Professional Documents
Culture Documents
BİRİNCİ BÖLÜM
VÂRİDAT ŞERHİ ÇEVİRİSİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM
(Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla)
1
www.melamidusuncesi.com
1
Seyyid Muhammed Nurul Arahî Hazretleri kendilerinden
önceki Melâmi Pîrî Hacı Bayrâm-ı Veli’nin:
“Çalabım bir şâr yaratmış iki cîhan âresinde,
Bakıcak Didâr görünür ol şârin kenâresinde.
Nâgihân ol şâra vardım, ol şârı yapılır gördüm.
Ben dahi bile yapıldım tâş-ı toprak âresinde.”
şiirlerindeki ikinci beyitlerinin açıklamasında: “Ey azizler, ol
şârâın (İnsani yet şehri) dört kapısı vardır: Birinci kapısı
“Fiiller tecellisi”dir. Her işte Didârı (gerçek göreni)
müşahede eylemektir. İkinci kapısı “İsimler tecelli si”dir, her
isimde Didârı müşahede eylemektir. Üçüncü kapısı “Sıfatların
tecelisi”dir. Her sıfatlananda Didârı görmektir. O şehrin
dördüncü kapısı da “Tecelli-i Zat”tır, yani her mevcutta
Didârı müşahede eylemektir” diye aynı hususları bildirir.
(Sadettin Bilginer ALLAH ve İNSAN 1977 sayfa 171-173)
2
Vâridat Şerhi
3
www.melamidusuncesi.com
4
Vâridat Şerhi
Noktanın sırları:
5
www.melamidusuncesi.com
6
Vâridat Şerhi
VÂRİDAT ŞERHİ
EI-Letâif-üt tahkikat fî Şerh il Varidat
7
www.melamidusuncesi.com
8
Vâridat Şerhi
9
www.melamidusuncesi.com
10
Vâridat Şerhi
11
www.melamidusuncesi.com
12
Vâridat Şerhi
BEDENİN SONU
3
Bunu başarabilenler Tevhid makamlarında «Kemal
Mertebesi»ne yükselirler. Daha önce «Nefsini bilen
Rabbini bilir» şerefli hadisiyle, kişi yalnız «İrfan
Mertebesi»ne yükselebilmiştir. Kemâl mertebesi ise bir
insanın tüm noksanlarını tamamlayarak istenen «İnsanlık
Mertebesi»ne yükselebilmesidir (Bilginer.)
13
www.melamidusuncesi.com
14
Vâridat Şerhi
4
Ehlullâh, Tevhid ilminin üç fenâ makamını, Tevhid -i Ef'al,
Tevhid-i Sıfat, Tevhid-i zâtı zevk etmiş velayet makamına
erişmiş kimselerdir ki, Hakkın fiillerine, sıfatlarına ve zâtına
ârif ve kendi fiil, sıfat ve zâtını Hakkın zâtında, sıfatında,
efâlinde fâni olduğunu idrâk edip bilenlerdir.
5
Cenabı Peygamber Kudsı hadisinde«Ervâhüküm,Eşbâhüküm,
Eşbâhüküm Ervâhüküm», «Ruhlarınız cesetleriniz
(hayalleriniz) , cesetleriniz (hayâlleriniz) ruhlarınızdır»
buyurmuşlardır
6
Mısır'da «Şeyh Bakkal» şehit edilmeden önce (Tevhid
şehididir) cenâze namazının İlmi Fâriz Hazretleri tarafından
kılınmasını vasiyet etmişti. İbni Fâriz gelip namazı kıldırdı,
selâm verdiğinde büyük bir kuş gelip cenâzeyi alıp uçtu.
