You are on page 1of 14

Causatives

NEDİR?
"Birisine bir şey yaptırmak" veya "Bir şey yaptırmak" anlamında cümleler kurmaya
yarayan yapıya İngilizce'de CAUSATIVE denmektedir. Genel olarak "-
tırmak" anlamını veren iki fiilin ("HAVE" ve "GET") kullanılmasıyla elde edilen
yapılardır. Bu fiiller haricinde "MAKE" ve "LET" fiillerini de çeşitli kaynaklar bu yapıya
dahil ederek anlatmaktadır.

"HAVE" ettirgenlik fiili, doğal olarak veya görevi olarak bir işi yapan kişiye o işi
yaptırdığımızda kullandığımız yapıdır. "GET" ise görevi olmayan ve ikna ederek
yaptırdığımız işler için kullanılır. Örneğin "Saçımı kuaföre kestirdim." ifadesinde doğal
olarak saçımızı bir kuaföre kestirdiğimiz için "HAVE" fiilini kullanırız. "Ödevimi
kardeşime yaptırdım." gibi bir ifadeyi ise görevi olmadığı için "GET" ile kullanmak
doğru olacaktır.

CAUSATIVE yapı iki şekilde ele alınır:

1. ACTIVE CAUSATIVE Etken ettirgen anlatım


2. PASSIVE CAUSATIVE Edilgen ettirgen anlatım

ACTIVE CAUSATIVE
Birisine (SB-Somebody) Bir Şey (STH-Something) yaptırdığımızı anlattığımız Ettirgen
ifadedir. Kısaca "HAVE" ve "GET" fiillerinden sonra SB yani kime yaptırdığımızı
kullandığımız yapıdır.

ACTIVE HAVE fiilinin kullanımı:

ÖZNE + have + SB + V1 + STH


KİM + have + KİME + Yalın fiil + NEYİ

I have an electrician check the electricity cables every year.


Her yıl bir elektrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettiririm.

Have fiilini TENSE'lere veya MODAL'lara göre çekimleyerek dilediğiniz zamanda ettirgen anlatımı elde
edebilirsiniz.

I had an electrician check the electricity cables last year.


Geçen yıl bir elektrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettirdim.

I will have an electrician check the electricity cables again next year.
Gelecek yıl bir elektrikçiye elektrik kablolarını tekrar kontrol ettireceğim.

I have just had an electrician check the electricity cables.


Elektrikçiye elektrik kablolarını daha yeni kontrol ettirdim.

I had already had an electrician check the electricity cables before I moved in.
Taşınmadan önce elektrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettirmiştim.

I will have to have an electrician check the electricity cables tomorrow.


Yarın elektrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettirmem gerekecek.

I should have had an electrician check the electricity cables last year.
Geçen yıl bir elektrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettirmem gerekirdi.

I might have had an electrician check the electricity cables last year.
Geçen yıl bir elektrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettirmiş olabilirim.

I needn't have an electrician check the electricity cables this year.


Bu yıl bir eletrikçiye elektrik kablolarını kontrol ettirmeme gerek yok.

ACTIVE GET fiilinin kullanımı:

ÖZNE + get + SB + to + V1 + STH


KİM + have + KİME + to + Yalın fiil + NEYİ

I usually get my sister to do my homework.


Genellikle ödevimi kızkardeşime yaptırırım.

Get fiilini TENSE'lere veya MODAL'lara göre çekimleyerek dilediğiniz zamanda ettirgen anlatımı elde
edebilirsiniz.

I got my sister to do my homework yesterday.


Dün ödevimi kızkardeşime yaptırdım.

I will get my sister to do my homework tomorrow.


Yarın ödevimi kızkardeşime yaptıracağım.

I have just got my sister to do my homework.


Ödevimi kızkardeşime daha yeni yaptırdım.
I had already got my sister to do my homework before we had dinner.
Akşam yemeğini yemeden önce ödevimi kızkardeşime yaptırmıştım bile.

