You are on page 1of 6

Zorunlu Göç Döneminde Ermeni Çeteleri İle Jandarma Efradı Arasında Yaşanan Bazı

Hadiseler
Kurulduğu dönemden itibaren gerek topyekûn harplerde gerekse vilayetlerin huzuru ve
güvenliği açısından büyük bir özveri ile mücadele eden jandarma teşkilâtı, çetecilik faaliyetlerini
bertaraf etmede de önemli rol oynamıştır. Özellikle Doğu Anadolu’da büyük devletlerin desteği
sayesinde emellerini gerçekleştirmek isteyen Ermeniler, silahlı örgütlenme yoluna gitmişlerdir. Pek
tabii bu durum, bölge halkının can, mal, namus güvenliğini tehlikeye atmıştır. Jandarma teşkilâtı hem
Anadolu’da hem Rumeli’de benzer vakaları daima engellemeye çalışarak güvenliği tesis etmeye
gayret göstermiştir. Ermeni çetelerinin takındığı düşmanca tavır neticesinde jandarma birlikleri, onlara
müdahale etmekten geri durmamıştır. Erzurum, Van, Bitlis gibi Ermenilerle bağlantılı, isyan ve
çatışmaların olduğu sıcak bölgelere Osmanlı Devleti, jandarmayı hem şehirlerdeki güvenliği sağlamak
için hem de takviye kuvvet olarak değerlendirmiştir. Yine Osmanlı Devleti Birinci Cihan Harbi’ne
girdikten sonra Ermenilerin olumsuz birtakım faaliyetlerini engellemek için bazı tedbirler almıştır. Bu
çerçevede gerçekleşen zorunlu göç hadisesi (1915), pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir.
Ermenilerin, nüfus olarak yoğun olduğunu iddia ettiği yerlerde, üstünlüğü tamamen ele geçirmek
amacıyla bölge halkına karşı düşmanca ve nefret dolu tavrı, dönemin yönetimini önlemler almaya
itmiştir. Zorunlu göç hadisesine giden yolda ve olayın yaşandığı zamanda jandarma birliklerinin
oynadığı rol büyüktür. Bölgelerdeki güvenliğin sağlanması ve nakil sırasında yaşanılabilecek her türlü
sorunları engellemek maksadıyla her zaman göreve başında olmuşlardır. Asayişi temin için görevli
jandarmalar, bazen Ermeni çeteleriyle bazen de münferit hadiselerde sık sık çatışma düzeyinde
karşılaşmalar yaşamışlardır. Jandarma neferleri cansiperane bir şekilde bu olaylara müdahale etmesini
bilmiştir.
Bu çalışmada, özellikle zorunlu göçe giden süreçte ve göç esnasında (1890-1915) İzmid, Van,
Bitlis, Erzurum gibi yerlerde Ermenilerin jandarma birliklerine yönelik yapmış oldukları birtakım
faaliyetler ve aralarında yaşanan hadiseler (silah çatışma) arşiv belgeleri ışığında izah edilmeye
çalışılmış; ayrıca Ermeni çetelerinin düşmanca tavrına karşılık jandarma efradının huzuru ve sükûneti
sağlamaya yönelik çabaları vurgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Jandarma Teşkilâtı, Ermeni çeteleri, zorunlu göç, isyan

