You are on page 1of 28

The Journal of Academic Social Science Studies

International Journal of Social Science


Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7761
Number: 71 , p. 249-276, Autumn II 2018

Araştırma Makalesi / Research Article


Yayın Süreci / Publication Process
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayın Kabul Tarihi / Article Acceptance Date
25.07.2018 21.10.2018
Yayınlanma Tarihi / The Published Date
30.10.2018

RAUF YEKTÂ BEY’İN TÜRK HALK MÜZİĞİ


HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
RAUF YELTÂ'S VIEWS ON TURKISH FOLK MUSIC
Dr. Öğr. Üyesi Ünsal Deniz
ORCID ID: https://orcid.org/0000-0003-2035-4829
İnönü Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Müzik Bölümü,
unsal.deniz@inonu.edu.tr

Öz
Rauf Yektâ Bey, klasik Türk mûsikîsi tarihi ve nazariyatı ile ilgili çalışmaları ile
tanınmıştır. Bestekâr, neyzen ve bir müzik eğitimcisi olmasının yanı sıra klasik Türk
mûsikîsi tarihi üzerine yaptığı kapsamlı araştırmalar ve yazdığı yazılar, onun Türk mü-
zikolojisinin kurucularından biri hatta kimilerine göre Türk müzikolojisinin kurucusu
olarak görülmesini sağlamıştır. 11 Ocak 1897 tarihli Resimli Gazete’nin 10. sayısında ya-
yınlanan ‚Mûsikî-i Osmânî Nazariyâtı Lisân-ı Elhân - I‛ başlıklı makalesi ile mûsikî ya-
zarlığına başlayan Rauf Yektâ Bey, ölüm yılı olan 1935’e kadar klasik Türk mûsikîsi ile
ilgili hemen her konuda birçok yazı kaleme almış ve klasik Türk mûsikîsi ses sistemleri
üzerine bilimsel çalışmalar yapmıştır. Yazdığı yazıların neredeyse tamamı klasik Türk
mûsikîsi üzerine olmuş, adeta hayatını Türk mûsikîsi tarihini ve nazariyatını bilimsel
temellere dayanarak anlatmaya, geliştirmeye, yaygınlaştırmaya ve Batı dünyasına doğru
bir biçimde anlatmaya vakfetmiştir.
Günümüzde Rauf Yektâ Bey’in klasik Türk mûsikîsi üzerine yaptığı çalışmalar
üzerine çok sayıda yayın yapılmıştır. Bu yayınların tamamı klasik Türk mûsikîsi nazari-
yatı ya da tarihi odaklıdır. Fakat Rauf Yektâ Bey’in, Türk halk müziği ile ilgili yazıları ve
çalışmaları da bulunmaktadır. Bu araştırma, Rauf Yektâ Bey’in Türk halk müziğine dair
fikir ve yazıları ile Türk halk müziği derleme, inceleme ve kayıt altına alma çalışmala-
rındaki katkılarına odaklanmaktadır. Araştırma konusunun odak noktasından hareketle;
Rauf Yektâ Bey’in, Vakit, Yenises, İkdâm, vb. dönemin gazete ve dergilerinde yayınla-
nan makaleleri, Anadolu Halk Şarkıları 1. ve 2. Defterlerindeki önsözleri ile bu defter-
lerde bulunan türkü notaları üzerinde yaptığı analiz ve yorumları incelenmiştir.
Bu araştırma neticesinde; 6 Nisan 1898 tarihinde İkdâm’da yayınlanan ‚Osman-
250

Ünsal Deniz

lı Mûsikîsi Hakkında Birkaç Söz‛ başlıklı yazısından hareketle, Türk halk müziği derle-
me çalışmalarının yapılması gerekliliğini, türkülerin notaya alınarak yayınlanması ge-
rekliliğini ve asıl millî Türk mûsikîsinin bu türküler olduğunu söyleyen ilk Türk müzi-
koloğu olduğu, Dârülelhan tarafından yayınlanan halk şarkıları 1. ve 2. Defterlerin yayı-
na hazırlanmasında Rauf Yektâ Bey’in önemli katkıları olduğu ve Defterlerin mukaddi-
melerini Rauf Yektâ Bey’in yazdığı, türkülerde klasik Türk mûsikîsinde kullanılan dört
koma bemol (Bakiye) ve beş koma bemol (Küçük Mücenneb) gibi değiştirici işaretleri ilk
defa Raûf Yektâ Bey’in kullandığı, ulaşılan sonuçlardan bazılarıdır.
Anahtar Kelimeler: Rauf Yektâ Bey, Türk Halk Müziği, Millî Türk Mûsikîsi,
Derleme, Dârülelhan

Abstract
Rauf Yektâ is known for his works on classical Turkish music history and theo-
ries. In addition to being a composer, a neyzen (ney player) and a music educator, his
extensive research and writings on classical Turkish music history have made him one of
the founders of Turkish musicology, and he is even regarded by some as the founder of
Turkish musicology. Rauf Yektâ, who started his musical writings with the article titled
"Mûsikî-i Osmânî Nazariyâtı Lisân-ı Elhân - I" (Language of Melodies in Ottoman Music
Theories - I) published on the 10th issue of the ‚Resimli Gazette‛ on 11 January 1897,
wrote articles on almost everything related to classical Turkish music and conducted sci-
entific studies on classical Turkish music sound systems until the year of his death, in
1935. Almost all of his articles were regarding classical Turkish music, he virtually devo-
ted his entire life to express, develop and popularize the history of Turkish music, to
theories based on scientific grounds and to properly explain them to the Western world.
Today, there are many publications regarding the studies conducted by Rauf
Yektâ on classical Turkish music. These publications entirely focuse on classical Turkish
music theory or its history. However, Rauf Yektâ also has publications and studies re-
garding Turkish folk music . This research focuses on Rauf Yektâ's ideas and writings on
Turkish folk music and his contributions to the compilation, reviewing and recording of
Turkish folk music. Considering the focal point of the research topic; Rauf Yektâ's artic-
les published in newspapers and journals of the time such as Vakit, Yenises, İkdâm etc.,
his forewords in the 1st and 2nd Books of Anatolian Folk Songs (Anadolu Halk Şarkıları)
and his analysis and comments on the notes of the folk songs found in these books were
analyzed.
As a result of this research, based on his article titled "A Few Words About Ot-
toman Music" published on İkdâm on 6 April 1898, it was understood that Rauf Yetka
was the first Turkish musicologist that stated the necessity of compilation of the studies
of Turkish folk music, the necessity that folk songs must be notated and published and
that these folk songs were the actual national Turkish music; that Rauf Yeltâ had impor-
tant contributions in the editing the 1st and 2nd Books of Anatolian Folk Songs by the
Dârülelhan (the first official conservatory in the Ottoman Empire). Another result is that
the introductions of these books were written by Rauf Yektâ, and that the alteration
signs used in classical Turkish music such as the 4 coma flat (Bakiye) and the 5 coma flat
(Küçük Mücenneb) were first used in Turkish folk song notation by Rauf Yeltâ.
Key Words: Rauf Yektâ Bey, Turkish Folk Music, National Turkish Music,
Compilation, Dârülelhan

1. HİPOTEZ, ÖNEM, AMAÇ VE sik Türk Mûsikîsi vb.) kendi kültür kalıpları
YÖNTEM içerisinde sürdürmüş ve kuşaktan kuşağa
1.1. Araştırmanın Hipotezi ve Önemi aktararak korumuşlardır. Bu müzik türleri
Türkler geleneksel müziklerini (Gele- içerisinde halkın kültürünü yansıtması bakı-
neksel Türk Halk Müziği, Askerî Müzik, Kla- mından, halkın kendi ruhundan gelen ve ya-
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 251

bancı kültür etkilerine daha az açık (etnik üzerine değil aynı zamanda bütün dünya
müziklerinde daha kapalı) olan Türk halk müzikleri ve Türk halk müziği üzerinde ça-
müziği önemli bir yer tutmaktadır. lışmalar yaptığını ortaya çıkaracaktır. Ayrıca
Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın başla- bu araştırmada elde edilen bilgi, bulgu ve
rından itibaren Batılılaşma çalışmaları kap- sonuçlar sayesinde, 19. yüzyılın sonlarında ve
samında hızlı ilerleyen siyasî, askerî, ilmî ve erken Cumhuriyet döneminde Türk halk mü-
kültürel bir değişim/dönüşüm sürecine gir- ziği üzerine yapılan çalışmaların neler oldu-
miştir. Bu süreçte Batı müziğinin Osmanlıya ğunun belirlenmesi, günümüz Türk halk mü-
girişiyle geleneksel müzikler devlet tarafın- ziği çalışmalarıyla karşılaştırma imkânı sağla-
dan daha az destek görmeye başlamıştır. Bu- yacak ve gelecekte yapılacak çalışmalara katkı
nunla birlikte Şark-Garp kültürü tartışmaları sağlayacağı düşünülmektedir.
Alaturka-Alafranga müzik tartışmalarını da 1. 2. Araştırmanın Amacı
beraberinde getirmiş, Devlet Batı müziğini Bu araştırmanın amacı, Rauf Yektâ
desteklerken, halk kendi kültür ürünü olan Bey’in Türk halk müziği üzerine fikir ve ça-
müzik türlerini terk etmek istememiştir. Ben- lışmalarının, Türk halk müziğinin gelişimine
zer bir süreç milliyetçilik görüşü de eklenerek ne şekilde yansıdığını ortaya çıkarabilmektir.
Cumhuriyetin ilanından sonra da yaşanmıştır. Rauf Yektâ Bey’in, Türk mûsikîsi geleneğin-
Rauf Yektâ Bey, bahsettiğimiz her iki döne- den gelmesi ve bütün dünya müzikleri ile
min de canlı tanığı olmuş, Cumhuriyet öncesi ilgili çalışmalar yapmış olması, Türk halk
ağırlıklı olarak klasik Türk mûsikîsi, Cumhu- müziği üzerine yaptığı çalışmalarda yenilikçi
riyet döneminde ise Türk halk musikisi üze- bakış açıları getirmesinde etkili olmuştur. Bu
rinde önemli çalışmalar yapmıştır. çalışma, Rauf Yektâ Bey’in Türk halk müziği
Kaplan’a (2008: 15) göre, müzik sade- üzerine fikir ve görüşleri üzerine odaklanmış-
ce fiziksel bir olay değil aynı zamanda devi- tır.
nim ve sosyal yapıdan kaynaklanan bir dav- 1.3. Araştırmanın Yöntemi
ranış biçimidir. Buradan hareketle toplumda Bu araştırmada, Rauf Yektâ Bey’in
sosyo-kültürel değişim ve dönüşümlerin ya- Türk halk müziği hakkındaki görüşlerinin
şandığı dönemlerde, bir kültür ürünü olan incelenmesi amacıyla, arşiv araştırması yapı-
müziğin de etkilenmesi beklenir. Rauf Yektâ larak elde edilen dokümanlar üzerinde analiz-
Bey’in, Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türk lerin yapıldığı tarihsel araştırma yöntemi
halk müziği üzerine yazdığı yazılar ve çalış- kullanılmıştır. Tarihi araştırmalarda bir olgu-
maların incelenmesi, dönemin müzik kültü- nun geçmişini araştırmak günümüzü aydın-
rünü ve siyasi ideolojilerin müzik kültürüne latmaya, gelecekte yapılacak çalışmalara ışık
olan etkilerini çözümleme imkânı verebilir. tutmaya ve yeni bakış açıları getirerek önlem-
Rauf Yektâ Bey, yaşadığı dönemde ler almaya imkân sağlayabilir. ‚Tarihsel araş-
Türk müziğinin gelişimine önemli derecede tırmalarda kullanılan belgeler; dokümanlar ve
yön vermiş, konuları müzikolojik bakış açısı kalıntılardır‛ (Sönmez ve Alacapınar, 2011:
ile çok yönlü ele almıştır. Türk halk müziği 42).
derleme, inceleme ve kayıt altına alma çalış- Bu araştırmanın konusu kapsamında,
malarını çok yönlü etkileyen Rauf Yektâ arşiv taraması ile elde edilen kitap, dergi,
Bey’in, Türk halk müziği üzerine görüş ve gazete, kitap, fotoğraf, karikatür ve nota vb.
yazılarının incelenmesi, Türk halk müziği dokümanlarda, Rauf Yektâ Bey’in Türk halk
alanında yeni çalışmalar yapacak müzikolog- müziği üzerine yazdığı yazıları ve yaptığı
larda önemli farkındalıklar oluşturacak, Rauf çalışmalar tespit edilerek incelenmiş ve betim-
Yektâ Bey’in yalnızca klasik Türk mûsikîsi lenmiştir. Ayrıca Osmanlıca yazılmış bazı
252

Ünsal Deniz

metinlerin, Latin alfabesine çeviri yazıları bularak onlardan istifade etmiştir.