I will have to get my sister to do my homework tonight.


Bu akşam ödevimi kızkardeşime yaptırmam gerekecek.

I should have got my sister to do my homework yesterday.


Dün ödevimi kızkardeşime yaptırmam gerekirdi.

I might have got my sister to do my homework yesterday.


Dün ödevimi kızkardeşime yaptırmış olabilirim.

I needn't get my sister to do my homework tonight.


Bu akşam ödevimi kızkardeşime yaptırmam gerekmiyor.

PASSIVE CAUSATIVE

Bir Şeyi (STH-Something) yaptırdığımızı anlattığımız Kime (SB) yaptırdığımız


anlatmaya gerek duymadığımız Ettirgen ifadedir. Kısaca "HAVE" ve "GET" fiillerinden
sonra STH yani NEYİ yaptırdığımızı kullandığımız yapıdır.

PASSIVE kullanımda "HAVE" ve "GET" fiillerinin kullanımları aynıdır. İkisi de


kendilerinden sonra STH alır ardından V3 ile devam edilir.

PASSIVE HAVE/GET fiillerinin kullanımı:

ÖZNE + have/get + STH + V3 + by SB


KİM + have/get + NEYİ + 3. HALDE FİİL + KİM TARAFINDAN

Buradaki "by" ile tarafındanlık anlatan ifade pek kullanılmaz. Kullanılsa bile ACTIVE
CAUSATIVE ile aynı şekilde Türkçe'ye çevirilebilir.

I have the electricity cables checked (by an electrician) every year.


Her yıl (bir elektrikçiye) elektrik kablolarını kontrol ettiririm.

Have fiilini TENSE'lere veya MODAL'lara göre çekimleyerek dilediğiniz zamanda


ettirgen anlatımı elde edebilirsiniz.
I had the electricity cables checked last year.
Geçen yıl elektrik kablolarını kontrol ettirdim.

I will have the electricity cables checked again next year.


Gelecek yıl elektrik kablolarını tekrar kontrol ettireceğim.

I have just had the electricity cables checked.


Elektrik kablolarını daha yeni kontrol ettirdim.

I had already had the electricity cables checked before I moved in.
Taşınmadan önce elektrik kablolarını kontrol ettirmiştim.

I will have to have the electricity cables checked tomorrow.


Yarın elektrik kablolarını kontrol ettirmem gerekecek.

I should have had the electricity cables checked last year.


Geçen yıl elektrik kablolarını kontrol ettirmem gerekirdi.

I might have had the electricity cables checked last year.


Geçen yıl elektrik kablolarını kontrol ettirmiş olabilirim.

I needn't have the electricity cables checked this year.


Bu yıl elektrik kablolarını kontrol ettirmeme gerek yok.

PASSIVE GET fiilinin örnekleri:

I usually get my homework done (by my sister).


Genellikle ödevimi (kızkardeşime) yaptırırım.

Get fiilini TENSE'lere veya MODAL'lara göre çekimleyerek dilediğiniz zamanda


ettirgen anlatımı elde edebilirsiniz.

I got my homework done by my sister yesterday.


Dün ödevimi kızkardeşime yaptırdım.

I will get my homework done by my sister tomorrow.


Yarın ödevimi kızkardeşime yaptıracağım.

I have just got my homework done by my sister.


Ödevimi kızkardeşime daha yeni yaptırdım.
I had already got my homework done by my sister before we had dinner.
Akşam yemeğini yemeden önce ödevimi kızkardeşime yaptırmıştım bile.

I will have to get my homework done by my sister tonight.


Bu akşam ödevimi kızkardeşime yaptırmam gerekecek.

I should have got my homework done by my sister yesterday.


Dün ödevimi kızkardeşime yaptırmam gerekirdi.

I might have got my homework done by my sister yesterday.


Dün ödevimi kızkardeşime yaptırmış olabilirim.

I needn't get my homework done by my sister tonight.


Bu akşam ödevimi kızkardeşime yaptırmam gerekmiyor.

