You are on page 1of 2

Bir Şiir Kitabı Rifat Emin Beyin bi-nihayet Adlı Eseri Hakkında

Rifat Emin Bey; eski Yugoslavya yeni Makedonya Türklüğünün köklü ve entelektüel
isimlerinden İlhami Emin Beyin oğlu. İlhami Bey, geniş kültürel ve siyasî birikimi yanında
ilerlemiş yaşına rağmen sosyal faaliyetler yönünden pek çok gence taş çıkartacak bir enerjiye
sahip. Bu enerjiyi evlâdı Rifat Beye de iletmiş olmalı ki o da değişik faaliyet sahalarına şiiri
de eklemeyi başarmış.
Rifat Emin Bey “bi-nihayet” isimli şiir kitabı hakkında takriz yazmamı isteyince kısa
bir tereddüt sonrası bu teklifi kabul ettim. Tereddüdüm şiir konusunun netameli bir iş olması
ve şiirin hatır-gönül değerlendirmesine sığmayacağından ileri geliyordu.
Malum, şiir için önce şiir atmosferini hissedecek hassas bir alıcıya, yani şair rûhuna
ihtiyaç vardır. Şair -gerçek şair-, biz sıradan normal insanlardan ayrı olarak fazla bir algılama,
sezme, tahlil gücüne sahip olabilen insandır. O, denilebilir ki bizim dış âlemi algıladığımız
beş duyunun dışında görünmeyen bir algılama vâsıtasına sahiptir. Ancak bu hassaya sahip her
insana yine de şair diyemeyiz. Bu, ilk adımdır ama şair bu hassayı aynı zamanda ifade
edebilme gücüne de sahip olmalıdır. Deyim yerindeyse şair bu olağanüstü hissetme yeteneğini
okuyucuya aktaramıyorsa hassas bir ruhâ sahip olsa bile şair değildir. Hissettiğini aktarabilen
yani yeni bir ses, yeni bir lisan yaratabilen hassas rûh şair olabilir ancak. Onun içindir ki Hüsn
ü Aşk adlı muhteşem kitabında Şeyh Gâlib “Yeni bir lügat tekellüm ettim” diyerek yeni bir
söyleyişin sahibi olduğunu belirtir. Ahmet Haşim şiirin bir hissetme ve hissettirme işi
olduğunun şuûruyla “Şiir, güfte değil bestedir” diyecektir. Yine Haşim’in aynı gâye ile “Şiir
sessiz bir şarkıdır” sözü de aynı kapıya çıkar. Ahmet Hamdi Tanpınar 19. Asır Türk
Edebiyatı adlı eserinin bir yerinde şiir için “Külçe halinde aydınlık” ifadesini kullanır. Kaya
Bilgegil’e göre de “Saf şiir, sonu mücerret ilhama, susmağa varan bir lisan tasfiyesinin
limitidir.” Ama bana göre şiir için yapılan en güzel tariflerden biri “Şiir güzelliğin nefes
alışıdır” tarifidir.
Şiire ait bu özellikler dikkate alındığında anlaşılır ki şiir bir aşk işidir ve ticaret metaı
olamaz. Piechaud’un alaycı bir ifade ile söylediği “Güzel de olsa, şiir yazmakla tencere
kaynamaz” sözü el-hak doğrudur.
Rifat Emin Beyin kitabını okurken bütün bunlar aklımdaydı ve beni zorluyordu. Kitabı
bütün bunların süzgecinden geçirerek okumak mecburiyetinde görüyordum kendimi.
Edindiğim ilk izlenim Rifat Beyin şairde bulunması gereken o zengin iç dünyaya sahip olduğu
tespiti idi. Diyebilirim ki daha ilk şiirleri okurken şaire ait bu büyülü dünyayı kuvvetle
hissediyorsunuz. Kâh mitolojik bir âlem, kâh tenâkuzları aynı anda yaşayıp okuyana
aksettiren bir rûh, kâh müziğin ve resmin iç içe geçmişliğiyle okuyanı şaşkınlığa sürükleyen
esrârlı bir rüya âlemi içinde buluyorsunuz kendinizi. Bütün bu kompleks, sisli ve muammalı
atmosfer sizi etkiliyor. Ancak zaman zaman çok çarpıcı mısralara rastlayıp bir çeşit
sarhoşluğa tutulsanız da şiirlerin bütününde aynı güçlü söyleyişin varlığından söz edebilmek