yapılmıştır. İstanbul’da Türk mûsikîsi ile ilgili ge-
lişmeleri takip eden Rauf Yektâ Bey, aynı
2. RAUF YEKTÂ BEY zamanda Avrupa’da yapılan hem Batı müziği
Rauf Yektâ Bey (1871-1935), yaşadığı hem de Şark mûsikîsi ile ilgili çalışma ve ya-
dönemin ilim, kültür ve sanat merkezi olan yınları da titizlikle takip etmiştir. Hatta Pa-
İstanbul’da dünyaya gelmiş (27 Mart 1871) ve ris’te yayınlanan La Revue Musicale dergisin-
mûsikî eğitimini de burada almıştır. Yaşadığı de o dönem Şark mûsikîsi ile ilgili tartışılan
devirde İstanbul’da mûsikî eğitimi veren güncel konularda yazıları yayınlanmıştır.1
resmî bir konservatuvar bulunmadığı için ilk Rauf Yektâ Bey’in mûsikî hayatındaki
mûsikî eğitimini, dönemin müzik okulları bütün bu gelişmeler klasik Türk mûsikîsi
olarak görebileceğimiz Mevlevîhânelerde nazariyatı, tarihi ve icrası üzerine önemli de-
almıştır. 1885 yılından itibaren Bahariye Mev- neyimler kazanmasına ve onun ileride yapa-
levîhânesi’nde Zekâî Dede (1825-1897) ile dînî cağı mûsikî çalışmalarına temel olmuştur. Bu
eserleri meşk etmeye başlamış ve burada re- sayede ileri düzeyde bir icracı, besteci, müzik
pertuvarını zenginleştirmiştir. ‚1888’de Kule- eğitimcisi, yazar ve müzikolog kimliği ka-
kapısı Mevlevîhânesi Şeyhi Ataullah Efendi zanmıştır.
(1842-1910)’ye intisâb etmiştir‛ (Özalp, 2000: Rauf Yektâ Bey, Türk mûsikîsi tarihi
161). Rauf Yektâ Bey, Türk mûsikî nazariyatı ve nazariyatı ile ilgili çalışmalarını Osmanlı
ile ilgili ilk ciddi eğitimini Ataullah Efen- İmparatorluğu’nun son dönemi ve Cumhuri-
di’den almış, onun teşvikiyle eski edvarları yet Dönemi’nin ilk yıllarında yaşanan askerî,
incelemeye başlamıştır. ‚Mûsikînin fizik ve siyasî, ilmî ve kültürel değişim-dönüşümlerin
akustik bahislerini büyük matematik bilgini yaşandığı bir devirde sürdürmüştür. Bu sü-
Salih Zeki Bey’den (1864-1921) öğrendi‛ reçte Rauf Yektâ Bey’in Türk müziği ile ilgili
(Özalp, 2000: 161). Sonraki yıllarda kendi fikir ve çalışmalarını Cumhuriyet öncesi ve
çabalarıyla hem Batı müziği hem de Şark mü- sonrası olarak iki dönemde incelemek müm-
ziği literatürünü incelemiş, kütüphanelerde kündür. Bunun için öncelikle Osmanlı’nın son
araştırmalar yapmış ve musiki kitaplarını dönemlerinde müzik ile alakalı gelişmeleri
kopya etmiştir. Bu çalışmaları sayesinde Türk kısaca özetlemek faydalı olacaktır.
mûsikîsi tarihi ve nazariyatı konusunda ken-
dini geliştirmiştir. Rauf Yektâ Bey, ayrıca ney 3. 19. YÜZYILDA OSMANLI’DA
ve tanbur icracısıdır. Erguner (2003: 28), MÜZİK VE OSMANLI HANEDANININ
Yektâ’nın ney icrasındaki başarısı sayesinde MÜZİK TERCİHLERİNE KISA BİR BAKIŞ
1922’den itibaren 1925’te tekkeler kapatılana Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılda
kadar, Yenikapı Mevlevîhanesi’nde neyzen- batılılaşma yönünde hızlı ilerleyen siyasî,
başı olarak görev yaptığını belirtmektedir. askerî, ilmî ve kültürel bir değişim/dönüşüm
Erguner’e göre (1997: 98), Fransızca, sürecine girmiştir. Modernleşme ekseninde
Arapça ve Farsça da bilen Rauf Yektâ Bey, bu ilerleyen bu süreçte, Türklerin en önemli kül-
dillerde yazılmış mûsikî kitaplarını da oku- tür ögelerinden biri olan müzik de etkilenmiş-
muş ve bazılarını Türkçe ’ye tercüme etmiştir. tir. 19. Yüzyıla kadar sarayın da desteklediği
Batı müziğini de öğrenen Yektâ Bey, bu saye- ve himaye ettiği klasik Türk mûsikîsi yavaş
de Türk mûsikîsi ile Batı müziğini kıyaslaya- yavaş gözden düşmeye onun yerine Batı mü-
bilme yetisi kazanmıştır. Ayrıca o dönem ziği önem kazanmaya başlamıştır. Sarayın,
İstanbul’un en önde gelen mûsikî üstatları ile Batı müziğini destekleyen tavrı Osmanlı’da
birlikte meşk meclislerinde bulunmuş, bu
sayede devrin ileri gelen mûsikî üstatları ile 1Ayrıntılı bilgi için bakınız: Rauf Yektâ’nın Fransızca
Türk musikisi üzerine sohbetler yapma fırsatı Musiki Yazıları, Hazırlayan: Dr. İlhami Gökçen, Ürün
Yayınları, (tarihsiz), Ankara.
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 253

müzik alanındaki gelişmelere önemli derece- kez’in (sarayın ve padişahın) müzik zevkine
de yön vermiştir. Bu anlamdaki en önemli göre şekillendiğini ve özellikle Abdülmecid
kırılma noktası II. Mahmud’un (1785-1839) döneminde Franz List gibi Avrupa’nın ünlü
1826’da orduyu modernize etmek için aldığı müzisyenlerinin dikkatini çekecek düzeye
bir kararla Yeniçeri Ocağını kapatmasıdır. geldiğini ve opera-operet kültürünün, orkest-
Çünkü Yeniçeri Ocağı ile birlikte Osmanlı’nın ra geleneğine geçişi hazırladığını belirtir.
en önemli müzik kurumu olan Mehterhâne de Çünkü ‚Abdülmecid, tiyatro ve opera sanatı-
kapanmıştır. Kapatılan Mehterhâne’nin yerine na karşı büyük ilgi duyuyordu. Bu ilginin en
Batılı anlamda bir bando olarak Mızıka-i güzel işareti de Dolmabahçe Sarayı yapılırken
Hümâyun kuruldu. Özcan (2006: 422), baş- bu sarayın yanı başında bir tiyatro binası yap-
langıçta bandoyu süvari borozanı Vaybelim tırmış olmasıdır. Bu şekilde hem Avrupa sa-
Ahmet Ağa ve trampetçi Ahmet Usta çalıştır- raylarında olduğu gibi Osmanlı padişahları-
dığını fakat bandonun daha iyi yetişmesi için nın sarayında da özel bir tiyatro bulunacak,
yabancı bir çalıştırıcı düşünülerek Fransız hem de opera ve tiyatro sanatı ülkede yeni bir
çalgı ustası Manguel görevlendirildiğini be- gelişim sahası bulmuş olacaktı‛ (Karamahmu-
lirtmiştir. Bandonun istenen seviyeye gele- toğlu, 2014: 556). Bu dönemde Osmanlı’ya
memesi üzerine 1828’de Giuseppe Donizetti gelen Avrupalı hocalar ve müzisyenlerle bir-
davet edilerek yeni kurulan bandonun başına likte başta piyano olmak üzere Batı müziği
getirildi. Donizetti ile birlikte yavaş yavaş çalgılarının da geldiğini ve yaygınlaştığını
Batı’nın çoksesliliği ve Batı müziği notası da söylemek mümkündür. Sultan Abdülmecid
Türk müziği evrenine girmiş oldu. dönemi, ‚Avrupa benzeri bir yaşamın müzik
1839’da II. Mahmud’un vefatı ile yeri- anlayışının, toplum içinde giderek filizlendiği
ne oğlu Abdülmecid (1823-1861) geçmiştir. 3 yıllardır. Bilhassa saray çevresi ve varlıklı
Kasım 1839’da ilan edilen Tanzimat ile birlikte ailelerin yaşamına, Batılı zevkler ve davranış
Osmanlı’da Batılılaşma süreci devam etti. biçimleriyle birlikte giren piyano; bu konak-
Sultan Abdülmecid, şehzadeliğinde tamamen larda ud, kanun, vb. geleneksel aletlerin gide-
batı kültür kalıpları içinde yetiştirilmişti. rek terkedilmesine yol açacaktır‛ (Paçacı,
Fransızca biliyor ve Geleneksel Mûsiki yerine 1999: 11).
Batı müziği dinlemeyi yeğliyordu.2 Ayrıca Donizetti’nin 1856’da vefatının ardın-
‚Sultan Abdülmecid, Batılı anlamda müzik dan Muzika-i Hümâyun’un başına Callisto
eğitimi alan ve piyano çalan ilk padişahtır. Guatelli getirilmiştir. Abdülmecid döneminde
Muzika-i Hümâyun onun devrinde genişleyip Batı müziği kadar olmasa da Türk müziği de
Harem-i Hümâyun’da uygulanan eğitim müf- varlığını sürdürdü. ‚Padişah Batı müziğine
redatında önemli bir yer tuttu‛ (Alimdar, ilgi duymakla birlikte Türk Müziğini de sevi-
2016: 10). Donizetti, Sultan Abdülmecid dö- yordu‛ (Karamahmutoğlu, 2014: 556). ‚Ab-
neminde de Muzika-i Hümâyun’un başında dülmecid yönetiminin Saraya getirmiş olduğu
bulunuyordu. Padişah’a hem müzik hem de ânî alafrangalaşma, Klâsik Mûsikîmiz’in an-
diğer alanlardaki yenileşmenin önemi konu- cak kuru bir resmîyetle Sarayda varlığını sür-
sunda telkinlerde bulunmaktadır. Muzika-i dürebilmesi Dede Efendi başta olmak üzere
Hümâyun’a Batıdan bütün enstrümanlar için birtakım bestecilerin Saraydan uzaklaşmasına,
hocalar getirilmesini sağlar.3 Paçacı (1999: 10), topluma yönelmesine ve eserlerini halkın
Muzika-i Hümâyun’un zaman içinde Mer- beğeneceği tarzda yapmaya başlamalarına
neden olmuş, özellikle Dede Efendi Abdül-
2 Çavdaroğlu, S.Z. ‚Tanzimat Döneminde Müzik‛, Erişim mecid’in kendisinden hiçbir sanat değeri bu-
tarihi: 26.03.2018, http://www.musikidergisi.net lunmayan sıradan şeyler istemesinden ya-
3 Çavdaroğlu, S.Z. a.g.e.
254

Ünsal Deniz

kınmıştır‛ (Ekinci, 2010: 126). görülen opera, tiyatro ve orkestraların resmî


1861’de Abdülmecid’in vefatının ar- itibârı gitgide artmış, eski klasik fasıl icraları
dından yerine aynı yıl Sultan Abdüllaziz seyrekleşmiş, solo yerine koro icrası daha çok
(1830-1876) tahta geçmiştir (26 Haziran 1861). tercih edilmiş, peşrevlerin bütün olarak icra
‚Sultan Abdülaziz resim, hat ve mûsikî sanat- edilme âdeti kalkmış, Türk müziği eğitiminin
ları ile uğraşan çok yönlü bir sanatkârdı. Uğ- kesintiye uğraması sonucu zamanla kalitesiz-
raştığı bu branşların hemen hepsinde profes- leşen şarkılar karşısında Gazel yok olmuş,
yonele yakın, hatta mûsikîde profesyonel Taksim son plana atılmış, büyük formlu eser-
denebilecek oranda maharete sahipti‛ (Toker, lerin yerini şarkı formu almış, büyük formlu
2016: 115). Alimdar (2016: 13), piyano, lavta ve eserlerin başlıca özelliği olan Terennüm’lerin
ney çalan Sultan Abdülaziz’in hem Batı müzi- parçayı fazla uzattığı düşünülerek bu bölüm-
ği hem de Türk mûsikîsinde besteleri bulun- ler kaldırılmış ve küçük usullerin kullanılması
duğunu belirtmektedir. Bununla birlikte, ‚Ba- yaygınlaşmıştır.
tı müziği alanında eser vermiş olmasına rağ- Sultan V. Murad’ın 1876’da hastalığı
men yaşam tarzı ve eserlerinden Abdülaziz’in nedeniyle tahttan indirilmesinin ardından
asıl icra alanının Türk mûsikîsi olduğu görü- aynı yıl Osmanlı padişahlarını 34.’sü olan
lür‛ (Toker, 2016: 121). Karamahmutoğlu’na Sultan II. Abdülhamid tahta geçmiştir. 23
göre (2014: 556), Sultan Abdülaziz döneminde Aralık 1876’da I. Meşrutiyeti ilan etmiştir.
Türk müziği Abdülmecid dönemine kıyasla Eğitime ve sanata önem veren Sultan II. Ab-
biraz olsun ön plana çıkabilmiştir. dülhamid’in padişahlık döneminde ‚Müze-i
Toker’e göre (2016: 306), Sultan Abdü- Hümâyûn (bugünkü Arkeoloji Müzesi), Baye-
laziz döneminde çok yoğun bir icra alanına zid Umûmî Kütüphânesi, Yıldız Arşivi ve
sahip olmamakla birlikte, Türk Halk Müzi- Kütüphânesi, Hazîne-i Evrak’ın (bugünkü
ği’nin önemli bir dalı olan âşık mûsikîsi de Başbakanlık Arşivi)‛ (Ekinci, 2010: 137), gibi
saray mûsikî hayatı içinde kendine bir yer önemli kurumlar hizmete açılmıştır. ‚Tiyatro-
bulmuştur. yu seven Pâdişâhın Yıldız’daki Saray Tiyatro-
1876’da Sultan Abdülaziz’in bir darbe su’nda opera, operet, çeşitli yabancı oyunlar
ile tahttan indirilmesiyle yerine Sultan V. yanında tulûât da izlediği bilinmektedir‛
Murad (1840-1904) tahta çıkar. 3 ay kadar (Ekinci, 2010: 137).
tahtta kalan ‚Sultan V. Murad en fazla bestesi ‚Sultan Abdülhamid, Batı müziğine
olan Osmanlı hükümdarıdır. Donizetti Paşa ve özellikle operaya en fazla ilgi duyan padi-
ile Lombardi Bey’den müzik dersleri alan şahlar arasındadır. Batı müziği ve piyano
sultan piyano ve keman çalardı. Sultan V. eğitimini Aleksan Efendi, Guatelli Paşa, Lom-
Murad’ın günümüze kalan üç beste albümü bardi Bey ve Dussap Paşa’dan aldı‛ (Alimdar,
vardır< Albümlerde yer alan toplam 514 2016: 16). Sultan II. Abdülhamid, Batı müziği
eserin 488’i bizzat sultana aittir‛ (Alimdar, sevgisini hanedan üyelerine de aşılamış, şeh-
2016: 15). Sultan V. Murad’ın tahtta kaldığı zade ve sultanların başta piyano olmak üzere
kısa dönemde hem kendisinin hem de Sa- Batı müziği çalgılarını çalmalarını teşvik et-
ray’ın müzik tercihi Batı müziğinden yana miştir. Ayas (2014: 92), II. Abdülhamid’in
olmuş ve haneden üyeleri de Batı müziği eği- Alaturka denilen makamların Türklere ait
timi almışlardır. Hanedan üyelerinin Batı olmadığı, Yunanlardan, Acemlerden ve Arap-
müziği ilgisi paralelinde saraya yakın çevrele- lardan alındığı, Anadolu’nun asıl Türk köyle-
rin de Batı müziğine olan ilgisinin artmasına rinde, eskiden beri saz çalındığı görüşünde
ve popülerleşmesine vesile olduğunu söyle- olduğunu belirtmiştir. Abdülhamid’in bu
mek mümkündür. görüşleri Cumhuriyet döneminde yapılmaya
Tanrıkorur’a göre (2011: 43-44) Tan- çalışılan ve Ziya Gökalp’in fikirleri üzerine
zimat döneminde; Batılılaşma etiketi olarak temellendirilen Mûsikî İnkılâbı çalışmalarıyla
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 255