MAKE & LET


"MAKE" fiili "ISRARLA" veya "ZORLA" yaptırmak anlamında kullanılır. ACTIVE yapısı
"HAVE" Causative fiiline benzer. Ancak PASSIVE yapısı daha çok normal bir cümlenin
PASSIVE yapısına benzer.

ACTIVE MAKE fiilinin kullanımı:

ÖZNE + make + SB + V1 + STH


KİM + make + KİME + YALIN FİİL + NEYİ

The teacher makes us check our compositions again and again.


Öğretmenimiz kompozisyonlarımızı tekrar tekrar kontrol ettirir.

"MAKE" fiilini de TENSE ve MODAL'lara göre çekimleyerek kullanabiliriz

.
PASSIVE MAKE fiilinin kullanımı:

SB + be made + to + V1 + STH + by SB (eski özne)


KİME + be made + to + YALIN FİİL + NEYİ + by SB (eski özne)

We are made to check our compositions again and again by our teacher.
Kompozisyonlarımız öğretmenimiz tarafından bize tekrar tekrar kontrol ettirilir.

ACTIVE LET fiilinin kullanımı:

ÖZNE + let + SB + V1 + STH


KİM + let + KİME + YALIN FİİL + NEYİ

My mother never lets me drive her car.


Annem arabasını kullanmama asla izin vermez.

"LET" fiilini de TENSE ve MODAL'lara göre çekimleyerek kullanabiliriz.

PASSIVE LET fiilinin kullanımı:

"LET" fiilinin PASSIVE kullanımı bulunmamaktadır. Bu fiilin yerine "ALLOW" fiili passive
yapı için tercih edilir. SB + be allowed + to + V1 + STH + by SB (eski özne)
KİME + be allowed + to + YALIN FİİL + NEYİ + by SB (eski özne)

I am never allowed to drive her car by my mother.


Bana arabasını kullanmama annem tarafından asla izin verilmez.
Bir iş, sahibi tarafından başka bir kişi veya şeye yaptırılırsa, bu durumu açıklamak
için ettirgen cümle gerektirir. Türkçedeyaptırmak, ettirmek, çalıştırmak,
koşturmak, götürtmek, getirtmek vs. şeklinde geçer. İngilizcede yaygın bir yapıdır.
Her türlü geçişli veya geçişsiz fiilde ettirgen yapı ile kullanılabilir.
Ettirgen cümlelerde, bir işi başkasına yaptırtmak için bazı fiiller kullanırız. Bu amaçla
kullanılan fiiller genellikle aşağıdakilerdir.
have, get, let, make, allow, permit require, motivate, convince, hire, assist,
encourage, employ, force,
Bu fiiller, işi kendisinei yaptırttığımız kişiyi veya nesneyi ve mastar fiil (infinitive)
kullanımını gerektirir.
Ancak, ettirgenlerin esas olarak üç fiili vardır. Bunlar “Have, Get, Make” fiillerdir.
Ettirgen olarak kullanıldığı zaman bu fiillerin anlamları birbirine yakındır ama aynı
değildir. Buna dördüncü olarak, let fiili de genellikle eklenir.
Ettirgenler farklı derecelerde de olsa, neden-sonuç ilişkisi anlatır.

1- Have:

Aşağıdaki şekillerde kullanılır.


Bir şeyi yaptırmak. Bu tür ettirgen cümlelerde işi yapan kişi önemli değildir.
Dolayısıyla, işi yapan belli değildir. Sadece yapılan iş anlatılır.

subject =özne + have(had) + something(=bir iş, hareket) + done (fiilin üçüncü


hali)

EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- I had my hair cut. - Saçımı kestirdim. (Kimin kestiği beli değil)
- She will have her blood pressure examined. - O kan basıncını ölçtürecek. (Kimin
ölçeceği belli değil).
- We had our cow slaughtered. - İneğimizi kestirdik. (Kimin kestiği belli değil)
- I had all the knives in the kitchen sharpened. (Mutfaktaki tüm bıçakları bileylettim.
- She got her piano tuned. (Piyanosunu ayarlattı.)
- We should have this text translated into English. (Bu metni İngilizce'ye tercüme
ettirmeliyiz.)
- They had the ceiling whitewashed. (Tavanı badanalattılar.)
- Let us have this wood chopped up. (Bu tomruğu kestirelim.)
- The subscription should be renewed periodically. (Abonelik devrevi olarak
yenilenmelidir.)

