You are on page 1of 8

Pamukkale Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi


Sayı 15, 2013, Sayfa 59-66

MADAME BOVARY’DEKİ BURJUVA KARAKTERLER ÜZERİNE BİR İNCELEME

Fatma KABA*

Özet
Madame Bovary romanında yer alan tüm karakterler ait oldukları toplumsal sınıfın yaşam kültürünün,
normlarının ve değer yargılarının özelliklerini taşırlar. Bu özellikleri ele veren en önemli gösterge
içinde yaşadıkları somut gerçeklikler karşısında gösterdikleri tavırlardır. Flaubert’in taşra (Normandiya)
burjuvazisini çerçeve olarak aldığı romanın ana kahramanı Emma Bovary’nin çevresinde yer alan ve ikinci
derecede önemli kişilerin hepsi kişisel karakter özelliklerinin dışında ortak davranış modelleri sergilerler.
1830’lu yıllardan itibaren yükselmeye başlayan taşra burjuvazisini simgeleyen kasaba doktoru Charles
Bovary, eczacı M. Homais ve tüccar Lheureux, Emma Bovary’nin dramatik yazgısını belirlerler. Romanın
alt başlığı olan Taşra Adetleri, kendi değerleri içine kapanmış, kalıp düşünceler içinde yaşayan, statükocu,
entelektüelliğe, sanata ve edebiyata sırt çeviren, maddiyatçı, sıradan ve bayağı küçük burjuva geleneklerinin
bir eleştirisidir. Edilgen kişiliği, bencilliği, konformizmi ve dar ufkuyla yaşamı fiziksel haz ve maddi doyuma
indirgeyen Charles Bovary taşra burjuvazisinin bayağılık, niteliksizlik ve budalalığını ortaya koyarken, eczacı
Homais ve tüccar Lheureux çıkarcılık, fırsatçılık, sömürü, para hırsı, toplumsal nüfuz, gösteriş ve kendini
beğenmişliğin ve maddiyatçı ahlakın simgesi olurlar.

Anahtar Kelimeler: Flaubert, Madame Bovary, Emma Bovary, Charles Bovary, Homais, L’heureux,
Bourgeoisie Provinciale, Médiocrité, Bêtise.

AN ANALYSIS OF BOURGEOIS CHARACTERS IN MADAME BOVARY

Abstract
All characters in Madame Bovary have the features of the culture of living in the social class, norms and
values that they belong to. The most important indicator that shows these features the are attitudes which
they show against the concrete realities in which they live. All the characters that have secondary impor-
tance and take place around Emma Bovary, the main character of the novel, which Flaubert handles in the
frame of provincial (Normandy) bourgeoisie, and they show common behavioral models except their per-
sonal characteristic features. Town doctor Charles Bovary, pharmacist M.Homais and merchant Lheureux,
who symbolize provincial bourgeoisie, which has started to rise from 1830s, determine Emma Bovary’s
dramatic fate. Novel’s subtitle Provincial Customs (Taşra Adetleri) is a criticism of materialistic, ordinary and
petty, lower bourgeois customs which are closed into their own values, live in concrete ideas, bound to
status quo, against intellectualism, art and literature. While Charles Bovary, who reduces life to the physical
pleasure and financial satisfaction with his passive personality, selfishness, conformism and narrow point
of view, indicates banality, insufficiency and foolishness of provincial bourgeoisie, pharmacist Homais and
Merchant Lheureux become symbols of sordidness, opportunism, exploitation, greed for money, social
influence, show, self-arrogance and materialistic morality.

Key Words: Flaubert, Madame Bovary, Emma Bovary, Charles Bovary, Homais, L’heureux, Provincial
Bourgeoisie, Mediocrity, Foolishness.

* Öğretim Görevlisi, Pamukkale Üniversitesi, Batı Dilleri ve Edebiyatı Anabilim Dalı, DENİZLİ.
e- posta : fkaba@ pau. edu. tr
F. Kaba

