Professional Documents
Culture Documents
+S
g
CO
islamcilik I
du§iincesi
metinler
1 ki§iler
hazirlayan:
ismail kara
KtTABEVl Yaym no: 75
K a p a k : Y a z ie v i
D iz g i: D iz g ie v i
B a s h v e c ilt : B a y r a k
1. b a s k i: 1986
2 . b a s k i: 1987
3 . b a s k i: 1997
I
Hazirlayan:
IS M A IL K A R A
tlaoeli 3. Bash
KiTABEVI
Qatal9e?me Sok. No: 52/A Cagaloglu/lSTANBUL
Tel: (0.212) 512 43 28 - 511 21 43 • Faks: 513 77 26
ISMAIL KARA 1955'de Giineyce/Rize'de dogdu. Istanbul Jmam-
Hatip Lisesi'ni (1973), Istanbul Yuksek isttm Enstitiisii'nu (1977) ve
Istanbul Universitesi Edebiyat Fakiiltesi Tarih Bdlunrii'nu bitirdi
(1986).
Yuksek isl&m Enstitusu'nii bitirdikten sonra Dergdh Yayinlannda
qah§maya ba§ladi, bu muessese i^inde Fikir ve sanatta Hareket dergi-
si, Ttirk dili ve edebiyati ansiJdopedisi, lst&mf bilgiler ansiklopedisi'nin
yayin heyetinde yer aldi, Yayin Mudurliigii yapti.
1980-95 yillan arasmda ogretmenlik de yapan Ismail Kara "islSmci-
!ara Gore Me§rutiyet idaresi 1908-1914'' ba§hkli teziyle siyaset bili-
mi doktoru oldu (1993). Halen M. U. ilahiyat Fakultesi'nde ogretim
gorevlisidir.
<^ah$malan: Tiirkiye'de tsMmcihk Dii$ilnce$i (I, 1986; II, 1987; III,
1994), IslAmalann Siyast Goriifleri (doktora tezinin gdzden geqril-
mi§ baskisi, 1994).
Hiiseyin Kazim Kadri'nin Ziya G&kalp'm Tenkidi (1989) ve Me$ruti~
yetten Cumhuriyete HaUralartm (1991) kitaplan ile Mizrakh ilmihat'i
(1989) yayma hazirladi.
Ugiincu Baski igin
O q u n c u b a s k i I Q N ....... ....................................................................................................... 5
S U N U §.................................................................................................................................................7
G IR i§ : T U R K IY E D E IS L A M C IU K D U ? U N C E S i I0 N BIR g E R Q E V E
D E N E M E S I / Ismail Kara---------- ------------------ —.............. — ------ ---------------15
ONBILGILER___________________ ________________________________________ 16
OSMANU ULKESiNDE ISLAMCIUK: ITTTHAD-I ANASIRTJAN iTTTHAD-l
ISLAM'A.................................................................. .............................................................. 27
ADLANDIRMALAR - TASNIFLER....... ........................ ............... ...............................31
ISLAMCILARIN SIYAS! GORU$LERi_______ ___________________________ __ 40
iSLAMCTLARIN FIKRl ENDi$ELERI_____ ________ ________________________ 57
§ E Y H U L IS L A M M U S A K A Z IM ...............................................................................117
Hayati ve Eserleri...............................................................................__ ..._______ ___ 119
HURRiYCT-E^iTLiK (VE KADIN HAKLARD_____________________________ 121
MEDENiYET-DIN iL^KISl...............- ..........................................................................130
ISLAM VE TERAKKi......................................._ .......................... ..................................137
KUW ET HAZJRLAMAK._________________________________________ ____ 144
MEgRUTiYET.................................................................................. ............................... 151
S A ID H A L IM P A § A ............................................. ...........................................................155
Hayab ve Eserleri............................................................................................................ 157
1SLAMDA SIYASl TE§K1LAT._________ ________________________ __ ____ 160
ISLAMLA§MAK...................................................... ................................................. ...... 194
ME$RUTiYET.................................. .......................... ....................................................213
FIKRl BUHRANIMIZ............................................................................................ ....... 228
ISLAM ALEMiNlN GERiLEME SEBEPLERi OZERINE BIR DENEME............... 238
S E Y Y I D B E Y ........................................................................................................................ 255
Hayab ve Eserleri.......... ................................................................................ ................ 257
HILAFETiN §ERl MAHtYETt_____ _____________________________ ______ 259
ICTiHAD VE TAKLiT.___________________________________________ _____ 301
14___________________________________________________________ IgtNDEKlLER
ISKiLiPLi M EH M ED A TIF...................................................................................321
Hayab ve Eserleri.................................................................................................... 323
MEpRUTtYET, ME§VERET___________________________________________325
BATIYI TAKLlT ETMEK VE MEDENIYET MESELESt____________________ 232
§ERIAT NAZARINDA KARA VE DENtZ KUWETLERfNtN EHEMMtYETt VE
GEREKULitt................................... .................................................................... 341
INSANLARIN BIR KANUNA iHTIYAqjfiL___________________________ 354
iCllHAT VE ILMt SEViYENlN DU$0§U............................................................. 357
BABANZADE AH M ED N A IM ...........................................................................361
Hayab ve Eserleri...................:________________________________________363
Og FELSEFt TERlM OZERINE_______________________________________365
MiLLiYErgtLiK v e tC r k lO k O z e rin e .......................................................... 371
iSLAMTN DUNU VE BUGUNO.............................................................................382
BIZDE DIN VE DEVLET........................................................................................ 392
EKLER..................................................................................................................... 579
I- ISLAM'DA DAVA-YI MiLLiYET / Ahmed Agayef.-------------- ----------------------- 581
n- MUSA KAZIM EFENDVNtN DtVAN-I HARB-I ORFl'DE SORGULANMASI....... 596
m- SAiD HALIM PA^A'NIN HARP SUCLUSU OLARAK DtVAN-1 ALt'YE VERDiCI
YAZILICEVAPLAR...............................................................................................505
IV- SAiD HALlM PA5A-N1N "INHiTAT-I ISLAM" KiTABI UZERINE/Celal Nuri.....614
G iR i§
ismail Kara
Onbilgiler
islamcilik, XIX-XX. yuzyilda, Islam '1 bir butiin olarak (inanf, ibadet,
ahlak, felsefe, siyaset, hukuk, egitim ...) "yeniden" hayata hakim kilmak
ve akilci bir metodla miislumanlari, Islam dunyasmi bah somuriisiin-
den, zalim ve miistebit yoneticilerden, esaretten, taklitten, hurafeler-
den... kurtarmak; medenile§tirmek, birlejlirm ek ve kalkindirmak ugru-
na yapilan aktivist, modernist ve eklektik yonleri baskm siyast, fikri ve
ilmi i;ali$malarin( arayijlann, teklif ve ; 6ziimlerin butiinunu ihtiva eden
bir hareket olarak tarif edilebilir.
Islamcilik i<;in islJm diinyasinda "tecdid, lslah, ittihad-i Islam (;ok-
lukla panislamizm karjiligi kullarulir), ih ya..."; batida "panislamizm ",
ozellikle yeni ara^tirmalarda "modem islam(iyet), ;agda$ Islam dii§un-
cesi, islam'da reformist d iiju n ce..." gibi kelime ve terkipler kullatul-
maktadir.
Bu hareket Misir'da Cemaleddin Efgani (Aslen iranhdir, 1839-1897),
sadik talebesi Muhammed Abduh (1845-1905), Hindistan'da Seyyid Ah
med Han (1817-1898), Seyyid Emir Ali (1849-1928), Tiirkiye'de Sirat-i
mustaktm-Sebilurre§ad, Beyanu'l-hak, IsUm mecmuasi, Volkan gibi der-
gilerde kumelenen kijilerin onculiigunde ortaya ;ikti ve geli§ti.
Yukarda verilen tarifte iizerinde dzel olarak durulmasi gereken
anahtar kelime "yeniden"dir ve XIX. yiizyilda ortaya ;ikan ve en azin-
dan diijvince alamnda modernist karakteri baskm islamcilik cereyam-
mn, daha onceki "yeniden isiama donu§"/hadiste geijtigi jekliyle tec-
did-teceddud (yenileme-yenilenme) hareketlerinden ayiran en onemli
ozellikler de bu kelimede ve bu kelimeye yuklenen anlamlarda bulun-
maktadir. (Tecdid hadisi: "§uphesiz Yiice Allah bu iimmet i<^n, her asir
* lslamcihgin dogu$u ve ilk onculeri konusunda yeni goru§ler i^in bk. Miimtazer Tiirko-
ne, Siyasi ideoloji olarak islimciligm dogu§u, s. 32 vd., 1991.
T ttRK lY ED E ISLAMCIUK DOgONCESI 17
yosal hayotmirt gelifimt iqinde, s. 403 (1986). Yazann burada "sapmayi giderme" diye
ibaret ettigi ilerleme du$iincesi, hadiste ge^en tecdid i^in uygun bir kar?iliktir. Bunun
isUmcilann anladigi m&nada ilerleme ile ne kadar (aki$acagi tetkike deger olmahdir.
3. Akifin ?u beyti bu bakimdan onemlidir
Ne zamandan beridir baghyiz a^tik biktik,
Demir aldik o sizin anancliktcn fikfifc.
Akif in $u iki yazisi da geleneklere baki? apsi yoniinden onemlidir: "Tefsir-i §erif",
SebilUrre$ad, IX, sayi: 209 (13 Ramazan 1330); "Hutbe ve mevaiz", Sebilurrtfad, IX, sa
yi: 230 (29 Safer 1331).
4. Namik Kemal, Mak&lat-i siyasiye ve cdebiye, s. 126,128 (ts.).
TORKtYEDE ISLAMCIUK D0 $ 0 NCE81 19
"$ u n u bilm eli ki m illetlerin hayatinda tavakkuf yoktur. Bir millet ne kadar
ileri g id erse gitsin, ne kad ar yiikseklere tik arsa pksm oldugu yerde dur-
d u m u m ahvolur. £ iin k u biitun insaniyet alabildigine pek uzaklardaki bir
n oktay a, b ir gay eye d ogru ko$up gidtyor Be^eriyet co$kun bir sel gibi
u m m an -i terakkiye atilm ak ig n alabildigine akiyor. Bu selin onune duru-
lam az. I$te biz d e ya bogulacagiz, ya o sel ile beraber gidecegiz. G oniyor-
sun u z ki b utiin akvam -i insaniye ileriye gidiyor, yalniz biz d u r o y o r u z " *
H azirlay ici S e b ep le r
5. §ehbenderz£de Filibeli Ahmed Hilmi (haz. Z. Nur), IsUhn Tariht, s. 636 (1982).
6. "Hutbe ve mevaiz", $ebilUrre§ad, DC, sayi: 230 (29 Safer 1331). Said Halim Pa$a bin^ok
konuda oldugu gibi bu meselede de genel kabulleri onayianuyor. "MilletJeri ikbale de
izmihlale de gotiiren onlarrn devamb olarak geli$meleridir. Bir milletin geii^mesi
onun saadetini temin ettigi gibi felaketine de sebep olabilir. MiUetlerimizin fslim'dan
uzakta$masma sebep olan gelifme de kendisi i^in me^um oImu?tur, bu inkir edile-
mez. Aynca edindigimiz yeni zihniyet de eskisinden pek ajagidadir,..'’, Buhrmtbn-
mtz, s. 229.
20
gereken basit, hafif davrani$lara sahip bir "ki§i" olarak takdim ettiler;
Cahiliye devri Arap kulturune agirhk verdiler, Isl3m hukuku ve tasav-
vuf ba$ta olmak uzere isl3mi ilimlerin, kultiir unsurlanmn orijinallik ta-
^unadigim; Roma'dan, Bizans'tan, jran'dan, Hint'ten alindigmi ileri sur-
diiler; naslara bagh kalmasim sozkonusu ederek islam'in genel olarak
statik bir yapiya sahip oldugunu iddia ettiler... Son soz olarak da mev*
cut $ekliyle "Isldm'in m ini-i terakki oldugunu", muslumanlann bu va-
siflanyla terakki edemiyeceklerini, "tek medeniyet" olan bati medeniye-
tini bu kafa ile anlayamiyacaklanru savundular. Qare muslumanlann
kendilerini, inan^ ve du$uncelerini degi§tirmelerinde, yenilemelenndey-
di; bazt $eylerden vazge^meleri gerekiyordu...
Dogrusu Islamcilik hareketiyle $u veya bu ol^iide ilgisi olan biitiin
fikir ve siyaset adamlanmn, musliiman iilkelerde ya$ayan aydmlann al
tinda ezildikleri, tedirgin, iimitsiz/giivensiz ve yilgin hayatlan boyunca
cevaplandirmakla kendilenni adeta yiikiimlii saydiklan konular, soru-
lar, problemler bunlar; yani batihlann onlerine surdiigti konular oldu :8
7. Ben ki ecdada s&ven maskaralardan degilim,
Amnrn hepsini rahmetle... fakat munfailim.
— Neye?
— Zerk etmediler kolbime bir damia ummid.
(M. AkiO
8. Bir siyaset olarak ittihad*i islamm ve ardindan bir du$iince hareketi dzelligi de kaza-
nan Isllm ciligm Avrupa'dan kaynaklandigi, batihlann telkiniyle bu yola girildigi me-
selesi, iizerinde durulan bir konudur. H erjeyden once IsU m alann israrla iizerinde
durduklan konulann ?ogu muste$rikler tarahndan ortaya atilmi^tir. MeseJa Renan’in,
dzellikle Islam'in biiimle kan$ik olmadigi, terakkiye m ini oldugu yoiundaki fikirieri
yillarca musliiman diifunurleri me$gu) etmijtir. CemaJeddin Efganfden sonra Namik
Kemal'in Renan mudafaan&mesi (1908. F. Koprulu tarafindan Latin harflerine aktanla-
rak yayimlanmtftir, 1962) adli eseri bu apdan onemlidir.
“Muslumanlann geriligi, ancak yabanci boyundurugu altina girdikten sonra biitiin
pplakligi ve onemi ile meydana fikmj$br. Bu milletler. topraklanm i$gal edenlere go*
re pek dti$iik jartlar altinda yafamakta idiler. Geriliklerini once onlara hildm olan Hi*
ristiyan milletler gormii? ve miitefekkirleri bizden ?ok once bu mesele ile mefgul ol-
m ujlardi. Demek oluyor ki, nesillerden ben Qekmekte oldugumuz bir hastaligin /arki-
na varmamiz yabancilar sayesinde olmujtur. Ne yazik ki bahltlar, musliimanlara ait
olan her $eye, bilhassa tsttm dinine karji irsi ve ?uuralti bir kin ve husumete miiptola
idiler. Aynca zihniyetlen de gdrd&tleri vaka ve hadiselerin asil mahryefini, bunlan doguran
sebepleri ve ruh hallerini kavrayamiyacak kadar tsUhn zihniyetinden farkli idi. Bu yuzden
batihlar, dogunun halini kendi ruh ve fikirlerine gore ve pek yanhj bir $ekildc izah
edip hiikiim verdiler Muslumanlann geriliginin IslJm jeriahnin noksan olu$undan
ileri geldigini iddia ettiler. O nlann bu kanaatlerini kuw etlendiren de Islam
dlemindeki hastaligin umumi olmasiydi'', Said Halim Pa$a, age, 171-72-
22
beyitleriyle §ehbenderz^de'nln
"§u halde 'sanayi, ikdsadiyat ve maifet vesaire' gibi umflra ait hususatda
'fen ve tecrube'nin gosterdigi diisturlan kabul ve 'felsefiyat ve ahlakiyat'da
ise her meslekin havi oldugu hakayiki iktibas ile husiile gelecek intihab ve
9. Akifin "demin ettigi ihUi" alttaki beyitte yw verdig) “mahiyet-i nahiye* ile ilgilidir.
Miitefekkirleriniz anlamtyorlar sanmm.
Ki femenz/lr-t terokktde atilmif her adtm,
Degifir bUsbutUn akvdnu, cemaata gOre;
Bafka bir kavmin izindrn yiirilmek (ok kern,
AJeto miihlik olur; sonra ne oar, her millet,
Gizetir seyr-i teUmillde hirer a y n cihet.
Bir de huttrlamiyorlar ki, uimtmen beferm,
Datma kofdugu son mmksod* yiiksdmek ifin;
Tutacak silsile akvima degildir hep bir;
BeBa her millet ifm mcak o "mahiyet'ttr,
Ki kopar kenditinin rUh-i umumisxnden.
24 G tfU §
10. $ehbenden&de Ahmed Hilmi, Hangi meslek~i felseffyi kabut etmeliyiz, $. 45-46 (1329).
11. Kuguk Hamdi, "Mecelle-i ahkSm-i adliyemize reva gonilen muahazeyi miidafaa"
IX, Beyanu't-hak, III, sayi: 61.
12. A.g. makale, Beyanu’l-hak, H, sayi: 45.
13. isl&mcilann Avrupa medeniyetine olan baghhk ve hayTanliklan zaman zaman zayif-
lami$, ozellikle de I. Dunya Harbi i^inde ve sonrasinda bu hayranlik yerini kismen
nefret ve du§manhga birakmi$tir. "Medeniyet dedigin tek di$i kalmif eanavar" misrai (M.
Akif, lstikUl Mar$i, 1921) bu durumun onemli gostergelerinden biridir. Bu misrain yer
T O R K tY E D E tS lA M C lL W D tl^ON CESl 26
N e re d e n B a § la m a h ?
Islam cilan n "n ered en ba§lam ah" sorusunun cevabini kesin olarak
bild iklerin e veya bu konuda bir karara vardiklanna dair elim izde net ve
duzenli bilgiler yoktur. M esel3 A k if in d e S afah at'd a aktardigi uzere Ce-
m aled d in Efgani hem en hiirriyet, hem en m kilap derken en yakinlann-
d an olan M uham m ed A bduh, once m iiesseselerin kurulm asm i, ardin-
d an insan lan n belli b ir egitim anlayi$ma gore yeti§tirilmelerini ve ancak
bun dan sonra m kilap yap ilab ilecejin i, boyle bir mkilabin sihhatli olabi-
lecegini du§iim iyordu;
aldigi Jatada Akif bah medeniyetinin kar$isina "yeterli" bir unsur olarak "iman"! kqy-
makla atianmamasi gereken onemli bir degi$meyi vurgulami$hr:
Garbm dfSktrti sarmtfso felik ztrhh duvar,
Benim iman dolu gUgsiim gibi serhaddim var.
A kif in 1920'de Kastamonu Nasrullah CAmii'nde verdigi vaaz da bu baktmdan hayli
anlamlidtr. bk. Mehmed Akif Ersoy (h a t S.Z. Ozalp), Kur'an-1 Kerim’den Ayetler. s
168-195, ozellikle s. 170-72, 175, 191, 1968, Bu vaazin buHinu elinizdeki falifmaya
ahnmi$tir).
26 GiRlg
"—Kulunuz mazunim....'
"...Eger biz tarih ve irsl hallerimiz, muhitimizi ve milli fikirlerimizi hi? na-
zar-i dikkate almadan Avrupa'yi koriikoriine taklide kalkijacak olursak,
sosyolojinin kati kanunlanyla c;ati$acagimiz ifin muvaffak olacagimiz son
derece me$kQk olmakla beraber $ayet muvaffak olursak, millt ve minevf
simamizi kaybetmemiz, diger bir fekle istihale etmemiz icab edecek. Di
ger bir tabirle boyle bir istihalenin zaruri jarh koklii IsUmi kaidelerden
uzakla;mak olacaktir.
§u halde yapilacak $ey din! his ile femu diisturlan bagda$hrmak ve her
ikisini yekdigerine yardimci kilmakbr. Acaba bu emel mumkiin miidur?
Bizim zannmuzca miimkundur. Lakin giwjliiklere gogiis gerecek, pek yiik-
sek ve alicenab&ne himmetler lazim. Hakiki lslahat arzusu ewela heyet-i
ilmiyenin, sonra da fertlerin biiyiik bir ekseriyetinin dujmanligina ve kar-
gi koymasina sebep olacaktir..."1*
i
Osmanlt Ulkesinde islamcilik:
lttihad-i Anasir'dan ittihad-i islam'a
verecek mahiyettedir.
Fakat "Osmanli milleti" fikri pratikte yuriimedigi i;in uzun omurlti
olmadi. Balkanlardaki ve Hiristiyan Araplann ba$i gektigi miisluman lil-
kelerdeki milliyet^ilik hareketlerinin hiz kazanmasi Osmanhcilik hareke
tini akamete ugratti.
Bu durum karjisinda devlet ve bir kisim aydinlar "ittihad"in smirla-
nm daraltmak, bu sayede devleti toparlamak ipn bir adim geri athlar; it-
tihad-i anasirdan "ittihad-i Isl3m"a ;ekildiler. Boylece Turk olsun olma-
sin miisliiman unsur birinci plana pkti ve gaynmiislim unsur bir 61<jiide
di$lanmi$ oldu.
Enver Ziya Karal, Osmanli Devleti'nin ittihad-i Islam siyasetini be-
nimsemek mecburiyetinde kab$min sebeplerini $dyle ozetlemektedir:
1. Osmanli imparatorlugu'nda Miisliiman-Hiristiyan miinasebetleri-
nin kotiilejmesi,
2. Avrupa'nin Osmanli Hiristiyanlan lehinde miidahaleleri,
3. Imparatorlukta ve diinyada Islam memleketlerinin Avrupalilar ta-
rafindan istilasi,
4. Islam diinyasinda islSm ittihadi lehinde fikir cereyanlannm belir-
mesi.’ 6
Osmanli siyasi hayatinda ittihad-i Islam (panislamizm, islamcilik)
Abdiilaziz'in son zamanlannda (belki de ilk defa 1872'de) kullamlmaya
bajlandi. (Efgani'nin Istanbul’a ilk gelijinin 187(yte, yani bu tarihten iki
sene once ger^ekle$mesi dikkate deger bir husustur).
Fakat islamcilik ba$liba$ina bir "politika" olarak II. Abdiilhamid do-
neminde benimsendi, savunuldu ve qok yonlti olarak yuriituldu: Padi-
§ah, sultan, hiikiimdar yerine "halife"nin kullamlijina agirlik verildi, hi-
lafet makaminin itiban ve tahkimi iizerinde ozellikle duruldu, din! ogre-
tim oram artmldi, Islam diinyasmm etkili Slim ve jeyhleri —taltif edil-
mek veya Efgani'de oldugu gibi goz hapsinde tutulmak iizere— istan-
bul'a davet edildi (bu $eyhlerden bazilan: ?eyh Zafir, §eyh Hsad, §eyh
Hbulhuda), ta Afrika, Ortaasya, Kuzey Afrika i^lerine kadar tarikat men-
suplan gonderildi, tekke ve zaviyelere olan resmi ilgi <;ok<;a arttinldi, te-
mel dini kitaplar basilarak Islam iilkelerine iicretsiz dagitildi, hac ijleri-
ne ve hacilara ozel ilgi gosterildi, hac mevsiminden ittihad-i Islam ve
Osmanli hilafeti i^in istifade etme yollan arandi, Hicaz demiryolu proje-
si fiiliyata kondu, devlet salnamelerinde vilayetlerin tasnifine Edir-
17. "O kadar ki (Abdiilhamit) bir arahk Devlefin resmi dill olan Tiirk^entn birakiltp yen-
ne Arapfanin resmi dil kabul edilmesini bile dufiinmu^, fakat Sadrazam Sait Pa*
fa'm n itirazi iizerine bundan vazge<;mi$tir", bk. Kami, age, Vlfl, 545.
30
ittihad-i islam adiyla ortaya pkan islamcilik cereyaru igin ayn yazar-
larca degigik zamanlarda <;e?itli adlandirmalar yaptlmi^tir. Tarih sirasiy-
la bunlann onemlileri junlardir:
1. Osmanlicilik, Islamcilik ve Turkgjliik hareketleri iizerinde toplu
olarak ilk fikir yuriitenlerden bin Of tarz-i siyaset 18 adli makale-kitabiy-
la Yusuf Ak^ura (1876-1935) olmujtur.
Akcura bu eserinde IsUmcilik 1911 birden fazla kelime ve terkip kul-
lanmaktadir: "Islam lan hiikiimet-i mezk&re (Devlet-i Osmaniye) idare-
sinde siyaseten birleftirm ek (Frenklerin Panislam ism e dedikleri)",
"IsUmiyet politikasi", "islam siyaseb", "tevhid-i islam politikasi".
Yazar bu kii(iik fakat onemli eserinde iif hareketi de anahatlanyla
tamtmakla kalmiyor, imkanlanni, ya§ama janslanm , gikmazlanm da
tesbite gali$iyor. Ona gore 1904'te yiirurliikte olan hareket IsUmciliktir,
Osmanlicilik terkedilmi$tir, Tiirk^uluk ise daha yeni yeni ortaya pkmak-
tadir. Eser §u soru ile bitiyor
"Hulasa oteden beri zihnimi ijgal edib de kendi kendimi ikna edeoek ce-
vabim bulamadigim sual, yine onume dikilmij cevab bekhyor: Muslu-
manbk, Tiirkliik siyasetlerinden hangisi Devlet-i Osmaniye ifin daha nafi
ve k&bil-i tatbikdir?"
18. Q( tarz-t siyaset yazi serisi ile Ali Kemal’in ve Ahmed Ferit (TekHn bu sen yazi ipn
yazdiklan “Cevabimiz" ve "Bir mekhip" yazilan Mayis-Haziran 1904'te M isifda
Tift* gazetesinde (sayi: 24-34) yayimlanmi}, ardindan iipii birlikte kitaplaftirtlarak
Misir'da basilrmjhr (1907). Yine u^ii bir arada istanbul'da yaptlan Osmanlica baski
1328 (1912) tarihlidir. Enver Ziya Karal'm sadeleftinnesi ise 1976'da basilmijtir
32 G tR t$
"L ikin mevani-i hariciye pek kuwetlidir. Filhakika bir tarafdan duvel-i
isUmiyenin hepsi Nasara devletlennin tahH niifuzundadir. Diger taraf-
dan bir iks miistesnasmdan sarfinazar bilcumle Hiristiyan devletleri tebaa-
yi mtislimeye mSlikdir. Zir-i tabiiyetlerinde bulunan muslumanlann, hat-
ta kuvvetlice bir vasita-i mineviye ile olsun, hududlan haricindeki mer-
kez*i siyaslye merbutiyetlerini, istikbalde netayic-i muhimmesi {ikabile-
cek bir fikr-i umumiye hidmetierini, menfaatlanna pek mugayir gordukle*
rinden husulune her suretle miimaneat etmek isterler ve butiin Islam dev-
letleri iistiindeki niifuz ve iktidarlan sayesinde bu istediklerini icra da
edebilirler. Binaenaleyh zamanimtzda en kuvvetli devlet-i isUmiye olan
Osmanh Devleti'nin bileciddi birsuretde tevhid-i isllm siyasetini tatbike
kalki§ma$ina, belki de muvaffakiyetle miimaneat ederler*.19
19.0^ tarz-i siyaset, s. 6-10 ve 23-28 (1328), Kara! sadele^rirmesi, s. 21*23 ve 31-33.
34
'Turk lisam da Turk kavmi gibi Islim medeniyetine girdikten sonra hurfif
ve istilahca Isldmf bir $ekil aldi. O halde beynelmileliyet ruhunu ibda eden
Smil 'kitap've dolayisiyla 'medeniyet'dir, 'din'dir. Binaenaleyh Tiirkliikle
Islamhk, bin 'milliyet' digeri 'beynelmileliyet' mahiyetinde olduklan iqin
aralannda asla tearuz yokdur. Tiirk miitefekkirleri Tiirkiugii inMr ederek
beyne'l-edyan bir Osmanhlik tasavvur etdikleri zaman isJ3mla§mak ihti-
yaam duymuyorlardi. Halbuki Tiirkle§mek mefkuresi dogar dogmaz
islamla§mak ihtiyaci da hissedilmege bafladi".
"Usammizi mlna itibariyle muasiria§dirmak, istilah dhetiyle isl§mla§dir-
mak lazim oldugu gibi sarf, nahiv, imla hususlannda Turkle§dirmek de
labiiddiir... Yeni mefhumlar asnn, istilahlar iimmetin, lugatler miiletin
nabkasidir".
"...Turkeiiluk Islamcihga muhalefetle itham edildi. Halbuki Turk^ulerin
gayesi muasir bir Islam Tiirkliigudur. Turkqulerin millet mefkuresi Tiirk-
liikse iimmet mefkuresi de IslSmlikdir. Bence Turk^iilerin aynca bir um-
met programlan da olmah ve ba§hca esaslan da §unlar bulunmahdir:
1. Butiin Islam kavimleri arasinda mu$terek olan Arab hurufunu bila tag-
yir muhafaza etmek,
2. Biitiin Islam kavimler(in)de ilim istilahlannin mii§terek bir hale getiril-
mesi i^in Islam iimmeti arasmda istilah kongreleri in'ikad ettirmek ve isti-
lahlan Tiirk^eden, Arabiden ve kismen de Farisiden yapmak....
3. Biitiin Islam kavimler(in)de mii§terek bir terbiyenin teessiisii iqin terbi-
ye kongreleri in'ikad ettirmek,
4. Biitiin kavimlerde, mebdei hicret olmak iizere mu^terek bir takvim-i
§ems! tesis etmek,
5. Biitiin islam kavimlerin(in) cemaat te^kilatlan (mufti te§kilatlan) arasin
da daiml bir irtibat viicuda getirmek,
6. Islam iimmetinin timsali olan 'hilal'in kudsiyetini muhafaza etmek.
Bu umdelerden anla§ihyor ki Tiirkciiluk aym zamanda isl&mciliktir. Yal
niz Turk^iiler Islam iimmetpsi olmak suretiyle kendilerini 'Islam milliyet-
qi'lerinden ayirdederler".20
3. Babanzade Ahmed Naim 1914'te Sebilurre$ad'da yayim lanan ve
Milliyettplik-Turkeuluk fikirlerini tenkit ettigi "IslSmda dava-yi kavmi-
yet" ba§likli uzun makalesinde (bilindigi gibi bu makale daha sonra ki-
tapla§mi§tir) "islam ci", "isiamci-Tiirkqu" ve "isl&mcilik" kelimelerini
kullanmaktadir. Fakat Ahmed Naim bu adlandirmadan memnun degil-
dir ve dogru bir adlandirma olmadigi kanaatindedir. Bu konudaki gorii-
§iinu aym makalenin bir dipnotunda §oyle aeikliyor:
20. Ziya Gokalp (haz. Ibrahim Kutluk), TUrkle$mck-tsldmla$mak-Muasirla$mak, s. 1,11,18*
19,53*55 (1976).
i
TO R K tY E D E ISLAM CIUK DO9 0 NCES1 35
"Bu 'ci' edatimn Turk' ile isU m ' keJimelerine iltihaki ne kadar fena olu-
yor! Ben burada bir m&na*yi tasannu isti$mam ediyorum. Bu nisbeti ken-
dilerine §iar edinenter bence yanli} isim intihab etmi$ier. Zira Tiirk, Arab
olan kimse Turkcii, Arabci olamaz. O kisaca Turkdur, Arabdir.
'isUmci'nm da musliiman demek olmadigi lugat-i Turkiye ile edna mu-
maresesi olanlarca malumdur".2*
Bu satirlarda Said Halim Pa§a, dikkatli bir ifade ile Islami biitunuy-
le kavramaktan, kabul edip benimsemekten gittik^e uzakla§an ve onu
bir kiiltiir birimi# kiiltiir unsurlanndan biri, halkin in a n a (halkm dini),
hafcta kalkinma ve ilerlemeye katkida buiunabilir bir kurum olarak de-
gerlendirmeye yonelen o donemin batici ve bir 61<;ude milliyet^i Tiirk
aydinlanm tenkit etmektedir. Pa§a ileriki sayfalarda bu aydm lara daha
agir tenkitler yoneltmektedir.
*
•*
23. Hilmi Ziya Ulken, age, II, 443. Halbuki Olken ayni eserin ilk sayfalannda batilila$ma
hareketlerinden sonraki Tiirk aydinlanm ikiye ayirarak ele aliyor: Modemciler (bati*
alar), isl&mcilar, bk. age, 1,7. Tunaya'nin tasnifi de Ulken'in bu ikili tasnifine yakin-
dir: Devrimciler, Gelenekqiler (IslSmalar ikinci grub i^inde yer aliyor), bk. Isl&mcihk
cereyam, s. V1I-VIII, 19 (1962).
Bilindigi gibi Olken, modernist islamci diye adlandirdigi; Musa Carullah, Izmirli Is
mail Hakki, §ehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi, Ismail Fenni Ertugrul ve Mehmed
Ali Ayni, M. §emseddin Giinaltay di^indaki Islamcilara kitabinda yer vermemi$tir.
T O K K tY T P E ISLAM CIUK OO9 ONCESI 37
i dikkate alarak kabul etmi$ oldugu gerek ictimai, gerek siyasf muesse-
s&tin -velev istenildigi kadar tadil ediisin- bize muvafik gelecegini zannet-
mek pek a<pk bir hatadir.
Filhakika bu iki &lem arasinda o kadar esasli farklar vardir ki hi^bir tadil
bu farklan ne izale, ne de tahfif edebilir.
Demin miisluman munevverlerinde mevcudiyetini i$aret etmi$ oldugum
o yanli? kanaati akv£m~i isUmiye tarafindan nesillerden beri ^ekilmekde
olan ve onlann omuzlanna pek agir basan ecnebi hakimiyetinin tesirlerin-
den ba§ka bir^eye atfedemiyorum. Binaenaleyh meydandaki hatayi izale
ile beraber kendilerine gostermek isterim ki ictimai ve siyasi ntkat-i nazar-
dan akvim-i Islamiyenin akvanvi garbiyeden begenib alabilecekien bir
$ey olmadikdan ba$ka bilakis bu hususda berikilerin Isiamiyetden istifade
edecekleri bir^ok dhetler mevcuddur".27
27. Said Halim Pa$a (trc. Mehmed Akif), "isUmda te$kilat-i siyasiye", Sebilurrqad, XIX
sayi: 493 (4 Mart 1338).
islamcilann Siyasi Goru§leri
Ittihad-i islam
Siyasi alanda asil konu «ittihad-i Islam » (islam birligi) yan i m uslii*
m anlann hem du^iince ve his hem de siyaset ve d evlet anlam m da bir
birlik viicuda getirm eleri, buna bagli olarak bu birligi bozucu, engelleyi-
ci, geciktirici biitiin faktdrleri ortadan kaldirm aya <;ali§malandir. Yukar-
da i§aret edildigi gibi ittihad-i Islam , O sm anlilann bir devlet siyaseti ola
rak ortaya eiki§m da, m iislu m an lan «bir siyasi <;ati altinda tutm ayi siir-
d urm ek» §eklinde tezah iir etm i§se de daha so n ra la n artik d agilm aya
yiiz tutan, hatta b ir dl^ude d agilan islam b irligin i yen id en tesis etm ek
§eklinde anla§ilm i$tir.
ittihad -i IslSm fikrini ilk ortaya atan ki$inin C em aled d in Efgani ol
dugu, O sm anli D evleti ricaline de onun tarafindan telkin edildigi kabul
edilir. Fakat H in d istan , Iran , M isir, O sm an li iilk esi gibi o d onem d e
m u slu m an lan n yo g u n o larak b u lu n d u k la n biitiin bo lg elerd e belli bir
m uddet kalan, b u bo lgelerin ve d ev letlerin v ak ialan m yakin dan taniyan
E fgani, ittihad -i Islam m o n lin e m illi (milliyet<;i) h arek etleri koym u§tur.
O na gore b iitiin Isldm iilk eleri tek tek m illi ku rtu lu § h areketlerini ger-
(jeklejtird ikten sonra ittihad -i Islam viicut bulm a §ansina sahip olacaktir,
bunun tersi d ogru ve gercektp degildir.
«Siyast reformla ilgili ilk modernist tagnyi yapan Cemaiaddin At^ani <>l
mu§tur. Onun siyasi du§iincesinde iki onemli unsur vardir: Islam dunvu
sinin birligi ve halki^lik. Afgani, 'panislSmizm' olarak bilinen islam d u n
yasmm siyas! birligi'nin, yabancilann mudahaleleri ve Islam lupraklan
uzerinde kurduklan hSkimiyet karjisinda alinacak ycganv muessir ujdhn
oldugu konusunda israr eder. Halkqilik ise hem bu du^uncude /atcn n»e\
• Farkli ve onem li bir iddia ip n bk. M um tazer Turkone, Siyasf irfco/o/i Mim». ih y
dogu^u, s 32 vd , 1991
T O RKtV ED E ISLAMCILIK DOgONCBSl 41
«Butun m uslum anlann uzun bir istikbald e, siy as! bir ittih ad lan ihtim al ki
m iim kundur. Fakat h erhalde b u gay en in uzu n b ir m iid d et im k in siz kala-
cagina §iibhe yoktur. O hald e bu u zu n zam an esn asm d a IsU m kav im leri
m illt intibahlar, m ill! m iicad elelerle i'tiU d a n , h i$ olm azsa ictim ai istiklal-
lerini m uhafazadan m ahrum m u kalsm lar?»^°
m
TORKJYE'DE ISLAM CIUK DttgONCESt 43
«IsUm <Hemi biiyiik bir ailedir. Onu meydana getiren milletler bu soylu ai-
lenin <;e?itli $ubelerini te$kil ederler. Bu $ube!erin iki tiirlu vazifesi vardir:
Bin her §ubenin kendine kar$i olan ozel vazifeleri, digeri de ba§ka §ubele-
re kar^i olan vazifeleridir. Bunlardan ikindyi te$kil eden vazifelerin yerine
getirilmesi birindnin yapilmasma bagh oldugundan ozel vazifeler genel
vazifelerden once gelir.
Milliyetgilik
Birinci sorunun ikinci kism ina, «iddia-yi kavm iyetin hangi sCtreti
memnudur»a gelince Naim Bey bu konuda, millet, m illiyet (Tiirk, Tiirk-
liik) duygulannin din'in (islanun) online ge^irilmemesini asil ol^ii ola
rak getiriyor:
4. Bu soru ve buna cevap olabilecek hususlar yazida yer alm iyor gi-
bidir. (Jun kii «diger kavm iyet ve m illiyetleri zelil gorm em ek»in islam 'da
tarti§ma gottirm ez bir ilke oldugu apaipktir.
A hm ed N aim dava-yi kavm iyet ve m illiyet'in kendisi kadar, hatta
ondan daha fazla neticeleri iizerind e israrla duruyor. Bu neticelerden
ikisi (o k dnem lidir: M illiyet^ilik hareketleri Islam 'daki karde§lik ve bir-
lik d u y g u la n n i old u riir. M u slu m an lan n karde§ o lm a la n (uhuvvet-i
islam iye) ve M uslum an lan n birligi (vahdet*i islam iye) ilkelerini dava-yi
kavm iyet v e m illiyet'Ie birle§tirm ek, uzla$tirm ak ona gore m iim kiin de
gildir (s. 19-22):
«Biz her iki tarafta da (Tiirk ve Arap milliyet^ileri, I K.) $eriata muhalif,
ruh-i isllm ile ban$maz bir emr-i miinker goruyoniz* (s. 10 ).
«Herhalde $una emin olmaltsuuz ki islamiyeti $ediden nehy etdigi §eylerle
ban§diramazsmiz. Asabiyet-i cinsiyenin menhiyyat-i ^eriyeden olmasi
dunyada gaye-i kusva olan vahdet-i Muslimini viicuda getirmek ipndir»
(s. 16).
37. Tiirk yurdu nun iki sayismda (VI, sayi: 10, s. 2320-29 ve VII, sayi: 11,5, 2381-1330) ya-
48 GlRl§
yimlanan bu yazimn son kisim ne^redilmemi^tir. Yusuf Hikmet Bayur, I. Dunya Har-
bi'nin §artlan gozoniinde bulunduralarak tarti$mamn devlet tarafindan durduruldu*
gunu soylemektedir, bk. T iir k m k lla b t t a r ih i , II/IV, 421, dipnot: 26 (1983).
38. Turk yurdu, VI, 2291-93 (1330).
39. Ziya G&*a\p,Turkle$mek-l$IJImla§mak-Muastrlafmak, s. 95,98.
TtTItKlYE DE ISLAMCIUK DtlgONCESl 49
1913/Hakkxn Sesleri:
1913/Fatih Kiirsiisunde:
1913/Ha hralar:
1915/Ha tiralar:
1918/Gdlgeler:
40. Sebilltrrefad, IX, say i: 212 (15 $ e w a l 1330). A k if in b a$liksiz y a z isi b o y le b itiy o r ve he-
■
TORKtYEDE ISLAMCIUK DO?ONCESl SI
men alhnda Ahmed Naim'in " Asabiyet davasina kalki$an, onu tervic vc te^vik eden
bizden degildir. Asabiyet iizerine kitale giri$en de bizden degildir. Kezalik asabiyet
davasi iizere olen de bizden degildir* anlamindaki hadisi apklayan yazisi ba>liyor.
41. «Hutbe ve mevaiz», SebilUrrtfad, DC, sayi: 230 (29 Safer 1331).
52
42. Bediuzzaman Said Nursi, Mrktubat, s. 297-303, 393-97 (1964). Aynca bk. M. Ertugrul
Diizda|, TUrkh/e’de IsMm ve irkfihk meselesi, 228-55 (1983). Milliyetfilik tartijm alan
itpn aynca bk. Tunaya, age. 77-66
43. bk. Aziz Istanbul, s. 127-32 (1974).
TORKtYEDE ISLAMCIUK DOgONCEal 63
oralarda tipki senin ustiliinde eski m imari eserlerinin tarihini arafbrm ayi
itiyad edindim . Bu ho$ m erak beni sardik^a sardi. Senin bir zam an T ev-
h ld - l efk S r'd a (ikm i$ yazilanm buldum ve tekrar okudum. Azlm bir zevk
aldim . Sana bu yiizden ne kadar haksizltk ettigime, o yazilann bir ja ir fan-
tezisi olm ayip hakikaten mSnevi birer ufuk olduklanna kail oldum *.4*
45. Said Halim Pa$a, Buhranlanmiz, s. 45-46,51-52. Aynca bk. Tunaya, age, 55-64.
M
TpRKlYE'DE ISLAMCIUK DOgtJNCESl u
gibi (jokija ihlal edilen temel haklann bu yollarla garanti altina alinacagi
varsayinuydi.
Bu ve ba$ka noktalardan kalkarak Kanun-i Esasi'yi, kanunlajhrm a
hareketlerini, Meclis-i Mebusan'in kurulu$unu hararetle desteklediler,
bunlann je ri kaynaklaruu tesbit i(in biiyiik gayretler gosterdiler. O ka
dar ki Musa Kazim, Elmalili Hamdi gibi bir^ok alim Kanun-i Esasi'nin
$eriata miistenit oldugunu, bundan bajkasuun zaten miimkiin olamaya-
caguu savundu .45^1 Elmalili aynca 1909 Kanun-i Esasi tadillerinde biz-
zat gorev aldi.
Islamcilann siyasi konularla i(i<;eliklerinin bir ba§ka gostergesi de
Me$rutiyet doneminde kurulan partilerle olan ilijk ilerid ir: Sirat-i
mtistakim ve Beyanu'l-hak dergileri ilk sayilarmda ittihad Terakki'ye
olan hayranlik ve baghliklanni agiki;a ifade ettiler. Buna paralel olarak
Meclis-i Mebusan'da ve partilerde yer aldilar. Mesela Said Halim Pa$a
ittihat Terakki Firkasi b ajkan lig i ve sadrazam lik, M ustafa Sabri
jeyhulislamhk, ittihat Terakki Firkasi kurucu iiyeligi, Elmalili Evkaf Na-
zirligi, Musa Kazim jeyhulislamlik, Seyyid Bey Ittihad Terakki Firkasi
bajkanligi, Said Nursi Ittihad-i Muhammedi Firkasi kurucu iiyeligi yap-
tilar. Aynca Musa Kazun, Elmalili Hamdi, §eyhulislam Mustafa Sabri ve
Manastirli ismail Hakki Ayan reisi Mustafa Asim ittihad ve Terakki'nin
Him jubesi'nde gorev aldilar.
Cumhuriyet devrinde Islamcilardan Seyyid Bey'in Adliye Vekilligi,
Ahmed Hamdi Akseki'nin Diyanet i§leri Reisligi, §emsettin Giinaltay'in
Ba$bakanlik yaptiguu da kaydetmek gerekir.
45/1. bk. Antalya Mebusu Hamdi, «inneme't-tSatu fi'l-ma'r0f», Tesisat gazetesi, Nu. 12^
(1327), Musa KSzim, «Humyet-Musavat», Sinit-l mdstaktm, sayi: 1 (1326).
islamcilarm Fikri Endi§eleri
M
TOKKtYEDE tSlA M ClU K D0$0N CE8t
Ictihad Islam alann bir ba§ka hareket noktasi ve onemli bir dayana-
giydi. Onlara gore ictihad ulemaya v erilm ij bir hak, bir yetki idi ve
Islam dini degi$en zamanlar ve gelijen olaylar karjisinda varligmi, can-
Uligini, geijerliligini ancak onunla koruyabilir, garanti altma alabilirdi.
XII. yiizyildan bu yana ictihad kapisi kapatildigi ve taklide bel baglanil-
60 GtRlS
IL
TORKlYE’DE ISLAMCIUK DOgtTNCESl SI
Yeni ictihadlar lazimdir. Bunu inkSr etmek dint bir toplulugun mSnevt gi-
dasmi inkar etmek demektir. Lakin zamanimizda ictihad nasil yapilmali?
Burasi son derece miihim bir meseledir...
isUm aleminde hakikaten faziletli ve ilim sahibi olan 40-50 kadar Mimden
murekkep bir Meclis-i Ali-i Ictihad meydana getirmekten ba;ka (are yok-
tur... Boyle yuksek bir meclisin m efgul olacagi maddeleri bugunku ihti-
yaflanmizi nazara alarak ortaya koyabiliriz. Bunlann en muhimi sosyal ij-
lere temas eden ve artik bu zamanda faydalan kalmayan ictihadlan d eg ij-
tirmek ve yenilemektir»^
Ictihadin kar$iti olarak verilen ta k lid islSmcilarca iki yonlu olarak ele
ahnmi$ ve buna gore geni$<;e i?lenmi$tir:
1. Muslumanlann ge(mi§ ulemayi, mezhepleri ve g6ru$lerini korii-
koriine benimsemeleri, tenkide tabi tutmamalan, yeni diifiincelere kar?i
onlan siper olarak kullanmalan...
2. Batuun taklidi.
ictihada §artli olarak taraftar olan Mustafa Sabri bu konuda hem
Islamcilara hem de batici-modemistlere tenkitler yoneltmijtir. Yeni
isldm miictehidlerinin ktymel-i ilmiyesi (1335) adli eserinde Musa Carul
lah'in vahdet-i viicut anlayi$ina bagli, ozellikle «cehennemde ebedi ka-
li§» meselesindeki ictihadlarini tenkit ederken. Dint milcedditler
(1922)'de islam'i (agda$ bir goriiniime kavujturmak i(in fikirler gelijti-
ren, bu yolda ictihadlarda bulunan Hajim Nahid'in du$uncelerini tenkit
etmektedir. Her iki kitapta da Mustafa Sabri'nin klasik kelamci bir tavn
benimsedigi a<jik(a goriilmektedir.
Said Nursi «ictihad risalesi»ne «ictihad kapisi a(iktir. Fakat ju za-
manda oraya girmeye alti m ini vardir» diyerek bajliyor ve mani olarak
junlan straliyor
1. Devir ictihad devri, yani gedik a^ma devri degil (atlaklan kapama
devridir,
2. Selefin biitiin zamanlann ihtiyaflaruu kar?Uayabilecek fikirleri du-
rurken «heveskHrane yeni ictihadlar yapmak, bidatkarane bir hiyanet-
tir»,
3. §u anda siyaset, diinya hayati ve felsefe reva^tadir. Bunlar ictiha
din sihhatine birer perde te$kil etmektedirler,
4. Siyasete, diinya hayahna ve felsefeye bel baglayanlann ictihad ar-
zulan Islam baguidan kurtulmaya sebep olur,
5. Bugiin ictihadla ele ge^irilmek istenen jey makbul degildir.
6. Bugiinun insanlannm Hz. Peygamber'in nurlu asnndan uzak ol-
malan, onlan hakikatlan gorebilmekten ve buna gore ictihad yapabil-
mekten uzak birakmaktadir .53
54. $ehbenderzade'nin medreselerin lslahi konusundaki fikirleri i^in bk. age, s. 645-46.
Medreselerin istahi hakkinda en geni$ bilgi Hiiseyin Atay'in Osmanlilarda ytiksek din
egitimi (1983) adli kitabmda bulunmaktadir.
55. Bu kurulu; ipn bk. Sadik Albayrak, Son devrin tsUm akademisi - Dtru'l-Hikmcti'l-
tsMmiyye (1973)
i
TPRKfYEPE ISLAMCILIK DttgONCESt 66
dinlemek arzu ettigi vakit, vaizin altin ve gumii$ten mSmul semS taba-
kalarnu dinliyor. Acaba bu mutehayyir dimag, ju iki miiteiukkiz fikirden
hangisini kabul, hangisini red edecek? Ayiu mii$kili)ti, biitun ilimlere ve
felsefeye tejm il edersek, meselenin butun deh$eti ortaya <^kar.
Demek ki, Kur'ani hakikatlara, hikem! ve remzi te'villere miiracaat
etmemekte israr; selefin sozlerini hatadan uzak ve degijm ez diisturlar
gibi kullanmakta devam, velhasil bugiinku zihniyeti ve je k li ibkada
inad edersek, iki neticeden birisini arzu etm ij sayilinz. Ya cShil, mah-
kum ve sefil bir iftim ai topluluk; yahut da bir aralik ismen musliiman
kaldiktan sonra, firsat buldugu zaman dine dujm anlik gosterecek bir
m iinew er topluluk.
Dozy'nin ismen pek dogru olah $u miitalaalanna da iyice bakalim:
"Ulema, hazirlanmakta olan degi$iklikleri, (slam imaninin menfaatlerine
gore tanzim etmek i<pn, genij divide bundan (Avrupa Slimlerinin isISm
hakkinda yazdiklan arafhrmalarm neticelerini okumaktan) istifade edebi-
lirler. Filhakika, jimdiye kadar, islahat temayulleri gosteren ulema, anane-
lerinin dairesi i(inde kalmi$lardir. Vakia bunlar, civarlanndaki asri kavim-
lere bir nazar atfettiler ve bu kavimlerin faikiyetlerini, musliimanlara ya-
sak olan hareketlerden kazandiklanni anladiklanndan, mezkur davram$-
lan musliimanlara caiz kilmak i^in bu ananelerde vasita aradilar. Fakat
mesela, Goldzieher'in, bu husustaki eserlerini okumak zahmetir\e katlan-
salar, gayr-i sahih diye atacak olduklan bir^ok hadislerin mevcudiyetini
gorurlerdi. Hadislerin sihhatlerine hiikmetmek i(in, mesela, zamamnin
kendisine vermij oldugu vesditten ba$ka vesaite malik olmayan Buharfnin
tedkikatma rehber olmu$ olan prensiplere inhisar etmek, akla ve ilmi
terakki mefhumuna tamamen muhaliftir. Bu o kadar dogrudur ki, pek
nadir bazi kimseler, tam bir ihtimam ve hultis-i niyet ile tertip edilmi$ ha-
dis mecmualannda mevcut hadislerin sahihlerini gayr-i sahihlerinden kati
ve ciddi jekilde ayirmaktaki mii§kiOti bilerek, islSmi yalmz Kur'an hii-
kiimlerine irci etmek uzere hadislerin hepsini birden atmayi teklif ederlef
Bunlann nazariyeleri metn-i ndsih ve metn-i mensuh ayirmasimn ilgasiyte
tamamlamr. Boyle bir din! usul alindigi takdirde, miihim neticeler dogardi
ki, bunlar, gunlar olurdu: Be; vakit namazin iki vakit namaza ircSi, vahdet-
i zevce, biirkain (yagmak, ortii) iagvi, Kur’an mufessirlerinin "Syetii’s-seyf"
yahut filan filan iyetle nesh olunduklanni soyledikleri ve gayr-i musliml^r
hakkinda liitufk3r<ine olan bazi Kur'an hiikumlerinin tatbik mevkiine k°"
nulmasi.