Bunu gören cemaat hayretler içinde kaldılar ve duru mu Ibni
Fâriz Hazretlerinden sordular. Bu zat da şu hadisi okudu:
«Ervâhüş-şühedâ-l fi havâsit-tayr» «Şehitlerin ruhları
kuşların gursaklarındadır». İşte Şeyhin ruhu ceset, cesedi
de ruh oldu, çünkü o bir tevhid şehidi idi. (Bilginer)
15
www.melamidusuncesi.com
Ruhlar âlemi:
Hayâl âlemi:
16
Vâridat Şerhi
17
www.melamidusuncesi.com
18
Vâridat Şerhi
7
Hazreti Peygamberin bir gün eshâbiyle yaptıkları sohbete
Azrail (A.S.)'da gelerek iştirâk etmiştir. Bir ar alık
Peygamberimize tam karşılarında oturan sahâbenin bir saatlik
ömrü kaldığını bildirmesi üzerine, bunu anlayan Sahâbe: «Yâ
Resulâllah, kalan bu bir saatlik ömrüm için ne yapayım»,
diye sormaları üzerine Hazreti Resul (S.A.V.): «İlim tahsil
et. Sohbetimize gelen Melek Allâh tarafından ruhları
almakla görevlendirilen Azrail (A.S.) idi». İşte burada da
Azrail (A.S.) erkek kıyafetinde görülmüştür (Bilginer).
19
www.melamidusuncesi.com
8
Allah’ın hayat, îlim, duyma, görme, söyleme, kudret
irâde tekvin (meyda na getirme), zuhur (gö rünme) gibi
sıfatlarının yanında insanlara bahşetti ği sıfatlarının bir
önemli sıfatı da mahabbet yani sevgidir. Şu halde
insanlar sevgiyi ve sevmeyi Allah'tan öğrenmişlerdir. Bu
en başta Allah'ı sevmek, tüm güzellikleri sevmek, bize
Allah tarafından verilen bir niteliktir. Seyyid Mııhammed
20
Vâridat Şerhi
21
www.melamidusuncesi.com
22
Vâridat Şerhi
23
www.melamidusuncesi.com
24
Vâridat Şerhi
25
www.melamidusuncesi.com
26
Vâridat Şerhi
Anlamı:
"Kiblesi Hak olmayan kimsenin namazı yoktur"
buyurmuştur.
27
www.melamidusuncesi.com
10
Esasen Kâinat, yani evren istidat yoluyla kendisinden hasıl
olmuştur. İşte Cenâbı Hakkın taalluku ancak bu suretledir.
Bunun aksine taalluk ve meşiyyet imkânsızdır. Vakıa Allah
dilediğini işler, fakat yalnız istidatı olanı diler. Allah'ın
dilediği şeyi işlemesi zaruridir, zirâ dilemesi aslının
gerekliliğidir, işlemesi de kendi zuhuruna âyinedir. (Musâ
Kâzım çevirisinden).
28
Vâridat Şerhi
29
www.melamidusuncesi.com
30
Vâridat Şerhi
31
www.melamidusuncesi.com
ALLAH
32
Vâridat Şerhi
11
Bir isimle kayıtlandırılmış olana Hak de mek küfürdür ve
bunlara Hak di yen Kâfir olur. Çoğalma görülmediği, yani
insan, hayvan veya bitki gö rülmediği vakit Haktır, insan,
hayvan, bitki görüldüğü vakit de halktır. Bunun misâli
33
www.melamidusuncesi.com
34
Vâridat Şerhi
DÜNYÂ ve İNSANLAR
12
Vâridatı şerheden Seyyid Muhammed Nurul-Arabî
Hazretleri davetli bulunduğu sünnet düğünündeki
gösteriler sebebiyle İstanbul'a şikâyet edil miştir. Halifesi
ve damadı Abdurralıiın Fedâî'yi İstanbul'a göndermiş ve
Meşâyih reisinin: «Sizin sülükünü z nasıldır?» sorusuna şu
cevâbı vermiştir: «Bizim edna sülükümüz halktan Hak'ka
suud, alâ sülükümüz de Hak'tan halka nuzüldür
(Mesleğimizin esası ve aşağı derecesi, İn sandan Allah'a
yükseliş, yüksek derecesi ise Allah'tan insana iniştir). B u
meslek. Meslek i Celili -Muhammedîdir , insanlara Allah’ı
sevdirir ve gönülleri ve gönülleri Allah sevgisiyle
doldurur». Bu cevap üzerine takibattan vazgeçilir.