paralellik göstermektedir. kede, hürriyet yanlısı gelişmelerin etkisiyle


İttihât ve Teraki Cemiyeti’nin baskıla- canlı, çalkantılı bir müzik ortamı vardır <
rı ve Rumeli’de başlattıkları eylemlerin sonu- Ciddi müzikolog ve bestekar Rauf Yektâ
cu olarak 24 Temmuz 1908’de II. Meşrûtîyet Bey’in ‚On Temmuz’u takdis edelim‛ başlığı-
ilan edildi. Paçacı (1999: 11), II. Meşrutiyet’in nı taşıyan Karcığar makamında ve sofyan
ilanın, toplumsal yaşamda da hızlı değişimle- usulünde bir marş bestelediğine tanık olunur‛
re yol açtığını belirtmektedir. (Paçacı, 1999: 11). Rauf Yektâ Bey’in bu beste-
Sultan II. Abdülhamîd döneminde ya- sinin sözleri dönemin önde gelen şairlerinden
şanan önemli müzik olaylarını özetleyecek olan Tahsin Nâhid (1887-1919) tarafından
olursak; Batı müziği ön plana çıkmış, Yıldız yazılmıştır. (EK-1)
Saray Tiyatrosu’nda opera temsilleri ve II. Abdülhamîd’den sonra gelen Sul-
devâmlı bir konser dizisi düzenlemiş, Avru- tan Reşad (1844-1918) ve Sultan Vahidettin
pa’dan meşhûr opera ve tiyatro sanatçıları, (1861-1926) ise Batı müziği eğitiminin yanında
virtüözler İstanbul’a davet edilmiş, Sultân II. Türk müziği eğitimi de almış ve kişisel tercih-
Abdülhamîd, devrinin en modern bestecisi lerini Türk mûsikîsinden yana kullanmışlar-
sayılan Richard Wagner’i desteklemiş, Mızı- dır. ‚Vahidettin, makam müziği icra etmenin
ka-i Hümayûn’daki müzisyen sayısı 500’den yanı sıra bu alanda 63 eserin de bestecisidir.
350 kişiye ve Balkan Harbi’nden sonra bu sayı Bu eserlerden 41 tanesinin notası günümüze
iyice azalarak 120 kişiye düşmüş, II. Meş- kadar ulaşabilmiş olup bestelerin çoğu şarkı
rûtîyet’ten sonra tiyatro canlanmış, opera türündedir‛ (Alimdar, 2016: 19).
neredeyse yok olmuş, Operet ve müzikallerin Alimdar (2016: 16-20), Osmanlı’nın
seviyesi düşmüştür. Abdülhamîd döneminde son halifesi II. Abdülmecid’in Batı müziği
Saray operası (tiyatrosu) Türk sanatçılardan eğitimi aldığını ve piyano konçertosu, piyano
oluşan topluluk ve yabancı sanatçılardan olu- sonatı, mazurka ve prelüd gibi büyük ölçekli
şan topluluk olarak ikiye ayrılmıştır. Sultan II. eserler yazdığını belirtmektedir. Görüldüğü
Abdülhamîd her ne kadar Batı müziğini sevip üzere 19. yüzyılda Osmanlı’da müzik alanın-
desteklemiş olsa da Hâcı Ârif Bey ve Tanbûrî da yaşanan gelişme ve yeniliklerin önemli bir
Cemil Bey gibi devrin önemli klasik Türk kısmı padişah, saray ve saraya yakın çevrede-
mûsikîsi icracı ve bestecilerini de destekleme- ki elit tabaka merkezli olmuştur. Çünkü ‚Sa-
yi ihmal etmemiştir. rayın, devleti yalnız askerî ve mülkî olarak
Paçacı (1999: 11-12), Darü’l Musikîi değil, aynı zamanda fikir ve sanat hayatı açı-
Osmanî, Darü’l Feyz-i Musikî, Darü’t Talim-i sından da yöneten bir merkez oluşu, Türkler-
Musiki, Gülşen-i Musiki, Şark Musiki Cemiye- de çok eski bir gelenektir‛ (Tanrıkorur, 2011:
ti gibi, müziğe halk arasındaki ortak katılımın 18). Bu sayede 19. yüzyıl sarayın da yönlen-
yaygınlaştıran icra ve eğitim yapıları olarak dirmesiyle Osmanlı, kültür ve sanat alanında
mûsikî derneklerinin önemli olduğunu ve II. Batı’ya yönelmiştir.
Meşrûtîyet’ten sonra ülkenin her yanında 19. yüzyılda özellikle Tanzimat ile
benzer cemiyetler kurulduğunu ve halkın başlayan Batılılaşma ve modernleşme hare-
müzik gereksinimini karşıladığını, büyük ketleri resmî kurumların yanı sıra şüphesiz
konak ve evlerde düzenlenen mûsikî meşkle- halkın günlük hayatını ve kültürünü de
rinin de oldukça yaygın olduğunu ve 19. asrın önemli derecede etkiliyordu. Bu etkinin en
sonlarına doğru geleneksel Türk müziğinin önemli göstergelerinden birisi de klasik Türk
Batı notası ile yazılabilme sürecine girdiğini mûsikîsinin hem saraya yakın çevreler hem
belirtmektedir. de halk arasında tartışılmaya başlanmasıdır.
II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte ‚Ül- Garp ve Şark kültürü tartışmaları, Alaturka ve
256

Ünsal Deniz

Alafranga mûsikî tartışmalarını ve kutuplaş- katılmasından dolayı Türk halk müziğine


malarını da beraberinde getirmiştir. Özellikle önemli katkıları olmuştur.
20. yüzyılın başlarından itibaren Batı’nın na-
zarî kaideleri yerleşmiş ve notayla kâğıda 4. BULGULAR VE YORUM
yazılabilen çoksesli müziği karşısında, henüz 4.1. Rauf Yektâ Bey’in Cumhuriyet
nazarî esasları tam olarak ortaya konulmamış Öncesi Türk Halk Müziği Üzerine Fikirleri
ve teksesli olarak gelişimini sürdüren klasik Rauf Yektâ Bey’in Türk halk müzi-
Türk mûsikîsi iptidaî ve Türk’e ait olarak ğinden bahsettiği ilk makalesi 6 Nisan 1898
görülmemeye başlamıştır. Hemen belirtmek tarihinde İkdâm’da yayınlanan ‚Osmanlı
gerekir ki; 19. Yüzyıla kadar klasik Türk Mûsikîsi Hakkında Birkaç Söz‛ başlıklı yazı-
mûsikîsinin nazarî temellerinin sistemli bir sıdır. Bu yazısında Osmanlı mûsikîsinin geri
şekilde yazılmaması bu müziğin bir sistemi kalmışlığından, bu durumun sebeplerinden
olmadığını göstermez. Nota yerine meşk sis- ve çözüm yollarından bahseder. Rauf Yektâ
temiyle ustadan çırağa intikal eden eserler, Bey (1898: 3), Osmanlı mûsikîsinin Avrupa
yüzlerce yıllık bir müziksel birikimin ve ken- müziği karşısında iftihar edilecek bir düzeye
dine has gelişen Türk mûsikîsi geleneğinin çıkarılması gerektiğini ve bunun için çok çalı-
sistemleşmiş şeklidir. şılması gerektiğini belirtir. Bunun için de ilk
19. yüzyılın getirdiği Şark-Garp kül- atılacak adımların; Türk mûsikîsi nazariyatı-
türü çatışmalarının adeta bir sembolü olan nın ortaya konulması, Türk mûsikîsi tarihinin
Alaturka-Alafranga müzik çatışmalarının yazılması ve klasik Türk mûsikîsi bestekârla-
arttığı bir dönemde, klasik Türk mûsikîsinin rının; kâr, beste, nakış, semâî ve peşrev gibi
itibarını savunan, nazarî temellerini ortaya eserlerinin doğru bir şekilde notaya alınıp
koymaya çalışan, Türk müzik tarihini araştı- yayınlanması olduğunu savunur.
ran ve polemik yazılarıyla klasik Türk Rauf Yektâ Bey, aynı makalesinde
mûsikîsine yöneltilen olumsuz eleştirilere Hoca Abdülkadir, Itrî ve Seydâ Hâfız gibi
cevap vermeye çalışan ilk Türk müzikoloğu önemli bestekârların eserlerini Osmanlı
Rauf Yektâ Bey olmuştur. Rauf Yektâ Bey bir mûsikîsinin klasikleri olarak nitelendirirken,
yandan kendi ülkesindeki eleştirilere cevap bu eserlerin notaya alınarak korunmasını ve
verirken bir yandan da Batılılar tarafında gelecekte tarihi konserler adı altında icra
Türk müziğine ait yanlış bilinen konuları edilmesini umduğunu söyler. Bu eserlerin
Paris’te çıkan yayınlara gönderdiği yazılarıyla kaydedilmesi ve icrası yoluyla geçmişte klasik
düzeltmeye çalışıyordu.4 Dönemin polemik- Türk mûsikîsinin ne durumda olduğuna dâir
leri doğrultusunda yazılarının ve çalışmaları- bir fikir edinilebileceğini belirtir.
nın odağı klasik Türk mûsikîsine ait konular Rauf Yektâ Bey (1898: 3), bu makale-
olmakla birlikte, başlangıçta satır aralarında, sinde ağırlıklı olarak klasik Türk mûsikîsi ile
Cumhuriyet döneminde ise hem müstakil ilgili tespit ve önerilerinin yanı sıra, Türk halk
yazılarıyla hem de Türk halk müziği derleme, müziği ile ilgili önemli bir konuyu da ilk defa
inceleme ve kayıt altına alma çalışmalarına gündeme getirir. Anadolu’da özellikle de
Urfa, Musul ve Erzurum taraflarında insanı
etkileyen ve çok güzel eserlerin olduğunu,
4 Bu türden yazılarına örnek olarak Albert Laignac’ın
kurucusu olduğu Encylopedie le da Musique et
burada tıpkı Fransızların ‚chant populaire‛
Dictionnaire du Conservatoire (Musiki Ansiklopedisi ve (halk şarkısı) dedikleri parçalar gibi Türk halk
Konservatuvar Lûgatı) isimli ansiklopedinin 1922 basımlı ezgilerinin bulunduğunu söyler. Bu eserlerin
birinci kısmının Müzik tarihi başlığı altında 25 ülkenin notaya alınarak toplanması ve yayınlanması
müziği hakkında bilgi verilmiş ve La Musique Turque
başlıklı bölümünü Fransızca olarak 1913’de Rauf Yektâ
gerektiğini belirtir. Aynı zamanda asıl millî
Bey kaleme almıştır. Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz. ‚Rauf Türk müziğinin bu halk şarkıları olduğunu
Yektâ’nın Fransızca Musiki Yazıları‛ Haz. Dr. İlhami vurgular.
Gökçen, tarihsiz, Ankara.
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 257

Yönetken (2017: 63), Türk halk müziği tecek olan bir bestekâr ne mer-
derleme çalışmalarının yapılması gerekliliğini tebe çalışsa bir köy şarkısı ka-
ilk gündeme getiren kişinin Musa Süreyya dar tabi’ bir eser vücûda getire-
Bey olduğunu belirtir. Aynı şekilde Ülküta- bilir mi?...
şır’ın da (1973: 30), Türk halk müziği derleme Ya bizim köy türkülerimiz atı-
çalışmalarının yapılması gerektiğinin ilk kez lacak şeyler midir? Anadolu
Musa Süreyya Bey tarafından Yeni Mec- vilâyâtşâhânesinden bazı şehir-
mua’nın 5 Mart 1915 tarihli ‚Çanakkale Fev- lerin ahâlîsi Hüdâ’dan bir
kalâde Nüshası‛nda, dile getirildiğini söyle- tabîat-ı mûsikiyye ile meftûr-
miş olmasına karşın, Rauf Yektâ Bey’in 1898 durlar: Urfa’nın, Sivas’ın, Mu-
yılında yazdığı bu makale ile Türk halk müzi- sul’un, Eğin’in... O muhrik tür-
ğinde derleme çalışmalarının gerekliliğini küleri, kaya başıları fennen ne
söyleyen ilk Türk müzikoloğu olduğunu kadar hâiz-i kıymet eserlerdir?
söylemek mümkündür. Bu yazısından bir yıl Asıl millî mûsikîmizi teşkîl
sonra 1899 yine İkdâm’da yayınlanan ‚Sûriye eden bu şarkıların letâfet-i as-
ve Beyrut Vilâyetlerinde Bir Seyâhat-ı Mûsi- liyyelerini bozmayarak notaya
kiyye‛ başlıklı makalesinde Anadolu’da Türk almaya himmet etsek
halk müziği derleme çalışmalarının yapılması mûsikîmize ne kadar buyuk bir
gerektiğinden bahsetmiştir. Yazısında özellik- hizmet etmiş oluruz? Hakkıyla
le Fransızlar’ın halk müziğine ne derece önem nota yazanlarımızdan bir zât
verdiğinden bahsetmiş ve Don Parizo ismin- Anadolu-i sâhânede böyle bir
deki bir rahibin 1896 yılında Suriye dolayla- seyâhat-ı mûsikiyye icrâ ederek
rında yaptığı derleme seyahati ile ilgili bilgiler toplayacağı eserleri bilâhare
vermiştir. Yazısının Türk halk müziği ile ilgili bastırsa acabâ maa ziyâdeten
olan kısmı ise şu şekildedir; müstefîd olmaz mı? Bundan ka-
Bâlâdaki ifâdât-ı müterceme ti nazar gerek vilâyât-ı
(Don Parizo)in eserini kariînle- me’mûrîni ve gerek yerli ahâlisi
rimize tanıtmak için kâfî oldu- meyânında nota bilen bir hayli
ğundan tarafımızdan ayrıca mûsikîşinâslar bulması tabiîdir.
îzâhât i’tâsına lüzûm görülme- Bu zâtlar oraların teganniyâtını
miştir. Ancak bu vesîle ile şura- notaya alarak (nota mecmûası)
sını arz etmek isteriz ki: Fran- ile neşr edilmek üzere matbaa-
sızlar, ‚Şan Populer‛ tesmiye mıza gönderseler ne olur?
ettikleri âvâm şarkılarına bü- Geçen sene bu yolda bir iki tür-
yük bir ehemmiyet atfederler, küye destres olmuş idik. Edîb-i
hatta bu şarkılar Fransa ma’rûf Habîb Efendi
ayâlâtının her birisinde muhte- merhûmun mahdûmu Atina
lif şîve ve nağmeleri hâiz oldu- mekteb-i i’dâdiyyesi muallim-
ğundan her eyâletin şarkılarını lerinden Kemâl Bey birâderimiz
ayrı ayrı mecmûalara kayd ile Atina’da işittiği türkülerin en
neşr etmişlerdir. İnde’l-hâce en latîflerinden ikisini notaya ala-
meşhûr bestekârlar bile bu şar- rak lütfen muharrir-i âcize irsâl
kılara muhtaç olurlar. Meselâ buyurmuşlar idi. Diğer erbâb-ı
besteleyeceği operanın bir ye- mûsikî de bu yolda bezl-i him-
rinde köylülere bir hava söyle- met etseler az zamanda millî
258