► Birisine doğal görevi olan bir şeyi, zorlamaksızın yaptırdığımızda veya birisine
herhangi bir konuda iş yapma sorumluluğunu yüklediğimizde kullanılır.
Yani,bir işin başkası vasıtasıyla yapıldığını, başarıldığını anlatır.
subject = özne + have(had) + somebody (birisi, bir kimse) + do + (fiilin mastar
hali) + something

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I will have the mechanic fix the car. (Tamirciye (özne = subject) arabamı (something
= konu = theme) tamir ettireceğim.)
- He had everybody in the room keep quiet. (Odadaki herkesi susturdu.)
- The manager had all the staff work properly. (Yönetici herkesi düzgün çalıştırdı.)
- Please, have your secretary e-mail me the report. (Lütfen sekreterine raporu bana e-
postalat.)

► Baskısız Önerileri anlatır.


- Why don't you have this room painted yellow. (Bu odayı niye sarıya boyatmıyorsun.)
- Have your company audited. (Şirketini denetimden geçirt.)
- You should have your money invested in treasury bonds. (Paranı hazine bonosuna
yatırmalısın).

► Kaza ve doğal afetlerde have kullanılır.

- He had his son drown away by the flood. (Oğlunu sele kaptırdı.)
- I had my car crashed into the wall. (Arabamı duvara toslattım.)
- You had your nose broken in a fight. (Burnunu bİr dövüşte kırdırdın.)

► İnsanlarla ilgili sorumluluk ifade eder.


- He had his best friend hit by strangers. (En iyi arkadaşını yabancılara dövdürdü.)
- I'm having her educated in best schools. (Onu en iyi okullarda okuttuyorum.)
- I wil have all my assets insured. (Bütün varlığımı sigorta ettireceğim.)

► Başarı ifadelerinde, öğretme, ikna etme veya cesaretlendirmede


- He had me driving in a week. (Bana sürücülüğü bir haftada öğretti.)
- They had the people in the party dancing. (Partideki herkedsi dans ettirdiler.)
- She had all the family talking to one another. (Ailede herkesi birbiriyle barıştırdı.)
- The doctor had the patient walking in only a week. (Doctor sadece bir hafta içinde
hastayı yürüttü.)

► Kararlılık gösterirken
- I won't have this class used as a meeting-place. (Bu sınıfı toplantı yeri olarak
kullandırmayacağım.)
- You won't have me do the same mistake again. (Beni bir daha ayni hatayı yaparken
görmeyeceksin.)
- From now on, I won't have anybody talk to me this way. (Kimseyi kendime böyle
konuşturmam).

► Bir olayı yaşamak, deneyim geçirmek anlamında kullanılır.Genellikle olay


tatsız bir olaydır.
- I had my wallet stolen. (Cüzdanımı çaldırdım.)
- We had our luggages examined in customs. (Bavullarımız gümrükte incelendi.)
- They had their lives saved by the government. (Hayatlarını devlete kurtartılar.)

► Soru cümleleri
- When do they have their shoes polished? (Ayakkabılarını ne zaman cilalatırlar?)
- Did you have your shirt ironed? (Gömleğin mi ütülettinmi?)
- Where shall I have my suit dry-cleaned? (Elbisemi nerede kuru temizleteceğim?)