(Bilginer).
35
www.melamidusuncesi.com
36
Vâridat Şerhi
ALLAH'IN ZÂTI
13
Buradaki suret hissî suret olmayıp, manevi surettir.
“O”nun sureti suret-i hissiyye değil, suret i mâneviyye, en
güzel deyimle de kemâl suretidir (Bilginer).
37
www.melamidusuncesi.com
karıştırmaz" buyurmuştur.
38
Vâridat Şerhi
ALLAH'IN MEŞİYYETİ
39
www.melamidusuncesi.com
RUH
40
Vâridat Şerhi
41
www.melamidusuncesi.com
15
Tenzih makâmı, Cenâbı Hakkın âlemlerden gı nâsı ve teşbih
makâmı da Allah'ın sıfatlarının muhdesat denilen sonradan
icad olunmuş yaratıkların zuhurudur. Bir aynada zâhir olan
şey bizâtihi onun dışındadır. Bunun gibi Cenab-ı Hakkın
görünürlerde zuhuru dahi kendisinin tenzihine engel de ğildir.
Yani Allah zâti özellikleri itibariyle eşyadan münezzehtir,
onlardan başkadır, yalnız vücud itibariyle de anların aynıdır.
Bir insan da yansıyan gölgesine oranla hiç değilse görünüşde
bu durumdadır.Gölge zâti itibariyle onun dışındadır, yani
insana girmemiştir, insan onun mahalli olmadığı gibi ona
muhtaç da değildir.İşte gerçekte insan da Allah'ın vücûdiyle
kâim olduğundan gölge gibidir ve insanın gölgesi de gölgenin
gölgesi gibidir. Hazreti Mevlânâ Divân ı Kebirinde:
42
Vâridat Şerhi
43
www.melamidusuncesi.com
Anlamı:
HAKİKAT-I MUHAMMEDİYYE
44
Vâridat Şerhi
16
Kur'ân-ı Kerim'in «El-İsrâ» suresinin 60.cı âyetinde: “Ve
İz Kulnâ Leke İnne Rabbeke.. İllâ Tugyânen Kebîyra”.
45
www.melamidusuncesi.com
46
Vâridat Şerhi
47
www.melamidusuncesi.com
48
Vâridat Şerhi
17
Sizlere sunulan «Varidat»ı şerh eden Seyyid Muhamed
Nûrul Arabi Hazretleri bu önemli bahis hakkında «Hacı
Bayram-ı Velî» Hazretlerinin:
49
www.melamidusuncesi.com
ALLAHI GÖRME
50
Vâridat Şerhi
51
www.melamidusuncesi.com
52
Vâridat Şerhi
Anlamı:
"Rahmanın kokusu bana Yemen yönünden gel-
53
www.melamidusuncesi.com
18
Rahman ismine mazhar olmuş ve Hazreti Resûl-ü
Kibriyâ Efendimiz tarafından Kutub olarak niteledikleri
«Safvân-il Karâni» adındaki zat, Peygamberimizin
ziyâretlerinde gelip de. bulamayan, kendilerine mübarek
hırkalarını armağan ettikleri “Veysel Karâni”
Hazretlerinin amcalarıdır (Bilginer).
54
Vâridat Şerhi
55
www.melamidusuncesi.com
56
Vâridat Şerhi
TEVHİD İLMİ
1- İlmî Tevhid:
57
www.melamidusuncesi.com
2- Tenbihî Tevhid:
3- Zevkî Tevhid:
TASAVVUF
58
Vâridat Şerhi
59
www.melamidusuncesi.com
TASAVVUFUN ANLAMI
60
Vâridat Şerhi
KERAMET
61
www.melamidusuncesi.com
62
Vâridat Şerhi
63
www.melamidusuncesi.com
64
Vâridat Şerhi
65
www.melamidusuncesi.com
MÜŞAHEDE
(Gönül Görünümleri)
Birinci müşâhede:
66
Vâridat Şerhi
latif sureti olduğuna şüphe yoktur, çünkü latif olan ruh ile
bedenim olan suretim arasında asla bir benzerlik yoktur.