XIX. Yüzyıl klasik Fransız romanında Emma’dan önce okura tanıtılmaktadır. Roman,
gözlemlenen ilginç özelliklerden biri de, Charles’ın okula ilk gelişiyle başlamaktadır:
çok sayıda romanın roman başkişisinin
adını taşımasıdır; örneğin, Senancour’un Kapının arkasında bir köşeye büzülmüş
Oberman’ı, Benjamin Constant’ın Adolphe’u, durduğu için pek de iyi seçilemeyen bu yeni
Chateaubriand’ın René’si, Stendhal’ın Lucien öğrenci, bir köy uşağıydı; on beş yaşında kadar
Leuwen’i, Balzac’ın Eugénie Grandet’si, vardı boyu da hepimizden uzundu. Saçları
Flaubert’in Madame Bovary’si, Zola’nın Nana’sı köy kilise ilahicilerininki gibi, alnına yatırılarak
gibi. Ancak, bu durum roman içinde ikinci dümdüz kesilmişti; uslu söz dinler ve pek tutuk
derecede işlenmiş kişilerin daha az önemli bir çocuğa benziyordu. … ( Flaubert,1973:23)
oldukları anlamına gelmemektedir. Bunun en Charles’ın fiziksel görünümdeki taşralılık,
ilginç örneklerinden birini Flaubert’in Madame özellikle başında taşıdığı kasket üzerinden
Bovary’sindeki üç farklı serbest meslek vurgulanmaktadır. Flaubert, bir fetiş nesne
icra eden burjuva kökenli doktor Charles boyutuna indirgediği kasketi bir insan
Bovary, eczacı M. Homais ve tefeci Lheureux yüzünün ayrıntısı olarak betimler:
oluşturmaktadır. Eserin öncelikli başlığı
kadın kahramanın adı “Madame Bovary” olsa Her ne hal ise, biz duamızı bitirdikten sonra bile,
da, ikincil ve gizli kalmış alt başlığı “Taşra yeni’nin kasketi hâlâ dizinin üstündeydi. Bu,
Adetleri”dir. Bu çalışmada, taşra burjuvazisine serguçlu kalpaktan tutun da miğfere, yuvarlak
ait bu üç karakter aracılığıyla Flaubert’in şapkaya, lutr kaskete, takkeye kadar, her
çizdiği tiplerin temsil ettikleri değerler ve bu milletin her çeşitli başlığına çalan bir külâhtı;
sınıfa karşı yönelttiği eleştiriler ele alınacaktır. hani bazı şeyler vardır, dilsiz çirkinliklerinde
bir budalanın yüzünde olduğu gibi, derin bir
*** belagat bulunur. (Flaubert,1973:24)
Flaubert, Madame Bovary’de, Emma’nın köylü Okulda nasıl davranacağını bilmeyen,
ailesi ve Vaubyessard balosunda ortaya çıkan şaşkın, beceriksiz, yeteneksiz bu yeni yetme
soylu sınıfı gibi, burjuvazi dışında toplumun adını bile söyleyemeyecek kadar tutuk bir
diğer sınıflarıyla ilgili kimi tablolar vermiş çocuktur: “O son bir çaba göstererek ağzını
olsa da, romanın bütünlüğü içinde, genel alabildiğince açtı ve birine seslenirmiş gibi,
olarak taşra burjuvazisini çeşitli yönleriyle ele nefesinin olanca kuvveti ile şu kelimeyi fırlattı:
almaktadır. Normandiya bölgesinde doğmuş Şarbovari.” (Flaubert,1973:24). Charles’ın
ve yaşamış olan ve bu bölgeyi ve insanını çok bu aptal hali öğretmeni tarafından da alaya
iyi tanıyan Flaubert, “taşra adetleri”ni, dünya alınır; öğretmeni Latince “ridiculusum” (ben
görüşü ve değerlerini serbest meslek icra eden gülüncüm)” cümlesini yirmi kez yazdırtır.
kişiler üzerinden anlatmaktadır. Öte yandan, Romanın başından sonuna kadar Charles,
kendisi de burjuva kökenli olmasına karşın, bu bu komik ve zavallı kişiliğiyle çıkar okur
sınıfa ait değerleri her zaman küçümsemekte karşısına. Ben bilincinden mahrum, sürekli
ve bu topluma ait kişileri, maddi değerlere annesi tarafından yönlendirilen pasif bir
olan tutkuları ve sosyal statüye olan bağlılıkları karakterdir. İçinde yetiştiği sosyal çevre belirli
nedeniyle eleştirmektedir. Fransa’da 1830’lu kalıplar içinde donmuş bir ahlaki sıradanlığın
yılların ortasından itibaren, sanayileşme ve bayağılığın dışına çıkamaz. Bu nedenle
sürecine koşut olarak gelişmeye başlayan de Charles’ın kişisel gelişimine katkıda
sanayi ve ticaret burjuvazisinin gücünü ve bulunabilecek, öz bilincini geliştirecek ve
egemenliğini toplumsal yaşamda giderek dünya görüşünü genişletecek hiçbir imkân
daha fazla duyurduğu bir dönemde, Flaubert sunmaz ona. Kültürsüzlüğün, maddiyatçılığın
paranın ve toplumsal nüfuzun tüm değer ve konformizmin hüküm sürdüğü böyle bir
yargılarını nasıl değiştirip dönüştürdüğünü çevrede yetişmişliğin bir simgesi olarak ortaya
Emma Bovary’nin merkezi kişiliği çevresinde çıkar Charles. Rouen’da tıp tahsili yaparken
değerlendirmektedir. de toplumsal ve kültürel hayatın dışındadır.
Romanda, Emma’nın kişiliğinin, yaşamının, Olduğu şeyden, sahip olduğu imkânlardan ve
dahası dramının ortaya konulmasında, donanımdan memnundur; bunu değiştirmeye
Emma’yla oluşturduğu karşıtlıklar bağlamında yönelik herhangi bir çaba göstermez. Burada
önemli bir rol üstlenen Charles Bovary, da kırsal kesimden gelen ve olduğu gibi kalan
bir genç olarak hayatına devam eder.
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 15, 2013
60
Madame Bovary'deki Burjuva Karakterler Üzerine Bir İnceleme