In the Period of Deportation Between the Armenian Gang and Gendarmerie Troops
Some Problem Encountered
Gendarmerie, which has been struggling both in wars and in the security of cities since its
establishment, played an important role in defeating the rebels. Especially in Eastern Anatolia,
Armenians who want to realize their aims thanks to the support of big states are armed organizations.
This threatened the security of the property and property of the people of the region. The gendarmerie
has established security by trying to prevent such situations in both Anatolia and Rumelia. The hostile
actions of the Armenian gangs resulted in the intervention of the gendarmerie units. In the areas of
riots and conflicts with Armenians such as Erzurum, Van and Bitlis, the Ottoman Empire considered
the gendarmerie as a reinforcement force to provide security in the cities. Once the Ottoman Empire
entered the First World War, some measures were taken to prevent the negative activities of the
Armenians. The migration event (1915) brought about many problems. In places where Armenians
claim to be intensively populated, the hostile attitude towards the people of the region in order to take
over the supremacy had taken some precautions. The gendarmes, who were in charge of creating
security, had occasional encounters at times of confrontation with Armenian gangs and sometimes
other incidents. The gendarmes were heroically interfered with these events.
In this study, especially during the migration process and during the migration (1890-1915),
we tried to explain the activities of the Armenians in the places such as Van, Bitlis and Erzurum, and
the events that happened between them (gun conflict) in the light of the archive documents. In addition
to the hostile attitude of the Armenian gangs, the efforts of the gendarmes to ensure peace and
tranquility were emphasized.
Key Words: gendarmerie, Armenian gangs, deportation, rebellion
Giriş
Osmanlı askeri yapısı, başkent İstanbul’un korunması için hiç şüphesiz büyük önem
vermişlerdir. Güvenlik açısından pâyitahtı çeşitli kısımlara ayırmış ve bu bölgelerde asayişi sağlamak
için Kapıkulu askerleri görevlendirilmiştir. Yeniçerilerin başlıca görevlerinden birisi buranın güvenlik
işlerini yürütmektir. Yine güvenlikle ilgili diğer kuruluşlar kapıkulu ocaklarından cebeci, topçu ve
saray bostancılarıdır. Taşrada ise kolluk görevlerini kul kethüdası yerine getirir, buna kolluk kâtibi
yardım etmekteydi. Taşralarda kolluk hizmetini yerine getirenlere yasakçı denirdi.1

İlerleyen dönemlerde değişen ve gelişen askeri, güvenlik, savunma gibi sistemlere ayak
uydurma mecburiyeti ve Osmanlı Devleti içinde içte ve dışta meydana gelen bazı problemli durumlar
nedeniyle askeri teşkilâtta değişim zaruri olmuştu. 18. yüzyıldan itibaren bu değişim ve gelişim
izlerini sürmek mümkündür.2 Islahat hareketleri kapsamında lağvedilen Yeniçeri Ocağı ile beraber
taşra güvenliğinden sorumlu Yeniçeri serdarlıkları ve zabitlikleri kaldırılmıştır. 3
Ocağın lağvına
müteakip yeni oluşturulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye teşkilatının kolluk görevlileri, 1826-
1846 yıllarında temel askeri yapıdan ayrı olarak faaliyet göstermiş, bu durum günümüzde dahi süren
kolluk teşkilatlarının ilk örneklerini meydana getirmiştir. Zaptiye Müşiriyeti’nin kuruluşundan önce
oluşan zaptiye birlikleri statüsündeki yapılar ilerleyen dönemlerde olgunlaşarak jandarma teşkilâtını
doğurmuştur.4

Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin kurulduğu dönemlerde ülkenin bütününe yayılan bir


kolluk yapısı söz konusu değildi. Bu sebep hem başkentte hem taşrada asayişi sağlamaya yönelik
kalıcı çözümler getirilememiştir. Bütün Osmanlı topraklarında kolluk hizmetlerini yürüten birlikler tek
bir çatı altında toplanamamıştır. Bu düzensiz durum, 1846 yılında Zaptiye Müşiriyeti’nin kurulmasına
kadar gitmiştir.5 Anadolu ve Rumeli’de asayişi sağlamak amacıyla oluşturulan zaptiye birliklerinin
askeri ihtiyacı eyalet ve sancak yöneticilerine bırakılmıştı. Yine de oluşabilecek eksikliklere binaen
Redif askerlerinin istihdamı düşünülmüştür.6 Redif teşkilâtı aynı zamanda stratejik noktalarda ve
derbentlerin korunması görevi de verilmiş ve şehir merkezlerinin denetimini de üstlenmişlerdir.7

