You are on page 1of 152

TARIH VAKFI

V
Türkiye
Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı
yayınıdır

Yıldız Sarayı Arabacılar Dairesi


Barbaros Bulvan
80700 Beşiktaş/İstanbul
Tel: (02 1 2) 227 37 3 3- Faks: ( 02 12) 227 37 32

ÖzgünAdı
Ihe Remaking of Istanbul
Portrait of an Ottoman City
in the Nineteenth Century
© Zeynep Çelik, 1 986

· Kapak Resmi
20. yüzyıl başlarında Galatasaray (Kartpostal)

Yayıma Hazırlayan
Ayşen Anadal

Kitap Tasarımı
Haluk Tunçay

Baskı
Numune Matbaacılık
( 02 1 2) 629 02 02

Genel Dağıtım
( 02 1 2) 249 5 1 l O

Birinci Baskı: İstanbul, Şubat 1996


İkinci Baskı: İstanbul, Eylül 1998
ISBN 975-333-036-7
ZEYNEP ÇELİIZ
Çeviren: Selim Deringil

19. YÜZYILDA OSMANLI BAŞKENTJ

DEGiŞEN iSTANBUL

TARİH VAKFI YURT YAYINLARI


Zeynep Çelik,
New Jersey I nstitute of Technology Mimarlık bölüm ünde
öğretim üyesidir. Yayınları: The Remaking Ofistanbul
( 1986 ) ; Displaying the Orient ( 1992); Diane Favro ve
Richard I ngersoll ile birlikte editörlüğünü yaptığı Streets:
Critical Perspectives on Publi.c Space ( l 994 ) .

PERRY VE ALİ'YE
İ ÇİNDEKİLER

HARiTA VE FOTO GRAFLAR/vi


GİRİŞ/ l

l. İSTANBUL'UN MiMARisiNE GENEL BİR BAKIŞ / 5


TARİHSEL GELiŞME / 9

2. 19. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLU GU / 27


D EMOGRAFiK GELiŞME VE NÜFUSUN YAPISI / 32
FiZİKİ BÜYÜME / 34
KENT YÖNETİMİNDE REFORM / 36

3. KENT DOKUSUNUN DÜZENLENMESi/ 4 1


YANGlN SONRASI PLANLAMA / 44
YENİ ARTERLER/ 56
SAHiL ŞERiDiNİN TEMİZLENMESİ / 60

4. ULAŞIM/ 68
DENİZ ULAŞIMI/ 68
HALİÇ KÖPRÜLERİ / 72
ATLI TRAMVAYLAR / 74
METRO / 79
DEMİRYOLU / 82 .

5. BÜYÜK PROJELER/ 84
BİR BÜTÜN OLARAKDÜŞÜNÜLEN KENT: VON MOLTKE PLANI / 84
BİR METROPOL ALANIN TANIMLANMASI:ARNODİN'İN ÇEVREYOLU / 86
BEAUX-ARTS PLANCILIG I: BOUVARD'IN BULVARLARI / 89

6. MiMARİ ÇO GULCULUK VE BİR ÜSLUP ARATIŞI/ 1 0 1


MiMARİ ÜSLUPLAR / 1 0 1
MİMARiDE ÜSLUP ARAYlŞI 1 1 19

7. SONSÖZ/ 125

KAYNAKÇAl 1 32

DİZİN 11 35
HMUTAVEFOTOG�AR

Tarih Vakfı Arşivi (TETTV), Sertaç Kayserilioğlu Koleksiyonu (SK), Cengiz Kahraman Arşivi (CK) ve Ertan
Uca (EU) çekimleri hariç fotoğraf ve haritalar yazarın arşivindendir. ileriki sayfalarda sütunların yanında
görülecek numaralar, fotoğraf ve harita numaralarına tekabül eder.

Cadde-i Kebir, 19. yy. sonu (Sertaç 38. 1863 yangımndan sonra Beşiktaş'ta yapılan
Kayserilioğlu Koleksiyonu) s. viü. düzenleme (Başbakanlık Arşivi).
İstanbul ve civarı, l900'ler (harita) s. 3. 39. Yeni Paı1galn mahallesi (harita).
l. İstanbul panoraması, 1880 (TETTV). 40. Taksim Parkı plaıu (İstanbul Üniversitesi
2. İstanbul haritası, 1840. BR. . Davies (Kongre Kütüphaı1esi).
Kütüphanesi). 41. Galata surlarmda bir kapı (H.G. Dwight,
3. Havadan İstanbul, 1920 (Jean Ebersolt, Mission Constantinople, Settings and Traits, New York,
archeologique de Constantinople, Paris 1921). 1926).
4. Galata Surları (harita). 42. Galata'nın yeni genişletilnuş sokaklaı·ı (harita).
5. Galata Kulesi (CK). 43. Karaköy-Tophane yolu (TETTV).
6. Yüksek Kaldırım (TETTV). 44. Eminönü rıhnnu (CK).
7. Antik kent (harita). 45. Karaköy-Tophane rıhnmı (CK).
8. Bizans kentinin 14 idari bölgesi (harita). 46. Haliç'te rıhtım (Kongre Kütüphanesi).
9. At Meydaıu (CK). 47. İstanbul'un düzenleıuruş mal1alleleri (11aı·ita).
10. Teodosios Surları (Suha Umur Arşivi). 48. İstanbul'da çarpık, düzenlerunemiş bir sokak
ll. Marmara Surları (CK). (TETTV).
12. Bozdoğan Kemeri (TETTV). 49. İstanbul'da düzenleruniş bir sokak.
13. Ayasofya, iç mekan (CK). 50. Limancia kayıklar, 1836 civarı. Bartlett'in
14. Fatih Sultan Mehmed tarafindaı1 oluşturulan gravürü (CK).
İstanbul'un nahiyeleri (harita). 51. Galata vapuru (Şirket-i Hayriye, Annuaire de la
15. Vavassore'nin İstanbul plaıu (Alman Milli societe, İstanbul, 1914).
Müzesi, Nürnberg). 52. Salllibent (Şirket-i Hayriye, Annuaire de la soci­
16. Fatih Camii (CK). ete, İstanbul, 1914).
17. Süleyınaıuye Külliyesi (CK). 53. Unkapaıu ile Azapkapı arasındaki ilk köprü,
18. Şehzade Can1ii (CK). Bartlett'in gravürü (CK).
19. NuruosmaıUye Canili (TETTV). 54. Galata Köprüsü önerisi (Başbakaıllık Arşivi).
20. İstanbul'un daireleri, 1857 (harita). 55. Rüstem Bey'in tek raylı tramvay önerisi, 1868
21. D'Aronco'nun 1893 İstanbul Sergisi için (Başbakanlık Arşivi).
çizdiği İngiliz Pavyonu (M. Nicoletti, 56. Pera'dan görünüm (CK).
Architettura Liberty in Italia.Roma, 1978). 57. Tramvay ve Tünel hatları (harita).
22. İstanbul haritası, 1871 (Topkapı Sarayı Müzesi 58. Boğaz'ın altından geçecek bir metro önerisinin
Kütüphanesi). İstanbul ucu (İstanbul Üniversitesi
23. İstanbul haritası (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi).
Kütüphanesi). 59. Boğaz'ın altındaı1 geçecek bir metro önerisilun
24. Altmcı Daire-i Belediye Saı·ayı (EU). Üsküdar ucu (İstanbul Üıuversitesi Kütüphanesi).
25. Aksaray Plaıu, 1850 civarı (Kongre 60. H. Von Moltke'nin 1839 İstanbul Haritası.
Kütüphanesi). 61. Arnodin'in Sarayburnu-Üsküdar Köprüsü
26. Aksaray Pl�, 1870 civarı (E.H. Ayverdi, 19. önerisi (Başbakaı1lık Arşivi).
Yüzyılda Istanbul Haritası, İstanbul, 1968). 62. Arnodin'in çevreyolu önerisi (harita).
27. 1865 Hocapaşa yangınmm yayıldığı alan (harita). 63. Arnodin'in Kandilli-Ruınelihisarı Köprüsü
28. Hocapaşa yangl!1l11dan sonra düzenlenen önerisi (Başbakanlık Arşivi).
sokaklar (tfarita). 64. Bouvard'ın Hippodrom Projesi (İstanbul
29. Divanyolu (CK). Üniversitesi Kütüphanesi).
30. Atmeydaıu'mn Ayasofya'dan görünüşü ( Image 65. Bouvard'ın Hippodrom Projesi'ı1in kent dokusu
d'empire, Osmanlı Bankası Yayım). üzerine uyarlannuş şekli (Ayverdi, 19. Yüzyılda
31. Ayasofya Meydaıu (CK). İstanbul).
32. 1870 Pera yangımmn kapsadığı alan (harita). 66. Sultanal1met Can1ii (İstanbul Üıuversitesi
33. Pera nazım plaıu, 1870 (Başbakanlık Arşivi). Kütüphanesi).
34. Ayvansaray plaru, 1850 civarı (Kongre 67. Beyazıt Meydaıu (TETTV).
Kütüphanesi). 68. Bouvard'ın Beyazıt Meydaıu Projesi, güneye
35. Ayvansaray Plaıu, 1870 civarı (Ayverdi, 19. bakış (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi).
Yüzyılda İstanbul) . 69. Bouvard'ın Beyazıt Meydaıu Projesi, kuzeye
36. Samatya Plaıu, 1850 civarı (Kongre bakış (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi).
Kütüphanesi). 70. Bouvard'ın Beyazıt Meydaıu Projesi'nin kent
37. Samatya Plaıu, 1870 civarı (Ayverdi, 19. dokusu üzerine uyarlaıumş şekli (Ayverdi, 19.
yüzyılda İstanbul). Yüzyılda İstanbul).

vi
71. Bouvard'ın Galata Köprüsü önerisi (İstanbul 95. Eminönü'nde iş haıu (EU).
Üniversitesi Kütüphanesi). 96. Asar-ı Atika Müzesi.
72. Bouvard'ın Yeni Cami Meydanı Projesi (İstan­ 97. II. Malunud Türbesi (CK).
bul Üniversitesi Kütüphanesi). 98. Ortaköy Camii (TETTV).
73. Bouvard'ın Yeni Cami Meydanı Projesi'nin kent 99. Dolmabahçe Camii (TETTV).
dokusu üzerine uyarlaıunış şekli (Ayverdi, 19. 100. Kırım Kilisesi (Bünyad Dinç, TETTV).
Yüzyılda İstanbul ...). 101. Sveti Stefan Bulgar Kilisesi (TETTV).
74. Galata Köprüsü (Hichens, The Middle East). 102. Hamidiye Camii (TETTV).
75. Bouvard'ın Hippodrom, Beyazıt Meydanı ve 103. Pertevniyal Valide Camii (CK).
Yeni Cami Meydaıu önerilerinin birbirleriyle 104. Aya Triada Kilisesi (EU).
ilişkisi (harita). 105. Sirkeci Garı (TETTV).
76. Karaköy Meydanı (TETTV). 106. At Meydaıu'nda Alman Çeşmesi'nin Açılış
77. Karaköy'de iş haıu (EU). Töreni (Wiener-Müller, Bildlexicon).
78. Osmanlı Bankası (İstanbul Üniversitesi 107. Düyun-u Umumi binası (CK).
Kütüphanesi). 108. Şeyh Zafir Türbesi (EU).
79. Kaınondo Merdivenleri (EU). 109. Sirkeci Garı'nın girişi (EU).
80. Karaköy-Tophane sahili (TETTV). ll O. Casa Botter (EU).
81. Tophane Rıhtınu (TETTV). lll. Flora Han (EU).
82. Dolmabahçe Saı·ayı (CK). ll2. Ordı·e echafrinc (Montani Efendi ve Boğos
83. Dolmabahçe Saat Kulesi (EU). Efendi Şaşıyaıı, Uml-i Mimari-i Osmani).
84.Rus Sefareti (CK). ll3. Ordre brechiforme (Montani Efendi ve Boğos
85. Fransız Sarayı (Jeaıı Michel Casa, İstanbut>da Efendi Şaşıyan, Usul-i Mimari-i Osmani).
bir Fransız Sarayı, YPK Yayınları). 114. Ordre crystallise (Montani Efendi ve Boğos
86. Beyoğlu'nda apartmanlar (EU). Efendi Şaşıyan, Usul-i Mimari-i Osmani).
87. Avrupa Pasajı (EU). llS . Sanayi-i Nefise Mektebi, 1909 yılı sonu
88. Pera Palas (TETTV). öğrenci çalışmaları birincisi (Şehbal).
89. Cite de Pera (EU). ll6. Sanayi-i Nefise Mektebi, 1909 yılı sonu
90. Pera'da apartmanlar (EU). öğrenci çalışmaları ikincisi ( Şehbal).
91. Akaretler (Yıldız Albümleri). 1 17. Galata Köprüsü, İstanbul'a bakış (Yıldız
92. Taksim Kışiası (İstanbul Üniversitesi Albümleri).
Kütüphaııesi). 118. Galata Köprüsü, Galata'ya bakış (Yıldız
93. Yeniköy'de yalı (Gürol Sözen, Bin Çefit İstan­ Albümleri).
bul ve Boğazifi Yalı/arı, 1989, Ak Yayınları). 119. H. Prost'wı 1937 İstanbul plaıu (Archives
94. Darülfiinun (CK). d'Architecture Moderne, n. 23, 1982 ).

vii
19. YÜZYILDA OSMANLI BAŞKENTI

DEGi ş·EN iSTANBUL

GİR İŞ

Osmanlı başkenti İstanbul'u 19. yüzyılda Batı tarzı bir başkente

dönüştürmek için harcanan toplu çabalar, geleneksel kurumlarda reform

yaparak Osmanlı İmparatorluğu'nu boğulmaktan kurtarınayı amaçlayan

genel mücadeleye koşut gider. Bu kitap, 1838-1908 arasındaki yetmiş yıl­

lık dö�1emde Osmanlı başkentinin dokusundaki dönüşümleri inceleyecek­

tir. Başka bir deyişle imparatorluğu yabancı sermayeye açan Osmanlı- İn­

giliz Ticaret Andaşması'ndan II. Abdülhamid'in otokratik yönetimine son

veren Jön Türk devrimine kadar uzanan tarihsel çerçeveyi esas alacaktır.

19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında, Batı dünyasında yer almayan birçok

kent gibi İstanbul da Avrupa'nın kültürel ve fiziksel etkisine açık kalmış­

tır. Yine de, karmaşık tarihsel mirası ve hiçbir zaman sömürgeleşmemesi

dolayısıyla, bu dış etkilere tepkisi benzersiz olmuştur. Bu çalışmada, İs­

tanbul'un fiziksel görünümündeki gelişime yeni bir doğrultu vererek gü­

nümüze dek süren bir evrimin tohumlarını atan Batılılaşma sürecinin te­

melini çevreleyen olayları ve fikirleri açıklığa kavuşturmayı umuyorum.

Yaklaşık on altı yüzyıl boyunca (IZonstantinopolis'in kurulduğu

4. yüzyıldan Osmanlı İ mparatorluğu'nun yıkıldığı 1920'lere kadar) bir

Akdeniz havzası başkenti olan İstanbul, kent ve mimarlık tarihçilerinin

ilgisini yeterinc� çekmedi. Tarihi kent merkezleri üzerine Batı'da var olan

ı
zengin bilimsel literatürle karşılaştırıldı­ ye çalıştılar. Çağdaş çehreye sahip bir baş­
ğında (ilk akla gelen Roma oluyor), Bi­ kent imparatorluğun carılanışını sirngele­
zaı1S/Osmanlı başkentini konu alan an­ yecekti. Ancak Avrupa devletleri gittikçe
cak bir avuç çalışma sayabiliriz. İmpara­ zenginleşirken, Osmanlı eko no m isi bu
tor I. İustinianos döneminin (527-565) dönemde iflas noktasındaydı; bu olgu, in­
sonuna kadarki Bizans kentiyle, Osmanlı şaat faaliyetlerinin çok kısıtlı olmasında
mimarisinin 15. ve 16 . yüzyıllara denk yansıyordu. Osmanlı siyasi elirinin İstan­
düşen klasik çağı görece daha büyük bir bul'u Avrupa kentlerinin düzeyine çıkar­
ilgi toplarken, ortaçağ sonları ile 18. ve ma iddialan aneale kent dokusuna bölük
19. yüzyıllar gibi kentin tarihindeki este­ pörçük bir "nizaın" verilmesini getirebil­
tik açıdan daha az fırtınalı dönemler bü­ di. Dolayısıyla kent, Türk-İslam kimliği­
yük ö lçüde göz ardı edildi . Oysa 19. nin bütünselliğini yitirirken çoğunlukla
yüzyıl özellikle önemlidir, çünkü kentin Avrupalıların oturduğu mahallelerde bile
tarihinde yeni bir çağın başlangıcıdır. birörnek bir Batılı çehre kazanaınadı.
Devlet güdümünde gerçekleştirilen Bu bağlamda, Osmarılı başkenti aynı
siyasal ve toplumsal dönüşümlere koşut dönemde benzer bir planlan1a ve imar fa­
olarak, 1830 sonrasında İstanbul Türk-İs­ aliyeti yoğurıluğu yaşayan sömürge kent­
lam mirasından bilinçli bir kopuş yaşamış­ lerinden de farklı ydı. G üney d o ğ u As­
tır. Bu değişim, bilimsel düzeyde epeyce ya'dan kuzeybatı Afrika'ya kadar uzanan
ilgi toplayan, 15. yüzyılda Bizans Kons­ sömürgeleşmiş kent merkezlerinde Avru­
tantinopo lis'inin Osmanlı İstanbul'una palılar yerli halktan ayrı yaşamak istedikleri
dönüşümü kadar çarpıcıdır. Osmanlı fet­ için çağdaş B atı kent tasarımı ilkelerine
hinin ardından bu Bizans kentinin "İs­ uygun baştan başa yeni mahalleler inşa et­
lamlaştırılması," yeni kent politikalarının, mişlerdi. B una karşılık İstanbul'un kent
yeni bir yönetim biçiminin, yeni kurum yapısındaki değişim azar azar gelişti ve so­
ve örgütlerin yanı sıra yeni bina tiplerinin nunda yamalı, eklektik bir düzen oluştu .
oluşturulması dem ekti. 1 9 . yüzyıldaki Son yıllarda, İngiliz taril1çi Eric Hobs­
çağdaştaşma çabaları ile İslam hukukuna bawm ve meslektaşları geçen iki yüzyılın
dayalı geleneksel kent politikaları yeni ka­ belirgin özelliğinin yoğun bir "gelenek
lıplara döküldü, kent yönetimi, kurumları icadı" olduğuna işaret ediyorlar.l Bu "res­
ve örgütlerinin yerine Avrupa'daki örnek­ mileştirıne ve törenselleştirme" sürecine,
leri uyariayan yenileri geçirildi ve çağdaş hızlı toplumsal dönüşümün eski gelenek­
ve Batılı yaşam tarzının gereklerine uygun lerdeki toplumsal kalıpları zayıftattığı an­
bir dizi yeni bina tarzı geliştirildi. larda daha sık rastlanmaktaydı. 2 Örneğin
19. yüzyılın İstanbul'u, karşılaştırmalı yeni gelenekler yaı·atılınası, siyasi gayelerle
kentler tarihinde ilginç bir yere sahiptir. kununlar oluşturmak ve burıları meşrulaş­
19. yüzyılın ikinci yarısı, Avrupa başkent­ tırmakta işe yarıyordu. 3 Yeni devletlerin
lerinin gelişme dönemidir. B u dönem, Pa­ kurulmasına eşlik eden bütün süslü' ayrın­
ris'in İmparator III. Napoleon ve Vali Bu­ tılar, yani başkentler, bayraklar, ulusal
gene Haussmann yönetiminde yeniden in­ marşlar, askeri üniformalar, hepsi "icat
şasına (1853 -1872), Viyana'nın 1860'lar­ edilmiş gelenekler"di ve kent tasarımıyla
da Ringstrasse çevresindeki gelişimine ve
Roma'nın Allessandro Viviani'nin 1882 l The Invention of Tradition, New York, 1983, yay.
tarihli planı uyarınca yeniden düzenlen­ haz. E. Hobsbawm veT. Ranger.

mesine denk düşmektedir. Osmanlı hü­ 2 E. Hobsbawm, "Introduction: Inventing Tradi­


tions", age, s. 4-5.
kümdarları İstanbul'u çağdaştaşurmaya
3 E . Hobsbawm, "Mass-Producing Traditions:
çalışırken Avrupa rnekarnarını taklit etme- E urope, 1870-1914", age, s. 263.

2
M AR M AR A D EN İ Z İ

o 500 1000
C-,...r=)

mimariye kadar yansıyordu. Avrupa'da ale­ göreceğiz. Bunlardan birincisi, kent plan­
İstanbul
gorilerle süslenmiş simgesel kamu binaları laması sonuılarına ilişicin kanun ve yönet­ ve civan,
ile yeni kamusal törenierin yapıldığı yeni meliklerdir. İkincisi, yerıi çıkan kanun ve yaklaşık
mekfuılar ( Viyana'daki Ringstrasse ve Ha­ yönetme likterin zorlamasıyla işleyen bir 1900.
ussmann'ın bulvarları ) 19 . yüzyılın ikinci yollar ağı, anıtsal meydarılar, düzgün so­
yarısında pıtrak gibi çoğaldı. kak cepheleri ve tekdüze bir kent dokusu
Osmanlı İmparatorluğu'na gelince, yaratılmasını amaçlayan kent tasarımı ilke­
bu kitapta incelenen zaman diliminin özel­ leridir. Üçüncüsü mimari alandadır; yeni
liği, çağdaşlaşma arayışının getirdiği hızlı bina tipleri, Avrupa'da son yıllarda "yara­
dönüşümlere sahne olmasıdır; bu dönü­ tılan" yeni mimari üsluplarla birlikte geli­
şümlerin amacı da siyasidir. Yeni "icat edi­ yord u . Göz ö nünde tutmamız gereken
len geleneklerin" Avrupa'dan ithali, "mo­ önem li bir nokta daha var: İstanbLıl'da iz­
dern" davranışlara model oluşturmuştur.4 leyeceğimiz dönüşümler, B atı dünyasında
Kent görünümünü konu alan bu incele­
4 T. Ranger bu konuyu sömürgeleşmiş Afrika top­
m e nin sınırları içinde B atı dünyasından
luluklarında incelemiş ve çalışmalarım yukarıda
başlıca üç "icat edilmiş gelenek" alındığını
adı geçen eserde yayınlamıştır (s. 211-262).

3
da henüz otunulmaya çalışılan yeni "icat­ çiliğinin ana amacını "toplumların değişim
lar"dı. Yeni burjuvazinin normları, tören­ ve yapılanması"nın açıklanması diye tanım­
sel ayrıntıları ve başlıca mekanı, yani Ha­ lamasına katılıyorum. Bununla birlikte, araş­
ussmann'ın Paris'i, Osmanlı başkenti ka­ tırma konum inşa edilenle sllllrlı kalacaktır.
dar başka birçok Avrupa kenti için de mo­ Bu inceleme, İstanbul'un bir antik
del oluşturmuştu. Yunan kolonisi olarak yaptığı mütevazı
Benim kent tarihine yaklaşımım bir başlangıçtan 1838'e kadarki kentsel görü­
mimarlık tarihçisinin yaklaşırnıdır; dolayı­ nümünü gözden geçirerek başlıyor, böy­
sıyla genelde kentsel toplumların tarihini lece okuyucunun daha sonraki gelişmeleri
inceleyen sosyal tarihçininkinden farklıdır. anlamasına yarayacak bir arka plan sağlanı­
Hobsbawm, bir sosyal tarihçi olarak, kent­ yor. İkinci bölümde, Avrupa modellerinin
sel tarihin katkısının toplumların değişimi çağdaşlaşma araçları olarak benimsenmesi­
ve yapılarınlll özgül yönlerini ortaya koy­ nin gerisindeki sosyoekonomik sorunlar
masında olduğunu öne sürer.s Ona göre, ve nedenleri yer alıyor. Üçüncü bölümde,
kent dokusunun analizi sosyal tarihçinin Batı kent tasarımı modellerinin etkileri
birincil görevi değildir. tartışılıyor; bu etkiler, yangınlarla yok olan
Öte yandan, bir mimarlık tarihçisi olan birçok semtin yeniden planlanması, ana
John Summerson, kent tarihini "kentin bir arterierin düzenlelllllesi ve rıhtımlarm ye­
insan eseri olarak tarilıi" ya da "kent doku­ nilenmesinde yansıyor ve hepsi de iyi işle­
larının tarilıi" olarak tanımlamıştı. Bu, sa­ yen bir iletişim ağı yaratılmasını amaçlı­
dece mimariye odaklaşmak anlamına gel­ yordu. Kentin ayrı coğrafi bölgeleriyle da­
miyor (burada zımni olarak düşünülen ğınık semtleri arasında yine iyi bir iletişim
anıtsal mimaridir), bütün yapıtaşmayı kav­ sağlanmasını hedefleyen kent ıılaşınıı, dör­
ramak gerekiyordu: "Asıl konu, her zaman düncü bölümde inceleniyor.
kentin elle tutulur özü, maddesi" yani Osmanlı başkentinde 1838 ile 1908
"mermerin, harç ve tuğlanın, çelik ve beto­ arasında uygulanan farklı kent planlaması
nun, asfalt ve molozun, tren ve tramvay biçimleri o iddialı İstanbul'u çağdaşlaştırma
raylarının oluşturduğu fiziksel kütle"dir. hedefinin gerisinde kalmıştır. Bu hedefın
Bu doku ise "toplumsal, psikolojik ve eko­ kapsamı, kente yepyeni bir kent imajı ver­
nomik güçlerin bir bileşkesinin ürünüdür." meyi hedefleyen geniş üç kent tasarımı pro­
Kent tarilıçisi, "asıl konu"nun yani insanın jesinde ifadesini bulur. Gerçekleştirilerne­
eliyle yarattığı kentin temelinde yatan ne­ miş bu projeler beşinci bölümün ana konu­
denleri ve dürtilleri anlamak için toplum­ sudur. Altıncı bölüm, mimarlık alanına ege­
sal, ekonomik ve siyasal konuları sürekli ir­ men olan üslup çoğulculuğunu inceliyor ve
delemelidir. Ama başlıca ilgi odağımızı üslup konusunda bazı teorik tartışmalara
toplumsal, ekonomik ve siyasal alanlar değiniyor. Son olarak da yedinci bölüm,
oluşturmamalıdır.6 20. yüzyılın başında başkentin genel görü­
Bu kitapla "kent dokularının tarihi"ne nümünü çiziyor ve kitapta tartışılan konula­
katkıda bulunmayı ümit ediyorum. Kent rın İstanbul'un kent dokusunda daha sonra
dokusunu toplumsal, ekonomik ve siyasal ortaya çıkan gelişmelerle ilintisini kuruyor.
etmenlerin ürünü olarak görüyor, çözümle­
melerinıde bu alanlara sürekli gönderme ya­
5 E. Hobsbawm, "From Societal History to the
pıyorum. Osmanlı toplıınıundaki köklü de­ History of the Society", Historical Stı1dies Today
ğişikliklerle belirlenen geçiş ııiteliğindeki bir (New York, 1972), yay. haz. F. Gilbert ve S. R .
Graubard, s. 14-16.
zaman dilimini seçtim ve bu değişiklikler
6 S.J. Surnmerson "Urban Forıns", The Historian
ışığında kent dokusundaki metamorfozu in­
and the City (Cambridge, Mass., 1963), yay. haz.
celedim. Böylece, Hobsbawm'ın kent tarih- O. Handlin ve J. Burchard, s. 165-166.
ı

İSTANBUL'UN MİMARİSİNE
GENE L BİR BAKIŞ

19. yüzyılın ilk yıllarında modern dö­ muna getiren büyük çarşılar Divanyolu ile
nem henüz Osmanh başkentinde iz bırak­ liman arasında yer ahyordu.2
mamıştı. Kent, Batı dünyasındaki kent ta­ Değişik etılik gruplara ve dinlere men­
sarımı ve mimarideki gelişmelerden etki­ sup insanların yan yana çahştıkları bu tica­
lenmemişti; Türk-İslam kenti karakterini ret bölgesinin dışında, İstanbul'un mahal­
sürdürüyordu. 1838'de İstanbul, coğrafi leleri milletiere göre ayrılımştı. En büyük
olarak birbirlerinden denizle ayrılan üç ana grubu oluşturaı1 Müslümaıliar yarımada­
yerleşmeden oluşmaktaydı: İstanbul, Gala­ nın merkezinde yaşarlardı, Ermeniler,
ta ve Üsküdar.l Haliç'in Boğazia birleştiği Rumlar ve Yahudiler ise daha çok sallliler­
noktada denizden bakıldığı zaman batıda de yerleşmişlerdi. Marmara sahillerinde
kalan İstanbul, en geniş alaıu kaplayaı1 ve genellikle Rum ve Ermeni mahalleleri
ona kubbelerle minarderin belirlediği ünlü varken, Haliç Rum ve Yahudi mahallele­
silüetini kazandıran çok sayıda aıutlarla be­ riyle çevrelenmişti. Kentin nüfusu kara­
zenmiş ana kentti. İstanbul'un kuzeyinde, surlarına doğru seyrekleşmekteydi ve ken­
Haliç'in karşı yakasında bulunan Galata, tin en geniş boş aı·azisi Teodosios Surla­
çok daha küçük bir alaru kaplamakta ve rı'na bitişik olan bölgede bulumnaktaydı.
surları içinde daha yoğun bir nüfusu barın­ Buralarda, kent surlanılin dışındaki top­
dırmaktaydı. Boğaz'ın doğu yakasındaki rak kullanıım kalıbıru tekrarlayan meyva
Üsküdar, aynı nüfus yoğunluğuna sahip bahçeleri ve bostanlar başlardı. Bunların
değildi ama burada bulunan çok sayıda dışında sur içindeki boş alaıliar az ve bir­
anıt yerleşmenin önemini gösteriyordu. birinden uzaktı. Kent merkezindeki en
Haliç'in girişinde yer alan liman, ken­
önemli meydan, at oyunlarında ve mesire
disi hemen hemen hiç yiyecek üretıneyen
olarak kullanılan At Meydanı'ydı (Hip­
bu "gırtlak kentin" (ville ventre) ekono­
podrom). Bunun dışında kentin herkesin
mik yaşaımnda belki de en önemli yeri iş­
yaradanahileceği başlıca açık alanları ca­
gal etınekteydi. İstanbul yarımadasının en
milerle, külliyelerin avlularıydı. Böylece
yoğun yerleşme alaıu, başhca aıutların bu­
bu alaıliar dini ve di.inyevi işlevleri birleş­
lunduğu ve sokakların sık bir ağ oluştur­
tirmekteydiler.
duğu doğu bölgesiydi. Burada, Ayasofya
1830'lar İstaı1bul'unun kısa ve kalaba-
ve Beyazıt meydaıliarı arasında kentin asır­
larca ana eksenini oluşturmuş olan Divaı1-
l Bu çalışma Üsküdar ve Boğazın Asya yakasındaki
yolu'nun izlerini bulmak mümkündür. Bu yerleşmeleri kapsamayacaknr.
bölgeyi başkentin ticaret merkezi duru- 2 İnalctk, EP, s. 227.
l ) İstanbul'un lık sokakları, daralıp genişleyen, yön de­ İkinci tepenin en yüksek noktasını 18.
l880'de Galata ğiştiren ve sık sık çıkmaz sokağa dönüşen yüzyılın barok Nuruosmaniye Camii taç­
Kulesi'nden karmaşık bir ağ oluşturmaktaydı. Divan­ landınr. Haliç'e bakan kuzey yamaçlarda
panoraması.
Topkapı Sarayı yolu en geniş yerinde 6 metreyken, ortala­ ise ticaret merkezinin çok sayıda harıları
yarımadanuı ma genişliği ancak 3,80 metreyi buluyor­ vardır. Eminönü sahilinde Valide Cami­
ucundadır du. 3 Süleymaniye Külliyesi'nin kuzeyinde i'nin (Yeni Cami) etkileyici kütlesi limana
Soldan sağa ufuk
şeyhülislamın makamına giden diğer bir hakimdir.
hattında şu anıtlar
seçilebilınektedir: ana yolun genişliği ise sadece 6 metre ile Kapalıçarşı birinci ve ikinci tepeler ara­
Ayasofya, Sultan 7,60 metre arasında değişiyordu. Belli sında köprü oluşturur. Üçüncü tepenin
Ahmet Camii, başlı arterierin bu denli dar olduğuna ba­ üzerinde Mimar Sinan 'ın şaheseri, başlı
Nuruosmaniye
Can1ü, Bayezid kılırsa, daha önemsiz sokaklar 2 ya da başına bir kent tasarım projesi olan Si.Uey­
Camü, Beyazıt 2,30 metreden daha geniş olan1azdı.4 maniye Kililiyesi (1557) yükselir. Bayezid
yanguı kulesi, Etkileyici boyutları ve düzenli planlarıy­ Külliyesi ( 1505) Süleymaniye Camii'nin
Harbiye Nezareti,
la anıtlar, bu düzensiz ve yoğun sokak güneyindedir. Fatih Sultan Mehmed'in
SiUeymaniye
Külliyesi, Şehzade ağıyla tam bir tezat içindeydi. Topkapı Sa­ kentin alınışından sonra yaptırdığı ilk sara­
Camii, Fatil1 rayı, külliyeler, Kapalıçarşı gibi bazı komp­ yın yeri Süleymaniye ve Bayezid külliyeleri 3
Külliyesi, Sultan
leksler günümüzde olduğu gibi, o zaman arasındadır. 1830'larda bahçesinde bazı
Selim Camii,
Galata Köprüsü ve da kent dokusu içinde çok belirgindi. mülki ve askeri devlet daireleri vardı. Şeh­
Eminönü Topkapı Sarayı yarımadanın burnunda, zade Ki.Uliyesi (1548) batıda dördüncü te­
meydanmda Yeni peye doğrudur.
İstanbul'un yedi tepesinden birincisinin
Cami. Unkapanı
üzerinde geniş bir bal1çe içerisindedir. Sa­ İstanbul'un dördüncü tepesine Fatih
Köprüsü sağdadır.
rayın batısında İstanbul ve Haliç'in, kuze­ Külliyesi (1470) egemendir. Bu külliyenin

� de Boğaziçi ve Galata'nın, doğusunda
odak noktasını oluşturan Fatil1 Camii'nde
Usküdar'ın ve güneyinde de Marmara de­ 1766 depreminden sonra 1771' de köklü
nizinin insanı çok etkileyen manzaraları değişiklikler yapılımştır. Ki.Uliyede bir tab­
görünür. Bir dizi avlu çevresinde kurul­ hane, bir kervansaray ve bir darüşşifanın
muş olan saray, yan yana yapılmış, değişik
3 Düz ve geniş Bizans Mese'sinin düzensiz ve dar
boyutlarda, kubbeli kare ve dikdörtgen
Divanyolu'na dönüşmesi, Sauvaget'nin incelediği
planlı birimlerden oluşur; silnetini renk­ Şam ve Halep'teki gelişmeleri çağrıştırınaktaclır.
lendiren uzun bacalar, bu yapılar bütünü­ Sauvagct ( 1 934, s. 454; 1 94 1 , s. 74, 1 04 ) bu
kentlerde antik çağın geometrik caddelerinin Müs­
ne dikeylik kazandırır. Aynı tepenin üze­
lüman yönetimi zamanmda düzensiz suq'lara (çar­
rinde, Topkapı Sarayı'nın hemen güneyin­ şı bölgeleri) dönüştüğüne işaret etmiştir.
de Bizans mimarisinin şaheseri Ayasof)ra, 4 Ergin ( 1 9 1 4- 1 922, I, s. 1 067-68 ). Ergin bu nok­
daha güneyinde de 17 . yüzyıl Osmanlı tayı vurgularken İstanbul sokaklarında karşılıklı ev­
lerde yaşayan kadınların pencereden pencereye
mimarisinin şaheseri, Sultan I . Ahmet'in
öteberi, hatta bebek alıp verdiklerini anlatan anek­
zarif kililiyesi yer almaktadır. dotları aktarmaktadır.

6
yanı sıra, geniş bir dış avlu vardır. B u av­ İstanbul'un mal1alleleri dini merkezle­
luya sekiz kapıdan girilir, kuzeyinôe ve rin ( c ami, kilise, havra gibi) etrafinda or­
güneyinde ise sekiz büyük, sekiz küçük ganik olarak gelişmiş yerleşmelerdi. An­
medrese bulunmaktadır. cak, sosyal ve kültürel değerler mahallele­
B e şi nci tepeye Kanuni Sultan Si.iley­ rin fiziksel yapılarını da belirlerdi . Yerleş­
m an'ın babası için l5 22'de yaptırdığı Sul­ melerde gelir veya sosyopolitik statüye gö­
tan I. Selim Kililiyesi hllimdir. Altıncı ve re ayı rım gözetilmediği için değişik tip
yedinci tepelere kimlik veren aıutsal yapı­ konutlar çoğu kez yan yana buhmabilirdi .
lar yoksa da, nüfusu daha seyrek bu böl­ İstisnası bekar odalarıydı; bunlar mal1alle­
gelere dağılmış çok sayıda küçük cami ve lerin dışında tutulurdu. Kadınların ( ve do­
kilise vardır. layısıyla ailenin) malrremiyeti mahalle do­
19. yüzyılda, anıtların arasındaki do­ kusunun oluşmasında diğer öne m li et­
kuyu konut mimarisi oluşturuyordu. B u mendi. Yoğw1 bir kent ortamında tek tek
dokud aki konutlar ise başlıca beş belirgin haı1ele ri birbirinden azami derecede tecrit
tipe ayrılmıştı: odalar, mahalle evleri, da­ etıne arayışı, çıkmaz sokaklar etrafinda ko­
ha büyük bal1çeli evler, konaklar ve yalı­ nut gruplaşmalarına yol açmış, böylece bu
lar.5 Odalar ayrı ayrı veya bir avlu etrafin­ sokaklar yarı kamusal geçit niteliğine bü­
da sıra sıra yapılmış olurlardı . B unlar ge­ rürımüşlerdi. 6
nellikle vakıf m alı olup, İstanbul'a çalış­ l838'de açıkça görülen düzensiz so­
m aya gelen bekar e rkeklere ki ralanırdı kak yapı laşması Bizans döneminde de var­
.
( bu nedeılie bu tür konutlar bekir odala­ dı. Özel mi.Ukiyet hakkını kamu mi Ukiye­
rı olarak da bilirıir) . Mahalle evleri genel­ tinden üstün tutaı1 İslami kurallar, başka­
likle bir avlusu veya sokaktan duvarla tec­ larının hakkına tecavüz etınedikçe umumi
rit edilmiş bir bahçesi olan, bir veya iki alaıliara taşılmasım hoş gördü ve böylelik­
katlı yapılardı . B üyük bahçeli evlerin ise le bu sokaklan korudu. B u taşmaların so­
çoğuı liukla iç ve dış avluları, harem ve se­ nucu İstanbul'un sokak yapısı, pitoresk
lamlıkları olurdu. Müştemilat olarak ci­ bir hareketlilik kazandı; evlerin canlı renk­
hannümalar, gusülhane, alur, haınaın, fi­ lere boyanınası mahalleleri daha da şen­
rın, ayrıca bir de çiçek bahçesi bulunur­ lendiriyordu.
du. Devlet erkaı1111111 veya zengin tüccar­ Galata'nın kentsel görünüşü İstanbul
ların konakları sayısız. müştemi latıyla bu yarı m adasından çok farldıydı . 15. yüzyıl
bal1çeli evlerin dal1a büyük ölçeklileriydi .
surlarıyla kuşatılmış olaı1 Galata, kalabalık
Sultaıliarın ve ricalin köşk ve yalıları ken­
bir nüfusu barınd ı rıyordu. 2800 me tre 4
tin surları dışında, Boğaziçi'nde veya Üs­
küdar'da yapılır, bakımlı bahçeler ve ko­ İnalcık, age
5 , 2 36.
s.

ruluklarla çevrelenirdi. 6 Kuban (1968), s. 69-70.


2) İstanbul uzunluğunda ve 2 metre kalınlığındaki anlamıyla "karşıya") uzanan bir ana arter
Haritası , B.R surlar, birbirini izleyen beş dönemde ya­ vardı. Grande Rue de Pera ya da Cadde-i
Davies, Gravür,
pılrnıştı ve Galata'yı 37 hektarı kaplayan Kebir olarak bilinen bu yolun iki tarafi bi­
1840.
beş bölgeye ayırıyordu. Galata'nın en nalarla doluydu, ancak l800'lerin ortala­
yüksek noktası Galata Kulesi 'ydi, ancak rında hinteriandı hala kırlıktı.
5 surlar boyunca yarım daire veya kare biçi­ l838'de Galata Ermeniler, Rumlar,

minde daha küçük başka kuleler de mev­ Frenkler ve Yahudilerden (ki bunlar rıhtı­
cuttu.7 mm doğusunda kent surlarının dışında ya­

Haliç sahillerinde, Galata'nın kuzeyinde şarlardı) oluşan kozmopolit bir nüfusa sa­

ve Boğaz'a doğru birkaç dağınık yerleşme hipti. Pera birkaç Osmanlı Hıristiyan azın­

vardı. Bunlar Galata Surları'nın dışına taşan lıkla karışmış bir Avrupa mahallesiydi, oy­

ilk yerleşimierdi ve bu süreç 19. yüzyılın sa Kasımpaşa, Tophane ve Fındıklı'da sa­

ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başında hız­ dece Müslümanlar meskılndu.8

lanacaktı. Bu yerleşmelerden Haliç'teki Ka­


sımpaşa en kalabalık nüfuslu mahalleydi. 7 Eyice ( 1 967), s. 19.
Boğaziçi'nde Tophane ve Fındıklı belli 8 Stolpe, Plan de Constantinople, 1 863, Topkapı
Sarayı Kütüphanesi, no. M R7 1 2 ve İ nc iciyan
başlı yerleşme alaniarım oluşturuyorlardı.
( 1956), s. 83. Stolpe'nin planında değişik etnik
Sur içi Galata'dan kuzeye Pera;ya (sözlük gruplar renk kodlarıyla belirtilmiştir.
3) İstanbul'un
yaklaşık 1 920 yılında
havadan görünüşü.
Sol ön planda
Süleymaniye
Külliyesi
görülmektedir.
Harbiye Nezareti
(Eski Saray'ın
yerinde)
Süleymaniye
Külliyesi'nin
sağındaki geniş
açıklıktadır. Harbiye
Nezareti'nin sağında
Bayezid Camii
görülmektedir. Arka
planda Ayasofya ve
onun sağında
Sultanahmet Camü
yer almaktadır.
Ayasofya ile Bayezid
Camii'nin ortasında
N uruosmaniye
Camü ve yanında da
Kapalıçarşı
seçilebilmektedir.
Ayasofya'dan
Beyazıt'a ve daha
1838 Galata'sının yüzyıllar boyunca bi­ cisiydi. Sur içi Galata'da bir dizi kilise ve aşağıya uzanan hat
ise Divanyolu'dur.
çimlenmiş sıkı sokak ağı, bölgenin topoğ­ manastır vardı, ancak bul}ların ölçekleri ve
rafYasım izleyerek, kavis çizen kıyı şeridinc aıutsal değerleri önemsizdi. Sinan'ın Azap­
paralel uzanan merkezden açılan bir dizi kapı Camii (1577- 1578) ve Kılıç Ali Paşa
yarım daire ve bunları sahilden yukarı Külliyesi (1580-1581) ve barok Nusretiye
sernciere düzensiz biçimde bağlayan geçit­ Camii ( 1826) Galata surlarının dışında,
lerden oluşmuştu. Ana cadde olmamakla sahildeydiler.
birlikte bazı sokaklar diğerlerinden dal1a
TARİHSEL GELiŞME
önemliydi. Bwlların arasında sallll boyun­
ca Azapkapı'dan Tophane'ye kadar uza­ 19. yüzyılda Osmanlı başkentini tanını­
nan Voyvoda Caddesi'rıi, kuzeyden güne­ layan karmal<arışık kent örüntüsü son de­
ye uzanarak mahallenin iç kesimini Kara­ rece farklı sosyal, kültürel, estetik ve eleo­
köy rıhtımına bağlayan Galata Caddesi'ni nonlik etmeıllerin ürünüydü. On altı yüz­
ve Galata Caddesi'nden yukarıya Galata yıl boyunca, y a n i I. Constantinus'un
Kulesi'ne ve Cadde-i Kebir'e kısa fal<at dik (324- 337) Doğu Roma İmparatorlu­
6 bağlantıyı oluşturan merdivenli Yüksek ğu'nu kurduğu 330 yılından, l924'te An­
Kaldırınl'ı saymak gerekir.9 kara'ıun Türkiye Cumhuriyeti'nin başken­
l838'de Galata'da İstanbul tarafi.nda­ ti ilan edilişine kadar, İstanbul il<i büyük
kilerle boy ölçüşecek anıt pek yoktu. Gala­ uygarlığın, Bizans ve Osmarılı'nın başken­

ta Kulesi'nin dışında göze çarpan binalar ti olmuştu. Yüzyıllar boyunca kent Doğu

daha çok Tophane Kışlası veya rıhtımlar


gibi işlevsel yapılardı. Ancak, biraz ötede, 9 Celal Esat (1911), s. 79-81. Ortaçağ kentinin de
deniz kenarına yakın ve belki şimdiki Karaköy
Beşiktaş'taki yazlık saray bu bölgenin bir
Meydaıu'na tekabül eden, "piazzetta"sı (ana mey­
saltanat yapıları mal1alli olacağının haber- dan) vardı (Eyice, İA, s. 157).

9
leriyle donattılar. imar işleri, kent yöneti­
mi ve kamu hizmetleri, egemen sosyopoli­
tik yapılanmalara ve dini inançlara boyun
eğerek karmaşık ve ince örüntülere dö­
nüştü.
Tarihçi Gilbert Dagron, Constanti ­
nus'un kenti hakkındaki Naissance dıune
Capitale (Bir Başkentin Doğuşu) a dlı
anıtsal eserine başlarken okuyucunun yerıi.
bir başkentin kurulmasıyla ilgili zorlukları
anlamasına yardım edecek üç unsur üze­
rinde durur: Birincisi, kentin çok pahalıya
mal oluşu, ikincisi, olağanüstü büyük öl­
çekte bir kent projesi gerektirmesi v e
üçüncüsü, imparatorluğun merkezi ve
Helen uygarlığıyla Roma uygarlığı arasın­
da ayrıcalıklı bir buluşma yeri olarak tasar­
4) Galata Surları. lanması.1 0 Bu unsurlar başkentin uzun ta­
5) 1900 civarında rihine damgalarını vuran temalardır. I.
Galata Kulesi. Constantinus'w1 başlangıçta harcadığı ka­
dar büyük paraları, onu izleyen Bizans im­
paratorları (özellikle I. İustinianos) ve Os­
manlı sultanları da harcadılar. Konstanti­
nopolis/İstanbul'da gerçekleştirilen şehir
inşa faaliyetleri her iki imparatorluğun sı­
turları içindeki diğer kent merkezlerinde
yapılanları fersah fersah aştı. Konstantino­
polis Bizans devletinin siyasi merkeziydi
ve sonra Osmanlı hükümranlığı altında bir
başka güçlü imparatorluğun başkenti ol­
du. Erken dönemlerde Helerıler ve Roma­
lıların buluşma noktası olan kent, o za­
mandan beri de farklı kültürlerin çatışma
ve birlikte yaşarnalarına sahne olmuştur.
İstanbul'un uzun tarihinde, eski kenti
19 . yüzyıl başkentine ve oradan da modern
metropele bağlayan unsurlar nelerdi? En
belirleyici imar ve büyüme devirleri hangi­
leriydi? Kentin imajını ne belirliyordu? Bu
Ortodoks Hıristiyan ve Müslüman Os­ kent imajı yüzyıllar boyunca nasıl değişti?
manlı hükümdarlarının tarihsel mirasını Kentin fiziksel yapısı, değişen sosyal, siyasi
özümsedi ve yansıttı. "Yeni Roma"dan ve kültürel koşullara nasıl ayak uydurdu?
(Nova Roma) "İslam'ın mukaddes şehri" Hıristiyanlığın paganlığa, İslam'ın da Hı­
ne dönüşürken yaşadığı metamorfaz kent ristiyanlığa galebe çalması kent için ne gibi
formunda eşi benzeri görülmemiş olu­ sonuçlar doğurdu? Osmanlı İmparatorlu-
şumlar yarattı. Her iki imparatorluğun mi­
marları kenti seçkin anıtsal mimari örnek- 1 0 Dagron ( 1974), s. 34.

ıo
6) Galata'yı
l l Ergin'in Mecelle'si dışında İstanbul'un tarihi geliş­
Grande Rue de
nıesini konu alan sadece üç bilimsel eser vardır:
Pera'ya bağlayan
İnalcık'ın Encyclopaedia of Islam'daki "İstanbul"
Yüksek Kaldırım.
maddesi, Eyice'nin İslam Ansiklopedisı'nde'ıa "İs­
Arkada Galata
tanbul-Tarihi Eserier" maddesi ve Kuban'ın Mi ­
Kulesi görülüyor.
mar/ılı dergisinin 5. cilelinde ( 1970) yayuruanmış
19. yy sonu.
olan "İstanbul'un Tarihi Yapısı". Bu makalelerde
tartışılan konular her ne kadar biraz farklı iseler de
birbirlerini tamanllarlar ve İstanbul'un tarihi geli­
şimi hakkında oldukça 'ti1u'htasar '<'e ansiklopedik
bilgiler içerirler. İ nalcık, yerleşn�e düzeılleri, de­
mografik yapılanma, kent yönetimi ve sosyoeko­
nonuk kununların kent tasarımma etkileri üzerin­
de durmaktadır. Eyice, bir sanat tarihçisi yöntemi­
ni izleyerek kronolojik olarak bina tiplerini incele­
mektedir. Kuban ise kent formu üzerinde durmak­
taclır. Kuban'm çalışması kentin bir Grek kolonisi
olarak kuruluşundan 1 900'lere kadar gelişmesini
izler. 1 982'de Brüksel'dela Archives d)architectttre
moderne, Andre Barey tarafindan 1 45 3 ile 1 980
arasında İstanbul'un tarihini konu alan bir özel sa­
yı düzeılleıniştir. Yukarıda sözü eelilen üç makale­
den çok dal1a iyi resiınlendirilıniş olmasına karşm,
metin özensiz hazırlanmıştır ve birçok maddi ha­
tayı içermektedir.
İstanbul'un tarillinin belirli dönemleri hakkında
ğu'nun genişlemesi ve sonra giderek iktisa­ çok az ayrıntılı çalışma varclır. Dagron'un Nair­
di ve siyasal gücünü yitirmesi başkenti nasıl sance d)une capitalc ve R. Jaıun'in Coııstarıtinople
byzantine ( Paris, 1 964) adlı eserleri Bizans dönc­
etkiledi? Bütün bunlar İstan bul'un renkli
nu üzerine başlıca çalışmalarclır. Dagron, I . Cons­
tarihini gözden geçirirken incelenmesi ge­ tantinus'un şehri üzerinde odaklaşmakta, Janin
reken önemli konulardan bazıları olarak ise antik çağlardan II. Teodosios döneminin so­
karşınuza çıkmaktadır . 1 1 nuna kadar olan zaman dilimini incelemektedir.
R. Krauthcimer'in Three Christian Capitals ( Bcr­
kelcy ve Los Angeles, 1983) adlı eseri içinde yer
Antik Şehir
alan "Constantinople" bölümü, gene I. Constan­
İstanbul'un Eminönü semtinde tinus döneminde kentin kuruluşuyla ilgilidir. R.
Mantran'u1 Jstanbıtl dans la deuxieme moitie dtt
1950'lerde yürütülen ön kazılarda, İstan­ XVIIC sicele ( Paris, 1 962) adlı eseri ise kuşkusuz
bul yanmadasındaki ilk yerleşmelerin, İÖ bu güne kadar Osmaıllı başkenti üzerine yazılmış
3. bin yılda veya 2. bin yılın başlarında ku­ en kapsamlı çalışmadır. Mantran, her ne kadar
kent formuyla ilgili konulan ele alımşsa da, başlıca
rulduğu tespit edilmiştir. l 2 Ne yazık ki bu
ilgi alanı iktisadi yaşamclır. Evliya Çelebi ve Erem­
araştırmalar sürdürülememiş ve ille yerleş­ ya Çelebi Kömürcüyan'ın sayesinde, 1 7 . yüzyıl
meler hakkındaki bilgi leri miz çok eksik gene en iyi belgelenen dönemlerden biridir. Evli­
ya Çelebi, Seyahatname'sinde bazı temel bilgileri
kalmıştır. Ancak, ilk Megara kolonisinin,
vermekte, daha da önemlisi,· gündelik yaşanu canlı
balıkçı ve taeiderden oluşan ilk toplulu­ biçimde tasvi r etmektedir. Eremya Çelebi ' i n
ğun, yarımadaıun batı ucunda, İÖ 7. yüz­ H . D . Andreasyan tarafından titizlikle Ermeni­
yı l ı n ortalarında yerleştikleri bilin mekte ­ ce'den Türkçe'ye çevrilmiş ve clipnotlanclırılmış
olan İstanbul Tarihi adlı eseri kentin değişik böl­
dir. Bunların dışında Halkedon'da ( Kadı­
gelerini tarif etı11ektedir.
köy) ve Galata'da iki Megara kolonisi da­
1 8 . yüzyıl için, İnciciyan'ın XVIII. Asırda İstatı­
ha vard ı . İlk hükü mdarlarından birinin bul adlı eseri yegane ayrıntılı monografidir. Gene
onuruna Bizantion adı verilen bu kentin Andreasyan tarafından çevrilnuş ve dipnotlar ilave
edilmiş olan bu çalışma, kentin başlıca arutları,
surları yedi tepeden birincisinin etek!erin­
kent luzmetleri ve mahallelerini anlatır.
de nisbeten küçük bir alanı kaplamaktay­
1 2 Antik İstanbul ile ilgili bu bölümü yazarken Janin, .
dı. Ticaretle iştigal eden bu topluluk için Constantinople byzantine) s. 9-20'den yararlanclım.

ll
Hippodrom'un inşaasına başlandı, ancak
1
1 devasa istinat d uvarlarını gerektiren b u
1
1 i nşaat Septimius Severus'un zamanında
ı' '-' - ..... .... ' / tamamlanamadı. Ayrıca, yarımadanın gü­
//
§i neybatı bölümünde Zeuksippos Hamam­

�1 �/ ."V
ları yapıldı .
V) 1 Alıı·opol
v.ı ı .�
t:f l
1 Bizans Kenti
�ı

1
� ı 1 330 yılında I. Constantinus Roma İm­
� ı
V) \
N 1
>-< ı
paratorluğu'nun başkentini Roma'dan Bi­
V) ı � 11 r - - - - - - - - .,
ı
zantion'a taşıdığı zaman, eski başkente sır­
;:ı ı

...... ::
ı ::::::::::.::_-_-_..ı ı A ora 1 tını çevirerek yeni bir devlet yaratmıştı.l 3
'8 l ı•cııa/ılı ''olı.ı \ L _ - - - - - --;:!.
:E 1 Seııenıs>ı.m \ ı g ı

-·- - -
Paganlığa hala çok bağlı olan Roma aris­


- ı - ·, - //
tokrasİsi n i n m u h a l e feti o l mayı n c a , B i ­
-;, ?
ı
ı /
zans'ta bir Hıristiyan imparatorluğu kur­
ı //
\ / mak dalıa kolaydı. Her ne kadar Constan­
/
\
....... _ _ __ ,..,. tinus yeni başkentine "İkinci Roma" adım
verdiyse ve daha sonraki b azı kaynaldar
kenti "Yeni Roma" olarak tanırnlamışlarsa

7 ) Antik Kent 1 hayati bir önemi olan Neorion limaıu, du­


da, adı giderek Konstantinopolis ( Constan­
tinus'un Şehri) olarak yerleşmiştir. Bu adı
varlarının hemen dışında, Haliç'te bulu­ Türkler de kullanmış ve 20. yüzyıla kadar
nuyordu. Ke ntin merke z in d e ki askeri Türk paralarında ve belgelerinde " Kons­
merkez Strategion ve bir olasılıkla bugün­ tantiniye" adına sık sık rastlanmıştır.
kü Ayasofya Meydanı civarında bulunan S everus ' u n k e n t i n i n b a ş l ı c a nirengi
Trakion Kapısı kentin kamusal ve askeri noktaları, yani H ippodrom , Tetrastoon
işlevlerine yönelik iki önemli unsuruydu. Foru m u , E m bolos ve Zeuksippos Ha­
Yarımadanın en yüksek noktasında, bu­ mamları, Konstantinopolis'in de temel ha­
günkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu yer­ ritasını belirlediler. Ama bunun ötesinde
de, koloninin merkezi olan Akropolis bu­ yeni kent, çok kapsamlı bir plana göre ay­
lunmaktaydı. Orada Zeus, Apollo, Posei­ rıntılandırılan devasa bir kent tasarım pro­
don, Mrodit, Artemis ve Athena tapınak- jesi haline geldi. Üçüncü ve dördüncü te­
7 ları yer alıyordu. Hamarnlar ve tiyatrolar, peleri içine alarak Grek-Roma kentiılİ dör­
bir gimnazion ve bir stadion kentin başlı­ de katiayan yeni surlar yapıldı. B ugünkü
ca anıtlarını oluşturmaktaydı. U nk a p a n ı ve E ty e m e z mevkil e r i n d e k i
196 yılında Roma imparatoru Septi ­ bağlantı noktalannın dışında, Constanti­
mius Severus, Bizans'ın orijinal surlarını nus Surları'nın nereden geçtiği tam olarak
yıkarak, daha geniş bir alanı kaplayan ve bilinmemektedir. B u , büyük alanı isk:in
birinci ve ikinci tepelerle eski l imanı da e t m e k b üy ü k b i r b a ş k e n t yara t m a n ı n
içine alan yeni bir sur yaptırdı. Severus önemli bir parçasıydı. Saray çevresinin ve
Surları içinde kent iskeletinin ilk unsurla­ bürokrasinin burada oluşu ve bunların ya­
rını oluşturacak iki nirengi noktası belirdi : ratacağı istihdam imkanlarının çok sayıda
Tetrastoon Forumu ve Embolos adı veri­
len ve Tetrastoon'u yeni surtarla birleşti­ 1 3 Bu bölümde yer alan I. Constantinus dönemiyle il­
ren leemerli yol. Sağlı sollu revaklarla do­ gili bilgiler için bkz. Dagron ( 1974), s . 77-92, 320-
344 ve 5 1 8-530; Janin ( 1 964), s. 2 1 -46, 1 54- 1 5 5 ,
natılan bu ana arter, Mese'nin, yani orta
1 66 , 1 84; Grosvenor ( 1 895), s . 374-376; Hearsey
caddenin ilk kısmını oluşturdu. Gi.ineyde ( 1 963), s. 82 ve Krautheiıner ( 1 983), s. 4 1 -67.

12
insanı başkente çekeceği tahmin ediliyor­
du. Soylu aileleri kente çekmek için Cons­
tantinus büyük mal iicanel e r yaptı rdı ve
devlet mülkünden bazı gelirleri Konstan­
tinopolis'e gelecek yeni nüfusa vakfetti.
Bu çabalar sonucu, 380 yılına gelindiğin­
de kentin nüfusu düzenli artmış, Septimi­
us Severus zamanındaki 2 0 .000-30 .000
kişilik nüfus, 1 00.000 ile 1 50.000 arasın­
da bir sayıya ulaşmıştı.
B undan sonraki yüzyıllarda, Marmara
sahillerinde ve Constantinus Surları dahi­
linde yeni limanlar yapıldı. Gene de en
konınaldı liman, Haliç'in girişindeki Bos­
porion'du. Haliç salllllerinde bir dizi ticari
rıhtım gelişti; bu gelişim Osmanlı döne­
rmnde daha da artacaktı. M armara sal1ille ­
rindeki surlar da Constantinus tarafindan M A R MA R A
başlatılmış, ancak büyük bir deprem sonra­ o

sında Arkadios ( 395-408 ) tarafindan yeni­


binalar iki katlıydı . Birinci kat, yağıntır ve
den inşa edilmişti. . 8) Bizans
güneşe karşı korunaklı tonozlu diikkanlar­
kentinin on
Her ne kadar geç Rom a döneminden
dan oluşuyordu. Revakların arasındaki bir dört bölgesi
esinlenen mimari ve kent tasarımı temaları
merciiverıle ulaşılan ikinci kat ise, birbirle­
görü l üyorsa da Kon s t a n t i n o p o l i s Ro ­
riyle bağlantılı bir dizi balkondan oluşan
ma'dan temel bazı noktalarda ayrılıyordu.
ve mermer süslemelerle heyleellerin bu lun­
En önemli fark Konstantinopolis'in "ya­
duğu bir gezinti ınekanıydı. Revaklı cad­
yılınış" sokak şebekesiydi . Roma'da görü­
deler boyunca çarşılar ve çeşitli esnaf lan­
len, forumların öbekler halinde "sıkıştırıl­
calarının merkezleri uzanıyordu.
mış" düzenine karşılık, yerıi başkentin da­
I. Constantinus, Roma'nın kent yöne ­
ğınık fonu nları, revaklı caddelerk birbirle­
tim şemasını yeni kentte de uygul adı ve
rine bağlanıyordu. B aşlıca revaklı cadde
kenti her biri bir naip tarafindan yönetilen 8
olan Mese, Tetrastoon'dan Severus Surla­
on dört bÇ>lgeye böldü. l 4 Her bir naibin
rı'na uzanan Embolos'un u zantısıydı. Bu­
altında beş naib yardımcısı ( vico-magistn)
rada Constantinus, kendi adını taşıyan,
bulunuyor, bunların her biri değişilc sokak
Roma'da biçim olarak öncülü görülıneyen
ö beklerine ( vici) b akıyordu ve gece leri
elips şeklinde bir forum yaptırdı. Constan­
bölgesinin güvenliğinden sorumlu oluyor­
tinus Forumu'ndan batıya doğru uzanan
du. B unların altında ise polis ve itfaiye gö­
Mese, bugünkü B eyazıt Meydanı' n ı ge ­
revini yüklenen çok sayıda collegiati bulu­
çince ikiye ayrılmaktaydı. Mese'nin her iki
maktaydı. Kentin tümü ise validen (pre­
kolu da kent surlarında başlıca kapılara
sonılurdu. l 5
fect)
ulaşmaktaydı . Ancak bunlardan güneydeki
İmparator, Roma yönetim biçimiyle bir­
arter, yani zafer yolu, daha önemliydi.
likte Roma'nın aıutsal miınaı·i tarzııu da ye­
Bunlardan başka revaklı iki cadde daha
ni başkentine taşıdı. Bu nedenle Constaı1ti -
vardı : Birincisi yarımadanın doğu uctında,
Kadıköy'e bakan sal1ile paralel gidiyordu.
14 Galata XIII. bölge olarak kent kapsamına alınmıştı.
İkincisi ise Marmara salllli boyunca uzanı­
1 5 Ken t yönetiminin ayrıntıları için bkz. Dagrqn
yordu. Revaklı caddelerin iki tarafındaki ( 1974), s. 2 1 4-294.

13
9) 1900 civarında
At Meydanı'nın
güneye doğru
görüntüsü.
Ö n planda Dikili­
taş, arkada
Örme sütun
görilimektedir.
Yılanlı
Sütun'un kalan
kısmı iki anıtın
arasında ancak
seçilebilmektedir.

nus Fonunu'nda Senato binası, biraz daha gane Constantinus dönemi anıtı, Cons­
doğuda muhtemelen valinin makaıru olan tantinus Forwn u'ndaki, günümüzde Çem­
Praetoriwn ve Mese'nin başlangıcında Ro­ berlitaş diye bilinen bu sütundur. Sütu­
ma'daki Altın Milion'u hatırlatan ve dört nun ilk şekli Roma'dan getirtilen sekiz
payanda üstünde yükselen kubbeli Milion, somaki ( porfır) çemberin defne çelengi
4. yüzyıl Konstantinopolis'inin başlıca anıt­ biçiminde halkalarla birbirlerine bağlan­
ları olmuştu. Septimius Severus'un Tetras­ m asından oluş uyordu . Bu b l oklar 5 ,70
toon'u, adı Augustus'Lın Forumu anlamına metre yüksekliğinde dört geniş basamak
gelen Augusteion'a çevrilerek genişletilmiş üstündeki yine 5,70 metre yüksekliğinde
ve süslenmişti. Ayrıca, Constantinus daha bir tabana oturuyordu . Konstantinopo­
önceki hükümdarların imar projelerini de lis'in adak töreninde, bu sütlmtın üstüne
tamamlaınıştı. Kentin kuruluş kutlarnalarına Atin a ' dan getirtilen bir b r o n z Apo l l o
yetişti rilen Hippodrom 330 yılında açıldı. heykeli konmuş, ancak kısa bir süre sonra
9 Aslı nda yeni surların inşası ve H ippod­ bu heykel Constantinus'un büstü ile de­
rom'un tamamlanışı Constantin us'un imar ğiştirilrnişti .
program ının başlıca hedefleri haline gelmiş-
Büyük Saray'ı oluşnıracak ilk yapılar da
ri. Çünkü Roma geleneğine göre bir arena,

I
Constantinus tarafından Hippodrom çev­
bir imparatorluk konutumın ayrılmaz par­
r e s i n d e i n ş a e t t i ri l m i ş t i r . C o n s t a n t i ­
çası olmakla kalmayıp, imparatorun tebaa­ nus'dan sonraki imparatorlar tarafından
sıyl a bul uştuğu mekandı . genişletilip güzelleştirilen saray, İustinia­

/ Pagan şeref süttınları dikme geleneği,


��
�?n antinus döneminde ve onu izleyen
iki yuzyıl boyunca sürmüştü . Constanti­
nos'un döneminde ( 527-565 )
Meydanı ile şi mdiki Sultanahmet Camii
arasındaki alanın yarısına, ayrıca caminin
Ayasofya

nus'u n diktiği üç sütundan biri , annesi oturduğu alanın tümüne yayıl mıştı. B i ­
İ mparatoriçe Helena'nın onuru na Au- zans saray kompleksi, doğuda b ugünkü
gusteion' a, diğer ikisi de kendi onuruna Topkapı Sarayı 'nın duvarlarından b atıda
A u g u steion ' da ve Constantin u s Foru­ Çatladıkapı'ya kadar uzanıyordu. Bu de­
m u 'n a dikilmişti . Günümüze ulaşan ye- vasa alanda, çeşitli dönem lerde, çeşitli

14
I O) 1900 yılında
Teodosios
Surları.

tarzlarda yapılmış çok sayıda biİıa vardı. de, kubbeli ek elemanlardan oluşan ve haç
Bunlardan sadece Halke ve Dafne Cons­ biçiminde plana oturan bir yapıya dönüş­
tantinus dönemine aitti. Halke, sarayın gi­ türi.Umüştü.
rişini oluşturmuş, anıtsal bronz kapısının Konstantinopolis'in yerleşim dokusu üç
iki yanına bina grupları dizilmişti. Adını ana tip evden oluşmaktaydı: domi, taber­
Roma'dan getirtilen bir heykelden alan nae ve insulae. Roma'dalci benzerleri gibi
Dafne'ye ise Hallee'den geçen bir yolla, domi, varlıklı ve soylu ailelerin oturduğu,
bir dizi yapı, teras, revak ve belki de bah­ geniş, iki katlı, sütunlu merkezi salonları
çelerden geçerek ulaşılıyordu. olan konaklardı. Tabernae sıradan halkın
Hıristiyanlığın hamisi olan Constanti­ yaşadığı, genellikle yol kavşaklarında veya
nus, büyük kiliseler inşa ettirdi. Bunlardan ana caddelerde yer alan ve çoğu kez alt
ilk Ayasofya Kilisesi ve Havariyyun Kilisesi katlarında dükkan bulunan mütevazı yapı­
oldukça kısa ömürlü olmakla beraber, bu­ lardı. Insulae ise, yükseklikleri 30 metreyi
lundukları yerler daha sonra Bizans ve Os­ aşmamak üzere inşa edilmiş çol katlı, yok­
manlı kentinin başlıca anıtsal odakları ol­ sul evleriydi.
muştu. Bazı kaynaklara göre 326'da inşa Constantinus'tan sonra da kent geliş­
edilen ve geçitli bir bazilika olan ilk Aya­ meye devam etti. 4. yüzyılın başlarında,
sofya, saraya koridorlar ve merdivenlerle Constantinus Surlan'mn dışındaki banli­
bağlanıyordu. Defalarca talırip olup resto­ yölerde, birçok konak ve orta sınıf konutu
re edilen bu yapı bugünkü şeklini İustinia­ belirdi. Bu yapılaşma faaliyeti II. Teodosi­
nos döneminde almıştı. İçinde Constanti­ os döneminde (408-450) yeni surların ya­
nus'un mezarı olan ilk Havariyyun Kilisesi pılmasına yol açtı. 7. yüzyılda Haliç 'te
ise 15. yüzyılda Fatih Külliyesi'nin otura­ Blahernai Kilisesi'ni sur içine almak üzere
cağı arsada yapılmış, İustinianos dönemin- yapılan küçük ekleme dışında, bu surlar

ıs
l l ) Yaklaşık 1900
yılında Marmara
Surları.
..
.
.