"Bu fikri ortaya koyan Kahire'de Tarre hapishaneleri tabibi doktor Sidk1
Mehmed Tevfik Efendi'dir. Kendisinin din uiemasindan olmamasi, i?i icr>'
TORKtYEDE tSLAMClUK DO$ONCESl 77
ya sokmastna mini te$kil etti. Fakat bu bir i$arettir ki, din! iflerin, jimdiye
kadar, anane ile selahiyetli memuru olmuj olan kimselerin elinden, pekali
bir giin (ikabilecegini gotterir. Zaten, ilmiye simfmdan olmayan bir (ok
zat, fiirQat meseleleri hakkinda faal nejriyatta bulunmu$lardir. Bazilan ka-
din hiimyetlermi ortaya atmijlardir Digerleri, aklde ve ananelerin faizle
ikr&zi, sOret-i mutlakada men etmesiyle, IsUm kavimlerinin tekimuliinu
durduranlann, devam ettirdikleri agir zincirleri kirmak istiyor. Fakat bun-
lann hepsi, bu meseleler hakkinda hiikiim beyan etmek i(in, kendilerinde
kafi derecede niifuz hissetmediklerinden, necat kelimesini soylemeleri ifin
ulemadan ricada bulunuyorlar. Bu davete cevap verenler, henuz pek az-
dir. Bunlann en tanmmiflan, Cemaleddin Afgani ve §eyh Muhammed Ab-
duh’tur.
"Bu adamlann ijleri cesurSne oldu. Terakk!, fen ve bunlann gayr-i miislim-
lerle miinasebetleri hakkinda, dinda;lannin fikirlerini degiftirmek iipn el-
lerinden geleni yaptilar. Hl-Ezher Camii'nin ba;ma geyrilen §eyh Muham
med Abduh, Ezher'e asri tedrisati sokmayi denedi. Hesap ve cografyamn
bazi iptidat dersleriyle iktifaya mecbur oldu. Verdigi Kur'an lefsiri dersle-
ri, "cihad" gibi tefkilati daha ziyade insaniyetkarane bir jekilde izahlarla,
dinleyicilerinin taassuplanm azaltmaya mafuf oldu. $arkJilann ve Avrupa-
Iilann adetlerine miiteallik muhtelif meseleler hakkinda mejhur fetvalar
verdi. Yenilejmeyi ve lslahati husumet sebebi etmij olan arkadajlan ara-
smda az takdir edildi.
"Bu miiceddidlerin kusurlan, kendileri asri terbiye almaksizm, asri terbiye
tarafdan olmalan oldu. Temayiilleri itibariyle asri olduklan halde, eski
kaynaklardan fikirler sepnekle iktifa ettiklerinden, muhafaza ettikleri me-
tod yonunden eski kaliyorlardi.”
A. Key'in $u sozleri, pek ziyade ehemmiyete alinmaga jayandir:
"Yalmz islahat arzusu kSfi degildir; islahat i(in miiceddid olmak, mu-
ceddid olmak ifin ise, bir sosyal toplulugun miicadele meydamnda de
vam ve galebesi i(in lazim biitiin ihtiya;Iara vakif bulunmak iktiza
eder."
Boyle buyiik bir vazife, ya bir dahi veyahut da o dahiye bedel, bir
Sok miitefekkirlerin mii$terek <jah$malan ile husule gelebilir.
Maamafih, §eyh Muhammed Abduh'un islahpervertne tejebbiisle-
ri, hi(bir semere vermemij degild ir. Bugiin Cami-i Ezher, Islam Aleminin
en muntazam ve en terakkiperver medresesidir.
§eyh Abduh, Cemaleddin Afgant, Ahmed Han gibi zatlann aftigi
?>gir, Misir ve Hind'de bir(ok tarafdar bulmujtur. §urasi teessiire
S^yandir ki, bu yeni pgirlar, en buyiik iki Islam merkezinde, Tiirkiye ve
78 AHMED HlLMl
m ijh r.
Ӥim d i, lesbit ettigim iz ve p kardigim iz neticelerden sonra, okuyucu, bir
hiilya ile sozii kesm em e, herKalde m iisaade eder. Hepsi m uzir olmayan
d in ! tarikatlar arasinda, m edeniyetin giizel balini suzecek, an kovam hiz-
m etini gorecek bir tanesi bulunabilir. Tarikatlar, Islam kanunun jiddetin-
den asla rahatsiz degillerdir. Hkseriya, jeyh in talim iti, bizzat dini anane-
nin talim atina takaddiim eder ve yerine kaim olur. Tarikatlar, insanlan da-
ha iyi b ir istikbale da vet e tm ij olan M esih fiknnin istihalesi olan Mehdi
fikrinin m ahsuliidiir.
"M esih zuhur ettigi vakit, Yahudilerin beklediklerinden busbiitiin ba;ka
(ikti. Yahudiler, M esih'i, kendileri gibi, mutaassip, mahdut fikirli Beni isra-
il i(in m illetlere kar?i m uharebe etm ekie vazifeli biliyorlardi. O, bilakis va-
tan d ajla n n a yaptigi gibi, ayni kanuna sevgi ve vaaz etmek ifin milletlere
kucak a^ti. Irklan n ve dinlerin an lajm asim m uhiirlem ek iizere, {im diye
kadar h ifb ir kim senin yapmaga cesaret etmedigi jesti yapmak iipn, arani
lan Luther'in hurm a a g aflan altinda bina edilm if o beyaz kubbelerin altin-
dan yan n fikm ayacagim kirn bilir?"
IsUm dininin dahi rakibi ve m uanzi, diger bir din degil, "hur dujiince" derecesine ve $imdiki ilmin kuvvet ve tesirine vikkif bulunmadiklari i<pn,
ile "ilim ve felsefe''dir. hal-i h iz ir tahlil ve muhakemede acz gosteriyorlar. Bu gaflet, o derecede
M edenilejmi? ve sanayile§mi§ Avrupalilara, yalmz siyaset sahasin- derindir ki, zavallilar, sekiz yiiz veya bin sene evvel sdylenilen bir fikrin
da degil, bilhassa iktisat sahasmda rekabet edebilmek ve yajayabilm ek ya§atilmasim, bugiinkii IsUm toplulugunu diriltebilecek bir fikre katil-
i(in, m iislum anlann, Avrupa zihniyetine sahip, A vrupa m arifetine mayi, daha faydali, isUm i(in daha yararli saniyorlar.
malik olmasi lazimdir. Agik^a goruliiyor ki, onlar, IsUmm hedef oldugu tehlikeleri gor-
Halbuki, bugiinkii jartlarla boyle bir inkilabin husulu gayr-i mum- mekten, bu tehlikeleri meydana getiren sebepleri anlamaktan acizdirler.
kiindiir veya husfile gelirse, isU m iyeti mahveder. Dem ek ki, her ikisi Bu §artlar i(inde, ulemadan Islam cemiyetlerinin islahini beklemek, ta
isltauyetin mahkumiyetini ve sefaletini inta? eder. mamiyla bo$ ve neticesiz bir fikirdir. Eger, bugiinkii ilim ve fenlere, Av
Bugiin O rtafag dimaguun mahsulu olan bir ictihadi ya$atmaga ;a - rupa zihniyet ve te$kiUtina vaki/ ulema yeti$ebilirse, o vakit, meselenin
h$mak, bir fosil canlandirmak kadar imkansizdir. rengi degi$ir. L ik in , boyle ulemanin yeti$mesi i(in, hi? olmazsa yarim
Velev, boyle bir fikir ve ictihadi yajatm ak mumkiin farzedilse bile asir lazim.
bu, yine bir felakettir. Zira, bugiinkii ictimaiyata kar$i y an bedevi bir ic- Acaba, medeniyetin fikir selleri oniinde bu kadar zaman, ahlaki hu-
timaiyatla rekabete kalkijm ak, okiiz arabalanyla fim endifere rekabete susiyetlerimiz ayakta kalabilecek mi?
kalki$mak kabilindendir. O halde ne yapmali? Avrupa medeniyetinin en a(ik vash "ilerlemede, tejebbiiste, icrada
Eger biz, tarih ve irsl hallerim izi, muhitim izi ve m ill! fikirlerim izi surat" olduguna bakihrsa, h i( olmazsa bir miidafaa vaziyeti aiabilmek
h i; nazar-i dikkate almadan, Avrupa'yi korii koriine taklide kalki$acak i(in, (abuk ve pratik tedbirler almamiz lazimdir ve zaruridir. Bu tedbir-
olursak, sosyolojinin k a ti kanunlanyla ;ati$acagim iz iqin, muvaffak ola- ler iki sirufa aynlabilir.
caginuz son derece m efkflk olmakla beraber, $ayet m uvaffak olursak, Birincisi: islim iilkelerinin herbirine has mahalli tedbirler.
mill! ve manevi simanuzi kaybetmemiz, diger bir $ekle istihale etmemiz Ikincisi: Biitiin Islam alemine, yani Islama ve miisliimanlara mahsus
icab edecek. Diger bir tabirle, boyle bir istihalenin, zaruri ja rti, koklii umumi tedbirler.
Islami kaidelerden uzakla$mak olacaktir. Birinci kisim tedbirlerden, bize ait olanlan $u jekilde hiilasa oluna-
§u halde yapilacak §ey, dini his ile fenni dusturlan bagda$tirmak ve bilir ki, sair Islam iilkelerince de tatbiki pek miimkiin ve faydalidir:
her ikisini yekdigerine yardim ci kilm aktir. Acaba, bu em el mumkiin 1. Ilmiye smifuun vazifelerinin tayin ve taksimi.
miidur? 2. M edreselerin, yeni mekteplerin jekline ve metoduna uydurulma-
Bizim zanmmizca miimkiindur. Lakin, gu^liiklere gogiis gerecek, si.
pek yiiksek ve alicenabane himmetler lazim. 3. Tedrisatm lslahi.
Hakiki islahat arzusu, e w e la heyet-i ilm iyenin, sonra da, fertlerin 4. NShiyelerin manevi idaresine iktidan olan bir hususi sinifm yeti?-
biiyiik bir ekseriyetinin du$manligina ve kar§i koymasina sebeb olacak tirilmesi. Her dinin bilhassa umumu nezdindeki anla$iii$ $ekli ve tesiri,
tir. G e;en sene yapilan pek kvi^iik bir tecriibe, bu hakikati biitiin agikli- din adamlaruun fikri seviye ve meziyetleriyle miitenasiptir.
giyla ve dehjetiyle ortaya koydu. Ekseriyet-i fukahaca siinnet ve yalmz Avam arasinda yayilan muzir fikirlerin, dini hislere fena tesir etme-
bir tanesince vacip olan kurban kesmege bedel, kurban paralannm "fan* den kaldmlmasi, yine o fikirleri yaymi$ olanlar vasitasiyla miimkiindur.
za-i I'dad" mukabili olarak, Donanma-i Osmam'nin, yani M erkez-i Hila- Boyle bir gaye igin ise, ew e la ilmiyenin vazifelerinin tayin ve taksimi Ja-
fet'in takviyesine sarfi ve zekatin ?ekl-i i’tasi hakkindaki tejebbuslere ?>mdir.
ulemaca edilen mukabele, onlann zihniyetlerini tamamiyla bildirdi. Medreselerin bugiinkii idare $ekli, oralarda c&ri bir esef ve iimidsiz-
Boyle bir zihniyetle, islahat i$i ve yen ilejm e arasinda miinasebet ukle deriz ki, medreselerimiz bir ilim ve terbiye yeri olmak $6yle dur-
aramak, duraklama Jm illerinden, ilerleme beklemek kadar boftur. Bun- ®un, asar-i atika teshlrine mahsus miizeh&nelerdir. Ba$ka memleketler-
dan dolayi, ulemayi itham icap etmez. Onlar, insan bilgisinin bugiinkii e<8e9m ij devirleri gostermek, eski ile yeni ilerlemeleri herkese anlat-
32 AHMED HlLMI
k i
Tt)RKlYET)E ISLAMCIUK DOgONCESl 83
Muhterem okuyuculara:
Bu eser yarali bir kalbin iniltisidir. Muhtemeldir ki bu iniltiyi ?ok goren-
ler, itiraz edenler olur. Biz onlara soranz: Ne hakla?
Hayattan maksat saadet ve refahtir. Saadet ve refah hayat hakkidir. Bu
hakki IslSma ?ok gorenlere kar§i ba$ egmek igrenc; bir zillettir.
§u eseri yazmakla biz, itikadimiza gore bir mukaddes vazifeyi yerine ge-
tirdik. Qiinkii Hakk'a ve insaniyete hizmet ettik. Vazife mukaddestir.
Biz bu eseri IsUm milletine takdim ediyoruz, verecegi hiikme raziyiz.
B3ki olan Yezdan'dir.
diisturlar uzerine bina edilen bir ahlak ilmi gayr-i mumkiin ve sirf ve-
him jekline girm ij oldugundan faziletler tejrih ve tahlil edilmi? ve neti-
cede fazilet denilen jeyin "mukemmel bir jeytanlikla siislii ve $a$aali bir
§ekle konulmuj menfaat" olduguna hukmedilmi§tir. Artak "menfaat" gi
bi al;aklik ve ajagiligm kaynagi olan degi$ken bir his uzerine kurulan
ahlaktan, zarardan ba$ka bir $ey beklememek gayet tabiidir. Muhterem
ve mukaddes bir temele sahip olmayan, daha dogrusu hifbir temeli bu-
lunmayan yirminci asir ahlak ilminde vefa, sabir, kanaat, af, insanlarin
ayiplanm ortmek, musaade, giizel davranma, sevgi, iyilik gibi kelimele-
rin hi(jbir manasi yoktur. Ne dedigini bilmeyen, kendi kendini aldatan
ge(mi$ insanhk tarafmdan ortaya atilm i; olan "fazilet" zamammizin
ahlak;ilan, yani ahlaksizlan nezdinde bir "hayalet" ve giiliin; bir bilgi-
sizlik eseridir! Artik bu esaslar uzerine kurulan siyaset binasimn nasil
Cehennemi bir bina oldugu basit bir miilahaza ile sabit olur.
Muhtemeldir ki sirf hakikattan ibaret olan ?u yazdiklanmiza, Avru-
pa'yi vukufsuzluk gdzliigiiyle miijahede eden bir takim safdiller miiba-
laga atfederler, muhtemeldir ki bizi medeniyet du$manligi ile itham
ederler.
Hayir!
Biz Avrupa'nin maddi medeniyetinin en Samimi takdirkSri ve hay-
ranlanndaniz. Avrupa milletlerinin bugiin ula§tiklan sinai olgunluk her
miitefekkiri hayran birakacak bir azamettedir. Lakin manevi medeniye
tinin du$tiigu zilletin en a$agi derecesi tarihte misli goriilmeyen bir esfe-
liyettir.
Avrupa’da yiiriirlukte olan bu felsefe "sosyalizm" denilen ictimai
meslegi meydana getirmi§tir. Lakin sosyalizm bir "menzile" (merhale,
mertebe) olup bir "gaye" (netice) degildir. Sosyalizm tabii bir surette ”ko-
munizm-i$tirakiyyun” mezhebini dogurur. Herkesin hayali (ideal) gaye-
si jeklinde tecelli ettigi halde "fiilen” h i; kimsenin razi olamayacagi bir
mezhep olan Komiinizm dahi bir menzile olup ondan sonra varilacak
merhale "anar$i-karga$a"dir.
t§te Avrupa boyle bir rnkiraz ve yokluk (ukuruna dogru dev adiw
larla yuriimekte ve kotusii $u ki diinyayi da o (ukura dogru surukleme-
ye <;ah$maktadir. Avrupa'da maddi sefalet (ekilmez bir dereceyi/
manevi sefalet ise son haddini bulmu$tur. Bir §ahsin istibdadi yerine-
hiikmi §ahislann daha igrenc; istibdadi ge<;mi§tir. Eski miistebitler, birta-
kim mevhum hukiimlere istinaden zuliim yaparlarken yeni miistebitle*
insanhgin felaket mektebinde viicuda getirdigi mukaddes fikirleri suist'"
TORKlYE DE tSLAMCILIK DO9ONCE8I 89
askeriyenin jimdiki satvet ve intizammm bir "mekanik hal' den ibaret ol-
duguna hiikmetmek zaruridir. Vatan fikrinin aleyhinde olan, kendinden
hayatina kadar fedakSrlik isteyen, hiikiimetin prensiplerini esasen red-
deden bir adamdan muharebe meydaninda samimi ve isteyerek yapil-
mi$ bir fedakSrlik beklenebilir mi? Asia!
Bir adamrn seve seve canim feda etmesi i;in bir takim manevi se-
beplerin, bir takim zaruri jeylerin var olmasi gerekir. Avrupa'da boyle
bir fedakiirhgi icap ettirecek manevi sebepler yok gibidir. Maddi sebep-
lere gelince: Bir sosyalist saadetini, diger bir milletin saadetini gasb ve
imha etmede degil, kendi vataninda servet ve samani gasp ve ihtik3rla
ellerine ge^renlerden haklan geri almada goriiyor. §u halde bankerler,
ihtikarnlar, fabrikatdrler, siyaset;iler aleyhinde icra edilecek bir cihad-
da, vicdani kanaatine uygun oldugu i;in, canim feda etmeyi gdze alsa
bile $imdiki ictimai yapmin kaidelerine uyarak diger milletlere kar§i ap-
lacak bir muharebede canim feda etmek i;in h i; bir sebep bulamaz.
Vakia henuz bu hakikat butiin deh§etiyle goriilmu? degildir, lakin
hissedilmektedir. Goriilmediginin sebebi "tecriibe ve imtihan" hususlan-
run olmamasidir. (Sirasi gelmi^ken soyleyelim ki siyasette yukarlan elle-
rinde tutanlan sulhperver eden, muharebeden sakindiran bu korkudur).
§imdi tam maiuisiyla hiikmedilemeyen bazi halier var ki yakin bir gele-
cekte bu halier, riyazi bir hesap dogruluguyla takdir edilebilir olacaktir.
Bir ;eyrek asir sonra Avrupalilann biiyiik ;ogunlugu sosyalizm
meslegi yoluna "a^ktan ve amell olarak" gireceklerdir. Halkrn biiyiik ;o-
gunlugu sermaye ve servet sahipleri aleyhinde -ve eger bonlan himaye-
ye kalkifirsa- hiikiimetlerin dahi aleyhinde isyan ilan edecektir. Vatan
ve milliyet fikri bir golge vartik $eklinde kalacagindan ordulann da $im-
diki manisi kalmayacakhr. Hatira gelir ki Avrupahlar diinya iizerindeki
hakimiyetlerini siirdiirmek i;in yine ordulanm $imdiki deh?et verici
heybetiyle biraksinlar. Lakin ;ahislann maneviyahnda meydana gelecek
degi$iklikleri menetmeye imkin bulunmadigindan, buyiik bir ihtimale
gore bir ;eyrek asir ve herhalde bir asir sonra Avrupahlar icjinde, ken-
dince faydalan $iipheli veyahut biitiin biitiine reddedilmi$ fikirlerin ve
mesleklerin hahn i;in canim feda edecek bir tek asker bulunmayacaktir.
*
* »
insanhk tarihinin bize gosterdigi medeniyet kurulu$lannin en aza-
metlisi, en heybetlisi olan Avrupa varliginin, esasmdan sarsildigi garip
bir asirdayiz. Cesametli bir ; 6ku§, biiyiik bir mkiraz karjisinda bulunu-
TtTRKtYETIE tSLAMCIUK DOgtTNCESl »1
J
rCnudYE-DE Is i Am c iu k d O^On c b s I 93
ye maruzuz:
B irina olarak: Zit menfaatlan -isterse zaranmiza olsun- ayni suretle
temin etmek mumkiin olmadigindan, fazla olarak, menfaat temin ede-
meyen devletlerin her zaman zorluk qikarmasina mazhar olacaginuza
mukabil, arada bir ittifak olmamasi yiiziinden menfaati temin edilenle-
rin de yardim ve korumasina nail olamamak tehlikesi; ikinci olarak: iki
devletler toiplulugunun sirf bizim zaranmiza olarak menfaatlerini bir-
lejtirm eleri, bajka sebeplere baglamalan mecburiyetinde kalmalan ihti-
mali tehlikesi (bunun mukaddemeleri Bagdat demiryolunda gorulmu$-
tiir). Demek ki infirad siyasetinde bizim i<pn hic;bir menfaat yoktur. itti
fak siyasetinde iki topluluktan birinin kirginliguu kazansak bile digeri-
nin ittifak dolayisiyla yardim ve korumasini iimit edebiliriz. Lakin infi
rad halinde Avrupa ihtiraslanna kar^i yapayalmz mukavemet etmek
mecburiyetinde kaliyoruz ki, dzellikle bizim gibi acemi siyasilerin boyle
miibarezede hissesine dii$en yalmz maglubiyettir.
§imdi de sorunun ikinci kisnu geliyor. Oyle ise kiminle ittifak yapa-
lim? Once $urasuu soyleyelim ki milli destek ve sevgi ile siislenmi? siya
set adam lan meydana getiremezsek, iktidar mevkiinde ;ahku$u vaziye-
tiyle duran adamlardan miite$ekkil bir kabine, Avrupa siyaset<pleriyle
ittifak gibi $eylerin muzakerelerine hi;bir zaman girijemez. Once mec-
lis-i M ebusan'untzdaki miihim siyasi partiler devletler topluluklanndan
birini tercih etm ede ve onunla ittifak etmeyi kabul etmede miittefik ol-
malidirlar. italya ile Almanya miittefiktir Bu ittifak bir kabinenin fikir
ve benimsemesinin semeresi olmayip italyan milli ekseriyetinin ictihad
ve karan oldugundan i$ba$ina hangi parti ve kabine gelse hep bu ittifa-
ka taraftar bulunur ve $u halde Almanya "italya’mn falan kabinesi, filan
partisiyle degil italya ile ittifak etmi$" sayilir. Bu jartlan yerine getirebil-
digimiz giin biz de Avrupa devletler topluluklanndan birisiyle ittifak
edebiliriz. Hangisi ile?
Her ikisi ile!!! M uhtemeldir ki kalbi imandan, dimagi izandan mah-
rum ve islamiyetin g e ^ d gerilemesini goriip de istikbalden meyus olan-
lar, Osm anliligi A vm pahlann mtisamaha ve yardimlan sahasmda payi-
dar zannedenler bu fikrimizi manasiz bir biiyukliik taslamaya yorarlar.
Lakin katiyen boyle degil. Vakia Ingiltere'nin azameti, Rusya ve Fran-
sa'nin satveti islim aleminin bugiinkii mahkumiyetinin devam etmesine
baghdir. Lakin bu devletler pek guzel bilirler ki bu mahkumiyet ilelebet
payidar olacak bir je y olmayip zaman meselesidir. Musluman miitefek-
kirler, ku rtu lu j zamanina kadar mahkum musluman milletlerin sirf te-
100 AHMED HtLMl
Efendiler!
Medeni hayatta en lazim olan ve liizumu zaruret derecesinde bulu-
nan $ey "fikirlerde ve ijlerde" saglam bir metoda tabi olmaktir. Tabiat
sahasinda keyif ve tesadii/e mahal bulunmuyor.
”... Sanayi, iktisat, m aijet vs." gibi ijlere ait hususlarda "ilim ve tec-
rube”nin gosterdigi diisturlan kabul etmekten ve "felsefe ve ahlak konu-
lannda” ise her meslegin ihtiva ettigi hakikatlan iktibas etmekle meyda
na gelecek sefmecilik (intihab, iktitaf: edectisme) meslegini tercih et-
TORKtYE'DE lSlAMCIUK DO§CTNCESl 107
soylemij bir din degildir" riimlesi ne manaya geliyor. Herkes bir dine,
h i; olmazsa iman itibariyle, son sdze ulajm ak i;in intisap eder. M eselJ
islami esaslardan biri olarak "Allah birdir" ciimlesini ele alalim. Acaba
bu Islamm son sozii degil midir? Acaba (Allah) birbufuktur, sekizdir,
sayisizdir gibi tekimiilleri mi bekliyecegiz?
H i; $iiphe yok ki teferruatda islim dini tekamiillere tabidir. Mesela
bir adam farzedelim ki Huda'yi bir bilmekle beraber O'nu sonlu bir
aiemin yaraticisi biliyor. Sonra diger bir adam farzedelim ki Huda'yi
hem birlik, hem de yaraticihkta sonsuz biliyor. (^iinkii o kiinati sonsuz
biliyor. Elbette bu iki b ilijte n ikincisi, birincisine nisbetle daha
miitekamil bir bili§tir. Fakat her iki b ilij degi$mez ve munaka$asi
Islamiyetce miimkiin olmayan bir esasa dayanmaktadir: Yarataci’nin bir-
ligi-
Oyle ise junu soylemek mecburiyetindeyiz ki islim iyet esaslar iti
bariyle son sdziinii sdylemiftir. Ve hatta bunun i;in miisbet (sabit, tesbit
edilmi$) bir dindir. Fakat teferruata anlamak ve anlatmak fikri terakkiler-
den miilhem olur. Yazar boyle demiyor. Eger boyle du$iindugunu iddia
ederse meramini ifade etmekten aciz demek olur. (Jiinkii yukarda zik-
rettigimiz dimlelerden bu mana anla§ilrruyor. A nlajilan mana Renan'in
bazi eserlerinde kabul ettigi ejkali hatira getiriyor. Ona gore herkesin bir
dini vardir. Herkes vicdamnda Hakk'i bir suretle hisseder. Fakat Re
nan'in bu telakkisine gore ortada din denilecek bir $ey kalmayacagi ;ok-
tan isbat edilmi$tir.
Her oniine gelen bir mezhep ve kendine has bir akide ortaya atarsa
ortada bir fikir manzumesi, bir meslek kalmaz, ki ona din veya bir ozel
isim verebilelim. Bu oyle bir anar$i, oyle bir fikir anarjisi olur ki dinsiz-
likle e^ittir.
Yazar burada islim istilahlarmdan bir takim kelimeler sarfediyor-
Mesela ictihad, icma-i ummet vs. gibi. Itirafa mecburuz ki bu kelimelerle
vesikalandinlmak istenilen maksada ulajilamiyor. Acaba icma-i iimmet,
tek ba;ma bir kiymete sahip midir? Farz edelim ki icma-i ummet islamii'
ruhuna uygun dujmeyen bir $ey hakkinda vaki olsun; bu karara
islamiyet mi diyecegiz? Sorariz: ictihad islamin (itikadi) asiUanm boza-
bilir mi? Mesela biri kalksa da “Allah on tanedir" dese, $u hezeyana
islamiyet diyebilecek miyiz?
lcma, ictihad vs. gibi kelimeleri ortaya atanlar bu kelimelere bir de
m4na ve sihhat fartlan koymu$lardir. Yazar ya bunlan bilmiyor, ya
mJnalanrvi keyfine gore suistimal ediyor.
TURKlYEDE ISLAMCIUK DOgONCESl 111
nin rakip fikirlerden fazla hayat hakkina sahip olujudur. i§te isl^mdaki
hurriyeti ve miisamahasizhgi boyle muhtevali bir nazarla tetkik etmek
lazimdir.
islamda felsefenin terk edilmesi bir felakettir. Terkedili$in sebebini
ise, "miisamahasizhk" (adem-i mtisaade: intolerance), "jekli taassup" ve
"arajtirma du$manhgi"nin sebeplerinde, gerileme ve ;oku$iin kanunla-
nnda ve amillerinde aramak icap eder.
Ibn Rtijd Islam muhitinde Aristo felsefesinin en mutekimil derece-
sinin miimessilidir. Fakat onun fikirleri imam Gazali'nin oldurucii dar-
beleri ve Islam kamuoyu huzurunda olmtijtur. ibn Riifd'iin imam
Gazali'ye verdigi karjihk miisliimanlar nazannda onem kazanamami§-
tir. Gazali'nin galebesi islam muhitinde felsefeyi oldtirmu$tur. ibn
Rii§d'den sonra bir ikinci ibn Ru$d veyahut onun ger;ek takipfisi olabi-
lecekler yeti$emedi. Gazali ve Ejari'den sonra islcim muhitinde fikri geri
leme ve <;6ku§ ba$lami§tir.
Yazar bu konuda, kelimelerin manalanm, islam tarihinin devreleri-
ni, ilerleme ve gerilemenin sebeplerini hep karm akarijik goriiyor.
Mesela fikir hurriyeti i;in misal gosterdigi, ortaya fikijlan huktimetde
mutlakiyet usuliinun cari oldugu ana raslamakta iken bunu unutarak
fikri terakkilerin mutlakiyetle beraber mahvoldugunu ileri siiruyor. Ne
kadar eksik ve §umulsuz muhakemeler! Esaslar unutuluyor ve hep te-
ferruatta dolafiliyor. islamda mutlakiyet idaresi Emevilerle bajhyor. De
mek isteriz ki bu miihim meseleler, derin ara$tirmalara muhtaftir ve oy
le beylik ii; be$ sozle halledilemez.
Yazar diyor ki: "Bu islam felsefesi uzun bir muddet insan fikrini
idare etmi$tir. Bu riimleden olarak ibn Rujd’iin (Allah'm rahmeti iizeri-
ne olsun) Aristo felsefesi uzerine bina ettigi hikmet (felsefe) adeta mtis-
takil olarak Orta^ag'da alim ve sanatkarlann rehberligini yapmi$, o vakit
Yahudi alimleri, Italya'nin fikir adamlan, Paris Universitesi, ozellikle Pa
dova Universitesi ve Felsefe Okulu, kisaca skolastikler hep ibn Rii$d'un
fikirlerini takip etmiflerdir".
Yazann bu ciimlesi de ?iipheler tajimaktadir. ibn Rujd'im felsefesi-
ne bir "islam felsefesi" demek dogru olamaz. Bu felsefe Aristo'nun mes-
leginden ba;ka bir ;ey degildir. Isllmin esaslanndan dogmayan bir mes-
lege lsl&m felsefesi adini vermek asla dogru olamaz. Vakia ibn Ru;d,
Aristo'nun fikirlerine "jahsi bir renk" vermi§tir ki bu "panteizm"i in’3
eden bir $ekildir. Fakat bu panteizm islam tasavvufundan ziyade Elea
felsefesine miitemayildir.
TO R K lY E D E t8LAMCIUK DOgONCEBi 113
§ e y h u lis l& m
M u s a K d z im
(1 8 5 8 - 1 9 2 0 )
Hayati ve Eserleri
1. Hiirriyet
Once hiirriyetten bahsedelim: "Hiirriyet" azadelik, azade olmak
n^nasinadir, amma her kayittan azade olmak m&nasma degil. £iinkii
122 SEYKULISLAM MUSA KAZIM
mutlak hiirriyet, yani her kayittan azade olmak keyfiyeti, dunyanm hi;-
bir yerinde, hatta kainat silsilesinin hi;birinde yoktur. M iikellef ve so-
rumluluk Sim biitiin k&inata sirayet etm ijtir. Biitiin Slimier ve biitiin
alemlerdeki nizam ve intizam, ancak m iikellef ve sorum luluk sim nin
her$eye sirayet etmesi sayesinde varlik sahasina ;ikmi$tir.
latif dsm ine bir de hicjbir canli tiininde olmayan ulvi bir ruh eklenmesi
sebebiyle maddi ihtiya(Ianiu tedarik etmek i<;in birtakim tabii ve vaz
edilmig kanunlara boyun etm ey e ve uymaya mecbur oldugu gibi ruhi
ihtiyaflaruu tedarik etm ek ip n bir<;ok je ri kanunlann hukiimlerine b o
yun egmek ve uymakla da miikelleftir.
§u halde Kur'an'in diinyaya yonelik siyasi hukumlerimn bazi kisim-
lanni beyan etmekten ba$ka b irje y olmayan Kanun-i Esasi'mizin bize
bah$ettigi hiirriyetten maksat, bundan once kahir ve istibdadinm altinda
ezildigimiz makul ve me?ru olmayan bir takim b lh l kayitlardan azade
bir hiirriyettir ki o da vaz edilmi? kanunlar ve dini kaidelerimiz ve milli
Sdetlerimiz dairesinde serbestqe hareket etmekten ibarettir.
Evet, insan hiir olmakla beraber bulundugu mem leketin vaz edil-
mij kanunlannin hukiim lerine uymaya mecburdur. Ve bu uyma insan-
lik ipn gerekli ve medeniyet i;in zaruri olan jeylerdendir. Zira mademki
insan yarahliji icabi m edenidir ve ictimai bir heyetle yajam ak mecburi-
yetindedir, ?u halde ictim ai heyeti te$kil eden her ferdin daima o heyete
ait umumi m eniaatlara hizmetkdr olmasi, hatta kendi ja h si m enfaatlan-
ni bile o um um i m enfaatlar zunmnda gozetm esi ve bu ictimai heyetin
menfaatlanna yonelik her teklife boyun egmesi, uymasi ve her fiil ve so-
ziinde ve biitiin tavir ve hareketlerinde umumi m enfaatlan ithal etm ek
ten son derece sakmm asi ve gerektiginde kendi $ahsi menfaatini umumi
menfaatin olujm asm a feda etm esi lazimdir. (^unkii eger boyle olmayip
da herkes daim a kendi ja h s i m enfaatlanni gozoniine alir ve bu maksa-
din olujm asi ip n her hususta istedigi gibi serbest kalirsa -insanin fitTa-
hnda hayvani hevesler galip oldugundan ve bu sebeple her $ahis kendi
nefsine, kendi tabiabna, kendi arzusuna uygun olani celbetmeye, olma-
yani gidermeye talip oldugundan- her jah sin her ne suretle olursa olsun
sirf kendi m enfaatlanni tem in ve tahsil etm ek i;in ba$kasmtn haklanna
tecaviiz etm ekten sakinm iyacagi ve ictim ai heyetin kivam inin sebebi
olan tekliflere boyun egm eyecegi ve bu suretle um um i m enfaatlann bo-
zulmasma sebebiyet verecegi ve ardindan m ensup oldugu ictim ai heye-
bn intizam $irazesini bozacagi apa^ik bir durumdur.
§u halde ictim ai hayatin adalet ve hakkaniyet dairesinde cereyan et-
roesine jidd etle luzum vardir. ictim ai bir heyete adalet ve hakkaniyeti
gosterecek $ey ise ancak kanundur. Zira insanlan akillan farkli oldugun
dan, yani herkesin akli ve gdru$u b ir seviyede bulunm adigindan, bir
adalet kanunu olm aksizm her hususta hakki bdtildan ayirm ak herkesin
124 9EYHULiSLAM MUSA KAZIM
k in degildir.
Bunun i;indir ki Adem'in yaratili$indan beri her nerede bir insan
cemiyeti te$ekkul etmifse o cemiyet tarafindan orada kendi ictimai ha-
yatlanra muhafaza etmeyi iistlenen bir kanunun varkgma ihtiya; hisse-
dilerek kendi ihtiya;lan nisbetinde bir kanun vaz etmeye ve o kanunun
hukiimlerine uymaya mecburiyet hasil olm uj ve bu usfll dunyamn her
yerinde can olageliru$tir.
Her millet kendi ictimai hayati ve mill! selimeti i;in boyle bir takim
vaz edilmi? kanunlann hiikumleriyle kayitli ve miikellef olduklan gibi
yine ayiu hikmete binaen bir<;ok mezhebi kaidelerin hiikumleriyle de ka-
yitli ve miikelleftir. Ve bu da zaruri bir durumdur. Zira insan ruh ile be-
denden meydana gelir. Halbuki beden fin i, ruh ise bikidir. Bu fani
Memde fSni bedenlerin hayat ve saadet sebeplerini gosterecek, bildire-
cek birtakim vaz edilmi? kanunlann hiikumleriyle kayitli olmak lazim
gelince, biki alemde baki ruhlann saadet ve refah yollanm bildirecek ve
hatta bu diinyada bile muhta; olup da eksik akillanmizla idrak edemi-
yecegimiz nice hakikatlan bize gosterecek birtakim dini kaidelerin hii-
kiimleriyle miikellef olmak lazim gelecegi oncelik kazanir.
Mezhebi kaideler je r t kanunlar demektir. Bu da Allah'in bir liitfu
olarak insanlann diinyevi ve uhrevi, maddi ve manevi saadet sebepleri-
ni tayin ve temin etmek iizere Allah tarafindan bir peygamber vasitasiy-
la insanlara teblig edilen hiikumlerdir. Bu hukiimler itikat, amel ve
ahlaka yonelik olup bu hiikiimlere riayet edenlerin saadetin en uzak
mertebelerine yukselecekleri ve etmeyenlerin zilletin sefil derekesine
diijecekleri jiiphesizdir.
Bilhassa jeriatinuz iki yonii, yani hem diinyevi hem uhrevi hiikuni-
leri topladigi ve vaz edilmi; kanunlanmizm ;ogu ve ozellikle M ed en i
Kanun'umuz, hukukt hukiimlerimiz miinhasiran jer'i hiikumleriyle ka-
yitli olmamiz kendi ictimai hayatimiz ve milli menfaatlanmizm iktiza-
sindan oldugunu beyan etmeye hacet yoktur.
Bu kaideler ciimlesinden biri de kadinlann ortiinmesi (tesettiir-i nis-
van) meselesidir. Kanun-i Esasi'mizin ilan edilmesi uzerine bazi yerlerde
bu meseleye riayet edilmedigi uziilerek goriilmekte ve bu yuzden Alla^
korusun muslumanlar arasinda biiyiik bir fitnenin zuhur etmesinin
meselesi haline geldigi i$itilmektedir. Ve bu da tabii bir jeydir. Qiinku
yiizlerce milyon musliimatun canlanndan daha aziz, ruhlanndan daha
mukaddes bildikleri yiice bir dinin hiikumlerinden feri bir hiikme kar?1
musluman unvam altinda bulunan bazi kimseler tarafindan bu gibi say
TORKtYTDE tSLAMCILIK DO^ONCESt 125
arasinda muhabbetten bajka bir irtibat vesilesi yoktur. Zira esasen bun
lar bir digerine yabanadir. iki yabanayi birbirine baglayan, her ikisinin
emellerini bir noktada birle$tiren $eyin muhabbetten bajka birjey ola
mayacagi a;iktir. Halbuki bu muhabbetin bekasi ve devami, kan-koca-
mn iffet ve ismetlerini son derece muhafaza etmelerine ve korumalanna
baglidir. Bunlann kendi iffet ve ismetlerini son derece muhafaza etmele-
ri ve korumalan ise behemahal kadmlann mesture olmalarma baglidir.
Qinkii insanlarda ve umumiyetle kadinlarda rekabet ve kiskan;hk hissi
yaratilijtan gelen bir durumdur. Eger bir kadin gayrimestiire olarak
rastgeldigi erkekle gorii$mekte, konujmakta ve hatta istedigi bir erkegi
kendi evine kabul etmekte ve arzu ettigi erkek meclis ve mahfellerinde
bulunmakta serbest kahrsa kocasindan daha zarif, daha latif erkeklere
tabii ve gaynihtiyari olarak kendisinde bir meyi! ve muhabbet hasil ola-
cagi ve bilahare kocasini tarifi imkansiz bir vicdan azabina du;ar edece-
gi ve bu suretle kocasiyla kendi arasindaki muhabbet bagini, aile saade
tini esasindan mahvedecegi meydandadir.
Bu mahzur koca hakkinda da ge;erlidir. (^unkii biitiin kadinlar gay-
nmestiire olursa bir koca kansindan daha giizel, daha gen; bir kadin
gordiigii zaman o kadina meyletmemek, biitiin kalbiyle ona kapilma-
mak onun giicii kuw eti dahilinde degildir. Bu ise hem kendiyle kansi
arasindaki muhabbet bagini, hem de o kapildigi kadinla o kadinin koca-
si arasindaki irtibati biitiiniiyle ortadan kaldiracagmdan $u halde her iki
ailenin saadetini mahvedecegi $iiphesizdir. Nitekim bu gibi feci hallerin
?ok;a omekleri goriilmektedir.
I?te bu gibi hikmetlere binaen Muhammed! ferial kadinlara ortun-
meyi (tesettiir) emretmijtir. Bununla beraber bir kadin mesture olmakla
hi;bir mejru hakkmi kaybetmez. Bir erkek ne gibi hakka sahipse bir ka-
drn da ayni hakka sahip olur. Mesela bir erkek kendi mahnda istedigi gi
bi tasarruf eder, bir kadin da oyledir. Bir erkek ailenin saadetiyle ilgili
dairesinde meden! zevlderden hissedar olur, bir kadin da oyledir. Ez-
ciimle bir erkek asli vazifesini yerine getirmekle beraber vakit bulduk;a
teferriic i;in bir mesireye gider, orada hemrinsiyle arkadajhk ve sohbet
eder, ge;im zorluklanyla yorgun diijen beynini dinlendirir, sonra yine
yiikiimlii oldugu vazifesine bajlar. Gerektiginde erkeklerin toplanbsina
gider, orada verilen konserlere, konferanslara katilir. Bunu kadmlar da
yapabilir. Onlar da kendilerine mahsus bir edep, bir terbiye dairesinde
kendilerine mahsus mesirelere gidebilirler, kendilerinden cemiyetler te$-
kil ederek konferanslar, konserler verebilirler Jeriatimiz bu gibi feylere
128 SEYHUUSl AM MUSA KAZIM
zin kendi asli vazifeleriyle ilgili olan ilk, orta ve lise tahsillerini ikmal et-
tikten sonra hemen bir erkekle evlenmesi medeniyetin gerekleri cumle-
sinden bulunmaktadir; evlendikten, sonra arzu ederse, vakit bulduk^a
kendi evinde yiiksek ilimleri tahsil edebilir. Bu fazla, tebcil edilm ij bir
meziyettir. Bu kadrn eger kudreti varsa bunu da elde edebilir. Jeriatimiz
buna mani olmaz, belki te?vik eder. Muhammedi jeriat kadinlanmiza
son derece jefk at ve merhamet gostermif ve onlann biitiin haklanni te-
minat altina almi$tir. Bundan ba$ka bir;ok imtiyaz da bahjetmiftir. Ez-
ciimle bir erkek hem kendi nafakasuu, hem kansimn ve ;ocuklannm na-
fakasim ve biitiin m uhta; olduklan jeyleri tedarik etmeye mecburdur.
Halbuki bir kadm bunlardan hifbirini tedarik etmeye mecbur degildir.
Nafaka, mesken vs. gibi jeyleri tedarik etmek miinhasiran erkeklere
yukleruniftir. Bir kaduun evlilik oncesi biitiin masraflan babasma aittir,
babasi yoksa karde$ine aittir, o da yoksa, babasindan da kendisine bir
mal intikal etm em ijse devlet hazinesine (beytulmal) aittir. Evlendikten
sonra da hiikiim boyledir: Yani kocasina, vefat etm ijse, mail da yoksa
babasma, kardejine, mahrem olan yakui akrabasina, bunlann da mail
bulunmadigi takdirde yine devlet hazinesine aittir.
l$te gdriiliiyor ki Muhammedi $eriatta bir kadin hi;bir vakit gefim
yoniinii dii$iinmeye mecbur degildir. Hatta bir kadm yemek pijirmeye,
tsm ajir yikamaya, bazi $artlann var olmasiyla (ocugunu emzirmeye bi
le -diyanet geregi mecbursa da- hukuki olarak mecbur degildir. Yani
bunlan yapmak i?in hakimin zorlama selahiyeti yoktur.
?imdi insaf edelim, kadinlara bu kadar imtiyazi Muhammedi jeriat-
tan bajka hangi kanun, hangi feriat bah$etmi$tir? Bunun ifindir ki ka-
dinlaruruz diger milletlerin kadinlan gibi ticarete vs.ye dalmak mecburi
yetinde degildir. Gerip Fatma Aliye Haium hazretlerinin dedigi gibi te-
settiir kaidesine riayet etmek §artiyla bizde de kadinlar ticaret yapabilir,
alij-veri? edebilirler. Buna bir mani yoktur. Nitekim Islam beldelerinin
ekserisinde bu hal mii$ahede edilmektedir. Fakat bizim konumuz esasen
bunlann ?u gibi muamelelerle mejgul olmalanna jer'an mecburiyetleri-
n|n olmadigmi soylemektir. Hem de olmamahdir. Qiinkii kadmlann
boyle erkeklere mahsus olan vazifelerle me$gul olmalan kendi asli vazi
feleri ni ihlal etmelerine sebep olacagindan onlann bu gibi jeylerle me?-
8ul olmalan hikmet ve maslahata uygun degildir.
"Medeniyet" bir §ehirde, bir koyde, neresi olursa olsun bir mahalde
toplu olarak yajam ak demektir. Bu da insan turiiniin tabiati ve yaratih;i
geregidir. (Jiinku insanm ya$ayi$i, hayvanin ya$ayi$i gibi basit ve sade
degildir. insan, yajayabilm esi i^ n tek ba§ina tedarik edemeyecegi bir ta-
kun jeylere muhtaqtir. Binaenaleyh ta yaratili§m bajlangicm dan beri bir-
birine yardim ederek ve bir yerde toplu olarak ya$ayagelmi$lerdir ki in-
sanm tabiat olarak ve yaratili§tan medeni olmasinin manasi da budur.
I$te insanlar tabiat olarak ve yaratili§tan medeni olduklan i<pn her
asirda bir tiir medeniyet ortaya ;ikm i$ ve fikm akta o lm u j ise de kami)
medeniyete mazhar olmak her kavme ve millete nasip olmami$tir.
Ne tuhaf! Bu kamil medeniyet denilen §ey bir kavmin tabii ve riyazi
ilimlerde terakki etmesi, sanat tiirleri icat etmesi; vapurlar, trenler icat
ederek nakliyat i^ n bunca kolayhklar gostermesi, biiyiik jehirler, geni?
caddeler, yiiksek binalar meydana getirmesi vs. degil mi? Eger boyle isc
bu gibi jeylere nail olmak pek ;o k kavim ve millete nasip olm uj ve 511" '
di de olmaktadir.
Hayir! Yalmz bunlar degil. Qiinkii medeniyetten asil maksat biitun
halkin refah ve saadet uzere ya;amasidir. Halbuki zikredilen ilim, fen v€
sanatlann en ;o k terakki ettigi yerlerde bu refaha, bu saadete nail ol^1'
lar ancak yuzde bir oranindadir. Geri kalan halk m aijet derdinin yii*01
alhnda ezilmekte, hatta iki odah bir eve bile sahip olmaktan mahrum
rakilmaktadir.
§ u halde sahih medeniyet insanlara her tiirlii saadet ve refah seb ep '
lerini bahjeden bir medeniyettir ki o da her ijte istikamet, her husus*3
TttRKlYEDE tSLAMCIUK Dtl§UNCESt 131
belki daha terakki eder ve kemSle ula$ir. Onlar din ve mezhep yerine
"insanlik” adina her fiil ve sozde istikamet, her hususta adalet ve birdi-
gerine yardim, bajkasmin haklanna tecaviizden ve biitiin ayip §eyler-
den sakinarak refah ve saadet iizere yajarlar.
Buna iki tiirlii cevap veririz: Once deriz ki: Maarifi yaygmla$tirmak
demek herkesi butiin fenleri bilen bir bilge yapmak demek ise bu iki
yonden reddedilmij bir jeydir:
a) Bir insanw biitiin fenleri bilen bir bilge olmasi ancak biitiin haya-
tuu, biitiin vaktini ilim ve fen tahsiline hasretmekle olabilir. Halbuki in
san birtakim medeni ve vazge;ilmez ihtiya;lara mahkum oldugundan
bir kavmi, bir milleti tefkil eden fertlerin hepsi biitiin zamanlanni ilim
ve fen tahsil etmeye hasredemezler. (Jiinkii bu takdirde kendilerini ya§a-
tacak, ihdya;lanni giderecek kimse bulamazlar.
b) insanlar, bajka hallerde oldugu gibi dirayet ve istidat yonleriyle
de bir digerine muhalif olduklanndan bir kavmi te§kil eden fertlerin
hepsi faraza biitiin zamanlanni ilim ve fen tahsiline hasretseler bile yine
hepsi o yiiksek mertebeyi kazanamazlar. Belki binde biri o riitbeye nail
olur ise de geri kalanlar yine kendilerini behimiyetten kurtaramazlar.
Yok eger maarifin yayginlaftinlmasi demek herkese okuyup yazma
ogretmek, biraz da fenlerin baglangi; bilgilerini ogretmek demek ise -
bunun imkamnda dahi jiiphe olmakla beraber- bu da maksadin ger<;ek-
le$mesine kafi olamaz, bununla da sahih medeniyet meydana gelemez.
Qiinkii onlar bu takdirde meramlanru reva^ta tutmak ve maksatlaruu el
de etmek i;in birtakim hile ve desise yollanni ogrenmi$, nefsi ihtiraslan-
m, hayvani arzulanm daha ziyade geni$letmi$ olacaklanndan kendileri-
nin insanhgi korumaktan ziyade bencil menfaatlerine hizmet etmek ve
onlara nail olmak ipn m ejru, gaynm ejru her tiirlii vasitaya miiracaat
edecekleri a?ikardir.
Ikinci olarak deriz ki: O kavmin biitiin fertleri bilge olsa bile maden*'
ki onlar ulfihiyeti ve peygamberligi, maneviyat ve ahiret hallerini inkar
etmektedirler, mademki nefsanl hevesleri, hayvani arzulan da aklm g^
rektirdigi $eylere jeksiz jiiphesiz galip gelmijtir; firsat elverdigi yerde
$ahst menfaatleri ugrunda kendilerini al^akhklar yapmaktan hangi &
men edecektir?
"insanlik" mi? Benim boyle kuru bir "insanhk" adiyla her dinsizin
kendi tiiriine kar$i haniiyyet izhar ederek, miiriivvet gdstererek her tiir-
lii fedakSrhkta bulunacagina, hatta firsat elverdigi yerde bile bencil
menfaatlerini, nefsani heveslerini elde etmek i;in al<;aklik yapmayacagi'
TCKKtYTDE 1SLAMCIUK DO80NCE81 133
M edeniyetin koruyucusu
Mevcut dinler i;ind e islim dini kadar ahliki, ictimai, idari, siyasi
esaslara istinat etm ij bir dinin daha mevcut olmadtgi, bu dinin asli ve
fert hukiimlerine vakif, hakikat taraftan olan zevatrn malumlandir. Fa
kat birijok asirdan beri istibdat kUbusunun Islam Alemi iizerinde icra
edegeldigi dehjetli tahripler neticesi, olarak musliimanlann her yerde,
her hususta diger millet (kavim)lerden geri kalmi? olmasi ve bu yiizden
bir;ok Islam hiikiimetinin inkiraz bulmasi ve Islam alemine teselli ve
dayanak olacak yalmz Osmanli hiikiimeti kalmi? ise de onun da kotii is-
tibdadiyla olum-kalim arasi bir derekeye du$mii$ olmasi ve hiikiimetin
kudret ve iktidanni iade etmek iimidiyle Mejrutiyet kazanilmif ise de
Mejrutiyetin ilan edilijinin ardindan ortaya pkan i ; ve di$ ihtiraslar se-
bebiyle memleketin her tarafinda aynlik ve jekavetin biitiin dehjetiyle
ba$ gostermesi ve bu felaketli durumlann nihayet Balkan Harbi'ne sebe-
biyet vererek Devlet-i Aliye'nin hatir ve hayale gelmeyen bir maglubiye-
tiyle neticelenmesi Islam dini aleyhinde birtakun batil, yani 15 fikirlerin
yayilmasina meydan vermijtir.
islam dini terakkiye mSni im ij!.. Ne buyiik bir iftira, ne azim bir
biihtan! Zira IslSm dini terakkiye mSni degil, aksine terakkiyi emreden,
yiikselmeye sevkeden, sebep olandir. C^iinkii bu din bir milletin terakki
etmesi ve medenile$mesi ifin gereken usul ve esaslann biitiiniinu ihtiva
eder ki bunlann bazilan ajagidaki jekildedir.
me$ru oluju Kur'an-i Kerim’in "Her ifle timmetinle miifavere e t" (Al-i Im
ran, 3/159), "Biitiin musliimanlann iji aralannda ftiradan ibarettir." (§Ora,
42/38), yani ''miisliimanlara biitiin i$ ve muamelelerini mejveretle hal-
letme ve foziime kavu§turma emredilmi$tir" mealindeki iki fyet-i keri-
mesiyle sabit olmu$tur ve binaenaleyh Hz. Peygamber bu ilahi emre
uyarak ummetin biitiin onemli maslahatlanni mejveret usuliiyle hallet-
meye ve ^oziime kavugturmaya ihtimam buyurduklan gibi kendisinden
sonra ashabi da bu yiice izi takip ederek kullann butiin onemli masla
hatlanni ayni usulle halletmeye ve fbziime kavu$turmaya son derece iti-
na gostermi$lerdir.
Vakia Islam dininin vaz ettigi jura-yi ummet zamanimizdaki §ura-
yi ummet tarzmda degildi. Fakat netice itibariyle jimdikinden daha fay-
dab ve daha yiice idi. Daha faydah idi, fiinkii o zamanin $Qra iiyeleri
vatani vazifelerini butiin ciddiyetiyle ve ucretsiz yerine getirdikleri hal
de zamaiunuzin jilra iiyeleri kendilerine verilen vazifelerini miihim bir
miktara ula$an iicret mukabilinde yapmaktadirlar. Daha yiice idi, ^inkii
onlar jahsi veya milli (kavmi) ihtiraslardan ve bencil menfaatlerden bii-
tiiniiyle beri iken jimdikilerden bir;oklan o gibi kdtiilenmi$ hasletlerden
kendilerini bir tiirlii kurtaramamaktadirlar ve bu yiizden menfaat yerine
memlekete zarar vermekten geri kalmamaktadirlar.