Charles tıbbiyenin ilan tahtasında ders onları birer birer saf dışı bırakması lazım geldi;
programını okuyunca sersem gibi oldu; hayli ustalık gösterdi, papazlardan arkası olan
anatomi dersi, pathologia dersi, eczacılık dersi, bir sucukçunun emeklerini bile boşa çıkardı.
kimya, botanik, klinik, tedavi dersleri, ayrıca (Flaubert,1973:31).
da sağlık ve tıp bilgisi; bunların hiçbirinin ne
demek olduğunu bile bilmiyordu, sanki hepsi Burada evlilik, birbirini seven iki kişinin bir
de insanın içine yücelik veren karanlıklarla dolu araya gelmesi amacından çıkmış, bir tür
birer tapınağın kapılarıydı. (Flaubert,1973:24). çıkar oyununa dönüşmüştür. En açıkgözlü
ve en kurnaz olan, amacına ulaşmaktadır.
Bu cümleler Charles’ın ileride yapacağı Charles da edilgen kişiliğiyle bu oyunun bir
mesleğe ne kadar yabancı ve uzak olduğunun parçası olmuş, bu duruma boyun eğmiş,
bir kanıtıdır. Ozanam’a göre, “Flaubert’in evlilik boyunca sevmediği bir kadınla birlikte
romanlarındaki pek çok kişi gibi, burada da söz olmaya karşı çıkmamıştır. Önce annesi
konusu edilen bayağı, hiçbir niteliği olmayan tarafından yönlendirilen Charles, evlendikten
ya da belirgin bir kusuru vurgulanmamış sonra da karısı tarafından yönlendirilmiştir.
bir insan; bu insanın tek erdemi işi, ancak Böylece Charles’ın bencil ve pasif kişiliğiyle
entelektüel bir çaba gerektirmeyen bir iş bu.” taşra toplumunun çıkarcı yapısı birbirini
(Ozanam; 1989:16). Kendi kararlarını kendi tamamlamaktadır.
başına alamayacak derecede edilgen bir
karaktere sahip Charles’ın eğitim hayatının İlk evliliğini annesinin isteği doğrultusunda
nasıl olması gerektiğine karar veren annesi, yapan Charles, eşini kaybettikten sonra
onun evlilik hayatının da nasıl olacağına ikinci evliliğini Emma ile yapar; bu kez de,
karar verir: “Ama oğlanı okutmak, tıp tahsil annesinin tahakkümünden kurtulamaz.
ettirmek, hekim diye Tostes’e yerleştirmekle Annesi ve Emma arasında kaldığı zamanlarda
iş bitmiyordu; ona bir kadın bulmak lazımdı. da taraf olmayı beceremez ve otorite
Annesi onu da buldu: Dieppe’li bir mübaşirden kuramaz: “Charles ne diyeceğini bilemezdi;
dul kalmış, kırk beşinde, yılda bin iki yüz frank annesini sayar, karısını da son derece
geliri olan bir kadın” (Flaubert,1973:31). severdi; birinin düşüncesinde, görüşlerinde
yanılmadığına kaniydi, ama ötekini de
Flaubert’in “Héloise Dubuc” adını seçerken kusursuz buluyordu.” (Flaubert,1973:59).
takındığı ironik tavır, Charles’ı betimlerken Bencilce küçük mutluluklarla yetinen ve evlilik
kullandığı nitelemeleri tamamlar görünür. yaşamında eşinin isteklerini karşılamayı ve
Ortaçağa özgü tutkulu bir aşkı konu edinen kişisel hazlarının tatminini “mutluluk” olarak
“Abelard ve Heloise” öyküsüne yapılan bu tanımlayan Charles için, Emma kusursuzluğun
göndermenin, “Dubuc” gibi Fransızcada hiçbir örneğidir. “Maddi koşullar”la sınırlı bir yaşam
şey ifade etmeyen grotesk bir adla bir arada algısının kadın ruhunu anlayamayacağı çok
kullanılması “taşra adetleri”ne yapılan ciddi bir açıktır. Charles kendisini, kendi küçük dünyasını
eleştiridir. Bu çerçevede, annesinin Charles’a merkez yaptığı için karısının neler hissettiğini
eş seçerken göz önünde bulundurduğu fark etmez bile: “Charles bahtiyardı…”
ölçüt, ne müstakbel eşin oğluna uygunluğu, (Flaubert,1973:50). Ama bunun aksine
ne de oğlunun seveceği bir kadın olmasıdır. “İdeal erkek imgesinin tam karşı kutbunda
Öncelikli olarak öne çıkardığı şey, oğlunun yer alan Charles düşüncesinin sıradanlığı,
zengin ve geliri olan bir kadınla evlenmesidir. yavanlığı ve zevksizliğiyle Emma’yı tiksindirir”
Bu, gerçekte, taşra burjuva toplumunun (Turiel,1998:25). Emma ise içinde bulunduğu
maddiyata dayanan çıkar evliliğidir. Eş bayağılığı, sıradanlığı sorgulamaktadır:
seçiminde söz sahibi olmayan Charles da bu
kadını eş olarak sevmeyecektir. Bu noktada, Evlenmeden önce gönlünde aşk uyandığını
ilginç olan, bütün kusurlarına rağmen bu sanmıştı; fakat bu aşkın neticesi olması lazım
kadınla evlenmek isteyen diğer insanların gelen saadetten bir eser yoktu. İçinden: “
varlığıdır: Yanılmış olacağım diyordu. Emma, bahtiyarlık,
ihtiras, kendinden geçme gibi sözlerin,
Çirkin, çalı otu gibi kara, tomurcuk açmış kitaplarda okuyup pek güzel bulduğu bu
fidan gibi sivilceli olmasına rağmen Madam kelimelerin hayatta acaba neyin, hangi
Dubuc’ü isteyenler hiç de eksik değildi. halin adı olduğunu düşünüp duruyordu.
Maksadına ermek için Madame Bovary’nin (Flaubert,1973:51).