Zirâ latif, göze görünemeyen durumum,
yoğunlaşmadıkça hissen müşahede olunamaz. Meselâ
buhar da yoğunlaşmadan önce latif halde olduğundan
görünemezdi. Ne zaman ki, yoğunlaştı, önce bulut haline
girince görüldü. Şu halde bulutun görünen dış sureti,
görünmeyen iç suretine karşıt değil, belki onun aynıdır.
Aralarındaki fark ise güzellik ve yoğunlaşma
yüzündendir. Gerçekte buhardan başka bir şey bulut
olmuş değildir.
67
www.melamidusuncesi.com
İkinci müşâhede:
Bazan da okumaya veya ibadete kendimi verdiğim
sırada birdenbire bazı kimselerin suretleri gönlüme düşer
ve bütün gönlümü kaplar. Onları gönlümden çıkarmağa
çalışırsam da bir türlü gücüm yetmez. Ertesi günü
gördüğüm suretin sahibi beni ziyarete çıka gelir ve bana
kendisini his ile de gösterir.
68
Vâridat Şerhi
Anlamı:
"Ey nefsim, sonsuz olarak Allâhı zikreyle,
Ey nefsim, Beni ölümüm uzun zamanla eskiyen
bir elbisenin rengine arız olan değişikliğe benzer.
Beni, yücelik ve samâdâniyyetle sıfatlanan
Allâh'dan başka hiç kimse kavrayıp idrâk edemez".
69
www.melamidusuncesi.com
OLGUN İNSAN
(İnsân-ı Kâmil)
70
Vâridat Şerhi
MELEKLER, ŞEYTANLAR
71
www.melamidusuncesi.com
72
Vâridat Şerhi
CENNET VE ÂDEM
73
www.melamidusuncesi.com
24
Hallacı Mansur'un «Enel-Hak», «Ben Hak'kım» sözünün
anlamının şu olması gerekir: «Benim Allah'ın
vücûdundan başka vücûdum yoktur» demektir. Bunu
telmihen Hazreti Mevlânâ: «Demirin tavlanıp kırmızı bir
74
Vâridat Şerhi
75
www.melamidusuncesi.com
76
Varidat Şerhi
77
www.melamidusuncesi.com
ALLAH’I ANMA
78
Varidat Şerhi
79
www.melamidusuncesi.com
birer delildir.1
1
Cenâbı Hak’kın insana bahşettiği ve bir daha geriye
almadığı iki nimeti vardır: Biri insanın gerçekleri görmesi
için gözündeki perdeyi kaldırması, her şeyde Allah'ın kudret
ve güzelliklerini görmesi, diğeri de Allah'ı anmadan tat
duyması, her nereye teveccüh etse, O'nun zâtını müşahede et -
mesidir. Verilen bu iki nimet geri alınmaz. Fakat mal verir
Allah geri alır, ömür verir geri alır, evlad verir geri alır
(Bilginer).
80
Varidat Şerhi
1
Cenabı Hak Kur'an’ı Kerîm’in “En-Nisâ” suresinin
126.âyetinde
81
www.melamidusuncesi.com
82
Varidat Şerhi
83
Şeyh Bedreddin Hazretlerinin birçok kimselerin düşüncelerine
aykırı gelen bazı kendine özel düşünceleri vardır. Biz bunları da
kitabımıza koymak istedik ve bilinmesinde yarar gördük.
84
Onun ölümü hakkında Kur'ân-ı Kerim'in "Âli-İmrân"
suresinin 55. âyetinde Cenab-ı Hak:
Anlamı:
"Yâ Isâ, ben seni öldüren ve kendime yükselten ve
kâfirlerin küfürlerinden pâk eyleyen zâtım...”
buyurmuştur.
85
"800 Hicrî yılında bir gece rüyâmda iki adam Hazreti
Isâ'nın cesedini elleriyle tutup bana gösterdiler ve
böylelikle onun ölmüş olduğunu kendi lisânı halleriyle
bildirmek istediler" demiştir3.