Ünsal Deniz

türkülerimizi hâvî mükemmel Rauf Yektâ Bey, bu yazısında türküle-


bir mecmûaya mâlik olur idik. ri derleyen Almanların isimlerini belirtmemiş
(Rauf Yektâ Bey, 1899: 3, Latin olsa da O. Abraham ve E. von Hornbostel
harflerine çev. Çergel, 2007: tarafından yapılan çalışmayı akla getirmek
483-484). mümkündür. Avusturyalı Antropolog Dr.
Rauf Yektâ Bey (1905: 3), İkdâm Gaze- Felix von Luschan, 1901 yılında, Suriye’nin
tesi’nin 4153. sayısında (29 Aralık 1905) ‚Şark kuzeyinde bulunan Zincirli’de, 12 yaşında
Mûsikîsi ve Avrupalılar-Tedkîkat-ı Âhira- Antep’li bir Ermeni çocuk olan Avedis ile 21
Arap Mûsikîsi ve Arap Muğannileri-Bizdeki yaşındaki Müslüman Maraşlı Ali’den 20 halk
Mûsikî Müntesibleri-Nümûne-i İmtisâl‛ baş- şarkısını fonografla kaydetmiştir. Bu kayıtları,
lıklı yazısında Fransızlar gibi Almanların da üzerinde çalışmaları için Abraham ve Horn-
Şark mûsikîsine ilgisiz kalmadığını ve Os- bostel’e vermiştir. Abraham ve Hornbostel
manlıların müzik konusundaki yeteneklerinin çalışmalarını ‚Phonographierte Türkische
dikkatlerini çektiğini yazmıştır. Aynı makale- Melodien‛ başlığıyla Zeitschrift für Ethnolo-
de Almanların fonograf ile köylülerden türkü- gie isimli dergide 1904 yılında yayınladılar.
ler derlediklerini ve bu türküleri notaya ala- Yayınlarına türkülerin notalarını ve sözlerini
rak sözlerini Türkçe ve Almanca notaların de eklemişlerdir. (Şekil -1 )
üzerine yazdıklarını belirtmektedir.

Şekil 1- Abraham, O. ve Hornbostel E. von, (1904), “Phonographierte Türkische Melodien”


Zeitschrift für Ethnologie (Sonderabdruck) 36: 217

Rauf Yektâ Bey, Teşrînisânî 1324 ta- gulamıştır. O yıllara kadar (1910) İstanbul’un
rihli Resimli Kitap’ta yayınlanan ‚Âhiretlik bazı kahvehanelerinde saz şairlerine tesadüf
Unvanlı Neşîde-i Mûsıkiyye Munâsebetiyle‛ edildiğini fakat bir süredir bunlara İstan-
başlıklı makalesinde Avrupa’daki gezgin bul’da rastlanmadığını ama Anadolu’da hâlâ
şarkıcılardan bahsetmiş ve bunların karşılığı bulunduğunun rivayet edildiğini söylemek-
olarak Türklerde de saz şairlerinin olduğunu tedir. Rauf Yektâ Bey’e göre, saz şairleri her
belirtmiştir. Saz şairlerinin kendilerine mah- ne kadar kendi sanatlarında maharetli de
sus latîf ve millî bir üslupları olduğunu vur- olsalar, o dönem saz şairlerinin halkın toplan-
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 259

dığı yerlerin dışında pek rağbet görmediğini, dönemin resmî kurumlarında da millî Türk
ve ‚kibâr u ricâl‛ olarak ifade ettiği üst tabaka kimliğini yansıtacak olan halk kültürü ürünle-
tarafından tercih edilmediğini belirtmiştir. rinin araştırılmasına önem verilmiştir. Bu
Rauf Yektâ Bey’in yazıları, Türk halk kapsamda Anadolu halk melodileri Türk kim-
müziğine temas ederken doğrudan olmasa da liğini yansıtan halk kültürü ögelerinin en
dolaylı bir şekilde Avrupa’daki folklor ala- önemlilerinden biri olarak görülmüş ve millî
nında halk müziği çalışmaları hakkında fikir bir Türk müziği tanzimi için çalışmalar başla-
sahibi olduğunu göstermektedir. Halk müziği tılmıştır‛ (Deniz ve Göktaş, 321: 2016).
çalışmaları, Dünya’da özellikle Batı Avru- Folklor bilimine ilk atıfların yapılma-
pa’da 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sının ardından Osmanlı’da bir konservatuvar
Folklor ve Müzikoloji bilimlerinin gelişmesiy- kurulması gerekliliği de gündeme gelmiştir.
le hız kazanmıştır. Osmanlı’da ise folklor Özden (2015: 45), Bu kapsamda Osmanlı Dev-
bilimine atıfta bulunan ilk yazıların yazılması leti’nin ilk resmi tiyatro ve mûsikî okulu olan
1913 yılında Ziya Gökalp’in, Halka Doğru Dârülbedâyi (güzellikler evi) kurulduğunu
dergisinde ‚Halk Medeniyeti I - Başlangıç‛ (1914) belirtmektedir. Dârülbedâyi’nin bünye-
başlıklı makalesiyle başlar. Gökalp, ‚yazısın- sinde tiyatronun yanı sıra Batı müziği ve Türk
da kentli, okuryazar ve iktidar gücünü elinde müziği eğitimi verilmesi düşünülmüştür.
bulunduranları ‚yüksek zümre‛, bunların ‚Birinci Dünya Savaşı’nın olumsuz şartların-
dışındakileri ‚halk‛ olarak sınıflandırarak dan dolayı önce Batı müziği daha sonra da
‚resmi medeniyet‛ ve halk medeniyeti‛ şek- Türk müziği bölümleri kapanmıştır. 1920
linde iki medeniyetin varlığını kabul eder ve yılında alınan bir kararla Dârülbedâyi artık
folkloru da buna göre tanımlar‛ (Oğuz, 2013: sadece tiyatro topluluğu olarak faaliyetlerine
10). Gökalp, yazısında şunları belirtmiştir; devam etmiştir‛ (Özden, 2015: 48). Bununla
‚Her kavmin iki medeniyeti var: Resmî me- birlikte müzik eğitimi veren bir konservatu-
deniyet, halk medeniyeti. O halde kavimlerin var kurulması fikrinden vazgeçilmemiş ve
medeniyetlerinden bahseden bir ilim olan 1917 yılında Osmanlının ilk resmî konserva-
‚içtimaiyat‛ın halk medeniyetini tetkik eden tuvarı olan Dârülelhan (nağmeler evi) kurul-
bir şubesi de olmak gerek. İşte kaideleri yazılı muştur.
olmayan ve ancak ağızdan ağza geçmek sure- 25 Haziran 1916’da Dârülelhan’ın ku-
tiyle bir soyda uzayıp giden bu ananevî me- rulması ile ilgili bir heyet Yusuf Ziya Paşa
deniyeti mütalâa eden ilme ‚halkiyat‛ adı başkanlığında toplantı yapmıştır. Bu toplantı-
verilir.‛ (Gökalp, 1329 (M.1913): 107). da heyetin görevi şu şekilde ifade edilmiştir.
Oğuz (2013: 11), Gökalp’in bu yazı- ‚Mekâtipte mûsikînin hüsn-i tâlimi ve âsâr-ı
sından bir yıl sonra Fuat Köprülü’nün, İkdam eslâfın ihya ve muhâfazası ve Anadolu millî
gazetesinde kaleme aldığı ‚Yeni Bir İlim: Hal- terennümatına göre millî bir mûsikî tanzimi
kiyat Folk-lore‛ başlıklı bir yazı yazdığını, ve mûsikîde mütehassıs muallimler yetişti-
1914 yılında, Köprülü’den bir ay sonra Peyam rilmesi‛ (Muallim, 1916: 58), olarak belirlen-
gazetesinin edebî ilavesinde, Rıza Tevfik’in miştir. ‚Bu kurumda müzik öğretmeni yetiş-
folklor terimi yerine ‘Hikmet-i avam’ tabirini tirmenin yanı sıra müzikle ilgili bilimsel ça-
kullandığını ve folklor biliminden bahsettiğini lışmalar yapmak, sanatsal değeri haiz müzik
belirtmektedir. ‚Bu yazılar, dönemin siyasi eserlerini notaya alarak tespit edip yayınla-
ideolojisi göz önüne alındığında daha çok mak ve folklor araştırmaları yapmak gibi he-
milliyetçilik ve Türkçülük fikirleri bağlamın- defler de gözetiliyordu‛ (Kolukırık, 2014: 24).
da halk kültürünün önemini ön plana çıkart- 1916’dan itibaren faaliyetlerine başlayan
maya yönelik bir misyon üstlenmiştir. Ayrıca Dârülelhan Birinci Dünya Savaşı’nın olum-
260

Ünsal Deniz

suzluklarından ve ekonomik sıkıntılardan olarak adlandırılan bu yaklaşım, uzun yıllar


dolayı zor bir süreç geçirmiş ancak kuruluş Cumhuriyet’in müzik politikalarına yön ver-
hedefleri doğrultusundaki çalışmaları özellik- miştir‛ (Yılmaz, 2017: 516). Fakat 1920’li yılla-
le halk müziği derleme faaliyetleri Cumhuri- ra kadar bu formülün en önemli unsuru olan
yet döneminde daha uygun bir zemin kazan- halk ezgileri henüz toplanmamıştı. Bu düşün-
mıştır. ceyle Gazimihal (2006: 143), 1922 senesinde
4.2. Rauf Yektâ Bey’in Cumhuriyet Dârülelhan müdür muavini Ziya Bey’in (Yu-
Döneminde Türk Halk Müziği Üzerine Fi- suf Ziya Demircioğlu) Dârülelhan müdürü
kirleri ve Çalışmaları Musa Süreyya Bey’e önerisi ile 14 soruluk bir
29 Ekim 1923’te Türkiye’de Cumhuri- anket fişi hazırlanıp Anadolu’ya gönderildi-
yetin ilanı ile birlikte her alanda olduğu gibi ğini ve bu yolla halk türkülerinin toplanması
müzik politikalarında da Batıyı örnek alan ve amaçlandığını belirtmektedir.
modernizm ekseninde ilerleyen bir seyir iz- Rauf Yektâ Bey 20 Kanunuevvel 1339
lenmiştir. Ulusoy (2017), Cumhuriyet idaresi- (Miladi 20 Aralık 1923)5 tarihli Vakit gazetesi-
nin geri kalmışlığın neden olduğu her şeyden nin 2148 numaralı sayısında ‚Anadolu Halk
kurtulmanın yolunun ilerlemek olduğu fikri- Şarkıları‛ başlığı ile bir makale kaleme almış-
ne vardığını, Atatürk’ün önderliğindeki yeni tır. Yazısında, folklor biliminin muhtevasın-
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerleme yöntemini dan, folklor bilimi içerisinde halk şarkılarının
modernleşmek, modernleşmenin hedefini ise öneminden, diğer ülkelerde yapılan halk şar-
Batı olarak tayin ettiğini belirtmektedir (s. kıları derleme faaliyet ve yayınlarından ve
384). Bu düşünce doğrultusunda yeni Cum- Dârülelhan’ın başlattığı anket fişleriyle halk
huriyet’in müzik politikaları da Batı normla- şarkılarının toplanmasının gereğin-
rına göre şekillendirilmeye çalışılmıştır. Tür- den/öneminden bahsetmiştir.
kiye’de ‚Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yılların- Rauf Yektâ Bey (1923: 4), aynı yazı-
dan itibaren müzik alanında yapılan çalışma- sında Anadolu’nun bazı bölgelerinde nota
lar teorik olarak Batı’nın yüksek müzik tekni- bilmeyenlerin de olabileceğini, bu yüzden
ğine, millî varlık olarak ise Anadolu’daki halk Dârülelhan muallimlerinden birinin bu yöre-
melodilerine dayandırılmıştır‛ (Deniz, 2016a: lere görevli olarak gitmesi gerektiğini, orada
1178-1179). Cumhuriyetin kurucu kadroları tesadüf ettiği halk şarkılarını fonograf ile
tarafından benimsenen bu görüş, Ziya Gö- kaydetmesi gerektiğini belirtmektedir. Kay-
kalp’in millî Türk müziği formülünü temel dedilen halk şarkılarının daha sonra Dârülel-
almıştır. han’a getirilerek notaya alınmasının ve ince-
Gökalp (2010: 62), Osmanlı müziğinin lenerek yayınlanmasının gerektiğini vurgu-
Türk’e ait olmadığı kanaatindedir. Bir düm- lamıştır. Bu sayede Batı dünyasının bu çalış-
tek müziği olarak küçümsediği Osmanlı mü- maları önemseyeceğine ve Türklerin güzel
ziğinin, kökeninde Farabi tarafından Bi- sanatlarda bir mevki kazanmaya çalıştıklarına
zans’tan alınıp Arapçaya aktarıldığını ve yal- delil gösterilebileceğini savunmuştur.
nız seçkinler sınıfına özgü olduğunu, halk Dârülelhan 1922 yılından itibaren an-
tabakasında kabul görmediğini söyler. Gökalp ket fişleriyle halk şarkılarını toplamaya çalı-
(2010: 130-140), millî Türk müziğinin ise Ana- şırken, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk resmi halk
dolu’dan toplanan halk ezgilerinin, Batı mü- müziği derleme faaliyeti 1925 yılında Maarif
ziği yöntemleriyle armonize edilerek ortaya Vekâleti’nin bünyesinde yapıldı. ‚Cumhuri-
çıkartılabileceği görüşündedir. ‚Gökalp’e yetin bu ilk derleme çalışması, Galatasaray
göre, halk ezgileri ulusal müziğin hammad- Lisesi mûsikî muallimi Seyfettin Bey (Asaf) ile
desi olacaktır. Ancak bu yolla Türk kültürüne
dayalı millî bir Türk müziğine kavuşulabilir- 5 Tarih çevirmeleri Türk Tarih Kurumu’nun
di‛ (Deniz, 2016b: 61). ‚Gökalpçi paradigma www.ttk.gov.tr/genel/tarih-çevirme-klavuzu/ adresinden
yapılmıştır. (Erişim tarihi: 20.06.2018)
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 261