;j

20. yüzyılın ortalarına kadar kentin batı tasını o luştu ruyordu. İ l eride yap ı l acak
sınırını belirledi. olan Galata Köprüsü ' n ü n yerindeki bu
lO Üç paralel surdan oluşan ve kulelerle zincir, limaıu düşman donanmaianna ka­
takviye edilerek bir hendekle kuşatılan Te­ patıyordu.
odosios Surları, Constantin us Surları'nın Teodosios Surları'yla sırurlanan B izaı1s
bir kilometre kadar batısında inşa edilerek, kenti, 5. yüzyıldan sonra fazla genişleme­
kentin beşinci, altincı ve yedinci tepelerini diyse de arutlar, ticari binalar ve konutlada
sur içine alıyordu. Bunlara ek olarak, Teo­ doldu. Fakat Constaı1tinus Surları'yla Te­
dosios, yeni kara surlarıyla birleşrnek üze- odosius Surlan arasındaki arazi, kentin di­
l l re Marmara salıilindeki surları da uzattı. ğer kısımlarına oranla terill a bir bölge ola­
Haliç boy unca uzanan sur ise a ncak 9. rak kaldı. Bunw1 istisnası, Blahernai Sarayı
yüzyılda yapıldı. ve Kilisesi ile bu kompleksin en güney
Haliç'i n öte yakasındaki Gala ta, salıili ucunda yer alaı1 Teld'ur Sarayı ' run bulun­
izleyen dar bir şeritten ibaretti. O zaman­ d u ğ u XIV. b ö l ge o l d u . I. A n as t a s i o s
ki adı Sykae olan bu bölgenin, salıile para­ ( 49 1 - 5 1 8 ) döneminde yapılan bu saray,
lel uzanan revaklı bir caddesi vardı ki bu tapınağı ziyarete gelen iınparator ailesiniı 1
da 13. yüzyılda kurulan Ceneviz yerleş­ kullanıını için tasarlaı1mıştı. Saray birkaç
mesinin ana arteri oldu. B0ylece 5. yüzyıl­ k e r e g e n i ş l e t i l e r e k , n i h a y e t H ip p o d ­
da Galata bir Roma kentinde bulunması rom 'daki sarayın terk edilmesiı1den sonra
gereken bütün belli başlı mimari u nsurlara l l . yüzyıldan itibaren imparatorun ika­
sahipti: Bir kilise, tiyatro, hamamlar ve li­ metgahı oldu. Tekfu r S arayı mevkiini n
man. 6. yüzyılın sonlarında, II. Tiberios çevresindeki yerleşim yoğunluğunun n e ­
( 578-582) rıhtımda Galatou denen kuleyi deni, imparator sarayının varlığı olsa ge­
inşa ettirdi. B u kule İstanbul tarafındaki rektir. Bizans döneminiı1 kent yerleşim bi­
diğer bir kuleye uzanarak Haliç'i kapata­ çimi, yani Tekfur S arayı ile H aliç arasında­
cak olan muazzam zincirin bağlama nok- ki yoğun yerleşim bölgesinin dışında sur

16
boylarının tenhalığı, Osmanlı döneıllinde
de devam etmiştir.
5. yüzyıla gelindiğinde, Mese boyunca
1
başkentte Augustei o n ve Constantinus
Foru m u dışında başlıca üç forum oluş­
muştu: Tauri Forumu, Bovis Fonımu ve
Arkadios Forumu. Augusteion'dan başla­
yarak, Constantinus Forumu'na uzanan
Mese, I. Theodosius ( B üyük) ( 379- 3 9 5 )
döneminde inşa edilen ve Theodosius Fo­
rumu olarak da bilinen Tauri Forumu'na
u laşmaktaydı. B i zans meydanl arı nın en
genişi olan Tauri Forumu, bugüne kalan
tek açık alandır ve Beyazıt meydanına te­
kabül eder. Tauri Forumu'nun batısında manda yarı mad a n ın dört bir yanına su
1 2 ) 1 9 1 0 yılı
Mese iki kola ayrılıyordu. Bunlardan biri ulaştırmak için bir yeraltı su şebekesi ku ­
civarında
güneybatıya doğru u zanır, Bovis F oru­ nı ldu. Gene 5. yüzyılda kentin birçok ye­ İstanbul'un
mu'ndan ( bugünkü Aksaray) ve Arkadios rinde kurak yaz aylannda kullanılmak üze­ havadan görünüşü.
İnıparator Valens'in
Forumu'ndan geçerek Altın Kapı'ya ula­ re , yeraltı ve yerüstü samı çiarı yapıldı.
su.kemerleri
şı rdı. İ ki n c i kol ise Adri anopolis Kapı ­ Açılc hava sarıuçları Bizans topografyasın­ ( Bozdoğan Kemeri)
sı 'nda ( Edi rnekapı) son bulurdu. da büyük dikdörtgen hendekler olarak gö­ Şehzade Canili ile
rülmekteydi ve geç B izans döne minde, Fatili Külliyesi
Bu geniş ve düzenli ana caddelere kar­
arasında
şılık B izans'ın arka sokakları, yani vici'ler, bunlara ihtiyaç kalınayınca sebze bal1çele­ görülüyor.
bir5 . yüzyıl kaynağı olan Notitia Urbis rine dönüştürüldi.Uer. Bw1ların en büyük­
Constantinopolitanae'ye göre "d ar, ka­ leri , Aetios S arnıcı ( 42 1 ), As par S arnıcı
ranlık ve çarpık" sokaklardı. l 6 Ayrıca, ay­ (45 9 ) ve Mokios Sarnıcı 'ydı ( 500); tümü
nen O s m a n l ı d ö n e m i nde o l d u ğu g i b i , Constantinus Surları ile Teodosios Surları
yangınlar sık sık bütün bir mal1alleyi yok arasındaydı. 1 8
edebiliyordu. I I . Teodosios dönemine gelindiğinde
5. yüzyı lın ikinci yarısı nda Konstanti­ Konstanti nopolis'in yedi tepesinin dördü
nopolis'in nüfusu 2 0 0 . 000 ile 300 .000 anıtlada bezenmişti . B irinci tepede Au­
arasındaydı. Constantinus Surları tarafın­ gusteion, Hippodrom ve ilk Ayasofya Ki­
dan sınırianan iç şehirde yapılaşma o denli lisesi bulunuyordu. İkinci tepede, ortası
yağundu ki 450 yılında çıkarılan bir imar sütunlu Konstan tin Forumu, üçüncü te­
yasağıyla binaların on kattan daha yüksek pede Theodosius F oru mu ve dördüncü
olmaları yasaklanmıştı . Muhtemelen bu tepede H avariyyun Kilisesi yükseliyordu.
yoğun yerleşmenin tarihi, ilk nüfus patla­ Her ne kadar bu yapılar ve arsaları gele­
masının yaşandığı Constantinus dönemine cekte kentin odak noktaları olmaya devam
kadar uzanmaktadır _ 1 7 edeceklerse de, 15. yüzyılda onların yerle-
5. yüzyıla gelindiğinde, kentin gelişme­
si artan n üfusun su i htiyacını gündeme 16 Janin ( 1 964), s. 44-45.
getirdi. Daha 368 yılında kentin merkezi­ 17 Bkz. De Beylic ( 1 902 ), s. 30 ve Dagron ( 1 974),
s. 528.
ne su taş ı m a k ü ze re İ ın p arator Val ens
18 Bugün Aetios Samıcı'nın yerinde bir spor alanı
12 ( 364-378) bir sukemeri yaptırmıştı. Halen bulunmaktadır. Aspar Sanııcı'nın yerinde küçük
mevcut olan ve Bozdoğan Kemeri olarak bir köyü andıran bir yerleşme varken, 1985'te açık
pazar alanı olmak üzere istimlak edilmiştir. M aki ­
bilinen bu yapı, üçüncü ve dördüncü te­
os Sarnıcı uzun süre bostan olarak kullaru lmış,
pelerin arasındaki vadide uzanır. Aynı za- günümüzde tabanına beton dökülmüştür.
sim 3 1 ) . Dört sütun üzerinde yükselen,
1 3 ) Ayasofya,
batısında ve doğusunda yarım kubbelerle
desteklenen devasa bir kubbe ile örtülmüş
iç mekan.

olan bu bazilika, eşi benzeri görülmemiş


l900'ler.

bir yapıydı ve o zamana kadar yapılan baş­


ka hiçbir bina, kente bu denli damgasını
vurmamıştı . 6. yüzyıl tarihçisi Prokopi ­
os'un sözleriyle:
Gökkubeye yaklaşacakmış gibi süzülerek, şehrin
diğer binaları arasından yükselen bu mabet adeta
üzerinde yükseldiği şehre zirveden bakarak onu taç­
landırmakta, bağrından çıkmış olduğu bu güzelliğe
ihtişam katmaktadır. Ancak aynı zamanda parçası
olduğu kentte o denli egemenlik kurmuştur ve o
denli yukarıdan bakmaktadır ki bütün şehir ulu
kubbesinden bir gözetleme kulesinden seyrederıniş­
cesine göri.U ebilir 19
.

Civardaki Aya İrini Kilisesi ile Sergios


ve Baklıos Kilisesi ( 527; Küçük AyasofYa
Camii) İ ustinianos 'u n diğer iki önemli
anıtıdır. Bu binalarda görülen İustinianos
dönemi mimari tarzının özelliği, yükseltil­
miş ve kubbeyle örtülmüş merkezi me­
kandır. İ ustinianos bu şalıeserlerin yaıu sı­
rini alan Osmanlı komplekslerinden farklı ra, birçok küçük kilise, han, sarnıç veya sa­
bir anıtsal nitelik taşıyorlardı . Osm anlı ray gibi kamusal işlevlere adanmış bina
kenti nde anıtsal yapının minareler , kubbe­ yaptırmıştır. izleyen dönemlerde İustinia­
ler gibi dikey eleman lada belirlen mesine nos döneminin belirlediği tarzda kilisde­
karşılık, erken dönem B i zan s kentin de rin yapımı süregelmiştir. Kare tabana otu­
ufuk hattı o denli önem taşumyordu . Ama ran haç plaıu, 9. yüzyıldaıı itibaren yerleş­
Constantinus dönemi gibi erke n bir de­ miş olaıı standart Bizans kilise formuydu.
virde dahi zamanın şeref sütunları kentin Merkezi kubbe İustinianos dönemindeki
s�uetin.i tekdüzelikten kurtarıyordu . İ usti- örneklerde görüldüğü gibi yükseltilmişti.
/
1 nı anos döneminde birinci tepede Ayasof- Aneale şimdi, pandantifli bir geçiş sağla­
Y�_'nı � ve Aya İrini'nin yükseli şi e d�r­ mak yeri ne, merkezi kubbe bir tambur
. .
I duncu tepede Havariyyu n Kilise sı�n ı n ın­ üzerine oturtulmuştu. B u nedeılle dikey
şaası, Haliç'ten görülen kent silnetini de- hat 6. yüzyıl kiliselerine oranla önem ka­
ğiştirmeye başlamıştı . Osmanlı döneminin aıımıştı.20 Ayia Teodosia Kilisesi (9. yüz­
kent imajı, 6. yüzyılda başlayan bu sürecin ıl, sonradan Gül Cami i ) , Konstantinos
devamı olmuştur. ips Maııastın (907, şimdi Fenari İsa Ca-
Kon stantinopolis'in en önemli anıt m i i ) , 1 4 . yüzyılda y a p ı l m ı ş b e n ze r s i z
eserlerinden bazılan İustinianos dönemin­ freskleri v e mozailderiyle üıılü Kora Ma­
de yapılmıştır. Roma'nm inşaat tekniğin­ nastırı ( 4. ya da 6. yüzyıl, şimdi Kariye
deki ustalığı, Helen dünyasının üstün ta­ Camii), Paııtokrator Manastır Kilisesi ( 12 .
sarım mirası ile birleşerek İustinianos dö­ yüzyıl, şimdiki Zeyrek Camü) , Pammaka-
neminin yeni sentezini doğurdu. Bu sen­
tezin doruk noktası 532-537 tarilıkrinde 19 Prokopios ( 19 14), s. 1 3 .
1 3 yeniden inşa edilen AyasofYa'dır (bkz. re- 20 MacDonald ( 1979), s. 4 1 .

18
ristos Manastır Kilisesi ( 1 2 . ya da 1 3 . yüz­ gruplarını oluşturmaktaydılar. 673 - 6 79
yıl, şimdi Fethiye Camii), Panayia Muhli­ yıll arı ndaki Arap m u h asarasın dan beri
otissa Kil i sesi ( 1 3 . yüzyıl , M oğall arın kentte var olan Müslümanlar, yarımadanın
Meryemi Kilisesi olarak da bilinir) ve Ayi­ doğusundaki mahallelerine 8 . , 1 2 . ve 1 3 .
os Andreas Manastırı Kilisesi ( 6 . yüzyıl, yüzyıllarda üç cami yapmışlardı . Yahudile­
şimdiki Koca Mustafa Paşa Camii), dikey rin kent sınırları içinde yaşamaları yasak­
hatların önem kazandığı bu dönemin baş­ lanmış, Galata'da bir mahalleye yerleşme­
lıca eserleriydi . Bu binalar fetihten sonra ye mecbur tutulmuşlardı. Ancak, Eminö­
camiye çevrilmişler ve bir ölçüde tadilat nü'nde bugünkü Yeni Cami'nin bultmdu­
geçirmişlerse de bugüne kadar gelmişler­ ğu bölgede, deniz surları dışında yaşayan
dir. Yarımadanın muhtelif yerlerine serpiş­ Yahudiler de vardı . Yahudilere uygulanan
tirilmiş bu yapılar, Bizans ve Osmanlı ma­ ayırım politikası imparatorluğun sonuna
hallelerinin nüvesini oluşturmuşlardır. kadar sürmedi ve 1 3 . yüzyılın ikinci yarı­
Bizans'uı mimari üslubundaki gelişme­ sında, Marmara sahilinde, Vlanga'da ( bu­
ler konut mimarisine de yansıdı. 6. yüzyıl­ gün Langa) yerleşmelerine izin verildi.
dan itibaren Bizans konut mimarisi Ro­ Her ne kadar Yalmdiler Galata'nın en
ma'daki protatiplerden farklı bir gelişim eski sakinleri olmuşlarsa da, I . Manuel
çizgisi izledi. l O . yüzyıla gelindiğinde, ti­ Komnenos döneminde ( 1 1 4 3- 1 1 80 ) Ce­
pik bir Bizans evi iki veya üç katlıydı ve nevizWere de Haliç'in İstanbul kıyısındaki
üst katlar her zaman zemin kat alanının kalanilerine ek olarak, Galata'da yerleşme
dışına taşardı. Bu taşmalar Osmanlı döne­ imtiyazı tanındı . Bunun sonucunda, Bi­
minde de çok görülecek olan eurobalı zans İmparatorluğu'nun son yüzyılların­
pencere biçimine dönüştü . Evin merkezi,
diğer odaların etrafinda toplandığı büyük
bir salondu. 2 1 Bu plan Roma tarzındaydı;
� da, Galata bir Ceneviz kolonisi olarale ge­
lişti. 1 30 3 yılında koloninin sınırları belir­
lendi, ancak sur inşa etme izni verilmedi.
aynı zamanda Türk evinin de kullanım il­ Cenevizliler kolonilerinin sırurlarını belir­
kelerini hazırlıyordu. lemek üzere önce derin bir hendek kaz­
l l . yüzyıldan itibaren Akdeniz ve Ka­ mışlar, ancak ertesi yıl çıkan yeni inşaat
radeniz ticaretinde artan rolleriyle orantılı kurallarında binalardaki yükseklik hadleri
olarale yabancı cemaatler de büyüdü. 22 l O . kaldırılınca, bu hendek boyunca yer yer
yüzyıldan başlayarak yabancılar, kentte bazı kalevari yüksek yapılar inşa etınişler­
belirli bölgelerde bazı imtiyazlar edinıne­ di . 1 3 1 6 yılında Galata surlarının ilk bölü­
ye başladılar. İtalyan kolonileri en önemli ­ mü inşa. edilecek ve l 349'da surlarm ku­
leriydi. Örneğin Amalfililer 944 yılında ilk zey bölümü ve Galata Kulesi tamamlana­
imtiyazı elde edip şimdiki Eminönü'ne te­ caktı. Daha sonra, 1 387 ve 1 397 yılların­
kabül eden bölgeye yerleştiler. 992 yılında da, kolani kuzeybatı yönünde genişledik­
Venedilclilere Amalfililerin hemen batısın­ çe, yeni edinilen bölgeler sur içine alındı,
da bir bölge tahsis edildi. Pisalılar ve Ce­ son olarak da tepenin Boğaz'a inen doğu
nevizWer 1 2 . yüzyılda biraz daha batıda ya macı surlarla kuşatıldı. 23
kalan bir bölgeye yerleştiler. Diğer yaban­ Görüldüğü gibi, Bizans etıllk temelde
cı cemaatler, 1 2 . yüzyılda Venedik mal1al­
ayrılmış mal1allelerde birçok dil konuşulan
lesinin civarına yerleşen Almanlar, aynı
bölgede yerle'şen Marsilya ve Narbon­
.ne'dan bazı tüccarlar ve kendilerine arazi 2 1 De Beylle ( 1902 ), s. 1 99-200 ; De Beylic ( 1903),

tal1sis edilmeyen bir İspanyol tüccar kolo­


s. 3; Celal Esat ( 1 909), s. 2 3 1 -232.
22 Kentin yabancı cemaatleriyle ilgili bu bölümdeki
nisiydi. bilgiler için, bkz. Janin ( 1 964), s. 245-260.
Araplar ve Yahudiler en büyük azınlık 23 Eyice ( 1 967), s. 1 2-25.

19
rak İstaı1bul veya İstanbol kullanımı yay­
gındı. 24
Fatih'in başlıca ilk iki işi, Osmarılı ken­
tinin de batı sınıruu belirleyecek olaı1 Te­
odosios Surları'nın onarımı ve kentin tek­
rar iskanı oldu. 1 5 . yüzyı lın b aşlarında
Konstantinopolis'in nüfusu sadece 50 .000
kadardı ki, bu sayı fetihten önce kentten
kaçış sonucu daha da düşmüştü. 25 Fatih,
belirli bir süre içinde dönen her kaçağın
evine tekrar yerleşip dininin gereklerini
yerine getirmesine izin verdi. Dal1ası, sa­
vaş esirlerinin beşte biriyle ailelerini Haliç
boyunca iskan ederek onlara ev verdi ve
belirli bir süre vergi muafiyeti tanıdı. Son
olarak, esir düşerek köle olanlara da fidye­
leriıli ödemeleri koşuluyla kentte yerleşme
izıli verdi, konut ve geçici vergi muafiyeti
tanıdı ; fid yelerini onarım faaliyetlerinde
bir kentti . Kentin bu yapısı dikkate alının­ çalışarak ödemeye teşvik etti . Ancak en
ca, Osmanlıların değişik etnik unsurl ara
14) Fatih tarafından
oluşturulan İstanbul kestirme iskan yolu imparatorluğun çeşitli
nahiyeleri. göre dağılan mahallelcrinin, sadece İslami yerleriı1den Müslüman, Hıristiyan ve Ya-
geleneğin gereği değil, onlardan önceki 11lidileri mecburi iskanla İstanbul'a getirt­
Bizans yerleşme politikalarının da devarnı mek oldu. İstanbul'un ticari hayatını can­
olduğtulu düşünmek gerekir.
landırmak amacıyla bazı taıu nmış taeider
de yeıli başkente göçmeye teşvik edildi­
ler. 26 Yöntemleri farklı olsa da F atih'in
15 . Yüzyıl

30 Mayıs 1453'te, Fatih Sultan Meh­ başkenti iskan çabaları, kentin kurucusu I .
met Konstantinopolis'e merasi mle girip Constantinus 'un politikalarını çağrıştır­
kenti payitaht ilan etti ve imparatorluğu­ maktadır.
nun idari, iktisadi ve dini merkezi yapmak Bu dönemin nüfus sayımı bilgileri ke­
amacıyla yeni bir imar faaliyeti dönemi sin sonuçlara varmaınıza yeterli olmamak­
başlattı . Bu rada, kente Osmanlı dönemin ­ la birlikte 1 4 78 ile 1489 arasındaki on bir
de genel likle İstanbul denmesi kon usuna yılda Hıristiyan ve Yahudi hanelerindeki
değinmekte yarar vardır. Ken tin adının artış, yeniden iskan politikasın ı n başarılı
Konstantinopolis'den İstanbu l'a dönüş­ olduğunu göstermektedir. 1 4 78 yılında
mesi Osmanlı hükümdarlarının bilinçli bir 5 1 62 olan Hıristiyan hane sayısı 1 489'a
kararının sonucu değildir. Daha önce de geli ndiğinde 5 462 'ye, aynı zaman dili­
belirtildiği gibi, 20. yüzyıla kadar resmi minde Yahudi hane sayısı ise l 647 'den
evraklarda İstanbul adıyla birlikte Kons­ 249 1 'e ulaşmıştır. 2 7
tantiniye de kul lanılıyordu. " İstanbul" Fetihten sorıra İstanbul'un yeniden in-
ad ı , kentin Bizanslı sakinleri tarafından
1 O. yüzyıldan beri kullaıulagelen ve Grek-
24 İnalcık; EP, 4, s . 224.
çe'de "kentte" anlamındaki "eis tin po­
25 Schncider ( 1 962 ) , s. 1 -39; Barkan ve Ayverdi

I lin" kelimesinden gelir. B azı 1 5 . yüzyıl


belgelerinde bir kelime oyunu ile "Islam­
bol" adı kullanılmıştır. Ancak, genel ola-
( 1970), s . xüi.

26 İnalcık, EP, 4, s. 225; Barkan, s . xiii.


27 İnalcık, EP, s . 243; Barkan, s. xiv-xv.

20
şasında temel hedef, Müslüman cemaatle­ külliyeterin çevresinde oluştu . Nahiyelerin
rm İslamın gereklerine göre yaşayabileceği alt birimi olan mahalleler ise, vakıfl arca
15) G.Vavassore'nin
İstanbul Panoraması
bir şehir yaratmaktı. Müslüman mahallele­ desteklenen daha küçük camilerin, yatırla­ (yaklaşık 1 520).
ri külliyeler çevresinde gelişti. Kentin fizil<i n n veya tekkelerin çevresi n d e ge l i şti .
yapısım da İslamın içtimai kurallarına göre 1 5 4 6 - 1 5 9 6 arasındaki elli yılda İstan­
düzenlemek amacıyla, emlak salıipleri ta­ bul'dili vakıf sayısının l . 594'ten 3 . 1 80'e
şınmaz mülklerini ve topraklarını belirl i çıkışı, başkentin ne kadar büyük bir hızla
koşullarda kullamlmak üzere vakıflara dev­ bir İslam kentine dönüştürilidüğünü gös­
rettiler. B u vakıflara mülk devreden emlak termektedir. 29
sal1ipleri, bunların ancak İslam'ın gerekle­ Bizans kentiılİn sokak dokusımdili be­
rine göre hayırlı işlerde kullanılabileceği lirleyici dönüşüm Fatih devrinde başlamış
koşulunu getiriyorlardı. 28 İlk valcıf, bizzat olmalıdır. Yukanda B i zans sokaklannın
Fatil1 S ultan Mehmed tarafından kumlan düzensiz ve yoğun bir dokuda olduğunu
ve kente girdiği gün camiye dönüştürülen belirtmişti k . Ancak B i zans döneminde
Ayasofya'ya aitti.
I . Constantinus'un kenti bölgelere böl­ 28 Gibb ve Bowen ( 1957), s. 1 64. Vakıfların amaç­

mesini andıran bir biçimde Fatih de İstan-


ları çok değişikti . Cami, tekke gibi dini yapılardan,

bul'u on üç nalıiyeye ayırdı. Bunların bi­


medrese, ınektep, kütüphane gibi eğitime yönelik
14 binalara, çeşme, yol, sukemeri, kaldırım veya köp­
rincisi Ayasofya çevresiydi. D iğer on il<i rü gibi yapılara; hayır işlerine tahsis edilen, hasta­

nahiye padişalliarın ve paşaların kentin fet­


hane, han veya imaret gibi tesisiere kadar uzanan
bir zincirdi bu.
hinden sonrili yetmiş yılda yaptırdıkları 29 İnal cık, EI2, s. 226 - 3 5 .

21
O smanl ı mührünü vuran sembolik bir
adımdı: İmparator Constantinus'un kilise­
16) Fatih

s i n i n yerini yeni h ükümdar S u l t a n I I .


Camii

Mehmet'in camii alıyordu. Nüfus yoğun­


luğu nisbeten düşük bir bölgede, Edirne­
kapı'ya giden yol üzerinde yapılan külliye,
çevresinde Müslüman mahalleleri oluşma­
sında adeta bir mıknatıs görevi görmüştü. 1 6
I I . Mehmet'in bu ki.illiy esi, sonradan olu­
şacak ve Osmanlı İstanbul'una kendine
ö zgü m uhteşem silnetini kazandıracak
olan diğer külliyelerin öncüsüdür. 3 1
Fatih Sultan Mehmet'in saltanatında
. '
Istanbul'da, kiliseden dönüştüriile n 1 7 ca-
miye i laveten 1 90 cami, 24 m ektep ve
medrese, 32 hamaın, 1 2 han ve bedesten
inşa edildi . 32 Kapalıçarşı' nın merkezi kısmı
Fatilı döneminin başlarında bitti. Yani bir
İ slam kenti n i n başlıca iki u ns u ru olan
merkezi cami ve bedesten, Ayasofya ve
Kapalıçarşı'da vücut bulmuştu . 33 Bizans
Mese'sinin doğudaki kısmı ana arter ola­
önemli büyük meydanları birbirine bağla­
rak kullaııılmaya devam ediyor, şimdi İs­
yan ana arterler mevcuttu . 1 5 . yüzyılda
lam kentinin bu iki merkezirıi bağlıyordu.
kent, her biri merkezi bir düğümden baş­
Osmanlı imparatorluk saraylarının inşa­
layarak kendi kendine yeterli nahiyel er ve
sı da Fatih döneminde başlamıştır. Fetih­
mahalleler biçiminde gelişmeye başlayın­
ten hemen sonra I I . Mehmet, Tauri Foru­
ca, büyük meydanların ve geniş arterierin
mu'nun güneyinde, Eski Saray'ı inşa ettir­
önenıi azaldı; bunlar azar azar çevrelerin ­
di. ( B ugün sarayın yerinde İstanbul Üni­
deki mahalleler tarafinda n adeta yutuldu ­
versitesi ve Süleymaniye Külliyesi bulun­
lar. Ancak, Bizans düzeni hemen ortadan
maktadır . ) Ancak, kısa bir süre sonra im­
1 5 kalkmadı . Giovanni Vavassore' nin 1 520'
paratarluk sarayının daha mümtaz bir ko­
lerde yaptığı planda hclla kentin böl geleri­
numda olması gerektiğine karar vererek
ni bağlayan geniş arterler gözükmektedir·
sarayı yarım adanın doğu u c u n a taş ı d ı .
Oysa, 16. yüzyılın sonlarına doğru yapılan
1 459 ile 1 465 yılları arasında bugün Top­
planlarda bun lar yoktur. 30
kapı Sarayı olarak bildiğimiz yapının nere­
B ir İslam kenti oluştururke n Fatih en
deyse tümü tamamlandı . Topkapı Sarayı,
büyük yatırımlarını dini binalara yaptı. Bu
Dolmabahçe Sarayı'nın 1 8 5 6'da yapılışma
süreç Ayasofya'nın camiye dönüştürülme­
kadar padişalıların ikametgcllu olarak kaldı.
siyle başladı , on yedi kilisenin ca miye dö­
nüştürülmeleriyle devaın etti. Fatih, Haliç 16 . Yüzyıl
surları dışında, Hz.Muhammed'in sancak­
tart Ebu Eyyub el-Ensari'ye bir türbe yap­ İstanbul'un nüfusu 1 477'de 1 6 ' 326 ha-

tırdı ve bu mekan kısa zaınanda bir Müs­


lüman ziyaretgahı oldu. Ayrıca kent bir­
30 İnalcık, EP, s. 226-235.

çok yeni camiyle doldu. Dördüncü tepe­


31 Kuban ( 1970), s. 3 1 .

nin üstüne, Havariyyun Kilisesi'nin arsası­


32 Barkan ( 1970), s . xi. B u camilerden l l 2'si halen
mevcut olup, 92'si ibadete açıkur.
na yapılan Fati h Külliyesi ( 1 47 1 ) kente 33 İnalcık, EJ2 4, s. 227.

22
neden 1 5 3 5 yılında 80,000 haneye çıkımş­ köşklerin bahçeleri dahi yapılaşmaya açıl­
tı . Bu hızlı artış nüfusun İstanbul yarım­ dı . 35
1 7 ) Süleymaniye

adasında yoğunlaşmasına ve Tophane, Fın­ 1 6 . yüzyı l , yoğun i nşaat faaliyetinin


Külliyesi'ııin
havadan görünüşü
dıklı, Cihangir ve Kasımpaşa'da yerıi mahal­ görü l dü ğü bir dönem o l d u . Anado l u ­ ( 1 9 1 0 civarı).

lelerin oluşmasına yol açtı. Her ne kadar İs­ Türk mimari w1surlarıyla, dal1a 6 . yüzyıl­
Arkada Haliç ve

tanbul'un nüfusu 1 6 . yüzyıl boyunca luzla da mükemmeliyete erişen Bizans motifle­


Unkapam
Köprüsü
arttıysa da, Müslüman-gayrimüslim oranı rinin karışıırundan oluşan mimari formlar, görülüyor.
oldukça sabit kaldı. 1 477 ve 1 53 5 sayım­ 1 6 . yüzyıl İstanbul'unun muhteşem mi ­
larının ikisinde de Müslümanlar nüfusun marisini yarattı . Kan u n i S ultan S üley­
% 5 8 'ini, Hıristiyanlar %32 'sini, Yahudiler man'ın uzun süren saltanatı ( 1 520- 1 566)
ise % 1 0 ' u n u oluşturmaktayd ı l a r. 34 B u boyunca, İstanbul birçok anıt kazanıınş ve
oranlar sonraki yüzyıllarda çok a z oynadı . büyük mimar Sinan'ın ( 1492 - 1 5 8 8 ) eser­
Örneğin 1 9 . yüzyılın sonlarında Müsl ü­ lerinde klasilc Osmanlı mimarisi doruğtma
manlar nüfusun %55'ini oluşt.uruyordu. ulaşmıştır. 36 Kronikler imparatorluktaki
Gerıişleyen mahalleler Bizans caddele­ 300 yapıyı Sinan'a maletmektedirler ki
rirıi giderek kemirdiler; 1 6 . yüzyılın sorua­ btmların 1 20 tanesi İstanbul'dadır. Dola-
rına gelindiğinde bu arterler kayda değer
ölçüde küçülmüşlerdi . Nüfus yoğurıluğu
34 İnalcık, EJ2 4, s. 243, 321 .
o h adiere varmıştı ki kent sudarına ve 35 age, s . 235-236.
anıtlara bitişik birçok konut yapılmıştı. 36 Mimar Sinan, üzerinde en çok çalışılmış Osmanlı
1 5 5 8 tarihli, ama pek de ciddi uygulan­
( 19 5 4 ) ; Eyice, İA 5 : 2 : 1 2 1 4/5 7-75; Goodwin
mimarıdır. Daha ayrı n tılı b i l gi için bkz. Egli
mayan bir iradeyle kent sudarına bitişik
( 1 9 7 1 ) , s. 1 96 - 2 8 3 ; Konyalı ( 1 9 5 0') ; Kuban
konut yapıım yasaklandı. Fakat konut açı­
( 1 982), s. 62-73; Sözen ve diğerleri ( 1975 ), s.
ğı öylesine fazlaydı ki, bazı sarayların ve 1 59-247 .

23
sonra Fatih Külliyesi'nin inşası ile başlayan
ı sürecin, yani İstanbul 'tın kent formuna bir
İslam ve Osmanlı tanımı getirme sürecinin
nil1ai noktasıdır. Külliyeler kentin düzensiz
dokusunu, geometrik ve bir eksen doğrul­
tusundaki planlarıyla kırarlar. Kendi içle­
rinde bütünselliği olan ve merkezi bir yapı
çevresinde düzenlenen bu kom pleksleri,
dış çevreye bağlayan ana arterler yoktur.
Bu nedenle külliyeterin Osmanlı kentlerin­
deki içe dönük yaşam biçimini anıtsal öl­
çekte yansıtuklarını söyleyebiliriz.
.
Üçüncü tepeyi taçlandıran SiUeymani- 1 7
ye Külliyesi, Eski Saray arazisinin bir kıs­
m ı n a yapılmıştır. Cam iden başka, be ş
medı·ese, bir darüşşifa, bir up mektebi, bir
imaret, bir kervansaray, muhtelif türbeler,
dükkanlar ve çeşmelerden oluşan Süley­
maniye Külliyesi devasa bir dini ve top­
lumsal sitedir. Görsel olarak külliyeye aza­
merli kütlesiyle cami egemendir. Bu yapı-
18) Şehzade yısıyla, 1 6 . yüzyıl İstanbul'unun mimari da Sinan, Ayasofya'nın mekansal ve yapısal
Camü. anıtsallığı, büyük ölçüde Sinan ve hamisi özelliklerinin yorumunu yapmaktadır. Mi­
Kanuni'yi, onw1 hasekileri, kızları, oğulla­ maride en mükemmel iç mekclnlardan biri
rı , vezirlerini ve varisi I I . Selim'i çağrıştırır. olduğu kabul edilen, İustinianos dönemi­
Sinan'ın eserlerinde mekan ve binalar nin bu ulu kilisesi, fetihten beri Osmanlı
birbirlerini tamamlar ve birbirlerine ihti­ m imariarına meydan okuyordu . S i n a n ,
şam katarlar. Onun yapılannın silnetleri Ayasofya'nın tonoz sistemini Süleym ani­
konumlarıyla bütünleşirken, aynı zamanda ye'de taklit euniştir. Cami iki yarım kub­
da o mekana hareket ve yükseklik kazan­ beyle desteklenen bir merkezi kubbeyle
dımlar. Cami, dini ve fiziki odak olarak, · örtülmüştür; ancak Ayasofya'da görülen ,
diğer bağlı yapılara egemendir. Caminin kilise iç mekanının uzunlamasına bazilikal
.
merkezi konumu, büyük bir kubbe, bu yapısı, SiUeymaniye'de mekfuun merkezili-
kubbeden aşağıya bir çağlayan gibi inen ği ile tezat teşkil eder. Bu , merkezi nefin
küçük kubbe ve yarım kubbelerle vurgu­ yaniara doğru açılmasıyla gerçekleştiril­
lanmıştır. Kubbenin alunda, alugen ve se­ miştir. Böylelikle Sinan, Süleymaniye'de
kizgenlerle oynayan Sinan, yapının her tümüyle algılanabilen bir iç mekan yarat­
unsurunun teld i ğini ve berraklığını ince mış, Ayasofya'nın "ulviliği" yerine rasyo­
ince işleyen büyük bütünleşmiş bir alan nelliği geçirmiştir. 38
yaratnuştır. Sinan'ın hacim ve mekan araş­ Süleymaniye IGUliyesi, Osmanlı İmpa­
tırmalarının alunda yapısal berraklığın ras­ ratorluğu'nun altın çağının nihai ifadesi
yonel bir ifadesi yatar. Doğan Kuban'ın olarak görü l ü r . Aynı d ö n e m d e , İ s t a n ­
sözleriyle, Sinan'ın başlıca tasarım ilkesi, bul'un Osmanlı uygarlığının merkezi ol­
"kubbeyi ölçü birimi olarak kullanırken duğu düşüncesi de yerleşmiştir. İ mpara-
taşıyıcı gövdeyi kitlesel sürekliliğin ifadesi
olarak vaz e unekti". 37 37 Kuban ( 1 982), s . 70-7 1 .
Sinan'ın külli yeleri , fe tihten hemen 38 age, s. 66.

24
torluğun zenginl iği büyük yatırıml arı 19) Nuruosmaniye
mümkün kılmış, böylelilde geniş çaplı in­ Camii. 19. yy
şaat faaliyetine girişilıniştir. Bu faaliyetin SOll ll.

önemli bir bölümünü Sinan'ın külliyeleri


oluşturmuştur. Bunların en önemlileri )
dördüncü tepenin üstündeki Sultan Selim
1 8 Külliyesi ( ı S22 ), üçüncü tepedeki Şehza­
de Külliyesi ( ı S48), Topkapı'ya yakın Kara
Ahmed Paşa Külliyesi ( ı s S S ) , Edirneka­
pı'daki Mihrimah Sultan Külliyesi ( ı S 6S)
ve At Meydanı 'nın güneyindeki Sokollu
Mehmed Paşa Külliyesi'dir ( ı S7l ) .
Sinan'ın eserleri yalnızca İstanbul yarı­
madasında değil, Üsküdar'da ve Haliç'in
kuzeyinde yeni oluşan mahallelerde de
yükselmiştir.

17. ve 1 8 . Yüzyıllar

ı 7 . ve ı 8 . yüzyıllarda İstanbul, ı s . ve
ı 6 . yüzyıllardaki gelişme çizgisini izlemiş­
ri . Ancak, imparatorluğun iktisadi gücün­
deki azalma nedeniyle, imar faaliyetleri öl­
çek olarak dalıa önceki dönemlerle karşı­ derirken diplomatik görevine ek olarak
laştırılamaz. Gene de, kentin nüfusu art­ Mehmet Çelebi'ye, "kaleleri, fabrikalan ve
maya devam etti. ı 7. yüzyılda İstanbul ve Fransız medeniyetinin mahsullerini ziyaret
kazalarında 700.000 ile 800.000 arasında edip Osmanlı mülkünde yararı olabilecek
b i r n ü fu s yaşıyordu. 3 9 B u , neredeyse şeyleri tesbit etmesi" tembilı edilmişti . 42
XIV. Louis'nin Paris'inden döndükten
ı S3 S 'teki nüfusun iki katıydı. 40 Yalıuz İs­
sonra, gördüklerini seyalıatnamesinde ak­
tanbul tarafinın nüfusu artmakla kalmadı ,
.. taran Mehmet Çelebi, sadece askeri ve
Usküdar, Kasımpaşa ve Tophane de hatırı
teknik konuları değil, saı·ayları, bahçeleri,
sayılır bir büyüme yaşadı .
operaları ve tiyatroları büyük bir hayran­
ı 7 . yüzyıl, başkente iki aıut kazandırdı:
lıkla anlatmıştır. 43 Elçinin Fransız sarayı
At Meydaıu'ıun batısında eski Bizans sara­
yının arazisinde Sultanahmet Külliyesi hakkındaki masaisı anlatımlardan etkile­
nen saray çevreleri Avrupa tarzında saray
( ı 6 ı 6 ) ve Eminönü'de, sahilde Yeni Cami
ve bahçelerin inşasına giriştiler. Birçok ya­
( ı S97- ı 663 ) . ı 7. yüzyılın ilcinci yarısında,
bancı sanatçı ve mimar İstanbul'a davet
eski Mese, yani Divanyolu boyunca daha
küçük camiler ve medreseler yapıldı. An­ edildi. Bu dönemde yapılan muhteşem sa­
cak, ı 7. yüzyılda inşa edilen dini bina sayı­ raylar, ı 73 0'ların ayaklanmalannda tü ­
sı, ı s . ve 1 6 . yüzyıllardaki sayılar la karşı­ müyle yok oldu. Ancak, İstanbul'a getir­
laştırılamaz. 4 1 dikleri mimari dil yaşadı, Osmanlı baroku
1 8 . yüzyılda İ stanbul , kayda değer
aıutsal yapı inşaatına salme olmarnışsa da, 39 Mantran ( 1962), s. 47.

Avrupa mimarisindeki modaların benim­ 40 8 0 .000 hanenin nüfusunun yaklaşık 400 . 000 ol-
duğı.ı hesaplannuştır.
s e n m e s i n e d o ğru i l k ad ı m l a r a t ı l d ı . 41 Kuban ( 1 970), s. 3 5 .
l 720'de Osmanlı Devleti Paris'e ilk elçisi 4 2 Berk�s ( � 964), s . 3 3'te verildiği şekliyle.
olarak Yirmisekiz Mehmet Çelebi'yi gön- 43 Yırmısekiz Mehmet Çelebi ( 1 970 ), s. 55-68.

25
dediğimiz kavisli cepheler, uzun kavisli sa­ "Pera Bağları" ( vignes de Pera) olarak bili­
çaldar ve girift yüzey süslemeleri ortaya nirdi. 1 7 . yüzyılda başta İngiliz, Fransız,
çıktı. 44 Venedikli, Rollandalı ve Cenovalı sefirler
Osmanlı barokunun en çarpıcı örnek- olmak üzere Avrupalı zenginler, ayrıca
1 9 leri arasında ikinci tepedeki Nuruosmani­ Osmanl ı tebaası Hıristiyanlar, Pera' da
ye Camii'ni ( 1 775) ve Aksaray civarındaki bahçeler içinde geniş konaklar inşa ettiler.
Laleli Camii'ni ( 1 763) sayabiliriz. Meh­ Ticari bir merkez olan Galata'nın tersine
med Çelebi'nin uzun uzun anlattığı Fran­ Pera bir üst sınıf ikametgah bölgesi olarak
sız balıçekrindeki şelaleler ve su oyunları­ gelişti. 46 Ancak bu gelişmelerin yanı sıra,
nın yankıları 1 8 . yüzyıl Osmanlı çeşmele­ 1 8 . yüzyılda Pera'ya bitişik Aya Dimitri
rine yansımıştı . Bu tarihe kadar İstan­ adlı Rum köyünün ( Tatavla ) ve Tak­
bul'un anıtları, yalın dikdörtgen hatları ve sim'deki Ermeni malıailelerinin gelişmesi,
sade yüzeyleriyle biliniyordu. Şimdi Fran­ bu zengin sınıf bölgesini iktisadi açıdan
sa'dan ilham alan kavisli duvarlar sokak daha heterojen hale getirdi.47
cephelerine yeni bir pitoresk hava kat­ 1 8 . ve 1 9 . yüzyıllar boyunca Pera fiziki
maktaydı. bakımdan bir Avrupa mahallesi olarak ge­
Her ne kadar İstanbul yarımadası erken lişti. Üç başlıca Katolik kilisesi olan Sarrta
17. yi:izyıldan 1 840'lara kadar durağan bir Maria Draperis, Saint Antoine ve Sainte
süreç yaşadıysa da, bu dönem Galata için Trinite bu dönemde inşa edildiler. Avru­
bir büyüme zamanı oldu. İstanbul'un fet­ palı koloni ayrıca bu dönemde kendi ka­
hinden kısa bir süre sonra Fatih , Gala­ mu hizmetlerini yürütmeye başladı. Örne­
ta'nın yönetimini de Osmanlı denetimine ğin Taksim'de biri Ermenilere , diğeri
almıştı. Osmanlı yönetimi altında kozmo­ Fransızlara ait iki hastahane kuruldu . 48
polit bir liman şehri olarak gelişen Galata, Ancak Pera'daki gerçek inşaat patlaması
yapı dokusu açısından İstanbul'dan olduk­ 1 838'den sonra yaşandı.
ça farklıydı . Haritalara bakılırsa ve 1 7 . yüz­
yıl Osmanlı gezgini Evliya Çelebi'nin an­
44 İstanbul'da 1 8 . yüzyıl mimarisinin bir tahlili için
lattığına göre, Galata Surları içinde balıçe­ bkz. Kuban ( 1 954); Are! ( 1975 ) .
ler yoktu ve binaların çoğu k3.girdi. 45 45 Evliya Efendi ( 1 937), s. 52.
Galata Surları haricindeki görüntü ise 46 Mantran ( 1962), s. 77 - 78 .
oldukça farklıydı. 1 8 . yüzyıla kadar bağlar 47 İnciciyan ( 1 956), s. 94.
ve meyva bahçeleriyle kaplı olan Pera, 48 age, s. 1 56 , not 4.

26
2

1 9 . YÜ Z YI L DA
O SMANLI İMP ARAT O R LUG U

1 838 ile 1 908 yılları arasında Osmanlı muzaffer müttefikler tarafindan dağıtılına­
İmparatorluğu eski düzenini çağdaşlaştır­ sma kadar iktidarda kaldılar.
mak için yoğun bir toplumsal ve iktisadi Jön Türkler, devletin ve toplumun radi-
çaba harcadı. 1 8 38 Ticaret Anlaşması ile kal reformlara tabi tutulması gerektiğine
1 908 'de Jön Türk Devrimi'ne kadarki dö­ inanan reformcular ve devriıncilerdi. Bir
nemi kapsayan bu zaman diliminde impa­ paradokstur ama, Balkan Savaşl an ve I .
ratorluk genelinde yaşanan değişimler, İs­ Dünya Savaşı sırasında imparatorluğu da
tanbul'da girişilen kentsel büyüme model­ etkileyen dış siyasi durum, Jön Türklerin
leri ve planlama çalışmalarına da yansıdı. çabalanlll baltalaınış ve dal1a sıkı bir devlet
Biri iktisadi, diğeri siyasi bu iki olay, impa­ denetimi, baskı rejimi, istibdat ve sonuçta
ratorluğun tarihinde iki dönilin noktasıdır. hezimete giden yolu açmıştı. Öte yandan,
1 8 3 8 Ticaret Andaşm ası 'yla İngiliz parlamenter sistemi kurma ve radikal sosyal
tüccarına yerli tüccarlarla ayru haklar tanı­ reformlar yapma girişimleri başarısız ve
narak, imparatorluğun her yerinde ınal sa­ eksik de olsa 1923'te saltanatın kaldırılma­
tın alma hakkı İngilizlere de verilmişti. l sının yolunu açmıştı . 2 Jön Türklerin en
Ayru yıl içinde diğer Avrupa ülkeleriyle de önemli katkıları, özellikle İstanbul'da, ba­
benzeri anlaşmalar yapılmıştı. Bu gelişme­ yındırlık alanında oldu. Yeni rejimin dene­
lerin sonucunda imparatorluk bir açık pa­ timinde başkentte yeni ve etkin bir beledi- 20
zar haline geliyor ve on yıllık bir zaman ye örgütlenmesi gerçekleşti, kapsamlı bir
dilimi içinde ticaret dengesi on beşe bir kent inşaat projesi uygulandı. Bu süreç
orarunda Avrupalıların lehine değişiyordu . içinde polis, itfaiye, ulaşım hizmetleri gibi
i l gi l en d i ğ i m i z dönemi noktalayan birçok alan yeniden düzenlendi . Bemard
1 908 Jön Türk Devrimi ise, bir açıdan ba­ Lewis'in belirttiği gibi : "Jön Türkler Os­
kıldığında, Osmanlı İmparatorluğu'nun manlı Devletine anayasal bir rejimi getir­
sonunun habercisi ve 1 9 2 3 'te Türkiye meyi başaramamış olabilirler. Ama İstan­
Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolu bul'a kanalizasyonu getirdiler" . 3
aydınlatan olaydı . Ancak bir başka açıdan 1 838 ile 1 908 arasındaki yetıniş yılda
Jön Türk D evrim i, I I . Abdülhamid'in beş padişah saltanat sürmüştü : I I . Mah­
otoleratile idaresini meşruti bir hükümetle mud ( 1 80 8 - 1 8 3 9 ) , Abdülmecid ( 1 839-
değiştirerek imparatorluğu kurtarınayı
amaçlayan bir teşebbüs olarak da nitelene­ l Issawi ( 1 966), s. 39.
bilir. Jön Türkler, 1 9 1 8 'de imparatorlu­ 2 Lewis ( 196 1 ), s. 226-22 8 .
ğt.m I . Dünya Savaşı'nda mağlubiyetine ve 3 age, s. 22 8 .

27
1 86 1 ) , Abdiüaziz ( 1 861-1 876), V. Mu­ engel olacak eski kurumların bertaraf edil­
rat ( 1 8 7 6 ) ve I I . Abdülhamid ( 1 8 7 6 - mesi gereğiydi. 5
1909 ) . I I . Mahmud Batı'yı örnek alarak Batı'nın üstünlüğünün kabullenilrP· -''
askerlik, eğitim ve mülki idare alanlarında nin tarihi 1 8 . yüzyıla, bir dizi askeri y( n ıl­
bir dizi reform başlattı. Abdülmecid ve gi sonucu Osmanlı yönetici sınıfının \vru­
Abdülaziz gerçek anlamda onu izleyerek, pa'yı, imparatorluğu canlandırmak için bir
Batılılaşmanın savunucuları oldular. Re­ kaynalc olarak görmek zorunda kalmasına
form hareketini Avrupa modeli bir resmi kadar uzanır. Ancak, 1 839'a kadar Batılı­
politika haline getiren Tanzimat Fermaıu laşma, teknoloji, bilim ve eğitim alaıılarıy­
ise 1 8 39'da, Abdülmecid zamanında im­ la sınırlı kalnuş ve neredeyse tümüyle dev­
zalandı. Bu fermanla imparatorluğun tari­ letin askeri gücünü geliştirmek amacını
hinde ilk defa, padişahla tebaası arasındaki gütınüştü. Tanzimat Fermanı'yla birlikte,
ilişki tanımlanıyor ve yasalara bağlaıuyor­ Batının fikri yapısı da itlıal edilmiş ve bu
du. Eşitlik, özgürlük ve insan hakları kav­ durum toplumda daha radikal değişiklik­
ramlan Osmanlı siyasi söylemine böylelik­ lere yol açnuştı.
le girmişti . Ancak, Fransız Devrimi'nin Geleneksel Osmanlı sisteminde kamu
sloganlarından ale! acele ve yüzeysel bir sağlığı, eğitim, sosyal güvenlik gibi sosyal
biçimde devşirilen bu terimler kitlelere in­ prograrnların yürütülmesi bir merkezden
miyor, bunun yerine imparatorlukta yer­ idare edilmeyerek, muhtelif özerk cemaat­
leşmeye başlayaıı çok uluslu burjuvazinin lere, yaııi milletlere, toncalara ve tarikatle­
taleplerine cevap veriyordu. Tanzimat re bırakılımştı. Tanzimat dönemindeki re­
Fermanı böylelikle 1 838 anlaşması tarafin­ form yanlıları , kanunların toplanmasıru,
dan olanaklı kılınaıı Batı iktisadi denetimi sistemleşmeyi ve merkezi denetimi günde­
için gerekli kurumları hazırlıyordu. me getirerek bu sisteme son verdiler. 6 Ör­
Batılılaşma yönündeki eğilim, 1 8 39'da neğin inşaat ilke ve kuralları aracılığıyla
belirlenen hat boyunca, I I . Abdülhamid Batı anlamında kent yönetimini ve kent
döneminin ileri yıllarına kadar sürdü . Ab­ dokusunun fiziksel ıslahını kolaylaştıran
dülhaınid, her ne kadar Tanzimat anla­ hukuk reformu, . Tanzimat'ın daha geniş
mında reformcuysa da kendisinden önceki merkezileştirıne programlarının bir ürü­
padişahların ve devlet adamlarııun beniın­ nüdür. :ranzimat Fermam'nı izleyen dö­
semiş oldukları liberal ve anayasal fikirlerin nemde Istanbul, Avrupa tarzı belediyecili­
karşısındaydı . U zun saltanat döneminin ğİn ve 1 9 . yüzyıl Batı tarzı kent planlama­
özelliği bir yandaı1 otokratik bir idare bi­ sı ilkelerinin deneyden geçirildiği bir are­
çimi ve İslami ideallere dönüş, öte yaııdan naya dönüşmüştü.
Batılı anlamda reform ve dönüşümlere ta­ 1 8 38 ile 1 908 arasındaki gelişmele r,
nık olunmasıydı . 4 salt Taıızimat dönemi reformlarının üstya­
Her ne kadar Abdülhamid dönemi nde pısına bağlı değildi, ulusal ekonomik du­
belirli bir ölçüde zayıfladıysa da, Tanzi­ rum da hayati bir rol oynamıştı . Bu aşa­
mat ideolojisi bu çalışmanın kapsadığı 70 mada, Batı etleisinin boyutlarını daha iyi
yıl boyunca gücünü sürdürmüştü. Bu ide­ anlaınak için, Osmanlı ekonomisine ve en­
olojiyi klasik Osman l ı gelene ğinden ayı­ düstriyel gelişme düzeyine kısaca göz at­
ran iki aııa kavram vardı. Birincisi, Batının makta yaraı· vardır.
üstünlü ğünün kabul edilişi ve Batı ku­ 1 9 . yüzyılın ilk yarısında Osmarılı ima-
rumlarının ve yöntemlerinin ithalinin Os­
manlı topl umunun soru nlarına çözüm 4 age, s. 1 78 .
getireceği inancıydı . İkincisi ise bu yeni 5 Polk ve Chambers ( 1 9 68 ) içinde Shaw, s. 32.
kurumların ve yöntemlerin yerleşmesine 6 age, s. 32-33.

28
lat sanayü çok ciddi bir rekabetle karşılaş­ tığı mallar üzerinden %5 vergi ödemekte­
20) İstanbul'wı
mıştı . Bu rekabetin kökeni, 1 8 . yi.'ızyılın dir, oysa bir Türk tüccan imparatorluk cia­ daireleri, 1857.
ortalarında Fransa'da ithal pamukin ipliğe llilinde bir vilayetten eliğerine mal nakle­ Haritada
konan gümrük vergisine ve İngiltere'de derken dalli % 1 2 oranında vergi ödemek Emirgan (8),
Büyükdere (9) ile
iplik eğirme makinasının gelişmesine ka­ zonındadır" . 8 Beykoz ( l O ) ve
dar uzanır. Bu iki gelişmenin sonucu ola­ Gerçekten de bu ticaret anlaşmalarına Beylerbeyi ( l l )
rak Osmanlı İmparatorluğu başlıca ihracat göre, i mparatorluk toprakları dahilinde gösterilmemiştir.
kalemini mamul kumaştan ham pamuğa Kadıköy ( 1 3 )
dolaşan yerli mallar vergilendiriliyor, an­
Üsküdar'ın
kaydırmaya mecbur olmuştu.? Ancak, Os­ cak yabancı mallardan sadece Osmanlı güneydoğusun­
manlı topraklarına Avrupa'nın makina ya­ İ mparatorluğu'na giriş veya çıkış yaptık­ dadır. l 4. daire
pımı mallarının girmesine yol açan 1 838 ları noktalarda vergi alınıyordu.9 Sonraki Adalar'dı.
Ticaret Anlaşması'nın etkisi çok daha bü­ on yılda ulaşım şebekesindeki ( özellikle
yük oldu. O günlerin Avusturya konsolo­
su dununu şöyle anlatıyordu: " 1 838 An­ 7 Issawi ( 1966) içinde Ubicini, s. 46.
laşması . . . Osmanlı sanayüne düşmandır . . . 8 age içinde Sarç, s. 4 1 .
Bugün bir Belçikalı tüccar Türkiye'de sat- 9 Polk ve Clıambers ( 1968) içinde Clıevallier, s. 2 1 8.

29
demiryollarında) gelişmeler Avrupa mal­ yordu: "Taslak ressamları, kaldırıcılar,
larının imparatorluk topraklarının her kö­ filtreciler, kalıpçılar, dökümcüler, kazan­
şesine nüfuz etmesini kolaylaştırarak yerli cılar, . . . buhar makinisrleri, körükçüler,
sanayiyi daha da güç durumda bıraktı. çubuk-demir yapımcıları, gemi yapımcıla­
Bu soruntın bilincine vanlmasıyla bir­ rı". ı 6
likte, modern Osmanlı sanayiini kurmaya Böylelikle Osmanlı sanayü Batı'nın uz­
yönelik iddialı projeler gündeme getirildi manlık ve teknolojisine tümüyle bağımlı
ve 1 840'ların başında devletin yönettiği hale geldi . Bir Belçilealı işçinin o zaman­
bir dizi imalathane kuruldu . İstanbul'un larda dile getirdiği gibi:
hemen batısındaki salllide, Teodosios Sur­ Ara sıra en iyi kalite kumaş üretmeseyelik garip
ları dışında, bir sanayi bölgesi ortaya çıktı. olurdu, zira Fransa ve İngiltere'nin en iyi makinala­
Zeytinburnu'nda demir boru, çelik ray, rı elimizdeyeli, en iyi yün Trieste üzerinden Sakson­
ya ve eliğer yün ülkelerinden ithal edilmekteyeli ve
pulluk, top, kılıç, bıçak ve benzeri madeni biz Fransız ve Belçikalılar bunu işlemekteydik. B u
eşya üreten bir dökümhane kuruldu. Bu kurnaşa Türk kumaşı demek yanlış olurdu, zira bu
bölgenin yakınlarında dokuma ve pamuk­ kumaş sadece Avrupa makineleriyle, Avrupa malze­
lu çorap imalatı yapılıyordu . 200 metre mesinden, Avrupalı işgücüyle, Türkiye'de yapılan
bir kumaştıP
uzunluğunda, iki katlı barakalardan olu­
şan işçi konurları da bu sanayi sitesirıin bir Sanayi üzerindeki Avrupa etkisi, Os­
parçasıydı . l O. manlı bükümerleri tarafindan uygulamaya
Bakırköy'de küçük buharlı gemil erin konulan tanıtım projelerinde de kendini
yapıldığı bir tersane, bir dokuma fabrikası, gösterdi . 1 9 . yüzyılın modalarından biri
bir dökümhane ve bir buharlı m ak ina de sanayi fuarlanydı . 1 863'te At Meyda­
atölyesi kuruldu) ı Daha batıya doğru , nı'nda "tarz-ı cedid" üzere, "muazzam"
Küçükçe kmece'de kurulan bir baruthane bir bina inşa edildi ve uluslararası bir sergi
istenen sanayileşme imajını destekliyo rdu . açıldı . l 8 Yerli malların yanı sıra Avru­
Bir gözlemcinin alaycı bir ifadeyle belirtti­ pa'dan ithal edilen birçok makinaıun beş
ği gibi: " [arzulanan J bir Türk Manchester ay boyunca sergilendiği binayı, Avrupalılar
ve Leeds'i , bir Türk Birmingham ve Shef­ dahil çok sayıda ziyaretçi gezd i . B i n a
field'i idi" . 12 1 865 'te yıktırıldı. ı9
İstanbul'un banliyölerine, B oğaz'ın Otuz yıl sonra, 1 893 'te I I . Abdülha­
köylerine ve imparatorluğun muhtelif kö­ mid döneminde, Levant Herald gazetesi­
şelerine dağılmış başka sanayi kuruluşları nin tabiriyle, "memleketin refah ve saade­
da vardı. 1 9 . yüzyılın son yirmi yılında gı­ tini arttırmak üzere" ikinci bir sanayi ser­
da (özellikle şeker), cam, porselen, çini, gisi düzenlendi . 20 "Dersaadet Ziraat ve
metal ürünler, kağıt, kimyevi maddeler ve Sanayi Sergi-i Umumisi" için, Şişli havalı-
kauçuk dallarında sanayi kuruluşları ortaya
çıktı. l 4 Bu devlet işletmelerinin yaıu sıra 10 Clark ( ı 975), s. 67.
bazı Avrupalı özel şirkerlere de imtiyazlar l l age, s. 67.
verildi. ı 5 Bunların faaliyetini kolaylaştır­ ı2 MacFarlane ( ı 850), ı , s. 5 8 .
mak amacıyla şirkerler, ithal makinalardan ı 3 Ökçün ( ı 972), s. ı 39-46.
alınan gümrük rüsumu gibi bazı vergiler­ l 4 Sarç ( ı940 ), s. 437-38 .
den muaf tutuldular. ı 5 Ergin ( ı9 1 4 -22), ı , s. 748-49.
Tüm makinaların yanı sıra, ustabaşılar, ı6 Clark, age, s. 69-70.
ı7 MacFarlane, age, 2, s. 620-62 1 .
zanaatkarlar ve kalifiye işçiler de Avru­
ı 8 Ergin, age, ı , s . 738-740.
pa'dan getirildi. İşçiler İngiliz, Belçikalı, ı9 Başbakanlık Arşivi ( bundan sonra B BA) İrade, Da­
Fransız, İtalyan, Avusturyalı olabiliyor, hiliye, no. 37 ı41 .
uzmanlıkları da çok çeşitli alanları kapsı- 20 The Levant Herald, 6 Mart ı 89 3 .

30
2 1 ) Dersaadet
Ziraat ve Sanayi
Sergi-i Umwnisi
( 1 893) için
Raiınondo
D'Aronco'nun
çizdiği İngiltere
pavyonu.

sinde 1 42,000 metrekarelik bir alan seçil- nayiine giderek daha fazla nüfuz etınesine
21 di. 2 1 Sergiye baş mimar olarak Raimondo yaradı.
D 'Aronco atandı. Bazı binaların modern Osmanlı sanayiinin bu d urumu dış
tarzda, bazılarının da " milli üslupta" ta­ borç sorwmnu büsbütün ağırlaştırdı . Os­
sarlanması öngörülmüştü. 22 Ancak sergi m a n l ı d ı ş borçlarındaki bü y ü k artı ş ,
hiçbir zaman gerçekleşmedi. 1 854'te, yani Kırıın Savaşı sırasında, Os­
Osmanlı sanayiinin ürünleri Colom­ manlı'nın İngiltere ve Fransa'mn mütte:fi­
bus'un Amerika'yı keşfinin 400. yılı şerefi­ ki olarak büyük miktarlarda dış borç al ­
ne 1 89 3 'te Chicago'da düzenlenen Ko­ masının mümkün olmasıyla başlamıştı. Bu
lomb Dünya Puan'nda sergilendiği gibi borçlanma savaş harcamalan ve bütçe
Avrupa'nın başlıca fuarlarına ve sergilerine açıklarını kapatınak için kullamldı. 24 Bu
de katıldı . Ancak yurtdışına gönderil en tarihten sonra Avrupa ülkelerinden borç
mallar göstermelikti. İmparatorluğun Batı almak sıkça başvurulan bir yöntem ol­
teknolojisine ve uzmanlığına tam bağımlı­ du . 25 1 8 8 1 yılında imparatorluğun artık
lığı, Batı dünyasındaki hızlı teknolojik ge­ borçlarını ödeyebilecek durumda alınadı­
lişmelerle rekabet edebilecek güçte ger­ ğı kabul edildi ve D üyun-u Umum iye
çekten milli bir sanayiin doğuşunu engel­ İdaresi kuruldu. Osmanlı Devleti'ne borç
lemişti . Sonuçta Osmanlı devleti giderek veren devletlerin temsilcileri tarafından
Batı mailarına daha bağımlı bir hale gel ­
di. 23 Dahası, 1 838 'den sonra Avrupa ül­ 21 Dürtur (Ankara 1939), cilt 6, s. 143 5 ; The Levant
keleriyle imzalanan ticaret anlaşmaları ge­ Herald, 4 Eylül 1 893 .
reğince, ulusal nitelikte bir sanayiyi teşvik 22 The Levant Herald, l 2 Mart 1 893 ve 4 Eyl ül
1 893.
edecek veya koruyacak hiçbir önlem alına­
23 Clark, age, s. 75 .
madı . Bu koşullarda, hükümetin teşvik
24 Issawi, age içinde Suvla, s. 95.
uygulamaları, ulusal bir sanayinin altyapı­
25 Borçlaruna miktarının kronolojik bir dökümü için
sını oluşturacak yerde Batının Osmanlı sa- bkz. Suvla, age, s . 1 00 1 0 1 , 1 04- 1 06.
-

31
• 1 .)�
- � T;

kurulan Düyun-u U mumiye bazı Osman­ gerçekleştirUmeye çalışıldı. Osmanlı toplu­


lı vergilerini kaldırıyor, Osmanlı devleti­ muna uygurı olmayan ve meselderin özü­
22) İstanbul

ne inmeyen bu reformlar, imparatorluğu


Haritası, 1 8 7 1 .
nin büyük borcu karşılığında Osmanlı
kaynaklarını araştırmak ve işletmek hakkı­ "kurtarmayı" başaramadı . Ancak aynı re ­
nı elde ediyordu . İstanbul'daki, bir çeşit formlar, yüzyıllardan beri yaşayan değerler
yeni Osmanlı üslubundaki idare binasın­ ve geleneklerle sık sık çatışsalar dahi, Os­
dan ( mimarı Antoine Vallaury'dir) , 6000 manlı bürokratlarının kafalarında modern­
'memuruyla imparatorluğun dört bir köşe­ lik ve terakkiyle aynı anlamı taşır oldular·
sine ulaşan Düyun-u Umumiye, en kıy­ Bu nedenle kentler, özellikle başkent b u
metli doğal kaynakların denetimini ele reformlardan payını almayı başardı.
geçirmişti.26 1 882 ile 1 9 09 yılları arasın­
da D üyun-u Umumiye İdaresinin geliri
DEMOGRAFiK GEL iŞME VE

%235 arttıP Yani 1 8 8 1'den itibaren Dü­


NÜFUSUN YAPISI

yun-u U mumiye İdaresi, imparatorluğw1 19. yüzyılda İstanbul'un nüfusımdaki ar­


maliyesini B atılı devletlerin çıkarları doğ­ tış, diğer Avrupa kentlerinin nüfusların da
rultusunda idare etmekteydi. görülen artışla paraleldi. İstanbııl ve banli­
Ö zetlersek, 1 8 38 ' den 1 9 0 8 'e kadar yöler i n i n 1 8 44 ' te ki n ü fu s u y a k l a ş ı k
Osmanlı İmparatorluğu nihai, ama umut­ 39 1 . 000 iken, 1 856'da bu sayı 430.000' e,
suz bir var oluş mücadelesi vermekteydi . l 878'de 547 .437'ye ve 1 8 86'da 8 5 1 . 5 27'
Ekonomik krizi ve teknolojik geri kalmış­
lığı aşmak için Batı örneklerinden esinle­
26 Bkz. Altıncı bölüm.
nen bir dizi sosyal ve kurumsal reform
27 Çavdar ( 1 982), s. 4 1 .

32
ye ulaşarak, kırk yılda ikiye katlanm aıun da den biri, güneydoğu Avrupa ve Rusya'ıun
23) İstanbul
ö t esi nde bir artış göstermiş t i . 28 Ancak güneyindeki kargaşadan kaçan Müslüman
Haritası,
18 85 'e gelindiğinde nüfus artışı istikrar ka­ halkın Osmaıılı devletine akııuydı. 3 l Btu1- l900'ler.
z a n mış gözüküyordu; 1 9 0 6 sayımı nda, daı1 başka, kente gelen yabaı1Cı gayrimüs­

1 8 8 6 ile 1 906 arasındaki yirm i yıllık dö­ limlerin sayısında önenili artışlar olmuştu.

nemde, kent nüfu.stuıu sadece 1 3 .049 kişi 1 840 ile 1 900 yılları arasında İstanbul'a
arttığı gözlendi. 29 Bu durum diğer Avrupa yerleşen 1 00.00 gayrimüslim, çoğunlukla
b aşkentlerinde görülen demografik gelişme­ kapitülasyoıılar ve Avrupalı tüccar ve yatı­

le rle uygmıluk gösteriyordu , ancak İs tan­ rııncılara taıunan diğer haldardaı1 yararlaıl­

b ul' da kökenieri farklıyd ı. 30 Avrupa ' nın mak için gelmişti. 32

başlıca kentleri, İngiltere'de olduğu gibi, sa­ 1 8 8 5 sayımında İ stan b u l ' d a yaşayan

nayi devriminin getirdiği bir hızla büyümüş Osmaıılı tebaasının milletiere göre dağılı-

veya Paris ve Viyana gibi başkentler hükü­


28 Shaw ve Shaw ( 1977), 2, s. 241 .
m e tl erin merkeziyetç ilik p olitika larında n
f ydalaı1arak gelişınişlerdi . Osmaıılı başken­ 29 Shaw ( 1979), s. 266.

tı, sanayi devrimini yaşaınaıruştı, bu nedeılle 30 1 846 ile 1 896 arasındaki elli yılda Paris'in nüfusu
% 1 50 artarak l .053 .896'dan 2.536 .836'ya ulaştı.
de B atıdaki uzak kal­
olumsuz etkilerinden Londra %220 büyüyerek, 1 84 1 'de 1 .873.676 olan
mıştı. B unun yaıu sıra, devletin kente karşı n ü fusu 1 89 1 'de 4 . 2 32 . l l 8'e ulaştı . Viyana ise
dı­ 1 843'ten 1 890'a kadar 373 .236'dan 798 .7l9'a
� olitikasında herhaı1gi bir değişiklik olma artarak nüfusmıu neredeyse i kiye katlaclı (Weber'
gından , im olarale ay­
paratorluğun başkenti [ 1 967] s. 46, 73, 75).
rıcalıklı ko
nm1ıu devaın etınekteydi. 3 1 Shaw, age, s. 276.
İstanbul'da nüfu s artışııun nedenler in- 32 Shaw ve Shaw, age, s. 24 1 .

33
mı şöyleydi: Müslüman %44,06, Ortodoks zı Türklerin Altıncı Daire'nin çağdaş bele­
Rum % 1 7,48, Ermeni % 1 7 , 1 2 , Yahudi diye hizmetlerinden yararlanmak istemele­
%5,08, Katolik % 1 , 1 7, Bulgar %0,50, La­ ridir. İkincisi ise 1 8 56'da sarayın Topka­
tin %0, 1 2 ve Protestan %0,09 . Nüfusun pı'dan Dalınabahçe'ye taşınması ü zerine
geri kalan %14,74'ünü ise yabancılar oluş­ birçok yüksek devlet memurunun padişahı
tumyordu. 33 Yabancı nüfusun yüksek çık­ izlemeye kendilerini mecbur hissetmeleri­
ınasının nedeni, kısmen Osmanlı vatandaşı dir. Bu süreç Yıldız Sarayı'nın inşasından
gayrimüslimlerin yabancı devlet tebasına sonra da devam etmiş, yüksek gelirli Müs­
geçerek sefarederin komması altına gir­ l-üman kesim sarayların etrafında mahalle­
meye çalışmalarıdır. B u gmbun ekonomik ler oluşturmuştur. Nüfus artışı ve dağılı­
faaliyetleri ve dünya görüşleri Avmpalılara mının etkileri kentin fiziki büyümesinde
yakın olduğu için, İstanbul'un gelişmesi ne de kendiıli göstermiştir .
katkıları, artan Batılılaşma eğilimini güç­
FiZİKİ BÜYÜME
lendirici yönde olmuştur.
Altıncı Daire-i Belediye'yi oluştu ran B.R. Davies'in 1 840'da çizdiği bir hari­
Pera, Galata ve Tophane mahalle lerinin taya göre, Osmanlı başkentinde nüfus ge­
nüfus dağılıını ise şöyleydi: %47 yabancı, nellikle İstanbul yarımadası ve Galata 'da
%32 Osmanlı gayrimüslim ve sadece %2 1 yoğunlaşmıştı . 35 İstanbul yarımadasını
Müslüman. Beşiktaş ve Boğaz'da Rumeli­ oluşturan üçgenin sınırı batıda Teodosios
hisarı'na kadar bazı köyleri kapsayan Dör­ Surları'yla belirleıliyar ve yoğun bir nüfusu
düncü Daire-i Belediye barındırdığı ya­ barındıyordu. Seyrek boş alanlarda ise ba­
bancı nüfus açısından ikinci geliyor ve zıları eskiden Bizans sarnıçları olan bostan ­
%43 oramndaki Müslüman nüfusu na kar­ lar vardı . Yarımadanın batısında, sudara
şılık yabancılar bu bölge nüfusunun ancak bitişik mahallelerdeki yol yapısından anla­
% 1 0'unu oluşturuyorlardı. Haliç' in kuzey şıldığına göre, kentin bu bölgelerindeki
yakasındaki bu iki bölgenin tersine, İstan­ nüfus diğer bölgelere göre seyrekti.
bul yanm�dasının yabancı nüfus u sadece Sur dışında, Haliç'te, Eyüp en büyük
% 1 , 5 civarın daydı . B i ri n c i , İ k i n c i ve Müslüm an yerleşmesi olarak görü nüyor­
Üçüncü Dairelerden oluşan tüm yarıma­ du. Yine sur dışında ki ikinci Müslüman
dada Müslüm anlar, toplam nüfusun yakla­ yerleşm esi hemen Yedikul e'nin batısında
şık %55'ini oluşturuyorlardı . 34 Marmara sahilindeydi. Eyüp ve Yediku­
Bu sayılar İstanbul'da 1 9 . yüzyılın ikin­ le'den başka sur dışındaki hatırı sayılır yer­
ci yarısında belirli bir yerleşim m odeli nin leşmeler Bakırköy ( Makriköy ) ve Yeşil ­
ortaya çıktığı nı göstermektedir. Yabanc ılar köy'den (Ayastefanos) ibaretti .
eski Ceneviz mahalle si G a lat a ile y eni Haliç'in kuzey kesin1inde, hala kısmen
uzantılarında, Müslümanlar ise gene llikle 1 5 . yüzyıl surları içinde yaşayan, bir za­
İstanbul'da yaşıyorlardı. Oysa, 1 9 . yüzyı­ manların Ceneviz kenti Galata, sokak
lın ikinci yarısında hatırı sayılır bir Müslü­ örüntüsünün işaret ettiği gibi, en yoğun
man cemaati Haliç'in kuzeyine taşınmaya yerleşmeydi. Eski surlar Galata'nın batı ve
başladı. Her ne kadar gelir dağılı mına gö­ kuzey sınırlarını belirliyordu, ancak kuzey­
re mahalle nüfuslarına ilişkin verilere sahip doğuda Boğaz salıili boyunca, Tophane
değilsek de, Haliç'in kuzeyine yerleşente­ ve Fındıklı mahalleleri ortaya çıkmıştı. B u
rin Batılılaşrmş üst sımf Müslümanlardan
oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Bu­ 33 Shaw, age, s. 266-267.
nun birbiriyle bağlantılı iki nedeni vardır. 3 4 Bu oranlar Shaw'un ( age) "The Population of
İstanbul" başlıklı makalesinin 268. sayfasındaki
Birincisi, Avrupa değerlerine ve yaşam bi­ tablolardan hesaplanmıştır.
çimine açılınış, onlara alışmaya çalışan ba- 35 Davies ( 1 840).

