Professional Documents
Culture Documents
değiştiren
100
fikir
Jheni Osman
BÜYÜK beyinler tarafından seçilmiş
icatlar, keşifler ve kuramlar
Dünyayı Değiştiren 100 Fikir
Jheni Osman
Özgün Adı: 100 Ideas That Changed The
World
Yayına Hazırlayan: Bilge Ceren
Şekerciler
Son Okuma: Evrim Öncül
Sayfa Düzeni: Kolektif Tasarım
Kapak Tasarımı: Deniz Akkol
Kolektif Kitap -7
Bilim Kitaplığı -1
© Woodlands Books, 2011
© Türkçesi: Orhan Düz, 2012
© Kolektif Kitap, 2012
Sertifika No: 12491
Kolektif Kitap Bilişim ve Tasarım Ltd.
Şti.
Caferağa Mah. Ressam Şeref Akdik Sok.
No: 10 Kadıköy, İstanbul
www.kolektifkitap.com |
info@kolektifkitap.com
T: 0216 337 05 18 | F: 0216 337 03 18
Bu kitabın hakları Anatolialit Telif
Hakları Ajansı aracılığı ile alınmıştır.
Yayıncının izni olmaksızın elektronik ya
da mekanik herhangi bir yolla
çoğaltılamaz ve iletilemez.
Tüm hakları saklıdır.
Bu eser ilk olarak 2011 yılında
Woodslands Books Ltd'nin izniyle BBC
Worldwide Limited tarafından
yayınlanmıştır.
Jheni Osman
En karışık bilimsel konuları bile uzman
olmayanlar için anlaşılır ve zevkli hale getiren
bilim muhabiri Jheni Osman'ın ilk kitabı
"Dünyayı Değiştiren 100 Fikir" BBC Books
tarafından yayınlandı. Karayiplerde geçirdiği
çocukluk yıllarında doğal ve vahşi hayatı
tanımaya ve sevmeye başladı. Yolculuk etmeyi
tutkulu bir şekilde seven Osman, İstanbul da
dahil olmak üzere dünyanın pek çok yerinde
yaşadı. Sırt çantasıyla seyahat etti, doğal hayatın
korunması projelerine katıldı ve profesyonel
tenis oyuncusu olarak uluslararası alanda
yıllarca Britanya'yı temsil etti ve Nike için
modellik yaptı. Ayrıca geçtiğimiz yıl Mont
Blanc'ı tırmandı, bir sonraki büyük hedefi ise
Pasifik'te balina köpekbalıklarıyla yüzmek.
Doğa bilimlerini, vahşi hayatı, dünyayı
dolaşmayı, dalmayı ve tenisi seven yazar ayrıca
Fransız, Türk ve Karayip kültürlerine ilgi
duyuyor.
Giriş
25 Mayıs 1961'de JFK cesur bir açıklama
yaparak, Ay'a astronot göndermenin on yılı
bulmayacağını duyuruyordu. Sekiz yıl sonra
Apollo 11 ay kapsülü Ay'a indiğinde Neil
Armstrong'un ağzından şu sözler çıkmıştı:
"Houston, burası Sessizlik Denizi. Kartal
kondu." Bu unutulmaz an binlerce yıllık
teknolojik gelişmenin vardığı aşamayı gözler
önüne sermişti.
Birisinin banyodan dışarı fırlayıp, "Evraka!"
diye bağırdığı keşiflere az rastlanır. Daha çok
döneminin bilimsel bilinci içinde zihinler ve
fikirler buluşur, ardından da matbaa makinesi
gibi teknolojik gelişmeler kaydedilir. Isaac
Newton'ın söylediği gibi, "Daha uzağını
görebildiysem devlerin omuzlarında durduğum
içindir."
Çoğu kez doğru zaman ve doğru yerin
çakışması gerekir. Bazen sırf şans devreye girer,
Alexander Fleming'in penisilini bulduğunda
olduğu gibi. Kimi zaman tutulmayan bir fikir
veya akla hayale sığmaz görünen bir düşünce
işe yarayabilir, Kopernik'in dünyanın güneşin
yörüngesinde döndüğünü ileri sürmesi gibi.
Aslında bir gün torunlarımız belli bir kurama
inandığımız için veya belli bir fizik yasasını
kanıksadığımız için bizlere gülebilirler.
Bu kitabı yazarken dünyayı değiştiren en
büyük fikrin ne olduğunu kendi kendime
sordum. Örnek olarak verilebilecek çok sayıda
inanılmaz keşif ve dahiyane icat var, ama kim
nasıl karar verebilir ki?
Genç bir kızken duvarımda iki poster vardı.
Posterlerden biri Doğal Tarih Müzesi'nden
aldığım, dinozorlardan 1980'lere kadar uzanan
tarihi, A3 kağıdı büyüklüğündeki bir poster ne
kadar kapsamlı olabilirse o kadar işleyen resimli
bir şiirdi. Diğeri ise Uzay Mekiği'nin bir
resmiydi. Astronotların bu mekiğin içine girip
uzaya gidecekleri fikri o çocuk aklıma
durgunluk veriyordu. Bu yüzden uzay
yolculuğunu büyük fikir olarak, Ay'a inmeyi de
tarihimizdeki en unutulmaz an olarak seçtim.