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 15, 2013


61
F. Kaba

Eşlerden biri bencilce “fiziksel haz” ve “maddi görünümle entelektüel ve ruhsal yapı birbirini
doyum”la sınırlandırılmış bir “mutluluk”u bütünlemekte, daha doğrusu biri ötekini
yaşarken, bir diğeri budalalık ve bayağılığa ele vermektedir. Charles’ın akşam yemeği
indirgenmiş yaşamı sorgulamaktadır. Charles sonrası çizilen portresi fizik-ruh birlikteliğini
sadece anlatıcının gözünde değil, eşinin açıkça ortaya koymaktadır: “Charles’ın, iki eli
gözünde de taşralı bir burjuvadır: göbeğinde, iki ayağı ızgaralara dayalı, yanağı
hazmın verdiği hararetle kızarmış, gözleri
Charles’ın konuşması bir sokak kaldırım saadetle nemli ateş başına kurulduğunu…”
gibi dümdüzdü, beylik fikirler oradan her (Flaubert,1973:117). Bu uyuklaması, nasıl bir
zamanki kıyafetleriyle geçer durur, ne bir yaşam algısı olduğunun bir göstergesidir.
heyecan veya bir gülüşe neden olur, ne de bir Flaubert’in bu sahnede Charles’ı karikatürize
hülya uyandırırdı. Charles, söylediğine göre, ettiği düşünülebilirse de, gerçekte yaşanan
Rouen’da iken merak edip tiyatroya, Parisli budur. Kaba sabalık, bayağılık, budalalık bir
aktörleri görmeye gitmemişti. Yüzmek, kılıç görünüm değil, gerçeğin kendisidir.
kullanmak, nişan almak gibi şeyleri bilmezdi;
karısı bir gün romanda gördüğü bir binicilik Charles’ın gerçekte bir kişisel yaşamı da
terimini sorunca, onun da ne olduğunu yoktur. O, çerçevesi önceden belirlenmiş
söyleyemedi. (Flaubert,1973:70) bir kalıbın içinde, ne yapması, düşünmesi,
yaşaması gerekiyorsa öyle davranan birisidir.
Charles oldukça sıradan bir karakterdir. Mesleki alanda ortaya koydukları da bu
Durağan bir yaşam sürmektedir ve bu yaşam genel tablonun dışında değildir. Tıbbi alanda
biçimi onun konuşmalarına ve tavırlarına yetersizliğinin bilincinde olamayacak kadar
da yansımıştır. İçinde bulunduğu toplumun cahil bir kişidir. Çevresindeki insanların
düşünce biçimlerinin dışında farklı bir şey yanlış yönlendirmesiyle ün kazanma adına
düşünmemekte ve yaşam biçiminden farklı Hyppolyte’in ayağını ameliyat etmeye kalkar.
bir şey yaşamamaktadır. Rouen’da okumaya Sonuç bir felaket olur. Bir mesleğin icrası, her
gitmiş olmasına rağmen, düşünce ve yaşam türlü etik kaygının ötesinde sadece toplumsal
biçiminde herhangi bir değişime uğramamıştır. statü ve ün kazanmaya feda edilir. Bu noktada,
Aldığı formel tıp eğitiminin dışında, cehaletini Flaubert’in eleştirisi Charles’ı aşar ve bir
yenmek, ufkunu genişletmek adına herhangi bacağı kesilmek zorunda kalınan Hyppolyte
bir çaba içinde değildir. Charles, gerçekte adına kaygı duymak yerine, toplumsal ve
mevcut koşulların, içinde yaşadığı düşünce mesleki statünün ön plana çıkmasıyla tüm bir
ve değer kalıplarının ne olduğu konusunda ahlak anlayışına yönelir. Charles ait olduğu
da belirli bir bilince sahip değildir; dahası, sınıf içinde, toplumsal statülere verilen
bunlardan hoşnuttur. İçinde bulunduğu taşra önemi öylesine içselleştirmiştir ki, neredeyse
cehaletinden ve kültürsüzlüğünden rahatsız mesleğiyle ilgili yaptığı her türlü eylemin
değildir. doğruluğunu ya da yanlışlığını toplumun
Uzun zaman geceleri pazen takke giydiği için, ahlaki normlarıyla açıklamaya çalışır. Bu da
şimdi başına sardığı mendil kulaklarından taşra toplumunun ahlaki ve manevi planda
kayıyordu; bunun içindir ki sabahları saçları insanların zihinleri üzerinde oluşturduğu
darmadağın yüzüne gözüne dökülüyordu; baskının bir göstergesidir:
Daima koca koca çizmeler giyerdi; topuğun “Ne kötü macera, ne aksilikti bu”, diye
üstüne gelen kısımda, ayak bileklerine doğru düşünüyordu. Bununla beraber, akla gelen
iki kalın kıvrım bulunur, konçları da sanki birer her türlü tedbiri de almıştı... Bu dedikodular
tahta bacağa geçirilmiş gibi dümdüz dururdu. Forges’e kadar, Neufchâtel’e kadar, ta Rouen’a
Charles “köy içinde böylesinin de pekâlâ kadar yayılacaktı, her yere yayılacaktı! Kim
olduğunu” söylerdi. (Flaubert,1973:58) bilir, meslektaşları, aleyhinde neler, neler
Flaubert’in çizdiği imge tam bir taşralı kişi yazacaklardı? Arkasından mesele basına
groteskidir. Tuhaflık, gülünçlük, bayağılık, aksedecek, gazetelerde şuna buna cevap
iticilik bu tipin fiziksel plandaki görünümüdür; vermek gerekecekti. Sonra, Hyppolyte,
kültürsüzlük, entelektüel olana yabancılık, kendisinden davacı olabilirdi. Kendisini
sanat ve edebiyattan uzaklık ruhsal şimdiden, şerefini kaybetmiş, mahvolmuş
portresinin bir yansımasıdır. Böylece, fiziksel görüyordu. (Flaubert,1973:192)