İstanbul Lisesi mûsikî muallimi Sezai Bey ve halk şarkılarının güfte ve besteleri toplana-
(Asaf) tarafından Batı Anadolu’da yapılmıştır rak üzerinde bilimsel çalışmalar yapılmadı-
(Deniz, 2016b: 81-82). Asaf kardeşlerin yaptığı ğından yakınır.
bu derleme gezisinde hemen hepsi zeybek Rauf Yektâ Bey, aynı yazısında Dârü-
formunda olan halk ezgilerini 1926 yılında lelhan bünyesinde ilmî bir heyet6 tarafından
‚Yurdumuzun Nağmeleri‛ adıyla kitap ola- klasik Türk mûsikîsine ait 72 adet eserin nota-
rak yayınladılar. Asaf kardeşlerin yaptığı bu ya alındığından, diğer taraftan halk şarkıları-
çalışma çok kıymetli olmasına rağmen, müzi- nın da toplanması kararının alındığını belirt-
kolog Mahmut R. Gazimihâl (1928: 167) tara- mektedir. Maarif müdürleri vasıtasıyla Ana-
fından derleme sırasında ses kayıt cihazı kul- dolu’daki okulların müzik öğretmenlerinden
lanmamış olmaları, seyahatin kısa sürmesi, ve müzikle ilgilenen kişilerden kendi yörele-
şark musikisi tonalitesine vâkıf olmamaları ve rinde söylenen halk şarkılarının notalarının
türkülerin inceliklerini ifade edecek şekilde gönderilmesi istendiği ve özellikle Türk genç-
notaya alınmadıkları gibi çeşitli eleştirilere lerinin ve Anadolu mûsikîşinâslarının bu işe
sebep olmuştur. destek olacağını, çok geçmeden Anadolu’nun
Asaf kardeşlerin bu halk müziği der- çeşitli şehirlerinden yüz kadar halk şarkısı
leme çalışmasından sonra Dârülelhan’ın anket notası gönderildiğini söylemektedir. Ayrıca,
fişleri ile halk şarkılarını toplama fikri ilk gönderilen şarkılardan bazılarının küçük fark-
ürünlerini verdi. Anadolu’nun çeşitli yörele- larla (varyantlarının) değişik şehirlerden de
rinden gelen 100 kadar halk şarkısının notala- geldiğini belirtmektedir.
rı Dârülelhan tarafından incelenerek yayın- Rauf Yektâ Bey, 1. Defter’de 47 halk
lanmaya değer olanları Dârülelhan Külliyatı – şarkısının yer aldığını, bunlardan 22’sinin
Anadolu Halk Şarkıları adıyla 1926 yılından Konya, 13’ünün Canik, 6’sının Kayseri,
itibaren defterler halinde yayınlanmaya baş- 3’ünün Menteşe, 2’sinin Afyonkarahisar,
ladı. Bu yayınlardan 1. Defter ve 2. Defter’in 1’inin Erzurum’dan gönderildiğini ve 20 ve 22
hazırlanmasında o dönem Dâülelhan’da Şark numaralı sözleri eski iki halk şarkısının Dârü-
Mûsikîsi Nazariyatı ve Tarihi öğretmeni olan lelhan ud öğretmeni Sedat Bey tarafından
Rauf Yektâ Bey’in katkısı büyüktür. Ayrıca ilk memleketinin halk şarkıları üslubunu taklit
iki defterin ön sözünü de yine Rauf Yektâ Bey ederek bestelendiğini söylemektedir.
yazmıştır. Rauf Yektâ Bey, yazdığı ön sözde ay-
Rauf Yektâ Bey(1926a), Dârülelhan’ın rıca halk bestekârlarının makam ve usul ko-
1926 yayınladığı ilk halk müziği 1. Def- nusunda kendilerini kurallarla sınırlamadığı-
ter’indeki önsözünde; Folklor biliminin çalış- nı, iki satırlık küçük bir halk şarkısında bile
ma alanından, folklorcuların folklor ürünleri birkaç makam ve usul değişikliğini uygun
üzerindeki çalışmalarının öneminden, Avru- gördüklerini belirtmektedir. Bununla birlikte
pa’daki halk müziği derleme çalışmaları ve herhangi bir makam özelliğini yansıtmayan
halk şarkıları üzerindeki ilmî çalışmalarından, halk şarkılarına da tesadüf ettiklerini ve bun-
Rusların halk müziği derlemeleri ve yayınla- ları makamsal açıdan değerlendiremediklerini
dıkları mecmualardan, Rusların kendi halk de ifade etmiştir. Yazısının sonunda Dârülel-
şarkılarından sonra Rusya sınırları içindeki han’a gönderilen halk şarkılarının ancak ikin-
Türklerin halk şarkılarını da toplayıp yayın- ci bir Defter’i dolduracak kadar kaldığını ve
ladığından bahsetmiştir. Yazısının devamında ilgilenenlerin bildikleri halk şarkıları notaları-
bütün milletlerin folklor çalışmalarına çok
önceden başladığını ve Türkiye’de folklor
alanında henüz bir çalışma yapılmadığından 6Dârülelhan Tarihî Türk Mûsikîsi Eserlerini Tasnif ve
Tesbit Heyeti.
262

Ünsal Deniz

nı göndermelerini tekrarlamıştır. mûsikîsinde kullanılan dört koma bemol (Ba-


Dârülelhan tarafından yayınlanan bi- kiye) ve beş koma bemol (Küçük Mücenneb)
rinci Defter’deki türkülerin, Rauf Yektâ Bey’in değiştirici işaretlerini de kullanarak, türküle-
önsözde belirttiği üzere makam, ikâ (usul) ve rin melodilerini makamsal bir çerçevede ince-
nereden gönderildikleri gibi bilgiler yer al- leme gayretine girilmiştir. (Şekil - 2).
maktadır. Ayrıca bazı türkülerde klasik Türk

Şekil 2 - Dârü’l-Elhân Külliyatı Anadolu Halk Şarkıları 1. Defter, 1926: 13.

Fakat makam açısından sabit bir rengi mûsikî hareketlerini ve bu şarkıların ne


olmayan türkülere makam ismi eklenmemiş münâsebetle bestelendiğini yazdığını, bu sa-
ve sadece hangi şehirden gönderildikleri ya- yede folklor açısından Muğla’nın sosyal ya-
zılmıştır. şantısı ve tarihsel geçmişi hakkında önemli
Rauf Yektâ Bey, Dârülelhan’ın 1926 bilgiler de verdiğini de belirttikten sonra,
yayınladığı 2. Defter’indeki önsözüne; Birinci Sabri Bey’in yazdıklarını nakletmiştir.
Defter’in Türkiye, Avrupa ve Amerika’da ilgi Sabri Bey, Birinci Defter’de Muğla’ya
çektiğinden, Türkiye’nin her tarafında açıl- ait hiçbir türkü görmediğini, halbuki Muğla
maya başlanan Türk Ocakları üyelerinin ve ve civarının türkülerinin ve zeybek oyunları-
millî kültür ile ilgilenen bütün mûsikîşinâsla- nın Anadolu’nun diğer yörelerinde okunan
rın bildikleri halk şarkılarının notalarını Dârü- türkülerden ayrı bir öneme sahip olduğundan
lelhan’a göndermelerinden memnuniyet duy- bahsetmiştir. Gönderdiği türkülerin bağlama,
duklarını ifade ederek başlıyor. Yazısının bozuk ve cura ismindeki sazlarla çalındığını
devamında Muğla’dan Ömer Efendizâde Sab- ve okundukları gibi notaya alındıklarını be-
ri Bey isminde bir gencin Muğla’da bestelenen lirtmiş, aynı türkülerin orak ve tütün tarlala-
ve söylenen halk şarkılarını içeren bir mec- rında ‚İrim Havası‛ olarak adlandırılan bi-
mua gönderdiğinden bahseder. Rauf Yektâ çimlerinin bulunduğunu söylemektedir. Sabri
Bey, Sabri Bey’in aynı zamanda Muğla’daki Bey gönderdiği yazıda on beş sene öncesine
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 263

kadar Muğla’da ud, kanun ve keman gibi şarkıların nâğmeleri şöyle dur-
mûsikî aletlerinin bulunmadığını, nota bilen sun îkâ’larını bile anlayama-
kimse bulunmadığını, peşrev, beste ve saz mışlardır; meselâ meşhûr: Mec-
semaisi gibi formları bilmediklerini söylemiş- bûr oldum ben bir güle - Şimdi
tir. Son on beş seneden beri ise ud, kanun ve düştüm dilden dile - güfteli 9/8
tanbur gibi musiki aletlerine rağbet edildiğini, bir şarkıyı 4/4 usûlünde yaz-
nota ile klasik Türk mûsikîsi eserleri icra et- mışlar ve (curcuna) ikâında
menin yaygınlaştığını, buna karşılık bağlama olan ve binâen aleyh 10/16 he-
gibi sazlara ilginin azaldığını ve aşk hikâyesi sabile yazılması lâzım gelen : -
ya da üzücü bir olay karşında hava yakmak Şebâbet gitti de elden, başım-
adetinin nerdeyse kalktığından bahsetmiştir. dan gitmiyor sevdâ - şarkısını
Bu yüzden gönderdiği türkülerin az çok eski 2/4 usûlünde ve nâğmelerini
zamanlara ait olduklarını vurgulamıştır. Ay- külliyen müşevveş bir halde
rıca bu türkülerin ne üzerine yakıldıklarını ve notaya aldıktan başka bu defte-
hangi zamanlara ait bulunduklarını da notala- rimizin 41. sahîfesinde notası
rın altına ilâve ettiğini belirtmiştir. Rauf Yektâ münderic 75 nomerolu (sofyan
Bey, Sabri Bey’in yazdıklarını naklettikten = 4/4) îkâ’lı : - Karşıda Kürd ev-
sonra 2. Defter’deki 22 Muğla türküsü içeri- leri yayılır develeri - Oturmuş
sinden bazılarının makam ve usul değerlen- koyun sağar terlemiş memeleri
dirmesini yaparak birinci bölümü bitirmiştir. - şarkısının iki batotasını 4/4 ve
Yektâ, önsözün ikinci bölümünde, bir batotasını 6/4 usûlüyle
Avrupa’da yayınlanan ve Şark memleketle- yazmak gibi a’zamî garâbetler
rinde yapılan halk müziği derlemelerine ait göstermişlerdir! (Rauf Yektâ
dört mecmuadan bahseder. Bu yayınlardan Bey, 1926b: 7).
halis Türk şarkılarının bulunduğu tek çalış- Rauf Yektâ Bey’in örnek verdiği ‚Kar-
manın ise 1904 yılında Abraham ve Hornbos- şıda Kürd evleri yayılır develeri - Oturmuş
tel tarafından ‚Phonographierte Türkische koyun sağar terlemiş memeleri‛ şarkısının
Melodien‛ başlığıyla Zeitschrift für Ethnolo- melodisi benzese de söz yönünden bazı farklı-
gie isimli dergide yayınlanan çalışmada oldu- lıklar bulunmaktadır. (Şekil - 3, Şekil – 4).
ğunu söyler. Bu yayında ‚Suriye kıt’asının
Şimâl taraflarında ilmî tedkikatde bulunmuş
olan (F. Luşan7)ın (Zincirli) kıryasında fonog-
rafla zabt ettiği Türkçe (20) halk şarkısının
notalarından mürekkeptir‛ (Rauf Yektâ Bey,
1926b: 6-7). Ayrıca bu yayında Alman alimle-
rin türküleri notaya alırken Türk nağmelerini
ve usullerini çok iyi anlayamadıklarından
birçok hata yaptıklarından yakınır. Almanla-
rın yaptığı hatalara örnek olarak üç türküyü
örnek göstermiştir.
Notaların tarz-ı tahrîrine gelin-
ce bu cihet büsbütün hata’lıdır.
Alman âlimleri, bildiğimiz bazı

7 Felix von Luschan (1854-1924), Avusturya’lı Antropolog.


264

Ünsal Deniz

Şekil 3 - Abraham, O. ve Hornbostel E. von, 1904: 203.

