlar, akıllara,
devlet, kendi müslüman vatandaşlarına taraflı mı
davranıyor sorusunu getiriyor. Başbakanın, sadece bir
İslami grup ile ilişkilerini sürdürmesi de, diğer
müslümanlarca anlaşılamıyor. Halbuki İslam’ı temsil
keyfiyeti yüksek çok daha açık ve modern yaklaşımlı
müslüman gruplar da var.
Kuzey Amerika’daki belki de ilk başörtüsü yasağı ,
Kanada, Qubec’te uygulandı. Başörtüsüyle futbol
müsabakalarına katılan bir kız, kendisi de müslüman olan
bir hakem tarafından oyuna alınmadı. Devlet içinden bir
ses çıkıp da, “Kardeşim burası özgür bir ülke, isteyen
istediğini giyer” diyemedi. Sonunda mahkemeye intikal
eden olayda, başörtüsüyle resmi futbol müsabakalarına
katılınamaz kararı alınıverdi. Genel kanaat, bu kararın
Kanada’ya hiç de yakışmadığı yönünde.
Kanada gazetelerinde boy gösteren terörist haberleri ve
hükumetin kısmen soğuk duruşu, müslüman kesimlerde
rahatsızlıklar meydana getiriyor.
Hükumet çok net bir mesaj vermeli: Müslümanlar da
diğer azınlıklar gibi saygındırlar. Hakları sonuna kadar
devlet güvencesindedir. Müslümanlar, sorunun değil,
çözümün bir parçasıdır.
Devlette çalışan müslümanlar da var. Zaten işe alınırken,
size açıkça dininiz ne diye sorulmaz... Ama renginiz,
aksanınız, doğduğunuz ülke, takılıp kaldığınız filtrelerden

91
Faruk Arslan

biri olabilir. Çok sayıdaki müslümandan, deneyim ve


eğitim kalitesi yeterli olmasına rağmen, uygun bir iş için
tercih edilmedikleri şikayetlerini duyarsınız.
11 Eylül olaylarının en büyük mağdurunun yine
müslümanlanların kendilerinin olduğu, ortalığa salınan
islamifobia ile tüm müslümanların neredeyse potansiyel
terrorist olarak gösterildiği bir gerçek.
Kötü imaj, Kanada’da var. Bazı müslümanlar
havaalanlarında, sınır geçişlerinde haksız muamelelere
maruz kalabiliyor, sürekli izleniyor paranoyalarına
kapılabiliyorlar.
Batıda İslam’ın kılıç gücüyle yayıldığı, şiddet yanlısı bir
din olduğuyla ilgili genel bir kanaat hakim. Batının
İslamiyet’le ilgili müzmin terminoloji sorunu, Kanada
için de geçerli. Yanlış algılanan cihat kavramı, bazı İslam
ülkelerinin yazar ve düşünürler için çıkarttıkları ölüm
fetvaları, İslami kültür içinden çıkmış özentili, İslami
bilgisi kıt bazı yazar çizerin ağzından yayılan yalan yanlış
İslam yorumları, sapla samanı birbirine karıştırmış
durumda. Haliyle, Kanadalılar’da İslam’la ilgili büyük bir
bilgisizlik var. Medeniyetler Arası Çatışma değil de,
Medeniyetler arası bir cehalet sözkonusu.
Müslümanlara karşı var olan tepkilerin bir kısmı da, etnik
nedenlerden kaynaklanabiliyor. Sözgelimi, bir dönem bir
Afrika ülkesinden gelen sığınmacıların çoğunluk
itibariyle, hala bir üretime geçememesi, hakim kültürle
bütünleşememeleri, muhafazakar Kanadalılar’ın
seslerinin yükselmesine neden oluyor. Bazı insanların
hataları yüzünden topyekün bir töhmet altında kalabiliyor.
Bu arada, Kanada müslümanlarının birbirleriyle,
hristiyanlarla, yahudilerle nasıl iletişim kurdukları da
ciddi bir araştırma konusu olabilir. Prof. Dr. Dimitri

92
Faruk Arslan

Kitsikis’in çok yerinde bir teşhisiyle, Kanada gibi


çokkültürlü bir toplumda bile, dinler ve kültürler arasında
müthiş bir cehalet ve dahası ilgisizlik var. “Ahseni
bulmuşa hasen gerekmez” fehvasınca, benim dinim bana,
senin dini sana deyip geçiliyor genelde. Kafalar, yalan
yanlış bilgilerle dolu. Oysa, birlikte yaşama kültürü,
birbirimizi daha iyi tanıyıp, anlayabilmekten geçiyor.
Kanadalılar da müslümanlara bakarken zihinlerindeki
örtüleri kaldırmaları gerekiyor.

Müslüman ve hristiyanların hayatı, toplumun bir çok


yerinde kesişiyor. Aynı apartmanda, aynı mahallede
yaşıyorlar, aynı okullara gidip, aynı futbol takımında
oynuyorlar, aynı yerlerde alış veriş yapıyorlar. Kanada’da
müslüman hristiyan münasebetlerinde, her iki kesimden
de, ilişkileri, sadece ihtida çizgisine indirgeyenlerin
yanında, ilişkilere, ağzınızla kuş tutsanız da şüpheyle
bakanlar var.
Müslüman ve hristiyanlar arasındaki münasebetleri
geliştirmeyi amaçlayan diyalog grupları var. Taraflar,
diyaloğu geliştirip pekiştirirken, müspet bir Hristiyan
Müslüman münasebeti kurmak ve böylece yerel, ulusal,
evrensel barışa katkıda bulunmak gibi bir ideali
benimsemişler.
Özellikle, mahalli diyolog gruplarının işlevselliği,
toplumu ilgilendiren sorunlara ortak bir yaklaşım ve
işbirliği geliştirebilmeleri açısından gerçekten çok
önemli… Bu girişimlerle, Hristiyanlardaki belli
önyargılar ve bilgisizlik de bertaraf edilmiş oluyor.
Müslümanların Kanada’da bir “kimlik” sorunu yaşadığı
gerçek! Içiçe geçmiş, çoklu kimlikler taşıyan
müslümanların sadakatleri ve sorumlulukları da duruma

93
Faruk Arslan

göre değişiyor. Kanada müslümanları da, Kanada’nın


kendisi gibi çok çeşitli etnik ve kültürel arkaplanlardan
geliyor. Fıtri bir Kanadalı Müslüman kimliğinin
teşekkülünü çok önemli buluyorum. Müslümanlar, burada
edilgen ve tepkisel değil; etkin, katılımcı, üretken bir rol
üstlenmeli. Siyasetten sanata, spora, işdünyasına, eğitime
kadar toplumsal hayatın tüm safhalarında başarılı ve
örnek isimler çıkmalı ki, İslam biraz da, bu örnek
şahısların zatında bir hüsn ü kabul görsün. Bizzat genç
müslüman nesiller tarafinca da mensubu olmaktan gurur
duyulan bir din olsun.
Medyada , siyasette , işdünyasında önemli yerlere gelen
müslümanlar yok değil. İlk müslüman milletvekili Rahim
Jaffer. Fatimah Houda- Pepin 1994’te Quebec National
Asemblesi’ne seçilmiş. Azhar Ali Khan ve Harun Siddiqi
Kanada’nın etkin gazetelerinde, Ottawa Citizen ve
Toronto Star editorlük yapıyorlar. Kanada’nın dini
televizyon kanalı Vision Tv’de yarım saatlik programlar
yapan Sadiah Zaman, meşhur yazar Irshad Manji bir kaç
tanınmış müslüman figür… Üniversitelerde gerek
bilimadamı, gerekse yönetici olarak görev yapmakta olan
çok sayıda müslüman akademisyen var. Kanada
ordusunda da görev yapan bir kaç rütbeli müslüman
olduğu biliniyor.
Kanadalı Müslümanlar, Amerika müslümanlarına göre,
sayıca çok az. Dolayısıyla kurumsallık, maddi güç ve
etkinli bakımlarından da epey gerideler. Müslümaları
temsilen çok sayıda irili ufaklı, etkili etkisiz kurum var.
Bu kurumlar ve derneklerin her biri ayrı telden çalıyor.
Ne yazık ki, bazen de birbirinin rağmına çalışıyorlar.
Müslümanlar, bazı durumlarda birbirine karşı önyargılı
tutumlar sergileyebiliyorlar. Batı dünyasının kendilerine

94
Faruk Arslan

çifte standart uyguladığını iddia eden müslümanlar,


öncelikle gurbetlerde birbirlerine koydukları standartları
ortadan kaldırmaları gerekiyor. Müslümanların kendileri,
çok temel konularda bile bir düşünce birliğine
kavuşabilmiş değiller ki! İslamın tüm dünyada olduğu
gibi Kanada’da da tek bir sesi yok. Çok seslilik bir
zenginlik vesilesi olabilirken, kakafoniye neden
olmamalı. Özellikle gurbette ortaya konması gereken
cemaatçilik değil, İslam’ın birleştiren bütünleştiren
kardeşlik ruhudur.
İslam’ın Kanada’da büyük bir potansiyeli var. Müslüman
nüfusu hızla artıyor. Müslümanlar Kanada’nın genel
nüfusuna kıyasla çok daha eğitimli. 2001 verilerine göre
Kanada’da 6,310 doktoralı müslüman var. Islam sanılanın
aksine uzlaşmasız ve uyumsuz din değil; özellikle
bireysel ve toplumsal hayatın fıtri gerçekleriyle bağdaşan
bir din. Kanadalı müslümanlar da, İslam’ın tüm
güzelliklerini sergileyebilecekleri bir ortama sahipler.
Sonsöz, Kanada’da gittikçe artan müslüman sayısı,
Kanadalıları ürkütmemeli, tedirginliğe sevketmemeli;
bilakis memnun etmeli, güven telkin etmeli (20).
Engin Sezen, rotahaber sitesinde yayınlanan ‘Kimdir şu
Kanadalı gerçekten?’ başlıklı kimdir makalesinde ise
aslında Kanadalı Türklerin kimlik sorununa şöyle işaret
ediyordu:
“ Amerikan değiliz, İngiliz değiliz. Fransız da değiliz. Biz
Kanadalılar bambaşka bir şeyiz. Ama ne olduğumuzu bir
an önce tanımlasak çok iyi olacak”

Will Ferguson

95
Faruk Arslan

“Kanadalılar, Amerikalılara İngiliz olmadıklarını,


İngilizlere de Amerikan olmadıklarını izah etmekle o
denli meşguller ki, bir türlü Kanadlı olmaya zaman
bulamıyorlar”
Helen
Gordon Mc Pherson

Türk Kimliği üzerine akademik çalışmalar yapan


Kanadalı bir dostum, o mahut soruyu bana da sordu:
What makes a Türk?
Gurbette yaşayan bir Türk için bu minvaldeki sorular,
futbol tabiriyle muzluk ortalardır... Vakıa, soran iyi
niyetle ve merak saikiyle sormuş da olsa, bizler
kendimizden geçercesine, Malazgirt’ten girer de,
Çanakkale’den çıkacak gibi olur da çıkamayız, sonra
uzunca tarih, coğrafya, sosyoloji vadilerinde hamasi
seyahatlere çıkarız, vatan millet sakarya girdaplarında
kayboluruz... Soran, sorduğuna pişman olur mu bilemem
ama bizi Türk yapan da acizane bana göre, işte tastamam
bu özelliğimizdir; ne anlattığımızdan ziyade, onu anlatış
biçimimizdir, o heyecanlı ve gururlu uslubumuz...
Ben de aynı soruyu kimlik meselelerine iyiden iyiye
sardırmış dostuma yönelttim: What makes a Canadian?
Kanadalılar için de tam bir paranoya halini almış bu
kendilerini tanıma ve tanımlama konusu... Onlar da daha
çok başkalarının kendileri hakkında ne düşündüklerine
takıyor... Ne de olsa ergenliğini yaşayan genç bir millet;

96
Faruk Arslan

haliyle arkadaşlarının, diğer milletlerin


değerlendirmelerine ziyadesiyle önem veriyorlar... Gel
gör ki, Kanadalı kimliğiyle ilgili, ciltlerce eser telif
edilmesine rağmen, hala kime Kanadalı derler,
Kanadalılık nasıl bir şeydir sorularına şöyle dört başı
mamur bir cevap bulunabilmiş değil!
Ben kendi deneyimlerinden yola çıkarak, Kanadalı
kimdir, bir insanı Kanadalı yapan özellikler nelerdir
sorularına kimi cevaplar aradım.
Yurdundan sürülen, iş, aşk, macera gibi sebeplerle gelip
buralarda yerleşmeye karar veren Eski Dünya insanlarına;
Yerlilere, Kanada’da oturum hakkı alıp, zamanla
vatandaşlığa geçen göçmenlere... hep aynı sıfat uygun
görülmüş: Canadian, yani Kanadalı..
Yetmişiki milletin vücuda getirdiği bir ülkenin vatandaşı
nasıl biridir? Bir kağıt parçası ( immigration paper),
insanları Kanadalı yapar mı!
Yoksa, Kanada bir Ütopya mıdır, Kanadalı dediğimiz kişi
ne yer, ne içer, nasıl bir hayat sürer, hangi konulara kafa
yorar, nasıl düşünür? Bir faniyi Kanadalı yapan vasıflar
nelerdir? Sorular, sorular,sorular...Bitip tükenmez
tartışmalar...Gazeteci, yazar ve akademisyenlerin epeyce
kafa yorduğu bu sorulara, kendimce zaman zaman yarı
şaka yarı ciddi cevaplar bulurum. Aşağıdaki tanımlama
ve nitelemeler, benim Kanada haritamdaki insan
manzaralarıdır; hepsi de Kanadalı’dır.
• Kanadalı dediğimiz ademoğlu, kışın kar’ın, yazın da
sivirisineklerin istila ettiği uçsuz bucaksız bir ülkenin
biçare vatandaşıdır.

97
Faruk Arslan

• Sırtı pek karnı tok iken, haline şükretmeyip, olur olmaz


herşeyden dırdırlanıp duran, maraza çıkarmayı medenilik
addeden yedi göbek Canadian-born bir mızmızdır.
• Sabah işe giderken Tim Hortons’tan double double
kahve içen, akşamleyin dönerken de ev ahalisi için bir
kutu timbits ısmarlayan yeniyetme bir göçmendir.
• “Bizi Amerikan yapmayan herşey Kanadalı
yapar” diyen iflah olmaz bir anti- Amerikandır. Yıllardır
tembel tembel oturup durduğuna bakmaksızın, hali vakti
yerinde bir göçmen görünce ülkemize geldiler ve
işlerimizi çaldılar diye şekva eden bir Welfare
abonesidir...
• Günün her vakti bıkıp usanmadan hava durumlarından
bahsedip duran, daha önemli meselelerden bahsedilecek
olduğunda ise, uyuklamaya başlayan birinci sınıf dünya
vatandaşıdır.
• Buzdolaplarına Canadian Tire paraları asan, haftasonları
çocuklarını bir hediye paketi gibi, van’leriyle o
etkinlikten bu etkinliğe taşıyan,gün sonunda da
çocuklarının hala mutsuz olmasına bozulan, gurbetin
kahrını çocukları için çektiğine kendilerini inandırmış
anne ve babalardır…
• İki üç tane peynir ve et sandiviciyle, patates
kızartmalarını mideye indirirken, diyet koladan da asla
taviz vermeyen, cumartesi gecelerini BBC’nin karşısında
Hokey seyredip, Kanada Birası içerek geçiren, pazar
brunchlarında Kanada beykınından asla taviz vermeyen
bir “ fat nation” vatandaşıdır.

98
Faruk Arslan

• Kanada bir yol geçen hanı, Kanadalı da şaşkın bir


seyyah, ya da bir talib-i hakikattir.
• Kendisi bir göçmen çocuğu olduğu halde, göçmenlerden
nefret eden kabuğunu beğenmez bir civcivdir.
• CBC dinleyip, Globe And Mail okuyan mütekebbir bir
devletlüdür.
• Yazın mahalleyi, parkları barbekü kokularına gark eden,
sonra da kemal-i afiyetle geniren, bağrı açık baldırı çıplak
aymaz bir sonradan görmedir. Altına çektiği sıfır
arabasından aldığı gazla, kendini memleketin sahib-i
hakikisi gibi gören....
• Bozkırları insler ve cinler, kuzey bölgeleri de buzullar
tarafından işgal edilmiş kayıp bir kıtanın kayıp bir
ruhudur.
• Robertson Davies’in demesiyle, “kaybedenler
diyarında kazanan rolüne soyunmuş” bir şark
kurnazıdır.

Kanada, ne toz pembe, ne de “yerin dibine batası”dır;


ne şairane hayaller, ne de tıbbi gerçeklerdir. Varolandır,
yaşanandır, zevk alınan, katlanılan, ilham verici ve sıkıcı
olandır. Bazen gidilen, bazen gelinendir. Hiç kimsenin
sılası, herkesin gurbetidir...
Ben de mini bir anket yaptım şu meçhul Kanadalı’yı
daha iyi tanıyabilmek için.
Kütüphanede uyuklayan bir evsizden, üniversite hocasına,
otobüsün arka sırasına tünemiş avare bir delikanlıdan,
komşum Romanya göçmeni beyefendiye kadar yirmiye
yakın kişiye sordum bizim Kanadalı’yı nasıl tanırsınız

99
Faruk Arslan

diye. Bir lise öğrencisi, “Biz çokkültürlü, harika,


mutlu, nazik, barış içinde yaşayan insanlarız. Bizle ,
farklı kültür ve milletlerden oluşmuş kocaman bir
dünyayız, bir aileyiz” dedi gururla.
Bir ev hanımının gözlemini de çok hoş buldum: “Bir kaç
yıl önce , eşimle birlikte, bütün Kanada’yı gezdik. Her
köşesi bir başka güzeldi. Farklı dil, farklı renk, farklı
kültür…Fakat kendimizi hiç bir yabancı gibi, başka
bir yerdeymişiz gibi hissetmedik. İnsanlar çok
misafirperverdi. Bir yakınımızı ziyaret ediyormuşuz
gibi hissettik. Her Kanadalı’ya, Kanadalılık kimliğini
daha iyi anlamaları için, ülkeyi baştan başa
gezmelerini tavsiye ederim” Kadın, dünyanın en iyi
ülkesinde yaşadığını söylerek tamamladı sözlerini.
Renkler başkaydı, kökenler,dinler, iş güç, eğitim,
cinsiyet, yaş baş başkaydı; ama cevaplar hep umut
doluydu. Bu umut kelimesi de benim lugatçemde
Kanada’yı tavsif için bulabildiğim en uygun
sıfattı…Umutluyuz, Kanadalıyız… (21)

100
Faruk Arslan

* Toronto İslam Vakfı’nın 1970’li yıllardan 1990


başlarına kadar uzun yıllar başkanlığını yapan Muneeb
Nasır, bu ilk yılları 22 Mayıs 2009’da yayımlanan
‘Tohumları Ekerken’ makalesinde ele aldı (22) ve
www.iqra.ca da yayınlandı. Olive Tree Foundation’ın
halen başkanlığını yürüten Nasir,
(www.olivetreefoundation.ca), 1974 ve 1995 arasında
Kanada’da İslami vakıf ve derneklerin program komite
başkanlığını yaptı (23).

* Bu bölümün oluşmasında Ontario Eyalet Milletvekili


Tony Ruprecht’in Toronto’nun tarihi ve kültürel yaşamını
anlatan, 67 etnik toplumu tanıttığı 400 sayfalık
‘Toronto’nun Çok Yüzü’ adındaki kitabından
yararlanıldı. İlk defa 1990’da basılan, yenilenmiş 4.
baskısı 2005’de gerçekleştirilen çalışmanın 2010
baskısında bilgiler tekrar yenilendi. Ruprecht’in kitap
çalışması için gazeteci yazar Faruk Arslan, Waterloo
üniversitesinde doktora öğrencisi Fatih Yegül, CIDC
Müdürü,Varol Söyler, Kanada Türk Dernekleri
Federasyonu Eski Müdürü avukat Filiz Tümer, Kanada
Türk İş Konseyi kurucu üyesi Ali Bükey, Kanada Türk
Dernekleri Federasyonu eski başkanı Demir Delen ve
Toronto Fahri Konsolosu Yaman Üzümeri katkıda
bulunmuştur. (24)

Türkler neden Kanada’yı 2000’li yılların başından


itibaren tercih etmeye başladı? Bu sorumuzun cevabını
bir sonraki bölümde bulacaksınız.

101
Faruk Arslan

Üçüncü Bölüm

Neden Kanada?
2008 yazından beri tufana dönüşen global ekonomik
krizin teğet geçtiği ülkelerden biri Kanada. Bankacılık
sistemi çok sağlam. Ayrıca bir sosyal devlet olarak kriz
olsa bile vatandaşını ezdirmeyen, sübvansiye eden bir
yapı var. ABD’ye bağlı araba fabrikaları dışında krizden
etkilenen olmadı denilebilir. Amerikalılar ve yeşil kartlı
göçmenler dahi iş aramak için Kanada’ya akın etti. Bu
yoğun ilginin kriz derinleştikce arttı.
Kanada, topraklarına göre dünyanın ikinci büyük
ülkesi. Pasifik (Büyük Okyanus), Arktik (Kuzey Buz
Denizi) ve Atlantik gibi üç büyük okyanusun arasında
kalmış bir yarım ada. 250 bini aşkın gölü ile dünyanın en
sulak ve yeşil topraklarına sahip. Kanada'nın yüzölçümü
Türkiye'nin 11 katı. Sırf gölleri ve balta girmemiş
ormanları Türkiye toprakları kadar. On eyalet ve üç
bölgeden oluşuyor. Birleşmiş Milletler, tam 7 yıl üst üste,
Kanada'yı dünyanın en yaşanılır ülkesi seçti. UNESCO,
Toronto'yu ve Vancouver'ı arka arkaya 2000’lerde
yaşanılacak en güzel şehir olarak gösterdi. Gerçi Toronto
bu özelliğini yitirdi, ama Vancouver halen dünya
üçüncülüğünü koruyor. Olumlu ve olumsuz yanlarını
objektif olarak ele aldığım bu kitap rehberliğinde, artık
Kanada'da yaşama şansına siz de sahip olabilirsiniz.
Nefes kesici doğal güzellikleri, konforu, yaşam standardı,
mükemmel sağlık sistemi, yüksek eğitim seviyesi ve
temiz doğal çevresiyle Kanada, tam yaşanacak ve aile
kurulacak bir ülkedir.
Kanada göçmenlerin eseridir ve yaşlanmakta olan

102
Faruk Arslan

Kanada nüfusuna en büyük destek halen göçmenlerden


gelmektedir. Günümüzde, Kanada'ya her yıl 200 değişik
ülkeden ikiyüzelli bini aşkın göçmen geliyor. 130 bin
civarındada 2 yıllık çalışma izni ile her ülkeden insan
çalışmaya geliyor. Kanada, bünyesindeki bu çeşitlilikle
gurur duyar. Kanada'da, göçmenler ekonominin tüm
nimetlerinden tam olarak yararlanırlar. Dahası, Kanada
Haklar ve Özgürlükler Yasası sayesinde, göçmenlerin
hakları, ülkenin tüm halkı gibi yasalarla korunacaktır.
Dilinizi koruyacak, kişisel, dini özgürlük ve emniyete
ayrıca ifade özgürlüğüne sahip olacak, dernek kurma ve
barışcıl amaçlarla toplanma hakkına sahip olacak ve
kanun karşısında diğer bireylerle eşit olacaksınız. Ayrıca,
Kanada'nın her yerinde yaşama ve çalışma hakkınız
olacaktır. İşlerinizi Kanada'da sürdürdüğünüz takdirde,
hitap ettiğiniz pazar, Kanada'nın 32 milyonluk
nüfusundan çok daha büyüktür. Kanada, Kuzey Amerika
Serbest Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) ABD ve
Meksika'nın yanı sıra kabul etmiş bir ülkedir. Dolayısıyla,
Kanada'da iş yaptığınızda, GSMH'si 8,5 trilyon dolar olan
bir pazara sahip olmuş olacaksınız. Kanada'nın ABD'den
farkı, herkesin sağlık sigortasına ve işsizlik garantisine
sahip oluşu ve kayıt altında bulunmasıdır. Acımasız
kapitalist bir hayat içinde boğuşmak, at gibi çalışıp fil
gibi yemek isteyen, zenginlik peşinde olanlar ABD'yi
seçer. Kapitalizmin yanısıra sosyal güvencelere sahip
olarak gelecek endişesi taşımak istemeyenler, insan gibi
çalışıp fil gibi yemek isteyenler Kanada'ı tercih eder.
Zengin olmak isteyen yeni ve eski Kanadalılardan her yıl
yüzbini ABD'te göç ederken, rahat, baş ağrısız bir yaşam
sürmek isteyen 30 bin Amerikalı Kanada'ya yerleşir.
Kanada, yaşam pahalılığı konusunda G-7 ülkeleri

103
Faruk Arslan

içinde en son sırada yer alıyor. Ancak vergilendirmede


ise, 2. sırada. İş masrafları, ABD'de iş yapma
masraflarının %57'si olduğu için NAFTA anlaşmasından
sonra ekonominin yüzde 45'ini yaptıkları yatırımlarla
Amerikalı şirketler ele geçirdi. Kanada halkının %47'si
lise, %30'u üniversite mezunudur. Göçmenlerin tamamına
yakını üniversite veya daha üst düzey eğitim almış
insanlardan oluştuğu için Kanada'yı yüksek eğitimliler
‘cenneti’ adlandırabiliriz.
Enflasyon'un 5 yıllık ortalaması %1.6 civarında,
işsizlik oranı ise %7. Aslında işsizlik oranı sıfıra yakın,
sözkonusu yüzde 7 gizli işsizler, işi olupta devletden
gizleyerek sosyal yardım alan uyanıklardan oluşuyor.
Uyuşturucu, içki bağımlısı, tembel Kızıldereliler, renkli
insanlar, (bu ülkede zenciye zenci denilemediği için bu
tabiri kullandım) Kanadalı vurdumduymazlar, aklı
dengesi yerinde olmayanlar ile yeni gelen çaylaklar
dışında işsiz kimse yok denilebilir. İş beğenmeyen vardır.
İşsizlik oranının belirli seviyede resmi olarak tutulması,
Kanada ekonomisi ve siyasetinin asıl patronu olan 150
büyük şirketin ve onların başı Power Corporation'ın
kararıdır. Kanada'nın başbakanları demokrasi yoluyla da
olsa bu şirketden çıkartılır. Kanada'yı 13 yıl idare eden
eski başbakan ve Maliye Bakanı Jean Chretien bu şirketin
patronunun damadıydı. Eski Maliye bakanı, eski
başbakan Paul Martin ise eski genel müdürüydü. İşsizlik
resmi olarak sıfır olursa işçi saat ücretleri psikolojik
olarak 1995'lere kadar olduğu gibi 15 dolara yükselirdi.
Uzun yıllar burakam 8 doların altındaydı. 31 Mart 2009
itibariyle Ontario’da asgari saat ücreti 9,50, öğrenciler
için 8,90’a çıkarıldı. 2010 yılından beri ise yetişkinler için
10,25, öğrenciler için 9,60 geçerli. 4500 km’yi aşkın

104
Faruk Arslan

karasınırı ve ekonomik olarak bağımlılık nedeniyle


Kanada, ABD’nin arka bahçesi olarak görülür. Düşmanı
yoktur ki ordusu olsun, savunmaya büyük paralar
harcasın. Dünyada Amerikalılar bugün ‘Amerikalıyım’
diye böbürlenerek dolaşamazken, ters bakışlardan
korunmak için ‘Kanadalıyım’ diyorlar ve sempatik
görünmeye çalışıyorlar. Çünkü Kanada, gerçekten
herkese açık, sempatik bir ülke. 60 bin kişilik ordusunun
yarısı BM’nin emrinde, dünyanın sıcak bölgelerinde barış
amaçlı bekçilik yapıyor. Kanada’da askerlik mecburi
değil, er askerliği 2500 Kanada doları maaşlı profesyonel
bir iş. Yurtdışına gönderilen güçlerde maaş iki katına
çıkar. Üniversite mezunu ve Kanada vatandaşı iseniz
5000 Kanada dolarına orduda subay olarak işiniz hazırdır.
Pek çokları Kanada doları mı güçlü yoksa Amerikan
doları mı diye soruyor. Amerika ve Kanada'da halen
espiri olarak devam eden hangi doların güçlü olduğu
tartışmasına iki ülke arasında karşılaştırma yaparak
açıklık getireyim. Diyeceksiniz ki, Amerikan doları tabii
ki, daha güçlüdür... Önce bu tatlı rekabetin bir fıkrasını
anlatayım: Olay, henüz döviz kurlarının uygulanmadığı
yıllarda ABD-Kanada sınırındaki bir şehirde geçmektedir.
ABD ve Kanada malumuz para birimi olarak 'dolar'
kullanmaktadırlar. Yalnız her iki ülke de kendi paralarının
daha değerli olduğunu iddia etmektedirler. Şöyle ki
Kanadalılara göre: 1 ABD Doları= 90 Kanada Centi,
Amerikalılara göre ise:
1 Kanada Doları= 90 ABD Centi. Bir Amerikalı,
cebindeki 1 dolarla dolaşmaya çıkar. Bir ara karnı acıkır
ve simit alır (Amerikan simiti!). Simitin fiyatı 10 centtir.
Cebindeki 1 doları verir. Simitçi bozuk para ararken
cebinin bir köşesinde 1 Kanada doları bulur, onu verir (90

105
Faruk Arslan

cente eşit ya!). Derken sınırı yürüyerek geçer ve Kanada


da dolaşmaya başlar. Kaleme ihtiyacı olduğunu hatırlar.
Girer bir kırtasiyeciye. Kalemin fiyatı da 10 Kanada
centidir. Cebindeki 1 Kanada dolarını verir. Kırtasiyeci de
para üstü olarak 1 ABD doları verir. Oradan da ayrılıp
evine döner. Sonra düşünmeye başlar:
- Yahu sabah evden çıkarken cebimde 1 ABD dolarım
vardı, şimdi de 1 ABD dolarım var. Peki simitle kalemin
parasını kim verdi?
Bu hikayenin üzerinden gerçekten çok sular akmış.
ABD ile Kanada arasındaki günlük ticaret hacmi artık 1.5
milyar dolar civarında. İki ülke arasında sınır şeffaf,
gümrük vergisi uygulaması NAFTA denilen serbest
ticaret anlaşması nedeniyle 3000’den fazla üründe 20
yıldır ya rafa kaldırılmış durumda veya düşük
uygulanıyor. Gerçi Kanadalılar, eski Başbakan Jean
Chretean'ı ülkeyi bu anlaşma ile Amerika'ya satmakla ',
arka bahçe ' yapmakla suçluyorlar. Eskiden daha zengin
yaşadıklarını söyleyip ' nostalji ' takılıyorlar. Ama
istatistikler öyle söylemiyor. Vatandaşın kızgınlığı liberal
demokrasiyi yerleştiren Chretean'ın koyduğu vergilere.
Eskiden bir yıllık araba sigortası 50 dolar iken şimdi ayda
eyaletine göre 50 ila 450 dolar arasında değişiyor. Kuzey
Amerikalılar yaşam standartını araba sigortasına göre
ölçüyor. Zaten gıda ucuz, geçinme, aç kalma gibi bir
dertleri yok. Çalışan bir insan gelirine göre maaşının
yüzde 15-45 arasını devlete vergi olarak ödüyor. İşsize
devlet hemen maaş bağlıyor. Sosyal Güvenlik Sistemi,
işsizlik sistemi Türkiye'de olduğu gibi dostlar alışverişte
görsün diye kurulmamış.
Göç, zor bir karar. Helede acımaz bir rekabetin olduğu
bir ülkeye gidiyorsanız. Amerikan rüyası halen pek çok

106
Faruk Arslan

vatandaşımızın hayallerini süslüyor. Rahat bir ev, lüks bir


otomobil ve iyi bir maaş. İyi bir geçimi sağlamanın
yanısıra, düzenli olarak yapılabilen konforlu tatiller. Bu
‘mavi rüya’, Kanada içinde geçerli bir olgu. Türk aileler,
genellikle çocuklarına iyi bir eğitim verebilmek için göç
ettiklerini söyleyerek yarı yalan söylüyor. Amaç bunların
hepsi. Hicret niyetiyle göç edip Allah'ın rızası peşinde
olanları dünyevi arzular peşinde olanlardan ayrı
tutuyorum. Kuzey Amerika'da herkes niyeti ne ise
fazlasını rahatlıkla bulacaktır. Kadın, makam, para, lüks,
patlayıncaya kadar yiyecek, doyasıya tatil ve eğlence.
Bunlara sahip olurken mutlaka bir diyet ödeyeceksiniz.
Belki de sahip olamayacak modern bir köle olacaksınız.
Ama köle olarakta ülkenizden rahat yaşayacak, rüyanın
kıyısından köşesinden bir parça bal yalayacaksınız.
ABD'de göçmenlik kuralları belirsiz ve akibetiniz
Allah'a havale edildiği için statü almak zordur. Kanada'da
ise belirgin bir göçmenlik kuralları olduğu için önünüzü
görürsünüz. Kanada'da kaçak konumda olanlar, sınırdışı
edildiği halde ülkeyi terketmeyen iltica başvurusu kabul
edilmeyenlerden oluşur. 100 bin civarında sürekli kaçak
yaşayan vardır. Polis bunları aramaz. Rastgele bir suçtan
dolayı bulabilirse, sınırdışı eder. Yani onlarda aslında
kayıt altında olan, fakat statü elde edemediği için
yeraltına çekilen en altdaki gurup. Bu durum ABD'de çok
karışık. 30 yıldır kaçak yaşadığı halde çocukları
üniversiteye devam eden bir İranlı ile Clinton kentinde
tanışmıştım. Kanada'da kaçak birinin çocukları okula
giderse yakalanır. ABD'li Göçmen uzmanlarının bile
kendi göçmen kanunlarının nasıl çalıştığını bildiğini
sanmıyorum. Bu ülkede statüsü kalıcı olmayan herkes
uzatmaları oynuyor. Vizenizi bir şekilde sürekli içeriden

107
Faruk Arslan

uzatabilirsiniz; ama dışarı çıkarsanız bir daha içeri


girmeniz kolay olmaz. Bir nevi açık hava Amerikan
hapishanesinde esirsinizdir. Amerika'da yaşamalarına göz
yumulan 30 milyon kaçağın ilginç konumları 'modern
kölelik' kavramını özetliyor. Amerikalılar oldukca
uyanıklar; bir suç işlemezse kimseyi sınırdışı etmiyorlar.
Yaz aylarında tarım mevsiminde ülkedeki kaçak
Meksikalı sayısı bilinçli olarak 4 milyondan 8 milyona
çıkartılıyor. ABD'de en altda Meksikalılar ve Latinler var.
2009 yılında Domuz Gribini Meksika’da patlatarak artan
işsizliğin önüne geçildi. Çünkü Meksikalılara ambargo
konuldu. Oysa kaçaklar, hem piyasa fiyatının yarısına,
hatta üçte birine çalışıp ucuz işçi oluyor, ekonomiyi
canlandırıyor, hem de kaçakların aldığı çeklerden yapılan
üç ayrı kesinti geri dönüşümü olmadan doğrudan devletin
kasasına giriyor. İşte Amerikanın görünmeyen yüzü ...
Yeryüzünde yaşayan altı milyar insanın sadece aşağı
yukarı 1/5’i, yani 1,2 milyarı, cennet olarak sayılan batılı
endüstri ülkelerinde yaşıyor. Bunlardan 200 milyonu
yoksulluk sınırının altında bulunuyor. 4,8 milyar ise
bugün artık tanımlaması güç olan yoksul veya
“gelişmekte” olan ülkelerde “varolma” mücadelesi
veriyor. 4.8 milyarın yaşadığı ülkelerden diğer ülkelere
nizami ve gayri resmi kaçış 'modern kölelik' mefhumunu
doğurdu. Gelişmiş bir ülkede kaçak yaşamın kölelikten
tek farkı gönüllü talip olunması. Kanadalılar,
Amerikalılara vahşi anlamında 'Yankee' diyorlar. 19 yıldır
işleyen, yürürlüğe 11 Eylül faciası bahanesiyle resmen
konan ' Yeni Amerikan Dünya Düzeni ' doğrultusunda
Kanada'nın süratle Amerikanlaşması, güvenli, sakin
yaşam için Kanada'yı seçenleri korkutuyor. Globalleşme

108
Faruk Arslan

karşıtlarının Kanada'da meskunlaşması, en büyük


tepkilerin bu ülkede gösterilmesi boş yere değil.
ABD ve Kanada'da çalışmak için herkes bir Sosyal
Güvenlik numarası almak zorundadır. Çünkü işyerleri
ödemeleri haftalık veya 15 günde bir çekle yapar. Peki
kaçak yaşayan insanlar bu numarayı alırsa nasıl kaçak
olarak kalabilir? İşte bu sorunun cevabındaki sır,
Amerikan politikasını özetliyor. Kaçakların bu numarayı
alması için iyi bir iş ve yatırıma sahip olmaları, kredi ve
sponsorlarının iyi olması gerekir. Bu sayı yüksek değil.
Bir kere kaçaklara sahte numara veren bir şebeke var.
Çekle yapılan ödemede devlet üç kesinti yapıyor.
Emeklilik, işsizlik sigortası ve gelir vergisi. Yani
kazanılan paranın üçte biri uçuyor. Kaçaklar bu
kesintilerden dolayı devletin vatandaşlarına verdiği
hizmetlerin hiç birinden yararlanamıyor. Bir kere kaçak,
emekli maaşı almayı hiç düşünemiyor. Sisteme girmediği
için işşiz kalırsa işsizlik parası alamıyor. Numarası zaten
sahte olduğu için eğitim, sağlık gibi sosyal imkanlardan
yararlanamıyor. Hasta olursa kazandığı parayı hastanelere
dökmek zorunda; hasta olmamak için dua ediyor. Eğer
birde mesela en ufağından bir trafik cezası alırsa
alimallah yandı! Polis, kayıtlara bakıp böyle bir zatın
Amerika'da kaçak yaşadığını hemen anlıyor. 100 dolarlık
bir trafik cezası birden 3 bin ila 7 bin dolar arası büyük
cezaya dönüşüyor. Gözaltına alınmamak için kaçak bu
parayı hemen ödüyor. Dişinden tırnağından artırdıkları
bir anda gidiyor. Eskiden köle ticareti resmen yapılırdı,
şimdi ‘modern insan tacirleri’ köle sevkinde bulunmuyor,
bir umut peşinde olan insanlar üzerinden yolunu buluyor.
ABD'nin keşfi sonrası geniş tarım alanlarının ve yeraltı
kaynaklarının işletilmesi söz konusuydu. Burada

109
Faruk Arslan

karşılaşılan sorun, modern kapitalist bir ülkede olduğu


gibi, ucuz işgücü tedariki değil, ücretsiz çalıştırılacak
insanları bulmaktı. Afrika’dan yüzyıllarca getirilen
köleler Amerikanın gerçek kurucularıdır. Bugünkü dünya
koşullarında köle ithalatı kavramı değişti. Ülkelerinde
yerlerini yurtlarını satarak yaşadıkları sefaletten
kurtulmak, daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmek
için paralarını harcayan göçmenler ve sığınmacılar, iş
adamı veyahut öğrenciler kendi istekleri ile bilmedikleri
yeni vatanlarına yelken açıyor. Zengin ile yoksul
arasındaki uçurumun nedeni, 3. dünya ülkelerinde
artması, ırki, dini, sosyal ayrımcılık, sıcak savaşlar,
katliamlardır. Adına ne konursa konsun bu ülkelerden
kaçışı hızlandırıyor. Öğrenci, iş adamı, göçmen veya
sığınmacı. Farketmez. Eğer ülkesine geri dönemiyorsa
modern dünyanın kölesi olmaya adaydır. Ülkesini her
terkeden köle olmuyor ama bir süre sonra
Amerikanlaşmayan yabancı kendini köle gibi hissediyor.
3. ülkeden kaçışın temelinde siyasi, dini sorunlardan
ziyade ekonomik sorunların olduğunu yadsıyamayız.
Örneğin Türkiye’de 'mutlu azınlığı'n rakamlarına
gözatacak olursak, ülkeden kaçışın nedenlerini temelde
ekonomik olarak izah edebiliriz. Elbette, siyasi, dini, ırkı
ve bazı sosyal sorunlar kaçışa neden olur. Türkiye'de
yapılan bir araştırmaya göre, “143 bin süper aile 6.5
milyon aileye bedel”. Diğer tabirle, ‘ Bıyıksız ve Beyaz
Türkler’ nüfusun yüzde 1’ini oluşturuyor. Sayıları 650
bin kişi. Ayda 10 bin dolara yakın gelirleri var. En
yakınındaki gelir gurubu ile bile arasında yüzde 354 kat
fark var. Bu gurubun evine giren para, Türkiye’nin yüzde
45’inin hanesine giren gelirine denk. Çoğu İstanbul’da
oturuyor. Yılda en az iki veya üç defa yurt dışına gidiyor.

110
Faruk Arslan

İstanbul’daki lüks restoranların müşterisi bu guruba


mensup insanlardan oluşuyor. Küçük bir bölümü ise özel
uçak kullanıyor. Bunlar içinde 2 bin aile ise mega
zenginleri oluşturuyor. Türkiye'nin batışından, insanların
kaçışından işte bu grup sorumlu. Bir nevi sosyal
güvenceye sahip Batıda yaşayan 200 milyon yoksul insan
nispeten imtiyazlı konumlarından ötürü ülkelerini terk
etme niyetinde görünmüyor. Tersinden alırsak eğer,
Türkiye örneğinde görüldüğü gibi Kürt sorununun yol
açtığı zorunlu göç, özellikle Kürtler, Aleviler ve dini
kesimler arasında yarattığı sosyo-ekonomik yıkım,
insanları Batı Avrupa, Amerika ve Kanada gibi ülkelerde
umut arayışına yöneltiyor.
İngiltere'nin eski Başbakanı Margaret Teacher,
geçtiğimiz yıllarda, çokkültürlü topluma inanmadığını
ifade ederek Kanadalıları oldukça şaşırtmıştı. Oysa
Kanadalıların en çok övünç duydukları ülkelerinin
çokkültürlü bir toplum oluşu. Kanada'da 400 dil
konuşuluyor, kimse kimsenin kültürüne karışmıyor.
Bunun içine yerli dillerini almıyorum. Kanada Yerli
halkları içinde 52 farklı millet veya kültürel grup ile
50'den fazla dil grubunun var olduğu kabul edilmiştir.
Dinin, tarikatın her çeşidi, bu kavramlar göreceli olduğu
için batıl veya hak, serbesttir. Renginden ötürü kimse
ayıplanmıyor. Kadın, çocuk ve hayvan hakları o denli
gelişmiş ki, bu hakları ihlal eden ‘erkekler
cumhuriyeti'nden gelenler kısa sürede kanunlar karşısında
dize geliyor. Herkesin dilinde bir anekdot ile izah edeyim:
Bir trafik kazası olduğunda arabadan önce çocuklar, sonra
kadınlar, sonra kedi ve köpekler, halen yaşıyorsa en son
erkekler kurtarılır. Kanada kadınlar ve çocuklar için ideal
bir yer. Erkekler ise modern köledir. Kılıbıklar için bir

111
Faruk Arslan

cennetdir, ‘Kazak’ ve ‘Maço’ erkekler için bir


cehennemdir Kanada.
Peki Amerika'da ucuz işçiler kaçak ordusundan temin
edilirken, Kanada'da niye eğitimli, kalifiye göçmenler
ucuz işçidir? İşsizlik oranı Kanada'da yüzde yedi iken
ABD'de görünürde yüzde 1'di, şimdi yüzde 8 sınırında,
en kötü yıllarını yaşıyor. Amerikalılar dünyayı kontrol
ediyor, uydular vasıtasıyla sır perdelerini aralıyor iken 30
milyon kaçağa niye göz yummmaktadır acaba?
Amerika'da işsizlik parası yok veya en az yardım
uygulanıyor. Bu nedenle işsizlik oranı yüzde bir
gözüküyor. Herkes ayakta durmak için kaçak veya resmi
çalışmak zorunda. Zira sağlık ve eğitim öyle Kanada daki
gibi ücretsiz değil. İki ülkede de vergi kaçırana aman yok.
İsterseniz bu yıl hiç para kazanmadım diye beyanname
veriniz. İnanırlar. Eğer aksini ispat ederlerse, bu tarihten
sonra hayatınız zindan olur. Ne kredi alabilir, ne ticaret
yapabilirsiniz. Yani herkes suçu ispatlanana kadar
masumdur. Amerika'da statüsü bulunmayan insanlar
kaçak çalışmak zorundadır. Kanada'ya girenlere ilk
yapılan işlem ise bir statü vermek ve kayıt altına almaktır.
Daha sonra nereye gitse kaçamaz. İki ülkede de peşin
para işlerde çalışarak vergiden kaçmak mümkün. Ama
nereye kadar ? Peşin işler hem ağır hemde oldukça düşük.
Amerikalıllar kaçaklarla göz yumuyor; çünkü statüsü
olmayanların yaptığı işleri hemde bu fiyatlarla asla
Amerikalılara yaptıramazlar. İkincisi tabiiki, sermaye
grupları kaçakların sınırdışı edilmesine izin vermez.
Sadece New York'ta 25 bin fabrika bulunuyor; kentin
Gayri Safi Mili Hasılası Türkiye'ninki’nin iki katı . Bu
bacalar ucuz işçisiz nasıl çalışır? Amerikan yönetimi

112
Faruk Arslan

Kanada gibi resmi göçmen almadığı için- 55 bin kişilik


Green Kart lotaryası dışında- açığını böyle kapatıyor.
Kanada'ya ilk gelenler etraflarında fabrika bacaları
göremeyince bu ülkede nerede üretim yapılıyor diye
merak ederler. Ülkenin ticari, sanayi, turizm başkenti
Toronto ise tekstil ve modanın merkezi Montrealdir. Her
yıl 250 bin göçmen alan Kanada, bu insanları iş
dünyasında adeta yutar. 2000 yılından beri göçmenlerin
Kanada ekonomisine katkısı yılda 55 milyar dolar olarak
hesaplandı. Siz varın 30 milyon kaçak işçinin Amerikan
ekonomisine katkısını hesaplayın. Bu rakam göçmenlerin
sömürüsü olarak takdim edildi gazetelerde. Zira
Amerika'da kaçak işçinin statüsüz yaptığı ağır, düşük
maaşlı işleri Kanada'da göçmenler statülü yapmak
zorunda kalıyor. Ülkende ne olursan ol Kuzey
Amerika'ya geldiğin zaman sıfırsın deniliyor onlara. İş
tecrübesi olsa bile Kanada tecrübesi olmadan, bir Kanada
diploması veya sertifakası almadan iyi maaş asla yok.
400 milyar dolar ihracat yapan Kanada'nın 2000 yılı
bütçesi 50 milyar dolar fazla verirken, 2009 bütçesinde
ilk defa 5 milyar dolar ekonomik krizden dolayı açık
oluştu. Bu arada Amerika'nın borçları trilyon dolar
sınırına ulaşmıştır. Amerika'nın elektriğini, enerjisini,
petrol ve gazının bir bölümünü Kanada verir. Kanada 32
milyon, Amerika ise kaçaklarla aslında 300 milyon .
Bütün bunlara rağmen Amerika'nın çekim kuvveti
Kanada'dan daha güçlü. Kanada, 2000 yılında 500 bin
göçmen almak istedi, 200 bini sığınmacılarla birlikte
ancak doldurdu. 2001 yılından beri yıllık hedef olan 225
bin göçmeni bir türlü tutturamadı. Ama son beş yılda bir
milyon yeni göçmen getirmeyi başardı.

113
Faruk Arslan

Gelelim hangi dolar güçlüdür sorumuza. Döviz


kurlarına göre, 1 Amerikan doları 1.12 Kanada doları.
2+2 her zaman dört etmeyebilir. Türk okuyucularımız
Kanada doları görmedikleri için Amerikan doları daha
güçlüdür diyecek. Sosyal güvenlik sistemi ortada. Siz
olsanız, Amerika'da statüsüz mü çalışmak isterseniz
yoksa Kanada'da statülü, işsiz kalırsanız işsizlik
parasından, ayrıca ücretsiz eğitim ve sağlık imkanlarından
yararlanarak mı?
Göçmenlik kartı, Amerika anlayışına göre yeşil kart
sahibi olmak anlamına geliyor. Kanada, 2001’den beri
ABD gibi green kart sistemini uygulamaya koydu.
Amerika'da vatandaşlığa geçiş 5 yılda iken Kanada'da bu
süreç 3 yıl, 1090 gün. Bu ülkelere yabancı öğrenci, turist
olduğu halde illegal veya tedavi amaçlıda gelinebilir ama
100 yıl da kalınsa, bu yolla vatandaşlık elde edilemez.
Emeklilik, sağlık ve sosyal güvence gibi haklar güme
gider; ikinci sınıf yabancı olmayı sürdürürsünüz.
Amerika'da statüsüz, kaçak, en altda yaşayanlar ne demek
istediğimi iyi anlıyor. Kanada’da 2008’da çıkan yeni
kanunla artık öğrenciler öğrenimlerini tamamladıktan
sonra iş bulamasalar bile üç yıl çalışma izni ile kalabiliyor
ve içeriden göçmenliğe başvurabiliyor. Ülkeye uyum
sağladıkları için göçmenlikleri 2 yıl geçmeden çıkıyor.
İleriki bölümlerde verdiğimiz göçmenlik değerlendirme
paketi ile tam olarak kaç puan alabileceğinizi kendiniz
hesaplıyabilirsiniz. Ödeyeceğiniz ücret formlarla birlikte
550 dolardır. Bazı uyanık avukatlar 3000-5000 dolar
alarak garantili göçmenlik iddiasındalar. Yaptıkları tek
şey form doldururken, İngilizceyi kullanmak. Belgelerin
takibi için bir adres verseniz, kendinizde takip
edebilirsiniz. Avukatların ellerinde Kanada nezdinde

114
Faruk Arslan

etkili olacak bir güçleri yok. Sadece Kanada'nın


kriterlerini bildikleri için adayları testen geçiriyor, kabul
edilebilir olanlara umut veriyorlar. Bu iş için bu kadar
dolar kazanmaları bana fazla geliyor. Oysa adayların
çoğunluğu eğitimli, İngilizceyi az çok bilen insanlar.
Kanada'da göç edenlerin çoğunluğu 'Nitelikli
Göçmenler' dir. Bu kişiler eğitim, dil yetenekleri, yaş, iş,
meslek deneyimi ve benzeri faktörlere göre
değerlendirilmişlerdir. Bağımsız olarak başvurulan
kişilerde aranan özellikler için her kritere göre belirli
puanlar verilir ve eğer aday toplamda 67 puana ulaşırsa
Kanada'ya göç etmeye hak kazanır. İşlemler 15 ay ile 20
ay arasında gerçekleştirilmektedir. Türk vatandaşları için
bekleme süresi en az beş yıldır. Eğer 120 bin Kanada
dolarını hibe olarak yatırırsanız, göçmenliğiniz altı ayda
çıkar. Kanada vatandaşı olabilmek için ülkede üç yıl,
1090 gün kalmak şart. Göçmenlik şartları eyaletten
eyalete değişiyor. Örneğin Nova Scotia için 250.000
Kanada Doları tutarında bir sermayeniz olmalı. Her
başvurana mutlaka adli ve tıbbi soruşturma yapılıyor.
İşlemler 6-9 ayda sonuçlanıyor. Yatırım amacıyla gitmek
istiyorsanız, Kanada’da ticari göçmen statüsünde üç
kategori var: Yatırımcılar, serbest çalışanlar ve
girişimciler.
Yatırımcıların en az 500.000 Kanada Doları tutarında
sermayeleri olmalı. Ayrıca daha önce de bir yatırıma
girişmiş olmaları şart. Girişimciler ise Kanada’nın
ekonomik yaşamına katkıda bulunacak şekilde önemli bir
ticaret ya da iş alanı yaratmalılar. Yaptıkları işte de en az
bir Kanada vatandaşını ya da kendilerinden başka sürekli
oturma izni almış birini çalıştırmaları isteniyor. Bu
kategoridekiler için herhangi bir minimum net gelir veya

115
Faruk Arslan

sermaye şartı konmamış. Serbest çalışanlar da


Kanada’nın ekonomik, kültürel ya da sanatsal yaşamına
katkıda bulunacak bir mesleği icra etmeliler (oyunculuk,
yazarlık, çiftçilik, vs). Göçmenlik başvurusu kabul
edilenler, permanent resident visa (sürekli oturum izni)
alabiliyorlar. Aile birleşmesi ve evlilik yoluyla kısa
yoldan on ayda göçmenlik almakta mümkündür.
1852-1996 yılları arasında Kanada'ya göçmen olarak
gelmiş fertlerin toplam sayısı yaklaşık 14,5 milyondu.
1996'da senesinde Kanada'ya yerleşen 225,773 göçmen
arasında toplam 654 vatandaşımız mevcut idi. Bu sayı son
yıllarda resmi olmayan rakamlara göre 60 bine ulaştı.
Yani Türkiye'den Kanada'ya 28 şubat sürecinden sonra
büyük bir göç söz konusu. Türkiye'den gelen göçmenlerin
başlıca yerleştikleri üç eyalet sırasıyla Ontario, British
Colombia ve Quebec'tir. Kanada'ya göçmen olabilmek
için başvuru hazırlamayı düşünenler için önemli bir konu,
Québec eyaletinin göçmen seçim prosedürünün Kanada
genelinden ayrı olarak çalışmasıdır. Eğer bu eyalete
yerleşmeyi düşünüyorsanız, diğer eyaletlerden farklı
olarak federal hükümete değil, Québec eyalet hükümetine
başvurunuzu yapmanız gerekiyor.
Biliyorum ilginç gelecek, ama Kanadalıların gelecek
olanlardan ciddi bir talepleri var: Çok iyi aile olmaları.
Eğer parçalı aile iseniz, çocuklarızla iyi geçinmiyor,
eşinizle kavga ediyor, mahkemelik olmuş iseniz,
başvurunuz hiç incelenmeyebilir. Kanadalılarda aile yok
gibi bir şey; boşanma oranı yüzde 60'larda. Bu nedenle
gelen göçmenlerin toplum dokusunun sıhhati açısından
sağlam aile olmasını istiyorlar. Gelen göçmenlerin aile
yapıları, eğer sağlam değilse kısa sürede çatırdayabiliyor.
Ülkelerinde baskı altında tutulan kadınlar, Kanada gibi

116
Faruk Arslan

kadın haklarının erkekleri köle konumuna düşürdüğü bir


ülkede, kafesinden çıkmış ‘Asena’, aslan gibi oluyorlar.
Erkeklerin, kariyeri kadının iki dudağı arasında. Bir
kadın, ‘kocam beni dövüyor’ diye şikayet ederse, o
erkeğin işi bitmiştir. Aile reisinin olmadığı, herkesin
özgür olduğu bir ülkede aile kalmaz elbette. Kanada, bu
nedenle göçmen alamazsa toplumsal dengeyide yitirir.
Yahudi , Hintli, Arap veya Afrikalı geleneksel, milli
kıyafetleri ile kamu sektöründe çalışabiliyor, eğitim
alabiliyordu. Dinine, kültürüne bağlı olanlar büyük saygı
görüyor. Kamuda güleryüzle karşılanmak insanları
rahatlatıyor. Coğrafi ve iklim özellikleri açısından
Kanada hakikaten güzel yaşanılacak bir yer. İstanbul'da
veya Ankara’daki yaşadığınız o "boğulmuşluk" hissinden
tamamen kurtuluyorsunuz.
Nasıl karar vereceğim? Doğaldır ki, bu hayatınızın
belki de en önemli ve radikal kararı. Kendinizle dürüst
olmanız gerekiyor. "Ben niye gidiyorum" sorusunu
samimi bir şekilde cevaplarsanız kararınız ortaya
çıkacaktır. Eğer çok para kazanmak, zengin olmak,
amiyane tabiriyle kısa yoldan köşeyi dönmek gibi
amaçlarınız varsa Kanada size göre bir yer değil. Eğer
amacınız Türkiye'deki her türlü saçmalıktan, trafikten,
hava kirliliğinden uzak insanca yaşamaksa, o zaman
gidin. Şekilcilik, gösteriş budalılığı, lüks ve israf yarışı,
en yakın akrabalarınızın dahi samimiyetsizliği sizi
sıkıyorsa, durmayın bir dakika! Çocuklarınıza iyi bir
eğitim ve gelecek sağlamaksa, doğru karar veriyorsunuz.
Ama unutmayın ki her şeyin bir bedeli var, bunun için
çok çalışmanız ve çok mücadele etmeniz gerekiyor.
Bu ülkeye hemen her eğitim düzeyi ve meslek
grubundan herkes gidebilir. Başvuru sırasında ortaya

117
Faruk Arslan

koydukları puanlama sistemi vs. nin çok fazla bir önemi


yok. Onun için orada ileri sürdükleri şartlar sizi fazla
korkutmasın. İlk aşamada öyle görünmese ve çeşitli
bürokratik işlemleri gerektirse bile başvuru ve Kanada'ya
ayak basmanın işin en kolay kısmı olduğunu sonradan
anlıyorsunuz. Konuyu kendi açınızdan çok iyi
değerlendirmeniz ve "Ben ne istiyorum? Hedeflerim
neler?" sorularının yanıtlarını dürüstçe verebiliyor
olmanız lazım. Kanada genellikle yeni giden ilk nesil
değil de sizin çocuklarınız ve ondan sonraki nesille
ilgilenmektedir. Dolayısıyla size bir çeşit "kayıp" gözüyle
bakarlar. Havaalanına ayak basıp gümrükten geçtiğiniz
andan itibaren tek başınızasınız. Kanada hükümeti,
göçmenseniz, size barınacak herhangi bir yer
göstermiyor. Size işsizlik yardımı vs. gibi herhangi bir
maddi yardımda 6 ay içinde bulunmuyor. Dolayısıyla
hayatınızı belli bir süre idame ettirecek maddi
birikiminizin olması şart. Bu süre kişilere göre oldukça
uzun olabilir. Sağlık sisteminden yaralanabilmeniz için de
3 ay beklemeniz gerekiyor. Bu arada ciddi şekilde
rahatsızlanırsanız vay halinize. İlk aşamada eğer orada bir
yakınınız veya arkadaşınız yoksa bütün işlerinizi kendi
başınıza yapmak durumundasınız.

Kanada göçmenlik tarihini bilmek, nasıl bir ülkeye


gittiğiniz konusunda sizi aydınlatacaktır. Hangi
aşamalardan geçerek göçmenlik kanunun bugünkü hale
geldiğini bilmelisiniz ki, ırkcı ve ayrımcı köklerden gelen
Kanadalıları tanıyın. Yüzlerinden eksik olmayan
tebessümün kodlarını çözmeniz epey zaman alacaktır.

118
Faruk Arslan

İkinci Bölüm

Kanada Göçmenlik Tarihi

Kanada uçsuz bucaksız bir ülke. Yüzölçümü 10


milyon kilometrekare. 3 tarafı okyanuslarla çevrili ve tüm
dünyanın yüzde yedisini kaplıyor. Çin’den bile büyük.
Rusya’dan sonra en büyük yüzölçümüne sahip ikinci
ülke. 5500 kilometrekarelik bir genişlik demek oluyor ki
Newfoundland eyaletinde oturan bir kimse İngiliz
Kolombiyası eyaletinde oturan diğer Kanada’lılara Afrika
kıtasına olduğundan daha uzak. Kanada’nın medeniyet
geçmişi 200, tam bağımsızlık geçmişi 50 yıllık. 1867’de
kurulan Kanada, İngiliz ve Fransız sömürgesiydi,1949’da
Kanada milleti ve devleti bağımsız olarak oluştu.
Amerika'nın, 1492'de Columbus tarafından keşfinden
evvel Asya'dan bazı tarih öncesi kabileler Bering
Boğazını geçerek Amerika'ya ulaşmışlardı. MS 1000
yıllarında bölgenin Avrupalı ilk ziyaretçileri olan
Vikingler kuzey Newfoundland'e yerleşmeye başladılar.
Daha sonraki dönemlerde de Avrupalılar bölgeye
gelmeye devam ederken, Kanada'nın yerli kabileleri de
farklı dil, din, gelenek, ticari faaliyetler, sanat, zanaat,
kanun ve idare şekilleriyle kendilerine özgü bir topluluk
oluşturmuşlardı. Birçok Avrupa ülkesi Amerika'da
yerleşim birimleri oluşturma hevesinde olmasına rağmen
bu konuda ilk girişim, 1534 yılında St Lawrence River
civarındaki topraklarda hak iddia eden Fransız kaşif
Jacques Cartier'e aittir. Bir diğer Fransız kaşif, Samuel de
Champlain, 1600'lerin başlarında Quebec City'yi kurdu.
Günümüzde 3,000 Fransıza ev sahipliği yapan Kanada,

119
Faruk Arslan

1663'te Fransa'nın bir eyaleti oldu. Tam, Fransa kürk


ticaretinden iyi karlar elde etmeye başlamıştı ki 'dostça'
bir rekabet oluşturmak üzere İngiltere devreye girdi ve
1670'te Hudson's Bay Company'yi kurdu. Bir müddet, bu
iki Avrupa kültürü bölgedeki birlikteliklerini barış
içerisinde sürdürdüler. Derken 1745'te İngiltere birlikleri,
Nova Scotia'daki Fransız istihkamlarından birini ele
geçirdi. Yeni dünyanın kontrolü için mücadele başlamıştı.
İngiltere'nin 1759'da Quebec City'de Fransa'yı yenmesiyle
de’Yedi Yıl Savaşı’ olarak bilinen savaşların dönüm
noktasına gelinmiş olundu. 1763'te imzalanan Paris
Antlaşmasıyla Fransa Kanada'yı İngiltere'ye
bıraktı. Amerikan devriminin sonuna gelindiğinde (1775-
83), yaklaşık 50,000 Kraliyet yanlısı İngiliz'in ABD'den
göçü sonucunda bölgedeki Fransız ve İngiliz nüfusu daha
dengeli bir hale geldi. Kanada ve ABD arasındaki son
savaş olan 1812 Savaşından sonra İngiltere, tıpkı
koloniler gibi Kanada'yı da kaybetme korkusuyla,
1867'de Britanya Kuzey Amerika Yasası (BNA Act)'nı
çıkardı. Kanada'nın anayasası sayılabilecek bu
düzenlemeye göre Dominion of Canada kurulmuş oldu.
Kanada'nın en önemli tarihi başarılarından biri olan ve
1885'te tamamlanan Kanada Pasifik Demiryolu'yla
ülkenin doğu ve batısını birbirine bağlanmış oldu.
1912'ye gelindiğinde Newfoundland dışındaki bütün
eyaletler, merkezi hükümetin bir parçası olmuştu.
Newfoundland ise 1949'da birliğe katılmıştır.
Göçmen politikalarına gelecek olursak, Frank
Oliver’ın Kanada İçişleri Bakanlığına atanmasıyla (1905-
1911) süreç hız kazandı. Kanada'nın göçmenlik
politikasında önemli değişiklikler oldu. Oliver da esasen
evvelki bakan Sifton gibi liberal görüşlü bir politikacıydı

120
Faruk Arslan

ama ikisinin göçmenliğe bakışlarında önemli farklılıklar


vardı. Frank Oliver, Kanada'nın daha aktif bir göçmenlik
politikası yürütmesine taraftardı. Kanada'nın daha canlı
fakat daha seçici bir göçmen akımıyla güçleneceğine
inanıyordu. Frank Oliver'in Bakanlığı döneminde ilki
1906, ikincisi de 1910 yılında olmak üzere iki Göçmenlik
Yasası çıkarılmıştır. Yeni kanunlar, göçmenliğin daha iyi
bir tanımını yaparken, ülkeye giremeyecek insanların
kapsamını da artırıyor ve Bakanlığa geniş "sınırdışı etme"
yetkileri veriyordu. Kanun ayrıca, "Kanada'nın
ihtiyaçlarına ve iklimine uygun olmayan ırkların ülkeye
kabul edilmemelerini" de hükme bağlıyordu. Bazı
kategorilere mensup insanların cesaretlerinin baştan
kırılması için başka kararlar da yürürlüğe konuldu.
Örneğin Asya kökenlilerden, gelirlerken yanlarında kişi
başına 200 Dolar getirmeleri isteniyordu ki, o dönemde
ortalama bir sanayi işçisinin yıllık geliri 417 Dolardı.
Kanada o dönemde daha fazla göçmene ihtiyaç
duymasaydı, Frank Oliver belki de daha seçici olabilirdi.
Frank Oliver, bunun yanında İngiliz göçünü artırma
yolunda önemli adımlar attı. Ona göre Kanada eğer
dünyanın büyük uygarlıkları arasında yer alacaksa, bunun
yolu İngiliz köklerini geliştirmekten geçiyordu. Sonuçta
1906 yılında 86,796 olan İngiliz göçmen sayısı, 1914
yılında 142,622'ye çıktı. (25)
Kanada'nın çoğulcu yapısı, kendi içinde sorunsuz
değildi. Kamuoyunda, anlaşılmaz diller konuşan, acayip
dinlere inanan ve parlamenter demokrasi kültürü olmayan
bu "yeni" insanlara karşı önemli tepkiler vardı. Birinci
Dünya Savaşı Kanada milliyetçiliğini körüklerken,
yabancı karşıtlığını artırmış ve göçmen girişinin
azaltmıştır. 1915 yılında Kanada'ya gelen göçmen sayısı,

121
Faruk Arslan

1898'den beri en düşük rakam olan 36,665'e düşmüştü.


Ancak bu rakam, savaş sonrasında arttı ve 1919 yılında
tekrar 100 bini geçti. Birinci Dünya Savaşı'nın doğurduğu
yabancı karşıtlığını, yabancı ülkelerde doğmuş olanlar
ciddi ölçüde hissettiler. Önceleri "en çok istenen
göçmenler" listesinin başlarında yer alan Almanlar, bu
dönemde en çok rahatsız olan millet oldular. Önceden
Almanya veya Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
vatandaşı oldukları için Macarlar, Çekler, Romanyalılar,
Polonyalılar ve Ukraynalılar da bu dönemde nasiplerini
aldılar. Osmanlılarda düşman kategorisindeydi. Bu
insanlar her ne kadar Kanada'da özgürce yaşamakta ve
ülke ekonomisine katkıda bulunmaktaysa da Kanada
hükümeti, onları potansiyel sorun olarak görmekten geri
duramadı. 1923 yılında hükümet, ilk bakışta ırk
ayrımcılığına karşı olarak algılanabilecek bir adım attı.
Ülkeyi baştan sona demiryolları ile kaplayan Kanada,
Çinli işçiler kullanmıştı. Ancak eşlerini getirmelerine izin
vermeyerek’ bekar göçmenliği’ destekledi. Üçte ikisi
demiryolu inşaatında ölen Çinliler çok ezildi. Çinliler
göçmen olarak kalmasın diye 1885'den beri sadece
Çinliler'den alınmakta olan 500 dolarlık "Kelle Vergisi,
1910’da kaldırıldı. Ama bunun yerine, Çin'den göçü
neredeyse tamamıyla durdurmaya yönelik "Çin
Göçmenlik Yasası" yürürlüğe konuldu. Bu yasa, daha
sonra Çin asıllı Kanadalılar tarafından "Aşağılama Günü /
Humiliation Day" olarak anılacak olan 1 Temmuz 1923
tarihinde yürürlüğe girdi ve 1947 yılına kadar da
yürürlükte kaldı. (26)
1919-1925 döneminde Kanada'ya yönelik göç,
Kanada'nın geleneksel göçmen kaynaklarıyla sınırlı
kalırken bu durumun iki istisnası vardı: Ruslar ve

122
Faruk Arslan

Museviler. Her ne kadar Bakanlık, Musevi göçüne sıcak


bakmadıysa da iki savaş arasında Kanada'ya yaklaşık 40
bin civarında Musevi göç etmiştir. 1860'lı yıllardan
bugüne dek Kanada'ya göç edenlerin sayısı, 15 milyonu
aşmıştır. Kanada nüfusunun günümüzde 31 milyonun
biraz üzerinde olduğu düşünülürse, bu rakamın önemi
daha iyi anlaşılır. 1947 yılında Vatandaşlık Yasası'nın
kabul edilmesinden sonra, Kanada'ya göç etmiş olan 4
milyondan fazla kişi, Kanada vatandaşı olmuştur. Halen
Kanada nüfusunun %40'ından fazlası, kendilerini Kanada,
İngiltere veya Fransa kökenli olarak tanımlamayan
insanlardan oluşmaktadır. Kanada'nın toplum mozaiğine
en çarpıcı örnek, belki de önceki Kanada Genel Valisi'dir
(Governor General). Kanada Genel Valisi, İngiltere
Kraliçesini temsil eder ve devlet protokolünde en önde
gelen makamdır. Kanada Genel Valisi (1999- 2005 )
Adrienne Clarkson Eylül 1999 tarihinde Kanada'nın 26.
Genel Valisi oldu. Clarkson, ülke tarihinde bu göreve
atanan ilk göçmendir. 1939 yılında Hong Kong'da doğan
Clarkson, üç yaşındayken 1942 yılında ailesiyle birlikte
Kanada'ya göç etmiştir. 2005’da atanan son vali Jean
Michelle’de siyahi bir göçmendir.
2. dünya savaşından sonra gelen Polonya ve eski
Yugoslavya ülkeleri vatandaşlarından sonra 1960’larda
ilk defa Çinliler göçmen olarak kabul edildi. İşçi ihtiyacı
nedeniyle beyaz olmayanlara kapılar açılmıştı. 11 bin Çek
ve Tibetliyi, 5 bin Ugandalı 1972’de takip etti. 1979
başlarında Vietnam’dan ve savaştan kaçan Amerikalılar
Kanada’ya iltica etti. 1970’lerde sosyalist Şilililer ve
Latin Amerikalılar akın etti. Çoğu aile birleşmesi 77 bin
Güney Asyalı, Kanada’nın yeni göçmenleri oldular.
1976’da ilk defa kanunda aile ve insan hakları sınıfları

123
Faruk Arslan

oluşturulmuş, sığınmacılara yer verilmişti. Çünkü


1976’da insan hakları haraketleri hızlıydı. Sikler ve
Çinliler daha fazla gelmeye başladı. 1980’lerden sonra
müslüman ülkelerden gelenler arttı. Pakistan ve Hindistan
başta olmak üzere Kanada’nın beyaz olmayan nüfusu
kabardı. 1999’da 8 bin Kosovo savaşı mağdurunu Kanada
kabul etti. 2002’de çıkan son yasa sığınmacı kurallarını
yeniden belirledi. İşçi izniyle gelenler ülkelerine
dönmeyince Kanada’da ciddi sayıda belgesiz çalışan bir
toplum oluştu. 2009 itibariyle çoğu inşaat ve tarım
sektöründe ucuza çalışan 200 bin kişi bulunuyor. (27)
Kanada' nın son yıllarda en çok göçmen aldığı üç ülke,
Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan ve Pakistan'dır. Bu
ülkelerden gelen göçmenler, toplam göçmenlerin yaklaşık
%35'ini oluşturmaktadırlar. Gelen göçmenlerin
çoğunluğu, ağırlıklı olarak Ontario eyaletinde yerleşmeyi
tercih etmektedirler. Son üç yıldır Kanada'da yerleşmek
üzere Ontario eyaletini tercih edenlerin oranı %60'a
yaklaşmaktadır. En çok tercih edilen şehir Toronto'dur ve
göçmenlerin yaklaşık yarısı Toronto'ya yerleşmektedir.
Kanada, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yavaş yavaş
refah seviyesini yükseltti ve 1931'de İngiliz Devletler
Topluluğunun gönüllü üyesi oldu. İkinci Dünya
Savaşı'nın başlamasıyla Kanada bir kez daha İngiltere
saflarında Almanya'ya karşı savaşa girdi, ancak bu sefer
ABD ile savunma anlaşması yaptı ve Pearl Harbor'a
düzenlenen saldırıdan sonra Japonya'ya savaş açtı. İkinci
Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda Avrupa'dan
Kanada'ya büyük göçler oldu. Bunu 1960'larda Asyalı,
Arap, Hint, İtalyan, İspanyol ve Karayipli göçmenler
izledi. Savaş sonrası dönemde ekonomik büyüme ve refah
yaşandı. Ülke 1967'de Montreal'deki Dünya Fuarı, Expo

124
Faruk Arslan

ile 100. Kuruluş yıldönümünü kutladı. 1975'ten bu yana


ülkenin yerli halklarıyla toprak hakları anlaşmaları
imzalanmaktadır ve bu anlaşmalarla yerli halklara,
ülkenin kuzey bölümündeki geniş toprakların bir kısmı
üzerinde kontrol hakkı tanınmıştır. Fransızca konuşan
Quebec ile İngilizce konuşan Kanada arasında var olan
tatsızlık, 1960 sosyal olaylarıyla iyice gün yüzüne çıktı.
Quebec'te 1976'da yapılan eyalet seçimlerini ayrılıkçı
Parti Quebecois (PQ) kazandı. Bu konudaki hassasiyet
zaman zaman şiddetlenip zaman zaman azalmaktadır.
1980 referandumunda (egemenlik referandumu)
ayrılıkçılar %60'lık bir oranla mağlup oldu. Ekim 1995
sonuçları da çok farklı değildi. Bu durumda başbakan, bir
nevi sus payı olarak, Quebeclilerin farklı bir toplum
olduğunu kabul ettiklerini belirtti. 1960'lar öncesi bu
ülkelere gelen göçmenlerden kendi özgün geçmişlerini
terk etmeleri ve tamamen mevcut kültürel normları
özümlemeleri beklenirdi. Bu anlayış göç olgusunda
“Anglo-uyum” modeli olarak bilinir. Nitekim asimile
edilemez olarak görünen bazı grupların (örneğin Çin) bu
ülkelere (ABD ve Kanada) girişi engellenmiştir.
Asimilasyon siyasi istikrarın temeli olarak görülmüştür.
Gene de 1970'lerin başında, göçmen gruplarının
baskısıyla bu ülkeler asimilasyon modelini terk ederek
göçmenlerin etnik geçmişlerinden gelen çeşitli
özelliklerini korumalarına izin veren, hatta teşvik eden
daha hoşgörülü ve çoğulcu bir politika benimsemiştir.
Artık göçmenlerin beslenme, giyinme, dinle ilgili eski
adetlerinin bazılarını sürdürmektedir ve bu pratikleri
sürdürmek için birbirleriyle ilişki kurmakta özgür
olmaları gerektiği yaygın kabul görmektedir. (28)

125
Faruk Arslan

KANADA GÜNÜ

Kanada’yı tümleştiren en önemli etkinlik her yıl kutlanan


Kanada günüdür. Her yılın Temmuzun 1'inde Kanadalılar
Kanada'nın kuruluş yıldönümünü coşkuyla kutlar. 1868
yılının 1 Temmuzunda British North America Act' ı ile
Kanada'nın federal hükümeti kurulmuş ve 'Dominion
Day' gibi tanınan bu hadise 1982 yılının 27 Ekiminde
Parlamento kararı ile 'Canada Day' olarak adlandırılmıştı.
'Canada Day' her yıl, pazar günü olmamak şartı ile,
Temmuzun 1'inde kutlanıyor. Pazar gününe denk geldiği
takdirde ise, bir sonraki güne erteleniyor. Bu gün kimse
çalışmıyor. Tabii ki polisler ve itfaiyeciler istisna. Hem
de 'Family Day' gibi bilinen bu günde Kanadalılar,
milletin doğum gününü kutlamak için bayraklarla,
sloganlar ve şarkılarla süslenmiş kutlama, piknik ve
eğlence programları düzenliyorlar. Bu gün Kanadalılar
için özel ve tarihi bir gündür. Çünkü milliyetçiliğin
başkaldırdığı Quebec'de meydana gelen olaylara rağmen
yine de tüm Kanadalılar bu günde Britanya
kolonilerinden ayrılarak 'Kanadalı olma şerefini'
kutluyorlar. İşte 'Canada Day'i özel bir gün kılan bir çok
nedenler vardır. Bazılarını dikkatinize sunacağım.
1868 yılının 20 Haziranında General Vali Lord Monck
Britaniya kraliçesi Victoria'yı British North America
birliğinin çatısı altında Kanada'nın kuruluş yıldönümünü
'Dominion Day' adı ile kutlamak için Kanada'ya davet
etti. Ama buna karşın bu günün milli gün olarak
kutlanılması ancak 1879 yılında resmileşti. Özellikle
1917 yılında kutlanan Kanada'nın 50. yıldönümü büyük

126
Faruk Arslan

coşku ile kutlandı. Parlamento'nun yeni yapılmakta olan


binası konfederasyon kurucularının ve Avrupa'da I.
Dünya Savaşında savaşan askerlerin hatırasına ithaf
edildi. 1927 yılında ise 'Diamond Jubilee of
Confederation' adı altında diğer büyük kutlama töreni
düzenlendi. O gün Wellington sokağında Genel Vali
tarafından anıt taşının konulması ve Pease Tower'de
Carillo'nun açılış töreni ile meşhurlaştı. 1958 yılından
itibaren ise 'Canada Day' in her yıl kutlanmasi için
hükümet karar kabul etti. 1967 yılında ise Kraliçe II.
Elizabeth'in kutlamalara katılması büyük hadise oldu.
1975 yılına kadar bütün coşku ve heyecanı ile devam
eden 'Festival Canada' ya 1976 yılında son verilse de bir
yıl sonra tekrar eski haline döndü. 1980 yılında ise
'Festival Canada' nın kutlanmasi için görevlendirilen
Ulusal Komite, tüm Kanada'da bu günün daha coşkulu
kutlanmasını sağlamak için maddi katkıda bulundu ve 15
büyük şehirde havai fişek atışları da kutlamalara ilave
edildi. Hatta yüzlerce yerli teşkilatın tanınmış aktif
üyelerine 'Seed Money' diye tanınan para ödülleri verildi.
1982 yılında 'Dominion Day' 'Canada Day' olarak
adlandırılmaya başlandı. 1985 yılından itibaren ise bu
günü bölgelerde de kutlamak için özel komiteler
kuruluyor ve bu iş için 'grant'lar temin ediliyor.
'Maple Leaf' Kanada'da vatandaşından tutun göçmenine
kadar herkes bu ülkenin sancağını ve amblemini 'Maple'
diye bilinen akçaağacın yaprağı ile tanıyor. Bu yaprağı ilk
defa 1864 yılında St. Jean Baptiste Society kendi
amblemi yaptı ve 1860 yılında ise Wales prensinin
Kanada'ya gelişi şerefine süslemelerde kullanıldı. 1867
yılından itibaren ise bu yaprak konfederasyon bayrağının
amblemi oldu. Kanadalılar olimpiyat ve dünya

127
Faruk Arslan

yarışmalarında onunla tanındılar. Hatta Alexander Muir


Kanada'nın milli marşı olan 'The Maple Leaf Forever'
şarkısını yazdı. Bayrağın beyaz ve kırmızı rengi ise Kral
V. George'un adı ile bağlıdır. Bayrağın bu şekli yıllardır
Kanadalılar tarafindan beğeniliyor ve hiç kimse onu
değiştirmeyi düşünmüyor. Bu teşebbüsde bulunanlar ise
iyi karşılanmıyorlar. Hatta 1925 ve 1946 yıllarında
başbakan Mackenzie King sancak dizayn ettirmek için
özel Meclis Komitesi kurduysa da başarılı
olamadı.1963'de başbakan seçilen Lester Pearson iki yıl
içinde Kanada'nın yeni bayrağı için vaad vermiş ve
toplam 5900 proje sunulmuştu. Ama tek ve kırmızı renkli
'Maple Leaf' yine de üstün gelmişti. Ayrıca bu mesele
1965 yılında iki büyük lideri karşı karşıya getirecek kadar
hadiselere de neden olmuştu.
Kanada'nın 'O Canada' sözleri ile başlayan milli marşının
sözleri, çok ilginçtir ki, Quebec'li müzik öğretmeni Calixa
Lavallee ve Judge Sir Adolphe-Basile Routhier tarafindan
bestelenmiş ve ilk defa 1880 yılında 'Congrès National
des Canadiens-Français'de (National Congress of French-
Canadians) St-Jean Baptiste gününde seslendirilmişti.
1901 yılında Cormwall dükü, daha sonraları Kral George
V. ve Kraliçe Queen Mary Kanada'ya gelirken bir grup
öğrenci besteyi Fransızca okumuşlardı. Onun ilk İngilizce
versiyonun da o zaman seslendirildiği sanılıyor. Yıllar
içinde bir çok İngilizce versiyonu yazılmış, en son ise
1908 yılında Robert Stanley Weir'in bestesi teveccüh
görmüştü. I. Dünya Savaşı yıllarında o, Kanadalıların en
'patriotik' şarkısı idi. Beste 100 yıl sonra, yani 24 Haziran
1980 yılında milli marş olarak kabul edidi. 'Canada Day',
24 Haziranda Quebec'te kutlanan, eskiden bir dini bayram
olan ve bugün Kanada nüfusunun yüzde 23'ünü oluşturan

128
Faruk Arslan

Quebec milliyetçiliğinin sembolüne çevrilen 'parat'tan


daha coşkulu ve daha canlı kutlanıyor. Bu günü,
'federasyon taraftarları' ve 'ayrılıkçılar' arasındaki yıllık
çatışma gibi değerlendirenler olsa da, o gittikçe büyüyor
ve herkesi kapsıyor. Hatta bu gün, ilk kutlamalar zamanı
bir çok Quebec'li tarafından Kanada'ya ilgiyi artırmak için
teşkil olunan suni bir bayram gibi değerlendirilmişti.
Tüm Kanada'da milli değer taşıyan 1 Temmuz, Quebec'te
siyasileştirilmiş bir hadise olarak değerlendirilmeye
devam ediyor.. Bu eyalette 'Canada Day'i kutlamak bazen
olumsuz da karşılanıyor. ( 29)

Göçmenliğe atılan ilk adımlar her zaman için zor


olmuştur. Hele ilk günlerin çilesi, herkes için unutulmaz
hatıralardır. Zor yıllar. İlk günler denince aklıma hep
Sincaplar geliyor. Neden mi? Bir sonraki bölümde
anlamaya başlıyacaksınız, daha sonraki bölümde
kavrayacaksınız.

129
Faruk Arslan

Üçüncü Bölüm

Göçmenlikte İlk Adımlar, Günler

Faruk Arslan neden Kanada’yı tercih ettiğni şöyle


anlatıyor: Alman hükümetinin davetiyle 2000
sonbaharında gittiğim 7 günlük Almanya’da göç- iltica ve
hukuk devleti konularını kavramaya yönelik bir gezide ilk
defa Kanada’nın dünyanın en mükemmel göçmenlik
sistemine sahip olduğunu duydum. Almanya gezisinde en
çok etkilendiğim görüşme, bugün Avrupa Parlamentosu
milletvekili olan Öger Tur Genel Müdürü Vural Öger ile
yaptığımız sıcak buluşmaydı. 4 dil bilen, Türkiye’ye yılda
1 milyon Alman turist getiren Öger, İçişleri Bakanı Otto
Schily’nin sınıf arkadaşıydı ve 22 kişilik Alman Göç
Komisyonuna alınmış tek yabancı kökenli kişiydi.
Almanya yeni bir göç kanunu hazırlıyordu ve Öger’in
anlattığına göre örnek olarak Kanada seçilmişti. 20 sene
sonra Almanya’nın yaşlanarak bugünkü ekonominin
mevcut nüfusla çökeceğini ifade eden Öger, Almanya’nın
her yıl Kanada gibi en az 250 bin veya 500 bin yeni
göçmen alarak Almanya’yı kurtarabileceğini bilimsel
olarak anlattı. İtalya, İspanya ve İngiltere’nin aynı
handikapı yaşadığını ve göçmen alımının sürdüğüne
dikkat çeken Öger, AB’nin genişleme süreci çerçevesinde
Doğu Bloku ülkelerinin üye yapılması ve sıcak göçmen
girişinin 2015’e kadar Türkiye’den gelecek genç nüfus
talebini yok ettiğini ve bu nedenle Türkiye’nin bu tarihten
önce tam üye yapılmasının mantıklı olmadığını kaydetti.
Almanya’da yeni göç kanunu hazırlanırken sorun
hortlayan ırkçılıktı. Kan bağı esasına dayalı vatandaşlık

130
Faruk Arslan

kültürü kısmen 1999’da çıkan yeni vatandaşlık kanunu ile


epey kırpıldıktan sonra aşılsada halen Almanya,
göçmenleri teşvik edecek Kanadavari bir kanunu
özümseyecek kadar açıkgörüşlü değildi. Ülkede doğarak
vatandaşlık elde edenler en son 21 yaşında hangi ülkeyi
seçeceklerine karar vermeliydiler. Bu bir zulumdü.
11 Eylül’ü izleyen döneme damgasını vuran
gelişmelerden bir diğeri de Almanya, İtalya, Fransa gibi
AB’nin güçlü devletlerinde yükselişe geçen yeni ve gerici
göç politikaları oldu. Bu konuda ilk adım 2001 yılı
Ağustos ayında Almanya’dan geldi. İç İşleri Bakanı Otto
Schily, 3 Ağustos günü, hazırlanan “Yeni Göç Yasa
Tasarısı” nı kamu oyuna sunduğunda akıllara ilk gelen
Alman Sanayiciler Birliği BDI’nın, 2001 yılı başında
yayınladığı “Göç Tezleri” başlıklı çalışma oldu. Bu
çalışmasında Alman sermayesi, “Şu an ABD her yıl
ortalama 327 bin, Japonya 609 bin, İngiltere 114 bin ve
Fransa 99 bin kalifiye göçmeni ülkelerine getiriyorlar.
Almanya, bu rekabette kendini göçmenler için çekici,
yabancı dostu ve uyuma hazır bir ülke olarak
gösterebilirse bir şansı olabilir” diyordu. Bu raporu da
dikkatle inceleyen Alman Hükümeti, Temmuz 2001’de
300 sayfalık bir göç raporu yayınlayarak, ülkenin
izlemesi gereken yeni göç politikasını belirliyor ve
geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarılması gerektiğini
belirtiyordu. Raporda sözü edilen hatalar ise, 60’lı
yıllarda nitelik ve vasıflarına bakılmaksızın göçmen
işgücünün ülkeye kabul edilmiş olmasıydı. Oysa,
sermayenin bundan 50 yıl önceki gereksinimleri ve
dönemin üretim organizasyonu biçimi hatırlandığında bu
tercihin yanlışlıkla değil, tersine son derece bilinçli
yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bugün ise

131
Faruk Arslan

gerek teknolojideki hızlı gelişimin, yetişmiş teknik


kadroların sayısındaki hızlı artışın etkileri , fakat ağırlıklı
olarak sermayenin sırtını, hizmet sektörünü liberalize
etmeyi amaçlayan küresel anlaşmalardan elde edeceği
güvencelere dayamış olmasının verdiği rahatlıkla
dünyanın her yerinden yetişmiş işgücünü istediği üretim
merkezlerinde toplaması için gerekli zemin oluşmuş
durumdadır. Göç yasası çıkarılmadan önce de
Almanya’da Alman mühendislerin yarı ücreti karşılığında
çalışmaya hazır olan Hint’li bilgisayar mühendisleri,
yazılımcılar ve programcıların yerli hizmet işgücüne rakip
olarak işgücü piyasalarında sayıca artmaya başladıkları
unutulmamalıdır. Öte yandan, Almanya’daki yeni göç
yasa tasarısına şekil veren anlayışın da sermayenin yeni
gereksinimleri olduğu açıkça fark edilmektedir. Tasarıya
göre değişik mühendislik dallarından mühendis,
matematikçi ve bilim insanlarının ülkeye gelmeleri
durumunda kendilerine derhal süresiz oturma izni
verilecek ve bu tanımlamaya uyan kişilerin Almanya’ya
gelmesi için işveren talebi gibi bir kriter de aranmayacak.
Avrupa’nın en modern göç yasası iddiasını taşıyan
taslağın hazırlık aşamasında Almanya’da ikiyüzlü bir
tartışma yaşandı. Bir yanda diğer emperyalist ülkelerle
“dünyanın en değerli beyinlerini kazanma uğruna verilen
rekabet” gözetilirken, diğer yanda ise sanki Almanya
birden yabancı işçilerin istilasına uğrayacak ve Alman
emekçileri işsiz kalacakmış gibi bir hava estirildi.
Sermaye kuruluşları, “sadece yüksek derece kalifiye
elemana değil, vasıfsız elemanlara da ihtiyacımız var”
gibi açıklamalarla Alman işçilerine baskı uygulamaya
başladılar. Diğer yandan, Almanya’daki yeni göç
yasasının sosyal çevreler tarafından “gerici” şeklinde

132
Faruk Arslan

nitelendirilmesinin nedenlerinden biri de, Hükümetin,


Alman sermayesinin taleplerine yanıt verebilmek için
yalnızca işgücü vasıfları ile ilgili tanımlamalar yapmakla
kalmayıp; söz konusu işgücünün yoğun olarak bulunduğu
ülkelerin adlarını da yasa içinde zikrediyor olması ve göç
yasasını açık bir “işçi pazarı” olarak gördüğünü ortaya
koymasıydı.
Almanya’da özellikle son dönemde izlenen emek
politikaları sendikalar üzerinde beklenen etkiyi çok fazla
gecikmeden gösterdi. İlk olarak Volkswagen’e ait
işyerlerinde imzalanacak toplu sözleşmelerde, aynı
dönemde Meksika VW’de de sözleşme imzalanıyor
olmasının avantajları kullanıldı ve hem Alman sendikası
hem Meksika sendikaları görece daha geri düzeydeki
sözleşme hükümlerini imzalamak zorunda kaldılar.
Alman otomobil sektörü devinin argümanları dünyanın,
birbirinden oldukça farklı bu iki coğrafyasında uyguladığı
politikalarda büyük bir benzerlik dikkati çekiyordu. VW
yönetimi, Alman sendikaya karşı, üretimi, işgücü
maliyetlerinin çok daha düşük olduğu Meksika’ya
kaydıracağı tehdidini kullanırken, Meksika sendikalarına
da “Almanya’da üretim maliyetlerinin verimliliğe oranla
çok daha düşük olduğunu, Meksika sendikalarının
işverenin ücret tekliflerini kabul etmemesi halinde
şirketin üretimi Almanya’ya taşıyabileceğini söylüyordu.
Bu yarışta ilk pes eden Alman IG-Metal sendikası olunca;
Meksika sendikalarına da %14’lük ücret artışı talebinden
vazgeçmek ve işverenin önerdiği %6.5’luk artışı
kabullenmek düştü. Gerek Almanya’da ve sırayla diğer
ülkelerde uygulamaya konan yeni göç yasaları ve gerekse
sermayenin, işçi örgütlerini coğrafyalar arası bir emek
piyasaları savaşının içine çekmesinin geri planını

133
Faruk Arslan

besleyen en belirgin dinamik Batı ülkelerinde görece


yüksek olan işgücü standartlarının geriye çekilmesi
suretiyle sermaye karlılığının arttırılmasıdır. (30)
Öger’i dinlerken Almanya gibi bir ülkeden demokratik
bir göç kanunu çıkmayacağını hemen kavramıştım.
Nitekim Öger’in çabası yetmedi. Kanada Göçmen
Kanununu Almanya’ya uyarlamaya çalışan komisyon
onca tavizlere rağmen, yobaz Hıristiyan Demokratların
Bundeslag denilen Federal Meclis’te vetosuyla karşılaştı.
Komisyonlara döndürülen kanun, o kadar fazla kesilip
doğrandı ki, Federal Meclis’ten ancak 3 yıl sonra geçen
kanunun Kanada’dan kopyalandığını söylemek
imkansızdı. Dolayısıyla kendine yeni vatan arayan kaliteli
göçmenler aptal değildi ve Almanya’yı tercih etmedi. Ölü
doğumu sezmem kanun henüz cenin halinde anne
karnında iken olmuştu. Öger’den edindiğim tecrübe, ideal
göçmen ülkesinin Kanada oluşuydu. Çocukluk yıllarımda
Kaptan Swing çizgi romanıyla tanıdığım bu ülke bana
artık daha sempatik geliyordu. Ancak Kanada’ya gitmek
o kadar kolay değildi.
Göçmenlik başvurusunun ne kadar süreceği konusu
yaş, eğitim, dil ve meslek durumu göre oldukça
önemliydi. İsmi saklı bir Kanada sevdalısı daha ilk
adımda Kanada Konsolosluğu kayasına çarptığını şu
satırlarla anlatıyordu: Ben ve eşim yaklaşık bir yıl önce
Kanada'ya göçmenlik başvurusu yapma konusunda
düşünmeye başladık. Karar vermek gerçekten çok zordu,
çünkü sahip olduğumuz, sürdürdüğümüz kültürü bırakıp
belli bir yaştan sonra yeni bir kültüre adapte olmak
zorunda kalacaktık. Gerçi yeni başlangıçlar bize hep
heyecan vermiştir, ama yine de emin olmak için
başvurmadan önce 1 yıl kadar düşündük. Başvurumuzu

134
Faruk Arslan

yapma kararımızda bize en büyük desteği


Kanadainfo.com sitesindeki diğer arkadaşların
yolladıkları yazılardan aldık. Bu yazılar sayesinde
Kanada hakkında genelde güzel izlenimler edindik, gerçi
başlangıçta tabi ki zorluklar vardı ama sonucunun güzel
olacağı hakkında güzel duygulara kapıldık. 23 Haziran
2001 tarihinde ben ve eşim adına 1000 Kanada Doları
(application fee olarak) ödeyerek başvurumuzu yaptık.
Müracaat etmeden önce tabiki elçilikten bazı bilgiler
aldık, başvurumuzun kaç ay içinde değerlendirileceği
gibi. Cevabın 6 ay olduğunu öğrenince rahatladık ve
hemen başvurumuzu yaptık. Ancak bunu takiben
yaşadıklarımız tamamen bir hayal kırıklığı oldu.
Başvurudan iki hafta sonra bize ulaşan bir yazıda
başvurumuzun iki yıl içinde ancak değerlendirileceğini, 5
ay sonra ulaşan başka bir yazıda da başvuruların çok
olması nedeniyle 48 aydan önce başvurularımızın
değerlendirmeyeceği bildirildi. Ben, eşim ve başvuruda
bulunan bizim gibi birçokları bu konuda kandırıldığımızı
ve maalesef başvuruda bulunurken bize bildirilen 6 ay
içinde cevap alacağımızı bildiren Kanada Elçiliğinin,
başvurudan vazgeçmemiz için kasıtlı olarak bu cevabı
verdiğini düşünüyoruz. Sonuçta 48 ay sonra kabul edilsek
dahi, biz maalesef kabul edemeyeceğiz çünkü takdir edilir
ki bu uzun bir süre ve 30'lu yaşlarda olan ben ve eşim
Kanada'ya gitmeyi şimdilerde göze alabiliriz ama 4 yıl
sonra asla. Bizler ödediğimiz 1,000 Doların yanmasından
dolayı değil, Kanada elçiliğinin takındığı tavırdan dolayı
yaşadığımız kayıp ve hayal kırıklığını başkalarının da
yaşamaması için bu deneyimimizi sizlerle paylaşmak
istedik. (31)
Bu başvuruzede arkadaşımız, eğer büyükelçiliğin web

135
Faruk Arslan

sayfasına göz atsaydı gerçektende 2005’de sırada


bekleyen 3500 aday olduğunu görürdü. 2002'den beri
sınırlamaya giderek her yıl sadece 500 adayla mülakat
yapan Konsolos yetkilileri, başvuru tarihine göre
bağımsız aday başvurularını hep en son sıraya
koyuyorlardı. Eyaletlerde önseçim yapılan adaylar, aile
birleşmeleri, sponsor göçmenlikler, ticari sınıf öne
alınıyordu. 11 Eylül faciasından önce 6 ayda işlemi
sonuçlananlar vardı. Almanya gezisi sırasında Kanada
ziyaretini anlatan Nokta Dergisi Ankara Temsilcisi
Turgay Türker, gazetecileri Kanada’nın 6 ayda kabul
ederek ayrıcalık tanıdığını söylediğinde artık kararımı
vermiştim. Başvuruda süreci kısaltmanın birkaç yöntemi
vardı. Petrol mühendisi Ferda, 2000 baharında başvuru
yaparken Alberta eyaletine gideceğini yazmış, birde işe
kabul mektubu sunmuştu. Jet hızıyla çıkan göçmenliğinin
ardından soluğu Toronto'da aldı. Sınırdaki Göçmenlik
görevlisi, Alberta'ya gidip gitmeyeceğini sordu. Sonuçta
Ferda, Calgary'de bir günlük hava alıp tekrar popüler kent
Toronto'ya yerleşmek için döndü. Türkün fendi
Kanadalıları böyle yendi. 11 Eylül miladından önce
ülkeye ayak basanlar şanslıydı.
11 Eylülden sonra ilginç bir paranoya dönemi
yaşanıyordu. ABD'nin en sadık müttefikleri Kanada ve
Türkiye, ABD'nin açıklanan ' terörist ülke' listesinde
görünmese bile sanki açıklanmayan ' kara
listesi'ndeydiler. Irak savaşında Türkiye gibi ABD'yi
desteklemeyen Kanada'yı ABD, akılalmaz taktiklerle
ekonomik olarak köşeye sıkıştırmıştı. ABD'nin yüzde 30
oranında enerji ihtiyacını karşılayan Kanada, Irak
petrolüne ABD'nin el koymasının ardından büyük bir
pazarı kaybetme eşiğine geldi. Kanada, ticaretinin yüzde

136
Faruk Arslan

85'ini ABD ile yapıyor; günlük ticaret hacmi 1,5 milyar


doları buluyordu. Kanada ekonomisinde Amerikan
şirketlerinin payı yüzde 45’ti. 2003 baharında SARS
nedeniyle Amerikalı turistler Kanada rezervasyonlarını
iptal edince ekonomi bir anda müthiş etkilenmişti. En
küçüğünden büyüğüne esnafın işleri yarı yarıya
düşmüştü. Tam SARS kontrol altına alındı dendiği anda
Alberta eyaletinde ortaya çıkan bir ' Deli Dana' vakası
nedeniyle ABD'ye yılda 800 milyon dolarlık et satan
Kanada firmaları sıkıntıya girdi; çünkü ABD et alımlarını
dondurdu. Ancak yeni danalar büyüyüce 7 Mart 2005'de
sınırlama getirerek tekrar et alımına başladı. ABD
öksürse Kanada nezle oluyordu.
Bu arada ABD'de müslümanların diken üstünde
yaşamı her gün yenisi eklenen uygulamalarla kabusa
dönüşmeye devam ediyordu. Kanada'da ise hiç bir sorun
yoktu, bilakis müslümanlar en az suç işleyen barış içinde
bir toplumdu. Üstelik müslüman nüfusu son 10 yılda
ikiye katlıyarak 32 milyonluk ülkede 650 bine çıktı.
Yahudilerin nüfusu Kanada'da yüzde 1.4'de kalırken
müslümanların nüfusu yüzde 1.2'den yüzde 2'ye fırladı.
Kanada, Haziran 2002 yılında kabul ettiği yeni göçmenlik
kanunu ile puanlama sistemini değiştirdi. ABD'nin
baskısıyla müslüman ülkelerden yapılan başvurulara en
az 5 yıl sonra mülakat vererek müslüman göçmen gelişini
bıçak gibi kesti. Bu yazılı olmayan bir kaideydi.
Öncelikle her vatandaşın kendi ülkesinde başvuru
yapması öngörülerek, Detroit ve Buffola Kanada
konsolosluğundan başvuru yapanlar engellendi. Bu
durum, ABD'den Kanada'ya gelmek isteyenler ile turist-
öğrenci olarak gelip komşudan başvurmak isteyenleri
durdurdu. Daha sonra ülkelere göre kurallarda

137
Faruk Arslan

görünmeyen yıl sınırlamaları kondu. Terörist sayılan


ülkelerin vatandaşları, başvurduktan sonra en az 8 yıl
beklemek zorundaydı. Bürokrasinin işi yavaşlatma eylemi
ve mülakat sayısının biliçli azaltılması bunu doğal olarak
sağlıyordu. Müslüman olduğu için ayrımcılığa uğrayan
Türkiye için bu sınır 5 yıldı. Kanada büyükelçiliğinin, '
yılda 500 başvuru inceliyoruz, elemanımız yetersiz, hem
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan'a da biz
bakmak zorundayız' mazereti kibar bir diplomatik
bahaneydi. Bürokratları suçlamayın, onlar yazılı veya
yazılı olmayan kuralları uyguluyordu. ABD'de müslüman
nüfusun artışı Şahinlerin yürüttüğü operasyonun asıl
sebebiydi. ABD'de Müslümanı ' terörist' gösteren
genellemeler, 'Komünist avı' yapılan ' McCarthy'
dönemini anımsatıyordu.
ABD'ye giriş yapmak bundan sonra kolay
olmayacaktı. Vize alarak ABD'ye gelenlerin parmak izleri
alınıyor, fotoları çekiliyor ve gözlerinden manyetik
kimlik kayıtı yapılıyordu. Yüzde 60 oranında bu ülkeye
başka ülkelerin vatandaşları vize ile giriş yapıyordu.
Vizeye ihtiyacı olmadan giriş yapanlar için bu uygulama
yapılmayacak dense de, kazın ayağı öyle değildi.
İngiltere, Kanada, Avusturalya gibi ülkelerin vatandaşları
için sorun yok gibi gözüksede ABD, resmen Kanada'dan
kendi güvenlik önlemleri paralelinde pasaportlarını
değiştirmesini istedi. Ottawa'nın direnişi yetmedi. Bunun
üzerine ABD, Kanada vatandaşı olduğu halde ' terörist
listesi'ne aldığı 8 müslüman ülkede doğmaktan başka
hataları olmayanlara da aynı muamaleyi yapmaya başladı.
Parmak izi alınan, saatlerce sınır kapısında bekletilen,
sorgulanan müslüman Kanadalılar ciddi bir ayrımcılığa
uğradı. Kanada, bu uygulamaya sert tepki gösterince,

138
Faruk Arslan

inadına bu sefer uygulamayı genişleterek Kanada'ya


Commonwelth yani eski İngiliz sömürgelerinden göçmen
olarak gelmiş 52 ülkeyi vize kapsamına aldı Amerikalılar.
Daha önce vize gerekmeyen ABD'ye giriş için ABD
Ottawa büyükelçiliğinde uzun kuyruklar oluşuyor ve
ABD-Kanada ekonomik ilişkileri büyük darbe görüyordu.
Türkiye, ABD'nin güya ' terörizmi destekleyen ülke'
listesinde değildi. Ama şahit olduğumuz uygulamalar
birde ilan edilmemiş el altı kara liste olduğunu
ispatlıyordu. Mesela kelli felli bir Türk işadamımız
Kanada'dan New York aktarmalı Türkiye'ye gitmek için
THY'dan bilet alınca başına gelmeyen kalmadı. Yıllardır
aynı yolu kullandığı için oldukça rahattı. Ama transit
geçiş yapacağı New York'da onu özel bir odaya alıp
sorguluyor ve Türkiye'ye giden uçağa bırakmıyorlardı.
Uçak kaçıyor, iş adamımızı tekrar Kanada uçağına
bindirip geri gönderiyorlardı. Travel şirketi masrafları
çekiyordu, ama ortada bir skandal vardı. Bir başka
örnekde Kanada'nın Windsor kentinde yaşandı. 15 yıldır
Kanada vatandaşı olan Türk tırcımız Kanada ile ABD
arasında yük taşımaktaydı. 2002 yazında yine
Windsor'dan Detroit'de geçmek için sınır kapısına
geldiğinde akılalmaz bir skandal yaşayacağını tabii ki
bilmiyordu. Öndeki tır ani fren yapınca vurmamak için
direksiyonu kırmış ve yan bariyere hafifçe dokunmuştu.
Sınır polisi ceza kesmek için yaklaşırken düşüyor,
şöforümüz onu tutarak köprüden yuvarlanma sonucu
olabilecek ölüm veya yaralanmadan kurtarıyordu.
Mükafat olarak Kanadalı vatandaşımızın Türkiye'de
doğduğunu öğrenen yetkili yüklü bir ceza kesti.
Vatandaşımız burada sıradan olan bir hadise olarak
mahkemeye verdi. Mahkeme kağıdı ne hikmetse

139
Faruk Arslan

Kanada'daki adresine mahkeme gününden iki gün sonra,


geç gelmişti. Normalde en az 15 gün önce ulaşması
gerekirdi. Tabi mahkemeyi kaçırınca cezayı ödemekten
başka çaresi yoktu. Cezasını ödemek için gittiği ABD'de
geç kaldığı için gözaltına alınan Kanadalı Türke, 1,5 gün
nezarette cehennem azabı çektirildi. ABD'deki
yakınlarının kefil olmasıyla kurtulabildi. Bu olaylar ancak
ABD'de halen devam eden paranoya ile açıklanabilirdi.
ABD’de 6 yıldır doktora yapan ve Kanada’ya bir
konfrensta konuşmak için gelen bir Türk öğrenci, geri
dönüşte ABD’ye alınmadı. Olayın tarihi 2010. Bu Türk
öğrenci gerekçe nedir diye sorduğunda, önüne 2009
yazında İtalya’da gittiği bir camiden çıkışta çekilmiş
fotoğrafı kondu. Cami Selefi görüşlülere aştti ve namaz
geçmesin diye alel acele bu camiye giren Türk öğrencinin
bunu bilmesi mümkün değildi. Camide Vehhabi camisi
yazmıyordu, ayrıca CIA tarafından izlenen bir cami
olduğunu nereden bilebilirdi. Doktorasını telekonfreansla
bitiren Türk’e ömürboyu ABD’ye girmeme cezası
kesilmişti. Bunun adına paranoya denir işte!
Ortadoğu, Suudi Arabistan, Türkiye, İspanya, Mısır,
Fas ve İngiltere'de gerçekleşen Batılı hedeflere yönelik
intihar saldırıları, paranoyı pekiştiriyordu. Alarmın rengi
bir turuncu oluyordu, bir sarı. Terörizmle mücadele
taktiği hedefi tüm müslümanlar olarak genellediği için
terörizme davetiye çıkarılıyor, nefret tırmanıyordu.
ABD'de yaşayan 300 bin müslümanın Kanada'ya iltica
etmek için başvuruda bulunması, Kanada'yı da şaşkına
çevirdi. Kanada, her yıl en fazla 35 bin sığınmacı
alıyordu. Bu girişimi engelemek için ABD ile Kanada
2003 yılında Detroit'de bir anlaşma imzalayarak ABD'den
gelenleri Kanada'nın kabul etmemesi ilkesini deklare etti.

140
Faruk Arslan

ABD'nin ' güvenli ülke ' olduğu varsayımından yola


çıkılarak alınan bu kararı Kanada uygulamamak için
anlaşmayı parlamentosunda bir süre onaylamadı, ancak
anlaşma gecikmeli ollarak 2004'de yürürlüğe girdi. Bunun
anlamı, ABD üzerinden Kanada'ya iltica edenlerin talebi
kabul edilmeyerek, geldiği ülkeye geri gönderilecek
olmasıydı. Amerikalılar bu akını önlemek için Buffalo
kentinde 2002'den beri karargah kurdu ve Kanada'ya
kaçmak isteyenleri sorguladı. ABD'nin teröristlerin
sığınma merkezi olarak gördüğü Kanada'da politikacılar,
Amerikalı siyasetçilerinin bu komplimanına sert cevap
verdi. Kanada'da herkes kayıt altındaydı ve kontrolü
mümkündü, kaçak değildi. ABD'de ise, 30 milyon insan
halen kaçak yaşıyordu. Kanadalılar, ABD'nin ' terörist
cenneti' olduğunu ileri sürüyordu. ABD ile stratejik ilişki
kurmaya çalışanların bilmesi gereken husus, Amerikan
çıkarlarını koruduğunuz sürece iktidar sürenizde sorun
olmazdı; lakin çatışırsanız istifa tezkeresi için şafak
saymaya başlayın. Kanada, çok dirensede yelkenleri suya
indirdi. Tıpkı Türkiye'nin çıkarları ile çelişse bile uzlaşma
zorunda olduğu gibi. Kanada'nın önemli kentleri Ottawa,
Toronto, Montreal ve Vancouver'da resmi CIA büroları
açan ABD, Kanada'ya gelen tüm göçmen ve iltica
başvurularını tek tek incelemeye 2002 yılından itibaren
başladı. Bununla kalmadı. Kanada'da banka hesabı açan,
kredi kartı alan herkesin gizli tutulması gereken kimlik
bilgileri artık FBI'ın cebindeydi. (32)

AVUKAT TUTMAK YA DA TUTMAMAK

Tüm bu olumsuzlukları bir kenara bırakarak halen


başvuru yapmakta ısrarlı olduğunuzu kabul edelim.

141
Faruk Arslan

Kanada'ya yerleşebilmek için göçmenliğe başvurmaya


karar verenlerin çoğu konuyu ilk olarak bir Türk avukata
danışır. İnternet sitelerinde araştırma yapar veya Kuzey
Amerika’da yaşayan bir eş-dostan bilgi rica eder. Yedi yıl
önce iki kişilik bir ailenin işlemleri için 8 bin Amerikan
Doları isteyen bir avukata rastladıktan sonra bu işin biraz
daha araştırılması gerektiğini düşündüm. Zira beyin göçü
için beyin cerrahı ile nerede ise aynı parayı alan bu zatın
kavuğundaki keramet ne olabilirdi? Göçmenlik formunu
doldurmak azıcık İngilizce bilenler için zor olmasa
gerekti. Avukatların elinde sihirli değnek yoktu ve tek
yaptıkları şey kuralları oldukça belirgin olan yolda
yürümekti. Kanada hükümeti nezdinde etkili olduğunu
söyleyen avukat veya göçmen uzmanı hepsi yalan
söylüyordu.
Birol Uzunmehmetoğlu anlatıyor: Detaylı bir
araştırmanın sonucu işlemlerimizi kendimiz yaparak o
dönemde normal bekleme süresi olan bir yılın da altında
bir sürede, toplam yedi ayda göçmen vizemizi aldık.
Benim ve yakın çevremdeki diğer arkadaşlarımın
tecrübelerine dayanarak diyebilirim ki avukat ya da
göçmenlik danışmanı kullanmanın avantaj ya da
dezavantajları var. Bunları aşağıda sıralamaya çalıştım.
Avantajları:
 Öncelikle bu hizmeti verenler hangi evrakları
tamamlamanız konusunda sizi kafa patlatma
zahmetinden kurtarır, elinize bir liste verir, tamamlar
gelirsiniz.
 İngilizceniz yeterli düzeyde değil ise formlarınızı
doldurur, hata yapmanızı önler.
 Puanınız kritik durumda ise, puanlamanızı artıracak
danışmanlık hizmetlerinde bulunur.

