Professional Documents
Culture Documents
tümceyle sınırlı kalınması: Dil ötesi ögeler işin içine girdiği için nesnellik ortadan kalkıyor.
* etken ve edilgenler öğretilirken daha gerçek iletişim durumunda karşımıza çıkma olasılığı
yüksek örnekler verilmelidir.
bürün: vurgu, tını, titrem Ses zincirindeki değişiklikleri kesit üstü düzlemde algılayabiliriz.
uslu insanlar: Aklı başında anlamında değil, itaat eden insan anlamında gerçekleşmiş oluyor.
Bağlam ve diğer ögeler hangisinin gerçekleşmiş olduğunu gösterir.
Örneğin “operasyon” denildiğinde ameliyat mı, askeri operasyon mu kastediliyor sorusunun
cevabını bağlam verir.
çizgisel düzen: Söz zinciri, ögeleri yanyana görürüz. “Yarınki toplantıyı haber verdiler.”
yapısal düzen: Çok boyutlu ve gizlidir. Bunu görebilmek için ‘stemma (oluşum ağacı)’dan
faydalanırız.
dolu sözcük: Ad anlığımızda canlanan sözcükler. Ad, eylem, sıfat, belirteç... (anlambirimcikler
kafamızda canlanıyor.) Örneğin ‘at’.
boş sözcük: Ad anlığımızda canlanmayan sözcükler. Ekler, ilgeç… (kullanıldığı anda işlevleri
olduğu için) Örneğin ‘...bunların da...’.
* Yabancı dilde çizgisel düzen farklıdır. ‘Yağmur yağıyor’ ve ‘Es regnet’ örneğinde ise yapısal
düzen farklı.
Kesitsel düzen
Bir metnin kesitsel düzeni içinde kesit türleri vardır (kağıt üstünde).
-betimleme: sıfat, ilgi tümceleri yoğun, özelliklerin sıralanması
-anlatı: zaman çizgisi içinde
-kanıtlama: eğitişimsel, ikna edici, kabul edici
-açıklama: açıklamaya olanak verir, didaktik
-söyleşi: karşılıklı
Edimsel düzen
Bir metnin edimsel düzenini çizgisel olarak göremeyiz.
-uslamlama: metni okuyunca çıkardığımız fikir (yargıya varma)
-sözcelem: yazar ve metin arasındaki ilişki (bireysel, öznel…)
-gönderge: yazarın hakkında söz ettiği şey
ikincil nedenlilik: Dil göstergesi ilkece nedensiz, açıklanamaz olmakla birlikte, kimi
göstergeler dil içinde yer alan başka ögelerle açıklanabilir. Örneğin, ev nedensizdir; -cil soneki
de aynı özelliği taşır. Buna karşın, evcil, söz konusu iki öge aracılığıyla dilin bugünkü evresinde
açıklanabildiğinden ikincil nedenlilik taşıyan bir gösterge sayılır. (Örneğin; göz-gözlük. /göz/
göstereni sorgulanabilir ancak /gözlük/ü sorgulamak mantıksızdır. Aynı şekilde 20’ye neden 20
dediğimiz araştırılabilir ancak 23’ü araştırmak mantıksızdır çünkü 20+3=23 oluştuğu açıktır.)
bağlam: Sözcüklerin anlamı yoktur, yalnızca kullanımları vardır. Sözcüklerin anlamı
kullanımdan gelir, bunun zemini de söylemdedir. Kullanılan ögenin diğerleriyle ilişkisi de
bağlamı ortaya koyar.
söylem: Dilin konuşan birey tarafından kullanımıdır. Bireylerde farklılık gösterir. Dilden söze
geçiş sürecidir.
sözcelem: Dilin kişisel bir kullanım edimiyle söyleme dönüştürülmesidir.
dizim: Birden fazla ögenin kullanıldığı alan. Yapısal dönemde ele alınan en büyük birim.
sözdizim: Tümce ögelerinin birlikteliği, düzenlenişidir. Nesnesi olan tümcenin kuruluşuna
ilişkin bilgilerden oluşan disiplindir. Tümceyi özne, yüklem diye ayırmak sözdizimsel olgudur.
eşdizim: Sözlükbirimsel birleşimlerdir.
Bağımsal sözdizim ögeleri: Çizgisel düzen, yapısal düzen, çekirdek, düğüm, aktarma,
bağlama, bağlılaşım
Eylemin birleşim değeri: Eyleyen sayısının bir dilden bir dile değişiklik gösterdiğine, dilden
dile tür değiştirerek farklılık gösterdiğine tanık olabiliriz.
* Dillerin tercihleri (sözlükte bulunmayabilir) dilin biçemini oluşturur. Diller sözcük birleşimini
farklı dilsel malzemelerle yapabilirler, bunlar deyim olmak zorunda değildir. (Örneğin; “kurt gibi
açım” , “arschkalt”) Bunlar dilin biçemini oluşturur.
* Yapı ya da birleşimin çizgisel düzeni etkilemesi her dilde farklıdır. Dilin biçemine ilişkin
sözlükbirimsel bağıntılar da önemlidir.
Sözlüksel işlev (Igor Melcuk): Tanımlar yeterli değildir, eylem söz konusuysa eyleyensel bilgi
de içermelidir. “Kaç eyleyen var” , “Nasıl değişikliklere yol açıyor” gibi sorulara cevap
vermelidir.