2- Make

Birisine bir işi zorlayarak yaptırmak. Bunda neden-sonuç ilişkisi çok barizdir.
Eş anlamlı fiiller = force = compell = oblige = zorlamak, mecbur etmek
subject = özne + make(made) + somebody + do + something.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I made my students come to class in time. (Öğrencilerimi sınıfa zamanında


getirttim.) ( Onları zamanında gelmeye zorladım)

- He made me go home. (Beni eve göndertti.)


- She always makes me cry. (O beni hep ağlatır.)
- The colonell made his army marsh in the rain. (Albay ordusunu yağmurda yürüttü.)
- We make our children speak gently. (Çocuklarımızı güzel konuştururuz.)
- If you don't do your job, l'll make you do it. (İşini yapmazsan, ben sana
yaptıracağım.)
- Noone can make me work if I don't want to. (Ben istemediğim takdirde kimse beni
çalıştıramaz.)
- He made her apologise for her mistake. (Hatasından dolayı ona özür dilettiler.)
- He made them lose their temper. (Onlara kontrollerini kaybettirdi.)
- The police inspector made the killer confess the crime. (Polis müfettişi caniye
suçunu itiraf ettirdi.)
- The lieutenant made the soldiers destroy the enemy. (Teğmen askerlerine
düşmanını imha ettirdi.)
- He can't make his wife make tea. (Karısına çay yaptıramıyor.)

3- Get :

Have ile make arasında bir yerdedir. Uygulamada çok kez have ile ayni anlamda
kullanılır. Ama “get” daha sınırlayıcı ve güçlüdür. Get daha çağdaş İngilizcedir.
Bir işi başkasına onu ikna yaptırdığımızda kullanırız. Bazen başarı halini de ima eder.
Subject=Özne + get +somebody + to do something + V1 = fiilin birinci hali
EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I got her to tell me he truth. (Bana gerçeği anlattırdım.) = (bana gerçeği anlatmaya
onu ikna ettim.)
- They got everybody to help the poor. (Herkesi fakirlere yardım ettirdiler.)
- He always gets his daughter to clean the mess. (Pisliği daima kızına temizletir.)
- I got my friend to write an essay for me. (Arkadaşıma bir makale yazdırdım.)
- She got her husband to buy precious jewellery. (Kocasına pahali mücevherler
aldırttı.)
- Get this work done. (Bu işi yaptırt.) = (Zorlamaya yakın bir ikna)

► İşi yapanın önemsiz olduğu durumlarda “get” kullanılabilir.


Bu tür kullanımda, have ile bir farkı yoktur. İkisi de birbiri yerine geçebilir. Konuşma
dilinde “get something done” daha yaygındır.
Subject = özne + get + something + done = V3

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I wİll get all the machinary oiled. (Bütün makineleri yağlatacağım.)


- Big companies get market surveys done for their products. (Büyük şirketler ürünleri
için pazar araştırması yaptırırlar.)

► Birisini, aldatarak bir iş yaptırdığımızda da "get" kullanılabilir.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- Somehow I got my son to take the bitter medicİne. (Bir şekilde oğluma acı ilacı
içirdim.)
- He is trying to get me to believe his lias. (Beni yalanlarına inandırmaya çalışıyor.)
- The boss got the staff to agree to a low increase in salaries. (Patron alışanlara düşük
bir maaş zammını kabul ettirdi.)
4- LET

İzin vermek, müsaade etrmek, salmak anlamına gelir. Birisine bir şey yapması için izin
vermeyi anlatır.
Let + somebody + do + something

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- The guard let noone enter the area. (Muhafız kimseyi alana sokmadı.)
- I won't let anybody drive my brand-new car. (Yepyeni arabamı kimseye
kullandırtmam.)
- Her father didn't let her go to the party. (Babası partiye gitmesine izin vermedi.)
My boss let me take a day off. (Patronum bir gün izinli olmama müsaade etti.)