142
Faruk Arslan

 Elçilikte yapılacak olan görüşme için sizi psikolojik


olarak hazırlar ve sorulabilecek sorular konusunda
sizinle çalışma yapar.
 Sizin adınıza elçilikte işlemleri takip eder.
 Hangi işlemden sonra ne yapılacağını bildikleri için
vizenizin işlemleri sırasında vakit kaybetmezsiniz.
 Gerekli yazışma olması durumunda resmi bir dille
işlemleriniz tamamlanır.
Dezavantajları:
Bu iş için 2500-3900 Amerikan Doları para talep
ederler.
 Avukatla işlem yapmanız göçmenlik vizenizi
alacağınızı garantilemez.
 Avukatların yaptığı başvurunun önce işleme alınması
gibi bir durum söz konusu değildir.
 Formların doldurulması için gerekli bilgiyi internetten
Türkçe bulabilirsiniz.
 Yeterli seviyenin 5-10 puan üzerinde bir puanınız
varsa görüşmeye bile çağrılmadan sağlık kontrolü
işlemleri için çağrılabilirsiniz.
 Herşeyin yolunda gittiği bu tip durumlarda nerede ise
avukata, vizenizi elçilikten alıp size vermesi için para
ödemiş olursunuz.
 Göçmenlik başvurusu için işlemlerinizi yapıyor
olmaları size Kanada'da iş ya da ev de bulacakları
anlamına gelmez.
 Avukatlar size, başvuru sürecinde yapmanız gereken
noter giderleri, sağlık kontrolü masrafları, başvuru
parası, landing fee gibi harcamalarda kolaylık
sağlayamazlar.
 Bir çok avukat/danışman zaten gidebilecek olanları
kabul eder. "Assesment Exam"dan geçmeniz ya da

143
Faruk Arslan

öncelikle CV'nizi göndermeniz bu nedenledir.


 Avukatın anlattıklarına güvenip Kanada hakkında
fazla araştırma yapmayabilirsiniz. Kafanızda
canlandırdığınız ve karşılaştığınız Kanada farklı
çıkabilir. Hayal kırıklığına uğrarsınız.
Dikkat Edilecek Konular:
Mutlaka avukat tutmanız gerekiyorsa, ya da
tutmak istiyorsanız bazı konulara dikkat etmekte fayda
var.
 Bütün kimlik bilgilerinizi, eğitim, iş, aile bilgilerinizi,
pasaportunuzdaki bilgileri vereceğiniz bu kişinin
dürüstlüğünden emin olmalısınız.
 Öncelikle bu işe yeni başlayıp başlamadığını öğrenin.
Görevlendirdiğiniz kimse sadece sizin kadar bilgiye
sahip olabilir.
 Zamanının tamamını Türkiye'de geçirmiyor olabilir.
Daha sonra soracak çok şeyiniz olacak. Telefon
faturanız can yakabilir. Maille yazışmalara geç cevap
gelebilir.
 Avukat ile işlemlerini yapmış kimseler ile görüşün.
 Bütün parayı bir anda vermeyin, ne gerek var.
 Anlaşmazlık durumunda Kanadalı avukatlar için The
Law Society of Upper Canada'ya başvurabilirsiniz.
Avukatlar bu kurum tarafından denetlenir. Tezat bir
durum ama önce Kanada' ya gelmelisiniz.
 İşlemler için anlaştığınız kişinin avukat mı, yoksa
göçmenlik danışmanı mı olduğunu öğrenin.
Göçmenlik danışmanlığı için avukatlarda olduğu gibi
özel bir eğitim gerekmemektedir. Eski tabirle,
avukatlar mektepten, danışmanlar ise alaydan
yetişmedir.
 Kanada'da herhangi bir mahkeme ya da yargıyı

144
Faruk Arslan

gerektiren durumda sizi sadece Kanada barosuna


kayıtlı bir avukat savunabilir.
Kanada'nın avukatlar listesi için The Canadian
Law List sitesinden, göçmen danışmanları işin ise
Organization of Professional İmmigration Consultants
web sitesinden yararlanabilirsiniz. (33)
Bu işi yapan çok sayıda sahtekar bulunduğu için
azami derecede dikkat etmelisiniz.

İLK GÜNLER

Tüm işleriniz yolunda gider ve sıra biletleri alıp


okyanus ötesine uçmaya gelince hemen o ülkede sizi
karşılayıp mihmandarlık yapacak bir dost ararsınız. Faruk
Arslan anlatıyor: Kanada’ya 1998’de gelmiş Halim
Dağlar, Azerbaycan Zaman’dan müdürüm olmasının yanı
sıra, bir elin parmaklarını geçmeyen gerçek dostlarım
içinde yer alan yardımsever biriydi. Dostluğumuz
1985’de Eskişehir’de başlamış, İstanbul’da devam etmiş,
Azerbaycan’da zirveye çıkmıştı. Kanada’ya sürekli
çağrmasına rağmen hep kulak tıkamıştım. Bu sefer
biletlerimi almıştım ve bu eski dostu aramak şart olmuştu.
Telefonla ulaştığımda inanamadı. Şaka yaptığımı sandı.
Gerçekten geldiğimi anlayınca ‘her zamanki gibi hızlısın’
dedi. Bizi karşılayacaktı. Pek çok dostum henüz
kalacağımız bir ev bile yok iken ailecek yola çıkmamızı
delilik olarak görüyordu. ‘Evini kur sonra çocuklarını
götür’ diyen dostum Kanal A Tv Reklam Müdürü
Zeynelabidin Kekillioğlu’na; ‘Gemileri yaktım ve hicrete
kapı açtım, hicrette keramet vardır’ diye savunmaya
geçince kafayı üşüttüğüm konusunda diğer arkadaşlarım

145
Faruk Arslan

gibi hemfikir olmuştu. Oysa doğru olanı ‘anca beraber


kanca beraber hep beraber’ yola çıkmaktır. Evin erkeği
gitsin evi kursun ve dişi kuşu çağırsın muhabbetlerine
kanmayınız. Gurbete açılırken geriye dönüp
bakmamalısınız. Gemileri yakmak tabiri İspanya’ı
fetheden ünlü Emevili Arap Konutan Tarık Bin Ziyad’dan
kalma bir deyimdir. Bir köle iken İslamla şereflendikten
sonra kendini ordunun başında bulan Ziyad, Araplar
İspanya çıkarması sırasında anavatanlarına dönüş hayali
kurmasınlar diye gemileri yaktırmış ve zaferden başka
alternatif düşünmemişti. Neticede 800 yıl süren Endülüs
müslüman hakimiyeti, temelindeki bu ruhla kurulmuştu.
Gemileri yakmadan başarılı olunacağına inanmam.
Tam 8 Rus bavulu ile evimin önemli eşyalarını
taşırken kişi başı iki bavul 64 kilodan tam 256 kiloluk
ekstra ücretsiz tarifeyi tutturmuştum. Kanada’ya 2000
sonlarında ayak bastığımda, bizi karşılayan Halim
Dağlar’ı herzamanki güleryüz ve sıcaklığıyla buldum. Bu
dönemde Kanadalı göçmen yetkilileri o denli sıcak bir
karşılama yapıyorlardı ki, bir davul zurna eksikti. 3.5
yaşındaki oğlum Ali Alperen ve 5 yaşındaki kızım
Meryem’e tatlı bir lokum veya yiyecek gibi sempatik,
sevecen bakmalarına o gün bir anlam verememiştim.
Kanada’nın küçük yaşlarda çocukları olan genç aileleri
tercih etmesinin nedenini daha sonra anlayacaktım. Aile
kurumu çöküyordu ve bizim gibi sağlam aileler toplumun
temel çimentosu olarak görülüyordu. Ayrıca kendi dilini,
kültürünü tam tanımadan gelen çocukları yumuşakca
asimile etmek kolaydı. Ne de olsa bizler, onlara göre, ne
kadar Kanada’yı sevsekte yüreğinin bir tarafı anavatanları
için çarpan peşin ‘kayıp’lardık. Bu ülkeye ne kadar uyum
sağlarsak sağlayalım hiçbir zaman gerçek Kanadalı

146
Faruk Arslan

olamayacaktık. Hatta çocuklarımız da Kanada’da


doğmadıkları için 1. nesil sayılmıyordu. Onların çocukları
gerçek Kanadalı kabul edilecekti.
Halim bey ve eşi Nurten hanım öylesine bir
misafirseverlik gösterdiler ki, hakları gerçekten ödenmez.
Bir hafta evlerinde kalırken Kanada’ya hızlı bir uyum
sürecine girdik. Kanada’ya geldiğinizin 2. günü kiralık ev
bulabilmeniz sağlam bir dost olmadan imkansızdı. Oysa
biz bu imkansızı başardık. Driftwood Avenue’deki
Aparmant yönetici Makedonya doğumlu Helen isimli bir
Yunandı. Yeni gelen bir göçmene işin varmı diye
sorarlar. İşin yoksa ev, evin yoksa iş bulamazsın. Sosyal
Güvenlik Numarası, ehliyet gibi kimlik belgeleri istenir.
Halim bey, kira anlaşmasına ‘kirayı ödeyemezse öderim’
diye kefil imzası atınca tüm bu belgeleri sonraya
erteleyebilmiştik. O gün için taşınacağımız semtin
Toronto’nun zenci ağırlıklı en belalı bölgesi Jane ve
Finch olduğunu bilmiyordum. Halim beylere komşu
olmak daha önemliydi. 3. gün Royalbank’ta hesap
numarası açınca diğer bir şoku yaşamıştım. Hesap açmak
ne kolaydı. Ayrıca hemen çek nüshası vermeleri ve bir
hafta sonra 100 adet çek koçanımın postalanacağını
öğrenmekte şaşırtıcıydı. Türkiye gibi çek ve senetleri
itibarsız olan bir ülkeden gelenlerin şaşırması doğaldı.
Burada kimse karşılıksız çek yazma riskini göze
almıyordu.
4. gün sıra Sosyal Güvenlik Numarası çıkartmaya
gelmişti. Başvurudan 15 gün sonra adresinize postalanan
bu numara olmadan çalışmanız mümkün değildi. Bir nevi
vergi numarası olan bu kart aynı zamanda nereye
giderseniz gidin takip edilmenizi kolaylaştırıyor ve kredi
durumunuzu ortaya çıkartıyordu. Numarası kimseye

147
Faruk Arslan

verilmemesi öğütlenen bu kart sizi kayıt altına alıyor ve


güvenlik açısındanda karne görevi görüyordu.
5.gün Halim beyle eve koltuk mobilya almaya çıktık.
İranlı bir mobilyacıdan en uygun fiyata Türkiye’de
yüzüne bakmayacağımız mobilyalar alırken kalan parayı
bilgisayara ayırdım. Çinli bir bilgisayarcıya 800 CAD
vererek cebimdeki kısıtlı parayı bitirdim. İnternetsiz,
bilgisayarsız yaşamam mümkün değildi. Ekmek, su kadar
ihtiyaçtı benim için. Eşimin tüm itirazlarına rağmen kısa
bir ayrılıktan sonra bilgisayarıma tekrar kavuştum.
Çocukları okula yazdırmamızın akşamı Alperen ve
Meryem, bize öğrendikleri İngilizce şarkıyı okudular.
Daha ilk gün pürüzsüz bir İngilizce ile şarkıyı
söyleyebilmeleri hepimizi şaşırttı. Çocuklar ne
öğretirseniz aynen kaydeden berrak bir hafızaya sahipler.
Halim bey, ‘size yakında İngilizce öğretmeye başlar ve
aksanınızı beğenmeyerek düzeltme yaparlarsa şaşırmayın’
diye takıldı. Pek çok göçmen kısa sürede İngilizce
öğrenen çocuklarına ders çalıştırırken İngilizce öğreniyor
veya onların konuşmalarından gramerlerini düzeltiyor.
6.gün ciddi ciddi ne kadar az İngilizce bildiğimi
anlamaya başladım. Halbuki ortaokul, lise ve
üniversite’de İngilizce eğitim almış, ayrıca kursa
gitmiştim. 10 yıl dış politika ve diplomasi muhabirliği
yaparken hep İngilizce haberler okumuş, hatta basın
toplantıları takip etmiştim. Peki ben bu Kanadalıları niye
anlamıyorum? Çok hızlı konuşuyorlar ve konuşurken
yardımcı fiilleri ve bazı kelimeleri adeta yutuyorlar.
Teleffuzum çok kötü,, bildiğim kelimelerle kurduğum
cümleleride Kanadalılar anlamıyor.
Uğur Gündoğmuş, Kanada'da 3. ayını doldurduğunda
yeni bir göçmen olarak, ilgilenenler için izlenimlerini

148
Faruk Arslan

şöyle kaleme almıştı: Yıllar önce, lise 1. sınıftayken


üniversite 1. sınıfta okuyan bir abimize, üniversitede
okumak nasıl birşey diye sormuştum. O zamanlar
üniversiteyi kazanmayı gözümüzde büyütür, ne kadar
başarılı öğrenciler de olsak ciddi heyecanlar yaşardık.
Sanırım hemen hemen hepiniz benzer duyguları
yaşamışsınızdır. O ağbinin yanıtı aynen şöyleydi: "Valla,
sanki herkes üniversiteyi kazanmış gibi. İçindeyken
dışarıyı pek farkedemiyorsun". Ne demek istediğini
üniversiteye gidince çok daha iyi anlamıştım. Elbette
sizler de aynı yollardan geçtiniz. Emin olun, Kanada'ya
göçmen olarak gelmek de aynı duyguların tekrarından
başka bir şey değil. Karar aşaması, belgelerin
hazırlanması, başvurunun yapılması ve bekleyiş... Ben de
birçoğunuz gibi, başvuru sonrasında ne zaman görüşme
(interview) olacak, ne soracaklar, sağlıkta sorun çıkar mı,
nerede kaldı bu vizelerimiz gibi sorularla boğuştum
durdum. Kabul etmek lazım, beklemek kolay değil. Ama
herşeyi düzgün bir şekilde yaptıktan sonra beklemekten
başka bir yol da olmadığı için, bekleyişleri nedeniyle
morali bozuk herkese, lütfen moralinizi yüksek tutun
diyeceğim.
Vizeyi almak, inanın yolun daha başı. Buraya gelince
bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Sanki bütün dünyanın
göçmenleri burada. Rakamlar da bunu doğruluyor zaten.
2001 yılında Kanada'ya 250 bin küsur yeni vatandaş
adayı gelmiş. Belki biliyorsunuz, federal hükümet kabul
edilecek göçmen sayısını (bağımsız göçmen, işadamı,
mülteci gibi) ülke nüfusunun %1'ine bağlamak istiyor.
Kanada nüfusunun 31 milyon 185 bin olduğunu
düşünürsek, her yıl yaklaşık 300 - 310 bin göçmen
Kanada'ya kabul edilecek. Durum böyle olunca da, hiç

149
Faruk Arslan

merak etmeyin, buraya gelmek isteyenlere genel olarak


kapı açık. Yeni yasada belirlenen puanlama sisteminin,
eski başvuranlar için 70'e indirilmesi de bunun en büyük
kanıtlarından biri. Bazı ülkelerde (kriz sonrası Türkiye'de
olduğu gibi) vizenin elde edilme süreci uzun olsa da,
eninde sonunda, gelmek isteyen buraya geliyor. Bu
nedenle bir kez daha hatırlatıyorum, hemen hemen
hepiniz, farklı zamanlarda da olsa Kanada'ya ayak
basacaksınız.
İşte ilk tavsiyem: Vizenizi aldıktan sonra, buraya
gelmeden önce mesleğinizle ilgili çok ciddi bir araştırma
yapın. Ben, meslekler listesinde mesleğime iyi puan
verildiğini görünce "Adamlar buraya bu kadar meslek
koymuşlar, mesleklere de puanlar vermişler, demek ki bu
mesleklere sahip insanlara ihtiyaçları var" demiştim.
Arkadaşlar, kazın ayağı hiç de öyle değil. Quebec gibi
bazı eyaletlerin kendi göçmen seçme sistemleri olmasına
karşın, göçmenlik için hazırlanan yasalar temel olarak
federal hükümet tarafından belirleniyor. Ancak buraya
geldiğinizde eyaletlerin yasalarına göre mesleğinizi icra
etmek durumundasınız. (34)
Günüyar Türkmen, 2000 yılında geldiği Toronto’da
ilk günün koşturmacalarını şöyle dile getiriyordu:
Toronto havaalanına indikten sonra göçmenler belirli bir
salonda toplanıyor. Uzun süren bir uçak yolculuğu,
günlerce süren göçme (taşınma) hazırlıkları ve
vedalaşmalarla dolu yorucu günlerin ardından o salonda
yeni bir hayata ilk adımı atmış olmak gerçekten heyecan
verici olduğu kadarda değişik bir duygu. Dünya
üzerindeki hemen hemen her milletten insanlar bir salona
toplanmıştı: Çinli, Koreli, Tayvanlı, Japon, Afrikalı,
Güney Amerikalı, Hintli... ve bir tek Türk (!). Herkes

150
Faruk Arslan

yorgun, biraz şaşkın, bayağı heyecanlı... Burda dikkatimi


çeken bir konuya değinmek istiyorum, nerdeyse her
milletin bir organizasyonu vardı ve bunların adresleri,
irtibat telefonları verilirken T.C. uyruklular için böyle bir
alternatifin olmaması gerçekten üzücüydü. O salondaki
bir grup insan çok iyi yansıtıyordu bu memleketin farklı
insan mozaiğini. Gözüm o ilk günlerden itibaren bu renk
cümbüşüne alışmaya başladı. Yollarda, sokaklarda,
okullarda, hastahanelerde, yani her yerde bu ilginç
mozaiği görmek mümkün. Farklı renkler, değişik simalar,
farklı kültürler. Şimdilik tek ortak paylaşımımız ise
"göçmen" olmak. Havaalanında çok sevgili arkadaşlarım,
Ceyda ve Erkut karşıladılar beni tüm sıcaklıkları ile.
Kendimi az önce azıcık garip hissetmiştim ya o salonda...
Onları görünce öyle rahatladim ki, kelimelerle
anlatamam. Unuttum tüm garipliğimi bir anda. İlk
günlerimi en rahat şekilde atlatabilmem için ellerinden
geleni yaptılar. Yardımlarını, iyiliklerini asla
unutamayacağım bu çok değerli arkadaşlarım, Toronto`
ya yeni gelen bir göçmenin yapması gereken SIN (Sosyal
Sigorta Numarası) kart başvurusu, bankada hesap
açılması, ev arama, ev tutma, eve yerleşme, iş başvuruları
gibi önemli konularda bana daha ilk gün detaylı bir
brifing verdikten sonra, takip eden günlerde de
desteklerini hiçbir şekilde esirgemediler benden. İkinci
hafta sonunda onlara çok yakın bir muhitte, küçücük bir
"bachelor" daire tutup yerleşmiştim bile. Oldum olası
hayatımda yaptığım değişikliklerden müthiş haz
almışımdır. Yenilikler, hatta yeni zorlukların beni
yenilediğini düşünmüşümdür hep. Yabancı bir ülkeye
taşınıp, sıfırdan bir hayat kurmak çok zor, fakat bir o
kadar da hoş bir mücadele oldu benim için. İnsanın

151
Faruk Arslan

yeniden doğması gibi birşey. Burada olmaktan mutluyum,


fakat tek ve kalıcı bir problemim var: Özlem, bir başka
deyişle vatanıma ve arkadaşlarıma hasret. Buraya gelen
birçok insanın tattığı bir duygu bu. Ailem, sevdiklerim ve
öz yurdum çok uzaklarda artık. Çaresini burada kırk yıldır
yaşayan vatandaşlarımızda bulamamışlar. Burada yaşayan
Türklerle en önemli paydamız da şimdilik bu zaten... (35)
Leyla Kızılırmak’ın ilk günlerdeki izlenimleri
başbaşkaydı: Kendimizi bazen suçlu hissediyoruz çünkü
bize bedava okul, üniversite firsatı veren vatanımızı
düzeltmek için vergi vermekten başka pek te fazla birşey
yapamadık, açıkcası korktuğumuz için herhangi bir
derneğe veya politikaya giremedik. Bazen sesimizi
duyurduk ve çekildik. Şimdi yurt dışındaki Türkler olarak
baskı gruplarına girerek birşeyler yapmaya çalışıyoruz,
gerek Amerika'ya gerek Türkiye'ye, Avrupa
parlamentosuna yazılar gönderiyoruz. Depremden sonra
Kanada azıcık bir miktar Türkiye'ye yardım gönderecekti,
yüzlerce Türk karşı çıktı, sonra bu yardımı bir milyon
dolara çıkardılar. Şimdi Ermeni lobisine karşı olarak
Fransa' nın Cezayir'de yaptığı katliamlarla ilgili
çalışmalar var. Türkiye'yi sadece İstanbul gözünden
yorumlamayın, ülkemizin gerçekten cennet gibi doğası,
mevsimleri var, burada bunu daha iyi anlayacaksınız.
Burada ormanları yağmalamışlar, her türlü kimyasal
ilaçla toprakları zehirlemişler ve hala zehirliyorlar.
Kanada bir G-7 ülkesi olarak hala ozonu yok eden
gazların kullanılmaması ile ilgili anlaşmayı Kyoto’yu
imzalamıyor. Dışardan görüldüğü gibi pekte 'environment
friendly' bir ülke değil. Bu yüzden 'Greenpeace' in burada
doğması çok normal. Sebze ve meyveler hormonlu ve
ilaçlı. Çok iyi yıkayıp yemeniz gerekiyor. Her dört

152
Faruk Arslan

insandan biri kanser hastası.Tabii Türkiye'de de çok var,


ama istatistik yok. Yazın ozon delik olduğu için güneş
kremi olmadan dışarı çıkmamak lazım. Her yıl Kanada
250.000 göçmen alıyor ve bir o kadar da göçmen buradan
gidiyor. Bu yüzden Kanada nüfusu hemen hemen aynı
kalıyor. Göçmenlerin yanında getirdiği nakit para
ekonomi için çok önemli, çünkü buradakiler hep bir
yerlere borçlu. 200 bin dolar borçlu olmayan yok gibi.
Evi mortgage ile aldıkları için, en fazla bankalara
borçlanıyorsunuz. Ve kira öder gibi ödüyorsunuz.
Kanada’da para biriktirmenin en popular yolu bu.
Özellikle Amerika'ya ' brain drain' var. Maaşlar
Amerika'ya, Türkiye'deki iyi firmalara göre düşük ama iş
ortamları bana göre daha sakin. Hayat her yerde zor, ama
burada biraz daha tatlı geçiyor. Yeni mezun, bir de
şimdilik çocuk yoksa hiç durmayın gelin, güzel bir hayat
tecrübeniz olur... Kanada’ya ilk geldiğinizde ilk zamanlar
hep Türkiye ile karşılaştırma yapıyorsunuz. Aldığınız
ürünü Türkiye’de olsaydım kaça alırdımla başlayan
kıyaslamalar her alanda sürüyor. Önceleri derin analizler
yapmayarak tozpembe bir ülkeye geldiğinize
inanıyorsunuz. Türkiye’deki saçmalıklardan sıkıldıysanız
burası tam size göre. Kanadalılar hiç bir din ve milliyete
ayrıcalık yapmayan bir devlet. Her ulustan insanlar
Kanada’da kendi dilinde eğitim yapma, yayın yapma,
gazete çıkarma özgürlüğüne sahiptir. Kanada’da nüfusun
büyük çoğunluğu gönüllü olarak (hiçbir ücret almaksızın)
mutlaka ikinci bir iş yapıyor. (36)
Trafikte her zaman yayalar ilk hakka sahipler. Futbol
Kanada’da en az izlenen hatta izlenmeyen spor dalı.
Erkek ve bayan futbol ligi amatör. Profesyonel lig yok.
Bayan futbol takımlarının izleyicisi daha fazla. British

153
Faruk Arslan

Colombia Eyaleti’nin en büyük kenti olan Vancouver,


sinema endüstrisiyle ünlüdür. Holywood filmlerinin
büyük bölümü bu kentte çekiliyor. Toronto ve
Montreal’de de 8 Holywood stüdyosu var. Dünyada en
pahalı sigara satılan ülke. Bir paket sigara 8 Kanada
Doları. Saskatchewan’da ekstra eyelet vergileri nedeniyle
10 dolardan aşağıya sigara bulamazsınız. Hükümet
sigarayı bırakmanız için elinden geleni yapıyor, sigara
içenlere 2. sınıf vatandaş muamelesi yapıyor. Tüm kapalı
alanlarda, bar, restaurant dahil sigara içemezsiniz.
Kanada’da polisler insanlara (suçlu-suçsuz) “efendim”
(Sir) diye seslenirler.
Kanada iklimi her zaman bir tartışma konusudur.
Dünya, Kanada'yı hep soğuk bir yer olarak tahayyül
etmiştir. Her ne kadar bu doğru ise de - sıcaklığın -25
dereceye kadar düşmesi olağandır- sıcaklıklar yıl
içerisinde değişir ve Kanada, en az soğuk günleri kadar
sıcak yaz günleri yaşar. Kanada'da, iklimi İstanbul ile
benzerlik gösteren Vancouver'dan, 70. Kuzey paralelin
sürekli buzlarla kaplı bölgelerine, British Columbia'nın
batı kıyılarındaki verimli bitki örtülerine kadar pek çok
farklı iklim bölgesi mevcuttur. Bununla beraber,
Kanada'nın ABD ile sınır bölgeleri boyunca uzanan
kesimlerinde dört mevsim yaşanmaktadır. Bitki örtüsünün
yenilenmesi, göçmen kuşların yuvalarına dönmeleri ve
uzun ve sıcak günlerin habercisi olan ilkbahar Kanada'da
her zaman heyecan verici bir dönemdir. Yazlar genellikle
sıcak ve güneşlidir, sıcaklık 35 derece ve üzerine
çıkabilir. Sonbahar daha serin ve birçokları için daha
rahat bir mevsimdir. Sonbahar yaprakları mükemmel
tabiat manzaralar oluşturur. Mevsim ne olursa olsun
Kanada'da size uygun bir yer ve etkinlik muhakkak

154
Faruk Arslan

bulunur. Şahsen Kanada’da hava durumunu günde beş


defa değişmesinden dolayı kadınların hava durumuna
benzetiyorum. Bugüne kadar ne kadınların hava
durumunu nede Kanada’nın hava durumunu net olarak
teşhis edebildim.
Kanada’nın en ılıman iklimine sahip Eyaleti British
Colombia. Akdeniz iklimine benzer bir iklimi var. Diğer
eyaletler, özelliklede kuzey eyaletler oldukça soğuktur.
Arabaların önünden sarkan elektrik prizleri sizi
şaşırtabilir. Çok soğuk kış gecelerinde arabaların
karterinin donmasını engelleyen bu ısıtma sistemlerini
sonradan taktırabilirsiniz. Ülke genelinde "buz hokeyi"
sporu çok ilgi gördüğünden, her yerde bu sporun
giysilerini giymiş insanlar görmeniz olasıdır, özellikle
"Toronto Maple Leafs" takımının giysisi popülerdir.
Türkiye'de olduğu gibi "metrik" ünitler kullanılmaktadır,
hava durumunu Celcius olarak, arabanızın süratini ise
kilometre cinsinden izleyebilirsiniz. Yalnız A.B.D.
sınırını geçince "imperyal" unitlere alışmakta zorluk
çekebilirsiniz. Toronto'da CN Kulesi yaklaşık 525 metre
yüksekliğindeki kente yukarıdan bakan manzara camının
üzerine korkmadan çıkabilirsiniz, zira bu cam 14
hipopotam ağırlığını kaldırabilecek biçimde dizayn
edilmiştir! Giriş ücreti olarak 35 doları gözden
çıkartmalısınız.
Faruk Arslan, ilk günlerini şöyle anımsıyor: Kış
aylarında açık alanlardaki buz pateni pistlerinin yanısıra,
yol kenarlarında donmuş su birikintileri üzerinde paten
yapan ya da buz hokeyi oynayan insanları görmek sizi
şaşırtmasın. İlk patent kayma tecrübemi devam ettiğim
The Bickford Kursundan sınıf arkadaşlarımla CN
Tower’ın yakınlarındaki açıkhava buz pistinde yaşadım.

155
Faruk Arslan

Öğretmenim Diana, 'Koca bebek’ diye diye 30 defa piste


düştüğüm günü ölümsüzleştirmek için fotoğraflarımı
çekti ve bana hediye etti. 7 saat sonra kaymayı ve
düşmemeyi öğrendim. Bu macera sadece kiraladığım
patent ayakkabıma ödediğim 5 dolara maloldu. Patent
ayaklarımın kenarını kestiği için, eşimdende epey fırça
yedim. İyileşmem bir ay sürdü. Yine de patent kaymayı
öğrendiğim için mutluydum.
Kanada genelinde alkollü içki tüketim yaşı 19, Québec
eyaletinde 18, A.B.D. genelinde ise bu yaş 21 ile
sınırlıdır. Kanadalıların yüzde 60’ı hafif, yüzde 20’si ağır
içici, yüzde 20’si içki kullanmıyor. Sigara içenler eskiden
daha fazlaymış, artık yüzde 50’lere geriledi. Kadınlar
erkeklerden daha fazla sigara içiyor. Maruhana denilen
hafif uyuşturcuyu denemeyen pek yok. Ülkenin eski
başkakanı Chreiten bile genç iken kullandığını övünerek
söylemiş, takdir toplamıştı. 1 milyon 700 kişi polis
kayıtlarında uyuşturcu bağımlısı olarak geçiyor. Bu
kayıtlar gizli, gençlik hatalarının kariyerlerini berbat
etmemesi için tamamen silinmesi tartışılıyor. Alkollü
içkileri Québec eyaleti dışında yalnız özel lisansı olan
alkol satıcılarından (liquor shop) alabilirsiniz.
Marketlerde ya da diğer yerlerde alkollü içki satılmaz.
Kumarhane işini de ancak devlet yapar.
McDonald'slarda kızarmış patatesiniz ile "sirke"
alabilirsiniz. Kanadalılara yol uzaklığı sorduğunuzda
alacağınız yanıt kilometre cinsinden değil, tahmini sürüş
zamanı biçiminde olur. 1989 yılından sonra üretilen taşıt
araçlarının hepsi "gündüz sürüş farları" ile donatılmıştır.
Bu araçlarda kontağı çevirmeniz ile kısa farlar %75
şiddeti ile yanar ve sürüş süresince açık kalır. Eyalet
otoyollarında sürat limiti değişkendir. 90 ila 110 km/h

156
Faruk Arslan

arasında değişmektedir. Polisler eğer isterlerse limitten 5


km fazla hızla seyir ettiğiniz için $60 ila $90 arasında
ceza verebilirler. Eğer süratiniz 25 km. den fazla ise
hapse bile girebilirsiniz. Bir çok oto yolda hangi hız için
ne kadar ceza kesildiğini gösteren büyük tabelalar vardır.
Fakat otoyollarda genelikle 120 km. hız normaldir.
Kanadalılar cümleleri "eh?" takısı ile bitirirler. Bir
bakıma soru sıfatı yerine geçmektedir. Newfoundland
sakinlerinin kendilerine özgü deyişleri vardır: "What you
at?" Ne yapıyorsun? ve "How is she goin' boy?" Nasıl
gidiyor? demektir. Telefonla taksi çağırdığınızda firma
size kaç kişi olduğunuzu ve gideceğiniz adresi soracaktır.
Küçük kentlerde firmalar telefonda ücretin ne kadar
tutacağını söylerler. Birçok kentte üniversiteler yer altı
tüneller ile bütün birimlerini birbirine bağlamışlardır,
böylelikle soğuk kış günlerinde dışarı çıkmanız
gerekmeden her yere ulaşabilirsiniz. Örnek olarak
Carleton Üniversitesi, York Üniversitesi, Manitoba
Üniversitesi ve Memorial Üniversitesi’ni verebilirim.
Kanada'dan A.B.D.'ne geçerken uygulanan sınır
prosedürleri aynı biçimde A.B.D.'den Kanada'ya geçerken
de uygulanır. Gümrük memurlarının çoğu güler yüzlü
olmasına karşın her zaman gerekli ciddiyeti korumaya
dikkat etmeleri dikkat çekicidir. 2002 yazında arka arkaya
3 defa ABD’ye gittim. Her seferinde Amerikalılar
pasaportuma bakıp ismimi Frank diye okudu. Çok
kültürlüler canım! Kanada'dan A.B.D.'ne arabanızda
portakal ya da muz ile giremezsiniz. Meyvalarınıza
sınırda el konur. Çünkü A.B.D. bu meyvaların üreticisidir
ve Kanada en büyük marketlerinden birini
oluşturmaktadır. Eğer bir kartondan fazla sigara
getirirseniz gümrük ödersiniz. Çünkü Kanada’da sigara

157
Faruk Arslan

pahalıdır, ABD’de yarı fiyatındadır. Benim gibi iki karton


alır ve gümrükte söylemez iseniz, iki saat gümrükle
uğraşırsınız. Sonuçta ikinci kartonun fiyatı ödediğiniz
gümrükle piyasa fiyatını geçer.
Araçların tekerleklerine zincir takmaları yasaktır.
Yalnız çivili lastiklere izin verilir ki, Mayıs ayı başında
bunlar yaz lastikleri ile değiştirilmek zorundadır. Genelde
otomobillerin %84 (1998 verisi) otomatik viteslidir. Düz
vitesli araç kullanabilenler iş başvurularında
özgeçmişlerinde bunu belirtirler. Birçok üniversitede A+
notu, 4 üzerinden olan tabanda 4.3'e tekabül eder ve
öğrenciler tarafından "ortalama kurtarıcı" not olarak çok
sevilir ! Ontario eyaletinde lise eğitimi 7 yıldır ancak son
yıl yalnız üniversiteye gidecek öğrenciler tarafından okur.
Bu uygulama 2003 yılında kaldırıldı. Üniversiteler paralı
olduğu için öğrencilerin ilk senesindende para kazanmaya
başladılar.
Kuzey Amerika kıtasında yılda yalnız bir kez Formula
1 Grand Prix yarışı düzenlenir, mekan Montreal kentini
"ada" haline getiren St.Lawrence nehirinin bir bölümünün
yapay olarak doldurulması ile oluşturulmuş St.Helen
adacığındaki "Gilles Villenueve" pistidir. Bu ad, 97
Dünya Şampiyonu Quebec orijinli şampiyonu pilot
Jacques Villenueve'ün kendisi gibi F1 pilotu babasının
anısına verilmiştir. Ottawa'daki parlamento üyelerine
göndereceğiniz mektuplara posta pulu yapıştırmanız
gerekmez. Kanada Posta İdaresi, milletvekili ya da kabine
üyelerine göndereceginiz normal mektuplardan ücret
almıyor.
Apartmanların bir çoğunda, çamaşır makinaları
binaların alt katlarındaki çamaşırhanelerde bulunmakta ve
jeton ya da bozuk para ile çalışıyor. Kablo

158
Faruk Arslan

televizyonlarda 24 saat yayın yapan "hava durumu"


kanalları bulunur. Türkiye'de olduğu gibi Kanada'da fazla
kar yağdığında okullar tatil edilir, hatta hükümet
çalışanları bile paydos yaparlar. Kanada da hala bazı eski
yasalar uygulanmasa da yürürlükte görünmektedir.
Quebec eyaletindeki bir yasaya göre margarinin rengi
tereyağından farklı olmalıdır. Pazar günleri Yonge
Caddesi’nde ölü bir atı aşağı doğru sürüklemek yasalara
aykırıdır. Alacağınız bir hizmet ya da ürünün fiyatının
yarısından çoğunu en küçük para birimi olan penny ile
ödeyemezsiniz. Nova Scotia eyaletinde yağmur yağarken
bahçe sulamak yasalara aykırıdır. Ottawa da Pazar günleri
Bank Street üzerinde dondurma yemek yasaktır. Uxbridge
de 56K dan daha hızlı internet bağlantısı kurmak yasaktır.
Etabicoke da banyo küvetinde 3.5 inç (yaklaşık 8.9 cm)
den daha derin su bulundurmak yasalara aykırıdır.
Quebec eyaletinde bütün ilan ve işaretler Fransızca olmak
zorundadır. Eğer ilanda İngilizce kullanılacak ise, ilan ya
da işaretin Fransızca karşılığı İngilizce yazılışının en az
iki katı büyüklüğünde olmalıdır. Bu iki dilin dışında ilan
asmanız yasaktır. Trafik kazalarının binde üçü 'Mouse’
adı verilen Kanada'ya özgü geyik türünden
kaynaklanmaktadır. "Dikkat Geyik Çıkabilir" tabelası
şehirlerarası yollarda en çok rastlanan işaretlerdendir.
Quebec eyaletteki trafik yasalarına göre aracın yalnız
arkasında plaka bulunması zorunludur. Ön taraftaki plaka
yerini reklam amaçlı kullananların sayısı oldukça
yüksektir. Kuzey kutbuna daha yakın olan Yukon
eyaletinde yazları üç ay boyunca güneş hiç batmaz. Yine
kışları bu eyalette üç ay boyunca gece yaşanır.
ABD-Kanada sınırındaki Lake of The Woods gölü
dünyanın en fazla adaya sahip gölü ünvanına sahiptir.

159
Faruk Arslan

Üzerinde 14.000 civarında ada olduğu tahmin


edilmektedir. Arazi biçimi ve doğa koşulları nedeni ile
Kanada'nın yüzde seksen sekizine (%88)
yerleşilememektedir. Kanada genelinde 5.700 den fazla
yerleşim yeri ya da göl, nehir, dağ gibi arazi adında
"Saint" sözcüğü bulunmaktadır. Ülkede mevcut 250 bin
irili ufaklı göl sayısı dünyanın diğer ülkelerindeki göl
sayısı kadardır.
Charles Dickens, Kanada'yı, "umudun ve kendini
güvende hissetmenin vatanı" olarak tanımlar. Bugünün
Kanada'sı, bunun da ötesinde, dünyanın en yaşanılır
şehirlerinin, birbiriyle bütünleşmiş farklı kültürlerin
zengin armonisinin de vatanıdır. Yeni çağda bir eski
dünyalıyı andıran Montreal'dan tiyatro ve restoranlarla
dolu işlek caddelerin şehri Toronto'ya, uzak batı kıyılarını
süsleyen Vancouver'a kadar her yerde Kanada'nın
çarpıcılığı insanı büyüler. Kanada'nın, güney komşusu
ABD'nin silik bir kopyası olduğunu düşünenler yanılırlar;
zira kuzeyin ulusal kimliğe damgasını vuran vahşi doğası,
Kızılderili, Fransız ve İngiliz geleneklerinin iç içeliği,
Kanada'yı ABD'den kesin hatlarla ayırmaktadır. Birçok
insanın Kanada hakkındaki bilgisi, coğrafyasının
genişliği, karlı ormanları, bayrağı ve belli başlı birkaç
fiziki özelliğinden öteye geçmez. Gezginlerin çoğu,
Kanada'nın el değmemiş tabiatı ile doğal güzelliklerinin
cazibesine kapılırlar, ancak Kanada, İsfendan ağaçları ve
Niagara Şelalesi'nden ibaret değildir.
Kanada'ya gelenler dünyanın en güzel doğal ortamını
göreceklerdir. Yemek kültürünün temelinde İngiliz orta
yol geleneği vardır. Çok özel ulusal yemekler olmamakla
birlikte iyi yemek boldur. Birçok şehirde Yunan, İtalyan,
Doğu Hindistan ve Çin kökenli saygın restoranlar bulmak

160
Faruk Arslan

hiç de zor değildir. Fransız kültürünü yansıtan Quebec ve


birkaç diğer eyalette yemek kültürü diğer eyaletlere göre
farklılık gösterir. Kanada'nın restoran, bar, cafe ve fast-
food noktaları sayı olarak şaşırtıcıdır, ancak ilk bakışta
Kanada şehir mutfağını herhangi bir Amerikan metropolü
mutfağından ayırt edecek fazla bir özellik yoktur:
alışveriş merkezleri, ana caddeler ve yollar; özel menüleri
ve fiyatlarıyla birbiriyle rekabet eden Amerikanvari
fastfood zincirleriyle doludur.
Kanada'nın bence en görülesi yerlerinden birisi de
Niagara Falls bir hafta sonunu geçirmek için bile çok iyi
bir seçim olabilir. Eğer Toronto şehrine yakın iseniz,
yaklaşık 1-1.5 saatlik otomobil yolculuğu ile (trafiğe
bağlı tabii) kendinizi dev bir şelalenin muhteşem güzelliği
içinde bulabilirsiniz. Niagara bölgesinde size tavsiyem
Niagara on the lake kasabası civarındaki "Wine-Route"
denen güzergah üzerindeki küçük şarap satıcılarına ve
ayrıca mevsime özel meyvaların satıldığı küçük
manavlara uğramayı unutmayın ve meyvelerin tadına
bakın, mesela çilek gibi! Niagara Şelaleri, Amerika-
Kanada sınırında. Kanada tarafına haftasonu için bile
gelenler var, etraf küçük bir tatil kasabası görüntüsünde.
Şelalelerin gece görüntüsünü yani ışıklandırılmış halini
sevmiştim. Ayrıca şelalerin yanındaki eğlence merkezine
uğramayı da unutmayın, burası küçük bir Las Vegas
şehrini hatırlatıyor! Eğer ki birgün yolunuz Niagara
taraflarına düşerse, mutlaka önceden bed&breakfast için
rezervasyon yaptırın! Aksi takdirde haftasonlarında yer
bulmanız oldukça zor!
1997 yılında, İsviçre'deki Corporate Resources Group,
Kuzey Amerika'daki büyük şehirler içinde Toronto'yu,
Vancouver ve Auckland'den sonra en yaşanabilir üçüncü

161
Faruk Arslan

şehir seçmiş. Kuzey Amerika'da toplu taşımacılığın


Toronto'daki kadar etkin kullanıldığı başka bir şehir
olduğunu sanmıyorum. Şehrin en yoğun kullanılan
bölgelerine çok hızlı ulaşım sağlayan ve birbirine
bağlantısı olan üç ayrı metro hattı var. Trenlerin sıklığı 3-
6 dakika arasında değişiyor. Yüzeyde ise gayet yaygın bir
otobüs ve tramvay hattı var. Bunlar da yaklaşık 10
dakikada bir geçiyorlar ve şehrin her yerine
ulaşabilmenizi sağlıyorlar. Gece yaklaşık 1:30' dan sonra
da Blue Night servisi başlıyor ve 20 ana hatta yaklaşık 15
dakika arayla ulaşım sağlıyor. Bu hizmet sabaha kadar
sürüyor ve gündüz servisinin devreye girmesiyle sona
eriyor. Toronto'da bir yerden başka biryere giderken araç
değiştirmek zorunda kalsanız bile tek ücret ödüyorsunuz.
Metroya ya da yüzey hatlarına ilk bindiğiniz noktada bir
transfer bileti alıyor ve araç degiştirirken bu bileti
kullanarak, tekrar para ödemeden yolculuk
edebiliyorsunuz. Otobüsler bizim İstanbul'da alışık
olmadığımız kadar dakik. Her durakta otobüsün o
duraktan kaçta geçeceği yazılı, ve mesela 11:56 yazıyorsa
otobüs 11:56'da geliyor. Bunu defalarca denedim,
şimdiye kadar hiç şaşmadı. Şehirde resmi binaların hepsi
ve özel binaların çoğu özürlüler düşünülerek inşa edilmiş,
hepsinde rampalı yollar var, o yoksa özel asansörler var.
Şehir rehberlerinde, mesela lokantalar hakkında bilgi
verilirken, hem lokantaya hem de tuvaletine tekerlekli
sandalye ile girilip girilemeyeceği de belirtiliyor. Şehrin
bütün kaldırımları zaten çok alçak, bir de köşe başlarında
sokak seviyesine iniyor, basamak inip çıkmak gereği
kalmıyor.
Kanada ve ABD neredeyse aynı hayat tarzına sahip.
Buraya geldiğinizde Amerikan filmlerindeki birçok

162
Faruk Arslan

ayrıntının sadece filmlerde görülebilir şeyler olmadığını


anlıyorsunuz. Mesela Richard Bach'ın kitaplarında
anlattığı küçük havaalanlarından Toronto'da iki tane,
yakın çevresinde ise neredeyse bir düzine var. Bunun
dışında, evlerin arka kapıları, garajları, geniş mutfaklar,
geniş ve birbirini dik kesen caddeler, tertemiz
mezarlıklar, sokakta sallana sallana yürüyen, bol
kıyafetler giyen, yayvan yayvan konuşan zenciler, sarı
okul otobüsleri, geniş arabalar... İnsanın taksiye bakınca
içi açılır mı? Burada taksileri ve kamyonları görünce
içimiz ferahlıyor. İstanbul'da taksilere sığmak için garip
şekillere girerdim, buradakiler limuzin gibi. Kamyonlar
deseniz çok temiz ve her tarafları kapalı, biryerlerinden
üzerinize molozlar düşecek diye korkmuyorsunuz Ve
medeniyetin en büyük göstergelerinden biri, korna sesi
yok. Şanssız bir gününüzdeyseniz bir-iki kere korna sesi
duyuyorsunuz. Bir de, bütün araçlar yayalara yol veriyor.
Bunun için yola inmiş olmanız da gerekmiyor, sürücünün
sizin yola ineceğinizi anlaması yetiyor. Siz daha
kaldırımın kenarına iki metre uzaktayken o durup sizi
bekliyor ve arkasındaki diğer araçlardakiler de
kornalarına asılmıyor, onlar da bekliyor. Atlı ve bisikletli
polisler seyrek de olsa devriye gezisine çıkıyorlar. Atlılar
gerçekten çok havalı görünüyorlar ve sözlerine karşı
çıkmaya cesaret edemiyorsunuz. Bisikletli polisler ise
hava ısındığında şortla dolaşıyorlar, bu ülkede devlet
memuru olmanız terden yapış yapış olmanızı
gerektirmiyor.
Dünyanın en uzun caddesi olan 1900 küsur
kilometrelik Yonge Street, Ontario Gölü'nden başlayarak
kuzeye doğru çıkıyor ve şehri doğu ve batı olmak üzere
ikiye bölüyor. Bu caddenin ilk birkaç kilometresi

163
Faruk Arslan

Toronto'nun şehir merkezini oluşturuyor. Yonge bizim


İstiklal Cadde'sine benziyor, iş merkezleri, renkli
dükkanlar, yan sokaklarda barlar... Farklı olarak, cadde
güzelce asfaltlanmış ve motorlu taşıt girebiliyor. Yonge
Street ile St. Clair'in kesiştigi noktada birçok iş merkezi,
yüksek apartman binaları, kaliteli lokantalar ve kafeler
var. Bu noktadan St. Clair üzerinde ikiyüz metre doğuya
yürüdüğünüzde yol bir köprünun ucuna varıyor. Bu köprü
sizi David Balfour Parkının üzerinden karşıya geçirmek
üzere inşa edilmiş. Ama siz bunun yerine tahta
merdivenlerden parka indiğinizde, Türkiye'de trekking
için gittiklerimizi andıran bir kanyonda buluyorsunuz
kendinizi. Buradaki parkur bütün nehir boyunca uzadığı
gibi, çeşitli noktalarda şehrin buna benzer daha birçok
parkına bağlanıyor. Bu parkurlarda yürürken ağaçların
arasından binaları görmek pek mümkün olmuyor, şehrin
gürültüsü ise uzaktan zayıf bir uğultu olarak geliyor.
Şehrin en keyifli yanlarından biri hayvanları izlemek.
Burada başıboş gezen kedi-köpek göremiyorsunuz,
onların yerine sokaklarda sincaplar ve yaban ördekleri
dolaşıyor. Hatta bir sabah uyandığınızda, pencerenizin
pervazında oturan bir sincapın meraklı meraklı içeriye
baktığını görebiliyorsunuz. Arka bahçenizde otururken
görebileceğiniz alakargalar yaklaşık kırlangıç
büyüklüğünde, ama sırtları masmavi. Başlarının arka
tarafinda da sivri çıkıntılar var, bisikletçilerin kasklarına
benziyor. Böylesine rengarenk ve güzel sesli kuşları
görünce kendinizi bir milli parkta sanıyorsunuz.
Mezarlıklarda karşılaşılabilen tarla farelerinin bile çizgili
desenleri var, gayet sevimli görünuyorlar. Köpekleri
sokaklarda tasmasız dolaştırmak yasak, parklarda bazi
bölgeler tasmasız köpek alanları olarak işaretlenmiş,

164
Faruk Arslan

ancak orada serbest bırakabiliyorsunuz. Ayrıca nerede


olursa olsun köpeğinizin pisliğini toplamak sizin
göreviniz...
Toronto genelde düz bir coğrafyaya sahip, İstanbul
gibi yedi (bin) tepe üzerine kurulmuş değil. Bu yüzden
bisiklet kullanımına çok uygun. Zaten şehrin bütün
parklarında bisiklet parkurları olduğu gibi, sokaklarının
çoğunda da bisikletliler için özel şeritler çizilmiş, motorlu
taşıtlar bu şeritlere giremiyor. Şerit çizgileri her zaman
çok belirleyici. İstanbul'da, özellikle minibüslerin, yol
ortasındaki refujleri aşarak karşı tarafa geçtiğine defalarca
tanık olmuşumdur. Bizim 20 cm'lik refujlerin
yapamadığını burada incecik sarı çizgiler başarıyor,
kimse şerit çizgilerini ihlal etmiyor. Toronto'nun içinde
bulunduğu Ontario eyaletinin yüzölçümü 1 milyon
kilometre kare. Türkiye'nin toplam alanının 750 bin
kilometre kare oldugunu hatırlatırım. Kanada'da çoğu
Ontario kadar büyük olan 12 eyalet var. Bu kadar alanda
sadece 32 milyon kişinin yaşadığını bilmek komik. Zaten
Toronto'nun nüfusunun kalabalık(!) olmasının sebebi
buraya yerleşen göçmenler. Toronto'da dünyanın her
tarafından gelmiş insanlarla karşılaşmak mümkün.
Uzakdoğulular, özellikle Çinliler sanki buranın yerlisi
gibiler, sayıları çok fazla. Fast-food yemek veren yerlerde
çalışanların çoğu Uzakdoğulu. Taksi şoförleri arasında
Bangladeş, Hindistan, Bulgaristan gibi yerlerden
gelenlere çok rastlıyorsunuz. Dolayısıyla Torontolular
yabancılara çok alışık ve çok sıcak davranıyorlar.
Dünyanın her tarafinda Türk vardır deriz, burada da var.
Ama buradakiler genelde eğitimli Türkler, ve diğer
yabancılara göre bayağı azınlıkta kalıyorlar. Her tarafta
İtalyan, Fransız, Yunan, Çin, Japon, Kore ve hatta Tibet

165
Faruk Arslan

yemekleri bulabilirken kaliteli Türk lokantası sadece bir


tane ( 2001’de bir taneydi, şimdi 10’dan fazla). Bir-iki de
fast-food lahmacuncu var. Türk yemeği özlüyorsanız
Yunan lokantalarına gidebilir, dolmadan dönere, mezeden
şiş kebaba kadar alışık olduğunuz herşeyi, belki küçük
farklarla, orada bulabilirsiniz. Buradan bakınca, nasıl olup
da hala onlarla dost olmamız gerektiğinin farkına
varmadığımıza insan daha çok şaşırıyor.
Toronto'da yerleşim sistemi bizim alışık
olduğumuzdan farklı. 2,5 milyon insanı bu kadar geniş bir
alana yerleştirmek kolay olmalı. Şehrin yerleşim
alanlarının çoğu iki-üç katlı Viktorya tarzı evlerle dolu.
Bu evlerin çoğu neredeyse yüz yıllık, ama bizimkiler gibi
döküntü değil, sürekli yenileniyor. Evlerin ön cephesiyle
sokak arasında küçük bir bahçe yer alıyor, ama asıl bahçe
evin arka tarafında. Bu tür evler genelde Torontolular ya
da uzun süredir Toronto'da bulunanlara ait. Yenilerin
yerleşmesi için şehrin çeşitli yerlerinde apartman binaları
var ki bunlar genelde yüksek binalar, herbirinde yüzlerce
daire ve binlerce yaşayan insan var. Aile yapısına ve
birliğine pek önem verilmediği ve yalnız yaşamayı seçen
çok insan olduğu icin stüdyo tipi ya da tek yatak odalı
daireler çok yaygın. Tek yatak odalı dedikleri bizim bir
oda bir salon apartman dairelerimiz gibi. Stüdyo tipinde
ise hem oturma odası hem yatak odası olarak kullanılan
tek bir alan var, tabi bir de mutfak ve banyo. Burada
eşyasız diye kiralanan evlerde bile mutlaka en azından
buzdolabi ve fırın var. Mutlaka iki-üç adet gömme dolap
var. Binanın ortak kullandığı çamaşırhane genelde
bodrum katında bulunuyor. Geriye almanız gereken bir
tek yatak ve masa kalıyor. Ayrıca ödediğiniz kiraya her
zaman ısıtma ve su, çoğunlukla elektrik, hatta bazen tv

166
Faruk Arslan

için kablo bağlantısı dahil oluyor.


Burada federal hükümet, kaybolmuş aile ve komşuluk
ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Mesela ikinci çocuğu
yapan ailelere ekstra maaş bağlanıyor. Bazı bölgelerde '
Neighbourhood Watch ' denen bir sistem uygulanıyor,
buna göre insanlar mahallelerinde olan bitene karşı hassas
olacak, komşusunun başı belaya girerse yardım edecek.
Bana komik geliyor. Benim ülkemde bilirsiniz insanlar
bunu normal olarak yapar, hatta birçok insan için
mahallenin namus bekçisi (!), mahallenin muhtarı gibi
yakıştırmalar türemiştir. İşsizlik sigortası gibi sosyal
yardımların gelişmiş olmasına rağmen sokaklarda dilenen
insanlarla sık karşılaşıyorsunuz. Ayrıca bazı merkezlerde
bizdeki gibi, trafik ışıklarında duran arabaların camlarını
temizleyen gençler var. Ama ne dilenenler ne cam
temizleyenler, bu iş için çocukları kullanmıyor. En
küçüğü yaklaşık 15 yaşında, ayrıca yürek paralayan
yalvarmaları yok. Şehirdeki sosyal ve kültürel faaliyetler
gayet zengin. Bazen, 2,5 milyon insan bu kadar faaliyete
nasıl yetişiyor diye düşünüyorum. Sinema, tiyatro, opera,
bale gibi gösterilerden bahsetmeye gerek duymuyorum.
Çok sayıda müze ve galeride sürekli sergiler var. Şehirde
bir ayakkabı müzesi bile var. Okuma oranı doğal olarak
çok yüksek, metroda her vagonda bir sürü insanı kitap,
dergi, gazete, ders notları vs. okurken görüyorsunuz.
Şehir kütüphanesinin neredeyse her mahallede şubesi var
ve hepsi bizim büyük üniversitelerin kütüphanelerinin
kalitesinde. Kütüphanedeki bilgisayarlardan ister
internete ücretsiz bağlanıyor, ister kütüphane arşivini
araştırıyorsunuz, aradığınız kitap o şubede yoksa bile
hangi şubede bulabileceğinizi bilgisayar size söyluyor. Ve
insanlar kütüphaneleri kullanıyor, bizimkiler gibi içeride

167
Faruk Arslan

rüzgarlar esmiyor, kitaplar tozlanmıyor. Kitapçılar


deseniz, herbiri en az iki-üç katlı, her kata bizim en büyük
kitapçımızdan bir-iki tane sığar. Satın almak şart değil,
bir sürü koltuk koymuşlar, koltuk bulamazsanız rafların
arasında halıya oturup okuyorsunuz. Hatta bazen siz
kitapları kurcalarken bir sanatçı yeni CD'sinin tanıtımı
için gitar resitali veriyor. Düşünebileceğiniz her konuda
kitap var, çesitlilik içinde kayboluyorsunuz. Bazi rehber
kitapların başlıklarından örnekler: Idiot's Guide To
Cooking, Fishing For Dummies, Gay Guide To USA...
Şehirdeki sportif faaliyetler de çok yaygın,
badminton'dan basketbola, eskrimden curling'e her tür
sporu yapmak mümkün. Şehirdeki parkların çoğunda
ücretsiz kullanılabilecek spor alanları var, tenis kortları,
baseball pistleri, futbol sahaları. Dünyanın heryerinden
birçok göçmen geldiği için bizim bildiğimiz futbol -
buradaki adıyla soccer- da gayet yaygın, hem de halı saha
falan değil, mis gibi çim sahada para vermeden futbol
oynayabiliyorsunuz. Baseball maçları Skydome isimli
stadyumda oynanıyor ki Skydome, dünyanın tamamen
açılıp kapanabilir stadyum tavanına sahip tek binası olma
ünvanını taşıyor. Ülkede bütün spor branşlarında ligler
aslında Kuzey Amerika ligi şeklinde, yani ABD ve
Kanada takımları birleşip bir lig oluşturuyor. Dolayısıyla
mesela Toronto Raptors NBA'de sözü geçen takımlardan.
2009 Temmuzunda 53 milyon dolara Raptors’a beş yıllık
imza atan NBA yıldızımız Hidayet Türkoğlu, Türklerin
gururu. Tabi ülkede bir numaralı spor buz hokeyi. Hokey
sporunu ilk oynayan ve dünyaya tanıtan ülke olmakla
gurur duyuyorlar. Kışın her taraf buz olduğu için bütün
çocuklar patenci olarak büyüyor ve hokey oynuyorlar.
Hokey gerçekten çok hızlı ve çok heyecanlı bir spor,

168
Faruk Arslan

koşmak yerine patenler üzerinde olmak oyuna daha


büyük bir hız katıyor. Gayet sert bir spor ve oyun da
reklamlar harici pek durmuyor. Hokey, dünyada oyun
durmadan oyuncu değişikliği yapılabilen tek spor dalı.
Hokey biletleri oldukça pahalı olmasına rağmen Air-
Canada Center her maçta tıklım tıklım doluyor.
Türkiye'deki arkadaşların sorduğu soru, buranın
gerçekten çok soğuk olup olmadığı. Buradaki evi
paylaştığım arkadaşların dediğine göre Amerika'da bazı
insanlar Kanadalılar'ın igloo denen, Eskimoların
kullandığı buzdan kulübelerde yaşadığını sanıyorlarmış.
Burası kışın soğuk oluyor gerçekten, ama bahar ve yaz
aylarında da bayağı terletiyor. Toronto'da insanı asıl
üşüten faktör rüzgar. Kışın kar çok sık yağmıyor ama
soğuktan dolayı uzun süre tutunuyor. Rüzgar sayesinde
havada pek bulut birikmiyor, güneş kışın da parlıyor.
Ama aynı rüzgar hava sıcaklığını normalde olduğundan
5-10 derece daha aşağıya çekiyor. Ama buranın doğası
böyle olduğundan insanlar önlemini almışlar. Binalarda,
otobüslerde, diğer kapalı yerlerde ısınma sorununun lafı
bile edilmiyor. Dışarı çıkmadığınız sürece hiç
üşümuyorsunuz. İşin güzel yanı dışarı çıkmak zorunda da
kalmayabiliyorsunuz; şehrin işlek bölgelerinde binaların
altında iş merkezleri ve mağazalar var, ve bunlar
sokakların altından geçen tünellerle birbirine bağlı. Yani
mesela bizim Akmerkez gibi bir ortamda yürürken bir
bakıyorsunuz başka bir binaya geçmişsiniz. Yeraltı şehir
haritaları size yolunuzu gösteriyor. Bu sistemi kullanarak
hiç yüzeye çıkmadan şehrin altında kilometrelerce
yürümek mümkün. Hatta bu yollardan metro
istasyonlarına da geçiş olduğu için, yerin altına şehrin en
uzak ucundan girip ofisinizdeki koltuğunuza kadar hiç

169
Faruk Arslan

yüzeye çıkmadan gidebiliyorsunuz. Yine bazı


arkadaşlardan, böyle bir sistemin akla gelmesindeki ana
sebebinin soğuk hava değil, soğuk savaş yıllarındaki olası
nükleer saldırı tehlikesi olduğunu öğrendim.
Aslında şehirde turistik sayılabilecek fazla bir mekan
yok. Ülkenin tarihi pek eskilere dayanmadığı icin tarihi
eser zaten bulamıyorsunuz. Ayrıca her ne kadar şehir çok
yeşil olsa da, mesela İstanbul Boğazı gibi doğal
güzellikleri yok. Onun yerine insan yapımı eserlerle göz
boyamaya çalışıyorlar. Ülke zengin olunca gösterişli
binalar yapmak kolay oluyor. İlle doğal güzellik
isteyenler için Niagara Şelalesi Ontario Gölü'nün diğer
yakasında çağlayarak akıyor. Şelale kuş uçuşu 100
kilometreden kısa mesafede, ama karayoluyla gitmek için
gölü dolaşmak gerekiyor. Ayrıca Pickering Nükleer
santrali Toronto'nun 45 kilometre kadar doğusunda,
Ontario Gölü kenarında. Unutmadan belirteyim, sadece
Ontario eyaletinde toplam 22 nükleer santral mevcut...
Toronto huzur veren parkları, çok düzgün yapılaşması,
konukseverliği ve kozmopolit yapısıyla yaşanabilir bir
yer. Her dilden, dinden, ırktan insanla tanışıp arkadaş
olmak çok mümkün. Her türlü istek ve ihtiyaç düşünülüp
karşılığı olan hizmet sağlanmış. Kendi ülkenizin
yemeğini özlediyseniz lokantası mutlaka vardır, oraya
gidin. Evinizi kiraya verecekseniz heryerde satılan hazır
'Kiralık ev' ilan tabelalarından alıp kapının önüne koyun.
Yüzmek mi istiyorsunuz, ücretsiz Community Center'lara
gidin, açık ya da kapalı havuzlarından, spor
komplekslerinden yararlanın. Cinsel tercihleriniz mi
farklı, Church Street'deki gay barlarına ya da
Wellesley'deki lezbiyen ve biseksuel kadınlar derneğine
gidebilirsiniz. Uyuşturucu mu kullanıyorsunuz, burada

170
Faruk Arslan

yasal olmasa da çok yaygın, insanlar otobüslerde


sarıyorlar. Huzurlu bir pazar öğleden sonrası mı
istiyorsunuz, parklarda çimlere yatıp güneşin altında kitap
okuyun. Bu kentin sunduğu çeşitliliğin içinde
kaybolmamaya dikkat edin. (37)

İstanbullu Erkin Ağsaran, ilk günlerinde Kanada’ya işte


böyle hayran kalmıştı: Pek çok yeni göçmenin ilk
duyguları oldukça iyimserdir. Ferhat Yiğit ilk günlerde
yaşadığı anısını şöyle anlatıyordu: Bir gün kuzenim ve
ben markete gidecektik. Kuzenim pateni aldı, ben de
bisiklete bindim. Trafik ışıklarına yaklaşmıştık. Işıklarda
yayalara yeşil yanıyormuş. Kuzenim hemen fark edip
patenle karşıya fırlayıverdi. Ben kaldım. Bir süre sonra
tekrar yayalara yeşil yandı fakat ben yanımda duran
kamyonu fark edip yola atlamadım. Kavşakta bir tek
kamyon ve ben varız. Önce onun geçmesi için bekledim.
Malum bizde öncelik taşıtlardadır. Bu arada kamyondaki
adama bakmıyordum. Baktım kamyonda hareket yok.
Kafamı çevirdim birde ne göreyim. Adam el kol
hareketleri ile geçmemi istiyor. Meğer o da beni
bekliyormuş. Canına tak etmiş herhalde. Ama medeniyet
işte. Adamın kulağının dibinde "Yürüsene kardeşim!"
manasında kornaya asılmıyorlar. Neyse adamdan özür
dileyip geçtim. Adam beni sevmiş olsa gerek geçerken
"Olur böyle şeyler, takma kafana!" dercesine kibarca
gülümsedi. İşte kamyoncuları bile böyle bu ülkenin. (38)

Bu bölümü bir fıkra ile tamamlayalım ve göçmenliğin üç


dönemine geçelim: Beyaz göçmen Kanada'nın uçsuz
bucaksız ormanlarından birine bir kulübe yapmış kışa
hazırlanıyordu. Tam odun keserken bir Kızılderili geçti. -

171
Faruk Arslan

Hey Kızılderili, diye seslendi. "Kış nasıl olacak"-


"Soğuk" dedi Kızılderili ve yoluna devam etti. yerlilerin
doğa bilgisine güven duyan adam epey endişelendi ve her
ihtimale karşı daha fazla odun kesti. Akşam Kızılderili
tekrar geçerken "Hey arkadaş" diye bir daha seslendi "Kış
gerçekten soğuk mu geçecek?"
- Çok, hem de çok soğuk" dedi Kızılderili ve yoluna
devam etti. Göçmen fena halde korkmuştu. Çılgınlar gibi
odun istifledi. Ertesi sabah Kızılderili geçerken seslendi.
- Bu kış insan oğlunun yaşamadığı kadar soğuk olmak."
- "Nereden biliyorsun" diye sordu, bütün gecen durmadan
odun kesip nefes nefese kalan göçmen.
- Eski bir Kızılderili sözü var: Beyaz adam çok odun
kesmek, kış çok çok soğuk olmak.

172
Faruk Arslan

Dördüncü Bölüm

Göçmenliğin Üç Dönemi

Mehmet Gül ilk günlerde acaba hata mı yaptım


düiüncesi dile getiriyor: Kanada’da 7. günüm ve canım
çok sıkılıyor. Kendimi sıfır gibi hissetmeye başladım. Dil
kursuna gitmek zorundayım, doğru düzgün İngilizce
konuşabilmeden bu ülkede başarılı olunamaz. Acaba
gelmekle hata mı ettim? Kendi kendime konuşuyorum:
Gül gibi gazetecilik mesleğimi hemde kariyerimin
zirvesine çıkmış iken yüzüstü bıraktım. Bir iki yıl daha
devam etseydim şimdi gazetede bir köşe yazarlığı
kapmıştım. Haber yazmadan yaşayabileceğime daha bir
hafta öncesine kadar inanmıyordum. Hayır hayır, yine
yaşayamam. Yazmadan yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim.
Geriye dönemem artık, gemileri yakarak geldim.
Kendime başaramadan döndü dedirtmem. Ortadoğulu
insanının aptal gurur takıntısı ruhumu bürümüşte haberim
yok. Başkalarının hatırı için değil nefsimin ruhumuzun
özü, arzusu için göründüğüm gibi olmalıyım veya
olduğum gibi görünmeliyim. Dobra dobra konuşmayı,
yazmayı seven sen değilmiydin? Kendi göbeğini kendin
keserdin. Buraya gelmen için kimse seni zorlamadı.
Kuyuya kendini kendin attın. İşte sana Kanada, başarda
görelim, hodri meydan!
Kanada'nın fırsatlar ülkesi olduğu söylemi yüzyılı
aşkın süredir milyonlarca insanın göçmen olarak bu
ülkeye yerleşimini sağladı. Halbuki göçmenlere
sunulduğı iddia edilen fırsatlar tek kelime ile yılan
hikayesi. Moralinizi bozacak ama bu bölümü okumadan

173
Faruk Arslan

Kanada'ya gelmeyin. ABD'de ki 18. yüzyıl sonlarında


Kuzey-Güney savaşından kaçan binlerce insan Kanada'ya
gelirken 'cennete gidiyormuş' gibi akın etti. Ancak kısa
süre sonra hala köle olduklarını anladılar. ABD'de sistem
oturunca geriye döndüler. Çinlilerden başlayarak bugüne
kadar Kanada'ya gelen pek çok göçmen grubu,
bekledikleri 'cennet'i bulamadı, ancak ne hikmetse
arkalarında bıraktıkları ülkeleri bir türlü istedikleri
kıvama gelemedi. 'Gemileri yaktıkları' için geriye dönüş
yapmakta kolay değildi. 1960'larda belirginleşen göçmen
kanunu Kanada'ya yerleşimi hızlandırdı. 1979'da kanun
yenilerek oturaklaştı. 2002 ve 2008’de yapılan son
değişikliklerle kapsam hep daraltıldı hem genişletildi. Son
20 yılda Kanada müthiş oranda göç alarak çokkültürlü
hayata geçiş yaptı. Müslümanların gelişi bu döneme
rastlar. Yeni gelenler eskilerin hep tepkisini çekmiştir.
Çünkü Kanada piyasası reklamı yapılan gibi yeterli iş
imkanına sahip değil. Yeni gelenler maaşların, işçi
ücretlerinin düşmesine yol açtı. Bu durumdan en fazla
büyük kapitale sahip işadamları ve her gelene ' Taxpayer'-
vergi ödeyici- olarak bakan hükümet memnundu.
Kanada'nın önümüzdeki beş yılda daha bir milyon
göçmene ihtiyacı olduğu belirtiliyor.
Yeni gelenler ilk 5 yıllarında en altda kalmadan
kurtulamıyor, mavi rüyaları suya düşüyor, ama onca
şikayete rağmen geridönüş yapanların yüzdesi çok düşük.
İlk üç yılında ne yapacağına karar veremeyen bir daha
dikiş tutturamıyor. İş yoksa bu kadar kaliteli göçmen niye
getiriliyor sorusu zihinleri zorluyor. Üstelik 28 Haziran
2002'den itibaren geçerli olan yeni göçmen puanlama
sistemine esasen göç baremi oldukça yükseltildi.
Kanada'nın gerçekten bu kadar eğitimli, meslek sahibi

174
Faruk Arslan

ancak kendi meslekleri yerine Kanadalıların yapmaktan


kaçındıkları ağır işlerde çalışacak ucuz işçilere ihtiyacı
var mı? Beklediklerini bulamayan göçmenlere bir yandan
hoşgeldiniz denirken bir yandan neden tüm kapılar
kapatılıyor ve sevmedikleri işlerde çalışmaya mecbur
ediliyorlar?
Global and Mail'de 'Kanada'ya hoşgeldiniz. Biz size
fırsat imkanları hakkında yalan söyledik ' başlıklı Kanada
Sosyal Gelişme Konseyi Başkanı Marcel Lauzıere'nin
makalesinde bugüne kadar okuduğum en sert özeleştiriyi
sizlerle paylaşmak istedim. 2001 yılı nüfus sayımı
bilgileri penceresinden realiteleri masaya yatıran yazar,
Kanada'ya geleli 10 sene olmasına rağmen göçmenlerin
halen Kanadalılara göre düşük ücretle çalıştığını ve
çocuklarının yoksulluk sınırında beslendiğini belirtiyor.
Liberallerin son 10 yıldır Sosyal yardım, sosyal evler,
eğitim ve gönüllü çalışma yardımlarını kesmesinin düşük
gelirli olanların ihtiyaçlarının bitmemesine yol açtığını
ifade eden yazar, federal hükümetden eyaletlere transfer
edilen 23 milyar dolarlık CHST parasının nereye
harcandığının belli olmadığının altını çizmiş. 2004-2005
yılları için ayrılan 14.5 milyar dolarlık yeni sosyal
programlar ve yüksek eğitim yardımının ne olacağının
ufukta görülmediğine işaret eden yazar, eğitim alan ancak
daycare bulamıyan bir annenin iş bulmasının mümkün
olmadığını, sosyal evlerin yapımının durdurulması ve
düşük gelirlilere yapılan yardımın kesilmesi ile
hükümetin sosyal sorunları çözümlemesinin hayal
olduğunu vurgulamış. 1990'lı yılları ' kayıp yıllar' olarak
niteleyen yazar, Kanada'nın artık sosyal eşitliğe sahip ve
centilmen bir ülke olmaktan çıkarak daha Amerikanvari
bir kapitalizm altında ezildiğini, toplumun sosyal refahı

175
Faruk Arslan

için eskiden olduğu gibi zengin-fakir uçurumunu


açmayacak yeni sosyal yardımlara ihtiyaç olduğunu
kaydetmiş. ' Eğer pek çok aile rahat bir eve sahip değil,
çocuğuna daycare bulamıyor, sağlık sorunlarını
çözemiyorsa Kanada gelişmiş değildir. ‘SARS
acizliğimiz gösterdi ' diyen yazar, 2001 sayımının
yönetimdeki Liberalleri uyandırarak tedbirler alması
dileğinde bulunmuş. (39)
Gerçektende göçmenler aleyhine işleyen uygulamaların
bulunması göçmen ülkesi Kanada'ya yakışmıyor. Meslek
sahibi göçmenlerin mesleklerini Kanada'da yapabilmeleri
için devlet destekli açılmış kurslara bakıyorsunuz, sadece
belli meslekler var ve çoğunluğu hizmet sektöründe
Kanadalıların fersah fersah kaçtıkları işler. Arjantinde
açık kalp ameliyatı yapan ve emrinde 40 doktor çalıştıran
bir profesör Kanada'da sadece hemşire yardımcısı olarak
iş bulabiliyor. Göçmenler- aldıkları eğitim ve iş
tecrübesine göre işe giremiyor ve aynı kalitedeki
Kanadalılarla yıllar geçtikten sonra bile aynı maaşı
alamıyorsa bunun adına ayrımcılık, ırkçılık denir.
Kanada'nın kabul ettiği evrensel değerler maalesef
piyasada çalışmıyor. Kanada'nın fırsatlar ülkesi olduğunu
bir uzmanın ülkenin en ciddi gazetesinde yalanladığına
göre bize fazla laf düşmüyor. Bir atasözümüz var ya, ' Ya
bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin' derler.
Kanada'ya yeni gelmiş, gelecek olan ve uzun zamandır
Kanada' da oturan kişilerden oluşturulan " Simit Kokusu"
adını verdiğimiz mesaj grubumuzda, hararetli bir
"Türkiye mi? Kanada mı?" tartışması yaşanmıştı. Yeni
gelen arkadaşlardan biri, Kanada'ya geldikten sonra ne
kadar hayal kırıklığına uğradığını, hiç umduğunu
bulamadığını dile getiriyordu. Gülipek Şanlı, Kanada'ya

176
Faruk Arslan

geleli yaklaşık 4 yıl olmuş birisi olarak biraz farklı


düşünüyordu. Yaşanan hayal kırıklıkları, henüz 5 ay, 9 ay
önce göçmen olmuş arkadaşlar için yeni olabilir ancak bu
ilk defa onların başına gelmiyordu. Senelerce süren
istatistikler ve araştırmalar sonucu ortaya çıkan göçmen
psikolojisinin 3 safhasından birincisini yaşamaktaydılar.
Bu safhalar genellikle birer sene sürüyor. O nedenle
Kanada vatandaşı olmak için 3 sene burada yaşamış
olmak ön şartı var. Bu üç aşamaya kişisel tesbitime göre
'Üç Sincap dönemi'de denir. Sincap heryerde
görebileceğiniz sempatik hayvanlar. Kanada'ya ilk
gelenler, yolda yürürken birden önünüze çıkan, ağaca
tırmanan bu Sincapları gösterip heyecalanırlar. Ama üç
dönemde de sincaplar insana bir başka görünmeye başlar.
Zaten bu üç aşamadan sonra artık gözünüze sincaplar
gözükmeyecektir.

1. Safha hayal kırıklığı, aşırı özlem ve duygusal yıkıntı


dönemi,
2. Dönem "burası o kadar da fena değil galiba"larla geçen
alışma dönemi,
3. Dönem ise "burası güzel memleket, yaşamaya uygun"
denen dönem.

Her zaman ve her yerde olduğu gibi tabii ki istisnalar bu


genellemelerin dışında kalacaktır. 3. dönemden sonra da
vatandaşlık başvurusu için bekleme dönemi var ki işte
tam o dönemde de Türkiye`de ekonomik kriz olunca
"Türkiye hep inip çıkacak, hiç bir zaman istikrara
kavuşamayacak, en iyisi burada mutlu olmaya çalışalım"
dönemi yaşanıyor. Biz şimdi vatandaşlığı bekleme
dönemini yaşayan bir aileyiz. Bizim de ilk senemiz

177
Faruk Arslan

herşeye kızıp, kötülemekle geçti. Ehliyet almak için o


kadar uğraşmak, 500 dolarcık limiti olan kredi kartını
alabilmek için bankaya 2 seneliğine 1000 dolar vadeli
para yatırmak, bir işi telefonla halletmeden önce 1 saat ne
söyleyeceğini düşünmek, hatta yazıp çalışmak, mutfak
alışverişini nereden yapacağını, alıştığın lezzetleri nerede
bulacağını bilememek, kar, soğuk, hayat standardının 3
basamak düşmesi, her an her yerde yaptıklarının doğru
olup olmadığından emin olamamak, ev ararken "işin var
mı?", iş ararken "evin var mı?" diye soruları ile
karşılaşmak, iş ararken "Canadian experience" sorulması,
iş yerinde potansiyel hata kaynağı muamelesi görmek ve
daha aklıma gelmeyen (çünkü 4. dönemi yaşıyoruz,
unutmam normal) bir çok benzeri olay bizi çok üzdü.
Ama ilk dönemimiz bittiğinde, bu söylediklerimin çoğu
artık yaşamımızda yer almadığı için başka şeyleri fark
etmeye başladık.
İnsanların düsüncelerini (ırkçılık hariç) rahatça dile
getirebilmeleri, bahçe hortumu, kızak, bisiklet gibi şeyleri
açıkta bıraktığınız halde kimsenin çalmaması, trafikte
şerit kavramının olması, U dönüşü yapabilmek için bir
göbeğin etrafinda 3 tane trafik ışığına yakalanmak
zorunda olmamak, sürekli korna sesi duymamak, her an
kavga etmeye hazır olmak zorunda olmamak, beyaz
peynir, sucuk, pastırma, lahmacun, yaprak gibi bizim
mutfağa ait yiyeceklerin yanında, water chestnut, bean
sprouts, celery stalks, on çeşit elma gibi değişik şeyler de
bulabilmek, pazarcılarla çürüğünü koymasın diye kavga
etmek zorunda kalmamak, sokakta kendini yiyecek gibi
bakılması gereken bir yaratık gibi hissetmemek (2 yıl
önce Türkiye'ye gittiğimde, Bursa'nın iyi bir semtinde bir
anne-kız bana "hepsi senin mi" diye laf atmıştı),

178
Faruk Arslan

insanlardan sıkça "sorry" kelimesini duymak, "sıra var


kardeşim, hop kaynama yapmayalım" gibi şeyler
söylemek zorunda olmamak, sporun züppe işi değil
yaşamın bir parçası olduğunu herkesin kabul etmesi,
çocuğumu götürecek bir park bulabilmek için arabama
binmek zorunda kalmamak, devlet okullarının, özel
okulların çoğundan daha iyi olması daha ön plana
çıkmaya başladı.
Buraya kadar okuduğunuza göre, henüz hiç Kanada'da
çalışmadığım halde iş konusunda da bir ukalalık
yapmama izin verirsiniz diye düşünüyorum. Bize
Türkiye`de hep, işini iyi bilen, iyi bir işte, iyi bir maaşla
çalışmayı hak eder diye öğretildi. Burada durum biraz
farklı. İşini iyi bilmek ikinci planda. Öncelikle kişilik
özellikleri araştırılıyor. İş arkadaşlarınla uyumlu olup
olamayacağın, dürüst (evet doğru okudunuz, burada
dürüst olmak en önemli özellik), girişken, pozitif olup
olmadığın, yapacağın işi iyi bilmekten daha önemli.
Bunların yanı sıra işini de bilip bilmediğini, verdiğin
referans Türkiye'de olsa dahi telefon edip soruşturuyorlar.
Bu yazdıklarımdan kimse Kanada'yı yücelttiğim,
Türkiye'yi kötülediğim sonucunu çıkarmasın lütfen.
Kanada için yazdığım güzel şeyler, buraya gelmeye
hazırlanan arkadaşlar için onaylama niteliğinde, Türkiye
için yazdığım olumsuz şeyler ise, yeni gelen arkadaşlar
için gurur kırıcı nitelikte olabilir. Kanada vatandaşlığını
almış Türklerin çoğu ise yazdıklarım için "malesef doğru"
diyecektir. Çünkü gönüllerinin bir köşesinde hala Türkiye
var. (40)
İsmini Charlie Brown koyan bir Türk arkadaşımız
daha olumsuz mesajlar göndermişti. Kanadalılar yabancı
isimleri telaffuz etmekte ya zorluk çekiyor veya işlerine

179
Faruk Arslan

gelmiyor. Bu nedenle kolay uyum sağlamak, kolay iş


bulabilmek için herkes gönüllü-zoraki olarak ismini
değiştiriyor veya takma bir ad kullanıyor. Bu aptal Kuzey
Amerikalılara ismimin Faruk olduğunu bir türlü
öğretemedim. Amerikalı sınır görevlisi pasaportuma
bakıp, ismimi Frank diye okuyor. Kanadalıya Faruk
diyorum yine Frank anlıyor. İster istemez kendinizi bu
kültürsüzler anlasın diye Frank diye tanıtmaya
başlıyorsunuz. Aksi halde harf harf hecelemek
zorundasınız. Hecelesenizde isminizi doğru kullanan
birine rastlamanız olası değil.
2001 yılındaki ekonomik krizden sonra Türkiye'den
Kanada'ya, göçmenlik başvurusunun rekor düzeyde
arttığını yazıyordu Türk gazeteleri... Kanada'ya göçmen
olarak gelmiş ve oldukça olumsuz tecrübeler yaşamış
birisi olan Charlie'nin dramı, daha göçmenlik için,
Ankara'daki Kanada Konsolosluğu'nda işlemlerini
tamamlarken başlamıştı. Çok rahatsız edici bunu
söylemek ama, Ankara'daki Kanada Konsolosluğu'nda
çalışan muayyen yaşın üzerindeki T.C. vatandaşı kadın
çalışanların hepsi, insanlara karşı çok saygısız, kibirli ve
kendini beğenmişti. Kanada'nın temsil ettiği bütün
değerlerin tersi bir davranış sergiliyorlardı. O tarihlerde
öğleden sonra, belirlenen iki saatte konsolosluğu
arayabiliyordunuz. O iki saatte dahi telefonlara cevap
vermiyorlardı veya sizi telefonda hep azarlıyorlardı.
Görüşmeyi yaptığınızda, beyaz (asıl) Kanada vatandaşı
adamın bile onlardan çekindiğni gözlemliyordunuz Asıl
suçlu, konsolosluğu tamamen onlara teslim edip, hemen
hiç ortada gözükmeyen Kanadalılardı. Charlie'nin
yaşadıklarını dinleyelim:
Kanada benim için büyük hayal kırıklığı, hele

180
Faruk Arslan

A.B.D.'de (ve hatta Batı Avrupa'da) daha önce yaşamış ya


da bulunmuşsanız, siz de benim gibi hissedeceksiniz.
A.B.D. (ve hatta evet hatta Batı Avrupa) ne kadar zengin
ve müreffeh ise, Kanada 'da o denli fakir, düşük seviyeli
ve hatta geri kalmış... Asıl gelişmelerin yaşandığı 1960'lar
ya da 1970'ler Kanada için artık çok gerilerde kalmış. O
tarihlerde giden çalışkan göçmenler (bazı Türkler dahil )
iyi yerlere gelmişler. Ama artık 60'li yaşlarını sürüyorlar
ve emekli olmuşlar. Onları tesadüflerin dışında görmek
mümkün değil. Etrafa baktığınızda, 1960 ve 1970'lerde
yapılmış eski püskü, bakımsız, dökülen binaları
görüyorsunuz çoğunlukla... Hep olumsuz Türk göçmeni
örneklerini görüyorsunuz. Eğitimsiz, lisan bilmediği gibi,
Türkçe'yi dahi konuşamayan Türk göçmenler (çoğunlukla
Doğu Türkiye'den) "refugee" olarak, bir şekilde
Kanada'ya geliyorlar, doğup büyüdükleri ülkeyi
kötüleyerek..
Kanada her sene yaklaşık 250,000 yeni göçmen alıyor.
Kanada için göçmenlik işi bir nevi turizm sektörü!
Hesaplar yapılıyor. Bu göçmenler, ne kadar para
getirecek, ne kadar yatırım yapacak ya da ne kadarı sosyal
yardım sistemine yük olacak? Ne kadarı geri dönecek? Ne
kadarı kalacak? vesaire... Göçmenliği Kanada büyük bir
endüstri olarak görüyor. İnsanların üzerinden yapılan bir
"iş"! Göçmenlik avukatları sadece beş dakika için,
telefon da dahi size 150 Kanada doları fatura ediyor!
Kanada sadece 1999 ve 2000' de 120,000 Kosovalı aldı.
Bu çöken Kanada eğitim ve sağlık sistemini daha da kötü
yapacak. Eğitimli (hatta iki resmi lisanı da bilen)
üniversite mezunu, masterlı iş bulamayan çok göçmen
var. Türkler de bunların arasında... Daha ilk sene geri
dönen çok var. Zaten bunların hepsi Kanada göçmenlik

181
Faruk Arslan

makamlarınca hesaplanıyor. Ona göre bir sonraki sene


daha fazla alabiliyorlar. Zaten asıl Kanada'lıların
beğenmediği işleri yapacak, kira ödeyecek, marketlerden
alışveriş yapacak, tüketecek insanlara da ihtiyaç var.
Kanada'nın eğitim sistemi hiç de reklamını yaptığı gibi
değil. Herkes iyi okul arıyor. Bu da o kadar kolay değil.
Yeni göçmen çocuklarının lisan problemi ve sisteme
adapte olma problemi olduğu için, okullarda eğitim
oldukça aşağıya düşüyor. Kanada'daki sağlık sistemi iflas
etmiş durumda. Acil servise dahi gitseniz, sekiz - dokuz
saat doktor bekliyorsunuz ve sedyede kıvranıyorsunuz.
Doktor yerine, sadece hemşire ile muhatap olduğunuz
örnekler de hiç az değil. Yeni gelenler için, Kanada'da iş
imkanı hemen hemen hiç yok. Kendi işini kurup da iflas
edenlerin sayısı çok ama çok fazla, yeterli talep de yok
zira. Dünyanın her yerinden nitelikli ya da niteliksiz o
kadar çok göçmen var ki. Zaten, dillerine pelesenk
ettikleri şey, "Kanada tecrübesi"! Master'ınız olsa,
mükemmel İnglizce ve Fransızca bilsiniz dahi iş yok.
Önce beyaz Kanadalılar zaten. İş kuran göçmenler de bir-
iki sene içinde genellikle iflas ediyor. Kanada'daki
göçmenlere yönelik devlete ait "iş" bürosu sadece size
nasıl CV yazacağınızı içeren bir resume (Kuzey Amerika
örneği: yaş, cinsiyet yazılmıyor) örneği veriyor. Zaten,
Kanada dışında olsanız, bu tür göçmenlik bürolarında
çalışanların suratına dahi bakmazsınız, o kadar kılıksız ve
zavallı gözüküyorlar. Sanki bu dünyadan kopmuş gibi.
Amerikalılar, Kanadalılara "Loser" (kaybetmiş, zavallı
anlamında) diyor! Türkler birbirine hiç yardım etmiyor.
Daha doğrusu, Türkler birbirinden adeta nefret ediyor.
Oysa, Ermeni, Yahudi, Lübnanlı, Yunanlı ya da örneğin
Rus ya da Ukraynalı iseniz işiniz oldukça

182
Faruk Arslan

kolaylaşabiliyor. Zira bu ülkelelerden ya da gruplardan


çok göçmen var ve örgütlenmişler ve birbirlerine çok
yardım ediyorlar. Ermeniler ve özellikle Yahudiler, yeni
gelen soydaşlarına (ya da dindaşlarına) çok ama çok
yardım ediyorlar. İş bulmak da dahil. Gözümle gördüm!
Yahudi olsaydım, çok iyi bir işi kapmıştım. Türkler ise
yardım etmedikleri gibi, birbirlerini çok ama çok
kıskanıyor ve "dedikodu" kulvarında koşuyorlar! Yani,
kısaca, Türklerden yardım beklemeyin. Çok yakın
arkadaşlarınız, dışında onlardan uzak durun. Hep
söylüyorum. Kim, aslında kim olduğu belli değil.
Asıl (beyaz) Kanadalılar ile göçmenler arasında (ne kadar
iyi eğitimli ve beyaz gözükseniz de) görünmeyen bir
bariyer var. Onlar bana sorarsanız, bu kadar fazla göçmen
ile Kanada'nın bildikleri, alıştıkları eski Kanada'dan hızla
uzaklaştığını düşünüyorlar. Ayrıca gelen göçmenler, her
ne kadar Kanada seçimde sözde puanlama yapsa da,
çoğunlukla niteliksiz, kaba saba, boş kalabalıklar.
Unutmayalım, mülteci sayısı da çok fazla. Ama, Kanada'
da kimse, ırkçı olarak nitelenmek istemediği için,
doğrudan birşey söyleyemiyor. Sadece yaklaşmanıza izin
vermiyorlar! İnanın bu da az engel degil. Özellikle iş
başvurularında! Yaklaşık 32 milyon nüfuslu, Kanada'dan
1 milyon kişi A.B.D.'de yaşıyor ve orada çalışıyor.
A.B.D. onlar için para ve refah demek, yani Kanada'da
hiç görmedikleri birşey. Kanadalıların kendi lafı: "Money
and Canadians do not go together! Yani 'para ve
Kanadalılar beraber olamaz'. Hep A.B.D.'yi ve
Amerikalıları kötüler Kanadalılar ama ağızlarının suyu
akarak hepsi A.B.D.'de çalışma hayali kurar. Ama A.B.D.
artık Kanadalılara göçmenlik konusunda öncelik
vermiyor. Keza zaten 1 milyon Kanadalı A.B.D.'de

183
Faruk Arslan

yaşıyor. Bu da, ABD açısından, diğer göçmen gruplarına


karşı dengeyi bozuyor. Zaten, Amerikalılar, Kanadalıları
hiç kaale almıyorlar, onlara sanki orada değillermiş gibi
davranıyor. Kanada, kuzeydeki küçük fakir komşu-
uptown Amerikalılar için. Bu da fakir ve "düşmüş"
Kanada'yı daha da çileden çıkartıyor. Sakinleşmek için,
hemen hepsi Florida'da tatile koşuyorlar! Hatta asıl
(beyaz) zengin Kanadalıların (tahmin edersiniz, "zengin"
sıfatı eklediğime göre, sayıca çok kişi değil demek)
Florida'da evi var! Ve bundan çok gurur duyarlar, sokakta
ve mağazalarda dahi yüksek ses ile bunu anlatırlar!
Güvenlik mi? Hayır! Kanada zannetiğiniz kadar güvenli
değil. O eskidenmiş. Evet, A.B.D.'deki gibi rastgele ateş
açıp öldürme olayları sık yaşanıyor olmasa da yaşanıyor.
Kanada 1960 ve 70'lerde güvenliymiş. Şimdi o günler çok
geride kaldı diye anlatıyor eski göçmenler. Okulda,
topluluk içinde ateş açma (Shooting) olayları 1999' da
oldu. Daha önce de... Sadece, siz Türkiye'de bunu
okumuyorsunuz. Ama doğru, yine de A.B.D. ile kıyas
yapılamaz. Kanada'da faaliyet gösteren, çok sayıda
terörist grup var. Hatta A.B.D. bazen aldığı istihbarat
duyumlarına dayanarak, Kanada sınırını kapatıyor!
A.B.D. Kanada'yı bir çok kere teröristler konusunda
uyardı ama Kanadalıların istihbarat ve polis gücü ve hatta
askeri gücü hiç kuvvetli ve yeterli değil. Kanada'nın
reklamı çok fazla yapılıyor ve değerinden çok üst bir
seviyede pazarlanıyor. Halbuki, daha havaalanında bile
"düşük" bir yer olduğunu hissediyorsunuz. Benim
tavsiyem Kanada'ya göçmen (ve hatta turist olarak dahi)
gitmeyi düşünmeyin. Açıkçası, ben Kanada'ya çok ters
bakıyorum. Bunu çoktan anladığınıza bahse
girerim.Ülkenizde, Türkiye'de çok daha başarılı ve mutlu

184
Faruk Arslan

olacaksınız. Biraz sabır. Eğer çok gitmek istiyorsaniz


göçmen olarak bir yerlere; A.B.D., Avustralya ve hatta
Batı Avrupa'yı deneyin. Ben, Kanada'yı hiç
beğenmediğim için, A.B.D.'ye geçtim. Şimdi hayatımdan
memnunum. Kanada pasaportu da istemiyorum. Malum
söz; zararın neresinden dönülse kardır! Aman dikkat!
Kanada'da kendinizi mahvedebilirsiniz. Bütün paranızı,
kariyerinizi, geleceğinizi ve hatta aile mutluluğunuzu
kaybedebilirsiniz. (41)
Evet bildiniz, Charlie 1. dönemin sıkıntılarını yaşıyor
ve herşeye olumsuz gözle bakıyor. 1. dönemin hayal
kırıklığı devresi olduğunu belirtmiştik. 1. Sincap
döneminin buhranlarını başarıyla atlatanları yeni kriz yılı
bekliyor. İlk kriz dönemi, dilinizi geliştirirken kafanızı
patlattığınız veya iş ararken sık sık küfrettiğiniz stresli bir
evre. İsterseniz bu evrede asıl asabınızı bozan iş
meselesine gelelim.
Bizim ailenin 1. dönemi çok zor geçti. İşsizlik stresi
nedeniyle yeni başladığım sigaranın tiryakisi olmuştum.
Kısa sürede tek tük olan saçlarımdaki beyazlar artmaya
başladı. Dostlarda olmasa Kanada tam bir cehennem gibi
gelmeye başlamıştı. Mahallemizde Salvation Army adlı
kilise yardım kuruluşu olmasa idi, hergün aldığımız
bedava ekmeği bile bulamayabilirdik. Marketlerde
satılmayan, tarihi geçmiş ekmekleri buraya getiriyorlardı.
Birkaç gün bayatlamış ekmek azığımız olmuştu. Bu
kurum gibi 20’ye yakın yardım kuruluşu fakir ailelere
erzak paketleri dağıtıyordu. Bizim gibi durumda olanların
abone olduğu bu kurumların hepsi Kiliselerin
vakıflarıydı. Asıl amaçları ise bizi sevdirerek Hiristiyan
yapmaktı. Kimisi haftada, kimisi 15 günde, kimisi ayda
bir undan, şekere, yağa kadar herşeyi veriyordu. Muslim

185
Faruk Arslan

Welfare adlı Pakistanlı müslümanların kurduğu yardım


teşkilatından Helal etimiz geliyordu. Somalilerin kurduğu
yardım teşkilatındanda ayrı bir paket giriyordu. Ev
yardım kuruluşlarının erzakları ile geçiniyordu. Erzak
paketleri daha ziyade konservelerden oluştuğu için ev
halkı kuru yiyeceklerden bıkmıştı.
Hıristiyan misyonerlerin yardımlarını kabul ederseniz
hemen listelerine düşüyorsunuz. Potansiyel Hiristiyan
sempatizanı olarak sizi algılıyorlar. Evimize sık sık önce
tek tek sonra gruplar halinde misyonerler damlamaya
başladı. Başından geçen macerayı Faruk Arslan
paylaşıyor: İtalyan bir hanım ve oğlu her hafta gelip yeni
kitaplar getiriyordu. Başkalarına hediyelerde
götürüyorlarmış, bize getiren olmadı. Bir süre bunları
sessizce izledim. Din değiştirme konusunda baskı
yapmaya başladıkları anda tepem attı. 3. dünya
ülkelerinden gelenleri Hıristiyan yapmak için çalışan
binlerce gönüllü vardı. Son geldiklerinde İtalyan hanım,
müslüman iken Hiristiyan olmuş bir genç Iraklı ve bir
Afrikalı getirdi. Neden Hıristiyan olduklarını anlatıp bizi
etkilemeye çalıştılar. Müslüman ülkelerin geri
kalmışlığını İslam’a mal etmeleri canımı sıkmıştı. Bir saat
onları dinledikten sonra susun dedim, şimdi ben
konuşacağım, siz dinleyeceksiniz. Allah kaçtır diye
sordum. Müslümanların inancını bildikleri için
korkutmamak amacıyla birdir dediler. Hz Muhammed’in
ve Hz Ademden bu yana gelen peygamberlerin
peygamber olduğuna inanıyormusunuz diye sordum. Evet
dediler. Allah’ın insanı topraktan yarattığına ve tekrar ona
döndürüleceğimize, ahirete inanıyor musnuz diye sordum.
Evet dediler. O halde benim Hıristiyan olmama değil
sizin müslüman olmanıza ihtiyaç var. Siz İslamın

186
Faruk Arslan

şartlarını kabul etmişsiniz, son din İslam olduğuna göre


bir önceki semavi dinde boş yere vakit kaybediyorsunuz.
Hıristiyanlık ve İncil defalarca değiştirildi. Eski İncil ve
Yeni İncil arasında bile bir sürü farklar var. Bu kadar
insan eli değmiş bir dine neden gireyim? İslamiyet son
halkadır. Hıristiyanlık bir önceki halka. Hz. İsa’nın Mesih
olduğuna inanıyor ve ahirzamanda tekrar gelip sizi gerçek
din olan İslam’a döndüreceğine inanıyorum. Ateizme,
Darwinizme, evulasyona inanmıyorum. Kanada’da bir
sürü dinsiz var. Gidin siz onları dine döndürmeye çalışın.
Müslümanları rahat bırakın. Bugün doğru İslamı yaşayan
bir müslüman ülke olmayabilir. Ama Batı, medeniyeti
İslam’dan öğrendi, sonra onları sömürerek zenginleşti.
Bugün gerçek müslüman az olabilir, ancak İslam
değişmemiştir. Ben iyi bir müslüman olmaya çalışıyorum.
İnançlı insanlara değil inançsız insanlara zaman
harcarsanız daha başarılı olursunuz. Bugüne kadar siz
bana kitap verdiniz. Şimdi sıra bende deyip, Harun
Yahya’nın İslam’ı anlatan İngilizce kitaplarından beş
tanesini hediye ettim. Tahmin ettiğiniz gibi bir daha
gelmediler. Misyonerlerin ayağı bıçak gibi kesildi.
Anlaşılan listedeki ismime bir çizgi attılar. Dinini
bilmeyen pek çok müslümanın bu gurupların etkisi
altında kaldığını söylemeliyim. Bazı İranlılar ise adamları
sömürmek için Hıristiyan olmuş gibi yapıyor. Günde üç
öğün yemek veren, yatacak yer ayarlayan hatta harçlığa
bağlayan o kadar çok teşkilat var ki, sokağa çıktığınızda
her köşe başında birini bulabilirsiniz.
Misyonerleri tamamen başımdan savmam için yardım
teşkilatlarından erzak paketleri almayı bıraktım. Sadece
müslümanların teşkilatlarına ayda bir defa uğramayı bir
süre daha sürdürdüm. Bu arada oturduğum apartman 6

187
Faruk Arslan

ayda Türk apartmanına döndü. Bana yakın olmak isteyen


yeni gelen dostlarıma referans olmam sayesinde tam 9
Türk aile apartmana taşındı. Hepsi okumuş çocuklardı.
Üniversite mezunundan aşağı kimse yoktu. Apartman
yöneticisi kirayı zamanında ödediğim ve evi temiz
tuttuğumuz için Türkleri çok seviyordu. Zenciler ve
İspanyol asıllılar evi ahır gibi kullanıyordu. Evi bir
zenciden teslim alırken bir yıldır hiç temizlik
yapılmadığını tesbit etmiştik. Hanımın evi temizlemesi 15
gün sürmüştü. Türklerin hepsi temizdi. Belaya karışan
yoktu. Apartmanda oturan zencilerden uyuşturucu
kullanmayan yoktu. Zaten Türklerin dışındaki 90 dairenin
yüzde 90’ı zenciydi. Jane and Finch, Toronto’nun zenci
mahallesiydi. Çocukların gittiği hemen yolun karşısındaki
okulda beyaz olanlar sadece Türklerin çocuklarıydı. Bir
nevi çocuklar Afrika’da okula giden beyaz azınlık
gibiydi. Apartmanımızın uyuşturucu pazarlama merkezi
olduğunu çok geç öğrendim. Mafya babası apartmanın
karşısındaki house evinde oturuyor, apartmanımzda
oturan zenci gençlere ise mahallede uyuşturucu
sattırıyordu. Eğer gece saat 9’dan sonra dışarı çıkarsanız
yolunuzu keserek zorla uyuşturucu pazarlamak
istiyorlardı. Hepsinde bıçak, silah vardı. ‘Polis bunları
neden yakalamıyor’ diye düşünürken haftada bir zenci
mafya babasının evinin önünde duran polis aracı ilgimi
çekmeye başladı. Tecrübeli Kanadalı Türk Tahir beye
durumu sorduğumda aldığım yanıt korkunçtu. Polis,
uyuşturucu ticareti yapanlardan avantasını alıyordu. Her
hafta yapılan ziyaretin sebebi buydu. Kanada’da belli
oranda uyuşturucu taşımak ve kullanmak serbestti. Ancak
50 gramdan fazla bulundurmak ticarete giriyordu. Bu
nedenle satıcılar yanlarında fazla mal taşımıyor, sattıkça

188
Faruk Arslan

çıkartıyordu. Bir seneden fazla kaldığım bu apartmanda 3


ev soygunu, 2 cinayet vakasına şahit olmuştum. Soyulan
evlerden ikisi arkadaşım Nadir Bakıcı ve Ömer
Türkakın’ın evleriydi. Cinayet vakalarından biri kız
meselesi diğeri uyuşturucu parasını tahsil nedeniyle
meydana gelmiş ve ölümle sonuçlanmıştı. Belanın kol
gezdiği bir mekanda belaya hiç bulaşmamak Allah’ın bir
lütfuydu. Apartmanın arkası ormandı, doğal parktı.
Kentin en fazla tecavüz olayının gerçekleştiği alan
olduğunu gazetelerdeki haberlerden öğrendim. Polis,
bizim sokakta 24 saat nöbet bekliyor, sürekli devriye
geziyordu. Buna rağmen olaysız gün geçmiyordu. Herkes
evine üç kilit taktırmıştı. Bir gece soyulmaya çalışsamda
hırsız kapıyı açamamıştı. Bu mahalleden başımıza bir
bela gelmeden biran önce kurtulmalıydım.
Bir Kanada araştırma kuruluşunun yaptığı çalışma
sonucunda, Kanada'da insan yapımı kimyasalların, hava,
su, gıda ve işyerlerinde yarattığı kirlilik nedeniyle Kanada
erkek nüfusunun % 41'i ve kadınların %38'inin kanserden
öleceğini tesbit etmişti. Kanserden ölüm oranı Kanada'da,
1970 ve 1998 yılları arasında erkeklerde %35 kadınlarda
%27 artmıştı. Toronto üniversitesinin yaptığı araştırmaya
göre, sadece Kanada üzerinde incelmiş bulunan ozon
tabakasının sebep olduğu cilt kanserinden yılda 60.000
kişi hayatını kaybediyordu. 1960 yılıyla mukayese
edilirse, ozon tabakası üç kez incelmiş bulunmaktaydı ve
incelmeye devam ediyordu! Anne, eve dönmek istiyorum.
Kyoto protokolüne uymayı kabul etmeyen ABD'nin
bunda büyük payı var sanırım. Ne de olsa en ufak araba
motoru bile 4 litre. Mesela TC'de 2500 cc'lik motorlarla
yük taşıyabilen diesel kamyonetler burada 7.4 litre diesel
ile donatılmış durumda. Gerekçe olarak da "anca yeter -

189
Faruk Arslan

güç lazım"gibi bir mantık ifade ediliyor. Yani bu kuşak


kayıp. Az yakıt yakan motor kavramının buralara gelmesi
için ya ciddi bir petrol krizi ya da yaşı 10'dan büyük
insanların başka ülkelere gidip birkaç sene yaşaması
lazım. Bu konuya bağlı olarak, tüm dünyada nükleer
santral konusu tu kaka olmuşken ve Almanya ve
Finlandiya tüm nükleer enerji santrallerini 20 yıl içinde
devre dışı bırakacağını açıklarken Ontario temiz enerji
bahanesi ile nükleer santrallere geçiyor. Bu kadar nehir,
doğal gaz kaynağı vb varken hem de. İnsanları ikna etmek
için de televizyonda bol çiçekli nükleer santral reklamları
yapılıyor. Amerika kıtasının genel özelliği olan dünya
olaylarını ve basınını takip etmemek ile birleşince
buradaki ortalama insanın bu tercih konusunda tek
düşündüğü "ne iyi artık temiz bir enerji kaynağımız
olacak" şeklinde gelişiyor.
Kanada'da kendimize daha mantıklı bir yer bulabilir
miyiz? Nasıl olsa işsiziz diye bakınıp dururken birileri
bize Quebec'te göçmenlere ücretsiz Fransızca kursu
verildiğini söyledi. Hatta tam gün olanlarına katılırsanız
500 dolarlık bir maaş da bağlıyorlar dediler. Eh biz de
yemedik içmedik hemen internetten Quebec hükümetine
bir mail attık. Kurs işi hemen doğrulandı. Maaş
konusunda birşey demediler. Ancak, oraya gidilip kursa
yazıldıktan sonra bulunabilir diye düşünüyoruz. Bu arada,
ev kiralama vb konularda destek alabilir miyiz diye bir
araştırma yaparken Quebec'teki resmi daireleri buldum.
Sizi şok edecek bir haber: Monreal'de bize Türkçe destek
verecek 5 yer bulduk. İngilizce destek verecek yer sayısı
ise sadece 1. Evet yazı ile de "bir". Quebec hükümetinin
İngilizce'ye olan tavrı bu. Sempatik bir yere benziyor.
Hem sokaklarda Renault, Citroen gibi arabalar geziyor.

190
Faruk Arslan

15 Mart günü Toronto televizyonlarının haberlerinde


tekrar tekrar verilen bir haber ilgimi çekti. Bir anne önde,
baba ve bebek arabası arkada, Toronto'nun çevre yolu
olan otobanda karşıdan karşıya geçmeye çalışıyorlar, ama
tabii her biri 7-8 şeritli ve işlek olan bu yolda bunu
başaramadan kenarda yürüyorlar. Bize göre gayet
alışılmış olan bu manzara. Bizde hep olur ya öyle çevre
yolunda geyikler! Tabii Kanadalılara o kadar garip gelmiş
ki, (hele bir de bebek arabasıyla, inanılır gibi değil!)
günün olayı oldu, derhal polis arabası geldi aileyi aldılar
otobandan. Soruşturma sonucu ortaya çıkıyor ki, daha
dün Çin'den gelmişler. Hani, köyden indim şehire gibi,
bunun Kanada'cası; Çin'den dün geldim oluyor.
17 Mart günü bu kıtada kutlanan bir İrlanda bayramı;
"St.Patrick's day!" Bu aziz, İrlandalıların baş azizi ve
pagan keltlere okuma-yazmayı Hıristiyanlığı getiren ilk
misyonerlerden. Büyük bir coşkuyla tüm İrlanda
barlarında kutlanıyor, yeşil giyiliyor, Guinness marka
İrlanda birası içiliyor, ama bu güne özel, biralar da yeşil.
Bugün herkes İrlandalı buralarda. Günün sembolü de,
üçlemeyi (teslis/trinity) temsil eden 3 yapraklı yonca.
Parade'i (yani geçit ve şenlikler) pazar günü Toronto'nun
ana caddelerinde yapıldı, çünkü bu eyalette tatil değil,
ama örneğin Newfoundland'da tatil, onlar günü tam
kutluyorlar, bir amaç da tüm Kanada'da bu günü tatil
yapmak. İnternetten oylamaya katılıp "evet" dedim. Ne de
olsa, biz millet olarak tatilleri severiz. Toronto'nun
Yahudi mahallelerinde Bathurist üzerinde evlerin
garajlarının kapılarına geceleri swastika (gamalı haç)
çizenler yüzünden Yahudi toplumu çok rahatsız bu
günlerde ve Kanada'da anti-semitizmin geçen yıla göre
%27 tırmandığı yolunda sürekli açıklamalar yapılıyor.

191
Faruk Arslan

Yahudi örgütleri okullarda anti semitizm dersleri


konulmasını istiyorlar. Basındaki gelişmelere göre birkaç
küçük çocuk yakalandı. Yaşları 15'ten küçük olmasına
rağmen tutuklandılar. Gelişmelere bakılırsa diğerlerine
örnek olsun diye bu çocuklara ciddi bir ceza verilecek.
Aynen bir kilo baklava yiyen ve hapse giren çocukların
durumu gibi. "Sallandıracaksın bunlardan birkaçını bak
nasıl düzeliyor memleket"
Bu aylar vergi beyannamelerinin doldurulup
gönderildiği aylar. Nisan sonuna kadar yolu var. Her gün
konuyla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken noktalar ve
hatırlatmalar çeşitli gazetelerde yer alıyor. Ama en
ilgincine geçenlerde bir günlük gazetede rastladım.
Aynen şöyle, "even with people names, pets are not
dependants" (Yani insan ismi de taşısalar da evcil
hayvanlarınızı bakmakla yükümlü olduğunuz kişiler
arasına katamazsınız.) Bu beni bitirdi vallahi. Unutmadan
bu öğüt en çok yapılan 5 hata içinde yer alıyordu. Martın
son haftası içinde hava sıcaklıkları düzeldi ve yağmurlar
başladı. Karlar eridi, buzlar kayboldu. Bahar mı geliyor
ne? En çok arka bahçemize geyik gelmemesine
yanıyoruz. Oysa hikayede hep geyiklerden (aslı Moose)
bahsedilir. Bu Moose denen hayvan ve Kanadalıların
konuşma tarzını merak edenlere küçük bir ip ucu.
"Brother Bear" isimli çizgi filmin karakterleri arasında bir
çift Moose var. Özellikle aksanları tam Kanada işi.
Buradaki peynirler berbat. Benzine zam geldi. Bu
nedenle Türkiye'yi özlemeye pek fırsatımız olmadı. Bu
arada burada her benzinci kafasına göre fiyat veriyor.
Hatta sabah başka akşam başka fiyat oluyor. Alberta'da
deli dana var. Sivrisinekler insan öldürüyor. (West Nile
Virisü) Sars hala çalışıyor. Hatta kendini yenilemiş.