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 15, 2013


62
Madame Bovary'deki Burjuva Karakterler Üzerine Bir İnceleme

Genel etik kurallarına göre, kişinin bedenine, Homais’nin fiziksel portresi ruhunu ne kadar
ruh sağlığına bir zarar gelmemesi ve yaşam yansıtıyorsa içinde bulunduğu toplumun
hakkının korunması temel değerdir. Bu da değer yargılarını o derece yansıtıyordur.
noktada, Charles’ın bencilliği üst seviyeye Tıpkı Charles’ın fiziksel görünümünün,
çıkmıştır. Toplumsal statü kazanmak adına giydiği kıyafetlerin betimlenmesinde
yapılan bir ameliyatın sonucu, başarısızlıktan tanık olduğumuz gibi, Flaubert, Homais’yi
kaynaklanan şöhret kaybının getirdiği betimlerken de kişiyi sınıfsal konumu
üzgünlüğü yaşamaktan öteye gitmez Charles perspektifinden ele almaktadır. Homais’nin
için. adeta bir kafes içindeymiş gibi betimlenmiş
olması, Burjuva toplumunun, kendi yaşam
*** biçimi ve değer yargılarının içinde ne denli
Charles Bovary gibi XIX. yüzyıl taşra burjuva kapalı yaşadığını vurgulamaktadır. Aşılmaz
toplumunu temsil eden bir başka taşra duvarlarla çevrilmiş bir kapalı uzamda yaşar
burjuva karakteri de eczacı Homais’dir: gibi sınırlar içine hapsedilmiş kişi, sanki sosyal
“Yonville kasabasının önemli ismi Homais bir varlık değildir. Bireysel ve toplumsal
budalalığın ve burjuva hoşgörüsüzlüğünün düzenin bozulmasına karşı çıkan, bireysel
simgesidir. Flaubert’e göre, Homais adı refahı, daha doğrusu maddi duyguların
Latince «homo» sözcüğünden gelse de, bu doyumuna dayalı bir ahlaki yapıyı her şeyin
insanlıkla ilgili olumlu bir şeyi akla getirmez” önüne geçiren bu taşra toplumunda insanlar,
(Turiel;1998: 59). Bovary ailesinin Yonville’e birbirlerinin manevi inançlarına da saygı
taşınması dolayısıyla ortaya çıkan Homais’nin göstermemektedir. Emma’yı kayınvalidesi
kendisi kadar eczanesi de bu tipik taşra dinsizlikle suçlarken, Homais de başkalarının
kasabasının bir temsilidir. Ticari gücü ön inançlarını yargılamaktadır. Döneminin din
planda tutan Homais iş yerini dikkat çekici adamlarını suçlamakta ve onların eski “dîme”
ve oldukça ışıltılı bir hale getirmiştir. Sanki (ihtilalden önce kiliseye ve derebeylerine
amaç ilaç satışı gerçekleştirmek değil, bir tür verilen aşar vergisi) günlerini getirmek
tüketim dünyası oluşturmak, mallarını allayıp istemekle suçlamaktadır. Toplumda kişilerin
pullayarak alıcıya sunmaktır. Tıbbi ilaç satışına inanç özgürlüğünden ve hoşgörüden söz
imkân sağlayan bir sağlık kurumu olan eczane, etmenin pek imkânı yoktur. Özellikle Homais
aynı zamanda bir tür ticarethane olarak işlev her fırsatta bunu dile getirmekte ve kişileri
görmektedir. Toplumsal nüfuzun ve gösterişin yargılamaktadır. En doğru düşüncenin
bir göstergesi olan isim ticarethane ile kendisinin ki olduğunu savunmakta, kendi
özdeşleşmiştir. Homais’nin adı dükkânın farklı gibi düşünmeyenleri küçümsemekte,
yerlerinde birkaç kez göze çarpacak bir şekilde aşağılamaktadır.
vurgulanmıştır. Tıpkı yemek sonrası yediği Bovary ailesinin kasabaya gelmesi Homais’yi
yemeğin hazmından başka bir şey düşünmeyen de heyecanlandırır. Kuşkusuz, Homais’nin
Charles’ın çizdiği hoşnutluk portresinin bir kaygısı konukseverlik değil, kendi çıkarlarını
benzerini de Homais çizmektedir. Bireysel korumaktır. “Eczacının bu kadar yakından ve
statülerin, memnuniyetin ve doyumun ön dostça paralanması sadece başkalarına bir
plana çıktığı bu taşra toplumunda, Homais hayrı dokunmak ihtiyacından gelmiyordu;
için de bir başkasının ne hissettiğinin önemi bunların altında kendisinin de bir çıkarı vardı”
yoktur: (Flaubert,1973:98). Homais yasadışı yolla
Yeşil meşin terlikli, kadife takkeli, sırma hasta baktığından dolayı, bir ceza yaptırımına
püsküllü hafif çiçek bozuğu bir adam, sırtını uğramamak ve Charles’ın kendisine
ocağa vermiş, ısınıyordu. Yüzünde, kendi yönlendireceği hastalara ilaç satacağı
hafif halinden memnun olmaktan başka düşüncesiyle Bovary ailesiyle sıcak ilişkiler
bir ifade yoktu; başı ucunda asılı saka kuşu, kurar. Toplumsal nüfuzun parayla ölçüldüğü
kamış kafesinde ne kadar kaygusuzsa bu bu toplumda, herhangi bir meslek icrasında
adam da hayatta o kadar tasasıza benziyordu: önemli olan mesleki donanım ve uzmanlık
işte Yonville-l’Abbaye’nin eczacısı. bilgisi, birikimi değildir. Konuşmalarında her
(Flaubert,1973:86) ne kadar “bilgili” bir insanmış görüntüsü verse
de, gerçekte bu bir yanılsamadan ibarettir;
çünkü Homais, “bilgili” değil, “bilgiç”tir:

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 15, 2013


63
F. Kaba

İstatistikle ilgilenmesi onu felsefeye itti. Büyük Homais’nin insan hayatını hiçe saydığı, insani
sorunlarla meşgul oldu: örneğin toplumsal duygularından tamamıyla soyutlandığı Emma
sorunlar. Fakir sınıfların ahlaki planda eğitimi, Bovary’nin ölüm döşeğindeyken gösterdiği
balık yetiştiriciliği. Kauçuk, demiryolları, vb. tavırdır. Büyük bir duyarsızlıkla Charles’a sırtını
Ne tür bir ilgi kurulabilir “istatistik”le “felsefe”, döner ve Emma’yı kurtarma adına herhangi bir
“balık yetiştiriciliği” ile “toplumsal sorunlar” çaba göstermez, çünkü artık ondan gelecek bir
arasında?“Balık yetiştiriciliği” insanlık açısından çıkar yoktur. İnsanların güçsüzlüğü, zavallılığı,
nasıl bir büyük sorundur? (Turiel, 1998:60) cehaleti üzerine kurar iktidarını.
Charles mesleki anlamda ne kadar ***
donanımsızsa, Homais de eczacılık alanında
o kadar donanımsızdır. Ne var ki, o kendisini Charles ve Homais kadar roman içinde
alanının tüm bilgileriyle olduğu kadar diğer önemli bir işlevi olmasa da, taşra burjuva
pek çok alanın da bilgisine sahip olduğuna toplumunun kimi değer yargılarını temsil
inanır ya da en azından böyle bir görüntü eden bir başka kişi de Lheureux’dür. O bu
verir. Kimya konusunda da uzmandır, botanik toplumun esnaf yüzünü yansıtmaktadır. O da
konusunda da, tarım konusunda da; “Elbette Homais gibi çıkarlarının nerede olduğunu iyi
anlarım; ben eczacı, yani kimyager değil bilir. Bir tüccar olarak insanlarla ilişkilerini nasıl
miyim?” (Flaubert,1973:143). Boş bir özgüven, kurması ve sürdürmesi konusunda oldukça
cahilce bir “bilgiçlik” onu Charles Bovary’nin uzmandır. Bu açıdan, denebilir ki, romanda
önüne geçirmiş olsa da, Charles en azından toplum kişilerini en iyi analiz eden, onları en
olduğu şey olarak kalır; oysa o, bireysel çıkar iyi tanıyan, zaaflarını en yakından bilen kişidir.
duygusunu bir yaşama normuna dönüştürür. Stratejilerini iyi belirler ve bu yönde hareket
eder. Lheureux’nün de fiziksel ve kişisel
Maddi çıkarların her şeyin üstünde tutulduğu portresi taşra burjuva toplumunun kişilerini
bu burjuva toplumunda, kişisel çıkarlar, bir yansıtmaktadır. Fransızcada sıfat olarak
başkasının göreceği zarardan fayda sağlama kullanılan “heureux” (mutlu) sözcüğünün
üzerine kurulmuştur. Yani bir kişinin başarısı, başına tanımlık eki getirilerek, ancak “apostrof”
bir başka kişi ve kişilerin başarısızlığının işareti konmadan isim olarak oluşturulan bu
üzerine inşa edilir. Homais de kendi bireysel sözcüğün simgesel anlamı Flaubert’in ironisini
başarısı için fırsat kollar, her türlü koşulda toplumsal bir boyuta taşır;
olayları kendi çıkarına çevirmede ustadır. Bir
yandan, Charles’ı Hyppolyte’i ameliyat etmeye Gaskonya’da doğup Normandiya’da
teşvik ederken, bir yandan da Hyppolyte’i yerleşmiş, güneylilere özgü gevezeliğine Pays
ameliyat olmaya zorlar. Romanda, bu küçük de Caux’luların kurnazlığını da katmıştır. Yağlı
taşra kasabasında paraya ne kadar çok gevşek ve sakalsız suratı açık bir meyankökü
önem verildiğinin bir başka vurgulaması suyu ile boyanmışa benziyordu, beyaz saçları
da, Hyppolyte’i ameliyat olmaya kişilerin da küçük kara gözlerinin parlaklığını bir kat
çabasının değil ameliyatın ücretsiz oluşunun daha artırıyordu. Vaktiyle ne iş gördüğünü
itmiş olmasıdır. “Zavallı adam razı oldu. iyice bilen yoktu; bazıları da Routot’da
Çünkü herkes üzerine çullanmıştı ...; fakat asıl sarraflık ettiğini söylerdi. Muhakkak olan
ona kararını verdiren şey, ameliyatın bedava bir şey varsa, o da Lheureux’nün çok karışık
olacağıydı.” (Flaubert,1973:184). Para ya da hesapları zihninden yapabildiğiydi;…
maddi çıkar duygusu, insan hayatını tehlikeye (Flaubert,1973:113).
atacak kadar her şeyin önüne geçmiştir. Son derece kurnaz bir zekâya sahip olan
Charles’ın kendini ispatlamaya, ün yapmaya, Lheureux Emma’yı kandırmak için elinden
kişiliğini ortaya koymaya fırsat olarak gördüğü geleni yapar. Yapay bir nezaketi vardır
bu ameliyat, Hyppolyte’in penceresinden tıpkı Homais gibi. Takındığı tavırlar sadece
bakıldığında parasız olarak bir operasyon karşısındakini aldatıp ondan çıkar sağlamaya
geçirme fırsatıdır. Oysa bu ne biri ne de bir diğeri yöneliktir: “Emma’nın aç gözlülüğünü ve
için fırsattır. Bu, sadece oyunu kurallarına göre doyumsuzluğunu körükleyen Lheureux, kredili
en iyi oynamayı bilen Homais için bir fırsattır. alışveriş ve yapay isteklerin öne çıkmasıyla,
Maddi çıkarlar ve beklentiler adına toplumsal XX. yüzyılın tüketim toplumunun habercisidir
duyarsızlığın vurgulandığı bir başka sahne de, adeta.”  (Ozanam; 1989:99). Kadınların