34
mahalleler, sur içi bölgeye kıyasla çok da­ yakasındakiyle aynıydı. Köyler, boş alan­
ha seyrek bir nüfus yapısına sahiptiler. Ga­ larla birbirinden ayrılıyor, sahil boyunca
lata Surları içindeki nüfus yoğunluğu öyle yalılar sıralaıuyordu .
yüksekti ki, yerleşim deniz surları haricin­ 1 9 . yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüz­
deki dar şeride taşınakla kalmayıp, bazı yılın ilk on yılında başkentin fiziksel sınır- 22
noktalarda denizin doldurulmasıyla elde larında çarpıcı bir genişleme görüldü . 40
edilen alanlar yapılaşmaya açılmıştı. 36 Haliç'in ku zey yakasındaki büyüme üç
Galata'nın kuzeyindeki tepe üzerinde yönde gerçekleşti : Taks i m ' d e n ( Petit
kurulu Pera'nın nüfusu, kentin ana arteri Champs ) Şişli'ye doğru; Tophaı1e'den sa-
olan Grande Rue de Pera'da ( Cadde-i Ke­ hili izleyerek Dalınabahçe'ye doğru ve
bir) yoğunlaşmıştı . Grande Rue de Pe­ Dalınabahçe'den Beşiktaş'ın sırtlarııu aşa-
ra'nın kuzey-kuzey batısında kalan yamaç­ rak Teşvikiye ve Nişantaşı'na doğru . Bu
taki Tepebaşı ile dal1a da kuzeydeki Tatav­ gelişmenin belki de en çaı·pıcı yaıu, İstaı1-
la, Pera'nın dış mahalleleriydi ve burada bul yakasının Teodosios Surları'nın dışına 23
g enel l i ld e gayri müslimler o turuyordu . taşınamış oluşudur.
G ayrimüslim mezarlıklarının e n genişleri İstaı1bul'un 5. yüzyıl surlarının dışına
Tepebaşı'ndaki Grande Champs de Morts taşınamasını elbette ki savunma gerekleri­
ve Taksim'de Petit Chaınps de Morts'du; ne göre açıklayamayız, zira 1 9 . yüzyılda
bu iki mezarlık mahalleler arasında geniş savaş tekı1olojisirıin vaı·dığı nokta bu sur­
"
açık alanlar oluşturuyorlardı. ları tümüyle anlamsız kılmıştı . Bu geliş­
Haliç'in kuzey sahilindeki başlıca köy­ menin nedenlerini daha çok Galata'nın
ler Kasımpaşa, Hasköy ve Sütlüce'ydi . Ka­ gelişmesindeki etmenlerin, İstanbul 'un
sımpaşa ve Sütlüce Müslüman köyleriy­ aleyhine tezahür ctınesinde araınak gere­
ken, Hasköy kalabalık bir Yalmdi nüfusu kir. Galata fetihten beri başkentin gayri­
barındırıyordu. 37 müsliın merkeziydi . İınpaı·atorluk Avrupa
Davies'in haı·itasında, Boğaz kıyıJarııun devletleriıun iktisadi hegemonyasına bo­
gelecekteki gelişmesinin ipuçları seçilebil­ yun eğdikçe , Galata doğal olarak Batılı
mektedir. Beşiktaş salıillerindeki saraylar, tüccarlara ev saltipliği yapan ve onların ih­
hanedartın bu bölgeye yerleşme eğiliminin tiyaçlarına cevap verecek şekilde gelişen ilk
göstergesidir. Beşiktaş bu tarihte, Türkler, bölge olurken, İstanbul geleneksel ve bas­
Rwnlar, Yahudiler ve Ermeniler'den olu­ kın İslanu karakteriıli korudu.
şan karışık bir nüfusa sahip büyükçe bir Galata'da 1 840 haritasında görü len
köydü ve Boğaz'ın Avrupa salulinde, artar­ boş araziler, 1 870'lere gelindiğinde dol­
da dizilen köylerin birincisiydi. Bu köyle­ muştu ve 20. yüzyılm başlarında yapılaş-
rin arasında uzanan sahil boyın1ca, devle­
tin Müslümaı1 "yönetici burjuvazisine" ait
36 İnciciyan ( 1 956), s. 82.
yalılar sıralaıuyordu. 38
37 age, s. 78-79.
H aliç'in girişine bakan Üsküda r ise , 38 Mantran ( 1 962), s. 1 03.
Boğaz'ın Anadolu salıilindeki en büyük 39 İnciciyan, age, s. 1 08, 1 1 2.
yerleşmeydi. İstaı1bul tarafı veya Galata gi­ 40 Davies'in haritası geç 19. yüzyıl ve erken 20. yüz­
bi dar bir alaı1a sıkışmamış olan bu scmtte ytl harita.larıyla karşılaştırılırsa başkentin büyümesi
Müslüman, Ermeni, Rum ve Yahudiler açıkça görülecektir. Bu amaçla biz iki hariraya
gönderme yapacağız: (a) İstanbul Haritası, Mü­
geniş bir alaı1da birlikte yaşarlardı. Üskü­ hendishane-i Berr-i Hümayun ( 1 87 1 ), Topkapı
dar'ın güneyindeki Kadıköy (eski Halke­ Sarayı Kütüphanesi, no.YB3858 ( bkz. resim 2 1 );
don) Müslümaı1 ve Rum nüfusun yaşadığı ve ( b ) Abdülhamid döneminden tarihsiz, ancak
1900 civarında yapıldığı tabınin ectilen harita, İs­
görece büyük bir başka köydi.i. 39 Boğaz'ın
tanbııl Ü niversitesi Kütüphanesi, no. 92677 (bkz.
Asya yakasındaki yerleşim modeli Avrupa resim 22).

35
mış alan kuzey ve kuzeybatıya doğru ge­ ni, etrıik ve mesleki cernaatlere bırakılmıştı.
nişlemişti. Diğer önemli gelişme ise Tak­ Başkent ve sakinlerinin genel anlarnda sa­
sim'den Harbiye'ye doğruydu . Taksim­ adet ve refahından sorumlu olaı1 sadraza­
Harbiye şeridi, I I . Abdülharnid dönernin­ ının yönetiminde hiyerarşik bir idari yapı
de yoğun bir inşaat faaliyetine sahne oldu. vardı. Ancak emiakla ilgili konular dahil,
Böylece 20. yüzyılın ilk on yılında, Harbi­ yargı işlerinin yanı sıra kent yönetiminde
ye-Şişli hattı bir ana arter haline geldi . Ya­ de gerçek yetki kadılara bırakılmıştı. Dola­
ni 1 840 haritasında etrafinda herhangi bir yısıyla, binaların yüksekliğini ve sokakların
yoğunluk görülmeyen bir kır yolu olarale genişliğini belirlemek gibi birçok belediye
gösterilen Taksim -Şişli yolu, yetmiş yıl görevi kadıların denetimindeydi.
içinde yoğun nüfuslu bir yerleşim bölgesi­ Başkent dört kadılığa ayrılrnıştı: İstan­
ne dönüştü . Gelişmenin ikinci vektörü bul, Üsküdar, Galata ve Eyüp. Her kadılık
Boğaz'a doğruydu. Fındıklı ile Delma­ sadrazarndaı1 sorıra en yetkili kişi olan şey­
bahçe arasındaki boş kıyı şeridi l 900'lerde hülislarna bağlıydı. Kadılıklar ise serntlere
yerini kesintisiz yapılaşmanın görüldüğü ve mahallelere bölü nmüşlerdi. Modern
bir bölgeye bırakrnıştı. Üçüncü gelişme terminolojiye çevirecek olursak, "kadı aynı
ise Dolınabal1çe ve Beşiktaş çevrelerindey­ zamanda vali, hakim ve belediye reisiy­
di. Dalınabahçe Sarayı'nın l 8 5 6'da inşa­ di. " 4 1 Her ne kadar kadının esas görevi
sından sonra, saray çevresinde hızla ma­ bugünkü aıuarnda ceza ve medeni hukuk
halleler gelişti . Beşiktaş'ın yeşilliklerle kap­ alanlarındaki davalara bakmak ise de, so­
lı ve Boğaz'a nazır çarpıcı rnanzaraya sa­ rumluluklar ı çarşı-pazar denetleme, fiyat
hip çıplak sırtları, yeni sakinler için iınpa­ tespiti, toncaları düzenleme, kentin terniz­
ratorluğun iktidar merkezine yakın uygun lik ve asayişini sağlama ve inşaat faaliyetle­
bir yerleşim alanıydı. B u bölgede ilk kez rini denetlerneye kadaı· uzarnyordu. Kadı­
l 870 'lerde kaydedilen yapılaşrna , doruk lar genelde kadılıktarının tamarıundan so­
noktalarına, 20. yüzyılın başlarında Teşvi­ rumlu olmakla birlikte yetkileri ' semtler-
'
kiye ve Nişantaşı semtleri niliai biçimlerin i de kadı naibine , mahallelerde ise imarnlara
kazandığında ulaştı. Bu ikametgah bölgesi devredilrnişti.42
l 865'te Taksiın-Şişli arterin e Harbiye'd e Tanzimat öncesi Osman lı kentinde en
bağlandı . küçük yönetim birimi mahalleydi. Mahalle
sakinle ri başlıca toplan ma mekan ı olan
KENT YÖNETİMİNDE REF ORM
camide ya da rnal1alle kahvesinde buluşur ,
Osmanlı başkentinin demografik ve fi­ yerel konulaı·da kamuoyunu oluştururl ar­
ziksel büyümesi, idari sorun lara yeni bir dı. Kadıyı temsil eden imanun önderliğin­
yaklaşım ı gere kli kıldı ve Tanzi mat Fer­ de mahalle halkı, sokak temizliği ve gü­
maıu' nın BatıW aşma doğrultusundaki re­ venlik gibi temel yerel hizmetleri örgüt­
form ları kent yönetimini kapsayacak bi­ lerdi _43 Gayrimüslim mahallelerde ise ce­
çimde genişletildi . Yeni Avrupalı nüfus da rnaatin dini !iderleri, ticaret bölgelerinde
kentin vereceği hizmetlerin doğası kadar lonca reisieri irnanlların yerini alırdi.
modelin i de belirlemede önemli bir rol Diğer bir deyişle, klasik Osmanlı siste­
oynad ı.
minde, modern belediye örgütlenmelerinin
İslam dini ve onun siyaset anlayışına tersine temel belediye hizmetleri bölge sa-
dayaı1an klasi k Osman lı kent yönetim bi­
çimi, müın in bireyi ve cemaati esas alırken
41 Ergin ( 1 9 14-22), l , s. 1327; Rosenthal ( 1 980), s. 30.
hükmi şahıs ları tanımarn ıştı. Bu nedenle
42 Rosenthal, age, s. 30-31; Ortayb ( 1974), s. 1 08-
belediye hizmetleri harfiyen tanımlanm ış 1 09.
yönetim birimleri ne değil, nihai olarak di- 43 Ortaylı, age, s. 95 -96 .

36
kinlerinin kendileri tarafindan yerine getiri­ meclisin kendi iç yapısı ndan kaynaklan­
lir, ancak kent yönetimi tarafindan denetle­ ma ktayd ı . Kent sakinleri nden ve lonca
nirdi . Ayrıca belediye tüzük ve yönetmelik­ mensuplarından oluşan bir meclisin, işlek
leri tamamen yasalaşmaıruştı ve çoğu kez bir uluslararası liman kentirıin sorunlarına
fermanlar adli hükümler adet ve gelenek­ çözüm bulmaya elverişli biril<imi ve im­
' '
ler gibi yazılı ya da yazılı olmayan çok çe­ kanları olınayabiliyordu . Dahası kent, ba­
şitli kaynaklara dayaıunaktaydı. 44 ğımsız bir bütçeden yoksundu. Yeııi kent
Tanzimat Fermanı'ıun ilanından sonra, yönetinıiııin yegane geliri, atlar ve araba­
merkezi hükümetin görevleri hayatııı bü­ lardan alınan . bir vergiydi ve bütçesinin
tün alanlarını kapsayacal< kadar genişletil­ geri kalanı merkezi hükümet tarafından
di. Tanzimat felsefesine göre reform, ka­ karşılanmaktaydı.49
nun, sistemleşme ve denetim demekti . So­ Mayıs l 8 5 5 'te hükümet, daha köldü
nuç olarak adem-i merkeziyetçi Osmanlı bir programı uygulamak üzere, İncizam -ı
bürokrasisinin yerine merkezileşmiş kamu Şehlr Komisyonu'nu kurdu . Bu konıisyo­
görevlileri hiyerarşisine dayalı bir yapı ge­ nun kuruluş beyannamesinde Avrupa baş­
tirildi. 45 B undan sonraki kısa dönemde, kentlerinin mükemmel bir biçimde inşa
Avrupa örneklerini esas alan yeni kanunlar edildiği belirtilirken İstanbul'un güzelleş­
çıkarıldı ve idari yetl<iler kadılardan alınıp tirilmeye ( tezyin ), temizleımıeye ( tanzif),
bir dizi yeni Avrupai nezaretlere verildi . yollarının genişletilmesine ( tevessü ) , so­
Kenttel<i inşaat faaliyetlerinin denetimin­ kaklarının aydınlatılmasına ( tenvir-i esvik)
den sorumlu E buiye-i Hassa Müdüriyeti ve inşaat usullerinin iyileştirilmesine ( ıs­
de Nafia Nezareti'ne bağlandı. 46 lah - ı usul-i ebııiye ) fevkalade ihtiyacı ol­
Kırım S avaşı'dan sonra l 8 5 5 'te, kent duğu vurgulanıyordu . 50 Resmi raporlara
yönetiminin yeniden düzenlenmesinde göre, bu işler yürütülürken belirli kuralla­
önemli bir adım daha atıldı . B u tarihte ra uyulursa netice alınabilecekti . Bu kural­
Fransız modelinin, yani "prefecture de la ların başarılı olduğu Avrupa'da ispat edii­
ville"in doğrudan bir çevirisi olan şehre­ diğine göre komisyon ancak Avrupa usul­
maneti makamı yaratıldı . Bu kararın alın­ lerine aşina olanlardan oluşturulmalıyd ı :
masında bir etken de savaştan sonra kent­ " Be lediye komisyonunun oluşmasında,
te sayıları giderek artan Fransız, İngiliz ve kentte uzun yıllar yaşamış ve yabancıların
İtalyanların hükümetten düzenli kent hiz­ usullerine aşina Osmanlı ve ecnebi ailele­
metleri talep etıneleri idi. Şehremanetinin rin bilgilerinden yararlanılmasına karar ve­
başlıca sorumluluklarını temel ihtiyaçların rilmiştir. " s ı
( genellikle gıda maddelerinin) karşılanma­ Komisyon'ını başlıca katkısı, yol şebe­
sı, vergilerin salııunası ve toplanması, yol kesiıli ve şebekeyle ilgili hayati önemdel<i
yapımı ve tamiri, kentin temizliği ve tezyi­ lıizmetleri düzenleyen bir dizi kural üret­
ni, loncaların ve çarşıların denetimi oluş­ mek oldu . Komisyonun ilk önerileri ara-
turuyordu. 47 Şehremiııi (prefet de la ville)
şehlr meclisinin yardımlarıyla bu görevleri 44
yürütüyordu. Şehremini ve meclisin "İs­
Ortaylı, age, s. lll.
45 Polk ve Chambers ( ı968) içinde Shaw, s. 33.
tanbul'da oturan her sınıf teba-i Osmani­ 46 Rosenthal, age, s. 34-3 5.
den ve esnafın m uteber ve mutemedin­ 47 "Şehre ınaneti N i zaınnaıne Layihası" ( ı 8 5 4 ) ,
den" on iki üyesi irade-i seniyye ile atana­ madde 2; Ergin ( ı9ı 4-22), ı , s. ı 374.
48 "Şehreınaneti Nizaınnaıne Layilıası" ( ı 854) mad-
caklardı. 48
de 3, 4; Ergin ( ı 9 ı 4-22).
Ancak, kentte çok istenen kent refor­ 49 Rose nthal , age, s. 3 7 .
m unu gerçekleştirmekte şehir meclisi ba­ 50 Ergin , age, ı , s. ı 377- ı 379 .
şarısız oldu. Bu başarısızlığın ana nedeni sı age, ı , s. 1 378.

37
vim-i Vekayi' de yayınlanan 1 8 5 7 tarihli
rapor bu noktaya temas eder:
Her şeye yukarıda sözü edilen diğer bölgelerde
[ Galata'nın dışındaki on üç bölgede] başlamak mu­
galata olacağından, ayrıca Altmcı Daire'de birçok
değerli emlak ve bina bulunduğundan ve ayrıca bu
bölgede ikamet edenler bu gibi d ü zenlemeleri baş­
ka memleketlerde görmüş olup, kıymetini bildikle­
rinden, ısiahat programı önce Aluncı Daire'de uy­
gulanacakur. 56

Altıncı Daire'yi sadrazarnın atadığı bir


müdür ve hükümetin atadığı yedi üyeden
oluşan bir meclis yönetecekti. Bu meclisin
üç üyesi her altı ayda bir değişecekti. B u
meclise seçilme koşulu olarak adayın Al­
t ı nc ı D a i re s ı n ı rl a rı d a h i l i n d e e n a z
sında, İstanbul tarafindaki, Pera ve Gala­
24) Altmcı 1 00.000 kuruş değerinde emlak sahibi ol­
Daire-i Belediye ta'daki, Tophane'den Ortaköy'e uzanan
ması ve en az on yıldır İstanbul'da ikamet
Sarayı (şimdi kıyı şeridindeki ve Üsküdar'daki yolların
Beyoğlu Belediye ediyor olması gerekiyordu. Meclisin asl i
genişletilrnesi, düzeltilmesi ve döşenmesi
Başkanlığı). üyelerine e k olarak, Babıali, dört yabancı
vardı. 5 2 Öncelikli öneriler arasında, kaldı­
danışman atayacaktı . Bu danışmanların
rımların, su ve kanalizasyon şebekesinin
belediye konularında malumat sahibi, ay­
tamamlanması, sokakların temizlenmesi ve
rıca en az 200.000 kuruş değerinde emlak
aydınlatılması, belediyede muhasebe işleri
salıibi ve İstanbul'da on yıl süreyle ikamet
için ayrı bir daire kurulması yer alıyor­
du. 53 etmiş olmaları gerekiyordu. 57
Bu meclisle önceki meclisler arasındaki
başlıca far� üyeliğin niteliğinden kaynakla­
Çeşitli bölgelere yerel yönetim yetkile­
rinin devredilmesi anlayışının bir ürünü
nıyordu. Ilk defa kentte yatırımları oldu­
olarak komisyon, kentin on dört daireye
ğundan itimada şayan görülen yabancılar
ayrılmasını öngören bir nizarnname taslağı
başkentin yönetimine etkin biçimde katıl-
hazırladı . 5 4 Zamanın resmi gazetesi olan

52 "İn� zam-ı Şehir Komisyonu Mazbatası" ( 1 856 ),


Takvim-i Vekayi'de 1 8 5 7'de yayınlanan
bir raporda, Pera, Galata ve Tophane'yi
Erguı, age, l , s. 1 389-9 1 .
kapsayan Altıncı Daire-i B elediye ' n i n 53 Ergin ( 1929), s. 27.
oluşturulduğu ve kent reformunda pilot 54 "Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi", Düs­
bölge olarak seçildiği bildirildi. Bu bölge­ tı�r (Istanbul 1 872), cilt 2, s. 450.

de, sokakların düzenlenmesi, döşenmesi, 55 Ergin, ( 19 14-22 1 ), 1, s. 1 41 4- 1 41 5 '· BBA' İrade '

Dah.iliye, no. 24 5 93.


su ve kanalizasyon şebeklerinin tesisi ve
bakımı gibi konularda odaklanan inşaat fa­ 56 Ergin age, 1, s. 1 3 14. Ergin'e göre Altmcı Da­
ire'nin adı Paris'te en gözde semt olaıı ve Paris'i
aliyetleri, Avrupa yöntemlerine uygun ola­ gören birçok Osmanlı'nuı hayran kaldığı, Seine
rak düzenlenecekti. Altıncı Daire'de edi­ nehri kıyılarındaki "six:ieme arrondissement"daıı
nilen tecrübenin giderek diğer on üç böl­ ilham alınarak verilmişti. Ergin'in görüşünün belli
ölçülerde geçerli olma ihtimali olmakla birlikte
gede de uygulanabileceği ümit ediliyor­ İ stanbul yarımadasının doğu bölgesinin en pres �
du . 55 tijli bölge olması nedeniyle burasUlln Birinci Da­
Galata'nı n pilot bölge olarak seçimi, ire olaı·ak adlandırılmış olması da olasıdır. Galata
ve Pera bölgeleri de bu noktadan hareketle saat
bu bölgenin 1 840'lardan sonra en gözde ibresi yönünde, mantıklı olarak aluncı daire olu­
semt olmasından ve Avrupalı nüfusun bu­ yorlardı.
rada toplanmasından ileri geliyordu. Tak- 57 Ortaylı, age, s. 1 2 8 -30; Rosenthal, age, s. 5 1 - 5 2.

38
maktaydılar. Bunun somut nedenleri açık­ de dağıtılmasından çok Avrupalılara su­
tı : Altıncı Daire'de tasarlanan projeler hü­ nulmasıydı . 6 1
kümetin maddi imkanları nı aşıyordu �e Yine de Altıncı Daire daha sonraki tüm
yabancılardan borç alma olanağı göz ardı kent p lanlama ve tasarı miarına model
edilemezdi. 58 oluşturdu. l 868 'de hükümet, 1 8 5 6 planı­
Altıncı Daire-i B elediye'nin sorumlu­ nı yeniden yürürlüğe koyarak belediye yö­
Itıkları çarşı-pazar denetlemek, yol yapımı netiminin tüm kenti kapsaması kararını al­
ve onarımı konusunda karar almak, sokak­ dı . Dersaadet İdare-i Belediye Nizamna­
ların aydınlatılması, su ve kanalizasyon şe­ mesi çıkarılarak başkent yine on dört böl­
bekeleri yapımı gibi konuları kapsıyor ve geye ayrıldı . Amaç inşaat faaliyetlerinin sı­
eski İntizam-ı Şehir Komisyonu'mın işlev- ' kı sıkıya denetimi, yolların ve nhtımların
leriyle örtüşüyordu . 59 Altıncı D aire'nin düzenlenmesi, su ve kanalizasyon şebeke­
giriştiği ilk iş bölgede kadastro çalışması sinin yapımı suretiyle " u mumen şehrin
yapmak oldu; Osmanlı başkentinde ilk kez tezyinat ve tanzifatı"ydı. 62 Ancak bu karar
böyle bir çalışma gerçekleşiyordu . Da­ uygulanmadı ve Altıncı Daire 1 877'ye ka­
ire'nin bir diğer önemli çalışması da ana dar bağımsız belediye olarak çalıştıktan
arterierin genişletilmesi ve sokakların dü­ sonra, o tarihte yürürlüğe giren Dersa­
zenlenmesiydi . Havagazı aydınlatması, su adet Belediye Kanunu 'yla kentin yirmi be­
ve kanalizasyon sistemi, düzeltilen sokak lediyeye bölünmesinden sonra ayrıcalıklı
şebekesine mümkün olduğunca uygulanı­ konumunu yitirdi.
yordu. 1 8 70 Pera yangınından sonra kigir 1 8 68 nizamnamesi ile kentin on dört
bina zorunlu hale getirildi. Taksim ve Te­ bölgesinin şehremanetinin merkezi dene­
pebaşı 'nda iki park düzenlendi ve buralar­ timi altında toplanması öngöri.Umüştü. 63
daki gayriınüslim mezarlıklan kentin dışı­ Ancak, kent reformunu tüm kent satluna
na, Şişli'ye taşındı . Yeni yönetim ayrıca, yaymak kolay değildi. Tasarlanan on dört
iki hastahanenin ve belediye sarayının ya­ belediye bölgesinden, Galata'nın dışında
pı mını üstlendi . 60 Eskiden hastahaneler sadece ikisi kurulabildi . Bunlardan biri
İslami hayırseverlik geleneği uyarınca va­ Adalar'dan oluşan On Dördüncü Daire,
kıtlar tarafından kurulur ve işletilirdi . B u d i ğeri i s e B oğaz' daki Tarabya Daire­
nedenle b u belediye projesi, giderek gele­ si'ydi. 64 Aslına bakılırsa, bu iki bölge de
neksel kuru mların Avrupai kurumlarla de­ kentte yaşayan Avrupalıların sayfıye me­
ğiştirilmesi sürecinin başlangıcı olarak gö­ kanl arı olmaları iti bariy l e , Altı n c ı Da­
rülebilir. B u anlayışa uygun olarak, neo­ ire'nin uzantıları sayılabilirdi . B elediye
klasik tarzda inşa edilen "Hôtel de Ville" bölgelerini ufaltarak sayılanıu yirmiye çı­
24 yani B elediye Sarayı, Altıncı Daire ' n i n· karan 1 877 Kanwm ise gerçekçi olınaktan
simgesi haline geldi. epeyce u zaktı . B u kararın tek mantıklı
Yeni belediye reformlarından en çok açıklaması Paris'in yirmi " daire"sini ( ar-
yararlananlar Altıncı Daire'deki üst gelir
grupları oldu. Sokakların aydınlatılması ve 58 Ortaylı, age, s. 1 29. Yabancı etkisi o denli yaygın­
temizlenmesi, çöp toplan1a gibi hizmetler dı ki Altıncı Daire'nin yönetiminde Fransızca,
Pera'nın ana sokaklarında yaşayanlara ya­
( Ergi n, age, l , s. 1 322, dipnot I ).
Türkçeyle birlikte resmi dil olarak kabııl edilmişti.

radı. Taksim 'in dere yataklarında, Kasııri­


59 Ortaylı, age, s. 1 3 1 - 1 32; Rosenthal, age, s. 55.
paşa'da, Pangaltı'nın arka sokaklarında ya­
60 Ergin ( 1 929), s. 40.
şayan fakir Rum, Ermeni ve Türk ahali bu ,
61 Roscnthal, age, s. 196.
hizmetlerden faydalanamadılar. Tanınan 62 Ergin ( 1 9 1 4-22 ), 1, s. 1446.
öncelikler açıkça gösteriyordu ki amaç 63 age, l , s. 1482.
kent hizmetlerinin demokratik bir biçim- 64 age, l , s. 1 457-1458.

39
rondissements) taklit etmek olmalıdır. 6 5 dayanmayan, henüz yeni, fakat iyi tamm­
Bir yıl sonra bu sayı daha makul ölçülere lanmamış olan yetkilerinin ne olduğunu
indirilerek, daire sayısı onla sınırlandı . tam olarak bilmeyen kurumların, yüzyıl­
1 877 nizamnamesiyle belediyelerin gelir lardır yüz yüze ilişkilere dayalı olarak gö­
kaynakları arttırılarak, nizaıni belediye ver­ rev yapan yerel kadı naiplerinin yerlerine
gisi ve özel bağışiara ilaveten inşaat kont­ kolayca geçmesi beklenemezdi. Bu neden­
ratları, gıda, ticaret beratları ve ruhsatlar­ le etkileri dağııuk ve eksik kaldı. Avrupai
dan alınan vergiler de belediye gelirlerinin belediye kavramları kent teşkilatma 1ön
arasına katıldı . 66 Türk döneminde dalıa fazla nüfuz etti ve
Bundan sonraki otuz yıl boyunca Av­ buradan Cumhuriyet dönemine taşındı .
rupai belediye kavramları Osmanlı düzeni­ Ancak, her ne kadar dağınık ve eksik kal­
ne nüfuz etmeye devam etti . 1 8 7 8 ile mış olsa da 1 8 38 ile 1 908 arasındaki kent
1 908 arasında kent bürokrasisinde de çağ­ reformu her şeye rağmen İstanbul'un çelı­
claşiaşmaya doğru adımlar atıldı. Örneğin, resinde çarpıcı değişiklikler meydana ge­
1 9 . yüzyılın ortalannda kurulmuş olan iki tirdi ve gelecekteki gelişmeleri derinden
özel şirket, Terkos Şirketi ve İstanbul Gaz etkiledi.
İdaresi, belediye örgütlenmesine katıldı. 67
Yeni kurumlar kent yönetimine radikal 6 5 Ergin ( 1 929), s. 64.
çözümler getirme çabalarında tümüyle ba­ 66 Ortaylı, age, s. 1 5 6- 1 59.
şarılı değildiler. Yüz yüze insan ilişkilerine 67 age, s . 1 6 1 .

40
3

K ENT DO I<USUNUN
DÜ Z ENLENM ESi

Tanzimat Fermanı'yla yaşama geçirilen istemişti. Bu nedenle planlamaya "bilim­


kurumsal reformların yansıması, geniş öl­ sel" yaklaşımı savundu. Ona göre yol şe­
çekte kent dokusunda, daha dar ölçekte bekesi "kavaid-i hendese" kurallarına uy­
ise m i m aride görüldü . B unun sonucu, gun olmalıydı. Bu da, mevcut labirentvari
klasik Osmanlı/İslam kent imajırun, Avru­ örüntünün düz ve geniş arterlerle kesil­
pai biçimleri ve unsurları içeren dal1a koz­ mesi demekti . Böylelikle sağlanacak ula­
mopolit bir imaja dönüşmesiydi . şım kolaylığı kentin . başına bela olan yan­
Haliç'in iki yakasındaki faaliyetlerin ça­ gın afetinin kontrolünü mümlcün kılacak­
pıru ve yapısım belirleyen etlcenler farklıy­ tl. "Fenn-i mimari"yi bilen Avrupalı mü­
dı. İstanbul tarafinın yoğun, al1şap yapılaş­ hendisler ve mimarlar istihdam edilecekti .
ması bölgeyi yangına duyarlı bir alan hali­ Dahası, yabancı uzman il1tiyacını ortadan
ne getiriyordu . Burada, yangın yerleri Av­ kaldırabilmek için Osmanlı öğrenciler Av­
rupa'dan esinlenen kent planlaması ilkele­ rupa'ya gönderilecek ve mimari okuyacak­
rinin uygulamaya konduğu deney alanları lardı. l Ayrıca, Mustafa Reşid Paşa'nın gö­
haline geldi . Galata'da ise yangınlar, eski rüşüne göre, yapı malzemesinin ahşaptan
ve nüfusu yoğun olan mahallelerde, ilcincil kagire dönüştürülmesiyle yangınların ön­
rol oynadılar. Kentin bu kesimindeki kent lenmesinde önemli bir adım atılmış ola­
planlaması uygulamalarll1111 yeri ve çapııu caktı. 1 9 . yüzyıl Osmanlı bürokratlarının
belirleyen, 1 840'lardan sonra bu bölgenin tipik temsilcisi olarale Reşid Paşa, fikirleri­
revaçta olması ve fiziki gelişmesiydi. ni Batılı kavramların süzgecinden geçire­
Kent dokusunun düzenlenmesi ama­ rek doğnılardı. Paşa, görüşlerine dayanak
cıyla ortaya atılan tasarım ilkeleri tüm Os­ olarak Avrupa gazetelerinde yayımlanan
manlı başkentinde ayıuydı ve tek bir hat ve İstanbul'da büyük hasara yol açan yan­
izliyordu . Yeni kent reformu felsefesi Tan­ gınlara kentin al1şap yapılaşmasını neden
zim atın reform paketinin bir parçasıydı . gösteren makaleleri kullanmaktaydı.
Kent tasarımına ilişkin ilk ilkeleri, Tanzi­ Tanzimat Fermanı'nın ilanından hemen
mat Ferman ı ' nı kaleme alanlardan biri sonra, Mustafa Reşid Paşa'nın yabancı uz­
olan Mustafa Reşid Paşa daha 1 8 3 6 'da manlara danışma planı hükümetçe uygula­
belirlemişti. Mustafa Reşid Paşa Paris, Vi­ maya kondu . Bir Alman mühen dis , Hel-
yana ve Londra gibi Avrupa başkentlerin­ muth von Moltk e, l 8 39'd a İstanb ul'un
deki diplomatik görevleri sırasında bu sokak yapısını düzeltmekle görevle ndirildi .
kentlere hayran olmuş ve Osmanlı başken­
tinin de aynı standardara sahip olmasını 1 Baysun ( 1 960), s. 1 24- 1 2 5 .

41
yüzyılların içine kapanınışlığıru ve geçm iş çağların
Von Moltke ilk iş olarak, kentin plaıunı çı­
kendine ö zg ü ruhunu aşıp Avrup a m edeniyetini
kararak, bir yenileme projesi hazırladı . 2 kendi içine davet ettiği andan itibaren, b u eski ka­
Mustafa Reşid Paşa gibi, von Moltke de nunların artık yeterli olamayacağı aşikardır. Toplu­
geniş ve düz ana arterler yaratilmasında ma yeni zenginliklerin, liikslerin, B atı m edeniyeti­
nin beraberinde getirdiği bütün yeni suçların ve çe­
"kavaid-i hendese"nin önemini vurgulu­
kişmelerin girdiği andan itibaren yeni bir h ukuki
yordu. Kentin sokaklarını genişliklerine gö­ düzene gitmek kaçınılmaz olmuştur.4
re üç kategoriye ayıran Alman mühendis,
yedi ana arter tasarlarnıştı. 3 Sokakların ka­ Kent planlaması ve inşaat faaliyetlerini
tegorilere ayrılması, kısa zamanda Tanzi­ düzenleyen ilk nizamnaıne 1 848'de hazır­
mat sonrası nizamnamelerinin ana temala­ laııdı. 1 848 ile 1882 yılları arasında başlı­
rmdan biri haline geldi. Von Moltke, Reşid ca altı nizarnname çıkarıldı: 1 848 Ebniye
Paşa'nın görüşlerini tekrar ederek yangına Nizamnamesi, 1 8 5 8 Sokaklara dair Ni­
dayanıklı kclgir yapılar öneriyor, böylelikle zanıname, 1 863 Turuk ve Ebniye Nizam­
"menfaat-i umumiye"nin korunmasını ön­ namesi, 1 875 İstaııbul ve Belde-i Selasede
görüyordu. Böylece "resimsiz" [ biçimsiz] Yapılacak Ebuiyenin Suret-i İnşaiyesine
ahşap evlerin yerine "şan-ı seniyye"ye yara­ dair Nizamname, 1 877 Dersaadet Beledi­
şan kagir binalar yükselecekti ! ye Kanunu ve 1 882 Ebniye Kanunu. 5 Bu
Her ne kadar von Moltke'nin projeleri kaııuıı ve nizarnnameler, benzer konulara
uygulanmadıysa da bu projeler ve Reşid eğiliyordu.
Paşa'nın görüşleri, yeni inşaat nizamna­ Genel iletişimi geliştirmek ve sokak şe­
melerinirı temelini oluşturdu . H ukuk re­ bekelerine kent çapında düzen getirmek
formu Taı1zimat'ın modernleşme günde­ üzere sokaklar genişliğe göre sınıflandırıl­
minde yer almaktaydı ve 1 840'lardan iti­ dı . 1 848 Ebniye Nizamnamesi'ne göre
baren İslam hukukuna dayanan geleneksel sokaklar üçe ayrılıyordu: Genişlikleri 7,60
Osmanlı sisteminin yerini Avrupa' dan metreden az olmayan "büyük caddeler",
esinlenen kaımn ve nizamnameler almaya 6 metreden az olmayan "adi caddeler" ve
başladı. 4,50 metreyi geçmeyen "sair sokakl ar" . 6
İslam hukuku nda yegane geçerli kanun 1 863'te iki yeni kategori yaratıldı. Bu kez
Allah'ın emri olan şeriattı. Din ve kaııun en geniş caddeler 1 1 ,50 metreye çıkarılır­
arasında ayırım yapılmadığı için, İslam ken beşinci sınıfı oluşturan "sair sokak-
devletinin yasama yetkisi yoktu. Osmarılı­
lar, Bizans'tan bazı kavramları alıp kendi 2 Von Moltke'niıı projesiniıı ayrıntıları için bkz. Be­
kanunlarını getirmişler, böylece İslam ge­ şinci Bölüm.
lenekleri Osmaıılıların elinde benzersiz bir 3 Ergin ( ı 9 1 4-22), ı , s. 1 340- 1 343; Ergin ( 1938),
sisteme dönüşmüştü . Hukuk ve adalet iş­ s. 28-32.
4 Ubicini ( 1 856/1973), s. 1 62 . Avrupa medeniye­
lerini kadılar yürütüyordu. Ne var ki , ka­
tinin "beraberinde getirdiklerini" kabul etme he­
nunlar derlenmediğinden mahkemelerde vesi, 1 8 49'da yeni bir ceza kanunu ve 1 84 ı 'de
sık sık adet ve gelenekler gibi yazılı olma­ yeni bir ticaret kanwıunun uygulamaya konması­
yan kaynaklara başvurmak zorunda kalı­ nı getirdi. İki uygulamanm da Fransız kanunlarm­

yorlardı . dan esinlendiği bilinmektedir. Bkz. Lewis ( ı96 ı ),


s. ı ı o.
Batılı bir gözlemci Osmaıılı hukuk sis­
5 Bunlardan birincisi Adalet Divan-ı Alisi tarafindan,
teminin Avrupai esaslara oturtulmasının ikincisi Altmcı Daire-i Belediye tarafindan, üçün­
gereğini şöyle açıklıyordu: cüsü Şura-yı Ahkam-ı Adliye tarafindan, dördün­
cüsü Şura-yı Devlet tarafından, beşinci ve altLncısı
Türkler çevrelerindeki devletlerin arasında tecrit ise Meclis tarafindan çıkartıldı . Bu kurumların ay­
edilmiş yabancılar gibi yaşadıkları süre içinde, din i ­ rmtılı tartışması içiıı bkz. Shaw ( ı976), s. 5 ı -84.
le hukukun bu özel bileşimi bütün ihtiyaçlara cevap 6 Ebniye Nizamnamesi, ( 1 84 8 ) madde ı , Ergin
verıneye belki de yetiyordu . Ancak, Osmanlı devleti ( ı 91 4 ), ı, s. ı o98.

42
lar"ın genişlikleri 4,50 metre bırakıldı ? yaşananlada uygunluk içindedir. 1 5 1 8 6 3
1 88 2 yılında çıkanlan Ebniye Kanunu ise, nizamnamesine göre, sokak genişletilmesi
beşli sınıflandırmayı ve büyük caddeler için istimlak gerektiğinde, sokağın iki ya­
için konulan 1 1 ,50 metre sınırını korudu, nından da eşit oranlarda ev yıkılması öngö­
ancak "sair sokaklar"ın alt sının 4,50 met­ rülüyor, mal sahiplerine temyiz hakkı ta­
reden 7,60 metreye çıkarıldı . 8 Tüm ni­ nınmıyor, hatta mülklerinin çalışmalann
zamnameler çıkmaz sokakların ortadan gerektirdiği parçasını bağışlamaları bekleni­
kaldırılması gerektiğini vurguluyordu . yordu. l 6 Yeniden düzenlenen mal1allelerde
Sadece ulaşım kolaylığını ön plana alan
1 848 ve 1 863 nizamnameleri, sokakların 7 Tmuk ve Ebniye Nizamnamesi ( 1 863) madde 1 ,
Ergin, age, 2 , s . 86.
yoğunluk ve ışık açısından niteliğine fazla
8 "İstanbul ve Belde-i Selase'de Yapılacak Ebui­
eğilmedi . Böylelikle yapı irtifa hadleri salt ye'nin Surct-i İnşaiyesine dair Nizamnamc",
yapı malzemelerine göre belirleniyor, tuğ­ ( 1 8 75) Diistıır, cilt 3, s. 1 044- 1 045 içinde madde
33.
la ve taş binalar ahşap yapılardan daha
9 1 848'dc ahşap binaların azami yüksekliği 1 6,70
yüksek oluyordu . 9 Bu sorw1 1 882 Ebniye metre ve kagir binaların azami yüksekliği 22,80
Kanunu'nda tekrar ele alınarak, bina yük­ metre olarak belirl endi . ( Ebniyc Nizaınnamcsi
seklikleri sokak genişliğine orantılı olarak [ 1 848] madde 1 0). Oysa 1 863'te nüfus yoğunlu­
ğunu önleyici bir önlem olarak bu yükseklikler
belirlendi. ı o 1 0,60 metre ve 1 5 ,20 metreye düşürüldü. (Turuk
Sokakların sınıflandırılması çalışmala­ ve Ebn.iye Niza!l1l1aınesi [ 1 863] madde 20, s. 92).
Altıncı Daire'nin fen işleri dairesi, 1 863 irtifa kısıt­
rıyla birlikte tüm yeni yapılaşmaların ön­
laınalaruu Pera için fazla katı bulmuş ve Pera gibi
ceden belirlenmiş planlara uygun olmasını rantm çok yüksek olduğu bir bölgede irtifa hadle­
öngören yeni kurallar getirildi. l l Örneğin, rilun birkaç metre yükseltilebileceğim savmınıuşttı.
Nafia komisyonu bunu onayladı ve sadece Altıncı
herhangi bir özel şalus veya şirket boş bir Daire'de geçerli olmak üzere irtit:-ı hadlerini kagir
alanda yeni bir inşaata başlayacağı zaman, binalarda 1 8 ,20 metre, ahşap binalarda 1 2 ,20
hükümetin onayına sunacağı proje "men­ mwe olarak belirledi. (BBA İrade, Meclis-i Vala,
no. 22533).
faat-ı umumiye" açısından değerlendirile­
10 1882 düzenlemesiıle göre 1 1 ,50 metre genişliğin­
cekti . l 2 Yangınlarda tahribata uğrayan deki en geniş caddclcrdeki kagir binaların azami
mahalleler de bir plan uyarınca yeniden yüksekliği tekrar 22,80 ınetreyc, ahşapların 1 5 ,20
ınetreye; en az 7,60 metre geruşliğiııdeki dar sokak­
düzerılenecekti . 1 882 Ebniye Kanunu'na
larda en yüksek kagir binaların 18,20 ınetrcye ,ah­
göre, üstündeki binalardan en az onu yok şaplarm 12,20 mctreye ulaşabileceği karara bağlan­
olan herhangi bir alan "tarla" kabul edile­ dı.(Ebruye Kanunu [ 1 882] Dii-stıır [ İstanbu1 1 882],
cek, yeniden planlanacak ve parsellenecek­ 4 s. 1 044- 1 045 içinde madde 33.)
ll Tmuk ve Ebuiye Nizanmamesi ( 1 863) madde 5,
ti . l 3 B una "usul-i cedide" dendi. 1 8 63 s. 87.
Turuk v e Ebniye Nizanınarnesi tüm yapı­ 12 Tmuk ve Ebruye Nizanmaınesi ( 1 863) madde 9 ,
laşmaların kare (murabba) veya dikdört­ s. 88-89 .
gen ( müstatil) bloklar halinde gerçekleş­ 13 Ebruyc Kanmm ( 1 882) madde 22, s. 1 042 .
14 Turuk ve Ebuiye Nizamnamesi ( 1 863), madde
mesini öngörmüştü . l 4 Mustafa Reşid Pa­
12, s. 89.
şa'nın kent planlamasında görmek istediği 15 Örneğin Fransız kanunları mülkiyet haklannda
geometri böylelikle yeniden canlandırıldı, "umumi menfaatler şalus mcnfaatlerinden üstün
tutu l malıdır" esasına dayanıyordu ( Benevolo
kanunlara geçirildi . Kent dokusunda dü­
[ 1971 ], s. 102).
zene verilen yeni önem 1 860'lardan son­ 16 Turuk ve Ebniye Nizamnanıcsi ( 1 863), madde 3,
raki çağdaşlaşma arayışlarına damgası nı s. 86. B u kanunda da, baymdırlık işlerine yasal çer­
vurdu. çeve oluşttıran 1 84 1 Fransız İstimJak Kanununun
izleri görül mektedir. ( B enevolo, age, s . 1 04 ) .
Genelde "menfaat-ı umumiye" gerek­ Fransa'da bu gelişmeler diğer Avrupa ülkeleriııde­
çesine bağlanan yeni istimlak kurallarının ki benzer gelişmelerden önce gelir. Örneğin İtal­
ya'da kanıu yararma istirn!ak kanunu, 1 865'te iş­
yeniden belirlenmesi amacıyla önerilen de­ lcrliğe konmuştu. (Sutcliffe [ 1 977 ] içinde Calabi,
ğişiklikler, l 840'lardan sonra Avrupa'da s. 56-5 7 ).

43
bina sahiplerine eski mülklerinin değerine da, önemli yatırunların yapıldığı bölgeler­
tekabül eden yeni hisseler verilecekti . l 7 di. Taı1ziınat sonrası nizaınnamelerin ön­
Ancak 1 882 kanunu istimlak edilebilecek gördüğü nihai amaç, düz ve geniş cadde­
alanın yangın öncesi arsanın azami dörtte lerin belirlediği kare ve dikdörtgen adalar­
birini aşamayacağı kısıtlamasun getirdi. l 8 da, taş veya tuğla yapılardan oluşan bir
Yangın tehlikesini en aza indirmek üze­ kent kurmaktı .
re yapı teknikleri ayrıntılı biçimde nizam­ YANGIN SONRASI PLANLAMA
narnelere girecekti . 1 848 'de belirlenen
"ebniye beyannamesi"nde kagir yapı tek­ İstanbul'w1 ahşap konut dokusu kentin
niklerinin avantajlan tanımlanıyor, Hgir tarihi boyru1ca tehlike oluşturmuştur. Nü­
yapılar "tam kagir" veya "nirn Icagir" (yan fus ve inşaat yoğunluğu arttıkça yangın
kagir) olarak sıruflandırılıyordu. Kagir in­ tehlikesinin artışını da beraberinde getiri­
şaat, genelde alt katlarda taş istinat duvar­ yordu. Osmanlı hükümranlığının ilk 1 80
ları, üst katlarda ise tuğla duvarları olan in­ yılında, saray tarihçilerinin eserlerinde
şaat olarak tarumlanıyordu. Tam kagir ile kentte yangından söz edilmeınektedi r. 23
yarı kagir binalar ise kirişler ve çatıda kul­ Oysa 1 6 3 3 Cibali yangını geniş ölçüde
larulan malzerneye göre birbirinden ayrılı­ tahribata yol açaı1 bir dizi yangının birincisi
yordu. Tam kagir binalarda kiriş ve çatılar­ olacaktı. 1 663 ile 1 8 39 arasında ' İstanbul
da demir ve bakır kullaıulmalıydı, ( bir gö­ ve Galata'da 1 09 büyük yangın görüldü.
rüşe göre eğer bakır kullan ı l ı rsa bina Bu sayı 1 8 53 ile 1 906 arasında 229'a çıktı;
2,000 yıl yaşardı), oysa yarı kagir binalarda 1 9 . yüzyılda kent sürekli yangın tehlikesiy­
bu kısmın al1şap olması yeterliydi. Her du­ le yaşar hale gelmişti. 24 İstanbul salcinleri­
rumda kagir bir binanın ömrü ikiyüz yıl, nin bu afet karşısındaki aczini ve ızdırabıru
yani ahşap binanın ömrünün iki katı ka­ 1 9 . yüzyılın İ talyan gezginlerinden Ed­
dardı. l 9 1 864'te hükümetin bir kararı uya­ mondo De Amicis şöyle anlatır:
rınca başkentteki bütün binaların taş veya
tuğladan yapılması şart koşulurken maddi ı7 Tunık ve Ebniye Nizamnamesi ( ı 863), madde
12, s. 89.
imkanları kagir inşaata yetmeyenierin ah­
ı8 Ebıli.ye Kanunu ( ı 882), madde 22, s. ı 042. Bu
şap bina yapmalarına izin veriliyordu. An­ maddeler İtalya'da 1 865'te çıkanlan kent planla­
cak, ahşap kullaıuldığı takdirde, yangınla­ ınası kanunu ve Prusya'da ı 875'te uygulamaya
rın yayılınasını önlemek üzere ahşap bina­ konulan kent reformu kanununu çağnştırınakta­
lar arasına duvar çekilmesi gerekiyordu. 20 dır. (Adshead [ ı923], s. ı 8 1 - 1 9 1 , ı 9 5 ) . Ancak
Almanya'da ı902'de uygulanmaya başlanan yeni­
1 875 nizam namesine göre başkent ana
den parsellenıne kanununa (Lex Adicis) kadar Av­
ve tali bölgel er olarak ikiye ayrıldı . Ana rupa'da yeniden parsellemenin esaslan tanı olarak
bölgelerde ahşap inşaat tümüyle yasakla­ yerine oturmaıruştı. 1902'de çıkan Germen kanu­
nırken, tali bölgelerde kagir yan gı n duvarı nuna göre yeniden parselleme çalışınaları yapıldı­
ğında, yeni parseller, eskiden bulunduklan ko­
yapmak şartıyla bazen izin veriliyordu . 2 1
ntıında olacak, sokağı dik açıyla kesecek ve eski
Buradaki mantık, kentin daha yoğun ve parsele eşit boyutlarda olacaklard ı . (Williams
prestiji yüksek bölgelerinde kagir inşaatı [ 1 922] , s. l l 0- l l 1 ).
şart koşarak yangın tehlikesini azaltm aktı . ı9 Ergin ( ı9ı4-22), ı , s. l l 05-l l ı 2.
Ana bölgeler, İstanbul yarımadasının Un­ 20 ]oıırnal de Constantinople, 23 Eylül ı 864.
kapanı -Aksaray eksenine kadar doğu kıs­ 2ı İstanbul ve Belde-i Selasede yapılacak Ebniyenin
Suret-i İnşaasma dair Nizanuıame ( ı 875), madde
mı, Şişli, Pera'da Cadde-i Kebir bölgesi ve
6, s. 5 ı 9 .
Azapkapı'dan Ortaköy' c kadar uzanan kıyı
22 "Dersaadet Belediye Kanunu" ( ı 877), Diistıf-r,
şeridi olarak belirle ndi. 22 Göreceği miz cilt 4 , s. 530.
üzere başkentin bu bölgeleri, 19. yüzyılın 23 Ergin, age, ı, s. ı258.
ikinci yarısında ve 20. yüzyılın ilk on yılın- 24 age, ı , s. 1 259- 1 309 ve ı 3 ı 7- ı 332.

44
İstanbul sakinleri için "yangın" kelimesi "her 1 856 Aksaray Yangıru:
türlü bela"yı i fade eder. "Yangın var! " feryadı ise
Birinci Izgara Plaru
tüyleri diken diken edici, korkwıç, meşuın, duyanı
yeise gark eden bir feryaddır ki bütün şehir iliklerin­ Altı yüz elliden fazla binanın yanmasıyla
de h isseder ve insanlar Allahın gazabının haberini
sonuçlanan 1 856 Aksaray yangını, İstan- 25
alınışeasma sokaklara akarlar.25
bul'un kent dokusunun yeniden şekillen­
1 840'lardan önce yangınların gerektir­ mesinde önemli bir dönemeç noktası ol­
diği yeniden inşa faaliyetleri önceden var muştu. 27 Bu yangından sonra İstanbul'w1
olan düzen uyarınca gerçekleşirdi . Tahriba­ tarihinde ilk kez, yangın yerinin sistematik
ta uğrayan bölgeler daha önce nasılsa öyle bir haritası çıkartıldı ve alternatif bir kent
y apılmaya çalışılırdı . 26 1 840 'tan sonra tasarımı projesi hazırlanarak uygulamaya 26
' komıldu. 28 Mustafa Reşid Paşa'nın kentin
yangınları önlemek üzere köklü çözüm
arayışları, çağdaşlaşma şevkiyle birleşerek, çağdaşlaşmasında Avrupalı uzmanlar istih­
kent tasarımında yeni bir anlayışa yol açtı. �am etme politikasına uyan hükün1et, bir
Her yangın yeri kente verilecek resıni bi­ !talyan mühendisi olan Luigi Storari 'yi
çimlerin denendiği bir sahne haline geldi. bölgenin yeniden imarı ile görevlendirdi. 29
Yeni planlanan semtler her zaman aynı Bu konuda çıkan irade-i seniyye, plan­
özelliklere sahip değildiler. Yangının bü­ da aranan vasıfları sıralıyor ve yeni düzene
yüklüğüne, yanan yerin topoğrafyasına ve göre (heyet-i cedide) geniş ve düz cadde­
kentteki konumuna göre değişiklik gös­ ler yapınunı öngörüyordu . 30 iradeye uy­
terirlerdi. Yanan bölge büyük ve prestiji gun olarak Storari, mahallenin organik so­
yüksek bir semtteyse, yeniden inşası başlı kak şebekesini yeniden düzenledi . Aksa­
başına bir yenileşme projesi haline getirili­ ray'ın yangın öncesi dokusımcia açıkça gö­
yor, çoğu kez çevresindeki yanmamış böl­ rülen bir kavşak, Haliç'te Unkapaıu'ndan,
geleri de kapsıyordu. Bölgede anıt veya Marmara .kıyısında Yenikapı'ya uzanan ku­
zey-güney ekseniyle, doğu-batı eksenini
ticari rıl1tım gibi bir odak noktası olduğu
zaman bu, yeni planlanan mahalleden es­ oluşturaı1 ve Divanyolu'mm uzaı1tısı olan
Aksaray Caddesi'nin kesiştiği noktayla ça­
kisine oranla daha geniş bir ana sokak ge­
kışıyordu. 3 1 Stoı·ari bu iki ana arterin öne­
çirilmesine vesile oluyordu. Daha müte­
mini vurgulaınak için onları genişletip dü­
vazı ve anıtsal yapıları olmayan yanmış
zeltti ve kavşağı belirleyen köşeleri yuvar­
mahallelerin ızgara planına sokulması da­
ladı. Bu tarz bir uygulama İstanbul'a yeni
ha kolaydı. Son olarak, yangın yeri. küçük
bir kavraın g� tiriyordu. Her ne kadar bu
bir alan ise, yeniden yapılanması sadece
yeni kavşak Batı anlamında bir umumi
birkaç düz ve genişçe sokak yapılması de­
mekti.
25 D e Amicis ( 1 896) 2, s. 98.
Böylelikle, büyük yangınlar kent doku­
26 Bu bölümde temel harita olarak kullamlan ve 19.
sundaki değişiklikleri belirleyen başlıca et­ yüzyılın ort�larında yapılmış olan haritaya göre,
ken haline geldiler. 1 856 Aksaray yangını _ bır sokak yapısı yoktur. Bu nedenle so­
geometrik
ve 1 865 Hocapaşa yangını İstanbul yarın1- kak düzenlemelerinin 1 850 sonrasına ait bir olgu
olduğu göıiişü.ndeyiz.
adasının yeniden şekillenmesinde özellikle
27 BBA, İrade, Dahiliye, no. 20937'de yanan bina
önemli olmuştu. Haliç'in kuzey yakasın­ �ayısı 6?� olarak vcrilmektcclir. Mecelle'deki sayı
da, 1 870 Pera yangııu aynı oranda köklü ıs� 748 dır; ]oı�mal de Corı>tantinople ise yanan
bına sayısının 1 ,000 olduğunu, bir 0 kadar da
değişikliklere neden olmadı, ama uygula­
diikkan yandığuu öne sümıekteclir.
maya konulmayan yangın sonrası planları,
28 Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, no. E9433_
arzul anan p rototİp kent imaj ın ı açıkça 29 BBA, İ rade, Dahiliye no. 23 1 50.
göste rmesi bakımından başkentin tasarım 30 ]owrnal de Conrrarıtinople, 3 Ocak 1 856.
�::!rihinde önemli bir aşama oldu. 31 Bu kavşak Bovis Porwnu'nun bulunduğu yerdi.

45
rari bu kavşak motifini yol boyunca üç kez
kullandı. Tüm diğer sokaklar caddeye göre
hizaya getirilmişse de sonuç mükemmel bir
ızgara (grid) olmamış, birbirlerini dik açıy­
la kesen birörnek bloldar oluşturulamamış­
tı. Her ne kadar Storari'nin sokaklarına di­
ğer sokaklardan tecavüzler önlenmiş ve
yangın öncesi Aksaray'ının çıkmaz sokakla­
rı yok edilmişse de, yeni adalar eskileriyle
hemen hemen aynı boydaydı ; ikametgah
alanı ölçeği fazla değişmemişti. Ancak, çık­
maz sokakların yok edilişiyle birlikte, bir­
çok ada inzivada yaşamaktan kurtulmuştu.
Von Moltke'nin önerilerinin yankıları,
Storari'nin sokakları genişlilderine göre sı­
nıflandırmasında görülmektedir . St o ra­
ri 'nin ana arteri olan Aksaray Caddesi
9,50 metre, diğer sokaklar 7,60 metre ve
6 metre genişliğindeydi. 33
Yeni mal1alle, Avmpa planlama ilkeleri­
nin güçlü bir ifadesi olarak görülüyor ve o
günlerde Paris'te yürütülen yapılaşmayla
karşılaştırılıyordu. 34 Hatta, daha sonraları
kent planlamasında Batılılaşma eğilimine
muhalif çevreler, Aksaray projesini, yerel
mirası göz ardı eden sürecin başlangıcı ol­
makla suçlayacaklardı . Örneğin 20. yüzyı­
lın başında bir mimar, Mazhar Bey, Aksa­
ray'da Paris'in geniş ve düz arterlerinden
esinlenilmesini "riyakar ve milliyetsiz Tan­
zimat ruhu"na bağlayacaktı . 35 Ancak,
Mazhar Bey herhangi bir alternatif öner­
memekteydi ; zaten eleştirileri, giderek
yerleşen bu kent tasarımı anlayışını değiş­
tirmek için gecikmişti.
1865 Hocapaşa Yangını ve ITK
1 8 Eylül l 865'te İstanbul, tariliinin en

3 2 Journal de Constantirıople 3 Ocak 1 856.


33 age.
34 Eugene Haussmann'ın doğrudan katkısı olduğu
dahi söylenmiştir. Fazıl Halil Ethcm ısrarla Hauss­
25) l 850'lerde
meydan olmamışsa da, öyle algılanmış ve manıı'ın ilk Aksaray projesini bizzat çizdiğini sa­
Aksaray'ın Planı. örneğin Journal de Constantinople ondan vunmakta, Ergin ise buna karşı çıkmaktadır. Top­
"güzel bir meydan" ( belle place) olarak kapı Sarayı Müzesi Arşivi'ndeki plan, L. Stora­
26) l 870'lerde ri'nin i mzasını taşım aktadır ve H aussma n n ' ı n
Aksaray'ın Planı. bahsetmişti. 32 "Arııları"nda b u tür bir katkıdan hiç balıis yoktur.
Bu semtin başlıca arteri olan Aksaray Bkz. Haussnıarın ( 1 893).
Caddesi'nin önemini vurgulamak için Sto- 35 Ergin'in Mecelle'sinde verildiği şekliyle, l , s. 345 .

46
büyük yangınını gördü . Eminönü'nün
batısında H ocapaşa semtinde başlayan
yangın, kısa zamanda doğudan esen rüz­
garın etkisiyle birkaç yöne yayıldı . Güney­
de Marmara Denizi, kuzeyde Haliç, Ba­
tı'da B ayezid Külliyesi, ve doğuda Aya­
sofya ve Sultanahmet Camü aksı içindeki
27 çok geniş bir alan otuz iki saat içinde yer­
le bir oldu. 36
Hocapaşa yangınının boyutları ( "harik­
i kebir" [ büyük yangm] olarak da bilinir)
hükümeti asırlardan beri süregelen bu afe­
te bir çözüm bulmaya zorladı. Bu çözüm
devrim yapacak bir alternatif değil, Musta­
fa Reşid Paşa'nın l 836'da koyduğu temel
çerçevenin ısrarla uygulanmasından iba­
retti. Meclis-i Ahk:am-ı Adiiye'nin hazırla­
dığı bir lahiyada sorun, daha l 8 30'larda
tanımlanan iki konu çevresinde özetleni­
yordu: yapı malzemeleri ve sokak dokusu­
nun durumu. Birinci öneri eski bir temayı
tekrar vurguluyordu, yani ahşap malzeme­
yerleri demekti. Öte yandan, yeni uygula­ 27) Hocapaşa
nin kolaylıkla alev aldığı ve bu nedeılie ka­
malarm gayrimenkul değerlerinde yarata­ yangınının
girin tercih edilmesi gerektiği . İkinci ola­
cağı artışın, arsa kaybından doğacak zararı yayıldığı alan.
rak, sokaklar alevlerin yayılmasını kolaylaş­
karşılayacağı umuluyordu. "Tarla kuralı"
tırıyordu. Sokaklar, "inişli çıkışlı, dar, çar­
uygulamalarınlll dağuracağı ihtilaflara çö­
pık dehlizler" olarak tanınlianıyor, bu du­
züm bulmak üzere yeni bir komisyon ku­
rumun itfaiye araçlarının girmesini, sokak
ruldu. l3u komisyona Islal1at-ı Tmuk Ko­
sakinlerinin kurtarılmasını zorlaştırdığı
misyonu [Yolların Islahatı Komisyonu ]
vurgulanıyordu . Sokak dokusu polis deı�e­
( ITK) adı verildi ve bu yeni kmuluş 1 869
timini de imkansız hale getiriyordu : " Is­
yılma kadar verinili ve şevkle çalışarak ge­
tanbul'da polis hizmeti sağlamak, büyük
. niş çaplı bir, kent planlaması ve inşaa tı
bir ormanı denetlem eye b enzıyor. " 37 .. .. ..
programını yuruttu. 39
Bu sorwliara çifte çözüm önerilm ek­
ITK'n i n yetki ve so ru m l u l u klar ı n ı
teydi: sokaklarm düzenlenmesi (yani ge­
açıklayan nizarnname Takvim-i Veka­
nişletilmesi ve düzleştirilmesi) ve ahşaptan
yi'de ve İstanbul'un yabancı dillerde çı­
kagire geçilmesi . Ayrıca sokaklarm geniş­
kan gazetelerinde yayınlandı . 40 B u ni -
letilmesiyle yapı malzemelerinin nakliyesi­
nin kolaylaşacağı ve bu nedeılle inşaat ma­ 3 6 Ergin, age, 1 , s. 1 3 1 3 .
liyetlerinin düşeceği belirtiliyordu. 38 3 7 B BA İ rade, Meclis-i Vala n o . 24667. B ıı resmi
Bu aşamada daha sonra 1 8 8 2 kanu­ açıklama Mumford'un III. Napoleon dönemi Pa­
ris'i hakkında söylediklerini hatırlatınaktadı r.
nunda yer alacak olan " tarla" kuralına
Mumford'w1 görüşüne göre Haussmann'ın geniş
benzer bir uygulama gündeme getiriliyor caddeleri, Ortaçağ'dan kalma Paris sokaklarında
ve on veya daha fazla hanenin yandığı du­ askeri denetimi kolaylaştırmak için tasarlanmıştı.
·

(Mwnford [ 1 970), s. 96).


runliarda yerıiden parsellenme zoruıliu kı­
38 BBA, İrade, Meclis-i Vala, no. 24667.
lırııyordu . Bu uygulama hane sahiplerinin 39 BBA, İrade, Meclis-i Vala, no. 24667.
yangın öncesi durunliarına göre mağdmi- 40 BBA, İ rade, Meclis-i Vala, no. 24895 .

47
Nuruosmaniye Caddesi olarak belirlendi. Z�
Ana caddelerk ayıu zamanda inşa edilecek
üçüncü bir sokak ağında ise, konum ve
önemine göre , 1 1 ,5 0 metre, 9 metre ,
7,60 metre ve 6 metre genişliğinde sokak-
lar oluşturulacaku. 44
ITK'nin tamamladığı projelerin boyut­
ları 1 6 . yüzyıldan beri imparatorluk tari­
hinde görülmemiş çaptaydı ve hükümete
komisyonun çalışmaları hakkında düzenli
bilgi veriliyordu . 4 5 B u aşamada 1 8 66,
1 868 ve 1 869 yıllarında düzenlenmiş üç
rapordan Hocapaşa'nın yeniden inşasını
izleyeceğiz.
1 866 Raporu: Bir yıldan kısa bir za­
manda ITK toplam uzunluğu 3 .420 met­
reyi bulan bir sokak ağını tamamlamıştı.
Bu sokaklar, ilk nizamnamede öngörülen
üç tip sınıflandırmaya göre yapıldı. Ancak,
bu sınıflandırma yııkarıda da sözü edilen
1 863 Turuk ve Ebniye Nizamnamesi'ne
zaınname, komisyonu Hocapaşa'dan Di­
28) Hocapaşa uygun olarak yeniden düzenlendi. İlk sını ­
yangınından vanyolu, Kumkapı ve Beyazıt'a kadar ya­
sonra fı oluşturan "büyük caddeler" 1 9 metre
nan bölge lerde ve düzenlem eye gerek
düzenlenen
görülen diğer ( yanmamış ) bölgelerde �e 1 5 ,20 metrelik iki alt gruba ayrılıyordu.
ana caddeler. Ikincisi ise "orta caddeler" suufi.ydı ve o
yetkili kılıyordu . 4 1 Böylelikle her ne ka­
da 1 1 ,50 metre ve 7,60 metre olmak ü ze­
dar yangınd a tahrip olmuş bölgeye ön­
re iki alt birime bölünüyordu. En son ola-
celik tanınsa da, I T K bütün kentteki
çağdaş planlama çalışmalarından sorum­
luydu. 41 I slahat-i Tumk Komisyonu Vezai� Mebyun Ta­
.
limatnaıne, madde ı , Ergin, age, ı , s. 995.
Genel politikaları oluşturan dokuz kişi­ 42 Komisyon azaların listesi için bkz, Ergin, age , l, s.
lik heye t teknokratlardan değil, yüksek 933 .
rütbeli hükü met memurları ndan seçilmiş ­ 43 Islahat-ı Tmuk Komisyonu, madde 2 Ergin, age,
ti . 42 Kom isyo nun çizdiği yol uyarınca ı , s. 995 içinde.
44 lslal1at-ı Turuk Komisyonu, madde 3 , s. 995 . '
"ebniye memurları" unvanını taşıyan hü­
45 Komisyonun ilk fonları saray ve hükümet bütçe-
kümet mühendisleri, Hocapaşa'daki yeni lerinden karşılandı . İkinci derecede bir kaynak
sokakları üç sınıfa ayıran bir nazım plan akışı, sahipsiz veya yeni planlamadan sonra arta
düzenlediler.43 Ana arter olan Divanyolu kalan parsellerin satışından sağlandı ( Ergin ,
[ 1938], s. 42) . Birçok durumda bu kaynaklara ek
1 9 metre genişliğinde olacaktı. ikincil ar­ ldi .
�larak hükümet sübvansiyonu gündeme ge
terlerin 1 2,20 metre genişliğinde olmaları Orneğin, San1atya ve Balat'ta yangından yeni çık­
öngörülüyordu. Bunlar, Sirkeci iskelesini ıruş mahalleterin acilen yeniden yapılması söz ko­
nusu olup, masraflarda beklenmedik bir m aliyet
Babıclli'ye bağlayan Aziziye Caddesi, Babı­
artışı göri.üünce hükümetin ı 8 67'de bu açığı ka­
ili'den Divanyolu'na uzanan Mahmudiye p a t m as ı i s te n d i ( B BA, İ rade, D a h i l iy e , n o .
Caddesi, kuzey-güney eksenini oluşturan 4 ı 2 ı 6 ) . Bir ana arter veya hükümet binası söz
konusu olduğunda hükümet bütçesi devreye so­
ve Divanyo l u ' n u Kadırga'ya bağlayan
kuldu. Ö rneğin, Babılli'nin duvarlarının yeniden
Kumkapı Caddesi ile Nuruosmaniye Ca­ yapılınası hükümetçe karşıJandı ( B BA, İrade, Da­
mii'ni Mahmudiye Caddesi'ne bağlayan hiliye, no. 4ı216).

48
rak da 6 metre genişliğinde "yan sokak­ yen bu raporda ITK, gelecekteki projeleri­
lar" geliyordu. 46 ni açıklıyordu. 1 866 raporunda yer alan
Topoğrafya ve mevcut binalar da plan­ en acil sonuılar çözüLnüştü. Komisyonun
lamayı e tkilemişti . Engebeli arazide yer başarısı 1 868 raporlll1da çok dal1a büyük
alan Sirkeci ve Cağaloğlu bölgelerinde ölçekli planlama projelerine girişilmesine
birçok amt eser, cami ve kagir bina vardı . yol açtı ve adeta bütün kent ITK'nin faali­
Yeni sokalc düzeni, tarihi binaları korur­ yet alanına dönüşürken komisyonun so­
ken aynı zamanda arazinin engebelerine mmlulukları düzenli bir ulaşım ağı kurul­
de uymak zorunda kaldı . Örneğin arazi ınası amacının ötesine geçti . ITK başlıca
koşullarının dayattığı iki büyük kıvrım anıtların etı·afiru açarak ön plana çıkınaları-
Aziziye Caddesi'ne dahil edildi . Aziziye 111 sağladı. Önerilerden bir diğeri ise Aya­
Caddesi'nin batısındalci Hamidiye Cadde­ sofya Camii ve Süleymaniye Külliyesi 'ne
si ve onunla kesişen diğer iki cadde, yan­ bitişik ahşap evlerin yıkılarak bu aıutların
gından kurtulan Mustafa Ağa Medresesi temaşasına engel olan tmsurların ortadan
ve iki küçük camiyi yıkımdan kurtaracak kaldırılması yönündeydi. 5 ı B u fikir o yıl­
şekilde tasarlandı. larda Avrupa'da geçerli olan kentsel koru­
Yol yapuruna paralel olarale altyapı inşa­ ınacılık kavranundan, özellikle de Hauss­
atı da sürdürüldü. Mahmudiye, Nuruos­ ınaıın'daı1 ödünç alınmıştı. Haussmaım'a
m an iye ve Kumkapı caddelerinin altına göre, anıtlar diğer yapılardan soyutlandık­
toplam 2 .660 metrelik kanalizasyon boru­ larında i htişam kazanı rlardı . 52 Hauss­
su döşendi. 47 maıın'ın kuralları en katı şekilleriyle uygu­
Komisyon ayrıca bölge sakinlerinin ev­ lanınamakla birlikte, Divanyolu'nun ge­
lerini ve dükkWarııu tuğladan yapmaları­ nişletilınesi sırasında olduğu gibi, ITK ta­
na yardımcı oldu. Daha önceki devirlerde rilii değeri olaı1 yapıların korunınasım he­
sürekli yasaklanmasına rağmen ahşap inşa­ defledi . 53
atta diretilınesinin nedeni ekonomikti, zi­ Divanyolu'nun öngörülen genişliği 1 9
ra tuğla ve çiınentoya uygulanan vergiler metre ol duğundan, iki tarafında geniş
bu malzemeleri geniş kitlenin ulaşamaya- . çaplı yıkım çalışmaları gerekmekteydi. An­
cağı kadar pahalı kılıyord u. B u sorunu cak İstaı1bul'un bu en eski ana arteri bo-
çözmek üzere, ITK tuğla ve çimento üre­
ten bir fabrika kurdu ve evlerini yeniden 46 Ergin, age, ı, s. ı oo ı .
inşa etınek üzere tuğla ve çimento satın 47 age, ı , s . ı002.
alanlardan vergi alınmadı. ITK'nin fabri­ 48 age, ı , s. ı 002.
kasın dan almdığı takdirde, 1 00 tuğla, 1 35 49 BBA, İrade, Meclis-i Vala, no. 24866.
kuruşa, yani normal piyasadan 1 1 5 kuruş 50 Ergin, age, ı, s. ı002.
daha ucuza geliyordu. Çimentonun fiyatı 5ı age, ı, s. ı 006.
ise kantar başına 9 kuruştan 5 , 5 kuruşa 52 Haussınaıın ( ı 893), 3, s. 2 8 - 29 .
dü şürüldü . 48 Ö zel fabrikaların ürettiği 53 ITK'nin tarilli eserlerin konınması konusunda bir
duyarlılığı olmuşsa da bunu sistemli bir biçimde
tuğla ve çimentodan alın an vergiler de
yaptığı söylenemez. Amt korumasının sistematik
kaldırıldı. 49 Ulaşım maliyetlerini düşür­ bir düzene oturması elli yıl sonra gcrçckleşecekti.
mek üzere stratejik noktalardili yolların � 9 ı 7'de Müze-i H ümayun Müdürü Halit Bey'e,
yapı111111 a öncelik tanmdı . ITK'nin görü­ Istanbul 'tm ve imparatorluğtm sııurlan içindeki ta­
rilıi eserlerin ve "pitoresk" mekfuılarm konınınası­
şüne göre Sirkeci iskelesinin Aziziye Cad­ na yönelik bir komisyon kurması görevi verildi.
desi yoluyla Babıa.Ji'ye bağlanması, inşaat Başkentten başlayarak, mühendisler ve nıirnarlar­
m alzemelerinin nakliyesini kolaylaştıra­ dan oluşan bu kanıisyan amt eserlerin bir envante­
rini çıkaracak, onların korunma ve bakımına çalışa­
caktı. 5 °
caktı. Amaç eğitici olduğu kadar nıristikti ( " Sa­
1 86 8 Raporu: Bir önceki raporu izle- ıtve-garder... " [ ı 9 ı 7 ], s. 8 0- 8 ı ).