Bu iki jflra arasinda ba$ka bir yonden de buyiik fark vardir. Zama-
ranuzda jura-yi ummetin akdedilmesi yeri, saltanat merkezinde hazirla-
nan ozel bir mekanda ve toplaiuna miiddeti senenin birka; ayma miiri-
hasir oldugu halde o zamanlarda §ura-yi ummetin toplanma yeri biitiin
mahalle mescitleri, cuma ve bayram camileri ve namazgahlan ve senede
bir kere IsUm aleminin her tarafindan gelen ve hacilann toplanma yeri
olan Arafat dagi olup bunlann herbiri bir dar-i jura idi.
Zira bu zikredilen yerler yalmz ibadete munhasir degildi, bunlar
ummetin maslahatlanni gorii$me yeri idi. Fakat miirunzamanla IsUm
ileminin ba$ina ; 6ken istibdat kibusu bu miihim dar-i juralari yalniz
ibadet ve duaya munhasir kildi ve bu suretle butiin ummetin dilini bag'
ladi. ijte bunun neticesi olarak nihayet Islam alemi tiirlii felaketlere ma-
ruz kaldi. Hiilasa isl&m dini medeniyetin temel esasini te$kil eden sag'
lam $ura-yi ummet esasini, uyulmasi gerekli miihim bir kaide olmak
iizere gayet ger\i$ bir surette vaz etmi$ iken maatteessiif sonradan ortaya
;ikan miistebitlerin bu saglam esas, ijlerine gelmediginden bu giizel ka1'
de biitiiniiyle lagvedilmij ve onun yerine keyfi idare ikame edilmi$tir 1°
isldm Sleminin ba$ina gelen felaketlerin yeg&ne sebebi de budur.
TOBKtYE DE ISUMCIUK DOgttNCESl 139
2. Hiirriyet
isldmi esaslardan biri de hiirriyettir. islim dininin hiirriyet kelime-
sinden maksadi, insanhgin felaket sebebi, medeniyetin en dehjetli afeti
olan hayvan? bir hiirriyet olmayip, insanlik ve medeniyetin olgunlajma
(tekenuniil) ve yiikselme (teili) sebebi olan ulvl bir hiirriyettir. O da ba$-
kasuun hakkina tecaviiz etmemek jartiyla -isterse bir hiikiimdardan sa-
dir olsun- herhangi bir haksiz muameleyi reddetmeye ve herhangi bir
hakki miidafaaya biitiin milletin yetkili olmasindan ibarettir ki akil ve
hikmetin kabul ettigi hiirriyet de budur. i?te Islam dininin bah$ettigi bu
hiirriyet sayesinde idi ki miisliimanlar arasinda haksiz bir muameleye
pek ender tesadiif edilir, o da derhal giderilebilirdi. Hatta siradan insan-
lardan bir fert bile haksiz oldugunu zannettigi bir meseleyi bizzat Hz.
Peygamber’den veya halifesinden sorup aipklama isteyebiliyor, onun bu
apklama istegi derhal kabul ediliyor, geretdi a^iklama yapilarak a;ikla-
ma isteyen kifi ikna ediliyordu. C^ogunlukla bu acpklama isteme ve a;ik-
lama yapma meselesi Hz. Peygamber veya halifesinin cuma, bayram ve
Arafat (hac) hutbelerini okudugu sirada vukua geliyordu.
Yine bu hiirriyet sayesinde idi ki ictimai durum itibariyle alt bir
mertebede bulunan bir ferdin gerektiginde devrin halifesi ile hakimin
huzurunda mudafaalan m iijkilatsiz icra ediliyordu. Nitekim Hz. Ali’nin
halifeligi sirasinda bir yahudinin halifenin aleyhine aftigi zirh davasi
uzerine her ikisi de kadi §ureyh'in mahkemesine davet edilerek kadi'nin
huzurunda davali ve davacuun ayakta ve yanyana mahkemeleri icra
edilmij ve mahkeme neticesinde Hz. Ali'nin aleyhine hiikiim verilmi? ve
bu hal h i; kimsenin nazandikkatini eelbetm em ijti. (^iinkii o zamanlar
bu gibi halier siradan ve tabii i$Ierden sayilirdi.
Islam dininin bah$ettigi hiirriyetin ku w et derecesine ve yiice mer-
tebesine bakimz ki Hz. Peygamber bir hadis-i jerifinde "zalim bir hii-
kiimdara k arji dogru sozii soylemeyi cihadm en faziletlisi saydigi" gibi
diger bir hadis-i jerifinde de boyle bir hiikiimdan adaleti icra etmeye ve
zuliimden sakmmaya davet edip de ondan dolayi o hiikiimdar tarafin
dan oldiiriilen herhangi bir gayretli kijiyle ulu amcalan, jehitlerin seyyi-
di Hz. Hamza'yi "fehitlerin seyyitligi" ulvi mertebesinde e$it tutm ujlar-
dir ki hak ve hakikati muhafaza ve miidafaa ugrunda soz soyleme ve
konujma hiirriyetine bundan daha ziyade rev a; vermek imkan haririn-
dedir.
140 9Eyhu U s l Am m u s a k Azim
3. Adalet
4. E§itlik (M iisavat)
5. K ard e§lik (U h u w e t)
7. Son
cedia iizre terbiye edilsin denildi mi ahali bunu ba§ka tiirlii telakki eder,
buna bajka tiirlii mana verir:
— Ha... ;ocuklanm izi dinsiz yapacaklar...
Giiya hiikiimetin maksadi bu imi$. Bir kere dii$iinmuyor ki hiikii-
met neden ahaliyi dinsizlige sevk etsin; bunun sebebi ne? Bir hiikiimet-i
Islamiye kendi tebeasini, tebaa-yi miislimesini neden dinsiz etmeye ;a-
h$sm? Hiikiimet bundan ne istifade edecek? §iiphe yok ki hi;b ir §ey isti-
fade etmemekle beraber kendi kendisini mahvedecek. §u halde tejvik
etmesi, hatta icbar etmesi acaba ahalinin menfaati ip n mi yoksa mazar-
rah ipn midir? Tabii goriiliiyor ki d u ;ar oldugu meskenetten, fakr u me-
zelletten kurtarmak istiyor. Hiikiimetin vazifesi de budur. Zira hiikiimet
tebeasina elbette rehberlik edecek. Qiinkii ahali kendi kendisine bir jey
yapamaz.
§imdiye kadar hiikiimet bu vazifesini yapmadi fakat bundan sonra
yapacak. Lakin ahali de takdir etmeli, h i; olmazsa kom julanm iza, hristi-
yan vatanda$lanmiza bakmali, nasil ;ah$iyorlar. Mektebe gitmekle insan
dinsiz olmaz, belki mektebe gitmez de taassupda devam ederse o vakit
her ?ey olur. K u w et elimizden gider. C^iinku k u w e te kar§i zaaf, ilme
karji cehil katiyyen mukavemet edemez. Bunun ipn ahali gozunii agna
il, kom$ulanmiz, vatanda$laniruz nasil ;ali§iyorlar, m aarif i;in nasil can
feda ediyorlar gormeli, ibret almali. Ahali daima m aarif istemeli, hatta
hiikiimet kendi yapmazsa ahali cemiyetler te jk il etmeli. Elhamdiilillah
ahali hiirdiir, ;ah$mak yollan apkhr. Tiirlii tiirlii mektepler i;in , ziraatin
terakkisi i;in , sanayiin terakkisi i;in her yerde, her i§te cemiyetler tejkili-
ni ahaliye ogretmeli. Bajka tiirlii olmaz. Be§ on ki§i, yiiz kifi bir yere ge-
lirse bir fey yapabilir. §imdiye kadar bu miimkiin degildi, i i ; ki$i bir ye*
re gelemezdi. Fakat bugiin butiin mevani' zail olm ujtur. Ahali serbes*
serbest cemiyetler te$kil edebilir. Elverir ki ahaliye anlatmah, onlan
gibi mesaiye sevk etmeli.
— iyi ama bu dunyaya bu kadar ehemmiyet verilir mi?
Evet verilir. C^unkii verilmezse mahvoluruz. Bahusus bu asir a s f
terakkidir. Katiyyen ihmal etmemeli. Zaten diinya olmazsa ahiret de W
olmaz. Zira diinya ahiretten mukaddemdir.
Kur'an-i Kerim'de "Rabbena atina fi'd-diinya haseneten ve fi’l-ah>re'
ti haseneten” (Ey Rabbimiz! Bize dilnyada iyilik ver ve ahirette iyilik vet-
kara, 2/201) buyuruluyor. Bu bir talim-i ilahidir. Ne yolda dua edeceff
mizi ogretiyor yani "bana boyle dua edin" buyuruyor.
— Adam... bugiin nzkim var, yann Allah kerim...
TCTtKfygPE Is l Am c i u k DO$0NCESt 149
Me§rutiyet
dan sonra din-i isllm in intijarina halel gelmedi, fakat ahali-i miislime
gunden giine adaletten, miisavattan, hiirriyetten mahrum kalmaga ba$-
ladi. Millet-i islim iye bu maruz oldugu zulm ii istibdad sebebiyle giin-
den giine eski satvetini, kuw etini kaybediyordu. Nihayet 90 sene sonra
hiikiimet ba§ka bir aileye intikal etti. Bu ikinci aile dahi sadr-i islamdaki
o adalet-i mahza olan usul-i idareyi tesis etmeyip kendisinin selefi olan
ailenin isrine heman aynen iktifa ettiginden bu ikinci aile de pek ?ok de
vam edemedi, nihayet u ; asir kadar devam edebildi. Ondan sonra hiikii-
met-i islamiye iifiincii bir aileye devr etti, fakat mutlakiyet $eklinde ida
re-i hiikiimet adeta bir $ekl-i me?ruiyet almi$ oldugu zan olundugundan
onlar da pekijok devam edemeyip nihayet hukiimet-i islamiye dordiincii
bir aileye intikal etti ki i?te o aile al-i Osman ailesidir. Osmanli hiikiimeti
dahi bidayeten selefleri gibi mutlakiyet §eklinde zuhur ettiyse de ew elki
u? aileye nisbetle mejrutiyete yakin bir §ekl-i idare vaz etmi?ler ve bu
sayede kendilerini biitiin cihana begendirmijler idi. Fakat bidayeten hii-
kiimet bir esas-i kavtme yani usul-i mejverete miistenit olmayip $eklen
mutlakiyet, istibdat tarzmda bulundugundan murur-i zaman ile bu da
dddiyetiiu muhafaza edemeyip nihayet selefleri gibi $evket ve miknetini
kaybetmeye bajladi; bShusus Abdiilhamid zamanmda o dereceye geldi
ki Avrupahlar artik bu devletin taksimine karar verdiler.
i$te bunun uzerine idi ki birka; senelerden beri vatanin tahlisi ipn
her tiirlii fedakarligi gdze aldirarak gece giindiiz kemal-i ciddiyet ve faa-
liyetle (jalijan ittihat ve Terakki Cemiyeti meydana (lkarak hukiimeti,
memleketi maruz oldugu bir inkiraz-i muhakkaktan tahlis ettiler, o hu
kiimet-i miistebidde-i zalimeyi yikarak yerine sadr-i islamdaki usul-i
mefrutiyet ve usul-i mefveret uzerine bir hiikiimet tesisine muvaffak ol-
dular. Filvaki balada zikr ettigimiz vechile sadr-i islamda usul-i me$ve-
retin tarzi ba§ka idi; o zaman millet tarafindan intihab edilmij mebusan,
hiikiimet tarafindan tayin olunmu; ay an yok idi. Gerek Hz. Peygamber
Efendimiz ve gerek hulefa-yi rajidin hazerah boyle mebusan toplayarak
onlarla isti$are etmiyorlardi. (Junkii buna hacet yok idi; zira o zaman
millet-i IsUmiye i^inde herkesin emniyetine, itimadma mazhar olmu?
bir^ok zevat mevcut idi. Ba$ta Hz. Peygamber veyahut hulefa-yi ra§idin-
den biri bulundugu halde o zevatin ciimlesi menafi-i milletten ba$ka
hicjbir jeyi du$iinmeyecekleri, milletin mazarratina hi(;bir karar ve hu-
kiim vermeyecekleri herkesin malumu idi. I§te bu sebeple o zaman be$
on zevat-i muhtereme ile bi’l-istijare icap eden kararlar ve hiikiimler ve-
riliyor ve kimse tarafindan d£lc;ar-i itiraz olmuyordu. Halbuki zamani'
TCnUdYEDE 13LAMC1UK DOgtlNCESl 153
Geni§ bilgi i^in bk. ibnulemin Mahmud Kemal Inal: Son sadra-
zamlar, IV, 1893-1932 (1982), Said Halim Pa$a, haz. M. E. Duzdag:
Buhranlartmtz (ts.), Ismail Hami Dani§mend: Izahti Osmanli tarihi
kronolojisi, V, 102 (1971), Erciiment Kuran: "Osmanli imparatorlu-
gu'nda isl&m dii^uncesinin geli$mesi’, Turk kiilturu, sayi: 203*204
(Eylul-Ekim 1979), ayni yazar: Turk diijiince tanhinde Arap kul-
turlii aydm: Said Halim Pa§a", Tiirk-Arap ilifkileri /. Uluslararast
konferanst bildirileri (Hacettepe Universitesi, 1979), Ismail Kara: ’Sa
id Halim Pa$a'nm az taninan son eseri", Tarih ve Toplum, sayi: 47,
Kasim 1987; ayni yazar: '’Said Halim Pa§a‘nin hayati ve gdru§leri",
Fikir ve sanatta Hareket, sayi: 11-12 (Ocak-$ubat 1980), ayni yazar.
"Said Halim Pa$a‘ya gore Islam diinyasinin geriieme sebepleri",
Hareket, sayi: 14 (Nisan 1980), M. Hanefi Bostan: Said Halim Pa$a
(1992), Kurtulu? Kayali: "Said Halim Pa$a“, Tanzimattan Cumhurb
yete Turkiye Ansiklopedist, V, 1304-06.
I
jahsi ihtiyaglanni tatmin i(in kendilerine insanustii g ii; isnat ederek, bu-
nunla insanlar arasinda siyasi, ictimai, ahliki bir zabturabt temin etmek
isteyen hayali hakimiyetleri ebediyen saltanat tahtmdan indirdi.
Kisaca, hakimiyet mefhumu hakkmdaki telkinlerin en saglamini or
taya koyan, ona en hakiki manasini, en hakiki mahiyetini veren
lslamiyettir. Evet islamiyet insana $unu ogretmijtir: Hakimiyet demek,
ancak geriatin, yani ahlaki hakikatin ve ictimai adaletin tabii koruyucusu
olan bu ilahi kudretin ve dolayisiyla ilmin, akil ve hikmetin hakimiyeti
demektir. Ijte miisliimanlik insanlara bu hakikati ogretmek suretiyle ha-
kimiyetin, zorbalik ve $iddetten dogan ve gas bed id, yalanci bir kudretin
bencil maksatlanna hizmet etmek i?in icat edilen zalim bir kudretten
ibaret oldugu hakkmdaki kanaat ve inanca ebediyen son vermijlir.
Yukardan beri soylediklerimizden $u hakikat ?ok a<pk olarak kendi-
ni gostermektedir: §eriatm, tabiiligi a fan (fitrata aykin) hi^bir mahiyeti
yoktur. Binaenaleyh o, bir;oklannm iddia ettikleri gibi ne ruhani, ne de
ruhbani degildir, aksine biitiin diger tabii kanunlar gibi biitiiniiyle
fitridir, tabiidir.
Eger $eriat en mutlak ve en miikemmel bir baglanma-itaat hiirmeti-
ne hak kazamyorsa bu ba$ka bir jeyden degil, kendisinin hakikatin ta
kendisi olarak insanin ahlaki ve ictimai saadetinin ancak bu hakikatla
kaim olmasindan, binaenaleyh benzerini tasaw ur etmeye imkan olma
yan bu en kiymetli hakikatin Peygamber tarafindan bize teblig edildigi
farzedildigi takdirde insan iqn tanmmamasinin katiyen miimkiin olma-
masmdan ileri geliyor.
Bundan bajka pek bencil ve iddiah olan ve insan diijuncesini tabii
tekamiiliinden alikoymak suretiyle felce ugratan akilcilik goru^uniin ve-
him ve sapikhklanndan, $eriat insanligi kurtarmakta gecikmedi; insan
dujiincesi sahasinda da, ahlak ve ictimaiyat sahalannda meydana getir-
digi kadar kurtanci ve k ati bir inkilap uyandirdi.
Evet, Islamiyetten dogan yeni ruh ve yeni fikir-du$iince sayesinde-
dir ki, insan butiin manevi melekelerini, biitiin mii$ahede ve muhakeme
^biliyetlerini tam bir hiirriyetle inki$af ettirmeye muvaffak oldu ve bu
muvaffakiyet onu tecriibe metodunu kejfetmeye ve Islam diinyasindan,
biitun insanlik diinyasimn ebediyen oviin? sebebi olacak kadar yiiksek
b>r9ok miitefekkirlerin, bir 90k alimlerin ortaya <pkmasim temin eden
bugiiniin ilimlerini meydana cikarmaya sevketti.
?eriatin tabiiligi ajan (fitrata aykin) bir fe y oldugu ve ona kayitsiz
Sartsiz baglananlann afin bir taassupla malul oldugu kanaatinde olmak
164 SAID HALtM PA$A
hatasi §undan ileri geliyor: Bizler $eriatin ihtiva ettigi hakikatlan diger
tabii kanunian idrak etmek i$in muracaat ettigimiz kaideler ve vasitalar-
la idrak etmij degiliz. Yani bu hakikatlar insanin mii§ahede ve muhake-
melerinin mahsulu olmayip Cenab-i Hak tarafindan Peygamber vasita-
siyla bize bildirilmijtir.
Evet bu hakikatlar bizim mii$ahede ve muhakemelerimizden dog-
mu$ degildir. Bununla beraber tecriibelerimiz tamamiyla onlan teyid
eder ve o hakikatin musaade ettigi mii$ahede ve muhakemeler kendile
rini tasdik ve dogrulamakla neticelenir.
§imdi ?oyle bir soru kendiliginden akla geliyor: Acaba insana, fiziki
ve kimyevi kanunian idrak ettiren m iijahede ve muhakeme melekeleri,
ona ahlaki ve ictimai kanunian da ke§fettirebilecek kudrette midir? Oyle
ya, $u iki <;e§it insani bilgi kategorisi arasinda esasli bir fark goriiliiyor.
(jliinku ewelkiler ruh sahibi olsun olmasm biitiin varliklan ve bir varhk
olmak yoniiyle de insani ihtiva ediyor, binaenaleyh tamamiyla afaki (ob-
jektif)dir. ikincilerine gelince bunlar ahlaki, ju u r sahibi ve bir arada ya-
$ama kabiliyetini tajiyan bir varhk olmasi dolayisiyla yalmz insana
mahsus oldugu igin hissi, ruhi, dolayisiyla da tamamen enfusi (subjektii)
olmaktadir.
Insan kendi iradesine tabi olmayan, gerek fitri temayulleri ve gerek-
se seciye ve yaratili§iiun noksanlik ve mukemmelligiyle h i; etkisi bulun-
mayan olay ve hadiseleri gerektigi kadar tarafsizca ve miistakil bir fikir-
le miijahede ve muhakeme edebilme kabiliyetindedir. Bundan birtakim
hakikatler, hatta birtakim kanunlar <;ikarabilir, ortaya atabilir. Bu itiraz
gotiirmeyen bir jeydir.
Fakat insani, ahlaki ve bir arada yajama kabiliyeti ta$iyan bir varhk
olarak tetkike, bundan da kendisinin hurmet gostermeye mecbur oldu
gu ahlaki ve ictimai kanunian (jikarmaya gelince; hangi jartlar ifinde ic
ra edilirse edilsin, insanin biitiin miifahede ve muhakemeleri, ictimai ve
ahlaki kanunian ger<;ek manada kejfetmeye asla miisait olamaz. Zira bu
miijahede ve muhakemeler onlan icra edenlerin noksanliklanndan ve
miikemmel olmayi$lanndan ebediyen kurtulamazlar.
Insanin bu konudaki fitri kabiliyetsizligine en canh bir delil aranirs*
o da batih medeni topluluklardir. Evet batililann diger tabii kanunlar
hakkmdaki vukuf ve ihatalan bugiin tarihin higbir devresinde goriil^
meyecek kadar ytikselmi$ken, ayni milletler tabii olan ictimai ve ahlak*
kanunlara karfi hayret edilecek derecede bir cehalet ve bilgisizlik itinde
bulunuyorlar. A$agida goriilecegi gibi bu cehalet kendilerine ;o k pahal*'
TORKtYE’DE tSLAMCIUK DO9ONCE8I 166
ya mal oluyor.
O halde peygamber kendilerine haber vermi? olmasaydi, insanlar
insan saadetinin bagli oldugu tabii ictimai ve ahUki kanunian tammaya
ebediyen muvaffak olamayacaklardi.
i^te insanin sirf fitri olan bu kabiliyetsizliginden dolayidir ki, pey
gamber bizlere bu kanunian teblig ediyor ve kendi gayretlerimiz ve va-
sitalanmizla diger tabii kanunian ke$fetmek vazi/esini bizzat bize bira-
kiyor. Bu hususta yalmz be?ikten mezara kadar ilim tahsil etmemizi bize
tavsiye ile yetinmiyor, bir de miislumanm en birinci vazifesinin, gucu
imkan verdigi olfiide ilim elde etmekten ibaret oldugunu, ayni jekilde
miislumanm m ejru mail olan hikmeti nerde bulursa almakta lereddiit
etmemesini ve ilim tahsili ipn gerekirse (Jin'e kadar gidilmesi gerektigi-
ni bildiriyor.
Peygamber'in biitiin bu emir ve vasiyetlerinden $u netice hi? tered-
diite yer kalmayacak bir $ekilde ortaya ;ikiyor: §eriat fiziki ilimlere mus-
tesna bir ehemmiyet, saygih bir mevki verm if ve bu ilimleri insanhk saa
detinin esasli amillerinden telakki etmi$tir.
Kisaca, islamin verdigi ictimai ders, bizlere tabii bir islam cemiyeti-
nin yani tabii olan ictimai ve ahlaki kanunlara ters diijmeyen, uygun
olan bir cemiyetin, jeriatin mutlak hakimiyeti ilkesine dayanan cemiyet-
ten ba$ka bir ?ey olmadigim ogretmekten ibaret kaliyor.
Bir de bizlere $unu ogretiyor: insan topluluklannin en mesudu,
ictimai ve ahlaki kanunian ve tabii-fiziki kanunian en iyi anlayip en iyi
tatbik eden, diger bir tabirle ilahi iradeye iyi bir jekilde itaat etmesini bi
len cemiyettir.
Ayni jekilde $unu da anlatiyor ki, tek bafrna ictimai ve ahlaki haki-
katlann temin ettigi insan saadeti, hakiki, devamli ve degi$mez olsa bile,
maddi yoniinun eksik olmasindan dolayi eksiktir. Bununla beraber tek
bajma fiziki kanunlara ait ilimlerin doguracagi maddi refah ve saadet de
hem ictimai refah ve saadetten, hem de manevi zevklerden mahrumdur.
rilip gidiyor. Oyle bir ictimat yapi ki o zaman i;inde ve hi? yoktan hay-
ret edilecek bir medeniyet meydana getirerek asirlarca insanligi ilmin,
hikmetin, adaletin, feyizli nurlanyla aydinlatiyor ve onu ahlaki, ictimai,
maddi (bakimdan) benzerleri goriilmemi? bir saadet iginde ya$atiyor.
Ur. Boyle bir idare fiddet ve baski ile bir muddet siirerse de nihayet var-
liguu hissettirmek i;in yaptigi suistimaller ve adaletsizlikler yiizunden
yikilir gider.
I$te bundan dolayidir ki insan cemiyeti i;in varligi zaruri olan hii-
kiimet, bati ictimai yapisi tarafindan devamh olarak hiicuma maruz kali-
yor ve miisliiman cemaatta gordiigii hiirmet ve itimadi bati diinyasinda
higbir zaman yerle§tiremiyor.
Varsin kiralhk papahgm yerine gegsin, yahut dinle ilgisi olmayan
bir siruf kalkip ruhbanlann makamina gegsin; varsin demokrasi kuvvet-
lenerek zadegara; sosyalizm de kapitalizmi maglup etsin, hakikatte bun
lann hicbirinin ehemmiyeti yoktur. Bunlar hastaligin ba$ka safhalar al-
tinda tekranndan ba$ka bir manayi ifade etmez. Evet bunlar hep o yeni
suistimaller, o yeni haksizhklardir ki eskilerin yerine gelerek tipki onlar
gibi gelecek nesiller igin diger birtakim suistimaller, haksizliklar, zuliim-
ler dogururlar. Binaenaleyh boyle bir cemiyetin sahip olabilecegi maddi
niifuz ve umran her ne olursa olsun, higbir zaman ne yeterli derecede
saadet ve ictimai siikun bulabilir, ne de m uhta; oldugu huzur ve vicdani
teselliden nasibini alabilir.
Miitefekkirlerimizden biiyiik bir ekseriyetinin bati hakkinda besle-
digi hayallerden ozellikle biri vardir ki herjeyden once onun mahiyetini
meydana gikarmak gerekir. Qunkii bunlan hukiim lerinde yaniltan se-
beplerin en miihimi budur. Bu hata bati ictimai yapismin, fertlere ?imdi-
ye kadar higbir insan cemiyetinin vermedigi derecede hurriyet ve e§itlik
bah$ettigini hayal etmektir. Halbuki hangi ictimai yapida olursa olsun,
ferdin faydalandigi hurriyet ve ejitligin derecesi, kendi ictimai dayanif-
masi, kendi ictimai dengesinin istikrariyla, diger bir ifade ile orada mev
cut olan ictimai adaletin kiymet ve degeriyle olgiilmesi gerekir.
Eger batida ictimai siniflar arasindaki rekabetler, du?manliklar, hala
bunlan birbirine bogazlatacak derecede varhgim muhafaza ediyorsa,
eger dayanijma denilen $ey ancak bir ictimai smifm fertleri arasinda - 0
da biitiin cemiyetin zararma olmak fartiyla goriilebiliyorsa, kisaca eger
ictimai denge o diinyada devamh olarak tehdit altinda ise ve devaml'
olarak bu denge bozuluyorsa, tabiidir ki bunlann her biri hurriyet ve
e$itligin Avrupa'da bizim miitefekkirlerimizin zannettikleri gibi
cak bir mertebede bulunmadigina ayn ayn birer delildir.
Bundan bajka fertlerin ve siniflann imtiyaz ve ejitsizlikleri ilkesine
dayanan bir cemiyette gergek ve sahih manalariyla hurriyet ve
kurmak ;ok mufkiildur. Qiinkii hurriyet ve e$itlik ilkelerine tamamiy *3
TtnUdYE'DE tSUM CIUK D0§ONCESl 17*
zit bir yigrn zan ve vehimlerle dolu asirlann meydana getirdigi telakkiyi
degigtirmek iipn, ifadesi hiirriyetperver olan kanunlann nejredilmei ye-
terli degildir. Boyle bir halde, ancak tamamen tatbikle ve nesil be nesil
tam bir sabir ve akillilikla takip edilen ahlaki bir terbiye sayesindedir ki
insan bir anane jeklind e tevariis ettigi simf ve parti sapikliklanndan
kurtulabilir. Yine o sayededirki tarafsizhk ve musamahakarhk seciyele-
rini kazanarak, artik kendi tiirijnii aym haklara ve aym vazifelere sahip
gorur ve aralannda bu vazifeleri yerine getirmek ve bu haklan kullan-
mak konusundaki ferdi kabiliyetlerden bajka farklilik tarnmaz olurlar.
I$te yalruz bu $artin mevcut olmasiyladir ki insan, hiirriyet ve ejitlik
hakkinda sahih bir telakki edinebilir ve kendi ihtiyaglanna gore bunlann
her ikisinden de higbir engelle karjilafmadan faydalanabilir. l$te o za
man anlayabilir ki herhangi bir cemiyette var olan hurriyet ve efitligin
kiymeti, o cemiyeti meydana getiren fertlerin, ahlaki ve ictimai kiymeti-
ne; fertlerin ahlaki ve ictimai kiymetleri de sozkonusu olan cemiyetin
dayandigi ahlaki ve ictimai ilkelere siki sikiya baglidir. Yoksa o cemiyet
te var olan yanli$ bir takim akidelerle, takip ve taraftarlik ruhundan do-
gan ictimai adaletsizlige (are getirebilmek i;in hadiselerin zoruyla orta
ya atilmi$ az veya 90k keyfi kanunlara bagli degildir. i$te yalmz bu su-
retledir ki batidaki ictimai simf rekabetleri ortadan kalkar ve bununla
beraber hurriyet ve efitligi geri almak i^n arahksiz ortaya (lkan ve hi;-
bir zaman tatmin edilemeyen istekler eksilir ve bati cemiyeti o kadar
uzun muddetten beri bulamadan arayip durdugu hakiki ve tabii hurri
yet ve e§itlikle ictimai adaleti tamyabilir. O halde bahmn ahlaki ve
ictimai telakkilerinden, ilkelerinden herhangi birini, musliimanliktaki il-
ke ve telakkilerden herhangi birine tercih ederek, onu kabul etmek tavsi-
yesinde bulunmak ipn hi;bir sebep ve higbir yol yoktur.
Bizim dinimizin telakkileri, batimnkilere, mukayese kabul etmeye-
°ek derecede ustiindiir. Binaenaleyh bizler Islam diinyasuun $imdiki ge
rileme ve ;oku$iine son verebilmeyi limit etmek ifin, miisliimanligin te-
takkilerini daha iyi anlamaya, o yiice dinin ahlaki oldugu kadar ictimai
tarafi da bulunan ilkelerini daha iyi tatbik etmeye fali$maktan ba$ka ;a-
remiz yoktur.
Bir cemiyet ipn en giizel siyasi usul, kendi ictimai usuliiniin ihtiya;-
lannin en miikemmel bir $ekilde kar$ilayan, kendi asli ilkelerini en gii
zel bir tarzda izah etmeyi ba$aran; kisaca onun en sadik ve en dogru bir
ifadesi olan usflldiir. i$te biz bu ilkeden yiiriiyerek Islam i(in en mii-
kemmel siyasi usulun hangisi olmasi gerekecegini tayin etmeye ;ah$aca-
giz.
Yukarda sdyledigimiz gibi IsISm cemiyetinin, feriatin hakimiyetine
siki sikiya bagli olmasi demek, jeriatm ahlaki ve ictimai kanunlanmn,
cemiyet fertlerinin herbirine yiikledigi vazifeleri, her fert ayn ayn yerine
getirmek, herkes tarafindan muhterem ve itaat edilmesi gerekli bir fey
olarak kabul edilmesini ayn ayn denetlemek demektir. O halde miislti-
manlan sevk ve idare eden maddeten sabit bir hak vardir ki o da budur.
Evet her musluman, $eriatm hiikiimet tarafindan muhterem ve itaat
edilmesi gereken $ey olarak kabul edilmesini, yiice hukiimlerinin en
"Hikemmel bir $ekilde tatbike konmasim denetlemek gibi dini bir vazife
'le miikelleftir. Bundan hiikiimeti denetleme hakkinm kendisinin hi; iti-
raz gotiirmeyecek bir IsUimi hakki olacagi tabiatiyla meydana ipkar.
184 SAJD HALlM PA$A
kanunlar pkarm ak bir hedef iken, burada gozetilen cihet, mevcut olani
daha miikemmel, daha saglam bir hale getirmek suretiyle muhafaza et
mekten bafka bir fey degildir.
O yle ise Islim cemiyetinde milleti temsil eden kuw et yalniz denet-
ipdir, yoksa tefri sahibi degildir. Zira hedefi cemiyete akli bafinda, na
muslu bir idare temin etmek ve fertler arasinda en yiiksek bir adaleti hii-
kiimran kilmak suretiyle daimi terakkisinde millete dayanak ve destek
olmaktan ibarettir.
Tefri hakki
lar simfina ait olmasi icap eder. Binaenaleyh bu hak musliimanlann fa-
kihlerinden yani hukukqulanndan meydana gelmi? bir heyete verilir ki,
mebuslar medisi gibi tamamiyle miistakil olacak olan bu heyet, jeriahn
mutlak hSkimiyetini kuwetlendirme ve siirekliligini saglama mukaddes
gayesine dogru yiiriir gider.
I$te bir islim cemiyetinde meydana getirilecek kanunlar ancak bu
jartladir ki ruhunda barman mutlak hikmet ve adalet i^inde ebediyyen
degi$mek imkini bulunmayan ondort asirlik siirekli ve anekli bir tejri
usuliine istinat edebilir.
Yine o kanunlar ancak bu jartladir ki iyi du$unulmii$, insicamli,
mantikh, ol^ulu ve umumi ahlikin teyidine mazhar olan bir kanunlar
mecmuasi ortaya koyabilir. Ve bu cemiyetin kanunla emniyet altina ahn-
masi, kanun uzerine istinat etmesi, yalmz bu suretle kesinlikle kesintiye
ugramaz.
Bundan bajka bir $ekilde meydana getirilecek kanunlar ise hususi
ihtiraslan ve menfaatlan tatmin etmek, yahut ani bir takim ihtiya^lara
karji durmak igin yapiliru$ demektir ki gepci birtakim vakialar gozetile-
rek diizenlenmi; kanunlar derekesine inmeye mahkumdur.
Artik bu kanunlar adaleti temsil etmezler, aksine istibdadi temsil
ederler. istibdat ise bir taraftan zayiflan ezmek i(in kuwetlilere kanun-
dan istifade hakkim vererek, diger taraftan da zuliimden kurtulmak ifin
zayiflan, ya kanundan kapnaya,yahut da onu tanimamaya mecbur ede
rek cemiyetin bozulmaya yiiz tutmasina sebep olur.
Hiikiimet ba§karu
Icra k u w e ti
Her selahiyet (yetki) bir hak bahfeder, her hak da bir selahiyet tanir.
Hak ile selahiyetin birlefmesinden de istiklai viicuda gelir.
Milleti temsil eden heyette, hiikiimeti denetleme (murakabe) hakki
188 SAID HALtM PA9A
varsa, bu hak hukumetin millete kar§i iyi yahut kdtii hareket etmekte ol-
duguna dair hiikiim verme selahiyetinin ancak millete ait bulunmasm-
dan ileri gelir. Bunun gibi te§ri kuwetinin kanun vazetme hakki da ken-
disinin kanun viicuda getirmek i<;in en selahiyetli $ahislardan te$ekkiil
etmesinden dogar.
§imdi hiikiimet etmek ve idare vazifesi de iki ew elkiler gibi kesin-
likle selahiyete muhta^hr ki icra kuwetinin uzun tecriibeyle elde ettigi
bu selahiyet kendisine hiikiimet ve idare etmek hakkim verir. O halde,
nasil bu hak ve selahiyetlerden herbiri, gerek mebuslar meclisine gerek
tejri kuwetine tam bir istiklai veriyorsa bunlar da icra kuw etine ayni
istiklali temin edebilmelidir.
Binaenaleyh mebuslar meclisi ile te§ri kuw eti kendi hakimiyet ve
faaliyet sahasinda nasil serbest bulunuyorlarsa, icra kuwetinin de aym
sahada aym serbestlige sahip olmasi zaruridir.
Mebuslar meclisinin icra kuw eti iizerinde sahip oldugu murakabe
hakki, -vazifesini iyi gormesi ve ondan mesul olmasi i;in sirf kendi ka-
naati ve vicdanmin ilhamiyla hareket etmek mecburiyetinde bulunan-
icra kuwetinin hi^bir zaman hurriyet ve istiklaline tecaviiz etmek de
mek degildir. §ayet mebuslar meclisi ile icra kuw eti arasinda bu konu-
da herhangi bir ahenksizlik, yahut ihtilaf ortaya (lkarsa, hiikiimet ba$ka-
m araya girerek milleti hojnut edecek bir tarzda meseleyi haileder. Bu
nunla beraber milleti memnun etmek zarureti, icra kuwetinin hurriyet
i(in bir kayit (engelleyici bir bag) §eklinde telakki edilemez. Zira kendi
sinin hikmet-i vucudu ve yegane hedefi zaten bundan ibarettir. Te$ri
kuwetinin hedefi, meydana getirdigi kanunlann hikmet ve isabetiyle
milletin ihtiya^lanni temin etmekten; mebuslar meclisinin yegane hede
fi, hiikiimet iizerinde milleti hofnut edecek bir murakabe yapmaktan
ibaret oldugu gibi. Binaenaleyh bir miiessesenin hikmet-i vucudu olan
gaye hi<;bir zaman onun hurriyet ve istiklaline tecaviiz olarak telakki
edilemez.
tea kuwetinin haklan ve vasiflan meselesine gelince, diger memle-
ketlerdeki icra kuwetinin sahip oldugu hak ve vasiflardan ibarettir. Zira
vazifesi her yerde a$agi yukan aym jeydir.
Siyasi partiler
duymaktadir. Binaenaleyh ?ok a^ik bir fekilde anlafihr ki, bir yerde
ictimai usul ne kadar miikemmel olursa orada siyasi partiler, siyasi faali-
yetler o nisbette ehemmiyetlerini kaybederler. Demek bunlann bati ce-
miyetinde sahip olduklan ehemmiyeti, Islam cemiyetinde elde edeme-
mif olmalan beri taraftaki ictimai usfiliin otekine iistiin olduguna aynca
bir delildir.
Sonu<;
le dolu, oyle ge^ersiz birtakim gayeler ugruna kurban edilmif ki, insan
lann bencilliginden, ihtirasindan, gelecekteki ihtiyaglanndan dogan bu
gayeler, smiflan, fertleri tefrikalara diifiirerek aralannda uyandiracagi
karfihkh diifmanlik ve nefret yiizunden ebediyyen bir digerini zarara
sokmaya sevkedip duruyor.
Heyhat! Bir milletin iktisadi umrani ve siyasi niifuzunun, biitiin bir
cemiyeti ictimat anarfi girdabina siiriiklemekle ger<;eklefemeyecegini ve
yabanalann iktisadi ve siyasi hakimiyetine son verilemeyecegini, so-
nunda ftiphe yoktur ki -her ne kadar <;ok ge? olsa da- yine ilk once bu
batililafmak taraftarlannin kendileri anlayacaklardir.
Zamanimizda Islam diinyasimn batililafmasindan elde edilecek ne-
ticelerle ilgili olarak beslenilen oldiiriicii hayaller ise, hayal difi bir telak-
kiden, aynca Islam! meseleleri bilmemekten ileri geliyor. Bu meseleler,
miisliiman diinyasi i?in hayati oldugu halde, ne yazik ki o yanhf telakki-
ye, o giiduk irfana yakifir bir hafiflikle tetkik ediliyor.
ifte bu oldiiriicu hayallerdir ki batililafmak yiizunden Islam diinya-
srnin bafina gelecek felaketin daima bu maksadin ger^eklefmesi derece-
siyle miitenasip olacagim, dolayisiyla huviyetimizin degifmesi ne nis-
bette olursa, musluman diinyasma (jokecek fenaligm da bu nisbette bii-
yiik ve izmihlalin o derecelerde kati olacagim gormeye mani oluyor. Ha-
sili, yine o helak edici hayallerdir ki, nasilsa bir kere kendisine kapilnu?
olanlan miitemadiyen oyaliyor da, musluman dunyamn kurtulufunu,
siyasi ve ictimai hayatuu, ancak tekamiillerinde degifmez ve ebedi bulu-
nan islami hakikatlar uzerine tesis etmekle mumkiin olabilecegini anla-
malanna asla miisaade etmiyor.
$imdi soze son vermek i(in yalmz funu ilave edecegim: "Bizler bati-
yi taklit etmek, o dunyamn ruhundan, ilkelerinden, misallerinden ilham
almak zorundayiz” zanni a(ik;a funu gostermektedir: Musluman mut*-
fekkirlerin hi<; olmazsa (Ogunlugu, qok hatah ve yerine getirmeye <;agf>l'
diklan vazifenin ehemmiyetiyle (ok az ilgili bir kanaat besliyorlar.
O halde bunlar bilmiyorlar ki, kendilerinin -varoluflannin biricik
hikmeti degilse bile- yegane hedefi, islami ilkeleri biitiin hakikat ve mu-
kemmeliyetleriyle tezahur ettirmek, bu hususta elden gelen hi^bir h‘z'
meti esirgememek; dolayisiyla islamin en saf, en yiiksek ruhundan,O’
giizel ananelerinden, en koklu misallerinden bafka hi^bir feyden nuu*'
hem olmamaktadir. Zira ancak bu suretle kendi kendilerini idare ederek
bafkalanmn sevk ve idaresine kendilerini teslim etmemif, bafkalann*
uyacaklan yerde kendileri bafkalanna niimune-i imtisal olmuf olacak
TOMdYEDE ISLAMCIUK Dtl^ONCESt in
lardir.
ifte ancak bu suretledir ki miisluman miitefekkirler suufi medeniyet
ve insanligm terakkisi ortak hareketine ebediyen ortak olacak ve bu ko
nuda islamin uhdesine diifen muazzam vazifeyi kendisine layik bir fe
kilde yerine getirmif olacaktir. Yoksa bunun difmda olmak iizere tutaca-
gi herhangi bir meslek ve yol, IsUm diinyasim siirekli bir fekilde batinm
hiicumlan altinda ve bunun neticesi olarak ebedi bir esaret ve zillet ifin-
de yafamaya mahkum eder ki artik varligi o sefil hayat yiizunden (iirii-
meye ve kokufmaya yiiz tutar, kendisi de batili milletlerin ebedi hakimi
yeti altina girer.
§unu da soylemek lazimdir ki, miisliiman miitefekkirler siiufi, ken-
dilerine diifen cihadin ve miicadelenin h i; de kolay olmamasindan
mahzun degil, aksine memnun olmabdir. Ger^ekten bu cihad ve miica-
hede biiyiik bir sebat, biiyiik bir tahammiii, buyiik bir cesaret, Islam da-
vasinda sarsilmaz bir iman ister. Oyle muhkem oyle kati bir iman ki sa-
hibini bu agir vazifeyi bafarabilmek i(in muhta( oldugu biitiin bir itmi-
nanla silahlandirmaya ve te^hiz etmeye kafi gelebilsin.
Demek bu cihad ve miicahede oyle bir takim yiiksek ahlaki seciye-
lerin varolmasmt gerektiriyor ki onlara sahip olmayan bir miisliiman
miitefekkirler sinifinm varolmak iddiasinda bulunmaya hakki yoktur.
Prens Said Halim Pa?a, IsUm da te$ldlat-t siyasiye' mtiterctmi: Mehmed Akif,
Scbtitirrefad, c. XIX-XX. sayt 495-501 (1340).
islamla§mak
Islam ahlakinin kaynagi, hak olan tek AUah'a imandir. Bu ahlak bi-
Ze- bejeriyetin saadetinin, hakikati sevmek, aramak ve tatbik etmekte ol
dugunu bildirmektedir.
Fakat hakikatin aranmasi ve tatbiki, insanin ahlaki ve akli biitiin
kuvvetlerinin serbestfe hareketi ve gelijmesi ile miimkiin olabilecegin-
den bu ahlak da tam ve geni$ bir jahsl hurriyet esasina dayarnr. Bu hur
riyeti de insanlara, Allah'a imaiun bir neticesi olarak kabul ettirir.
196 SAID HALlM PA$A
Islamda siyaset
mek ve Uyik olmak §arti ile, yine millet tarafindan verilir. Aksi kanaat
hasil olunca da yine millet tarafindan derhal geri ahnir. Dolayisiyla asil
hakimiyet yine milletin elinde demektir. Bu hakimiyeti kullanan hu-
kiimdar ise o mevkiye llyik oldugu muddet^e, milletin temsilcisi olarak
kalir.
Hiikiimdann kendisi de "$eriat”e gore hareket etmek mecburiyetin
dedir. §eriat; kainati kucaklayan yiice hakikatin, insanliga ait olan kismi-
dir. Ebedi saadetimizi temin etmek i<pn Cenab-i Hak tarafindan, muhte
rem Peygamber'i vasitasiyla bizlere bildirilmi$tir. Milli hakimiyet irade
sine, tezahiirlerinde ilham veren, onu sevk ve idare eden bu ilahi haki-
kattir.
Dolayisiyla islam’m hakimiyet mevkii herjeyden once feriatin sadik
bir hizmetkandir. Bu hakimiyet §ahislann hiirriyetine ve ejitligine son
derece hiirmet etmek mecburiyetinde oldugu gibi, bunlann neticesi olan
ictimai yardimlajmayi da korumakia miikelleftir.
Bu temel vazifeyi yerine getirmekte kusur eden bir hakimiyet hem
ustiinlugunii hem de me$rulugunu kaybeder. Zira ictimai dayam$mayi
temsil etmekten geri kalmi§ olur. Aynca bu dayani$ma ve birligi dagitb-
gi i?in, kendi eli ile, kendisine karji birtakim rakip ve hasimlar (lkarmif
olur. Bunlar ise az zaman sonra hem onu harap eder, hem de milleti pe-
n$anhga, buhrana siiriikler. Netice olarak bu hale dii$en bir idare ise
Islami olmaktan pkar.
Ferdin haklanna da, hakimiyete de mutlak surette hiirmet, islamin
cemiyet esaslanndan dogan siyaset kaidesidir.
Irkgihk meselesi
M illiyet meselesi
Milliyet, gerek belirli bir muhitin mahsulii olmak, gerekse bir hayat
ger^egi olmak bakimmdan ortadan kalkacak degildir. Milliyet cereyam-
mn, gelecekte beynelmilelci cereyan ifinde kaybolacagim hayal ve iddia
etmek pek giiliin; olur. Hi? $iiphe yok ki, boyle bir cerayamn telkini ile
Alman, Fransiz'a benzemekten veya Fransiz, ingiliz yahut Italyan'la bir
olmamaktan vazge^ecek degildir.
Bizim soyledigimiz beynelmiielcilik, aym cemiyete mensup fertler
arasindaki baglan ve miinasebetleri tanzim eden ahlak kaidelerinin, fe-
5>tli milletler arasinda da kurulmasi ile milletler arasindaki miinasebetle-
rin yumu$amasiru saglamaktan ibarettir. Be$eriyet, milletlerarasi daya-
ni$mayi geli$tirmeden milli dayam$mamn miimkiin olmadigini gorerek,
birincisini gelijtirmeye ;ali$acaktir.
Bir insan toplulugunun millet haline gelmesi, nasil fertlerin gelijme-
s>ni kolaylajtinrsa, beynelmiielcilik de her milletin miimkiin oldugu ka-
^ar 90k gelijmesine yardima olacaktir.
Islam beynelmilelciligi
bir ingiliz matematigi, bir Alman astronomisi, bir Fransiz kimyasi ol
mazsa; ayn ayn Turk, Arap, Acem yahut Hint musliimanhgi da olmaz.
Fakat sadece fen ve tecriibeye dayanan gercjekler biitiin insanlann
ortak irfanini temsil etmelerine ragmen nasil birtakim milli kiiltiirlerin
dogmasina sebep oluyorlarsa; islami ger<;ekler de ahlak ve sosyal yapisi
bakimindan tamamen islim ! fakat milli olan birtakim kiiltiirlerin mey
dana gelmesine imkan tanirlar. Yani her ne kadar, bu hakikatlerin vatani
yok ise de, izah ve tatbik edildikleri muhite baglidirlar.
Diinyadaki islam topluluklannm en miikemmel tejkilati, milletlere
aynlmi; jeklidir. Aynca islam ger;eklerinin en parlak bir tarzda meyda
na gikmasi ve tatbik olunmasina miisait olan jekil de budur.
Millet esasi uzerine kurulan bir cemiyetin ilerlemesinin ferdinkine
bagli oldugu apk bir gerqektir. IsUm nizanu da ew e la ferdin geli?mesi-
ne dikkat eder. Bu fert, Tiirk, Arap, iranli yahut Hintli olsun... Kendi
milli dayani$masina verdigi ehemmiyet kadar, islam milletleri arasinda
ki dayani$maya da onem verirse, ancak o zaman iyi bir Tiirk, iyi bir
Arap, iyi bir iranli veya iyi bir Hintli olacaktir... Kendisi de bilecektir ki,
milli ve miisliimanlar arasi yardimla$malar birbirinin tamamlayicisidir.
Bu bahse son vermek i^in §unu da ilave edelim: Islam, insanlar ara
sinda mevcut olan irk ve m enje farklanna ehemmiyet vermeyerek, insa-
tu irka bagli bir unsur degil, ictimai ve siyasi bir unsur olarak ele aldigi-
ni gostermektedir. islamin, ferdi, ictimai ve siyasi bir unsur olarak kabul
etmesi, milliyeti istedigini ve kabul ettigini gosterir. Zira millet, birbiri
ile kaynagabilen birtakim ictimai ve siyasi unsurlann birle$mesidir. Bu
unsurlar uzun muddet bir arada ya$ami$, ayni lisanla konu?mu$, miiftc-
rek his ve fikirlere sahip olmu$, kendilerine mahsus bir sanat ve edebi-
yat meydana getirmi$lerdir. Kisacasi millet, oteki insan topluluklanndan
aynlmalanna sebep olacak ahlaki ve ruhi bir kiiltiir meydana getirmi?
fertler toplumudur. §u halde, islam esaslannm milliyeti inkar ettigini
veya zayiflattigim iddia etmeye imkan yoktur.
islamin hiicum ettigi, bugiinkii irkfiligin sapikligi, hurafeleri, taas-
subu ve bendlligidir. (^iinkii islami ger<;eklerin tek hedefi, insanlann
hakikati gormelerine mani olan evham ve zan perdelerini ebediyen yirt'
maktir.
insanhk, Islam esaslan sayesinde bir giin gelecek, en dogru ve fay
dali milliyet^Uigm nasil olacagim anlayacaktir. isl&miyeti, biitiinii ile
milliyetcplige muhalif gormek qok biiyiik bir hatadir.
Yukanda "Osmanlilann ikinci defa olarak islamdan uzaklajmala11
TttKKlYE'DE ISLAMCIUK Dt^ONCESt 209
gorebilecek, belirli bir maksadi elde edilebilecek hale getirmek i;in kul-
laiulacak vasitalann biitiinu demektir. O halde belirli bir maksat yoksa,
hakiki bir terbiye de olamaz. Eger ingiliz, Fransiz yahut Alman terbiye
metodlan iyi iseler, maksatlan, iyi ingiliz, iyi Fransiz, iyi Alman yetijtir-
mek oldugu ve bunda muvaffak olduklan i;in iyidirler. Bu sebeple, bir
milletin terbiye metodunun diger bir millete de uygun gelmesine ihti-
mal yoktur.
Batili milletlerin kabul ettikleri egitim metodlanni inceleyince, bu
milletlerin her birinin, kendi fertlerini, insanlann en iyisi ve cn mukem-
mel bir hiristiyan saydiklanni goriiyoruz. Yani bu milletlerin kendi ter
biye metodlan ile varmak istedikleri maksat her jeyden once "milli"dir.
islam anlayifina gore ise iyi bir musluman yeti$tirmek demek, her
bakimdan olgunla$mi$; yiiksek bir an lay 15a, yiiksek bir irfana ermi$;
kendi saadetini bajkalarmm felaketinde veya kendi yiikselifini bafkala-
nnm alfalmasinda aramayan iyi bir Tiirk, iyi bir Arap, iyi bir iranh veya
iyi bir Hintli yetijtirmek demektir.
O halde Islam terbiyesinin takip ettigi maksat, bulunduklan her
yerde, gerek mensup olduklan gerekse i;inde yajadikJan cemiyetlerde
saadetin kiymetli unsurlan, ilerlemenin ger;ek amilleri olacak insanlar
meydana ;ikarmaktir. i$te islamiyetin, cihanjumul ve insani olan yiik-
sek mahiyetine bu da bajkaca bir delildir.
islam terbiyesi olgunlajmayi, ferdin manevi ve ruhi kabilivetlerini
tam bir serbestlik i«;inde geliftirip tatbik ettirmek suretiyle elde etmek is-
ter. Irk ve milliyet iizerinde durmaz.
Islam, milliyet nazariyesinin evham ve yanhjlanni, irka ait bencil
temayiil ve hisleri zihinlere yerlejtirmez; bunlan kuvvetlendirmez. Ak-
sine onlara kar$i (ikarak, ;e$itli millet ve irklar arasinda tabii ve insani
kardejlik miinasebetlerinin kurulmasi (arelerini arajtinr. Esasen insan-
lann pek miithif olan gerilikleri mani olmasaydi, bu miinasebetler jim-
diye kadar kurulmu? bulunacakti.
islSm, insanlan cehalet ve dalaletten kurtarmak i;in fertlere fen ve
tecriibe ile sabit olan hakikatlan ogretecektir. Bunlar da insana, tabiatin
yerdigi sonsuz nimet ve giizelliklerden faydalanma yollanm gosterecek-
tir.