Bu kitabı yazarken röportaj yaptığım
alanlarında uzman insanların her biri dünyayı
adamakıllı değiştirdiğine inandıkları bir icat,
keşif veya kuramı seçti. Bu kitap benim
tarafımdan yazıldı, ancak uzmanların seçtikleri
şeylerin neden o kadar devrimci olduğuna dair
açıklamalarını kendi cümleleri ile aktarmayı
tercih ettim.
Uzmanlar bazen seçtikleri icat, keşif ve
kuramlarla beni şaşırttılar, ama seçimlerini ne
kadar araştırdıysam kararlarının gerekçesini ve o
şeyin toplum üzerindeki etkisini o kadar iyi
anladım. Tam karşı sayfada bu kitabı hazırlarken
kayda değer bulduğum hususları sıraladım.
Umarım bu kitabı yazarken aldığım zevki, siz de
okurken alırsınız.
Bu Kitabı Hazırlarken Öğrendiklerim
~ Uluslararası Uzay İstasyonu'nda, geri
dönüşüm ile idrardan içme suyu elde ediliyor.
Böylece uzay istasyonu galon başına 40.000
dolarlık su taşıma masrafından kurtuluyor.
~ Bir insan hücresindeki bütün DNA'ları
çıkarıp kromozomları uç uca eklerseniz,
yaklaşık iki metrelik bir zincir elde edersiniz.
~ Isaac Newton'ın bir ağaçtan düşen elmayı
seyrederken yerçekimi kavramını bulduğu
yönündeki meşhur hikaye kesinlikle doğru
değil.
~ Britanya'da evlerde kullanılmayan 90 milyon
civarında cep telefonu var ve bunlar toplam
11.250 ton ağırlığında olup meşhur dönme
dolap London Eye'dan beş kat daha ağır.
~ 2004'te Noel hediyelerinin verildiği ilk
günde, mega basınçlı bir deprem yüzünden
boyu 30 metreyi bulan dev dalgalar Hint
Okyanusu'nun çevresindeki kıyı şeridini yuttu.
9,3 şiddetindeki bu deprem şimdiye kadar
kaydedilmiş üçüncü büyük depremdi ve
yerkabuğunun bir değil, iki yerde çatlamasına
yol açtı. 30 km3 suyu yerinden ederek 40 saatte
dünyayı dolaşacak kadar güçlü bir dizi dalga
yarattı.
~ Büyük bir okul otobüsü büyüklüğündeki
Hubble, dünyadan 570 km yukarıda bulunan
yörüngesinde saniyede 8 km gibi inanılmaz bir
hızla yol almaktadır. Gezegenin yörüngesini
tamamlaması sadece bir buçuk saati alır ve her
yörünge turu 96 dakika boyunca 28 ampulün
tükettiği enerjiyi tüketir.
~ İki farklı metal çeşidi küçük bir elektrik
akımı yaratır, bu nedenle dişlerinizle metal bir
dolgu arasına bir parça folyo sıkıştırırsanız,
hissedeceğiniz elektrik akımı sizi rahatsız eder.
TOPLUMDA BİLİM
Bilimsel Yöntem
Gerçeği Aramak
Kovalent
Bağlar
Kovalent
bağlarda
atomlar kararlı
hale geçmek
için
elektronları
paylaşırlar.
Örneğin,
amonyakta
(NH3) nitrojen
atomuyla 3
hidrojen atomu
arasında
kovalent bağlar
vardır.
Hidrojen
Bağları
Hidrojen
atomları ile
oksijen ve
nitrojen
arasında zayıf
elektrik
çekimleri
vardır. Suda
oksijen atomu
normalden
fazla elektron
payına sahip
olduğu için
biraz negatif
yüke sahipken,
iki hidrojen
atomu biraz
pozitif yüke
sahiptir,
böylece
atomlar
arasında bir
elektrostatik
çekim oluşur.
İyonik Bağlar
Atomlar
elektron
alışverişi yapıp
artı veya eksi
yük
kazandıklarında
iyon denilen
elektrik yüklü
parçacıklar
oluşur.
Kovalent
bağdan farklı
olarak bağ
kuran elektron
paylaşılmaz,
transfer edilir.
Bir atomun dış
yörüngesindeki
elektronlar
başka bir
atomun dış
yörüngesindeki
boşluğu
doldurmak
üzere harekete
geçer. Örneğin,
sodyum
klorürde
(bildiğimiz
tuz), sodyum
atomu bir
elektron
vererek sodyum
iyonu haline
gelir ve klor
atomu da bu
elektronu
alarak klor
iyonu haline
gelir.
Elektrostatik
çekim bu
iyonları bir
arada tutar.