49
tantirrus Sütunu'nun tarihsel önemi üze­
29) l900'lerde
Divanyolu. rinde fazla durmadıysa da, B atılı bilim
Yolun sağında adamlarının kentin Bizans geçmişi konu­
kesilmiş sımdaki duyarlılıkları bu kararın alınışında
kubbesiyle
Çemberlitaş
komisyonu etkilemiş olmalıdır. 55 Anıtın
Hamarnı, çevresini açmak için sadece evler değil ba­
.
Konstantinos zı dükkanlar, bir h anın ve Çemberlıtaş
Sütunu
(Çeınberlitaş)
Hamarnı'nın ( 1 5 8 3 ) bir kısım da yıkılmış­
ve Atik Ali tı. 56 Çemberlitaş Hamarnı'nı n kesilmiş
Paşa Camii kubbesi ITK'nin Divanyolu'ndaki faaliye­
görülüyor.
tinin işareti olarak günümüze kadar gel­
miştir. Komisyonun önerisi on adet üç
katlı yeni ticaret merkezi kurulması yolun­
daydı . Bu yeni dükkanlar "yakışıklı " ve
"nümayişli" bir çevre yaratacaklardı . 57
Çemberlitaş'ın karşısında yer alan Atik
Ali Paşa Külli yesi, 1 5 . yüzyıl klasik dönem
öncesi Osmanlı mimarisinin nadir örnek­
lerindendir. İlk şekliyle külliye, cami, ima­
yunca yer alan anıdarın çokluğu, bu çalış­
ret, tekke ve medreseden oluşuyordu. Ca­
maları zorlaştırclı ve ağır ilerlemesine ne­
mi ve medrese anıtsal unsurlardı. Divan­
den oldu.
yolu'na taşmaması için medresenin bir bö­
Bir zamanlar elips şeklindeki Constan­
lümü kesildi ve ayrıca kapısı geriye çekil­
tinus Fonunu'nun merkez noktasını oluş­
di. 58
turan Constantinus Sütunu (Çemberlitaş)
1 659'da inşa edilen ve medrese, kü­
Hocapaşa yangınına kadar yoğun bir yapı­
tüphane ve türbeden oluşan Köprülü Kül­
laşmanın arasında gözden kaybolmaktay-
. ·ı· liyesi'nin türbesi Divanyolu'na taştığından
clı. Bu anıtın acıldı halini I ngı ız seyyah
söküldü ve genişletilen Divanyolu'na pa­
Julia Pardoe, 1 839'da yazdığı seyahatna­
ralel olarak bugünkü yerine yerleştirildi. 59
mesinde şöyle anlatır:
B öy l e l i k l e c a d d e n i n ö b ü r t a r a fı n d a
..
. . . arutın guze ili gı tamaıncı1 yok olm uştu r, zira
v .
1 840'ta inşa edilen I I . Mahmu t Türbe -
hemen birişi ğinde mi.itemadiyen çıkan yaııgınlarda si'ni tamamlıyordu.
.
enıne boyun a çatlanuştır ve etrafı na d jkkatle sarı J -
. .
mış çemberl er sayesınde ayak ta d u rab ilm ektedı r.
. 54 Pardoe ( ı 839), s. 1 18 .
Sütunun kaidesi on metre enillde olup, ınşası esna �
sında içine Kutsal Haç'taıl parçalar kon m uştur .kj 55 B u konularda 1 9 . yüzyılın başlarında çıkan eserler
bu sebeple mukad des bir ziyaretglli haline gelrruş- arasında J. Von Hammer'in Constantinopels und der
. .. ·
Bosporus ( Peşte, ı 822) ve C . Andreossy'nin Cons­
tır. Ü nünden geçen her atlı atmd aıı merek d u.a' et-
V

meden geç mez. Ama Müslümarılaı·, sütıınun sag­ tMıtinople et le Bosphore de Trace ( Paris, ı 828) adlı

laın taş örgüsünün altu1da yataıl emaııetlerin yarat­ eserlerini saymak gerekir. ı 870'1erde yayımlanan
bazı eserlerin hazırlığı ı 860'1ı yıllarda başlanuş ol­
·� tığı mukaddesiyatı fark etınezler, bu sebeple sütu­
::E malıdır. Btmların arasında en bilinenleri şımlardır:
:z: nun her cihetiıu süfli ve çirm evlerle doldurmuş­
u.ı P.A Detluer, Der Bosporus ımd Constantinopel (Vi­
...J larmr. Bu eşsiz abideyi asar-ı atika tiryakjjeri aııcak
:z:
u.ı yana, ı 873); W. Salzenberg, Altchristhichte Bau­
N bir cepheden layıkıyla temaşa edebilirler. 54
•::> denkmaler von Constantinopel (Berlin, ı877); F.W.
c
:z: Unger, Q;teller der Byzantinischen ICunstgeschichte
::ı 1 865'te Hocapaşa yangınında çoğu ya­
:z: (Viyaı1a, ı 878).
::ı
"'
::ı
nan bu "süfli" ve "çirkin" evlerin geri ka- 56 Ergin, age, ı, s. ı 007.
:.<
c 29 lanı da yıkılarak sütunun çevresinde üçgen 57 age, ı , s. ı 008.
ı:ı

z biçimi nde küçük bir alan ( Çemberlitaş 58 age, ı, s. ı 009.


t;l Meydanı ) açıldı. Her ne kadar ITK, Cons- 59 Koçu ( 1968 ), s. 4625 .

so
At Meydanı'nın kuzey sının, bir diğer tın vereceği türdendi . Paşa, gelenekçi mu­
30) Ayasofya'mn
1 5 . yüzyıl yapısı olan Piruzağa Camii 'ne haliflerine, bu yapılan hayırlı işlerin kesin­ kubbesinden At
sonradan eklenen bazı binalar tarafından likle ölülerin ruhwm şad edeceği cevabını Meydaru'nın
30 kapatılmıştı . Bu binalar yıkılarak, Divan­ verdi. 62 Sadrazarnın onayıyla, Atik Ali Pa­ göri.iııiişü,
l900'1er. Sağda
yolu ile ( bu tarilıte artık iftiharla "cadde-i şa ve Sinan Paşa hazİrelerinin bir kısmı Divanyolu'nun
cesim" tabir ediliyordu) At Meydanı'nın Divanyolu'na dallll edildi. başlangıcı ve
daha bariz bir noktada kesişmesisağlan­ 1 869 Raporu: İstanbul şehremini ve Firuzağa Camii,
ön planda yeni
clı. 60 Ayru zamanda Piruzağa Camii de or­ ITK' nin belki de en etkili ismi Server ekilmiş ağaçlarıyla
taya çıkarıldı. Efendi bu üçüncü raporu bizzat yazmış­ Ayasofya Meydam
Çok tartışma yaratan bir uygulanıa da tı. 6 3 Şehremini, o zamana kadar ITK'nin göri.üi.iyor.
yol açmak uğruna hazirelerin tahrip edil­ tamamladığı projeleri anlatınış ve gelecek­
mesi oldu. Hazireler, cami ve ki.illiyelerin te yapılması öngörl.Uen işleri haritada işa­
bir parçası olduklarından kentin her yerine ret ederek sıralamıştı. 64 Bir kez dalıa "tan­
dağılmışlardı ve çoğu malıailelerin ortasın­ zimat-ı belediye" , komisyon tarafından
dayclı. Kent dokusumın düzenlenmesi ka­
rarı beraberinde kaçınılmaz bir ikilemi ge­ 60 Ergin, age, 1 : 1 009.

tiriyordu: bu mezarlıklar taşınmalı mıydı, 61 Bu suçlama sanki Haussmann'm ınezarlıklarla ilgili


kent tasarınu ilkelerine bir referansınış gibi algıla­
yoksa inşaatlar üzerlerine mi yapılmalıydı? nabilir. Oysa, "frenkperest" deyimi halk ağzında
Her iki seçenek de İslam cemaatinin Batılı değerleri benimseyip İslami değerleri hiçe
sayan kişi anlamında kullanılmakta ve özel olarak
dini hassasiyetine aykırıydı. Bir aşamada
Fransızlara karşı bir tavır belirtmemcktcdir. Ayrıca,
Sadrazam Fuad Paşa, ölülere saygısızlık ITK'nin ınulıaliflcrinin Haussmann'ın çalışınaları
ettiği gerekçesiyle, "frenkperest"likle suç­ hakkmda bu denli aynntılı bilgi sahibi olmalarına
da pek ihtimal verilmez.
landı. 6 l Fuad Paşa'run kendini savtınması
62 Koçu, age, s. 4625 .
ise her ne pahasına olursa olsun modern­ 63 BBA, İ rade, Dahiliye, no. 4 1 2 1 6.
leşmeyi savtınan Batılılaşmış bir bürokra- 64 Başbakanlık Arşivi'ndc bu haı·itayı bulamadım.


İstanbul tarafında ise, düzensiz bir yapı
blokunun yıkımı ile Divanyolu B eyazıt
Meydanı'na bağlanmış ve böylelikle Di­
vanyolu'nun genişletilmesi projesi tamam­
lanmıştı. Düzenlenmiş şekliyle Divanyolu
yaya kaldırımları olan bir araba yoluydu;
Server Efendi'nin mutlu ifadesiyle, "aynen
Avrupa şehirlerinde yapılan usul ü zere"
düzenlenmişti . 67 D ivanyolu'nun doğu
ucunda Ayasofya'ya bitişik binalar yıkılıyor
ve önünde bir meydan oluşturuluyordu. 31
Server Efendi'nin en az önem verdiği
konu ise yol yüzeylerinin tamiriydi. Her
ne kadar yanınış mahallelerde yolların içler
belirlenen genişletme ve güzelleştirme il­ acısı halinden söz etse de tam olarak han­
3 1 ) Ayasofya
Meydanı, 1 9 1 0 keleri ile uyum içinde olmalı ve aynı he­ gi bölgeleri kastettiği aniaşılamamaktadır.
civarı. defleri gözetmeliydi. 1 869 Raporu'nun genel havasından anla­
Bu raporla daha önceki raporların ara­ şılan, ITK'nin başlıca hedefinin Avrupa
sındaki başlıca fark, Hocapaşa yangııunın üslup ve beğenisine göre kente amtsal bir
sözünün dahi edilmeyişidir. RapQrun ken­ hava vermek olduğuydu. Yangından zarar
dine koyduğu ana hedef, "İstanbul'un gü­ gören malıalldere hizmet götürmek ise
zelliklerine güzellik katmak"tı. Haliç'in ikincil bir amaçtı. ITK, Hocapaşa Mahal­
kuzey yakasında yapılması gereke rılerle ra­ lesi'nin yerıiden inşası yerine, artık yüksek
poruna başlayan Server Efendi için, Hoca­ prestijli semtlerde Avıupai arterierin yapı­
paşa yangını ve bölgesi artık geride kal­ mını hedefliyordu. Yaklaşık bu tarillierde ,
mıştı . 1 869'da, komisyon dağıldı. 68 Buna rağ­
men, 1 86 5 ile 1 869 arasındaki dört yıl 1 9 .
Dolmabahçe ve Çırağan sarayları böl­ .
yüzyılda Istanbul'un şahit olduğu e n yo­
gesinde yol şebekesi daha önceden ıslah
ğun kent planlaması dönemiydi. ITK Ha­
edilmişti . Ancalc, padişah Dolmabahçe'ye
liç'in iki yakasında başlıca arterleri oluştur­
taşııunca Tophane yamaçlarındaki yolların
muş, en önemli amtların çevresini açmış
düzenlenmesi aciliyet kazandı . Ayrıca,
ve geniş çaplı altyapı çalışmalarnn tamam­
Server Efendi Dolmabahçe Camii'nden
lal11lş tı. 69 Islahat-ı Turuk Konıisyonu' nun
Kabataş'a kadar salıili izleyen 1 5,20 metre
hizmetlerinin izleri bugünün İstanbul'un-
genişliğinde bir yol yapı1111 nı önerdi. Bu
düzenleme ile rıhtl1111 kullanan kayıkçılar
65 BBA, İrade, Dahiliye no. 4 ı 2 ı 6.
Çırağan Sarayı yakııunda yeni bir mekana 66 Ergin'e göre bu Boğazkesen Caddesi'dir (age, ı ,
taşınacak ve böylece "nefı.s ve cüsam bir s . ı o ı4).
bahçe" yaratılacaktı . 65 Server Efendi'nin 67 BBA, İ rade, Dahiliye no. 4 ı 2 ı 6. Server Efe n ­
eti'nin kafa yapısı b u tanımda açıkça görülmekte­
Haliç'in kuzey yakasım ilgilendiren son
dir. Server Efendi St.Petersbu.rg ve Paris Sefaretle­
projesi ise Tophane'den Avusturya Sefare­ rinde ı 854 ilc ı 859 yıllan arasında görev yapmış
ri'ne giden yolların genişletilmesiyle ilgi­ ve bu kentlerin kabuk değiştirmesini yerinde izlc­
mişti ( Rosentl1al [ ı980], s. ı46).
liydi. Server Efendi'ye göre, sahilden Pe­
68 Ergin, age, ı, s. ı o ı 3 .
ra'ya uzanan bu güzerglli, İstanbul'a ge­
69 İ stanbul'un ayıu ölçekte bir kent planlamasııu gör­
lecek yabancı bir ziyaretçinin ilk izienim­ mesi için ı950'leri beldemesi gerekecektir. Ancak
leriıli oluşturacağından özellikle öne mliy­ bu dönemde yapılanlar dal1a kapsamlı bir bütçe sa­
yesinde gerçekleştirilmesine karşın, tarihi dokuya
di. Batılı gözlere hoş görünmek, böylelik­ ve kent topoğrafyasma çok dal1a boyrat ve acıma­
le bir tasarım kriteri oluyordu. 66 sız bir anlayışla yaklaşılmışnr.

52
3 2 ) 1 870 Pera
yangınının
yayıldığı alan
(alttaki harita).

33) 1870 Pera


Nazun Plaıu.

da dahi görülmekte ve tarihçi Osman Nu­ 1 870 Pera Yangını ve Nazım Plan
ri Ergin'in tartışmalı saptaması olan "Ho­ Haziran l 870'te, Pera'da "harik-i ke­
capaşa Yangıru İstanbul'a felaketten ziya­ bir"de üç binden fazla bina yandı. Taksim
de saadet getirmiştir" ifadesini bir anlam­ civarındaki . Feridiye Sokağı'ında bir evde
da doğrulamaktadır. 70 çıkan yangın, güçlü rüzgarın etkisiyle batı-
ya doğru yayılarak, Tarlabaşı, Taksim ,
Cadde-i Kebir ve Galatasaray semtlerini 32
tahrip etti. 7 l
Metin yarattığı sormılara çözüm btılma-
ya çabalayan hükümet, mühendis ve ınİ­
marlardan oluşan bir komisyon kurarak, bu
semtin yerıiden inşası için en verimli yön­
temleri saptamaya girişti . 72 Komisyonun
ilk ürünü çok iddialı ve mali açıdan gerçek-
çi olmayan bir "yeni şehir" ( nouvelle ville)
projesi olmuştur. 73 Tasarlanan proj ede
yangın yerlerinde caddeler, geniş meydan­
lar, tiyatrolar ve oteller gibi modern yapılar
öngörülüyordu . Uygulanunın gerektirece­
ği devasa yatırımları göze alamayan hükü­
·�
met, projede değişiklikler talep etti . Ko­
misyon tarafından hazırlanan ikinci projede 3 3

,p
A
anıtlar ve meydanların pek çoğundan vaz-

70 Ergin, age, 1 , s. 1 3 1 0 . �
o
71 age, l , s. 1 3 1 4. A
f-<
72 Rosenthal, age, s. 1 8 6 . z
73 Bu planı Başbakanlık Arşivi'nde bulamaclım. �

53
34) 1 8 50
Ayvansaray
Planı.

35) 1 870
Ayvansaray
Planı.

geçildi. Buna ek olarak öngörülen cadde satacağı için de eleştiriliyordu . 'Projenin


genişlikleri 20 metreden 1 1 ,50 metreye ve muhalifleri, sadece Hammalbaşı, Tiyatro
1 2 ,20 metreden 9 metreye indirildi . 30 ve Deveux caddelerinin onarımıyla yetinil­
metre genişliğinde öngörülen Tarlabaşı mesini öneriyorlar, geri kalan bölgelerin
Caddesi dahi 20 metreye, yani Divanyo­ zaten yeterince düzenlendiğini savLUmyor­
lu'nun boyutlarma indiriüyordu. 74 lardı. 76 MiHk sahiplerinin şikayetlerini ka­
Ancak ilk projede yer alan iki meydan bul eden hükümet projeden vazgeçti. Sa­
korun muştu . Yedi arterin birleştiği ana dece sakinierin önerdiği ana caddeler ye­
meydan bir mıknatıs görevi yapacaktı. Ge­ niden yapıldı .
niş Tarlabaşı Caddesi ve onun batıya doğru Bu proje gerçekleşseydi Pera ne gibi
uzantısı olan Tozkoparan Caddesi ( ikisi de değişiklikler geçirecekti? Tarlabaşı Caddesi
bu aşamada Cadde-i Kebir'den daha geniş ve onun uzantısı olan Tozkoparan Cadde­
tutulmuştu) ve Taksim'de " Place d'Ar­ si Pera'nın amtsal omurgasını oluşturacak­
mes"dan geçerek Ayazma Caddesi'yle bir­ larından, Cadde-i Kebir ikincil bir arter
leşeceklerdi. Böylelikle Pera'nın merkez konumuna gelecekti. Kalabalıkları uzun
ekseninin kuzeye doğru, "yeni şehir"in ve dar Cadde-i Kebir'den başka yerlere
merkezine çekilmesi öngöriU üyordu. Yan­ kaydırmak aslında fena fikir değildi. An­
gın öncesi "eski şehir"e oranla sokak alam cak, l 870'lere gelindiğinde İstanbul'un
83.220 metre kareden, 143 .070 metre ka­ en güzel Avrupai binaları bu cadde üze­
reye çıkarılıyordu. 75 Ancak, plamn bir cid­ rinde sıralarimıştı. Bunun dışında bir anıt­
di sorunu vardı : Bölge arazisi nin engebe li sal şeridin yaratılması ne parasal açıdan
özellikleri göz ardı edilmiş, bütünü düz bir mümkündü ne de savunulabilirdi.
alanmış gibi ele alınmıştı. 1 870 projesi Pera'da iki meydan tasar­
Genişletilen caddelerin arsalanm daral­ ıayarak bu bölgede bir diğer köklü deği-
tacağından korka n mülk sahiple ri, ikinci
plana şiddetle itiraz ettiler. Ayrıca, uzun 74 BBA, İrade, Dahiliye, no. 43001 .
sürecek ve çok pal1alıya mal olacak yapım 75 BBA, İ rade, Dahiliye, no. 4300 1 .
programı bölge sakinlerinin yaşamını ak- 76 BBA, İ rade, Dalıiliye, no. 4335 1 .

54
36) 1 850
Samatya
Plaıu.

37) 1 870
Samatya
Plaıu.

şiklik öneriyordu. B u iki umumi meydan düzenlenmiş rnahallelere rastlamak müm-


yoğun yerleşim dokusuna aslında belli bir kündü . 1 86 1 'de yanan Ayvansaray ve 1 866' 34 , 3 5
ferahlarna getirecekti, ancak burada da to­ da yanan Samatya mahallelerinin yeniden 3 6 , 37
p oğrafya hesaba katılın arn ıştı ve bu ne­ düzenlenrnelerinde bu uygulamalar açıkça
denle projenin yeniden ele alınması gere­ görülebilir. Ayvansaray'da yangından önce
kecekti . Sonuçta sokakların düzenlenmesi 2 1 9 ev ve dükkan çok küçük bloklara ve
için kapsamlı ve yeni bir öneri getirildi . çoğu çıkmaz sokaktan oluşan sık bir sokak
Ancak bu durum adaların yeniden düzen­ dokusuna sıkışrnıştı. Bu evler ve dillan-
l enmesi anlamına gelrniyordu . Haliç'in iki lar, yangın öncesinin arsalannda yüzde 28
y akasında da zaman zaman uygul a n an arsa kaybına neden olan yeni geornetı·ik
planlama çalışmalarında da görüldüğü gi­ plana göre yerıiden yapılmıştı ?? Bir Er-
b i , sokakların ve adaların boyu tlarında meni mahallesi olan Sarnatya'da ise yangm
herhangi bir değişikliğe gidilmeyecekti . yeri Ayvansaray'daki ve kentin diğer yerle-
rindeki kadar yoğun bir yerleşme alanı de-
Küçük Yangınlar: Mahalle
ğildi . Yarımadanın Teodosios Surları'na
yakın olan bu güneybatı bölgesinin özelli-
Düzenlemeleri
İç mahallelerde görece küçük alanları ği nisbeten tenha oluşuydu . ITK Samat-
e tkileyen yangınlar kent dokusunun "ya­ ya'da yangın öncesi dokudan farklı, çok
mavari" düzenlenmesine yol açtı . Bu kap­ daha düzenli ve toplu bir yerleşim yarat-
samda yenilenen mahalleler, birbirle rine tı . 78 Ancak, Ayvansaray'da da görüldüğü
ya da ana arteriere bağlanmıyor, genel dü­ gibi, bu mal1alle ile kentin diğer bölgeleri
zensizlik ortarnında geometrik birimler arasında bağlantı kurulrnarnıştı . Sam at-
o larak kalıyorlardı. Anıt eserlerin bulun­ ya' n ın düz, yeni sokakları çevresindeki
madığı bu bölgelerde "tarla kuralı " katı yollara gelişigüzel biçimde bağlanmıştı .
biçimde uygulanabilrnekte ve ızgara plan Gene de ortaya çıkan sonuç kent planla­
o luşturulabilrnekteydi. Gene de, yangın masında bir modernleşme örneği olarak
öncesi arsaların boyutları ve arazinin to­ değerl endirilmişti . ITK'nin 1 8 6 8 rapo-
poğrafyası sokakların biçimini etkiliyor, ız­ runda Samatya'ıun yeni sokakları: " . . . dün-
gara planlar da çoğu kez kusursuz alamı­ yada en iyi tanzim olunan memleketlere
yordu.
İstanbul yarımadasının birçok yerinde, BBA, İ rade, Meclis-i Vala, no. 20344, 23348.
Galata'nın ise bazı semtlerinde bu yeni
77
78 BBA, İ rade, Medi-i Vala, no. 2498 1 .

55
nan planlama çalışmaları, yangından etki­
lenmemiş ana arterierin ve sahil şeridinin
.ı.:
38) Beşiktaş'ta "'1.
,

düzenleme çalışmalarına paralel yürütül­


1 863 yangınından
sonra küçük ölçekli ::.
müştü . Zorunlulukların dayatmasıyla ve
· _.. ;:
düzenleme.

39) Pangaltı'da ikincil olarak da imaj kaygısıyla girişilen bu


kurulan yeni işler, yangın sonrası düzenlernelerin çapın­
da değildi . Gene de daha büyük ölçek! �
mahalle ve

projelere destek mahiyetinde olan bu çaliş­


Taksim'e
bağlantısı.
malar, en azından başkentin prestijli sem
rinde, dal1a "düzenli" bir imajın oluşmasına
yardımcı oldu . Yeni yolların planlaması ve
yapılması neredeyse tümüyle Haliç'in kuzey
yakasıyla sınırlı kalmıştı; bu da bölgenin ih­
tiyaçlarına ve gelişim çizgisine uygundu.
Haliç'in kuzey yakasında düze nli b ir
büyü me sağlanması yolunda i l k ad ı m ,
1 848 'de Pangaltı'da yeni bir maha lle nin 39
kurulmasına karar verilmesiyle atıldı. 1 9 ·
yüzyıl ortalarında Pera'da nüfus yoğu nluğu
tahan1mül edilmez boyutlara ulaştığından ,
1 848 tari hli bir iradeyle Mekteb-i Harbi ­
ye'nin karşısındaki 272 . 800 metrekarelik
alan ikamet bölgesi olarak yapılaşmaya açıl -
dı. Plana göre 1 5,20 metre genişli ğinde on
ana cadde olacak, bunların iki ya nı n d a ,
başkentte yeni bir kavram olan, 2,3 0 met­
relik kaldırlllll ar bulunacak, ortasın dan da
1 0 ,60 metrelik döşeli bir araba şeridi geçe­
şebi olmak üzere satrançvari ve pek müs­ cekti. 82 Tali sokaklar 6,80 metre gen i şli ­
tekim" olarak tarif ediliyordu. 79 ğinde ve döşenmiş olacak, yanlarında 1 , 1 5
En küçük ölçekte, yangından sonra ye­ metrelik kaldırım bulunacaktı. Su ve kana­
,
niden düzenleme birkaç düz ve daha ge­ lizasyon hatları bütün sokaklardan geçecek
niş sokak kurulması demekti. Beşiktaş'ta inşaatlarda tuğla ve çimento kullanımı zo­
on dokuz yapıyı tahrip eden 1 863 yangını runlu tutulacaktı . 8 3
38 bu küçük ölçekli yeniden düzenleme çalış­ 1 848 iradesinin kapsadığı alan yaklaşık
e
malannın iyi bir örneğidir. 80 Bu semtin 1 8 -20 bloktu. Ancak 1 870'e gelindiğind
yeniden inşasııu emreden irade, burasının sadece on iki blok tamaml aıunıştı. Sonu çt�
Dolmabahçe Sarayı'na yakın, prestijli bir ortaya çıkan mahalle, düzenliliğiyle dikkatı
semt olması yüzünden geniş sokaklar ya­
pıl masını şart koşmuştu . 8 l B una uygu n 79 Ergin, age, l , s. 1 01 3
olarak yeni sokaklar yangın öncesine göre
.

80 age, l , s. 1 322.
çok daha düz ve geniş yapılmış, ancak 81 BBA, İrade, Medis-i Vala, no. 22333.
parsellerin ölçü ve biçimleri değişmemişti . 82
vo n
Yaya kaldırımları ilk defa l 8 39'da He1 � uth p,y-
. nı ) .

nı tasarıya Pangaltı'mn inşasını emreden 1 848


Moltke tarafından önerilmişti (bkz. 5 B olu
ra·
YENI ARTERLER
" are n ,
rilili iradede de rastlıyoruz. l 860'larda n ıti b
İstanbul'da 19. yüzyılın ikinci yarısında­
e ICÜ ·
kaldırımlar bütün ana arterlerde yaygın hale g
ki yangınlardan sonra parça parça uygula-
1
83 BBA, İrade, Meclis-i Vala, no. 3776, 9 3 5 .
çekmekteyse de iradenin öngördüğü iddialı
hedefleri tutturamıyordu . Gene de Pangal­ L.
tı projesi, Taksim'den Şişli'ye doğru büyü­
menin yönünü tayin etti. B öylece, Pe­
ra'dan elçilik sayfiyelerinin buhmduğu Bii­
yükdere'ye uzanan bir omurga oluştu . ,_
o

Altıncı Daire, 1 8 5 8 ile 1 870 arasında


Galata'da bütün yerıiden planlama proje­
lerini üstlendi . 1 8 5 8 'de Karaköy Meyda­
nı'nın açılışı bu semtte yerıi ve yoğun bir
faaliyet aşamasına geçilcliğine işaret edi­
yordu. 1 85 8'lerde Karaköy, giderek öne­
mi artan bir uluslararası ticaret merkezi
olması yüzünden kalabalık ve işlek bir
. ..
.
r
·
.

.
... .ı..

.
semtti . İzdihamı önlemek ve polis deneti­ ...
. .
.
. . .. . ·�
mirıi kolaylaştırmak için Altıncı Daire'ye . ·. '

"heye t - i muntazama"ya sahip bir yeni


meydan yapm ası görevi verildi. Her ne
kadar daha önce bu yoldaki girişimler
mülk sahiplerinin muhalefetiyle karşılaş­
nuşsa da, bu aşamada " w11tınıi menfaat"
isti m laki kaçın ı l m az kılıyordu . Galata
Köprüsü 'nün ayağında yapılan meydan,
m u h temelen O rtaçağlarda kentin "pi­ � Q...
azzetta" sın a ( küçük meyda n ) tekabül
park 1 869'da tamamlandı. 87 Kusursuz bir
eden yerdeydi. 84 40) Taksim
dikdörtgen olan park, simetrik bir yapıda­ Bahçesi'nin
Bu dönemde girişilen bir diğer önemli
ydı ve merkezinde formel beaux- arts Planı. Parkın
proje , Cadde-i Kebir'in kuzey ucunda, solunda kışla
prensiplerine uygw1 düzenlemeler, kenar­
Hıristiyan mezarlıklarıyla kaplı açık bir görünmektedir.
Ianna doğru ise daha gevşek ve pitoresk
alandan başka bir şey olmayan Taksim'le,
motiflerle bezenmişti.
1 848' de ortaya çıkan Pangaltı'nın birleş­
Tamamlandıktan soma Taksim Bahçesi
tirilmesiydi . İlk defa 1 862'de önerilen ve
Pera halkının en gözde gezinti yeri haline
Taksim'le Pangaltı'daki Mekteb-i H arbi­
geldi. 88 De Amicis bu konuda şu gözlem­
ye'yi bağlayan geniş cadde ( tarik-i vaz)
de bulunacaktı : "Pazar öğleden sonraları,
1 869'da tamamlandı. 85 Bu ağaçlıklı arter
kısa bir süre sonra Şişli'ye kadar uzatıldı. park insarılar ve arabalada dolar. Pera'nın
Kamuya açık park kavramı Osmanlı renkli dünyası, bira bahçeleri , kafeler ve
başkentine 1 860'larda girdi . l 8 64'te Tak­ eğlence yerlerine taşar. " 89 Yaz mevsiminde
sim-Pangaltı yolu inşa halinde iken Tak­
84 Ergin ( 1 927)'deki 1 85 8 tarihli bir rapordan alın­
sim'deki Hıristiyan mezarlıklarımn Şişli'ye tı, s. 38; BBA, Cevdet, Belediye no. 5718 İrade
'
taşınmasıyla boşaları alana bir bahçe yapıl­ Dahiliye, no. 27332. ' '

ması düşünüldü. 86 Osmanlı başkentinde 85 BBA, İrade, Meclis-i Vala, no. 2 1 687.
86 Bu tasarının ilk izlerini 1 8 5 3'te mezarlık ların
t ü r ü n ü n i l k ö rn e ğ i o l a n Taksim
kent dışına taşınmas ı tawşma sında görüyor uz
Bahçesi'rıin tamamlanması beş yıl sürdü. (bkz. Irade, Hariciye, no. 4665 ) .
Pera sakinlerinin bu çok reklamı yapılan 87 BBA, İrade, Dahiliye, no. 40886, 4229 1 .
tenezzüh sal1asının biririlmesi için Altıncı 88 Le Moniteur Oriental, 17 Temmuz 1 899.
40 Daire idaresine yaptıkları baskı sonucu 89 De Amicis ( 1 896), ı , s. 97.
Galata'nın yoğw1 dokusu içinde ulaşırnı
kolaylaştırmak amacıyla, 1 863'ten itibaren
Galata Surları ( Kule hariç) yıkıldı ve kaza­
nılan alanlar o dönemin Avrupa kentlerin-
de benzerleri görüldüğü gibi geniş cadde-
ler oluşturmak veya var olanlan genişlet­
mek için ktıllanıldı. Birinci bölümde de gö­
rüldüğü gibi Galata'nın bir Ceneviz mahal-
lesi olara!< bağımsızlığı, 14. yüzyılda Azap­
kapı-Şişhane-Galata Kulesi-Tophane hattı-
nı izleyen surların yapılmasıyla vurgulan­
nuştı . 93 Oysa 1 840'lardan sonra Galata'nın
büyümesi ve Pera'nın gelişınesi nedeniyle, 4 1
surların varlığı bu iki işlek semt arasındaki
ulaşımı büyük ölçüde zorlaştırıyordu.
1 863 tarihli bir iradede surların yarar­
sız ve engelleyici konumu üzerinde duru-
1-lıyor, yıkılınaları emrediliyor ve yıkım sı­
rasında elde edilen malzemenin ve arsala­
rın mezat yoluyla satılarak belediyeye hatı­
rı sayılır bir gelir getireceği savunuluyor­
du . Ayrıca, surların yıkımından kazanıla­
cak arazi, yolları genişletmekte ve çok ih­
tiyaç duyulan yeni binaların yapımında
kullarıılacaktı. 94 Yıkım kararı Pera halkı ta­
rafindan onaylandı. journal de Constanti­
nople'a göre ( 1 864) surlar yıkılınca Galata
"modern bir görünüşe" (physionomie mo­
derne) kavuşacaktı.95
Surların yıkımı l 865'te tamamlandıktan
4 1 ) Galata parkta her öğleden sonra müzik çalı�, İs­ sonra Altıncı Daire bir dizi yeni yol öngör- 42
surlarında bir tanb ul'a turneye gelen Fransı z ve !talyan dü. 96 Batıda, Galata Yenikapı Caddesi ve
kapı. topluluklan operetler oynarlardı.
Parktaki bu atmosferi polis gayet al1lak 90 La Turquie, 1 3 Mayıs 1 890 ve 7 Ocak 1 87 5 .

dışı bulmuş olm alı ki, Müslü man kadınla­ 91 Ergin ( 1927), s. 40.

rının parkta araba içinde veya yaya olarak 92 age, s . 1 60- 1 6 1 .


93 Eyice, "İstanbul", İA, 5:2: 1 2 1 4/ 1 4 5 .
dolaşmalarını yasakla dı . 90 Böylece polis
kentteki Avrupalılar ile yeriiierin yaşa m 94 BBA, İrade, Dahiliye, no. 36789; Meclis-i Vala,
no. 22492.
tarzları arasındaki farklan vurguluyordu .
95 ]oıırnal de Constaııtinople, 5 Kasım 1 864.
Altıncı Daire idaresi bir diğer pitoresk 96 Joıımal de Constatıtinople, 24 Mayıs 1 865 . Yangın
bal1çeyi Tepebaşı 'nda oluşturdu. 9 1 Tepe­ kulesi olarak görev yapan Galata KLtlesi yıkımdan
başı Parkı da Pera halkına hizmet ediyor­ kmtuldu. Ancak kurtulmasının yegane nedeni iş­
levselliği değildi . Kule Galata'nın simgesi haline
du. İstanbul yarımadası ise ilk parlana ka­ gelmişti. 1 9 . yüzyılda defalarca tamir görmesi ken­
vuşmak için elli yıl beklemek zorunda ka­ tin alamet-i farikası haline geldiğine delalettir. Ör­
lacak, l 9 1 4'te şehremini Cemil Paşa (To­ neğin, 1 848 ve 1 8 54 iradeleri çausının tamirini
emretmiştir. Buna ek olarak 1 86 1 tariiili bir başka
puzlu) Topkapı Sarayı dış bahçesini parka irade bütün kulenin tamirini emrediyordu (BBA,
çevirecektir. 92 İrade, Meclis-i Vala, no. 1 2083, 20776).

58
Şişhane Sokak, kuzeyde B üyük Hendek
97 Joı$rnal de Coııstantirıople, l O Mayıs 1 865 ve 2 1
Sokak ve doğuda Boğazkesen Caddesi sur Mayıs 1 865. İstanbul'un batı sınırını belirleyen
hattı üzerine yapıldı. Şubat 1 865'te Mum­ Teodosios Surları'ıun yıkılınası birkaç defu önerii­
diyse de gerçekleşmedi. 19. yüzyıla gelindiğinde
hane Caddesi civarındaki surlar yıkıldı ve surlar harabe halindeydi. Yüzyıllar boyunca gerçek­
Journal de Constantinople'un tabiriyle, leşen bölük börçük tamirat çalışmalan artık hiçbir
Galata'nın "en pis sokağı", "en güzelle­ pratik değeri kalınamış surları korumaya yetmiyor­
. du. 5. yüzyılın surları, modern çağın muhasara
rinden birine" dönüştüriUdü; fahişeler sü­ tekniklerine karşı koyamazdı. 1 84 1 tarihli irade, bu
rüldü, eski püskü ahşap evler yerlerini tuğ­ konudaki genel belirsizliğin iyi bir örneği olarak,
smların bir kısmının tanıi.re muhtaç olduğunu be­
la evlere bıraktı. Journal de Constantinople lirtmekte, ancak konunun araştırılmasını eınret­
M umcular Sokağı'ndaki minarderin "pi­ mekten öteye girmemektedir. (BBA, İ rade, Dahili­
toresk bir h ava"sı olduğunu anlatırken ye, no. 2 1 80 ) . Daha radikal bir çözüm öneren
Sadrazam Mithat Paşa, 1 872'de smlarm yıkılması­
manzaradaki Şark unsurlarına dikkat çeki­ nı önerdi. Çağdaşlaşma merakı bilinen Sultan Ab­

yordu. 97 dülaziz kolaylıkla bu öneriyi benimseyebilirdi. An­


cak, kendilerini "İngiliz asar-ı atika taraftarları"
Bu yıllarda genişletilen ve düzenlenen olarak tamıniayan bir grup, iradenin çıkanlmasın­
diğer iki sokak ise, eski köprünün ayağın­ dan önce müdahale ederek, 1400 yıllık surları kur­
tardı. ("Konstantiniye Surları", Yeni Tasvir-i Ef­
da, Karaköy'den Azapkapı'ya uzanan Yor-
lıdr, 28 Ekim 1 909). Bu müdalıaleden sonra Bi­
43 gancılar Caddesi ve Karaköy'den Topha­ zans surları bir miktar ilgi görd i.i . Ö rneği n ,
neye uzanan Galata Caddesi'ydi . Burada 1 89 1 'de ayrıntılı bir harita çıkarı ldı. ("İstanbul
Surlan Haritası", İstanbul Üniversitesi Kütüphane­
düşüni.U en, Boğaz sahilini H aliç'in üzerin­ si, no. 93550). Alexander Van Millingen'in Byzan­
deki iki köprüye bağlamaktı. tirıe Constantirıople, The Walls and Adjoiııing His­
tarical Sites (Londra, 1 899) adlı eserinin yayınlan­
Bu dönemde Altıncı Daire'nin gerçek­ ması, surlarm korunması yönünde herhalde olumlu
leştirdiği son önemli proje, eski köprüde� etki yapmış olmalıdır. Gene de, surların yıkılabile­
Cadde-i Kebir'e çıkan güzergah üzerinde� ceği düşüncesi ortaya atıldıktan sonra hükümet
köklü onarım projelerine girişmedi. 1906'da Ma­
ki Şişhane Meydanı'dır. Daire'nin 1 8 68 arif Nazın Haşim Paşa'nm teşvikiyle, sudarın bele­
bütçesinde kendisine yeni bir makam bina­ diye tarafuıdan onarunını emreden bir irade çıkarıl­
dı (BBA, İrade, Şehreınaneti, no. 7 Muharrem
sı yapıını için ödenek ayrılmış, bu binanın 1 324/ 1906). Ancak kayda değer bir gelişme ol­
da Pera'ya çıkan sırdarın güney yamacında madı. Ayrıca, 1909'da surlarm yıkınu bir gazete ta­
rafından tekrar gündeme getirildi. Yeni Tası>ir-i
inşası Ö).lgörülmüştü. 98 Şişhane M eyda­ Eflıdr gazetesi, 28 Ekim 1 909'da "Konstantiniye
ru'nın göbeğine oturtulan "Altıncı Daire Surları" konulu başmakalesinde, surlaım hiçbir ta­
Sarayı", o dönemin Paris'inde görülen bi­ rihi, mimari ve savuıuna değerleri olınadığııu iddia
ediyordu. Makale Viyana'ıun Ringstı·asse projesini,
çimleri yansıtıyordu, hatta belki de Place devrini doldurmuş kent surlarıımı yerlerinin değer­
de l ' Etoile'den esinlenerek yapılmıştı . Bu lendirilmesine emsal olarak gösteriyor, geniş bir
cadde, paı·lanıento, "mükemmel ve muntazam" bir
uygulama, ölçeklerdeki farklılıldara rağ­ tiyatı·o gibi yeni oluşumlaı·m surların yerine ikame
men (Şişhane Meydanı'nın çemberi çok edilebileceğini iddia ediyordu . Bu görüş Viya­
daha küçüktü), Haussmanı1'ın kent tasarı­ na'ımı 19. yüzyıldaki iç içe geçmiş daireler şeklin­
deki büyümesini göz ardı ediyordu. Bu gelişme sı­
mı projeleriyle bazı benzeriiider gösterir. rasmda Viyana surlaı·ı şehir merkezinde kalmıştı.
Örneğin, göbeğin en geniş arterinin en İstaııbul'un büyüme biçimi ise tamamen farklıydı
ve ilcinci bölümde de gördüğümüz gibi, kent, batı
göz alıcı yerinde konumlandınlan Altıncı sul'larının dışında gelişmemişti. Bu bölgede surla­
Daire Sarayı, Paris caddekrinde çokça gö­ rın iki taı·afinda da halen bostanlaı· ve tarıın alanlaı·ı
vardı. Viyana'dan çok farklı olaı·ak, buraya bir amt·
ri.U en caddelerin anıdarla noktalanması an­
sal yol yapılması projesinin gerekçesi yoktu. Yaban­
layışına uygundur. 99 Ancak, Paris'teki cad­ cı bilim adaınlaı·ı ve kentin tarih bilinci yüksek şeh­
delerden farklı olarale Şişhane'nin caddeleri remini Halil Bey'in ımılıalefeti sayesinde tasaı-ı, Ye­
ııi Tasviı·-i Eflıdr'm sayfalarmda kaldı.
kentin diğer caddelerinden kopuktu. Bu
98 BBA, İrade, Dahiliye, no. 1 05 1 4 . Topkapı Sarayı
nedenle, Avrupa kent tasarımı projelerinin Kütüphanesi, no. MR7 1 2; Topkapı Saı·ayı Kütüp­
. hanesi, no. YB3858; İstanbul Üniversitesi Kütüp­
taldit edildiği durumlarda sık sık göriUdü­
hanesi, no. 9 1 677.
ğü üzere, benzerlikler biçimsel ve sınırlı 99 Akla ilk gelen Gaı·nier'nin opera binasıyla taçlandı­
olmuştu ( bkz. resim 42 ) . nlmış Avenue de I'Opera'dır.

59
Bir kez daha, sarayları birbirine bağla­
yan Boğaz - Dolmabahçe - O rtaköy h attı
üzerinde dumldu. 101 Bu dönemde, II . Ab­
.
diUhamid'in başlıca saltanat merkezi olan
Yıldız Sarayı önem kazannuştı. Dolayısıyla
yol tamiratı ve düzenleme çalışmaları Yıldız
Sarayı ve Ortaköy bölgesine kaydırıldı ) 02
Aynı dönemde Ortaköy Deresi kurutuldu
ve üzerinden yol geçirildi J 03
Yapılan işler bu projelerle sııurlı kaldı;
Abdülhamid'in saltanat dönenli hayal gü­
cü açısından zengi n , ama uygul am ada
yoksuldu. (Beşinci bölümde göreceğimiz
gibi en iddialı ve ütopik başkent tasarımı
projeleri bu dönemde üretilmişti . ) Kentin
güzelleştirilmesi ve düzenleme çalışınaları
.
Abdi Uhanıid'in uzun saltanat döneminde
ihmale uğramıştı. Kenti güzelleştirıneye
yönelik birkaç cılız teşebbüsten biri 1 878
ile 1 888 arasında şehremini olan Mazhar
Paşa'nın Beşiktaş'ta ve Divanyolu'ndaki
başlıca yolların ağaçlandırılmasını eınret­
mesidir. 1 888 ile 1 904 arasında şehremilli
olan Rıdvan .Paşa döneminde ise yol ya­
pım çalışmalan bazı merkezi güzergahla­
rın döşenmesinden ibaret kalınıştı . l04

SAHiL ŞERiDiNİN TEMİZLENMESİ

istanbul'un en çarpıcı özelliklerinden


biri derıizle olan ilişkisidir. İstanbul'da de­
niz her yerdedir. En bekleıunedik anlarda,
Altıncı Daire'nin 1 870'te lağvedilişin­ en yoğun mahallelerin ortasında derıizle
42) Galata'nın
yeni genişletilmiş den, 1908 'de İlanci Meşrutiyet'in ilanma
caddeleri kadar geçen dönemde yol yapımı faaliyetle­ 100 Beşiktaş'ın muhtelif semtlerindeki sokaklar defa­
larca tamir gördü. Bkz: 1 872 ( B BA, İrade, Dahi­
43 ) l900'lerde rinde belirgin bir azalma görüdü. Kent ge­ liye no. 45789); 1 875 ( BBA İrade, Şuray-ı Dev­
Karaköy' ii nel olarak ihmal edilirken mevcut kaynak­ let no. 1 369, İrade, Dahiliye no. 49663); 1 895
Tophane'ye lar da Beşiktaş ve civarındaki sarayların çev­ ( B BA, İrade, Şehremaneti, no. 3, Recep 1 3 1 3 ) .
resindeki yollara harcandı. l 00 Diğer bölge­
bağlayan cadde. 101 Ö rneğin Dolmabahçe Sarayı'nın önünden geçen
Sağda Nusretiye yol 1 876'da döşendi (bkz. BBA, İrade, Dahiliye,
Camii lerde girişilen işler bölük pörçük ve önem­
no. 50558).
görülüyor sizdi. Aslında, bu dönenıin kent planlaması
1 02 Yıldız Sarayı'nın çevresindeki yolların düzenlen­
adına en önemli etkiyi yaratan faaliyeti mesiyle ilgili olarak bkz: B BA, İ rade, Ş u ra-yı
tramvay hatlarıydı . Tramvay Şirketi'ne Devlet, no. 238 1 ; 1 892 BBA, İrade, Şehreınane­
ti, no. 2 Safer 1 3 1 0; 1 892 BBA, İrade, Şchrema­
tramvay yapma ve işletme hakkı verilirken,
neti, no. 1 , Şevval 1 3 1 3; 1 897 BBA, İrade, Şeh­
belediye gerektiğinde yolları gerıişletmeyi remaneti, no. 2, Muharrem 1 3 1 5 .
ve tamir etmeyi taahhüt ediyordu. Bu ne­ 1 03 BBA, İrade, Şchremaneti, no. 6, Cemaziyelahir
denle sadece tramvayın geçtiği ana güzer­ 1 3 1 0/ 1 892.
gahların düzenlemesi yapıldı. 1 04 Ergin ( 1927), s. 1 73.

60
yüz yüze gelinir. Başlıca yollar ya denizi nınlarda suyla yayalar arasında parmaklık 44) l900'lerde
izle rler ya denize inerler; ayrıca H aliç'.in yoktur. Eminönü
iki yakasındaki tepelerden muhteşem deniz insanla denizin bu ilişkisi İstanbul 'un Ruhtımı. Arka
planda Yeni
ma nz ara lar ı görünü r. 1 9 . yüzyıl plancılanna bir hedef daha ver­
Cami, sağda ise
Deni z İstanbul sakinlerine güzel man­ mişti. Sahil şeridinin temizlenmesi ve dü­ Galata Köprüsü
z a r a l a r s u n m akla kalmayıp, elverişli ve zenlenmesinin üç ana nedeııi vardı. Birin­ görülmektedir.
zevkli ulaşım imkanları da yaratır. Ayrıca cisi, artan deniz trafiği ve ticareti düzenli
deniz başlı başına bir mesiredir, kent sa­ rıhtımlara ihtiyaç doğurmuştu . Yabancı
kin l e ri işe geliş gidişlerinde bir vapurun deniz nakliye şirketleri sık sık sefaretleri
güvertesinde, hem temiz hava almak hem aracılığıyla belediyeye nhtımları yeniden
güzel manzara seyretmek imkanı bulurlar. yapması için baskı yapıyorlardı. İkinci ola­
Aynı zamanda deniz bir pazar yeridir, de­ rak, kamu sağlığına zarar veren koşullar
niz mahsullerinden zerzavata ve giyim ku­ . ortadan kaldınlmalıydı . Üçüncüsü, kentin
şama dek birçok mal kayıklardan salllideki imajının düzeltilmesi gerekiyordu. Sahil
m üşteriye satılır. Deniz kenarındaki kaldı- şeridi , dü zen tutkunu Osmanlı elitinin

61
Tophane salıilindeki kahveler ve metruk
bir bahçe istimlak edilerek geruş bir sahil
boyu yaratıldı. Bu yeru rıhtım meydaruna
inşaat yasağı getirilirken, gerekçe olarak
çevredeki deniz trafiğiilin geruş, açık alan­
lara ihtiyaç duyduğu belirtiliyordu. 1 09
l 8 5 5 'te yabancı sefaretlerden gelen
baskılar üzerine iskdelerin ve lımanın ye­
nilenmesi için çalışma kararı alındı. Lima­
nın bir haritası çıkarıldı ve deniz seyrüse­
feriru düzenleyen bir kararname hazırlan­
dı . Amaç harp gernileri ve ticari genllierin
yaıu sıra şelur hatları vapurlaı·ına kolaylık
sağlamaktı. l l O l 8 5 l 'den sorıra düzenli şe­
gözünde, çok düzensiz, çok pisti, bir
45) 1900'lerde mr hatları vapur seferleriniıı yapılmasının
Tophane ile utanç kaynağıydı.
sahil şeridillin düzenlenmesine büyük kat­
Karaköy Burada söz konusu olan salul şeridi, İs­
arasındaki kısı olmuştu. Bu tarillierde Boğaz köyleri­
rıhtımın tanbul tarafmda Sirkeci'den Balat'a kadar, ne yeni iskeleler yapılmaya başlandı . Be­
yeniden Galata tarafinda ise Azapkapı'dan Topha­ şiktaş ve Dalınabahçe semtlerinde yol ya­
düzenlenmiş ne'ye kadar uzanan ve içine limanı da alan pıım projelerine paralel olarale yürütülen
görünüşü.
bölgeydi. Bu bölge eski ahşap rıhtımlar, çalışmalarda, Daimabahçe Sarayı' nın ta­
dükkfuılar, hanlar ve depolarla işgal edil­ mamlanmasından sonra Dalınabahçe ve
mişti. l 0 5 Gümrük daireleri Tophane ve Beşiktaş'ın rilitımları düzenlendi. Beşiktaş
Sirkeci'deydi . l 840'lardan sonra gelişen rıhtımı 1 8 5 7 ' de tamamen yenilenirken
dış ticaret ve artan nüfus, deruz trafiğinin Dalınabahçe rıhtımı l 864'te yapıldı. l l l
olağanüstü fazlalaşmasına yol açmıştı. Eski İstanbul yakasında ise Sirkeci'den Emi­
44 nhtımlar, giderek artan hacimdeki tic� ri nönü'ne, G�ata Köprüsü'nün güney aya­
malın nakline ya da kent sakinlerilUn Is­ ğına kadar olan bölge, birkaç defa tamir
tanbul Galata Üsküdar ve Boğaz'ın köy- görmüştü . Örneğin, Eminönü rıhtım ı
' '
leri arasındaki gündelik gidiş geliş trafiği- l 848'de geniş kapsamlı yenilerneye tabi
ne cevap veremez hale gelmişti. l 06 tutulurken , Sirkeci'deki Yalıköşkü mevki­
Sallli şeridillin düzenlenmesi çalışmala­ inden, Eminön ü ' ne kadar olan kesim
rııun eşgüdümlü biçimde yürütülmesi için l 8 58'de büyük ölçüde yemden düzenlen-
ilk tasarı l 879'da ortaya atıldı. Bu tarih­
ten önce tamire muhtaç olan iskeleler
10 5 Manu·an ( 1962), s. 93-94.
gündeme geldikçe padişah emirnameleriy­ 1 06 Deniz araçlarının sayısındaki artış için bkz. Dör­
le tamir edilirlerdi. Doğal olarak en kala­ düı1cü Bölüm.
balık noktalar en çok ilgi görürdü. Örne­ 1 07 BBA, İrade, Medi-i Vala, no. 2849, 4276; Dal1i­
ğin, sakinleriıle göre tam bir harabeye dö­ liye, no. 9676, l 040 l .

nen Karaköy nhtımı l 848'de tamir edil­ 1 08 1 8 56'daki kapsamlı inşaat çalışmaları için bkz
BBA, İrade, Dahiliye, no. 23807; ayrıca 1 86 0
mişti . Karaköy'de Gümrük İdaresi'llin ilı­ B BA, İ rade, Meclis-i Vala, no. 1 9 27 1 ; 1 86 1 ,
tiyaçlarıru karşılamak üzere l 849'da ilave B BA, İrade Meclis-i Vala, no. 20480; 1 87 2 ,
bir rıhtım yapıldı , l 07 Bu tarihten itibaren BBA, İrade, DaiUliye, no. 4 5 1 8 8 .

gümrük rıhtımı düzenli bakım gördü. 1 08 109 BBA, Cevdet, Belediye, n o . 3789; İ rade, DaiUli­
ye, no. 7404.
Bazı durumlarda nhtım yapımı parça 1 10 BBA, İ rade, Meclis-i Vala, no. 1 4236.
parça inşaat olmaktan çıkıp bir kent tasarı­ l l l BBA, İ rade, Dahiliye, no. 2 5 1 48, 35 3 1 1 ; Cev­
mına dönüşmüştü . Örneğin, l 846'da det, Belediye, no. 1 775.

62
46) 1 900
yılında Haliç
köprüleri
arasındaki
sahil şerid.i.

di. B u şeridin yeniden yapılmasıyla yetinil­ Bir başka Fransız, Marius Michel'e
meyip, gümrük idaresi için büyük, taş bi­ ( Osmanlı vesikalarında Mişel Paşa olarak
na lar yapıldı. 1 1 2 geçer), l 879'da salili şeridinin yenilenme­
l 863'te belediye özel mülkiyetteki rıh­ si karşılığında bu rıhtımlardan geçen nav­
tımları kapsayan bir nizarnname çıkardı . lwıdan alınan vergiden belli bir yüzde ala­
B u nizamnameye göre deniz kenarında cağı 75 yıllık bir imtiyaz verildi. 1 1 5 Her ne
arazisi olup, rıhtım yapmak isteyenler Na­ kadar Galata'nın yumuşak toprağı inşaat
fıa Nezareti'nden izin alacaklardı. Bu tür çalışmalarını bir hayli yavaştattıysa da,
inşaata ancak "umumi menfaate" zarar ve­ Mişel Paşa'ya l 890'da bir ikinci imtiyaz
r i l m e di ği duruml arda izin veri le cekti . verildi . Bu sefer hükümet, Mişel Paşa'yı
Kentin bayındırlığına özel katkıları teşvik on sekiz ayda bir şirket oluştlU·arak, çalış­
amacıyla, özel mülkiyerlerindeki rıhtıınla­ malarını 1904 yılından önce tamamlaması
rın bir kısmııu kamuya açanlara vergi mu­ için teşvik ediyordu. Mişel Paşa'yla yapılan
afiyeti tanınacalctı. l 1 3 B u girişim, sal1il şe­ anlaşma İstanbııl tarafında Sirkeci ile Un­
ridinin kamu kullanımı amacıyla düzen­ kapanı arasını, Galata tarafında ise Topha­
lenmesind e ilk adımdı. ne ile Azapkapı arasındaki şeridi kapsıyor­
du . Buna karşılık şirkete seksen beş sene
Tünel inşaatını gerçekleştiren Fransız
müddetle bu bölgedeki iskdelerin ve de­
mühendis Eugene Henri Gavand, l 8 76'da
Marmara boyunca salıili deldurarak rıh­ poların inşaat ve ktillanım imtiyazı verili­
yordu. Şirketin sorumluluklarına, sahil bo-
tırnlara 2 .200.000 metrekare alan kazan­
dırmayı önerdi. Buna ilaveten, batıda Ye­
1 12 BBA, İrade, Dahiliye, no. 1 0 1 97· Meclis-i Vala
dikııle'den doğuda Topkapı Sarayı Bahçe­ no. 1 69 1 0, 1 7477; ]oımıal de Co�ıstantinople 2 B
si'ne kadar uzanan 2 . 760 metrelik bir rıh­ Ekim 1 864.
tım yapm ayı teklif etti . Bu iddialı, fakat 1 1 3 "Boğaziçinde ve İdaresi Doğrudan Doğruya Dcr­
saadet'te Murcbbar Olan Sevahilde Müccddcdcn
gerçekleşmeyen proje, dal1a da abartılı bir
Yapılacak Rı htımlar Hakkında Nizanıname" '

projenin, İstanbul ve Galata'ya geniş çaplı Diistı�r, cilt 2, maddeler 1 ,4,9, s. 537-538.
metroyu getirmeyi tasarlayan genel planın 1 1 4 Erinç ( 1 968), s. 7, 50.
bir bölümüydü) 1 4 1 1 5 Bilge ( 1 949), s. ı .

63
47) İstanbul
yarımadasında
yeniden
düzenlenmiş
""
mahalleler.

M A R MA R A D ENiZi

yunca raylı ulaşımı tesis etmek de katıldı. camiasında Mişel Paşa'nın şirketinin çalış­
Burada Traınvay Şirketi'yle birlikte tram­ maları çok sıcak karşılandı. Bir gazetenin
vay ve omnibüs işletilecekti . 1 1 6 dediği gibi :
Bu anlaşmayla birlikte imar ve kent ta­ Rıhtımların yapılması Galata ve İstanbul'da,
sarımı konusu nda yeni kararların alınması [ Haliç'in] iki yakasında büyük güzergahların açıl­

gerekti . Yeni rıhtımlarla meskun alanlar ması demek olacak, bLmLm da halk sağlığı açısmdan
büyük faydalan görülecektir. Scyrüsefer kolaylaşa­
arasında 20 metrelik bir şerit olac aktı . Bu
cak, ticaret luzlanacak, kaçakçılığa m ani olunacak . . .
şerit ise üçe bölünecekti: 3 metrelik yaya gayrimenkul kıymetleri artacaktır . ııo
kaldırı rnı, 9 metrelik araba yolu ve rıhtıma
bitişik 8 metrelik bir yükleme alanı . l 1 7 Bu Mişel Paşa'nın şirketi inşaatlara 1 892'
proje kamu yararı na yapıldığından, şirketle
mülk sal1ipleri arasında çıkacak ihtilaflarcia 1 16 "Dcrsaadet Rıhtıınları İ mtiyazına dair Mukavclcna-
istimtak kanunu uygulan acaktı . l 1 8 B una ınc" maddeler 1 ,2, Ergin, ( 19 1 4), 3, s. 595 - 596.
1 17 "Dcrsaadet Rıhtınılan", madde 3, age, 3, s. 596-597.
karşılık şirket yeni yapılan yollar, rıl1tımlar
1 18 "Dersaadet Rıhtımlan", madde 6, age, 3, s. 598- 599 .
ve iskdelerin bakımını üstlenecekti. 1 19
1 1 9 "Dersaadet Rıhtıınları" madde l l , age, 3, s .
Ticaret gelirleri ve toprak rantlarının 606 -607.
artmasını bekleyen İstanbul'un Avrupalı 1 20 La Tı�rquie, 1 3 Kasım 1890.

64
de başlad1. Galata tarafina öncelik tanmdı 48) İstanbul
ve 1 89 5 sonunda buradaki çalışmalar ta­ yarımadasında
mamlandı . Tophane ile Karaköy arasında çarpık bir
sokak.
7 5 8 metre uzunl uğunda bir n h tım ve
4 5 gümrükler için birkaç yeni bina inşa eclil­
di. l 2 l Yolun gümrük binalannın önünde­
ki kısmı 280 metre u zunluğunda ve 1 9
metre genişliğindeydi . Rıhtımın önündeki
kısmı ise 8 metre genişliğindeydi ve güm­
rük binalarııun arkasında geniş bir beton
alan buhuunaktaydı. 122
İstanbul tarafmdaki rıhtırnın yapuru da­
ha uzun sürdü . İ nşaat 1 894'te başladı,
1 9 00 yılında bitti . Sirkeci'den Eminö­
nü'nde Galata Köprüsü'nün ayağına kadar
370 metı·eWc bir rıhtım yapıldı. l 2 3
1 890 imtiyazına göre Mişel Paşa'nın
şirketi H aliç'in iki köprüsünün arasında iki
yakada da rıhtıınlar yapacaktı . Bu bölge­
de, toprağın yumuşaklığı, h a fif sanayi
atölyelerinin ve muhtelif gıda maddesi is­
kelelerinin yoğunluğu nedeniyle büyük
zorluklarla karşılaşıldı. Şirket bu denli zor
riyle şirketin arasında bir ilıtilaf çıktı; mü­
bir işe girişıneye istekli olmadığından,
hendislere göre "ldgir" tanımın a sadece
1 897'de hükümet Haliç'teki iki köprünün
tuğla veya taş binalar giriyordu . Mişel
arasının nhtımlarla bağlanması projesini
Paşa'nm şirketi ise, Amerika ve Avrupa'da
erteledi . l 24 Daha sonraki tarihlerde bu
1 880'lerden beri başarıyla kullanılan beto­
46 rıhtımları düzenlemeye yönelik birkaç cılız
narme malzemede diretti. İki yıllık bir tar­
girişim görüldü. Örneğin, 1 902 'de tapu
tışmadan soma, 1 907'de taraflar betonar­
kadastro idaresinden ve Şehremaneti'nden
me malzemenin kullanılmasında anlaştılar.
dört kişilik bir heyet, Haliç salıillerinde iki
İnşaat üç yıl sürdü ve nihayet 1 9 1 0'da bit­
köprü arasında bir teftiş çalışması yapmak,
ti. Galata'da, yalın neoklasik üsluptaki çok
izinsiz yapıları ve rılıtımları yılcmakla gö ­
katlı yeni iş hanları ve ambarlar 7000 met­
revlendirilınişti . Birkaç ay soma, Ticaret ve .
rekarelik bir alanı kaplıyordu. Istanbul ta­
Nafia Nezareti'nin baş mühendisi Monsi­
rafinda ise bu alan 1 3 .436 metı·elcareyi bul­
eur Leclerq'in ve mimar Vallaury'nin de
uyordu . Ancak, Galata tarafinda yapılan bi­
dalıil olduğu bir başka konıisyon, tasarla­
naların maliyeti İstanbu l tarafındakilerin iki
nan işin maliyetini çıkaracak, ancak daha
katı olmuştu . Galata'd a inşaat masrafı
ileri adımlar atılmayacaktı . 1 2 5
Mişel Paşa'ya 1 890'da verilen imtiyaz
1 2 1 Büge, age, s. 9.
uyarınca şirket, Haliç'in iki yakasında güm­
1 22 The Levaııt Hcrald, 3 1 Aralık 1 894.
rük binaları, depolar, ambarlar ve yönetim 1 23 Bilge, age, s. l O; Le Monitcur Oriental, 1 6 Şubat
binaları yapacaktı. Ancak, hükümet mü­ 1 900.
hendisleri bu plarıları ve yapı tekniklerini 124 Bilge, age, s. 1 3.
onaylayacaldardı . Bütün binalar kagir ve 1 25 Le Moniteıtı· Oriental, 2 5 Ağustos 1 902 ve 29
Ekiın 1902.
"heyet-i mükemmeliye" içinde inşa edile­ 126 " Dersaadet Rıhtımları" madde 22, Ergin age, 3,
cekti) 26 Bu konuda hükümet mühendisle- s. 70 1 .

65
de sürekli karşılaşılan "ıslal1at", "tanzimat",
"tanzifat" "tevessü", "heyet-i muntazama"
gibi terimler Hausmarın'ın Paris'teki uygu­
lamalarını, yani "düzenleme" ( regularizati­
on) kavramını karşılıyordu. 128
Araştırma konumuz olan yetmiş yıllık
zaman diliminde henüz gelişme aşamasın-
da olan Galata yakasına nazaran, yangınla-
rın daha sık ve nüfusun daha kalabalık ol­
duğu İstanbul yakasında düzenleme çalış­
ınaları kent dokusunda daha radikal deği- 47
şimiere neden oldu. İstanbul tarafinda bazı
labirentvari mal1alleler daha düzenli bir ya- 48
pıya kavuşmakla birlikte, dal1a önce de be­
lirtildiği üzere , bu mahallelerin ölçekleri
1 . 242 . 797 Frank iken İstanbul tarafında çok değişınedi ve kentin diğer bölgeleriyle
620 . 000 Frank' tı . l 27
49) İstanbul
yarımadasında bağlantılan pek kurulmadı . D üzenli ada­
Görüldüğü gibi, Tanzimat sonrası İs­ cıklar oluşturuldu, fakat mahalle sakinleri­
düzenlenmiş

tanbul'unda kent planlaması, önce zaman nin yaşam biçimlerinde önemli değişiklikle-
bir sokak ve

zaman kenti talan eden yangınlarla, ikinci re neden olınadı.


ahşap evler.

olarak da yeni gelişmekte olan gözde ma­ İskan biçimi, ölçeği, hatta yapı teknikle­
halldere ulaşım sağlama zorunluluğu tara­ ri değişmeden kaldı . Örneğin, kagir inşa­
fından belirlenmişti. Yangınların yerle bir atın l 8 30'lardan itibaren teşvik edilmesi ve
ettiği alanlar, ihtilaflı yıkımiara yol açma­ l 882'de yasalaşmasına karşın , sakinlerinin
dan istimtak işlemlerini kolaylaştırıyordu. maddi durumları kagir inşaatı kaldırama­
Yeni projelere egemen olan zihniyet, yan "değersiz" veya kenar mahalleler bu
düzensiz sokak örüntüsüne düzen getir­ yükümlülükten muaf tutuldular. 1 29 Ancak,
mekti. Burada pratik bir mantık gündeme Ebniye Kanunu'nun bu maddesi daha ge­
geliyordu : Yangın öncesi dokuda çok zor niş bir uygulama buldu; 1 89 8 tarihli bir
olan yangın önleme ve polis denetimi , padişal1 emirnamesinde görüldüğü üzere,
bağlantıları iyi yapılmış bir sokak dokusm1- Yıldız Sarayı civarındaki Kılıç Ali Paşa Ma­
da çok daha kolay olacaktı. Ayrıca, geniş, hallesi gibi kentin "şerefli" veya ((değer­
yeni sokaklarda altyapı çalışmaları çok da­ li" 1 30 semtlerinde de ahşap inşaata izin ve-
ha kolay ve ekonomik olarak yürütülecek­
ri. Ama hepsi bununla sınırlı kalmıyo rdu.
1 27 Bilge, age, s. 34-36.
1 28 Choay ( 1 969 ), s. 1 5- 1 9 .
· Batılılaşmış Osmanlılar artık Avrupa'yı ta­
nınuşlardı. Avrupa başkentleri nin yeniden
1 29 "Ebniye Kanunu" ( 1 882), maddeler 7 9 v e 80,
Düstıtr, cilt 4, s. 1 05 1 . Bu uygulama neredeyse
yaratılmasın ı takdirle izlemişler, kendi baş­ her yangından sonra ahşap ev yapuruna izin veril­
kentlerirıiı1 de Avrupa başkentlerine ben­
mesi taleplerine yol açtı. Örneğin yanan Samatya

zemesi özlemini çeker olmuşlardı.


mahallesinde ( B BA, İrade, Şehremaneti, no. 4,
Ceınaziyelevvel 1 3 1 3/ 1 89 5 ) ; Altımermer'de
Bu nedenlerle Viyana'nın Ringstrasse'si
( BBA, İrade, Şehremaneti, no . 1 , Rebiyülevvel

veya Paris' i n bulvarlan sürekli gönderme


1 3 1 9/ 1 90 1 ); Çukurçeşme'de ( BBA, İrade, Şeh­
remaneti, no.3, Cemaziyelevve1 1 323/1905 ) ma­
yap ılan örnekler haline gelmişlerd İmpara­
i.
halle sakinlerine al1şap ev yapma izni verildi.

torluğun Paris ölçeğinde yeniden yapılan­


1 30 Resmi belgelerde sık sık geçen bu terimierin tanı­

ma çalışınalarını yürütecek maddi imkanlan


mı yapılmamıştır. Ancak, "değersiz" terimiyle fa­
kir mahalleler, "değerli" ve "şerefli" mahalleler
yoksa da, en azından kent dokusunu dü­ terimleriyle de ticaret veya bükilinet merkezlerine

zenli bir hale getirebilirdi. Resmi belgeler-


veya saray, dini anıt gibi yapılara yakınJığı kaste­
dildiği anJaşılmaktadır.