güç. Belki bu anlaşılabilir zira hemen her şairin bütün şiirleri aynı güç ve kalitededir
denilemez. Şiir o büyülü rûh halinin duyulması olunca mutlaka uzun olmak zorunda da
değildir elbette. Üsküp’te rastladığım bir internet adresi bu anlamda pek çok şiirden veya şiir
kitabından daha çok şiirdi benim için. Bu internet adresinin sahibi bir şiir kitabının da sahibi
idi, kitabında güzel şiirler de vardı ama bana göre internet adresinin güzelliği ve şiiriyeti
hiçbir şiirinde yoktu. Ne mi idi bu internet adresi: Gemiler kalkar yüreğimden!
bi-nihayet adlı kitapta da bu özellik var. “Şiirlerim” başlığında şiiriyet bulamasak da
“Tek Başınalık” şiiri şairin hayalindeki değişik dünyayı kendine has anlatımıyla verirken şiir
ikliminde buluyoruz kendimizi. Şairlerin yahut sanatçıların o hayallerinde yarattıkları dünya
isteği, o öteler duygusu bu şiirde güçlü bir şekilde çıkıyor karşımıza. Mehmet Kaplan Beyin
ifadesiyle bu “öteler” duygusu Fuzuli’de
Çıkalım dünyadan gayr yerler gezelim özge safâlar sürelim
diye ifade edilmişken Ahmet Haşim’de anıt bir şiire isim olmuş ve “O Belde” şiiri vücut
bulmuştu.
“Ciddi” isimli şiirde Orhan Veli şiirinin ironisini yakalıyoruz. “Karadan Daha Kara”
şiiri şairin entelektüel birikimini göstermek bakımından dikkat çekiyor. “Duman” şiiri
tenakuzların ustalıkla kullanıldığı bir şiir olmuş. “Dünyanın Başşehri” şiiri kısa bir şehrengiz
gibi sanki. “Kanatsız” şiirinde şairin ironiyi yine ustalıkla kullandığını görüyoruz.
“Soğuk Ateş (1 Övgü-2 Yergi) şiirlerinde şair yine muammalı ve tenakuzlarla sarılı rûh
halini okuyucuya ulaştırmayı biliyor.
Mitoloji, Türk Dünyası, Üsküp, Vardar, rüyalar âlemi, hayat, ölüm endişesi, şairin resim
ve müzikle zenginleşmiş kompleks psikolojisi bazen müstakilen, bazen birlikte bir şiirde veya
bazı şiirlerde karşımıza çıkıyor. Sıfır Soğukta Ateş, Horasan’dan Tuna’ya, Utarit, Gecelere
Kim Nankör Der şiirleri böylesi şiirler arasında yer alıyor mesela.
Serazat bir ruha sahip olduğu görülen şair bakıyorsunuz bir şiirde kısmen şekle önem
verir gözükürken bir başkasında tamamen bundan bağımsız davranabiliyor. Hatta bu bazen
tamamen şiir atmosferinden çıkıp “İki Özlü Kelâm” başlığında olduğu gibi vecize yahut özlü
söz söyleme kisvesine bile bürüne biliyor. Bunun yanında kendi içinde kendine özgü bir şekil
bütünlüğü gösteren Barut şiirinde ise derli toplu bir şiir atmosferi buluyoruz.
Şairlerin Gizli Halleri şiirinde şairin şiirlerini anlamak için müellifin psikolojik
anahtarını yakaladığımız söylenebilir. Yok Olurken şiirinde yaşlanma endişesi ve ölümün
soğuk nefesini hissediyoruz. Şarkı şiirinde renklerin ve seslerin yani resim ve musıkinin
uyumlu beraberliği çıkıyor karşımıza.
Özetle söylemek gerekirse bi-nihayet Rifat Emin Beyin resim, musıki, felsefe, mitoloji,
memleket sevgisi ve millî duygu gibi çok çeşitli tahassüslerini dile getirdiği bir şiir buketi.
Zaman zaman lirizmi yakalayan, zaman zaman tahkiyede kalsa bile orijinalitesi bulunan bir
vicdanın tezahürü. Yazarın zengin iç dünyasının yeni eserlerde devamını diler, yalnızca
Türkçe yazmanın ile bir mazhariyet olduğu Üsküp gibi bir yerde Türkçesi yanında
Türklüğüyle de tebarüz eden bu dinamik kaleme selam olsun deriz.
Rasih Selçuk UYSAL

You might also like