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 15, 2013


64
Madame Bovary'deki Burjuva Karakterler Üzerine Bir İnceleme

başta giysi olmak üzere süs ya da aksesuar içinden çıktığı taşra burjuvazisine ağır bir
konusundaki zaafını çok iyi bildiği için, Emma’yı eleştiri getirir:
dükkânına çekmek için her türlü yolu dener ve
sonunda bir girdap gibi dolandırıcılığının içine Homais ve Lheureux aracılığıyla roman açık
çeker onu. Gerçekte, yaptığı iş esnaflıktan, bir toplumsal boyut kazanır. Flaubert küçük
ticaretten çok tefeciliktir. Mal satma uğruna burjuvazinin ideolojik sığlığını ve paraya
hiç düşünmeden Emma’yı felakete ve ölüme verilen önemi eleştirir. Sıradanlığın, bayağılığın
sürekler. Emma’nın, borçlarını ödeyemeyecek egemen olduğu, tutkuların parasal gücün
noktaya geldiğinde bile hiçbir merhamet insafına kaldığı bir toplumda mutluluk mümkün
duygusu göstermez. Homais gibi Lheureux’ müdür? (Perfézou, 1988:57.)
de insana hiç değer vermez. Temel kaygısı Paris gibi büyük kentlere oranla taşra, sıkıntı,
para kazanmaktır. Bunu da birilerinin felaketini düş kırıklığı ve bayağılığın hüküm sürdüğü
hazırlayarak yapmaktadır. Tümüyle maddi kendi değerleri üzerine kapanmış bir dünya
değerlere indirgenmiş bu taşra düzeni, bir olarak karşımıza çıkmaktadır. Flaubert,
kişinin bencilce mutluluğunu, refahını bir romanının merkezine Emma Bovary’yi koymuş
diğerinin mahvoluşunun üzerine kurmakta olsa da, roman bir taşralı burjuva çocuğu
bir sakınca görmemektedir. Tıpkı vahşi olarak Charles Bovary’nin okul sahnesiyle
ormanda yırtıcı bir hayvanın avını izlemesi başlar ve diğer iki taşralı burjuva Homais
gibi, Lheureux de Emma’yı bir gölge gibi izler. ve Lheureux’nün karşı konmaz yükselişiyle
En zayıf ve en hazırlıksız anında onu vurur. biter. Flaubert, roman içinde, burjuva kökenli
Emma’nın, yaptığı borçlar altında ezilmesi, bu kişilerin kişisel ve toplumsal düzeyde
dahası bu çıkışsız durumun onu intihara çözümlemesini nesne, söylem ve davranış
sürüklemesi herhangi bir üzüntü duygusu betimlemeleriyle dile getirir. Emma’nın
uyandırmaz onda. Kendi kendisiyle herhangi yaşadığı dram karşısında düz, sıradan kişiliğiyle
bir vicdani muhasebe içine girmez. Emma’nın kendini ifadede zorlanan, Charles’a oranla
ölümünün onda doğurduğu “acıma” duygusu Homais ve Lhereux’ye Flaubert’in eleştirisi daha
insani bir duygu olmaktan uzaktır: “Lheureux, serttir. Tüm bayağılığı, zavallılığı içinde Charles,
Emma’nın ölümüne acıdı: “Zavallı kadıncağız! romanın sonunda öldüğünde Flaubert, okurda
Kocası için ne acı” (Flaubert,1973:340). yine de belirli bir acıma duygusu uyandırır;
