You are on page 1of 2

Dijital Çağda Eğitim

Bir önceki videoda sözünü ettiğimiz tüm bu dijitalleşme süreçleri bilgiyi edinme ve oluşturma
süreçlerimizi, eğitsel uygulamalarımızı da dijitalleştirdi elbette.
Dijitalleşmenin belki de en yaygın bilinen uygulaması sınıfiçinde ders anlatırken kullandığımız
powerpoint sunuları. Artık pek çok öğretim elemanı tahtaya yazmak yerine powerpoint veya
prezi sunularından yararlanıyor.
Bunun yanı sıra pek çok üniversitede öğrencilerle iletişim kurmamızı sağlayan bir portal var.
Duyurularımızı yapıyor, notlarımızı ve devamsızlıkları yine bu sistemle paylaşıyoruz.
Bu temel uygulamaların dışında artık pek çok öğretim elemanı facebook gibi sosyal ağ siteleri
üzerinden öğrencileriyle iletişim kuruyor, facebook grupları oluşturuyor. Hatta öğrenci ödevleri
ve projelerini artık pek çoğumuz dijital ortamlarda topluyoruz.
Turnitin gibi intihal tespit programları hem öğrencilerin çalışmalarının özgünlüğünü
değerlendirmemizi sağlıyor hem de bizlere kolay kullanılabilir platformlar sunuyor.
Bu bilinen örneklerin yanı sıra arttırılmış gerçeklik, sanal laboratuvarlar ve sanal öğrenme
ortamları gibi pek çok uygulama da üniversitelerde kullanılabiliyor. Bunun gibi pek çok örneği
sıralamak mümkün.
Bu noktada aslında uzaktan eğitim ve yüzyüze eğitimin her geçen gün birbirine yakınsadığını
söyleyebiliriz. Biliyoruz ki üniversitelerde verdiğimiz derslerimiz artık bize ayrılan derslik ve
saatle sınırlı değil. Öğrenme kesintisiz olarak devam edebiliyor. Bu da bizim bir dijital dönüşüm
süreci içerisinde olduğumuzu gösteriyor.
Yükseköğretimde dijital dönüşümü en kapsamlı ifade eden TERİM belki de e-öğrenme.
E-öğrenme, öğrenme ve öğretme süreçlerinde elektronik araç ve ortamların kullanılmaya
başlamasıyla ortaya çıkan, bilgisayar tabanlı öğrenme, internet tabanlı öğrenme, mobil
öğrenme gibi pek çok uygulama için kullanılan bir çatı kavramdır.
Eşzamanlı veya eşzamansız olarak yürütülebilen e-öğrenme uygulamalarında bilgisayar,
taşınabilir bilgisayar, cep telefonu ve tablet bilgisayar gibi mobil aygıtların kullanımı gereklidir.
Bizim amacımız e-öğrenmeyi derinlemesine ele almak olmadığı için burada ayrıntılı olarak ele
almayacağız.
Eğitimde dijital dönüşümde E-öğrenmenin yaygınlaşmasıyla birlikte yükselen eğilim ise
harmanlanmış öğrenme uygulamaları.
Hatta New Media Consortium adlı kuruluşun pek çok paydaşın görüşünü alarak hazırladığı,
yükseköğretimde dijitalleşmenin boyutlarını 1-3-5 yıllık öngörüler halinde ele aldığı Horizon
Report serisinde Harmanlanmış öğrenme 2012 yılından beri yükselen eğilim olarak ele
alınıyor.
Peki nedir harmanlanmış öğrenme?
Harmanlanmış öğrenme kısaca sınıf içi eğitsel süreçlerin çevrimiçi kaynak veya uygulamalarla
desteklenmesi, zenginleştirilmesi olarak tanımlanabilir.
Harmanlanmış öğrenmede amaç, öğrenmenin sınıfiçi etkinlikler ve ödevlerle sınırlanması
yerine her iki eğitim modelinin de güçlü yanlarını birleştirerek öğrenenlere zengin bir öğrenme
deneyimi sunmaktır.
Ayrıca, çevrimiçi kaynaklarla öğrencilerin diledikleri zaman, kendi hızlarında öğrenmeye