192
Faruk Arslan

Kanada'da orman yangınını 3 haftadır söndüremediler.


Sonuçta yanacak şey kalmayınca kendisi sönecekmiş.
Ama çok iyi yerleşim boşaltıyorlar. Kiralar çok pahalı.
Araba almak kolay. Sigorta yaptırmak zor. Ve sigortasız
araç plakası alınmıyor. Fiyat artışını da 11 Eylül'e
bağlıyorlar. Plakalar ve sigorta kişiye özel. Arabaya
değil. Bu nedenlede her hata senin peşinden geliyor.
Sokaklarda insan ve özellikle çocuk yok. Aslında okullar
tatilde ama bu çocuklar özel odalarda saklanıyor olmalı.
Kanada Hintli ve Çinli'ler tarafından işgal edilmiş.
Bize bulaşmasından korkuyoruz. Televizyon programları
sadece geyik üzerine kurulu. Politika, sinir bozucu olay
vb yok. Bu yıl içinde şimdiye kadar 33 cinayet olmuş.
Reklamlar ilkel. Türkiye'de çok daha kalitelisi yapılıyor.
Yapı malzemeleri, yiyecek, elektronik alatler çok ucuz.
Ancak, torba vermiyorlar. Ama eski kutu alabiliyorsun.
Araba parketmek için mutlaka para ödüyorsun. Evinin
önü dahil. Burada kontrol edilmeyen tek karış yer yok.
Yakalarlarsa ceza kesiyorlar. İşin ilginci hatalı park
edenleri yakalamak için özel görevliler var. Hatta insanlar
seni hemen şikayet ediyor. Böylece büyük biraderden
kaçamıyorsun. Çöpleri almaya haftada bir geliyorlar ve
çöpleri klasifiye etmeden çöpe atamıyorsun. 3 ayrı çöp
kutusu var. Kanada Amerika arası bilgi alışverişi online
oradaki trafik kayıtlarını bile anında görüyorlar. Her yer
park bahçe yeşillik. Her yerde güzel evler var. Akşamları
sincaplar balkonumuzda kavga ediyorlar. Zaten ağustos
böcekleri ve kuş sesinden başka ses yok. Burada 5 milyon
insan var diyorlar ama ben görmedim. Caddeler kentin bir
ucundan diğerine gidiyor. Kare çok seviliyor.
Kütüphaneler çok güzel. Tek bir kütüphane kartı ile
hepsini kullanabiliyorsun. Hatta birinden kitap alıp

193
Faruk Arslan

diğerine teslim edebiliyorsun. Kütüphanelerde cd ve dvd


var. Bunları 3 hafta elinde tutabiliyorsun ve ücretsiz.
Artık kitap alamayacağız galiba. Kanada ekonomisi yeni
gelenlerin (göçmenler) sömürüsü ile ayakta duruyor.
ABD dışındaki ülkelerdeki tecrübeler yok sayılıyor.
Kanada tecrübesi yoksa da işe almıyorlar. İş bulmak
eğitimini burada yapmadıysan çok zor. Etrafta bilgisayar
mühendisi Hintli işsiz dolu. Herhangi bir iş yapmak için
sertika alman gerekiyor. Musluk tamirciliğinin bile 3 ayrı
sertifikası var. Bizim henüz hiçbir sertifikamız yok.
Burada pazarlamacılık / satıcılık dışında iş nerede ise yok.
Dünya pazarlamacıların olmuş. Nakit para tamamen
ortadan kalkmış. Debit kart bile kullanılmıyor. ATM'den
para çekmek ücretli olduğundan bu yöntem pek cazip
değil. İşin olmayınca da kredi kartı vermiyorlar. İşsiz isen
ev de tutamıyorsun. İşsiz isen iş de bulamıyorsun. Bir tür
kısır döngü.Biz yan kapıları kullanıyoruz.
Burada small business kavramı çok gelişmiş. Evde
oturanlar bile kendilerine "self employed" diyorlar.
Şimdiki ev sahibimiz boyacılıkta cash para olduğunu
söylüyor. 1 oda boyası 300 $ bir ev 1600 $ alınıyor.
Sermaye yok. Sadece kart basıp dağıtmak lazım. Belki de
yılın boyacısı oluruz kim bilir? "painter couple" Toronto
gölü Marmara'dan büyük. Her yer tekne ve marina dolu.
Bakıp bakıp off diyoruz. Bu arada marinalarda tekne dolu
ama insan yok. Yazın da binmiyorlar ise ne zaman
binecekler? Bakalım göreceğiz. Ortalık bedava gazete,
dergi dolu. Almayanı dövüyorlar.
Tam da havalar iyiye gidiyor, bahar geliyor derken
Nisan'ın ilk pazartesi günü ısı -15 oluverdi. Tabi biz
"yazların sıcak ve kurak kışların yağışlı ve ılıman"
geçmekte olduğu bir coğrafyadan geliyoruz ya! Bahar'ı da

194
Faruk Arslan

bildiğimiz gibi geliyor sandık. Tabii havamızı aldık.


Nisan ayının sonlarında ağaçlar yapraklanmaya ancak
başladılar. Kuş nesli piyasaya döküldü. Artık sabahları
cıvıltı duyulabiliyor.Yani henüz çiçekler ortada yok.
Bekliyoruz bakalım.
Kanada Federal Mahkemesi, İnternette müzik
paylaşanların adreslerinin açıklanması için internet servis
sağlayıcıları zorlamak isteyen plak firmalarının talebini
reddetti. Buna gerekçe olarak da kütüphanelerde
kitaplardan fotokopi çekilmesinin copyright haklarına
aykırı bulmayan Supreme Court kararını gösterdi.
Supreme Court bu karara gerekçe olarak kamu çıkarlarını
göstermişti. 1999 da kurulan Amerikan Napster firması
mahkeme kararı ile 2000 yılnda copyright ile korunan
eserlerin downloadını paylaşımdan kaldırmak zorunda
kalmıştı. Easter nedeniyle Good Friday öncesinde tıpkı
Türkiye'deki uzun Kurban Bayramı tatillerinde olduğu
gibi herkes yollara düştü. Herkes aynı anda kenti terk
etmeye kalkınca sizce ne olur? Evet, radyo spikerleri yol
durumunu verirken trafikte sıkışanlarla dalga geçtiler.
"Umarım yanınıza yatağınızı almışsınızdır. Yolda
ihtiyacınız olacak" benzeri birçok espri yapıldı.
British Colombia Fraser Valley'de Avian Flu (kuş
gribi) nedeni ile 19 milyon tavuk ve hindinin
öldürülmesine karar verildi. Bu miktar BC eyaletindeki
tavukçuluk endüstrisi kaynaklarının %80'i demek.
Hükümet yetkilileri kuş gribinin insanlara bulaşma
tehlikesinin olmadığını ama virüslerin adaptasyon
kapasiteleri nedeni ile risk almak istemedikleri için itlafa
karar verdiklerini söylüyorlar. Bu virüs ilk olarak Asya'da
ortaya çıkmış ve toplam 25 insanın ölümüne yol açmıştı.
Kanada'da da bir tavuk çiftliği çalışanına da bulaştığı

195
Faruk Arslan

biliniyor. Ama burada henüz ölen yok. Bilim adamları


endüstriyel tavuk üretiminin aslında doğada bu denli
tehlikeli olmayan virüsün etkilerini artırdığına
inanıyorlar. Deli dana hastalığı Alberta besi
hayvancılığını vurmuştu. Şimdi de kuş gribi BC'yi
etkiliyor. Çiftlik Somonlarında da yüksek miktarda civa
çıkmıştı. Galiba hepimizin yavaş yavaş vejeteryan olması
gerekecek. Budistlerin yöntemi gibi (yüzü olan şeyleri
yememek) yollara mı başvurmak lazım acaba?
Dikkat bu madde Kanada'ya gelerek tüm sorunlarından
kurtulmayı ve birkaç sene sonra Türkiye’ye zengin olarak
dönmeyi düşünenler için hayal kırıcı olabilir. TV'de sık
sık denildiği gibi "viewer discretion is adviced" Kanada
İstatistik Bürosu (StatsCan) yeni yayınladığı bir
araştırması ile 1980 ve 2000 yılları arasında 27 büyük
kentteki en zengin %10 ile en fakir %10'u karşılaştırdı.
Sonuç: "the gap is getting bigger" Biraz detay vereyim:
20 yılda en zengin %10'un ortalama geliri 111 bin
dolardan 131 bin dolara yükselmiş. En fakir %10 aynı
dönem içinde 20.900'den 21.700'e çıkmış. En fakir
%10'un içinde göçmenlerin oranı 1980'de %23 iken
2000'de %35'e çıkmış. En fakirler içinde de en az
kazananlar göçmenler, sonra aborjinler (burada
Kızılderililere böyle deniyor) ve üçüncü olarak da ayrı
yaşayan çocuklu ebeveynler. Toronto göçmenlerin en
fazla zorlandığı yerlerden biri. (galiba gelirken yanlış
tercih yapmışız.) Toronto gelir dağılımının en kötü
olduğu kent. İstatistikler Toronto'da fakirlerin çoğunlukta
olduğu mahallelerin 1980 yılındaki 30 olan sayısının
2000'de 120'ye çıktığını gösteriyor. Sebep, göçmenlerin iş
bulmasındaki engeller. Irkçılık diyemiyoruz. Burada ciddi
suç. Burada buna nazikçe "Kanada tecrübesi" deniyor.

196
Faruk Arslan

Önce gelenler pastalarını yeni gelenlerle paylaşmak


istemiyorlar. Bu nedenle de yüzlerce ameliyat yapmış
oparatör doktorlar gidip 2-3 yıl tekrar okumak ve sınava
girmek zorundalar. Gerekçe basit orada (bu
Commonwealth ülkeleri dışındaki tüm ülkeleri kapsıyor)
size ne öğretildiğinden nasıl emin olabiliriz? Göçmenlik
zor iş. Kanada Merkez Bankası overnight faiz oranlarını
bir kez daha düşürdü. Yeni oran %2. Bu "son" dediler.
Bir daha düşürmeyeceklermiş. Faizler son yirmi yılın en
düşük seviyesinde. Ev kredi faizleri 20 yıl önce %30'muş.
Şimdi birçok yerde %4 civarında.(evet bu yıllık faiz
oranı) Enflasyonumuz da yıllık %0.7 civarında. Bu
enflasyonla yaşamak zor tabii. Alışmaya çalışıyoruz. Her
şeyin fiyatı aynı. Çok tekdüze yahu! Toronta'da çöp
sorunu var. Bundan 10 sene kadar önce çöplerin öylece
araziye yığılması fikri popüleritesini yitirince çöpleri
Michigan'a (ABD) gönderme kararı alınmış. Onların çöp
işleme fabrikaları var. Ama Michigan geçenlerde su
koyverdi. Çöpleri yeterince tasnif etmeden
gönderiyormuşuz. Bu nedenle böyle hatalı tasnif edilmiş
çöpleri geri gönderme kararı aldılar. Şimdi birileri tek tek
çöpler hatalı mı tasnif edilmiş diye bakıyor. Hem sınırın
bu tarafında hem de o tarafında... Sanırım bu yeni iş alanı
yaratma politikası denilen şey olmalı. Çöplerinin tasnife
ihtiyacı olduğunu öğrenmek Toronto'luları çok üzdü.
Nasıl böyle birşey olabildiği editörlerce tartışılıyor.
Acaba okullara çöp tasnifi konusunda ders koysak sorun
çözülür mü? diye tartışılıyor. Gülmeyin yahu, durum çok
ciddi.
Her şey iyi güzel, her tür fikir özgürlüğü, minimum
bürokrasi, can ve mal emniyeti, kalabalık yok, kimse
üstüne araba sürmüyor, genelde herkes nazik olmaya

197
Faruk Arslan

çalışıyor vb. vb. ama "ruh" eksik. Burada da çok alkol


tüketiliyor, sokaklarda çok deli var ve tepkisizlik ve
ilgisizlik. Böyle olmalarının ana sebebi, diğer insanların
özel hayatına saygıdan dolayı deniyorsa da., insanı
mutsuz ediyor zaman zaman. Buradaki yaşam bizi
yoruyor, gitmeliyiz buradan! Neyse ki az kaldı! Ufukta
batı gözükmeye başladı bile.
Basını bayağı meşgul eden konulardan biri, Toronto
polis teşkilatındaki yozlaşma, görevi ve gücü kötüye
kullanma. Teşkilatı denetlemelerden uzak tutma gayreti
ve suç işleyen (tabii sadece kör parmağım gözüne
şeklinde yakalanmış olan bir kaç salaktan bahsediyoruz,
yani sadece buz dağının üstü bu) polislerin aldıkları
komik cezalar, 1 ila 3 gün görevden uzaklaştırma. Yani,
pek de bizimkilere benziyorlar bu konuda. Ama, tabii
şaşmamak gerekir, ne de olsa Akdenizli'lik var! Toronto
polis teşkilatı da ağırlıklı olarak İtalyanların elinde,
emniyet müdürümüz İtalyan asıllı, babadan oğula polislik
mesleğini seçmek de çok yaygın. Size biraz da insan
manzarası vermeye çalışalım: İnsanları gözlemlediğimiz
en ilginç ortam tabii ki trafik. Diyelim ki bir 4 yol
ağzındasınız ve polis direkt karşıdaki yolu kapatmış. Ne
yaparsınız? Sağa ya da sola döner yolunuza devam
edersiniz değil mi? Buradaki uygulama polis barikatına
kadar düz gidip duruyorlar. Arkadan gelenler de aynı şeyi
yaptıklarından orada hemen bir trafik sıkışıklığı oluşuyor.
Sonra insanlar kavşakta mahsur kalıyorlar. Polisler
yağmur vb yağıyor ise arabalarından çıkmayıp olayı
seyrediyorlar. Arada bizim gibi ülkeye sonradan gelmiş
birisi (araba kullanmayı Kanada dışında öğrenmiş) sağa
veya sola dönerek kendini kurtarıyor. Geri kalanlar da
birisi gelip kendilerine bir şey söylesin diye bekliyorlar.

198
Faruk Arslan

Bize öyle geliyor ki, hani korku vb filmlerinde hiçbir şey


yapmadan durup çığlık atan insan tiplemesi öyle
uydurulmuş birşey değil. Bu insanlar aramızda yaşıyorlar.
(42)

Üç sincap dönenimini atlatan, kafatası atıpta kesin geri


dönüş yapmayan yeni göçmenlerin önü bundan sonra
açıktır. Artık gözünüze her tarafta dolaşan sincaplar
gözükmüyordur. Üç sincap dönemini tekrar hatırlayalım:

1. Safha hayal kırıklığı, aşırı özlem ve duygusal yıkıntı


dönemi,
2. Dönem "burası o kadar da fena değil galiba"larla geçen
alışma dönemi,
3. Dönem ise "burası güzel memleket, yaşamaya uygun"
denen dönem.
Burası tam bana göre bir ülke demeye başladınız mı, 4.
döneme geçtiniz demektir. Kanada’da iş aramaya
başlamışsanız, burada yaşamak istiyorsunuz anlamına
gelir. İş aramayıp işsizlik parasıyla geçiniyorsanız,
psikolojik bunalıma girmeniz yakındır. Kanada’da iş
aramak tam bir beladır. Bulduysanız zaten
mutlusunuzdur, geriye dönüp bakmazsınız.

199
Faruk Arslan

Beşinci Bölüm

Kanada’da İş Arama Belası

4. dönemin kilit sorusu: Kanada'da iş bulabilirmiyim?


Göçmenliğin en önemli kısmı burası zaten. Eğer sıradan
işler arıyorsanız (bedensel vasıfsız işçilik, inşaat işçiliği
vs.) hiç problem yok, hemen bulabilirsiniz. Öyle fazla dil
falan bilmenize de gerek yok. Eğer kalifiye bir iş
arıyorsanız onun üzerinde uzunca konuşacağız.
Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’nın da sendikal
haklara saygı konusunda katetmeleri gereken çok yol var.
ABD’de kamu sektöründeki işçilerin yaklaşık % 40’ının
toplu pazarlık hakları yok. Özel sektörde, işverenlerin
yaklaşık % 80’inin sendika karşıtı kampanyaları için
danışmanlardan ve güvenlik şirketlerinden faydalandığı
hesap ediliyor. Dahası ABD hükümetinin kontrolünde
olan bölgelerde (Virgin adaları ve Amerika Samoası)
vahşi bir sömürü gerçekleşmeye devam ediyor.
Kanada’da kamu emekçilerinin sendikal hakları üzerinde
ciddi kısıtlamalar var. Sendikalı iş bulmak neredeyse
imkansız. Serbest piyasanın acımasız patronları yeni
göçmenleri dört gözle bekliyor. Herkesten duyduğum
tavsiye ; Kanada’da eğer kapağı devlete atarsan
kurtulursun. Ancak son yıllarda devlet küçültülüyor,
kamu işleri dahi özel sektöre anlaşmalı biçimde geçici
yaptırılıyor. Devlet sektörü, bugün yüzde 60 oranında
sözleşmeli geçici işçi çalıştırıp, devlet memuru almamayı
tercih ediyor. Aksi halde işe aldığı memuru işten atması
sendikalı oldukları için kolay değil. Iskartaya çıkan

200
Faruk Arslan

memuru devlet alan değiştirerek başka bir devlet


sektörüne meslek kursları parasını ödeyerek transfer
edebiliyor. Kısa sürede realiteleri kavradığım için ‘ne iş
olsa yaparım abi’ demeye başladım.
Faruk Arslan anlatıyor: Kanada’ya geldiğimin 8. günü
bulamayacağımı bile bile fellik fellik iş arıyordum. Bu
arada hiç beklemediğim bir sürprizle karşılaşıyorum.
Azerbaycan’a tevafuk eseri beraber gittiğimiz, benim gibi
Azeri bir hanımla evli olan Mehmet Gül’de Toronto’ya
ayak basıyor. ‘Kardeş beni mi takip ediyorsun’ demişim
ister istemez. Azerbaycan’a beraber gittiğimizi 17 Aralık
1992’de aynı uçağa binince anlamıştık. Halbuki
İstanbul’da yaşıyor ve ara sıra görüşüyorduk. Aradan
geçen bunca yıldan sonra benim gibi Türkiye’ye uyum
sağlayamayan Gül ailesi hiç haber sabah etmeden
Kanada’ya yerleşmeye karar vermiş. Meğerse Kanada’ya
gelirkende aynı uçağa bilet almışız. Ancak eşinin
Moskova’da dost ziyaretleri uzun sürünce bileti bir hafta
ertelemiş. Nede olsa baldızı Rusya’nın Ekonomi Bakan
Yardımcısının eşi . Kanada’ya öyle bir hava ile geldi ki,
kötü haberleri verme tellalığını hiç kimseye kaptırmadım.
İstanbul’da çalıştığı televizyonda ayda 2 bin dolara yakın
reklam primi alan reklamcı arkadaşımı iş konusunda kötü
sürprizler bekliyordu. Bazılarına rahat batar. En iyi
şartlarda yaşamasına rağmen daha fazlasını arar durur.
Kanada, iyi bir hayat dersi alması için en uygun yer. Son
pişmanlık fayda etmez.
Azerbaycan’a beraber gittiğimiz diğer abim Kasım
Şencan’ın da Toronto’da olduğunu öğrenince şok oldum.
Uzun süre 1996’a kadar Azerbaycan Zaman gazetesinde
Yayın ve Dağıtım Koordinatörü olarak çalışırken
yardımcılığını yapmıştım. Evlendiğim hanımı istemeye

201
Faruk Arslan

dünür gidecek kadar yakındık. Bir nevi manevi babam


sayılırdı. Azerbaycan’da aynı kaderi paylaştığım diğer
arkadaşım gazeteci Nadir Bakıcı da ailesiyle bir ay sonra
damladı. Birbirimizden haberimiz olmadan hepimiz
Kanada’yı yeni vatan olarak seçmiştik. Benden 3 ay önce
gelen Kasım bey iş aramaya başlamıştı.
Nasıl iş bulacağımı kara kara düşünürken Kasım beyin
telefonuyla uyandım. ‘Gazetede ilan var, Toronto
belediyesi 1000 adet işçi alacakmış, yarın sabah 4’de 4
arkadaşla gidiyoruz, gelmek istiyorsan senide alalım’
diyen Kasım beye ‘elbette’ dedim. Arkadaşım Mehmet
Gül’ü arayıp gelmek isteyip istemediğini sorunca
kendinden emin biçimde herzamanki bilmişliğiyle,’ Sen
git, durumu bana rapor et’ dedi. Zamanlama konusunda
dakik olan Kasım bey tam 4’de beni alarak Downtown’da
işçi alımı yapılacak merkeze götürdü. Sabahın köründe
500 kişi sıraya girmişti. Bir kaç saat içinde 3000 kişiyi
geçti. Kasım bey takım elbise-kravat giyinmişti, elinde
Bond çantası vardı. Sanki müdür pozisyonu için mülakata
girecekti. İşin ne olduğunu dahi bilmiyordu. Sıradaki
Kanadalılar Kasım beye bakıp bakıp gülüyordu. Hatta biri
kendini tutamayarak kahkayı patlattı. Aralarında dalga
geçerek konuşuyorlardı: Bu adam hangi işe başvurduğunu
sanıyor, deli olmalı. Zaten Kasım beyden başka cilet gibi
giyinmiş bir Allahın kulu yoktu. Sıra bize yaklaşırken
saat 11.00’i bulmuştu. Birden hangi iş için gireceğimizi
öğrenmek aklıma geldi. Kasım beye gülen Kanadalılardan
pirelenmiştim. Sıradakilere sordum. Aldığım cevap
karşısında buz kesildim. Belediye 1000 kişiye sarı renkli
geçici işci kartı verecekti. Bunların ilk görevi
önümüzdeki kışta yağacak karın uzunluğu 22 inch
olduğunu görür görmez üç ayrı merkezde adresi verilen

202
Faruk Arslan

yerlere gecenin 4’ünde teslim olmaktı. Ekiplere ayrılan bu


elemanlar önce yol sonra kaldırımlardan başlayarak, en
son evlere ulaşan yollardaki karı küreklerle
temizleyecekti. Sabah 7’de işyerleri açılıyor, saat 9’da
okul başlıyordu .Üç-beş saat içinde tüm yol ve kaldırımlar
trafiğe açılmalıydı. Eğer kar fazlaysa işin öğleye kadar
sarkma ihtimali vardı. Verilen ücret asgari ücretin 2
katından fazla, saatbaşı 17 dolardı. Soğuktan nefret eden
biri olarak kar temizleme işi hemde sabahın ayazında hiç
mantıklı görünmedi. Ücreti iyi idi, ama full time değil
yarım günlük bir işti ve geçinmeye yeterli değildi.
Mülakata girmeden işi kafamdan silmiştim. Hiç
bitmeyecek gibi görünen sıra gelince aynı anda dört kişi
ile görüşme yapılan dört masaya dört Türk arkadaş
dağıldık. ‘Sosyal Güvenlik numaranı ver’diyen
mülakatçıya cevabım:‘Başvurdum , yakında elimde
olur’oldu. ‘Kervan yolda düzülür’ mantığı Kanadalıların
kafasına uygun değildi. Hiç mülakat yapılmadan görüşme
bitti. İçimden ‘zaten sizin verdiğiniz işi beğenen kim’
diye mırıldandım. Beşimizde işe kabul edilmemiştik.
Hepimize gerekçe olarak başka nedenler söylemişlerdi.
Kimisinin Kanada tecrübesi yoktu, kimisinin İngilizcesi
sıfırdı, anlaşmaları mümkün değildi. İlk iş başvuru
tecrübesi elimde olmayan nedenden dolayı başarısızlıkla
sonuçlandı.
Kanada’ya geldiğimin 10. günü, Ontario’da
Türk ehliyetleri 3 ay geçiyor, sonra iptal. Kanada’dan
ehliyet almak başlıbaşına bir dert. Yazılı imtihanı
verdikten sonra bir defada yol testinden geçen kimse
yoktu. Kurs ücretlerinin saati 30-50 dolar. Ontario eyaleti,
bizim B ehliyetini 2’ye bölmüş, normal yollar için G2,
otoban yollara çıkmak için G tipi ehliyeti almayı zorunlu

203
Faruk Arslan

tutuyor. Yazılı imtihanı geçenlere G1 ehliyeti veriliyor,


ancak yanında G veya G2 ehliyeti olmadan araba
sürmesine izin verilmiyor. Sürücü kurslarına saat ücreti
olarak 50 dolar verip 10 saat kurs almadan G ehliyeti
almanız neredeyse imkansız. Bu kurs belgesi arabaya
sigorta yaptırırken sigortanızın bir nebze düşmesine
yardımcı oluyor. Netice itibarıyla bir ton para döküp
sıfırdan ehliyet macerasına girmelisiniz. Her yol testi başı
75 dolar veriliyor. 10 defa giripte ehliyet alamayanla
hayli fazla. Çevre kentlere giderek imtihana girenler biraz
daha çabuk alıyor.
Bir Türk için her zaman kestirme bir yol vardır.
Quebec eyaletinin Türk ehliyetlerine bakışı farklıydı.
Eyaletin Ulaştırma bakanı davetli olarak gittiğinde
İstanbul’da araba kullanan hızlı şoförlerimizi görmüş ve
‘burada araba kullanan Kanada’da hayda hayda kullanır’
diye Türk ehliyetlerini birebir Quebec eyaleti ehliyetine
değiştirme talimatı vermişti. Kanada’nın her eyaletinde
farklı ehliyet bulunuyor. Oturduğunuz eyaleti
değiştirdiğinizde en uzak 3 ay sonra yeni ehliyetinizi
birebir değiştirebilmiş biçimde almalısınız. Ontario
dışında B ehliyeti üçe bölen eyalet zaten yok. Quebec’ten
eyalet alabilmenin tek şartı orada oturduğunuza dair ev
kira sözleşmesi ve Montreal Türk Konsolosluğundan
kimliğinizin onaylı aslı. Ontariolu Türkler, Quebec
eyaletindeki kolaylıktan yararlanmanın yolunu bulmuş.
Hatta bazı uyanıklar ehliyet turları adı altında Montreal’a
günübirlik seferler düzenliyor. Tek mesele oradan bir kira
sözleşmesi bulmak. Bu meseleyi Murat isminde İstanbul
Ermenisi bir vatandaşımız çözüyordu. Kiralık evlerini bu
bir günlük geçici kiracılara vermiş gibi resmen sözleşme
imzalıyor ve komisyonunu alıyordu. Bir günlük Montreal

204
Faruk Arslan

seferimde Türk ehliyetini değiştirebilme saadetine nail


olmuştum. Montrealdeki Fransızlar İngilizce konuşmadığı
için Murat gibi tercümana zaten ihtiyacımız vardı.
Kanada’nın iki resmi dili olmasına rağmen Montreal Polis
merkezindeki görevliler İngilizce konuşmamıza Fransızca
karşılık vermişti. Bildikleri halde hemde resmi bir
mekanda İngilizce konuşmak istememişlerdi. Quebec
sanki Fransa’nın bir parçasıydı. Trafik işaretlerinden
reklam levhalarına herşey Fransızcaydı. Bu eyaletde
göçmenlerin eğer Anglo-Sakson kökenli değillerse
İngilizce öğrenmeye hakkı yoktu. Quebec ehliyetimi
hemen ertesi gün Ontorio ehliyetine değiştirmem zor
olmadı. 5 yıllık ehliyet bedelini ödediğim için sadece
değiştirme bedeli alındı. Ancak tipimi beğenmeyen polis
görevlisi bana G2 ehliyet verirken, tipi Cüneyit Arkın’ı
andıran yakışıklı dostum Laz Hasan’a cilve yapan
Hindistanlı dilber G ehliyeti vermişti. İşin tuhaf tarafı
Hasan’ın İngilizcesi yoktu. Çat pat İngilizcesi ve
romantik gülüşüyle beş dakikada kızı ayarlamış ve G
ehliyeti kapmıştı.’Ne yapalım yakışıklı olmanın
avantajları’diye bizimle dalga geçiyordu. Montreal’i su
yoluna çeviren Türk arkadaşlarımız işin cılkını kısa
sürede çıkardı. Türk ehliyeti olmayanlar bile nüfus kağıdı
veya benzer kartlarla ehliyet almıştı. Uyanık bir
görevlinin farketmesiyle bu ehliyetler iptal edilsede
Quebec eyaleti, Türk ehliyetlerini birebir değiştirmeye
2003’de son verdi.
Hemen bir araba almam gerekiyordu. Nadir beyin
Elazığlı hemşehrisi Mustafa bey, 900 dolara 1987 model
Honda Accord marka iki kapılı spor arabasını satmak
istiyordu. Araba satmak için sahibinin elinde olan kağıda
imza atması yeterliydi. Bundan sonraki işlemler sizi

205
Faruk Arslan

ilgilendiriyordu. Arabanın emisyon ve güvenlik


testlerinden geçip bu belgeleri temin etmeniz 150 dolardı.
Başka eyaletlerde bu testler gerekli değil. Ancak bir
eyaletden başkasına araba götürüyorsanız gittiğiniz
eyaletde testden geçirmeniz isteniyor. Polis görevlisinin
keseceği satış vergisini tesbit etmek için sorduğu soru
arabayı kaça aldığınız. Önlerinde her arabanın modeline
göre biçilmiş market fiyat listesinin en alt ve en üst sınırı
bulunsada sizin beyanınızı asıl kabul ediyorlar.
Kanada’da söz kanundur ve aksi ispat edilene kadar
geçerli sayılır. Eğer çok düşük beyan ederseniz
önlerindeki listeden en alt baremi işleme koyarlar. 900
dolarlık araba için ödediğim vergi 50 doları bile bulmadı.
Üstelik plakanızı hemen orada size teslim ediyorlar. Birde
doğum tarihine göre ödemeniz gereken bir plaka etiket
bedeli varki, bir yıllık 80 dolar tutar. Beş dakika süren
işlemler bu ülkede neden araba alım-satım işinin zirvede
olduğunu anlatmaya yetti. Toronto’da trafikte inanılmaz
sayıda eski araba bulunuyor. Almanya’da veya herhangi
bir Avrupa ülkesinde böyle eski arabalara binen kimse
bulamazsınız, zaten trafiğe çıkış izni verilmez.
Japonya’da 100 bin km’den sonra arabaların trafikten
men edildiği gözönüne alınırsa Kanada’nın neden bu
kadar geri kaldığı sorgulanabilir. Trafik size eski araba
çöplüğü gibi geliyor. Kanada’ya yeni gelenler genellikle
ilk önce eski arabalar alıyor. Bunun nedenini anlamam
çok kısa sürecekti.
Aradan 2 ay geçmişti, Kanada’da ilk kurban bayramı
namazı için sabahın beşinde kalktım. Pape denilen
Turkish-Canadian İslamic Center’a ait Diyanet İşleri’nin
atadığı imam tarafından namazı kıldırılan camiye
giderken bir araba dolusu hediye kitap götürecektim.

206
Faruk Arslan

Zaman gazetesinin hediye ettiği kitapları abonelere


dağıtmak için bayram namazı çıkışı en uygun zamandı.
Fatih, Zafer ve Mevlana camilerine de birer araba dolusu
kitap göndermek için arkadaşları organize etmiştim.
Abone olana kitaplar bedava verilecekti veya para ile
satılacaktı. Gazeteye ek gelir getirecek parlak bir
girişimdi. O akşam yağmaya başlayan kar yolların üstünü
kapatmıştı. Bu nedenle asfaltın altının buz tutmuş olduğu
görülmüyordu. Genellikle hava sıcaklığı kışın sürekli
sıfırın altında olduğu için zemin her zaman kaygandı.
Caminin yolunu hızlı arabaca sürücü olan Halim beyi
izleyerek bulacaktım. Toronto’nun yollarını henüz tam
öğrenememiştim. Baklava dilimi gibi düzgün cetvelle
çizlmiş yollara sahip olmasına rağmen otoban yol giriş ve
çıkışlarını öğrenmek zaman alıyordu. Hızlı akan trafiğe
uyum sağlamak, Türkiye’den farklı olan birkaç kural
değişikliğine uyum sağlamak gerekiyordu. Bu küçük
gözüken kurallara uyulmadığı takdirde kaza yapmak içten
bile değildi. Yanımda Nadir Bakıcı ile Halim beyi takip
ederken küçük bir yokuşu frensiz yavaş inmek icap
ediyordu. Ancak arabanın arkası kitap dolu olduğu için
araba dansöz gibi arkasını sallamaya başladı. Frene
basarsam takla atmamız mümkündü. Bu nedenle yapacak
tekşey vites küçültüp sallantının düzelmesini beklemekti.
Yerin kayganlığı sonucu araba sarhoşlar gibi etrafında
dönmeye başladı. Kaldırım bariyerlerine çarparak durana
kadar arabanın dört tarafıda darbe almıştı ve kullanılmaz
haldeydi. Halim bey hemen dönerek geldi ve yapacak
birşey olmadığını anlayınca kitapları kendi arabasına
transfer etti. Nadir bir telefon kulubesine ulaşarak bir
çekici çağırdı. Polisten önce çekme işlemini
tamamlayarak ilk arabamı araba çöplüğüne 50 dolar üste

207
Faruk Arslan

vererek gönderdim. Arabanın tamir edilmesi halinde


masrafın 2000 doları geçeceği açıktı. Eski arabalarla kaza
yapıldığında çöpe atmak en iyi yol. Polise rapor
etmediğimiz için bu kaza ehliyet tarihime kaza olarak
geçmedi. Sigorta firmasına motor yandığı için çöpe
attığımı söyledim. Sigorta yaparken Kanada’da ilk defa
kullandığım için aylık 250 dolar sigorta ödüyordum. 25
yaş aşağısındakilerin 500 dolar ödemesi gerekiyor. 10
yıllık Türkiye ve Azerbaycan araba kullanma geçmişim
sayılmıyordu.
Ertesi gün hemen Toronto Star’ın internet
sayfasından eski araba ilanlarına göz atmaya başladım.
Bulduğum uygun 5 adaydan ilkini arayarak arabayı
görmek için randevu istedim. İlk kazam görünmez
kazaydı, fazla suçum yoktu. Araba pazarlığını yapması
için Tahir beyi götürmüştüm. Araba 1988 model dört
kapılı Honda Accord idi. Hindistanlı sahibi pazarlığa
2500 dolardan başladı. Ancak 7 yıl Vancouver’da pizza
dükkanı çalıştırmış, daha öncede 6 yıl Pape camisinin
imamlığını yapmış Tahir bey kaçın kurasıydı. Pazarlık
ede ede rakam 1300 dolara kadar düştü. Bu rakama
otomatik vites bir araba aldığımıza inanamıyordum.
Ancak daha bir hafta geçmeden arabayı niye ucuz
aldığımız ortaya çıktı. Önce radyatör su kaynattı,
değiştirmemiz gerekti. Sonra yavaş yavaş diğer parçalar
can yakmaya başladı. Eski arabaya sıfır radyatör
koyduğum için Tahir bey neredeyse beni dövecekti.
Toronto’nun etrafında bir sürü araba mezarlıkları var.
Benim gibi kaza yapanlar arabalarını mezarlığa
postalıyordu. Bu mezarlıkları işletenlere söktüğünüz
parça için üç beş kuruş vermek yetiyordu. Eğer parça
sökmeyi bilen ustanız varsa sıfırdan araba bile

208
Faruk Arslan

yapabilirsiniz. Eski arabaya eski parça konurmuş. Kanada


tecrübesi işte buna deniyor.
Aradan üç ay geçmişti. Daha önce sadece
geçimimi sağlamakla yükümlüyken şimdi araba sırtıma
yük olarak binmişti. Ne olsa yaparım diye İş aramaya
başlamıştım. Yaz gelmişti ve inşaat işleri açılmıştı.
Denizlili Yusuf ve Ahmet kardeşler vatandaşlığı almış
tecrübeli Türklerdi. 2 yıl süren eğitim ve çıraklık
dönemimden sonra su tesisatçılığına yeni başlayan Ahmet
eski çalıştığı işyerinin işçi aradığını söyleyince Nadir ile
balıklama atladık. İşin ne kadar ağır olduğuyla artık
ilgilenmiyorduk. Bu nedenle ‘Asfalt dökme işi ağırdır,
ama saat ücreti 17 dolardır’ diyen Ahmet’in uyarısını
kulak arkası ettik. Sadece 17 dolar lafına kulak kabarttık.
Yarın sabahın altısında Toronto kentinin dışındaki
merkeze giderken, bu ülkede günün erken başladığını
farkettim. Hamilton’a doğru ve Hamilton’dan Toronto’ya
doğru otobanyol arabalarla doluydu, arabaların ışıkları
gözleri kamaştırıyordu, trafik ağır ilerliyordu. ‘Bu
insanlar uyumuyor mu?’ diye söylendim. Meğerse
Kanadalılar hafta içi akşam 9 oldu mu tavuk gibi yatağa
girer, sabahlayın horoz gibi 5’te erken kalkarmış.
Kahvaltı yapmadan başlayan günün ilk durağı 24 saat
açık olan meşhur Kanadalı kahveci Tim Hortons. Bu
kahvenin içinde bağımlı kılan bir nane var, içen bir daha
bırakamıyor. Kahve sabah sabah uyanmanızı sağlıyor. İş
makinelerinin olduğu mekana ilk gelen biz değildik. Eğer
10 dakika daha geç kalsaydık kimseyi bulamayacaktık.
İnşaat ve asfalt sektörü İtalyan ve Portekizlilerin
tekelinde. Patronumuz orta yaşlı bir İtalyan. Ahmet
referans olduğu için hemen işe aldı, mülakatımız birkaç
saniye sürdü: Merhaba, haydi gidiyoruz.

209
Faruk Arslan

‘Dur babam nereye gidiyoruz’ demeye kalmadan


kendimizi iş cibinin içinde Foreman denilen ustabaşı Mr.
Joe’nun yanında bulduk. Tabi o anda bu paspal adamın
ustabaşımız olduğunu anlayamadım, bizim gibi işçi
sandım.İtalyan firma lüks bir golf sahasının asfalt
ihalesini almıştı ve üç günde teslim etmeyi kabul etmişti.
Küreğin sapından tutarak getirilen sıcak asfaltı 40 derece
sıcaklığın altında yere yaymak, kenara taşmasın diye
düzeltmek işimizdi. 2 saatde bir verilen molalarla öğle
yemeği arasına kadar hiç durmadan kürek sallayıp
durduk. Öğleden sonra devam eden işin saat beşte
biteceğini sanmakla yanılmıştık. Akşam yemeği
molasından sonra getirilen dev ışıklarla gece 11’e kadar iş
sürdü. Eve dönerken ikimizde bayılmış haldeydik.
Alacağımız paranın tatlılığı ve kaç saat yapdığımızı
hesaplamak yorgunluğumuzu unutturuyordu. İtalyan
patron Tony, ‘yarın saat 6’da işbaşında olun’ diye
uyarmıştı, ama sabah kalkabileceğimden emin değildim.
Bir duş alıp ölü gibi yattım. Para ihtiyacı adamı yorgunda
olsa yataktan kaldırıyordu. 2.gün aynı tempoda süren iş
yine gece 11’de bitti. 3.gün işin teslim edilmesi
gerekiyordu. Bir ara asfalt yüklü kamyonlarla İtalyan
patronumuz bizi lüks bir evin önünü asfaltlamaya
götürdü. Meğerse burası kendi eviymiş. Belediyeden
alınan ihalede asfalt devletden geliyordu ve arada bir kaç
kamyonun yok oluşunu kimse farketmiyecekti. Önemli
olan işin tamamlanmasıydı. Firma tahmini asfalt siparişi
verirken bu kaçakları da anlaşılan hesap etmişti. Bizimle
birlikte üç gün boyunca kürek sallayan Tony’nin
Toronto’nun en zengin 10 kişisinden biri olduğunu
öğrenince ağzım açık kaldı. Böylesine zengin biri neden
hırsızlık yapar anlayamadım. Üstelik bizimle az işci

210
Faruk Arslan

parası vereyim diye tüm gün nefes almadan çalışması


takdir hisleriyle birlikte hayret uyandırmıştı. Öğleden
sonra Foreman Joe çalışmamaya, bizi çalıştırıp yatmaya
başladı. ‘ Hey Joe al eline küreği burada senin işini de biz
yapacak değiliz’ diye kükredim. Bu tartışmadan sonra bu
paspaye adamın ustabaşı olduğunu öğrendim. Gece 12’de
işi bitirmiştik, ama bizde bitmiştik. Patron Tony, iş
bittikten sonra yüzümüze tebessümle bakarak
unutamayacağım şu sözü söyledi: You are fired. Yani
kovuldunuz. Çeklerimiz adreslerimize postlanıncaya
kadar saatbaşı 17 dolardan çalıştığımızı sanıyorduk. 3
günde 48 saat çalışmış, hesaplamalarımıza göre 800
dolardan fazla kazanmıştık. Ancak Tony, bize 36 saat
çalışmayı saatbaşı 8 dolardan sayarak ödemişti. Elimize
geçen para 288 dolardı. Bunun dörtde birini devlete gelir
vergisi olarak ödememiz gerekecekti. Tony sadece 12
saatimizi ve saat ücretimizi çalmamıştı, ‘overtime’
denilen haftalık 40 saatden sonra ödenmesi gereken
birbuçuk kat saat ücretimizide hortumlamıştı. 8 saatlik
ücretimiz saatbaşı 23.5 dolardan ödenmeliydi.
Referansımız Ahmet’e durumu anlattığımızda telefon
edip mağduriyetimizi gidermeye çalıştı. Aldığı cevap
klasik kapitalist acımasız işadamının bahanesiydi:
Çalışmalarından memnun kalmadım. 3 gün boyunca ölü
gibi yatmış, günlük 4 saatlik uykunun dışında durmadan
kürek sallamıştık. İşyerine gidiş gelişlerimiz 2 saat
sürdüğü için yaktığımız benzinde cabasıydı. Bu acı
tecrübe Kanada’nın gerçek yüzüne merhaba dememizi
kolaylaştırdı.
Nevşehirliler gurup halinde boyacılık ve sıvacılık
yapıyorlardı. Birden ‘ boyacılık işinde iyi para var’ diyen
bir zamanların meşhur inşaatçısı dostum İbrahim

211
Faruk Arslan

Ekşioğlu’nun oğlu Fatih’in sözlerine kandım. Fatih,


Matematik öğretmeni olmasına rağmen hayatını
Kanada’da boya yaparak kazanıyordu. Çok zengin olan
babasına muhtaç olmadan özgür bir hayat yaşıyor, Çinli
sevgilisiyle babasını deli etmeyi başarıyordu. Gelininiz
diye Çinliyi İstanbula götürmüş, bir tomar fırça yemişti.
Ama bildiğini okumaya devam ediyordu.. Ev içi
badanaları yaparak günde en az temiz 300 dolar
kazandığını söyleyince boyacılığa merak sardım.
Koskoca Ekşioğlu’nun oğlu boyacılık yaparken meşhur
bir diplomasi muhabiride olsam benim çalışmaktan,
alnımın teriyle para kazanmaktan utanmam yersizdi.
Kanada’da nasılsa ne iş yaptığımızı eş-dost bilmiyordu.
Pek çok arkadaşımız ailelerine, arkadaşlarına yalan
söylüyor, tozpembe tablolar çiziyordu.
Konyalı fırıldak boyacı Mahmutla tanışmam
Kasım bey sayesinde asfalt macerasının hemen ardından
o günlerde oldu. Mahmut, yeni house evlerin dış boya
işini almıştı. Acemi, ucuz çalışacak yetiştireceği boyacı
arıyordu. Peşin ödeme yapacağını söylediği için 10 dolar
saat ücretine anlaştık. Hayatımda kendi evimi bile
boyamış değildim, kırk yıl düşünsem boyacılık
yapacağım aklımın ucundan geçmezdi. İlk gün oldukça
zor geçti. Sabahın yedisinden akşamın 10’una kadar çatı
kenarı ve merdiven, korkuluk boyamıştık. Başıma da
güneş geçmişti. 2. günden sonra alışmaya başladım. 10
kişilik acemi ekipten 3 kişi kalmıştık. Mahmut yeni
ihaleler almış, sürekli üç kişiye düşen ekibimizi
kullanıyordu. Bir ay geçmişti, halen paradan haber yoktu.
Ara sıra aldığım küçük harçlıklarla ancak eve erzak
alabilmiştim. Evde harp vardı. Hanım şikayetçiydi,
yüzümü göremiyordu. Arabanın eksozu bir aydır patlaktı,

212
Faruk Arslan

yaptıramıyordum. İki evin içini boyamıştık ve artık rulo


ve fırçada kalfa seviyesinde iş çıkarıyorduk. Diğer işci
Gafur beyde Zaman gazetesinde 15 yıl çalışmış,
dağıtımdan reklam müdürlüğüne kadar kaderin feleğinden
geçmiş bir isimdi. Beş çocuk babasıydı, çalışmak
zorundaydı. Mahmut şehir merkezinde bir işyeri
boyasının işini aldığında Mahmut’dan ilk iş hariç diğer
paralarımızı tahsil etmiştik. İlk işin parasını acemiydik
diye vermeye yanaşmıyordu. Mahmut’un babası ABD’de
Nakşibendi Şeyhi idi. Oğlu ise uyuşturucu, içki dahil her
türlü pisliğe bulaşmış bir serseriydi. Eşi bir çocuğuyla
onu terketmişti. Daha doğrusu 28 yıl ABD’de kaçak
yaşayan Mahmut’u sınırdışı etmişler, oda Kanada’ya
kaçarak iltica etmişti. Ancak ABD’deki suç dosyası kabul
edilmesini engelliyordu. Babası onu kaç defa
meyhanelerin kapısından zorla almıştı. Ayaküstü kırk
yalan söyleyen Mahmut Kanadalıları kandıramamıştı. İş
arabasının içinde yatıp kalkıyor, birilerinden sürekli
kaçıyor izlenimi uyandırıyordu.
İşyerini Gafur beyle boyamaya başlamıştık, ama
sözde ustabaşı olan Mahmut ortalarda yoktu. Bir defa
gelip yaptığı bir bölümün boyasını işyeri patronu
beğenmeyince yeniden boyamak zorunda kalmıştık.
Çünkü ya sarhoştu veya uyuşturucu almıştı. Sabah 7
akşam 11 çalıştığımız 2. gün Gafur beyi evine bıraktıktan
sonra eve gidiyordum. O gün her tarafımızı boyadığımız
için Tiner kullanarak boyaları temizlemek istemiş
neredeyse Tinerle banyo yapmıştık. Tinerin kokusu
uyuşturucu kullanmış gibi beni çarpmıştı. Bunu farkeden
Gafur bey, bu halde araba kullanmamamı istedi, evinde
kalmamda ısrar etti. Onu dinlemeyerek baygın baygın
araba sürerken 2. kazamı yaptım. Karşıda ışık yeşilden

213
Faruk Arslan

sarıya geçerken yolu aşmak için 5 saniyelik vaktim


vardı. Ancak eksozun patlak oluşu nedeniyle araba
hızlanmadı. Sağ taraftan hızla gelen araba sol tarafıma
bodoslamasına daldı. İki defa etrafında dönen,
kontrolümden çıkan araba karşı yolun kenarındaki cipin
tamponuna çarparak durabildi. Bana çarpan arabanın ön
tarafı tamamen çöktü. Benim arabanın sol tarafın yanısıra,
sağa sola çarparken üç tarafı da ezilmişti. Buğulu gözlerle
etrafa bakarken çarpan arabada bulunan zencilerden
birinin telefonla bir iki yerle konuştuğunu hayal meyal
görebildim. Bu durumda en iyi çare polis gelene kadar eş
dost tanıdıkları kaza mahaline getirebilmektir. Cebimdeki
25 centlerle üç yeri arasamda kimse telefonunu
kaldırmadı ve mesaja düştü. Kanada’da evde olsada
kimse telefonunu kaldırmaz, mesaja düşenlerden
dilediğine dönerek cevap vermeyi tercih eder. Oysa
çarpan arabadaki 5 zenci beş koldan cep telefonlarıyla
kısa sürede kaza mahalini zenci mahallesine çevirdi.
Polis, Ambulans ve İtfaye 7 dakikada üçü birden geldi.
Sağ ayağımdan yaralanmış, dudağım patlamıştı. Polis, ilk
iş olarak etraftan olayı gören şahit aramaya başladı. Gelen
polis zenciydi, konuştukları ise o sırada olay yerinde
olmayan zencilerdi. Bu kadar kısa sürede bu kadar
yalancı şahit toplayabildiğine göre bana çarpan zenci
yakında yaşıyordu. Polis en son beni ninni dinler gibi
dinledi. Raporlar tutuldu, sıra arabayı çektirmeye geldi.
Zaten kaza olunca polis telsizini dinleyen çekiciler
akbabalar gibi üşüşmüştü. Araba sigortam tek taraflı
olduğu için kaza halinde sigorta karşı tarafı ödüyor,
benim hasarı ödemiyordu. Çift taraflı sigorta, yani
herhalükarda ödemesi için aylık 500 dolar ödemem icap
ediyordu. Bu nedenle çekici ile araba senin olsun çekici

214
Faruk Arslan

parası isteme diye anlaştık. Ayrıca beni evime bıraktı.


Çekici arabayı çöplüğe değil kendi atölyesine götürerek
parçalayacaktı. Polise yansıyan kaza sonrası hayatım daha
karmaşık hale geldi. Evime gelen Psikiyatristler, benim
ve karşı tarafın sigorta firmalarına defalarca kazayı
yeniden anlatmak zorunda kaldım. Psikiyatriste dengemin
yerinde olduğunu ispatlamak için aptal sorularını
yanıtlamak zorunda kaldım. Olaydan 2 ay sonra evimi
arayan polis artık sabrımı taşırdı. Karşı tarafın şoförü
kazada oldu diye gecenin 2’sinde kendini ambulansla
hastaneye kaldırtmış sigortadan para kopartmaya
çalışıyordu. Polise durumu anlatıp hadisenin ne zaman
olduğunu belirtince tutuklanmaktan kurtuldum. Olay
sonrası yürüyerek olay yerinden uzaklaşan şoför, güya
ambulansla hastaneye o gün götürülüp tedavi gördüğünü
iddia etmiş, tiyatro artistini aratmayacak numaralara
başvurmuştu. Benim sigorta firması bu tesbitlerim üzerine
duruma el koymasaydı, sanırım epey büyük para
kopartırdı. Bakılacak durumdayım diye aylarca bakıcı
parası almıştı. Tuttuğu bakıcı ise kardeşiydi. Kazayı
sistemi kullanarak lehlerine çevirmek isteyenler sonuna
kadar sömürü yolunu seçiyordu. Sigorta firmam bunları
ödüyordu. Ancak bu para tekrar araba aldığımda 5 yıl
benden kesilecekti. Eğer yeniden sigorta yaptırırsam aylık
500 dolardan aşağı sigorta bulmam mümkün değildi.
Ancak 5 yıldan sonra eğer yeni bir kaza yapmaz iseniz
sigortanız düşebilirdi. Toronto’da yeni gelenlerden kaza
yapmayan yok gibiydi. Hatta Ömer gibi Ahmet gibi üç
kazası olanlarda az değildi. Kaza muhabbeti Kanada’da
göçmenler arasında en sık yapılan sohbettir. Sigortası
düşen Kanada’ya uyum sağladı demektir. Dolayısıyla
sigorta firmaları süper para kazanıyordu. Sigortanın

215
Faruk Arslan

düşmesi için diğer çare başka eyalete veya küçük köy,


kasabalara yerleşmekti. Asıl şok karar ise ehliyetimin bir
yıl süresince dondurulması oldu. Çünkü kazada haksız
bulunmuştum. G2 ehliyetlerinde mevcut 12 puanımın
10’unu götüren kaza nedeniyle bir yıl araba kullanmam
yasaklanmıştı. Bir yıl sonra ehliyetimi yeniden alabilmek
için Psikiyatri testi denilebilecek bir mülakatdan geçmem
gerekecekti. Bu mülakatda en iyi yöntem hata yaptığınızı
kabul ederek bir dahaki sefer dikkatli olacağınıza dair
teminat vermekti. İster haklı ister haksız olun, söylemeniz
gereken buydu. Montrealden alınan bedava ehliyetin acısı
kötü çıkmıştı. Kanada’nın kendine özgü trafik kuralları
vardı ve sisteme uymak için belirli yoldan yürümek,
kestirmelere sapmamak şarttı. Her ne kadar kendime göre
haklı kaza sebeplerim olsada, dersimi almıştım.
Üç kağıtçı Mahmut, son boyadığımız, uğruna kaza
yaptığım işin parasını vermiyordu. İlk işide ödemediği
için 1000 dolar alacağım kalmıştı. Akıllanmayarak
Mahmutla çalışmaya devam eden Gafur beyin alacağı bir
ay sonra 5 bin dolara çıkmıştı. Ve Mahmut toz oldu,
ortadan kayboldu. Bir kahvede yakalayarak ya sopa ya
paramız tehditi karşsıında bana ve Gafur beye çek yazdı.
Ancak çeklerin karşılıksız olduğunu üç gün sonra
anlayabildik. Halbuki çeki yatırmadan önce bankasına
uğramış çekin karşılığı olup olmadığını kontrol
ettirmiştim. Mahmut bu arada tüm parasını bankadan
çekerek Toronto’yu terketti. Aynı anda iki iş hesabı
kullanıyor, biri batınca öbürüne geçiyordu. Her yıl
şirketinin ismini değiştirerek hem vergi vermiyor, hemde
olası alacaklıları atlatıyordu. Yeni şirket kurmanın
maliyeti 80 dolardı. Ayrıca Ontario’da bir yıl vergiden
muaftı. 3 ay sonra babası Şeyh Yusuf’un geldiğini

216
Faruk Arslan

öğrenerek Toronto’da sohbet yaptığı eve gittim, Gafur


beyle Mahmut’u tekrar enselemiştik. Eşi ve çocuğu
geldiği için yufka yürekliliğimizden yine serbest bıraktık.
Ama babasına durumu aktardım. Mahmut, ödeyeceğini
söyleyerek binbir söz vermesine ve yemin etmesine
karşın bir daha ortada görünmedi. Bir yıl sonra
Hamilton’da yine kaçak boya işlerinde çalıştığını
duysamda takip etmekten yoruldum. Gafur bey, birkaç
defa iddia edilen yerlere baskın yapsada bir daha
bulamadı. Eğer bulursa bu defa parayı almayacak ama
kesin kafasını kıracaktı...
Henüz 6 yaşındaki kızım Meryem bile benimle
dalga geçiyor, ‘babam iki arabamızla çarpışan otolar
oyunu oynadı, araba kullanmasını bilmiyor galiba’
diyordu. Hanıma göre kazandığım üçbeş kuruşta araba
tamirlerine ve benzine gitmişti. Ehliyetime bir yıl el
konulduğu için yeniden araba almam mümkün değildi. İş
aramaya başlarken hergün önünden geçtiğim ‘ Job
Finder’ merkezi dikkatimi çekti. Nadir beyle kapısından
girerek bize iş bulmalarını istedik. Bir gün sonra
telefonumuz çaldı. Bir ekmek fabrikası işçi arıyordu.
Gupta adlı Hindistanlı bir hanım ikimizle birlikte mülakat
yaptı. CV’lerimizi halen hazırlamadığımız için sözlü
olarak sorulan sorulara cevap verdik. Tahsil seviyemizi
soran mülakatçıya ben Uluslararası İlişkiler lisans ve
Uluslararası Hukuk masteri, Nadir bey Gazetecilik lisans
ve masterı diye cevap verdi. İş tecrübemiz konusunda
ülkemizde ve yurtdışında 10 yıllık gazetecilik yaptığımızı
söyleyince hafifçe tebessüm etti. Kanada’ya yeni
geldiğimizi öğrenen sempatik Hindistanlı işveren hanım
bize iş değil bol bol öğüt verdi. Fabrikaya sıradan işçi
aradıklarını söyledi. Bizi ‘overqualify’ (Çok kaliteli)

217
Faruk Arslan

bulmuştu. Kanada’da yeniden okumamızı tavsiye etti.


Piyasadaki fiziksel işlerin bize göre olmadığını, vakit
kaybettirmekten başka bize birşey kazandırmayacağını,
aynı tecrübeleri kendisininde yaşadığını anlattı. Daha
doğrusu kibarca yüksek tahsilli işci yerine fazla beklentisi
olmayan basit işçi arıyorum demek istedi. İlk ciddi iş
görüşmemiz başlamadan bitti. Bir daha kimseye eğitim
durumum ve geçmiş iş tecrübem konusunda bilgi
vermemeye karar verdim. Gözleri korkuyor, ‘nasıl olsa
ayrılacak, işi öğretmeye değmez’ diye düşünüyorlardı.
Ayrıca Kanada tecrübemiz olmaması dezavantajdı. Henüz
resmi bir işe girememiştim. Kanada’da iş geçmişim
olmayınca seni soracakları bir telefon bulunmuyordu.
Dolayısıyla şüpheli bakıyorlardı. Kimse beni ilk defa işe
alan olmak istemiyordu. Biri işe almazsa nasıl iş
tecrübem olabilirdi ki?
Canadian Job Center adlı başka bir aracı kurumu
bir arkadaşın tavsiyesi ile keşfettik. ‘Sabahın 6’sında
ofislerine git, formu doldur ve bekle mutlaka işe
gönderirler’ demişti arkadaşımız. Dediği gibi yaptık.
Artık Sosyal Güvenlik numaramız olduğu için form
doldurabiliyorduk. Aksi halde çalışmaya
göndermeyecekleri kesindi. Burası bir çeşit köle işçi
pazarıydı. Karayip adalarından olan patron Steve
sempatik bir zenciydi. Formu dolduralı 15 dakika olmuştu
ki, Steve ‘herkes Van minibüsüne binsin’ diye seslendi.
Hızlı şoför Steve bizi bir fabrikanın kapısına getirene
kadar ne iş yapacağımızı anlatmadı. Ne kadar ücret
alacağımızı söylemedi. Sadece her saat ücreti
çalışmanızın 2 dolarınıın kendi komisyonu olarak
kesileceğini, haftalık ödeme yapacağını ifade etti.
Kurbanlık koyunları teslim eder gibi fabrikanın

218
Faruk Arslan

Supervisior’ına bizi sundu. 10 kişilik ekibe kısaca ne iş


yapacakları 3 dakikada anlatıldı. Burası bir paketleme
fabrikasıydı. 6 kişilik guruplara ayrılan işçilere bir Tim
lideri ne yapacağını birkaç saniyede anlattı. İş bu kadar
basitti. Biri kartonun bir kenarını kıvıracak, diğeri
yürüyen paletle gelen malı istifleyecek, diğeri malı içine
dizecek, diğeri paketi bantla kapacak, bir başkası paletin
üstüne koyacaktı. 2 saatde bir verilen aralarla robot gibi
aynı basit işi yaptık. Bu iş çok rahattı. Nitekim bir aya
yakın aralıksız devam ettim. Haftalık ödemeleri
zamanında çekle yapan Steve, saatbaşı 8 dolardan
ücretimizi verdi. Ancak bu payroll çekte devlete ödenen
üç vergi vardı. Bazı işçiler Steve ile kapalı kapılar
arkasında pazarlık yaparak ücretini peşin alıyordu.
Bunun nedenini anlamam gecikmedi. Devletden sosyal
yardım alanlar, gelirlerini gizlemek zorundaydı. Çeki
ancak hesabına yatırarak tahsil edebilirdi veya çek
bozduranlara komisyonu ile satardı. Her iki durumda
kaçak çalışan için tehlikeliydi. Kaçak çalıştığı anlaşılırsa
sosyal yardım kesildiği gibi ömür boyu tekrar verilmez,
verilenler mahkeme yoluyla tahsil edilir ve aldığının çift
katı ceza kesilirdi. Kanada’da işsizlik oranın yüzde 7
olması aldatmacaydı. Bunların çoğunluğu gizli işsizdi.
Sosyal Yardım yetmediği için veya çalışacağı işte alacağı
ücret geçimini sağlamadığı için ikisini birden idare etmek
zorunda kalıyorlardı. Sosyal Servis çalışanları elbette
durumu biliyordu. Ancak herkes suçu ispatlanana kadar
masumdu. Sosyal Workerlar ancak iki ayda bir mülakat
yaparak güya işsiz vatandaşın yalanlarını dinliyordu.
Uyuşturucu bağımlısı olduğundan kuşkulandıkları zaman
arasıra evlere baskın yaparak idrar testine tabi tutuyorlar
ve verdikleri paranın uyuşturucuya gidip gitmediğini

219
Faruk Arslan

anlamaya çalışıyorlardı. Steve, peşin ödeme yaparak


işçiler için devlete vereceği vergiyi kaçırmış oluyordu. İki
tarafında yararınaydı. Aldıkları ücretle geçinmeleri
mümkün olmayan bu modern kölelerin devlet yardımını
devam ettirmekten başka çaresi yoktu. Aksi taktirde iki
işte çalışmaları gerekirdi. 10 dolarlık saat ücreti ile sabit
giderler ancak ödenebiliyordu. Kimileri günde iki işte
çalışıyor, sadece 3-4 saat uyuyordu. Çünkü bir işten
diğerine gidiş yolculuğu evden geliş-gidişlerle birlikte
gününüzün -eğer arabanız varsa- 3 saatinin yollarda
geçmesi demekti. Arabanızı yoksa metro sistemiyle 5
saatlik bir kaybı göze almalıydınız. Fabrika türünden
işyerleri genellikle kent dışında olduğu için arabasız iş
yaşamı bir zulümdü. Aracı kurumların servisi olduğu için
arabanız olana kadar bu simsarlara muhtaçsınız. Diğer
bir açıklamayla arabasız iki işte birden çalışmanız
mümkün değildi. Bu kısırdöngüyü aşmak göçmenlerin en
büyük çilesiydi.
Fabrikada kalıcı işçi değil dolgu malzemesi
olduğumuzu anlamam gecikmedi. Fabrikayı denetlemeye
gelen müfettişler nedeniyle işe götürülmedik. Steve’in
elinde işyeri çoktu. Dolgu işçi arayan 20 fabrika elinin
altındaydı. Bu nedenle kendimi birden et fabrikasında
buldum. Bıçak kullanmayı bilenler kesim bölümüne
vasıfsız olanlar paketleme veya taşıma bölümüne
gönderildi. Galuş ve eldiven kullanarak soğukhava
deposunda çalışmak hiç hoşuma gitmemişti. Robot gibi
çalışarak gelen etleri kürekle ayrıştırma bölümüne
atmaktan ibaret olan işim aslında ağır işti. Günboyu kürek
salladığım asfalt işinden farkı sıcak altında değil soğuk
bir mekanda asfalt yerine küreğe et doldurmamdı. Üstelik
saat ücreti 8 dolardı. Et kesmeyi bilen Mustafa beyi

220
Faruk Arslan

keşfeden ustabaşı ona hemen kalıcı iş önermiş, saat


ücretini 12 dolara çıkarmıştı. İstanbulda restaurant
fabrikası çalıştırmış, 6 yaşından beri restaurantlarda
büyümüş ve etle uğraşmış Mustafa bey için bu iş biçilmiş
kaftandı. Benim için ise zulümdü. Bu nedenle ertesi gün
Steve’e bu işe gitmeyeceğimi, bana başka bir iş bulmasını
söyledim. Paketleme fabrikasındaki performansımdan
memnun olan Steve, beni kırmadı. Bu sefer beni cam
fabrikasına gönderdi. Cam fabrikasında Srilankalılarla
çalışmaya başladım. Adam büyüklüğündeki dev apartman
camlarını depodan paletler üzerine tek tek taşımak hafif
iş değildi. Nitekim yorgunluktan canımın çıktığı akşam
saatlerinde koca bir cam kalıbını kafamın üstünde kırdım.
Eğer dikkatli olmasaydım bu camla kesilip hastanelik
olmam içten bile değildi. Ustabaşı beni teselli ederken,
yarın yine beklediğini söyledi. Ancak benim tekrar bu
işyerine gelmeye niyetim yoktu. Steve’den beni başka bir
yere göndermesini talep ettim. Yeni iş yerim bir araba
parça fabrikasıydı. Ancak gece mesaisinde yer açılmıştı.
Gece 9 ile sabah 6 arası vardiyasında zenci işçilerle
geceboyu asitle araba parçası temizledik. Asit siyanürdü.
İşe başlamadan önce astranot gibi giyiniyorduk. Bu işten
hiç ama hiç hoşlanmamıştım. Molalarda müslümanlığı
yeni kabul etmiş zenci Davut ile tanışmıştım. Koleje
gitmek için para toplayan Davut, müslüman olduğumu
öğrenince çok sevinmişti. Molalarda yaptığımız sohbetler
sonrası hoşlandığım bu zenci arkadaşla dostluk kurmak
için içimdeki ses gelmeye devam et desede mantığım
hayır diyordu. Sabah namazından sonra beni evime
arabasıyla bırakan Davut, işi sevmediğimi anlamış beni
teselli etmeye çalışıyordu. Steve, ertesi gün pis pis
sırıtarak ‘ İşi sevdin mi?’ diye sordu. Benle dalga

221
Faruk Arslan

geçtiğini anlamıştım. ‘Bana bir daha böyle iş ayarlarsan,


yokum’ dedim. ‘ Oh Man! Bu işte kimse dikiş
tutturamıyor, sen 20.ci elemansın, ne yapalım hep kolay
işler yok’ diye sitem etti. Paketleme işi açılınca
çağrmasını teklif ederek ayrıldım. Steve, bir hafta sonra
arayacak, iki hafta süren paketleme macerası defteri yeni
bir denetleme öncesi bir daha açılmamak üzere
kapanacaktı. Fabrika bizi işçi olarak göstermiyor,
dolayısıyla vergi ödemiyordu. Steve ve fabrika peşin
alışveriş yaparak ve bize peşin ödeme yaparak hükümeti
aldatıyordu. Fabrika bir defa mimlendiği için artık kaçak
işçi çalıştırmamaya karar vermişti. İhtiyacı olduğu halde
bizi neden kalıcı işçi yapmaz anlayamamıştım.
Apartmanımızdaki Mustafa bey, bir ekmek
fabrikasında başka bir iş arama firması aracılığıyla işe
girmişti. Nadir beyle beraber bu aracı firmaya giderek
aynı fabrikada işe başladık. Kanada’da firmalar fiziksel
vasıf gerektirmeyen işlere kolay işci alır, kolay atar. Bu
un öğüten bir değirmendir. Fabrika Toronto’nun dışında
Missasauga’daydı. Arabanız yoksa buraya gitmek için
Toronto Metro sisteminden çıkarak bu belediyenin
otobüslerine binmek zorundasınız. Bunun anlamı ekstra 2
dolarınızın daha ulaşıma gitmesi demekti. Şehir sınırı
bittiği anda eğer araç Toronto Belediyesine aitse otobüs
şöförü ikinci defa bilet parası-ticket veya jeton alıyordu.
80 dolara alıp bir ay sınırsız metro sistemini
kulllandığınız metropass biletiniz geçmiyordu. Başka bir
belediyenin aracı ise zaten inip yeniden binerken bilet
atmanız gerekiyordu. Günlük yol masrafım 4 dolara
çıkmıştı. 8 saatde saatbaşı 8 dolardan kazandığımın 24
doları otobüs parasıyla eriyordu. Eğer yemek götürmez,
oradan abur cubur yerseniz buda günlük 10 dolar demekti

222
Faruk Arslan

ki, haftalığınızın 60 doları böyle yok oluyordu.


Sıkıntıdan, stresden içtiğim sigaralarıda hesap ederseniz
geriye birşey kalmıyordu. Ekmek fabrikasındaki işimiz
kızgın tepsilerle gelen sandaviç ekmeklerini sepetlere
dökmemizden ibaretti. Elimiz yanmasın diye eldiven
kullanıyorduk, ancak ilk gün henüz robotlaşıp usta ‘tepsi
dökücü’ olamamıştım. Bu nedenle bilek kenarlarından
itibaren iki kolumun kenarı 2. dereceden yanmıştı. Sıcak
tepsiler arka arkaya geliyordu. Eğer nefes alayım
derseniz, tepsiler üst üste yığılıyordu. Bu aksaklık
sistemin çarklarının bozulmasına yol açıyor ve ustabaşı
yanınızda bitiyordu. 2. gün eşimin tüm ‘gitme’
yalvarmalarına aldırmayarak gittim. Paraya ihtiyacımız
vardı. Yanıklardan dolayı satın aldığım merhem parası bir
günlük ücretime eşitti. Aile doktorumuza gidip durumu
anlatmaktan ve bir sürü hesap vermektense parasıyla
ilacımı almıştım. Doktorum Geofrey Forbes bizi yeni
tanıyordu, kolunu zevk için yakan Mazoistlerden
sanabilirdi. Artık kızgın tepsileri zamanında indirmeyi
beceriyordum. Yanıbaşımda 60 yaşındaki Türk vatandaşı
Kemal bey, emekli olduğu halde çalışırken, biraz daha
dayanıklı olmam icap ederdi. Üç hafta devam eden bu
işten ayrılmaya karar vermemin sebebi yol masrafı
nedeniyle yüzü astarını geçmesiydi. Ayrıca işe gitmem ve
gelmem günde 6 saatimi alıyordu. İşten çok yol
yoruyordu. Arabasız iş hayatı çekilmiyordu.
Bir süre sonra kazandığım sınırlı para tükendi,
yeniden iş arama telaşı sardı. İmdatıma Kasım bey yetişti.
Yahudi bir işadamı sokaktaki trafik direklerine ilan
asacak adam arıyordu. Arabayla tüm Toronto’nun
direklerine ‘ Hockey Player Wanted’ tabelasını
bağlayacaktık. Kasım beyin arabasıyla gece herkes evine

223
Faruk Arslan

çekilirken başladığımız iş sabaha kadar sürüyordu.


Yahudi Sam, kaç saat çalıştık dersek saatbaşı 10 dolardan
peşin ödeme yapıyordu. Bu işin yasak olduğunu
bilmiyorduk. Toronto’nun her caddesine, her direğine ilan
asmamız tam bir ay sürdü. Bir defasında sivil bir polis
bizi takip etsede, ekmeyi başardık. Bu olaydan sonra Sam
korktu ve ilan asmayı durdurdu. Bir hafta sonra Sam
başka bir iş için bizi evine çağırdı. Müslümanlardan
nefret eden Sam koyu bir Yahudiydi, ama Türkleri tüm
Yahudiler gibi seviyordu. Evinin bahçesinde büyüttüğü,
gül ve çiçeklerin, çelenklerin altına konan bodur ağaç
yapraklarını düzgün kesmekten ibaret olan işimiz oldukça
rahattı. Bizden başka mahallenin kadınlarından üç kişide
yardım ediyordu. 3 gün süren iş sonrası Sam, eksiksiz
peşin ödeme yaptı ve gelecek yıl baharda yine bizi
arayacağını söyledi. Gerçekten bir yıl sonra Sam için 3
gün daha bahçıvanlık yapacaktım. Bu tür geçici işler
harçlık parasından başka faydası olmayan, ama
Kanada’da ilk aylarımda cansimidi gibi imdatıma yetişen
işlerdi. Netice itibariyle; iki araba devirmiş; asfalt
dökerken sıcağın altında kavrulmuş; et fabrikası soğuk
hava deposunda donmuş; cam fabrikasında kafamda cam
kırmış, araba parça fabrikasında siyanürle zehirlenme
tehlikesi geçirmiş; ekmek fabrikasında kolumu yakmış;
paketleme fabrikasında robot gibi çalışmayı öğrenmiş ve
nihayet fırıldak boyacı Mahmutun yanında emeğim
sömürülmüştü. Her tarafımı boyayıp, tinerle sarhoş
olmuştum. Düzgün ücretim ödenmeyince alın terinizden
çalanTürklerin ne kadar namussuz olduğunu
keşfediyorsunuz. 8 saat çalıştıranda 16 saat çalıştıranda
damarlarınızdaki son enerjiye kadar sizi sömürüyor, ama
hakettiğiniz emek hakkını ödemiyordu. Aracı kan

224
Faruk Arslan

emiciler üzerinizden çalışmadan rant elde ediyordu.


Kanada’ya göçmen olarak geldiğinizin ilk altı ayı
cebinizde yeterli paranız yoksa bu işleri yapmanız
kaçınılmazdı. Bu nedenle hükümet bekarların 7 bin dolar,
evlilerin en az 12 bin dolar ile gelmelerini şart koşuyor.
Bu süre içinde devletden işsizlik parası almanız, 3 ay
içinde sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmanız
mümkün değil. Sürem dolar dolmaz ilk işim Sosyal
Yardım Servisi’ne başvurarak işsizlik parası talep etmek
olmuştu. Sosyal Workerlar zaten bulduğunuz işte 3 aydan
fazla çalışmamış iseniz sizi iş bulmuş saymıyor.
Aldığınız çeklerin kopyasını getirmenizi istiyorlar, ancak
her an işten atılma riskiniz olduğunu bildikleri için
yardımdan kesinti yapmıyorlar. Geliriniz ayda 500 ve
1000 dolar limitini aşarsa kazandığınız kadar kesinti
yapıyorlar. İşyerleri genellikle 3 aya bir gün kala yeni
göçmenleri işten çıkartarak düşük ücretle çalışan yeni
keklikler buluyor. Bir fabrikada mekanik olarak işe giren
Kasım bey 3 aya birgün kala üfürükten bir bahane ile
işten atılmıştı. 3 aydan sonra işe alırsa işten çıkartması
zorlaşıyordu. Sosyal Yardım yerine 6 ay Unemployment
Insurance denilen İşsizlik kasasından size son aldığınız
maaşın yüzde 65’i ödeniyordu. Aldığım çekleri Sosyal
Worker görmüş ve tek tek neden ayrıldığımı sormuştu.
Ailecek katıldığımız görüşmede Sosyal Worker’ımız
Hindistan kökenli Gupta hanım, halimize acımıştı.
Gerçekten başımdan geçenler pişmiş tavuğun başına
gelmemişti. Kanada tecrübesi kazanmak için birazda ben
kaşınmıştım. Bir dil kursuna yazılırsam aylık 1150 dolar
sabit maaş verecekti. Eğer bir vakıfta haftada 2 saat
gönüllü çalıştığıma dair mektup getirirsem eşime ve bana
100’er dolar daha verecekti. Ödediğim 975 dolar kiradan

225
Faruk Arslan

geriye kalan para geçinmemize yetmezdi. Normalde kira


giderinizin gelirinizin yüzde 60’ını aşmaması gerekiyor.
550 dolar minimum gıda gideri olarak hesaplanmıştı.
Ancak Toronto’da daha düşük kiralık ev bulmamız zor.
Neticede Toronto’nun en berbat semtinde oturduğumuz
için 2 oda bir salon dairemizin kirası düşüktü. 1100
dolardan aşağı adam gibi daire yoktu. Penceresiz, ışıksız
basık, House evlerin basement, bodrum katları bile 900
dolara kiralanıyordu. Bugüne kadar hesaplarımızda olan
paranın durumunu kontrol eden Gupta hanım, ne iş
yapmak istediğimi, meslek, tecrübe ve tahsil durumumla
birlikte sordu. Bedbin bir edayla ‘Araba tamircisi veya
kaportacı olmak istiyorum. Beni bir kursa gönderir
misiniz? Ben çalışmak istiyorum. Sosyal yardım alıp, pek
çokları gibi yatmak, kaçak işlerde düşük ücretlerle çalışıp
sizden gizlemek, devleti kandırmak istemiyorum’ dedim.
Gerçektende Kuzey Amerika’da en fazla kazanan üç
doktordu: İnsan doktoru, diş hekimi, araba doktoru.
Avukatlar ondan sonra geliyordu. Araba tamirciliği
teklifime Mrs. Gupta iltifat etmedi.‘ Sen yüksek tahsilli,
aydın birisin. Bunca yıl gazetecilik yaptıktan sonra bu işi
yapamazsın. Gel seni kursa göndermeyeyim, rahat
geçinmen için ekstradan 180 dolar daha yardım vereyim.
Bu süre içinde Kanada’dan bir diploma almak için eğitim
yollarını araştır. Önce İngilizceni ilerlet, sonra
yapabileceğine inandığın bir meslek için oku’ diyerek çok
samimi davrandı. Samimi davranışımız ve küçük
çocuklarımızın şirinliği 55 yaşlarındaki tonton görünüşlü
Mrs. Gupta’yı çok etkilemişti. Uyuşturucu veya alkol
bağımlısı olduğu için yardım isteyen klasik Kanadalı
işsizlerden değildik. Kendiside yıllar önce göçmen olarak
Kanada’ya geldiğinde çok çileler çekmişti. Çocuklar için

226
Faruk Arslan

ayrıyeten 250 dolarlık kıyafet alma parası verdi.


Çocukbaşı 65 dolarda okula başlama parası göndereceğini
belirtti. Mrs. Gupta’nın dediklerini harfiyen takip etmeye
karar verdim. Önce karı-koca bir dil kursuna yazıldık.
Pape Camisinden gönüllü çalışma mektubu aldık. Elimize
geçen aylık maaş 1530 doları bulacaktı. Ayrıca hükümet
çocuk parası vermeye başlamıştı ve Kanada’ya
geldiğmizden bu yana hesaplanarak çocukbaşı 220
dolardan toplam 2640 dolarlık çek göndermişti. Çocuk
yardımı parasını ilk 6 ayda vermiyorlar. Daha sonra
başvurmanız halinde ayak bastığınız tarihten
hesaplayarak gönderiyorlar. Eğer başvurmazsanız bu
parayı alamazsınız. Ne zaman uyanırsanız o zaman
başvurun, hak edilmiş hakkınızı Kanada’da almanızı
kimse engelleyemez. Bu parayla kira ödemek için borç
aldığım arkadaşlarıma borçlarımı ödemiştim. Her ayın
20’sinde hesabımıza direkt yatan 440 dolar çocuk
parasıyla aylık gelirimiz çalışmadan 1970 doları
bulmuştu. Mrs. Gupta’nın yaptığı kıyak unutulmayacak
cinstendi. Bu parayı 10 dolarlık işlerde çalışarak
kazanmak için günde 11 saat mesai yapmalıydım.
Göçmenliğin zor dönemini atlatmıştık. Geçinme sorunu
bitmişti. Bu maaş, Türkiye’de ortadirek iyi gelirli bir
ailenin yaşam standardını sunuyordu. Dilediğin kadar ye,
iç, piknik yap; yeterliydi. Kanada standardında ise,
adımız ‘ Low income family- düşük gelirli aile’ idi.
Bundan sonra bedava kölelik yapmak tarihe karışacaktı.
Ucuz ücrete çalışanlar yeni göçmenler, gizli işsizler veya
16 yaşında lise öğrencisi Kanadalılardı. Kuzunun gözü
açılmıştı, kendini bundan sonra kurda kuşa yem
etmeyecekti.

227
Faruk Arslan

Kanada'nın bugünkü ekonomik sistemi içinde


asgari ücretle temizlik de olsa bir yerde çalışmayı mı
yoksa 'Sosyal Yardım' almayı mı tercih edersiniz?
Kanada sosyal yaşamında kutsal bir yemin var: Sosyal
Servise gitmektense sokakları süpürmeyi tercih ederim.
Fakat bu onurla "Welfare" Sistemi'nden çıkmış insanlar
sosyal hayatta büyük sürprizlerle karşılaşıyor. Buna bağlı
olarak toplumsal problemler her geçen gün artıyor.
Yapılan araştırmalara göre, Sosyal Servis'den,
basit bir iş için olsa bile çıkmayı tercih eden insanlar ilk
4-6 ay içerisinde çareyi Sosyal Servise geri dönmekte
buluyor. Bunun en büyük sebebi de, 1995'den beri kiralar
%19 oranında artarken, Kanada' da asgari ücret saatinin
minumum 6.85 dolarda dondurulmasıydı. (2009’da bu
rakam şimdi 8.75, 2011’de 10 dolar olacak) Hal böyle
olunca ancak 'part time' olarak iş bulabilen insanlar, iki-üç
işte çalıştıkları halde ancak kira ve yol masraflarını
kazanabiliyorlardı. İstatistiklere göre, en düşük gelir
seviyesi iki kişilik bir aile için yıllık 18 bin dolar, 4 kişilik
bir aile için ise 29 bin dolar olarak açıklandı. Asgari
ücretin 1995'den beri 6.85 olduğu bir ortamda bir kişinin
en düşük gelir seviyesini yakalaması için hiç uyumadan
çalışması gerekiyordu. Diğer bir ifadeyle normal bir
kirayı ödeyebilmesi için haftada 118 saat çalışması
lazımdı. Buna da insan vücudu kaldıramayacağı için 'en
iyi iş işsizlik' diyorlar; diyorlar ama, öbür taraftan 4
kişilik bir aileye ortalama aylık 1100 dolar verildiği için
en düşük gelir seviyesini yakalamaları için 15 bin 963
dolara ihtiyaç duyuyorlar. Sosyal Yardım'dan aldıkları
para direkt kiraya gittiğinden yakınan insanlara iyi niyetli
Sosyal Görevlilerin tavsiyesi 'foodbank'lara müracaat
etmeleriydi. Foodbank'ların bir çoğu ambalajı bozuk,

228
Faruk Arslan

marketlerde satılamayan konservelerden başka bir şey


vermediklerini tahmin edemiyorlardı.
Kanadalılara göre, bu ülkeye göçmen olarak gelen
insanların durumu her geçen gün kötüye gidiyordu.
Geçen 5 yıla göre göçmenlerin fakirlik oranı %26' dan
%36' ya yükselirken, bu rakam Kanada doğumlularda 20
yıl içinde %17,2'den %14,3'e geriledi. Ontario'da büyük
oranı kadınlar olmak üzere 1 milyondan fazla insan yılda
12 bin 500 dolarla geçim mücadelesi veriyordu.
Gazetelere göz attığınızda çocuklarına süt alamayan
annelerin acıklı hikayeleri tüyler ürpertiyordu. Gazetelere
bir demeç veren Kanada Sosyal Gelişme Kurumu Müdürü
John Anderson bu konuya şu sözlerle dikkat çekmişti:
Büyük bir çelişki yaşıyoruz. Bu verilere rağmen,
mesleklerine ihtiyaç duyduğumuzu reklam ederek
göçmenleri hala ülkemize davet etmeye devam ediyoruz.
Özellikle İngilizce konuşma aksanları olduğu için
mi nedir, iş bulmada Kanadalılar kadar avantajı olmayan
göçmenler bu durumdan olumsuz etkileniyorlardı. Bu
ülkeye geldiklerinde seyahat ettikleri vasıtalardan her
köşe başında ki 'Employment Centre' ların, 'Do you need
work we can help you' reklamlarını gördüklerinde her
yerde iş kaynıyor düşüncesine kapılan göçmen
vatandaşlar gönderdikleri yüzlerce 'resume'ye bir
öngörüşme teklifi bile alamayınca Sosyal Servis'ten
görüşme almayı tercih ediyorlardı. Kimsenin ümidini
kırmak istemem. Başarıya giden yolda mazeret olmaz.
Ama, fakat, ancak gibi kelimeleri kullanmayı hiç
sevmem. Burada kullanmama izin verirseniz: Kanada'da
iş aslanın ağzında değil aslanın ta midesindeydi. Daha
geçen hafta mesleğinde bir çok başarıya imza atmış,
Kanadalıların niye istediklerini kendilerinin bile

229
Faruk Arslan

bilmedikleri 'Canadian Experience'i de olan bir Bilgisayar


Programcısı arkadaş, Toronto'dan Alberta'ya kadar 525
şirkete resume gönderdikten sonra çareyi 'Welfare' de
değil Türkiye'ye geri dönmekte bulmuştu.
25 Mayıs tarihli Toronto Star'ın toplum yazarı
Michele Lansbarg 'Why welfares often better than
minumum wage' başlıklı köşe yazısında Kanada
ekonomisini satranç tahtasına benzeterek, Sosyal Yardım
alan ve düşük ücretle temizlikcilik, tezgahtarlık ve
güvenlik elemanı gibi işlerde çalışan insanları sistemin
piyonları olarak niteliyordu. Ve kendi maaşlarına %20
zam yapan seçilmişlerin asgari ücret artışını gündeme bile
getirmemelerinden sitemle bahsediyordu. Yazar, 'Bir çok
anne çocuklarına süt almada sıkıntı çekerken, seçilmiş
yöneticilerin kendi çocuklarını bütün sütü içmesinler diye
tatlı sözlerle ikna etmeye çalıştıklarından şüphe
ediyorum.' diyordu. (43)
Asgari ücretin en az 10 dolara yükseltilmesi
hususunda aralarında göçmen organizasyonlarının da
olduğu 20'den fazla kurum 'Ontario Needs a Raise'
kampanyası başlatmıştı. Biz de en azından Ontario İşçi
Bakanlığı'nın (416) 326-7600 numaralı telefonuna bir alo
diyerek bu husustaki düşüncemizi ifade ederek, ilgili
makamları daha duyarlı olmaya çağırabilirdik.
Bir çok ülkede işletilemeyen 'Sosyal Yardım'
sistemi, bütün bu olumsuzluklarına rağmen Kanada'da
hayata geçiş için büyük bir fırsattı. İnsanlar bu nimetin
hem farkındaydı hemde farkında değilmiş gibi şikayet
ederek nankörkük yapıyorlardı. En azından bu güzel
ülkenin havasını teneffüs edebiliyorlardı. Sosyal Yardım
alan göçmenler, yetkililerden sadece 'labour' mesleklerine
yönelik değil, kendi profesyonel işleri hususunda da kurs

230
Faruk Arslan

desteği verilmesini ve dışarıda kendi kabiliyet ve


deneyimlerini ispat edecek ortamların hazırlanmasını arzu
ediyorlardı.Tecrübelerimden neşet eden bir kaç olumsuz
örneği, burada hayata yeni başlayan göçmenlerin
kendilerine bilinçli planlar yapması için verdim.
Göçmenlerin bütün zorlukları aşarak ve birbirine
kenetlenerek bir hedef çizmesi elzemdi. Bazılarına göre,
burada en iyi pozisyon işsizlikti. Asla iş bulmayı
denemiyorlardı. Fakat unutmayalım, başarının %99'u
çalışmakta %1'i de şanstadır. Allah yarattığı her kuluna
rızık vermiştir. Aramazsan rızkını, devlet baba ne kadar
bakabilirdi ki?
Türkiye’de 2000 yılında işsizlik fonu
uygulanmaya başlanmıştı. Ancak işsizlik parası
vermemek için öyle kurallar konmuştu ki, başvuran bilir.
Bir defa en fazla 6 ay işsizlik parası veriliyor. Son
işinizde 120 gün, geriye dönük ise son üç yıl içinde
toplam 603 işgünü çalışmış olmanız gerekli. Bir gün
eksik ise işsizlik parası alamazsınız. Verecekleri asgari
ücret işsizlik parasını bozdurun bozdurun harcayın. Ne
kiranıza yeter nede erzağınıza. 6 ay sonra yine kaderinizle
başbaşasınız. Welfare to Workfare programı yok veya
işlemiyor. Ontario’da yardım işe hazırlamak kaydı ve
hedefiyle veriliyor.
Dil kursu, kolej öğrenciliği dönemimi bir sonraki
bölümde anlatacağız. İş tecrübesi kısmında kopukluk
olmaması açısından 2001-2002 arası dil, 2002-2003 arası
kolejde okurken yaptığım ekstra işlere değinmek
istiyorum. Koleje girdikten sonra Sosyal Yardımımız
kesildi, OSAP denilen öğrenci kredisi alarak devlete 17
bin dolar borçlandım. Bu dönem Kanada’yı sevmeye
başladığımız, özgüvenimizin perçinlendiği, ‘ne güzel bir

231
Faruk Arslan

ülkeye gelmişiz’ dediğimiz ısınma dönemiydi. Kolej


kazandığım 2002 yazı, evimi okula yakın bir yere taşıma
ihtiyacı hissettim. Yaşadığım Nort York’tan
Scarborough’a taşınırken ‘first ve last’ denilen ilk ve son
kirayı bulmak zorundaydım. Ayrıca evden çıkmadan 60
gün önce yöneticiye bir not ile durumu bildirmezseniz
son kiranız yanabilir. Her işinizi zamanında yapmalı,
Doğulu gibi değil Batılı gibi ‘Timing’ yapmalısınız.
Arkadaşım Mehmet Gül, ‘bizim apartmana gel, komşu ol’
dediğinde okula komşu olabilmek için epey ev aramış,
Sosyal Servis’te olmam nedeniyle hep ret cevabıyla
karşılaşmıştım. OSAP alana da sıcak bakmıyorlardı.
Netice itibariyle North York okuluma 1.5 saat,
Scarborough 20 dakika uzaklıktaydı. Bu nedenle
yöneticisi müslüman Arnavut bir avukat olan yeni
apartmanım için başvuruda bulunmaktan başka çarem
kalmamıştı. Bir zenci mahallesinden kaçarken başka bir
zenci mahallesine taşındığımı çocukları okula yazdırırken
öğrenecektim. Toronto’da dört tane tehlikeli kötü bölge
vardır. Jane and Finch’i anlatmıştım. İkinci sakıncalı
bölge meğerse taşınacağım McCowan 400 denilen bu
bölgeymiş. Üçüncü bölge Lawnsdown and Bloor,
dördüncüsü Downtown- Saint Clair West kısmıdır.
Mehmet Gül’ün ‘bizdeki zenciler şeker gibiler’ lafına
kandım. Evi Mehmet Harcar beyle aynı gün taşıyarak
kiraladığımız Yahoo kamyonuna az para ödedik. Evi
tuttuktan sonra kötü bir sürprizle karşılaştım.
Başvurduğumuz Gül’ün olduğu binaya değil komşu
binaya bizi yönlendirmişlerdi. Evi taşıdık, ama eşimin
burnundan duman çıkıyordu. Bu apartman tamamen zenci
apartmanıydı. Ayrıca 2. katda olmamızdan dolayı yoldan
geçen tüm arabaların sesi olduğu gibi evde

232
Faruk Arslan

yankılanıyordu. Oysa bize 15.katdaki daireyi


göstermişlerdi. Ertesi gün yıldırım hızıyla ofise giden
eşim, eğer baktığımız evi vermezlerse kirayı
ödemeyeceğimizi bildirdi. Kanada’da işyerinin kirasını
ödemezseniz polis zoruyla bir günde sizi kapının önüne
koyarlar, fakat evi boşalttıramazlar. Eşim gürültüye
hassas olduğunu ve 2. katda yaşarsa sinir krizi
geçireceğini ve bunu mahkeme yoluyla ispatlayıp
tazminat talep edeceğini söyleyince yönetici,
başvurduğumuz eve bir hafta içinde taşınabileceğimizi
bildirdi. Doğrusu bu parlak fikir aklıma hiç gelmemişti.
Hanımın bu evi ısrarla istemesinin özel bir nedeni daha
vardı. Türkiye’de iken gördüğü bir rüyada bir ses’
Kanada’da yüksek bir binada bedavaya yaşıyacaksınız’
demişti. Bu daire rüyada gösterilen yerdi. Bir hafta
eşyaları açmadan cehennem azabı gibi bir hafta
geçirdikten sonra yeni evimize taşındık. Yönetici
korkusundan bir hafta içinde evi sıfır boyatmış, sıfır
fırınlı ocak, buzdolabı koydurmuştu. Tüm apartmanlarda
bu iki ana beyaz eşya bulunur. Elektirik, gaz, su parası
kiranın içinde olduğu için çamaşır makinesi, kurutma ve
bulaşık makinesine izin verilmez. Çamaşırları yıkamak ve
kurutmak için bulunduğunuz katda veya en alt kaltda
bulunan Laundry’a gitmeli, her yıkama için 1.5 dolar
bozuk para atmalısınız. Muhammet Gül, evine bu
makineleri kaçak olarak koymuştu. Anlaşılan yönetici ile
iyi anlaşılırsa gözyumuyorlardı.
Toronto’da bu evrede yaptığım son ciddi işi
kaydetmeliyim. Bugüne kadar yaptığım işleri Kanada
tecrübesi diye kimseye satamazdım. İyi bir firmada daha
oturaklı bir işe ihtiyacım vardı. Taşınacağımı Sosyal
Servis’e henüz söylemek istemiyordum. Bize büyük

233
Faruk Arslan

iyiliği dokunan Mrs. Gupta hanımı üzmekten


çekiniyordum. Yeni evin 2 aylık kirasını borç alarak
ödemiştim. Uzunca bir aradan sonra işgücü simsarı
Steve’ı tekrar aramak zorunda kaldım. Vergiden kaçmak
için firmasının ismini Global’a çeviren Steve, sürpriz
biçimde tam bana göre bir iş olduğunu bildirdi. ABD’nin
en zenginleri arasında yer alan Thomas Thomson’un
West adlı ekmek fabrikasında gece vardiyasında iş
bulmuştu. Mülakat için verilen adrese gittiğimde
Employer Manager Mr. John, bize 3 saat süren bir
bilgilendirme yaptı, işyerinin tüm ünitelerini gezdirdi, işçi
hak ve hukuklarından, işyerinin, işçinin
sorumluluklarından bahsetti. Hatta okumamız için bir
broşür verdi. Galiba sonunda sağlam, ciddi bir işyeri
bulmuştum. İlk defa işçi ile profesyonel olarak ilgilenen
bir yönetimle karşılaşıyordum. Bugüne kadarki işyerleri
birkaç dakikalık iş tanıtımı ile hiç zaman kaybetmeden
bizi işe sürmüştü. Gece 7-sabah 4 vardiyasına ertesi gün
başladım. İşimiz ABD’den gelen Wonder marka
ekmekleri Konteynerlardan boşaltarak Kanada içi
piyasada marketlere gönderilecek 10 katlı raflara düzgün
biçimde dizmekti. Bunları sonra yeniden Kanada içi
pazarına servis yapacak konteynerlara yerleştiriyorduk.
Kanada’da üretilen İtalyan ekmeğini ise ABD’ye gidecek
konteynerlara dolduruyorduk İlk gün 10 kişi ile
başladığımız işgününün sabahı işçiler yeni olduğu için 6
konteynerın yüklemesini tamamlayamamıştık. İşçilerin 7
tanesi saat 4 olunca paydos verip kaçmıştı. Halbuki iş
bitmemişti. Ustabaşı ve patronun tüm yalvarmalarına
rağmen işçiler toz olmuştu. Patron ve ustabaşı ile işe
sabah 7’ye kadar devam etmiş ve planlanan yüklemeyi
zor bela zamanında yetiştirmiştik. Patron ilk iş olarak

234
Faruk Arslan

kaçanların işine son verdi. Kendisini zor durumdan


kurtaran bizler ise gözüne girmiştik. Bir hafta sonra iyi
çalışmamdan memnun kalmalarından dolayı tim
liderliğine yükseldim, saat ücretim 10 dolardan 13 dolara
çıktı. Artık Kanada iş hayatına uyum sağlamıştım. ‘Hot
worker’dım. İsmimi elimdeki eğreti demirle 10 katlı
ekmek raflarını konteynerda ortaya çekme başarımdan
dolayı‘ Mr. Hook’ koymuşlardı. Elimde sürekli bu
demirle dolaşıyordum. Folklifler kenara çektiğim ekmek
raflarını kaldırarak götürüyor, ekmek dizme işi yapanların
önüne koyuyordu. Sıkı çalışmamdan dolayı diğer işçileri
motive ettiğimi düşünüyorlardı. Molalarda konuştuğum
işçilerle ortak yanımız hepimizin yeni gelmiş göçmenler
oluşumuzdu. Bir molada ülkelerinde ne iş yaptıklarını
sordum. Ukrayna’dan gelmiş olan 50 yaşlarındaki
Vlademir Matematik profesörü olduğunu söyledi. Daha
Kanada’ya geleli bir hafta olmuş ve ekmek parasını
alnının teriyle kazanmayı tercih etmişti. Meksika’dan
gelen Gonzales Avukattı, arkadaşı Filipe ekonomi masteri
yapmıştı. Arjintinli Daniel mühendis, Kolimbiyalı Santos
doktor, Kosta Rikalı Junior Jason ressam, Macar John
işletme mezunu işadamıydı. Folklift sürücülerinden
Michael Hırvat, diğer sürücü Abdülsamed 6 yıl önce
müslüman olmuş Karayip adalarından bir zenciydi.
‘Merak etmeyin bende Uluslararası Hukuk masterı olan
gazeteciyim’ deyince herkes aynı anda katıla katıla
gülmeye başladı. Kanada’nın acı gerçeği buydu. Kanada
gibi yüksek eğitimli kalifiye elemanları vasıfsız işçi
gücünde kullanan bir ülke bulmak zordu. Taksi şöförleri
bile doktor, pizza dağıtıcıları üniversite mezunu göçmen
olan kaç ülke vardı ki? Bize karışmayan diğer beş işçi
kolej parasını kazanmaya çalışan liseli genç

235
Faruk Arslan

Kanadalılardı. Mr Hook’luk ünvanımı ve demirimi almak


için çok uğraşsalarda patronumun gözüne girmiştim bir
kere. Demiri kaptırmadım.
North York’da otururken bu işe gidip gelmek
günde 3 saatimi alırken, Scarborough’a taşındıktan sonra
6 saate çıktı. Biri Anyada kentin Batısında, bir Konya’da
Doğusundaydı. Gece 4’de işten çıktıktan sonra eve
gelmek için saat 5’e kadar otobüs bekliyordum. Bu işi
zaten kolejin başlayacağı Eylül ayında mecburen
bırakacaktım. Ağustos sonunda işi bırakmaya yakın
patron işimden memnun kaldığını belirterek 17 dolar saat
ücreti teklif etti. Üstelik dolgu işçi değil kalıcı işci olarak
istihdam edecekti. Bir yıl sonra saat ücretimin
performansıma göre 25 dolara çıkabileceğini söyledi. Bir
haftada ehliyeti alınan Folklift sürücülüğünü öğrenmem
halinde değerim dahada artacaktı. Kanada’ya ilk geldiğim
günlerde yaptığım işleri ve uğradığım emek sömürüsünü
hatırladım. Kısa sürede nereden nereye gelmiştim.
Sonuçta sevmediğim işi geçici olarak yapan Mr. Hook
olmaktan öteye geçemeyecektim. Belki rahat yaşıyacak,
daha iyi kazanacaktım, ama bu işi sevememiştim. Patrona
kibarca teşekkür ettim. İlk defa çalıştığım işyerinden
kovularak veya berbat bir iş olduğu için değil, kendi
isteğimle başım dik, alnım açık ayrılıyordum. Koleje
başlıyacağım için vaktimin olmayacağını belirttim. Patron
teşekkür etti ve kapılarının her zaman açık olduğunu
vurguladı.
Koleje başladıktan sonra entelektüel çalışmaya
daha fazla vaktim olmuştu. Aylık bir dergi çıkartmayı
kafama koymuştum. Arkadaşlarıma söylediğimde fikrimi
uçuk-kaçık buldular. Yine de ‘ Yap görelim’ diye
desteklediler. 2002 yılının Temmuz ayında dergi işine

236
Faruk Arslan

başladığımızda reklamsız bu derginin yürümeyeceğini


belirterek tüm tanıdık dostlardan 20 dolara birer kartvisit
reklam aldık. İki senede Türk nüfusu hayli artmıştı. 500
kişilik bir çevreye sahip olmuştum. Bir gazeteci günde en
az iki yeni insanla tanışmalıdır. Bu taktiği kullanarak
sosyal çevremi büyütmüştüm. Mevcut potansiyeli
değerlendirmek için harakete geçtim. Sunrise Eğitim
Vakfı’nın başkanı Ender Tan ve aktif işlerini yürüten
İsmail Akpınar’ı ikna etmem kolay olmadı. Öncelikle bir
merkeze ihtiyacımız vardı. Hem Sunday School adında
Türk ailelerin çocuklarına Türkçe öğretecek, hemde
sosyal topantı ve etkinliklerin yapıldığı bir merkeze
gereksinim duyuyorduk; burada dergi de çıkacaktı. Mayıs
ayında merkezi tuttuk. Aynı dönemde geldiğimiz
göçmenlerden Ahmet ve Ömer beyin emlakçıları
harakete geçirmesi bu yerin bulunmasında etkili olmuştu.
Scarborough’da Afganlı bir araba motor satıcısının üst
katında 10 odalı bir merkeze sahip olduk. Vakıf yönetimi
benim dergi dediğim yayını vakfın bülteni olarak
algılıyordu. Oysa düşüncem herkesime hitap edebilecek,
herkese yer verecek bir dergiydi. Kapalı devre yayın
yapmak istemiyordum. Nitekim farklı seslere yer vererek
dergiyi reklam alınabilecek bir seviyeye getirdim. Sunday
School’un başlangıç tarihi olan Eylülden bir ay önce
Ağustos’da dergiyi çıkartmaya karar vermiştik. Boğaziçi
mezunu bilgisayar mühendisi Seyit ile kafa kafaya verip
sayfaları yapmaya başlarken, aldığımız reklam 32
sayfalık tabloid yayının yarısını oluşturdu. Yazı, haber ve
makale konusunda arşivimi kullandım. Kanada’ya
geldiğimden beri yazı hayatıma hiç ara vermemiştim. En
kötü günlerimde bile sonsaniye haber portalına, Hür
Gelecek Gazetesine haftalık köşe yazımı gönderdim. İlk

237
Faruk Arslan

araba kazasından sonra oturup Kanada’da ilk şiirimi


yazmıştım. Bu makale ve haberlerden Kanada ile ilgili
olanlardan ilk sayının malzemesi oluştu. Kanada
Türklerinin tek ücretsiz yayın organı Sunrise, kısa sürede
herkesimi kucaklayıcı yayınları ile ses getirdi. Dergimiz, '
Dincidir' iddiası ile Hürriyet'den Serdar Devrim'e
jurnallendikten sonra dahada meşhurlaştı.Yayının yazar
kadrosunda Nur ismiyle yazan 2 yıllık müslüman Kathlen
hanımın yazıları İslamiyeti İngilizce öyle güzel
anlatıyordu ki, çok kitap okuyan bu Fransız Kanadalı
hanıma imrenmemek elde değildi. Zaten tek İngilizce
yazıyı o yazıyordu , diğerleri Türkçe’ydi. Yazı
kadromuzda ayrıca İsmail Akpınar, Sezai Şen, Mehmet
Gül, Nazila İskandorava, Akbar Majidov, Hasan Yılmaz
yer alıyordu. Editör olarak yazıma ek olarak Ali Alperen
müstear adımla hem haber hem köşe yazısı ile katkıda
bulunuyordum. Nadir Bakıcı, Arif Topbaş, İshak
Yorgancı, Mehmet ve Hatice Kahraman gibi konuk
yazarlara her sayıda yenisi ekleniyordu. Yayının web
sitesi www.sunedu.ca kısa sürede büyük bir ziyaretçi
kitlesine sahip oldu. Bu arada ilk web masterımız Mete
Kısacık ve yazıları tashih eden Ercan beyi unutmayalım.
Dergimizi sayfalayan ve hiç bir ücret almayan Seyit bey
bu derginin gizli kahramanıydı. İlk başlarda 2000
Kanadalı Türk'ün adreslerine ücretsiz postlanan ve Türk
işyerlerinden bini aşkın nüshası ücretsiz dağılan Sunrise,
dostların yüzünü ağarttı, içinde kin besleyenleri ise
kıskançlıktan adeta çatlattı. 3000 binlik baskı sonra beş
bine çıkartıldı, bir sayısı 10 bin basıldı. İlk kıskaçlık
krizini 9 yıldır aylık faaliyet gösteren Bizim Anadolu
gazetesi gösterdi. Her sayılarında atış yaparak bizi Türk
toplumuna ‘öcüler’ diye takdim ettiler. Çünkü Sunrise

238
Faruk Arslan

ücretsiz, Bizim Anadolu ise ücretliydi. Değirmenin


suyunun nereden geldiği sorusu ile karşılaşan Sunrise,
özverinin ne demek olduğunu Kuzey Amerika'ya
gösterdi. Daha önceki dergi denemeleri zengin Türkler
tarafından çıkarıldığı halde batmışsa, bu yayın nasıl
yaşıyordu? Büyükelçilerden esnafa herkese özverili
çalışmanın nasıl yürüdüğünü anlattık. Çalışanlar ücret
almıyor, reklam alana verdiğimiz primler ve gönüllü
yazarlarımızla hizmet sunuyorduk. Reklam konusunda
müthiş performans sergileyen Hasan Yılmaz bugünlerde
günde 12 saat kuaförlük mesleğine başladığı için mola
verdi. Sunrise'ın tüm kadrosu başka işlerde çalışıyor veya
okuyor; bu işi haftasonu, boş vakitlerinde yapıyordu. Bu
özelliği nedeniyle herhalde dünyada eşi benzeri yoktu.
Bir nevi hepsi başka mesleklerde geçimlerini sağlamaya
çalışırken ancak milli maçlarda biraraya gelen İzlanda
Milli Futbol takımına benziyordu. 8 sayfası renkli 32
sayfalık aylık dergi büyük bir boşluğu doldurdu.
Kanada'da Türklerin toplam nüfusu sadece 50 bin, bunun
- artık-20 binin Toronto ve çevresinde yaşadığı hesap
edilirse Ontario'da yayılan Sunrise'ın Türklerin yüzde
80'ınin evine, işyerine girdiği ortaya çıkıyordu. Sunrise,
Türk işadamlarından aldığı reklamlarla ücretsiz çıkmayı
başardı. Reklam verenler reklamın faydalarını gördüler;
Kanada'da Türklere yönelik reklam yapmak gereksizdir
önyargısı parçalandı. Halbuki Kanada'da tüm azınlık
yayınları reklamla ücretsiz çıkıyordu. Rusların 6,
İranlıların ve Korelilerin 10, Vietnamlıların bile 5 tane bu
şekilde yayını olduğunu belirtirsem neden ücretsiz
çıktığımızı izah etmiş olurum. Sunrise'ında yüzde 50'ye
yakını reklamdan oluşuyordu. Reklamlar sayesinde
Türkler birbiri ile tanışmaya başladı. 9 yıldır yayında olan

239
Faruk Arslan

refikimiz Sunrise kadar reklam alamadığını görünce ' bel


altından' vurmaya başladı ve irtica fobisini Kanada'ya
Hürriyet üzerinden taşıdı. 2002 yılının Kasım ayı
sayısında eski büyükelçimiz Erhan Öğüt, 'Tüm Türkleri
Sunrise'ı desteklemeye çağırıyorum' diye çağrı yapınca
kıyamet koptu. Sunrise'ı Hürriyet'de köşe yazan Serdar
Devrim'e şikayet ettiler. Sayın Devrim aynen şunları
yazdı:
Ottawa büyükelçimiz Erhan Öğüt'e arz
Kanada'da eğitimini tamamlamış, lisans üstü diplomasını
almış, evine dönmüş.Üşenmemiş, kalkıp bana Hürriyet
binasına kadar gelmiş. Elinde Sunrise Newsletter diye bir
dergi. Sunrise Education Trust diye bir kuruluşun aylık,
bedava, yayın organı. Parasal gücünü anlamak için ekim
sayısının 5 bin kişiye bedava gönderildiğini söylemek
yeter. (Editörün iddiası.) Bu Sunrise eğitim kurumunun,
yurtdışında birçok örneği olan - hepsi reddediyor ama bu
laf MGK'da bile konuşulduğuna göre - Fethullah Gülen
Cemaati'ne, haydi "yakın" diyelim, bir kuruluş olduğu
iddiaları çok yaygın. Türkiye'nin Ottawa Büyükelçisi
Erhan Öğüt, Sunrise'a verdiği demeçte, Kanada'da
yaşayan Türk toplumuna bir çağrı yapıyor: Sunrise'ı
yaşatın, çünkü böyle ortak bir yayın organına ihtiyacımız
var. (Türkiye'nin Toronto Fahrî Konsolosu Yaman
Üzümeri de aynı kanaatte. "İlk defa böyle bir eğitim
girişiminde bulunuluyor" diye destekliyor.) Sayın
Büyükelçi'ye sorum şu: Söylentilerin yalan olduğuna dair
elinizde bir bilgi varsa, yani DGM tarafından irticaî
faaliyetleri sebebiyle aranan kaçak Fethullah Gülen'e
yakın bir eğitim kurumu olmadığı yolunda elinizde bir
bilgi varsa, ki kurumu desteklediğinize göre olmalı,
lütfeder bana iletir misiniz, ki endişeleri olan okurlarımla

240
Faruk Arslan

paylaşayım. Sunrise'ı da töhmet altında kalmaktan


kurtaralım. (Yok derseniz bir sorum daha olacak:
Hakkında böyle ciddî iddialar olan bir kuruma desteğinizi
nasıl açıkladınız? Yahut İstanbul'a kadar gelen bu iddialar
size ulaşmadı mı?)
Sayın Devrim'e pekçok okuyucu tepki gösterdi.
En önemlisi büyükelçi okkalı bir yazı gönderdi. Devrim
işine gelmediği için yayımlamadı. Eğer amiri gibi hesap
sorduğu büyükelçi istediği gibi bir cevap verseydi, linç
edilecektik, hemde daha üç aylık iken... Neyse, Hürriyet
yazarlarının yüzü kızarmaz. Devrim'in kötü reklamı
Kanada'da Sunrise'ı bir anda en popüler yayın haline
getirdi. Refikimiz nasıl çıldırmasın? Yeni atanan
büyükelçi Aydemir Erman'dan bizi sakıncalı ilan etmesi
için yine baskı yaptılar. Erman, Sunrise'a 2003 Mayıs
sayımızda tam üç sayfa röportaj vererek refikimize
anladığı dilden cevap verdi. Daha önceki büyükelçi üç
satır lehimize konuştu diye kıyameti kopartanlar yeni
büyükelçinin jesti karşısında pıstı; en azından hala
Devrim veya Çölaşan gibi bir tetikçi yazara
jurnallenmedik. Aslında iyi oluyordu. Reklam reklamdır,
iyisi, kötüsü olmaz. Sunrise, Türkiye'deki siyasi
kavgalara, anlamsız krizlere bulaşmayan, Türk kültür ve
eğitim anlayışını Kanada'ya taşıyan, sadece yaşadığımız
Kanada ve Türk toplumu ile ilgili haber, röportaj, analiz,
köşe yayımlayan yayın çizgisi ile beğeni topladı.
Kanada'da Türklerden kaçmak lazım düşüncesinde
olanları utandırdı, öyle bir irtibat aracı haline geldi ki,
sanırım bir nevi fahri büyükelçilik görevi yapıyordu.
Ayrıca Kanadalı politikacılar tarafından muhatap kabul
edilerek Türk lobisi olarak görülmeye başlandı, Türklere
itibar getirdi. Bazı dostlarımıza malesef ' darı

241
Faruk Arslan

olmadığımızı' anlatmak çok zordu. Rakiplerimizden, bizi


karalayan, kulp takanlardan değil, dost sandıklarımızdan
çok çektik. Ortak paydada Türkiyelileri buluşturmak
helede herkesi memnun etmek kolay değildi. Sunrise, bu
konuda zorlu yolda tüm fitnelere, jurnallere rağmen
ilerledi. Sunrise’ın editörlüğünü 2003 Ağustos’unda
arkadaşım Mehmet Gül’e teslim ettim. Çünkü bulduğum
bakliyat ihracat müdür yardımcılığı işi nedeniyle Regina,
Saskatchewan’a taşındım. Yayın Danışmanı ve köşe
yazarı olarak bir yıl daha devam ettim. Gül, Sunrise’ı
daha iyi noktalara taşıdı. Ayda 5000 dolar reklam alan
5000 tirajlı bir yayın haline getirdi, kapağı kuşe kağıda
bastı.
2003 yazında yaptığım diğer gönüllü iş,
merkezimizde gayriresmi özel sektör Sosyal
Workerlığıydı. Yaz kurslarını, kamplarını organize
etmek, gönüllü çalışanlara mektup vererek iş
istihdamında bulunmak, merkezin haftalık seminer ve
toplantılarını ayarlamak görevimdi. Gönüllü olarak
yaptığım bu işler vakfın yararınaydı. 100 öğrenci ile
kamp yapılan 2003 yazında bir rekor kırılmıştı. Bu kadar
öğrenci bugüne kadar hiç toplanmamıştı. Kamp yapılan
binamızın inşaatı İsmail Akpınar’ın özverili çalışmaları
ve Toronto’daki arkadaşların maddi himmet ve fiziki
çalışmaları ile kısa sürede tamamlanmıştı. 3 katlı, her katı
1500 sgft alana kurulu,, 450 dönüm araziye sahip çiftlik
evinde yüzme havuzlu, spor sahalarıyla mükemmel bir
tesis bitirilmişti. Toronto’ya 170 km uzaklıktaki Trenton
ile Belleville arasındaki köyde olan kamp merkezi, 500
bin dolar yerine bedava çalışan arkadaşlar sayesinde
inşaat malzemesi fiyatına 150 bin dolara mal olmuştu.
İnşaata olan katkım boyacılıktaki tecrübem olmuştu. Bir

242
Faruk Arslan

hafta süren boya işini yaparken, bu sanatı bana


kazandıran üçkağıtcı Mahmut’a ilk defa şükranlarımı
sundum. Vakfın 7000 dolara boyatabileceği kamp
binasını boyaları aldırarak ücretsiz birkaç yardımcıyla
halletmiştim. Arkadaşım Gül’ün adımı ‘ Meşhur boyacı
diploması muhabiri’ koymasına aldırmadım.
Bu sırada gerçekleştirdiğimiz Türk Kermesi için
dönercilikte yaptım. Ahçı Mustafa bey ile birlikte tüm
gece sabaha kadar 90 kg ağırlığında Türk döneri takarak
Toronto rekorunu egale ettik. Erdal bey ise kesme işini
üstlendi. Restaurantcılık tecrübem 19 yaşımda Alanya’da
çalıştırdığım salata-portakal suyu lokantasından
geliyordu. Eski becerileriniz dar zamanlarda imdatınıza
yetişir. 2001’de fikri ortaya atılmış, aylar önce hazırlığı
başlamış Türk Kermesi çalışması, 2002 yazında yapılmış,
vakfa gelir getirecek bir gönüllü aktiviteydi.Türkiyeli
hanımların hummalı çalışması,Türkiye'yi, Türk kültürünü
tanıtma, Türk yemeklerini sergileme ve vakfımıza gelir
sağlama düşüncesiyle birleştirilince ortaya güzel bir
hizmet çıktı. Onlarca insan kafa yordu, yüzü aşkın insan
ise emeklerini ortaya koydu. Toronto'nun hava durumuna
güven olmazdı; Sunrise Eğitim Merkezi'nin önünde açık
havada etkinlik yapıldığı için yağmur yağsaydı, tüm
emekler zayi olacaktı. Yağmur yağmaması için dua
edildi. Kermes'in ne anlama geldiğini dahi bilmeyenler
vardı. Turkish Bazaar dedik Kanadalılar için olmadı..
Kimisi Türk festivali, kimisi 'Garage Sale' diyelim diye
ısrar etti. Türkiyeli hanımlar el emeği, göznuru eserlerini
özenle hazırladı, bağış kıyafetler toplanınca bir butik
açacak kadar malzeme birikti. Mantı, dolma gibi özel
Türk yemekleri, baklava, Kemalpasa tatlısı gibi özel Türk
tatlılarını hazırlamak yine hanımlara düştü. Özellikle

243
Faruk Arslan

bayanlar orginizatörü Fatma Durmuş ve Nilgün Sarıkurt


hanımefendilerin fedakarlıklarını anlatacak kelime
bulamıyorum. Gönüllü ahçımız Mustafa beyin döner
makinesini Kanada şartlarına uyum sağlatmak bile üç gün
almıştı. 10 bin adet el ilanı dağıtıldı. Maraş'ın meşhur
ustası Mustafa beyin, 90 kiloluk döneri, diğer Maraşlı
Alaaddin beyin, şiş kebabıyla rekabet etti. Ahmet Turan
beyin koordinatörlüğünde onlarca gönüllü arkadaş
seferber oldu. Bunları bir Kermes düzenlemenin nasıl bir
özverili çalışma gerektirdiğini anlatmak için yazıyorum.
Böylesine zengin Türk sofrası ile gurbetde buluşmak
hasretleri giderdi. Hanımlar, hazırladıkları el emeklerini
üçe beşe bakmadan satarken, ortaya öyle anlamlı bir
Türkiye manzarası çıktı, atmosfere öyle bir Türkiye'nin
havası, kokusu sindi ki, bunu herkes iliklerine kadar
hissetti. 90 kiloluk döner ve 200 kişilik şiş kebap öğleden
sonra tükendi, ne bir parça tatlı kaldı nede bir tabak
yemek. Hintli, Kızıldereli, Çinli, Koreli, Kanadalı pek
çok insan leziz Türk yemeklerini tadarken, elişi ürünlerini
çok beğendi. Türkiye'nin Toronto Fahri Başkonsolosu
Yaman Üzümeri, böylesine güzel bir komitenin böylesine
güzel, sıcak bir etkinliğinde bulunmaktan duyduğu
memnuniyeti dile getirirken, torunları için hediyeler
almayı da ihmal etmedi. Kanada'ya ilk geldiklerinde
sadece 8 kişi olduklarını anlatan Üzümeri, Türk görmek
için Detroit'e gittiklerini, bugün ise böyle bir etkinliğe
gelecek binlerce Türkün bulunmasının bir nimet
olduğunu kaydetti. Toronto Belediye Başkanlığı için
adaylığını koyan Mehmet Ali Yağız, el ilanlarını
dağıtmak için o kadar çok elini çantasına attı ki, sonunda
ilan kalmadı.
Kanada’ya gelen ilk Türkler ülkelerinde ne olursa

244
Faruk Arslan

olsun her türlü işi ekmek parası için yapıyorlardı. Doktor


iken 3 yıl tuvalet temzileyen İbrahim Cintosun bugün
avukattı. 40 yaşında sonra 3 yıl Hukuk okumuş, 10 yıl
sonra yılda 200 bin dolar kazandıran bir mesleğe
kavuşmuştu. Eşi diş doktoru Ayla hanım, diş hekimliğini
tescil ettirene kadar 2 yıl okumuş, değişik eyaletlerde
yapılan 12 ihtisas imtihanı uzun bir maratonda vermiş,
yılda 250 bin dolar kazanıyordu. Kıbrıs Türkü Hasan
bey, 30 yıl sonra Lanscaping- bahçıvanlık işinden zengin
olmuştu. Duran bey, bahçıvanlık yaparak, çimen keserek
16 yıl sonra ev alabilmişti Yüksek mühendis 100’den
fazla projeye imza atmış Ömer bey, yıllardır geceleri
market temizliyordu. Matematik öğretmenlerı Harun ve
Muhsin beyler, akşam 7’den sonra 5 saat pizza
dağıtıyordu. İkiside öğretmen olarak 2 yıl sonra part time-
supply – yedek öğretmen olarak geçici işler bulmuşlardı.
Daha sonra ise müslüman okulunda full time öğretmen
olmuşlardı. Ülkenin matematik öğretmenine ihtiyacına
rağmen 10 aylık bir kursu bitirmeden gerçek öğretmen
olamayacaklardı. Çatı işinde çalışan, temizlikçilik,
sıvacılık yapan yüksek eğitimli Türklerin sayısı
azımsanmayacak kadardı. Çiçek satmadan, seyyar
satıcılığa, inşaatda taş kırmadan Tim Hortons’da kahve
doldurmaya kadar tonla iş, ancak göçmenler tarafından
yapılıyordu. Çünkü düşük saat ücreti olduğu için
Kanadalı bulamıyorlardı.
Mesleğiniz veya diplomanız bilgisayar ve yan
dalları üzerine ise mesela programlama, IT, internet vs.
yeteneklerinize göre fazla zorlanmadan iş bulmanız
mümkündü. Fakat bunun haricinde mühendislik, tıp,
hukuk vs. aklınıza gelebilecek diğer branşlarda iş
bulmanız çok çok zordu, hatta bazılarında hemen hemen

245
Faruk Arslan

imkansızdı. Yeniden sizi okula göndermeye zorluyorlardı.