86
ÖLMÜŞLERİN DİRİLMESİ ve
CESETLERİN HAŞRI
87
ALEMLERİN BAŞLANGICI ve
KIYÂMET
88
cesetlerin misillerinin iâdesidir.
89
İKİNCİ BÖLÜM
EZÂN-İ MUHAMMEDİ ŞERHİ
Seyyid Muhammed Nûrul Arabî
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNÎRRAHİYM
(Rahman ve Rahiym olan Allah'ın adıyla"
90
(Allâh bağımlı olmaktan sakındırılmış, kusur ve
noksanlardan pâktır) demektir. İkincisi, Allâh'ın
sıfatlarındaki tecellîlerinde kayıtlı olmaktan münezzehtir,
çok büyüktür ve Allah hiçbir tecellî ile kayıtlı değildir, belki
her bir tecellîsinde zâtiyle tecellî eder4.
4 Allah her an yeni bir tecelli ile tecelli eder, zirâ bir anda i ki
tecelli olmaz. Esasen Allah'ın isimlerindeki görüntülerinin tek
oluşu bunu isbat eder. Her görününen de Allah her an yeni
tecellilerdedir. Hiç bir mahlûk diğe rine benzemez. Bu hal
Allah'ın itlâk-ı hakiki ile mutlak olduğuna inandırıcı bir
beyânı ve kesin bir hüccetidir. Kur'ân-ı Kerim'in Kâf
suresinin 15. ayetinde:
“Efe âyina bil-halk-il evvel -i bel hüm fî lebs-in min halk-in
cediydin”, “Halk her an yok olur, var olur. Allah'ın her
anda yeni bir tecellisi olur” buyurulmuştur. İki anda bir
tecelli olmaz veya bir anda iki tecellisi olmaz, olursa hasılı
tahsil, yani bunun meydana gelişinin sebebinin bilinmesi
gerekir. Yüce Allah her şeyden münezzehtir.
91
Allah'ın yüzü, yani zâtı ve kudreti oradadır. İşte
müslüman şehadet kelimesiyle Allah'ın eserlerinde ve
sıfatlarında temiz zâtını ve kudretini görerek O'na
inanıyorum der.
92
gelene derler. Peygamber Efendimizin şerefli bir
hadislerinde:
6
Allah'ın hoşnutluğu için namaz kılan kişinin secdesinde
insan gözlerini açmalıdır, zirâ secde Allah'ı müşâhe de
makamıdır ve insanın Allah'ına yaklaştığı en yakın yerdir.
Bu sebepten namazın her rekâtının ilk secde sinde üç defe
“Subhane Rabbiyelazîym”, “Yüce Rabbim seni teşbih
ederim ” der. Yapılan secdenin secde -i tahkik olması için
ayrıca: “Allah'ım, tüm fiillerim, sıfatlarım ve vücûdum
senindir” diyerek başını kaldırır ve rekâtın ikinci
secdesinde tekrar üç defa “Yüce Rabbim seni teşbih
ederim, yani anarım ” der. Ve “Allah'ım senden dileğim,
bende zerre kadar varlık kalmasın, tüm işlediklerim,
niteliklerim ve vücûdum senindir ” diyerek secdelerini
tamamlar. Burada önemli olan bunun sözlerle değil, bu
idrâkin içinde olmaktır (Bilginer).
93
Bundan sonra müezzin; "Allâh-ü Ekber, Allâh-ü
Ekber", "Allâh yücedir, Allâh yücedir", yani Allâh çok
büyüktür diye okuyarak, Allâh'ın büyüklüğünü bir defa
daha tekrarlar. Bununla Allâh'ın görünen sıfatlarında
kayıtlı, yani bağlantılı olmadığını, her bir eser ve
sıfatlarında kayıtlı olan ancak Allah'ın zâtıdır ve her eser
O'nun birliğine işaret eder der.