Insana, Islam hayat ve ahlakimn biitiin hikmet ve hakikatleri goste-
rilirken, Cenab-i Hakk'in kainattaki biitiinliik ifindeki birligi de ogretile-
Wktir. O biitiinliik ki, sayisiz Slemler, sinirsiz maddeler ve kuvvetlerle,
tahmini imkansiz fezalar ve mekanlar onda toplanmijtir. Son derecede
212 SAID HALIM PAgA
Me§rutiyet
T e sir v e n eticeleri
K a n u n -i E sa si b iz im ictim a i h al v e m ev k im iz e
u y g u n d e g ild ir
. N e tice
Buhranlarmtiz, s. 43-71.
IV
Fikri Buhranimiz
ktim yerinde ve hakh degil ise, keyfi bir hareket olur. Keyfi hareketler
ise birbirini takip eder. Boyle keyfi hareketlerin "hakim-i mutlak" kesil-
digi bir yerde alul, hak ve kanun susar; tecriibe, hikmet ve itidal tesirsiz
kalir. Bu durumda inkiiapfi zararli, yaptiklan ise az veya ;ok felaket se
bebi olur.
Bab hayranlaruun hali, hastaliklardan korunmak ve tam bir sihhate
sahip olmak arzusu ile tip kitaplan okuyan bazi kimselere benzer. Bun
lar sonunda, kendilerinin biitiin hastaliklara tutulmu$ olduklan vehmi-
ne diijerek, hayati, mecburen katlandiklan tahammiil edilmez bir yiik,
<;aresiz ve uzun bir lzdirap olarak gormeye bajlarlar. Miitefekkirlerimiz
de bunlar gibi, mensubu bulunduklan cemiyete daha iyi bir sihhat te
min etmek arzusu ile tahsil edip bilgi topladiklan halde, sonunda onu
en tehlikeli ve en kotii dertlere dii$mu$ goriiyorlar.
Edindikleri bilginin onlara vatanlanni bir elem ve lzdirap kaynagi
halinde gostermekten ba$ka bir faydasi olmuyor. Neticede, bu vatana
sadece irsi fakat idrak difi bir his ile bagli kalabiliyorlar.
Birbirine pek benzeyen bu iki hal bize gosterir ki, rastgele elde edi-
len bilgiler insana bir iktidar kazandirmaz. Metodsuz ve gayesiz olarak
edinilen fikirler zararli olur. (^tinku bu $ekilde hasil olan fikirler, ancak
yanh$ kanaatlere sahip kimseler yetijtirir. Onlar da etraflanna zararli
olurlar.
Bu ;e$it bilgi sahipleri de tipki tip heveslisi gibi, tahsillerinde bir
usul ve gaye takip etmediklerinden, kendilerini hasta sanirlar. Hele bii-
tiin vukuf ve bilgileri "kendini bilmemek” gibi gayri tabii bir esas uzeri
ne kurulmu? oldugundan, hastalik busbutun kan§arak, kendine has bir
jekil alir.
Ger;ekten de, bah hayranlaniun manevi, ictimai ve siyasi meseleler
hakkmdaki bilgileri iki miihim ozellik gostermektedir:
Birincisi: Bu meselelerden hangisine dair olursa olsun, bizimle ilgili
olan taraflanni bilmemek, ogrenmeye de tenezziil etmemek.
Ikindsi: Bizimle ilgili olanlann di§inda pek ;ok metod ve prensiple-
re vakif bulunmak.
Fakat bu garip kan^iklik, cemiyetimizdeki bundan daha diizensiz
bir ba;ka halin neticesidir.
Osmanli cemiyeti asirlarca once te^ekkul ederek §ohretli bir mede
niyet meydana getirmi? ve diinya tarihinde miihim bir vazife ifa etmif
tir. Boyle oldugu halde batialar, kendi manevi ve ahlaki hayatlanru, sos
yal ve siyasi kanun, prensip olgunluklanm, yani milletin dehasuu goste-
TORKtYEDE IflUMCILlK DC90NCES1 231
Buhranlartmtz, s. 95-112.
V
islam Aleminin Gerileme Sebepleri Uzerine
Bir Deneme
lerine gore ve pek yanlif bir gekilde izah edip, hiikiim verdiler: Miislii-
manlann geriliginin islam jeriatuun noksan olujundan ileri geldigini id
dia ettiler. Onlann bu kanaatlerini kuwetlendiren de, Islim alemmdeki
hastaligin umumi olmasiydi.
Hayret verecek derecede birlik ve genellik gosteren bu hali, biitiin
IsUm milletleri arasmda ortak olan bir sebebe baglamak zaruretini duy-
muflardi. Bu milletler arasinda ise dinlerinden ba$ka ortak bir jey bula-
madiklanndan, "Musluman milletlerin feriate uyduklan muddet^e, hris-
tiyan milletlerin daima ajagismda kalacaklaruu” yiiksek sesle ilan ve id-
diaya ba$ladilar.
Vardiklan bu hiikiim ve netice pek sathi idi. Fakat bize karji taji-
diklan hisleri ve yanli? inanflannt tatmin ediyor, aynca mantik ve mu-
hakemelerine de uygun dii$iiyordu. Ger^ekte ise bu hiikiim, meselenin
asluu degijtirmekten bafka bir i$e yaramadi: Musluman milletlerin, din-
lerinin zaruri bir neticesi olarak geri kaldiklaruu iddia ederek, meseleyi
bir din meselesi haline getirdiler. Oyle olunca da bu iddia miisliimanlar
tarafindan jiddetli red ve idrazlarla karfilandi. Onlar da aym $iddetle
iddia ve ithamlanna devam ettiler.
Bu hali miisliimanlar Hiristiyanlann dinlerine kar$i besledikleri irsi
dii$manliga, Hiristiyanlar ise Islam taassubuna deli] olarak gosterdiler.
Neticede bu konu, Orta^agm o bitme tiikenmez ve faydasiz metafizik
miinaka$alanni andirir, atejli ve kasit arayan bir miinazaraya dondu
Vicdanlan ve dii§unceleri tatmin edip aydinlatacagi yerde, yeni kirgin-
hklar ilave edip, sdnmu$ eski hirslan yeniden alevlendirerek iyice kan$-
hrdi.
Musliimanlann gerilemesi meselesinden (lkan munakajalara, ilk
andan beri hakim oUn bu ruh halidir. Bu hal tarafsiz dii$iinceyi daima
engeliemif ve 90k buyiik ehemmiyeti bulunan tarihi ve i(timai bir hadi
senin gerektigi tarzda ele ahnmasina mani olmujtur.
Bununla beraber miinaka$alar sayesindedir ki meselenin dnemini
nihayet anlayabildik. i(imizden bazilan onu daha gayrijahsl ve tarafsiz
bir tarzda tetkike koyuldular. Fakat onlar da meselenin biitiiniinii kav-
'Smaya bir tiirlii muvaffak olamayarak teferruat arasinda yollanni kay-
bettiler. Musliimanlann geri kalmasindan dogan neticeleri gerilemenin
^hepleri gibi gorduler. Gerilemeyi ise kimi, hiikumdarlanmizin istibda-
dtaa, kimi Slimlerimizin bilgisizligine ve kimi i$in bafinda bulunanlann
k^eriksizligine bagladilar. Geriligimizin sebeplerini, dinin emirlerine
gosterdigimiz ihmalde yahut dindeki taassubumuzda veya kadere
240 3AlD HALlM PA$A
jeyden once halk ile aydm tabaka arasinda bulunmasi zaruri olan "gaye
birligTni tesis etmelidir. Aksi takdirde, bati medeniyetinin tesiri, islam
dan onceki zamanlann tesirinden 90k daha me$um olacaktir.
Vukandaki izahattan anla$ilacagi iizere islam Meminin bugiinkii
geriliginde gorulen ju elem verici vahim hal, miitefekkir tabakamn mil-
letlerine karji olan vazifelerinde pek yanli$ kanaatler beslemesinden ile
ri gelmektedir.
Oteki memleketlerdeki miitefekkir ve aydm simfin vazifesi milli ga-
yeye hizmet ederek, onu bir kat daha kuwetlendirip yiikseltmek ve el-
den geldigi kadar tatbikine ?ah$maktan ibarettir. Milletlerin hiirmet ve
itaatim kazanmalan da ancak bu sayede miimkiin olmaktadir. Hal boyle
iken islam miitefekkirleri, milli gayelerden bafka ve ona tamamiyla zit
bir gaye beslemek hakkim kendilerinde goriiyor, en esasli ve en mukad
des vazifelerinde gayri dddi davramyorlar.
Sabit ve devamh bir miifterek hisse dayanmayan, hi? bir mazi veya
ananeden dogmayan, yalruz insan akli ve diijiincesi gibi zayif bir zemin
iizerinde katiyeti ?upheli ve degi$ik birtakim ilmi esaslara baglanan
emel ve gayeler, tam manasiyla hakiki bir ideal meydana getirir mi, geti-
remez mi? Ve ahlaki kiymeti olmayan boyle idealler, fertlere derin, sa-
mimi, ciddi ve hakiki iman ve kanaatler mi, yoksa sapkmlik ve felaket
sebebi olacak bencil bir oportiinizm mi verir? izaha liizum gormiiyoruz.
Qiinkii, mensup oldugu memleketin emel ve gayesinden ba§ka emel ve
gayeler beslemek hakkim hi? kimsede gormiiyoruz.
Gayelerin i?inde en hakiki olani, islam dini uzerine kurulmu$ ve
musluman milletler tarafindan benimsenmi? olan yiice gayedir. Burada
olanca dikkat ve alakamizla yalmz ondan bahsedecegiz. Zira bizi kurta-
racak tek jey odur.
Musluman milletleri, saadetlerini yalniz dinlerinden bekleyecek de
recede $eriatlerine baglayan zihniyet, ekseriya samldigi gibi ne bir taas-
subun eseri, ne de bir fikri sapkmhktir. Bu hal pek tabii olup Islam ka-
rakterinin makul ve mantiki neticesidir.
Ger?ekten de islim dini kendine mahsus inan? ve ahlak sisteiw,
siyas! ve ictimai esaslan ile en dogru, en g en ij ve en $iimullu manasiyla
bir feriat-i insaniye, bir insanlik yoludur. insanlann cemiyet?i temayul-
lerini ve ilerleme arzulanm tatmin ederek, vicdan ?er?evesi i?inde mesut
olmalan i?in her ne lazimsa hepsini ihtiva eden en miikemmel dindir-
Bu, feyiz ve kurtulu; dini, ahldkini inancindan, ictim ai nizam>nl
ahlakmdan, siyasetini ise ictimai nizanundan alir.
T0RK1YEDE Is i A m c il ik d u §On c e s i 247
Buhranlartmtz, s. 169-199
Seyyid Bey
Hayati ve Eserleri
Geni$ bilgi i<jin bk. Sami Hrdem: Seyyid Bey - Hayati ve eserleri
(Yayimlanmami? yiiksek lisans tezi, Marmara Universitesi 1993),
ayni yazar: "Cumhuriyet'e ge<;i$ siirecinde hilafet teorisine al-
ternatif yakla$imlar: Seyyid Bey ornegi (1922-1924)”, Divan,
sayi: 2,1996.
I
Hilafetin §er't Mahiyeti
hiikiim yani adalet, fi-i takibiye ve tefriiyye ile hilafete terdif olunuyor".
Yani "Seni halife kildik, dyleyse, o halde hak ile hiikmet" deniyor. Bun
dan anlajilmaktadir ki hilafetten maksat adaletin dagitilmasi ve yaygin-
lajtirilmasi (tevzi'-i adalet)dir. Hakka saygi duymak, hakliya hakkini
vermek ve batili ortadan kaldirmaktir, insanlann haklanm korumaktir.
i?te halifenin vazifesi bu maksat ve gayeyi elde etmek i?in ?ali$maktir.
Zaten hiikiimetin vazifesi de budur.
Kur'an-i Kerim Hz. Ibrahim hakkinda imam tabirini kullaniyor.
Kur’an bir Syette Allah TeSla ile Hz. ibrahim arasinda ge?en manevi bir
konu§mayi anlatiyor: Allah Teala, Hz. ibrahim'e hitap ederek diyor ki:
— "Ben seni insanlara imam yapacagtm." Hz. Ibrahim de:
— "Benim neslimden de imam yap" diye niyaz ediyor. Bunun uzerine:
— "Benim ahdim ve emanetim zulmedenlere asla ula$maz" (Bakara,
2/124) buyuruyor. ijte bu ayetten a?ik?a anlajilm aktadir ki Allah
TeSl&'nm katinda zuliim ve yolsuzluktan ibaret olan miilk ve saltanat as
la mejru degildir.
§imdi bu iki kelimenin yani halife ve imam tabirlerinin manalanm
izah edeyim:
Hilafet, lugatta birinin yerine ge?mek (halef olmak) demektir. Hali
fe de halef demektir. §u halde Hz. Davud halifedir, yani halefdir.
Kimin halifesidir?
Nerde halifedir?
Adaletin icrasinda, hakliya hakkim vermek, hakki korumak ve batili
ortadan kaldirmak konusunda, demektir.
Imam tabirine gelince; imam onder ve kendisine uyulan ki§i demek-
hr, onde giden demektir. Bunun ifindir ki mahalle imamlanna da, cami
'•namlanna da imam denir. Halifeye de imamu 'l-muslimin deniyor. Hat-
la bir ilim dahnda onder olan en biiyiik alim lere de imam deniyor.
Imam-i Azam, im am §afii gibi biiyiik alimlere imam denmesi bundan-
Bu kelimelerde kudsiyet ve ululuk manasi yoktur.
Vahya Galip Bey (K irjehir): f u azamete bak. Hay Allah senden razi ol
sun.
lar. Onlara gore adalet, meliklik ve saltanatin sihhat jarti degildir. Yani
jimdi a$agida zikredecegim hilafetin ikinci <;e$idinin jarti degildir. <^un-
kii hilafetin ikinci cejidi hiikiimdarliktan ve saltanattan ibarettir. Bu ise
se?im ve biat uzerine kurulmu$ bir hilafet degildir; kuw et, kahr, galebe
uzerinde kurulmujtur. Bu noktada hilafetle saltanati birbirine kan$tir-
mamak gerekir. Hakiki hilafet ba$ka, $eklen hilafet yani saltanat ve pa-
di$ahlik yine bajkadir.
ikinci ?e$it hilafete gelince; bunu sureten ve jeklen hilafet (hilafet-i
sliriye) dem ijtik. Bu sureten ve zahiren hilafet $eklinde ise de hakikatta
hilafet degildir. Belki meliklik ve saltanattan, gelebe ve sultadan ibaret
tir, padi$ahliktir. Bu ya hilafet $artlanm kendinde bulundurmamak, ve
yahut kahr ve istila, zorlama ve galebe yoluyla elde edilir. Biitiin Ehl-i
siinnet alimlerinin ittifak halinde apkladiklan bir hakikathr ki Emevi ve
Abbasi halifelerinin halifelikleri bu ikinci ?e?ittendir. Qiinkii bunlarin hi-
lafetleri milletin arzu ve segimiyle meydana gelm em ij, kahr ve istila,
zorlama ve galebe yoluyla elde edilmi$tir.
islim tarihine a^ina olanlar bilirler ki, Emevi halifelerinin yapma-
diklan zuliim ve sefihlik, peygamber evlatlanna (Ehl-i beyt) reva gorme-
dikleri zuliim ve al^akhk kalmatrujtir. Abbasi Devleti ise tamamen zu-
liim, yolsuzluk, kahr ve galebe uzerinde kurulmu$tur. Yalmz me$hur
Ebu M uslim Horasani'nin Emevi hiikiimeti taraftarlanndan oldiirdiigu
ve telef ettigi insanlann sayisi albyiizbine ulajmaktadir. Abbasi halifele
rinin ilki olan Seffah'in amcasi Abdullah b. Ali $am'i istila ettigi zaman
ahaliyi 6 ldurmii$tii. Birlikte yemek yemek uzere davet ettigi jehrin ileri
gelenlerinden doksan ki$iyi sopalarla oldiirttu. Bazilan heniiz can ?eki$-
mekte ve hm ltilan i$itilmekte iken iizerlerine sofra kurdurarak iiziilme-
den ve sikilm adan yem ek yedi. §am ’da Emevi halifelerinin kabirlerini
a^tirarak, buldugu naa$lan ve kemikleri yaktirdi.
Bu A bdullah b. Ali'nin karde$i Suleym an b. Ali de Basra'da
Emevilerden eline ge^enleri oldurdii ve cesetlerini sokaklarda siiruttiir-
dti. Sonra da meydanda birakarak kopeklere yedirdi. En muteber Islam
tarihlerinde bu olaylar bu $ekilde kayitlidir. Hatta merhum Cevdet Pa-
54'nin Tevarih-i Hulefa admdaki tarihine bakarsaniz sozlerimin dogrulu-
fcunu kabul edersiniz.
Osmanli halifelerinin ise, saltanata olan hirs ve tamahlanndan dola-
y* nice masum ve giinahsiz jehzad e kani doktiikleri bilinmektedir. Hu-
lefa-y i ra$idin hazretleri beytiilmale (hazineye) ait olan devlet ve mille-
272 SEYYtD BEY
zaman artik o m&nada imam tayin etmenin vacipligi ortadan kalkar de-
mek istiyor. Bundan "Hiikiimet kurmaya da liizum yoktur" mSnasi <;ik-
maz. Maksadi “Halifelik jartlarm i tajiyan bir imam tayin etmek
imkansiz oldugu zaman yine hiikiimet kurmak vacip olur. Fakat artik
ona hilafet hukiimet bajkamna da halife manasina imam denmez ve
bundan dolayi isl&m milleti giinahkar olmaz" demektedir. Nitekim bun-
dan once ismi ge;en Sadru'j-jeria Ta'dilu'l-ultim'da halifelik jartlarmi
saydiktan sonra, §artlanni ta$iyan halifeligin -hadis-i $erifte a^iklandigi
gibi- otuz senede tamamlandigini, ondan sonra diinyevi bajkanlik ve
galebe ba?kanhgi (riyaset-i diinyeviye ve tagallubiye)den ibaret olan
meliklik ve saltanatin kuruldugunu a;ikliyor. Sonra da "§u zikredilen
hilafet $artlanndan zaruretlerin ortadan kaldirdigi jartlar dii$mii$tiir.
Bunun gibi zamammizda Kureyj'ten olma jarti da dujm iijtur” diyor. Bu
sozii soyledikten sonra "Hepsi de Allah 'in rahmetinden kogulmuf olarak.
Nerede ele gegirilirlerse yakalamrlar onlar ve olduriiliirler de oldiiriilurler"
(Ahzab, 33/61) Syetini iktibas ediyor. Bu suretle hilafet jartlanni tajima-
yan melik ve sultanlara fiddetle hiicum ediyor.
ijte bu izahlanmdan gerijek hilafetle $ekli hilafetin neden ibaret ol
dugu tamamiyla anla$ilmi§tir, saninm. Ger?ek hilafet asil hilafettir ki
Ra;id halifelere mahsus idi, geldi geijti. §ekli hilafet ise Rajid halifeler-
den sonra gelen halifelerin hilafetidir ki kahreden sultanhktan bafka bir-
$ey degildir ve dinen gayet kotiilenmiftir.
Ger<;ek hilafette halife, Resul-i Ekrem Efendimizin izini takip ederek
peygamberane bir idare hayati ve babacan bir siyaset takip edecek, elin-
de Hazret-i Kur'an hidayet julesi ve hareketlerinin rehberi olacak, kal-
binde Allah korkusu onu her haliikarda adaletten ayirmayacak, makam
ve memurluklan birer ilahi emanet kabul ederek ehlini bulup ona devre-
decek, musliimanlann haklarmin kaybolmasma ve hazine mahnm zerre
kadar israfma meydan vermeyecek, islamiyetin inkijaf ve yiicelmesi ve
Islam ehlinin saadet ve ilerlemesi neye bagli ise onu elde etmeye kudre-
tinin elverdigi ol;ude gayret sarfedecek. §imdi zamammizda boyle %&'
(jekbir hilafet kurmak miimkiin miidiir?
Hz. Ebu Bekir-i Siddik hilafet makamina se^ildigi zaman minbere
(jikip, Cenab-i Hakk’a hamd u sena ettikten sonra $u hutbeyi irad etmi?-
tir:
"Ey insanlar! Ben size veliyyu'l-emr oldum. Halbuki ben sizin en hayirliniz
TOBKlYK'DEJSLAlMCIUK DO30NCES! 277
degilim. Eger iyilik edersem bana destek olunuz, kotuluk yaparsam beni
dogru yota sevkediniz. Dogruluk emanettir, yalancilik hiyanettir. Sizin z a -
yifiniz, hakkim zalimden alincaya kadar katrmda kuvvellidir; kuvvetliniz
de ezilmifin hakkim alincaya kadar katimda zayiftir Hiqbiriniz cihadi ter-
ketmesin, cihadi terkeden topluluk zelil olur. Ben Allah'a ve ResuKine ita
at ettik^e siz de bana itaat ediniz. Ben Allah'a ve Resuliine itaat etmezsem
siz de bana itaat etmeyin. Kalkmiz namaza. Allah size rahmet etsin’
Hz. Ebu Bekir'in vefahnda hi?bir nakdi varhgi (para, altm, gumuj)
(ikmami$ti. Beytiilmalden takdir edilen nafaka ile orta halde yajardi.
Devlet malmdan kendisinde bir kole ile bir deve ve bir de kaftan vardi.
Vefabndan ?ok az bir zaman once kizi muminlerin anasi Hz. Aije'yi ?a-
girarak, "Biz halife olahdan beri milletin dirhem ve dinarim yemedik,
kaba ve bayagi yemeklerini yedik ve kati elbisesini giydik. Bu kole ile bu
deve ve kaftan benim malim degil, musliimanlann beytulmahmndir.
Ben musliimanlann maslahatlan ile me$gul olurken onlan kullamrdim.
Size miras olarak kalmaz. Vefahmdan sonra iifunu de Omer'e gonder"
diye vasiyet etmijtir.
Hz. Ai§e vasiyet icabi onlan Hz. Omer'e gonderince Hz. Omer, ' Ey
Ebu Bekir! Kendinden sonra gelenleri zahmete soktun, mufkil bir duru-
ma diiftirdun" diyerek agladi. Ve "Alin bunlan, beytiilmale teslim edin"
dedi. Bunun uzerine mecliste hazir olan Abdurrahman b. Avf "Siibha-
nallah, bir kole ve bir deve ile be$ dirhemlik kohne kaftanm ne degeri
olur? Emretseniz de onlan Hz. Aije'ye iade etseler'' deyince Hz.
0mer,"O Omer’in zamamnda olamaz" cevabini vermi$ti.
Hz. Omer de hilafet giinlerinde Hz. Ebu Bekir gibi beytiilmalden
takdir edilen gxinluk nafaka ile gepnirdi ve giinliik yiyecek ifecegini qok
dar tutmuj oldugundan ailesi sikinti fekerdi. Diger hak sahiplerine ise
kendi istihkakindan fazla verirdi. Birgiin hutbe okumak i(in minbere
^ktiginda iizerindeki elbisenin oniki yerinde yama gorulmiijtu Geceleri
Medine-i Miinewere sokaklannda ta sabahlara kadar bekfi gibi dola$ir,
bizzat jehrin asayijini muhafaza ya ?ali$irdi. Hatta kapah olup olmadik-
lanm anlamak i?in kapilan yoklardi ve "Firat nehrinde bir oglak boguia-
cak olursa korkanm ki yarin Cenab-i Hak beni ondan mesul tutar” diye-
rek aglardi. Mesuliyet hissi ve Allah korkusu kalbinde o kadar yer et-
Wijti ki ara sira, "Ey Rabbim! isMm memleketleri 90k genijledi. Her ta-
r*fta ilahi adaletini nejretmek ve yaymak benim i?in zorlajti. Artik bu
■Mesuliyet yiikiine tahammiil edemeyecegim, ruhumu al" diye dua eder-
278 SEYYlD BEY
di. Vefat ettigi zaman bor?lu oldugu i?in mallan satihp bor?lan odendi.
Hz. imam Ali de geceleri biri beytiilmalin. digeri kendi parasiyla
alinmi$ iki mum bulundururmu?. Milletin maslahatlanyla mefgul olur-
ken beytiilmalin mumunu kullamrdi. fakat o sirada kendi ;ah si ijiyle
mejgul olacagi zaman veya yamna biri gelip hususi konujma baglaya-
cak olursa hemen o mumu sondurur, kendi parasiyla al.nan mumu ya-
kardi. Hz. Osman ise §ahsi servete sahip oldugu i?in halifelik masraflan
adi alhnda beytiilmaldan hi?bir jey almazdi.
i;te ger?ek hilafet boyle olur. Halife diye de boyle zatlara denir. Za-
mammizda boyle halife bulmak miimkiin miidiir? Mumkiin olmayinca
halife aramanin mdnasi kalir mi? Sozlerimin bajinda da soylemijtim: §e-
refli $eriat nazannda hilafetten maksat hukiimettir, bir adaletli hiikiimet
kurmaktir. Kur'an-i Kerim de hiikiimet ijinde idare tarzi olmak iizere bi
ze mejvereti (jura) tavsiye ediyor, "Onlann ijleri kendi aralanndaki
juraya dayanir" diyor. Bizim de bugiin miimkiin oldugu kadar kurmaya
?ali$tigimiz idare usfilii ve tarzi mejverettir. Hiikiimeti mejveret esasi
uzerine kurmak istiyoruz. Ve hatta kurduk da. Bu idare usulii, ilahi gii-
zellige ve begenmeye mazhar oldugu halde daha ne istiyoruz, ba$imiz-
da heyula gibi bir halife bulundurmamn ne m3 nasi vardir?
uzerine kamu tasarrufuna hak kazanmaktir" dem ijtir. i$te efendiler ima-
metin, diger tabirle hilafetin en giizel ve en dogru tarifi budur. "Kamu
tasarrufuna hak kazanmaktir" diyor. Kamu tasarrufu dem ek, biitiin
musliimanlara jam il olmak iizere onlann umumi ve ortak i$lerinde ta-
sarrufta bulunmak demektir. Buna fikih dilinde yani Islam hukuku lsti-
lahmda kamu vel&yeti (vel&yet-i im m e) denir. Velayet ne demektir? Ve
kamu tasarrufuna hak kazanmak ne $ekilde meydana gelir? Biitiin miis-
liimanlar uzerinde kamu tasarrufuna hak kazanacak bir kimse var mi
dir? Bunlan afiklamak gerekiyor. Rica ederim, mesele derinlejiyor. Ga
yet ilmi bir safhaya giriyor, dikkatle dinlemeniz gerekir.
Velayeti Islam aiimleri, "ister istesin isterse diretsin bir bajkasina
soz ge^irmek” $eklinde tarif ederler. l$te velayetin manasi budur. §u hal
de Islam $eriatma gore boyle "ister istesin, ister istemesin ba$kasma soz
geprmek hakki”na sahip olan kimse var midir? Bu zorla soz geprm ek
demektir ki tahakkiimden bajka birjey degildir. Tahakkiim jeriat apsin-
dan caiz midir? Evet bir kimsenin digerine zorla soz ge^irmeye kalkif-
masi m ejru olmazsa ona tahakkiim denir, galebe galmak denir ve niha
yet saltanat denir. Fakat m ejru olursa i?te o zaman velayet denir. §imdi
bu meseleyi bir giri$le a^iklayayim:
Muhterem efendiler! islam hukukuna gore ii? hak vardir ki bu ii?
hakka her ki§i e§it $artlarda sahiptir ve u<;u de degi$mez ve sarsilmaz
haklardir. Birincisi hurriyet hakki, ikincisi korunmujluk (ismet) hakki -
biz $imdi buna $ahsi koranmujluk (masflniyet-i jahsiyye) diyoruz-. Nef-
sirv ve lrzin korunmujlugu demektir. U^unciisti de miilkiyet hakkidir.
i§te bu ii? hak islamin temel hak anlayijuu meydana getirirler. Diger bu
tton haklar bu ii? haktan dogar. Bu u? hak butiin haklann anasi ve ?iki$
yeridir. Zamammizda medeni memleketlerin temel haklan bu u? hak
degil midir? Evet oyledir ama biz bu temel haklan bugiin degil bin ii?
yiiz sene ew el 6grenmi$iz. Fakat ne yazik ki hilafet adi altinda sonra ge
len miistebit hukiimetler bu temel haklara gerektigi gibi uymadilar.
islamda hiijbir ferdin diger bir fert uzerinde kendiliginden bizzat
velayet hakki yoktur. Hi<;bir kimse digerine zorla soz geqirmek hakkina
sahip degildir. Hi<;bir ki$i digerine oyle zorla junu yap, bunu yapma, ?u-
rada otur, oraya gitme diyemez. Herkes hiirdur, istedigi yerde oturur,
kalkar, istedigi gibi hareket eder. Ba$kasma zaran dokunmadik^a ona
kan$amaz. Ayni $ekilde herkesin nefsi, lrzi, hiirmete layik ve saldmdan
korunmuftur. Mulk edinme hakki da boyledir. Herkesin mail, miilkii
TpR K lY E D E lSLA M C m K DOgONCESl 283
Vekil boyle velayet almami$ ise ona vekil denmez, fuzuli denir,
fuzulinin tasarruflan ise ge^erli olmaz. Sonradan mal sahibi muvafakat
ederse bu durum miistesnadir. Bu durumda da sonradan verilen icazet,
izin, ge?mi$ bir vekalet hiikmiindedir denir (icazet-i lahika vekMet-i
sabika hiikmiindedir) ve o itibarla fuzulinin tasarrufu muteber olur. Ha-
kem meselesi de boyledir. Yani bir kimse diger biriyle olan davasinda
ba^ka bir ki$iyi kendi nzasiyla hakem kabul ve tayin etmedik^e o ki$inin
o kimse aleyhinde meydana gelecek hiikmii muteber degildir, fuzuli
olur. Bir ki?i kendi aleyhinde hiikmetmek hakkim bajka birine vermeli-
dir ki o ki$inin o kimse aleyhindeki hiikmii muteber olabilsin. Qiinkii
demin ne demi$tik? Babadan ba$ka hi;bir kimsenin diger bir ki$i hak
kinda velayeti, tasarruf hakki yoktur dememi$ mi idik? ijte bunun i?in
kim olursa olsun diger bir ki$inin lehinde veya aleyhinde tasarrufta bu-
lunabilmesi i?in o kijiden kendi nzasi i?in velayet almasi ve tasarruf
haklu almasi zaruridir. Babanin <;ocuk hakkmdaki velayetine, velayet-i
zatiye (ve jahsiye) denildigini soylemijtik. Ba$ka bir ki$inin diger bir
§ahsa velayet vermesine ve o ?ahsm bu §ekilde velayet sahibi olmasma
da devredilmi? velayet (velayet-i tefvlz) denir. Demek oluyor ki velayet
iki kisimdir: Biri velayet-i zatiyedir ki babanin velayetidir, digeri
vellyet-i tefvtzdir ki akilli ve biilug ijagina ula$mi$ bir jahsm diger bir
kifiye vermi§ oldugu velayettir.
i?te vekilin, vasinin, miitevellinin ve hakemlerin sahip olduklan
velayetler hep velayet-i tefvlz ciimlesindendir. i§te halifenin sahip oldu
gu velayet de bu velayet-i tefvlz tiiriindendir. (^iinku hi?bir kimsenin
kendiliginden veya miras yoluyla halife olmak hakki yoktur. ibn Hii-
mam'in yukardaki tarifinden anla$ilmi$tir ki halife olmak demek kamu
tasarrufuna hak kazanmak demektir. Bu hak kazanma ise, millet tarafrn-
dan bir $ahsa bu kamu tasarrufu salahiyetini vermekle olur ki vekalet
demektir. Kamu i$leri denilen §ey milletin kendi ortak i$leridir. Bir
memleketin idaresi demek, o memlekette millete ait olan i$lerde tasarruf
etmek demektir. Bu ise dogrudan dogruya milletin kendi ijidir, milletin
kendi hakkidir. Millet bu hakkim ba$kasina vermedik^e hi?bir kimse o
hakka malik olamaz. i§te bu esasa dayanarak islam fakihleri yani islam
hukukcpjlan, "Hilafet, milletle halife arasinda akdedilmi$ bir vekalettir
derler ve bu konuda tamamen vekalet kaidesinin hiikiimlerini tatbik
ederler. Mesela mutlak vekalet olabilecegi gibi mukayyed (simrh) da
olabilir. Ve vekil olan ki§i miivekkilinin, vekil kilma sirasinda one stir*
dugii kayit ve §arta uymaya mecburdur. O kayda uymazsa tasarrufu
TtTRKtYE'DE tSUkMCIUK DOgONCESl *85
sonra mefru olur, adalet olur. Qunkii bunlar izafi iflerdir. Adalet de zu-
liirn de izaft iflerdendir, nisbidir. Zaten diinyada mutlak bir ?ey yoktur,
herfey nisbidir. Onun i?in bir zaman adalet olan diger bir zaman zuliim
olur.
O halde halifenin, imanun, hiikiimetin veya sultamn emirleri, tasar-
ruflan, nasil ge;erli oluyor? i§te se?im ve biat onun i;in farttir. Halifeyi
se^mek, imam denilen kifiyi se$mek, hatta mebuslan se^mek onun ipn
farttir. Size basit bir hukuk kaidesi arzedeyim: Hepiniz bilirsiniz, bir in
san gerek kendi jahsinda ve gerekse kendi malinda diledigi gibi tasarruf
eder. Dilerse bu tasarruf hakkuu bajkasina da bahfeder. Nitekim bafka-
sina verdigi zaman o kifiye vekil denir. Ve o ki§i sizden aldigi tasarruf
hakkina dayanarak sizin maluuzda tasarruf eder. Onun alim satimi artik
ge^erli olur ve siz onu kabul etmeye mecbursunuz. (^unkii onun yapmi^
oldugu o tasarruf miivekkili olan ki§i tarafindan bahfedilmif bir
velayettir. Miivekkil kendi fahsinda, kendi malindaki velayeti ona ver-
miftir. Bu bakimdan o bu verilen velayete dayanarak tasarrufta bulunu-
yor. Bir kifi boyle oldugu gibi bef, on, yiiz, bin ve daha 90k fertlerden
meydana gelen bir ortakkk bir cemaat da bunu yapabilir. Biiyiik kiifiik
butiin firketler, cemaatlar da aym durumdadir. Onlar isterlerse ortak 15-
lerini dogrudan dogruya kendileri goriirler, dilerlerse kendi i^lerinden
veya difandan bir veya birka? kifiyi miidiir yani vekil tayin ederler. Ya
ni kendilerinin miifterek iflerinde sahip heyete veya bir fahsa bahfeder
ler. Hakem meselesi de boyledir. Hakem de mesela sizden velayet alma-
dikija sizin aleyhinize veya lehinize hiikmedemez. Ne zaman siz bir kifi-
yi kendinize hakem se^erseniz o zaman onun hiikmii sizin iizerinizde
ge<;erli olur. Neden gegerli olur? (^iinku siz o velayeti ona vermifsiniz,
bundan dolayi ge^erli olur. Ifte bu ve benzerlerinin hepsi velayetin ko-
nusudur.
Diger bir a?idan ise velayet, veUyet-i zatiye ve vel<lyet-i tefviz (dev"
redilmif velayet) adiyla ikiye aynlir. Velayet-i zatiye bir tanedir, o da ba
banin velayetidir. §eriat babaya kendinde var olan babahk sifati, <;ocugu
hakkmdaki tam ve ger?ek fefkat sebebiyle o <;ocugun lehine tasarruf
hakkim bahfediyor, ?ocuk tarafindan velayetin babasma devredilmesin*
bagh degildir, dogrudan dogruya feriat o velayeti babaya veriyor. C^n-
kii ortada bir (jocuk var, bakilmak ve terbiye edilmek ister. Miras yoluy
la kendisine intikal eden mallanm korumak gerekir. ifte feriat bu git11
feyleri babaya vermiftir. Babadan bafka hi?bir kimsenin o ?ocuk ii**-
TORKtYE'DE iSLAMCIUK DO§lINCE8l 287
rinde emretme ve yasak koymasi ge?erli olmaz. isterse iki yafmda ?ocuk
olsun kimsenin ona furaya git, burada otur gibi emretmeye hakki yok
tur. Bu emretmek nedir? Zorla soz ge^irmek demektir. Velayettir. Tefviz
ister, velayetin ona devredilmesi gerekir. Tefviz olmadik^a kimse bu
velayete sahip olamaz. Fakat baba yaratiliftan tam bir fefkata sahip ol
dugundan feriat bu velayeti babaya vermiftir. Fakat bazan baba da bir
ihtirasa maglup olarak ?ocugun mahm veya kendisini kotiiye kullanabi-
lir. Buna meydan vermemek ipn feriat babanin velayetini ?ocugun men-
faati fartiyla baglamif ve o kayit ile garanti altina almifti. Onun i?in ba-
barun mutlak zarar olan tasarruflan ?ocuk hakkinda ge?erli olmaz, batil
olur.
Velayet-i tefvize gelince, bu bir kifiye bafkasimn bahfettigi
velayettir. Ona devrediyor. Vekil, vasi ve miiteveilinin velayeti gibi. Va-
lilerin, hakim lerin, kumandanlann ve Biiyiik Millet Meclisi'nin
veiayetleri hep bu velayet-i tefviz tunindendir. Yiice Meclis sahip oldu
gu kamu velayetini milletten almifhr. Onun iipndir ki miiddeti ge^icidir.
Zira kendisinde varolan bir velayet degildir. Millet vermiftir ve bir za-
manla simrlandinlmiftir. Halifenin velayeti de boyledir. O da kamu
velayetini milletten almiftir. Millet bu velayeti se?im ve biatla ona dev-
retmiftir.
Ifte efendiler, Ali §uuri Beyefendi'nin sormak istedikleri mesele bu
dur. Fakihler yani Islam hukuk^ulan, "Halife milletin vekilidir" derler.
Ciinkii millet kamu velayetini ona devretmiftir. Se?im yoluyla devret-
miftir. Millet onu se^meseydi, o kamu veiayetine sahip olamazdi. Onun
i?in millet o kamu veiayetinin sahibidir ve ashdir. Kamu iflerinde tasar
ruf kendisine aittir. Fakat millet kendi iflerini bizzat kendisi icra etme-
yip o icrayi se?im ve biat yoluyla halifeye devretmif. ifte bu fekilde hali-
fe kamu veteyetine ibn Humam'm dedigi gibi kamu tasarrufuna hak ka-
zanmiftir. Ondan dolayidir ki ummetin fertleri uzerinde tasarruf hakki-
**a sahip olmuftur ve yine ondan dolayidir ki halife milletin vekili ol-
Huftur.
Sonra burada bir kaide daha var: O da vekalet kaidesinden (lkiyor,
o da fudur: Vekalet bazan mutlak olur, bazan mukayyed (sinirli) olur.
*vUnku bir kimse digerini vekil edecegi zaman dilerse mutlak fekilde ve-
kil eder, istedigini yap der, buna vekalet-i mutlaka denir; dilerse vekilin
yapacagi ifleri tayin eder, bazi kayit ve fartlara tabi kilar. Buna da veka-
let-i mukayyede denir. Bu durumda vekalette mutlak ve mukayyedlik
288 SEYYID BEY
miivekkilin hakkidir. Ona kimse birfey diyemez fiinkii o kendi sahip ol
dugu velayeti vekiline veriyor. Nasil isterse oyle verir, bu onun hakki
dir.
§u halde bu kaide hilafette de ge^erlidir. Millet dilerse halifeyi mut
lak bir fekilde se;er, onun hi;bir tasarrufunu kayit altina almaz, mukay-
yetleftirmez. Bu durumda bu hiikiimet-i mutlaka demektir. Dilerse mil
let halifenin tasarruflanm bazi kayit ve fartlara tabi tutar. Bu durumda
da hukiimet-i mukayyede olur. ifte mefruti hiikiimet denilen hiikiimet
bu tiir bir hiikiimettir. Millet hi?bir kif iye vekalet vermez, yani bir halife,
bir imam se$mezse hilafet yok demektir? O vakit de cumhuriyet olur.
Buna ne mani vardir? Millet kendi ifimi ben yapacagim, neden bana
bafkasi zorla yaptirsin derse ni?in caiz olmasin? Millet diyor ki hayir
kendi ifimi ben gorecegim, ne zaman aciz olursam o vakit halife veya
imam adiyla bafkasini vekil tayin ederim. Fakat fimdi ben elhamdiilil-
lah aciz degilim, riifdiimii elime ge?irdim. Vekile ihtiyaam yoktur. Mil
letler i^in en faydali bir hukiimet fekli demek olan cumhuriyet ve mef-
veret usuluyle kendi ifimi kendim gorecegim. O halde buna kim ne der?
Kimse bir fey diyemez. (Jiinkii hak milletindir.
AUa§lar!
Kur'an-i Kerim de bunun caiz olduguna a;ik?a denilecek fekilde
ifaret ediyor: "Musliimanlann ifi kendi aralannda mefveretle goriilur"
diyor.
Alkiflar!
ifte bakimz mesele ne kadar basitlefti. Dondii dolafti basit bir
hukuki mesele oldu. Bu qocuklann bile anlayacagi bir mesele oldu. Bunu
biiyiitmek ve buna bafka tiirlii manalar vermek, hurafe ve masallara ka-
dar gitmek ve korkun<; bir hale koymakta ne mana vardir? Evet bunun
bir mSnasi vardir, o da gorenektir. Efendiler, gorenektir! Kafalar alifiws-
gdzler alifmif, zihinler alifmif, bafka birfey degil.
Tunali Hilmi Bey (Zonguldak): Zeki Bey'in kulaklan (miasm!
Maalesef her tiirlu zuliimlerine katlanarak alifmifiz. Memleketi
malikanelerine ^evirmifler. Milleti ujak gibi kullanmiflar, birfey dewe*
mifiz. Bilirsiniz vaktiyle herhangi bir kifinin mallanm miisadere eder-
lerdi. §una buna istedikleri mallan, araziyi pefkef <;ekerlerdi. A v r u -
pa'dan utandiklan i^in mefhur Giilhane Hatt-i Humayunu yayimlandig1
zaman miisadere kaldinlmiftir, demifler. Medeni bir devlet haline
9
TORKtYE'DE tSU M CIU K OC ONCESI 289
hikmete dayanmaktadir. Dolayisiyla bir padijah, bir halife, bir vali veya
bir kumandan yalniz kendine bagli olanlarla cuma namazim kilmak iste-
yip de cami veya kale kapilanni kapattirarak halki i?eri girmekten men
ederse o namaz sahih olmaz. Ijte bu meseleyi de bu $ekilde tashih etmek
gerekir. Ne yazik ki Slim geginen bir^ok ki§i bu meseleleri -pek basit ol
duklan halde-yine yanlij bellemi$lerdir. Bu meseleler fikih kitaplannm
hepsinde bu $ekilde yazili oldugu halde bilmem nasil olmuj da bunlar
?ok yanh$, pek a<;ik bir hata olarak bellenilmijtir. Buna bir tiirlu aklim
ermedi. Ben fikih kitaplan ipnde $u soylediklerimin ziddrni iddia eden
bir kitap, bir ibare gormedim.
Hac emiri (Hac mevsiminde hac ijleriyle gorevlendirilen ki$i) mese
lesi de boyledir. Az once ismini zikrettigim Hoca §ukrii Efendi, hac emi-
rini tayin i?in de halifenin varolmasimn gerektigini soyluyor. Halbuki
asla oyle bir liizum yoktur, bu da inzibat ve asayi? meselesidir. Oteden
beri hacilar arasmda emniyet ve asayi$i korumak, ;eki$me ve ihtilaflan
halletmek i<;in bir kijiyi hac emiri tayin ederlermi§. Mesele bundan iba
rettir. Bu da hiikiimetin vazifelerinden biridir ve hifbiri hilafetin liizum-
lu $eylerinden degildir.
Hutbelerde halifelerin, padi$ahlann isimlerinin anilmasi meselesine
gelince, bu artik busbiitiin sonradan ortaya atilmi; bir durumdur. Kafr
yen hutbenin jartlanndan degildir ve hutbe ile dini bakimdan hi^bir il-
gisi yoktur. Tamamen idari ve siyasi bir durumdur. Ra$id halifeler dev-
rinde hutbelerde hiqbir kimsenin ismi amlmazdi. Biraz ew el soylemij-
tim. Hutbe nutuk demektir. Onda anilmasi gereken §eyler siyasi, ictimai,
iktisadi, ahlaki nasihatlar, meselelerdir. Hutbe, halki ikaz ve irjad i$in
okunur. Yoksa bir kijinin ismini anmak i?in okunmaz. Emevi Devleti za-
mamnda hatipler hutbelerde Hz. imam Ali'ye lanet ediyorlardi. Bunu
sirf bir propaganda olmak, halki Hz. Ali'den sogutmak i;in Muaviye
karmi^ti. Hz. Ali'nin kabul gordugii yerlerde de hatipler, Emevi hatiple-
rine karjilik olarak Hz. Ali’ye dua ediyorlardi. Daha sonralan Tavaif-1
miiKik ortaya <;ikhgi zaman her yerde hatip o yere hakim olan sultanin
ismini anar oldu. Bundan maksat da o yerin hangi sultanin, hangi hvi-
kumdann idaresi altinda bulundugunu gostermektir. Bizde de hatipl®r
hutbe sirasinda Osmanli padi$ahlannm isimlerini anarken 'Halife b. Ha-
life’ demez, 'es-Sultan ibni's-sultan' der. 'Halife b. Halife' diyen hatip hi?
gordiiniiz mii? Hutbelerde Hulefa-yi rajidinin yani Ebu Bekir, Omer,
Osman ve Ali'nin isimlerinin anilmasi da bu kabildendir. Yani bu da sirf
3
TORKtYEDE tSLAMCILIK DO ONCESI 293
apk olarak goriiliiyor ki Hz. Kur'an akil ve mantiga ve ilmi delillere ?ok
buyiik kiymet veriyor.
Efendiler, islamiyet bilgi ve ilimle ikizdir. Hikmet ve marifetten hi?-
bir zaman aynlmaz. Hep bilirsiniz: Mesela "ilim Qin’de de olsa gidiniz,
tahsil ediniz" ve “ilim ve marifeti be§ikten kabre kadar tahsil ediniz”, ha-
dislerini hep bilirsiniz. Bilmeyen yok gibidir. Size bir hadis daha nakle-
deyim: Bakiniz bunda Cenab-i Peygamber Efendimiz ne diyor: "Hikmet
mu'minin yitik malidir. Onu nerede bulursa o ona en layik olandir.” Bu
hadis-i $erif sahih ve hasen hadislerdendir. Me$hur kutub-i sitteden Sii-
nen-i Tirmizi'de ve di|er hadis kitaplannda mevcuttur ve ?ok me$hur-
dur. Muhtelif tabirlerle rivayet edilmijtir. Oyle vaaz ve nasihat kitapla-
nndaki hadislerden degildir. Abd-i adz oyle mevaiz kitaplanmn hadis-
lerinden bahsetmem. En muteber hadis kitaplannda gormedik?e o gibi
zayif hadislerden bahsetmem. Hikmet, e§yanin hakikatma uygun olan
soz, ilim ve marifet demektir. Yitik (dalle), ne demektir bilir misiniz? in-
sanin kaybedip de aradigi mal demektir. Mesela bir (jakiyi u z erin iz d en
du§iiriirseniz aramaya ba§larsiruz. i§te o sizin yitiginiz (dalle) dir. Tiirk-
?esini Tunali Hilmi Bey kardejimiz soylesin.
Tunah Hilmi Bey (Zonguldak): Yitik'tir.
Seyyid Bey (devamla): i$te Cenab-i Peygamber boyle buyuruyor:
Hikmet olan soz, e?yamn hakikatlerine uygun olan bir soz, hukuki,
ictimai, felsefi, iktisadi ve ahlaki bir diistur, her nerede bulunursa bulun-
sun, her kimin agzmdan ijitilirse i$itilsin, i$te o soz, i$te o dogru kelam,
i§te o diistur miislumanm kaybedip de aradigi malidir. Hi? tereddut et-
mesin, hemen alsin. Nerede bulunursa bulunsun, herkesten ?ok bir
mu'min ona daha ?ok miistahaktir. Herkesten ew el alsm, onun oz mall-
dir. Bakuuz bu ne biiyiik ve yiice bir sozdiir. Deiaiet ettigi mana ve meal
itibariyle, tajidigi mana itibariyle biiyiik bir diisturdur. i$te bu hadisten
de anlajiliyor ki, isUmiyet maarife, ejyanm hakikatlerine pek buyuk
kiymet veriyor. Hukukta hiirriyetperver bir din oldugu gibi ilim ve fen-
lerde de hiirriyetperver bir dindir. Akil, mantik ve maarifi pek ?ok se
ver. Bilgisizlikten ve koriikoriine otekini berikini taklit?ilikten ?ok nefre*
eder. "Biz babalarunizi boyle bulduk, onlann izinden aynlmayiz" diyen
inat?ilara, Hz. Kur'an, "Siz ve babalanniz bariz ve fyikdr bir sapikliktasintz-
(Enbiya, 21/54) diyor.
Efendiler, bir vakitler Avrupa bilgisizlik karanligi i?indeyken, dog11
medeniyet yollannda hayli ilerlem ijti. O zam anlar yeryuziinde en ilerle-
TORKtYE’DE lSLAMCIUK D(j§CFNCESl 295
mi? ve en medeni yerler IsUm alemi idi. Biitiin Avrupa, mesela ingilizler
biitun ilimleri ve fenleri fiindi ispanya denilen Endiilus'ten almijtir.
Amerika Universitesi Profesdrlerinden Draper Ilim ve din fati$masi adiy
la bir kitap nefretmiftir. Tavsiye ederim miihim bir kitaptir, okuyunuz.
Bu adam bu kitabmda, "Bir kafada, bir dimagda din ile ilim ayni anda
bulunamaz, Slim ise dindar degildir, dindar ise Slim degildir" diyor. Ve
bu konuda uzerinde miitalaalarwi, tarihi tetkiklerini yiiriitiiyor. Fakat
yine kendisi o kitapta aqkfa funu diyor: "Benim bu kitapta dinden mak-
sadim, Islam dini degildir, diger dinlerdir, ozellikle Katolik dinidir,
islam dini degildir". Sonra Endiiliis'te vaktiyle islam aiimleri tarafindan
kismen yeni baftan icat, kismen de ikmal edilen ilim ve fenleri birer hi
rer sayiyor. Trigonometrinin tamamiyla islam aiimleri tarafindan icat
edildigini, eski Yunanlilar zamarunda bunlann icat edilmemif oldugunu
soyler? iki ve ii? x’li cebir ilkelerini, iki rakam arasmda miktarca olan
farktan dogan hesabi ve hatta logaritmayi, eczaalik ilmini, pehlevan ve
nuhud yakilanm ve bunlara benzer daha bir ?ok usul ve kaideyi dogru
dan dogruya ve ilk defa Islam alimlerinin icat ettigini soyler. Ifik kinl-
masini Ebu Bekir Razi'nin keffettigini ve yeryuzuniin kiire feklinde ol
dugunu aym fekilde Islam alimlerinin keffettigini soyler. Yerkiirenin ilk
defa Bagdat dvannda Sincar ovasmda fenni usuller kullamlarak olfiil-
diigunii ve Avrupalilann yerkiireyi 6I?erek buldugu miktar ile islam
Alimlerinin buldugu miktar arasmda pek ciiz'i bir fark oldugunu soyler.
Ebu'l-Kasim denilen bir doktorun Belfika krali tarafindan kendisini te-
davi iijin ozel olarak (fagnldigmi ve bu doktorun iki defa Bel<;ika'ya gitti-
gini, hatta bir defasinda alti ay kadar bir muddet Belfika'da oturarak
krah ve bafkalanm tedavi ettigini, Avrupa'da ilim meraklisi bir ?ok
gen?lerin ve hatta daha sonra papa olan bir iki kijinin ilim tahsili ifin
Endiiliis'e kadar gittiklerini, ingilizlerin denizdlik fennini Endiiliis'te
fahsil ettiklerini uzun uzadiya siralar ve izah eder. ifte bunun ifindir ki
Ingiliz denizdlik terimlerinin fogu Arap?a kelimelerden alinmadir. Bu
hususta daha pek ?ok beyanlarda bulunur ise de uzun siirecegi ifin hep
sini birer birer saymak istemem. Esasen onun soylemesine de ihtiya?
yok, zaten bizce bilinmektedir. Fakat bafkasinin agzindan ijitmek hofa
gidecegi i;in kisaca da olsa onun sdzlerini ve htisnti fehadetini,
takdirkar ifadelerini nakletmeyi uygun gdrdiim.
Efendiler, furasiru arzedeyim ki doguda Islam aleminde islam me-
deniyetine ilim ve fenlere hizmet eden alimlerin ?ogu Tiirktiir. iflerinde
S°k biiyiik filozoflar, 50k biiyiik mutefennin ve miitebahhir alimler, bii-
296 SEYYID BEY
Tttrkn/e Biiyiik Millet Meclisi'nin 3 Mart 1340 (1924) tarihinde mtlmkid ikinci
ictimainda Hilafetin mahtyet-i feriyyesi hakkmda Adliye Vekili
Seyyid Bey tarafindan irad otunan nutuk.