En azından epey uzunca bir süre için bu baskı söz
konusuydu. İlk işi bulana kadar eski tecrübelerniz,
diplomanız geçerli sayılmıyordu. Eğer işe giripte kendiniz
ispatlarsanız eski tecrübelerinizin varlığını kabul
ediyorlardı. Bu durum sadece Türkler değil tüm yeni
gelenlere uygulanıyordu.
Sizleri Kanada’ya başvuru esnasında puanlamada
karşınıza çıkan onlarca meslek grubu yanıltabilir. Bir defa
Kanada dışından aldığınız (nereden olursa olsun Amerika
ve Avrupa dahil) Lisans, Master ve Doktora
diplomalarının pratikte pek bir önemi yok. Mesela
yabancı bir diploma ile mühendis olarak çalışabilmeniz
için şansınız yaver giderse minimum süre 3 yıldır. Hele
hekim, avukat, öğretmen, akademisyen veya muhasebeci
iseniz, o alanlarda şansınız hiç yok gibi. Mutlaka burada
bir takım okul veya kurslara devam edip Kanada kökenli
sertifika veya diploma almanız gerekli. Tabii bu aşamada
kariyer değiştirmeye her zaman hazırlıklı olmanız
gerekiyor. Bu süreç içerisinde yaş olayının önemi ortaya
çıkıyor. Kanada'ya gitmek için üst yaş sınırı 30-33
bandında olmalı. Kanada'da insanlar 40 yaşında artık
emeklilik planları yapmaya başlıyor. Dolayısıyla 30
yaşından sonra, yaş ile iş bulma arasında ters bir orantı
görülüyor. İşte göçmenlik olgusunun arkasına gizledikleri
gerçek burada yatıyor. Göçmenlere genelde ülkenin
kapıları açık olduğu halde içeriye girdiğinizde malesef
birçok kapının size kapalı olduğunu görüyorsunuz. 3 yıl
sonra Kanada vatandaşı olsanız bile durum çok fazla
değişmiyor. Esas "Kanada toplumu" ile aranızda
görünmeyen bir bariyer var ve sizin bunun içine girmeniz
çok zor. Sizi oraya sokmamak için uyguladıkları bir sürü

246
Faruk Arslan

yöntem ve engel var. Dünyanın dört bir yanından büyük


umutlarla gelip, taksi şöförlüğü yapan bir sürü doktor,
mühendis mevcut. Zaten istatistikleri incelediğinizde
belli mevkilere gelmiş göçmen sayısının ne kadar az
oldugunu görürsünüz. Bunun yanında yeteneğiniz ve
kapitaliniz varsa ve ticaret yapmak isterseniz, iş kurmak
bu başkasının yanında iş bulmaktan çok daha kolay. Bir iş
yeri açmak çok kolay olduğu gibi, bir işyerinin iflas
etmesi aynı oranda kolay. Dolayısıyla piyasa
araştırmasını çok iyi yapmak gerekiyor.
Nasıl iş bulabilirim? İş ilanlarını gazete, dergi,
internet gibi çeşitli kanallardan izlemeniz mümkün.
Ayrıca devlet destekli iş bulmanıza yardımcı olan
kuruluşlar da var, ama onlara fazla güvenip bel
bağlamayın, vakit kaybetmiş olursunuz. Onların
bilgisayar ve internet imkanlarını ücretsiz
kullanabilirsiniz. Bunun yanında özel iş bulma şirketleri
de mevcut. Bunlardan iyi bir tanesi ile temasa geçmek iş
bulma şansınızı yükseltecektir. Kanada' da işe başvurma
ve işe girme Amerika veya Avrupa'dan biraz farklıdır.
Öncelikle Kanada'ya özgü bir özgeçmiş hazırlamanız
gerekiyor. Bunun formatlarını çeşitli kitaplarda
bulabilirsiniz. Amerika'da özgeçmişiniz sizi pazarlamakta
yeterli olur, oysa Kanada da çoğu zaman birilerinin size
referans olması aranan ikinci bir özelliktir. Dolayısıyla
Kanada da bulunan kişilerle yakın temas halinde olmakta
fayda vardır.
Kanada' da kalifiye bir elemanın alacağı ücret
genelde Türkiye'deki iyi şirketlerin verdiği ücretlerden
fazla değildir, hatta çoğu durumda onlardan azdır (2500-
3500 Kanada doları net). Bu parayla sıkıntı çekmeden
insanca yaşayabilirsiniz. Ev kiraları, yer ve evin

247
Faruk Arslan

durumuna göre 500-1500 Kanada Doları civarındadır.


Yiyecek, giyecek vs. fiyatları da Türkiye'den daha
ucuzdur. Kanada'da ırkçılık dünyanın hemen her yerinde
olduğu kadar var diyebiliriz. Bunu açık biçimde
suratınıza vurmasalar bile, dolaylı olarak bir çok yerde
karşınıza çıkacaktır. Öncelikle buna alışık olmanız lazım.
İngiliz ve Fransız sömürgeliklerine dayanan kendini
beğenmişlikleri halen devam ediyor. Bazıları yabancıların
Kanada’da 2. veya 3. sınıf vatandaş olduklarını iddia
ediyor. Ben şahsen Türkiye'de 1. sınıf vatandaş
olmaktansa burada 2. veya 3. sınıf vatandaş olmayı tercih
ederim. Zaten küreselleşen dünyada katı milliyetçilik
duyguları güderek Kanada'da bulunmanın tezat teşkil
ettiği açıktır.
Doğaldır ki bu hayatınızın belki de en önemli ve
radikal kararı Kanada'ya gelmek. "Ben niye gidiyorum"
sorusunu samimi bir şekilde cevaplarsanız kararınız
ortaya çıkacaktır. Eğer çok para kazanmak, zengin olmak,
amiyane tabiriyle kısa yoldan köşeyi dönmek gibi
amaçlarınız varsa Kanada size göre bir yer değil. Eğer
amacınız Türkiye'deki her türlü saçmalıktan, trafikten,
hava kirliliğinden uzak insanca yaşamaksa o zaman gelin.
Çocuklarınıza iyi bir eğitim ve gelecek sağlamaksa o
zaman gelin. Ama unutmayın ki her şeyin bir bedeli var,
bunun için çok çalışmanız ve çok mücadele etmeniz
gerekiyor.
Kanada'da 2001 yılında yapılan sayım sırasında
sorulan sorulardan çıkartılan sonuca göre, göçmenlere
uygulanan ayrımcılık geçmiş yıllara nazaran dahada
artarak devam ediyor. 1990'larda Kanada'ya gelen
göçmenlerin yüzde 40'ı, yani 805 bini lisans ve lisansüstü
eğitime sahip olmasına karşın hala yüzde 29'u meslekleri

248
Faruk Arslan

dışında restaurantlarda, satış elemanı, taksi, tır ve limuzin


şöförü ve güvenlik elemanı olarak çalışıyor. Aynı yıllarda
Kanadalıların yüzde 25'i yüksek eğitim almış ve kendi
mesleklerinde çalışma imkanı bumuşlar. 1990-1999 arası
Kanada'ya gelen göçmenler, daha önceki yıllara göre
daha iyi eğitim almışlardan oluşuyor. Göçmenlerin gelir
oranları düşük olmasına karşın aynı eğitime sahip
Kanada'da doğmuş olanların gelir oranları oldukça
yüksek. 2000 yılında göç etmiş bir erkek göçmen
Kanadalı doğumlu işçinin kazandığı her bir dolara
karşılık 63 cent kazanıyor; 1980'lı yıllarda 1990'a kadar
bu rakamın 72 cent olması dikkat çekiyor. 10 yıl
Kanada'da düzenli bir işte çalışmış göçmen 1990'lı
yıllarda bir dolara karşılık 80 cent kazanırken, 1980'lı
yıllarda bu rakam 90 cent idi. Kadın göçmenlerde durum
daha kötü. Kanadalı doğumlu göçmenlerin yüzdesi 1970
ve 1980'lerde yüzde 22 iken, bu yüzde bugünlerde sadece
yüzde 32lük artış göstermiş; halbuki iyi eğitim almış
göçmenlerin sayısı buna ters orantılı olarak artmış.
Üniversite eğitimi ve dil bilme özellikleri her göçmene
aynı biçimde olumlu etki yapmamış. Hala pek çok
göçmen Kanada doğumlulara göre çok kaliteli bir
geçmişe sahip olmasına rağmen lise mezunu
Kanadalılarla aynı işi yapıyor, üstelik daha düşük ücrete
çalışıyor.
Kanada, dünyada yüksek eğitim almış insanlara
sahip birinci ülkesi olmasına karşın, bu durum gelirlerine
yansımıyor. 2000 yılında ortalama gelir seviyesi 30 bini
aşmasına rağmen, hala çalışan 6 milyon 659 bin kişi yıllık
20 bin doların altında kazanıyor, yani yoksulluk sınırında
yaşıyor. Özellikle göçmen ve gençlerin düşük ücretle
çalıştırılması, kadınların erkeklere göre bir dolarda 30

249
Faruk Arslan

cent az kazanması, Kanada'yı sosyolojik açıdan tehlikeli


hala getiriyor. Kanada Sosyoljik Gelişme Birliği raporuna
göre, ' Baby Boomer' dönemindeki işçiler piyasadan
çekilirken yerini dolduran üniversite eğitimli göçmen ve
Kanada doğumlular düşük ücret alıyor. Yılda 100 bin
doların üzerine kazanan yaşlıların yüzde 70'ı, yani 447
bin kişi ahirete göçmüş durumda. Bunların her beşinden
dördünün erkek olması dikkat çekiyor. Yaşlıların yerini
dolduranlar iyi eğitimli olmasına rağmen düşük ücretle
çalıştırılıyor, 1980'den beri her 10 Kanadalı işçiden ancak
dördünün kazançları yükselmiş, geri kalanları çok az
kazanım elde etmişler. Düşük maaşla çalışanların yüzde
59'u lise, yüzde 16'sı üniversite, yüzde 11'i kolej mezunu.
Düşük gelirle çalışanlar nüfusda kadınlara önemli bir
yüzdeyi oluşturuyor. Bu kadınların büyük bölümünü
1990'lara iki kat kötü şartlarda kadın satış elemanı, ana
okulu öğretmenleri ve yardımcıları olarak çalıştırılıyor.
2000 yılı rakamlarına göre, 25-64 yaş arası Kanadalı
yetişkinlerden üniversite ve kolej bitirenlerin oranı yüzde
41'e ulaşarak, gelişmiş ülkeler içinde birinciliğini
koruyor. Bu rakam ABD'de yüzde 37, İrlanda'da yüzde 36
ve Japonya'da yüzde 34 olmasına karşın, elde ettikleri
yıllık gelir ile karşılaştırıldığında Kanada'nın en sonda yer
aldığı ortaya çıkıyor. (44)

RESUME YAZMA SANATI

Kanada' da iş aramak ya da istediğiniz işi bulmak


oldukça yıpratıcı. Türkiye' deki alışkanlıklarınızdan
kurtulup, iş aramayı gerçek bir iş haline dönüştürmeniz
gerekiyor. Burada resume olarak geçen CV' niz kesinlikle
baştan sona değişecek ve hatta her iş görüşmesinde, her iş

250
Faruk Arslan

başvurusunda, eş-dost, arkadaşlarınızın da tekrar gözden


geçirmeleri ile yeniden şekillenecektir. Firmaların insan
kaynakları yöneticilerini yüreklerinden vurmak için
elinizde tek mermi var: Resumeniz. Üzerinde yaş, medeni
hal, hatta referanslar... gibi bilgilerin bulunmadığı, sadece
isim, iletişim bilgileri ile eğitim ve iş tecrübenizle ilgili
detayların bulunduğu resumenizin önemini iş ararken
sahip olduğunuz bol düşünme vaktinde anlıyorsunuz.
Yaklaşık 300 kadar resume gönderme işleminden sonra
biraz daha iyice öğrenmiş olduğum Resume yazma ve
takip etme çabalarım sonucunda iş görüşmelerim
başlamış oldu. Her nedense USA' daki işe hemen başlama
konusunda ısrarcı davranan şirketlerin aksine Kanada'
dakiler pek nazlı idiler.
Birol Uzunmehmetoğlu hatırasını şöyle anlatıyor:
Şu an çalışmakta olduğum iş için dört defa iş görüşmesine
alındım. Yapacağım iş ise, daha önce Türkiye' de
yapmakta olduğum işin sadece ufak bir detayı idi, ama
şirketin insan kaynakları departmanı, yeni genel
müdürleri seçilecekmişcesine hakkımda detaylı bir
araştırma yaptı. Hatta, ilk görüşmemizde Kanada
kanunlarına göre şirkette üç ayım dolmadan yılbaşı ve
diğer bayramların parasının maaşımdan kesileceği bile
hatırlatıldı. İşe başladığımda aylardır tüm Kanadalıları
heyecanlandırmakta olan Christmas' tan bizim şirkette de
herkesin bahsetmekte olduğunu gördüm. Herkes, her
yerde-tanımadıkları ile bile- Christmas' ta ne giyeceğini,
nereye gideceğini, ne hediyeler alacağını, v.s.
konuşuyordu. İnsanlar havalardan sohbet açmıyorlardı,
çünkü havalar zaten hep soğuktu! Bu nedenle geriye
sadece konuşacak Cadılar Bayramı, Şükran Günü ve
özellikle de Christmas kalıyor. Nihayet Christmas geldi

251
Faruk Arslan

ve insanların içlerindeki çocuk ruhları ortaya çıktı.


Birlikte çalışmakta olduğum Kelly, başına yılbaşı ağacı
süsü takmış, ayağına Noel Baba' li, kırmızı-yeşil, uzun
burunlu çoraplar geçirmiş, ayakkabısız geziyordu. Bir
başka bölüm müdürünün ayağında bizim akşamları evde
giydiğimiz kocaman, ayıcık şeklinde terlikler vardı. Bir
anda tüm ekran koruyucular (ya da wallpaper' lar) Noel
Baba' lı oldu. Paket kağıtları, özel hediye çantaları, özel
hediye etiketleri ve yanına ilave ettikleri kartları
hediyeden daha fazla para tutuyordu. En komiği ise
benimle bin bir ciddiyet ile iş görüşmesi yapan İnsan
Kaynakları yöneticisinin ayağında çıngıraklı çoraplarla
dolaşması idi. Bu şekilde çoraplarını giydiği günlerde
onun nereye gittiğini herkes biliyordu: İş görüşmeleri.
Şimdi herkes, Christmas' ta harcadıklarını nasıl ödeyeğini
düşünüyor. Tanıdığım hemen hemen herkesin kredi
kartları limitlerine ulaşmış durumda. İşte bu nedenle olsa
gerek, Kanada' da kredi kartı almak da biraz zor. (45)
Erkin Ağsaran'ın eski hatalarını, tecrübelerini ve
edindiği dersleri paylaştığı iş hatıraları tüm yeni
göçmenlerin okuması gereken hususları içeriyor: İlk
geldiğimde burada tanıdığım kimse yoktu, dolayısıyla
kimsenin resume'sini örnek alamadım. Ben de doğal
olarak kütüphaneden resume ve cover letter hazırlama
kitapları alıp çalışmaya başladım. Ama aldığım kitaplarda
gösterilen resume'ler hep ya yönetici kademesinde ya da
teknik olmayan pozisyonlar arayan insanlar için
hazırlanmıştı. Aslında kitapları incelerken, 'zaten 15 yıl
tecrübesi olan, üç-dört firmada yöneticilik yapmış
adamlar niye hala resume hazırlamak için bu kitaba
başvursun ki' şeklinde bi sürü küfür etmiştim ama bu
uyanmama yetmedi. Neyse, ben de Türkiye'deki iş

252
Faruk Arslan

geçmişime güvenerek (şirketin yazılım bölümünün


başındaydım, gerçi bölüm toplam üç kişiydi ama olsun)
benzer bir resume hazırladım. Tabi yönetici gibi resume
hazırlayıp, teknik detayları koymayıp intermediate/senior
developer pozisyonlara başvurunca adamlar aramıyor.
Geç olsa da uyanıp yönetici özelliklerini resume'den
çıkarıp onun yerine teknik laflar sıkıştırınca (şunu
yazarken C++ kullandım, bunu yaparken SQL Server
prosedure yazdım vs.) adamlar aramaya başladı. O
zamana kadar ayda bir kişi belki arıyordu, ondan sonra
haftada iki, bazen üç telefon gelmeye başladı. Birkaç
interview'dan sonra da tecrübe kazanıyorsunuz.
Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları;
- Eğer yönetici pozisyonu aramıyorsanız ve job
description'da da öyle bir özellik istemiyorlarsa
yöneticilik vasıflarından bahsetmeyin. Bir teknik adamın
resumesinde (eğer bullet'lar halinde hazırlamışsanız)
içinde teknik birkaç terim bulunmayan bir bullet
bulunmamalı. İlanda müşteriyle arada muhattap
olacağınızdan bahsediyorsa ve bu şekilde tecrübeniz varsa
tek bir bullet halinde onu yazarsınız, daha fazla değil.
- Yönetici pozisyonu aramayın. Eğer Kanada'daki ilk
işinizi arıyorsanız ve geçmişte gerçekten yönetici olarak
büyük başarılar gösterdiğinizi kanıtlayamıyorsanız,
yaşınız da mesela 35'ten küçükse, bu tür pozisyonlara
başvurmak şemsiyeyle moose avlamaya çıkmaya benzer,
işe alınırsanız bir gariplik olduğunu düşünmeniz gerekir.
- Ben hiç yapmadım ama HRDC ofislerinde resume'nizi
değerlendiren bir bölüm var. Ne kadar teknik olduklarını
bilmiyorum ama inceliyorlar, hatalarınız varsa
söylüyorlar, hatta sizi bir interview'a alıp pratik
yapmanızı sağlıyorlar.

253
Faruk Arslan

- Kütüphaneden resume kitapları alacaksanız mümkün


olduğu kadar teknik pozisyonlar için olanlardan alın.
Benim düştüğüm kekliğe düşmeyin. Düşerseniz de çabuk
uyanın.
- Teknik işlerde sizi işe sokan en önemli faktör
resumeniz. Teknik pozisyonların diğerlerinden bir farkı
ölçülebilir olması. Adamlar ölçmek için gerekirse
interview sırasında sizi bir sınava alıyorlar. Interview
kitaplarında görünen 'en güçlü ve en zayıf yanlarınız?' ya
da 'kısa ve uzun vadeli planlarınız nedir?' gibi sorularla
ben hiçbir interview'da karşılaşmadım. Ama en sık
sorulan sorulardan.
Onun dışında son haftalarda edindiğim birkaç
trick;- usenet'de tor.jobs diye bir newsgroup var. İş
ilanları post ediliyor ama aslına bakarsanız bu açıdan çok
faydalı değil, çünkü çoğu workpolis 'tekilerin aynı.
Recruiter'lar muhtemelen resume toplamak için aslında
olmayan ya da çoktan kapanmış pozisyonları tekrar tekrar
gönderiyorlar. Ancak, tor.jobs'da dönen bir muhabbette
bir Kanadalının dediği lafı aklımda kaldığı kadarıyla
aktarıyorum: Resumeye koyduğunuz herşeyi gerçekten
yapmış olmanız gerekmez. "You were around when
somebody else was doing it". İtiraf ediyorum benim
resumede de böyle maddeler var. Ya da en azından birkaç
ay kendi kendime uğraştığım bazı şeyler 1-2 yıllık iş
tecrübesi gibi görünüyor. Bunu herkes yapıyor ve siz
yapmazsanız daha başlangıçta herkesten 10 adım geriden
start almış oluyorsunuz. Tabi çok abartırsanız daha sonra
patlar, en azından sonradan destekleyebilmeniz lazım.
Unutmayın, birçok şirket sizi işe alırken oturup sizi yazılı
sınava sokuyor, bazıları sınavda program yazmanızı
istiyor.

254
Faruk Arslan

Bu çok ilginç. İlanları kurcalarken birgün aklıma


geldi, denedim ve oldu. Biliyorsunuz recruiter'lar genelde
şirketin ismini vermeden ilan yayımlarlar. Özellikle bir
sürü çok kaliteli unemployed insanın olduğu bugünkü
gibi bir piyasada zaten az sayıdaki ilana herkes
başvuracaktır. Recruiter sizin resumenizi tercih edip
şirkete gönderecek de ondan sonra bir de şirketle
uğraşacaksınız, kolay değil. Ama recruiter'i aradan
çıkarıp doğrudan şirkete resume göndermek şansınızı
arttırır. Hem şirket recruiter'a para ödeyeceğine aynı
kalitedeki elemanını kendi bulmayı tercih edecektir. Bu
noktada ne yapıyorsunuz; recruiter'in ilanından mesela
job description kısmından bir cümleyi aynen alıyorsunuz,
google'da aratıyorsunuz (copy paste çok etkili, ama
google'da bütün cümleyi tırnak içine almanız lazım). Eğer
şirket aynı ilanı kendi sitesinde de vermişse, ta taaa, artık
şirketin kim olduğunu biliyorsunuz, resume'yi oraya
gönderiyorsunuz. Ben kabaca her 5 ilandan birinin
şirketini bulabiliyorum. Gerçi sonuç hala yok ama ihtimal
artıyor. (Aranızda recruiter bir akrabası olan yoktur
umarım, bu trick hoşlarına gitmeyecek. Ama ne demişler,
'savaşta, aşkta ve iş ararken her yol mübah').
Geçen gün eski şirketteki Kanadalı bir arkadaştan
aldığım tüyo; Resume gönderdikten birkaç gün sonra
birde thank you letter gönderilir. Böylece işle gerçekten
ilgilendiğinizi hissettirirsiniz. O mektupta da dersiniz ki;
"Geçen gün resume göndermiştim, onu incelediğiniz için
teşekkür ederim. (Gerçekten inceledi mi bilmiyoruz ama
kimin umurunda, hem bu sayede incelemeye zorlamış
olacağız). Önümüzdeki günler içinde interview
olanaklarını konuşmak için sizi arayacağım. bla bla bla".
Ve birkaç gün sonra gerçekten ararsınız. Kaybedeceğiniz

255
Faruk Arslan

birşey yok, ama karşılığında adamı birşeyler söylemeye


zorluyorsunuz. Adam ya açık açık 'siz uygun değilsiniz'
diyecek, ya 'hala değerlendiriyoruz, biz sonra ararız'
diyecek, ya da bişey diyemeyecek, randevu verecek.
Benim eski şirketten bir Rus arkadaş da şirketin
birine $100 verecekmiş, resumesini 1500 şirkete
göndersin diye. Vazgeçirmeye çalıştık. Spamcılar böyle
para kazanıyor. O 1500 resumeden de hiç birşey çıkmaz
muhtemelen. Az ama öz göndermek daha faydalı. Her
şirket için 2-3 saat uğraşmayı göze alın. Her ilan için
resumeyi tekrar düzenleyin, adamların istediklerini ön
plana çıkarmak için oynamalar yapın. Cover letter'i her
şirkete özel olarak hazırlayın. Resume'yi okuyacak kişinin
adını öğrenin ve onun ismine gönderin. Bunlar klasik
tüyolar, ama işe yarıyor. (45)
Erkin'in "eski hatalar, tecrübeler, edinilen dersler
vs" konulu deneyim yazısı üzerine İnanç Yıldırım da
Kanadainfo.com' da yayımlanan yazısında epey detay
vermişti: Eğer detaya girmezsek, emin olun çok şey
kaçabiliyor gözden. Burada aktarılan deneyimleri dikkatli
bir şekilde süzer ve anlarsanız, oldukça faydasını
görürsünuz sanıyorum. Tabii ki, herkesi her işe sokamaz,
veya olmayan işleri yaratamazsınız!
1. Bu konuda devlet destekli kuruluşlardan yardım
almayı deneyebilirsiniz. (COSTI, HRDC, Skill For
Change ... Bunların tam listesini HRDC'den
bulabilirsiniz.) Bu kuruluşlar en azından sizi psikolojik
olarak işsizlige alıştıracaklardır. Buralarda tanışacağınız
diğer göçmen meslektaşlar hem ileride network
kurmanıza yardımcı olacak, hem de er-yada-geç
kapılacağınız işsizlik psikolojisinden sıyrılmanıza
yardımcı olacaktır.

256
Faruk Arslan

2. Kendinizi çok büyük beklentilerin içine


sokmayın. Türkiye'den daha düşük bir maaş ve pozisyonu
içinize sindirmeye çalışın başlangıçta. (3 yıldır ben hala
eski düzeyimi yakalayamadım!) Böyle bir iş ile başlamak
bile, işsiz beklemekten daha yararlı olabilir.
(Unemployment Insurance, Mesleki Kurslarda Eğitim
görme yardımı, Psikolojik olarak tatmin, vb açılardan bile
getirilerine bakın!)
3. İşsizliğinizi (veya kapıların yüzünüze
kapanmasını) kişisel olarak almayın. Sanırım, tüm Doğu
Toplumları gibi biz de oldukca duygusalız, ve her türlü
hareketi kişisel olarak algılamaya meyilliyiz. (Daha sonra
küsme, kavga ve hakaret, vs) "Ben İnanç Yıldırım
olduğum için değil, gerçekten pozisyon olmadığı için
çağırmadılar" gibi. Bu komik geliyor olabilir ama, sadece
bir çevrenizde geçen konuşmaları dinleyin, size de bir çok
kişi "Kanadalılar göçmenleri almıyorlar işe, alsalar bile
para vermiyorlar" söylentilerini duymuşsunuzdur. Bu
tamamen farklı bir Doğu Toplumu özelliği, farklı bir
tartışma konusu, o yüzden sadece, işe girdikten sonra
gerçekleri göreceksiniz diyerek geçelim.
4. Daha önceki ülkenizde okuduğunuz okullar,
çalıştığınız kurumlar, vs vs burada çok anlam ifade
etmeyebilir. Bu yüzden biraz daha alçakgönüllü veya
"safça" bir yaklaşımda bulunmak yararlı olabilir. Hem
Kuzey Amerika'nın gerçekten diğer kültürler konusunda
ne kadar bilgisiz ve tembel olduğunu hatırlayın, hem de
burada hikayelerden çok sonuçların değerlendirildiğini
unutmayın. Yani, "ODTÜ Makina mezunu" olarak
övünmek yerine, "Toyota fabrikasında TQM" çalışmak
gibi.
5. Yine bir üstteki maddeden çıkarım olmak üzere,

257
Faruk Arslan

burada şirketlerin (özellikle giriş seviyesinde) çok büyük


vizyon taşımadıklarını söyleyebiliriz sanırım. Yani
olaylara çok daha pragmatik (faydacı) yaklaşıyorlar.
Bunun hem avantaj, hem de dezavantaj olduğunu
unutmayın. Yani "Bilgisayarın kitabını yazmış" bir
çalışan yerine "HTML bilen" bir elemanı tercih
edebiliyorlar gerektiğinde. Sanırım şirketler ve çalışanlar
birbirlerine daha "sadakatsız" oldukları için ve her iki
taraf da birbirinin böyle olduğunu bildiği/düşündüğü için,
böyle davranıyor olabilirler. Yaptıklari işe göre
değerlendirdiğinden, doktorası olan bir adam ile Lise
mezunu adam aynı koltukta oturtuluyor.
6. Yine yukarının devamı olarak, şunu tavsiye
edebiliriz sanırım: Bir çok konuda derin bilgiler vermek
yerine, hedef aldığınız çalışma konusunda sadeleştirilmiş
bir özgeçmiş hazırlayın. "Experience in Relational and
Hierarchical DB Management Systems" yerine, "3 years
Oracle experience" (veya "DB2") deyin. Garip geliyor
kulağa ama, evet böyle, çünkü sizi mülakata alacak "SW
Development Team Leader" olan kişi, 2 yıl öncesine
kadar Aslan Terbiyecisi olarak kariyer yapmışta olabilir.
Abartmıyorum, çalıştığım şirketten kotarılmış bir örnek
idi bu!
7. Yukarıdaki örneğin bir yararı da, özgeçmişinizi
sakladıkları DB'den öncelikli olarak çıkmanızı
sağlayabilir. Yani "Oracle bilen bir kişi" aramasında
Arama Anahtar kelimesi "Oracle" olacaktır. Sanırım artık
bunu herkes biliyor.
8. Eğer mümkünse, özgeçmişinizi kronolojik
değil, fonksiyonel formatta hazırlayın. Böylece, "nerede,
ne okuduğunuzu ve hangi pozisyonlarda çalıştığınızı"
anlatmak yerine, "neler yapabileceğinizi" göstermiş

258
Faruk Arslan

olacaksınız. Bu 2 tipin karşılaştırılmalı örnekleri Resume


örnek kitaplarında sık sık verilir.
9. Özgeçmişinizde "Transferable Skill" lerinizi
vurgulamayı unutmayın. Ve hatta transfer ettirerek yazın.
Örnek: "Şırnak'ta çavuşluk yaptım", aslında "Experience
in Team Leading" ve "Worked under pressure" olabilir
unutmayın.
10. İlginç hobileriniz varsa yazın, bunların etkili
olduğunu söyleyen bir çok arkadaşım oldu. Sanıyorum bu
IT sektoründe ek önemi daha var: En büyük rakip
gruplarımız Çinliler ve Hintliler, her iki grupta iş
tecrübesi dışında çok az şey koyabiliyorlar
özgeçmişlerine. Ruslar da buna dahil edilebilir. Oysa,
"Scuba-diving", "Sky- diving", "Parapante", "Working in
volunteer camps in Europe", "Guitar playing" biz Türkler
arasında diğer saydığım toplumlara göre çok daha sık
rastlanan hobiler. Bu özellikler ile, isminizin okuyanın
aklında kalmasını, ve diğerlerinden farklı olduğunuzu
göstererek (Kanadalı ise) bir yakınlık kurulmasını
sağlamış olacaksınız. Sanırım bunların ne kadar önemli
olduğunu biliyorsunuzdur veya yakında bileceksiniz!
11. İş bulma ve entegrasyon konulu kurslarda
(bkz: madde 1) size değişik kişiler tarafından değişik
öneriler sunulacak (aslında dikte ettirilecektir). Kişisel
tavsiyem, kafanıza yatmayan, kendinizle bağdaşmayan
hiçbir harekete girişmemeniz. (Örnek: COSTI' de bize, IT
şirketlerinin müdürlerinin telefon numaralarını bulup,
direkt bağlantı kurmamız tavsiye ediliyordu. Denemedim,
o yüzden birşey söyleyemem. Ancak, 3 yıllık çalışma
hayatımda, hiç kimsenin bu şekilde bizim şirkete girdiğini
duymadım.
12. Mülakat konusunda şunları unutmamakta

259
Faruk Arslan

fayda var: Doğu'da oldukca popüler olan, "yalan",


"çıkarcılık" ve "rüşvet" gibi olgular burada daha az
"görülebilir" olduğundan, bu konularda dikkatli olun.
Yani, Geleneksel Türk sanatlarından olan, Abartma,
Övünme, ve Çıkar Teklif etmek ters tepebilir.
Karşınızdaki kişi, (eğer Kanadalı ise), bu olgulara hiç
mazur (exposure) kalmamış olabilir ve ne dediğinizi
anlamayabilir.
13. Aracı kurum (Headhunter) kullanmak tavsiye
edilmiyor genelde, ancak ben baslangıç için bir
sakıncasını görmüyorum. En iyi yöntem değil, ama başka
aracılık yapacak kimse yoksa iyi fikir olabilir. Aracı
kurumun sizden bir çıkarı yok, eğer size iş bulurlarsa
oldukça yüklü para kazanıyorlar.
Bu yüzden, olaya profesyonel olarak eğiliyorlar, ve çaba
sarfediyorlar. (her zaman değil tabii). Size önerilerde
bulunuyorlar. Mülakat gibi zamanlarda özellikle "tüyo"
verebiliyorlar. Çünkü bir önce alınan/geri çevrilen adamı
da onlar yollamış oldukları için durumu biliyorlar.
İngilizce'niz kuvvetli değilse, "tercüman" oluyorlar.
Aslında "katalizor" demek daha doğru. Size daha uzun
süre ayırdıkları için siz kendinizi daha iyi anlatabilirsiniz
onlara, sizi dinliyorlar. Onlarla daha "gerilimsiz" ilişki
kurabilirsiniz. (Networking için ilk adım!) Her
görüşmenizde, mülakat deneyiminiz artıyor! Negatif
Yönü: Özgeçmişiniz sizin iradeniz dışında bir yerlere
gidebiliyor, zaman kaybı, komisyonculara para
yedirmemek gibi bir takıntınız varsa...Örnek Deneyim:
Ben bir çok headhunter ile soğuk iş gorüşmeleri yaptıktan
sonra, sonuncusunda, farklı bir yol denedim: Adama,
"bana güven ve UNIX'te bir 'entry-level' iş bul, herşeyi
yapabilirim" dedim. Sonuç oldukca memnun edici oldu

260
Faruk Arslan

her ikimiz için de.


14. İşe girdikten sonra maaş artımı ve pozisyon
yükseltilmesi güzel bir şekilde yapılıyor denebilir
sanırım. En azından benim deneyimlerim bunu söylüyor.
(bkz: madde 2) Dolayısıyla "entry-level" işe girmekte çok
büyük bir sakınca yok başlangıç için.
15. Bir küçük detay önerisi daha: (Telefon ile iş
görüşmeleri) Eğer İngilizce'nize güvenemiyorsanız,
evinizdeki "answering machine"i kullanın. Gündüz
telefonları açmayın, bırakın sizi arayan kişi not bıraksın.
Daha sonra adı, soyadı, telefon numarası ve şirketi bu
mesajlardan belirleyin, hatta gerekirse haklarında bilgi
toplayın geri aramadan önce. Bunun ses tonunuz üzerinde
etkisi olacaktır. (Ben bir türlü isimleri yakalayamıyordum
ilk zamanlar.)
"Klasik sorular" ile karşılaşacaksınız. ("En güçlü
yanınız?" vs.) Unutmayın ki bu sorular değişik kılıflarda
geliyor: "Eski müdürünüzü arasak, bize sizin hakkınızda
ne söyler dersin?" "Bize en son çalıştığın yere/müdüre ait
3 kötü özellik söyle", "Bize bir 'war-story' anlatabilir
misin?", "Have you ever worked under pressure?" , "Why
did you leave your last company?" ve benzeri sorular
aslında hep aynı yere varmaya çalışan sorular. Bunları
aklınızdan çıkarmayın. Hiç kimse veya kurum hakkında
negatif konuşmamaya özen gösterin! (46)
Uğur Gündoğmuş, anlatıyor: "Kanada beni
göçmen olarak kabul etti, ben de zaten zehir gibiyim,
orada başarılı olmamam için hiç bir neden yok" diye
sakın düşünmeyin. Mühendis bir arkadaşımın verdiği
bilgiye göre, her yıl Ontario'daki üniversitelerden
yaklaşık 5,000 mühendis mezun oluyor ve her yıl 10,000
yeni mühendis de göçmen olarak Ontario eyaletine

261
Faruk Arslan

geliyor. Yani rekabet ne durumda tahmin edebilirsiniz.


Mühendisliği sadece örnek olarak verdim, diğer meslekler
için de hemen hemen aynı rekabet sözkonusu, zaten yeni
yasada meslek puanı kaldırılıyor.
Bir de olaya şöyle bakın; gelen herkes,
ülkelerinin, sizin gibi en iyilerinden. Yüksek lisanslı,
doktoralılar var. Sakın bunları gözünüzü korkutmak için
yazdığımı düşünmeyin. Zaman zaman buraya bizden önce
gelenler için "Kanada'nın nimetlerinden
yararlanıyorsunuz, bir eliniz yağda diğeri balda"
denildiğini okumuştum. Ben yeni gelen (1 - 2 yıllık) hiç
bir Türk arkadaşımın ellerini yağ ve balda görmedim.
Gördüklerim farklı yağ lekeleriydi. Buna hazırlıklı olun.
Bu noktada ilginç bir şeyi aktarmak istiyorum.
Burada herkes, her yaşta, her işe başvurabilir. Yani
utanmak yok. Türkiye'deki mesleğinizi burada icra
etmekte zorlandığınız noktada, üniversite eğitimi
gerektirmeyen işlerde (bazıları `survival job´ diyor)
çalışabilirsiniz. Dikkat edin, "çalışabilirsiniz" diyorum,
çünkü bunun da garantisi yok. Burada, Türkiye'deyken
yapmayı hiç düşünmediğiniz bir işi yapmak için bile,
önce ciddi bir CV (buradaki adıyla resume) yazacaksınız.
Birçok (bazen yüzlerce, binlerce) aday arasında
görüşmeye seçileceksiniz, sonra da onların yöntemiyle
kendinizi satacaksınız. Şaka yaptığımı ya da abarttığımı
düşünenlere bir arkadaşımın tanıdığının başına gelen bir
örneği aktarayım...
Malum burada evcil hayvan sayısı bir hayli fazla.
Şöyle akşam üzerleri bir parkta dolaşmaya giderseniz,
köpeklerini dolaştırmaya çıkmış bir çok insan görürsünüz.
Bizim örneğimizdeki arkadaşımız da köpek dolaştırma işi
için bir yere başvuruyor. Sorulan ilk soru "Kanada

262
Faruk Arslan

tecrübeniz var mı?". Şimdi bana köpek dolaştırmanın


tecrübesi mi olurmuş diye sormayın, oluyormuş işte.
İkinci soru ise "Hangi cins köpekleri dolaştırmakta
tecrübelisiniz?". Ağlar mısınız yoksa güler misiniz siz
karar verin...
Şimdi bu iki örnek nasıl bertaraf edilir, ona
gelelim. Yani kendi mesleğinizde hemen iş bulmak,
bulamazsanız "survival job"u kısa sürede elde etmek.
Bunun da hemen başlangıçta iki yöntemi var (diğerlerini
daha sonra yazacağım). Birincisi şans (buraya gelince
şiddetle ihtiyacınız olacak) ve ikincisi de para. Şans, sizin
şansınıza kalmış ve para da sizin cüzdanınıza bakıyor.
Benim bu konuda çok net iki önerim var: Bekar
arkadaşlar 12.000 CAD'dan daha aşağı bir rakamla
gelirlerse ve şansları yaver gitmezse, moralman kısa
sürede çökebilirler. Kaba bir hesapla 500 CAD kalacak
yer + 500 CAD yaşam giderleri diyorum. Bu da ayda
1.000 ve yılda 12.000 CAD yapıyor. Bu bir yılda da
hayatınızı kazanmak zorundasınız artık.
Benim gibi evli arkadaşlar ise biraz tufaya geliyor.
Onlara önerim en az 20.000 CAD getirmeye çalışmaları.
Yine kaba bir hesapla; 750 - 900 CAD arası kira ve 600 -
750 CAD arası yaşam giderleri toplam 1.500 CAD
ediyor, 12 ile çarparsanız yıllık 18.000 CAD yapar ve geri
kalan 2.000 CAD ise evinize almak zorunda olduğunuz,
yatak, mutfak eşyası, tv v.b. giderleriniz için gereken
asgari rakam. Türkiye'deki eşyalarınızı düşündüğünüzde
biraz kötü olacaksınız, aldırmayın, başlangıçta herkes
aynı durumda. Bu rakamlar en fazla %10 azalır ama %20
-30 artabilir de. Buraya gelecek bütün arkadaşlara yol
gösterir diye düşünüyorum. Ha, kısa sürede iş mi
buldunuz, süper!!! Paranız zaten sizin, güle güle harcayın

263
Faruk Arslan

ya da biriktirmeye devam edin. Burada alacağınız ilk evin


ilk ana ödemesi için başlangıç olur, fena mı?
Benim sözünü etmek istediğim şey, temel olarak
şu: "Aman ben Kanada'ya kapağı atayım da ne olursa
olsun" mantığını aklınıza bile getirmeyin. Eğer yukarıda
söylediğim rakamları karşılayamazsanız ve mazallah
uzun bir süre iş bulamazsanız, yaşayacağınız çöküntü çok
büyük olur. Herkes farklı eğitimlerinden geldiği için,
doğal olarak herkesin İngilizce seviyesi de farklı düzeyde.
Robert kolej, Üsküdar Amerikan gibi İngilizcenin iyi
öğretildiği bir liseden mezun değilseniz ya da bir şekilde
İngilizceye çok hakim değilseniz, bu yazıyı okuduktan
hemen sonra kendinize bir program yapın ve çalışmaya
başlayın. Gramer bilginizin tam olduğunu düşünüyor
olsanız bile, siz yine de bir gözden geçirin (herkesin
eksiği var). Bilirsiniz; okumak ve anlamak, konuşmak ve
yazmaktan çok daha kolaydır. Bu nedenle, yazma ve
konuşma konusunda kendinizi geliştirmeniz gerekiyor.
Artık internet ortamında "chat" arkadaşları mı
bulursunuz, Türkiye'de yaşayan yabancı arkadaşlar mı
edinirsiniz bilemem, ama "native speaker" yani ana dili
İngilizce olan birileriyle yazışın, konuşun, anlaşın. Bol
bol pratik yapın. Kanada'da nasıl olsa mecburen gelişecek
diye düşünmeyin ve olabildiğince hazırlıklı gelin. Dile
uyum süreciniz, buraya geldiğinizde karşılacağınız ilk
şey. Zorlanacaksınız. Önemli olan bu zorlu süreci
olabildiğince kısa tutabilmek. Bu da tamamen sizin
İngilizce düzeyinize bağlı. Unutmayın, ne kadar çok
pratik yaparsanız o kadar iyi. Her fırsatı değerlendirin,
hatta siz fırsatlar yaratın. Evinizde kablo tv varsa, düzenli
olarak BBC, CNN izleyin. Kulağınızı alıştırın. Çünkü şu
anda olabildiğince geniş zamanınız var. Bu zamanı,

264
Faruk Arslan

buraya geldiğinizde rahat edebilmek için değerlendirin.


Elbette buraya geldiğinizde, İngilizceleri sizden
iyi olmayan pek çok insanla karşılacaksınız. Ama
unutmayın, İngilizceniz ne kadar iyi olursa, buraya uyum
sağlamanız, iş görüşmelerinde rahat etmeniz ve iş
bulduktan sonra da iş ortamında herhangi bir dil sorunu
yaşamamanız o derece kolay olacaktır. İnanın bu, ekmek
kadar su kadar önemli. Bazılarınıza bu İngilizce çalışma
önerisi çok sıradan gelebilir. Buraya geldiğinizde ne
demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Türkiye'de
yıllarca İngilizce eğitim görüp, buraya geldiğinde evine
bir telefon bağlatmak için bile telefon etmeye çekinen
insanlar tanıdım. Çünkü telefonda konuşmak, yüzyüze
konuşmaktan çok daha farklı tahmin edersiniz. Sizler bu
konuda hazırlıklı olun. Buraya geldiğinizde "ah keşke
İngilizce çalışmaya zaman ayırsaydım" demeyin sonra.
İngilizce ile bir şekilde haşır neşir olmaya
başladınız, başka neler yapabilirsiniz? Hepimiz internet
kullandığımıza göre, MS Office programlarına aşinasınız
tabii ki... Yani Word, Excel, PowerPoint ve Access'den
söz ediyorum. İşte size, buraya geldiğinizde kendi
mesleğinizle ilgili hemen iş bulamazsanız, bir iş kapısı.
Bir çok şirkette sadace bu programları çok (ama çok) iyi
kullanabilen elemanlara ihtiyaç var. Lütfen dikkat!... çok
iyi diyorum. Yani örneğin, Word'de dakikada kaç kelime
yazdığınız çok önemli. Burada bir takım ajanslar var.
Gidiyorsunuz, ben şu programları biliyorum diyorsunuz,
hemen size bildiğinizi söylediğiniz programlarla ilgili bir
test veriyorlar. Excel mi dediniz, geçiyorsunuz
bilgisayarın başına ve bilgi düzeyinizi test ediyorlar. Ak
koyun kara koyun çıkıyor ortaya. Türkiye'de bizim şöyle
bir sorunumuz var. Biz, herşeyi biliyoruz. Bu konuda,

265
Faruk Arslan

kendimden örnek vereyim. Word kullanıyorum, Excel ve


PowerPoint biliyorum sayılır, ama ne kadar? Kendime
yetecek kadar. Bu tip işler için kendine yetecek kadar
biliyor olmak yetmiyor işte. Sizden daha iyi bilenler,
doğal olarak bu işleri alıyorlar. Bilmem anlatabiliyor
muyum?
İşte sizlere bir tavsiye daha... Yapabiliyorsanız bu
dört programın hepsinde de iyice kompetan olun. Word
mü dediniz, işin piri olun... Access mi? Sizden sorulsun.
Excel mi? Sizin için çocuk oyuncağı. PowerPoint mi?
Kralını bilin. İsterseniz bunlardan herhangi birine iyice
yoğunlaşın, ama ne yapın edin, hazır zamanınız varken,
ingilizce gibi, bu programlara da vakit ayırın. Buraya
gelince kendi alanınızda hemen iş mi buldunuz? Ne
güzel! Bu programların hepsi neredeyse her şirketin
demirbaşı. Zaten kullanacaksınız. İyi bilirseniz, layıkıyla
kullanır ve iş arkadaşlarınızdan bir adım öne çıkarsanız.
Biraz ter dökmeye değmez mi? Unutmadan ekleyeyim.
Türkiye'de genellikle bu programların Türkçe versiyonları
kullanılıyor. Burada her şey İngilizce, unutmayın.
İngilizce programlarda hazırlanırsanız çok daha iyi olur.
Bütün bu anlattıklarım ayrıntı gibi gelebilir.
İnanın ayrıntı değil. Kanada, bir uzmanlaşma ülkesi.
Zaten resume (latince CV'nin fransızca eşanlamlısı)
hazırlarken, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Sizin kimliğiniz o! (47)
Mesleğinizi 40 yaşından sonra değiştirirseniz,
bilin bakalım başınıza neler gelir?!..

266
Faruk Arslan

Altıncı Bölüm

40’ından Sonra Yeniden

Meslek Seçmek

Merkezi Viyana’da bulunan International


Organization for Migration (IOM- Uluslararası Göç
Örgütü) verilerine göre, kendi ülkelerinin dışında yaşayan
insan sayısı 175 milyona ulaştı. Bu, son 30 yılda göçmen
nüfusun 100 milyonluk bir artışı anlamına geliyor.
Teknolojinin küçülttüğü dünyada insanlar başka ülkeleri
ve kültürleri, başka ülkelerdeki imkanları oturdukları
yerden tanıma imkanı bulunca, otomatikman başka
ülkelere ve başka imkanlara kavuşma arzusunda bir artış
yaşanıyor. Kanada’da göçmenlerin üzerinden yapılan
emek sömürüsünün ekonomiye katkısı yıllık 50 milyar
dolar. Güney komşumuz Amerika’da insanların yüzde
65’lik bir kısmı göçmenliği ekonomiye bir tehdit olarak
görüyor. Çünkü, göçmenlerin çok fazla seçmeden ve
ücretini umursamadan çalışması, iş arayan Kanadalı ve
Amerikalı’nın iş bulmakta zorlanmasına veya daha düşük
ücretle iş bulmasına sebep oluyor. Zengin ülke
insanlarının kimi işleri yapmaktaki gönülsüzlüğü, ister
istemez o işleri yapacak yabancılara ihtiyaç duyulmasını
sağlıyor. İşte bu nedenle İspanya, Portekiz, İngiltere,
Almanya dahil bir çok Avrupa ülkesi Avustralya, ABD ve
Kanada gibi gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin belli
dalları artık göçmenlere bağımlı hale gelmiş durumda.
Göçmenler açısından en büyük dram ise, geldikleri

267
Faruk Arslan

ülkelerdeki uzmanlık alanlarında iş bulmakta


zorlanmaları, hatta bunun hemen hemen mümkün
olmaması; buldukları zaman da, o ülkenin insanlarından
daha düşük ücretlerle aynı işi yapmak zorunda kalmaları
veya aynı iş yerinde o ülkenin insanına göre daha çok
çalıştığı halde daha çok azar işitmeleri oluşturuyor.
Genellikle büyük çoğunluk meslek değiştiriyor. Yeniden
okuyanlar, bir işe girdikten sonra eski meslek
tecrübelerini kabul ettirebiliyor. Kanada ekonomisi
dünyanın en büyük 7. ekonomisi ve her geçen gün daha
da büyümesi bekleniyor. ABD gibi Kanada’da geleceğin
bilgi iletişim toplumlarından bir tanesi olmaya aday.
İleride işgücünün %50’den fazlasının bu sektörde
çalışması bekleniyor. Ayrıca Kanada Dünya Ekonomik
Forumunun hazırladığı global rekabet raporunda
dördüncü sırada yer alıyor. Buna rağmen ileri teknoloji
açısından 52 ülke arasından 4’üncü sırada geliyor.
Kanada telekomünikasyon, uzay teknolojisi, nükleer
teknoloji, biyoteknik, coğrafi keşif alanlarında bir dünya
lideri. Bu alanlar, bilim ve teknoloji geçmişi olan
göçmenlere pek çok olanaklar sunuyor. Hizmet
sektöründe çalışmak isteyen göçmenlere ‘ her işi yaparım
abi’ derlerse, iş bulma konusunda sıkıntı çekmezler. Kırk
yaşından sonra meslek değiştirmeye hazır olun.
Kanadalılar bile bunu yapıyor. Herkesin cebind ebir kaç
diploma, sertifika, sanat, kurs belgesi var. Kimsenin iş
mgarantisi yok, her an işinizi değiştirmek zorunda
kalabilirsiniz. Kırkından sonra kolej ve üniversite okuyan
çok göçmen ve Kanadalı tanıyorum. Göçmenlık
başvurusu yapılan istenen belgelere sadece gülüyorum.
Kanada’da göçmenler iş başvurusunda bulunurken
onlardan mesleki yeterlilik sertifikası istenebilir. Bazı

268
Faruk Arslan

mesleklerde yeterlilik sertifikası zorunludur. Bazılarında


ise zorunlu değildir ancak göstermeniz sizin yararınıza
olacaktır. Her eyaletin kendine özgü eğitim ve sertifika
programları vardır. Ancak bunların arasında en geçerli
olanı eyaletler arası seviye programlarının “Kırmızı
Mühür” sertifikasıdır. Bu sertifika Kanada’nın tüm
eyaletlerinde geçerlidir. Bu sertifikaya sahip olabilmek
için başvurduğunuzda önce bir yazılı teste tabi
tutulacaksınız. Sonra geçmiş iş deneyimlerinize
bakılacaktır. Eğer bu sertifikayı almaya hak kazanırsanız
sizden $40 ile $100 arası ücret alınacaktır.
Zorunlu meslek icra etmek isteyen göçmenler,
eyalete ait bir mesleki yeterlilik sertifikası elde etmek
zorundadırlar. Bu gruba dahil olan meslekler :

1. Otomobil Teknisyenliği
2. Elektrik Teknisyenliği
3. Kuaförlük
4. Motorlu araç, klima, buzdolabı, iletişim, yakıt, elektrik
fren sistemleri uzmanlığı
5. Hareketli vinç kullananlar
6. Su Tesisatçıları
7. Metal Ustaları
8. Buhar Tesisatçıları
9. Yüksek Vinç Kullananlar
10. Tır Tamircileri
11. Saat Tamircileri

Bazı mesleklerde yasal olarak sertifika bulundurma


zorunluluğu yoktur. Bu gruba dahil olan meslekler:
1. Aşçılık
2. Kuru Temizleme

269
Faruk Arslan

3. Bahçıvanlık
4. Boyacılık
5. Küçük Makine Tamirciliği
6. Makinistlik
7. Marangozluk
8. Sanayi elektrikçiliği
9. Matbaacılık
10. El sanatlarıyla uğraşanlar
ABD’den sonra dünyada vatandaşlarına en yüksek
yaşam standartlarını sunan ülke Kanada’dır. Bunun
nedeni de satın alma gücünün oldukça yüksek olmasıdır.
Kanada’da çalışanlar Amerikalı meslektaşlarından olukça
düşük ücretler alıyorlar. Bu Amerikan şirketlerinin daha
karlı olmasından, yada Kanadalı şirketlerin ayıbından
kaynaklanmıyor. Sadece Kanada’da astronomik ücretlere
rastlanmıyor. Genelde asgari ücret yaygın. Günlük $ 5. 25
ile $ 7. 60 arasında değişiyor. Garsonlar ve barmenler
bundan da az ücretle çalışabiliyor. Çünkü bahşişleri var.
Kanada’ya göç etmek isteyenler unutmamalıdırlar ki
Kanada’da Türkiye’deki işlerinden çok daha düşük
seviyede bir işte çalışmak zorunda kalabilirler. Kanada’da
maaşlar on beş günde bir, ya direk çalışanların
hesaplarına yatırılır ya da çekle ödenir. Çoğu şirketin
prim sistemi var ve yıl sonlarında karla orantılı prim
dağıtılıyor çalışanlara . Bu primlere genelde Noel primleri
deniliyor ve üst düzey yöneticilere dağıtılıyor. Bu üst
düzey yöneticilerin yıllık kazançlarını oldukça arttıran bir
uygulama. Tüm primlerden gelir vergisi kesiliyor. Ayrıca
şirketin çalışanlarına tahsis ettiği arabalardan da gelir
vergisi kesiliyor. Çünkü onlar da gelir muamelesi
görüyor. Müdürler ve uzmanlar otomobil, sağlık sigortası,
diş parası, emekli maaşı, ve spor salonlarına üyelik gibi

270
Faruk Arslan

avantajlar elde edebiliyorlar. Ayrıca sürekli iş seyahatine


çıkan yöneticiler uçuşlarda kazandıkları mil puanlarını
daha sonra kendi özel seyahatleri için kullanabiliyor. Bazı
şirketlerin sosyal kulüpleri var. Çalışanlar cüzzi paralar
ödeyerek bu klüplere üye olabilirler. Böylece pek çok
sosyal etkinlikten faydalanabilirler. Eyaletlerdeki çalışma
koşullarını her eyaletin kendi Çalışma Bakanlığı koyduğu
kanunlarla belirliyor. Bu kanunlar tüm eyaletlerde üç
aşağı beş yukarı aynı. Eyaletlerin İş Kanunlarına ek
olarak bir de Kanada İş Kanunu var. Bu kanun da
bankalar, demiryolları, postaneler gibi federal kanuna tabi
kuruluşlarda çalışma koşullarını düzenliyor. Standart
çalışma saatleri federal kanunla değil de eyalet
kanunlarıyla belirleniyor. Fazla mesai %50 ücrete tabi. İş
Kanununa göre : Haftalık çalışma süresi BC, MB, SK,
YK eyaletlerinde ve federal kurumlarda 40 saattir. AB,
NB, NF, ON, PQ eyaletlerinde ise haftalık 44 saattir. NS
ve PE eyaletlerinde ise 48 saattir. Ancak uygulamada
haftanın 5 günü toplam 37 ile 40 saat arası çalışılıyor.
Çoğu işyerinde mesai sabah 8 ile 9 arası başlayıp, 5 ‘te
sona eriyor. 1 saat öğle yemeği ve 2 tane 15 dakikalık ara
olmakta. Yaz aylarında pek çok işyeri mesaiye yarım saat
erken başlayıp, Cuma günleri 2:30’da mesailerini
bitiriyorlar. Eğer herhangi bir resmi tatilde işe gelmeniz
isteniyorsa bunun için normal ücretinizin iki buçuk katı
kadar ücret alıyorsunuz. Kanunlara göre kimse resmi
tatillerde işe gelmeye zorlanamaz. Ancak verilen ekstra
ücret ve işverenin baskısı bu duruma itiraz etmenizi
zorlaştırabilir. Eğer maaş alıyorsanız her zaman fazla
mesai ücreti ödenmiyor. Bu durum alt ve üst yönetim
seviyelerinde çoğunlukla böyle. Bazen çok yoğun
işgünlerinden sonra ekstra dinlenme izni verilebiliyor.

271
Faruk Arslan

Ancak çoğu şirkette işin gerektirdiği kadar çalışmanız


bekleniyor. Kanada’ya yerleşecek bir Türk için en zor
şeylerden bir tanesi de tatil süresinin azlığı olacaktır.
Kanada’da yalnızca iki haftalık yıllık izin ve 8 günlük
resmi tatil yapabilirsiniz. Yıllık izin tabii ki de iş
yerindeki kıdeminizle doğru orantılıdır. İşyerinizde
çalıştığınız yıllar artınca yıllık izninizde buna bağlı olarak
artacaktır. Ancak bu yine de hiçbir zaman bir ay
olamıyor. Yıllık izniniz süresince hem normal ücretinizi
alabilecek hem de yıllık kazancınızın %4 ‘üne denk gelen
bir miktar tatil ödeneği alabileceksiniz. Yıllık izin
kullanma hakkını elde edip de yıllık iznini kullanmadan
işten ayrılan bir kimseye ayrıldıktan sonraki en fazla bir
hafta içinde yıllık izin ücreti ödenir. Kanada’da ailelerin
üçte ikisinde eşlerden ikisi de çalışıp, para kazanmaktadır.
Çocuk sahibi olduktan sonra part-time çalışan bayanlar da
vardır. Kanada’da geniş part-time iş olanakları vardır.
Hatta tüm çalışanların dörtte biri part time işlerde
çalışıyo. Part time işlerin artması ekonomik krizlerin ve
full time ücret ödemeyi karşılayamayan şirketler
yüzünden ortaya çıktı. Part-time işler genelde tüketici
sektöründe, fast food sektöründe, ve perakendecilik
sektöründe yaygın. Sendikalar Kanada’da çok büyük bir
güç teşkil etmiyorlar. Bunun nedeni de bugüne kadar
güçlüklerle karşılaşmamış olmaları. Kanada tüm
çalışanları katılıma teşvik eden kapalı bir sendika sistemi
geliştirmiş. Bu sistem ilk başlarda reddedildi ancak
yüksek mahkemenin desteklemesiyle kabul edildi. Tüm
Kanada’da işgücünün yalnızca çeyreği sendikalaşmış
durumda. Bu çeyreklik kısmın %66 ‘sı ulusal sendikalara,
%30 ‘u da uluslararası sendikalara üye. Geriye kalan
kısım da yerel veya eyalet sendikalarına üye. Örneğin

272
Faruk Arslan

Ontario eyalet sendikası. Kanada’da toplam 35 adet işçi


sendikası bulunuyor. Bunların en önemlilerini isimleri ve
üye sayıları aşağıdaki gibi:
Kanada Kamu Çalışanları Sendikası: 485. 000 üye
Ulusal Kamu Çalışanları ve Genel Çalışanlar Sendikası :
325. 000 üye
Birleşmiş Gıda ve Ticaret Sektöründe Çalışanlar
Sendikası : 205. 000 üye
Yazılı hizmet sözleşmesi yapılması Kanada’da zorunlu
değil ancak hem işçinin hem de işverenin korunması
açısından faydalı bir uygulama. Haksız yere işten çıkarma
davalarının artması hizmet sözleşmelerinin önemini iyice
arttırdı. Eğer başvurduğunuz görev yöneticilik düzeyinde
değilse, sözleşmeli çalıştırılmayabilirsiniz. Bu da sosyal
pek çok haktan mahrum kalabileceğiniz anlamına geliyor.
Ancak yine de çok önemli değil çünkü Kanada’ya sürekli
olarak yerleşmiş her göçmene devlet sağlık sigortası
yapıyor. Bu yüzden çok fazla bir zararınız olmayacaktır.
Hizmet sözleşmeleri genelde belirli bir deneme süresi
içerirler. Eğer bu süre içerisinde işveren işçiden memnun
kalmazsa ve işçiyi işten çıkarmak isterse bir haftalık ihbar
tazminatı ödemekle yükümlüdür. Deneme süresi sona
erdikten sonra hizmet sözleşmesinin esas hükümleri
geçerli olur . Örneğin işçinin işten çıkarılması durumunda
ödenecek ihbar tazminatı, işçinin hangi koşullar altında
işine son verilebileceği ile ilgili maddeler kesinlik
kazanır. Pek çok hizmet sözleşmesinde işçiye görevini
istenildiği biçimde yerine getirmediği takdirde ihtar
verilebileceği yazılıdır. İhtar aldığı halde hala
davranışlarını düzeltmeyen işçinin işine son verilebilir.
İhbar tazminatının miktarı işçinin işyerindeki kıdemine
bağlıdır. Kıdem arttıkça ihbar tazminatı da artar. Kanada

273
Faruk Arslan

İş Kanununa göre bir işçiye ödenebilecek maksimum


ihbar tazminatı sekiz haftalık ücretidir. Yine aynı şekilde
işçinin işten sebepsiz ayrılması durumunda işverene
ödemesi gereken ihbar tazminatı en az iki haftalık
ücretidir. İşverenin ödemesi gereken tazminat her koşulda
işçiden daha yüksek tutulmuştur ki sık sık eleman
değiştirmesinler.
Kanada’da işyerlerindeki uygulamalar şirketten şirkete
değişiklik gösterir. Ancak tüm şirketlerin en çok dikkat
ettiği hususlar dakiklik, güvenilirlik, çok çalışmaktır.
Bürolarda, restoranlarda, perakende satış mağazalarında,
personel her dört saatte bir 15 dakikalık dinlenme hakkına
sahiptir. Bunların dışında kalan işletmelerin bu kadar
resmi mola uygulamaları yoktur ve mola dışında
dinlenmek, işten kaytarıcı hareketlerde bulunmak pek hoş
karşılanmaz. Ayrıca mesai saatleri içerisinde uzun süre
şahsi telefon görüşmeleri yapmak, şirket dışındaki
kimselerle şirket hakkında konuşmak da doğru
davranışlar değildir. Çalışanların takım çalışmasına
yatkın olmaları ve şirketlerinin belirlediği hedeflere sıkı
sıkıya bağlı olmaları şirket için çok büyük önem taşır.
Sürekli işten kaçmaya çalışanlar ve bir an önce iş bitsin
diye can atanlar terfi edebilmeyi hayal bile etmesinler. Bu
konuda hiç şansları yok çünkü. Kanada’da işyeri ortamı
oldukça sıcak ve sosyaldir. Yöneticiler, müdürler
altlarında çalışan insanlara oldukça yakındırlar. Kanadalı
yöneticiler için önemli olan girişkenliktir. Astlarının
onları yönlendirebilmesi, gelişime ve değişikliklere açık
olmalarıdır. Bu onlar için sıkı bir hiyerarşiden çok daha
önemlidir. Kanada’da şirkete akrabasını, yakınını sokup
onlara ayrıcalık yapma pek rastlanan bir şey değildir .

274
Faruk Arslan

Türkiye’de çok yaygın olan bu olaya Kanada’da ancak


birkaç aile şirketinde rastlanabilir.
Kanada’da işgücünün %45’ini kadınlar oluşturur.
Kadınlar iş başvurusunda bulunabilme ve maaş
konusunda erkeklerle eşit haklara sahiptirler. Bu
kanunlarla belirlenmiştir. Ancak kadınlar yine de
erkeklerden %25 daha az kazanıyor ve cinsiyet ayrımı
hala devam ediyor. Kadınlara yapılan haksızlıklar
yüzünden açılan davalar her geçen gün artıyor ve bu
konuyla ilgili yeni yasalar çıkarılıyor. Bu da işverenleri
terfi, maaş, cinsel taciz konularında daha duyarlı olmaya
çağırıyor. Bir işverenin, işe alacağı elemanın yaşını,
medeni durumunu dikkate alarak karar vermesi veya
ilerde çocuk sahibi olup olmayacağı konusunda fikir
yürütmesi yasal değildir. İşverenler genelde işe aldıkları
bayanların çocuk sahibi olmalarını pek istemezler. Çünkü
hamilelik, izni vermek ve elemanının uzun süre işten uzak
kalacak olması işverenin hoşuna gitmez. Hamilelik izni
tüm eyaletlerde dört aydır. Ayrıca çocuk doğduktan
sonrada anne izin kullanacaktır. Doğumda ebeveynlerin
ikisi de izin kullanma hakkına sahiptir. Çalışan kadına
destek olan ve onların haklarını koruyan pek çok dernek
vardır. Bazı beğenmediğiniz meslekler Kanada’da
masteri, doktorası olandan daha fazla kazandırabilir.
Örneğin bir demirci ustasının maaşı brüt 4.500 dolar.
Maaşlarından da yüzde 16-18 arasında vergi kesilir. (48)

MÜHENDİSLERİN DİKKATİNE!

Mühendis ve Teknisyenler, nitelikli işgücü göçü


içinde oldukça büyük bir paya sahipler. ABD'de 1990
nüfus verilerine göre, 234.178 yabancı uyruklu
mühendisin bulunduğu ve bunların toplam mühendislerin

275
Faruk Arslan

%12.5'ni temsil ettiği görülüyor. Bu grup içinde özellikle


Hintli bilgisayar mühendisleri önemli bir yer tutuyor.
Kanada’nın mühendis aradığını sanarak balıklama
atlamayın. Bu alanda iş bulmak neredeyse imkansız. Ama
inatçı iseniz imkansız diye bir mefhum yoktur. Dört
tecrübe ile meramımızı özetleyelim.
Pakistanlı dostum Mazhar, tam 10 yıl işe
girebilmek için sayısız deneme yapmış bir yüksek inşaat
mühendisi. Ülkesinde büyük projelere imza atmış, ama
nafile. Ne zamanki Kanada’da yeniden master yapıp bir
petrol şirketinde proje mühendisi değil inşaat işcisi olarak
işe başlıyor, makus kader yüzüne gülüyor. Kısa sürede
ustabaşı oluyor. Sadece bir yıl sonra ise proje müdürü
olurken, eski tecrübelerini var kabul etmeye başlıyorlar. 5
sene sonra Kanada’nın en büyük petrol rafinerisi Co-
Op’un Batı Kanada’da tüm benzin istasyon-marketlerini
inşa eden, projelerini çizen, onaylayan genel müdürlüğe
yükseliyor. Artık Pakistan’a dönmeyi düşünmüyor.
Ancak ilk yıllarda yaşadıklarını, 3 yıl işsizlik parası alıp,
her türlü işte çalışıp saçlarını dökmesini, en alt seviye de
yaşamasını hiç unutmuyor. Kitap yazdığımı söyleyince
yaşadıklarımı yazmazsan darılırım demişti. Ayrımcılığın
daniskasıyla karşılaşmış. Daha yeni mezun Kanadalılar
yılların mühendisine uzaydan gelmiş gibi bakmışlar.
Mesleğinizi yapmak istiyorsanız, mutlaka Kanada’dan
eğitim alacak, işe hiç yüksünmeden en alt birimden
başlıyacak, kendinizi ispatlayacaksınız. Kanadalıları kısa
sürede geçeceksiniz, ama ya Sabır çekerek epey diş
sıkacaksınız.
Oktay Selçuk, ailesiyle birlikte 1999 yılında
Kanada'ya geldi, ilk 8 ay içinde 300 - 390 kadar işe İnşaat
Mühendisi olarak başvurmasına rağmen hiçbir görüşme

276
Faruk Arslan

bile alamadı. Sebep olarak hep aynı konu gösteriliyordu,


"Canadian Experience ", yani Kanada' da iş veya eğitim
tecrübesi. Bunun üzerine belirli bir süre sonra Türkiye'ye
dönmeye, vatandaşlık ve diğer haklarını yakmaya karar
verdi. Türkiye'de iş bulmasına rağmen bu sefer birazda
çevresindekilerin baskısı ile tekrar Kanada' ya dönüş
yaptı. Bu sefer Toronto' da Dufferin-Peel bölgesinde bir
okula devam etti ve değişik inşaat firmalarında "ücretsiz"
çalışmak için gönüllü oldu. Toronto' nun Cost Consultant
firmasında 6 ay bedava çalıştıktan sonra firma tarafından
işe alındı. Şu sıralar PQS ve P.Eng lisanslarını alabilmek
için çalışıyor. Selçuk’un tavsiyeleri şunlar:
Buralara yeni gelecek arkadaşlar için tavsiyem
öncelikle İngilizce bilgilerini eğer mümkün ise Türkiye
standartlarının çok üstüne çıkartmalarıdır. Burada
özellikle şantiyelerde çok yerel ağız ile İngilizce
konuşulduğu için gerçekten dert anlatma veya anlama
problem olabiliyor. Bu engeli aştıktan sonra önünüze
ikinci engel olarak tekrar "Canadian Experience"
çıkacaktır. Bunuda aşmak için benim devam ettiğim okul
gibi değişik okullar ile kendinizi geliştirmek istediğiniz
piyasanın içine atmak çok mantıklı bence. Burayı sakın
Türkiye gibi düşünmeyin, devletten fakirlik paranızı alın
(welfare) ve bir süre tecrübe için gönüllü çalışın. İnanın 1
yıl bu şekilde çalışan diğer devletlerden göçmenler
tanıyorum. Bu şekilde kendinizi gösterebilirseniz iyi bir iş
kapabilirsiniz. Nereden mezun olduğunuzun hiç ama
hiçbir önemi yok, mesleğiniz ile ilgili özel alanlar öğrenin
ve iş aramalarınızı o alanda daraltın ve kesinlikle
ümidinizi hiçbir zaman yitirmeyin. Zaten Kanada'da 1 yıl
iş tecrübeniz var ise Profesyonel Mühendis lisansı almaya
hak kazanıyorsunuz. Kanada' da rekabet ettiğiniz insanlar

277
Faruk Arslan

genellikle dünyanın her yerinden gelmiş ve kendi


memleketlerinde başarılı olmuş kişiler, bu yüzden
kendinizi ve mesleki bilgilerinizi yenilemeniz gerekebilir,
unutmayın bunlar hep süre ve ekstra maliyettir. Gönüllü
olarak çalışmaktan korkmayın, burada maalesef sistem bu
şekilde işliyor, ben şahsen ücretsiz olarak çalışan
Kanadalılar bile tanıyorum. Kanada' da ki iş mantığına
göre siz çalışmıyor, öğreniyorsunuz, onlarda sizin için
zaman harcıyor ve yetişmenizi sabırla bekliyorlar. Her
yerde olduğu gibi zaman burada paradır, yani bir nevi size
harçlık veriyorlar yetişmeniz için. Fima içinde de teknik
bilgilerinizden çok ilişkilerinize dikkat edin, sizi işin içine
sokacak en önemli şey diğerleri ile ilişkilerinizdir. Kimse
ile kavga etmeyin, hoşgörülü ve dürüst olun. İyi bir kişilik
sahibi olmanız, iyi bir pozisyona gelmeniz için en önemli
anahtardır. Bu ülkede amaçlarınızı ve bu yolları iyi
belirlemeniz lazım.
Mühendisler için faydalı Web siteleri adresleri:
( Professional Engineers of Ontario ) - P.Eng
( Hakediş ve Metraj Uzmanları ) - PQS
( Toronto Construction Association ) Toronto İnşaat
Birliği
Son söz olarak, Kanada'ya gelmeden önce iyi
düşünün, ne bekliyorsunuz? Para yapmak ve kısa yoldan
köşeyi dönmek istiyorsanız Türkiye' de kalın. Burada
hayata bir daha sıfırdan başlıyorsunuz, kimseye değil
kendinize güvenerek bu yola çıkın. Unutmayın burası
dünyanın en iyilerinin bulunduğu, rekabetin en yüksek
derecede yaşandığı bir ülke. Türkiye' deki mesleki
tecrübeleriniz ve eğitim bilgileriniz burada kesinlikle
geçmez. (49)
Bir başka tecrübede Yusuf Altıntaş ‘dan

278
Faruk Arslan

aktaralım. Kanada'ya mesleğinde çalışabilmek icin gelen


mühendislerin çoğu hüsranla karşılaşıp, işsiz kalabiliyor.
Sayıları oldukça yüksek olan mühendis göçmenler
umarım aşağıdaki bilgilerden yararlanabilir. Kanada'da
mühendislik eğitimi, Türkiye'de olduğu gibi lise
eğitiminden sonra dört yıl sürmektedir. Toronto , UBC,
McGill, Waterloo , Queens gibi tanınmış üniversitelerden
mezun olanlarla diğer Kanada üniversiteleri arasında
eğitim kalitesi açısından fazla fark yoktur. Tanınmış
üniversiteler daha çok akademik araştırmaları ile
ünlülerdir. Türkiye'de ise durum aynı değil. Örneğin
Diyarbakır ve Isparta Üniversitelerinden davet ettiğim
misafir doktora öğrencileri, bölümlerindeki uzman hoca
sayısının azlığını anlatınca eğitim kalitesinin ne kadar
zayıf olduğunu tahmin edebildim. Kanada'da ise eğitimin
kalitesi Canadian Engineering Accreditation Board
(Kanada Mühendislik Akreditasyon Kurulu) tarafından
periyodik olarak kontrol edilir ve yeterince mühendislik
eğitimi veremeyen okulların mühendislik ünvanı verme
yetkileri iptal edilir. Türkiye'de ODTÜ ve ITÜ gibi
tanınmış okullar Amerikan Akreditasyonu almaya
başlamışlardır. İş ararken, akreditasyonu olan bir okuldan
diploma belgesi önemli olabilir. Kanada ve Amerikan
mühendislik akreditasyonu eşdeğerlidir.
Mühendislerin dikkatini çeken ikinci şart ise
"Profesyonel Mühendis" kimliğinin bazı şirketlerce
istenmesidir. Bunun Türkiye'de karşılığı ise Mühendislik
Odasına kayıtlı olmaktır. Kanada'danın her eyaletinde
Profesyonel Mühendisler Odası (Professional
Engineering Association) vardır. Yasal olarak, ancak
odalar mühendislik ünvanı kullanımına izin verebilir.
Odaya kayıtlı olmayan bir kişi, Kanada dahil mühendislik

279
Faruk Arslan

okulundan mezun olsa dahi mühendis ünvanını


kullanamaz. Eğer izinsiz kullanırsa hapis ve para cezasına
çarptırılabilir. Ayrıca, mühendislik hataları ve etik dışı
davranışlar da oda tarafından kovuşturulur ve cezaları
Oda verir. Kısacası, mühendislik ile ilgili olan tüm iş
ilişkilerini ve çalışmaları Odalar düzenler ve kanunların
tanıdığı yetkiler ile donatılmıştır. Fiili olarak mühendislik
yapmak için illa Odaya kayıtlı olma zorunluğu pratikte
yoktur. Mimarlık, bina konstruksiyon - inşaat
mühendisleri, kazan-boru-kalorifor-asansör dizaynı yapan
makine mühendisleri, elektrik tesisati döşeyen elektrik
mühendisleri, maden ocağında çalışan veya dizayn eden
maden muhendisleri Odaya kayıtlı olmadan çalışamazlar.
Kısacası, insan yaşamını tehlikeye sokacak her türlü
mühendislik işlemlerini ancak Odaya kayıtlı mühendisler
yapabilir ve sadece onların projelere ünvanları ile imza
atma yetkileri vardır. Ama imza yetkisi olan bir
mühendisin yönetimi altında çalışmak ise serbesttir, zira
imza yetkisi olan mühendis Odaya karşı projeden kanun
karşısında sorumludur. Ayrıca, imza yetkisi gerekmeyen
mühendislik işlemleri vardır. Örneğin Kanada'ya 1978 'de
gelmeme rağmen, ben 1995' de Odaya kayıt oldum. Bu
zaman aralığında ise imalat mühendisi olarak uçak motor
fabrikasında uzman, CAD/CAM enstitusunde baş
mühendis, ve mühendislik fakültesinde ise hoca olarak
çalıştım. Zira imalat mühendisliğinde konstruksiyon
dizayni olmadığı icin hiç bir zaman mühendislik imzası
gerekmiyor. 1995' de ise sırf Odaya karşı nezaket gereği
üye oldum ve şimdiye kadar hiç de imzamı kullanmadım.
Odaya kayıt olmanın yöntemi kısaca aşağıda
sıralanmıştır:
 Noterden İngilizce tasdikli, mühendislik

280
Faruk Arslan

diplomanız ve aldığınız derslerin sene itibarı ile listesi.


Türkiye'de kısaca buna not belgesi, burada ise
"Transcript" deniliyor.
 Aldığınız her dersin içeriğini veya müfredatını
anlatan belge. Maalesef bu belgeyi Türkiye'de bulmak
eskiden çok zordu, şimdi ise daha kolay. Kanada'da her
Üniversite, her yıl senatosunun onayı ile "Calendar"
dediğimiz, her bölümün ders müfredatı, derece almak için
gerekli şartları, hocaların ünvanları ve adlarını içeren
kitapçıklar dağıtır. Ayni bilgi web sayfalarına da konur.
Türkiye'deki Üniversitelerden de ayni bilgiyi bulup,
kaynağını açıkça belirterek İngilizceye çevirip odaya
vermek gerekli. Eğer odaya daha önce aynı okuldan birisi
kayıt olmuş ise, bu bilgi gerekmeyebilir. Kanada
Üniversitelerinin Internet üzerindeki takvimleri örnek
alınabilir.
 Oda dosyanızı inceleyip, sizden belirli ek
dersler için sınav isteyebilir. Eğer bu konuya cidden
hakim iseniz, sınava diplomatik olarak ispatı ile birlikte
itiraz edebilirsiniz. Kanada'da kavga ve tartışma yöntemi
ile çözüm yaratamazsınız, aksine kapılar yüzünüze daha
hızlı kapatılır. İtirazlar diplomatik ve tutarlı olmak
zorundadır. Sınavlara ya kendiniz çalısıp Odada
girersiniz, veya Üniversiteden o dersi alıp sınavi
geçtiğinizi ispatlarsınız.
 Kanada'da okumayan her mühendisin etik,
yani iş hukuku, sınavından geçmesi gereklidir. Hukuk
sınavını verilen kitapçığı iki gün okuyarak geçebilirsiniz.
 Oda sizin akreditasyonlarinizi kabul ederse,
imza yetkisi olan bir mühendisin altında "Engineering in
Training", yani stajyer mühendis ünvani ile odaya kayıtlı
çalışabilirsiniz. Kanada'da eğitim almış mühendisler de

281
Faruk Arslan

ilk dört yıl sadece stajyer olarak çalışabilirler. Dört yıl


sonunda başvuru ve inceleme ile mühendislik ünvanı
verilir. Fakat iş tecrübeniz varsa, projelerinizi gösterip bu
süreyi azaltabilirsiniz.
Devlet işlerinde çalışan mühendislerin çoğu
Odaya kayıtlı olmak zorundadır. İş ilanlarında genellikle
Odaya kayıtlı (Professsional Engineer) veya Odaya kayıt
olmaya adaylık şart koşulur. Fakat imalat, bilgisayar gibi
bazı mühendislik hizmetleri Odaya kayıtlı olmadan da
yapılabilir. Odaya kayıtlı bir mühendisin altında çalışma
imkanın da olabileceğini unutmamak gerekiyor. Kanımca
piyasada mühendis olarak iş bulmanın en önemli şartı
Kanada tecrübesi ve Kanada'daki bir okuldan mezuniyet.
Bunun çaresi ise Kanada'ya göç eder etmez bir yandan iş
aramak, diğer yandan boş durmadan bir Üniversitede
master öğrencisi olmak veya mezuniyet notunuz düşükse,
ek lisans dersleri alıp geçer not almanız. Ayrıca Teknik
Kolejlerden meslek dersleri almak da şansınızı artırabilir.
(50)
Kanada'ya yerleşen göçmenlerin ailelerinde
yaşanan sorunların çözümüne Kanada kanunları her
zaman cevap veremiyor, yeterli olamıyor. Dinleri,
kültürleri, aile yapıları farklı göçmenlerde meydana gelen
aile krizleri polis veya mahkemelere intikal ettiği taktirde
kriz, aile yıkımına dönüşüyor. Özellikle müslüman
ülkelerden gelenler, ailevi sorunları kendi toplumu içinde
çözmeyi veya kendi kültürlerini anlayan kurumlara
başvurmayı daha akılcı buluyor. Bu konuda faaliyet
gösteren Kanada anlayışında kurum sayısı maalesef cami
ve müslüman community merkezlerini saymazsak sadece
ikiydi 2003’te. 2009’da mantar gibi çoğaldı, elliyi buldu.
2003’te biri Kanada Müslümanlar Konseyi diğeri ise

282
Faruk Arslan

Güney Asya Aile Destek Servisiydi.


2003’de röportaj yaptığım Güney Asya Aile
Destek Servisi Genel Müdürü Bangladeşli kökenli Kazi
Hoque'nin hayat hikayesi tek başına göçmenlerin önüne
konan bariyerleri göstermesi açısından ibret vericiydi.
Aynı merkezi 2009’da üniversite ödev projesi olarak
yazmaya gittiğimde kurumu pek büyümüş gördüm.
Ülkesinde Sosyolji lisan ve yüksek lisans eğitimi gören
Hoque, Kanada'ya geldiğinde iş bulamaz. Ottawa'daki
Carleton Üniversitesi'nde Sosyoloji alanında tekrar master
yapar. Yüzlerce mülakata girer, ama nafile. Başvurduğu '
iyi iş'lere alınan hep kendi eğitim seviyesinden aşağıda
olmasına rağmen ' Beyaz Kanadalılar' olur. 1992-1994
yıllarında Kanada'da iş olmadığı kanaatine varan Hoque
ABD'ye gider ve orada aynı alanda doktorasını tamamlar.
ABD hükümetinde Gelişmemiş Bölgeleri Geliştirme
Bölümünde 3 yıl uzman olarak çalışır ve Kuzey Amerika
tecrübesi ile donandığını sanarak tekrar Kanada'ya
döner.York Üniversitesi'nde açılan öğretim elemanı
kadrosuna başvurur. Yine işe alınan yüksek lisansını yeni
bitirmiş tecrübesi hiç olmayan bir Kanadalı olur.
Müslümanların özellikle Uzakdoğudan ve
Ortadoğudan gelenlerin renkleri nedeniyle ırkçılığa ve
ayrımcılığa maruz kaldığını ve buna bağlı olarak aile
yıkımlarının yaşandığını tespit eden Bangladeşlilerin 10
yıl önce kurduğu Güney Asya Aile Destek Servisi'ne
destek veren Hoque, kurumun programlarını geliştirerek
hükümetden ' Grant' almayı başarır. Bugün 5 ayrı şubesi
bulunan kurumda 52 kişi çalışıyor, sadece LINC İngilizce
kurslarında 15 öğretmen ders veriyor, 16 kişi ofislerde ve
daycarelerde görev yapıyor. Kadınlara, gençlere,
çocuklara yönelik verdiği hizmetleri Kanadalı kurumlarla

283
Faruk Arslan

koordineli biçimde yürütüyor. Çünkü devletden


finansman alındığı için yılda üç defa rapor hazırlıyor. '
Onlar bizim gölge elemanlarımız' diyen Hoque, hergün
arayarak bilgi aldıklarını ve ani ziyaretlerle çalışmalarını
denetim altında tuttuklarını söylüyor. 20'den fazla
programlarına federal, eyalet, belediye seviyesinde yıllık
2 milyon dolara yakın maddi destek bulan Hoque, ayrıca
United Way ve Children Aid Society ile özellikle kadın
ve çocuklara yönelik programlarda ortak çalışıyor. Çünkü
devlet büyük grantı United Way'a, çocuklarla ilgili tüm
programların kontrolünü ise Children Aid Society'e
veriyor ve sizin onlardan program karşılığı geçici grant
almanızı öneriyor. Topluma hizmet götürmek isteyenlerin
' Taşeron' olmaktan başka çaresi yok.
8 ayrı dilde; Bangladeşce, Uruca, Farsca,
Pencabca, Peştuca, Hinduca, Guceratca ve Çince hizmet
veren kurumda göçmenleri yerleştirme uzmanları
çalışıyor. Uyuşturucuya karşı mücadele, ev ödevi klübü,
nasıl iyi veli olunur gibi yeni programlar ve gençlere
yönelik eğitim ve spor aktiviteleri ile her geçen gün
alanlarını genişlettiklerini ifade eden Hoque, müslüman
toplumunda en büyük sorunun kadınlarda ve Kanada
toplumunda dejenere olan çocuklarda yaşandığına dikkat
çekiyor. Aile içi kavga nedeniyle pek çok göçmen
çocuğun ellerinden alındığını ve yüzlerce boşanma
davasının aile parçalanmalarına yol açtığını anlatan
Hoque, mahkeme sürecinde gözlemci ve uzman danışman
olarak katılarak Kanada mahkemelerinin aileleri yokeden
kararlara imza atmasını engellediklerini vurguluyor. Yeni
gelenlere ev ve iş bulunması, mesleki tecrübelerini
yenilemeleri ve Kanada marketine hazırlanması gibi pek
çok hizmetin göçmenlerin uyumunu kolaylaştırdığını

284
Faruk Arslan

belirten Hoque, Kanada'da yaşlı nüfusun 2010 yılında


yüzde 23'lere ulaşacağını hesap ederek yaşlılar için yeni
programlar hazırlamaya çalıştıklarını kaydediyor. 2009
itibariyle ISAP denilen göçmenleri topluma uyum
sağlatma bütçesinden federal hükümetten hibe alan
kurum, hizmet verdiği dil sayısını 20’ye çıkardı.
Kanada'da pek çok müslüman topluluğu henüz
kurumsallaşmalarını tamamlayamadıkları için ailevi
sorunlarda danışman olarak camileri ziyaret ediyor ve
imamlar bir nevi Sosyal Worker'lık görevi yapıyor.
Ancak camiler ve imamlarını Kanada kurumları taraf
olarak mahkemelere çağırmıyor veya takip etmelerine
izin vermiyor. Gönüllü ve tabi seyrinde yürüyen bu sosyal
hizmetin Kanadalılara benimsetilmesi hem yanlış
bakışları bertaraf etmek hemde mahkemelerde mağdur
olan müslümanların sorunlarını çözmek için elzem.
Canadian Lawyer dergisinde ' Kanada'da İslami Kanun'
başlıklı makalesinde bu konuya işaret eden Müslüman
Avukat-Yazar Judy Van Rijan, Yahudilerin kendi
dinlerindeki kuralları Kanada mahkemelerine kabul
ettirerek din adamlarını mahkemelere uzman olarak
gönderdiklerini belirterek, kurdukları aracı kurumların
pek çok ailevi davayı mahkemeye intikal etmeden kendi
içlerinde çözdüğünün altını çiziyor ve soruyor: Nüfusları
650 bine ulaşan ve Yahudileri geçen müslümanlar neden
kendi din ve kültürlerine göre yapılandırılmış aracı
kurumlara sahip olmasın. Bu çağrı 2006’da yankı buldu,
Kanada mahkemeleri Yahudilere verilen hakkı
müslümanlara da verdi. Şeriata uymak serbest artık.
Doktorların Kanada’ya gelmesini hiç tavsiye
etmiyorum. Kanada'nın yetiştirdiği doktorları ABD
kaparken, yabancı ülkede eğitimli doktorlar önlerine

285
Faruk Arslan

konan engeller nedeniyle meslekleriyle ilgisi olmayan


işlerde çalışmaya zorlanıyor, eşitsizliğe sitemle bakıyor.
Ontario’da 2008’de yeniden seçilen Dalton McGuinty,
seçim vaadi olarak daha fazla uluslararası eğitimi olan
doktora lisans verileceği ve 9 bin hemşirenin işe
alınacağını açıkladığı için, gözler yeni bir umutla
hükümete çevrildi. Doktorların ve diğer mesleklere
mensup göçmenlerin önündeki en büyük engelin, sayısı
38'i bulan, denklikleri uyarlayan aşırı kuralcı regule edici
kurumların değişime kapalı olması gösteriliyor.
Kanunlara yaslanan bu kurumlar, ülkeye göçmen olarak
gelen ve aralarında doktorların da bulunduğu eğitimli
insanlara mesleklerini yapabilme konusunda ağır koşullar
öne sürmeye devam ediyor. Kanada Bağımsız İş
Federasyonu'nun hazırladığı rapor, ülkede doktor,
hemşire ve öğretmen açığı bulunmasına rağmen iş
dünyasının yüzde 50 oranında endişeli olduğunu ortaya
çıkardı. Rapor, piyasalar yüzde yüz istihdam konusunda
tedirginlik yaşamadan göçmenlere sıra gelmeyeceğini
savundu. Kanada'nın işleyen bir göçmen kanunu olmasına
rağmen piyasayla uyumlu bir göçmenleri istihdam
politikası bulunmuyor. Mesleki tecrübelere ve
eğitimlerine göre göçmenliğe kabul edilenler, ancak
ülkeye geldikten sonra kaderleriyle başbaşa
bırakıldıklarını öğreniyor. Bir yandan Kanada'da eğitim
alan doktorların ve hemşirelerin önemli bir bölümü
çalışmak için ABD'yi tercih ederken, öbür yanda
göçmenlere uygulanan ayrımcılık duvarları kaldırılmadığı
için nitelikli göçmenlerin işgücü heba ediliyor. Rekabet
ortamı acımasız Kapitalist ekonominin getirdiği acımasız
rekabet ortamının yanısıra göçmenler, dil ve kültür
uyumundan dolayı iş mülakatlarında Kanada eğitimlilerle

286
Faruk Arslan

rekabet edemiyor. Kanada Tıp Konseyi'nin koyduğu


diploma uyarlama imtihanı, İngilizce testi, göçmen veya
yabancı ülkede eğitimli Kanadalıların kadro açılan yerlere
başvurmalarına engel oluyor. Uluslar arası eğitimli
göçmen Veterinerler, konulan şartların ağırlığından;
lisans için yeni imtihan açılmamasından veya açılsada
yazılı imtihan dışında ayrımcı sonuçlara açık sözlü
uygulamalı saha sınavlardan geçirilmelerinden dolayı
eleniyor. Bu nedenle ülkede yeniden eğitim almış
göçmenler dışında işe alınmış lisanslı Veteriner göçmen
bulunmuyor. Uluslar arası eğitimli, tecrübeli bir Diş
doktorunun şansı, İngilizcesi yeterli olsa bile 2 yıldan
fazla süren yeniden ihtisas alanını okumaması halinde
sıfır ihtimal görülüyor. Göçmen bir Diş hekimi, hekim
asistanı olarak bile çalışamıyor. 75 kadroya 600 başvuru
Bu arada yeni göçmenler üzerinde yapılan bir araştırma,
OSAP öğrenim kredisi şartlarının 2003 yılından beri
ağırlaştırılması ve miktarının azaltılmasının, göçmenlerde
yeniden okumaya olan isteği azalttığını ortaya koydu. Her
yıl ümitlerini tüketen doktorların çoğunluğu bir süre sonra
ailelerini geçindirmek için taksi sürmeye, pizza
dağıtmaya başlıyor. Uluslar arası Doktorlar ve Cerrahlar
Derneği'nin tespitlerine göre, Ontario'da yaşayan 4 bin
yabancı ülkede eğitimli doktordan 2006 yılında açılan 75
kişilik boş kadro için 600 aday başvuruda bulundu.
Rekabetin üst düzeyde olduğu Ontario'da az sayıda yer
açıldığı ve yere göre 10 kez fazla başvuru yapıldığı için
yabancı doktorların işe girme şansı düşük gözüküyor.
Uluslar arası Doktorlar ve Cerrahlar Derneği, yeni gelen
doktorların Kanada'nın doktor açığı bulunan ve rekabetin
fazla olmadığı Saskatchewan, Manitoba, Nova Scotia gibi
eyaletlerine giderek şanslarını denemelerini öneriyor.

287
Faruk Arslan

Ontario Başkanı McGuinty ise, önümüzdeki 4 yıl için bu


alanda çalışma yapılması amacıyla 20 milyon dolarlık fon
oluşturdu. Hali hazırda Toronto Üniversitesi'nde ortak
çalışma grubu çalışmalarını sürdürmesine karşın, 38'i
aşkın denklik uyarlaması yapan kurum, kuralları
değiştirme konusunda istekli davranmıyor. Kanada'ya
gelen her 100 göçmenden 60'ı mühendis olmasına
rağmen, geçtiğimiz altı ay içinde sadece bir kuralda
yumuşamaya gidildi. Mühendisler için talep edilen
Kanada tecrübesi çalışma süresi bir yıla indirildi.
Doktorlar, Veteriner, Diş hekimleri ve öğretmenler başta
olmak üzere diğer meslek gruplarını düzenleyen
kurumlar, kurallarını yumuşatmaya yanaşmadı. Eyaletler
arasında kurulan Ortak Çalışma Grubu, sorunu sistematik
ayrımcılıkta değilde daha ziyade göçmenlerin mevcut
sistematikte yol yordam bulamamasında gördüğü için
kurallar konusunda bilgilendirme alanını geliştirmeye,
yeni kurslar açmaya yoğunlaştırdı. Kanada Tıp
Derneği'nin yayın organı Canadian Medical Association
Journal'ın yaptığı araştırma, Kanada'nın Kanadalılar için
tıp alanında ABD'nin alıştırma ve staj alanı olduğunu
ortaya koydu. Robert L. Phillips, Stephen Petterson,
George E. Fryer ve Walter Rosser imzasıyla yayımlanan
bir araştırmada, Kanada'da tıp eğitimini tamamlayan
doktorların iş alanı olarak ABD'yi tercih ettikleri, 8 bin
162'si uzman 1023'ü pratisyen 9 binden fazla doktorun
ABD'de çalışmaya gittiği, Kanada'nın doktor ihtiyacının
ise bir türlü karşılanamadığı ortaya kondu. ABD doğumlu
olanların dışında, Kanada'da üniversite eğitimi alan
Kanadalı doktorların yarısının, eğitim sonrası master
başta olmak üzere ABD'yi tercih ettiği kaydedilen
araştırmada, uzman doktorların da yüzde 20'sinin halen

288
Faruk Arslan

ABD'de olduğu vurgulandı. Araştırma ekibi, çalışma


koşulları ve gelir düzeyinin yüksekliği nedeniyle ABD'ye
giden doktorlar için Kanada'yı cazip duruma getirecek
birşeyler yapılmasının şart olduğunu ifade ederek, bu
konuda federal ve eyalet yönetimlerine görev düştüğünü
bildirdi. Araştırmada, doktorların büyük bölümünün
ABD'de mutsuz. (51)

Bu bariyeri ortadan kaldırmak için Ontario Eyalet


Hükümeti kanun çıkardı. 2007’da McGuinty hükümetinin
kabul ettiği ‘Bill 124-The Fair Access to Regulated
Professions Act ne yazık ki, piyasada çalışmıyor.
Doktorlar, hemşireler, mühendisler pek çok meslek
grupları zor durumda. Kanada dışında aldıkları
diplomalarının denkliği, mesleki tecrübelerinin geçerliliği
yok. Göçmenlere ayrımcılık yapılıyor. Diplomaları
tanınmıyor, bu nedenle yeniden okumak zorunda
kalıyorlar. Hem zaman hem para kaybı, hem de bu
insanlara eziyet. Denklik nasıl oluşturulur, ayrımcılık
baskısından yeni gelenler nasıl kurtarılır konusu
politikacıların istismar ettiği konulardan. Seçim önceleri
vaat var, icraat yok. Haksızlığa maruz kalan bu insanlar,
iş dünyasına kazandırılmıyor. Bu bilinçli bir durum,
görünmeyen eller tarafından statüko değiştirilmiyor.
Sistemi tıkayan, 38’den fazla güya regule edici meslek
kuruluşu derneğinin bizzat kendileri. Hangi mesleğin
nasıl sisteme gireceğinin kurallarını onlar belirler,
bağımsız çalışırlar. İmza kampanyası düzenledim,
Meclis’e gönderdim; pişkin politikacılardan teşekkür
mektubundan başka bir aksiyon görülmedi. Kanun
koyucular herşey değil. Serbest piyasada kuralları
başkaları koyuyor.

289
Faruk Arslan

Velhasıl kelam, 40’ından sonra meslek


değiştirmek kolay iş değil. Bu nedenle okumayı gözü
yemeyenler, eğer ticarete yatkınsa rızıklarını bu yönde
aramaları tavsiye olunur. Sıra zaten bu konuya geldi.