7
Bu hususu Hacı Maksut Efendi “HuIusi Divânı”ndaki
şiirlerinde:
94
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MURŞİD-ÜL UŞŞAK
(AŞIKLARIN MÜRŞİDİ)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM
Esirgeyen, bağışlayan Allâh adıyla
95
yani ezelîdir, etkilidir, tümeldir. Kula nispet ile izafetleri
vardır. Fakat esasında hepsi birdir. Meselâ, kudret sıfatı
Hak'ka ve halka nispet olunmayınca kadim ve hadis
olarak hükmolunmaz. Sıfatlar ancak Hak'ka nispet
olunmakla etkili olurlar. Diğerlerini de buna göre kıyas
edip karşılaştırınız.
96
tenzihleri teşbih oldu ve itlakları takyid oldu, yani kulun
sıfatları görmesi teşbih oldu, bunları Hak'ka bağlı kılması
da şarta bağlandı demektir.
97
Maşûka nispet edip, sıfatların âyinesinden dahi Hazreti
Maşûku rabıta alıp, maşukunu zikrederek kendisinde
istiğrak hâsıl ola. Burada sâlik için "Lâ mevsûfe
illallâh", "Allâh'tan başka sıfatlanan yoktur" sonucu
hâsıl olur.
98
Ruhlar âlemidir.
4- Hazret-il Melekût (Melekût hazreti).
Melekler âlemidir.
5- Hazret-il Nâsût (Nâsût hazreti). Dünya
nâsuttur, hepsi birbirlerini, birbirlerinin mazharı, yani
görüntüsü olduğunu müşahede eder. Burada hulül ve
ittihad, yani (Rab ile kulun) girme ve birleşmesi yoktur.
99
lisânu-hülleziy yabtiku bihî ve yedehülleziy yabtışu
bihâ ve recele-hültetiy yemşî bihâ", "Kulum
emrettiğim farzlardan sonra nâfile ibadetlerle bana
yaklaşır, onu severim. Kulum sevince, kulağındaki
işitmesi benimdir, gözündeki görmesi benimdir,
lisânındaki konuşması benimdir, elindeki tutma gücü
benimdir, ayağındaki yürüme gücü benimdir,
kalbindeki düşünmesi benimdir. Kulum bu halde
bana duâ ederse, duâsını kabul eder ve benden is-
terse veririm" vârid oldu.
100
"Ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinn-Allâhe
remâ.."
101
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
RİSÂLE-İ SÂLİHİYYE
(TEVHİD MERTEBELERİ)
BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM
(Rahman ve Rahiym olan Allâh'ın adıyla)
102
okur ve şu açıklamayı yapar:
Tevhidi Ef'al:
103
cümlesini Hak’ka verir, yine de Allâh kötü yaptı denilmez,
zirâ kötü ismini icat eden nispettir. Eğer işin kula nispeti
olmamış olsa, o işin iyiliği ve fenalığı tayin olunamaz.
Tevhidi Sıfat:
104
İşte kişi zevkten bilecek ki, bu sıfatlarla, niteliklerle
sıfatlanan ancak Allâh'ın zâtıdır. Bu sıfatlar insana birer
ayna olup, bu aynalarda esas sıfatlanan görülecektir.
Bütün bu sıfatların Allâh'a mahsus olduklarına dair
Kur'ân-ı Kerim'de deliller vardır.
Hayat Sıfatı:
Anlamı:
"Hayat ibadete layık olan ancak Allâh'a mahsustur
ve eşyada görünen hayat Hak'kındır"
Diğeri:
105
"Kudret, kuvvet (güç) hepsi Allâhü aziymüşşânındır".
Tevhidi Zât:
106
sûresinin son âyetidir:
Anlamı:
"Her şey yok olucu ve geçicidir, ancak Allah'ın zâtı
fâni, yani geçici değildir". Yani eşya madumdur, yoktur,
vücudları yoktur. İşte var olan ancak Hak'tır, başkasının
vücudu yoktur.
Lâ mevcüde illallâh",
"Allâh'tan başka mevcûd yoktur“; sözleridir.
107
kimseler olup Velilerdir.
Anlamı:
"Veliler Allah'tan korkmazlar ve hiçbir şeyden
mahzun da olmazlar" buyurulmuştur.