Yazann hilafet konusunda degi$en ve geli$en fikirleri i^in aynca bk.
UsCl-i fikih I - Medhal, s. 106-162 (1333), Hilafet ve hakimiyet-i milliye (1340).
II
ictihad ve Taklit
da oyle eskisi gibi ger’i ve fenni ilimlerde derya, aliame, kulll ihata sahi
bi, cidden iktidar sahibi faziletii ki$ilere tesadiif edilmemesinin sebebi
budur.
Hal boyle olunca zaruri olarak ilim ve tahkikin yerine cehalet ve
taklit ge?mi§ ve islami ilimler inkiraz haline gelmijtir. Serdedilen ifade-
lerden maksat, kimseye tariz degildir. Islam aiimleri bu konuda mazur-
dur. Bu hal uzun suren bir istibdadm $iddetli baskisi altinda meydana
gelen zaruri bir neticedir. Maksadimiz ciddi ve samimi bir hasbihalden
ibarettir. Daha dogrusu islam iimmetinin asil en gizli ve en miizmin has-
taligim ke$fetmek, ona gore tedavi $eklini tayin etmektir.
Hasili bu boyle olmakla beraber diger taraftan da vaktiyle hilafet ve
imamet kavgalanmn neticesi olarak tiirlii tiirlii mezhepler, firkalar orta
ya pkmi$, bunlann baghlan siyasi maksatlanni revaijta tutmak, yardak-
?ilanni ve tabilerini artirmak gayesiyle islamiyette olmayan bidatler ih-
das etmi$, bir takim batil fikirler icat etmijler, hatta Hz. Peygamber
(s.a.v.) adina binlerce yalan hadis uydurmak ciiretinde bile bulunmu$-
lardir ki bu yalan hadisler igin hadis aiimleri ciltlerle kitaplar ne$rettni$-
lerdir. Giderek batil dinlerden de bir kisim hurafeler bunlara eklenmi§,
cehalet ve taklit kbtiilugiiyle bunlann hepsi islami hakikatlara kan$arak
oyle itikadi kan$malar meydana gelmi? ki asil $er'i hakikatlar adeta or-
tiilu ve gizli bir halde kalmijtir.
islam dini bu batil fikirleri, bu hurafeleri pek $iddetli ve kat'i bir $e-
kilde reddettigi halde bunlar sirf cehalet ve taklit, ulfet, itiyat ve gorenek
sebebiyle ummetin kalbinde oyle derin kokler salmi$tir ki bunlan onla
nn kalplerinden butiiniiyle ?ikanp atmak ?ok mii$kuldur. Mesela kabir-
lere, tiirbelere mumlar, kurbanlar adamak, onlann ba$inda hudu ile,
hu$u ile dualar etmek, onlardan hacet dilemek, hastalan §ifa i?in tiirbe-
lerde yatirmak, oralarda bulunan sulardan i;irmek gibi benzer davram?
ve fikirler bu cumledendir. Bunlar hep sonradan ozel bir maksada daya-
U olarak ortaya $ikan batil mezheplerin taraftarlan tarafindan bir gaye
i?in ihdas edilmij, bir kismi da diger dinlerden almmi$tir ve isiamiyet>n
esasina, hakikatina biitiiniiyle muhaliftir. Kim ne derse desin Kur'an-i
Kerim meydandadir. Bunlar islamiyette $irkten sayilir, §er'I hakikatlarla
uygun dii$mesi asla miimkun degildir. islamin ilk donemlerinde boyle
jeyler ne gorulmu§ ne de i$itilmi$tir. islam dini bu gibi batil fikirlerdefl
insanligi kurtarmak i<;in gelmijtir.
Islam dininde Cenab-i Hak'tan ba$ka hi?bir kimseden, hatta Hz-
TORXtYEDE 1SLAMUUK DOgONCESl 306
ce boyle gasb edilen bir hane i?in iicret vermek lazim gelmez. Birinci
mesele birijok ticari muameleyi sekteye ugrattigi gibi ikinci mesele de
pek ?ok hakkin zayi olmasina yol apyor.
Bu meseleler Hanefi mezhebinin kurucusu olan imam Azam (r.a.)
Hazretleri'nin ictihadlandir. Vaktiyle tefekkiil eden Mecelle Cemiyeti,
Hanefi mezhebinden aynlmamak diifiincesiyle zikredilen meseleleri
Mecelle'ye bu fekilde derc etmiflerdir.
Halbuki birinci meselede diger iki tiir ictihad vardir ki bu iki fikre
sahip olanlar da imam Azam derecesinde mutlak miictehiddirler. Biri
Ibn Ebi Leyla Hazretleri'dir ki onun re'y ve ictihadina gore de yalmz fart
fasiddir ve fakat alif-verif sahih ve muteberdir. Digeri ibn §ubrume
Hazretleri'dir ki onun ictihadina gore de hem alif-verif sahih ve hem
fart muteberdir. Hadis imamlanndan imam Tirmizi Hazretleri'nin Kita-
bu's-sunen'mde apkladiklanna gore Ibn $ubrume Hazretleri kendi icti-
hadlannda yalmz degildir, ashabin ileri gelenlerinden ve tabiundan bir
kisim miictehidler de bu meselede ibn §ubriime'nin re'y ve fikrindedir-
ler.
ikinci meselede de §afil mezhebine gore gasbedenin cebren oturdu-
gu hanenin ecr-i misli her ka?a balig oluyorsa onu vermesi gerekir.
Hanefi fakihlerinin muhakkiklerinden ibn Hiimam Hazretleri de Tahrir
adli mefhur eserinde bu meselede §afii mezhebine gore fetva verilmesi
gerektigini beyan ediyor? Bundan bafka miictehidler arasinda ihtilafli
olan ictihadi konularda Emirulmii'minin hazretleri (halife) herhangi
miictehidin re'yiyle amel edilmesini emir ve irade ederse onunla amel
edilmesinin vacip olufu fert usul kaidelerindendir. Zira ictihadi mesele
ler kat’i fer'i naslarla sabit olan meselelerden degildir, miictehidlerin icti-
hadlanyla meydana gelen meselelerdir. Bu ictihadm diger ictihada riic-
haniyeti olmadigmdan boyle ihtilafli meselelerde Emiriilmu'minin'in
emrine itaat “Allah'a itaat ediniz, Peygamber'e ve sizden emir sahiplerine
(ulu 'l-emr) itaat ediniz... " (Nisa, 4/59) ayeti geregince vacip iflerdendir.
Kaldi ki vaktiyle Hanefi fakihlerinin ileri gelenleri Buhara halkmda
borcun ijogalmasi hasebiyle insanlann ihtiya^lanna binaen bey' bi'l-
vefa'ya ve hatta bey' bi'l-istiglal'e cevaz vermiflerdir, esbab-i mucibesi
°lmak iizere de "hacet umumi olsun hususi olsun zaruret menzilesine
tenzil olunur" ve "zaruretler memnu olan feyleri miibah kilar" demifler.
Halbuki gerek bey' bi'l-vefa ve gerek bey' bi'I-istigl31 akitlerden birine
faydasi ve menfaati olan fartla alif-veriften bafka bir fey degildir. Ve bir
308 SEYYtD BEY
Izmir Mebusu Seyyid (Bey), tsldm mecmuasi, sayi: 4 (28 Rebiulahir 1332)
ve sayi: 5 (13 CumadelQla 1332). Bu yazinm devami ayni mecmuanin 7. sayismdadir-
Yazann ictihad ve taklit konusundaki fikirleri igin aynca bk.
UsQI-i fikih I ■M edial, s. 163-330 (1333)-
Ill
Mezhepler Uzerine Du§unceler
lesine gelince: Bu meselede nazan dikkate almmasi gereken iki cihet var
dir: Biri her mezhebin hafif ve kolay hukiimlerini ara$tirma ve onlan ter-
cih meselesinin kendisi, digeri fikih mezheplerini oyuncak etmek mak-
sadiyla kufiimsemedir. Bunlar bajka ba$ka ^eylerdir, birbirine kan$tir-
madan aralanru ayirmak gerekir. Qiinkii ikincisi birincisinin gerekli ve
aynlmaz bir $arti ve parfasi degildir. Binaenaleyh ikincisinin caiz olma-
yifindan birincisinin de caiz olmamasi gerekmez. Bu gerekmedigi gibi
birincisinin caiz olmasindan ikincisinin de caiz olmasi gerekmez. $u hal
de fikih mezheplerini kasitli olarak oyuncak edinmek suretiyle kucpjm-
semek kotii bir $ey oldugu i^in caiz olmamakla beraber, bu maksatla ol-
mayarak her mezhebin hafif ve kolay hukiimlerini arajhrmak ve onlan
tercih etmek caiz olabilir.
£unku fikih mezheplerini kupimsemeksizin sirf kolaylik maksadiy-
la her mezhebin hafif ve kolay hiikiimlerini almak, tercih etmek kotii bir
jey degildir. Zira Buhari'nin Kitabu 'l-edeb ’mde yazili oldugu iizere Re-
sulullah Efendimiz Hazretleri her ne vakit iki $ey arasinda muhayyer ki-
luunif olsa onlann kolayuu se^er ve iimmeti hakkinda kolayligi ve hafif-
letmeyi severdi. Ashab-i kirama, etrafa gonderdigi vali ve kadilara da
kolaylik gostermelerini, nefrete yol a^acak zorluklardan ka^inmalanni
tavsiye buyunirdu. Bundan ve "Allah sizin ifin kolaylik ister, gufliik iste-
nez." (Bakara, 2/185) ve "Allah sizden hafifletmek ister" (Nisa, 4/28)
Syet-i celileleriyle "Dininizin en hayirlisi en kolay olamdir" ve "Musama-
1'ali Haniflik uzerine gonderildim” hadis-i $erifleri gibi bir^ok fer'i nasla-
nn delaletlerinden anla^ilir ki $erl hiikumleri tezyif ve kii^tik gorme
maksadiyla olmayip sirf kolaylik maksadiyla her mezhebin hafif ve ko
lay hiikiimlerini almak ve tercih etmek caizdir, kotiilenmij ve yasaklan-
degildir.
Bir de "Ummetimin ihtilafi geni$ bir rahmettir” me$hur hadisinin
■nanasinca fakihlerin ihtilaflaruun ilahi rahmet olmasi, her mezhebin ha
fif ve kolay hiikumleriyle amel etmenin caiz olujunu ifade eder. Aksi
takdirde ihtilaf rahmet degil cezalandirma getirmi? olur. Gerp bu hadis
ttuiteber hadis kitaplannda mevcut degildir ve hatta bazi hadis imamla-
n bunun sahih oldugunu inkar ederek uydurma oldugu kanaatindadir*
*ar- Lakin fakihlerin dillerinde me?hurdur ve fikih kitaplannda yazilidir.
^ezkur hadisin sahih olu$u kabul edilmeyecek olsa bile fakihlerin ihti-
kfcnm mejruluguna diyecek yoktur ya! §u halde mademki fakihlerin ih-
**laflan me$rudur, onun neticesi olan fakihlerin degijik gonijieriyle
314 SEYYID BEY
amel etmek de mejrudur. Me$ru olmasaydi $eriat koyucu onu bize bil-
dirirdi. Halbuki bildirmemij, siikut etmijtir. Hem de ihtiya; ortaya pkh-
gi yerde siikut etmi$tir. Bu da "Unutuldugundan degil size rahmet ol-
masi iijin bazi jeyleri meskfit ge<;tim. Oyleyse onlardan bahsetmeyin"
hadisinin mefhumunca unuttugundan dolayi degil belki sirf liituf ve
rahmetinden dolayi siikut etmi;tir. Demek ki me?rudur. “Rabbin unutan
degildir“ (Meryem, 19/64).
Biiyiik muhakkik ibn Hiimam degerli eseri Fethu'l-kadir'de kadi ve
miiftiiniin edeplerini ve $artlaruu apkladigi sirada bazi fakihlerin "bir
mezhepten diger mezhebe ge^en giinahkardir ve tazirle cezalandinlmasi
gerekir" dediklerini beyan ettikten ve bu ge?menin hakikati, ancak taklit
ve amel olunan ozel bir meselenin hiikmiinde tahakkuk edebilecegini ve
(iinkii bir mukallidin ileride vaki olacak meseleler hakkinda toptan "ben
biitiin meselelerde imam Ebu Hanife'yi taklit ettim ve onun goru?leriyIe
amel etmeyi se<;tim" demesi, hakikaten taklit demek olmayip belki takli-
di bir yere baglamak ve vaadden ibaret oldugunu ortaya koyduktan
sonra $oyle diyor: "Bir mezhepten diger bir mezhebe geqen ki$i
giinahkardir, tazirle cezalandinlmasi gerekir gibi sozler sirf mezheplerin
hafif ve kolay yonlerini arajtirmaktan halki menetmek iqin ortaya atil-
mi$ fakihlerin ilzam edici sozlerinden ibarettir. Halbuki ben her mesele
de hangi miictehidin goru$ii daha hafif ve kolay ise mukallidin onu al-
masmi, tercih etmesini yasaklayacak nakl! veya akli bir delil bilmiyo-
rum. Bunu bilmedigim gibi bir insanm, ictihadi ;eriat;a caiz goriilen bir
miictehidin en hafif ve en kolay goriijune tabi olmasim feriatin kotii
gordiigiinu de bilmiyorum. Cenab-i Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, um-
metinden §iddet ve tazyiki kaldiran, onlar uzerine hafif ve kolay gelen
hiikiimleri severdi”.
Evet her m ezh ebin n efse m iilay im gelen ve h a fif, kolay olan hu-
kiimlerini seijmek ve tercih etm ek m aksad iyla b ir m ezh epten d i g e r mez
hebe geijmek, bafkasim n hakkim ihlal ed erse o zam an caiz olm az. Fakat
bunda da ger<jekte caiz olm ayan gegm enin kend isi d egild ir, belki hakki
ihlal etmek ve b a;k asm a zarar verm ek keyfiyetidir. C^iinku "Z arar ver
m ek ve zarar vererek m ukabelede bulu nm ak yoktur" h adis-i $erifi g ere~
gince islam iyette zarar verm ek ve zararla m ukabeled e bu lu nm ak yok-
tur, yan i yasaklanm ijtir. Lakin ta rtijm a bunda d egildir, bu tartifm anu1
di^indadir. Burada sozkonusu olan m esele, ba$kasina zarar vermerne^
§artiyla her mezhebin hafif ve kolay hiikum leriyle am el etm ektir ki
TtmKlYEDE ISLAMCIUK DOStTNCES! 315
gisinin delilini daha kuw etli bulmuf ise onun goriifiine tabi olmaktir.
Qiinku ilim ve marifet sahipleri iijin bu fekilde hareket etmek, idrak ve
izana ve Kur'an hukmiiniin gerektirdigine daha uygun olur. Kur'an-i
Kerim kullanmi miijdele, stizit ifitirler de onun en giizeline tSbi olurlar.
Onlar Allah'm hidayete erdirdigi kifilerdir ve onlar akil sahibidirler" (Ziimer,
39/18) lyetiyle fuursuz olarak, koriikoriine bir kimseyi taklit etmeyip
ifittikleri muhtelif sozleri tetkik ve muhakeme ederek onlann en giizeli-
ne tabi olanlan medhediyor ve takdir ediyor ve ancak onlann hidayete
mazhar olan dirayet sahibi kifiler olduklarmi a;ikliyor ve ilahi
miikafatla miijdeliyor. A;iklamaya ihtiya; yoktur ki fikhi hiikiimlerde
fakihlerin soz ve gdriiflerinin en giizeli fer'i delillere ve esaslara, tefri
hikmetine ve feriat koyucunun maksatlarma en fazla uygun olamdir.
Hz. Peygamber Efendimiz de "Nasil olursa olsun hak ve dogru ile
beraber ol. Sana gore birbirine benzer olan ve bu yiizden hiikmii apk ol
mayan feyleri aklinla birbirinden ayir. §iiphesiz Allah'm sendeki delili
sendedir ve Sana emanet olarak verilmif tir ve O'nun bereketleri de senin
yanmdadir..." (Deylem! tahric etmiftir) hadis-i ferifi ile aklin ilahi hiic
cet, delil ve ilahi emanet oldugunu ve binaenaleyh birbirine benzeyen
manasi kapali iflerin ve birbiri ipne giren hakikatlann akilla ayirdedil-
mesi gerekecegini ;o k a$ik ve veciz bir fekilde teblig ediyor ve apkliyor.
Yukarda ictihada muktedir olmayan smirh bilgili Ilimler i$in sirf taklit
caiz olmayip tlbi olduklan miictehidin deliline vakif olarak tabi olmak
gerektigi geniffe izah ve isbat edilmif oldugundan tekrara diifmemek
ifin burada Ilimler hakkinda bu kadarla iktifa ediyorum.
3. Telfik
miinii telfik ederek, ovmadan abdest aldiktan ve jehvet olmadan bir ka
dina el ile dokunduktan sonra namaz kilsa, bu namaz her iki mezhebe
gore sahih olmaz. Qunkii bu takdirde her iki mezhebe gore abdestsiz na
maz kilmi$ demektir.
Bununla beraber bu namaz Hanef! mezhebine gore sahihtir. Zira
Hanefi mezhebinde yikanan uzuvlart ovmak abdestin sihhat jartlann-
dan olmadigi gibi sirf bir kadina el ile dokunmakla da abdest bozulmaz.
Demek ki bu telfikten meydana gelen jekil icmaa muhalif degildir. Qiin-
kii o namaz iki mezhebe gore sahih olmadigi halde ufiincu bir mezhebe
gore sahih oluyor. i$te bundan dolayi usulciiler bu tiir telfikin caiz olu-
funda ihtilaf etmiflerdir. Tahrir jerhi Takrir'de apklandigi iizere mu-
hakkik Maliki fakihlerinden Karafi ile onun fikrine ijtirak edenler bu tiir
telfikin de caiz olmadigi, buyiik §afii fakihlerinden Imam ibn Dakiki'l-id
ile §eyh izzuddin b. Abdiisselam gibi bazi ileri gelen arajtinci alimler de
aksine caiz oldugu goriifiindedirler.
Yukarda zikredilen abdest meselesinde eger o kifi Hanefi mezhebi-
ni taklit etmif olsaydi jiiphesiz o namaz sahih olurdu. Lakin Hanefi
mezhebini taklit ve iltizam etmeyip Maliki mezhebi ile §afii mezhebini
telfik yoluyla taklit etmif ve bu takdirde her iki mezhebe gore abdestsiz
namaz kilmi§ demek olacagindan, meseleye bu noktainazardan bakilin-
ca Karafi'nin fikri akla daha yakin goriiniiyor.
Bu cihet boyle olmakla beraber sonraki Hanefi fakihleri arasmda de-
rin bir bakifla her meseleyi inceden inceye tahlil ve tetkik etmekle te-
meyyiiz etmif ve yeganelejmif olan mejhur miidekkik ibn Hiimam'in
Tahrir‘d e Karafi'nin fikrini apklarken begenmedigine i$aret eden ifade
tarzina ve her mezhebin hafif ve kolay hiikiimlerine tabi olmamn caiz
oldugunu mutlak surette beyan edifine bakarak onun ibn Dakiki'l-id ile
ibn Abdiisselam’m fikirlerine iftirak ettigi anla§iliyor. Bunlar yukarda
getjen jer'i naslar geregince "Mademki feriat koyucu mukallitler i?in bir
mezhepten digerine geipneye ve her mezhebin hafif ve kolay hukumleri
ni ahp tercih etmeye miisaade etmif ve sirf kolayhgi saglamak i(in fen
hiikiimlerin ;ogunda musamaha ve susmayi tercih etmiftir; bunun zaru
ri neticesi olmak iizere icmaa muhalif dii$meyen telfikin de caiz oldugu
ortaya pkmifhr. Artik buna aykm diger goriiflerin hiikmii yoktur" de-
mek istiyorlar.
ifte telfikin ger<;ek mahiyeti ve duzenienmif hiikiimleri bundan ib*'
rettir. Tekrar edelim: Telfik bir meselede ve ozel bir fiilde birbirine »*
TORKtYE'DE ISlAMCIUK DO^ONCESi 319
olan iki veya daha fazla mezhebin zit hukumlerini bir araya getirmektir.
Yoksa fer'i hakikatlardan habersiz bazi cahillerin ve mutaassiplann zan-
nettikleri gibi telfik, bafka bafka iki veya daha fazla meselelerden birin-
de bir mezhebi, digerinde diger mezhebi tercih etmek ve onu benimse-
yerek baglanmak demek degildir. Ne usulciilerden ne de fakihlerden hi<;
bir Slim buna telfik dememiftir. Yukarda delillerini getirmiftik ki fakih
ler toplulugu bunun caiz oldugunda ittifak halindedir. Halbuki telfikin
birinci tiirii ittifakla caiz degildir. Onun i(in bu gibi birbiri i(ine giren
meseleleri iyice tetkik ederek ayirmak, aradaki birbiri i<;ine girmif hali
kaldirmak ve gidermek gerekir.
Bazilan telfikin yalmz ismini ifitip veya basit bir eserde fdylece gd-
riip hakiki mahiyetini farketmedikleri ve ayiramadiklan Upn, hukiimet^e
tanzimine liizum goriilen bir kanun layihasinin bafka bafka maddele-
rinde bafka bafka mezheplerin hukiimlerinin tercih edilmif oldugunu
goriince bunu telfik zannederek caiz olmadigmi iddia ediyor ve bu su
retle hiikiimeti miifkil bir duruma diifiiruyorlar ki fahif bir hatadir.
Soziimiize nihayet vermezden once fu miihim ciheti de kayd vu be-
yan edeyim ki gerek bu konuda ve gerek onceki konuda soylediklerimi-
zin biitunii, devlet^e bir kanun tedvin edilmedigi, herhangi bir mezhe
bin hiikumleriyle amel edilmesi hakkinda yoneticinin (veliyyu'l-emr)
emri olmadigi takdirdedir. Ama bazi ifler hakkinda Mecelle gibi bir ka
nun tedvin edilmif olur, bafka bir tabirle kamu yonetimine (velayet-i
amme) sahip olan veliyyu'l-emr (halife, padifah) tarafindan o yolda bir
emir ve irade pkmif bulunursa, artik o iflerde kanun haricine (lkmak, o
emir ve iradeyi tammamak caiz olmaz. Qiinkii kendi ozel konusunda
genifije izah edilmifti ki caiz olan iflerde ulu'l-emre itaat etmek vaciptir.
Genif bilgi iqin bk. Ebulula Mardin: Huzur dersleri, II-III, 969-76
(1966), llmiye salnamesi (1334), Necip Fazil Kisakiirek: Son devrin
din mazlumlari, s. 85-128 (8. bs. 1988), Ankara istikW Mahkemesi za-
bitlan-1926 (haz. A. Nedim, 1993), Sadik Albayrak: Frenk mukallitli
gi ve Islam (1976), ayni yazar: Son devir Osmanli iilemasi, III, 114-15
(1980), Tiirk dili ve edebiyatt ansiklopedisi, VI (1986).
Cemiyet-i Muderrisin ve Teali-i Islam Cemiyeti iqin bk. Tank
Zafer Tunaya: Tiirkiye'de siyasal partiler, H, 382-97 (1986).
I
Me§rutiyet, Me§veret
ve mesrur olup buyurdular ki: "Ben Arabm Kus ve Uhud'dan size ok at-
tiklanm, muttefikan uzerinize hareket eylediklerini goimu$ ve onlan si
zin iizerinizden sarf eylemek murad etmi$ idim. Mademki siz muhare-
bede sebat edecek, metanet gostereceksiniz ne ala!" Badehu sulh i^in ge-
lenlere "Gidiniz, size kiliftan bajka bir jey veremeyecegiz" buyurdular.
Sahabe-i kiram hazarah dahi aralannda mujavere ve miizakere el-
medikqe bir hadise hakkinda hiikinetmezlerdi. Ezcumle irtihai-i
Risaletpenahi giinii defn-i Peygamberiden ew el sahabe-i kiram hazarati
hemen Sakife-i Beni Saide nam mahalde ictima edip taraf-i risaletten
ara-yi miislimine havale buyurulmuj olan nasb-i halife hakkinda mejve-
ret eyledikten sonra muttefikan Hz. Siddik'a biat etmijlerdir. Hz. Siddik
makam-i hilafete geftigi andan itibaren sahabe-i kiramdan bir cemaatm
arasim almadikija, onlarm fikr u mutaiaalanni sormadikja bir emir ve
hadise hakkinda hukmetmezlerdi. Esna-yi mujaverede ashabdan biri ta
rafindan bir hadiseye mutabik nass-i sarih nakloldugu zaman "Peygam-
berimizden gelenleri hifz edenleri aramtzda yaratan Allah'a hamd ol
sun" buyururlardi.
(Yazar Hz. Omer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin de Hz. Ebubekir gibi
mejverete onem verdiklerini orneklerle anlattiktan sonra joyle devam
ediyor:)
Maruzat-i sabika ile din-i mubin-i islamda taraf-i Jari'den umur-i
ibadet(in) daire-i intizamda cereyam i<pn tesis buyurulan kanun-i me$-
verete Hz. Peygamber, hulefa-yi rajidin ve sair sahabe-i kiram hazarati-
nm ne derecelerde itaat ve inkiyad eyledikleri anla$ildiktan sonra mej-
veretin derece-i ehemmiyet ve luzumunu beyan etmekte olan ehadis-i
§erife ile akval-i sahabiyi dahi bu makamda zikr u beyan edelim:
Bu babda pek^ok ehadis-i jerife, jeref-sudur eylemi^tir. Ezcumle
Hz. Peygamber-i zijan efendimiz buyurmujlardir ki: "Ummetimden
umurlannda istijare edenler dogruyu ve miijavereyi terk edenler de
dalaleti bulmamak olmaz" ve "Umurunua-uiejiveret evleven yardim
olunmu$ demektir". Ve Hz. Ali keremellahitvecheh eie»*tu«izm "Ya Re
sulallah zat-i risaletpenahileri dar-i ahirete imha! uuvurduktan sonra
birtakim emir ve hadise zuhura gelir ki onlar hakkinda ne Kur'an ntizul
eder ve ne de Cenab-i Risaletmeab'lanndan bir hadis-i jerif vurud eyler.
Boyle hadiseler hakkinda nasil muamele edelim?" buvurmasi uzerine
Hz. Fahr-i kainat efendimiz buyurmujlardir ki "Oyle hadiseler iipn iim-
tt,etimden abid, miittaki, alim olanlan cem eyleyip aranizda mejveret
328 ISKtLlPU MEHMED ATIF
Taklit
bunu ihlal eden rezalet ve kdtuliikleri nehy ve men eder. Bu bakij nokta-
smdan insan fitratina en uygun bir din oldugundan islam dinine fitrat
dini adi verilmi$tir. Bu asil ve esastan dolayidir ki islam dini "Bir kimse
Islim dinine uygun bir tarzda miisliimanlar arasinda bir fazilet yolu
icad eder ve giizel bir $ey ortaya koyarsa onun sevabi ile kiyamete kadar
o i$le amel edenlerin sevaplanmn birer misli o kimseye ait olur. Ondan
sonra o i§le amel edenlerin kendi hisselerine diijen sevaptan hiqbir jey
eksilmez" ve "(hakkinda jer'i bir agikiama bulunmayan) diinya ijlerini
siz daha iyi bilirsiniz" hadis-i jerifleri ile diinya ijlerinden dikij ignesin-
den tutun da demir yollanna, toplara, zirhlara, u^aklara, muharebe vasi-
talanna, kara ve deniz ticaretine, muhtelif sanat ve sanayilere, topragi i$-
lemeye, yeryiiziinii imar etmeye, fabrikalara, ziraat aletlerine, sanayi
ara^-gere^lerine ve her ?aga gore cihad ipn gereken bilgi-personel ve se-
beplere varincaya kadar medeniyetin maddiyat kismindan insanhga
faydali olan giizel ve miibah ijleri ihdas etmeye, icat etmeye mtisaade
etmijtir. Hatta "(^alijip kazanmak kadin erkek her miislumana farzdir"
hadis-i jerifiyle, insanlara muhta( olmayacak kadar helalinden mal ka-
zanmayi her musluman erkek ve kadina farz kilarak gefim konusunda
bagkalanna yok olmayip herkesin kendi ^alijmasiyla ge^inmeyi meslek
edinmesini emretmij ve "Onlara karfi giiciinuziin yettigi kadar kuwet ha-
zirlaymtz" (Enfal, 8/60) ayetiyle asnna gore diijmam korkutacak dere
cede cihadin ara^-gere^ ve sebeplerinin hazirlanmasi farz kilinmij ve
"Ilim tahsil etmek kadin erkek her miisliimana farzdir" hadis-i ferifiyle
dini ilimlerden sahih bir itikat edinecek, giizel ahlak ve amelleri dogru
yapacak kadar ogrenmeyi kadm erkek her miislumana farz-i ayn kildik-
tan bajka viicudun devami, hayatin surduriilmesi ve insanlar arasindaki
muamelelere dair muhta? olunan ilim ve sanatlardan, ba$ka kavim ve
milletlere muhta; olmayacak kadar ogrenmelerini de farz-i kifaye kil-
nu§tir.
§u halde miisliimanlardan bir grup, ilim ve sanatlardan bu kadanni
ogrenmezlerse tiimii giinahkar olup diinya ve ahirette bu kusurlannm
ceza ve zaranni ijekerler. islam dini medeniyetin kisimlanndan yeryiizii-
niin iman ve topragi ijleme, ilimler, fenler ve sanayi gibi faydali ijleri
emredip bafka kavimlere muhtai; olmayacak kadanni ogrenmeyi miis-
lumanlara farz kilmij oldugu ifindir ki islam medeniyeti yiikselme de-
v*rlerinde se<;kin meziyetleri biinyesinde toplayan giizel sanatlan kejfet-
m>5, icat etmiftir. Avrupali mejhur sosyolog Gustave le Bon un bazi
eserieriyle tarih kitaplanndan anlajildigi iizere medeniyetin diger asil
336 ISldLiPLt MEHMED ATIF
unsurlan gibi sanatlar ve sanayi de alti veya yedi bin sene once "semavi
dinlerin be$igi olan" Asya kitasinda Asurlular tarafindan icat edilip son
radan Misir'a nakledilmijti. ilk;agdaki Yunan sanati ve sanayii Dicle ve
Nil sahillerinde icat edilen sanat ve sanayiden dogmu§tur.
Islam dini ortaya ;ikip §a§aah ayn bir islim medeniyeti kurunca,
miisliimanlar o zaman mevcut olan Misir ve Yunan sanat ve sanayiini
iktibas ederek az zamanda asdlanna iistiin bir jekle donujtiiriip yiiksek
meziyetleri ihtiva eden giizel sanatlar meydana getirip Misir ve Yunan
medeniyetlerine iistunliik saglami§lardir. Geride kalan islim ! eserier bu
iddianm adil birer §ahididir.
Bazi Islim memleketlerini istila eden ha<;lilann islam giizel sanatla-
nm iktibas ederek kismen Avrupa'ya nakletmi; olmalan, bugiinkii bati
sanat ve sanayiinin terakki ve inki$afuun sebeplerinden biridir. Hatta ilk
once medeniyete karfi batthlann kalbinde bir §evk uyandiran cazibe,
Endiilus ufuklannda parlamij olan islim medeniyetinin i$igi ve aydmh-
gidir. O tarihten once batililann cehalet, zuliim, vahjet, herciimerc i$in-
de debelendiklerine tarih jahitlik etmektedir. Demek oluyor ki esas iti
bariyle bati medeniyetinin dogdugu yer dogudur.
islam dini medeniyetin faydali kisimlanna insanlan sevkettigi ve
islam medeniyetince vaktiyle pek miihim olaganiistu eserier meydana
getirildigi halde zamammizdaki musliimanlann bu yiice faziletlerden
mahrum kalmalarma sebep nedir diye sorulursa cevap olarak joyle de
riz: Mahrum kaldiklan diger hususlarda oldugu gibi buna da sebep dini
emirlerin gereklerinden olan ;ah;m a ve amele tevessiil etmemeleridir.
islim dininin gosterdigi yiice faydalardan istifade etmek ancak
hakimane emir ve hukiimlerine uymak ve icabina gore amel etmekle
ger<;ekle?ir. §u halde miislumanlik iddiasmda bulunanlann dini kaidele-
ri yalmz kitaplarda ve evrakta muhafaza etmeleri hi^bir fayda temin
edemeyecegi gibi dinin icaplanna gore bedeni uzuv ve sinirlerini hare-
kete ge^irmedikije, sirf inanmakla istenen maddi ve manevi faydalar ha
sil olamaz.
Biiyiik Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i ferifierinde ?6yle
buyurmu§lardir: ''ilmin bazisi cehaletle ejittir". Ger^ekten amelle bit'?'
meyen ilim cehaletle ejittir. Amelsiz ilim siradan insanlara mahsus ruh
halinden uzaklajmi? olmaz; ilmin faydalanndan mahrum kalmak aijisii'"
dan boyle bir alimin cahilden farki yoktur. Meseli sarhofluk veren i?ki'
lerin haramligmi ve zararim bildigi halde onlan kullananla, bilmeyere^
TORKtYE'DE tSLAMClUK DO?UNCESl 337
*•Onun i^in Biiyiik Peygamber Efendimiz Isa.v.) "Bir kimse islim dininde kotii bir yol
■hdas eder ve tprkin bir $ey icat ederse o fenaligin gunah ve vebali ile kiyamete kadar
°nunln amel edenlerin gunah ve veballerinin birer misli o kimseye ait olur. Ondan
S'inra o koKiliigti i$leyenlerin kendi giinah ve veballerinden hifbir jey eksilmcz" ha-
**•*->jerifiyle miisliimanlar arasinda tirkin ve kotii bir fey icat etmekten ve rezil bir yol
Ihdas etmekten menetmi$ler ve bu konuda insanlan korkutmuf ve sakindirmi$Iardir.
338 ISKlLtPLl MEHMED ATIF
tskilipli Mehmed Atif, Frenk mukallitligi ve pipJb?,s. 3-16 <1340). Aynca bk-
Iskilipli Atif Hoca, Frenk mukallitligi ve Islam, sadele^tiren: S. Albayrak, s. 1-13 '
Ill
§uracikta bir grubu ifrat, diger grubu tefritte olarak jerefli $eriah
yanli? telakki eden iki cahil grubun fikrinde merkezilejen b&til iddiayi
reddetmek istiyoruz:
Musliimanlann bir grubu "Biz miislumanlar dogru, halis itikat sahi
bi olduktan sonra dii$manlann kuwetine muadil degil, onun pek altin
da bulunan kara ve deniz kuwetlerine sahip olmasak ve maddi di§ se
beplere te?ebbiis etmesek bile Allah Telll'nm yardimiyla diijmanlara
galip geliriz. Ve hatta kumandanlanmiz saglam itikatta olsalar $u anda
sahip oldugumuz bu kadarcik kara ve deniz kuwetleri bize klfidir. Bu
nunla en kuwetli devlete ve hatta biitiin Avrupa devletlerine Allah'm
yardimiyla galip geliriz. Bizim ipn fazla kuwet hazirlamaya ve maddi
sebeplere tevessiil etmeye ihtiya; yoktur. Allah Telll'nm yardimi bize
kafidir" iddiasinda bulunuyorlar.
§er'i hakikatlara asla vukufu olmayan ve din! titizligi bulunmayan
cahil ve fasik giiruhundan bir grup da -ya sirf cehaletinden, yahut islim
dinine dii$manligindan veyahut musliimanlann bazilannda temerkiiz
etmi$ olan sozii ge<;en iddiamn islim dini tarafindan verilmi? oldugunu
zannettiginden dolayi- "islim dini terakkiye manidir" batil iddiasinda
bulunuyorlar.
Bu iki grubun iddialanm reddetmek i;in deriz ki:
1. Enfal suresinin 60. lyetindeki "hazirlayiniz” emriyle dtijmanlara
mukabele iyn onlann kuwetinin iistiinde kara ve deniz kuwetlerinin
hazirlanmasimn ve cihadin maddi sebeplerine tevessiil etmenin vacip
kilmdigi,
2. Hz. Peygamber Efendimizin hicretten itibaren bilfiil kuwet hazir-
ladigi ve cihadin di$ sebeplerine tevessiil ettigi ve hatta Uhud m u h a re
besinde miibarek vucuduna zirh giydigi,
3. Bu hususa pek <;ok hadis-i jerifle miisliimanlan tejvik ettigi,
4. Ashab-i kiram hazretlerinin diifmanlara mukabele i<;in onlann
kuweti iistiinde bilfiil kuwet hazirlamak ve maddi sebeplere t e j e b b u s
etmekle beraber bu hususta icma ve ittifak etmeleri,
5. Biiyiik fakihlerin "miisliimanlar uzerine malen ve bedenen cihad
etmek farz-i ayin veya farz-i kifayedir” demeleri, bu iki grubun iddiala11'
ni red ve iptal etmeye klfidir. C^iinkii serdettigimiz bunca $er1 del
TOlUtlYE'PE tSUlMClUK DOgUNCESt
•*
Konumuza ddnelim. Yukarda arzettigim tarihi silsile bizlere gayet
apk^a gosteriyor ki -Emevi halifelerinden Abdulmelik, Fatimi halifele-
rinden Bin Hasan, Osmanli halifelerinden Kanuni Sultan Suleyman za-
manlannda oldugu gibi- Islam hiikiimeti her ne zaman atalet ve sefaheti
terk ederek kara ve deniz kuwetlerini olgunluk derecesine ulajhrdilarsa
Avrupahlan titretmij ve cihangirlik derecesine yiikselmijtir. Misir'da
Fatimi Devleti'nin, Endiiliis'te Emevi Devletinin. Bagdat'ta Abbasi
Devleti'nin son zamanlannda ve istanbul'da Osmanli Devleti’nin Abdiil-
hamid'in zamamnda oldugu gibi Islim hiikiimeti her ne zaman atalet ve
sefahete daiarak deniz kuwetlerini zayetti ise bu zayetme kara kuwet
lerini de tesirsiz birakmif oldugundan dii$manlar tarafindan vukubulan
taarruz uzerine mahv ve munkanz olarak memleketleri taksime ugra-
mi$tir.
Abdulhamid zamamnda Osmanli hiikiimeti ayniyla sozii edilen
hastahga miiptela oldugu ifin biitiin biitiin Avmpalilann boyundurugu
altina girerek -Allah korusun- memleket taksime ugramak derecesine
gelmijken mejrutiyet dervinin baflamasi Avrupahlann bu arzulan onli
ne biiyiik bir set ?ekmi$ oldu. Artik ta ilk te$ekkiiliinden zamammiza
kadar Islam hiikumetlerinin geprmif olduklan bunca inkilaplar bizim
terakki ve tedenni yollanm gostermekte biiyiik, pek biiyiik bir ibret
dersi tejkil etmez mi? §imdi ise -Allah'a hamd olsun- mejrutiyet devrine
nail olmakla biz Osmanlilar i^in tekrar terakkiye dogru hareket etme za-
mani gelmif oldugundan, ewela bizden once gelmif gecmiflerimizin ta-
fihlerini dikkat nazanndan gefirerek, ikinci olarak son zamanlarda Av-
fupahlann akillara hayret verecek ve gdzleri kamaftiracak derecelerde
terakki etmelerini diiftinerek hiikiimetimizin du$mii$ oldugu noksanlik
zafiyet alt noktasmdan hareketle az zaman zarfinda olgunlugun zir-
Vesine yukselmesinin ve pkmasuun caresine bakalim.
350 lSKlLtPLt MEHMED ATIF
o aile, o familyamn bajina bir biiyiik bela isabet edecektir" hadis-i jeri-
fiyle cihad iflerinde bedenen ve malen iane ve yardimda bulunmayan
hamiyetsiz kimselerin diinyada biiyiik musibete dii^ar olacaklanni be
yan buyuruyor. Binaenaleyh memleket ve milletin son derece donanma
ya ihtiyaci bulundugu $u zamanda para biriktirip de donaVima ianesi
vermeyen bazi zenginler bilmi? olsunlar ki milletin goziinde onlar hami
yetsiz sayilacaklan gibi zikredilen hadisin ifadesince de Allah tarafindan
onlara pek biiyuk bir belanm isabet edecegi muhakkaktir. Kisaca boyle
bir zamanda donanmmaya iane vermeyenler jer'an, aklen, adeten kotu-
lenmijlerdir ve hamiyetsizdirler.
rektiren zaruri bir iftir. insanlar akil kuweti/ gadap kuweti ve fehvet
kuweti adlanyla ii<; kuw et iizere yaratilmiflardir. Akil kuvveti onlan
daima marifet, taat, salah ve kemale sevkettiginden buna gore insanlar
arasinda birbirini oldiirme, harp, ^ekijme, zuliim, hakka tecaviiz gibi
durumlar meydana gelemezse de fakat gadap kuvveti ve jehvet kuvveti
zararli feyleri gidermek, faydali feyleri celbetmek gibi esaslara hizmet
ettiklerinden insan fertleri arasinda zuliim, istibdat, fekifme ve birbirini
oldiirme, harp gibi kotulenmif hal ve fiillerin meydana gelmesi kesin bir
iftir.
Binaenaleyji bu iki kuwetin mejru olmayan feylere yonelmesini gi-
dererek etkilerini menetmek ve kirmak, sevkedecekleri zuliim, fesat ve
istibdadin olufmasina meydan vermemek, insanlann medeniyetlerini ve
toplu olarak yajamalanm ihlal edecek nakiseleri ve fesatlan gidererek
onlara hurriyet ve serbesti vermek, maddi ve manevi, diinyevi ve uhrevi
noksanligin en afagi derekesinden olgunlugun en iist noktasina ulaftir-
mak i^in insan fertleri arasmda bir kanunun olmasi lazimdir.
Bu kanun ne gibi sifatlara sahip olmalidir? Bu kanun insanlara maa
rif, yardimlafma, adalet, istikamet, efitlik, hurriyet yollanm ve aralann
da meydana gelecek muamelelerin ve mubadelelerin icra edilme feklini,
menfaat saglayan feyleri celbetme, zararli olanlan giderme yollanm, ki-
saca biitiin hayati meseleleri her zamanin ihtiyaflanna uygun bir fekilde
beyan etmelidir.
Bu kanun kimin tarafindan tanzim edilmif olmali? BuHin insan fert-
lerinin maddi ve manevi, diinyevi ve uhrevi olgunluklan ve eksik yania-
n, faydali ve zararli feyleri nazar-i miitalaaya aliruyorsa, insanlan her
yonden olgunluklann en iist seviyesine ulaftiracak, adalet ve insaf dai-
resinin difina birakmayacak bir kanun viicuda getirmeleri miimkiin de
gildir. Nitekim fimdiye kadar boyle bir kanun viicuda getirememifler-
dir. Qunkii insanlann ilim ve miitalaalan buna kafi degildir. Binaena
leyh bu kanunun, olmuj ve olacak ciiz'iyati ve kiilliyati, insan fertlerin
den her ferdin faydalanni ve zararlanm ilmiyle ihata eden Allah Teala
tarafmdan vaz ve tanzim edilmif olmasi lazimdir.
Bu liizumdan dolayi Allah Teala peygamberler hazretleriyle sirf lii-
tuf ve rahmetinden olarak son derece adalet ve insafa dayali, zuliim ve
istibdadi biisbutiiri kokiinden kaziyan ozel kanunlar gondermiftir.
ilahi kanunlann esasi, Hz. Adem'de ilk fekliyle ortaya fikip
Wetullah ve siinnetullahla tedricen gelife gelife ve olgunlafa olgunlafa
°lgunlukta son derecesine ulafhgi fekliyle Hz. Muhammed (s.a.v.) Efen-
366 ISKiLtPLi MEHMED At i f
1. Connaissance: Ilim
Bu kelimeyi mutlak surette "m a rifefle terciime edenler vardir. Nite
kim Islahat Enciim eni de bu yola girmi§tir. Vakia "connaitre" ile "savoir"
kelimeleri Fransizcada e§anlamli oldugu gibi Arap<;ada da '‘marifet" ve
"irfan” ile "ilim " kelim eleri e§anlamhdir. Fakat her iki Fransizca kelime
layikiyla tarif edilem em i? olm alan dolayisiyla e$anlamlihklan zahiri sa-
yilabilir, Zira bazi durum larda aralannda fark oldugunu ^ok^a kullani§
gostermektedir. Bu Arap^a kelimelerin tarifinde de hayli ihtilaf mevcut-
tur ve bir^ok yerde birbiri yerine kullanilm alan yaygin ise de aralannda
biiyiik farklar goriilur. Tiirk^edeki ,Tbilmek*' kelimesi de kah "ilinY'le, kah
Marifet ve irfan"la kar§ilanabilirse de "tammak" kelimesini behemehal
yalniz "m a rife fle kar§ilayabiliriz. Lugat farklannin biri bu. Diger fark da
2ltlannda ortaya ^ikar: Ilmin ziddi "cehT (bilgisizlik), marifetin ziddi ise
inkar ve nukr’’dur. Fransizcada her iki m asdann ziddi "ignorer" oldu-
gUna gore A rap^adaki iki lafiz arasindaki fark daha a?iktir. Ragib
kfahanf de "M arifet ile irfan bir §eyi tefekkur etm ek ve neticesini (eseri-
l'*) du§iinerek idrak etm eye denir" diyerek bir fark daha soyliiyor ki bu
j^barla ilmin delalet ettigi mana m arifetten daha geni§ o!mu§ olur. "Fi-
an AHah'i taniyor" (Fulanun ya'rifullah) denirse de "AIlah*i biliyor”
W e m u lla h ) dem ek caiz olmaz. Ayni §ekilde "Allah §unu... biliyor" (AJ-
*hu ya'lem u keza) denir de *'$unu... taniyor*’ (ya n fu keza) dem ek caiz
°<maz.
Lugat farkindan sonra istilah farkina ge^iyoruz: Ibn Sina "Her m an-
Ve ilim ya tasavvurdur ya tasdiktir" (kullii marifetin ve ilmin fe imma
366 BABANZADE AHMED NAIM
"Bu mlnaya gore herbir ilim o ilmin ihtiva ettigi meseleleri tekrar
ve defalarca idrak ve tasdik ede ede hast) olan melekeden ibarettir. Ikinci
mSnaya gore herbir ilim o ilmin meseleierini delilleri ile tasdik ve isbattan
ibarettir. Birinci manaya gore herbir ilim bir takim meselelerden ibarettir
ki mukaddimede afiklandigi iizere bir zati birlik ve arazi birlik cihetiyle
zabt altina almmiftir ve diger ilimlerden ayn olarak miistakil bir ilim sayi-
lir. Tahkik sahibi alimlere gore bir ilmin kisimlan (ecza) o ilmin meselele-
rinden ibarettir. Bazan bir ilmin ilkeleri de o ilmin kisimlanndan sayilir".
gore "savt" (ses) veya “hararet" ( i s i ), hbba gore "kahhallik" (goz doktorlu-
gu) birer ilim fenni veya kisaca birer fen olabilir. Bir de herhangi bir ilim
geniflediginde fenleri artacagi gibi herhangi bir fen de geniflediginde
muhtelif fenleri ihtiva eden bir ilim halini alabilir.
Arap dilinde ayni Latincedeki "stinguere" gibi sivri bir jey batirmak de
mektir. "fiarezehu bi’l-ibre” derler ki "igneyi ona batirdi" manasina gelir.
Ayni fekilde "garz" ^ivi cinsinden bir feyi <;akmak manasina da gelir
Gariza fell vezninde fakat meful manasinda olup garz edilen $ey demek
tir. Hararet-i gariziye (tabii isi) yaratilifta magruz ((akili) olan isidir. in
sanin garizasi, varhgi i?ine (akilm if niteliktir. Nitekim "tabiat” da
"matbu" yani damgalanmif fey manasina gelip kudret eliyle damgalan-
mif, suret kazanmif biitiin varliklar i«pn kullamlir.
Ancak "gariza" tabiat mdnasina ise de biitiin yonleriyle efanlamlisi
degildir. Tabiat -kavanin-i tabiiye (tabii kanunlar) gibi kullandigimiz ter-
kiplerden de anlafiliyor ki- daha geneldir. Garizayi lugat aiimleri "hayir
olsun fer olsun, iyi olsun kotii olsun tabiat, kariha, seciye" diye tarif et
tikleri halde Kulliyat yazan Ebui-Beka istilah manasini "o bir melekedir
ki zati sifatlar kendisinden ortaya pkar. Huy (hulk)un da ona yakm bir
manasi vardir. Yaliuz huyda itiyat ve alifkanliklar rol oynarken garizede
bu durum yoktur" diye afikliyor. Goriiliiyor ki Ebu’l-Beka garizayi bir
meleke olarak yorumluyor ve huy (hulk)a yakm bir manayi ifade ettigi
ni soyliiyor. Ancak hulkda itiyat ve alifkanligin rolii oldugu halde
gartzada itiyata hacet yokmuf. Demek ki gariza insanda ve hayvanda
;akili olan ve itiyata muhtaf olmayan bir meleke imif.
Hbu'l-Beka gariza, hulka yakm bir melekedir diyor. "Instinct" de
hayvanlarin hulku demek degil midir? Ve hayvanda insani melekelerin
naibi olmuyor mu? Ayni fekilde "itiyata muhtaf olmayan" kaydmi ko-
yuyor. Bu da Fransizca kelimenin tarifindeki ''egzersiz ve ogrenme ol-
maksizin" kaydina uygun degil midir?
Kisaca garizamn kok-kelime ve istilah manasi, instinct lafzimn kok-
kelime ve istilah manasina pek yakm oldugu ifin lugattaki diger
wanalanndan soyutlayarak onu "sevk-i tabiT yerine koymak fok miina-
8<p olur zannediyorum.
Arap^ada fail vezni (hakim, tabib, emir gibi) fiili yapan minasina gelmekle beraber ba-
*an fiili yapamn yaptlgi fe y , if (meful) minasina da kullamlir. Son cumlede soyler-
mek istenen budur. (I.K.)
870 BABANZADE AHMED NAlM
daha Arabi yoktur' diye bir hadi»-i ferif vardir deniyor. Uydurma degilse
bu hadis-i jeriften ne kasdedilmektedir? Ttirk$e yahut (Jince konufan bir
Musluman Tiirkum, (^inliyim demekle milliyetgilik davasinda bulunma;
olacak mi, yoksa asil maksat diger kavmiyet ve milliyetleri zelil gorme-
mek midir? Islim mecmuasi milliyet fikirlerine munevver bir cereyan ver-
meyi $iar edindigi ifin bu yolda bizi aydmlatmasim rica ediyoruz. Bu yol-
da izahata ihtiya; vardir."
lanni ikiye boliinmu? goriiyoruz: Bir takimi halis "Tiirkfii", diger takimi
ise 'Turk?u-isiama"du\
Halis Tiirk^uler busbiitiin yeni bir "mefkiire" (mii§terek gaye demek
olacak) ihdas etmek, biraz eski ananelerle miinasebet bagim keserek, ye
ni ananeler viicuda getirmek, "yeni bir iman" ile "yeni bir kavim", "yeni
bir millet” meydana getirmek iddiasmdadirlar. Bunlann, sohbet ve ko-
nujmalar esnasmda en samimi ve en makul olarak soyledikleri sozler
ajagi yukan joyle hulasa edilebilir:
"Bizi, milliyet^ilik gayesini takip etmeye sevkeden fey Tiirklerin difta ve
i^te maruz kaldigi tehlikelerdir. $imdiye kadar bu devletin devamhligim
temin ifin can ve mal vergisini mebzftl olarak odeyen Tiirklerdir. Bunca
dagdagalar, bunca gSileler neticesinde Turk unsuru zayif du$mii$tiir. Ma-
arifi, ticareti, sanati ve hatta ziraati mahvolmujtur. Bir vatanda yajayan
miislim ve gaynmiislim bunca kavimden ise bu fedakirliklann ;ukranes(
olarak daima cefaya, goniil kinkligina maruz kalmi$hr. Artik kendini top-
layip biraz da kendine bakmasi, fedakHrliklanm diger kavimiere kar?i bi
raz kisarak kendine tahsis etmesi zaruridir. Buna ise yeni bir mefkiire,
Tiirkliik esasma dayali bir mefkiire lazimdir. Herjeyden once buna ihtiya-
cimiz var. IsUm bagi ise ancak ikinci derecede kahr. Ahiret ijlerini dunya-
da iken kendine dert edinmekte bilmeyiz ki o kadar biiyiik pratik bir
mSna var midir? Biz bu diinyadaki saadetimizi temin etmenin yolunu ara-
yalim. Din mefkiiresi bizi mesut ettik^e biz arkasmdan kojabiliriz. Biz ise
goriiyoruz ki din hissiyati gevjemijtir. IU-yi kelimetullah etmeye de Av-
rupalinin sillesi engeldir. Demek ki eski iman ile kurtulacagimiz yok. Kur-
taracak bir fey olaydi zaten bu hale gelmezdik. Bir de milliyetfilik cereya-
m Avrupa'dan kopup gelen co§kun bir seldir. Bunu durdurmak, sirayetine
mini olmak miimkiin degildir. 'Muasirlajarak' terakki edeceksek Avrupa
cemaatinden aynlamayiz. Avrupa'da din ehramlanyla hudutlan smirlan-
dirmak modasi foktan geipnijtir. Biz de boyle antika mefkiirelerden vaz-
gefmezsek muzelerdeki antikalar gibi adimiz yalmz tarih sayfalannda
okunur. Binaenaleyh bu halk once Tiirk sonra musluman olmalidir. Boyle
olmakla bafka bir faydamiz da vardir
"Malumdur ki Avrupalilann eline diijen Islam diyanni birleftirmeye
imkan yok. I^teki isUm unsurlan da IsUm kardefligi namina zannettigi-
miz kadar yapi;ik degil. O halde Tiirkliik mefkiiresiyle Bogazifi'nden Bu
yiik Okyanus’a kadar ayru irktan ve aym dili konu$an 80 milyon halkin bir
birlik bayragi altmda toplanmasi mumkiin iken buna neden ?ah?maya-
hmr.