66
rildi_ l 3 1 Böylelikle birçok ev eski yöntem­ sokak dokusunını ferahlatılınası ve özel­
lere göre yapıldı . Gene de, evlerin yeni ve likle çıkmaz sokakların ortadan kalkmasıy­
düz sokakların iki yanına mınıtazam biçim- la birlikte, bu sokaklar görece içlerine ka­
49 de dizilmderi ve yola taşmaların engellen­ palı konumlarını yitirdiler ve birer "gü­
mesiyle ilerleme sağlanmış oluyordu. zergah" oldular.
İstanbul'daki durum Paris'te Hauss­ İstanbul'un ticaret ve idare merkezin­
mann 'ın düzenlemeleriyle karşılaştırıldı­ deki ulaşım ağında gözle görülür bir iler­
ğında, İstanbul' daki çalışmaların neden leme kaydedildi. Eıninönü rıhtımınm tica­
miliaile sakinlerinin yaşamını değiştirme­ ret bölgesi üzerinden Beyazıt ve Divanyo­
diği konusunda fikir edinebiliriz. Birincisi, lu'na bağlantıları sağlandı . Ayrıca, Beya­
Paris'te H aussmann'ın bulvarları kentin zıt'dan Marmara sahiline çıkış sağl andı,
Ortaçağ'dan kalma dokusınm boydan boya genişletilmiş Divanyolu'na yeııi bir anıtsal
geçerek kent genelinde kesintisiz bir ula­ kişilik kazandırıldı. Constantinus Sütunu
şım ağı yaratıyordu. Oysa, İstanbul'da dü­ ( Çemberlitaş ) çevresinin açılması, Hip­
zenlemenin sınırlarını yangınlar belirliyor podram (At Meydanı ) girişinin vurgulan­
ve tek tek yeniden planlanmış malıailelerin ması ve yeni açılan Ayasofya M eydam 'yla,
aralarındal<i bağlantı göz ardı ediliyordu . bu güzergah, Bizans'ın Mese'sinin sahip
Bu nedeıue bu milialleler malrremiyetleri­ olduğu şaıuı konuma bir ölçüde yeııiden
ni büyük ölçüde korudular. İkincisi, Ha­ kavuştu.
ussmanıı'ın bulvarları üzerinde sıralanan Galata'run sokak ağındaki değişim, gö­
yeni konutlar kentin 1 8 50'ler öncesi yo­ rece dalıa önemsiz kaldı. Bu semt birkaç
ğun, organik dokusundan tam bir kopuşu geniş ve düz ana güzergah kazandıysa da,
simgeliyordu. Bina yükseklikleri caddellin bunların dağılıını düzensiz olduğundan,
genişliğine göre belirlemnişti. Aynı plana genelde bir ilerleme kaydedilmedi . İlginç­
göre düzeıuenmişlerdi ve aynı mimari dili tir, her ne kadar düz güzergahlarla delinip,
paylaşıyorlardı . l 32 Gördüğümüz gibi, İs­ yer yer ızgaralarla kesilen -bu iki tekııik de
tanbul'un iskan düzeni Paris'te görülen Avrupa'dan itlıaldir- İstanbul tarafi olduy­
türden bir tek tipleşmeyi yaşamarnıştı . sa da, gene de Galata en Avrupai semt ola­
Ayrıca, bina sahiplerinin düzenlenen rak kaldı . Sokak düzeni ve dokusundaki
m iliailelerde kendi evlerini yaptıkları İs­ değişiklikler İstanbul'un kent imajııu çok
tanbul'dan farklı olarak, Paris'te yeni ya­ fazla etkilemedi . İstanbul yarımadasındaki
pıların inşaatını özel mütealliıit ler yüklen­ yaşam biçinlİ büyük ölçüde eskiye sadık ka­
nıişti . Dolayısıyla, Paris'te düzenleme ça­ lırken, Galata tarafi sakinleri Avrupa kent­
lışmalarından önce bu mahallelerde yaşa­ leriılİn yaşam biçinueriııi taklit etmeye çalış­
yan alt gelir grubınıdan insanlar bu böl­ tılar. Dolayısıyla, modern yaşanun simgeleri
gelerden dışlanırken, Haussmann'ın bul­ olan iş haıuarı, baııkalar, tiyatrolar, oteller,
varları boyunca yapılan binalardili geniş büyük mağazalar ve çok katlı apaı·tman1ar,
apartman dairelerine Paris'in yeııi burju­ Galata'da çok sayıda bulıni.ı:naktaydı. Kub­
vazisi yerleşiyordu. İstanbul'da düzenle­ beleri ve minareleri ile sivil nlİmariyi gölge­
nen miliailelerin asli özellikleri değişme­ leyen İstanbul'un anıtlarına karşılık, bu bi­
diğinden, kimse yerinden oynamadı. Ge­ nalar eski Ceneviz mahallesiııe çarpıcı bir
ne de, İstanbul'un fiziksel çevresinde ya­ farklılık ve kesinlikle bir 19. yüzyıl Avrupa­
şanan değişinller miliaile sakinlerinin ma­ sı çehresi veriyordu.
halleleriyle olan ilişkisini bir ölçüde etkile­
nıişti. B ınmn en çarpıcı yansıması malıal­
1 3 1 BBA, İrade, Şehremancti, no.3, Zilhiccc 1 3 1 5/
lelerde ulaşım imkanlarının artmasında 1 898.
görüldü. Yeni düzenlenen mahallelerde 1 32 Pinkney ( 1 958), s. 9 1 -99.

67
4

ULAŞIM

1 9 . yüzyıl kentlerine çağdaş ulaşım sis­ vadede devlet bütçesinden gelir kaybına
temlerinin girişi önemli bir katalizör etkisi yol açmıştı .
yaratmıştı . Geniş, yerıi arterterin açılması,
DENİZ ULAŞIMI
kentlerin mahalleleri arasında luzlı ve ko­
lay ulaşımı mümkün kılmıştı . Daha iyi ula­ İstanbul, Galata, Üsküdar ve Boğaz
şım imlca.nları fiziki gelişmeye mekan açar­ köyleri yüzyıllar boyunca yoğun bir nüfus
ken aynı zamanda bu gelişmeyi teşvik et­ barındırmıştır. Örneğin l 477'de sur dışı
mişti. İstanbul nüfusunun 1 8 5 .000 ile 1 9 5 .000
İstan bul'un coğrafi konumu, bilinen arasında olduğu tahmin ediliyordu . 1 6 .
karayolu ulaşım sistemlerine ek olarak, yü zyı la gelindiğinde bu nüfus yaklaşık
buharlı gemiler yoluyla yaygın derıiz yolu 400.000'e varmıştı. İki yaka arasında, özel­
ıılaşımııu mümkün kılıyordu . 1 9 . yüzyılda likle de İstanbul'daki hükümet merkezine
kentin ıılaşım ağı birbiriyle bağlantılı dört deniz yoluyla gidip gelme ihtiyacı ulaşım
ana unsurdan ol uşmaktaydı: Deniz taşı­ sisteminin erkenden gelişmesine yol açtı .
macı lığı, atlı tramvaylar, kısa bir metro Düzenli vapur seferlerirıin 1 8 5 1 'de başla­
hat tı ve trenler. masına kadar kent sahilleri arasındaki ııla­
i mpa ratorluk bu sistemlerin yapımına şım kayık ve ınavnalar]a sağlarurdı. Merkez
girişrnek için gerekli teknik donanım ve Eminönü'nden kayıklar üç ana istikaınette
sermayeden yoksundu. B u nedenle h ükü­ lıizmet verirlerdi: Galata tarafına; Haliç'in
met özel yatırımcılara imtiyaz tanıyarak, köyleri arasında ve Boğaz'ın iki yakasındaki
belli bir süre için kurdukları sistemin işlet­ köylere. Kayık trafiğinin en yoğm1 olduğu 50
me tekelirıi verdi. Hükümet kar garantisi hat, Galata-Eminönü arasıydı. l
veriyor, oluşacak herhangi bir açığı bütçe­ Her yolcu kayığı belli bir iskeleye bağ­
den karşılamayı taahhüt ediyor, yatırımcı­ lıydı ve o iskeleye yolcu ve yük taşırdı .
lara istimlak gibi sorunlarda yardımcı olu­ Başka noktalardan yolcu ve yük alınınası
yordu . Bu projelerde özel girişimcinin bü­ günuük idaresinin iznine bağlıydı. l?u se­
yük avantajları vardı. Batı'daki bir özel gi­ ferler kent idarecileri tarafindan düzenle­
rişimcinin aldığı risk, Osmarılı hükümeti­ nen bir çeşit ucuz dolmuş seferleriydi . Ta­
nin kar garantileri ve idari kolaylıkları ne­ şıdığı ortalama yolcu sayısına göre yolcu
deniyle ortadan kalkıyord u. Ancak, imti­ kayıkları tek, dört veya altı çifte kürekli
yaz yoluna gitınek, her ne kadar kısa vade­ olabiliyordu. Ayrıca, genellikle Boğaz'da
de hükümetin sermaye darboğazına çö­
züm getiriyor gibi görünmüşse de, uzw1 ı Orhonlu (1966), s. 109-110.

68
sahilhaneleri olan hükümet erkamna mah­
sus, çok sayıda kayık vardı. Kayığm boyu
ve kürek sayısı sahibinin sosyal statüsünün
göstergesiydi . Sadrazam , şeyhülislam ve
diğer yüksek rütbeli bürokratların on çifte
kayıkları olabiliyordu. 1 8 . ve 1 9 . yüzyıllar­
da yabancı elçilerin iki çifte kayıkları, gide­
rek b u ülkelerin Osmanlı m ü lk:ündeki
mevcudiyetleri arttığı oranda, yerlerini on
çifte kayıklara bırakımştı . 2 Deniz ulaşıım­
..
nın b aşlıca avantajı süratiydi . Orneğin,
B üyükdere ile Eminönü arası kayıkla bir
buçuk saat çekerken, aym yol at sırtmda
ancak dört saatte alımyordu. 3
1 9 . yüzyılın ortalarına gelindiğinde İs­
İlk Osmarılı vapm şirketi olan Şirket-i
tanbul'un deniz trafiği hissedilir derecede 50) İstanbul
Hayriye, bu layiliamu düzenlemnesinden Limanı, 1 836
artmıştı . Kamu taşımacılığında kullamlan
birkaç ay sonra, 1 85 1 'de kunıldu. Bütün (Bartlett'in
kayık sayısı 1 680'de 1 .400 iken, 1 802'de gravürii).
Osmanlı vatandaşları şirketin hisselerini
3 .996'ya, 1 844'e gelindiğinde ise yaklaşık
satın alabilirdi. Makinistlerin dışında tüm
1 9 . 00 0 'e varmıştı . 4 Bu artış deniz ulaşı­
personele Osmanlı vatandaşı olma şartı
rmuda daha verimli çözümler arayışına yol
getiriliyordu. Şirketin ilk hissedarlan Os­
açtı. İlk kez 1 8 50 yılında, iki yabancıımı
marılı yönetici elitiydi. Bu kişiler padişalun
Boğaz' da işletmeye başladığı bir buharlı
kendisi, valide sultan, Sadrazam Mustafa
vapur devreye girdi . Bir yıl sonra bu vapu­
run hangi koşullarda hizmet vereceğine a­ � Reşid Paşa, Harbiye Nazırı Mehmed Ali
Paşa, banker Kamondo ve Bursa, Aydın,
ir bir irade yaymlandı. Vapm her sabah Is­
Silistı·e valileriydi. İlk imtiyaz süresi yirmi
tinye'den hareketle İstanbul'a inecek, al<­
beş yıl olmakla birlil<te, şirketin imtiyazı,
şamüstü de İstinye'ye dönüp orada gecele-
1 873'te on yıl ve 1884'te otuz yıl uzatıl­
yecekti.s
. dı. 7 Şirket-i Hayriye'nin kmtıluşmıdan he­
1 8 5 1 'de düzenlenen bir hükümet layı­
men sonra, şirketin altı vapurunun işlediği
basında, deniz ulaşımmı geliştiren bir şir­
Boğazın iki yakası, yani Üsküdar ve Emi­
ketin kurulması savumıluyor ve dmumun
nönü arasında yabancı vapurların sefer
muhasebesi yapılıyordu. Layihada tek va­
yapmaları yasaldandı. 8 Şirket-i Hayriye'nin
purun çok sayıda yolcunun ilıtiyacııu kar­
60 beygir gücünde bulıar malcinelerine sa­
şılamadığı belirtiliyordu. Birçok yolcu ya­
hip bu altı vapuru alışaptı ve Boğaz köyle­
pılan tek dönüş seferini kaçırdıklarında
rinin adlarllll taşıyorlardı . 9
eve kayıkla dönmek zorunda kalıyordu.
Daha çok sayıda vapm daha esnek bir tari­
2 Orhonlu, age, s. 1 1 1 - 1 29.
feye i mkan tanıyacak, bu da hizmetten 3 age, s. 128.
faydalanacakların sayısım arttıracaktı . Ay:ı ­ 4 age, s . 1 26.
5 BBA, İrade, Dahil iye, no. 1 4062 ; Şirket -i Hay­
c a , B oğaz'ın İstanbul'a elverişli bir bag­
riye ( 1 9 14), s. 23.
Iantısı olsa, Boğaz köyleri sayfiye olmak­ 6 "Şirket-i Hayriye'nin Beday et ve Suret- i Tesisi
tan ç ı k a c a k , b ü tü n yıl oturulabilecek Hakk ındak i Mazb ata Suret i" Şirke t-i Hayri ye
semtler haline gelecekti . Dolayısıyla, şe­ ( 1 9 1 4), s. 5 -6; Ergin ( 1 9 1 4), 1 : 1 4- 1 5 .
7 Şirke t-i Hayriye, age, s. 5 - 1 2 .
hirde ve sayfiyede iki ev tutmak gereksiz 8 B BA, İ rade, Mecli s-i Vala, no. 8 1 42 ; İrade,
hale gelecek, bu da önemli tasarrufları Dal1ili ye, no. 1 6493; İ rade, Hariciye, no. 4465.
mümkün kılacaktı. 6 9 Şirke t-i Hayriye, age, s. 9.

69
Boğaz köylerine yapılan seferler Ü sküdar­
Eminönü hattından daha seyrek olmakla
birlikte, yaz aylarında hissedilir derecede
artan trafiğe cevap vermek için daha sık­
laştırıldı. l2
1 888 Nizamnamesinde artık oturmuş
gözüken Üsküdar-Beşiktaş ile Harem-Ka­
bataş hatlarııun mevcudiyeti, bize kentin
Avrupa ile Asya yakaları arasındaki ulaşı­
mın da hızla geliştiğini göstermektedir.
Çoğunluğu talepte görülen oynarnalara
göre düzenlenen diğer seferler ise, Emi­
nönü-Haliç köyleri, Eminönü-Yeşilköy ve
Eminönü-Adalar arasında yapılmaktaydı.
Haliç'in köylerine işleyen hat, hem bölge­
deki atölye ve fabrikalara hem de kalabalık
mahallelere ulaşıını sağlıyordu. Yeşilköy ve
Adalar'a işleyen vapurlar ise buralarda say­
fiye evleri olan üst sınıf gayrimüslimlere
hizmet veriyordu. Düzenli seferlere ilave­
ten, cuma, pazar, bayram günleri, rama­
zan geceleri ve paskalyalarda ek seferler
konulurdu. Ayrıca Üsküdar-Kabataş, Üs­
küdar-Sirkeci ve B üyükdere-Rünkar İske­
lesi arasında araba ve hayvan taşıyan feri­
bot seferleri vardı. l 3
Şirket-i H ayriye'nin 1 8 5 2 , 1 8 7 1 ve
5 1 ) Şirket-i Her ne kadar düzenli deniz taşımacılı­
Hayriye'nin ilk 1 888 'de birbirini izleyen üç nizamnamesi
ğı yazları Boğaz'da oturan yüksek b ürok­
vapurlarından bize şirket, şirketin faaliyetleri ve 1 9 . yüz­
Galata. ratlar veya Avrupalılara yönelik olarak
yılın ikinci yarısında İstanbul'da deniz ula­
başladıysa da, 1 880 tarifderinden de an­
52) Şirket-i şımının gelişimi hakkında değerli bilgiler
Hayriye'nin ilk vermektedir. 1 8 52 Nizamnamesi'nden altı laşılacağı üzere, bu seferler kısa zamanda
araba
vapurwı da sadece Boğaz'a işlediğini öğ­ herkesin yararlandığı bir kitle taşımacılığı
vapurlarından
reniyoruz. lO Bu vapurlara ilaveten Şirket-i ağına dönüştü . Deniz taşımacılığının ka-
Sahilbent.
Hayriye'ye araba ve hayvan taşıyabilecek
vapur yap ma görevi verilmişti. iradeye gö­ 10 "Şirket-i H ayriye ile Vapur Mültezimleri Bey­
ninde Akid Olw1an Kontrato Sureti", maddeler
re şirket, ken di iskeleler ini " m asif ah­
2, 4, 1 8 , Şirket-i Hayriye, age, s. 1 39, 1 42 .
şap"tan yapıp baktmlarım üstlenecekti . 1 1 l
l BBA, İ rade, Meclis-i Vala, no. 74 1 9 .
1 9 1 9 'a kadar yürürlükte kalan 1 8 8 8 1 2 Boğaz-Eminönü hattındaki yaz tarifesine göre
sabahları her kırk beş dakikada bir, ikindileri ise
Nizamnamesi yedi hattan söz etmektedir.
saatte bir sefer yapılıyordu . Kış tarifelerinde se­
Bu nizanınamede belirtilen tarifdere göre, ferler her doksan dakikada bire di.işüri.i lüyord u .
en çok kullamlan Üsküdar- Eminönü hat­ Yaz aylarımn yoğun akşam saatlerinde Boğaziçi
tında her yirmi dakika veya yarım saatte Eminönü hattında kırk beş dakikada bir sefer
bir sefer yapılacaktı . Bu ulaşım ağt11t11 ku­ yapılırken, gün boytınca saatte bir sefer yapıl­
maktaydı.
rulma� ıyla o zamana kadar kopuk kalnuş
1 3 " Hükümet-i Seniye ile Şirket-i Hayriye Beynin­
olan Usküdar başkente bağlamyordu. Ye­ de Akid ve Teati Olunan Mukavelename", mad­
ni vapur seferleri, birçok Üsküdar sakini ­ deler 40, 4 1 , 42 ve 43, Şirket-i Hayriye, age, s.
nin İstanbul'a işe gitmesini mümkün kıldı . 1 56- 1 57.

70
m u h izmeti niteliği, çocuklar, askerler ve olup, muhteşem bir kompartı mandır. Salon 1 5
metre uzmıluğunda ve altı metı·e cııiJıdcdir. Ahşap
öğrencilere uygulanan indirimlerle güç­
aksaım nıeşe ve cevizden, minderler mavi kadife­
lendiri liyordu . Polis, j andarma ve şehre­ dendir, ayrıca pencerelerde sarı perdeler vardır. Du­
m aneti personeline bedava pasolar veril­ varlar ve tavanlar beyaz, mavi ve altın rengindedir ki
m işti . 1 4 tamamı nefis bir etki yaı·atınaktadır. Haıuınların sa­
D en i z yokuluğunu mümkün olduğu lonu ana salonun bir uzantısıdır ve aynı lüks anlayı­
şıyla döşeıuniştir. ı 9
kadar zevkli kılmak amacıyla yolcuların ra­
hatı, 1 888 Nizamnamesi'nde dikkatle gö­ İstanbul yaşamının her zaman renkli bir
zetilmişti . Her bölümde seyahat edecek unsuru olan deniz ulaşımı, 1 9 . yüzyılın
azami yolcu sayısının saptanması, her iki ikinci yarısında iyiden iyiye yayıldı ve başlı­
mevkide de ( her gemide iki mevki vardı) ca kamu hizmeti haline geldi. 1 85 1 'de altı
yolculara rahat koltuklar sağlanması, soba­ vapurla hayata başlayan Şirket-i Hayriye,
larla ısıtma, akşam seferlerinde, bulutlu ve vapur sayısını 1 864'te on altıya, 1 872'de
karanlık günlerde gaz lambalarıyla ışıklan­ otuz dörde ve 1 909'a gelindiğinde otuz al­
dırma, sefer sonunda yolcular i ndikten tıya çıkardı.20 İstanbul'da hizmet veren di­
sonra dönüş yapmadan vapurun havalan­ ğer ulaşım sistemlerinden farklı olarale de­
dırılması, tuvalerlerin temizlenmesine özel niz ulaşıım bir Osmanlı şirketi tarafından
itina gösteri l mesi, bu konfor anlayışının yönetiliyordu. Şirket-i Hayriye, Osmanlı
başlıca göstergeleriydi . l 5 Şirket-i Hayri­ İmparatorluğu 'nun ilk ulaşım girişimiydi
ye'nin çoğu hatlarındaki seyahatin uzun ve başarılı olmuştu . Ancak bu dönemde
süresi göz önüne alındığında bu konfor başlatılan bütün başlıca projelerde olduğu
ö n e m l iyd i . Sosyal ve dini değerlere de gibi, Batı teknolojisine bağımlılık bu rada
dikkat edilmekteydi . Şirket, vapurlarda ve da geçerliydi: Vapurlar İngiltere'de yapılı­
bekleme odalarında kadın ve erkeklere ay­ yor ve bakımJan için İngiliz mühendisleri
rı rnekatılar temin etınek, ilitilatı önlemek istihdam ediliyordu .
ve böylelikle "usul-i edebiyeye riayet"ten Venedik ve Stockl1olm gibi kanallar ve-
sorumluydu . 1 6
Uygun bir ortamın yaratılması d a şirke­ 1 4 "Hükümet-i Seniyye", maddeler 37, 5 1 ve 54,
tin başlıca amaçlarından biriydi . Bu amaca s. 1 47- 1 48 ve 1 59. Üst sınıflaı· ve Avrupalılar,
kendilerini bu vapur hizmetlerinin gerçek salıibi
hizmeten kompartımanlarda "çirkin mo­ olarak gördüklerİJıden, "kaba alıali" ile ayıu ke­
bilya" kullanılm ayacak, mürettebat "bir feye koıunaktan pek de hoşnut değildiler. The
temiz kıyafet-i mahsusa" giyecek, 1 7 küçük Le11ant Herald'da 25 Eylül 1 899'da yayımlanan
paketler için masa ve raflar bulw1acak, da­ bir mektup bu hissiyatı dile getirmektedir:
"Şirketin yönetimi her zaınan müşterilerine ra­
ha büyük paketler, koyuıılar ve köpekler
hatsızlık yaratma sanatının ustası olmuştur, ama
ambara koyulacak, kalwe ve diğer meşru­ lıiçbir zaman bu cunıaı·tesi sahalundaki kadar
bat üniformalı garsonlar tarafindan satıla­ başarılı olmamıştı. Boğaz'ın Asya yakasından
cak, ayrıca vapurlara dilenci sokulmaya­ erken kalkaıı vapurları terilis edilmiş askerler ve
onların eşyalaı·ıyla daldurarak normal yolcuları­
caktı. l 8
na ayakta d uracak yer bile bırakm amışlar dı . . .
D o ğru "imaj "ı n veril mesi endişesiyle Şirketi bir öğlede n sonrası zarfmd a birkaç yüz
zaman zaman abartıya kaçılabiliyor ve o müşterisine bu kadar büyük ralıatsızlık yarattığı
için tebrik ederiz. "
orand a da abartılı masraflar yapılıyordu.
1 5 " Hükü met- i Seniyye", madd eler 2 3 , 2 5 , 26,
Ö rneğin 1 894'te Adalar hattı için satın 28, 29, s . 1 54- 1 5 5 .
alınan gemi çok lüks ve ihtişanılı döşen­ 1 6 "Şirket-i Hayriye ile Vapm MüJt eziml eri" mad-
mişti. Gene de verilen hizmet Levant He­ de 20, s. 1 4 3 .
1 7 "Şirk et-i Hayriye", madd e 7 , s . 1
rald'ın muhabirini memnw1 etınişti: 40.
18 " Hükü met-i Seniyye" nıad. 27, 30, 35, s.
1 55 .
Yeni vapurlar en yüksek standartiara göre yapıl­ 1 9 The Le11a nt Hcrald, 6 Ağustos 1 894.
mıştır. . . B üy ü k salon makina dairesinin üstünde 20 Şirket-i Hayriye, age, s . 7, 1 6.

71
53) Unkaparu
ile Azapkapı
aı·asında ilk
Haliç Köprüsü,
1 836
( Bartlett'in
gravürii).

ya adacıklardan oluşan veya Paris gibi bü­


yük bir nehir üzerine kurulan kentlerde 21 Bu kentlerde kayık sistemi Ortaçağda köprüle­
kayıklar her zaman belli başlı bir ulaşım rin az sayıda olduğu zamanlarda gelişti. Yeni
teknolojilerin geliştirilmesine koşut olarak geli­
unsuru olmuş, alternatif ulaşım sistemleri­
şen s u u l aş ı m ı , Venedik ve Stockhol m gibi
nin ortaya çıkışıyla önemleri aza1 mıştır. 2 1 kentlerde günü müze kadar önemini korudtı .
Ancak İstanbul'da suların ayırdığı merkez­ Oysa Paris gibi nehir kıyılannda kurulan kent­
lerin birbirine uzaklığı, köprü ve yeraltı lerde farklı bir gelişim görülür. Ö rneğin Paris'te
her ne kadar 1 9 . yüzyıJm ikinci yarısmdan itiba­
u laşırnma imkan tanımayarak su yolunu
ren Seinc nehri üzerinde işleyen küçük vapmlar
büyük ölçüde rakipsiz !almıştı. Bu durum çok rağbet gördüysc de ( 1 886'ya gelindiğinde
son yüzyılda da pek değişmedi . Her ne Paris'i banliyölerine bağlayan 1 05 vapur işle­
kadar l 973'te ve 1 988'de Boğaz'ın iki ya­ mckteydi ) 1 900 yılmdan itibaren yeni metro­
nun gelişimiyle talepte çarpıcı bir düşüş görül­
kasmı birleştiren iki köprü hizmete girdiy­ dü. ( Evenson [ 1979 ] , s. 9 0 . )
se de, kentin sularla ayrılmış yakalarını ge­ 22 5 . yüzyıla ait Notitia Urbis Consta1ıtinopolitanae
ne de vapurlar birbirine bağlar. adlı kaynakta, Haliç'in üzerinde 5. yüzyılda Bi­
zans'm XIV. Bölgesinde kara smlarma en yak.u1
HALİ Ç KÖ PRÜLE Rİ noktada inşa edilmiş bir al1şap köprüden bahse­
dilir. İ mparator İ ustinianos 528 yılında btum bir
Haliç'in iki yakasını birbirine bağlamak taş köprüyle değiştirmiş, ancak bu köprü Osman­
lı dönemine kadar ayakta kalınaıruştır (Van Mil­
başkentte 1 9 . yüzyılda uygulamaya konu­
lingen, 1 899, s. 1 74- 1 76 ) . 1 503 yılında Leonar­
lan genel u laşımı kolaylaştırına projeleri­ do da Vinci Pera'yı İ stanbuJ'a bağlayan bir ahşap
nin bir parçasıdır. 22 1 9 . yüzyılda Hali ç'in köprü projesi gcliştirmişti. Leonardo'nun ger­
53 üzerinde yapılan ilk köprü 1 836 tarihlidi r. çekleşmemiş projesi 240 metre uzunluğu tck bir
kemerden oluşuyordu. Leonardo'nun Sultan II.
Küçük teknelerin geçişine yeterli yüksek­
Bayezid'e projeyi anlatan mektubumm tercümesi
likteki bu ahşap köprü, Azapkapı'yı Unka­ Topkapı Sarayı Müzesi arşivindedir. Projenin çi­
pam'na bağlıyordu ve yaklaşık 600 metre zimlcri Paris'tc, Bibliotequc Nationale'dc bulun­
uzunluğunda ve 1 O metre genişliğindey- maktadır ( İ lter, 1 973, s. 49-52 ).

72
5 4 ) Yeni Galata
Köprüsü önerisi
( 1902).

d i . 23 H aliç'te ilk köprünün bu noktada şap köprüyü daha kalıcı demir bir yapıyla
yapıl m asına başlıca neden Azapkapı ' da değiştirmek için bir teklif getirdi . Bu tasar ­
bulunan Tersane-i Amire idi . Öte yandan, lanan köprü 460 metre uzunluğunda ve 1 8
l 8 30'larda Pera ve Beşiktaş ile Karaköy ve metre genişliğinde olacaktı. Her iki tarafin­
Eminönü arasında bu türden bir bağlantı­ da 1 ,5 metrelik yaya yol u bırakılacak ve
yı gerekli kılacak bir gelişme yaşanmamış­ böylelikle ortada 1 3 metre genişliğinde bir
u, Karaköy de ancak l 8 38'den sonra yo­ araba yolu kalacaktı . Yapıyı on dört demir
ğun bir ticaret merkezi olacaktı . duba taşıyacaktı. Dernir iskeletin 80 cm ka­
Galata'nın l 8 3 8 'den sonra hızla geli­ lınlıkta olması öngörülüyordu . İngiliz şir­
şen ve nüfusu artan bir ticaret merkezi ha­ keti ayrıca köprünün her iki ucw1da geniş
line gelmesi, Karaköy ile Eminönü arasın­ rıhtımlar yapmayı teklif ediyordu. 26
da hızlı ve kolay bir ulaşım yolunu gerekli Hükümet bu projeyi onayladı, ancak
kıldı. İlk Galata Köprüsü'nü 1 845 'te Sul­ ilk planlar tadilata uğradı . l 87 1 'de proje
tamamlanmak üzereyken İngiliz şirketi
tan I I . Mahmud'un annesi Bezmi Alem
padişaha bir rapor sunarak yeni yapının
Valide Sultan yaptırdı. 5 00 metrelik bu
U nkapam ile Azapkapı arasında eski köp­
ahşap yapı kente on sekiz yıl hizmet etti24
rünün yerine taşııunasım teklif etti. Bu gi­
ve 1 86 3 'te daha geniş ve sağlam bir ahşap
rişimin nedeni tamarniyle ekonomikti, zira
köprüyle değiştirildi . Aynı yıl At Meyda­
Eminönü ve Karaköy'de rıl1tıın çalışmaları
nı'nda, İmparator I I I . Napoleon dahil bir­
beldenenden pahalıya mal oluyordu . Ra ­
çok yabancı devlet erkanının davet edildi­
pora göre söz konusu mevkide bir köprü­
ği (sadece İ mparatoriçe Eugenie gelebil­
ye zaten büyük ihtiyaç vardı . İngiliz şirke­
rnişti ) bir uluslararası serginin gerçekleş­
ti, daha düzenli ve geniş ikinci bir köprü­
m esi herhalde rastlantı değildi. Seçkin rni­
nün Karaköy ile Eminönü arasında yapıl­
safulere saygın bir görüntü swllTia kaygısı
masım önerdi . Hükümet bu teklifi benim­
eski köprünün yenisiyle değiştirilmesinde
sedi ve l 872'de bütün yapı taşındı ve eski
rol oynamış olabilir. Köprünün bakım
Unkapanı Köprüsü'yle değiştirildi. 27
m asraflarımn bir kısmını karşılamak üzere
Galata Köprüsü 'nün tadilata uğra mış
yayalardan ve arabalardan harç alınmıştı .
Yangın tehlikesi ciddiye alınarak köprü ­ 23 Eyice, İ A , 5 :2, s. 1 2 1 5/1 5 7 .
nün üzerinde sigara içilmesi yasaklanmış, 24 age.
köprü geceleri trafiğe kapatılmıştı . 25 25 İlter ( 1 973), s. 70-71 .
26 !
BBA, rade Meclis-i Mahsus, no. 1 5 4 0.
1 863 köprüsü İstanbul'a on iki yıl hiz­ 27 BBA, Irade, Meclis-i Mahsus, n o . 1 74 3; Dahili­
met verdi. l 869'da bir İngiliz firması ah- ye, no. 4 5 3 8 9.

73
haliyle inşası 1 8 75'te başladı ve 1 878'de sü 'n ün yenilenm esini içeren ve J oseph
tamamlandı. Yeni demir yapı 480 metre Antoine Bouvard'ın imzasını taşıyan diğer
uzunluğunda ve 14 metre genişliğindeydi . bir proje ise daha kapsanili bir güzelleştir­
Ayrıca 2 , 1 5 metrelik kaldırımlar ve 9,70 me tasarısııun parçasıydı. Doğum yeri ge­
metrelik araba yolu olacaktı . Yirmi dört ne Paris olan projede bu kez tümüyle Av­
dubaıun taşıdığı köprü, deniz trafiğinin iş­ rupai bir imaj veriliyordu. 32
lemesini sağlamak üzere ortasından açıla­ 1 902 yıluun sonbaharınd a bir Alman
cak biçimde tasarlannuştı. Köprünün her firması tarafından üçüncü bir proje taslağı
iki ucuna doğru dükkarılar, lokantalar ve hazırlandı. 33 Her ne kadar kontrat 1 906
kahvehaneler yer alacaktı. 2 8 Eminönü'ne yılında imzalandıysa da inşaat II. Abdül­
yakın kısmında Haliç'e bakan bir deniz hamid devrinde başlayamadı. 1 909 yılında
hamanu dahi bulunuyordu . 29 Meşrutiyet hükümeti aynı Alınan firmasıy­
1 9 l 2'de yenisi yapılana kadar bu köprü la 1 992'ye kadar İstanbul'a hizmet veren
İstanbul'u Galata'ya bağladı; yeni köprü köprünün yapınu için aıllaştı. 34
ise 1 992 'de şimdiki köprü yapılana kadar Çok kısa bir süre için Haliç'in üzerinde
İstanbul'a hizmet verdi ( bkz. resim 1 1 7, bir üçüncü köprü belirdi. 1 863'te Ayvan­
1 1 8 ) . 20. yüzyıl başında Avrupalı girişim­ saray ile Piripaşa arasında yapılan bu köp­
ciler Sultan Abdülhamid'e birkaç proje rü sadece on gün yaşadı, geçimlerini iki
sw1duysa da bwuar gerçekleşmedi . yaka arasında yolcu taşıyarak sağlayan ka­
1 902'de Galata Köprüsü'nün yerine yıkçı esnafı tarafından yıkıldı . 3 5 Mimari
ikame edilecek köprüye ilişkin üç proje açıdan özelliği olmayaı1 bu köprü İstanbul
öneriidi aı1cak hiçbiri uygulaı1madı. Şubat ve Galata'yı birbirine bağlayarak geniş bir
1 902'de Paris'ten gönderilen bir projede metropol oluşturma amacının ifadesi ol­
54 ayrıntılı bir demir iskelet ve bir dizi eklek­ ması bakunından öneniliydi.
tik mimari unsur dikkati çekınekteydi . 30 ATLI TRAMVAYLAR
Bu köprü projesi üç bölümden oluşuyor,
her bölüm bir çift minareyle noktalaıuyor­ Şirket-i Hayriye'nin vapurları ulaşım ı
du. Minareler birbirlerine balkorılarla bağ­ hatırı sayılıı· ölçüde rahatlatınıştı . Ancak ka­
laıuyor, bu balkoıuar da yapııun demir ke­ rada İstanbul yarımadasının iç tarafları ve
mer aksamıyla gösterişli bir biçimde bü­ Marmara sahilleri hala oldukça ücra kalnuş­
tünleşerek görkemli bir kapı izlenimini ya­ lardı . Ayrıca, Galata sırtlarından Ş işli'ye
ratıyordu . Karaköy ve Eminönü taraflarına doğru gelişen yeni mahallelere doğru kara
yakın olan uçlarda ilk katlarda dükkanlar ulaşırnma şiddetle ihtiyaç duyuluyordu.
yer alıyordu. Dükkaniarın bulund uğu kat­ 1 8 60'lar boyw1ea bir tramvay sistemi
lar, iki ıner div enle deniz seviyesind eki kurup işletınek isteyen girişimcilerden hü-
platfo rma bağia nıyor, bu platfor m aynı
zamanda rilitım ve piyasa güzergahı işlevi 28 İ lter, age, s. 74.
görüyordu. Dükkaniarın mimarisi ve mer­ 29 B BA, İrade, Şehremaneti, no. 16, Safer 1 3 1 0.
30 BBA, kataloglanmaınış belge. Mühendisin im-
diverılerin yapısı genel görüntüye bir Ve­ zası okw1amamıştır.
nedik havası veriyo rdu. Abdü lh ami d'in, 3 1 Said Paşa ( 1 9 10), l, s. 2 12 .
pratik veya estetik kaygılarla değil, yapııun 3 2 Bkz. Beşinci bölüm . Galata Köprüsü'nün uygu­
lam11ayaı1 yenileme projeleri arasında Raimon­
dükkaıuarında ınevzilenebilecek isyancıla­
do D'Aronco'nun bir eskizine de değinmek ge­
rın her iki cepheden de askerlere ateş ede­ rekir. D'Aronco'nun çerçevelenmiş çizimi Dol­
bileceklerini düşünerek güven lik açısı ndan mabahçe Sarayı'nın açık olmayan bölü m ü nde
bir duvarı süslemektedir.
sakınca lı bulması yüzünden proje yaşama
33 Le Moniteur Oriental, 2 Ekim 1902.
geçmedi. 3 1 34 Ergin ( 1 9 14), 2 :8 59-863.
N i s a n 1 9 0 2 tari h l i , Galata Köprü- 35 Eyice, age, s. 1 2 1 5/ 1 57.

74
kümete bir dizi teklif geldi . 3 6 Örneğin, .ıU ,.,u/7 · ./�� .u-n..- ·Je�d· ttb(·t,, /... j,. </­
• •

l 8 ? 3'te Mr. Huchiadson isminde bir şah­ ./.AM{;.. ,;: "'"·��.. /"-' lı......./ ,./ �.:..... ,....<:�
.
'* .1..

sa Istanbul'w1 ana arterlerinde ve banliyö­


:
'7��\i\.-.
,'!.rf- .. ;t.q,�,...._, - !ey.
lerinde tramvay hattı kurmak ve işletınek
hakkını tanıyan bir kontrat taslağı hazır­
lanmıştı . 37 Bu proje uygulanmadı ve bir
yıl sonra bir İngiliz, İstanbul, Galata ve
B eşiktaş 'ta tramvay imtiyazııu almak üzere
müracaat etti. Teklifi değerlendiren hükü­
met raporu genelde olumluydu . Avrupa
başkentlerinde tramvay sistemlerinin varlı­
ğına işaret eden rapor, benzeri bir şebeke­
.
nin Istanbul'da kurulmasının uygun ola­
cağı görüşündeydi. Ancak bu girişim bir
kez dal1a umumi menfaat için bazı arterler
rine bağlaınak olınuştu. Maalesef bu kısa
boyru1ca yıkınllar gerektirecekti. 38
·
55) Rüstem
görüşlü politika, gelecekteki projelere ze­ Bey'in tek
1 864'te düzenlenen taslak ılizamname
nlin oluşturdu ve göreceğimiz gibi, İstan­ raylı tramvay
bu konuda gelecekte uyulacak esasları tes­ sistemi projesi
bul'da birbirleriyle bağlantılı hatlar hiçbir
bit ediyor ve diğer şirketlerin kuracakları ( 1 868).
zaman düşünülmedi.
traınvay hatlarııun izleyecekleri güzergah­
1 864 taslağında önerilen son hat ise
ları belidiyordu ( bkz. resim 5 7 ) . İlk gü­
Galata'daydı. Bu hat Karaköy'den hare­
zergah Eminönü Meydarıı'nı Divanyolu
ketle, Tophane, Beşilctaş, Ortaköy yoluyla
üzerinden B eyazıt Meydaıu'na ve At Mey­
Arnavutköy'e ulaşarak, bu yeıli gelişmekte
daıu'na bağlıyordu. Beyazıt Meydaıu'ndan
olan Boğaz mahallelerine alternatif bir ka­
Aksaray'a uzanan bu hat, orada ikiye ayrılı­
mu taşımacılığı sağlayacaktı . 39
yor, bir hat Samatya Caddesi'ıll izleyerek
Oluşturulacak hatların tekılllc detaylan
Yedikule'ye varıyor, diğeri ise Aksaray'ı Te­
dikkatle belirlenmişti: Raylarm arası en az
odosios Surları ü zerindeki Topkapı 'ya
bir metre olacak, yolun üzerindeki evlerle
bağlıyordu. Bu traınvay ağı ilk kez iç ma­
tramvay geçidi arasında bir metı·e mesafe
hallelerinin birbirlerine ve yarımadanın
bırakılacak ve traınvay yolw1un bir taı·a.fin­
batı sııurı olan Bizans surlaıma bağlanma­
da 3 metrelik şerit diğer vasıtalaı·ın geçişi
larını sağlıyordu. D iğer hattın başlangıç
için tahsis edilecekti. Rampalar 1 /24 ora­
noktası ise gene Eminönü olup, Haliç sa­
nından dik olınayacak ve son olarak, hasaı·
llllini izleyerek, Ayvansaray'da Teodosios
gören su ve kanalizasyon borulan şirket
Surları'ıu geçip, Eyüp'te son buluyord u .
taı·afindan tanlir edilecekti. 40
B u güzergahın belirleılişindeki düşünce
Haliç boyru1ca yer alan mahalle ve im alat:
Rahatlık ve kolaylık konularına ayrıntılı
h a ndere bağlantı sağlamak ve bir dini biçimde eğilinmişti. Tramvaylar şafalctan
merkez olan Eyüp'e ulaşımı kolaylaştır­ gece yarısına kadar çalışacak, tarifeler ve
maktı . Eyüp'e Şirket-i Hayriye vapurlan ücretler birkaç dilde duraklara asılacalctı.
sefer yapmaktaysa da bunlar yetersiz kalı­
36 Os�anlı vesikalarında "u·amvay" kelimesi atla
yordu. Yarımadayı uzw1lamasına kesen bu
çekilen u·aınvayla aynı anlamda kullanılmak ta­
hatlar, yanmadaıun batısında kalan daha dır.
geniş bölgeye ulaşımı kolaylaştıracak ku­ 37 B BA, İ rade, Meclis-i Vala, no. 2 34 1 2 .
38 B BA, Irade, Meclis-i Mahsus, 110. 1 26 5 .
� ey- güney bağlantılarını kurmuyorlardı. 39 BBA, �·ade, Meclis-i Mal1sus, no. l 265, madde ı .
lik elde güzergahları belirlemekte kullaıu­
4 0 B BA, Irade, Meclis-i Mahsus, no. 1 265, mad-
lan maı1tık herhalde ana mahalleleri birbi- deler 2, 4 , 6, 7 .

75
Bey'in projesi tek raylı bir sisterndi ve mu­
cidine göre iki raylı klasik sistemden daha
ekonoınikti. 42 Nihayet 1 869'da Krepano
Efendi'ye kırk yıllık bir imtiyaz tanınarak
İ s t a n b u l Tramvay Ş i rketi k u ru l d u . 4 3
1 869, 1 88 1 ve 1 907 yıllarında çıkan ni­
zamnameler, sistemin gelişmesi ve kulla­
nışlılığı haklcında bize temel bilgiler ver­
mektedir.
1 869 nizaınnamesi dört hat öngörü­
yordu: Birincisi Unkapanı Köprüsü'nün
Azapkapı ayağından harekede Tophane ve
Beşiktaş üzerinden Ortaköy'e bağlanacak­
tl; il<incisi Eminönü'nden harekede B abı­

ili ve Divanyolu üzerinden Beyazıt'a, son­


ra da Aksaray'a gidiyordu; üçüncüsü Ak­
saray'dan Yedikule'ye, dördüncüsü ise Ak­
saray'dan Topkapı'ya ulaşıyordu ( bkz. re­
sim 57). İnşaat dört yılda tamamlanacak­
tı. 44 Bu nizarnname ile 1 864 nizarnna me ­
si karşılaştırıldığında, ikincisinde Haliç sa­
hilini izlemesi öngörülen üçüncü hat dı­
şında, aynı bölgenin kapsandığı görül­
mektedir.
1 8 8 1 'de Eminönü'nden Eyüp 'e bir
Haliç hattı çekilmesi tasarısı yindendi ve
ayrıca Galata tarafında iki yeni hat öneril­
di . Galata hadarının ilki Karaköy'de Voy­
voda Caddesi'ni i zleyerek Kabristan ve
Tepebaşı caddelerinden geçiyor, Galatasa­
ray'da Cadde-i Kebir ile bağlanıyord u .
Buradan Taksim'e gidiyor, oradan Pangal­
tı ve Şişli'ye uzanarak Taksiın-Şişli üzerin­
56) l915'lerde içeriye büyük pakeder alınmayacak, bun­ deki yeni ınahallelere ve Pera'ya hizmet
Cadde-i Kebir. lar ilave ücret ödenerek vagonların üstün­ veriyordu. Daha ileri bir tarihte belirlene­
de taşınacaktı . Ana duraklarda yolcuların cek bir noktadan Karaköy-Şişli hattından
güneşten ve yağmurdan korunması ama­ Tatavla'ya ( Kurtuluş) bir hat aynlacaktı .
cıyla barınaklar yapılacaktı . Mahremiyeti Krepano Efendi'nin şirketi, ihtiyaca cevap
korumak üzere erkekler ve kadınlar için verecek sayıda vagonu hizmete sokmakla
iki ayrı tip vagon, iki değişik renkte boya­ sorumluydu. Şirkete ayrıca, tramvay hattı
nacaktı.4 l
4 1 BBA, İ rade, Meclis-i Mahsus, no. 1 265, mad­
Her ne kadar böylesine ayrıntılı düşü­
deler 1 2 , 1 3, 1 6, 1 7, 1 8 , 5 3 .
n ü l m ü ş s e d e bu i m tiyaz veri l m e d i . 42 B BA, Şuray-i Devlet, no . 443.
1 868'de tramvay hattı inşasında bir üçiin­ 43 "Dersaadet Tramvay Şirketi Tesis ve İ nşaasma
dair Mukavelename" ( 1 869), maddeler 1 ,2, Er­
cü başarısız girişim yapıldı . Bu kez de bir
gin, age, (içinde) 3 : 1 4 1 .
Türk ınucit olan Rüsteın Bey'in bir yıllık 44 "Dersaadet Tramvay Şirketi" ( 1 869 ) maddeler
55 imtiyaz başvurusu geri çevrildi . Rüstem ı , 2, s.l4l .

76
ile kenar mahalleleri bağlayacak omnibüs nin tramvay hattı yapımıımı bı zım büyük
işletme yetkisi veriliyordu. 4 5 ölçüde bel irlediği aşikard ı r . İsta nbul
E minönü-Eyüp ve Tatavla hatlan hiç­ Tramvay Şirketi, yolları asgari 1 1 ,50 met­
bir zaman yapılmadı . 1 907 yılında hazırla­ reye kadar genişletınekle (ki bu 1 864 ta­
nan kontratta imtiyaz yetmiş beş sene da­ rihli nizarnname taslağında önerilen geniş­
ha uzatılıyar ve bu bağlantıya değinilirken liktir), ayrıca yollan döşeme ve hasar gö­
ek olarak üç hat daha öneriliyordu. Galata ren su, kanalizasyon, gaz borularııu tamir­
tarafında Cadde-i Kebir'in güney ucuna le mükellefti. Tüm inşaatlarda o dönemin
raylı sistem kurularalc, Galatasaray ve Tü­ Fransa'sında uygulanan standartlar ve
ne! Meydanı Karaköy hattına bağlanacak; yöntemler uygulanacaktı . İnşaat sırasında
Karaköy-Boğaz hattı ise Ortaköy'den Ar­ şirket ile emlak sahipleri arasında doğabi­
navutköy'e kadar uzatılacaktı. İstanbul ta­ lecek ihtilaflarda Şehremaneti ve Nafıa
rafİnda ise Unkapanı Köprüsü'nün ayağı­ Nezareti arabuluculuk edecekti. 51 Aksa­
nın Fatih'le, özellikle Fatih Külliyesi'yle ray, Eminönü gibi yoğtın nüfuslu eski ma­
bağlantısını kurmak gerekiyordu. Her ne hallelerde, inşaatın yavaş ve parça parça
kadar ayrıntılı biçimde açıklanmanuşsa da ilerlemesine karşın, Haliç'in kuzey yaka­
Fatih ile Edirnekapı arasında son bir bağ­ sındaki Taksim -Şişli, Karaköy-Boğaz ar­
lantıdan söz edilmekteydi.46 Bu hatlar bir terlerinde olduğu gibi geniş, yeni sokak­
ölçüde yarımadanın iç taraflarıyla da bağ­ larda, tı·amvay rayları luzla döşenebilmiş­
lanacaktı. Cılız bir çaba olarak kalmışsa da ti. 5 2 Ancalc, Galata tarafinın Cadde-i Ke­
bu, H aliç'i Marmara sahillerine bağlama bir, Tepebaşı Caddesi, Voyvoda Caddesi
konusundaki ilk ve tek girişim oldu. gibi tramvay hattııun döşenmesi için ge­
Çağdaşlaşma çabalarında yine Galata nişletıne çalışması ge!"ektiren yerleşmelerin
yakasına öncelik verilmişti. Her ne kadar yoğun olduğu bölgelerine öncelik tanınır­
İstanbul tarafi için kapsamlı bir ulaşım ağı ken, İstanbul tarafının Fatih, Unkapanı
öneriidiyse de, ancak kısmen gerçekleşti­ gibi aynı derecede yoğw1 bölgeleri göz ar-
.
rildi. 1 896 tarihli bir haritada, İstanbul ta­ dı edilrni.ştı. 5 3
rafinda sadece üç kısa hat göriHmektedir: Ücretler, tarifeler, yolcuların ralıatı gibi
E minönü -Aksaray, Aksaray-Yedikule ve konu l ar 1 8 64 nizamnamesinin ilkeleri
Aksaray-Top kapı . O tarihte Haliç hattı doğrultusunda tasarlanmıştı ve Şirket-i
henüz inşa edilmernişti.47 Ancak, 1 869 ve Hayriye nizamnamesiyle paralelliider gös­
1 8 8 1 nizamnamelerinde Galata tarafi için teriyordu . Örneğin, altı yaşın altındaki ço-
öngörülmüş olan, Azapkapı-Boğaz ve Ka-
56 raköy-Cadde-i Kebir-Şişli hatları hizmete "Dersaadet'te İ nşa Oltmacak Tramvay Hatları­
45
girmişti ( bkz. s. viii'deki fotoğraf) . na dair Şartname", ( 1 88 1 ), maddeler l, 1 6, Er­
1 8 8 5 ' te İ st a n b u l tarafı n ı n n ü fu s u gin, age, 3 : 1 67, 1 94.
3 8 9 . 5 4 5 iken, Altıncı Daire'nin nüfusu 46 "Dersaadet Tramvay Şirketi Müddet-i İ mtiyazi­
yesinin Temdidi ve Bazı Hatt-ı Cedide İ nşası
2 37.293'tü.48 Yani tranway hatlarının da­ Hakkındaki Mttkcvalename" ( 1907), madde 1 ,
ğılımında nüfus yoğunluğu dikkate alınma­ Ergin, age (içinde ), 3 : 1 72- 1 73 .
nuştı . Kentin büyümesinin yönelimi ve seç­ 47 BBA, Harita, n o . 323.
48 Shaw ( 1979), s . 268.
kin nüfusa hizmet götürme isteği bir kez
49 BBA, İ rade, Dahiliye. no. 44205.
daha yatırımlarda belirleyici olmuştu. Tem­ 50 Ergin, age, 1 , s. 1 0 1 5 .
muz 1 872'de Azapkapı-Beşiktaş hattının 51 "Dersaadet Tramvay Şirketi" , 4 . ve 6 . madde­
ilk tamamlanan hat oluşu bu tutuma iyi bir ler, s. 1 46; "Dersaadet'de İ nşa Olunacak Tram­
vay" madde 5, s. 1 68.
örnektir.49 Oysa Eminönü-Aksaray hattı
52 BBA, İ rade, Meclis-i Mahsus, n o . 1 592.
aynı yılın Kasım ayında hizmete girmişti. 5 0 53 "Dersaadet'de İ nşa Olunacak Tranıvay", mad­
Mevcut yolların durumu ve genişliği- de 5, s. 1 68-69.

77
tıla katıla gülersiniz, sanki hiç o zamana kadar tram­
vay görmemişsinizdir. Tramvayın gözden kaybolu­
şuyla Avrupa'nın hayat tarzı ve harekediliği de geçip
gider ve kendinizi gene Asya'da bulursunuz.56

Tramvaylar Pera'nın Baulılaşmış hayat


düzenine daha uygundular. Zaten kafeler,
restoranlar, tiyatrolar ve büyük mağazalar­
la dolu olan Cadde-i Kebir'e, bir Avrupa
unsuru daha kauyorlardı. Levant Herald
gazetesine göre, l 896'da Avrupalıların
düzenlediği bir karnavalda ilgi odağını, te­
maşa unsuru olarak kullarılları bir tramvay
taklidi oluşturmuştu:
Şişli tramvayları biçiminde, büyüklüğünde ve
renginde, dört süslü püslü atın çektiği (bu arada at­
lar az önce Harikalar Diyarı'ndan getirilmişe benzi­
yorlardı ) cicili bi ci li acayip bir vasıta dün sabah
Grande Rue de Pera'da ağır ağır seyrederken görül­
dü. İçindeki zarafetle yelpazdenen hanımlar, seyre­
57) 1 864, 1869,
cuklar ücretsiz seyahat ediyordu ve posta­ derıler görmeden vasıtayı itmeye yardım ediyorlar,
1 88 1 , ve 1907 cılara, askerlere, polislere indirimli tarife soylu görünüşlü beyler de "Made in Germany" cin­
nizaınnamelerinde uygulanıyordu. Ayrıca büyük yülder va­ sinden Manila purolarıru türtürürken işin geri kala­
öngörülen tramvay m m ha.ll e diyorlardı .57
gonların içine alınmıyor, vagonun üstün­
hatları ve Tiinel
güzergaru. deki yük bölümünde taşıruyordu. 54 Aslında tramvay Pera sakinlerinin ya­
Yeni ulaşım sisteminin İ stanbul 'un şamlarıyla bütünleşmişti . Örneğin, 1 900
kent imajı üzerinde belirgin bir çağdaştaş­ yılında İstanbul Tramvay Şirketi'yle Tak­
tırıcı etkisi oldu. Belli başlı kavşaklarda ve sim Bahçesi idarelerinin vardıkları bir an­
merkezi noktalarda yolcu ve personelin laşma sonucu, Şişli-Taksim ve Aluncı Da­
faydalanması için yapıları barınaklar kentte ire-Taksim hatlarının yolcuları biletlerini
bir yenilikti. 5 5 Atla çekilen tramvaylar so­ göstererek parka ücretsiz girebileceklerdi.
kaklara Avrupa kentlerini arıdıran bir carı­ Bundarı amaçlanarı, yazın tatile giderne­
lılık getirdi, bununla birlikte her tramva­ yen gelir düzeyi düşük ailelerin bedava
yın önünde giden ve İstarıbul'un ünlü baş bahçe girişi sayesinde "bahçedeki güzelim
belası köpeklerini kovalamak üzere sopa ağaçların gölgesinde Boğaz'ı n temiz ve
taşıyan bir adamı da görmek mümkündü. sağlıklı havasını" soluyabilmeleriydi. 5 8 B u­
Kentin yeni ulaşurma sistemiyle eski do­ rada kastedilen aileler Pera sakinleriydi . İs­
kusu arasındaki tezat De Aınicis'in gözün­ tanbul tarafı sakinlerinin bir nefes temiz
den kaçmadı: hava için bu atlı araçların içinde saatlerce
dolambaçlı yolları katederek Taksim B ah­
Bütünüyle Türk ve sessiz bir sokakta, ansızın bir
çesi'ne gelmeleri beklenemezdi.
korna sesi ve at nallannın şakırtısıyla irkilirsiniz; ne
olduğunu anlamak üzere döndüğünüzde, gözlerini­ İstarıbul yarımadasının içlerinde yaşa­
ze inanamazsmız; koskocaman bir vagon, o ana ka­ yarı halka smıuları tramvay hizmetleri, Pe-
dar dikkat etmediğiniz bazı raylar ü zerinde, içi
Türkler ve AvrupaWarla dolu olarak, neşeli bir hava S4 "Derssadet'de İnşa Olunacak Tramvay", mad­
içerisinde size doğru ilerlemektedir. Üniformalı me­ deler lO ve l l , s. 148.
murları ve yanında asılı matbu tarifesiyle her bakım­ S S " Dersaadet Tramvay Şirketi " , madde 1 4 , s .
dan bir Viyana veya Paris tı·amvayından farkı yoktur. 148 .
Bu sokaklarda bu medeniyet hayaletini görmenin et­ S6 De Amicis ( 1 896), l, s. 63-64.
kisi tarif edilemez, sanki bir parodi veya devasa bir S7 The Levant Herald, 1 7 Şubat 1 896.
şakayla karşı karşıyasınızdır ve arkasından bakarak ka- S8 Le Moniteur Oriental, 28 Haziran 1 900.

78
ra'da swmlan hizmetlerden çok farklıydı . ca yolcuları büyük bir yorgunluktan kur­
1 9-20. yüzyıl yazarı Hüseyin Rahmi, Ak­ taracaktı. 62
saray ile Topkapı arasında işleyen vagonla­ Gavand Paris, Londra ve İstanbul ara­
rın halini şöyle anlatır: sında mekik dakuyarak üç sene süren ve
Tramvay Şirketi arabalarının en köhnelerini bu hayli yoğun geçen müzakerelerden sonra
hatta işietmekte olduğundan sokağın tozu çamuru şirketini kurdu. 63 l 872'de kurulan şirketin
hadd-i aslisindeki soluk yeşil boyaya galebe etmiş ve adı "The Metropolitan Railway of Cons­
dört ligar hayvan koşulmuş buhuıan arabayı bekle­
tantinople, from Galata to Pera" idi. Çalış­
mek üzere buldLık. Hal-i hayatlarında mükemmel
bir iskelet dersi göstermeye yarayabilecek kadar za­ malar aynı yıl başladıysa da mülk sahiple­
yıf ve derıninde olan bu hayvanlar cerr edecekleri riyle çıkan ihtilaflar nedeniyle inşaat, özel­
dt'iş-i talıammüllerindeki o sıkletin vücutlarına vere­ likle kazı faaliyetleri, ağır ilerlemekteydi.
ceği renc-i can-fersayı düşüııüyorlarmış gibi başları­
Tramvay imtiyazında olduğu gibi, mülk sa­
nı sabfume birer vaz' ile önlerine eğmiştiJer.S9
hiplerinin satmamakta direnmeleri halinde,
Bu tasvir ondan önceki iki alıntıyla aynı hükümet istimlak kanununu işletıneye söz
on yıllık zaman dilimine ait, ama çizdiği vermişti. 64 Ancak, Gavand ile mülk sahip­
tablo çok daha karamsar ve Paris veya Vi­ leri arasmdaki sorunlarda hükümet oldukça
yana tramvaylarını hiç andırmıyor. Düşük ihtiyatlı ve oyalayıcı bir tutum takındı . 6 5
gelir düzeyindeki insanların yaşadığı ma­ Bu nedenle inşaat yavaş ilerledi ve bul1arla
hallelere götürülen çağdaş kent hizmetle­ çalışan İstanbul Tüneli ancak üç yıl sonra,
rinde farklı koşullar gözleınlenebilmektey­ Ocak l 875'te hizmete girebildi.
di. Aksaray-Topkapı hattının vagonları, Sistem 5 5 4 . 8 0 metre uzunluğunda,
kentin daha "iyi" semtlerine işleyen va­ 6,70 metre genişliğinde ve 4,90 metre
gonlardan kullanışlılık, hatta gÖrünüm iti­ yüksekliğinde bir tünel, her iki ucunda bi­
bariyle farklıydılar. 6 0 rer istasyon ve makine dairelerinden olu­
şuyordu. Galata ile Pera uçları arasında
M ETRO

Marmara sahilini setlerle genişletmeyi 59 Hüseyin Ralımi ( 1 896/1927), s. 23.


ö n er e n m üh e n d i s Eugene H e n ri G a ­ 60 İstan bul'un traınvayla tanışması ve tramvayın
gelişınesi batıdaki gelişmesinden farklı bir süreç
vand'a, 1 869 yılında bir irade-i seniyyeyle
izledi. Atlı traınvay 1 832 yılında New York'ta
Karaköy ve Pera arasında bir metro yapma başladı ve yirmi-otuz yıl içinde diğer kentlerde
ve işletme imtiyazı tanındı . Galata bölge­ de görüldü. Tranıvayda elektrik kullanımına ilk
kez 1 888'de Virginia Richmond'da geçildi ve
sindeki ticari faaliyetlerin giderek artan
bundan sonça hızla Amerika ve Avrupa kentle­
önemi daha iyi ulaşım koşullarını zonınlu rine yayıldı . YLıkarıcia görüldüğü gibi İstanbul
kılıyordu. 6 1 atlı tramvayla ancak 1 870 sonrasında tanışmıştı.
Tramvay hattı Galata v e Pera'dan Cad­ İs tan bul tramvaylarının e lektrikli sisteme geç­
m e l e ri i l k kez 1 9 1 0'da önerilmiş ve ancak
de-i Kebir'in güney ucuna doğrudan bir
1 9 1 2 'de gerçekleşmişti. ( Reseau de tramways
57 bağlantı sağlamıyordu . Ekonomik olmak urbairıs et sı�bı�rbains de Constantinople, projet
amacıyla buradaki uzw1 ve yılankavi hat, presen te par la Soci&te Genb·ales d'Entreprises
[Paris 1 9 1 0 ], s. 49; "Metropoliten Demiryolu
mevcut yolları izlemişti. Karaköy'den Pe­
Şirketinin Mukavelenamesi" [ 19 1 2 ] , madde 5 ,
ra'ya çıkan yegane güzergah olan Yüksek Ergin, age, 3, s. 296)
Kaldırım, dik ve dar bir yokuştu ve günde 61 BBA, İrade, Meclis-i Malısus, no. 1 533; "Tü­
ortalama 40.000 kişinin kullandığı bu yol­ nel imtiyazı Hakkındaki Fennan-ı Ali", Ergin,
age, 3 :246
da i zdiham yaşanıyordu ( bkz. resim 6 ) .
62 Oberling ( 1 972 ) , s. 220.
Gavand'ın kendi deyişiyle, buraya bir tür
63 age, s. 222-25 .
yeraltı teleferiği, "inen-çıkan bir tür asan­
64 "Tünel Şirketi Mukavelenamesi" ( 1 869 ), mad­
sör" yapılması çok faydalı olacaktı. Yolcu­ de 9, Ergin, age, 3, s. 24.
luğu birkaç dakikaya indiren bu araç ayrı- 65 Oberling, age, s. 228-36.

79
,, mlUcemmel sofralarda şampanya ve diğer leziz şa­
1 . .1 1,
raplann refalcat ettiği öğlen yemeğine ( dejeuner a la
foı�rchette) oturdular. Tatlıdan sonra, Genel Müdür
Mr. Albert, "Zat-ı Şahaneleri Sultan Abd ülaziz
Han Hazretleri'nin" sağlığına kadeh kaldırdı. Mr.
Albert, Sultan'ın uçsuz bucalcsız imparatorluğunda
saltanatııun bidayetinden beri bu geniş topraldarın
saadet ve refahıru düşünerek, nıemleketlerin zen­
ginJik kaynağı olan yol ve denili yol inşaasına büyük
önem verdiğini söyledi. Bu zihniyetin eseri olarale
Zat-ı Şal1aneleri, antik Bizans'm salUllerin i kavuştu­
ran tünel inşaatı imtiyazına müsaade buyurmuştu.
Bıına ilaveten ümid ediürdi ki Tünel, Dersaadet'te
birbiriyle iç içe yaşayaı1 Şark ve Garp u nsurlarını
"kaynaştırıcı bir tesir yaratacalctı. Mr. Albert'in nut­
kunu büyük bir tczal1ürat takib etti. Banda "Türk
Milli Marşı"nı terennüm ederken , k u mpanyanın
temsilcisi Baı·on Foelckershamb, Zat-ı Şahane'nin
en eski mi:ittcfiki "İngiltere Kraliçesi'nin afiyetine"
kadehini kaldırdı. Temsilcisi olduğu şirket İ ngilizdi
ve İngiliz müteşebbislerinin bu topraklaı·da nafia-ı
umumiyeye faideli olacalc bir işe giriştikleri için bu
seçkin daveili zümresi bugün bir araya gelmişti. Mı­
zıka "Tanrı Kraliçcyi Korusun " marşın ı çalmaya
başladı. Baron Foclckershamb bir defa daha kalka­
rak, "Dersaadct'te temsil edilen bütün hükümranl�­
rm sağlığına" kadehirıi kaldırdı. Hepsi de ınedenı­
yet ve teralcki uğrunda müşterek bir gayret göster­
ınişierdi ve bu mühim günde büti.in hazır bul wıa�1
.
mümtaz şal1ıslar anU11e ınenfaati halckındalci hıslerı­
ni i fade etmişlerd i . Böylesi teşebbüslerin Dersa­
adet'te yaşayan bütün milletler efı· adına hayırlı ola­
cağına inancı tan1dı .6?

Bu ifadede projenin amaçlarııu ve gü ç


odaklannın ipuçlarını görmek m ü mk� n­
6 1 , 5 5 metrelik bir irtifa farkı vardı ve dür. Güç, İngiliz fi nans çevrele rini n di ve

58) Strom,
Lindman ve eği m yüzde 2 ile yüzde 1 5 arasında değiş­ sözü edilen "amme menfaati" İstan b ul' a
.
Hilliker'in mekteydi. İki paralel hat üzerinde ikişer yaşayan Avrupalıların menfa atlerı· y d ı . Is ­
Boğaz'ın altından e
geçecek metro
vagonluk iki tren çalışmaktaydı. Vagonlar­ tanbul'da yaşayan Avrupalılar b u "me d ­
dı .
projesi ( 1 902). dan b iri yolculara tahsis edilmiş ve iki niyet ve terakki" ımsuruna bayıl ıyorlar
' n
istanbul ucu. mevkiye aynlmıştı . Her iki mevkide kadın Karşılığında şirket, müşterilerini m em n u
ve erkekler ayrı kompartmanlarda oturu­ etmeye çalıştı. 1 875 yılının Şubat ayın da
yordu. İkinci vagon mal, hayvan ve hatta vagonların pencerelerine cam tak ıl dı :

atlı araba nakliyesine ayrılm ıştı. 66 yı
Londra'dan getirilen lambal ad a d a h a ı
İstanbul Tüneli' nin açılışı kentte büyük te
ışıklandırma sağlandı . La Turqu ıe ga ze -
·
bir olay oldu . Açılış töreni seçkin konukla­
sinde yayınlanan bir başyazı ise iki i �ta ­ �
rın Pera ile Galat a arasında trenle gidip
yonda yeni güzelleştirme eınarel e ri ıu a -
gelmeleriyle başladı . Bu esnada ikinci va­ . l arı
.
kışlıyordu : Istasyondaki afişlerı, re idam '

gonda da orkestra bulunuyordu . Levant lacak


ve duyumları sergilemek için kullaıu
Herald'da okuduğumuza göre:

Saat birden biraz sonra davetWer, Pera İstasyo­ 66 Oberling, age, s. 237. .
5 o berlt ng,
numın iki yanında kurulan ve Pera'nın meşhur şe­ 67 The Levant Herald, 1 8 Ocak 1 87 ·
kerlemecileri, Vallauri'lerin bizzat servis yaptığı age, içinde zikredildiği şekliyle.

80
. . .
sehpalar istasyonları Avrupa standartlarına
daha bir yaklaştırnuştı. Gazete, ayru amaca
yönelik olarak, "Pera istasyonunda hoş bir
büfe " açılmasım öneriyordu. 68
1 9 0 0 y ı l ı n a g e l i n diğinde , yeni b i r
kontrat, Metropolitan Railway o f Cons­ �Mo


tantinople şirketini, hali hazırdaki istasyon
binatarım yılcarak, yerlerine hükümet mü­
�JJJ k-':Ob t .,.
henilislerinin onayını alacak plan ve cep­
helere göre inşa edilecek, yeni kagir yapı­ �_g)A_;.,tJı�vı)� ,.

�'���
lar yapması yönünde teşvik ediyordu. Bu
öneriler uyannca Pera istasyonu 900 met­ T
re kareye oturacak, dört katlı, içinde dük­
karuar barındıran, "muntazam" dış görü­
nürnlü bir bina olacaktı. Galata istasyonu
ise 700 metre kareye oturan, üç katlı, so­
kak d üzeyinde düklcanlar olan, aynı şekil­
de "murıtazam" bir bina olacaktı.69
1 9 04'te Metropolitan Railway'in imti­
yazı, ilk imtiyazın bitiş tarihinden itibaren
geçerli olarak, yetmiş beş yıl uzatıldı . 70
B öylelikle şirket, 1 923 'te Cumhuriyetin
ilaıundan sonra tüm kamu taşımacılığı sis­
temlerinin millileştirilmesine kadaı· Galata
ile Pera arasında ulaşınu sağladı. 7 1
İstanbul Tüneli'nin başarısı birkaç baş­
ka tünel projesinin ortaya atılmasına yol
açtı. Her ne kadar bu projeler gerçekleş­
memişse de, İstanbul'un plancılarııun 1 9 .
yüzyıl sonu ve 2 0 . yüzyıl başındaki tasa­ hane, Fındıklı, Dolmabalıçe, Beşiktaş ve 59) Strom,
rırnlarına ışık tutmaları bakımından kayda Ortaköy'de istasyonlar olacaktı. Her ne Linelman ve
değerdirler. kadar Gavand Boğaz salıilinde bir uzat- Hilliker metro
projesinin
İ stanbul Tüneli'nin azimli girişimeisi
Üsküdar ucu.
G avand, 1 8 76 'da Osmanlı hükümetine 68 La Turquie, 6 Şubat 1 8 75 ve 1 6 - 1 7 Mayıs
1 875.
yeni bir proje sundu. Bu proje , İstan­
69 "Tünel İmtiyazırun Elli Sene Müddetle Temdi­
bul'u kuzeyden güneye kateden ve büyük dine Dair Mukavelename", maddeler 5, 7. Er­
bir kısnu yeraltında olacak bir demiryolu gin, age, 3, s. 280-8 1 .
p roj esiydi . M armara sahilinde Kumka­ 70 "Tünel Ş i rketi İ mtiyazının Yetmişbeş s cne
.
Müddetle Temdidi Hakkmdaki Ferman-ı Ali,"
pı'dan başlayacak olan demiryolu, yarı­ Ergin, age, 3, s. 283 içinde.
m ad ayı yeraltından katederek, İstanbul 7l İstanbul Tüneli yeraltı ulaşımının ilk örnekle­
termin alinin inşa edileceği Eminönü'nde rind,en biridir. İlk yeraltı taşıtı daha l 862'de
kurulan Londra mctı·osuydu. l 863'te kurulan
yerüstüne çıkacaktı . Araçlar Haliç'i geç­
Lyon fı.miki.ilerini l 8l3'te B udapcştc, Viyana
mek için yerıi Galata Köprüsü'nü kullana­ ve San Fransisco'da Clay Street metrosu izledi.
cak, ancak G alata 'ya geçer geçmez gene Mühendis Gavand kendi ifadesine göre, Lyon
yeraltına i neceklerdi . Ö ngörülen plana fı.mikilleriııi örnek al!11lştı. Ancak, tümüyle ye­
raltında olan İstanbul Tüneli, Londra'dan sonra
göre, sistem Karaköy'den Ortaköy'e ka­ dünyanın ikinci metı·osudur ( Oberling, age, s.
dar salille paralel gidecek, Karaköy, Top- 220, not 72 ) .