5- ETTİRGENLERİN AKTİF-PASİF YAPI İÇİNDE KULLANIMI

Ettirgenlerin aktif ve pasif cümlelerin Türkçe tercümeleri farksızdır. Sadece aktif


cümlelerde özne önemliyken, pasif cümlelerde yapılan iş ön plana çıkar.
♦ Present Tense:
Aktif : I have the barber cut my hair every month. (Berbere saçımı her ay kestiririm.)
Pasif : I have my hair cut by the barber every month. (Saçımı berbere her ay
kestiririm.)
Aktif : I get my staff to prepare yearly plans. (Elemanlarıma yıllık planlar hazırlatırım.)
Pasif : I get yearly plans prepared by my staff. (Yıllık planları elemanlarıma
hazırlatırım.)
Aktif : He always makes me yell at them. (Beni kendilerine bağırttı.)
Pasif : I am always made to yell at them. (Onlara hep bağırtıldım.)
Aktif Soru : Do you make your children obey you? (Çocuklarını sana itaat ettirir misin
?)
Pasif Soru : Is she made to speak up? (Yüksek sesle konuşturuluyor mu?)

♦ Present Perfect Tense:


Aktif : I've had the servant open all the windows. (Hizmetçiye bütün camları açtırdım.)
Pasif : I've had all the windows opened by the servant. (Bütün camları hizmetçiye
açtırdım.)
Aktif : She has got me to adore her. (Beni kendine taptırdı.)
Pasif : I've been got (gotten) to adore her. (Ben ona taptırıldım.)
Aktif : You have made me to believe his lias. (Beni onun yalanlarına inandırdın.)
Pasif : I've been made to believe his lias. (Ben onun yalanlarına inandırıldım.)
Aktif Soru : Why have you made them to speak so bluntly? (Neden onları çok açık
konuşturdun?)
Pasif Soru : Where has she been made to sit? (Nereye oturtuldu? = Onu nereye
oturttular?)

♦ Past Tense
Aktif : I had the students read many books. (Öğrencilere birçok kitap okuttum.)
Pasif : I had many books read by the students. (Birçok kitabı öğrencilere okuttum.)
Aktif : I got my assistant to do the job. (Asistanıma işi yaptırdım.)
Pasif : I got the job done (by my assistant) (İşi asistanıma yaptırdım. = İşin asistanım
tarafımdan yapılmasını sağladım.)
Aktif : He made me go crazy. (Beni çılgına çevirdi.)
Pasif : I was made to go crazy. (Ben çılgına döndürüldüm.)
Aktif Soru : Who made you wear that weird hat? (Kim sana o tuhaf şapkayı giydirdi?)
Aktif Soru : Did you get him to speak in front of the audience. (Onu seyirciler
önünde konuşturdunmu?)
Pasif Soru : Was he made to read the whole text? (Ona tüm metin okutturuldu mu?)

♦ Future Tense
Aktif : I'll have the shoeman mend my shoes. (Ayakkabıcıya ayakkabılarımı tamir
ettireceğim.)
Pasif : I'll have my shoes mended by the shoeman. (Ayakkabılarımı ayakkabıcıya tamir
ettireceğim.)
Aktif : He will get the tailor to make him a suıit. (Terziye elbise yaptırtacak.)
Pasif : He will get a suit made (by the tailor). (Bir elbise diktirecek.)
Aktif : She will make me sing a song for her. (Beni kendisi için şarkı söyletecek.)
Pasif : I will be made to sing a song for her. (Onun için şarkı söylettirileceğim.)
Aktif : I am going to make you tremble. (Seni titreteceğim.)
Pasif : You are going to be made tremble. (Sen titretileceksin.)
Aktif Soru : Will you make your children shout and cry in front of the
guests. (Çocuklarını misafirlerin önünde bağırtıp çağırtacak mısın?)
Pasif Soru : Will your children be made to shout and cry in front of the
guests? (Çocukların misafirlerin önünde bağırtıp çağırtılacak mı?)