1
Abdülkadir Özcan, “Osmanlı İstanbul'unda Kolluk Hizmetleri ve Modern Anlamda İlk Karakol Teşkilatının
Kurulması”, XIII. Türk Tarih Kongresi, c. 3/3, 04-08 Ekim 1999, Ankara: TTK Yay. Ss. 1754-1755. Pek tabii bu
kuruluşlar zaman içerisinde çeşitli ıslahat veya toptan değişime gitme durumlarıyla karşılaşmışlardır.
2
I. Mahmut döneminde Avrupa’dan getirtilen Comte de Bonneval, Humbaracı Ocağı’nı oluşturmuştur. Yine I.
Abdülhamit döneminde Baron de Tott gibi batılı uzmanlar askeri yeniliklere ilişkin lahiyalar hazırlamış bunların
sonucunda 1774 yılında sürat topçuları ocağı ve hendesehane kurulmuştur. Ali Sönmez, Zaptiye Teşkilatı’nın
Kuruluşu ve Gelişimi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış doktora tezi, Ankara, 2005,
ss. 7-8.
3
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapukulu Ocakları, c. 1 , 1988, Ankara: TTK Yay., s.559.
4
Hikmet Tongur, Kolluk Tarihimizde Vesikalar Türkiye’de İlk Zaptiyeler, Ankara: Güney matbaacılık, 1948, ss. 1-
2.
5
Aydın Gülşen, Jandarma Teşkilatının Kuruluşu, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü,
yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara, 2002, s. 31.
6
Sönmez, Zaptiye Teşkilatı’nın Kuruluşu …, s. 26
7
Hikmet Tongur, Türkiye’de Genel Kolluk Teşkil ve Görevlerinin Gelişimi, (Tıpkı Basım), Ankara: Polis Akademisi
Yay. 2016, s. 103.
Asakir-i Mansure ve Redif askerleri, Tanzimat’ın ilanı esnasında ifade edilen ayrım yapılmaksızın
halkın can, mali namus güvenliğinin korunması ve huzur içinde yaşanılması taahhüt etmesi
neticesinde iç güvenliğin sağlanması rolünü üstlenmişlerse de yeterince faydalı olamamışlardır.
Dönemin idarecileri bu durumu kati bir çözüm bulmak istemiş ve önceki kolluk kuvvetlerini disipline
ederek yeni bir zaptiye birliği kurma yoluna gitmişlerdir. İstanbul’un asayişi ise Polis isimli yeni bir
teşkilâtla güçlendirilmeye çalışılıyordu. 8 Hükûmetin temel amacı tek bir elden idare edilen güvenlik
teşkilâtı oluşturmaktı. Bunun sonucunda hem İstanbul’da hem Anadolu’da hem de Rumeli’de farklı
elden sağlanma çalışılan güvenlik kurumu 15 Şubat 1846 tarihinde Zaptiye Müşiriyeti adı verilen yeni
oluşuma bırakıldı.9

Zaptiye Müşiriyeti kurulduktan sonra 1846-61-69 ve 70 yıllarında teşkilâtla ilgili çeşitli


nizamnameler oluşturulmuştur. Rumeli’de Edirne, Bosna, Prizren, Selanik, Tuna, Yanya, İşkodra
Anadolu’da Aydın, Ankara, Erzurum, Adana, Hüdavendigar, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya,
Bağdat, Hicaz, Halep, Suriye, Trablsugarp, Girit, Lübnan, Kudüs ve Kıbrıs’ta kurularak teşkilâtın
görev tanımı belirlenmeye çalışılmıştır.10 Bu nizamname sonucunda oluşan zaptiye birlikleri,
Jandarma’nın da çekirdeğini oluşturmuştur. Jandarma teşkilâtının kuruluşuyla ilgili problemlere
geçmeden önce, jandarmanın gelişimi hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.