Nasil? Mantik parlak, hiilya tatU degil mi? itiraf ederiz ki millet ulu-
TOWKtYEPE ISIAM CIUK DO^ONCESt 375
1. Hadis-i $erifin r&visi Enes b. Malik Hazretleri'dir. Kaynaklan Buharf, Imam Ahmed ve
Tinnizi'dir. Hadis-i $erifin muhatabi '‘Zalime nasil yardim edeyim?" diye sormus-
"Onu zulumden alikoyarsm, ona yardim etmek budur" buyurulmugtur.
TOHKIYE'DE ISLXMCIUK DOStlNCESI 377
Bilmem ciddi bilmem $aka bana $u olay anlatilmiftin [TurkI Yurdu'nlunJ mu, fTurkJ
Ocagi’nlml mi mefhur hatiplerinden biri bir giin Macarli bir miihfediye rast gelmif,
aslint faslini sormu$, o da anasmm Rum,, babasinin Macar oldugunu soylemi$. Hazreti
hatip "Oyle ise dostum siz Tiirksunuz" kar^iliginda buhinmu?. Binfok jeyler gibi buna
da ister giilun, ister aglaym.
378 BABANZADE AHMED NAlM
laklar duymadik tuhaf isimlere gevirdiler. Miijrik olan sahte ecdada inti-
sabin, yeni bir dine ginniflerin vaftiz adim andiran isimlerin, Tiirkiin
terakki ve yiikselmesiyle olan munasebetini -ayip degil ya- anlayamiyo-
ruz. Milliyet hesabina sapikligin bu kadanyla yetinilae yine oper bagum-
za koyanz. Siz bir de "Ergenekon’dan kurtulu$ bayrami” diye yeni bir
bayranu ihya, hatta ihdas ettiniz. Kuliipleriniz gazetelerle birbirini hara-
retli kutladi ve Tiirkle Tiirk olmayan, muslimle gaynmiislim bu beklen-
meyen emrivaki karjismda hayretler i(inde kaldi. Siz eger miijrik §ama-
nistlerin eski hatiralanni ihya ederek bu bayrami millete pe$ke$ ediyor-
saniz davranif ve sozlerinizde onemli bir tenakuza diijmekle kusurlu
oluyorsunuz. Zira "terakki i(in gdzunuz miistakbelde olmali" dediginiz
halde bugiin hi^bir Tiirkiin kalbindeki hassasiyet tellerini oynatamaya-
cak olan bilmem ka? bin senelik masalimsi hurafeleri canlandirmaya ?a-
lijiyorsunuz. itiraf ederim ki yine bu mevsime tesadiif eden paskalya
yortulan beni ne kadar mutehassis etmif ise "Ergenekon"dan da o kadar
miitehassis oldum. Hatta paskalya ismine kulagimiz daha ziyade ali§-
kindir bile. Yok eger bu bayrami hig yoktan ortaya fikanyor ve yeni bir
je y olarak yapiyorsamz bu bidatiniz herhalde hoja gidecek bir $ey de
gildir. En azindan bin yildan beri bayramlanna, matemlerine ijtirak
eden, saadetlerinden, musibetlerinden nasibini alnu$ olan Tiirk karde§-
lerinin bugunden itibaren yalmz ba$lanna bir bayram yaparak sevin;
gosterilerinde tek kalmalan h i; $iiphe yok ki diger musluman kardeflere
bir aynlik hissi verir, kalplerini rencide eder. §ikayetlerim bunlarla kalsa
yine iyi. Sizin aghgimz o milliyet bayraginm golgesine sigmanlar arasin
da oyle plginlar vardir ki "ilk once vatan hissini kalplere ajilayan” me$-
hur edibimiz Kemal Bey merhumun Celdl piyesinde "Tiirkliik gayesini
Islamiyete feda ettiginden dolayi” hatali buluyor ve -ham iddiasma na-
zaran- bu buyiik hatasuu (!) bunca vatan hizmetleri bile affettiremiyecek
kadar agir buluyor. Bir digeri de zavalh Tiirk kavminin biitiin felaketle-
rini kendisine yabana olan Islam dininde bularak "§amanlik” mezhebine
donmeyi tavsiye ediyor.
Ey Tiirk(ii-isiam a kardejler! i$te goruyorsunuz ki ne kadar iyi ni-
yetle gali^saniz Allah tarafindan yasaklanmi$ yollardan maksada ula§-
mak miimkun degildir. Biitiin iyi niyetleriniz korktugunuz ters neticele*
rin viicut bulmasma mani olamaz. Sizler halis Tiirkguler gibi insafstz da
degilsiniz. O halde felaket busbiitiin sarpa sarmadan ge^mi^i telafi etme*
yi, Islamiyet adina, insanlik adina, hatta bu gidi$le geleceginden pek zi'
yade korktugum Tiirkliik adina sizden niyaz ederim, istirham ederin'
TORKtYEDE tSLAMClUK DOgONCESl 379
halki "(ifte mefkiire" sahibi yapmayimz. ipnizde ii( vatan sahibi* olmak
isteyenler de varmif. Halbuki yine Tiirk atasozudiir 'Qatal kazik yere
girmez" derler. Siz bu ^atal meflcureyi, ii( bafli vatan kaygusunu kimin
kalbine sokabilirsiniz? Siz yine halis Isldm gayesinden faf mayiiuz. Islam
gayesi Tiirkliigii kurtanr. Tiirkliik gayesi ise islim dairesini higbir za
man kufatamaz. C^ifte gaye ile de hifbir if goriilemez. insaf edin, size
Ubi olanlar Tiirkliigii mii (ok sevecek,yoksa isUmiyeti mi? "Her ikisini
ayni derecede sevsin” derseniz olmaz. Qiinkii bir gaye, gaye olabilmek
i(in a?k derecesinde sevilmelidir. Elbette tasdik edersiniz ki afk bolun-
me ne pargalanma kabul etmez. iki gaye takip eden kimse mutlaka birini
daha ulvi bir gaye kabul ettikten sonra digerini onun ifinde eritecek,
kaynatacak ve iki gayeden altta olanini en ulvi tamdigi gayeye olan ala-
kast nisbetinde sevecektir. Yani birine olan muhabbeti digerinin hatin
i(in olacak. Oyle ise Allah nzasi iginTiirklerin yiiziinii Kibe'den Turan'a
(evirmekten vazge^iniz. Her iki tarafa bakmayi kimseye tavsiye etmeyi-
niz. Zira yonler bir digerine zittir. Ayni anda her ikisi birden goriilemez.
Tiirkler ya Kibe'ye doniip -bin yildan beri oldugu gibi- Turan'i arkada
birakacaklar, ya Turan'a bakip KAbe'yi unutacaklardir. Kah birine kah
digerine bakanlar ise "Tereddut ve fafkmlik ifindedirler. Ne bunlardandir,
ne de onlardan“ (Nisa, 4/143) ziimresine dahil olacaklar. Bir fafkin ve
miitereddit (miizebzeb) mefkiireden ne hayir gelebileceginin tefrihi lu
zumunu ise umanm ki bana birakmazsuuz. Dinsiz olan gen^Iigi imana
getirmek, onlan din namina avlamak i«pn milliyet oltasini kullanmaya
hacet yok. Hatta bu hareket zarar bile verir. Zira milliyet zokasi zehirli-
dir. Onu yutanlar zaten dinsizlikle malul hastalar ise bu zehir ile f ifa bu-
lamazlar. Eger dindar iseler o zehri yuttuktan sonra felah bulamazlar.
Herhalde funa emin olmalismiz ki islSmiyeti fiddetle nehyettigi feylerle
barifhramazsmiz. Irk! asabiyetin fer'an nehyedilenlerden olmasi, diinya-
da en u<; gaye olan musliimanlann birligini viicuda getirmek ifindir. Siz
ve ozellikle halis "Tiirk^ii" olan mesai arkadaflanmiz Tiirkliik gayesine
»e kadar haris iseniz feriat sahibi de miislumanlik gayesine sizin tasav-
vurunuzdan bin kat daha haristir. Islam agaanin giizel meyvalanm tafi-
yan daliann baltalanmasi i(in yine feriatin miisaadesinden medet uman-
lar pek biiyiik gaflet gosterirler!
O halde iki ziddi birlef tirmek ham hayalinden vaz ge^iniz de her
?«yden once fu (ifte mefkiireyi atuuz. Man tiki bir hareket olmak iizere
* "O9 vatanla Ziya Gokalp'in Turk, Osmani], Musluman* yaklajimina ahfta butunuhi-
yor. (i.K.)
380 BABANZADE AHMED NAiM
3. Bu "a ” edatimn Turk” ile ’’isUm kelimelerine biti§tirilmesi ne kadar fena oluyor. Be*1
burada yapma bir mdna kokusu aliyorum. Bu nisbeti kendilerine $iar edinenler bence
yanli$ isim se^nifler. Zira Tiirk, Arap olan kimse Tiirkqii, Arapfi olamaz. O kisa*3
Tiirktur, Araphr. "islamo nm da musluman demek olmadigi Tiirk diliyle en az tan1'
fikligi olanlarca malumdur.
TORKlYE'DE I3LAMCIUK DOgONCESt 3*1
51 irk gerefi k ile bile ahnmaz. "Haktan sonra sapikhklan bafka ne var?"
(Yunus, 10/32).
Tiirk(u-isUtmci karde$Ierimize halisane tavsiyemiz budur. Asabiyet
arzusuyla gdzleri kararmif olan Arap karde?lerimize de soyleyecegimiz
budur. Lakin bunlann ;u meziyet ve haklanni inkar etmeyelim ki mefa-
hirlerini yad etmeyi IsUm devrinin otesine sigratmadilar ve ne Ebu Le-
heb ile, ne Ebu Cehil ile ne de Seyf Ziyezen ile lftihar etmeyi heniiz akil-
lanna getirmedikleri gibi cahiliye bayramlanndan hi(birini tutmayi ha-
hrlanna getirmiyorlar.
kikatlanm du?unm ekten m enedilm ez, bilakis kuru bir imanla iktifa edip
u; ve di$ d iinyalann (enfus, Mak), goklerin ve yerin sayisiz ve sonsuz ha-
kikatlanni ve sirlaruu diigunm ekten a til olanlan kotuleyen ayetler pek
(oktur. G oklerin ve yerin ja firtic i taraflanm anlatan "Akil sahipleri i f in
gdklerin ve yerin yaratilifinda, gece ile giindiiziin birbirini takip edifinde mu-
hakkak k i ifaretler, belirtiler vardir" (Al-i im ran, 3/190) iy et-i kerimesin-
den bahsederken Peygam ber Efendim iz Hazretleri (s.a.v.) yaratili$in ja -
{lrtici yonlerini dugiinm ekte fiitur edenler hakkinda "Yazaklar olsun bu
ty et-i kerim eyi iki fenesi arasinda (igneyip de manasmi dujunm eyen
basiretsizlere!” gibi $iddetli bir uyanda bulunuyor.
Isldm dini akilla daima ban$ik gider. Akl-i selim ile sahih nakil ara
sinda hakiki b ir tearuz yoktur. islamin telkin ettigi hukumler ise insanin
diinyevi ve uhrevi ihtiyaflannm hepsine tetabuk eden, yapilmasi kolay,
maddeten ve mdnen faydalan a$ik£r jeylerdi. §er1 hitaplar dogruya mu-
kellef fertleredir. Din ilmi higbir suufa m ahsus olan jeylerden degildir.
Herkes dinini viisati yettigi mertebede ogrenmekle mukelleftir Ibadet
ayinlerini icra ifin kul ile Halik arasinda araalik yapacak, masiyetleri ve
giinahlan affettirecek ruhban sirufinin varhgma m uhta; olmaktan miis-
liimanlar -Allah'a hamdolsun- azadedirler.
Islam dini her tiirlii diinyevi im tiyazlan, fertler arasinda hukuk a<p-
smdan iistiinluk taslamayi sahasindan ebediyen tardetm if kardeflik ve
(e?itlik dinidir. §eriat dilinde her nerede "kardef" (ah) kelimesi gepni$se
din karde$ligi kasdedilm iftir. Bu din butiin insanlar arasmda hakiki bir
kardejlik tesis etmeyi emretmi$tir. "Muminler kardeften bafka bir fey de
gildir. " (Hucurat, 49/10) 3yet-i kerimesi Isiamm kurtancj dairesine bilti-
il dahil olanlar arasmda nesep karde$liginden daha kuw etli ulvi bir kar-
dejligin varhgiru ilan ettigi gibi "Ey Allah'm kullan! Kardej olunuz" ulvi
hadisi de biitiin insanliga salih ve umumi bir din kabiliyetine sahip olan
bu dinin kemal gayesini dolayli olarak anlatmaktadir.
Efitligi em retm eyi ve m illiyetfilik (kavmiyet) ve irkfiligi (dnsiyet)
•se "Ey insanlar! Biz sizi erkekle kadtndan yaratttk. Sizleri bir digerinizi tam-
yasimz, bilifesiniz diye bir takim fu be ve kabilelere ayirdik. Yoksa birbirinize
*arfi fokluk taslayasmiz ve Sviinesiniz diye degil. fiiphesiz Allah katinda sizin
en keriminiz Allah'tan en (o k korkan ve sahnanm izdir" (Hucurat, 49/13) ve
Dirilif i f in Stir'a UfiiriildUgU giin artik neseplerin hifbir hiikmii kalmayacagi
iib i kim kimin nesidir diye kimse kimseye sormaz" (Miiminun, 23/101) gibi
fyetlerle "H ifbir kimsenin diger kimse uzerine fazileti ve meziyeti yok-
tur- Fazilet ve iistunliik yalmz din veya amel-i salihle olur”, "Ey insanlar!
384 BABANZADE AHMED NAlM
Ger^ekte yazann dedigi dogrudur. Biri bizi kan aglatan, digeri dii$-
manlara deh§etli goziiken bu iki tiir tezat nedir? isldmm bugiinkii siyasi,
ictimai, iktisadi ve ilmi zaafiyla beraber yine yayilma dairesini genijlet-
mesi, dinin fitrat din, ilahi ogretilerin saf ve garaz jaibesinden pak olan
kalplere niifuz ettigi, hiristiyanligi yaymaya ;ali$an Mesih kullannin
malum olan satvetleriyle, kudret ve kuwetleriyle beraber isldmdaki o
munis sadelige rekabet etmekten aciz olduklanm isbat ediyor. Bu hal
iizere devam edersek ’’Ey iman edenler! ifinizden dininden irtidat edecek
varsa ne beis var? Allah oyle bir kavim getirecek ki onlan sever, onlar da O'nw
severler. Oyle bir kavim ki mii'minlere fcarji uysal ve a lfak gSniillU, kSfirlere
terji aziz ve fiddetlidirler. Oyle bir kavim ki Allah yolunda milcahede ederler
de hifbir kStilleyenin kOtUlemesinden korkmazlar" (Maide, 5/54) jiddetli
TOBKtYgDE tSLAMCIUK DOgttNCESt 3W
evinde otur, dilini tut, iyi bildigini i$Ie, kotii bildigin jeyi birak. Ve artik
yalruz kendi i$ine bak. Kamunun i$iyle mejgul olma" hadis-i jenfi son
asirlardaki musliimanlann musibetlerinin terciimamdir. Fakat yaziklar
olsun ki bunlann -donuk hislerini lsitacak, goz yajlanna yol verecek bir
ilim ve marifetten mahrum olduklan ifin- yiizlerinde etkilendiklerini ve
uziilduklerini gosterecek belirtilere bile tesadiif edilmez.
6. Gaynmuslimlerin ahldkiyla ahlaklanmak ifin manasiz bir taklittir
ki jevket yoklugundan ve galip milletlere benzemekle giiya nazarlann-
da hiirmet ve itibar kazanmak batil vehminden doguyor. Halbuki "Hif
fiip h e y o k k i R esulullah sizin ifin giizel bir niim une ve taklit ornegidir" (Ah-
zab, 33/21) ayet-i kerimesi taklit konusunda sunnete tabi olmaktan baf
ka yonlerden bakijlanmizi dondurmemizin Lazim geldigini bildirmekte-
dir. insan tiiriiniin en miikemmeli olan Hz. Muhammedin (s.a.v.)
ahlakim, siinnetlerini ve adabuu birakip da Frenk taklitfisi olmak lsrai-
logullannin men ve selvaya (kudret helvasi ve bildircin eti) bedel olarak
sogan, sanmsak istemelerinden farksizdir. Lakin ne fare? Yabancilann
ahlakiyla maneviyahmizi zehirlemek meyli, tedavisi en miifkul hastalik-
lanmizdandir. "Sizden once gelen iimmetlerin yolunu kan$ kan$, arjin
arjin takip edeceksiniz. Hatta bir kertenkele yuvasma bile girseler siz de
onlann ardmca oraya girersiniz”. Ey Allah'm Resulii, bu iimmetler yahu-
diler ve hiristiyanlar midir? diye sorduk. "Ya kim olacak" buyurdular.
san'a sunanlann aceleci ruh yapilanru if$a ediyor. Bizden ziyade kendi
leri bilirler ki, milletlerin ictima! ve idari miiesseseleri ozellikle de dinleri
-ne kadar kuwetli olursa olsun- be$ on kifinin "degifsiin" demesiyle de-
gi$mez. Ahmed Emin Bey, Avrupalilann, "Rusyamn <;oku$unden sonra
din ile devleti birbirinden ayirmayan biricik devlet Tiirkiye'dir. Dinle
devletin aym diijunulmesi Turklerin fagda$ devlet fikrini hazmedeme-
diklerine ve hdld pek eski bir kafa ile ya$adiklanna en kuwetli bir delil-
dir" diyeceklerinden korkuyor. Halbuki bizim boyle bir sozden perva-
nuz yoktur. C^iinku dini devletten ayirmakla Avrupahlar tarafindan hak-
kuruzda serdedilecek bu gibi ;ok hatali firkinliklerin miistelzim olabile-
cegi zararli feylerin bin kat daha beterini bajimiza a;acaguniza kesinlik-
le inaniyoruz. Bir pire ifin yorgammizi yakmaya biz taraftar degiliz. Es
ki kafada olmak, eger kafamiz iyi diifiiniiyorsa ayip degildir, bilakis hi;
bir ihtiya; ve zaruret yokken kom$uya bakarak hergiin bir kiyafete gir-
mek, yeni §ekil ve kiyafetin bize uygun gelip gelmedigini hesaba kat-
makstzin sirf "yeni kafali", "munewer fikirli” unvanlanru kazanmak ifin
her giin birini taklid etmek maymunluk degilse bile maymun i^tahlilik-
hr.
Bir kere dufiinelim ki, milletleri ve kavimleri saadetin en son men-
aline ulajtiracak en saglam, en emin hiikumet jeklini, taklit etmek iste-
digimiz milletlerin hukemasi kati surette tayin edebilmifler midir? Ha
yir. Vakia bugiinku medeni milletler hep teokrasiden-demokrasiye dog
ru gitmiflerdir. Bu inkilaplann seyrinden gaye, daima zalimlerle maz-
lumlann sayisim azaltmak oldugu halde buna hangi devirde ve hangi
diyarda muvaffak olabilmifierdir? Milletlerin refah ve saadeti, hi; fiiphe
yoktur ki, hiikiimet $ekline degil, idarecilerle (rai) idare edilenlerin (raiy-
ye) terbiye ve ahlakina tabidir. Boyle oiunca en dogru hiikiimet $eklinin
hangisi oldugu ictimai ilimlerin -kesin delilleriyle demiyeyim, cpjnku bu
■nuhaldir- ikna edid tecriibeleriyle taayyiin ve takarrur etmedikfe "asrui
Wodasina uygun" bulmadigimiz layafetimize kimsenin bir jey demeye
hakla yoktur.
Bir de Avrupa'da dini devletten ayirmaya sebep olmuj birfok
ictimai sebep ve etkenler ve mesela kilisenin varhgi ile kilise te$kilatina
dahil olan ruhbanm suistimalleri gibi sebepler vardir ki bunlann bizde
varhgi bilinmedigi gibi o turde tefkilatin milletin sirtma yiikledigi zu-
lum agirhguu tahayyiil bile edemeyiz. Aym refeteyi birbirine benzeme
yen ictimai hastaliklara tatbik etmek herhalde miitehassis bir ictimaiyat
•abibinin kan olmasa gerekdir.
394 BABANZADE AHMED NAIM
Biliyorum, Ahmet Emin Bey'i bu kadar tehlikeli bir ilaci tavsiye et-
meye sevkeden ?ey, yetifme ve tahsil itibanyla gayri miislim milletler
hakkinda ;o k ;a bilgili oldugu halde, parkin, ozellikle de isl&min ictimai
hallerini tetkik ve arajtirmaya vakit bulamamif olmalaridir. Ahmet
Emin Bey, ikinci makalesinde, "... dini miiesseseleri sirf dini, ahlaki ve
ictimai iflerle ugra§acak bir kuw et haline koymaya muktedir dimaglar
bulunsaydi..." soziinden anlafiliyor ki, Islam dinini bugunkii hiristiyan-
lik gibi bir din zannediyor. (Jiinku dini vazifeleri dine -yani bizim tabiri-
mizle akideye- ahlaka ve yine ahlaka raci olacak ictimai vazifelere yani
miiesseselere hasrediyor. Ger;ekten hiristiyanhkta "teokrasi” tabir ettigi,
diinyevi ogretilerde nebilerden h i; bir iz tajimayan incil adiyla elde ge-
zen mukaddes kitaplarda "Allah'a ait olani Allah'a, Kayser'e ait olani
Kayser'e ver”, hiikmii ile “sag yanagma tokat atana sol yanagini da ;e-
vir" hukmunden bafka bir fey gormiiyoruz. Bu iki hiikme de Hirisriyan-
lar yalmz zaaf ve acz gunlerinde riayetkar olup eli ayagi tuttuktan sonra
Hz. Mesih'den nakledilen bu emir ve nehye ne kadar muhalefet ettigini
onyedi asirhk mezhep ve siyasi miicadeleler ve ozellikle dort senedir in
sanlik alemini kana bogduktan sonra bizim ta kalbgahimiza kadar soku-
lan demir yumruklan ile pek giizel isbat ettiler. ifte boyle bir din ile mii-
tedeyyin olan milletlerin, ruhbanin fuzuli olarak hiikiimet iflerine kan?-
masina mani olmaktan daha tabii bir hakki olamaz. Boyle iken Avrupa
milletlerinin bu tabii haklanni elde edinceye kadar ta Luter'den (?) ka
dar ka; asirhk miicadele ve miinazaa ile ugraftigi malumdur. Hatta hit-
kumetin kiliseye jimdiki galebesi yalniz dif goriiniifte olup bu miicade-
leler ger;ekte hala devam etmektedir.
Bizde de boyle midir? Miislumanlar, hicretin ilk giiniinden itibaren
hiikiimeti olan bir tejkilata sahiptir, anlajma akd eden, harp eden, sulh
eden dini ve siyasi bir uzviyet halindedir. Bugiine kadar mahfuz kalan
Kitap ve siinnet, inan;lanmizi, ibadetlerimizi, ahlakimizi, idari kanunla-
nmizi, kisaca zahiri ve batini iflerimizi ihtiva etmekte olup, diinyevi ve
uhrevi saadetimiz i;in mutlaka uyulmasi gerekir diye bildigimiz diistur-
lardan meydana gelen ve par;alari birbirinden aynlmayan bir biitundiir-
Bir musluman Islami inan;lan nasil hak ve dogru tamyorsa, ibadetleri
nasil Allah rizasi i;in yapiyorsa ahlaki giizellikleri de, feriat dairesindeki
alif-verifini de, tabi olma veya metbu olmayi da yine Allah nzasim ka-
zanmak i;in yapar, yerine getirir. Kotii huylardan ka;tmrsa, muamelele-
rinde egrilikten ;ekinirse, bafkasma zulm etmekten ka;mirsa hep ilahi
yasaklara muhalefet etme korkusundandir. Her musluman haline, dere*
TORKlYE DE ISLAMCIUK DO9ONCESI
n yerine getirmektir. Avrupa diifiinme tarn ile onda ayn ayn iki vasif
vehm edip onun bazan $er1 hiikiimleri, bazan geriata mugayir hukumle-
ri yerine getinneye memur zithklarla dolu bir gahsiyet olmasim biz hav-
salamiza sigdiramayiz.
Vatandajlara gelince onlar iki tiirliidiir ifinizde yafamak isteyenle-
rin -bpki bizim gibi- te$ne olduklan fey adalettir. Haklanm veriniz, zu-
liim yapmayuuz, din ve iyinlerine kan$mayuuz, bize (ok giizel isimrlar.
Aynlmak sevdasmda olanlan ise higbir surette memnun etmeye imkan
yoktur inancuidayim.
Genif bilgi i<pn bk. Tiirk dili ve edebiyah ansiklopedisi. Ill, 71-79
(1979), Fevziye Abdullah Tansel: Mehmed Akif Ersoy (1973), Ejref
Edip: Mehmed Akif (1960), M. Cemal Kuntay: Mehmed Akif (1939),
M. Emin Erifirgil: Mehmed Akif-tslima bir fairin romani (1956),
Omer Riza Dogrul: "Akif", tslim-Turk ansiklopedisi. I, 213-231
(1940). M. Ertugrul Diizdag: Mehmed Akif Ersoy (1988).
I
Sa 'y ve Amelin
Nazar-i Islamdaki Mevkii
ran elleri kollan bagli durana daima galebe (alar; galib maglubu kendi
sine esir eder. Biitiin hukuk-i hayatiyesinden mahrflm birakir; kanOn-i
tabiat umflr-i hayatiyesinden mahrtim birakir; kanfln-i tabiat umflr-i
dunyayi ihmal edenleri akibet mahveder. Artik onlann fu mevhflm iba
detleri vebal, kfl§e-i miskin-i inzivada besledikleri SmSl ise biitvin
ptymai olur. Bu bir emr-i bedihidir ki dini yanli$ anlayarak dunyaya aid
mesalihi istihfafta ifrata varan, hlc^t-i hayati istihsal hususunda tefrite
diifen milletlerin tarihi gosterip duruyor.
Lakin diyanet-i islamiye ki edvar-i ahire-i insaniyet ifin n&zil olmuf
bir dindir; ta§ kovuklannda yajayan akv3m-i ibtid^iyenin kulub-i
k&siyesini telyine medar olacak bir takim ibadah tetri’ etmemiftir. Belki
kavantn-i hayata muvafik gelen, §an-i beferiyeti i'la eden, ruhu
temayulat-i nefsaniyeden Iz&de bulunduran ne kadar harekat varsa
ciimlesini hSlisen livechillah eda edilmif birer ibadet sfiretinde telakki
etmiftir, bir fart ile ki o harekHh ifSdaki maksad rahmani olsun, feytani
olmasin.
EfrSdin, ailelerin, cemiyetlerin elhasil butiin insaniyetin en miibrem
havSidni temin hususunda bu kadar tesiri olan iktisab-i servet ve mat
insani Cenab-i Hakk'in fu nev-i miikerrem ifin tayin eyledigi gaye-i
kemSle isal ifin en bafli bir kuw et degil midir? ifte islamiyet bunu ef-
dal-i ibadet olmak iizere tamtrruftir.
Cenab-i Peygamber “Efdal-i a’mal iktisab-i heUldir. iyalini mal-i
heial ile infak ifin ugrafanlar fi sebili'llah cihad edenler gibidir. Afaf-i
nefs ifinde talib-i diinya olanlar fiiheda derecesindedir" buyuruyor.
Hem zannetmeyin ki islamiyet bizi sa'y ve iktisaba tergib ile iktifa
ediyor; bakm onu iizerimize farz kiliyor. Terk edenleri vacibat-i diniye-
den birini terk etmif gibi muhahezede bulunuyor: "Taleb-i helal herbir
Muslim uzerine farzdir." (Hadis).
Bilir misiniz servetin nazar-i islamdaki mevkii nedir? Hayat-i iim-
metin en biiyiik riiknii, terakld-i milletin en kavi medandir. "Ummetin'
oyle bir zaman gorecek ki hem dinini hem diinyasim temin ifin insan
paraya muhtac olacak." (Hadis). Ne hacet! Ashab-i kiram arasinda Haz
ret-i Osman gibi servetiyle bir harbi idare edecek agniya vardi.
Namuskarjne kazamlmif mal hakkinda "Bir merd-i salih ifin mal-i salih
ne iyi bir feydir!" gibi medayih-i Nebeviye meydanda iken islamiyet ik-
tisab-i servete mjnidir denebilir mi? Hustisiyle Cenab-i Peygamber’in
bize, gelecegini oniif asir ew el haber verdigi boyle bir zamanda...
TORKlYgDB IStAMCIUK DOgONCESl 407
na-me$rO mahallere sarf etmek ise me$ru surette kazandigi takdirde bile
hakikatte mat degil vebal kazanm ij olur. "ibadullaha azamet satmak ifin
servet isteyenler gazab-i ilahiye giriftar olurlar; nefsi zillet-i tese'iilden
ve zarflretten siyanet m aksadiyle mal talebinde bulunanlann yiizii
ferda-yi kiyamette mehtab gibi nurani olur" (Hadis).
Bazi muhalifin "Rizk ezelde taksim edilmiftir. Binaenaleyh fahjma-
mn zerre kadar faidesi yoktur" sozviyle istijhad ediyorlar. Degil mi? Biz
buna en e w e l iman edenlerdeniz. §u var ki bizim ne ilm-i ilahi'nin kiin-
hiinu tedkike ciir'etimiz, ne de alem-i gaybi tahkike kudretimiz yoktur.
Onun ifin bi'lfarz benim §u sa'yimin ilm-i sabik-i ilahi'den dolayi pamal-
i hirman olacagim nereden bilirim! O halde bir su-i tefehhum neticesi
olarak beni f ahfmaktan men edecek, minhac-i sedaddan fevirecek bu gi-
bi efkara neden kapilayim? Hayir hayir! Tedkik olunursa lyanen goriilur
ki diyanet-i beyza-yi islamiye hayabn me§h0d ve mahsus olan bir takim
kavanin-i sabitesini te$ri etmi?tir. Rizkm Cenab-i Hak tarafindan insan
lar arasinda sa'y ile miitenasib olmak iizere taksim edilmif bulunmasi;
kimin emegi fok ise nasibi de fok; kimin emegi az ise nasibi de o nisbet-
te az olmasi mukarrerat-i islamiyedendir. ifte size bir diistur-i hikmet ki
diinya denilen heyca-i maifette herkesin iktiham edecegi $edaid nisbe-
tinde nail-i meram olacagina itminan hasil ederek fali§masi ifin bundan
biiyiik saik olamaz: "Cenab-i Hak kuluna himmeti ve hirs u talebi nisbe-
tinde verir" (Hadis).
Her i§te ikdam ve himmetin vesile-i fevz ii necah olacagim, dun-
himmetlik, meskenet ise fakr u hirmandan bafka netice vermeyecegini
islamiyet en vazih bir lisan ile anlatiyor: "Cesur tacir merzuk, korkak
tacir mahrum olur" (Hadis).
islamiyet ahkam-i celilesine ittiba edenlere biilend bir sada ile nidi
ederek diyor ki: Hayatin sabit, layetegayyer bir takim kavaidi, muayyen
bir takim kavanini vardir. O kavanine muhalefette bulunanlar ferman-1
ilahiye karji gelmif olurlar; muktezasinca hareket edenler ise ihraz-'
emel ederler. Rizk ile kesb de o kavanin-i sabitenin taht-i hiikmiindedir
Binaenaleyh o kavanini rehber ittihaz edenler merzuk olurlar, muhale-
fette bulunanlar mahrum kalirlar. ifte kavanin-i kesbin en bajhcalann-
dan biri de erkenden ife baflayarak takat miisaid oldugu kadar fall?"
maktir. "£ali§an bulur. Her miictehidin bir nasibi vardir. Sabah uykusu
mani-i nziktir" (Hadis).
Hazret-i Omer ki evamirine imtisal vacib olan eazim-i sahabede11'
TtlRKlYTDE tSLAMClLlK DO3ONCESI 409
M atbaa
Avrupa'da tahsil
Tiirkistan'a hareket
C^in ve M an^urya'da
Japonlar
H in d ista n
Kanun-i Esasi
Istanbul hiilyasi
Istanbul'a donii§
Terakki
Din
Miitefekkirleriniz dini de hif anlamamif;
Ruh-i Islami telakkileri gayet yanlif.
Saniyorlar Id: terakkiye tahammul edemez;
Asnn Ssar-i kemaliyle tekamul edemez.
Bilmiyorlar ki: ulumun ezeli dSyesidir,
Bejerin bir giin olup yiikselecek payesidir.
Miindemif slne-i s£hnda biitiin insanlik...
Bunu teslim eder insafi olanlar aziak.
Musluman unsuru gayet miitedennl, do|ru,
§u kadar var ki degildir bu, onun mahzuru.
"Musliimanlik" denilen ruh-i ilahi arasak.
430 MEHMED AKIP ERSOY
Terakki sim
Asim'dan
Ne dedin fikrama?
— Ala! Beni habtettin. Imam!
Y°la gel §oyle biraz, neydi o sozler?
—
Sana biz medresenin hizmeti hif yok demedik;
Bir bedahet bu ki inkara fah?mak delilik.
Halki ir§ad edecek var mi ya sizden bajka?
Onu insan bile saymaz, miitefekkir tabaka!
Koyliiden milletin evladi kafarken yan yan,
TORKlYEDE 13LAMC1LIK DOgtfNCESl
— Konya'daydim...
— Haberim yok, ne zaman?
— Bildiryaz.
§ehri az fok bilir, etrafuu pek bilmezdim;
Bari bir kdyleri gorsem, diye fiktim, gezdim.
Yolda duydum ki: filan nahiyenin ayam,
Uf giin ew el koguvermi? hoca bilmem filani;
Herkes evlSdini almi$, kapatilmi? mektep.
<^ok fena $ey! Hele bir anliyalim, neydi sebep.
Hif i$im yok, bu da oldukfa miihim dogrusu ya,
Gidecek yolcu da var, ak$ama indik oraya.
Yatsidan sonra ahali "bize va'zet...” dediler;
Qektiler altima bir cilligi fikmi? minder.
Tahta sordum, silinip fevre kadar yenlerle,
Geldi, tS gogsiime yaslandi sakat bir rahle
Ewela hamdele'den, salvele'den bajlayarak,
Girmeden maksada dibaceyi serdim fabucak.
Ilme kiymet veren ayah, ehadisi biitiin,
Okudum, hasih bulbul gibi ottiim ben o giin.
Sonra, teyid-i ildhi olacak besbelli,
Oyle bir maskara ettim ki o hain cehli,
— Adam, anlat, ne dedin?
— Biri aldimda degil.
— Oyle mi?
440 MEHMED AKIF ERSOY
—
Tam zamaniydi, ahaliye ;evirdim yuziimii;
Afhm artik bu sefer agzimi, yumdum goziimii:
"Hi; muallim kovulur muymu?, ayol, soyleyiniz!
O sizin devletiniz, nimetiniz, her jeyiniz.
Hoca hakkiyle beraber gelecek hak var mi?
Sizi mizana ;ekerken bunu sormazlar nu?
Musluman, elde asd, belde divit, ba$ta sank;
Sonra, sirtinda, yedek, japli be§ on deste ;ank;
Alti aylik yolu, dag ta; demeyip, figneyerek,
Qin-i M3;in'deki bir ilmi gidip ogrenecek.
Hi; du$iinmek de mi yoktur be adamlar, bu ne i$?
En biiyiik taii'i Mevla size ihsan etmij.
Hem de ta oldugunuz mevkie gondermijken;
Teptiniz kendi gelen nimeti sersemlikten!
(^ok zaman gefmiyecektir ki bu nankorliigiiniiz,
Ne felaketlere meydan verecektir, goriinuz!
Koylerin yiizde bugiin sekseni, hatta hocasiz;
Siz de onlar gibi cahil kalarak anlayiniz!
Bir hata oldu, deyip jimdi pe§imansiruz a...
Ne ;ikar? Gitti giden, kiyduuz evladimza..."
— Murteci'sin be Imam?
— Miirted'im, hamdolsun.
— Hele bak, hamd ediyor!
— Hamd ediyorsam, yeridir:
§afii'nin mi, kimindir o jiir?
— Hangi $iir?
— Hani "peygamber'in eviadini candan sevmek,
Raftzilikse...”
— Evet,
— "Yerde bejer, gokte melek,
Rafizidir bu, desin hepsi de haklamda benim,
Ben oyum, i$te..." diyor....
— Bildim, evet.
— Kaili kim?
— §afii zannederim, neyse, fakat maksadimz?
§unu lutfen bana tejrih ediniz, anlatimz.
— Yilolan yurduma cennet diyemem, mazurum;
Hani mamure? Harabeyle benim neydi zorum?
Heybe sirtmda, "adalet" dilenirken millet,
Miisterih olmamn imkani mi var, insaf et?
"Yajasm!" macunu ala idi, yut keyfine bak!
Tutmuyor $imdi, fakat, bin yala parmak parmak.
— Neye tiryakisi oldun bu kadar sen de ayol?
Tutmuyor, fiinkii ali$tin... Yemeyeydin bol bol.
Hem bizim macunu pek hirpalamak dogru mu ya?
— Dur canim! Ben kizanm boyle vakitsiz jakaya...
Sozii tekmil edeyim...
442 MEHMED AKIF ERSOY
— Miirted'sin be Imam?
— Murteci'im, hamdolsun.
— Hele bak, hamd ediyor!
— Hamd ediyorsam, yeridir:
§afif'nin mi, kimindir o ?iir?
— Hangi fiir?
— Hani "peygamber'in eviadini candan sevmek,
Rafizilikse...''
— Evet,
— "Yerde befer, gdkte melek,
Rafizidir bu, desin hepsi de hakkimda benim,
Ben oyum, ifte..." diyor....
— Bildim, evet.
— Kaili kim?
— §3fii zannederim, neyse, fakat maksadiniz?
§unu lutfen bana tefrih ediniz, anlatuuz.
— Yikilan yurduma cennet diyemem, mazumm;
Hani mamure? Harabeyle benim neydi zorum?
Heybe sirtinda, “adalet" dilenirken millet,
Miisterih olmanin imkaru mi var, insaf et?
"Yafasrn!" macunu ala idi, yut keyfine bak!
Tutmuyor fimdi, fakat, bin yala parmak parmak.
— Neye tiryHkisi oldun bu kadar sen de ayol?
Tutmuyor, fiinkii alifbn... Yemeyeydin bol bol.
Hem bizim macunu pek hirpalamak dogru mu ya?
— Dur canim! Ben kizanm boyle vakitsiz fakaya...
Sozu tekmil edeyim...
444 MEHMED AMF ERSOY
— Neye?
— Zerk etmediler kalbime bir damla ummid.
Hoca, diinyada ya$anmaz yajamaktan nevmid.
Daha mektepte focuktuk, bizi yildirdi hayat;
Oysa h i; korku nedir bilmeyecektik, heyhat!
Neslim urkekmi?, evet, yoktu ki iirkutmeyeni;
"Yiirii oglum!” diye tejci' edecek yerde beni,
Diktiler karjima bir kapkara miistakbel ki,
Oyle korkunf olamaz hortlasa devler belki!
Bana dunyaya fikarken "batacaksin!” dediler...
Qkmadan batmayi ogren, ne kadar safma hiiner!
Ye'si ezber bilirim, azmi yiizunden tammam;
Okutan boyle okutmu$tu, begendin mi, imam?
— Qatti, lakin, o yalan belledigin istikbal.
— Hadi fatmi? diyelim, kimlere ait ki vebal?
Bir i§ik gosteren olsaydi eger, tek bir if ik
Biz o zulmetleri bin parfa edip fikmiftik.
Iki iif yiiz senedir serpemiyor bizde §ebab;
Qiinku bifSrenin atisine imam harab.
Hissi yok, fikri bozuk, azmini dersen: mefluc...
Hani ruhunda o haksizliga isyan, o hurtic?
Karfidan zinde goriirsiin, sokulursun ki: yanm...
Yandik ecdadimizm nanna, hali yananm!
Ye'si tekfir eden imanima olsun ki yemin,
Bize telldn-i iimid etmediler, yoksa bu din,
Yine diinyalara yaymijh ye$il golgesini;
Yine hakkin sesi bogmuftu dalalin sesini.
Musliimanlik bu degil, biz yolumuzdan saptik,
Tapacakbir putumuz yoktu, ozendik, yaptik!
Goreyim gel de biiyiik bildigin Allah'i kayir...
Hani, tevfik-i ilahiye kanan var mi? Hayir.
Ya senin alem-i Islam'm inanmi? ye'se;
Din-i resmisi odur, vazgefemez kim ne dese!
Once dort kit'ayi alt iist eden iman-i metin;
Sonra, dort yiiz bu kadar milyon adam, hepsi cebin!
§arka in, Magribe yuksel goremezsin galeyan...
Nasil olmu? da uyufmu? butiin iimmetteki kan?
Neye tutmuj da bu §evket, bu §eh&met dini,
TORKlYEOE tStA M ClU K POgONCBSl 461
— Bilseydim eger...
— Aferin, dogrusu, cevherli focuklar, belli!
iftihar etmeli gordiikfe bu giirbiiz nesli.
— Ben de $ukrammi arz etmeliyim $imdi size,
Boyle en sevgili y&rammi takdirinize.
Amca Bey, gordiinuz, Allah ifin insan jeyler...
Ama bir tiirlii lsuunaz, ne sebeptense peder.
— Akli ermez babanin, sen nene lazim, bana bak!
— Yeni yazdiklamuz nerde, efendim, okusak?
Aradim kimsede yok...
— Varsa da iif dort eserim,
Zat-j saminizi hojnud edemez zannederim:
Demevi zevkiniz elbet demevt $i'r ister!
— Asabi olsa da rlziyiz, efendim, bizler...
Bir miz£c istemiyorsak o da: LenfSilik;
Qunkii milletler ifin, dogrusu, gayet miihlik.
— Edebiyahmiz Allah'a emanet desene!
Babanin oglusun, Asim, ne kadar olsa yine.
— Pek taraftan degildir pederim...
— Sorma, fena!
Udeba nAmina kim varsa, bila-istisna,
Hepsinin ruhunu $ad etti bugiin...
— Etmeyiniz!
— Dedim: artik bu kadar sovmeye lSyik degiliz.
"Sen de kimsin?" deyivermez mi, ne oldum bilsen!
Bense §air gefinirdim, hele bir bak, juna sen!
Kom$unun haline gulmek ne fena $ey!
— Elbet:
Yok ki dunyada cezasiz kalacak bir hareket.
— Evet, oglum,yaluuz ibret alanlar nerde?
Edebi sohbet olurmu; buyiicek bir yerde.
"Neden Ssanmizm hepsi felimsiz?" derler.
Bu zemin ustune herkes iki iif soz soyler.
Bulunur, neyse, nihayet baligm belkemigi:
§ark'in iif bin senedir, giin sayarak bekledigi,
O muazzam, o yaman ?air-i dahiyi zaman,
Qikanp vermemig Sgujuna yurdun el'Sn.
Ruh-i millimizi tatmin edemezmi? bir edib.
TORKtYEDE isU M CIU K DOgONCESt 467
— Amca Bey!
— Nafile Asim, seni hif dinlemeyiz...
(fiinkii sen bir ki$isin, biz bakalim oyle miyiz?
Ben... Baban... Sonra Melek... Tutturamazsm ne desen.
Hadi tahsilini ikmale tez elden, hadi sen!
(fiinkii milletlerin ikbali ifin, evlddim,
Marifet, bir de fazilet... iki kudret lazim.
Marifet, ilkin, ahaliye saadet verecek
Butiin esbabi tafii; sonra fazilet gelerek,
O birikmi; duran esbabi ahr, memleketin
Hayr-i i'lasma tahsis ile sarf etmek ifin.
Marifet kudreti olmazsa bir ummette eger,
Tek faziletle teali edemez, za'fa dujer.
Iptidailige mahsus olan avare siikun,
Qdker asabina. Artik o da bundan memnun!
Marifet, farz edelim, var da, fazilet mefkud...
Bir felaket ki cemaatler ifin, na-mahdud.
Be$erin ruhunu tesmim edecek karha budur;
Ne musibettir o: taunlara rahmet okutur!
Bizler, edvar-i faziletleri cidden parlak,
Bir biiyiik milletin evladiyiz, oglum, ancak:
O (azilet, son iif asnn yiiriiyen ilmiyle,
Birle$ip gitmedi; bathkfa da ummet cehle,
Biinyevi kudreti giinden giine meflfif olarak,
Bir du§ii$ dujhi ki: davransa da sarsak sarsak.
Garb'in emriyle yatip kalkmaya artik mahkum;
Qiinku hakim ya§atan jevket-i fenden mahrum.
Biz, evet, hasmimizin kudret-i irfarundan,
Binasibiz de o yiizden bu §erefsiz husran.
TORKIYEDB ISLAMCIUK POgONCESt 468
H asbihal
Gefen hafta merhum Cemaleddin Efganl'ye dair birkaf soz so' le-
miftim. Maksadim o biiyiik adama isnat edilmek istenilen dinsizligin
pek yanlif bir tevcih oldugunu gostermek idi. Ne yazik ki bu sefer de
"Cemaleddin miilhid degildi, fakat Vehhabt idi!" iddiasi ortaya suriilme-
ye bafladi.
Acaba bu fayiayi fikaranlar bir adamin almna "Vehhabi" damgasmi
yapiftirmanin ne demek oldugunu biliyorlar mi?
Vehhabilik belirli bir mezhebin ismi olmakla beraber Arabistan'in
464 MEHMED Ak if ERSOY
» •
Cemaleddin hakkinda soylenen Vehhabilik $eyh Muhammed Ab
duh ifin de esirgenmiyor. Iki senedir Sirat-i miislakim'in sayfalarinda
merhumun eserlerini gorup duruyoruz. Allah ifin soyleyelim, hangi
manasina aluursa almsin, Vehhabiligi okjar bir ciimlesi, bir makalesi gt>
riildti mu? Bazilan "?eyhin zuhdti ilmi nisbetinde degildi" derler. Olabi-
lir. Lakin acaba merhum biitiin hayatuu itikafla, nafile ibadetlerle gefi-
reydi isldm alemi ifin daha faydali mi olacakb? Mosyo Hanoto'ya kar?i
fikip da Magrib'deki milyonlarca miislumanm haklanni miidafaa et
mek, oyle zannederim ki asirlarca nafile ibadet etmekten daha sevaptir.
Bilmez misiniz Hz. Omer tabiundan Ebu Kilabe'ye "Bence seni evlat
ve iyalin ifin nafaka tedarikiyle me?gul gormek, boyle mescit kojelerin-
de itikaf halinde gormekten daha hayirlidir" demi?. Du?iinmeli ki Ebu
Kilabe nihayet iif be? kijiden ibaret ailesine yiyecek bulacakti. Abduh
ise 300 milyonluk bir ailenin hayati ifin fahjmak mecburiyetinde idi!
i?te bugiin bir Cemaleddin'i, bir Muhammed Abduh'u yok! islam
diinyasi hakikaten kimsesiz, cidden garip. Biz bu gibi ummetin biiyiikle-
rini rahmetle, htirmetle anmahyiz ki geriden gelenler aramizda tatli bir
hatira birakabilmek iimidinden mahrum kalarak mucahededen vaz gef-
mesinler.
Uf be? sene once bir frenk bana demi?ti ki: "Fen ve sanat erbabmm
kiymetini takdir edemiyorsunuz, mazursunuz, lakin fali?ma ve hizmet
erbabmi takdir etmiyorsunuz! i?te bu kabahatiniz affedilmez..." ’Ey akil
sahipleri! tbrel almtz" (Ha?r, 59/2).
BismiUahirrahmanirrahim.
“Hem onlara, 'Allah ne gtindermi} ise ona uyunuz', dendigi zaman 'bit
daha iyi, atalanmizi miidavim buldugumuz feylere uyarvz' derler. Pekala! Yu
atalan bir §eye akil erdirememif, dogru yolu sefmemif ise yine mi uyacaklar?"
(Bakara, 2/170).
Ayet-i kerime Bakara suresindedir. Bununla beraber aym meali teb-
lig eden diger ayetler de vardir: "Hayir, belki onlar 'biz babalanmm bu yol
iizere bulduk, biz onlann izini tutarak gidiyoruz' derler." ”Boylece senden Sn-
ce her ne zaman bir beldeye korkutucu (uyanci) bir peygamber gonderdiysek o
beldenin zenginleri ve ileri gelenleri, 'babalanmizi bu yolda bulduk, biz de on
lann izine uyarak gidiyoruz' dediler." (Zuhruf, 43/22-23), "Siz Rabbiniz ta-
raftndan vahyolunana uyunuz, O'ndan bafka sahte dostlara uymayimz.-'
(A’raf, 7/3).
Terciime ettigimiz (ilk) ayetin hakim iislubuna dikkat olunursa g6"
riiliir ki: Korii koriine taklit edenleri, yani gorenek denilen o "batil inanf
lar hulasasinin" kuyruguna yapifip gidenleri Allahu Zii'l-Celal §eriat
liyle, fitrat diliyle teblig ettigi hakikatlara karji gozlerini yumup, kulak'
lanni tikayanlan, Buyiik Yaratia -isterse itab ile olsun- hitabina lay’*'
gormiiyor da onlann halini hikdye suretinde beyan buyuruyor.
Anlayana bundan biiyiik ibret, gorenekpler ifin bu kadar agir hak3'
ret olamaz.
Hakikatta, gerek dine, gerek dunyaya ait iflerde ilahi emirleri dii'*e'
memek, kendi aklinin, kendi vicdanmin hiikmiinii iptal ederek bajkala*
TORKlYET>E ISLAMCIUK DOgONCESl 461
Mehmed Akif, Tefsir-i $erif, Sebililrrefad, IX, sayi: 209 (23 Ramazan 1330).
VI
Hasbihal
(D ilde tasfiye)
yerine "yalvaf", ayan yerine "aksakal", hal yerine ''idemiik", can yerine
bilmem ne! Kelimeler boyle. §iveyi nakletmeye ise im kin yok.
§iiphesiz bu makaleleri yazan adamin bir maksadi, hem de hayirli
bir maksadi olacaktir. Evet bu maksat Osmanlilann resmi dili olan Turk-
feyi biitiin diinyadaki Turklerin anlayabilecegi bir hale getirmektir, zan-
nederim. Lakin aziak insaf edelim ki tutulan yol oraya gider mi? Hepi-
mizin bildigi, hem ba$ka bir dilden alinma oldugunu hatinna getireme-
yecek kadar iyi bildigi kelimeleri unutturarak hifbirimizin bilmedigi ta-
birleri kabul etmek suretiyle mi dilimizi sadeleftirecegiz? Mebusun ne
oldugunu elhamdiilillah iki senede ogrendik, fimdi bir de yalvaf mi og
renecegiz? Meclis kelimesini Rumeli de, Anadolu'da bilmeyen, i?itme-
yen kimse yoktur, yalniz bazi yerlerde menclis diyenler pek kolay anla-
yacagi gibi menclis lafzinin fasihini de okur yazar takimi derhal bilir.
idemiik nedir? Hal kelimesinin karfiligi oyle mi? iyi ama bu kelime-
yi bize k a ; senede ogretebileceksiniz? Bugiin hal deyince anlamayacak
bir Tiirk, bir Osmanli var midir?
Dogrusu ben makale sahibinin iyi bir niyet beslediginden emin ol-
masam mutlaka bu zat dili tasfiye etmek isteyenlerle egleniyor, derdim.
Evet dilin sadeleftirilmesi farzdir. Gazetelerde zabita vukuati oyle
agir bir dille yazihyor ki avam onu bir dua gibi dinliyor: "Mehmed
Bey'in hanesine leylen fiirceyab-i duhul olan sank sekiz adet kalife-i
giranbaha sirkat etm ifdir" deyip de "Mehmed Bey'in bu gece evine hir-
siz girm if, sekiz hali falm if" dememek adeta maskarahktir. Avamin an-
layacagi manalar avamin kullandigi dille eda edilmeli, lakin bir siyasi ic-
mal (^agatayca yazilmamah, fiinkii iki taraf da anlamayacak!
