Professional Documents
Culture Documents
can’, ‘may’, ‘should’, ‘must’ gibi modal fiillerinden sonra "have+V3" yani fiillerin 3. hali (Past Participle)
getirilerek kurulur. Bu yapılar birbirinden çok farklı anlamlara gelebilmektedir ve o yüzden dikkatle ele
alınmalıdır.
Burada “can’t” ve “couldn’t” arasında bir fark yoktur. Ama geçmiş zaman olduğu için “couldn’t”
kullanmamız gerekmiyor mu dediğinizi duyar gibiyim. Dikkat edin, her iki yapı da geçmişte olan durumlar
için kullanılır ve geçmişte olduğu anlamını veren “have+V3”tür.
Ayrıca, dikkat ettiyseniz “can’t/couldn’t have” bir önce bahsettiğimiz yapının yani “must have”in tam zıttı bir
anlam vermekte. Dolayısıyla “Must have+V3”ün olumsuzu sıklıkla karıştırıldığı gibi “mustn’t” değil,
“can’t/couldn’t have+V3”tür: must have+V3 X can’t/couldn’t have+V3
1) Past Modals for Deduction (Çıkarım için kullanılan geçmiş zaman Modal fiilleri)
Bir önceki yazımızda çıkarım için kullanılan geçmiş zaman modal’larını ele almıştık.
Yine geçmiş zamanda kullanılan diğer Perfect Modal yapıları ise şunlardır:
Cümleye kattığı anlam: gerekli veya olumlu bir durum vardı ama olmadı ya da gerçekleşmedi. Geçmişte
yapılan bir hata veya pişmanlıklardan bahsetmek için bu yapı sıklıkla kullanılır.
Örnek: She should have taken the job.
İşi kabul etmeliydi. (İma edilen anlam ise işi kabul etmedi ve şimdi pişman ya da işi kabul etmemesi büyük
bir hata oldu olabilir.)
‘Should’ yerine ‘ought to’ da kullanılabilir: She ought to have taken the job.
Görüldüğü üzere “should have” yapısının zıttıdır, yani geçmişte gerçekleşen durumun gerekli veya olumlu
bir şey olmadığını (ama maalesef olduğunu) söylemek için kullanılır.
Örnek: You shouldn’t have eaten so many sweets.
O kadar çok şeker yememeliydin. (İma edilen anlam: çok şeker yedin ve bu hiç iyi bir şey değil)
Bir durumun gerçekleşmesi ihtimali vardı ama olmadı, gerçekleşmedi demek için kullanırız.
Örnek: Tim climbed the tree to save the cat. He could have fallen down.
Tim kediyi kurtarmak için ağaca tırmandı. Yere düşebilirdi. (İma edilen anlam ise yere düşmesi bir olasılıktı
ama olmadı, yani düşmedi.)
“should have” ve “could have” yapıları çok yakın gelmiş ve kafanızı karıştırmış olabilir. Sonuçta ikisinde de
olması beklenen bir şey gerçekleşmiyor. Öyleyse bir örnek üzerinden gidelim. Diyelim ki geçen hafta
önemli bir sınavın vardı ve çalışmadın. Dolayısıyla sınavda başarısız oldun. Öğretmenin sana şunları söyledi:
• You should have studied for the exam. (Anlam: Sınava çalışmalıydın ama çalışmadın. Sınava çalışmak
gerekli bir şeydi ama sen yapmadın.)
• You could have passed the exam. (Anlam: Sınavı geçebilirdin. Yani sınavı geçme olasılığın vardı ama
olmadı, geçemedin.)
Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta ise “could have” yapısının aynı zamanda çıkarım için kullanılan
geçmiş zaman modal yapılarından birisi olmasıdır ve çıkarım (deduction) amaçlı kullanılırsa “-miş olabilir”
anlamına gelmesidir. Cümlede hangi anlamda kullanıldığını ise context’ten yani bağlamdan çıkarabilirsiniz.
Örnekler:
• I haven’t seen her for a week, so I don’t know her exam result. She could have passed the exam.
Onu bir haftadır görmedim, dolayısıyla sınav sonucunu bilmiyorum. Sınavı geçmiş olabilir. (“could have”
burada çıkarım modal’ı olarak kullanılmıştır.)
• I told her many times that she needed to study hard for the exam, but she didn’t listen to me. She could
have passed the exam.
Ona sınava çok çalışması gerektiğini defalarca söyledim, ama beni dinlemedi. Sınavı geçebilirdi. (Ama
geçemedi)
Bu yapıyı geçmişte yapılan bir şeyin gerekli olmadığı ama gerçekleştiği durumlarda kullanırız.
Örnek: You needn’t have done the washing up!
Bulaşığı yıkaman gerekmezdi. (Bulaşık makinemiz var, dolayısıyla gerekmezdi, ama yaptın.)
Bu yapı sıklıkla “didn’t need to” yapısıyla karıştırılmaktadır. Fakat her iki yapı tamamen farklı anlamlara
gelmektedir. “needn’t have” yapısı “gerekmezdi ama oldu” anlamına gelirken, “didn’t need to” “gerekmedi
ve gerçekleşmedi” anlamına gelmektedir.
Örnek: You didn’t need to do washing up.
Bulaşığı yıkaman gerekmedi. (Dolayısıyla yıkamadın.)