108
ilminde bâtın olur, Zâtullâh zâhir olur.
Anlamı:
“Allâh şahadet eder ki, kendinden başka ibadete
lâyık ilâh yoktur ve O herşeyi zâtıyla kaplamıştır" âyetleri
bunu bildirir.
109
Bu makamda Hak bâtın, halk zâhirdir, yani bundan
önce halk, yani yaratılanlar Hak'kın ilminde bâtın ve
Tanrısal ilmde mahfuz (saklanmış) olmuştu. Şimdi o
ilmde olan isimleri Hak kendi vücudu ile izhar edip, kendi
hükmünü isimlere verip isimleri izhâr eyledi ve zât
hükmünü bu isimlere nispet eylediğinden isimler zâhir ve
zât da bâtın oldu.
Kudsî hadiste:
110
Bekâ mertebelerinin üçüncüsüdür.
8
Bu makam sahiplerinin tevhidi zevkleri Hakkı görürken
halkı görmekten ve halkı görürken Hakkı görmekten mahcup
olmamaktır.
Böylece kul Hakk ile bekâ ve bekâ ender beka bulur, ebedi
hayat ve saadete mazhariyetle Tanrısal emânetleri hamil
“Hilâfet sırrı” ile mütehakkik bir “İnsân-ı Kâmil” olur
(Bilginer).
111
makamı olduğundan, ancak “Gavsı Â’zam" olan zâtın
mülkü olur.
112
Kitabımızı “Tasavvufa dair bir kaç sözle
tamamlamak istiyoruz:
113
nurunun yansımalarını görmek istemiş ve Kâinat
dediğimiz E v r e n zuhur etmiştir.
114
“Ölmezden önce, sizin sandığınız varlıkları
içinizden atarak ihtiyârî ölümle ölünüz." sırrının
insanda tahukkuk, yani gerçekleşmesini istemişlerdir. Bu
sırrın aracı Allâh sevgisi aşktır. Tanrısal aşkın etkisiyle
gerçeği sezmek ve gözler ne yöne çevrilirse, Allâh'ın
zâtının güzelliğini görmek lâzımdır.
115
etraflıca açıklamayı uygun gördük:
Gerçekte ise;
116
Sadrettin Konevî Hazretleri de bu hususta:
117
İnsanlardaki Nefsi Levâmenin bir yüzünün Nefsi
Mülhemeye ve diğer yüzünün Nefsi Emmâreye
bakacağına işarettir, yani insanlar bu nefislerine tabi
olurlarsa said (Allâh indinde makbul kişi), tabi
olmazlarsa, âsî yani şaki (serkeşliğe sapan) olduğu
yüzlerinden anlaşılmaları içindir.
Son olarak;
118
ŞEYH BEDREDDİN'E KİTABI HAZIRLAYANIN
ARÎZASI
9
Arîza, küçük'ten büyüğüne yazılan mektup anlamındadır.
119
muhasebe yapmalarını ve sonra, onun hakkında kesin
bir hükme varmalarını istemenin yerinde olacağı
kanaatindeyiz.
120
SON SÖZ
121
tahsili yapmış bilgin ve Hüseyin Ahlâtî'nin bir halifesi
olarak Mısır'da bulunuyordu.
122
burada daha çok onun üzerine aldığı son görevi
"Kazaskerlik" ile şahsiyetine yapılan hücumlara
değineceğiz.
123
Yıldırım'ın Timurlenk'e yenilgisinden sonra en
büyük Şehzâde Süleyman Çelebi Edirne'de tahta çıktı.