Şekil 4 - Dârülelhan Külliyatı Anadolu Halk Şarkıları 2. Defter, Kürd Şarkısı, 1926: 41.
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 265

Yektâ Bey (1926b), verdiği örneklerle heyetin Anadolu’ya giderek birçok şehirde
Avrupalıların Türk mûsikîsini tam olarak nağmeleri toplayacakları belirtilmektedir.
anlayamadıkları için yanlış bir şekilde ele Ayrıca makinenin henüz teslim edilmediğini
aldıklarından yakınır. Bu yüzden bu tür ça- bu yüzden seyahatin ertelendiği yazmaktadır.
lışmaların Türk mûsikîşinâslar tarafından Yeni Ses gazetesinin 30 Temmuz 1926
yapılmasının gerektiğinden ve Batılılara Türk Cuma günü yayınlanan sayısında teslim alı-
mûsikîsinin güzelliklerinin tanıtılmasının nan makine ile birlikte Ekrem Besim (Tektaş),
öneminden/gereğinden bahseder. Yusuf Ziya Demircioğlu, Rauf Yektâ Bey ve
Aynı zamanda Anadolu’dan Dârülel- Dürrü (Dürri) Turan Bey’den oluşan heyetin
han’a gönderilen notaların da mûsikî kuralla- resmi bulunmaktadır.
rını iyi bilmeyen kişilerden geldiğini ve özel-
likle usul yönünden bazı hatalar içerdiğini
söyler. Ayrıca gönderilen notaların, gönderil-
dikleri yöreye ait gerçek tavrını ifade edecek
metronom değerlerinin bile belirtilmediğin-
den yakınır. Yektâ Bey, bütün bu eksikliklerin
giderilmesi için Anadolu’da derleme seyahat-
lerinin yapılmasını, ancak bu yolla asıl Türk
mûsikîsi nağmelerinin kaydedilerek koruna-
bileceğini söyler. Bununla beraber, anket fişle-
ri yoluyla hazırlanan bu ikinci Defter’in ya-
yınlandığı sırada Anadolu’ya derleme seyaha-
tine çıkmış olacaklarını belirtir.
1926 yılının Temmuz ayında Rauf
Yektâ Bey’in bahsettiği halk müziği derleme
seyahati için ‚O sıralar Paris’te bulunan Ce-
mal Reşit Rey aracılığı ile derleme çalışmala-
rında kullanılmak üzere fonograf getirtildi‛
(Kolukırık, 2014: 64). Gazimihâl (2006: 144) ses
kayıt cihazının 3 Temmuz 1926’da İstanbul’a
geldiğini ve 13 Temmuz Salı günü de Ekrem
Bey, Rauf Yektâ Bey ve Dürri Beylerden olu-
şan heyetin Haydar Paşa’dan hareket ederek
seyahate çıktıklarını belirtmektedir. Fakat
dönemin gazeteleri incelendiğinde, 27 Tem-
muz 1926 (Hicri, 17 Muharrem 1345) tarihli
Vakit Gazetesi’nde konservatuvar heyetinin
beklediği makinaların gümrük işlemlerinin
yapıldığı yazmaktadır. ‚Anadolu Türküleri‛
başlıklı bu haberde Avrupa’dan bir pategraf 8
ve 220 adet plak geldiğini, 200 liraya Alman-
ya’dan alındığını, pategrafın iki borusunun
olduğunu ve bu sayede sesleri kaydettiği,

8 Fonograf kastediliyor.
266

Ünsal Deniz

Şekil 5 – Yeni Ses Gazetesi, 30 Temmuz 1926. (s.1)


Resimdekiler: (Soldan sağa) Dürrü (Dürri) Turan, Rauf Yektâ Bey, Ziya Bey (Yusuf Ziya
Demircioğlu ve Ekrem Bey (Ekrem BesimTektaş) ).

Rauf Yektâ Bey, bu seyahat ile ilgili edeceğimiz Anadolu hânende


olarak şunları belirtmiştir; ve sâzendelerinden en mukte-
Bu defterin intişârı sıra- dirlerinin terennümâtını fonog-
sında ihtimâl ki yola çıkmış bu- rafımıza almakla beraber bun-
lunacağız. (Pate) fabrikasının ların hakiki tavırlarını da tahrîr
son zamanda îcâdına muvaffak ve tesbitine gayret edeceğiz
olduğu yazıcı ve dinletici bir (Rauf Yektâ Bey, 1926b: 8).
fonograf makinesini müteaddid Dârülelhan’ın, bu ilk halk müziği der-
plakları hammâlen Konya ve leme seyahatine çıkışları dönemin mizah ga-
Adana târîkiyle doğruca ‚Ur- zetesi olan Akbaba’da bir karikatüre de konu
fa‛ya gideceğiz. Oranın fevka’l- olmuştur. ‚Dârülelhan’dan bir heyet Anado-
âde bir husûsiyyeti olan tagan- lu’da millî havaları toplamaya çıkıyor‛ başlığı
niyâtını zabt ettikten sonra ile verilen karikatürün altında ise şu diyalog
ta’kîb edeceğimiz seyâhat hat- yazmaktadır;
tını îcâb-ı hâle ve alacağımız Müdür Ziya Bey – Arkadaşlar, biliyor
ma’lûmâta göre yolda kararlaş- musunuz, nereye gidiyoruz?
tıracağız. Seyâhatimizde temâss Mûsikîşinâslar – Hava toplamaya!..
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 267

Şekil 6 – Akbaba, 26 Temmuz 1926. (s. 2-3)

Dârülelhan derleme heyeti 31 Tem- tarafından yayınlanmıştır. Kolukırık (2014:


muz 1926 tarihinde Haydarpaşa İstasyo- 60), Kurumun adının ‚20 Ocak 1927’de ‚İs-
nu’ndan trenle derleme seyahatine çıkmıştır. tanbul Belediye Konservatuvarı‛ olarak değiş-
Özcan (2102: 410) bu derleme seyahatinde tirildiğini belirtmektedir. 1929 yılında 8. Def-
Adana, Gaziantep, Kayseri, Niğde, Sivas ve ter’den itibaren Latin alfabesiyle ‚İstanbul
Urfa yörelerinde derlemeler yapıldığını be- Konservatuvarı Neşriyatı‛ adıyla10 yayınla-
lirtmektedir. 21 Eylül 1926 tarihinde Sam- maya başlamıştır. Kurum derleme faaliyetle-
sun’dan Reşid Paşa Vapuru ile İstanbul’a rinde topladığı türküleri 1931 yılına kadar 14
dönmüştür.9 Heyet 52 gün süren seyahatle- defter olarak yayınladı.11
rinde 250 halk türküsü ve oyun havaları der- 1920’li yılların ortalarında Türkiye’de
lemişlerdir. Bu ilk derleme seyahatinden son- Alaturka-Alafranga tartışmaları ve millî Türk
ra 1927, 1928 ve 1929’da üç derleme gezisi mûsikîsi nasıl olmalı? sorusunun cevabı en
daha yapılmıştır. Yapılan bu dört gezinin çok tartışılan konulardandır. Ayrıca Sanâyi’-i
sonucunda 1000 kadar türkü ve oyun havası
fonograf veya doğrudan notaya geçirilerek 10 Halk Türküleri (1929), İstanbul Konservatuvarı
kayıt altına alınmıştır. Rauf Yektâ Bey yalnız- Neşriyatı Defter 8, Evkaf Matbaası, İstanbul.
11 1938 yılınada Ahmet Adnan Saygun, ‘Yedi Karadeniz
ca ilk seyahate katılmış diğerlerine katılma- Türküsü ve Bir Horon’ adıyla İstanbul Belediye Konser-
mıştır. vatuvarı bünyesinde bir derleme defteri daha yayımla-
Bu gezilerde derlenen türküler Defter- mıştır. İstanbul Konservatuvarı’nın 15. Defteri olarak
ler halinde yayınlanmıştır. Yayınlanan defter- neşrettiği bu defterde Şarkî Karadeniz havâlisine ait sekiz
türkü bulunmaktadır. ( Saygun, A.A. (tarihsiz), Halk
lerin ilk 7’si Osmanlıca olarak Dârülelhan Türküleri ‚Yedi Karadeniz Türküsü ve Bir Horon‛, İstan-
bul Konservatuvarı Folklor Külliyatı On Beşinci Defter
9 Yenises Gazetesi, 22 Eylül 1926 (s.1), İstanbul. Arşiv Neşriyatı: 1, Hüsnü Onaran Basımevi)
268

Ünsal Deniz

Nefîse Encümeni, okullarda ve İstanbul Kon- mûsikîsinin yasaklanması konusu dönemin


servatuvarı’nda klasik Türk mûsikîsi eğitimi- siyasîleri, mûsikîşinâsları ve halk tarafından
nin kaldırılmasını istemiştir. Klasik Türk konuşulmaya/tartışılmaya başlanmıştır.

Şekil 7 – (Karikatürün altındaki yazı), Kenar mahallerde Alafranga isti’dâdı:


- Aferin hanım, iyi ki şu valensiyayı (valsi) öğrendin, gazeteler yazıyor,
galiba Alaturka çalmak yasak olacakmış! (Akbaba Gazetesi, 27 Eylül 1926).

Bu tartışmalar beraberinde kutuplaş- Anadolu’da halk müziği derlemeleri yapar-


maları da getirmiştir. Bu tartışmalar dört ayrı ken, halk müziğinin güzelliği karşısında, her
fikir üzerinde yoğunlaşmıştır. Birincisi klasik köşe başında Alafranga mûsikî dershanesi
Türk mûsikîsi Türk’e ait değildir ve Bi- açılsa bile halkın Batı müziğini benimsemeye-
zans’tan, Araplardan alınmıştır millî olamaz ceğini, halkın Batı müziğinde bulunmayan
düşüncesi, ikincisi tamamen Batı müziğini makam ve nağmeleri yine kendi üslûbunca
kabul etmek, üçüncüsü Ziya Gökalp’in ileri söyleyeceklerini, Maârif Vekâleti’nin Sanâyi’-i
sürdüğü, halk şarkılarını armonize ederek Nefîse Encümeni’nin sözünü dinleyip klasik
millî Türk mûsikîsini oluşturmak düşüncesi, Türk mûsikîsi eğitiminin okullarda ve Kon-
dördüncüsü ise klasik Türk mûsikîsinin de servatuvarda yasaklaması durumunda mille-
Türk halk müziğinin de millî Türk müziği tin parasının faydasız bir sahada harcanaca-
olduğudur. ğına ama buna rağmen halkın kendi müziğini
Rauf Yektâ Bey (1926c: 1-2) bu tartış- öğrenmenin yolunu bulacağından, Musa Sü-
malara özellikle klasik Türk mûsikîsine karşı reyya Bey’in hastalığı nedeniyle Konservatu-
oluşan olumsuz düşüncelere ve eğitiminin var’ın (Dârülelhan) müdürlüğünden ayrıldı-
yasaklanmasına karşı çıkarak katılmıştır. Ye- ğını ve yerine Yusuf Ziya Bey’in (Demircioğ-
nises gazetesinde yayınlanan ‚Rauf Yektâ lu) geçtiğini, Ziya Bey’in müdürlük makamı-
Bey’den ‚Garpçılara‛ Şiddetli Bir Hücum‛ na geçtiğinde Konservatuvarda ciddi bir faa-
başlıklı röportajda, Sanâyi’-i Nefîse Encüme- liyet başladığını, bir seneden beri Musa Sü-
ni’nin mûsikîyi bilmediklerini ve kendilerince reyya Bey’in masasında uyuyan halk şarkıla-
mûsikîde inkılâb sevdasına düştüklerini, rının iki cilt olarak yayınlandığını (Halk Şarkı-
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 269