Fransa’da genel kolluk hizmetini yürütmek maksadıyla kurulmuş olan jandarma buradan diğer
ülkelere ihraç edilmiş ve pek çok yerde Prusya ile birlikte temeli örnek alınan birlik olmuştur. Fransız
devriminden önce jandarma teşkilâtının çekirdeğini Marechaussee adlı yapı oluşturuyordu. Bu kurum
Fransa devriminde büyük rol oynamış ve Napolyon döneminde birtakım değişiklikler geçirmiş,
ardından Avusturya İmparatorluğu içine yerleşmiştir. Avusturya-Macaristan ve Osmanlı
İmparatorluğu’nda büyük toplumsal olaylardan sonra kurulması dikkat çekici bir taraftır. 11
1850’ye
kadar Prusya, Rusya, İtalya, Avusturya-Macaristan gibi ülkelerde jandarma teşkilatının kurulduğu
görülmektedir. 12
Her ne kadar Osmanlı jandarması veya diğer ülkelerdeki jandarma teşkilâtı Fransa
temelli olsa da her bölgenin çok farklı kolluk kuvveti anlayışı vardı. Oluşturulan nizamname, kanunlar
ve lahiyalar gibi raporlarla Osmanlı’nın kendine has taşra güvenliğini sağlayacak bir jandarma

8
İlk dönem Osmanlı polisi hakkında bkz. Ali Sönmez, “Polis Meclisinin Kuruluşu ve Kaldırılışı (1845-1850)”, AÜ
DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 24, s. 37, 2005, ss. 1-17.
9
Sönmez, Zaptiye Teşkilatı’nın Kuruluşu …, ss. 43-44.
10
Ali Sönmez, “Osmanlı Devleti’nde İç Güvenliğin Dönüşümü: Zaptiye Teşkilatı’ndan Jandarma’ya”, Uluslararası
Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi (10-15 Eylül 2007) Bildirileri, C.VI, Ankara s. 2860.
11
Mehmet Soytürk, “Modern Devlet ve Güvenlik: Fransa, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nda
Jandarma Teşkilatı”, History Studies, 4/2, 2012, ss. 302-303.
12
Nadir Özbek, “Osmanlı Taşrasında Denetim: Son Dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda Jandarma (1876-1908)”,
Türkiye’de Ordu, Devlet ve Güvenlik Siyaseti, (Ed. Evren Balta Paker-İsmet Akça), İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yay.,
2010, s. 53
oluşturmuştu. Yani bunu Osmanlı Jandarması için Hun, Göktürk, Uygur gibi kadim Türk
topluluklarındaki iç güvenlik anlayışına kadar götürmek olağandır.13

1879 yılında Asaki-i Zaptiye idaresi, 1846’da kurulan Zaptiye Müşiriyeti’nden alınarak
Seraskerlik makamına verilmiştir. 1879 yılında Zaptiye Müşiriyeti kaldırılmış ve yerine Zaptiye
Nezareti ile Jandarma Dairesi Reisliği kurulmuştur.14 Ancak Osmanlı’da

13
İslam öncesi Türklerde devlet-boy ilişkileri ve iç güvenlik problemleri için bkz. Türk Polis Tarihinin Kökenleri,
(Ed. Yücel Yiğit), Ankara: Polis Akademisi Yay. 2017, ss. 3-71.
14
Gülşen, Jandarma Teşkilatının Kuruluşu, s. 37.
Ermeni meselesi hakkında akademik bir çalışma yapan hemen hemen tüm araştırmacılar haklı
olarak Balkanlarda patlak veren milliyetçilik hareketlerinin aynı şekilde Ermeni ayrılıkçılarını da
etkilediği şekilde görüş belirtir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ermeniler arasında milliyetçilik
faaliyetleri artış göstermiştir. Bilindiği gibi 93 Harbi’nden sonra imzalanan Berlin Antlaşması’nda
Ermeniler lehine ıslahatlar yapılmasını ve bunlarında Batılı Devletler tarafından takip edilecek olması,
Ermeniler için fitilin ateşlenmesine neden olmuştur. Ayrılık düşüncesine sahip Ermeni çetelerinin
örgütlenmesine müteakip kendilerini güçlü zannettikleri bölgelerde birtakım ayaklanma girişiminde
bulunmuşlardır. Özellikle 1890’lı yıllardan itibaren kasten olay çıkartarak, Avrupa Devletlerin
dikkatini Doğu Anadolu’ya çekmeye çalışmışlardır.