290
Faruk Arslan

Yedinci Bölüm

İş Arama İş Kur

‘Kanada’da iş arama iş kur’ taktiği ticarete yatkın


olanlar için geçerli. Birdenbire vurgun yapamazsınız, ama
‘self-employed’ olarak kendi işinizi yönetir, 150 bin
dolarlık bir small business ile rahat yaşarsınız. Kanada'da
kendi işinizi kurmadan önce Kanada'da çalışma
tecrübesini edinmiş olmanız işinizin gelecekteki
başarısızlık riskini azaltacağı gibi, etrafınızda neler olup
bittiğini, sistemin nasıl işlediğini anlamanızı da
sağlayacaktır. Tabii istisnai olarak Kanada'ya yerleşerek
kısa sürede iş kurmuş ve başarılı olmuş kişiler olabilir.
Fakat yine de bir süre iş kurmak istediğiniz alanda
çalışmanızın yararlı olacağı kanısındayım. Ayrıca kişi
başına saat ücretinin asgari $ 10,25 CAD olduğu bir
ülkede, bir çok işi kendi başınıza üstlenmeniz
gerekecektir. Aksi takdirde, yüksek personel maaş gideri
ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Birden bire büyük işlere
girmek yerine, yavaş yavaş olayları ve iş ilişkilerini
anlayarak, piyasayı tanıyarak ilerlemeye çalışmanız daha
yararlı olacaktır.
Amacım, yasalar çerçevesinde kendi işinizi kurma
yollarını, edindiğim bilgiler ışığında sizlere gösterebilmek
ve bu konuda fikir sahibi olmanızı desteklemektir. Burada
bahsedeceğim yöntemlerle kurulan fırmanın başarısı veya
başarısızlığı işi kuran kişiye ve diğer etkenlere de

291
Faruk Arslan

bağlıdır. Kanada'da iş kurmak için belli başlı üç yöntem


vardır;Yeni işyeri açmak;· Hazır çalışan işyerini devir
almak;·Franchise (isim ve destek hakkı) satın almaktır.
Yapılan araştırmalarda, yeni açılan bir firmanın
başarı oranının diğer iki yönteme göre daha düşük olduğu
görülmektedir. İsim ve destek hakkı almak yoluyla iş
kurmak isteyenlerin ise franchise firmasının güvenilir ve
yeterli iş potansiyeline sahip olmasına dikkat etmesi
gerekmektedir. Eğer isim ve destek hakkı alarak kendi
işinizi kurmak düşüncesindeyseniz;· Franchise firmasının
kredibilitesini bankalardan kontrol edin, Franchise firması
hakkında şikayet var mı öğrenin,· Franchise firmasının
isim hakkının kendisine ait olduğunu gösteren belgeyi
sorun, sizden önce aynı firmadan franchise almış ve halen
çalışmakta olan diğer şube sahipleri ile görüşün.
Bu safhaları geçtikten sonra kendi işinizi
kurmadan önce kendinize ilk olarak sormanız gereken
"hazır mıyım?" sorusu olmalıdır. Eğer kendi işinizi
kurmaya hazır olduğunuza inanıyorsanız ikinci adımınız
bir "iş planı" yapmak olmalıdır. Bu plan,
satacağınız/üreteceğiniz servis veya malların tanıtımı,
kendinize ait bilgiler, iş yerinizin nerede olacağı, ne
zaman faaliyete geçeceği, rakiplerinizin durumu ve
karşılaşacağınız risklerin çözümü gibi bilgileri
içermelidir. Bankanıza, ortaklarınıza ve müşterilerinize
vereceğiniz bu plan, ayrıca bankalardan kredi almanızda
yardımcı olacağı için de oldukça önemli bir dökümandır.
Firmanızı ticaret odasına kayıt ettirmeniz yapılacak
işlemlerin üçüncüsü ve belki de en basit olanıdır. Bir çok
firma ilk iki kalemi atlayıp bu noktadan kurulmuştur.
Firma kurmak için en yakın ticaret bakanlığına gidip
firma ismini ve firma şeklini (limited, sahış vb) kayıt

292
Faruk Arslan

ettirmeniz gerekmektedir. Bu işlem için firmanın


adresinin (bu sizin yeni iş adresiniz olabileceği gibi ev
adresiniz de olabilir) bildirilmesi ve yaklaşık $80 bir ücret
ödenmesi ile gerçekleşmektedir. İsterseniz başvurunuzu
İnternet üzerinde de yapabilirsiniz. Unutmayınız ki;
Kanada'da vergilerin ağır olmasından dolayı bir çok kişi
firma kurup evinin kirasını, arabasının taksitini vergiden
düşmektedir. Firmanızı kurduktan sonra yapmanız
gereken en önemli iş ise BN (Business Number - işyeri
numarası) almak olmalıdır. Bu numara sizin hükümet ile
olan ilişkilerinizde referans olacağı gibi, GST (Goods and
Service Tax - Mal ve Servis Vergisi ) ve PST (Provincial
Sales Tax - Eyalet satış vergisi) numaralarınız için de
gerekmektedir. Kuracağınız iş için hükümetten özel lisans
almak gerekebilir (içki satma,özel yer ruhsatı gibi). Bu
işlemler için de ayrıca zaman ayırmanız ve yatırım
yapmanız gerekmektedir. Her eyaletin kendine ait
yönetmeliği olması nedeniyle, kuracağınız iş için lisans
ihtiyacı olup olmadığını bağlı olduğunuz belediyeden
öğrenmeniz yararlı olacaktır. İşveren olarak yanınızda
çalışan elemanlardan işsizlik sigortası, emekli sandığı,
kişisel vergi gibi kesintileri yapmak ile yükümlüsünüzdür.
İşveren olarak, çalıştırdığınız personel için (WSIB -
Workplace Safety and Insurance Act) emniyet sigorta
primi ödemek ile yükümlüsünüzdür. Bankadan kredi
almanız için en az 6 ay vergi vermiş olmanız
gerekmektedir. Bankadaki kredibiliteniz bir önceki sene
beyan ettiğiniz vergi oranının yaklaşık 2,5 - 3 katı olarak
belirlenir. Kanada'da her gün bir çok firma açılıp
kapatılmaktadır. Çalışacağınız firmanın uzun süredir
piyasada olmasına dikkat ediniz. Yukarıda okuduklarınız,
ana hatları ile ve yasalar çerçevesinde, kendi işinizi

293
Faruk Arslan

kurmak ve kurduktan sonra yapmak ile yükümlü


olduğunuz noktalardır. Başarı, başarısızlık ve izlenecek
yollar ile sorumluluk tamamen size ait olacaktır.
Kanada'da kurulan firmaların hemen hepsi sıfır veya çok
az bir sermaye ile başlamış, zaman içinde negatif veya
pozitif eğilim göstermişlerdir.
Faruk Arslan iş hayatı tecrübesini şöyle anlatıyor:
Kanada’da iş kurma olayına atlamam aslında 2002
yazında başlamıştı. Temelinde 2001 baharında boyacılık
yaptığım dönemde Halim beyin evinde karşılaştığım
Erhan Işık’la başlayan dostluğumuz vardı. Saçımda,
elimde, kolumda boyalardan izler bulunduğu için Erhan
bey, daha ülkeye geldiğinin 2. günü iş projelerini
anlattığı, konuştuğu bu garip adamın gazeteci olduğunu
anlayamamıştı. Nasıl anlasın? O günlerde daha çok
ameleye benziyordum. Işık Tarım, Mersin merkezli
bakliyat eleme, kırma ve ihracatı yapan bir şirketti.
Komas ve Astra Gıda gibi iki ayrı şlirkete daha sahipti.
Kanada’dan 1993 yılından beri mercimek, nohut
alıyorlardı. Kanada’nın 10 yıl içinde Türkiye ile rekabet
yapabilir konuma gelmesi sonrası bu ülkeye yatırım
yapmaya karar vermişlerdi. Gazetecilikten gelme huyum
orjinal bir haber gördüğümde hemen haber yazmaktır.
Fotojenik hafızam nedeniyle konuşmaları teyp
kullamasam bile olduğu gibi hafızama kopyalarım. Erhan
bey, kendisi ile mülakat yaptığımı haber gazetede
çıktıktan sonra öğrenecekti. O sırada Zaman gazetesi
Toronto muhabirliğim sürüyordu. Gazete haberi göbekten
kullanmış, ‘ Türkiye’nin Mercimeği Kanada’dan’
başlığını iri puntolarla vermişti. Oysa Erhan beye babası
Hacı Ergün bey sıkı sıkı ‘ne amaçla gittiğini kimseye
söyleme, ticaret sırdır’ diye öğütlemişti. Bakliyat

294
Faruk Arslan

firmaları sayemde olayı hemen öğrenmişti. Bu sırada Işık


Tarım’ın Türkiye ve dünya piyasasındaki en büyük
rakibi Arbel Bakliyat, gizli gizli Kanada’ya yatırım
yapmaya başlamış, kimsenin ruhu bile duymamıştı. Erhan
bey, 3 ay Toronto’da bir ay Vancouver’da kalarak bir
yandan güya İngilizceyi ilerletti, bir yandanda
çaktırmadan fabrika kurma araştırması yaptı. Doğrusu dil
bilmeden, kimseye danışmadan bunu nasıl başardığını
asla anlayamadım. Dört ay boyunca pek çok kez
karşılaşmamıza, herkesi ‘ Kanada’da hangi yatırım para
kazandırır’ diye sorgulamasına karşın bana hiç
sormamıştı. Arkadaşım Mehmet Gül, bu zengin
arkadaşımızı makam şoförü olarak kullanmış, Montreal
benim London, Ottawa, Windsor senin gezdirmişti. Hatta
temizlikçi olarak çalıştırdığı yerde cam bile sildirmişti.
Bu gezmelerden dolayı dil kursunu ihmal eden Erhan bey,
4 ay sonunda ne iş yaptığını soran hocasına ‘karabiber
satarım’ yerine‘ I sell black people’ diyebilmişti. Tabi
sınıf gülmekten yıkılmıştı.. Ottawa’ya giderken yol
sorduğu Kanadalıya hangi yoldan gideceğini ‘way’
yerine ‘ Why Ottawa?’ diye sorabiliyordu. Kanadalı ‘ I
don’t know why you are going to Ottawa’ demek zorunda
kalmıştı. Aramızdaki en güzel espri konusu Erhan beyin
İngilizceyi ne derece ilerlettiğiydi. Hasan bey, Erhan beye
bir Tim Hortons açtırabilmek için epey uğraşmıştı. Başka
arkadaşlar ise başla işler yaptırmaya çalışıyordu. Erhan
beyin hedef saptırdığını en iyi kavrayan bendeniz ise
gideceği gün sorduğu ‘ne iş yapsak’ sorusuna’ Abicim
sen ne iş yapıyorsan, onu yap, kimseye aldırış etme,
dolduruşa gelme’ demiştim. Bu haber ve Erhan beyin
araştırmalarına gerçekçi tesbitimin hayatımın yönünü
değiştireceğini bilemezdim.

295
Faruk Arslan

Aradan bir yıl geçtikten sonra Arbel’in


Saskatchewan’da mercimek kırma fabrikası inşaatı
yürüttüğü ortaya çıkmıştı. Halbuki bu arada Işıklar
defalarca Kanada’ya gelmişler ve ihracatcılarla
görüşmüşlerdi. Elindeki kazı kaybetmek istemeyen
Kanadalılar, sektörle ilgili gerçek bilgiler vermemişti.
Arbel’in fabrikaya başladığını duyan Işık Tarım, alelacele
İhracat Müdürü Ulvi Karayel ve Erhan Işık’ı 2002
yazında Toronto’ya, oradanda Saskatchewan’ın başkenti
Regina’ya göndermişti. Ertesi gün akşam saatlerinde
telefonum çaldı. Arayan Erhan bey, durumu özetledikten
sonra otelde pineklediklerini, nereden başlayacaklarını
bilmediklerini söyledi. Kimseye söylemeden bilet alıp
Regina’ya uçmamı, bilhassa yakın ortak arkadaşlarımıza
bilgi vermememi, tüm masrafları karşılayacağını bildirdi.
Regina’nın ismini bile yanlış telaffuz ettiğim için bilet
aldığım Air Canada görevlisi 10 dakika sonra kent adını
tahmin edebildi. Tuhaf karşılamayın, iki yıl sonra
Regina’da ağırladığım Ottawa büyükelçimiz Aydemir
Erman’da bu kentin ismini benim ilk teleffuz ettiğim gibi
sanıyordu.
Regina’ya ilk ayak bastığımda bir köye geldiğimi
zannettim. Türkiye toprağı kadar arazisi olan, ancak bir
milyon insanın yaşadığı Saskatchewan’da halkın
çoğunluğu çiftçilik ve hayvancılıkla geçiniyordu. Eyaletin
yarısı su ve balta girmemiş ormanlardı.Travelodge hotele
ulaştığımda sudan çıkmış balığa dönmüş bizimkilere
gerçekten ne yapmak istediklerini sordum. Ulvi bey,
İngilizce öğretmenliği mezunu, 25 yıldır bakliyat
ihracatcılığı yapan, dünyanın her ülkesini gezmiş, aydın
nazik beyefendi biriydi, ancak oda ne yapacağını
bilemiyordu. İlk işim, rakip firmanın yerini görmek için

296
Faruk Arslan

randevu istemek oldu. Hacı Ergün bey, ziyaret etmeleri


için tembih etmesine rağmen Erhan ve Ulvi beyler halen
Türk mantığıyla rakip firmanın kendilerini
gezdirmeyeceğini düşünüyordu. Halbuki Sascan adıyla
yeni kurulan bu şirketin fabrika inşaatını Genel Müdür
Murat Al Katibi, heyecanla gezdirdi. Davidson doğumlu
ve büyüme Murat, hiç Türkiye’ye gitmediği halde biraz
aksanlıda olsa mükemmel Türkçe konuşuyordu.
Aldığımız bilgilerden sonra akşam otelimize
döndüğümüzde Erhan bey, hemen bir ofis kiralanıp, ev
tutularak Regina’ya yerleşmemiz gerektiğine karar verdi.
Ailemle buraya yerleşecek, şirketin kuruluşunu ve
yönetimini yapacaktım. Oysa o sıralarda koleje
başvurmuş, kabul almış, okuma hayalleri kuruyordum.
Doğrusu teklife pek sıcak değildim. Erhan bey,
göçmenliğe 3 aile olarak başvuracaklarını belirterek
hemen bir avukat bulmamı istedi. Ev, işyeri ve avukatı
bulmak için ertesi sabah ilk işim yerel gazetenin
sayfalarını incelemek oldu. 3 işyeri ve 3 ev tesbit edip
taksi ile dolaşmaya başladım. Bir ev ve bir işyeriyle
anlaşma sağladım. Kuzey Amerika’da iş yapmak
istiyorsanız mutlaka en iyi avukatla çalışmalısınız. Otel
resepsiyonuna eyaletin en iyi avukatını sordum. Tony
Merchant cevabını aldım. Otel odasını temizleyen
müslüman bir Arnavut göçmene en iyi göçmenlik avukatı
kim diye sordum. Yine Tony Merchant cevabını aldım.
Avukatın ev ve cep telefonunu alarak aradım. Tony,
evinin yerini tarif ederek randevu verdi. Tony’nin iki defa
federal bazda milletvekillilik yaptığını, babası ve
annesininde zamanında milletvekli olduklarını
bilmiyordum. Emrinde 100 kişilik avukat ordusu
çalıştıran, Western Kanada’da dört avukatlık ofisine

297
Faruk Arslan

sahip, üç oğlunuda avukat yapmış, eşini senatör


atandırmış eyaletin en güçlü politik figürlerinden biriyle
buluşacağımızı sonra öğrenecektim. Tony, bizi bornoz ile
karşıladı. Yeni duş almış, banyodan çıkmıştı. Bizimkiler
şaşırdı, nedense ben şaşırmadım. Kanadalılar kendilerine
özgüvenleri tam, rahat insanlardır. Giyinip gelen Tony,
kısa sürede kuracağımız işten göçmenliğe biraz
bahsedince her meseleyi leb demeden leblebi diye anladı.
Gerekli notlarını aldı, aile başı 2000 dolardan göçmenlik
işini yapacağını bildirdi. Şirket kurmak için gerekli
yolları anlattı. Tuttuğum eve kapora verip, ofis olarakta
Tony’nin gösterdiği bir mekanda karar kılıp, Toronto’ya
döndük. 3 gün içinde tüm sorunlarını çözümlemiştim.
Maaş konusunda anlaşıp Regina’ya yerleşmek ve iş
kurmak için Mersin merkezinden gelecek nihai kararı
beklemeye başladım. Ancak beklediğim karar olumsuz
çıkınca Saskatchewan macerası iptal edildi. Evin kaporası
yandı, Tony’e göçmenlik için verdiğimiz kapora havada
kaldı.
Aradan bir yıl geçmiş, kolejde ilk yılımı başarıyla
bitirmiştim. 2003 yılının temmuz ayı sonunda Erhan
beyin ‘bize otel ayarla ve havalimanında karşıla’
telefonuyla bizim macera tekrar başladı. Bu sefer kolay
ikna olmadım. Sıkı bir maaş pazarlığından sonra tekrar
Regina’ya uçtuk. Zira kolejde okumamdan dolayı devlete
17 bin dollar kredi borcum vardı.Yeni ofis yeri bulmam
ve ev kiralamam sadece bir hafta sürdü. Üstelik misafir
evi olarak birde Condo kiralayarak, ailemi getirene kadar
bir ay burada Ulvi bey ile kaldık. Bu süre içinde şirket
kuruluşunu tamamlayıp, ofise ve eve eşya aldık. Ulvi bey,
ailemi Toronto’dan getirdikten sonra ihracat işini temel
bilgilerle öğretip bir ay sonra Mersin’e gitti. Toronto ile

298
Faruk Arslan

Regina arası 2500 km idi. Bir ülkeden başka bir ülkeye


taşınmış gibi oluyorsunuz. Ev eşyalarını Halim beyin
kayınbabası Remzi beye hibe edip, sadece giyecek,
mutfak eşyalarını ve kitaplarımı 10 koli ile getirebildim.
Eyalet değiştirdiğiniz zaman ehliyetinizi, sağlık kartınızı
değiştiriyor başta göçmen bakanlığı olmak üzere hesap ve
kredi kartınız olan bankalara.haber veriyorsunuz. Adres
değiştirmek Kanada’da oldukça zahmetli. Bu nedenle
Kanada’ya gelenler genellikle ilk yerleştikleri kentde
kalakalıyorlar.
İş kurarken ilk yapmanız gereken şirket
kurulduktan sonra bir iş planı hazırlamak. Bu iş planınız
olmadan bankada iş hesabı açamazsınız. Yeni kurulan bir
şirket henüz devlete vergi vermediği ve yıl sonu raporu
olmadığı için başka şirketler gözünde krediniz yoktur.
Ofisi tutarken takındıkları tavır resmen buydu. 6 aylık
peşin kira istemeler, 5 yıllık anlaşmanın son 6 ayının
kirasını bankada teminat mektubu ile bloke etme çabaları,
iş hayatında yeni olmama rağmen tuhafıma gitti. Nitekim
avukatımız Tony, arada olan emlakçılara ‘ Müşterime
tecavüz ediyorsunuz’ diye kalaylı bir sövgü’de bulununca
uyandık. Emlakçılar ve işyeri sahipleri, yeni gelen
göçmenlerden iş kuran acemileri soymak için ‘Kanada
tecrübesi’ temcit pilavını ayrımcılıktan ziyade
sövüşlemek için kullanıyorlar. Yutan yutuyor. Özel
sektörde işler referansla yürüyor. Yeni işyeri kuruyor
olsanızda eğer sağlam üç referansınız varsa kimse size
‘toy gelin’ muamelesi yapamaz. Bakliyat fabrikalarını
dolaşarak bakliyat ihracatına başlarken dost edinmenin
zor olmadığını farkettim. Regina’daki Kanadalılar fazla
göçmen görmedikleri için ayrımcılık yapmıyorlar. Ayrıca
Hindistanlı ve Çinlilerin bu eyaletde olmayışı nedeniyle

299
Faruk Arslan

İngilizcesi bozuk fazla göçmene rastlanmıyor. Dünyanın


her köşe bucağına mal satmak, insanları bakliyat ile
beslediğini bilmek zevk verici bir işti. Kısa sürede
eyaletdeki 110 eleme fabrikasının yarısını köy köy
gezdim. Her yıl biri Saskatoon’da biri başka bir kentde
yapılan bakliyat fuar ve bakliyatçılar derneği
toplantılarında ülke içi ve dışından gelen işadamları ile
tanıştım. Tekrar otellerde kulisler yapan, üst düzey
insanlarla muhatap olan bir konuma gelmiştim. Zengin
olmuş köylü Kanadalılarla muhatap olsamda yeni
insanlarla tanışmayı seven tabiatım nedeniyle
bakliyatçılık işini sevmiştim. Fabrika kurmamız
gecikiyordu. Sektörün kitabını yazacak kadar bilgi sahibi
olmuştum.
Tarım, Kanada’da petrol, doğalgaz, et-gıda
ürünleri ve keresteden sonra büyük üretim kapasitesiyle
önemli bir sektör; Kanada’nın 400 milyar dolarlık yıllık
ihracatında dördüncü yeri tutuyor. Saskatchewan’ın
Saskatoon kenti 2004’de bir ay içinde iki büyük tarım
etkinliğine ev sahipliği yaptı. Konfreans, 12-19 Ocak
arasında gerçekleştirildi. Bakliyat fuarı ve 2004 Bakliyat
Günleri etkinliği çerçevesinde 40 uzman kişiden iki kitap
hacminde konfreanslar dinledim; resepsiyonlarda tarım
dünyasının içinden yüzlerce Kanadalı ve uluslararası
pazarlardan gelenlerle kulisler yaptım. Her yıl tekrarlanan
bu etkinliği hiç kaçırmadım. Hem gazeteci hem de tarım
alanında uzmanlaşan bir işadamı olarak bir tarım ülkesi
olan Türkiye ile Kanada arasında bir karşılaştırma yapma
imkanı buldum. ABD’de tarım sektörünün gelişmesi ve
ayakta kalması için, hükümet çiftçileri sübvanse ediyor ve
dünya pazarlarında rekabet etmelerine yardımcı oluyor.
Kanada’da destek sözkonusu, ancak kesinlikle ABD

300
Faruk Arslan

kadar değil. Çiftçilere sunulan krediler, net gelir sigortası,


teknoloji alım kolaylığı, tohum kalitesi konusunda
yapılan araştırmalar ve potansiyel zarar vericilere karşı
yürütülen mücadele ve planlamanın mükemmel işlemesi
tarımcıların önünü açıyor. Özellikle AB ülkelerinden
gelen sübvansiyonların azaltılmasına ilişkin önerileri ve
anlaşmaları Washington yönetimi dikkate almıyor ve
bağlayıcı anlaşmalar imzalamıyor. Avrupa Birliği’ne üye
olmaya çalışan Türkiye’yi bu konuda önümüzdeki
yıllarda AB’den kaynaklanan ilginç baskılar bekliyor.
Türkiye’de izlenen yanlış tarım politikaları sonucu her yıl
binlerce ton tütün ve çay alım garantisi anlaşmaları
nedeniyle önce taban fiyatdan çiftçiden alınıyor, sonra
kullanım fazlası olarak yakılıyor; binlerce ton fındık
ambarlarda çürüyor. Sübvansiyeyi yanlış uygulayan
Türkiye’de planlama sorunu var. AB, kendi ülkelerinde
ekilen ürünlerin Türkiye’de fazla ekilmesine izin
vermeyecek. Türkiye, AB’nin planlamasına uymak
zorunda kalacak. Bunun iyi tarafları da var, sakıncalı
tarafları da. İyi tarafı, nihayet gereksiz yere ekim yapılan
ürünleri devlet satın alıp yakarak zarar etmekten
kurtulacak ve çiftçiler doğru yönlendirilecek. Sakıncalı
tarafı, AB’nin normlarına uyması çok zor olan ve
yönlendirilmeyi sevmeyen, tam tersini yapan büyük bir
tarım kesimi havlu atacak, işsizler artacak ve Türkiye’de
tarım alanları daralacak. Uzun vadede bilinçli tarım
yerleşeceği için tepkilere aldırış edilmemeli. Sosyalist
kültürden gelen kesimlerin bu süreçte büyük tepkiler
göstereceklerini tahmin etmek zor değil. Kanada’da
inanılmaz derecede büyük çifçiler var. Küçük çiftçiler her
geçen yıl topraklarını büyüklere satarak piyasadan
çekiliyor. Türkiye’de ise bunun tam tersi sözkonusu.

301
Faruk Arslan

Çiftçiler gittikçe küçülüyor. Babadan-dededen kalan


topraklar evlatlar arasında parselleniyor ve tarım alanları
daralıyor. Dolayısıyla küçük çiftçi teknoloji
kullanamadığı için hâlâ elle iş yapıyor. Oysa Kanada’da
binlerce dönüm araziyi eken ve en fazla 5 kişiden oluşan
aileler, kullandıkları teknoloji sayesinde Türkiye’de 5 bin
nüfuslu köylünün ektiği araziden daha fazlasını ekiyor ve
ürettiği üründen daha fazlasını kaldırıyorlar. Dolayısıyla
hayatlarından memnunlar. Dünyanın 10 büyük projesi
içinde yeralan GAP, Türkiye’nin tarım potansiyelini üçe
katlayacak. Ancak GAP’ın verimli bir şekilde yürümesine
hazır olmadığımızı söylemeliyim. GAP bölgesindeki
topraklar bir süredir İsrailli iş adamları tarafından satın
alınıyor. ABD’deki Yahudi lobisi 1999’dan beri bu
amaçla fon kurdu ve bir milyar dolardan fazla para
topladı. Çoğu devlet kurumu olan 80 İsrailli şirket
bölgeye yatırım yaptı. İsrail hükümeti, GAP’da 6 sulama
projesini hibe krediyle ücretsiz gerçekleştiriyor. Bu
yatırımların ideolojik altyapısı olduğu gibi İsrail’in tarıma
açık alanlarının azalması nedeniyle stratejik bir hedefi de
var. Önümüzdeki 20 yılda su sorununun Ortadoğu’nun
yumuşak karnı olacağı hesap edilirse Yahudilerin GAP’a
ilgisi onların çıkarları açısından kanıksanamaz. GAP’ın
verimli çalışması için tarım ve tohum teknolojisi
konusunda sadece İsrail’den değil, bu konuda uzman olan
Hollanda ve Kanada’nın tecrübelerinden de
yararlanmalıyız. Kanada’ya dönecek olursak: 1990’ların
başından itibaren izlenen bilinçli yönlendirme ve ekim
politikaları sonucu, 1998-2005 yılları arası tahıl ve
bakliyat üretimi zirveye çıkmış durumda. Batı Kanada’da
çiftcilerin ürettiği bakliyatın yüzde 75-80 oranında ekimi
Saskatchewan’da yapılıyor. Tahılda ise lider Manitoba.

302
Faruk Arslan

2003, 2004 ve 2005 yıllarında Kanada toplamında 8


milyon dönümlük Alana bakliyat ekildi. 2006 ve 2007’de
az artış sağlandı, 2008’de 9 milyon, 2009’da 10 milyon
dönümlük alana ekim yapıldı. Son üç yılda yaşanan
kuraklık atlatıldı. Yeteri kadar kar ve yağmur
yağmıyordu. Ayrıca fazla üretim olmasına karşın dış
pazar bulmakta Kanadalılar zorlanıyor. Çin’in özellikle
ucuz nohut ve fasülye fiyatları hem Kanada hem de
Türkiye’yi zor durumda bıraktı. Bu üç ülke tahıl ve
bakliyatda kıyasıya yarışıyor. Tarım sektörü tüm dünyada
gittikçe liberalleşirken, Kanada’da eski Sovyetler Birliği
ülkelerinde gördüğüm hantal, sosyalist tipi devlet
yapılanmalarının bulunuşu beni çok şaşırttı. Yakın
gelecekte, Saskatchewan Wheat Pool gibi sosyalist
kalıntısı dinazorların piyasada çökmesi kaçınılmaz.
Dünyayı sadece Kuzey Amerika’dan ibaret sanan,
Avrupa’ya bile gitmemiş Kanadalı tarımcılar da çıkmazın
içindeler. Riski sevmeyen Kanadalılar, tahıl ve bakliyat
ürünlerinin büyük tüketicisi doğu ülkelerinde kazık
yemekten korkuyorlar. Haksız da sayılmazlar. Son birkaç
yılda sattığı malın parasını alamayan Kanadalı 13 fabrika
battı. Türk insanı Kanadalılar’dan daha cesur, girişimci ve
dünyayı tanıyor. Kanada ile Türkiye’yi birbirine
bağlayan önemli köprülerden biri tarım. İki ülkenin tarım
sektörü çalışanları, pazarı etkilediği için birbirlerini
yakından izliyor.
Ofiste tüm gün internet üzerinden mal satmak
sıkıcı gelmeye başlamıştı. İşte bu sırada 2. kitabım olan
Matrix’in 11 Eylül Kurgusu’nu yazdım. Kanada’ya
geldiğimden beri 200 köşe yazısı, 500 haber yazmıştım.
Bunların çoğunluğu 11 Eylül faciası ile ilgili olduğu için
bu yazıları derleyip toparlayıp kitap yazmam zor olmadı.

303
Faruk Arslan

300 belge ve kaynak kullandığım eser mükemmel bir


yapıttı. Kitap 2004 Nisanında Q-Matris yayınevi
tarafından basıldı. Fehmi Koru sağolsun köşesinde
reklamımı yaptı. Regina’da 2. yılım, Türk’ün olmadığı bu
eyaletde yalnızlık duygusuyla geçti. Rakip firma
Saskcan’de 10 Mersinli Kürt çalışsada dünyalarımız
farklıydı, görüşmüyorduk. Rakip firma bilgi toplarım diye
görüşmemizi istemiyordu. Komşunuzla bile sağlıklı
dostluk kuramadığınız bu ülkede herkes birbirine
yalandan tebessüm ediyor. Kanadalılarla ilişkileriniz iş
ilişkisinin ötesine geçemiyor. Çok yapmacık bir dünyada
yaşıyorsunuz. Gerçek dostluklar mazide kaldı. Gerçek
dost arayana Allah yeter derler, ama hiç olmazsa bir tane
güveneceğiniz arkadaşınızda olmalı. Ara sıra Toronto’dan
Mehmet Gül’ü arayıp sohbet etmesem çıldıracaktım.
Regina’da patladığımı düşünen Işık Holding,
fabrika kurulana kadar bir market açmaya karar verdi.
2004 yazı ve sonbaharı market yeri arama ve fizibilite ile
geçti. Toronto’da üç yıl önce Türk bakkalı açan İstanbul
Bazaar’ın patronu Mahmut Yaşar’a yüzde 25 hisse
vererek market işine balıklamasına daldık. Mahmut
Yaşar, fabrikalarda çalışıp para biriktirerek önce bir
bakkal dükkanı açmış, sonra toptancılığa başlamış tam bir
‘İstanbul fırlatması’ esnaf. Fizibilite çalışmalarından
sonra gözümüze kestirdiğimiz dükkanı kiraladık ve 2004
Kasımında malları ve dolaplarımızı tırcımız Yasinle
getirdik. Bu arada eğer tırınız varsa ayda 10 bin dolar
yoksa şöfürlük yaparak ayda 5000 dolar kazanmak
istiyorsanız , hemen bir tır ehliyeti alın, iş sigortanız olur.
Astra Mart ismini verdiğimiz market, müslüman, Yahudi,
Yunan, İtalyan ve etnik milletlere hitap ediyor, Helal ve
Kosher ithal ürünler sunuyordu. Bu arada iş kurmanın ne

304
Faruk Arslan

kadar zor olduğunu öğrenmiştim. Hiçbir toptancı size


hemen kredi açmıyor ve peşin ödeme istiyor. Mahmut
olmasaydı, Debit-Master-Visa Card makinesini bir yıldan
önce almamız mümkün değildi. İş tarihçeniz ve krediniz
oluşmadan iş kurmaya kalkarsanız herkes size ‘Para peşin
kırmızı meşin’ diyecektir. Kısa sürede bazı firmalarla 30-
60 günlük vadelerle mal almaya başladık. Sattığımız
ürünlerden Regina’daki diğer marketlerde olmamasına
ihtimam gösterdik. Doğru mal seçimi konusunda Mahmut
oldukça ustaydı. Toronto’da 350 bin müslüman yaşadığı
için her köşe pazarında Helal market görebilirsiniz. Her
millet kendi insanı için marketler açmış. Ancak
Saskatchewan’da bu bir ilkti. Dükkanın açılışını resmi
olrak 2 Aralık 2004’de Regina Valisi Fiacco yaptı. Valiyi
avukatımız Tony Merchant’ın evinde düzenlediği yıllık
resepsiyonda tanımış ve davet etmiştim. Valiyle birlikte
ulusal medyanın yerel birimlerini çağrdım. Gazeteciliği
konuşturarak gazetecilerin balıklama atlayacakları orjinal
bir haber bülteni faksladım. Helal ve Kosher sihirli
sözcükleri, valinin ismiyle birlikte 3 televizyon ve 2
gazetenin muhabirlerini açılışa çekmeye yetti. CBC, City
Tv, Global Tv, Leader Post ve Food Magazin’e
mülakatlar verdim. Kanada’da ilk defa televizyona
konuşuyordum ve ilk defa mülakat yapan ben değilim,
benle mülakat yapılıyordu. Haber gazetelerde yarım
sayfa, televizyonlarda 5 dakika verildi. Astra Mart, bir
anda meşhur oldu, elbette medyatik şovum sayesinde
kentde meşhur oldum. Sokakta yürürken bile parmakla
gösteriyorlardı. İlk günlerde bedava medya desteğiyle
satışlar süperdi. Şöhret sevincim kısa sürdü. Sağlık zabıta
ekipleri ertesi gün dükkana baskın yaptı. Meğerse dükkan
açılmadan önce onların teftişinden geçmeliymişim.

305
Faruk Arslan

Health Officer, ertesi gün 3 sayfalık eksik listesi önüme


koydu ve ‘üç ayda tamamlarsan, şaşarım’ diye dalga
geçti. Bunları yapana kadar et satışı ve tartılan herşeyin
kaldırılmasını talep etti, aksi taktirde kapatmakla tehdit
etti. Listede olmayan yoktu. İnşaat sektörünün pahalı
işciliğiyle tanıştım. 2 ay süren tadilat sonrası 20 bin
dolarlık fatura çıktı. Üç defa yapılan teftiş sonrası görülen
küçük eksiklerinde tamamlanmasından sonra sağlık
onayını aldım, ama bürokrasi canımı bezdirdi. Bu ülkede
özel sektör ile bürokrasi arasında uçurum var. Yavaş
işleyen bürokrasi Türkiye’ye rahmet okutur. Devlet
memurları aheste aheste çalışıyor, üstelik çalışma
ücretleri çok yüksek. Helal kesim kasabımız sayesinde
sadece 1300 müslümanın yaşadığı eyaletde
müslümanların desteğini aldık. Çünkü helal kesim et ve
müslüman ürünlerini bulabilecekleri en yakın market 900
km uzaklıkta bulunuyordu. Yahudiler Kosher ürünleri
için gelmekle kalmadı, Sinagog, özel siparişler verdi ve
kentde yaşayan 100 Yahudiye mektup gönderdi.
Yunanlıların Türkleri çok sevdiğini birebir ilişki
kurmadan anlayamazsınız. Market sayesinde kasaplığı
öğrendim. Tezgahtarlıktan tutun temizliğe kadar her iş
bana bakıyordu. Eleman çalıştırsanız en az saat ücreti
olarak 7 dolar ödemek zorundasınız. Günde 12 saat açık
olan dükkanda sabit giderler çok fazla tutuyordu, her işi
yapmaz işçi çalıştırırsanız para kazanamıyordunuz.
Kanada’da Small business’in getirisi ancak bir aileyi
geçindirmeye yetiyor.
Bu arada ilk kitabım ‘ Petrol Kurdu’nu
yenileyerek ‘Hazar’ın Kurtlar Vadisi’ adıyla baskıya
gönderdim. 10 yıllık bir çalışmanın ürünü olam şah
eserimdi. Bir yıldır üzerinde çalıştığım Kurtlar Vadisi

306
Faruk Arslan

dizisi etrafında Türk mafyası, derin devlet ve derin


örgütler konulu ‘Vadi’nin Şifresi Çözülüyor’ kitabım
Ergenekon’u ortaya çıkaracak. Tüm engellemelere
rağmen Evreca Yayınevi ile basım anlaşması yaptım.
Kitap Temmuz 2005’de basıldı, ancak Raci ve Necati
Şaşmaz kardeşlerin 120 bin dolarlık tazminat talebi
nedeniyle SEKA’ya gönderildi. Güya kitabım dizinin
mafya dizisi olduğunu tescilleyecek, RTÜK’de
kapatacaktı. Faraziyeye dayalı davadan çekinen yayınevi
yüzde 10 komisyonumu ödedi, ama kitabı çöpe gönderdi.
Matrix kitabımı Karakutu yayınları ‘ Net Kırılma ‘ adıyla
Ağustos 2005’de yeniden bastı. ‘ Petrol Satrancı’ adlı
Hazar kitabının devamı olan eserimi baskıya gönderdim.
Türk’ün minimum seviyede yaşadığı Regina, bulduğum
boş zamanlar nedeniyle kitap yazma adına çok bereketli
olmuştu. 2005 yılına tam beş kitap sığdırarak, sanırım bu
alanda bir rekor kırmıştım. Veya paranoyak olmuştum.
Kanada’ya dönecek olursak sistemin nasıl
işlediğine gözatalım. Kanada’da bankalar oldukça
güvenilirdir. Her işlem ücrete tabidir. Elektronik
Bankacılıkta Türkiye'den biraz geri olan Kanada kredi
kartları ile ancak 1994’de tanışma olanağı buldu. Bugün
Kanada’da aşağı yukarı 52 banka bulunuyor. Bunların
altısı bankacılık sektörünün dörtte üçüne hakim durumda.
Kanada, bankalar ve finans kurumları açısından size pek
çok seçenek sunuyor. Ancak genelde hepsinin verdiği
hizmetler aynı. Bu yüzden size hizmet verecek bankayı
seçerken dikkat edeceğiniz tek şey evinize veya işyerinize
yakın olması. Kanadalılar genelde bankalarından pek
memnun değildirler. Bu yüzden eğer birisi size belirli bir
banka tavsiye ederse, onun tavsiyelerine kulak
vermelisiniz. Çek karnesi alabilme için önce bankada bir

307
Faruk Arslan

hesap açtırmak zorundasınız. Yerleşim belgelerini ve


pasaportunuzu gösteren her göçmen banka heasbı
açtırabilir. Hesap açtırdıktan sonra size bir çek karnesi
vereceklerdir. Bankamatik kartınız da en kısa zamanda
adresinize ulaşacaktır. Kanada’da pek çok İngiliz ve
Amerikan bankası bulunmasına rağmen bu bankalar
sadece ticari müşteriler ile ilgilenirler. Yeni bir ülkeye
yerleştiğinizde daha önceden sahip olduğunuz kredi
kartlarınızı bu ülkede kullanma şansınız olmayabilir. Pek
çok göçmen hatta Amerika’dan gelen göçmenler bile
Kanada’da kredi kartı alma konusunda zorluk
yaşayabilirler. Bu sorunu yaşamamak için aşağıdaki
yollara başvurabilirsiniz. Kendi ülkenizdeki bankanıza
kredi kartınızı Kanada’ya transfer etmesi talebinde
bulunabilirsiniz. Kanada’daki bankadan tasarruf
hesabınızı kullanabilecekleri bir kredi kartı
isteyebilirsiniz. Gazetelere, dergilere abone olun. Böylece
bankalar size kredi kartı teklifinde bulunacaklardır.
Pek çok mağazada, kredi kartı geçerlidir. Ayrıca
ATM’lerden elektrik, su, telefon vs, faturalarınızı da
ödeme imkanınız vardır. Çekle ödemek zaman kaybına
yol açacaktır. Çek yazarken kimliğinizi veya sürücü
belgenizi göstermek zorundasınız. Hesabınızda
bulunandan daha fazla miktarda para çekmeye
kalkarsanız, bankamatik bunu kabul etmeyecektir. Ayrıca
karşılıksız çek yazarsanız, hem yazdığının kişinin
bankasından hem de kendi bankanıza tazminat ücreti
ödemek durumunda kalabilirsiniz. Ayrıca çok saçma bir
şekilde eğer birisi size karşılıksız çek yazarsa siz de
bunun için tazminat ödemek durumundasınız.
Kanada’daki ATM’ler diğer sistemlere Via Cirrus and
Plus şebekeleri ile bağlıdır. Bu şebekelere rağmen başka

308
Faruk Arslan

bir bankanın ATM’sinden para çekerseniz yaklaşık $1,50


‘lik bir ücret ödemek durumunda kalırsınız. Eğer yabancı
bir bankada hesabınız varsa Kanada’da bu bankanın
ATM’sinden para çekebilmeniz mümkün. Ancak döviz
kurları bu işlemlerin bazen çok maliyetli olabilmesine yol
açıyor, Kanada’da döviz kontrolleri yapılmıyor.
Kanada’dan Türkiye’ye para transferi yapabilmeniz
mümkün. Bu tür işlemler için yaklaşık $15 ücret alınıyor.
Ancak elektronik transfer daha pahalıya 45 dolara mal
oluyor. Bir Kanada doları 100 senttir. 1 sentlik peniler,
beş sentlik nikeller, 10 sentlik bozukluklar ve 25 sentlik
çeyreklikler vardır. Kanada dolarının tura yüzünde
dalgıçkuşu kabartması vardır. 1996 yılında iki dolarlık
bozuk para piyasaya sunuldu. $5, $10, $20, $50, $100,
$500 ve $1000’lik banknotlar vardır.
Kanada güvenli ve barış dolu bir ülke olması ile
ünlüdür. Son yıllarda büyük şehirlerde çete ve hırsızlık
olayları görülüyor. Ancak ABD ile karşılaştırıldığında
Kanada’daki suç oranı minimumdur. Kanada’da cinayet
oranı da 1000 de 2 dir. ABD’nin aksine Kanada’da silah
taşıma pek yaygın değildir. Eğer çiftlikte veya ıssız bir
çevrede yaşıyorsanız silah bulundurmanıza izin
verilecektir. Ancak ruhsatsız silah bulundurma yasaktır.
Azılı suçlular ne yapıp edip silah bulurlar. Kanada’da
yaklaşık 56. 000 adet federal, yerel ve belediyeye bağlı
polis memuru bulunuyor. Yani her 549 kişiden 1’i polis
memurudur. Acil durumlarda 911’i arayın. Kanada’da
kimlik taşımanız zorunlu değildir. Tutuklandığınızda
nedeni açıklanmalıdır ve avukat talep etme hakkınız
vardır. Eğer avukatı karşılayacak maddi gücünüz yoksa
devlet size yardımcı olacaktır. Ve eğer yine gerekirse
tercüman bulundurma hakkınız da vardır. Eğer bir trafik

309
Faruk Arslan

kazası yaptıysanız, kimseye fiziksel bir zarar


vermemişseniz ve $300’den düşük bir maddi zarar varsa
polis çağırmak zorunda değilsiniz. Sigorta şirketinizi
aramanız yeterli olacaktır. Eğer $300 ‘den fazla bir hasar
varsa ve yaralanan kimseler varsa polis çağırmak
zorundasınız. Derhal 911 ‘i arayın. Polis raporunu
yazacak, ve hatanın kimde olduğunu tesbit edecektir.
Eğer anayolda arabanız arızalanırsa, yollarda sıkça
rastlayabileceğiniz ankesörlü telefonlardan yardım
çağırabilirsiniz. Ancak geceyse ve kar yağışı varsa
arabanızda kalmanız daha güvenli olacaktır. Bu yüzden
de tedbir olarak arabanızda battaniye, fener, ve suya
dayanıklı bir “ Lütfen polisi Arayın” tabelası
bulundurmalısınız. Ayrıca yoldan geçen diğer arabalardan
da yardım isteyebilirsiniz. Araba arızalarına 24 saat
hizmet veren servisler vardır. Kanada’da pek çok birinci
el ve ikinci el araba bulmanız mümkün. Gazetelerde ve
Auto Weekly, Auto Mart gibi dergilerde binlerce araba
ilanına rastlayabilirsiniz. Kullanılmış araba satın alırken
Güvenlik Standartları Sertifikası olup olmadığına dikkat
edin. Eğer sertifikası olmayan bir araba satın almışsanız
kullanmadan önce mutlaka sertifika alın. Satış ve ruhsat
ücretleri arabanızı Eyalet Ulaşım Müdürlüğüne kayıt
ettirdiğiniz zaman ödenecektir. Kanada’da kasko
yaptırmak zorunludur. Oranlar ve şartlar eyaletten eyalete
değişir. Örneğin Ontario’da kusursuzluk sigortası
yaptırılır. Tüm eyaletler üçüncü şahıs sigortasını zorunlu
kılmaktadırlar. Ancak yangın ve hırsızlık sigortası
yaptırmak isteğe bağlıdır. Sigorta evraklarını mutlaka
arabanızda tutmalısınız ve istenildiğinde polise
gösterebilmelisiniz. Oranlar arabanızın modeline ve
değerine göre değişmektedir. Ayrıca daha önceki

310
Faruk Arslan

sürücülük kayıtlarınız, yaşınız, cinsiyetinizde oranları


etkileyebilir. Yabancı ehliyetler 30 gün ile 6 aylık bir süre
zarfında geçerli olabilmektedir. Tabii bu eyaletten eyalete
değişir. Bu süre dolduğunda tüm sürücüler yerel Sürücü
Kontrol Merkezine giderek görme, yazma ve yol testine
tabi tutulmalıdırlar. Kanada’ya gider gitmez bu işi
halletmeye çalışın. Çünkü çok fazla sıra olacaktır.
Rehberinizin mavi sayfalarında Ulaştırma Bakanlığı
Başlığı altında Sürücü Kontrol Merkezlerinin bir listesini
bulabileceksiniz. Tüm arabalar satın alındıklarında
Ulaştırma Bakanlığına kayıt ettirilmek zorundadırlar.
Sigortasız araba kullanmak yasalara aykırıdır. Sigorta
evraklarınızı her zaman arabanızda bulundurmanız ve
istenildiğinde yetkililere göstermeniz gerekir. Sigorta
ücretleri, yaşınıza, cinsiyetinize ve kullandığınız arabanın
modeline göre değişmektedir. Bir yıllık size $1000 ile
$1800 arası bir ücrete mal olmaktadır. Kanada’da ödenen
vergilerin $165 milyonu ile demiryolları finanse edilir.
Bu rakamın büyük bir kısmı ücra köşelerdeki
demiryollarına harcanır. Örneğin demiryolları ile
ulaşımın %84’ü hatların %33 ‘ünde geçekleşir.
Kullanmayan hatlar zaman zaman iptal edilir. Ancak bu
durum devlet hizmetlerinin kar amacı taşımaması
prensibine aykırı olduğu için devlet imajını zedeler. 1995
yılında Kanada Demiryolları özelleştirildi ve bugün
Kanada Pasifik Demiryolları ile sıkı bir rekabet
içierisinde. İngiliz Kolombiyasında olduğu gibi bölgesel
demiryolu şirketleri de var. Devlete ait olan “Via Rail
Canada” 2000 yılında Kanada sınırları içerisinde 3. 8
milyon yolcuya ulaşım hizmeti verdi. Kanada’da trenle
ulaşım oldukça popüler. Pek çok insan yolculuk
esnasında Kanada’nın büyüleyici manzarasını izleyebilme

311
Faruk Arslan

fırsatı elde edebilmek için treni tercih ediyor.


Kompartımanlarda yolcular için dinlenme olanakları
vardır. Birinci sınıf ve yataklı kompartımanlar için
önceden rezervasyon yaptırnanız gerekiyor. Biletinizi
trene binmeden önce temin etmeniz gerekiyor. Yolculuk
esnasında bilet satışı yapılmıyor. Bilet fiyatları kat
edeceğiniz mesafeye göre değişiyor. Çocuklara,
öğrencilere ve yaşlılara indirim yapılıyor. Trenle ulaşım
hakkında daha detaylı bilgi almak istiyorsanız, “Vıa Rail
Kanada” şirketi ile bağlantı kurun. Websitesinden de tren
saatlerini öğrenmeniz mümkün. www. viarail. Ca.Ayrıca
500 dolara trenpass alarak istediğiniz kadar trene binip
tüm Kanada’yı gezebilirsiniz.
Şehir içi ulaşım eyaletlerin belediyeleri tarafından
gerçekleştiriliyor. Yerel hükümetlerin çoğu bütçelerinin
%11 ‘ini ulaşıma harcıyorlar. Toronto ve Montreal’in
tramvay ve otobüslerle birlikte çalışan bir metro sistemi
var. Türkiye’den farklı olarak Kanada’da her mesafe için
aynı ücreti ödüyorsunuz. Otobüslerde jeton ve bozuk para
kullanılıyor. Otobüs değiştirdiğinizde yeni jeton atmak
zorundasınız. Aylık paso almak oldukça ekonomik
olacaktır. Bunun için belediyelerin ulaşım birimleri size
fiyatlar hakkında bilgi verecektir. Kanada’da binden fazla
hava alanı bulunuyor. Ancak ulaşımın %99 ‘u 26
havaalanı üzerinden yapılıyor. Air Canada ülkenin bir
numaralı hava yolları şirketi. yakın geçmişte rakibi
Canada Airlines’ı satın alıp kapatarak piyasanın hakimi
konumuna geldi. Rekabetin olmamasını fırsat bilen Air
Canada fiyatlarını yükseltti . Air Canada’nın yan
kuruluşları Tango ve West Jet yolculara daha makul
fiyatlarda hizmet veriyor. 2002 yılında Kanada’da uçak
bileti fiyatları en pahalı zamanlarını yaşadılar. Aynı

312
Faruk Arslan

tarihlerde ABD ise tüm zamanların en ucuz uçak bileti


fiyatlarına sahipti. Pek çok uluslararası havayolları ve
ABD Kanada’ya ve Kanada dışına uçmakta. Ancak
birbirleri arasında fazla bir rekabet yok. Toronto ve
Montreal’den Vancouver’a uçak biletleri oldukça dalgalı
fiyatlara sahip. APEX ve bazı havayolları $400 ile $500
arası fiyat verirken diğerlerinin ücretleri $800 den fazla.
Toronto ve Montreal arası gidiş dönüş biletleri $200 ile
$350 arasında değişiyor. ABD içindeki iki saatlik
uçuşlarla aynı fiyatta. Kanada ve Türkiye arası uçak
biletleri uzak mesafeden dolayı oldukça yüksek
seviyelerde. Türkiye’den Kanada’ya gidecek göçmenler
uçak bileti için yüksek bir meblağ ödeyeceklerdir. Türk
Hava Yolları’nın doğrudan Toronto’ya uçuşları 6 yıllık
bir mücadeleden sonra 11 Temmuz 2009’da başladı.
Kanada’da sağlık sistemi oldukça önem kazandı.
Sağlık hizmetlerinden eyalet hükümetleri sorumlu ancak
federal hükümet de katkıda bulunuyor. Çalışanlardan ve
işverenlerden primler toplanıyor. Bu primler sağlık
bakanlığının hesabına yatırılıyor. Doktorlara ve
hastanelere de sağlık bakanlığı ödeme yapıyor.
Kanada’da sağlık hizmetleri daha kolay bir şekilde
işlemektedir. Diş doktorları eyaletlerin sağlık
hizmetlerine dahil değildir. Ancak pek çok işveren
işçilerini diş doktoru masraflarını karşılamaktadır. Özel
sağlık sigortalar diş doktorunu karşılamaktadırlar. Ayrıca
tek kişilik veya çit kişilik odalarda tedavinizi de
karşılamaktadır. Acil durumlarda 911’i arayabilrsiniz.
Ayrıca eyaletlerin kendi acil servisleri de vardır. İngiliz
Kolombiyası ve Alberta’da Ambulans ücretlidir. Tüm
hastanelerin acil servis departmanları vardır. Ayrıca pek
çok yerel klinik fazla ciddi olmayan şikayetleriniz de size

313
Faruk Arslan

hemen yardımcı olabilmektedir. Kanada’nın oldukça


cömert bir sosyal güvenlik sistemi vardır. Ancak sağlık
hizmetleri gibi sosyal güvenlik hizmetleri de işçilere çok
pahalıya mal olmaktadır. Sağlık sigortası ve emekli maaşı
için tüm işçilerin maaşlarından kesinti yapılmaktadır.
İşveren ise işçisini ödediği katkı payının 1. 4 katı kadar
katkı payı ödemektedir. Çalışma sireleri 13 haftayı
geçmiş bayanlar 17 haftalık ücretsiz hamilelik iznine
ayrılabilmektedir. Hamilelik izni süresince Bayan
Hamilelik Sigortasından faaydalanabilir. İşyerinde
yaralanmış bir işçi İşçi Mağduriyeti Kuruluna başvurarak
zararını tazmin ettirebilir. Bu kurul ayrıca işçinin
iyileştikten sonra tekrar işine dönebilmesini garanti
etmektedir. İşçinin kazandığı her $100 ‘den $2. 2 işsizlik
sigortası kesilmektedir. İşsiz kaldığınızda işsizlik
sigortasının olanaklarından faydalanabilmeniz için son bir
yıl içerisinde 910 saat çalışmış olmanız gerekir. Saat
çalıştığınız eyalete göre farklılık gösterebilir. En fazla 50
hafta işsizlik sigortasından faydalanabilirsiniz. Ve size
ödeyecekleri para da maksimum $413’tür. İşten
çıkartıldığınızda Kanada’da bir insan kaynakları
merkezine gidip onlara isteğiniz dışında işten ayrıldığınızı
belirtin. İşsiz kaldıktan iki hafta sonra işsizlik sigortası
olanaklarından faydalanmaya başlayacaksınız. Alberta,
İngiliz Kolombiyası, New Brunswick, Ontario, Manitoba,
Saskatchewan eyaletlerinde Ağustosun ilk pazartesisi tatil
günüdür. Newfoundland halkı ise resmi tatil olarak St
Patrick yortusunu kutlarlar. Quebec ise St. Jean Baptiste
Yortusunu kutlamaktadır. Kanada Bayramı ise tüm
ülkede büyük şenliklerle kutlanmaktadır.

YABANCI YATIRIMLAR

314
Faruk Arslan

Kanada’da yabancı yatırımlar Kanada Yatırım


Kanununa (Investment Canada Act) göre
yürütülmektedir. Yasanın uygulanmasından Kanada
Sanayi Bakanlığı (www.ic.gc.ca) sorumludur. Yatırımları
teşvik amacıyla, Sanayi Bakanlığı’na karşı sorumlu olan
bir Yabancı Yatırım Birimi kurulmuştur. Bu birim
(www.investincanada.gc.ca) mevzuatı uygulamakla
yükümlü olduğu gibi, yabancı yatırımcılara da gerekli
destek ve yardımı sağlamaktadır.
Yabancı yatırımcılar açısından dikkat edilen en
önemli unsur, yatırımın Kanada ekonomisine katkısı ve
istihdam yaratıp yaratmayacağıdır. 1995 yılında
kanunlarda yapılan düzenlemeler ile işlemler oldukça
basitleştirilmiş ve pratik olarak, yabancı yatırımcılar
belirli bir üst limite kadar yerli firmalar ile aynı işlemlere
taraf olmuştur.
Yabancılar, yayım-basın, TV yayıncılığı gibi
kültürel bazı sektörler ile bankacılık, sigortacılık gibi bazı
mali hizmetler sektörleri dışındaki her sektöre serbestçe
yatırım yapabilmektedir. Yatırım konusunda alt sermaye
sınırı uygulaması bulunmamaktadır. Kanada’nın yabancı
yatırım politikalarının incelenmesinde, NAFTA
sonucunda ortaya çıkan Kuzey Amerika’daki bütünleşmiş
ekonomik yapı içinde ABD ve Meksika’nın önemli
rakipler olduğu dikkate alınmalıdır. Benzer ekonomik
yapıları dolayısıyla özellikle ABD önemli bir alternatif
olarak ortaya çıkmaktadır.
Kanada’nın yabancı yatırımları çekmesindeki
önemli etkenleri aşağıdaki şekilde özetlemek
mümkündür:

315
Faruk Arslan

Gelişmiş Ekonomi ve İstikrar: Kanada son derece


gelişmiş, liberal bir ekonomik yapıya sahiptir. Dünyanın
en fazla sanayileşmiş ve zengin G7 ülkeleri arasında
yeralmaktadır. Yerleşmiş, kuralları oturmuş ve düzenli
olarak işleyen bir piyasa ekonomisi bulunmaktadır.
Ekonomi istikrarlıdır. Son 15 yıldır sürdürülen bütçe
harcamalarının azaltılması, kamu borçlarının düşürülmesi
ve dengeli bütçe politikaları sayesinde, istikrarlı ve
sürdürülebilir bir ekonomik büyüme eğilimi (yıllık
ortalama %3-4 civarında) sağlanmıştır. Kanada’nın
ekonomik yapı ve sanayi altyapısı olarak dünyadaki en iyi
ve güvenilir ortamlardan birisine sahip olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır.
Yasal ve İdari İşlemlerin Kolaylığı: İdari olarak
firma kuruluş ve yatırım işlemleri son derece kolay
anlaşılır, basit ve şeffaftır. Bazı sektörel istisnalar dışında,
DTÖ üyesi ülke firmaları için 179 milyon Kanada
Dolarına kadar (2001 yılı için geçerli seviye) yatırım
yapacak yatırımcılar açısından firma kuruluşu son derece
basittir ve internet üzerinden dahi yapılabilmektedir.
Firma kuruluşu büyük ölçüde firmanın isminin ve kuruluş
sözleşmesinin tescilinden oluşmaktadır. Maliyeti eyaletler
arasında farklılık gösterebilmekle birlikte, ortalama 300-
500 Kanada Doları arasında değişmektedir. Firma
kuruluşu açısından yabancı firmalar ile yerli firmalar
arasındaki tek fark, Kanada’da firma kuruluşunun
tamamlanmasının ardından, en fazla bir ay içinde yabancı
yatırımcının Kanada Sanayi Bakanlığı’na bildirim
zorunluluğudur. Bu bildirim internet aracılığıyla
yapılabilmektedir. Ancak, eyaletler bazında farklılık
görülmekle birlikte, bazı sektörlerdeki iş kolları için

316
Faruk Arslan

eyalet hükümetlerinden ruhsat alınması


gerekebilmektedir.
179 milyon doların üzerindeki yatırımlarda (yeni
veya kurulu bir firmaya iştirak) ise, “gözden geçirme” adı
verilen bir mekanizma kullanılmaktadır. Bu halde,
Kanada Sanayi Bakanlığı, yatırım Kanada ekonomisine
katkısının olup olmadığı, istihdam yaratıp yaratmadığı
gibi hususları dikkate alarak incelemektedir. Ayrıca,
hassas olarak kabul edilen az sayıdaki bazı sektörde de bu
mekanizma uygulanmaktadır. Bu sektörlerin başında
uranyum madenciliği, taşımacılık ve mali hizmetler ile
kültürel hizmetler (TV yayıncılığı gibi) gelmektedir.
Mevcut düzenlemeler çerçevesinde, yabancı
firmalar farklı hukuki yapılarda kurulabilmektedir. Bunlar
arasında anonim şirket, limited şirket, ortaklık
(partnership), ortak teşebbüs (joint venture) gibi şekilleri
saymak mümkündür. Ayrıca, yabancılar şube açmak gibi
yöntemleri de kullanılabilmektedir.
NAFTA: ABD, Meksika ve Kanada arasında
sonuçlandırılmış bulunan Kuzey Amerika Serbest Ticaret
Anlaşması, Kanada ve ABD arasında mal ve hizmetlerin
serbestleşmesini sağlamış, böylece firmalara önemli bir
hareket alanı sağlamıştır. NAFTA yaklaşık 380 milyon
kişinin olduğu, 10 trilyon dolar büyüklüğünde bir pazara
giriş imkanı sağlamaktadır. Kanada Dolarının, ABD
Doları karşısındaki değerinin düşük seyretmesi,
Kanada’nın işçilik maliyetlerinin daha düşük olması gibi
nedenlerle, ABD pazarına girmek isteyen firmalar
NAFTA’nın da varlığını dikkate alarak ABD yerine
Kanada’da yatırım yapmakta, NAFTA aracılığıyla da
ABD pazarına rahatlıkla girebilmektedir. Kuzey Amerika
pazarında yer almak isteyen bazı AB firmalarının da

317
Faruk Arslan

Kanada’yı üs olarak seçtikleri ve buradan ABD


pazarındaki faaliyetlerini yönlendirdikleri
gözlenmektedir. NAFTA, Kanada’nın iç piyasanın küçük
olmasının yarattığı dezavantajı ortadan kaldırmakta ve
girişimcilere dünyanın en büyük pazarlarından birisini
açmaktadır.
Bu Anlaşmanın etkisi kendisini özellikle otomotiv
ürünlerinde göstermektedir. İki ülke arasında otomotiv
ürünlerinde gümrük vergilerinin bulunmaması ve idari
engellerin en aza indirilmesi ve düşük kur, işçilik
maliyetinin daha düşük olması gibi nedenlerle, önemli
otomobil üreticileri Kanada’ya önemli yatırım yapmış,
ABD ve Kanada’daki üretim sistemlerini
bütünleştirmiştir.
NAFTA sadece gümrük vergilerini kaldırmakla
kalmamış, ABD, Meksika ve Kanada’nın bu ülkelerden
gelen yatırımcılara yerli firmalarla aynı hakları tanımasını
sağlamıştır. Hatta NAFTA kapsamındaki bir hüküm
(CHAPTER 11) NAFTA üyesi bir ülke hükümetinin
gerçekleştirdiği politika değişikliğinin çalışma ve karlılık
koşullarını kapsamlı ve olumsuz bir şekilde etkilemesi
halinde, yatırımcılara ilgili hükümeti mahkemeye verme
hakkı tanımaktadır. Bu nedenle, firmalar yasal olarak
kendilerini güvende hissetmektedir.
Kanada’nın özellikle zengin doğal kaynakları da
ülkeyi yatırmcılar açısından cazip kılmaktadır. Zengin
petrol, doğal gaz, kömür, altın ve elmas madenleri gibi
kaynaklara özellikle ABD firmaları ilgi göstermekte ve
bu çerçevede, Kanada’da firma almak yoluyla yatırıma
yönelmektedir. 2000-2001 yılında ülkeye yapılan yabancı
yatırımların önemli bir kısmı enerji sektörüne yapılmıştır.

318
Faruk Arslan

Ayrıca, zengin doğal kaynaklar girdi maliyetini azaltarak,


ciddi bir avantaj sağlamaktadır.
Maliyet Avantajları: Kanada’yı yatırımcılar
açısından cazip kılan bir başka unsur ise işçilik ve üretim
maliyetlerinin ABD’ne göre daha düşük olmasıdır. Sektör
bazında değişiklik göstermekle birlikte, ABD ile
karşılaştırıldığında işçilik maliyetleri %14-41 daha azdır.
Ayrıca, ABD’nde çalışanlara yapılan sosyal ve emeklilik
ödemeleri toplam maaşın %34’üne ulaşırken, Kanada’da
bu oran %26’dır. ABD’nde ortalama saat ücreti
(emeklilik ödemesi dahil) 19,2 ABD Doları/saat iken,
Kanada’da 15,6 ABD Dolarıdır. ABD ile
karşılaştırıldığında inşaat maliyetleri %20, elektrik %30
daha ucuzdur. 2002 yılı başında KPMG isimli bağımsız
araştırma kuruluşu tarafından yapılan dünyanın gelişmiş
ekonomilerini içeren bir araştırmaya göre, Kanada’nın
önemli iş merkezlerindeki iş ve yaşam maliyetleri
ABD’ndeki benzerlerinden düşüktür. Bu nedenle, Kuzey
Amerika pazarına girmek isteyen ve gelişmiş altyapı,
istikrarlı bir ekonomi ve siyasi sistem arayan girişimciler
için, ABD ile karşılaştırıldığında Kanada önemli bir
alternatif olarak ortaya çıkmaktadır.
Vergilendirme: Kanada’da hem kurumlar vergisi
hem de gelir vergisi bulunmaktadır. Ayrıca,
vergilendirme hem federe hem eyalet bazında
uygulanmaktadır. Vergilendirme Kanada Gelirler ve
Gümrükler Bakanlığı’nın sorumluluğundadır. Bu birim,
Quebec dışında diğer eyaletler içinde eyalet vergilerini de
toplamaktadır. Quebec eyaleti ise gerek gelir gerek
kurumlar vergisini ayrıca toplamaktadır. Ontario ve
Alberta eyaletleri ise kurumlar vergisini ayrıca
toplamaktadır.

319
Faruk Arslan

Vergilendirme açısından, özel veya tüzel bir kişi,


eğer Kanada’da üretim ve imalat, paketleme, koruma,
inşa etmek vb. gibi faaliyetlerde bulunuyorsa, herhangi
bir mal satıyorsa veya herhangi bir gayrımenkulü veya
doğal kaynağı kullanıyor ise, bu özel veya tüzel kişi, bu
faaliyetlerinden elde ettiği gelirler için vergi ödemek
zorundadır.
Mevzuat çerçevesinde, yabancı bir firmanın
yönetimi Kanada’da ise ve faaliyetleri Kanada’dan
kontrol ediliyor ise bu firma Kanada firması olarak kabul
edilmektedir ve vergi mevzuatına tabidir.
Gelir vergisi ikamet esasına dayanmaktadır.
İkamet genel olarak Kanada’da yaşamak veya 183
günden daha fazla süreyle Kanada’da bulunmak olarak
tanımlanmaktadır. Bu tanıma uyan herkes vergi
mükellefidir. Kanada’da mukim kişilerin elde ettikleri
bütün gelirler (nerede elde edildiklerine ve kaynağına
bakılmaksızın) vergiye tabidir. Kuşkusuz Çifte
Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması gibi
düzenlemeler yabancı ülkede faaliyet gösteren
girişimcilerin vergilendirilmesini yakından
ilgilendirmektedir. Henüz Türkiye ile Kanada arasında bu
anlaşma imzalanmamıştır.
Vergi oranları gelir seviyesine ve faaliyet alanına
göre değişebilmektedir. Bununla birlikte, gelir vergisi
oranı federe bazda %16-29, eyalet bazında ise, eyaletlere
göre %8 ile %20 arasında değişmektedir. Quebec
eyaletinde, federe verginin %18-25’i oranında gelir
vergisi alınmaktadır.
Kurumlar vergisi (federe ve eyaletler birlikte)
oranı %39-45 arasındadır. Ancak, özellikle 200 bin dolara
kadar geliri olan küçük firmalar için vergi oranları %17-

320
Faruk Arslan

22 arasındadır. 200-300 bin dolar arasında geliri olan


firmalarda ise vergi oranı %39 civarındadır. Mali yılın
bitmesinden itibaren altı ay içinde vergi beyannamesi
verilmesi gerekmektedir. Vergi faaliyet alanlarına göre
değişmekle birlikte, genellikle küçük ölçekli işletmelere
bazı vergi avantajları tanınabilmektedir. Bu kapsamda,
%50 yabancı %50 Kanada ortaklığı ile kurulan küçük
ölçekli bir firma, Kanada’lılar tarafından kontrol edilen
bir firma olarak tanımlanmakta ve bu firma ticari
faaliyetlerden elde ettiği gelirlerin ilk 300,000 bin
dolarlık kısmı için daha düşük oranlı vergilerden
yararlanabilmektedir.
Genel olarak, Kanada vergi oranları yüksek
bulunmaktadır. Özellikle küçük ölçekli işletmeler
üzerindeki vergi yükü ABD’ye nazaran daha azdır.
Ayrıca, özellikle araştırma ve geliştirme faaliyetleri için
ABD’nden daha uygun vergi avantajları sağlanmaktadır.
Ar&Ge faaliyetlerine yönelik harcamalarda %20 oranında
vergi kredisinden, ayrıca küçük ölçekli işletmeler bu
alandaki harcamaları için %35 oranında vergi iadesinden
yararlanmaktadır. Bu nedenle, Kanada dünyada ar&ge
faaliyetlerine en fazla vergi indirimi sağlayan ülkelerden
birisi olarak kabul edilmektedir. Bu durum, ülkeyi
özellikle yeni teknolojiler ve araştırma ve geliştirme gibi
alanlarda çalışan firmalar için cazip bir yatırım alternatifi
haline getirmektedir.
Diğer taraftan, yüksek sayılabilecek gelir vergisi
oranları, özellikle Kanada’da çalışanlar için caydırıcı
olmakta ve bu husus Kanada’dan ABD’ye beyin göçünün
önemli nedenleri arasında sayılmaktadır.
Kanada’da mukim olmayan özel kişiler,
Kanada’da çalıştıkları süre içinde ücretli olarak veya

321
Faruk Arslan

ticari faaliyetlerinden elde ettikleri gelirler ile Kanada’da


sahip olabilecekleri bazı mal varlıklarından elde ettikleri
gelirler için vergiye tabidir. Ayrıca, bazı
gayrımenkullerden elde edilen gelirlerden stopaj vergisi
de alınmaktadır.
Vergilendirme açısından farklı yatırım şekilleri
(şube, yeni firma kuruluşu gibi) arasında genellikle yeni
firma kuruluşu (subsidiary) önerilmektedir. Şube
kurulması halinde, bu şube aracılığıyla elde edilen
kazançların veya kayıpların ana firma ve şube arasında
dağıtılması gerekecektir. Bu durum karşıklığa yol açtığı
gibi, genellikle çifte vergilendirme gibi konularda
sorunlara neden olmaktadır. Keza, ana firmanın şubeye
atfedebileceği masraflarda da sorun çıkmaktadır. Ayrıca,
şubenin Kanada’daki faaliyetleri için kullanılmayan
gelirler üzerinden de stopaj vergisi alınmaktadır.
Yabancılara ödenen kar payları üzerinden alınan stopaj
vergisi benzeri bu düzenleme kapsamında, ana firmanın
menşesine ve ikili anlaşma olup olmamasına göre %10-15
arasında vergi kesilmektedir.
Yatırım Teşvikleri: Geçtiğimiz yıllarda yürürlüğe
konulan sıkı bütçe politikaları çerçevesinde, Kanada
ülkeye yabancı yatırım çekmek konusunda çok istekli
olmakla birlikte, yatırımlara verilen yardımlar önemli
ölçüde azaltılmış, mevcut yardımlar da büyük ölçüde
Kanada firmalarının kullanımı ile sınırlandırılmıştır.
Firmalara sağlanan desteğin önemli bir kısmı ar&ge gibi
bazı sektörlere ve az gelişmiş bölgelere özeldir. Sadece
yabancı firmalara verilen özel bir teşvik veya yardım
bulunmamaktadır. Mevcut yardım ve desteklerden
yararlanabilmek için bir firmanın Kanada firması olması
gerekmektedir.

322
Faruk Arslan

Mevcut hükümet yardımlarının iki önemli unsuru


bulunmaktadır. Birincisi, üretim aşamasında, firmaların
rekabet güçlerinin artırılması amacıyla, teknoloji
altyapısının ve firmaların verimliliğinin geliştirilmesi,
ikincisi ise ihracat aşamasında firmaların pazarlama
faaliyetlerine destek olunmasıdır. İhracat aşamasında
sağlanan yardımları da iki ana grup altında toplamak
mümkündür. Bunlardan birincisi, firmalara pazar
bulunması aşamasında sağlanan yardımlar, ikincisi ise
fiili ihracat aşamasında finansman desteği sağlanmasıdır.
Bu çerçevede, Kanada’da uygulanmakta olan bazı
teşvik programları konusunda derlenen özet bilgiler
aşağıda sunulmuştur:
1. İhracat Kredileri, Sigortaları ve Garantileri:
Kanada İhracat Geliştirme Kuruluşu (EDC-Export
Development Corporation) tarafından ihracat yapan
firmalara çeşitli finansman ve ihracat sigortası imkanları
sağlanmaktadır. EDC’nin alıcı kredileri, sigorta
işlemlerinin yanısıra, ihracat bedellerinin tahsiline
yönelik garanti işlemler gibi mekanizmaları
bulunmaktadır.
Aynı şekilde, Kanada hükümetinin sahip olduğu İş
Geliştirme Bankası (BDC) tarafından da küçük ve orta
ölçekli işletmelere uygun koşullarda kredi
sağlanmaktadır. Örneğin, bu kapsamda ihracatçı firmalara
işletme sermayesi verilmektedir. Ayrıca, Küçük
İşletmeler Borç Kanunu, firmalara yeni teçhizat, makina,
arsa alımı gibi amaçlar için 250 bin dolara kadar kredi
sağlanmasını öngörmektedir.
2. İhraç Pazarlarının Geliştirilmesi Programı
(PEMD-Program for Export Market Development):
Firmaların pazar araştırma, pazara giriş, yurtdışında

323
Faruk Arslan

ihalelere katılmak için yapacakları masrafların bir kısmı


karşılanabilmektedir. Ayrıca, ihtiyaç olması halinde
Kanada hükümeti fizibilite çalışmaları için de uygun
koşullarda mali yardım sağlayabilmektedir. Ayrıca,
Kanada Uluslararası Kalkınma Ajansı tarafından fizibilite
çalışmalarına yardım sağlanmaktadır.
3. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine sağlanan
yardımlar: Teknoloji ve sermaye yoğun bir üretim
yapısına sahip olan Kanada firmaların teknolojik
altyapılarının geliştirilmesi için sektör-üniversite işbirliği
geliştirmeye çalışmakta ve yeni teknolojilerden
yararlanacak firmalara uygun koşullarda önemli ar-ge
yardımı sağlamaktadır. Ar-ge faaliyetlerinin bir kısmı
vergiden düşülebilmektedir.
Bu kapsamda Federe düzeyde uygulanıyor olması
nedeniyle, Sanayi Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayi
Ortaklığı Programı ile Doğal Bilimler ve Mühendislik
Araştırma Konseyi tarafından yürütülen programlar
hakkındaki bilgilere ekte yer verilmiştir. Bu programların
ortak özelliği, firmaların ar-ge maliyetlerinin bir kısmının
üstlenilmesidir. Sektör bazında farklılıklar olabilmesi
nedeniyle, ihtiyaç duyulduğu takdirde, sektör bazındaki
uygulamalara www.ccrc-adic.gc.ca/taxcredit/sred/sector-
e.html isimli web sitesinden ulaşılabilmektedir.
Ülkenin Federe yapısı nedeniyle, genellikle
eyaletler tarafından yukarıda sözü edilen programlara
benzer uygulamalar izlenmektedir. Örneğin, Atlantik
kıyısındaki eyaletlerde yerleşik firmaların
modernizasyonu, makina parkının yenilenmesi gibi
amaçlar için uygun koşullarda krediler verilmektedir.
Eyalet bazındaki programlarda dikkati çeken unsurların
başında firmaların verimliliklerinin artırılmasına katkıda

324
Faruk Arslan

bulunacak girişimlerin desteklenmesine yönelik


programlardır. Bu çerçevede, Quebec eyaletinde
uygulanmakta olan program hakkındaki bilgiler burada
sunulmuştur.
Yatırım Yapılabilecek Sektörler
Kanada’nın zengin doğal kaynakları ve son
yıllarda yüksek seyreden enerji fiyatları özellikle petrol
arama ve çıkarma, doğal gaz gibi sektörleri oldukça cazip
hale getirmiştir. Bu sektör son yıllarda en fazla yabancı
yatırımcı çeken sektörlerin başında gelmektedir. Bu alana
ABD firmaları ilgi gösterirken, AB firmalarının ise
özellikle iletişim gibi yüksek teknoloji sektörleri üzerinde
yoğunlaştıkları görülmektedir. Kanada’daki tek Türk
yatırımı müteahhitlik hizmetleri alanında faaliyet
göstermektedir.
Türkiye’nin ekonomik yapısı ve Türk firmalarının
avantajları gözönüne alındığında, yatırım için özellikle
gıda, ambalaj sanayi, makina sanayi gibi sektörler akla
gelmektedir. Gıda konusunda özellikle üçüncü ülkelere
ihracat kaydıyla bakliyat ön plana çıkmaktadır. Bu sektör
bugüne kadar yatırım amacıyla girişimlerde bulunan
firmalarımızın üzerinde durdukları en önemli alan
olmuştur. Özellikle tahıl üretimi, hayvancılık gibi
alanlarda Kanada’nın üretim potansiyeli dikkate
alındığında, üçüncü ülkelere yönelik olarak önemli
imkanlar sunabilmektedir. Bazı girişimcilerimiz tekstil ve
hazır giyim sektörlerine de yönelmekle birlikte, bu
girişimler daha çok temsilcilik, ticaret ile sınırlı kalmış
yatırıma dönüşmemiştir.
Ayrıca, takım tezgahları gibi makina sanayi
sektörleri de önemli yatırım alternatifleri sunuabilecektir.

325
Faruk Arslan

Bu tür malzemelerin önemli bir kısmı halen Uzak


Doğu’dan ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
Ayrıca, ülkenin en önemli sektörü olan otomotiv
sektörü de büyümekte olan otomotiv yedek parça
üreticileri açısından çekici olabilecektir. ABD ile
tamamen içiçe geçmiş olması, NAFTA gibi nedenlerle bu
sektördeki yatırım Kuzey Amerika pazarına giriş
açısından etkili olabilecektir.
Firma Kuruluşuna İlişkin İşlemler
Kanada’da yabancılar ya bir şube açarak veya
yeni bir firma (subsidiary) kurarak faaliyet
gösterebilmektedir. Bu ikisi arasındaki tercih vergi,
faaliyet alanı gibi çeşitli unsurlara göre değişmektedir.
Kanada’da eyalet çapında veya federe bazda firma
kuruluşu mümkündür. Federe bazda, firma kuruluşu ve
işleyişi ile ilgili kanunlar Kanada Şirketler Kanunu
(Canadian Business Corporations Act) kapsamında
yürütülürken, eyaletlerde de benzeri hükümler taşıyan
Şirketler Kanunları yürürlüktedir. Örneğin, Ontario
eyaletinde firma kuruluşu Ontario Şirketler Kanununa
göre yapılmaktadır. Ancak, işlemler ve kurallar büyük
ölçüde benzerlik taşımaktadır. Aksi belirtilmedikçe,
mevcut düzenlemelerde hissedarlar için sınırlı sorumluluk
öngörülmüştür.
Federe veya eyalet bazında kurulmuş olan bir
firma, prensip olarak Kanada’nın tamamında faaliyet
gösterebilmektedir. Ancak, federe bazda veya
eyaletlerden birisinde kurulmuş olan bir firma, faaliyet
göstereceği diğer eyaletlerde, faaliyet alanlarına göre
ruhsat almak gibi yasal bazı düzenlemeleri yerine
getirmek ve diğer eyaletlerde de tescil olmak zorunda
kalabilmektedir. Örneğin, başka bir ülkede veya eyalette

326
Faruk Arslan

kurulmuş olan bir firmanın Ontario eyaletinde


çalışabilmesi için, Ontario Tüketici ve İş Hizmetleri
Bakanlığı’nın Firmalar Dairesi’nden izin alması
gerekmektedir.
Eyaletler, Federe bazda kurulmuş firmalara,
isimlerini sözkonusu eyalette faaliyet göstermek ve kendi
ismini kullanmak hakkını tanımak zorundadır. Firma
kuruluşu büyük ölçüde, “Kuruluş Sözleşmesi” olarak
adlandırabilecek belgelerin ilgili Kanada makamları
nezdinde tescil edilmesinden oluşmaktadır. Federe bazda
ve Ontario eyaletinde kurulacak bir firma için
kullanılabilecek örnek bir “Kuruluş Sözleşmesi” ekte
gönderilmektedir. Bu belge ile birlikte, özü itibariyle
firmanın yerini gösteren bir belge ile yöneticileri gösteren
bir başka belgenin de ilgili kurumlara sunulması
gerekmektedir. Esas itibariyler, yazışma ve resmi
beyanların yapılabilmesi için yabancı firmanın Kanada’da
da yerleşik bir adresinin olması gerekmektedir.
Sözkonusu belgelerin (Bu formlar Federe bazda
kullanılan belgelerdir. Eyalet bazında da özü itibariyle
aynı işlemler, benzeri formlar geçerlidir.) örnekleri ekte
yeralmaktadır. Kuşkusuz, faaliyete geçmeden önce
firmanın faaliyet alanına göre yerel makamlarda alınması
gereken bazı ön izin veya ruhsatlar bulunabilmektedir.
Bu çerçevede, tescil işlemi sırasında özellikle
aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir:
1. İsim araştırması: Yeni kuralacak firmaya
verilecek ismin başka bir firma tarafından
kullanılmadığının teyid edilmesi gerekmektedir. Bu
amaçla, firma tescili aşamasında, ismin araştırılması
gerekmektedir. Bazı eyaletlerde bu işlem özel firmalar
tarafından yapılırken, bazı eyaletlerde Sanayi ve Tüketici

327
Faruk Arslan

ve/veya Ekonomik Geliştirme Bakanlıkları gibi resmi


kurumlar tarafından yapılmaktadır. Bu araştırma işlemi
için eyaletler arasında farklılık görülmekle birlikte 50-100
dolar arasında ücret talep edilmektedir.
2. Sermaye yapısı: Hisselerin miktarı gibi
bilgilerin tesbit edilmesi ve beyan edilmesi
gerekmektedir.
3. En azından bir yönetici belirlenmiş olması.
Firma türü olarak, anonim, ortak teşebbüs (JV),
ortaklıklar (partnerships), sınırlı sorumlu ortaklıklar
(limited partnerships) gibi firmaların yanısıra, dağıtım,
franchising gibi amaçlarla, bir yabancı ile Kanada
vatandaşı arasında sözleşme niteliğinde bir düzenleme
yapılması mümkündür.
Federe bazda kurulması halinde, firma kuruluş
sözleşmesinin internet ortamında tescili mümkündür.
Halen, firma kuruluşu için federe bazda 250 dolar,
Ontario’da kurulacak ise 360 Dolar harç alınmaktadır.
Tescil işleminin internet aracılığıyla yapılması halinde ise
ücretler sırasıyla 200 ve 300 Dolardır.
Nova Scotia ve New Brunswick dışındaki diğer
eyaletlerde, Kanunlar kurulacak firmanın yönetim
kurulunun üyelerinin çoğunluğunun Kanada ikametinde
(Canadian resident) olmasını talep etmektedir.
Dolayısıyla, bu üyelerin ya Kanada vatandaşı veya
göçmenlik statüsünü almış kişiler olması gerekmektedir.
Federe bazdaki firmalarda ise yönetim kurulunun
%25’inin Kanada ikametinde olması gerekmektedir.
Dörtten daha az yöneticinin olduğu firmalarda
yöneticilerden en az birinin Kanada’lı olması
gerekmektedir. Ancak, belirli bazı sektörlerde faaliyet

328
Faruk Arslan

gösterecek firmalarda yöneticilerin çoğunluğunun


Kanada’da yaşıyor olması gerekebilmektedir.
Kanada’da şube açmayı planlayan firmaların ise,
firma kuruluşuna ilave olarak aşağıdaki işlemleri de
tamamlaması gerekmektedir:
1. Başvurudan önce, isim araştırmasının
yapılması ve ismin kullanılmadığına ilişkin en eski 90
günlük bir raporun sunulması
2. İlgili Kanada makamları tarafından
firmanın isminin, yasal bir varlık olduğunun, tescil
tarihinin ve hangi eyalet hukuk sistemine tabi olduğu gibi
hususların onaylanması.
3. Kanada’daki yasal işlemleri takip edecek
tam yetkili bir kişi-ajansın belirtilmesi.
Şube olarak kurulmuş firmalar da vergi
mevzuatına tabidir ve Kanada içinde elde ettikleri gelirler
için vergi ödemek zorundadır. Şubeler tarafından
verilecek olan vergi beyannameleri biraz daha karışıktır.
Kar ve zararların ana firma ve şube arasındaki dağılımı
gibi konulara özen gösterilmesi gerekmektedir.
Ortaklıklar, iki veya daha fazla özel ve tüzel
kişinin biraraya gelerek kar amacıyla kurdukları
teşebbüslerdir. Ontario eyaletinde, bir yabancı genel veya
sınırlı ortaklık kurabilmektedir. Bu tür firmalar genellikle
hukuk, muhasebe gibi hizmet sektörlerinde
bulunmaktadır. Yabancıların bu tür ortaklıklara doğrudan
veya Kanada’da kurulu veya kurulacak bir tüzel kişilik
aracılığıyla katılması mümkündür. Ancak, yabancıların
bu tür ortaklıklara doğrudan katılmaları halinde, yabancı
girişimci açısından bu durum şube statüsünde kabul
edilmekte ve bu kapsamda vergilendirmektedir.

329
Faruk Arslan

Sınırlı ortaklıklarda en az bir genel ortak ve en az


bir veya daha fazla sınırlı sorumluluk taşıyan ortak vardır.
Ortakların sorumluluğu, yatırdıkları sermaye ile sınırlıdır.
Genel ortağın sorumluluğu ise sınırsızdır.
Ontario eyaletinde, sınırlı ortaklık kurulabilmesi
aşağıdaki işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir:
1. Ortaklık olarak faaliyet gösterecek tüzel
kişiliğin isminin bildirilmesi.
2. Ortaklığın faaliyet alanının belirtilmesi.
3. Ortakların isim ve adreslerinin belirtilmesi.
4. İş merkezinin adresinin belirtilmesi.
5. Yasal olarak belirlenmiş ismin dışında
isim kullanılacak ise, bu ismin beyan edilmesi.
Vergi açısından, ortaklığın elde ettiği gelir
ortaklara dağıtıldığında, her bir ortağın elde ettiği geliri
veya uğradığı zararı kendi vergi beyannamesinde
belirtmesi gerekmektedir.
Yabancı firmaların Kanada’da yerleşik firmalar
aracılığıyla yürütecekleri dağıtım, franchising gibi
faaliyetler ise büyük ölçüde taraflar arasındaki
sözleşmeye bağlı düzenlemelerdir.
Bu kapsamda, Kanada’da faaliyet göstermek için
yararlanılan bir diğer önemli imkan franchisingtir. Bu
kapsamda, yabancı firma, Kanada’daki muhatabına
gerekli lisansı-isim hakkını vs. vererek, kendi markası
altında satış imkanı sağlamaktadır. Bu kapsamda,
Kanada’daki firma lisans/isim hakkı karşılığında belirli
bir ücret ödediği gibi, royalti de ödeyebilmektedir.
Perakende ticaret aşamasında bu şekilde faaliyet gösteren
bir çok firma bulunmaktadır. Bu şekilde yürütülse bile,
Kanada’daki bütün yasalara uygun hareket etmek
zorundadır. Franchising işlemleri ayrı yasal düzenleme

330
Faruk Arslan

konusudur. Bu kapsamda örneğin, lisans verilecek olan


firmaya çeşitli bilgilerin (örneğin bilanço bilgileri)
açıklanması gerekmektedir.
Vize, Göçmenlik ve Vatandaşlık
Türk vatandaşlarınca, Kanada’ya yapılacak olan
ziyaretlerde vize alınması gerekmektedir. İş amaçlı
yapılacak ziyaretlerde de vize verilmesi için davet
mektubu aranmaktadır. Kanada’da yatırım yapacak
firmalar açısından dikkat edilmesi gereken bir unsur,
Kanada’ya geliş, oturma ve çalışma izinleridir. Kanada’ya
göçmenlik ve çalışma koşulları Kanada Göçmenlik
Kanunu tarafından düzenlenmektedir. Bu Kanun büyük
ölçüde Kanada iş ve çalışma piyasasının korunmasına
yöneliktir ve Kanada’ya sürekli veya geçici olarak
geleceklerin çalışma hayatının düzenini bozmaması
hedeflenmektedir. Başka bir deyişle, yabancı işçilerin,
Kanada’lıların iş bulmasını ve çalışmasını
zorlaştırmaması gerekmektedir. Ancak, istihdam
yaratacak yatırımcılara ve girişimcilere ve eksikliği
duyulan sektörlerde ihtiyacı giderecek işçilere olumlu
bakılmaktadır.
Kanada’da kısa süreli olarak çalışacaklar ziyaretçi
statüsünde kabul edilmekle birlikte, bazı istisnaları
dışında Kanada’ya varmadan önce izin alması
gerekmektedir. Yabancı yatırımcılar, çalışanlarını Kanada
dışından getirecek ve sürekli olarak çalıştıracak iseler izin
almaları zorunludur. Bu izin süreci uzun ve karmaşıktır.
Kanada İş ve Göçmenlik Komisyonu bu tür izin
taleplerini ayrı ayrı incelemekte ve karara bağlamaktadır.
Bu süreç içinde en önemli unsur, Kanada vatandaşlarının
yabancıların yapacakları işi yapmalarının ve dolayısıyla
çalışan ihitiyacının Kanada içinden temin edilmesinin

331
Faruk Arslan

mümkün olamadığının kanıtlanmasıdır. Kanıt


yükümlülüğü işverenin üzerindedir. İzin bir yıllık geçerli
olmakla birlikte, bu süre gerektiği takdirde
uzatılabilmektedir ve çalışanların ailelerini de
beraberlerinde getirmeleri mümkündür.
Çalışma amacıyla yapılacak kısa süreli
ziyaretlerde bazı istisnalar bulunmakta ve önceden izin
alınması gerekmemektedir. Mal ve hizmet alımı amacıyla
gelmiş olmak, Kanada’daki firmanın faaliyetlerini
denetlemek veya bu firmada çalışanlar ile danışmalarda
bulunmak gibi gibi durumlarda kısa süreli çalışma
ziyaretlerini ön izin almaksızın gerçekleştirmek
mümkündür.
Girişimci veya yatırımcı olarak Kanada’ya
göçmen olarak gelmek ve Kanada vatandaşlığını almak
isteyenler konusunda da çeşitli düzenlemeler
bulunmaktadır. Bu konuda dikkati çeken iki alternatif,
Kanada’da iş kurmak esasına dayalı olan “girişimci” veya
“yatırımcı” statüleridir. İkisi arasındaki en önemli fark,
yatırımcının işletmenin yöneticileri arasında yeralmak
zorunda olmamasıdır. Her iki statü içinde, göçmenlik
statüsü Kanada’da yapılacak işin başarısına bağlı olarak
değerlendirilmektedir. Bu başarıyı ölçmek konusunda
geliştirilmiş bazı kriterler bulunmaktadır ve bir puanlama
sistemi içinde adaylar değerlendirilmektedir.
Mevzuata göre, girişimci, (1) Kanada
ekonomisine katkıda bulunacak ve istihdam yaratacak bir
işletme kuracak veya mevcut bir işi satın alacak veya bir
işletmeye önemli ölçüde yatırım yapabilecek ve (2)
Kanada’daki işletmenin yönetiminde yer alacak kişi
olarak tanımlanmaktadır. Bu statüden yararlanılabilmesi

332
Faruk Arslan

için, adayın yeterli tecrübeye sahip olduğunu göstermesi


ve yönetimde etkin olarak yeralması gerekmektedir.
Bu alternatifte, adayın göçmenlik statüsünü alıp
almaması önerilen işin başarı şansı ile yakından ilgilidir
ve başvuru sırasında yapılacak iş konusunda da detaylı
bilgi verilmesi gerekmektedir.
İkinci alternatif ise yatırımcı statüsüdür. Bu halde
adayın (1) bir işi başarıyla gerçekleştirmiş veya
sürdürüyor olması ve (2) en az 800.000 Kanada Doları
sermayesinin olması gerekmektedir. Gerekli vize
verilmeden önce, Kanada Gelirler İdaresine 400.000
Dolar yatırılması gerekmektedir. Federe hükümet bu
paranın hangi alanlarda değerlendirileceğini belirlemek
hakkına sahiptir. Paranın yatırılmasının ardından,
hükümet bu tutar kadar yatırmcıya borçlanmaktadır.
Yatırım alanının belirlenme süresinin bitiminden itibaren
bu para 30 gün içinde iade edilebilmektedir. Ancak,
vizenin verilmesinin ve yatırımın ardından, yatırım tutarı
iade edilmemekle birlikte, kayba karşı eyaletler tarafından
garanti edilmektedir.
Çalışanlara Yönelik Düzenlemeler
Kanada’daki bütün işletmelere yürürlükteki
çalışma hayatına yönelik kurallara ve yasalara uymak
zorundadır. Bu düzenlemeler eyaletler arasında farklılık
gösterebilmektedir. Aşağıdaki bilgiler Ontario eyaleti
esas alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca, bankacılık gibi
federe düzeyde düzenlenen alanlarda federe bazdaki
düzenlemelere de uymak gerekmektedir.
İşverenler, çalışanların emekliklik sigortaları
(Canadian Pension Plan) ile işsizlik sigortalarına
(Employment Insurance) katkıda bulunmak zorundadır.
Bu fonlar federe düzeyde düzenlenmekte, ancak, eyaletler

333
Faruk Arslan

tarafından idare edilmektedir. İşveren ile çalışan aynı


oranda emeklilik fonlarına katkıda bulunmaktadır.
Ontario Çalışma Standarları Kanunu (ESA)
çalışma hayatına ilişkin minumum standardları
belirlemiştir. Bu kapsamda, bu mevzuat, maksimum
çalışma saatleri, fazla mesai, asgari ücret, resmi tatiller,
maaşlı tatiller, kadın ve erkek çalışanlar arasında eşit
ücret, emeklilik hakları, hamilelik ve işten çıkarma,
kıdem tazminatı hakları gibi çeşitli alanlarda
düzenlemeler içermektedir.
Ayrıca, bu kanunun yanısıra, Kanada’da geçerli
olan “Common Law” çerçevesinde, yazılı olmayan ancak
mahkemeler tarafından dikkate alınan iş hayatına yönelik
standartlar ve tanınmış haklar bulunmaktadır. Bu
düzenlemelere de uyulması zorunludur. Örneğin işten
çıkarmalar büyük ölçüde yazılı olmayan hukuk
kurallarına göre yapılmakta, kıdem tazminatları ise
sözleşmeye, ESA’ya veya yazılı olmayan kurallara göre
hesaplanabilmektedir.
Ontario ve diğer eyaletlerde sendikalara üyelik ve
sendikaların faaliyetlerine iştirak yasalarla tanınmış bir
haktır. Özellikle işyeri satın alacakların çalışanların
statülerini kontrol etmesi önemlidir. Örneğin, çalışanların
sendikaya bağlı olup olmadığı, sendikanın pazarlık etmek
hakkının olup olmadığının tesbiti önemlidir. Bu tür haklar
tanınmış ise, yeni işverenin de sözkonusu hakları tanıması
gerekecektir.
Ayrıca, işveri güvenliği, işyerinde eşitlik gibi
çeşitli alanlarda yapılmış yasal düzenlemeler olduğu
unutulmamalıdır. Bu nedenle, çalışma hayatına ilişkin
düzenlemelerin muhtemel girişimciler açısından dikkatli
bir şekilde incelenmesi önem taşımaktadır. (29)

334
Faruk Arslan

Kanada’da sosyal güvenlik sistemi üç önemli


seviyede düzenlenmektedir. Birinci seviyede, 65 yaşın
üzerindeki bütün Kanada vatandaşlarını kapsayan
“Yaşlılık Sigortası” yer almaktadır. Bu sistemde herkese
belirli bir aylık maaş bağlanmaktadır. 2001 yılı için bu
tutar aylık 440 Kanada Dolarıydı, 2009’da 520 oldu.
İkinci aşama ise, çalışanların gelir seviyelerine
göre katkıda bulundukları “Kanada Emeklilik Planı” dır.
Bu sistemde, çalışanlar gelir seviyelerine göre belirli
miktarlarda prim ödemektedir. Primler çalışan ve işveren
arasında yarı yarıya paylaşılmaktadır. Bu mekanizma
vergi gelirlerinden ayrı tutulmakta ve vergi gelirleri ile
desteklenmemektedir. Primler tamamen mali piyasalarda
değerlendirilmekte ve elde edilen gelirler emeklik maaşı
ödemelerinde kullanılabilmektedir. Çalışanların 70 yaşına
kadar prim ödemeye hakları bulunmaktadır. Emeklilik
yaşı 65’dir. Ancak, ödenen primlere göre belirli
durumlarda daha kısa veya daha uzun sürelerde emekli
olunabilmektedir. 3,500 Kanada Doları ile 38,000 Kanada
Doları arasındaki bütün gelirler için prim ödenmesi
gerekmektedir. Prim ödemeleri vergiden
düşülebilmektedir. Prim oranları her yıl artırılmaktadır.
Son olarak yapılan düzenlemelere göre prim oranı %9,9’a
yükseltilmiş ve bu seviyede sabit tutulması
kararlaştırılmıştır.
Bu sistem içinde, 65 yaşında emekli olan bir
kişiye 2001 yılında 775 Kanada Doları aylık bağlanmıştır.
Bazı istisnalar dışında, çalışanların Kanada Emeklilik
Planına dahil olması zorunludur.

335
Faruk Arslan

Kanada Emeklilik Planı kapsamındaki emekli


maaşı ödemeleri dünyanın herhangi bir ülkesinde
yapılabilmektedir. Ayrıca, Kanada’nın bir çok ülke ile
imzalanmış Sosyal Güvenlik Anlaşmaları bulunmaktadır.
Bu Anlaşmalar kapsamında, Kanada’daki prim ödemeleri
ilgili ülkelere transfer edilebildiği gibi, Kanada dışındaki
ülkelerde yapılan çalışmalar da Kanada Emekli Planına
dahil edilebilmektedir. Ülkemiz ile Kanada arasında 1998
yılında imzalanmış olan bir Sosyal Güvenlik Anlaşması
bulunmaktadır. Anlaşma yürürlüğe girmiştir. Çifte
Verginin kaldırılması anlaşmasıda nihayet 12 Temmuz
2009’da imzalanmıştır.
Üçüncü aşama ise özel sigortalardır. Devlet
tarafından sağlanan emeklilik sistemlerindeki aylık
maaşların düşük olması nedeniyle, özel emeklilik
sigortası mekanizmaları yaygın bir şekilde
kullanılmaktadır. Ayrıca, Kanada firmalarının büyük bir
kısmının çalışanları için özel emeklilik fonları
bulunmaktadır.

FİNANSMAN

Kanada tarafından yurtdışına ihraç edilen mal ve


hizmetlere finansman büyük ölçüde Kanada İhracatı
Geliştirme Kuruluşu (www.edc.ca) tarafından
sağlanmaktadır. Bu kuruluş, en az %50 oranında Kanada
katkısı olan mal ve hizmetlerin ihracat edilmesi veya
işlemin Kanada’ya önemli katkılarının olması gibi
koşullar altında kredi verebilmektedir.
Bu kapsamda, tedarikçi kredileri kapsamında,
doğrudan Kanadalı mal veya hizmet ihracatçısına kredi
sağlanabilmektedir.

336
Faruk Arslan

EDC tarafından alıcı kredileri de açılabilmektedir.


Yabancı bir banka veya kuruluşa kredi sağlanmakta, bu
kuruluşun garantisi altında kredi işveren veya alıcıya
kullandırılmaktadır. Bu şekilde 23 ülkede kredi işlemi
yapılabilmektedir. EDC’nin temelde bu mekanizmanın
kullanıldığı, farklı ihtiyaçlara göre hazırlanmış 40’ın
üzerinde finansman yöntemi bulunmaktadır. Bu
mekanizma genellikle uzun vadeli mal alımı için ve
40.000 Kanada Doları ile 5 milyon Kanada Doları
arasındaki işlemler için geçerli olmaktadır.
Ayrıca, ikili protokoller çerçevesinde de, yabancı
finans kurumlarına kredi sağlanabilmektedir. Dolayısıyla,
proje kredileri firma bazında olduğu gibi, ülke bazında da
verilebilmektedir. Ülke kredileri genel amaçlı olup,
mühendislik, müşavirlik, mimarlık firmaları da bu
imkanlardan yararlanabilmektedir.
EDC, firmalara ticari ve siyasi risk sigortası da
yapmaktadır. Sigorta, iflas, ödemede güçlük, ihraç edilen
malın reddi, kur farkı ve para transferlerindeki
güçlüklerin yanısıra, savaş, isyan vb. gibi siyasi bazı
nedenlerle firmalara sigorta imkanı kullandırılmaktadır.
Devlet kuruluşları dışında, özel banka-firmaların
da çeşitli sigorta düzenlemeleri bulunmaktadır.
Ayrıca, Kanada hükümeti tarafından ihalelere
hazırlık aşamasında da firmalara kredi
sağlanabilmektedir. Bu kredi, genellikle pazar
ekonomisinin olmadığı ülkelerde yabancı firmalarla
rekabet eden Kanada firmalarına yönelik olarak
kullandırılmaktadır. Bu imkandan bir firma yılda en fazla
iki kez ve toplam kullanım 50,000 Kanada Dolarını
geçmeyecek şekilde yararlanabilmektedir. Sağlanan

337
Faruk Arslan

finansman imkanlarının koşulları proje, firma ve iş


alınacak ülke bazında değişebilmektedir.
Kanada içinde konut inşaatları ile ilgilenen önemli
kurumlardan birisi Kanada İpotek ve Konut Edindirme
Kurumudur (Canadian Mortgage and Housing Agency-
www.cmhc-schl.gc.ca). Bu kurum, Kanada
vatandaşlarının ev sahibi olmalarını kolaylaştırmak
amacıyla, müteahhitlik firmalarına konut inşası için kredi
imkanı sağlayabildiği gibi, ev satın almak için kullanılan
yöntemlerin başında gelen mortgage-ipotek düzenlenmesi
gibi mekanizmalarla da Kanada vatandaşlarına ilave
finansman temin edebilmektedir. 2000 yılında bu şekilde
sağlanan kredilerin tutarı 10 milyar Kanada Dolarını
aşmış, 2009’da 50 milyar dolara ulaşmıştır. Sağlanan
krediler aracılığıyla pazar izlenebilmekte ve gerektiğinde
ihtiyaçlar doğrultusunda pazar yönlendirilebilmektedir.
Kamu kuruluşları tarafından sağlanan kredi
imkanlarının yanısıra, piyasa koşullarına göre bir çok
ticari banka da uygun projelere kredi sağlayabilmektedir.
Kanada müteahhitlik sektörünün önümüzdeki bir
kaç yıl için %1,5 ile %3 arasında bir büyüme eğilimi
yakalayacağı tahmin edilmektedir. Ancak, pazar yapısı ve
DTÖ-Kamu Alımları Anlaşmasına verilen öncelikler
nedeniyle, özellikle eyaletler tarafından gerçekleştirilen
kamu projelerine katılımın oldukça güç olacağı
düşünülmektedir. Çalışma koşullarını daha iyi bilmeleri,
yerel firmalara öncelik veren düzenlemeler gibi
nedenlerle sadece yabancı firmaların değil, bir eyaletin
firmalarının farklı eyaletlerde iş üstlenmeleri bile güç
görünmektedir. Bu durumun değiştirilmesi ve özellikle
eyaletlerdeki yerel firmalara öncelik verilmesi yönündeki
uygulamanın değiştirilmesi müteahhitlik sektörünü temsil

338
Faruk Arslan

eden Kanada Müteahhitlik Derneği’nin de öncelikleri


arasında belirtilmektedir. Bu nedenle, Kanada firmaları
ile üçüncü ülkelerde ortaklık-işbirliği imkanı üzerinde
durulması gerekmektedir. Kanada müteahhitlik sektörü
açısından önem kazanan husus, azalan kamu harcamaları
dolayısıyla iç pazardaki iş imkanlarının daralması
nedeniyle, Kanada müteahhitlik firmalarının giderek artan
bir şekilde Kanada dışındaki ihracat imkanlarını
araştırmaya başlamış olmalarıdır. Ancak, henüz Kanada
firmaları dünya pazarında gerekli iş tecrübesini
edinmemiştir. Bu husus müteahhitlik sektörünün
gelirlerinin sadece %1’lik kısmının yurtdışındaki
projelerden elde edilmesinden de açıkça görülmektedir.
Kanada firmalarının küçük çaplı olması da bu konuda
etkili olmaktadır. Ancak, Kanada’nın teknolojik birikimi
dikkate alındığında, Türk firmaları tarafından
üstlenilebilecek sanayi tesislerine ait projelere teknoloji
temini gibi alanlarda önemli işbirliği imkanları
bulunmaktadır. Bu kapsamda, Kanada firmaları ile
özellikle finansman ve teknoloji alınması imkanları
üzerinde durulmasının mümkün olduğu düşünülmektedir.
Ülkemizdeki Kanada firmaları ile işbirliği yapılarak
gerçekleştirilen bazı projelerde de (Ankara metrosu gibi)
bu modelin kullanıldığı görülmektedir. (52)

Kanada’yla iş yapmak veya iş almak için önce burada


öğrenci olmak kapıları açan bir anahtardır. Kanada’da
öğrencilik yolları, çeşitli olduğu kadar çetrefillidir. ABD,
İngiltre ve Avusturalya’dan farklılar gösterir. Bu nedenle
önümüzdeki bölümde bu işin püf noktalarına değineceğiz.

339
Faruk Arslan

Sekizinci Bölüm

KANADA’DA ÖĞRENCİLİK
YOLLARI

Yeniden okumadan bu ülkede adam yerine


konulmayacağınızı kavradıktan sonra ilk önce dilinizi
geliştirme yolu arıyacaksınız. Dil öğrenmek (ya da dili
geliştirmek) bir çoklarının sandığı gibi bir kaç ayda
gerçekleşemiyor. Uzun bir süre, sabır ve kararlılık
gerektiriyor. Yetişkinler için eğer ciddi niyet derse altı
yıldır deniliyor. Dil öğrenmede ilk aylar çok neşeli ve
eğlencelidir. Ancak zaman ilerledikçe ve öğrendiğiniz
dilin inceliklerine girdikçe dehşete düşebilir on binlerce
kelime, on binlerce kural ve deyimi ezberlemek zorunda
kaldığınızı ve üstüne üstlük bunları pratik yapmanın aylar
hatta yıllar gerektirdiğini gördükçe pes edebilirsiniz. Dil
eğitim sürecinde sabırlı olmak başarının en önemli
anahtarlarından biridir. Yurtdışında dil eğitiminde, daha
fazla günlük ders alıp daha kısa süre kalacağınıza, daha az
günlük ders alıp, o ülkede daha uzun süre kalmanız
gerekir. Göçmenler için hükümetin bedava LINC kursları
ve ESL programları sizin için kurulmuş, kucaklarına
düşmenizi bekliyor.
Mehmet Gül anlatıyor: Nedense federal hükümet
tarafından sponsor olunan LINC kurslarına
alışamamıştım. Bu nedenle daha çok Türk arkadaşımın
gittiği Christie and Bloor’daki The Bickford Centre’de
seviye tesbit sınavına girdim. 4. veya 5. seviye olduğuma
karar veren öğretmen dört hafta önce başlamış 4. level

340
Faruk Arslan

sınıfına postaladı. 3 ayda bir level geçilerek 8 levelda


bitirilen ESL kursları olduğu gibi 5 levelda bitirilen LINC
kurslarıda mevcut. Yabancı öğrenciler için kurulmuş
paralı özel dil kurslarıyla bu kursların kalite açısından hiç
farkları yok. Üniversiteye girişte kolaylık sağlayan
üniversiteler bünyesindeki dil hazırlık kursları pahalı
olmasına rağmen daha kaliteli sayılabilir. Ancak her
levelda 1100 CAD ödemek, bedava kurs varken aptallıktı.
ABD’de dil kursları paralı iken Kanada’da sadece 20
dolar kayıt ücreti ödeyerek başladığım kursu çok
sevmiştim. Kenyalı hocamız Mrs. Katya’nın elinde 4.
leveli, Çinli hocamız Grace’nın elinde 5. seviyeyi
bitirdikten sonra 6. leveldan itibaren Mrs. Diana’nın eline
düştüm. 80 ülke gezerek tüm dünyada dil öğreten Diana,
tam bir uzmandı. Koyu bir Katolik iken Tayvan’da Budist
olmuştu. Bu sempatik öğretmeni sevmiştim. 7. leveldan
sonra başlayan 8. level, aslında TOEFL sınavına hazırlık
mahiyetindeydi. Diana, en üst seviyeye gelmiş bizleri
mükemmel biçimde hayata hazırlıyordu. Bu kurslar
sadece dil kursu değil yeni gelenleri topluma ve kültüre
adapte etme, sevdirme merkezleridir. Bu hüviyetiyle
diğer paralı kurslardan keskin biçimde ayrılır. Ahaste
ahaste sindirilerek öğretilen İngilizce bazen sizi çileden
çıkartacak kadar ağırlaştırılabilir. Defalarca aynı gramer
kurallarını öğrenirken ‘yeter artık’ demeye başlarsınız. Bu
kurslar Afrika’dan gelenlerde düşünülerek aşırı
eğitimsizlerin bile dil öğrenebileceği seviyeye
indirgenmiş okullardır.
2001-2002 yılllarında bir yıldan fazla zaman
geçirdiğim The Bickford Centre’da diğer normal
öğrenciler gibi sıradan biri olmadığımı kısa sürede
anlayacaklardı. Evet bildiniz, yine Faruk Arslan ile

341
Faruk Arslan

beraber rahat durmamıştık. 11 Eylül İkiz Kuleler


faciasından sonra müslümanlara kötü nazarla bakanların
çoğalması kanıımıza dokunmuştu. Arkadaşlarla birşey
yapmaya, müslümanlığın gerçek gülen yüzünü tanıtmaya
karar verdiğimizde gözler üzerimizde odaklandı. Zaten
tüm parlak fikirlerden sonra işin teklifi sunanın üzerine
kalması adettir. İcra ve organize kabiliyetine sahipseniz,
işin altına ister istemez itilirsiniz. Yüzlerce ülkeden, tüm
dinlerden, binden fazla öğrencinin eğitim gördüğü kentin
en büyük bu dil merkezi mükemmel bir müdüre sahipti.
Çek kökenli Mrs. Lily, alternatif önerilere, fikirlere açık,
sempatik biriydi, ancak çevresinde otoriter sert, disiplinli
bir idareci olarak tanınıyordu. Bayan Lily, müslüman
öğrenciler için mescit yeri ayrılmasını talep ettiğim için
beni tanıyordu. Bu yeri göstermeden önce ‘gel odamda
namazını kıl, anahtarı sana vereyim’ demesini unutamam.
Sanırım dil kursları içinde mescite sahip tek mekan
bizimkisi olmuştu. Bu nedenle yanlış müslüman
imajından rahatsız olduğumuzu Lily’e anlattığımızda hiç
şaşırmadı. Önerimin ne olduğunu sordu. Yaklaşan
Ramazan ayında din ayrımı yapmadan tüm öğrencilere
iftar yemeği vermeyi hedeflediğimizi ve müzikli kültürel
bir program düzenleyeceğimizi söylediğimde Lily’nin
gözleri parladı. Parayla kiralanan tiyatro salonunu, yemek
yapmak için mutfağı ve yemekhaneyi Ramazan süresince
3 defa gerekirse kiralamayı teklif ettim. Lily, heyecanla
ayağa kalktı ve şunları söyledi: Sen bunları yapacaksın,
birde para mı vereceksin. Olmaz. Merkez tüm
faaliyetlerini ücretsiz yapmak için istediğin tarihlerde
senindir.Yalnız sunduğun ilk tarihte konferans salonu
daha önceden kiralandığı için gösteriyi yemekhanede
yaparsınız. Ses düzeni, mikrafon ne istiyorsan temin

342
Faruk Arslan

edelim. Okulda reklamını yapman, sınıflara duyuruda


bulunman için talimat vereceğim. Başka..’ ‘Elbette başta
sizin ve tüm öğretmenlerimizin katılmasını arzu
ediyorum’ deyince Lily, elimize öylesine sıkı sarıldı ki,
birden boynuma atılıp yanaklarımızdan öpeceğini sandık.
Türk hanımlar, dolmaları, yemekleri, tatlıları getirdi, biz
ise Mustafa ve Mahmut beylerle pilavı ve salataları
yaptık. Saz, gitar ekiplerimiz, solislerimizle birlikte 50
kişiye yakın arkadaşımız bu etkinliklerde görev aldı.
Çocuklar müsamere, gençler kısa parodilerle tiyatrolar
sundular. Toronto ilk defa başka dinlerden insanlara
verilen iftarlara şahit oluyordu. Yemekler mükemmeldi.
Organize harikaydı. Öğretmenlerimiz Türklerin ve
müslümanların sıcak, sevecen yüzüyle tanışmıştı.
Öğrenciler, müslümanlrın terörist olamayacağı görüşüne
varmıştı. 3 iftar programı yüzakımız olduğu gibi sadece
diğer dinlerden insanların değil müslümanların da
Türklere bakış açısını değiştirdi. Bu etkinlikler kısa
sürede şöhrete kavuşmamızı sağlamıştı. Lily, bir süre
sonra Nijerya’da zina yaptığı için taşlanarak öldürülecek
bir müslüman kadının dramı konusunda forum
düzenlememizi ve yetkin din adamlarını tartışmaya
çağırmamızı talep etti. Münazaranın ikna yöntemi
olmadığını bildiğimiz için bu organizeyi üstlenmedik.
Olumsuz imaj üzerinde konuşmak abesti.
Faruk Arslan anlatıyor: Diana’nın sınıfında bir
yandan TOEFL testleri çözüp 150 dolar vererek TOEFL
imtihanlarına girerken bir yandanda tek formla
başvurduğum 5 kolejden beğendiğim Centennial Kolej’in
yazılı komposizyon sınavına girdim. 10 denemeden
sonra TOEFL’dan en yüksek 582 skoru alabilmiştim.
Kolejden gelen sınav sonucunda imtihanı kazandığım ve

343
Faruk Arslan

Eylülde okula İngilizce hazırlık sınıf ile imtihanına


girmeden başlıyabileceğim yazıyordu. TOEFL skoru
sunmama ihtiyaç kalmamıştı. Sosyal görevlimiz olan
Mrs. Gupta hanıma imrenerek Sosyal Worker olmaya
karar vermiştim, kazandığım bölüm buydu. Kanada’da
öğretmenlerden sonra en fazla devlet kadrosuna sahip
sosyal görevlilerin çok geniş bir iş bulma alanı var.
Yüzde 92’si devletde veya devletin grant verdiği
projelerde çalışan sosyal görevliler; zetle evsizden, işsize,
akıl hastasından, boşanmışa, göçmene kadar Kanada’da
ne kadar problemli adam varsa onların sosyal sorunlarını
çözmeye çalışıyorlar. Arkadaşlarım, bugüne kadar
gönüllü olarak yaptığın işi bu okulu okuduktan sonra
devletin hesabına maaşla yapacaksın diye takılmaya
başladılar. Yalanda değildi. Mehmet Gül ile Türklerin
dert babası iken artık tüm Kanadalıların ve göçmenlerin
dert babalığına terfi edecektim. Yıllanmış Kanadalı Tahir
Hoşafcı bey ise,’ Dostum, Kanadalıların dertleri bitmez,
saçlarını beyazlatacaksın’ diye uyardı.
Aslında hangi okulu ve mesleği seçsem diye uzun
süre kara kara düşünmüştüm. Gazetecilik ve hukuk ağır
basıyordu. Bir ara 5 yıllık, şifalı otları kullanarak tedavi
yollarını öğreten Alternatif Tıp doktorluğunu bile listeme
almıştım. Hukuk fakültelerine başvuruda bulundum.
Ontorio eyaletinde mevcut 5 hukuk fakültesine birden tek
başvuru gönderiyorsunuz. Türkiye’de yaptığınız
avukatlık veya aldığınız hukuk lisansı, masteri burada
avukatlık yapmanızı sağlamıyor. Avukatlık, doktorluk
profesyonel meslek sayılıyor. ABD gibi Kanada’da da
avukat olmak için önce bir normal üniversiteden mezun
olup sonra 3 yıl daha hukuk okumalısınız. Türkiye’de
mezun olduğunuz üniversite nihayet işe yarıyor. Eylülde

344
Faruk Arslan

başlayan okula girebilmek için bir önceki yılın Kasım


ayında en geç başvuru formunu postalamalısınız. Şubat
ayında kadar ise Hukuk Terimleri sınavından geçmeniz
gerekiyor. En önemli kabul sorunu TOEFL’dan en az 600
skor alma zorunluluğu, bir puan aşağı olsa kabul
etmiyorlar. Essay skoru 6 olmalı. Hocalarınızdan
alacağınız iki iyi referans şart. En zor kısmı ise mülakatda
sizi silkeleyen sorular soran hukuk profesörleri. Sanki
suçlu gibi sorgulayıp neden bu bölüme başvurduğunuzu
çözmeye çalışıyorlar. 3 yıllık okulun maliyeti 150 bin
CAD buluyor. Göçmen olduğunuz için devletten öğrenim
kredisi almanız zor değil, parasal kısmı işin en kolay
tarafı. Gece gündüz çalışmanızı gerektirecek okul yılları
büyük ihtimal ya saçlarınızı dökecek veya
beyazlatacaktır. Mezun olduktan sonrada iş bitmiyor.
Baro sınavları, ek belgeler elde etmek için bitmek
bilmeyen meslek içi eğitim kursları sizi bekliyor.
Doğrusu hukuk maratonu koşusuna nefesim yetmedi. En
başta TOEFL skorunu 600’e çıkaramadım. İddia
ediyorum, dil seviyesini tesbitden ziyade tamamen
taktiksel bir savaş olan bu sınavı anadili İngilizce olanlar
dahi geçemez. Nitekim avukat arkadaşımız Fatih bey, 10
defa imtihana girip 1500 CAD bayıldıktan sonra ABD’ye
gidip hukuk okumak zorunda kaldı. Halbuki hukuk
masteri için şartlı kabul almış ve başlamıştı. Türkler yazılı
sınava alıştığı için tepesinde kamera bilgisayar başında
yapılan TOEFL sınavını veremiyor. Sadece Kingston’da
yazılı sınav var. Fatih Öztürk bu yolla skorunu 595’e
kadar çıkarmıştı. Ancak verilen sürede 600 alamadığı için
atıldı. Alınan skor 2 yıl geçerli. İmtihana girerken hangi
üniversite ve bölüm için girdiğiniz yazmalısınız. Skoru
size değil kabul olacağınız bölüme postalıyorlar. Bu

345
Faruk Arslan

sınavı Türkiye’de alıp gelirseniz büyük bir beladan


sakınmış olursunuz.
Kanada’da üniversite ve kolejler öğrencilerin İngilizce
seviyelerini değerlendirmek için TOEFL, IELTS gibi
sınavların sonucuna bakarlar.
TOEFL ( Test of English as a Foreign Language) sınavı
ana dili İngilizce olmayan kişilerin İngilizceyi yazıldığı
gibi, konuşulduğu gibi veya üniversitelerde kullanıldığı
gibi kullanma ve anlama becerilerini ölçen bir sınavdır.
TOEFL’ un ölçtüğü 4 dil yeteneği: Konuşma, dinleme,
okuma ve yazma. Dünyanın dört bir yanından gelen
öğrencilere güvenli internet sistemi ile pek çok sınav
merkezinde uygulanmaktadır. Eğitim dili İngilizce olan
okullarda veya kullanım dili İngilizce olan iş ortamlarında
başarılı olabilmek için yanlız dinlemek değil, dinlenileni
anlamak, soru sorabilmek ve yazabilmek çok önemlidir.