81
madan bahsetse de fazla ayrıntı verme­ ucup.a da birer odak noktası koymaya ni­
mişti. Demiryolunun Kumkapı' dan Be­ yet edildiğini gösterir. Hükümet bu pro­
şiktaş'a kadar tahmini uzunluğu 4 . 300 jeyi tümüyle hayal ürünü olarale değerlen­
metreydi. 72 dirmişti. 76
Burada Gavand'ın başlıca katkısı Mar­ Kuşkusuz, bu projelerin ardındalci amaç
mara ile Haliç sahilleri arasında doğrudan para kazanmaktı. Teknolojik alanda geri
en kısa mesafede bağlantı kurma önerisi­ kalmış imparatorluk "teraklci" ve "medeni­
dir. Tasarıda, Galata tarafında önerilen yet" pazarlayan Batılı yatırımcılara eşsiz kar
hatlar işiernekte olan tramvayların güzer­ imkarıları sağlıyordu. Ancak Osmanlı hü­
glliıru izleyecek, ancak yeraltında bir en­ kümeti, belki de bu geniş kapsamlı ve kar­
gelle karşılaşmadan luzlı ve trafıksiz işle­ maşık projelerin gerçekleşebilirliğine inan­
menin avantajiarım kullanacaklardı. madığından, çoğunu geri çevirdi. Her ne
Ancak Gavand'ın önerisi bu kadarla kadar uygulanmamışlarsa da bu projelerin
kalıruyordu; Marmara sahilini setlerle ge­ çoğunun amacı, kentin dağınık parçalarının
rıişletıne projesinin yanı sıra, Boğaz'ı bir arasında ulaşımı kolaylaştırarak, İstanbul,
ihtimalle Sarayburnu ve Ü sküdar arasında Galata, Üsküdar ile Boğaz'ın Asya ve Av­
geçecek bir diğer yeraltı treni öneriyordu. rupa yakalarındaki köylerinden oluşan bir
Bu sayede Avrupa'dan gelen trenler doğ­ büyük İstanbul yaratınaktı.
rudan Asya yakasında yollarına devam
DEMİRYOLU
edebileceklerdi . 73 "Yeni Şehir Proj esi"
adı yakıştırılan bu iddialı projenin ayrıntı­ İstanbul'u Sofya'ya (Alexandropolis'e
larına girilmemişti. Ancak Gavand'ın kıta­ uzanan kol dahil olmale üzere ) bağlayan
lar arası metro projesi şimdiye kadar hiç­ ille demiryolu 1 874 yılında hizmete girdi.
biri gerçekleşmeyen birçok projenin il­ Demiryoiunun izleyeceği güzergah. İstan­
han1 kaynağı oldu . bul'da tartışmalı bir konu olmuştu. Belçi­
1 8 38 ile 1 908 arasında ilci metro pro­ kalı barıker Baron Hirsh'in sahibi olduğu
jesi daha gündeme geldi. 1 890'da Emi­ şirketin p roj eleri uyarınc a , d e m i ry o l u
n ö n ü ' n ü Kapalıçarşı'ya bağlayan, yani Marmara salıili boyunca ilerleyerek Top­
Gavand'ın projesinin bir kısmını kapsa­ kapı Sarayı'nın bahçesinden geçecekti .
yan bir proje , imtiyaz isteğiyle birlikte Projeler saray görevlileri arasında hararetli
Nafia Nezareti'ne sunuldu, ancak redde­ tartışmalara yol açtı, ancak Sultan Abdül­
dildi. 74 mecid yeni teknoloj iden tam desteğini
1 902'de üç Amerikalı mühendis, Fre­ esirgemeyerek, "sırtından dahi geçse" de­
derik E. Strom, Frank T . Lindman ve miryolunun İstanbul'a ulaşması gerektiği­
John A. Hilliker, Gavand'ın projesinin bir ni savundu. Sarayın l 8 56'da Dolmabah­
başka bölümünü tekrarlayarak, Saraybur­ çe 'ye taşınması doğal olarak bu kararın
nu ile Salacak arasında işieyecek bir metro alınmasında önemli rol oynarnıştı. Demir­
p rojesi sundular . B u tasarın ı n başlıca yolu Marmara sahilinin mahalleleri nden
58 amacı Avrupa ile Asya arasında kesintisiz geçtikçe, barıliyölerle kent merkezini bağ­
demiryolu bağlantısı kurmaktı. 7 5 Denizin layan treılier kısa sürede çalışmaya başladı.
59 dibine on altı payandayla raptedilecek bir l 8 75'te altı istasyon vardı : Sirkeci, Kum­
tüp geçidirı içinden, ikisi yolcuya biri de kapı, Yedikule, Bakırköy, Yeşilköy ve Kü-
eşyalara mahsus, üç vagorılu bir tren işle­
yecekti . Ancak, proje ayrıntılandırılma­ 72 Erinç ( 1 968 ), s. 48.
mış, istasyonların kesin yerleri bile tam 73 age, s. s ı .
74 La Turquie, 1 3 Kasun 1 890.
olarak saptanmarnıştı. Asya yakası için dü­
75 İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, no. 9329 5 .
şünülen anıtsal bir gar, tüp geçidin her iki . 76 İlter ( 1973), s . 24.

82
çükçekmece . 77 1 896 tarihli bir haritada nekleri çağrıştıran bir çerçeveye modern
Samatya ve Yenikapı'da iki ilave istasyon teknolojiyi oturtuyordu ( bkz. resim 1 06,
görülmektedir. Böylelikle, Teodosios Sur­ 1 07 ) .
ları'nın dışında kalan iki uzak banliyö, Ba­ H aydarpaşa- İ zmit hattı 1 8 7 3 'te ta­
kırköy ve Yeşilköy de kent merkezine bağ­ mamlandıysa da Haydarpaşa Garı 1 909 yı­
lanmış oluyordu. lına kadar yapılmadı . Helmuth Cuno ve
1 88 8 'de İstanbul-Viyana hattı tamam­ Otto Ritter isminde iki Alman tarafindan
landığında Avmpalı bir gözlemci bu olayı tasarlanan gar binası, heybetli bir neokla­
oldukça karışık duygulada değerlendir­ silc üsluba sahipti. Avmpa yakasındaki gar,
miştir: Avrupa'dan gelen yolcuları bir Şark havası
İstanbul ile Viyana arasındaki demiryolunun
içinde karşılarken, Asya yakasındaki gar
bitmesi . . . şehrin yabancı ziluıiyet ve teşebbüsler ta­ Asya'dan gelen yolculara Avmpai yüzünü
rafindan fethi olarak kabul edilebilir. [ Bu gelişme] gösteriyor, böylece, Osmanlı başkentinin
İstanbtıl'un Batı dünyası tarafından ilhakıdır. Gü­ "Doğu'yla Batı'nın kesiştiği nokta olduğu
nahlanyla, sevaplarıyla yeni fikirler, yeni modalar
romantizmi" vurgulanmış oluyordu.
hüküın sürecektir ve kusmları ve hoşluklarıyla eski
Şark şehri geçnıişin bir hillyası olarak kalacaktır ,78 1800'lü yılların sonlarına gelindiğinde
artık İstanbul'da mul1telif kamu vasıtaları­
Aslında 1 8 8 8 ' e gelindiğinde, kentin nın kolayca ulaşılabilen noktalarda kesişti­
"yabancı zihniyet ve teşebbüs tarafından ğini ve aktarmaların zahmetsizce yapıldı­
fethi" zaten tamamlanmıştı. İhmale uğra­ ğını görürü z . Vapurlar Galata Köprü­
mış olan İ stanbul tarafında hala, "Şark sü'nün İstanbul tarafindan hareket ediyor,
şehrinin kusurları ve hoşluklarını" tatınak Eminönü, değişik tılaşım biçimlerini "har­
mümkündü, aneale Haliç'in öte tarafında, manlayan" bir bölge olarak tren, vapur ve
Avrupa yaşam biçimini kabul eden bir tramvayın birleştiği noktayı oluşturuyor­
kent imajı yaratılmıştı. Ayrıca, Haliç'in iki du. Karaköy de benzer bir işlevi yerine ge­
tarafında da Avrupalı girişimciler iktisadi tiriyordu: Tramvayın ana istasyonu ve Tü­
hayatın neredeyse tümünü denetimlerinde nel'irı alt istasyonu buradaydı. Bugün bu
tutuyorlardı . Avrupa'nın kalbine doğru­ iki nokta kentin ulaşım odakları olmayı
dan bağlantı, iletişimi artıraralc, zaten var sürdürüyorlar.
olan Batılılaşma eğilimine sembolik bir iv­ 1 9 . yüzyılın orta ve sonlarında oluştu­
me de kazandırmıştı. rulan ulaşım ağları, 20. yüzyıl sistemleri­
Avrupa'nın büyük kentlerinde görü­ nin çerçevesini oluşturdular. İstanbul'un
len, eski kent merkezi çevresinde bir dizi başlıca ulaşım araçları olan vapurlar, tren­
tren garının oluşması eğiliminin tersine, ler ve tünel yüz yıl öncesinde olduğu gibi
İstanbul'da, biri Avmpa diğeri Asya yaka­ bugün de hizmet vermeye devam ediyor­
sında sadece iki istasyon kuruldu. Sirkeci lar. Ancak, atlı tranwayların yerini otobüs­
ı

Garı, diğer ulaşım ağlarının kesiştiği bir ler aldı. 2 0 . yüzyılın en büyük değişimi
noktada bulmmyor, tramvay ve vapur ula­ yüzyılın ilk on yılından soma giderek geli­
şımına hızlı bağlantı sağlıyordu . Sirkeci şen otomobil oldu. Otomobil Osmanlı'ya
Gan'nın mimari üslubu, 1 9 . yüzyıl İstan­ dal1a erken, Abdülhamid döneminde tak­
bul'unun kent imajında artık iyice yerle­ dim edilmiş, Grande Rue'de bir düleleanda
şen, B atı'yla yerli değerlerin arasındaki sergilenen bir otomobil aylar boyunca bü­
ilcileınİ simgeliyordu. Alman mimar Jach­ tün başkent halkının meraklı bakışlarının
mund tarafından tasarımlanan ve 1 887'de hedefi olmuştu. 79
inşaatı tamamlanan gar binası, beaux-arts
77 La Turquie, l l Mart 1 875.
tasarım ilkelerini yeni tür bir "İslam" üs­ 78 Van Millingen ( 1 906), s . 205 .
lubuyla birleştiriyor, böylece yerel gele- 79 Duhani ( 1947), s. 39.

83
5

BÜ YÜI< P RO J E LER

Tanzimat Fermanı'nın l 8 39'da ilanın­ yapmakla görevlendirildi. Her ne kadar bu


dan, l 908'de II. Meşrutiyet'in ilanma ka­ plan henüz bulunamamışsa da, Von Molt­
dar geçen yetmiş yıl içinde, İstanbul'a yö­ ke'nin haritası birkaç kez yayımlanmıştır.
nelik üç iddialı ve geniş kapsamlı kent tasa­ Ancak, Ergin'in yayımladığı 1 8 39 tarihli
ruru projesi hazırlandı. Bu projelerin amacı bir belgede projenin ayrıntılı tarifi vardır. l
ulaşım ağını modernleştirmek ve Batı tek­ Von Moltke'nin planının, salt sözlü olarak
nolojisi ile ki.Utürünü es?s alan bir kent ima­ ifade edilmiş bir dizi kent tasarımı ilkele­
jı geliştirmekti. Her üç tasarı da yabanc ı mi­ rinden ibaret olması mümkündür, çünkü
mar ve mühendisiere ihale edildi. bugüne dek bu plana ait herhangi bir ka­
Helmtıth von Moltke'nin eseri olan nıt ele geçmemiştir.
1 8 39 tarihli ilk plan, Abdi.ü mecid zama­ Von Moltke'nin başlıca amacı, İstanbul
nında tamamlandı; Tanzimat heyecanının yarımadasının ticari ve idari işlerinin yürü­
açtığı yoldan yürümekteydi. F. Arnedin ve tüldüğü kalbiyle eski Bizans kapıları ara­
Joseph Antcine Bouvard tarafindan öneri­ sında geniş yollar açarak kesintisiz ve ko-
len diğer ilci proje ise Abdülharnid döne­ l ay bir ulaşım ağı geliştirm ekti . Aynı
minde gündeme geldi . Dönemin başka zamanda, konut mirnarisi, yangınları önle­
birçok projesi · gibi, bunlar da gerçekleşe­ mek amacıyla aşamalı olarak ahşaptan ka­
meyen iddialı tasarırnlardı . Her iki plan da gire dönüştürülecekti . Von Moltke beş 60
imparatorluğun geçmişteki gücünü ön ana arter öneriyordu. Birincisi, Topkapı
plana çıkarmayı ve bu gücü simgesel ola­ Sarayı'nın dış kapısı olan Bab-ı H üma­
rak başkentteki yeniden inşa projelerinde yun'u Aksaray'a bağlayacak, yani eski Di­
ifade etmeyi umuyordu. vanyolu'nu ( Bizans döneminin Mese'sini)
izleyerek Beyazıt Meydanı'ndan geçecekti .
BİR BÜTÜN OLARAK. DÜŞ ÜN ÜLEN
İkinci yol Aksaray'ı Teodosios Surları üze­
KENT : VON MOLTKE PLANI
rindeki Topkapı'ya bağlayacaktı . Beyazıt
Tanzimat reformlarının anahtar kav­ Meydarıı'rıı Fatih'e bağlayan üçüncü yol,
ramlarından biri olan merkeziyetçilik, da­ Fatih Külliyesi'nde ilciye ayrılarak iki bü­
ha l 839'da kent planlamasına yansımıştı. yük B izans kapısı olan Edirnekapı'ya ve
Peyderpey yapılmış olan kent ilk kez bir Eğrikapı'ya ulaşacaktı. Dördüncü bağlantı
bütün olarak düşünülüyordu . Helmuth ise Kadırga ve Yedikule arasında Marmara
von Moltke, I I . Mahmud tarafından İs­
tanbul'un ayrıntılı bir haritasını çıkarmak ı Ergin ( ı 9 ı4-22), ı, s. ı 340- ı 343; Ergin ( ı938),
ve sokak örüntüsünü düzeltecek bir plan s.28 30, ayrıca bkz. Ü çüncü Bölüm .
-

84
sahilini izleyecekti. Son olarak beşinci yol,
Eminönü'nde Yeni Cami önünden başla­
yarak, Haliç'e paralel gidecek ve kentin en
önemli Müslüman ibadet merkezi olan
Eyüp'te son bulacaktı.
Von Moltke'nin projesi kentin eski Bi­
zans yollarını izlemekteydi. Gerçekten de
Konstantinopolis'te forumları birbirine
b ağlayan ana cadde, yani Mese, Forum
Tauri'de ( B eyazıt Meydanı ) ve Forum
Bovis'de (Aksaray) ikiye ayrılarak Teodo­
sios Surları'ndaki kapılara ulaşıyordu. Ay­
rıca, Von Moltke İstanbul yarımadası sa­
hilinin iki yakasında, Haliç ve Marmara'da
sahile paralel iki büyük yol önermiş, ancak
H aliç ile Marmara kıyıları arasında doğu
ve batı arterlerini birleştirecek bağlantıları
öngörmemişti. Moltke'nin amacı sadece
başlıca mahalle ve kapılara tılaşımı sağla­
maktı.
Von Moltke'nin planında ana arterierin
öngörülen genişliği 1 5 ,20 metredir. Yol­
ların her iki yamndan üçer metrelik kaldı­
rım payı düşüldükten sonra taşıt trafiğine
kalan kısım 9,20 metre genişliğindeydi . Sokak planında düzenlilik bu plaıun ge­ 60) Von
Tüm diğer yolların, bulundukları mevki tirdiği önemli kavramlardan biriydi. Sokak Moltke'nin
hattı, binaların sınırlarım kesin olarak belir­ Planı
ve kent ulaşırnındaki önemleri dikkate alı­ ( 1 839).
narak, 1 1 ,5 0 , 9 veya 9 ,20 metre eninde leyecek, sokağa taşmalara izin verilmeye­
olmaları öngörülüyor, çıkmaz sokaklar tü­ cekti. Yeni güzergahlann tayininde engel
müyle ortadan kaldırılıyordu. Yolların iki oluşturabilecek çeşme veya diğer kamu bi­
tarafının ağaçlandınlması, cami ve diğer naları uygun yerlere taşınacaktı. Ancak, ca­
önemli amtların önleri gibi "uygun" me­ milere dokunulamazdı; yollar camilerin ko­
kanlarda meydanlar açılması p landa yer rw1masına yönelik olarak düzenleniyordu.
alıyordu. Von Moltke'nin tasarımları günümüz­
Haliç'in iki yakasındaki sahil temizlenip de bile kent plancılarını uğraştırmaya de­
yeniden düzenlenecekti . B u bakımdan vam eden kentin fiziksel sorunlarımn bir
özellikle önemsenen iki şerit, İstanbul ta­ kısıruna çözümler bulmaya ypnelikti. Baş­
rafinda Sirkeci ile U nkapam Köprüsü arası lıca sorwliar şöyle sıralanabilirdi: Eski ken­
( b u tarihte Haliç'i geçen yegane köprü tin yoğun yerleşim dokusu içinden doğru­
Unkapam Köprüsü'ydü); Galata tarafmda dan ve kolay u laşınu sağlamak; sokaldarın
ise Tophane ile U nkapanı Köprüsü'nün ve nhtıml arın düze nlenmesi; meydanlar
kuzey ucu arasıydı. Von Moltke'nin pro­ oluşturul ması; yapı malzemesinin ahşap­
jesine göre ahşap nhtımların yerine 1 5,20 tan kagire dönüştürül mesi . Von Moltke
metre genişliğinde taş nhtımlar yapılacak­ İstanbul'un kent örüntüsünün giderek
tı . Diğer ana arterler gibi, bunların da iki ağırlaşan sorunlarına pratik çözünlier öne­
tarafında ağaçlandırılmış üçer metre geniş­ riyordu. Ancak, Moltke'nin planında imaj
liğinde kaldırımlar bulunacaktı. sorunu da önenili bir yer tutuyordu : İs-

85
6 1 ) Arnodin'in
Sarayburnu­
Üsküdar
Köprüsü Projesi
( 1 900).
Sarayburnu ucu.

62) Arnodin'in
Çevre Yolu
Projesi (altta).

:�.7'��_ ;��� � �� :
· ·
, . . , .
. .
. · ·
::
·

..:..: -; :::ıT.:q >


·
:· _
. .
. .
.. ·�.'...·.·· .: ·-.:· :_
. ·- :- ,.· , ··,·..'.-
-.- .•
·.of:_,: ı'. :.:.-�-. ·'·..
'.•

. :
.· ·
· . .
� ··. · ·.:' .': · : .' : ... · · ..
.

lerine bağlanırken Avrupa yakasında, İs­


tanbul-Edirne hattı l 875'te tamamlandı.
I I . Abdülhamid döneminde özellikle
'
l 880 ' lerden sonra, yabancı imtiyaz salıip-
leri ve şirketlerin devreye sokulmasıyla,
demiryolu inşaatında adeta bir parlama ya­
şanmıştı. Bu şirketierden biri, Compagnie
I nternationale du C h e m i n de Fer de
Bosphore, kentin çevresinde bir çevre yo­
lu yaparak, Asya ile Avrupa yakalarını iki
köprü ile birbirlerine bağlamayı önerdi.
tanbul Tanzimat felsefesine uygun olarak Projeyi hazırlayan Fransız mühendis Ar­
nodin, 1900 yılının Mart ayında yazılı bir
bir Avrupa kentine dönüştürülmeliydi .
açıklamayla birlikte projeyi padişaha arzet-
Bu projenin başlıca eksiği olan kuzey­
ti. Projede, yeni yolu gösteren bir harita 62
güney ekseninde ana arterierin bulun ma­
yışı, bundan sonraki projelerde de göri.Ue­ üzerinde köprüler belirtilmiş, ayrıca köp­
cekti . Yeni arterierin açılışında veya mev­ rüterin çizimieri eklenmişti.2
cut olanların genişletil mesinde Haliç ile Projecin başlıca amacı, Avrupa ile Asya
Marmara sahilleri arasında bağlantı sağ­ arasında demiryolu bağlantısı sağlamaktı .
lanm asına pek önem verilmeyecekti. Bu Ancak, yaya ve araç trafiğinin de düzenlen­
çalış maıun dördüncü bölümünde de gö­ mesi öngörülüyordu. Böylelikle bu proje,
rüldüğü üzere, bu konu tramvay hadarı­ yeni bir demiryolu projesinin sınırının öte­
sine geçerek, kentsel, hatta neredeyse böl­
nın tasarımında özellikle göze çarpacak,
gesel bir tasarım haline dönüşüyordu.
haclar salt doğu-batı ekseninde oluşturula­
cak, kuzey-güney bağlantısının sağlanması Arnedin'in ilk köprüsü Üsküdar ile Sa -
göz ardı edilecekt.\. rayburn u ' n u birleşti recekti . H aydarp a ­
şa'da biten demiryolu , oradan Üsküdar'a
. B İ R METROPOL ALAN IN u zatılacak, b u noktada n da köprünü n
TAN I M LANMAS I : ARNO DİN'İN _
üzerinden Istanbul- Edirne hattına bağla-
Ç EVRE YOLU
n acaktı . Arnedin'in çevre yolu önemli
Osmanlı başkentine ulaşan ilk demir­ banliyöler haline gelmiş olan, Haydarpaşa-
yolu l 873'te Boğaz'ın Asya yakasında ta­
mamlandı . Haydarpaşa ile İzmit, yaldaşık 2 BBA, Yıldız, Kısım 35, Evrak 2 370 Zarf 43, Kutu ,

l 00 kilometrelik bir demiryolu ile birbir- ı ıo.

86
63 Arnedin'in
Kandilli ­
Runıelihisarı
Köprüsü önerisi
( 1 900).

İzmit hattı üzerinde Bostancı ve İstanbul­ tilmiş yapılarla sağlamlaştırılnuştı. Minare­


Edirne hattı üzerinde Bakırköy semtlerini ler 1 6 metre yüksekliğinde olduğundan,
de, Kandilli-Rumelihisarı arasında yapıla­ yapılar gerçekten bir dizi küçük cami his­
cak bir ikinci köprüyle birbirlerine bağla­ sini veriyordu.
nıyordu. B öylelikle, İstanbul yarımadası, Mimari üslup bakımından ikinci köprü
Galata, Üsküdar ve Boğaz köyleri gibi yo­ çok daha iddialıydı. Bu köprü de her biri
ğun yerleşim bölgelerinin dışında, henüz ikişer ayaktan oluşan iiç taşıyıcı elemanın
gelişmemiş bir bölgeyi içeren, bir metro­ taşıdığı bir asma köprüydü. Boğaz ' ın giri-
pol kent alanı oluşturuluyordu . Kentin
gelecekteki büyümesinin bu sınırlar dahi­ 3 Her ne kadar aynı derecede geliştirilmiş olmasa da,
linde kalacağı düşünülmüş olmalıdır, fakat Arnedin'in projesi 19. yüzyıl sonlarının diğer iki
elli yıl içinde bu tahminierin yanlış olduğu önemli projesini hanrlatınaktadır: Otto Wagner'in
ortaya çıktı. 3 l 893'teki yarışınayı kazanan Viyana projesi ve Ar·
turo Soria y Mara'nın Madrid için haw·ladığı pro·
Arnodin ' in köprülerinin etkileyici bo­
je. Bu iki projede egemen olan fikir ulaşım olımış
yutları ve alışılmışın dışındaki mimarileri, ve ikisinde de demiryolu lılaşıını gelişmenin anah·
kentin siluetine çarpıcı yerıi unsurlar ekle­ tar öğesi olarak görLUmüştür. Sınırsız gelişme ilke·
yecekti. Özellikle Sarayburnu ile Üsküdar sini temel alan Wagner, Viyana çevresinde dört iç
içe demiıyolu kuşağı öngörmüş, Ringstrasse uygu·
arasın daki köprü, İstan bul'un girişinde
lanıası bunların birincisi olmuştur. Bu kuşaklar bir·
heybetli bir kapı mahiyetinde olacaktı. As­ birlerine radyal arterler ile bağlanacaktı (Schorske,
ma köprü biçiminde öngörülen bu yapı, 198 1 , s. 73.). Blllla karşın Soria y Mara, Madrid'i
61 sahilden 1 30 ' ar metre açıkta ikişer ayak ve çevreleyen elli beş kilometre uzunluğunda sadece
bir kuşak düşünınüştiir. Yolun iki tarafında Ciudad
ortada bir ayak üzerine oturacaktı. Süsle­
Lincal mahalleleri yer alacaktı (Collins, 1959, s.
meden nisbeten arındırılmış olan bu yapı, 43). Arnedin'in projesi, Viyana ve Madı·id projeleri
her şeyden önce bir mühendislik harikası gibi demiryolu ulaşunı üzerine temellendiriliyor ve
olarak düşünülmüştü. Ancak, projede bazı ayru temel fıkre hizmet ediyordu: Geniş bir büyü·
me alanııu belirleyen bir çevre yolu . Ancak, Arno·
yeni İslamcı motifler de yok değildi: Taşı­
din'in projesinde eski kent ile çevreyolu arasındaki
yıcı ayakların tepelerine minik kubbeler ulaşım ve yol boyıınca yer alacak olan yerleşmelerin
yerleştirilmişti ve ınİnareli camilere benze- nasıl olacağı belirtilmiyordu.

87
..

şindeki nispeten işlevsel görünüşlü, çelik­ Bu silllil i hava Arnedin'in yaratmak is­
64) Bouvard'ın
At Meydam demir karışımı köprüden farklı olarak, pa­ tediği etkinin ta kendisiydi. Mimarın baş­
Projesi ( 1902). dişalun adım taşıyacak olan Hamidiye Köp­ lıca kaygısı İslami mimari geleneğine sa­
rüsü'nün çok daha romantik çağrışımları dık kalı nmasıydı. Arıcak, belki de mimarın
vardı. Bu köprünün taşıyıcı ayakları, köprü İslam min1arisini tek tip ve farklılaşmarnış
geçidi düzeyinde camilere dönüşüyordu. bir bütün olarak görmesinden dolayı köp­
63 Her camide merkezi bir kubbe ve dört mi­ rü.de kullarulan motifler yerel değildi . Her
nare vardı. Projeyle biriliete sunulan betirn­ ne kadar projedeki betimlemede köprü
lemeye göre, köprünün mimarisi "Selçuk­ ayaklarına oturtulan camiierin Arnodin
lu " üslubu ve diğer İslami üsluplardan tarafindan 1 6 . ve 1 7. yüzyıl kuzeybatı M­
esinlenmişti: "Kubbeler İslam halifelerinin rika mimarisi olarak tamınianan "Selçuk­
saraylarını hatırlatmaktadır ve Müslümanla­ lu" ü.slubuyla yapılacağı ve sü.slemelerin
rın halifesi olan Osmanlı sultarıırun dini ve "Arabi" tarzda olacağı söyleniyorsa da,
siyasi iktidarını simgeler ve yüceltirler. Arap projede yer alan çizimdeki camiler Kalu­
üslubunda, renkli tuğlalar, çiniler ve parlak re ' deki geç devir Memlllk türbe nurnarisi
metallerle bezenmişlerdir. 1 6 . ve 17. yüzyıl kopyasıdır. Köprü camilerindeki dörder
kuzeybatı Mrika mimarisinin bütün güzel­ nunarenin konum u, bazı Osmarılı camile­
liğini gözler önüne sererler" . Hamidiye rinde görülen ( örneğin Edirne Selimiye
Köprüsü özellikle geceleri dal1a da efswuu Camii) simetti anlayışına uygun olsa da,
bir havaya bürünecekti: "Binlerce elektı·ik m imari üslup yine geç devir Memluktu .
lambası köprüyü. ulvi bir ışıkla kapladığı za­ Arnedin'in başlıca esin kaynağı, Napole­
man, Arap üslubu ndaki süslemele r bütün on Bonapart'ın Mısır seferi sırasında der­
zerafetleriyle muhteşem biçimde ortaya çı­ lettiği, MemlUk mimarisine ait zengin çi­
kacak ve köprü bir bakanın bir daha gözü ­ zin1lerin yer aldığı Description de zıEgypte
nü ayıramayacağı, şehrin manzarasım tez­
yin eden baştan sona bir güzellik olarak 4 BBA, Yıldız, Kısım 35, Evrak 2370, Zarf 43, Kutu
görü necektir" . 4 1 1 0.

88
6 5 ) Bouvard'ın At
Meydaru için
önerdiği projenin
kent dokusuııa
oturtulmuş şekli.

( Paris, 1 82 0 - 1 82 6 ) adlı dev çalışma ol­ bu seçkin mimarının, sahip olduğu bilgi,
m al ıdır. yetenek ve incelikten dolayı İstanbul'un
Her ne kadar Arnodin'in tasarımının çağdışı kalmış kent imajını yenileyecek kişi
mimari açıdan zaafları ortadaysa da, İstan­ olduğwıa yürekten inanılıyordu.
bul için ilk kez öneriliyordu. 5 Belki de fi­ Joseph Antoine Bouvard ( 1 840- 1 920),
kirlerinin yeniliğinden, ama daha büyük 1 9 00 yılında J e a n C h a r l e s Ado l p h e
bir ihtimalle ekonomik nedenlerle, Arno­ Alphanci'ın yerine genel müfettiş olarak
din'in projelerine çok olumlu bakılmadı. atandı. Aynı zamanda, 1 900 Paris Dünya
Bu konuda herhangi bir irade çıkmadı ve Sergisi minıari bölümünün başına getiril­
projenin uygulanması için herhangi biı- gi­ di. 8 Bouvard'ın ünü büyük ölçüde dünya
rişimde bulwıulmadı . 6 sergilerincieki çalışmalarından kaynaklam­
yordu. Dikkatleri ilk kez 1 878 Paris Dün-
BEAUX-ARTS PLANCILI GI :
BOUVARD'IN BULVARLAlU 5 Arnodin projelerine benzer çevre yolu projeleri
çok daha geç tarihlerde, 20. yüzyılm ortalarında
2 0 . yüzyılın başında, Amerika'da Güzel gerçekleşti, ancak üzerinde durulan ulaşım aracı
Ş e h i r ( City Beautiful) akımı Amerikan daima otomobil oldu.
kentlerine yeni bir düzen ve birliktelik ge­ 6 Mutluçağ ( 1 968 ), s. 34.
tirmeye çalıştığı sıralarda, İstanbul için de 7 Bu böliimdeki konulardan bir kısım aşağıdaki ya­
yında ele alınmıştır: "Bouvard's Boulevards: Bc­
benzer bir proje hazırlandı. Projede imzası
aux-Arts Planning in Istanbul", Joımı.al of the So­
olan şalııs , Paris Belediyesi mimari bölümü ciety for A t·chitectıeral Historians, 43.4 (Aralık
genel m ü fettişi, beaux-arts eğitimli, Jo­ 1 984) s. 341 -355.
seph An to ine Bouvard idi . 7 1 9 . yüzyılın 8 Osmanlı devletinin ilk Paris Sefiri, Mehmed Çelc­
bi Efendj, 1 727 tarihli seyahatnamesinde Paris'i
başın dan beri Paris, Osmanlı elirinin gö­
göklere çıkarmışta·. Bu seyahatname Osmanlııun
zünde B atı kültürü ve estetiğinin doruğu Batılılaşması taı·ihindc en etkili refcraı1slaı·dan biri
olarak görülüyordu. B u nedenle Paris'in haline gelmiştir.
66) 1 900 yılında
Sultanahmet
Camii'nin
Ayasofya'dan
görünüşü.
Camiye bitişik
bir mahalle,
sağında Dikilitaş
ve Örme Sütun
görülüyor.

ya Sergisi sırasında, makina sergilemek tir. Büyükelçinin oldukça sık vuku bu lan
için kurduğu Paris Şehri Pavyonu'yla çek­ saray ziyaretlerinden birinde padişah ona
mişti . İkinci şaheseri, 1 889 Paris Sergi­ bir kağıt parçası göstermiş ve şunları söyle­
si'nde inşa ettiği, bütün Champs de Mars mişti :
boyunca uzanan ve Seine nehrine doğru Bu kağıdı görüyor musun, işte bu beni dünden­
iki kanadı ve büyük kubbesi bulunan, de­ beri rahatsız ediyor, Avrupalı bir seyyahın İ stan­
vasa Sanayi Sarayı ( Palais des Industries bul'a dair bir gazete ilc ncşrcttiği uzun bir makale­
Diverses) idi. Çağdaşlarından birinin anla­ nin tercümesi, beyanauıun bazıları yanlış ve haksız.
Lakin bir takuru (Allah için cliyelim) doğru. Mesela
tımına göre, "Kubbenin güzel siluetine ve
Eminönü Meydam ve Karaköy Meydam ve Galata
zarif çizgilerine sonsuz övgüler düzülmüş­ Köprüsü gibi seyyahların en evvel gözlerine çarpan
tü" . 9 Bouvard'ın bu binasının görkemli yerlerin ve Avrupa'da N ice ve İtalya sahilleri gibi l e­

boyutları ve genel planı ile kubbelere olan tafetiyle meşhur yerlerden daha güzel bir hale ko­
nulabilmesi mümkün olan Sarayburnu'ndan Yedi­
saplantısı, İstanbul için sunacağı projede
kule'ye kadar saluldeki mahalleterin ve memleket
de sık sık görülecektir. Paris sergilerinde dahilindeki sokaklarm teınizlenmeyip, tamir eclil-
uygulanan mekan planlanması ilkeleri de
Bouvard'ın İstanbul için hazırladığı proje­ 9 Cuers ( 1 900- 1 90 1 ), s. 242-244, 29 1 , 298-304;
leri epeyce etkilemişti. Hautccoeur, ( 1 957), 7:386, 394-9 5 . BOLıvard'ın
Bouvard'ın ünü 1901 yılında Fransa'nın eliğer önemli binaları arasında Bomse de Travail ( İş
Borsası ), Caserne de Louvicrs'i, (Louviers Kışlası)
en yüksek şeref payesi olan Legion d'Hon- .
ve Cana! de Saint-Martin'c yakın belediye arıtma
neur nişanııu almasıyla doruğuna ulaştı. l O fırınlarını saymak mümkündür. Ayrıca Bouvard
Tam bu sırada Osmanlı hükümeti İstanbul kentte zaman zaman gerçekleştirilen temaşa ağır­
için bir proje hazırlamasını Bouvard'a teklif lıklı projelere de sık sık katılıyordu. İki önemli
günde Paris Belecliyesi önünde masal cliyannı andı­
etti . II. Abdülhaınid'in Paris elçisi olan Sa­
ran düzenlemeler yapmıştı: biri Amiral Avvelean'ın
lih Münir Paşa, bu seçimin bizzat müdahili l 893'de Paris'i ziyaretinde, diğeri ise l 896'da Rus
olmuş ve daha sonra sultaıun bu konudaki Çar ve Çariçe'sinin Paris'i ziyaı·etlerinde.
hissiyat, amaç ve mantığııu kayda geçinniş- lO Cuers, age, s. 3 1 2 .

90
67) 1900 yılında
Harbiye
Nezareti'ne
doğru Beyazıt
Meydanı'run
görünüşü.

ıneyip, tanzim ve imar edilmemesinden dolayı bizi kinlarında beaux-arts ilkelerini kent doku­
ş i d detli surette muahaza ediyor, mes'uJ tutuyor, bu
suna uygul ayarak, düzenl ilik, simetri ,
d oğru sözlere karşı ne d iye biliri z? Ya kabahatlan
anıtların meydana çıkarılması ve temaşa
y ü kl e nip s u smalı ve herkesin tarizine baş eğmeli ve
yahut payitahtımızı layiki üzere temizlemeli, süsle­ alanlarının açılması gibi uygulamalara git­
mel i , marnu r bir hale koymalıyız. Bu işi ancak sen ti. Bouvard'ın İstanbul'da yerıiden planla­
kusursu z gö rebilirsin. Çünkü çok vakittenberi Av­ ma alaıu olarak seçtiği dört bölgellin (At
rupa ' d a yaşıyorsw1, A� r�ıpa'ıun � ek ç.ok. tara.flarııu Meydanı, Beyazıt Meydaıu, Galata Köp­
dolaştın, süslü şelurlerı zıyaret ettın, suslu şeylerden
ve müh endislikten anlarsın , sana geniş salahiyet ve
rüsü ve Yerıi Cami Meydaıu) çizimieri ha­
n ü fu z vereyim, git Fransa'da bu işlerden anlayışlı ve len mevcuttur. l 3
cid de n ehliyetli adamJan toplayıp buraya getir, be­ İstanbul'un modernizasyonu projesi
nim n e za retin1 ve senin riyasetin altmda senin inti­ esnasında Bouvard, kent tasaı-ıınııun bazı
hap ve arz e deceğin memurlardan mürekkep bir ko­
misyo n yapa lm1 ve işe başlayalım . 1 1
l l Ergin ( 19 3 8 ), s. 45 -47 .
Bu nu n ü zeri ne Salih Münir Paşa Bou­ 1 2 age, s. 47 .
vard'l a irtibat kurarak İstanbul için bir na­ 1 3 İstanbul Ü niversitesi Kütüphanesi'nde aşağıdaki
z ı m p lan geli şti �mesini istedi. Paris'teki beş çizim bull111abilmiştir: "Nouveau Poııt de Ga­
y ükü ml ü l ükle ri Istanbul'a gelmesini im­ lata" (Yeni Galata Köprüsü), no. 905 9 1 ; "Place de
l'Hippodrom" (At Meydanı), no. 90 5 92 ; "Place
kansı z kıldıysa da, Bouvard bu teklifi geri
de Sultan Bayezid" (Beyazıt Meydanı), no. 90 59 3 ,
çev i r me di ve bir avan proje h azırlam ak 90 5 94; "Place de la Sultane Valide" (Valide Sultan
ü zere İ sta nb ul'un büyük boy fotoğrafları­ Meydaıu), no. 905 9 5 . Ancak bl1!1lara ek olarak en
nı sip ariş etti . Her ne kadar Bouvard Os­ azmdaı1 iki çizim dalıa olması gerekmektedir. "Ye­

ma n l ı pa dişahı tarafından istihdam edii­


niköy'de Avusturya Sefarethanesi" katalogcia no.
90 5 9 6 olarak gösterilmesine rağmen bulunama­
diyse de, sommda Fransız hi:ikümeti Bou­ mıştır. Ayrıca Ergin, Marmara sahilinde geniş cad­
arını karşıladı ve projeyi
v a rd ' ı n m asrafl delerin betimlediği bir çizimden söz etmektcdir
O sm a n lı hük ümetine resmi hediye olarak ( Ergin, age, s. 46-47 ). Burada amaç, "Fraı1sa ve
1 2
t akdi m e t ti .
İtalya sahil kentlerinin güzelliğini geçme" olabilir.
Maalesef bu çizim de bulunamam ıştır. İstanbul
B ouva rd'ın avan projesi İstanbul için Ü niversitesi Kütüphaı1csi yeniden düzenJenmekte­
yle yerıi bir imaj öneriyordu. Fran-
ta m a m i . dir ve umarız ki bu eserler gün ışığına çıkacaktır.
Istanbul'un bazı muteber me-
sız m i m a r Çizimler yaklaşık 70 x 1 00 cm eb:ıdındadır.

91
68) Bouvard'ın
temel illeelerini göz ardı etti: Birincisi, bel­ çekmişti. 1 856'da Yılanlı Sütun ve Dilcili­
Beyazıt Meydanı li başlı bir nazım plan olmadığı için, çi­ taş'ın temellerinde kazılar yapan İngiliz
Projesi ( 1902). zimleri izlenimci eskizlerden öteye geçe­ arkeologları , At Meydam'nın orijinal sevi­
Güneye bakış.
Bayezid Camü
memiş ve yeniden düzenlenecek melcanlar yesini tesbit ettiler. l 5 B undan sonra At
solda, Devlet arasında bağlantılar belirlenmeınişti . İkin­ Meydanı'ndaki büyük alanı düzenleme
Kütii.phancsi ile ci olarak, kentin karmaşık topoğrafyası ta­ yönünde birkaç çaba görüldü, aneale pek
Sanayi ve Ziraat
mamen göz ardı edilmişti ki bu olağanüs­ başarılı olunamadı. 28 Ekim 1 890'da La
Müzesi sağdad.ır.
Üstteki kuleli tü bir ihmald ir. Zira Bizans ve Osman lı Turquie gazetesi, At Meydanı'nda b i r
bina Belediye plancılarının on beş asır boyunca anıtların u m u m i park tesis etmek v e p arkın i ki
Sarayı'd.ır. konu mlandınlmasında topoğra fyayı hep uctmda görkemli birer köşk yapınale pro­
gözetmişlerdi. Üçünc üsü, kentin kendin e jesinden bahsetti, ancak proje h içbir za­
özgü yaşam dokusu hiçbir şekilde dikkate man gerçekleşmedi. l 899'da Alman im­
alııunan1ıştı. Bu konuda Bouvard' ın bakış paratoru II. Kaiser Wilhelm kente bir çeş­
açısı onu istihdam edenlerinki ile benzer­ me (Alman Çeşınesi) bağışladı, bu çeşme
dir: İstanbul'un yerli insanlan nı n sosyal ve meydamn kuzey ucuna yerleştirildi ve çev­
kü ltürel değerleri önemli değildir. Önemli resi döşendi ( bkz. resim 1 06 ) . 1 6
olan, modern, temiz ve süslü bir kentin Bouvard'ın projesine göre At Meydam
yaratılmasıdır. orijinal seviyesine indirilecekti. Tabanın- 64
dan, simetrik inşa edilecek birkaç merdi- 65
Hippodrom (At Meydanı)

Osmanlı dönemi boyunca B i zans'ın 1 4 203 yılmda İmparator Septimius Severus tarafm­
dan başlatılmış, 4 . yüzyılda I. Constantinus tara­
Hippodrom'u (At Meydaıu ), törensel bir fından biçimi değiştirilmiştir.
mekan olarak kullanılmadıysa da hep açık 1 5 Buiki anıt da İstanbul'a 4 . yüzyılda getirilmiştir
bir alan olarak kalmıştı . l 4 İstanbul'da 1 9 . Kazı raporu için bkz. BBA, İrade, Dallliiye, no.
yüzyılın ilcinci yarısında yaygınlaşan eski 334 29.
çağ merakı sırasında At Meydanı çok ilgi 16 BBA, İrade, Şehremaneti, no, l, MLıl1arrem 1 3 1 7 .

92
•• 1
'" ,� 1"1

venle cadde seviyesine ulaşılacaktı . Mey­ Meydanın iki tarafında yükseltilmiş bir 69) Bouvard'ın
darun Divanyolu'na kavuşan kuzey ucun­ kaldırım boyunca ekilecek ağaçlar meyda­ Beyazıt Meydaıu
da, bir merdivenin iki tarafında yer alacak na zarif bir sınır çiziyordu . projesi ( 190 2).
Kuzeyde Harbiye
iki sütun arasından, meydana anıtsal bir At Meydam çevresindeki imar edilmiş
Nezareti'ne
giriş düşünülmüştü. Bu arada Kaiser Wil­ alanın düzenlenmesi çok daha karınaşık doğru görünüm.
helm'in çeşmesi göz ardı ediliyordu . bir meseleydi, zira burada 1 6 1 6 tariliinde
At Meydaru'nda bir park yapılması ko­ inşa edilmiş Su.ltanalıınet Ki.Uliyesi yer alı­
nusundaki 1 890 tariiili teklif, Bmıvard'ın yordu ve hiçbir şekilde değiştirileınezdi.
tasarımında tekrar gündeme geliyordu. Gene de Bouvard büyük bir vmdumduy­
Budama ile biçim verilmiş bir peysaja sa­ mazlılda Sultanalırnet Külliyesi'nin med­
hip, köşe noktalarında ağaçlar bu .lwıan bu resesinin yıkılmasım, kuzeyde kalan balı­
simetrik Fransız bahçesi çeşmelerle ta­ çesinin ve bahçe duvarının yok edilmesi­
mamlanacaktı . Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve ni, böylelilde At Meydaru'nın uzwı cep­
Örme Sütwı'un sıralandığı spina simetı·iyi hesini dik açıyla kesen hattın vurgulan­
sağlıyor ve meydana h afifçe Paris, hatta masun sağlamayı önerdi. Caminin avlu­
Concoı·de Meydanı h avası veriyord u . sunda tipik bir küçük Fransız bahçesi ya-

93
-

:.V. Çizimin sol alt köşesine, Osmanlı Adli-


'
.- ye Nezareti olması gereken binanın çatı­
' ,. · ı �. - -.;6 ;;i,. �.
\' ___....-- / ' �·-

sından bu muhteşem görüntüyü seyreden


B�S , I SE::l'ASK E Ri M E Y. bir adam resmedilmiştir . 1 7 Aslında Adliye
binalarıyla Sultanahmet Camii arasındaki
mesafe bu çizünde gösterilen mesafeden
çok daha uzaktır; bu da bize mekanı ye­
rinde görmeden fotoğraftan tasarım ı n
yarılışlığı konusunda iyi fikir vermektedir.
Aslına bakılırsa, l 868'de açılan Ayasofya
Meydanı'nın güneyinde, caminin bahçe
duvarların a kadar uzanan bir mahalle
mevcuttu. Bouvard, bu mahallenin de yı- 6 6
kılmasını, bu mekanın Ayasofya Meyda­
nı' na katılmasını ve burada bir Fransız
bal1çesi oluşturulınasını önerdi. l 8 Bu bah-
çe At Meydanı'nın batı tarafında, polis
müdürlüğü biı1alarının kuzeyinde yer ala­
cak bir başka bahçeyle simetrik olacaktı.
Bütün bu tasarımlarda topoğrafya tü­
müyle göz ardı edilmişti. At Meydanı'nın
güneyindeki geniş cadde aslında gerçekle­
şemezdi, zira Sultanahmet Camii ve At
Meydanı yapay bir platform üzerine i nşa
edilmişierdi ve bu anıtların güney s11lll'ı n­
dan itibaren arazi meyilli idi. Bir diğer so­
ru ise bu caddenin nereye çıkacağıydı . Öl­
çeğine bakılırsa bir ana arter alınası gere­
kiyordu. Caddenin batı kısmı, yani Çem­
berlitaş'tan At Meydanı'na uzanan bölü­
mü için belli bir anıtsal boyut düşünülıne­
70) Bouvard'ın ratıla cak, avlunun ortasında ki kubbeli si aniaşılabilirse de, kent dokusunda salille
Beyazıt Meydanı çeş me, üstü açık heykdvari bir yapı ile doğru uzanmasını gerekli kılacak hiçbir
projesinin kent değiştirilecekti . çekici m1sur yoktu .
dokusu üzerine
oturtulmuş şekli. At Meydanı'nın batısındaki 1 6 . yüzyıl Beyazıt Meydanı
yapısı İbrah im Paşa Sarayı da yıkılacak ve
yerine bir ((Prefecture de la Police)) ( Polis Her ne kadar Bouvard At Meydanı pro­
Müdürlüğü) yapılacaktı. Bu dev bina At jesinde, kentin 20. yüzyıl başlarındaki do­
Meydanı' nı boyda n boya kaplayacak, E kusunml ana hatlarına biraz uymuş ise de,
harfi biçiminde, yaklaşık 480 metre uzun­ Beyazıt Meydanı'na gelince farklı bir yak­
luğunda olacak , ölçek ve plan itibariyle laşım benimsemişti . Meydanın tarihsel
Bouvard'ın Paris'deki şaheseri Sanayi Sa­
.
rayı'na ( Palais des Industrie s D ive rses ) 1 7 Fossari Biraderler tarafından 1 846'da DariUfünun
olarak tasarımlanan bu bina, aynı zamanda hükü­
benzeyecekti . Bina nın batıya bakan, At
metin bazı hizmet birimlerini de barındırıyordu
Meydanı'na paralel , kuzey-güney eksenin­ (bkz. Altına Bölüm).
de yeni açılacak bir caddeye nazır avlula­ 18 Bu proje daha sonra 1 9 1 0'da gerçekleşmiştir ( Er­
rında da bahçeler planlarımıştı. gin, 1 9 1 4-22, c. 3, s. 1 006).

94
olarak belirlenmiş şahsiyetini bir yana bı­ dustriel et Agricole) ve Devlet Kütüphane­ 7 1 ) Bouvard'ın
rakıp sıfırdan başlamayı amaçlayan Bo u­ si (Bibliotheque Imperiale ), sırasıyla mo­ Yeni Galata
vard, kente yüzyıllarca salıip olmadığı bir dernleşme ve terakkinin, eğitim ve kültü­ Köprüsü
u nsur kazandırmayı amaçlıyordu: Gerçek Projesi ( 1902).
rün simgeleri olacaktı. Bunlar Paris'te Jac­
bir şelıir merkezi. ques Gabriel'in Concorde Meydanı'ndaki
B eyazıt Meydanı ' nı n giri şinde, B i ­ ikiz biı1alar1111 ( Garde-Meubles) çağrıştırı­
zans'ın Tau ri Forumu'nun bulunduğu yordu. Dahası, sokak seviyesindeki revaklı
aları 1 8 67'de kısmen düzenlenerek, Har­ galerileriyle Rue de Rivoli etkisi yaratıl­
biye Nezareti'ııin önünde anıtsal bir açık mak istennıişti.
alan yaratmak istenmişti. Meydanın kuzey Meydanın doğu kısnu bir sorun oluş­
sınırını 1 9 . yüzyılın başlarında yapılmış turuyordu. Bayezid Camii Bouvard 'ın
olan Harbiye Nezareti'nin yeni İslamcı projesinin ekseııine oturmuyor, bütünsel­
67 üslupta kapısı ve yan taraflarındaki iki köşk liğiııi bozuyordu. Bouvard camiılli1 güney
oluşturuyordu. Meydanın doğu ve batı sı­ batıya bakarı kapısını diagonal bir cadde­
nırları ise 1 5 . yüzyıl yapısı oları Sultan Ba­ nin yönlendiı·ici odak noktası olarak kul­
yezid Carııii ve Medresesi tarafı n dan yak­ lanmış, caminin gövdesini bol yeşillikle
laşık olarak tayin ediliyordu. olabildiğince gizlemişti.
Bouvard var oları meydanın boyutlar1111 Meydanın güneydoğu ve güneybatı
şişirerek büyük bir dikdörtgen yaratmayı köşelerinde adı olmayan iki benzer bina
ve Harbiye Nezareti'nin bulunduğu eksen vardı . Bunlar civardaki Bouvard binaları­
68 üzerine bir belediye sarayı binası ( Hotel nın üslubunw1 ana tmsıırlar1111 paylaşıyor­
de Ville ) oturtınayı tasarladı . Yeni mey­ lardı: Sokak seviyesinde revaklı mekanlar,
dan, kuzey-güney ve doğu-batı eksenle- ana cepheleri betimleyen iki katlı sütunlar,
69 riyle merkez noktalarında bir örnek fiski­ Mansard çatılar ve köşeleri vurgulayan
yeleri bulunan, dört kareye bölünecekti . kubbeler.
Bu projenin ana unsunı olan Belediye Sa­ B ouvard 'ın topoğrafyaya ve mevcut
rayı, devasa, kare merkez kulesiyle Baye­ kent dokusuna karşı keyfi tutumu, iddialı
zid Camii'nin narin minareleriııi gölgede projesini hayal olarak kalmaya mahk{un
bırakacaktı . etti. Beyazıt bölgesi, çizimierde gösterildi­
Meydanın batısındaki Sultan Bayezid ği gibi düz değildir. En yüksek noktası
Medresesi yıkılacak, yerine avlulu ve kub­ Harbiye Nezareti olan arazi, doğal bir
beli ikiz binalar iı1şa edilecekti. Bu iki bi­ eğimle, güneyde Marmara Denizi, kuzey­
na, Sanayi ve Ziraat Müzesi (Musee In- de Haliç'e doğru inmektedir. Aslında çok

95
daha küçük olan Beyazıt Meydanı dahi, gözlerini tümüyle kapamıştı. Önerdiği ar­
72) Bouvard'ın
Eminönü'nde güney ve kuzey noktaları arasında hatırı terlerin yönlenişleri l 867'de yeniden dü­
Yeni Cami sayı lır bir eğime sahiptir. Arazinin eğimi zenlenen sokak dokusunun ekseninden
Meydaru tam tarnma otuz derece farklıydı.
Projesi ( 1902).
hesaba katıldığı takdirde Bouvard'ın pro­
jesinin tutarlılığı bozulurdu .
Galata Köprüsü ve
Kentin mevcut dokusuna oturtuldu-
Yeni Cami Meydanı
70 ğunda Bouvard'ın projesini n uygulan ma­
sının imkansızlığı daha da açıklıkla ortaya Yeni Galata Köprüsü projesinde Bo u­
çıkmaktadır. Projenin boyutlarının ve ele­ vard, 1 900 Paris Dünya Sergisi için yapı­
senlerinin dayattığı şekliyle caminin batı laı1 III. Alexandre Köprüsü'nden esinlen­
kanadı ve avlusu kısmen yok edilece k, Sul­ mişti. III . Alexandre Köprüsü Seine nehri
tan Bayezici'in türbesi ise tümüyle yıkıla­ üzerinden geçen metal bir yapıyd ı . B u
caktı. Ayrıca Kapalıçarşı'nın kuzeydoğu ve köprünün ayaklarındaki ve gövdesi üstün­
güney doğu köşel eri, yerler ini iki büyü k deki ağır süslemeler, metalden şamdan ve
yapıya terk edece klerdi . Kapal ıçarş ı'nın çelenkler, serginin genel havasına çok uy­
geri kala ıurun düzenlenınesi Bouvaı·d için gundu. Bu havaya uygun diğer iki bina ise
bile iddialı bir iş olurdu. Bouvard 'ın baş denetleyici mimar olarak
Bo uvard'ın cadde leri ve bulvarları öl­ çalıştığı Grand Palais ile Petit Palais idi .
çeklerin deki hatalarındaı1 daha da öte so­ Galata Köprüsü'nü yenileme projesin-
runlar yaratıyordu . B ayezid Camii 'nin de Bouvard, Paris'teki köprüde denediği
önünd en verevleme sine geçen cadde nin kemeri dört defa yindemiş ve köprünün 7 l
nereye uzandı ğı bilinmemektedir, zira çi­ iki ucuna d a yarım kemerler eklemiştir.
zirnler yeniden tasarırolanan bölgenin öte­ Boyu hariç, düşündüğü köprü her şeyiyle
sine geçme mektedir. Tasarım ianan mey­ Alexandre Köprüsü'nü andırıyordu . Köp­
danın güney ucundan geçen ana bulvarın rünün her iki ucunda yer alacak ayakların
konumu yan lıştı, çünkü At Meydanı ile biçimi yine aynı olacak, ancak tepelerine
Ayasofya'ya çıkan Divanyolu'nu kesiyor­ hilaller yerleştirilmiş ufak kubbeler oturtu­
du. Aslında, burada Bouvard kendi proje­ larak Şark havası verilecekti. Şamdanlar ve
lerine ters düşerek, At Meydanı'nı Beya­ demir çelenkler Paı·is köprüsünden aynen
zıt'a bağlamarnıştı. Öyle görünüyor ki gü­ kopyaydılar. Hatta köprü lambalarının bi­
neye , Marmara 'ya doğru uzanan sokak çimi ve yerleşimi dahi III. Alexandre Köp­
dokusu söz konusu olduğunda Bouvard rüsü'nü hatırlatıyordu.

96
B ouvard 'ın İstanbul için düşündüğü
Galata Köprüsü projesi görkemli bir ya­
pıydı . Eski köprünün mimari açıdan fazla
iddialı olmayan tasarımına karşın, Bou­
vard'ın projesi herhangi bir Batılı seyyalıın
veya Batılılaşmış bir Osmanlı elirinin ko­
laylıkla modern mimarinin en seçkin örne­
ği olarale görebileceği bir yapı öneriyordu .
Bouvard mükemmel çizim tekniğini, tasa­
rımına abartılı bir haşmet havası vermeye
hasretti . Çizimindeki Haliç gerçek Ha­
liç'ten dalıa geniş, köprüsü de bu nedeılle
daha uzun görünüyordu. Sahildeki gezinti
yollan yapının anıtsal boyutlarını vurgu­
larken, aynı zamanda Seine nehri kıyılarını
çağnştırıyordu .
Nasıl ki , Napoleon Bonaparte'ın anıt
mezarı olan Hotel des Invalides, III. Ale­
xandre Köp rüsü'nün odak n oktası ise, olarak köprüye bakmıyorlardı . Batıda ka­ 73) Bouvard'm
Bouvard müstakbel köprünün güney ucun- lan cami avlusu da simetriyi bozuyordu. Yeni Cami
B ouvard, köprünün iki taşıyıcı ayağını Meydanı
72 daki Yeni Cami'yi ( 1 603) aynı amaçla kul- projesinin kent
73 lanmayı tasarlıyordu. Köprünün güney ucu _köprünün uçlarına koyarak bu kusuru gi­
dokuswıa
Bizans zamanmdan beri canlı bir nhtım dermeye çalıştı. oturtulmuş şekli.
olınuştu ve yoğun bir deniz tı·afiğine sahip­ Haliç'in iki yakasım bağlayan köprü
ti. Bouvard sahilleri açmayı ve Yeni Cami' kentin en işlek noktalarmdan biriydi. Bou­
nin önünde geniş bir meydan yaratmayı vard'm önerdiği projeden birkaç yıl önce
önerdi. Bu meydanın srmrları, camiyi çer­ De Amicis, köprünün üzerindeki manza­
çeveleyen iki çeyrek daireden oluşacaktı . rayı şöyle tasvir ediyordu:
Proje bu iki yapısıyla Mimar Davioud'nwı Bmada durarak bir çeyrek saat zaıfinda bütün
.
1 878 Paris Dünya Fuarı için yaptığı Tro­ İstaııbul'un öni ini.izden geçtiğini görebilirsiniz . . . .
A11ali büyük bir renk dalgası halinde geçip gider
cadero Sarayı'nı andırmaktaydı. İki bina­
ve her grup değişik milliyetleri yansıtır. Kılıkiarda
nın Haliç'e bakan üç bölünılü ve kubbeli en abarulı tezatları hayal ediniz, her tip ve sosyal
uç cepheleri, revaklı kavisleri olacaktı . An­ sınıfı, ama gene de en mütl1iş rüyalarınız bile ger­
cak, İstanbul' daki ölçek daha küçüktü , çeğin yanında silik kalacaktır; on dakika zarfında,
ikiz binalar Paris'teki uygulamanın aksine birkaç adım içinde, şimdiye değin tahayyi.U dahi
edcmeyeceğiniz bir ırk ve kıyafet çeşnisi ilc karşıla­
bağımsız binalard ı ve kubbeleri İstan­ şırsınız ı9
.

bul'w1 camilerinden esinlenınişti . B u pro­


jede Yeni Cami'nin kubbesi yeni Galata B urada De Amicis gelip gidenlerin bir
Köprüsü'yle kavramsal uyum içindeydi ve listesini vermektedir: Türk hamallar, tal1-
I I I . Alexandre Köprüsü'nü n görünüm terevana binmiş bir Ermeni hanımı, Be­
hattııun ucundaki Invalides ile aynı işlevi deviler, Runılar, kiUalu ve deve lcılı har­
görmekteydi. Caminin kubbesi de Troca­ ınanisiyle bir derviş, maiyetiyle bir Avru­
dero Sarayı'nın kubbesini hatırlatıyo rdu palı sefir, siyah astragan kalpaklarıyla İran­
( bkz. resim 1 1 7 ) . Ancak cami Bouvard' ın lı askerler, yaııları açık uzw1 san elbisesiy­
projesindeki simetri anlayışuun hakk1111 ve­ le bir Yalmdi, sırtıılda çocuğuyla bir çin-
remiyordu . Minareleri her ne kadar Tro­
cadero'nun kulelerine benzese de simetrik 19 De Amicis ( 1 896 ), l, s. 45-46.

97
74) 1 9 1 3 yılı
civarında Galata
Köprüsünden
Galata'ya bakış.

gene, bir Katelik papazı, çiçekle rle süslen­ düzenli, şık Paris atmosferiyle müthiş bir 74
miş bir arabada morlara ve yeşille re bü­ tezat oluştururdu.
rün müş hanımlar, bir Pera hastahan esin­ Bouvard ' ı n avan proj esi aslında bir
den bir rahibe, maymun taşıyan Mrikalı biçim egzersiziydi. Herhangi bir ön çalış­
bir köle ve son olarak falcı kılığı nda bir manın ürünü değildi, hatta bazı binaların
meddah. 20 Konuyu özetlerken De Amic is tam olarak ne işlev göreceği dahi çizimler­
şu ifadeye yer verir: "Her an değişen ve de belirsiz bırakılmıştı. Mahalli kültür ve
gözün izlemekte güçlü k çektiği bir m oza­ yerleşik hayat biçimleri tamamİyle göz ar­
ikle karşı karşıyası nız, sihirli bir dürbünün dı edilmişti . Devasa, boş ve çıplak açık
içinde bir görülüp bir kaybolan bir ırk, kı­ alanların ortaya çıkınası ihtimali, görünüşe
yafet ve din bileşimi" . 2 l Bouvard'ın köp­ göre beaux-arts meydanlarını kentin labi­
rentvari dokusuna otu�tan Bouvard'ı hiç
rüsünün bu eski çevrede rahat eden bu
rahatsız etmemişti. Kentin mimari mirası
renkli güruha yeterli olabileceği şüpheliy­
di . Yukarıda tasvir edilen keşm ekeş her­ 20 age, 1 , s. 46 -47.
halde B ouvard'ın çizimlerinde görülen 21 age, 1 , s. 48.

98
"soyutla ve koru" mantığına göre ele alın­
mış, anıtları birbirlerine bağlayan kent do­
kusuna hiç önem verilmemişti. Oysa, anıt­
l arın kent dokusuyla irtibatlandırılması,
Camillo Sitte'nin ilk baskısı 1 8 89'da yapı­
lan The Art of Building (Yapı Sanatı) ve
Charles Bulls'un 1 893'te yayımlanan Es­
thetique des Villes ( Kent Estetiği) adlı eser­
lerinden sonra Avrupa'da belli ölçülerde
kabul görmüştü . Bouvard'ın projesinde
topoğrafYa ve mevcut arterler hesaba ka­
tılmadığından proje bir ütopyadan öteye
gidemezdi. Son olarak, kendi başlarına ye­
niden tasarırolanan bölgelerin de birbirle­
riyle i rtibatı sağlanmamıştı . Çizimierde
75 göz kamaştıran Parisvari bulvarlar hiçbir
yere ulaşnuyordu .
B u denli soyut kalmasına karşın, Bou­
vard'ın avan projesi Osmanlı yüksek bü­
rokrasisi tarafindan alkışiandı ve gerçekleş­ daha radikal ve cüretkardırlar. 1 9 . ve er­ 75) Bouvard'ın At
mesi için ödenek ayrılmasına dair irade-i ken 2 0 . yüzyılların plancılarının başl ıca Meydaru, Beyazıt
seniyye çıktı. 22 Ancak, bu dönemdeki bir­ amacı, başkentin fiziksel olarak birbirin­ Meydaru, ve Yeni
Cami Meydaıu
çok büyük proje gibi bu proje de terk e­ den koptık bölümlerini, ulaşım ve köprü
projelerinin
dilmek zorundaydı . İmparatorluğun kıt projeleriyle birbirine bağlayarak, bir bü­ birbirleriyle
.
kaynakları Bouvard'ın cömertçe çıkardığı yük İstanbul gerçekleştirmekti . Istanbul ilişkisini gösteren
metropol alanının sınırlarını belirleyen kroki.
masrafları karşılayamazdı.
Arnodin projesi son tahlilde bu hedefi
Padişah ve maiyetinin Bouvard'ın pro­
gözetiyordu.
jelerindeki İstanbul'u beğenmelerinde şa­
İyi işleyen bir ulaşım ağı, düzenli sokak
şılacak bir yön yoktu. Zira Bouvard'ın çi­
örüntüsü, iyi bir iletişim sistemi gibi kent
zimlerinde , harap ve düzensiz Şarklı İs­
planlamasının tekıllk yönleri ise diğer ha­
tanbul gitmiş, yerine Paris'in sükunet için­
yati ko � ulardı. Gerek Von Moltke'nin,
de, kendine güvenli havasına sahip bir İs­
gerek Arnedin'in projeleri, kent tasarımı­
tanbul gelmişti. Bu irnajın Batılılaşmış Os­
nın bu boyutlarına eğilmişlerdi . Ancak
manlı elirine ve kentte yaşayan ya da kenti
Bouvard, tasarımlarını yaptığı bölgelerin
ziyaret eden Avrupalılara hitap etmesi çok
bağlantılarını kurmak konusunda teknik
doğaldı. Ancak yukarıdan dayatılan ve de­
ayrıntılara önem vermemişti . Gene de
ğişik kültürel değerlere dayanan bu proje­
Bouvard'ın projelerinde görülen elektrikli
nin, yüzyıllardır kendi ihtiyaçları doğrul­
tramvayların gidip geldiği geniş caddeler
tusunda belirlenmiş doğal çevrelerinde ya­
özenli bir kent işleyişine duyulan tartışıl­
şayan yerli halk tarafindan kabul görmesi
maz ihtiyacın göstergesidirler.
pek mümkün değildi. Son olarak, yukar ı daki bölü mlerde
Von Moltke, Arnodin ve Bouvard'ın gördüğüm üz gibi , düzenli ve yeni bir
projeleri, 1 83 8 ile 1 9 0 8 arasında Osman­ kent imajı n a kavuşma k , 1 8 3 8 ile 1 908
lı başkentindeki başlıca kent planlaması arasında İstanbul'da gerçekleşen bayındır­
t e m a l a r ı n ı ö z e d e mektedirler. Ancak, lık faaliyetlerinin başlıca konularıdır. Bu-
üçüncü ve dördüncü bölümlerde ele aldı­
ğımız küçük ölçekli uygulamaların tersine 22 Ergin ( 1938), s . 48.

99
rada tartıştığımız üç proje kent tasarıının­ ci olan Arnodin, belki biraz daha roman ­
da bu e ğ i l i ıne ı ş ı k tutmaktad ı r . Von tik bir O ryantalist olduğu için, kentin
Moltke 'nin ve Bouvard'ın projelerinde · zengin tarihi mirasına katlcıda bulunmak
önerilen imaj , anıtlara çıkan üç şeritli, ge­ amacıyla ·yeni İslamcı Hamidiye Köprüsü
niş, düz, ağaçlandırılınış caddeleri, büyük projesini önermişti. Eğer yapılmış olsaydı
meydanları ve düzenlenmiş rıhtıınlarıyla b u köprü İ s ta n b u l , G al ata ve Ü s k ü ­
bir Avrupa kentiydi. Öte yandan elbette dar'dan Boğaz köylerine dek kentin ima­
Von Moltlce ve Bouvard kadar imaj bilin- jına egemen olacaktı.

1 00
6

Mi MARİ Ç O G ULC ULUI< V E


BİR Ü S LUP ARAYIŞI

B aşkentin başlıca arutsal mimari eserleri M İ MARİ ÜSLUPLAR


olan külliyeler, camiler, çarşılar ve saraylar
Neoklasik
1 840'lara kadar genellikle İstanbul tara­
fındaydı. Galata hala binaları pek büyük Neoklasik üslup kuşkusuz en çok ödünç
ve önemli olmayan, küçük bir dış semtti. alınan üsluptu. 2 1 9 . yüzyıl İstanbul'unda
1 9 . yüzyılın ortalarında ise durum değiş­ bu akımın etleileri oldukça gerıiş çaplıyclı.
miş, Haliç'in kuzey yalcası da boyutları ve Klasik Yunan, rönesans ve Fransız arnpir
üsluplarıyla İstanbul tarafının anıtsal eser­ üsluplarının değişik dönemlerinden ser­
leriyle aşık atacak yapılada donatılmıştı. bestçe ve eklektik derlemeler yapılıyordu.
B u yeni binalar Osmanlı başkentine Bu yaygın kullarnın Haliç'in kuzey yaka­
Batının çağdaş mimari akımlarını tanıta­ sındaki yeni gelişen semtlerin kent imajı­
rak' zaten var olan karmaşık mimari gele- nın oluşumunu belirledi. 1 9 . yüzyılın so­
neğe yeni bir boyut kazandırıyorlarclı. Her nunda ve 20. yüzyılın başındaki Osmanlı
ne kadar Galata tarafında daha yaygınsa
başkentinin hızla gelişen semtlerinde do­
da, 1 9 . yüzyılın Batı etkisindeki mimari
ğal bir işlevsel ayrışma oluşmuştu. Galata
cepheleri İstanbul yarımadasında da gö­
Kulesi'nin dibindeki Karaköy bir iş merke­
rülmeye başlamıştı. Bu yeni kent imajının
zi haline gelirken, Karaköy'den Tophane
iki bileşeni vardı: Yerıi bina tipleri ve yeni
ve Kabataş'a kadar uzanan kıyı şeridi ticari
mimari üsluplar. Osmanlı başkentinin mi­
rıhtıma dönüştü . Daha kuzeye doğru
mari çoğulculuğunu başlıca dört mimari
Dolmabahçe-Beşiktaş hattı saraylar bölge­
tarzı, yani klasik, gotil< ve İslami üslupla­
si oldu. Pera (veya Beyoğlu), İstanbul'un
rm yeni biçimleri ile art nouveau, iş haııla­
Avrupalı nüfusunun çoğunu barındıran,
rı bankalar, tiyatrolar, büyük mağazalar,
'
oteller ve çok katlı apartrnanlarda kendini
gösteriyordu) Bu yerıi üsluplar, bazen de ı B u rada sözü edilen, yüzyıl sonunda Osmanlı
cami veya türbe gibi geleneksel yapılarda başkentindeki mimari üslupların kesin Listesi de­
ğildir. Daha ziyade çoğulcu mimari dil tartış­
karşım ıza çıkıyordu . Batı tarzı binalarda ınasını düzene sokmak için yapılnuş geçici bir
uygulandıklarında bu üsluplar Avrupa'da­ suuflamadır. Mimari i.i sluplar çoğu zaman bir­
ki örneklerin sadece bir uygulaması olarak birlerinden etkilenirler veya örtüşür! er.
kalıyordu. Ancak, geleneksel bina forınia­ 2 B urada ilginç olan bir husus, neoklasik i.islup
Avrupa üzerinden Osmanlı'ya ithal edilirken, o
rına uygulandıklarında, geleneksel Os­
dönemde Osmanlı topraklarında yapılan kazı­
manlı mimarisinden kesin biçimde ayrılan, larda ortaya çıkan Eski Yunan ve Roma kaLıntı­
ilginç ve melez yapılar ortaya çıkıyordu. larıımı mimariyi etkilemeyişidir.