Dilimiz bu hale gelebilmek ifin asirlar gefirtif. Bunu bir senede yi-
kip yenisini yapmaya falifm ak garip bir tefebbiis olmaz mi? Bir itiraz
eden diyebilir ki: iyi ama siz tabii bir Tiirkfe olmadigtndan fiiphe edil-
meyen bu dilinizi muhafaza etmede devam ederseniz zararli fikacaksi-
n'z. (fiinkii sizi Buhara'daki, Sibirya'daki, Kinm 'daki, Kafkasya'daki
Tiirkler anlayamayacak. Halbuki tkdam'm dilini ifletirseniz o zaman bii-
Wn Tiirk unsuni birbirini anlayacaktir. Bugiin en bilinen bir miiellifini-
z>n eseri ancak iki iif bin okuyucu bulurken o zaman iki iifyiizbin tane
basilacak, o kadar okuyucu bulacak.
itiraz yekten ku w etli goriiniiyor, lakin pek fiiriik: (fiinkii bu saydi-
Jm iz mem leketlerin Tiirkleri birbirinin yazdigim anlamiyor ki... Evet
Osmanli olmayan Tiirk unsuru arasinda hepsinin anlayacagi miifterek
470 MEHMED Ak i f ERSOY
bir dil yazilsaydi belki biz de miimkiin olsun, muhal olsun cemaata ka-
tilmak arzusunu gosterirdik. Rusya'dan gelen Turklerin aklierenleri iyi
du$iinenleri "Siz Osmanlilar, dilinizi biraz sadele$tirin, islah ed in, biz
onu kabul edelim, yoksa sizin bize uymaya heves etmeniz h i; makul de
gildir" diyorlar.
Kinm'da fikan Terciiman gazetesinin eski diliyle jim d iki arasmda
ne biiyiik fark vardir. ijte o gazete bizim Osmanli Turk;esinin iyi taraf-
lanni almak suretiyle hem dilini ba$kala;tirdi, hem de o havalideki
Tiirkleri bizim Tiirk;eye biraz ali$tirdi. Artik ilim dilinden, edebiyat di
linden bahsetmeyi ba$ka bir giine birakacagim. Muhterem okuyuculan-
rnizm mutalaalaruu beklerim.
binlerce halktan nifin istifade etmemeli? Nifin onlan islim cemiyeti ifin
daha faydali bir hale getirmemeli?
Yaziklar olsun ki elimizdeki nimetlerden, vasita lardan istifade et-
menin hif yolunu bilmiyoruz!
Daha dogrusu bilerek bilmeyerek o yollan kSmilen kapiyoruz. iba-
detlerimiz hemen hemen birer bidat jekline girmi?! Selatin camilerinde
cuma namazi bir saata yakin siiriiyor ki mahfilde okunan Kur'an-i Ke
rim ile asil namazdan ba$kasi ifin gefirilen zamanlar hederdir!
"Tayyebellahu enfasekiim" diye ba$layan, yarisi Arapfa,yansi
Acemce gidip, lakin bir eda-yi mahsus ile okunan, arada muezzinlerin
tarziyeleriyle kesintiye ugrayan, cami hizmetlileri tarafmdan tevjih ism-
i latifiyle yad edilen mulemma mensur da kimin icadi olsa gerek? Allah
ajkina soyleyiniz bu uzun tekerleme cemaatm canim sikmaktan, uyku-
sunu getirmekten bafka neye yarar?
Anlarim: Agzi diizgiin hafizlar mahfile fikarak kemal-i tertille
Kur'an okurlar, zamani gelip siinnet kihndiktan sonra hatip manidar bir
hutbe okur. Aradaki bidatlann kaldinlmasmdan kazanilacak zaman da
bu suretle vaaza kalmij olur.
Lakin vaaz bermutad israiliyat olacaksa vazgeftik! Musluman ce-
maata artik ictimaiyat lazim, ictimaiyat! Doguda, batida, kuzeyde, gii-
neyde ne kadar musluman varsa zillet ifinde, sefalet ifinde, esaret ifinde
ya$adigi, sefil bir milletin elinde kalan dinin miimkiin degil yukseltile-
meyecegini bilmeyen, anlamayan vaizi kiirsiiye yana$tirmamah. Vaiz
milletin gefmi§ini, ;imdiki halini bilmeli, cemaati gelecege hazirlamali
Hele hoca efendilerimiz hif kiirsulerin semtine ugramiyorlar. Gore-
ceksiniz, Ramazan'da yine kiisiiler $uradan buradan ko§up gelen medre
se, mektep gormemi; iimmi hocalar tarafmdan i$gal edilecektir!
Hocamiz Halis Efendi hazretlerinden niyaz ederiz: Ya bu kiirsiilere
Ramazan'da birer adam fikarsinlar, yahut bu cahilleri cemaatm ba$ina
bela etmesinler. Dogrusu bu herifleri dinledikfe genflerdeki dinsizlik
modasmi hemen hemen mazur gorecegim geliyor! Eger dinin ne oldu-
gunu bunlardan ogrenseydim mutlaka islamin en biiyiik dujmam olur-
dum!
Camiler hakkmda soyledigimiz sozler, diinyanm her tarafindaki ea-
mileri kendinde toplayan Hicaz hakkinda oncelikle varit olur.
Hicaz'in bir musluman sergisi oldugunu, boyle bir serginin hifbif
TdUdYgPE Is l Am c iu k DOgONCESl 473
Mehmed Akif, "Hasbihal ", Sirat-i milstakim, IV, sayi: 95 (22 Cemaziyelahir, 1328).
VIII
Fatih Kursusiinden Vaaz
(S a 'y v e te v e k k u l)
hakiki olm asi, din-i fitri olmasi. Hatta $u hakikat bugiinkii garb
hiikemasimn indinde bile miisellemdir. Onlar da boyle soyliiyorlar.
Miiste$rikler iginde bir (ok namuslu adamlar var. Diyorlar ki: "Bakiyo-
ruz, miisliim anlar her tarafta 3 hi, her tarafta gdfil; ;ali$miyorlar. Fakat
Afrika'da, Qin'de Musliimanlik alabildigine ilerliyor. Bizim misyonerle-
rimiz bu kadar ;ah$tiklan halde yine muvaffak olamiyorlar. Diijunduk,
ta$mdik, tedkik ettik, nihayet anladik ki: Miisliimanhk gayet fitri bir din
imi$."
Fakat digerleri oyle soylemiyorlar "Miisliimanhk, insaniyete, mede-
niyete miinafi bir dindir, diyorlar. $£hid istemez. Hakikat meydanda.
Bugiin yeryiiziinde 350 milyon Musluman var. Bunlar muhtelif kitalar-
da kiime kiime oturuyorlar. Hepsi mahkum, hepsi esir, hepsi cahil. Ug-
buguk Ingiliz Hindistan'da bu kadar milyon Miisliimam taht-i esaretin-
de tutuyor... Bu ne haldir? Dortbuguk Felemenk Cava'da yirmi milyon
Miisliimam istedigi gibi kullaniyor; iglerinden biri ses gikarmiyor!.. Eger
dininiz hayirli bir din olsaydi, haliniz boyle olmazdi!.."
Acaba hangisinin dedigi dogru? Malum ya, bir dinin lehinde, aley
hinde soylemek igin ew ela onu tedkik lazim. Yoksa yalniz o dine men
sup olanlann haline bakmak kafi degil. Erbab-i insaf Kur’an’i, hadisi
tedkik ediyor. Bugiinku Miisliimanlann Miisliimanlikla alakasini gayet
gevjek buluyor. Vakia oyle: Miisliimanlik namina nerde (ise) ancak bir
ka; tane ?iar-i din kalmi?. Alt tarafi bilerek, bilmeyerek kabul olunmuf
bir yigin bidat!
Ey cemaat-i miislimin! Bu din, din-i irfan idi; halbuki biz bugiin
milletlerin en cahiliyiz. Bu din, din-i jehamet idi; din-i gayret idi; biz ise
§u zamanda milletlerin en miskiniyiz! Eger din-i isiamm ruhunda -maa-
zallah- bugiin goziiken fenaliklardan bir tanesi olsaydi, Miisliimanhk bi
ze kadar gelebilir miydi? Elbette o emanet-i kiibra goktan gaib olur gi-
derdi. Biz Miisliimanlar, ben oyle goriiyorum, Allah ile pek laiibaliyiz!
Zannediyoruz ki Cenab-i Hak oturdugumuz yerden isteyivermekle hati-
nmiz igin kavSnln-i ilahiyesini degijtirir.. Zavalli bizler! Beyhude yere
feryad edip duruyoruz! Zaten Allah gdkte, yerde degil; her yerde hazir,
her yerde nazir. Bize jah damanmizdan daha yakm: "Ve nahnii akrebu
ileyhi min habli'l-verid" (Kaf, 50/16).
— Pek a'la. Bu dualar nedir? Hani biraz ew el "salaten Hincina" oku-
duk. Bunlann ash yok mu? Te'siri yok mu?
Hay hay var. Fakat dii$iinmeliyiz: Dua nedir? DuS Allah'a riictidur.
478 MEHMED AKtF ERSOY
yon nttfus var. Bir kisnu Mecust, bir kismi Musluman. Ikisi de aym lrk-
tan, ikisi de ayni muhit iginde ya?iyorlar. Ingiltere hiik&meti ne yapiyor
bunlara? Musliimanlara diyor ki: Kurban bayraminda okiiz kesin. Hal
buki Mecflsllerce okiiz mukaddes bir hayvan. Bizim miisliimanlar da in-
gilizin fesadina kapilarak MecQsilere inad muttasil okiiz kurban ediyor
lar. Mecflsiler bunu goriince kiiplere biniyorlar! Yine aym ingiliz tutu-
yor, Mecfisileri kizdinp cdmilere domuz kafasi attinyor. Boyle boyle
Mectisileri Musliimanlara, Miisliimanian Meclisilere tutujturuyor. Son
ra yok yere birbirine dii?man kesilen her iki taraf hiikumete, yani ingil-
tere'ye miiracaat ediyor; o da ko?up Mecusinin de hakkindan geliyor,
Miisliimamn da! Bir aralik ?imdiki Afgan emiri Habibullah Han
Hindistan'a gitmi?, hali gordiikten sonra Musliimanlara demi? ki:
— Yahu ne yapiyorsunuz? Kurban... evet, Hanefilerce vacib. Fakat
mutlak okiiz mii olmak lazim? Kegi, deve, koyun kesseniz olmaz mi?
Neye boyle budalalik edip de ingilizlerin ekmegine yag siiriiyorsunuz?
Emir, Mecfisilere de gitmi?, i?in igyiiziin anlatmi?. Bir dereceye kadar iki
hrkarun arasini bulmu?.
Qin'e git. Orada da aym! Neden? Hep cehil yiiziinden. Hig bajka bir
geyden degil. Qiinki Nasraniyet ilim ile payidar olmaz; Musliimanlik ise
cehil ile beka bulamaz. Oyledir: Hristiyanligin ilme karji yuzu yoktur,
tahammiilii yoktur; Miisliimanlik da cehalete, kabil degil, dayanamaz.
Hepimiz biliyoruz ki, Miisliimanhgin Asr-i Saadete yakm olan za-
manlannda $eref, $an, jevket alabildigine miiterakki idi. O zaman ilim-
ce, fence o kadar ileride idik ki cahil frenkler tahsil igin ta Avrupa dan
kalkip Bagdad'a gelirler; ulema-yi islamdan ders alirlardi. Enduliis med-
reselerinde bir gok krallar, bir gok papazlar vaktiyle okumu?lardi. Oyle
dir, darii'l-irfan idi orasi. Sonra cehalet yavaj yava? taammiin etti. Niha
yet, biz de bu hale geldik! Eger elbirligiyle bu cehaletin izalesine gall?-
mazsak; mahvimiz muhakkakbr. Yoksa yanm tedbirlerle i? bitmez.
Hazret-i MevlanS'nin joyle bir hikayesi var: Fakirin birinin harab
bir evi varnu?; golugunu, gocugunu onun iginde banndinmuj. Adamca-
giz her sabah i?ine giderken eve dermi? ki: Ey eski yurdum, sakin bana
haber vermeden yikilip da golugumu, gocugumu mahv etmeyesin! Bir
giin gelir, bakar ki ev yikilmi?, iig gocugunu da ezmi?. Yikik yurdun ha-
rabeleri uzerine gikar, bayku? gibi otmeye bajlar
— Bana haber vermeden neye yikildin da, haniimanimi sondiirdun?
Ben sana her sabah yalvarmanu? miydim? Bu kadar vefasizlik olur mu?
480 MEHMED Ak if ersoy
ki kaviyim; sen ezilip gidiyorsun, giinki Icavi degiisin.. Atiyi pek fena go-
riiyorum. Biz boyle istemedikti. Fakat boyle oluyor".
Avrupa medeniyeti bir medeniyet-i fSzila, bir medeniyet-i hakikiye-
i insaniye degil. Fakat ne yapihr? Onune durulamaz. Makina kesilmif
herifler: Ugrafiyorlar, gabahyorlar, maddi ndmiitendhi terakkiyata maz
har oluyorlar. Sonra da gelip bizi eziyorlar, pargaliyorlar.
Bin nasihattan bir musibet daha miiessirdir, derler. Haydi verilen
nasihatleri dinlemedik... Lakin ugradigimiz musibetler bini bile gegti.
Onun igin ban bundan boyle olsun zaranmizi telafiye galifahm.
Evet gab$ahm. Fakat nasil gali$ahm? Bu gayet miihim bir meseledir.
Bundan yiiz sene kadar ew el aym felaket bir milletin bafina daha gel-
mifti. O millet de harb etmif; pek biiyiik rahnelere ugramifti. Sonra
ukaldsi toplandilar; ne yapalim fu musibetten yakayi nasil kurtaralim?
diye miifavere ettiler. Hukemasi, siyasiyunu, ictimaiyunu... Her biri bi
rer fikir dermeyan etti. Kimisi; diivel-i muazzamadan birinin himayesi-
ne girelim, kimisi; ittifak yapalim,kimisi; ordumuzu islah edelim, tiearet-
i bahriyemizi ileri goturelim, dedi. iglerinde ihtiyar bir adam vardi. Soz
ona geldi. Sen ne dersin? dediler. "Mahalle mektepleri yapalim!" dedi.
Huzzar giilduler. Hey sersem,mahalle mektepleri mi bu felakete gare
bulacak?! diye eglendiler. Fakat o adam soyledigi sozii bilerek, dufiine-
rek soyemif oldugu igin kalkip maksadmi izah etti. Efradi arasinda maa-
rif-i ibtidMye taammiim etmeyen milletin ne ordusu, ne donanmasi, ne
ticareti, ne serveti olamayacagini saatlerce anlatti. Fikrini de kabul ettir-
di. Qunki baflarma gelen felaket-i maglubiyetin, sirf kendi terbiye-i ilmi-
yelerinin, kendi irfanlanmn karfilanndaki dufmandan daha ajagi bir se-
viyede olmasmdan nejet ettigini delailiyle gosterdi. Bunun uzerine el
birligiyle galiftilar. Bugiinkii Almanya meydana geldi.
Maarif, maarif!.. Bizim igin bafka gare yok; eger yafamak istersek
her feyden ewel maarife sanlmaliyiz. Diinya da maarifle, din de maarif
le, ahiret de maarifle... Hepsi, her fey maarifle kaim. Bizim dinin cehale-
,e tahammiilii yok, cahiller eline gegince mahv olur.
Kur'an'da, hadis-i Peygamberi'de namiitenani hakayik var. Onlar
na*il meydana gikar? ilimle, irfanla. Bundan iig, dort yiiz sene ewel hak-
kyla anlafilamayan ayat-i celileden bugiin namutenihi hikmetler zuhur
^•yor. Ne kadar mechul hakayik bugiin inkifaf ediyor. Eger Kur'an fu
8°rdugumuz milletlerin birisinin elinde olsaydi; gdriirdiiniiz ne hakayik
Pkanrlardi; butiin dunyayi Musluman yaparlardi. Kendi babl, muharref
482 MEHMED AKIF ERSOY
olu§ muhakkak.
Arhk dufunineye hacet var mi? ifte goriiyoruz. IsUm aleminin baji-
na gelen musibetler, bu Ayetin ne kadar kati, ne kadar sarih, ne kadar
dogru oldugunu gosterdi! §imdiye kadar ne kadar izmihlale du$en miis-
liiman milletler varsa hep ilahi hiikiimleri yerine getirmemek yiizunden
mahvoldular. Vakia Cenab-i Hak "Maliku'l-mulkiim" (miilkun sahibi-
yim) diyor; bu dlemde istedigi gibi tasarruf eder, dilediginden alir, dile-
digine verir, istedigini aziz kilar, diledigini zillete diifuriir. Bunda fiiphe
yok. Fakat hifbir millet gosterilemez ki kendisi zillete, esarete mahkum
olmaya hak kazanmadan inkiraza gitmif olsun. Hifbir millet goriilemez
ki mulkiine istidadmi kaybetmeden vatan elinden fikm ij bulunsun. Ce-
nab-i Hakk'm birtakim kanunian, ezeli kanunian vardir. Evet o kanun
lar hem ezelidir, hem ebedidir. H if de degi$mez. Cenab-i Hak biitiin ha
kikatlan bu kanunlannda birer birer gostermij, miiteaddit yerlerde, mii-
teaddit $ekillerde bildirmif tir.
"Daha once gelip gefm ifler hakkinda Allah'm siinneti buydu. Allah'm
sUnnetinde bir degifiklik (tebdil) bulamozsm" (Ahzab, 33/62), "De ki: Yer-
yiiziinde dola§miz, sonra baktniz yalanlayanlartn akibeti nasil oldu" (Enam,
6/11). Geziniz dunyayi, yere, goge bakiruz, muhtelif kitalardaki harabe-
leri goriiniiz, sizden once gefm if milletlerin tarihini okuyunuz... gore-
ceksiniz ki hepsi ayni sebepler, aym $artlar altinda terakki etmi$ler, yine
ayni sebepler, ayni fartlar altinda mahvolmuflar. (fiinkii aym sebepler,
daima ayni neticeleri dogurur.
Ilahi emirler dendi mi hepsinin zimmnda hayat var. Hatta faydasi
ilk bakifta sirf ahirete ait zannedilen birtakim ibadetlerimiz var ki onlan
da tetkik edersek goriiriiz ki herbirinde bu diinya ifin de pekfok fayda-
lar vardir. Mesela namaz musliimanlara farzdir. insan giinde be? defa
Yaraticisiyla kendi arasindaki bagi yeniliyor. Dunyaya da taalluku bii-
yiik, faydasi fok. (fiinkii insanlan birfok kotiiliikten ahkoyuyor, sonra
ayni dine tabi olan milyonlarca insani ayni zamanlarda, yuzler ayni
Kabe'ye, ayni kibleye doniik olmak jartiyla aym kubbeler altinda toplu-
yor. (Jiinkii Islam tevhid dinidir, fiinkii islam dinlerin en miikemmeli-
dir. Islam dini kadar Allah'm kullanni birle$tirmi$, birbirine ismdirmif
bir din yoktur.
Bilirsiniz ki Hz. Peygamber'in peygamber olarak gonderilmesinden
once "Evs" ile "Hazrec" kabileleri arasinda tam yiizyirmi sene ihtilal, ki-
*al devam etmifti, Hicaz havalisi mezbaha haline gelmifti. Islam geldi
488 MEHMED AKiF ERSOY
Hasbihal
(Maarif meselesi)
Mehmed Akif, "Hasbihal", Sirot-i miistabm, V, sayi: 108 (16 Eyliil 1326).
XI
Nasrullah Kiisiisunden
Tiirk Milletine Hitap
Bismillahirrahmanirrahim.
"Ya eyyuhe’l-lezine amenfi la tettehizu bit&neten min dunikum". Ey
iman etmif olanlar, ey miisliimanlar, ifinizden olmayanlardan, size yabanci
kimselerden dost ittihaz etmeyiniz. Ayet-i celiledeki "bitane" i^li di§h gorii-
fiilen, kendisine her tiirlii sirlar emanet edilen samimi dost, yancan ar-
kada$, mahrem-i esrar manalarmadir. Oyle bitane ki "13 ye'lunekum
habalen", sizlere karfi mazarrat ika etmekten, arantza fitneler, fesatlar sokmak-
tan hif bir vakit geri durmazlar. Ellerinden gelen fenaliklarm hif birini sizden
esirgemezler. "Veddfl m3 anittiim", sizin sikintilara, musibetlere, felSketlere
ugramamzi isterler. "Kad bedeti'l-bagdau min efvahihim", gSrmiiyor mu-
sunuz, hakkmtzda besledikleri dilfmanhk agizlarindan tafip dokiiliiyor. "Ve
m3 tuhfi suduruhum ekber", bununla beraber yiireklerinde, sinelerinde gn-
lemekte olduklan kinler, garezler, husumetler, o bir tiirlii zabtedemeyip de
agizlarindan kafirmakta olduklan adavetten fok biiyuktiir, fok §iddetlidir-
"Kad beyyenna lekumu'l-3y3ti in kiintiim ta'kilun", bizler size her biri
ayn-i hikmet, mahz-i ibret olan Syellerimizi boyle sarih bir surette bildirdik.
Eger sizler akl karadan, iyiyi kotiiden sefer, haynm, yerr/m diigiiniir akli ba-
finda adamlarsamz bu hikmetlerin, bu ibretlerin muktezasmca hareket ederek
hem diinyada, hem ukbada felah bulursunuz. (Al-i Imran, 3/118).
Ey miisliimanlar! Sizin i?in bu ayet-i celileye ittibadan bafka
TORKtYE'DE ISLAMCILIK DO^ONCESl 4*7
seiamet yolu yoktur. Takip edilecek hatt-i hareket, diistur-i siyaset tama
miyla bu ayet-i celilede mundemictir. Binaenaleyh meJl-i ulvisini bir ke
re de toplayip ifade edelim. Cenib-i Hak buyuruyor ki:
"Ey miiminler! Size ellermden gelen fenaligi yapmaktan (ekinmeyen, bu
hususta hif bir firsati kafirmayan, dininize yabanci kimseleri kendinize mah
rem-i esrar dost, arkadaf ittihaz etmeyiniz. Bunlann suret-i hakdan gdriinerek
size giiler yiiz gdstermelerine, haynmzt ister gibi tavirlar takmmalanna asla
kapilmayiniz. Onlann gece giindiiz isteyip durduklan sizin feliketinizden,
izmihlSlinizden, esaretinizden bafka bir fey degildir. Baksamza, size karfi
kalplerinde besledikleri dilfmanlik o kadar dehfetli ki bir tiirlii zapledemiyorlar
da agizlarindan kaftnyorlar. Halbuki ytireklerinde ktik salmif olan husumet,
agizlarindan tafan ile kabil-i kiyas degildir, ondan fok fazladir, fok fiddetlidir.
tfte biitiin hakikatleri, ayet-i celilemizle sizlere afiktan aftga teblig ediyoruz,
bUdiriyoruz. Eger akh bafinda insanlarsantz, eger dareynde zelil olmak, hiis-
randa kalmak istemezseniz bizim Syet-i celilemizin geregince hareket ederek fe-
lah bulursunuz."
Bu Syet-i celile sure-i Al-i imrandadir. Sure-i Tevbe'de de: ‘ Ey miis-
liimanlar! CenSb-i Hak ifinizden hak yolunda miicahedede bulunanlari, Allah
ile O'nun ResOl-i Muhteremi'nden, bir de mii'minlerden kendisine dost ittihaz
eyleyenleri gormedikfe sizler oyle bafibof birakilacak misiniz, zannediyorsu-
nuz?" Bu iki ayet-i celileden bafka diger ayat-i kerime daha vardir ki
hepsi ayni ruhtadir.
Ey cemaat-i miislimin! Insan ifin kendi aleyhine bile pksa hakki,
hakikati soylemek lazimdir. Ben de bir zamanlar Kitabuliah'i tilavet
ederken bu gibi ayat-i celileye geldikfe, acaba sair milletlere karfi biraz
fiddetli davramlnuyor mu? Yabancilar hakkinda daha merhametli ol
mak icab etmez mi idi? gibi diifiincelere dalardim. Vakia bu hatiralann
sirf feytani vesveselerden bafka bir fey olmadiguu bilirdim. Lakin velev
feytani olsun, o dufiinceleri ifimden sokiip abncaya kadar hayli muca-
delelere mecbur kalirdim. Acaba bu vesvesenin menfei ne idi? Burasim
araftiracak olursak ifi biraz tabii goriiriiz. Oyle ya, gozumiizii a^tik, Av
rupa medeniyeti, Avrupa irfani, Avrupa adaleti, Avrupa efkar-i umumi-
yesi nakaratmdan bafka bir fey ifitmedik. Kiminin adaleti, kiminin ha-
miyeti, kiminin dehasi, kiminin terakkiyati kulaklanmizi doldurdu. Li-
“ n bilenlerimiz dogrudan dogruya bu heriflerin eserlerini, bilmeyenie-
rimiz terciimelerini okuduk. Edebiyatlan, hele edebiyatlannm ahlaki,
insani, ictimai mevzulan pek hofumuza gitti. Miieiliflerin kiymet-i
ahlakjye ve insaniyelerini, eserleriyle, dJfmeye kalkifhk. ifte bu muka-
496 MEHMED AKlP ERSOY
gecesi imi$ gibi kandillerle donattik. Alman dostluk yurdu binasi kuru-
lacak denildi, bol keseden bir k a ; camimizi heriflere pe$ke$ fektik. Ha!
Gelelim bizim bu gibi fedakdrhklanmiza karji gordiigumiiz mukabele-
ye! Du$manlar Kudus'ii bizim elimizden gasbettikleri zaman bu felaket
Harb-i Umumi uzerine biiyiik bir tesir ika etmijti. Yani Filistin cephesi-
nin bozulmasi muharebe terazisini du$manlanmizin tarafina epeyce eg-
dirmi$ti. Binaenaleyh muttefikimiz olan Almanlarla yine Almandan baj-
ka bir §ey olmayan Avusturyalilann bu i§ten bizim kadar miiteessir ol
malan icab ederdi. Ey cemaat-i miislimin! i$e bakin ki Kudiis, velevki
ingilizlerin eline g efm ij olsun, velevki bu memleketin d iif man eline
gefmesi, bu cephenin bozulmasi yiizunden muharebe bizim hesabimiza
kaybolsun, tek musliimanlann elinde, Turklerin elinde kalmasm da has-
mimiz da olsa dinda§imiz olan ingilizlerin eline gefsin, diyerek Viyana-
lilar jehrayin yaphlar. Evlerini donattilar. Bu maskaraligi men edip ya-
kilan elektrik fenerlerini sondiiriinceye kadar Avusturya hiikiimetinin
gobegi fatladi. Artik taassubun hangi tarafta, hiirriyetin, miisamahakar-
ligin hangi tarafta oldugunu bu mislllerle de anlamazsamz kiyamete ka
dar anlayacagimz yoktur.
Avrupalilan, Amerikalilan dinsiz derler. Size bir hakikat daha soy-
leyeyim mi? Diinyada din ile en az mukayyet olan bir memleket varsa o
da bizim memleketimizdir. Bugiin cuma oldugu halde Kastamonu'nun
en jerefli bir camiinde, goriiyorsunuz ya, ka; saflik cemaat bulunuyor!
Dunyamn en mamur, en yeni memleketi olan Berlin'de pazar giinii bii-
yiik kiliseler hincahin; dolar. Hem kiliseleri dolduran cemaati avamdan
ibaret zannetmeyiniz. Biitiin zenginler, milletin munevver dedigimiz ta-
bakasina mensup adamlar, temiz temiz giyinmi? halk bu cemaati te$kil
eder. ingiltere'ye gittiginiz takdirde jayet cumartesi giiniinden etinizi>
ekmeginizi tedarik etmezseniz pazar giinii a ; kahrsimz. Qiinkii kiyamet
kopsa dint bir gun olan pazar giinii h i; bir diikkatu a ; tiramazsimz. Ingi-
lizler duasiz sofraya oturmazlar, duasiz sofradan kalkmazlar.
Rumeli zenginlerinden bir adam taninm ki ziraat tahsili ifin bir og'
lunu Amerika'ya gondermi$ti. (^ocugun kendi agzmdan ijittim. Diyof
ki:
— Memleketin acemisiyim. Lisanlanni layikiyla bilmiyorum. Newyork'W
bir otelde bulunuyorum. Gece canim sikildi. Oturdugum odada bir piyan0
vardi. Azicik tingirdatayim dedim. Sazin perdeleri uzerinde parmaklanro'
hafiffe gezdiriyordum. Aradan iki iif dakika heniiz gefmemi$ti ki odanio
kapsina yumruk inmeye bafladi. Ne oluyoruz? diye kapiyi a^tim. Bir de
TORKtYTDE tsU M C IU K DOgONCESt SOI
baktim ki oteldnin karui hiddehnden a te; kesilm i;, bana alabildigine so-
giiyordu. Kan benim ne barbariigtmi, ne saygtsizligimi, ne ahllksizligirm.
hiilasa h i; tutar bir yerimi birakmadi. Meger o gece Hiristiyanlann eizze-
sinden, yani velilerinden birisinin gecesi imi?. Geceyi o veliye hiirmeten
ibadetle gedrm ek icab edermif! Piyano (alm ak maazallah kiifiir derecesin
d e giinahm tf! Artik kanya memleketin acemisi oldugumu, bu hatamn
benden kasdim olmaksizin sadir oldugunu anlatmcaya kadar akla karayi
seftim .
kad halet fi ib3dih", "Siinneteliahi fillezine halev min kabl”, "Ve len teci-
de li-siinnetiliahi tahvila", "Sunnete men kad erselenS" (GSfir, 40/85; Ah-
zab, 33/38; F3tir, 35/43; isra, 17/77), gibi daha bir fok 3yat-i kerimede
hep bu siinnet kelimesini okursunuz. Kitabullah'daki siinnet, Resulul-
lah'in siinneti degildir. Peygamberimizin siinneti ciimlemizin malumu,
Kur'an'in siinneti ise Cenab-i Hakk'in ezell ve ebedi olan kanunu de-
mektir. Evet, Allahu Ziilceial'in bu 31em hakkinda cari bir fok kanunian
var. Cemadatta, nebatatta, hayvanatta, yildizlarda, aylarda, giinejlerde,
daglarda, denizlerde, yerlerde, goklerde, elhasil bizim bildigimiz, bilme-
digimiz ne kadar mahlukat varsa bunlann hepsinde ayn ayn kanunlar
caridir. Bu kanunlar vaz-i ilahi oldugu ifin insanlann tertip ettikleri ka
nunlar gibi dmiirsuz degildir. Ta ezelde me$iyyet-i ildhi muktezasmca
ibda olunan bu hiikiimlerin, bu kanunlann hif bir maddesi, hatta hif bir
kelimesi, hif bir noktasi degi$mez. Bunun boyle oldugunu Kitabullah da
bize sarahaten bildiriyor. §imdi diger mahlukatta, diger alemlerde
hakim olan Siinen-i ilahiyi, yani Cenab-i Hakk'm ezeli ve ebedi kanunla-
ruu bir tarafa birakalim da yalniz insan kiimeleri, be§er yiginlan demek
olan milletler, ummetler uzerinde hiikiim suren kanun-i ilahiyi tetkik
edelim. Evet milletlerde cari olan bu kanunun mahiyetini biz miislii-
manlar dogrudan dogruya CenSb-i Hak'tan, yani onun bize gonderdigi
Kitab-i Hakim'inden ogreniyoruz: Ummet-i islamiyenin diinyada, ukba-
da felahmi, necatim, saadetini, refahini, samamm temin eden emirler
yok mu, i$te onlann her biri, Allah'm bir siinneti, yani bir kanunudur.
"Ve la teferreku" tefrikadan, aynlik gaynlik hislerinden uzak olunuz. (Al-i
Imran, 3/103), “Ve 13 tenSze'fi" Ey miisliimanlar! Birbirinize girmeyiniz,
sonra kalplerinize meskenet, cebanet, aciz, fiitur (iiker de devletiniz, saltanati-
mz, fevketiniz, kudretiniz, kuwetiniz, hepsi elinizden gider. "Ves'biriT, se-
battan, azimden katiyen ayrilmayiniz (Enfal, 8/46). ijte bunlar gibi bir fok
ogiitler, birfok emirler var ki milleti yajatmak, dini yajatmak istersek
bunlann muktezasina tevfik-i hareket etmekligimiz zaruridir. Demek,
milletlerin hayati, bekasi, istikldli, sel3meti ifin, aralannda vahdet hii-
kiim-ferma olmasi liizumu bir kanun-i ilahi imi$!
Ey cemaat-i miislimin! Milletler topla, tiifekle, zirhli ordularla, tay-
yarelerle yikilmiyor ve yiktlmaz. Milletler ancak aralarindaki rabitalar
fdziilerek herkes kendi ba§inm derdine, kendi havasina, kendi menfaati-
ni temin etmek sevdasma dii$tugii zaman yikilir. Atalanmizm "kale ifin"
den ahmr" sozti kadar biiyiik soz soylenmemi$tir. Evet, diinyada bu ka
dar saglam, bu kadar $a$maz bir diistur yoktur. IslSm tarihini soyle bir
TORIdYE'DE tSUMCIUK DO3UNCE8I SOS
Geni§ bilgi i^in bk. Ali Qmkaya: Yeni MUlkiye tarihi ve Miilkiye-
liter, II, 983-87 (1968-69), Ebulula Maidin: Huzur dersleri, II-in, 241-
47 (1966), Sadik Albayrak: Son devir Osmanli ulemasi, III, 251-52
(1980), ibnulemin Mahmud Kemal Inal: Son hattatlar, 108-113
(1970), Suleyman Hayri Bolay: "Bir filozof miifessir M. Hamdi Ya
zir", MiHi egitim ve kiiltur, sayi: 15 (Mayis 1982), Elmaltlt Muhammed
Hamdi Yazir (Sempozyum tebligleri, 1993). Elmahli ve tefsiri uzeri
ne Fransa'da merhum Fahri Gokcan (Paris 1970) ve Tiirkiye'de Is-
met Ersdz (Konya ilahiyat Fakultesi 1986) tarafmdan iki doktora da
yapilmi§tir.
I
j
TttRKiYE'DE ISU M C IU K DOs ONCES! 527
?e/un"dur (§u ra/ ll); yani 'O'm benzeyen hifbir fey yoktur'. Binaenaleyh
akaid-i islamiye'ye gore Allah ne cisim ve cism ani, ne de ruh ve
ruhanidir; ne madde ne kuw ettir. (fiinkii cisim ve ruh, madde ve kuv-
vet, tahlil-i tabiatin son hadleridir. Cenab-i Allah ise hudud-i tabiahn
fevkindedir. Cisim, halk-i ilahi, ruh ise emr-i ilahidir. Bunlar taayyunat-i
kevniyyedendirler, Cenab-i Allah ise hakk-i mutlak ve vacib'ul-viicud-
dur. Viicud-i ilahi olmasa idi, ne cisim olur idi, ne ruh, ne mekSn bulu-
nurdu, ne zaman. Bundan dolayidir ki bekS-yi insani, yalniz beka-yi ruh
nazariyesiyle temin olunamaz. insanin ruhu Allah'tan gelmi§tir. Vefat
edince yine Allah'a riicft eder. Cenab-i Allah diled igi zaman, yine cismi
halk ve ruhu iade eyler. Ruh'un Allah'a riicGu, beka-yi zatiyesi demek
olmaz. (fiinkii Allah'a raci olan ruhun taayyiin-i kevnisi yoktur. Taay-
yiin-i kevnisi olmayan $eye mevcut ltlak edilemez. Mahlukat-i hadisede
beka, zati olarak degil, emsSl sflretiyle v lk i olageldigine nazaran, beka-
yi ebedi de boyle olmak lazim geliyor gibidir.
Din-i Islam nazannda uliihiyyet ile niibuw et'in asla iltibasi yoktur.
Buna binaen enbiyanin ibadullah oldugunu tasrih etmek imanimizin
esasuu te§kil eder (Kelime-i §ehadet).
Cenab-i Allah "leyse ke-mislihi §ey'un" oldugundan dolayi hifbir
§eye hulOl ve ittihadi kabil degildir. Peygamber'de hisse-i ulflhiyyet ta-
saw u r etmek, bizim nazanmizda kufiirdur, Allah'i bilmemektir. Din-i
Islam, insaniyetin hem hissiyatim ve hem akhni tatmin eder. M a a m a f i h
hitabati hissiyattan ziyade akl u mantika miiteveccihtir. islam kor ve
mutaassib bir akideye taraftar degildir. Ashabmda miisbet bir akide ve
miinewer bir fikir bulunmasini tervic eder. Qunkii islam'in ilk tavsiye
ettigi ahlak, hubb-i hak, insaf, itidaldir.
“Cenab-i Allah, peygamberini din-i hak ve nur-i hidayet ile irsal buyur-
du" (Fetih/28). islam yalniz hak din degildir, hak dinidir de. Yani hakk
[ve] hakikate ibtina eden bir dindir. Musluman kalbi, herjeyden ewel
hak ve hakikati sever ve Hakk'a perestij eder. Taassub ve nefsaniyetten,
taraftarlik ve hod-gamhktan azade olarak hakki sever. Zira Allah Teala.
HakTeSl&'dir.
Alelekser bejeriyet maglub-i nefsaniyet olur. Hevasina, arzusuna
tevafuk etmeyen hakikatleri inkar eder ve bundan dolayi ahann huku-
kuna tecaviiz eyler, muhakemdtinda bi-taraflik gosteremez. islam da ise
hubb-i hak biitiin hissiyata hakim bir haslet olmak matlubdur. C^unku
Kur'an-i AzImu^Sn ve biitiin nusiis-i islamiye ewelem irde insanlara
t Or k I y e d e is l Am c i u k DOgONCESI 5S3
yet dem ektir. Halbuki "13 yiis'el am m i yef'al" ancak A llahtir. Saniyen,
iki kum andan tasavvur ediniz ki birisi milletin ve ordunun itimadina
m azhar ve bilfiil kumandaya m e'm ur olsun, digeri ise higbir vasitaya
mMik olm adigi halde, yalniz nefsine itimad ederek if gormek mecburi
yetinde bulunsun; bunlann hangisinin iradesi daha ku w etli ve azmi da
ha feciane olur? Munferid bir adam ile bir ordunun ve bir milletin irade
sini tem sil eyleyen diger adam arasinda ne kadar fark vardir! Sonra kuv-
ve-i ihtiyatiyeye malik bir ordu ile ihtiyatsiz, muavinsiz bir ordu arasin
daki fark da miihimdir. Binaenaleyh h&hk-i kainat olan Cenab-i Allah'm
muavenetinden nefsini miistagni goren insanlar higtir. Vazifesini ifaya
gayretle beraber A llah’ma ve yalniz Allah'ma itimad eden kalbler ise
her§eydir.
Biitiin kalbini Allah'a, Hakk a rabtedip kiinata kar?i ilan-i hurriyet
ve istiklai edebilecek bir ruhun vazifesindeki azimeti du^iiniiniiz.
Alemin biitiin ku w etlerine iradesini infaz etmek, daha dogrusu tabi ol
dugu iradetullahin tenfizine vesatat etmek, tabir-i aharla halifetullah
olabilmek ne kadar m iitefebbis, ne kadar fecf, ne kadar gayretkar olma-
ya mutevakkifhr. Tabiata mahkum olmamak, belki tabiat] teshire gahf-
mak ve alem de en giizel i$ (ahsen-i amel) ne ise onu yapabilmek igin
meydana atilmak vazifesi oldugunu bilen bir insan, hiisn-i niyetini, ihJa-
sim rehber ittihaz eder ve Cenab-i Allah gibi bir Zahir-i Kadir’e, bir
Mum-i Nasir’e de tevekkul ve itimad ederse, o insanin, faaliyetinde ne
gibi bir k u w et-i kalbe malik olacagim tefekkiir ediniz.
ifte Din-i islamca tevekkiil'iin tefsiri ve netaic-i ameliyesi budur. Te
vekkul acz ve meskenet degil, izzet ve faaliyet'tir; faaJiyetine feyz-i
ilahfyi zahir tammaktir. Fakat ittikal bunun ziddidir. ittikal, be^eriyetin
irade ve ihtiyanm, vazife ve miikellefiyetini hesaba katmayarak kendisi
ni salip birakivermek ve her i$i Allah dogrudan dogrufya) yapiversin
demektir. Tabir-i Sharia, kendisini Allah'a ubudiyetten azade tanimak
ve hatta kendisinden vazgegmektir. ittikal, vaz ifed e laubalilik ve Allah'a
magruriyettir. Halbuki Cenab-i Allah buyuruyor ki: "Hayat-i diinya sizi
tnagrur etmesin, magrur ve g&rr olan $eytan sizi Allah 'a magruriyetle aldat-
tnasm; yani her ifim i Allah yapiyor diye aldanmayintz." fLokman/33]
Buhari ve Miislim'de mezkur oldugu vechiie peygamberimiz Mu
hammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri, bir-
giin bir meclis-i mahsusta eazim-i ashabini "Her la ilahe illaliah diyen
cennet'e girecektir" diye miijdelemif idi. Hz. Omer’ul-Faruk (r.a) efendi-
536 ELMALILI MUHAMMED HAMDt YAZIR
miz "Ya Rasulallah! izen yettekilfi" diye izhar-i endive eyledi; "Aman ya
RasOIallah! Ummetin ittikAl ederler, vazifelerini ifa etmezler; 'madem ki
la ilahe illallah diyen cennet’e girecekmi?, o halde fali$maya ne liizum
var?' derler de laubalilige bajlarlar" mealinde irad-i kelam eyledi ve bu
rada tevekkul kelimesini degil, ittikal kelimesini istimal etti. Qiinkii te-
vekkul'un memduh oldugunu biliyor idi, tevekkiilden korkmadi, ittikal-
den korktu. Filhakika zikrolunan hadis-i je rif'in manasim mezak-i
Kur'an vechile tefsir edemeyenlerin ittikale maruz olm alan ihtimali,
varid-i hatir olurdu. Halbuki hadis-i §erif-i mezkur, "H er ilahe illallah
diyen h i; azap gormeden, muahaze edilmeden cennet e girecek" diyor-
du, ehl-i tevhid ifin azab[in] ebedi olmayacagim anlatiyordu ve bu
surette ittikal suali varid degildi. Fakat Hz. Om er, Cenab-i Peygam-
ber'den bu izahati da ijitm ek arzusuyla ittikal endi$esini ileri siirdii.
i$te tevekkul ile ittikal arasindaki fark, bu nass-i islami'den pek gu-
zel anla$ilmaktadir. Ittikal je r'an mezmumdur. fiin k ii Allah’a magruri-
yettir. Allah'a magruriyet ise Kur'an ile mem nu'dur; zira Cenab-i Allah
fail-i m uhtar’dir, kullanna borflu degildir. A kide-i Ehl-i Siinnet'te
"viicub ale'llah" yoktur. Lakin tevekkiil —balada arzolundugu vechile—
magruriyet, laubalilik ve cebrllik degil, Allah'tan korkarak ifa-yi vazi-
fe'ye $itab ile beraber muvaffakiyetinde Allah'a itimad etmektir. Hasili
tevekkul, menfi degil, musbettir, ademi degil viicudidir; ittikal ise bi'l-
akisdir.
Allah'a tevekkul iki halet-i ruhiyenin ictimaiyla miiterafik olur. Biri-
si indellah mesuliyetten korkmak, digeri de rahmet-i ilahiye'den iimid-
var olmak. Bu iki ihtimal-i miitezad, miitevazindir. Bu cezanm bir tara-
ftnda vuku-i riichan, insanin icra-yi vazifede gosterecegi ihlas-i niyet ve
iltizam-i ciddiyet ile, yani irade-i cuz'iyye-i bejeriyenin hiisn-i istimaliy-
le miitenasibdir. Bir insan, viis'unun yettigi kadar hulfis-i kalb ve vicdan
ile ifa-yi vazife eder ve iradesiyle miicahedesine ikdam eylerken Al
lah’ma tevekkul ve itimad edip hasbe’l-bejeriyye vaki olan hatiatindan
dolayi magfiret-i ilahiye’den iimidvar olur ve nejve-i muvaffakiyetini
tezyid edebilir; zira bi’l-bedahe malumdur ki irade-i insaniye, muvaffa-
kiyetin illet-i mutlakasi degil, $urflt-i malumesindendir. Tevekkuliin en
biiyiik faidesi eyyam-i lzdirabda ru-niimun olur. Hengam-i lzdirabatta
insanin en m uhtaf oldugu sabir ve teenniyi tevekkul temin eder. Bun
dan ba$ka, miisliimanlar $efaat-i peygambert'den dahi hisse-mend-i tes-
liyet olurlar ve nail-i $efaat olmak ifin Siinen-i Seniyye-i Muhammediy*
ye'ye im tisal ederler. Hz. Peygam ber butiin insanligm niimune-i
TOKKtYEDE ISLAMCTUK Dt)$ONCESl 637
ahldkisidir. "YA Muhammed! Sen muhakkak pek biiyiik bir ahlika mazharsm'
[Kalem/4] nidasiyla tebcil buyurulan peygamberimizin pek mazbut
olan hayat-i tarihiyyeleri gosterir ki Hz. Muhammed faaliyet-i bejeriy-
yenin her tiirliisunde ahlakin en biiyiik numunesini bilfiil ibraz buyur-
mu?tur ve filhakika "buistu li-utemmime mekarime'l-ahlak" hadis-i jeri-
finde beyan buyuruldugu vechile, enbiya-yi izDm'in ne§rine me'mur bu-
yurulduklan mekarim-i ahlakiyeyi Hz. Peygamber itmam eylem ijtir
Bejeriyetin hem ruhaniyet ve hem cismaniyetle aUkadar olan fezaili is-
tikmal etmiftir. Binaenaleyh Hz. Peygamber'in insaniyet uzerinde tesiri
yalniz manevi nokta-i nazardan degil, hem maddi ve hem manevi asar-i
ber-giizide ile suret-niima-yi zuhur olmuftur. Bundan dolayi bir miislii-
man fez3il-i ahlakiyenin tayininde nazariyat ile it'ab-i zihin etmekten zi
yade dogrudan dogruya siret-i Muhammediye’ye atf-i nazar edivermek-
le hall-i mes'eleye muvaffak olur. Boyle bir Peygamber'in sunnetine, ya
ni siret ve hareketine imtisal eden kimselerin feyz-i Muhammedi'den
hisse-mend olmalan ve indellah jefaatinden biiyiik biiyiik umitler bek-
leyebilmeleri pek tabiidir. Allah'in magfireti, Peygamber'in $efaati... Ifte
Islam'da en biiyiik iimit bunlara raci olur. Nasraniyet'teki ha las mesele-
sinin Islam'da naziri, bu magfiret ve jefaat meselesidir denilebilir. §u ka
dar ki "halSs-i Nasraniyet" gayet sirri (mystique) bir akide (dogme)dir.
Halbuki "halas-i islamiyet" bir kaziyye-i mantikiyye ve makule jeklin-
dedir. Magfiret-i ilahiye iman ve ihlas ile, jefaat-i nebeviyye de izn-i
ilahi ile mejruttur.
Buraya kadar icmal ettigimiz esasat-i islamiye kalb-i mii minin
techizat-i ibtidaiyyesidir. Mu'min bu akidesini fiiturdan, zaaftan muha
faza edebilmek ifin, ewelem irde bazi ibadat-i bedeniye ve maliye ile de
mukelleftir. Bunlann bajlicalan salat, savm, zekit, hacdir. "Bina-yi
IslSm" denilen bu a'mal, Islamiyet in bina-yi ameliyesini tejkil eder.
IstinVin feyz-i kSmili asil bundan sonra ba$layacakhr.
Bu techizat-i ibtidaiyyeden sonra vezaif-i islamiye nin en muhimi,
kesb-i ilm u marifete sa'y etmektir. Din-i Islam —balada beyan ettigimiz
vechile— hissiyattan ziyade akl u fikre itina etmif ve hakk u hakikate
Wuhabbeti esas-i hidayet bilmif oldugundan ilme pek ziyade tejvik ey-
lernijtir. Kur'an-i Azimujjan'da Cenab-i Allah peygamberine ve efrad-i
iimmetten herbirine hitaben 'Rabbim! Artir beni ilimce' (Taha/114) bu
yuruyor, Cenab-i Rabb'ul-Alemin’den daima tezyid-i ilmi taleb etmek
mu'minin vazifesi oldugunu gosteriyor; 'Hif bilirlerler bilmezler musavi
°htr mu' (Ziimer/9) diyor, alim ile gayr-i alimin musavi olamayacagini
538 ELMALILI MUHAMMED HAMDI YAZIR
akaid-i diniye siisii vermek dogru olamaz. Hakayik-i Diniyye, ilmin ye-
tigemeyecegi, daire-i hiikmune alamayacagi zirvelere kadar fikarsa da
ilim ile biisbiitiin m iitelriz ve miitehalif bir istikamette de bulunmaz.
Din, hissiyat-i miicerrededen ibaret telakki edilirse, fiiphesiz ki akil ile
hissiyatin birfok noktalarda tesadiim edecegi inkar olunamaz. Fakat bi-
zim nazarimizda hiss-i dini, biitiin hissiyat-i insaniyeye hakim olabile-
cek m ik u l bir hakikat-i Sliyeye istinad demektir. Yoksa din ile heva-yi
nefsaninin hifbir farki kalmami$ olur. Hasili, biz dinimizde ilm u fennin
ibtal edebilecegi bir akide tanmuyoruz ve bundan dolayi ilim ile dinin
tenazuuna k iil olmuyoruz. Bilakis ilmin dini, dinin de ilmi miitekabilen
takviye ve tezyid edecegine kani oluyoruz. Filhakika alemde en biiyiik
fazilet, ilim ile diyanetin ictim ai dem ektir. Din-i Islamin bu hasisasi,
terakkiy&t-i insaniyede pek biiyiik bir amil oldugunu isbat etmeye
kafidir.
Din-i islam 'da ilm e tejv ik eden nusQs pek foktur. Hepsini burada
zikre liizum olm adigi gibi imkan da yoktur. Ancak $una tenbih etmek
isterim ki ilimden maksat da gaye-i ameliyedir.
Esasat-i Islam iye'ye gore ilm in gaye-i nazariyesi, marifetullah ve
hikmet-i hilkate vukllf; gaye-i ameliyesi de insanlann hikmet ve hilkati-
ne tevfik-i harekettir. Cenab-i Allah insanlan kendisine ubudiyet ifin
Halketmijtir: "Ben cinn u ins'i ancak bana kulluk etsinler diye yarattim."
[Zariyat/56]
Ubudiyet ise, ilm i ve ameli iki haysiyeti haizdir. Ubudiyet-i ilmiye
ruhani, ubudiyet-i am eliye ise cismani olur. Binaenaleyh bu ayet-i keri-
me hem gaye-i nazariye ve hem gaye-i am eliyeyi mutazamm mdir.
Kur'an’in birfok ayahnda gaye-i nazariyeye, tedebbiir ve tefekkiire, ilim
ve m arifete, taharri-i ejya'ya te?vik vaki oldugu gibi, diger bazi ayatinda
da gaye-i am eliye tasrih edilmi$tir. Ezciimle Sure-i Miilk'te [foyle] buyu-
'u lm u jtu r: "C enab-i Allah m evt ve hayati insanlann hangisinin daha
guzel amel yapabilecegini bilfiil (yani ilm-i $uhudi ve tecrubi ile) saha-i
aleniyete fikarm ak ifin yaratiru§tir." [Miilk/2]
D em ek ki gaye-i hilkat-i insaniye asl-i am eldir. Allah'a en iyi
ubudiyet edenler, en giizel am eli yapabilenlerdir. insanlann indellah
Weratibi, am ellerinin hiisniyle mutenasibdir. Filvaki taharet-i batma, ya-
ni ubudiyet-i nazariye v e kalbiye daha mukaddemdir. Batini giizel ol-
mayan insanlardan, giizel am el suduru hilaf-i ade[t)dir Fakat hiisn-i
katindan m aksat da mehasin-i a'm aidir. Kalbi pak oldugu halde iradesiz
540 ELMALIU MUHAMMED HAMDI YAZIR
ve a til, amelden mahrum olan insanlar ifin biiyiik bir m eziyet takdir
edilemez. Binaenaleyh taharet-i kalbiyye, taharet-i ameliyyeyi mustel-
zim olmak itibariyle haiz-i kiymet addedilmek lazim gelir. §u halde in-
sanlann indellah meratibi amellerinin husniyle miitenasibdir. i$te insan
lar dunyaya bu imtihan ifin gelmijlerdir.