devam etmeleri de sağlanmış olur.
Harmanlanmış öğrenme pek çok şekilde uygulanmaktadır. Bazı öğretmenler tüm eğitsel
süreçlerini sınıf içinde yürüterek, e-öğrenme ortamlarını bir kaynak deposu olarak kullanmakta,
ödevleri çevrimiçi olarak toplamaktadır; ancak bu türlü uygulamaların tam olarak
harmanlanmış öğrenmeye örnek olabileceğini söyleyemeyiz.
Gerçek bir harmanlanmış öğrenmede en az bir etkinliğin çevrimiçi olarak düzenlenmesi ve
öğrencilerin de öğrenme sürecinde aktif olarak yer alması gerekmektedir. Yani harmanlanmış
öğrenmede bazı öğrenme etkinlikleri sınıfta yapılırken bazılarıysa İnternet teknolojilerini
kullanarak çevrimiçi ortamlarda devam etmektedir.
Bu etkinlikler tartışma forumlarında konunun tartışılması, öğrencilerin gruplar halinde belirli
İnternet platformları üzerinde belirli görevleri yerine getirmesi gibi etkinlikler olabilir. İlerleyen
haftalarda harmanlanmış öğrenmeye yönelik çeşitli uygulamaları da ele alacağız.
İnternet üzerindeki çeşitli ortamların kullanılması demişken mobil öğrenmeden söz etmemek
olmaz.
Önce kişisel dijital asistanlar, dizüstü bilgisayarlar, ardından tabletler ve akıllı telefonlarla bilgi
ve iletişim kaynaklarına hızlı ve anında erişimle ortaya çıkmış bir kavram mobil öğrenme.
Öğrenme ortam ve kaynaklarına bulunduğumuz yerden bir tıkla ulaşabilmenin verdiği imkanla
pek çok eğitsel uygulama ve dijital platform sayesinde artık neredeyse her konuda bir şeyler
öğrenebiliyoruz.
We are social grubunun hazırladığı Ocak 2017 istatistiklerine göre dünya nüfusunun %50si
İnternet, %66’sı ise mobil araçlar kullanıyor. Yine toplam dünya nüfusunun %37si aktif sosyal
medya kullanıcısı ve tüm nüfusun %34’ü sosyal medya hesaplarına mobil araçtlardan ulaşıyor.
Türkiye’deki istatistikler ise dünya istatistiklerinin üzerinde. Toplam nüfusun &60’ı İnternet,
%89’u ise mobil hat sahibi. Yine Türkiye nüfusunun %60’ı sosyal medyayı aktif olarak
kullanıyor ve mobil aygıtlardan erişim sağlayanların oranı %52.
Bu istatistikler bize mobil uygulama pazarının neden bu kadar geliştiğini anlatıyor aslında.
Mobil aygıtlarımızdan uygulama mağazalarına girdiğimizde Eğitim kategorisi altında binlerce
uygulama görüyoruz. Hem de her yaş grubu için!
İşte mobil öğrenmenin yaygınlaşmasıyla her yerde her zaman eğitim ve kesintisiz öğrenme
kavramları ortaya çıkmış. Öğrenmek için zaman ve mekan kısıtlamalarının ortadan
kalkmasıyla öğrenme belki de hiç olmadığı kadar yaşamımızın içinde.
Ancak bu bir yandan hem bir avantaj bir yandan da zorlayıcı bir unsur olarak düşünülmeli.
Bilgiye bu kadar hızlı erişim yeni bilgilerinde daha hızlı üretilmesi ve yine aynı bilgilerin aynı
hızla tüketilmesi, eskimesi anlamına da geliyor.
Bizlere düşen de bu sürece uyum sağlayabilecek becerileri geliştirmek.
Şimdiye kadar söz ettiklerimizi kısaca özetleyecek olursak sınıfiçi etkinliklerimizden, ölçme-
değerlendirme süreçlerimize pek çok eğitsel etkinliğimiz dijital araçlarla şekilleniyor ve bu süreç
aslında bir bütünün parçası. Bir sonraki videoda üniversitelerin de nasıl bir dönüşümden
geçtiğini ele alacağız.

You might also like