101
köprünün kendisi kadar genişti. Modern
ticaret hayaunın ihtiyaçlarını karşılamak
üzere kullanılan yolların birçoğu, bir Or­
taçağ kentinin sokaklarını andırıyordu. D e
Amicis, 1 9 . yüzyılın sonlarında Kara­
köy'ün ukış ukış sokaklarını şöyle anlatır:
Sokakları Londra'ıun kenar mahalleleri gibi da­
racık, eğribüğrü, karanlık ve mtubetlidir. Bu sokak­
larda koşturan, irişen bir yayalar gümhu gün bo­
yunca gidip gelirken, bu kalabalık zaman zaman,
arabalar, hamallar, eşekler veya omnibüslere yer aç­
mak için sağa sola hareket ederler. İstanbul'un tica­
ret hayatının neredeyse tümü bu sokaklardan akıp
gider.3

Yeni iş hanları bu hereümercin içinde


76) l 900'lü yükseldi . 1 9 0 5 ' te Plan d ' assurance d e
yıllarda Karaköy Constantinople ( İstanbul Sigorta Harita­
Meydanı'ndan sı) uluslararası ticaret kurumlarını barındı­
Pera tepelerine
bakış. Arkada ran iş hanlarını gösterir. B ınıların arasında
Galata Kulesi birçok yabancı sigorta şirketi ve yabancı
görünüyor. banka vardır.4 Tipik bir iş hanı, alt katları
77) Karaköy'de Rönesans tarzında sıra sıra kaba taş döşen­
bir iş ham. miş, cepheleri çeşitli klasik detaylada be­
zeli, dört veya beş katlı, görkemli ve ağır
bir taş yapıydı. Her ne kadar klasik unsur- 7 7
lar ön plandaysa da, neogotik, neobizans,
ve yeni İslan1eı motifler de görülmekteydi.
Bu üslup isabetli bir biçimde, "Lombard
Street klasisizminin can sıkıcı ihtişam ı "
olarak adlandırılmışu. 5
Ticari merkezin en görkemli binası,
Fransız mimar Antoine Vallaury'nin 1 890'
78
larda inşa ettiği Osmanlı Bankası binasıydı.
1 896 yılında Osmanlı B ankası kentin e n
büyük binası olarak tanınıyordu.6 1 899 yı­
lında inşa edilen ek binasıyla, daha da otu-

Batı tarzı bir kültür, eğlence ve alışveriş 3 De Aınicis ( 1 896), l , s. 8 8 .


merkezi haline dönüştiL Taksim ve Maç­ 4 Plan d'assurance de Constantinople ( 1905). Bu
sigorta şirketlerinin bazıları şunlardır: Helvetia
ka'nın boş tepeleri ise yer yer kışlalarla do­
Companie d'Assurance , Assurazioni Generali,
natılclı . Başka üsluplardaki yapılar bu do­ Scottish losurance Company ve Sparıish Insu­
kunun içine serpiştirilmekle beraber, ege­ rance' Company. Yabancı bankaların arasında
men olan üslup neoklasikti. ise Cn!dit Lyonnais, Wiener Bank, Deutsche
Barık ve Banque de Salonique sayılabilir.
Uluslararası ticarede ilişkileri olan ban­ Goodwin ( 1 977), s. 8 . (Çev . notu: Lombard
5
kalar ve diğer binalar limana kolayca ulaşı ­ Street Londra'da büyük bankalarm merkez bi­
mı o l a n Karaköy ' de odaklaşıy o rd u . nalarlDlll bulunduğu caddedir. )
1 8 5 8'de açılan Karaköy Meydanı, ancak 6 Mehmet Raif ( l 896), s. 395 .

1 02
raklı bir karakter kazanclı. Galata'daki ticari
binaların birçok özelliğini her ne kadar bü­
yütülmüş ölçeklerde de olsa barınclıran bu
yapı, Moniteur Oriental gazetesi tarafindan
"güzel ve sağlam" olarak takdir edilmişti?
Osmanlı Bankası'nın karşısında, Roma'daki
79 İspanyol Merdivenleri'nin minik bir kopya�
sı varclı. İki sokağı birleştirmesi bakınundan
pek önemi olmayan bu merdivenler, Avru­
pa'dan bir imaj daha çağrıştıran, kentsel bir
bezemeydi.
1 9 . yüzyılın ikinci yarısında Karaköy ile
Tophane arasındaki rıhtım düzenlendi .
Rıhtım boyunca sıralanan yerıi gümrük bi­
naları ve ambarlar yayvan taş yapılarclı. Bu
büyük ve işlevsel binalar, Avrupa'daki sa­
nayi kentlerindeki benzerlerini habrlatan,
80 yalın neoklasik üslupta yapılmışlarclı.
Üçüncü bölümde de görüldüğü gibi,
1 8 64 yılında Tophane rıl1tımı büyük ölçü­
saat ktılelerinin inşasını eınretti.8 Bunlar­ 78) A . Vallaury'ııiıı
de yeniden düzenlen mişti . Journal de
dan biri Tophane Meydanı'nda yapıldı. yaptığı Osmanlı
Constantinople'da bahsi geçtiği gibi bura­
"Kent sanab" ve Bablılaşmaıun, gelişme­ Batıkası binası,
da "Avrupa tarzında tezyin edilmiş" bir l 900'ler.
nin simgesi olarak göriilen bu kuleler za­
meydan yaratılmıştı . 1 88 8 'de Sultan I I .
man kavramıyla dinin ayrışmasını da ifude 79) Osmanlı
8 1 Abdülhamid başkentin muhtelif yerlerinde Batıkası karşısmda
ediyordu. 9
Kamoııdo
Boğaz'da, Dalınabahçe ile Beşiktaş merdiveııleri (sol
arasındaki sahil şeridine paralel uzanan altta).
bölgede, 1 9 . yüzyılın ikinci yarısında bir
dizi padişah sarayı yapıldL Bu sürecin ilk
aşaması, 1 7 . yüzyılda Dolmabal1çe'de bir
yazlık bahçe tanzimi ve I I I . Ahmet' in
( 1 703- 1 730) Beşiktaş'ta geniş bir bahçe
içinde bir saray inşa ettinnesi ile başlamış­
tı. lO Ancak en köklü değişim, Dalınabah­
çe Sarayı'nın 1 8 56'da tamamlanışın dan
sonra imparatorluk ikametgalumn Topka­
pı'dan Dolmabahçe'ye nakledilmesiyle ya­
şandı . Dolmabahçe Sarayı , Avrupa tarzı
mimarinin saltanat katında artık açıkça
tercih edildiğinin en somut ifadesiydi .
Dalınabahçe Sarayı'nın mimarı, birkaç
nesilden beri saraya hizmet eden ünlü Er-

7 Le Moniteıtr Oriental, 2 1 Mayıs 1 899.


8 La Tıtrqıtie, l O Ocak 1 88 8 .
9 Goodwin ( 1 977), s. 4 1 9 .
1 0 İnciciyan ( 1 956), s . 1 50, dipnotlar 2 ve 3.

1 03
Sarayın klasik cephesi Fransız arnpir
tarzının birçok özelliğini yansıtmaktadır :
pencereleri çevreleyen burma sütunların
yanında sıra sıra zarif dor ve iyon tarzı sü­
tımlar kullanılır; leemederin etrafında kıv­
rılan ve iç içe geçen çiçek ve bitki motifle­
ri, cephe süslemelerini oluştıırur. Standart
Fransız prototipierini örnek alan sayısız
kabartma motif küçük balkonları süsler.
Payitahtta hiçbir bina Dalınabahçe ' n i n
klasik süslemelerine yaldaşamarnıştır.
Karabet Balyan, sarayla aynı zamanda
yapılan, sarayın güney kapısııun karşısmda
ki Dalınabalıçe Camii'ni de tasarımlaımş-
tı . Caminin Fransız aınpir tarzı ayrıntıları

sarayın süslemelerini tamamlıyordu ( bkz.


resim 99 ) . B atı tarzı m imari motiflerin
Osmanlı mimari dağarcığına ne denli gir­
diğinin kanıtı, Dalınabahçe Camii'nin ko-
rint üslubundaki narin minareleridir. 1 894
yılında camiyle saray arasındaki meydanlık- 8 3
ta bir saat ku1esi inşa edildi. ı 2
Bunu başka saraylar izledi. Sarkis B al­
yan'ın eseri olan Çırağan Sarayı, S ultan
Abdülaziz için 1 8 7 1 'de tamamlaııdı. Her
ne kadar Çırağan Sarayı' nın dış cephesi
ldasik tarzda yapıimiş olsa da, iç mddnlar­
da zengin İ slami süslemeler göze çarp ­
ıyordu. l 3
80) l900'lü meni ailesi B alyan' lardan Karabet B al­ Çırağan Sarayı' nı n Yıldız tepelerine
yıllarda Karaköy yan 'dı . l l Saray, ana cephe si Boğaziçi yalı­ bağlantısı , yolun ü zerinden geçen b i r
ile Tophane
arasındaki sahil. ları nda görüldüğü üzere denize bakan, köprüyle sağlanıyordu. Ayru dönemlerde
Sahil boyunda uzu nlam asına bir binadır. Mermer bir Yıldız parklarında birkaç köşk inşa edil­
ambarlar ve rıhtım ve onun önünde yükselen demir mişti . 1 9 . yüzyılda gelenek haline gelen
gümrük binaları
bulwıuyordu.
par mak.lık.lı bir duvarla denizde n ayrılır. her sultarım kendi sarayını yaptırma müs­
Yapı başlıca üç bölümde n oluşmakt adır: rifliği, I I . Abdülhamid zamanında Yıldız
8 1 ) l 900'lü
yıllarda Tophane Mabeyn-i Hümayun, Muayede Salonu, Sarayı'run inşasıyla sürmüştü. Yıldız Sara­
Rıhtunı. Ortada H ususi Daire . Binanın genel düzeni te­ yı' nın parklarında yapılan M alta Köşkü,
Nusretiye Camii, mel beaux-arts tasarım kuralları olan si­ Şale Köşkü, Çadır Köşkü neoldasik üslup­
solda ise Tophane
Saat Kulesi metri, açıklık, bir eksen üzerinde olma ve taydı. Sarayın ek binaları arasında büyük
görünüyor. düzenlilik ilkelerine uymaktadır. Ancak iç bir kütüphane ve bir seramik atölyesi var­
mekanların düzenlenişinde, merkezi bir dı. Yıldız Sarayı'nın inşa prensipleri Dol-
sofaya açılan odalar gibi protatip Osmanlı
82 ev planı uygulanmıştır. Bu geleneksel pla­ l l Koçu, İA, s. 2096.
nın merkezi niteliği beaux-arts tasarımı­ 12 The Levant Herald, 3 1 Aralık 1 894.
nın başlıca tmsurlarıyla iyi bir uyum sağla­ 1 3 Eyice, "İstanbul" İA 5 :2, s . 1 2 1 4/ 1 254; Gros­
nuştır. venor ( 1 895), l, s. 1 56.

1 04
m abahçe ve Çırağan saraylarının kinden
farklıdır. Yıldız Sarayı'nın binaları, Topka­
p ı S arayı'nın köşlderini andıran müstakil
binalardır. Geniş bal1çelerin derinliklerin­
de doğayla uyum içinde serpiştirilmiş bu
binaların görünüide şehirle hiçbir bağlan­
tısı yoktu. Hatta uzaktan bile görülmü­
yorlardı . Padişahın Yıldız'daki varlığı yal­
n ızca Yıldız Sarayı'nın görkemli anıtsal gi­
rişinden ve yüksek duvarlarından hissedi­
l e biliyordu.
Tophane sırtlarında, Pera'da ve Cadde-i
Keb i r civarında, Osmanlı İ mparatorlu ­
ğu'na Tanzimat reformlarıyla ithal edilmiş
değer yargıları, modalar ve sosyal kalıpla­
d e rd i . De A m i c i s , grand Ru e ya da 82) Dolmabahçe
rın tam bir manzarasllll görmek mümkün­
Cadde-i Kebir'i şu sözlerle tasvir etmişti: Sarayı l 900'lü
dü. Pera'da hayat İstanbul tarafındakin­ yıllarda. Solda
. . . parlak ve neşeli [ Grand Rue) Avrupalı cenıa­
den çok farklıydı ve bu farklılık mimariye Dolmabahçe
atin "Batı Yakası"nı oluşturur. Bu semtte hayatın Camü.
yansıyordu. Cadde-i Kebir'e atfen sık sık tatlı ve nezih tarafı n ı yansıtan İngiliz ve Fransız
kull anılan "Şarkın Champs Elysees'si" ya­ otelleri, seçkin kafcler, pm! pınl aydınlatılmış dük­ 83) Dolmabahçe
kıştırmasına rağmen, Paris'teki ünlü cad­ kanlar, tiyatrolar, kulüpler, yabancı konsoloslnklar, Saat Kulesi (sol
bi.i yükelçilik konutlan, caddenin iki tarafında sırala­ altta).
cleye pek az benzeyen bu cadde, yine de
ıurlar. l4
Avrupa'dan esinlenmiş bir ana arterdi .
Caddenin iki tarafİndaki düldcanlar, resto­ Pera'daki binalarda en çok neoklasik
ranlar ve kafeler piyasaya çıkanları cezbe- üslup görülürdiL Semtin neoldasik şahsi­
yetinin belirlenmesinde, birbirleriyle aıut­
sallıldarı bakımından yarışan yabancı sefa­
rederin büyük payı vardı. Geniş bahçelerin
içindeki din ve eğitim kununlan ile kendi
içlerinde birer dünya olan bu sefaretler,
Pera'nın topoğrafYasına egemen olmuşlar-
dı. Bunların başlıca örnekleri, İsviçreli mi­
mar Fossari Biraderler tarafindan 1 8 39'da
tasarırolanan neoklasik Rus Sefareti, l 5 84
1 838'de yeniden yapılan arnpir üsluptaki
Fransız Sefareri, l 6 1 845 yılında Sir Char- 85
les Barry'ninl 7 orijinal neorönesans üslup­
taki çizimlerine göre yapılan, ancak bir di­
ğer İngiliz mimar W.J Smith tarafından
tadil edilen İngiliz Sefareri, gene Fossari

14 De Amicis, age, l , s. 93. ( Çev. notu: "Batı Ya­


kası" burada Londra'ıun geleneksel eğlence ve
kültür merkezi olan "Batı Yakası" rwest End]
anlamında kuJianılmaktadu· . )
15 Sumncr-Boyd v e Frccly ( 1973), s. 74.
1 6 İ lk Fransız Sefareti 1 535 tarillinde yapılmıştı.
17 Hitchcock ( 1 968), s. 74.

1 05
84) Fossari
Biraderler'in
eseri: Rus
Sefareti.

Biraderler tarafından 1 8 5 5'te küçük bir kez bu dükkanda görüldü. Harem-i Hü­
Fransız şatosu tarzında inşa edilen Hol­ ınayun ise başka bir salon de mode tarafın­
landa Sefareti'd ir. dan giydiriliyordu : Paquin d'Istanbul. Bir­
Pera'daki binaların büyük çoğunluğ u, çok giyim kuşam dükkclıu içinde, La Mai­
yani kiliseler, oteller, büyük mağazala r, son de Modes Françaises, La Maison de
restoranlar, kafeler, tiyatrolar vb, sefaretle- Modes et de Fournitures pour Dames, Sa­
86 rin belirlediği mimari üsluplara uyınuşlar­ lon de Mode ve Madaıne Trophe'un şap­
dı. Ayrıca bu sefaretlerin varlığı , Babnın kacı dükkclıu en üııliUeriydi. l 8
yaşam tarzının Osmanlı payitahtına girme­ Büyük mağazaların adları dahi iddiala­
si deınekti . Cadde - i Kebir boyun ca yer rını ve hangi iUkenin mailarım sattıklarını
alan dükkinlarda Avrup a'nın her yerinden gösteriyordu : Maison Baker, Paris-Lond­
gelen lüks tüket im malla rı satılırdı . Bu res, Ben-Marche ve Bazaar Allemand. Ör­
ınallar sadece Avrupalılar tarafindan değil, neğin Bon Marche, ev eşyası, deri mamül­
saray çevresi başta olmak üzere , Osmanlı leri , kırtasiye , av malzemesi, kozmetik,
üst sınıflarınca da büyük bir hevesle sabn mücevherat, bronz sanat objeleri, oyun­
al uuyordu . cak, optik malzeme ve gözlük, fotoğraf
Cadde-i Kebir'd e giyim eşyası satan malzemeleri, ilaç, eldiven, çorap, kadın iç
dükkanlar ağır basmaktaydı . Caddenin çaınaşırı, şemsiye, giyim ( "moda" ) eşyası,
?ii ney ucuna doğru Hayden isminde bir porselen, kristal, şarap ve likör ticaretinde
I ngiliz, memleketinden ithal ettiği kumaş­ uzmanlık kazanınışb. Bazaar Allemand ise
ları sabyordu; Madaıne Milleville'in Gran­ her fiyata mal satrrıakla tanınıyordu, ancak
de Mai-son de Couture'ü ise kentin sesye­ özellikle "sarkaçlı" ve "guguklu" duvar
te hanımlarını giydiriyordu. Madame de saatleriyle üıılüydü. l9
Milleville'in dükkclııına oldukça yakın bir Bu güzergah üzerinde iki pasaj yer al-
yerdeki Madaıne Vapillon'un butiği ise
Paris'ten getirtilen kadın aksesuarlarında 1 8 Duhani ( 1 947 ), s. 43-99.
uzmanlaşmışb. Paris imaiab eldivenler ilk 1 9 age, s. 56-62.

1 06
87 maktaydı, Passage d'Europe (Avrupa Pa­
sajı) ve Passage Grespin ( Krepen Pasajı ) .
B u pasajlar, metal yapılan, cam çatıları,
neoklasik dış ve iç cephe süslemeleriyle,
Avrupa'daki benzerlerinin birer minyatü­
rüydüler. Passage d'Europe'ta çeşitli dük­
kanlar varken, Passage Grespin'de sadece
ayakkab ıcılar bulunurdu. 2 0
Pera'daki kafeler, kafe şantanlar, şanso­
niyeler, gece kulüpleri ve restoranlar Batılı
yaşan1 tarzının bir başka yönünü, dışarıda
eğlenme veya yemek yeme alışkanlığını
yansıtmaya çalışıyord u . Adlarından Pe­
ra'nın neye öykündüğü anlaşılmaktadır:
La Maison le Bon Gout, Brasserie Suisse,
85) Fransız
Brasserie Strasbourg, Brasserie Viennoise, Sefareti.
Brasserie de Londres, Cafe- Restaurant de
86) Pera'da
Paris, Cafe- Chantant Parisiana, Concor­ bina.
dia, Trocadero . 2 ı
ı 8 38 'den sonra uluslararası ticaretin
artmasıyla gelip geçici Avrupalı nüfusun
sayısı tırmanmıştı. Bu gelişme Pera'da bir­
çok Avrupa tarzı otelin açılmasına yol açtı.
Çoğu kez kentin Avrupalı sakinlerinin
uzun dönemli ikametgahı haline gelen bu
oteller Avrupa standartlarına uymak zo­
runda kaldılar. Örneğin, Hôtel des Am­
bassadeurs, her türlü ihtiyaca cevap veren
konforu, muhteşem dairelerinin şıklığı ve
"le plusgrand luxe" yemek salonu sayesin­
de, l 8 5 5 'te Journal de Constantinople'un
iltifatına mazhar olmuştu. 22
ı 8 6 5 tari h l i bir i rade - i seniyye i l e ,
Compagnie de l ' H o te l I mperial Otto­
man'm temsilcisi J ames Missirie'ye, ya­
bancı seyyah ve konukların istifahatini te­
min edecek düzeyde oteller yapma ve iş­ rında otelierin uzun bir listesini görmek
letme imtiyazı verildi . Bu otelierin yapıla­ mümkündür. Gene, otelierin adlarından
bileceği semtler Pera, Büyükdere, Üskü­ ne tarz birer işletme olmayı hedefledikleri­
dar ve B üyükada'yla sınırlı tutuld u . 2 3 ni seçebiliyoruz: Hôtel de Paris, Grand
Mtıl1temelen yabancıların Pera'da kalmayı Hôtel Kroecker, Pera Palace, Hôtel Con­
tercih etmelerinden dolayı İstanbul tarafı tinental, Hôtcl S t . Pe tersbourg, Grand
bu semtlere dalili edilmemişti .
İrade otel işletıneciliğine tekel getirme­ 20 age, s. 30.
diğinden, otel işletmek isteyen birçok özel 2 1 age, s . 29, 4 5-83.
girişimci ruhsat almak üzere müracaat etti. 22 Joıtrnal de Constantinople, 25 Ocak 1 855.
ı 905 yılmda hazırlanan sigorta haritala- 23 BBA İ rade, Meclis-i V ala, n o . 23 721 .

1 07
masa düzenine göre yüz kişinin yemek yi­
yebileceği" bir restoraıu vardı. 2 5
ı 9 . yüzyılın ikinci yarısından itibaren
kentte Avrupa tarzında çok katlı apartman­
lar da görtUmeye başlandı. Bu döneme ka­
dar, Haliç'in kuzey yakasının geleneksel
yapı malzemesi ahşap olmuştu. ı 9 . yüzyıl­
da, yaı1gın önleme talimatnameleri uyarın­
ca, zamaı1 içinde ahşaptan kagir ve taş yapı­
laşmaya dönüldü. Aynı zamanda Pera'da,
Avrupa tarzı çok katlı apartman inşaatı luz­
l a n d ı . Jo urnal de Constantinople' ü n
ı 864'te belirttiği gibi, Pera'da ahşap evler
neredeyse tümüyle yok olarak yerlerini
"sağlam taş binalara" bıraktı. Dal1ası, geç­
mişteki uygulamaların tersine, yapılar artık
umumi güzergahların üzerine taşınıyor,
yolun iki tarafina düzenli biçimde dizilerele
Avrupa kentlerinde olduğu gibi sokaklara
muntazam bir görüntü veriyorlardı. 26
Yine de ı 864 ile 1 875 arasında yapılan
apartmanlar Avmpa staı1dartlarından çok
uzaktılar. 2 7 ı 875'e gelindiğinde, "kulla­
nışlı planlı ve ağır başlı cepheli", "rahat"
daireler oldukça azdı . 2 8 Havalandırma,
ışıklaı1dırma ve ısıtma gibi konular üzerin­
de fazla düşünülmemişti. Ancak kısa bir
süre sonra, La Turquie gazetesi Avrupa'da
görülen pratik iç mekan dağılımını ve ar­
Hôtel de Londres, Hôtel de Lyon, Hôtel tistik dış cepheleri yaratabilecek yeteneğe
87) Passage
d'Europe, Modern, Hôtel Royal ve Hôtel Bristol . sahip küçük bir mimar grubunun kente
detay Bütün bu otelierin cephelerinde neoklasik geldiğini müjdeliyordu:
88) Pera Palas. üslup ta detaylar egemendi.
Bir süredir şehrinüzde Paris'ten gelen zevk sahi­
Ünlü Pera Palas, Compagnie Internati- bi mimar beylere rastlanmaktadır. Bu beyler, Ecole
88 onale des Wagons-lits et des Grands Ex­ des beau:x-arts'dan aldıkları sağlam eğitim sayesin-

presses Europeens tarafindan yapıldı ve iş­


letildi . Bu mu hteşem binanın görkemli 24 Duhani, age, s. 99- 1 00.
25 The Levant Herald, 25 Eylül 1 893.
yemek ve balo salonları ı 9. yüzyılın sayı­
s ı z baloları n a sahne old u . 2 4 B i r diğer 26 Journal de Constantinople, 2 Temmuz 1 864.
27 Theophile Gautier bu apartmanlar konusunda
önemli otel, ı 89 3 'te Tepebaşı Cadde­
oldukça acımasızdır: "Yol kenarına dizilen alu
si'nde yapılmış olan Hôtel Bristol'dü. Her yedi katlı çirkin binalar hak etmedikleri kadar
ne kadar Pera Palas kadar görkemli değilse güzel bir manzaraya bakmaktadırlar. Aslına ba­
kılırsa Pera bu binalada övünür ve Marsilya,
de, kentin en iyi otellerinden biri olan
Barselona hatta Paris'e yakışacaklarını savmmr.
Hôtel Bristol'ün geniş bir lobisi, mermer Aslında haklıdır da, zira bu binalar en modern
merdivenleri, asansörü, geniş suitleri, da­ ve en uygar çirkinlikleri sergilemektedirler."
ireleri, oturma odaları ve "Paris ve Viya­ Gautier ( 1 873), s. 87.
na'nın büyük otelierindeki gibi müstakil 28 La Turquie, 8 Şubat 1 875.

1 08
de, sanatlarının bütün inceliklerine vakıftırlar ve bir
santiınetrekare yer kaybına mahal vermeden, her
odaya hakkını vererek, bina cephelerinde olması ge­
reken sadelik, ihtişam ve neşe ilc bezenmiş si.isleme­
leri de yaratma kabiliyetine sahiptirler.29

1 870 yangınmda yok olan Nauın Ti-


89 yatrosu'nun yerine 1 8 76'da Cite de Pera
binası ( şi mdiki Çiçek Pasaj ı ) inşa edildi.
Zengin bir Rum iş adaını olan Hristaki
Zografos Efendi'ye ait olan bu binanın
yaklaşık 4 .600 metrekare kullanım alanı
vardı. Binanın zemin katı ticari amaçlı kul­
lanıma ayrılınıştı: Anıtsal giriş kapısııun iki
yanında iki büyük dükkan bulunuyordu .
İçeride ise on dokuz küçük dükkan Gran­
de Rue'yü yandaki sokağa bağlayan iç ga­
lerinin iki tarafında yer alıyordu . Avludan
yukarı karlara çıkan ınerıner ınerdivenler,
beş, altı, h atta yedi odalı geniş dairdere
a ç ı l ma ktayd ı . Cite de Pera, dairelerde
akan su ve apartman boşluk! arına varınca­
ya kadar her yerde gazla ışıklanciırma gibi,
Avrupa apartınan hayatının bütün konfor­
larına sahipti. Ayrıca bodrumda her daire­
nin kullanımına ait özel odun ve kömür
depoları aynlmıştı . Cite de Pera'ıun mi­
mari tarzı "ikinci ampir"di. La Tu1'quie'de
göre binanın tarzı " Rönesans i le Yunan
bileşimi" olarak tasvir ediliyor, "şık detay­
l arıyla, bütün olarak etkileyici bir anıt"
sözleriyle övgüler düziUüyordu. Ayıu ga­
zetede çıkan bir başyazı Cite de Pera'yı
Osmanlı mimarisinde bir dönüm noktası
olarak görüyordu : leri boyunca büyük, lüks apartı11anlar yer 8 9) Cite de
almaktaydı. 3 1 Ancak, gerek Pera gerek İs­ Pera, 1995.
C itc d e Pera . . . Paris'in bile iftihar edebileceği
bir yapıdır. Açıkça söyleyebiliriz ki Pera, sadeec sa­ tanbul tarafında ciddi bir konut açığı var­
lllbine değil, bütün şehire şeref veren ve bu ülke dı. Le Monite ur Orientafin de belirttiği
mimarisinde yeni bir çığır açan bir anıt eser kazan­ gibi, kentte hala mütevazı gelire sahip
nuştır.30
olanlar veya işçiler için uygun konut bu­
Gerçekten de Cite de Pera kentte bir lunmuyordu . 1 882 sayımııun verdiği rak­
dönüm noktası haline geldi. Günümüzde kamlar da konut sorununun ciddiyetine
de İstanbul'un en sevilen meyhanelerin­ ışık tutmaktadır. Resmi rakkarnlara göre,
den bazıları bu binanın avlusunda yer alır. başkent nüfusunun yaklaşık %26'sı kendi
Ayrıca bina 1 9 . yüzyılın son çeyreğinde
yapılan birçok büyük apartınana da emsal 29 La Tıwquie, 8 Şubat 1 875.
oluşturdu. 1 900 yılma gelindiğinde, Pera, 30 La Turqıtie, 31 Mayıs 1 876.
Taksim ve Pangaltı'nın bütün ana cadde- 31 Le Moniteıtr Oriental, 2 1 Mart 1 900.

1 09
90) Pera'da
küçük esnaf, zanaatkar ve düşük rütbeli
apartmanlar. memurlardı. Sıra evlerin inşa edildikleri
9 1 ) Beşiktaş'ta yerler bize kimler için yapıldıklarım gös­
Akaretler. termektedir. Bir istisna dışında bütün sıra
evler İstanbul tarafinın, Pera'nın ve Üskü­
dar'ın mütevazı mahalleleri veya arka so­
kaklarındaydılar. 33 Tek istisna, Beşiktaş'ta
Akaretler projesiydi . B eşiktaş'ın iki ana 9 1
caddesinin boyunca dizilen bu görece bü­
yük evler mimari tarz bakımından da iddi­
alıydılar. Aslına bakılırsa Akaretler kentin
tasarımına biçim verınede kullaıulmış tek
sıra ev projesidir. Dalınabahçe Sarayı'nın
yakın olması kuşkusuz bu projenin görece
aıutsal boyutlarında önemli rol oynamıştı.
Batı etkisiyle ve vakıf arazisinde yapıl­
mış olan sıra evlerin düzenli ve protatip
planları vardı. 34 Cepheleri yalın, simetrik,
klasik motiflerle donatılmıştı. Her ne ka­
dar kentin geleneksel konut mimarisiyle
tezat teşkil ediyariarsa da, gene de euro­
balı pencereler gibi yerel öğeler tasarıma
evinde oturmuyordu. Nüfusun %5'i cami dahil edilmişti. Böylelikle Akaretler B atılı
ve tekkelerde yaşıyordu, %8'i zaten yerle­
ve geleneksel unsurların bir karışımı olarale
şik ikameti olmayan muhacirlerdi, % 1 ,5'u İstanbul 'un kent imaj ma eşi görülmemiş
medreselerde yaşayan softalar, % 1 4'ü dülc­ bir katkıda bulunmuştu.
kanlarında yaşayan esnaf, %2'si ise hanlar­ 1 9 . yüzyılın ortalarında, Müslüman üst
da kalan zanaatkar ve tüccari ardı. 32
sııufların yaşadığı konaklar da evrim geçir­
1 9 . yüzyılın son çeyreğinde ve 20. yüz­ di. Geleneksel iç planların üzerinde B atılı
yılın başlarında, kentte o zamana kadar
applique cephelerin kullaıurnı ilginçti. Yeni
görülmeyen bir uygulamaya gidildi ve dar yapılan kagir konaklarda, dönemin Avrupa
gelidilere yönelik sıra evler yapılmaya baş­ üsluplarından, özellilde klasisizmden alınan
landı. Hedeflenen kitle, küçük tüccarlar, mimari özellikler yaygın olarak kullaıulma­
ya başlandı. Ancak, iç mekanlarda, merkezi
bir sofaya açılan odalar gibi geleneksel
Türk evi ilkelerine sadık kalınmıştı. Yeni
konaklar Haliç'in iki yakasında inşa edil­
di. 3 5 İstanbul tarafinda bu yeni taı·z konak­
lar, mevcut dokuyla kaynaştılar, Haliç'in
kuzey yakasında ise yerıi açılaı1 düz ve ge­
niş sokaklarda yeni bir kent profili çizdiler.

32 Bu oranlar Shaw'un eserindeki ( 1 979, s. 269)


verilerden oluşturulmuştur.
33 Batur, Yücel ve Fersan ( 1 979 ) s. 1 89 .
3 4 age, s. 1 9 3 .
35 Eyice, "İstanbul" İ A 5 : 2 , s. 1 2 1 4/ 1 26- 1 27 .

ı ıo
Bu yeni düzenin en güzel örneklerinden
biri, ı 9 . yüzyılın sorılannda gelişen Nişan­
taşı semtidir. Birbirlerini dik açıyla kesen
düz ve geniş sokakların iki yanında yükse­
len birkaç katlı konaklar parsellerin merke­
zinde yer alıyor ve neoklasik cepheleri çoğu
kez sokağın sınırını belirliyordu . Nişanta­
şı'nda geniş bahçeler içinde yer alan konak­
lar, birbirine bitişik apartmarıların belirledi­
ği çok daha yoğun Pera sokak dokusundan
farklı bir görünüm arzediyordu.
Kentin ahşap konut mimarisi de gide­
rek klasik unsurları kLıllanmaya başlamıştı .
Mahalli ustalar tarafindan serbestçe değiş­
tirilerek geleneksel biçimlere uydunılan
bu motifler hala. konut mimarisinde döne­
m in modasını sergilerler. Her ne kadar
klasik motifler Boğaz köylerinde daha re­
vaçtaysa da, İstanbul tarafinda da göri.Uü­ 9 2) 1 900 yılı
civarında
yor, en mütevazı evierden en şatafatlısına Taksim Kışlası.
93 kadar birçok evin girişini, pencerelerini,
9 3) Yeniköy'de
kornişlerini süslüyordu. yalı.
Pera'nın batısında Taksim ve Maçka'nın
sırtlarında yeni yerleşime açılan bölgelerde
de neoklasik üslup yaygınlaşıruştı. Bu yeni
imajı Osmanlı ordusunun Batı düzenine
göre yeniden yapılanmasının simgesi haline
gelen büyük kışlalar getirmişti. Taksim'de­
ki iki kışla ve Sarkis Balyan tarafindan çizi­
l e n G ü m ü ş s u y u ve M a ç k a k ı ş l a l arı
ı 860'larda Abdiliaziz devrinde inşa edildi.
Yıldız Sarayı civarındakiler ise Abdülhanlid
devrinde yapıldı. 36 Boğaz'ın çıplalc tepele­
rine kurulan bu devasa binalar, ı 9. yüzyıl­
da başkentin imajında her yerden görülen
birer nirengi noktası oldtılar. Dikdörtgen
biçimindeki bu yapıların geniş iç avluları
vardı ve genelde ayıu iç düzene saluptiler.
Düzenli ve simetrik dış cepheleri, askeri
92 ziluuyete yakışır haşin ve sade neoklasik bir nönü i l e S irkeci arasında ı 8 5 0 'ler ve
üslup sergiliyordu. ı 870'lerde yapılan gümrük binaları ve de­
Her ne kadar Haliç'in kuzey yakasında­ polar, Karaköy-Tophane şeridindeki mu­
ki kadar yaygın olmasa da, neoklasik üslup adilleriyle aynı üslupta yapılmıştı. 37 İstan-
İstanbul tarafında da görülmeye başlandı.
B urada n eoklasik yapılar Galata Köprü­ 36 age, 5 :2: 1 214/ 1 243.
sü'nün güney ucunda toplaıuyordu. Köp­ 37 BBA, İrade, Meclis-i Vala, no. l l058; Meclis-i
rünün Eminönü ayağında ve salillde Emi- Hususi, no.2008.

lll
den biri l 84 3 ' te yapılan B abıali binası­
dır. 39 Bu anıtsal taş bina, iç içe geçen cia­
irelerden oluşmaktaydı . İç mimarisi, bir­
çok yabancı sefaretlıane binasına imzaları­
nı atmış olan Fossati B i raderler'e aitti .
l 878'de çıkan yangının binaların çoğunu
yok etmesine rağmen, Sadaret Binası, ar­
şivler ve barok saçaklı anıtsal giriş kapısı
kurtulmuştur.
Batı tarzı eğitim reformlarının bir par­
çası olarak, l 84 6 ' d a Ayasofya i l e S ul ­
tanahmet Caınii arasında Darülfünun b i - 94
nası yapıldı.40 Bir neoklasik üslup uygula­
ması olan Dari:Ufünwı binasının mimarları
gene Fossari Biraderlerdi. Doğu cephesine
neogrek bir portiko egemen olan dikdört­
gen biçimindeki üç katlı binanın masif
kütlesi İstanbul'un silnetine yabancıydı.


bul Liman İdaresi gibi az sayıda devlet da­
§
3 94) Fossatiler'in 38 BBA, İrade Dahiliye no. 48863.
yaptığı Dar ü lfünun iresi köprünün İstanbul yakasındaydı. 38
39 Eyice, age 5 :2, s. 12 14/118- 1 1 9 .

'..;)
binasının denizden Bu büyük, çok katlı binalar Karaköy'deki
40 age, 5 :2 , s. 1 2 1 4/ 1 1 8- 1 1 9 . Hastahane (BBA
8. gör ü nüşü, ( 1 900) .
iş hanlannın izdüşümü idi.
2
irade Hariciye no.578 1 ), Maliye Nezareti ( BBA
:s
""
95) Eminönü 'nde Neoklasik üslup resıni mimariye de uy­ İrade Dalıiliye no. 3770 5 ) gibi birçok işievde
::;: bir iş hanı (altta).
gun görüldü. Bunun en erken örneklerin- kullanılan bina 1936'da yandı.

1 12
İlhanuru Batı'dan alan bir diğer bina,
mevcut ahşap bir yapının yerine daha iddi­
alı bir plan uyarınca 1 866'da Beyazıt'ta
yapılan Harbiye Nezareti binasıydı.4 1 Be­
aux-arts tarzındaki bu binaıuıı en çaı·pıcı
özelliği, İstanbul'da ilk kez görülen, üstü
canıla örtülü, merkezi bir avlunun etrafin­
da yapılmış oluşuydu.
Batılı kültür kalıplarının resmi mimari­
de uygulanmasına bir diğer ön�mli örnek,
1 8 9 1 ' d e Antoi n e Val l a u ry tarafından
Topkapı S arayı ' n ı n b a h ç e s i n e yapılan
Asar-ı Atika Müze-i Hümayunu'dur.42 Bir
müze binası yapma fikri 1 869 tarihli ve
uAvrupa'daki emsalleri üzere" bir umüze­
96) A. Vallaury,
hane" binasııun yapılmasını emreden ira­ Müze, 1900'ler.
de-i seniyyeye kadaı· u zanmaktadır.43 Val­
97) K. Balyan,
laury'nin müzesi altı bölümden oluşuyor­ II. Malunut
du: Birincisi eski Yunan, Roma ve B izans Türbesi,l900'ler.
devirlerinin eserlerine; ikinci bölünı Asur,
Mısıı-, Finike, Hitit, Mrika ve (Arap dün­
yası hariç) Asya uygarlıklarına; üçüncü bö­
lüm İslam uygarlığına; dördüncü bölüm
aııtik paralara; beşinci bölüm doğa tarihi
örneklerine ayrılnuştı. Altıncı bölüm ise il­
mi ve tarihi kitaplarıyla başlı başına bir kü­ sik üslubwı en ateşli taraftarı, Daimabalıçe
tüphaneydi. 44 M üzenin bu biçimde bö­ Sarayı'na ve 1 840'ta Divanyolu'ndaki I I .
lümlenmesi 1 9 . yüzyılın başından beri Av­ Malunut Türbesi'ne imzasını ataıı Karabet
rupa'da uygulanan müze düzenlemelerini B alyan'dır. Sekizgen bir yapı o l an I I .
96 yansıtıyordu. Vallaury'nin neoklasik müze Mahmud Türbesi, ızgaralı pencereleri ve 97
binası evrensel olarak kabul gören müze yol ile hazire arasma perde çeken duvarı ile
mimarisine uygundu ve içinde sergilenen klasik Osmanlı türbe mimarisinin genel
zengin antik kolleksiyonlarla da uyum özelliklerini taşır. Ancak bu bina Osmaıılı
içindeydi.45 rnimaı·isine çok yabancı unsurlaı-ı da barm­
B u binalar İstanbul'un çok katmanlı dırmaktadır. En başta Osmaıılı türbelerine
tarilisel dokusuna yeni bir boyut getirmiş­ göre büyüktür ve cephelerinde çeşitli Av­
lerdi . Arıcak yarımadanın batı kısmında rupa formları yer almaktadır. Bunların ara­
yoğunlaşmaları modern bir 1 9 . yüzyıl sında çiçek kabartmalarıyla süslü iyon tarzı
kenti görünrusünün nispeten dar bir alan­ sütun başları olan pilastrlar, kilittaş süsle­
la sınırlı kalması demekti . Her ne kadar mel i , kemerli pencerele r, çiçek dekorlu
neoklasik üslupta başka binalar, özellikle
41 Journal de Constantinople, 20 Nisan 1 864.
büyük konaklaı· görülmekteyse de, mevcut
42 Eyice, age, 5 :2, s. 1 2 1 4/123.
dokunun içinde dağınık ve az sayıda ol­
43 BBA İrade, Dahiliye, no. 4 1 35 5 .
dukl arından kentin genel görünü münü
44 "Müze-i Hüınayun Nizarnname-i Dahiliyesi",
fazla etkilememişlerdi. madde 2 , Düstur, 4. cilt, s. 344.
Neoklasik üslup geleneksel binalara öz­
4 5 Bina, özgün üslubuna sadık kalınarak 1 899·
gürce tatbik edilmişti. İstanbul'da neokla- 1903 arasında ve 1908'de genişletildi

113
98) K. Balyan,
Ortaköy Camü,
19. yy sonu.
99) K. Balyan.
Dolmabahçe
Camü, l 900'ler.

frizler ve Fransız arnpir tarzında demir ona "Osmanlı ampiri" demişlerdir. "Os­
pencere kafeslcri göze çarpar. marılı ampiri" tarzında kılıç, bayrak öbek­
Karabet Balyan aynı yaklaşımı 1 8 64'te leri, müzik alederi gibi motifler vardır, ama
98 yaptığı Ortaköy Camii'nde de sergiler. Bu Fransız arnpir tarzında görülen hayvan ve­
camide Osmanlı camisinin geleneksel me­ ya insan figürlerine rasdanmaz. 46
kanları ve unsurlarını kullanmalda birlikte Neogotik üslup
birçok neoklasik unsuru da binaya katmış-
99 tır. Dalınabahçe Camii'nde de aynı özellik­ Kraliçe Victoria devrinin neogotik üslu-
leri görmek mümkünd ür. I I . Mahmud bu İ stanbu l ' a G . E . S treet tarafı ndan
Türbesi, Ortaköy Camii ve Dalınabahçe 1869'da Kırın1 Kilisesi'nin inşasıyla girdi. 47 ı oo
Camii, Fransız arnpir üslubtmW1 bir varyas­ G. E. Street'in Londra'da yaptığı adiiye bi­
yonudur. Mimari tarihçileri bu melez üslu­ nalarından esinlenen bu büyük ve görkemli
bu Fransız arnpir tarzından ayırmak için kilise revaç bulmadı . B u kilisenin dışında
(bazı neoromanesk ayrıntılarına rağmen)
neogotik üslupta yapılan yegane bina, Blli-
gar Kilisesi Fener Rum Patrikl1anesi'nden
bağımsızlığını ilan ettikten sonra, 1 8 71 'de
yapılan Stefan Sveti Bulgar Kilisesi'dir. Fe- 1 0 1
ner'de Haliç kıyısında, Rum Patrild1anesi'ne
çok yakın bir arsacia yükselen bu kilise, Viya­
na'da dökıne demirden prefabrik olarak ya­
pılmış, parçalar halirıde Tw1a nehrinden in­
dirilerek İstanblli'da monte edilınişti. 48

46 Ciner ( 1982 ), s. 1 8 .
47 Muthesius ( 1 972 ), s. 99.
48 Smnner-Boyd, age, s. 338.

114
Neogotik üslubun İslami biçimler ve
klasik Osmanlı görünümüyle birleştirile­
rek uygulandığı iki cami vardır ki, bu yapı­
larda bu bileşimin çarpıcı olduğu oranda
estetik olduğu söylenemez. l 8 73'te Aksa-
1 0 3 ray ' da yapılan Pertevniyal Valide Sultan
Camü bunlardan biridir. N eogotik yakla­
şım binanın genel olarak vurgulanan di­
keyliğinde ve bazı pencere detaylarında
görülebiJir.49 İkinci örnek ise 1 886'da Ni­
koğos Balyan tarafindan Yıldız Sarayı'nın
1 02 yarıında inşa edilen Hamidiye Camii'dir.
B unda da yapının yatay oranları kullanıla­
rak dikeylik vurgulanmıştır. Pencelerde
sivri kemerler çok daha cesurca ku llanıl­ rift oyma işçiJiğiyle Ayasofya'ya gönderme
1 00) G. E
mıştır. Pencere detayları Pertevniyal Valide yapan Alman Çeşmesi 'ydi (resim l 06) . So.-eet, Kırım
Sultan Camü'ne oranla daha açık bir gotik Kilisesi (sol
üsluba sahiptir. 5 0 Yeni İslamcı Üslup altta).
Bu bağlamda iki 1 9 . yüzyıl neobizans Yeni İslamcı üslu p, hilafetin merkezi 1 0 1 ) Haliç'tc
yapısıru hatırlamak gerekir. Bunlardan biri Stefan Sveti
olan İstanbul'a , tarihin bir cilvesiyle Avru­
Bulgar Kilisesi.
1 8 8 2 ' de tamamlanan Taks i m ' deki Aya palı mimarlarca getirilmişti . Bu "egzotik"
1 04 Triada Kilisesi'dir. B u kilise yüksek lcubbe­ üslu ba ilgi Batı' da 1 9 . yüzyılda yayılan sö­
si ve hıleleriylc, Taksim'den Cadde-i Ke­ mürgecilikle koşut olarak gelişmişti. 5 1 Ba­
bir'e doğru bir odak noktası oluşturuyor­ tılı mimarlar için İslam mimarisinin değe­
du; üslubu mecazi olarak uygundu . İkinci ri ' tamam en Batı üslubu nda yaptıkl arı
neobizans yapısı, At Meydanı'nda 1 899'da kendi binalarında kullanabilecekleri süsle-
yapılan ve özellikle sütun başlanndalci gi- me unsurlarında yatıyordu. Bu bakımdan
Osmanlı başkenti yeni İslanu üsluba özel­
likle uygun bir mekan oluşturuyordu.
Yeni İslan1İ tarzın en çarpıcı örnekleri

49 Bu caminin mimarı kesin olarak bi]jnmez. Eyi­


ce'ye göre bina Mantani'nin eserid ir ( Eyice
[ 1 955], s. 87-88). Ancak Pamukciyan'a göre
yapı Agop Balyan'ın tasarımıdır (bkz. Good­
win, age, s. 425 ) .
50 Viktorya Çağı Gotik akımı İstanbul'un konut
mimarisinde sık sık görülüyordu. Özellikle Boğa­
z'ın köyleri, Yeşilköy ve Adalar gibi saytlyelerde
Viktorya Çağı tarzında birçok ahşap köşk yapıldı.
5 1 Örneğiıı, 1 9 . yüzyıl İngiltere'siııde S.P. Cocke­
re l l ' i n kır evi , S e z i n cote ( 1 8 0 3 ) ve J o h n
Nash'in Brighton Pavyonu ( 1 8 1 5 ) , Hindis­
tan'dan esinlenen yeni İslami üslubLm öncüleri
olmuşlard ı . Owen J ones'un iki etkili kitabı,
Plans, Eleı1ations, Sections, and Details of the
Alhambra ( 1 842-45 ) ve Gramınar of Oma­
ment ( 1 8 56 ) , İslami ınimarinin, özellikle de
süsleme sanaoıun evrensel boyurlarım vurgulu­
yordu.

llS
durağına uygun bir simge bulmak ve kla­
sik Osmanlı İstanbul'unun kent i m aj ı n a
uyum sağlamak. Binarun oryantalist özel­
liklerinin açıkça ortaya koyduğu gibi, bi­
rinci hedefe ulaşıldığı söylenebilir. Ancak,
İslamın muhtelif coğrafyaları ve tarihsel
dönemleri arasındaki üslup farklarından
bihaber olması J achmund'u ikinci amacı­
nın uzağına düşürmüştür. Sonuçta Jaclı­
mund, kentin yüzyıl sonu mimari çoğul­
culuğuna katkıda bulunurken, yabancı gö­
rünüşlü binalara bir tane daha eklenmişti .
Antoine Vallaury'nin l 899'da bitirdiği
Dü)'l.ın- u Umumiye binası da benzer bir 1 07
üsluptadır. Sirkeci Garı'nın arkasındaki te­
pede h akim bir mevkiye o t u ran b i n a ,
1 02) N . Balyan, beaux-arts ekolüyle yerel mimariden alın-
Hamidiye
ma motiflerin birleşirnidir. Geniş saçaklı ça-
Camü, 19. yy
sonu. tılar, cumbalar ve pencere detayları Türk
konut mimarisinden alınmadır. Malzeme
103) Pertevniyal
Valide Sultan kullaıumı, aıutsal kapılar ve pencere düzeni
Cami, Aksaray. ise aıutsal Osmanlı mimarisinin temalarııu
tekrarlar. Vallaury yeni bir Osmanlı-İslam
üslu bu kullaıuyordu . Kaderin bir cilvesidir
ki, bu yeni Osmanlı üslubunun tohumları
bir Fransız tarafindan, Osmarılı İmparator-
luğu üzerinde Batının mutlak ekonomik
kontrolünü simgeleyen binada atılmıştı .
Mimaride yeni İslami üslubun benim­
senişi, çoğu zamaıı I I . Abdülhamid'in İs­
lamcı ideolojisine bağlaıur. Ancak bu tezi
destekleyecek hiçbir veri bulunmamakta­
dır. 52 Tam tersine, Abdülhamid'in Bou­
vard'ın büyük projelerine olan ilgisi, onun
eğilimlerinin hangi yönde olduğunu gös­
termektedir. 1 9 . yüzyılın sonlarında İstan­
bul'da yabancı mimarlar tarafindan uygu­
lanan yeni İslami akım, Avrupa'da hakim

arasında, tasarımını l 8 89'da Alm an m i - olan eklektik sanat anlayışının sadece do­

l OS mar Jachmund'un yaptığı Sirkeci Garı'nı ğal bir uzantısıdır.


saymak gerekir. Bina nın tasarı m ilke leri, Yeni İslam üslubtınun Türk mimarisine

düzenlilik, simetri, bir eksen üzerinde sı­ köklü bir etkisi oldu ve mimari tarihçileri­
ralanma ve açıklık gibi klasik ideallere sa­ nin " Birinci Milli Mimari Hareketi" d e ­

dık kalınakla birlikte, yapının cephelerine dikleri aleıma dönüştü. Bu hareketin ön­

1 09 Memhlk ve Kuzey Mrika kökenli bir Şark cüleri, Jachmund'un öğrencisi olan Kema-

üslubu egemendi. J achmund'un herhalde


iki amacı vardı : Orient Express'in nihai 52 Holod ve Evin ( 1984) içinde Tekeli s. l l .

1 16
l e ttin B ey ve beaux-arts eğiti m l i Vedat
B ey'dir. Genç Cumhuriyetin milliyetçiliği
vurgulamasıyla bu iki mimarın l 920'ler ve
l 9 30'larda birçok binaya imzalarını attık­
larını görürüz. 53

Art Nouveau
İstanbul'da art nouveatmtın başlangıcı,
"Stile Floreale"nin önemli bir uygulama­
cısının, İtalyan ınimar Raimondo D 'Aron­
co'nun eseri sayılır. D 'Aronco, başkente
ilk kez I I . Abdülhamid tarafından 1 89 3
Ziraat v e Sarıayİ Sergi-i Umumisi'nin pro­
jesini hazırlamak üzere davet edildi. Bun­
d an sonra 1 896 ile 1 908 arasında saray
ha az iddialıdır. D'Aronco bütün bunlara
104) Taksim Aya
m i m arı olarak görevlendirildi . 54 Ancak, kavisli saçaklar, üçgen kabartmalar, çiçek Triada Kilisesi,
D 'Aronco'nun mimari faaliyetleri saray süslemeleri ve pencerelerde demir işçiliği­ meydandan
yapılarıyla kısıtlı kalmadı, Boğaz ve Mar­ görünüş (altta
ni eklemiştir.
mara sahillerinde köşkler ve yalılar, Pe­ solda).
Pera'da ise D'Aronco'nun en beğeniten
ra'da apartmanların tasarımını yaptı. binal arı ndan biri, Botter ailesine ait bir
105) Jaclınuınd,
D 'Aronco'nun inşa ettiği birçok bina­ Sirkeci Garı,
apartınan binası olan Casa Botter'dir. 1 907' 1889 yılmda
nın arasında, l 903'te Beşiktaş'ta yaptığı,
de tamamlanan bu binanın geleneksel ol­ açılış ( üstte).
türbe, kütüphane ve sebilden oluşan kü­
mayan cephesi arıa caddeye yeni bir canhlık
ı os çük Şeyh Zafır Külliyesi'nin art nouveau getirmişti. Bu cephe, madalyonlar, soyut
tarihinde özel bir yeri vardır. D ' Aran ­
çiçek ve bitki motifleri ve iki taş insan ba� ı
co'nun bu uygulaması art nouveau üstu­
ile süslenen dört devasa pilastrla diklemesı­
bunun özellikleriyle Batılı alınayan biçim
ne kesiliyordu. Pilastrlar dördüncü kat hi­
ve işlevleri başarıyla birleştirir. Killiiyenin
zasında, girift konuş süslemeleriyle birleşi­ 1 1 0
bölümlerinin planı daha önceki Osmanlı
yor, çiçek motifleri giriş kapısının üstünde
örneklerini model alır, biçimleri ve birbir­
ve binanın minik kulelerinde de tekrarlanı­
leriyle ilişkileri de tekrarlanır. Türbe kub­
yordu. Balkanlardaki demir parmaklıklar�a
beli, kare plan üzerine oturarı siınetı·ik bir
art nouveau üslubunun vazgeçilmez özelli­
yapıdır. Türbeye bitişik kütüphane ise da­
ği olan yılankavi hatlar kullanılmıştı.
ha küçük ölçekli ve mimari bakundarı da-
Osmanlı başkentinde art nouveau en
çok sevilen üslup haline geldi. Cadd � - i
Kebir'in 1 9 . yüzyıl sonunda yapılan bır­
çok binasında, art nouveaunun başlıca
özelliklerini görmek m ümkündür. Bunlar
genelde parmaklıklarda , pencere detayla­
rında ve gül motiflerinin egemen olduğu
çiçekli frizlerde karşımıza çıkmaktadır. Bu

53 Tekeli, age, s. 1 2 . Bu hareket v e M imaı· Kema­


lettin Bey hakkında etraflı bi lgi için bkz. Yavuz
( 198 1 ).
54 Ra i nı o n d o D ' Aronc o i ç i n bkz . N i co l e tti
( 1 978 ).

1 17
1 06) At
Meydanı'nda
Alman (Kaiser II.
Wilhelm)
Çeşmesi'nin açılış
töreni.
107) Vallaury,
Diiyun-n
Umwniye Binası
(sağ iistte ).
108) D'Aronco,
Şeyh Zafir
Tiirbesi. Sokak
Cephesi (sol altta).
109) Sirkeci
Garı'nın girişi.

Eminönü'ndeki Flora Han'ın frizlerinde, ı ı ı


üst katlarda ve pencereleri tanımlayan un-
sur olarak gül motifı kullanılır. Pencere
dağramaları ve demir parmaklıkları d a
şüpheye yer bıraknuyacak biçimde art no­
uveau karakteri taşır.
Art n o u v e a u , B o ğ a z ' a da yayı l d ı .
D'Aronco'nun Kuruçeşme'de Emine Naci­
moda Haliç'in diğer yakasına da sıçramış­ ye Sultan için yaptığı bir hayli şatafatlı sa­
tır. Örneğin, adı dahi bu tarza uygun olan, rayda, Bebek'te Mısır Hıdivi için yaptığı sa-

l l8
hilhanede ve Tarabya'da İtalyan Sefareti' l l O) R. D'Aronco,
nin yazlığında, bu üslubu izlemek müm­ Botter Hanı.
kündür. Bunlardaki ve kentteki birçok di­ l l l ) Eminönü'nde
ğer binadaki art nouveau unsurlar giderek Flora Han.
B o ğa z'daki daha ınütevazı yapılarda da
yansıına bulmuştur. Sanat tarihçisi Godfrey
Goodwin'in sözleriyle: "Art nouveau Bo­
ğaz'a bir bahçıvan gibi girdi. Birbiri ardına
birçok bina, caınlı ön kapıları koruyan fer­
forje papatya ve sarınaşıklarıyla bu ınodayı
yansıtmaktadır. " 55 Mimarinin bu yeni dili
geleneksel konut mimarisiyle uyum içinde
gibi görünüyordu. Art nouveaunun bu ba­
şarısının nedeni belki de İslami sanatın so­
yutlama diline üslup yakınlığıdır.

MİMARiDE ÜSLUP ARATIŞI

Osmanlı başkentinde birçok ithal üslu­


bun getirdiği mimari çoğulculuk Türk ay­
dınlarında derin bir tedirginliğe yol açtı.
Sinan gibi eski mimarların eserleriyle temsil
edilen Osmanlı mimarisi bir övünç kaynağı
idi. 1 9 . ve erken 20. yüzyılın gelişmeleri ise
bir çöküş, bir yozlaşma olarak algılandı .
Osmanlı İmparatorluğu'nu kurtarma çaba­
larına koşut olarak Osmanlı mimarisini
"kurtarmak" için çözümler gündeme geldi.
Batılılaşmış Osmanlı aydınları rilimaride
üslup meselesine taraflı yaklaşıyordu : Os­
manlı mimarisi Avrupa'daki mimari araştır­
malarının geliştirdiğine benzer bir termi­
noloj i ve kurallarla yorumlanmalıydı . Bu
tez, ilk defa Mon tani Efendi ile Boğos Şa­
şıyan Efendi'nin, padişahın emriyle 1 873
Viyana Sergisi için hazırladıkları, Usul-i
yozlaştıran etınerıler olarak ele alııuyor, ör­
Mimari-i Osmani (veya L)Architecture ot­
nek olarak da Laleli ve Nurosmaniye cami­
tomane) adlı eserde öne sürüldü. Türkçe,
leri gösteriliyordu . 56 Osmanlı başkentinin
Fransızca ve Almanca yayımlanan bu çalış­
1 9 . yüzyıl mimarları, bilinen her üslubu
manın amacı, Osmanlı mimarisinin üstün­
"bazen birer birer, bazen gülünç ve aciz
lüklerini yeniden gündeme getirerek, çağ­
bir gelişigüzellikte kullanmaya çalışmak,
daş mimarlara İstanbul, Edirne ve Bursa
ama beceremeınek; dini ya da din dışı Os-
camileri gibi başyapıtları yeniden tanıtmak­
tl. Çalışınanın "Tarihi Özet" kısnunda, en
55 Goodwin, age, s. 12.
önemli anıtsal eseriere kısaca göz atıldıktan
56 Montani Efeneli ve Boğos Şaşıyan Efendi ( 1 873),
sonra, Osmanlı mimarisindeki çöküş dile
s. vii ve 6-7. Nurosmaniye ( 1 75 5 ) ve Laleli
getiriliyordu. Fransız mimar, mühendis ve ( 1763) camileri Osmanlı mimarisinde barok ele­
sanatkarlarının etkileri Osmanlı mimarisini maniann ilk kullanıldığı eserler arasındadır.

1 19
r
. ,
1

�' ,\\/ .

_:...: --··--·-·-·----

1 1 2) Ordre manlı yapılan için ucube ve donuk olma­ ciddi ve ağır bir üslup olduğundan sivil
cchafrinc. yan hiçbir tasarım üretememek"le suçlanı­ mimari için uygun değildi . " Crystallise"
Montani Efendi
yorlardı.57 Eğer Osmanlı mimarisi Avrupa ise hafif, hareketli ve nezih bir üslup oldu­
ve Boğos Şaşıyan
üsluplarııu taklit etıneyi sürdürürse yakında ğundan, sivil binaların iç mekanları için
Efendi. Usul-i
Mimari-i Osmatıi kendi yok oluşwm hazırlayacaktı. kullanılabilirdi. 59
( 1 873). Ancak, bu teze göre S ultan Abdüla­ Çalışmanın başlıca iddiası Osmanlı üs­
1 1 3 ) Ordre ziz'in saltanatında ( Usul-i Mimari-i Os­ luplarıyla geçmişte nice güzel binalar yara­
brcchiforme. man i'nin yazılmasını emreden bizzat sul­
'
tıldığı ve bugün de kullanılmaları gerekti­
1 14) Ordre tandı), Osmanlı mimarisinin " Rönesansı" ğiydi. Zira bunlar "kabaca klasik diye bili­
crystallisc. olabilecek bir "milli sanat"ın ortaya çıkışı nen üsluplardan çok dal1a ince" bir anlayı­
gibi bazı olumlu gelişmeler yaşanıyordu. şın üıiinüydüler. Osmanlı mimarisindeki
Ne gariptir ki, neogotik unsurlarıyla Aksa­ ilkelerin bir doktrin haline getirilmesiyle,
ray Valide Cami ve neoklasik cepheleriyle genel olarak sanata katkıda bulunulduğu­
Çırağan S arayı, bu "ecole neo-tu rque" ün na inanılıyordu. 60 Çalışmanın başlıca ama­
öncüleri olarak görülüyordu . 5 8 cı, Osmanlı mimarisine Batı mimari üslup­
"Doc uınents teclıniques" başlıkl ı bö­ larının geniş yelpazesi içinde yer açmak ve
lümde Osmanlı mimarisinin ana hatları "neo Türk" üslubw1 belirli kurallar çerçe­
açıklanmaya çalışılıyordu. Eserde, l . yüz­ vesinde çağdaş binalarda uygulanmasını
yılda yaşamış olan Romalı mimar Vitruvi­ cesaretlendirmekti. 6 1
-
"'"
us'un modeli kullamlarak, Osmanlı mima­

0..
risi, eski Yunandaki dor, iyon ve korint üs­ 57
58
age, s. 7.
age, s. 7.
;:J
....ı 1 1 2 luplarına tekablU eden " ordre echafrine",
V)
;:,
, 59 age, s. 1 5 .
0:: 113 " ordre brechiforme" ve " ordre crystallise"
·;ı 60 age, s . 1 7.
1 1 4 olarak bölüml ere ayrılıyordu. Bu bölün­
� 61 Bu ilkeleri uygulamaya geçirme yolunda ilk te­

::ı
mderin her biri ayrıntılı biçim de anlatılı­ şebbüs 1 873 Viyana Sergisi'ndeki Osmanlı pav­
....ı
D
u
yor, her bölü mün sonund a Vitruvi us'tan yonudur. Basiret gazetesinde çıkan iki makaleye
....ı
;:J bazı deyişler ekle niyordu . Böyle l i k l e , göre, bu pavyon tipik bir Türk evini örnek al­

o mış ve Türk sanatkarları tarafından yapılmıştı.
u- " ord re echafrine" ' galerilerin a l t katları, ( Basiret, 14 Ramazan 1 289/ 1 872 ve 23 Ce­
·� dükkanlar ve büyük bir sadelik gerektiren maziyülevvel 1289/1872. ( Cezar, [ 1 97 1 ] s.
·� binalar için öneriliyordu. "Brechiforme" 49 1 -492'de zikredildiği şekliyle).

1 20
Başbakanlık Arşivi'nde II. Abdülhamid eleştiriyordu. Fuarda kullarulacak üslubun,
döneminin tarihsiz bir vesikası, "Milli Sa­ "Osmanlı", "Arap" veya "Mağrıbi", yani
n ayi- i Nefise'nin İ nkişafı ve imkanların İslami olması isteniyordu. Ancak, oldukça
Tedarikine dair İmzasız Umumi Layiha" yoğun pazarlıklardan sonra (vesilca bu pa­
başlığını taşımaktadır. Bu raporda da Os­ zarlıktaki tarafların adını zikretmemekte­
manlı mimarisinin son durumu değerlen­ dir) bazı binaların İslami, bazı binaların
dirilmektedir. 62 Bu vesikaya göre, Osman­ ise Batı üslubunda yapılması kararlaştırıldı.
lı mimarisi Rum ve Ermenilerin eline geç­ Avrupa'da yayırolanmış kitaplardan, Rö­
tiğinden beri bir kriz içindeydi . 1 603'te nesans uygun üslup olarak seçildi . 1 893
Eminönü'nde yapılan Valide Sultan Camii fuarında benimsenecek mimari üslup üze­
( Yeni Cami), özgün Osmanlı mimarisinin rine yürütülen tartışmalar, Osmanlı ıniına­
son örneği olarak görülüyord u . Usul-i risindeki tartışına konularını oldukça te­
Mimari-i Osmani gi b i , bu raporda da orik düzeyde kalan dalıa öneelci tartışma­
Namosmaniye ve Laleli camileri, "rokay lardan dalıa iyi yansıtınaktadır. Diğerlerin­
tabir olunan Fransız tarz-ı mimarisi" kul­ den farklı olarak bu tartışınanın sonucu
lanıldığı için kötü örnek olarak gösterili­ uygulanacaktı . Ancak burada, " Roma" ,
yord u . Ancak, Usul-i Mimari-i Osma ­ "Grek" ve "gotik" üslnpların doğurduğu
ni' den farklı olarak, Abdülaziz zamanında bir üslup diye tanımlanan "Rönesans" üs­
yapılan binalar övülmek şöyle dursun, ör­ lubwıdan ne anlaşıldığı çok da belli değil­
neğin Aksaray Valide Camii, ne Türk, ne di. Bu çalışınayı gerçekleştirecek mimar ba­
Arap, ne de gotik olan melez bir üsluba şuun seçimi ise karışıldığı büsbütün arttır­
yol açan "çirkin" bir yapı olarak tammla­ dı : Görevin verildiği R.aimondo D'Aron­
nıyordu. co'nun yapıtları ne yeni İslamcı ne de Rö­
Rapor ayrıca "alafranga" tarzda inşa nesans üslubundaydı .
edilen konut mimarisini de eleştiriyordu. B u konu daki son tartışmayı ise 2 0 .
iddiasına göre bu yapıların ahşap ve kagir yüzyılın başında, ünlü sanat tarihçisi Celal
örnekleri, Avrupa'yı görmüş olanların da Esat başlatınıştı. Celal Esat'ın amacı Os­
tasdik edeceği gibi, gerçek "alafranga" de­ manlı mimarisinin mirasını ele geçirmek
ğildiler. Raporda bu binalar çirkin, mahal­ ve çağdaş uygulamalarda canlandırmaktı.
li iklim ve ihtiyaçlara uymayan yapılar ola­ Celal Esat, işe yabancı sanat tarihçilerinin
rak niteleniyordu. paylaştığı İran, Arap ve Osmanlı sanatı
O sm a n l ı m i m a r i s i n deki ç öküşe i s e arasında ayırım yapınama hatasııun üzeri­
Müslüman mimarların yerini alan çoğmı­ ne gitmekle başladı. 64 Osmanlı sanatı ve
luğu gayrimüslim kalfaların sebep olduğu diğer gelenekler arasındaki farkları vurgu­
belirtiliyordu. İstanbul'da sistematik mi­ lamak üzere, önce yabancı sanat ve mima­
mari eğitim verecek bir mimari mektebi­ rilerle Osmanlı sanatı arasındaki fark ve
nin kuru lmasıyla, bu sorun sekiz on yıl benzerlikleri konu alan bir dizi makale ka­
içinde çözümlenebilirdi. Ancak rapor im­ leme aldı. 6 5 Sonra Osmanlı sanat ve mi-
paratorluk genelinde uygulanacalc bir mi­
mari üslup önermiyordu. 62 BBA, Yıldız, Kısım 14, Evrak 2022, Zarf 126,
1 89 3 Ziraat ve Sanayi Sergisi'nde kul­ Kutu l O .
lanılacak üslup meselesini ele alan bir vesi­ 6 3 BBA Yıldız Kısun 3 1 , Evrak 1 933, Zarf45, Ku­
ka, B atılı ve İslami üsluplar arasındaki tar­ tu 82.

tışmayı yeniden alevlendirdi. 6 3 B undan 64 Celal Esat ( 1906).


65 Örneğin, "Garp Sanayi-i Nefisesi" 18 Aralık
evvelki iki tartışmada olduğu gibi, bu vesi­
l 906'da İkdam'da yayuılannuş, bunu ayıu ya­
ka da İstanbul'daki mimari aleınıları "ka­ yında 24 Aralık l 906'da çıkan; "İran ve Türk
ide-i mimari"ye tabi olmamaktan dolayı Sanayi-i Nefisesi" makalesi izlemiştir.

121
l l5 ) Sanayi-i
Netise Mektebi
öğrenci çalışması,
bir türbe projesi,
1909 yıl sonu
yarışması
birincilik ödülü.

marisini anlamaya yardımcı olacak ve do­ lıydı. Bütün öneriler mahalli mimarinin ıs­
layısıyla çağdaş uygulamalarda daha başa­ lahında hemfıkirdi ve B atı modellerinin
rılı olunmasını mümkün kılacak bir yön­ uygulanmasına karşıydılar. Ancak, B atı
tem önerdi . "Osmarılı Mimarisi" başlıklı tarzı akademik ve bilimsel yöntemlerin
bir makalede 1 9 . yüzyıl Fransız mimari kullanılması Osmanlı m imarisinin şanlı
otoritelerinden Eugene Emmanuel Viol­ geçmişinin yerıiden doğuşunu sağlayacağı
let-le- Duc'ün bazı görüşlerini özetiedi ve için şiddetle savunuluyordu. Türk mimar­
onun geliştirdiği fıkirlerin evrenselliğini larının yetiştirilmesinde ise eğitim en kri­
savlınarak bunları Osmarılı mimarisine uy­ tik mesele olarak görülüyordu .
gtılamaya çalıştı. 66 Celal Esat'ın görüşleri­ Sonuçta hemen bir düzelme olmadı.
ne göre, Osmarılı mimarisinin temel ku­ Gene de Tanzimat'ın genel eğitim refor­
rallarını anlamanın tek yolu belli başlı munun ürünü olarak 1 88 l 'de İstanbul'da
eserlerin hassas ölçümlerini alıp, bunların Batı tarzı Sanayi- i Nefıse Mekteb-i Alisi
son derece sadık çizimlerini yapınaktan kuruldu. İki sene sonra, bir mimari prog­
geçiyordu. Osmanlı mimarisinin "kaide-i ramını da i ç e r e n , H e ndes e - i M ü lkiye
esasiye"si ancak bu çizimierin bilimsel Mektebi açıldı. Mimari eğitimi böylelikle
etütlerinden sonra ortaya çıkarılabilirdi. yeni bir önem kazanıyor, geleneksel yetiş­
Çağdaş mimarlar, mimari bilimini araştınp tirme yöntemlerinden keskin bir farklılaş­
anlamadıkları için, Osmanlı eserlerinden maya giriyordu.
gelişigüzel devşirilen unsurların kolajını Tanzimat reformlarına kadar, mimari
yapmakla yetiniyorlardı. Celal Esat'a göre eğitimi, saraya ait binaların yapım ve ona­
bu tam bir "taklit" idi ve kurallar bilimsel rımı ile diğer resmi yapı işlerini yürüten
olarak keşfolunana kadar öyle kalmaya Hassa Mimarları Teşkilatı'nın himayesin­
mallicumdu. de yürütülüyordu. Aynı zamanda teşkilat,
Mimari üzerine yapılan bütün bu tar­ usta-çırak ilişkilerine dayalı bir eğitim ku­
tışmaların bazı ortak paydaları vardı . Ha­ rumuydu. B u kurum, Tanzimat reformla-
reket noktaları hep aynıydı: Osmarılı mi­
marisi bir çöküş içindeydi ve kurtanlma- 66 Celal Esat ( 1907 ) .

122
1 16 ) Sanayi-i
Nefise Mektebi
öğrenci çalışması,
bir türbe projesi,
1909 yıl sonu
yarışması ikincilik
ödülü.

rından sonra işlevlerinin değişik nezaretler Karabet Ehraçiyaıı'a verildiğini, ikinciliğin ise bir sa­
ray plaıu ve elcvasyonu için Totos Toramaııyaıı'a git­
tarafindan paylaşımı, özellikle de Umur-u
tiğini görüyoruz. Ayrıca mansiyon alan çalışınalar
Nafi.a ve Ticaret nezaretlerinin ortaya çıkı­ arasında, Boğos Haberyaıı, Süleyman, Levon Ekscr­
şından sonra dağıldı . 67 B un u n sonucu ciyaıı ve Mehmet Alaeddiıı isimleri göze çarpmakta·
olarak, Sanayi-i Netise Mektebi'nin kuru­ dır. Ayrıca yaklaşık kırk kadaı· münari çalışması vaı·dır
luşuna kadar kırk yıl boyunca mimari eği­ ki bwılarm hepsinde büyük yetenek ve liyakat görül­
mektedir. Bu çalışmalarda görülen düzenlilik ve tek­
timi verilemedi.
nik ayrıntılardaki titizlik, buııların birer plaıı kopyası
H endese-i Mülkiye Mektebi'nde mi­ olmad1ğı aksine öğrencilerin hocalaı·ı taı·afindan vazi­
mari ile mühendislik arasında ayırım yapıl­ fe olaı·ak verilen bina taı·zına müsait şekil, mÜ..'Yas ve
tefrişat direktifleriııi gösterdiği a1ılaşılınca escrlerin
mamış, ancak Sanayi-i Netise Mektebi'nde
kıymeti daha iyi anlaşılır. Bwılann arasmda tiyatro,
m imari kendi başına bir alan olmuştur. saray, vs. vs. birçok plan vardır ki hepsi harikuladc
Sanayi-i Netise Mektebi üç ana bölümden bir marifct ve ccvhcr tcşlıiı· etmcktedir.69
oluşmaktaydı : Resim, heykel ve mimari.
Dünyaıuı1 birçok yerinde olduğu gibi,
Mektebin ilk kayıtlı öğrenci sayısı yirmi
İstanbul Sanayi-i Netise Mektebi'nde de
iken bu sayı hızla artmış, 1 895 yılına ge­
Paris Ecole des beaux-arts yöntemleri ve
lindiğinde 1 98'e ulaşmıştı. Mektebin baş­
değerleri benimsenmişti . Beaux- arts'ın
lıca hocası Antoine Vallaury idi_68
kendi içinde meşruiyet kazanma sürecine
M ektebin 1 89 3 sene sonu sergisinin
giren eklektik sanat anlayışı, İstanbLıl'daki
Levant Herald' da yer alan tasviri, eğitimin
bu yeni kurumun da eğitim felsefesine da­
B atılı standardara göre yapıldığuu göster­
hil edildi .7° Birçok üslubu deneme isteği
mektedir:
67 Turan ( 1 964), s. 1 5 7- 1 79 .
. . .öteki tarafta ünlü mimar M. Vallaury'nin öğ·
rencilerinüı eserleri sergileıunektedir. Bunların tümü 68 Cezar, age, s. 452-466.
çarpıcıdır; toplam yirmi öğrencinin arasında iki 69 The Levant Herald ve Eastern Expı·ess, 24 Tem­
Türk, iki Rum ve on altı Ermeni vardır. Eserlerin al­ muz 1 893.
tındaki Türkçe ctiketlerden, birincilik mükafatının 70 Örneğin, bkz. J . Gaudet'nin E!Cmcnts ct thCoric
bir gümrük binasının planı ve röleve çalışması için de l)architecture ( 1 894).