ları 1. ve 2. Defterler) söyler. Ayrıca Konserva- nev’ mûsikîye verilir. Meyhâne


tuvarda öğrencilere hem Şark müziğinin hem şarkılarına bu nâmın verilmesi
de Garp müziğinin öğretilmesi gerektiğini millî izzet-i nefsi rencide ede-
ancak bu şekilde millî Türk bestecilerin yeti- ceği için hiçbir millet nezdinde
şeceğini savunur. tervîc *destekleme+ edilmez
Rauf Yektâ Bey (1926d: 2), Vakit Ga- (Rauf Yektâ Bey, 1926d: 2).
zetesinde yayınlanan ‚Nâmık İsmail Bey’e Rauf Yektâ Bey, 13 Şubat 1926 tarihli
Cevap‛ başlıklı yazısında; Sanâyi’-i Nefîse Vakit Gazetesinde yayınlanan ‚Millî
Encümeni Kâtib-i Umûmî Nâmık Bey’in Türk Mûsikîmiz Yok mudur?‛, başlıklı yazısında;
mûsikîsi aleyhindeki beyânâtına cevap ver- Türklerin çok eski zamanlardan beri millî
miştir. Nâmık Bey, yabancı olan fasıl mûsikîleri olduğunu, Türklerde her sınıf hal-
mûsikîsinin millî olamayacağını fakat sade bir kın, mûsikî ile meşgul olduğunu, hem havâss
Anadolu havasının fasıl mûsikîsinden daha *saygın, seçkin olan üst tabaka+ tabakasından
kuvvetli bir duyguyu ifade ettiğini ve Encü- hem de avâm *halk+ tabakasından birçok bes-
menin istediği gibi ilmî usûllerle bu havalar tekâr çıktığını ve bunların eserlerinin notala-
üzerinde çalışarak hakikî millî mûsikîye erişi- rın yokluğuna rağmen ağızdan ağıza intikâl
lebileceğini söylemiştir. Rauf Yektâ Bey, ederek korunduğunu, bunların hepsine Türk
Nâmık Bey’e cevaben; fasıl mûsikîsine hiçbir mûsikîsi denildiğini ve millî Türk mûsikîsi
zaman millî demediğini ve onun meyhane olduğunu belirtmektedir.
mûsikîsi olduğunu, meyhane mûsikîsinin Rauf Yektâ Bey, yazısının devamında
kaldırılmasını ilk kendisinin alkışlayacağını, şunları belirtmiştir:
Anadolu havalarının millî ruhtan ilhâm almış Tabîidir ki bu eserlerin içinde
olmasına rağmen klasik Türk mûsikîsinin Anadolu’da halk şâirlerinin
incelikleriyle işlenmediğini, millî mûsikînin yaptığı koşmalar, dîvanlar, var-
klasik Türk bestekârlarının eserleri olduğunu, sağılarla, külhânbeyi mânileri,
Anadolu havalarına Batı müziğinin ahengini meyhâne şarkıları da vardır,
(armoni) uygulayarak Cemal Reşit Bey’in aynı zamanda ekserisi İstan-
(Rey) bestelediği ne Batı müziğine ne Türk bul’da toplanan büyük üstâdla-
müziğine benzemeyen ucûbeler olacağını ve rın vücûda getirdikleri Türk
Türk halkının bundan bir şey anlamayacağını Mûsikîsi’nin yüksek san’at
vurgulamaktadır. eserleri de mevcuttur. Birinci
Aynı yazıda millî mûsikînin hangisi kısmı teşkil eden eserler vü-
olduğunu da şu şekilde ifade etmektedir: cûda geldikleri muhîtlerde ye-
Millî mûsikî her memlekette tişmiş saz şâirlerinin güfteleri
olduğu gibi bizde de iki nev’e lafız ve mânâ i’tibâriyle çok de-
ayrılır. Biri (klasik) dediğimiz fa edebî bir kıymeti hâiz olma-
san’atkârâne mûsikîdir ki; bun- makla beraber köylüye halka
dan ilmen ve irfânen yükselmiş hitâb eden ve mûsikîsi cihetin-
münevver *aydın+ zevât *kişi- den de nağmelerinin sâdeliği
ler+ zevkyâb *zevk alan+ olabi- derecesinde sanaatkârâne bir
lir. Diğeri de halk şarkılarıdır ki meziyeti bulunmayan hoş-
bunlardan da irfân seviyesi o âyende parçalardan ibârettir.
kadar yükselmeyen ahâli ve İkinci kısma dâhil olan âsârın
köylüler mütelezziz *lezzet bu- güfteleri ise ekseriya ‚bestelen-
lan+ olur. İşte millî nâmı bu iki dikleri asırların edebiyât te-
270

Ünsal Deniz

lakkîlerine göre‛ eserleri beğe- mecmualar halinde yayınladıklarını, gerekti-


nilen şâirlerin sözleri olduğu ğinde ünlü bestecilerin bile bu şarkılara muh-
gibi besteleri de münevver ta- taç olduğunu belirtir. Anadolu şehirlerinden
baka ricâlinin anlayabileceği âlî bazılarında yaşayan ahâlinin doğuştan mûsikî
bir mûsikînin bütün incelikle- yeteneğine sahip olduklarını, Urfa’nın, Si-
riyle süslenmiştir (Rauf Yektâ vas’ın, Musul’un Eğin’in türküleri ve kayaba-
Bey, 1926e: 5). şılarının fennen çok kıymetli olduğunu söyler.
Ayrıca aynı yazıda Batı müziği esasla- Yektâ Bey, önceki yazısında olduğu gibi asıl
rına göre armonize edilmiş eserlerden Anado- millî Türk mûsikîsini teşkîl eden bu şarkıların
lu köylülerinin zevk almayacağını hatta kendi otantik güzelliklerini bozmadan notaya alma-
ruhlarından doğmuş olan o güzel eserleri ya gayret etmenin, Türk mûsikîsine çok
tanımakta bile zorlanacaklarını söylemekte- önemli bir hizmet olacağını söylemektedir.
dir. Hakkıyla nota yazanların Anadolu’da derle-
me seyahatine çıkmasının ve sonra topladığı
SONUÇ eserleri yayınlamasını faydalı olacağı görüşü-
Bu araştırma sonucunda elde edilen nü benimser. Ayrıca Anadolu şehirlerinde
bilgi ve bulgular ışığında, Rauf Yektâ Bey’in nota bilenlerin kendi yörelerindeki melodileri
Türk halk müziği üzerine görüşleri ve çalış- notaya alarak yayınlanmak üzere matbaaya
maları şu şekilde belirlenmiştir; göndermelerini önermektedir. Önceki sene bu
 Rauf Yektâ Bey’in Türk halk mü- şekilde bir iki türkünün notaya alarak kendi-
ziğinden bahsettiği ilk makalesi 6 Nisan 1898 sine gönderildiğini ve diğer mûsikî erbâbları-
tarihinde İkdâm’da yayınlanan ‚Osmanlı nın da bu yolda gayret etmeleri halinde, kısa
Mûsikîsi Hakkında Birkaç Söz‛ başlıklı yazı- bir sürede millî türkülerimizden oluşan mü-
sıdır. Bu makalede Anadolu’da özellikle de kemmel bir mecmuaya sahip olunacağı fikrini
Urfa, Musul ve Erzurum taraflarında insanı savunmaktadır.
etkileyen ve çok güzel eserlerin olduğunu,  Rauf Yektâ Bey, İkdâm Gazete-
burada tıpkı Fransızların ‚chant populaire‛ si’nin 4153. sayısında (29 Aralık 1905) yayın-
(halk şarkısı) dedikleri parçalar gibi Türk halk lanan, ‚Şark Mûsikîsi ve Avrupalılar-
ezgilerinin bulunduğunu söyler. Bu eserlerin Tedkîkat-ı Âhira-Arap Mûsikîsi ve Arap Mu-
notaya alınarak toplanması ve yayınlanması gannîleri-Bizdeki Mûsikî Müntesibleri-
gerektiğini belirtir. Aynı zamanda asıl millî Nümûne-i İmtisâl‛ başlıklı yazısında Fransız-
Türk müziğinin bu halk şarkıları olduğunu lar gibi Almanların da Şark mûsikîsine ilgisiz
vurgular. Rauf Yektâ Bey’in yazdıklarından kalmadığını ve Osmanlıların müzik konusun-
hareketle, Türk halk müziği derleme çalışma- daki yeteneklerinin dikkatlerini çektiğini
larının gerekliliğini, türkülerin notaya alına- yazmıştır. Aynı makalede Almanların fonog-
rak yayınlanması gerekliliğini ve asıl millî raf ile köylülerden türküler derlediklerini ve
Türk mûsikîsinin bu türküler olduğunu ilk bu türküleri notaya alarak sözlerini Türkçe ve
söyleyen Türk müzikoloğu olduğunu söyle- Almanca notaların üzerine yazdıklarını be-
mek mümkündür. lirtmektedir. Bu yazısı, Avrupa’da yapılan
 1899 İkdâm’da yayınlanan ‚Sûriye halk şarkıları derleme çalışmalarını ve folklor
ve Beyrut Vilâyetlerinde Bir Seyâhat-ı Mûsi- hareketlerini yakından takip ettiğini göster-
kiyye‛ başlıklı makalesinde halk şarkılarına mektedir.
ilk yazısından daha çok atıfta bulunmuştur.  Teşrînisânî 1324 tarihli Resimli Ki-
Fransızların halk şarkılarına çok önem verdik- tap’ta yayınlanan ‚Âhiretlik Unvanlı Neşîde-i
lerini, hatta bu şarkıların Fransa şehirlerinin Mûsıkiyye Munâsebetiyle‛ başlıklı makale-
her birinde farklı şive ve nağmelere sahip sinde Avrupa’daki gezgin şarkıcılar gibi
olduğunu ve her eyâletin şarkılarını ayrı ayrı Türklerde de saz şairlerinin olduğunu söyler.
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 271

Saz şairlerinin kendilerine mahsus latîf ve Yektâ Bey’in katkısı büyüktür. Ayrıca ilk iki
millî bir üslupları olduğunu vurgulamıştır. O defterin ön sözünü de yine Rauf Yektâ Bey
yıllara kadar (1910) İstanbul’un bazı kahve- yazmıştır.
hanelerinde saz şairlerine tesadüf edildiğini  Rauf Yektâ Bey, Dârülelhan’ın
fakat bir süredir bunlara İstanbul’da rastlan- 1926 yayınladığı ilk halk müziği 1. Def-
madığını tespit etmiştir. Bununla birlikte ter’indeki önsözünde; Folklor biliminin çalış-
Anadolu’da hâlâ bulunduğunun rivayet edil- ma alanından, folklorcuların folklor ürünleri
diğini söylemektedir. Ayrıca saz şairleri her üzerindeki çalışmaların öneminden, Avru-
ne kadar kendi sanatlarında maharetli de pa’daki halk müziği derleme çalışmaları ve
olsalar Rauf Yektâ Bey, o dönem saz şairleri- halk şarkıları üzerindeki ilmî çalışmalarından,
nin halkın toplandığı yerlerin dışında pek Rusların halk müziği derlemeleri ve yayınla-
rağbet görmediği ve ‚kibâr u ricâl‛ olarak dıkları mecmualardan, Rusların kendi halk
ifade ettiği üst tabaka tarafından tercih edil- şarkılarından sonra Rusya sınırları içindeki
mediğini belirtmiştir. Türklerin halk şarkılarını da toplayıp yayın-
 Rauf Yektâ Bey 20 Kanunuevvel ladığından bahsetmiştir. Yazısının devamında
1339 (Miladi 20 Aralık 1923) tarihli Vakit ga- bütün milletlerin folklor çalışmalarına çok
zetesinin 2148 numaralı sayısında ‚Anadolu önceden başladığını ve Türkiye’de folklor
Halk Şarkıları‛ başlığı ile yayınlanan yazısın- alanında henüz bir çalışma yapılmadığından
da, folklor biliminin muhtevasını, folklor bi- ve halk şarkılarının güfte ve besteleri toplana-
limi içerisinde halk şarkılarının önemini, di- rak üzerinde bilimsel çalışmalar yapılmadı-
ğer ülkelerde yapılan halk şarkıları derleme ğından yakınır.
faaliyet ve yayınlarında ve Dârülelhan’ın baş-  Dârülelhan Anadolu Halk Şarkıları
lattığı anket fişleriyle halk şarkılarının top- 1. Defter ’de bulunan türküleri, gönderildikle-
lanmasının gereğinden/öneminden bahset- ri şehirlere göre tasnif ederek makam ve usûl
miştir. Aynı yazıda, Anadolu’nun bazı bölge- yönünden analiz etmiştir. Rauf Yektâ Bey’in
lerinde nota bilmeyenlerin de olabileceğini, bu analizlerini, Cumhuriyet döneminde yapı-
bu yüzden Dârülelhan muallimlerinden biri- lan ilk türkü analizleri olarak görmek müm-
nin bu yörelere görevli olarak gitmesi gerekti- kündür.
ğini, orada tesadüf ettiği halk şarkılarını fo-  Rauf Yektâ Bey, türküler üzerinde
nograf ile kaydetmesi gerektiğini önermekte- yaptığı incelemeler sonucunda, halk bestekâr-
dir. Kaydedilen halk şarkılarının daha sonra larının makam ve usul konusunda kendilerini
Dârülelhan’a getirilerek notaya alınması ge- kurallarla sınırlamadığını, iki satırlık küçük
rektiğini ve incelenerek yayınlanması gerekti- bir halk şarkısında bile birkaç makam ve usul
ğini vurgulamıştır. Bu sayede Batı dünyasının değişikliğini uygun gördüklerini tespit etmiş-
bu çalışmaları önemseyeceğine ve Türklerin tir. Bununla birlikte herhangi bir makam özel-
güzel sanatlarda bir mevki kazanmaya çalış- liğini yansıtmayan halk şarkılarına da tesadüf
tıklarına delil gösterilebileceğini savunmuş- ettiklerini ve bunları makamsal açıdan değer-
tur. lendiremediklerini de ifade etmiştir.
 Dârülelhan’ın anket fişleri yolu ile  Ayrıca bazı türkülerde klasik Türk
topladığı 100 kadar türkü notasının yayın- mûsikîsinde kullanılan dört koma bemol (Ba-
lanmaya değer olanları, 1926 yılından itibaren kiye) ve beş koma bemol (Küçük Mücenneb)
Defterler halinde yayınlamaya başlar. Bu ya- gibi değiştirici işaretleri de ilk defa kullanan
yınlardan 1. Defter ve 2. Defter’in hazırlanma- Raûf Yektâ Bey olmuş, türkülerin melodilerini
sında o dönem Dâülelhan’da Şark Mûsikîsi makamsal bir çerçevede inceleme gayretine
Nazariyatı ve Tarihi öğretmeni olan Rauf girilmiştir.
272