TOEFL IBT, yani Internet Based Test’inde sınava girecek


öğrenciler:
• Okuyup, dinledikten sonra ilgili soruya konuşarak cevap
verebilecek
• Dinleyip, sorulan soruya konuşarak cevap verebilecek
• Okuyup, dinledikten sonra ilgili soruya yazılı olarak
cevap verebilecek.

TOEFL IBT’de konuşma bölümü de bulunmakta ve


öğrenciler bu bölümü kulaklık ve mikrofon ile
yapabilmektedir. Yapılan konuşmalar dijital olarak
kaydedildikten sonra sınavın organizatörü olan ETS’ye
gönderilmekte ve yetkili kişiler tarafından
değerlendirilmektedirler. TOEFL IBT sınav süresi dört
saattir. Eski sistemden farklı olarak öğrenciler dinledikleri

346
Faruk Arslan

ve okudukları konularla ilgili kompozisyon yazarlar. Yine


yazılan kompozisyonlar ETS görevlileri tarafından
değerlendirmeye alınır. Öğrenciler sınav süresi boyunca
ve her bölümde not tutma imkanına sahiptirler.
Öğrencilerin tuttukları notlar sınav sonunda toplanıp imha
edilmektedir. Öğrencinin değerlendirmesi her bölüm için
ayrı ayrı olarak verilmektedir. TOEFL IBT’de en yüksek
skor, yeni sisteme göre 120’dir. Her bölüm 30 puan
üzerinden değerlendirilmektedir. TOEFL IBT 100 puanı
paper based sistemde 600 puana, computer based
sistemde ise 250 puana denk gelmektedir. Genel olarak
Kanada’daki üniversitelerde istenilen TOEFL skoru 80 ila
100 arasında değişir.

TOEFL IBT’nin dört bölümü:


• Reading ( Okuduğunu anlama)
• Listening ( Dinlediğini anlama)
Ara: 10 dakika
• Speaking (Konuşma)
• Writing (Yazma)

TOEFL IBT sınavında öğrenciler puanlarını online olarak


görebilmekte ve sonuçları 15 gün içinde görebilme
imkanına sahiptirler. Aynı zamanda öğrenciye TOEFL
IBT skoru posta yolu ile iletilebiliyor. Öğrenciler online
olarak sınav sonuçlarını başvuracağı üniversitelere veya
kolejlere gönderebilmektedirler.
Okulların ve üniversitelerin TOEFL kabul kriterleri
kendilerine hastır.
TOEFL skorunuzu kabul eden üniversitelerin tam listesi
için www.ets.org web sitesini ziyaret edebilir, yine bu

347
Faruk Arslan

siteden online olarak kredi kartı ile kaydınızı


yaptırabilirsiniz.
Sınav, Türkiye’nin, Kanada’nın ve dünyanın pek çok
şehrinde verilmektedir.
Sınava gireceğiniz tarihten üç ay önce kaydınızı
yaptırmanızı tavsiye ediyoruz. Çünkü, bazı dönemlerde
büyük bir yoğunluk yaşanabilir.
TOEFL’in geçerlilik süresi iki yıldır. (53)
Kanada aksanı standart İngilizce'ye çok yakındır. Kaba
Amerikancadan daha kibar, aşırı nazik İngiltere
aksanından daha kabadır. Gerek kurs başlangıç tarihleri
ve konulardaki çeşitlilik bakımından özel dil okulları dil
eğitiminde başta gelmektedir. Ayrıca üniversite,
community college ve university college'larda İngilizce
eğitimi vermektedir. İngilizce öğrenmek isteyen
öğrenciler Kanada'dan daha ideal bir yer bulamazlar. İster
bir ay süreli genel İngilizce kursuna devam etmek veya
herhangi bir İngilizce yeterlilik testine yönelik
hazırlanmak isteyin, ister doktora çalışmaları yapın,
yurtdışı eğitiminizi sürdürme yolunda Kanada,
mükemmel bir yerdir. TOEFL (Test of İngilizce as a
Foreign Language/Yabancı Dil olarak İngilizce Testi),
TOEIC (the Test of English for International
Communication/Uluslararası İletişim için İngilizce Testi)
ve University of Cambridge Local Examinations
Syndicate (UCLES/Cambridge Üniversitesi Yerel
İmtihanlar Sendikası) tarafından hazırlanıp yürütülen
Cambridge Certificate imtihanları için öğrencileri
hazırlayan çok sayıda kurum bulunmaktadır. Buna ek
olarak, Kanada'da bazı merkezler, UCLES, British
Council ve IDP Education Austraila tarafından ortaklaşa
yürütülen IELTS (the International English Language

348
Faruk Arslan

Testing System/Uluslararası İngilizce Bilgisini Ölçme


Sistemi)'ne yönelik testler sunmaktadır. Ayrıca, bazı
TOEFL test merkezlerinde GMAT (Graduate
Management Admission Test / Üniversite Giriş Testi) ve
GRE test sınavlarına girmek de mümkündür. İş
İngilizcesi öğrenmek isteyenler için birkaç okul, bugün
dünya genelinde uygulanan ESL/EFL sınavları için
hazırlık kursları ve testler sunmaktadırlar.
Öğrencilere yapacağımız ilk tavsiye, hazırlanmak için
hangi imtihana girmeleri gerektiğini ve bunun için ne
kadar zamanları bulunduğunu belirlemeleridir. Bütün
okullar her test için kurs düzenlememekle birlikte seçim
imkanları geniştir. Mesela, IELTS birçok üniversite ve
öğrenci için hızla bir alternatif haline gelmiştir.
Kanada'da üç test merkezi bulunmaktadır: İkisi
Vancouver, B.C.'de ve birisi Ontario, Kitchener'da.
Educational Testing Services tarafından hazırlanan
TOEFL sınavına her yıl yaklaşık bir milyon insan
girmektedir ve bu test dünyanın en yaygın İngilizce
testidir (Çin'de her yıl 2 milyon insanın girdiği College
English Test bunun tek istisnasıdır). 1998'den itibaren bu
test çoğu ülkede (Çin, Japonya, Kore ve Tayvan dışında)
bilgisayara uyarlandı ve CBT (Computer Based Test)
adını aldı. Bu arada, zorunlu yazılı metin dahil testin
orijinal biçiminde birçok değişiklik yapılmıştır. Şayet bu
sınava Kanada'da girmek istiyorsanız, önemli şehirlerin
tümünde birçok test merkezi bulabilirsiniz. Temel fiyat
100 dolardır, ayrıca % 7'lik bir federal vergi ilavesi
vardır. Test merkezine ve zamanına bağlı olarak,
genellikle sınav tarihinden en az dört hafta önce telefon
edip kayıt yaptırmanız gerekir. Kredi kartıyla ödeme
yapabilir ve ETS vasıtasıyla makbuzu gönderebilirsiniz

349
Faruk Arslan

veya onaylanmış bir çekle test için kayıt yaptırmak üzere


doğrudan test merkezine başvurabilirsiniz. Amacınız bir
TOEFL hazırlık kursuna devam etmek ise, seçim
yapmadan önce birçok okulla temas kurun. Ne tür
TOEFL programı takip edildiğini, sınıflarda kaç öğrenci
bulunduğunu araştırın. TOEFL programı veya
müfredatının neleri kapsadığını okula açıkça sormaktan
çekinmeyin. Bilgisayarlı CBT, yazılı TOEFL biçiminden
hayli farklı olduğu için, teste girmeyi planlayan bir
kimsenin hem TOEFL CBT Bulletin'in bir kopyasını hem
de bir TOEFL Sampler CD ROM'u edinmesi gerekir. Bu
CD ROM, resmidir ve yeni bilgisayar imtihanına
benzeyen tek materyaldir. Bunların her ikisi de doğrudan
ETS'den veya TOEFL hazırlık kursları veren okullardan
temin edilebilir. Kanada'daki bilgisayarlı TOEFL testinin
en önemli alternatifi ise IELTS'dir. Bu sınav, yabancıların
İngilizce konuşma yeterliliğinin bir göstergesi olarak
çoğu Kanada üniversitesi ve ABD'deki birçok kurum
tarafından kabul edilmiştir. IELTS ayrıca, İngiltere'de
pratik yapmak isteyen yabancı hekimler için de standart
yeterlilik testidir. Yine, Yeni Zelanda'ya göç etmek
isteyen yabancılar da bu teste tabi tutulur. Bunun iki türü
vardır: Birisi akademik İngilizce, diğeri ise genel
İngilizce'dir. Bunlardan hangisinin gerekli olduğunu
önceden tespit etmek önemlidir. Halen Kanada'da üç
IELTS test merkezi bulunmaktadır: Ontario-
Kictchener'deki Conestoga College, British
Columbia'daki Simon Fraser Üniversitesi ve British
Columbia Üniversitesi. Test ayda bir yapılır ve sonuçlar
test tarihinden sonraki 10 işgünü içinde açıklanır. Testten
üç gün öncesine kadar kayıt yaptırabilirsiniz ve ücret 125
ABD dolarıdır (veya 180.90 Kanada doları). Test,

350
Faruk Arslan

özellikle şahsi iletişim becerileri üzerine yoğunlaşan bir


kişisel mülakat da dahil olmak üzere çeşitli becerilerin
değerlendirilmesini içerir. Şahsi mülakat (teybe alınmış)
ve iki kompozisyon, tecrübeli gözlemciler tarafından
değerlendirilir. Kanada’da 4 yıl kalmış göçmenler, eğer
bu süre zarfında bir işyerinde çalışmış iseler bazı yüksek
öğretim kurumları TOEFL skoru istemeden lisan, master
veya doktora programına sizi kabul edebilir. İngilizce
eğitim veren bir okulu bitirmişseniz Kabul edilmeniz
kolaylaşır. Alberta’da master ve doktoraya TOEFL
vermeden giren göçmen arkadaşlarımızın varlığı,
demokrasilerde çarelerin tükenmeyeceğini gösteriyor.
Yurtdışına eğitim amacıyla gidiyorsanız, mutlaka
öğrenci vizeniz olmalı, yoksa hemen başvuru ile ilgili
muamelelere başlamalısınız. Öğrenci vizesi alabilmek
için haftada en az 15 saatlik bir kursa kaydolmanız şartı
aranır. Alacağınız 150 dolarlık bir ‘ acceptance’ ve
göstereceğiniz barınma yeri bedeli ödentisi ile vizeye
başvurabilirsiniz. Vizeyi alma şansınız yarı yarıdadır.
Normal (lacivert) pasaport sahiplerinin Başkonsolosluğa
başvurmaları gerekmektedir. Yeşil, gri ve kırmızı
pasaport sahipleri vize başvurularını Büyükelçiliğin vize
bölümüne yapacaklardır. Başvurular hafta içi her gün
kabul edilir. Evrakların eksiksiz olması halinde, aynı gün
öğleden sonra sonuç alınabilir.Bir mülakata gerek
duyulması halinde birkaç hafta sonrası için randevu
verilebilir. Yaz ayları veya tatil öncesi gibi yoğun
dönemlerde, sonuç alınması birkaç gün sürebilir. Başvuru
sizin adınıza bir yakınınız veya posta kanalıyla da
iletilebilir.Ancak yoğun dönemlerde başvurunuzu
mutlaka şahsen yapmanızı zorunludur. Başvuruların
yoğunluğu ve değerlendirilme yapılması için gerekli

351
Faruk Arslan

süreyi dikkate alarak, gecikmeleri önlemek açısından,


mümkün olduğunca erken başvuru yapmanın önemini
unutmayınız.
Kanada'daki bir eğitim kurumuna kaydolmak
istediğinizde, Türkiye'den ayrılmadan önce yapmanız
gereken bazı hazırlıklar vardır. Bunlar tahmininizden
daha uzun sürebileceğinden, mümkün olduğu kadar erken
program hazırlamanız gerekir. Orta öğretim standartları,
eyaletlerin eğitim bakanlıkları tarafından tespit edilmekte
olup, genellikle bir eyaletten ötekine değişirler. Bundan
dolayı, eğer Kanada'daki bir liseye kaydolmak isterseniz,
önce ilgili eğitim bakanlığı veya okul kurulu ile temasa
geçerek, eğitim düzeyinizin, girmek istediğiniz sınıf ve
derslere uygun olup olmadığını tespit ettirmelisiniz. Eğer
düzeyiniz uygunsa, okul kurulundan veya okulun
kendisinden sizi öğrenci olarak alacaklarına dair bir yazı
sağlamanız gerekir. Öğrencilik iznini alabilmek için, bu
yazıyı kabul edildiğinizin delili olarak sunmalısınız.
Eğitim görmek istediginiz eyaletin eğitim bakanlığında
orta öğretim düzeyindeki okullar hakkında genel bilgi
vardır. Başvuru ve sorularınızı, ilgili eyaletin
başkentindeki Eğitim Bakanlığı'na gönderebilirsiniz. Lise
sonrası eğitim kurumları kendi akademik şartlarını tespit
ederler ve bu şartlar okuluna göre değişir. Bir üniversite,
kolej veya başka lisesonrası eğitim kurumuna kabul
edilmek için başvuruda bulunmadan önce izlemek
istediğiniz eğitim programı hakkında yazı ile bilgi
isteyiniz. Talebiniz üzerine, o lise sonrası eğitim
kurumunun kayıtlar görevlisi okul ücreti, burslar,
kalınacak yer ücreti ve Kanada'da eğitim göreceğiniz süre
zarfındaki tahmini geçim masrafları hakkında da bilgi
verebilir.Göreceğiniz eğitim konusunda bir karara

352
Faruk Arslan

vardıktan sonra Kanada'da okula başlamayı


düşündüğünüz tarihten en az altı ay önce doğrudan o
okulun kayıtlar görevlisine başvurunuz. Giriş için aranan
şartlara sahip iseniz, kayıtlar görevlisi size kabul yazısı
gönderir. Öğrencilik izni almak üzere Kanada
büyükelçiliğine başvurduğunuzda bu kabul belgesini
ibraz etmeniz lazımdır. Kanada'daki lise sonrası eğitim
kurumları ve programları konusunda daha fazla bilgi
edinmek için aşağıdaki kuruluşlarla temasa geçebilirsiniz:
Diploma veren kurumlar için: Canadian Bureau
for International Education 141 Laurier West, Suite 809,
8th Floor Ottawa, Ontario Canada K1P 5J3 veya
Assocation of Universities and Colleges of Canada 151
Slater Street Ottawa, Ontario Canada K1P 5N1
Teknik kurslar ve diploma vermeyen diger kurslar
için: Association of Canadian Community Colleges 110
Eglinton Avenue West Toronto, Ontario Canada M4R
2C9. Özel Kurumlar için: Association of Canadian Career
Colleges Box 340 Brantford, Ontario Canada N3T 5N3
İngilizce bildiğiniz gösteren, diğer sınav çeşidi, IELTS.
İngiltere, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri,
Avustralya, Yeni Zellanda ve İrlanda’daki üniversite ve
kolej programlarına kabul edilmeniz için istenen TOEFL
sınavına alternatif bir İngilizce yeterlilik sınavıdır.
IELTS, British Council tarafından organize edilmektedir.
IELTS’in puanlama sistemi TOEFL’dan farklıdır.
TOEFL’da 120 üzerinden puanlama yapılırken IELTS 9
üzerinden değerlendirilmektedir:

9 - Expert User
8 - Very Good User
7 - Good User

353
Faruk Arslan

6 - Competent User
5 - Modest User
4 - Limited User
3 - Extremely Limited User
2 - Intermittent User
1 - Non User

Lisans programlarına katılabilmeniz için genelde 6 ve


üzeri seviyede sınavınızın sonuçlanması gerekir. IELTS
“Genel Sınav” ve “Akademik Sınav” olmak üzere iki
çeşittir. Kanada’daki göçmenlik başvuruları için Genel
IELTS sınavına girilir. Lisans ve yüksek lisans
programları için Akademik IELTS sınavına girmeniz
gerekmektedir. IELTS sınavı dört bölümde uygalanır:

• Dinleme (30 dakika, 4 bölüm, 40 soru)


• Okuma (60 dakika 3 bölüm, 40 soru)
• Yazma (30 dakika 2 konu ) (Akademik IELTS’de 60
dakika 2 konu)
• Konuşma (11 - 14 dakika )

Yanlız, Akademik IELTS’de dinleme ve konuşma


bölümleri Genel IELTS’den farklı bir sistemde
yapılmaktadır. IELTS’in TOEFL’dan farklı diğer bir
özelliği ise konuşma bölümünde mülakatın bilgisayar
üzerinden yapılmamasıdır. Sınav görevlesi ile yüzyüze
mülakat yapılmaktadır. IELTS sınavına kayıt yaptırmanız
için öncelikle British Council ofisleri ya da
www.britishcouncil.org adresinden başvuru formlarını
temin etmelisiniz. Ardından bulunduğunuz ülkenin
British Council hesabına (Türkiye için İş Bankası ) £100
Sterlin yatırmalısınız. Temin ettiğiniz başvuru formunun

354
Faruk Arslan

ilk dört sayfası, banka dekontu ve bir vesikalık fotoğraf


ile IELTS yetkili merkezlerine üç hafta önceden
başvurulur. Sınava girecek adaylar isterlerse sınava 6
hafta kala sınav tarihlerini ileri alabilirler. Aday bir kez
transfer işlemi gerçekleştirebilir ve bu işlem için £30
ücret alınır. Sınava 5 hafta kala transfer işlemleri ile ilgili
müracatlar alınmamaktadır. IELTS ile ilgili detaylı
bilgilere www.britishcouncil.org adresinden
ulaşabilirsiniz. (55)

ÜNİVERSİTE’YE GİRİŞ

Kanada üniversitelerinin giriş için aradıkları


şartlar, eyaletten eyalete değişir. Üniversitelerin çoğu,
birinci basamak diploma eğitimi için girişte aradıkları
şartları bulundukları eyaletlerdeki eğitim bakanlıklarının
verdikleri orta öğrenim sertifikalarına göre tespit ederler.
Kanada üniversitelerinde ilk basamak diploma eğitimine
kabul için aranan şartların özeti (Association of
Universities and Colleges of Canada) tarafindan bastırılan
The Directory of Canadian Universities isimli yayın ile
(Association of Commonwealth Universities) tarafından
bastırılan Commonwealth Universities Yearbook
yıllığının ekinde vardır. Üniversitelerin kayıt
görevlilerinden sağlanabilecek olan rehber ve diğer
yayınlar kabul için gereken şartları ayrıntılarıyla anlatır.
Kanada dışından gelecek öğrencilerin kabulünü, her
üniversite giriş için yeterli görür. Bir Avrupa
üniversitesine kabul edilmek için aranan şartlara sahip
olan öğrenciler, bir Kanada üniversitesine de genellikle
kabul edilir. Ancak İngilizce veya Fransızca yazılı ve
sözlü sınavlardan geçilmesi istenebilir. Üniversiteler

355
Faruk Arslan

genel olarak üç ila beş yıllık eğitimden sonra edebiyat


veya fen dallarında ya da mühendislik, iş idaresi ve ziraat
gibi mesleki disiplinlerde lisans diploması verirler.
Hukuk, ilahiyat, diş hekimliği, tıp ve bazı diğer konularda
eğitim daha uzun sürer ve bu dallara girebilmek için çoğu
zaman edebiyat veya fende ilk basamak eğitiminin
tamamlanmış olması gerekir. Üniversitelerin çoğunda
öğrenciler ya genel ya geçer düzeyde ya da onur
düzeyinde lisans diploması almak üzere eğitim görürler.
Genellikle bir fazla yıl çalışmayı gerektiren onur
düzeyinde lisans diploma programı derslerden bir veya
ikisine daha fazla konsantre olunmasını gerektirir ve
yalnız not ortalamaları yüksek olan öğrencilere açıktır.
Üniversitelerin çoğunda lisans diploması birinci sınıf,
ikinci sınıf ve geçer şeklinde derecelendirilir. Daha ileri
düzeyde bir diploma almak isteyen öğrencilerin önce
lisans diploması almaları gerekir. Bir yukarı düzeyde olan
master diplomasını alabilmek için onur düzeyinde lisans
diploması aldıktan sonra en az bir yıl daha eğitim görmek
gerekir. Öğrenci belirli bazı dersleri alır ve normal olarak
bir tez hazırlaması istenir. Doktora veya muadili diploma
alabilmek için, master derecesinden sonra en az iki yıl ve
onur düzeyinde lisans derecesinden sonra üç yıl gerekir.
Doktoranın tamamlanması için genel olarak sınıf
çalışmaları, tez yazılması ve tez üzerinde sözlü bir sınav
verilmesi istenir. Kanada üniversitelerinin verdiği
diplomalar genel olarak Commonwealth ve Amerikan
üniversitelerinin verdikleri ile eş düzeyde kabul edilir.
Bütün Kanada üniversiteleri yabancı öğrencilerin
dil bilmesini şart koşmakta iseler de, sınavdan geçme şartı
hepsinde yoktur. Dolayısıyla, bir Kanada üniversitesi
tarafından diğer hususlarda kabul edilebilir bulunan bir

356
Faruk Arslan

öğrenci, o üniversite istemediği taktirde sınavdan geçmez.


Göçmenlik işleri görevlileri de vize vermeden önce dil
bilgisinin yeterli olduğunun kanıtlanmasını isteyebilirler.
Lisan düzeyinin tespitinde halen kullanılmakta olan
sınavlar şunlardır:
1-. The Education Testing Service of Princepon,
New Jersey, USA tarafından düzenlenen The Test of
English as a Foreign Language (TOEFL) sınavı. 2- The
University of Michigan, Ann Arbor, Michigan, USA
tarafından dünyanın pek çok yerinde düzenlenen The
English Proficiency Test sınavı. 3- Cambridge
üniversitesinin Proficiency in English sertifikasını
sağlayan test sınavı.
Bir Kanada üniversitesine kabul için başvuru
yalnız kayıtlar görevlisine yapılır. Verilen dersler, kabul
şartları, ücret ve masraflar hakkında bilgi de ondan
öğrenilebilir. Bir öğrencinin Kanada Üniversitesine kabul
edilinceye kadar detaylı yazışma yapması gerektiğinden,
başvurular çok önceden, tercihan 3 ila 10 ay önceden
yapılmalıdir. Kanada'da ders yılı genellikle iki sömestre
ayrılmıştır. Eylül ortasında başlayıp Nisan ve Mayıs'a
kadar sürer ve sonbahar ile kış aylarını kapsar. Arada kısa
bir noel tatili vardır. Bununla beraber, bir kaç üniversite
üç dönemli sisteme göre çalışır. Bunlar, (Mayıs başından
Ağustos başına) İlkbahar, (Eylül başından Aralık sonuna
kadar) Sonbahar ve (Ocak başından Nisan sonuna kadar)
Kış dönemleridir.Üniversitenin isteği üzerine, öğrenci
orta öğretim diplomasının tasdikli suretleri ve
üniversitede veya başka bir lise sonrası eğitim kurumunda
almış olduğu notların resmi dökümüyle birlikte akademik
sicili hakkında ayrıntılı bilgi verir. Eğer orjinal belgelerin
kopyaları İngilizce veya Fransızca değilse, onlarla birlikte

357
Faruk Arslan

tasdikli veya noterce düzenlenmiş tercümeleri de


gönderilmelidir. Öğrencilerin gönderdikleri belgelerde,
mümkünse alınan derslerin ayrıntıları ve alınan not ve
dereceler belirtilmelidir. Üniversiteye kabul edilen
öğrenci her yıl, o yıl için belirtilen kayıt günlerinde
kaydını yaptırmalı ve gereken ücretleri ödemelidir. Kayıt
yaptırmada gecikme halinde genellikle para cezası alınır.
Bazı üniversitelerde, yabancı ülkelerden gelen öğrenciler
için dersler başlamadan hemen önce uygulanan uyum
programları vardır.Okul ücretleri eyaletten eyalete çok
değişir. Bazı eyaletler yabancı öğrencilerden yüksek ücret
aldıklarından, üniversitesine ve eyaletine göre okul
ücretleri yılda 1000 Kanada doları ile 6000 Kanada doları
arasında değişir. Kanada büyükelçiliğinden sorarak veya
Kanada İstatistik Dairesinin Tuitions and Living
Accommodation Costs at Canadian Universities isimli
yayının en son baskısına bakarak bu ücretleri tam olarak
öğrenebilirsiniz.

MBA İMKANI

Master of Business Administration (MBA), İşletme


Yönetimi Yüksek Lisansı, ilk olarak 1900’lü yılların
başında Amerika’da ortaya çıktı. 1902 yılında ilk MBA
programı mezunlarını New Hampshire’de verdi. MBA,
1960’lı yıllarda hızla yayılmış ve bütün dünya genelinde
tanınır hale geldi. MBA, iş adamı ve iş kandınlarına
yönelik geliştirilmiş lisansüstü yeterlilik derecesidir.
MBA programı sonucunda öğrencilerin rekabetçi
dünyanın yönetim sorumluluğunu üstlenebilecek bireyler
haline gelmeleri hedeflenmektedir. Çalışanlara yönelik
MBA programları da Executive MBA olarak

358
Faruk Arslan

tanınmaktadır. Kanada’daki üniversiteler de dünyanın en


iyi 100 MBA listesine giren yüksek kalite standartlarında
MBA imkanları sunmaktadırlar. Kanada’da MBA
yapmanın en büyük avantajı yüksek kaliteli, paraya hızla
dönüştürülebilecek eğitimin ekonomik olarak elde
edilmesidir. MBA programları sanıldığının aksine,
yanlızca İşletme eğitiminden gelen öğrenciler için değil,
pek çok farklı branşlardan gelen öğrencilerin de yönetim
ilkelerini öğrenmeleri açısından çok etkili olmaktadır.
Bazı üniversiteler, farklı branşlardan gelen öğrenciler için
Pre-MBA programı, MBA eğitimine hazırlık imkanını da
sunmaktadır. Dünyanın en büyük şirketlerinin üst düzey
yöneticilerinin yüzde 30’una yakın bir kesiminin MBA’si
bulunmaktadır. Master of Business Administration
programlarının büyük bir kısmı en az 3-5 yıl arasında iş
deneyimi olan profesyonel yöneticilere yönelik
düzenlemiş olsalar da bazı üniversiteler iş deneyimi
olmaksızın da MBA programlarına öğrenci kabul
etmektedirler. Bunun en büyük nedeni, öğrenci kariyerine
başladıktan 3-5 yıl sonra, kariyerine ve hayat standartına
ara verip öğrencilik hayatına geçişte zorlanmasından
kaynaklanmaktadır. Özellikle aile şirketleri olan ve
şirkette hızlı bir şekilde aktif ve önemli rol almak isteyen
öğrencilerin, lisans programlarından sonra hemen MBA
yapmaları avantaj oluşturur. MBA programlarının kendi
içinde de uzmanlıkları bulunmaktadır. Örneğin;
Marketing, Finance, Human Ressources, Accounting, IT,
Hospitality & Tourism. Kanada’da MBA programlarının
fiyatı 10,000 ila 40,000 Kanada Doları arasında değişiyor.
Bazı okullar ise ders kredisi üzerinden fiyatları belirlerler.

359
Faruk Arslan

Kanada üniversitelerinde MBA programlarına girebilmek


için temel şartlar aşağıdaki gibidir:

• 4 yıllık üniversite mezunu olmak


• Not ortalaması en az 2,5 olmalıdır
• TOEFL sınavında üniversitenin istediği yeterliliğe
ulaşmış olmak gerekir, Internet Based olarak en az 80
• GMAT sınavı her üniversite tarafından
istenmemektedir, genelde en az 500 olması tercih edilir

MBA geleceğiniz için elinize alabileceğiniz ve donanımlı


bir yönetici olmanızı sağlayacak muhteşem bir imkan.
Özellikle bu kriz dönemini, eğitime yapacağınız sağlam
bir yatırım yaparak geçirdiğiniz takdirde, kriz sonrası
çıkacak fırsatlardan da rahatlıkla yararlanabileceksinizdir.
Kanada üniversitelerinden MBA dönemleri genel olarak
ağustos, eylül, ocak ve nisan başlangıçları sunmaktadır.
Genel olarak başvuru için gereken belgeler aşağıdaki
gibidir:

• Not dökümü
• Referans Mektupları
• Statement of Purpose
• Essayler ( farklı konularda istenebilir)
• Dil yeterlilik sınavının sonucu (TOEFL, IELTS)
• Okulun istemiş olduğu diğer yeterlilik sınavları
(GMAT, vs…istenmeyebilir de) ( 56)

Şimdi Yüksek Lisans ve Doktora başvurularından


bahsetmenin tam zamanı. Referans mektubu öğrencinin
notları kadar olmasa da çok önemli bir gösterge;
öğrencinin başarısına dair. Öğrenciler, uuzn süre referans

360
Faruk Arslan

mektuplarının peşinden koşturuyorlar. Bir koşuşturma ki


sormayın gitsin. Hatta, hocaların peşine, sırf dosyaları
yetiştirmek uğruna uçakla başka şehirlere gidenler dahi
var. Yüksek lisans ve doktora bazı eğitim dallarındakiler
için baştan görünen yol gibi olsa da -mesala Siyasal
Bilimler, Ekonomi, Biyoloji, Mimarlık- büyük bir kısmı
için sonradan alınan çok önemli bir karardır.
Kanada’da Yüksek Lisansa ve Doktoraya başvururken
dikkat edilmesi gereken pek çok altın nokta vardır.
1- İlki ve en önemlisi, başvurulacak programların en son
başvuru tarihinin bilinmesi: Mesala, York Üniversitesi,
bazı bölümleri için 5 Ocak tarihi itibari ile başvuru ve
evrakların içeriye verilmesini ister iken. Üniversity of
British Columbia, Üniversity of McGill 15 Ocak için
isteyebilir. Öte yandan, Queen’s 19 Ocak diyebilir.
University of Concordia 1 Şubatı son başvuru tarihi
kılabilir. Bu bilgiye ulaşmak çoğu zaman ormanda iğne
aramaya benziyor. Üniversitelere en büyük önerim son
başvuru tarihlerini şöyle göz önünde girişte bir yerlere
yazmaları, departman web sayfalarının ücra köşelerine
iliştirmeleri değil. En iyi dosya başvuru tarihi geçtikten
sonra verilse de, artık çoğu zaman çok geç kalınmış
oluyor.
2- Statement of Purpose (Motivasyon) ve Proposal (Niyet
Mektubu)’ın hazırlanması : Başvuru için en önemli
kriterlerden birisidir#. Öğrencinin kendisini doğrudan
ifade edebilmesi ve kabul komitesini etkilemesi için en
temel evraktır. Sizin varlığınız orada tam anlamı ile
hissedilmeli. Notlarım çok düşük ne yapmam lazım
diyenlere en büyük tavsiyem, bu kısmı hakkını vererek,
yüreğiniz ile yazınız ve siz olunuz. Aşağıdaki noktaları
mektuba ilave ediniz:

361
Faruk Arslan

• Programı neden tercih ettiğiniz


• Uzmanlık alanını seçme nedenleriniz
• Mezuniyetinizden sonra planlarınız
• Sizin özel bir aday olmanızı sağlayacak nedenler,
başarılarınız.
3- GRE, GMAT, TOEFL testleri sizin durumunuzda
gerekiyor ise, bu sınavları zamanında yapmalı ve
sonuçların zamanında ulaşmasını sağlamalısınız. İstenilen
skorlar yine üniversiteden üniversiteye ve bölümden
bölüme değişiklik göstermektedir. Bu durumda da yüksek
lisans ve doktora öğrencisine yakışır bir şekilde
araştırmalarınızı özen ve itina ile yürütmelisiniz.
4- Referans mektuplarının alınması: Referans mektupları,
pek çok üniversite de hazır formlar halinde referans
verecek kişilere doldurtmak için verilir iken, bazı
üniversiteler referans mektubu yazılmasını tercih ediyor.
Ve hatta bazı üniversiteler online başvuru dosyası açıp,
size referans verecek hocaların isimlerini belirttikten
sonra kişiye özel referans formları veriyor.
5- Çalışmalarınızı yönetecek akademisyenleri bulmanız:
Bu aşamayı programa karar verdiğiniz anda başlatmanız
ve sizin ilgilendiğiniz dalda araştırma yapan hocalar ile
iletişime geçmenizi öneririm. Gönderdiğiniz ilk e-mail
merak uyandırmalıdır, sizi daha fazla tanımalarına teşvik
etmelidir ve herşeyden önemlisi çok kısa ve öz olmalıdır.
Unutmayınız, sizin çalışmak istediğiniz kişiler çok
meşgul öğretim görevlileri olup, sizi seçmelerini
kolaylaştırmak yine sizin elinizdedir. İlk görüşmelerin
ardından, mümkün ise telefon görüşmelerine geçmeniz
sizin karşınızdaki kişi ile daha sağlıklı irtibat kurmanızı
sağlar. (57)

362
Faruk Arslan

Türkiye’nin nüfusunun yüzde 26’sı 15 yaşın altında ve


yüzde 60’ı 35 yaşın altında. Milyonlarca öğrenci demek.
Bu öğrencilerden 25 bini yurt dışında eğitimini devam
ettirmeyi tercih ediyor. Türkiye’den Kanada’ya 2000
yılının başlarında yanlızca yılda 100 civarında öğrenci
gelirken şimdi bu rakam öğrenci vizesi ile gelenleri
eklersek 1,500’e yaklaşıyor. Kısa dönem yaz kampları,
İngilizce ve Fransızca eğitimi için gelenleri de eklersek
çok büyük bir artış olduğunu görebiliriz.
Eskiden, şubat aylarında zor şer Türk öğrencileri
başvurularını yaparken, şimdi ekim ayında başlıyorlar.
Erken kalkan yol alır, bu bilhassa Kanada üniversitelerine
kabul olmak isteyen yabancı öğrenciler için geçerli.
Özellikle Kanada’da Master ve Doktora yapmak isteyen
Türk öğrencilerin şimdiden başvurularını içeriye
vermeleri gerekiyor, böylece burs imkanlarından da
faydalanma imkanını elde edebilirler.
Kanada üniversitelerine başvururken, ister Kanada
içinden bir öğrenci olun, isterse Türkiye’den gelen
yabancı bir öğrenci, herşeyden önce; öğrenci kendisine
‘ben hangi dalda okumak istiyorum sorusunu sormalıdır.
Eğer bu soruya cevap veremiyor ise… ki pek çok öğrenci
cevap veremiyor, panik yapılacak bir durum yok.
Bu durumda sorulması gereken soru ‘kendimi nasıl bir
işte görüyorum? Mesela, ‘insanlar ile mi çalışmak
istiyorum, yoksa bilgisayar ile mi?, ‘düzenli bir hayatım
olup belli bir şehirde mi yaşamak istiyorum, yoksa sık sık
seyahat mi etmek istiyorum?’, özel bir firmada mı
çalışmak istiyorum, yoksa kâr amacı gütmeyen bir
kuruluşta mı?… Bu aşamada farklı şehirler ve eyaletlerde
bulunan üniversitelerin de web sitelerini araştırıp istenilen
programların içeriği incelenmeli, beklentilerinize yanıt

363
Faruk Arslan

verip veremeyeceğine dair dikkatli bir araştırma


yapılmalıdır. Kanada’da üniversitelerin büyük bir kısmı
yüzlerce program sunmakta, her yıl yeni yeni programlar
eklemekte. Ayrıca, farklı üniversitelerde aynı programlar
değişik isimler altında bulunabilmektedir. Bütün
üniversitelerin daha detaylı bilgi alabileceğiniz
danışmanları var. Daha önceden sorularınızı hazırlayın ve
iletişime geçin. Mümkün ise Kanada’ya bir ön gezi
organize edip ilgilendiğiniz üniversiteleri yerinde
inceleyin. Bu aşamada sizin hayalinizdeki işten bahsedip,
hangi programa yönlendirilmeniz konusunda okul
rehberlik servisinizden veya ilgilendiğiniz üniversitenin
danışmanından veya Kanada eğitim danışmanınızdan
yardım alabilirsiniz. (58)
En önemli aşama, eğitim alınmak istenilen alanın
belirlenmesidir. Kanada’daki eğitime giden ikinci ve
önemli bir adım , program seçiminin ardından
başvurulacak üniversitelerin veya eğitim kurumlarının
tespit edilmesi ve başvuruların yapılmasıdır. Türkiye’de
pek çok öğrenci ve veliler Kanada’daki eğitime giden bu
yolda dışarıdan destek almayı tercih etmektedir, çoğu
zaman yurtdışı eğitim acentalarının kapıları
aşındırılmakta, cevaplar beklenmekte… Bu aşamada çok
hassas olmalı ve ihtiyaçlarınızı ve beklentilerinizi
açıklıkla belirtebilmelisiniz. Fransız liselerinden mezun
pek çok öğrenci Fransızca bilmeyen yurtdışı eğitim
acenta çalışanlarına kendi geleceklerini teslim etmektedir.
Hiç de sağlıklı olmayan bu seçimin sonucunda maalesef,
çok üzücü sonuçlar çıkmaktadır. Üniversitelerin sunduğu
imkanlardan hangi ölçüde faydalanılabilir veya evrakları
Fransızca olan bir ögrencinin, dosyası nasıl iyi bir
şekilde hazırlanılabilir… Gerekirse burs başvuruları nasıl

364
Faruk Arslan

yapılabilir… Başka alternatifler nasıl sunulabilir…


Kanada’da eğitim için talep ciddi olarak büyürken,
profesyonel yol göstericiler maalesef aynı hızla
yetişmedi. Türkiye’de bulunan acentalar bağımsız olarak
danışmanlık servisi verememekte. Danışmanınız bu
aşamada sizi rezil de edebilir, vezir de. Daha sonradan
keşke dememek için aşağıdaki noktalara dikkat etmenizi
tavsiye ederim. Bağımsız danışman hiçbir okula veya
kurula bağlı olmadan, tarafsız bir şekilde her öğrencinin
kişiliğine, yeteneğine, bütçesine ve tercihine göre okul
seçimi yapmasına yardımcı olmalıdır. Bütün aile
bireylerini başından itibaren eğitim projesine dahil
edebilmelidir.

Öğrenciler ve aileleri Kanada eğitim danışmanına


aşağıdaki soruları yöneltip tatmin edici cevap
alabilmelidirler.

• Kanada’da eğitim aldınız mı (lise, kolej, üniversite) ?


• Kanada’daki üniversitelerde çalışma deneyimine sahip
misiniz?
• Kanada eğitimini tanıtan hangi resmi kurumlarda görev
aldınız?
• Kanada eğitimi hakkında yazmış olduğunuz makaleler,
kitaplar var mıdır?
• Kanada’da yaşam tecrübesine sahip misiniz?
• Ne kadar zamandır danışmanlık yapıyorsunuz?
• Öğrencileri yerleştirmek için okullardan ücret talep
ediyor musunuz?
• Türk ve Kanada eğitim sistemlerini ve danışmanlık
kurum ve kanunlarını biliyor musunuz?
• Öğrencinin kişisel yeteneklerini, özelliklerini ve en

365
Faruk Arslan

uygun olan programı ve üniversiteyi seçmek için hangi


çabaları sarf ediyorsunuz?
• Kanada’nın iki resmi dili olan İngilizce ve Fransızcaya
hakim misiniz?

İngilizce eğitimini düşünüyor iseniz dahi, master ve


doktora aşamasında Fransızca eğitim veren üniversiteler
yüksek lisans aşamasında İngilizce yapabilme imkanı
tanımakta ve hatta ücretsiz olarak bu imkanı
sunabilmektedir. Kanada eğitiminin Kuzey Amerika’daki
en önemli özelliği, eğitim kalitesinin yanında, İngilizce ve
Fransızca eğitimi sunabilmesi. Kanada’nın neresinde
eğitim alır iseniz alın, eğitiminizin sonunda en azından
orta seviyede Fransızca bilgisiyle bitirmiş olmanız size iş
hayatınızda çok büyük kolaylıklar sağlayacaktır.
Kanada’ya bu şekilde gelmiş ve maalesef yanlış
yönlendirilme sonucu çok tatsız zamanlar geçiren aile ve
öğrenciler gördüm. Bu sebepten ötürü bu aşamayı çok
ciddiye almalı ve destek alacağınız kurumu iyi
seçmelisiniz. Son olarak, danışmanın öğrencinin okula
kabulünü garanti edemeyeceği bilinmelidir. Türkiye,
Kanada hariçinde Amerika, İngilitere, Fransa ve daha pek
çok ülkelere öğrenciler gönderen eğitim acentaları ile
dolu. Kanada deneyimleri olmadıkları için maalesef
öğrenciler üzerinde Kanada vizesi almak zor izlenimi
oluşturuyorlar. Bu yüzden Kanada vizesi almak zor diye
Kanada’yı düşünen öğrenciler de daha ilk adımlarını
atmadan hevesleri kursağında kalıyor ve hararetle başka
ülkelerdeki eğitim olanaklarına yöneliyorlar. Yapılan son
düzenlemeler ile öğrenciler için Kanada vizesinin
önündeki engeller tek tek kaldırıldı. İlk adım ; sağlık
kontrolünün kalkması oldu. Hatırlayanlar bilir, bir

366
Faruk Arslan

zamanlar Kanada’ya öğrenci vizesi ile gidecek olanlardan


sağlık raporu isteniyordu.
İkinci büyük adım; özellikle İngilizce ve Fransızca eğitim
almak için gidenlerin işini kolaylaştıran kısa dönem
öğrenci vize alma zorunluluğunun kaldırılması oldu.
Önceden, 12 hafta ve 24 hafta arası olan eğitim dönemleri
için de kısa süreli öğrenci vizesi alınması gerekiyordu.
Şimdi, Kanada Büyükelçiliği diğer ülkelerin
Büyükelçiliklerinin uygulamış olduğu kuralları takip
etmekte. Vize değerlendirmelerini yaparken Kanada’ya
asıl gitme amacınızın açıklığı ve inandırıcı deliller göz
önünde bulunduruluyor. Kanada’daki eğitim programına
kayıt olduktan sonra, vize başvurunuzu yapmanız
gerekiyor.

Sunacağınız evraklar
Vize görevlileri başvurularda aşağıdaki özellikleri
aramaktadır;
1. Türkiye ile olan sıkı bağlarınızın bulunması
2. Kanada’da kalışta tüm masrafları karşılayabileceğiniz
ve bunu çalışmadan yapabileceğinizin ispatı
3. Kalışınızın asıl amaçının eğitim olduğu (öğrenci vizesi
için) ve eğitim süresinin bittiğinde geri dönmek
istediğiniz ve buna dair inandırıcılığınız.
Başvurunuzu yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli
husus, Büyükelçiliğin sayfasında en son güncelleşmiş
bilgilere ulaşmaktır. Temel belgeler aşağıdaki gibi
olmakla beraber, asla herhangi bir şirketin web
sayfasından alınan bilgiler ile başvurunuzu yapmayınız.
Tek resmi ve güvenilir kaynak Kanada Büyükelçiliğinin
resmi web sayfasıdır.

367
Faruk Arslan

1. Kanada’da tanınan eğitim kurumundan alınmış,


Kanada’da alınacak eğitimi ve süresini belirten kabul
mektubu
2. En az altı ay geçerliliği bulunan pasaport
3. Vize ücreti
4. İyi niyet mektubu
5. İki adet fotoğraf
6. Mali durum belgeleri
7. Doldurulmuş formlar
• vize başvuru formu
• ek aile bilgi formu (18 yaş üzeri herkes
doldurmalıdır)
• öğrenim ve iş geçmiş formu (18 yaş üzeri herkes
doldurmalıdır)
Tam liste için
http://geo.international.gc.ca/canadaeuropa/turkey/pdf/Og
renci-Izni-Basvuru-Seti.pdf adresinden Türkçe bilgilere
ulaşabilirsiniz. (59)
Quebec eyaletinde altı aydan daha uzun süreli
okuyacaklar için Quebec izin belgesi gerekmektedir.
Şu ana kadar evraklar düzgün yapıldığı takdirde hiçbir ret
olayı ile karşılaşmadığım ÇAQ olarak bilinen Quebec izin
belgesini almak Türkiye’de imkansız diye lanse ediliyor.
Böylelikle çok da iyi bilinmeyen Kanada’nın, çok da iyi
bilinmeyen Quebec eyaleti bir defa daha dışlanıyor…
bilinçsizce… Okul kabul mektubu olan Türkiye’den
başvuran bir öğrenci için istenilen evraklar ise Kanada
vize başvurusu ile karşılaştırıldığında çok daha az.
Québec eyaletinde eğitimin maliyetinin düşüklüğü,
İngilizce ve Fransızca eğitim veren eğitim kurumlarının
çokluğu ile öğrencileri ve ailelerini cezbediyor.
Québec eyaletinde 6 aydan daha uzun süreli okuyacaklar

368
Faruk Arslan

için Québec eyaleti kabul belgesi gerekiyor.


Şu ana kadar evraklar düzgün yapıldığı takdirde hiçbir ret
olayı ile karşılaşmadım. Bir süreden beri, CAQ başvurusu
online dahi yapılabiliyor.
Okul kabul mektubu olan Türkiye’den başvuran bir
oğrenci için istedikleri evraklar ise Kanada vize
başvurusu ile karşılaştırıldığında çok daha az. CAQ
konusuna özellike Kanada eğitiminin yoğun olarak
konuşulduğu başvuruların yapıldığı bu dönemde açıklık
getirmek gerekiyor.

Québec eyaletinde bulunan üniversitelerden bazıları:


• Université de Montréal (Montréal)
• Université Laval (Québec Şehri)
• Université de Sherbrooke (Sherbrooke)
• McGill University (Montreal) –Eğitim dili İngilizce
• Concordia University (Montréal)- Eğitim dili İngilizce
• Université du Québec (Montréal, Sherbrooke, Trois-
Rivières…pek çok şehirde bulunmaktadır)
• Bishop’s University (Lennoxville) –Eğitim dili İngilizce

Bu üniversiteler dahil olmak üzere, Québec eyaletindeki


diğer eğitim kurumlarından (kolej, dil okulları...) almış
olduğunuz kabul belgesi sonucunda CAQ başvurunuzu
yapabilirsiniz. Eğitim kurumları kabul mektubunu üç
nüsha halinde sunarlar.
• CAQ başvurusu için
• Kanada vize başvurusu için
• Öğrenci için

Başvuru ilk CAQ başvurusu ise ve Türkiye’den yapılıyor


ise aşağıdaki evraklar gerekmektedir:

369
Faruk Arslan

• Son 12 ay içinde çekilmiş fotoğraf (35x45 mm),


arkasında isminizin yazması gerekiyor
• İşlem ücreti 100 Kanada doları
• Kişisel bilgilerinizin bulunduğu pasaport sayfalarının
fotokopisi (geçerli olan)
• Okulun göndermiş olduğu CAQ başvurusu için
kullanılacak okul kabul mektubu
• Doldurulmuş ve imzalanmış başvuru formu

18 yaşından küçükler ve Kanada içinden yapılan CAQ


başvurusu için ek evraklar istenmektedir, başvurunuzu
yapmadan önce yanlızca ve yanlızca Québec devletinin
resmi sitesinden alınan bilgiler ışığında yapınız. İnternette
güncellenmemiş pek çok bilgi bulunmaktadır.

Fransızca bilgi ve formlar için :

http://www.immigration-
quebec.gouv.qc.ca/fr/formulaires/formulaire-titre/dca-
etudes.html

İngilizce bigi ve formlar için :


http://www.immigration-
quebec.gouv.qc.ca/en/forms/search-title/dca-studies.html

Québec Kabul Mektubunu (CAQ) onayladığı takdirde


size gönderdiği gibi aynı zamanda bir kopyasını da vize
başvurusunu yapacağınız Kanada Büyükelçiliğinin
Ankara bürosuna gönderir. Kanada bir kış ülkesi olarak
biliniyor, ancak yaz kampları oldukça revaçta. Kanada’da
yaz kampı programları ülkede bulunan öğrenciler için çok
güzel alternatifler sunmakla beraber, aynı şekilde

370
Faruk Arslan

yurtdışından da çok sayıda öğrenciyi çekiyor. Öğrenciler


yurt dışı tecrübesinin yanında, unutulmayacak bir yaz
geçirme imkanına sahip oluyorlar. Yaz kampı, özellikle
de yurt dışında yaz kampı denilince, turistik gezilerin ve
eğlencenin haricinde çeşitli spor aktiviteleri, sanatsal
aktiviteler de akla gelmeli. Kanada bu imkanları iki dilde
sunması ile büyük bir avantaja sahip. Öğrenciler yaz
kampı dahilinde İngilize ve/veya Fransızcalarını da
gelirtirme fırsatı bulmuş oluyor. (60)

Üç-dört haftalık yaz kampı, yatılı veya yatılı olmamasına


bağlı olarak 1000 ila 4000 Kanada doları arasında
değişebilir. Eğer Kanada’da yaşıyor iseniz, velilere en
önemli tavsiyem yaz boyunca çocuklarını ikinci dilllerini
geliştirebilecekleri başka bir eyalette yatılı yaz
kamplarına göndermeleridir. Bu yaşlarda ikinci dil
ortamında bulunmaları bu dili geliştirmelerini ve daha
başarılı olmalarını sağlar. Bu programlar dahilinde
çocuğunuz kendisini daha yakından tanıma firsatını
edinir. Öğrenciler Kanada’nın bir eyaletinden diğer
eyaletine sunulan çok çeşitli yaz kamplarında doğayla iç
içe, yeni dostluklar kazanacakları ve sıkılmaya vakit
bulamayacakları bu programlara katılarak ufuklarını
genişletirler. Bu kamplara 8-17 yaş arası gençler ve
çocuklar katılabilir ve kamplar farklı farklı yaş
kategorilerine ayrıldığı için, kendi akranları ile güzel bir
deneyim edinebilirler. Programlara katılım için şart
aranmamaktadır. İngilizce seviyesine veya Fransızca
seviyesine göre öğrenci kampa yerleştirilir. Bu kamplarda
özel ekstra aktivite programı seçilebileceği gibi, yoğun
İngilizce veya Fransızca Eğitim veren programlar da
seçilebilir. Bunların arasında klasik programların dışına

371
Faruk Arslan

çıkan, Trailblazers programı da bulunmaktadır.


Toronto’da bulunan KGIC’nin Trailblazers – Genç
Liderler Kampı, 15-18 yaş arası dünyanın dört bir
tarafından gelen gençlere macera programı dahilinde
Kanada’nın muhteşem doğal güzellikleri içinde geçecek
güzel bir deneyime davet ediyor. Gençler İngilizcelerini
geliştirmenin yanı sıra ilk yardım, kampçılık becerileri,
pusula, GPS kullanımı, doğada yaşama tekniklerini de
öğrenebilirler. Sunulan liderlik programı etkin iletişimin
yanı sıra, kriz yönetimi, münazara, eleştirel düşünce
konularında da gelişime ön ayak olmaktadır.
Bu program sayesinde gençler kendilerini daha iyi
tanıyabilme imkanına sahip olacaklardır. Bir yandan zayıf
ve güçlü yönlerini keşfederken, bir yandan da
yeteneklerini kesefedip, takın ruhunun ve bir takımın
üyesi olmanın keyfini yaşayacaklardır. Program sonunda,
kendine olan güven duygusu sanırım hiçbir şey ile
değiştirilemez. Çok zengin olsam mutlaka gemi ile dünya
turuna giderdim. Dünya-nın dört bir yanını gezer,
istediğim yerde iner, orayı keşfedip daha sonra gemime
binip yeni ufuklara açılırdım. Çok gezen mi bilir, çok
okuyan mı demiş atalarımız. Nova Scotia eyaletinde West
Island College artık seçme derdi yok diyerek, gezme ve
okuma imkanını bir arada sunuyor. West Island College,
Terry Davies tarafından 1974 yılında kuruldu. 1000’i
aşkın öğrenci sayısı ile Kanada’da üç farklı kampüste
hizmet veriyor. 1984 yılında Birleşmiş Milletler
tarafından okullara yapılan davet sonucu ‘Barış, Birlik ve
Gelişim’ sonucu doğmuş ‘Class Afloat’ programını
kurdu. West Island College, Lünenburg, Nova Scotia’daki
kampüsünden gemide eğitim programını sunmaya devam
ediyor. Lise 10, 11 ve 12’inci sınıflar dışında, junior

372
Faruk Arslan

college ve üniversite eğitimi hakkında programları


bulunuyor. 12 kişiyi aşmayan küçük sınıfları, 25’i aşkın
dünyanın farklı noktasında durma imkanı ile öğrenciler
bir yandan dünyayı gezme imkanına sahip olurken diğer
yandan da ders görüyorlar. Bu program aynı zamanda yaz
kampı imkanını da sunuyor. Gemideki 4 haftalık yaz
kampı müthiş bir deneyim olsa gerek. Öğrenciler, 65
metre uzunluğundaki geminin dümenine geçmenin yanı
sıra, her limanda farklı kültürleri ve tarihleri tanıma
imkanını eğlenceli bir şekilde elde etmiş oluyorlar. Şehir
ve müze turları, kayak aktiviteleri ve doğa gezileri
yaşamın bir parçası oluyor. Profesyonel öğretmenler,
gemi mürettatabatı ve doktorlardan oluşan ekibin eşlik
ettiği öğrenciler, gemilerdeki konforlu, klimali kabinlerde
kalıyorlar. Gemilerde ayrıca sınıflar haricinde
yemekhane, seminer odası, bilgisayar odası da bulunuyor.
Yeni yerleri, insanları ve uzun bir gemiyi yönetmeyi
öğrenmek isteyenler bu muhteşem deneyimden mutlaka
yararlanmalıdır diye düşünüyorum.

Kamp bilgileri:
Öğrenci yaş aralığı: 15 - 18 yaş arası
Kamp Fiyatı: Kanadalı ve Amerikalı öğrenciler için
3,100, uluslararası öğrenciler için: 3,500 Kanada Doları
Fiyatlara, iki kişilik odada konaklama, 3 öğün yemek,
havaalanı transferleri, İngilizce dersleri, liderlik ve
gemicilik dersleri, sağlık sigortası ve geziler dahil.
Detaylı bilgiye www.kanadakültürmerkezi.com
adresinden ulaşabilirsiniz. (61)

ÖĞRENCİ ÇALIŞMA İZNİ

373
Faruk Arslan

Kanada’da okumayı düşünen öğrencilerin veya


Kanada’da bulunan yabancı öğrenci statüsündeki
öğrencilerin düşündüklerini önemli noktalardan birisi,
eğitim süresi boyunca çalışma imkanlarının ve eğitimleri
bittikten sonra da çalışma imkanlarının olup olmadığı
konusudur. 21 Nisan 2008 tarihi, uluslararası öğrencileri
için bu açıdan önemli bir gündür. Çünkü bu tarihte
yürürlüğe giren yeni göçmenlik yasası ile Kanada’da
eğitim gören bu öğrenciler çeşitli süreler ile yasal çalışma
izni alabilmektedirler. Öğrenciler, bir dil kursuna,
sertifika programına, lisans veya lisansüstü programa
kayıt yaptırdıkları takdirde eğitimleri süresince ve mezun
olduktan sonra belirli sürelerle çalışma izni
kazanabilmektedir.
O dönemde Kanada’nın Vatandaşlık ve Göçmenlik
Bakanı olan Diane Finley, 21 Nisan’da yayınlamış olduğu
bildiride yabancı öğrencilerin eğitim sonundaki çalışma
izinleri hakkında yapılan düzenlemeler hakkında geniş
bilgi vermişti. Bu düzenlemeler çerçevesinde Kanada’da
herhangi bir full-time yükseköğretim kurumundan mezun
olacak veya olmuş durumda olan uluslarası öğrencilerin
almış oldukları eğitimin türüne bağlı olarak 3 yıl süreli
çalışma izni başvurusu yapabilme imkanları
bulunmaktadır.
• Öğrenci sayet 2 ila 4 yıl arası bir diploma programından
mezun ise 3 yıllık çalışma izni başvurusunda bulunabilir
• 3 sömestir süreli programdan mezun ise, 12 aylık bir
çalışma izni için başvuruda bulunabilir
• 2 sömestir süreli bir programdan mezun olan öğrenciler
ise 8 aylık çalışma iznine başvurabilirler
Bu aşamada en büyük yanılgı 2 dönemlik olan programın
bir yıllık olarak algılanmasıdır. Asıl esas alınan

374
Faruk Arslan

öğrencinin eğitim almış olduğu süredir, yani 2 sömestir 8


ay eder. Bu durumda alınabilecek çalışma izni de 8 aydır.
Eğitimlerinin akabinde çalışma iznine başvurularda
aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır:
• Çalışma izinleri coğrafi bölge ayrımı yapılmadan en
fazla üç yıl geçerli olacaktır.
• Bu durumda çalışma iznine başvuracak uluslararası
öğrencilerin yeni yasa ile öncelikle iş bulma veya
ellerinde hazır iş teklifi bulundurma zorunlulukları
ortadan kaldırılmıştır. Eski yönetmelikte eğitimlerinden
sonra kısa sürede iş teklifi alma mecburiyeti yabancı
öğrencileri fazlası ile zorlamakta idi.
• Çalışma izninin açık olması; öğrencilerin kendi
bitirdikleri dalda iş bulma veya her iş değişikliğinde
tekrar çalışma izni başvurusu yapmak zorunluluklarını
kaldırmıştır.
Öte yandan öğrenci çalışma iznine başvuracak
öğrencilerin aşağıdaki şartları yerine getirmeleri
gerekmektedir:
• Geçerli bir öğrenci vizesine sahip olmak
• Resmi mezuniyet işlemlerinin ardından 90 gün içinde
çalışma izni başvurularını yapmak
• Çalışma izni alacak öğrencilerin daha önceden eğitim
dolayısıyla çalışma izni almamış olması gerekmektedir.
Kanada’da öğrenci vizeniz var iken başvuruda
bulunabileceğiniz farklı çalışma vizeleri mevcuttur.
Aşağıda bulunan çalışma izinleri için LMO diye
adlandırılan, Labour Market Opinion gerekmemektedir.
1- Kampüs içi çalışma izni
2- Kampüs dışı çalışma izni
3- Staj/Co-op çalışma izni
4- Mezuniyet sonrası çalışma izni

375
Faruk Arslan

5- Eş durumundan dolayı alınan çalışma izni


6- IT alanında çalışma izni
7- Öğrenci değişimi programları ya da uluslararası
anlaşmaların bir parçası olan çalışma programları.
Daha fazla ve detaylı bilgiye Citizenship and Immigration
Canada (CIC)’nın web sitesinden ulaşabilirisniz.
http://www.cic.gc.ca/english/study/work.asp

Bu bilgileri paylaşan Kanada Eğitim Danışmanı,


Kanada’da çıkardığımız Canadatürk’ün eğitim yazarı
Türkan İbiş’e teşekkür ederim. 2009 başında
Canadatürk’te köşe yazarı olarak işe başlattığımız
İbiş İnce profesyonel olarak Kanada eğitim danışmalığı
hizmeti vermektedir. Güveneceğiniz bir danışman. (62)

Tekrar doktora konusuna dönelim. Kanada’da doktora


başvurusu yapmakta zamanlı bir iş. İlk olarak eylül
ayından başlayarak bir kaç hafta boyunca çalışma
yapmanız ve istediğiniz üniversitelerin Web sitelerini
gezmeniz gerekiyor. Bu sayfalarda değerlendirmeniz
gereken genel kriterler; üniversitenin yeri, hocalarının
araştırma yaptığı alanlar, doktora programının zorunlu
dersleri ve sağladığı finansal kaynaklar. Bu kriterlere
göre, isteklerinize cevap verebileceğini düşündüğünüz
üniversiteleri yakın incelemeye alın. Örneğin; doktora
programının "graduate coordinator"ına, "administrative
coordinator"ına ve sizin çalışmak istediğiniz konularda
çalışan profesörlerine birer e-posta göndererek, bölüm ve
çalışmaları hakkında bilgi isteyin. Onlardan aldığınız
cevaba göre, üniversitenin uluslararasıveya göçmen
öğrencilere bakışı hakkında daha net bir bilgi sahibi
olabilirsiniz. Ayrıca, üniversiteden broşür ve başvuru

376
Faruk Arslan

formu isteyin ve bunları da detaylı olarak inceleyin. İlk


kez yurtdışında okumak için başvuru yapıyorsanız, başta
bu formları okumak ve anlamak zaman alabilir.
Akademinin kendine ait jargonunu çözmek ve aynı
zamanda Batı üniversitelerinin çalışma yapısını anlamak
ilk başta zor olabilir. Bir kaç broşür ve başvuru formu
okuduktan sonra hangi konulara dikkat etmeniz gerektiği
netleşecektir. İstediğiniz üniversitelerin başvuru formları
en geç Ekim ayında elinizde olması gerekiyor. Bu
üniversitelere başvurmaktan vazgeçseniz bile tüm
başvurularınızı yapana kadar formlarınızı atmayın. Her an
fikriniz veya olayların gidişi değişebilir. Ayrıca her
üniversite artık Web siteleri üzerinden program başvurusu
sağlıyor. Daha hızlı ulaşım ve sonuç almak mümkün Web
üzerinden.E-posta ile iletişim sağladığınız profesörlere, şu
andaki çalışma alanları, araştırma konuları ve en yeni
yayınları hakkında sorular sorun. Hatta makalelerini
nereden edinebileceğinizi öğrenin. Makalelerini okuyun
ve beğenirseniz kendi konunuz hakkında onlara yazın.
Fikir alış-verişi yapın. Ayrıca, profesörlere, bölümün
dinamikleri hakkında da soru sorabilirsiniz. Çok açık
sözlü insanlara denk gelirseniz, programın burs durumu
ve uluslararası ve göçmen öğrenciler konusundaki
politikası hakkında da bilgi alabilirsiniz. Kasım ve Aralık
aylarında başvurmak istediğiniz bölümün şartlarına göre,
TOEFL ve GRE sınavlarına girmeniz gerekiyor.
Göçmenler başvuruyu Ocak’ta yapabilir, bu imtihanları
ise Haziran’a kadar verebilir. Bu sınavlara mümkün
olduğu kadar erken girmeye calışın, eğer ilkinde gerekli
puanı tutturamazsanız yeniden girebilmeniz için zaman
kalsın. Bu sınavlarla ilgili bilgiyi Amerikan veya Kanada
Elçiliği ve Konsoloslukları'ndan alabilirsiniz. Dil bilginizi

377
Faruk Arslan

yenilemek için konsolosluklardaki TOEFL kurslarına


gitmek iyi bir fikir olabilir. Çeşitli özel kuruluşlarda da
GRE kursları veriliyor. Eğer kendi kendinize çalışabilen
biriyseniz, Barrons'un GRE kitabını alıp kendiniz çalışın.
Zaten GRE kursları da bu tarzda yazılmış kitaplardan
sorular alıp önünüze yığmaktan fazla birşey yapmıyor.
Daha önce İngilizce konuşulan bir ülkede uzun zaman
yaşamamışsanız, GRE'nin İngilizce bölümünden yüksek
bir puan almak zor olabilir. Bu açığı matematik ve
analitik düşünme alanlarında çalışarak kapatabilirsiniz.
Zaten bölümler, GRE puanlarına bakarken sizin
uluslararası veya göçmen öğrenci olduğunuzu gözönünde
bulunduruyorlar. Bu arada unutulmaması gereken bir
nokta var. GRE ve TOEFL sonuçlarınız, ilgilendiğiniz
üniversiteye zamanında gitmeyebilir ya da kaybolabilir.
Bu yüzden başvurunuzu yaparken, size gelen TOEFL ve
GRE sonuçlarının birer fotokopisini de başvurunuza
ekleyin.
Aslında GRE ve TOEFL'in çok fazla bir önemi
yok. Sonuç olarak, herkes bu sınavlardan gereken
puanları alıp bölüme gönderiyor. Asıl önemli olan sizin
diğer öğrencilerden nasıl farklı olduğunuz.Bunu da şu
kriterlerle sağlayabilirsiniz: Referans mektupları, CV'nize
koyacağınız yayınlarınız, konferans sunuşları, aldığınız
burslar ve tabii aldığınız dersler ve notları. Çoğu zaman
not ortalaması o kadar önemli bir kriter değildir. İlgi
alanınızda aldığınız derslerin notlarının ortalaması çok
daha önemli. Örneğin "Social Development" alanında
çalışıyorsanız, bu dersten A almış olmanız önemli, yani
birinci sınıfta matematikten D almış olmanız o kadar da
önemli değil. Referans mektupları ve yüksek lisans
tezinizden yapmış olduğunuz yayınlar sizin akademiye ne

378
Faruk Arslan

kadar ilgi gösterdiğinizin göstergesi.Bunlar, akademik


komitenin ilk baktığı kriterler arasında
sayılabilir.Gereken bütün evrakları tamamlayıp
başvurunuzu Şubat ayı gibi yapmaya calışın.
Başvurunuzu gönderdikten sonra, bölümünüzün
"administrative coordinator"ına (ki bunlardan her
bölümde sadece bir tane bulunur, ve bölümde herşeyi
bilen kişilerdir, çoğunlukla 'bölümün annesi"dirler) bir e-
posta gönderip, başvurunuzu gönderdiğinizi ve
aldıklarında size eksik olup olmadığını bildirmelerini rica
edin. Eksik doküman varsa, hemen bulup gönderin.
Çoğunlukla, başvurunuz değerlendirilirken, burs alma
olasılığınız da belli olur. Bazı bölümlerde başvuru ve burs
değerlendirmesi beraber yapılır ve ikisine de ayrı ayrı
başvurmanız gerekmez. Bazı bölümlerde bunlar ayrı
süreçlerdir, yine aynı 'bölümün annesi"ne ayrıca bursa
başvurmanız gerekip gerekmediğini sormayı unutmayın.
Gerçekci olmak gerekirse, Türkiye'de sosyal bilimler
konusunda yurtdışında doktora yapmak isteyen bir
öğrencinin alabileceği burs sayısı sınırlı. Türkiye'den
yurtdışında 4-5 yıl doktora yapmak için alınabilecek
burslar: YÖK veya Milli Eğitim Bakanlığı bursu. 4 yıllık
burs karşılığında 8 yıl çalışmak istemiyorsanız,
yurtdışından burs bulmaktan başka çare yok. Eğer
Kanada göçmeni iseniz devletden kredi alarak
okuyabilirsiniz, ancak ABD’de masrafları kendiniz
karşılamak zorundasınız. Masrafları karşılamanın en
sağlam yolu, doktora yaptığınız bölümün size burs
sağlaması. Bu bursun yanında ayrıca asistanlık almanız
gerekebilir. Bununla ilgili detayları da administrative
coordinator'a yazdığınız e-postada sorabilirsiniz.
Genellikle, teori ve pratik birbirinden farklıdır.

379
Faruk Arslan

Administrative coordinator'lar ümit verici konuşmaktan


kaçınırlar. Bu sizi yıldırmasın. Örneğin, asistanlık
sağlamanın garanti olmadığını söyleseler bile, bu,
"asistanlık sağlanabilir" şeklinde algılanmalıdır. O
yüzden, eğer durumunuz el veriyorsa, bir haftalığına
başvurduğunuz okula gidip görmenizde ve oradaki
insanlarla tanışmanızda yarar var. Böylece, teorinin ve
pratiğin farklarını biraz olsun birbirinden ayırabilirsiniz.
Doktora programında bölüm seçmek kadar, çalışacağınız
profesörü seçmek de önemlidir. Eğer belli bir profesör
sizinle çalışmak istiyorsa, genellikle sizin doktora
programına girme şansınız yükselir. Profesörlerin sizin
çalıştığınız alanda çalışması imkansızdır. O yüzden
seçeneklerinizi geniş tutun.
"Neden Kanada?" ve "Kanada'da hangi
üniversiteler?" konularına da açıklık getirmek istiyorum.
Kanada'nın Amerika'ya göre avantajları: Göçmen ülkesi
olması, suç oranının az olması, ve sosyal devlet
anlayışının hala hakim olması. Bu da daha az ırkçılık ve
daha çok sosyal yardım demek. Kanada, göçmen almak
isteyen bir ülke olduğundan burs alma olasılığınız da
Amerika'ya göre yüksektir. Kanada'da sosyoloji alanında
iyi üniversiteler:Toronto, York, McGill, British Colombia
ve Carleton üniversiteleridir. Toronto Üniversitesi'nin
istatistik ağırlıklı olmakla beraber burs sağlama olasılığı
diğer üniversitelere oranla yüksektir. York
Üniversitesi'nde niteliksel yöntem ağırlıklıdır ve post-
modern teoriye yatkındır. Carleton Üniversitesinde daha
önceden çok başarılı Türk öğrenciler olduğundan, Türk
öğrenci kabul etmeye yatkınlıkları olabilir.
Faruk Arslan anlatıyor: Doktora’ya alacaklarına
inanmadığım için Master başvurusu yaptığım iki

380
Faruk Arslan

üniversite Toronto’daki Ryerson ve Hamilton’daki


McMaster üniversitelerinden cevap kısa sürede gelmişti.
Ryerson’da başvurduğum gazetecilik masteri için Haziran
ayına kadar 600 TOEFL skoru getirmem veya
üniversitenin verilen tarihteki kendi dil sınavına girmem
talep ediliyordu. Skoru tutturamadığım için sınava gidip
şansımı denemek istemiştim. Okul kampüsünde sınava
girerken yeniden sanki ÖSS’na girme heyacanı yaşadım.
80 dolar vererek sınava girerken etrafımdaki binlerce
insane bakıp bu işi üniversitenin gelir kazanma kalemi
olarak gördüğü endişesine kapıldım. Bu kadar öğrenciyle
yarışmak ve en iyi skoru almak kolay olmayacaktı.
Nitekim dinleme soruları bölümünde dinletilen kasetde
konuşmalar o kadar hızlı idi ki, not almadan yakalamak
mümkün değildi. Ama not almak yasaktı. Bu sınav
üniversitede dersi anlayıp anlayamıyacağımız ölçmeye
yarıyacaktı. Sorulan sorulara aklımda kalan anahtar
sözcüklerle yanıtladım. Ancak dinlediğini olduğu gibi
yazma kısmına gelince havlu attım. Kompozisyon ise IQ
konusunda iki ünlü profesörün iki zıt tezini anlatan
makaleleri okuduktan sonra karşı tez yazmakla ilgiliydi.
Bu sınav TOEFL’dan daha zordu. Beklediğim gibi
geçemedim. Gelen mektupda üniversitenin 1100 CAD
ücretli hazırlık kursuna kaydolursam ve testleri geçersem
istediğim bölüme başlıyabileceğimi yazıyordu.
Gazetecilik masterı yapmak çok istiyordum. Ryerson 550
TOEFL skorunu kabul ediyordu, 582 almayı daha sonra
başarmıştım. Tam başlamaya karar vermişken dinlediğim
gerçek bir hikaye beni fikrimden caydırdı. Toronto
Üniversitesinde gazetecilik alanında master ve doktara
yapan Hülya isimli bir Türk kızı sıra iş bulmaya gelince
ayrımcılıkla karşılaşmıştı. Gazetelerin patronları

381
Faruk Arslan

Yahudiydi ve müslüman muhabir görmek istemiyorlardı.


Toronto Star ile yaptığı mülakatta işe kabul
edilmemesinin tek gizli gerekçesinin iyi bir müslüman
olmasada müslüman bir ülkeden gelmesi olduğunu
anlamakta gecikmemişti. Bir arkadaşının tavsiyesi ile
ismini Julia olarak değiştirdi, boynuna da birde haç taktı.
Yeni ismi ve haç görüntüsüyle mini etekli olarak Toronto
Star’a bir yıl sonra tekrar başvurdu. Bu defa işe kabul
edilmişti. Bir yıl muhabir olarak çalıştı. Ancak İsrail ile
ilgili bir haberinde Filistin yanlısı bakış açısını haberine
yerleştirince patronun dikkatini çekti. Takip altına alınan
Hülya hanım, müslüman olduğunu yapılan sıkıştırmalar
sonucu itiraf edince kendini kapı önünde buldu. Bazı
mesleklerde görünmeyen bir ayrımcılık uygulanıyordu.
Gazetecilik elit ve etkin bir meslek sayıldığı için bu alan
onlardan biriydi. Hülya çareyi vatanına dönmekte
bulmuştu. Okuyacağınız alan eğer size piyasada iş vaat
etmiyorsa ve bu ülkede iş arayacaksanız ısrar etmenizin
bir anlamı yoktu. Mc Master üniversitesine Sosyoloji
alanında başvurmuştum. Gelen yazıda mülakata
çağrılıyordum. Sosyolojide master yaparsanız iş arama
alanınız Sosyal Workerlığa göre daha kısıtlı oluyor. Fazla
kaliteli bir göçmeni istihdam etmektense Kanadalı, ana
dili İngilizce olan, kültür uyumu sorunu yaşamıyacak
birini işe alıyorlar. Bu nedenle çalışanların yüzde 90’ı
göçmen kökenli olan Sosyal görevlilik mesleği daha
cazipti.
Göçmenliğin en iyi tarafı yabancı öğrenciye göre
kolej ve üniversite bedellerini Kanadalılar gibi yarısını
ödemeniz. Üstelik devletden kredi almanızda
mümkün.Centennial Kolejinde okul masrafım iki dönem
için 5000 dolardı. Kredi başvurusunu Mayıs ayında

382
Faruk Arslan

yapmış, Haziran ayında olumlu yanıt almış, Temmuz


ayında ise 150 CAD depositi ödeyerek kesin kayıt
yaptırmıştım. Okula 2002 Eylülünde başlarken federal
devletin ve eyaletin ortaklaşa sunduğu kredi belgesini
kolejden alıyorsunuz. Başka geliriniz yoksa ve aileli
iseniz hesap kitap yaparak okul ve kitap ücretinin yanısıra
geçinme bütçeside veriyorlar. Dolayısıyla yıllık 17 bin
dolar borçlanıyorsunuz. Başvururken 3000 dolarlık
Milenyum bursuna başvurmayı unutmayın, bu bursun geri
ödemesi yok. Ayrıca koleje hemen burs için başvurun,
eğer hiç almamış iseniz 400 dolarlık bursun çıkması
büyük ihtimal. Kasım ayında kolej bursumu almıştım.
Eğer benim gibi 4 ortalama ile okursanız 3000 dolar ve
mezun olduktan sonra ödemelerinizi aylık 150 dolarlık
taksite yayarak düzenli öderseniz bir yıl sonra
borcunuzdan 6000 dolar silindiğine dair mektup
alıyorsunuz. 30 yaşını geçenler için bu uygulama
sözkonusu. 17 bin dolardan ödeyeceğiniz bölüm sadece
5000 dolara kadar düşmüş oluyor. 2 yıllık Kolej için 34
bin dollar borçlanacağınızı peşinen hatırlatayım.
Üniversitelerin yıllık 10 bin dolar okul bedeli var. 12 bin
dollar geçinmeniz için verilirse yıllık 22 bin dollar
borçlanırsınız. 4 yıllık bir üniversite 88 bin dollar
borçlanmanız anlamına gelir. Hukuk ve Tıp fakültelerinde
bu rakam 150 bin doları bulabilir.
Kolej ve York Üniversitesindeki öğrenci hayatı
yeni arkadaşlar edinme ve ülkeyi tanıma adına müthiş bir
deneyimdi. 150 kişilik devremizde okuyanların yüzde
95’inin bayan olması karşısında şok olmuştum. Kendimi
Osmanlı hareminde harem ağası gibi hissediyordum.
Sosyal Workerlık ve Sosyoloji meğerse kadınların seçtiği
bir meslekmiş. İlk aylar oldukça zor geçti. Akademik

383
Faruk Arslan

İngilizceye uyum sağlamam 3 ayımı aldı. Gece yarılarına


kadar ders çalışıyor, bilmediğim kelimeleri çıkarıyordum.
Hergün verilen ödevleri ve okumaları, yazmaları
yetiştirmek tüm vaktimi alıyordu. Kanadalıların ne kadar
kültürsüz, tembel ve cahil olduğunu anlamam kısa
sürmüştü. Kanada tarihi dersinde profesör derse bir test
yaparak başlamıştı. Kanada’yı John MacDonalds’ın
kurduğunu bilmeyecek kadar cahil olan Kanadalılara
lisede ne öğretildiğini doğrusu çok merak etmiştim.
Atatürk’ü bilmeyen bir Türk düşünebiliyormusunuz?
Sınıfta sadece 5 kişi Kanada’nın kurucusunu bilmişti.
Benim dışında diğer 4 kişide Kanada’ya yeni gelmiş
göçmenlerdi. Dersler ilerledikçe ve ilk sınavların
sonuçları açıklandıkça hayretim daha da arttı. Sınıfta
zevzek zevzek konuşan boşboğazlı Kanadalı gençler en
düşük notları alırken, en yüksek notu olan ilk 10 kişi ben
dahil göçmenlerdi. Gurup çalışmalarında göçmenlerin
gayreti olmasa bu Kanadalıların sınıf geçebileceği bile
şüpheliydi. Kanadalılardan sadece birkaç öğrenci parlak
sonuçlar almıştı. Onlarda üniversite yerine niye Koleje
geldiğini sorguluyor, gelecek sene üniversiteye
başvurmak için Koleji atlama taşı olarak kullandığını
söylüyordu. Geriye kalanı dökülüyordu. Pek çok kız
öğrencinin en az iki erkek arkadaşı vardı. Erkekler değil
kızlar erkekleri avuçlarında oynatıyordu. Kimi isterlerse
onunla bir gecelik yatıyorlardı. Bunun karşılığında
kendilerine pahalı hediyeler aldırıyorlar ve faturalarını
ödetiyorlardı. Bir erkek arkadaş hepsine yetişemediği için
iki veya fazlasını aynı zamanda idare ediyorlardı. Bir sınıf
tartışmasında bir sınıf arkadaşım iki erkek arkadaşının
birbirini neden kıskandığını anlıyamadığını, eğer isterse
ikisine de tekme vurabileceğini anlatmıştı. Kızlara

384
Faruk Arslan

peşinen evli ve iki çocuk babası olduğumu söylemesem


canlı canlı yiyeceklerdi. Gözleri kan çanağına dönüşmüş,
ders de uyuklayan bu Kanadalılardan bazılarının çalışarak
okuduğunu sonra öğrenecektim. Nedense bazıları kredi
almayı tercih etmemişti. Bazısı 50 yaşında meslek
değiştirmeye karar vermiş, kimisi üç çocuklu yalnız bir
anne olarak kurtuluşu okumakta görmüştü. En iyi
arkadaşım bir Sırp olan Suzanna’ydı. Türkçe bilen,
gençliğinde bir Türk sevgilisi olan Suzanna, 2 yıl
Carleton Üniversitesinde Ortadoğu üzerinde Osmanlı
politikaları masterı yapmış, ancak mezun olduktan sonra
iş bulamayınca Kolej eğitimine dönmüştü. Fazla kaliteli
olmak Kanada’da büyük bir sorundu. Kaliteli işler
‘Beyaz Kanadalı’lara ayrılmıştı. Suzanna ile iyi bir ikili
oluşturarak tüm gurup çalışmalarından ve imtihanlardan
başarıyla ayrıldık. Kanada yüksek eğitiminde vize ve
finallerle ders geçilmiyor. Hocalar sürekli kompozisyon
ve araştırma ödevleri veriyorlar, gurup çalışması
yaptırıyorlar ve devamiyete bakıyorlardı. Bu şartlarda
Türkiye’de üniversite okuyanların çoğunun burada mezun
olamayacağına bahse girerim. Üniversitede okumak
Kolejden çift kat daha zordu. Başlayanlardan ancak yarısı
havlu atmadan mezun olabiliyordu. Ödevsiz günün
geçmediği eğitimimizde bir senenin sonunda 350 sayfa
ödev yazdığımı farkettim. Not ortalamam ile ilk beşe
girmiştim.
Kolejin 2. sömesterinin sonunda gelecek Eylülde
staj yapacağımız işyerlerimiz mülakatlarla belirleniyordu.
Placement, Co-Op ve Field Placement diye staj seçimleri
Kolej ve üniversitelerde bölümüne göre sözkonusudur.
Bunlardan Placement dışındakilerde işyeri size ücretde
öder. Ancak mülakatlar ciddi işe alma görüşmeleri kadar

385
Faruk Arslan

sıkı geçer. Bizim bölümümüzde ‘Placement’ denilen bir


nevi gönüllü çalışma metodu kullanılıyordu. Koleje
başvuran 150’ye yakın devlet veya özel sektör kuruluşları
elemanlarını henüz Kolejde iken seçiyordu. Toplam 5
işyeri ile mülakat yapma hakkımız vardı. Bizim
seçtiğimiz yerlere herkes talip olursa bilgisiyar kurası
çekiliyordu. Sonuçta yazdığım yerlerden 3 tanesi ile
mülakat yapma hakkı kazandım. Resumenizi hazırlayarak
ve görüşeceğiniz kurumu web sayfalarından araştırarak
mülakata hazır gitmelisiniz. İlk görüştüğüm kurum
Spastik özürlü çocuklara ev imkanı sağlayan ve başlarına
Sosyal işci arayan, devlet destekli bir sosyal kurumdu.
Görüşme sırasında Resumeme bakan mülakatcı evvelki
mezuniyet ve iş tecrübelerimi görerek irkildi.‘ Biz
verdiğimiz özel eğitim sonrası 5 yıl ayrılmayacak eleman
arıyoruz. Yıllık 42 bin dolar maaş paketi sunuyoruz.
Senin gibi eğitime sahip olanlar fazla durmuyor’ diye
önyargısını belirtti. ‘15 yaşında spastik özürlü genç bir
kız size aşık olduğunu, eğer cinsel ilişkiye girmezseniz
kendini öldüreceğini söylerse ne yaparsınız’ diye bir soru
yöneltti. ‘ Evli ve iki çocuk babası olduğumu söylerim’
diye cevap verince hafifce tebessüm etti. Yanlış cevap
verdiğimi anlamıştım. Doğru cevap durumu üst amirime
rapor etmek olmalıydı. İkinci mülakat kurumum
Greenwood Society, yılda 1000 gönüllü çalışanı sayısız
vakıf işinde istihdam eden bir koordinatör arıyordu.
Gazetecilik ve Kanada’da yaptığım gönüllü vakıf işleri
tecrübem bu sefer işe yaramıştı. Mülakatcı üç tane 5, bir
tane 4 puanı vermişti. Bu işi de doğrusu sevmiştim. Son
mülakatcı Greenwood Community Center adında Çinli
yeni göçmenlerin ev kiralama sorunlarını çözecek bir
Sosyal Ev Koordinatörü arıyordu. Bu mülakatdan 5

386
Faruk Arslan

üzerinden 5 almama sevinemedim. Çünkü en iyi notu


aldığım bu işyerine gitmek zorundaydım. Beğendiğim
işyeri 5 üzerinden 5 not verdiği sınıf arkadaşımı seçmişti.
İşyeri ile sözleşme imzalamadan Kolejin 2. senesine
başlıyamıyorsunuz. Çünkü 2. yılın ilk sömesterinde 2
gün ders 2 gün staj yerine; 2. kış sömesterinde ise
haftanın dört günü staj yapacağınız yere işe gider gibi
gitmelisiniz. Okulu bitirirken işyeriniz sizi resmen işe
almaya karar verirse orada kalıyorsunuz. Aksi takdirde iş
aramalısınız. Sosyal Görevli ünvanı kazanabilmek için
son bir defa 3 ana dersten devlet imtihanına giriyorsunuz.
Regina’da iş hayatına atıldığım için okul maceram burada
kesintiye uğradı.
Eşimde Regina’ya geldikten sonra Richard Beauty
College’e başvurarak kuaförlük alanında 10 ay okudu ve
bitirdi. Yetişkinler liseyi bitireli 5 yıl olmuş ise genellikle
‘ mature’ öğrenci olarak hemen okula kabul ediliyor. Bazı
kolejler yazılı komposizyon imtihanı yaparken, kuaförlük
gibi teknik bir meslekte sözlü yapılan kabul görüşmesinde
yeni gelen göçmenin İngilizceyi kullabildiğini,
anlayabildiğini tesbit etmeleri yetiyor. Özellikle
bayanların okuması için Kanada ideal bir ülke. Kanada
aslında erkeklerin köle olduğu kadınların ve çocukların
efendi olduğu bir ülke. Erkek hakimiyeti bu ülkede fazla
uzun sürmüyor. Benim gibi muzmin kılıbıklar için ideal
bir mekan, ancak maço ve taşfırın erkeklerinin
‘yumoşlaşmazlarsa’ akibetlerinin Kanada’da pekte iyi
olmayacağını garanti edebilirim. Çoğunluğu boşanıyorlar.
Gözü açılan ve zincirlerini kıran kadınlar ekonomik
özgürlüklerini elde ettikten sonra veya önce Kanada’ya
uyum sağlayamayan Doğu erkeklerini kapı önüne
koyuyorlar. Yalnız annelere devletin verdiği işsizlik

387
Faruk Arslan

parası yüksek olduğu için aslında ekonomik


özgürlüklerini beklemeleri de gerekmiyor. 11 yıllık ev
hanımı eşim bile kolej bitirip meslek sahibi oldu. Hemde
okulu birincilikle 93 not ortalaması ile tamamladı, tüm
Kanadalıları geçti. Göçmenlerin Kanadalılardan daha iyi
okuduklarını belirtmiştim. Okuması için yine öğrenci
kredisi almış, 17 bin dollar borçlanmıştık. Kanada’ya
geldiğiniz ilk yıllarda yıllık geliriniz düşük iken kredi
alırsanız pek çok ödeme kolaylığı ile karşılaşıyorsunuz.
Eşim çok iyi okuduğu ve 30 yaşına bastığı için 8600
CAD’lık kısmını hemen sildiler. Yıllık aile gelirimizin
çok yüksek olmaması nedeniyle eyalet ve federalden
verilen kredilerin yarısı borç hanesinden düşüldü.
Geliriniz yüksekse zaten öğrenci kredisi alamazsınız veya
düşük alırsınız. Düzenli ödeme takvimine bağlarsanız bir
yıl sonra geri kalan yarısınıda düşmeleri muhtemel.
Kuaförlerin yüzde 99 iş bulma garantisi var. 3500 saat
çalıştıkları taktirde işyeri açabiliyorlar. Okulda geçen
zaman iş tecrübesi saati olarak sayılıyor. Bu nedenle
eşimin 2400 saat başkasına ait işyerlerinde çalışması,
tecrübe kazanması gerekiyordu. Bu döneme kalfalık
dönemi diyorlar. Dönem sonunda gerekli yazılı ve pratik
imtihanları vermesi halinde usta olarak kendine ait
işyerini açabiliyor. Eğer Kanada’da birşeylere sahip
olmak istiyorsanız, karı-koca birlikte çalışmanız elzem.
Tek maaşla eğer saat ücretiniz en az 20 CAD ise belki
rahat yaşarsınız, ev-araba alabilirsiniz, ancak eşinizde
çalışırsa daha büyük ev, daha yeni araba alabilirsiniz.
Çocuklarınızı özel okulda okutabilir, daha rahat tatile
çıkabilirsiniz. Eşiyle kavgalı erkeklerin Kanada’dan uzak
durmalarını tavsiye ederim. Okuyan, çalışan kadın ipleri
tamamen ele geçiriyor. Fazla özgür kadın boşanıyor.

388
Faruk Arslan

BURS İMKANLARI

Türk öğrenciler Kanada' da eğitimlerini


sürdürmek için birçok kaynaktan karşılıklı veya
karşılıksız burs bulabilirler. Unutulmaması gereken,
Türkiye genelindeki eğitimin aksine Kanada'da eğitim ve
öğretimin paralı olduğu ve eğitim kurumlarının arz/talep
doğrultusunda yıllık harçlarını (tution) belirlemesidir.
Uluslararası öğrenciler Kanada' da eğitim imkanlarını
değerlendirirken okul harçlarını ciddi olarak göz önünde
bulundurmalıdırlar. Kanada' da göçmenlik yasalarına göre
uluslararası öğrenciler okul harcını karşılayabilmek için
Kanada vatandaşlarının aksine bankalardan yahut ilgili
devlet kuruluşlarından kredi alamazlar. Kredi şayet
öğrenci "göçmen" statüsüne geçerse mümkün olabilir.
Ancak öğrenciye kefil olacak bir Kanada vatandaşı veya
göçmeni bulunabilmesi durumunda öğrenciye kredi
verilebilir. Kanada üniversitelerinden "lisans" düzeyinde
eğitim görmek için burs bulmak genelde çok istisnai bir
durumdur. Eğer öğrencinin lise mezuniyet ortalaması çok
başarılı ise ilgili üniversiteden karşılıksız kabul bursu
(entrance scholar) veya bir defaya mahsus ödül bursu
(fellowship) almak mümkün olabilir. Üniversiterin
başvurulacak bölümleri ile bu konu ayrıntılı olarak
görüşülmelidir. Unutulmaması gereken, bu tarz burslara
başvurulması düşünülüyorsa kesinlikle departmanların
belirlediği son gün tarihlerinin (deadline)
kaçırılmamasıdır.
Türkiye' de Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) her
yıl belirli sayıda öğrenciye karşılıklı olmak şartı ile yurt
dışına Master veya Doktora (veya ikisi birden) yapılması

389
Faruk Arslan

için burs vermektedir. YÖK geri ödemeyi 2 şekilde kabul


etmektedir: burs tutarı karşılığı para veya burs süresinin 1
misli süre boyunca öngörülen Türk Devlet üniversitesinde
çalışma. Bu konu ile daha ayrıntılı bilgi için lütfen YÖK
ile temasa geçiniz. Kanada'da ve A.B.D. 'nde YÖK bursu
ile okuyan birçok öğrenci bulunmaktadır. Eğer bu bursu
almak ile ilgileniyorsanız, eğitimini tamamlamış ve
Türkiye'ye dönüş yapmış eski öğrenciler ile konuşmanız
sizin çok lehinize olabilir. Uluslararası öğrenciler
"öğrenci belgelerini" ibraz ederek kabul edildikleri okul
kampüsü dahilinde part-time olmak üzere çalışabilirler.
Part time iş haftada 20 iş saatini aşmamalıdır. Bu tarz bir
işin öğrenciye getireceği maddi imkan haftada $100 - 200
arasında değişebilir. Birçok yabancı öğrenci bu şekilde ev
kirasını ve diğer masraflarını karşılayabilmektedir. Fakat
kampüs içinde iş bulmak genelde zordur. Sizin gibi
yüzlerce yabancı öğrenci olduğunu unutmayın! Ayrıca
haftada 15-20 saat süren bir part time iş, öğrencinin zaten
yüklü programını biraz daha zorlaştırabilir. Kanada’da
burslu okumak için en az 580 TOEFL puanı almak ve not
ortalamanızını ise en az 100 üzerinden 70 olması
gerekiyor. Bunun dışında başvurulan programlara göre
özel yetenek ve becerileriniz de burs almanızda etkili
oluyor. Kanada’da genellikle üniversiteler burus veriyor
ancak tam bursun verildiği durumlar çok sınırlı.Ancak
Kanada’da burslu olarak okuyan 15-20 öğrenci
bulunuyor. Genellikle Bilgisayar ve elektronik
mühendisliği, siyaset bilimien fazla tercih edilen bölümler
oluyor.

Aşağıdaki üniversiteler en fazla burs veren okullar.

390
Faruk Arslan

University of Toronto Tel: 416 978 20 11 Web sitesi:


www.utoronto.ca

York University Tel: 416 872 96 75 Web sitesi:


www.yorku.ca

Concordia University Tel: 514 848 24 24 Web sitesi:


www.concordia.ca

University of Ottowa Tel: 877 868 82 92 Web


sitesi:www.uottowa.ca

Carleton University Tel: 613 520 74 00 Web sitesi:


www.carleton.ca

Mcgill University Tel: 514 398 44 55 Web sitesi:


www.mcgill.ca

University of British Columbia Tel: 604 822 22 11 Web


sitesi:www.ubc.ca

Trent University Tel: 705 748 10 11 Web


sitesi:www.trentu.ca

Bu üniversiteler dışında aşağıdaki internet adresinden


diğer üniversiteler hakkında da bilgi alınabiliyor.
www.studyincanada.com (63)

VİZE İŞLEMLERİ

Diğer ülkelerde olduğu gibi, Kanada büyükelçiliği


de vize konusunda katı kurallara sahiptir. Kanada

391
Faruk Arslan

Büyükelçiliği Vize Görevlileri, Kanada'ya gerçekte ne


amaçla gitmek istediğiniz konusunda sizden inandırıcı
deliller isteyecektir. Kanada'da öğrenci olurken aslında
gerçek amacınız Kanada'ya yerleşmek, Kanada'da bir
şekilde iş bulup çalışmak ise vize almanız olası değil.
Amacınız gerçekten Kanada'da herhangi bir işte
çalışmadan tamamen kendi maddi olanaklarınızla eğitim
almak ve bu eğitim sonunda Türkiye'ye geri dönmek ise
vize almanız biraz daha kolay olacaktır. Ancak, bu
niyetinizi ispat etmeniz gerekecektir. Amacınızı nasıl
ispat edebilirsiniz? Vize görevlileri, sizin Türkiye ile
aranızda sıkı sıkıya bağlar olduğuna, Kanada'da
alacağınız eğitim ve kalışınızla ilgili tüm masrafları
Kanada'da çalışmadan rahatlıkla karşılayabileceğinize,
bugüne kadar almış olduğunuz eğitimlerin nitelikli
olmasına ve Kanada'da eğitim almanızın sizin için
gerekli ve önemli olduğuna inanmalıdır. Kanada
vizesinde gerekli belgeler:
- Diplomanız ve onaylı fotokopisi
- Öğrenci iseniz geçerli öğrenci belgesi aslı
- Bugüne kadar almış olduğunuz tüm sertifika ve/veya
kurs bitirme belgeleri asılları
- Sizin ve/veya ailenizin maddi durumunu ortaya koyan
tüm resmi evraklar (Banka yazıları, banka hesap
cüzdanları fotokopileri, sizin veya ailenizin sahibi olduğu
ev, arsa, araba gibi taşınır veya taşınmaz tüm menkullerin
tapu, ruhsat fotokopileri). Bankadaki para durumunuzu
ortaya koymak için lütfen tüm hesaplarınızı tek bankada
birleştirin.
- Bir işyerinde çalışıyorsanız, maaş bordronuz ve
işyerinden izinli ayrılıyorsanız izin yazınız
- Anne-babanız çalışıyor ise, maaş bordroları

392
Faruk Arslan

- Gerekli vize ücreti Vize Ücreti:


Tek giriş ziyaretçi vizesi: 75 Kanada Doları
Çok girişli ziyaretçi vizesi: 150 Kanada Doları
Çok girişli öğrenci vizesi: 125 Kanada Doları
Bu ücretler Kanada elçiliğinin Dışbank'taki hesabına
yatırılır ve geri iadesi söz konusu değildir.
12-24 hafta arası Kanada'da eğitim görecekseniz,
size kısa süreli öğrenci vizesi verilecektir. Kanada’da
sayısız dil kursu var. Herhangi birini salık vermek
istemiyorum. Yukarıda sayılan vize evraklarını
tamamlamanız durumunda, vizeniz ortalama 3 iş günü
içinde onaylanır. Bu tür bir vizenin uzatılması, Kanada'da
sağlık muayenesine girerek mümkündür. Ancak sağlık
harcamalarının çok pahalı olduğu Kanada'da böyle bir
sağlık muayenesine girmek ve sağlıklı olduğunuza dair
rapor almak size çok pahalıya mal olacağından bu raporu
Türkiye'de almanız tavsiye edilir. Kanada'da 6 aydan
daha uzun süre eğitim almayı planlıyorsanız, o zaman
uzun süreli öğrenci vizesi almanız gereklidir. Bu vize
türü, Kanada'da yasal olarak öğrenci olduğunuz sürece
uzatılabilir. Ancak bu vizenin onaylanması için
Kanada'da 6 aydan fazla kalmayı planlayan herkes gibi
sizin de Kanada Elçiliği'nin anlaşmalı olduğu tıbbi
kurumlardan sağlıklı olduğunuza dair bir rapor almanız
gerekir. Sağlık raporu tamamlama işlemi 2-3 hafta kadar
sürmektedir, fakat bazen daha uzun süre aldığından,
Kanada'da 6 aydan daha uzun süre kalmayı
planlıyorsanız, vize başvurunuzu en az 1 ay öncesinden
yapmanız gerekir. Kanada, bir çok yönden hastalıklardan
arınmaya çalışan bir ülkedir. Bu ülkede 6 aydan daha
uzun süre kalmayı planlayan herkes, konumu ve vize
durumu ne olursa olsun Sağlık Raporu almak

393
Faruk Arslan

durumundadır. Bu rapor, bulaşıcı bir hastalığınız


olmadığı konusunda Kanada Göçmenlik Yetkililerini
tatmin etmelidir. Bu, sadece sizin değil, aynı zamanda
Kanada'da yaşayan tüm insanların bulaşıcı hastalıklardan
korunması anlamında düşünülen bir önlemdir.
Vize: Önünüzdeki en büyük ve en önemli engel
mi? Yurtdışı eğitiminde karşılaşabileceğiniz en önemli
engel vizedir ve şu unutulamamalıdır ki bu engeli aşmak
herkes için kolay değildir. Herkes için kolay değildir
diyoruz çünkü vize alınması şansa, hazırladığınız
evraklara, gerçek niyetinize ve daha burada
sayılamayacak bir çok nedene bağlıdır. Bu nedenlerde
durumunuzu çok kolay, çok zor hatta imkansız bir hale
getirebilir. Önceliklerinizi belirlerken vizeyi birinci
planda düşünün!Yurtdışında eğitim almayı planlıyorsanız,
birinci önceliğiniz gideceğiniz ülkeye vize alıp
alamayacağınızı düşünmek olmalıdır. Vize
alamayacağınız açıkça belli iken, önceliğinizi vize yerine
okul seçimine verirseniz, okul seçimi için boşu boşuna
zaman harcamış olursunuz. Vize alamadıktan sonra,
doğru bir okul seçmiş olmanız veya kendinizi buna
hazırlamış olmanız hiç bir anlam ifade etmeyecektir.
Okula kayıt olmakla vizenizi garantilemiş
olmazsınız! Bu konunun altını çizerek hatırlatmak
istiyorum. Yurtdışında herhangi bir okula kayıt olmakla
vizeyi kolaylıkla alacağınızı düşünüyorsanız hayal
kırıklığına uğrayabilirsiniz. Vize almak için eğer bir
okula kayıt olmak, o okuldan yazı almak, hatta gitmeyi
planladığınız ülkeden birilerinin sizi davet etmesi tek
başına yeterli olsaydı, şuna emin olun ki, hiç kimse
kamyon kasalarında veya teknelerde ölümü göze alarak
kaçak yollardan yurtdışına çıkma girişiminde

394
Faruk Arslan

bulunmazdı. Peki vizede aranılan temel şart nedir? Vizede


aranılan temel şart, sizin niyetinizdir. Eğer, gitmek
istediğiniz ülkeye yerleşmek, orada çalışmak, daha iyi bir
yaşam kurmak niyetinde iseniz vize almanız neredeyse
imkansızdır.
Gelişmiş ülkeler, getirecekleri döviz ile
ekonomilerine katkıda bulunacak kişilerin ülkelerine
gelmesini istemektedir.Vize almada en önemli gösterge,
sizin veya ailenizin maddi gücüdür. Ekonomik gücünüz
iyi ise, vize almanızda bir sorun yaşamamanız gerekir.
Ekonomik gücünüz yeterli değilse, vize almanız o ölçüde
güç olabilir.Vize almanız esnasında bu niyetinizi (ben dil
kursuna gitmek istiyorum, ingilizce öğrenmem gerek,
ülkenizi çok merak ediyorum, şöyle bir gezmek istiyorum
vs) demek yeterli değildir. Niyeti gerçekten böyle olan
da, olmayan da buna benzer şeyler söylemektedir.
Niyetinizin ne olduğunu, vize başvurunuz sırasında ilgili
konsolos sizi sorgulayarak öğrenmeye çalışacaktır.
Aslında birinin gerçek niyetini ortaya çıkarmak, işini iyi
bilen vize görevlisi için çok kolaydır. Türkiye'de işi
olmayan, iş bulması kolay olmayan ve parası olmayan
birinin vize almak için gösterdiği amaç ne olursa olsun
vize alması mümkün değildir. Niyetinizi ortaya çıkarmak
için sıkça sorulan sorular şunlardır: Para; yurtdışına ister
turistik ister eğitim amaçlı gidin, bu amacınızı
gerçekleştirmek için ekonomik gücünüzün çok iyi olması
gerekir. Paranız var ise dünyada size kapısını açmayacak
ülke yoktur. Çünkü her ülke, ekonomilerine döviz
kazandıracak yabancıların gelmesinden memnuniyet
duyar. Ancak paranız yok ise, bu durumda gideceğiniz
ülkenin ekonomisine yük olacaksınız demektir, bu da vize
alamamanız için geçerli bir sebep olarak kabul edilir.

395
Faruk Arslan

Gitmek istediğiniz ülkeye hangi amaç ile gitmek


istiyorsunuz? Turistik gezi için gidiyorsanız, neden bir
başka ülkeye gitmiyorsunuz? Turist olmak için maddi
gücünüz ne kadar? Daha önce yurtiçinde veya yurtdışında
nerelere yerli veya yabancı turist olarak gittiniz? Eğitim
amacı ile gidiyorsanız, Türkiye'de mezun olduğunuz okul
ve bölüm ile, yurtdışında eğitim almayı düşündüğünüz
okul arasında ilişki var mı? Örneğin, kuaför iseniz ve
İngilizce kursuna gidiyorsanız, İngilizce öğrenmek sizin
için neden bu kadar önem taşıyor? İşiniz; Türkiye'de ne iş
yapıyorsunuz? En son hangi işte çalıştınız? Çalıştığınız
işte sigortanız var mı? Çalıştığınız işyeri, amacınız ile
ilgili mi? Örneğin bir muhasebecide çalışıyorsanız ve
İngilizce kursuna gitmek istiyorsanız, muhasebe ile
İngilizce arasında ne tür bağlantı var? İngilizce öğrenmek
muhasebe mesleğinde ne kadar gerekli? Eğitim;
okulunuzdan ne zaman mezun oldunuz? Hangi okuldan
mezun oldunuz? Mezun olduğunuz eğitim dalının
Türkiye'deki iş bulma olanakları nelerdir ve is bulmanız
kolay mıdır? Şu anda mezun olduğunuz bölüm ile ilgili
bir iş yapıyor musunuz? Okuldan mezun olduktan sonra
hangi işlerde çalıştınız? Mezun olduğunuz dalda
Türkiye'de yeterli iş alanı yoksa vize almanız bir hayli zor
olacak demektir. Maddi Durum; amacınızı
gerçekleştirecek maddi gücünüz var mı? Aylık kazancınız
ne kadar? Örneğin turist olarak Amerika'ya gidiyorsanız
ve ayda 500 Milyon TL kazanıyorsanız, size zar zor
yetecek bu gelir ile, ABD'ye turist olarak gitmek sizin
için fazlasıyla lüks değil mi? Eş-akraba-tanıdık;
gideceğiniz ülkede tanıdık ve akrabalarınız var mı? Eğer,
oraya yerleşik akrabanız varsa maddi durumları oldukça
iyi ve ödedikleri vergiler çok yüksek olmadığı sürece vize

396
Faruk Arslan

almanız çok zor. Vize görevlisi, oraya yerleşen akrabanız


gibi sizin de aynı şekilde oraya yerleşeceğinizi
düşünecektir. Ailevi durum; aileniz ne iş yapıyor, kaç
kardeşsiniz, ailenizde geçimi kimler sağlıyor, anneniz,
babanız kardeşleriniz ne iş yapıyor? Evli iseniz, eşiniz ne
iş yapıyor? Eşiniz şu anda nerede oturuyor, kaç
çocuğunuz var?Bölgesel ayrımlar; Türkiye'de bazı
yerlerden olanların vize almaları oldukça zordur. Örneğin
Aksaray, Kahramanmaraş gibi İngiltere'ye çok göç veren
yerlerden başvuranların İngiltere için vize almaları biraz
zor olabilir.
Vize almada bazı küçük ipuçları verelim.Bankada
yüklü miktarda para gösterin. Ne kadar nakit
kullanılabilir paranız varsa bunu ispatlamalısınız. Tüm
paranız tek bir hesapta ve tek bir bankada olmalıdır.
Örneğin bir bankada 3 Milyar, diğerinde 4 milyar
diğerinde 5 milyar TL gösterip, benim 12 Milyar liram
var diyemezsiniz. Bu paralarınızın tamamını toplayıp tek
hesapta göstermeniz gerekir. Ayrıca, göstereceğiniz
hesabınız uzun zamandır işleyen ve giriş-çıkış niteliğinde
hareketler olan bir hesap olmalıdır. Örneğin, vize
başvurunuza bir kaç hafta kala bankaya birden bire para
yatırmış olmanız, bu parayı birilerinden borç aldığınızı
gösterir. Eğitiminiz amacınız ile ilişkili olmalıdır.Örneğin
2 yıllık bir yüksekokulun, seramik bölümünden mezun
iseniz ve yurtdışında İngilizce öğrenmek istiyorsanız,
neden İngilizce öğrenmek istediğiniz konusunda mantıklı
nedenleriniz olmalı. (İngilizce çok popüler bir dil,
günümüzde herkesin bilmesi gerekir) gibi açıklamalar
yetersizdir. Nedenleriniz mantıklı ve kabul edilebilir
olmalıdır. Mezuniyet tarihinizle vize başvurunuz arasında
ne iş yaptığınızı ispatlamanız gerekir

397
Faruk Arslan

Eğer, okuldan yeni mezun olduysanız sorun yok, ancak


bir kaç yıl önce mezun olduysanız ve halen işsizseniz,
bunu açıklamanız gerekir. Konuşurken inandırıcı ve sakin
olun.Vize amiri size sorularını, bir kaç defa ve her
defasında farklı şekillerle soracak ve yalan söyleyip
söylemediğinizi ortaya çıkarmaya çalışacaktır. Bu
nedenle cevaplarınızı sakin bir şekilde vermelisiniz.
Cevaplarınız mantıklı ve kabul edilebilir olmalıdır. Vize
görevlisi sizi sinirlendirebilecek soruları yöneltebilir. Size
yöneltilen sorular ne kadar sinir bozucu veya mantıksız
olursa olsun, sakince cevap verin.
Adım Adım Öğrenci Vizesi Başvurusu şöyle
olmalı. 1. Adım : Öğrenci vize başvuru formlarını almak
öğrenci vize formunu ülkenizdeki Kanada Konsolosluğu,
Yüksek Komisyon ya da Kanada Eğitim Merkezi'nden
alabilirsiniz. Başvuru formu ve gerekli olan diğer
dokümanlar en yakın vize ofisine verilmelidir. Yanlızca
ABD vatandaşları ya da göçmenleri, St-Pierre ve
Miquelon vatandaşlari, ya da Kanada'da çalışan ya da
öğrenci izni olan kişilerin bakmakla yükümlü olduğu
yakınları, Kanada sınırlarında öğrenci vizesi alabilirler.
2. Adım : Gerekli olan dokümanların tamamlanması.En
önemli konulardan birisi, öğrencinin başvurusu için
gerekli olan dokümanlarin tamamının eksiksiz
verilmesidir. Eksik dokümanlar vize alma sürecinin
uzamasına sebep olabilir.