12
yerel mimari mirasının çalışılmasına elve­ önerilere cevap verebiliyordu. Mektepteki
rişli bir ortam hazırladı ve bu mirasın gün­ eğitim programı beaux-arts'ın ilkelerinde­
eel projeler kapsamında yeniden değerlen­ ki açıklığı sistematik biçimde uyguladı.
dirilmesini sağladı . Bu nedenle, Sanayi-i Son olarak da, Osmanlı ınirnarisirıi red et- 1 1 5
Nefise Mektebi'ndeki mimari eğitimi Os­ meyip, zaten eklektik olan mimari diline 1 1 6
manlı aydırılarının o günlerde getirdikleri renkli bir katkı olarak kabul etti.

1 24
7

SO NSÖ Z

İstan b u l ' u n denizden görünüşü her muhtaç olduğu görülüyordu. Birçok zen-
zaman insana ilham kaynağı olmuştur. gin aile, Haliç'in öteki yakasındaki yeni
Seyyahların notlan hep kentin denizden mahallelere taşınmıştı. Geride bıraktıkları
görünüşünün göz kamaştırıcı ihtişamıyla konaklar ise bölünüp düşük gelirli ailelere
açılır. Edmondo de Arnicis'in "sevgili İs­ kiralanıyordu. İnşaat faaliyeti Galata tarafi-
tanbul"u hakkındaki ilk izlenimleri biraz na geçmişti ve birkaç iş ham veya kclgir ko-
aşırı duygusal olsa da, 1 9 . yüzyıl sonu İs­ nak dışında İstanbul tarafında yeni inşaat
tanbul'unun muhteşem kent imajını yan­ yapılınıyordu . Muhteşem eski kent peyder- 1 1 7
sıt ır: pey çalışan sııuflara terk ediliyordu .
Sağda Galata, önünde bir elirekler ve bayraklar Galata'nın hikayesi ise farklıydı; burası 1 1 8
ormanı; Galata'nın üstünde Pera, gökyüzüne karşı imparatorluğw1 çağdaş ve Batılılaşınış ha­
Avrupa sefarethanelerinin muJ1teşem siluetleri; ön­
yatının merkeziydi. Galata'ya denizden
de iki yakayı bağlayan ve üzerinde iki zıt hayatın
renk cümbüşünün gidip geldiği köprü; solda, yedi
balcıldığında düzenli çizgileriyle yüksek ve
tepe üzerine serpiştirilıniş, her tepesi kurşw1 kubbe­ görkemli binaların silueti görülürdü. Ga­
li ve altın alemli devasa bir camiyle taçlandmlnuş İs­ lata'nın genel karakterini o dönemin bir
tanbul . . . Mavi ve güınüşün en ince tonlarının ericli­
Osmanlı yazarı şöyle taıumlar: "Binaları-
ği gökyüzü , bütün bunlara muhteşem bir zemin
oluştururken, üzerindeki mor, küçük şamandıralarla
nın birçoğu yeni ve kclgir olduğundan de­
gökyakut bir suywı titreyerek yansıttığı beyaz narin nizden görünüşü pek güzeldir, ancak so­
minareler, kubbeler, güı1eşte parlamaktadır. Yoğun kakları dar ve eğri büğrü olduğundan içi o
kadar hoş değildir" . 2 Yüzyılın sonunda
yeşillikle r kütlesi sabal1111 ilk ziyalarında adeta dalga­
lanıp gerinmektedir . . . Bunun dünyanın en güzel
manzarası olduğunu inkar etmek herhalde en bü­
kenti ziyaret eden İngiliz seyyah W. H .
yük kabalık, hatta Tamıya ve nimetlerine karşı en Hutton, Galata ve Pera'mn Avrupalı gö­
büyük nankörlük olacaktır. Ve kesindir ki daha gü­ rünümünü "bir Batı kaplaması" diye nite­
zel herhangi bir şey insanoğlunun haz alma kabili­
liyor ve Pera'nın "uygarlığın fakir bir uç
yetinin fevkindeclir . ı
karakolu " olduğunu söylüyordu. Hutton,
Ancak, her seyyahın karaya ayak basar 1 9 . yüzyıl İstaı1bul'unun geçirdiği deği­
hasmaz keşfettiği bir başka gerçek daha şiklikleri gerçeklerin üzerine çekilmiş ince
vardı ki, o da kentin denizden görünüşü­ bir perde olarak görüyordu: "Bütün deği­
nün yanıltıcı olduğuydu. İstanbul yorgun şikliklere rağmen, İstanbul hala karanlık
ve bakımsızdı. Yangınlarda tahrip olan bir­ çağlarm bir kentidir. Her an perde düşüp
çok mahalle uzun süre yeniden imar edile­ N
Q
rniyordu. Uzaktan parıltılı görünen anıtlara ı De Amicis ( ı 896), ı , s. 2 9 - 3 1 . z
o
yakından bakıldığında birçoğwmn tami:re 2 Mehmet Raif ( ı 896), s. 395. "'

125
trajik bir dehşet sahnesi ortaya çıkab ilir. mumu mankenlere hayranlıkla bakmakta ve kadın­
1 1 7) l900'lü lar şapkacı dükkfuılarımn önünde ağzı açık durakla­
yıllarda Bir yandan da B atı uygarlığı nın grotesk
maktadırlar. Avrupalılar burada başka yerlere naza­
İstanbul'un bir taklidi yaşanmaktadır" . 3 ran daha yüksek sesle gülüşüp, sokak ortasında şa­
Galata Her ne kadar yazarın "dehşet " kavramı kalaşırlar. Bu arada Türkler, sanki yabancı bir mem­
Köprüsü'nden
görünüşü. Batılı olmayan kültürlere önyargılı yaklaşı­ leketdeymiş gibi, başiarım İstanbul tarafındaki ka­
dar dik tutamamaktadırlar.4
Köprünün ının ürünüyse de, söylenenlerde gerçek pa­
ucunda Yeni yı vardır. Galata ve Pera'nın biçimsel ka­ İstanbul ile Galata arasındaki tezat o
Cami
rakteri, bırakın imparatorluğun geri kalan derece çarpıcı bir hale gelmişti ki konuya
görünüyor.
topraklarını, başkentin nüfusunu oluştu­ birkaç defa I I . Abdülharnid'in dikkati çe­
ran çoğunluğun yaşam biçimiyle uyum kilmişti. 1 879'da kendisine sunulan, " Ga­
içinde değildi. Ancak, sosyal ve ekonomik lata ve Pera'nın marnuriyerine nazaran İs­
modelleriyle ithal edilen Batılı çeh re, çok tanbııl tarafirun harap hali" başlıklı bir ra­
küçük bir azınl ığın kucakladığı değe rler o porda şu satırları okuyoruz:
denli yerleşmişti ki İstanbul'u ikili bir ken­
Nefsi İstanbul şehriyle Galata ve Beyoğlu'nun
te dönüştürerek imajına güçlü, yeni bir gerek ebniye ve gerek intizam cihetiyle farkı pek zi­
parça katmıştı ; Haliç'in bir yakasında İs­ yade göze çarpacak derecede olup mesela Dersa­
tanbu l, diğerinde Galata vardı artık. adet'te kagir olarak küçük ve büyük pek adi surette
yapılmış 300 adet hane mevcut ise Galata ve Beyoğ­
Türkler Pera' da yabancı ve mah çup
lu'nda kıymetli ve ekserisi müzeyyen olarak birkaç
gözlemc iydiler. De Amicis'in sözleriyle: bin hane mevcuttur ve Avrupa'ı1111 ikinci ve üçüncü
derecede bulunan şehirlerinde asar-ı medeniyet ola­
Burada, Rum, İtalyan , Fransız züppeleri, tüccar
rak görülen şeylerin pek çoğu Beyoğlu'nda görill-
asilzadeleri, muhtelif yabancı delegasyon memu rla­
rııu, yabancı baluiye subaylarırıı, elçilik maiyetlerirıi
ve her milletten kuşkulu simaları görmek mümkün­ 3 Hutton ( 1904), s. 225-28 .
dür. Türk erkekleri, kuaförlerin vitrinierindeki bal- 4 De Amicis, age l , s. 93-94.

126
mekte olup İstanbul'da ise bir küçük memlekette görüş birliği içindeydiler: Düzensiz sokak US) 1900'lü
bile vücudu elzem olan otel denilen misafirhane bile dokusu, bölünmüşlüğü ve köhneliği. Bu yıllarda
bulunmadığından Rumeli ve Anadolu taraflarından Galata'nın
sorunlar yüzünden, Osmanlı'nın Batıcı
maslahata Dersaadet'te vurud eden eşraf ve erkan Eminönü'nden
Beyoğlu'nda kain otellerde oturınağa mecbur ol­ bürokratlarının nazannda modernliğin ve
görünüşü.
maktadır ve böyle bir asr-ı medeniyette İstanbuJ so­ gelişmişliğin simgesi haline gelmiş olan
kakları halen zulınette kalıp halkın Çin'de olduğu Batı kentleriyle kesin bir tezat yaşanıyor­
gibi fenerieric gezmesi ve Galata ve Beyoğlu'nda
du. Avrupa tarzı reformlar uygulayarak
gazla tenvir olunmuş bulunması ne surette calib-i
nazar-ı dikkat olduğu ınalumdur. imparatorluğu "kurtarmak" ilkesine uy­
Galata ve Beyoğlu taraflannda birkaç kere vukıı gun olarak, İstanbul Batı ölçütlerine göre
bulmuş olan başlıca hariklerde ınüteharik olan ha­ modernleştirilmeliydi. Reformcuların or- ·

neler arsalarında bugünkü gün hiçbir arsa-i haliye tak görüşlerine göre modernleşme, kent
kalmayıp cümlesi kagir olarak inşa kılmınış ve hal­ dokusuna düzenli bir görünüm kazandır­
buki İstanbul'da bundan elli sene evvel ınukaddem
mak, başkentin çeşitli semtleri arasında
vuku bulmuş olan Cibali ve alıiren vuku bulan Ho­
capaşa ve Aksaray bariklerinde ınüteharik olan ha­ iletişimi sağlamak ve kentin görünümünü
neler arsalarından pek çoklan hali bulunduğu ma­ güzelleştirmekle sağlanabilirdi.
ateessüf görülmektekir.S Bu sorunların çözümleri iç içe girmişti.
Sokak doku s u n u n düzenlen mesi , eğri
İ stanbul'un harap görünüşü hüküm­
büğrü, birçok çıkrnazı olan kısa sokakların
darları o denli rahatsız etmişti ki başkenti
yerine, birbirleriyle bağlantılı, düz, açık ve
modern standardara kavuşturmak için bir­
aynı genişlikte arterierin yaratılması de­
çok girişimde bulunulmuştu. Bu çalışma­
mekti . Ayrıca tek tip bir mahalle dokusu
llll1 muhtelif bölümlerinde görüldüğü gi­ N
•O
bi, Tanzimat sonrası Osmanlı reformcula­ 5 BBA, Yıldız, Kısım 1 8 , Evrak 94/24, Zarf94, Ku­ z
o
rı İstanbul'un üç ana sorunu olduğunda tu 4.

127
yaratmak için yeni bina nizamnameleri uy­ rında var olan dokuya oldulcça sancısız bi­
gulamaya konuldu. Düzenleme salıillerin çimde uyum sağlamıştı. Ancak daha radi­
harap binalardan arındırılarak geniş rıh­ kal bir müdalıale, gelenek ve mirasına hala
tımların yapılmasrm da içeriyordu. sıkı sıkı sarılan bir kentte henüz mümkün
Bu çalışmalar başkentin belli başlı odak değildi. Tanzimat reformlarrmn getirdiği
noktalarına ulaşırnın kolaylaşmasırıı sağla­ sosyal değişim, toplumun geleneksel taba­
dı. Modern taşıt sistemlerinin kumlmasıyla kalarına ancak tedricen nüfuz edebiliyor­
ulaşım daha da kolaylaştı. Yeni açılan veya du ve İstanbul'un kent dokusundalci yavaş
genişletilen ana arterierin üzerinde işleyen dönüşüm de bu gerçeği yansıttı.
tramvay hatları , İstanbul ve Galata'rıın da­ 1 838 ile 1 908 arasında yaşanan yeni­
ğınık semtlerini birbirlerine bağladı. Ha­ den tasarım ve yeniden inşa projeleri yö­
liç'in üzerinde yapılan iki köprü, iki yaka neticilerin iddialı hedeflerine ulaşamadı
arasında ulaşıını kolaylaştırdı. Kentin coğ­ belki, gene de kent dokusunda kalıcı deği­
rafi olarak birbirinden kopuk bölgelerinin, şiklikler görüldü. En yoğun imar faaliyeti
İstanbul, Galata, Üsküdar ve Boğaz köyle­ 1 850'lerin sonu ile 1 870'ler arasında, İs­
rinin bağlantıları ise Şirket-i Hayriye va­ tanbul'da ITK'nin ve Galata'da Altıncı
puı·ları sayesinde sağlandı. Yeni geniş rıh­ Daire'nin denetinlinde gerçekleşti. Bu yıl­
tırnlar deniz ulaşımrm kolaylaştırdı. larda başkent, Divanyolu, Karaköy- O rta­
Kentin görünümünü güzelleştirmek ise köy caddesi ve Taksim-Şişli bağlantısı gibi
bu çalışmaların nihai adımı olarak gün­ ana arterler edindi.
dernde yer aldı. Bu konuda en gözde mo­ Geri kalan sokak dokusunun düzenlen­
deller Avrupa başkentleriydi. Tanzimat mesi, yangınlar sonrasında oldu. Bu dü­
Meclisi 1 8 39'da bu noktayı açıkça dile ge­ zenlemeler genellikle yanan bölge ile sı­
tiriyordu : " Dünyanın tabiat güzellikleri nırlı kalmış, çoğu kez yeniden inşa edilen
bakımından en güzel şehri olan İstan­ malıallderin çevreleriyle bağlantıları ilımal
bul'un malıirane bir tezyini yapılırsa, şüp­ edilmişti. Çevrelerincielci labirentvari do­
hesiz Avrupa'nın güzel şehirleri arasında kunwı içinde bu bölgeler sınırları belirsiz,
en güzeli olacaktır. " 6 dik açılı caddekriyle tecrit edilmiş adacık­
Osmanlı yönetici elirine göre, güzellik lar halinde idiler. Kent formunu etleileyen
kent tasarımında " düzenlilik" demekti . bir diğer unsur da, yeni nizarnnam eler sa­
Kentin imajının yenileşmesi hakkında ha­ yesinde getirilen kent ışıklandırması ve te­
zırlanan hükümet raporlarında kullanılan mizlik gibi modern belediye hizmetleridir.
anahtar kavramlar her zaman "süsleme", Haliç'in ilci yakası, kent reformundan
"düzerılem e" ve "yolların genişletilmesi" eşit olarak yararlanmadı. Galata uluslarara­
olmuştur. sı bir ticaret merkezi olarak yeni düzerıle­
Avrupa kentlerinin güzelliğine erişme, melerden daha büyük pay aldı ve modern
hatta onları geçme yolunda en önemli bir görünüm edindi. Osmanlı başkentinin
adım, Joseph Antcine Bouvard'ı n, kentin daha geleneksel İstanbul tarafiyla Batı'ya
belli başlı bölgeleri ni Avrupa mimari ve dönük Galata arasındaki ilcili yapısı, Sa­
kent tasarımı prototip ierine göre yenile­ igon'dan Dellii'ye, Kahire'den Rabat'a sö­
rneyi öneren projesinde atıldı. Bouvard' ın mürge devrinin kentlerini hatırlatmaktadır.
proj esinin kağıt üzerind e kalması , salt Sömürgecilerin olağan uygulaması genel-'
maddi kaynakların yetersizliğinden değil, likle eslci kentlerin yanı başında Batı norm­
aynı zamanda başkentin bu denli köklü Ianna uyan bir kent yaratmak ve eslci kenti
değişimlere henüz hazır olmamasından "yerlilere" bırakın aktı . Birçok sömürge
N

V)
z
kaynaklandı. Avrupa'dan ithal edilen kent
o
V) tasarım ilkeleri parça parça uygulandıkla- 6 Ergin ( 1927), s. 29.

128
kentinde, eski ile yeni mahalleler arasında Avrupa başkentlerininki kadar geniş ve
bir "tampon bölge" ( cordon sanitaire) bı­ uzw1 olmadığı gibi, yollar boyunca sırala­
rakılırdı. nan binalar, Avrupa'daki emsalleri gibi
İstanbul bir sömürge kenti değildi. Ge­ beş-altı katlı ve tek tip değildi. Üçüncü
ne de, Batılı devletlerin Osmanlı İmpara­ olarale, yapı malzemeleri değişikti: Başken­
torluğu üzerinde artan denetimleri, sö­ tin özellikle İstanbul tarafinda, evlerin ço­
mürgelere has bazı kent tasarım uygula­ ğunluğu ha.Ia ahşaptı.
malarının İstanbul'a da yansımasma yol Bu nedenle Osmarılı başkenti 1 838 ile
açtı . İlk bakışta 1 9 . yüzyıl Osmanlı baş­ 1 908 arasında benzersiz diyebileceğimiz
kenti hem Batılı hem geleneksel bileşenle­ bir gelişme çizgisi izledi. Yapılan işlerin ve
re sahipti. Ancak, sömürge kentlerinden uygulanan politikaların niteliği kentin ge­
farklı olarak, yerli nüfusun geleneksel ken­ leceğini büyük ölçüde etkiledi. Önce Jön
te hapsedilmesi söz konusu olamazdı. Ha­ Türkler, sonra Türkiye Cumhuriyeti ill1arn
liç'in kuzeyinde de birçok Müslüman ma­ kaynağı olarak Batıya bakınaya devam et­
hallesi vardı -bwmn nedeni de Galata'ıun tiler. Saltanatın ilgasından az sonra, İstan­
yoktan varedilmiş bir semt değil, mevcut bul Şehrerniıli Emin Bey, Paris'in 1 9 . yüz­
olan bir semtin gelişmesi sonucu ortaya yılda yeniden iman haklcında bir kitabın
çıkışıydı . Aynı nedenle Galata'da da sö­ çevirisini Şehireilik başlığıyla yayımladı. 7
mürge kentlerinde göri.ilen düzenli bir so­ Emin B ey önsözünde , bütün modern
kak dokusu yoktu. kentlerin öncüsü olan Paris'in, şelurcilik
İlk bakışta İstanbul tarafıyla Galata ara­ bilimi açısından, Türkiye'nin kentlerinin
sında, Haliç'in fizilci bir engel oluşturdu­ yeıuden düzenlenmesinde emsal olarak in­
ğu izlenimi edinilebilirse de, asla bir cor­ celenmesinin önemine dikkat çekiyordu .
don sanitaire değildir. 1 9 . yüzyılın köprü­ Amaç bir kez daha, Türk kentlerini Pa­
leri Haliç'in iki yakası arasında hayati bağ­ ris'in "seviye-i intizarn"ına kavuşturmaktı.
Iantıyı temin ediyor ve İstanbııl'un bir bü­ Tanzimat sonrası dönemin geleneği
tün olarale gelişmesine katkıda bulunuyor­ olan Avrupalı uzmanlara başvurma adeti
du . Dahası, kent reformu ve kent yaşamını Cumhuriyet döneminde de sürdürüldü ve
kolaylaştıncı hizmetler İstanbul yakasın­ Türkiye'nin kentlerini modernleştirmek
dan esirgenıniyordu. Sömürge kentlerinde üzere birçok Avrupalı uzman davet edildi .
görülmedik biçimde, kent hizmetlerinin İstanbul'un gelişmesiıli "nazım planlar"la
en azından geleneksel bölgenin belli başlı denetim altına almak için ilk çaba 1930'
mahallelerine götürilimesine özen gösteri­ larda görüldü . 8 Bu ilk danışmanlar heyeti
liyordu. Fransız ve Almanlardan oluşuyordu : Alf­
Böylelikle 1 9 . yüzyıl Osmanlı başkenti, red Agache, Herman Elgötz, H. Lambert
sömürge kentlerine özgü gelişme kalıbına ve Martiı1 Wagner'iı1 kent planlamasında
uymamakla birlikte, çağdaşı Avrupa kent­ temel konular olan, büyüme, ıılaşım, tari­
lerine de benzeıniyordu. Her şeyden ön­ hi korumacılık ve bölgelerin oluşturulması
ce, İstanbul'un mimari ınirası sayesinde si­ gibi alanlardaki önerileri uygulanmadı, an­
lueti, B atı başkentlerinde görülmesi müm­ cak raporları günümüze kadar geldi. Öte
kün olmayan birçok caminin kubbe ve mi­ yandan, 1 9 36 ile 1 9 5 1 arasında İstan­
nareleri tarafından çiziliyordu. ( İstanbul bul'da bulunan Fransız mimar ve plancı
tarafındaki kadar çarpıcı alınarnakla birille­
te Galata tarafinda da -özellikle sallll şeri­ 7 Jouaillan'ın bu kitabııun tercümesi İstanbul'da ya­
ymlaıunıştır. Üzerinde yayın tarilli gözükmese de
dinde- birçok cami vardı . ) İkinci olarak Cumhuriyetin ilaıundan sonra, ancak harf devri­ N
•O
kentin sokak şebekesine ha.Ia tümüyle dü­ minden önce, yaııi 1 923 ile 1927 arasında yayın­ z
o
zen getirilememişti. En yeni arterler bile laıunış olınalıdu. "'

1 29
1 19) H. Prost'un
p laru ( 1 937).

M A R M A ll
E 11 o E
R E F E R ENCE -----.
M
...--- PLA N DE
- Parc �t�cul�
Voios tJou..-olles tJxticutoes
Parc pro;slö
P/oces nouve//N exticul•'•• ...
• • • , Zones oe proillciloll
Votus nouvelle.s projtiüs .

Henri Prost h ayati bir rol oynamıştı . ikinci yarısında Türk plancı ve mimarlar
1 19 Prost'un İstanbul için geliştirdiği projenin İstanbul'un planlamasıyla dal1a doğrudan
bazı bölümleri halen yürürlüktedir. Prost' meşgul oldular. 1 9 50' lerden sonra yaşa­
un plaıu bu kitapta ele alınan değişik devir­ nan, kentin o zamana kadar görülmemiş
lerdeki birçok konuyu içermesi açısından oranda büyümesi, kent planlamasının mev­
da ilginçtir. Örneğin, İstanbul için önerdi­ cut sorunlarına yeni bir boyut ekledi.
ği karayolu ağı, von Moltke'nin 1 839 pla­ Tanzimat'ın ilanından bu yana 1 50 yıl­
nını hatırlatmaktadır; Teodosios Surları'na dan fazla bir zaman geçti . Bu uzun süre
p a r a l e l g i d e n arter, 1 9 0 0 y ı l ı n d a b i r zarfinda kentte ulaşım ağı gelişt.i,rildi, yeni
Ringstrasse ( çevreyolu) yapılması için öne yollar ve meydanlar açıldı, çıkmaz sokak­
sürülen noktaları hatırlatır. Bir diğer ör­ lar neredeyse tümüyle ortadan kalktı, İs­
nek, Prost'un önerdiği Galata Köprüsü­ tanbul ve Galata tarafının sahillerinin bü­
Beyazıt bağlantısının, Gavand'ın 1 876 yı­ yük bölümü düzene sokuldu, en ücra ma­
lında düşündüğü metro sistemine benzer­ hallelere çagdaş ulaşım götürüldü ve yapı­
liğidir. laşma neredeyse tamamen Hgire ( bugün
Planlamada ikinci dalga 1950'lerde ya­ beton anlamına geliyor) dönüştürü ld ü .
Beton yapılaşmaıun kalitesizliği nedeniyle
şandı. Bu aşamada görüşlerine başvurulan
uzmanlar, Alman plancı Hans Högg ile İtal­ yeni binaların bile harap ve tamamlanma­
mış bir görünümü vardır. Haliç'in iki ya-
yan plancı Luigi Piccinato'dur.9 Högg'ün
çalışmaları özellikle mekansal kullanım
8 Cumhuriyet devrinde İstanbul için geliştirilen
esasına göre ayrışmanın önemine değinir­ planlar için bkz. Duranay, Gürsel ve Ural, (1 972),
N
o
ken, Piccinato'nun plaıu daha genel, böl­ s. 6 5- 109.
z
o 9
"' gesel bir yaklaşım içeriyordu. 20. yüzyılın age, s. 84-93.

1 30
kası arasındaki karşıtlık günümüze kadar nıyor. Son otuz yıldır oluşan yeni yerleş­
gelmiştir. İstanbul ve Galata hata değişik meler Haliç'in iki yakasında da 1 9 . yüzyıl
görünümdedirler: İstanbul'un silueti cami kent sınırlarının kilometrelerce ötesine
ve külliyelerin kubbe ve minareleriyle be­ geçti. Bu gelişme çok çabuk ve çoğu kez
lirlenmeye devam ederken, Galata tarafı­ organik oldu; sonuç bir kez daha düzensiz
nın B atılı görünümü bazıları yirmi katı yerleşme kalıplanydı.
aşan binaların inşasıyla daha da belirgin­ 1 9 . yüzyıl kentinin sorunları bugün de
leşmiştir. devam ediyor, ilk plancıların hedefleri de.
Bugünün İstanbul'u devasa bir alana 20. yüzyıl plancıları hala 1 8 36' da Reşid
yayılmıştır. Kent sırurları artık Teodosios Paşa'nın imparatorluğa getirdiği "intizam"
Surları'yla belirlenrniyor, batıya doğru uza- kavramını oturtmaya çalışıyorlar.

N
'0
z
o
V)

131
K AY NAK ÇA

OSMANLı ARŞİVLERİ Batur, A.; A. Yücel; ve N . Fersan. "İstanbul'da


Ondokuzuncu Yüzyıl Sıra Evleri," Orta Do­
Başbakanlık Arşivi (BBA), İstanbul ğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
İrade Dergisi, Güz 1 979, s. 1 8 5-205 .
Dahiliye Bayswı, C. "Mustafa Reşit Paşa'nın Siyasi Yazıla­
"
n, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Hariciye
Meclis-i Mahsus Tarih Dergisi, l l Eylül 1 960, 1 5 , s. 1 24-2 5 .

Meclis-i Vala B enevolo, L. The Origins of Toııın Planning.


Cambridge, Mass., 1 97 1 .
Şehremaneti
B erkes, N . The Development of Secularism in
Şura-i Devlet
Turkey. Montreal, 1964.
Yıldız
Beylie, L.M .E. de . VHabitation byzantine. Gre­
Cevdet
noble, 1902.
Belediye
VHabitation byzantine, supplCment. Grenoble,
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi
1903.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi
Bilge, Z . İstanbul Rıhtımları Tarihfesi. İstanbul,
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi
1949.

GAZETELER Celal Esat, "Osmanlı Mimarisi," İkdam. 3 Ocak


1 907.
İkdam -- Eski İstanbul. İstanbul, 1 909.
Journal de Constantinople --- Eski Galata ve Binaları. İstanbul, 1 9 1 1 .
La Turquie Cezar, M. Sanatta Batıya AfılıJ ve Osman Ham­
Le Moniteur Oriental di. İstanbul, 1 97 1 .
The Levant Herald Choay, F. The Modern City. New York, 1 969 .
Ciner, S. Son Osmanlı Devri AhJap Konutların­
BASILMIŞ KAYNAKLAR
da Cephe Bezemeleri. İstanbul, 1982.

Adshead, S.D. Town Planning and Town Deve­ Clark, E . C. "The Ottoman Industrial Revolu­
lopment. Londı·a, 1923. tion," International Journal of Middle East
Amicis , E. de. Constantinople. 2 cilt, Philadel­ Studies 5, 1 975, s. 65 -76.
phia, 1 896. Collins, G. R. "The Ciudad Lineal of Madrid,"
Arel, A. Onsekizinci Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Journal of the Society ofArchitectural Histori­
BatılılaJma Süreci. İstanbul, 1975 . ans, Mayıs 1959, s. 38-53.

Barey, Andre. "İstanbul, 1453- 1 980," Archives Cuers, F . de. ''J.A. Bouvard," The Architectural
d)architecture moderne, 23, 1982. Record, Temmuz 1900- 1 90 1 , s. 290- 3 1 2 .

Barkan, Ö. L. ve E . H. Ayverdi. İstanbul Vakıf­ Çavdar, T. Türkiye)de Liberalizmin DoğUJU. İs­


ları Tahrir Defteri. İstanbul 1 970. tanbul, 1982.
Dagron, G. Naissance d'une capitale. Paris, ı974. İnalcık H . " İstanbul," Encyclopedia of Islam.
l
D u hani, S. Naum. Vieilles gens, vieilles demeures, ( EI ) 2 . ed. , Leiden, ı978, c. 4, s. 224-48.
topographie saciate de Beyoğlu au XIXeme si­ İnciciyan, P. G. XVIII. Asırda İstanbul. İstan­
ec/e. İstanbul, ı 947. bul, ı 9 5 6 .
Duranay, N., E. Gürsel ve S. Ural. "Cumhuri­ Janin, R . Constantinople byzantine. Paris, ı 964.
yetten Bu Yana İstanbul Planlaması ," Mi­ Koçu, R. E. İstanbul Ansiklopedisi. İstanbul,
marlık 7, ı 972, s. 6 5 - ı 09 . ı968.
Düstur. Birinci Tertib. c . 2 ( İstanbul, ı 289/ ­ Konyalı, İ . H. Koca Mimar Sinan ve Eserleri. İs­
C. ı 8 72 ) , c. 3 ( İstanbul ı 29 3 / ı 876), c. 4 tanbul, ı950.
( 1 29 9; ı 8 8 ı ), c. 5 ( İstanbul, ı 304/ ı 88 8 ) , Krautheiıner, R. Three Christian Capitals. Ber­
c. 6 (Ankara, ı 9 3 9 ) . keley ve Los Angeles, ı983.
Egli, E. Sinan. Zurich, ı 954. Kuban, Doğan. Türk Barak Mimarisi Hakkında
Ergin, O.N. Mecelle-i Umur-ı Belediye 5 cilt, İs­ Bir Deneme. İstanbul, ı954.
tanbul, ı 9 ı 4-22. --- "Anadolu-Türk Şehri Tarihi Gelişmesi,
--- Şehreminleri. İstanbul, ı927. Sosyal ve Fiziki Özellikleri Üzerinde Bazı
--- İstanbul'da İmar ve İskan Hareketleri. Gelişmeler," Vakıflar Dergisi 7, ı 968, s. 5 3 -
İstanbul, ı 9 3 8 . 73 .
Erinç, O . " 9 2 Yıl Önce İstanbul Metrosu Çalış­ --- " İstanbul'w1 Tarilıi Yapısı," Mimarlık 5 ,
ınalan ve Yeni Liman Projesi , " Belgelerle ı 970, s. 26-48.
Türk Tarihi Dergisi 4, ı 968, s. 7, 48- 5 2 . --- "Sinan," Macmilları Encyclopedia of Ar­
Evenson, N . Paris, A Century of Change, 1878- chitecture. New York, ı982. c. 4, s. 62-73.
1 978. New Haven, ı 9 79 . Lewis, B . The Emergence of Modern Tıı.t·key.
Evliya Efendi [ Çelebi ] . Narrative of Travels in Londra, ı 96 l .
Europe, Asia, and Africa. Çev. J . Von Ham­ MacDonald, W. Early Christian and Byzantine
mer. ı cilt, 2 bölüm, Londra, ı 937. Architecture. New York, ı 979.
Eyice, S . "İstanbul," İslam Ansiklopedisi. İstan- MacFarlane, C. Turkey and Its Destiny. 2 cilt,
bul, ı 95 0 . c. 5, bl. 2, ı 2 1 4- ı 5 , s. 44- ı 57. Londra, ı 850.
--- İstanbul, Petit Guide. İstanbul, ı 9 5 5 . Mantran, R. Istanbul dans le deuxieme moitie
--- Galata ve Kulesi. İstanbul, ı967. XVIIC siecle. Paris, ı 962 .
Gautier, T. Constantinople. New York, ı 873 . Mehmet Raif. Mirat-ı İstanbul. İstanbul, ı 896.
Gibb, H.A.R. , H . Bowen. Islamic Society and the Montani Efendi ve Boğos Efendi Şaşıyan. Usıı.l-i
West. ı cilt, 2 bl., New York, ı 950-57. Mimari-i Osmani. İstanbul. ı 873.
Goodwin, G . A. History of Ottoman Architec­ Mwnford, L. The Culture of Cities. New York,
ture. Baltimore, ı 9 7 l . ı 970.
--- "Turkish Architecture, ı 840- ı 940," Art Muthesius, S. The High Victorian Mavement in
and A rehacology Research Papers, Haziran Architecture. Londra, ı 972 .
ı 977, s. 6 - ı 4 . Mutluçağ, H. "Boğaziçi Köprüsünün Yapılması
Grosvenor, E. A. Constantinople. 2 cilt, Boston Yolunda İlk Çabalar," Belgeler/e Türk Tarihi
ı 89 5 . Dergisi, ı , 1968, s. 32-38.
Haussınann , E. Memoires. 3 cilt. Paris, ı 89 3 . Nicoletti, M. L'architettura Liberty in Italia.
Hautecoeur, L . Histoire d e l'architecture classi­ Roma, ı978.
que en France. 7 cilt. Paris, ı 9 5 7 . Oberling, P. "The İstanbul Tünel," Archivum
Hearsey, J . E. N . City of Constantine. Londra, Ottomanicıı.m 4, ı 972, s. 2 1 7-63 .
ı963. Orhonlu, C. "Osmanlı Türkleri Devrinde İstan­
Hitchcock, H . R . Architecture, Nineteenth and bul'da Kayıkçılık ve Kayık işletmeciliği," İs­
Twentieth Centuries. Londra, ı 904. tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Hüseyin Rahmi (Gürpınar) . İffet. ( ı 896), İstan­ Dergisi 3 , ı 966, s. ı o9 , 1 3 1 .
bul, ı 927. Ortaylı, İ . Tanzimattan Sonra Mahalli İdareleı',
Issawi, C. (ed). The Economic History ofthe Midd­ 1840-1878. Ankara, 1 974.
le East, 1800-1919. Chicago ve Londra, ı 966. Ökçün, G. "XIX Yüzyılın İkinci Yarısında imalat
İlter, İ. Boğaz ve Halif Gefiflerinin Tarihfesi. İs­ Sanayi Alanında Verilen Ruhsat ve İmtiyazla­
tanbul, ı973 . rın Ana Çizgileri," Ankara Üniversitesi Siya-

133
sal Bilgiler Fakültesi Dergisi 1 7, Mart 1 972, Shaw, S., E.K. Shaw. History of the Ottoman Em­
s. 1 35-66. pire and Modern Turkey. 2 cilt, Cambridge,
Pardoe, Julia. Beauties of the Bosphorus. Londra, 1977.
1 839. Sözen, M. ve diğerleri. Türk Mimarisinin GeliJi­
Pinkney, D. Napoleon III and the Rebuilding of mi ııe Mimar Sinan. İstanbul, 1 9 7 5 .
Paris. Princeton, 1 9 5 8 . Suınner-Boyd, H . , J . Freely. Strolling through Is­
Polk, W., R . Chambers ( e d ) . Beginnings of Mo­ tanbul. İstanbul, 1973.
dernization in the Middle East. Chicago ve Sutcliffe, A. (ed. ) . The Rise of Modern Urban
Londra, 1968. Planning. New York, 1 977.
P rocopius. Buildings. Çev. H. B . D ewing, Şirket-i Hayriye . Chirket-i Hairie, Annuaire de
Londra, 1 9 1 4 . la sociüe. İstanbul, 1 9 1 4 .
Reseau d e tramıvays urbains e t suburbains de Tanzimat. İstanbul, 1 940.
Constantinople, projet presente par la Sociüe T e k e l i , İ . "The S oc i a l Context of t h e
Genera/e d'Entreprises. Paris, 1 9 1 0 . Development o f Architecture in Turkey,"
Rosenthal, S . The Politics of Dependency, Urban Modern Turkish Architecture. R. Holod ve A .
Reform in Istanbul. Westport, Conn., 1980. Evin (ed) içinde, Philadelphia, 1 984.
Sait Paşa. Sait PaJa'nın Hatıratı. 2 cilt, İstan­ Turan, S. "Osmanlı Teşkilatında Hassa Mimarla­
bul, 19 1 0. rı," Ankara Üniversitesi Tarih AraJtırma/arı
Sauveget, J. "Esquisse d'une histoire de la ville Dergisi l , 1964, s. 1 57-97.
de Damas," Revue des etudes islamiques. Ubicini, M. A. Letters on Turkey. ( 1 8 5 6 ) New
1934, s. 425-80. York, 1973.
Schneider, A. B. "XV. Yüzyılda İstanbul Nüfu­ Van Millingen, A. Byzantine Constantinople.
su," Belleten, 1 962, s. l -39. Londra, 1 899.
Schorske, C. Fin -de-Siecle Vienna. New York, --- Constantinople. Londra, 1906.
198 1 . Weber, E . F. The Growth of Cities in the Nine­
Shaw, S . "The Central Legislative Councils in the teenth Century. Ithaca, 1 967.
Nineteenth Century Ottoman Reform Move­ Williams, F . B . The Law of City Planning and
ment before 1 876," International Journal of Zoning. New York, 1 922 .
Middle East Studies l , 1976, s. 5 1 -84. Yavuz, Y. Mimar Kemalettin ve Birinci Ulusal
--- "The Population of Istanbul in the Ni­ Mimarlık Dönemi. Ankara, 1 98 1 .
neteenth Century," International Journal of Yirmisekiz Mehmet Çele b i . Fransız Seyahat­
Middle East Studies l O , 1 979, s. 265-77. namesi. İstanbul, 1970.

1 34
D İZİN

Abdiliaziz 2 8 , S9, 80, 1 04, l l l , 120, 1 2 1 Babılli 48; binası l l 2


Abdülhruru· d , II. 1 , 27, 28, 36, 60, 74, 83, 84, 86, Bakırköy (Makriköy) 30, 34, 83
90, 1 03 , 1 04, l l l , 1 1 6, 1 1 7, 1 2 1 , 126 Balat 62
Balyru1, Kru·abet 104, 1 1 3, 1 14
Adal ar 39, 70; ;apU:. hattı 71
Ab dülmecid 28 82 84
Balyru1, Nikoğos l l 5
Aetios Sarnıcı 1 7 Balyru1, Sarkis l l l
Agache, Alfred 129 Barry, Sir Charles lOS
Alunet, I . 6 Bayezid, II. 72
Ah met, III. 1 03 Bayezid Külliyesi 6, 95, 96
Akare tler l l O beaux-arts S7, 83, 89, 9 1 , 98, 104, 108, 1 1 7, 123,
Akropolis 1 2 124
Aksaray 84; Caddesi 46; camileri 26, l l S, 120, Bebek 1 1 8
1 2 1 ; tramvay hattı 7S, 76, 77, 79; von Moltke Beşiktaş: demiryolu 8 1 ; eınik yapı 3S; padişal1
planında 84, 8 S ; ayrıca bkz. yangınlar. sarayları 35, 60, 1 0 1 , 1 03; rıhturu 62; sokak ağı
Alman Çeşmesi 92, l l S 56, 60; tranway 75, 76, 77; vapur 70; yamaçları
Altıncı Daire-i Belediye 34, 38, 39, S 7, S8, S9, 60, 36; yazlık saray 9, 103; ayrıca bkz. Akru·etler,
77, 128; lağvedilişi 60 yangınlar.
Altıncı Daire-i Belediye Sarayı S9 Beyazıt Meydruu S, 1 3, 67, 75, 9 1 , 94, 95, 96
Amicis, Edmondo de 78, 97, 98, 1 02, l OS, 12S, Beyoğlu 126, bkz. Pera
1 26 Bezınİ Alem Valide Sultan 73
Anastasios 1 6 Bizans 1 9, 42; caddeleri 23; kenti 12; konut min1a-
Araplar 1 9 risi 19; sarayı 14
Arkadios 1 3 , 1 7 Bizantion l l , 12
Arnavu tköy 7 S , 77 Blal1ernai Kilisesi 15
Arnodin, F. 86, 8 7, 88, 89, 99, 1 00 Blahernai Sarayı 1 6
Asar-ı Atika Müze-i Hümaywm l l 3 Boğaziçi 7 , 34, 36, 39; Arnodin plruu 86, 87;
Aspar Sarnıcı 1 7 Gavand plruu 8 1 ; köyleri 30, 62, 68, 69, 70,
At Meydanı S , 1 2 , 1 4 , S I , 67, 73, 9 1 , 92, 93, 94, 75, 8 7, l l l , 128; vapur hato 69, 77; yeraltı
l l S ; sergi 30 tüneli 82
Atik Ali Paşa Külliyesi SO, S I Bosporion Limruu 1 3
Augusteion 1 4 , 1 7 Bouvard, Joseph Antoine 74, 84, 89, 90, 9 1 , 92,
Avrupa Pasajı 1 07 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 1 1 6
AvrupaWar 26, 64, 99, 1 0 1 , 106 Bovis Forumu 17, 4S
Avusturya Sefareti S2 Bozdoğan Kemeri 1 7
Aya İrini Kilisesi 1 8 Bulls, Charles 99
Aya Triada Kilisesi l l S Büyükdere 57, 69, 70
Ayasof)ra S , 6 , l S , 1 8 , 22, 24, 49, S2, l l2;
Ayasof)ra Meydanı 14, 67, 94 Cadde-i Kebir 8, 35, 44, S3, 54, 57, 76, 77, 78,
Ayvru1saray S 5 , 74 79, 83, 1 06, 10S, l 09, 1 1 5 , 1 1 7
Azapkapı 44, 72, 73 Cağaloğlu 49
Azapkapı Camü 9 Casa Botter 1 1 7

1 35
Celal Esat 1 2 1 , 1 22 Galata 5 , 8 , 9 , l l , 16, 26, 34, 35, 38, 39, 4 1 , 58,
Cemil Paşa (Topuzlu, şchremini) 58 59, 65, 67, 75, 79, 1 0 1 , 1 03, 1 2 5 , 1 26, 1 2 8 ;
CenevizWer 19 istasyonu 8 1 ; tranway hatları 76
Cihangir 23 Galata Köprüsü 57, 65, 73, 74, 83, 9 1 , 96, 97,
Cite de Pera 1 09 lll
Compagn.ie de !'Hotel Imperial Ottoman 107 Galata Kulesi 8, 9, 19, 58, 1 0 1
Compagn.ie Internat.ionale des Wagons-lits 1 08 Galata Surları 8 , 19, 26, 35, 58
Compagn.ie Internat.ionale du Chemin de Fer de Galatasaray 53
Bosphore 86 Gavand, Eugene Herui 63, 79, 8 1 , 82, 1 30
Constant.inus 9, lO, 12, 1 3, 14, 1 5 , 1 8 , 20, 2 1 , 92 Goodwin, Godfrey l l9
Constant.inus Forumu 1 3, 14, 1 7, 50 Grand Rue de Pera. Bkz. Cadde-i Kebir
Constant.inus Surları 1 2 , 1 3, 1 5 , 16, 1 7 Grande Champs de Morts 35
Cuno, Helmuth 83
Haliç 1 3, 74, 75, 73, l l 8 ; hattı 76; iskfuı 20; köy-
Çemberlitaş 14, 50, 67 leri 35; Rwn ve Yahudi malıaileleri 5
Çemberlitaş Hamanu 50 Halil Bey (şehremini) 59
Çırağan Sarayı 52, 1 04, 120 Hal.it Bey (Müze-i Hi.imayıın Müdürü) 49
Halkedon l l , 3 5
Dagron, Gilbert l O Hamidiye Camii l l 5
D'Aronco, Raimondo 3 1 , 74, l l 7, 1 1 8, 1 2 1 Hanıidiye Köprüsü 88, 1 00
Dari.iJfunun 1 12 Harbiye 35
Davies, B.R. 34, 35 Harbiye Nczaret.i 95, l l 3
Dersaadet Belediye Kanunu 39 Harem 70
Divanyolu 5, 6, 25, 48, 49, 50, 5 1 , 52, 67, 75, Hasköy 35
84, 93, 96 Hassa Minlarları Teşkilatı 1 22
Dolmabalıçe 35, 36, 52, 62 Haşim Paşa (Maarif Nazın) 59
Dolmabalıçe Canıi.i 1 04, l l4 Haussmann, Eugene 2, 3, 4, 49, 59, 66, 67
Dolmabahçe Sarayı 22, 36, 56, 1 03, l l 3 Havariyymı Kilisesi 1 5 , 22
Dördüncü Daire-i Belediye 34 Haydarpaşa Garı 83
Düywı-u Umum.iye 3 1 , 32; binası l l 6 Helena (İmparatoriçe) 1 4
Hendese-i Milikiye Mektebi 1 22, 1 2 3
Ebn.iye-i Hassa Müdi.iriyet.i 37 Hilliker, John A. 82
Ebu Eyyub el-Ensari 22 H.ippodrom. Bkz At Meydaru
Edirnekapı 17, 84 H.irsh, Baron 82
Elgötz, Herman 1 29 Hobsbawm, Eric 2, 4
Embolos 1 2 , 1 3 Hocapaşa. Bkz. yangırılar
Emin Bey (şehremini) 1 29 Hollanda Sefaret.i 1 06
Eminönü 1 9 , 62, 67, 69, 70, 74, 83, l l l , l l 8; ka­ Högg, Hans 1 30
yıklar 68; köprü çalışmaları 73, 74; Meydaru Huchiadson 75
75; Moltke planı 85; yeraltı türteli 8 1 , 82 Hutton, W. H. 1 2 5
Eremya Çelebi l l
Hüseyin Raluni (Gürpmar) 79
Ergin, O.N 84
Erıneniler: Beşiktaş'ta 35; Galata'da 8; kıyılarda 5,
Isialıat-ı Ttıruk Kom.isyonu (ITK) 46, 47, 48, 49,
55; mimarlık eğitimi 121, 123; Pera'da 26; 50, 5 1 , 52, 5 5 , 1 28
Taksim'de 39; Sanıatya'da 55; Üsküdar'da 35
Eski Saray 22, 24 İbrahim Paşa Sarayı 94
Eugbı.ie (İmparatoriçe) 73 İngiliz Sefaret.i 1 05
Evliya Çelebi 26 İngiltere 7 l
Eyüp 34, 75, 77, 85 İncizam-ı Şehir Komisyonu 37, 39
İslam mimarisi 88
Fatih Külliyesi 6, 22, 24, 77, 84 İstanbul Gaz İdaresi 40
Fener l l 4 · İstanbul Tramvay Şirketi 76, 77, 78
Fuıdıklı 8, 23, 34, 36 İtalyan Sefaret.i l l 9
Firuzağa Camii 5 1 İust.in.ianos 2, l O, 14, 1 5 , 1 8 , 72
Flora Han l l 8
Forum Tauri 17, 85 Jaclunund 8 3 , 1 1 6
Fonını Bovis 8 5 Jön Türkler 40, 1 29; Devrimi l , 27
Fossari Biraderler 94, 1 05, l l 2
Fransız Scfaret.i 1 0 5 Kabataş 52, 70, 1 0 1
Fuad Paşa (sadrazam) 5 1 Kadıköy 3 5

1 36
kadılıklar 36
Mustafa Reşid Paşa 4 1 , 42, 43, 4S, 47, 69, 1 3 1
Kamondo 69; merdivenleri 1 03 Müslü maıılaı· l 9, 3S, 39, 1 1 0; mahallesi 2 1 , 1 29
Karldilli 8 7
Kapalıçarşı 6, 22, 96 Naciye Sultan U S
Kara Ahmed Paşa KüLiiyesi 2S Napoleon Bonaparte 88, 97
Karaköy S9, 73, 74, 7S, 77, 83, 1 0 1 , 1 02, 1 03, Napoleon, III. 2, 73
112 Naum Tiyatrosu 1 09
Karaköy Meydaıu S 7 New York 79
Kasımpaşa 23, 2 S , 39, 8 Nişantaşı 3S, 36, l l l
Kemalettin Bey 1 1 6 nizanmaıneler 42, 43, 44, 48; belediye rıhtımlan
kent yönetimi 1 3, 2 1 , 38, 39 63; Dersaadet İ dare-i Belediye Nizamnaınesi 39
Kılıç Ali Paşa Külliyesi 9 nüfus 8, 22, 23, 2S, 32, 68, 1 1 0; sayum 20, 1 09;
Kılıç Ali llaşa Malıallesi 66 yapısı 32
Kırım Kilisesi 1 1 4 Neorion Limanı 1 2
kışialar l l l Nuruosmaııiye Camii 6 , 26, 1 1 9, 1 2 1
kiliseler ( 6. yüzyıl ) 1 8 Nusretiye Camii 9
Komnenos, I . Manuel l 9
Konstaııtinopolis l , 2, 1 0, 1 2, 1 3, 1 4, ı s , 1 8; aclı Orient Express 1 1 6
20; nüfusu 1 7, 20 Ortaköy 44, 60, 7S, 77, 8 1 , 1 28
konut m imarisi 7, 1 S , 1 1 0, l l l Ortaköy Cmıii 1 14
Köprüli.i Külliyesi SO Osmanlı Bankası 1 02
Krcpano Efendi 76 Osmaııl.ı-İngiliz Ticaret Antiaşması l , 27, 29
Krepen Pasajı 1 07
Kuruçeşme 1 1 8 Pangaltı 39, S6, S7, 1 09
Pardoe, J ulia 50
Laleli Camii 26, 1 1 9, 1 2 1 Paris 2, 2S, 39, 46, 66, 67, 72, 74, 79, 9 1 , 93, 96,
Lambert, H . 1 29 98, 99, 1 0S
Langa 1 9 Paı-is Dünya Sergisi 89, 90, 96
Leclerq, M . 6S Pera 8, 26, 35, S4, 56, 78, l OS, 1 07; apartmm in­
Lewis, Bernard 27 şaatı 1 08; istasyonu 8 1 ; nüfus 34; otelleri 1 07;
Lindmm, Frank T. 82 sakinleri 57, 58; sokak dokusu l l l ; bkz. yan­
Londra 4 1 , 79, 1 02, 80 gınlar.
Perrevniyal Valide Sultan Camii l l S, 1 20, 1 2 1
Maçka 1 02, l l l Petit Chaıııps de Morts 35
mahalleler 36 Piccinato, Luigi 1 30
Mahmud, I I . 28, 73, 84; Türbesi SO, U 3, 1 1 4 Piripaşa 74
Mazhaı· Bey (mimaı·) 46 Place d'Arınes 54
Mazhar Paşa (şehı-emini) 60 Plaıı d'assurance de Constaııtinople 1 02
Meclis-i Alıkanı-ı Adiiye 47 Prost, Henri 1 30
Megaı-a kolonisi l l
Mehmed Ali Paşa (Haı·biye Nazırı) 69 Ringstrasse 2, 3, S9, 66, 87, 1 30
Mehmed, Fatih SLıltaıı 6, 20, 2 1 , 22 Ritter, Otto 83
Mese 1 2 , 1 3, 1 7, 22, 2S, 67, 84, SS Rıdvan Paşa (şehrenıiııi) 60
Metropolitan Railway of Constmtinople 79, 8 1 Roma 2, 13, 1 4
Mişel Paşa (Marius Michel) 63, 64, 6S RmııeWıisaı-ı 34, 87
Mihrimalı Sultan Külliyesi 2S Rumlar S, 8; Beşiktaş'ta 3S; nıimarlık eğitimi
Milion 1 4 l 2 l , l23; Tak�ın�e 39
Mithat Paşa (Sadrazaın) S9 Rus Sefareti l OS
mimari üsluplaı·: aınpir 1 09, 1 1 4; Arap (Arabi ) 88; Ri.istem Bey ( ımıcit) 7 6
aı·t nouveau 1 1 7; barok 2S, 26; neobizans l l S ;
neogotik 1 1 4; neoklasik 6S, 1 0 1 ; neorönesaııs Saint Antoine 26
l OS ; Osmaıılı aınpiri 1 1 4; Rönesans 1 02, 1 09, Sainte Trinite 26
1 2 1 ; yeni İ slamcı 9S, 1 00, U S Salilı Münir Paşa 90, 9 1
Missirie, James 1 07 Sanıatya S S , 83
Mokios Samıcı 1 7 Sanayi-i Netise Mektebi 1 22- 1 24
Moltke, Hclmuth von 4 1 , 42, 46, 84, SS, 99, 1 00, Santa Maria Draperis 26
1 30 Sarayburnu 87
Montani Efendi 1 1 9 Septimius Severus 1 2, 13, 14, 92
Murat V. 28 Sergios ve Bakhos lGiisesi 1 8

1 37
Server Efendi (şehremini) 5 1 , 52 Theodosius, I . 1 7
Suıruı 6, 23, 24, 24, 25, 49, 62, 65, 1 1 9 Theodosius Forumu 1 7
Sirkeci: ITK'nm düzenlemesi 48, 49; Moltke Plruu Tiberios, II. 1 6
85; rıhtıın yenilenmesi 62, 63, 65 Tophane 8 , 23, 25, 34, 34, 52, 62, 1 0 1 , 1 03, 1 0 5
Sirkeci Garı 83, 1 1 6 Tophruıe Meydaru 1 03
Sitte, Cmıillo 99 Topkapı 75, 84
Smith, W.J. 1 0 5 Topkapı Sarayı 6, 22, 82
Sokollu Melmıed Paşa Külliyesi 2 5 Trakion Kapısı 1 2
sömürge kentleri 2, 1 2 8 , 1 29 Tramvay Şirketi 60, 64
Stefm Sveti Bulgar Kilisesi 1 14 Tünel 79, 80
Stockholm 7 1 , 72
Storari, Luigi 45, 46 Unkapruu 72, 73
Strategion 1 2 Unkapam Köprüsü 73, 77, 76, 85
Stroın, Frederik E . 82 Usul-i Mimari-i Osmani 1 19, 1 20, 1 2 1
Stı·eet, G.E. 1 1 4
Sultan Selim Külliyesi 7, 25 Üsküdar 5 , 7, 2 5 , 35, 69, 87, 128; sakinleri 70
Sultanahmed Camii 94, 1 12; Kiilliyesi 6, 25, 93
Summerson, John 4 Valens 1 7
surlar 59; ; Haliç 1 6; Marmara 1 3 ; Severus Surları valide sultm 69
1 2 ; ayrıca bkz Constantinus, Galata, Teodosios Vallaury, Antoine 32, 65, 1 02, 1 1 3, 1 1 6, 123
SiUeymruı, Kanuni Sultruı 7, 23, 49 Vavassore, Giovrumi 22
Süleymaniye Külliyesi 6, 24 Vedat Bey 1 1 7
Si.itlüce 35 Venedik 7 1
Sykae 1 6 Vuıci, Leonardo da 72
Viollet-le Duc, Eugene Enmıruıuel 122
Şaşıyruı, Boğos l l9 Vitruvius 1 20
şehremaneti 37, 65, 77 Viviani, Allessandro 2
Şehzade Kiilliyesi 6, 25 Viyruıa 79; sergisi l l9, 120; bkz. Ringstrasse
Şeyh Zafu· Külliyesi l l 7 Voyvoda Caddesi 9
Şirket-i Hayriye 69, 7 1 , 74, 75, 77, 128; ııizarnna­
mesi 70 Wagner, Martin 1 29
Şişhme Meydruu 59 Wilhelm, Kaiser I I . 92
Şişli 35 , 39, 44, 57, 74, 76
yabancılar 8, 19, 32-35, 1 07
Taksim 26, 35, 39, 53, 54, 57, 102, 1 09 , l l l Yahudiler 5 , 8, 19; Beşiktaş'ta 35; Galata'da 19;
Taksim Bahçesi 57, 78 Üski.tdar'da 35
Tanzilnat 42, 37, 86, 1 05 , 1 22, 1 27; Fermmı 28, yruıgınlar 4 1 , 43, 44, 44, 45, 66, 67; Aksaray 45;
36, 41, 84; Meclisi 128; reformları 1 28; sonrası Beşiktaş 56; Cibali 44; Hocapaşa 45, 46, 48;
kent plmlmıası 66 mahalle düzenlemeleri 55; Pera 45, 39, 53;
tapınaklar 12 soması planlruna 44
Tarabya l l9 Yedikule 34, 63, 84
tarla kuralı 43, 47 Yeni Roma 1 0 , 1 2
Tarlabaşı 53, 54 Yeni Cami 6 , 25, 97, 8 5 , 1 2 1
Tatavla 26, 3 5 , 76 Yeni Cami Meydruu 9 1 , 96
Tekfur Sru·ayı 1 6 Yeşilköy (Ayastefanos) 34, 70, 83
Teodosios 1 5, 16, 1 7 Yıldız Sarayı 34, 60, 66, 1 05 , 1 04, l l l
Teodosios Smları 5 , 1 6, 20, 3 0 , 34, 3 5 , 5 9 , 8 3 , Yirmisekiz Mehmed Çelebi 25, 26, 89
85, 1 30, 1 3 1 Yüksek Kaldırım 9, 79
Tepebaşı 35, 39; bahçesi 58
Terkos Şirketi 40 Zeuksippos Hamamları 1 2
Tersme-i Amire 73 Zeytinbumu 30
Teşvikiye 35, 36 Ziraat ve Smayi Sergi-i Umumisi 30, 1 1 7, 1 2 1
Tetrastoon Forumu 12, 1 3 Zografos, Hristaki Efendi 1 09

138
TARİH VAKFI YURT YAYıNLARI'NDA
İ S TAN B U L

ISTANBUL 1 920
CLARENCE RICHARD JOHNSON ( ed . )

Özgün adıyla Constantinople Today, A Study in Oriental Social Life, ı 920 yılında Amerikalı bilim
adamlarının işgal altındaki İstanbul'da yaptıkları bir "öncü araştırma". İşgal altındaki impara­
torluk başkentinde yönetim , cemaatlerin örgütlenişi, sanayi yaşamı, mülteciler, yetimhaneler,
eğlence hayatı, dul kadınlar, yetişkinlerde suç, eğitim . . . Yetmiş iki milletin
birlikte sefaleti ve işgali yaşadığı bir kentin sağlık, güvenlik, istihdam sorunları. Hiç
değişmeyen hapishane koşulları, futbol takımları, Taksim'de kiralık eşekler, yangın yerleri . . .
Zafer Toprak'ın önsözüyle.
(Çev. Sönmez Taner)
XVI + 3 5 8 s. 1 ÖZGÜN FOTOGRAFLAR
ISBN 975 - 3 3 3-022-7

EYÜP DÜN/BUGÜN
TÜLAY ARTAN (ed . )

Tarih Vakfı'nın Kültür Bakanlığı ile birlikte gerçekleştirdiği Eyüp projesi çerçevesinde,
l l - 1 2 Aralık ı 993 'te yapılan Eyüp Sempozyumu'nda sunulan bildirilerden bir kısmını
kapsayan bu kitap, İstanbul içinde ayrı bir önemi olan Eyüp semtinin korunması çalışmalan
için bir arkaplan oluşturmayı amaçlıyor. Halil İnalcık'ın geniş bir tarih perspektifi içeren
giriş yazısıyla . . .
viii + ı 34 s.
ISBN 975 - 3 3 3 - 0 ı 6-2

1 8. YÜZY,IL KADI SIClLLERI IŞIGINDA


EYUP'TE SOSYAL YAŞAM
TÜLAY ART� (ed . )

Eyüp Türk şehirciliğinin özgün ve tipik bir örneğidir. Ayrıca İstanbul şehrinin d e bazı
fonksiyonlarını üzerine almış, tamamlamış, böylece de İstanbul tarihinin çok önemli bir
parçası olmuştur. Bir ziyaretga.htır, mesiredir, eğlence yeridir; Osmanlı sultanları burada
kılıç kuşandıkları için, siyasi fonksiyonu olmuştur, aynı zamanda da mimari, çinicilik ve yazı
sanatları bakımından bir sanat müzesidir. İşte Eyüp gibi önemli bir kazada oturan sıradan
halkın tarihi için başvurulacak en önemli belgeler kadı sicilleridir. Bu kitapta Eyüp'ün
tarihini araştırmak için İstanbul Müftülüğü'nde korunan kadı mahkemeleri sicillerinden,
ikisi kassam defteri olan üçü üzerinde duruluyor. Kitabı okuyanlar bu önemli kasabanın iki
yüzyıl öneekı sakinlerini tanıyacaklar, gündelik hayatın nasıl akıp gittiğini görecekler.
V+ ı 02 S.
ISBN 975 - 3 3 3 -07 1 - 5
iSTANBUL GEZi REHBERi
MURAT BELGE

Bir kentte yaşamak o kenti yaşamak ve tanımak anlamına gelmiyor her zaman. Evi ve işi
İstanbul'da olan kaç kişi İstanbul'u tanıyor ki? Murat Belge kendine has üslubuyla
yazdığı bu kitapta İstanbul'u hem sokak sokak gezdiriyor hem de tanıtıyor. Zaman
zaman anlattığı sevimli hikayelerl'e bir camiyi yapan ve yaptıranlar ya da evin içinde
yaşayanlar gözünüzün önünde canlanıyor. İstanbul Gezi Rehberi, her bölümde yer alan
harita ve krokileriyle İstanbul' u gezmek ve öğrenmek isteyenlerin el kitabı.
Gezmediğiniz zamanlar da keyifle, öğrenerek okuyabilirsiniz.
( 5 . Baskı)
xiv + 367 s. / HARİTA VE PLANLAR
ISBN 975-333-002-2

iSTANBUL, iNSAN VE MEKAN


EROL TÜMERTEKİN

İstanbul olağanüstü bir hızla değişen bir şehir. Bu hızı izlemek, çözümlernek ve
yorumlamak her disiplinden bilim adamlarını ilgilendiren bir uğraş. Ülkemizin ve
dünyanın önde gelen coğrafyacılarından Prof. Dr. Erol Tümertekin, l 960'lar ve
l 970'lerde yaptığı araştırmalar ve yayımladığı makalelerle İstanbul'u sanayi mekanları,
merkezi iş alanları ve nüfus açısından incelemişti. Bu çalışmalar, İstanbul'un candamarını
oluşturan ekonomik faaliyetlerin bu şehrin geçirdiği dönüşümlerde ne kadar önemli bir
faktör olduğunu gösteriyor .
viii+294 s. HARiTA VE FOTOGRAFLAR
ISBN 975-333-070-7

iŞGAL iSTANB UL'UNDAN FOTOGRAFLAR

Fransız Ordusu Sinema Fotoğraf Servisi'nin Mayıs-Haziran l 9 1 9'da çektiği


yüzlerce fotoğraf arasından seçerek oluşturulan bu albümle 79 yıl öncesinin
işgal İstanbul'una gidecek, sokaklarında dolaşacak, ayışığında liman manzarasını
seyredecek, kadınlarım, erkeklerini ve çocuklarını tanıyacak, sonra da ünlü
Sultanahmet Mitingi'ne katılaca.ksınız.
Büyük boy/ iv + 1 5 5 s.
ISBN 975 -333-049-9
PAYiTAHT ISTANBUL'UN TARIHÇESI
SARKİS SARRAF HOVHANNESYAN

Tarihçi ve eğitimci Sarkis Sarraf Hovhannesyan ( 1 740- 1 80 5 ) bu eseri 1 800'de


tamamlamıştı. Yazması Ermeni Patrikhanesi'nde olan kitap 1 967'de
;Ermenice yayımiandı ve bu baskıdan Türkçeye çevrildi. Hovhannesyan
Narlıkapı'dan başlayarak Fenerbahçe'ye kadar İstanbul'u bize gezdiriyor,
payitahttaki semtler, camiler, kiliseler hakkında değerli bilgiler veriyor.
Aniattıklarındaki ilginç ayrıntılar 1 8 . yüzyıl sonu İstanbul'unu ete kemiğe
bürürıdürüyor. İstanbul meraklıları ve araştırmacılar için önemli bir belge.
( Ermeniceden çev. Elmon Hançer)
X+78 s.
ISBN 975-333-05 1 - 0

ISTANBU L ANILARI, 1 897-1 940


HAGOP MINTZURİ

Hagop Mıntzuri yüz yıla yaklaşan ömrünün ilk çeyreğinde yaşadıklarını


özlemle anarak İstanbul'daki yalnızlığında avuntu bulmuştu. Mıntzuri kendi yaşam
felsefesine uygun tarzda, çocukluğunu ve gençliğini belleğinde yeşertti,
belgesel kesitler halinde kaleme aldı. "Büyük insanları" anlatan tarih yöntemine
tepkiyle, hamurkar, süpürgeci, ciğerci, firıncı ve köylüleri öne çı.kard.ı.
Kitapta yüzyıl başında Beşiktaş, Ortaköy, Rumelihisarı'nı, ayrıca Mıntzuri'nin
yitip giden kendi köyünü, ayrıntılarıyla okuyacaksınız.
( Ermeniceden çev. Silva Kuyumcuyan)
( 3 . Baskı)
vii + 1 60 sf. / FOTOGRAFLAR
ISBn 975 - 333-003-0
KE N T L E R

ANADOLU'DA BRONZ ÇAGI KENTLERi


SEVGi AKTÜRE

Kentler, endüstri toplumunda olduğu gibi endüstri öncesi toplumlarda da tarih


boyunca en devingen öğe oldu, toplum yaşantısında belirgin izler bıraktı.
Sevgi Aktüre, Anadolu'da kent ve kentleşme tarihi üzerinde yapılmış çeşitli
araştırmaların sonuçlarını bir araya getirip bunlardan yeni sentezler üretti.
Bronz çağı Anadolu kentlerinde mekansal yapı değişimi ile bu yapıyı belirleyen
sosyoekonomik süreçler arasındaki nedensellik ilişkilerinin irdelendiği bu kitap,
araştırmacılar, özellikle kent planetları için önemli bir kaynak.
20 l sf. 1 HARİTA VE PLANLAR
ISBN 975 - 3 3 3 - 0 12-X

DOGU AKDENiZ'DE LiMAN KENTLERi, 1 800-1 91 4


ÇAGLAR KEYDER, EYÜP ÖZVEREN, DONALD QUATAE RT (ed. )

İzmir, Patras, Trabzon, Beyrut, Selanik: 1 9 . yüzyılın Osmanlı liman kentleri . . .


Fernand Braudel Merkezi'nde bir araya gelen bir araştırma grubu,
emperyalizm çağındaki toplumsal dönüşümleri kavrayabilmek için
Doğu Akdeniz'deki önemli liman kentleri üzerinde birer araştırma yapmaya
karar verdiler. 1 9 . yüzyılda dünya sistemindeki genişlemeyi anlamak için
liman kentlerinin bilinmesi gerekiyordu; çünkü liman kentleri, ekonomik
önemlerinin yanı sıra, toplumsal dönüşümlerin de odak noktasıydılar.
( Çev. Gül Çağalı Güven)
xii + 1 57 s.
ISBN 975 - 3 3 3 - 0 1 7-0

OSMANLI DÖNEMiNDE ARAP· KENTLERi


ANDRE RAYMOND

Osmanlı dönemi, Arap kentlerinin evrimini nasıl etkiledi? Üç, yer yer dört yüzyıl
süren bu egemenlik, sık sık ileri sürüldüğü gibi büyük Arap kentleri için bir çöküş,
kesin bir gerileme dönemi miydi? Osmanlıların "sömürgeci" sultası altında
Arap kentleri yozlaşmış, harap olmuş ve "Türkleştirilrniş" miydi? Fransa'nın en
tanınmış tarihçilerinden Andre Raymond, Arap eyaletlerinin merkezlerinde
Osmanlı egemenliğinin nasıl şekillendiğini incelerken, yukarıdaki sorulara
ışık tutmanın yanı sıra, epeydir sürmekte olan "İslam kenti" tartışmaianna da
katkıda bulunuyor.
( Çev. Ali B erktay)
xviii + 256 s. 3 3 1 PLAN VE ÇİZİM
ISBN 975 - 3 33-030-8
OSMANLI'DA KENTLER VE KENTLILER
SURAIYA FAROQHI

Günümüzün önemli araştırma konulanndan biri, kentleşme ve kentlere


göç olgusudur. Türkiye'nin özellikle 1950'lerden bu yana yaşadığı bu olgunun
tarihteki köklerine inmeye ne dersiniz? Tarihçi Suraiya Faroqhi, 1 5 . ve 1 6 . yüzyıllar
Anadolu'su için yaptığı bu çalışmada, Anadolu kentlerini ve kentlilerini incelemekle
kalmıyor, günümüz için de önemli ipuçları veriyor. Elinizdeki çalışma, nüfus
yapılarında, ekonomik temelierde , göçlerde yoğunlaşıyor. Tarihi · sürükleyici bir
metin haline getirerek okura ulaştıran Faroqlii, kent mekanının bireyle
bütünleşmesini yansıtıyor.
( Çev. Neyyir Kalaycıoğlu)
( 3 . Baskı)
xvi + 457 s. / HARİTALAR
ISBN 975 - 3 3 3-006- 5

MODERNLEŞME SÜ RECiNDE OSMANLI KENTLERI


PAUL DUMONT, FRANÇOIS GEORGEON

Tanzimat'ın açtığı modernleşme ve reformlar çağının önemli bir yüzü de devletin kent
alanına müdahalesiydi . Bu kitap Balkanlar'dan başlayıp Anadolu ve Irak üzerinden
Mısır'a kadar uzanan coğrafyada yaşanan ve günümüze değin izleri kalan bir değişimi ve
gelişimi, şehircilik, mimarlık, idari yapı, yaşam koşulları, cemaat sorunları, eğitim, halk
sağlığı ve koruyiıcu hekimlik açısından inceliyor. On bir yazar, Osmanlı şehirciliğinin
yanı sıra İstanbul, İskenderiye, Bağdat, Bursa, Ankara, Manaspr ve Van'ı anlatıyor.
(Çev. Ali B erktay)
xii+ l96 s. / FOTOGRAFLAR
ISBN 973 -333-037-5

You might also like