Ünsal Deniz

 Rauf Yektâ Bey, Dârülelhan’ın kın, mûsikî ile meşgul olduğunu, hem havâss
1926 yayınladığı 2.Defter’de Avrupalıların [saygın, seçkin olan üst tabaka+ tabakasından
Türk mûsikîsini tam olarak anlayamadıklarını hem de avâm *halk+ tabakasından birçok bes-
ve bu yüzden Anadolu’da yaptıkları derleme- tekâr çıktığını ve bunların eserlerinin notala-
leri notaya alırken melodik ve ritmik birçok rın yokluğuna rağmen ağızdan ağıza intikâl
hata yaptıklarını tespit etmiştir. Bu yüzden bu ederek korunduğunu, bunların hepsine Türk
tür çalışmaların Türk mûsikîdine vâkıf Türk mûsikîsi denildiğini ve millî Türk mûsikîsi
mûsikîşinâsların yapması gerektiğini savu- olduğunu vurgulamaktadır.
nur.  Hem 19. yüzyılın sonlarına doğru
 Dârülelhan’a Anadolu’dan gönde- Osmanlı’da hem de erken Cumhuriyet döne-
rilen notaların da mûsikî kurallarını iyi bil- minde, Türkiye’de siyasi ideoloji ve devlet
meyen kişilerden geldiğini ve özellikle usul politikaları, halkın müzik tercihini etkilemiş-
yönünden bazı hatalar içerdiğini tespit etmiş- tir. 1920’li yıllarda başlayan müzikte Batılı-
tir. Ayrıca gönderilen notaların, gönderildik- laşma söylemleri, 1930’lu yıllarda yerini
leri yöreye ait gerçek tavrını ifade edecek Mûsikî İnkılâbı’na bırakmıştır. 1926’da eğitim
metronom değerlerinin bile belirtilmediğin- ve öğretimi yasaklanan klasik Türk mûsikîsin,
den yakınır. Yektâ Bey, bütün bu eksikliklerin 1930’lu yıllarda icrası ve dinlenilmesi de ya-
giderilmesi için Anadolu’da derleme seyahat- saklanır. Onun yerine Batı müziği konulmak
lerinin yapılmasını yine tekrarlamış, ancak bu istenir. Fakat Rauf Yektâ Bey’in söylediği gibi,
yolla asıl Türk mûsikîsi nağmelerinin kayde- halk kendi kültürüne ait olmayan Batı müzi-
dilerek korunabileceğini vurgulamıştır. ğine yabancıdır ve kabullenmekte zorlanmış-
 Dârülelhan’ın türküleri anket fişle- tır.
ri yoluyla toplama gayreti istenen sonucu
vermeyince, Dârülelhan bünyesinde Yusuf KAYNAKÇA
Ziya Demircioğlu, Rauf Yektâ Bey, Ekrem Abraham, O. and Hornbostel E. Von (1904).
Besim (Tektaş) ve Dürri Turan’dan oluşan bir Phonographierte Türkische Melodien.
heyet kuruldu. Dârülelhan derleme heyeti 31 Berlin: Zeitschrift für Ethnologie
Temmuz 1926 tarihinde İstanbul Haydarpaşa (Sonderabdruck) C/S. 36: 203-221.
İstasyonu’ndan trenle derleme seyahatine Akbaba Gazetesi, 27 Eylül 1926, 4. Sene, nu-
çıkmıştır. Adana, Gaziantep, Kayseri, Niğde, mara: 398, s.2, İstanbul.
Sivas ve Urfa yörelerinde derlemeler yaptık- Akbaba, 26 Temmuz 1926, 4. Sene, numara:
tan sonra 21 Eylül 1926 tarihinde Samsun’dan 380, İstanbul.
Reşid Paşa Vapuru ile İstanbul’a dönmüştür. Alimdar: (2016). Osmanlı’da Batı Müziği.
Heyet 52 gün süren seyahatlerinde 250 halk İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
türküsü ve oyun havaları derlemişlerdir. Bu Ayas, G. (2014). Mûsikî İnkılâbının Sosyolojisi.
ilk derleme seyahatinden sonra 1927, 1928 ve Klasik Türk Müziği Geleneğinde Sü-
1929’da üç derleme gezisi daha yapılmıştır. reklilik ve Değişim, İstanbul: Doğu
Yapılan bu dört gezinin sonucunda 1000 ka- Kitabevi.
dar türkü ve oyun havası fonograf veya doğ- Behar, C. (2015). Osmanlı Türk Musikisinin Kısa
rudan notaya geçirilerek kayıt altına alınmış- Tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
tır. Rauf Yektâ Bey yalnızca ilk seyahate ka- Çavdaroğlu, S. Z. (2018). Tanzimat Döneminde
tılmış diğerlerine katılmamıştır. Müzik. Erişim tarihi: 26.03.2018,
 Rauf Yektâ Bey, 13 Şubat 1926 ta- http://www.musikidergisi.net
rihli Vakit Gazetesinde yayınlanan ‚Millî Çergel, M. A. (2007). Raûf Yektâ Bey’in İkdâm
Mûsikîmiz Yok mudur?‛, başlıklı yazısında; Gazetesi’nde Neşredilen Türk Mûsikîsi
Türklerin çok eski zamanlardan beri millî Konulu Makâleleri, Yayınlanmamış
mûsikîleri olduğunu, Türklerde her sınıf hal- Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniver-
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 273

sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahi- servatuvarı Neşriyatı Defter 8. İstanbul:


yat Anabilim Dalı İslam Tarihi ve Sa- Evkaf Matbaası.
natları Bilim Dalı, İstanbul. Kaplan, A (2008) Kültürel Müzikoloji. İstanbul:
Deniz, Ü. (2016a). Cumhuriyet Dönemi Millî Bağlam Yayınları.
Türk Müziği Oluşturma Çalışmalarında Karamahmutoğlu, G. (2014). Tanzimat Döne-
Türk Beşleri’nin Rolü. III. Uluslararası mi’nde Müzik, Dönem Padişahları ve
Güzel Sanatlar Bilimsel Araştırma Müzik Anlayışları. Yeni Türkiye Dergi-
Günleri 8-10 Nisan 2016, (III. Interna- si, Sayı 57: 555-565, Türk Mûsikîsi
tional Scientific Research Days On Fi- Özel Sayısı, Ankara.
ne Arts) Bildiri Kitabı II. Cilt, sf. 1173- Kolukırık, K. (2014). Türk Müzik Tarihinde
1198, ISBN 978-605-4561-46-9, Sivas. Dârü’l-Elhân ve Dârü’l-Elhân Mecmuası.
Deniz, Ü. (2016b). Millî Mûsikî ve Türk Beşleri. Ankara: Barış Kitabevi.
Ankara: Gece Kitaplığı. Mahmud, Ragıb (1928). Kitâbiyyat Tenkitleri:
Deniz, Ü. ve Göktaş, U. (2016). Türk Beşleri’nin Yurdumuzun Nağmeleri. Halk Bilgisi
Türk Halk Müziği Derleme Çalışmalarına Mecmû’ası, C/S. 1 (1): 167-168.
Katkıları. II. Uluslararası Müzik ve Oğuz, M. Ö. (2013). Türkiye’de Folklor’un ilk
Dans Kongresi E-Bildiriler Kitabı, 26- Makaleleri. Milli Folklor, Y/S. 25 (99):
28 Eylül 2016, Muğla. 5-14. Erişim tarihi: 20.05.2018,
Ekinci, T.P. (2010). Dönemlerine Göre Mûsikîşi- http://www.millifolklor.com
nas Osmânlı Pâdişâhları, Dönemlerinde Öncel, M. (2010). Rauf Yektâ Bey’in Âti, Yeni
Mûsikî Adına Yaşanmış Önemli Gelişme- Mecmûa, Resimli Kitap ve Şehbâl Ad-
ler ve Bu Dönemlerin Genel Değerlen- lı Mecmûalarda Mûsikî İle İlgili Ma-
dirmesi, Yayınlanmamış Yüksek Li- kalelerinin İncelenmesi, Yayınlanma-
sans Tezi, Haliç Üniversitesi Sosyal mış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Bilimler Enstitüsü Türk Mûsikîsi Ana- Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
sanat Dalı, İstanbul. İlahiyat Anabilim Dalı İslam Tarihi ve
Erguner: (1997). Rauf Yektâ Bey ve Türk Sanatları Bilim Dalı, İstanbul.
Mûsikîsi Üzerindeki Çalışmaları, Özalp, N. (2000). Mûsikî Tarihi II. İstanbul:
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Millî Eğitim Bakanlığı.
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özcan, N. (2006). Muzıka-yi Hümâyun. Diyanet
İslâm Târihi ve Sanatları Anabilim Vakfı İslâm Ansiklopedisi (s. 422-423).
Dalı, İstanbul. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Erguner: (2003). Rauf Yektâ Bey Neyzen. Müzi- Özcan, N. (2012). Dürrü Turan. Diyanet Vakfı
kolog, Bestekâr. İstanbul: Kitabevi Ya- İslâm Ansiklopedisi (s. 410). İstanbul:
yınları. Türkiye Diyanet Vakfı.
Gazimihal, M. R. (2006). Anadolu Türküleri ve Özden, E. (2015). Arşiv Belgeleriyle Dârülelhan.
Mûsikî İstikbâlimiz, Yayına Hazırlayan: İstanbul: Dört Mevsim Kitap.
Dr.Metin Özarslan. İstanbul: Doğu Öztuna, Y. (2010). Türk Mûsikîsi Ansiklopedik
Kütüphanesi. Sözlüğü II. İstanbul: Orient Yayınları.
Gökalp, Z. (1329/M.1913). Halk Medeniyeti I Paçacı, G. (1999). Cumhuriyetin Sesli Serüveni,
Başlangıç. Halka Doğru Dergisi, Y/S. 1 Cumhuriyetin Sesleri. İstanbul: Tarih
(14): 107-108. Vakfı Yayınları.
Gökalp, Z. (2010). Türkçülüğün Esasları. İstan- Rauf Yektâ Bey (1923). Anadolu Halk Şarkıları.
bul: Akvaryum Yayınevi. Vakit Gazetesi, İstanbul.
Halk Türküleri (1929). İstanbul: İstanbul Kon- Rauf Yektâ Bey (1898). Osmanlı Mûsikîsi Hak-
274

Ünsal Deniz

kında Birkaç Söz. İkdâm, nu: 1339: 3. İs- Saygun, A. A. (tarihsiz). Halk Türküleri, Yedi
tanbul. Erişim Tarihi: 20.06.2018 Karadeniz Türküsü ve Bir Horon. İstan-
(http://gazeteler.ankara.edu.tr/dergile bul Konservatuvarı Folklor Külliyatı
r/56/1374/22887.pdf) On Beşinci Defter Arşiv Neşriyatı: 1,
Rauf Yektâ Bey (1899). Sûriye ve Beyrut Vilâyet- Hüsnü Onaran Basımevi.
lerinde Bir Seyâhat-ı Mûsikiyye. İkdâm, Sönmez, V. ve Alacapınar F. G. (2011). Bilimsel
nu: 1944: 3. İstanbul. Erişim Tarihi: Araştırma Yöntemleri. Ankara: Anı Ya-
20.06.2018 yıncılık.
(http://gazeteler.ankara.edu.tr/dergile Tanrıkorur, Ç. (2011). Osmanlı Dönemi Türk
r/56/1348/16376.pdf) Mûsikîsi. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Rauf Yektâ Bey (1905). Şark Mûsikîsi ve Avru- Tarih çevirmeleri Türk Tarih Kurumu’nun
palılar-Tedkîkat-ı Âhira-Arap Mûsikîsi ve adresinden yapılmıştır. Erişim Tarihi:
Arap Muğannileri-Bizdeki Mûsikî Mün- 20.06.2018,
tesibleri-Nümûne-i İmtisâl. İkdâm, nu: www.ttk.gov.tr/genel/tarih-çevirme-
4153: 3. İstanbul. Erişim Tarihi: klavuzu/
20.06.2018 Toker, H. (2016). Elhan-ı Aziz – Sultan Abdüla-
(http://gazeteler.ankara.edu.tr/dergile ziz Devrinde Sarayda Mûsikî. Ankara:
r/56/1309/15227.pdf) TBMM Milli Saraylar Yayını.
Rauf Yektâ Bey (tarihsiz). Rauf Yektâ’nın Fran- Ulusoy, E. (2017). Modernizm ve Cumhuri-
sızca Musiki (Çev. Dr. İlhami Gökçen). yet’in Modernleştirme Projesi Olarak
Ankara: Ürün Yayınları. Kemalizm. The Journal of Academic So-
Rauf Yektâ Bey, (1926a). Dârü’l-Elhân Külliyatı cial Science Studies, 58, 383-402.
Anadolu Halk Şarkıları 1. Defter. İstan- Ülkütaşır, M. Ş. (1972). Cumhuriyet’le Birlikte
bul: Evkâf-ı İslâmiyye Matbaası. Türkiye’de Folklor ve Etnografya Çalış-
Rauf Yektâ Bey, (1926b). Dârü’l-Elhân Külliyatı maları. Başbakanlık Kültür Müsteşar-
Anadolu Halk Şarkıları 2. Defter. İstan- lığı Cumhuriyet’in 50. Yıldönümü
bul: Evkâf-ı İslâmiyye Matbaası. Yayınları: 1. Ankara: Başbakanlık Ba-
Rauf Yektâ Bey, (1926c). Rauf Yektâ Bey’den sımevi.
Garpçılara şiddetli Bir Hücum. Yenises Yeni Ses Gazetesi, 30 Temmuz 1926 (Hicri, 19
Gazetesi, 25 Rebîulevvel 1345 (Hicri), Muharrem 1345), (s.1), İstanbul.
3 Teşrînievvel 1926 (Rumi), numara. Yenises Gazetesi, 22 Eylül 1926: (s.1), İstanbul.
216: 1-2, İstanbul. Yılmaz, Ö. (2017). Türkiye’de Modernleşme,
Rauf Yektâ Bey, (1926d). Nâmık İsmail Bey’e Popüler Kültür ve Arabesk. The Jour-
Cevap. Vakit Gazetesi 9 Teşrinievvel 1926 nal of Academic Social Science Studies,
(Rumi), 1 Rebîülâhir 1345 (Hicri), 58: 511-522.
numara 3151: 2, İstanbul. Yönetken, H. B. (2017). Folklor Dersleri: Türki-
Rauf Yektâ Bey, (1926e). Millî Mûsikîmiz Yok ye’de Musiki Folkloru. (Yayına Hazırla-
mudur? Vakit Gazetesi 13 Şubat 1926 yan: Yavuz Daloğlu). İstanbul: Opus
(Rumi), 30 Receb 1344 (Hicri), numara Kitap.
2919: 5, İstanbul.

Citation Information/Kaynakça Bilgisi


Deniz, Ü. (2018). Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri, Jass Studies-The
Journal of Academic Social Science Studies, Doi num-
ber:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7761, Number: 71 Autumn II 2018, p. 249-276.
Rauf Yektâ Bey’in Türk Halk Müziği Hakkındaki Görüşleri 275

EKLER

EK 1 - Rauf Yektâ Bey, (1909). “On Temmuz’u Takdis Edelim” Resimli Kitap nu.10 c.2
sf.1057 (Rumi: 10 Temmuz 1325) (Miladi: 23 Temmuz 1909)
276

Ünsal Deniz

Rauf Yektâ Bey, (1909). “On Temmuz’u Takdis Edelim”, 2. Sayfa, Resimli Kitap nu.10 c.2
sf.1057 (Rumi: 10 Temmuz 1325) (Miladi: 23 Temmuz 1909)

You might also like