Miislumanhgin gayesi demek oluyor ki alemde giizel a'mali yapabi-
lip ve buna muvaffak olmak ifin evvelemirde mebde ve gaye-i hilkat
hakkinda kav! bir iman ve metin bir azme sahip olmaktir. A 'm al’in
meratib-i husni ise na-mahduddur. Musluman beka-yi na-miitenahiye
miiteveccih bir azm u §etaret ile bu na-mahdud meratib-i hiisnde pey-
derpey ileri gitmek iizere halk olunduguna kani olacaktir. §imdi soyleyi-
niz, Din-i Islam ile terakki-i bejerin miinasebeti musbet midir, menfi mi
dir? §u izahata gore, "islam zamin-i terakkidir" demekte tereddiid edilir
mi?
Nazar-i islam'da a'mai-i hasenenin en muhimi beyne'l-be?er tamim-
i adalettir. Miisliimanlarca hukuk-i be$er mukadder3ttan maduddur.
Aleyhi’s-salatu ve’s-seiam efendimiz 'Bir saat adalet, yetmi? sene ibadet-
ten hayirlidir' buyuruyor. Namaz, oruf gibi ibadetler tehzib-i ruhanide
kesb-i meleke’yi temin eden ve insanlan Allah'a rabtederek vahdet-i icti
maiyye ve revabit-i insaniyyeyi teyid ve tekeffiil eyleyen ve bununla be
raber hif kimseye de zaran dokunmayan a'mal-i nafiadan olduklan ci-
hetle a'mal-i salihamn muhimlerinden iken, bir saat adalet bunlann yet-
mi§ seneliginden daha hayirh oldugu du;iiniilurse, hukuk-i ibadin temi-
niyle tam bir ma'delet-i ictimaiyye tesis etmek ne kadar biiyiik bir gaye-i
mukaddese oldugu edna miilahaza ile anla$ilir. Artik insanlan bu gaye-i
fazilete dogru ko$turan ve bu babda birfok zi-hayat misaller veren din-i
islam "mani-i terakkidir" diyebilir misiniz?
"Tarih-i umumi, Islam'daki bir Hz. Om er hiiktim etinin bir
rviimunesini daha gosterememiftir" dersem, zannederim hakki kazani-
nm. Asya ve Afrika'yi peyderpey fethetmekte bulunan bir devletin reisi
olan hazreti Halife'nin sadece tarz-i hayatim du$unmek bile insana hay-
ret verir. Mu$ariin-ileyh hazine-i devletten taayyii? etmek mecburiyetin
de bulundugu ifin milletin en fakir bir ferdi gibi ya?iyordu. Bununla be
raber ummetin hangi tabakasindan olursa olsun, hepsinin hayatim, saa
detini du?uniiyordu. Geceleri evlerinde af kalan aileler istihbar ederse,
onlara icabinda kendi eliyle gida tajiyordu. Aksa-yi biladdaki bir zul-
metten kendisini mesul taniyor ve tabakSt-i ictimaiyye arasinda ma'de-
TtTRKtYEDE tSLAMCILIK DOSONCESI 641
lete pek ziyade ehemmiyet veriyordu. Fakir ve ihtiyar bir hristiyana te-
sadiif ediyor ve "Eyvah! G enflikte senden vergiler aldik, bu halde ise
hayatim temin etm ek vazifem izdir" diyor, onu hazine-i devletten ia$e
ediyordu. U huw et-i ictimaiyyeyi ihlal edebilecek hususat ile pek ziyade
me$gul oluyordu. Agniya tabakasi ile fukara tabakasi arasinda igbiran
istilzam edecek haiata meydan vermiyordu. Bugiin dunyayi me$gul
eden m es'ele-i ictimaiyyeyi pek giizel takdir ediyor ve refah-i milletin
terakkisini umumi nokta-i nazarla du§iinuyordu. Kadisiye Muharebesi
bidayetinde Kisra ordusu kumandaru Rustem. Halife ordusu kumanda-
m olan Sa'd b. [Ebil Vakkas'tan miildkat ifin bazi kimseler taleb etmi$
idi. Birkaf giin sirasiyla bazi zevat muhavereye me'm ur oldular. Rustem
A raplann yeni haiet-i ruhiyelerini anlamak iizere tedkikatta bulunmak
istiyordu ve miihim bahisler afm ak arzu ediyordu. Bu miilakata hergun
bir zat gitti ve gayet miihim muhavereler cereyan etti ki tarih-i islam'da
mazbut olan bu muhaverelerin tedkiki, o zamanki ruh-i islam ’i pek gu-
zel irae eder. Bunlan burada nakle imkan yoktur, fakat Mugire b. §uT>e
hazretlerinin bir giin liik vaki olan m ekan-i m iikam elesindeki bazi
fikarat, desatir-i islam iye'nin ruh-i ictimaisini gosterecek bir misal olmak
itibariyle jly iin -i tezkardir.
Rustem'in maiyeti miizeyyen taflanm , sirmah elbiselerini labis ola
rak son derece muhterem bir surette vaziyet almi$lar; M ugire varm ij,
dogru Riistem 'in yanma oturuyorm uj, Rustem'in yaverleri derhal sifra-
nujlar, M ugire'yi biraz tahkir ederek geri fekm ijler. Bunun uzerine Mu
gire jo y le soze ba§lami$:
"Biz sizi pek akilh ve Srif adamlardir diye ijitird ik , halbuki siz[Ier)
kiymetsiz insanlarm ifsim z. Biz birbirim ize tapmayiz ve taptirmayiz da.
Sizi de bizim gibi zannettim . Siz bana bu yolda muamele edeceginize,
aramzda bazilarm iza perestif ve ubudiyet eder oldugunuzu ihtar edi-
verse idiniz daha iyi harekette b ulu nm u j olurdunuz. Ben buraya sizin
davetinizle geldim , fakat fim d i anliyorum ki siz maglup olacaksiniz.
Ciinkii bu siret ile ve bu akil ile bir devlet payidar olmaz... ilh."
Ijte Din-i islam ilk te jk il ettigi devlette bu hiss-i u h u w etle ve asn-
Wizin idrak edem eyecegi bir dem okrasi ile feyzini gosterdi. Ve bu ruh-i
•slamiye’yi m uhafaza eden islam hiikum etleri de daima terakki etti.
islam'in bu hassasindan dolayidir ki m ilel-i islam iye hiikiim etlerinin
terakkileri, feriatlanna i'tisam ile mebsutan miitenasib olagelm iftir. Hal
buki b ajk a m illetlerde ekseri hukumetler, mensub olduklan dine temes-
s*ik e ttik fe tedenni etm iftir. (fiinkii hissiyat-i avama miistenid bir dinin
642 ELMALILI MUHAMMED HAMDt YAZIR
tarik-i m ejrfl ile istifa-yi 3mal be$eriyet ifin mubahtir: “Cenab-i Allah'm
insanlar ifin halk buyurdugu ve istifadeleri ifin birtakim me$ru tarikler gtjster-
digi niam-i Uahiye'den, giizel yemek, giizel giymek ve sdire gibi mitecyyen&tlan
kullanm men edecek olan kimdir?" [A'raf/32]. Yine Cenab-i Allah buyuru
yor ki: 'Ey insanlar! Yerdeki $eylerden hel&l ve pak olarak yiyiniz ve turuk-i
feytaniyeye ittiba etmeyiniz.’ [Bakara/168]
Demek ki kiirre-i arzda ve hatta sem avatta mahluk ve munte$ir
olan feylerden istifade etmeye insanlar me'zundurlar. Ancak bunlardan
istifade ederken iki $eye dikkat etmek lazim gelecegi gibi birisi helal ol
mak, digeri pak ve temiz olmaktadir. "H elal olm ak", tarik-i mefruu ile
miikteseb olup bajkasinm hakki taalluk etmemekle olur. "Pak olmak"
ise, §upheden azade, maddeten ve mSnen tahir ve nazif bulunmak de
mektir. insanlann gerek cisim ve bedeni ve gerek akil ve maneviyati ve
gerekse ictim aiyati nokta-i nazan nd an m azarrati d ai olan $eyler
habaistir, pak ve tayyib degildir. Binaenaleyh gaynn emvSlinden, huku-
kundan istifade helal degildir. Kezalik miiskirat ve saire kabilinden $ey-
ler de pak ve tayyib degildir. Bunlara Kur'an rics, yani ha bis tesmiye et-
miftir. Sade miiskirat degil, ihtiyacat-i tabiiyyeden fazla istimal olunan
feyler bile haram olur. (fiinkii maddi veya manevi veya ictimai hifzissih-
haya miinafidir. Tok iken yemek yemek, susuzken su ifm ek bile mak-
duhdur. Hasenat, ifrat ve tefrit seyyielerinin arasmdadir; yani itidal ve
iktisaddadir. Binaenaleyh biisbiitiin gehevat ve lezaize miinhemik olmak
elbette haramdir. Qiinkii mazarrat-i mahzadir. Ifte bu itibar ile din-i
islam mii§tehiyat-i bejeriye ifinden yalniz miiskirati biisbiitiin men et-
mi§ ve digerlerinin mutedilini miibah kilmi§tir. Lezaiz-i bejeriyeden isti
fade hem ferden ve hem de miictemian caiz olabilirse de bir noktada
Islam yalniz hususiyeti nazar-i itibara almi? ve burada iftiraki tecviz et-
memiftir ki o da kadinlarla erkeklerin miinasebat-i cinsiyeleridir. Erkek-
lerin kadinlardan, kadmlann erkeklerden istifade-i cinsiyesini, yalniz iz-
divac tarikine hasr etmi? ve kadmlann umumi istifadpye arzini tecviz et-
memiftir. Gerfi fuhu$, her dinde ve her millette mezmumdur, fakat mi-
lel-i mutemeddine bu hususta pek miisamahakar gdriindiigu ifin, birfok
yerlerde kadinlarla erkeklerin miinasebat-i gayr-i me$rualanna igmaz-i
ayn etmektedir ve bu sfiretle kadinlar ve erkekler her yerde 'emval-i
umumiye' gibi istifade-i m iijterekeye maruz bir mevkiye diijmektedir-
Halbuki islam’da kadin pek muhteremdir. Miislumanlar kadinlan pek
severler ve sevdikleri ifin kadinlannm daima kiym et-i hususiyelerin1
muhafazaya pek ziyade itina ederler. Hukuk-i jahsiye nokta-i nazann-
TORKtYEDE tSLAM ClUK DOgONCESl St5
dan ise kadm da erlcegin haiz oldugu biitiin hukuk-i tasarrufiyeyi haiz-
dir. Zevc, zevcesinin emv&linde biUh-izin tasarruf edemez. Kadinlar ve
erkeklerin de birbirinden istifadeleri helal ve pak olmak ifin her halde
aralannda ihtisas-i tam bulunmak lazim gelir. Aksi surette ne kadm te
miz olur, ne erkek ve ne de ziirriyet... Bu ise bekA-yi ictimainin kivamma
miinafidir.
§im di bir sdziim kaldi, o da din-i islam ’daki diistur-i iktisadiye ija-
rettir: K ur'an-i Azimu$$an, "Servet i memleket, yalm z agniya arasmda teda-
viil eder bir serm aye halinde olm asm " [Ha 5r/ 7 ) diyor. Fakirlerin, erbab-i
ihtiyacin hisselerifnin] unutulmamasmi ihtar ediyor. Bir he/et-i ictimai-
yenin en biiyiik marazi, servetinin bir simf-i mahsus elinde ihtikandir.
(fiinkii fertler, servet-i mem leketin iktisabmda miihim bir amil olmakla
beraber, yalniz v e miistakil degildirler. Bunda miiessesat-i ictimaiyyenin
de buyiik tesirleri vardir. Miiesses£t-i ictimaiyyede ise biitiin efrad-i mil
let al£kadardir. Bir memleketin kdfelerinde suriinen fukaranm bile istih-
sal-i ictim aide hesaba gelm ez hisseleri vardir. M iibadelat-i ictimaiye,
miisavat-i tam m e uzerinde cereyan edebilse idi, herkes hissesini almakta
m iifkilat fekm ez idi. Fakat miibadelat-i ictimaiyede miisavat, ticaret esa
si ile kabil-i tevfik olamayacagi ifin tevzi-i servette pek biiyiik afiklar ve
mahrum iyetler zuhur eder. Binaenaleyh emval-i agniyada fukaranm bir
hakk-i m ahsusu, bir hakk-i teaviinii bulundugunu teslim etmek lazim
[ gelir.
! K ur'an “M usliim anlann m allannda sdilin ve fukara ifin bir hakk-t ma
lum vardir" [M earic/24-25] buyuruyor ki lisan-i §eriat'ta buna zekat der
ler. G erfi fukaraya sadaka ve muavenet her dinde ve insaniyetin hepsin-
de vardir; fakat din-i Islam bunu arzuya tabi bir muavenet-i muhsinane
feklinde birakm akla iktifa etmiyor, agniyayi fukaraya borflu addediyor
ve zekati fukararun bir hakki telakki ediyor. Halbuki borcunu odemekle
attyye, hediye verm ek arasmda ne kadar fark vardir! Fukararun bu hak
ki gdzetilmeyen cem iyetlerin tabakatinda o kadar miinaferet ve gayz hu-
sule gelir ki ilk firsatta o cem iyeti peri§an eder ve hakk-i veraset, hakk-i
temelliik-i fah si gibi um delerin bile aleyhinde feveranlar hasil olur. Hal
buki hakk-i veraset ve hakk-i temelliik-i ja h si en miihim hukuk-i tabiiy-
yeden ve bir m illetin en m iihim esbab-i saadetindendir. Qiinkii hakk-i
temelliik-i ferdi olm ayan bir mem lekette istihsal-i fahsi m iife w ik i yok
tur. istihsal m ii§ew ik i olm ayan yerde de saadet-i ferdiye yoktur. Hakk-i
veraset ise, hakk-i tem elliikiin bir netice-i zaruriyesidir. Bunlara karfi
husule gelen gayzlar hep agniyarun ihtikanndan, ihtirasmdan ve fukara*
646 ELMALI LI MUHAMMED HAMDl YAZIR
Bilindigi gibi felsefe demek, umumi veya kiilli bir konu etrafinda
felsefi kanunian, maksatlan, kaideleri ve meseleleri, yeni meseleler orta
ya atacak veya daha onceki araftirmalan gelif tirecek (ihtirai veya takibi)
bir tarzda araf tirma konusu yapmak ve muhalif fikirleri ve goriifleri de
miimkiin oldugu kadar tenkide tabi tutmaktir. Bir felsefe kitabi denilin-
ce bizce akla hemen gelecek olan boyle ara§ tirma ve miinakafaya daya-
nan (bahsi) bir kitaptir. Biitiin felsefi zevk de bundadir. Makasid ve Me-
vakif’w bizdeki ehemmiyeti de bu haysiyetteki nekahet ve butiinliikle-
rinden nefet etmijtir. Felsefe meselelerini herfeyden once boyle ozel bir
usul uzerinde tahsil etmekle bir ilmi meleke kazanmamif olanlar, felsefe
kitaplaruu mutalaa etmekten fogunlukla ruhi bir buhrana miiptela olur
lar. Usullerin en buyiik faydasi, mutalaada ruhi vahdeti temin edebil-
mektir. fiin k ii vahdeti bozulmuf ruhlann hakikat ile miinasebetleri ke-
sintiye ugrar. Fikir siirekli hareket ve deveran halinde goriinse bile vie-
damn kesin bilgiye ulafmasi (ltkan-i vicdani) kalmaz, herfeye ayn bit
noktainazarla bakmak ve bir feydeki muhtelif noktainazarlarm bir diize-
ne sokulmasma goz atmamak vicdan ile viicudun gerfek irtibatlarmdan
sapmak demektir. Bunda fahsiyet bozulur, netice itibariyle de birlik ve
beraberlik fikri yara almif olur. ilimde ve felsefede asil if, fefitli ve degi"
fik bilgileri yigmak degil, o bilgiler arasindaki ilgileri nizama ve bir dii-
zene sokarak, mutlak bir birlige, kiille varmak demektir.
TORKlYE'DE tSLAMCILIK DOgONCESl M9
Malum ya, her ilmin bir nakle dayanan kismi,bir de akla dayanan
kismi vardir. N e nakil ilimler akhn katkismdan az^de, ne de akli ilimler
naklin katkismdan vSrestedir. Terakki, gefm ifteki kiymetlerden miistag-
ni kalmak degil, onlan tadil ve yeni kefiflerle daha miitekamil kiymetler
haline yiikseltmek ve ulaftirmaktir. Bafka bir tabirle gefmiflerin serveti-
ne sonradan gelenlerin servetini eklemektir. Amr b. As hazretlerinin de-
digi gibi akil, zanda isabet etmek ve olmuf vasitasiyla olacagi bilmek di
ye tarif edilebilir. Gerfekten de olaylann gefmifteki seyrinden gafil ola
rak ortaya fikacak yeni fikri buluflar ve icatlar fairane de olsa iptidailik-
ten kurtulamaz. Ustasiz sanatkSr, hocasiz alim ne kadar kabiliyetli olur
sa olsun miistaid bir talip ve firak olmaktan ileri gidemez. Dogrudan
dogruya mucizeye mazhar olmasi miistesna. Halbuki mucize devri gef-
mif, ictihad devri afilm iftir. ilimlerin akil yoniinu ve fimdiki durumu-
nu, hareket kabiliyetini ihmal edip sirf nakil ydniinii tesbitle ugrafmak
iskolastik denilen taklit mertebesinde sayip durmak demektir. Bu ise ha
kikatin hayaliyetinden ve canli noktalan bulundugundan gafil olmakhr.
Bunun aksine ilimlerin nakil yoniinii ihmal edip sadece akil yonii ile eg-
lenmek olfiisiiz, mantiksiz, iptidai, focukfa bir harekettir. Bunun yanin-
da iskolastik, riifdiinii isbatlamif ilmi bir mahiyete sahiptir. Efari’yi bil-
meyen Razi'likten dem vuramaz, Nevton’u tammayan Aynftayn'dan bir
fey anlayamaz. Degifme (tahaw iil) siiratli olabilir, fakat terakki hayli
muhafazakardir. Degifme kanun kuvveti ile, muhafazakarlik (tahaffuz)
kuw et ile miitezayiftir. ifte felsefe tarihi degifmeyi, felsefe meslegi ise
tahaffuzu temsil eder, bu tahaffuz sayesinde, befer ruhu terakki eder ve
fen kemale dogru gider.
ilk donemlerde ictihad ilmi pek boliinme (tecezzi) kabul etmiyordu;
felsefe butiin ilimleri ifine aliyordu. Bir felsefe miictehidi (filozof) fen ve
ilimlerin her dalinda muctehid idi. Filozof hem riyaziyeci, hem fizikfi
hem de doktor idi. Sonraki donemlerde ictihadm boliinmesi (tecezzi-i ic
tihad) bir zaruret oldu. Bunun ifin zamammizda muctehit, mutlak fert-
ler degil kurullar (cemiyetler) olmuftur. insan hayati gibi ilmi hayatin
da ictimailigi artti. Bir ilim dahnin miictehidi, diger ilim dallannin mu-
kallidi olabiliyor. O halde muhtelif ilimlere mensup miictehidler arasin
da ictimai bir kiymet ve bir rabita olmasi gerekir ki zit fikirlerin uyumu
ve birbirini tamamlamasi gerfeklefebilsin. fiin k ii beraber falifmamn
onemi ruhen birbirine benzeme, birbirini omek alma (temastil), fiilen de
ayni tarzi ve iislubu takip etmededir. Birlikte falifma fertlerin ayni ko
nuda fikirlerini zorla birbirlerine kabul ettirmekte degil, imece ile falifa-
660 ELMALIU MUHAMMED HAMDt YAZIR
izahin felsefeyle olan ilgisini kesmif olmakla beraber ahUk ilmiyle olan
munasebetini tesbit etmiftir. Bu goriife gore felsefenin dine temasi ve
dayanmasi, ahlak ilmi, yani hikmet-i ameliye kismiyla muhafaza edilmif
oluyor ki bunun islam tasa w ufu iislfibuna hayli benzerligi vardir. Sonra
pozitivist felsefe ekolii (isbatiye) ilk donemlerinde dini difta birakmak
ve bu suretle miilhidlerin gdzlerine girmek istemif ise de onlann goziine
gireyim derken kendi vicdanmda mahkum olmuf ve yeniden dini bir ih-
tiyaf duyarak yeni bir din ortaya koymaya kalkifirufhr. Allah'i birakmif
"mevcud-i azam", "sanem-i azam", "muhit-i azam" adlanyla "insanlik",
"yeryuzii” ve "gokyuziinden" ibaret bir teslis tasaw ur etmif ve insanlik-
ta en fok kadinlara tapinmayi esas alarak giiya bu suretle his ve duygu-
lan tatmine bir yol bulmak istemif tir. ifte filozofun ortaya koyaeagi din
boyle uydurma ve kaba bir tapinmaktan, putperestlik donemine don-
mekten bafka birfey olamayacagim bununla isbat etmiftir. Gerfekten de
diftan bakildigi zaman uluhiyete muanz goriinen bu hayal, insanlardan
kadin ve erkeklerin ileri gelenlerini mabud ve ilah edinmek suretiyle
uluhiyet fikrinin esasini ifine almif ve ancak b&til dinlerin ortaya fikif
tarzina apaqik bir misal gostermiftir. insan fikrinin yukseldi6initi iddia
edildigi bir zamanda insan vicdamni boyle dar bir fenber ifine koyup
insanhgi firavunlar devrine geri dondurmeye falifm ak ne kadar iiziintu
verici bir feydir.
Sonra Spenser gelmif dinin aslimn biitiin ilimlere ve felsefeye mut
lak bir iistunlugunii tesbit etmif "ileri gelenlerin dini" aduu alan ve Fran
sa hiikumetini bir zamanlar laiklige (ladinilik) sevkeden pozitivizm di
ninin akildifi bir fey oldugunu aynca afiklanuftir. Ifte bati felsefesinde
vukua gelen bu degifiklikler, insanligm ahlakinda biiyiik gedikler afmif
ve bugiinkii fiddet ve karamsarlik donemini hazirlamiftir. ilmi terakki
lerin birfok merhale katettigi bu devirde beferiyetin doktiigii kan, tafi-
digi ihtiras, fektigi zuliim ve haksizliklar, insafdan gittikfe uzaklafma,
nefret ve diifmanlikta afinlik... biitiin bunlar manevi ve din! hayatta
meydana gelen kararsizlik ve kanfikligin neticesidir.
§imdi hakkaniyet ve insafli bir diifiince ve fikirle felsefenin takip et
tigi tarihi seyir gozden gefirilirse goriiliir ki, din konusunda felsefenin
cidden ulafabilecegi gaye vahdaniyet-i ilahiyeyi (Allah'm birligi ve tekli-
gi) tesbitten bafka bir fey olmuyor. Demek oluyor ki diger dinler ifinde
daima garip kalmif olan felsefe islamiyette aradigini bulacaktir. Eger
son devir Avrupali filozoflann mensup olduklan milletlerin dini islam
dini olsa imif bugunun bati felsefesi busbiitiin bafka bir hakikat rengiyle
ortaya fikabilecekmif. ifte bugiin isiamm uzerine diifen en biiyiik vazi-
TCRKlYET>E tSLAMCIUK DOgONCESl 563
dil eder. Bugiinkii biiyiik bir siirura yarinki muhtemel bir kederin veya
bugiinkii biiyiik bir kedere yannki bir iimidin ters diifm esi aksitesir ya-
par. Hayati siirdurmek, yonlendirmek bu ters diifm e ve tercihin idaresi
demektir. Aklilikten, hatirlama ve anmadan, d ufiinm e ozelliginden
mahrum olan ruhlar, hassasiyetin sebepleri ile degil yalniz fim diki hal-
deki neticeleriyle aiakadar kalacagindan mururuzaman hukiimlerine <;a-
buk maruz olurlar ve kismi felaketlerde derhal tzdiraba diiferler.
Insanhk devamliligi-sonsuzlugu (beka) buyiik bir zevk bilmekle be
raber yenilikten (teceddiid) tat alir. Fakat soylenen yenilik olumiin yeni-
ligi degil hayatin yeniligidir. Lebid bir beytinde,
diye biiyiik ve basit bir hakikat soylemiftir. insanda yenilik meyli bir ta
raftan ruhun temayullerindeki sonsuzluktan, bir taraftan da sonradan
yaratilan hayatin, durum ve hallerin yenilenmesi sayesinde devamlihk
kazanmasindan dogmaktadir. Devamlihk ifinde yenilenme, yenilenme
ifinde devamlihk. ifte nefsin aradigi budur. Nefsi vicdamn asil zevki
bundadir ve bunun i^indir ki devamliliga bakan akilla, yenilenmeye ba-
kan hissin vahdet cihetine baglidir. Yoksa mutlak olarak yeniligi sevme-
nin bir manasi yoktur. Biitiin hisler degifm e ve yenilenmeye baglidir.
Elemler de bir histir, halbuki elem getiren yenilik sevilm ez. Her elem
oliimun haberrisi gibi goriindiigu igin elem, her lezzet hayatin ku w et-
lendiricisi gibi gorundiigii i<;in lezzettir. Kamil nefislere bunlar olduklan
gibi goriiniirler, onlar bazi lezzetleri elemlerin, bazi elemleri lezzetlerin
takip edecegini bilirler. Bazi elemleri kabul, bazi lezzetleri reddederler.
Elemleri ve lezzetleri hiss? haysiyetleriyle degil akli haysiyetleriyle mu
hakeme ederler. Hissiyattan akla dayali feyler (makfllat), akla dayali
feylerden ihtisas ftkanrlar, fiinkii bunlar akil ve hissin bulufm a-kavuf-
ma noktasinda bulunan nefsi bir vicdana sahiptirler. Nefs-i emmare (kd-
tulugii emreden nefis) degil nefs-i mutmainne (tatmine u lafm if nefis)
sahibidirler. Ciizi tecriibelerle aldanmaz, tecriibeler arasinda benzeme
(temasiil: analoji) ve tiimevanm (istikra: endiiksiyon) cihetini gozetirler,
ayni zamanda akil tumdengelime (talil: dediiksiyon) mahkum kalmayip
yannki tecriibenin bir degifme cihetine sahip olabilecegini de bilirler ve
buradan aklilik ve hissiliklerini sebeplerin yaratiasi olan Cenab-i Allah'a
baglayarak bir ibadet ve tapinma hissiyle sonsuzluk sahasina atihrlar.
Sirf hissi vicdan ile yuriiyenler, c iiz i tecriibelere bagli kahp elemlerin ve
TORKtYE DE ISUM CIUK DO$ONCESt 5S»
yesi bir zaman bahda kuraldi; dogmadan once ve oldiikten sonra insan
lann bir hakka ehliyetleri olmadigi kabul edilirdi. Binaenaleyh ana kar-
mndaki cenin asla bir hayat hakkina ehil addedilmediginden, ne adi bir
hakka sahip, ne bir mutecavizine kar§i cezayi tayine miistahak bilinmez-
di. Sonra bu nazariye biisbiitiin degifti; kasten focuk diifiiren ana-baba
cezaya mustahak goriildii. Buna dair genif nazariyeler meydana getiril
di. §imdi insaf edelim bizim ustil ilminin "ehliyet" bahsindeki genif ha
kikatlar mezkfir nazariyelerin engin bir ummamni tefkil eden mezkur
bahsin izah ettigi yiiksek diifiinceler nasil tecelli etti.
I
V
Bizim Varlarimiz
den ziyade sabit haklan, i$lerin varacagi noktalan luzumu kadar takdir
edemeyerek himayeye, kanuna m uhta; olan aciz insanhgi miidafaa etti-
ginden ne sermayedarlann ihtikar hissine ne de sermayesizlerin kismet
pe$indeki galeyaruna meydan vermeyecek bir mahiyete sahiptir.
Halin icabim du§uniir, fakat gelecekteki hale hastm olmamak ifin
baki$im jim diki zamana hasretmez. Hem hali hem gelecegi nazandik-
katte tutar. Diyebiliriz ki sosyalistlerin Avrupa'da bir hayli inkilapla mu
vaffak olmak istedikleri gayeler bizde bilfiil mevcut bulunabilir.
§u soziimden isldm fikhinm sosyalizme mustenit oldugu anlajilma-
sin. Ben demek istiyorum ki Avrupa medeniyeti kayserlik, feodalite,
aristokratik, demokratik, sosyalist, kom iinist gibi haletlerden birine
munhasir olarak varligim isbat etmekte oldugu ifin daima bir tavirdan
diger bir tavra buyiik inkilaplarla intikal eder, mii$kilat feker. Fakat in
san tabiatimn bunlardan birine inhisan olmayip asil hakiki medeniyet
bunlann muhassalasi uzerine seyr edeceginden Isldm medeniyetinin ha
kikati i§te bu vadide cereyan etmesi lazim geldiginden isldm fikhi da
herhangi bir zamanda bunlarla temas kurmaya elverijli bir durum ifin-
dedir. Herhangi birinin haddi tecaviiz etmesinin oniine gefm eye falija-
rak heyet-i ictimaiyeyi daima salim bir halet-i ruhiye ile saadete sevket-
meye ozenir.
"tnsanlardan kim i de Allah'tan bende bir takim sam rlar (ertdad) edini-
yorlar da onlan Allah sever gibi seviyoriar...” (Bakara, 2/165)
M ahabbet
Vahdet-i viicud
ilahe illallah" (Allah'tan ba§ka tann yoktur) tevhidi, yani uluhiyet tevhi-
didir, "IS mevctide illallah" (A llah'tan ba§ka varlik yoktur) d iye ifade
edilen tevhid-i viicud degildir. Bu olsa olsa m arifet tarikm da merhaleleri
katetmi? havas i^in sozkonusu olabilir. V e bizim nazanm izda tevhid-i
vucud m utlak olarak m unker degil belki ke$fen m iisbettir. Lakin "Al
lah'tan ba$ka mevcut yoktur" dem ekle "her m evcut Allah'tir" dem ek ara
sinda pek biiyiik fark vardir. E w elk isi mahz tevhid olabilir, lakin ikinci*
si mahz $irktir. "Allah'tan ba§ka m evcut yoktur" denildigi zam an masi-
vaya isnad edilen viicudun hakiki olm ayip hayatt, vehm i, §uurda akse-
den bir emr-i zill! oldugu ve hakiki viicudun ancak A llah'a m ahsus bu
lundugu ikrar edilmi? ve alemin bizatihi ve lizStihi hakiki vucudu nef-
yedilmi§ olur ki bu vahdet-i vucuddur. (fiinkii ke§fen sabit oldugu uze-
re biz Mem namina ne biliyorsak hepsi mahsOs£tinuz (hislerle algiladik-
lanm iz), hayalim iz, zihni suretler ve ruhi intibalanm izdan ibarettir.
Bunlan a'yan tasavvur etmemiz ve bi'l-izafe hak diye bilm em iz, zatinda
vahid-i ekmel olan Hak mefhumunun ezelen ve ebeden tahakkukuna
tasdik sayesinde miimkiin olabilir ki bunu Fatiha'da izah etmi§tik. Bina
enaleyh vahdet-i viicud, tevhid-i viicudisi e§bah-i alem in zill! ve hayali
oldugunu gormek ve onlan silip maverasmdaki vahid Hakk'in vucudu-
na iman etmek ile mumkiin olur. Nitekim ilahe illa lla h ": Allah'tan
ba$ka ilah yok dedigimiz zaman da bir takim pu tlann b irfo k kimseler
tarafindan mabud ittihaz edildigini inkar etmi$ olm uyoruz da bunlann
hak olmadiklarim ilan etmi§ ve ancak bir Allah isbat ve kabul etmi§ olu-
yoruz.
Lakin "her mevcut Allah'tir” denildigi zaman vucudda hakiki bir
kesret (gokluk) kabul edilm if ve hepsinin Allah oldugu iddia edilmi?
oluyor ki bunda tevhid yok, bilakis AHah'i teksir (qogaltma) ile i§rak
(§irk ko§ma, ortak kabul etme) vardir. Bu bir vahdet-i viicud degil itti-
had-i viicud (varhgin birligi) veya hulul (Allah'm varhklara hulul etme
si) nazariyesidir veyahut Allah'i inkar ile ancak lle m i isbattir, l,bir,le
"her" demektir. ortagi olmayan Allah'a namiitenahi ortaklar ($erikler) is
bat etmek, hayali varliklan hakiki varhk farzetmektir. Buna en ziyade
"panteizm", "ittihad-i ilahiye" denilir ki bu nazariyede Allah ve viicut
hakikaten her§ey ile birle§mi§tir veya her feyin i^ine hulul etmi§tir. Ha§3
Ali ilah, Veli iUh, Firavun ilah, Nemrud ilah... her §ey ilahtir. Bunda
alemin isbati ve Yaratici’mn nefyi vardir.
l§te bir takim cahiller veya miilhidler hikmet-i ilahiye adiyla muhal
olan bu ittihad veya hultil veya ta'til nazariyesini vahdet-i viicud ve
TOHKtYEDE tSLAldCILIK DOgONCESi 577
m ahz tevhid d iye ele alarak "LA iUhe ilia hu" dem ek HU mevcGde ilia
hfl" d em ek oldugunda israr eder ve bunu da "her mevcut O'dur"
manasiyla tefsir eder ve hatta kull-i mecmui ile kiill-i ifradiyi ayird et-
m iyerek "hem e ost" (her§ey O ’dur) der. Her^eyin maverasmda A lla h ,
gorecek yerde h erjey d e ve hatta h erjey i Allah gormek ister. "O Ev~
veVdir, X hir'dir, ZAhir'dir, BAtin'dir” (Hadid, 57/3) iyetinin beyan ettigi
cem’ mertebesini, fark m ertebesinde ayn ayn soyler ve bu suretle kendi
ni Allah gormek ve gostermek i^in kim il insanlan bizzat Allah gibi gos
terir. Artik erenler, evliyalar, bir ilahlar cemaati manzarasinda tahayyiil
edilir. H albuki bu nazariyenin esasina gore $eytan)arm velilerden,
kafirlerin m iim inlerden farki kalmamak lazim gelir. (fiinkii her mevcut
O sayihr.
I§te “Insanlardan kimi de Allah'dan beride bir takim samrlar (en-
dad) ediniyorlar da o nlan Allah sever gibi seviyoriar" ayet-i kerimesi
bilhassa bunlan da red ve iptal i^indir. Zaten Isa’ya Allah veya ibnullah
(Allah'm oglu) denilmesi de Misir'dan, Hint'ten, Yunan'dan, Roma'dan
gelen bu ittihad nazariyesinin bir dahdir. Bu ifrat ve telbisten ka^mmak
itfn sonralan islam aleminde Hanbeliler i^inden Vahhabi mezhebi zu-
hur etmi$ ve bu mezhep Allah'tan maada her kim olursa olsun ona hiir-
met ve mahabbet izhar etmenin §irk oldugunu ilan etmi$ ve buna binaen
kabirlere hurmet etmeyi bile $irk telakki etmi$tir. Bu hiirmet ve mahab
bet "onlan Allah'i sever gibi severler" mazmununu dogrulayacak dere
cede olursa bizim dahi buna §irk nazanyla baktigimizda $uphe yok ise
de, bundan mutlak olarak hurmet ve mahabbetin in k in manasmi fikar-
mak ve miiminlerin kalplerinden peygamberlerin ve salih kullann ma-
habbetlerini fikarm aya £ah$mak dahi bir ifrat ve ilahi mahabbetle uy-
gunlugu miimkiin olmayan tehlikeli bir durum oldugunda tereddiit et-
meyiniz. Siinnete uygun olarak kabir ziyaret etmek, olulere Allah nzasi
i^in hurmet etmek, oliilerin hak olan eserlerinden, fikirlerinden istifade
etmek, ruhlanni hayir ile yad ederek §ad etmek ve onlar in Allah'a
dua etmek ve bu dua ile feyiz kazanmak, onlan Allah sever gibi sevmek
degil, A llah i^in Allah'm kullanm ve mahluklanni sevmek oldugu
a§ikSrdir.
A h m ed A g a y ef
fikri i^in ciddi bir istinatg£h te$kil edebilecek h ifb ir §ey bulam adik. En
e w e l gdze farpan bir husus, irad olunan hadis, rivayet ve dyetlerden tek
birinde bile "kavmHkelimesinin istimal edilm edigidir. Kdffesinde yalmz
asabiyetten bahs olunuyor. Anla$ihyor ki m uhterem N aim Beyefendi
asabiyet kelimesini "milliyet" kelim esi m anasina ahyor. Bu dogru mu-
dur? Biz burada N aim Bey gibi Arap lisaninm gavam izm a bizden pek
ziyade v£kif olan ve behemahal Arap^aya ait m esailde bizden daha zi
yade salahiyatdar olan bir zata lugat dersi verm ek iddiasinda bulun-
maktan pek uzagtz.
Fakat "kavmiyet" kelimesinin bugiinkii m anasi hakkinda aramizda
ihtilaf olabilir. Belki bizim bu kelimeden murad ettigim iz mana kendile-
rince kesb-i vuzuh ederse ihtilaf bertaraf edilm if olur. M illiyet “nation",
fenn-i iqtimaiyatin son ve muhtasar tarifine gore, "aym surette hisseden
bir kitle-i efrada" denilir: La nation c'est le groupe d'individus semblab-
les par la m anure de sentir.* Mu§terek hissiyatin tevelliid, inti§ar ve ta-
mimi de iki amilin tesiri ile oluyor: Lisan ve din. Bunlardan sonra irk, ta-
rih, anane, k dat, edebiyat vesaire de geliyor. Fakat biraz teem m iil olun-
dugu halde bu cimillerin kism-i azami da o iki amilin neticesi oldugu te-
zahiir eder. Diinyada bir kavim, bir millet yoktur ki onun ddati, edebiya-
ti, anane ve tarihi onun dininden m iiteessir olmasin. Biitiin bunlann
miicmeli, ya riiknii ise lisandir. Binaenaleyh diger sosyologlann milliyet
hakkinda vermi§ olduklan "la nation c'est la culture - la nation c'est la
mentality" gibi tarifler bizim yukanda kabul ettigimiz tarifi nakz degil
teyid eder. Biz a§agida Turk^iilerin milliyet kelimesi ile neyi ifade etmek
istedikleri hakkinda mufassal beyanatta bulunacagimizdan $imdilik bu
nunla iktifa edelim ve asil maksada riicu edelim:
Bedihidir ki milliyet kelimesi yukanda tarif ettigimiz m&na itibariy
le asabiyet kelimesi m inasina katiyen alinamaz. Hatta bu iki kelime ara
smda gayr-i kabil-i telif bir tezat ve ihtilaf vardir. Asabiyet, bervech-i
malum bir kiminin babasi tarafindan merbut oldugu efrad-i aileye, ecda-
da denilir. Asabiyet insani maddi ve mahdut bir daireye rabt ve o daire-
nin hayati, menafii ile ya$attigi gibi onun gayretini, hamiyetini, namusu-
nu, ananesini giitmeye, ta§imaya sevk eyler. Milliyet ise insam, dairesi
bazan pek vasi've gayr-i kabil-i tecessiis manevi bir kitleye rabt eyler.
Asabiyet a;iret halinde ya§ayan, vahdet-i milliyesini duymami§, kendini
bilmez, nereye dogru yuriidiigunu anlamaz muhitlere mahsustur. Milli-
• J. Novicovy: Les luttes entre les sociitis humaines et leurs phases succcsswes, s. 247.
TtJRKJYFDE ISLAMCIUK DO9ONCESI 585
yet ise bunun aksidir; yani kendini bilir bir vicdan-i milliye malik muhi-
te h astir. K a b lel-IslS m eyyam -i cehaletle ayni kavm iyete mensub
veiakin ahiret halinde yafayan ve binaenaleyh asabiyet zihniyetini ta$i-
yan iki Arap fairinin yekdigeri ile miinazarasi, muhasamalari, iki kabile
arasm da bazan bir deve, bir at ifin senelerce kanh nuisademelerin, hu-
sum etlerin devami hep fu asabiyetten miitevellid hallerdir.
islam iyetin zuhuru esnasinda Hz. Resiil-i Ekrem’e kar§i fikm if olan
k u w e tle r arasinda en m iithifi fu asabiyet idi. Tarih-i islamiyet tedkik
olundugu halde Islamiyetin gerek ahkam, gerek kavaid ve gerek ahlak
nokta-i nazarlanndan en ziyade penfelefm if oldugu feyin asabiyet ol
dugu tebeyyiin eder. "Bedevilerin (A ’rab: Bedevt Araplann) kiifiir ve ni-
faklart her yonden daha ileridir” (Tevbe 9/97). Metinde Arapfasi var. i.K.)
buyuran ayet-i kerim e fu mubareze ve muhasamanm ne kadar fedld,
agir ve bazan tahammul-fersa oldugunu pekala irle ediyor. Bedihidir ki
§u ayetin kasdettigi fey A'rabllik, yani asabiyet afiret halleridir, mazal-
lah Arap kavm i degildir. Bilakis islamiyetin en birinci, en biiyiik maksa
di fu A'rabiligi d ef ederek, asabiyeti kaldirarak Arap kavminin vahdeti*
ni temin eylemek, Araplikda bir vicdan-i umumi, bir gaye-i miiftereke
husule getirmekten ibarettir. §u vicdan, fu gaye, vahdet-i millisini bul-
m uf, asabiyet belasmdan halas olm uf Araplar ifin islamiyetten ibaret
olacakti. Hz. Muhammed aleyhTs-selam ve ashab-i kiram pekala takdir
buyuruyordular ki Arap vahdeti, Arap vicdan-i umumisi tefekkiil etme-
d ikfe islamiyetin intifan kabil olmaz. Saglam ve kavi bir biinyeye, has-
sas bir kalbe, gayet yiiksek ve keskin bir dimaga malik Araplar neden o
zamana kadar tarihe bigane, hayat-i beferden sanki bihaber, dunyanjn
bir kdfesinde stkilip kalmif lardir.
(fiinkii asabiyet belasma miiptela idiler. Qiinkii vahdet-i milliyeye
malik degildiler, fiinkii vicdan-i mill! tefekkiil etmemifti ve fu vicdamn
istikametini tayin edecek bir mefkiire, bir gaye-i emel sahibi degildiler.
§imdi ise en birinci fey fu vahdeti temin eylemek, fu vicdamn ve gaye-i
emelin esasatiru vaz' eylemekten ibaretti. ifte bunun ifindir ki, Kur'an-i
Azimu’f-fan bir taraftan A'rabiligi telin ve tefrik ettigi gibi diger taraftan
da kable'l-Isl&m Arap vahdet-i milliyesini, hissiyat-i miifterekesini az
fok terbiye eden mevcut miiesseseleri kabul ve muhafaza ediyor. Kible-
nin Beytu'l-makdis tarafmdan Mekke-i Muazzama tarafina tebdilini bir
Iisan-i istihza ve istihkar ile karfilayan muhaliflere Kur'an-i Azimii'f-fan
*Yiizlerinizi dogudan ve batidan yana gevirmeniz iyi olmak demek degildir"
(Bakara, 2/177. Metinde Arapfasi var. I.K.) ayet-i kerimesi iJe cevapta
586 EKLER
din" (Dinde zorlama yoktur. Bakara, 2/256) esas-i celilim ilk ew el tarih-i
beferiyette bunca sarahat ve vuzuh ile vaz' etmif olan ve vakian da Ara
bistan haricinde nereye yiiriim tif ise,yerli dinler, kavmiyetler hakkinda
emsdli o zamana kadar gorulmemif fevkalade bir riayet ve hurmet gos-
term if olan bir din, Arabistan dairesinde bafka bir dinin, bafka bir mille
tin mevcudiyetine tahammiil etmiyor ve edemezdi:
M edine devletinin sOret-i tevessiiiine gelince, yine ayni siyasetin
hiikum-ferma oldugunu goriiyoruz. Yani fibh-i cezire dairesinde sakin
biitiin Araplan kendi etrafma toplamak ve kaffesini ayni ruh, aym gaye
ile canlandirmak, yani vahdet-i kavmiye ve milliyeyi temin eylemek. if
te bunun ifindir ki, devlet biraz kuw et bulur bulmaz -Yemen'in en hiic-
ra kofelerinden baflayarak bir taraftan Iran hududunda ve diger taraf
tan da Roma hududunda mevcut nim miistakil Arap hiikiimetleri; Beni
M iinzir ve Beni Gassan- uzerine seferler icra olunur ve bu seferler -Ara
bistan fibh-i ceziresinin haricinde icra olunmuf seferler gibi- "ya Islam,
ya cizye veya harp" mukaddimesi ve teklifi ile baflamiyordu. Dogrudan
dogruya islamiyetin kabulii taleb olunuyordu. Zira Arabistan Araplan
ifin bafka bir fart tasaw ur bile edilmiyordu. Bunlar Arap olduklan ifin
mutlak Arap vahdet-i kavmiyesine, Arap vicdan-i millisine ister istemez
iftirak edeceklerdi.
"Muellefetu’l-kulub” ("kalpleri islama kazamlacak olanlar 1 anlamina
gelen miiellefetu'l-kulub Kur'an'da zekat verilebilecek 8 simf insandan
birini tefkil eder. Bk. Tevbe, 9/60 i.K.) usulii de aym esastan, aym duy-
gudan, aym diifiinceden miitevelliddir. Maksat Araphk vahdetini temin
ederek fu vahdet uzerine islamiyeti i'la etmekten ibaret oldugu ifin,
Arap riiesasim ezmemek, Araplar arasinda miitemeyyiz simalan yiik-
seltmek icab ederdi. Ve ifte bunun ifindir ki, islamiyete karfi son nefes-
lerine kadar mukavemet etmif ve hatta bazen -Uhud gazvesinde oldugu
gibi- islam iyeti bir felaket ufurumu karfisinda bulundurmuf ve
Islamiyeti biitiin vesait ve vesail-i miicadeleyi tecriibe ettikten sonra ka
bul etmif olan bazi zevat hakkinda son derece miisamaha ve ntivazifle
muamele olundu; Ebu Siifyan, ikrime, Halid b. Velid ve emsali hakkm-
da ibzal buyurulmuf Iiituflar ctimlece malumdur.
Bazen bu hal daha biiyiik igmaz-i aynlara kadar vanyordu. Arabis
tan dairesinden fiktiktan sonra biz bu gibi usulun tatbikine artik tesadii/
etmiyoruz. islamiyete karfi miicadele etmif olan Arap riiesasi bu yolda
bir istisna tefkil ediyorlar ve bu da gayet tabiidir. (fiinkii gerek Hazret-i
ResOJ ve gerek ashab-i kiram bu zevatin ne kadar yiiksek duhat oldugu-
588 EKLER
Musa KAztm Efendi: Tabi! efendim reyimi aldilar; reyim verildi. Ben
deniz kd$kte oturuyordum efendim, rahatsiz idim. Sekiz seneden beri
tasallub-i $erayinden fok muzdaribim. Kojkte oturuyordum, geldiler
dediler ki: Hayri Efendi istifa etti, siz tensib olunuyorsunuz. Nasil olur,
hastayun, ben boyle jeyleri yapamam dedim, reddettim. Biraz a^agi yu-
kan konujtuk. Seniiizm eyiz, ew elki gibi olmaz dediler. Yalniz orada
oturursun, bir yere gitmezsin, seni bir yere kan^tirmayiz filan dediler.
Sonra du$tineyim dedim.Birkaf giin sonra, bir giin mii, iki giin mii son
ra Mabeyin'den bir kltip geldi, bizi Mabeyin'e gotiirdii. Orada bize Me-
jihat'imiz teblig olundu. Biz de kabul ettik. Yani ewelce boyle bir istim-
zac vaki oldu. Sonra Mabeyin'e gittik, orada teblig buyuruldu, biz de ka
bul ettik.
Reis: 1329 [1913] senesi ittihat ve Terakki kongresinde Heyet-i
Viikela'ya dahil olacak zevatin Meclis-i Umumi aza-yi tabiiyesinden bu
lunmasi kararla§tinlmi$.
Musa KSzim Efendi? K ongrede degil mi efendim?
Reis: Evet. §u suretle o tarihten Miitareke zamanina kadar giizeran
eden eyyamda viikelalik eden Meclis-i Umumi'nin aza-yi tabiiyesinden
bulunduklan iddia olunuyor, boyle mi?
Musa KSzim Efendi: Efendim o sene, [13)29 senesi filvaki o fekilde
intihab edildi. Yani o §ekil kararlajtinlmij idi. Viikeladan bulunan zevat
aza-yi tabiiyeden madud idi. Bu boyle devam etti. 1332 Eyliil'iine kadar
devam etti. 1332 Eyliil'iinde kongre tekrar ictima etmij idi. O zaman
azalann hepsi intihab suretiyle oldu. Yani burada aza ikiye aynlmamif-
ti. Fakat adedi tenkis olunmu$tu. Ewelce 50 kijiye yakm bir yeydi.O za
man 20 mi, 18 mi oldu. Bendeniz o intihablarda falan bulunmadim. Son
ra mesmuSt olarak ijitiyordum. Zannederim 22 azadir ve onlar hep
muntehabdir. Aza-yi miintehabeden viikelalik mevkiinde bulunanlar da
yine aza-yi tabiiyeden olabilir. Maamafih hepsi de intihabla olmujtur.
Sonradan dahil olanlar olursa o aza-yi tabiiye sirasina gefiyor. Yani
kongre zamamnda mevcut olmayip da sonradan girenler aza-yi tabiiye
idadina gefiyor. Fakat o zaman mevcut olan aza artik aza-yi tabiiyeden
degil, aza-yi muntehabedendir.
Reis: ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin nizamnamesi viikelanm aza-yi
tabiiyeden oldugunu soyliiyor.
Musa KSztm Efendi: ijte o 11J329 senesinde yapilan intihab olsa ge
rek. O vakit dyle idi. Benim bildigim bu, yanli; varsa tashih ederim.
598 EKLbn
dim. Ben usfll-i mefrutayi $er'-i jerife muvafik bir surette tatbike fahj-
tun. Buna delilimiz vardir ve tahkik buyurabilirsiniz. Ben hifbir zaman
muvafik, muhalif meselesini mevzu-i bahs etmedim. Filan.muvafiktir, fi
lan muhaliftir sbziinii katiyen soylemedim ve onu dii$unmedim. Fetva-
hane'de ittihat ve Terakki'ye mensup be$, alti kiji yahut sekiz kiji var,
iist taraf seksen kijiye karibdir ki hepsi muhaliftir. Ben hifbir tanesini
azletmedim. Mademki sizin ittihat ve Terakki'ye intisabiniz yok, bura-
dan def olun diye hifbirini kogmadim ve hepsi hakkinda siyyan mua-
mele ettim ve hepsini layik oldugu mertebeye isal ettim.
Daha afik bir mis31 mejhur [AhmedJ Rasim (Avni) Efendi. Rasim
Efendi'yi herkes bilir. 31 Mart hadise-i irticaiyesinin -biz ona irtica diyo-
ruz siz ne derseniz deyin- 31 Mart hadisesinin kahramam Rasim Hoca.
Divan-i Harb-i Orfi onu o zaman miiebbet kiirege mahkum etmijti. Bil
mem nereye nefy etmiflerdi. Malum-i devletiniz, Kamil Pafa kabinesi
zamamnda afv-i umumi fikti. O vakit Rasim Hoca da afv olunmuftu.
Oradan Misir'a gitmif, Misir’da oturmuj. Bidayet-i harpte buraya gel-
mi?. Galiba harbin birinci senesi idi. Kdfke gelmif. Bendeniz yine o za
man hasta ko$kte oturuyordum. Ben buraya geldim dedi. fiinkii beyni-
mizde eskiden beri bir hukuk var, ben onun hocasiyim. Benden ders
okumuf yani aramizda talim taallum, hukuk-i talimiye ve taaliimiye
vardir. Tabii bize miiracaat etmeyip kime gitsin. Geldi, ben geldim, fim
di ben ne yapacagim, benim maafim da kesilmif, maafimi da vermiyor-
lar, ben ne yapacagim dedi. Vallahi elimde bir jey yok, ben burada
menkub oturuyorum, elimden bir fey gelmez, resmen miiracaat edersin,
olmazsa bakalim elimden gelen $eyi yapanm dedim. Yani yapsam yap-
sam fahsen muavenet yapanm, bafka bir fey yapamam. Sonra muvaffak
olamadi, maafini istirdada muvaffak olamadi, kaldi. Aradan iki sene
gefti. Biz tekrar makam-i Mefihat'a geldik. Geldi, ifte siz makama geldi-
niz, ben maafim ifin geldim dedi. Maafim iade ettik. Sahn Medrese-
si'nden 2.000 guru? maafla bir ders verdik. Hala orada mtiderristir. Bun
dan dolayi bir taraftan bir tenkide de ugramadim, bana nifin yaptm de-
mediler. Eger ben oyle muhalif falan meseleleri takip etseydim Rasim
Hoca'ya ne ders verebilirdim ve ne de maafim iade edebilirdim. Ben bu
nu yapmifimdir, bu meydandadir. ifte goriiliiyor ki bendeniz katiyen ve
katibeten muhalefet, muvafakat meselesini nazar-i itibara almij bir
adam degilim ve benim biitiin mefguliyetim dini ve ilmidir, ben bafka
bir feye karfi katiyen kanfmamxfimdir ve kanfmam da. Mesele bundan
ibarettir.
600 EKLER