Öğrenci vizesi başvurusunda bulunması gereken evraklar


aşağıdaki gibidir: I. Kimlik Belgesi: Süresi geçmemiş ve
geçerli pasaportun fotokopisi, seyahat belgesi ya da
başvuru sahibinin vizenin verildiği ülkeye tekrar geri
döneceğini gösteren kimlik kartı ve tüm aile fertlerinin

398
Faruk Arslan

isim ve doğum tarihlerinin arkasında yazılı olduğu 4 adet


yeni vesikalık fotoğraf (2" x 2.5") gereklidir. Vize
memuru orijinal pasaportu ya da seyahat belgesini
görmek isteyebilir ve eğer gerekliyse bunu belirtir. II.
Maddi durumunuzu ve Kanada'da bulunacağınız süre
boyunca yaşam ve eğitim giderlerinizi karşılayabilmeye
yeterli gelirinizin bulunduğunu gösteren belgeler ile bir
yıllık giderleriniz ve dönüş biletinizi karşılamak üzere,
kalacağınız her yıl için 10,000 Kanada doları gereklidir.
Maddi durumunuzu belgeleyecek dokümanlar, banka
hesabınız ya da paraya çevrilebilen banka havalesi, son
altı ay içinde yapılan banka işlemleri ya da okul ve
konaklama giderlerinin ödendiğine dair belgeler olabilir.
(Okul giderlerine ek olarak yanınıza alacağınız 10,000
Kanada doları akademik yıl boyunca yapacağınız
harcamalar için yeterli olacaktır.) III. Kendi ülkenizde
sağlık kontrolünden geçmek: Sağlık kontrolü ülkede 6
aydan daha uzun süre kalacak kişiler için gerekmektedir.
Sağlık kontrolü öğrenci izni almak için gereken sürenin
bir kaç hafta daha uzamasına sebep olabilir. 6 aydan daha
kısa süreliğine gitmeniz gereken durumlarda da sağlık
kontrolünden geçmeniz gerekebilir. Bu durumlarda, vize
memuru sağlık kontrolünden geçip geçmemeniz
gerektiğine karar verip size sağlık evrakları ve bunların
nasıl doldurulması gerektiği hakkında bilgi verecektir. IV.
Eğitim kurumundan alınacak kabul belgesi: Kabul
mektubunda bulunması gereken bilgiler: isim, doğum
tarihi, posta adresi, öğrencinin kabul edildiği program,
derslerin başlama tarihi, programa en son kayıt tarihi,
hangi akademik yilda öğrencinin programa başlayacağı,
kursun yarım gün ya da tam gün olduğunun bilgisi, okul
ücreti, kabul ile ilgili diğer belgeler, özel okullar için

399
Faruk Arslan

öğrenciyi kabul eden okulun kimliği, ve lisans bilgisidir.


Bu mektubun okul yetkilisi tarafından imzalanması
gerekmektedir. V. Eğer yetişkin değilseniz (18 yaşından
küçükseniz ancak yaş sınırı eyaletten eyalete göre
değişebilir), Kanada'da size velayet edecek bir kişinin
olması gereklidir. Ayrıca anne ve babanız ya da kendi
ülkenizde size velayet eden kişi tarafından imzalanmış
noter tasdikli izin kağıdı ve gerektiğinde anne ve baba
yerine acil durumlarda, sağlık müdahalesi gerektiğinde
karar verebilecek Kanada'da size vekalet edecek kişi
tarafından imzalanmış noter tasdikli izin kağıdı istenir.
Daha küçük yaştaki öğrenciler için, sorumlu kisinin
yanlizca acil durumlarda degil ayrica çocugun günlük
bakim ve gözetlenmesinden de sorumlu oldugunu içeren
daha genis bir deklarasyon gereklidir. 3. Adım :Vize
ofisine başvuru. Öğrenci vize başvuru formunu
doldurduktan ve gerekli olan diğer dokümanları da
tamamladıktan sonra öğrenci vizesi tutarıyla size en yakın
vize ofisine başvurabilirsiniz. Vize memuru başvurunuzu
incelediğinde Kanada Göçmenlik Yasa ve Mevzuatına
göre gerekli şartlari yerine getirdiğinize emin olup,
Kanada'da sadece geçici bir süre icin kalacağınıza kanaat
getirmelidir. Bütün gereken şartlara sahipseniz ve Kanada
vize memuru sizin "bona fide-eğitim alıp geri dönecek
öğrenci" olduğunuza kanaat getiriyorsa, size öğrenci
vizesini - Kanada'ya girişinizde göstereceğiniz dokümanı
- verecektir. öğrenci vizeniz egitim gördüğünüz süre
boyunca geçerlidir, lütfen pasaportunuzun kalacağınız
süre içindeki geçerliliğini kontrol ediniz. Unutmayın; altı
aydan kısa süreli eğitim programları için öğrenci iznine
gereksinim yoktur. Sadece öğrenci vizesi alır, bir defalık
kulanırsınız. Eğer 6 aydan fazla bir eğitim kuruluna kabul

400
Faruk Arslan

aldıysanız sağlık raporuyla birlikte öğrenci iznine


başvurmanız gerekir. Kanada’ya geldikten sonra vizeniz
bitmeye bir ay kala Alberta Vegreville merkezine
göndereceğiniz kabul belgelerine göre vizenizi
uzatabilirsiniz. (63)

Kanada Deneyimi Sınıfı - Canadian Experience Class


(CEC) oldukca yeni bir kategori. Bu sınıf göçmenlik iki
grup insanı kısa yoldan göçmen yapmayı hedef almış bir
programdır.

1. Eğitimini Kanada’daki okullardan birinde


tamamlayanlar (International Graduates): Kanada’da en
az iki yıllık bir mesleki okul bitiren ögrenciler okul
bitiminden itibaren üç ay içinde “post graduate work
permit” (mezuniyet sonrası çalısma vizesi) basvurusu
yapıp üç yıl surely “çalısma vizesi” alabilirler. Bir yıl
mezun oldugu konu ile ilgili çalıstıktan sonra aynı
sektörde bir isverenden “indeterminate” (kesin olmayan,
belirsiz) ibaresi bulunan bir iş teklifi almaları durumunda,
bu teklifle göçmenlik müracaatında bulunabilirler.

Parasız kalan yabancı öğrenci çaresiz değildir. Kanada'nın


Göçmenlik Kanunu olan "Immigration and Refugee
Protection Act"te "Humanitarian Reasons"(İnsani
nedenler) diye bir bölüm vardır. Buna göre Kanada'da
okula giden yabancı öğrenci parasız kaldığında bu soruna
geçici olarak çözüm getirilir. Şöyle ki; Elinde olmayan
sebeplerle "parasız kalan" öğrencinin içinde bulunduğu
eğitim dönemini bitirebilmesi için geçici "open work
permit" verilir. Verilen çalışma vizesi öğrencinin tüm
eğitiminin sonuna kadar değil, study permit'i süresince

401
Faruk Arslan

değil, sadece ve sadece içinde bulunduğu dönem için


verilir. (64)
Kanada’ya gelen biri ya eğitim amaçlı öğrenci veya
ziyaretçi olarak vize alır. Göçmenliğe müracaat eden
kişinin geçici vize ile Kanada'ya gelmesinde ya da
Kanada'ya geçici vize ile gelecek kişilerin Kanada'ya
göçmen olma niyetleri olması nedeni ile vizelerinin
reddedilip reddedilmeyeceği vize görevlisinin aşağıdaki
konularda ikna edilmesine bağlıdır.
1.Kısa dönem geliş niyetinin sonucu ne olursa olsun
Kanada'da kalmak olmadığına
2.Geldiken sonra yaptığı göçmenlik müracaatının kabul
olmaması durumunda ülkesine geri döneceğine
Kısaca yasanın yönlendirmesine göre davranacağınıza
vize görevlisini ikna etmeye bağlıdır.
Kanada içinde iken başvurduğu vize uzatma işlemini vize
bitiminden önce yapmış öğrenciler Kanada'da kaldıkları
sürece yeni vizeleri gelene dek öğrenciliklerine devam
edebilirler. (65)
Bu süre içerisinde Kanada'yı terkeden öğrenciler tekrar
vize almalıdırlar. Ziyaretçi vizesi, öğrenci vizesi ve işçi
vizesi ile Kanada'ya gelmiş kişiler vizelerinin süresi
bittikten sonraki 90 gün içinde vize uzatma işlemini
yapabilirier. (43) 90 günü de geçirirlerse vize
yenileyebilmek için ülkeyi terketmek durumundadırlar.

ZİYARETÇİ VİZESİ

Kanada'da 12 hafta veya daha kısa bir süre eğitim


almak niyetindeyseniz, işadamı veya turist iseniz size kısa
süreli ziyaretçi vizesi verilir. Yukarıda sayılan vize
evraklarını hazırlamanız bu vize başvurusu için yeterlidir.

402
Faruk Arslan

Bu durumda, vizeniz ortalama 3 iş günü içinde onaylanır.


Bu vize, kesin tarihler ile sınırlıdır, Kanada'da eğitiminizi
devam ettirmek isteseniz dahi vizenizin uzatılması
mümkün değildir. Öğrencilik haliniz devam etse bile, vize
süresi sonunda Kanada'dan kesinlikle ayrılmanız gerekir.
Turist Vizesi İçin Gerekli Dokümanlar şunlardır:
Öğrenci 18 yaşın altında iseniz anne ve babadan izin
belgesi .Okuldan alınmış yeni tarihli kayıt mektubu
(acceptance letter).Aile işveren ve ya bordrolu
çalışıyorsa: Gayrimenkul tapu fotokopisi -Hesap cüzdan
fotokopisi -Ticari sicil gazetesi fotokopisi.Yeni tarihli
faliyet belgesi (ticaret ve sanayi odası veya kayıtlı
bulunan meslek birliğinden) -Vergi levhasının fotokopisi
(vergi levhası zarar veya yeni tescil ise; şirketin banka
hesap cüzdan fotokopileri ve bilançosu). İmza sirküleri -
Konsolosluğa hitaben yazılmış dilekçe.(antetli kağıda ve
imza sirkülerinde imza yetkisi olan kişi tarafından)
Bordrolu Çalışanlar: Ticaret sicil gazetesi
fotokopisi.Yeni tarihli faliyet belgesi (ticaret veya sanayi
odası veya kayıtlı bulunan meslek birliğinden). Sigorta
işe giriş bildirgesi (SSK giriş bildirgesi; tekrar ve yeni işe
giriş ise eski SSK işe giriş bildirgesi).İşverenden şirket
tanıtımı ve izin belgesi (ilgili konsolosluğa hitaben ve
şirketin imza sirkülerinde imza yetkisi olan kişi
tarafından, tarihli yazılmış). Şirketin imza sirküleri .Vergi
levhasının fotokopisi (Vergi levhası zarar veya yeni tescil
ise; şirketin banka hesap cüzdan fotokopileri ve
bilançosu).4 aylık sigorta bildirgesi .Son üç aylık bordro
.Hesap cüzdan fotokopisi .Kredi kartları
fotokopisi.Gayrimenkul tapu fotokopisi. Sağlık sigortası
fotokopisi.
İşverenler İçin: İmza sirküleri -Ticari sicil gazetesi

403
Faruk Arslan

fotokopisi -Hesap cüzdan fotokopisi -Gayrimenkul tapu


fotokopisi .Vergi levhasının fotokopisi (vergi levhası
zarar veya yeni tescil ise; şirketin banka hesap cüzdan
fotokopileri ve bilançosu) .Yeni tarihli faliyet belgesi
(ticaret ve sanayi odası veya kayıtlı bulunan meslek
birliğinden) .Konsolosluğa hitaben yazılmış dilekçe
(antetli kağıda ve imza sirkülerinde imza yetkisi olan kişi
tarafından, tarihli yazılmış)
Ev Hanımları: Gayrimenkul tapu fotokopisi
.Hesap cüzdan fotokopisi .Eşi çalışıyor ise veya işveren
ise yukarıda geçen ilgili belgeler eklenmelidir.
Konsolosluğa hitaben yazılmış dilekçe.
Emekliler: Emekli cüzdanı fotokopisi . Sağlık
karnesi fotokopisi .Gayrimenkul tapu fotokopisi .Banka
cüzdan fotokopisi . Konsolosluğa hitaben yazılmış
dilekçe. Ziyaretçi vizesi almanın en kolay yolu
Kanada’dan bir şirketden veya şahıstan davetiye mektubu
almaktır. Kanada’da ABD’de olduğu gibi işadamı ile
turistler ayrı değerlendirilmiyor. (66)

Buraya kadar okuduğunuza göre başvuru


yapmakta çok ciddisiniz. Siz galiba gerçekten göçmen
olmak istiyorsunuz, o zaman sıra puanınız
hesaplayacağınız göçmenlik rehberine geldi.

404
Faruk Arslan

Onuncu Bölüm

Göçmenlik Başvurusu Rehberi


Anlaşıldı, başvuru yapmakta ısrarlısınız. Gereken
uyarıları yaptığıma göre bizden günah gider. Kanada'da
göç edenlerin çoğunluğu 'Nitelikli Göçmenler' dir. Bu
kişiler eğitim, dil yetenekleri, yaş, iş deneyimi ve benzeri
faktörlere göre değerlendirilmişlerdir. Başvurulan
kişilerde arana özellikler için her kritere göre belirli
puanlar verilir ve eğer aday toplamda 67 puana ulaşırsa
Kanada'ya göç etmeye hak kazanır. İşlemler 15 ay ile 20
ay arasında gerçekleştirilmektedir. Kanada'ya göçmen
olarak gelen kişiler son dört yılda 1095 gün Kanada'da
ikamet ettikten sonra Vatandaşlık müracaatı yapmaya hak
kazanırlar. (67)
Vatandaşlık almadan Permanent Resident olarak kalmak
isteyenlerin Kanada'da ikamet etmesi gereken süre her
beş yılda 730 gündür. Göçmenler üç değişik yoldan ve
bunlara bağlı kurallar dahilinde ülkeye kabul
edilmektedirler. Bu üç tip: aile birleşimi, ekonomik
gelişim ve korunan mültecilerdir. Aile göçmenliği: halen
Kanada’da yaşayan aile bireyi tarafından sponsor edilen
aile bireylerini kapsar. Bireysel göçmenlik: belirli iş
kollarına girenler ya da Kanada’ya fayda getirecek
yatırımı olanlardır. Kendileri ya da Kanada’da yaşayan
uzak akrabaları vasıtasıyla başvurabilirler. Mültecilik:
Kanada tarafından korunmak isteyen kişilerdir.
Göçmenlik anlaşması: seçilmiş ülkelerde olanlar ya da
Göçmenlik ve Mülteci Kurulu tarafından tanınan, İnsanlık
planı: mülteci gibi olanlardır.

405
Faruk Arslan

Kanada’da Başbakan Stephan Harper yönetimindeki


Muhafazakâr Parti (PC), 2012 yılı içinde Kanada’nın
kimyasını bozdu, yapısını değiştirdi. Göçmenlik ve İltica
kanununda yapılan radikal değişikliklerle kalınmadı.
1990’lı ve 2000’li yıllara damgasını vuran Liberal
Parti’nin kurumsallaştırdığı sosyal devlet katledildi.
Devletin destek verdiği nice programlar ardı ardına
makaslandı, kaldırıldı veya tanınmaz hale getirildi.
Yerinde uygulamalarda yok değil.

2012 yılının en ilginç protestosu 80 Torontolu doktorun


Mayısın ilk haftası Ontario Sağlık Bakanı Joe Oliver’ın
ofisini basmasıydı. İltica kanununda yapılan değişiklikle
iltica adayı olan mültecilerin sağlık yardımından mahrum
bırakılması doktorları kızdırmıştı. Önümüzdeki beş yılda
100 milyon dolarlık kazanım elde etmek için insan
sağlığını hiçe sayan Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik
Bakanı Jason Kenney çok eleştirildi. St. Michael’s
Hastanesi’nin Aile Sağlığı Bölümü Başkanı Dr. Philip
Berger, doktorları Kanada’da sık rastlanmayan bir sosyal
haraket için organize etti. Bence bu olay ve sonrası
2012’ye damgasını vurdu.
Berger ve doktorları tüm yaz ayı festivallere gidip
hükümetin yeni kanununu protesto ettiler. Berger,
ABD’de düzenlenen uluslar arası sağlık konferansında
şahsen pankart açtı ve sağlık bakanını konuşturmadı.
Görülmemiş protestolardı. Protestolar Kanada geneline
yayıldı. Medyayı yanlarına çekmeyi başardılar.
Kanada’ya iltica edenlerin bedava sağlık kontrolü
yaptırmak ve diş hizmetinden yararlanmak istediğini
ortaya atan Bakan Kenney’i Dr. Berger resmen rezil etti.
Dr. Berger’ın argümanları net ve güçlüydü. Şunu söyledi:
“Saçmalık bu. Yurdunu yuvasını kaybetmiş zavallı bir

406
Faruk Arslan

mülteci kadın kamplardan veya başka bir yerden


zulümden kaçmak için Kanada’ya gelecek. Kocasını
kaybetmiş olacak. İki çocuğu ile hastalıklarla boğuşacak.
Kanada’ya adım atar atmaz biz onu dişlerini bedava
temizletmek için gelmekle suçlayacağız ve sağlık
hizmetini ücretli vereceğiz. Yazıklar olsun bize.”
Sonuçta doktorların çabası sonuç verdi ve Kenney
yelkenleri suya indirdi. Kanada’ya direk kabul edilmiş
mülteci olarak getirilenler dışında kendisi iltica
başvurusunda bulunan adaylar da sağlık hizmetlerinden
eskisi gibi yararlanmaya hak kazandı. Kanada’nın
göçmen sistemini Avusturalya’ya benzeten hükümet, son
üç senede iltica başvurularını yılda 46 binden 6 bine
düşürmeyi başardı. 2012’de göçmenlik başvurusunda
bulunan 130 bini aşkın kişinin toplam 35 milyon dolar
tutarındaki başvuru ücretleri iade edildi. Bu tam bir
skandaldı…
2007’den beri yılda 130 bin kişi Kanada’ya çalışma vizesi
ile iki yıllığına geliyor. Vizeleri 2 yıl daha uzatılabiliyor,
yani 4 yıl kendilerini işe alan patronun kölesi oluyorlar.
Göçmenliğe bundan sonra başvururlarsa statü alma
şansları var. Daha umutsuz konumda olanlar, kısa adı
SAWP olan mevsimlik geçici işçi alımı anlaşmasıyla
getirilenler. 1960’larda beri Karipyen adaları ve
Meksika’dan gelen bu köle işçiler 8 aylığına Kebek ve
Ontario’da gözlerden uzak seralarda çalışıyorlar. 25 yıldır
her sene geldiği halde halen statü alamayan çok sayıda
Meksikalı köle var. Hükümet, 2012’de Meksika ile
yaptığı ek anlaşma ile Kanada’nın 9 eyaletine genişlettiği
SAWP modeli mevsimlik işçi alımıyla ne yapmaya
çalışıyor? Daha fazla işçi gücünün ucuza sömürülmesi
kapitalist iş dünyasının değişmez talebi. Maaşa zam yok.

407
Faruk Arslan

Ottava’nın yeni göçmen politikası oldukça çıkarcı ve iş


dünyasının ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. Bu açılımı
bakan Jason Kenney, kamuoyuna 2012 yılı
kapanırken “Taksi şoförlüğü ya da AVM’lerde sakız
satan doktor ya da mühendis almak istemiyoruz” şeklinde
sundu. ‘Peki doktora transit geçiş sağlayan programları
niye kaldırdın?’ demezler mi sayın Bakan?
İhtiyaç duyulan tüm sektörlerde istihdam edilmek üzere
alınacak olan kalifiye göçmen işçi politikası 4 Mayıs
2013’de başlıyor. Gelecek 10 yılda inşaat sektöründe 163
bin ve petrol sektöründe de 100 binin üzerinde işçiye
ihtiyaç var.
Aslında göçmenlik yetkilileri ve avukatlarının kafası net
ama adayların kafası karışıktı. 2012’de girilirken kimse
puanlama sistemiyle alınacak Federal Kalifiye İşçi
Programı kapsamında akibetinin ne olacağını
kestiremiyordu. Bakanlık 2013 yılında, 158 bin 600′ü
ekonomi sınıfı göçmen, 73 bin 300′ü aile birleştirmeleri
ve 28 bin 500′ü de sığınmacı ve insanî nedenlerle olmak
üzere toplam 260 bin 500 göçmen alacağını duyurdu.
Oysa mevsimlik ve geçici işçi alımları tam gaz
gidiyordu. Bakanlığın kalifiye işçi alımında şartları
zorlaştırması karmaşanın ana nedeni. İki resmi dilden
birini iyi bilmeyenin fazla şansı yok. Bakanlık yeni
gelenlere dil öğretmek, bütçe ayırmak istemiyor. Yeni
gelenleri yerleştirme işi yapan sosyal kurumların bütçesi
kesildi. Göçmen karşılama bütçeleri koyu Hıristiyan
misyoner gruplara peşkeş çekildi.
Kanada’da eğitim görenlere öncelik verilmesi olumlu bir
gelişme. 2013 yılı için hedef sayısı 10 bine çıkarılan
Kanada Tecrübe Sınıfı’nda (CEC) hedef, oturum almak
isteyen ve ülkede okuyan yabancı öğrencilerin ya da

408
Faruk Arslan

yabancı işçilerin bu arzularını gerçekleştirebilmeleri. Bu


başvuruların sonuçlandırması halen uzun, oysa sürenin
kısaltılması farklı bir göçmenlik yetkilisi heyetin
görevlendirilmesi ile mümkün. Bağımsız göçmenlikte
bekleme süresi halen ülkesine göre 5 ile 8 yıl arası. İltica
konusunda Türkiye riskli olmayan ülkeler içinde
olmasına rağmen göçmenlik başvuruları riskli ülke gibi
sonuçlandırılıyor.
Kafa karıştıran diğer yeni uygulama Skilled Trades
Stream (Kalifiye Eleman Akışı) adlı program. 3
bin elektrikçi, kaynakçı, ağır iş makineleri operatörü ve
petrol boru hatlarında çalışacak işçi alımı olarak
açıklanan bu program ile puanlama sistemi ile alınacak
federal program ayrı çalışıyor. Yurt dışından bakanlar
aynı sanıyor. Hükümetin en iyi kararı, eyaletlere tanınan
kontenjanın artırılması oldu. Eyalet Aday Programları
(PNP) ile eyaletlere verilen 20 bin göçmeni seçme hakkı
42 bine çıkartıldı. PNP programlarından başvuru yapan
geçici işçi sınıfında olan ya da öğrenci olarak Kanada
içinde bulunanların başvuru sonrası bekleme süreleri yine
de üç yılı bulacak gibi. Ülke dışında Londra, Hong Kong,
İslamabad, Şam ve Nairobi gibi Kanada büyükelçilerden
yapılan PNP başvurularında standart bekleme süresi 11
aydan 16 aya çıkmış durumda. Yatırımcılara kapı her
zaman açık… 2013 Federal Nitelikli Eleman Sınıfı’na
(FSW) başvuracak adayın İngilizce/Fransızca dil
becerisinin en az orta derecede olduğunu göstermesi
gerekiyor. Adayın Kanada dışında almış olduğu eğitimi
üçüncü bir kurum tarafından değerlendirmeye tabi
tutulacak ve değerlendirme raporu başvuruda sunulacak.
Kanada Göçmenlik ve Vatandaşlık Bakanlığı (CIC),
FSW’ye başvuracak adayların Kanada dışında

409
Faruk Arslan

eğitimlerini değerlendirmeye tabi tutacak herhangi bir


kurum/kuruluşu belirlemedi. Dil sınavı pek çok adayı saf
dışı bırakabilir. Kalifiye Eleman Akışı programı ile gelen
işçilerin ise dil sınavına hazırlanmasına gerek yok.
Mevsimlik işçiler zaten gariban Meksikalılar, İngilizce
lazım değil.
Kanada’da statü kazanmak için yapılan evlilikleri
engellemek için CIC yayınladığı bir yönetmelikle Mart’ta
atıldı. Özel bir uygulama yürürlüğe girdi ve sponsor olan
kişilere eşlerinin daimi ikamet statüsü almalarından sonra
5 yıl süreyle başka birisine sponsor olma yasağı getirildi.
25 Ekim 2012’den itibaren ise bazı eşler artık kendisini
sponsor eden kişi ile Kanada’da evlilik birliği içinde en az
2 yıl yaşamak zorunda kalmaya başladı. Aksi takdirde
ikamet statüsünü kaybedebilecek. Yeni düzenleme eş
sponsorluğu başvurusu yapıldığında en az 2 yıllık bir
ilişkileri olan ve çocukları olmayan çiftlere uygulanacak.
Bu değişiklik ile Kanada göçmenlik politikası aile
sponsorluğu konusunda evliliklerde benzer geçici ikamet
statüsü veren Avustralya, Birleşik Devletler ve Birleşik
Krallık gibi ülkelerin göçmenlik politikası ile benzer hale
gelmiş oldu. 75 bine yakın evrakta sahtekârlık veya
boşlukları değerlendirerek göçmen veya vatandaş
olanların ise devlet peşinde. Bundan sonraki evlilik
başvurularında şartlı ikamet statüsü verilmesi ile
Kanada’nın bazı art niyetli kişilerce “kolay hedef” olarak
görülme anlayışının yıkılması amaçlanıyor. Yeni
göçmenlik sistemi yeni sıkıntılara gebe, kimyası bozulan
kanun beş yıla kadar elde patlar… Şimdi yeni göçmenlik
kanunu neler getirdi ve nasıl başvurulur konusuna
geçelim.

410
Faruk Arslan

4 Mayıs 2013’te açılacağı daha önce Kanada Göçmenlik


Bakanlığı (CIC) tarafından duyurulan Federal Nitelikli
Eleman Sınıfı, FSWP’nin (Federal Skilled Worker
Program) güncellenmiş hali 23 Nisan 2013’de Bakanlık
tarafından açıklandı.
FSW’ye başvuracak adaylar daha önce de olduğu gibi
puanlama sistemine tabi olacaklar. Bu sistemde aday dil
seviyesi, yaşı, eğitimi, iş tecrübesi, uyum ve Kanada’da
hazır olan işi gibi kriterlerden puan alacak. Gerekli olan
minimum puan 100 üzerinden 67.

1 Temmuz 2012’de kapatılan ve 4 Mayıs 2013’te açılan


olan program için yeni bir öncelikli meslekler listesi
oluşturuldu. Ayrıca başvuracak adayın Kanada dışında
aldığı eğitimlerinin de yine CIC tarafından belirlenen bir
kurum tarafından değerlendirilmesi gerekiyor.

Başvuracak olan tüm adayların aşağıdaki şartlardan en az


birini taşımaları gerekiyor.

-Öncelikli meslekler listesindeki mesleklerden birinde en


az bir yıllık iş tecrübesi olması veya

-Kanada’dan alınmış bir iş teklifi veya

-Kanada doktora (PhD) programına uygun olması.

Öncelikli Meslekler Listesi


Aşağıdaki 24 meslek sahipleri FSWP’den başvurularını
yapabilecek. Toplamda 5.000 başvuru kabul edilecek ve
her bir meslek için en fazla 300 başvurunun alınacağını
da hemen söyleyelim. Listede fark edeceğiniz gibi
mühendislik en ağırlıklı meslek grubunu oluşturuyor.

411
Faruk Arslan

Makine, inşaat, kimya, maden, jeoloji, petrol, bilgisayar


ve havacılık ve uzay sanayi mühendisleri gibi neredeyse
tüm mühendislik grupları listede yer alıyor.

Diğer mesleklerin bazıları da finans ve yatırım analistleri,


deniz bilimciler, kadastro memurları, bilgisayar
programcıları ve interaktif medya geliştirme uzmanları,
endüstriyel teknisyenler ve tamirciler, meslek sağlığı ve
güvenliği uzmanları, konuşma-dil patologları,
fizyoterapistler, meslek hastalıkları uzmanları, medikal
laboratuar teknisyenleri ve patolog asistanları, klinik
perfüzyonistler ve kardiyopulmoner teknoloji uzmanları,
tıbbi radyasyon teknoloji uzmanları, kardiyoloji
teknisyenleri elektrofizyolojik tanı teknoloji uzmanlarıdır.
Mesleklerin tam listesi makale sonundadır.

Minimum Dil Seviyesi


FSWP başvurusu yapacak tüm adayların minimum dil
seviyesine sahip olması gerekiyor. Adayların İngilizce
veya Fransızca dillerinde dinleme, konuşma, okuma ve
yazma becerilerinin Kanada Dil Standartları, CLB’ye
(Canadian Language Benchmark) göre 7 seviyesinde
olması gerekiyor. Dil seviyesinin CIC’nin tanıdığı dil
sınavlarına girerek kanıtlanması gerekiyor. İngilizce için
CELPIP (general test) ve IELTS (general training test),
Fransızca için ise TEF kabul edilen sınavlardır.

Minimum dil seviyesi CLB 7’ye ulaşmak için CELPIP’e


girecek adayların en az 4L skorunu elde etmesi gerekiyor.
IELTS sınavında ise aday her modülden en az 6 puan
almalı. Fransızca dil sınavı olan TEF’te ise adayın
okumada 206, dinlemede 248 ve konuşma ve yazmada ise
309 puana ulaşması zorunlu. Tabi adayın dil testlerinden

412
Faruk Arslan

yüksek puan almasının onların faydasına olacağını da


ekleyelim.

Eğitim Ölçme ve Değerlendirme (ECA)


4 Mayıs’ta açılacak olan FSWP programının belki de en
önemli yeniliği eğitim ölçme ve değerlendirme
uygulaması, ECA (Educational Credential Assessment)
olacaktır. Kanada dışında aldıkları eğitimleri karşılığında
puan almak isteyen adaylar başvurularında eğitim
değerlendirme raporu sunmaları gerekiyor. Kısacası
adayın eğitim puanı ECA raporuna göre verilecektir.

Kanada içinde eğitim alanların ECA raporu almasına


gerek yoktur. Kanada’da eğitim alıp başvurularında
Kanada dışında aldıkları eğitimlerinde puanlanmasını
isteyen adaylar ise ECA raporu sunma zorunda.

ECA raporu alınan yabancı eğitimin gerçek olduğu ve


Kanada standartlarına göre karşılaştırmasını yapacaktır.
Başvuran kişi aynı zamanda ECA raporu ile kendi
eğitiminin Kanada’na nasıl göründüğü konusunda bir
fikir sahibi olacaktır.

17 Nisan 2013’ten itibaren aşağıdaki dört organizasyon


Bakan tarafından Kanada göçmenlik sürecinde
kullanılmak üzere ECA raporu düzenleme yetkisine sahip
olmuştur.

Comparative Education Service: University of


Toronto School of Continuing Studies;
International Credential Assessment Service of
Canada;
World Education Services;

413
Faruk Arslan

Medical Council of Canada.


Adayların yukarıda listelenen bu organizasyonlara
kendilerinin başvurmaları ve ücret ödeme ve dosya
takibini kendilerinin yapmaları gerekiyor. Bir ECA
raporu 5 yıl süreyle geçerli olacaktır.

Puanlama Sistemi
Kanada Göçmenlik Bakanlığı tarafından revize edilen ve
adaya uygulanacak dil, yaş, iş tecrübesi, eğitim ve uyum
faktörleri puanlama sistemi başka bir değişikliğe
uğramadıkça şöyle olacaktır.

Dil için alınabilecek maksimum puan 28’dir. 1. resmi dil


için aday maksimum 24 puan alabilecekken eğer ikinci
dil varsa ondan da alabileceği maksimum puan 4 olacak.

18-35 yaş arası olan göçmen adayı yaş kriterinde en


yüksek olan 12 puanı alacak. 36 yaşındaki aday 11 puan
alabilecekken 37 yaşındaki adaya 10 puan verilecek yani
35 yaş üstü her yaş için -1 puan almış olacak. 47 yaş ve
üstü adaya yaş kriterinden herhangi bir puan
verilmeyecek.

İş tecrübesinden alınacak maksimum 15 puanı alabilmek


için 6 yıl çalışma tecrübesi göstermek gerekiyor. 1 yıllık
iş tecrübesi 9 puan olacak ve 2-3 yıl arası iş tecrübesi 11
puana tekabül edecek. Aday 4-5 yıl arası iş tecrübesi
gösterirse bu 13 puan anlamına gelecek. Adayın 6 yıl ve
üstü iş tecrübesi bu kriterde alınacak en yüksek olan 15
puanı adaya kazandıracak.

Eğitim kriterinde ise lise mezunu aday 5 puan, bir yıl lise
sonrası eğitimi olan aday ise 15 puan ve 2 yıl lise sonrası

414
Faruk Arslan

eğitim alan aday 19 puan alabilecek. Adayın 3 yıl ve daha


fazla lise sonrası eğitimi varsa 21 puan, biri en az 3 yıllık
olan en az 2 lise sonrası eğitimi varsa 22 puan ve Master
sahibi adaylar 23 puana kavuşacak. Doktora
seviyesindeki aday ise en yüksek olan 25 puanı
garantileyecek. Başvuruda adayın alacağı eğitim puanını
destekleyen ECA raprou da bulunmalıdır.

Uyum faktöründen alınacak en üst puan 10’dur. Daha


önce Kanada’da en az 1 yıl iş tecrübesi olan FSW
başvuru sahipleri uyum faktöründen 10 puan
alabilecekler. Daha önce Kanada’da en az 2 yıl tam
zamanlı eğitim almış kişiler (başvuran veya eşi) ise
sadece 5 puan alabilecek. Eşin Kanada’da daha önce
çalışmış olması durumunda başvuran kişiye 5 puan daha
verilecek. Ayarlanmış işi olanlar 5 puan alabilecekken
Kanada’da 18 yaşından büyük bir akrabası olanlar da 5
puan kazanmış olacak.
Adayın Kanada içinde bir işverenden yapılmış bir iş
teklifi varsa alacağı maksimum puanı 10 olacaktır.

Mesleklerin İngilizce listesi ve NOC kodları şöyledir.

0211 Engineering managers

1112 Financial and investment analysts

2113 Geoscientists and oceanographers

2131 Civil engineers

2132 Mechanical engineers

2134 Chemical engineers

415
Faruk Arslan

2143 Mining engineers

2144 Geological engineers

2145 Petroleum engineers

2146 Aerospace engineers

2147 Computer engineers (except software


engineers/designers)

2154 Land surveyors

2174 Computer programmers and interactive media


developers

2243 Industrial instrument technicians and mechanics

2263 Inspectors in public and environmental health and


occupational health and safety

3141 Audiologists and speech-language pathologists

3142 Physiotherapists

3143 Occupational Therapists

3211 Medical laboratory technologists

3212 Medical laboratory technicians and pathologists’


assistants

3214 Respiratory therapists, clinical perfusionists and


cardiopulmonary technologists

416
Faruk Arslan

3215 Medical radiation technologists

3216 Medical sonographers

3217 Cardiology technicians and electrophysiological


diagnostic technologists, n.e.c. (not elsewhere classified).
(68)

FEDERAL NİTELİKLİ İŞÇİ PROGRAMININ YENİ


KRİTERLERİ

Kanada Hükümetinin 1.Temmuz.2012 tarihi itibariyle


yeni dosya alımına kapattığı ve bir süredir yeni
kriterlerini belirlemek için üzerinde çalıştığı Federal
Nitelikli İşçi programına dair resmi açıklama geçtiğimiz
haftasonunda yapıldı. Yeni kriterlerinin ne yönde
değişeceğine dair yorumlarımızı daha önce paylaşmıştık.
Kanada Hükümetinin son açıklaması, bizim
yorumlarımızla bire bir örtüşüyor. Buna göre teklif edilen
değişiklikleri ve önceki sisteme kıyasla farklılığını
rahatlıkla değerlendirebilmeniz için aşağıdaki tabloyu
hazırladık. Tabloda detaylı olarak hangi kritere kaç puan
verildiğini görebilir böylece Nitelikli İşçi puanlama
sisteminde toplam kaç puan alabileceğinizi kendiniz
hesaplayabilirsiniz.

KRİTER MEVCUT SİSTEM ÖNERİLEN

İNGİLİZCE / AZAMİ 24 PUAN AZAMİ 28 P

417
Faruk Arslan

FRANSIZCA
BİLGİSİ 1. RESMİ DİL > 16 PUAN 1. RESMİ D

2. RESMİ DİL > 8 PUAN 2. RESMİ D


MIN. DİL BİLGİSİ MIN. CLB 7
MECBURİYETİ YOK MECBURİY

AZAMİ 10 PUAN AZAMİ 12 P

21 – 49 YAŞ > 10 PUAN 18 – 35 YAŞ


21 ALTI VE 49 ÜSTÜ HER YAŞ 35 ÜSTÜ HE
İÇİN -2 PUAN PUAN

YAŞ 17 ALTI VE 53 ÜSTÜ > 0 PUAN 47 VE ÜSTÜ

AZAMİ 21 PUAN AZAMİ 15 P

1 YIL > 15 PUAN 1 YIL > 9 PU

2 YIL > 17 PUAN 2 – 3 YIL > 1

3 YIL > 19 PUAN 4 – 5 YIL > 1

İŞ TECRÜBESİ 4+ YIL > 21 PUAN 6+ YIL > 15

EĞİTİM AZAMİ 25 PUAN AZAMİ 25 P

418
Faruk Arslan

DOKTORA / MASTER (+17


YIL) > 25 PUAN DOKTORA

MASTER >
EN AZ 2 BACHELOR EĞİTİMİ
YA DA 3 YILLIK LİSE BİRİ EN AZ
SONRASI EĞİTİMİ (+15 YIL) > EN AZ 2 LİS
22 PUAN EĞİTİM > 2
EN AZ 2 YILLIK BACHELOR
YA DA 2 YILLIK LİSE
SONRASI EĞİTİM (+14 YIL) > EN AZ 3 YIL
20 PUAN SONRASI E
1 YILLIK BACHELOR YA DA
LİSE SONRASI EĞİTİM (+13 2 YILLIK Lİ
YIL) > 15 PUAN EĞİTİM > 1
1 YILLIK LİSE SONRASI 1 YILLIK Lİ
EĞİTİM (+12 YIL) > 12 PUAN EĞİTİM > 1

LİSE MEZUNİYETİ > 5 PUAN LİSE MEZU


EĞİTİM DENKLİĞİ RAPORU EĞİTİM DE
MECBURİYETİ YOK MECBURİY

AZAMİ 10 PUAN AZAMİ 10 P


ONAYLI İŞ AEO BAŞVURU SİSTEMİ LMO BAŞV
TEKLİFİ (AEO) UYGULANIYOR UYGULANA

419
Faruk Arslan

AZAMİ 10 PUAN AZAMİ 10 P


BAŞVURU SAHİBİ YA DA EŞİ SADECE BA
İÇİN KANADA’DA EN AZ 1 İÇİN KANA
YIL NOC 0, A, B SEVİYEDE İŞ YIL NOC 0,
TECRÜBESİ > 5 PUAN TECRÜBES
BAŞVURU SAHİBİ YA DA EŞİ BAŞVURU
İÇİN KANADA’DA EN AZ 2 İÇİN KANA
YIL LİSE SONRASI EĞİTİM > 5 YIL LİSE SO
PUAN PUAN

ONAYLI İŞ TEKLİFİ > 5 PUAN ONAYLI İŞ


EŞİN EĞİTİM SEVİYESİ > EŞİN YABA
MAX 5 PUAN MAX 5 PUA
KANADA’DA AKRABA > 5 KANADA’D
UYUMLULUK PUAN BÜYÜK AK

GEÇER PUAN 67 67

Kanada yasalarına göre yukarıda açıklanan kriterlerin


2012 yılının sonuna doğru Resmi Gazete’nin 2.
Bölümünde yayınlanmasının ardından uygulaya kondu.

Başvuruda bulunanların artık Kanada resmî dillerinden


birisini minimum düzeyde bilmesi gerekecek. İngilizce
veya Fransızca dillerini çok iyi bilen adaylar dil
kriterinden daha iyi puan alacak. Bu da dil seviyesi iyi
olan adaylara avantaj sağlıyor.

420
Faruk Arslan

21-49 yaş arası adaylar eski sistemde yaştan maksimum


puan almaktaydı. Yeni revize edilen FSW’de artık 18-35
yaş arası adaylar maksimum puan alacak 35 üstü adaylar
her bir yaş için bir puan kaybedecekler. Kanada
Hükûmeti genç adayların değişen Kanada iş gücü
piyasasına daha kolay adapte olacağına ve Kanada
ekonomisine yıllarca hizmet ederek katkıda bulunacağına
inanıyor.
Tüm adayların Kanada dışında aldıkları eğitimler tarafsız
üçüncü bir kurum tarafından değerlendirilecek. Eğitim
denklik ölçümü (Educational Credential Assessment) ile
adayın Kanada dışında aldığı eğitimin Kanada içindeki
gerçek izdüşümü adaya bildirilecek ve aday bu rapor
sayesinde FSW kategorisinde aldığı eğitim puanını
kanıtlayabilecek. Hangi kurumun adayların eğitimlerini
değerlendirmeye yetkili olacağı önümüzdeki günlerde
belli olacak.
Ayarlanmış iş konusunda da birtakım değişiklikler
yapıldı. Kanada işverenlerinin iş gücü piyasasının
ihtiyacını hissettiği alanlarda yurt dışından daha hızlı
yabancı işçi getirebilmelerinin önü açıldı.
Değişikliklerde uyum puanları da ele alındı. Göçmen
adayının eşinin dil bilgisi ve Kanada iş tecrübesi adaya ek
puan kazandıracak.
FSW programından başvurmak isteyen aday önce dil
seviyelerini ispat etmek üzere dil sınavı sonuçlarını almak
zorunda. İngilizce için IELTS ve Fransıza için TEF sınavı
sonuçlarını alan aday tabii ki minimum dil seviyesini
geçmek durumundadır. Kanada Dil Seviyesi, CLB
(Canadian Language Benchmark) en az 7 olmalı ki bu da
IELTS’de tüm modüller için minimum 6 seviyesi ve

421
Faruk Arslan

Fransızca dil sınavı olan TEF sınavında ortalama 309


puan demektir.
Kısacası FSW programı iş teklifi olmayan adaylar için 4
Mayıs 2013’e kadar kapatılmıştı.

İş Teklifi Olan Kalifiye İşçiler

Kanada’da özellikle inşaat ve üretim sektörünün


eksikliğini çektiği elektrikçi, kaynakçı, iş makina
tamircisi, boru tesisatçısı gibi özel uzmanlık ve tecrübe
gerektiren işlerde deneyimli usta işçilerin karşılanması
amacıyla federal kalifiye işçi (federal skilled trades)
programı yine Federal Nitelikli Eleman Sınıfı programı
altında oluşturuldu. Bakanlık 2 Ocak 2013’ten itibaren ilk
etapta sadece 3.000 kalifiye işçiyi Kanada’ya kabul
edecek.
Oysa eyaletlerin işçi ihtiyacı oldukça fazla.
Bu sınıftan başvuracak adayın Kanadalı bir işverenden
süresiz iş teklifi alması gerekiyor. Yani başvuracak
adayın Kanada’da işinin hazır olması gerekiyor.
Programa başvuracak adayın aşağıdaki kriterleri taşıması
gerekiyor:
• Başvuran adayın vardığında “işinin hazır” olması
bakımından en az bir yıllık olan bir iş teklifi almış olması
ya da bir eyalet veya bir bölgeden çıraklık kalifiye eleman
sertifikası almış olması,
• Temel düzeyde İngilizce bilmesi,
• İşinde son beş yıl içinde edinilmiş en az 24 aylık bir iş
tecrübesinin olması,
• Kalifikasyonu/becerileri ve tecrübelerinin Kanada
Ulusal Meslek Sınıflandırma Sistemi’nde listelenen B
kodlu işlerle uyumlu olması.

422
Faruk Arslan

Kanada artık ülkede işi hazır olan göçmenlik adaylarına


ağırlık veriyor. Ülkesinde doktora derecesi almış fakat
Kanada’da taksicilik yapanları görmek istemiyor.

Daimi ikamet başvuru sürecinde yeni çalışma izni ile


artık statü zarar görmeyecekler. Kanada Göçmenlik ve
Vatandaşlık Bakanlığı tarafından 20 Aralık 2012’de
açıklanan bir genelgeye göre Kanada’da daimi oturum
müsaadesine başvuran bazı ekonomik sınıf başvuru
sahipleri oturum müsaadeleri gelene kadar bitmek üzere
olan çalışma izinlerini (WP) yenileyebilirler.
Bu yeni geçiş dönemi çalışma izni özellikle Federal
Nitelikli Eleman Sınıfı, (FSW), Kanada Tecrübe Sınıfı
(CEC), Eyalet Aday Programı (PNP), Federal Nitelikli
İşçi Sınıfı (FSTP) altında daimi ikamet başvurusu yapmış
olan ve sahip oldukları çalışma izinleri bitmek üzere
olanlara özel tasarlandı.
Kanada göçmenlik başvurularında adaylar başvuru
sürecinin sonuçlanmasını beklerken Kanada içinde sahip
oldukları oturum haklarının süresi bitebiliyor. Bu durum
çalışma izinleri biten kişilerin statüsünün
zedelenmesinden işten çıkmak zorunda kalmalarına kadar
birçok istenmeyen duruma sebep oluyor.
Bu yeni çalışma izni ile ön onay almış olan daimi ikamet
başvurusu sahipleri, artık Kanada içinde yasa dışı duruma
düşmeyecekler. Bunun yanı sıra işten çıkmak zorunda
kalmayacaklar ve sadece ellerindeki çalışma izni bitti
diye ülkelerine dönmek zorunda (CEC başvurusu
sahipleri gibi) kalmayacaklar.
Sadece Kanada içinde bulunan ve FSW, CEC, PNP ve
FSTP kategorilerinden başvurusunu yapmış ve başvurusu
sonuçlanmamış fakat bu sırada sahip oldukları mevcut

423
Faruk Arslan

çalışma izinleri bitmek üzere olan adaylar artık bir yıllık


yeni geçiş dönemi çalışma izni sahibi olabilecekler. Yeni
verilecek çalışma izinleri başvuru sahibine “açık” olarak
verilerek her sektöre ve mesleğe uygun olacak. Ayrıca bu
çalışma izni Kanada’da yaşayan bakıcılar ve eşler
tarafından da alınabilir.
15 Aralık 2012’den itibaren Kanada’da bulunan ve daimi
ikamet başvurusu yapmış olan yabancılar;
• Halihazırda Kanada’da yaşıyorlarsa,
• Ellerindeki çalışma izni hâlâ geçerli ise ve dört ay içinde
bitecekse,
• Daimi ikamet başvurusu yaptıktan (FSW, CEC, PNP ve
FSTP sınıflarından) sonra prensipte programa uygun
olduklarına dair bir ön değerlendirme yazısı almışlarsa,
Açık çalışma iznine başvurabilir ve yeni bir yıllık çalışma
izni alabilirler.

KANADA’DA MİMAR OLARAK ÇALIŞABİLMEK


İÇİN NE YAPMALIYIM?

Kanada dışında Mimarlık eğitimi aldıysanız ve gelecek


planlarınız mesleğinizi Kanada’da sürdürmek yönünde ise
bu yazımızda vereceğimiz bilgiler sizin doğru
bilgilenmenizi sağlayabilir. Kanada’da mesleki denklik
alabilmek bazen meşakkatli ve masraflı olabiliyorsa da,
tüm işlemleri tamamlayıp burada çalışmaya
başladığınızda maddi ve manevi olarak emeklerinizin
karşılığını alıyor olmanın mutluluğunu yaşayacağınıza
inanıyoruz. Elbette hiç birşeyi toz pembe hayal etmemek
lazım, bununla beraber gerek çalışanların yasal hakları
gerekse maddi tatmin anlamında Kanada’nın dünyadaki

424
Faruk Arslan

pek çok ülkeden daha yüksek bir seviyede olduğu da


yadsınamaz.

Kanada’da pek çok meslek düzenlemeye tabidir. Bu


gruba giren mesleklerden birini icra edebilmek için ilgili
meslek odasına kayıt yaptırarak üye olmak yasal bir
zorunluluktur. Genel olarak, üyelik işlemleri için önce
ülke çapında geçerli olan bazı ön şartlar yerine
getirilmelidir. Akabinde ilgili meslek odasının şartları
sağlanmalıdır. Ancak üyelik işlemi tamamlandıktan sonra
tam yetki ile mesleğinizi yapmaya başlayabilirsiniz.

Kanada’da uygulanan eyalet sistemi nedeniyle, bir


mesleği düzenlemekle sorumlu olan meslek odaları her
eyalet için farklıdır ve her meslek odası üyelik şartlarını
kendi belirler. Bir meslek için meslek odasına üyelik bazı
eyaletlerde yasal zorunluluk iken, bazı eyaletlerde isteğe
bağlı olabilir. Ya da bazı eyaletlerdeki meslek odalarının
üyelik şartları, diğerlerine nispeten biraz daha zor ya da
kolay olabilir. Tüm bu sebeplerden ötürü, eğer Kanada’da
düzenlemeye tabi olan bir meslek dalında çalışmayı
planlıyorsanız, yaşayacağınız eyaleti seçerken bu
detayları göz önüne almak isteyebilirsiniz.

Mimarlık mesleği, Kanada’nın tüm eyaletlerinde


düzenlemeye tabidir. Mimarlık eğitimini ister Kanada’da
ister başka bir ülkede almış olun, Mimar ünvanı ile
çalışabilmek için yaşadığınız eyaletteki meslek odasına
üye olmalısınız. Üyelik şartları, Kanada dışında eğitim
almış kişiler için biraz daha farklıdır.

Kanada dışında eğitim almış bir mimar olarak Kanada’ya


göçmenlik başvurusu yapmayı planlıyorsanız ya da

425
Faruk Arslan

yaptığınız başvurunun sonucunu bekliyorsanız ya da


halihazırda göçmen ve ya vatandaş statüsü ile Kanada’da
yaşıyorsanız, mesleğinizi icra etmek için atmanız gereken
yasal adımların genel haritası şu şekilde olacaktır:

Adım 1: Eğitim Denkliği


İlk yapmanız gereken almış olduğunuz mimarlık
eğitiminin Kanada eğitim sistemindeki denkliğini
öğrenmektir. Bunun için Canadian Architectural
Certification Board (CACB) ile irtibata geçip eğitim
denkliği raporu edinmelisiniz. Eksiksiz bir başvuru
dosyasının değerlendirilmesi yaklaşık olarak 3 ay
sürmektedir. İşlemin diğer detaylarını öğrenmek için
aşağıdaki kurumu ziyaret edebilirsiniz:

Canadian Architectural Certification Board (CACB)

Araştırmanızı derinleştirmek ve sertifikasyon süreci


hakkında daha fazla bilgi edinmek için:

Royal Architectural Institute of Canada


Examination for Architects in Canada
National Council of Architectural Registration
Examinations

Adım 2: Eyalet Meslek Odasına Kayıt


İkinci adım, mimar olarak çalışmaya karar verdiğiniz
eyaletteki meslek odasına üyelik başvurunuzu yapmaktır.
Daha önce bahsettiğimiz gibi her eyaletin meslek odası
kendi üyelik şartlarını belirler.

426
Faruk Arslan

KANADA’DA MÜHENDİS OLARAK


ÇALIŞABİLMEK İÇİN NE YAPMALIYIM?

Çok sıklıkla karşılaştığımız soruların başında Kanada’da


mühendis olarak çalışabilmek için neler yapılması
gerektiğidir. Pek çok kişi Kanada dışında aldığı
mühendislik eğitiminin Kanada’da geçerli olmayacağını
ve bu yüzden de mesleğini yapamayacağını zannediyor.
Oysa gerçekte durum tam olarak böyle değil.

Kanada’da pek çok meslek düzenlemeye tabidir. Eğer


düzenlemeye tabi olan meslek gruplarından birine
dahilseniz, mesleğinizi icra edebilmek için ilgili meslek
odasına kayıt yaptırarak üye olmanız ve gerekli
sertifikasyonları edinmeniz yasal bir zorunluluktur. Alanı
ne olursa olsun tüm mühendislik meslekleri de
Kanada’nın her eyaletinde düzenlemeye tabidir. Bununla
beraber Kanada’da 2 şekilde mühendis olarak çalışmanız
mümkündür:

1- P.Eng ünvanı alarak


Kanada’da ‘Mühendis’ ünvanı ile mühendislik çizim ve
projelerini onaylamak için P.Eng (Professional Engineer)
sertifikasyonuna sahip olmalısınız. Bu sertifikasyonu
edinmek zaman alan ve biraz masraflı bir prosedür fakat
neticesinde Kanada’da mühendis olarak tanınmak
istiyorsanız P.Eng sertifikasyon sürecinden geçmeniz
gerekmektedir.

P.Eng sertifikasyonu için izlemeniz gereken 4 adım şöyle


özetlenebilir:

427
Faruk Arslan

 Üniversitede bir mühendislik eğitimi


tamamlamalısınız
 Mühendis diplomanızı aldıktan sonra yaşadığınız
eyaletteki ilgili P.Eng meslek odasına başvurunuzu
yapmalısınız
 P.Eng ünvanına sahip bir mühendisin gözetiminde
işbaşı stajınızı tamamlamalısınız
 P.Eng sınavını geçmelisiniz
Kanada dışında mühendislik eğitimi almış olmanızdan
ötürü meslek odasına başvuru yaptığınızda ilk yapılacak
işlem, eğitiminizin Kanada denkliğinin yapılmasıdır. Eğer
eğitiminizin Kanada sistemine denk olabilmesi için bazı
ek dersler almanız önerilirse işbaşı stajına başlamadan
önce bu ek dersleri tamamlamalısınız. Bildiğiniz gibi
Kanada eyalet sistemiyle yönetilmektedir. Dolayısıyla
P.Eng sertifikasyonunun genel şartları ülke çapında aynı
olsa da bazı detaylar eyaletten eyalete değişiklik
gösterebilir. Örneğin işbaşı stajının süresi eyalete göre 2
ila 4 yıl arasında değişmektedir. Benzer şekilde P.Eng
sınavı için bazı eyaletler kendi sınav içeriklerini
hazırlarken, diğerleri ulusal seviyede düzenlenen National
Professional Practice Exam sınavını kullanırlar. Bu
yüzden sertifikasyon sürecini başlatmadan önce
sertifikasyonu almayı planladığınız eyaletteki meslek
odasının detaylarını iyice öğrenmenizi tavsiye ederiz.

Tüm bu aşamaları başarıyla tamamlamanızı takiben


Kanada’da mühendis (P.Eng) ünvanı edinebilirsiniz. Bu
ünvanla çalışacağınız pozisyonlar, hem yetki ve
sorumluluk alanı daha geniş hem de çalışma şartları
oldukça tatmin edici pozisyonlar olacaktır.

428
Faruk Arslan

P.Eng sertifikasyonu ile ilgili tüm


bilgilere www.peng.ca sayfasından ulaşabilirsiniz.

2- P.Eng ünvanı almadan


Her ne kadar P.Eng ünvanı size gerçek ‘Mühendis’
ünvanı ve çok daha iyi çalışma şartları sağlasa da
Kanada’da P.Eng ünvanı almadan da mühendis olarak
çalışabilirsiniz. Bu şekilde çalıştığınız zaman yine tüm
mühendislik görevlerini yapıyor olacaksınız fakat proje
onaylama yetkiniz olmayacak. Ve her zaman P.Eng
ünvanına sahip olan bir mühendisin gözetiminde çalışıyor
olacaksınız. Böyle bir pozisyonda mühendislik alanına
göre değişiklik gösterebilmekle beraber yaklaşık $30-
40/saat ücretle çalışmanız mümkündür.

KANADA – ALBERTA PİLOT PROJESİ


GENİŞLETİLDİ
Alberta eyaleti özellikle son yıllarda belli bazı meslek
alanlarında ülke genelindeki en ciddi işçi sıkıntısını
yaşamaktadır. Albertalı işverenlerin ihtiyaç duydukları
nitelikli işçileri kolaylıkla ve kısa sürede işe
alabilmelerini sağlamak amacıyla 1.Haziran.2011
tarihinde Federal Hükümet ile Alberta Hükümetinin ortak
çalışması sonucu Kanada-Alberta Pilot Projesi
başlatılmıştı. İlk etapta proje sadece ısıtma ve sıhhi
tesisatçıları kapsıyordu.

Projenin başarıyla yürümesi ve Alberta’da artan işçi açığı


sebeplerinden ötürü geçtiğimiz hafta bu pilot projenin
kapsamının genişletildiği açıklandı. Buna göre aşağıdaki
meslek grupları pilot projeden faydalanabilecekler:

 Isıtma ve sıhhi tesisatçılar

429
Faruk Arslan

 Kaynakçılar
 Ağır İş Makinası Ustaları
 Endüstriyel Makina Ustaları
 Demir İşçileri
 Marangozlar
 Keşifçiler
Bu pilot projenin sağladığı kolaylık İşçi Piyasası Yorumu
(Labour Market Opinion – LMO) şartına esneklik
getirmesidir. Normalde geçici yabancı işçi çalıştırmak
isteyen Kanadalı işverenler, her bir işçi için HRSDC
departmanından LMO edinmek mecburiyetindedir.
Kanada’da çalışmaya başladıktan sonra işçi başka bir
firmada çalışmak isterse, yeni işveren bu işçi için yeni bir
LMO edinmelidir.

LMO başvurusu epey detaylı ve bazen sonuçlanması


aylar süren bir işlemdir. Pilot proje sayesinde Alberta’da
çalışma izni ile bulunan ve yukarıdaki meslek dallarından
birinde çalışan işçiler, yeni LMO edinmeden rahatlıkla
işveren değiştirebilecekler. Bu, Albertalı işverenlerin
ihtiyaç duydukları işçileri hiç zaman kaybetmeden
çalıştırmaya başlatabilmeleri açısından avantajdır. (69)

Kanada Anne-Baba Sponsorluk Programı


Kanada Göçmenlik Bakanlığı (CIC) anne-baba ve dede-
nine Sponsorluk Programı’nın (Parent and Grandparent
Program) 2 Ocak 2014’ten itibaren açılacağını duyurdu.
Yeni sistemde sponsor edeceklerin daha çok gelir
göstermeleri gerekiyor. Ayrıca sponsorlar Kanada’ya
getirmek istedikleri yakınları için daha uzun süre maddi
sorumluluk altına girmeyi göze almalılar.

430
Faruk Arslan

Bekleme süreleri neredeyse 10 yılı bulan aile


büyüklerinin sponsorluk programı 2011 Kasım ayında
durdurulmuştu. Bakanlık, Program’ın yeniden açılacağı
2014 Ocak ayına kadar biriken 165.000 adet dosyayı en
az yarı yarıya eritmeyi planlarken, bundan sonraki
başvurularda bekleme sürelerini daha makul bir seviyeye
çekmeyi amaçlıyor.
Göçmenlik Bakanı Jason Kenney 10 Mayıs’ta
Bakanlığının internet sitesinden yayımladığı basın
açıklamasında; “Daha hızlı aile birleşimi programı
hedefleri çerçevesinde bu zamana kadar biriken dosyaları
yarıya indirmeyi ve başvuru sonrasında bekleme süresini
daha makul bir düzeye indirmeyi hedefliyoruz,” diye
konuştu. Bakana göre bu süreci iyi değerlendirerek
bekleme süresinin fazla olduğu önceki sisteme
dönmemek çok önemli.
Daha önce göçmenlik başvurularını yapmış olan 50.000
anne-baba ve dede-nine 2012 ve 2013 yıllarında göçmen
olarak kabul edilecek. Bu rakam son 20 yılın en fazla
sayısı. 2014’te ise ülkeye kabul edilecek anne-baba ve
aile büyükleri yeni göçmenlerin sayısı makul düzeyde
olacak.
2011 yılında aile büyüklerinin Sponsorluk Programı’nın
dondurulması esnasında yürürlüğe konan süper vize
(super visa) uygulaması daimi olarak yürürlükte kalacak.
Bilindiği gibi süper vize Kanada’da çalışan ve programa
uygun göçmen adaylarının aile büyükleri için verilen 10
yıllık ve çok girişli bir geçici vizedir. Bu vizeye sahip
olanlar bir girişte Kanada’da 2 yıla kadar kalabiliyorlar.
2011 Aralık ayından bu yana her ay 1.000’den fazla
olmak üzere 15.000’in üzerinde süper vize verildi.

431
Faruk Arslan

Yeni Program altında aile büyüklerinin Kanada’ya


sponsorluğunda, sponsorlardan istenecek mali sorumluluk
kriteri yükseltilecek. Sponsorun göstereceği yıllık
minimum gelir miktarı yüzde 30 oranında arttırılıyor.
Ayrıca sponsor kişi başvurunun yapıldığı tarihten son 3
yıl için yıllık minimum geliri olduğunu da ispatlayacak.
Son olarak sponsor kişi sponsor edilen göçmenlerden
yirmi yıl süreyle maddi olarak sorumlu olacak. Bu süre
içinde sponsor edilen kişi Kanada’da herhangi bir devlet
sosyal yardımı alırsa sponsor kişi bu yardımı devlete geri
ödemek zorunda kalacak. Maddi sorumluluk daha önce
10 yıldı.
Kanada’ya sponsor edilen aile büyüklerinin her türlü
ihtiyacını karşılayabilecek güçte olan Kanada göçmen
veya vatandaşları seçilerek Program’ın Kanada’nın
ücretsiz olan sağlık ve sosyal programlarına etkisi
hafifletilecek.
2014 yılı için Bakanlık 5 bin yeni başvuruyu hızlı bir
şekilde kabul edecek.
Bu Program’da oluşturulan yeni kriterlerle, sponsor
edilen aile üyelerinin Kanada’da bulundukları süre içinde
sponsorları tarafından destekleneceğine emin olunacak.

Her Beş Kanadalıdan Biri Yurt Dışında Doğmuş

Kanada İstatistik Ajansı’nın (StatsCan) 2011


araştırmasına göre her beş Kanadalıdan birisi yurt dışında
doğmuş.
Nüfusun % 20.6’sının yurt dışında doğmuş olması
Kanada’yı endüstrileşmiş ülkelerdeki yurt dışında
doğmuş göçmen oranının üstüne çıkararak, Kanada’nın
tam bir göçmen ülkesi olduğunu kanıtlıyor.

432
Faruk Arslan

StatsCan %12.9 ABD vatandaşının yurt dışında


doğduğunu, bunu %11.5 ile İngiltere’nin takip ettiğini
belirtiyor. İstatistiklere göre % 26.8 oranı ile Avustralya
en önde görünüyor.
Federal bir kurum olan StatsCan bilgi toplama
yöntemlerinin değiştirilmesinden sonra tam yetkin bir
sonuca ulaşmanın zorluğunu da ifade etti.
Geçmişte StatsCan Kanada nüfusunun % 20’sine
doldurulması zorunlu nüfus bilgi formları göndermişti.
Fakat sonraki muhafazakâr parti hükûmeti bu zorunlu
uygulamayı kaldırmış, yerine Kanadalıların üçte bir
nüfusa doldurulması isteğe bağlı anketler göndermişti.
StatsCan isteğe bağlı anket formunu alanların en fazla
yüzde 50’sinin cevap vermiş olacağını öngörüyor. Daha
önce kullanılan ve doldurulması zorunlu olan formların
geri dönüş oranı daha yüksekti.
Hükûmet zorunlu formların uygun olmadığını düşünerek
iptal etmiş ve sonucunda 2010 Kanada İstatistik
Ajansı’nın en kıdemli istatistik uzmanının istifasına sebep
olmuştu. İstifa eden uzman bu kararın istatistik
bilgilerinin kullanışlı olmasını engelleyeceğini
düşünmüştü.
İş çevreleri ve sosyal aktivistler StatsCan’ın daha önce
kullandığı doldurulması zorunlu formların cevaplanması
sonrasında yayımlayacağı istatistiki bilgilere ihtiyaçları
olduğunu ifade ederek bu bilgilerin gelecek için planlama
ve uygun fon ayırma çalışmaları için elzem olduğuna
değindi.
2011 nüfus sayımına göre 32.900.000 nüfuslu ve doğum
oranı düşük olan Kanada yıllık 250 bin civarında göçmen
almayı hedefliyor. Göçmenlik sayesinde 2006 ve 2011
yılları arasında 1.200.000 kişi Kanada’ya geldi ve

433
Faruk Arslan

toplamda yurt dışında doğmuş 6.8 milyon kişi Kanada’da


yaşamakta.
Kanada’ya göçmen gönderen ülke sıralaması da yine
değişmiyor. 2006-2011 yılları arası gelen yeni
göçmenlerin % 57’si Filipinler başta olmak üzere Çin ve
Hindistan ülkelerinin olduğu Asya’dan.
Araştırma aynı zamanda Kanada Müslüman topluluğunun
da arttığını gösteriyor. Son on yılda Müslüman nüfus 1
milyon kişi artarak toplam nüfusun yüzde 3.2’sine ulaştı.
2001’de toplam Müslüman nüfusu yüzde 2 idi.
2011’de nüfusun yüzde 67.3’ü kendisini Hristiyan olarak
ifade ediyor bu sayı 2001’de yüzde 77.1’di. Herhangi bir
dine ait olmadığını ifade edenler ise 2011’de artarak
yüzde 7.9’a ulaştı.

Pasaport Hizmetleri Kanada Göçmenlik Bakanlığı’na


Devrediliyor

Daha hızlı ve kolay erişim sağlanması planları


kapsamında Kanada pasaport hizmetleri 2 Temmuz
2013’ten itibaren Kanada Yurttaşlık ve Göçmenlik
Bakanlığı (CIC) tarafından verilmeye başlanacak.
Kanada Göçmenlik Bakanı Jason Kenney ve HRSDC
Bakanı Diane Finley 8 Mayıs’ta pasaport hizmetlerinin
daha etkin verilmesi konusunda yaptıkları basın
açıklamasında kamuoyunu bilgilendirdiler.
Yapılan açıklamaya göre şu ana kadar Kanada Dış İşleri
Bakanlığı tarafından verilen pasaport hizmetlerinin asıl
sorumluluğu, Kanada vatandaşlığı başvurularını inceleyen
ve vatandaş olmak isteyenlerin uygunluğunu tespit eden
Kanada Göçmenlik Bakanlığı’na verilecek.

434
Faruk Arslan

Kanada vatandaşlarının pasaport başvurularında herhangi


bir aksama yaşamaması için gerekli tüm önlemler alındı.
Pasaport başvuruları 144 Service Canada ofislerine, 56
Kanada Post başvuru merkezlerine ve tüm ülkede hizmet
veren 34 pasaport ofisine yapılmaya devam edecek.
SIN numaraları, işsizlik ödemeleri (EI) ve RRSP
hizmetleri veren Service Canada ofislerinde birçok devlet
hizmeti alınabiliyor. Pasaport başvurularının da burada
yapılabilecek olması, başvuranlar açısından büyük
kolaylık olacak. Service Canada ofis sayısını arttırmayı
planlıyor.
Yurt dışında yaşayan Kanadalılar pasaport başvurularını
Kanada konsoloslukları ve elçiliklerde yapmaya devam
edecekler. (70)
Anne-baba ve Aile Büyükleri Sponsor Programı’nın
detaylarını açıklayan Kanada Göçmenlik Bakanı Jason
Kenney Kanada’ya getirilen yaşlı göçmenlerin bir süre
sonra sosyal yardıma ve devlet evine muhtaç olmalarını
istemiyor.
Yeni kriterleri açıklayan Bakan Kenney Kanada’nın
cömertliğinin suistimal edildiğini düşünüyor.
Bakan Kenney: “Eğer anne-babanızın Kanada’da sosyal
yardıma (welfare) ihtiyaçları olacaksa lütfen onları buraya
sponsor etmeyin,” diyor.
Anne-baba Sponsorluk Programı’nda yapılan
değişiklikler Aile Birleşimi Göçmenlik Programı’nın
ikinci aşamasını oluşturuyor. Başvuru süresi neredeyse
sekiz yılı bulan Program, biriken dosyaların eritilmesi
çalışmalarının rahatça yürütülmesi için 2011 yılı Kasım
ayından itibaren durdurulmuştu.
Yeni yapılacak başvuruların da uzun sürede
sonuçlandırılması beklenirken, bu yılın sonuna kadar

435
Faruk Arslan

anne-baba sponsorluğunda biriken dosya sayısının


80.000’e indirilmesi hedefleniyor.
Bakanlığa göre 2013 yılında Kanada’ya göçmen olarak
kabul edilecek anne-baba ve dede-nine sayısı 25.000
civarında olacak ve bundan sonraki yıllarda aynı seviyede
devam edecek.
Yaşlı insanların Kanada’ya göçmen olarak kabul
edilmelerine aslında Bakanlık sıcak bakmıyor ve bu
yüzden sayılarının sınırlandırılmasından yana.
Çalışmayan yaşlı göçmenlerin Kanada’nın ücretsiz sağlık
sistemine ve sosyal kaynaklarına yük olduğunu düşünen
Bakan Kenney bir anne-babanın kendilerine maliyetinin
400.000 dolara ulaşacağını söyledi.

“Maddi olarak altından kalkabileceğimiz sayıda aile


birleşimine izin vermeliyiz.”

Sağlık bakımı masrafları bir yana, Kenney’e göre


Kanada’ya sponsor edilmiş birçok yaşlı göçmen welfare
almakta ve bu devletin sorunu hâline gelmekte. Sponsor
eden kişiler on yıl için sponsor ettikleri aile büyüklerine
bakmak zorundalar. Bu süre sonunda ise sponsor edilen
aile büyüklerinin yüzde 25’i devlet yardımına
başvuruyor.
Bu trend hakkında Bakan Kenney; “Bu doğru değil. Bu
Kanada’nın cömertliğinin suistimalidir,” diyor.

Ayrıca, Belediye Sosyal Evler Müdürlüğü’nden de,


kendisine, devlet evlerinde kalmak isteyen yaşlı göçmen
nüfusunun arttığı hakkında bilgiler geldiğini de söyledi.
Devletin bu ve buna benzer sorunlar ışığında gözden
geçirilen Anne-baba Sponsorluk Programı yeni kriterlerle

436
Faruk Arslan

1 Ocak 2014’te açıldı fakat yıllık 5.000 başvuruyla


sınırlandırılan Program’da yeni şartlar çok ağır:
• Sponsor eden kişinin göstermesi gereken minimum gelir
seviyesi % 30 arttırıldı,
• Sponsor eden kişinin son üç yıl içinde minimum gelir
seviyesine sahip olması gerekecek,
• Gelir ispatı için sadece Kanada Maliyesi’nden (CRA)
alınan belgeler (notice of assesment) kabul edilecek,
• Sponsorluk maddi sorumluluğu 10 yıldan 20 yıla
çıkarılacak,
• Bakmakla yükümlü olunan çocukların yaş sınırı 18’e
çekilecek.

Bakanlık, yeni düzenlemelerle ülkeye getirilen yaşlı


göçmenlerin, Kanadalı mükelleflerin üzerine yük
olmayacağını garanti edeceğini düşünüyor.
Ayrıca Bakanlık, banka hesaplarında yeteri kadar para
olmasına karşın, bakmakla yükümlü oldukları aile
büyüklerine bakmayarak onları devlet yardımı almaya
yönelten kişilerden de haberdar olduklarını açıkladı.
Daha önce aile büyüklerini sponsor etmek isteyen kişi
gelir ispatı için herhangi bir belgeyi kullanabiliyor ve bu
belgelerin gerçekliği tespit edilemiyordu. Şimdi ise
sadece CRA ofisinden alınan belgeler kullanılacak ve
kolaylıkla teyit edilebilecek.
Aslında yeni sistemin vergisini veren ve anne-babasının
tüm sağlık bakımlarının altından kalkabilecek maddi
durumu iyi kimselere yönelik olduğunu söyleyebiliriz.
Sponsorluk maddi sorumluluğunun 20 yıla çıkarılması
ise, sponsor edilenlerin welfare başvurusu yapmasını
engellemeye yönelik.

437
Faruk Arslan

Hükûmet 2011 Aralık ayında anne-baba sponsorluğunun


askıya alınmasının ardından ‘süper vize’ uygulamasını
yürürlüğe koymuştu. Geçici olarak uygulamaya konan bu
vize ile aile büyükleri Kanada’da yaşayan ve belli
kriterleri taşıyan çocukları sayesinde Kanada’ya çok
girişli ve maksimum 10 yıllık vize alabiliyorlar. Bu vize
ile Kanada’ya gelen kişiler bir defasında iki yıla kadar
Kanada’da kalabiliyorlar.
Hükûmet geçici olarak uygulanan süper-vize
uygulamasının daimi olarak yürürlükte kalmasına karar
verdi.
İlk uygulamaya konduğu 2011 yılından bu yana 15.000
süper vize verilmiş.
Hükûmet tüm bu değişiklikleri aile birleşimlerinin
hızlandırılması amacıyla yaptığını söylüyor. Anne-baba
Sponsorluk Programı şartları ağırlaştırılmış olduğu için
herkesin başvurabileceği bir Program olmaktan çok uzak.
Yani anne-babayı Kanada’ya göçmen olarak getirmek bir
“haktan” çok “lüks bir ayrıcalık” hâline geldi.

Vatandaşlık sınavını kaybeden kişiler için tekrar sınav


hakkı getirildi.
Kanada vatandaşlık sınavını kaybeden kişiler için tekrar
sınav hakkı getirildi. Önceki uygulamada ilk sınavı
kaybedenler vatandaşlık hâkimi ile görüşme yapıyorlar ve
bu da bekleme süresinin uzamasına sebep oluyordu.
İlk sınavı kaybedenlere ikinci sınav hakkı uygulaması
Kanada Vatandaşlık, Göçmenlik ve Çokkültürlülük
Bakanı Jason Kenney tarafından 3 Haziran 2013’te
Bakanlığın web sitesinden duyuruldu.
Vatandaşlık başvuru sisteminin daha etkin hâle
getirilmesi ve sürecin daha da kısalması için çalışan

438
Faruk Arslan

Bakanlık her sene ortalama 200.000 kişiye Kanada


vatandaşlığı veriyor.

Daha önce Kanada vatandaşlık sınavına girip


kaybeden adaylar vatandaşlık hâkimi ile görüşmek
zorundaydılar ve bu görüşme için aylarca bekliyorlardı.
Yüz yüze yapılan görüşmede vatandaşlık hâkimi adayın
Kanada vatandaşlık başvurusunda nihai kararı veriyordu.
3 Haziran 2013’ten itibaren teste giren adaylara sınav
sonuçları derhal bildirilecek. Vatandaşlık testinde başarılı
olan adaylar için seremoni tarihi belirlenecek. Testi
geçemeyen adaylara birkaç hafta sonrası için tekrar test
günü verilecek.
Uygulamadan, 3 Haziran 2013 tarihinden önce
vatandaşlık sınavına girmiş ve sınavı kaybetmiş olan
adaylar da faydalanacak. İlk sınavı kaybedip vatandaşlık
hâkimi ile görüşme günü bekleyen adaylar ikinci defa
vatandaşlık sınavına çağrılacaklar.
Bakanlık aynı zamanda vatandaşlık başvurusunda aile
üyelerinin hepsinin aynı anda kabul edilmesi
uygulamasının da kaldırıldığını müjdeledi. Önceki
uygulamada beraber yapılan vatandaşlık başvurusunda
aile üyelerinin birisinin testi geçememesi veya dil
sınavında başarısız olması, diğer aile üyelerinin
vatandaşlık başvurusunun bekletilmesine sebep oluyordu.
Artık beraber başvuran aile üyelerinin vatandaşlık
başvurularının aynı anda kabul edilmesi uygulaması
kaldırıldı. Başvuruda listelenen aile üyeleri içinde
başvurusu kabul edilen kişilerin vatandaşlık başvurusu
bağımsız olarak kabul edilecek ve bu durum kendisine
bildirilecek. Bu ikinci uygulama da daha az kişinin

439
Faruk Arslan

vatandaşlık başvurusunun sonuçlanmasını beklemesine


sebep olacak.
Sonuç olarak bu iki uygulama vatandaşlık başvurusu
yapan kişilerin başvurularının daha az sürede
sonuçlanacağını garantileyecek.
Bakanlık ayrıca yaptığı bir açıklamada daha fazla
vatandaşlık hâkiminin göreve başladığını ve bunun daha
fazla vatandaşlık başvurusunun sonuçlandırılması ve daha
fazla seremoninin yapılması anlamına geldiğini belirtti.
Biriken vatandaşlık başvurularını eritmek ve yeni
vatandaşlık başvurularını daha etkin bir biçimde
değerlendirmek isteyen Bakanlık önümüzdeki iki yıl için
44 milyon dolarlık bir yatırım yapacağını 2013 Ekonomik
Planı Bütçesi’nde açıklamıştı. (70)
Kanada Göçmenlik Kanunu’nda ve çeşitli programlarında
köklü değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler sonucunda
göçmenlik konusunda hizmet ya da yasal tavsiye veren
kişilerin de artık belirlenen meslek odası üyesi olma
zorunluluğu getirildi.
Öncelikle yasal temsilci tanımında net olalım. Bir kişi
size başvurunuzda ya da göçmenlik mahkemesinde
danışmanlık hizmeti veriyorsa, bu kişi sizin temsilciniz
olmaktadır. Yasa bazı kişileri yasal temsilci olarak
tanımlıyor, bazı kişilerin de temsilci olamayacağını
belirtiyor.
Yetkili yasal temsilciler ikiye ayrılıyor. Vekalet ücreti
alan temsilciler ve hizmeti ücretsiz veren temsilciler.
Verdiği göçmenlik danışmanlığı hizmeti sonucunda
sizden ücret isteyen yasal temsilciler;
1- Kanada eyalet ve bölge barolarına bağlı avukatlar ya
da paralegaller
2- Quebec Noterler Birliği’ne üye noterler ve

440
Faruk Arslan

3- Kanada Göçmenlik Danışmanları Konseyi’ne (ICCRC)


üye göçmenlik danışmanları olarak belirlenmiştir.
Buna karşılık hizmeti karşılığında para almayan ve yasal
olarak tanınan göçmenlik temsilcileri de olabilir. Yasada
bunlar;
1- Aile üyeleri,
2- Arkadaşlar,
3- Sivil toplum kuruluşları ve
4- Çeşitli dinî kuruluşlar olarak saptanmıştır.
30 Haziran 2011 tarihinde özellikle temsilcilerle ilgili
yeni kanun (Bill C-35) yürürlüğe girmiştir. Bu yeni
kanunun amacı tüm göçmen başvuru sahiplerini korumak
ve kompleks göçmenlik dosyaları ile uğraşan
temsilcilerin işinde uzman olduklarından emin olmaktır.
Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı (CIC)
yetkili olmayan göçmenlik temsilcilerini kabul
etmeyecektir.
Bill C-35 Yasası Kanada’ya göç etmeyi amaçlayan
göçmen adaylarını ehil olmayan ya da Kanada
göçmenliğinde yasa dışı yolları kullanan kişilerden
korumak için yürürlüğe girdi.
‘Sahtekâr Danışmanlara Karşı Mücadele Yasası’ olarak
da bilinen Bill C-35 özellikle Kanada eğitim sektöründe
bazı sıkıntılara sebep oldu. 2012 Mayıs ayında Kanada
üniversiteleri Yasa konusunda bilgilendirildi ve Yasa’nın
üniversitelerde öğrenci danışmanlarını da kapsadığını
duyurdu.
Üniversitelerde çalışan öğrenci danışmanları artık yurt
dışından gelecek öğrencilere daimi oturum müsaadesi,
vize ya da çalışma vizesi konusunda bilgi veremeyecek ve
çeşitli formların nasıl doldurulacağı konusunda yasal
tavsiyelerde bulunamayacaklar.

441
Faruk Arslan

Kanada üniversitelerinin ana gelir kaynaklarından birisi


de Kanadalı öğrencilere nazaran daha fazla ücret ödeyen
uluslararası öğrenciler. 2012 yılında 11.000 uluslararası
öğrencinin Kanada’ya geldiğine dikkat edersek eğitim
sektörünün büyüklüğü hakkında bir fikir sahibi olabiliriz.
Bill C-35’in gelecek sene ülkeye gelecek öğrenci sayısını
daha da düşüreceği aşikâr.
CIC yeni kuralları şiddetle savunuyor ve bunun ülkenin
göçmenlik sisteminin doğru olarak işlemesi için elzem
olduğuna inanıyor. Profesyonel olarak hizmet veren ve
hem kariyer hem de Göçmenlik Kanunu açısından
uluslararası öğrencilere bilgi veren öğrenci
danışmanlarının farkında olan CIC’in bir temsilcisi yeni
Kanun’un istisnasız tüm Kanadalılara uygulanacağının
altını çizdi.
Ya diğer sektör paydaşları? Onlar da bu Kanun’dan
etkileniyor mu?
Evet kesinlikle.
Seyahat acenteleri, özel istihdam büroları, insan
kaynakları (HR) uzmanları, eğitim kurumları, evlat
edinme hizmeti veren kurumlar ve evde yardımcı işçi
bulan şirketler artık müşterilerine göçmenlik programları,
formları veya yetkili göçmenlik temsilcileri konusunda
bilgi alabilmeleri için CIC’in internet adresini gösterecek.
Her türlü tercümanlık, seyahat planlama ve evrak taşıma
gibi hizmetleri vermeye devam edebilecekler.
Ayrıca bu kurumlar öğrencinin ne tür kursları almaları
gerektiği ve okula nasıl kaydolmaları gerektiği gibi
bilgiler verecek, iş görüşmelerini yürütecek ve onlar adına
LMO başvurularını da doldurabilecekler.
Fakat yine aynı kurumlar bir kişinin göçmenlik
seçenekleri konusunda bilgi veremeyecek, en iyi

442
Faruk Arslan

göçmenlik yolunun hangisi olduğu konusunda yorum


yapamayacak ve birisinin adına herhangi bir göçmenlik
formunu dolduramayacaklar. Bu kurumlarda çalışanlar
ayrıca CIC veya CBSA (Kanada sınır güvenliği ofisi) ile
müşteri adına iletişimde bulunamayacaklar ve bir kişinin
göçmenlik başvurusu veya duruşmasını takip
edemeyeceklerdir. Göçmenlik tavsiyelerinde bulunmakla
ilgili herhangi bir reklam yapamayacakları gibi, onlar
adına göçmenlik formu ya da vize ve çalışma izinlerini
dolduramayacaklar.
Birisine Kanada göçmenlik hizmeti vermeden önce
Yasa’daki yerinize bir bakın. Yasal temsilci misiniz,
yoksa değil mi?

Eski Federal Nitelikli Eleman (FSW) başvuru ücret


iadeleri
Kanada hükûmeti, daha önce federal nitelikli eleman
göçmenlik programı (FSW) dosyalarının eritilmesi
çalışması kapsamında uzun süre bekleyen ve henüz
işleme konmamış ve aynen iade edilecek başvuruların
ücret iadelerine başladı.
Şubat 2008’den önce FSW başvurusu yaptıysanız ve bu
zamana kadar Kanada Göçmenlik Bakanlığı’ndan (CIC)
dosyanızın işleme konmasıyla ilgili herhangi bir yazı
almadıysanız, bu yeni uygulamadan siz de
etkilenebilirsiniz.
Dosyanız, işleme konmadan ödediğiniz başvuru ücreti ile
birlikte size iade edilecektir. CIC, ödemeleri, sistemdeki
adreslere çek olarak gönderecektir. Karışıklık
yaşanmaması için son adresinizin CIC sisteminde
olduğundan emin olun. CIC size ücret iadesinde bekleme
süresi ne olursa olsun faiz ödemesi yapmayacaktır.

443
Faruk Arslan

İletişim bilgilerinizi bakanlığın yayımladığı iletişim


formunu kullanarak güncelleyebilirsiniz. Bakanlık, dosya
ücreti iade edilecek adaylara ayrıca mektup gönderecek
ve kontak bilgisi güncellemesi istenecek.
2008’den önce yapılan FSW başvuruları oldukça fazla
olduğundan ücret iadesi biraz zaman alacaktır.
27 Şubat 2008’den önce FSW başvurusu yaptıysanız ve
göçmenlik görevlisi yaptığınız göçmenlik başvurusu ile
ilgili program kriterlerine uyup uymadığınız konusunda
29 Mart 2012’ye kadar herhangi bir karar vermediyse
başvurunuz ve ödediğiniz ücret size aynen iade
edilecektir. Bunun istisnası yoktur.

Program kriterlerine uygunluk değerlendirmesi adayın


eğitim, dil, iş tecrübesi, uyum ve yaş gibi faktörlerin ilgili
dönemdeki kanunlara göre ölçülmesi ve başvurunun
kabul edilip edilmediği kararı anlamını taşımaktadır. (71)

444
Faruk Arslan

Onbirinci Bölüm

İltica Yolu Kapatıldı


Kanada’da göçmenlik kanunlarında yapılan yasal
düzenlemeden sonra siyasi sığınma başvuruları dramatik
bir şekilde azaldı. Bazı ülkelerin güvenli sayılması ve o
ülkelerden gelen siyasi sığınma başvurularının hızlıca ele
alınması bu düşüşün ana nedeni oldu. Çek Cumhuriyeti,
Macaristan ve Romanya’dan 2008’den itibaren vizesiz
gelen 70 bin Çingene asıllı AB vatandaşının hemen iltica
başvurusunda bulunması, kanunlarının değiştirilmesine
yol açtı. Kanada once bu üç ülkeye vize koydu ve kısa
sürede kanunları büyük ölçüde değiştirdi, iltica yollarını
kapadı, iltica yolunu istismar edenleri engelledi.
Rakamlar çok çarpıcı. Yasal değişikliğin uygulamaya
konduğu 2013 yılının ilk aylarından itibaren Kanada’da
haftalık siyasi sığınma talebi 164’de kaldı. 2012 ve öncesi
yıllarda haftada 537 kişi siyasi sığınma talebinde
bulunmaktaydı. Yani 2013’te haftalık siyasi sığınma
talebindeki düşüş oranı geçen yıllara göre yüzde 70
seviyesinde.
Kanada iltica sistemi Göçmenlik ve Mülteci Koruma
Yasası (IRPA), Göçmenlik ve Mülteci Koruma
Yönetmeliği (IRPR) ve Mülteci Koruma Şubesi Genel
Kurallar (RPDR) çerçevesinde yürütülüyor.
İltica sistemi Haziran 2010’da kabul edilen Mülteci
Reform Yasası ve Haziran 2012’de kanunlaşan Kanada
Göçmenlik Sistemini Koruma Yasaları ile son halini aldı.
Yasa değişikliğinin en önemli noktası ise Kanada’yı daha
az mülteci kabul eden ülke yapması ve bazı ülkelerden

445
Faruk Arslan

gelen siyasi sığınma taleplerini “asılsız” olarak


değerlendirmesi denebilir.
Hükümet “asılsız” olarak görülen iltica davası sahiplerine
sosyal, eğitim ve sağlık hizmetleri de vermeyerek
önümüzdeki beş yıl için 1,65 milyar dolar tasarruf
yapmayı hedefliyor. Bazı kaynaklar beş yıl içinde
hükümetin öngördüğünden daha fazla tasarruf
yapılacağını çünkü siyasi sığınma talebi başvurularında
Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı’nın (CIC)
tahmininden daha fazla düşüş yaşandığını belirtti. Üst
düzey kaynaklar 2013 yılının ilk yedi haftasındaki iltica
talebi başvurularına bakıldığında eyaletlerin ve bölgelerin
tasarrufunun 2 milyar dolara ulaşacağını belirtiyorlar.
İltica başvurularında en dramatik düşüş Macaristan’dan
gelenlerde yaşandı. Önceleri temelsiz siyasi sığınma
başvurularının en fazla yapıldığı ülke Macaristan’ken
yeni yasal düzenleme bu durumu değiştirdi. Geçen sene
Aralık ayında 412 Macaristan vatandaşı siyasi sığınma
talebinde bulunurken bu rakam bu sene yeni uygulamanın
başladığı Aralık ayında yedi de kaldı.
2012’de Macaristan, Çin, Hırvatistan ve Pakistan
Kanada’ya en çok mülteci gönderen ülkeler olurken bu
sene 2013’ün ilk aylarında sıralama Çin, Pakistan,
Nijerya ve Kolombiya olarak değişti.
Yeni yasal düzenleme Göçmenlik Bakanına hangi
ülkelerin gerçek mültecilerin geldiği ülkeler olduğunu
belirleme yetkisi verdi.
CIC tarafından DCO (Designated Countries of Origin)
listesi oluşturuldu. Bu listede yer alan ülkeler Bakan
tarafından demokratik olarak inanılıyor ve “güvenli” ülke
olarak kabul ediliyor. Bu ülkeden gelenlerin iltica
başvuruları “hızlı” şekilde inceleniyor ve iltica sürecinde

446
Faruk Arslan

bu kişilere çalışma izni verilmiyor ve ücretsiz sağlık


hizmetlerinden yararlanamıyorlar.
15 Şubat 2013 tarihi itibariyle DCO listesinde 35 ülke
bulunuyor. Bu ülkeler ABD, Japonya, Yeni Zelanda,
Avustralya, Meksika, İsrail ve tüm AB ülkelerinden
oluşuyor.
Karar aslında çok tartışmayı da beraberinde getirdi.
Mesela Macaristan’dan gelen siyasi sığınma taleplerinin
“asılsız” kabul edilmesi ve ülkenin “güvenli” sayılması
orada yaşayan ve “Çingene” olarak bilinen Romanların
başvuramaması demek oluyor. Hâlbuki Kanada’nın
kararına karşı uluslararası kamuoyu Romanların birçok
ülkede ayrımcılığa maruz kaldığını kabul ediyor.
Kanada hükümetinin yeni yasal düzenlemesi göçmenlik
avukatlarının ve muhalefet partilerinin sert tepkilerine
sebep oldu.
Kanada Devletinin mülteciler konusundaki yeni
uygulaması kararına karşı iptal istemiyle dava açılacağına
kesin gözüyle bakılıyor. Kanada şu anda 29.000’e ulaşan
ve hala sonuçlandırılmayan eski mülteci davalarıyla
boğuşuyor. Savaş kızıştı. Şu an da DCO listesi ülkesinden
gelipte Kanada’da mülteci adayı olmak zor meslek.
Sosyal Hizmetler kolejinden devrem Murat Kandemir,
yetkin bir uzman. Yeni kanunu onun kaleminden
okuyalım: Kanada Ontario eyaletine İngilizce dil eğitimi
için gelen bir çok öğrenciyle tanıştım. Bu öğrencilerin
Kanada göçmenliği kurallarını belirleyen Kanada
Göçmenlik ve Mülteci Koruma Kanunu (Immigration and
Refugee Protection Act, IRPA) ile ilgili bir çok sorusuna
cevap vermeye çalıştım.
Ayrıca bu öğrencilere bazı göçmenlik belgelerinin
doldurulması ve Kanada’da ehliyet alabilmeleri

447
Faruk Arslan

konusunda yardımcı oldum ve hatta içlerinden bazılarını


da Kanada’da evlilik hususunda aydınlatmaya çalıştım.
Kanada’da yetkili Göçmenlik Danışmanı sıfatımın
yanında yetkili tercüman olmam sebebiyle de bu
öğrencilerin diploma, transkrit ve bitirme belgesi gibi
okul belgelerini tercüme ettim.
Kanada Göçmenlik ve Mülteci Koruma Kanunu
(IRPA)’na göre ‘uluslararası
öğrenciler’veya ‘ziyaretçiler’ diye tabir edilen bu
öğrencilerle çok derin arkadaşlıklar kurdum. Hiç
duymadığım okulların hiç duymadığım bölümlerinden
mezun olan bu arkadaşların çoğunun eğitimlerinin ve
mesleklerinin aslında Federal Nitelikli Eleman (Federal
Skilled Worker) Programı başvurusu için uygun olduğunu
ve bu başvuruyu kendileri daha Türkiye’de iken
yapabileceklerinden haberdar olmadıklarını üzüntüyle
gördüm.
Her ne kadar Kanada’ya öğrenci olarak gelmiş ama
aslında ne olursa olsun Kanada’ya yerleşmek isteyen bu
öğrenciler bana Kanada Göçmenlik konusunda sorular
sordular. Tabii bende yaptıgım tetkiklerde Nitelikli
Eleman başvurusuna uygun olduğu halde neden
Türkiye’de iken bu program altında başvurularını
yapmadıklarını sordum. Cevap tabii ki tahmin
edebileceğim bir cevaptı. Çoğu böyle bir başvuru
kategorisinin varlığından habersizdi. Yanlış
yönlendirilmişlerdi. Onlara ilkin bir şekilde Kanada’ya
girmeleri ve Kanada’da iken orada kalma yollarının
araştırılması gerektiği anlatılmıştı. Bazı yurtdışı eğitim
kurumlarına göre de Kanada’ya girmenin tek koşulu
Kanada’da bir dil okuluna ya da bir üniversiteye kayıt
yaptırıp öğrenci olmaktı. Maalesef çok yanlış!

448
Faruk Arslan

Karşımda master yapmış, ingilizce seviyesi çok iyi ve


puan sistemine göre 67 ve üstü puan alacağı garanti
yüksek mühendisler, eğitimciler ve ekonomi mezunları da
aynı soruyu soruyorlardı. Bir sürü para verip öğrenci
olarak ne işleri vardı Kanada’da? Madem Nitelikli
Eleman Başvurusuna uygundular neden böyle bir başvuru
yapmamışlardı neden onlara böyle bir başvurunun
varlığından bahsedilmemişti ve madem ki artık
burdaydılar öğrenci olarak bulundukları Kanada’da
bundan sonra ne yapabilirlerdi?
Kanada’ya daimi olarak kalma niyeti ile öğrenci olarak
gelen bu öğrenciler izledikleri yolun yanlış olduğunu ve
yanlış yönlendirildiklerini nereden bilebilirledi ki?
Danıştıkları yurtdışı eğitim firmalarındaki elemanlar
tamamen acentası oldukları okullara öğrenci göndermek
için yarışıyorlardı. Öğrenciye bir yabancı dil okulundan
belli bir süre İmgilizce eğitim paketi sattıklarında eğitim
danışmanlığı şirketi okuldan komisyon almaktaydı.
Komisyon ödenen okul ücretinin yüzde 10-30 arasında
değişmektedir.
Yani siz Kanada’ya göç etme fikrindesiniz ve diyelim ki
mesleğiniz ve eğitiminiz Federal Nitelikli Eleman
başvurusuna uygun olduğu halde bir yurtdışı eğitim
danışmanlığı şirketine gidip bu konuyu araştırırsanız
Kanada’ya sadece öğrenci olarak gidilebileceği ve
Kanada’da daimi olarak kalmanın yollarının sadece
Kanada’da iken araştırılması gerektiğine
inandırılacaksınız. Ne yazık!
Şahsen bir yurtdışı eğitim danışmanlığı şirketine gittim.
Yanımdaki arkadaş eğitimini, mesleğini, yaşını ve diğer
bazı bilgileri verdikten sonra eğitim danışmanı arkadaşa
sordu, ¨Kanada’ya göç etmek istiyorum, ne yapabilirim?¨

449
Faruk Arslan

Cevap gecikmedi ¨Bu tür başvuruları Kanada’ya


vardığınızda daha rahat yapabilirsiniz. Biz sadece dil
eğitimi için Kanada’ya öğrenci gönderiyoruz vs.¨
Söylediği sözü tekrar ediyim, ‘Bu tür başvurular sadece
Kanada’da yapılabilir’ Peki doğru mu? Maalesef değil.
Halbuki Kanada’ya yapılacak bir çok göçmenlik
başvurusu kurallar gereği Kanada dışından yapılması
gerekiyor. Çok az bir kısım başvurular (eş sponsorluğu
vb.) Kanada içinden yapılabilir.
Kanada’da öğrenci veya ziyaretçi olarak bulunan ve
Nitelikli Eleman olarak başvurmaya uygun adaylar
başvurularını ya Türkiye’den yapabilirler (bu da
Türkiye’ye dönmek demek) ya da ABD’nin Buffalo
kentindeki Kanada Konsolosluğuna yapabilirler. Tabii
konsolosluğa görüşmeye çağrıldıklarında ABD’ye giriş
yapmaları gerekiyor ve buda alınması hiçte kolay
olmayan ABD vizesi demektir.
Anlaşıldığı üzere Türkiye’de iken basitçe yapılabilecek
bir başvuru maalesef Kanada’da iken sadece Buffalo
kentindeki Kanada Konsolosluğuna yapılabilir. Tabii bu
başvuruyu yapabilenler hem maddi kaybı, hem ABD
vizesi sorununu hem de daha uzun bekleme süresini göze
alabilirlerse. Aksi takdirde bu başvuruyu yapacak aday
Türkiye’ye geri gelmek zorundadır.
Kanada’ya göçmen olarak başvurmayı düşünen adayların
bir Kanada barosu ‘LSUC’ üyesi Göçmenlik Avukatına
ya da Kanada Göçmenlik Danışmanları Odası, ‘CSIC’
üyesi bir Yetkili Göçmenlik Danışmanına danışmaları
gerekir. İnanın bana bu deyim yerindeyse onların
zamanını, parasını ve umutlarını kurtaracaktır.

450
Faruk Arslan

Toronto kendisini ‘sığınak şehir’ olarak ilan ederken


yasadışı göçmenlere statüsüne bakılmaksızın hizmet
götürecek ilk Kanada şehri oldu.
Toronto İl Meclisinde görüşülen Birlik Şehri (Solidarity
City) yasa teklifi Perşembe günü toplanan şehir
konseyinde yapılan oylama sonrası kabul edildi. Şimdi
tüm belediye çalışanları eğitimden geçirilecek ve artık
illegal göçmenler polise teslim edilme korkusu
yaşamadan çeşitli belediye hizmetleri alabilecek.
Toronto’da yaklaşık 200,000 kişinin yasa dışı olarak
yaşadığı sanılıyor.
Toronto kendini ilk sığınak Kanada şehri ilan ederek
Chicago, New York City ve San Francisco gibi şehirlerin
de yer aldığı bu statüdeki diğer 36 ABD sığınak şehri
liginde yerini aldı.
Alınan kararın bir şehir için doğru yolda olduğunun bir
kanıtı olduğunu düşünenler de var. Şehir Konseyinin
büyük çoğunluğu tasarıyı kabul ederek desteklerini
gösterdiler.
Konu ile ilgili fikirlerini belirten Ryerson Üniversitesi
Göçmenlik ve Yerleşim Araştırmaları programı Doçenti
Harald Bauder’de kararın bir şehrin doğru yolda olduğu
gösteren dev bir adım olduğunu ve artık Toronto’nun hak
sahibi olanlarla olmayanları ayırmayan ve sürekli
gelişimde bulunan bir şehir olmasına katkıda
bulunduğunu düşünüyor.
Ayrım yapmanın parçalamaya sebep olacağını ve bunun
da bir ikinci-sınıf vatandaş sınıfını yaratacağını
düşünüyor. Toplum içinde diğer problemlerin ardından
geleceğine inanan Harald bunun sonucunda her türlü
istismarın olacağına inancı tam.

451
Faruk Arslan

İl meclisinin bu kararının zamanlaması da çok manidar


çünkü 2015 yılında ülkede çalışan birçok işçinin dört
yıllık çalışma izinleri bitmiş olacak ve bu sürede
göçmenlik statüsü elde edemeyenlerin büyük çoğunluğu
yasadışı olarak ülkede yaşamaya devam edecek.
Karara karşı itiraz edenler de az değil. Toronto şehrinin
kafasını kuma sokmadan etrafındaki realiteye göre
davranması gerektiğini düşünerek kararı eleştirenler de
var.
Toronto sokaklarında aslında önceden benzer bir
uygulamaya yürürlüğe konmuştu. Ülkede illegal yaşayan
fakat statüsü olmadığı için polise başvuramayan ve her
türlü istismara uğrayanların olması üzerine –özellikle
sınır dışı edileceği korkusu ile polise başvuramayan aile
içi şiddete uğrayan eşler için– “sorma, söyleme” (dont’t
ask, don’t tell) isimli bu uygulama geliştirilmiş ve bu
proje ile insanların yasal statülerine bakılmaksızın polis
hizmetlerinden yararlanabilmeleri hedeflenmişti. Fakat
uygulama birçok yerde yetersiz kaldı.
“Sığınak” olarak ilan edilen Toronto artık iltica davasını
kaybedip ülkeden sınır dışı edilmeyi bekleyenlerin ve
oturum müsaadeleri bittiği halde hala ülkede kaçak olarak
bulunanların yakalanıp sınır dışı edilme korkusu
yaşamadan şehrin sunduğu sağlık, parklar, kütüphane,
güvenlik gibi hizmetlerinden yararlanabileceği bir şehir
oluyor.
Oylamada kabul oyu verenlerden meclis üyesi Joe
Mihevc kabul edilen yeni şehir politikası konut, gelir,
maddi sosyal yardım ve iş güvenliği gibi eyalet ya da
federal sorumluluklarda verilen hizmetleri
kapsamayacağını da ifade etti.

452
Faruk Arslan

Önceden beri göçmenlik konusunda hizmet veren sivil


toplum kuruluşları şehrin “sığınak” statüsü alması için
çaba gösteriyordu.
Kararı şiddetli şekilde eleştirenlere göre belgesiz olarak
Kanada’da yaşayanlar hükümetin hiçbir hizmetini hak
etmiyorlar. Yasayı eleştirenler böyle bir politikanın
ülkede yasadışı yaşayanları yüreklendireceğini ve
Kanada’ya resmi yollardan gelenlere haksızlık olacağına
inanıyorlar.
Hatta böyle bir uygulamanın dünyaya “Kanada’ya gelmek
için kanunları çiğneyebilirsiniz. Merak etmeyin Toronto
şehri sizin suç ortağınız olacak” mesajı verildiğini iddia
ediyorlar.
Şehir konseyi aynı zamanda Ottawa’dan belgesiz
göçmenlere ilişkin sağlık hizmetlerine, acil servis ve
devlet konutlarına ulaşım gibi konularda af programı
oluşturmasını istedi.
Kararın güzel tarafı şehirde yaşayan illegallerin varlığını
resmi olarak kabul etmek anlamına gelmesi. Bir şekilde
bu şehri seven insanlar oturumları bittiğinde ülkelerine
dönmek istemiyorlar. Kanada’da bulundukları sürede bu
şehirde bir hayat kuruyorlar. Kurdukları düzeni bozup
ülkelerine geri dönmeyi göze alamıyorlar.
Bu şehri seven ve çalışıp ailesine bakanların en azından
temel hizmetlerden faydalanması gerekiyor. Sosyal bir
şehir tüm sakinlerini kucaklamalı ve en temel ihtiyaçlarını
karşılamalı diye düşünüyorum.

KANADA’NIN YENİ MÜLTECİ SİSTEMİ

15 Aralık 2012’den itibaren yürürlüğe giren Yeni Mülteci


Belirleme Sistemi Kanada’da artık hayatımıza girdi. Bu

453
Faruk Arslan

yeni sistemle birlikte bazı yeni terimlerde (DCO, BOC,


RAD vs.) kullanılmaya başlandı..
Kanada iltica sistemi Göçmenlik ve Mülteci Koruma
Yasası, IRPA (Immigration and Refugee Protection Act),
Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yönetmeliği,
IRPR (Immigration and Refugee Protection
Regulations) ve Mülteci Koruma Şubesi Genel Kurallar
(Refugee Protection Division Rules) çerçevesinde
yürütülür.
Kanada’nın yeni iltica sistemi ise Haziran 2010’da kabul
edilen Mülteci Reform Yasası (Balanced Refugee Reform
Act) ve Haziran 2012’de kanunlaşan Kanada Göçmenlik
Sistemini Koruma Yasalarına (Protecting Canada’s
Immigration System Act) ile son halini almıştır.
Yenilikler
Revize edilen sistemde birçok yenilik bulunuyor. İltica
davaları artık hızlı bir şekilde gerçekleştirilecek. Eskiden
iltica edenlerden doldurulması istenen Kişisel Bilgi
Formu, PIF’in yerine şimdi İltica Talebi Formu,
BOC (Basis of Claims Form) var. Bazı kişilerin mahkeme
ret kararının temyiz etmesi engelleniyor. Artık iltica talebi
ret edilenlerin sınır dışı edilmeden önce başvurup en
azından zaman kazandıkları Sınır dışı Öncesi Risk
Ölçümü, PRRA (Pre-Removal Risk Assessment) başvuru
hakkı da yok. Bence en önemli yenilik Kanada
Göçmenlik Bakanlığı’nın (CIC) oluşturduğu Menşe
Ülkeler Listesi, DCO (Designated Countries of Origin).
Bu listeyi aşağıda detaylı inceleyeceğiz. İltica
sistemindeki tüm bu yeniliklere elimizden geldiğince
değinelim.
Birleşmiş Milletlerin Mültecilerin Hukuki Durumuna
İlişkin Anlaşması’na (CRSR) (UN Convention Relating

454
Faruk Arslan

to the Status of Refugees) taraf ülkelerinde kabul ettiği


üzere özetle mülteci tanımı: “dini milliyeti, belirli bir
toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle
zulüm gören veya göreceği korkusu taşıyan bu sebepten
ötürü ülkesinden ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan
ve korkusu nedeniyle de geri dönemeyen ve dönmek
istemeyen kişiler” dir.
Birleşmiş Milletlerin mülteci sıfatına uygun olan kişiler
Kanada’da sınırında veya içinde siyasi sığınma talebinde
bulunabilir ve kabul edildikleri takdirde Kanada
Hükümeti tarafından korunurlar.
1-KANADA’DA SİYASİ SIĞINMA TALEBİNDE
BULUNMAK
Siyasi sığınma talebi sınırda görevliye (CBSA
officer)ifade ederek ya da Kanada içinde bir CIC ofisine
giderek yapılabilir. Sınırdaki görevli ya da Kanada içinde
CIC ofisindeki görevli siyasi sığınma talebi ön
değerlendirmeye alır ve “uygun görülen” siyasi sığınmacı
adaylarının taleplerini Göçmenlik İltica
Kurulu’na (IRB) gönderir.
Kanada’da –sınırda veya ülke içinde– yapılan tüm siyasi
sığınma başvuruları bağımsız olarak işleyen Göçmenlik
İltica Kurulu, IRB’nin (Immigration and Refugee
Board) Mülteci Koruma Şubesi RPD (Refugee Protection
Division) tarafından ele alınır.
Sınırda iltica talebinde bulunulursa CBSA görevlisi
talepte bulunan kişiye bir form (BOC) verir ve bu formun
en geç 15 gün içinde doldurulmasını ve teslim edilmesini
ister. Kanada içinde iltica talebinde bulunulduğunda CIC
görevlisine doldurulmuş ve imzalanmış BOC formunun o
an teslim edilmesi gerekiyor. Her iki durumda da “uygun

455
Faruk Arslan

görülen” başvurular görevli tarafından RPD’ye gönderilir


ve siyasi sığınma talebi süreci başlar.
RPD’de yapılan iltica talebinde gerekli olan formlar
doldurulmalı ve süreç yakından takip edilmelidir. Avukat
tutmak iltica talebinde bulunan kişinin yararınadır. Siyasi
sığınma talebi sürecinde gerekli adımlar yerine
getirilmezse (BOC formu zamanında teslim edilmezse,
mahkeme günü gözükmeme vs.) RPD iltica talebini terk
edilmiş olarak değerlendirilir. Eğer bir siyasi sığınma
talebi terk edilmiş olarak belirlenirse iltica talebi
davasında herhangi bir işlem yapılmaz ve dosya kapanır.
Davanızla ilgili herhangi bir değişiklik talebi (tercüman,
mahkeme günü değişikliği vs.) RPD’ye mahkemeden en
az 10 gün önce bildirilmelidir.
İltica talebinde bulunulduktan sonra RPD siyasi sığınmacı
adayından iltica davasının temellerini öğrenmek üzere
BOC (Basis of Claim Form) doldurmasını ister. Bu form
oldukça detaylı olarak hazırlanmış olup içinde talepte
bulunan kişinin siyasi sığınma talebi ile ilgili sorular
vardır. Hayati öneme taşıyan bu formun eskizsi olarak
doldurulup teslim edilmesi gerekir.
Aşağıda detaylı olarak inceleyeceğimiz BOC formunda
sığınmacı adayının ve ailesinin kimlik bilgileri, kendisini
iltica etmeye iten nedenler, avukat ve kendisinin iletişim
bilgileri vs. gibi bilgiler yer alır.
Sınırda ya da Kanada içinde herhangi bir CIC ofisinde
yapılan ilk iltica talebi başvurunuzda BOC formunuzu
teslim ettikten sonra yapılacak ilk iş iltica talebinizin
uygunluk değerlendirmesidir. Görüşme yaptığınız görevli
iltica davanızı uygun bulduğunda sizi davanızın asıl
inceleneceği RPD ofisine havale eder.
Mahkeme Ne Zaman Olacak?