Ermeni komitalarının giderek yükselmesi ve Doğu Anadolu’da bölgesinde oldukça tehlikeli


boyuta ulaşan Ermeni ayaklanmaları hiç şüphesiz Osmanlı Devleti’ni burada güvenlik ve asayişi temin
etmek için önlemler almaya itmiştir. Ermenilerin en büyük destekçisi Rusya idi. Bu bölgeyi toptan
kendi nüfuzu altına almak istiyordu. Öte yandan batılı devletler konsoloslar ve temsilcileri aracılığıyla
Ermenileri daha da teşvik ederek ayaklanmalarını istiyordu. Ki zaten bu teşviklerin sonucunda Ermeni
çeteleri iyice coşmuş ve Osmanlı hükümetini birtakım tedbirler almaya itmiştir. Bu çerçevede alınan
önlemler arasında ayrılıkçı, isyana yönelik hamle yapanlar zorunlu göçe tabii tutulmuştur. Bu göç
hadisesine ayrıntılı girmeyeceğiz konumuzun biraz dışına çıkıyor.

Ermenilerin yoğun olduğunu belirttiğimiz Doğu Anadolu bölgesinde asayişi tesis etmek için
Osmanlı Devleti Jandarma birliklerinin yanında Hamidiye alayları da önemli bir rol üstenmiştir.
Ermeni çeteleri ve Jandarma birlikleri arasında yaşanan hadiselere geçmeden önce Ermeni tebaanın
jandarma personeli olarak istihdam edilmesine değineceğim. Çünkü çatışma ve katliamların
şiddetlendiği zaman Ermenilerin teşkilata istihdamı sakıncalı görülmüş ve personel temini durdurma
yoluna gidilmiştir. Örnek olarak isyanlar için en tehlikeli bölge olan Zeytun’daki zaptiye birliklerinin
yarısı Müslüman yarısı Ermeni birliklerinden oluşmuştu. 1839 Tanzimat Fermanı ile birlikte
gayrimüslimlere sivil ve askeri devlet kademelerinde görev almalarına yönelik resmi adımlar
atılmıştır. Ancak bunun tam olarak ne derecede tatbik edildiği ve faydalı bir şekilde kullanıldığı
şüphelidir.

Osmanlı Devleti’nin iyi niyetli tutumuna rağmen Ermeniler arasında yeterli miktarda
Jandarma personeli temin edilememiştir. . Bunun sebebi ise jandarma birlikleri arasında görev almanın
önemini Ermeniler ve özellikle alt sınıflar tarafından kavranamamıştır. Bunun dışında maaşların düşük
ve düzensiz olması Ermenilerin bu noktada dikkatini çekmemiştir. Oysa 1880 yılında Katolik,
Protestan ve Ermeni ruhani liderleri, kendi milletinden askeri personel (zabit) istihdam edilmesi
talebinde bulunulmuştur. Ermenilerin Jandarma birlikleri içerisine yerleştirilmesi özellikle Doğu
Anadolu’da ayrılıkçı gayrimüslim unsurlarla ve kolluk kuvvetleri arasında çatışmaların yoğunlaşması
neticesinde önemini yitirmiştir. İttihat ve terakki cemiyeti Doğu bürosu, asayişi temin amacıyla Van
ve Muş’a temsilc

You might also like