Metalik
Bağlar
Katı metaller –
ya da
alaşımlar– katı
kristal bir örgü
yapısına
sahiptir. Metal
atomları dış
yörüngedeki
elektronları
kaybederler,
sonra örgü
içinde serbestçe
hareket eden
gevşek
elektronlar
denizinde
çalkalanırlar.
Katı örgü
yapısı metali
sağlam
yaparken,
serbest
elektronlar
metalin
elektriği ve
Van der Waals
ısıyı kolayca
Kuvvetleri
iletebilmesini
sağlar.
Elektronların
ne paylaşıldığı
ne de transfer
edildiği, sadece
atom
katmanları
arasında bir tür
"yapışkanlığın"
mevcut olduğu
nispeten zayıf
kimyasal bağlar
da vardır.
Örneğin,
grafitte karbon
katmanları Van
der Waals
kuvvetlerince
bir arada
tutulur. Aslında
çekim gücü
değişen başlıca
beş çeşit
kimyasal bağ
vardır. Bu
bağların
keşfedilmesinin
tarihi birkaç
yüzyıla yayılır
ve bir dizi
aktörü içerir.
Atomlar elektronların hareketiyle bir arada
tutulur, ama elektronlar farklı yollarla alınıp
verilebilir veya paylaşılabilir.
1704'te yayınladığı Opticks adındaki ünlü
kitabında Newton, atomların birbirine nasıl
bağlandığı muammasını ele aldı. Onları bir arada
tutan bir kuvvetin olması gerektiğini anlamıştı,
ama bu kuvvetin tam olarak nasıl çalıştığını
hiçbir zaman ortaya çıkaramadı. İsveç'in
Östergötland şehrinden gelen bir kimyacı akla
yatkın bir kuram ortaya attı.
Jöns Jakop Berzelius hekim olarak işe başlayıp
zamanla kimyaya yöneldi. 1819 yılında atomları
birbirine çeken bir çeşit elektromanyetik
kuvvetin olması gerektiğini öne sürdü.
1800'lerin ortalarında bir grup kimyacı bu fikri
geliştirip "değerlik bağı kuramı"na ulaştılar.
Buna göre çekim pozitif ve negatif
"kutuplar"dan –elektronlar ve protonlar–
kaynaklanıyordu. Kimyacılardan biri August
Friedrich Kekulé atomların kaç tane bağ
oluşturabileceğini inceledi. 1857'de karbonun
dört bağ oluşturduğu için dört değerliğe sahip
olduğu sonucuna vardı. Ayrıca benzen
molekülünün (C6 H6) simetrik karbon halkası
oluşturduğunu da keşfetti. Rüyasında gördüğü
kuyruğunu ısıran bir yılandan esinlenerek bu
keşfi yaptığını savundu.
ABD'li kimyacı Gilbert N. Lewis 1916'da
elektron çifti bağı kavramını keşfetti. Buna göre
iki atomaltı elektrona kadar elektron paylaşımı
yapabiliyordu. Bu daha sonraları "kovalent bağ
kurma" olarak tanındı. Aynı yıl Alman fizikçi
Walther Kossel farklı bir kuram öne sürdü:
Elektronlar atomlar arasında alınıp veriliyordu.
Buna da iyonik bağ kurma dendi.
Kimyacılar araştırdıkça, kovalent ve iyonik
bağların maddelerin tümünün yapısını
açıklamaya yetmediğini anladılar. Aslında
Hollandalı bilimci Johannes Diderik van der
Waals yıllar önce zekice bir fikirle gelmişti.
1873'te gazlar ve onların düşük kaynama
noktaları üzerine yaptığı gözlemler atomlar
arasında nispeten zayıf kimyasal bağların olması
gerektiği fikrini verdi. Şimdi Van der Waals
kuvvetleri diye bilinen kuvvetler sayesinde bu
tür maddelerdeki atomlar arasında kurulan bağ
iyonik veya kovalent bağdan yaklaşık 100 kat
daha zayıftır, süper güçlü tutkala karşın Pritt'e
benzer.
Taşıtlarda Tekerleğin
Kullanılması
MÖ İlk taşıt tekerleği sert
3300- odundan yapılarak
3000 dingille bağlandı.
Metal şeritler ve
çivilerle desteklenen
MÖ
sert kasnaklar,
3000
tekerlekleri daha
dayanıklı hale getirdi.
Daha ince ve hafif
kalaslar yük
MÖ arabalarını, yavaşlatıp
2600 hantallaştıran sert
tahta tekerleklerin
yerini aldı.
MÖ Mısırlılar parmaklıklı
1600 tekerleği icat etti.
Keltler ön dingilleri bir
MÖ milin üzerinde
800- döndürdüler, bu da
600 taşıtın manevra
kapasitesini artırdı.
İlk dış lastik –demir
1400-
bantlar– tekerlek jantını
1500
takviye etti.
Metal tekerlek
göbeğinin icadı ağır
buharlı taşıtların
1820'ler
tekerlek parmaklığını
kırmadan yol almalarını
sağladı.
Robert William
Thomsen hava basınçlı
1846 dış lastiğin –şişkin
lastik kayış– patentini
aldı.