Emma, Lheureux’nün eserdeki tek kurbanı her şeye karşın, Charles “olduğu şey” olarak
da değildir. Profesyonelce insanların felaketi kalmıştır. Oysa Flaubert toplumsal yükselişlerini
üstüne hayatını sürdürür. Daha öncesinde diğer insanların mutsuzlukları üzerinden
Café Français’ye de haciz çıkarmıştır. “Bu hafta gerçekleştiren “sonradan görme” Homais
haciz koyacaklar. Lheureux dava açıp eşyanın ve Lheureux’yü ve onların temsil ettikleri
satılmasını istemiş” (Flaubert,1973:144). Para değerleri mahkûm eder. Zira sahip oldukları
hırsı konusunda Homais ile aynı değerlerde entelektüel yetenek ve birikimlerinden, insani
buluşsa da, “toplumsal nüfuz”a, şan ve şöhrete değer ve niteliklerinden hareketle yaşamlarını
ulaşmak gibi bir kaygının peşinde koşmaz kurmak isteyen, erkek ve kadın hiçbir insanın
Lheureux. Ancak, roman sonuçta, bu iki taşralı gelecek beklentilerine, düşlerine uygun bir
burjuvanın önlenemez yükselişini ilan eder. Bu yaşamı kurmaları imkân dahilinde değildir
anlamda, Emma Bovary’nin dramını hazırlayan bu taşra toplumunda. Benmerkezci, bencil,
nedenlerin Emma’nın kişilik özellikleri kadar, maddiyatçı, para, gösteriş ve saygınlık peşinde
romanın alt başlığını niteleyen XIX. yüzyılın koşan, görgüsüz ve kültürsüz, toplumsal statü
ikinci yarısında Fransız burjuva toplumu ve tutkunu, konformist, statükocu bu zihniyetin
onun değer yargıları ve dünya görüşü olduğunu giderek taşra toplumuna egemen olması,
söylemek abartılı olmaz. eleştirel düşünceden yoksunlukla ve hazır
*** kalıpçı düşünce ve modellerle özdeşleşen
“budalalık” (‘bétise’) ve “bayağılık” (médiocrité’)
Flaubert Charles, Homais ve Lheureux kavramlarını Flaubert romanının temel iki izleği
aracılığıyla taşra burjuvasını niteleyen bayağılık, yapar.
budalalık, maddiyatçılık gibi kavramları,
romanın ana kahramanı Emma Bovary ile olan
ilişkileri kadar kendi içlerinde de ele alarak,

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 15, 2013


65
F. Kaba

KAYNAKÇA

Dumesnil, R., Madame Bovary de Flaubert, Paris: Pensée Moderne, 1968.


Flaubert,G., Madame Bovary, Çeviren: Nurullah Ataç ve S. E. Siyavuşgil, İstanbul: Remzi Kitabevi,
1973.
Flaubert, G., Madame Bovary, Paris: Éd. Garnier-Flammarion, 1966
Neefs, J., Madame Bovary de Flaubert, Paris: Poche Critique, 1972
Ozanam, A-Marie, Madame Bovary, Paris: Nathan, 1989.
Perfezou, Laurence. , Madame Bovary. Paris: Bordas, 1988.
Riegert, G., Madame Bovary, Paris: Hatier, 1970
Turiel, F. , Madame Bovary, Paris: Hachette, 1998.

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 15, 2013


66

You might also like