Dikkat : Ettirgenlerde soru cümlesi; "do, does, did" gibi “do” yardımcı fiiliyle
yapılır.
6- Let

♦ Present Tense
Aktif : The lecturer lets the students ask him questions. (Konuşmacı, talebelerin
kendisine soru sormasına izin veriyor.)
Pasif : The students are let to ask questions. (Talebelerin soru sormasına izin
veriliyor.)
Aktif : You should let the boys talk to each other. (Çocukların biribiriyle konuşmasına
izin vermelisin.)
Pasif : The boys should be let to talk to each other. (Çocukların birbiriyle
konuşmasına izin verilmeli.)
Soru : Would you please let me say what I'd like to say? (Söylemek istediğimi
söylememe izin verirmisiniz?)

♦ Present Continous Tense


Aktif : They are not letting me in. (Beni içeri sokmuyorlar.)
Pasif : I'm not let in. (Ben içeri sokulmuyorum.)
Aktif : The manager is not letting the staff read newspapers during work
hours. (Müdür mesai saatleri dahilinde gazete okunmasına müsaade etmiyor.9
Pasif : The staff are not being allowed to read newspapers during work
hours. (Elemanların mesai saatleri dahilinde gazete okumalarınaına izin verilmiyor.)

♦ Present Perfect Tense:


Aktif : We haven't let the youngsters to be disrespectfull to elderly. = Gençlerin
büyüklere karşı saygızız davranmasına izin vermedik.
Pasif : The youngsters haven't been allowed to be disrespectfull to elderly. =
Gençlerin büyüklere karşı saygısız davranmasına müsaade edilmedi.
Aktif Soru : Have they let you to borrow books from the library? = Kütüphaneden
kitap ödünç almana müsaaade ettilermi?

♦ Past Tense
Aktif : The English teacher didn't let the children misprounce English words. (İngilizce
hocası çocukların İngilizce kelimeleri yanlış telaffuz etmesine izin vermedi.)
Pasif : The children were not allowed to misprounce English words. (Çocukların
İngilizce kelimeleri yanlış telaffuz etmesine izin verilmedi.)
Aktif : The doctor let the patients eat nothing but vegetables. (Doktor hastaların
sadece sebze yemelerine izin verdi.)
Pasif: The patients were let to eat nothing but vegetables. (Hastaların (doktor
tarafından) sadece sebze yemelerine izin verildi.)
Aktif Soru : Did she let her neighbores make a party yesterday? (Dün komşuların
parti yapmasına izin verdi mi?)

♦ Future Tense
Aktif :They won't let you do whatever you like. (Her istediğini yapmana izin
vermeyecekler.)
Pasif : You won't be allowed to do whatever you like. (Her istediğini yapmana izin
verilmeyecek.)
Soru : Will they be let (allowed) to work on their own way. (Kendi tarzlarında
çalışmalarına izin verilecekmi?)

Dikkat : Örneklerde görüldüğü üzere, çok kez pasif yapıda let yerine allow = izin
vermek, müsaade etmek kullanılır.

7- DOUBLE CAUSATIVES (ÇİFT ETTİRGENLER)

- The coach made his players make the fans go crazy. (Koç oyuncularına taraftarları
çıldırttı. = Koç oyuncuları vasıtasıyla (by means of his players) taraftarları çıldırttı)
- The leader made his followers make the society uneasy. (Lider takipçilerine toplumu
rahatsız ettirdi.) = (Lider taraftarları vasıtasıyla toplumu rahatsız etti.)
- I had my student make his friend apologize. (Talebeme arkadaşından özür dilettim.)
= (Talebem vasıtasıyla arkadaşına özür dilettirdim.)
The host had his guests let their spouses dance with others. (Ev sahibi, misafirlerini
eşlerinin başkalarıyla dansetmesine izin verdirdi.)

8- ÜÇLÜ ETTİRGENLER

- The ambitious woman made his lover make all his friends have their new positions
checked. (İhtiraslı kadın aşığına tüm arkadaşlarının yeni durumlarını gözden geçirtti.)
- The shepherd made the watchdogs make the cattle make the wolves stay far
away. (Çoban, çoban köpekleri vasıtasıyla, sürüye kurtları uzakta durdurttu.)

You might also like