Isâ Çelebi Bursa'da hükümet icrasına başladı. Mehmet
Çelebi Amasya'da Emirliğini ilan etti. Yalnız Musâ Çelebi
kardeşleri gibi babasını bırakıp zevk ve saltanat
kaygısına düşmemiş, babasının cenazesiyle Bursa'ya
dönmüş, Timur tarafından Bursa hükümetine tayin
edildiği halde bir işe karışmamıştı. Mehmet Çelebi ile Isâ
Çelebiler koca Anadolu'yu paylaşamadılar ve birbirleriyle
savaşta Isa Çelebi yenildi ve büyük kardeşi Süleyman'a
sığındı. Süleyman Çelebi kendisini tekrar bir ordu ile
kardeşi Mehmet Çelebi'ye gönderdi, yine yenildi,
sonunda Eskişehir'de öldürüldü. Bu defa bizzat
Süleyman Çelebi aynı şeyi denedi ise de fazla içkiye
düşkün olması hasebiyle sarhoş bir halde yakalanıp
öldürüldü. Bunun üzerine Edirne'de yerine Musâ Çelebi
geçti.
124
suretle o her işinde kanunu hakim kılmak istiyordu.
Kazaskerlik görevini yaptığı sırada yanından ayrılmayan
Börklüce Mustafa Şeyhin Kethüdâsı, yani yardımcısı ve
özel işlerini gören biri olmuştu. Şeyh, Musâ Çelebi'nin
saltanat icra ederken, bazı yaptığı yanlışlıklarını
uyarmayı istiyorsa da pek başarılı olamıyordu, zira
Çelebi çok dik başlı idi. Sonunda kardeşi Mehmet Çelebi
ile Sofya'da yaptığı savaşta yakalandı ve öldürtüldü.
125
örtsün, acılarımı benden uzaklaştırıp yok etsin" ve
devamla "Şerhi tamamladığım şu sırada tutsaklık ve
gurbet, hüzün ve acı, sıkıntı ve belalar içindeyim.
Gönlümde yanan ateş günden güne artmaktadır. Ey
gizli ihsân sahibi yüce Allah bizi korktuklarımızdan
koru" diye yazarak duygularını dile getirmiştir.
126
edildi.
Şeyh Bedreddin, her iki halifesinin yakalanarak feci
şekilde idam edildiklerini haber alınca, onların bu
hareketlerinden sorumlu tutulacağını düşündü ve 1419
(Hicri 822)da bir gece çoluk çocuğunu İznik'te bırakarak,
kölesi Mısırlı Cafer ile Kırım yoluyla ceddinin yurdu olan
Semerkant'a gitmek üzere sürgünden kaçtı.
Kastamonu'ya vardığında Isfendiyâroğlu şeyhin
Türkistan’a gitmesine karşı geldi, fakat Kırım'a gitmesini
uygun gördü. Şeyh Sinop'tan bir ufak gemi ile hareket
etti, fakat yolda geminin rotası değiştirilerek Kırım yerine
Rumeli topraklarına çıkartıldı.
127
Ve sonra başından geçenleri padişaha anlatmak
istedi ise de bir türlü inandıramadı ve hiddetini
yatıştıramadı.
128
Anadolu ve Rumeli'nde yaşam nasıldı? Bir tek kelime ile
söylersek, adalet diye bir şey yoktu, zulüm vardı. Her
gücüne güvenen kendi başına buyruk olmuş, diğerlerini
eziyordu. Ortada esaslı bir hükümet de yoktu. İşte bu
esnada Bedreddin'in çevresinde yetişenler onu bir kalkan
gibi kullanıp bazı ters düşünce ve davranışlara
kapılamazlar mıydı?
129
sahip olduğunu görüyoruz. Meselâ âhiret işlerinde,
ölümden sonra bedenin sonu, Hz. İsâ'nın ruhu ile diri,
cesedi ile tüm unsurlarıyla ölüdür gibi ortaya sürdüğü
düşünceler gerek zâhir bilginleri, gerekse tarikat şeyhleri
tarafından yıllarca münakaşa edilmiştir. Meselâ ölümden
sonra bedenimiz ne olacaktır? O der ki:
130
kimselerin sandığı gibi içtimâi bir mezhep denilen bir
doktrin sahibi değildir. Hiç şüphesiz yaşadığı devrin
aksaklıkları, onu her hususta açık düşünen bir fikir adamı
olmasını engelleyemez. Çünkü zulüm her zaman
insanların nefretini çeken ve karşı koymağa iten bir
sebep teşkil etmiştir.
131