456
Faruk Arslan

Nerede iltica talebinde bulunulduğuna ve sığınmacı


adayının ülkesinin DCO listesine dâhil olup olmadığına
bakılarak siyasi sığınma talebinde bulunan kişiye
mahkeme günü ve saati yazıyla bildirilir. DCO listesinde
bulunan bir ülkeden gelinmiş ve iltica talebi Kanada
içinde bir CIC ofisinde yapıldıysa 30 gün, DCO
listesindeki bir ülkeden gelinmiş fakat iltica talebi Kanada
sınırında yapılmışsa 45 gün içinde mahkemeye çıkılması
beklenir.
DCO listesinde olmayan bir ülkeden gelinmişse dosya
RPD ofisine gönderildikten 60 gün içinde mahkemeye
çıkılması beklenecektir. Tabii IRB bürosunun iş yükü
mahkeme günlerinin belirleyicisi olacak ve standart
mahkemeye çıkma süresini aşabilecektir.
Duruşma Nasıl Olacak?
Yarım gün kadar süren, dışarıya kapalı ve daha küçük
salonlarda gerçekleştirilen iltica duruşmalarında siyasi
sığınma talepleri iltica konusunda deneyimli duruşma
üyeleri, (RPD member) tarafından incelenecek ve bir
karara bağlanacaktır. Bazı duruşmalar davanın doğası
gereği ya da CIC veya CBSA’nın da taraf olması
yüzünden daha uzun sürebilir veya birçok nedenden
dolayı ertelenebilir. Hatta bazı duruşmalar RPD üyesinin
başka bir şehirde olması yüzünden video konferans
şeklinde düzenlenebilir.
Tercüman olacak mı?
İltica talebinde bulunulduğunda doldurulması gereken
BOC formunda 10. kısımdaki soruda mülteci adayına
tercümana ihtiyaç duyup duymayacağı sorulur. İhtiyaç
duyulduğu belirtilirse mahkeme günü adayın kendi
dilinde konuşan bir tercüman duruşmada hazır olacaktır.
Mahkemeye Çocuklar Gelmeli mi?

457
Faruk Arslan

İlticacının çocukları da iltica talebinde bulunuyor ise


mahkeme günü duruşmada hazır olmalıdırlar. Yapılacak
kimlik tespitinden sonra mahkeme dışında bekleyebilirler.
Yaşı büyük olan çocuklara duruşmada soru sorulabilir.
Tanık Getirilebilir mi?
Davaya yardımcı olacağına inanılan bir tanık varsa
duruşmaya getirilebilir. Tanık dava hakkında bilgi sahibi
olan ve daha fazla bilgi sunabilecek birisidir. Duruşmada
gerekirse tanığa soru sorulabilir. Tanık getirilmesi
düşünülüyorsa bu durum RPD’ye en az 10 gün
öncesinden bildirilmeli.
Mahkemede ne olacak?
Doğru söyleneceğine dair yemin edildikten sonra
duruşmadaki RPD üyesi ve sonra sığınmacı adayının
avukatı davanın daha iyi incelenmesi açısından iltica eden
adaya bir takım sorular yöneltir. Bazı nedenlerden dolayı
davalara CIC ya da CBSA yetkilileri de katılabilir. Eğer
onların temsilcileri de duruşmada hazırlarsa onlardan da
sorular gelecektir.
Mahkemede tanık hazır bulunuyorsa onlar da dinlenir.
Tanıklar genelde bekleme salonunda beklerken ifadesine
başvurulmak istendiğinde duruşma salonuna alınırlar.
Mahkemede ilticacı duruşma üyesini mülteci tanımına
uygun olarak Kanada Devletinin korumasına muhtaç
olduğuna ikna etmeye çalışır. Mahkeme sonucunda eğer
RPD üyesi bir karara ulaşırsa siyasi sığınma hakkı isteyen
kişinin bir mülteci olup olmadığını açıklar. Mahkeme
sonucu duruşma da sözle olabileceği gibi daha sonra
ilticacı adaya yazıyla da bildirilebilir.
Karardan Sonra Ne Olacak?
Siyasi sığınmacı adayı mahkemeyi kazandığında
mahkemenin gerekçeli kararı kendisine yazılı olarak

458
Faruk Arslan

bildirilir. RPD’nin yazdığı yazıda mahkemeyi kazanan


kişinin artık “mülteci” olduğu belirtilir. Gerekçeli dava
sonucu CIC ve CBSA’ya da gönderilir. CIC veya CBSA
kararı bozmak için temyiz başvurusunda bulunabilir.
Siyasi sığınma talebi mahkemede onaylanan ve mülteci
olarak kabul edilen kişi varsa ailesiyle birlikte CIC’ye
daimi ikamet başvurusu yapabilir.
Siyasi sığınmacı adayı RPD’de görülen mahkemesini
kaybederse davayı kaybettiğine ilişkin gerekçeli kararı
kendisine iletilir. Gelen yazıda dava sahibine kararı yine
IRB altında hizmet veren Mülteci Temyiz Şubesi’nde
(RAD) temyiz edip edemeyeceği bildirilir. Davasını
kaybeden çoğu mülteci adayları RAD’a temyiz
başvurusunda bulunabilirler. Fakat DCO ülkelerinden
birinden gelenler, IRB’nin iltica talebini “asılsız” gördüğü
kişiler ya da Üçüncü Ülke Anlaşması uyarınca
başvuramayacaklar RAD’a temyiz başvurusunda
bulunamazlar. Davasını kaybedenler ayrıca olumsuz karar
için Federal Mahkeme’de temyiz başvurusunda
bulunabilirler.

2-BASIS OF CLAIM (BOC) FORMU


Kanada’da sınırda ya da ülke içinde siyasi sığınma
başvurusunda bulunanların doldurmak zorunda oldukları
bir formdur. Basis of Claim ya da kısa adıyla BOC -iltica
talebi temeli- formu olarak tercüme edilebilir. BOC
formu ilk iltica başvurusu yapıldıktan 15 içinde teslim
edilmek zorundadır. Siyasi sığınma talebinden sonra yasal
süresi içinde BOC formu teslim edilmezse iltica talebi
sahibi tarafından terk edilmiş sayılacaktır. Siyasi sığınma
talebinde oldukça önemli bir yere sahip olan bu formu
bölümlerini inceleyerek yakından tanıyalım.

459
Faruk Arslan

Form şeklinde hazırlanan BOC’un 1-Who You


Are başlıklı ilk kısmında ad, soyad, doğum tarihi ve
cinsiyet gibi basit kimlik soruları sorulmaktadır.
2-Why You Are Claiming Refugee Protection başlıklı
ikinci kısımda adaya neden siyasi sığınma talebinde
bulunduğu ile ilgili sorular sorulmaktadır. Bu kısımda
verilecek cevaplar detaylı olarak eskiden yeniye doğru
kronolojik sıra takip edilerek bir hikaye örgüsü şeklinde
anlatılmalıdır. 2(a)’dan 2(j)’ye kadar olan 10 adet soru
adayı siyasi sığınma talebinde bulunmaya iten sebeplerin
anlaşılması için sorulmaktadır. Bu grup sorulara verilen
cevaplarda siyasi sığınmacıya ve ailesine herhangi bir kişi
veya grup tarafından eziyet veya işkence de veya kötü
muamelede bulunulup bulunulmadığı, bulunulduysa ne
tür bir kötü muameleye maruz kalındığı, kimin ya da
kimlerin böyle bir davranışta bulunduğu, maruz kalınan
kötü muamele yüzünden devlet koruması talebinde
bulunup bulunulmadığı gibi konulara detaylı olarak
değinilmelidir. Ayrıca başka güvenli bir ülkede iltica
talebinde bulunup bulunulmadığı, adayın ülkesini en son
ne zaman terk ettiği, adayın tüm aile bireyleri gibi bilgiler
de yer ve tarih belirtilerek detaylı olarak anlatılmalıdır.
3-Countries Where You Are At Risk of Serious
Harm kısmında geri gönderildiği takdirde mülteci
adayının ciddi olarak hayati tehlike yaşayabileceği
ülke(ler) listelenmeli. 4-Your Citizenship kısmında
vatandaşlığına sahip olunan ülkeler listelenmelidir. 5-
Your Family kısmı ise eş, çocuklar, anne-baba ve tüm
erkek ve kız kardeşlerin kimlik bilgileri işlenmelidir.
6-Previous Protection Claims bölümünde eğer daha önce
Kanada veya başka bir ülkede siyasi sığınma talebinde
bulunulmuşsa bu talep(ler) hakkında detaylı bilgi

460
Faruk Arslan

istenir. 7-Visa Applications to Canada kısmı mülteci


adayı Kanada’ya -eğer yapmışsa- vize başvurusu
hakkında bilgi ister. Vize ile Kanada’ya girilmişse
vizenin türü, tarihi ve hangi vize ofisinden aldığınız gibi
sorular cevap bekler.
8-Where You Can Be Contacted In Canada kısmında
adayın Kanada’da ki ev adresi ve kendisine ulaşılabilecek
telefon numaralarının yazılması gereken yerdir. 9-Your
Counsel bölümünde mülteci adayının avukatı, göçmenlik
danışmanı ya da kendisine iddiasında yardımcı olacak
diğer temsilcinin bilgileri yazılmalıdır.
BOC formunun 10-Language and Interpreter isimli son
bölümünde iltica duruşmasında tercümana ihtiyaç duyup
duyulmayacağı sorulmaktadır. Aday İngilizce veya
Fransızca dillerinin dışında bir dil konuşuyorsa ve
savunmanızı o dilde yapmak istiyorsa konuştuğu dilini
açıkça burada belirtip IRB’den tercüman isteyebilir.
11-Your Declaration As a Claimant bölümünde aday artık
tüm formda verdiği bilgilerin doğru ve eksiksiz olduğu
beyan ederek imza atacaktır. Declaration A’da formu
kendisinin doldurduğunu ve soruların hepsini anladığını
beyan ediyorken Declaration B’de ise formu bir tercüman
aracılığı ile doldurduğunu ve tüm soruların kendisine
tercüme edildiğini beyan etmektedir. 12-Interpreter’s
Declaration’da kısmı adaya formdaki soruları tercüme
eden tercümanın tüm soruları iddiacıya doğru bir şekilde
tercüme ettiğine dair beyanını imzaladığı yerdir.
Doldurulan BOC formunda beyan ettiğiniz tüm bilgiler ve
ekinde sunduğunuz davanızı destekleyen belgeler
IRB’nin Mülteci Koruma Şubesi’nde iltica talebinizde
temel olarak kullanılacaktır.

461
Faruk Arslan

Bu forma ek olarak IRB’ye iltica talebinde davayı


destekleyeceğine inanılan tüm belgeler de (kimlik kartı,
pasaportlar, sahte belgeler, illegal şekilde elde edilmiş
tüm belgeler, siyasi veya kültürel dernek/sendika üyeliği
kimlik kartı veya üyelik belgesi, tıbbi veya psikolojik
raporlar, polis belgeleri, tutanaklar, vizeler,
uçak/tren/otobüs biletleri, ticaret belgeleri, haber
kupürleri vs.) eklenmelidir.
BOC formu ne zaman teslim edilecek?
Kanada içinde siyasi sığınma talebinde bulunuluyorsa
göçmenlik görevlisiyle olan yüz yüze görüşmede
tamamlanmış ve imzalanmış BOC formu görevliye teslim
edilmeli. Kanada sınırında iltica başvurusunda
bulunulursa sınır görevlisinin doldurulmak üzere verdiği
BOC formu doldurulup imzalandıktan sonra IRB ofisine
en geç 15 takvim günü içinde iletilmeli.
Form IRB’ye bizzat götürüleceği gibi posta yoluyla da
gönderilebilir. Postada oluşabilecek gecikmeler göz
önüne alınması önemlidir. Eğer bir avukat tutulmuşsa
BOC formunu avukat taahhütlü olarak IRB’ye
gönderecektir.
BOC formu zamanında teslim edilmezse?
Sınırda iltica başvurusu yapılmış ve verilen 15 günlük
süre içinde BOC formu IRB’ye iletilmemişse sonraki beş
gün içerisinde düzenlenecek özel duruşmaya çıkılıp
davanın terk edilmiş olarak ilan edilmemesi için IRB ikna
edilmeli. Duruşmada siyasi sığınma talebi sürecinin
devam etmesi gerektiği anlatmalı. IRB bu durumda
davayı kabul edebilir ya da verilen ifadeden sonra
reddedebilir. Eğer ifadeden sonra IRB açıklamayı kabul
etmezse iddia terk edilmiş kabul edilecek ve iltica davası
devam etmeyecektir.

462
Faruk Arslan

BOC formunda değişiklik yapılabilir mi?


Mahkeme gününüzden en az 10 gün önce olmak kaydıyla
BOC formunda verilen bilgiler değiştirebilir,
güncellenebilir varsa sonradan edinilen başka belgeler
IRB’ye iletilebilir. Avukat bilgi değişikliklerini zaman
faktörünü dikkate alarak yapacaktır.
3-MENŞEİ ÜLKELER LİSTESİ (DCO)
CIC tarafından Designated Countries of Origin (DCO)
isimli bir ülke listesi oluşturuldu. Bu listede yer alan
ülkeler Bakan tarafından ülkenin demokratik olduğuna
inandığı ülkelerden oluşuyor bu listede yer alan ülke
“güvenli” ülke kabul ediliyor. Bu ülkelerden gelen
kişilerin iltica başvuruları “hızlandırılmış” şekilde
inceleniyor ve iltica sürecinde bu kişilere çalışma izni
verilmiyor, sağlık kapsamları olmuyor ve Mülteci Temyiz
Şubesi olan RAD’a temyiz hakkı verilmiyor. Ayrıca
davalarını kaybetmiş bir çok mülteci adayının son şansı
olan Sınırdışı Etme Öncesi Risk Başvurusu’nu,
PRRA (Pre-Removal Risk Assesment) da üç yıl süreyle
yapamıyorlar.
15 Şubat 2013 itibariyle DCO listesinde bulunan ülkeler
alfabetik sırayla şunlardır: Almanya, Avustralya,
Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler
(ABD), Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya,
Finlandiya, Fransa, Güney Kıbrıs, Hırvatistan, Hollanda,
İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, İrlanda, İsrail (Batı Şeria
ve Gazze Şeridi hariç), İtalya, Japonya, Letonya,
Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Meksika,
Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya Cumhuriyeti,
Slovenya, Yeni Zelanda ve Yunanistan.
DCO Listesine Alınma Kriteri

463
Faruk Arslan

Bir ülkenin DCO listesine alınmasına karar verilirken iki


araç kullanılıyor. Birinci araç o ülkeden Kanada’ya gelen
mülteci davalarının seyri. IRB’de görülen davalarda belli
bir ülkeden gelen iltica davalarında başarı, dava sahibinin
davasını herhangi bir zamanda geri çekme oranı, siyasi
sığınma talebi davasının dava sahibi tarafından terk
edilmesi oranı ve IRB tarafından o ülkeden gelen iltica
taleplerinin ret oranı ülkenin DCO listesine eklenip
eklenmemesini belirliyor.
Bir ülkenin CIC açısından güvenli sayılabilmesi için o
ülkeden Kanada’ya gelen yıllık mülteci sayısına ve
kayıtlara bakılıyor. Son üç yıl içinde her 12 aylık sürede
30 ve daha fazla mülteci dosyası verileri kullanılıyor.
Eğer bir ülkeden gelen siyasi sığınma başvurularının en
az yüzde 60’ı dosya sahibi tarafından geri çekilmişse veya
dosya terkedilmişse ya da yine bir ülkeden gelen
basvuruların en az yüzde 75’inin siyasi sığınma talebi
başvurusu geri çekilmişse, dosya sahibi tarafından
terkedilmişse ya da IRB tarafından siyasi sığınma talebi
reddedilmişse o ülke “güvenli” ülke olarak sayılıyor ve
DCO listesinde yer alıyor.
DCO listesine eklemede kullanılan ikinci araçta o ülkenin
siyasi ve sivil dinamiklerinin değerlendirilmesiyle
belirleniyor. IRB’nin elinde bir ülkeden gelen iltica
davası düşük ise ya da karar vermede ilk kriter
kullanılamıyorsa bu sefer ilgili ülkenin siyasi ve sivil
oluşumlarına bakılarak ülkenin DCO listesine
eklenmesine karar verilir. Bir ülkede bağımsız adalet
sistemi varsa, ülke temel demokratik hak ve hürriyetlere
saygılı ise ve bu hürriyetlerin herhangi birisinin
kısıtlanması halinde vatandaşın başvuracağı hukuk yolları
bulunuyorsa ve son olarak ülkede sivil toplum kuruluşları

464
Faruk Arslan

faal olarak hizmet verebiliyorsa o ülke Menşe Ülkeler


Listesine ekleniyor.
Ülkenin DCO Listesinde Olmasının Sonuçları Ne
Olacak?
Yukarıda bir ülkenin DCO listesinde olması için gereken
kriterleri gördük. Şimdi DCO listesinde olan birisi
Kanada’ya iltica başvurusu yaptığında kendisini ne
bekliyor onu görelim. Bir ülkenin DCO listesinde olması
aslında Kanada’nın o ülkeye bakış açısını belirliyor.
Bu ülkelerden gelen siyasi sığınma talepleri IRB
tarafından hızlıca değerlendirilecek. Kanada içinde iltica
edenlerin dava duruşmaları 30 ve Kanada sınırında siyasi
sığınma talebi yapanların dava duruşmaları 45 gün içinde
görülecek. DCO listesi dışında ülkelerden gelenlerin
siyasi sığınma talepleri ise 60 günde görülecek. DCO
ülkesi başvurularının hızlı görülmesinin arkasındaki asıl
neden o ülkelerden gelen siyasi sığınma taleplerine
“asılsız” olarak bakılması ve “hızlıca” değerlendirilmesi
denebilir. Ayrıca DCO listesindeki ülkelerden gelenler
siyasi davaları ret olunduğunda Mülteci Temyiz Şubesi
RAD’a başvuramayacakları gibi en az ret kararından
sonra üç yıl süreyle PRRA başvurusunda da
bulunamayacaklar. DCO ülkelerinden gelenlere davaları
görülene kadar Kanada içinde çalışma izni verilmeyecek,
federal sağlık kapsamından yararlanamayacaklar. Ret
kararı aldıktan sonra federal mahkemeye temyiz
başvurusu yapmaları ülkeden gönderilmelerine engel
olmayacak. Son olarakta ret kararı alan DCO ülke siyasi
sığınmacılar bir yıl süreyle insan hakları
temellerinde (H&C Applications) başvuru
yapamayacaklar.
Sonuç

465
Faruk Arslan

Bu kadar kısıtlı bir çerçevede -tabiri caizse aceleye


getirilen bir süreçte- siyasi sığınmacı için adil bir
duruşma hayal gibi görünüyor. 30 günde davanın
görülmesi bir siyasi sığınmacı adayına gerekli evrakları
toplaması, avukat tutması ve avukatıyla mahkemeye
hazırlanması için yeterli değil..
Ülkeleri DCO listesine alarak “güvenli” ve “demokratik”
sayıp o ülkeden gelen herkesin yaptığı siyasi sığınma
taleplerini de “asılsız” olarak görmek keyfi olarak
yapılmış ayrımcı bir uygulama olarak görülüyor. DCO
ülkelerinden gelip de “mülteci” sıfatına uyan kişilerin
iltica dosyaları da DCO ülkelerine olan “güvenli ülke” ve
“asılsız iltica” önyargısına kurban gidecek.
DCO ülke iddiacılarının avukatları süre kıstı yüzünden
davalarını ertelemek isteyecekler ve dava sonrası kanıt
sunma hakkı isteyeceklerdir. Hatta zaman kısıtı yüzünden
birçok dava tekrar açılmak istenecektir. (72).

İLTİCACI, MÜLTECİ, SIĞINMACI KİMDİR?

Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e 2000


başlarında bir Avrupa gezisi sırasında iltica eden
vatandaşlarımıza devletin bakış açısı sorulmuştu. Demirel
kendine has üslubuyla ‘Vatandaşlık, oturum alsınlarda
nasıl alıyorlarsa alsınlar’ diye cevap vermişti. Demirel’in
bu sözü Dışişleri Bakanlığımızda katıldığım, bakanlık
Müsteşar yardımcısı tarafından verilen ‘off the record’ bir
toplantıda soru olmuştu. Diplomatımız, ‘açıkca destek
veremesek bile Türk lobisi oluşması açısından
vatandaşlarımızın bulundukları ülkenin vatandaşlığını
almasını, seçme ve seçilme haklarına sahip olmasını,
iltica yolu dahil gönülden destekliyoruz’ demişti

466
Faruk Arslan

Müsteşar yardımcısı. Avrupa ülkeleri, Asya ülkeleri ve


Kuzey Amerika ülkelerine yaptığım gezilerde
devletimizin diplomatlarının aynı hoşgörü çizgisinde,
ancak bazen farklı bakış açıları ve uygulamalarıyla
karşılaştım. Avrupa’da devletimiz camilere yerleştirdiği
elemanlarla iltica edenleri tesbit peşindeydi. Bunun
nedeni militan Kürt ve Alevi gurupların ülkemizi bölmek
adına yaptıkları çalışmalardı. Avrupa’da PKK’nın onayı
ve haracı olmadan bir Kürdün siyasi-ırki Kürtlük yoluyla
iltica etmesi zordur. Aynı mevzu Aleviler içinde geçerli.
ABD’de hangi statüde olursa olsun konsolosluklarımız
hizmet vermeyi, soru sormamayı tercih etmişti. ABD’de
kalmanın kolay olmadığını bilen diplomatlarımız oldukça
geniş meşrepliydi.
Peki Kanada’da nasıl? Ottawa Büyükelçiliğimiz,
‘hem nalına hem mıhına’ uygulaması yürütüyor. Kanada
hükümeti, iltica kanununda gizlilik maddesine rağmen
adayların güvenlik soruşturmaları sırasında durumlarını
ülkelerinin büyükelçiliklerine, konsolosluklarına resmi
yazıyla soruyor. Bu durumda devletin iltica edenlerden
haberi oluyor. Ancak durumu adaya çaktırmıyorlar.
Ayrıca MİT müsteşarı ve Askeri Ataşe, muhbir
elamanları vasıtasıyla liste tutuyorlar. Vatandaşımız
konsolosluklara işi düştüğü zaman pasaportundaki
vizeden ve giriş tarihinden ülkeye hangi yolla girdiğini
ele veriyor. Bunun üzerine konsolosluk yetkilisi
vatandaşımıza ‘Ekonomik gerekçelerle iltica ettim’
şeklinde bir kağıt imzalatarak ülkenin imajını kurtarıyor.
Ayrıca adayın imzasıyla kendi beyanı alınmış oluyor ve
iltica sicili tescilleniyor. Bu durum onun ülkesine
dönüşünde herhangi bir takibe uğrayacağı anlamına
gelmiyor. Sadece İçişleri Bakanlığı ve MİT’de bir listeye

467
Faruk Arslan

ismi ekleniyor. Ottawa eski büyükelçimiz Aydemir


Erman, Kanada’ya iltica yoluyla gelenleri ‘Paraşütle
düşenler’ diye tanımlıyor. Pek çok PKK’lının güvenlik
soruşturmasına ret cevabı veren Aydemir, Regina’da bir
yemekli sohbetimizde ‘Vatandaşlarımız müsterih
olsunlar, kim ne statü aldıysa benim onayımla aldı;
haberimiz olmadığını sanıp deve kuşu gibi kafalarını
kuma sokmasınlar’ diyordu. Kanada babanın demirbaş
listesine kayıt olan mülteciler, hem en kolay hem en zor
yola başkoymuş gariplerden oluşuyor. Kolay tarafı
masrafsız biçimde statü sorunlarını çözerek oturum
alabilmeleri, göçmen hatta Kanada vatandaşı
olabilmelerinden kaynaklanıyor. Zor tarafı, ret edilirlerse
başlıyor. Ne olacaklarını bilemeden, her an sınırdışı
edilme korkusuyla azap veren bir süreç yaşıyorlar.
Mülteci, 1951 tarihli Cenevre konvansiyonu'na
esasen Birleşmiş Milletlerin tanım ile, "ırkı, dini,
milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi
düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı
bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve
korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek
istemeyen kişi"dir. (50) İnsan Hakları Beyannamesinin
14. maddesine göre; 1. herkes, zulümden kurtulmak için
başka ülkere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına
sahiptir . 2. bu hak, gerçekten siyasal nitelikli olmayan
suçlardan ya da BM’in amaçlarına ve ilkelerine aykırı
tasarruflardan ötürü kovuşturmalar yapılması durumunda,
ileri sürülemez. (51) Sığınmacı kavramı ile mülteci
sürekli karıştırılan kelimedir. Sığınma başvurusunda
bulunup da henüz kabul edilmemiş kişilere sığınmacı
adayı denirken, başvurusu kabul edilenlere mülteci

468
Faruk Arslan

denmektedir. Mültecilerin %80’ini kadınlar ve çocuklar


oluşturur.
Uluslararası göç örgütü'nün 2000 başında yaptığı
araştırmaya göre, herhangi bir anda yeryüzünde kaçak
olarak dolaşan insan sayısı 15 milyonla 30 milyon
arasında değişiyor. Bu rakamlara bakıldığında 70'li yıllara
oranla 90'larda dünyadaki göç hareketinin dört kat artmış
olduğu görülüyor. 2000'li yılların dünyasının, insanın
güvenliği konusunda son derece korkutucu bir yola
girdiği düşünülecek olursa bu rakamda ciddi bir patlama
olduğunu tahmin etmek zor değil. Onlar, şu dünyada
yatacak yeri olmayanlar. bir yerde soluklanıp, sadece
hayatta kalabilmek için yollarda tükeniyorlar. Onlar,
mülteci. Onlar, insanın ancak romanlarda, abartılı macera
filmlerinde yaşayabileceği ölümcül serüvenlere atılan
vatansız kalmışlar.
Onlar, bir ülkeye kaçarlar. Eğer o ülke mülteci
kabul etmeyen bir ülkeyse mülteci statüsü almak için
UNHCR’ye başvururlar. Başvuruya cevap almaları
aylar, yıllar sürer, UNCHR' nin mülteci statüsü verip
vermeyeceği meçhuldür. Vermeyebilir. Bir daha
başvurulur. Bir daha beklenir. Yine ret alınırsa, ülkesine
geri gönderilir. O arada bulundukları yerde, onlardan
dolayı huzursuzluk çıkmıştır. Zira bulundukları ülke de
genelde pek iyi durumda değildir. Genelde nihai hedef 3.
güvenli bir Batı ülkesidir. UNCHR onu kınar. Bir yandan
da Avrupa ülkesinin genç, çalışan nüfusa ihtiyacı vardır.
Avrupa' da insan kaçakçılığı suçuna, uyuşturucu
kaçakçılığından çok daha az cezalar veriliyor; "istemem
yan cebime koy" havası çalınıyor. Bir türlü toplanıp da
aynı telden çalmazlar. Gerçi ne zaman çalmışlar, o ayrı
dava. (73)

469
Faruk Arslan

Bir insanın yaşayabileceği en zor, en berbat ve en


savaş verilmesi gereken durumdur mülteci olmak.
Hayatını bırakıp da dilini bile bilmediğin bir ülkeye
kaçmak ve de orada yaşamaya ayakta durmaya
çalışabilmek. Bütün sevdiklerini arkada bırakıp tek başına
mı gelmek yoksa aileni, karını, çocuğunu, 75 yaşındaki
anneni babanı alarak mı kaçmak. Hepsi de zor; bir insanın
yapabileceği en zor şey, alabileceği en zor karar. Kimi
zaman kaçtığı ülkesinde vurulan oğlunu kendi elleriyle
gömemeden, yasını tutamadan apar topar ülkeyi terkeden
bir anne-baba, kimi zaman hamile bir kadın ve eşi, kimi
zamansa 10 yaşındaki çocuğunun elinden tutup kayıp
kocasından umudu kesip gelen zavallı bir anne.. Ya da
Kongo' dan kalkıp gelen ve burada kendi kendine
yaşamaya çalışan ve bir yandan da "umut edemezsem
burada yaşayamam ben" diyebilen bir adam.. İşte böyle
bir şey mülteci denilen insanların düştükleri durumlar..
En fazla sığınmacı adayının giriş yaptığı
İngiltere’de iltica olayına bakış açısı 11 Eylülden sonra
oldukça sertleşti. Halbuki ilticacılara genel ülkeye giriş
çıkışın bir parçası olarak bakıldığında sayıların ülke
demografisi açısından belirleyici olmadığı kolaylıkla
görülür. Kıyaslama sağlamak için bir örnek vereceğim.
2003 yılında İngiltereye toplam 180.000 kişi kontrollü
muhacerat çerçevesinde kalıcı giriş yaptı (doktorlar, aile
birleşimi vb), ki bunun iltica başvurusu ile ilgisi yoktur;
2004 yılından beri her yıl toplam 33.930 kişi iltica
başvurusunda bulunuyor ki, bu başvurucuların bir kısmı
muhtemelen geri gönderilecektir. (74)
AB içindeki sınırlar kalktıkça, güneyde ve doğuda
düşman olarak görülen İslami köktencilikle aradaki dış
sınırlar giderek daha sıkı tahkim edilir oldu. Günümüzde

470
Faruk Arslan

İslam korkusu öyle bir hale gelmiştir ki, Avrupa’nın bir


ülkesinde bir olay olmadan ve tüm Avrupa Birliğine
yansımadan gün geçmiyor. Almanya’da Dazlaklar aman
vermiyor. Hollanda’da film yapımcısı Van Gogh’un
öldürülmesinin İngiteredeki yansıması, İslam karşıtlığını
artırmıştı.Yıllarca verilen çok kültürlülüğün zenginliği
prensibi gün geçtikçe yerini ulusal kültürün zenginliği
esasına bırakıyordu. AB ülkeleri Avrupa Birliği çapında
polisin işbirliğini ve sınır güvenliğini sağlamak için Trevi
ve Schengen kentlerinde iki ayrı anlaşma imzaladı. Ancak
İngiltere ve İrlanda sınırlarla ilgili Schengen anlaşmasını
imzalamadılar ve kale içinde kale yarattılar. A
Sivanandan’ın Race & Class’ta (Irk ve Sınıf) AB’nin
sınırlarla ilgili Trevi ve Schengen’de imzalanan
anlaşmalara değinirken dediği gibi: ‘’…Trevi
anlaşmasının terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı
sorunlarını, Schengen anlaşmasının ise kaçak göçmen ve
ilticacı sorunlarını hedeflemesine rağmen, tüm üçüncü
dünya halklarını göçmen ve ilticacı olarak, tüm göçmen
ve ilticacıları da terörist ve silah kaçakcısı olarak gören
Avrupa ırkçılığının ortak kültürü, vatandaşla göçmeni,
veya göçmenle ilticacıyı hatta bir siyahla diğer bir siyahı
ayırt edemeyecektir. Onlar pasaportlarını yüzlerinde
taşımaktadırlar.’’ (75)
Ekonomik ve politik olarak sorunlu bölgelerden
bu tür sorunlarını çözmüş bölgelere doğru göç tarihin her
döneminde yaşandı ve günümüzde de yaşanıyor. Göç
olgusu temelde değişmemiş olsa da, var olan bazen
niceliksel bazen de niteliksel farkı uluslararası hukuk,
uluslararası ilişkiler, iletişim araçları ve ulaşım koşulları
yaşamış ve yaratmıştı. Ancak göç yine de ya sosyo-politik
ya da sosyo-ekonomik nedenlerle yapılıyor. Her zaman

471
Faruk Arslan

hedef alınan ülke çok gelişmiş olmamakta yaşam


standartları çok düşük olan ülkelerdeki insanlar,
gelişmemiş bir ülke olsa da kendi ülkelerinden biraz daha
iyi konumdaki veya aynı konumdaki komşu ülkelere
kadar ulaşabiliyor. Uluslararası göçün yönünü komşu
ülkeler, güneyden kuzeye, doğudan batıya olarak
belirleyebiliriz. Tüm farklılaşmalara rağmen çoğu
göçmen için hedef saha özelliğini koruyan bölgeler vardır
ki bunlardan bazıları kendilerini göçmen ülkeleri olarak
tanımlayan ülkelerdir; ABD, Kanada, Avustralya bunlar
arasında olup, bunlara ek olarak AB ülkeleri de hedef
bölge olarak sayılabilir.
Yaşadıkları koşullara göre farklılaşmalara rağmen
çok genel sınırlar içinde göçmenler arasında gittikleri
ülkelerdeki kalış sürelerine, göç nedenlerinin ekonomik
veya siyasi oluşuna, ülkeye girişlerinin yasallığına göre
bazı gruplaşmalar vardır. Bunlar şu şekildedir: Sürekli
bulunan işçiler ve aileleri; sezonluk ve kısa, süreli işçiler;
geçici profesyonel işçiler; uluslar arası şirket çalışanları;
eğitim düzeyi yüksek işçiler; ülkeye yasal yoldan giriş
yapmayıp kanunsuz olarak kalanlar, yasadışı göçmenler;
iltica talebinde bulunanlar; siyasi mülteciler; ekonomik
mülteciler; siyasi iltica talepleri reddedildiği halde insani
nedenlerle kalışlarına ses çıkartılmamış olanlar veya
kanunsuz olarak kalmaya devam edenler.
Bu gruplara en son transit göçmenler grubu da
eklendi. Transit göçmenler başka bir ülkeye geçme
niyetinde olup ara ülkeleri bu amaçları için kullananlardır.
Türkiye başta İranlı ve Iraklı olmak üzere transit
ilticacıların geçiş bölgesidir. Yıllarca ülkemizde 3.
güvenli Batı ülkesine gitmeyi bekleyen milyona yakın
insan var. Kanada’ya gelen İranlı, Suriyeli ve Iraklıların

472
Faruk Arslan

çoğunluğu Türkiye’de 4-6 yıl kalmışlar. Aslında


yukarıda bahsettiğimiz gruplaşmalar birbirinden çokta
bağımsız değildir. Örneğin yasadışı işçiler, sığınmacılar
ve transit göçmenler çoğu zaman birbirleriyle örtüşür
veya birinden diğerine geçerler. Farklıklılar, gidilen
ülkenin göçmen politikasına göre oluşmakta, artmakta ya
da azalmaktadır. Birçok ülkede diğerlerine göre daha
olumlu yaklaşılan grup eğitim düzeyi yüksek işçiler grubu
ile sezonluk ve kısa süreli işçilerdir.
Kendi ülkelerindeki gereksinimlerini ve
beklentilerini tatmin edemeyen, çoğu kere yaşamlarını
idame ettirmede ciddi zorluklarla karşılaşan insanların bir
kısmının daha çok şey umdukları bir başka ülkeye
gitmeleri kaçınılmazdır. Bu amaçlarını normal ve yasal
yollardan gerçekleştiremeyenler ise, mülteci statüsünü
kazanmak için talepte bulunmakta, sığınmacı olmakta ya
da yasadışı göçmen olarak başka ülkelerde yaşamaya
başlamaktadırlar.
Aslında globalleşen dünyada, göçün en önemli
nedeni ekonomik dengesizlikler gibi görülüyor olsa da
sosyal ve politik gelişmelerde uluslararası göçü ciddi
oranda beslemektedir. Bu tarz göçte vatandan ayrılmaya
götüren nedenler daha zorlayıcıdır. Çoğu kez hayatta
kalabilme çabası göçün en önemli sebebi oluyor. Pek çok
ülkenin vatandaşları insan hakları ihlallerinden, toplumsal
karmaşadan, siyasi istikrarsızlıktan mağdur durumda
olup, göçü bir çözüm olarak görüyor.
Sosyal ve politik nedenlere dayalı göçü oluşturan
en önemli göçmen kategorisi sığınmacılardır. Politik,
dini, etnik baskı görenler kendi ülkelerinden ayrılıp,
herhangi bir ülkeden sığınma hakkı istiyor. Bunlar
mülteci statüsündedirler. Uluslararası hukuka göre her

473
Faruk Arslan

ülke, mültecilere sığınma hakkı vermelidir ve mültecilerin


geldiği ülkeye herhangi bir düşmanlık duymadan ya da
içişlerine karışmadan bunu yapmalıdır. Hukuka göre her
devlet bu hakkı vermekte ya da kime vereceğine karar
vermekte serbest bırakılmıştır. Sığınmacılar problemi
dünya gündemini çeşitli boyutlarıyla meşgul ediyor.
Ülkeler -özellikle çok fazla sığınma talebiyle karşılaşan
Batılı ülkeler- sığınmacıların ülkelerindeki sosyal politik
atmosferi bahane etmelerine rağmen aslında ekonomik
kaygılarla sığınma talebinde bulunduklarını iddia ediyor.
Soğuk Savaş sonrasında beklentilerin aksine
dünya daha barışçıl bir yer olmadı. Dünyanın değişik
bölgelerinde çatışmaların sayısı ve şiddeti arttı.
Çatışmaların çoğunda savaşan taraflar sivil halka dehşet
saçan taktikler kullanmaya başladılar. Bu koşullar doğal
olarak siyasi istikrarsızlık, toplumsal şiddet ve zorunlu
göç hareketleri için istenmeyen ortam yaratmaktadır.
Angola, Afganistan, Sudan, Yugoslavya, Ruanda bunların
en bilinen örneklerinden birkaç tanesidir.
Göç olgusunda üzerinde durulması gereken diğer
bir faktörde kitlesel umutsuzluktur. Toplumsal, siyasal ve
ekonomik değişimler bir çeşit kitlesel umutsuzluğa sebep
oluyor. Bunu Türkiye üzerinden yapılan transit
geçişlerde çok yakından gözlemleyebileceğimiz gibi, bir
çok insanın çok kötü şartlarda kabul edilip
edilmeyecekleri belli olmamasına rağmen ve yüzlerce
dolar ödeyerek Afganistan, Ortadoğu ülkeleri gibi
ülkelerden kalkıp özellikle deniz yoluyla İtalya'ya veya
diğer Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışmalarını bununla
açıklayabiliriz.
Kitlesel nüfus hareketlerinin önceki yıllara oranla
daha büyük ölçekte ve daha kısa sürede

474
Faruk Arslan

gerçekleştirildiklerine ilişkin kanıtlar vardır. 1 milyondan


fazla Iraklının Körfez Savaşı'ndan sonra ülkeden kaçışı,
Eski Yugoslavya'da çatışmalardan dolayı 4 milyon kadar
insanın zoraki iç ve dış göçe maruz kalması, 4 milyondan
fazla Ruanda vatandaşının 1994 teki soykırımdan sonraki
kaçışı, Liberya'da 2 milyondan fazla insanın yerlerinden
edilmesi, bir milyonu geçen Suriyeli mülteciler ve ayrıca
sınır dışı edilmeleri bunun en canlı örnekleridir.
Yasadışı göçte birçok ülkenin sınırından geçilmesi
gerektiği için transit göçle de bağlantılıdır. Ayrıca bütün
geçişler riskli ve zor olduğu, bireysel çabanın çoğu zaman
yetersiz kalma durumu söz konusu olduğu için insan
kaçakçılığı gibi uluslararası organize suç ağlarını da
meydana getirdi. Hedef ülkeye varmadan 1-2 yıl ara
ülkelerde kalıp çalışma, veya sığınma talep edilmişse ara
ülkelerde cevap bekleme yolları seçiliyor. Ucuz işgücü
olmaları nedeniyle ulusal pazarlarda bu tür yasadışı
göçmenler çalıştırılıyor. Özellikle Romanya, Moldova,
Rusya, Belarus, Ukrayna, Azerbaycan, Ermenistan,
Bulgaristan uyruklu yabancıların kaçak çalışma, kaçak
ikamet etmek amacıyla Türkiye'ye geldikleri biliniyor. Bu
kişiler söz konusu ülkelere uygulanan vize muafiyeti ve
esnek vize rejiminden istifade ederek Türkiye'ye
girmekte, tekstil gibi sektörlerin yanı sıra, insan
ticaretine, istismara ya da fuhşa uygun ortam
oluşturabilen eğlence ve turizm sektöründe, sigortasız ve
güvencesiz olarak ev işlerinde istihdam ediliyor. Bu
ülkelerden gelen kişiler için, istismara çok açık olan ama
son zamanlarda artış gösteren diğer bir şeyde evlilik
yoluyla vatandaşlığa geçme çabalarıdır. Fuhuş yaptığı
tespit edilenler ve bulaşıcı hastalığı olanlar sınır dışı
edilmektedir. 1996-200 yılları arasında yukarıda adı

475
Faruk Arslan

geçen ülkelerden gelen kadınlardan 6383 ü fuhuş


suçundan dolayı sınır dışı edilmişti. (76)
Uzun bir insani yardım geleneğine sahip olan
Kanada, her yıl belirli miktarda mülteci kabul ediyor ve
mültecilerin yerleştirilmesi ve korunması yolunda
çalışıyor. Kanada'da yerleşmek isteyen mülteciler
Citizenship and Immigration Canada (CIC) tarafından
seçilir. Kanada'ya kabul edilebilmek için mültecilerin
makul bir zamanda başka bir seçenekleri olmaması
gerekir. CIC, mültecileri seçmeden önce uyruğunda
bulunduğu ülkedeki evi yada daha önce sığınmacı olduğu
ülkedeki meskenine dönemeyeceğinden emin olması
gerekir. Ayrıca mültecilerin barınabileceği başka bir ülke
olmadığından da emin olmak ister. Yerleşimci olarak
seçilen kişiler sağlık ve güvenlik muayenelerinden
geçirilirler. Bu kişilerin ayrıca Kanada'da gelecek bir
tarihte kendilerine yeni bir hayat kurabileceklerini
göstermeleri beklenir. Kanada, başlıca üç farklı
kategoride mülteci kabul etmektedir;
Anlaşma Kapsamında Mülteiler ( Convention Refugee) :
'Convention refugee' ismi, Kanada'nın da kabul ettiği
Birleşmiş Milletlerin 1951 tarihli (Geneva Convention
Relating to the Status of Refugees) Mültecilerin Statüsüne
Dair Cenevre Mukavelesi'nden geliyor. Convention
Refugee Abroad sınıfı vatandaşı olduğu veya sürekli
ikamet ettikleri ülke dışında bulunan insanları kapsar. Bu
sınıf dahilindeki mülteciler: ırk; din; siyasi görüş;
milliyet; yahut belirli bir sosyal gruba mensubiyet
sebebiyle gerçek anlamda zulme maruz kalma korkusu
içinde olan kişilerdir.Bu sınıf dahilinde seçilen kişiler
hükümet yardımı veya özel sponsorluğuna hak kazanır.
Sözleşme, insanlık suçu, savaş suçu, barış karşıtı

476
Faruk Arslan

eylemler, Birleşmiş Milletlerin ilkelerine mugayir


eylemler yada iltica talep ettiği ülke dışında adli suç
işlemiş kimseleri kapsamaz. Kanada Göçmenlik Yasası'na
göre şu durumlarda kişi mülteci statüsünü kaybeder:
Gönüllü olarak uyruğuna geri dönmek; gönüllü olarak
ülkesi yada uyruğunun korumasından tekrar yararlanmak;
yeni bir uyruk edinerek bu ülkenin korumasından istifade
etmek; gönüllü olarak terk ettiği yada zulüm korkusuyla
dışında kaldığı ülkeye yeniden yerleşmek, yada, zulme
uğrayacağına dair korkuya yol açan sebeplerin ortadan
kalkması (kişinin, ülkesinin korumasına tekrar girmesini
reddetmesinde daha önceki zulümlerden kaynaklanan
zorlayıcı sebepler olduğunu ortaya koyması müstesna).
Kişinin ciddi bir zulüm korkusu altında olduğuna
karar verirken vize görevlisi sivil toplum örgütleri,
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu,
uluslararası organizasyonlar gibi güvenilir örgütlerden
zulüm yapıldığı iddiası bulunan ülkeye dair genel ve
insan hakları bağlamında geniş ve sağlam bilgilere
dayanır. Vize görevlisi ayrıca mültecinin, İngilizce yada
Fransızca iletişim kurabilmesi, aile durumu, yaşı, eğitimi,
iş deneyimi, kişisel uygunluğu vs. gibi kıstasları göz
önünde bulundurarak Kanada'da başarıyla
yerleşebileceğine kanaat getirmelidir. Kabul edilmeniz
halinde Kanada Hükümeti, tıbbi muayene ve sabıka kaydı
gibi değerlendirmelerle Göçmenlik Yasası bağlamında
kabul edilemezliğinizi gerektiren bir durum olmadığından
emin olmak ister. Sağlık muayenesi neticesi açık
olmaması halinde ikinci bir muayene ve gerekli
görüldüğünde kabul öncesi bir tedavi sürecinden
geçmeniz gerekebilir.
Şu kategorilere giren kişiler mülteci olamaz.

477
Faruk Arslan

Dönebilecekleri başka ülkeler tarafından "Convention


refugees" olarak kabul edilenler; Mültecileri ırk, din,
uyruk yada belirli bir sosyal grup veya politik fikre
mensubiyet sebebiyle hayatları yada özgürlükleri
tehlikeye girecek ülkelere (bu ülkeleri tanımlayan bir liste
mevcut değildir) iade etmeyen ülkelerden Kanada'ya
gelenler; göçmenlik bürosu yetkilileri tarafından uygun
bulunmayanlar yada Immigration and Refugee Board
tarafından mülteci kabul edilmeyenler; suç işlemiş
olanlar, teröristler, iktidarı devirme teşebbüsünde
bulunanlar, savaş suçluları ve Kanada için tehlike arz
ettikleri gerekçesiyle Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı
tarafından ülkede bulunmamaları yolunda karar verilenler
Hükümetin yanı sıra özel sponsorluklar kapsamında
organizasyonlar ve çeşitli gruplar mülteci ve zulme
uğrayan insanların Kanada'da yeni bir hayata
başlamalarını temine çalışır.

Vatanları Dışında Bulunanlar Sınıfı ( Country of Asylum


Class) :
Country of Asylum Class, Convention refugees
kapsamına girmeyen kişilerin yerleşim ihtiyaçlarını
karşılamak yolunda Kanada'nın bir uygulamasıdır. Bu
kapsamda Kanada'ya göç etmeye hak kazanmak için:
Kanada dışında, uyruğunda olduğunuz yada sürekli
ikamet ettiğiniz ülke dışında olmak ve Kanada'ya göç
etmek istemek, Kendiniz yada tabiiyetinizdekilerin bir
grup yada kişi tarafından sponsorluk teklifi almış olması
veya, Kanada'da finansal yada diğer bazı yardım
imkanlarına sahip olmak yada kendiniz ve
tabiiyetinizdekilerin Kanada'da hayatlarının idamesi,
bakımları ve yerleşmesini temine kifayet edecek mali

478
Faruk Arslan

kaynaklara sahip olduğunuz konusunda vize görevlilerini


ikna etmeniz, Uyruğunda bulunduğunuz yada sürekli
olarak ikamet ettiğiniz ülkedeki iç savaş yada sıcak savaş
veya yoğun insan hakları ihlalleri dolayısıyla "ciddi
biçimde kişisel olarak etkilenmiş" olmanız ve olmaya
devam etmeniz ve makul bir süre zarfında sürekli bir
çözüm imkanının mümkün olmaması gerekir. Kabul
edilmeniz halinde convention refugee sınıfına uygulanan
sağlık ve sabıka kaydı gibi muayeneler bu sınıf için de
geçerlidir.
Bu kapsamda kabul edilen bireyler, özel şahsiyetler yada
kuruluşların sponsorluğunda olmalı yada kendisi ve
tabiiyetindekilerin hayatını idame ettirmeye yetecek mali
kaynaklara sahip olmalıdır.

Mülteci Veren Ülkeler Sınıfı ( Source Country


Class) : Bu kategoride mülteci kabul edilebilmek için
Convention refugee tanımına uyuyor olmak. Sudan, El
Salvador, Guatemala, Kolombiya, Kongo Demokratik
Cumhuriyeti, Sierra Leone vatandaşı yada daimi mukimi
olmak; ülkesinde göz altında yada hapis olduğu için ifade
özgürlüğü, muhalefet ve gösteri özgürlüğü yada sendika
faaliyetlerine katılma özgürlüğünden mahrum olmak
gerekir. Bu sınıfta seçilen kişiler hükümet yardımı yada
özel sponsor desteği alabilir. Kanada-Quebec Mutabakatı
Quebec'e, ülke dışından bu eyalete yerleşecek mültecileri
seçme hakkı tanımıştır. Bu eyalet tarafından seçilen
kişilere "Certificat de sélection du Québec (CSQ)"
şeklinde adlandırılan belge verilir. Federal hükümet, bu
vizenin düzenlenmesinden önce tıbbi muayene ve sabıka
kayıtları gibi yasal kabul gerekliliklerinin yerine
getirilmesiyle mültecilerin uygunluğunun tespitinde

479
Faruk Arslan

sorumluluk sahibidir. (77)


28 Haziran 2002 itibariyle Kanada elçiliklerine bu
ülke dışından iltica için başvuru yöntemi değişmiştir.
Bunun için daimi ikamet vizesi başvurusuna şu
belgelerden biri eklenmelidir: United Nations High
Comissioner for Refugees (Birleşmiş Milletler Yüksek
Komisyonu)'den bir referans, veya özel bir sponsordan
taahhütname. Bu belgelerden herhangi biri olmaksızın
yapılan başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır.
İstisnai durumlarda Kanada dışından elçiliklere iltica
talebinde bulunanların yukarıda adı geçen belgeler
olmaksızın başvurusu kabul edilir. Başvuru sahibinin
bulunduğu ülke Kanada elçiliklerine doğrudan erişim
hakkı tanınan ülkeler arasında yer alıyorsa başvuru
sahibinin uyruğunda bulunduğu ülkeye hizmet eden
elçilik başvuruyu doğrudan adaydan kabul edecektir.
Doğrudan Erişim hakkı tanınan ülkeler şunlardır: Kongo,
Sudan, El-Salvador, Guatemala, Kolombiya, Sierra
Leone.
4 Kasım 2004’de(BMMYK)- BM mülteci ofisi ve
Kanada Hükümeti, evlerine geri dönme umudu olmadan,
Merkez Asya’da zor durumda kalan yaklaşık 2,000
Afganlıyı yerleştirebilecek program için grup kurdular.
İki Kanadalı göç memuru, Tacikistan’da haftalar süren ve
1000 kadar Afganlı mültecinin yeniden yerleştirilmesine
öncülük etmesi muhtemel mülakatları tamamladı. Aynı
zamanda BMMYK Türkmenistan’da, Kanada’nın orada
mülakat yapılan 140 mülteciyi kabul ettiğini bildirdi
Bunlar Azerbaycan’a kaçan 47 etnik Ermeni tarafından
izlenen 64 Afganlı ve İran’dan 34 etnik Türkmendi. Aynı
zamanda, Kırgızistan’dan gelen – programın tasarlanıp
denendiği yer - ve Kanada tarafından 2005 başında kabul

480
Faruk Arslan

edilen 511 Afganlı mülteci, bir seferde yeni evlerine


vardı. Kanadalı göçmen memurları için, Taşkent’teki
BMMYK ofisi, 360 kişiyle mülakatlara kısa zamanda
başlanması için dikkate almak üzere ayarlandı: Bunlardan
üçü ya eski Sovyetler Birliği’nde öğrenci oldukları için
oldukça parasızdı ya da aileleri bu durumdaydı.
BMMYK’nın mülteciler için tercih ettiği “kalıcı
çözümün” onların evlerine geri dönmesi olmasına
rağmen, bazı insanların eve dönemediği sık sık oluyor.
Böylece tek alternatif sığınma sağlayan ülkeyle
bütünleşme ya da üçüncü bir ülkeye yeniden yerleştirme.
Bu son seçenek, Sovyetler Birliği’nin eski Merkez Asya
cumhuriyetlerinde dağıtılmış mülteciler için tek ümitti.

Çoğu Afganlı mülteci, 1992’de devrilen Necipullah


Hükümeti ile bağlantılıydı ve eski Sovyet Rejimi ile
ikincil bir bağ bile – eski Sovyetler Birliği’nde okuyor
olmak gibi – geri dönen birisi için hala tehlikeli olabilir.
Ev sahibi ülkeler, bu çözüm yolunu çoğu için kapatarak
mültecilere vatandaşlık vermeye yanaşmıyorlardı.
Ailesinin Tacikistan’dan Kanada’ya yeniden
yerleştirilmesi kabul edilen Basir Ahmad Mavlavizoda,
“Bizim hem mücahitlerle hem de Talibanla sorunlarımız
vardı. Mücahitler Taliban’ın rolünü oynuyor ya da tam
tersi oluyor. Onlar hala oradalar.” diye yakınıyordu. Son
zamanlarda dokuz hükümet- Amerika, Kanada,
Avusturya, İsveç,Norveç, Finlandiya, Yeni Zelanda,
Danimarka, ve Hollanda- bir yıllık yeniden yerleşen
mültecilerin çoğunu karşıladı. 2004’de yaklaşık 27,000
mültecinin, 13,987’si Amerika’ya gitti, 4,749’u
Kanada’ya ve 3,935’i Avusturalya’ya BMMYK
tarafından yerleştirildi. BMMYK ayrıca hassas insanları

481
Faruk Arslan

kabul etmeye gönüllü diğer devletleri aramak ve Şili,


Benin, Burkina Faso , Brezilya, İrlanda, İzlanda ve
İngiltere gibi yerlerde son zamanlarda tanıtılan
programları güçlendirmek için çalışıyor.
Kanada’nın durumunda, dünya çapındaki göçmenleri
kabul etme resmi programı 7,500’e kadar mülteci kabul
kontenjanını içeriyor. Bu, Merkez Asya’daki BMMYK
temsilcilerini, Kanadalı yetkilileri, Afgan mülteci
nüfusuyla mülakat için davet etmeye sevkediyor. Fakat
geniş bir nüfus, 1979’daki Sovyet işgalinden önce bile
yıkılan Afganistan’ın değişen politikalarına yakalanan
şanssız bir gruptu. Bazıları 1980’lerin kominist
yöneticilerini desteklemeyen fakat aynı zamanda mücahit
ajanlarının da direnişlerini desteklemeyi de reddeden
makul kimselerdi. Bazıları sadece öğretmen, gazeteci ya
da, sonunda yenilen anti-komunist kuvvetlerinin
azalmayan şüphelerini kazanarak Necipbullah alanından
çalışmaya devam eden bürokratlardı. Şanssızlar
arasındaki büyük çoğunluk, Merkez Asya Sovyetler
Birliğinin bir parçasıyken genç yetim olarak gelen
Afganlardı. Onların Afganistan’la ilgili hatıraları ve aile
bağları hiç yok gibi Necipbullah rejimiyle ilgililerin
çocukları olmaları bile onların ölüme mahkum
edilmelerine yeterdi.
Sınırlar dışındaki toplam Afgan nüfusuna bakıldığında,
Kanada’ya yerleştirilecek sayı makul. 2001’in sonlarında
Afganistan’da Taliban rejiminin düşmesinden beri 2,3
milyon Afganlıdan fazlasının yurduna geri dönmesine
karşın, tahmini bir milyonu İran’da kalıyor ve -belki
Pakistan şehirlerindeki Afgan sayısının iki katı kadar-
diğer bir milyonu Pakistan’daki kamplarda kalıyor.
Fakat, Merkez Asya’daki Afgan mülteci nüfusu, İran ve

482
Faruk Arslan

Pakistan’dakilerin çoğunluğundan birçok açıdan daha


farklı. Ya varışlarından önce ya da sığınma bölgesine
varmadan önce daha iyi bir eğitim aldıkları için daha
eğitimli olmayı meylediyorlar. Mülteci konumularına
ilişkin -eğer evlerine geri dönerlerse zulüm korkusu-
iddiaları bile daha iyi belgelenmiş. Onların olaylarının
sonucu bile büyük bir etki yarattı. İran ve Pakistan’la
karşılaştırıldığında, bu programın başlarında Merkez
Asya ülkelerinde oldukça az Afgan mülteci vardı:
Tacikistan’da yaklaşık 2,500,Özbekistan’da 2,300,
Türkmenistan’da 1,200 ve Kırgızistan’da 650. Kanada’ya
böyle büyük bir kısmın yerleştirilmesi, bütün Afgan
mültecilerin çerçevesinde çözüm için umutları
yükseltiyor. BMMYK’nın Afgan mültecilerle ilgilenmeye
başladığı çeyrek yüzyıldan sonra, sorunu bitirmek için
umutlar yükseliyor. Afganistan’da çoğalan sabitlik ve
ekonomik yükselme, Kanada ve BMMYK arasındaki
işbirliği eve gidemeyen mülteciler içinde çözüm
olduğunu gösterirken, İran ve Pakistan’dan milyonlarca
Afganı geri çekti. (78) Kanada, 1995 Bosna katliamı ve
1999 Kosova krizleri sonrasıda pek çok Boşnak ve
Arnavutu mülakatlarla Kanada’ya getirmişti.
Kanada’da Kürtlerin çıkardığı Yeni Hayat
gazetesinde ilticacılara yardım eden aşağıdaki yazıyı ve
Law Office gördüğümde epey şaşırdım:
Anti-sempatik göçmenlik politikası ölümcül
yüzünü ikinci dünya savaşının başlarına doğru
Kanada’da göstermeye başladı. O zamanlar, 1939 yılında,
St. Louis adlı bir gemi Avrupadan açılarak Kanada’nın
Atlantik kıyılarına doğru yola koyuldu ve beraberinde
900’e yakın Avrupa (Almanya) göçmeni bulunduruyordu.
Kanada, iltica talebinde bulunan bu insanların sığınma

483
Faruk Arslan

isteklerini geri çevirerek tekrar Avrupaya dönmelerine ve


Alman Nazi hükümeti tarafından işkenceye mazur
kalmalarına göz yumdu. Bu kırılma noktası oldu. Kanada
medyası hükümeti bu kararından dolayı sert bir dille
eleştirdi, kamuoyu oluştu. İkinci dünya savaşı sonrası,
Kanada ülkelerinden çıkarılmış insanları ilticacı olarak
kabul etmeye başladı. Binlerce kişi gruplar halinde
Kanada hükümetine iltica talebinde bulunarak Kanadaya
göç etme şansı elde ettiler. Bu 25 yıl kadar böyle devam
etti. 1951 yılında Kanada hükümeti İlticacı Sözleşmesini
imzalayarak ilticacı kişileri seçme hakkı elde etti. Bu hak
ile birlikte Kanada, Batı Avrupa ülkelerinde Komünist
rejim altında ezilmiş insanları tercih etmeye başladı. 1976
yılında Kanada iltica kanunu, göçmenlik ile iltica
arasında ilk ayrımı ve bunların tanımını yaptı. Bunun
yanısıra iltica başvurusunu onaylayan veya ret eden bir
sistem kuruldu. 1986 yılında, Kanada, Birleşmiş Milletler
Yüksek Komisyonu İlticacılar Kurulu tarafından,
ilticacılara verdiği sığınma haklarından dolayı ödüle
layık görüldü. 1970 ve 1980 yılları arasında 700,000’den
fazla insana, Kanada hükümeti tarafından iltica hakkı
tanınmış olup Kanada devletinin koruması altına
alınmıştır. 2003 yılında Kanada ve ABD hükümetleri,
karşılıklı olarak bir anlaşmaya imza attılar. Bu anlaşmaya
göre, eğer bir kişi iki ülkeden birisine giriş yapar ise,
diğerine iltica talebinde bulunamayacak idi. Yani, eğer bir
insan Kanada’ya giriş yapar ve daha sonra ABD
hükümetinden iltica talebinde bulunursa, bu talebi geri
cevirilecek idi. Bu uygulama halen 3. Güvenli ülke
Anlaşması olarak geçerliliğini korumaktadır. Türkiyeden
gelen insanların 1990 ve 2002 yılları arasında rekor
düzeyde iltica talebinde bulunduğu tahmin ediliyor.

484
Faruk Arslan

Bunların çoğunluğu din baskısı ve ırkçılık altında


yapılmıştır. Türkler ve Kürtler, Kanada İltica Kanunu
hakkında hemen hemen hiç bir bilgiye sahip olmadıkları
gibi çoğu zaman davalarını eksik bilgi veya yanlış
anlamalar sonucu kaybettiler. Kanada Göçmenlik ve İltica
mahkemesinin ilk baktığı husus kişinin gerçekten kendi
ülkesinde tehlike içerisinde olup olmadığıdır. Aksi
taktirde, ne kadar haksızlık, zulüm ve işkence görmüş
olsa bile, eğer mahkeme kişinin kendi ülkesine geri
dönüşü sonucunda kendisine artık zarar gelmeyecek
kanısına varır ise, kişinin iltica talebi reddedilir. Yani
görülen işkenceler ve zulümler tek başına yeterli
olmayabilir. Hayati tehlikesi varsa kişinin, bunuda elde
olan somut deliler ile kanıtlaması gerekecekdir. Eğer
iltica talebi, IRB tarafindan kabul edilir ise, bu aday
“korunmuş kişi” hakkını elde edecektir. Bunun anlamı, bu
kişi Kanadada kalabilir ve bundan sonra ise temelli kalıcı
yani “permanent resident” süreci için başvuru yapabilir.
Göçmenlik işleri ile uğraşan bir avukat mutlaka
gereklidir. Eğer IRB iltica talebinizi geri çevirir ise, adaya
bunun nedenlerini bildirir bir yazı yollayıp, 30 gün
içerisinde Kanada’yı terk etmesini talep eder. Bundan
sonra eğer kişi başka hukuki yollara başvurmayı tercih
etmezse bu süre içersinde, Kanada’yı terk eder. Aksi
halde suçlu duruma düşecekdir. Bununla birlikte, eğer
gitmez ve hakkını bir üst mahkemede aramayı tercih eder
ise, bununda değişik hukuksal kovuşturmacası olacak ve
tecrübeli bir avukata ihtiyacı olacaktır. Davayı bundan
sonra avukat takip edecektir. Kanada’ya 3 şekilde iltica
ediliyor.
Bunlardan birincisi: Kanada’ya bir şekilde gelip, ilk
gördüğünüz görevliye ben iltica etmek istiyorum demek.

485
Faruk Arslan

Bu yolla iltica etmeniz %50 .


İkincisi: İşci olarak gelip 2 ay çalıştıktan sonra o yerin
savcılığına giderek iltica talebinde bulunmak.
Üçüncüsü: Türkiye’den iltica talebinde bulunmak.Tabi
bunun için araştırma yapmanız gerekiyor. Araştırma
yapmadan iltica başvurusu yapmak sakıncalı.
Toronto’da Canada Law Offıce açarak resmen iltica işi
yapan Kürtler var.
Bu grup, iltica konusunda birçok e-mail ve mektup
aldığını, yaklaşık 2008 yılı içerisinde 600 başvuru
incelediğini ve yaklaşık 400’ünün olumlu sonuçlandığını
iddia ediyordu Yeni Hayat gazetesinde. Alevilik, Kürtlük
ve benzeri nedenlerle iltica talebini yapabilmek için bu
yönlü bir mazeretde bulunmak için yapılması gereekenleri
şöyle listelemişler:
Bu yönde en az 6 ay hapis cezası aldığınızı,
Toplum içinde ayrımcılık yapıldığını,
Şiddete maruz kaldığınızı,
Dışlandığınızı belgelemeniz gerekmektedir. Bu belgelerle
Ankara’daki Kanada konsolosluğuna giderek
başvurabilirsiniz. Konu araştırılır ve yaklaşık 1 yıl içinde
sonuçlanır.
Tavsiyeleri ise şöyle: ‘ Belge konusunda sıkıntı
yaşarsanız diğer bir seçenek ise bir iş için Kanada’ya
gelerek burada uçaktan iner inmez, ilk gördüğünüz
yetkiliye iltica etmek istediğinizi medenice
belirtmektir. Bu yönlü taleplerde savcılığa çıkarılır ve
savcılığı ikna kabiliyetinize göre başvurunuz onaylanır.
Kanada’ya işci olarak gelemiyorsanız, turist olarakta
gelebilirsiniz. Ancak Kanada’dan bir davet olmadığı
sürece ve Kırmızı pasaportunuzda yoksa vize almanız
kolay değildir. Bunların dışında evlilik yoluyla gelebilir

486
Faruk Arslan

ve 6 ay kaldıktan sonra iltica talebinde bulunarak


vatandaşlığa geçebilirsiniz.
Güya bu akılları veren Kürt Türkiyelilerin ofisi,
yukardaki yönlerde hiçbir faaliyete karışmamaktadır.
Ofis çalışanları olarak Türkiye dahil dünyanın 6
ülkesinden vatandaşlık talebinde bulunan kişilere yasal
süreçler konularında yardımcı olmaktayız. Türkiye’den
Kürt, Alevi, Yahudi, Hristiyan vb. kökenli vatandaşların
(Türk kökenliler istisna) talepleri doğrultusunda yasal
süreci Türkiye ve Kanada’dan başlatarak kişinin varsa
ailesinin ikinci vatandaş olarak Kanada’ya
yerleştirilmesini, iş bulmasını, iş bulana kadar süren
zaman zarfında işsizlik ödeneği almasını, eşya yardımı,
çocuk yardımı, iaşe yardımı, giysi yardımı, vb konularda
destek almalarını sağlıyoruz. ‘ Vay canına demişim.
İnternetden iltica reklamı yapıldığını hemde gazeteye
basıldığını hiç görmemiştim. Devam edelim:
İlk aşamada Kanada hükümeti tarafından;
4000 Kanada doları ilk yerleşme yardımı, (bir
kereye mahsus)
900 Kanada doları aylık işsizlik maaşı,
400 Kanada doları aylık iaşe bedeli,
400 Kanada doları aylık kira bedeli,
100 Kanada doları giyim bedeli,
250 Kanada doları da aylık bakmakla yükümlü olduğunuz
kişilere (kişi başı)
Ortalama 4000 doların yanı sıra aylık ortalama belirli bir
güvenli yaşam sağlanana kadar 2000 Kanada doları
yardım yapılmaktadır. Daha fazla yardım talepleri
başvuruları yapılmamakta, kabul edilmemektedir.

487
Faruk Arslan

Militan olduğu anlaşılan bu Kürtlerin şu notunu


kaydedelim: ‘ Bize yapacağınız iltica talebi Kanada’
ya göre yasal, Türkiye’ye göre yasal değil, suçtur. Bu
yüzden Türk hükümetiyle sorun yaşamamanız için kesin
görülen başvurular değerlendirilmektedir. İlticanız
riskliyse talebiniz tarafımızdan ret edilir.
Kesin iltica edebilecek durumdaysanız, işlem yapılarak
buraya alınırsınız. Talepleri kesinlesen ve iltica hakkını
kazanan kişi adresine postayla göndereceğimiz belgeyle
ve ailesiyle Ankara’daki Başkonsolosluğa giderek
yetkililere teslim eder ve iki görevli nezaretinde uçağa
bindirilerek Kanada’ya getirilir. Burada 15 gün
karantinada kaldıktan ve hastalığı olmadığı kanıtlandıktan
sonra yerleştirilme işlemleri başlar. ‘ (79)

PKK’lı Kürtlerin nasıl sistemli biçimde ülkeyi terkederek


Kanada’ya iltica ettiğini, bu yazıyı okuduktan sonra
anladım. Buraya alıntılamayı uygun buldum ki, insan
kaçakçılığına giren bu durum ülkemizin imajını bozuyor.
Doğrusunu, kurallarıyla anlatalım.

KANADA İÇİNDE SIĞINMA TALEBİ

Kanada, ülke içerisinde bulunupda vatanlarına


dönemeyen kişilere de koruma sağlar. Başvurular,
herhangi bir giriş kapısında veya Kanada Göçmenlik
Bürosuna (CIC) yapılabilir. Uygun görülen iltica talepleri
bağımsız bir mahkemede dinlenilmek üzere Immigration
Refugee Board (IRB) /Göçmenlik ve İltica Kurulu'na
gönderilir. Bu kurulda davaları Refugee Protection
Division (RPD) Mülteci Koruma Birimi dinler. Bir
kişinin korumaya muhtaç olup olmadığına RPD üyeleri

488
Faruk Arslan

karar verir. Kişinin convention mülteci yada korumaya


muhtaç olduğuna karar verilirse koruma kararı çıkar.
Bu başvurular ülkeye girişte havalinanında
yapılabileceği gibi ülkeye girdikten sonra telefonla
randevu alınarakta yapılabilir. Malesef bazı Türkler ve
milletler Kanada’ya iltica etmek için gemiden atlamanın
zorunlu olduğunu sanıyorlar. Ağustos 2005’de Quebec’te
iltica etmek isteyen altı Türk gemici, St. Lawrence
Nehri’ne atlamıştı. Üç denizci tututklanırken kayıp üç
Türk’ün boğulmuştu. Olay, sinemadaki aynı adlı
uyarlaması büyük gişe yapan, Henri Charriere’in dünyaca
ünlü romanı "Kelebek"in kahramanını anımsatıyordu.
Kanada’da yayınlanan Globe and Mail gazetesine göre,
Malta bandıralı İmbat kargo gemisinde çalışan altı Türk,
vatandaşlığına geçmek ve oturma izni almak istedikleri
Kanada’nın Quebec eyaletindeki St. Lawrence Nehri’ne
atladı. Bir Türk, donma tehlikesiyle hastaneye
yatırılırken, iki Türk göz altına alındı. Kanada Sınır
Servisi Ajansı sözcüsü Dominique McNeely, St.
Lawrence Nehri’ne dünyanın pek çok yerinden gemilerin
geldiğini, kimi zaman da gemi personelinini iltica
talepleriyle karşılaştıklarını belirtiyordu. McNeely
"Ancak St.Lawrence Nehri’ne atlayanlarla ilk kez
karşılaşıyoruz. Bu çok sıradışı ve çok tehlikeli bir
girişim" diye dalga geçmişti. Nehre atlayan altı Türk’ün,
İmbat gemisi’nin Kanada’da karıştığı ilk olay değildi.
Temmuz 2005’de de gemi personeline ait iki Türk tıbbi
destek istemiş, ancak daha sonra Montreal’de kaldırıldık
arı hastaneden kaçmıştı. İki Türk’e sonra ulaşılamamıştı
Bu tür dolambaçlı yollara halbuki hiç ihtiyaç yoktu.
Gemiden atlama usulü Avustıralya’da kabul görüyor.
Avusturalya gemiden atlayan ilticacıları ciddi buluyor.

489
Faruk Arslan

Kanada sıcak bakmıyor. Oysa Kanada’da ülkeye bir


şekilde legal veya illegal giren herkes medenice iltica
edebilir. Mülteciler, Almanya ve pek çok Batı ülkesinde
olduğu gibi toplama kamplarına toplanıp toplumdan
ayrıştırılmaz. Mahkeme süreci devam ederken normal
vatandaş gibi işsizlik maaşı bağlanıp hayatını kazanması
için yardımcı olunur.
Üsteklik devlet, ‘Legal Aid’ denilen hukuk
yardımı sağlayarak parası olmayan adayların avukat
tutmalarına yardımcı olur. Avukatsız mahkemeye çıkanlar
ciddiye alınmıyor. Bu süreçte avukat iltica adayının
yazdığı hayat hikayesini oluşturur, başvuruyu yapar ve
dava gününü bekler. Piyasada para karşılığı (1000 CAD)
hikaye yazan bir sürü düzenbaz vardır. Bunlardan bir
tanesi yakayı adayın davayı kaybetmesi sonrası itirafıyla
ele vermiş ve göçmenliği elinden alınmıştı. Dava öncesi
avukatla-aday taktiksel olarak birlikte çalışır. Baskı
gördüğünü hikayesine yazan aday düşmanını mutlaka
devlet birimlerinden (asker, polis, istihbarat vs.)
seçmelidir. Bu iddiasını belgelemelidir. Mafya veya özel
sektörden düşman olmaz. Veya kan davası, töre, koca
dayağı gibi sosyal etkenleri kullanmalıdır. ABD ve pek
çok ülkede koca dayağı iltica sebebi sayılmasada kadın
hakları ülkesi olan Kanada’da kabul nedenidir. Askerliğin
mecburi olmadığı Kanada’da ülkesinde askere gitmek
istemeyen adayda bakaya kaldığını ispatlarsa kabul
alabilir. Tabii niye silaha karşı olduğunu anlatmalıdır.
1980’li yılların sonlarında mahkemeye çıkan pek çok saf
köylülerimiz hakime ‘tarlasında ürün yandığı, inekleri,
koyunları öldüğü’ için iltica ettiğini söylemiş ve heyeti
güldürmüştü. Hakimler iyi niyetli insanlarmış ki,
defalarca ‘düşün yine gel’ diye köylülerimizi tam 5 yıl

490
Faruk Arslan

git-gel yaptırmıştı. Böyle bir yaklaşıma başka bir ülkede


rastlayamazsınız. Bu nedenle bu köylülerimiz 2 yılda
alacakları statüyü 6-10 yılda alabildiler. Daha ziyade
Kürtler ve Aleviler siyasi, dini ve etnik nedenlerle
başvuruyor. Kürt olmadığı halde ‘Kürdüm’, Alevi
olmadığı halde ‘Aleviyim’ diyen çok ilticacı aday
gördüm. Sosyal Workerlık okuduğum için ilgi
alanlarımızdan biri mültecilerin sorunlarıydı. Kabul
görmüş hayat hikayesini kendine kopyalayıp başvuranları
hakimler genelde yutmaz. Her ülke konusunda
uzmanlaşmış hakimler vardır ve adayların ne dediğini
hemen kavrarlar. Türkiye konusunda uzmanlaşan
hakimler hangi köyümüzde ne kadar Kürt yaşadığını,
hangi tür Alevilerin ne tip sorunları bulunduğunu
derinlemesine bilecek kadar uzmandır. Genellikle vücut
diline bakarak yalan söyleyip söylemediğini anlamaya
çalışır, mahkemeye sunduğu hayat hikayesinde şaşırtma
yapmaya çalışarak yoklama çekerler. Töre cinayetinden
kaçan yalnız kadın adayları büyük oranda davayı kazanır.
Zulüm gördüğüne dair İnsan Hakları raporlarına
geçenlerin fazla çaba harcamasına gerek yoktur, hemen
kabul görürler. Başörtüsü nedeniyle zulüm görenlerden
kabul edilenler olmuştu. Ülkeye gelir gelmez iltica etmesi
avantajınadır. Bekleyipte başvuranlara, ABD, Almanya
gibi güvenli ülkelerde kalıpta gelenlere sıcak bakılmaz.
Bu yolu istismar ettiği düşünülür. Can korkusu olan,
ülkesine dönmekten çekinen hemen iltica eder, ‘bekle-
gör’ politikası izleyenler kaybetmeye mahkumdur. ABD
ile 2002’de imzalanan ve 2004’de yürürlüğe giren
anlaşma sonrası bu ülke üzerinden gelen adaylar güvenli
ülkeden geldikleri varsayıldığı için başvuruları olumlu
sonuçlandırılmıyor. Geldikleri ülkeye gönderilmeleri

491
Faruk Arslan

sözkonusu. Adayın yalan söylediğini anladıkları anda


ağzıyla kuş tutsa davayı kazanamaz. Avukat ve tercüman
ücretlerini devlet öder. Devletden yardım almayan,
çalışan veya Kanada’ya cebi şişkin gelenler avukat
bedelini kendi öder. Mahkeme öncesi para karşılığı form
dolduran Paralegal veya Sosyal Workerlık eğitimi almış
uzmanlarla görüşmeniz hata yapılmaması için gereklidir.
Formda yazılan her bilgi mahkemede asıl kabul edilerek
saatlerce sorgulanacaktır. Yazılı ve sözlü beyanlara
heyetin inanması kabul verilmesi için yeterlidir. Eğer
mahkemesi olumlu geçerse ‘Convention Refugee’ (
Adaylığı kabul edilmiş mülteci) statüsü kazanır. Karar ya
mahkemede yüzüne okunur, veyahut 15 gün-3 ay arası
süre içinde evine postalanır.
Bu statü ile seyahat belgesi alarak yurtdışına
çıkabilir, daimi oturma ve çalışma izni kazanmış olur.
Sağlık kartı için başvurabilir. Ancak Kolej ve üniversite
okuyamaz. Bu nedenle hemen göçmenliğe başvuru
yapması kaçınılmazdır.. Göçmenliğe başvurursa göçmen
daha sonra vatandaşlığa başvurursa vatandaş olur. Gerekli
güvenlik araştırması yapıldıktan ve sağlık kontrolünden
sonra Göçmenlik belgesi 10 ay ila 2 yıl içinde verilir
Başvurudan sonra 1 yıl içinde kabul görenlerin göçmenlik
başvurusu sırasında yeniden sağlık kontrolünden
geçmesine ihtiyaç yoktur. Aksi halde kişi başı 500 dolar
check-up ücretini öder. Göçmen olunca öğrenim kredisi
alarak yüksek eğitimini devam ettirebilir.
Abroad sınıfı Convention Refugee, vatandaşı
olduğu veya sürekli ikamet ettikleri ülke dışında bulunan
insanları kapsar. Bu sınıf dahilindeki mültecilerde: ırk;
din; siyasi görüş; milliyet; yahut belirli bir sosyal gruba
mensubiyet sebebiyle gerçek anlamda zulme maruz kalma

492
Faruk Arslan

korkusu içinde olan kişilerdir. Kanada'da bulunup, sınır


dışı edilmesi halinde hayati tehlike veya işkenceye
uğrama ihtimalleri bulunanlara ‘Korumaya muhtaç
kişi’denilir. Bir korunma talebi BRB Refugee Division
tarafından kabul edildiğinde atılacak ikinci adım daimi
mukim statüsü için başvurmaktır. Başvuru formu,
IRB'nin gönderdiği tebliğle birlikte sunulmalıdır. Bu
işlem 180 gün içerisinde gerçekleştirilmelidir. Yakın aile
bireyleri Kanada'da yada dışarıda müracaat kapsamına
alınabilir. Başvuru sahibi yada bir aile bireyi gerekli
kimlik belgelerine sahip değilse ve güvenlik sebepleriyle
kabul edilemez durumdaysa oturma izni verilmez.
Refugee Division bir korunma talebini reddettiğinde
başvuru sahibine reddedilme sebebini de içeren yazılı bir
tebliğ gönderir. İlgili kişinin Kanada'yı terk etmesi
yolunda izleyebileceği seçenekler de bu belgede belirtilir.
Talebi reddedilen kişi 30 gün içerisinde ülkeyi terk
etmelidir. Kararın gözden geçirilmesi için bir Federal
Mahkemeye 150 gün içerisinde temyiz başvurusunda
bulunulabilir. Çoğunlukla temyizin sonucunu beklemek
için ilgili kişilerin Kanada'da kalmasına izin verilir.
Ancak bu mahkeme sadece usülden davaları bozabilir,
davanın içeriğine bakmaz. Mesela iki hakim bakması
gerekirken bir hakimin gelişi, savcının bulunmayışı veya
delillerin kayda alınmayışı gibi. Kazanma oranı yüzde
10’u geçmez. İlk mahkemede kaybeden adayın şansı
azalır. Ülkelere göre kazanma oranları değişiktir.
Macarlar, sadece dil öğrenmek ve 2 yıl Kanada’da
bedava yaşamak için iltica ediyorlar. Çoğu zaman
mahkemeye bile gitmiyorlar. Bu nedenle Macarlarda
kazanma oranı yüzde 8. Sahte belge sunma konusunda
kötü sicilleri bulunan İranlıların yalancılığından dolayı

493
Faruk Arslan

kazanma oranları yüzde 20. Türklerin kazanma oranı 11


Eylül faciasından önce yüzde 80 iken, bugün yüzde 50’ye
düşmüştür. Bunun nedeni ABD’nin baskılarının yanısıra
AKP yönetimiyle ülkeye siyasi istikrarın gelmesi, AB
sürecinde çıkartılan kanunlar paralelinde Kürtlere ve
Alevilere yönelik ayrımcılığın sona ereceğine dair güven,
dini baskı gerekçelerinin ortadan kalkması gösterilebilir.
Her iltica adayının ülkesinin kötü imajına katkı sağladığı
unutulmamalıdır.Türkiye malesef Afganistan ve Irak’yan
sonra en fazla mülteci veren ülke sıralamasında 3. sırada
bulunuyor.
Kanada'ya ülke dışından yerleşmek isteyen
"Convention" mülteci yada Humanitarian Designated
Classes (Source Country Class ve Country of Asylum
Class) üyesi olarak müracaat edenlerden başvuru ücreti
alınmaz. Kanada'da, korunmaya muhtaç kişi yada
Convention mülteci statüsü tanınarak "protected person"
olarak kabul edilen kişiler oturma izni için müracaatlarda
başvuru ücreti öder. "Protected person"lar için oturma
izni ücreti; başvuru sahibi için 550 CAD 22 yaş ve üzeri
her aile bireyi için 550 CAD, 22 yaş altı evli bireyler ve
başvuranın eşi için 550 CAD, 22 yaş altı bekar her aile
bireyi için 150 CAD'dır. İltica talebinde bulunanlar
normal şartlar altında çalışma izni için başvurabilirler.
Genellikle hükümet yardımı olmaksızın hayatını idame
ettiremeyenlere çalışma izni verilir. Başvuruda bulunanlar
IRB (Immigration and Refugee Board)'ye şahsi bilgi
formu teslim etmeli ve sağlık muayenesinden geçmelidir.
Sığınma talebinde bulunanlar okuma izni için başvurarak
kararın çıkmasını beklerken dil eğitimlerine, çocukları
ilkokul, orta okul, lise eğitimlerine ücretsiz devam
edebilirler. Yabancıların küçük çocukları otomatik olarak

494
Faruk Arslan

okula devam hakkına sahiptir. CIC tarafından idare edilen


(Interim Federal Health Program) Geçici Federal Sağlık
Programı, ihtiyacı olan sığınmacı adayları ve Kanada'da
henüz bir sağlık programı kapsamında olmayan
mültecilere acil ve temel ücretsiz sağlık hizmeti sunar.
(80) Federal mahkemedende ret cevab alan aday
mülteciye son 6 ayda ne değiştiğini öğrenmek için ‘Risk
Assessment’ gönderilir. Aday neden ülkesine
dönemediğini yeni belgelerle isparlarsa adaylığı kabul
edilebilir. Bu süreçte kazanma şansı yüzde 20’dir. Bu
başvuruyla birlikte ret yiyen adayın devletden yardım
almayı keserek çalışmaya başlaması ve kendi ayakları
üzerinde durduğunu ispatlaması önem kazanır. İnsan
Hakları başvurusu denilen ayrı bir başvuruyu bu sayede
yapabilir. Humanitarian Designated Classes (Source
Country Class ve Country of Asylum Class denilen bu
başvuru hem içeriden hem dışarıdan yapılabilir, ücret
alınmaz. İçeriden yapılanda bu süreç devam ederken
sınırdışı edilme mektubu gelirse belirtilen süre içinde
ülkeyi terketmelidir. İnsan Hakları başvurusu
sonuçlanana kadar kalma izni verilmez. Genellikle bu
başvuradan sonuç alma şansı yüzde 20’dir. İyi referans
mektupları alırsa şansı artar. Sınırdışı mektubu aldığı
halde ülkeyi terketmeyenler resmen kaçak olur. Adres
değiştirerek yeraltına çekilir, çocukları okulda okuyamaz.
Eğer yakalanırsa ülkesine göçmen yetkilisi nezaretinde
götürülür ve teslim edilir. Ülkesinin havalimanında
neden iltica ettiğine dair ifadesi alınır. Eğer asker kaçağı
ise askere, değilse memleketine gitmesine müsade edilir.
Ancak İçişleri Bakanlığı ve MİT özel arşivinde siciline
işlenir.
Kaçaklara af meselesi iltica adaylığı kabul

495
Faruk Arslan

edilmemiş olanların başlıca sohbet konusudur. Daha öne


İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in Kanada’yı ziyareti
vesilesiyle iki defa toplam 30 bin kadar kaçak affedilip
statüye kavuşturulduğu için yeni bir af beklentisi
dillerden düşmez. Ancak bu af tasarılarında kapsam hep
sınırlı tutulmuştur. Kanada’ya pasaportlarını yırtıpta
girenler, sınırdışı edildiği halde gitmeyenler ve
kimliklerini ispatlayamayanlar hep kaybetmiştir.
Mahkeme süreçlerinde en önemli konu kimliğini
ispatlayabilmektir. Kanadalılar, pasaportunu kaybederek
veya sahte pasaportla gelen iltica adylarına hep şüphe ile
bakmış ve başvurularını baştan sonuna kadar reddetmiştir.
Kazananlar göçmenliğe dahi başvursa Kabul belgeleri çok
uzun sürede gelir. Ülkesinden kendisini tanıyanlardan
referans mektupları almadan kimliğine inanmazlar.
Kanada, bu konuda çok haklı. Muhatabının terörist olup
olmadığını nereden bilecek? Parmak izleri suçlu
olmadığını ispatlasada her zaman isminin üzerine bir soru
işareti konulmuştur. PKK’lıyım dediği halde ilticası kabul
edilen adayları devlet yakın gözetimi altında
bulunduruyor.
2004’de Federal Göçmenlik Bakanı Denis
Coderre tarafindan hazırlanan, kaçak yaşayan ve çalışan
binlerce illegal yerleşimciye legalleşme hakları tanıyan
bir tasarıda iltica başvurularını kaybedenlere yine üvey
muamele yapılmıştı. Göçmen avukatları bu durumu
ayrımcılık olarak nitelemişti. Yasada özellikle inşaat
alanında kaçak çalışanlara 2 yıllık geçici yabancı işçi
statüsü verip sonrasında göçmenliğe başvurmalarının
öngörülmesi, inşaat sektöründe çalışan firmaların
talebiyle gerçekleşmişti. Meslekler arasında ayrımcılıık
güden tasarı, insan hakları ilkelerinden biri olan ve

496
Faruk Arslan

Kanada anayasasında yer alan ayrımcılığıa müsade


edilmeyeceği kuralını ihlal anlamına geliyordu. Tasarı
Bakan Coderre’nin bakanlık bürokratlarının kaçak
göçmenler ve kayıtdışı ekonomi sorunu konusunda
hazırladığı raporu dikkate alması ve bu konuyla yakından
ilgilenen Toronto’dan Liberal milletvekili Maria Minna
ile gündeme gelmişti. Minna, kendisine dört büyük işçi
sendikasının başvurarak taleplerde bulunduklarını iletince
bu sefer görüşmelere dört sendikanın sözcüleride
katılmıştı. İnşaat sektöründe çalışan belgesiz kaçak
işçilerin bazı pilot projelerde kayıt içine alınması
tartışılmıştı. Universal Workers Union, Local 183
Sözcüsü Andy Manahan’ın ‘ Onlarında yasal çalışmaya
hakkı olmalı’ sitemi üzerine Bakan Coderre en fazla
kaçağın olduğu Toronto’da Göçmenlik Bakanı Maria
Bountrogianni, Belediye Başkanı David Miller ve Kanada
İnsan Kaynakları şübesiyle ortak pilot projeler
hazırlamıştı. Ontario İnşaatçılar Sekreterliği, kaçak
sayısını 76 bin olarak çıkartınca Bakan Coderre, bu
rakamın çok yüksek olduğunu önce belgesiz kaçak
tanımını yaparak iş başlamak gerektiğini söylemişti.
Bakanlık her yıl 8400 kişiyi sınırdışı etmesine rağmen
pek çoğu gitmeyerek yeraltına çekiliyordu. Bakan
Coderre, federal-eyalet göçmenlik anlaşması konusunda
yerel yöneticilerle uzlaşma sağlamaya çalışmıştı. Yunan
asıllı yerel bakan Marie Bountrogianni, tamamen farklı
bir Toronto modeli üzerinde çalışıyordu.
Geçtiğimiz yıllardan yığılmalarla 100 bin iltica
adaylığı kabul edilmeyip sınırdışı edilen veya edilmeyi
bekleyen kaçak ve potansiyel kaçak olduğu tahmin
ediliyordu. Bunların çoğunluğu iyi eğitimli ve meslek
sahibi insanlardı. 28 Haziran 2002’de yürürlüğe giren son

497
Faruk Arslan

göçmen kanununa göre iltica istekleri kabul edilmeyen


eski tarihli iltica aday adaylarına Nisan 2004’den sonra
çalışma izni verilmemeye başlanmıştı. Bu nedenle bu
tarihden sonra yeni potansiyel sınırdışı adaylarının kaçak
yaşamak için yeraltına inmesi kaçınılmazdı. Kanada’ya
uyum sağlamış, dil ve iş sorununu çözmüş binlerce kişi
dörtgözle hep af bekleyecekti. Bu insanların aileleri sağlık
hizmetinden yararlanamıyor, çocukları okula
gidemiyordu. Üstelik peşin para işlerde çalıştıkları için
vergide vermiyorlardı. Çek alanlar kendi üzerine
yazamıyor veya eksik yazdırıyordu. Bunların emeklilik,
işsizlik fonu, gelir vergisi kesintisi alınamıyordu. Kayıp
büyüktü. Kanadalı meslektaşlarından daha düşük ücrete
çalıştıkları için piyasa standartlarını aşağıya çekmek
zorunda bırakılmalarıda ayrı bir paradokstu.
Kanada Yurttaşlık ve Göçmenlik Bakanı Judy Sgro, ABD
ile yapılan 'Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması' nın
yürürlüğe girdiğini 2004’de açıkladı. Amerika ile birlikte,
sığınmacı korunmasının sınırda yapılabilmesi işbirliğinin
ileride daha da gelişeceğini söyleyen Sgro, bu anlaşmanın
UNHCR ( Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği)' nin ilke ve kurallarıyla uyum içinde
olduğunu belirtti. Anlaşmaya göre, UNHCR kurumu adı
geçen anlaşmanın uygulanması ve takibinde etkin
olacaktı 29 Aralık 2004 ' ten başlayarak, Kanada ve
ABD' de sığınma talebinde bulunanlar, başvurularını
bulundukları ülkede yapmak zorunda kalacaklardı. Bu şu
demek oluyordu; ABD üzerinden Kanada'ya geçmek
isteyenler sığınma taleplerini Kanada'da değil ABD' de
yapmalıydı. Aynı şekilde Kanada üzerinden ABD'ye
sığınmak isteyenler de başvurularını Kanada'da iken
yapmak zorunda kalacaklardı. Kanada’ya iltica edenlerin

498
Faruk Arslan

yüzde 90’nının ABD üzerinden gelmesi nedeniyle bu


tarihten sonra akış bıçak gibi kesildi. Söz konusu
anlaşma, ABD ile Kanada arasında imzalanan sınır
sözleşmesinin öngördüğü 32 maddelik eylem planının bir
parçasıydı. Anlaşmanın hedefi, denetim için etkin ölçütler
yaratmak ve Kanada'nın sığınmacı değerlendirme
sistemini daha iyi hale getirmekti. Göçmen ve sığınmacı
korunması düzenlemesine yapılan eklemeler, Kanada
Resmi Gazetesi Canada Gazetta’nın 3 Kasım 2004 tarihli
sayısında yayımlanarak, 29 Aralık 2004' te yürürlüğe
girdi. Anlaşmanın ayrıntılarına yurttaşlık ve göçmenlik
bakanlığının bilgisayar iletişim ağından ulaşılabilinir.
Yine aynı sayfada bu anlaşmanın kapsam dışı bıraktığı
noktalar hakkında bilgi edinilebilir. (81) Kanada 2018’e
kadar Türkiye’de ikamet eden 5 binmülteciyi ülkeye
yerleştirecek. Kanada’ya alınacak mültecilerin
çoğunluğunun Türkiye’deki çeşitli mülteci kamplarında
yaşayan Iraklı ve İranlı mültecilerden oluşacağı bildirildi.
Kanada Göçmenlik ve Çokkültürlülük Bakanı Jason
Kenney 2013 ocak ayı ortasında Türkiye’yi ziyaret etti.
Bakan’a Federal Milletvekili Bob Dechert de eşlik etti.
Bakan Kenney, Suriye’deki iç savaştan kaçan
mültecilerin barındığı İslahiye ve Öncüpınar mülteci
kamplarını da ziyaret etti.
Kanada, ülkesini terk ederek Türkiye’deki mülteci
kamplarında yaşamak zorunda kalan Suriyeli mültecilere
yapılacak her türlü insani yardım için Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) ile birlikte
çalışıyor.
İç savaş nedeniyle yurtlarından olan Suriyeli mültecilere
insani yardım yapan Türkiye’nin gösterdiği olağanüstü
çabalarından ötürü Türk Hükûmeti’ni öven Bakan

499
Faruk Arslan

Kenney, Kızıl Haç ve Kızılay organizasyonlarına


aktarılmak üzere 1.5 milyon dolar ek mali yardım sözü
verdi. Kanada Hükûmeti’nin söz verdiği bu yardımla
birlikte Suriye’ye yaptığı insani yardım tutarı 23 milyon
500 bin dolara ulaşmış durumda. Söz verilen 1.5 milyon
dolarlık ek yardım öncelikli olarak Türkiye - Suriye
sınırında yaşayan ve savaştan direkt etkilenen mültecilere
acil insani yardım için kullanılacak. Ek maddi yardım,
sayısı 170 bine ulaşan mültecilerin gıda ve barınma
ihtiyaçlarının yanı sıra temizlik, ısıtma, battaniye ve kışlık
giysi gibi acil ihtiyaçlarının temini için harcanacak.
Kanada, ABD’den sonra Türkiye’den mülteci alan birkaç
ülkeden birisi. Türkiye’den alınacak mülteciler UNHCR
tarafından seçiliyor. Kanada, daha önce de Suriye’den 12
bin Iraklı mülteciyi ülkeye yerleştirmişti. Dünyada en
cömert mülteci yerleştirme programı uygulayan Kanada
tüm dünya mültecilerinin yüzde 10’una ev sahipliği
yapmaya devam ediyor. Her yıl çeşitli ülkelerde yaşayan
binlerce mülteciye insani yardım götüren Kanada ülkeye
kabul edeceği mülteci sayısını önümüzdeki yıllarda daha
da arttıracak. Kanada, Suriyeli mültecilere insani yardım
hizmetleri yapan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği, UNICEF ve Birleşmiş Milletler Dünya Gıda
Programı’na maddi yardımda da bulunuyor.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye, Irak, Ürdün ve
Lübnan’da mülteci kamplarında zor şartlarda yaşayan ve
çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu Suriyeli
mülteci sayısı yarım milyonu buluyor. Türkiye’nin
ülkesine sığınan mültecilere yaptığı insani yardım tüm
dünya kamuoyunda büyük takdir görürken Kanada da
kendisine düşeni yapmak için kolları sıvamış durumda.
Türkiye, Kanada’nın sistemini model almalıdır. (82)

500
Faruk Arslan

Kaynakça

1- Emrah Şahin. Küçük Cami, Bu Gerçek Olanı


Canadatürk gazetesi. 01 Ekim 2010
2- Daood Hassan Hamdani. Ramazan bayramı
konuşması. Ottawa Meclis Binası, Ottawa, 2
Mayıs 1996. Hamdard Islamicus Vol. XX, No. 3,
Eylül 1997
3- Jonathan Spollen. Müslüman olan Katolik Papaz
Kanada hakkında konuşuyor. The Daily News
Egypt. 2 Mayıs 2007
4- Mohamed Elmasry, Kanada İslam Kongresi.
Kanada’dan başka neresi? 2007
5- Yasin Syed. Benim Ülkemdeki Müslümanlar.
2007
6- Mohammed Adam, The Ottawa Citizen. Canada:
Cami İnşaatı Patladı, 5 Aralık 2007.
7- Daood Hassan Hamdani. Kanada’da Müslüman
Kadın. 2007.
8- Hasan Yılmaz. Kanada'ya bilinenden çok önce
geldik. Canadatürk gazetesi. 15 Şubat 2010.
9- Betty Apigian Kessel: Kanadalı yazar Skyrpuch
araştırmaları içindeki 1914 Türkleri.
http://www.armenianweekly.com/2010/09/25/can
adian-author-skyrpuch-researching-interned-turks-
of-1914.
10- Bill Darfler. Sır Perdesi Aralanacak. Canadatürk
gazetesi. 15 Şubat 2010
11- Yasin Syed. Benim Ülkemdeki Müslümanlar.
2007

501
Faruk Arslan

12- Daood Hassan Hamdani. Kanada’da Müslüman


Kadın. 2007
13- Alia Hogben. Toronto’da Müslüman toplumun
kökleri. thewhig.com, 2009.
14- Muneeb Nasır. Tohum Ekmek – Toronto’da
İslami Vakıfların Tarihi, 22 Mayıs 2009
15- Tony Ruprecht. “Toronto'non Çok Yüzleri”, Türk
Toplumu. 1990, 2005, 2010.
16- Canadatürk. Destek Büyükelçilikten. 1 Eylül
2010.
17- Emrah Şahin. Kanada'nın 'Türkçesi': Bir
Başarısızlığın Bilançosu. Canadatürk gazetesi. 01
Temmuz 2010
18- Emrah Şahin. Welfare'la yaşamak, mazeret mi
zaruret mi? Canadatürk gazetesi. 01 Haziran 2010
19- Engin Sezen. Memleket isterim. Rotahaber.com.
07 Eylül 2013.
20- Engin Sezen. Kanada da müslüman olmak. Haber
7. 1 Mayıs 2008.
21- Engin Sezen, Kimdir Kanadalıç Rotahaber. 03
Eylül 2013.
22- Muneeb Nasır. Tohum Ekmek – Toronto’da
İslami Vakıfların Tarihi, 22 Mayıs 2009
23- IDRF, Fuad Şahin için Kanada Başarı Ödülü
Töreni. IDRF 10. Gala Özel Sayısı, 2008.
24- Tony Ruprecht. “Toronto'non Çok Yüzleri”, Türk
Toplumu. 1990, 2005, 2009.
25- Walker, Barrington. 2008. The History of
Immigration and Racism in Canada: Essential
Reading, Marginalized and Dissident Non-
Citizens: Foreign Domestic Workers, Toronto:
Canadian Scholars’ Press.

502
Faruk Arslan

26- Telegdi P.C., Andrew. 2008. Family


Reunification: The key to successful integration.
Clearance Centre of the York University
Bookstore.
27- Walker, Barrington. 2008. The History of
Immigration and Racism in Canada: Essential
Reading, We Had No Desire To Be Set Apart, pp
78, Toronto: Canadian Scholars’ Press.
28- Das Gupta, Tania. 2009. Lecture, March 24, 2009.
York University.
29- Kanadainfo.com, Kanada Göçmen Tarihi, Eylül
2006.
30- Isganderova, Nazila. Sunrise Dergisi, Ağustos
2004, Kanada Günü Kutlandı
31- Yılmaz Gaye, İFMC-İktisat Dergisi: 11 Eylül
sonrası ekonomik durum ve dünya işçi hareketi
üzerine bir değerlendirme,Eylül 2002, MAI
Araştırma Grubu.
32- Kanadainfo, Bir göçmenin başvuru hikayesi,
Ağustos 2005.
33- Arslan, Faruk. 2006. Net Kırılma: Evanjelik
Harbin Kurgusu. Karakutu Yayınları.
34- Kanadainfo.com, Birol Uzunmehmetoğlu, Avukat
tutmak ya da tutmamak. Haziran 2005.
35- Kanadainfo.com, Uğur Gündoğmuş, İlk Günler,
Temmuz 2005.
36- Kanadainfo.com, Günüyar Türkmen, İk Günler,
Mayıs 2005.
37- Kanadainfo.com, Leyla Kızılırmak, İlk Günler,
Nisan 2005.
38- Kanadainfo.com, Erkin Ağsaran, İstanbulludan
İlk Günler 1,2,3. Mart, Nisan 2005.

503
Faruk Arslan

39- Kanadainfo.com, Ferhat Yiğit, İlk günler anısı,


Mart 2005.
40- Global and Mail, Kanada Sosyal Gelişme
Konseyi Başkanı Marcel Lauzıere, Kanada'ya
hoşgeldiniz. Biz size fırsat imkanları hakkında
yalan söyledik, Sunrise, Haziran 2003.
41- Simit Kokusu.com, Kanadainfo.com, Gülipek
Şanlı, Göçmenliğin Üç Dönemi. Mart 2005.
42- Simit Kokusu.com, Kanadainfo.com, Charlie
Brown, Kanada'ya gelmeyin. Mart 2001.
43- Ayşe- Cemal Demetçi, Kanada anıları,
www.denizce.com , Mart 2004.
44- Michele Lansbarg, Toronto Star, 'Why welfares
often better than minumum wage'
45- Kanadainfo.com, Birol Uzunmehmetoğlu,
Resume yazma sanatı. Haziran 2005.
46- Kanadainfo.com, Erkin Ağsaran, Eski hatalar,
tecrübeler, edinilen dersler. Mayıs 2005.
47- Kanadainfo.com, İnanç Yıldırım, İş arama belası.
Nisan 2005.
48- Kanadainfo.com, Uğur Gündoğmuş, İş arama
tecrübesi. Temmuz 2005.
49- Dünden Bugüne Tercüman gazetesi, Kanada
amele arıyor, 10 Temmuz 2005.
50- Kanadainfo.com, Oktay Selçuk, Mühendislerin
dikkatine. Ocak 2005.
51- Kanadainfo.com, Yusuf Altıntaş, Mühendislerin iş
imkanları, Mart 2005.
52- Robert L. Phillips, Stephen Petterson, George E.
Fryer ve Walter Rosser, . Kanada Tıp Derneği'nin
yayın organı Canadian Medical Association
Journal, Mart 2006.

504
Faruk Arslan

53- Türkiye Ottawa Ticaret Müşavirliği, Yabancı


yatırımcılar raporu, 2001.
54- İbiş, Türkan. Canadatürk, TOEFL Sınavı, 15
Haziran 2009.
55- İbiş, Türkan. Canadatürk, IELTS Sınavı, 15
Haziran 2009
56- İbiş, Türkan. Canadatürk, Kanada’da MBA
imkanı, 1 Mayıs 2009
57- İbiş, Türkan. Canadatürk, Kanada’da Yüksek
Lisans ve Doktora, 1 Nisan 2009
58- İbiş, Türkan. Canadatürk, Kanada'da üniversite
eğitimine atılan ilk adım: Program seçimi, 7 Nisan
2009
59- İbiş, Türkan. Canadatürk, Kanada'da öğrenci
vizesi nasıl alınır?, 7 Nisan 2009
60- İbiş, Türkan. Canadatürk, Quebec Eyaleti Kabul
Belgesi, 15 Nisan 2009
61- İbiş, Türkan. Canadatürk, Kanada’da Yaz
Kampları, 15 Mayıs 2009
62- İbiş, Türkan. Canadatürk, Öğrenciler için Çalışma
İzni, 15 Mayıs 2009
63- Kanada’da Burs İmkanları, Studyincanada.com.
Mart 2009.
64- Kanada Ankara Büyükelçiliği web sayfası, Vize
ve Konsolosluk İşlemleri, Öğrenci Vizesi başvuru
bilgileri, Mayıs 2009.
65- Kanada Göçmenlik Kanunu Değişikliği, Mart
2008. IRPA"Destitute Students"(Reg.208(a)/FW1
Pt.5.42).
66- Kanada Ankara Büyükelçiliği web sayfası, Vize
ve Konsolosluk İşlemleri, Ziyaretçi Vizesi
bilgileri, Mayıs 2013.

505
Faruk Arslan

67- Kanada Göçmenlik Kanunu Değişikliği, Mart


2008. IRPR.182.
68- Murat Kandemir. Yeni Federal Nitelikli Eleman
Programı. http://canadaturk.ca/koseyazilari/murat-
kandemir/46564-yeni-federal-nitelikli-eleman-
programi.html. 01 Mayıs 2013.
69- Kanada’dan Nitelikli İşçi Programına Yeni
Kriterler. Kaynak: http://mandorlacanada.ca. 01
Mayıs 2013.
70- Murat Kandemir. Kanada Anne-Baba Sponsorluk
Programı Yeniden Açılıyor.
http://canadaturk.ca/koseyazilari/murat-
kandemir/47855-kanada-anne-baba-sponsorluk-
programi-yeniden-aciliyor.html 01 Temmuz 2013.
71- Murat Kandemir. Kanada göçmenlik
hizmetlerinde yasal temsilci kullanmak.
http://canadaturk.ca/koseyazilari/murat-
kandemir/50710-kanada-gocmenlik-
hizmetlerinde-yasal-temsilci-kullanmak.html 01
Eylül 2013.
72- Murat Kandemir. Kanada’ya Göç Etmeyi
Planlamak ve Bu Konuda Doğru Yönlendirilmek
Yetkili Kanada Göçmenlik Danışmanı, CCIC
http://muratkandemir25.blogspot.ca. 6 Mart 2013.
73- Kanada Ankara Büyükelçiliği web sayfası, Vize
ve Konsolosluk İşlemleri, Ziyaretçi Vizesi
bilgileri, Mayıs 2013.

74- Jakubowski, Lisa Marie. 2002. Immigration and


the Legalization of Racism, Amending the
Canadian Immigration Act: Halifax: Fernwood
Publishing. Canadian Information Centre for

506
Faruk Arslan

International Credentials veya Work Destination,


2009.
75- 1951 tarihli Cenevre konvansiyonu'na esasen
Birleşmiş Milletlerin mülteci tanımı. 2009. İnsan
Hakları Beyannamesinin 14. maddesine göre
mülteci hakları. 2009.
76- Yıldırım Türker. Radikal gazetesi, Onlar mülteci.
17 Ekim 2007. The Guardian, 7 Nisan 2005.
Mülteciler ve Göç.
77- Race & Class, Cilt 32 No 3 , Ocak-Mart 1991.
78- Zeynep Şahin. Türkiye'ye yönelik dış göçteki
değişim ve süreklilik, Stradigma.com, aylık
stratejı ve analiz e-dergisi. 2008.
79- Citizenship and Immigration Canada (CIC),
Kanada Göçmenlik Yasası, Kanada Mültecilik
bilgileri, Kanada Göçmen ve Mülteci Bakanlığı
web 2009. Kanada Afganlı mülteci alıyor,
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği (BMMYK) web sayfası, 2008.
80- Yusuf Başaran.Yeni Hayat Gazetesi, Kanada İltica
Kanunu ve Türk İlticacılar, 20 Ekim 2008.
Citizenship and Immigration Canada (CIC),
Kanada Göçmenlik Yasası,
Kanada Mültecilik bilgileri 2009.
81- Göçmen ve sığınmacı korunması düzenlemesine
yapılan eklemeler, Kanada Resmi Gazetesi
Canada Gazetta’nın 3 Kasım 2004 tarihli sayısı.
82- Canadatürk. Kanada Türkiye’den 5 bin mülteci
alacak. 01 Şubat 2013.

507
Faruk Arslan

508
Faruk Arslan

Tanıtım.
Kanada’ya göçmenliğini bekleyenler, işadamları
ve öğrenciler ile ülkeye yeni gelenler için bu bir başucu
kitabıdır. Kanada’ya göç etmek, hayatınızın en önemli ve
radikal kararı. Kendinizle dürüst olmanız gerekiyor.
"Ben niye gidiyorum" sorusunu samimi bir şekilde
cevaplarsanız kararınız ortaya çıkacaktır. Eğer çok para
kazanmak, zengin olmak, kısa yoldan köşeyi dönmek gibi
amaçlarınız varsa Kanada size göre bir yer değil. Eğer
amacınız Türkiye'deki her türlü saçmalıktan, trafikten,
hava kirliliğinden uzak insanca yaşamaksa, o zaman
gidin. Şekilcilik, gösteriş budalılığı, lüks ve israf yarışı,
en yakın akrabalarınızın dahi samimiyetsizliği sizi
sıkıyorsa, durmayın bir dakika! Çocuklarınıza iyi bir
eğitim ve gelecek sağlamaksa, tam isabet doğru bir karar
veriyorsunuz. Ama unutmayın ki her şeyin bir bedeli var,
bunun için çok çalışmanız ve çok mücadele etmeniz
gerekiyor. Bu kitapda, Kanada’ya göç tecrübesi yaşamış
olanların deneyimlerini, gerçek Kanada’yı bulacaksınız.
Kanada göçmeni olmak isteyenlere, öğrenci veya
ziyaretçi vizesiyle ülkeyi tanımayı hayal edenlere
Kanada’ya gitmenin yolları gösteriliyor. Göçmenliğin,
öğrenciliği ve çıkartılan engelleri aşmanın püf noktalarını
burada. Kanada’da nasıl iş kurulacağını, dil kursuna,
üniversiteye, master ve doktoraya nasıl başvurulacağını
öğreneceksiniz. Göçmenlerin yaşadığı sıkıntılarıyla
tanışacak ve en belalı mesele iş bulma yollarında
yaşanmış tecrübelerden dersler alacaksınız. Dünyanın en
özgür, en yeşil, en konforlu, çok kültürlü, çok dinli, bol
hoşgörülü canlar, cananlar diyarını keşfedeceksiniz.

509

You might also like